TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
68inci
Birleşim
6
Nisan 2021 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.-
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun davetlisi
olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunan Birleşmiş Milletler
75inci Genel Kurul Başkanı Volkan Bozkırın 6 Nisan 2021
Salı günü Genel Kurula hitaben konuşma yapmasına ilişkin
duyuru
B) Önergeler
1.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, (2/2652) esas numaralı 8 Nisan
Dünya Romanlar Günü Olarak Kabul Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/118)
V.-
SÖYLEVLER
1.-
Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul Başkanı Volkan
Bozkırın, Genel Kurula hitaben konuşması
VI.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ordu
Milletvekili Metin Gündoğdunun, Ordunun il oluşunun 100üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Karadeniz Bölgesinin çevre
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, gıda tüketimi ve gıda
israfının önlenmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Aslı Özkısırların
ölümünün sorumlusunun pandemiyi sermaye için fırsata çeviren saray rejimi
olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, TÜİKin enflasyon rakamlarına
ilişkin açıklaması
3.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Eti Maden Bigadiç Bor
İşletme Müdürlüğüne yapılan işçi alımına
ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yoksulluk ve
işsizlik demek olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Tokat
Milletvekili Yücel Bulutun, Gazi Osman Paşanıın
vefatının 121inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Türkiyenin gerçek sorununun
pandemide verilmeyen ekonomik ve sosyal destekler olduğuna ve 6 Nisan
Öldürülen Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, Alparslan Türkeşin 24üncü ölüm
yıl dönümüne ve Kahramanmaraşa İstiklal Madalyası
verilmesinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın hazine arazisi sorununa
ilişkin açıklaması
9.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Hükûmetten,
yaşanan sorunlara gerçekçi ekonomik politikalarla çözüm
bulmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
10.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, ülkede açlık, yoksulluk,
işsizlik ve salgın zirvedeyken AK PARTİ iktidarının
Kanal İstanbul derdinde olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivasa yapılan eğitim
yatırımlarına ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Alparslan Türkeşin 24üncü
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
13.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, çiftçilerin gübre sorununa
ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoyun, CHPnin, alkollü bir şekilde
kaza yapıp kaçtığı söylenen Maltepe Belediye Başkanına
ne tür bir tavır alacağının takipçisi olacaklarına
ilişkin açıklaması
15.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, anestezi teknikerlerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 6 Nisan Öldürülen
Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, vatandaşın OGS ve
HGS sistemleriyle mağdur edildiğine ilişkin açıklaması
18.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, emekli 104 amiralin
yayınladıkları darbe imalı bildiriyi şiddetle
kınadığına ilişkin açıklaması
19.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çiftçilerin patatesten dolayı
uğradıkları zararın karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
20.-
Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanalın, Dünya Otizm
Farkındalık Gününe ilişkin açıklaması
21.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, kapalı
cezaevlerinde bulunanların sorunlarına ilişkin
açıklaması
22.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Alparslan Türkeşin
vefatının 24üncü yıl dönümüne, 5 Nisan Dünya Avukatlar Gününe,
Çinin gerçekleştirdiği Doğu Türkistan Barın
katliamına, Dışişleri Bakanlığından Çinin
Ankara Büyükelçisinin İYİ Parti Genel Başkanını tehdit
eden mesajını kınamasını beklediklerine,
Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul Başkanı Volkan
Bozkırın konuşmasında Uygur Türklerinden
bahsetmediğine, TÜİKin enflasyon rakamlarına ve Kastamonunun
sorunlarına ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Alparslan Türkeşin vefatının
24üncü yıl dönümüne; emekli 104 amiralin yayınladıkları bildiriye
meşru bir demokrasi talebi ve ifade özgürlüğü, bildiriyi
imzalayanlara demokrasi havarisi gözüyle bakmanın yanlış
olduğuna; bildirinin millî iradeyi hedef aldığına,
Türkiyede darbeler sayfasının kapandığına, Montrönün
kırmızı çizgileri olduğuna ve 4 Nisan 1953te
Dumlupınar denizaltısında şehit olan askerleri rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 5 Nisan Dünya Avukatlar
Gününe, Kürtçe ana diline karşı saldırıların
eğitim emekçilerinden yapılmaması gerektiğine,
iktidarın yanlış ekonomi politikalarıyla borçluları
artırdığına, TÜİKin enflasyon rakamlarına, 6
Nisan Öldürülen Gazeteciler Gününe ve basın kartlarının
bağımsız kurumlarca verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 5 Nisan Dünya Avukatlar
Gününe, 10 Nisan Polis Günü ile Türk polis teşkilatının
176ncı kuruluş yıl dönümüne, sosyal medya dedikodularıyla
bir belediye başkanının bir arabaya çarpıp
kaçtığının Meclis gündemine getirilmesini
garipsediğine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak suni gündemlerin peşine
takılmayı doğru bulmadıklarına, Recep Tayyip
Erdoğan Başbakan iken generallere mektup yazıp Siyasi
iktidarı uyarın. diyenlerin şimdi emekli amirallerin basın
açıklamasını Darbeye davet. diye yorumlamalarını
demokrasi bakımından olumlu bir gelişme olarak gördüğüne,
çiftçilerin sorunlarına ve vergi barışıyla ilgili
yapılandırmanın revize edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Alparslan Türkeşin
vefatının 24üncü yıl dönümüne, 5 Nisan Dünya Avukatlar Gününe,
Çinin Ankara Büyükelçisinin İYİ Parti Genel Başkanı Meral
Akşener ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
hakkındaki paylaşımını doğru
bulmadıklarına ve şiddetle reddettiklerine, emekli 104 amiralin
yayınladıkları bildirinin darbeye teşvik ve teşebbüs
olduğuna ve yargının bununla ilgili gerekeni yerine
getireceğine ilişkin açıklaması
27.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ile Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, İzmir Milletvekili Özcan Purçunun
(2/2652) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınma
önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın usul görüşmesinde lehte yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın usul görüşmesinde aleyhte yaptığı
konuşmasındaki ve Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Adanadaki orman köylülerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
35.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifiyle orduda tarikatlara bağlı cübbeli ve sarıklı
amirallerin görev almasının engellenip engellenemeyeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
36.-
Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlunun, 6 Nisan 2012 tarihinde Çaycuma
Köprüsünün çökmesi nedeniyle hayatı kaybeden vatandaşlara Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
37.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, çiftçilerin Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifine olan borçlarının
yapılandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
38.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Konya Milletvekili Fahrettin
Yokuşun 220 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü
maddesinde verilen önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, kara yollarında EDSlerin
amaçları dışında kullanıldığına
ilişkin açıklaması
41.- Samsun
Milletvekili Bedri Yaşarın, halk eğitim merkezlerinde
çalışan usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
42.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, Alparslan Türkeşin
vefatının 24üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
43.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, halk eğitim merkezlerinde çalışan
usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaşa yeni görevinde
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun,
Başkanlık Divanı olarak, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü
münasebetiyle hem Özcan Purçu hem de Cemal Bekle adına bugünün
hayırlı olmasını temenni ettiklerine ve bu iki vekilin el
ele, kol kola, omuz omuza bu Meclisteki mücadelelerini gönülden
desteklediklerine ilişkin konuşması
IX.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve
arkadaşları tarafından, Merkez Bankası
Başkanının gece yarısı
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınması
sonrası yaşanan dolardaki artış nedeniyle devletin
dış borcunun bu artıştan nasıl etkilendiğinin ve
çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren vatandaşların
zararlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 25/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ve arkadaşları
tarafından, genç işsizlerin ve kamuda kadro ve atama bekleyen
üniversite mezunu çeşitli meslek gruplarının
sorunlarının araştırılması amacıyla
30/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, avukatların ve hukuk fakültesi
mezunlarının sorunlarının tespit edilerek bu sorunlara
çözüm önerileri getirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/4048) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kayanın CHP Grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İzmir Milletvekili Cemal Beklenin, İzmir Milletvekili Özcan
Purçunun (2/2652) esas numaralı Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, İzmir Milletvekili Cemal
Beklenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
XI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 220
sıra sayılı Kanun Teklifini gündeme alarak İç Tüzükün
76ncı maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
reddedilmiş olan kanun teklifleri, ret tarihinden itibaren bir tam
yıl geçmedikçe Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı yasama dönemi
içinde yeniden verilemez. hükmüne aykırı bir tutum sergilediği
gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
XII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi
(2/2972) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 220)
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İzmir Milletvekili Ednan Arslanın, 2015-2020 yılları
arasında yapılan atık ithalatına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı (7/42429)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunçun, plastik atık
ithalatına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Murat Kurumun cevabı (7/42430)
3.-
İzmir Milletvekili Ednan Arslanın, Bakanlık ile
bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlara yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat
Kurumun cevabı (7/42432)
4.-
İzmir Milletvekili Ednan Arslanın, atık
ayrıştırma ve dönüştürme tesislerine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı (7/42433)
5.-
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlünün, bir
firmanın Rusyadaki şantiyesinde çalışan bir Türk işçinin
ölüme dair çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı
(7/42434)
6.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Mersinin Anamur ilçesi Uçarı ve
Bozdoğan Mahallelerinde meydana gelen yangın nedeniyle
mağduriyetlerin giderilmesi için nakdî yardım yapılması
talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/42473)
7.- Kayseri
Milletvekili İsmail Özdemirin, Kayserinin Sarıoğlan ilçesinde
yer alan Sarıoğlan Çiftlik Kavşağındaki
kazaların önlenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/42482)
8.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın,
Karayolları Genel Müdürlüğüne 2019 ve 2020 yıllarında
atanan ve 2021 yılında atanması öngörülen şehir
plancısı sayısına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/42483)
9.-
İzmir Milletvekili Ednan Arslanın, Bakanlık ile
bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlara yapılan
atamalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı
Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/42491)
10.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, TBMM Başkanlığına gelen
yasama dokunulmazlığının kaldırılması
istemlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/42646)
11.- Erzurum
Milletvekili Muhammet Naci Cinislinin, TBMM Başkanlığına
sunulan kanun tekliflerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/42648)
12.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, Mart 2021 itibarıyla Bakanlık ve
bağlı birimlerinde kullanılan araçlara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmezin cevabı (7/42738)
13.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Covid-19 tedavisinde
etkili olduğu iddia edilen bir ürüne ilişkin sorusu ve Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/42802)
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında
son beş yılda Niğdede üreticilere verilen desteklere
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/42803)
15.-
İzmir Milletvekili Kani Bekonun, sürü yöneticisi istihdam desteğine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/42807)
16.- Giresun
Milletvekili Necati Tığlının, fındık üretiminin
kuraklık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı
(7/42808)
17.- Adana
Milletvekili Kemal Peközün, İstanbul Havalimanının
işletmesini yapan firmanın Devlet Hava Meydanları İşletmesi
ile yaptığı görüşmeye ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/42819)
18.- Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçun, Mersin-Adana
arasında çalışan trenlerin ne zaman tekrar faaliyete
geçeceğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/42820)
19.-
Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekinin, emlak ve emlak yönetimi bölümü
mezunlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı (7/42838)
20.-
Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekinin, harita ve kadastro
teknikerlerinin istihdamına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı (7/42839)
21.-
İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındırın, İzmirin
Tire ilçesinde kurulması planlanan mermer ocaklarına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı
(7/42842)
22.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, belediyelere
yardım ödeneği sağlanması şartlarına ilişkin
sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvanın cevabı
(7/42853)
23.- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, İran depremi nedeniyle
Vanın Başkale ilçesinde mağdur olan insanlara konut
sağlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumun cevabı (7/43043)
24.-
Muş Milletvekili Şevin Coşkunun, Aydın ilinde 2015-2020
yılları arasında yıllara göre hakkında tescil ve
terkin işlemi yapılan ve borcu sebebiyle takibe düşen esnaf
sayılarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/43125)
25.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Eskişehir ilinde 2015-2020
yılları arasında yıllara göre hakkında tescil ve
terkin işlemi yapılan ve borcu sebebiyle takibe düşen esnaf
sayılarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar
Pekcanın cevabı (7/43302)
26.- Mersin
Milletvekili Zeki Hakan Sıdalının, Mersin-Adana tren
hattının ne zaman açılacağına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/43309)
6 Nisan 2021 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlunun davetlisi olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunan
Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul Başkanı Volkan
Bozkırın 6 Nisan 2021 Salı günü Genel Kurula hitaben
konuşma yapmasına ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun
davetlisi olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunan Birleşmiş
Milletler 75inci Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır,
6 Nisan 2021 Salı günü Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak
istemişlerdir. Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
V.- SÖYLEVLER
1.- Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul
Başkanı Volkan Bozkırın, Genel Kurula hitaben
konuşması
BAŞKAN Sayın Volkan Bozkır ve
beraberindeki heyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Mustafa Şentop refakatinde şu anda Meclisimizi teşrif
etmişlerdir. Kendilerine Meclisimiz adına Hoş geldiniz.
diyorum. (Alkışlar)
Az önce alınan karar gereğince
konuşmalarını yapmak üzere Birleşmiş Milletler 75inci
Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkırı kürsüye
davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bozkır. (Alkışlar)
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
75İNCİ GENEL KURUL BAŞKANI VOLKAN BOZKIR Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yaklaşık on
yıldır milletvekili olarak kıvançla hizmet vermekte olduğum
yüce Türkiye Büyük Millet Meclisine, bugün, Birleşmiş Milletler Genel
Kurul Başkanı olarak hitap etme imkânı bulduğum için onur
duyuyorum, gurur duyuyorum, kıvanç duyuyorum. (Alkışlar) Bu
sıfatla ilk ziyaretimi de ülkeme yapıyor olmaktan dolayı
ayrı bir kıvanç duyuyorum.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, küçük
büyük ülke farkı gözetmeksizin bütün ülkelerin eşit temelde temsil
edildiği yegâne demokratik platform ve karar alma organı olma
niteliğini taşıyor. Bu görevi üstlenen ilk Türk
vatandaşı olmaktan dolayı, özellikle de bunu Birleşmiş
Milletlerin kuruluşunun 75inci yılında ifa ediyor olmaktan
dolayı da ayrıca büyük bir mutluluk duyuyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Göreve başladığım andan itibaren
Türk Bayrağımız makam odamda Birleşmiş Milletler
bayrağıyla birlikte yer alıyor ve bütün
toplantılarımda da bu iki bayrağın bir arada olmasına
özel önem atfediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
New Yorkta göreve başladığım
zaman Covid salgını nedeniyle Birleşmiş Milletler mart
ayından itibaren tatile girmişti ve toplantılar daha çok video
konferans yöntemiyle yapılıyordu. Göreve
başladığımda hep bu Parlamentoyu örnek gösterdim; benim
geldiğim Türkiye Büyük Millet Meclisi sürekli toplantı hâlinde,
sabahlara kadar toplanıyorlar, kararlar çıkarıyorlar,
tartışıyorlar, konuşuyorlar; Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunun evden çalışma lüksü yoktur, onun için bundan sonra
Genel Kurulda toplanacağız ve de bütün dünyaya nasıl Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir mesaj veriyorsa biz de toplanarak bu mesajı
vereceğiz. Bugüne kadar
getirdik. Şu anda, 68 Birleşmiş Milletler resmî platformu içinde
fiziki olarak toplanan tek platform Genel Kurul. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Güvenlik Konseyi dâhil şu anda
fiziki toplantı yapılmıyor. Bundan dolayı da ayrıca
bir önemsiyorum ve gurur duyuyorum.
Bugüne kadar 106 Genel Kurul toplantısı
yaptık, 269 karar kabul edildi, zorunlu olan bütün toplantıları
geçirdik ve önümüzdeki dönemde de inşallah, bu görevin hitamına kadar
bunu gerçekleştireceğiz.
Seyahat kısıtlamaları nedeniyle
Birleşmiş Milletler personeli, Genel Sekreter veyahut diğer
birim başkanları seyahat yapmıyorlar. Ben bu görevdeki bir Türk
vatandaşı, Birleşmiş Milletler Genel Kurul
Başkanı olarak da bir ilki gerçekleştirmek istedim, bütün
dünyaya bir mesaj vermek istedim Birleşmiş Milletler Genel Kurul
Başkanı seyahat eder, ülkelere gider, Birleşmiş Milletleri
temsil eder ve de salgın nedeniyle eve kapanmış, New Yorktan
çıkamayan bir genel kurul başkanı olmaz. mesajı. Ve
gerçekten ülkemle başladım, buradan yarın Katara gidiyoruz,
sonra Azerbaycana gideceğiz. Oradan Hatayda, inşallah, hem
Suriye'deki son derece sıkıntılı durum hakkında bir
mesaj verme imkânı bulacağız hem de misafir ettiğimiz Suriyeli
kardeşlerimizin durumu, insani yardımlar, hudut
kapılarının ne kadar sıkıntılı bir
şekilde görev ifa ettiği ve neden daha fazla hudut kapısı
olması gerektiği mesajını -orada vereceğim mesajlarla-
hem ülkemiz adına hem Birleşmiş Milletler adına bütün
dünyaya verebileceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Katarı niye ön
plana aldınız Başkanım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Devam edin, devam edin.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Böyle bir
saygısızlık olmaz.
VOLKAN BOZKIR (Devamla) Davet edilen ülkelere göre
bir sıralamada gidiyoruz, davet geldi ve de Katar, Birleşmiş
Milletler bütçesine en önemli katkıyı yapan ülkelerden bir tanesidir,
dolayısıyla ilk tur için de orayı göreve aldık.
Müsaade ederseniz, biraz Birleşmiş
Milletler perspektifinden orada tam olarak nasıl bir çalışma
içinde olduğumuzu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Görevi devraldığımda 4 öncelik
saptadık, bunu sizler de biliyorsunuz. İlk öncelik,
Birleşmiş Milletlerin ve küresel faaliyetlerin mutlaka çok
taraflılık ilkesi içinde yürümesi şartı var. Eğer bunu
ortadan kaldırırsak o zaman tek taraflı kararlarla
Birleşmiş Milletlerin yönlendirilmesi, dünya sorunlarına tek
ülke üzerinden çözüm bulunma çabası ortaya çıkıyor. Onun için
çok taraflılık en önemli unsurlarından birisi ve bunu, bugüne
kadar gerçekleştirdik. Aslında Covid salgınıyla da bir
anlamda bu çok taraflılığın ne kadar elzem olduğunu ve
tek taraflı kararlarla dünyanın bu büyük pandemi sorunuyla
yüzleşemeyeceğini ve sorunlara çözüm bulunamayacağını
anlamış olmak pandeminin bize getirdiği olumlu bir taraf oldu.
İkinci unsur: Dünyada muhtaç durumda olan
ülkeler; bunların sorunlarının mutlaka Genel Kurulda dile
getirilmesi, Genel Kurula güven duyulması. Genel Kurulun bu az
gelişmiş, sahili olmayan ada devletlerin, orta gelir düzeyindeki
ülkelerin, bizim mazlum ülkeler diye tabir ettiğimiz ülkelerin sesi
olması önemli olduğu için ben buna da önceliklerim arasında yer
verdim ve bugüne kadar da gerçekten bu ülkelere yönelik olarak
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun faaliyetlerini hem düzenledik hem
de buna yer verdik.
Diğer bir husus: Kadınların
yaşam standartlarının iyileştirilmesi, hayatın içinde
tüm alanlarda daha eşit biçimde yer alması, güçlendirilmesi konusuna
da önceliklerimiz arasında yer verildi.
Sizlerle bu ufuk turunu yaparken bazı
hususları paylaşmak istiyorum: Birleşmiş Milletler
verilerine göre, 2021 yılında 235 milyon kişi insani
yardıma ihtiyaç duyacak ve bunlar arasında en savunmasız
durumdaki 160 milyonun insani ihtiyaçlarının
karşılanabilmesi için 35 milyar dolar kaynak gerekiyor.
Yaklaşık 690 milyon insan yetersiz beslenme tehlikesiyle
karşı karşıya ve 22 ülkede 72 milyon insanın mücadele
ettiği açlığın kökeninde de çatışma ve ihtilaflar
yer alıyor. Ciddi bir kıtlık tehlikesi söz konusu ve özellikle
Yemen bu kıtlık tehlikesini en çok hisseden ülkelerden bir tanesi ve
bütün bu ihtiyaçların karşılanması için 4 milyar dolara
ihtiyaç duyuluyor. Ülkede 16 milyon insanın bu yılın ilk
yarısında açlıkla yüz yüze geleceği tahmin ediliyor.
Myanmarda şiddetten kaçan 860 bin Rohingyalı Müslümanın
Bangladeşte sığındığı Coxs Bazar
dünyanın en büyük mülteci kampı hâline gelmiş durumda. Bölgede
iki hafta önce meydana gelen yangın, zaten zor koşullarda yaşayan
bu kardeşlerimizin, 45 bin kişinin daha kampsız, yerleşecek
yeri olmayan bir duruma gelmesine neden oldu. İnşallah bundan sonraki
ziyaretimi de Bangladeşe yaparak Rohingyalı Müslüman
kardeşlerimizin oradaki statülerini, durumlarını gözden geçirip
oradan mesaj vermeyi arzu ediyorum.
Ayrıca, Myanmardaki askerî darbenin, Covid salgını
göz önüne alındığında Rohingya Müslümanlarının
içinde bulunduğu durumu daha da kötüleştirmesinden endişe
duyuyorum. Myanmardaki askerî darbe, gerek benim gerek Birleşmiş
Milletler Genel Sekreterinin ve Güvenlik Konseyinin kuvvetli mesajlarıyla
telin edildi ve bununla ilgili olarak da Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunu topladım ve askerî darbenin kınanması ve oradaki
seçilmiş Başbakan ve liderin süratle tutukluluklarının sona
erdirilmesi çağrılarında bulunduk. Birleşmiş Milletler
olarak size şunu garanti edebilirim ki benim
Başkanlığım döneminde hiçbir ülkedeki askerî darbe destek
bulmayacaktır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Öte yandan, günümüzün en büyük insani krizi,
maalesef, tam on yıldır Türkiye'nin yanı başında
Suriyede yaşanıyor. Gerçekten çekilen çileyi tanımlamak güç ve
bu konuyu da sürekli olarak Genel Kurulun gündeminde tutmaya
çalışıyorum. Son birkaç ay zarfında 3 kez Suriyeyle ilgili
topladık. Suriyedeki insani yardımlar, insan hakları ihlalleri,
Suriyenin durumu, insani yardımların geçişi konusunda
çeşitli toplantılar yaptık. Hataya gidişimde, bir anlamda
bu çekilen sıkıntıları bir kez daha dünya gündeminde tutmak
ve de ülkemizin bu mültecilere gerçekleştirdiği yardımları
ve bu çok sayıda insanın, düçar durumdaki insanın karşı
karşıya kaldığı bütün sorunlara karşı ne
kadar önemli bir başarı elde edildiğini ve ne kadar büyük
fedakârlıklarla bu noktaya gelindiğini bir kere daha orada vurgulamak
imkânını bulacağız.
Dünyada, özellikle Covid salgınından
sonra, İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanmış en
büyük insani krizden bahsediyoruz ve Suriye, bunlar arasında en önde
gelenlerden bir tanesi. Suriyedeki 4,1 milyon nüfusun 2,8 milyonu günlük acil
insani yardıma muhtaç durumda ve bunun için de mutlaka bu
kapıların 4 kapıya tekrar çıkarılması ve sadece
Cilvegözündeki insani yardımlarla yetinilmemesi önem arz ediyor, yoksa
burada, Kuzeybatı Suriyede açlıktan ölen ve dünyanın acı
duyacağı, utanç duyacağı tablolarla karşılaşmamız
söz konusu olabilecek.
Üzerinde hassasiyetle durduğum diğer bir
insani konu ise Birleşmiş Milletler Filistin mültecileri. Buna
ilişkin yardım ajansı UNRWAnın desteklenmesi çok önemli.
Bunun kaynakları giderek azalıyor ve UNRWA, Birleşmiş
Milletlerin en uzun süredir faaliyet gösteren ajansı; Ürdün, Suriye, Lübnan
ve işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan 5,5
milyondan fazla Filistin mültecisinin gıda, sağlık,
eğitimiyle ilgili önemli çalışmalar yapıyor fakat kaynak
sorunu var ve kaynak sorunu bu şekilde devam ederse de bu yardımlar
devam edemeyecek. Amerika Birleşik Devletleri en önemli kaynak
sağlayan ülkelerden bir tanesi. Amerika Dışişleri
Bakanıyla görüşmemizde de tekrar dile getirdim; bu kaynağı
Amerika Birleşik Devletlerinin eskisi oranlarında
sağlaması lazım ki bu ülkelerde yaşayan bu 5,5 milyon
Filistinli mülteci daha fazla sıkıntılı duruma
düşmesin, sonradan üzüleceğimiz, utanç duyacağımız
tablolarla karşılaşmayalım. Filistin meselesi, bizim, bugün
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda önemli unsurlardan bir tanesidir.
Burada, Covid salgınının çok boyutlu
etkileri nedeniyle, gerçekten, dünyamız Büyük Buhrandan sonra en derin
küresel ekonomik daralmayla karşı karşıya, 1870
yılından beri yaşanan en büyük gelir kaybı
yaşanıyor; çok önemli bir Covid sonrası tabloyla karşı
karşıya kalacağız. Dolayısıyla sadece
salgından kurtulmak değil, salgından sonraki dönemde ne
yapacağımızı da şimdiden planlamamız ve hangi
ülkelere öncelik vereceğimizi kararlaştırmamız lazım.
Dolayısıyla, 115 milyondan fazla insanın aşırı
fakirliğe ve açlığa sürüklenme tehlikesi var.
Burada, mesela, çok önemli konulardan bir tanesi
hijyen koşulları. Ülkemizde görmediğimiz bir
sıkıntı yaşanıyor. Covidle mücadelede diyoruz ki:
Elimizi yıkamamız lazım, hijyen koşullarına riayet
etmemiz lazım. Dünyada 4,2 milyar insanın suyu yok,
bırakınız içme suyunu suyu yok; dolayısıyla suyu
düşünmemiz lazım.
Dijital, belki de bizim bu ortamda bir sürü
toplantı yapabilmemize imkân verdi ama dijital dediğimiz zaman
dünyada 800 milyon insanın elektriğinin olmamasını
hatırlamamız lazım; elektriği olmayanın dijital
ulaşımı olmayabilir. Amerikada 40 milyon kişinin internet
bağlantısı yok, Afrikada düşünün ne kadar zor
şartlarda ve gerçekten bunu gideremediğimiz takdirde eğitimden
bahsedemeyiz, Covid salgınıyla mücadeleden bahsedemeyiz ve bütün bu
dünyadaki, şu andaki mevcut statünün korunmasından da bahsedemeyiz.
Onun için, pandemi sonrası bakımından bütün bunlarla ilgili
ayrı toplantılar yaparak gelecekte
karşılaşacağımız 2nci soruna, 3üncü soruna,
4üncü soruna hazırlıklı olmaya çaba sarf ediyoruz.
Yukarıda çizmeye
çalıştığımız tablolar içinde en önemli konulardan
bir tanesinin az gelişmiş ülkeler olduğundan bahsettim, bir
tanesi de kadının sosyal yaşamdaki rolü; her ikisiyle ilgili olarak
da direkt bana bağlı çalışacak danışma
kurulları oluşturduk. Birleşmiş Milletler sisteminin
yavaş işleyen mekanizmaları içinde, benim sorumluluğumda
kurulan bu iki danışma grubu çok önemli çalışmalar
yapıyorlar, sonuçlar çıkarıyorlar ve bunu üye ülkelerle
paylaşıyoruz; bunların önümüzdeki dönemdeki Genel Kurul
Başkanları döneminde de devam etmesi
kararlaştırıldı.
Aşı konusunda gerçekten çok
sıkıntılı bir tabloyla karşı
karşıyayız. Dünya buna hazırlıksız
yakalandı. Çok önemli bir adım atılmış olsa dahi,
aslında şu anda dünya nüfusunun yüzde 20si yüzde 70 aşıya
sahipken geri kalan nüfus belki de hiç aşıyla
karşılaşmamış bir konumda. Onun için bu aşı
konusunu sürekli dile getirmemiz lazım. Ülkelerin sadece kendini
düşünüp kendisini garantiye aldıktan sonra Benden sonra öbür ülkeler
ne yaparsa yapsın. psikolojisine girmesi kabul edilemez. Bunu, sürekli
Birleşmiş Milletler gündeminde tutuyoruz ve bu aşının
bütün dünyaya ulaşabilecek şekilde adil dağıtımı,
hakkaniyete uygun dağıtımı için de çok kuvvetli mesajlar
veriyoruz.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yıllarca bu sıralarda milletvekilliği ve
Dışişleri Komisyon Başkanlığı
yapmış biri olarak, ulusal parlamentoların ve milletvekillerinin uluslararası ilişkilerde ne kadar
önemli roller üstlenebildiğinin en güzel örneği, en iyi bileni benim.
Bu hususu Genel Kurul Başkanlığım döneminde de
Birleşmiş Milletlerde sıkça dile getiriyorum.
Birleşmiş Milletler Kurulunda alınan kararları ulusal
düzeyde yasalaştıran, sürdürülebilir kalkınmadan çevreye,
sağlık alanından gençlik, çocuk, kadın konularına
kadar küresel hedeflerin her bir ülkede vatandaşların günlük
yaşamına yansıtılmasında parlamentoların büyük
önemi var. Dolayısıyla, bugün, siz saygıdeğer
milletvekillerine, sizlerden biri olmanın yanı sıra
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu olarak da Birleşmiş
Milletler çalışmalarına, çok taraflılığa ve
parlamenter diplomasiye verdiğiniz destek ve katkılar için
şükranlarımı ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle sizlere ve sizlerin
şahsında tüm Türk milletine en derin saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
İnşallah, 15 Eylülde, Birleşmiş
Milletlerdeki görevimin hitamından sonra ilk birkaç gün içinde
aranızda tekrar olmaktan duyacağım hazzı ve mutluluğu
da burada paylaşmak isterim.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bozkır.
Sayın milletvekilleri, Sayın Volkan
Bozkır ve beraberindeki heyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Mustafa Şentop refakatinde Genel Kuruldan
ayrılmaktadırlar. (Alkışlar)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.29
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Ordunun il
oluşunun 100üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ordu
Milletvekili Metin Gündoğduya aittir.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdunun, Ordunun il
oluşunun 100üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ordunun il oluşunun 100üncü
yılıyla ilgili gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, bir gece
yarısı eski alışkanlıklarından esinlenerek 104
tekaüt amiralin bildiri yayınlamaları demokrasiye
yapılmış bir suikasttır. Sebebi her ne olursa olsun, bu
girişimi bir milletvekili olarak kınıyorum. Devletin vermiş
olduğu omuzundaki rütbeyi milletin iktidarına bildiri okumak için
kullanan zihniyet, Türk milletinin şerefli ordusunun mensubu olamaz.
Bildiriye imza atan tekaüt amirallerin muhalefet partilerinin üyeleri
olmasını da manidar buluyorum. Bu girişim, millet iradesinin
sorgulanması girişimidir; bu, millî iradeyi tehdit etmektir.
Milletine namlusunu döndüren tanklara selam durmadık, bildiriyi okuyanlara
da asla selam durmayız. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Kıymetli milletvekilleri, yüz yıl önce 4
Nisan 1921 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 69 sayılı Kanunla
Merkezi Ordu olmak üzere Canik sancağına bağlı Fatsa ve
Ünye kazalarının ilhakı suretiyle Ordu müstakil livası
teşkil olunmuştur. ilanıyla Ordu kazası merkezî vilayet
olmuştur. 1921 yılında Trabzon vilayetine bağlı bir
kaza merkezi olan Ordu, 6 bucağı, 312 köyü ve 180 bini
aşkın nüfusuyla birinci sınıf ilçe merkeziydi. 30
Kasım 1920 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışından yedi ay sonra, 106 sayılı Meclis
Toplantı Gündeminin 6ncı maddesinde Ordunun vilayet oluşuyla
ilgili karar gündeme getirilmiş ve onaylanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Ordu ili, yerel
gazeteciliğiyle de tarihe not düşmüş bir vilayettir. 1919
yılında ilk yerel gazete çıkarılmıştır. 1927
yılında Bilal Köyden tarafından çıkarılan Güzel Ordu
gazetesi ülkemizdeki ilk köy gazetesi unvanını
almıştır. Gazeteci Bilal Köyden, 1929 yılında arkadaşıyla
tahta ve karyola demirlerinden imal ettikleri matbaa makinesiyle de tarihe
geçmiştir. Tahtadan yapılmış matbaayla ilk gazeteyi
yayımlamıştır. Tahtadan yapılan matbaa ise 1950
yılında Basın Müzesine
bağışlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, 1920 yılındaki
Ordunun 2021 yılında nerelere geldiğini birkaç cümleyle sizlere
hatırlatmak isterim: 1949a kadar resmî bir lisesi dahi olmayan Ordu,
bugün, onlarca lisesi, koca bir üniversitesi olan il hâline geldi. Doğru
dürüst bir kara yolu, betonarme köprüsü dahi olmayan izbe bir kasabadan duble
yollara, trafiğin hızla akıp gittiği modern çevre
yollarına, onlarca tünele ve viyadüğe kavuştu. 1970lere kadar
Ordu, elektriğini birkaç mazotlu jeneratörle üretirken bugün, Topçam
Barajımızdan hem enerji hem içme suyu sağlayarak koca bir
büyükşehir oldu. Daha düne kadar kışları fındık
kabuğuyla, kömürle, odunla ısınmaya çalışarak isli ve
kirli havada nefes alamazken, gaz ocaklarında su, tüpte tencere kaynatırken
artık çevre dostu doğal gazın temizliğine ve konforuna ulaştı.
En son 1928 yılında, Güzel Ordu Tayyaresinin Ömer Ağa
düzlüğüne indiği Ordu, Türkiyenin ilk deniz üzerine yapılan
havalimanıyla her gün uçakların inip kalktığı bir kent
hâline geldi.
Bugün, bize çağ atlatan, hayal bile
edemediğimiz, saymakla bitiremeyeceğimiz hizmetleri bize
kazandıran Sayın Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Recep Tayyip Erdoğana Ordulu hemşehrilerim
adına teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tiyatrosuyla, sporuyla,
kültürüyle, balıyla, kivisiyle, fındığıyla,
balığıyla daha birçok değişimi ve gelişimi bugün
Ordu kentimizde görmeniz mümkün. Çambaşı Kayak Merkeziyle,
Aybastı Perşembe Yaylasıyla, Akkuş Argan Yaylası ve
Mesudiye Keyfalan Yaylasıyla, Gölköy Ulugölü, Yoroz Kent Ormanı,
Boztepesiyle, Yasonu, rıhtımıyla, Fidangörü, Fatsası,
Ünyesi birbirinden güzel 19 ilçesiyle büyük bir şehir Ordu.
Derelerini yukarı akıttığı
türküsüyle dillere destan, Karadenizin incisi Ordu şehrimiz, 12 kilometre
kesintisiz sahil yürüyüş alanıyla siz değerli misafirlerini
ağırlamak için bekliyor.
Bu vesileyle, Ordunun vilayet oluşunun
100üncü yılını en derin duygularla kutluyor, nice
yüzyıllara kavuşmayı diliyorum. Ordunun vilayet olmasında
emeği geçen herkesi saygı ve hürmetle anıyorum.
Anadoluyu işgal eden düşman güçlerini
yenmek için, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah
arkadaşları olmak üzere, bu vatan toprakları uğruna gazi ve
şehit olan tüm büyüklerimize minnet ve şükranlarımı
sunuyorum; mekânları cennet, ruhları şad olsun.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Karadeniz bölgesinin çevre sorunları hakkında söz isteyen Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzele aittir.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Karadeniz
Bölgesinin çevre sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, ben de Ordu ilimizin
vilayet oluşunun 100üncü yılını tebrik ediyorum.
Ayrıca, şu anda İstanbulda tedavi
gördüğünü öğrendiğimiz Ordu Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Hilmi Gülere de acil şifalar
diliyorum.
Sizleri, bugün, Ordu ilimizin eşsiz
coğrafyasında dolaştıracağız. 3 tane nehir var;
biri Melet Nehri, biri Bolaman Nehri, biri de Cevizdere Nehri.
Önce Melet Nehrinin havzasındayız. Burada
iki bin üç yüz yıl önce inşa edilmiş bir Kurul Kalesi var, 570
metre yükseklikte bir arkeolojik sit alanının tepesinde duruyor.
Şimdi, ben, şunu böyle göstermek istiyorum: Bakın, bu
kayanın üstünde duruyor, burada bir arkeolojik sit alanı var, Antik
Kurul Kenti -tam iki bin üç yüz yıllık- ve buradan
aşağıda, dibinden geçen Melet Nehrine 300 basamak merdivenle
inilebiliyor. Buraya ne yapılmalı? derseniz
Şimdi, bunu
açıp göstereceğim. Yani buraya yapılacak en son şey
herhâlde şu taş ocağıdır. Dünyada başka yerde
örneği yok. Böyle bir antik kent mirasının altını bir
taş ocağıyla oyuyorlar. Burada nekropoller ve kaya
mezarları tahrip olmuş durumda. Bu kent, Kral Mitridatın kenti;
Roma uygarlığıyla yıllarca savaşmış ve en
sonunda bir ihanete uğrayarak -son savaşının adı
ihanet- oğlu, yakınındakiler ve diğerleri ihanete
uğratarak burayı tarumar etmişler. İşte, bu durum o
günkü ihanet savaşının devamı gibi gözüküyor.
Şimdi, burada, bu taş ocağında
sadece bu ihanet yok, başka bir ihanet daha var. Şuraya dikkat çekmek
isterim: Bu taş ocağında bir terazi var. Bu kantarda, arka
tarafta tartılan kamyonun önünde bir de mavi bir su tankeri var. Bu mavi
su tankeri buranın müdavimi, bu su tankeri buradan hiç
ayrılmıyor değerli arkadaşlarım, arkadaki kamyon
tartılırken bu su tankeri ağırlığı
artırmak üzere burada devamlı duruyor. Yani böyle bir
fırıldak, herhâlde, Kral Mitridatın aklına bile gelmezdi.
Buradan, bu taş ocağından Büyükşehre satılan taşlar
1,5 kat fiyata, daha yüksek tonaj gibi gösterilip daha küçük tonajlarda veriliyor
ve maalesef, Büyükşehir bu işin farkında olduğu hâlde bu
işe ses çıkarmıyor. Yani bu iş şunu gösteriyor: Bu
taş ocağı sadece tarihin altını oymuyor, aynı
zamanda Ordu Büyükşehir Belediyesinin altını oyuyor.
Şimdi, Melet havzasından Bolaman
havzasına gelmek istiyorum. Burada yıllardır, 2013
yılından beri bir altın madeni var. Baştan, öncelikle
söylemek isterim: Biz madenciliğe karşı değiliz, biz millî
madenciliğin uygun olan yerlerde ve uygun tekniklerle
yapılmasına karşı değiliz; ancak, insanların yaşam
alanlarında yapılan ve tekniğine uygun yapılmayan,
doğaya zarar veren madenciliğe karşıyız.
Değerli arkadaşlarım, bir de milleti
yanıltıyorsunuz. Bakın, Sayın Erdoğan 12 Ocak 2021de
siyanürle altın işletmeleriyle Türkiyede üretilen altının
yıllık miktarını 42 ton ve
karşılığını da 2,4 milyar dolar olarak ifade
etmiştir. Şimdi, bunu Türk parasına ve tonu da grama çevirince
altının gramı 470 liraya geliyor yani sanki uluslararası
altın kartelleri bütün kazandığı altını
Türkiyeye veriyormuş gibi. Peki, gerçek ne? Gerçek, sadece 50 milyon
dolar. Bu, Fatsadaki altın madenine düşen, altın madeninin
Türkiyeye kazandırdığını söylediği meblağ
ise 2 milyon doların altında çünkü beş yıllık 9,7
milyon dolardan bahsetmiş, yıllık 2 milyon doların
altında. Hâlbuki aynı coğrafyada, Fatsa ve Ünye
coğrafyasında 300 milyon dolarlık fındık üretiliyor
sadece. Yani biz 150 katını tarım ürününden alabileceğimiz
bir meblağ varken çok daha azına orada başka işlere müsaade
ediyoruz. Dolayısıyla, bu ifadeler sadece siyanürle altın
işletmeciliğinin önünü açmak için, halkı kandırmak için
kullanılan ifadelerdir.
Peki, gerçek nedir, Fatsadaki altın
işletmesindeki gerçek nedir? Bakın, şirket 2013
yılında faaliyete başlamış, 2016 yılında bu
faaliyeti sona erdireceğini ve 2018 yılında da burayı
rehabilite ederek tamamen kapatacağını taahhüt etmiştir.
2021 yılına geldik, bu taahhütten üç yıl geçti arkadaşlar
ve şu anda 2013 yılındaki ÇED raporu geçerli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) Bu ÇED raporuna göre de
kapasite 3 milyon 477 bin ton olarak gözükmekte. Kasım 2018de bu
kapasiteyi değil de liç alanını genişletmek için
başvuruda bulunmuş. Burada kendisi açıkça Benim yeni ÇED almam
gerekiyor, ben kapasiteyi artırmıyorum. diye de ifadede bulunuyor.
2019 yılında 3 milyon 477 bin ton cevher kapasitesini
doldurduğunu ve yeni ÇED almak için müracaat ettiğini
öğreniyoruz. Yani ne demek istiyoruz? Buranın ÇEDi olmamasına
rağmen şu anda Fatsadaki altın madeni kaçak bir işletmedir.
Burası kaçak bir işletme olduğu hâlde müsaade edilmektedir ve
oranın Orman İşletme Müdürlüğü buradaki kaçak alanda, ÇEDi
olmayan alanda orman kesimi yapmaktadır ve defalarca uyarmamıza
rağmen buna devam etmekteler.
Değerli arkadaşlarım, şu anda
başka vakit kalmadı, artık Cevizdereyi de bir dahaki
konuşmamda dile getireceğim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
gıda tüketimi ve gıda israfının önlenmesi hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Arzu Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, gıda
tüketimi ve gıda israfının önlenmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gıda tüketimi ve gıda israfının önlenmesiyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Ekranları
başında bizi izleyen aziz Türk milletimizi ve Gazi Meclisimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada
yaklaşık 800 milyon insan açlıktan etkilenmektedir; 1,2 milyar
insan ise susuzluk sorunuyla boğuşmaktadır. Geleceği tahlil
ettiğimizde olası senaryolar arasında mevcut kaynakların
yetersiz kalacağı, gıda ve su savaşlarının çıkacağı
öngörülmektedir. Dünyanın olduğu gibi ülkemizin de en büyük
sorunlarından biri gıda israfıdır. İsraf edilen su,
gıda ve enerji değil aslında tüketilen geleceğimizdir.
Eminim ki burada oturan her milletvekili
arkadaşımın en büyük hassasiyeti, açlıkla mücadele eden
üçüncü dünya ülkeleri olarak adlandırdığımız
ülkelerdeki masum çocukların mahzun bakışlarıdır.
Yapılan yardımlarla ilk kez gazoz şişesi görüp açacak
bulmayan, o şişeyi dişleriyle açan işte o çocukların
bakışlarıdır. Buna karşın dünyada üretilen
gıdanın üçte 1i yani 1,3 milyar tonu her yıl israf
edilmektedir. İsraf edilen bu gıdaların sadece üçte 1iyle
yetersiz beslenen insanları doyurmak ve bu çocukların yüzlerini
güldürmek mümkündür.
Değerli milletvekilleri, gıda
kayıpları ve israf, açlık ve yetersiz beslenmeyle birlikte
küresel sorunlar arasında ilk sırada yer almaktadır. Gelin,
ülkemizin israf haritasını inceleyelim: Türkiye İstatistik
Kurumunun 2018 verilerine göre 18 milyon ton meyve ve sebze çöpe
atılmaktadır, yine her yıl 1,7 milyar ekmek çöpe
atılmaktadır. Bu veriler gün geçtikçe artmaktadır ve ne
yazık ki gittikçe vahim bir hâl almaktadır. Gıda
israfının yüzde 42si hanelerde yapılmaktadır. Buradan da
gıda israfının önlenmesine evimizden başlamamız
gerektiği sonucuna ulaşmak mümkündür. Hem hızlı tüketiyoruz
hem hızlı yaşıyoruz; artık meyve ve sebzeyi manavdan,
eti kasaptan, ekmeği fırından almaya vakit ve sabır yok.
Tüm ihtiyaçların bir arada bulunabileceği süpermarketlerden ve
internetten toplu alışverişler yapıyoruz, böylelikle en
kaliteli ürünü en ucuza alabildiğimizi zannediyoruz fakat toplu
yapılan alışverişler sonucunda alınanların hepsi
o hafta tüketilmediği gibi, buzdolaplarında unutulduğu zaman
alınanların önemli bir bölümü çöpe gitmekte ve tüketici daha çok
zarar etmektedir. İsraf edilen gıdalarda birlikte emeğimiz,
paramız ve dolayısıyla millî servetimiz israf edilmektedir.
Elbette, sadece gıda israfı değil enerji israfı ve su
israfı da ülkemizin olduğu gibi dünyanın temel
sorunlarından biri hâline gelmiştir.
İsrafa ilişkin çarpıcı bir örnek
vermek istiyorum: Akıllı telefon sahiplerinin yüzde 6,8i yılda
bir, yüzde 16,9u iki yılda bir, yüzde 28,1i üç yılda bir
akıllı telefonunu değiştirmektedir. Bireylerin yarıdan
biraz fazlası yani yüzde 51,8iyse cep telefonunu üç yıl içerisinde
değiştirmektedir. Bu oran oldukça yüksektir, ihtiyaç ve tüketim
analizi yapıldığında ihtiyaca dayalı bir tüketimin söz
konusu olmadığı, tüketimin yüksek oranda keyfiyete dayalı
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Peki ne yapılmalı? Genel anlamda sorunlar
incelendiğinde, bunların devlet eliyle bertaraf edilmesi beklentisi
yaygındır. Lakin iki parmağımız
karşımızdakini gösterirken üç parmağımız da bizi
göstermektedir. Doğrusu, sorunların çözümünü sadece devletimizden
beklemeyip bizler de elimizi taşın altına koymalıyız.
Bireysel boyutta yapabileceklerimiz oldukça fazla
ancak birkaç çarpıcı örnek vermemiz gerekirse bunları özellikle
altını çizerek belirtmek istiyorum: Coronavirüsle mücadele döneminde,
marketten, bakkaldan, pazardan alışverişin
azaldığı günümüzde tüketebildiğimizden fazla
gıdayı internet üzerinden sipariş etmekteyiz.
Tüketebildiğimiz kadar gıda almayı alışkanlık
hâline getirmemiz gerekir. Evlerde enerji tasarrufuna yönelik gerekli tedbirlerin
alınması gerekmektedir ki bu bile yüzde 50 oranında tasarruf
gerçekleştirmektedir. Su israfı için en çarpıcı örnek,
dişlerimizi fırçalarken bir dakika boyunca açık
bıraktığımız musluktan akan sudur. Bir kişinin
günde 2 kez bir dakika boyunca musluk suyunu kapatmadan diş
fırçalamasının yılda 8 ton su kaybına sebep
olduğunu hepimizin bilmesi gerekiyor. Yine, her birimiz duş
alırken süreyi bir dakika kısalttığımızda
yıllık olarak 18 ton su tasarrufu yaparız. Mutfağın
gün ışığıyla aydınlatılması yüzde 15
oranında enerji tasarrufu getirmektedir. Bu örnekler artırılabilir,
lakin son bir örnek vermek istiyorum: İşletmelerde bir büro
elemanının yılda ortalama 81 kilogram kâğıdı çöpe
attığı belirtilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ARZU ERDEM (Devamla) Kâğıt
kullanımında geri dönüşüm sağlanmalıdır. Lakin 1
ton kullanılmış gazete kâğıdı geri
kazanıldığında 8 çam ağacının kesilmesi
önlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, israfın nedeni,
ihtiyaç ve istekleri gidermede kullanılan kaynakların nasıl
rasyonel ve verimli kullanılacağının, nasıl
kullanılması gerektiğinin, nitelik ve niceliklerinin nasıl
artırılacağının bilinmemesidir. Bu nedenle tüketim ve
tüketici davranışlarımızı mutlaka ve mutlaka olumlu
yönde geliştirmemiz gerekmektedir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün millî servetimizin ülkemizde kalmasına ilişkin şu
sözünün hem bizlerin hem çocuklarımızın hem de
torunlarımızın yol haritasını oluşturması
temennisiyle ben sözlerime son vermek istiyorum: Türkler! Türk malı
alınız, Türk malı kullanınız; Türk parası, Türk
toprağında kalsın. Ramazan ayının manevi iklimine
girdiğimiz şu günlerde farkındalığımızı
artırmalı, israfı önlemek için önce kendi hanemizden başlamalıyız.
Her birinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Çepni
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Aslı
Özkısırların ölümünün sorumlusunun pandemiyi sermaye için
fırsata çeviren saray rejimi olduğuna ilişkin
açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Aslı Özkısırlar, İzmirde
takıcılık yapan emekçi bir kadındı, Kürşat
gillerden değildi, yıllardır romatizmal bir hastalıkla
uğraşıyordu. Yirmi beş gündür hastaneye yatış
için sıra beklerken 2 Nisanda hayatını kaybetti. Kısa süre
önce Neredeyse on günden fazladır hastaneye yatış için
bekliyorum, yatak yok ama siz yapın kongrenizi, benim çektiğim ağrının,
eziyetin ne önemi var sonuçta. diye yazmıştı ve Aslı, göz
göre göre aramızdan ayrıldı. Aslının ölümünün
sorumlusu hastalık değildir; sorumlusu, pandemiyi sermaye için
fırsata çeviren saray rejimidir; sorumlusu, sağlığı
ticarileştiren kapitalist sisteminizdir. Anısı önünde
saygıyla eğiliyoruz.
BAŞKAN Sayın Barut
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, TÜİKin enflasyon
rakamlarına ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Türkiyede enflasyon durdurulamıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun
açıkladığı verilere göre mart ayında tüketici fiyat
endeksi, bir önceki aya göre yüzde 1,08 artarak yıllık bazda yüzde
16,19a yükseldi. Halkımızı sürekli
yoksullaştırıp açlık ve sefalete mahkûm ediyorlar.
Enflasyon canavarının büyümesine neden olan iktidar cambazlık
yaparak algı oyunlarıyla gerçekleri saptırmaya
çalışıyor. Ekonomik kriz ocakları söndürüyor, yüreklere
ateş düşürüyor. Enflasyon, açlık, sefalet, işsizlik,
yoksulluk ve zulüm demektir. Bu zulmü reva görenler saraylarda sefa sürüyor ama
bu böyle gitmez, gitmemeli. Daha dün Adanada geçim
sıkıntısı yaşayan gencecik bir kardeşimiz
yaşamına son verdi. İktidarı bu yangını
söndürmeye çağırıyoruz; algıyı bırakın,
ülkenin gerçek gündemi olan açlık, yoksulluk ve çaresizliğe çözüm
bulun. Siz yapmıyorsanız bu çözümü projelerimizle biz
yapacağız, bu düzen değişecek ve mutlaka
değiştireceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin
3.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, Eti
Maden Bigadiç Bor İşletme Müdürlüğüne yapılan işçi
alımına ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta Eti Maden Bigadiç Bor
İşletme Müdürlüğüne 43 kişi sürekli işçi kadrosunda
sözlü sınavla işe alındı. Sınav ve işe
alınma koşulları şeffaf ve objektif olarak yapılmamış,
bir kişinin sözlü mülakatı iki dakika sürerken diğerinin yirmi
dakika sürdüğü görülmüştür. Ayrıca, işe alınan
kişilerin isimleri ve puanları sekiz ay süreyle gizlenmiştir.
Hatta tarla mağduru olarak adlandırılan, Eti Madenin yeni
maden sahaları açmak için civar köylerden tarlalarını
aldığı kişiler dahi işe
alınmamıştır. İşe alınanların çoğu
iktidar mensuplarının çocukları ve yakınlarıdır.
Bigadiç ilçemizde pek çok işsiz varken başka ilçelerden işçi
alımı yapmak Bigadiçe yapılan büyük bir haksızlıktır,
bu da AK PARTİnin Bigadiçte yapmış olduğu bir
haksızlıktır. Bigadiç halkı bir an önce bu
haksızlığın giderilmesini, işçi
alımının tekrar şeffaf ve liyakat zemininde
yapılmasını istemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yoksulluk ve işsizlik
demek olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tek adam keyfî yönetimine dayanan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, 10 milyonu aşan
işsizin, on milyonlarca yoksulun, esnafın,
yatırımcının, çiftçinin, emeklinin, iş arayan
üniversite mezunu milyonların sorunlarını çözmedi; dahası,
başta hukuk, adalet, eğitim, demokrasi, basın özgürlüğü,
temel hak ve özgürlükler olmak üzere hemen her alanda ciddi geriye gidişler
yaşıyoruz, yaşam koşulları her geçen gün daha çok
zorlaşıyor. TÜİKe göre tüketici enflasyonu son yirmi ayın,
üretici enflasyonu ise son iki yılın en yüksek seviyesinde. Enflasyon
Araştırma Grubunun hesabına göre, son yedi aylık gerçek
enflasyon yüzde 28i aşmış durumda. Bu tablonun ortaya
koyduğu üzere Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi demek
yoksulluk ve işsizlik demektir; yüksek faiz, yüksek enflasyon demektir;
Türk lirasının değer kaybı, yüksek döviz kuru demektir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi demek kişisel,
keyfî kararlar sonucu istikrarsızlık, güvensizlik demektir.
Yatırım, güven ve istihdam kaybı yüksek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bulut
5.- Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, Gazi Osman
Paşanıın vefatının 121inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün
Ben kendime Gazi Osman Paşayı rehber olarak seçtim, ömrüm boyunca
onun yolunu takip edeceğim. Türk milleti Plevnede yeniden kendini
bulmuştur. Millet yolundaki mücadelemizde daima sembolümüz Plevnede
doğan millî ruh olacaktır. sözleriyle yâd ettiği Tokatlı
millî kahramanımız Gazi Osman Paşayı vefatının
121inci yıl dönümünde şükranla anıyorum. Onun torunu olan her
Tokatlı gibi Gazi Osman Paşanın millî duruşunun
mirasçısı olmakla gurur duyuyorum. Bu vesileyle bir kez daha büyük
komutana Allahtan rahmet diliyor, Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Türkiyenin
gerçek sorununun pandemide verilmeyen ekonomik ve sosyal destekler
olduğuna ve 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Gününe ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
İstanbul Zincirlikuyu İSOV Mesleki ve
Teknik Anadolu Lisesi Müdürü 45 yaşındaki Atilla Altuntaş hayatını
kaybetmişti geçtiğimiz haftalarda. Bugün de Nevşehirden Türkçe
öğretmeni 40 yaşındaki Caner Erdoğan hayatını
kaybetti. Çok sayıda öğretmen Covid hastalığıyla
pençeleşirken, yoğun bakımlarda yatarken çok sayıda da yeni
öğretmen hastamız var. Bu, okulların yüz yüze eğitimine
artık ara verilmesi gerektiğinin işareti, daha fazla can
kaybı vermeyelim.
33 yaşındaki kafe-bar
çalışanı Ramazan Ünal geçinemediği için intihar etti.
Türkiye'nin gerçek sorunu pandemi, pandemide yeterli verilmeyen ekonomik
destek, sosyal destek. Bu sosyal desteklerin mağdur olan esnafa acilen
verilmesi gerekiyor.
Öldürülen Gazeteciler Gününde öldürülen
gazetecilerimizi bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
Alparslan Türkeşin 24üncü ölüm yıl dönümüne ve Kahramanmaraşa
İstiklal Madalyası verilmesinin yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 4 Nisan, Milliyetçi Hareket Partimizin kurucu Genel
Başkanı Alparslan Türkeşin ölüm yıl dönümüdür. Alparslan
Türkeş, ömrünü Türk milliyetçiliği davasına adamış bir
ülkücüdür. 1944te Türk milliyetçisi olarak mevcut yönetimin
yanlışlarını söylediği için tabutluklara atılmış
bir ülkücüdür. Türk milliyetçiliğini ideoloji hâline getiren ve siyasi
harekete dönüştüren Başbuğumuz büyük
Bugün, milyonlarca Türk
milliyetçisi hep bir ağızdan Başbuğlar ölmez. demektedir.
Saygıyla, minnetle anıyoruz; ruhu şad, mekânı cennet olsun.
5 Nisan 1925, emperyalist işgalci Fransız
askerini 12 Şubat 1920de Maraştan kovan ecdadımıza
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İstiklal Madalyası verdiği
tarihtir. Destanı yazan kahramanlara İstiklal Madalyası vermek
için isim sorulduğunda tüm Maraşlıların istiklal
mücadelesine katılması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi,
İstiklal Madalyasını Maraş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Topal
8.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın
hazine arazisi sorununa ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Buradan Sayın Cumhurbaşkanına,
bakanlara ve AK PARTİ milletvekillerine seslenmek istiyorum. Hatayda
hazine arazisi sorunu devam ediyor. Bakın, on yıllardır hazine
arazisi üzerinde evini yapan vatandaşlarımız mağdur,
artık ecrimisilini ödeyemiyor. Tüm Türkiyede sadece Hataya ambargo
uygulanıyor. Neden, neden arkadaşlar? Hazine arazisi milletin
malıysa neden milletin malını millete vermiyorsunuz? Yeter
artık! Bu adaletsizliğe son verin, bu ambargoya son verin. Samimi söylüyorum,
Allah da şahittir, bu adaletsizliğe son vermezseniz vallahi de
billahi de tallahi de günaha gireceksiniz. Buradan Hatay halkı adına
bunu talep ediyorum. Hazine arazisi sorununu çözün, vatandaş artık
ecrimisilini ödeyemiyor.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
9.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Hükûmetten, yaşanan sorunlara gerçekçi ekonomik politikalarla çözüm
bulmasını beklediklerine ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, ekonominin kötü olduğu, iş yeri kapalı olan
esnafın borç batağına girdiği, işsizlik
oranının her geçen gün arttığı, birçok şirketin
battığı, işsiz gençlerin geleceğe kaygıyla
baktığı, emekli vatandaşların geçinemediği
ümitsiz ve karamsar bir Türkiye
Ülkemizde yaşanan ekonomik krizle birlikte
zor günler geçiren vatandaşın psikolojisinin bozulduğu, son
zamanlarda toplu intiharların yaşandığı bir ülke
hâline geldik. Ailesini geçindiremeyen birçok baba intihar ederken
kızı, oğlu ve eşi geride kalmasın, borçlar ve
icralarla boğuşmasın, perişan olmasın diye bütün aile
fertleri birlikte intihar girişiminde bulunmakta. Toplu bir şekilde
siyanürle intihar eden ailelerimizi unutmadık. İntihar eden,
boşanan, yok olup giden nice aileleri unutmadık. Maalesef insan hayatının
ucuz olduğu bir düzen aldı başını gidiyor. Bir hekim
milletvekili olarak Gaziantep ilimizde ve Türkiye genelinde artış
gösteren intihar vakalarından dolayı büyük bir endişe
duymaktayım. Hükûmetin vatandaşın haklı isyanına kulak
vermesi, daha gerçekçi ekonomik politikalarla yaşanan sorunlara çözüm
bulmasını bekliyoruz ya da bıraksınlar, seçimden sonra biz
düzeltelim diyoruz.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
10.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, ülkede
açlık, yoksulluk, işsizlik ve salgın zirvedeyken AK PARTİ
iktidarının Kanal İstanbul derdinde olduğuna ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Algı değiştirmede, suni gündemler
yaratmada, yandaş beslemede bir numara olan AK PARTİ iktidarı;
ülkede açlık, yoksulluk, işsizlik ve salgın zirvedeyken bu sefer
de Kanal İstanbul derdinde. Kimin değirmenine su
taşıdıklarını biz çok iyi biliyoruz. Siz de şunu
çok iyi bilin ki bir tas çorba için böbreğini satılığa
çıkaranlar, ucuz ekmek kuyruklarında saatlerce bekleyenler,
çöplerden, pazar artıklarından evlerine meyve, sebze götürenler,
hastane, yatak bulamadıkları için ölüme terk edilenler, bebeğine
süt ve mama alamayan anneler, tableti, bilgisayarı olmadığı
için eğitimden mahrum kalan çocuklar sizin utanç vesikanızdır.
Bu utanç vesikanız sandıkta yüzünüze çarpacaktır.
BAŞKAN Sayın Ekinci
11.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivasa
yapılan eğitim yatırımlarına ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) 5 Nisan 2021
tarihinde Millî Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçukun
sultan şehrimizi teşrifleriyle, yatırım maliyeti 130 milyon
TLyi bulan 17 eğitim yatırımı ve 1 masalevinin
açılışını gerçekleştirdik. 24 dersliği, 5
adet atölye binasını, 200 kişilik pansiyonu ihtiva eden Sivas
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisemiz, organize sanayi bölgesi içerisinde yer
almasıyla okul-sanayi iş birliğinin sağlanması
noktasında oldukça önemlidir. Açılışı
gerçekleştirilen ve özgün bir proje olan Sivas Masal Evi, tarihî dokusuyla
Anadolu masalları konseptine uygun olarak dizayn edilmiş -2 masal
odası, 1 drama etkinlik alanı- her yaşa uygun hizmet verebilecek
şekilde tasarlanmış, ayrıca, kitap tahlilleri ve
yazarlık atölyesi gibi çalışmalar için kütüphane ve okuma
alanına sahiptir. Halk eğitim merkezinden öğretmenevine, spor
salonundan robotik kodlama atölyelerine, anaokulundan mesleki dersler
atölyelerine kadar 16 ilçemizin tamamında farklı bir heyecana vesile
olan 130 milyon liralık bu yatırımların ilimize
kazandırılmasına vesile olan Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğana
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Arkaz
12.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
Alparslan Türkeşin 24üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Merhum Başbuğumuz, seksen
yıllık ömrünü ülkesine, milletine ve devletine adayan örnek bir dava
adamıdır. Türk milliyetçiliği davası, rahmetli
Başbuğumuzun önderliğinde büyük bir fedakârlıkla
yükselmiş; yıkılmaz mirası Milliyetçi Hareket Partisiyle
bugünlere gelmiştir. Ülküsü ve fikirleri bizlere her zaman
ışık olmuştur. Türk İslam ülkücülerinin,
ülkücü-milliyetçi hareketin ve tüm Türk dünyasının lideri
Başbuğumuz Alparslan Türkeşi vefatının yıl
dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum; ruhu şad olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
çiftçilerin gübre sorununa ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Nisan ayının ilk haftasındayız,
çiftçiler tarlalarında çalışıyorlar, bütün çiftçiler
şu anda gübre fiyatlarının yüksekliğinden
yakınıyor. Acaba iktidar olarak gübre fiyatlarından haberiniz
var mı? Çok değil, dört ay önce 2.520 lira olan üre gübre şimdi
3.650 lira, yine dört ay önce 1.540 lira olan amonyum sülfat şimdi 2.160
lira olmuş. Size göre yani TÜİK verilerine göre dört aylık
enflasyon yüzde 5 ama gübrelere yüzde 50-60 zam gelmiş. Dünya pandemiden
kırılıyor, gıda fiyatları artıyor, siz çiftçiye destek
yapmıyor, gübreleri ucuza vermiyorsunuz. Böyle giderse birçok çiftçi
parasızlıktan ve gübre fiyatlarının çok artmasından
dolayı üst gübre kullanamayacak. Çözüm, daha önceki yıllarda
olduğu gibi gübre fiyatının yarısının devletçe
karşılanması; yoksa verim düşecek, üretim düşecek.
BAŞKAN Sayın Özsoy
14.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoyun, CHPnin,
alkollü bir şekilde kaza yapıp kaçtığı söylenen
Maltepe Belediye Başkanına ne tür bir tavır
alacağının takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
günlerde CHPli Maltepe Belediyesinin kabarık siciline bir yenisini daha
eklediğini gördük. CHPli Belediye Başkanının alkollü bir
şekilde kaza yaptığı ve olay yerinden kaçtığı
iddia edildi. Ayrıca bu yetmezmiş gibi kendisine
çarptığı söylenen kazazedeye susması ve olayı örtbas
etmesi için para teklif edildiği ve örtülü bir şekilde tehdit
edildiği de iddia edilmektedir. Ülkemiz ve milletimiz için sorun hâline
gelen bu âciz zihniyeti kınadığımı buradan ifade etmek
istiyorum. Her fırsatta kadına şiddete karşı
olduklarını söyleyen ancak partilerinin içerisindeki taciz ve tecavüz
olaylarına sessiz kalan CHP yönetiminin, bir kadın sürücüye gece
yarısı hem de alkollü bir şekilde çarpıp
kaçtığı söylenen bu Belediye Başkanına ne tür bir
tavır alacağının takipçisi olacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Ünlü
15.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, anestezi
teknikerlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Üniversitelerin ön lisans, anestezi bölümünden mezun
olan ve aldıkları eğitim sonrası ameliyathanelerde,
yoğun bakım ünitelerinde ve acil servislerde çalışabilecek
donanım ve uzmanlığa sahip anestezi teknisyenlerinin,
teknikerlerinin yıllardır atamaları yapılmamıştır.
Sayıları yaklaşık 80 bini bulan anestezi teknikerleri KPSS
sınavından yüksek puan almalarına rağmen kamudaki yetersiz
kadro nedeniyle mağdur edilmişlerdir. Devlette ve özel sektörde
iş bulamayan teknikerler düşük ücrete ağır
çalışma koşullarında çalışmak zorunda
kalmışlardır.
Sağlık çalışanlarına daha
fazla ihtiyaç duyduğumuz bu pandemi sürecinde,
vatandaşlarımıza daha kaliteli ve hızlı hizmet
verebilmek için, binlerce anestezi teknikeri gencimizin ataması ivedi olarak
yapılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
16.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, 6
Nisan Öldürülen Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Serbesti gazetesindeki yazılarında İttihat ve
Terakki yönetimini eleştirdiği için, 6 Nisan 1909 günü Galata
Köprüsünde vurularak öldürülen Hasan Fehmi Beyin öldürülmesinin üzerinden yüz
on iki yıl geçmiştir. Türkiyede o günden bu yana da yüzlerce
gazeteci öldürülmüştür.
Başta Sabahattin Ali, Abdi İpekçi, Çetin
Emeç, Turan Dursun, Musa Anter, Uğur Mumcu, Ferhat Tepe, Metin Göktepe,
Taner Kışlalı ve Hrant Dinklerin şahsında, gece gündüz
çalışan, demokrasinin yanında saf tutan, emek veren,
tarafsız ve güvenilir haberciliği kendine ilke edinmiş ve bu
uğurda hayatını kaybeden tüm gazetecileri Öldürülen Gazeteciler
Gününde saygıyla ve minnetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
vatandaşın OGS ve HGS sistemleriyle mağdur edildiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
AK PARTİ iktidarının geçiş
garantisi verdiği köprü, tünel ve otoyollarda vatandaşlar OGS ve HGS
sistemleriyle mağdur ediliyor. Sistem arızası, plaka
okunamaması, bakiye yetersizliği gibi durumlarda kaçak geçişle
suçlanan sürücülere borç çıkarılıyor. İşletmeciler
duyuruyu sağlıklı şekilde yapmadığı için
vatandaş borcunun farkına varmıyor; sonrasında icra takibi
başlatılıyor, borç katlandıkça katlanıyor. Cezayı
yatıranlar bile sonradan başka ad altında farklı bir
ödemeyle karşı karşıya kalıyor. Sanki daha fazla ücret
alınsın diye hareket ediliyor. Şikâyetlerin haddi hesabı
yok.
Vatandaşı müşteri olarak gören
Ulaştırma Bakanına sesleniyorum: OGS ve HGS şikâyetlerini
gündeminize alın; araştırın, bakalım altından
neler çıkacak? Bu işin peşini bırakmayacağız.
Vatandaşı mağdur etmeyin.
BAŞKAN Sayın Özkan
Yok.
Sayın Taşkın
18.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
emekli 104 amiralin yayınladıkları darbe imalı bildiriyi
şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Deniz Kuvvetlerinden emekli 104 amiralin Kanal
İstanbul ve Montrö tartışmalarını bahane ederek millî
iradeyi ve onun meşru temsilcisi Hükûmetimizi hedef alan, gece
yarısı yayınladıkları darbe imalı bildiriyi,
demokrasimize yapılan bu suikast girişimini şiddetle
kınıyorum.
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin hâlâ
sıcaklığını koruduğu bir ortamda yayınlanan
gece yarısı bildirisinin içeriği de dili de ruhu da açık
seçik bildiğimiz vesayetçi kafanın ürünüdür.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti görevinin
başındayken gece yarısı bir bildiri yayınlayarak
Türkiye'yi karıştırmaya çalışmak kimsenin hakkı
da değildir, haddi de değildir. Şer odakları şunu iyi
bilsin ki: Artık eski Türkiye yok, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın 15 Temmuzda aziz milletimizle
birlikte tüm vesayet odaklarını yıkarak inşa ettiği
büyük ve güçlü Türkiye var diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çiftçilerin
patatesten dolayı uğradıkları zararın
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu yıl da patates ne yazık ki depoda
kaldı, çürüme başladı; 300 bin tonun üzerinde patates göz göre
göre çürümeye terk edildi. Bakanlık da iktidar da bu konuda bir çözüm
üretmedi. Toprak Mahsulleri Ofisi patatesi alarak soruna çözüm getirebilirdi.
Ne yazık ki bu yola gidilmedi. Hububattan sonra en çok tüketilen patatesin
dahi çürütülmesi akıl alacak bir durum değil. 1 liraya mal olan
patates 25 kuruşa dahi satılmadı. Şu anda patates
artık son dönemini yaşıyor. Acil müdahale yapılarak bir
kısmı yine kurtarılabilir. Onun dışında, turfanda
patates on beş gün sonra çıkmış olacak. Çiftçilerin patatesten
dolayı uğradıkları zarar mutlak surette
karşılanmalıdır. İktidara bu konuda da
çağrıda bulunuyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi geçmişte patatesi
alarak çiftçiye destek olmuştu. Bu dönem bu yapılmadı. En
azından çiftçinin uğradığı zarar
karşılanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Açanal
20.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender
Açanalın, Dünya Otizm Farkındalık Gününe ilişkin
açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dünyada ve ülkemizde her geçen gün hızla artan
otizm, doğuştan gelen, beynin ve sinir sisteminin yapı ve
işleyişinden kaynaklanan gelişimsel bir
farklılığı ifade ediyor. Otizmli bireylerin, erken dönemde
tıbbi teşhisi de kapsayacak şekilde kaliteli sağlık hizmeti
ve erken çocukluk döneminden başlayarak her kademe yaşam boyu süren
nitelikli bir özel eğitim hizmeti alması gerekmektedir. Hayatın
her anında onların özel olduğunu hissettirmeliyiz çünkü onlar
hiçbiri diğerine benzemeyen kar taneleridir.
Bu vesileyle otizmli
vatandaşlarımızın ve ailelerimizin Dünya Otizm
Farkındalık Gününü tebrik ediyor, Otizmin farkındayız,
çözümde bir aradayız. diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kemalbay
21.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün,
kapalı cezaevlerinde bulunanların sorunlarına ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, tecride, infaz yakmalara ve
hak gasplarına karşı cezaevlerinde açlık grevleri 131inci
gününde, buna dikkatinizi çekmek isterim.
Bir faks aldım Antalya Kepez E Tipi
Cezaevinden. Şöyle diyor Murat Demirci: Sayın Vekilim, coronavirüs
salgınında biz mahkûmlar, özellikle kapalı cezaevinde bulunanlar
unutuldu. Ben sadece bulunduğum Antalya E Tipi Cezaevinde C-9
odasından örnek vermek istiyorum. Biz 59 kişiyiz, 30 ranza var,
çoğaltılmış üçlü ranzalar; tuvalet, banyo, yemekhane önünde
yatıyoruz. İnsanlar ağız ağıza yatmakta ve
karantinadayız. Bir odada 59 kişiyiz. Salgından nasıl
korunacağız? Siz değerli milletvekillerimizden bu durumu
Mecliste gündemleştirmenizi ve kapalı cezaevinde bulunanlar için ceza
affı, ceza indirimi talep ediyoruz ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ Parti Grubu adına Sayın
Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Alparslan
Türkeşin vefatının 24üncü yıl dönümüne, 5 Nisan Dünya
Avukatlar Gününe, Çinin gerçekleştirdiği Doğu Türkistan
Barın katliamına, Dışişleri Bakanlığından
Çinin Ankara Büyükelçisinin İYİ Parti Genel Başkanını
tehdit eden mesajını kınamasını beklediklerine,
Birleşmiş Milletler 75inci Genel Kurul Başkanı Volkan
Bozkırın konuşmasında Uygur Türklerinden
bahsetmediğine, TÜİKin enflasyon rakamlarına ve Kastamonunun
sorunlarına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iki gün önce Türk siyasetine damga vuran, büyük
dava ve fikir adamı Başbuğ Alparslan Türkeşin
vefatının 24üncü yıl dönümünü idrak ettik. Türk Turan
davası adına her türlü çetin mücadeleyi veren ve yeri geldiğinde
ağır bedeller ödeyen merhum Başbuğumuzu bir kez daha
rahmet ve minnetle yâd ediyorum; mekânı cennet, ruhu şad olsun.
Dün Avukatlar Günüydü. Adalete en çok ihtiyaç
duyduğumuz bugünlerde hukuka inanan, hak ve adaletten ayrılmayan,
birey hak ve özgürlüklerinin savunulmasında, hakların
korunmasında, hukukun üstünlüğünün var olmasında çaba gösteren
tüm avukatların Avukatlar Gününü kutluyorum. Adaletin güçlüden
değil, haklıdan yana olduğu daha güzel günlere
ulaşmayı temenni ediyorum.
Doğu Türkistanın Barın
kasabasında Çinin gerçekleştirdiği katliamın üzerinden
otuz bir yıl geçti. Barın katliamında Çin esaretine boyun
eğmeyen Doğu Türkistanlı soydaşlarımızı
şehadetlerinin yıl dönümünde rahmetle anıyorum. Yaşanan
katliamları hatırlayarak bu meşaleyi evlatlarımıza
ulaştırıyor, davamıza sahip çıkıyor ve gündeme
getiriyoruz: Esaret altındaki soydaşlarımızı
unutmayacağız, unutturmayacağız, maruz kaldıkları
zulme her şeye rağmen sessiz kalmayacağız, görmezden
gelmeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kendini saydırabilen iktidarların bulunduğu her
ülkede diplomatik misyonların, yabancı büyükelçilerin birtakım
kurallara uyması zaruridir. Bu kuralların başında,
bulundukları ülkenin siyasi partilerine ve liderlerine azami saygı
göstermek gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ankaradaki Çin
Büyükelçiliği bir kural ötesinde bir ödev olan bu ilkeyi bugünkü tarihli bir
tweetiyle Sayın Genel Başkanımızı zikretmek
suretiyle ihlal etmiştir. Bu, iktidarın Çine karşı
izahı zor hoşgörüsünden cesaret alan bir eylemdir. Siyaset kurumuna
karşı işlenmiş bu hadsizliği kınıyoruz.
Dışişleri Bakanlığının da Çinin Ankara
Büyükelçiliğinin kullandığı bu tehdit mesajını
kınamasını bekliyoruz. Çin Büyükelçiliğinin bu tweeti
Sayın Genel Başkanımızın hâlen zulme tabi tutulan
Uygur Türkleriyle ilgili Doğu Türkistana dair bir açıklaması
üzerine yapılmıştır. Ayıp işlemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çin Büyükelçiliği en
hafif tabirle ayıp işlemiştir. Bizler her mecrada, Doğu
Türkistanda vuku bulan bu mezalimi dile getirmekten vazgeçmeyeceğiz. Ne
var ki Birleşmiş Milletlerin Türk Başkanı, Adalet ve
Kalkınma Partisi Milletvekili Sayın Volkan Bozkırın da,
Birleşmiş Milletlerin esas sorunları arasında yer
alması gereken Uygur Türkleri hakkında, az önce Genel Kurulumuzda
yaptığı konuşmada tek kelime etmemiş, edememiş
olduğunu da belirtmek istiyorum.
Dün, bugün ve yarın, Anadoludan
başlayıp dünyanın pek çok yerine uzanan bir coğrafyaya
sahip Türklük bilincini, Türk milletiyle özdeşleşmiş
değerleri ve Müslüman kardeşlerimizin haklarını savunmaktan
bizler vazgeçmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; TÜİK, mart ayı enflasyon
rakamlarını açıkladı: Tüketici Fiyat Endeksi aylık
yüzde 1,8; yıllık ise yüzde 16,19 arttı; endekste bulunan tam
287 maddenin fiyatı arttı. Böylece, memura, işçiye, emekliye
verilen sözde enflasyon oranındaki zamlar, sadece mart ayında temel
gıdalar üzerinden çoktan erimiş oldu. En son 2019
yılının Ekim ayında tek haneli sayıları gören
yıllık enflasyon, o günden bu yana çift hanede seyretmeye devam
ediyor.
Alım gücü gün geçtikçe düşüyor, sokakta
dokunduğumuz her vatandaş ekonomiden, çaresizlikten dert
yanıyor. Türk ekonomisi, Hükûmetin rotasında toparlanamaz
şekilde daha da kötüye sürüklenmeye devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Son olarak Kastamonudan
söz etmek istiyorum: Kastamonu, Karabüke 114 kilometre, Samsuna ise 290
kilometre uzaklıkta bir kentimiz. Kastamonunun demir yolu ihtiyacı
artık kaçınılmaz bir hâle geldi. Karabük ve Samsun illerimizdeki
demir yolu ağına Kastamonunun da bağlanması Kastamonudan
göçü ve genç işsizliği aşağıya çekecek, ayrıca, ağır
tonajlı kamyonların orman yollarını ve kara
yollarını daha fazla bozmasından da kurtaracaktır.
1984 yılında kurulan Taşköprü SEKA
Kâğıt Fabrikası 2003 yılında özelleştirildi.
Şu anda fabrikada 75 personel çalışmakta ve fabrika âdeta
atıl duruma düşmüş durumdadır; kendir üreticisi ve
nakliyeci esnaf bundan olumsuz etkilenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - SEKA Kâğıt
Fabrikasının özel sektörden alınarak devlet eliyle
işletilmesi veya orada, özelleştirildikten sonra fabrikayı alan
şirketin daha çok desteklenerek üretiminin artırılması
konusu hem ilçedeki gençlere iş imkânı sağlayacak hem de ilçeye
katma değer katacaktır.
Daha önce sağlık personeli konusunda
sıkıntı yaşamayan hatta Batı Karadenizin merkezi
konumunda olan Kastamonu Covid-19 hastalığı sonrası ne yazık
ki bu konuda sıkıntı yaşamakta ve hastalar artık
diğer illere sevk edilmektedir. Bu nedenle, Kastamonudaki
vatandaşlarımız ciddi anlamda mağduriyet
yaşamaktadır.
Bu konuları Hükûmetin dikkatine sunuyoruz.
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay söz alıyor.
Buyurunuz Sayın Akçay.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Alparslan
Türkeşin vefatının 24üncü yıl dönümüne; emekli 104
amiralin yayınladıkları bildiriye meşru bir demokrasi
talebi ve ifade özgürlüğü, bildiriyi imzalayanlara demokrasi havarisi
gözüyle bakmanın yanlış olduğuna; bildirinin millî iradeyi
hedef aldığına, Türkiyede darbeler sayfasının
kapandığına, Montrönün kırmızı çizgileri
olduğuna ve 4 Nisan 1953te Dumlupınar denizaltısında
şehit olan askerleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 4 Nisan 2021,
partimizin kurucu Genel Başkanı Başbuğ Alparslan
Türkeşin vefatının 24üncü seneidevriyesidir.
Başbuğumuz Alparslan Türkeş, Türk milliyetçiliği
fikriyatını sistemleştirerek siyasi aksiyon hâline
getirmiş, fikir sahasından siyaset sahnesine
taşımış, milliyetçiliği Milliyetçi Hareket Partisiyle
bir program hâline getirmiştir. Başbuğ Türkeş, ileri
görüşlülüğü, isabetli tespitleri, vatan ve millet sevdalısı
bir devlet adamı vasfıyla milyonlarca gencin yetişmesine vesile
olmuş, bize Türk milliyetçiliği, ülkücülük ve Milliyetçi Hareket Partisi
gibi büyük bir miras bırakmıştır.
Başbuğ Türkeş, yalnız Türkiye
için değil, tüm Türk dünyası için de bir lider olmuş, o,
siyasetin ve devlet hayatının mümtaz şahsiyeti olarak Türk
milletinin devletiyle, vatanıyla onurlu bir şekilde kıyamete
kadar yaşamasını ülkü edinmiştir. Genç yaşta ülkemizin
her alanda kalkınması, kudret sahibi olması için gönül ve
düşünce mesaisine başlamış, Dokuz Işık
Doktrini'yle milletimize bir düşünce sistemi ve kalkınma modeli
armağan etmiştir. Milliyetçiliği millî irade ekseninde
demokrasiyle birlikte mütalaa eden Alparslan Türkeş, bir fikir ve hareket
adamıdır. En kötü demokrasi en iyi ihtilalden iyidir. diyen
Türkeş, cesaretin, ferasetin, feragatin, dirayetin, Türklük gurur ve
şuurunun, İslam ahlak ve faziletinin ete ve kemiğe bürünmüş
hâlidir. Rahmetli Başbuğumuzun hatırası aynı
tazelikle zihnimizde ve kalbimizdedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Mücadelesi aynı
heyecanla devam etmekte, fikirleri dün olduğu gibi bugün de
geleceğimize ışık tutmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Başbuğ
Alparslan Türkeşi ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
Sayın Başkan, 4 Nisan 2021 tarihinde gece
saat 02.00 sularında 104 emekli amiral tarafından bir bildiri
yayınlanmıştır. Muhtıra üslubuyla kaleme alınan
bu bildiri, şekliyle, usulüyle, mahiyetiyle kargaşa ve kaosa hizmet
eden, hukuk dışı, vesayete hevesli, art niyetli bir
girişimdir, bir komitacılık faaliyetidir, Halaskâr Zabitan
özentiliğidir. Bu bildiriyle, aziz milletimizin takdirleriyle
seçilmiş iradeye tehditkâr bir dille parmak sallanmış, tarihin
karanlık sayfalarına gömdüğümüz darbe, vesayet ve cunta hayaletleri
diriltilmeye çalışılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yakın ve uzak
geçmişten tanıdık gelen harici ve dâhilî odakların
dünyanın farklı bölgelerinde sahnelenmeye çalışılan darbe
senaryoları ülkemize tekrar sıçratılmaya
çalışılmaktadır. 30 Ocak 2020de eski büyükelçiler
tarafından başlatılan emekliler bildirisi 1 Nisan 2021de
yinelenmiş, 4 Nisan 2021 tarihli bildiriyle ayyuka
çıkmıştır. Bu şüpheli ve kasıtlı
bildirilerin bir merkezden organize ve senkronize edildiği
aşikârdır. Bu bildiri, Cumhur İttifakının
öncülüğünde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin etkin
ve sorun çözen yönetiminde kaybolan yıllarımızı telafi
etmeye başladığımız bir dönemde millî iradeyi hedef
almıştır. Bu bildiri, Türkiyenin terörle mücadeledeki
başarısını, dış politikadaki
kazanımlarını, dünya ve ülke gündemine hâkim olan konumunu
emperyal odakların gündemine mahkûm etme girişimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bildiriye imza atanlar mensup
oldukları kahraman ordumuzun ve Deniz Kuvvetlerimizin itibarına
suikastta bulunmuşlar, âdeta Patrona Halilin ruhunu diriltmeye
heveslenmişlerdir. Ordu-millet bütünleşmesini, millet-devlet kenetlenmesini
hedef alan bu bildiriyi imzalayanlar Akdenizde tam altı ay; yüz seksen
iki gün, dört bin üç yüz altmış sekiz saat, 37.081 kilometre
kesintisiz, hiçbir liman ziyaretinde bulunmadan seyir görevi yapan vatan
bekçisi denizci askerlerimiz Barbarosun torunlarından hiç mi
utanmadılar? Birçok cephede başarıyla mücadele eden kahraman
ordumuzun moralini bozarak içine fitne sokmaya çalışılması
tam bir ihanet hâlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 15 Temmuzu hafife
alanların, bugün de bu bildiriyi hafife alıyor görüntüsü vermeye
çalıştıklarını görüyoruz. Organize ve planlı bir
şekilde bu bildiriye meşru bir demokrasi talebi ve ifade özgürlüğü,
bildiriyi imzalayanlara demokrasi havarisi gözüyle bakmak fevkalade
yanlıştır.
Anayasamızın 12nci maddesinde temel hak
ve hürriyetler, 25inci maddesinde düşünce ve kanaat hürriyeti, 67nci
maddesinde seçme, seçilme, siyasi faaliyetlerde bulunma hakları güvence
altına alınmıştır. Her Türk vatandaşına
siyaset yolu açıktır, isteyen parti kurar veya mevcut partilerden
birine üye olarak faaliyet gösterebilir veya bir sivil toplum faaliyeti
yürütebilir. Görüş ifade etmenin yolu bir gece yarısı örgütlü
bir şekilde muhtıra mahiyetinde bildiri imzalamak değil
Anayasanın öngördüğü şekilde haklarını
kullanmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kaldı ki bildiriye imza
atanlardan bazı emekli amiraller çeşitli platformlarda
-televizyonlarda, gazetelerde, internet mecralarında- görüşlerini
açıkça ve özgürce ifade etmektedirler. Bu bildirinin altına
İmza atarım. diyenler şunu bilmelidir ki, yüz elli
yılı aşkın demokrasi ve siyasi hayatımızda her
türlü darbe ve vesayet teşebbüsü siyaseti, demokratik düzeni, millet
iradesini hedef almış, sekteye uğratmıştır.
Eceli gelen dana kasabın bıçağını
yalarmış. misali bir atasözümüz vardır. Birtakım
siyasetçilerin bu bildiri karşısında amasız, fakatsız,
net bir şekilde duramaması kendini inkârdır, çelişkidir,
cehalettir. Siyasetçiler cılız beyanlarla bu meseleyi hafife almaktan
vazgeçmeli, demokrasinin ve aziz milletimizin yanında saf
tutmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Montrö Boğazlar Sözleşmesi
üzerinden kara propaganda ve kirli algı üreterek milletimizin
aklını bulandırmak istiyorlar. 1936 tarihli Montrö Boğazlar
Sözleşmesi Lozan Anlaşmasının tamamlayıcı bir
halkası, ayrılmaz bir parçasıdır. Montrö
kırmızı çizgimizdir, Karadenizin barış ve istikrar
güvencesidir. Karanlık bilinçaltlarını gecenin bir
yarısında hortlatan darbeci zihniyetler ve onlara çanak tutanlar iyi
bilmelidir ki Türkiyede darbeler sayfası kapanmıştır ve
şu unutulmasın ki: Devlet ve millet asla uyumaz ve emekli olmaz.
Bu vesileyle 4 Nisan 1953te Dumlupınar
denizaltımızın yaptığı kazada hayatını
kaybeden 81 kahraman denizci askerimizi ve tüm şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz.
Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Hakkı Saruhan Oluç konuşacak.
Buyurunuz Sayın Oluç.
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 5
Nisan Dünya Avukatlar Gününe, Kürtçe ana diline karşı
saldırıların eğitim emekçilerinden yapılmaması
gerektiğine, iktidarın yanlış ekonomi politikalarıyla
borçluları artırdığına, TÜİKin enflasyon
rakamlarına, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Gününe ve basın
kartlarının bağımsız kurumlarca verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; dün 5
Nisan Dünya Avukatlar Günüydü. Öncelikle, başta Tahir Elçi olmak üzere,
işini yaparken katledilmiş olan tüm avukatları saygıyla ve
minnetle anıyoruz. Cezaevlerinde bulunan, yine işini yapmaktan
dolayı tutuklanan ve hüküm giyen avukatlara buradan selam gönderiyoruz;
iyi ki varlar.
Türkiyede avukat olmak, aynı zamanda
ağır baskılara, hukuksuzluklara karşı mücadele etmek
demektir. Türkiyede avukat olmak demek, evrensel hukuk ilkelerini savunmak
durumunda kalırken büyük usulsüzlüklerle karşı karşıya
kalmak demektir ve avukatlarımız, bir taraftan evrensel hukuk
ilkelerini ve adaleti savunurken ve meslek onurlarını korumaya
çalışırken, mücadele ederken ağır baskılarla
karşı karşıya da kalıyorlar. Bir kez daha, tüm
avukatların Dünya Avukatlar Gününü kutluyorum ve bu mücadelede onlarla
birlikte olduğumuzu özellikle vurguluyorum.
Mardinin Nusaybin ilçesinde bir lisede matematik
öğretmenliği yapan bir kişi, sosyal medya hesabından
Artık tayinim çıkabilir mi Allahım, insanların Kürtçe
konuşmasına tahammülüm kalmadı da. paylaşımı
yaptı. Yani, tabii, ne diyelim diye düşünüyoruz. Yani öğretmen,
çocukları eğitiyor, çocuklara Türkiyedeki farklı kültürleri,
farklı ana dillerini ve birbirlerine tahammül göstermeyi, herkesin
eşit olması gerektiğini anlatması gereken bir öğretmen
İnsanların Kürtçe konuşmasına tahammülüm kalmadı.
diyor. Tabii, böyle bir insanın eğitimci olması çok tuhaf. Böyle
yaklaşan bir insan nasıl çocuk yetiştirebilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Açıkça,
bir halkın varlığına, kültürüne, kimliğine, ana diline
yönelik nefret suçu işlemektir bu. Şimdi, bu işin bir
tarafı.
Nusaybin Kaymakamlığı bir
açıklama yapıyor, diyor ki: İlçemizde görev yapan bir
öğretmenimizin sosyal medya hesabından bilgisi
dışında, kendisine ait olmayan ifadeler
kullanılmıştır. yani Nusaybin Kaymakamlığı
Bu öğretmenin yaptığı yanlıştır ve buna
ilişkin bir soruşturma sürdürülecektir, bir nefret suçudur.
diyeceği yerde, aklamaya çalışıyor. Tabii, tepkiler gelince
Nusaybin Kaymakamlığı da bu suça ortaklığını
silmek için o paylaşımı da açıklamayı da ortadan
kaldırıyor ama şunu söylemek istiyoruz: Bakın, bu ülkede
farklı kültürler, farklı kimlikler ve ana diller vardır, hepimiz
bunu biliyoruz ve bunların hepsi eşittir, hepsi önemli bir
zenginliğimizdir. Herkes ana dilini özgürce konuşabilmelidir, asla
herhangi bir ana dil -hangi ana dil olursa olsun- küçümsenmemelidir,
tahammülsüzlük gösterilmemelidir, yasaklanmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bu son derece
önemli bir konudur ve bu konuda siyasetin olgun ve sorumlu davranması
gerekiyor ve bu tür ifadeler, bu tür nefret söylemleri
karşısında çok açık tutum alınması gerekiyor.
Bunu en ağır şekilde kınıyoruz ve Kürtçe ana diline
karşı bu saldırıların eğitim emekçilerinden
yapılmaması gerektiği konusunda bir kez daha hatırlatmada
bulunuyoruz.
Şimdi, bu ülkede 1 Ocak-26 Mart 2021 tarihleri
arasında icra ve iflas dairelerine 1 milyon 928 bin 390 yeni dosya daha
eklenmiş yani icra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı bir
yıl öncesine göre 1 milyon 500 binin üstünde artarak 22 milyon 250 bine
yaklaşmış. Bu ne demektir? Yurttaşların bankalara
borçları ve birbirlerine borçları artıyor demektir. 850 milyar
liraya ulaşmış yurttaşların borçları yani
vatandaş borçlu, borçlarını ödeyemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) İktidar
yanlış ekonomi politikalarıyla vatandaşı bu hâle
getirmiş bulunuyor ama pandemi dönemindeki yanlış ekonomi
politikalarıyla borçluları iyice artırıyor, bir borçlular
ülkesi, bir iflaslar ülkesi hâline getiriyor. Bunu bir kez daha vurgulamak
istiyoruz ve bu yanlış ekonomi politikalarından en fazla etkilenenler;
esnaf, küçük işletmeler, çiftçiler, işçiler, emekçiler, emekliler çok
ciddi mağdur durumdadırlar ve bütün bu mağduriyetler
yaşanırken 31 Mart itibarıyla da kısa çalışma
ödeneğini bu iktidar kaldırmıştır.
Bakın, enflasyon verileri açıklandı
yine, TÜİK dedi ki: Aylık bazda artış yüzde 1,8. Uzmanların
ve akademisyenlerin içinde bulunduğu Enflasyon Araştırma Grubu
dedi ki: 1,8 değil, aylık 3,36. Yani neredeyse 3 katı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) TÜİK dedi
ki: Yıllık enflasyon oranı yüzde 16,19. Enflasyon
Araştırma Grubu dedi ki: Yok, hayır, Eylül 2020 ile Mart 2020
dönemi enflasyon oranı yüzde 28. Yani TÜİKin yalan rakamları
karşısında, uzmanların, akademisyenlerin, ekonomistlerin
içinde yer aldığı Enflasyon Araştırma Grubu,
aslında gerçekleri açıklamaya devam ediyor.
Şimdi, son bir konuya değinmek istiyorum:
Bugün 6 Nisan, Öldürülen Gazeteciler Günü. Türkiye, maalesef,
gazeteciliğin hâlâ suç sayıldığı, özgür
gazeteciliğin yapıldığı mecraları ve özgür gazetecileri
yasaklamaya, onları gözaltına almaya, tutuklamaya devam eden bir
iktidarla karşı karşıya. Biz Gazetecilik suç
değildir. demeye devam ediyoruz ve biliyoruz, bu ülkede gazetecilik
yapmak, gerçekleri yazmak, hakikatleri araştırmak son derece güç ve
buna rağmen bu işi, özgür gazeteciliği yapmaya çalışan
ve gerçekleri yazmaya çabalayan çok sayıda insan var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
hemen.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Onları bir
kez daha saygıyla selamlıyoruz. Ama bakın,
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığının açıkladığı verilere
göre, basın kartlarının yenilenmesi sürecinde 10.486
başvuru yapılmış, 1.371 gazetecinin basın kartı
başvurmasına rağmen yenilenmemiş, son iki senede iptal
edilen basın kartı sayısı 1.238 olmuş. Neden önemli bu
veriler? Neden bugün bunu söylüyorum? Çünkü bu iktidar, gazetecilere
mesleklerini yaptırmamak konusunda çok kararlı. Neden bu kadar çok
basın kartı iptali var, çok açık. Neden başvurular
sürüncemede bırakılıyor, çok açık. Çünkü iktidar,
istemediğini yazan basın emekçilerini çalıştırmak
istemiyor ve Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı da bu işi esas olarak sürdüren kurum olarak
karşımızda duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Gazeteciler,
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığının ve Fahrettin Altunun personeli
değildir. İletişim Başkanlığı, iktidarın
çıkarlarını korumaya, iktidarı övmeye programlı makbul
gazeteciler yaratma sevdasından vazgeçmelidir çünkü özgür basın
çalışanları, özgür basın emekçileri mutlaka kendi
çalışmalarını, mücadelelerini sürdüreceklerdir ve sarı
basın kartları olmasa da hakikatlerin, gerçeklerin peşinde
koşmaya devam edeceklerdir. Onları bir kez daha saygıyla
selamlıyoruz.
Kimin gazeteci olup olmadığına karar
verecek yer iktidarın kurumları değildir. Basın
kartları, gazetecilik meslek örgütlerinin de dâhil olduğu
bağımsız kurumlarca verilmelidir. Bunu da bir kez daha
vurguluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay.
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 5 Nisan
Dünya Avukatlar Gününe, 10 Nisan Polis Günü ile Türk polis
teşkilatının 176ncı kuruluş yıl dönümüne, sosyal
medya dedikodularıyla bir belediye başkanının bir arabaya
çarpıp kaçtığının Meclis gündemine getirilmesini
garipsediğine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak suni gündemlerin peşine
takılmayı doğru bulmadıklarına, Recep Tayyip
Erdoğan Başbakan iken generallere mektup yazıp Siyasi
iktidarı uyarın. diyenlerin şimdi emekli amirallerin basın
açıklamasını Darbeye davet. diye yorumlamalarını
demokrasi bakımından olumlu bir gelişme olarak gördüğüne,
çiftçilerin sorunlarına ve vergi barışıyla ilgili
yapılandırmanın revize edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim.
Sayın Başkan, dün 5 Nisandı;
Avukatlar Günümüzü, bütün avukatların gününü tebrik ediyorum.
Yargının çürüdüğü, yargıya güvenin dip
yaptığı bugünlerde, savunma makamının iddia
makamıyla aynı düzlemde görev yapması hâli gerçekleşmedikçe
yargıya tam bir güvenin sağlanması mümkün değildir. Her
şeye rağmen, bütün olumsuz koşullara rağmen,
aşağılanan, ötekileştirilen, bazen terörist gibi gösterilen
sevgili avukatlarımızın günlerini tebrik ediyoruz ve bilmelerini
istiyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında avukatlar yani savunma
makamı, iddia makamıyla aynı düzlemde görev yapacaktır.
Sayın Başkan, bu hafta Polis Haftası
başlıyor. 10 Nisan Polis Günümüz cumartesiye denk geleceği için
ben, şimdiden, haftanın da başlaması hasebiyle kahraman
Türk polis teşkilatının 176ncı kuruluş yıl
dönümünü tebrik ederken, Allahımdan ayaklarına taş
değdirmemesini, görevlerini huzur ve güven içinde yapmalarını
temenni ediyorum. Ancak bilinmesini isterim ki
Müteaddit defalar söyledim,
sanıyorum bu İçişleri Bakanımız ben bunu
söylediğimden beri 7nci İçişleri Bakanı. Abdülkadir Aksu
-kulakları çınlasın- İçişleri Bakanıyken
kendisine ve yüce Genel Kurula şöyle hitap etmiştim: Türk polisi
şehit olmaktan korkmuyor, Türk polisi emekli olmaktan korkuyor. Bu sorunun
çözülmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Nitekim,
Sayın Erdoğanın, 3600le ilgili iki yıl önce söz
verdiği hâlde sözünü tutmamasını da Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısından eleştirmek
Ve Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın Türk polisine verdiği -sadece Türk polisine
değil, öğretmenimize, hemşiremize ve din görevlilerimize
verdiği- sözü tutmasını buradan talep ediyorum. Bu vesileyle
polisimizin haftasını ve gününü tebrik ediyorum.
Biraz önce Genel Kurula hitap eden Sayın Özsoy,
Maltepede geçtiğimiz hafta meydana gelen maddi hasarlı bir trafik
kazasını gündeme getirdi. Şöyle bir önerim var: Bu trafik
kazalarını yapıp kaçma, saklanma, örtbas etme, şu bu
noktasında belki biraz geri gitmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani benim
Sayın Özsoya önerim şöyle olacak Sayın Başkan: 11
Mayıs 1998 tarihinde İstanbul Şişlide bir trafik
kazası meydana geldi; kamuoyunun da yakından bildiği Sevim
Tanürek, bu kazadan dört gün sonra, kazanın oluşturduğu hasar
sebebiyle hayatını kaybetti. Yani geçen hafta meydana gelen, sadece
maddi hasarlı bir trafik kazasını gündeme getiren sayın
milletvekilimize önerim ve teklifim şudur: Sevim Tanürekin ölümüne neden
olan trafik kazasından başlayarak bu işlere bir el atalım.
Var mısınız? Ayıptır ya, çok ayıp! Yani kimi
dedikodularla, sosyal medya dedikodularıyla bir Belediye
Başkanımızın bir arabaya çarpıp
kaçtığını Meclis gündemine getirmeyi doğrusu
garipsediğimi belirtmek istiyorum ama Sevim Tanürekin ölümüne neden olan
kaza çok açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Zira kusur raporu
vermekle sorumlu Adli Tıp İhtisas Dairesinin o günkü
Başkanı da pek kısa bir süre sonra, nedense, Türkiye Denizcilik
İşletmeleri Anonim Şirketinin Genel Müdürü oldu. Beyler,
isterseniz bu konuyu tartışırız ama tavsiyem, bu konuya
daha fazla girmemenizdir.
Sayın Başkan, Türkiye'nin gündemi çok.
Biz, suni gündemin peşine takılmayı Cumhuriyet Halk Partisi
olarak doğru bulmuyoruz ama bizi, bu son günlerdeki suni gündemle ilgili
sevindiren bir husus şudur: Vaktiyle, Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan iken, generallere mektup yazıp Siyasi iktidarı uyarın.
diyenlerin şimdi, emekli generallerin basın
açıklamasını Darbeye davet diye yorumlamalarını,
kendileri adına, demokrasi bakımından olumlu bir gelişme
olarak gördüğümü de belirtmek isterim.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin asli işi milletin derdiyle dertlenmektir, milletin
yaşadığı sorunları çözmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Milletvekillerimiz haftalardır Çiftçinin traktörü, ahırdaki öküzü
hacizde. diye feryat ederler, milletvekillerimiz haftalardır Çiftçinin
mahsulü ambarda kaldı, tarlada kaldı, çiftçi perişan. diye
feryat ederler, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri haftalardır
Çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifi borçlarının yeniden
yapılandırılması lazım. diye feryat ederler.
Şimdi, önümüzde bir tablo var: Dalga geçer gibi, alay eder gibi, kredi
borç faizi yüzde 11den 18e çıkarılıyor,
yapılandırmada geçen süredeki faiz yüzde 5ten 12ye
çıkarılıyor, yapılandırma faizi yüzde 18e
çıkarılıyor ve bunun yüzde 30unun peşin
yatırılması isteniyor. Ben çok merak ediyorum; siyasi iktidar,
Türk çiftçisinin beyninin yok olduğunu mu düşünüyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani bunu hiç yapmamak,
böyle bir şeyi yapmaktan, çiftçi bakımından daha
yararlıdır. Çiftçiyi içine düşürdükleri durumdan dolayı
utanacaklarına -yürütmeyi kastediyorum burada- çiftçiyi içine
düşürdükleri durumdan daha zor duruma sokacak, tefeci kıskacına
alınmış Türk çiftçisi yaratma anlayışını da
kınadığımızı,
yadırgadığımızı belirtiyoruz.
Türk çiftçisine, Türk köylüsüne buradan
sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Millet
İttifakı iktidarında çiftçilerin bütün faizlerini
sileceğimize namus ve şeref sözü veriyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Öte yandan, vergi barışı diye
söylendi, hem SGK primleri bakımından hem vergi borçları
bakımından bir yeniden yapılandırma ortaya koyuldu.
İyi dedik, güzel dedik, makul dedik lakin pandeminin de
biteceği öngörülerek şubat ayında
yapılandırılmış vergi borçlarının ilk
taksitlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
ödenmesiyle
süreç başladı ama pandemi bitmedi; tam tersine, vaka
sayıları arttı, izolasyon ve kapanma devlet yoluyla daha
yaygınlaştırıldı. Özetle, vergi mükellefleri
dükkânını açamaz bir hâldeyken bu mükelleflerden şubat, mart, nisan
aylarında yapılandırdıkları verginin taksitlerinin ödenmesi
talep ediliyor. Bu, şu demek: Hiç kimse -yani tüketilen kâğıda,
evraka yazık- hiçbir esnaf şubat ve mart taksitini ödeyemez.
Eğer maksadınız samimiyse, vergi borçlarının yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili gerçekten küçük esnafı,
KOBİ sahiplerini düşünüyorsa Hükûmet, birinci çağrımız
-aşılama devam ediyor yetersiz de olsa- hiç değilse bu
taksitlerin temmuzda başlamasıdır,
başlatılmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şubatta,
martta taksitini ödeyemeyen esnafın yapılandırması da sona
erecektir yani barış bitecektir. O zaman bu iş niye
yapılmıştır? Yapılandırmaya giren hiçbir esnaf,
şubat ve mart ayında dükkânlarını açamadıkları
için bunu ödeyemez, ödeyemedi, ödeyemeyecek. Buradan yürütmeye çağrı
yapıyorum: Vergi barışıyla ilgili
yapılandırmanın ilk taksitinin temmuz ayında ödenmesi.
şeklinde bir revize yapılması elzemdir. Aksi hâlde, böyle devam
edilirse Türk çiftçisine yapılan Türk esnafına da
yapılmış olacak ve âdeta milletin aklıyla ve hâliyle alay
edilecektir. Cumhuriyet Halk Partisi, Covid döneminde mağdur olan
esnafın da borçlarının faizlerini -tıpkı çiftçi
faizleri gibi- temelli silecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mustafa
Elitaşa yeni görevinde başarılar dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın Elitaş, yeni görevinizde
de başarılar diliyoruz efendim.
Buyurunuz Sayın Başkan.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Alparslan Türkeşin vefatının 24üncü yıl dönümüne, 5 Nisan
Dünya Avukatlar Gününe, Çinin Ankara Büyükelçisinin İYİ Parti Genel
Başkanı Meral Akşener ile Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkındaki paylaşımını doğru
bulmadıklarına ve şiddetle reddettiklerine, emekli 104 amiralin
yayınladıkları bildirinin darbeye teşvik ve teşebbüs
olduğuna ve yargının bununla ilgili gerekeni yerine
getireceğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Nezaketiniz
için teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi kurucu Genel
Başkanı Sayın Alparslan Türkeşi vefatının
24üncü yılında rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun.
5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum.
Biraz önce İYİ Parti Grup Başkan
Vekili arkadaşımız bir konuyu gündeme getirdi. Çin Halk
Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi, İYİ Parti Genel Başkanı
Sayın Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı hakkında sosyal medyada bir tweet ifade etmiş. Bu
konu, diplomatik kuralları aşan, diplomatik nezaketi tamamen göz
ardı eden bir davranış şeklidir; kabul edilemez. Böyle bir
paylaşımı doğru bulmadığımızı
ifade ediyoruz.
Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Dışişleri
Bakanlığına çağırılarak gerekli uyarılar ve
bu konuyla ilgili tepkilerimiz dile getirilecektir. (AK PARTİ ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar) Türkiye'de
siyasi partilerin ne zaman ne konuşacaklarının, hangi ölçüde
konuşacaklarının ve bunu tayin etme hakkının da bir
başka ülkenin Büyükelçisine düşmediğini açık ve net
şekilde ifade ediyoruz. Bu bizim demokratik kurallarımıza
aykırı bir davranış şeklidir, şiddetle reddettiğimizi
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu haftanın
başında çok önemli bir hadise yaşadık. 104 amiralin gece
saat 23.15te sosyal medyada paylaştıkları, Montröyle ilgili
aksi hâlde deyip parmak gösteren bir şekilde uyarısıyla,
tehditli bir bildirisiyle karşı karşıya kaldık. Biz
cumhuriyet tarihi boyunca darbelerle vesikalanmış bir ülkeyiz. Önce
27 Mayıs 1960 darbesi -ki bugün Sayın Bahçeli grup genel kurulunda
hakikaten çok önemli mesajlar verdi tüm darbelerin oluşumu,
gelişimiyle ilgili- 27 Mayıstan önce 9 subay hadisesi vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bunu ihmal eden, bunlarla ilgili sonuçların
değerlendirmesini zamanında gerçekleştirmeyenlerin 1960ta bir
cuntayla karşı karşıya kaldığını
görüyoruz. Yine, 9 Mart 1972 tarihinde darbeci, cuntacı
paşaların birbiriyle anlaşamamasından sonra 12 Mart
tarihinde ortaya çıkan bir muhtıra ve iktidarın devrilmesi
12
Eylül 1980den iki buçuk yıl önce, darbeyi meşrulaştırabilmek
için, 4.500 genci sağcı-solcu diye birbirine kırdırarak 12
Eylül darbesini meşru hâle getirmek için yapılan hareketler
28
Şubatı çok iyi hatırlıyoruz. 28 Şubatta -tanklar
yürütülürken bir gazete veya medya grubu çekemediği için tekrarı gerçekleştirilen-
sanki film şeridini tekrar baştan alıp, bir siyasi iktidara
yapılan darbenin nasıl olduğunu da yaşadık, biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 2007 27 Nisan
e-muhtırası tam da bu 104 amiralin imzalı bildirgesinin
olduğu saatte yayınlandı. Gece saat 23.15te dönemin Genelkurmay
Başkanı bir e-muhtırayla Şöyle şöyle yapmazsanız
gereğine katlanırsınız. dedi ama cumhuriyet tarihinde ilk
defa bir iktidar herkese yerini yurdunu gösterdi. Devlet memuru
memurluğunu yapacak, millî iradenin verdiği görevini yerine
getirecek. dedi ve o günden itibaren artık her şey
değişti. Nasıl ki kapatma davası, 17-25 Aralık ve Gezi
olaylarının, kalkışma hareketinin başlangıcı
cumhuriyet mitingleri diye halkı sokaklara dökerek
kalkışmayı ortaya çıkaran zihniyet; 27 Nisan
e-muhtırasına dimdik durarak cevabını veren AK PARTİ
Hükûmeti ve Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükûmetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 15 Temmuz 2016
tarihinde hain darbe girişimini gerçekleştirenlere millî iradenin
temsilcisi Hükûmetin 27 Nisan tarihindeki dik duruşunu dikkate alarak,
tanklara göğsünü siper etti ve bir kahramanlık destanı
yarattı. Bugün, 103 amiralin yaptığı işi Gündem
değiştirmek, gündemi sulandırmak. diye ifade etmek, tarihimizde
geçen konuları örtbas etmektir. Açıkça ifade ediyorum, Sayın
Meral Akşenerin ifade ettiği gibi bu bir zevzeklik değil; bu
bir kepazeliktir, bu bir darbeye teşviktir, teşebbüstür. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bununla ilgili,
yargı gerekeni yerine getirecektir ve bu kişilere haddini
bildirecektir.
Ben, bu düşüncelerle, Türkiye Büyük Millet
Meclisini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz söz almak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun.
27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çin Büyükelçisinin bu hadsiz tavrı
karşısında gösterdiği duyarlılık için Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaşa
teşekkür ediyorum.
Çin Halk Cumhuriyetinin Ankara Büyükelçisi
attığı bu tweet neticesinde 18 Nisan 1961 tarihli Diplomatik
İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesinin 41inci maddesinin
(1)inci fıkrasının son cümlesini açıkça ihlal etmiş
durumda. Yapılan açıklama alenen devletimizin iç işlerine
müdahaledir. Türk devleti -biraz evvel Sayın Başkan da bahsetti-
Büyükelçiyi çağırarak buna bir karşılık vermeye
hazırlanıyor; onu gördük, memnun olduk. Ancak bu anılan
sözleşmenin 9uncu maddesinin (1)inci fıkrası uyarınca,
ilgili açıklamayı, ilgili mesajı verme cüretini gösteren bu
Büyükelçiyi, bir an önce, misyonel bir tabirle "persona non grata yani
istenmeyen adam ilan etmesini bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili arkadaşımız Sayın Engin Altayın
konuşması esnasında -isim vermemekle birlikte- 2004
yılında partimizin Genel Başkanı, liderimiz Sayın
Devlet Bahçelinin bir kısım devlet protokolüne dâhil kişilere
yazdığı mektubun dünden bu yana basında yer
almasını kastettiğini anladığım için kısa bir
açıklama yapmayı uygun gördüm Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Başkanım.
Tabii, bu, 2004 yılında, bir siyasi parti
Genel Başkanı olarak Genel Başkanımız Sayın
Devlet Bahçelinin imzaladığı ve o dönemde, sadece generallere
değil, tüm devlet protokolüne -ki buna dönemin Cumhurbaşkanı,
Başbakanı, bütün milletvekilleri, medya organları, yüksek bürokrasinin
temsilcileri de dâhil olmak üzere tam 4 bin kişiye- gönderilen bir
mektuptur; saklısı gizlisi de yoktur, medyayla da milletle de zaten
paylaşılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin o günkü
konjonktüre ilişkin görüşlerini ifade eden bir mektuptur fakat dün basında,
sadece generallere gönderilmiş izlenimi veren bir üslupla ve
başlıkla verildi; kesinlikle böyle bir durum söz konusu
değildir, milletle paylaşılan, saklısı gizlisi de
olmayan, 17 sayfalık bir mektuptur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Durum bundan ibarettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Altay
29.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ile Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tekrar
söylüyoruz: Türkiyede kalkışılan son darbe, 15 Temmuz
darbesiyle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna AK PARTİli
sayın üyelerden önce CHPli üyelerin koşa koşa geldiğini
hatırlatmak suretiyle Cumhuriyet Halk Partisine darbeyle ilgili bir
eleştirinin ya da hakaretin ya da yaftanın
yapışmayacağının altını çizmek isterim.
Sayın Akçayın dediği gibi, kamuya açık bir mektup. Doğru.
Bu, 104 amiralin basın açıklaması da kamuya açık ve
neticede, zamanlamasını, bunların böyle bir
çağrışıma yol açacağını
düşünebilmelerini ben de isterdim. Ama Sayın Elitaş da, AK
PARTİli arkadaşlarımız da Sayın Erdoğanda emin
olmalıdır ki artık Türkiyede darbeyi tartışmak bile
abesle iştigaldir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
Dolayısıyla, benim Sayın Erdoğanla ilgili şöyle bir
kanaatim vardı: Sayın Erdoğanın bir darbe paranoyası
var diye, buna gerek yoktur, endişe etmesin diye müteaddit defalar
söylemişimdir. Fakat görüyorum ki bu darbe paranoyası yerini darbe
simsarlığına bırakmış. Yani millet Açım.
dedikçe, İşsizim. dedikçe, millet Soğuk var, kombimi
açamıyorum. dedikçe, millet Aşı
diye feryat ettikçe
Erdoğan, bunların konuşulmaması, esnafın, çiftçinin
hâlinin muhalefet tarafından gündem edilmemesi için âdeta bir darbe
türküsü tutturdular gidiyorlar. Tekrar söylüyorum: Bu millet demokrasiyi
özümsedi ve benimsedi; hem de sizin tahrip ettiğiniz demokrasiyi özümsedi,
benimsedi. Biz bunu tamir ederiz ama Türkiyede hakikaten darbeler devri
bitmiştir. Bu ülkede bu iktidar, AK PARTİ darbe lafı ediyorsa
kendine bakacak; demokrasiye yaptığı, parlamenter sisteme
yaptığı darbelere bakacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitiriyorum.
Sayın Elitaş güzel bir şey söyledi
nerede kendisi bilmiyorum- şöyle bir laf etti: Devlet memurları
memurluğunu yapacak. Evet. Biz muhalefet olarak, AK PARTİ Grup
Başkan Vekillerine cevap yetişmek yerine, Fahrettin Altun denilen
-Fahrettin Altun denilen- 657 sayılı Kanuna tabi bir hadsizin, bir
edepsizin muhalefete sataşmalarına, hakaretlerine cevap vermek
istemiyoruz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bizim muhatabımız Mustafa Elitaştır,
Fahrettin Altun değildir. Haddini bilecek, memur olduğunu bilecek,
bugününe güvenmeyecek, yarın bunların hesabının sorulacağını
bilecek.
İlaveten, Çin Büyükelçisi de haddini bilecek.
Çin Büyükelçisi Sayın Meral Akşenere ve Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanına ayar veriyorsa ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti,
devleti o Büyükelçiyi kulağından tutup sınır
dışı edemiyorsa yazıklar olsun! (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun
Ataş ve arkadaşları tarafından, Merkez Bankası
Başkanının gece yarısı
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınması
sonrası yaşanan dolardaki artış nedeniyle devletin
dış borcunun bu artıştan nasıl etkilendiğinin ve
çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren vatandaşların
zararlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 25/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
6/4/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu, 6/4/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 19
milletvekili tarafından, Merkez Bankası Başkanının
gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
görevden alınması sonrası yaşanan dolardaki artış
nedeniyle devletin dış borcunun bu artıştan nasıl
etkilendiğinin ve çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren
vatandaşların zararlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 25/3/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/4/2021 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, İYİ Parti Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Partili 19 milletvekili arkadaşımla birlikte
vermiş olduğumuz Merkez Bankası Başkanının gece
yarısı görevden alınması sonrası yaşanan
dövizdeki artışın devletin dış borcunu nasıl etkilediğinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi konulu Meclis araştırması önergemiz hakkında
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı ve AK PARTİ Genel Başkanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğan 19 Martı 20 Marta bağlayan gece, dört buçuk
ay önce göreve atadığı Sayın Naci Ağbalı Merkez
Bankası Başkanlığı görevinden alarak yerine AKP eski
Milletvekili Sayın Şahap Kavcıoğlunu atamış;
sonrasında Türk lirası yaklaşık yüzde 15 değer
kaybetmiştir, dolar saatler içerisinde 7,20 seviyelerinden 8,30
seviyelerine çıkmıştır. Buna bağlı olarak hem
ülkemizin dış borcu artmış hem de başta ham maddeye
dolarla ulaşan sanayiciler ve bunun olumsuz etkilerini derinden hissedecek
tüm vatandaşlarımız tedirginlik yaşamıştır.
Partili Cumhurbaşkanlığı
sisteminin yaratmış olduğu tek bir kişinin keyfî kararlar
vermesi, her geçen gün ülkemize ve vatandaşlarımıza yeni bir yük
getirmektedir. Sadece yaşanan bu kur artışından dolayı
kamunun borcu 225 milyar lira, özel sektörün borcu da 250 milyar lira
artmıştır. Tek adamın keyfiyeti ve partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türk ekonomisine o gecenin
maliyeti 500 milyar Türk lirası olmuştur. Bu para saraylarda sefa
sürenlerin cebinden değil, zaten geçim sıkıntısı çeken
vatandaşın cebinden çıkmaktadır. Cumhurbaşkanının
bu sorumsuzluğunun bedelini, ihalelerle zengin edilen yandaşlar
değil, işçisinden memuruna, emeklisinden çiftçisine, esnafından
sanayicisine tüm vatandaşlarımız ödeyecektir. Bu millete
yazık değil midir?
Sayın milletvekilleri, ülkelerin
egemenliğinin simgesi olan, para basımından ve para
politikasını yürütmekten sorumlu olan merkez bankalarının
bağımsızlığı çok önemlidir. Merkez
bankasını güvenilir kılan, para politikalarının
etkinliğini ve başarısını artıran, fiyat
istikrarı hedefine ulaşılmasını sağlayan şey
bağımsızlık ve istikrardır. Tam da bu sebepten ötürü,
ABD Merkez Bankasının Başkanı dört seneliğine göreve
gelmektedir; ABD Başkanı, olağanüstü bir durum olmadıkça
Merkez Bankası Başkanını görevden alamamaktadır.
Avrupadaki duruma bakıldığında ise Avrupa Merkez
Bankasında bu sürenin sekiz yıl olduğu görülmektedir. Ülkemizin
her yerine sirayet eden istikrarsızlık, hayati bir kurum olan Merkez
Bankasında da görülmektedir. Ülkemizde 2016 yılı sonrasında
göreve gelen Merkez Bankası Başkanlarının görev süreleri
gittikçe kısalmaktadır. Nisan 2016da göreve gelen Sayın Murat
Çetinkaya üç buçuk seneye yakın görevde kalırken onu takip eden
Sayın Murat Uysal bir buçuk seneden daha az görev
yapmıştır, Sayın Naci Ağbalın görev süresi ise
beş ayı bulmamıştır. ABDde otuz dört yılda 4
başkan değişirken bizde dört yılda 4 başkan
değişmiştir. Bunun sonucunda ise Türk lirası pula
dönmüş, faiz oranları yükselmiş, döviz kuru artmış,
işsizlik artmış, enflasyon artmıştır. AKPnin
İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. söylemleri yerini
istikrarsızlığa ve ekonomideki küçülmeye bırakmıştır.
Sayın milletvekilleri, altı ayda bir
Merkez Bankası Başkanı değiştirilerek ekonomi
yönetilebilir mi? Merkez Bankası Başkanının gece
kararnamesiyle görevden alındığı bir ülkede istikrardan
bahsedilebilir mi? Tek adamın keyfine göre kararlar vererek yönettiği
bir ülkeye yatırımcı gelir mi? Üst üste kur şokları
yaşayan bir ülkenin parasına güvenilebilir mi?
Sayın milletvekilleri, bu yaşanan
gelişmelerin Türk ekonomisine çok büyük zararları olduğu
ortadadır. Dolarda yaşanan artış nedeniyle devletin
dış borcu artarken ham maddeyi dolarla satın alan sanayici,
tohumundan gübresine bütün girdileri dolar endeksli olan çiftçi üretemez hâle
gelecektir. Benzinden elektrik ve doğal gaza, her şeye gelen ve
gelecek zamlar tüm vatandaşları derinden etkileyecektir.
Bir gecede Ben istedim, oldu.
mantığıyla verilen kararın devletimize ve milletimize
maliyetinin araştırılması, bu duruma önlem
alınması, çözüm bulunması gerekmektedir. Bu nedenle, milletimize
nefes aldırabilme amacını taşıyan araştırma
önergemize destek vereceğinizi umut ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede gündem son sürat değişiyor, bir
değişen gündem hemen diğerini unutturabiliyor. Merkez
Bankası Başkanı bir akşam görevden alındı. Niçin
görevden alındığını bilen var mı? Tek bir
kişi biliyor niçin görevden alındığını, hiç kimse
bilmiyor ve açıklama gereği de hissedilmiyor. Ve peşinden ciddi
bir döviz krizi, kurda yükseliş yaşanıyor; milyonlarca insan bir
gecede yoksullaşıyor, çok az bir kesim zenginleşiyor. Bunun
hesabını sorduğumuzda, konuştuğumuzda açıklama
var mı? Yok. Bu parayla oynayanlar kim? Yine açıklama yok. Peki,
kamu-özel iş birliğiyle yapılan otoyollarda, köprülerde,
havaalanlarında, şehir hastanelerinde bir yığın döviz
borcu var. Onunla ilgili soru sorduğumuzda da yine bir açıklama yok,
ticari sır deniyor. Ülke gerçekten bir şirket gibi
yönetildiğinde istediğiniz zaman özerk, bağımsız
kurumları da yerle bir edebiliyorsunuz. Peki, maliyeti ne oluyor?
Yoksulluk, işsizlik ve giderek borçlanan, deyim yerindeyse tefeciden
borçlanan bir ülkeye dönüşüyoruz.
Son yirmi yılda, dünyaya
baktığımızda 4 veya 5 Merkez Bankası Başkanı
değişmiş; Türkiye yeni sistemle,
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle çığır
açacaktı, yirmi ayda 4 Merkez Bankası Başkanı değişti.
TÜİKe baktığımızda, yine orada da değişti.
Çünkü neden? Hesaplarına gelmeyince çok iyi bildikleri iş,
değiştirmek ve insan harcamak.
Merkez bankaları nedir? Merkez bankaları
çok önemlidir. Tarım için ne yapacak, sermayenin parasını
taahhüde mi ayıracak, tercihlerini işçiden mi memurdan mı büyük
çoğunluktan yana mı yapacak; bunlarla ilgili Maliye Bakanlığıyla
beraber ortak çalışan bir kurum olması lazım ama burada
tercihlerin çok farklı olduğunu biliyoruz. Ne oldu, ekonomik reform
paketi açıklandı, dört gün geçmedi Merkez Bankası Başkanı
değişti; peşinden ne oldu? Arkadaşlar, kurdaki 1 kuruş
değişiklik 4,310 milyar para ediyor, 10 kuruş olduğunda 43
milyar para ediyor, 1 lira olduğunda 430 milyar para ediyor. Peki, 430
milyarla ne yapılır? Kısa çalışma ödeneğine son
veriyorsunuz; onlara verin. Esnafa destek mi? Verin. Topluma aşı
mı gerekiyor? Yapın. Yarın, Plan ve Bütçe Komisyonuna torba yasa
geliyor, çiftçiye yapılandırma deniliyor. Yüzde 12yle, 18le
yapılandırma mı olur? Bu, tefecilik, faizciliktir. Gelin,
çiftçinin borçlarını silelim, emeklilere ek verelim, kısa
çalışma ödeneği dışında gerçekten insanlar
geçinemiyorsa asgari ücret verelim, işsiz olanlara olanak yaratalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun, buyurunuz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Bunların
hiçbirine yaklaşım yok. Neden yok? Çünkü tek, otoriter bir yönetimde
kendi iktidarlarını sürdürebilmek için tercihlerini o yönde
kullanıyorlar. Siz üniversiteleri, bankaları, özerk olması
gereken bütün kurumları yerle bir ettiğiniz sürece kendi
gidişinizi de hızlandırıyorsunuz. Barış ve insan
haklarıyla beraber ekonominin de kalkınması için, bir ülkenin
sadece Merkez Bankası Başkanının
değişikliğini değil, tercihlerini ve ekonomik yönden kimden
yana olduğunu da belirlemesi lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke.
Buyurunuz Sayın Böke. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Martta bir gece
yarısı kararıyla, henüz yüz otuz iki gündür görev
başında olan Merkez Bankası Başkanı görevden
alındı; yerine, tek adam rejiminin iki buçuk yıldaki 4üncü
Başkanı atandı -iki buçuk yılda 4üncü Merkez Bankası
Başkanı- tam da tek adam rejiminin doğasına uygun bir
keyfîlikle yapıldı, Ben istedim, oldu. denildi. Aynı,
geçtiğimiz hafta Meclis Genel Kurulunda oylanan ve reddedilen kanun
teklifini yasalara ve İç Tüzüke aykırı bir şekilde tekrar
gündeme aldırmanız gibi; aynı, millî iradenin tecelli
ettiği bu Büyük Millet Meclisinde oy birliğiyle kabul edilmiş
olan İstanbul Sözleşmesinden bir gece yarısı bir
kişinin keyfî imzasıyla çıkılmasına dair
girişiminiz gibi; her fırsatta millî iradeyi bilerek, isteyerek
çiğneyip sonra da dört bir tarafa Teröristsiniz! Vatan hainisiniz!
Darbecisiniz! diye saldırdığınız gibi.
İşte, sizin bu keyfî yönetiminizin, millî iradeyi yok sayan tek adam
rejiminizin maliyetini milyonlar ödüyor, halk ödüyor, hep birlikte ödüyoruz.
Gece yarısı karanlığında
Merkez Bankası Başkanını görevden alınca -o gece dolar
kuru 7,21di- ertesi gün uyandık, dolar kuru 8,20lere kadar geldi. O gece
-bu karardan önce- on yıllık devlet tahvillerinin faizi yüzde 14tü,
şimdi yüzde 18i aşmış vaziyette. Paramız, sizin
kurduğunuz ve ısrar ettiğiniz düzen yüzünden değer
kaybediyor. Faizler, sizin kurduğunuz, bilerek ve isteyerek ısrarla
devam ettirdiğiniz düzen yüzünden artıyor. Ve sonuçta ne oldu? Hem
faiz arttı hem döviz kuru arttı; Pes! dedirtecek bir gelişme,
büyük bir başarı(!) Türkiyenin 450 milyar dolar dış borcu
var -sizin zamanınızda birikti- ve bu borç, işte, sizin o keyfî
kararınız yüzünden sırf son iki haftada 425 milyar lira
arttı. Kamu-özel iş birliği projeleri, döviz garantili projeler
yandaş şirketleri zenginleştiriyor ve verildiğini
bildiğimiz, henüz bu aşamada bildiğimiz garantiler 150 milyar
dolar düzeyinde. Sadece bu garantilerin yükümlülüğü, sizin keyfî
kararınız nedeniyle bu iki hafta içerisinde 141 milyar lira daha
arttı yani sadece bu iki maliyetin artışından dolayı
her vatandaşımız ortalama 6.280 lira daha yoksul, iki haftada
vatandaş 6.280 lira yoksullaştı. Neden? Sizin kurduğunuz ve
ısrar ettiğiniz bu keyfî düzen yüzünden.
Halkın ödediği bedel bunlarla bitmiyor.
Tüm üretimimiz ithal girdilere bağlı, dolayısıyla döviz
kuru nedeniyle Türk lirası değer kaybettiği zaman ne oluyor?
Maliyet artıyor. İşte, dün açıklanan enflasyon
rakamları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) Üreticinin
enflasyonu yüzde 31e ulaşmış, son iki yılın zirvesinde;
daha bu keyfî yönetimden kaynaklı kurdaki oynamanın etkileri oraya
yansımamış vaziyette. Sizin keyfî ve hukuksuz tek adam rejiminiz
nedeniyle vatandaş her otobüse bindiğinde daha çok para ödüyor,
pazara gidip her domates aldığında daha çok para ödüyor, her
elektrik faturası ödediğinde daha yüksek fatura ödüyor; sizin keyfî
düzeniniz yüzünden.
Ayrıca, Merkez Bankasında para
politikası yapılacak araç da bırakmadınız, 128 milyar
dolar rezervi yok ettiniz. Sahi, söylesenize, nerede bu 128 milyar dolar?
Tekrar soruyoruz: Nerede halkın 128 milyar doları? Burada konu Ahmet
gitti, yerine Ayşe geldi. meselesi değil, kurumların
bağımsızlığı ve sorunları çözebilme
becerisine dair bir güven erozyonu var.
Biz üretimle gelir yaratan bir düzeni mutlaka
kuracağız; eşit, adil ve özgür bir düzeni, keyfî yönetilen
değil demokrasiyle yönetilen bir düzeni halkla beraber
kuracağız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer.
Buyurunuz Sayın Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İYİ
Parti Grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, dünya baş döndürücü
bir hızla değişiyor. Bu değişime ve yeni dünya
düzenine uyum sağlamak için her gün yeni adımlar atmamız
gerekiyor. Fiyat istikrarı ve istihdamda denge düzeyine oluşmak,
dış ticaret dengesini sağlamak, iktisadi büyümeyi sürdürmek için
güven ve istikrar ortamı gerekiyor. Dünyanın ve ülkemizin ihtiyaç
duyduğu güven ve istikrar ortamını sağlamak adına
yapılan çalışmalar ise Merkez Bankamız tarafından
durmaksızın devam ediyor. Ne var ki gerek dünyadaki gerek
bölgemizdeki ve gerekse ülkemizdeki birçok gelişme, döviz ve borsayı
etkileyebilmekte. Ekonomi için en önemli unsur, üretimin ve istihdamın
devam ediyor olması, kendini koruyor olmasıdır.
Salgınla birlikte dünya zor bir dönemden
geçiyor. Bu zor dönemde ihracat pazarlarında yeni negatif süreçler
yaşanmasına rağmen, Türkiye, mart ayında tüm
zamanların ihracat rekorunu kırarak yüzde 42lik mart ayı
artışıyla yeni bir başarıya imza attı.
İstihdamını ve üretim gücünü koruyan Türkiye, ihracatta tarihî
rekorlar kırmaya başladı. Mart ayında dış ticaret
açığımız 2020ye göre yüzde 14,2 gibi önemli bir
düşüş göstererek 5,5 milyar dolardan 4,7 milyar dolara geriledi.
Ekonomide istikrar ve güven süreci elbette kolay oluşmuyor, inişler
ve çıkışlar olabilir; önemli olan, sahip olduğumuz
yetişmiş insan kaynağımız ve üretim gücümüzdür. Üreten
ve ürettiğini dünya pazarlarında rekor seviyede ihracatla sunan bir
Türkiye var artık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yüksek teknolojili ürünlerle katma değere yönelen savunma sanayisinde
büyük başarılar elde eden, markalar yaratan, inovatif ürünlerini
dünya pazarlarına sunan bir Türkiye var. Ülkemiz, pandemi gibi küresel bir
zorluğa rağmen kalıcı büyüme ve katma değerli ihracat
hedefleri doğrultusunda yıldızını parlatmaya devam ediyor.
Alınan her karar, ülkemizin daha iyi yarınlara ulaşması ve
daha iyi bir istikrar sürecine kavuşması içindir. Ülkemiz güçlendikçe
ekonomimiz daha az etkilenecektir. Türkiye salgın sürecini tüm olumsuz
gelişmelere rağmen en iyi şekilde yönetmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle İYİ Parti
grup önerisine katılmadığımızı ifade ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) İYİ
Parti grup önerisinin oylanmasından önce bir yoklama talebimiz
vardır.
BAŞKAN Önergenin oylanmasından önce bir
yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın Göker, Sayın
Ünsal, Sayın Zeybek, Sayın Aytekin, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Hancıoğlu, Sayın Bülbül,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Kaplan,
Sayın İslam, Sayın Emecan, Sayın Böke, Sayın
Adıgüzel, Sayın Kılınç, Sayın Gökçel, Sayın
Çeviköz, Sayın Taşcıer, Sayın Keven.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.34
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - İYİ Parti grup önerisinin
oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun
Ataş ve arkadaşları tarafından, Merkez Bankası
Başkanının gece yarısı
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınması
sonrası yaşanan dolardaki artış nedeniyle devletin
dış borcunun bu artıştan nasıl etkilendiğinin ve
çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren vatandaşların
zararlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 25/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Musa
Piroğlu ve arkadaşları tarafından, genç işsizlerin ve
kamuda kadro ve atama bekleyen üniversite mezunu çeşitli meslek
gruplarının sorunlarının araştırılması
amacıyla 30/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
6/4/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/4/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Mart 2021 tarihinde, İstanbul Milletvekili
Musa Piroğlu ve arkadaşları tarafından, genç
işsizlerin ve kamuda kadro ve atama bekleyen üniversite mezunu
çeşitli meslek gruplarının sorunlarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan (12304 grup numaralı) Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
6/4/2021 Salı günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Musa Piroğlu.
Buyurunuz Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUSA PİROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Merve Çavdar, 25 yaşında,
Aydın; Kevser Abdülkadiroğlu, 21 yaşında, Kastamonu;
İbrahim Can Uzun, 27 yaşında, Nazilli; Ersin Turhan, 32
yaşında, İstanbul. Bu saydığım isimleri
bilmezsiniz, bunlar atanamadığı için intihar eden öğretmen
adayları ve son iki yıldaki 50 intihardan sadece 4ü. Türkiye
çapında üniversitelerden mezun olmuş, iş arayan, işsiz
olarak gezen 2,5 milyon insan var; bunların 1,5 milyonu iş aramaktan
bile vazgeçmiş durumda. İntiharların altında yatan temel şey
bu ve bu intiharların ve bu iş arayanların ortak bir özelliği
var. Bunlar 2 gruba dâhil değil. Birincisi, bunlar zengin çocuğu
değil, işçi ve yoksul çocukları, bu yüzden iş
arıyorlar çünkü zengin çocuklarının iş bulma gibi bir derdi
yok, bu yüzden intihar gibi bir şeyi akıllarından bile
geçirmiyorlar. İkincisi, bunlar bir gruba daha dâhil değil, sosyal
medyada AK çocuklar denilen AK PARTİnin yakınları ve
çocuklarından oluşmuyor bunlar. Yani sahte diplomayla 3 bankaya müdür
olan Hamza Yerlikaya gibi değiller, yani pudra şekeriyle yakalanan
Kürşat Ayvatoğlu gibi de değiller. Yani Bal tutan
parmağını yalar. misali iktidara yanaşıp servet
biriktiren, lüks arabalarla gezen ve her çeşit sefahate
bulaşmış insanlar da değiller. Yaşamak için çalışmak
zorundalar, üniversiteden mezun oldular ama iş bulamıyorlar. Niye?
Bir: Kadro açılmıyor. İki: KPSS'ye giriyorlar, kazanıyorlar
ama bu sefer de mülakatı geçemiyorlar. Torpiliniz yoksa, yüksek bir yerden
torpiliniz yoksa işe alınamıyorsunuz. Türkiyede 207 üniversite
var, övünüyoruz bu üniversite sayısıyla; buralarda okuyan 7 milyon
940 bin öğrenci var. Üniversitelerin bu kadar çok
açılmasının ve bu kadar çok öğrencinin okumasının
altında birtakım sebepler var; birincisi: iktidarın politik
tercihleri. Neredeyse her şehre, her kasabaya üniversite ve fakülte ya da
yüksekokul açtı; böylece oralara bir gelir kaynağı yarattı.
İnsanlar, öğrenciler oraya gidiyor, yurtlarda kalıyor, kafelere
gidiyor, yemek yiyor, ev kiralıyor ve böylece kasaba, o öğrencilerin
sırtından geçiniyor. İkincisi: İşsiz
rakamlarından 9 milyon öğrenciyi düşmüş oldu, böylece
işsizliği gayet düşük gösterebiliyor. Bir de bunun sermayeyle
alakası var. Sermaye, emek gücü maliyeti yüksek olan bütün iş
kollarında üniversite sayısını arttırıyor yani
arz talep dengesi kurmak adına binlerce öğrenciyi mezun yapıyor,
binlerce öğrenciye diploma veriyor ve işsizliği,
öğrencilerin maliyetini düşürerek, iş gücü maliyetlerini
düşürerek buradan yürüyor.
İnsanlar iş istiyor; öğretmenler,
atanamayan öğretmenler, sayıları 500 bin; diyetisyenler,
mühendisler, hemşireler, sağlık lisesi mezunları, mimarlar,
sosyologlar, psikologlar, teknisyenler, paramedikler, fizyoterapistler,
odyometristler, bunların hepsi yetişmiş iş gücü
kaynakları ama kamuda iş bulamıyorlar, özel sektördeyse asgari
ücretle ya da daha kötü koşullarda çalışmaya zorlanıyorlar,
çoğu iş de bulamıyor ve iktidarın bu politikaları
devam ettiği sürece de iş bulma şansları kalmayacak çünkü
iktidarın kurduğu sistem şu: İyi bir üniversitede, çok iyi
bir üniversitede okusanız bile, kapısına kelepçe vurulan
Boğaziçinde bile okusanız iktidara yakın değilseniz,
yanınız, yardakçınız yoksa, dayı diyecek bir
ayı bulamıyorsanız hiçbir yerde işe giremiyorsunuz ve ne
yazık ki bu insanların bu şansı yok. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Atanamayan öğretmenlerin, atanamayan
öğrencilerin, atanamayan bu insanların sorunlarının
araştırılması gerekiyor ve biz biliyoruz ki bu
araştırma önergesi burada kabul edilmeyecek, biz biliyoruz ki bu
intiharlar burada umursanmayacak, biz biliyoruz ki milyonlarca insanın
sorunu görülmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Piroğlu.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bu yüzden ben
gözünü, kulağını sürekli buraya diken, hemen herkese, bu
Meclisteki bütün vekillere haber salan, iş arayan, kadro isteyen bu
insanlara tek bir şey söyleyeceğim: İşsizliğinizin,
atanamamanızın sorumlusu bu iktidar politikalarıdır.
İktidar ayakta kaldığı sürece sizin iş bulma ve
insanca yaşama şansınız yok. Ya bunları devirmek için
harekete geçeceksiniz ya da kapıda beklemeye devam edeceksiniz. Ben
diyorum ki gelin, beraber harekete geçelim. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu Adına
Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çin Büyükelçisini, Genel Başkanımız
Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız
Mansur Yavaş Beye yapmış olduğu nezaketsizlikten
dolayı kınadığımızı ifade ediyor, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin de bu hususta gerekeni yapmak için hassasiyet
göstermesini temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, pandemide üçüncü dalga
yaşanırken, her geçen gün vakalar artarak devam ederken kısa
çalışma ödeneği maalesef kaldırıldı, nisan
ayından itibaren artık yok. Bunun yerine ne olacak? İşten
çıkarmalar olacak; işten çıkarılanlara da 17 Mayısa
kadar işsizlik ödeneği uygulaması devam edecek ve sonuçta,
işsiz sayımız giderek artacak. Dün itibarıyla, Konya
Ereğli Belediyemiz maalesef, 300 çalışanını ücretsiz
izne çıkarmıştır. Şu ramazan ayının
başlangıcında belediyelerde bu başladıysa artık
diğer kamu kurumları dışındaki özel sektörü sizler
düşünün; Türkiye nereye gidecek? Ülkemizde ocak ayı itibarıyla
resmî işsiz sayısı 4 milyona dayanmış -TÜİK diyor
bunu- geniş tanımlı işsizlik ise 9 milyonun üzerinde.
İşsizlik ve istihdam raporlarına göre, geniş
tanımlı işsizlik oranı yüzde 30lara dayanmış,
genç işsizlik ise yüzde 25leri çoktan geçmiş; en vahimi, üniversite
mezunu işsizlerimizin çokluğu. Çalışabilir durumda olan
üniversite mezunu 5 milyon 938 bin -öğrencimizin- yavrumuzun 2 milyon 200
bini maalesef bugün işsiz.
Değerli milletvekilleri, bu, 2 milyon 200 bin
üniversite mezunu gencimiz çalışmadığı hâlde, iş
bulamadığı hâlde KYK borçlarını faizleriyle birlikte
ödüyor, yetmiyor, hacizlerle boğuşuyorlar. Yahu, hiç mi
vicdanınız yok, iktidar olarak hiç mi vicdanınız yok?
Çalışamayan, işi olmayan bir üniversiteliye nasıl haciz
gönderirsiniz? Ama sizin üniversitelilerle ilgili düşünceniz belli: Her
üniversite mezununa iş bulmak zorunda değiliz. diyorsunuz; o zaman,
kime iş bulacaksınız? Niye iktidarsınız? Bu sorunun
cevabı yok. İşte, bu aymazlığınız yüzünden
bizim gençlerimiz perişan, işsiz ve mağdur ama şu ülkede,
şu güzel ülkede 1,5 milyonu aşkın göçmen sayenizde kayıt
dışı çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Hem
gençlerimizin işsiz olmasına sebep oluyor hem de ülkemizin kaynak
kaybetmesine sebep oluyor ama sizin, göçmenlerle ilgili bir çözümünüz de yok
çünkü siz, hiçbir konuya samimiyetle bakan bir anlayış içinde
değilsiniz ki. Ülkeyi göçmenler ülkesine çevirdiniz. Genç beyinlerin bu
ülkeden neden kaçtığını bir düşünün bakalım.
Sizin bu yanlışlarınız yüzünden bizim genç neslimiz Biz bu
göçmenlerle yaşamak zorunda değiliz. diyor ama siz diyorsunuz ki:
Yaşayacaksınız. Yaşamayacağız,
yaşamayacağız! (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Onun için değerli arkadaşlar
Bir de kod 29 var. Arkadaşlar, nasıl bir
ülke bu ya? Kod 29 çıkarmışlar. Vicdan ya! 170 bin işçi kod
29dan maalesef, işten atılmış şaibeli bir
şekilde, iftiraya uğrayarak. Gelin, bari bunu düşünün, düzeltin.
Bari bu konuyu bir ciddiyetle ele alalım da insanların aile
bütünlüğüne, şerefine, namusuna leke sürülmesine son verelim diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Onursal Adıgüzel.
Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) -
Sayın Başkan, üniversite mezunu işsizliğin
araştırılması üzerine verilen önerge hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
İktidar, kendi suni gündemiyle oyalanadursun,
bugün Türkiyenin gerçek ve yakıcı gündemi genç işsizliktir.
15-34 yaş arası 2,5 milyon gencimiz işsiz. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarında üniversiteli işsiz sayısı
rekor kırarak 1 milyonu geçmiş. Onun için ben bu konuşmayı
dişinden tırnağından artırarak çocuklarını
okutan ailelerin, milyonlarca üniversite mezunu işsiz gencin, ben bu
konuşmayı 2 üniversite okudum, 2 diplomam var ama pazarda yumurta
satıyorum. diyen Elâzığlı başarılı sporcu
Nihatın, ben bu konuşmayı Kadro açılmıyor, yüksek puan
alıyoruz, mülakatlarda eleniyoruz. diyen Torpilin gözü kör olsun. diyen
Mardinli Ziraat Mühendisi Ömer'in, ben bu konuşmayı Uçak
teknolojileri okudum, inşaatta çalışıyorum, babam apartman
görevlisi, 4 çocuğunun 3ünü okutmuş, bir ev almış; ben
hayal bile kuramıyorum. diyen Diyarbakırlı Baranın, ben
konuşmayı Yurt dışına gitmek istemiyorum, ülkeme
faydalı olmak istiyorum. diyen İzmirli ODTÜ mezunu Cerenin
adına yapıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) 81
ilde üniversite açmakla övünenler hiç mi vicdanınız
sızlamıyor? Yirmi yıl önce bu ülkede üniversite okumak bir
onurdu. Bugün aileler çocuklarına diyor ki: Oğlum okuma,
kızım okuma, meslek sahibi ol.
Değerli milletvekilleri, eğer, siz bugün
Türkiye'de gençlerin durumunu kendi çevrenizdeki milyonlarca liralık
ciplere binen gençler üzerinden değerlendiriyorsanız büyük bir
yanılgı içindesiniz.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'de yeni
bir veri açıklandı. Son altı ayda uzmanlık
dışı bir işte çalışan üniversite mezunu
sayısı yüzde 97 artmış yani iş beğenmiyor
yalanınız çökmüş. Daha net bir örnek vereyim, Adana
Büyükşehir Belediyesi bir ilana çıktı. Ne arıyor biliyor
musunuz? Büro personeli, şoför ve park bahçelere 200 eleman arıyor.
Kaç kişi başvurdu? 52 bin kişi. Kaçı üniversite mezunu? 45
bini. 45 bin üniversite mezunu bu işlere başvurmuş. Türkiyeyi
getirdiğiniz hâl bu. Gençlerin işsizlik sorununa bir tane somut
öneriniz yok değerli arkadaşlar. Gençleri, üniversite
mezunlarını güvencesizliğe, üniversite mezunlarını
kayıt dışı çalışmaya, üniversite
mezunlarını asgari ücretin altında çalışmaya mahkûm
ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) Sizin öneriniz nedir?
ORHAN SÜMER (Adana) Yirmi senedir sen
iktidarsın, bizim dönemimiz mi kalmış, yirmi yıl öncesinden
bahsediyorsun.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Türkiyede gençler ne diyor biliyor musunuz, Türkiyede
gençler ne diyor? Umudumuz kalmadı. diyor. Bir genç Babam esnaf,
öğrenim kredisiyle zar zor okudum. İşsizim, işsizim ama
öğrenim kredimin faizi her gün devam ediyor. diyor. Başka bir genç
Günde on iki saat 40-50 liraya çalışıyorum. Bu ülkede bir
bilgisayar almak için otuz altı ay vadeli krediye girmem gerekiyor.
diyor.
Kısacası, değerli arkadaşlar, on
dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
gençlerin hâlini üç kelimeyle özetleyeyim size: Üniversite mezunu gençler
mezun, işsiz, borçlu. Eğer bu çatı altında iyi niyetli bir
iş yapacaksak, bu gidişata son vereceksek hep birlikte bu önergeye
evet diyelim, gençler için bu Meclis çatısı altında bir
adım atmış olalım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin konuşacak.
Buyurunuz Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; önerge hakkında
grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu
temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, doğrudur,
işsizlik günümüz şartlarında dünyada olduğu gibi ülkemizde
de en büyük sorunlardan biridir. Rakamların da ortaya koyduğu bu
sorunun biz de farkındayız; sorunu yok sayacak, üstünü örtecek değiliz
elbette. Hatırlanacağı üzere 2019da işsizlik oranı
yüzde 13,7; işsiz sayısı ise yaklaşık 4,5 milyon
olarak açıklanmıştı. Bu çerçevede Türkiyede işsizlik
oranı 2020de bir önceki yıla göre yarım puan azalışla
yüzde 13,2 olarak gerçekleşmiş olsa da TÜİKin İşgücü
İstatistikleri 2020 verilerine göre ülke genelinde işsiz
sayısı geçen yıl 2019a kıyasla yaklaşık 410 bin
kişi azalarak 4 milyon 60 bin kişi olsa da işsizlik oranı
Covid-19 salgınının etkili olduğu geçen yıl bir önceki
yıla göre yarım puan da olsa gerilemiş olsa da biz bununla
övünecek, bu iş bitti diyecek değiliz elbette. Yeni Ekonomi
Programıyla 2023 yılında işsizlik oranını 10,9a
indirmeyi hedefliyoruz ve bunu başararak ayakları yere basan yeni
hedefler belirleyeceğiz ve inşallah işsizliği de ülke
gündeminden çıkartacağız.
Evet, pandeminin hemen öncesi ve pandemi dönemine
dair rakamlar AK PARTİnin hükûmet pratikleri açısından
alıştığımız gibi yukarı doğru bir
ivmeye sahip değil belki, ancak en gelişmiş ülke ekonomilerinde
bile milyonlarca insanın işsiz kaldığı, tüm
dünyayı etkisi altına almış böylesine yıkıcı
bir pandemi ortamında en azından istihdamı koruyabilmenin, bu
olumsuz rakamları düşürebilmenin kolay olmadığını
da ayrıca belirtmek isterim.
Kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ,
ülkemizdeki sorunları esaslı bir şekilde ele alan ve sorunlarla
var gücüyle mücadele ortaya koyan ve Allahın izniyle sorunları
aşabilen bir iktidardır. AK PARTİ iktidarlarında istihdam
alanında oldukça önemli adımlar atılmış, çeşitli
program ve teşviklerle desteklemeler yapılmıştır.
Ülkemizi OECD ülkeleri arasında 2007 ve 2019 döneminde iş gücüne
katılımı en fazla artan ülkeler arasına sokabilmiş bir
Hükûmet olsak da, kadın iş gücünde, genç iş gücünde 2007 ve 2018
yılları arasında OECD ülkeleri içerisinde ülkemizi istihdam
konusunda 1inci yapmayı başarabilmiş bir Hükûmet olsak da, 2002
yılında nüfusu 66,5 milyon ve aktif sigortalı sayısı
yaklaşık 12 milyonken ki bu, nüfusun yüzde 18inin sigortalı
olması demektir- 2019 yılında 83 milyona yükselen nüfusunun
aktif sigortalı sayısını yaklaşık 22 milyona yani
nüfusunun artmasına rağmen yüzde 27ye çıkarabilmiş bir
Hükûmet olsak da, 2002 yılında 52,1 oranındaki kayıt
dışı istihdamı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ORHAN YEGİN (Devamla) -
2020 yılında
32,7ye indirebilmiş bir Hükûmet olsak da, 2002 yılında 2 milyon
561 bin olan kamu görevlisi sayısını 2020de yaklaşık
5 milyona ulaştırmış bir Hükûmet olsak da bununla
yetinmiyoruz. Bu millet için yapılacak daha çok şey olduğunu
bilen ve tüm çabasını, gayretini bu aziz millet için ortaya koyan ve
koymaya devam bir azme ve bir inanca sahibiz, hamdolsun.
Kıymetli milletvekilleri, istihdamı
artırmayı, işsizliği azaltmayı, daha çok üreterek daha
çok paylaşmayı; memurumuzun, emeklimizin,
kadınlarımızın, gençlerimizin, hasılı aziz milletimizin
standartlarını yükseltmeyi nasıl başarabiliriz biliyor
musunuz? Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görüp
farklılıklarımıza ayrıştırıcı
değil yaşatıcı vurgular yaparak, devletimizi ve milletimizi
karşı karşıya kaldığı tüm meydan okumalara
karşı beraber ve omuz omuza koruyarak, içeride siyasi rekabetimizi
saygın bir dil ve tavırla sürdürerek amasız, fakatsız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
ORHAN YEGİN (Devamla) -
e-muhtıralara,
gece yarısı bildirilere karşı durarak, bu ülkenin istikrar
ve güven ortamını bozmak isteyenlere karşı tek yumruk
olarak; darbe girişimlerine, sokaklarımızın terörize
edilmesine, çukurların kazılmasına, sınırlarımıza
dayanmış ve sınırlarımızdaki terör
saldırılarına hep beraber aynı kaygı ve tonla
amasız, fakatsız meydan okuyarak, hep beraber gönül
coğrafyamızın genişliğini ve önemini görüp
kapasitemize, değerlerimize ve birliğimizin
kuşatıcılığına inanarak yolumuza hep beraber
yürürsek bu milletin, bu ülkenin, bu devletin aşamayacağı hiçbir
engel, hiçbir sınav olmayacaktır inşallah diyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, avukatların ve hukuk
fakültesi mezunlarının sorunlarının tespit edilerek bu
sorunlara çözüm önerileri getirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/4048) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
6/4/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/4/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, avukatların ve hukuk
fakültesi mezunlarının sorunlarının tespit edilerek bu
sorunlara çözüm önerileri getirilmesi amacıyla verilmiş olan
(10/4048) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmesinin Genel Kurulun 6/4/2021 Salı günkü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Avukatlık mesleği yani savunma,
yargının üç kurucu unsurundan -hâkimlik, savcılık ve
avukatlık anlamında- biridir. Tabii, ülkemizde avukatların
sorunları çok fazla; başlıklar şeklinde sayacağım
ben.
1) Hukuk fakültelerinin sayısı oldukça
fazla ve niteliği sürekli düşmekte.
2) Stajyer avukatlar ciddi anlamda ekonomik
sıkıntı yaşamaktadır. Hâkim ve savcı stajyerlerin
aldığı maaş gibi, aynı şekilde onlara da
maaş verilmeli ve onların sigortası da devlet tarafından
karşılanmalıdır.
3) Kendine ait hukuk ofisi kuramayan avukatlar
başka bir avukatın yanında sigortalı olarak,
bağlı çalışan olarak çalışmayı tercih
etmekte, ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya
kalmaktadır.
4) Avukatların dosya inceleme ve örnek alma
işlemleri engellenmeye çalışılmaktadır. Avukatlar
dosyayı yeteri kadar inceleyememekte, dosyayı inceleyemediği
için de savunmayı yeteri kadar yapamamaktadır. Dosyayı
incelemesinin engellenmesi
Hâkim ve savcılar, karşılarında
dosyayı bilen bir avukat istemiyorlar; işin doğrusu bu. Bu
açıdan, dosya inceleme fırsatı çok önemlidir.
5) Mahkemelerde haftada 2 sefer duruşma
yapılmaktadır. Nasıl Meclis Benim iş yüküm çok. diyor,
haftanın üç günü çalışıyor ve yetmiyorsa hâkimler de
aynı şekilde yapıyor. Eğer duruşmalara zaman
yetmiyorsa haftada beş gün yapsınlar, haftada dört gün
yapsınlar. Bu büyük bir sorun teşkil etmekte.
6) Aynı zamanda, hâkimler duruşma saatinde
duruşmaları yapmamaktadırlar ve orada avukatlar saatlerce
bekletilmektedir.
7) Avukatlar genel vekâletnameyle ihtarname
çekememektir.
Buradan Adalet Bakanlığına sesleniyorum:
Adliyelere memur alınıyor. Başsavcılıktan, hâkimlikten
emekli olan arkadaşlarımız var aramızda. Adliyelere memur
alımı yapılırken eğer hukuk mezunu kişiler
alınırsa daha faydalı, daha verimli olur. Bu konuda büyük bir
eksiklik var.
8) Mazeretli hâkimler duruşmaya gelmiyor,
avukatların o mazeretten haberi yok, bir şehirden bir başka
şehre gittiği zaman hâkimin mazeretiyle karşı
karşıya kalıyor. O gün için mazereti olan hâkim UYAP üzerinden
duruşması olan avukatlara bildirilirse bu mağduriyetler de
giderilmiş olur, bu şekilde sıkıntılar var.
Mahkemeler, hüküm kurarken vekâlet ücretine
ilişkin avukatlık ücretini, vekâlet ücretini çoğu zaman
yazmıyorlar, eksik yazıyorlar ve avukatlar, bununla ilgili ya
istinafa gidiyorlar ya temyize gidiyorlar, sürekli bununla uğraş
içerisine giriyorlar. Aynı zamanda, CMK görevlendirilmelerinde verilen
ücretler çok düşük ve vergisi peşin alınıyor, uzun sürede
sonradan tahsil edilebiliyor ki bu da aynı zamanda avukatların
mağduriyetlerine sebep veriyor.
Avukatlık bir kamu hizmetidir,
yargının kurucu unsurudur. Bu sebepten dolayı davaların
bitmesi için gerçekten avukatlar da canla başla
çalışıyorlar ancak buna rağmen haksız bir şekilde
avukatlar şikâyet edildiği zaman Avukatlık Kanununun 58inci
maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı hiç incelemeden pat diye
soruşturma izni veriyor. Yani vatandaşın aslında
iddianameyle, şikâyetle ilgisi, güvencesi avukatlara göre daha
fazladır bence. Çünkü vatandaşın birbirini normal şikâyet
ederken hakkında iddianame düzenlenemeyen hususlarda Adalet
Bakanlığı avukatlar hakkında pat diye hemen soruşturma
izni veriyor.
Son dönemlerde reklam yasağıyla ilgili
yaşanan çok sıkıntı var. Avukatlık mesleğinde,
biliyorsunuz, reklam yasağı var; diğer meslekler gibi
değil. Ülkemizde aynı zamanda yargıya müdahalenin artması
karşısında avukatların beklentileri farklı yönlere
çekilmektedir. Kimi avukatlar, iş kapabilmek için siyasi partilerle el ele
-yani buradaki arkadaşlarımız da kendi üstlerine alınganlık
yapmasınlar- gayet rahat iktidar partisinin bulunduğu partiye
kayıt oluyorlar, oradaki kamu kurumlarıyla ilgili tüm avukatlık
hizmetlerini mesela bu dönem için AK PARTİli avukat arkadaşlar
alıyorlar; diğer avukatlar bunu alamıyorlar, vermiyorlar. Yani
onun için benim iktidar partisinden istirhamım, bunu yaparken adaletli,
adil bir şekilde bu işleri tanzim edin.
Avukatlarla ilgili bir başka sorun, Covid
aşısı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Özür dilerim,
bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Efendim, Adalet
Bakanlığı açıklama yapıyor Covid
aşısıyla ilgili. Tüm yargı mensupları,
şoföründen, yazıcısına kadar, mübaşirine kadar bu
alana alındığı hâlde gerek hem Avukatlık Kanununun
1inci maddesinde gerek Ceza Kanununda avukatlar yargının
ayrılmaz parçası denildiği hâlde Covid
aşılamasının kapsamına alınmadı değerli
arkadaşlar.
Adliyelerde, icralarda, hepsinde devlet telefon
koymuş ancak devletin o telefonu açılmıyor arkadaşlar. Yani
o kalemlere niçin o telefonlar konuluyor? Hiçbirisi açmıyor. Sizden
istirham ediyorum, o kalemlere konulan telefonlar açılabilmeli.
Kamu avukatlarına 3600 değil 4200 ek
göstergenin verilmesi lazım. Kamu avukatı olan
arkadaşlarımıza amir olarak hukuktan anlamayan arkadaşlar
getiriliyor ki bu doğru bir olay değil.
Avukat olmayan, hukuk eğitimini almayan
insanları siz uzlaştırmacı yapıyorsunuz. Adam hem kamu
görevlisi hem uzlaştırmacı; mesai saati içerisinde, devlet
maaş verdiği hâlde ek gelir getirici bir iş yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Benim sizden
istirhamım, uzlaştırmacı olayını lütfen hukuk
mesleğini görmemiş olan insanların elinden alalım.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Selamlamak için söz
verebilir misiniz Sayın Başkanım? Teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
avukatlık mesleği için biz diyoruz ki Bir kamu hizmetidir. Kamu
hizmeti olduğu için vergilerin sıfır olması lazım.
Adaletin vergisi olmaz, adaletin KDVsi olmaz, adaletin stopajı olmaz.
Onun için bu avukatlık ücretiyle ilgili KDVleri sıfırlamak
lazım. BAĞ-KUR primi en yüksek olandır ancak emeklilik
maaşında en düşük ücreti avukatlar alıyor. O zaman
arkadaşım, neden siz BAĞ-KUR primini bu kadar yüksek
alıyorsunuz da emekli maaşını düşük veriyorsunuz?
En büyük sorunlardan bir tanesi hasar
danışmanlık şirketleri. Şirketler bunu açıyor,
yanında avukat çalıştırıyor, karın tokluğuna
bu hasar danışmanlık şirketleri avukat çalıştırıyor.
Yazık, günah! Bunun bir an önce engellenmesi lazım. Burada, hâkim ve
savcılara tanınan tüm hakların avukatlara da tanınması
lazım.
Efendim, aslında söylenecek çok şey var.
Kamu kurumlarında yetersiz bir şekilde avukat
çalıştırılıyor, bu kadroların dolması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben teşekkür ediyorum.
Sabrınız için de tekrar çok sağ olun
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Tanal.
İYİ Parti Grubu adına Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen Meclis
araştırması önergesi hakkında, partim İYİ Parti
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yargının kurucu unsurlarından biri
kabul edilen ve savunmayı temsil eden avukatlara maalesef yargı
camiasında üvey evlat muamelesi yapılmaktadır. Bunun en son
örneğinde, adliye çalışanlarının tamamına
aşı yapıldığı hâlde adliyenin ayrılmaz bir
parçası olan ve koridorlarda daha çok bulunmak zorunda kalan avukatlara
aşının yapılmaması, gerçekten, avukatlar adına
üzücü bir durum hâline gelmiştir.
Yine, yıllarca Adalet
Bakanlığında yetkili kişilerin -Sayın Bakandan genel
müdüre kadar- savcı ile savunma makamı avukat arasında
silahların eşitliği ilkesine göre aynı seviyede kürsüde
bulunmaları gerektiği yönündeki görüş ve düşünceleri maalesef
bugüne kadar gerçekleştirilememiştir, bu da avukatlar adına
üzücüdür.
Yine, hukuk fakültelerindeki başarı
sıralaması 190 binden 125 bine çekilmiştir ama her yerde, her
üniversitede bir hukuk fakültesi açılmış ve böylece hukuk
fakültesi mezunları çokça fazla olmuştur, bunların her alanda
olduğu gibi istihdam edilmesi büyük sorunları beraberinde
getirmiştir. Niğdede, Nevşehirde, Kayseride, Aksarayda
patatesler çürüyor, patatesler heba oluyor diye üzülürken, bunun çözüm
yollarını ararken, maalesef, günümüzde de yaklaşık 5
milyona yakın üniversite mezunu genç, mesleklerini icra edemedikleri için
heba olmaktadır; bunun bir çözümü bulunmalıdır.
En kolay açılan fakülte sanırım hukuk
fakültesi. 20 sıra, 2 akademisyenle her üniversitede hukuk fakültesi
açılmasının önüne geçmek gerekir diye düşünüyorum çünkü
niteliksiz ve gerekli eğitim ve öğretimi alamadan bu fakültelerden
mezun olan gençlerimiz yargının her aşamasında, maalesef,
istenilen verimin gerçekleşmesine engel olmaktadır.
Yine avukatlarımızın büyük bir bölümü
açlık sınırının altında bir gelire sahiptir.
İlk beş yılda -avukatlık yapan
arkadaşlarımız bilir- sigorta primlerini, dükkân
kiralarını dahi ödemede zorluk çekmektedirler. Dolayısıyla,
bugün bu konuyla ilgili konuşma yapacağımı söylediğim
bir meslektaşım, dokuz yıldır avukatlık
yaptığını ve bir ay dahi sigorta primini
yatırmadığını söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYHAN EREL (Devamla) Ben de Peki,
sağlık hizmetlerinden nasıl faydalanıyorsun?
dediğimde Zaman zaman özel hastanelerden faydalanıyoruz paramızla,
zaman zaman da özel sağlık sigortası yaptırarak bu
ihtiyacı gidermeye çalışıyoruz. diyor. Buna da bir çözüm
bulmak gerekir. Bunun en önemli kaynağı CMKden verilen ücretler.
CMKden verilen ücretlere baktığımız zaman günümüzün
ekonomik şartlarında çok komik kalmaktadır. En azından bu
ücretler Adalet Bakanlığı asgari ücret tarifesinde belirtilen
miktarların yarısı kadar olmalı ki bu hizmeti yerine
getiren avukatlar bir nebze de olsa soluk alabilsin diye düşünüyoruz.
Yine, staj yapan avukatlarımızın, genç
avukatlarımızın ya baro tarafından ya da Adalet
Bakanlığı tarafından maddi anlamda desteklenmeleri
gerekmekte. Yine, avukatlığa başlayan ve beş
yılını doldurmayan avukatlarımızın sigorta
primlerinin de devlet tarafından veya Barolar Birliği tarafından
yatırılması, bu genç meslektaşlarımıza soluk
aldıracaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Avukatların mesleki sorunlarının
araştırılması ve daha iyi bir yaşama
kavuşmaları için verilen araştırma önergesi hakkında
görüşlerimi paylaşmak üzere söz aldım. Öncelikle Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye'de yeterince değil, yeterinden
fazla hukuk fakültesi var; devlet üniversitelerine, vakıf üniversitelerine
ve Kıbrıstaki üniversitelere bağlı tam 84 tane hukuk
fakültesi var. Ayrıca, yetmezmiş gibi, henüz öğrenci
almamış üniversitelere bağlı 5 hukuk fakültesi daha var.
Son olarak, Boğaziçi Üniversitesi kayyumunu destekleyecek herhangi bir
akademisyen bulunmadığı için Boğaziçi Üniversitesine de bir
hukuk fakültesi açıldı. O fakülteye bağlı olarak atanacak
akademisyenlerle Boğaziçi Üniversitesi kayyumu desteklenmeye
çalışılacak.
Türkiye Barolar Birliğinin resmî verilerine
göre, 80 ildeki 81 baroya kayıtlı avukat sayısı 143.300ün
üzerinde ve bu sayıya kamuda görev yapan avukatlar, baroya
kaydolmamış avukatlar dâhil değil; dolayısıyla
Türkiye'deki avukat sayısı 150 binlere yaklaşmış
durumda. Aslında hukuk fakültesi mezunu sayısı bunun çok çok
üzerinde ama avukatlar kendi mesleklerini icra edemedikleri için, serbest
olarak bir büro açamadıkları için başkaca işleri
yürütüyorlar. Serbest meslek erbabı olarak çalışma
fırsatı bulanların önemli bir bölümü de
Aslında, bir avukatın
yanında, bir hukuk bürosunda neredeyse asgari ücretle çalışan da
binlerce, on binlerce avukat arkadaşımız,
meslektaşımız var.
Özetle, bu konunun araştırılması
için verilen önerge aslında bir fırsat. Bu önerge kabul edilirse bu
sorunun derin biçimde araştırılmasını
sağlayabilmiş oluruz. Bu sorun sadece hukuk fakülteleriyle de ilgili
değil, bir planlama hatası nedeniyle bütün meslek grupları için
geçerli. Bakın, atanmayan öğretmen sayısı 700 binin
üzerinde ve sayı 1 milyona yaklaşıyor.
Şimdi, 1926 yılında Türkiye
İstatistik Kurumu kurulmuştu, şimdi TÜİK olarak
çalışmalarına devam ediyor. Bakın, TÜİK bir sürü
konuda hatalı bilgi paylaşıyor, enflasyonla ilgili hatalı
bilgiler paylaşıyor, kişi başına düşen millî
gelirle ilgili hatalı bilgiler paylaşıyor, pek çok konuda
hatalı bilgiler paylaşıyor, ama bildiğimiz bir şey
var: Nüfus sayımları güvenilir yani Türkiye İstatistik Kurumunun
verdiği nüfus sayıları güvenilir. Ayrıca, Türkiye
İstatistik Kurumunun geçmiş verileri de doğru olduğundan,
gelecek yıllara dair bir nüfus projeksiyonu çıkarma şansı
var ve bunu yapıyor. Bir yıl sonra, beş yıl sonra, on
yıl sonra, yirmi beş yıl sonra Türkiye nüfusunu yaş
gruplarına göre tahmin edebiliyor Türkiye İstatistik Kurumu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Eğer bir ülke bu bilgilere sahipse
geleceğe dair planlarını daha doğru yapabilir. Ülkenin
öğretmen ihtiyacı ne kadarsa ona göre fakülte açarsınız,
ülkenin avukat ihtiyacı, hâkim, savcı ihtiyacı ne kadarsa ona
göre fakülte açarsınız; doktorlar için de geçerli bu, hemşireler
için de geçerli bu. Gerçi rahmetli Demirel hep şöyle söylüyordu: Bu
ülkenin plana değil, pilava ihtiyacı var. Aslında bu, büyük bir
demagojiydi. Eğer elinizde doğru bir plan yoksa yarın pilav bile
yemeyebilirsiniz, o pilavı bile bulamayabilirsiniz. Bu yüzden zaman geç
değil, planlamayla gelecekte bu ülkenin gerçek ihtiyacı olan meslek
gruplarını belirleyebilir, ona göre de fakülte açabiliriz diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddi gerçeğe ulaşılması, ancak,
yargılamayı hâkim, savcı ve avukatların kolektif çabayla
yürüttükleri bir faaliyet olarak kabul eden ve buna uygun mevzuat
altyapısını oluşturan bir sistemle mevcuttur. Bunun aksini
düşünmek rasyonel bir yaklaşım olmaz. Hukukun üstünlüğü
ilkesinin ön koşullarından biri savunma hakkının
sağlanmasıdır. Adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olan silahların eşitliği ilkesi
gereğince mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler
bakımından tarafların eşit olması gerekmektedir.
Savunma hakkının bir vekil, bir müdafi tarafından
kullanılmasıyla birlikte avukatlık mesleği
doğmuştur. Ülkemizde de avukatlık mesleği bir kamu hizmeti
olarak kabul edilmekte ve nitelikli biçimde yerine getirilebilmesi için
avukatlık mesleğinin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Avukatlık mesleğinin güçlendirilmesi ve
yaşanan sorunların ortadan kalkabilmesi adına 3 ana noktayı
değerlendirmekte fayda olacağını görüyorum. Bunları,
eğitim, mesleğe giriş ve meslekte yaşanan sorunlar olarak
gruplandırabiliriz. Bu sorunların çözülmesi ve avukatlık mesleğinin
güçlendirilmesi için on sekiz yılda çok önemli düzenlemeler yaptık.
Yine Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem
Planıyla bu kararlılığımızı da tekrar
göstermiş olduk. İyi eğitim görmüş, hukuki
altyapısı sağlam, yetenekli, doğru sonuca ulaşan
hukukçuları yetiştirmemiz gerekiyor ve bu noktada akademik kadronun
güçlendirilmesi ve müfredatın ele alınarak yeniden
yapılandırılması hususu önem arz ediyor.
Evet, Yargı Reformu Strateji Belgesinden sonra
birinci yargı reformu paketi olarak biliyorsunuz Meclise 7188
sayılı Kanunu getirdik. Ben Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisine de baktım, samimi olduğuna inanmak için kendimi çok
zorladım ancak 7188 sayılı Kanun pek çok avukat
meslektaşımızın önemli problemlerine çözüm sağlarken
hem Komisyon aşamasında hem de Genel Kurulda Cumhuriyet Halk
Partisinin karşı tavrı hâlâ hafızalarımızda
yerini koruyor. Tabii, Sayın Altayın önemli bir sözü var, hep
hafızalarda yer etti, diyor ki: Bu Hükûmet dünyanın en doğru
işini de yapsa bu Hükûmeti alkışlayacak halimiz yok. Evet,
Sayın Altay, zaten sizden de bizim bir alkış beklentimiz ve
talebimiz yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bekliyorsunuz,
bekliyorsunuz.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Milletimiz,
2002den beri verdiği oylarla zaten bizi alkışlıyor,
iktidara ve ülke yönetimine, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğana ve işte Mecliste de Cumhur İttifakına en büyük
grup olarak zaten görev vermiş oluyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hatalı
üretim olmuş, hatalı üretim.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Eğer bu
öneride samimiyseniz, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan
Hakları Eylem Planı hem benden önce konuşan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Geri
çağırıyorlar hatalı üretimi Atilla.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sokakta
görüyoruz İnsan Hakları Eylem Planını.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bu noktada, hem
Yargı Reformu Strateji Belgesi hem de İnsan Hakları Eylem
Planı, hem benden önce konuşan hatip
arkadaşlarımızın söylediği hem de Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinde belirtilen hususları taşımakta. Kanun
teklifi, arkadaşlarımızca, milletvekilleriyle birlikte Meclisin
gündemine getirilecek. Eğer gerçekten, avukatların bu mesleki
sorunlarının çözülmesi ve avukatlık mesleğinin
güçlendirilmesi konusunda samimiyseniz hem Komisyon aşamasında hem de
Genel Kurulda bu teklife destek verirsiniz, biz de o zaman sizin samimiyetinize
inanırız diyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) On dokuz
yıl oldu, on dokuz.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bu vesileyle
yüce heyetinizi tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Oylamadan sonra Sayın Altay.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz. Peki, efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
konuşma hakkım aynı oturum içinde olacağı için
Başkanım
BAŞKAN - Sayın Altay, Sayın Sümer,
Sayın Gökçel, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Zeybek,
Sayın Aydoğan, Sayın Şevkin, Sayın Kaya, Sayın
Çeviköz, Sayın Erbay, Sayın Sarıaslan, Sayın Ünsal,
Sayın Şeker, Sayın Kadıgil, Sayın Özcan, Sayın
Kılıç, Sayın Gürer, Sayın Aydın, Sayın
Taşcıer, Sayın Budak.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Pusula gönderen milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan
ayrılmasın.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, avukatların ve hukuk
fakültesi mezunlarının sorunlarının tespit edilerek bu
sorunlara çözüm önerileri getirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/4048) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Altay, buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Mahmut
Atilla Kaya, biraz önce kürsüde yaptığı konuşmada ismimi de
anarak daha önce söylediğim bir sözü bağlamından koparmak
suretiyle kamuoyunda yanlış algılama oluşturacak
şekilde bir değerlendirmede bulunmuştur. Söz talep ediyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP Grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim.
Sayın Kayanın şunu bilmesi
lazım: İktidar, muhalefetten güzelleme beklemez; iktidar,
muhalefetten alkış da beklemez. Bu söz, doğru, Mehmet
Muşla yaptığımız bir polemik esnasında Mehmet
Muşun bana Alkışlayın.
sözü üzerine, sizi alkışlamayacağımızı beyanen
söylediğim bir sözdür, hoş, sözümün de arkasındayım. Havuz
medyasının şöhretli kalemşorları da ne zaman
başları sıkışsa Zaten Engin Altay da böyle dediydi.
derler. Bu vesileyle önce şunu söyleyeyim: Bizden alkış
bekliyorsanız anlamlı bir şey olmaz. Şunun için de olmaz:
Bana ait bir söz vardır, kimsenin de itiraz edemeyeceği bir sözdür
En iyinin iyisi vardır. Dolayısıyla, dünyanın en iyi
şeyinin de mutlaka iyisi vardır. Muhalefet, iktidara Tamam, bu çok
iyi oldu. derse, iktidar iyiye ulaşmak için gayretini keser,
hızını keser zaten, bu bir. İkincisi, Allah için, çok da
alkışlanacak bir hâliniz yok, milletin hâli ortada. (CHP
sıralarından alkışlar) Artık, Türkiyede fırınlardan
ucuz bayat ekmek alışkanlığını
başlattınız, böyle bir usul yoktu; askıda ekmeği
başlattınız ama Anayasayı askıya aldınız,
böyle bir durum yoktu ama sayın milletvekilleri. Ben ilk defa bir
şeye tanık oldum milletvekillerimizin Isparta gezisinde: Vatandaş
ayakkabıcıya gidiyor İkinci el ayakkabı var mı? diye
soruyor, ikinci el ayakkabı soruyor vatandaş. Dolayısıyla,
milletin içinde bulunduğu hâl, sizi alkışlayacak bir hâl
değil, sizi yerden yere vuracak bir hâldir. Bence aklınızı
da başınıza alın. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Başkanım,
bitireyim.
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Efendim, biz milletten
çok oy aldık. Eğer milletin size olan desteğinin sürdüğüne
inanıyorsanız buyurun, çoğunluğunuz var, alın bir
karar, getirin sandığı; hem bizden kurtulmuş olursunuz hem
de güven tazelemiş olursunuz. Ben sandık getirmenizden geçtim, CHP
milletvekilleri yarın Kars'a, Karabük'e, Yalovaya, Malatyaya,
Adıyamana gidiyorlar; sokak gezecekler, esnaf gezecekler, köy gezecekler.
RECEP ÖZEL (Isparta) Burada çalışma var,
ne işleri var orada? Hafta sonu gezsinler, hafta sonu gezsinler.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Arkadaş, AK
PARTİnin 3 milletvekilini sokakta gören bir Allahın kulu varsa bana
gelsin. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sokağa
çıkacak yüzünüz yok, sokağa çıkacak yüzünüz. Ya da çok samimi ve
net bir davet yapıyorum, İstanbul 3üncü bölge AK PARTİ
milletvekillerine sesleniyorum, arkadaşlarımız buradalar:
Benimle bu cumartesi günü, 3üncü bölgede hangi ilçeyi isterlerse,
Bakırköy de olabilir Bağcılar da olabilir; var
mısınız sokağa çıkmaya, var mısınız?
Hadi bakalım! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Neyinizi alkışlayayım
ben sizin? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler
1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, (2/2652) esas
numaralı 8 Nisan Dünya Romanlar Günü Olarak Kabul Edilmesi Hakkında
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/118)
BAŞKAN - İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç Tüzük 37ye göre (2/2652) esas numaralı
Kanun Teklifinin değerlendirilmek üzere gündeme alınmasını
teklif ederim.
Özcan
Purçu
İzmir
BAŞKAN - Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
İzmir Milletvekili Özcan Purçu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
8 Nisana iki gün kaldı, bilmem Hükûmet
tarafı Romanları hatırlayabildi mi? Altı yıllık
milletvekiliyim, 1 tane AK PARTİli milletvekili gelip şurada bir
konuşmadı Romanların sorunlarıyla ilgili, yazık ya!
Yazıklar olsun ya! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Türkiyede 5 milyon Roman var.
Cumhuriyet Halk Partisinin Milletvekili olarak her zaman geldik, konuştuk
şurada, 1 tane AK PARTİli, Hükûmet tarafı gelip şunu
konuştu mu ya: Romanlar ne içer ne yer? 8 Nisan Dünya Romanlar Günü'nü tüm
dünya kutluyor, Hindistan'dan Amerikaya kadar ve tüm Avrupa. Her sene kanun teklifi
veriyorum, bir defaya mahsus kabul etmediniz ya. Kaynanalar Günü bile var ya,
kabul ettiniz, Kaynanalar Günü bile var ya.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hani nerede ya?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Romanlar günü var mı
ya? Şaka Günü bile var ya. (CHP sıralarından alkışlar)
Ya, Romanlara bu kadar mı değer veriyorsunuz? Var ya, Romanları,
yoksulken, şimdi açlığa mahkûm ettiniz. Şu an Romanlar
yoksul değil; rahat edin artık, Romanlar aç, aç. Artık
Cumhuriyet Halk Partili belediyeler Roman mahallelerine ekmek değil, sizin
yüzünüzden yemek götürüyor çünkü evde yemek pişmiyor. Eskiden yemek
pişerdi, ekmek kuyruğuna girerdi millet sayenizde ama şimdi o
ekmek kuyruğuna da girmiyor çünkü yemek pişmiyor mahallede. Evde
ekmek yok, yemek yok; 5 milyon Romanı açlığa sevk ettiniz.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) İzmir
Büyükşehir Belediyesi
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Pandemi döneminde 1 defa
müzisyenlere para verdiniz, müzisyenler bütün aletlerini, müzik aletlerini
sattı, yedi içti biliyor musunuz? Kültürü öldürdünüz ya. Senede bir kere
şu günü kabul edin de bir kere aklınıza gelsin, bir kere
aklınıza gelsin.
Romanları ne hâle getirdiniz hemen söyleyeyim:
Bakın, devlet hiç bakmıyor, Hükûmet hiç bakmıyor, bizim
mahallelerimize Hükûmet girmiyor, devlet hiç bakmıyor, girmiyor.
Romanların yüzde 97si işsiz, haberiniz var mı, kayıt
dışı? Romanların yüzde 2si lise mezunu, binde 4 genç
üniversite kapılarına zor gidiyor, haberiniz var mı? Haberiniz
yok tabii, tuzunuz kuru. Bakın, siz ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz?
Bakın, burada bir liste var, vergi borcu sıfırlanan şirketler
var, milyon milyon.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) İzmir
Büyükşehri konuş.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Siz bunlara ilgilenin ya.
Vallahi, garibanı aç bıraktınız aç, söyleyeyim size.
Bakın, gene kanun teklifi verdim, gene kabul etmeyeceksiniz çünkü Romanlara
değer vermiyorsunuz. Romanlar var ya, dünyanın en kadim
toplumlarından bir tanesi. (CHP sıralarından alkışlar)
Romanlar müzik kulağı olan, sanat aşkı olan bir toplum;
sanatını da öldürdünüz, kültürünü de öldürdünüz, biliyor musunuz? Bir
değer verin ya! Gelin, şunu kabul edin de -bu insanlara aş
vermiyorsunuz, iş vermiyorsunuz- hiç olmazsa senede bir kere konuşun
ya. (CHP sıralarından alkışlar) 5 milyon Roman var bu
ülkede ya. Var ya, açlıktan intihar ediyorlar, müzisyenler intihar ediyor,
herkes intihar ediyor da ama siz
Bakın, şurada tarım
politikanız var; kuru soğana yılda 44 milyon dolar para
veriyorsunuz, ithal ediyorsunuz, strateji belgesinde şu Romanlara bir
kuruş para ayırmadınız ya. Defalarca
bağırdım şurada, şu strateji eylem planını
yaptınız Hükûmet olarak -eylem planı sahada bir
çalışma yapmak demektir- bir kuruş para
ayırmadınız ya, defalarca söyledim. Yok muydu bir
kuruşunuz? Bakın, şu, vergi borcunu
sıfırladığınız şirketleri okuyayım
mı size? Onların parasını bari oraya verin ya. Bu gariban sizden
ne istiyor ya? Şu günü bile çok görüyorsunuz, altı seneden beri
teklif veriyorum kabul etmiyorsunuz ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yazıklar
olsun.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Yazıklar olsun. Biz bu
ülkenin asli vatandaşıyız kardeşim, biz bu ülkenin birinci
sınıf vatandaşıyız ama bakmıyorsunuz,
bakmıyorsunuz ya. Daha ne diyeyim ben size? Ya, bu ülkede bu kadar
değerimiz yok mu? Gençler batakta, insanlar batakta. Diyoruz ki: Eylem
planını yaptınız; gelin, bir değer verin ya,
mahallelere girin ya. Eylem planıyla ilgilenen bir vatandaş var
mı şurada ya? Hükûmetin eylem planını gelip şurada
savunacak bir kişi var mı ya? Yok, yok, yok.
Artık sizden fayda görmüyoruz, millet
gerçeği gördü; ilk seçimde ne olacak göreceksiniz, ilk seçimde ne olacak
göreceksiniz! (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bizler, insana insan olduğu için değer veriyoruz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak. İktidar olalım, bakın, o fakirlik kalacak
mı; o yoksulluk kalacak mı, görün bakalım; sokakta aç insan
kalacak mı, görün bakalım. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi birinci
sırada insana değer verir, insanı alır birinci sıraya
ama sizde gerçekten hiç de vicdan yokmuş. Sizi bu vicdanınızla
baş başa bırakıyoruz. Gelin, Roman mahallerine bir
bakın ya; rezillik, işsizlik, çaresizlik diz boyu. Gelin, bir
milletvekiliyle gidelim bakalım, gelin bir görün ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Sayın
Başkanım uzatabilir misiniz?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Purçu.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Arkadaşlar, mülteci
kadar değerimiz yok ha, haberiniz olsun. Göç İdaresine diyorum ki:
Konteyner verin, çadırda duruyor vatandaşımız. Onlara
veremeyiz, mülteciyse veririz. diyor ya. Ne biçim bir politika? Edremite
gittim, Edremitte Roman mahallesinin dibinde TOKİ binası
yaptınız. 350 kişilik liste verdik, o 350 kişilik fakir,
gariban listesinden 1 tane Romanı alıp ev vermediniz ya.
TOKİyi kime verdiniz orada ya, Edremitte TOKİyi kime verdiniz ya?
Sancaktepe, Nişantepeye bir bakın bakayım; on beş
yıldan beri elektrik, su yok ya. İstanbulun merkezi ya. Sancaktepe
Belediyesi Roman mahallesine gelip çöpleri bile toplamıyor ya. (AK
PARTİ sıralarından Yalan söylüyorsun!) Nişantepeye gidin
bir bakın arkadaşlar. Gelin, bir bakın ya. Hadi gel, hodri
meydan! Gel, hodri meydan, bir bakalım! Nişantepeye beraber gidelim,
elektrik var mı, su var mı, gel bakalım hadi. Ben
hazırım, hadi gidelim. Yazıklar olsun! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sizin, insana verdiğiniz değer bu
kadar ama Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olmak üzere, az kaldı. O zaman
göreceksiniz.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın Başkan,
iki dakika
BAŞKAN Neyle ilgili Sayın Bekle?
CEMAL BEKLE (İzmir) Vicdansız kelimesi
üzerine
BAŞKAN Neyle ilgili efendim?
CEMAL BEKLE (İzmir) Vicdansız diye
hakaret etmesi üzerine Sayın Purçunun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hükûmete söyledi.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Ben Hükûmete söyledim
Sayın Başkanım.
CEMAL BEKLE (İzmir) Grubumuz adına
BAŞKAN Sayın Bekle, yerinizden bir
açıklama yapın.
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın Başkan,
grubumuz adına söz istiyoruz.
BAŞKAN - Yarın gündem dışı
konuşmanız var. Siz, yerinizden lütfen, bir açıklama
yapınız.
CEMAL BEKLE (İzmir) Sataşmadan iki
dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Şahsınıza bir
sataşma yok efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
CEMAL BEKLE (İzmir) Grubumuza var Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, şimdi, Sayın Purçu konuşmasını yaparken
AK PARTİ sıralarına dönerek Sizde hiç vicdan yok mu? diye
ifade etti. İstanbulda bir beldeyi işaret ederek Orada su yok.
diye ifade etti. Hâlbuki su, büyükşehir belediyesinin işidir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, söz vermek için Roman olmak şartsa ben de Romanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Buradan demesi
lazım ki: Sayın İmamoğlu sende hiç vicdan yok mu?
Romanların yaşadığı yere niye su vermiyorsun? Bütün
sorunları bize yüklüyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için, bütün milletvekillerine Vicdansız.
diyerek, Romanlara hiç bir şey yapmadınız. diye ifade
kullanarak sataşmıştır. İzin verirseniz,
sataşmaya grubumuz adına Roman Milletvekilimiz Cemal Bekle cevap
versin.
BAŞKAN Grup adına buyurunuz Sayın
Bekle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben de Romanım.
Sayın Başkan, o zaman ben de Romanım.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Cemal Beklenin, İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun (2/2652) esas numaralı Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
CEMAL BEKLE (İzmir) Sayın Başkan,
değerli vekillerim; ben nasipse yarın konuşacağım ama
herkes şunu çok net kabul ediyor: Daha kurulduğu ilk gün
Kimsesizlerin kimsesi olmaya geldik. diyen bir algının
temsilcileriyiz. Bugün, şu kürsüde Romanlarla ilgili eleştirinin
yapıldığına şahit oluyoruz ki sayın vekiller,
bakın, bugüne kadar, AK PARTİ dönemine kadar Romanların bir
şey istemeye tenezzülü dahi olmamıştır. Neden biliyor
musunuz? Yapılmayacağını bildiği için. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Romanların, cumhuriyet tarihi
boyunca kendileri adına iyi bir şey yapılacağına dair
özgüvenleri dahi yoktu. İşte, AK PARTİ döneminde ne oldu biliyor
musunuz Sayın Purçu? AK PARTİ döneminde Romanlar ilk defa kendini bu
ülkenin eşit, birinci sınıf vatandaşı hissetti
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Her alanda yaptığımızı
sayarız. Eğitimden sağlığa, barınmaya, her alanda
yaptığımızı sayarız ki yarınki
konuşmamda hepsine değineceğim.
Arkadaşlar, burada Sayın Purçu
konuşurken CHP belediyeleri ne yapmış, onları bana bir
anlatsın, İzmirde Ege Mahallesini ranta peşkeş çekerken
Özcan Purçu Vekilimizin gıkı mı çıkmış? Bize onu
anlatsın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz,
yaratılanı Yaradandan ötürü seven bir medeniyetin temsilcileriyiz.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Özcan Vekilimizle daha önce de söyledik; Romanların toplumun ortak
hafızasında yer alan sorunlarını çözmek için
taşın altına elimizi değil, gövdemizi koymaya
hazırız ama burada da kuru gürültüye, kuru lafa meydan vermeyiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Purçu, bir
saniye efendim.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Nimetullah Erdoğmuşun, Başkanlık Divanı olarak, 8
Nisan Dünya Romanlar Günü münasebetiyle hem Özcan Purçu hem de Cemal Bekle
adına bugünün hayırlı olmasını temenni ettiklerine ve
bu iki vekilin el ele, kol kola, omuz omuza bu Meclisteki mücadelelerini
gönülden desteklediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 8 Nisan
Romanlar Günü münasebetiyle hem Sayın Purçu hem de Sayın Bekle
adına ve Başkanlık Divanı olarak da bugünün
hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini temenni ediyor,
bu 2 Sayın Vekilimizin el ele, kol kola, omuz omuza bu Meclisteki
mücadelelerini de gönülden destekliyoruz diyorum. (Alkışlar)
Buyurunuz Sayın Purçu.
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, sayın hatip ismimi de kullanarak
sataşmıştır, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Purçu,
şahsınızla ilgili bir sataşma yoktu ama yerinizden
(CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Var Başkanım,
ismimi kullandı. Belediyemizi suçladı, ismimi kullandı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Purçu. (CHP
sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, İzmir
Milletvekili Cemal Beklenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Sayın
Başkanım, hatip sataştı, dedi ki: Ege Mahallesinde Romanların
hakları peşkeş çekildi.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Yalan
mı?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) Bakın, Ege
Mahallesinde yüzde yüz uzlaşı var. Romanlarla anlaşılarak
yapıldı, ben de yanlarındayım.
CEMAL BEKLE (İzmir) Ya, daha neler, daha
neler
Beraber gidelim! Beraber gidelim!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Ben kimsenin
hakkını yedirmem, Cumhuriyet Halk Partisi de yedirmez, hiç merak
etmeyin. Cumhuriyet Halk Partisi ile Romanlar, Belediye Başkanı ve
biz oturduk, uzlaşıyla
Bakın, bilmediğiniz bir şey daha söyleyeyim:
Oradaki kiracılara, evleri olmayanlara dahi ev verilmesi
şartıyla kentsel dönüşüm yapılıyor. Kiracılara
dahi hak tanınıyor, bunu bilin; bu bir. Bizim kentsel
dönüşümümüz sizin Sulukule gibi olmaz. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz Sulukuleyi kamulaştırdınız, bir
gecede yerle bir ettiniz. Rant dönüşümü sizinkisi; bizimkisi hak
dönüşümü, bunu bilin.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Yalan, yalan!
İzmire gel, İzmire.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - İzmir Büyükşehir
Belediyesinin kentsel dönüşümü örnek bir dönüşümdür, Sulukule gibi
değil.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) İzmire
gel!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Sulukuleye bir bakın
bakayım, Romanları sürdünüz bir gecede, başkalarına
peşkeş çektiniz.
CEMAL BEKLE (İzmir) Yirmi beşer bin lira
ceza yazdınız.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) İzmire
gel!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Bir bakın, bakın,
İstanbulu talan ettiniz, Roman mahallelerinin hepsini
yıktınız, şirketlere peşkeş çektiniz; haberiniz
var değil mi?
CEMAL BEKLE (İzmir) Bir de haberimiz yok diye
bize ceza yazdı.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Sulukulenin tarihine bir
bakın, beş yüz elli yıllık tarihimizi yok ettiniz.
CEMAL BEKLE (İzmir) Ege Mahallesinde hane
başına 25 bin lira, 20 bin lira, 10 bin lira cezalar
yazıldı.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) - İzmirin kentsel dönüşümünü
ben takip ediyorum, hiç merak etmeyin; biz kimsenin hakkını
yedirmeyiz, rahat olun. (CHP sıralarından alkışlar)
CEMAL BEKLE (İzmir) Biz kimsenin
hakkını yemeyiz zaten.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçunun, (2/2652) esas
numaralı 8 Nisan Dünya Romanlar Günü Olarak Kabul Edilmesi Hakkında
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/118) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bilgiç.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, İzmir
Milletvekili Özcan Purçunun (2/2652) esas numaralı Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkan, sizi ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Purçunun konuşmalarını dinledik,
tabii ki Roman vatandaşlarımızın haklarıyla ilgili
olarak söylemiş olduklarına katılıyoruz. Yalnız, onu
yaparken bir kıyaslama yaparak Kaynanaların bile günü var da
Romanların günü yok. derken burada kaynanaları yani ana
yarılarını maalesef aşağılayan bir ifade
kullandı bana göre. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Bunu yapmamak
lazım; kadınları, anneleri hiçbir şekilde, hiçbir konuyla
mukayese etmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
katılıyorum, kaynanalar unutulmamalı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Romanların da kaynanası var!
Engin Bey, Romanların kaynanası yok mu?
BAŞKAN Alınan karar gereğince
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, İç Tüzükün 81inci maddesine göre reddedilmiş
bir kanunun
Yine İç Tüzükün 76ncı maddesine göre Aynı yasama
döneminde bir yıl geçmeden görüşülemez. hükmüne aykırı bir
tutum sergiliyorsunuz. Dolayısıyla bu kanun teklifini şu anda
gündeme alamazsınız; almak istediğiniz takdirde
hakkınızda usul tartışması açmak istiyorum.
Arz ederim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Açmanız
hâlinde lehte söz istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aleyhte
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Açarsanız
lehte
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın
Başkanım, aleyhte söz istiyorum açarsanız.
BAŞKAN Sayın Başkan, bahsetmiş
olduğunuz husus, geçtiğimiz hafta görüşülüp
tamamlanmış ve tekemmül etmiş bir konudur. Bugünkü
birleşimdeki görüşmeler Meclis Başkanlığı
tarafından bastırılıp dağıtılan Gündeme
göre yapılmaktadır. Şu an Başkanlık Divanı olarak
usul tartışması açmayı gerektirecek herhangi bir tutumumuz
söz konusu değildir, dolayısıyla bu talebinizi
karşılayamıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
ham tutanaklarda, Başkanlık Divanının ifade ettiği,
Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık olduğuna dair herhangi
bir ifade yok. Dolayısıyla bu kanun teklifiyle ilgili, İç
Tüzükün arkasından dolanarak, sadece Başkanlık Divanındaki
oy sayısının fazlalığına güvenerek Meclis
Başkanının aldığı hukuksuz bir karardır bu.
Bu kararın Meclis Başkan Vekili tarafından bugün
uygulanması doğru değildir, bu kanun teklifini gündeme
alamazsınız. Dolayısıyla, hakkınızda talep
ettiğim usul tartışmasını bir kere daha
tekrarlıyorum efendim.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 220 sıra sayılı Kanun Teklifini gündeme
alarak İç Tüzükün 76ncı maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından reddedilmiş olan kanun teklifleri, ret tarihinden itibaren
bir tam yıl geçmedikçe Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı yasama
dönemi içinde yeniden verilemez. hükmüne aykırı bir tutum sergilediği
gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
BAŞKAN Usul tartışmasını
açıyorum efendim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Lehte.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aleyhte.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hem tutanaklarda var hem o görüntülerde
var; Grup Başkan Vekillerinin itirazları var, Kâtip Üyelerin
itirazları var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Söylemiştim,
lehte.
Efendim, usul, gruplardan birer kişiye söz
vermektir, teamül öyledir.
BAŞKAN Lehte Ramazan Can.
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, geçen hafta
tartışılmış ve karara bağlanmış bir
gündemle ilgili usul tartışması açıldı. Sayın
Başkanımızın istikameti doğrultusunda görüşümü
beyan edeceğim.
Burada, geçen hafta
tartışılmış ve karara bağlanmış Gündem
var bugün, kırmızı Gündem. Bu Gündemde, 1inci sırada,
sıra sayısı 220 olan Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
ve 64 Milletvekilinin diye devam eden Kanun Teklifi ve altta da 2 tane
yıldız var. Bu ne demektir? Yarım kalan iş demektir.
Yarım kalan iş, şu anda Gündemin zaten 1inci
sırasındadır, maddelerine geçilmesi oylanmıştır. İç
Tüzük 13üncü madde, İç Tüzük 15inci madde, İç Tüzük 141inci maddeye
göre geçen hafta karara bağlanmış. Bu hafta itibarıyla
Danışma Kurulu toplantıya çağrılmıştır.
Danışma Kurulu toplantısında da oy birliği
sağlanamadığından dolayı İç Tüzük 19a göre
İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve HDPnin gündemde öne
alınmasıyla ilgili grup önerileri burada oylanmıştır
ve reddedilmiştir. Aynı şekilde, İç Tüzük 37ye göre kanun
teklifi oylanmış ve reddedilmiştir. Dolayısıyla,
Gündemin 1inci sırasındaki kanun tekliflerine sıra
gelmiştir. Kanun tekliflerinde, geçen hafta çözülmüş ve maddelerine
geçilmesi oylanmıştır, ihtilaf sona ermiştir, hitam
bulmuştur. Dolayısıyla, Meclis Başkan Vekilimizin tutumu
yerindedir.
Tutumunun yönünde görüş bildiriyor, tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu Meclis bir şeye tanık oldu, 15
kişinin evet dediği bir kanuna -kanunun maddelerine geçilmesine-
150 kişi hayır demesine rağmen bu kanun tekrar oylanmak üzere
geçen hafta geldi.
İSMET YILMAZ (Sivas) Yoktu öyle bir
sayı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) 234
kişiydik biz burada, 15 kişi değildik.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) 15 kişiye 150
kişi; kameralar duruyor orada.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Siz,
2015teki seçim sonuçlarını beğenmediniz, kalktınız
beş buçuk ay sonra bir daha seçim yaptınız; 31 Mart 2019da
seçim sonuçlarını beğenmediniz, kalktınız haziranda
bir daha seçim yaptınız. Yani siz, seçimleri kazanana kadar seçim
yapmak gibi bir noktaya doğru gidiyorsunuz. Bakın, bunun ismi
demokrasi değil biliyor musunuz? Darbeleri sadece askerler yapmaz; bu da
bir darbedir, millî iradeye bir darbedir.
Millî iradenin kabul etmediği bir kanunu Meclis
Başkanlık Divanı sadece sayısal çoğunluğuna
güvenerek tekrar görüşülmesi için huzura getirmiştir. Biz bunu kabul
etmiyoruz, Türk milleti bunu kabul etmiyor. Meclis iradesine en çok sahip
çıkması gereken Meclis Başkanı Meclis iradesinin
gasbedilmesine bizatihi vesile olmuştur, önayak olmuştur. Bu Meclis
iradesinin en çok savunucusu olması gereken Meclis Başkanı böyle
bir hataya düşmüştür.
Size bir şey söyleyeyim mi? Buraya da not olsun
diye söylüyorum, not alın bunu: Bir gün gelecek, bu işler sizin
başınıza gelecek, göreceksiniz. O gün ben size
soracağım. Biz sizin gibi adaletsizlik yapmayacağız ama,
emin olun yapmayacağız. Siz gelirken Adaletli olacağız.
diye geldiniz, en büyük adaletsizliği siz yapıyorsunuz.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bu konu hakkında, sadece ve sadece, bu usul
tartışmasını açma sebebim de şuydu: Bakın
arkadaşlar, emin olun, vitesi boşa atmış kamyon gibi
gidiyorsunuz, çok üzülüyorum. Sadece kendinize yazık etmiyorsunuz; ülkeye
yazık ediyorsunuz, demokrasiye yazık ediyorsunuz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hükmi şahsiyetine yazık ediyorsunuz. Buna
hakkınız yok, Sayın Meclis Başkanının da
hakkı yoktu buna. Maalesef böyle bir hataya düştü, bu hata
arkasından umarım Türkiyenin başında çok daha büyük
sıkıntıların olduğu başka hataları da
getirmez.
Biz, bu konu hakkında oylamalara
katılmayacağız; görüşlerimizi belirteceğiz,
kalkacağız konuşacağız ama sadece ve sadece bu kanunun
bu Mecliste İç Tüzükün 76ncı maddesine rağmen tekrar
görüşülmesini, Meclisin bu haksızlığı
sergilediğini göz önüne koymak için. Milletimiz huzurunda bu kanuna oy
vermeyeceğimizi bizatihi buradan belirtmek için söz istemiştim.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehte, buyurunuz Sayın
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Olmaması lazım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lehte mi, aleyhte
mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Eskiden böyle değildi. Bunu bile değiştirdiniz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, söz taleplerinde bir karşı şey var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan söz talebini Başkanlık Divanına ifade ederek lehime
devrettiği için ben burada konuşuyorum. Onu Sayın Altay söylüyor
herhâlde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Neyi ya?
Başına taş düşse benden bileceksin ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce değerli Milletvekilimiz Sayın
Ramazan Can, bunun İç Tüzük usul ve esaslarına göre nasıl
tekâmül ettiğini anlattı. Değerli arkadaşlar, çarşamba
günü yaşadığımız hadisede, İç Tüzükün 13üncü
maddesine göre tüm siyasi parti Grup Başkan Vekilleri -aslında
olması gereken, İç Tüzük 141e ikinin uygulanması gereken
hadisede siyasi parti Grup Başkan Vekilleri- arka odada
yaptıkları toplantı çerçevesinde dediler ki: 13üncü maddeye
göre Başkanlık Divanı toplansın, bu konuda
Başkanlık Divanının aldığı karar tezkere
olarak burada oylansın. Onun üzerine, perşembe günü yapılan
toplantıda Başkanlık Divanının kararı bir tezkere
olarak burada oylandı ve Meclis Başkan Vekili, bizim Kâtip Üye -Divan
üyesi- arkadaşlarımız Karar yeter sayısı
vardır. deyince Meclis Başkan Vekili Bana göre de yoktur. dedi,
Elektronik cihazla oylama yapacağım. dedi; 250 evet 100 muhalefet
milletvekili çıktı. Hâlbuki bizim itirazımız da şuydu,
o gün Meclis Başkan Vekiline dedik ki: Bakın, Kâtip Üyeler itiraz
ediyorlar, bu itirazlarını dikkate almak zorundasınız çünkü
İç Tüzük 141e iki ve üç Meclis Başkanı, Kâtip Üyeler birlikte
sayar, onlara kendi üyelerinin oylarını da ilave ettikten sonra
Başkan kararını açıklar. diyor. Aralarında bir
ihtilaf olmasına rağmen ve arkadaşımız orada Makineye
gidelim. yani Elektronik cihazla oylama yapalım. demesine rağmen
Sayın Meclis Başkan Vekilim Reddedilmiştir. diye ifade
kullandı, bunu düzeltmesini arzu ettik.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ham tutanakta yok
Sayın Başkan, ham tutanakta yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Buradaki
milletvekilleri ile Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekillerini görmedi.
Başkan buraya baktı, en az 40-50 milletvekili burada vardı, bu
bölgede; muhalefet partilerinin toplam milletvekili 50. Bakın, Milliyetçi
Hareket Partisinde 20ye yakın milletvekili vardı. (CHP
sıralarından gürültüler)
BURAK ERBAY (Muğla) 15 kişi vardı,
biz gördük Sayın Başkan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) 14 kişi
vardı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, kamerada gözüküyor.
Bakın, şunu söyledik biz: İç Tüzükün
13üncü maddesinde
Meclis Başkan Vekilimiz dedi ki: Kâtip Üyeler bana
itiraz etmediler. Ama görüntüde gördük ki Kâtip Üyeler itiraz etmişler;
Kâtip Üyelerin böyle itirazlarında Meclis Başkan Vekilinin derhâl
elektronik cihazla oylama yapması gerekirdi. Ve sonra ne yaptı?
Perşembe günü Başkanlık tezkeresi oylanırken, burada 250
milletvekili varken, muhalefette sadece 100 milletvekili varken yani 2,5 misli
fazlayken Ben onlarla aynı kanaatte değilim, elektronik cihazla
oylama yapıyorum. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Başkanım, yarım dakikalık bir söz
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yani arada 1-2,
3-5 farkın, lehte mi aleyhte mi olduğu, çoğunluğun ne
tarafta olduğu bilinmediği hâlde, Başkan kendi başına,
kendi iradesiyle, İç Tüzükü ihlal ederek Reddedilmiştir. ifadesini
kullandı. Ama ertesi gün, perşembe günü kahir ekseriyet burada varken
ve burada varken, hem de arada 2,5 misli fark varken Ben
katılmıyorum, ekseriyet yoktur. diyerek, bir gün önce kendisinin
yaptığını düzeltmiş oldu yani kendisinin bir gün önce
yaptığı hatayı perşembe günü telafi etmiş oldu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Onun için, değerli milletvekillerim,
bakın, şu anda tekemmül etmiştir. Aslında bugün üç siyasi
partinin grup önerilerinin görüşülmemesi gerekir. Bir Grup Başkan
Vekilimiz dedi ki: Gündem güvenliği meselesi. Bakın,
kırmızı Gündemin ilk maddesine bakın, Salı günü
denetim işlerinin görüşülmeyerek sadece kanun teklifleri... diyor.
Ne verdiniz önergede? Denetim önergesi verdiniz. Aslında,
Başkanlık Divanının, İç Tüzüke göre, grup önerilerini
dikkate almaması gerekir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önergeyi
görüşmedik. Yanlış bilgi veriyorsun; grup önerisini
görüştük, önergeyi görüşmedik.
BAŞKAN Aleyhte Sayın Altay.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kırmızı Gündemin 1inci sırasına bak, oradan oku.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bakayım,
ayın 12sinden sonra ne yapacaksın?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Al da
şunun 1inci sırasını oku.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Elitaş, burada görüşülen bizim grup önerimizin mahiyeti değil,
öneri. 19a göre getirmişiz, bunu çok iyi bilirsin. Zaten sizinle ilgili
kanaatim şudur: Şu Mecliste İç Tüzükü madde numarası
olarak ve şeklen iyi bilirsiniz fakat on dokuz senedir şu İç
Tüzükün ruhunu ve özünü kavrayamadın ya, buna üzülüyorum, buna
üzülüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, önce şunu söyleyeyim: Meclis bilek
güreşi yapma yeri değildir. Dolayısıyla 31 Martta,
yukarıda Allah var, herkes biliyor...
HAYATİ YAZICI (Rize) Her yerde var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet,
şahdamarımda da var Sayın Bakanım.
herkes bildi, gördü ki siz grup olarak -bir gaflet
deyin, bir ihmal deyin, bir görev kusuru deyin, bir disiplinsizlik deyin;
deyin, ne derseniz deyin- gevşektiniz kardeşim; gevşektiniz ve
çoğunluk muhalefetteydi -Mecliste, toplamda elbette çoğunluk sizin-
ve sizin o gevşekliğinizden dolayı çok nadir görülen bir iş
hayata geçti. Kanunun, sizin de bir buçuk yıldır beklettiğiniz,
getirme konusunda tereddüt ettiğiniz kanunun -işte, Allahın
sopası yok- sizin böyle bir gevşekliğinizle maddelerine
geçilmesi reddolundu; nokta. Orada bir tartışma yok; Sayın
Türkkanın söylediği gibi, ham tutanak falan, her şey orta yerde
duruyor. Sizin bundan sonraki yaklaşımınız şu
Şimdi kızacaksınız ama partinizin Sayın Genel
Başkanı doğal olarak size şakımıştır,
kızmıştır, sinirlenmiştir; ne yaptı size ben onu
bilmiyorum ama neticede siz ve Sayın Meclis Başkanı
. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tabii, burada
kusurun büyüğü oradadır. AK PARTİ Grubuna mensup bir
milletvekili olarak Meclis Başkanı seçilen bir sürü Meclis
Başkanı gördüm ben, bu Sayın Başkan sanıyorum 7nci.
Ya, vallahi, bu kadar da parti basıncından ve taassubundan sıyrılmamışını
hiç görmedim. Ne Başkanlar gördük ya! Koşa koşa geldi buraya
Efendim, olmaz. Ya, otur yerinde! Buradakiler senin makamına koşsun
kardeşim, Sayın Şentop, sen buraya koşa koşa niye
geliyorsun? (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla şimdi, tabii, İç
Tüzük madde 13 Divanın görevini tanımlamış, ikinci
paragrafta -ben madde numaralarını arada Elitaşa sorarım,
onun için bir baktım şimdi oradan üç demesin diye- böyle bir hâl
var. Ama tekrar ediyorum: Meclis bilek güreşi yapma yeri değildir.
Günahtır, yazıktır, doğru değildir. Ne olurdu bu?
Olması gereken etik olarak nedir? Bu kanunun bir yıl içinde aynı
adla ve aynı içerikte
Zaten bir buçuk yıl niye beklettiniz bu kanunu
siz? Yaklaşık bir buçuk yıldır bu kanun stokta beklemiyor
mu kardeşim? Niye bekliyor? Anayasa Mahkemesi bunu 2 defa bozmuş. Siz
güya Anayasa Mahkemesinin bozma gerekçelerini karşıladık. diye
-şimdi, bu biraz sonra görüşülecek, umarım görüşülmez de-
bunu getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım,
hemen toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bunun doğru
olmadığını sizin içinizde de bir sürü, en azından
hukuk bilen milletvekilinin bildiğini ben biliyorum. Burada mesele
şudur: Allah'tan korkmaktır, hak yememektir. Adınızın
Adalet olması, partinizin adının Adalet olması
yaptığınız her işin adil olduğu anlamına
gelmiyor. Çok beğendiğim bir söz vardır: Bir yerde adliyenin
olması orada adaletin olduğu anlamına gelmez. Tıpkı
partinizin adının Adalet olup icraatlarının tümüyle
adaletsiz olması gibi.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, izin verir misiniz.
BAŞKAN Sayın Elitaş, bir saniye
efendim.
Sayın Kerestecioğlu, yerinizden lütfen.
Buyurunuz.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın usul görüşmesinde lehte
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, 31 Mart
günü Güvenlik Soruşturması Kanunu Teklifi bu Meclise geldi ve çok net
bir şekilde, aslında, muhalefetin çoğunluk oylarıyla
maddelere geçilmesi reddedildi. Bunu hepimiz gördük; buradaki Sayın
Başkan da gördü, aslında Divan üyeleri de net olarak gördüler. Ama
burada eğer bir ihtilaf var idiyse, bu net çoğunluğu görmeye
rağmen bu ihtilafı bu şekilde dile getirmek bence siyasi ahlak
açısından da ayrıca tartışılması gereken bir
sorundur diye düşünüyorum. Ama bunun dışında, ham
tutanakta, gerçekten, aslında o oylamaya karşı bir itiraz yoktu.
Ne olabilirdi? Ya, bir kere olsun, bir kere olsun
Boşa düştünüz, burada yoktunuz, yoktunuz yani, bu çok net olarak
görüldü, herkes tarafından görüldü. Ya, diyebilirdiniz ki: Bakın,
demokrasi var, başka türlü de oylama yapılabiliyor. Hayır, bunu
bile hazmedemiyorsunuz. Bunu dahi hazmedemediniz ve koskoca Meclis
Başkanı koşa koşa buraya geldi -gözlerime inanamadım-
hakikaten, arkada, bu sonucu değiştirmek için herkesi ikna etmeye
çalıştı. Aslında, Başkanlık Divanı öyle
insanların, buradaki Grup Başkan Vekillerinin isteğiyle falan
toplanmadı; burada basbayağı bir baskı vardı,
basbayağı bir zorlama vardı. Yani bizim çoğunluk
olduğumuz ve reddettirdiğimiz bir kararı
tanımadınız. Aslında, daha öncesinde birçok kez
yapıldığı gibi, Meclis iradesini, halk iradesini burada
tanımadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Evet, biz aslında 31 Mart günü gerçekten bu
iradenin tanınmadığını gördük ve bu Meclisin, sizin
isteğiniz dışında, sizin istediğiniz maddeler, sizin
istediğiniz kabuller, sizin istediğiniz onaylar
dışında çalıştırılmasını çok da
istemediğinizi aslında bütün halk da gördü. Gelecek olan kanun ne?
Güvenlik soruşturması. Ne için? Sizin güvenliğiniz için,
kimsenin güvenliği için değil. Ama işte bu size de yaramayacak,
ileride aynı şekilde size de bela olacak bir kanunu buraya
getiriyorsunuz ve Türkiye bunu hak etmiyor.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elitaş
32.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın usul görüşmesinde aleyhte
yaptığı konuşmasındaki ve Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, biraz önce Sayın Altay konuşurken ve Sayın
Kerestecioğlu ifadesinde bulunurken Meclis Başkanımıza çok
büyük bir haksızlık yaptı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Özlemişiz
be, özlemişiz be, özlemişiz ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Özlemişiz,
doğru.
İç Tüzükün 14üncü maddesinde Meclis
Başkanı oturumları yönetmekle, birleşimleri yönetmekle
görevlendirilmiştir. 15inci maddede de Meclis Başkanı, Meclis
Başkan Vekiline oturumu yönetme görevini takdim eder. Der ki: Böyle
böyle, bugün bu oturumu, birleşimi bu yönetecek, öbür gün
Haftalık
yapmıştır. Ama Meclis Başkan Vekilinin keyfiyet
uygulaması mümkün değildir, Meclis Başkanı nasıl
yönetiyorsa İç Tüzüke bağlı olarak, aynı yönetimi
gerçekleştirmesi gerekir. Nitekim aynı gün, on yedi dakika önce
yapılan bir yoklama talebinde 236 milletvekili burada varken sanki AK
PARTİ milletvekillerinin orada olmadığını ifade etmek
yanlıştır. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Genel Kurulda
yoktu.
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Meclis
Başkanının sanki buraya koşa koşa gelerek
AK
PARTİli milletvekillerinin baskısıyla yapıldı. diye
ifade etmek Meclis Başkanına yapılmış bir
haksızlıktır. Meclis Başkanının İç Tüzükün
ihlal edildiğini, görevlendirdiği kişinin suistimal
ettiğini görür görmez müdahale etmesi zaten en büyük hakkıdır
çünkü Meclis Başkanın görevi budur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Nereden gördü
ya, nereden gördü?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yoksa buradan,
oraya oturanın veya burada duranın keyfiyetiyle idare edilecek bir
durum değildir.
Ayrıca 149uncu maddenin son
fıkrasına bakarsanız, son fıkrada Başkan her oylamadan
önce zil çalarak milletvekillerini uyarır, Genel Kurula davet eder.
diyor. O gün onu yapmış mı? Yapmamış.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
teamüllerde var mı böyle bir uygulama? Sayın Bilgiç hiç
yapmış mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Altay,
İç Tüzükün maddelerini de çok iyi bilirim
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bilirsin
canım, bilirsin dedim zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
ruhunu da çok
iyi bilirim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ruhunu
bilmiyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ruhunu da çok iyi
bilirim ama biz seninle çok çalıştık, ben sana ruhunun rsini
öğretememişim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Diyorsun
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet, aynen
öyle söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sen
öğrensene, öğrenmediğin için öğretememişsindir,
bilmediğin için öğretememişsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan 149a ikiyi okusunlar, 149a ikide Her oylamadan önce zille
çağırılır. diyor. O gün madem ihtilaflı bir durum söz
konusu, o gün madem sıkıntılı bir durum söz konusu
Nitekim, Kâtip Üyeler uyarı gerçekleştirmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Az önce
Sayın Purçuya Sataşma yok. dediniz ama -sanıyorum- Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşımız size izah etti, Böyle böyle, sataşma
var Başkanım. dedi ve siz, Sayın Milletvekilimin, Kâtip Üyenin
uyarısı üzerine Sayın Purçuyu kürsüye davet ettiniz. Sayın
Başkan, bakın, zaten Kâtip Üyelerin görevleri budur. O
arkadaşları siz de dinlediniz, hakikaten İç Tüzüke uygun bir
hareket yaptınız.
Onun için, değerli arkadaşlar, bakın,
Meclis Başkanı bu İç Tüzükü korumakla mükelleftir, hepimizin
adına korumakla mükelleftir. O gün bir ihlal olmuştur, Meclis
Başkanı anında yerine getirmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) 60a göre
kısa bir söz talebim vardır efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Ben şöyle anladım, ki öyleyse Sayın
Elitaştan özür dileyeceğim, çok
haklıymışsınız diyeceğim: Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanının makam odasında bu Mecliste bulunan 1,
2, 3, 4, 5, 6, 7 kameranın hepsinin görüntüleri 7 ekranda var ise ve
Meclis Başkanımız bu 7 ekrana bakarken buradaki manzarayı
görmüşse, evet Başkan Vekili bir yanlış yapmış,
yapıyor. deyip buraya koşa koşa gelmesi doğrudur.
Eğer Meclis Başkanının odasında 7 tane ekranda
-yanlış saymadıysam- buradaki 7 kamera ayrı ayrı Genel
Kurulun her metrekaresini göremiyor ise doğrusu şudur, biz şöyle
biliriz ve şöyle inanırız: Yanlış yapmayan
Allahtır. Var mı buna bir itirazın?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yanlış
yapmayan Allahtır, insanlar yanlış yapar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım
BAŞKAN - Buyurun efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Yakışan
şudur: Eğer Sayın Meclis Başkanının
makamında yedi ekran yok ise burada siz ya da biz yanlış bir
iş görür isek koşa koşa gideceğimiz yer makamdır;
Meclis Başkanlığıdır. AK PARTİ ve MHP eğer
uygun görüyorsa gider, der ki Genel Kurulda büyük bir yanlış
yapıldı. ya da CHP, HDP, İYİ Parti, her neyse gider
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan bir
saat sonra geldi zaten.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim, biz ne
zaman geldiğini biliyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Başkan bir
saat sonra geldi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Olan budur,
olması gereken budur. Bunun için biz diyoruz ki Meclis Başkanı,
keşke hepimizin Meclis Başkanı olabilse, ben ona oy vermedim ama
keşke hepimizin Meclis Başkanı olabilse. Yakışanı
budur, Meclisin saygınlığına yakışan da budur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Altay, siz o gün yoktunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani bu
tartışmayı maddeler üzerinden de yapmak mümkün.
Elitaşa tekrar söylüyorum: Senin bana İç
Tüzükün ruhunu kavratabilecek bir imkânın yok. İnsan bilmediği
şeyi öğretemez, bilmediği şeyi öğretemez. (CHP
sıralarından alkışlar)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- 220 sıra sayılı Kanun Teklifini gündeme
alarak İç Tüzükün 76ncı maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından reddedilmiş olan kanun teklifleri, ret tarihinden itibaren
bir tam yıl geçmedikçe Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı yasama
dönemi içinde yeniden verilemez. hükmüne aykırı bir tutum
sergilediği gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında (Devam)
BAŞKAN Az önce yaptığım
açıklama konuyu vuzuha kavuşturmuştur. Bu safhada gündemin
sıralamasına göre işlemlere başlamak durumundayız.
Tutumumda bir değişiklik olmamıştır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.32
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.48
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
1nci sırada yer alan Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması
ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi ve İçişleri
Komisyon Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 64
Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 220) (X)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
1 Nisan 2021 tarihli 67nci Birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 7nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet
Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 220 sıra sayılı
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclisi çalıştıracak olan iktidar grubudur. AK
PARTİ Grubu Meclise katılıp çoğunluğu
sağlamış olsa idi geçtiğimiz hafta Genel Kurulda oy
çokluğuyla reddedilen bu kanun teklifi tartışılır
olmayacaktı. Başkanlık Divanındaki çoğunluğunuz
nedeniyle hukuksuz bir şekilde tekrar buraya getirdiniz, hukuksuzluğa
meydan vermiş oldunuz.
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Hukuksuz değil
Sayın Vekilim.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) -
Yasaları, İç Tüzükü ve hepsinden önemlisi millî iradeyi yok
saydınız.
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) Hukuka uygun bir
şekilde geldi.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) - Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 76ncı maddesinde düzenlenen
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından reddedilmiş olan kanun
teklifleri, ret tarihinden itibaren bir tam yıl geçmedikçe Türkiye Büyük
Millet Meclisinin aynı yasama dönemi içinde yeniden verilemez. hükmü
gereğince teklifin reddi üzerine bir yıl süreyle aynı konuda
teklif verilemeyeceği açık hükümken bunu da yok saydınız.
Bu ve benzeri işler iktidarda alışkanlık yapmamalı, bu
yol iyi bir yol değildir arkadaşlar. İktidarı bu yoldan
dönmesi için bir kez daha uyararak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması uygulaması
için çeşitli gerekçe ve dayanaklar ileri sürülebilir. Kamu görevlilerinin
Anayasa ve kanunlara uygun hareket etmesi, tarafsız olması,
yetkilerini kötüye kullanmaması, görev dolayısıyla elde
ettiği bilgileri devlet aleyhine kullanmaması gereklidir. Türk
Silahlı Kuvvetleri, Emniyet personeli ve bazı özel nitelik
taşıyan kamu görevlilerinin görevleri gereği daha yoğun bir
araştırmaya tabi tutulmaları makul ve kabul edilebilir bir
olgudur ve bunda bir sıkıntı da yoktur.
Söz konusu yönetmeliğe göre arşiv araştırması, kişinin kolluk
kuvvetleri tarafından hâlen aranıp aranmadığının,
kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerine ilişiği ile adli sicil
kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup
olmadığının mevcut kayıtlardan saptanmasını ifade
etmektedir. Tanımlardan da anlaşılacağı gibi güvenlik
soruşturması, arşiv araştırması kapsamında
yapılacak araştırmaları da içermektedir. Arşiv
araştırması, kişinin aranıp aranmadığı,
adli sicil durumu ve hakkında bir sınırlama olup
olmadığı gibi objektif olarak tespit edilebilen hususları
içermektedir. Güvenlik soruşturması ise bu hususların
yanında, subjektif değerlendirmeleri de içeren uygulamalar
barındırmaktadır. Kişinin ahlaki durumunun, sır
saklama yeteneğinin ve yabancılarla ilişkisinin nasıl
olduğunun tespiti gibi hususlar, tamamen subjektif kanaatlere dayanan
tespitlerdir. Güvenlik soruşturması kapsamında yapılacak
incelemenin mevcut kayıtlardan ve yerinden incelemeyle
yapılacağı, yerinden incelemenin kişinin ikamet ettiği
veya nüfusa kayıtlı olduğu yerde olacağı, bu
incelemenin soruşturma yapan personelin kişisel kanaatine ve
kişinin yaşadığı yerin ahlak normlarına
bağlı olacağı; kişinin yaşadığı
çevresinden, mahallesinden, komşularından aldığı
duyumların raporlaştırılmasından yerinden inceleme kapsamında
olması durumunda böyle bir araştırmadan elde edilen bilgilerin
nesnellikten uzak olmasının kaçınılmaz olacağı
gerekçesiyle yerinden inceleme raporları, güvenlik
soruşturmalarının olumsuz olmasında temel gerekçe
olmamalıdır.
4045 sayılı Kanunun 1inci maddesinde
güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının yapılmasındaki amaç ve kimler
hakkında uygulanacağı belirlenmiştir. Gizlilik dereceli
birimlerde çalışacak personel açısından bir belirleme
olmaması eksikliktir. Ayrıca, yönetmeliğin 6ncı maddesinde
gizlilik derecesini belirleyip güvenlik soruşturmasını
uygulamanın idareye bırakılması doğru bir
yaklaşım değildir. İncelemeye konu kanun teklifinde de
genel hatlarıyla bir düzenleme öngörülmekte Devletin güvenliğini,
ulusun varlığını ve bütünlüğünü iç ve dış
menfaatlerinin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği
bilgi ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek
gruplarının tespiti, birim ve kısımların
tanımlarının yapılması, güvenlik
soruşturmasının ve arşiv araştırmasının
usul ve esasları ile bunu yapacak birimler ve değerlendirme
komisyonlarının oluşumu, değerlendirme komisyonlarının
çalışma usul ve esasları ile uygulamaya ilişkin diğer
hususlar Cumhurbaşkanınca yürürlüğe konulacak
denilerek
yönetmeliğe bırakılmıştır. Oysa Anayasanın
128inci maddesinde Memurların ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. denilmektedir. Ayrıca, idareye bırakılan
düzenleme yetki çerçevesinin kanunla çizilmesi, konuya ilişkin genel ilke
ve prensiplerin kanunda belirlenmiş olması gereklidir. İdareye
belirsiz yetkiler veren düzenleme, yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkesinin ihlali niteliğindedir. Subjektif ve belirsiz uygulamalardan
kaçınarak şeffaf, kişilerin erişimine açık, hukukun
genel ilkelerine ve hakkaniyete uygun bir soruşturma usulü
belirlenmelidir. Elde edilen bilgi ve belgelerin saklanması hususu
ayrıca önem arz etmektedir. Bu bilgilerin herhangi bir grup, cemaat ve
benzeri paralel oluşumlara servis edilmemesi, güvenlik soruşturmasının
bir güvenlik servis aracına dönüşmemesine dikkat edilmesi gerekir.
Bakınız, değerli
arkadaşlarım, Anayasamız 38inci maddenin dördüncü
fıkrasında Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu
sayılamaz. diyerek aynı ilkeyi benimsemiştir. Masumluk karinesi,
hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar şüpheli
sanığın suçlu muamelesi görmemesini ve lekelenmemesini ifade
eder. Çağdaş maddi ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biri, suç ve
cezaların şahsiliği ilkesidir. Fiiller nedeniyle sorumlu
tutulabilir; bundan yola çıkılarak hiç kimse, en
yakınındakilerin de dâhil olmak üzere işledikleri suçun
cezasını çekmemelidir ve kanun gereği kesinlikle böyle
olmalıdır. Yakın tanıdığı ya da eşinin
yakını olan kimsenin suça karışmış veya suçlu
olması güvenlik soruşturması yapılan kişiye mal
edilmemelidir, buna mutlak suretle riayet edilmelidir.
Şimdi, İYİ Parti olarak kanun teklifi
üzerinde düzeltilmesini istediğimiz bazı maddeleri,
fıkraları dikkatlerinize sunmak istiyorum:
Teklif edilen kanununun 3üncü maddesinin
içeriğinde muğlaklık vardır. Millî Savunma
Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma,
Emniyet, Sahil Güvenlik teşkilatları haricinde istihbarat
faaliyetleriyle görevli ve yetkili olan kurum Millî İstihbarat
Teşkilatıdır. Çoğul olarak kullanılan istihbarat
teşkilatları ifadesi, bir dönem hukuki dayanağı olmayarak
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulduğu ileri sürülen
defakto istihbarat birimlerini akla getirmektedir. Kanunun bu hususta daha
açık olması çok faydalı olacaktır.
Yine, 5inci maddenin (1)inci
fıkrasının (a) bendinde yer alan ünite ibaresi literatüre
uygun değildir, bunun yerine ilgili kuruluşların istihbarat
birimlerindeki ifadesinin daha uygun olacağını
düşünüyoruz.
6ncı maddenin (1)inci fıkrasındaki
Emniyet Genel Müdürlüğünden kasıt muhtemelen Emniyet Genel Müdürlüğü
İstihbarat Daire Başkanlığıdır. Özellikle PKK
konusunda en geniş arşiv ve istihbarata sahip olan Jandarma Genel
Komutanlığının sistemin dışında
tutulması yanlış olmuştur. Bu sebeple Emniyet Genel
Müdürlüğü ibaresi yerine İçişleri Bakanlığı
ibaresinin ikame edilmesi söz konusu eksikliği giderecektir.
8nci maddenin (3)üncü fıkrasında millî
savunma, millî güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni ve ekonomik
güvenlikle ilgili istihbarat faaliyetleri kapsamında elde edilen
bilgilerin atamaya konu kişiye verilemeyeceği hususunun uygulamada
keyfiyete yol açabileceğinin gözlerden uzak tutulmaması gerekir. Zira
bahse konu sebeplerle ataması yapılamayacak kişinin, isnadı
ve gerekçesini mutlaka öğrenebilmesi gerekir.
İYİ Parti Grubu olarak bu önerilerimizin
Genel Kurulda dikkate alınacağını ümit ediyoruz, ümit
ediyoruz ama alınmayacağını da biliyoruz.
Bu vesileyle, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum, saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Düzce Milletvekili Sayın Ümit Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
televizyonları başında bizleri takip eden büyük Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 2nci Bölümünün Tarafsızlık ve
devlete bağlılık başlıklı 7nci maddesinin
ikinci paragrafında Devlet memurları her durumda Devletin
menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin
bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan
Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir
faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir
harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar,
bunlara yardım edemezler, şeklinde yazmaktadır. Ancak 15 Temmuz
2016 yılında yaşadığımız hain darbe
girişimine katılan veya destekleyen devlet içine
sızmış birçok insanın Devlet Memurları Kanununa göre
yemin etmiş olmasına rağmen 657 sayılı Kanuna
bağlı memurlar olduğu görülmüştür.
Geçtiğimiz yıllarda devletin içine
sızan FETÖ'cü alçaklar, ülkemize zarar vermek ve ülkenin önemli
kurumlarını ele geçirerek anayasal düzeni değiştirmek için
çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır. Devletin içine yerleştirdikleri
örgüt elemanlarıyla, önce vatanını sevenleri çeşitli
tezgâhlarla kurumlardan uzaklaştırmış ya da sahte delil ve
suçlamalarla mahkûm ettirmişlerdir.
2010 yılında yapılan referandumla
HSYKde kontrolü ele geçiren bu hainler meşru hükûmeti yıkmak için
harekete geçmişlerdir. Kana susayan bu hainler 15 Temmuz hain darbe
girişimiyle ülkemize altın vuruş yapmaya yeltenmiş ve 251
vatan evladının şehit olmasına, binlercesinin ise gazilik
mertebesine ulaşmasına sebep olmuşlardır. Allaha hamdolsun
ki büyük Türk milletinin ferasetiyle ülkemizi parçalamaya yönelik bu hamleler
Silahlı Kuvvetlerin, Emniyet teşkilatının ve milletimizin
içindeki vatanını, milletini sevenler tarafından
savuşturulmuş, ülkemiz diz çöktürülmek istenirken daha güçlü bir
şekilde ayağa kalkarak 2023 lider ülke Türkiye hedefine doğru
hamleler yapmaya başlamıştır.
Güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının gerekliliklerinden bir diğeri ise millî
güvenlik açısından stratejik öneme sahip proje, tesis ve hizmetlerde
çalışacak personele uygulanacak olmasıdır.
Teknolojinin son yıllarda kazanmış
olduğu ivme, teknoloji casusluklarının, yetişmiş
teknik eleman ve proje hırsızlıklarının da
artmasına sebep olmuştur. Son yıllarda başlatılan
savunma sanayisinin yerlileştirilmesi ve üretimin
artırılması kararına bağlı olarak savunma
sanayisindeki yerlilik oranları yüzde 70lere
ulaşmıştır. Bu yapılan atılımlar savunma
sanayisinin de birtakım çevreler tarafından hedef hâline
getirilmesine sebep olmuştur. Kamu-özel iş birliğiyle üretim yapan
savunma sanayisinde çalışan personelin millî güvenlik
açısından incelenmesi, güvenlik soruşturmasına dâhil
edilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Yapılan bu
düzenlemeyle, kamu-özel iş birliğiyle millî savunma sanayisine üretim
yapan personelin güvenlik soruşturması yapılması
sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
geçirmiş olduğu bu sıkıntılı dönemleri hep
beraber yaşadık. Sizler de takdir edersiniz ki asıl
yapılması gereken tekrar aynı sıkıntıları
yaşamamak adına Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak üzerimize
düşeni yapmaktır. Bulunduğu coğrafya itibarıyla ülkemiz
dışarıdan ve içeriden, geçmiş dönemlerde olduğu gibi
gelecekte de saldırılara uğrayacaktır. Ülkemize göz diken,
bölgesinde büyük güç olmasına engel olmak isteyen, lider ülke olma
hedefine ulaşmasının önüne çıkmak isteyen dış
güçlerin en büyük silahı ise içerideki iş birlikçileridir.
Özellikle, Türk Silahlı Kuvvetleri,
İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı
gibi ülkenin bel kemiğini oluşturan kurumlarına sızan bu
iş birlikçilerin, 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar bu
kurumları nasıl ele geçirdiği herkes tarafından malumdur.
Bizim üzerimize düşen, bir daha ülkemizin aynı
sıkıntıları yaşamaması için, memur
alımlarında FETÖ, IŞİD, PKK, KCK, DHKP-C ve benzeri terör
örgütlerinin devlete sızmasının önüne geçmektir. Zira,
geçmiş dönemde yaşadıklarımız, bu örgüt
elemanlarının devleti ele geçirmek için her siyasi görüş ve her
dinî kimliğe bürünebildiklerini göstermiştir. Ülkenin
kurumlarını ele geçirmeye çalışan oluşumların
arkasında iyi niyet aramak, saflığın ve
demokratlığın ötesinde ahmaklıktır. Dinî cemaat
kılığına giren olsun, demokratik sivil toplum görüntüsü
altında görünenler olsun, daha çeşidini ifade edemediğimiz bu
oluşumların tamamının ülkemizi zayıflatmak isteyen
dış güçlerle, vakıflarla bağlantıları ve
niyetleri bilinmektedir. Bu, sadece bir niyet okuma değildir. Zira, bu
dış güçler ve vakıflar ülkemize karşı olan art niyetli
tavırlarını açıkça ifade etmektedirler. Ülkemiz
kurumlarının bu tür içerideki iş birlikçilerin eline geçmesini
önleyebilmenin en etkili yolu da memur alımlarında ve yükselmelerinde
kuvvetli bir arşiv araştırması ve güvenlik
soruşturması yapmaktır.
Değerli milletvekilleri, kamu görevlilerinin
güvenlik ve arşiv araştırmasına yönelik geçtiğimiz
senelerde birçok düzenleme yapılmıştır. 15 Temmuz hain
darbe girişiminden sonra düzenlenen OHAL KHKsiyle yapılan düzenleme,
Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonucu iptal edilmiştir. 18 Ekim
2018de yapılan yeni düzenlemeyle torba kanunun içine düzenlenerek
getirilen Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem
merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171inci maddesinin (5)inci ve
231inci maddesinin (13)üncü fıkraları kapsamında tutulan
kayıtlara ulaşmaya, cumhuriyet başsavcılıkları
tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını,
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile
kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.
maddesini ekledi. Ancak CHP tarafından yapılan itiraz üzerine Anayasa
Mahkemesi bir kez daha iptal kararı verdi. Anayasa Mahkemesinin 19/2/2020
tarihinde verdiği iptal kararı incelendiğinde, Anayasanın
13, 20 ve 128inci maddelerine atıfla iptal işleminin
gerçekleştiği görülmüştür. AYMnin iptal gerekçesinin
başında gelen Anayasanın 128inci maddesinin ikinci
fıkrasına göre, güvenlik soruşturma ve arşiv
araştırmasıyla ilgili ayrı bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç
olduğu şeklinde karar çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin
verdiği iptal kararının temel gerekçesi olarak gösterilen
Anayasanın 20nci maddesine göre, kişisel verilerin korunmasına
ilişkin hakların ve kişisel verilerin güvenliğinin temin
edilmesinde verilen güvencelerin tam olarak tesis edilmediği şeklinde
gerekçeler dikkat çekmektedir. AYMye göre, araştırma konusu olan
bilgi ve belgelerin neler olduğu, soruşturmaların kimin
tarafından yapılacağı, ne kadar süreyle
saklanacağı, silinip silinmeyeceğine dair hususlar ve bireyleri
keyfîliğe karşı koruyacak önlemlerin mevcut kanuni çerçevede
yeterli düzeyde düzenlenmediği şeklinde karar
alınmıştır.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız bu gelişmeler, kanun teklifinin
hazırlanmasındaki temel gerekçe, oluşan hukuk
boşluğunun Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarında
gösterdiği gerekçeler dikkate alınarak adil ve tarafsız bir
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
sisteminin kurularak giderilmesidir.
Kanun teklifine baktığımızda,
Anayasa Mahkemesi iptal kararları dikkate alınarak temel kanun olarak
düzenlendiği görülmektedir. Temel kanun olarak düzenlenen teklifle,
güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek
verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler, soruşturmaların
kimler hakkında yapılacağı, araştırma konusu
edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin ne şekilde
kullanılacağı, hangi mercilerin soruşturma ve
araştırma yapacağı, değerlendirme komisyonu, veri
güvenliği ile verilerin saklanma ve silinme süreleri düzenlenmektedir.
Araştırma kapsamında ulaşılan kişisel verilerin
kullanımı, korunması, saklanması, silinmesi, güvenliği
için gerekli tedbirler düzenlenmiş ve aykırılık durumunda
cezai hükümler öngörülmüştür.
Tabii, şimdi, geçen hafta görüşmeler
sırasında arşiv araştırması ve güvenlik
soruşturmasıyla alakalı paranoya şeklinde ifadelerde
bulunanlar oldu. Bakın, sayın milletvekilleri, bu ülkeyi 15 Temmuz
sürecine getiren sistem Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi değildir,
daha önce yıllardır uygulamada olan parlamenter sistemin
eksiklikleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Bu eksiklikleri
gidermek cihetiyle kurduğumuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, inanıyoruz ki bundan sonra devleti ele geçirmek isteyenlere,
milletin vergileriyle alınan silahları vatandaşına
doğrultanlara engel olacaktır diyorum ve kanun teklifini
desteklediğimizi söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; neresinden
tutarsanız tutun hukuk devleti ilkeleriyle, Anayasanın hak ve
özgürlükleri düzenleyen maddeleriyle bağdaşmayacak bir düzenleme var
önümüzde fakat her fırsatta anayasal düzenle bağını çoktandır
kopardığını göstermeye çalışan bir iktidarla
karşı karşıya olduğumuz için, milyonlarca
yurttaşın geleceğini etkileyecek olan bu fişleme
yasasını tartışmak durumunda kalıyoruz, üstelik de
oylarımızla reddedilmiş olduğu hâlde.
Güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması, 15 Temmuz sonrası OHAL döneminde KHKyle ihdas
edildi, OHAL sonrası bir kısmı
kalıcılaştırıldı ve AYMnin 2020 Martında
verdiği iptal kararına kadar denetimsiz ve şeffaflıktan
uzak bu uygulama devam etti. Bu süre zarfında maksat neydi? Açıkça,
aslında yeni rejimin inşası için kamudaki siyasi
kadrolaşmayı tamamlamaktı maksat. Şimdi ise OHAL
kararnameleri ürünü olan iltisak, irtibat, eylem birliği gibi
muğlak kavramların yarattığı
sakıncalılık kategorisine hukuki bir kılıf
giydirilecek yani bir toplantıya, gösteriye katılmak, sendikalı
olmak, bazı kitap, gazeteleri okumak, bazı düşüncelere sahip
olmak gibi eylem ve davranışlarından dolayı toplumun belli
kesimlerini sakıncalı ilan etmek hem kolaylaşacak hem de yasal
olacak.
Evet, güvenlik soruşturmasıyla hayat
görüşleri ve yaşam tarzları da açıkça güvenlik sorunu
hâline gelebilecek. Evlenmemiş bir kadın, Kürt, Alevi, trans,
çocukken suça sürüklenmiş olmak da yarın öbür gün bu incelemeleri yapacak
kişilerin ahlak normlarına, dünya görüşlerine uymadığı
için pekâlâ ret gerekçesi olabilir yani. Bakın, önce devlet içinde
örgütlenmesine basbayağı destek olduğunuz Gülen cemaati
üyelerini uzaklaştırma gerekçesiyle on binlerce insanı KHKlerle
kamu görevinden menetmeniz de aynı zihniyetin ürünüdür.
Banka hesabı açmaktan bilmem kimin yengesi
olmaya kadar muğlak nedenlerle kişiler makul olmayan
vatandaşlar olarak damgalandı. Sırf eleştirel fikirleri
nedeniyle insanlar iş yeri amirlerinin hazırladığı
torba listelerle KHKlere eklendi, hayatları bu keyfî kararlarla altüst
edildi. Kararlar gizli olduğundan, kişiler dava açmadıkça
reddedilmesinin nedenini dahi öğrenemedi. Çevresinde bunun
duyulmasıyla zan altında kaldı; ekonomik olarak zor durumda
bırakıldığı yetmezmiş gibi, sosyal
dışlanmayla karşı karşıya
bırakıldı.
Hazırlanan teklifte her maddenin ucu o kadar
açık ki uygulamaya geçtiğinde bu mağduriyetlerin aynen devam
edeceği çok aşikâr. Uygulamanın usul ve esasları,
suistimale açık bir şekilde yönetmeliklere bırakılmış.
Değerlendirme komisyonu nasıl oluşacak, kimler soruşturma
kapsamına girecek, değerlendirme kriterleri nasıl belirlenecek,
elde edilen bilgi ve belgeler ne şekilde kullanılacak; bunların
hiçbiri açık değil. Kişilerin söz konusu bilgilere itiraz etme
imkânının olup olmadığı belli değil. Veriler süre
kısıtı sonunda nasıl silinecek, muallak. Yetkinin kötüye
kullanımını engellemeye yönelik bir denetim olacak mı, bunu
da bilmiyoruz.
Bu teklif kanunlaşırsa Ceza
sorumluluğu şahsidir, kimse başkasının fiilinden
dolayı sorumlu tutulamaz. ilkesi de aslında açıkça askıya
alınacak. Adalet hepimize lazım dediğimizde, güç
sarhoşluğuyla bizi duymazdan geliyorsunuz. Gerçi şu anda oylama
olmadığı için ortada kimse yok, bizi duymazdan gelecek kimse de
yok. Yine ani bir oylama olursa nasılsa Başkanlık Divanından
değiştirilir, sonuç da önemli değil. Bu kanun teklifi önümüze
böyle geldi şu anda.
Bakın, geçtiğimiz hafta Süleyman Soylu
şu suçun şahsiliği ilkesini nasıl da birden
hatırlayıverdi. Evet, iktidara göre, AKP büro memuru olan bir genç,
genç yaşta büyük servetler ve yolsuzluklar yaparsa bu, şahsi bir suç
ama bugüne kadarki örneklerden biliyoruz ki anne babanız sendikada,
demokratik kitle örgütlerinde görev almışsa o zaman suç şahsi
değil, ailecek suçlu oluyorsunuz çünkü. Şurası çok açık, bu
teklifle birlikte hukuka, Anayasaya sadakat ile gücü elinde bulundurana
sadakat arasında bilerek bir muğlaklık yaratılıyor. Bu
muğlaklıkla kişiler biate zorlandığı gibi kanunu
çiğneyenler de sorumsuz tutuluyor.
Bakın, size bir örnek, hukuka, Anayasaya
sadakat mi yoksa size sadakat mi, çok net olarak ortaya koyuyor:
İşte, Özgür Gündem gazetesine verilen cezalar. 23. Ağır
Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem ana davasında, gazetenin imtiyaz sahibi Kemal
Sancılı, Yazı İşleri Müdürü İnan
Kızılkaya, Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya ve nöbetçi Genel
Yayın Yönetmeni Eren Keskine toplamda verdiği yirmi bir
yıllık hapis cezasının gerekçeli kararını
açıkladı. Gerekçeli kararda millî bir insan hakları
anlayışını savunuyor mahkeme. Türk devletinin
yüzyıllara dayanan devlet geleneği ve vatandaşına
bakış açısı her daim İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. düsturuyla vücut bulmuştur. diyor ve ondan sonra da
diyor ki: Devletlerin arkasına sığındığı,
kendilerine paravan yaptıkları insan hakları kavramından
ziyade millî gelenek, örf ve kardeşlik hukukumuzun yıllardan beri
getirdiği tecrübe, birikim ve bakış açısıyla mümkün
olacaktır bu kapsam. Ya, böyle bir mahkeme kararı olabilir mi,
makale mi yazıyorsun sen? Ama işte, bunun adı nedir, biliyor
musunuz? Faşizmin kurumsallaşmasıdır bunun adı ve
tek tipliğin mahkeme kararlarına da aynen geçmesidir.
Ve biz Kahrolsun insan hakları. diye
bağırıldığını 90larda gördük. Ben
İnsan Hakları Derneğinde çalışırken Emniyet
görevlilerine orada talim -neyse işte- yaptırılırken
Kahrolsun insan hakları. diye bağırdıklarını
gördüm. Ne farkınız kaldı 90lardan? Şimdi, darbeye
karşı çok hassas beyler. Ben size söyleyeyim, darbe sadece askerle
yapılmıyor, sivil darbeler yapılıyor, tıpkı 4
Kasımda Eş Başkanlarımıza, milletvekillerimize,
belediye başkanlarımıza yapıldığı gibi
siviller eliyle de pek güzel oluyor bu darbeler. O yüzden, o hassasiyetiniz
sizin hassasiyet falan değil. Tıpkı sadece kendi
güvenliğinizden başka bir anlamı olmayan Güvenlik Yasasının
gerekçesi gibi hassasiyet korku, korku, başka bir hassasiyet yok.
Evet, bir başka örnek: Sevil Rojbin Çetin, HDP
Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi. Hatırlarsınız, polis köpeği
de kullanılarak bir saldırı gerçekleştirildi kendisine ve
günlerce tedavi gördü. Bu konuyu Meclis İnsan Hakları Komisyonuna
getirdik ve cevabımızı aldık Meclis İnsan Hakları
Komisyonundan. İnsan Hakları Komisyonu sadece Valiliğin
açıklamasını cevap olarak verdi bize ve Valilik diyor ki o
açıklamasında, balkondan atlamaya çalışıyormuş
Sevil Rojbin Çetin ve sağ ayağından tutmak suretiyle kaçması
engellenmiş, operasyon köpeği eğiticisi tarafından derhâl
kontrol altına alınmış. Böyle mi olmuş bu? Balkondan
kaçmaya mı çalışıyormuş Sevil Rojbin Çetin? Ve bir
Meclis İnsan Hakları Komisyonu sadece Valiliğe soruyorsa,
işin muhatabına dahi sormuyorsa, mağdur olan kişiyle tek
bir görüşme yapmıyorsa onun adı İnsan Hakları
Komisyonu olabilir mi? Asla olmaz. Biz, bunu, işte, aynı
şekilde, demin 90ları anlattığım örnek gibi, bunu da
12 Eylülde gördük, çok iyi gördük. Emniyet binalarından kendi kendilerine
atlayanlar, kafalarını duvarlara vura vura yaralananlar hatta kendini
öldürenler. Ne farkınız kaldı 12 Eylül darbe rejiminden?
İşte, bütün bunlar gerçekten Türkiyenin gerçekleri.
Evet, Özgür Gündemin o bombalandığı
zaman, 90larda, manşetinde ertesi gün ne yazıyordu, biliyor musunuz?
Bu ateş hepimizi yakar. Evet, bu ateş,
harladığınız bu ateş hepimizi yakar ve yakmaya da
devam ediyor.
Son olarak, sevgili Vekilimiz Ömer Faruk
Gergerlioğlu; herkesin derdine koşan, yaptığınız
bütün haksızlıklara ayna tutan Vekilimiz. O aynada gördüğünüz
aksi hiç beğenmediniz, hiç memnun olmadınız o akisten.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) İşte, bu nedenle hem vekilliğini düşürdünüz hem
de bu Meclise kara bir leke olarak geçen o günü yaşattınız bize.
Ben de yanındaydım o sabah abdest almaya giderken sinsice
gelindiği, tuzak kurulduğu gün. Kapım kapatılmaya
çalışıldı, açılması engellendi. Tam 154 görevli
vardı o Mecliste, hepsi nasıl yüzüme bakacak, çok merak ediyorum ve
Meclis Başkanlığı da aynı şekilde nasıl
yüzüme bakacak çok merak ediyorum çünkü öyle bir yalana imza attılar ki
Ömer Faruk Vekili oradan alırken: Buradan sessizce
çıktığımız hâlde sloganlar atarak
çıkmışız, bunların hepsinin video kayıtları
vardı. Ve Vekilimiz gerçekten bu Parlamentoya fazla geldi.
Ben soruyorum ve gerçekten merak ediyorum: Bu kadar
haksızlığı yaşayan bir insanın arkasında
bütün Parlamento, muhalefet ve vicdanı olan iktidar vekilleri hep birlikte
kenetlenemez miydik? Kapı arkalarında Çok üzgünüm. demek miydi
sadece yapılacak olan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Başkanım, affedersiniz, tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, kapı arkalarında sadece Çok üzgünüm. demek
değildi yapılacak olan. Ben de çok üzgünüm, bu Parlamentonun bu
hâlinden dolayı çok üzgünüm gerçekten. O gün kenetlenmediğimiz için
çok üzgünüm ve kimsenin yoksulluğuna, adaletsizliğe çare
olamadığı için burası çok üzgünüm gerçekten ama aynı
zamanda umutluyum da. Ben bu ülkenin kadınlarından, gençlerinden,
özgürlüğe inanan insanlarından umutluyum ve biz bu Parlamentoyu
renksiz -Ömer Faruk Vekili nasıl gönderdiyseniz, nasıl bir renk
gittiyse buradan- mücadelesiz, HDPsiz bırakmayacağız, bunun
için de halkımıza söz veriyoruz.
Saygılar sunarım.
Teşekkürler Başkanım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.
Buyurunuz Sayın Sarıaslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun
Teklifi hazırlanırken iptal gerekçeleri hiç göz önüne
alınmamıştır. Anayasanın 128inci maddesi
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri ile özlük işleri kanunla düzenlenir.
der. İdareye bırakılan düzenleme yetkisinin çerçevesinin kanunla
çizilmesi, konuya ilişkin genel ilke ve prensiplerin kanunda
belirlenmiş olması gerekmektedir ancak idareye belirsiz yetkiler
veren bu düzenleme yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine
aykırıdır. Getirdiğiniz bu teklif,
saydığımız hukuki dayanaklardan yoksundur. Kişi
hakkında adli sicil kaydı araştırması
yapılırken hangi suçlar baz alınacaktır? Hafif yaralamadan
da adli sicil kaydı olabilir, hırsızlıktan da, hakaretten
de. Bunların kanunda açık ve net bir şekilde tarif edilmesi
gerekir.
Anayasanın 38inci maddesinin birinci
fıkrası Kimse, kanunun suç saymadığı bir fiilden
dolayı cezalandırılamaz. der. Yine üçüncü fıkrasında
ise Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
diyerek suç ve cezanın kanuniliği ilkesini getirmiştir. Yasak
eylemlerin önceden bilinebilirliği düşüncesine dayanan bu ilkeyle
temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması
amaçlanmaktadır. Belli bir kesinlik içerisinde hangi fiile hangi hukuksal
yaptırımın bağlandığının bireyler
tarafından bilinmesi ve eylemlerinin sonuçlarının öngörülebilir
olması gerekmektedir. Getirmiş olduğunuz bu yasa teklifi, hangi
suçların güvenlik soruşturması kapsamına gireceği,
işlenmiş bir suç zaman aşımına uğramış
ise bunların değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hiç
dikkate alınmadan, kanunilik ilkesi yok sayılarak
hazırlanmıştır. Ne yazık ki bir kişi
hakkında bir dava açılmış ve kişi beraat etmiş
olsa bile, bu şahıs hakkında hemen devlet tarafından bir
fişleme yapılmaktadır. Arşiv araştırmasında
da bu fişlemelere dayanak yapılarak idarenin subjektif
değerlendirmesine göre o şahıs göreve alınacak ya da alınmayacak
diye karar verilmektedir.
Getirilen bu teklif, Anayasanın 90ıncı
maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
6ncı maddesinin 2nci fıkrasına da aykırıdır. Bu
fıkrada Bir suçla itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit
oluncaya kadar masumdur. der. Getirdiğiniz bu teklifle masumiyet
karinesini yok sayıyorsunuz.
Bu teklif, kişisel verilerin korunması ve
özel hayatın gizliliği açısından Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesine ve insanların
lekelenmeme hakkını koruyan Anayasa'nın 38/3üncü maddesine de
aykırıdır. İnsanların lekelenmeme hakkını
korumak devletin yükümlülüğü ve sorumluluğu altındadır.
Lekelenmeme hakkı Suç şüphesi nedeniyle hakkında
soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişinin bu işlemden
dolayı onur, şeref ve haysiyetinin zarar görmemesi, toplum içindeki
saygınlığının zedelenmemesi, hakkında henüz hüküm
verilmemiş kişinin masumiyetine zarar verecek, kişiyi toplum
nezdinde mahkûm edecek her türlü söz, yayın, haber gibi
davranışlardan kaçınma. olarak tanımlanmıştır
ve kanun teklifi bu hakkı hiçe saymaktadır.
Sayın milletvekilleri, değerli Komisyon
üyeleri; getirmiş olduğunuz bu teklifin 5inci maddesi tam evlere
şenlik bir maddedir. Bakınız, ne diyorsunuz bu 5inci maddede:
Güvenlik soruşturmasına görevin gerektirdiği niteliklere etkisi
yönüyle kişinin eşi ile birinci derecede kan ve sıhri
hısımları da dâhil edilir. Yani medeni hukuk
açısından birinci derecede kan hısımlığı
anne, baba ve çocuklar; birinci derecede sıhri hısımlık ise
evlendiğiniz kişinin anne ve babası.
Bakın, ne yapıyorsunuz siz bu teklifi
getirirken? Bir çocuk işe girmiş, sınava girmiş, her türlü
mülakatı geçmiş işe başlayacak, siz bu çocuk hakkında
güvenlik soruşturmasına başlıyorsunuz, arşiv
araştırması yapıyorsunuz -hangi senede- bunun anne ya da
babasından herhangi biri suç işlemişse bu çocuğa Sen asla
işe giremezsin. diyorsunuz. Ya da babası işe girmiş,
başlamış, çocuğu yetişmiş, belli yaşa
gelmiş, suç işlemiş; örneğin Emniyet amiri olmuş bir
kişiyi çocuğu suç işledi diye, o kişiyi Emniyet
amirliğinden Emniyet müdürü yapmayacaksınız. Size daha da vahimini
söyleyeyim: Bir kişi işe girmiş, çok başarılı,
terfi etmesi gerekecek, bu arada da evlenmiş, evlendiği kişinin
anne ya da babasının işlemiş olduğu bir suçtan
dolayı bu yükselmesi gereken kişiyi yükseltmeyeceksiniz. Yani
diyorsunuz ki burada
Borçlar hukukunda vardır ya, hukukçu
arkadaşlarım bilir, müteselsil sorumluluk. Yani siz borçlu
olmasanız bile o senede imza atmışsanız hepiniz sorumlu
olursunuz. Borçlar hukukunda buna müteselsil sorumluluk denir. Ceza hukukuna
yeni bir kavram getiriyorsunuz. Getirdiğiniz kavram, ceza hukukunda
müteselsil sorumluluk. Yani bir kişinin anne ya da babası bir suç
işlemişse o kişiyi o suçtan dolayı sorumlu
tutamazsınız. Daha da vahimi, evlenen kişiyi evlendiği
kişinin anne ya da babasının işlediği suçtan
dolayı sorumlu tutamazsınız. Şimdi sizin getirdiğiniz
bu teklif geçecek olursa şöyle bir madde eklememiz lazım, dememiz
lazım ki bu maddeye: Bir yetki belgesi alacak evlenecek kişi
mahkemeden, o yetki belgesine istinaden önce gidecek güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması yapacak, sonra
da gelecek o kişiyle evlenecek.
Şimdi, bunu vicdanınız kabul ediyor
mu? Bu, toplum ahlakıyla bağdaşıyor mu? Ne vicdan kabul
eder ne de toplumun ahlakı kabul eder. İşin en vahim
tarafı, bu, ceza hukuku açısından da kabul edilir bir şey
değildir. Ceza hukukunda suçların şahsiliği ilkesi
vardır. Bir kişi ancak kendi işlemiş olduğu suçtan
dolayı sorumlu olur, başkasının işlemiş
olduğu suçtan dolayı sorumlu tutamazsınız. Bakın, bu,
ne olacak biliyor musunuz? Kimseyi itham etmek için suçlamıyorum,
geçmişi deşmek için suçlamıyorum; AK PARTİ
sıralarında oturanların çok büyük bir çoğunluğunun
adım kadar eminim ki FETÖden dolayı fişlemesi vardır.
Yarın iktidar değiştiğinde işe adam
alınırken sizlerin çocuklarınızın ya da sizlerin
uğradığı fişlemeden dolayı sizin
çocuklarınız işe alınmazsa hangi adalet duygusuna
sığınacağız?
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın
suç ve cezalara ilişkin 38inci maddesinin yedinci fıkrasında
Ceza sorumluluğu şahsîdir. der. Yine, 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun Esaslar başlıklı ikinci kısmında yer
alan 20nci maddede de Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse
başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. der.
Şayet siz bu yasayı bu şekilde geçirecek olursanız Anayasa
Mahkemesinde yeniden iptal edilecek çünkü getirdiğiniz bu teklifte
Anayasanın 90, 38/3 ve 20 ile Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı ve 8inci maddelerine aykırı hareket
ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, olağan
dışı ve hukuka aykırı soruşturmalar hiçbir ülkede
toplumu birleştirmemiş hatta beklenenin aksine dramatik
düşmanlıklar yaratmıştır. Üzülerek söylüyorum ki
getirdiğiniz yasalarla adaletten ve hukuk devletinden
uzaklaşıyor, ülkeyi hukuk devleti değil kanun devletine
dönüştürüyorsunuz. Hepimizin bilmesi gerekir ki biz bu yasaları
çıkarırken yetkiyi milletten, meşruluğunu hukuktan almak
zorundayız. Hukuku, meşruiyeti olmayan bir yasa
çıkarıyorsunuz.
On sekiz yıllık iktidarınız
döneminde reform diye diye ülkeyi ileriye değil, geriye doğru
götürüyorsunuz. Ülkemizin gelişmesi ve huzuru için -yapmamız gereken-
hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına saygılı,
kuvvetler ayrılığını ve laikliği esas alan, temel
hak ve özgürlükleri koruyan bir ülke yaratmak zorundayız. O zaman ülkeyi
geliştirebilir ve kalkındırabiliriz. Oysa siz bu
anlayış yerine hukuku tanımayan, mahkeme kararlarına
saygı duymayan, cumhuriyetin kurucularına kin kusan, kuvvetler
ayrılığı ilkesini tanımayan, eğitimi, bilimden ve
akıldan uzak dinci ve kinci gençlik yetiştirmek için kullanan,
toplumu ayrıştırıp etkisizleştiren, demokrasi ve insan
hakları mücadelesi veren çevreleri, yazanı, çizeni,
konuşanı cezaevi baskısıyla susturmaya
çalışıyor; yaratıcı, özgür insan yetiştirilmesini
önleyerek de ülkenin gelişmesinin önüne set çekiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FARUK SARIASLAN (Devamla) Bunlar yetmiyormuş
gibi Emevi zihniyetine şirin gözükmek için devlet nişanlarından
Atatürkü, açılma döneminde de Andımızı kaldırarak
belli çevrelere şirin gözükmeye çalışıyorsunuz. Bir
açılıyorsunuz pir açılıyorsunuz. Osloda
başlıyorsunuz Kuzey Irak, Suriye derken kapanamıyorsunuz,
kapanamayınca da parti kapatmaya gidiyorsunuz. Unutmamanız gerekir ki
yanlış üstüne yanlış, hata üstüne hata yapıyorsunuz.
İki yanlışın bir doğru yapmayacağını herhâlde
bilmeniz gerekir. Yapmış olduğunuz bu hataların bedelini de
halka ödetiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, son dönemde irticai
faaliyetler hortluyor, hortlamaya devam ediyor. Benim, senin, bu milletin
vermiş olduğu paralarla altına araba alınan bir paşa,
bir general bir tekkeye gidiyor, bir zaviyeye gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK SARIASLAN (Devamla) Başkanım, bir
dakika
Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım.
FARUK SARIASLAN (Devamla) Orada benim milletimin
verdiği vergilerle, paralarla alınan arabalarla gidiyor, orada
şıh dediği şahsın önünde diz çöküyor. Bunu Türk
generaline yakıştıramıyorum. Ya generalliğini
bırakacaksın gidip o şeyhin müridi olacaksın. Hem
şeyhin müridi olup hem general olamazsın, buna Türk milleti müsaade
etmez. Bu dönemler geçer, iki sene, üç sene çabuk geçer ama bunun bedelini
halka bir daha ödetmemeniz gerekir. Bunları biz yaşayarak gördük,
FETÖde gördük. Burada İçişleri Bakanlığına Jandarma
bağlı, Emniyet bağlı. Siz AK PARTİ olarak bir karar
vermek zorundasınız: Devletin oylarıyla seçilen kişiler mi
bu ülkeyi yönetecek; şeyhlerin, şıhların müritleri mi bu
ülkeyi yönetecek?
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.35
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
220 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
220 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
birinci bölümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi bölüm üzerinde
şahsı adına yapılacak konuşmalara geçiyoruz.
Şahsı adına birinci
konuşmacı Sayın Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılar
sunuyorum. Şahsım adına söz aldım.
Değerli milletvekilleri, Anayasa, bir devlet
için devletin temel nizamını, devlet ile toplum ilişkilerini,
kişi ilişkilerini, kişi hak ve özgürlüklerini, siyasal hak ve
özgürlükleri ve devlet teşkilatlanmasının bütününü içeren en üst
hukuk metni olarak tarif edilir. Anayasanın yanında, bir mertebe
aşağıda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yoluyla
çıkardığı kanunlar gelir ancak yine Anayasamızın
90ıncı maddesinde ifade edilen hüküm çerçevesinde yasadan üstün,
Anayasadan daha aşağıda olan uluslararası metinler de söz
konusudur. Dolayısıyla hukuk devletinin özelliği olarak tüm
siyasal partilerin, toplum fertlerinin bu hükümlere riayet ederek hareket
etmesi toplumsal barışın, egemenliğimizin,
bağımsızlığımızın olmazsa olmaz ön
şartlarından biridir. Ne yazık ki burada biz Anayasa
tartıştık, yasaları tartıştık, İç
Tüzükü tartıştık ve geçen hafta Genel Kurulda oy
çokluğuyla reddedilen söz konusu 220 sıra sayılı Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi
tekrar ısıtılarak Genel Kurulun önüne konmuştur. Bunu kabul
etmek mümkün değildir. Bu, hukuk devletinden çıkmakta
olduğumuzun en önemli işaret fişeğidir. Bize düşen
görevi, tekrar hukuk devletinin temel ilkelerine, kurallarına gayet
saygılı olarak yasama faaliyetlerimizi o çerçeveye oturtmamız
gerektiğini burada sizlere hatırlatmak isterim. Ancak bir devlette,
Türkiye Cumhuriyetinde çoğunluğun her dediğinin olması
aslında o devletin en büyük zafiyetini teşkil eder. Çünkü
demokrasinin en önemli kuralı, birinci kuralı çoğunluğun
yönetim hakkıdır. Doğal olarak biz bunu kabul ediyoruz ancak
azlığın yani muhalefetin de haklarının korunması
demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biridir. Burada ne yazık
ki bunlar çiğnenmiştir, hukuk çiğnenmiştir, demokrasinin
kuralları, ilkeleri, kurumları çiğnenmiştir.
Dolayısıyla, büyük bir hukuk katliamından sonra biz, söz konusu
220 sayılı Teklifi görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede hafta
geçmiyor ki toplumu bütünüyle gerçekten rahatsız eden,
kutuplaştıran ve aşırılığa iten, birbirine
karşı husumet celbeden bir olay olmuş olmasın. Bunlardan
bir tanesi de yine geçen gün olan bir hadise. Bunlar konuşuluyor -biz
bütün illeri geziyoruz, ilçeleri geziyoruz- ama toplumun genelinde şöyle
bir olay var: Genel bir fakirlikle karşı karşıya
olduğumuzu burada vurgulamak istiyorum. Çiftçi, esnaf, işçi, memur,
köylü, herkes perişan; üretim zayıflamış, işsizlik,
enflasyon, pahalılık, yoksulluk artmış; insanlarda gelecek
kaygısı azami düzeye yükselmiş ve özellikle pandemi sürecinde de
esnafın sesine kulak veren bir yetkili, bir merci, bir makam söz konusu
değil. İşte, böyle bir yapı içerisinde bizi en çok
ilgilendiren konu halkın ekmeği olmalı, işsizlik
olmalı, enflasyonla mücadele olmalı,
vatandaşlarımızın rahata erdirilmesi yönünde birtakım
icraatlar olmalı ve vatandaşın sorunlarına eğilmek
olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Hükûmetten beklentimiz budur. Fakat ne yazık ki
bunlar konuşulmuyor, Merkez Bankasındaki 128 milyar doların
nasıl buharlaştığı konuşuluyor ya da faiz
lobisine on sekiz yılda giden, aşağı yukarı 600 milyar
doların üzerinde meblağlardan söz ediliyor. İşte,
bunları bir arada mütalaa ederek vatandaşımızı
rahatlatacak politikalara Hükûmeti davet ediyorum.
Sözlerimi bitirirken hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Gülerin.
Buyurunuz Sayın Güler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri;
220 sıra sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanun Teklifimizin birinci bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle aziz milletimizi ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bir avukat olarak dün kutlamış
olduğumuz 5 Nisan Avukatlar Günü vesilesiyle hakkın ve adaletin
tecellisi için mücadele eden bütün meslektaşlarımızın da
Avukatlar Gününü kutlamak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, mevcut 220
sıra sayılı Kanun Teklifimizin Anayasaya uygunluğu
noktasında ben birkaç maddeye atıfta bulunmak istiyorum. Özellikle
Anayasamızın 48inci maddesine göre herkes dilediği alanda
çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Devletimiz,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını geliştirmek için çalışanları ve
işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek,
işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve
çalışma barışını sağlamak için de gerekli
tedbirleri almakla görevlendirilmiştir. Ayrıca
Anayasamızın 70inci maddesinde Her Türk, kamu hizmetlerine girme
hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği
niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez. hükmüne de yer
verilmiştir. Devlet Memurları Kanunu da liyakat ilkesini Devlet kamu
hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve
yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu
sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında Devlet memurlarını
güvenliğe sahip kılmaktır. şeklinde
tanımlamıştır. Bu düzenleme, liyakat, eşitlik ve
serbestlik olmak üzere 3 temel ilkeye işaret etmektedir.
Çok değerli milletvekilleri, diğer yandan,
Anayasamızın 129uncu maddesinin birinci fıkrasında,
memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak
faaliyette bulunma yükümlülükleri de düzenlenmiştir. Ayrıca, 657
sayılı Kanunda bu sadakat yükümlülüğünün yanı sıra
kamu görevlilerine tarafsızlık ve devlete bağlılık
yükümlülükleri de getirilmiştir. Kamu görevlilerinin sadakat,
tarafsızlık ve devlete bağlılık yükümlülüğü
çerçevesinde devleti temsil eden ve millî güvenlik bakımından
hassasiyet içeren bazı kamu görevlerine atanacak kişiler
bakımından daha sıkı nitelikleri aranması ve
birtakım sınırlamaların getirilmesi de çok
doğaldır. Bu şekilde, aranan nitelikler ve kanunlarda öngörülen
kısıtlamalar kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir
biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir.
Ülkemizin maruz kaldığı terör
saldırıları nedeniyle yakın geçmişte yaşanan
acı tecrübelerimiz, bu saldırıları gerçekleştiren
terör örgütlerinin amaçları, kullanmış oldukları gizli
yöntemlerin niteliği ve 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen
darbe girişimi, seçilmiş Hükûmeti devirmeye yönelik hain darbe
girişimine kalkışan silahlı terör örgütü üyelerinin büyük
çoğunluğunun kamu görevlisi olduğu gerçeği dikkate alındığında
kamu görevine, özellikle millî güvenlik açısından hassasiyet içeren
görevlere atanacak kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırmasına tabi tutulması ve bu amaçla da kamu görevine
atanacak kişilerde birtakım özel koşullar aranmasının
gerekliliği de tartışmasızdır. Dolayısıyla,
idarenin, kamu görevlerine atanacak kişilerin tabi olacağı
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması
konusunda kanunla temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi elbette
mümkündür.
Bu çerçevede, kanun teklifimizin birinci bölümünün
3üncü maddesiyle hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması yapılacak kişiler belirlenmiştir.
4üncü maddesiyle arşiv araştırmasının kapsamı
belirlenmiştir. Arşiv araştırmasıyla kişinin adli
sicil kaydının, kişinin kolluk kuvvetleri tarafından hâlen
aranıp aranmadığının, kişi hakkında herhangi
bir tahdit olup olmadığının çerçevesi çizilmiştir.
5inci maddesiyle güvenlik soruşturması kapsamında
bakılacak hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu
maddenin son fıkrasındaki Güvenlik soruşturmasına görevin
gerektirdiği niteliklere etkisi yönüyle kişinin eşi ile birinci
derece kan ve sıhri hısımları da dâhil edilir. hükmü bir
önergemizle çıkartılacaktır, bunu da ifade etmek istiyorum.
6ncı maddesiyle, güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırmasının hangi
birimler tarafından yapılacağı açıklanmış.
Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahallî mülki idare amirlikleri tarafından
bu güvenlik soruşturmasının yapılacağı ifade
edilmiştir. 7nci maddemiz çok önemli. Burada da bir önergemizle mevcut
değerlendirme komisyonu sayısını 5e çıkartıyoruz
ve burada da özellikle Teftiş Kurulu, iç denetim ve bu konuda uzman olan,
kamu kurumu içerisindeki uzman olan yapıların mutlaka
değerlendirme komisyonu içerisinde üye olarak belirlenmesi hususunu
getiriyoruz. Özellikle 7nci maddede Memuriyet veya kamu görevlerine
uygunluğunun değerlendirilmesini sağlayacak yorum içermeyen
olgusal veriler, güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması yapmakla görevli birimlerce ilgili kurum ve kuruluş
bünyesinde kurulan Değerlendirme Komisyonuna iletilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ABDULLAH GÜLER (Devamla) - Değerlendirme
Komisyonu kendisine iletilen verilere ilişkin nesnel ve gerekçeli
değerlendirmelerini yazılı olarak atamaya yetkili amire sunar.
Mahkemeler tarafından istenildiğinde bu bilgiler sunulur. demek
suretiyle mevcut bu getirilen yasa teklifinin birinci bölümündeki bu
hususları Genel Kurulla paylaşmış oldum.
Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemini başlatıyoruz.
Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkanım,
tek adam rejimi
Ne yazık ki tam bir korku imparatorluğu
yaşıyoruz. Ulusal kurtuluş mücadelemizin ardından
cumhuriyetle taçlandırılan ülkemiz maalesef
yıpratılıyor. İktidar Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunu Meclise sundu. Çiftçi borçları, kurumlar
vergisi dâhil 9 ayrı kanun hakkında değişiklik isteminin
yer aldığı torba yasa teklifi kabul edilemez içeriktedir.
Çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerinden
aldıkları kredi 8 milyar 260 milyon lira. Çiftçi böylesi bir borç
batağına saplanmışken tarıma ve üreticiye destek
vermeyenler feryat figanları duymuyorlar. Tarım Kredi
Kooperatiflerine kredi borcu bulunan çiftçilerimize yapılandırma
adı altında faiz zulmünün dayatılmasını kabul
etmiyoruz. Teklife göre, kredi borcunun faizi yüzde 11den 18e
çıkarılıyor. Yapılandırmaya kadar yüzde 5ten yüzde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
DİSK verilerine göre, 2020 yılında
177 bin işçi kod 29 bahanesiyle işten çıkarıldı.
Kamuoyunda kod 29 olarak bilinen ve işçinin iş sözleşmesinin
işveren tarafından İş Kanununun 25/II maddesinde yer alan
Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri gerekçesiyle
feshedilmesi çalışma yaşamının kanayan bir
yarasıdır. Kod 29la işten çıkartılan işçiler
kıdem tazminatı ve ihbar öneli alamıyorlar. Kod 29la
çıkarılan işçiler İşsizlik Sigortası Fonundan ve
işsizlik ödeneğinden yararlanamıyorlar. Bazı kötü niyetli
işverenlerin işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı haklarını
gasbetmek için başvurdukları bu yöntem, Covid-19 döneminde uygulanan
işten çıkarma yasağını delmek için de kötüye
kullanılıyor. Ayrıca, bu maddeyle işçi siciline
işleniyor ve böylece, işçilerin iş bulmaları
zorlaşıyor. Kod 29 zulmüne karşı acilen yasal düzenleme
yapılmalı ve fırsatçılık engellenmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Keven
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Aşılama sayısına
baktığımızda, ülkemizde şu an, ikinci dozunu olan
kişi sayısı 7 milyon 192 bin yani aşılanması
gereken nüfusun yaklaşık onda 1i. Şu an, 1 milyona yakın
öğretmen aşı bekliyor, el insaf! Geçenlerde ziyaret ettiğim
Boğazlıyan ilçemizde köy ve mahalle muhtarları filyasyon
ekibinde yer alıyorlar, aşılama sürecini izliyorlar, pandemiyi
takip ediyorlar ama aşılama programına dâhil değiller.
Maalesef, iktidar pandemiyle mücadelede muhtarları kobay olarak
kullanıyor. Böyle bir aşı politikası olmaz.
Sağlık Bakanlığı 1 milyon öğretmeni acil
aşılamalı ve filyasyon ekibinde yer alan muhtarları ve
diğer görevlileri de aşılama programına derhâl dâhil
etmelidir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Gökçel
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Mersin Yenişehir ilçesine bağlı
başta İnsu ve Değirmençay olmak üzere, Uzunkaş, Emirler,
Çavak ve bölgedeki diğer köylerimiz taş ocağı tehdidi
altında. Bu sabah hemşehrilerimin yanındaydım. 97,5
hektarlık bir alanı talan edecek bu projeye karşı
köylülerimiz direniyorlar, sivil toplum kuruluşları da orada
köylülerimizin yanındalar. Merak ediyorum: AKP Mersinden ve Mersinimizin
cennet köylerinden ne istiyor? Bu doğa harikası bölgenin delik
deşik edilmesine, köylülerimizin dinamit sesleriyle yaşamaya muhtaç
bırakılmalarına ve doğamızın ranta
açılmasına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
Doğamızı katledecek, bölgedeki tarım ve kırsal
yaşamı bitirecek bu taş ocağına köylerimizi
peşkeş çektirmeyeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, halkımız işsiz, parasız. İş bulma
umudunu kesen gençlerimizin sayısı her geçen gün artıyor. AKP ve
muhiplerinin yönetemediği ülkemizde sadece saray eşrafı iş
bulma konusunda sıkıntı yaşamıyor. Her biri birkaç
iş, bol akçeli koltuk sahibi olanların yaşadıkları ile
halkın gerçeği tamamen ayrı. Gençler bir umut KPSS
sınavlarına girmekte, sıra işe yerleşmeye gelince
umutlar boşa çıkmaktadır. Üniversite mezunlarının
işsizlik rekoru kırdığı, bir değil birkaç
diploması olan gençlerin işsiz kaldığı, en
başarılı gençlerinin yurt dışına
kaçtığı ülkemizde işi aslanın midesinde bile bulmak
imkânsız.
Özellikle, zor durumda olan ortaöğrenim mezunu
gençlerin de bir isteği var. Onlar KPSSnin her yıl
yapılmasını istiyorlar. Sınavlara hazırlanıyoruz
ama ara iki yıl olunca hazırlıklarımız boşa
gidiyor
Sınavlar her yıl yapılsın talepleri var. Tabii,
bir de bu sınavları gelir kaynağı olarak düşünmeyen,
yoksulların sırtından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Salgında vaka
sayısında günlük 50 bine dayandık, vefat sayıları da
200ü aştı. Bulaşta çok önemli bir yeri olan Millî Eğitim
kurumlarında öğretmenlerin aşılamaları henüz
tamamlanamadı. Madem yüz yüze eğitime devam edeceğiz, buradaki
hasta yavrularımızın erkenden tespiti ve okuldaki pandemi
kurallarına uyulup uyulmadığının yerinde tespiti için
muhakkak sağlık çalışanlarımızı okullarda
görevlendirmeliyiz. Riskli diğer grupların da; toplu taşıma
araç çalışanları, muhtarlar, gişe
çalışanları gibi çok sayıda insanla temas eden görevlilerin
de erken aşılanması lazım. Yine, kuaför ve berberler yüz
yüze ve maskesiz çalışmak, yakın çalışmak
durumundalar. Bunları da hemen aşılamalıyız. Tokyo
Olimpiyatları yaklaşıyor, buraya gidecek olan 100 sporcumuzu da
şimdiden aşı programına almak lazım. Yine, profesyonel
ligler devam ederken bu ligdeki profesyonel sporcularımızı da
şimdiden aşılamamız lazım. Futbol Federasyonu
Başkanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesine
bağlı Odaköy köyünde çiftçiler Örenler Sulama Barajından
dekarı 60 liradan 150 dekar alan için yararlanabiliyorlar, kurutma
kanalından ise dekarı 140 liraya su alıyorlar. Köyün arazisi 4
bin dekar yani çoğunluk 140 liradan ücret ödüyor. Herkes haklı olarak
60 liradan Örenler Sulama Barajından su almak istiyor. Yine kapalı
sisteme dönülsün, saha içi sulama ücreti alınsın. diyorlar.
Kapalı sisteme çevrilirse de Sandıklı ilçesine bağlı
Daylık, Dodurga, Odaköy, Alagöz, Alacami köyleri de yararlanabilecek.
Yine, Sandıklı ilçesine bağlı
Saltık köyünden geçen Küfü Çayı da zehir saçıyor. İnsan ve
hayvan sağlığını, doğayı tehdit ediyor.
Köylüler buna acilen çözüm bulunmasını istiyorlar.
BAŞKAN Sayın Bulut
Yok.
Sayın Erbay
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bir ülkede hukuk yoksa o ülkede insanların can
ve mal güvenliği olamaz. Bu nedenle çağdaş demokrasilerde en
önemli unsur hukukun üstünlüğüdür. Ancak hukuk sisteminin üç
ayağından biri olan savunmanın baskı altına
alındığı, susturulmak istendiği, barolara müdahale edildiği
bir ülkede adalet ve hukukun üstünlüğü sağlanamaz. Avrupanın
en büyük adalet sarayını inşa ettik. diye övünmek bize hukuk ve
adalet getirmez. Beton inşa ederek hukuk inşa edemezsiniz, hukukun
üstünlüğünü ve hukuk güvenliğini inşa edemezsiniz. Biz ülkemizi
çağdaş, demokratik hukuk devletlerinin seviyesine taşımak
için hukukun üstünlüğü ve adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Hukukun üstün olduğu bir ülkeyi inşa edeceğiz. Savunmanın
kutsallığı için adaletsizliklere, baskı ve hukuksuzluklara
direnen, hukukun üstünlüğü için mücadele eden tüm avukat meslektaşlarımın
5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Komisyon, buyurun.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Mutat olduğu üzere sorular kanunla ilgili
olmadı, hiçbir soru kanunla ilgili değil. Kayıtlara girmesi
açısından özetlemek gerekirse Sayın Barut Tarım Kredi
Kooperatifleriyle ilgili konuştu.
Sayın Girgin işçilerin sözleşmesinin
29uncu maddeye göre feshiyle ilgili bir dileğini dile getirdi.
Sayın Keven 7 milyon aşılama
olduğunu söyledi. O aşılamayla ilgili bir şeyi belirtmem
gerekiyor. Türkiye, dünyada şu anda en çok aşılama yapan 6
ülkeden biri. Nüfus bakımından bizim ayarımızda olan bir
tek İngiltere var en çok yapanlar arasında, diğerleri,
nüfusları -Amerika gibi, Brezilya gibi- bizden çok olan ülkeler. Onun da
kayıtlara girmesini arzu ederim.
Sayın Gökçel bir taş ocağından
bahsetti, bunu da yetkililere bildirelim. Ne olduğunu bilmiyoruz tabii,
incelenip gereğinin yapılmasını talep edelim.
Sayın Gaytancıoğlu işsizlikle
ilgili serzenişlerini ve taleplerini belirtti.
Sayın Adıgüzel de aynı şekilde
pandemiyle ilgili görüşlerini sundu.
Sayın Köksal Afyondaki sulama sorunu, ki bu
sulama Türkiyede hakikaten çok konuşuluyor. Umarım, bir çözüm
bulunur diyorum.
Sayın Erbay da gene kanunumuzla kısmen
ilgili olan hukuk ve adalet konusunda söz aldı.
Ben bana tanınan, kalan sürede Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, kanun teklifimizle ilgili -madem ki
kanun için buradayız hepimiz- özet bilgileri tekrar da olsa Genel Kurulla
paylaşmak istiyorum.
Malum, bu kanun Anayasa Mahkemesince 4045
sayılı Yasanın iptali sonrasında gündeme geldi. Geçen
yıl Komisyonda uzun müzakerelerden sonra mevcut, Genel Kurula gelen hâlini
karara bağlamıştık. Geçen haftadan beri de tekrar kanun teklifini
burada konuşuyoruz.
Güvenlik soruşturması kavramı ve
güvenlik araştırması kavramı, bütün devletlerin
gündeminde olan bir konu. 2 tane belirleyici soru var: Bir, insanların
kamu hizmetine alınırken, istihdam yapılırken
objektifliğin sağlanması, liyakatin esas
alınmasıdır. Bunun yanında devletlerin dikkat ettiği
ikinci önemli husus, devlette, kamuda istihdam edileceklerin güvenlik
soruşturmalarının yapılması, terör örgütleriyle içli
dışlı olan, irtibat ve iltisakı olanların özellikle
üst düzey görevlerde bulunmaması temel görüş olarak ortaya
çıkmakta. Bu, hemen bütün ülkelerde aynıdır. Dikkat ederseniz
Anayasa Mahkememiz iptal kararında da net bir şekilde devletin kamuda
istihdamda güvenlik soruşturması yapabileceğini, yapması
gerektiğini belirtmiştir. Biz, Anayasa Mahkemesinin iptal
kararındaki hükümleri de karşılayacak şekilde bu yasa
teklifini gündeme getirdik.
Gene burada, geneli üzerinde görüşürken ifade
etmiştim, önemli bazı güvenceleri getirmiş bulunuyoruz. Bir
kere, bu yeni düzende, Genel Kurulun karar vereceği bu kanun teklifinde,
insanların kamuya istihdamında son kararı zabıta istihbarat
güvenlik birimleri vermeyecektir, onların hazırladıkları
olgulara dayalı, hazırladıkları raporlar üzerinden her
kurumun en üst amirinin görevlendirdiği komisyon karar verecektir.
Zabıta kendi tespitlerini sunacak ama komisyon bu işte nihai
kararı verecek yetkili ve sorumlu makam olacaktır. Doğrusu, ben
bunu önemsiyorum.
İkinci önemli bir düzenleme: Daha önceleri
güvenlik soruşturması, arşiv araştırması yapacaklar
tadat edilmemişken, sayılmamışken, bu getirdiğimiz
yasa teklifiyle net bir şekilde güvenlik soruşturması,
arşiv araştırması yapacaklar belirlenmiştir. Mahallî
mülki amir, vali ve kaymakamlar, emniyet ve istihbarat teşkilatı
bunları yapacaktır.
Teklifte genel bir güvence olarak gördüğümüz,
Genel Kurulun takdirlerine sunduğumuz hüküm teklifte ise gerek güvenlik
soruşturması raporlarının gerek güvenlik
araştırması raporlarının her şart altında
iki yıldan sonra ortadan kaldırılacak olmasıdır.
Doğrusu bu da önemli bir hükümdür, bir güvencedir, insanların kamuya
istihdamında değerlendirme esaslarına alınmak üzere.
Tabii, söylemeye bile gerek yok, bu düzenlemeyle
insanların yargıya başvurma hakları da ayrıca bir
önemli güvenlik olarak gözükmektedir. Eğer siz zabıtanın
yanlış tespit ve beyanlarıyla değerlendirme
kurullarında mağdur edildiğinizi düşünüyorsanız
şüphe yok ki yargıya başvurarak bunun iptalini isteme
hakkınız var. Birkaç dereceli güvenceyi getirmiş oluyoruz.
Burada bazı itirazlar oldu, bununla ilgili de
şu anda önümde önemli önergeler var; sıhri hısımla,
anne-baba-eşle ilgili verilen önergeler var. Bu önergelerin de kabulü
hâlinde kanunda çok daha önemli adımların atılmış
olacağını düşünüyorum.
Ben kanunun hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. Yoğun, yorucu bir çalışma da bizi
bekliyor. Umarım Meclisimize uygun bir çalışmayı bugün ve
yarın burada yaparız ve kanunu tamamlarız diye düşünüyorum.
Bir başka şeyi de söylememe gerek yok
-Engin Altay Bey zaten hukukçu- Anayasa Mahkemesi yolu da açık, aslında
muhalefet itirazlarını yaptıktan sonra o yol da açık.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Başkan.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Yaşar
Tüzün Ayhan
Barut Necati
Tığlı
Bilecik Adana Giresun
Ensar Aytekin Orhan Sümer Nihat Yeşil
Balıkesir Adana Ankara
Faruk
Sarıaslan Rafet
Zeybek
Nevşehir Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Oya Ersoy Mahmut Toğrul Erol
Katırcıoğlu
İstanbul Gaziantep İstanbul
Mehmet Ruştu
Tiryaki Dirayet
Dilan Taşdemir
Batman Ağrı
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Nihat
Yeşil.
Buyurunuz Sayın Yeşil. (CHP
sıralarından alkışlar)
NİHAT YEŞİL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bir hafta önce, 31 Martta Meclisin genel
çoğunluğuyla burada reddedilen bir kanun teklifiyle, tekrar,
Anayasanın arkasından dolanarak
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Nerede
yazıyor Meclisin çoğunluğunun olduğu? Bir göster,
yazdığı yeri bir göster.
NİHAT YEŞİL (Devamla) Sonuç olarak
hepimiz buradaydık ve grup başkan vekillerimiz zaten bu konuda
gerekli açıklamaları yaptılar ama bugün aynı kanun
teklifini, tekrar, Anayasanın arkasından dolanarak Genel Kurula
indirdiniz.
Bu, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanun Teklifi, kamu görevlisi adayları
arasında düşünce, inanç ve siyasal kanaat temelinde
ayrımcılık yaratacak, kamu yönetiminde hukuk ve liyakati ortadan
kaldıracak bir düzenlemedir. Türkiyenin temel, acil sorunları
varken, bunlara çözüm getirilmesi gerekirken ne hikmetse
arkadaşlarımız özellikle bir buçuk senedir yukarıda
bekletilen kanun teklifini bugün tekrar Genel Kurula getirdiler.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz her alanda dar
boğazlardan geçiyor. Pandeminin üçüncü aşaması dalga dalga
geliyor, vaka sayıları her geçen gün yanlış yönetim
anlayışınızla artmaya devam ediyor, ekonomimiz içinden
çıkılmaz bir noktaya doğru savruluyor; bütün bunlar olurken
siyasi iktidar büyüyen sorunları izlemekle yetiniyor. Kendi
ajandanıza göre Genel Kurula alakasız teklifler indirmeye devam
ediyorsunuz. Bugün görüştüğümüz bu kanun teklifini, Anayasa Mahkemesi
aykırı olduğu için 2 sefer iptal etti. Anayasaya
bağlı kalsaydınız bugün bu teklifi Meclise getirmezdiniz.
Değerli arkadaşlar, işçimiz,
çiftçimiz, sanayicimiz, esnafımız, emekçimiz, sağlık
personelimiz, öğretmenimiz mağdur durumdayken, gençlerimiz,
üniversite mezunu yavrularımız işsiz durumdayken, sanayicimiz
üretim yapamazken, çiftçimizin tarlası ve traktörü kredi borçları
nedeniyle haczedilirken, esnafımız ay sonunu getiremezken,
emeklimizin tenceresi kaynamazken, atanmayan öğretmenlerimiz ve
sağlık emekçilerimiz geleceğe dair ümitlerini kaybederken,
ülkemizde şartlar her geçen gün daha da ağırlaşırken
iktidar bildiğini okumaya devam ediyor. Son yirmi ayda 4 Merkez
Bankası Başkanı görev yaptı, son üç yılda 4 TÜİK
Başkanı değiştirildi. Enflasyon ve işsizlik
rakamları yüksek geldiği için TÜİK Başkanlarının
görevden alınması enflasyon ve işsizliği çözmez, faizleri
yükselttiği için Merkez Bankası Başkanının görevden
alınması ekonomiyi düzeltmez. Bu anlayışın ülkemize
bir yarar getirmediğini kabul etmeniz gerekir. Bu gerçeklerden
kaçtığınız her gün ülkemiz girdabın içine doğru
sürüklenmeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi,
bildiğinizi okumaya devam ettiğinizin en açık göstergesidir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararında ortaya koyduğu gerekçeleri
dikkate almadan aynı şeyleri yazıp Genel Kurula getiriyorsunuz.
Bu teklif yasalaşırsa memur olmanın tek kıstası
iktidara sadakat olacak, fişlemelere dayanarak
ayrımcılığın önü açılacak, görevde aranılan
nitelikler yerine sakıncalı diye kodladığınız
bu ülkenin evlatları memur olma hakkından mahrum kalacak. Zaten
yürürlükteki yasalarımız kritik mesleklerdeki personellerimizin
alımı için arşiv araştırması ve güvenlik
soruşturması yapılmasını düzenliyor ama siz
kalkıyorsunuz, değerlendirme komisyonu kuruyorsunuz, istihbari
bilgilere dayanarak memuriyete engel hâlleri keyfileştiriyorsunuz, ceza
davalarında bile dikkate alınmayan fişlemelerle memur olmak
isteyen milyonlarca gencimizin önünü siyasi hesaplarınız için
kesiyorsunuz. O komisyonun hangi esaslarla çalışacağını
dahi kanun teklifine koymuyorsunuz. Kanunla düzenlenmesi gereken bir konuyu
yönetmelikle düzenlemeye kalkıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
siyasallaştırmadığınız tek bir devlet kurumu
kalmadı. Devletin her noktasında liyakati ve birikimi yerine
sadakatine güvendiğiniz kişilerin önünü açtınız. FETÖ
tehlikesi nedeniyle bu düzenlemeyi getirdik. diyorsunuz ama ne gariptir ki
kardeşi general olup darbe yapanları büyükelçi yapıyorsunuz,
kardeşi FETÖden beş yıldır tutuklu olan kişiyi bakan
yapıyorsunuz. Bir ülkede adalet herkese eşit olarak
dağıtılmalıdır. Birileri için yasak olan bir eylem,
başkası için serbest bırakılıyorsa orada ne hukuk
vardır ne de adalet vardır. Yürütme erkinde idare adına hareket
eden kamu görevlisi keyfî davranıyorsa yargı bu keyfiyeti ortadan
kaldırmakla sorumludur. Mahkemeler kim adına yargılama yapar?
Millet adına yargılama yapar. Eğri oturup doğru
konuşalım, her geçen gün siyasi ortamı daha da geriyorsunuz, her
gününüz bir önceki günü aratıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT YEŞİL (Devamla) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın.
NİHAT YEŞİL (Devamla) - Bunu bilinçli
mi yapıyorsunuz belli değil ancak yasa yapma iradesi bu kadar
pervasızca ve keyfî olarak kullanılamaz. Tarihteki örneklere
bakın, toplumun gerçekliklerinden kopmuş hiçbir iktidar hayatta
kalamaz, hiçbir iktidar devamlılığını güçle, silahla,
toplumu korkutup sindirerek devam ettiremez. Yarın bir gün bu
düzenlemeyle, kamuya işe alımlarda bazı gençlerimizin
mağduriyet yaşayacağını hepimiz biliyoruz ama amaç
üzüm yemek değil, amaç bağcıyı dövmek. İşte,
bunun adı keyfîliktir, bunun adı öngörülmezliktir, bunun adı
kamu gücünün iktidarın keyfine göre işlem tesis etmesidir.
Bir ceza davasında dahi delil olarak kabul
edilmeyen istihbari bilgiyi yurttaşın işe girme
hakkının önüne koyup girişini engellemek hangi vicdanla, hangi
akılla, hangi ahlakla bağdaşır? On dokuz yıllık
devlet yönetimi karneniz ortadadır, liyakate verdiğiniz değer de
ortadadır. Nasıl güvenelim size? Kişinin kendisini
fişlediğiniz yetmezmiş gibi, akrabalarını da kapsam içine
alıyorsunuz. Bunun adı çifte standarttır. Bu siyasi
anlayışla yapılan düzenlemeden topluma hayır gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT YEŞİL (Devamla) Bu
düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, önce, darbe nedir? Özellikle buradaki
milletvekillerine sormak istiyorum. Darbe hukuksuzluktur, halka dayanmayan,
meşruluğunu halktan almayan bir yöntemle halkı yönetmeye
çalışmaktır. Şimdi buradan 7 Haziran seçimlerini
hatırlatmak istiyorum yani darbe Sonucunu beğenmediğim seçimi
yenilerim. demektir ve üstüne üstlük sadece bununla da yetinmeyip bunun
müsebbiplerinden yani tek başına iktidar olmayı
kaybettirenlerden intikam almak demektir yani HDPyi yargının hedefine
koymak demektir; eş başkanlarını, belediye meclis
üyelerini, belediye başkanlarını cezaevlerine koymak demektir;
sevgili Gültan Kışanakı mesela -12 Eylül darbesinde de
işkence gören, cezaevine konulan- sizin darbenizde de yeniden cezaevine
koymaktır ve bizim için de direniş, bu darbelere karşı
direniş, bu direnişin tarihini yazmaktır. Evet Bir zamanlar
demokrasiyi siyasetin sırtında bir yük, kambur gibi fazlalık
olarak gören, seçime değil atamaya inanan çağ dışı
anlayışlar gördük. diyen biz değiliz, sizin Genel
Başkanınız ve halkın seçtiği belediye
başkanlarını görevden alıp kayyum atayan da yine kendileri.
Darbe nedir biliyor musunuz? Seçilmeyeceği, seçilmediğini,
seçilemeyeceğini bildiği sandığı koymamaktır
darbe yani üniversite öğrencilerinin, öğretim üyelerinin iradesine
rağmen bizzat kayyum atayarak üniversiteleri yönetmeye
çalışmaktır darbe ve şimdi siz
Bir tane daha, Gece
yarısı yapılır darbe. diyorsunuz ya, evet, bir gece
yarısı o tek adamın adam aklıyla İstanbul Sözleşmesini
feshetmesidir darbe, kadınların iradesine rağmen. (HDP
sıralarından alkışlar) Siz şimdi darbe, darbe, darbe
diyorsunuz ya, işte o darbe, darbe dediğiniz şey asıl
kendi yaptığınız darbeyi gizleme çabasıdır ve
meşrulaştırma çabasıdır. Yanılıyorsunuz,
asla meşrulaştıramazsınız; geçti artık o günler,
artık herkes sizin de ne olduğunuzu biliyor.
Şimdi dönelim yine bu darbe meselesine.
Amiraller, 104 kişi bir araya geliyor, bir bildiri yayınlıyor.
Bunların hepsi aslında Fikrimiz iktidarda. deyip sizin
arkanızda değiller miydi? Hangi konuda ayrışıyorsunuz?
Kürt sorununda mı, Suriye politikasında mı, Orta Doğuda
mı, Kafkaslarda mı, hangisinde anlaşmıyorsunuz? Siz darbe
demeyi bırakın da asıl bunun arka planını
anlatın; biz de oturalım, bunu tartışalım. Ne var
bunun arkasında şu an anlaşamadığınız?
Evet, bu kanun teklifinin Meclise getiriliş
biçimi de bir darbedir. Siz beğenmediğiniz seçimi yok sayma
alışkanlığını öyle bir edindiniz ki Mecliste
çoğunlukla reddedilen bir kanun teklifini de yine askerî darbelerin ürünü
olan bir kanun teklifini de bunun tarihine uygun bir şekilde ve size
yakışır bir şekilde bu Meclise yeniden getirdiniz. O oylama
var ya, 31 Marttaki oylama, işte o oylama çoğunluk olmanın
kibrine, keyfîliğine ve burnu büyüklüğüne muhalefetin attığı
bir tokattır ve bunu siz şu an yok sayıyorsunuz. Ne
yapacaksınız, Meclise de mi kayyum atayacaksınız? HDPyi
kapatın, Anayasa Mahkemesini kapatın, Meclisi de kapatın; siz de
gidin, saraya büro elemanı olun ama şunu da söyleyeyim, grup
başkan vekillerinizi de grup başkanlarınızı da büro
elemanı olarak almayabilir saray, haberiniz olsun.
Siz güvenlikten bahsediyorsunuz ya, önce gidin,
asıl kendi içinize, kendi kadrolarınıza bakın. Önce
çalışanlarınız uyuşturucu, yolsuzluk, rüşvet ve
zimmet soruşturmalarından aklansın, ondan sonra getirin bu
Güvenlik Soruşturması Yasa Teklifini bizim önümüze.
Geçtiğimiz haftalarda, bizzat AKPli belediye
başkanıyla çalışmaya başlayıp Kastamonudan Genel
Merkeze uzanan yolda birkaç yıl içinde elde edilen servetlere tanık
olduk. Yine, bu ülkede 200 kişilik bir kadro ilanına 45 bini
üniversite mezunu 52 bin kişi başvururken sizin bu kadar
zenginleşme sağlayan nasıl bir iş ortamınız var,
onu açıklayın bize.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
OYA ERSOY (Devamla) Bir de balya balya eurolar var
ya, o milletvekili danışmanları, akraba danışmanlar
tarafından taşınan. Görüntülerin ardında ne var? Yine kamu
kaynaklarının yağması var, şantaj var, ihale var,
rüşvet var. İşte, memleketin en büyük güvenlik sorunu bizzat
sizin yarattığınız bu düzendir ve biz de buradan bir kez
daha ifade edelim ki bu devran dönecek.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi var, o işlemi
gerçekleştireceğim.
Sayın Altay, Sayın Tüzün, Sayın
Yeşil, Sayın Erol, Sayın Aydoğan, Sayın Öztunç,
Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Erbay, Sayın Kaya,
Sayın Kılıç, Sayın Ünver, Sayın Bülbül, Sayın
Köksal, Sayın Keven, Sayın Şeker, Sayın Şahin,
Sayın Kayan, Sayın Özcan, Sayın Kaya, Sayın Sümer.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel
Kuruldan ayrılmasınlar.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 220) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin 1inci maddesinde yer alan düzenlemektedir ibaresinin
belirlemektedir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Yasin
Öztürk
İzmir Adana Denizli
Hüseyin Örs İsmail
Tatlıoğlu Muhammet
Naci Cinisli
Trabzon Bursa Erzurum
İmam
Hüseyin Filiz
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon
Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla
selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, geçtiğimiz hafta
Genel Kurul birleşiminde gündeme gelen bu teklifin maddelerinin
görüşülmesine geçilmesi yapılan oylama sonucunda reddedilmişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 76ncı maddesine göre,
reddedilen teklifin bir yıl süreyle -yani bu konuyla ilgili teklifin-
verilemeyeceği hükmüne rağmen bugün bu maddelerin görüşülmesine
devam ediyoruz. Şimdi, tabii -biraz evvel usul tartışması
da oldu burada- bu konu enine boyuna tam tartışılamadı,
görüşülemedi ama ben bununla ilgili bir şeyi ifade etmek istiyorum.
Geçen hafta yaşanan bu süreçten sonra vatandaşlarımız
televizyonlardan, basından bu süreci takip ediyorlar. Trabzondan bir
seçmenimiz de beni aradı Vekilim, ne oldu orada? Reddedildi, sonradan
tekrar oylanacak. filan dedi. Ben de Ret ve kabul oyları konusunda bir
anlaşmazlık oldu, o yüzden böyle bir durum ortaya çıktı.
diye söyleyince benim Trabzonlu hemşehrim dedi ki: Desene ki Sayın
Vekilim, sizin Meclise bir tane VAR odası lazım. Öyle bir ifadede
bulundu. Ama ben her şeyden önce şunu söylemek
istiyorum değerli arkadaşlar: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığı ve itibarı bizim için çok önemli. Buradan
AK PARTİdeki arkadaşlarıma bir kez daha seslenmek istiyorum:
Meclisi hiçe sayan, kural tanımayan bu anlayışınızdan
vazgeçin ve Meclis iradesine saygı duyun. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanına da âcizane bir hatırlatmada bulunmak
istiyorum: Bu Başkanlık Divanının sorumluluğu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin iradesine gölge düşürülmesini engellemektir; bunu
da buradan hatırlatmak istedim.
Değerli
arkadaşlar, bizim Trabzonun çok güzel bir türküsü vardır: Oy Trabzon
Trabzon/ İçi kalaylı kazan/ Efkârlı günlerime/ Geldi çattı
ramazan. Böyle güzel bir türkümüz vardır.
Önümüzdeki hafta
ramazan, mübarek bir ayı idrak edeceğiz. Efkârlı günlerimiz bu
yıl daha fazla, sıkıntılı günlerimiz daha fazla;
milletimiz sıkıntıda, sıkıntılı bir ramazan
sürecine gireceğiz. Ama benim bölge insanımın, özellikle Artvin,
Rize, Trabzon, Giresun illerinde yaşayan yaklaşık 200 bin
civarında çay üreticisi ailenin, yaklaşık 1 milyona tekabül eden
üreticilerimizin sıkıntısı var. Çay sezonu
açılıyor, pandemiden dolayı geçen sene yaşanan
birtakım sıkıntılar vardı, inşallah bu dönem, bu
yıl bu sıkıntılar yaşanmaz, bununla ilgili gerekli
tedbirler alınır ama ben bir şeyi hatırlatmak istiyorum:
Çay sezonu açılmadan, çayda fiyatlama yapılırken bir destekleme
primi var, bu destekleme primi son altı yıldır hiç
artmamış. Her ne hikmetse bu 13 kuruş olarak belirlenmiş.
2010 yılında 11,5 kuruşmuş, 2011 yılında 12
kuruşa çıkarılmış yani bir yarım kuruş
artırılmış; 2016da 1 kuruş artmış, 13
kuruş olmuş. 2016, 2017, 2018, 2019, 2020, 2021; inşallah, bu
sezonda, artmayan bu destekleme primi, üreticinin son yıllarda
yaşamış olduğu sıkıntılar da dikkate
alınarak tekrar,
yeniden gözden geçirilir ve bu destekleme priminde 13 kuruş rakamında
ısrar edilmez çünkü bu dönem çayda gübreleme dönemi, çok da
sıkıntı var bölgede ama geçen yıla
baktığımız zaman çayda kullanılan gübrenin
fiyatının yüzde 25 arttığını yani geçen yıl
ile bu yıl arasında, bir yıldaki farkın yüzde 25
arttığını da dikkate alırsak bu çay üreticimizin
mağdur olmaması yönünde, sezon başlamadan -önümüzdeki
mayısın içerisinde, hemen ramazandan sonra başlayacak-
üreticimizin mağdur edilmemesi noktasında tedbirlerin
alınması hususunda iktidar sahibi arkadaşlarıma buradan
seslenmek istiyorum: Çay üreticimize üvey evlat muamelesi yapılmasın
diyorum özellikle. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şimdi, biraz
evvel konuşmama Trabzonun çok sevdiğimiz bir türküsüyle
başladım ama bugünlerde Trabzonda Trabzonsporlu taraftarların,
seçmenlerimizin, Trabzona gönül veren, Trabzonspora gönül veren, bordo-mavi
renklere gönül veren milyonlarca Trabzonsporlunun bir serzenişi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SALİH CORA (Trabzon) Şiirle
başladın, şarkıyla bitir.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Trabzon Milletvekilimiz
Salih Bey bana oradan laf atıyor ama Trabzona geldiği zaman isterse
meydanda beraber olalım, bu Trabzonspor sorununu hep beraber orada
görüşelim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Biz de gelelim,
biz de gelelim.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Öyle, Trabzonspor
konusunda bile laf atılıyor bize yani. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Hodri meydan diyorum
Hocam, hodri meydan diyorum! Buyurun hocam, buyurun, istediğiniz yere
gidelim.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) TFF Başkanı,
Trabzonsporun hak, hukuk, adalet üzerinden FIFAya yapmış
olduğu başvurudan sonra Trabzonsporu tehdit eden bir ifadede
bulunmuştur.
SALİH CORA (Trabzon) Gerekli cevabı
verdik Hocam, gerekli cevabı verdik.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Biz tüpçüyle beraber
uğraştık, tüpçü gitti, şimdi onun yerine bir raconcu
gelmiş.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) 5li çete, 5li
çete Hocam.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Trabzonspora kimse
racon kesemez. TFFyi buradan uyarıyorum: Trabzonsporla ilgili bir
ifadede bulunurken 1 kez değil 61 kez düşünüp öyle konuşun.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
(CHP
sıralarından Yok, yok, yok. sesleri)
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Elektronik cihazla oylama yapın.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) -
İhtilaf var, elektronik cihazla oylama yapılsın.
BAŞKAN - Kâtip Üyeler arasında
anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylamaya geçiyoruz.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 60a göre yerinden 4
arkadaşımıza söz vereceğiz.
Sayın Sümer, buyurunuz efendim.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Adanadaki orman köylülerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adana Kozan Doğanalanı köyünde
vatandaşlarımız büyük sıkıntı içerisinde. Orman
İşletme Müdürlüğü köydeki 14 bin dönüm arazinin büyük bir
bölümünü orman vasfı olarak ilan etmiş. Bu durumda, atasından,
babasından beri aynı evi kullanan köy halkı ormanlık alanda
açma yapmakla itham edilmiş, ekonomik anlamda ödemeleri mümkün olmayan
cezalara çarptırılmışlar. Doğanalanı köyünde
neredeyse tüm köy halkı ormanlık alanı işgalle suçlanmakta,
yediden yetmişe herkes hacizlik durumda bulunmaktadır.
Ayrıca, Karaisalı, Kozan, Pozantı,
Sarıçam ilçelerimizde şimdiden 2022, 2023 yıllarının
ağaç kesim istihkakının dağıtıldığı
ve kesimlere başlandığı söylenmektedir. Çiftçilerimizin,
köylülerimizin oldukça zor bir dönemden geçtiği bu zamanda, köylülerimiz
sürekli ceza ve haciz işlemleriyle uğraşmak zorunda kalmakta, erken
kesimlerin başlamasıyla da birileri haksız kazanç elde etmekte.
Bakanlık ve Orman İşletme Müdürlüğü yetkililerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şahin
35.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifiyle orduda tarikatlara
bağlı cübbeli ve sarıklı amirallerin görev
almasının engellenip engellenemeyeceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyon Başkanına sormak istiyorum:
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifini görüşüyoruz. Bu kanun teklifiyle orduda tarikatlara
bağlı cübbeli ve sarıklı amirallerin görev alması
engellenebilecek midir ve hâlen görevde bulunan, yine tarikatlara
bağlı cübbeli ve sarıklı amiral veya amiraller için ne gibi
işlemler yapılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çolakoğlu
36.- Zonguldak Milletvekili Ahmet
Çolakoğlunun, 6 Nisan 2012 tarihinde Çaycuma Köprüsünün çökmesi
nedeniyle hayatı kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1951 yılında Filyos
Irmağı üzerine yaptırılan ve ilçemizin girişinde yer
alan Çaycuma Köprüsünün 48 metrelik bölümü doğal afet sonucu dokuz
yıl önce bugün, 6 Nisan 2012 tarihinde çöktü. Dokuz yıl önce meydana
gelen olayda, aşırı yağışlar neticesinde
ırmağın debisinin ani yükselmesiyle Çaycuma Köprüsünün 48
metrelik bölümünün çöküşü sırasında köprüden geçen 15
vatandaşımız Filyos Çayına düşerek Hakkın
rahmetine kavuştu. Olayın üzerinden dokuz yıl geçmesine
rağmen acılarımız ilk günkü gibi tazeliğini
korumaktadır. Bu olaylarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, geride kalan yakınlarına
başsağlığı ve sabır diliyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
37.- Tekirdağ Milletvekili İlhami
Özcan Aygunun, çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifine olan borçlarının yapılandırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Meclise sunulan torba kanunda yine çiftçiye üvey evlat muamelesi yapılıyor
ve faizle kazık atılıyor, Ziraat Bankası
yapılandırması yok. Bu, büyük bir haksızlık. Çiftçiye
ne yapıyoruz? dersek, çiftçinin Tarım Krediye borcunun
yapılandırılmasında esas borcu yüzde 18den
yapılandırıyoruz, yapılandırdıktan sonra yüzde 12
faiz uyguluyoruz. Geçmişte yapılan uygulama yüzde 11 ve yüzde 5 iken
şimdi faizi artırıyoruz ve 31 Ekime kadar da 3 eşit
taksitte yüzde 30unu istiyoruz. Aslında, yandaşa medyaya ve
yandaş iş adamına yapmış olduğumuz vergilerini
silmeyi, borçlarını silmeyi çiftçiye geldiği zaman ise maalesef
yapmıyoruz. Bizler de diyoruz ki: Gelin, çiftçiye bir iyilik yapalım;
vermiş olduğumuz kanun teklifimizde anapara faizini silip
anaparayı da 5 eşit taksite bölerek çiftçimizin nefes almasını
sağlayalım; yandaşlara değil, bu milletin efendisi olan
köylüye bir nefes aldıralım. Ben, sadece 5li çeteyi değil,
ülkenin 81 milyonunu düşünelim diyorum. Yarın yapılacak Plan ve
Bütçe Komisyonunda, gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin teklifine destek olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 220) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir
Muş Gaziantep Ağrı
Mehmet Ruştu
Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Rıdvan
Turan
Batman İstanbul Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Yaşar
Tüzün Rafet
Zeybek Ensar
Aytekin
Bilecik Antalya Balıkesir
Necati
Tığlı Ayhan
Barut Orhan
Sümer
Giresun Adana Adana
Nihat
Yeşil Faruk
Sarıaslan Gürsel
Erol
Ankara Nevşehir Elâzığ
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan
Turan.
Buyurunuz Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli vekiller ve ekran karşısındaki kıymetli
halkımız; Nisanın 6sındayız, nisan da gerçi
martı aratmadı ama mart ayı gerçekten reform alametleri
açısından zirvede bir aydı.
Erdoğanın kasımda reform müjdesini
verdiğinden beri bekliyoruz ama herhâlde mart ayı bütün bu müjdelerin
en şahikasıydı. Ne oldu mart ayında? 8 Martta
kadınlar, 8 Mart etkinliklerine giderken, gelirken ve geldikten sonra
evlerinde, zıpladıkları gerekçesiyle gözaltına
alındılar. Hukuksuz bir biçimde bir mahkeme karar verdi Sayın
Milletvekilimiz Gergerlioğlunun ceza alması noktasında ve yine
Meclis Başkanı, bunu okutmak suretiyle, hukuksuz bir biçimde
milletvekilliğini düşürdü; ardından sabahın köründe yüzlerce
polisle operasyon, ardından evinde darbedilmek suretiyle gözaltına
alındı ve Türkiye demokrasi tarihine kara harflerle bir metin daha
yazıldı. Sonra, Demirtaş, Rus uçağının
düşürülmesine ilişkin görüşlerini beyan ettiğinden
dolayı, iktidarla iltisaklı bir mahkeme tarafından en üstten
cezaya çarptırıldı. Yetmedi, Eş
Başkanlarımız yerine henüz iktidar bir kayyum
atayamadığından dolayı HDPye kapatma davası
açılarak HDPli ve HDPli olmayan 700 kişinin siyasi yasaklı
olması istendi.
İktidar, henüz İstanbulu İstanbul
Büyükşehir Belediyesinden alıp bir yere
bağlayamadığı için, Gezi Parkını İstanbul
Büyükşehir Belediyesinden alarak ne idiği belirsiz bir vakfa
bağladı. Ardından, İnsan Hakları Derneğinden
Öztürk Türkdoğan -ki çok kısa süre önce Adalet
Bakanlığı reform için görüşlerini almıştı-
gözaltına alındı. İstanbul Sözleşmesi,
Cumhurbaşkanının iradesiyle reddedildi, bu anlaşmadan
çıkıldı. Cumartesi Anneleri yargılanmaya başlandı.
Merkez Bankası faizi 200 baz puan artırarak doları 7,20lere
düşürmüşken, muazzam bir iktisat dehasıyla birlikte,
Erdoğanın Merkez Bankası Başkanını görevden
almasıyla yine 8lerin üzerine çıktı. Ve şimdi de bu
müstesna, muhteşem, harika yasa teklifi Genel Kurula indi! Zül görüyorum
emin olun, şu yasa teklifi hakkında konuşmayı zül
görüyorum; zaten olmuş bitmiş bir şeyi, bir iktidar darbesiyle
birlikte tekrar Genel Kurula indirmeyi zül görüyorum ama bu konuşmayı
yapacağım.
Değerli arkadaşlar, değerli
halkımız; bunun sıradan bir mesele olduğunu
düşünüyorsak yanılıyoruz. Yeni bir devlet kuruluyor. Bunu
Efendim, yasanın şurası demokratik değil, burası
bilmem ne değil. diye mütalaa ediyorsak yanlış yapıyoruz.
Bakın, bir imamın siyaseti domine ettiği bir yerde, hilafet çağrılarının
yapıldığı bir yerde, yürütmenin, yargının,
yasamanın tek adama bağlandığı bir yerde ve
yargının iktidarın aparatı hâline dönüştürüldüğü
bir yerde, değerli arkadaşlar, ben hukuki bir değerlendirme
yapmayacağım. Niye biliyor musunuz? Bu düzeyi anlamak için liberal
demokrasinin ya da parlamenter demokrasinin olağan kavramlarıyla
konuşmamak lazım. Aynı şey gibidir bu, yani Newton
fiziğine ayaklarınızı basarak kuantum mekaniğini
kavrayamazsınız, onu ancak kuantum mekaniğinin kendi yasalarıyla
anlayabilirsiniz. İşte, iktidarın şu anda
yaptığı şeyi Demokrasi, efendim, çok antidemokratik,
Anayasaya aykırı ya da Anayasanın şu maddesine ya da bu
maddesine aykırı. diye eleştirmenin anlamı yok. Bu, bir
yeni devlet inşasıdır; bu, bir yeni iktidar inşasıdır.
Şimdi, bunu niye söylüyorum biliyor musunuz?
Yani, işte kanun teklifi kimseye sorulmamış, yok, akademiye,
siyasi partilere falan sorulmamış. Sorulmayacak ki zaten değerli
arkadaşlar, değerli muhalefet. Artık bu rutin ortadan
kalkmış durumda, başka bir düzeye ulaşılmış
durumda. Bakın, 20 Temmuz 2016da OHAL ilan edildi, 15 Temmuzda bir darbe
girişiminde bulunuldu. Alman tarihini bilenler bilirler, bir Reichstag
yangını vardır. Reichstag yangını, Alman
faşizminin kurumsallaşması için, bütün muhalefetin derdest
edilmesi için, Naziler gibi bakmayan herkesin cezaevine atılması için
muazzam bir imkândı. Şimdiyse 15 Temmuzu kendisine refere edenler,
ardından başlattıkları olağanüstü rejimle, şu
anda bu yasayı getirmiş durumdalar. Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz?
Bir tarihçi diyor ki: Tarihi yalnızca benzerliklerden ibaret zannedenler
aptallardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Tarih benzerliklerden
ibaret değil arkadaşlar. Reichstag yangınının hemen
sonrasında kamu hizmetlerinin yeniden yapılandırılmasına
ilişkin 7 Nisanda, yani Reichstag yangınından bir ay sonra bir
yasa, aynı getirdiğiniz yasa gibi bir yasa getirildi ve Nazilerin
karşıtı olan herkes derdest edildi, holokostun
başlangıcıydı bu. Bakın, ezbere konuşmuyorum.
Şimdiyse karşı karşıya kaldığımız
bir şey var. Ya, suçlu-suçsuz kategorisini biliriz,
sabıkalı-sabıkasız kategorisini biliriz fakat
sakıncalı-sakıncasız kategorisi sizin sayenizde, AKP ve MHP
sayesinde Türk Ceza Kanununa dercedilecek. Bir mitinge gitmiş, mahkeme
bir suç görmemiş, ceza yasaları herhangi bir problem görmemiş
ama sırf bu sebepten dolayı arşiv araştırması ve
benzeri konularda suçlu bulunmuş, yedi ceddi bir daha devlette işe
girememiş. Gestapo düşünmemişti emin olun bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım, son cümlelerim.
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Gestaponun
uygulamaları emin olun ki bu uygulamalara göre daha liberaldi. Otoriter
konsolidasyondan faşizme geçiyoruz, bunu iyi bilmek gerekir ve yeni bir
devlet kuruluyor. Bu devlete siyaset demek, haşmetmeabın
görüşlerine katılmak demek. Parlamento demek, sarayın bir
numaralı Çankaya noterliği demek. Bu devlette yurttaş yok, tebaa
var, aynı zamanda reaya var. Kadın, erkekten üç beş gömlek daha
altta yer alıyor. Bu nedenle değerli arkadaşlar, zaten Laik,
demokratik bir hukuk devleti diye -tırnak içinde- bir palavra vardı,
hiçbir zaman olmadık bunu ama en azından kâğıt üstünde yazılıydı;
şimdi geldiğimiz noktada artık bu, kâğıt üstünde de
yazılı değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) - Faşizmin yasaları
yapılıyor değerli arkadaşlar, buna karşı mutlaka
direneceğiz, mutlaka ve mutlaka buna karşı
çıkacağız. Bu yasanın ruhuna da lafzına da
karşıyız.
Son nokta şu olsun çok sayın tüm toplumsal
ve siyasal muhalefete: Nasıl olsa gidecekler.le kimse gitmez. Elbette
gidecekler ama mutlaka bu gidişe karşı bir stratejik ve taktik
mücadele hattını geliştirmek gerekir. Biz de biliyoruz
gideceklerini ama bu gidiş mutlaka halklarımızın ve
demokrasi cephesinin ortak mücadelesiyle meydana gelecek.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Turan.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci
konuşmacı Elâzığ Milletvekili Sayın Gürsel Erol.
Buyurunuz Sayın Erol. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben bugünkü konuşmamı yalnızca AK
PARTİ Grubuna dönerek yapmak istiyorum. Ciddiye alırsınız,
almazsınız; nasıl değerlendirirsiniz bilmem ama
dinlemenizde yarar görüyorum.
Bir defa, tarihsel süreci şöyle bir
değerlendirince ve bu kanun metnini okuyunca hakikaten sizinle ilgili
hayrete düştüm; sanki bu ülkede hiç 28 Şubat süreci yaşanmamış,
insanlar değerlerinden, kılıklarından kıyafetlerinden,
inançlarından, annesinden babasından dolayı
yargılanmamış gibi, kamu hizmetlerinden mahrum edilmemiş
gibi, okullardan atılmamış gibi, şimdi onu biraz daha
modernize ederek, aynı faşist zihniyeti bu Parlamentonun gündemine
getiriyorsunuz. Bakın, eğer siz kendi
varlığınızı yasaların, toplum üzerinde, insanlar
üzerinde, özgürlüklerini kısıtlayarak
sağlayacağınızı düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz. Tam tersine, insanlara daha fazla özgürlük
alanları tanımalısınız.
Size bir örnek vereceğim: 2004
yılında Millî Güvenlik Kurulu bir tavsiye kararı aldı, FETÖ
terör örgütüyle ilgili bir araştırma yapılmasıyla ilgili
Hükûmete bir tavsiye kararı aldı ve dönemin Müsteşarı Ömer
Dinçer televizyonlarda açıklama yaptı, dedi ki: Evet, bu tavsiye
kararının uygulamaya geçirilmemesinin bürokratik muhatabı
bendim, ben sorumluluğu aldım ve işleme koymadım. Siyasi
muhatabı da o dönemin Başbakanı, bugünkü Cumhurbaşkanımız
Sayın Tayyip Erdoğan.
Şimdi, bakın, o dönem eğer devletin
arşivleri, devletin organları ve devletin kurumları doğru
çalıştırılmış olsaydı, ciddiye
alınmış olsaydı, sizin iktidarlarınız döneminde
Türk Silahlı Kuvvetlerinin 356 general kadrosunun 150si FETÖ'den
atılmazdı, 81 ilin 74 Emniyet müdürü FETÖ'den dolayı
tutuklanmazdı, Yargıtayın 133 üyesi FETÖ'den dolayı
tutuklanmazdı, Yargıtay üyesi olamazdı;
Danıştayın 43 üyesi, Anayasa Mahkemesinin 2 üyesi, Emniyet
teşkilatının yaklaşık 30 bin görevlisi, yargıda
yaklaşık 5 bin civarında hâkim ve savcı
Bunlar ne
yaptılar? Bunlar aslında, AK PARTİnin değil, devletin,
kamunun düzeninin temeline dinamit koydular. Yani sizin verdiğiniz
yanlış kararlar yalnızca sizi etkilemiyor; siz, verdiğiniz
yanlış kararlarla ve devlet adına alınması gereken
tedbirleri almadığınız zaman devlet liyakatini ve devlet
geleneğini bozarsınız. Yarın yeni 28 Şubatların
olmayacağının garantisi var mı? Peki, yarın, 28
Şubatta yaşananları sizin, sizin gibi düşünmeyenlere
yaşatmanızla ilgili bir hakkınız var mı? Yani bunun
yarını da var.
Peki, bir örnek vereceğim: Demin Nihat
Yeşil, Ankara Milletvekilimiz konuşmasında ifade ettiler.
Eğer güvenlik soruşturmasını tereddüde, şüpheye,
araştırmaya dayalı yaparsanız, yedi göbek öteye kadar da
giderseniz Mehmet Dişli'yi görevden alacak mısınız?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Şaban
Dişli.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Şu anda Türkiye
Cumhuriyetini, devleti ve Hükûmeti yurt dışında temsil eden bir
diplomat. Sayın Bakanım, alacak mısınız? (CHP
sıralarından Şaban Dişli sesleri) Siz devlet
geleneğinden gelen bir siyasetçisiniz, Şaban Dişliyi alacak
mısınız görevden? (CHP sıralarından
alkışlar) Kardeşi FETÖcü, içeride. Peki, Tarım
Bakanını alacak mısınız? Abisi FETÖcü, içeride.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Kardeşler birinci
derece yakına girmiyor.
GÜRSEL EROL (Devamla) E, peki, şimdi,
FETÖyle suçlanan ve FETÖ terör örgütünün darbe girişimine bizzat
katılan kişilerin kardeşlerini bu ülkede devletin en önemli
görevleri
Bakın, büyükelçilik sıradan bir bürokratik görev
değildir. Türkiye Cumhuriyetinde makam arabasında Türk
Bayrağını taşıyan 2 tane makam vardır: Bunlardan
birisi ilin valileri, birisi büyükelçiler; hem devleti hem hükûmeti temsil
eder. Şimdi, hem devleti hem hükûmeti temsil eden birisinin kardeşi
FETÖden yatacak ama o, devleti temsil edecek. Peki, bu, bir çelişki
değil mi? Peki, diğer taraftan, Tarım Bakanı. Bakanlar
Kurulunda yalnızca tarım politikaları mı konuşulur?
Devletin bütün sırları da konuşulur, bütün güvenlik
politikaları da konuşulur. Peki, yarın, onun FETÖcü
olmadığı nereden belli? İşte, yaşadık,
yaşadık; albaylıktan generalliğe terfi ettirdiğiniz
general, daha sonra FETÖden açığa alındı. Demek ki
olabilir; demek ki kişilerin yorumlarına, değerlendirmelerine
göre değil, devletin kurallarına göre ve kanunun hukuk çerçevesinde
uygulanmasıyla ilgili kararlar alınması gerekir.
Bunun içindir ki bu yasa doğru bir yasa
değil, bu yasa Türkiye Cumhuriyetindeki
yurttaşlarımızın yurttaşlık haklarını
sınırlayan ve kısıtlayan bir yasadır. Tabii ki grup
olarak bu yasaya hayır diyeceğiz.
Hepinize sevgi ve saygılarımı
sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
Yok, Başkan, yani çok net
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(CHP
sıralarından Yok, yok. sesleri)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Karar yeter
sayısı yok.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İkisinin
de Yok. demesi lazım.
BAŞKAN Kâtip Üyeler arasında
anlaşmazlık var, oylamayı elektronik cihazla
yapacağız.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önergeler reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin 2nci maddesinde yer alan ifade eder ibaresinin ifade
etmektedir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Behiç Çelik
Dursun
Ataş
Adana Mersin Kayseri
Hayrettin
Nuhoğlu İmam
Hüseyin Filiz Yasin
Öztürk
İstanbul Gaziantep Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan?
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kayseri
Milletvekili Sayın Dursun Ataş.
Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine İYİ Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her şeyden önce
şunu belirterek sözlerime başlamak isterim: Bu kanun teklifi geçen
hafta muhalefetin oylarıyla reddedilmiş, AKP tarafından Meclis
iradesine darbe vurularak hukuksuz bir şekilde yeniden önümüze
getirilmiştir, yani Meclis iradesi hiçe sayılmıştır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, ilk
defa veya yeniden kamu görevine atanacaklar hakkında
yapılmasını, araştırmanın kapsamının ve
tespit edilecek hususların belirlenmesini, elde edilen verilerin
değerlendirilmesini ve benzeri hususları kapsamaktadır. Kanun
teklifi, niteliği itibarıyla hassas bir konuyu düzenlemektedir. Bu
nedenle otoriter bir anlayışla ele alınmamalı, insan
hakları kapsamında düzenlenmelidir. Güvenlik soruşturması
günümüzde genel bir uygulama hâline getirilmiştir; gizlilik gerektiren ya
da devlet görevi açısından hassas sayılacak görevlerle
sınırlı tutulmalıdır. Yine, hakkında güvenlik
soruşturması yapılan kişiye açıkça ve etkili
şekilde itiraz imkânı sunulmalı ve hukuka aykırı
uygulamalarla hak kaybına uğrayanların zararı tazmin
edilmelidir.
Bu kanun teklifi birçok konuyu
Cumhurbaşkanlığı yönetmeliğine
bırakmaktadır. Bu partili Cumhurbaşkanlığı
sisteminde her konu Cumhurbaşkanının inisiyatifine
bırakılmaktadır. Bu ucube hükûmet sistemi bütün ülkeyi bir
adamın ağzına hapsetmiştir. Üstelik idareye böyle bir yetkinin
verilmesi açıkça Anayasaya da aykırıdır. İdareye
belirsiz yetkiler veren düzenleme, yasama yetkisinin devredilemezliği
ilkesinin ihlali niteliğindedir. Meclisin yetkisi
Cumhurbaşkanına devredilmektedir, Meclisin kanunla düzenlemesi
gereken hususlar Cumhurbaşkanının tek başına
hazırlayacağı yönetmeliklere, kararnamelere
bırakılmıştır. Tüm yetkiler tek bir kişinin
elinde toplanmıştır, Meclis ve Bakanlar Kurulu gibi karar
mercilerinin yerini tek adam almıştır. Meclise gelen bütün
kanunlar sarayda hazırlanmaktadır. Partili
Cumhurbaşkanlığı sistemi getirilirken Meclisin daha güçlü
olacağı, yasama ve yürütmenin sert bir şekilde
ayrılacağı gibi vaatler sözde kalmıştır. Her
konuda olduğu gibi AKP, milletimizi gerçek dışı vaatlerle
yanıltmış, ülkeyi bu hükûmet sistemiyle kaosa
sürüklemiştir.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe
girişimi üzerinden yaklaşık beş yıl geçmesine,
olağanüstü hâlin kalkmasına rağmen iktidar hâlen olağanüstü
hâl varmışçasına hareket etmektedir. 15 Temmuz sonrası
makul görülebilen bazı uygulamalar artık makul olmaktan
çıkmıştır. AKP bu durumu alışkanlık hâline
getirmiş, kendisine kalkan olarak kullanmaktadır. AKP ülkeyi
normalleştirmek yerine daha da otoriter bir hâle getirmeye
çalışmaktadır; gazetecileri tutukluyor, kendisini eleştirenleri
Silivriye gönderiyor, medyayı kontrol altında tutuyor, cezalarla az
sayıdaki muhalif düşünen medyayı sindirmeye
çalışıyor, sivil toplum örgütlerini baskı altına
almaya çalışıyor, basına sansür uyguluyor, haberlere
erişim yasağı getiriyor, sosyal medyayı yasaklamaya
çalışıyor, kamu gücünü parti menfaati için kullanıyor,
üniversitelere kayyum rektörler atıyor, akademik özgürlükleri hiçe
sayıyor, baroları susturmaya çalışıyor, kendisi gibi düşünmeyen
herkesi terörist ilan ediyor, gösteri ve toplantıları
yasaklıyor; kendi lebalep kongrelerle övünürken vatandaşa cezalar
yağdırıyor, insan haklarını hiçe sayıyor,
yargıyı siyasallaştırıp sopa olarak kullanıyor,
çıplak aramalar yapıyor, vatandaşı fişliyor yani sonuç
olarak iktidar Türkiyeyi otoriterleştiriyor. Tüm bunları yaparken
Avrupayla birlikte gelecek tasarlıyoruz. deyip İnsan Hakları
Eylem Planları da açıklıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana
turşusu?
Sayın milletvekilleri, diğer bir konu da
hain darbe girişimi üzerinden beş yıl geçmesine rağmen,
şehirlerin giriş ve çıkışlarında polis
noktaları vardır ve karakolların etrafı ise hâlâ beton
bariyerlerle çevrilidir. Bir Orta Doğu ülkesi görünümünü andıran bu
görüntü Türkiyeye maalesef ki yakışmamaktadır. Devlet ve millet
arasından bariyerler kaldırılmalıdır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde 4
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Yaşar
Tüzün Ayhan
Barut Necati
Tığlı
Bilecik Adana Giresun
Ensar Aytekin Nihat Yeşil Faruk Sarıaslan
Balıkesir Ankara Nevşehir
Rafet
Zeybek
Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Züleyha Gülüm Mahmut Toğrul Erol
Katırcıoğlu
İstanbul Gaziantep İstanbul
Mehmet Ruştu
Tiryaki Musa
Piroğlu Dirayet
Dilan Taşdemir
Batman İstanbul Ağrı
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Giresun Milletvekili Sayın Necati
Tığlı.
Buyurunuz Sayın Tığlı. (CHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ TIĞLI (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
15 Temmuzdan sonra yayınlanan KHKyle TSK,
İstihbarat, polis ve cezaevleri çalışanları için uygulanan
güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması, tüm
kamu görevlileri için geçerli hâle getirildikten sonra 2018 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaşmıştı. Partim o
kanunu Anayasa Mahkemesine götürünce Anayasa Mahkemesi haklı olarak birçok
sebepten dolayı kanunu Anayasaya aykırı bulmuş ve iptal
etmişti. Şimdi, yine aynı kanun teklifiyle karşı
karşıyayız. Hiçbir kanun Anayasaya aykırı olamaz.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bu kanun teklifiyle bir kez daha AKP
iktidarı tarafından ihlal edilmektedir. Anayasanın 70inci
maddesi Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayırım gözetilemez. der ve noktayı koyar.
Kamu hizmetinde çalışacaklar için güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması adı altında bu düzenlemeyi
yapmak hem Anayasaya aykırıdır hem de
araştırmayı kimlerin nasıl yapacağı, elde edilen
bilgilerin nasıl saklanacağı, silinip silinmeyeceği, yetkinin
kötüye kullanılmasının önüne nasıl geçileceği
belirsizdir.
Sakın ola ki Bu araştırmalar
yapılmazsa 15 Temmuzda yaşananlar bir daha yaşanır.
demeyin; unutmayın, o hainleri de o kadrolara, o makamlara siz
getirmiştiniz. Şimdi de bu ülkenin okumuş, Atatürk ve cumhuriyet
ilkelerine bağlı, laik, vatansever gençlerini kamuda
çalıştırmamak için bu kanun teklifini icat ettiniz. Sizler, bu
kanun teklifiyle birlikte birçok genci Güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması uygun değildir. diyerek kamu
hizmetine kabul etmeyeceksiniz. Niçin? Tabii ki tarikatçılara,
cemaatçilere ve kendi kadrolarınıza yer açmak için. Yani, derdiniz
devletin güvenliği için araştırma ve soruşturma yapmak
değil, derdiniz partinizin ve iktidarınızın
güvenliğini sağlamak için Anayasayı ihlal ederek bu
düzenlemeleri yapmaktır.
Oysa memuriyet alımlarında Anayasadaki
hak ve hürriyetleri sınırlandırılmasın; özel
hayatın gizliliği, kamu hizmetlerine girme hakkı ilkelerine
bağlı kalınsın ve Anayasa ihlal edilmesin istiyoruz. Biz,
kamu giriş sınavlarında başarılı olmuş
kişilerin bilgileri ilgili kamunun yönetim, denetim ve hukuk birimlerinden
birer temsilcinin oluşturduğu kurula iletilsin ve her şey
şeffaf olsun istiyoruz. Biz, adayla ilgili tüm bilgilerin hukuka uygun bir
şekilde elde edilmiş bilgi ve belgelerden oluşmasını
istiyoruz. Biz, ilgili kamu görevinin gerektirdiği nitelikleri
taşımayan adaylar tespit edildiğinde bu durumun adaya
bildirilmesini istiyoruz. Biz, adaya kendisi hakkındaki iddialar konusunda
savunma hakkı verilmesini istiyoruz. Biz, adayların anayasal
haklarının korunmasını ve adaylar arasında
ayrımcılık olmamasını istiyoruz. Biz, mülakat
görüşmelerinin kamera kaydı altında yapılmasını
ve o kayıtların sadece yargısal başvurularda
kullanılabilir olmasını istiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Millî Savunma
Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma,
Emniyet, Sahil Güvenlik teşkilatları dışında
istihbaratla görevli ve yetkili olan tek kuruluş Millî İstihbarat
Teşkilatıdır. Kanun teklifinde çoğul olarak
kullanılması ve istihbarat teşkilatlarında denilmesi
birçok tartışmayı da beraberinde getirecektir. Acaba bu ülkede
MİTten başka bir istihbarat teşkilatı daha mı var,
varsa bu teşkilat kimlere bağlıdır, kim için
çalışır? Kanun teklifindeki millî güvenlik açısından
stratejik önemi haiz birim ne demektir? Bu ucu açık bir cümle olduğu
için altı doldurulmalı ve stratejik önemi haiz birimden ne
kastediliyor açık bir dille yazılmalıdır. Yani hangi kurum,
hangi özel şirket millî güvenlik açısından stratejik önemi haiz
birim yerine geçiyor, bu açıklanmalıdır.
Aslında, sizin arzuladığınız,
kimse memuriyet sınavlarına girmesin, kamuda çalışacaklar
kestirme yoldan gitsin, partinize üye olsun ve kamu hizmetinde
çalışmak üzere kendisi için açılan kapıdan içeri girsin. Siz,
diploma sahibi olmadan, sınavlara girmeden, liyakate gerek duymadan, parti
üyeliğiyle devlet memuru değil kendinize memur istiyorsunuz. Siz,
devletin bütün organlarını partinizin siyasal organları gibi
çalıştırıyorsunuz. Sizin bu kanunu böyle istemenizin tek
bir nedeni var, o da partinizin ve başındaki kişinin güvenliği.
Sizin amacınız, devlet organlarını korumak değil
partinizi korumaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Musa
Piroğlu.
Buyurunuz Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, kürsüye gelen bütün muhalefet sözcüleri, Meclis tarafından
reddedilen bir kanunun Meclis iradesi çiğnenerek tekrar gündeme
getirilmesi konusunda iktidar çoğunluğunu bu iradeye saygıya
çağırıyor; yanlış yapıyorlar. Bu iktidar
çoğunluğunun halkın iradesine ve Meclis iradesine
saygısı yok. Onların saygı duyduğu bir tane irade var,
o da sarayın iradesi. Halkın iradesi değil, sadece sarayın
iradesi karşısında diz çöküyorlar, biat ediyorlar.
Bu iktidar çoğunluğu, bu yasayla beraber
bu ülkede ağır bir baskı rejimi kurmak istiyor; ülkeyi
sarayın iki dudağına, saraydaki tek adamın iki
dudağına sıkıştırmak ve ülke halklarının
kaderini o iki dudağın arasında ezmek istiyor. Bu yasa da bu
yüzden çıkarılmak isteniyor. Bu baskı rejimi, buradaki
çoğunlukla beraber sokakta polis ve mahkeme terörüne yaslanarak
yürütülüyor. Bu rejim, aynı zamanda işçiler karşısında
ağır bir otoriter emek rejimi de kurmaya çalışıyor.
Hakkını arayan kadınların üstüne saldırıyor,
boğazını sıkıyor; hakkını arayan
Boğaziçi öğrencisinin boğazını sıkıyor, onu
darbederek, işkence yaparak gözaltına alıyor; hakkını
arayan Migros işçisine karşı Tuncay Özilhanı koruyor,
işçiyi boğazını sıkarak gözaltına alıyor.
Ülkeyi bir adamın iki dudağına hapsetmek isteyenler, aynı
zamanda işçileri patronların iki dudağına hapsetmek
istiyor; kod-29, ücretsiz izin ve benzeri uygulamalarla işçilerin
kazandığı bütün hakları yok ediyor. Yani ülkeye, ülke
halklarına, işçilere ve yoksullara bir cehennem dayatıyorlar ve
durdurulamazlarsa bu cehennem bu ülke halklarının tepesine çökecek ve
bu yüzden bize saldırıyorlar, bu yüzden HDPye
saldırıyorlar; bu saldırı üstünden kendi geleceklerini,
kendi varlıklarını korumak ve kurmak istiyorlar.
Hazreti Ali bir yerde diyor ki: Mazlumlar en az
zalimler kadar cesur olmadıkça zulümden ve zilletten kurtulamayacaklar.
Ben buradan ülke halklarına diyorum ki: Boğaziçi öğrencisi kadar
cesur, Migros işçisi kadar kararlı ve erkek şiddetine direnen
kadın kadar gözü kara olamadıkça bu cehennemin içinde yaşamaya
devam edeceğiz; biz ayağa kalkmadıkça bu iktidar zulüm
iktidarını koruyacak ve korumaya devam edecek.
Hakan Dağdeviren, 11 yaşında, lösemi
hastası; annesi ve babası tutsak; tek başına bir hastane
koğuşunda yatıyor, ölümle yüzleşiyor, ölümle
pençeleşiyor ve annesi, babası bırakılmıyor. Ben size
vicdanınız kurusun demeyeceğim çünkü vicdanın kuruması
için vicdanın olması gerekiyor, ne yazık ki burada bu
vicdanın en ufak emaresi okunmuyor. Ve siz, Ömer Faruk
Gergerlioğlunu tutuklayarak bu çocuğun sesini, bunun gibi yüzlerce
tutsak bebeğin sesini kısmak istediniz, kısmak için
uğraştınız; Ömer Faruk Gergerlioğlunun eline kelepçe
vurarak onun ve onlar gibilerin seslerinin bu kürsülerden duyulmasını
engellemek istediniz. Benim için hiç kaygılanmayın, dimdik
ayaktayım, moralim çok iyi, size enerji vereyim. Ömer Faruk
Gergerlioğlu. Bu da size dert olsun! (HDP sıralarından
alkışlar)
Bu iktidar, bu kelepçeyi Ömer Faruk
Gergerlioğlunin eline takarak, koluna takarak, iptal edilmiş
yasayı tekrar gündeme getirerek ve bu ülke halklarını bir zulmün
içine atarak aslında bu kelepçeyi ne yazık ki buraya vurdu. Bu
kelepçe size yakışır; bu kelepçeyi kırmak da iktidarınızı
yıkmak da saltanatınızı dağıtmak da bizim
görevimiz. Gideceksiniz demiyorum, sizi biz götüreceğiz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yok Başkanım,
yok.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Var, var.
BAŞKAN Kâtip Üyelerimiz arasında
anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylamaya geçiyorum.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, önergeler reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin 3üncü maddesinin (2)nci fıkrasında yer alan istihbarat
teşkilatlarında ibaresinin Millî İstihbarat
Teşkilatında ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Şenol
Sunat
İzmir Adana Ankara
İsmail
Tatlıoğlu Muhammet
Naci Cinisli İmam
Hüseyin Filiz
Bursa Erzurum Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Şenol Sunat.
Buyurunuz Sayın Sunat. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Değerli
milletvekilleri, evet, geçen hafta maddelere geçilirken reddedilen ama İç
Tüzüke aykırı bir şekilde, bir yıl Meclise getirilmemesi
gerekirken getirilen, arkadan dolanılan, milletin Meclisinin
hakkını gasbederek getirdiğiniz kanun teklifini
konuşuyoruz.
Evet, siz millet iradesine saygılı
değilsiniz, siz Anayasayı da kanunları da İç Tüzükü de
ihlal ediyorsunuz, bunu bir alışkanlık hâline getirdiniz; tarihe
kanunsuz, ilkesiz, adaletsiz, kuralsız bir iktidar olarak geçeceksiniz.
Emin olun tez konusu olacaksınız, tezler yazılacak
hakkınızda; yolsuzluğun zirve yaptığı,
yoksulluğun pik yaptığı, yasakların herkesi
kuşattığı bir Türkiyeyi başarmanın tezleri
yazılacak sayenizde.
Evet, sayın milletvekilleri, bu teklifin genel
gerekçesi, FETÖ sızmalarının engellenmesi ve kamu görevlilerinin
görev niteliklerini haiz olup olmadıklarının tespit edilmesi
gösterilmiştir. Evet, tam bu noktada bir soru sormak istiyorum: Eğer
amaç devlete sızmaları engellemekse Türk Silahlı Kuvvetlerine
subay ve astsubay yetiştiren harp okulları ile astsubay
yüksekokullarına giriş şartlarından irticaî faaliyetlere
karışmamış olması hükmünü neden
kaldırdınız? Kuvayımilliye ruhuyla ve Atatürk
milliyetçiliğiyle yetişen Peygamber ocağımız
dediğimiz, tarihi şanlı zaferlerle dolu Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ayarlarıyla oynadığınız hâlen yetmedi
mi?
Geçenlerde amiral rütbesinde bir askerin tarikat
tekkesinde görüntüleri ortaya çıktı. Makam arabası kapıda,
apoletler yeleğinin altında, amiral tekkede zikir çekiyor. Bu amiral
devlet memuru değil mi sayın vekiller? Yine, her şeye maydanoz
olan Ayasofya İmamı devlet memuru değil mi? Bu kişilerin,
bu zatların devlete ve vatandaşa karşı sorumluluğu yok
mudur? Bu düzenlemeleri ve görüntüleri birlikte ele
aldığımızda, 15 Temmuz öncesi ve sonrası
yaşananlar aklımıza geliyor, Acaba yine devlet içinde ve orduda
yeni yapılanmalar mı oluşturuluyor? diye düşünüyoruz. Bu
anlayış yani sizlerin bu anlayışı Bize yakınsa,
bizi destekliyorsa her türlü tarikat, cemaat her hassas noktada olabilir, söz
sahibi olabilir. anlayışıdır. Hani, son zamanlarda 94
ruhundan bahsediyorsunuz ya, parti ideolojinizi devlet ideolojisi hâline
getirme çabasından vazgeçin artık, başaramayacaksınız.
Yakın tarihte yaptığınız hataların bedelini Türk
milleti çok ağır ödedi. Düne kadar bizim çocuklar dediğiniz,
devletin bütün kılcal damarlarına soktuğunuz kişileri ve
pislikleri hâlâ temizleyemediniz. Bu yaşananlardan hiç mi ders
çıkarmadınız? Bu milletin artık dayanacak gücü de ödeyecek
bedeli de kalmadı. Yaptığınız yanlışlar
artık milletimizi, devletimizi de bağlamaz; Milletim bizi affetsin.
demek de sizi bir kez daha aklamayacaktır, aklamaz.
Sayın milletvekilleri, Andımız
yasaklanıyor, Cumhur İttifakının ortağı
yağıp gürlüyor, Danıştaya göstermelik tepki veriyor ama
tepkilerini büyük ortağa göstermek cesaretini gösteremiyor. Ne oldu? Büyük
ortak son noktayı koydu, İstiklal Marşımız bizim
millî andımızdır. dedi, geçti; cevabınız yok mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Madalyalardan Atatürk
kabartmaları çıkarılıyor, Kültür Bakanlığı
sanat ve halk müziği topluluklarının isimlerinin önünden Türk
kelimesini kaldırıyor. Bunlar tesadüf mü sayın milletvekilleri?
Neyi amaçlıyorsunuz? Hangi karanlık mahfillere hizmet ediliyor?
Yakın geçmişinizi çok iyi bildiğimizden endişe
taşıyoruz. Nedir sizin Türk düşmanlığınız,
nedir sizin Atatürk alerjiniz? Irak Türkmen Cephesi Başkanı
Erşat Salihi neden uzaklaştırıldı? Öyle lafla falan
olmuyor sayın milletvekilleri, kime ve kimlere mesaj veriliyor? Yolsuzluk
ve israf ekonomisinin yokluğa mahkûm ettiği, milletimizi korkutma
amaçlı darbe mağduriyetine de sığınmayın. Bizler
neler gördük neler. İYİ Parti olarak oyunları boza boza
geliyoruz. Öyle sizlere Montröyü de tartıştırmayız, bunu
da iyi bilin sayın milletvekilleri.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3üncü maddesinin 2nci
fıkrasına tutukevlerinde çalışacak personel ibaresinden
sonra gelmek üzere kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacak
öğretmenler ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Erkan
Akçay Hasan
Çilez
Kayseri Manisa Amasya
Salih Cora Mahmut Atilla Kaya Semiha Ekinci
Trabzon İzmir Sivas Fehmi Alpay Özalan Mustafa Levent Karahocagil Bahar
Ayvazoğlu
İzmir
Amasya Trabzon
Sabahat
Özgürsoy Çelik
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle güvenlik soruşturması
kapsamına kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilecek
öğretmenlerin eklenmesine yönelik düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde 3
önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir Mehmet
Ruştu Tiryaki
Gaziantep Ağrı Batman
Tulay
Hatımoğulları Oruç Erol
Katırcıoğlu Mahmut
Celadet Gaydalı
Adana İstanbul Bitlis
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Yaşar
Tüzün Rafet
Zeybek Ayhan
Barut
Bilecik Antalya Adana
Necati
Tığlı Faruk
Sarıaslan Ensar
Aytekin
Giresun Nevşehir Balıkesir
Nihat
Yeşil Ali
Mahir Başarır
Ankara Mersin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet
Gaydalı.
Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
220 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla
selamlarım.
Başta Sayın Selahattin Demirtaş olmak
üzere, hukuksuzluk karşısında taraflı yargıya
yılmaz bir adalet dersi veren hukuk ve evrensel değerlerin savunucusu
tüm avukatların Avukatlar Gününü kutlarım.
Değerli milletvekilleri, 4üncü maddeyle
arşiv araştırmasının kapsamı belirlenerek
çeşitli adli sicil kayıtlarının detayları
irdelenmektedir, kamu görevlerine uygunluğunun
araştırılması öngörülmektedir. Siyasi saiklerle günümüzde
birçok kişinin yargı sopasıyla
cezalandırıldığı göz önünde bulundurulursa bu durum,
yine iktidarın kendi filtresine takılacak farklı siyasi
görüşteki kişilerin önüne set koymak için bir zemin
hazırlamaktadır. Bu kapsamda devam eden soruşturmalar, hükmün
açıklanmasının geriye bırakılması, takipsizlik
gibi çok sayıda yargısal açıdan kesin hüküm doğurmayan
durumlar değerlendirmeye tabi tutularak keyfîlik
sınırlarına sevk edilmektedir.
Böylesi bir düzenleme, devletin AKP ve iktidar
ortakları tarafından yeniden organize edilmesi ve gerçek anlamda kamu
alanının partileştirilmesine ve toplumun
kutuplaştırılmasına yol açmaktadır. Her türlü hukuki
ilkeye aykırı bir maddedir. Yargı organı olarak
değerlendirdiğimiz husus yürütmenin kontrolü ve denetimi altında
bir birim olarak çalıştırılmaktadır. Özellikle siyasi
davalarda suç ve ceza ilişkisi Anayasaya ve yasalara göre değil, iktidarı
ne kadar rahatsız ettiğiyle alakalı olarak değerlendirilmektedir.
Hâkimin önüne çıkmak ve ceza almak için olumsuz bir cümlenin
başına AKP yazın ve paylaşın, bitti,
yaftalanırsınız. İyi günde olsunlar, bağımlı
yargı da küçücük bir eleştiriyi ülkenin bağımsız
bütünlüğüne bağlar ve gencecik bir insan ceza alır.
İşte, suç ve ceza ilişkisinin bu kadar basit olduğu bir
ülkede bu tarz maddeler binlerce gencin umudunu da yok eder.
Değerli milletvekilleri, esasen kanun teklifi
sadece bu maddesiyle değil, genel anlamıyla da her türlü insani ve
hukuki değerlere aykırı bir tekliftir. Bu kanun teklifi, Ya
teslimiyet ya yok ol. demenin bürokratik bir tanımıdır. Bu
teklif aklıselim bürokratların değil, Gitsinler ağaç
kabuğu yesinler. diyen vicdanını yitirmiş insanların
teklifidir. Bu teklif; Boğaziçinde direnen öğrencileri,
haksızlıklara ses çıkaran kadınları, hakkını
ararken haksız yere gözaltına alınmış ve
tarafsızlığını yitirmiş yargı eliyle öyle ya
da böyle cezalandırılmış binlerce insanı,
çocuğunu ve ailesini devlet memuru, daha doğrusu AKP memuru yapmama
teklifidir. Şimdi zannediyorsunuz ki KPSS ve mülakat cenderesinde devlet
memuru olmak için mücadele veren, ter döken milyonlarca genç sizin
kapınızda birikecek.
Gençlerden korkuyorsunuz. Korkuyorsunuz ve bu korku
sizi üniversite kapılarına kelepçe vuracak duruma getirdi. Korkunuzda
da haklısınız, sizin köhnemiş Orta Çağ zihniyetinizi o
gençlerin direnişi durduracak.
Ben size asıl fişlenmesi gerekenlerin
kısa bir listesini hazırladım. Fişlenmesi gerekenler, yeni
yapılmış bir yolun 85 metresinin çökmesinde kusurlu
olanlardır. Bu proje hatası ise, imalat hatası ise, denetim
hatası ise, her kim ise sorgulanarak o fişlenmelidir. Fişlenmesi
gerekenler, dünyanın en güvenilir ulaşım aracı olan demir
yollarında kazalarda kusuru olanlardır, genelde dejenere olan yani GDOsuyla
yüzlerce defa oynadığınız Kamu İhale Kanunuyla
hormonlu büyüttüğünüz ihale çeteleri firmalarıdır, pudra
şekeriyle büyüttüğünüz iş insanlarıdır.
Fişlenmesi gerekenler, depremde yıkılan binaların gerçek
sorumlularıdır, madenlerde yitip giden canların
sorumlularıdır, doğayı ve çevreyi para uğruna
acımasızca katledenlerdir. Fişlenmesi gerekenler, kamu
malını ve parasını yağmalayanlar, Merkez
Bankasının içini boşaltanlar, milyonlarca genci işsiz ve
ümitsiz bırakanlar, cihatçı örgütlere silah dağıtanlar,
yargıyı elinde oyuncağa çevirenler, avro alarak huzur hakkı
alıp halkın huzurunu bozanlar, akademisyenlerin cübbesini polislere
ezdirenler ve sahte belgelerle Meclise operasyon yapan ve yaptıranlar
olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Bu belgeler de
iki yıl değil, bir asır saklanmalıdır.
Gündem değiştirerek halkın gerçek
sorunlarından uzaklaşamazsınız, hele hele
kafanızı kuma gömerek ülke gerçeklerinden hiç kaçamazsınız.
Daha fazla safsata yapmadan, halkın gerçek sorunları olan ekonomi,
pandemi ve aşı durumu, işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk Meclisin
esas gündem konusu olmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir
Başarır.
Buyurunuz Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Birden
bağırma, yavaş yavaş.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Tamam,
yavaş yavaş.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Senin
yapacağın bir şey kalmadı.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Evet
yani Sayın Başkanım, artık benden günah gitti demiyorum
tabii.
Gerçekten burada bir hikâye anlatmak istiyorum ve
dinlemenizi de istiyorum bunu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Büyüklük sende
kalsın gene de.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
1990ların başı, fakülteyi bitiren genç bir hukukçu, Erzincan
Hukuk Fakültesine asistan olarak başvuru yapar. Sınavları geçer,
prosedürler yerine gelir, güvenlik soruşturmasına takılır.
Hemen Marmara Üniversitesine başvurur, orayı kazanır.
Doktorasını yapar, doçent olur, profesör olur, milletvekili olur,
Meclis Başkanı olur, Mustafa Şentop. Benim, böyle bir
haksızlığa uğramış bir kişinin, Meclis
Başkanının, Anayasaya aykırı, Anayasa Mahkemesinin
iptal ettiği ve geçen hafta bu Meclisten dönen yasayı getirirken
yüzüm kızarır ve daha beterini getiriyor. Değerli
arkadaşlar, bakın, bu güvenlik soruşturmasından, arşiv
araştırmasından Başbakanlık yapmış Binali
Yıldırım da mağdur olmuş, Grup Başkan Vekilimiz
Engin Altay beş yıl atanmamış ama bugün daha beterini
getiriyorsunuz; olmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben yoklama
istemeyeyim de ne yapayım?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Değerli milletvekilleri, peki, on dokuz yılda bu güvenlik
soruşturmasından ne çıktı? Terörist sıfatıyla
yargılanan 3 bin hâkim çıktı, bugün aynı sıfatta
yargılanan binlerce memur çıktı. Siz, gerçekten liyakat
bilgi birikim vatan sevgisi bu kavramları arıyor musunuz?
Hayır. Bugün Sağlık Bakanlığına bakıyorum, Menzil
diye bir cemaat liste veriyor; Adalet Bakanlığına
bakıyorum, İskenderpaşa diye bir cemaat blok liste veriyor;
diğer bakanlıklara bakıyorum, cemaatlere teslim edilmiş.
Peki, pırıl pırıl gençler, iyi eğitim almış
gençler, gerçekten bu ülkeyi seven gençler atanabiliyor mu? Hayır.
Eğer gerçekten bu ülkeyi sevseniz, bu vatanı sevseniz
Bu ülkede
milyonlarca göreve gelecek pırıl pırıl gencimiz var ama
onlara layık görmüyorsunuz. Sizin için üç tane kavram var: Bir, partili
olacak; iki, aile, soyağacı çok önemli; üç, cemaatler liste verecek;
olmaz, olmaz.
VAHİT KİLER (Bitlis) Ülkesini sevecek.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Ülkesini sevecek,
vatana ihanet etmeyecek.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Evet,
bakın Ülkesini sevenleri atıyoruz. diyorsunuz, 15 Temmuzda gördük
bu ülkesini sevenleri. Atadığınız o hâkimler, o polisler bu
Meclisi bombaladı.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Vatanı
satmayacak. Onlar vatanı satanlar. Biz Vatanı satmayacak. diyoruz
işte, onun için bunu getiriyoruz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Aynı anlayış devam ediyor, aynı anlayış daha
vahşi bir şekilde devam ediyor. Biz -maalesef ki- size ısrarla
2009dan beri söyledik. Burada rahmetli Kamer Genç konuştuğunda
saldırdınız.
ORHAN SÜMER (Adana) O zaman vatanı seviyorlardı,
şimdi de sevdikleri gibi (!)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Defalarca söyledik, bu ülkede sizin getirdiğiniz bu yasa devleti çok daha
fazla geriye götürecek. Anayasanın en az 8 maddesine aykırı.
Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Niye bu ısrar? Neden? Bir kıstas
koyarsınız anlarım ama yedi ceddini
araştırıyorsunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Yok öyle bir
şey, kendi şahsını araştırıyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Şimdi, muhalefet partisinin üyeleri istifa etmek zorunda kalıyor,
neden ediyor biliyor musunuz?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Mahir Bey, sadece
şahsıyla ilgili.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Neden
ediyor biliyor musunuz?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Sadece
şahıs, şahıs.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Bakın, oğlu hâkim olacak, yeğeni asker olacak, muhalefetten bir
partiye üye olduğu için partisinden istifa etmek zorunda.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Sadece şahsa
münhasır araştırma yapılacak.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ama
siz, partinizin arka bahçesindeki gençlik kollarını, kadın
kollarını avukatlıktan hâkim yapıyorsunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Hiç de öyle bir
şey yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Olacak
şey mi bu?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Öyle bir şey
yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) -
Yapıyorsunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Yok öyle bir
şey.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Yapıyorsunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Yok, öyle bir
şey yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben
bunları görüyorum arkadaşlar, görüyorum, yapmayın!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Vatanını
seven, milletini seven herkes olabilir.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Yapmayın!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Öyle bir şey
yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bir
yerde bir CV geliyor.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Kanunu dahi
okumamışsın Mahir Bey.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Bakın, en az 3 dil biliyor, iyi bir okulu bitirmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Pırıl pırıl.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Tamam.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Terörle
hiçbir bağlantısı yok, sınavdan çok yüksek not
almış.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Girebiliyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Giremiyor, giremiyor.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Örnek getir bir
tane.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Çok
örnek var, o kadar çok örnek var ki sulh ceza hâkimlerine, asliye ceza
hâkimlerine bakın bir.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Kanunu
okumanı tavsiye ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Özellikle atanan hâkim ve savcılara bakın bir.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Maddeleri
okumanızı tavsiye ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ben
bunu Komisyonda söylediğim zaman dediniz ki: Mehmet Moğultay, Seyfi
Oktay da almıştı.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Onlar öyle
aldı işte, senin dediğin gibi aldı.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Ama
onların aldığı hiçbir hâkim bu Meclisi bombalamadı.
(CHP sıralarından alkışlar)
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) Onlar öyle
aldı. Onlar vatana ihanet etti.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bir kez
daha söylüyorum: Bana dediniz ki Sen Bakanın
çırağısın. Açık söyleyeyim, Mehmet
Moğultayın, Seyfi Oktayın çırağı olmak FETÖnün
uşağı olmaktan çok daha iyidir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin 4üncü maddesinin (1)inci fıkrasının (c) bendinin
çıkarılmasını, (ç) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve bu değişiklikler
doğrultusunda bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
ç) Kişi hakkında kesinleşmiş
mahkeme kararları ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin on
üçüncü fıkraları kapsamında alınan kararlar ile kişi
hakkında devam eden veya sonuçlanmış kovuşturmalar
kapsamındaki olguların,
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Behiç
Çelik Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Mersin İstanbul
Yasin Öztürk Fahrettin
Yokuş
Denizli Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konyamızın bazı yerlerinde
adaletsiz, hukuksuz uygulamalar var liyakatsiz işlerin sonucu
gelişen, bunlarla ilgili bazı görüşlerimi beyan etmek istiyorum.
Altınekin, Konyamızın güzide ilçelerinden birisi; Konya merkeze
60 kilometre mesafede, tarım ve hayvancılıkla uğraşan
güzide bir ilçemiz. Bu ilçemizin Oğuzeli diye bir köyü var, eski kasaba.
Geniş toprakları, 17 noktada yayla gibi yerlerinde kurulmuş
insanlarımız hayvancılık ve yoğun olarak besicilik
yapıyor ama gelin, görün ki bu arazilerin tamamı mera. Gittim,
gördüm, maalesef, yıllardır mera sorunu çözülememiş;
vatandaşların evleri, besi damları mera. Takdir edersiniz ki bu
mera hâli içerisinde bazı arazileri de ekiyorlar, hayvan yemi olarak yetiştirmek
için ekiyorlar. Fakat gelin, görün ki Altınekinimizin 2nci defa
seçilmiş bir belediye başkanı var, seçimlerden bu yana iki sene
geçmesine rağmen hâlâ seçim kavgası içerisinde. Bana oy attı,
oy atmadı. diye insanlara ayrım yapmaya devam ediyor. Gittim, bizzat
gördüm. O garip köylülerin yani ona oy atmamış köylülerin ektiği
araziler maalesef sürülmüş yani ekili arazi sürülmüş. Sordum:
Yanınızdaki arazi niye sürülmedi de sizinki sürüldü? Dediler ki: O
AK PARTİye oy attı, biz atmadığımız gerekçesiyle
düşmanlık yapıyor. Şimdi, bunu niye anlatıyorum.
Allah aşkına, burada 1.700 vatandaşımız
yaşıyor, ne olur bu insanların sorunlarını çözün,
ayrımcılıktan vazgeçin, adınızdaki adaleti bir kez
olsun Altınekine götürün.
Başka bir şey: Sulama birlikleri. Devlet
Su İşlerinin Konyada 9 sulama birliği var. Beyşehir Sulama
Birliğini borçları nedeniyle kapatıyorlar, 150 kilometre
uzaklıktaki Çumra Ovası Sulama Birliğine bağlıyorlar
ve bu 8 sulama birliğimizin ikisine işçi kadrosunda atama yapıyorlar.
Dikkat buyurun, devlet memuru değil, birlik başına 2 işçi.
Birine teknisyen, birine de düz memur. Ya, kardeşim, Devlet Su
İşlerinde birçok ziraat mühendisimiz var, tarımda birçok ziraat
mühendisimiz var, niye bunları atamıyorsunuz? Yönetmeliğe
aykırı yaptığınız bu atamalar sonrası
akılları başlarına geliyor, Şu işçilerin yerine
mühendis atayalım. diyorlar ama bu defa da ziraat mühendisi 6 kişi
müracaat ediyor; yetkin, uygun ama yandaşlık var ya, taraflık
var ya, liyakat yok. Onların yerine birine makine mühendisi, birine
inşaat mühendisi atıyorlar. Yani su birliklerine bunu
yapıyorsunuz.
Şimdi, bütün bunları niye
anlatıyoruz? On dokuz sene yaptınız bunları. Devlette en
iyi ben yaşadım bunları. Bu örnekleri anlatmaya devam ediyoruz
ki belki on dokuz sene sonra bir vicdan muhasebesi yapıp şu devlete
bir liyakat, hakkaniyet, adalet getirelim; Allahın emri de bu,
Peygamberin emri de bu, insan olmanın da gereği bu dersiniz diye ama
nerede, hiç de umudum yok çünkü Ayinesi iştir kişinin, lafa
bakılmaz. demişler. On yedi yıldır bu
alışkanlıklarınızı sürdürmeye devam ediyorsunuz.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
Konyamızın en önemli üniversitelerinden biri Selçuk Üniversitemiz.
Oraya bir rektör atadınız, yandaş ve candaş diye bir
arkadaşı atadınız. Yozgatta milletvekili
adayınız oldu, seçilemedi. Canım, vekil olamadıysan seni
rektör yapalım. Metin efendiyi rektör yaptınız. Metin Bey geldi
Konyaya; 1975 yılında rahmetli Demirelin kurduğu en güzide
üniversitelerimizin birine liyakati olmayan, tecrübesi olmayan, yandaş
olma dışında hiçbir ilmî şeyi olmayan bir adam. İlk
yaptığı iş, bütün dekanların, sekreterlerin, hepsinin
istifasını almak. Ya, kardeşim, derdine ne oldu? Onlar da sizin
iktidarınızın atadığı eski rektörün
adamlarıydı. Olsun. Bununla da yetinmedi, işi yok ya; zaten
öğrenci de yok, eğitim de yok. Ne yapayım? dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Rahmetli
Süleyman Demirelin adını Sağlık Eğitim
Müdürlüğünden kaldıralım. Ne gerek var ya!
Bir de nasıl olmuşsa, İhsan
Doğramacı Beyin, rahmetlinin ismi de orada bir yere
yazılmış, bir kreşe yazılmış. Canım,
bunu da kaldıralım. Ne gereği var! Çünkü bizim derdimiz ne?
Cumhuriyetle kavga etmek. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Atatürkü kaldırıyoruz, ilkelerini
kaldırıyoruz, Ne mutlu Türküm diyene.yi kaldırıyoruz. E,
canım, bu ülkeye Demirel hizmet etmiş, kaldır;
Doğramacı hizmet etmiş, kaldır, çiz, çiz. Nereye kadar?
Yarın hepimiz Hakka
kavuşacağız. Vallahi, sizin isimlerinizi de, o yere göğe
sığdıramadığınız reisinizin de ismini
birileri siler. Gelin, bundan vazgeçelim. Bu ülkeye beş bin
yıllık tarihimiz boyunca hizmet etmiş Türk büyüklerine, hepsine
değer verelim. İlim, bilim adamlarını
ayırmayalım. Taş üstüne taş koyanı kucaklayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Türk
birliği böyle olur, insanlık böyle olur, adalet böyle olur. Gelin,
bir kere bunu yapalım, bir kere. Ama nerede, nerede!
İyi akşamlar diliyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde verilen önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hatibin son
cümlelerini kesinlikle kabul etmiyoruz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Silmediniz mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bizim ne
cumhuriyetle problemimiz var ne Atatürk ne Atatürkçülükle bir problemimiz var;
bizim Atatürkten geçinenlerle problemimiz var, bizim Cumhuriyetçiyim. deyip
demokrasiyi askıya almaya çalışanlarla problemimiz var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sizin
probleminiz Türklükle!
AYLİN CESUR (Isparta) Rektörün
yaptığını doğru mu buluyorsunuz? Rektörün
yaptığı doğru mu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Türkkan
39.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
keşke gerçek Sayın Mustafa Elitaşın dediği gibi olsa
ama siz artık Türk kelimesinden alerji olan bir grupsunuz.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yalan!
Yalan!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türk kelimesi sizi o
kadar rahatsız ediyor ki Türk kelimesinin geçtiği her yeri
kapatıyorsunuz, isimleri kaldırıyorsunuz. Andımız
yasaklanmamasına rağmen üç sene boyunca okutmadınız ya,
okutmadınız okullarda. Niye? İçinde Türk geçiyordu. Kendinizi
bir sorgulayın, milletten uzaklaştınız, Türk milletini terk
ettiniz; Türk milleti de sizi terk edecek, göreceksiniz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu hamasete cevap vermeyi anlamlı görmüyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, ben Sayın Elitaşı duyamadım diye
müdahale ettim ama Sayın Türkkan cevabı verdi. AK PARTİ sadece
Türklerden vazgeçmedi, Kürtleri de yok sayıyor; ne olacak bu AK
PARTİnin sonu, bilmiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Başkanlarıma.
XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 220) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5inci madde üzerinde 4
önerge vardır.
Şimdi okutacağım ilk 2 önerge
aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nihat
Yeşil Yaşar
Tüzün Ayhan
Barut
Ankara Bilecik Adana
Ensar Aytekin Süleyman Bülbül Faruk Sarıaslan
Balıkesir Aydın Nevşehir
Murat
Emir
Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Erol
Katırcıoğlu Gülüstan
Kılıç Koçyiğit Mehmet
Ruştu Tiryaki
İstanbul Muş Batman
Mahmut
Toğrul Dirayet
Dilan Taşdemir
Gaziantep Ağrı
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kürsüde, iki buçuk yıl önce geldiğimden
bugüne kadar hukuk devleti, demokrasi ve özgürlüklerden bahsettim. Bir ülkenin,
demokratik bir toplum olmadıktan sonra eğitimden
sağlığa, adaletten ekonomiye gidebileceği hiçbir yerinin
olmadığını söyledim ve aynı şeyi söylemeye devam
ediyorum ve aynı şeyi söylemeye devam edeceğim arkadaşlar.
Bakınız, güvenlik soruşturması
ve arşiv taramasıyla ilgili bir yasa teklifi gelmiş, Anayasa
Mahkemesi iptal etmiş. Bu teklif Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini
karşılamıyor arkadaşlar, karşılamadığı
gibi, nitelikli yasama faaliyeti çerçevesinde, biz, Haziran 2020den beri
İçişleri Komisyonunda bu teklifin doğru
olmadığını, anayasal hak ve özgürlüklere aykırı
olduğunu söyleye söyleye bittik. Bizim Komisyon Başkanımız
burada, Komisyon Sözcümüz burada. Dedik ki: Bazı kamu görevlilerinin,
güvenlik soruşturmalarına tabi olan kamu görevlilerinin eşi,
birinci derecedeki yakınları ve hısımlarını
kapsayacak şekilde araştırma yapılabilmesi kesinlikle
doğru değildir. Kişi evlenecek, eşinin birinci derece yakınlarını
ve hısımlarını kapsayacak araştırma
yapılacak ve kamu görevine girmesi engellenecek. Devamlı bunu
söyledik. Nereye geldiniz? Haziran 2020den sonra Meclise geldiniz,
değişiklik yapıyorsunuz. Bugüne kadar neredeydiniz
arkadaşlar? Bugüne kadar neden gelmediniz, bizim söylediklerimizi yerine
getirmediniz? Nitelikli yasama böyle mi olur? Nitelikli yasama torba yasalarla
mı olur? Nitelikli yasama, toplumun anayasal hak ve özgürlüklerini
sınırlayan yasa tekliflerini ve her türlü özgürlükleri
sınırlayan yasa tekliflerini Meclise getirmekle mi olur arkadaşlar?
(CHP sıralarından alkışlar) Bu nedenle, biz, gene
Demokrasi. diyeceğiz, Özgürlükler. diyeceğiz, İnsan
hakları. diyeceğiz.
Bakınız arkadaşlar, bu madde, 5inci
madde, kolluk güçlerinin edindiği istihbaratla araştırma
yürüteceğini düzenliyor, kısaca fişlemeyi düzenliyor
arkadaşlar. Danıştay ve idare mahkemeleri açık ve net:
İstihbari bilgilerin kesinlikle kamu görevine alınmada bir gösterge
sayılmaması gerektiğini, somut veri olması
gerektiğini, somut veriler olmadan bu belirsizlikle kesinlikle kamu
görevine girişte keyfîlik olacağını, subjektif
yaklaşımlar olacağını, hukuk devletinin temelinin
subjektif yaklaşımlar olmaması gerektiğini. söylüyor. Biz
bunları söylüyoruz ama sizler Anayasanın 70inci maddesinde
belirlenen liyakat ilkesini bir kenara itiyorsunuz. Burada ne diyor? Hizmete
alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir
ayırım gözetilemez. Evet, gözetilmemesi gerekiyor. Hukuk ve Anayasa
Mahkemesi kararının etrafını dolanıyorsunuz, AYMnin
ihlal gerekçelerini bir kenara itiyorsunuz, kanunilik ve eşitlik ilkesine
aykırı davranıp şeffaflık ve öngörülebilirliği
bir kenara itip kamusal görevlere katılma hakkını, masumiyet
ilkesini ve lekelenmeme hakkını bir kenara itip suç ve cezanın şahsiliğini
alenen ihlal eden hükümler getiriyorsunuz arkadaşlar.
Bakınız arkadaşlar,
İçişleri Bakanınız Sayın Süleyman Soylu -AKPde bir
büro çalışanı vardı ya- Kürşat Ayvatoğlu
meselesinde, bu konuda biz itirazlarımızı ortaya koyunca dedi
ki: Suçun şahsiliğinden bahsediyorum. Yani kendi, AKPde bir
çalışan olduğu zaman, bir yanlış iş
yaptığı zaman suçun şahsiliğinden bahsediyor ama
vatandaşın işe girmesinde, vatandaşın kamu görevine
girmesinde suçun şahsiliği yok; siyasi ayrımcılık var.
(CHP sıralarından alkışlar) İlginç bir şey
söylüyor geçen gün, bir anda hukuk adamı oluyor Sayın Süleyman Soylu,
diyor ki: Derinlemesine değerlendirmenin yapılmadığı
bir yerde hüküm ortaya koymak çok yanlış olur. Arkadaşlar,
Süleyman Soylu demiş bunu, derinlemesine değerlendirme yapılması
gerekiyormuş, kimin için? AKPde büro çalışanı Kürşat
Ayvatoğlu için. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu arkadaşlar!
AKPye girişte güvenlik soruşturması yok ya da var ama pudra
şekerinde sorun yok arkadaşlar, öyle değil mi? Pudra
şekerinde sorun yok. Ama iş sendika, ama iş hak arama, ama
iş AKP gibi düşünmeyen muhalifler olursa onlar en ağır
suçları işliyorlar; onlar otursunlar, evlatlarını en iyi
okullarda okutan babalar anneler otursun, böyle partizan kişiler devlet
görevine girsin. Kim fişleyecek? Yürütme fişleyecek. Kim
fişleyecek? Kolluk güçleri fişleyecek. Boğaziçinde hak arayan,
barışçı bir şekilde gösteri yapan öğrenciler okuldan
çıktığı zaman ne yapılacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Fişlenecek. Kamu
görevine girmeye kalktıkları zaman Hayır, dur. Siz,
toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında ihlallerde bulundunuz,
siz muhaliftiniz. denilecek. Bu ne demek? O çocuğun -gelecekte olan-
düşüncelerine gem vurmak demek, ailesine gem vurmak demek. O çocuğu
yıllardır okutan ailesine siz ne diyorsunuz? Çocuğunuz aç
kalacak. diyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Böyle
şey olamaz.
Arkadaşlar, biz size defalarca Anayasayı
ihlal ediyorsunuz demekten bıktık. Defalarca söyledik,
Anayasayı ihlal ediyorsunuz dedik ama siz ihlal etmekten
bıkmadınız. Şu anda gene bu yasa teklifiyle anayasal hak ve
özgürlükleri ihlal ediyorsunuz. Her türlü ihlali gösteren bu tekliflerle yasama
görevinizi yerine getirdiğinizi söylüyorsunuz. Arkadaşlar, bu iş
böyle gitmez, bu ülke babanızın çiftliği değil; bunun
hesabını daha sonra vereceksiniz, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında alacağız hesabını.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Batman Milletvekili Sayın Mehmet
Ruştu Tiryaki.
Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizzat Meclis Başkanının bir gece
yarısı operasyonuyla Meclisteki çoğunluğun oyunu yok
sayarak yeniden görüşmeye açtığı Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifini görüşüyoruz. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir selamı da Şahit ol Ya Rab. diyerek
mağdurun kimliğine bakmadan her türlü haksızlığa, her
türlü hukuksuzluğa karşı çıktığı için
rahatsız olduğunuz ve vekilliğini düşürdüğünüz Sevgili
Ömer Faruk Gergerlioğluna gönderiyorum. Genel Kurulda
susturamadınız, Grup odamızda susturamadınız, Genel
Merkezimizde susturamadınız, sokakta susturamadınız,
cezaevinde mi susturacağınızı sanıyorsunuz?
Göreceksiniz Haksızlık karşısında susan, dilsiz
şeytandır. demeye devam edecek ve haksızlıkları
oradan da dile getirecek. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, teklifin 5inci maddesini
görüşüyoruz. Neyi düzenliyor 5inci madde? Güvenlik
soruşturmasını. Peki, neymiş güvenlik
soruşturması? Arşiv araştırmasındaki hususlara
ilave olarak görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve
istihbarat ünitelerindeki veriler araştırılacakmış,
yabancı devlet kurumları ve yabancılarla ilişkileri
araştırılacakmış, terör örgütleri veya suç
işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği, irtibatı
ve iltisak içinde olup olmadığı
araştırılacakmış. Gerçi geri çekeceklerini söylüyorlar
ama yalnız kendisinin değil eşinin, sıhri
hısımlarının ve birinci dereceye kadar
akrabalarının da araştırmaları
yapılacakmış. Yani olay şu arkadaşlar: Bir
yurttaş ilkokulu dört yıl okuyacak, ortaokulu dört yıl okuyacak,
liseyi dört yıl okuyacak, binlerce gün okula gidecek, yüzlerce sınava
girecek ve hepsinden başarılı olacak. Sonra üniversite
sınavı gibi çok zor bir sınava girecek, o sınavda da
başarılı olacak ve üniversiteye gidecek. Üniversiteye dört
yıl, beş yıl devam edecek, onlarca sınava girecek, yüzlerce
gün okula devam edecek, üniversiteyi bitirecek ve bir diploma alacak.
Ardından bu ülkedeki en zor sınavlardan birine daha girecek, Kamu
Personeli Seçme Sınavına girecek, o sınavı da kazanacak.
Yetmeyecek, mülakat sınavlarına alacaksınız, tamamen torpil
anlamına gelen mülakat sınavlarına ve o mülakat sınavlarını
da geçecek ama yetmeyecek, karşısına bu kanun çıkacak ve
memur olarak atanma istemiyle kuruma başvurduğunda hakkında
arşiv araştırması yapılacak. Arşiv
araştırması her memura yapılacak; hangi bakanlıkta
çalıştığının önemi yok, hangi kuruma hangi
sıfatla atandığının önemi yok. Bakın, bir ceza
kaydı olup olmadığı değil, daha önce memuriyetten
atılıp atılmadığı değil, bir sicil
kaydı, bir arşiv kaydı olup olmadığı değil,
hakkında bir soruşturma olup olmadığı da incelenecek;
her memur hakkındaki ceza soruşturması incelenecek. Birincisi:
Herkes söyledi ama bu, masumiyet karinesinin ihlali anlamına geliyor.
İkincisi: Vatandaşı tebaa hâline getirme anlamına geliyor.
Neden? Çünkü vatandaşın itiraz hakkını elinden
almış olacaksınız. Öğrenci iken herhangi bir nedenle
bir protesto etkinliğine katılmış olsa, herhangi bir
nedenle herhangi bir konuda Hayır. demiş olsa, gözaltına
alınmış olsa, yargılansa, hakkında bir ceza
soruşturması olsa yarın öbür gün bu kanun nedeniyle
karşısına çıkılacak ve memur yapılmayacak.
Şimdi diyeceksiniz ki: Bu, o anlama gelmiyor.
Ben size çok somut bir örnek vereyim: OHAL KHKleriyle ihraç ettikleriniz var
ya, isterseniz uygun zamanda ilginç dosyaları inceleyin; yirmi beş
yıldır öğretmenlik yapan bir kişi, yirmi beş
yıldır öğretmenlik yapan bir kişi öğrenciyken
katıldığı protesto etkinlikleri gerekçe gösterilerek OHAL
KHKleriyle ihraç edildi. Şimdi bununla OHALi kalıcı hâle
getireceksiniz ve yirmi beş yıl önce, otuz yıl önce
katıldığı etkinlikler, demokratik hakkını
kullandığı için katıldığı etkinlikler,
Hayır. dediği için, itiraz hakkını
kullandığı için başlatılmış
soruşturmaları gerekçe göstererek o kişiyi memur
yapmayacaksınız. Bu, yurttaşı açıkça düşman
görmektedir. Tekrar tekrar söylüyorum, geneli üzerinde konuşurken de söyledim:
Lütfen, yurttaşı, bu ülkenin yurttaşını düşman
olarak görmekten vazgeçin.
Bakın, çok önemli bir şey daha
söyleyeceğim. Şimdi, saltanat kaldırılarak cumhuriyet ilan
edildiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi o zaman esasen ne demişti
biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Şunu söylemişti: Saltanat kaldırılarak cumhuriyet ilan
edildiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Artık tebaa
olmayacağız, hepimiz yurttaş olacağız. demişti.
Bu, başarıldı mı, başarılamadı mı
elbette tartışılabilir. Gerçekten doksan yılda vatandaşlık
haklarına herkesin sahip olup olmadığı
tartışılabilir. Ama emin olun, bu getirdiğiniz kanunla
vatandaşı tekrar tebaa yapacaksınız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge de
aynı mahiyettedir, bu önergeleri de okutup birlikte işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5inci maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Ramazan
Can Leyla
Şahin Usta
Kayseri Kırıkkale Konya
Erkan Akçay Erol Kavuncu Vedat Demiröz
Manisa Çorum İstanbul
Mehmet Cihat Sezal Abdullah Güler Ali Özkaya
Kahramanmaraş İstanbul Afyonkarahisar
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Hayrettin
Nuhoğlu Behiç
Çelik Yasin
Öztürk
İstanbul Mersin Denizli
İmam Hüseyin
Filiz Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Gaziantep Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerin ilki
üzerinde söz isteyen yok.
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle güvenlik soruşturmasına görevin
gerektirdiği niteliklere etkisi yönüyle kişinin eşi ile birinci
derece kan ve sıhri hısımlarını dâhil eden cümle
metinden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer
önerge üzerinde söz isteyen Sayın Hayrettin Nuhoğlu, İstanbul
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) -
Sayın başkan, değerli milletvekilleri; Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi
üzerine söz aldım, saygılarımı sunarım.
Kamu görevlilerinin, kamu hizmetlerini yerine
getirirken Anayasaya ve kanunlara bağlı kalmak ve devletin menfaatlerini
korumak gibi yükümlülükleri vardır. Aynı zamanda, millî birlik ve
bütünlüğü bozacak, Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye
düşürecek hiçbir faaliyette bulanamayacakları gibi, herhangi bir
kişi veya grubun yararına davranışta da bulunamazlar.
Görevlerini yaparken siyasi ve ideolojik amaçlı davranamazlar. Hizmet
içinde ve dışında, resmî sıfatlarının
gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını göstermek
zorundadırlar. Bu sebeplerle, kamu görevine girecek kişinin görevin
gerektirdiği genel ve özel niteliklere sahip olup
olmadığının tespit edilmesi için araştırma
yapılmasına ihtiyaç duyulabilir.
Çok yakın tarihlerde anayasal düzene
karşı terör örgütlerince işlenen suçların kamu görevlileri
tarafından kamu imkânları kullanılarak yapıldığı
açıkça görülmüştür. Onun için, güvenlik araştırması
önemli olabilir, hukuki boşlukların doldurulması için yeni
düzenleme yapmak zaruret hâline de gelebilir. Ne var ki son yıllarda
devlet yönetiminde öyle olumsuz gelişmeler oldu ki bu teklife de temkinli yaklaşma
mecburiyeti hasıl olmuştur. Araştırmanın kimler
tarafından yapılacağı, elde edilen bilgilerin ne
şekilde kullanılacağı konusunda şüpheler vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının Türkiye Cumhuriyetine
verdiği zararlar, açtığı gedikler, kurucu felsefeye
karşı davranışlar öylesine fazladır ki şimdi
yapılmak istenilen de inandırıcı olmaktan uzaktır.
Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber
ıslandık yağan yağmurda. diye şarkı söyleyerek
devlete sızan FETÖ terör örgütüne karşı mücadelede siyasi ayak
hâlâ araştırılamıyorsa şüphelerimiz haklılık
kazanmaktadır. Siyasi ayak bulunamasa da rejim değişip partili
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra, onların
boşalttığı alana sadece tek adama
bağlılığı ispatlanmış yandaş cahillerin
veya çeşitli cemaat mensuplarının doldurulmuş olması
Türk milletinin geleceğini tehlikeye düşürmektedir.
Değerli milletvekilleri, iki yılda Merkez
Bankası Başkanlığına dördüncü atama
yapılmıştır ama 128 milyar doların akıbeti
açıklanamamıştır. Türkiye İstatistik Kurumunda
defalarca başkan değişikliği
yapılmıştır. Son değişiklikten sonra
açıklanan verilerde nihayet işsizliğin azaldığı
görülmüştür. Bu açıklamaya kargalar bile gülse de iktidarın
aldırdığı yok, tıpkı FETÖ'nün devlete
sızdığını zamanında söyleyenlere aldırmadıkları
gibi. Devletin valileri Kurtuluş Savaşı'na karşı olan
vatan hainleri için anma toplantıları düzenlerken bu kanun teklifine
göre kim kimi araştıracak ve soruşturacaktır?
Sizlere, devlet geleneğimizde mührün gücünü
gösteren Selçuklu ve Osmanlının parlak dönemlerinde devlet
memurlarının nasıl seçildiğini kısaca açıklamak
isterim: Günlerce süren sınav ve denemelerden geçebilmek için
yarışanların arasından başarılı olanlar
ihtiyaç duyulan kadrolara atanmak üzere devlet memuru olurlardı. Bu
sınavı yapanlara meymenet heyeti denilirdi. Bu heyette vezir,
asker, kadı, hekim gibi üst düzey yetkililer yer alırdı.
Dolayısıyla, bu heyetten başarıyla geçemeyenlere de
meymenetsiz denilirdi. Bu meymenetsiz sözü günümüze kadar gelen bir deyim
oldu ama meymenetsizler devlet kadrolarında yükselerek baş tacı
edildi.
Değerli milletvekilleri, devleti on dokuz
yıldır yönetenler, soruları çalarak devletin önemli yerlerine
sızanlara nasıl göz yumduysalar sonrasında da
vasıfsız, yetersiz, liyakatsiz kadroları işbaşına
getirerek devlet çarkını işlemez hâle getirmiş
bulunuyorlar. Kendileri bunu göremezler, biat eden yandaşlar bu
gerçeği dile getiremezler ama biz bu çöküşü görmezlikten gelemeyiz,
acı da olsa gerçek durumu söyleriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir kez daha ifade etmek isterim ki devlet milletin
emanetidir. Devlet makamlarında görev yapanlar, ister seçilmiş ister
atanmış olsunlar emanete ihanet etmemelidir. Bu anlayış
Türk töresinde de İslam inancında da böyledir. Çağları
aşıp gelen devlet anlayışımızda, bir buyruk gibi,
emanet, adalet ve liyakat esas olmuştur. Bu buyruk
sarsıldığı zaman devlet sistemi de sarsılmış
ve çökmüştür.
Biz devlet yönetiminde apaçık bir şekilde
bozulma ve çözülme görüyoruz. Milletin enerjisi bitmek, umutları tükenmek
üzeredir. Amacımız kimseyi üzmek değildir; Türkiye Cumhuriyeti
devletini güçlü, Türk milletini hür ve mutlu kılarak ilelebet
yaşatmak tek arzumuzdur.
Sözlerimizin dikkate alınarak
yanlışlardan dönülmesini bekler, saygılar sunarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda 5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci
madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 6ncı madde
üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayhan Barut Emine Gülizar Emecan Ensar Aytekin
Adana İstanbul
Balıkesir
Yaşar
Tüzün Murat
Emir Nihat
Yeşil
Bilecik Ankara Ankara
Faruk
Sarıaslan
Nevşehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Abdullah Koç Mahmut Toğrul Dirayet Dilan Taşdemir
Ağrı
Gaziantep
Ağrı
Mehmet Ruştu
Tiryaki Erol
Katırcıoğlu
Batman İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Emine
Gülizar Emecan.
Buyurunuz Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede insanlar, maalesef, şöyle huzurlu
bir sabaha uyanamıyorlar artık değerli arkadaşlar. Her gün sayenizde
ülkede mutlaka bir aksiyon var. İsterseniz sadece son iki haftaki olanlara
bir bakalım, neler olmuş. Yani 20 Mart sabahı bir gece
yarısı Cumhurbaşkanı Kararıyla İstanbul
Sözleşmesinden çıkıldığını
öğrendiğimiz sabahın haftasına bir bakalım.
Merkez Bankası Başkanı yirmi ayda
4üncü kez değişti, HDPnin kapatılması gündeme getirildi,
bu arada Başkan Yardımcısı da görevden alındı.
Millet lebalep AKP kongreleriyle tanıştı, Covidle mücadele
yalan, ülke haritası kıpkırmızı oldu. Meclis
Başkanı Şentop Cumhurbaşkanı isterse İstanbul
Sözleşmesinden çekildiği gibi Montrö Sözleşmesinden de
çekilebilir. sözleriyle yeni bir tartışma başlattı. Devlet
madalyalarından Atatürk kaldırıldı, daha önce zaten
Andımızın okunması yasaklanmıştı. Kanal
İstanbul sürekli gündemimizde. Yani baktığımız zaman
değerli arkadaşlar, size şunları sormak istiyorum: Dünyada
ve Türkiyede pandemi var. Vaka sayısı 50 bini aştı ve her
gün ölen, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
sayısı artıyor. En son sayı, hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın sayısı 211. Şimdi bunun
farkında mısınız siz? Halk yoksullaştı,
işsizlik bir beka sorunu hâline geldi, kuru ekmeğe muhtaç kesimlerin
sayısı arttı. Peki, siz bunun farkında
mısınız?
Şimdi, hangi demokratik, gelişmiş
ülkede iktidarlar sorunu çözmek yerine bu şekilde gündemler
yaratıyor? Şöyle bir bakalım. Herhâlde sadece listenin
başında Türkiye olur. Şu anda, şu görüştüğümüz
çok sorunlu ve keyfî uygulamalara sebebiyet verebilecek Güvenlik Soruşturması
ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifinin muhalefet
oylarıyla reddedilmesini bile kabul edemediniz, Anayasaya
aykırı bir biçimde yeniden getirdiniz, Meclis iradesini
çiğnediniz. Bu konuyla ilgili tek bir şey söyleyeceğim: Türk
Medeni Kanununun 2nci maddesi Bir hakkın açıkça kötüye
kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. der. İç Tüzükün kötü
niyetli kullanımıdır sizin bu yaptığınız.
Ülkeyi demokrasiden giderek uzaklaştırıyorsunuz, hak ve
özgürlükler alanını da daraltıyorsunuz. Ancak
yarattığınız bu kaos içerisinde ülkenin gündeminden biz
kadınlar için de çok önemli olan İstanbul Sözleşmesini
düşüremeyeceksiniz. İlk imzacısı olduğumuz bu
sözleşme 24 Kasım 2011 tarihli Meclis oturumunda tüm partilerin oy
birliğiyle, uzlaşmayla kabul edilmişti. O dönemin
tutanaklarına bakıyoruz, Mecliste hepiniz sözleşmenin kabulünü
yürekten desteklemişsiniz ve hiçbir çekince de
koymamışsınız. Peki neden bugün feshetme kararı
alındı? Altına girdiğiniz bu yük size çok mu fazla geldi?
İstanbul Sözleşmesini uygulayın. çağrılarına
da kulaklarınızı tıkadınız, hiçbir şey yapmadınız.
Bakın, 2002 yılında 66 kadın
öldürülmüş, 2020 yılında 300 kadın. Son on sekiz yılda
5.753 kadın cinayete kurban gitti, yaşamlar söndü değerli
arkadaşlar. Bugün ülkemizdeki her 10 kadından 4ü şiddetle
karşı karşıya. Sözleşmenin kalktığı
günden sonraki sadece iki günde 6 kadın cinayete kurban gitti. Ortaya
şu sonuç çıkıyor: Kadın cinayetlerinde yaşanan
artış tesadüfi değil, kasıtlı olarak önlenmemektedir
yani politiktir. Eğer İstanbul Sözleşmesi bugün hakkıyla
uygulanıyor olsaydı öldürülen kız kardeşlerimiz şu
anda yaşıyor olacaklardı; birçok kadın ekonomik, fiziksel
ve psikolojik şiddet görmeyecekti.
Hatırlayalım, İstanbul
Sözleşmesinin ilk adımı 2002de Nahide Opuz olayı
nedeniyle atılmıştı. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Türkiyenin şiddet gören bir kadını
savcılığa başvurduğu hâlde
koruyamadığına hükmetmiş ve ülkemizi tazminata mahkûm
etmişti. O hâlde bu sözleşmeyi çıkaran ve altına imza atan
Hükûmet, şu an sözleşmeden çekilerek açıkça şunu
söylemektedir: Ben devlet olarak kadınları koruma görevimi terk
ediyorum, artık kadınları korumayacağım. Şimdi
neden çekildiğinin sorusunun cevabını isterseniz ben vereyim:
Birtakım gerici gruplara, tarikatlara oy uğruna boyun eğdiniz
değerli arkadaşlar. 42 milyon kadın şu anda sizin
yüzünüzden şiddet karşısında korumasız bir hâlde.
2019da bir proje hazırlattınız;
Avrupa Birliğinden, İstanbul Sözleşmesini 2022 yılına
kadar etkin şekilde uygulamak için 800 bin avro aldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Peki,
sözleşmeden çekildiniz, bu 800 bin avroyu ne yaptınız? Bu soruyu
cevaplamazsanız inanın, konut satıp milleti dolandırıp
ortadan kaybolan müteahhitlerden de hiçbir farkınız kalmayacak. Bunun
hesabını vermek zorundasınız. (CHP sıralarından
alkışlar) 800 bin avronun hesabını vermek
zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, ayrıca bu karar
Anayasaya da aykırıdır. Anayasanın 90ıncı
maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir durum
Cumhurbaşkanı kararıyla düzenlenemez. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesi açıkça şahsın hükûmeti tarafından
gasbedilmiştir, bu karar yok hükmündedir. Biz bu kararı
tanımıyoruz, çok öfkeliyiz ve bu sözleşmeye karşı
duran anlayış öldürür ama İstanbul Sözleşmesi
yaşatır diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Ağrı Milletvekili Sayın
Abdullah Koç.
Buyurunuz Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 5 Nisan Dünya
Avukatlar Günü nedeniyle öncelikle katledilen
meslektaşlarımızdan başta Tahir Elçi olmak üzere
yaşamlarına hunharca son verilen bütün meslektaşlarımı
rahmetle anıyorum.
Ayrıca -hak savunuculuğu için,
mesleklerini icra ettikleri için- şu anda cezaevlerindeki yüzlerce
meslektaşımın da yine Avukatlar Gününü kutluyorum.
Değerli arkadaşlar, Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi
bu Mecliste birkaç gün önce oy çokluğuyla reddedildi. Bu Mecliste, şu
anda görüşülmekte olan bu kanun teklifi, usulüne uygun bir şekilde,
tüzük hükümlerine göre, iktidar partisinin sıralarının boş
olduğu bir esnada muhalefetin itirazıyla reddedildi. Peki, ne yapıldı
daha sonra? Değerli arkadaşlar, daha sonra Meclis
İçtüzüğünün 13üncü maddesinin etrafında dolanılarak,
Meclis Başkanı Meclise apar topar gelerek kürsüde bunun aksine ve
bunun aksi yönünde çalışma yürüttü ve yine kanuna aykırı
bir şekilde, bu Meclisin anayasası olan İç Tüzüke
aykırı bir şekilde bu kanun teklifi şu anda yine huzurda
görüşülmekte.
Değerli arkadaşlar, Meclis
İçtüzüğü 76ncı maddeye göre birçok milletvekili
arkadaşımız bunları dile getirdi. Bu kanun teklifi ancak
bir yıldan sonra görüşülebilir çünkü İç Tüzük 76ncı madde
amil bir hükümdür. Bu nedenle, şu anda Meclisin İç Tüzükü
çiğnenmektedir değerli arkadaşlar.
Bakın, bu Meclisin iradesine el
konulmuştur, iradesine müdahale edilmiştir; aynı zamanda bu
uygulamayla -Anayasanın 7nci maddesi yani- yasama yetkisine de müdahale
edilmiştir. Bu, çok net bir şekilde müdahaledir ve bu, iradeye
yapılan ciddi bir müdahaledir. Yani bu işin içinde değerli
arkadaşlar bir parmak vardır.
Bakın, parmakla ilgili yaşanmış
bir olayı ben sizinle paylaşmak istiyorum. Bir dönem köylüler,
köydeki mevcut olan mahsullerini şehirlere getirirken tartıya
koyarlar ve tartıda tartıldıktan sonra
karşılığında paralarını tahsil
etmektedirler. Getirip tartıya konulduğu sırada
tartıcı tartar ve muhasebeciye bağırır: 5 kilo
parmağım içinde. Bu ne demek biliyor musunuz? Parmağım
içinde şu demek: 5 kilonun karşılığını
köylü almaya giderken muhasebede karşılığı olan 500
liranın 400 lirası köylüye, 100 lirası ise parmağı
içinde olan tartıcıya veriliyordu. Yani mevcut olan bu teklifin
yeniden getirilip burada görüşülmesinde birilerinin çıkarı var,
birilerinin parmağı var değerli arkadaşlar. Bu nedenle,
sizlere seslenmek istiyorum: Mevcut olan bu parmağı kabul etmeyin
çünkü bu, iradeye yapılan ciddi bir müdahaledir; aynı zamanda
Anayasanın çiğnenmesidir.
Değerli arkadaşlar, bu, aynı zamanda
bir irade gasbıdır. Peki, bu irade gasbına biz yabancı
mıyız? Asla, tanıdığımız bir mesele. Niye?
Çünkü bakın, 31 Martta belediyeleri kazandık ve 65 tane belediyeyi
biz aldık, orada yenildiniz; ne yaptınız peki? Bu 65 tane
belediyeden 48 tanesine kayyum atadınız yani iradeyi gasbettiniz. Siz
bu işe çok alışkınsınız. Bakın, 6 tanesine
ise önce Seçime girebilir. dediniz, sonra da geldiniz, mazbatalarına el
koydunuz. Yani bu iş size çok tanıdık geliyor değerli
arkadaşlar.
Bakın, burada bu kanun teklifiyle
Anayasanın 1den fazla maddesi ihlal edilmektedir. Bakın, bu ihlal
edilen maddelerin başında, değerli arkadaşlar,
Anayasanın 90ıncı maddesi yer almaktadır. Anayasanın
90ıncı maddesi ne demek? Bakın, Halkların Demokratik
Partisinin Eş Genel Başkanları başta olmak üzere, bütün
siyasetçileri, şu anda 10 bine yakın siyasetçi cezaevinde. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararına ve Anayasanın
90ıncı maddesine göre uymak zorunda olduğunuz bu hükümlere
şu anda uymuyorsunuz ve derhâl serbest bırakılması gereken,
başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, arkadaşlarımız
şu anda cezaevlerinde rehin tutulmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Bu nedenle,
Anayasanın 90ıncı maddesi bu uygulamayla ihlal edilmektedir.
Anayasanın 7nci maddesi
Yine, Meclisin iradesine ciddi bir şekilde
el konulmuş durumdadır. Bakın, cezada şahsilik ilkesi
var, masumiyet ilkesi var; bunların hepsi -birer şekilde olmamakla
beraber- onlarca defa çiğnenmektedir. Dolayısıyla, bu Meclisin
iradesine el konulmuş durumdadır, bu bir darbedir; biz bunu kabul
etmiyoruz. Buradan bu kanunun geçmemesi gerekiyor, geçerse de kesinlikle
Anayasa Mahkemesinden geri dönecektir, buna da hakkınız yoktur. Çünkü
bu kanun 3üncü defa iptal edilecektir, bunu bu şekilde belirtmek
istiyorum. Bir de siz, bu kanunla birlikte suskun bir toplum yaratmak
istiyorsunuz.
Bakın, itiraz eden, karşı koyan, hak
talebinde bulanan Kürtler bu kanundan dolayı kamu hizmetinde yer
almayacak, muhalifler yer almayacak. Bakın, iktidarın
hukuksuzluklarına karşı koyan kişiler bu kanundan
dolayı kamu hizmetinde yer almayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Değişim isteyen,
karşı koyan hiçbir fert bu kanundan dolayı kamu hizmetinde yer
alamayacak.
Bakın, siz üniversitelerin
durumlarını biliyorsunuz. Üniversitelerde herhangi bir konuda,
başta Kürt sorunu olmak üzere, mevcut olan, Türkiyede kangrene
dönüşmüş olan sorunlarla ilgili Allahın bir kulundan çıt
çıkmıyor. Nedeni nedir biliyor musunuz? Sizin bu şekilde
getirmiş olduğunuz faşist nitelikteki bu kanuni düzenlemelerdir.
Bu nedenden dolayı Türkiyedeki mevcut olan sorunlar çözülmüyor. Bu
nedenle bu kanun teklifinin derhâl geri çekilmesi gerekiyor, geri çekilmezse de
bizim ortak olacağımız iktidarda biz kesinlikle geri
çekeceğiz ve daha demokratik bir yasayla bu ülkeyi yöneteceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Kiminle olacak, onu da
söyle.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin 6ncı maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesinde yer alan tedbirler alınır ibaresinin tedbirlerin
alınması zorunludur ibaresi ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş Behiç
Çelik Yasin
Öztürk
Ankara Mersin Denizli
İmam Hüseyin
Filiz Hayrettin
Nuhoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Gaziantep İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurun Sayın Altıntaş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Güvenlik Soruşturması ve
Arşiv Araştırması Kanunu Teklifinin 6ncı maddesi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifle kamuda ilk defa veya yeniden göreve
başlayacak vatandaşlara arşiv araştırması
yapılması öngörülüyor. Öncelikle belirtmek isterim ki güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması istihbaratta,
kolluk kuvvetlerinde, millî güvenlik zafiyeti yaşatacak birimlerde kabul
edilebilir bir uygulama; 15 Temmuz alçak darbe girişiminde de gördük
önemini. Bu konumlara atanan kişilerin herhangi bir görüşe, şeyhe,
tarikata devletinden fazla bağlı olmaması gerekli. Ayrıca
buralara bu gibi yerlerden referansla toplu alımlar
yapılmasının sakıncalarını da maalesef tecrübe
ettik. Ancak suç bireyseldir. Bir insan kendi ana babasının dahi
suçundan dolayı yargılanamaz, haklarını kaybedemez. Bu,
evrensel bir hukuk ilkesidir fakat gelin görün ki 5inci maddeyle güvenlik
soruşturması kapsamına sıhri hısımlar yani
kayınvalide, kayınbirader, kayınpeder bile alınmıştır.
Az önce bu maddeyi yeniden düzenlediniz ancak sizin adalet duygunuzun
eksikliğini vurgulamak için konuşmamı
değiştirmeyeceğim. Aslında siz de suçun bireyselliği
ilkesini yandaşlarınıza pek güzel uyguladınız.
Örneğin Mehmet Dişli denen darbecinin kardeşini büyükelçi
yaptınız. Fakat vatandaşa gelince neden bu ilkeyi
uygulamıyorsunuz? Mehmet Dişli sıradan bir vatandaş olsa
kardeşini değil büyükelçi yapmak polis dahi yapmazdınız.
Maalesef adalet teraziniz size yakınlığa göre
çalışıyor, adaleti değil, parti aidiyetini ölçüyorsunuz.
Bu, adil değildir, bu davranışınız doğru
değildir. Sonra merak ediyorsunuz, bu gençler neden yurt
dışına gidiyor diye. Bu ülkenin başarılı bir
mühendisi sizden değilse bu kanuna dayanarak herhangi bir projeye
katılması engellenebilir mi? Maalesef evet. Hukukun
olmadığı bir ülkeye kalıcı olarak para da gelmez,
beyin de gelmez; tersine, para da çıkar, beyin göçü de olur. Bütün
mesainizi böyle değişik, baskıcı kanunlar üzerine
harcıyor gibisiniz, sonunu da düşünmüyorsunuz. Amacınız
günü kurtarmak. Bu adaletsiz tavırla devlete, millete hizmet etmiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, devlet yönetimi
ciddiyet ister, emek ister. Bu kararları vermek aceleye gelmez, hele ki
verdiğiniz kararlar milyonlarca insanı ilgilendiriyorsa fakat
maalesef, sizin kararlarınızda hep o aceleciliği görüyoruz.
Bununla ilgili çok basit bir örnek vereceğim, basit bir işte bile
yaptıklarınızın sonuçlarını görün istiyorum:
Bakın, 2018in 18 Mayısında Resmî Gazetede yayımlanan
kanunla yeni üniversiteler kuruldu, bu yeni kurulan üniversitelerin 14ü de
hâlihazırda var olan üniversitelerin bölünerek bazı fakülte ve
enstitülerin devredilmesi şeklinde teşkil edildi. Üniversitelerin
köklü kurumlar olması hiç umurunuzda olmadı, onu bir tarafa not
düşüp bırakalım. Bu bölünmeler etki analizi
yapılmamış bir çalışmaydı, seçim arifesinde
aceleye geldiği belliydi, doğal olarak üniversitelerdeki
akademisyenler ve öğrenciler olumsuz etkilendiler. Mesela, üniversite
seçme sınavıyla Gazi Üniversitesine giren öğrencilere yeni
kurulan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi diploması verildi, itirazlar
üzerine isteyenlere üniversiteye başladıkları Gazi Üniversitesi
diplomasını alma imkânı da sağlandı, buraya kadar
kabul ama Gazi Üniversitesi diploması alan öğrencilere Ankara
Hacı Bayram Veli Üniversitesinin transkripti yani not çizelgesi verildi.
Neden? Çünkü üniversite hazırlıksızdı, alelacele
yapılmış her iş gibi olmadı, sistem uydurulamadı.
Öğrencinin diplomasında Gazi Üniversitesi yazıyor ama not
çizelgesi Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinin. Bu belgelere bakan yurt
dışındaki bir üniversite ne düşünür?
Devlet yönetmek ciddiyet ister. Siz bir gecede,
Cumhurbaşkanı istedi diye yardımcı doçentlik
kadrolarını kaldırdınız; hâlbuki dünyada en çok
bilinen ve kullanılan bir kadroydu. Doktor öğretim üyesi gibi ucube
bir isim buldunuz, doktora yapmanın yaygın olmadığı
sanat ve mimarlık alanlarında öğretim üyesi kariyerini ortadan
kaldırdınız. Tamam, güzel, her seferinde Aynı gemideyiz.
diyorsunuz ama siz geminin kaptan köşkünde oturuyor, halka da forsa olarak
kürek çektiriyorsunuz; bu millete böyle davranamazsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, yerinden 4
sayın arkadaşımıza 60a göre söz veriyorum.
Sayın Yılmaz, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, kara yollarında EDSlerin amaçları
dışında kullanıldığına ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kara yollarına döşenen ve asıl
amacı trafiği düzenleyerek kazaların önüne geçmek olan EDSler,
bu amaçları dışına çıkmış, belediyelerin,
şirketlerin ve Karayollarının gelir kaynağı olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Bazı yerlerde
neredeyse 2 kilometrede bir döşenen EDSlerin kurulumu ve teknik
mevzuatı, Karayolları Trafik Yönetmeliğine göre yeniden
düzenlenmelidir.
Düzcede 82 kilometre hız tahdidi olan yollarda
trafik ışığı kırmızıdan hızla
sarı ve yeşile dönmekte, bu durum hemşehrilerimizin ceza
yemesine sebep olmaktadır. Bu ve buna benzer birçok sorun sadece Düzcenin
değil tüm Türkiyenin sorunu olarak yaşanmaktadır. Yönetmelikte
yapılacak bir değişiklikle en azından saniye sayacı olmayan
trafik ışıklarından EDSlerin kaldırılması
ve benzeri uygulamaların getirilmesi ve bu tür ışıklarda
mağduriyet yaşayanların cezalarının iptal edilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Yaşar
41.- Samsun Milletvekili Bedri
Yaşarın, halk eğitim merkezlerinde çalışan usta
öğreticilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ederim Başkanım.
Samsun Öğretmenler ve Usta Öğreticiler
Derneği Başkanı Ayşegül Dama diyor ki: Biz sadece
Samsunda usta öğreticiler olarak 2.500 kişiyiz. Bizler halk
eğitim merkezinde çalışan usta öğreticileriz. Biz, 657ye
tabi olarak çalışıyoruz ama hiçbir haktan yararlanamıyoruz.
Ders varsa ücret var, sebep ne olursa olsun derse girmediğimiz sürece
ücret yok. Hastalanma hakkımız yok, izin alma hakkımız yok.
Bir yıl oldu neredeyse, kursların çoğu kapalı. Bu
mevzuatın değişmesini, özlük haklarımızın
verilmesini istiyoruz. Hiç olmazsa pandemi süresince kısa
çalışma ödeneği ve başka bir şekilde pandemi sürecinde
bize de asgari ödemelerimizi yapmak üzere destek ödemesi
yapılmasını talep ediyoruz. Hiç olmazsa elektrik, su, gaz ve
kira ödemelerimizi yapalım. Biz bu pandemi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılavuz.
42.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Alparslan Türkeşin vefatının 24üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Doğudan batıya büyük bir coğrafyada
Başbuğ olarak anılıp anlatılan, tarihten
aldığı ilhamla, ilim, iman ve ülkü aşkıyla, bayrak
misali nesiller yetiştiren Türk devlet ve millet hayatında müstesna
bir yere sahip olan Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyi Hakka
yürüyüşünün 24üncü yılında rahmetle, minnetle, hasretle yâd
ediyor, manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.
Başbuğumuz, Türklük ve İslamiyet
pınarından beslenen, millet ve memleket meselelerine Türklük
zaviyesinden bakan büyük bir bilge şahsiyetti. Başbuğumuz,
fikirleri ve eserleriyle yolumuzu aydınlatan, Turan coğrafyasına
baştan başa ruh katan fikir, gönül, devlet adamıydı. Yolun
yolumuz, kavgan kavgamız, davan davamızdır. Liderimiz Sayın
Devlet Bahçeli Beyin öncülüğünde emanet ettiğin eserler ve emanetler
dimdik ayaktadır.
BAŞKAN Sayın Erel.
43.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
halk eğitim merkezlerinde çalışan usta öğreticilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Millî Eğitim Bakanlığı Hayat
Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı halk eğitim
merkezlerinde kısmi zamanlı olarak ek ders ücretiyle
çalışan, on iki aydır ücretlerini alamayan ve asgari ücretin
altında maaş alan ücretli öğreticilerimize, usta
öğreticilere ödenen ücretler destekleme ve yetiştirme
kurslarında olduğu gibi ders saati ücretlerinin 2 katı
şeklinde ödenmeli, kadrolu öğretmenlere ve kadrolu usta
öğreticilere verilen özlük haklarından yararlanmaları
sağlanmalı, kadrosuz usta öğreticilerin Sosyal Güvenlik Kurumu
prim gün sayıları artırılmalı, otuz saat ders okutan
bir usta öğreticinin aylık otuz gün üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumu
primi yatırılmalı, işsizlik sigorta primine dâhil edilmeli,
kaderleri halk eğitim müdürlerinin iki dudağı arasında olan
ücretli usta öğreticilerimize özlük hakları verilmeli ve yasal
güvence altına alınmalıdır.
XII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 64 Milletvekilinin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv
Araştırması Kanunu Teklifi (2/2972) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 220) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri 7nci madde
üzerinde 4 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Hüseyin
Kaçmaz Dirayet Dilan
Taşdemir
Gaziantep Şırnak Ağrı
Mehmet Ruştu
Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Habip
Eksik
Batman İstanbul Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ensar Aytekin Utku Çakırözer Ayhan Barut
Balıkesir Eskişehir Adana
Nihat
Yeşil Yaşar
Tüzün Faruk
Sarıaslan
Ankara Bilecik Nevşehir
Murat
Emir
Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Iğdır Milletvekili Sayın Habip
Eksik.
Buyurunuz Sayın Eksik. (HDP
sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu ilerleyen vaktinde gerçekten bu önemli
kanun teklifini görüşmek biraz sıkıntılı. Zaten resmen
bir darbe hukukuyla, tarzıyla geri getirildi. Ben bu işin teknik
boyutu, bu işin ileride yol açacağı sorunlar üzerine sizi ikna
edemeyeceğimizi anladım çünkü çok dinleme modunda da değilsiniz.
O açıdan, ben bir hikâye anlatayım size, en azından oradan pay
çıkarmış olursunuz iktidar milletvekilleri olarak.
Şimdi, geçmişte bir köyde bir seçim
oluyor, bir ittifak kuruluyor, bir muhtar seçimi kazanıyor.
Sonrasında menfaati çatışıyor, o aileyle sorunlar
yaşadıktan sonra bu defa kavga çıkıyor. Kavgada
muhtarın imdadına Eto ile Maho yetişiyor. Eto ile Maho alavere
dalavere muhtarı bu kavgada onların kazandığına ikna
ediyorlar. Zaten muhtarın önceki ittifakı da menfaatçi, rantçı
bir aile, sıkıntılı bir aile. Bu defa muhtar seçimi tekrar
kazanmak için yeni bir ittifak arayışına gidiyor, Eto ile
Mahoyla ittifak yapıyor. Sonra Mahoya diyor ki: Sen ortak ol, ben
Etoya da bekçilik vereceğim; böylece ben de muhtar olacağım,
köyü yöneteceğiz. Tamam. diyor. Neyse, gel zaman git zaman, bunlar
seçimi kazanıyorlar. Yalnız, bekçi olan Eto öyle bir şey
yapıyor ki resmen köylünün belasını veriyor: Kimisinin suyunu
kesiyor, bahçesini yakıyor, kimisinin ekininin yanmasına sebep
oluyor, kimisinin çocuğunu dövüyor; zulme zulüm katıyor. Mahonun da
canı sıkılıyor herkese tehdit savuruyor. Hatta bir gün
köyün imamı diyor ki: Bu zulümler hak değil, hukuk değil. Ya,
canımı sıkmasın camiyi kapatırım. diyor Maho,
ortağı yani. Ondan sonra böyle devam ediyor.
Sonra, köyün bir tane arazisi varmış çok
değerli, herkes oraya ev yapıyor, sırayla, tahsis edilmiş.
Bir gün nasıl oluyorsa Eto ile Mahonun aklına bu arazi geliyor,
diyorlar ki: Ey muhtar, gel biz bu arazide ev yapılmasını
karara bağlayalım. Yoksa bu gidişle bu araziler bitecek, bizim
çoluğumuz çocuğumuz ev yapacak yer bulamayacak. Biz karara
bağlayalım, kendi komisyonumuzu kurarız, orada biz belirleriz,
sadece bizim çocuklarımız ev yapar. Muhtarın işine
geliyor, Tamam. diyor. Neyse, öyle karar alıyor köy ihtiyar meclisi. O
komisyonda da çoğunlukla Eto ile Mahonun adamları oluyor. Neyse,
ondan sonra Eto ile Maho orada bütün yerleri kendi çocuklarına tahsis
ediyorlar, o ailenin çocukları ev yapıyorlar, muhtara da diyorlar ki:
Sen muhtarsın, senin çocukların, akrabaların olursa
sıkıntıdır, sana da sonradan ayırırız.
Veriyorlar biraz ama çoğunlukla Eto ile Maho kendi çocuklarına, kendi
akrabalarına peşkeş çekiyor, evleri o şekilde dağıtıyorlar.
Böylece devam ediyor; zulümlerine bir zulüm katıyorlar,
zorbalıklarına bir zorbalık katıyorlar ve köylünün ortak
malı olan o araziyi böylelikle resmen kendilerine peşkeş çekip
rant alanına dönüştürüyorlar, kendi çocuklarına ev
yaptırıyorlar.
Neyse, bu zulümler, bu zorbalıklar devam
ettikten sonra tekrar sandık kuruluyor. Sandık kurulduktan sonra
halk, köylü öyle bir ders veriyor ki muhtara feleği
şaşıyor, muhtarlıktan indiriyorlar. Ondan sonra seçimi
kaybediyor. Gidiyor aile büyüğünün, amcasının yanına. Aile
büyüğü Oğlum, ne oldu? diyor. Valla amca, biz seçimi kaybettik.
diyor. Niye kaybettin? diyor. Bu Eto ile Maho beni perişan etti,
affedersin bilmem ne yaptı. diye kendi kendine de küfrediyor. Sonra
amcası muhtara diyor ki: Peki, oğlum, ben sana birkaç soru
sorayım: Filanca adamın evinin orada yapılmasını
engelleyen kimdi? Vallahi Mahoydu. diyor. Peki, kim engelledi, orada gidip
onu? Etoydu. diyor. Peki, filanca adamın bahçesinin
sulanmamasına sebep olan kimdi? Maho istedi, Eto da gitti,
bırakmadı. diyor. Ondan sonra, Peki, bu arazilerin bu şekilde,
bunların ailelerine tahsis edilmesinin kararını kim verdi, kim
istedi? Vallahi Maho istedi. diyor. Peki, bunu sağlayan kim oldu?
Eto istiyor. diyor. Oğlum sen muhtar değilsin ki, muhtar sen
değilmişsin, muhtar Eto ile Mahoymuş. diyor. Yani kısacası
diyor ki: Sen aslında muhtar değilmişsin, Allahtan sen seçimi
kaybetmişsin, yoksa köyün tapusunu Eto ile Mahoya verecekmişsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son tur, olayı merak ediyoruz.
HABİP EKSİK (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şimdi, benim size söyleyeceğim şey
şu: Bu kanun teklifi, emin olun, yarın öbür gün hem size hem de
başka insanların çocuklarına sebep olacak. Şunu çok iyi
bilin: Bu kanun teklifi sadece Eto ile Mahonun çocuklarına yarayacak.
Siz, Eto ile Mahoyu çok iyi tahmin ettiniz, onu da size söylememe gerek yok,
çok çok iyi biliyorsunuz. Bakın, geçmişte bunu deneyenler oldu, bu
yoldan gitmek isteyenler oldu, Eto ile Maho onlara yapmayacağını
bırakmadı. Size de aynısını yapıyorlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Eskişehir Milletvekili Sayın Utku
Çakırözer.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuştuğumuz Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi
belirsizliklerle dolu, keyfîliğe açık ve hukuki güvenlik ilkesini
ihlal eden bir metindir ama ülkedeki tek hukuksuzluk bu kanun teklifinden
ibaret değildir. Bugün, gazetecilere, halkın haber alma hakkına,
basın özgürlüğüne yönelik saldırılara dikkatinizi çekmek
için buradayım.
Değerli milletvekilleri, gün geçmiyor ki
ülkemizde gazeteciler, haberi, yazısı, yorumu nedeniyle hedef gösterilmesin,
saldırıya uğramasın. Son beş yılda 139 gazeteci
saldırıya uğradı. Sadece bu yılın ilk üç
ayında 40ı bulmuş durumda bu sayı. KRT
programcıları Afşin Hatipoğlu ve Osman Güdü, Yeniçağ
Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu sokak ortasında
saldırıya uğradılar. Halk TV programcısı ve Diken
yazarı Levent Gültekin İstanbulun göbeğinde 25 kişilik bir
grubun tekmeli yumruklu saldırısına uğradı. Sadece
Ankara ve İstanbulla da sınırlı kalmadı, maalesef
Anadolunun dört bir yanında da devam etti saldırılar. Birkaç
gün önce Bursada yerel bir radyoda program yapan Hazım Özsu silahlı
saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Aksarayda
Anadolunun Sesi gazetesinden İzzet Tınmaz; Aydında Murat Uçkaç
ve Kıymet Sarıyıldız; Uşakta Egem TVden Feyzi Tokat
ve Ummuhan Şahin; Rize Nabız gazetesi muhabiri Ali Osman Ertaş
ve Ankarada Mezompotamya Ajansından Mehmet Günhan haber takibi
sırasında darbedildiler. Boğaziçi Üniversitesine atanan rektöre
yönelik protestoları takip eden 20ye yakın gazeteci ise polisin
plastik mermilerinin hedefi oldu.
Değerli milletvekilleri, gazetecilere bu
saldırılar ne kadar üzücü ve ne kadar kaygı vericiyse ondan daha
üzücü olan ve hep beraber kaygılanmamız gereken bir durum daha var
ortada; o da bu saldırıların cezasız kalması. Kolluk
güçleri, failler ve onların arkasındaki güçlerin üzerine etkin bir
biçimde gitmemekte. Mahkemeler tarafından da faillere
caydırıcı cezalar verilmemekte. Bakın, bir örnek vereyim:
Kasım 2019da hedef gösterilen Korkusuz yazarı Ahmet Takan Ankarada
Dikmende evinin önünde beyzbol sopalı saldırıya
uğradı. Saldırıda kullanılan beyzbol sopası
mahkemece delil bile sayılmadı. Saldırgan ise iyi hâli dikkate
alınarak 2 bin lira cezaya çarptırıldı. Dikkatinizi
çekerim, Türkiyede bir gazetecinin canına kastetmenin bedeli 2 bin lira,
onu da yirmi ayda ödeyecek. Hani caydırıcılık, hani etkin
cezalandırma? Bir başka örnek: Yeniçağ yazarı Yavuz Selim
Demirağ hedef gösterildi. Mayıs 2019da Ankarada evinin önünde 9
kişilik bir grubun sopalı saldırısına
uğradı, canına kastedildi, kafasından, kolundan
yaralandı. Aradan iki yıl geçti, hâlâ iddianame ortada yok.
Demirağ ifadeye bile çağrılmış değil.
Sabahattin Önkibar, 2 kez saldırıya
uğradı, hiçbirinde tutuklama olmadı; önce alıyor, sonra
salıyorlar.
Karacabeyde, Yörem gazetesi sahibi Şaban Önen
de saldırıya uğrayan gazetecilerden. Bana saldıranlar
ilçede elini kolunu sallayarak dolaşıyor. diyor.
Değerli milletvekilleri, üzülerek söylüyorum ki
bu ülkede gazeteciye saldırmanın hiçbir müeyyidesi yok.
İşte, bu tavırlar, bu cezasızlık politikası
maalesef yeni saldırıların kapısını aralamakta.
İşte, bu nedenle buradan bir
çağrıda bulunmak isterim: Önergemizi verdik, bu konuyu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin araştırmasını istiyoruz, bir
araştırma komisyonu kurulmasını istiyoruz. Gazetecilere
yönelik fiilî saldırıların ardında yatan gerekçelerin, bu
cezasızlık politikasının
araştırılmasını istiyoruz. Gelin, destek verin, bu
konuyu Meclisimiz araştırsın.
Değerli milletvekilleri, hukuksuzluklar bununla
da sınırlı değil maalesef. Geçtiğimiz günlerde Anayasa
Mahkemesi ihlal kararı verdi Basın İlan Kurumu Korkusuz
gazetesine ilan kesme cezası verdi diye. Basın özgürlüğünün
ihlalidir. dedi yüce mahkeme ama dinleyen kim! Hem Basın İlan Kurumu
hem de RTÜK gazete ve TV kanallarına ceza yağdırmaya devam
ediyor. Sadece mart ayında, Evrensel gazetesine beş, BirGün
gazetesine iki gün ilan kesme cezası verildi. Halk TVye 3, Tele1e 1 kez
idari para cezaları verildi. Sözcü TV dört yüz dört gündür logo onayı
bekliyor, altı üstü bir harf değişecek.
Bir başka meselemizse, çok da önemli bir
mesele, erişim engelleri meselesi. Tek adam yönetimi
beğenmediği, duyulmasını istemediği haberlere
erişim engeli getirmekte. Yolsuzluk, rüşvet, cinsel taciz haberleri
engellenmekte. Ucu saraydakilere dokunan her haberin okunması, görünmesi
engellenmekte. Biz milletvekillerinin sosyal medya
paylaşımlarına dahi erişim engeli getirildiğine
şahit oluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hatta ve hatta şunu bile görmekteyiz
değerli arkadaşlarım: Bu erişim engellerini raporlayan
İfade Özgürlüğü Derneğinin haberlerinin içeriğine bile
engel getirilmekte ülkemizde. Bugünlerde sürekli bir darbe söylemi var ya hani,
değerli arkadaşlarım, işte, asıl darbe budur,
asıl darbe demokrasinin dördüncü kuvveti olan medyanın susturulmak
istenmesidir, asıl darbe basın ve ifade özgürlüğünü koruması
gereken kamu kurumlarının ve onların başında olan
kişilerin iktidarın sopalığına, iktidarın
borazanlığına soyunmasıdır ama Türkiyede her türlü
baskıya, sansüre, yasağa rağmen gerçek gazeteciler
doğruları, yolsuzlukları, rüşvetleri, gerçekleri yazmaya
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecek.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 220 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 7nci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Erkan
Akçay Sabahat Özgürsoy
Çelik
Kayseri Manisa Hatay
Salih Cora Bahar Ayvazoğlu Selim Yağcı
Trabzon Trabzon Bilecik
Semiha
Ekinci
Sivas
(1) Yaptırılan güvenlik
soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde
edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla değerlendirme
komisyonu kurulur. Değerlendirme komisyonu; Cumhurbaşkanlığında
İdari İşler Başkanının görevlendireceği bir
üst kademe yöneticisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığında genel sekreter
yardımcısının, bakanlıklarda bakan
yardımcısının, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
en üst yöneticinin görevlendireceği bir üst kademe yöneticisinin, üniversitelerde
rektör yardımcısının, valiliklerde vali
yardımcısının başkanlığında,
teftiş/denetim, personel ve hukuk birimleri ile uygun görülecek diğer
birimlerden birer üyenin katılımıyla başkan dahil en az
beş kişiden ve tek sayıda olacak şekilde oluşturulur.
Milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim, proje, tesis ve
hizmetlerde istihdam edilecekler hakkındaki değerlendirme, ilgili
bakanlık ya da kamu kurumları bünyesindeki değerlendirme
komisyonunca yapılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, güvenlik soruşturması ve
arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin
değerlendirilmesi amacıyla kurulacak değerlendirme
komisyonlarının kimlerden oluşacağının kanunda
sayma suretiyle belirlenmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır.
Ayrıca, millî güvenlik açısından stratejik önemi haiz birim,
proje, tesis ve hizmetlerde istihdam edilecekler hakkındaki
değerlendirmenin ilgili bakanlık ya da kamu kurumları
bünyesindeki değerlendirme komisyonunca yapılacağı hüküm
altına alınmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süresinin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
7nci maddenin oylamasının
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Güvenlik
Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu
Teklifinin 7nci maddesinin 3üncü fıkrasının son cümlesinde
yer alan istenildiğinde ibaresinin istenirse ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Behiç
Çelik Ayhan
Erel
Adana Mersin Aksaray
Arslan
Kabukcuoğlu Hayrettin
Nuhoğlu Yasin
Öztürk
Eskişehir
İstanbul Denizli
İmam
Hüseyin Filiz
Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Daha önce de tarafınıza iletilen ama bir
türlü düzenlemesi yapılmayan bir mağduriyet konusunu bir kez daha
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 5inci
maddesine göre, gözaltına alınanların parmak izi alınmakta,
önüne kriminal numeratör konulmak suretiyle sabıkalı fotoğraf
çekilmektedir. Şüpheli şahıs daha sonra takipsizlik veya beraat
kararı alsa dahi parmak izi ve o fotoğraf kişinin ölümünden
ancak on yıl sonra silinmektedir. Bu durum, bu işleme maruz
kalmış masum kişilerin Anayasayla güvence altına
alınan masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkını ortadan
kaldırmaktadır.
2006 yılından önce takipsizlik ve beraat
kararı alanların kriminal fotoğrafları ve parmak izleri
silinmekteyken 2006 yılından sonra bu kayıtlar silinmemektedir.
On binlerce vatandaşımız hukuk karşısında suçsuz
olduğu hâlde Emniyet kayıtlarına göre suçlu muamelesi görmekte,
bu da silinmez bir yara açmaktadır. Bu kayıtlara istinaden güvenlik
soruşturmaları, arşiv araştırmaları ve istihbari
notlar olumsuz olmakta ve yine binlerce masum insanımız suçlu
işlemi görmekte, işe ve önemli okullara alınmamaktadır.
Takipsizlik kararı alan, beraat eden şüphelilerin sabıkalı
fotoğrafları ve parmak izlerinin silinmesine imkân tanıyan -daha
öncesinde olduğu gibi- düzenleme yapılması hukuk devleti,
masumiyet karinesi ve lekelenmeme ilkesinin gereğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde AK PARTİ kongresi
gerçekleştirilmiş ve Sayın Cumhurbaşkanı seçim bölgem
Aksarayı selamlarken Gökte yıldızım, ayım, yerde
sarayımsın; hoş geldin Aksaray. diyerek bizleri onore
etmiştir; sağ olsun, var olsun. Lakin yerdeki sarayın mahzun,
yerdeki sarayın hizmete susamış, yerdeki sarayın Aksaraya
verilen sözlerin tutulmasını bekliyor. Yerdeki sarayını
Mersin Limanına bağlayacak ve organize sanayinin önünün açacak demir
yolunu on yedi yıldır söz vermenize rağmen maalesef bir türlü
gerçekleştiremediniz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Yine, yüzde 60ı tamamlanan 75inci Yıl
Havaalanını Yolcu yok. bahanesi veya iddiasıyla
yatırım programından çıkardınız. Oysa şu
anda bazı yerlere yapılan havaalanının bulunduğu
illere, ilçelere baktığımızda Aksarayın mahallesi
kadar nüfusu olan yerler var. Aksaray tarımına can verecek,
Kızılırmaktan Aksaray Ovasına su getirecek projeyi bir
türlü hayata geçiremediniz. Türkiyede üç beş ilde arıtma tesisi
bulunmamaktadır, bunlardan bir tanesi de sizin yerdeki sarayınız
Aksaraydır; maalesef bu, Aksarayımıza
yakışmamaktadır. Yine, Aksarayın turizm cenneti olan
Ihlara Vadisi için verdiğiniz, Hasan Dağı için yapmayı
planladığınız projeleri yirmi bir yıllık
iktidarınızda bir türlü hayata geçiremediniz. Verilen sözleri
unuttunuz.
Sayın Cumhurbaşkanım, Aksarayın
sorunları çözülemeyecek kadar büyük değil. Keşke kendi
sarayınız kadar bir de Aksarayımıza bir el atsanız,
göz atsanız bu sorunları çözseniz diye bekliyorum.
Bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Az önce kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci
madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Alınan karar gereğince
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 7 Nisan 2021 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.04