TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
65inci
Birleşim
30 Mart 2021
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
Ankara-İzmir arası ulaşım sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Van Milletvekili Abdulahat Arvasın,
Vanın düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Irak
Türkmenlerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Akçakoca-Düzce kara yolunda meydana gelen heyelana
ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 2011
depreminin ardından Vanda yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
3.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, Gaziantepteki bebek ölümlerine ilişkin
açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
diyetisyenlerin sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Uşaka yapılan arıtma tesisi
yatırımlarına ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, AK PARTİ iktidarında su konusunda
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
7.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivasa suyla ilgili yapılan yatırımlara ve Dünya Kupası
Elemelerinde Türk Millî Takımına başarı dilediğine
ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün,
çocuklara ve gençlere kütüphanelerden yararlanma
alışkanlığını kazandırmamız
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
coronavirüs risk haritasına göre sağlık emekçilerinin fedakâr
mücadelesinin iktidarın siyasi ikbaline kurban edildiğine
ilişkin açıklaması
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, pandemi döneminde çiftçilerin borçlarının
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Akçagöl merasının AKPli Sındırgı
Belediyesi tarafından mera vasfından çıkarılarak jeotermal
sera alanına dönüştürülmek istendiğine ilişkin
açıklaması
12.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, pandemi nedeniyle esnafın yaşadığı
sorunlara ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Kütüphane Haftasına ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, İstanbuldaki su kirliliğine ve Balıkesir
Bandırmada yaşanan ambulans kazasında hayatını
kaybeden 112 acil sağlık personeline Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
15.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin,
dış ticaret mesleki ve teknik Anadolu liselerine ilişkin
açıklaması
16.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün,
Şanlıurfalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
17.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, vefatının 101inci yıl dönümünde Şahin Beyi ve
tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
18.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar Şuhutta inşa edilen Keşkek
Evine ilişkin açıklaması
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, hemşirelerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
20.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
mısır ithalatının bereketli Anadolu topraklarına
ihanet olduğuna ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat
Salihinin istifa ettirilmesinin Türkiye için doğru
olmadığına, bazı koroların isminden Türk ibaresinin
çıkarılmasına, Türk isminin zihinlerden ve gönüllerden
silinmesi konusunda sistemli bir politika yürütüldüğüne ve Türk milleti
var olduğu müddetçe Türk adının yaşayacağına
ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Kütüphane Haftasına, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür
Vakfının bünyesinde bulunan Stratejik Araştırmalar
Biriminin hazırladığı İklim Krizi ve Türkiye Raporuna,
Güney Kıbrıs Rum kesiminde bir camiye yapılan
saldırıyı lanetlediklerine, 1821 Mora ayaklanmasında
hayatını kaybedenlere rahmet dilediklerine, Eren-12 Güleşli
Operasyonunun hayırlara vesile olmasını temenni ettiklerine,
Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşat Salihiye bugüne kadarki mücadelesi için
teşekkürlerini sunduklarına ve isimlerinden Türk ibaresi
çıkarılan bazı koroların isimlerinin tekrar
düzeltildiğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından yapılan açıklamaya ilişkin açıklaması
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Mahir Çayan ve 10ların katledilmesinin yıl
dönümüne, 130 duruşmadan sonra sonuçlandırılan Hrant Dink
davasının kendileri için kapanmadığına, öğretmen
ve öğrencilerin coronavirüs riskiyle karşı karşıya
olduklarına ve Şenyaşar ailesinin Şanlıurfa Adliyesi
önündeki adalet arayışında hastane kayıtları ile
videoların bir an önce yargıya teslim edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Mahir
Çayan ve arkadaşlarının katledilmesinin yıl dönümüne,
Darüşşafakanın kuruluş yıl dönümünü
kutladığına, Manisanın bazı ilçelerinde yaşanan
don faciasına, çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifine olan
borçları nedeniyle mağdur olduklarına, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Mustafa Şentopun Montröye yönelik söylemlerini
inkâr etmek için geniş bir çoğunluğa zekâ geriliği tespiti
yaptığına ve Kürşat Ayvatoğlu isminin Adalet ve
Kalkınma Partisinin savrulduğu noktayı, yaşadığı
çürümeyi ve içinde bulunduğu yozlaşmayı gösterdiğine
ilişkin açıklaması
25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
hayırlı, başarılı bir çalışma haftası
temenni ettiğine, AK PARTİ ve Cumhur İttifakı olarak
milletten aldıkları yetkiyle millete hizmet mücadelesini yerine
getirdiklerine, eğer hata yapan varsa onu yargı makamlarına teslim
eden ve hukuk sürecini takip eden bir irade olduklarına, Kütüphane
Haftasına ve bu hafta 220 ve 253 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin görüşüleceğine ilişkin açıklaması
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, hayatını kaybeden 25 ve 26ncı Dönem Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın ailesine ve sevenlerine
başsağlığı dilediğine ilişkin tekraren
açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
hayatını kaybeden 25 ve 26ncı Dönem Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırıma Allahtan rahmet, partisine sabırlar
dilediğine ilişkin tekraren açıklaması
28.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesir Bandırmada yaşanan ambulans
kazasında hayatı kaybeden hasta ve hasta yakını ile 112
acil sağlık personeline Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve yaralılara acil şifalar
dilediğine ilişkin tekraren açıklaması
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclis
personelinin risk grubunda olduğu için aşılanması
gerektiğine ve bu konuda Başkanlık Divanının
inisiyatif alarak konuyu gündeme getirmesini beklediklerine ilişkin
açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Meclis emekçilerine aşı
yapılmasıyla ilgili verilen sözün yerine getirilmesi gerektiğine
ve bu konunun Başkanlık Divanı tarafından ele alınarak
gerekli görüşmelerin yapılmasını önemle istediklerine
ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Mecliste görev yapan basın emekçilerinin de aynı riskle
karşı karşıya olduklarına ilişkin
açıklaması
32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, çiftçiliğini belgeleyenlerin kuyu ruhsatı aranmadan modern
sulama desteğinden yararlandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
33.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, turizm emekçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
34.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, lebalep kongreler yaparak halkın
sağlığını tehlikeye atanların bugün ülkeyi
getirdikleri noktanın sonu görünmeyen kara bir delik olduğuna
ilişkin açıklaması
35.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
39.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifi ile Ziraat Bankasına olan
borçlarının yapılandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
40.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın, Kütüphane Haftasına ilişkin
açıklaması
41.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, sözde yerli ve millî Hükûmet ortaklarının
vatanseverlik adı altında yaptıklarının
hesabını soranlara vatan haini diyerek suçlarını
kapatmaya çalıştıklarına ilişkin açıklaması
42.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın AK PARTİ
grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
43.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, yüz yüze eğitimin başlamasıyla birlikte
okullarda coronavirüs vakalarında artış
yaşandığına ilişkin açıklaması
45.- Afyonkarahisar Milletvekili Veysel
Eroğlunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
47.- Afyonkarahisar Milletvekili Veysel
Eroğlunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, 28 Mart 1991 tarihinde yapılan Türkmen katliamında
ölenleri rahmetle andığına ve Irak Türkmen Cephesi
Başkanı Erşat Salihiyi zorla istifa ettirenleri şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
49.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın
220 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Bursa Milletvekili Erkan Aydının 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Şanlıurfanın Ceylânpınar ilçesinde
gözaltına alınan koyunlarla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akarın, Divan olarak, hayatını kaybeden 25 ve
26ncı Dönem Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın
ailesine başsağlığı dilediklerine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akarın, Divan ve Meclis Başkan Vekili olarak hem
Meclis Başkanıyla hem de Sağlık Bakanlığıyla
gerekli iletişimi kurup bütün grupların talebini kendilerine bir kez
daha ileteceklerine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akarın, TİGEM arazisinde hayvan otlatan ve araziye
zarar veren hayvan sahiplerine Kabahatler Kanununun 68inci maddesi
gereğince TİGEM tarafından işlem
yapıldığına ve koyunların serbest
bırakıldığına ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 11/2/2021
tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve
arkadaşları tarafından, aşı ve ilaç keşfinde
karşılaşılan sorunların tespit edilerek olası
pandemilere karşı hazırlıklı olmak için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Mart 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 30/3/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, kamu otoritesinin gücünü kullanmak suretiyle yolsuzluklar
üzerinden elde edilen haksız kazançların ortaya
çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Mart 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Çarşamba Ovasının maruz kaldığı kirlenme ve
tarımsal niteliğini kaybetme olasılığının bütün
boyutlarıyla incelenerek alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3951) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30 Mart 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 220 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu
kısmın 1inci sırasına, bastırılarak dağıtılan
253 sıra sayılı Kanun Teklifinin ise kırk sekiz saat
geçmeden aynı kısmın 2nci sırasına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 220 ve 253 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Kars
Milletvekili Yunus Kılıçın CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Zonguldak Milletvekili Deniz
Yavuzyılmazın, (2/1968) esas numaralı Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/117)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 220)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun,
Cumhurbaşkanlığında başdanışman olarak
çalıştığı iddia edilen bir kişiye ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/41891)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, 2018-2020 yılları arasında yeterli stok olmasına
rağmen nohut ithalatı yapıldığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı
(7/42238)
3.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin,
son 5 yılda ithal edilen bilgisayar türlerine ve ithalatçı firmalar
tarafından ödenen vergi miktarlarına ilişkin sorusu ve Ticaret
Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/42241)
4.- İzmir Milletvekili Atila Sertelin,
son 5 yılda gerçekleştirilen çikolata ihracatı ve
ithalatına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/42242)
5.- Antalya Milletvekili Cavit
Arının, turizm seyahat acentelerinin 2021 yılı oda
aidatlarından muaf tutulmaları talebine ilişkin sorusu ve
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanın cevabı (7/42244)
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, hava kirliliğine neden olan araçlarla ilgili
şikayetlere ve toplu taşıma araçlarına akaryakıt
indirimi yapılması önerisine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/42682)
30
Mart 2021 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
65inci Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Ankara-İzmir
arası ulaşım sorunlarıyla ilgili söz isteyen İzmir
Milletvekili Bedri Sertere aittir.
Buyurun Sayın Serter. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Bedri Serterin,
Ankara-İzmir arası ulaşım sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
BEDRİ SERTER (İzmir) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bugünkü ilk
konuşmayı yapmak üzere çıktığım için iyi haftalar
diliyorum.
Sizlere, Ankara-İzmir hızlı tren
hattının ne sadece -geçenlerde açıklamıştım-
jeolojik yapısıyla ne de rakamsal olarak asla doğru giden bir
proje olmadığını söyleyerek söze başlamak istiyorum.
Bugün sizlerle, Türkiye'nin incisi olan İzmirimin Hükûmet tarafından
görülmek istenmeyen yüzünü paylaşacağım.
İzmir, Türkiye'nin Batıya açılan
özgürlükler kenti İzmir. İçinde her inançtan, her kültürden
insanların kardeşçe, dostça komşuluk yaptığı,
demokrasinin kalesi İzmir. Ülkemin gezdiğim her karış
toprağında İzmir Milletvekiliyim dediğimde, içinde
İzmir geçtiği için insanların yüzüne başka bir mutlulukla güldüğü
İzmir. İnsanı insan bilerek hiçbir fark gözetmeden
halkıyla, yerel yönetimleriyle, sivil toplum örgütleriyle,
kadınıyla, erkeğiyle eşit kucaklayan İzmir. Kim, hangi
maksatla, nereden gelirse gelsin -bürokraside tayini yapılan bürokratlar
dâhil- üç yüz altmış beş gün sonra her birine Ben İzmirli
oldum. dedirten İzmir. Cenevizlilerden beri Egenin tek ticaret
limanı olan İzmir. Her türlü zorluğa rağmen, kendine
güvenen iş insanlarının ülkenin sanayisine, ticaretine,
turizmine katkı sağlamak için canla başla çalıştıkları
İzmir.
2020nin 31 Ekiminde yaşanan Samos depreminde
116 canını, yüzlerce apartmanını, yaşam
alanlarını kaybeden ama tüm Türkiyenin tek yürek olarak
toplandığı kale İzmir. Son süreçte, yaşanan tsunami,
sel, fırtına, orman yangınlarına rağmen, yerel
yönetimleriyle, sivil toplum örgütleriyle, siyasileriyle, en önemlisi 4,5
milyon İzmir halkıyla tek başına ayakta duran İzmir.
Ticaretiyle, sanayisiyle, turizmiyle kazandığı helal
paranın vergisini tam ödeyen, merkezî Ankara Hükûmetine 100 birim vergi
gönderip karşılığında Sen bizden değilsin, sana
10 yeter. denilen İzmir, hâlâ üvey evlat muamelesi görmekte.
Beydağda kestanesi, Kirazda
hayvancılığı, Ödemişte patatesi, Tirede
zeytinyağı, Selçukta tarihi, Bayındırda çiçekçiliği,
Kemalpaşada kirazın kralı, Bergamada fıstık
çamı, zeytinyağı, Menemende ve Kınıkta pamuğu,
tütünü, Torbalıda tarım sanayisi, Mendereste
seracılığı, Aliağada sanayinin can damarları;
Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Çeşme, Karaburun, Foça ve Dikili
ilçelerinde eşi benzeri görülmemiş turistik bölgeleri; Balçova,
Bayraklı, Konak, Karabağlar, Buca, Gaziemir, Bornova,
Karşıyaka, Çiğli ve Narlıdere ilçeleriyle Türkiye
coğrafyasında tüm insanları kalbine alan ticaretin
başkenti, Egenin göz bebeği olan İzmir.
Buraya kadar anlattığım İzmirin
güzel yüzüydü. Kentim İzmirle ilgili, Hükûmete şikâyetlerim, kabul
edemediklerim var; şimdi onları dile getireceğim size.
Depremden sonra yıkıma uğrayan ve
yeni rezerv alanlarında yapılması gereken konutların
yapımının hiç kimseye danışılmadan ve hiçbir ihale
şartına bağlı kalmadan tek kalemde bir firmaya verilmesini
doğru bulmuyorum. İzmir ruhunu yaşayan insanlar bunu kabul
etmiyorlar, kabul etmiyoruz.
Bergamada AKP
belediyesinin oy çokluğuyla aldığı bir kararla,
Bergamalıların atasından, dedesinden beri yüzlerce
yıldır -bugüne kadar- işlediği tarlaları -832 bin
metrekare tarım arazisini- tek bir kalemde satmayı kabul etmiyorum,
kabul etmiyoruz.
Tirenin Akyurtunda, Halkapınarında,
Mehmetlerinde, Üzümlerinde, Küçükkalesinde, Alaylısında bulunan o
güzelim zeytinlerin, sarıçamların güzelleştirdiği
arazilerin katledilip iki parça taş için vahşi madenciliğe
teslim edilmesini kabul etmiyorum, kabul etmiyoruz.
Cenevizlilerden beri liman kenti olduğundan söz
ettiğim İzmirimde Hükûmetin temelini atıp da bitirmeyi
unuttuğu Çandarlı Limanını hatırlatmayı da borç
biliyorum. Ulaşımı dillerden düşürmeyenlerin İzmirin
deniz kapılarını açmamalarını kabul etmiyorum, kabul
etmiyoruz.
İki yıl önce Mendereste yanan
ormanlarımızın hâlen eski hâline getirilmeyip yeşil yüzünün
ortaya çıkarılmamasını kabul etmiyorum, kabul etmiyoruz.
On sekiz yıllık iktidarın sonunda,
elde bulunan 96 kilometrelik Menemen-Aliağa-Çandarlı
hattının -sadece bu kadar- 26 kilometrelik giden kısmında
kamyoncularımızdan ve tırcılarımızdan alınan
ücretlerin çok yüksek olduğunu dile getiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ SERTER (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Tırcılardan alınan ücretlerin çok
yüksek olduğunu dile getirerek bunun bir an evvel düşürülmesini talep
ediyorum, kabul etmiyorum.
Uzun zamandır konuşulan ama hiçbirinin
bilmediği gibi dün bir basın kanalından öğrenmiş
olduğum ikinci çevre yolunun ne maliyette olacağını, kime
tevdi edildiğini bilmiyoruz. Ulaştırma
Bakanlığından ve Ulaştırma Bölge Müdürlüğünden,
sorumlu bir İzmir Milletvekili olarak, bunun açıklanmasını
istiyorum.
Tüm kabul etmediklerimizle, merkezî Hükûmetin bütün
engellemeleriyle, üstü kapalı, halktan habersiz yapılan ihalelerle
karşı karşıya kalan İzmir, kentin tüm dinamikleriyle
ve 4,5 milyon aydın insanıyla her şeye rağmen ayakta dimdik
durmaktadır. Cumhuriyetin kalesi olmayı her daim sürdürmüştür,
bundan sonra da sürdürecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Vanın düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili Abdulahat Arvasa aittir.
Buyurun Sayın Arvas. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Van Milletvekili Abdulahat Arvasın,
Vanın düşman işgalinden kurtuluşunun 103üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ABDULAHAT ARVAS (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2 Nisan Van ilimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 103üncü yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1 Nisan Erciş ve
Gürpınar; 2 Nisan Van ve Muradiye, 3 Nisan Çaldıran ve Saray; 18
Nisan ise Başkalenin Ermeni mezaliminden kurtuluşunun tarihleridir.
1918 tarihinde yaşanan bu kahramanlık destanları
geçmişimizin aziz hatırası olmaktan öte, bugün şanlı
bir tarih ve millî şuur nişanesidir. Osmanlı
İmparatorluğunun son döneminde Van ve çevresinde yaşanan
olayların temelinde Şark meselesi yatmaktadır. Rusyanın
başını çektiği emperyalist devletler ve misyonerlerin
teşvik ve kışkırtmaları neticesinde, asırlardan
beri milletisadıka olarak adlandırılan Ermeniler, ihanet
ederek isyan faaliyetlerine girişmişlerdir.
Ağustos 1914te Birinci Dünya
Savaşının başlamasıyla birlikte, Vanda Ermeni
ayaklanmaları etkisini artırarak devam etmiştir. Aralık
1914te hava şartları nedeniyle başarısız olan
Sarıkamış Harekâtı sonrası Doğu Anadolu
savunmasız kalmıştır. Bu durumu fırsata çeviren Ruslar
ve Ermeniler 1915 yılının ilk aylarında Van ve ilçelerini
işgal etmişlerdir. Sınırlı imkânlarla Vanı
aylarca müdafaa eden Müslüman ahalinin gücü tükenince, daha fazla kayıp
verilmemesi amacıyla 17 Mayıs 1915 tarihinde Müslüman nüfus için
tehcir, zorunlu göç emri verilmiştir. Yerlerini yurtlarını terk
etmek zorunda kalan Vanlılar başka diyarlara göç etmek zorunda
kalmış, Van ve çevresi tümüyle
boşaltılmıştır. O günlerde Ermeni çeteleri
tarafından yapılan vahşetle 30 bin Vanlı hemşehrimiz
acımasızca katledilmiştir. Ocaklar sönmüş, köyler,
kasabalar ve Van şehri yakılıp yıkılarak yerle bir
edilmiştir. Van yöresinde Rus, Ermeni işgali ve zulmü üç yıl
sürmüştür. 2 Nisan 1918 tarihinde Ali İhsan Sabis Paşa
komutasındaki Türk birlikleri Vanı düşman işgalinden
kurtarmıştır. İşgal ve katliamdan önce 70 bin olan
Vanın nüfusu işgalden üç yıl sonra, 2 Nisan 1918 tarihinde 18
bine kadar düşmüştür. Harabeye dönen şehir Bağlar
mevkisinde yeniden kurularak 1923 yılında vilayet olmuştur.
Cumhuriyet Döneminde hızla gelişerek
çağdaş bir kent konumuna ulaşan Van, AK PARTİ döneminde
altın çağını yaşayarak büyükşehir statüsüne
kavuşmuştur. Van, coğrafik konumu itibarıyla İran
Körfezi ve İç Asya ticaret yollarına hükmeden stratejik bir köprü
konumundadır. Aynı zamanda, Anadolunun en büyük kapalı
havzası olan Van Gölü kıyısında bulunan Van, verimli
toprakları, bol akarsuları ve elverişli iklimiyle tarihin eski
çağlarından beri birçok medeniyetin hâkim olduğu bir yer
olmuştur. Yaklaşık yedi bin yıllık tarihiyle ilk
yerleşim yerlerinden biri olan Van, hâlen yaşam alanı olarak
kullanılan dünya üzerindeki ender yerleşim bölgelerinden biridir.
Van, son dönemde, ekonomik altyapı, büyüme,
istihdam ve sosyal kalkınma alanlarında gelişime açık bir
il olarak öne çıkmaktadır. 1 milyon 150 bin nüfusuyla dinamik bir
iş gücü olan şehrimiz, kara, demir ve hava yolu olanaklarıyla
kolay erişim avantajına sahiptir.
Van, zengin tarihi, kültürel mirası ve güçlü
altyapı olanaklarıyla yatırıma elverişli bir
fırsat şehridir. Türkiyenin ve Avrupanın Asyaya açılan
kapısı olan Van ilimiz Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asyanın
kesiştiği bölgede yer almakta olup iki saatlik uçuş
mesafesindeki toplam 180 milyon nüfusa sahip -hitap eden- 21 ülkeye yakın
mesafededir. Üretimde ve tüketimde ağırlığın
Batıdan Doğuya kaydığı görülmektedir. Ham madde
kaynaklarına erişimin kolay olduğu ve yeni pazarlara
yakınlığıyla göreceli bir avantaja sahip olan şehrimiz
Vana yatırımcıları ve yatırım
arayışında olan müteşebbisleri davet etmekteyiz. Yeni
kurduğumuz Erciş Organize Sanayi Bölgesi, Van OSB
yatırımcılarına Hükûmetimiz ve kurumlarımız tarafından
önemli kolaylıklar sağlanmaktadır. Yenilenebilir Enerji
İhtisas Endüstri Bölgesi, Tarıma Dayalı İhtisas Organize
Sanayi Böylesi, Erciş Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize
Sanayi Bölgesi ile Tekstil ve Hazır Giyim Organize Sanayi Bölgelerinin kurulması
ve Van Tarımsal Araştırma Enstitüsünün kurulmasına yönelik
çalışmalarımız devam etmektedir.
Vanın yaşadığı zulmü,
tarihî mücadelesini bugün kısaca anlatmaya çalıştım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ABDULAHAT ARVAS (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle tüm Vanlı hemşehrilerimizin 2 Nisan Kurtuluş
Gününü tebrik ediyor, bizlere bu coğrafyada gururla yaşama
imkânı veren şehitlerimizi ve gazilerimizden ebediyete intikal
edenleri rahmetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
Irak Türkmenlerinin sorunları hakkında söz isteyen Denizli
Milletvekili Yasin Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Irak
Türkmenlerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Irak Türkmenlerinin sorunları
hakkında konuşmak üzere gündem dışı söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, Altınköprü
Türkmen soykırımının 30uncu yıl dönümünde,
kurşuna dizilerek idam edilmiş 100ü aşkın
soydaşımızı ve Tükmeneli mücadelesinde şehit düşmüş,
16 Ocak 1980 yılında idam edilen Türkmen liderler Necdet Koçak,
Abdullah Abdurrahman, Adil Şerif başta olmak üzere tüm
şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum.
Irak derler,
Kerkük'e Irak derler.
Gözden yakın görünür,
Gönülden ırak derler.
Sitem bu, şikâyet bu,
Bir acı hikâyet bu.
Men derim bir yudum su,
Onlar, ateş verek derler.
Irakta yüzyıllardan beri varlık gösteren
Türkmen toplumu, köklü geçmişine, zengin tarihî ve kültürel mirasa,
günümüzde bile hâlâ canlılığını koruyan gelenek,
görenek, folklor ve halk müziği kültürüne rağmen bilinçli veya
bilinçsiz biçimde göz ardı edilmekte, varlıkları yok
sayılmak istenmektedir. Irakta yıllardan beri ağır
baskı ve zulüm altında inleyen Türkmenler, maruz kaldıkları
soykırımlara, asimilasyona ve olumsuz şartlara rağmen millî
kimliklerini, dillerini ve kültürlerini sürdürmüşlerdir. Türkmenler, 4
milyona yakın nüfusuyla, nüfus potansiyeli bakımından ülkenin
3üncü asli unsuru durumundadır. Tek istekleri kendi topraklarında
insanca yaşamak olan Türkmenler, kuzeyden ve güneyden iki ayrı
tehlikenin ortasında yaşama mücadelesi vermekte ve millî
varlıklarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Irakın toprak bütünlüğünden yana tavır sergileyen Türkmen
toplumu, çoğulcu parlamenter, insan haklarına saygılı,
siyasi, idari ve kültürel haklarına kavuşma özlemi içindedir.
Yanı başımızda bulunan, bundan yüz sene önce bir Mardin,
bir Gaziantep, bir Şanlıurfa gibi Anadolunun birer şehri olan
Musul, Erbil, Kerkükte yaşayan Türkler, bin yıldan fazla süre
Türkiyeyle aynı kaderi paylaşmış olmalarına
karşın Türkiyede dahi yeterince ve doğru biçimde bilinmiyor.
Türkülerini her gün dinlediğimiz bu soydaşlarımızın
yıllardır çektikleri çileleri, yaşadıkları
acıları, zulümleri de fazlaca bildiğimiz söylenemez.
Misakımillî sınırları içinde olmasına rağmen ana
vatanından ayrı düşen topraklarda yaşayan
soydaşlarımız, gerek İngiliz mandası durumundaki Irak
Krallığı gerekse Baas rejimi, General Kasım ve Saddam
Hüseyin dönemlerinde, 1930larda, 1959da, 1970lerde, 1980lerde, en son
1991de katliama maruz kaldılar. Önceki Türkmen liderler kapalı Baas rejimi
altında ya seslerini duyuramadılar ya da kısa sürede idam
edildiler.
1995te kurulan Irak Türkmen Cephesi, Türkmenlerin
merkezi ve kalesi durumundadır. Kuruluşundan bu yana, Türkmenlerin
siyasal yaşamdaki dağınıklığını
önlemek, Türkmenlere yönelik baskı ve zulümlere karşı durmak ve
Türkmenleri temsil etmek amacını taşımıştır.
Türkmenlerin varlığını ve gücünü artırması
aynı zamanda Türkiyenin orada daha etkin olmasının bir yoludur.
Güçlü bir Kıbrıs, güçlü bir Azerbaycan gibi o bölgede güçlü bir Türkmeneli
Türkiyenin üniter yapısı açısından da geleceği
açısından da elzemdir. Hepimizin gözleri önünde Barzani
tarafından 2017 yılında gerçekleştirilen gayrimeşru
referandum, DAEŞ ve son olarak PKKnın bölgedeki hesapları
açısından Türkmenler hep risk altında ve tehlike olarak görüldü.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Irak Türkmen Cephesi
karşı duruşunu ve kararlı tavrını net bir
şekilde sergiledi. İşte bu mücadelede Erşat Salihi
Türkmenlerin sorunlarını tüm dünyaya ve kamuoyuna duyurdu.
Erşat Salihi kimdir? Saddam döneminde on
yıl hapis cezası aldı, yedi yıl Ebu Gureyb Cezaevinde
yattı, kardeşi Rüştü Salihi idam edildi, ailesi bedeller ödedi,
sürgün yedi. 2011 yılında Irak Türkmen Cephesinin başına
geçen Erşat Salihiye evinin önünde, araç konvoyunda saldırılar
düzenlendi; suikasta uğradı. Türk kimliğini öne çıkararak
Türkmenler arası mezhepsel ayrışmayı bitirdi. Şimdi ne
oldu? Dün Erşat Salihi birilerinin perde arkasında zorlamasıyla
istifa ettirildi. Açıkça söylüyorum, bu karar Türkiyeye aittir ve
alınan karar yanlıştır. Nasıl ki Denktaşa
zamanında sahip çıkılmamıştır, bugün de
Erşat Salihiye sırt dönülmüştür. Iraktaki Türkmenlerin sesi
Erşat Salihi gibi liderler kolay yetişmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Gelinen bu
aşamada, zaten zor şartlar altında olan Türkmenlerin kendi
içlerinde birliği, beraberliği tehlike altındadır.
İhvancı bir zihniyetin cephenin başına dayatılması
Şii kökenli Türkmenleri rahatsız edecektir.
Sözlerime Niyazi Yıldırım
Gençosmanoğlunun Kerkük Destanı dizeleriyle
başlamıştım, yine onun dizeleriyle bitireyim:
Yaklaş mene Türkiyem
Sen gel desen, gelemim.
Gelmeye niyetlensem,
Buna ne gerek derler!
Tarihtir adil hakem,
Sen kadar men de Türk'em.
Sen tek hür Türkiyem,
Mense esir Kerkükem. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz
vereceğim.
Sayın Yılmaz...
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Akçakoca-Düzce kara yolunda meydana gelen heyelana
ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cuma gecesi, Akçakoca-Düzce kara yolunun
Çiçekpınar mevkisinde, aşırı yağış nedeniyle
heyelan meydana gelmiş ve yolun 100 metrelik kısmı
göçmüştür. Karayolları 4üncü Bölge Müdürümüz ve Karayolları
ekibi, Düzce Valimizle beraber yolu incelemişler, derhâl müdahale
etmişlerdir. Valimiz ve Karayolları Genel Müdürümüzle
yaptığımız görüşmeler neticesinde, yolun Düzceden
Akçakocaya giden istikametinin doldurularak bir iki gün içinde hizmete
açılacağı ifade edildi. Ayrıca, yolun kalıcı
yapımına on gün içinde başlanılacağı ve yüz gün
içinde faaliyete geçeceği aldığımız bilgiler arasındadır.
Heyelan meydana gelen yol sadece Akçakoca ve Düzce
için değil, Alaplı, Ereğli ve Zonguldak için de hayati önemi
haiz bir yoldur. Biz, yolun planlanandan daha kısa sürede
tamamlanacağına inanıyor, yol yapımında
çalışacak tüm arkadaşlarımıza, yolla yakından
ilgilenen Karayolları 4üncü Bölge Müdürümüze ve Sayın Valimize
teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Barut...
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 2011
depreminin ardından Vanda yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Geçtiğimiz günlerde CHP
heyeti olarak Van ilindeydik. 2011 yılında meydana gelen ve 644
kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce insanın
yaralandığı depremin üzerinden neredeyse on yıl geçti ama
hâlâ yaralar kanıyor. Yetkililer Mağduriyet giderildi. dese de
Yeni bir şehir inşa edildi. dese de hâlâ büyük sorunlar
yaşanıyor.
Ayrıca, depremin ardından mağdur olan
işçilerimiz sesini duyurmaya çalışıyor. Deprem sonrası
geçici işçi olarak belediye ve Valilik gibi kurumlara yerleştirilen
250 işçimiz hâlâ kadro bekliyor. İŞKUR üzerinden geçici olarak
işe alınan ve bir süre sonra işten çıkarılan
işçilerimiz mağduriyetin giderilmesini istiyor. 2015
yılında, Cumhurbaşkanı Erdoğan Vanda
görüştüğü mağdur işçilere söz vermişti. Çaresiziz,
evimize ekmek götürmek istiyoruz. diyen işçilere yardımcı
olacağını söylemişti. Geçici işçilerimize kadro sözü
verildi ama kadrolar, onların yerine, iktidarın belirlediği
kişilere gitti. Mağdur işçilerimize artık bir çare bulun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya...
3.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, Gaziantepteki bebek ölümlerine ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
TÜİK verilerine göre 1 yaşa kadar bebek
ölüm hızının 2019 Türkiye ortalaması 9,1 iken, bu oran ilim
Gaziantepte 16,2. Yaşanan bebek ölümlerinin yarıdan
fazlasının Suriyelilere ait olduğu bilinmektedir. Günde 2-3
Suriyeli bebeğin ölüm defin ruhsatı olduğu açıklandı,
bu çok büyük insani sorundur. Bu bebek ölümlerine yol açan çeşitli
faktörlere baktığımızda, yetersiz sağlık
hizmetleri, erken yaşta evlilik, 13-14 yaşında doğum, 1 hekime
90 gebe düşüyor olması, yenidoğan yoğun bakımdaki
kuvöz sayısının yetersizliği, istenmeyen gebelikler ve
kısa aralıklarla gebe olmak gibi durumlar da bu ölümlerde etkendir.
Aile sağlığı merkezlerinde üreme
sağlığıyla ilgili hiçbir şey mevcut değil. Bu
bebek ölümlerinin altında yatan sebeplerin bir an önce
araştırılması ve eksiklerinin giderilmesi gerek. On
yıldır ülkemizde bulunan Suriyelilere 40-50 milyar dolar para
harcandığı söyleniyor. Madem Suriyelilere bu kadar para
harcadınız, bu Suriyeliler neden perişan? Yazıktır,
günahtır. Derhâl önlem alınmalı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
diyetisyenlerin sorunlarına ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Özellikle çocuk ve yetişkin yaşlarda
yaşanan obezitenin yaygınlaşmasıyla önemi artan, toplu
beslenme yapan tüm kurumlarda ve beslenmenin olduğu her yerde
varlığı elzem olan diyetisyenler, yatak başına
düşen diyetisyen sayısının
artırılmasını, aile sağlığı merkezlerinde
aile diyetisyeni, okullarda diyetisyen bulundurularak doğru beslenme
bilincine ulaşmış nesillerin yetişmesinin
sağlanmasını, meslek tanımlarının
iyileştirilmesini, meslek odası kurulmasını, çok yüksek
KPSS puanlarına rağmen atanamadıkları için istihdamın
ve atama sayılarının artırılması için gerekli
düzenlemelerin yapılmasını, 100 bin barajı getirilerek
eğitim kalitesinin yükseltilmesini beklemektedirler. Bu haklı talep
ve beklentilerine kayıtsız kalmayalım, müjdeli bir haberle
yüzlerini güldürelim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Güneş
5.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Uşaka yapılan arıtma tesisi
yatırımlarına ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşam kaynağımız olan ve onsuz
hayatın mümkün olmadığı suyun önemi dünyada yaşanan
iklim değişiklikleri neticesinde bir kez daha
artmıştır. İktidara geldiğimiz günden beri su
kaynaklarımızın en iyi şekilde kullanılması
adına pek çok adım atılmış, yatırımlar
yapılmıştır. Dün Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın himayelerinde gerçekleştirilen 1. Su
Şûrasında yaklaşık bedeli 5 milyar TL olan 363 tesisin
açılışı yapılmıştır. 2021
yılında DSİ yatırımları yaklaşık 2,5
kat artırılmış olup Uşak ilimiz Ulubey Deremizin temizlenmesi
için yaklaşık bedeli 90 milyon TL olan 2nci etap arıtma tesisi
Uşak Belediyesi 2021 yılı yatırım programına
alınmıştır. Uşaklı hemşehrilerimize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Emeği geçen
başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana, Tarım ve Orman Bakanımıza, DSİ Genel
Müdürümüze Uşaklı hemşehrilerim adına
şükranlarımızı arz ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, AK PARTİ iktidarında su konusunda
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın himayelerinde, dün 1. Su Şûrasında,
tarım ve ekonomiye katkısı yıllık 427 milyon lira olan
363 tesisisin toplu açılış töreni gerçekleştirildi.
AK PARTİ iktidarı olarak,
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde,
son on dokuz yılda su konusunda 255 milyar lira yatırımla
cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı, 600ü baraj olmak üzere
toplam 8.697 tesis ülkemize kazandırıldı. Boğaz geçiş
tüneliyle dünyada ilk kez 2 kıta dev su tünelleriyle birleştirildi.
Şimdi, Adnan Menderes Barajı ve Konya Ovası Mavi Tünel
Projesiyle asırlık hayaller gerçeğe dönüştürüldü. 26 yer
altı barajı inşa edildi; 262 içme suyu tesisi, 21 atık su
arıtma tesisi yapıldı.
Seçim bölgem Mersinde inşa edilen 155 tesisin
de içerisinde yer aldığı 8.697 tesisin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
7.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivasa suyla ilgili yapılan yatırımlara ve Dünya Kupası
Elemelerinde Türk Millî Takımına başarı dilediğine
ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
Sivas merkez ve ilçelerimize 199 milyon 453 bin TL
yatırım tutarıyla yapılan Sivas Divriği Kevendüzü
Göleti, Sivas Ulaş Küpeli Göleti, Sivas Zara Kanlıgöl Göleti, Sivas
Zara Akören Göleti, Sivas Merkez Armutlu Göleti Sulaması, Sivas Kangal
Kocakurt Sulaması, Sivas Altınyayla Deliilyas Sulaması yenilemesi,
Sivas Tavra Kaynakları İçmesuyu İsale Hattı, Sivas
Divriği İlçesi ve Civarı İçmesuyu, Arıtma Tesisi,
Bağlantı Hattı ve Depo Yapımı işlemleri dün
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
katılımıyla hizmete girmiştir. Ben, bu hizmetlerin
yapımında emeği geçen başta Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Tarım Bakanımıza ve
bürokratlarımıza teşekkür ediyor, yapılan
yatırımlarımızın sultan şehrimize ve
yiğidolara hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Ayrıca, bugün Dünya Kupası elemelerinde
Letonya karşısında mücadele edecek olan Türk Millî
Takımımıza da başarılar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Ödünç
8.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün,
çocuklara ve gençlere kütüphanelerden yararlanma
alışkanlığını kazandırmamız
gerektiğine ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kütüphaneler toplumun kültür ve medeniyet
birikiminin hazinesidir. Bu hazinenin niteliği ve çokluğu bir ülkenin
gelişmişliğinin ve kültürel seviyesinin de en önemli
göstergelerindendir. Millî, manevi, ahlaki ve kültürel değerleri yüksek,
analitik düşünebilen genç nesillerin yetişebilmesi, okumaya, anlamaya
ve sentez yapmaya bağlıdır. Bu anlayış çerçevesinde
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde devletimize ve milletimize kazandırılan
Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi Sizin de
kitaplarınız ve bu ülke için hayalleriniz olsun. ifadesinden hayat
bulmuştur.
Çocuklarımıza ve gençlerimize kitap
sevgisini aşılamalı, onlara kütüphanelerden yararlanma
alışkanlığı kazandırmalıyız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karasu...
9.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
coronavirüs risk haritasına göre sağlık emekçilerinin fedakâr
mücadelesinin iktidarın siyasi ikbaline kurban edildiğine
ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Dün yayınlanan coronavirüs risk
haritasında kırmızıya bürünen 58 il arasında seçim
bölgem Sivas da bulunuyor. Görünen tabloya göre, sağlık
emekçilerimizin fedakâr mücadelesi ne yazık ki iktidarın siyasi ikbaline
kurban edildi. Esnaf aylarca kepenk kapattı, gençler okullarına
gitmedi, yaşlılar evinden çıkmadı ama lebalep kongrelerle
pandemi döneminde şov yapan iktidarın sorumsuzluğunun
faturası yine 83 milyona kesildi. Dolarla, faizle, gece yarısı
kararnamelerle piyasayı işlemez noktaya getiren iktidar millete son
darbeyi de vurmuş oldu. Kongrelerde bulaşmayan virüs, alınan
karardan anlaşılıyor ki kafelerde, restoranlarda bulaşmaya
devam ediyor.
Sormak istiyorum: Kongreler lebalepken kahveci
esnafının, lokantacı esnafının, kafe, restoran
esnafının, düğün davet esnafının ne günahı var?
Bu sorumsuzluğun hesabını kim verecek?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
10.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, pandemi döneminde çiftçilerin borçlarının
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yarın 31 Mart, Tarım Kredi
Kooperatiflerine ortak olan borçlu üreticilerin haciz ve icra işlemlerini
ertelediğiniz son tarih yani yarından sonra -üç dört ay önce
gördüğümüz- traktörlerin, ineklerin haciz görüntülerini yeniden
göreceğiz. Yandaşınız olan firmaların
borçlarını sildiniz, yapılandırdınız; 15-20 bin
çiftçinin 5 milyar liralık borcunu yapılandırmıyorsunuz. Bu
görüntüler yani çiftçinin traktörünün, ahırdaki ineğinin haczedilmesi
görüntüleri sizi rahatsız etmeyecek mi? Zaten çiftçilerimiz son iki üç aydır
uyku uyumuyordu. Kendilerine hep umut verdiniz, tabiri caizse havanda su döven
görüşmeler yaptınız. Yok Kanun çıkacak. yok Torbaya
eklenecek. dediniz ama hiçbir şey yapmadınız.
Buradan size sesleniyorum: Bu pandemi ortamında
çiftçimizi üzmeyin; tüm çiftçilerimizin borcunun faizini silin, borcunu
yapılandırın. Bu çiftçiye borcunuz var. Suriyelilere 40 milyar
dolar verdiniz, çiftçinin 5 milyar liralık borcunu
yapılandırın.
BAŞKAN Sayın Şahin...
11.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Akçagöl merasının AKPli Sındırgı
Belediyesi tarafından mera vasfından çıkarılarak jeotermal
sera alanına dönüştürülmek istendiğine ilişkin
açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesir Sındırgı ilçemizin en
değerli otlak alanı olan İbiller ve Kocakonak köylerinin
hayvanlarını otlattığı 553 dönümlük Akçagöl
merası, AKPli Sındırgı Belediyesi tarafından mera
vasfından çıkarılarak jeotermal sera alanına
dönüştürülmek istenmektedir. Bu karar alınırken ilgili köylerin
görüşü ve rızası alınmamıştır. Akçagöl
merasının asıl sahipleri İbirler ve Kocakonak köy
halkıdır. Hayvancılıkla geçimlerini sağlayan
köylerimizin hayvanlarını otlatacak başka alanı yoktur.
Sındırgıda Akçagöl merası dışında seracılık
için daha uygun yerler varken, ayrıca meraların ıslah edilerek
hayvan besiciliği yapanların hizmetine sunulması gerekirken köy
meralarının alınması büyük bir yanlıştır.
Sındırgı Belediyesini bu yanlıştan dönmeye
çağırıyorum. Köylülerimize kendi meralarını kullanma
imkânı sağlanmalıdır.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ceylan...
12.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, pandemi nedeniyle esnafın yaşadığı
sorunlara ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Türkiye, pudra şekeriyle tatlandırılmış iktidarın
sunduğu şatafatlı yaşamı konuşurken, pandemi
dolayısıyla esnafın kan ağladığı yeni
tedbirlerin alınacağı açıklanıyor. An itibarıyla
yalnızca 8 milyon 700 bin kişiye birinci doz, 6 milyon 700 kişiye
de ikinci doz aşıları yapılabilmiştir. Çok yüksek
riskli il sayısı 58e çıkmıştır. Milyonlarca
çalışan, hem açlık hem de iflas riskiyle karşı
karşıya. Peki, tedbir ne? Sayın Cumhurbaşkanı Ramazan
ayı boyunca Türkiye genelinde lokanta ve kafe gibi işletmeler
hizmetlerini paket servisle sınırlandıracak.
açıklamasını yaptı. Lokantalar, kafeler, kıraathaneler
kapanacak; AVM, çarşı, pazar açık olacak. Peki, bu insanlara, en
azından, 2019 cirolarını baz alarak anlamlı bir finansal
destek var mı? O da yok. Birçok işletmenin paket servis olanağı
yok. Esnaf vergi döneminde değil, darda olduğunda da hatırlanmak
istiyor.
BAŞKAN Sayın Özkan...
13.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Kütüphane Haftasına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Kütüphaneler, bir toplumun bilgi birikiminin, kültür
ve medeniyetinin en önemli hazinesidir. Günümüzde bilgiyi üreten ve kullanan
toplumlar bilimsel, siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda gücü elinde tutan toplum
olarak nitelendirilmektedir. Millî, manevi, ahlaki ve kültürel değerleri
yüksek, kendine güvenen, analitik düşünebilen genç nesillerin
yetişmesi, okumaya, anlamaya ve sentez yapmaya bağlıdır.
Bizler bu anlayışla kütüphanelerimize yapılacak her türlü
desteği ülkemizin geleceğine yapılmış
katkının bir parçası olarak değerlendirmekteyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta kütüphanecilerimiz
ve kütüphane çalışanlarımız olmak üzere, herkesin Kütüphane
Haftasını kutluyor, bu anlamlı haftanın kitap okuma
alışkanlığını, bilgiye ve öğrenmeye olan
ilgiyi artırmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arkaz
14.- İstanbul Milletvekili Hayati
Arkazın, İstanbuldaki su kirliliğine ve Balıkesir
Bandırmada yaşanan ambulans kazasında hayatını
kaybeden 112 acil sağlık personeline Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem olan İstanbulda su kirliliği
çok artmış durumda. Birkaç gündür Esenyurt Haramidereye gözle
görünür biçimde çeşitli renklerde sular akıyor. İSKİnin bu
konuyla alakalı yaptığı açıklama
vatandaşımız için yeterli olmadı. Durumun hâlen
düzeltilmemiş olması bölge halkı için önemli bir sorundur.
Kısıtlı olan sularımıza sahip
çıkmalıyız; kirlenmesine, renklenmesine ve israf edilmesine
engel olmalıyız.
Ayrıca, dün gece saatlerinde Balıkesir
Bandırmada yaşanan ambulans kazasında hayatını
kaybeden 112 acil sağlık personeline Allahtan rahmet, mesai
arkadaşlarına ve ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Etyemez
15.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin,
dış ticaret mesleki ve teknik Anadolu liselerine ilişkin
açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ticaret Bakanlığımız, Millî
Eğitim Bakanlığımız ve Türkiye İhracatçılar
Meclisinin ortak çalışmasıyla belli okullarımız
dış ticaret mesleki ve teknik Anadolu lisesi adıyla yeniden
yapılandırılmıştır. Bu çalışmayla
dış ticaret alanında meslek edinmek, kariyer yapmak isteyen
gençlerimiz için önemli bir adım atılmıştır.
Dış ticaret mesleki ve teknik Anadolu liselerinde günün
uluslararası ticaret ortamına uygun, zengin ve etkili bir müfredatla
dış ticarete yönelik mesleki eğitim sağlanacaktır. Bu
kapsamda, e-ticaret uygulamaları, dış ticaret riskleri ve
korunma yöntemleri, dış ticaret istihbaratı, uluslararası
ve dijital pazarlama gibi konular da müfredata eklenmiştir.
İngilizcenin yanı sıra ikinci yabancı dil olarak Çince,
Rusça, İspanyolca, Portekizce ve Japonca gibi diller de
okullarımızın müfredatına alınmıştır.
İstikbalimiz olan evlatlarımızı geleceğin
şartlarına daha iyi hazırlamak hedefiyle
çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Ünlü
16.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün,
Şanlıurfalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Genel Merkezimizin görevlendirmesiyle 20
milletvekilinden oluşan Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak 17-18 Mart
tarihlerinde çiftçimizin ve esnafımızın sorunlarını
dinlemek üzere Şanlıurfa il merkezinde ve ilçelerinde incelemelerde
bulunduk. Çiftçilerimiz sulama birlikleriyle icralık olmuş,
destekleme paralarını alamamışlardır. Desteklemeler
elektrik borçlarına kesilmektedir. Çiftçilerimizin mağduriyetlerinin
giderilmesi için sulama birliklerinin borçları, faizleri silinerek
yapılandırılmalı, destek paraları
artırılarak bir an önce ödenmeli ve GAP ivedilikle
tamamlanmalıdır. Bu sayede çiftçilerimizin suyu, elektriğe
bağlı kalmadan kullanılacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Filiz
17.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, vefatının 101inci yıl dönümünde Şahin Beyi ve
tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Asıl adı Mehmet Sait olan Şahin Beye
Kilisten gelen Fransız takviye kuvvetlerini durdurma görevi
verilmiş, o da yanındaki 200 yiğit adamla Kilis-Antep yolunu
tutmuştur; 3 Şubat ve 18 Şubat 1920de Fransız birliklerine
zayiat verdirerek 28 Mart sabahı Elmalı Köprüsü civarında
konuşlanmıştır. Modern silahlarla teçhiz edilmiş
düşmana karşı o gün 19 kişiyle mücadele veren Şahin
Bey, kendisine Geri çekilelim. diyen arkadaşlarına Fransız,
cesedimi çiğnemeden Antepe giremez. demiştir. Tek başına
son kurşunu da harcayan Şahin Bey süngü takıp köprünün üzerine
çıkmış Ben yumruklarımla dövüşeceğim,
yumruklarım memleket kadar büyük. dercesine Fransıza
yumruklarını sıkarak karşı durmuş ve şehit
düşmüştür. Şahin Beyin şehadeti Antep
savunmasının tetikleyici ateşi olmuştur.
Vefatının 101inci yılında Şahin Beyi ve tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyorum; ruhları şad, mekânları
cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Köksal
18.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisar Şuhutta inşa edilen Keşkek Evine ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Şuhut ilçesinde Keşkek
Evi olarak inşa edilen resimde gördüğünüz bu konağa 12 milyon
lira -eski parayla 12 trilyon lira- harcandığı iddia ediliyor.
Eğer bu doğruysa Afyonkarahisarlı esnaf BAĞ-KUR primlerini
ödeyemez hâle gelmişken, gençlerimiz için istihdam alanı
yaratılmayıp işsizlikle boğuşmalarına neden
olunurken, Afyonkarahisarlı çiftçiler borçlarından dolayı
icralık olmuşken; soğanlar, patatesler depolarda çürürken;
besiciler, yumurtacılar sıkıntı çekerken; KOBİler,
iş insanları krediyle ayakta durmaya çalışırken;
Atatürkün karargâh olarak kullandığı Konarıdaki konak ve
Zafer Müzesi bakımsızlıktan kaderine terk edilmişken; müze
inşaatı ve yüksek hızlı tren inşaatı
tamamlanmazken; sırf bir tabak keşkek yemek için bu israfı
yapanları ve bu israfa göz yumanları, ne bu millet ne de tarih asla
affetmeyecektir.
BAŞKAN Sayın Aycan
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, hemşirelerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, hemşirelik, sağlık hizmetlerinin en eski
mesleklerindendir. Sağlık hizmetlerinin her alanında, koruyucu,
tedavi edici, rehabilite edici sağlık hizmetlerinde hemşirelere
ihtiyaç vardır. Özellikle tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde
hemşire bakımı çok önemlidir, tedavinin başarısı
hasta bakımıyla ilişkilidir. Covid-19 salgını,
hemşire bakımının gereğini ve önemini bir kez daha
göstermiştir.
Hemşireler büyük bir motivasyonla mesleklerini
yapmaktadırlar. Hemşirelik bakımı için hemşire
sayısını ve niteliğini artırmalıyız,
hemşire açığını kapatmalıyız.
Hemşirelerin çalışma şartları iyileştirilmeli,
hemşirelerin günlük ve haftalık çalışma saatleri
düzenlenmelidir. Hemşirelerin ücretleri iyileştirilmeli ve
emekliliğe yansıyacak şekilde düzenleme
yapılmalıdır; hemşireler arasındaki ücret
farklılığı giderilmelidir. Özel hastanelerde
çalışan hemşirelerin de çalışma saatleri düzenlenmeli
ve en az kamu kuruluşlarındaki hemşireler kadar ücret
ödenmelidir.
BAŞKAN Sayın Sümer
20.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
mısır ithalatının bereketli Anadolu topraklarına
ihanet olduğuna ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Toprak Mahsulleri Ofisi mısır
ithalatının ihalelerine devam ediyor. Ofis 18 Mart 2021de 115 bin
ton ithal yemlik mısır alımı için ihale açtı.
İhale kapsamında Derince Limanına teslim edilmek üzere 60 bin
ton, İzmir Limanına 30 bin ton, Bandırma Limanına 25 bin
ton teslim edilmek üzere toplam 115 bin ton yemlik mısır
alımı yapılacak. İhale için yükleme dönemi ise 25 Mart
2021-20 Nisan 2021 olarak belirlendi. Tarım ve Orman Bakanı, 29
Temmuz 2020'de katıldığı bir televizyon programında
2020 ürünü yerli mısır alım fiyatını ton
başına 1.325 lira olarak açıklamıştı, Yeni
ithalat da yapmayacağız. dedi. Yerli çiftçi tarlasını
süremez, mahsulünü toparlayamazken, haciz ve icra borcuyla
uğraşırken yurt dışından mısır
ithalatı Türk çiftçisini yok saymak demektir. Ambarlarda
satılmadığı için terk edilmiş binlerce ton
mısır varken ithal mısır almak bereketli Anadolu
topraklarına ihanettir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz, İYİ Parti Grup Başkan
Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlunda.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat
Salihinin istifa ettirilmesinin Türkiye için doğru
olmadığına, bazı koroların isminden Türk ibaresinin
çıkarılmasına, Türk isminin zihinlerden ve gönüllerden
silinmesi konusunda sistemli bir politika yürütüldüğüne ve Türk milleti
var olduğu müddetçe Türk adının yaşayacağına
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Irakta Türk dünyasını yakından
ilgilendiren kritik gelişmeler yaşanmaktadır. Irak
Türklüğünün merkezi konumunda olan Irak Türkmen Cephesinin
Başkanı Kerkük Milletvekili Sayın Erşat Salihi görevinden
ayrılma kararı almıştır. Salihinin Irakın
kuzeyindeki Barzani yönetimine yönelik tavizsiz tavrından dolayı uzun
süreli bir rahatsızlık yaşanıyordu. Erşat Salihi
yerine Barzani'yle anlaşacak birisini getirmenin planlarının da
yapıldığı kanaatini taşıyoruz. Erşat Salihi
Irak Türkmenleri için kolay oluşmuş bir isim değildir, terör
örgütlerine karşı tavizsiz duruş sergilemiş ve her zaman
Türkiyenin yanında yer almıştır. Salihi bir süre önce
Kerkük Kürdistan olamaz. Bu hayalden vazgeçin. çıkışında
bulunmuştur. Sözde Kürdistan bayrağını havalimanında
göndere çekenler Erşat Salihi'nin millî tutumundan rahatsız mı
olmuşlardır? Barzaniye göz mü kırpılmakta, Irakta Türk
millî politikasından vaz mı geçilmektedir? Bana Türklükle gelmeyin.
Türk milliyetçiliği ayaklarımın altındadır.
dediğiniz günlere geri mi dönülmektedir? Andımızın
kaldırılmasından sonra sıra Türklüğün
kaldırılmasına mı gelecektir? Doğu Türkistan'a ses
çıkarmayanlar Türkmeneline de kayıtsız
kalmışlardır. Uygur Türklerini görmezden gelenler Irak
Türkmenlerini de duymamışlardır. Çin Dışişleri
Bakanından sonra sıradaki Çak bir beşlik. hedefiniz Barzani
midir? Rauf Denktaş'a yaptığınız vefasızlığı
Erşat Salihiye de tekrarlamaya mı kararlısınız yoksa
Biden mı böyle istedi? Büyük Orta Doğu Projesi hâlâ devrede ve hâlâ
siz onun Eş Başkanı mısınız? Açıkça ifade
etmek isterim ki Salihi'nin istifa ettirilmesi Türkiye için doğru
olmamıştır. Unutulmamalıdır ki Türkmeneli yalnız
değildir. Türkmeneli davasının ve Irak Türkmen Cephesinin millî
çizgisini korumakta kararlıyız. Al bayraktan gök bayrağa Türkiye
Büyük Millet Meclisinden selam olsun.
Sayın milletvekilleri, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, bazı taşra teşkilatlarındaki
müzik ve dans toplulukları için isim değiştirme kararı
almıştır. Karar kapsamında bazı koroların isminde
yer alan Türk ibaresi çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Düzenlemeler kapsamında; Şanlıurfadaki Devlet
Türk Halk Müziği Korosu Müdürlüğünün ismi Şanlıurfa
Sıra Gecesi Müzik Topluluğu Müdürlüğü Elâzığdaki
Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğünün ismi Elâzığ
Köprübaşı Müzik Topluluğu Müdürlüğü Diyarbakırdaki
Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğünün ismi Diyarbakır
Medeniyetler Müzesi Korosu Müdürlüğü Edirnedeki Devlet Türk Müziği
Topluluğu Müdürlüğünün ismi de Rumeli Müzikleri Topluluğu
Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir.
Andımızın
kaldırılmasından, cumhuriyet ve liyakat nişanlarından
Atatürk kabartmalarının çıkarılmasından sonra
sıra Türk ibarelerinin bir bir yok edilmesine mi gelmiştir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Türke ve Türklüğe dair ne varsa, ne kadar millî değer
varsa hepsi, bu Hükûmetin hedef tahtasında mıdır?
Türk isminin zihinlerden ve gönüllerden silinmesi
konusunda sistemli bir politika yürütülmektedir. Milletimizin gönlünden Türk
adını silmeye çalışmak lüzumsuz ve beyhude bir çabadır
ve asla ulaşılamayacak kirli bir emeldir. Türk milleti var
olduğu müddetçe Türk adı yaşayacak, Türk milliyetçiliği
var olacak ve hiç kimse tarafından ayaklar altına
alınmayacaktır.
Buna izin vermeyeceğimizi ifade ediyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbülde.
Buyurun Sayın Bülbül.
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Kütüphane Haftasına, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür
Vakfının bünyesinde bulunan Stratejik Araştırmalar
Biriminin hazırladığı İklim Krizi ve Türkiye
Raporuna, Güney Kıbrıs Rum kesiminde bir camiye yapılan
saldırıyı lanetlediklerine, 1821 Mora ayaklanmasında
hayatını kaybedenlere rahmet dilediklerine, Eren-12 Güleşli Operasyonunun
hayırlara vesile olmasını temenni ettiklerine, Irak Türkmen
Cephesi Lideri Erşat Salihiye bugüne kadarki mücadelesi için
teşekkürlerini sunduklarına ve isimlerinden Türk ibaresi
çıkarılan bazı koroların isimlerinin tekrar
düzeltildiğine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından yapılan açıklamaya ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öğrencilere ve vatandaşlarımıza okuma
alışkanlığı kazandırmak, kitap sevgisini
artırmak, okuyucuların kitaplardan daha çok
faydalanmalarını sağlamak ve bu anlamda halkı
bilinçlendirmek amacıyla Türkiyede 1964 yılından beri her
yıl mart ayının son pazartesi günüyle başlayan hafta
Kütüphane Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu yıl da 29 Mart-4
Nisan arası Kütüphane Haftasıdır. Özellikle bu pandemi
döneminde, daha çok evde zaman geçirdiğimiz bu süreçlerde, kitap okuyarak
insanlarımızın zamanlarını daha değerli ve
kıymetli bir şekilde geçirmesini temenni ediyor, Kütüphane
Haftasını kutluyoruz.
Sayın Başkan, dünyamızın
karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri olan
iklim değişikliği ve küresel ısınma tehdidine
karşı çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Ülkü
Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı bünyesinde bulunan Stratejik Araştırmalar
Birimi de bu konuyla alakalı çalışmalarını
tamamlamış ve İklim Krizi ve Türkiye Raporunu
yayınlamıştır. Ülkü Ocakları Genel Merkezimizin
dijital hesaplarından da rahatça erişebileceğimiz bu raporda;
iklim krizinde Türkiyenin izlemesi gereken yolları, bilimsel
açıklamaları, çevresel etkileri, ülkemizin hukuki yükümlülüklerinin
derinlemesine araştırıldığı görülmektedir.
Böylesine önemli bir konuda yapılan bu değerli çalışmaya katkı
sağlayan bilim insanlarımıza ve Ülkü Ocakları Eğitim
ve Kültür Vakfına bu vesileyle teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde
Güney Kıbrıs Rum Kesimi Limasol kentinde ecdat yadigârı bir
camimize nefret dolu saldırılar yapılmıştır. 1821
Mora ayaklanmasının 200üncü yıl dönümünde Türklere ölüm! sloganları
atıp cami duvarlarına mavi boyayla haç resmi çizenleri ve
destekçilerini buradan lanetlediğimizi ifade etmek istiyorum.
1821 Mart ayında Osmanlı Devletine
karşı başlatılan Mora ayaklanması, tarihimizde
kanlı ve vicdanları sızlatan vahşi katliamlardan da
biridir. Mora ayaklanmasında gerçek manada bir soykırım
yaşanmış, 40 bine yakın Müslüman Türk işkencelerle
vahşice şehit edilmiştir. Dünyanın takibinde olmayan,
hiçbir şekilde dünyada gündeme gelmeyen bu ayaklanmada çok büyük
vahşetler yaşanmıştır. Bunları,
yabancıların bizzat kendi ifadeleriyle, orada şahit
olanların ifadeleriyle burada Meclis tutanaklarına geçirmekte fayda
olduğu kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) O dönemde bölgede
bulunan İngiliz Yazar Saint Clair şöyle anlatır bu vahşeti:
20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren
boğazlamalar sırasında Grek komşuları tarafından
katledildiler. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde
veya tecrit edilmiş toplumlar hâlinde yaşayan Türk aileler, kısa
bir sürede öldürüldüler; yakılan evleri, cesetlerinin üzerine
yıkıldı. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en
yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da Grek
güruh tarafından yollarda öldürüldüler. Küçük kentlerde, Türkler, evlerine
kapanarak kendilerini korumaya çalıştılar ama pek azı
kurtulabildi. Bazı yerlerde açlığa dayanamayarak
hayatlarının bağışlanacağına dair onlara söz
veren asilere teslim oldular ama yine de öldürüldüler. Ele geçirilen Türk
erkekler derhâl öldürülüyor, kadınlar ile çocuklar köle olarak asilere
dağıtılıyor ama daha sonra onlar da öldürülüyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Mora'nın
her yanında, sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Grek asiler çevreyi,
dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı.
Çoğu kez Ortodoks papazlar onlara önderlik ediyor ve bu sözde kutsal
eylemlerinde onları kışkırtıyorlardı. Salahi
Sonyelin bu konuda yapmış olduğu araştırmadan ve
makaleden alıntıladığım bu hususlar, ne yazık ki
adı Türk olunca, kendisi Müslüman olunca dünyanın hiçbir zaman
gündemine gelememektedir. Biz burada, hayatını kaybeden bütün
insanlarımıza yeniden bu vesileyle rahmet diliyoruz.
Sayın Başkan, yurt içindeki
sayıları hayli azalan teröristlerin tamamını etkisiz hâle
getirmek üzere Eren Operasyonlarına devam edilmektedir. Bu kapsamda
başlatılan Eren-12 Güleşli Operasyonunun hayırlara vesile
olmasını, terörle mücadelede önemli bir aşamayı
kaydetmemizi buradan temenni ettiğimizi ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Tamamlıyorum.
BAŞKAN Peki.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın
Başkan, 28 Mart 1991de Kerkükün Altınköprü kasabasında
yaşayan 100den fazla Türkmen kardeşimiz Baasçı Saddam rejimi
tarafından vahşice katledilmiştir. Geçmişte birçok defa
katliamlara, zulümlere maruz kalmış olan Türkmen kardeşlerimiz,
siyasi ve kültürel varlıklarıyla birlikte Irakın toprak
bütünlüğünü devam ettirmek için de çaba sarf etmekte ancak hâlen
birtakım baskılara muhatap olmaktadırlar.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler Türkmen
kardeşlerimizin yanında ve davalarının takibindeyiz. Hiçbir
oldubitti hesabı Iraktaki Türkmen varlığını ve
Türkmenelini yok edemeyecektir. Bu vesileyle, geçtiğimiz gün görevini
devrettiğini açıklayan Irak Türkmen Cephesi Lideri Sayın
Erşat Salihiye bugüne kadarki mücadelesi için teşekkürlerimizi sunuyor;
bitmeyen ve bitmeyecek olan Türkmeneli mücadelesinde kendisine yine
başarılar diliyor, şehit Türkmen kardeşlerimizi rahmetle
yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Biraz önce
İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Müsavat
Dervişoğlunun ifade ettiği, Kültür Bakanlığı
tarafından yapılan düzenlemeyle ilgili bugün sabah itibarıyla
bir açıklama yapılmış ve bu koroların isminden Türk
isminin, Türk adının çıkarılmadığı ifade
edilmiştir. Örneğin Diyarbakır Devlet Medeniyetler Korosu
olarak ifade edilen koronun ismi Devlet Klasik Türk Müziği Medeniyetler
Korosu Müdürlüğü olarak değiştirilmiş; yine aynı
şekilde Şanlıurfadaki, Elâzığdaki, Edirnedeki
koroların isimlerinin de Türk Müziği Korosu olarak yeniden
düzeltildiğini yüce Meclisin bilgisine sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, ben teşekkür ederim.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış
Beştaşta.
Buyurun Sayın Beştaş.
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Mahir Çayan ve 10ların katledilmesinin yıl
dönümüne, 130 duruşmadan sonra sonuçlandırılan Hrant Dink
davasının kendileri için kapanmadığına, öğretmen
ve öğrencilerin coronavirüs riskiyle karşı karşıya
olduklarına ve Şenyaşar ailesinin Şanlıurfa Adliyesi
önündeki adalet arayışında hastane kayıtları ile
videoların bir an önce yargıya teslim edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 30 Mart. Bundan kırk dokuz yıl önce
Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının idamını engellemek
için yola çıkan Mahir Çayan ve 10ların katledilmesinin yıl
dönümü. Evet, kırk dokuz yıl geçti ama acısı hâlâ dipdiri
ve kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Geçen dönemlerde milletvekilimiz olan
Ertuğrul Kürkcü olaya tanıklığını, Parlamentoya
aslında bütün ayrıntılarıyla anlatmıştı.
Fakat o günden bugüne katliamlarla yüzleşmeyen siyasi otoriteler,
bunları hep yok saymayı tercih ettiler. Bizler ise geçmişle
yüzleşmenin toplumsal yaraları saracağına olan
inancımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Sevgili Mahir Çayanın sözlerini tekrar
anımsatmak istiyorum: Onlar bir avuç, biz ise milyonlarız.
Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur, kazanacağımız koca
bir dünya. Asıl siz teslim olun, biz buraya teslim olmaya değil,
ölmeye geldik. diyen Mahir Çayan ve 10ları saygıyla anıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, Hrant Dink davası 130
duruşmadan sonra 26 Mart 2021 tarihinde sonuçlandırıldı.
Ama nasıl sonuçlandırıldı? Birçok soru işaretiyle,
tartışmalı beraat kararlarıyla ve olayın cemaate
yıkılma çabasıyla, arkasında birçok soru bırakarak
tamamlandığı açıklandı. Evet, 76 sanık
yargılanıyordu, bunlardan İstanbul eski İstihbarat
Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve Emniyet Genel Müdürlüğü eski
İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyüreke
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verildi. Ancak bunun haricinde birçok firari sanık olduğunu da not
etmek istiyorum. Bazı isimler de cinayette sorumluluğu var ve
delillerle ispatlanmış olduğu hâlde, bilinçli bir şekilde
beraatle sonuçlandırılmıştır.
En sonunda, cemaate yüklenmesi aslında bir
kanaat değil, bir talimat gibi, bir karar gibi önümüzde duruyor. Oysa
bizler biliyoruz ki Hrant, devletin, yargının hedef göstermesiyle
zaten tehdit altındaydı. Bu dava, sadece Artık ayyuka çıkmış
olan sanıkların cezalandırılması şeklinde
sonuçlandı. denilebilse de sorumluların bir kısmı dosyada
yer almadı; bazıları beraat etti, göstermelik de cezalar
verildi.
Evet, devlet, Hrant Dinkin yaşam
hakkını korumadığı için Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi önünde ihlal cezası aldı çünkü Dinkin katilleri o dönem
Hrantı hedef gösterenlerdir. Tıpkı Tahir Elçinin katlinde
sorumlu olanlarla aynı zihniyet Dinkin de katilidir ve bu dava biz
Bitti. demeden bitmeyecek ve bu dava bizim için kapanmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Sayın Başkan, diğer bir mesele, öğretmenler ve
öğrenciler ve okulların açılıp kapanma durumu; tüm
Türkiyeyi ilgilendiriyor. Mağdur olan, pandeminin en büyük mağdur
kitlesinden biri olan öğretmenler ve öğrenciler bu mağduriyetle
daha çok yüzleşmeye devam ediyorlar. Okulların açılması,
öğretmenlerin yüz yüze ya da on-line eğitim yapması gibi birçok
tartışma yapılıyor ama hâlâ okulların ne olduğu
konusunda muamma ve soru işaretleri uçuşmaya devam ediyor.
Öğretmenler normalde öncelikli gruplar arasında olmasına
rağmen, böyle bir gereklilik olmasına rağmen Millî Eğitim
Bakanı sömestir tatili öncesinde Aşılanmayan öğretmen
kalmayacak. dedi ama bugün aşılanmayan öğretmenlerin
çoğunlukta olduğunu üzülerek ifade etmek istiyorum ve
öğretmenler aşılanmadıkları hâlde okullara gitmek
zorunda kaldı ve coronavirüs riskiyle çalışmaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Eskişehirde, Muğlada ve daha pek çok yerde okulların
karantinaya alındığına dair haberler geliyor. Daha Ankara
henüz sarı renkteyken 2 okulun karantinaya alındığı
bilgisi geldi. Şu anda -dünkü açıklamayla- tüm ülke kırmızıya
boyandı ancak okulların nasıl olacağı, nasıl
yönetileceği, açılıp açılmayacağı bile belli
değil. Üstelik yeni mutant virüsün bilhassa çocukları etkilediği
bilinmesine rağmen sırf günü kurtarmak adına, hem
öğretmenler hem de öğrenciler ateşe atılıyor. Millî
Eğitim Bakanı hiçbir sorumuza cevap vermedi, burada sorduğumuz
sorulara da cevap vermedi ve Millî Eğitim Bakanına bir kez daha
söylüyoruz: Lütfen, milyonlarca öğrencinin, öğretmenin sesine kulak
verin, sadece özel okul sahiplerini dinlemekten vazgeçin demek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Sayın Başkan, aslında Türkiyenin temel gündemi olması
gereken başka bir mesele Şenyaşar ailesinin adalet
arayışı. Ne olmuştu? Şunu hatırlatmak istiyorum:
14 Haziran 2018de AKP Urfa Milletvekili İbrahim Yıldızın
korumaları ve akrabaları tarafından baba ve 2 oğul
katledilmişti. Olayın olduğu gün cenaze merasimine
katıldığım için ayrıntıları çok yakından
biliyorum. Yıldız ailesi o günden bugüne korunmaya devam ediyor,
aileden 120 kişiye koruculuk verildi ve aile
silahlandırıldı. Aradan üç yıl geçti, sağlam hastaneye
giden Şenyaşarların hastanede katledildiğine dair görgü
tanıkları var ama kamera kayıtları hâlâ ortaya çıkmadı
ve katiller korunmaya devam ediyor. Herkesin gözü önünde katliam yaptıkları
hâlde adalete teslim edilmeyenler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
herkesin gözü önünde bir aileden 3 kişiyi katledenler herkesin gözü
önünde adaletten kaçmayı başarıyorlar ama Şenyaşar
ailesinden Emine ve Ferit Şenyaşar Urfa Adliyesinin önünde adalet
ararken bugün, bir kez daha gözaltına alındılar.
Evet, bu ülkede şu bir tutum ve karar olmaya
başladı: Katiller değil, katillerden hesap soranlar ve adalet
arayanlar yeni bir baskıya ve işkenceye maruz
bırakılıyor. Emine anneyi ve oğlunu serbest
bırakın; demokratik haklarını kullanıyorlar. Katilleri
korumaktan vazgeçin, hastane kayıtlarını ve videolarını
bir an önce yargıya teslim edin demek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özelde.
Buyurun Sayın Özel.
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Mahir
Çayan ve arkadaşlarının katledilmesinin yıl dönümüne,
Darüşşafakanın kuruluş yıl dönümünü
kutladığına, Manisanın bazı ilçelerinde yaşanan
don faciasına, çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifine olan
borçları nedeniyle mağdur olduklarına, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Mustafa Şentopun Montröye yönelik söylemlerini
inkâr etmek için geniş bir çoğunluğa zekâ geriliği tespiti
yaptığına ve Kürşat Ayvatoğlu isminin Adalet ve
Kalkınma Partisinin savrulduğu noktayı,
yaşadığı çürümeyi ve içinde bulunduğu
yozlaşmayı gösterdiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 12 Mart 1971 muhtırasının
yarattığı iklimde, 30 Mart 1972de 10lar olarak anılan
Türkiye Yurtsever Gençliğinin önderlerinden Mahir Çayan ve
arkadaşlarının katledilişinin yıl dönümü. Denizlerin,
Yusufların, Hüseyinlerin infazını engellemek için
gerçekleştirdikleri bir dizi eylem sırasında Tokatın
Niksar ilçesi Kızıldere köyünde Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer
Ayna, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ahmet
Atasoy, Sabahattin Kurt ve Nihat Yılmaz katledildiler.
Kızılderenin 49uncu yıl dönümünde, yaşamını
yitiren gençleri saygıyla anıyor, yaşanan katliamı
kınıyor, o dönem Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar
nedeniyle kamu otoritesince alınan idam kararlarıyla,
yargısız infazlarla ya da çıkan çatışmalarda
yaşamını yitiren tüm gençleri saygıyla, minnetle anıyorum.
Geçtiğimiz günlerde 27 Mayıs sürecine
yönelik olarak bu Parlamentoda çıkarılan bir kanun olduğunu da
hatırlatarak, 12 Mart müdahalesi ve 12 Eylül darbesi
koşullarında hukuk dışı cezalandırılan
sivil-asker tüm gençlerin cezalarının yok sayılacağı,
bir iadeiitibarın yapılacağı ve o cezaların
doğurduğu sıkıntıların çözülerek hak iadelerinin
kendilerinin ailelerine yapılacağı düzenlemeler de herhâlde
hepimizin ortak sorumluluğudur diye altını çizmek istiyorum.
Sayın Başkan, bugün aynı zamanda
ülkemizin köklü kurumlarından -1863te kurulan-
Darüşşafakanın kuruluş yıl dönümü. Annesi veya
babası hayatta olmayan, ailesinin maddi durumu yetersiz
çocuklarımıza sosyal devletin bir eksikliğini tamamlamak
adına eğitim hizmeti sunan bu köklü kurumun, Darüşşafakanın
kuruluş yıl dönümünü bir kez daha buradan kutluyor, bu tür
inisiyatiflerin artması temennisinde bulunuyoruz.
Sayın Başkanım, benim de seçim bölgem
olan Manisanın Alaşehir, Salihli, Akhisar, Saruhanlı ve Manisa
merkez ilçelerinde 25-27 Mart 2021 tarihlerinde bir don faciası
yaşandı, don olayı yaşandı ve üzüm
bağlarımız zarar gördü. Olayı duyar duymaz ilimizin
Cumhuriyet Halk Partili diğer milletvekilleri Sayın Vehbi
Bakırlıoğlu ve Bekir Başevirgen bölgeye gittiler.
Yaptıkları tespitler son derece çarpıcı. Otuz yılda
bir görülen bir afetle karşı karşıyayız. Özellikle
Sarıgöl ve Alaşehirde yüzde 90ın üzerinde don zararı
mevcut, diğer ilçelerimizde de yüzde 30 ila yüzde 90 arasında
zararlar var. TARSİM sigortası dolu için
yaptırılmış ancak donu kapsamıyor, donun primleri çok
yüksek olduğu için ve muafiyetler çok yüksek olduğu için ciddi bir
mağduriyet var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu zarar, bu afet sadece
çiftçileri perişan etmekle, onları aç bırakmakla, onları
hacizler karşısında bırakmakla veya onları kredi
çektikleri özel veya kamu bankalarına bağlarının,
mallarının tapularının geçmesiyle cezalandırmayacak;
ayrıca, bu ilçelerimizin ekonomilerini vuracak, esnaflarını
vuracak ve âdeta tüm ekonomik zinciri tehdit edecek bir durumdadır.
Borçların ötelenmesi sorunu çözmemektedir. Böyle facialarda borçlar
ötelenmektedir, faiz üstüne binmektedir. Burada, ciddi, faizlerin
affedileceği, anaparaların bir kısmının
affedileceği ve önemli miktarda faizsiz taksitlendirmelerin
yapılacağı bir yapılandırma beklenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, birkaç gün sonra
Tarım Kredi Kooperatifinin borçlarıyla ilgili daha önce
yapılmış ötelemenin günü dolmaktadır. Bu hem benim seçim
bölgemde sorundur hem Adanada sorundur, geçen hafta bulunduğum Ardahanda
sorundur, Karsta sorundur, Iğdırda sorundur, Trakyada sorundur,
Bursada sorundur, tüm Türkiye'de sorundur. Tarım Kredi Kooperatiflerinin
borçlarının bir an önce yapılandırılması
gerekmektedir. Çekilen kredilerin üstüne defalarca binen faizler ve defalarca
yapılan ötelemelerin sonunda 30 bin liralık çekilen paraya
karşılık 120 bin lira ödenmiş, hâlâ 90 bin lira para
isteyen bir acayip düzenle karşı karşıyayız. Meclisin
bu işe el koyması lazım. Çiftçilerimiz, köylülerimiz, Tarım
Kredi Kooperatifinin üyeleri, ortakları 5li çete kadar mı
hatırsızdırlar? 5li çetenin bütün garanti alacakları
tıkır tıkır ödeniyor; vergi alacağına gelince
paldır küldür toplanıyor Plan ve Bütçe Komisyonu, vergilerini
affediyor bunların.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Tarım Kredi
Kooperatifi mağduriyeti devam etmektedir. Çiftçinin traktörünü haczeden,
tarlasını haczeden bu insafsız uygulamalara bir an önce son
verilmesi gerekiyor.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Şentopun dün yaptığı
açıklamaları dehşetle izledik. Hepimizin kulaklarının
duyduğu Montröye yönelik söylemlerini inkâr etmek, oradan dönmek için
şu sözleri söyledi: Şüphesiz siyasetçi olarak konuşurken
ortalama bir zekâ seviyesini hesap ederek konuşuyoruz. Bunun altında
olan şahıslar varsa, siyasetçiler varsa, bürokratlar, gazeteciler,
onlarla ilgili yapabileceğim bir şey yok. Hani sizin parti
tarafından sürekli seçkincilikle, elitizmle suçlanan Cumhuriyet Halk
Partisinde geniş bir çoğunluğa zekâ geriliği tespiti
yapacak ve bunu yaparken bu kadar fütursuzca konuşacak bir siyasetçi
bulamazsınız; ne üye bulursunuz bizde ne yönetici.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Meclis
Başkanınız açıkça kurduğu ifadelerden geri dönmek için
vatandaşlarımıza, gazetecilere, bürokratlara Zekâ seviyeleri
belli bir seviyenin altında. diyor. Buradan açıklasın, hangi
bürokrata söylüyor, hangi siyasetçiye söylüyor, hangi vatandaşa söylüyor;
bu kadar kibir nereden geliyor? Kendisini konumlandırdığı
ve vatandaşı koyduğu bu yerden ben bu Meclisin bir mensubu
olarak utanç duydum, acaba partisi duymuyor mu?
Sayın Başkan, son olarak şunu ifade
edeyim: Geçen hafta sürekli Kürşat Ayvatoğlu ismini duyduk. Bu ismin
elbette tedaviye muhtaç bir tarafı var, o konuda acil şifalar dileriz
ancak o fotoğraflar, o videolar ve bizatihi Kürşat Ayvatoğlu
ismi, Adalet ve Kalkınma Partisinin savrulduğu noktayı,
yaşadığı çürümeyi, içinde bulunduğu
yozlaşmayı gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genel
Başkanınıza vekâlet eden Numan Kurtulmuşun bir zamanlar
söylediği gibi, Harun olmak için yola çıkıp da Karun
olanların ne noktalara savrulduğunu hep beraber ibretle takip ettik.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Ömerlerini aramak
için yola düşecekti, Kürşatlarını bulmuşlar.
Kürşatlarının o paraları nerelerden
kazandığını, Kürşatlarının çektirdiği
fotoğraflar değil ama kurduğu yakın ilişkileri ve
Kürşatlarının yapmış olduğu nüfus ticaretini
MUHAMMED
LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kürşatlar demeye gerek yok, Kürşat bir
tane ya. Kürşat dediğiniz zaman, bizim tarihimizde bambaşka
yere gidiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, neyi
kastettiğimi herkes biliyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Öyle yapma, öyle
yapma, Kürşatlar deme!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Derim! Sen benim
konuşmama çerçeve çizemezsin! Söz alırsın itiraz edersin!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Öyle bir dünya
yok!
BAŞKAN Sayın Bülbül
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şahsın
adından bahset, Kürşat Ayvatoğlu de.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ömerleri aramaya
çıkıp Kürşatları buldular. Orada neyi kastettiğim
açık.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Öyle
Kürşatlar Mürşatlar deyip tekrar edemezsin sen! Öyle bir dünya yok!
BAŞKAN Sayın Bülbül, müdahale etmeyin.
Sayın Özel, tamamlayın lütfen.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Siz niye
alınıyorsunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ne
alınacağım ben? Türk tarihinin büyük bir şahsiyetidir
kendisi. Sen niye alınmıyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
Kürşat Ayvatoğlu ve onun gibi Adalet ve Kalkınma Partisinin
Ömerleri aramak için çıktığı yolda bulduğu
Kürşatlardan bahsediyorum, başka bir isimden bahsetmiyorum. Bu
çürümüşlüğe, bu savrulmaya hepimiz şahit olduk, bundan ibret
aldık. Adalet ve Kalkınma Partisinin de kendi siyasetini, siyaset
yapış biçimini, yanında bulundurduklarının
çektiği videoları, insanları 2.700 lirayla geçinmeye mahkûm
ederken gencecik yaşında milyon dolarlık arabalara binenleri biz
gördük, milletimiz gördü.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkanda.
Buyurun Sayın Özkan.
25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
hayırlı, başarılı bir çalışma haftası
temenni ettiğine, AK PARTİ ve Cumhur İttifakı olarak
milletten aldıkları yetkiyle millete hizmet mücadelesini yerine
getirdiklerine, eğer hata yapan varsa onu yargı makamlarına
teslim eden ve hukuk sürecini takip eden bir irade olduklarına, Kütüphane
Haftasına ve bu hafta 220 ve 253 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin görüşüleceğine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, öncelikle
hayırlı, başarılı bir çalışma haftası
temenni ediyorum.
Tabii, her şeyden önce, AK PARTİ olarak ve
Cumhur İttifakı olarak milletten aldığımız
yetkiyle millete hizmet mücadelemizi yerine getiriyoruz. Bu ülkede garip
gurebanın, fakir fukaranın, sessiz dünyanın hür sesi, gür sesi
olmaya devam ediyoruz.
İlk günkü aşkla,
çıktığımız bu yolda mücadelemiz Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. anlayışıyla
millete hizmet mücadelesidir. Onun için, bizde şu yürek var: Eğer bir
hata yapan varsa onu kulağından tutup, götürüp yargı
makamlarına teslim eden ve bu hukuk sürecini takip eden irade var. Bunu
yapmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ha, biz bunu söylediğimizde, elbette birileri
Neyi,
kim, nereden, nasıl kaçırıyor; bunların cevabını
niye vermiyorsunuz? Bakınız, burada, taciz, tecavüzcülerin
hesabını sormaktan elbette geri durmayacağız. Burada önemli
olan, hukukun, Anayasanın, yargının, ahlâkın yanında
yer alabilmek, bunu yapıyoruz.
Bakın, ben burada, konu başkaydı,
bunları soracaktım, bundan başka şeyler anlatacaktım
ancak
Yahu, belediyelerinizde, parti teşkilatlarınızda ne oldu?
Bunların üzerini niye kapatıyorsunuz? Mağdurlar, mağdureler
Biz bunu İl Başkanına ulaştırdık ancak tehdit
aldık ve bunun üzerini kapatmak için ellerinden geleni arkalarına
koymadılar. diyorlar.
ORHAN SÜMER (Adana) Yirmi beş
yıldır sizde belediye, sizde; daha iki yıl olmuş belediye
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şimdi,
arkadaşlar, burası millî iradenin tecelligâhı. Biz burada bütün
siyasi parti grupları olarak şunun peşinde olmalıyız,
demeliyiz ki: Bir hata var mı kardeşim? Birileri yanlış
mı yapmış, onu kulağından tutup yargıya teslim
etmek, hukuki olarak bunun arkasının takipçisi olmak, işte,
siyaset mekanizması olarak hukuk, adalet ve yargının daha iyi
işlemesi için bizim yapmamız gereken budur.
Eğer ayrıntı istiyorlarsa biraz sonra
ben tekrar cevabını veririm ancak burada, haftamızın
güzellikle başlaması için, özellikle Kütüphane Haftasına vurgu
yapmak istiyorum.
Evet, mart ayının son haftası
Kütüphane Haftası olarak kutlanıyor. Bu anlamda,
vatandaşlarımızın, gençlerimizin,
insanımızın kütüphaneyle yakından tanışması,
kitaplarla hemhâl olması için, bu konuda farkındalık
oluşturmak için idrak ettiğimiz bir hafta. Kütüphanelerimiz,
insanlığın elde ettiği bilgi birikimini geçmişten
geleceğe taşıyan en değerli bilgi hazinemiz ve
insanlığın en büyük hafızasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kütüphaneler
kapanıyor.
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kütüphane zamana
açılan kapıdır. Dilin okuması kıraat, aklın
okuması tefekkür, kalbin okuması ise hikmettir.
Kitap karanlığa fenerdir. Bu çerçevede,
özellikle on sekiz yıldan beri, başta Profesör Doktor Fuat Sezgin ve
Doktor Ursula Sezgin Kütüphanemiz, Türk edebiyatının klasik
eserlerini elektronik ortama aktararak okuyucumuzun hizmetine sunmak,
vatandaşlarımızın kütüphanelerden daha fazla
faydalanmalarını sağlamak amacıyla il halk kütüphanelerinin
çalışma saatlerini uzatmamız bu haftanın en önemli, göze
çarpan hadisesidir. Edebiyatımızın dünyaya açılması
için 68 ülkede, 60 farklı dilde 2.500 eserin yayınlanması için
destek verdik. Tabii, bu çalışmaların, kütüphanelerin en büyük
eseri 125 bin metrekare alana inşa ettiğimiz Millet Kütüphanesinde 2
milyon kitap, 12 bin dergiye ait 2 milyona yakın süreli yayın
mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Millet Kütüphanemiz de
201 kilometre raf uzunluğuyla, hamdolsun, dünyanın en büyük
kütüphanelerinin arasına giren bir başarı öyküsüdür. 2002de
yaklaşık 10 bin kütüphane bulunurken, bir taraftan bunları
yeniledik, diğer taraftan da 2020de yaklaşık 32 bin kütüphaneyi
milletimiz ile gençlerimizle buluşturduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malum olduğu üzere, bu hafta güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması hakkındaki
220 sıra sayılı Kanun Teklifini ve 253 sıra sayılı
lisanslı harita kadastro mühendisleri bürolarına ilişkin
düzenlemeyi görüşeceğiz. Özellikle güvenlik soruşturmasıyla
ilgili, Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla oluşan bir boşluk
var. Bu çerçevede, özellikle, kamu kurumlarında görev yapan vatandaşlarımızın
daha iyi hizmet verebilmelerini sağlamak, bu hususta istismarı
ortadan kaldırmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
bu hususta istismara
meydan vermemek için bu kanunun çok önemli olduğunu düşünüyor ve
bütün siyasi parti gruplarıyla başarılı ve uzlaşı
içerisinde bir çalışma haftası diliyor, sizleri ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir başsağlığı dileyeceğim
izin verirseniz.
BAŞKAN Peki, size 60a göre çok kısa bir
söz vereyim.
Buyurun.
26.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, hayatını kaybeden 25 ve 26ncı Dönem
Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın ailesine ve
sevenlerine başsağlığı dilediğine ilişkin
tekraren açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Başkan.
Geçen hafta, 25 ve 26ncı Dönem
Milletvekilimiz, sevgili hocamız Kadri Yıldırımı
maalesef geçirdiği bir beyin kanaması sebebiyle kaybettik. Bütün
ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Kadri Hocayı
(x)
hakikaten çok özleyeceğiz. Kendisi yaşamında Kürt dili ve
edebiyatı üzerine çok önemli çalışmalar yapan, tarihi üzerinde
yoğunlaşan, kitapları olan hocamızı çok
özleyeceğiz, bunu paylaşmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akarın, Divan olarak, hayatını kaybeden 25 ve
26ncı Dönem Siirt Milletvekili Kadri Yıldırımın
ailesine başsağlığı dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak Sayın
Vekilimizin ailesine başsağlığı diliyoruz .
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım,
ben de aynı noktada
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
hayatını kaybeden 25 ve 26ncı Dönem Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırıma Allahtan rahmet, partisine sabırlar
dilediğine ilişkin tekraren açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biz de
birlikte görev yapmıştık. Özgün hitabetiyle, kürsü
konuşmalarıyla, Meclise kattığı renkle, bazı
görüşlerine katıldık, bazı görüşlerine itiraz ettik
ama birlikte görev yaptığımız bir büyüğümüzdü,
kendisine Allahtan rahmet diliyorum, partisine de sabırlar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin, size de
kısa bir söz vereceğim başsağlığı
dileği için.
Buyurun.
28.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesir Bandırmada yaşanan ambulans
kazasında hayatı kaybeden hasta ve hasta yakını ile 112
acil sağlık personeline Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve yaralılara acil şifalar
dilediğine ilişkin tekraren açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün akşam Gönenden Bandırmaya hasta
nakli gerçekleştiren 112 acil servis ambulansının kaza
yapması sonrası ambulans şoförü Tezcan Tekin, ambulanstaki
hasta, hasta yakını ve diğer aracın şoförü olmak üzere
4 kişi hayatını kaybetmiş, ambulansta görevli acil tıp
teknisyenleri Süleyman Arif Öztürk ve Yasin Anat
yaralanmışlardır. Yaşamını kaybedenlere Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı ve
sabır; yaralılara acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 11/2/2021
tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve
arkadaşları tarafından, aşı ve ilaç keşfinde
karşılaşılan sorunların tespit edilerek olası
pandemilere karşı hazırlıklı olmak için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Mart 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulun 30/3/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu
ve 19 milletvekili tarafından aşı ve ilaç keşfinde
karşılaşılan sorunların tespit edilerek olası
pandemilere karşı hazırlıklı olmak için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 11/2/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 30/3/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan
Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; parti grubumuzun Covid-19 pandemisi tedavisinde ülkemizin
neden yetersiz kaldığını ortaya çıkarmak için
verdiği önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Hastalıklara çare bularak insan ömrünü uzatan
pek çok yöntem vardır; bunların hepsinde, ikisi hariç
diğerlerinin üzerinde az çok bir spekülasyon vardır. Üzerinde
spekülasyon olmayan iki tedaviden birincisi temiz su, diğeri ise
aşıdır. Aşı yapımına ilişkin ilk bilgi,
İstanbuldaki İngiltere Büyükelçisinin eşi Leydi Mary
Montagunun 1721de yazdığı Çiçek hastalığına
karşı aşı denen bir şeyin uygulandığı
şeklindedir.
Pasteur, zamanın devlet
başkanlarından aşı bulunması için, aşı
üretilmesi için yardım istemiştir; bunlardan Osmanlı
padişahı II. Abdülhamid konuyla ilgilenmiştir. Osmanlı
İmparatorluğunda kuduz, difteri, çiçek, kızıl serumu,
tifo, kolera, dizanteri, veba aşıları üretilmiştir. 1928de
Hıfzıssıhha Enstitüsüyle aşı
merkezîleştirilmiştir, aşı ihracatı da yapılmaya
başlanmıştır. 1940ta Kolera salgını için Çine
aşı bağışında bulunulmuştur. 1996dan sonra
aşı üretimi azalmaya başlamıştır,
Hıfzıssıhha kurumu ise 2011 yılında tamamen
kapatılmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü Covid-19 pandemisini
11 Mart 2020 tarihinde ilan etti, dünyanın farklı ülkelerinde
pandemiye karşı tedbirler arandı. Enfeksiyonların ve
hastalıkların çözümünde ilaç ve aşı majör iki çözümdür.
İlaç uzun zaman almakta, hastalarla tek tek
uğraşılmaktadır; aşı kökten çözüm getiren radikal
bir yöntemdir, aşıya karşı hastalıklarda direnç
gelişmez. Bu hâliyle aşı ilk tercih nedeni olmaktadır.
Ülkemizde ise pandeminin ilanından sonra,
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu desteğiyle,
Covid-19 Türkiye çatısı altında 25 farklı üniversite, 8
kamu araştırma kurumu ve 8 firmadan yaklaşık 250 bilim
insanı aşı ve ilaç geliştirme çabalarına başladı.
Bu çalışmalar TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi
Başkanı tarafından açıklandı. Sanayi ve Teknoloji
Bakanının emriyle bürokrasinin kaldırıldığı
ve ihtiyaç duyulan maddelerin derhâl temininin sağlandığı
açıklandı.
Covid-19 aşısına dünyada 80 klinikte
çalışmaya başlanmış, 23 tanesi final evresine
ulaşmıştır. En az 77 klinik öncesi araştırma
hayvanlar üzerinde aktif çalışmaya alınmıştır. 2
üniversitemizde aşı çalışmalarında epey
ilerlendiği belirtilmiş olsa da sonuç
alınamamıştır. Dünyada şu anda uygulamaya konulan 8
çeşit aşı vardır. Sonuç olarak, ülkemizde ilaç ve
aşı üretimini yapabilecek, 84 milyondan süzülüp gelen bir insan gücü
vardır.
Ülkemizde her yıl ortalama 2,5 milyon
öğrencimiz üniversite sınavına girmekte ve bunlardan 16.500ü
tıp fakültelerine girmektedirler. Ocak 2021 itibarıyla 174.443
hekimden 20 bin kadarı akademik personeldir. Ayrıca, biyolog,
eczacı, kimyager ve genetikçilerin sayısı net bilinmemekle
beraber, aşı gibi çalışmalarda bulunabilecek binlerce
yetişmiş personelimiz vardır.
Türkiye Cumhuriyetinin her türlü maddi desteği
ortaya koymuş olduğunu yetkililerin yapmış olduğu
açıklamalardan anlıyoruz. Dünya 8 aşıyı
insanların hizmetine verirken ülke olarak aşı
yarışında onları geçip sonuç
alamadığımız ortadadır. Ülkemizde un, yağ,
şeker vardır ancak helva yapılamamıştır.
Hastalıkla geçen her gün, kaybedilen bir candır,
imdat çığlıklarıdır. Bu imdat
çığlıkları esnafındır, işçinindir, Türk
milletinin çığlığıdır. Konunun muhatabı ve
muhatapları her kimse çıkmalı ve Türkiye Cumhuriyetinde niye
aşının yapılamadığını ya da niye
ilacın yapılamadığını Türk
vatandaşlarına açıklamalıdır.
SARS-CoV-2 henüz alt edilememiştir. Ancak bu
tür pandemiler için Covid ne ilk ne de son olacaktır. Bu tür
enfeksiyonlarla ilerleyen zamanda yine karşılaşmamız
mümkündür. Ülkeler için sağlık, en başta gelen stratejik bir
konumdur. Bir ülke sağlık bakımından, insanların
sağlığını korumak için etkili ve yeterli güce sahip
değilse başka ülkelerin kontrolüne girebilir. Çinle yapılan
aşı bağlantılarında Uygur Türklerini ilgilendiren
suçluların iadesi anlaşmasının ileri sürülen şart
olması resmî makamlarca teyit edilmemekle birlikte son derece üzücüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) Bu durum,
hükümranlık haklarımızı ilgilendiren bir meseledir.
Ayrıca, Covid-19 pandemisi dünyanın gördüğü ne ilk ne de son
pandemi olacaktır. Muhtemeldir ki gelecek yıllarda, ilerleyen
zamanlarda biz yine bunlarla karşılaşacağız.
Devlet adamlığı; falan yerdeki ihale,
falan yerdeki inşaat değildir, zamanında yapılmayan, ihmal
edilen münhasır ekonomik alan belirlenmemesi de değildir. Devlet
adamlığı, gerekeni görüp kaosa girmeden çözüm
hazırlamaktır.
Gerek ilaç sanayi gerekse aşı ülkemiz için
son derece önemli meseledir; bu cümleden olarak, zirai gübre üretimi ve
tarım ilaçlarında da dışarıya bağımlılıktan
kaçınmak gerekir. Sayılan ürünlerin üretimi de ülkemiz için
stratejiktir. Mevcut pandemiyle baş etmek, olası pandemilere
karşı tecrübe kazanmak ve bir daha çaresiz kalmamak adına
aşı veya ilaç keşfinde hatamızın ne olduğunu
ortaya çıkarmak için İYİ Parti Grubu olarak Meclis
araştırması açılmasını talep eder, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Hakkâri Milletvekili Sayın Sait Dede.
Buyurun Sayın Dede. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SAİT DEDE (Hakkâri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pandeminin
başından itibaren salgınla mücadelede koruyucu sağlık
hizmeti olan aşı şu an için salgını sonlandırmada
en etkili araç olarak kabul görmektedir. Bu noktada, dünyanın birçok
ülkesinde Aralık 2020den itibaren başlayan aşılamaya ne
yazık ki Türkiyede 14 Ocak 2021 tarihinde başlanmış ancak
başta aşı temini ve aşılama süreci olmak üzere,
sağlık politikaları ve planlamaları şeffaf
yürütülmediğinden, belirsizlikleri ve cevapsız kalan onlarca soruyu
da beraberinde getirmiştir.
Etkili, güvenli ve kaliteli bir aşılama
sürecinin yürütülmesi, aşıların temini, eksikliklerin
giderilmesi, gerçekçi ve toplum
bağışıklığını önceleyen bir
aşı programının oluşturulması, alınacak
tedbirlerin ve tüm bunların bilimsel veriler
ışığında belirlenmesi son derece hayatidir. Dünya
genelinde yapılan aşı çalışmaları sonucunda
birçok farklı aşı ülkelerde salgınla mücadelede
kullanılmaya başlanmıştır. Bütün dünya ülkeleri,
vatandaşlarını aşılamak için erkenden planlar yaparak
gerekli aşı çalışmalarına katılmış,
çalışmaları takip etmiş ve birçok alternatifi göz önünde
bulundurarak aşı temini yoluna gitmiştir. Ancak Türkiye, sadece
Çinde çalışılan ve faz 3 çalışma ve sonuç verileri
ayrıntılı olarak paylaşılmamış Sinovac
aşısıyla yetinmiştir. 13 Ocak 2021 tarihinde Türkiye için
acil kullanım onayı verilen aşının hangi bilimsel
kurul tarafından ve hangi verilerle değerlendirildiği
belirsizliğini hâlâ korumaktadır.
Covid-19la ilgili sürecin başından beri
şeffaflık konusunda yaşanan eksiklikler, benzer şekilde,
aşılama konusunda da yaşanmıştır. Türkiyede
uygulanacağı söylenen aşının toplum bağışıklığını
sağlaması için altı ay içerisinde yaklaşık 120 milyon
doz uygulanması gerekmektedir. Türkiyeye net olarak kaç doz
aşının geldiği bilinmemekle beraber 30 Mart 2021 tarihi
itibarıyla 8 milyon yurttaşa 1inci doz aşının
yapıldığı bilgisi resmî kurumlarca paylaşılmıştır.
Ancak aşılama programı tüm ayrıntılarıyla
açıklanmadığı gibi, geldiği ve geleceği
belirtilen aşı dozlarına ilişkin net bir bilgi
bulunmamakta; hangi firmalarla, hangi şartlar altında, hangi
anlaşmaların imzalandığı da bilinmiyor. Gelinen
noktada, Türkiyede pek çok şey gibi aşı da artık
dışarıya bağımlı hâle gelmiştir. AKP
iktidarının 2002 yılından itibaren
uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Projesinin
sağlıkta yıkıcı etkisinin sonucu olarak yüz
yıldan daha fazla tarihî geçmişleri olan, Ankara ve İstanbulda
eğitim veren ve toplumun sağlığına hizmet eden köklü
hastaneler şehir, şirket hastanelerinin rantı uğruna
kapatılmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Projesi,
sadece hekim ve hastaneleri olumsuz etkilememiştir, aynı zamanda
koruyucu sağlık hizmetlerinin de büyük oranda ortadan kalkmasına
neden olmuştur. Bu olumsuzluklardan birisi de süreçte atıl hâle
getirilen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün 2011
yılında tümüyle ortadan kaldırılmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SAİT DEDE (Devamla) Bunun sonucu olarak
toplumsal aşı politikamız ve aşı üretimimiz büyük
ölçüde ortadan kalkmış, tamamen dışa bağımlı
bir hâle getirilmiştir. Pandemide yaşadığımız bu
zorlukları bir daha yaşamamak için, yabancı sermayeye
bağımlı olmadan, kendi aşımızı kendimiz
üretebilmeliyiz. Dünyada biyolojik ve ekolojik tahribatın önü
alınmadığı sürece salgınlar devam edecektir. Bu
salgınlardan korunmak için toplumcu, kamusal, koruyucu sağlık
hizmetlerine öncelik vermek bir zorunluluktur. Koruyucu sağlık ve her
şeye rağmen sağlıklı bir gelecek için aşı
önceliğimiz olmalıdır; bunun için de somut bir aşı
politikamızın olması ve kendi aşımızı
üretmemiz birer zorunluluktur. Tüm bu gerekçelerle, ülkemizin yıllarca
aşı ihtiyacını karşılamış olan Refik
Saydam Hıfzıssıhha Kurumu, gerekli donanım sağlanarak
mutlaka tekrar açılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Pandemide büyük bir dalganın içindeyiz ve çok
kötü bir sona doğru da hızla ilerliyoruz. Çok ciddi olmak
zorundayız ve çok ciddiye almak zorundayız maalesef. Ve lebalep
kongrelerden sonra lebalep yoğun bakımlara da hazır olmak
durumundayız çünkü pandemi ağır bir şekilde üstümüze
doğru geliyor ama sizin iktidarınız bunun ne kadar
farkında, doğrusu bilemiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiyedeki
ağır hasta oranının dünya ortalamasının 4 kat
üstünde olduğunu da bilmeniz lazım. Dolayısıyla, son derece
ciddi bir durumla karşı karşıyayız; böylesine aç-kapa
modelleriyle, aç-kapa yollarıyla pandemiyle baş etmemiz
olanaksız.
Aşılanıyoruz. Aşılar ne
kadar etkili, tartışılır. Uluslararası bir yayın
var mı aşı konusunda, bizim aşımız konusunda?
Yok. Niye yok? Bu sorunun cevabı belli değil. Soruyorum, cevap
alamıyorum. Her gün kaybettiğimiz 150den fazla
vatandaşımız arasında aşı olan hiç yok mu? 2 doz
aşısını olan hiç yok mu? 65 yaş üstü vatandaşımızı
kaybetmiyor muyuz? Peki, aşılanıp da yaşamını
yitiren hastalarımız var ise eğer, bizim
kullandığımız aşının etkinliği
nasıl yüzde 100 oluyor; nasıl bizim aşımız hastaneye
yatma oranını yüzde 100 oranında azaltmış oluyor?
Bakın, ciddiye almanız lazım, ciddi olmanız lazım.
Sayın Bakana soruyorum: Avrupa Birliği
söyledi, Türkiyeye 1,4 milyon Pfizer aşısı geldi mi? diyorum,
cevap yok. Beş gün bekliyoruz, cevap yok. Sonra bir gazeteciye
yazıyor, Ciddiye almazdım onları da siz gündeme getirdiniz diye
cevap vereyim. diyor ve BioNTechten getirdiği bir belgeyi sunuyor. Bunu
da yayın, bakın, ben yalan söylemiyorum. diyor. Belgede ne diyor
biliyor musunuz? 1,4 milyon doz Pfizer aşısı geldi ve bunlar 24
Mart ve 25 Martta geldi. Oysa Sayın Bakanın 24 Martta
attığı tweette kendisi diyor ki: 23ünde 750 bin, 24ünde de
700 bin doz aşı geldi. Şimdi bir bakan 24ünde başka,
25inde -kendi sunduğu bir belgede- başka bir veri kullanır
mı? Böyle kritik bir meselede böylesine, hem rakam düzeyinde hem tarih
düzeyinde bir yanılsama mümkün müdür? Demek ki ciddi yapılmıyor,
ciddiye alınmıyor ve kendini kurtarmak için BioNTeche diyor ki:
Bana bir belge gönder. Ama kendi attığı tweetten haberi
olmadığı için de birbiriyle tutarsız iki tane bilgiyle
karşı karşıyayız. Hangisine inanacağız
bilemiyoruz ve Sayın Bakan gerçekten çelişkiler yumağı.
Değerli arkadaşlar, pandemiyi ciddiye
almak zorundayız, bilimsel bir bakış açısıyla yönetmek
zorundayız. Böyle aç-kapa yöntemleriyle başarıya
ulaşamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MURAT EMİR (Devamla) Son derece kapsamlı
kısıtlama kararları alınmak zorunda ve kısıtlama
kararlarını mutlaka bilimsel ölçütler
ışığında, Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda
almalısınız ama siz kongreyi ne zaman yapacaksanız veya
günlük ihtiyaçlarınız neyi gerektiriyorsa o zamanlarda
kısıtlama alıyorsunuz, sonrasında tekrar zaten geri almak
zorundasınız. Çünkü Türkiyenin şu anda yaşamak zorunda
kaldığı rakamlar son derece dikkat çekici, son derece kaygı
verici ve hepimizin mutlaka pandemiyle mücadelede bilimsel yöntemlerle emek
sarf etmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, zamanım
kalmadı, bir konuyu daha
Ama bakın, öylesine yanlış bir
pandemi yönetimi yapılıyor ki PCR testleri konusundaki
USHAŞtaki yolsuzluk ve tartışma dolayısıyla
USHAŞ Yönetim Kurulu Başkanınız istifa etmek zorunda
kaldı, onu da birazdan duyarsınız.
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisi üzerine
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Konya
Milletvekili Sayın Abdullah Ağralı.
Buyurun Sayın Ağralı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH AĞRALI
(Konya) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. İYİ Parti Grubu adına verilen
Meclis araştırması önergesiyle ilgili öneri üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Aralık 2019da Çinde başlayıp
kısa sürede tüm dünyayı kasıp kavuran bu coronavirüs
salgını karşısında biz de ülke olarak ciddi bir
sınav içerisindeyiz. Bu vesileyle, bu salgınla mücadelede
hayatını kaybeden, canla başla mücadele eden tüm
sağlık çalışanlarına saygılarımı
sunuyorum. Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, hastalarımıza acil şifalar diliyorum.
Yaklaşık on altı aydır tüm
dünyanın mücadele ettiği bu süreçte bizim de ülke olarak
yaptıklarımızı kısaca paylaşmak istiyorum. Dünya
Sağlık Örgütünün 11 Martta pandemi olarak ilan ettiği bu süreçte
ülkemizde ilk vaka yine 11 Martta görülmüştür. Şunu ifade etmek
lazım: Ben kendi açımdan bu süreci üç bölüme ayırıyorum.
Birincisi, salgının ortaya çıktığı dönemden
önceki çalışmada yaklaşık üç aylık bir süre içerisinde
hiçbir vaka ülkemizde görülmemiştir. Bunun
sebepleri bütün dünya kamuoyu tarafından takdirle
karşılanmaktadır.
MURAT EMİR (Ankara) Görüldü de söylemediniz,
söylemediniz! Öyle bir şey yok.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Alınan
tedbirlerle bu salgının üç ay sonra ülkemizde tespit edilmesi
sağlanmıştır.
Tüm dünyayı kasıp kavuran bu salgından
hiçbir ülke kaçamayacağı gibi biz de bununla
tanışmış olduk. Bu süreçte çok hızlı bir
şekilde Pandemi Kurulu oluşturulmuş, alınan altın
kurallar tespit edilmiştir, vakaların tespitinde çok hızlı
hareket edilmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan filyasyon
ekipleri canla başla hâlen bu çalışmayı devam ettirmektedir
yaklaşık 16 bin çalışanla. Ve yine biz de sağlık
çalışanları olarak bu sürecin her tarafını takip
etmekteyiz.
Şimdi şunu ifade etmek lazım ki
aşı çalışması zor bir çalışma; bütün dünyanın
tedarikte zorlandığı bir çalışmada, bir süreçte bizim
de zorlandığımız anlar vardır. Şu anda
yaklaşık 14 milyon insanımız
aşılanmıştır ve yapılan çalışmalarla
-ifade edildiği gibi- sadece bir firmayla değil, üç dört firmayla da
görüşülmektedir; bir kısım aşıların ülkemize
getirilmesi sağlanmıştır. İnşallah, mayıs
sonu itibarıyla da yaklaşık 100 milyon doz aşı
ülkemize gelecek ve 50 milyon insanımız da aşı olmuş
olacak.
Ben şunu ifade etmek istiyorum: Zor bir süreci
yönetiyoruz; evet, eksiklerimiz olabilir. Burada hekim
arkadaşlarımız var; hiçbir hekim arkadaş bir hasta
geldiği zaman Ben seni yüzde yüz iyileştiririm. demez, hastaya
söylediği ifade şudur: Ben hekim olarak elimden geldiğince sana
destek vereceğim, tedavi etmeye çalışacağım. Biz de
bu dönemde bütün dünyanın takdir ettiği -her ne kadar muhalefet
takdir etmese de- Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinin de defalarca
ifade ettiği bir süreç yönetmekteyiz. Yine, iddia edildiği gibi gizli
saklı bir süreç yok; tamamen şeffaf bir şekilde bu süreç yönetilmekte,
aşı programı da şeffaf bir şekilde yürütülmektedir.
Ülkemizde aşı çalışmaları da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı).
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) Yine, Dünya
Sağlık Örgütünün yayınladığı listede on dört
aşı çalışması vardır. Son olarak yine
üniversitelerimizde intranazal dediğimiz burun spreyi şeklinde bir
aşı çalışması var, o da yakın zamanda
inşallah vatandaşlarımızın hizmetine girecektir.
Ben son olarak şunu ifade etmek istiyorum:
Hakikaten bu mücadele zorlu bir mücadele. Pozitif katkı vermek isteyen her
görüşe açığız ama bütün dünyanın takdir ettiği
salgınla mücadele konusunda tüm sağlık çalışanlarımızın
ve ülkemizin hakkını vermek lazım; ülkemizle gurur duymamız
gerektiğini ifade ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Özel...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclis
personelinin risk grubunda olduğu için aşılanması
gerektiğine ve bu konuda Başkanlık Divanının
inisiyatif alarak konuyu gündeme getirmesini beklediklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, konu
aşı. Bundan bir buçuk ay önce Grup Başkan Vekillerimiz ve Meclis
Başkan Vekillerimizle defalarca konuştuk. Elbette, milletvekilleri
yüzde 25 oranında hastalığa yakalanıyor; memleketlerine çok
gidiyorlar, geri geliyorlar. Hem kendileri hem de çevreye hastalık
yayılması açısından, doğurdukları risk
açısından milletvekilleri aşılanma sırasına
alındığında hep birlikte şunu konuştuk: Birlikte
çalıştığımız personel de... Çünkü sonuçta
aşı bizi koruyor ama hastalığı
taşımamıza engel değil ve bulaştırıyoruz.
Hastalığı en çok taşıyan grubun etrafında
birlikte çalıştığımız personelin -hem Meclis
personeli hem bizim birlikte çalıştığımız
arkadaşların- aşı meselesi olmazsa biz de olmayalım.
dedi bütün partilerden temsilci arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ve bu konuda söz
verildiği hâlde Mecliste birlikte
çalıştığımız arkadaşlarımız ve
Meclis emekçileri hâlen daha aşılanmadılar ve ciddi risk
grubundalar. Bu konuda verilmiş taahhüdü hatırlatıyoruz. Bu
konuda Başkanlık Divanının inisiyatif almasını,
bir kez daha konuyu gündeme getirmesini ve bir an önce
aşılamanın başlamasını bekliyoruz Meclis
emekçileri için.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Beştaş...
30.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Meclis emekçilerine aşı
yapılmasıyla ilgili verilen sözün yerine getirilmesi gerektiğine
ve bu konunun Başkanlık Divanı tarafından ele alınarak
gerekli görüşmelerin yapılmasını önemle istediklerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Aynı konuda söz aldım. Evet, arkada
konuştuğumuzda ben de grubumuz adına oradaydım ve hatta
şunu çok önemle söylediğimizi hatırlıyorum, ben de bizzat
söyledim: Birlikte çalıştığımız
danışman arkadaşlar, araç kullanan arkadaşlar, tamamen
bütün personel aşı olmadığı müddetçe biz de
olmayacağız. dedik yani bunu çok net söyledik. Ve sonra
Sağlık Bakanlığınca, coronaya yakalanma oranı
Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu için Bilim Kurulunun
tavsiyesiyle zaten milletvekilleri listeye alındı ve biz
aşı olduktan sonra personelimizin, emekçilerin aşı
olmadığını öğrendik. Tekrar sorduk, bunun gündemde
olduğunu ve aşılanacaklarını söylediler. Şu anda
bizlerin, her an çalıştığımız personele,
arkadaşlarımıza bulaştırma riskimiz var ve
gittiğimiz her yerde onlar da genellikle bizimle birlikte. Yani
aşıda başarı hikâyesini satmaya çalışanlar daha
burada, bu Parlamentoda birlikte sekiz on saat
çalıştığımız Meclis emekçilerine aşı
yaptıramadılar ve söz verdikleri hâlde bu erteleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir an
önce bu sözün yerine gelmesi gerekiyor. Sadece sözle de ilgili değil, bu
aynı zamanda etik bir meseledir yani milletvekili olabiliriz ama bizim
diğerlerinden bir farkımız yok. Sonuçta, farklı
şekillerde aynı amaca hizmet eden çalışanlar olarak burada
bulunuyoruz, onlar da bizimle birlikte çalışarak halka hizmet
ediyorlar aynı zamanda. Bunun Başkanlık Divanınız
tarafından da gündeme alınmasını ve gerekli
görüşmelerin yapılmasını önemle istiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir cümle ilavem olabilir mi
Sayın Başkanım?
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun.
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Mecliste görev yapan basın emekçilerinin de aynı riskle
karşı karşıya olduklarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
tabii, hepimiz Meclis emekçilerini sayarken Mecliste görev yapan basın
emekçilerini de kastediyoruz, onlar da aynı riskle karşı
karşıya; onu da eklemek istedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hepsini,
hepsini...
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akarın, Divan ve Meclis Başkan Vekili olarak hem
Meclis Başkanıyla hem de Sağlık Bakanlığıyla
gerekli iletişimi kurup bütün grupların talebini kendilerine bir kez
daha ileteceklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Peki, biz de Divan olarak ve Meclis
Başkan Vekili olarak hem Meclis Başkanıyla hem de
Sağlık Bakanlığıyla gerekli iletişimi kurup bu
talepleri, dilekleri -çünkü bütün grupların talebi bu- kendilerine bir kez
daha ileteceğiz, sizi de bilgilendireceğiz bu konuda. (CHP, HDP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, 11/2/2021
tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve
arkadaşları tarafından, aşı ve ilaç keşfinde
karşılaşılan sorunların tespit edilerek olası
pandemilere karşı hazırlıklı olmak için
yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Mart 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
İYİ Parti grup önerisi kabul edilmemiştir.
Şimdi, 60'a göre 3 arkadaşımıza
yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Durmuşoğlu? Yok.
Sayın Arık? Yok.
Sayın Nuhoğlu? Yok.
Sayın Açanal? Yok.
Sayın Çakırözer? Yok.
Sayın Çakır? Yok.
Sayın Şimşek? Yok.
Sayın Gürer...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
çiftçiliğini belgeleyenlerin kuyu ruhsatı aranmadan modern sulama
desteğinden yararlandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Su kaynaklarının doğru
kullanılması, içme ve sulama suyunda israfın önlenmesi önem arz
etmektedir. Ülkemizde sulama suyu vahşi sulama olarak tanımlanan
salma sulama yöntemiyle yapılmaktadır ve önemli su
kayıplarına ve toprağın zarar görmesine neden
olmaktadır. Modern sulama yöntemleri olan damlama, yağmurlama
sistemleri mutlaka desteklenmelidir. Orta Anadoluda sulama suyu yer
altından enerjiyle çıkarılmaktadır, maliyeti her yıl
katlanmaktadır. Ziraat Bankası modern sulama yöntemine geçecek
çiftçiye kredi vermektedir ancak şart olarak kuyu ruhsatı
istemektedir. Ülkemizdeki kuyu sularının yüzde 80e
yakınının ruhsatı yoktur. Bu konuda kanun teklifi de
verdim. Tüm kuyular için ruhsat verilmesi sağlanarak modern sulama için
kredi temini olası kılınmalıdır ya da sulama suyu
kayıplarının önlenmesi için çiftçiliğini belgeleyenler kuyu
ruhsatı aranmadan modern sulama desteğinden
yararlandırılmalıdır. Mevcut durum gelecekte
çölleşmeye yol açacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin
33.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, turizm emekçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Turizm emekçileri sesleniyor: İş akdinin
askıya alınması uygulanmasından dolayı turizm
emekçileri olarak mağdur olmaktayız. Bu mağduriyet
giderilmelidir. Askıya alındığımız süre
zarfında aynı işletmede yarı zamanlı
çalışmaya mecbur bırakılıyoruz ya da sigortasız
çalışmaya mahkûm oluyoruz. Sigortalı
çalıştığımızda da haklarımızdan
vazgeçmeye zorlanıyoruz. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına sesleniyorum: Askıya çıkarılan turizm
emekçisinin hak kaybını engellemek için sigortasının üçte
2si devlet, üçte 1i işveren tarafından eksiksiz bir şekilde
karşılanmalıdır. Kısa çalışma ödeneğinde
olduğu gibi, işçinin, askıda olduğu süre içerisinde
ücretinin brüt tutarının yüzde 60ı İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanmalıdır. Mevsimlik
çalışma ve onun getirdiği askı ödenek almanın önünde
engeldir. Mevsimlik çalışmaya maruz bırakılan her emekçi
ödeneklerden eksiksiz faydalanmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
34.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, lebalep kongreler yaparak halkın
sağlığını tehlikeye atanların bugün ülkeyi
getirdikleri noktanın sonu görünmeyen kara bir delik olduğuna
ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Lebalep kongreler yaparak halkın
sağlığını tehlikeye atanların bugün ülkeyi
getirdikleri nokta sonu görünmeyen kara bir delik. Beceriksizlikleri,
şatafatları, ödün vermedikleri kongreleri sayesinde bugün esnaf bir
kez daha yasaklara boğuldu. İşsizlik zirvede, yoksulluk ayyuka
çıktı, dolar 8 lirayı geçti, ekonomik kriz tavan yaptı. AK
PARTİ iktidarı ise hâlen halka karşı Hodri meydan. diyor.
Ne esnaf ne işsiz ne emekli ne çiftçi ne de sanatçı umurlarında.
Beceriksizlikleri, vurdumduymazlıkları ve aymazlıklarından
haritamız kıpkırmızı oldu ama
iktidarınızın yüzü gram kızarmadı. Bu halk size
hakkını helal etmeyecek, vicdanınızda
boğulacaksınız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 30/3/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, kamu otoritesinin gücünü kullanmak suretiyle yolsuzluklar
üzerinden elde edilen haksız kazançların ortaya
çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Mart 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
30/3/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 30/3/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Mart 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen (12291) grup numaralı kamu otoritesinin gücünü kullanmak suretiyle
yolsuzluklar üzerinden elde edilen haksız kazançların ortaya
çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 30/3/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Diyarbakır
Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yıllardır
bir yolsuzluk çarkından bahsediyoruz, yıllardır AKPye Harun
gibi girenlerin Karun gibi çıktıklarından bahsediyoruz,
yıllardır AKPnin yüzde 1i zenginleştirdiğinden
bahsediyoruz. İnanın biz bunları yüzlerce saat anlattık
dinlemediniz ama geçen hafta skandal görüntüler çıktı ve Kürşat
Ayvatoğlu bizim yüzlerce saatte anlatamayacağımız yozlaşma
ve yolsuzluk çarkını bir görüntüde anlattı. Elbette Kürşat
Ayvatoğlu için üzülüyoruz çünkü o genç sizin yolsuzluk çarkınıza
girdi, uyuşturucuya bulaştı, yolsuzluğa bulaştı,
kokaine bulaştı ve yüzlerce, binlerce genç bu durumda. Ancak o
gencimizin iyileştirilmesi lazım, tedavi edilmesi lazım, bu
önemli. Ama arkadaşlar, sizler bu meseleyi yolsuzluğa değil
uyuşturucuya indirgiyorsunuz, pudra şekerine indirgiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, geçen gün Süleyman
Soylu bahsediyor, ne diyor biliyor musunuz? Burada 4 mesele var: Birincisi
uyuşturucu kullanmak, ikincisi özendirme, üçüncüsü şantaj -yani
görüntülerin çıkarılmasına şantaj diyor, bu büyük
meseleymiş- dördüncüsü de uyuşturucunun temini. Burada bitiriyor. Burada
4 mesele varmış, hepsi uyuşturucuyla ilgili.
Ya, değerli arkadaşlar, o görüntüleri
gördüğümde ben utandım, sizler utanmadınız mı? Yani
dört yıl önce külüstür bir arabaya binemeyen bir genç milyonlarca
liralık cip sahibi oluyor -milyonlarca liralık- şatafat içinde
bir yaşam sürüyor ve bunu AKPli bir büro elemanı yapıyor. Ya,
siz büro elemanına kaç para maaş veriyorsunuz? Herhâlde 4 bin lira, 5
bin liradır. Daha fazla olamaz herhâlde, öyle değil mi? 4 bin lira, 5
bin lira maaş alan bir kişi milyonlarca liralık cipe nasıl
biniyor, milyonlarca liranın harcanacağı şatafatlı bir
hayatı nasıl yaşıyor?
Değerli arkadaşlar, Süleyman Soylu devam
ediyor, Eğer haksız bir kazanç varsa mahkeme orada. diyor. Ya,
Allahınızı severseniz, AKP içinde yolsuzluğa el atabilecek
yürek yemiş bir savcı bıraktınız mı memlekette,
bıraktınız mı? Cahit Özkan diyor ki: Efendim, gidin
yargıya. Yargı neyle ilgileniyor? Uyuşturucuyla
ilgilenebiliyor, o kadarına gücü yetiyor; uyuşturucu içti mi içmedi
mi, pudra şekerini çekti mi çekmedi mi? Peki, ya yolsuzluk Cahit Özkan,
buna bakabildi mi? Dosyaya baktınız mı? Yolsuzlukla ilgili,
hırsızlıkla ilgili, arsızlıkla ilgili dosyada tek bir
şey var mı? Yok. Niye? Savcı yürek yememiş çünkü; çünkü bu,
AKPnin işi. Yolsuzluk, buz dağının görünen tarafı
ortaya çıkmış.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yatay
bakıyor yatay, arkasını göremiyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Peki, büro
çalışanı bu yolsuzluğu yaptı da ihaleye fesat
karıştırdı da
Allahınızı severseniz, bu
işleri büro çalışanları mı yapıyor arkadaşlar?
Büro çalışanı ne yapar? Çantacılık yapar; rüşvet
parasını alır, oraya götürür. Arada da demek ki birkaç milyonluk
cipler alacak para düşmüş büro çalışanına.
Arkadaşlar, siz yolsuzluk çarkının devamını
düşünün. Buz dağının görünen tarafını gördük, ya
buz dağının geri kalanı, bununla ilgilenmeyecek miyiz?
Bakın, Süleyman Soylu devam ediyor Mesele
siyasallaştırılmaya çalışılıyor. diyor. Vay
vay vay vay vay! Ya, Allahınızı severseniz, memlekette bundan
daha siyasi bir mesele var mı arkadaşlar? Bu Meclisin bundan daha
siyasi bir konusu olabilir mi? Biz yıllardır diyoruz ki: Tüyü
bitmemiş yetimin hakkı bir avuç yandaşa gidiyor. Bakın,
büro çalışanları da nemalanıyormuş. Bu yüzden bu
ülkede öğretmenler atanamıyor, bu yüzden bu ülkede emeklilikte
yaşa takılanlar var, bu yüzden bu ülkede 10 milyon işsiz var, bu
yüzden bu ülkede on milyonlarca aç açıkta olan insan var. Süleyman Soylu
diyor ki: Bu mesele siyasallaştırılmaya
çalışılıyor.
Arkadaşlar, bakın, bundan yıllar önce
ayakkabı kutularının üzerini örttünüz, o yüzden yolsuzluk
çarkı kırılamadı. Daha sonraki yolsuzlukların da
üstünü örttünüz, yolsuzluk çarkı devam etti. Sayıştay raporuna
yansıyan bütün yolsuzlukların üzerini örttünüz, yolsuzluk çarkı
devam etti. Kayyumlarınızın yaptığı
hırsızlıkların üstünü örttünüz, yolsuzluk çarkı devam
etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Şimdi de Kürşat
Ayvatoğluyla ortaya çıkan yolsuzluk çarkının üstünü
örtmeye çalışıyorsunuz, üstünü pudra şekeriyle örtmeye
çalışıyorsunuz. Yapmayın arkadaşlar, yapmayın,
hata yaparsınız. Bakın, yolsuzluk çarkının üstünü
örten her kimse yolsuzluk çarkının ortağıdır, bundan
hiç kimsenin şüphesi olmasın, o yolsuzluk çarkının
ortağı olacaktır. Az sonra bu önergeye eller kalkıp eller
inecek. Bakalım kimler yolsuzluk çarkının üstünü örtmeye
çalışıyor, kimler yolsuzluk çarkının ortaya
çıkması için çalışıyor.
AK PARTİ Yolsuzluklarla, yoksulluklarla,
yasaklarla mücadele edeceğim. diye kurulmuştu, yirmi yıl sonra
bakın ne hâle geldiniz. Bir büro çalışanınızın
milyonlarca lira yolsuzluk yapıp kokain içtiği ve maalesef, pek çok
yolsuzluğa bulaştığı bir hayata
ulaştınız. O açıdan, size önerim, öncelikle bu önergeye
sizler destek verin, hep beraber yolsuzluk çarkını kıralım.
Saygılar sunarım. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden, Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Grup önerisinin içeriği yolsuzluk olduğuna
göre, bu kavramın Türk yönetim sisteminden ebediyen defedilmesi
ahlakın, hukukun, inancın, törenin bize kesin emridir. Eğer siz,
utanmadan arlanmadan kamu kaynaklarına el uzatır ve çarçur ederseniz,
rant transferi yaparsanız bırakın toplumu, en büyük ihaneti
bizzat kendinize yaparsınız.
Yolsuzluğun birçok anlamı var. Temelde,
kamu kaynaklarının iktidar gücüyle el değiştirmesi olarak
tarif edilir, hatta özel kaynak ve mülkiyetin de aynı yöntemlerle
gasbedilmesi de bu kapsamda değerlendirilir. Zimmet, ihtilas, irtikâp,
rüşvet, imtiyaz edinimi bunların başlıcalarıdır.
Değerli arkadaşlar, AKP iktidarları
döneminde en çok karşılaştığımız başka
bir yolsuzluk sahası resmî ihalelere fesat karıştırmak veya
İhale Kanununda alenen yüzlerce değişiklik yapılarak
adrese teslim ihaleler yapılmasıdır. Bu yol belediyelerde de
artık kanıksanmış, kitaplara konu olmuş, kentler
devasa köylere dönüştürülerek parsel parsel
satılmıştır. Belediyelerde imar yolsuzlukları AKPnin
yakasında bir leke olarak durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 2014
yılından bu yana Türkiyede 18 bin köy tüzel kişiliği
kaldırılmıştır; işte, bu köylerin mal
varlıkları da ne yazık ki yağmalanmaktadır. Orman
arazileri, hazine arazileri hep yandaşlara, güya ihaleler yapılarak
peşkeş çekilmektedir. Değerli arkadaşlar, Türkiyede
mülkiyet el değiştirmektedir. Biz İYİ Parti olarak
halkımızın aleyhine olan bu yağmacılığı
durdurmaya kararlıyız. Hırsızın bile aklını
başından alan bu yolsuzluk faaliyetleri âdeta AKPnin marka
değeri hâline geliyor.
Diğer bir vurgun da banka kredilerinin
kullanımında ve en son, Merkez Bankasından buhar olan 128 milyar
dolarda yaşanmıştır. Şimdi bunu Türk kamuoyuna ve dünyaya
nasıl anlatacağız? Banka kredilerinin akışı
partizanca olabilir mi arkadaşlar?
Türk vergi sistemi sürekli aflarla dürüst mükellefi
cezalandıran bir mahiyet arz etmektedir. Alt gelir gruplarından daha
fazla vergi alınırken yandaş büyük mükelleflerin vergilerinin
affedilmesi hangi vicdana sığmaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Yolsuzlukla
mücadeleye, talana ve yağmaya karşı yeni yöntemler
getirilmelidir. Bu irade maalesef iktidarda mevcut değil.
Sayıştaya bakın, bakanlıkların teftiş
kurullarına bakın; hepsi pasifize edilerek ne yazık ki
yolsuzlukla mücadelede bu konuda da sınıfta kalmış
bulunuyoruz.
Varlık Fonuna bakalım. Bu Varlık
Fonunun mevcudiyeti zaten neyin amaçlandığına en büyük
kanıttır. Aşıda bile yolsuzluk yapar duruma geldik; takdiri
milletimizin iradesine, bilgisine sunuyoruz.
Yolsuzluk nedeniyle daralan ekonomi üretemez hâle
gelince bu defa, işsizlik patlamaktadır ve ülkede şu anda 10
milyonun üzerinde işsiz olduğu söyleniyor. Bunun mücadelesini biz
sonuna kadar sürdüreceğiz ve bu konuda İYİ Parti olarak Türk
milletine söz veriyoruz.
Saygılarımla. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Sevda Erdan
Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Her güne ülkeyi uçurumun daha da dibine çeken yeni
bir haberle uyanıyoruz. Şahsım devleti
anlayışıyla ekonomiden sağlığa, eğitimden
dış politikaya, enerjiden tarıma hangi alana bakarsak
bakalım yanlış, tutarsız, güvensiz, öngörüsüz politikalar dayatılmaya
devam ediyor. Bir yandan işçisi emeklisi, işsizi, EYTlisi, çiftçisi,
esnafı, sanayicisi, memuru bu ülkede bu iktidarın
yarattığı afet, felaket koşullarında yaşam
mücadelesi veriyor, bir yandan ise yandaşlıkla kamu kaynakları
ve dolayısıyla tüyü bitmemiş yetimin hakkı göz göre göre
hortumlanıyor.
Son yıllarda hemen hemen bütün ihaleleri
nasıl oluyorsa hep aynı şirketler alıyor. Gerçi, nasıl
oluyorsa demek biraz abes oldu çünkü hepimiz nasıl
aldıklarını çok iyi biliyoruz; gözümüze baka baka ihalelere
fesat karıştırıyorlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Hepimizin gözü önünde yandaş şirketlere yarar
Kamu İhale Kanunu yüzlerce kez değiştirildi. Peki,
yandaşlar için bu yeterli oluyor mu? Maalesef yetmiyor. Yandaş
şirketlerin kamu ihaleleri ya da kamu-özel iş birliği
projelerindeki tüm değişiklik talepleri anında kabul ediliyor.
Bu da yetmiyor, kamu yani devlet bu yandaş şirketlerin kefili oluyor
ve aynı zamanda, kamu bankaları finansmanı sağlamak için
neredeyse kendi aralarında yarışıyorlar. Peki, bu yolsuzluk
yapanlar ne düşünüyor bu arada? Yolsuzluk yapanlar diyorlar ki:
Nasılsa Sayıştayın eli kolu bağlı.
Nasılsa yargı kuşatılmış, davalardan ne dersek o
çıkar. Nasılsa ayakkabı kutularını,
sıfırlama tapelerini, gemicikleri, lüks saatleri bu millet sineye
çeker. Ve diyorlar ki: Nasılsa Mecliste bizimkiler çoğunlukta,
muhalefet kendini parçalasa da onlar bunların hepsinin üstünü örter. (CHP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, hiç
kusura bakmasınlar, ne bu millet bunları sineye çeker ne de biz
bunların üstünün örtülmesine izin veririz. Bu yolsuzluğa,
yüzsüzlüğe, pişkinliğe Dur! demek bizim hem ahlaki hem vicdani
hem de insani olarak görevimizdir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gelelim pudra
şekerine, daha doğrusu pudra şekeri vakası olarak geçecek
tarihe herhâlde. Bu vaka, uyuşturucu batağına sürüklenmiş
mağdur bir gencin vakası tabii ki değil. Bu vaka, 20li
yaşlarda bir gencin sadece AKP kimlik kartıyla nasıl bir
şatafata sahip olduğunun, lüks araçların, lüks otomobillerin,
lüks otellerin, doğrudan temin ihalelerin, sınırsız
imkânların vakası.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
SEVDA ERDAN KILIÇ (Devamla) Tamam efendim.
Teşekkür ederim Başkanım.
Ve bu vaka, AKP iktidarının on dokuz
yıllık kabarık yolsuzluk vakalarında okyanusta bir damla,
devede bir kulak ve bu vaka bize bir daha gösterdi ki AKP iktidarı için
yolsuzluk, fıtrat. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gelin tüm yolsuzluklara
Dur! demek için bu komisyonu kuralım ve birlikte
araştıralım. Milyonlar açlık sınırındayken,
milyonlarca genç işsizlik belasıyla uğraşıp
birçoğu hayatına son vermeyi seçerken, ülke yoksulluktan
kırılıyorken kamu kaynaklarının yolsuzlukla tüketilmesine,
birilerine peşkeş çekilmesine göz yummak vatana ihanettir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aleyhte beyanları
kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup önerisiyle Türkiye'de haksız kazanç
iddialarının araştırılması ve engellenmesi için
yol haritası oluşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılması talep ediliyor. Öncelikle,
önergede bahsedilen gerekçelere katılmamız mümkün değildir.
Gerek ulusal mevzuatımız gerekse tarafı olduğumuz
uluslararası sözleşme ve belgelerde yol haritası zaten
belirlenmiştir. Mevzuatımızda Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi
Kanunu, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu başta olmak üzere, bu konuyla doğrudan
ilgili olan 8 kanunun 6sı AK PARTİ döneminde
kanunlaştırılmıştır. Yine, ülkemizin yolsuzlukla
mücadele için taraf olduğu başta Avrupa Konseyi Yolsuzluğa
Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi, yine Avrupa Konseyi Yolsuzluğa
Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi gibi tüm bu sözleşme ve
belgeler de AK PARTİ döneminde onaylanmış sözleşme ve
belgelerdir. Görüldüğü üzere, yol haritası mevzuatımızda
bellidir. Usulsüzlük, yolsuzluk yapan varsa müeyyidesi vardır, bu
müeyyideyi uygulayacak olan da bağımsız yargıdır.
Eğer bu konuda şüphesi olan varsa, iddiası olan varsa bunu
bildireceği yer, bunun soruşturma ve kovuşturma makamı
bağımsız yargıdır.
Önerideki gerekçeye baktığımız
zaman, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde ve AK PARTİ
iktidarında ekonominin yönetilemediği, kamu alanın
kaynaklarının keyfî kullanılması nedeniyle halkın
yoksullaştığı, bunun da ekonomik krize neden olduğu
iddia edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu iddialar AK
PARTİnin 2002de iktidara geldiği günden beri muhalefetin
tekrarladığı sözlerdir. Ancak, bu sözler gerçek durumu
yansıtmadığı için geçtiğimiz on sekiz yılda
milletimizin önüne konulan 15 sandıkta da milletimiz bu sözlerin geçerli
olmadığını onaylamıştır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Pudra şekeri ne
olacak?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Salgın döneminde bütün
dünya ülkelerinin ekonomileri küçülürken Türkiye, 2020 yılının
son çeyreğinde OECD ülkeleri arasında pozitif büyüyen tek ülke olarak
yüzde 5,9 gibi bir büyüme kaydetmiş, 2020 yılında ise dünya
genelinde büyüme gösteren 2 ülkeden biri olmuştur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ekonomik krize yol açtığı iddiasının hiçbir
geçerliliği yoktur. Pandemi nedeniyle sektör bazlı daralmalar
pandeminin etkisi kalktıktan sonra süratle olumluya dönecektir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi güven ve istikrar
sistemidir, parlamenter sistem krizler sistemidir, hükûmet krizleri ekonomik
krizlere yol açmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Doğru, doğru;
kurların artışından belli tabii.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Ekonomik krizler
fakirliğe, yoksulluğa yol açmıştır, teröre yol
açmıştır
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Şimdi refah
içinde yüzüyoruz(!)
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
ve vesayetçi
anlayışların güçlenmesine neden olmuştur, darbelere,
muhtıralara yol açmıştır, Türkiye dış politikada
güçsüz bir duruma düşmüştür. O nedenle parlamenter sistemi bize kimse
anlatmasın. Milletimiz o günleri, o acı reçeteleri çok iyi
hatırlıyor.
Önergede bahsedilenler eğer doğru
olsaydı bugün Türkiye salgına rağmen en fazla büyüyen ülke
konumunda olmazdı
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
salgın döneminde
tedavisini, aşısını, ilacını
vatandaşına ücretsiz veren bir ülke olmazdı; salgın
döneminde Sosyal Koruma Kalkanı kapsamında 55 milyar destek ödemesini
vatandaşımıza yapamazdı, dünyanın büyük projelerinin
içinde yer alan kamu yatırımları hız kesmeden devam
edemezdi. Tüm bunlar, önergede bahsedilenin aksine, Türkiye ekonomisinin AK
PARTİ iktidarları tarafından iyi yönetildiğinin,
yolsuzluklara, usulsüzlüklere, rantiyeye fırsat verilmediğinin
açık göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu duygularla Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
III.- YOKLAMA
(HDP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Evet, Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi var,
bunu yerine getireceğiz.
Sayın Beştaş, Sayın Paylan,
Sayın Kaya, Sayın Toğrul, Sayın Tiryaki, Sayın
Taşdemir, Sayın Katırcıoğlu, Sayın
Kerestecioğlu, Sayın Dede, Sayın Işık, Sayın
Güzel, Sayın Çepni, Sayın Piroğlu, Sayın İpekyüz,
Sayın Aydemir, Sayın Koç, Sayın Gaydalı, Sayın
Koçyiğit, Sayın Hatımoğulları, Sayın Ersoy, Sayın
Kaçmaz.
Üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.11
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Rümeysa KADAK(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulanamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 30/3/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, kamu otoritesinin gücünü kullanmak suretiyle yolsuzluklar
üzerinden elde edilen haksız kazançların ortaya
çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Mart 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Halkların Demokratik
Partisi grup önerisi kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Çarşamba Ovasının maruz kaldığı kirlenme ve
tarımsal niteliğini kaybetme olasılığının
bütün boyutlarıyla incelenerek alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3951) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30 Mart 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/3/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/3/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan Çarşamba
Ovasının maruz kaldığı kirlenme ve tarımsal
niteliğini kaybetme olasılığının bütün
boyutlarıyla incelenerek alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3951) esas no.lu Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun
30/3/2021 Salı günkü (bugün) birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Samsun Milletvekili
Sayın Neslihan Hancıoğlu.
Buyurun Sayın Hancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NESLİHAN HANCIOĞLU
(Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Meclis
araştırması önergesi üzerine söz aldım, Genel Kurulu ve
bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Araştırma önergemizin konusu rant
uğruna katledilmek istenen Çarşamba Ovamızdır. Bu
değerli ovamızın tam kalbine kanunsuzca, hukuksuzca ve
vicdansızca bir biyokütle enerji santrali kurulmuştur. Bu santral
kurulurken her şey oldubittiye getirilmiştir. Bu oldubittilerin en
somut ve en güncel örneği ise tarımsal sit alanı statüsündeki
bir ovanın ortasına enerji santrali kurulurken bu santral için ÇED
raporu gerekli değildir." diye bir karar alınmasıdır. İşte
bu karar şimdi yargıda. Düşünebiliyor musunuz, santral günde
1.500 ton yer altı suyu kullanacak, yakma işleminden artakalan
sıvı atıklar dereye deşarj edilecek, ovanın suyu,
toprağı, havası kirlenecek ama burası için ÇED gerekli
olmayacak. Bunu asla kabul etmiyoruz, zaten bilim de kabul etmedi. ÇED raporu
gerekli değildir. kararının iptali istemiyle açılan davada
görevlendirilen bilirkişi heyeti ÇED raporunun bu tesis için zorunluluk
olduğuna hükmettiler. Şimdi bu bilirkişi raporu
doğrultusunda mahkemenin vereceği kararı bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 28 bin çiftçi ailesini barındıran, tarımsal sit
alanı statüsündeki bir ovadan ve o ovayı katletmekte olan bir
santralden söz ediyoruz. Bu santral günde 1.500 ton yer altı suyu
kullanıyor ve atık suyunu -proje tanıtım dosyasında
olmamasına rağmen taahhütlerini yerine getirmeyip- Abdal Deresine
boşaltıyor; ovada halk sağlığı
bakımından, su kaynakları bakımından, tarımsal
açıdan son derece olumsuz ve geri dönüşü imkânsız etkiler
oluşturmaya başladı.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği
gibi, iklim değişikliği beraberinde kuraklığı
getiriyor.
Bakın, elimdeki bu harita Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün SPI metoduyla
hazırladığı yıllık meteorolojik kuraklık
haritası. Olağanüstü kuraklık olan bölgeler siyah gösterilmiş.
Burada gördüğünüz gibi Çarşamba Ovası simsiyah. İşte
bu kuraklık, Çarşamba Ovamızın yer altı su
kaynaklarının ne kadar olumsuz yönde etkilendiğini göstermekte.
Birkaç yıl öncesine kadar bu ovamızda sulama yapmak için 3-5 metrede
sondaj yapan çiftçilerimiz, bugün artık 10-15 metre derinlikte su
bulabildiklerini söylüyorlar. 5 metreden çıkarılan su ile 15 metreden
çıkarılan suyun maliyeti arasında dağlar kadar fark var.
Yani Çarşamba Ovasında tarımsal sulamada kullanılan
enerjinin mali yükü daha bugünden can yakmaya başladı. Elektrikle
Samsunda birilerinin cebi doldurulurken çiftçimizin cebi
boşaltılıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görülen o ki bir ovanın katledilmesi
karşılığında birileri zengin edilmek istenmiş,
bürokrasisinden yerel yönetimine kadar herkes bu suça, bu günaha ortak
edilmiştir. Ova zehirlendikten, su kaynakları kuruduktan, dereler
kirlendikten sonra ne olacak? Çarşamba Ovamızın,
ekmeğimizin, aşımızın, suyumuzun,
toprağımızın yok edilişini biz evlatlarımıza
nasıl izah edeceğiz? Santral sahipleri yılda 28 milyon dolar
kazanacak ama bunun karşılığında ovadaki tarım
bitecek, suyumuz kirlenecek. Şu anda Türkiye'nin enerji üretim
kapasitesinin yarısı atıl durumda. Bir ovanın ortasında
günde 630 ton orman ürünü ya da lastik, çöp yakarak üretilecek bir
elektriğe ülkemizin ihtiyacı yok. Meclis araştırma
önergemizi işte bu saiklerle verdik. Milletin Meclisinde bir
araştırma komisyonu kurulsun, Çarşamba Ovasının maruz
kaldığı kirlenme ve tarımsal niteliğini kaybetme riski
bütün boyutlarıyla incelensin, alınması gereken önlemler
belirlensin istiyoruz.
Takdiri yüce milletimize ve Meclisimizin
değerlendirmesine bırakıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
Çarşamba Ovası hakkında verilen önerge üzerine partimiz
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, Çarşamba
Ovası sıradan bir ova değil, Türkiye'deki 10 tane büyük ovadan
biri yani Çarşamba Ovası, Bafra Ovası, Terme Ovası,
Türkiye'deki sebze üretiminin yaklaşık yüzde 20sini üretiyor.
Şimdi, biz, kesinlikle bu enerji tesislerine
karşı değiliz ama tarımsal araziler üzerine
bırakın enerji tesislerinin kurulmasını, konut
yapılmasına bile biz karşıyız. Yani bugün, hepimiz
biliyoruz ki ekilebilir alanlar gittikçe daralıyor. Bu bölgede neler
oluyor ben size söyleyeyim: Bakın, Türkiye'deki fasulye üretiminin yüzde
76sı burada yapılıyor; çeltik, soya, tütün üretiminde de
Çarşamba Ovası yine Türkiye'de ilk 5in içerisinde. Şimdi,
bununla beraber yine fındık üretiminde de Çarşamba Ovası
ciddi oranda üretim yapıyor.
Ben buradan size 2 tane resim göstermek istiyorum.
Şimdi, burada 2 tane resim var -Başkanım, sen diyordun ya, bak,
yakından bakın- burası, biraz önce hanımefendinin
bahsettiği Abdal Deresi. Bakın, bu köprü, bu da mevcut hâli. Derenin
santral devreye girmeden önceki hâli bu. Şimdi, bu da -bakın,
aynı köprüden fark edebilirsiniz- üretime girdiği andan sonraki
resim. Şimdi bu ne oldu? Bacadan çıkan o uçucu küller, biz o anda
görmüyoruz ama
ORHAN SÜMER (Adana) Başkanım, bu tarafa
da gösterirseniz
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bu su tahliyesi,
biliyorsunuz, bu tür santrallerin çoğu yer altı suyunu
kullanıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz de görelim. Sorumlusu
okuyor ama biz de görelim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Yer altı
suyunu kullandığına göre yer altı suyunu kullanıp
tekrar dereye şarj ediyor. Şarj ettiği deredeki manzara bu.
Şimdi bunu tekrar gösteriyorum, bakın, bu önceki hâli. Dereye su
şarj edilmeden önceki hâli bu, dereye su şarj edildiği andan
itibaren ki hâli de bu. Yani bunu normal şartlar altında hiçbirimizin
kabul etmemesi lazım. Yoksa Türkiyenin tabii ki enerji üretimine
ihtiyacı var. Türkiye gerçekten ciddi oranda enerjiye bir bedel ödüyor.
Şimdi bununla da bitmiyor, aynı zamanda Samsunun su havzası var.
Orada, hemen yakınında başka bir barajımız var,
Gökçeçakmak Barajı; bu da Samsuna su sağlayan önemli barajlardan
biri. Burada milletvekillerimiz var, onlar da bilir.
Bu uçucu küller zamanla arazinin üzerinde,
barajların üzerinde gördüğünüz gibi bu tür tabaka oluşturuyor.
Yani bunları kaybettiğimiz takdirde tekrar geri kazanma
şansımız yok. Bugün tarım sektörünün savunma sektörü kadar
stratejik olduğunu bu kürsüye çıkan bütün
arkadaşlarımız söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Hepimiz biliyoruz ki 1 santim
kalınlığındaki toprağın oluşma süresi
yaklaşık 300-400 yıl sürüyor. Ama bu santral çalışmaya
başlasın inanın bir iki yıl sonra göreceksiniz ki oradaki
ürünlerin üzerinde bu uçucu küller bol miktarda olacak. Yani bu sadece
Çarşambayı değil Terme Ovasını da tehdit ediyor.
Bunun devamında Salıpazarı ve Tekkeköy ilçeleri var, buralar
Türkiyenin sebze ambarı. Dolayısıyla bu tür tesislerin burada
faaliyet göstermemesi lazım. Şöyle söyleyeyim: Neticede tarımsal
ürünleri yakarak enerji elde ediyorlar. Bunlar taşınabilir. Mesela,
bizim Kavak ilçemizde ekilebilir veya dikilebilir alan olmayan bölgelerde bu
santralleri kurup yine bu bitkisel atıkları buraya taşımak
marifetiyle bu enerjiyi üretebiliriz. Onun için ben tekrar dikkatinizi
çekiyorum, bu resimleri oy verirken tekrar hatırlayın diyorum.
Türkiyenin burada yapılacak 9-10 megavata bence ihtiyacı yok.
Aynı megavat enerjiyi üreten santrali bir başka yerde kurabilir
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
Çarşamba ilçemiz Çarşambayı sel aldı, bir yâr sevdim el
aldı. şarkısıyla bilinir ama şimdi AKP Çarşambayı aldı, bir
türlü elinden kurtaramıyoruz, maalesef durum bu. Çarşamba ve Bafra
Ovası -ortasında kurulan Samsun- bu iki ova eğer doğru
değerlendirilebilirse kelimenin gerçek anlamıyla bütün Türkiyeyi
besleyebilir fakat durum tam tersi, 82 milyon AKPyi doyuramıyor. Yani 82
milyonun emeği, doğa AKPnin rant siyasetini, AKPnin
rantçılarını doyuramıyor. Şimdi, Karadeniz, zaten
AKPnin vahşi turizminin, betonlaşmasının ve enerji
yatırımlarının işgali altında. Şimdi, bu
süreçte AKPnin en çok kullandığı kavram, temellendirdiği
şey ise enerji ihtiyacı. Şimdi, biz daha önce de defalarca
söyledik, buradan bir kez daha söyleyelim: Türkiyenin enerjiye ihtiyacı
yok, AKPnin etrafında kümelenmiş enerji şirketlerinin kâr
ihtiyacı var. Türkiyenin mevcut kurulu enerji kapasite gücü 94 bin
megavat ve en yüksek puant tutarı ise 49 bin megavat yani neredeyse yarısından
fazlası gereksiz. Aynı zamanda sadece iletim hatlarının
tamiratından elde edilecek enerji bile, örneğin, HESlerin
üreteceği enerjiden daha fazla. Şimdi, tablo bu iken Enerjiye
ihtiyacımız var. edebiyatı koca bir yalandır, AKPnin
yalanıdır.
Şimdi, Çarşamba Ovası Karadenizin en
büyük deltalarından bir tanesi, toplam tarım arazisi 580 bin hektar
-bunun 400 bini fındık arazisi, diğeri ise kavak
ağacı, kivi, şeftali, elma türü ürünler- şimdi,
düşünün ki burada, böylesine nadide bir ovanın merkezine siz
biyokütle santrali kuruyorsunuz. Neymiş efendim? Enerji ihtiyacı var.
Ya, bu, teknik tartışmanın dışında; çok net
olarak bu bir doğa talanıdır; bu, Çarşamba Ovasına
ihanettir, aynı zamanda tarıma bir ihanettir.
Şimdi, bunları kim yapıyor? Enerji
şirketleri yapıyor. Hangi güçle yapıyorlar bunu? Tabii ki
saraydan aldıkları güçle. Tayyip Erdoğan ne dedi en son? Kanal
İstanbulu inadına yapacağız. dedi. Düşünün ki bir
ülkenin Cumhurbaşkanı bir projeyi İnadına yapacağız
ve alışacaksınız. diye temellendiriyor. Hâl bu iken, AKP
Ülkeyi bir şirket gibi yöneteceğiz. demişti, şimdi üçüncü
sınıf bir merdiven altı şirketi gibi yönetmeye çalışıyor.
Şimdi, Çarşamba Ovasındaki bu
biyokütle santrali projesi Çarşamba Ovasına bir ihanettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Orada çevre örgütleri,
TMMOB ve bölgenin halkı bu projeye itiraz ediyor fakat mahkemelerin
verdiği iptal kararlarına rağmen bir biçimde, oradan dolanarak,
buradan dolanarak bu proje sürüyor.
Velhasıl, sonuç olarak şunu
söyleyeceğim: Çarşambada, Samsunda, bir bütün olarak Karadenizde
yürütülen bu enerji projeleri yatırımlarının işgali
son bulmalıdır, bu konudaki bütün projeler durdurulmalıdır
ve halkın, meslek örgütlerinin ve bilim insanlarının
çağrılarına kulak verilmelidir. Çarşamba Ovası bu
işgalden kurtarılmalı ve orası bir tarım alanına
dönüştürülmelidir.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 5 Samsun Milletvekili var ama
savunamazlar tabii durumu, mecburen Yunus Beye düşmüş.
BAŞKAN Sayın Kılıç da Samsuna
yakın bildiğim kadarıyla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) Karstan mı
yakın?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yatay yakın.
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepimiz
Samsunluyuz bir kere.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Erol Taş da iyiydi ama
hep kötü rolleri ona verirlerdi Yunus Bey. Erol Taş rolündesiniz.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Efendim, tabii, bu önergede
2 tane soru var: Bir tanesi niye biomass tesisi, biyokütle tesisi kuruluyor,
enerji elde ediliyor; ikincisi, niye Samsunda ve ovada? Şimdi, bunlara
cevap vermek lazım.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Yunus Vekilim, Samsun
milletvekilleri nerede?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Arkadaşlar, Einstein,
bu E = mc2yi ortaya atarken şunun için yapmış
biliyorsunuz. Efendim, dünyada bu Sanayi Devriminden sonra hani yakıtlar
bitince -fuel-oil, kömür falan- enerjinin biteceği kaygısıyla
ülkelerin birbirini sömürdüğü, saldırdığı, savaştığı
yıllarda bu formülü ortaya koyarak dünyaya şöyle demiş: Kütlede
enerji var, yeter ki siz bunu dönüştürmeyi becerin. Dünyanın önüne
bir şey koymuş ve Bunu yapabilenler, ülkelerini daha iyi refah
seviyelerine çıkaracaklar; yapamayanlar diğerlerine muhtaç olacak.
demiş.
Dolayısıyla, dünya bunu kullanıyor arkadaşlar.
Sanayi ülkesi Almanyada bu tesislerden 15 bin tane var. Arkadaşlar,
Türkiyede toplam 75 tane ve bunlar Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin
Kontrolü Yönetmeliği altında denetlenen, sürekli denetlenen, sürekli
on-line baca gazı ölçüm sistemleri bulunan, biyostatik filtreleri bulunan
ve çevreye hiçbir şey yaymayan
Arkadaşlar, bakın, 1.500 ton sudan
bahsediliyor, bu suyun tamamı buhar yöntemiyle atılıyor, havaya
karışıyor, ilave nem oluşturuyor; bitki için nemin bir
zararı olduğunu söyleyebilir misiniz? Böyle bir şey yok
arkadaşlar. Dünya bunları kullanırken
Yani, bindirilmiş
kıtalarla, ülkenin neresinde bakarsanız aynı adamların
gidip savunduğu, eylem yaptığı bir siyaset ortamına
dönüştürdüğünüz bir yer. Ülkenin yıllık 50 milyar
dolarlık enerji gideri var, yurt dışından ithalatçı
bir ülke ama siz ülkemizde Bu yenilenebilir, doğanın takviye
ettiği, sürekli yerine yenisini koyduğu enerjiden bile
yararlanmayın. gibi bir felsefeyle siyaset yapıyorsunuz. Bu kabul
edilebilir bir şey değil.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kirli enerji.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Arkadaşlar,
yenilenebilir enerji ne demek biliyor musunuz? Doğanın takviye
ettiği, yerine koyduğu yani sizin bundan yararlanmanız durumunda
yenisini size sunabileceği bir enerjiden bahsediyoruz, dünyanın
peşinde olduğu en temiz enerji kaynaklarından bahsediyorum.
Şimdi ben bir de size miktarları
söyleyeyim, tesisin daha geçen haftaki sonuçlarını söyleyeyim:
Kükürtdioksit 10 miligram. Bakın, kükürtdioksitin kabul edilebilir
sınırı ne biliyor musunuz? 200 miligram arkadaşlar.
Karbonmonoksit ortalama 150 miligram, kabul edilebilir sınırı
460 miligram.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Toz aşağı
yukarı 30-40 miligram ama 375 miligramına kadar Dünya
Sağlık Örgütü bunu kabul ediyor. Dolayısıyla, bunlar
anlık izlenen raporlar.
Keşke bu tür tesisleri ülkemizin her
tarafına kazandırabilme imkânımız olsa ve ülkemiz
bunlardan, bu enerjiden, temiz enerjiden, yenilenebilir enerjiden daha fazla
yararlanıp toplumumuzun refahını daha yüksek seviyelere
çıkarsa diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buradan Samsunlu hemşehrilerimize kesinlikle
bilmeleri gereken bir şeyi hatırlatmak isterim: Arkadaşlar, bu
sohbet ve söylemlere sakın takılmayın. Bu, çevreye zararlı
olmayan, her alanı denetlenen, sağlıklı, yenilenebilir bir
enerji kaynağıdır
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Vekil,
bu fotoğraf geçen hafta çekildi, geçen hafta.
YUNUS KILIÇ (Devamla)
Türkiyenin buna
ihtiyacı vardır diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, sayın
hatip konuşmasında bindirilmiş kıtalarla, hep aynı
kişilerle bölgeye gelinip eylem yapılmasından, Cumhuriyet Halk
Partisinin biyokütleye
CAHİT ÖZKAN (Denizli) CHPden bahsetmedi
efendim.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Bir
şey demedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yahu, Allah, Allah
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum ben sizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
temiz enerjiye
karşı olup siyaset yapılmasından bahsederek grubumuzu itham
etmiştir, cevap hakkı kullanmak isteriz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Efendim, Sayın
Başkan, bu konuda isim zikretme yok.
BAŞKAN Peki, yerinizden mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kemal Zeybek efendim. Grup
adına Sayın Zeybek.
BAŞKAN Sayın Zeybek, kürsüden iki dakika
söz veriyorum size.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Kars
Milletvekili Yunus Kılıçın CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çarşamba Ovasını
konuşuyoruz, kirli enerjiyi konuşuyoruz ve ülkemizin gelmiş
olduğu rantı konuşuyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Biyokütle enerji Çarşambada ranttır,
geleceğimizi kirleten bir projedir. Orada akarsuların kirletilmesi
Samsunun içme suyunun temin edildiği yerde siz nasıl olur da oradaki
havayı, suyu, tarımı ve bitkiyi kirletirsiniz;
ağaçların, meyvelerin, çiçeklerin yetişmesini engellersiniz?
Bunu burada savunmak tarıma, insanlığa karşı suç
işlemektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini yeniden
karartmak demektir. Çarşamba Ovası dünyanın çok önemli
ovalarından biridir çünkü orası Yeşilırmakın
bittiği yer. Orası dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan suyun,
akarsuyun, sulama alanlarının olduğu yerdir. Siz,
tarımı işleyebilecek insanların sulama
kanallarını yapmadan, sulama hatlarını yapmadan, drenaj
kanallarını yapmadan nasıl bir biyokütle enerjisine izin
verirsiniz orada? Çünkü verilmesinin tek bir sebebi var arkadaşlar:
Oradaki firma sizin rantçı firmanız, sizin firmanız. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü oradan gelir elde etmek için
değil, orayı kirletmek için varsınız. Çünkü orada -arazi
konumuyla- yerin yapılmasıyla rant elde ettiniz. Bu rantı
mutlaka
Biz, oradaki kamuoyuyla, demokratik kitle örgütleriyle,
halkımızla Çarşamba Ovasının kirletilmesine izin
vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Bugün kirletseniz bile
yarın bunun için size izin vermeyeceğiz, o santrali orada
yaptırmayacağız. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
ayakta alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, benim
Samsundan AK PARTİli 5 milletvekili arkadaşım var,
çıksınlar savunsunlar.
BAŞKAN Sayın Zeybek, teşekkür
ediyoruz.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Bunun doğru
olduğunu savunsunlar, doğruluğu savunsunlar. Onun için
savunamıyorsunuz, savunamıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Zeybek, teşekkür
ediyorum.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Kirletmeyin,
çocuklarımızın geleceğini karartmayın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Dünyada en büyük rekabet enerji alanında.
Milletimizin ihtiyacı olan enerji kaynaklarına ulaşmak için ve
milletimizin refahını artırmak için mücadele ediyoruz. Sudan
üretelim. Suya dokunma. Rüzgârdan üretelim. Kuşların göç yolu.
Jeotermalden üretelim. Jeotermal tehlikeli. Nükleerden yapalım.
Nükleere karşıyız. Termikten, kömürden üretelim. Bunlar
çevreye zarar veriyor.
Evet, biz, yenilenebilir enerji kaynaklarına
ulaşmak için, milletimizin refahı için milletimizin verdiği
talimatla enerji kaynaklarına ulaşacağız ve refah ülkesi
büyük Türkiyeyi inşa edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, hem konuşmacı hem Cahit Özkan öyle bir tablo çiziyorlar
ki arkadaşlar, şunu
Her birimizin cesedini çiğnemeden olmaz da
Çarşamba Ovası Almanların oluverseydi Almanlar gidip oraya
biyokütle santrali falan kurmazdı. Bizim itirazımız ne
biyokütleye ne temiz enerjiye ne yenilenebilir enerjiye. Örnek: Ankara
Büyükşehrin biyokütleden enerji elde eden tesisi var; Akhisar Belediyemiz
-CHPli- böyle bir tesisi yapacak ama Akhisardaki demokratik kitle
örgütlerini, çevre derneklerini toplantıya çağırdı, Bunu
nereye yapmamız doğrudur? diye soruyor. CHP anlayışı,
bu enerjiden çevreyle barışık, halkın rızasıyla
yararlanmak; sizin anlayışınız, yandaş şirkete
ovayı peşkeş çekmek. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkan, 60a göre yerinizden
sadece bir dakika veriyorum.
37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çarşamba Ovası, bu necip milletin ezelden
ebede Türk yurdudur, milletimizindir.
Almanyada kanal görülüyor, diyorlar ki: Bak
Almanya kanal yapmış. Biz yapalım. Hayır. Almanyada
biyokütle enerji üretim tesisleri var ve ovada olması gereken fizibil
yerlerde. Orada var. Biz yapalım. Hayır. Yahu, bunun bir
çalışması var, bilimsel altyapısı var; bunun bilimsel
altyapısı hem çevreyi koruyarak hem de
vatandaşımızın enerji ihtiyacını
karşılayarak pekâlâ olabilir. Biz de bunun gereğini
yapıyoruz, tertemiz suyuyla Çarşamba Ovasını
yaşatıyoruz, yaşatacağız inşallah.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
müsaadeniz varsa
BAŞKAN Sayın Özel, yerinizden 60a göre
bir dakika söz veriyorum size de.
38.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bahsedilen ova, Çarşamba Ovası tarımsal sit alanı
niteliğindedir. ÇED raporu alınmamıştır, bunun hukuki
mücadelesi sürmektedir. Bugün, santralin yapılmasının en
yanlış olduğu yere gidip onu yapıyorsunuz. Siz esas bir
komplo teorisi geliştirecekseniz, neden bu santralin oraya
yapıldığını, Çarşamba Ovasının
canına okumak için yapıldığını sorgulayın.
Dağın başına yaparsanız hep beraber alkış
tutarız. Çarşambanın canına okursanız biz buna itiraz
ederiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bir sigarının
verdiği kirlilikten fazla değil.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın
Gökçel, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Zeybek, Sayın Ünsal,
Sayın Adıgüzel, Sayın Serter, Sayın Kılıç,
Sayın Özcan, Sayın Ünver, Sayın Öztunç, Sayın
Yavuzyılmaz, Sayın Kaya, Sayın Şahin, Sayın Keven,
Sayın Gündoğdu, Sayın Barut, Sayın Aydınlık,
Sayın Taşcıer.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Pusula veren milletvekilleri lütfen salondan
ayrılmasın.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekillerinin burada
bulunup bulunmadıklarını arayacağım.
Sayın Hacı Turan? Burada.
Sayın Mehmet Habib Soluk? Burada.
Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu?
Burada.
Sayın Belgin Uygur? Burada.
Sayın Kadir Aydın? Burada.
Sayın Yakup Taş? Burada.
Sayın Osman Nuri Gülaçar? Burada.
Sayın Serkan Bayram? Burada.
Sayın Ahmet Erbaş? Burada.
Sayın Emine Yavuz Gözgeç? Burada.
Sayın Fikri Işık? Burada.
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.04
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrar
edeceğim.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen
salondan ayrılmasın.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Çarşamba Ovasının maruz kaldığı kirlenme ve
tarımsal niteliğini kaybetme olasılığının
bütün boyutlarıyla incelenerek alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3951) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 30 Mart 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi kabul edilmemiştir.
Şimdi 3 sayın milletvekiline 60a göre
yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Gökçel, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifi ile Ziraat Bankasına olan
borçlarının yapılandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Tarım Kredi
Kooperatiflerine 3 milyona yakın çiftçimizin borcu var. Tarım Kredi
Kooperatifleri, pandemi önlemleri kapsamında 2020 yılının
Aralık ayında, çiftçilere yaptıkları icra takiplerini üç ay
süreyle ertelediklerini duyurmuştu. 31 Martta sona eren bu süre sonrasında
Tarım Kredi Kooperatifleri yeniden icralara başlayacak. İcra
takipleri yeniden ertelenmeli, çiftçilerin tam ekim dikim sezonunda icra
korkusu yaşaması engellenmelidir. Ayrıca, Tarım Kredi
Kooperatifleri çiftçilere borçlarını yapılandırabileceğini
duyurmuş ancak yüzde 40 gibi bir faizle borçlar yapılandırılmak
istenmiştir. Bu faiz oranları kabul edilebilir değildir. Mutlaka
çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan
borçları faizleri silinerek çiftçilerin ödeyebileceği vadelerde
tekrar yapılandırılmalıdır.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Açanal
40.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın, Kütüphane Haftasına ilişkin
açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, her kitap yeni bir dünya,
yeni bir evrendir. Yeniyi, farklı olanı,
yaşanmışı, yaşanma olasılıklarını
ve düşsel dünyaları merak edenlerin büyüsünden vazgeçemediği bir
olgudur kitap. Bu olgunun vazgeçilmezleri çoğaldıkça kitaplıklar
oluştu. Kitaplık yetmeyince kütüphaneler doğdu. İsteyen
herkesin yararlanması, okuması, başvurması için kurulan,
içinde kitaplar bulunan binalar yani kütüphaneler oluşturuldu.
Kütüphanelerin önemi o kadar büyüktür ki bir
kitaplık bir cezaevi kapatabilir. Bu bilinçle pandemi sürecinde küçücük de
olsa evlerimizdeki kütüphaneleri iyi değerlendirip
zamanımızı verimli ve etkin kullanmalıyız. Victor
Hugonun dediği gibi, kitaplık kurmak tapınak yapmak kadar
kutsaldır.
Her yıl 29 Mart-4 Nisan tarihleri arasında
kutlanan Kütüphane Haftasını kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu...
41.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, sözde yerli ve millî Hükûmet ortaklarının
vatanseverlik adı altında yaptıklarının
hesabını soranlara vatan haini diyerek suçlarını kapatmaya
çalıştıklarına ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sözde yerli ve millî Hükûmet ortakları destan
yazıyorlar. Türk kelimesinin ırkçılık
çağrışımı yaptığını savunarak
Andımızı kaldırdılar, vatansever oldular. Devlet
nişanından Atatürk kabartmasını çıkardılar,
Kültür Bakanlığı bünyesinde birleştirme adı
altında yapılan uygulamalarla koro isimlerinden Türk kelimesini
çıkardılar, yine vatansever oldular. Türk parasını pul edip
devleti, milleti dövizle borçlandırdılar, yine vatansever oldular.
Vatan toprağını satıyorlar, vatandaşlık
satıyorlar, vatansever oluyorlar. Hazineyi boşaltıyorlar,
vatansever oluyorlar. Tank Palet Fabrikasını, ormanları,
dağları, toprağı, suyu yabancı maden şirketlerine
peşkeş çekiyorlar, yine vatansever oluyorlar. Şu anda da
bunların hesabını soranlara vatan haini diyerek
suçlarını kapatmaya çalışıyorlar. Artık, millet
size sadece gülüyor ve sandığı bekliyor. Millet size gösterecek
kim vatansever, kim vatan satar!
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) İç Tüzük
60a göre bir dakikalık açıklama istiyorum.
BAŞKAN Sırası gelince söz veririm.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 220 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu
kısmın 1inci sırasına, bastırılarak
dağıtılan 253 sıra sayılı Kanun Teklifinin ise
kırk sekiz saat geçmeden aynı kısmın 2nci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
220 ve 253 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin
önerisi
30/3/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu
30/3/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Cahit
Özkan
Denizli
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında bulunan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin bu kısmın 1'inci
sırasına, bastırılarak dağıtılan 253
sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ise kırk sekiz saat geçmeden
aynı kısmın 2'nci sırasına alınması ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 1, 6, 7, 8, 13, 14, 15, 20, 21, 22,
27, 28 ve 29 Nisan 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
6, 7, 8, 13, 14, 15, 20, 21, 22, 27, 28 ve 29 Nisan
2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat
24.00'e kadar,
30 Mart 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde
220 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
31 Mart 2021 Çarşamba günkü birleşiminde
253 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
1 Nisan 2021 Perşembe günkü birleşiminde
253 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
220 ve 253 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması
önerilmiştir.
220 Sıra Sayılı,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifi (2/2972) |
||||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
||
1. Bölüm |
1 ila 7ncI maddeler |
7 |
||
2. Bölüm |
8 ila 16ncı Maddeler |
9 |
||
Toplam Madde Sayısı |
16 |
|||
253 Sıra Sayılı,
Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 77 Milletvekilinin Lisanslı
Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/3490) |
|||||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki
Madde Sayısı |
|
||
1. Bölüm |
1 ila 6ncI maddeler |
6 |
|||
2. Bölüm |
7 ila 11inci Maddeler |
5 |
|||
Toplam Madde Sayısı |
11 |
||||
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Samsun
Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bakın, bugün saat üçte Meclis
açıldı, üç aşağı beş yukarı, işte bir
yoklama istendiği takdirde ofis -Halkla İlişkiler- ile Genel
Kurul arasında ha bire koşup duruyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiyedeki
haritaya baktığınız zaman yaklaşık yüzde 70i
kırmızı. Yani bu şartlar altında böyle
koşturmanın
Siz de göreceksiniz, bu söylediğiniz saatlerde siz
de dâhil burada bulunamayacaksınız. Biraz önce baktık,
işte, 1 sayı, 2 sayı, kâğıttaki burada mı, orada
mı
Gerçekten Meclise gelecekseniz, gerçekten bu kanunları hep
birlikte çıkaracaksak bu zaman dilimi içerisinde siz Parlamentoda
bulunursanız bunlar zaten geçer ama Vaka-i Hayriyeden gibi bu zaman
dilimlerini istediğiniz şekilde istediğiniz kadar
uzatıyorsunuz ve maalesef geç vakte kadar biz de Mecliste bulunmak zorunda
kalıyoruz. Daha dün yapılan testler sonucunda bugün bizim 4
arkadaşımız pozitif çıktı. Tahmin ediyorum,
Parlamentonun önemli bir kısmı da diğer gruplar da aynı
sorunlardan muzdarip. Yani bununla baş etmenin yolu
Her tarafı
kapatıyoruz ama Mecliste geç saatlere kadar çalışmaya
çalışıyoruz, ben bundan da bir verim
aldığımızı düşünmüyorum. İster yatay
bakın, ister düşey bakın, ister yukarıdan bakın, ister
aşağıdan bakın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yatay, yatay.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Hakikaten, bu
mücadele komple yapılacak, hep beraber yapacağımız bir
mücadeledir. Onun için bu süreleri sınırsız
koymanın, Sabahlara kadar çalışalım. demenin ben bir
manasının -anlamının- olduğunu düşünmüyorum. Bu
zaman dilimi içerisinde, gelin, hep beraber çalışalım ama burada
bulunun, burada bulunmadığınız sürece de istediğiniz
şekilde ayarlamaya çalışıyorsunuz.
Bugün, aynı şekilde, kongreler bitti,
kongrelerde lebalep salonları doldurdunuz, Türkiyenin durumu ortada. 3-4
tane sarı kaldı tahmin ediyorum önümüzdeki hafta o da
kırmızıya dönecek. Bakın, biz, bugün, Türkiyenin her
yerine giderken otomatikman seyahatlerimizi kısıtlıyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Adanada toplantı
yaptınız. Adanadaki toplantınız nasıldı?
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Buyurun Salih Bey,
oradan söyleyene kadar, kürsü herkese açık.
BAŞKAN Sayın Cora, lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Sizin yerinize de
biz konuşuyoruz.
Onun için diyoruz ki hasılıkelam, gelin
Meclise, vakitlice gelin; zamanı, saati en iyi şekilde
kullanalım. Orta yere sınırsız zaman koyuyorsunuz, bir
ucunuz Halkla İlişkilerde, bir ucunuz da Genel Kurulda. Bu
işlerin böyle yürümesi mümkün değil. Normal zaman dilimi içerisinde
çalışalım, şu Covid sürecini başımızdan
attıktan sonra da istediğiniz kadar çalışalım diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) 6 kişisiniz.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Siirt Milletvekili Sayın Meral
Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, evet, İstanbul
Sözleşmesini bir kere daha konuşalım çünkü biz Bitti. demeden
İstanbul Sözleşmesinin tartışmaları bitmeyecek, bu
sözleşme yürürlüktedir; ilk başta bunu söylemiş olayım.
İstanbul Sözleşmesi niye imzalandı?
Niye ilk imzacı Türkiyeydi? Çünkü Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Nahide Opuz davasında Türkiyeyi mahkûm etti ve dünyada ilk
mahkûmiyet kararıydı. Neydi o karar biliyor musunuz Opuz
davasında? Türkiyeyi yaşam hakkını
korumadığı için mahkûm etti ve Türkiyeye dedi ki
Kadın
cinayetleri karşısında ailenin kutsallığı
takıntısından da mahkûm etti. Bu ne demek? Şu demek: Aile
içi şiddet özel yaşamdır. diye savunmalar yapıyordu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye ve Biz
karışamayız. diyordu özel yaşama ama AİHM ne dedi?
Özel yaşama şiddet olduğu zaman müdahale etmek senin, devletin
görevidir. dedi ve Türkiyede kadına yönelik ayrımcılık
vardır. dedi. İlk defa Türkiyede
Türkiyeyi mahkûm eden karar
dünyada bir ilktir ve Nahide Opuzun avukatıyım ben. O davayı
yıllarca takip ettim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde. 36 defa
şiddete uğrayan Nahide Opuzun, annesinin öldürülmesinden sonra
eşi tutuklandı ancak, kendisi her an ölüm tehdidi altındaydı.
Peki, İstanbul Sözleşmesinden neden Cumhurbaşkanı
çekildi? Uzun süredir hedef alıyordu çünkü Kadın
kırımına artık ses çıkarmayalım. dedi.
Kadın özgürlüğü perspektifine, kadınların istihdamda,
yaşamda, hayatın her alanında var olmasına AKP tahammül
etmiyor. AKP iktidarı, kadın düşmanı bir iktidardır.
İstanbul Sözleşmesinden tek imzayla çekildiğini ilan etmek
Kadınlar öldürülmeye devam etsin, kadınlar şiddet görsün,
kadınlar tecavüze maruz kalsın, kadınlar istismara maruz
kalsın; devlet bunu korumayacak. demektir. Uluslararası bir
sözleşmeden, ilk imzacı olduğu sözleşmeden Meclisin
iradesine rağmen Çekildim. diyor. Hukuki bölüme gelmeyeceğim. Bu
kararname geçersizdir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onayladığı bir uluslararası sözleşmeyi bir adam
kaldıramaz; adam olduğu için değil, bir kadın da
kaldıramaz, herhangi bir vatandaş kaldıramaz. O buraya gelir, o
sözleşme nasıl onaylandıysa onun ortadan
kaldırılması usulü de aynı yönteme tabidir. Geçenlerde bir
yerde okumuştum. Şu anda Türkiyenin taraf olduğu birçok
uluslararası sözleşme var. Bu durumda, biz Lozandan bilmem
başka sözleşmelere kadar Recep Tayyip Erdoğan kararname
imzalayıp çekilebilir. mi diyeceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu,
kabul edilemez bir durum; bu, kadınlara açılmış bir
savaştır aynı zamanda; bu, iktidarın, Türkiyenin en
dinamik, en hareketli ve taleplerini en net ifade eden kadınlarına
savaş ilanıdır. Ve bu sözleşmeden imza çekildikten sonra
-kabul etmemekle beraber, parantez içinde söylüyorum- kadın cinayetleri
arttı. Yargı daha çok
cezasızlık uygulayacak, erkekler daha çok güçlü hissedecek kendini ve
ayrımcılık artık iktidarın desteğiyle toplumun
her alanına yayılacak. Biz kadınlar olarak -Türkiyede yaşayan
bütün kadınlar adına söylüyorum, AK PARTİli kadınlar
adına da söylüyorum- kesinlikle bu sözleşmeden çekilmedik, bu
sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmesi için her gün, her saat, her
saniye mücadele etmeye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi
yaşatır ama AKP iktidarı öldürür! diyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın AK PARTİ
grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hatibin kürsüden konuşmasıyla ilgili, grubumuza dönük
sataşmaları nedeniyle kayıtlara geçmesi için açıklama
yapmak istiyorum.
Her şeyden önce, Türkiye Cumhuriyeti anayasal
bir hukuk devletidir. Sözleşmeye giriş ve çıkış
usulleri hem anayasal hukuk düzenimizde hem de ilgili sözleşmenin 80inci
maddesinde açıkça yazmaktadır. Bu usuller takip edilerek
çıkılmıştır ve AK PARTİ kadın konusunda en
hassas partidir. Kadına karşı şiddetle mücadele
bağlamında özellikle anayasal ve yasal reformları her şeye
rağmen büyük bir mücadele ve kararlılık içinde yaptık.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Onun için mi
kazanılmış haklarımızı elimizden almaya
çalışıyorsunuz!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız, bu
sözleşmeden çıkmak eğer kadın
düşmanlığıysa o zaman Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti,
Macaristan, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve
Birleşik Krallık hiç imzalamamış, girmemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kazakistan yok
yani Başkan?
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Slovakya 26 Şubat
2020de, Macaristan 5 Mayıs 2020de sözleşmeyi onaylamayı
reddetti, parlamentolarından geçirmedi. Şimdi, diyebilir miyiz, bu
ülkelerin kadınla ilgili sorunları var, kadına karşı
şiddeti destekliyorlar? Elbette diyemeyiz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin)
Diyebiliriz, Moldova örneği var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Diğer taraftan,
Polonya Temmuz 2020 yılında sözleşmeden çıkma sürecini
aynen Türkiye Cumhuriyeti gibi başlattı.
Biz şunu diyoruz, ilan ediyoruz tekrar:
Kadına karşı şiddetle sıfır tolerans
anlayışıyla mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu anlamda,
hazırsanız anayasal ve yasal reformları yapmaya, hemen
hazırız.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ya, sizinle
yasa yapılmaz ki!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aynı zamanda,
şu anda İstanbul Sözleşmesini kabul etmeyen diğer
ülkelerde de bir rahatsızlık var. Onlarla da bir araya gelip
kadına karşı şiddeti önlemeye dair, uluslararası
toplumun ortak aklıyla yeniden sözleşme yapmaya hazırız.
Bunu da bütün uluslararası...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) 246 milletvekiliyle
el kaldırdınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kim yapmış?
İsmet Paşa mı yapmış sözleşmeyi!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Cümlemi bitiremedim
Başkanım.
BAŞKAN Peki, cümleyi tamamlayın.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bütün uluslararası
toplumla, yine uluslararası kamuoyunu ikna edecek yeni bir
uluslararası sözleşme için, inşallah, Türkiye start verecek ve
bunu hep beraber hayata geçireceğiz.
Teşekkür ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Ondan da
dönersiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Beştaş, niçin söz
istediniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yerimden
cevap vereceğim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Efendim,
sataşmadım.
BAŞKAN Neye cevap vereceksiniz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 60a
göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Beştaş, kendi
tezlerini anlattılar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama
Başkan, hayır, kendi tezlerini anlatmadılar, bana da cevap
verdi.
BAŞKAN Peki, yerinizden, 60a göre bir dakika
söz veriyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İç Tüzük
kalmadı ya, İç Tüzük!
43.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkan, lütfen, İstanbul Sözleşmesinde kadınları
sınırlamayın, rica ediyorum.
BAŞKAN Kadınlara her zaman pozitif
ayrımcılık yapıyorum Sayın Beştaş. Bu
konuda
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani bu
çok hayati bir mesele.
Bir kere, Sayın Özkanın söylediği
hiçbir şeyin yaşamda karşılığı yok. İlk
imzalayan Türkiye ve Türkiye aleyhine verilen bir karar sebebiyle imzalanan
bir sözleşmeden çekilelim. Ee, ne âlâ! Yeni sözleşmeler
imzalayalım. Ya, 84 milyonun aklıyla alay ediyorlar, başta da
kadınların aklıyla alay ediyorlar. Bir kere sizin iradeniz
kadınların şiddetten korunması, kırımdan
korunması
Kadın hakları olsaydı bu şekilde
konuşmazdınız. Tıpkı yasama organının her
gün yapboz tahtası gibi
Bir maddeyi 10 kere değiştiriyorlar, ne
zaman işlerine gelirse konjonktüre göre tutum alıyorlar yani bugün
böyle diyorlar, yarın başka bir şey söylüyorlar.
Bunun kaldırılması yasaya uygun
değil, Anayasa 90 ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca, Cumhurbaşkanı temel haklarla ilgili kararname
çıkaramaz; bu, kesin hükümdür. Burada kadınların yaşam
hakkı söz konusuyken, şiddet görmeme hakkı söz konusuyken ve
daha birçok hakkı söz konusuyken en temel haklar konusunda
Cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz. Bu, temel bir hükümdür ve bu
Anayasayı burada biz değerlendirdik, tartıştık. Böyle
işi sağa sola saptırmasınlar. Bu, kadınlara yönelik
düşmanlığın, yaşam haklarını
korumamanın, aile adı altında Özel yaşama
karışmıyoruz. diyerek kadınları şiddete mahkûm
etme anlayışının neticesidir ve bu konuda lütfen gerçeklere
gelsinler. Yalan üzerine, gerçek dışı beyanlar üzerine
halkı artık kandıramazlar; herkes onların gerçek yüzünü
görmüştür.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 220 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın
1inci sırasına, bastırılarak dağıtılan 253
sıra sayılı Kanun Teklifinin ise kırk sekiz saat geçmeden
aynı kısmın 2nci sırasına alınmasına ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; 220 ve 253 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkın gündemi
açlık, sefalet, coronavirüsten kırılan insanlar ama burada AKP
insanların güvenlik soruşturmasıyla biraz daha aç
bırakılmasına yönelik bir gündem önerisi getiriyor.
Hastalık yayıldıkça mutasyon da
artıyor ve buna karşı şu anda tek çözüm aşı.
Dünyada geliştirilmiş olan aşılardan mümkün olan en fazla
miktarda bu aşıları halkımıza yapmak
durumundayız, aksi takdirde bugünden sonra ölen her kişi
korunabilecek bir hastalıktan dolayı ölüyor, aşı
olmadığı için ölüyor.
Burada 5 milletvekili şu anda aşı
olduğu hâlde hastalık geçirdi ama umut ediyoruz hafif geçirecekler,
umut ediyoruz bir sakatlık, kalıcı bir sorun olmayacak. Bütün
vatandaşlarımızın da buna hakkı var. Bütün
vatandaşlarımıza bu aşıyı temin etmek,
dünyanın neresinde aşı varsa bulup Türkiyeye getirmek için
Cumhurbaşkanından Sağlık Bakanına,
Dışişleri Bakanından bütün bakanlara herkes elinden geleni
yapmak durumunda.
Dün 32.404 yeni vaka oldu. Londrada 28 Mart
tarihinde Covid-19 nedeniyle ölüm yaşanmadı ama biz, son yirmi dört
saatte 154 vatandaşımızı kaybettik. AKP Genel
Başkanı 29 Mart tarihinde yeni risk haritasını
açıkladı. Neden sonra açıkladı? Kongre bittikten, kurultay
bittikten sonra açıkladı. Biliyorsunuz, daha önceki il kongreleri
yapıldığında durum böyleydi, büyük kongre yapıldıktan
sonra kıpkırmızı oldu, 58 il kıpkırmızı
oldu ve onun etkileri şu anda daha görülmüş değil, önümüzdeki
günlerde maalesef daha da fazla görülmeye başlanacak.
Koruyucu sağlık hizmetleriyle ilgili
Nusret Fişek Hocamızın bize çok güzel bir emaneti var, birinci
basamak sağlık hizmetleriyle ilgili emaneti var. Bizim bu sağlık
kapasitemiz Türkiyedeki bütün yurttaşlarımızı iki ay
içerisinde aşı yapabilecek imkâna sahip aslında ama yeteri kadar
aşı, maalesef, bulunabilmiş değil.
Biz Covidle böyle boğuşurken İsrail
artık ölüm vakası yaşamamaya başladı, sadece hafif
geçiren 100-110 vakayla günlerini geçiriyorlar ve vaka sayıları da
gittikçe azalıyor. Biz daha geçen hafta Şişlide Zincirlikuyu
İSOV Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürünü Covid nedeniyle kaybettik.
Okulları açma konusunda tedbir alın, ona göre açın dedik, zorunlu
olmadığınız yerlerde açmayın çünkü çocuklar
hastalığı bulaştıracak ve ailelerine
taşıyacak dedik. Maalesef çok sayıda öğretmenimiz hasta,
çok sayıda çocuğumuz hastalık taşımaya devam ediyor.
Bu konuda mutlaka dikkat etmek ve 8 ila 12nci sınıflarda dahi
eğitime gerekirse ara vermek gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Şeker.
ALİ ŞEKER (Devamla) Biz
aşıları geliştirmek için bilimin önünü açmalıyız
-aşıları geliştirmek için Melih Bulu gibileri Boğaziçi
Üniversitesine rektör atamak değil- onu özgür bırakmalıyız
ki aşıları Türkiyede bulalım; Uğur Şahinler
Türkiyeden bu aşıları üretsin ve bütün dünyaya
dağıtsınlar. Daha önceden nasıl Çine
Hıfzıssıhha Enstitüsünden biz aşı yapıp
gönderiyorsak, eğer o Hıfzıssıhha Enstitüsünü
kapatmasaydık, o Hıfzıssıhha Enstitüsünü bodrum katlara
mahkûm etmeseydik şimdi Çinden aşı almak durumunda
kalmazdık. Bizim bu süreçten sonra artık yapmamız gereken, bu
aşıları nereden olursa olsun hızla bulup hızla
uygulamak. Bu konuda Meclisin de sorumluluğu var; Meclis personelinin de
hızla aşılanması gerekiyor, 18 yaş üstündeki bütün
vatandaşlarımızın da hızla aşıya
ulaşması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunmadan
önce bir yoklama talebi var, yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Özel, Sayın Başarır,
Sayın Köksal, Sayın Arık, Sayın Hakverdi, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Zeybek, Sayın Tığlı,
Sayın Gürer, Sayın Tuncer, Sayın Serter, Sayın Şeker,
Sayın Ceylan, Sayın Yılmazkaya, Sayın Ünlü, Sayın
Kılıç, Sayın Keven, Sayın Alban, Sayın Çakırözer,
Sayın Gökçel, Sayın Kaboğlu, Sayın Arslan, Sayın
İslam.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren sayın
milletvekilleri lütfen Genel Kurul Salonundan ayrılmasınlar.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın Şamil Ayrım?
Burada.
Sayın Belgin Uygur? Burada.
Sayın Mehmet Habib Soluk? Burada.
Sayın Semra Kaplan Kıvırcık?
Burada.
Sayın Fikri Işık? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 220 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu
kısmın 1inci sırasına, bastırılarak
dağıtılan 253 sıra sayılı Kanun Teklifinin ise
kırk sekiz saat geçmeden aynı kısmın 2nci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 220 ve 253 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2 milletvekilimize yerlerinden 60a göre söz
vereceğim.
Sayın Çakırözer
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, yüz yüze eğitimin başlamasıyla birlikte
okullarda coronavirüs vakalarında artış
yaşandığına ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yüz yüze eğitimin başlamasıyla
birlikte maalesef, okullarımızda coronavirüs vakalarında
artış yaşanmaktadır. Eskişehirimizde 2 Mart tarihi
itibarıyla 90ın üzerinde okulda coronavirüs pozitif vakaları
görülmüş, 100ün üzerinde eğitim emekçimizin de pozitif vaka tespit
edildiği kamuoyuna yansımıştır. Bu tedirgin eden
tablonun artmasından korkulmaktadır. Bunun önüne geçmenin yolu
eğitim camiamızın tüm bileşenlerinin bir an önce
aşılanmasından geçmektedir. Yüz yüze eğitimin
sağlıklı ve güven içinde yürütülebilmesi için tüm
bileşenlerinin bir an önce aşılanması sağlanmalıdır.
Sivil toplum örgütlerimiz, eğitimcilerimiz bu vaka artışı
düşmeden yüz yüze eğitime geçilmesinin mümkün
olmayacağını dile getirmektedir. Okullarımızda hijyen
ve maske alanında yaşanan sıkıntıların
aşılması için mutlaka ek ödeneğe ihtiyaç vardır,
acilen temin edilmesi gerekir.
Yüz yüze eğitim yapan özel
okullarımızda ise artan vakalar karşısında pandeminin
faturası uzun mesai, işsizlik tehdidi, mobbing ve fişleme gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eroğlu, buyurun.
45.- Afyonkarahisar Milletvekili Veysel
Eroğlunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Değerli
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; bugün CHP Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Burcu Köksal Şuhuttaki Keşkek Evinin 12
milyon TLye mal olduğunu ifade etti, ben bunun yanlış
olduğunu belirtmek istiyorum; Şuhut Keşkek Evi için şu ana
kadar 1 milyon 218 bin 287 TL, artı KDV harcanmıştır.
Evvela şunu ifade edeyim: Şuhut
keşkeği hakikaten bütün Türkiyece meşhur bir keşkektir;
coğrafi işareti vardır, hatta Evliya Çelebinin
Seyahatnamesinde methedilmiştir. Bu binanın yapılması
Bu
bina, 2 katlı bir bina ve 128 metrekare kapalı alana sahip bir
binadır. Bunun 4 tane büyük maksadı var: Birincisi, malum olduğu
üzere, Büyük Taarruz Şuhuttan başladı. Aziz Atatürk ve silah
arkadaşları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Bakan, bu kadar,
yapacak bir şey yok; 60a göre böyle söz veriyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Başkanım,
adım geçti, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Pardon, Burcu Hanım
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Efendim, adım
geçti, özellikle, hatip belirtti. Sataşmadan dolayı yerimden
BAŞKAN Siz, bildiğim kadarıyla 12
milyon olduğu söyleniyor. dediniz, Bakan da 12 milyon olduğunu
söyledi. dedi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet.
BAŞKAN Size yerinizden bir dakika söz
vereyim.
Sayın Bakan, sataşırsa size de söz
veririm tekrar.
46.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın hatip 1 milyon 236 bin lira
harcandı. diyor. Bu rakam da gerçekten çok yüksek bir rakam.
Biz keşkeği biliriz, benim Şuhutta
keşkek yemediğim köy kalmamıştır Sayın
Eroğlu. Sorun, keşkek değil; sorun, bir tabak keşkek yemek
için bu kadar yüksek miktarlar ödeyip bir konak yapmak. Sorun, birilerine rant
elde ettirmek; sorun, Afyonda bu kadar insan borcuyla harcıyla
yaşamaya çalışırken, gençlerimiz işsizlikle
boğuşurken, çiftçiler ürünlerini satamayıp icralık
olmuşken bu kadar israfa yol açılması. Sorun, Zafer Müzesi
bakımsızlıktan çürümeye terk edilmişken, İscehisar
Konarı köyündeki Atatürk Karargâhı yıkıma terk
edilmişken buralara bu kadar miktarda para harcanması. Sorun, israf;
sorun, savurganlık. (CHP sıralarından alkışlar)
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim,
sataşmadan dolayı iki dakika kürsüden söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan Birilerine rant elde
ettirmek için
diye Burcu Hanım bir ithamda bulundu, ben de size 60a
göre yerinizden bir dakika vereyim, uzatmayacağım çünkü daha fazla.
Buyurun.
47.- Afyonkarahisar Milletvekili Veysel
Eroğlunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin tekraren açıklaması
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi
efendim, evvela şunu ifade edeyim: Burası çok maksatlı bir
Keşkek Evi, gerçekten çok küçük bir maliyete mal oldu. Bir: Orada Büyük
Taarruz Karargâhı, Atatürk Evi var, oraya gelen insanlara hizmet ediyor
çünkü bizim ninelerimiz bundan tam doksan dokuz yıl önce kahraman
askerlerimize orada keşkek ikram etmiş ve biz orada harap olan Büyük
Taarruz Karargâhını muhteşem bir tesis hâline getirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İkincisi: Orası aynı zamanda,
mezarlığa ve şehitliğe yakın, taziye için
kullanılıyor.
Üçüncüsü: Biz Şuhutta kadın kültürevleri
ve kadın kooperatifleri kurduk, onlara istihdam sağlıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekillerim, dördüncüsü de:
Şuhut, hayvancılık ve ziraatla meşgul oluyor. Özellikle,
orada mamullerini tanıtma imkânı, ekonomik bir destek
sağlıyoruz, bu maksatla yapıldı. Kaldı ki orada,
Afyonkarahisarda
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Zonguldak Milletvekili Deniz
Yavuzyılmazın, (2/1968) esas numaralı Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/117)
10/7/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1968) esas numaralı ve 27/5/2019
Başkanlığa geliş tarihli Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin ilgili
komisyonda kırk beş gün içerisinde ele alınmaması sebebiyle
İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını arz ve talep ederim.
Saygılarımla.
Deniz
Yavuzyılmaz
Zonguldak
BAŞKAN Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yavuzyılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; soru şu: Türkiye şeffaf
bir şekilde yönetiliyor mu yönetilmiyor mu? AK PARTİ hükûmetleri
denetleniyor mu denetlenmiyor mu? Bu soruların yanıtı
Sayıştay Başkanlığından gelen bu evraklarda
saklı. Bu evraklarda ne yazıyor? Sayıştayın denetiminde
toplam 3.372 kamu idaresi var. yazıyor. Peki, bu 3.372 kamu idaresinin ne
kadarı denetleniyor?
Yine, Sayıştaydan gelen evraka göre sadece
her yıl 476sı denetleniyor yani devletin sadece yüzde 14ü
denetleniyor. Sadece yüzde 14lük bölümünde bile devasa yolsuzluklar,
usulsüzlükler ve kamu zararları var. Denetimsiz yüzde 86lık
bölümünde neler döndüğünüyse kime soracağız? Tabii ki saraya
soracağız.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede yerel
yönetimler ne durumda, belediyeler şeffaf bir şekilde yönetiliyor mu,
bir bakalım: 5393 sayılı Belediyeler Kanununun 20nci maddesi
şöyle diyor: Gerekçeli bir önerinin salt çoğunlukla kabul edilmesi
durumunda meclis kapalı oturumla toplanabilir ancak bunların
haricindeki meclis toplantıları açıktır. Yani sokakta,
evde, işte, yolda vatandaşımız diyor ki: Benim kentimi,
benim semtimi yönet diye sana oy verdim, sana vekâlet verdim. Peki, sen bu
vekâleti doğru, düzgün ve layıkıyla kullanıyor musun? Seni
denetlemek istiyorum, belediye meclislerinde nasıl kararlar
aldığını görmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ancak
şeffaflığın olduğu yerde hesap sorma imkânı
vardır, ancak hesap sorulan yerde yolsuzluğun ve
yozlaşmanın önüne geçilebilir ve ancak şeffaflık
arttıkça yolsuzluk ve yozlaşma azalacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bildiğiniz gibi, ülkelerin yolsuzluk algı
derecesini ölçen bir endeks var, Uluslararası Şeffaflık
Örgütünün hazırladığı bir endeks. Bu endekse göre 2020
yılında Suudi Arabistan 52nci, Senegal 67nci, Gana 75inci, Türkiye
ise 86ncı sırada yer alıyor. Yani Türkiye'de devlet yönetiminde
şeffaflıktan eser yok. Açıktır ki Türkiyeyi yönetemeyen AK
PARTİnin şeffaflığa ve vatandaşa hesap vermeye
karşı büyük bir alerjisi var.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de
vatandaşlarımız sadece birkaç belediyenin meclis
oturumlarını şeffaf bir şekilde canlı olarak
izleyebiliyor, örnek: İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Temmuz
2019-Mart 2021 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisinin her ay düzenlenen toplantıları kesintisiz olarak,
canlı olarak yayınlandı. Her ay 2-3 oturum şeklinde
gerçekleşen meclis toplantılarının on yedi ayda toplam 42
oturumu canlı yayınlandı. İBB Meclisi toplam yüz
yetmiş beş saat internetten canlı yayınlandı. Kimin
sayesinde? Cumhuriyet Halk Partisinin, Millet İttifakının
sayesinde. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin Büyükşehir
Belediye Meclislerinin canlı yayınları on-line olarak
milyonlarca vatandaşımız tarafından izlenmeye devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi,
Türkiyedeki tüm belediye meclis toplantılarını halkın
erişimine açma teklifidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) Bu kanun teklifi,
tüm Türkiyede yerel yönetimlerde devrim niteliğinde bir
şeffaflık teklifidir; belediye meclis toplantılarının
belediyenin resmî yayın mecraları aracılığıyla
canlı olarak yayınlanması ve beş yıl süresince
kaydedilmesini içermektedir ve bu, vatandaşımızın en
doğal hakkıdır.
Değerli milletvekilleri, şeffaflık,
hesap verebilirlik ve erişebilirlik adına yerel yönetimlere tarihî
bir fırsat vermek şu an yüce Meclisin ellerindedir. Bakalım,
ileri demokrasi nutukları atan AK PARTİli milletvekillerinin elleri
belediyelerde şeffaflıktan yana mı kalkacak, yoksa
karanlıktan yana mı; birazdan bunu da göreceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklif sahibi olarak Zonguldak
Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın İç Tüzükün 37nci maddesine
göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biz
daha çoğuz.
BAŞKAN Bir kez daha oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biziz efendim.
BAŞKAN Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Peki efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Zaten televizyonlarda
bütün belediye meclis çalışmaları yayınlanıyor,
tartışmaya bile gerek yok.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, 28 Mart 1991 tarihinde yapılan Türkmen katliamında
ölenleri rahmetle andığına ve Irak Türkmen Cephesi
Başkanı Erşat Salihiyi zorla istifa ettirenleri şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tam otuz yıl önce 28 Mart 1991de Irakın
Kerkük-Erbil yolu üzerinde bulunan Altınköprü ilçesinde Türkmen
katliamı yapılmıştır, 25i 18 yaşın
altında 100den fazla şehit verilmiştir. Hepsini rahmetle
anıyor, Irakta şanlı bir var olma mücadelesi sürdüren bütün
soydaşlarımızı gönülden selamlıyorum.
1995te kurulan Irak Türkmen Cephesinin, Türkmenleri
birleştiren ve on yıl başkanlığını yapan
Erşat Salihiye de şükranlarımı sunuyorum. Bu vesileyle,
Türkmen mücadelesinde adını altın harflerle yazdıran
Erşat Salihiyi zorla istifa ettirenleri şiddetle kınıyor,
her zaman arkasında olduğumuzu beyan ediyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor
ve gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 220) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 220 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelere geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ
Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Dursun Müsavat
Dervişoğlu.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanun Teklifinin tümü üzerine İYİ Parti
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve milletimizi
muhabbetle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, devletin gölgesi tüm
beşerî faaliyetlerin üstüne düşer. Devlet, sosyal refah, iç düzen,
halk sağlığı için uğraşır, bundan
meşruiyet kazanır; kural koyar, düzenler, yetkilendirir ve
gerektiğinde de yasaklar. Bunu daim kılacak olan mesuliyet ise
hukukun üstün kılındığı bir sistemin hüküm
sürdüğü siyasal anlayıştır. Üstün olanın hukukuna ya
da çoğunluğu oluşturan siyasi iradenin sözde adaletine teslim
olmayan toplumlar, devriiktidarınızın
alıştığı gibi, ne dış ne iç tehditlere maruz
kalmaz, kalamaz. Hukuku üstün, şahsının değil milletin
istikbalini dert bilen bir hükûmet etme tarzı tehdit almaz, alamaz. Her
güne yeni mihraklar, sayısı ve menşesi belli olmayan iç ve
dış odaklar paranoyasıyla uyanan iktidar aslında gerçek
tehditle yüzleşmek zorundadır. İktidarınızı ve
gücünüzü tehdit eden gerçek nedir ben size söyleyeyim: Sizi bu İç mi,
dış mı? Kim? Nerede? paranoyasına sürükleyen tek mihrak,
esasen dünyada eşi benzeri bulunmayan bu ucube sisteminizdir yani partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Geldiğimiz ülke
şartlarında acil olan, bu ucube sistemden bir an önce
kurtulmaktır.
Görüşmekte olduğumuz teklif bu sistemin
açıklarını ve güvensizliğini gözler önüne seren bir itiraf
niteliğindedir. Bu teklif, bu sistemi savunan siyasi iradenin milletimizi
karşı karşıya bıraktığı belanın
itirafıdır.
Sayın milletvekilleri, dikkatle dinlemenizi
istirham ediyorum: Bu millet, 15 Temmuzu, Fetullahçı teröristlerin
devletimizin anayasal düzenini, kurum ve kuruluşlarını ihanet
dolu amaçları doğrultusunda yıkmaya kalkışması
olarak hatırlamaktadır. 15 Temmuz gecesi 251 insanımız
şehit olmuştur ve hâlâ haklarını alamayan binlerce gazimiz
bulunmaktadır. O karanlık geceyi bu millete reva görenleri
lanetliyor, aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve duayla
anıyorum.
Peki, 15 Temmuz sonrasında ne olmuştur?
İktidarın gözleri önünde FETÖnün Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve
yürütmenin en stratejik kurumlarında kurduğu yapılanmanın
vahameti ortaya çıkmıştır. Ardından
iktidarınız, kamu hizmeti ve işe alımlarda güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması
yapılmış olunması şartı aramaya başlamıştır;
nitekim bu yeni bir uygulama da değildir. Eğer
devriiktidarınız 4045 sayılı Kanunu uygulamış
olsaydı 15 Temmuzun gelişi belki de engellenmiş olacaktı ve
Türkiye bu felaketi yaşamayacaktı. Eğer uygulamış
olsaydınız 81 ilin 74ünün emniyet müdürü FETÖcü
çıkmayacaktı. Eğer uygulamış olsaydınız, bu
devlet, FETÖ mensubu binlerce hâkim ve savcı, büyükelçi, vali, kaymakam,
polis ve askerle karşı karşıya kalmayacaktı. Eğer
uygulansaydı devletimizin kurum ve kuruluşları bu hain örgütün
sızmalarına maruz bırakılmayacaktı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; devletimizin güvenlik kaygılarını gidermek,
adil bir değerlendirme mekanizması oluşturmak ve anayasal düzeni
korumak adına iktidarın tedbir alması gereklidir ve
meşrudur; buna hiç şüphesiz katılıyoruz ancak bu
tedbirlerin siyasallaştırılması, bu tedbirlerin devletin
değil iktidar partisinin bir aygıtı olarak kullanılacak
olması konusunda ciddi endişelerimiz bulunmaktadır. Nitekim bize
bu haklılığımızı kanıtlayacak örnekleri de
tecrübe ettirdiniz, tecrübe ettirmeye de devam ediyorsunuz.
15 Temmuz sonrası raftan indirip
uygulamayı akıllarına getirdikleri 4045 sayılı
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
süreci iktidarın FETÖyle mücadelede ne kadar samimi ve kararlı
olduğunu gözler önüne seriyor. Birkaç örnekle bunları anlatmaya
çalışacağım. FETÖye üye olmak suçundan soruşturulan,
kapatılan TUSKONun üyesi; FETÖden kapatılan, kararnameyle adı
değiştirilerek yeniden açılan bir üniversitenin de sahibi ve
17-25 Aralık sonrasında Zaman gazetesinin ortağı bir
iş adamı. Soruyorum sizlere: Sonrasında bu kişiyi
görevlendirirken güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
uygulamayı tercih etmemenizdeki maksat nedir? Diğer bir örnek:
Sermaye Piyasası Kurulunun başına, on altı yıl boyunca
FETÖnün bankası Bank Asyada yöneticilik yapan bir adamı oturturken
yüksek güvenlik endişeniz neredeydi, böyle bir endişe taşımıyor
muydunuz? FETÖnün elebaşıyla boy boy görüntü vermekten çekinmeyen
kişileri genel müdür, daire başkanı ve hatta milletvekili
yaparken değerlendirilmeyen güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması şartını neden sadece kendinize
muhalif olanlar için işler kıldınız? Samimiyetle önce bunun
cevabını vermenizi istiyorum.
Bu örnekler şunu izah etmektedir: Adalet ve
Kalkınma Partisi bir yargılama hiyerarşisi
yaratmıştır. Piramitte yukarıya ne kadar yakınsa
suçluluğa o kadar uzak olan FETÖcüler yarattınız. FETÖnün en
azılı savunucusu olsa bile, en önde gezinen neferi olsa bile,
eğer eşiniz dostunuz, ahbabınızsa ya
kandırılmıştır ya da size göre suçsuzdur. İlk
derece aile yakınlığı bulunmayan kişilerin
eylemlerinden sorumlu tutularak kamu hizmetine alınmayan, bu nedenle hak
gasbına uğrayan binlerce kişi var bu ülkede. Yukarıdaki bu
örnekleri, milletimizi madden ve manen ne derece mağdur ettiğinizi
bilmeniz gerekiyor ve bundan ders çıkarmanız icap ediyor sayın
iktidar milletvekilleri. Bu kanunu 15 Temmuz öncesi ve sonrasında uygulama
şekliniz kanunun samimi, adil ve eşit bir şekilde
yürüyeceği yönünde kendini ispatlayamamıştır.
İktidar partisi grubunca getirilen ve
görüşecek olduğumuz kanun teklifi de bizce aynı yolun
yolcusudur. Daha kovuşturma aşamasına geçmeden yani cumhuriyet
savcısı iddianame bile hazırlamadan, yargı kararı
beklemeksizin insanları suçlu kabul eden bu sistemle mi sorunları
aşacak, adaleti temin edeceksiniz? Size samimiyetle dile getirmek isterim
ki bu teklifin ilgili maddesinde gösterildiği şekilde sıhri
hısımları kapsayacak bir biçimde güvenlik soruşturması
yapılacak olursa iktidar kadrolarına ve hatta milletvekili
sıralarına oturtacak adam bulamayacaksınız. Devletimizin
yüksek güvenlik ihtiyacını kendine paravan edinen iktidarın
hazırlamış bulunduğu bu teklif belirsiz, eksik, güvensiz,
keyfî bir düzenlemeden ibarettir. Teklif içerisinde, imzası bulunan
milletvekillerinin dahi açıklamakta zorlandığı muğlak
ifadeler bulunmaktadır. Bu ifadeleri kanunun gerekçesinde bile
açıklamaktan imtina etmenizin sebebini doğrusunu isterseniz merak
ediyorum. Sizleri kanunu açık ve anlaşılabilir yazmaktan
uzaklaştıran ya da uzak tutan çekince acaba nedir diye
vicdanımda sorguluyorum.
Değerli milletvekilleri, düzenleme bu hâliyle
mevcutta yaşadığımız hiçbir sorunu çözmeyecektir. Bu
teklif devletimizin kurum ve kuruluşlarının güvenliği için
değil, bürokrasiyi daha da siyasallaştırma kastı
taşımaktadır. En basit bir kamu hizmeti görevi için bile
güvenlik endişesi duyan bu iktidar, soruşturmaya önce kendinden
başlamalıdır. Geçmişteki tercihleri ve kurduğu iş
birlikleri sonucunda yüksek güvenlik ihtiyacını devletimize ve
milletimize mecbur kılan bu anlayış bu soruşturma
aşamasından geçirilmelidir. Yarın ne yapacağı, ne
diyeceği, kimlerle ilişki kuracağı belli olmayan bir
iktidar mantığında gerçek anlamda güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması şartı
aramak bize göre asıl ihtiyaçtır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 16 Nisan 2017den önce iktidar kanadının bu yeni
sistemi savunurken sarf ettiği sözler çok farklıydı. Yeni
sistemde kararlar jet hızıyla alınabilecek,
Cumhurbaşkanı olumsuz bir durum söz konusu olduğunda hemen
müdahale edebilecek. deniyordu. Ülkede işsiz sayısı 10 milyonu
aştı, ekonomi alt üst oldu; Cumhurbaşkanından, vaat
ettiği, gibi, jet hızıyla bir müdahale bekliyoruz. İki üç
ayda ancak bir reform paketi hazırlanabiliyor, onun da içi boş
çıkıyor, açıklandığı gün Türk lirası
değer kaybına uğruyor. Dolayısıyla, insanın
sorası geliyor: Bu sistem hangi sorunlara hızlı ve etkili bir
çözüm bulabilmiştir? Mesela, Merkez Bankasının
başkanlarını yirmi ay içinde 3 defa görevden alma kararı
çok hızlı alınabiliyor. Yine, beş yıl süren, beş
yıllık süre için atanan TÜİK başkanlarını son üç
yılda 3 defa görevden alma konusunda içinde bulunduğumuz siyasal düzen
son derece hızlı hareket edebiliyor.
Kurumlar gelenekleriyle güçlenir ve bu şekilde
yaşarlar. Sadece bu iki kurumun genleriyle oynayarak dahi ülkeye çok büyük
bedeller ödetiyorsunuz, acaba farkında mısınız? Dikkat
ederseniz, gelenlerin ya da gidenlerin liyakati konusuna girmeye dahi gerek
duymuyoruz. Her biri liyakatli kişiler olsa dahi partili
Cumhurbaşkanının gücünü bağımsız hareket etmesi
gereken bu kurumların yöneticileri üzerinde kullanmaya kalkması hâli
ülkenin raydan çıkmasına, çıkarılmasına sebep
teşkil edecektir. Ne yazık ki vatandaşın devlete olan
güveni sarsılmıştır. Belki eskiden enflasyonun daha yüksek
olduğu dönemleri de yaşadı bu millet ama devletinin kendisini
kandırdığını hiç düşünmemişti, sayenizde bu
da gerçekleşti.
İçinde bulunduğumuz günlerin bir
başka tartışma konusu da Merkez Bankasının rezervleri
konusu. Bu yeni sistemde yaşadığımız bir başka
mucize ise net rezervlerimizin eksiye dönmüş olmasıdır. Merkez
Bankası gibi itibarlı ve güçlü bir kurumun kodlarıyla bu kadar
oynanırsa bu sonucun doğması da pek tabiidir ki
kaçınılmaz olur. Önce akla ve bilime aykırı bir teori
uyduruyorsunuz, sonra da bağımsız kurumlarımız buna
uysun diye yöneticileri görevden alıyorsunuz. Böyle yaptığınız
için ortada ne bağımsız kurumlar var ne 130 milyar dolarlık
rezerv ne de bunların sorumlusu damat Bakan. Milletin 130 milyar
dolarlık rezervinin erimesine sebep olanlar için hiç mi soruşturma
açmayı düşünmüyorsunuz? Bu hesabı sormayı
aklınıza hiç mi getirmiyorsunuz? Bu rezervlerin
satışına kim, nasıl karar verdi? Belirlenen yöntem
doğru mu, yanlış mı, bu satışlar kime
yapıldı; açıklığa kavuşturulması için
herhangi bir adım atmayacak mısınız? Siz bu
adımları atmazsanız, Allah ve millet şahit olsun, bunun
hesabını sormak bizim üzerimize farzdır. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar) Biz istiyoruz da bakın ne
oluyor? Cumhurbaşkanı mevzuata aykırı bir işlem
olmadığına karar veriyor. Bir de dönemin Hazine ve Maliye
Bakanının gayretleri takdir ediliyor.
Anlaşıldığı üzere yeni sistem kamunun zarara
uğratılıp uğratılmadığına dair
soruşturmaları da Cumhurbaşkanının şahsına
bağlayıp bir günde karar almasını temin ediyor.
Cumhurbaşkanı şahısları isterse bir günde aklayabiliyor
ya da bir günde cezalandırıp görevden alabiliyor. Bunlar
yaşanırken hukuk ve ekonomi alanında reformdan bahsetmek aziz
milletimizle dalga geçmektir. Bu işte samimi olan, tüm belgelerin ilgili
kurumlara sunulmasına destek olur ve ortaya çıkacak olan karara da
saygı gösterir. Ancak ve ancak böyle yapılırsa vatandaşa,
çiftçiye, esnafa, iş adamlarına, yabancı
yatırımcılara güven verebilirsiniz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti olarak milletimize, onların gerçek
sorunlarını dinleyeceğimize ve bunu fırsat bulduğumuz
her kürsüde hiç durmadan dile getireceğimize söz verdik. Bu sebeple, iktidarın
yaratmaya çalıştığı suni gündemlere takılmadan,
vatandaşın gerçek sorunu olan yoksulluk, işsizlik, hayat
pahalılığı gibi ekonomide kötü gidişatın
göstergelerini ve bunların çözümü için gerekenleri anlatmaya, dile
getirmeye devam edeceğiz. Siyasi iktidara tavsiyemizdir; öncelikle
işe bağımsız kurumlarımızın üzerinden
ellerinizi çekerek başlamalısınız. Kurumları siyasi
saiklerle belirlediğiniz politikalarınızı uygulamaya
zorlamaktan vazgeçmek mecburiyetindesiniz. Kişi başı millî
gelirimiz 8.599 dolar ile 2007 yılının da altına
düşmüş durumdadır. Bu sisteme geçmeden önce 10 bin doların
üzerindeydik. Aklıselimin, sağduyunun, hukukun üstünlüğünün,
demokrasinin ekonomik büyüme ve kalkınma üzerindeki pozitif etkileri
herkes tarafından kabul edilirken Ben yaptım, oldu.
anlayışından lütfen vazgeçiniz. Ben yaptım, oldu.
derseniz ve bütün bir devlet mekanizmasını tek bir kişinin
iradesine terk ederseniz bunun yalnızca siyasi sonuçları olmaz, pek
tabiidir ki, ekonomik ve sosyal sonuçları da olur. Bütçe
açığının son iki yılda 32 milyar liradan 172 milyar
liraya çıkması ya da kişi başına düşen millî
gelirin 12.500 dolardan 8.500 dolara düşmesi de bu söylediklerimizin
ispatıdır. Bildiğiniz üzere, normal işsizlikle geniş
tanımlı işsizlik arasındaki en dikkat çekici kesim iş
aramaktan umudunu kaybedenlerdir. Öyle bir sistem getirdiniz ki milyonlarca
kişiyi ümitsizliğe sürüklediniz, hem refah içinde yaşama ümidi
dahi değil, sadece iş bulma ümidi peşinde koşan milyonlarca
kişiden bahsediyorum. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine
geçildiğinde, Temmuz 2018de geniş işsizlik 5,6 milyondu.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle geçen iki senenin
sonunda bu sayı 10 milyon kişiyi geçti; artış neredeyse
yüzde 80dir. Genç işsiz sayısındaki durum daha da vahimdir.
Gençler arasındaki geniş işsizlik ise yüzde 40ın
üzerindedir. Daha önce de ifade etmiştim, şimdi yine söylüyorum: Bir
ülke kendi gençliğini kaybederse, bir ülkenin gençliği kendi
memleketine dair istikbal tasavvurunu yitirirse beka sorununu
sınırın dışında aramayın, o memleketin
asıl beka sorunu budur. Çöpten yiyecek toplayan kadın bizim
vatandaşımız değil midir? Gece yatağa aç giren
çocuklar bizim evladımız değil midir? Eğer ki siyasi
iktidar milletin canını yakan bu sorunları görmezden gelmeye
devam ederse ilk seçimde kendisinin de millet tarafından aynı
muameleye tabi tutulacağını unutmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Parlamentoda bulunan bütün milletvekillerinin, parti ayrımı
yapmaksızın, Türkiye'nin sorunlarına odaklanması gerekir.
Bugün Türkiye'nin ilk ve en öncelikli sorunu vatandaşın
yaşadığı alım gücü sorunudur, yoksulluk sorunudur,
çözülemeyen, sadece yönetilen fukaralık sorunudur. Milletin cüzdanı
boştur, mutfakta yangın büyümüştür. Bu gerçeği görmemek,
görmezden gelmek demek bizatihi milletin kendisini görmemek demektir. Esnaf,
çiftçi, işçi kan ağlıyor. Hâl böyleyken iktidar sahipleri ve
yandaşları sırf düzenleri bozulmasın diye Türk ekonomisini
yükselişte ve uçuşta diye tarif ediyor. Çünkü bu sistemin
vatandaşın derdinden daha önemli dertleri var. Bu sistemde Hükûmet,
vatandaşın derdiyle dertleneceğine, yandaş sermayeyi nasıl
ihya ederim bunun derdine düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım, birkaç cümlem kaldı.
BAŞKAN Peki, bir selamlama yapalım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Mesele sistemin ta kendisidir. İzahını yapmakta,
yanlışı bu ekmeğin mayasında, ununda, suyunda
aramalıyız. Biz fırına verdik ekmeği, ekmek
pişti, kabardı. diyorlar. Kenara çekiliyorsunuz, o ekmeği
millet yiyor. Tadını sevmese de hoşuna gitmese de
karnını ağrıttığını bilse de her gün
millet bu pişirdiğiniz ekmeği yiyor. Şunu görün artık:
Bu ekmek hamur kaldı, pişmedi, milletin karnını
ağrıtıyor. Gelin, bu gidişattan vazgeçin. Bu milletin
koltuğunun altına bu GDOlu ekmeği
sıkıştırmayın. Cumhuriyetin demokratik parlamenter
geleneğiyle oynamayı bırakın. Gelin, bu ucube partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden vazgeçin, milleti de
devleti de geleceğimizi de kurtarın.
Yüce Parlamentoyu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.19
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
220 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Sermet Atay.
Buyurun Sayın Atay. (MHP sıralarından
alkışlar).
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin tümü üzerinde konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Devletimiz, faaliyetlerini kamu görevlileri eliyle
yürütmektedir. Vatandaşların kamu hizmetine girme hakkı
Anayasanın 70inci maddesiyle teminat altına
alınmıştır. Kamu hizmetine alınacak personel hem kamu
hizmetinin gerektiği gibi sunulmasını sağlayacak nitelikte
olmalı hem de devlete, Anayasa ve kanunlara sadakat içerisinde hareket
etmelidir. Bunu sağlamanın yollarından biri ise güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması
uygulamasıdır. Güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması, kamu hizmetine alınacak kişilerin
Anayasa, kanunlar ve devlete karşı herhangi bir sakıncalı
faaliyetlerinin bulunmadığını teyit etmek üzere
geliştirilmiş bir mekanizmadır.
Dünyanın hemen her yerinde devletler kamu
hizmetine alınacak şahısların geçmişini
araştırır. Hiçbir devlet kamu hizmetine rastgele, her isteyenin
alındığı bir sistemle varlığını devam
ettiremez. Dünyanın farklı yerlerinde bulunan devletler güvenlik
soruşturması yaparken elbette devletin bulunduğu
coğrafyaya, aleyhte faaliyet yürüten örgütlere, casusluk ve ajanlık
faaliyetlerine karşı farklı yöntemler geliştirmiştir.
Ülkemizde güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması uygulamasının gerekli hukuki
dayanağı ve düzenlemeye kavuşması uzun zaman
almıştır. Güvenlik soruşturması uygulaması
önceleri konuyla alakasız Resmî Gazetede yayınlanmayan Sabotajlara
Karşı Koruma ve Sabotajları Önleme başlıklı
30/4/1953 tarihli ve 4/658 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine
dayandırılırken daha sonra 30/4/1964 tarih ve 4/685
sayılı Güvenlik Soruşturması başlıklı
Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle düzenlenmiştir. Böylece, ilk güvenlik
soruşturması terimi mevzuatımıza girmiştir.
Çeşitli genelge ve yönergelerin ardından konuyla ilgili 4/3/1986
tarihli bir yönetmelik çıkarılmıştır. Ancak bu
yönetmelik Resmî Gazetede yayınlanmadığı gibi kamuya da
duyurulmamıştır. Bu sebeple yönetmelik iptal edilmiştir.
Bunun üzerine 8/3/1990 tarihinde Güvenlik Soruşturması
Yönetmeliği başlıklı yeni bir yönetmelik
çıkarılmış olup bu yönetmelik de kanuni düzenlemeye
dayandırılmamıştır. Bu dönemde güvenlik
soruşturması askerî personel, emniyet personeli ve kamuda işçi
alımına kadar geniş bir çerçevede uygulanmıştır.
Güvenlik soruşturması uygulamasının kanuni düzenlemeye
kavuşması ancak 1994 yılında 4045 sayılı Kanunla
mümkün olmuştur. 8/3/1990 tarihli Güvenlik Soruşturması
Yönetmeliğinin kanuna aykırı olmayan hükümleri 14/2/2000
tarihli Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması
Yönetmeliği çıkarılıncaya kadar da uygulanmaya devam
edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırmasını gerekli gören diğer
kanunlarla ilgili aldığı kararlarında, kamu görevine
atanmada güvenlik soruşturması yapılmasının kanun koyucunun
takdirinde olduğunu açıkça ifade etmekle birlikte, güvenlik soruşturması
esnasında elde edilen verilerin kişisel veri olduğunu ve hangi
makamların hangi verileri nasıl toplayacağı ve
kullanacağının, kullanma amacının
gerçekleşmesinden sonra silinip silinmeyeceğinin, silinme usullerinin
ne olduğunun, yetkinin kötüye kullanılmasına yönelik nasıl
tedbir alınacağının kanunla belirlenmeden yönetmelikle
düzenlenmesinin ve uygulanmasının Anayasaya aykırı
olduğunu belirterek iptal kararı vermiştir.
Gerek Devlet Memurları Kanununun 48inci
maddesinin iptali kararında gerekse de 4045 sayılı Güvenlik
Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu
Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri
Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1inci
maddesinin ikinci fıkrasının iptalinde esas olarak yukarıda
izah edilen gerekçe vardır. Bu kanun teklifiyle Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarının gerekçeleri doğrultusunda, kişisel verilerin
güvenliği esas alınarak sadece güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırmasına münhasır bir kanun
hazırlanması amaçlanmıştır.
Güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması, kişinin kamu hizmetine alınmasında
sakınca olup olmadığına ilişkin yapılan
soruşturma ve araştırmadır. Bu soruşturma ve
araştırma neticesinde, idare kamu görevlisi olarak kabul edeceği
kişinin, kamu hizmeti görmek için yeterli güvenirlilikte olup
olmadığına karar verecektir.
Hain FETÖ örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında olağanüstü hâl döneminde çeşitli kanun hükmünde
kararnamelerle Millî Güvenlik Kurulu tarafından devletin millî
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı, oluşum ve gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı
yahut irtibatı bulunan kamu personeli doğrudan OHAL kararnamesiyle
yetkili kılınan mercilerce kamu görevinden
çıkarılmıştır. Bunun yanında benzeri
girişimlerin önüne geçmek için kamu kurumlarında istihdam edilecek
personelin işe alınması sürecinde çeşitli düzenlemeler
yapılmış olup bunlar kanun hükmünde kararnamelerde yer
almıştır.
Kamu görevlilerinin mesleğe
alınmalarında üç temel ilke hâkimdir. Bunlar: Serbestlik ilkesi,
eşitlik ilkesi, görevin gerektirdiği niteliklerden başka
niteliklerin aranmaması ilkeleridir. Bu ilkeler Anayasanın 70inci
maddesiyle teminat altına alınmıştır. Bu ilkeler
gereğince, her Türk vatandaşı kamu hizmetine girebilir ancak bu
hakkın sınırlandırılması görevin gerekliliklerine
uygun olması şartıyla mümkündür. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 48inci maddesi memurluğa girişte genel ve
özel şartları düzenlemiştir. Genel şartlar;
vatandaşlık, yaş, öğrenim, mahkûmiyet, askerlik ve
sağlık şartlarıdır. Bu şartlara 3/11/2016 tarih
ve 676 sayılı OHAL Kararnamesiyle -74üncü maddeye- Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması
yapılmış olma şartı da eklenmiştir. Özel
şartlar ise kanun ve mevzuatta aranan görev gereği konulan
şartlardır.
Anayasa'nın 129uncu maddesinin birinci
fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara
sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir.
Belirtilen hususlar gözetilerek, kamu Görevlerine atanacak kişiler
bakımından birtakım şartlar getirilmesi doğaldır.
Bu şekilde aranan nitelikler kamu hizmetinin etkin ve
sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir.
Dolaysıyla, kamu görevine alınmadan önce aday kişiler
hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması yapılmasını öngören kural tamamen
kanun koyucunun takdir yetkisine bırakılmıştır.
Kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması yapılması memurluğa alımda genel
şartlar arasında sayılmasına karşın, güvenlik
soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu
edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde
kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve
araştırma yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme
yapılmamıştır.
Diğer bir ifadeyle güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırmasının
yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına
ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin sadece güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması
yapılması devlet memurluğuna alımda aranacak şartlar
arasında sayılmıştır.
7070 sayılı Kanun'un 60ıncı
maddesiyle devlet memurluğuna alımlarda güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması
yapılması zorunlu hâle getirilmiştir. Ancak 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun devlet memurluğuna alınacaklarda
genel ve özel şartları düzenleyen 48inci maddesinin birinci
fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bendinin
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle açılan iptal
davasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na 1/2/2018
tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun'un 60ıncı
maddesiyle eklenen 48inci maddenin birinci fıkrasının (A)
bendinin (8) numaralı alt bendi ile güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması yapılmış olmak"
devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak genel şartlar
arasında sayılmışken 29/11/2019 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan 24/7/2019 tarih ve 2018/73 esas, 2019/65
sayılı Anayasa Mahkemesi Kararıyla anılan düzenlemenin
aşağıda belirtilen gerekçelerle iptaline karar verilmiştir.
İlgili iptal
kararında, kamu
görevine atamalarda güvenlik soruşturması yapılmasının
kanun koyucunun takdirinde olduğu, güvenlik
soruşturmasına ilişkin hususların kişisel veri
niteliğinde olması nedeniyle buna dair temel konuların kanunla
düzenlenmesi gerektiği, kanunda güvenlik soruşturmasına konu
edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, ne şekilde
kullanılacağı, soruşturmayı hangi mercilerin
yapacağının belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
sonucunda, devlet memurluğuna atamada esas olmayacak kişisel veri
niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve
işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin,
bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi
Anayasanın 13, 20 ve 128inci maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
gerekçelerine yer verilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun 48inci maddesinin birinci fıkrasının
(A) bendine eklenen (8) no.lu alt bendinin iptaline karar verilmiş ve söz
konusu karar 30963 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle Anayasanın 153üncü maddesine
göre yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcı
olan Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının,
açılmış ve sonuçlanmamış tüm davalara uygulanması
gerekmektedir.
Devlet
Memurları Kanununun 6 ve 7nci maddelerine göre, memurlar, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına ve kanunlarına sadakatle bağlı kalmak ve
milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatle
uygulamak zorundadırlar. Kamu görevlileri her durumda devletin
menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin
bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan,
Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir
faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir
harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar,
bunlara yardım edemezler. Bu sebeple devletin, bünyesinde istihdam
edeceği personeli seçerken bu hususları göz ardı etmesi
düşünülemez.
Türkiye,
imzalamış olduğu, Uluslararası Çalışma Örgütünün
111 sayılı Ayırımcılık Sözleşmesi'nin 4'üncü
maddesi devletin güvenliğine halel getiren faaliyetlerden ötürü, muhik
sebeplerle zanlı bulunan veya bu faaliyetlere girişen bir
şahıs hakkında alınan tedbirlerin ayrım
sayılmayacağını ifade etmiş bulunmaktadır.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, devletlerin millî güvenliğin korunması amacıyla
gerçekleştirmede sahip oldukları takdir yetkisinin geniş
olduğunu kabul etmektedir.
AİHM, Leander v. İsveç davasıyla
ilgili 9248 sayılı Kararında sözleşmeye taraf devletin
millî güvenliğini korumak için yetkili ulusal makamlarına ilk olarak
kişiler hakkında bilgi toplama ve halka açık olmayan siciller
tutma; ikinci olarak, millî güvenlik bakımından önemli kadrolarda
çalışmak isteyen adayların bu işe uygunluğunu takdir ederken bu
bilgiyi kullanma yetkisini veren kurallara sahip olmaları
gerektiğinde kuşku bulunmadığını belirtmektedir.
Kanun teklifiyle arşiv
araştırması ve güvenlik soruşturmasını yapacak
mercilerin Millî İstihbarat Teşkilatı
Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahallî mülki
idare amirlikleri tarafından yapılacağı 6ncı maddede
belirtilmiştir. Arşiv araştırması ve güvenlik
soruşturmasına konu edilecek bilgilerin neler olduğu mahkemenin
kararı doğrultusunda kanun teklifinin 4üncü ve 5inci maddelerinde
tek tek sayılmıştır.
Biraz önce ifade ettiğimiz tanımlardan
anlaşıldığı gibi güvenlik soruşturması,
arşiv araştırması kapsamında yapılacak
araştırmaları da içermektedir. Arşiv
araştırması kişinin aranıp aranmadığı,
adli sicil durumu ve hakkında bir sınırlama olup
olmadığı gibi objektif olarak tespit edilebilen hususları
içermektedir. Güvenlik soruşturması ise bu hususların
yanında subjektif değerlendirmeleri de içeren uygulamaları
barındırmaktadır. Güvenlik soruşturması
kapsamında yapılacak inceleme mevcut kayıtlardan ve yerinde
incelemeyle yapılacaktır. Yerinde inceleme kişinin ikamet
ettiği ve nüfusa kayıtlı olduğu yerlerde
yapılacaktır.
Kanun teklifiyle, güvenlik soruşturması
ancak gizlilik dereceli birimlerde, Millî Savunma Bakanlığında,
Genelkurmay Başkanlığında, Jandarma, Emniyet, Sahil
Güvenlik, istihbarat teşkilatlarında, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde; millî güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim,
proje, tesis ve hizmetlerde görev alanlar ile üst kademe yöneticileri ve özel
kanunları uyarınca güvenlik soruşturmasına tabi tutulan
kişiler hakkında yapılabilecektir.
Kanun teklifinin 5inci maddesiyle, hakkında
güvenlik soruşturması yapılacak kişinin terör örgütleri
veya suç işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği,
irtibat ve iltisak içinde olup olmadığının
araştırılması da öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi 14
Kasım 2019 tarih 2018/89 esas ve 2019/84 sayılı Kararında
ve yine 14 Kasım 2019 tarih 2018/90 esas ve 2019/85 sayılı Kararında
Terör örgütlerine iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilen gerçek ve tüzel
kişiler ibaresindeki irtibat ve iltisak kavramlarının
kategorik olarak belirsiz ve öngörülemez olmadıkları gerekçesiyle
aykırılık görmemiştir.
19 Şubat 2020 tarih 2018/91 esas ve 2020/10
sayılı Kararında Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkında Kanuna getirilen ortakları ile
yönetim kurulu başkan ve üyelerinin terör örgütlerine veya bunlarla
irtibatlı olduğu MİT veya Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından tespit edilen medya hizmet sağlayıcı
kuruluşların lisans başvurularının reddedileceği
hükmünde yer alan irtibat ve iltisak kavramlarının belirsiz ve
öngörülemez olmadığı, kuralın sınırlama
sebeplerine uygun olarak öngörüldüğü, anayasal olarak meşru bir
sınırlama sebebine dayandığı gerekçesiyle Anayasaya aykırılık
görmemiştir.
Mahkeme karar gerekçelerinde; kuralda geçen
iltisaklı kavramı kavuşan, bitişen, birleşen ,
irtibatlı kavramı ise bağlantılı anlamına
gelmektedir. Anılan kavramlar genel kavram niteliğinde olmakla
birlikte, bunların belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğu
söylenemez. Bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamı
yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumdadır.
Bunun yanı sıra, kuralda öngörülen terör
örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olma durumu farklı
şekillerde ortaya çıkabileceğinden bunların kanun koyucu
tarafından önceden belirlenmesi ve kanunda tek tek sayılması
zorunluluğundan da söz edilemez. Zira kanunların genel ve soyut
olması, somut olayın özelliğine göre değişebilecek tüm
çözümleri kuralın bünyesinde barındırma, bir başka ifadeyle
kuralın amaca uygun sonuca ulaştıracak herhangi bir çözümü
dışlamasını önleme ihtiyacından
kaynaklanmaktadır. Bu itibarla, kuralda temel hak ve özgürlüklerin kanunla
sınırlanması gerektiğine ilişkin anayasal ilkeye
aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin kararına ve AİHM
içtihatlarına göre, kamu görevine atanmadan önce, kişilerin güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırmasının
yapılmasını öngören kanun
getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda düzenleme
getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi
sınırlar içerisinde tedbir uygulama ve özel hayatın
gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini
yeterince açık göstermesi ve olası kötüye kullanmalara
karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen
iptal kararının gerekçesi dikkate alındığında,
Anayasa Mahkemesi kararı güvenlik soruşturmasının hiçbir
şekilde yapılmayacağını değil, aksine güvenlik
soruşturması detaylarının kanunda gösterilmesi,
kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine
ilişkin tedbirler alınarak güvenlik ve arşiv
araştırmasının yapılabileceğini açıkça
ortaya koymuştur.
Bu kanun teklifi Anayasa Mahkemesinin iptal
kararıyla bir zorunluluk hâline gelmiş olup değişik
kurumlarda değişik mevzuata dayanan, bir kısmı mahkemelerce
iptal edilen hükümleri kapsadığından, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarını kapsayacak şekilde detaylı bir çalışma
yapılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması yapmakla görevli birimler bu kapsamda daha önce
aldıkları bilgi, belge ve adli kayıtları
alamayacakları için güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının etkin bir şekilde yapılabilmesi
amacıyla Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde belirttiği hususlar
göz önüne alınarak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin
alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik
güvenceler ve temel ilkeler belirlenerek yasal dayanak için ilgili kanuni
düzenlemeler yapılmıştır.
Bugüne kadar yaşanan aksaklıklar da göz
önüne alınarak geçmişte bu tür aksaklıklara meydan veren
belirsizlikler büyük ölçüde giderilmiş olduğundan önümüzdeki yasa
teklifinin kanunlaşmasını desteklediğimizi ve önemli
bulduğumuzu belirterek teklifte emeği geçen herkese Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuz adına teşekkür ediyor ve hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde söz isteyen,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca, partimiz hakkında kapatma
davası açılmasına, 687 arkadaşımıza siyaset
yasağı getirilmesi talebine, Ömer Faruk Gergerlioğlu Vekilimizin
vekilliğinin düşürülmesine Nevroz alanlarında, Nusaybinde,
Kızıltepede, Şırnakta, Hakkâride, Batmanda, Vanda,
Diyarbakırda, Gaziantepte, İstanbulda, İzmirde, Ankarada,
Antalyada, Adanada, Mersinde, ülkenin dört bir yanında bir araya
gelerek HDP halktır, halk burada! sloganlarıyla yanıt veren
halklarımızı, milyonları saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi üzerine grubumuzun görüşlerini
özetle aktarmaya çalışacağım. Şimdi, teklifin genel
gerekçesinde teklif sahipleri şöyle diyorlar, genel gerekçesi
şuymuş: Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan
hukuksal boşluğun, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında
gösterdiği gerekçeler de dikkate alınarak adil ve tarafsız bir
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
sisteminin kurularak giderilmesiymiş. Anayasa Mahkemesi 657/48le ilgili
bir iptal kararı vermiş, hukuksal boşluk oluşmuş,
şimdi bu teklifle bu boşluk gideriliyormuş. Öncelikle şunu
belirteyim: Bu tez de, bu bilgi de gerçeği yansıtmıyor çünkü
güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının düzenlediği bir kanun var, o da 4045
sayılı Kanun. Bu kanunda hangi kurumlarda hangi amaçla arşiv
araştırması ve güvenlik soruşturması
yapılacağı da düzenlenmiş. Ayrıca, 4045
sayılı Kanunda güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının usul ve esaslarının
düzenleneceği, bunu yapacak mercilerin kimlerden
oluşacağının düzenlendiği bir yönetmeliğin
yürürlüğe konulacağı da belirtilmiş, 4045 sayılı
Kanunun 1inci maddesine uygun olarak Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Yönetmeliği de yürürlüğe konmuş. 4045
sayılı Kanun yürürlüktedir, Güvenlik Soruşturması ve
Arşiv Araştırması Yönetmeliği yürürlüktedir,
dolayısıyla bu konuda hiçbir boşluk yoktur. Peki, hiçbir
hukuksal boşluk yoksa Adalet ve Kalkınma Partili vekil arkadaşlarımız
neden bu kanun teklifini pişirip pişirip önümüze koyuyorlar, onu da
anlatayım: 15 Temmuz darbe girişimini Allahın lütfu olarak
gören Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti ülkeyi OHAL kararnameleriyle
yönetmeye başladı. Toplumun önemli bir bölümü bunun geçici bir rejim
olacağını düşündü ancak yanıldı. OHAL kararnameleri
daha sonra yasalaştırıldı ve kalıcı OHAL
rejimiyle ülke yönetilmeye başlandı. İşte, bu
kalıcı OHAL düzenlemelerinden bir tanesi de 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48inci maddesine yapılan bir ekleme.
Getirilen ekleme şu: Güvenlik soruşturması veya arşiv
araştırması yapılmış olmak devlet
memurluğuna alınmada aranacak koşullardan bir tanesi hâline
getirildi. Böylece, çalıştığı bakanlığa, çalıştığı
bakanlıktaki kuruma ve hizmet sınıfına
bakılmaksızın devlet memurluğuna alınacak her
kişi hakkında mutlaka güvenlik soruşturması yapılacak,
mutlaka arşiv araştırması yapılacaktı.
Sözlü sınavlarla, mülakat
sınavlarıyla, Türkiye 1incisi olan bir kişiyi bile memur
yapmayan bu siyasi iktidar, şimdi bu yeni getirdiği düzenlemeyle
-güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasından
geçmeyen kişileri de memur yapmayacaktı- fişlemeye
başladı. Anayasa Mahkemesi 24 Temmuz 2019 tarihinde verdiği
kararla bu düzenlemeyi iptal etti. Doğrusunu söylemek gerekirse Anayasa
Mahkemesi kararının çok çok olumlu bir karar olduğunu
düşünmüyorum çünkü İdarenin güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması yapma konusunda bir takdir yetkisi
vardır. dedi. Fakat bu güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının bu kadar sınırsız bir biçimde
idareye takdir yetkisi tanımasını Anayasaya aykırı
buldu çünkü içerisinde güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasını kimlerin yapacağı, hangi bilgilerin
olacağı, bu bilgilerin ne kadar süreyle saklanacağı, ne
zaman imha edileceğine dair hiçbir bilgi yoktu. Bu kadar
sınırsız bir yetki olmaz. diyerek Anayasaya aykırı
buldu ve iptal etti. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin bu kararından sonra
oluşan boşluğu ortadan kaldırıyoruz. diyor teklif
sahipleri. Oysa -bir kez daha söylüyorum- ortada bir hukuksal boşluk yok,
4045 sayılı Yasa yürürlükte, ayrıca bu konuda bir yönetmelik var
ve o da yürürlükte. Şimdi, götürdünüz getirdiniz, götürdünüz getirdiniz,
bir türlü bu güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasından vazgeçmiyorsunuz. Neden? Ülkenin güvenliği için
mi, asayiş için mi, kamu düzeni için mi? Cevabınız muhtemelen
evettir. Nitekim, bu gerekçeyle, güvenlik gerekçesiyle sorgusuz sualsiz on
binlerce kamu görevlisini OHAL KHKleriyle bu iktidar işinden etti. Emin
olun, dünyadaki bütün faşist rejimlerin, dünyadaki bütün diktatörlüklerin
arkasına sığındığı temel kavramlar
arasında yer alır ülke güvenliği, kamu düzeni Mesele, bu
kavramlara hangi anlamı yüklediğinizde gizlidir ve bu iktidarın
bu kavramalara yüklediği anlamların hiç de iyi niyetli
olmadığını, OHAL KHKleriyle on binlerce kişiyi
sorgusuz sualsiz kapı önüne bıraktığını da
gördük. 12 Eylül faşist darbecileri de, 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanununa dayanarak genel güvenlik, asayiş veya kamu
düzeni açısından çalışmaları sakıncalı
görülen kamu görevlilerini bir daha kamu hizmetlerinde
çalıştırılmamak üzere kamu görevinden
çıkarmıştı. 4045 sayılı Kanunla -eksikliklerine
rağmen- aslında 1402 sayılı Sıkıyönetim
Kanunuyla görevlerine son verilen kişiler bir biçimde görevlerine geri
döndüler ve şimdi siz bu 4045 sayılı Kanunu da yürürlükten
kaldırıyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi için söylenecek tek
söz Nereden nereye... Lütfen vatandaşı tehdit, düşman olarak
görmekten vazgeçin, lütfen vatandaşa güvenin, lütfen vatandaşla
barışın. Eğer bunu yapmazsanız, emin olun bugün
düşman olarak gördükleriniz yarın sizi düşman olarak görecektir,
dünün mağdurları olarak bugün bunları yaparsanız, emin olun
yarın da bugünün mazlumlarının sizlere zulmetmesinin yolunu
açmış olacaksınız.
Teklifin maddelerine ilişkin birkaç şey
söylemek istiyorum, bir tanesi şu: 1inci madde Amaç ve kapsam
başlığını taşıyor ama kapsamı 1inci
maddede düzenlenmiş değil sadece genel amacı yer alıyor.
Teklifin 2nci maddesinde tanımlar
düzenlenmiş; 3 tanım yer alıyor fakat bu 3 tanımdan 2si
aslında doğru değil. Bir tanesinde güya millî güvenlik
açısından stratejik öneme sahip kurum ve kuruluşların
hangisi olduğunu tanımlıyorsunuz ama hangisi olduğunu söylemiyorsunuz.
İkincisi de
Ve bunu Cumhurbaşkanına bırakıyorsunuz,
diyorsunuz ki Cumhurbaşkanı belirleyecek. Dolayısıyla bir
tanım yapmış olmuyorsunuz. Yine, daire başkanı
mı, genel müdür yardımcısı mı, genel müdür mü,
başkan mı, kimse bu üst düzey kamu görevlileri, güya bunları
tanımlıyorsunuz ama bu üst düzey kamu görevlilerinin kim
olduğuna da maddede yer vermiyorsunuz.
Teklifin 3üncü maddesinde hangi kurum ve görevliler
hakkında arşiv araştırması, hangi kurum ve görevliler
hakkında güvenlik soruşturması yapılacağı var.
Buna göre bütün kamu görevlileri hakkında arşiv
araştırması yapılabilecek yani memur olmak isteyen her kamu
görevlisi adayı hakkında mutlaka arşiv araştırması
yapılacak. Yine, bazı kamu kurumlarında görev alanlar
-işte, Genelkurmay Başkanlığında çalışan,
Emniyet Genel Müdürlüğünde, Sahil Güvenlik Komutanlığında,
ceza infaz kurumlarında ve en son Komisyonda kaymakamları da
eklediniz- için de bir güvenlik soruşturması
yapılacağı düzenleniyor. Fakat yasada üst düzey kamu
yöneticileri tanımı yok, bunun da Cumhurbaşkanı
tarafından belirleneceği söyleniyor yani bu kişiler
hakkında da güvenlik soruşturması yapılacak ama
bunların kim olduğu belli değil. Yani Cumhurbaşkanı
isterse şube müdürünü de üst düzey kamu görevlisi sayabilir, isterse bir
şefi de sayabilir, isterse daire başkanını da, genel müdür
yardımcısını da sayabilir. Dolayısıyla böyle
belirsizlikler içeren bir madde.
4üncü maddesinde arşiv
araştırması düzenleniyor. Buna göre -en önemli şey bence
bu- adli sicil kaydı, arama kaydı, tahdit, devlet memurluğunda
çıkarma kaydı dışında hakkında ceza
soruşturması olup olmadığı da arşiv
araştırması sırasında incelenecek. Yani bu ne demek?
Herhangi bir kamu görevlisi hakkında bir ceza soruşturması
varsa, yürüyen bir ceza davası varsa, bu gerekçeyle devlet
memurluğuna alınmayabilecek. Bunun masumiyet karinesinin ihlali
anlamına geldiği çok açık. Çünkü bu ülkede muhalif olan her
vatandaş hakkında mutlaka bir ceza soruşturması var,
mutlaka bir ceza davası var, yakınları hakkında var.
Dolayısıyla iktidar, idare, istemediği hiç kimseyi kamu
görevlisi yapmayabilecek.
Teklifin 5inci maddesinde güvenlik
soruşturmasını düzenliyorsunuz. Gerçekten çok sorunlu bir madde
çünkü diyorsunuz ki: Yabancı devlet kurumları ve yabancılarla
ilişik soruşturulacak. Hangi çağda yaşıyoruz?
Dünyanın bu kadar küçüldüğü, uluslararası kuruluşların
bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda yabancılarla
olan her tür ilişkinin güvenlik soruşturması kapsamında
incelenmesi gerçekten akıl alır bir durum değil. Yine terör
örgütleriyle eylem birliği iltisak falan gibi kavramlar var, hukuka
yerleştirdiniz, neredeyse her getirdiğiniz yasa maddesi içerisinde
iltisak var, eylem birliği var ve bu gerekçeyle istemediğiniz hiç
kimseyi kamu görevlisi yapmayabileceksiniz. Daha dramatiği, güvenlik
soruşturması sırasında vatandaş hakkında
değil, eşi hakkında, eşinin akrabaları hakkında,
sıhri hısımları hakkında ve birinci derece
akrabaları hakkında yani anne babası hakkında,
çocukları hakkında da güvenlik soruşturması
yapabileceksiniz; bunun da masumiyet karinesinin ihlali anlamına
geleceği çok açık.
Teklifin 6ncı maddesinde diyorsunuz ki:
MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahallî mülki idare amirlikleri
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını
yapacak. Emniyetçe hazırlanan ve ceza soruşturmalarının
özünü oluşturan fezlekeleri düşününce gerçekten vay hâlimize diyorum.
Emniyet Genel Müdürlüğünün, Emniyet Genel Müdürünün yapacağı
araştırmayla kimlerin kapı önüne konacağını veya
memuriyete alınmayacağını hep beraber göreceğiz.
Teklifin 7nci maddesinde bir değerlendirme
komisyonu düzenliyorsunuz fakat değerlendirme komisyonunun kimlerden
oluşacağını belirtmiyorsunuz. Diyorsunuz ki: Kurumun en
üst amiri kimse, o kimi isterse onlar değerlendirme komisyonu olacak.
İsterse şube müdürünü yapar, ister memuru yapar, ister genel müdürü
yapar. Ayrıca her seferinde bu değerlendirme komisyonunu da
değiştirebilecek. Belirlilik hukuk içerisinde en önemli
kavramlardan biridir. Bu kadar belirsiz kavramlar içeren yasalar yapmamak gerekir
diye düşünüyorum.
Teklifin 8, 9 ve 10uncu maddeleri kişisel
verilere ilişkin hükümleri düzenliyor, Anayasa Mahkemesi kararında
özellikle buna atıf var fakat bunu düzenlerken de gerçekten hak arama
özgürlüğünün ihlali anlamına gelecek bir sürü içerik var. Memur olmak
için başvuracaksınız; ilkokulu, ortaokulu, liseyi, üniversiteyi
bitirdiniz, yüzlerce sınava girdiniz, başarılı oldunuz,
kurumun sınavına girdiniz, yazılı sınavda
başarılı oldunuz, çok zor mülakattan geçtiniz,
başarılı oldunuz, başvurdunuz; hakkınızda bir
güvenlik soruşturması yapılacak, Seni memur yapmıyorum.
diyecek idare. Niye yapmıyorsunuz? dediğinizde Gizli bilgi,
sizinle paylaşmayacağım. diyebilecek. Böyle bir düzenlemenin
kabul edilmesi gerçekten mümkün değil.
Teklifin diğer maddeleri, çeşitli hükümler,
yürürlükten kaldırılan kanunlar, atıflar, yürütme ve
yürürlüğü düzenliyor.
Özetle, teklife bir bütün olarak
karşıyız, vatandaşını tehdit olarak gören
anlayışa karşıyız, her tür ötekileştirme ve
fişleme girişimine karşıyız; bu nedenle, teklife hayır
oyu vereceğiz.
Konuşmamın son kısmında önceki
dönem Eş Genel Başkanlarımızdan sevgili Selahattin
Demirtaşla ilgili bir mahkûmiyet kararı verildi geçen hafta, onu
sizinle paylaşmak istiyorum, özellikle, kayda geçmesini istiyorum.
Şimdi, Meclis Başkanı dahi sürekli diyor ya: Haklarında
yüzlerce soruşturma var, yüzlerce mahkeme kararı var. Bu
soruşturmaların nasıl olduğunu Genel Kurul bilsin,
yurttaşlarımız bilsin diye bunu anlatmaya çalışacağım.
Evet, Eş Genel Başkanımız sevgili Selahattin
Demirtaşa Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesi üç yıl altı
ay hapis cezası verdi Cumhurbaşkanına hakaretten. Peki ne
demiş Eş Başkanımız sevgili Selahattin Demirtaş,
onu birazdan söyleyeceğim ama süreci anlatmak istiyorum; 24 Kasım
2015 tarihinde -anımsarsanız- Rusyaya ait bir SU-24 uçağı
düşürülmüştü. Açıklanan gerekçe, Rus uçağının
Türkiyenin hava sahasını ihlal etmesiydi. Birileri Türkiyeye tuzak
mı kuruyordu, Türkiyeyi Rusyaya karşı bir savaşa mı
sokmak istiyordu, bilerek ve isteyerek mi yapılmıştı;
bunları bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz, bildiğimiz bir şey
var: Muhalefet liderlerine çarkçı diyenlerin nasıl çark
ettiğini biliyoruz. İlk önce, büyük bir kahramanlık
menkıbesi yazıldı, Rusya tekrarlarsa yeniden yaparız.
dediler, Rus uçağı sınırlarımızı ihlal
ederse, yaklaşırsa yine düşürürüz. dediler; coştu iktidar.
Sonra, monşer diyerek küçümsedikleri diplomatlar Daha diplomatik dil
kullanın. diyerek ülkeyi yönetenleri herhâlde aklıselime davet etti
ki bu kez Rus uçağı olduğunu bilseydik, yapmazdık.
dediler hatta suçu pilota attılar, darbeden sonra da FETÖ işi
dediler. Ama bu arada, bu saldırgan politika ve dilin, Türkiyenin
ekonomisine, ticaretinden turizmine o kadar büyük etkisi olduğunu gördüler
ki Rusyayla temasa geçmek için her şeyi yaptılar.
İşte, bu gerginliğin
başında, Rus uçağının düşürülmesinden bir ay
kadar sonra 23 Aralık 2015 tarihinde, Eş Genel
Başkanımız bir Rusya ziyareti gerçekleştirdi,
Dışişleri Bakanı Sayın Lavrovla görüştü,
Türkiyenin Rus uçağını düşürmesi yanlıştı.
Savaş değil, barış istiyoruz. dedi. Sayın
Cumhurbaşkanı, Eş Genel Başkanımızın bu
ziyaretini ihanet olarak nitelendirdi, Kulaklarına üflenen suflelerin
hezeyanı. Bu, açık ve net bir ihanettir. dedi. Bir yanda Türkiyeyi
Rusyayla savaşın eşiğine getirenler, öte yanda buna
karşı mücadele eden, Rusyayı ziyaret eden, Toplumun savaş
isteği yok. diyen Eş Genel Başkanımız ve bunu bu
ülkeye ihanet olarak nitelendirenler... Eş Genel
Başkanımız havaalanında Rusya dönüşünde -bundan sonra-
bir açıklama yaptı, sorulan sorulara yanıt verdi. Kısaca
şunu söylüyor Eş Genel Başkanımız: Rusya ziyaretimiz
uzun bir süredir planlanmış, hazırlığı
yapılan bir ziyaretti. Türkiyede aslında toplumun Rusya veya başka
bir ülkeyle savaş istediği falan yok. Bu, AKP Hükûmetinin
verdiği yanlış kararının sonucunda oluşmuş
bir gerilimdir. Bunun bir hata olduğunu bizden önce
Cumhurbaşkanı ve Başbakan ifade etmişti. Sonra şöyle
devam ediyor: Milyonlarca insan şu anda mağdur olmuş durumda.
Rusyada iş yapan, ticaret yapan, ithalat, ihracat yapan, ihale
almış olanlar, öğrenciler, çalışmaya giden
işçiler, herkes mağdur olmuş durumda. Hükûmet ne yapıyor,
kılını kıpırdatabiliyor mu? Hayır. Sadece kim
yapabiliyor? Biz yapabiliyoruz. İçeride ve dışarıda
istikrarlı ve ilkeli barış politikası savunabildiğimiz
için bunu yapabiliyoruz. Öyle hamasetle, Ülkeye ihanet ettiler, millete ihanet
ettiler. teraneleriyle kendi hatalarını örtemezler.
Çaldığınızın,
çırptığınızın, bu ülkeye ettiğiniz ihanetin
haddi hesabı yok. Şimdi bunları örtmek için, yarın öbür gün
yutacakları büyük laflar ederek bugün bizim üzerimizden kendi
hatalarını kapatmaya çalışıyorlar. Arkadaşlar,
bu açıklamadan dolayı Eş Genel Başkanımıza üç
yıl altı ay hapis cezası verildi, bu açıklama yüzünden.
Bunun içerisinde hakaret vardır. diyecek tek bir tane Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı var mı? Demek ki varmış,
Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi. İşte bize açılan
soruşturmaların yüzde 99u bu biçimdedir;
arkadaşlarımıza, yöneticilerimize, vekillerimize verilen
cezalarının dayanağının yüzde 99u bu şekildedir.
Bir yanda savaş diyenler, bir yanda
barış diyenler ve barış diyenlere reva görülen hukuksal
durum bu. Bu kararı unutmayın arkadaşlar. Rusya ziyareti
nedeniyle kendisine vatan haini diyenlere verdiği yanıt nedeniyle
üç yıl altı ay hapis cezası verildi sevgili Eş Genel
Başkanımıza; hakkımızdaki ceza
soruşturmaları bunlardır.
Şimdi, Meclis Başkanı diyor ki:
Hakkında bu kadar soruşturma olanları HDP, milletvekili
adayı yapıyor. Bizim hakkımızda, milletvekillerimizin
önemli bir bölümü hakkında soruşturma falan yok, milletvekili
olduğu andan itibaren soruşturmalar başlatılıyor. Ben
milletvekili adayıyken hakkımda bir tane ceza soruşturması
yoktu, şimdi onlarca ceza soruşturması var; neredeyse bütün
vekillerimizin durumu böyledir. Vekil olduğu andan itibaren
yaptığı her konuşma, yaptığı,
yapamadığı her basın toplantısı, verdiği her
röportaj nedeniyle soruşturma başlatılıyor; sonra 1.300 tane
fezleke geliyor, bunun 1.050 tanesi HDPnin milletvekilleri hakkında
oluyor. Yoksa kimse, ceza soruşturması
başlatılmış kişileri özel olarak milletvekili
adayı yapmıyor. Şimdi bunu niye söylüyorum? Bunu şunun için
söylüyorum: Bu sadece bir propaganda değil, onun ötesinde bir şey.
Partimiz hakkında bir kapatma davası açıldı ya, bu 600
sayfalık iddianamenin 550 sayfası 687 arkadaşımız
hakkındaki soruşturmalardan oluşuyor. Yani milletvekillerimiz,
parti meclisi üyelerimiz, MYK üyelerimiz, -eski yeni fark etmez- 687
arkadaşımız hakkında başlatılmış
soruşturmaları alt alta koymuşlar ve kapatma davası
açılmış hakkımızda. Hakkımızda
başlatılmış soruşturmaların özü bunlardır.
Bundan farklı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz bitiriyorum.
Bu örnek çarpıcı bir örnek olduğu
için söylemiyorum. Emin olun yüzde 99u böyle. Ömer Faruk Gergerlioğlu
Vekilimizin milletvekilliği düşürüldü geçen hafta. Neden? Sadece bir
haberi paylaştığı için. Bir haberi paylaştığı
için hakkında bir ceza soruşturması başlatıldı.
Takipsizlik kararı verilmesi gereken bir soruşturma sonucunda ceza
davası açıldı, mahkeme iki buçuk yıl ceza verdi; yetmedi,
bölge adliyede istinafta- onaylandı; yetmedi, Yargıtayda
onaylandı kendisine ait olmayan bir haberi paylaştığı
için.
İşte bunun için hakkımızda
soruşturmalar başlatılıyor, ceza davaları
açılıyor, sonra bunları üst üste koyarak hakkımızda
bir kapatma davası açıyorlar ama en iyi cevabı halkımız
verdi: HDP halktır, halk buradadır!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden, İstanbul Milletvekili Sayın
İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Divanın sevgili üyeleri,
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi -(2/2972) esas no.lu- üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Ön saptamam şu olacaktır: Bu öneri
Anayasaya çok yönlü olarak ve açıkça aykırıdır; bunu biz
Komisyonda defalarca dile getirdik. İçişleri Komisyonu üyeleri
buradalar. Muhalefet şerhine çok yönlü olarak geçirdik fakat dinletemedik.
Eğer kabul edilirse Anayasa Mahkemesine götürülecek olan bir yasa
olacaktır; bu bakımdan, bunu bir ön sorun olarak belirtme gereği
bulunmaktadır. Şu açıdan: Birinci olarak, bu konu, kamu yönetimi
Anayasa kurallarına aykırıdır; madde 170, madde 128, madde 129.
İkinci açıdan, bu düzenleme tarzı,
Anayasanın hak ve özgürlüklere ilişkin maddelerine
aykırıdır. Bu maddelerin başlıcaları; madde 10,
madde 13, madde 20 ve madde 38dir. Bu düzenleme, madde 153ün sonuna
aykırıdır çünkü bunun gerekçesi olarak Anayasa Mahkemesi
kararları kullanılmıştır.
Anayasa Mahkemesi kararları üzerine
yapılan düzenleme, Anayasaya aykırılığı ikiye
katlamıştır; üçüncü husus budur.
Dördüncü husus ise, Anayasanın 2nci maddesine
-hukuk devleti maddesine- aykırıdır ama bir de bu yasa
önerisinin gerekçesi ve etki analizi bakımından -biraz sonra
söyleyeceğim gibi- üç yıla yayılan bu yasa önerisi, esasen
yerindelik bakımından da yasa yapım tarzı
bakımından da birçok sorun ve aykırılıklar
içermektedir. Dolayısıyla, yasal boşluk yoktur, Anayasaya
aykırılık vardır; giriş olarak söyleyeceğim
budur.
Peki o zaman, Anayasaya
aykırılıklar, açıkça aykırılıklar nelerdir?
Bu ön bilgiler ışığında, esasen, güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması düzenlemesi ve
uygulamasının Anayasanın değinilen hükümleriyle
bağdaşmadığı ortadır, şöyle ki: Bu düzenleme
ilk kez -yasayla böyle bir düzenleme- 1994 yılında
yapılmıştır. İzleyen düzenlemeler ise OHAL döneminde
yapılmıştır, OHAL kararnameleri yoluyla
yapılmıştır ve konuyla ilgili, Anayasa Mahkemesi 5
ayrı karar vermiş bulunmaktadır. Bu, sadece genel olarak kamu
görevlileri hakkında değil, özellikle, belirli özelliği bulunan
kamu görevlileri hakkında yapılan düzenlemeye ilişkin iptal
kararıdır aynı zamanda. Gerçekten, 4045 sayılı
Yasadan sonra 676 sayılı OHAL Kararnamesiyle, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununda yapılan düzenlemeyle, yine, 680
sayılı OHAL Kararnamesi ve 399 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi Kararnamesiyle yapılan
düzenlemeler -ki bu düzenlemeler 94 düzenlemesi dışında belirli
kamu görevlileriyle sınırlı idi- tamamen olağanüstü dönemin
düzenlemeleridir ve bu konular, aslında hukuk dışı
düzenlemeler şeklinde nitelendirilebilir ve Anayasa Mahkemesi,
kararnameleri denetleyemediği için, denetlemekten kaçındığı
için yasalaştığı zaman partimiz Anayasa Mahkemesine
başvurmuştur ve bu düzenlemelerin önemli hükümleri Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir.
Bu öneri, ani bir biçimde Aralık 2019da ilk
kez geldiği zaman Biz, Anayasa Mahkemesi kararının
gereğini yerine getiriyoruz. dendi fakat aradan iki gün geçmeden Genel
Kurulda Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen maddeler geri çekildi.
Dolayısıyla Biz, aynı zamanda, bizim partimizin
hazırladığı öneri doğrultusunda Cumhuriyet Halk
Partisiyle uzlaşmaya açığız. dendi, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri bunu bize söyledi ve aradan altı ay
geçtikten sonra bu kez İçişleri Komisyonuna ayrı bir yasa olarak
geldi. Dikkat edin, yasama ahlakı ve etiği açısından
değerli vekiller, Haziran 2020de İçişleri Komisyonunda,
Aralık 2019da Plan ve Bütçe Komisyonuna getiren üyelerden hiçbirisi
yoktu, bu öneri metninde hiçbir biçimde adları yoktu;
dolayısıyla aynı parti, aynı konuda teklif yazıyor
altı ay arayla, Cumhuriyet Halk Partisine gelmek bir yana, onunla
uzlaşmak bir yana kendi aralarında bile yasama sürekliliği
açısından herhangi bir bağlantının
olmadığını, esasen yasama faaliyetinin ciddiyeti veya
ciddiyetsizliği açısından çok ciddi bir sorun olduğunu
belirtmek gerekir. Ve aradan ne kadar zaman geçti? Dokuz ay -1 Temmuz 2020-
geçtikten sonra yeniden buraya getirildi, böylece bir yasa önerisi üç yıla
yayılmış oldu.
Peki -ikinci öneride de Anayasa Mahkemesi
kararları gerekçe olarak kullanıldı- gerçekten, Anayasa
Mahkemesi kararları boşluk doğurdu ise, bir güvenlik
soruşturması düzenlemesine gerek var idiyse o zaman Aralık
2019dan Nisan 2021e kadar neden beklendi? Eğer bu acil değil
idiyse, bu şekilde zamana yayılması mümkün idiyse o zaman neden
bütün uzlaşma yolları kapatıldı? Biz somut olarak teklif
hazırladığımız hâlde, Anayasaya uygun bir düzenleme
nasıl yapılır, bunun önerisini somut bir biçimde ortaya
koyduğumuz hâlde neden bu, bu şekilde kotarıldı?
İşte, bunların, bu soruların yanıtları
verilebilmiş değildir, verilebilecek gibi de zaten gözükmemektedir.
Şimdi, Anayasa Mahkemesinin kararları
neden boşluk yaratmıyor ve eğer bu yasa oylanırsa neden
Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olacak, bu sorulara da
kısaca yanıt vermek istiyorum: Anayasa Mahkemesi, 2 somut norm
denetimi yoluyla, 3 bireysel başvuru yoluyla değerlendirdiği
mevzuat hükümleri açısından, esasen, Anayasa madde 20yi eksen
aldı ve Anayasa madde 20 ekseninde, özel yaşamın gizliliği
ve korunması ekseninde Anayasa madde 13 ve Anayasa madde 38le yetindi
yani Bunlar iptal için yeterlidir." dedi ama esasen, bu konuları
düzenleyen Anayasa maddeleri Anayasa 10, Anayasa 48, Anayasa 70, Anayasa 128,
129 ve 153 olmak üzere, geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Bu
açılardan yapılacak düzenleme bir boşluğu doldurmak bir
yana, Anayasaya yeni aykırılıklar zincirini
oluşturacaktır. Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesinin bu konuda
açık bir içtihadı bulunduğu hâlde, gerek soyut norm denetiminde
verdiği 3 iptal kararı gerekse bireysel başvuruda vermiş
olduğu 2 ihlal kararı bulunduğu hâlde bu, neden bu şekilde
yeni bir düzenlemenin konusunu oluşturmaktadır?
Şimdi, burada, esasen, Anayasa Mahkemesinin
verdiği karar -belirttiğim gibi- Anayasanın doğrudan öne
sürülen maddeleri çerçevesinde; madde 20dir özel hayata saygı, temel hak
ve özgürlüklerin sınırlanmasıdır, madde 13 ve masumiyet
karinesini düzenleyen madde 38dir. Oysa teklif sahipleri, Anayasa Mahkemesinin
kişisel verilerin korunması hakkına aykırılıklar
nedeniyle ihlal kararını verdiğini belirterek öneriyle bunun
giderildiğini öne sürseler de bu konuda iki büyük yanlış
vardır; birincisi, -belirttiğim gibi- madde 20 çerçevesinde
sınırlandırmıştır Anayasa Mahkemesi. İkinci
büyük yanlış ise bu teklif, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği,
iptal gerekçesi olarak kullandığı kişisel veriler açısından
da gerekli güvenceler sağlamamaktadır. Bu bakımdan, Anayasa
Mahkemesi her ne kadar kararında yasa koyucunun taktir yetkisine vurgu
yapmış olsa da yasa koyucunun takdir yetkisi Anayasaya saygı
çerçevesinde, Anayasanın sözüne ve özüne saygı çerçevesinde
mümkündür. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesi 11 ölçüt
sıralamıştır. Bir, elde edilen bilgi ve belgelerin ne
şekilde kullanılacağına; iki, hangi mercilerin
soruşturma ve araştırmayı yapacağına; bu
bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre saklanacağına biçiminde devam
eden 11 ayrı ölçüt saptamış bulunuyor. Anayasa Mahkemesi, bu ölçütlere
karşılık vermediği için yapılan başvurularda
iptal ve ihlal kararları vermiştir. Bu sakıncalar bu düzenlemede
devam etmektedir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin belirtmiş olduğu
bu 11 ölçüte uygun düzenleme yapılmış olsa dahi aslında
Anayasaya uygun olmayacaktır çünkü Anayasa madde 20ye
aykırılık ortadan kalkacak ancak Anayasanın diğer
maddelerine aykırılık devam edecektir. Bu çerçevede, esasen
teklif edilen metin, teklif metni güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması çerçevesinde elde edilen bilgi ve belgelerin ne
şekilde kullanılacağı, ilgililerin söz konusu bilgilere
itiraz etme imkânının olup olmadığı, verilerin
silinmesine ilişkin olarak izlenecek usulün ne olduğu, süresinde
silinmeyen ve yok edilmeyen verilerle ilgili olarak nasıl bir başvuru
usulünün izleneceği, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye
yönelik nasıl bir denetim yapılacağı gibi birçok konuda
gerekli kuralları öngörmemektedir, somutlaştırmaları
yapmamaktadır. Bu açıdan, aynı şekilde, Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu karar ihlal edilmektedir ve bu açıdan
da madde 20 ve madde 13e aykırılık durumu devam etmektedir.
2016da yapılan düzenlemeler çerçevesinde, esasen, madde 38, masumiyet
karinesinin ihlali de bu çerçevede karşımıza çıkmaktadır.
Kaldı ki yeni sıralanan -ilerleyen maddelerde- düzenlemeler, ölçütler
bu kuralı da madde 38i de ihlal etmektedir. Ancak, bunun ötesinde, esasen
düzenleme, Anayasa madde 70 -görevin gerektirdiği nitelikler- madde 128 ve
madde 129un gereklerine de aykırılık taşımaktadır,
uygun değildir.
Bu açıdan, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yaptığımız öneride, esasen, adli sicil kaydını
yani yargı kararını esas aldık. Çünkü Anayasa madde 70e
göre mesleğe giriş konusunda görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayrım gözetilemez; bu da liyakat ilkesidir; bu,
diplomadır; bu, stajdır ya da özel koşullardır. Hiçbir
ayrım gözetilemez; mutlak bir korumadır, mutlak bir güvencedir. Bu
açıdan, adaylar açısından nitelik dışında
herhangi bir ayrım yapılamayacağını göstermektedir.
Oysa Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması
başlığı altında yürürlükte bulunan ve önerilen
düzenleme, istisna kabul etmeyecek bu Anayasa hükmünü çok yönlü olarak ihlal
etmektedir. Nasıl ihlal etmektedir? Neden ihlal etmektedir? Şimdi,
bir kez, görevde bulunan kamu görevlileri için, görevde bulunan memurlar için
Anayasa madde 129 ölçütler koymaktadır: Anayasa ve kanunlara sadakat,
disiplin soruşturmasında savunma hakkı güvencesi, disiplin
kararlarına karşı yargısal güvence, ceza kovuşturmasının
izne bağlanması.
Şimdi, bu memurlar için öngörülen anayasal
koşullar henüz memur olmayan, kamu görevlisi olmayan kişiler için
nasıl belirlenecektir, nasıl aranacaktır? Dolayısıyla
bu, mümkün değildir. Bu çerçevenin dışında, bu ölçütlerin
dışında yer alan yasal kurallar Anayasaya, 129a haydi haydi
aykırı olacaktır. Peki, bu durumda adaylar açısından
görevin gerektirdiği nitelikleri taşımakla beraber güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması adı
altında görevle ilgisi bulunmayan birtakım bilgi ve öznel
değerlendirmeler sonucunda kamu görevine atanamama;
Bir: En başta Anayasanın 70inci
maddesine aykırıdır. Burada çifte aykırılık söz
konusudur çünkü güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması ile görevin gerekleri arasında bağlantı
bulunmamaktadır. Bu nedenle aynı zamanda ayrımcılık
yaratıcı bir düzenlemedir.
İki: Anayasanın 2nci maddesindeki hukuk
devletine aykırıdır. Hukuk devleti hukuk kurallarının
kapsamıyla beraber kişinin hak ve yükümlülüklerinin
öngörülebilirliği temeline dayanır. Güvenlik soruşturması
ve arşiv araştırması kavramı ve ilgili düzenlemeler
belirsizdir, keyfîliğe açıktır ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal
etmektedir.
Üç: Anayasanın 129uncu maddesine
aykırıdır. 129uncu maddesinde öngörülen güvencelere
aykırıdır çünkü henüz göreve başlamamış bulunan
bir adayın Anayasaya sadakat ölçüsü ne olacaktır? Sonra, güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırmasına
karşı savunma hakkından yoksun bulunan kişi hakkında
bir karar olmadığı için yargısal başvuru yolunun
işletilmesi de zor olacaktır.
Dört: Anayasanın 70inci maddesinde öngörülen
koşulları taşıyan bir adayın güvenlik
soruşturması sonucu kamu hizmetlerine girme hakkından yoksun
kılınması Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması kenar başlıklı 13üncü maddeye de
çok yönlü olarak aykırılık teşkil edecektir.
Bu bakımdan bütün bunları
sıraladıktan sonra Anayasa madde 129da Silahlı
Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki
hükümler saklı tutulmakla birlikte aslında bunlara
ilişkin düzenleme de yasal temele dayanır, keyfîlik ilkesinden
uzaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin verdiği karar, verdiği
iptal ve ihlal kararları karşılanmamaktadır, devam
etmektedir. Teklif, Anayasamızın 20nci, 24üncü, 25inci,
36ncı yani inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, eşitlik
hakkı, suçsuzluk karinesi, suçların kişiselliği ilkesine aykırı
olduğu gibi, bunlara denk düşen Avrupa Mahkemesi, Avrupa
Sözleşmesi maddelerine de aykırıdır. Bu hâliyle, teklif,
kişilerin fişlenmesini meşrulaştıracak ve sivil
ölümlere neden olacaktır.
Arşiv araştırması ve güvenlik
soruşturması belli kategoriler için öngörülmüş olmakla birlikte,
aslında 3üncü maddeden itibaren ilerleyen maddelerde bütün kamu
görevlileri için arşiv araştırması aranacaktır ve
arşiv araştırması ile güvenlik soruşturması
-aslında birbirine giren araştırmalar- herhangi bir biçimde anayasal
dayanağı bulunmayan birer ön koşula dönüşecektir. Bu
itibarla bu görevler arasında güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırmasının birlikte
yapılacağı kurum veya işleri belirleyen 3üncü maddede
diyor ki: Bu görevliler arasında gizlilik dereceli birimler de
vardır. Gizlilik dereceli birimlerin neler olduğu -belirsiz
bırakılıp- yönetmelik tarafından belirlenecektir. Anayasa
Mahkemesi ısrarla yasallık ilkesini vurgulamışken, bu kadar
önemli bir konuda bu görevleri yönetmeliğe bırakmak yeni
aykırılık zincirini oluşturmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Teklifin 4üncü maddesinde arşiv
araştırmasının kapsamı belirlenmiştir.
Kişinin adli sicil kaydı, kişinin kolluk kuvvetleri
tarafından hâlen aranıp aranmadığı, kişi
hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığı ve benzeri
koşullar, benzeri ögeler, aslında Anayasa Mahkemesinin iptal
kararına aykırı düştüğü gibi, Anayasanın
suçsuzluk karinesine olduğu kadar, doğrudan doğruya kişi
hak ve özgürlüklerine ilişkin maddelerine olduğu kadar, yine biraz
önce saydığım üzere, görevin gereklerine de
aykırılık oluşturmaktadır.
Hele hele bir de istihbari bilgiler
başlığı altında yapılan bir düzenleme söz konusu ki
özellikle 5inci maddesinden itibaren bu konuda birçok Danıştay
kararı bulunduğu hâlde yine aynı düzenlemenin
yapılmış olması ister istemez bizi 15 Temmuz öncesine
götürmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, bitireyim izninizle.
BAŞKAN Selamlayın lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Çünkü 15 Temmuz öncesinde bütün bu güvenlik
soruşturmaları yapıldığı hâlde kamu
görevlilerinin büyük kısmı FETÖcü olduysa demek ki ya güvenlik
soruşturması yapılmadı ya da güvenlik
soruşturması hiçbir işe yaramamaktadır. Bu bakımdan,
biz esasen objektif kurallardan ayrılmamak durumundayız. Eğer
bir kişi tıp fakültesini, hukuk fakültesini, mühendislik fakültesini
bitirmişse onun için diploma temeldir yoksa bir istihbari bilgi, bir özel
araştırma, bir güvenlik bilgisi onun için kesinlikle kamu görevinden
yoksunluk sonucunu doğuramaz. Bu bir haktan yoksunluktur, kamu
hizmetlerine giriş hakkının yasaklanmasıdır.
Anayasamız buna cevaz vermemektedir.
Tekrar söylüyorum, geri çekilmelidir bu teklif; aksi
hâlde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir.
Teşekkürler, saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, şimdi bana telefon geldi, çok önemli bir sorun.
Şanlıurfa ili Ceylânpınar ilçesinde
100 tane koyunu bugün gözaltına almışlar Sayın Bakan
Yardımcım. Ya, koyun gözaltına alınır mı? Bu
koyunların gözaltına alınması hem hayvancılığın
geliştirilmesine hem de üretimin geliştirilmesine aykırı,
Anayasaya aykırı.
Yani Türkiyede insanlar gözaltına
alınıyor da koyun ve kuzular da şu anda gözaltına
alınıyor Başkanım. Sizden istirham ediyorum
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani Türkiye
İçişleri Bakan Yardımcısısınız, bu konuda
gereğini yapın, hayvanları serbest bırakın.
BAŞKAN Evet, hayvan hakları konusundaki
kanun teklifi Mecliste bekliyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
hayvanları serbest bıraksınlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, anlaşıldı
Sayın Tanal.
Buradan yetkililere sesleniyoruz biz de,
gözaltına alınan hayvanlar serbest bırakılsın diye biz
de yetkililere sesleniyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
İçişleri Bakan Yardımcımız burada, bakın,
İçişleri Bakan Yardımcımız burada; bu hayvanları
serbest bıraksınlar.
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ederiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Gözaltına
alınan, koyun ve kuzu.
BAŞKAN Sayın Tanal, müsaade eder
misiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sağ olun
efendim.
BAŞKAN Tümü üzerinde gruplar adına son
söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Cana ait.
Buyurun Sayın Can
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
bu koyunların terörle iltisakı mı var, bağlantısı
mı var? Ya, bu koyun, kuzu Allahın yarattığı o merada
ot yiyor, ot; orada Allahın verdiği suyu içiyor.
BAŞKAN Sayın Tanal,
konuşmacıyı kürsüye çağırdım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
kusura bakmayın, bundan daha önemli bir şey olmaz ki!
BAŞKAN Müsaade ederseniz, Sayın Can
konuşmasını yapsın, kürsüde sizi bekliyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim,
Sayın Candan da özür dilerim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Can.
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle kanun teklifinin
hazırlanmasında, mutfak çalışmasında bulunan
arkadaşlarımıza, Komisyon üyelerimize, siyasi parti grup
temsilcilerine, bugün burada söz alan değerli hatiplere
konuşmalarından ve katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum.
Gönül ister ki güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması kanun teklifi hâline gelmesin, yasal bir
düzenleme olmasın. Ancak idare faaliyetleri kamu idaresi tarafından,
kamu görevlileri tarafından yürütülmektedir. 15 Temmuzda, 17-25
Aralıkta gördük ki devlet sırtını dayamış
olduğu kamu görevlileri tarafından ihanete uğradı.
Dolayısıyla her devlet önlemini alacaktır. Fakat devletler
önlemini alırken adalet, ehliyet, liyakat ve görevin gerektirdiği
nitelikler haricinde herhangi bir soruşturma ya da herhangi bir
kovuşturmaya maruz kalmadan objektif ve nesnel kriterlere göre arşiv
araştırmasını ve güvenlik soruşturmasını
yapmalıdır. Bu açık ve nettir. Burada özellikle söylüyoruz: Kanun
koyucunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve Komisyonda yapmış
olduğu bütün müzakereler ve tartışmalar kanunun gerekçesini
oluşturur. Güvenlik soruşturmaları kin ve garezden, dedikodudan
ibaret olmamalı, soyut olmamalı; tamamen görevin gerektirdiği
niteliklerle ilgili olgusal verilere dayalı, somut, müşahhas
olmalı, bilgi ve belgelerle desteklenmeli. Dolayısıyla, burada
güvenlik soruşturması yapacak birimler kanun koyucunun bu
hassasiyetini önemle dikkate almalılar.
Değerli hocamız buradan bahsetti, Anayasaya
aykırılık iddiasında bulundu. Doğrudur, Anayasaya
aykırılık iddiasıyla ilgili bizim de görüşlerimiz var.
Evet, 1994 yılına kadar güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması düzenlemesi fiilî olarak meri. 1953te bir
kararname, 1962de Bakanlar Kurulu kararı, 1980de yönetmelik, 1984te
Bakanlar Kurulu kararı çıkmış; peki, kanun var mı?
Yok. Kanuna dayanan bir şey var mı? Yok. Kanun ne zaman
çıkmış? 1402liklerle, Sıkıyönetim Kanunuyla ilgili
4045 sayılı Kanun, onun haricinde bir yasal düzenleme yok.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tasarrufunda olmayan,
Bakanlar Kuruluyla, idari işlemlerle güvenlik soruşturması
yapılmış. 1994 yılına kadar Türkiyede yapılan
bütün güvenlik soruşturmaları ve arşiv
araştırmaları kanuna dayanmamaktadır, Anayasaya
aykırıdır, kanuna aykırıdır ama buna rağmen
yapılmış. Peki, güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması yapılmamalı mı? Tabii ki
yapılmalı, kanuni bir düzenleme olmalı. Buna dikkat edilmesi
gerekiyor.
Hatta, 1990 yılında -yanlış
hatırlamıyorsam- bir kararname ya da yönetmelik çıkmış
Sayın Başkanım, enteresandır, bu yönetmelik Resmî Gazetede
yayımlanmamış, Resmî Gazetede yayımlanmayan yönetmelik
dahi uygulama alanı bulmuş. Ta ki bir şekilde Anayasa
Mahkemesine gitmiş, Anayasa Mahkemesi, kanuna dayanmadığından,
Resmî Gazetede yayımlanmadığından, aslında
yürürlüğe resmî olarak girmeden, fiilî olarak uygulanan metni iptal
etmiştir. 2001 yılında çıkarılan yönetmelik ile kanuni
dayanağı olan 1994 yılındaki 4045 sayılı Yasa,
bizim yasal mevzuatımız buradan başlıyor. Anayasa
Mahkemesine götürüldü OHAL kararnameleri. OHAL kararnameleriyle de Devlet
Memurları Kanununun 48inci maddesinin 8inci bendine arşiv
araştırması ve güvenlik soruşturması yapılmış
olmak ibaresi eklendi. Diğer taraftan, aynı şekilde kişisel
verilerle ilgili kamu kurumlarının güvenlik soruşturması
yapan birimlerinin ilgili kurumlardan, yargı makamlarından ilgili
bilgilere ulaşılabilmesi açısından da yine OHAL
kararnamesiyle ekleme yapıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa
Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi bu OHAL düzenlemeleriyle ilgili
yapılan tasarrufu iptal etti. Netice itibarıyla -bu düzenleme de bir
kod kanun şeklinde- müstakil bir kanun hazırlama ihtiyacı
doğdu. Anayasa Mahkemesinin bütün gerekçelerini, iptal gerekçelerini de karşılayacak
şekilde bir düzenleme yapmış olduğumuza inanıyoruz.
Mükemmel bir düzenleme mi? Mükemmel bir düzenleme olduğundan bahsedemeyiz
ancak şundan bahsedebiliriz, diyoruz ki burada: Arşiv araştırması
ve güvenlik soruşturmasıyla ilgili, özellikle arşiv
araştırmasında zaten sıkıntı yok, arşiv
araştırması kişinin sabıka kaydı, kişinin
aranıp aranmadığı, bir tahdidin olup
olmadığı, bunlar zaten resmî, somut bilgilerdir. Güvenlik
soruşturmasında problem var; güvenlik soruşturmasının
dedikodulardan, alan araştırmasının dedikodulardan ibaret
olduğuna dair hepimize, hepinize, hepimizin yakınlarından bu
manada şikâyetler gelmiştir. Dolayısıyla, bu manada kanun
koyucu olarak ne yapabilirdik? Kanun koyucu olarak bu manada mukayeseli
hukuktan da yararlandık. Örnek vereceğim: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin önüne gelmiş bir dosyada Kosiek davası
diye Almanyayla ilgili bir davada güvenlik soruşturması nedeniyle
memuriyetten men verilmiş. AİHM diyor ki: Kişi -kitabı
var, akademisyen- anayasal düzene karşı, Alman anayasal düzenine
karşı bir makale kaleme almış. Buradan hareketle güvenlik
soruşturmasında kamunun, devletin sırtını
dayayabileceği bir memuru, sadakat açısından
değerlendirdiğinde bunu -sadakat açısından sadakate halel
geleceği gerekçesiyle- memuriyetten meni haklı bulmuştur.
Başka bir yargılamada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
görevin nitelikleri gereğinin dışında bir
değerlendirme yaptığından bahisle de yargılanan ülkeyi
haksız bulmuştur. Bütün bunlara bu teklifte dikkat etmeye
çalıştık.
Evet, Anayasa madde 13, temel hak ve hürriyetlerin
kısıtlanması. Tabii ki, biz temel hak ve hürriyetlerle ilgili
güvenlik anlamında bir denge kurulmasından yanayız. Eğer
eşitler arasında bir denge aranıyorsa biz temel hak ve
hürriyetlerden yanayız. Ben bir milletvekili olarak o meyanda
düşünüyorum.
Temel hak ve hürriyetlerin
kısıtlanması; bir, Anayasanın ruhuna; iki, demokratik
toplum düzeni gereklerine; üç, kanunilik ilkesine; dört, ölçülülük ilkesine
aykırı olmamalıdır. Hakkın özünü muhafaza ederek hakkın
temel nüvesine halel gelmemek kaydıyla sınırlama
yapılabilir ama bu sınırlama tamamen demin söylediğim
ölçülere dikkat etmek kaydıyla olabilir. Netice itibarıyla, merhum
Orhan Aldıkaçtı Hocamız, Selçuk Özçelik Hocamız,
Erdoğan Teziç Hocamız ve Burhan Kuzu Hocamız -Allah'tan rahmet
diliyorum hepsine- şu benzetmeyi yaparlardı: Et ve tırnak gibi
temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması. Evet,
tırnağı keseceğiz ama ete zarar vermeyeceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Parmağı
kopardınız, parmağı; parmak koptu.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu denge içerisinde kuyumcu
titizliği şeklinde çalışmaya gayret etmemiz lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Parmak buradan koptu
döneminizde, OHALde.
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, bu manada kamu
görevlileri kamu hizmetini icra ederken Anayasaya, kanunlara sadık
kalarak faaliyette bulunmak, devletin menfaatlerini korumakla yükümlüdürler.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Kardeşi
FETÖcü bakanlara da arşiv araştırması yapılacak
mı Ramazan Bey?
RAMAZAN CAN (Devamla) Amerika Birleşik
Devletlerinde yargısal konseyin bir değerlendirmesi var, diyor ki:
Devlet kriz zamanlarında sırtını yaslayacağı,
sadakatle kaim kamu görevlileriyle çalışmazsa kriz zamanlarında
o devlet imha olur. Gerçekten de 17-25 Aralıkta, 15 Temmuzda biz bunu
yaşadık. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devleti objektif
kriterlerle kendi bünyesine -özellikle stratejik alanlarda
görevlendireceği memurlarla ilgili- dikkat etmek zorundadır. Bu
dikkatle, objektif kriterlere dayanarak güvenlik soruşturmasını
yapması gerekir diye düşünüyoruz.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlar; yine, özellikle Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçesini karşılayıp karşılamadığıyla
ilgili, maddelerle ilgili kısaca değerlendirme yapmak istiyorum.
Görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili
Evet, Anayasa Mahkemesi Bir
sınır konulmaksızın kolluk kuvvetleri ve istihbarat
örgütlerindeki her türlü verinin toplanması ve kullanılmasına
yol açacak genişlikteki düzenleme orantılılık ilkesine
aykırı olacaktır. Orantılı olabilmesi için, istihdam
edilecekleri alana göre memuriyet ve kamu görevlerine uygunluğun
değerlendirilmesi amacına katkı sunacak verilerle
sınırlandırılmalıdır. diyor. Evet, biz kanun
teklifinde bunu nasıl karşılamışız? Demişiz
ki: Görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve
istihbarat ünitelerindeki olgusal verilerinin
Bu olgusal veriler somut,
müşahhas verilerdir; dedikodudan ibaret olmayan, mücerret iddiaları
bertaraf eden bir yaklaşım. Aynı şekilde Terör örgütleri
veya suç işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği,
irtibat ve iltisak içinde olup olmadığının
Evet,
irtibat ve iltisak kelimeleri hukuk sistemimize yeni girmekle beraber,
gerek Yargıtay gerek Danıştay gerekse Anayasa Mahkemesinin
kararlarında oturmuş, yerini bulmuş,
karşılığını bulmuş, bir hukuki yapıya
kavuşmuştur.
Diğer taraftan
mevcut kayıtlardan ve
kişinin görevine yansıyacak hususların denetime elverişli
olacak yöntemlerle yerinden araştırılmak suretiyle tespit
edilmesidir. Güvenlik soruşturmasına görevin gerektirdiği
niteliklere etkisi yönüyle kişinin eşi ile birinci derece kan ve
sıhri hısımları da dâhil edilir. Buradan hareketle
Yerinden araştırmanın hangi yöntem izlenerek kimlerden bilgi
almak suretiyle yapılacağı, keyfiyeti engelleyici amaç, hedef,
kişinin memuriyete, kamu görevine uygunluğunun belirlenmesiyken bir
sınır çizilmeksizin işlemin, verilerin toplanmasına ve
kullanılmasına ilişkin genel, geniş bir yetki verilmesi
orantılı olarak kabul edilmeyebilir. demiş. Doğrudur,
Anayasa Mahkemesinin bu gerekçesi de aynı şekilde somut bir ibareyle
karşılanmış bulunuyor.
Yine,
kendilerine iletilen taleple
sınırlı kalmak kaydıyla yani güvenlik
soruşturması yapan birim kendisine iletilen taleple
sınırlı kalacak, onun haricinde başka alanlara girip
güvenlik soruşturması yapamayacak. Kişisel verilerle ilgili
sorgulama yapamaz, log kayıtlarını değiştiremez ve
silemez, kişisel bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilerle
paylaşamaz ya da basın ve yayın kuruluşlarına veya diğer
iletişim kanallarına veremez. Bununla ilgili de aynı
şekilde, Anayasanın 20nci maddesinde düzenlenen kişisel
verilerle ilgili teminatı bir şekilde karşılayan hükmü
teklifimize dercetmiş bulunmaktayız.
Aynı şekilde, Anayasa Mahkemesi
Komisyona gönderilecek bilgi herhangi bir yorum ve değerlendirme
içermeyen olgusal bilgiler olmalıdır, örneğin; şahsın
terör örgütleriyle iltisaklı olduğu şeklinde yorum
içermemelidir. Bakınız arkadaşlar, dikkat edin: Yoruma müsait
bir güvenlik soruşturması olmamalı, açık ve net söylüyoruz.
Değerlendirmenin kolluk görevlilerince değil, komisyon
tarafından yapılmasının güvence altına
alınması bu çok önemli bir husus. Şimdi, değerlendirme
komisyonu kuracağız, 3 kişi, belki önerge gelecek 5 kişi
olacak.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Bakanlara da
uygulanacak mı Ramazan Bey? Basit sorular
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu değerlendirme
komisyonu, güvenlik soruşturması yapan birim taleple
sınırlı kalmak kaydıyla görevin niteliklerine hasreden bir
sınırda yoklamayı yaptı, yorum içermeyecek, o tespitini
değerlendirme komisyonuna verecek. Değerlendirme komisyonu -dikkatinizi
celbederim- gerekçeli, objektif, nesnel, yazılı raporunu atamayı
talep eden yetkili amire arz edecek. Bu, şunun için önemli: Artık,
yazılı, müşahhas, gerekçeli bir rapor
hazırlanacağı için, atama reddedildiğinde yargı
boyutunda mahkeme talep ettiği zaman bu değerlendirme komisyonu
gerekçeli, nesnel, objektif raporunu değerlendirmeye alacak.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Bakanlar için
de rapor yapılacak mı?
RAMAZAN CAN (Devamla) Dolayısıyla, bu
manada da bir teminat altına alınmışlık vardır
diye düşünüyorum. Aynı şekilde, tartışmalardan biri de
arşiv araştırmasıyla ilgili. Arşiv
araştırması, memuriyete ilk atanacak ve yeniden atanacaklarla
ilgili. Arşiv araştırmasındaki 4045teki düzenlemenin üç
aşağı beş yukarı aynısı korundu.
Aynı şekilde güvenlik
soruşturmasından da birtakım örnekler vermek istiyorum ben size.
Güvenlik soruşturmasındaki kişiye, 18 yaşında, memura
mukavemetten dolayı hükmün açıklanmasını geri bırakma
kararı verildiği için -hükmün açıklanmasını geri
bırakma, memura mukavemetten- memuriyete ataması iptal edildi ya da
kabul edilmedi. Burada bu doğru bir şey değil. Biz diyoruz ki
hükmün açıklanmasını geri bırakmaktaki olgusal verilerden
istifade edebilirsin fakat bu olgusal veriler senin
Güvenlik
soruşturmasına maruz kalan o kişinin geleceği memuriyet
neresi? Veri hazırlama işletmeni. Veri hazırlama işletmeni
ile görevli memura mukavemet etmenin arasında bir illiyet
rabıtası yok dolayısıyla bunu memuriyete kabul etmek
durumundasın. Ama şiddet eğilimli birinin infaz koruma memuru
olmasıyla ilgili -görevin niteliklerine ilişkin- bu
değerlendirme dikkate alınabilir. Bu manada özellikle buradaki bütün
tartışmaların değerlendirme raporunda, güvenlik
soruşturmasında ve mahkemece dikkate alınması
gerektiğinden bahsediyoruz. Ehliyet, liyakat önemlidir. Kişi,
güvenlik soruşturmasında ya da arşiv
araştırmasında mağdur olacak olursa kişinin sadece
memuriyeti gitmiyor, ilanihaye lekelenmiş, topluma
kazandırılması mümkün olmayan bir birey olarak
karşımıza geliyor. Bunu asla tasvip etmiyoruz, bu konuda da
bütün siyasi parti grup temsilcileri olarak aynı fikirdeyiz.
Dolayısıyla, değerlendirme komisyonunun önüne gelecek bilgilerde
arşiv araştırmasında hemen hemen problem olmamakla beraber,
sıkıntı güvenlik soruşturmasıyla alakalı. Güvenlik
soruşturmasını alana biz illaki Güvenlik
soruşturmasında gidin de arazide bir araştırma yapın.
da demiyoruz. Görev nitelikleri gereği arşiv
araştırmasıyla da yetinebilirsin, arşiv
araştırmasındaki bilgilerle, somut bilgilerle de yetinebilir,
araziye de gitmeyebilirsin. Araziye gittiğin zaman da -demin verdiğim
örnekteki gibi veri hazırlama işletmeni alacaksın- otel
kayıtları, efendime söyleyeyim, amcasının çocuğuna
bilmem ne yapmış ya da başka bir suça meyil var; biz
bunları istemiyoruz sizden, kesinlikle böyle bir şey istemiyoruz.
Dolayısıyla, bu manada
Görevin nitelikleri ne demek, memuriyette
neyi bekliyoruz biz? Onunla ilgili bir şey varsa bunların
değerlendirilmesi noktasında dikkate almak gerektiğini düşünüyoruz.
Evet, mukayeseli hukukta arşiv araştırması
ve güvenlik soruşturması var mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sürreal bir yaklaşım
oluyor arşiv araştırması.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Devletin sahibi misiniz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Mukayeseli hukukta da
arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması var.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Ben de sizden istemiyorum Ramazan Bey.
RAMAZAN CAN (Devamla) Amerikada aynı
şekilde hem güvenlik soruşturması hem arşiv
araştırması var; Almanyada aynı şekilde,
İngilterede aynı şekilde, üst düzey memurlar anlamında.
Amerika Birleşik Devletlerinde Başkanın atadığı
memurlar haricinde güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması var. Peki, Başkanın atadığı
memuriyette, üst düzey yöneticilerde niye arşiv araştırması
ve güvenlik soruşturması yoktur diye araştırdığımda
orada şu şekilde bir şey dikkati çekiyor: Üst düzey
memurların -zaten beraatizimmet asıl- zaten böyle bir şey
yapmayacağı peşinen kabul edilmiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Fahrettin Altuna bak, her
gece sabaha kadar troll ordusu yönetiyor. Fahrettin Altuna bak. Boş
kalınca pergola yapıyor, İmar Kanununa muhalefet; boş
kalınca hakaret, boş kalınca bilmem ne.
RAMAZAN CAN (Devamla) Ama bizde,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hem
Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde hem de buradaki
gerekçemizde üst düzey yöneticinin ne olduğu açıktır ve üst
düzey yöneticiler de güvenlik soruşturmasından muaf değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Suç makinesi gibi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Öyle bir
şey anlatıyorsun ki başka bir dünyada hissettim kendimi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sürreal.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Gerçekten ya.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bilimsel ve didaktik
bir şekilde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bilimsel. deme, İlmi.
de, senin ağzına bilimsel yakışmıyor.
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, bir diğer konu da
kişisel verilerin mahremiyeti. Kişisel veriler iki şekilde
alınacak: Birincisi, güvenlik soruşturması yapan birim;
ikincisi, değerlendirme komisyonu. Güvenlik soruşturmasını
yapan birim o verileri amaç hasıl olduğu anda, her hâlükârda iki
yılda, değerlendirme komisyonu da aynı şekilde bu süreler
içerisinde derhâl silmek durumunda. Eğer bu log kayıtlarına
ulaşır, başkalarıyla paylaşırsa aynı zamanda
suçtur, buna da atıf yapılmıştır.
Diğer taraftan, Anayasanın 20nci
maddesiyle korunan bu mahremiyet bu şekilde burada teminat altında
alınmıştır. Ayrıca, kişinin güvenlik
soruşturmasında çıkan, memuriyetle alakası olmayan bir
veriye kişi istediği zaman ulaşabilecek, bunu isteyebilecek ve
bunun silinmesini talep edebilecek. Bu da reform şeklinde bir
değerlendirmedir, bu kanun teklifindeki önemli düzenlemelerden biridir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Helal olsun
size, vallahi helal olsun(!) Bu reform da patlar.
Bakanlar ne olacak, arşiv
araştırması olacak mı bakanlara Ramazan Bey?
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifimiz mümkün mertebe somut bir
şekilde, bütün grupların mümkün olduğunca desteğini alarak
Burada aslında niyetimiz, ehliyet ve liyakat olarak hiçbir memurun ya da
adayın, kesinlikle, güvenlik soruşturmasından ve arşiv
araştırmasından elenmesini beklemek değildir.
Ayrıca, şu konuyu da söyleyip
geçiştireceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geçiştirme,
netleştir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Geçiştirmekten kastınız nedir Ramazan Bey?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Zaten geçiştiriyorsunuz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Neyi
geçiştiriyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Arşiv
araştırmasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Devamla) Arkadaşlar, çok önemli,
dikkatinizi çekerim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bak, öyle diyeni götürdüler.
Haber alınamıyor arkasından. Burası önemli. dedi, gitti
adam, haber alınamıyor.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Burası çok önemli(!)
BAŞKAN Buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) Arşiv
araştırmasından ve güvenlik soruşturmasından çıkan
somut, olgusal veri olsa dahi, hükmün açıklanmasını geri
bırakma ya da bir mahkûmiyet ya da bir erteleme ya da bir adli kontrol ya
da bir denetimli serbestlik hükmü çıksa dahi memuriyetten men sebebi
olmamalı. Evet, bunlar çıktı diye memuriyetten men sebebi
olmamalı. Deminki söylediğim üzere, görevin nitelikleri ile
işlenen suçun ya da hükmün açıklanmasını geri bırakan
somut olguların bu işle örtüşmesi gerekmektedir. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
KHKlileri niye attınız Ramazan Can, KHKlileri niye
attınız?
RAMAZAN CAN (Devamla) Aksi takdirde kanun
koyucunun muradı bu değildir.
Evet, kanun teklifimiz hayırlı olsun.
Herkese katkısından dolayı
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kısa olacak Sayın Başkan, izninizle.
BAŞKAN Peki, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın
220 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın Canı dinleyince
hakikaten yine kendimi dünyanın başka bir ülkesinde hissettim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Öyle hisset,
öyle.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şöyle söyleyeyim: Hakkında hükmün açıklanmasının geri
bırakılması değil, takipsizlik değil, beraat
değil; hakkında hayatı boyunca soruşturma
açılmamış, sülalesindeki herhangi birinin hakkındaki dava
sebebiyle binlerce insan ihraç edildi bu ülkede ya ve hâlâ dosyaları OHAL
Komisyonunda bekliyor. Yani ben 12 Eylülde gözaltında kaldı diye
ihraç edilen doktor tanıyorum. Buna ilişkin yüzlerce örnek
verebilirim. Yani öyle bir şey anlatıyor ki Olmamalı,
malı-meli
Öyle bir şey yok. Türkiyede iltisak diye bir kavram
icat edildi yani içerik olarak icat edildi. İltisak dediğin nedir?
Hakikaten hukukta böyle bir kavram var mı? Yok. O nedenle yani bir de
bizim adımıza da konuştu. Bir yandan insan mutlu olur gibi oluyor
ama diğer yandan da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
hani
Bütün gruplar böyle düşünüyor. diyor ya; ya, biz şunu diyoruz:
Hukuka uyalım yeter; hukuk kurallarına, evrensel değerlere,
ulusal üstü sözleşmelere, Anayasaya uyalım yoksa manevi olarak Bunu
istiyoruz istemiyoruz.u geçtik. Yani güvenlik soruşturması, bu kanun
10 kere geldi; Genel Kurula gelecek, geri döndü, gelecek, geri döndü ve
nihayetinde tekrar getirildi. Bu kanunla ilgili içerideki
tartışmaları falan da kamuoyunda biliyoruz yani sonuçta bu bir
sır değil ama meli-malıyla olmuyor bu iş.
Bu uygulamaya girerse idareye geniş bir takdir
marjı veriliyor ve insanlar, kendisini geçtim, sülalesinde birisinin
soruşturması sebebiyle alınmıyor. Burada da hakkında
bir günlük gözaltı arşiv araştırmasında geçmişse
ya da herhangi bir GBT, kamu görevlisi olamayacak. Bu realiteyi kabul edelim.
Halk da gerçeği bilsin, haksızlık yapmayalım halka bence.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel.
50.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii,
itiraz edilecek çok nokta var ama ben sadece dikkatimi çeken iki noktayı
tutanaklara geçirmek istedim. Birincisi, Sayın Canın söyledikleri
bir yana 31 Mart seçimlerini yeni yaşadık. Manisanın Turgutlu
ilçesinde belediye meclis üyemizin 1976da katıldığı eylemi
A Haber yayınladı, Sabah gazetesi bastı. İzmirdeki,
Yozgattaki, Ağrıdaki belediye meclis üyelerimizin 1967de bilmem
neredeki eylemde halay çekmelerini, orada atılan sloganı A Haber
yayınladı, Yeni Şafak, Sabah bastı. Yani bu Arşiv
araştırması eskiden hukuksuz yapılmış. Hukuksuz
yapılmış da Adalet ve Kalkınma Partisi de yirmi
yıllık iktidarında o araştırmalara, o fişlemelere
gözü gibi bakmış, lazım olunca da ortaya
çıkarmış, kendi Pravdasına, kendi yayın organına
basmış; bir kere bunu hatırlayalım.
İkincisi, bir tedirginlik var, bire bir de var,
Sayın Beştaş da söyledi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizde de bundan çok
rahatsız olanlar var. İlelebet iktidar mı olacağız?
falan. Konuşmanın son iki dakikasında da dikkatimizi çekti:
Efendim, bu, memuriyetten atılma gerekçesi olmamalı. Tutanağa
geçiriyorum. Ben sana daha sağlam bir teminat vereyim. O gün tutanakta
vardı, kanunu çıkarırken bunu demiştik, bizimkileri
atmayın. demeyin. Biz iktidar olduğumuzda bu kanunu tamamen
yürürlükten kaldıracağız ilk bir ay içinde, rahat olun.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 220) (Devam)
BAŞKAN Evet, kanun teklifinin tümü üzerinde
gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına ilk söz
Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
220 sıra sayılı Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, kanun teklifinin geneli hakkında
bütün gruplar konuşmalarını yaptı. Bu kanun teklifi ne getiriyor?
Kamuoyunda halk arasında bilinen adıyla fişleme getiriyor.
Defalarca Meclise geldi, 2 defa KHKyle, 1 defa torba yasayla; 1 defa da
torbaya girecekken Genel Kuruldan geri çekildi, bugün 5inci defa da tekrar
önümüzde. Komisyon olarak haziran ayında görüşüldü, ne hikmetse dokuz
ay bekletildi, bugün tekrardan kanunlaşmak üzere önümüze geldi.
Şimdi, ne getiriyor peki bu kanun? Eğer
ailenizde, akrabalarınızda herhangi bir suça bulaşmış,
adli sicil kaydı olan birisi varsa -kanuna da bunu eklemişler
sıhri hısımlık diye- siz devlet memuru olamıyorsunuz
ya da devlete bağlı kurumlarda çalışamıyorsunuz.
Sıhri hısımlık ne? Kan bağıyla değil, kanun
yoluyla elde ettiğiniz akrabalık. Daha Türkçesi, kaynatanın
ağabeyinin baldızında suç varsa Kardeşim, sen devlet
memuru olamazsın, seni buraya alamayız. Ama iktidardaysan
kardeşin FETÖden hapiste dahi olsa bakanlık yapabilirsin. (CHP
sıralarından alkışlar) Kardeşin darbe girişiminde
bulunmuş, FETÖden hapisteyse Hollandada Büyükelçilik yapabilirsin, onda
sıkıntı yok. (CHP sıralarından alkışlar)
AKPye geldiği zaman suçun şahsiliği, diğer herkese
geldiğinde, Boğaziçinde eylem yapan öğrenciye geldiğinde
sakıncalısın, orada hakkını arayan annelere
geldiğinde sakıncalısın; hakkını kim istiyorsa,
AKP gibi kim düşünmüyorsa Kusura bakma, senin yedi sülalende
sakıncalılar var. Yani sakıncalı piyadesin. Otuz yıl
önce söylenen AKPnin işine gelirse iyi, gelmezse kötü. Bir de
aslında benden önceki hatip de bunu ifade etti: Ya, bizim
arkadaşlarda da bu konuda çekincesi olanlar var. dedi. Ben onun ifade
etmek istediğini daha net söyleyeyim mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söyle.
ERKAN AYDIN (Devamla) Ya, bu kanun çıkarsa
yarın da biz iktidardan düşersek şu sıralarda kimse
kalmayabilir, iltisak olabilir. dedi, Türkçesi bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) FETÖyle
iltisaklılar, bulaşmayan yok FETÖye.
ERKAN AYDIN (Devamla) Neden? Çünkü hepimiz gayet
iyi biliyoruz. Çünkü daha düne kadar kol kola yürüyordunuz, aynı menzile
farklı yollardan gidiyordunuz. Bunu söyleyip de bugün bu kanunu
geçirdikten sonra
Özgür Başkanımız ifade etti, biz gerçi bu
antidemokratik yasayı uygulamada bırakmayacağız, gene
bundan en çok siz yararlanacaksınız belki. Ama çıkıp
kongreler yapıp, Hedef 2023, 2053, yetmez 2071. deyip ta kırk bir
yıl öncesi -1980- 1402 sayılı Kanuna atıfta bulunarak
-kusura bakmayın- öyle 2071e falan gidemezsiniz, sadece ülkeyi 12 Eylül
darbe döneminin yasalarıyla geri götürürsünüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Mart ayı içerisinde odalarımıza bir
kitapçık geldi İnsan Hakları Eylem Planı diye. AKP
hazırlamış, getirdi, açıkladılar;
şaşaalı bir törenle de basına duyurdular. Ne diyor? Özgür
Birey, Güçlü Toplum; Daha Demokratik Bir Türkiye. Arkadaşlar, aradan daha
iki hafta geçmedi, şu yasayı getiriyorsunuz. Bu yasayla nasıl
daha demokratik bir toplum olacak, nasıl özgür bir birey olacak?
Kişinin kendi seçmediği akrabalarında bir suç olsa diyeceksiniz
ki: Sen asla devlet memuru olamazsın, devletle ilgili kurumlarda
çalışamazsın. İkisi arasında iki hafta fark var; biri
İnsan Hakları Eylem Planı, biri tamamen antidemokratik bir
uygulama. Bunu gönderiyorsunuz, ardından parti kapatmaya
savcılığa götürüyorsunuz; bunu gönderiyorsunuz, bir milletvekili
bir tweeti RT yaptı diye dokunulmazlığını kaldırıp
hapse atıyorsunuz. Arkadaşlar, biraz düşünün, bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu! (CHP sıralarından alkışlar) Bu kadar
takiye olmaz, bu takiyeyle de ülke 2071e falan gitmez, gitse gitse 1980in
darbe yasalarına gider. Buradan biz uyarıyoruz, defalarca
uyardık, uyarmaya da devam edeceğiz.
Peki, bunu çıkardınız, sonuçları
ne olur? Elbette, buradan çıkacak kanunların uygulamasıyla da 83
milyonun tümünü ilgilendiren, ülkemizi ilgilendiren birtakım
sonuçları olacak. Ben size söyleyeyim, zaten ülkeyi yöneten tek adam ne
demişti? Ne yasa tanırım, ne Anayasa. Bununla da âdeta
Anayasayı rafa kaldıracaksınız. Tek adam rejiminin,
otokrasinin bir kez daha açıkça ilan edilişi olacak. Bir başka
sonucu, biraz önce söyledim, ülke kırk bir yıl öncesinin
yasalarına geri gidecek ve demokrasi alanında, bakın,
İsviçredeki Gothenburg Üniversitesinin gerçekleştirdiği bir
araştırma var; yaklaşık 202 ülkeden toplam 30 milyonu
aşkın veri üzerinden, 1789dan beri, bugüne kadar yapılan bir
demokrasi araştırması var. 3.500 uzman da her yıl bu
verileri toparlıyor. Türkiye kaçıncı sizce? Bizim grup tahmin
eder. Ben size söyleyeyim: 179 ülke içerisinde 149uncu yani sondan 20nci
Demokrasi Endeksinde. Bu çıktıktan sonra ne olacak? Emin olun,
sondan 10a girecek, sondan ilk 10a girecek, baştan ilk 10a değil.
Daha da kötüsü, ülkede ekonomik kriz. Bir günde dolar alıp gece
yarısı kararnameleriyle pazartesi günü satıp cebine 850 milyon
gibi bir parayı koyan bir gruptan bahsediyoruz, herkes görüyor. Yani
ekonomi kötü. Ekonomiyi düzeltmek için çok ekonomi uzmanı olmaya gerek
yok, güven lazım. Güven olacak ki yatırım gelecek. Bu
yatırımın gelebilmesi için bu güveni yaratacak gençler
lazım. Hani şu anda Z kuşağı dediğimiz, hani
bizim büyüklerimizin küçükken İcat yapma başına. dediği o
icat yapacak gençlerin şu anda ülkede kalması lazım. Şu
anda 25 bine yakın gencimiz -Z kuşağı- eğitim, lisans,
ön lisans, master yapmak üzere Avrupada, 15 bine yakın gencimiz
Amerikada. Bunlar kim biliyor musunuz? Ülkeyi muasır medeniyetler
seviyesine çıkaracak olan gençlerimiz. Siz bu kanunu
çıkardığınızda Senin tipini beğenmedim.
Saçını beğenmedim. Görüşünü beğenmedim.
Twitterdaki paylaşımını beğenmedim. dediğinizde
ne olacak? Bu gençler gidecekler, kendi ülkelerini ileri götürmek yerine
başka memleketlerde başka buluşlar yapıp oraların
ekonomisinin gelişmesinde katkıda bulunacaklar.
Dolayısıyla, bu adımın, daha önce Anayasa Mahkemesi
nasıl bu kanunu iptal ettiyse, kişisel verilerle ilgili hangi süreyle
saklanacak, kim saklayacak, saklayanların kötü niyetle kullanıp
kullanmayacağı gibi hususlar kanunda ifade edilmiş olsa dahi
yarın Anayasa Mahkemesinden döneceğine eminiz. Ne gerek var? Zaten
siz de ifade ettiniz, biz de bu konudan muzdaribiz. İktidar grubunun
birçok milletvekili bu konuda hemfikir değil ki Komisyondan dokuz ay sonra
Genel Kurula indi. Anayasa Mahkemesinin bunu iptal etmesini beklemeyin. Gelin,
bu kanundaki o sıkıntılı maddeleri, hatta tümünü geri
çekin; hep birlikte rahatlayalım. Ülkeye antidemokratik başka bir
kanunu dikte etmeyelim diyorum.
Buradan söylediklerimiz umarım dikkate
alınır, endişelerimiz, Komisyonda yaptığımız
uyarılar dikkate alınır ve başka bir yanlışa
sürüklenilmez diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Can
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Mahmut Bey.
Sayın Can
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklamada bulunacağım.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Bursa Milletvekili Erkan Aydının 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; sıhri hısımlıkla
ilgili ve değerlendirme komisyonunun kimlerden oluşacağı
şekliyle ilgili bir değerlendirme yapabiliriz.
Arz ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
52.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Şanlıurfanın Ceylânpınar ilçesinde
gözaltına alınan koyunlarla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, bu koyunlar, 100 koyun var. Şimdi, bunlar terörle
iltisaklı mı, nedir? Sayın İçişleri
Bakanımız konuştu. Yani bu hayvanların hakikaten
gözaltı süresi devam edecek mi, serbest mi bırakılacak? Ne
olacak bu koyunlar? Yani, ayrıca, hayvanların gözaltına
alınmasıyla ilgili, mevzuatta bir nezarethane yönetmeliği yok,
kanunu da yok, Anayasada da yok. Ne olacak bu koyunların hâli?
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Haydar Akarın, TİGEM arazisinde hayvan otlatan ve araziye
zarar veren hayvan sahiplerine Kabahatler Kanununun 68inci maddesi
gereğince TİGEM tarafından işlem yapıldığına
ve koyunların serbest bırakıldığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Mahmut Bey, Sayın Bakan
Yardımcısı gerekli görüşmeleri yaptı. TİGEM
arazisinde kendilerine tahsis edilen alanın dışına
çıkarak hayvan otlatan ve araziye zarar veren hayvan sahiplerine -35 koyun
için- Kabahatler Kanununun 68inci maddesi gereğince TİGEM
tarafından işlem yapılmış ve koyunlar serbest
bırakılmış, sahiplerine iade edilmiş. (CHP
sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.19
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 65inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 220) (Devam)
BAŞKAN 220 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 31 Mart 2021 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Millî Takımımıza da
başarılar diliyorum.
Kapanma Saati: 21.22
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(X) 220 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.