TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
7nci
Birleşim
20 Ekim 2020
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III - YOKLAMALAR
IV.- ÖLÜM,SAYGI DURUŞU
VE TAZİYELER
1.- Vefat eden İstanbul
Milletvekili Markar Eseyan için saygı duruşu
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, Kayseri ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, Aliya İzzetbegoviçin 17nci
ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, vefat eden
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın ailesine
başsağlığı dilediğine, Azerbaycanın
bağımsızlığının 29uncu yıl dönümüne,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilen Ersin
Tatarı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
2.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Sayıştay raporlarına göre Tarım
ve Orman Bakanlığının on yıldır elektrik
dağıtım şirketlerinden alacaklarını almadığına
ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, vefatının
seneidevriyesinde Aliye İzzetbegoviçi rahmetle yâd ettiğine
ilişkin açıklaması
4.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Tavşanlı
ilçesinin bazı mahallelerinde yollarla ilgili sıkıntı
olduğuna, Tavşanlı Belediyesinin küçük esnafı
altyapısı tamamlanmamış yeni sanayi sitesine
taşınmaya zorladığına, Aliya İzzetbegoviçi
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, Osmaniye ilinin
ülke ekonomisine katkısını her geçen gün
artırdığına ilişkin açıklaması
6.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Suudi Arabistanın 1 Ekim
2020 tarihinden itibaren Türk mallarına ambargo
uyguladığına, Suudi Arabistanda yaşayan Türk
vatandaşlarının can ve mal güvenliğiyle ilgili bir
girişimde bulunulup bulunulmadığını
Dışişleri Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, vefat eden İstanbul
Milletvekili Markar Eseyanın yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, vefat
eden Markar Eseyanı ve vefat yıl dönümünde Aliya İzzetbegoviçi
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Sayıştay raporlarına
göre Millî Eğitim Bakanlığının Avrupa Birliği
fonlarından 1 milyar 150 milyon euroluk kaynak elde ettiğine, 2019
yılı sonu itibarıyla bu kaynağın 510 milyon euroluk
kısmının harcandığına, Millî Eğitim
Bakanlığının hesabında bulunması gereken
paranın kimlerin hesabında, nasıl işletildiğinin
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, ithal edilen canlı
hayvanlardan bulaşan üç gün hastalığından dolayı
büyükbaş hayvan üreticilerinin sıkıntı
yaşadığına ilişkin açıklaması
11.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili
merkez Dairecep, Kasımpaşa, Fakıpaşa, Sümer Mahalleri ile
Mecidiye Mahallesinin bir bölümünün kentsel
dönüşüme alınmasından kaynaklanan sorunlara ilişkin
açıklaması
12.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşaklı
çiftçilerin Uşak Şeker Fabrikasından direkt olarak küspe
alabilme olanağının tekrar sağlanmasını
istediğine ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Aliya İzzetbegoviçi
rahmetle andığına, TYP kapsamında görev yapan güvenlik
görevlilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
14.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, buğday
üreticisinin desteklenmesi ile yerli ve millî bir tarım politikasıyla
fırıncı esnafının sorunlarının
çözüleceğine ilişkin açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, UNESCO Dünya Mirası
Geçici Listesine alınan Koramaz Vadisinde taş ocağı
kurulacağına ilişkin açıklaması
16.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, tüm muhtarların
Muhtarlar Gününü kutladığına, muhtarların pandemi
sürecinde yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için yasal
çalışmaların bir an evvel yapılmasını
istediklerine ilişkin açıklaması
17.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, vefat eden Gazeteci Bekir
Coşkunu rahmetle andığına, iktidar partisini Erzurumda
çiftçi, esnaf ve KOBİlerin yaşadığı sorunları
çözmeye davet ettiklerine, muhtarların pandemi ve hayat
pahalılığı nedeniyle yaşadıkları
sorunların çözülmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğana ve iktidara çağrıda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
18.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, vefat eden Markar
Eseyanın ailesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
19.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, vefat eden
İstanbul Milletvekili Markar Eseyana Allahtan rahmet dilediğine,
hayatını kaybeden Gazeteci Bekir Coşkunun ülke insanına,
gazetecilik mesleğine, demokrasiye, basın özgürlüğüne
katkılarını unutmayacaklarına ilişkin
açıklaması
20.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kandıra ilçesinde
tıbbi ve aromatik bitkiler işletme merkezi kurulması için
TÜBİTAK ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan
projeyle ilçe ekonomisine beş yılda 28 milyon TL katkı
sağlanacağına ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
İzmir ili Efemçukuru altın madeninde ağır metal
kirliliğine neden olunduğunun ortaya çıktığına ve
16 Ekim 2020de yeni bilirkişi incelemesi yapıldığına
ilişkin açıklaması
22.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanı kaybetmenin üzüntüsü içinde olduklarına, Sivas ili merkez,
Ulaş, Altınyayla, Şarkışla, Kangal, Yıldızeli,
Gürün ilçelerinde yaşanan don, sel ve doludan etkilenen çiftçilere 8
milyon TL ödendiğine ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, yaşanan pandemi döneminde
tarımın insanlığın en temel gereksinimi olduğunun
bir kez daha görüldüğüne, yanlış politikalar sonucunda ülkenin
ithalatçı konumunda olduğuna, desteğe ihtiyacı olan
çiftçiye uygun bir destek paketi hazırlanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
24.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, sadece Mersin ilinde
değeri 300 milyon liraya yakın aracın yediemin depolarında
çürümeye terk edildiğine, bu duruma bir çözüm bulunmasının araç
fiyatlarının ucuzlamasına neden olacağına ve millî
ekonomiye katkı sağlayacağına ilişkin
açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, 18 Ekim Pazar günü
yapılan seçimlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 5inci
Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatarı tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, vefat eden İstanbul
Milletvekili Markar Eseyana rahmet dilediğine, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatara görevinde
başarılar dilediğine, Bosna Hersekin ilk
Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovgiçi vefatının 17nci
yılında rahmetle andığına, dost ve kardeş ülke
Azerbaycanın bağımsızlık yıl dönümünü tebrik
ettiğine, hayatını kaybeden Sözcü gazetesi yazarı Bekir
Coşkuna Allahtan rahmet dilediğine, 19 Ekim Muhtarlar Gününü
kutladığına, Ergenekon davasının ilk
duruşmasının on iki yıl önce bugün Silivri Cezaevinde
başladığına, Sinopta gelişmiş bir liman
olmadığına, ciddi trafik sorunu ile doktor ve sağlık
personeli sıkıntısı olduğuna, Hükûmeti Sinopun sesini
duymaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, vefat eden İstanbul
Milletvekili Markar Eseyana Allahtan rahmet dilediğine, 18 Ekimde
yapılan seçimlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatarı tebrik ettiğine, 18
Ekim Azerbaycanın 29uncu bağımsızlık yıl
dönümüne, Ermenistanın 10 Ekim ile 18 Ekimde imzalanan ateşkeslere
uymayarak uzlaşmaz tavrını ortaya koyan bir terör devleti ve PKK
gibi terör örgütleriyle iş birliği yapan bir piyon olduğuna ilişkin
açıklaması
28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın vefatı sebebiyle Adalet
ve Kalkınma Partisi ile ailesine başsağlığı
dilediğine, askıda ekmek açıklamasının halkın
nasıl bir yoksulluk içinde olduğunun ispatı mahiyetinde
olduğuna, 2020 yılında ülkede hâlâ kayıpların
konuşulduğuna ve bu durumun kamuoyunda endişe ve kaygıya
sebep olduğuna, Serkan Tumayın Kırıkkale F Tipi Cezaevinde
17 Ekim tarihinde ölümü hakkında soruşturma açılması ve bu
ölümün aydınlatılmasının kamuoyunun beklentisi
olduğuna, Diyarbakırda Faris
Türk isimli vatandaşa işkence iddalarıyla ilgili
sorumluların yargılanacağına dair bir tutum beklediklerine,
Kurtalan-Siirt arasındaki duble yolun hâlâ bitirilememesiyle ilgili resmî
bir açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, vefat eden İstanbul
Milletvekili Markar Eseyana ve Gazeteci Bekir Coşkuna Allahtan rahmet
dilediğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yapılan
seçimlerin hayırlı olmasını dilediğine, ölüm yıl
dönümünde Aliya İzzetbegoviçi bir kez daha saygıyla andıklarına,
Azerbaycanın kuruluş yıl dönümünde Ermeni işgalinin son bulması
ve Azerbaycanın refah, huzur ve mutluluk içerisinde
yaşamını devam ettirmesini arzu ettiklerine, eğitimde
okullaşma oranlarının 2002nin gerisine düştüğüne,
ülkenin hem örgün eğitimde hem de akademik düzeyde uluslararası
göstergelerde geriye gidişinin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
30.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanın vefatı nedeniyle her gruptan yapılan konuşmalara
teşekkür ettiğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatarı tebrik ettiğine,
vefatının 17nci yılında Aliya İzzetbegoviçi rahmetle
yâd ettiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa
Şentopun Azerbaycan Parlamentosunda bir konuşma yapmasını
ve Gence şehrine gitmesini anlamlı bulduğuna, bu ziyarete
İYİ PARTİ, MHP ve CHPden yapılan üst düzeyde
katılımlardan dolayı teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın İYİ PARTİ
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, En
İyi Narkotik Polisi: Anne Projesi kapsamında Gaziantep ilinde
çalışmalara başlandığına ilişkin
açıklaması
34.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Uyar Maden
işçilerinin Soma ve Ermenekten çıktıkları hak arama
yürüyüşünün pandemi bahane edilerek engellendiğine, maden işçilerinin
patronların arkasında kimlerin olduğunu öğrenmek
istediklerine ilişkin açıklaması
35.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, salgının kış
aylarında daha da artacağına, yoğun bakım yatak ve
sağlık çalışanlarının sayılarının
artırılması ve sağlıkçıların hak
taleplerinin yerine getirilmesinin tam zamanı olduğuna ilişkin
açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Pendik
İmamı Azam Caddesi Ay Sokakta Alevilere yönelik nefret ve
ırkçı işaretlemelerin sorumlularının bir an önce
tespit edilip yargı önüne çıkarılmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
38.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kayanın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Tokat Milletvekili Özlem Zenginin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Tokat Milletvekili Özlem Zenginin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Türk Tabipleri
Birliğinin kuruluş kanununa aykırı faaliyetlerde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ PARTİ Grubunun, İzmir Milletvekili Grup
Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
kamu-özel iş birliğiyle yapılan yatırımların orta
ve uzun vadede kamuya verdiği zararın araştırılması
amacıyla 14/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3303) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, yoksulluğun kalıcı ve etkin bir
hâl aldığı ve toplumun her kesimine yayılan bir durum
hâlini almasının araştırılması amacıyla 20
Ekim 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Ekim 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, yargının ve
yargı mensuplarının sorunlarının belirlenmesi ile
çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2266) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, (2/808) esas numaralı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/92)
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda,
Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Diyarbakır Milletvekili
Garo Paylan'ın, İstanbul ilinde meydana gelecek olası bir
depremde yaşanabilecek kayıplara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/34261)
2.- İstanbul
Milletvekili Özgür Karabat'ın, Ertuğrul Gemisinin yapım sürecine
ve gemide görev yapan personele dair bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/34262)
3.- Mersin Milletvekili
Rıdvan Turan'ın, Türkiye'de bulunan devlet hastanelerinin
yabancı ilaç şirketlerine olan borçlarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/34265)
4.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karaduman'ın, pandemi döneminde uzaktan eğitim yapma
kararı alan üniversitelerin ikinci öğretim harçlarına ve
öğrenciler için gerekli teknolojik donanımın sağlanmasına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/34266)
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'da tarım arazisi,
mera, bağ ve bahçelerin yüzde ellisinden fazlasının tek bir
şahıs ya da ailenin elinde bulunduğu köy sayısına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/34346)
6.- İzmir Milletvekili
Ednan Arslan'ın, 2010, 2015, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında
kamuda ve özel sektörde çalışan engelli sayılarına ve
zorunlu engelli kotasına uyulmaması nedeniyle verilen cezalara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/34357)
7.- Ankara Milletvekili Murat
Emir'in, EKPSS'nin ertelenmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/34358)
8.- İzmir Milletvekili
Ednan Arslan'ın, 2002, 2010, 2015, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında
nakliyecilik sektöründe faaliyet gösteren şirket ve esnaf
sayısına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın cevabı (7/34359)
9.- İzmir Milletvekili
Ednan Arslan'ın, 2019 ve 2020 yıllarında doğal afetler
nedeniyle zarar gören tarım alanlarının ve hayvanların
toplamı ve illere göre dağılımına ilişkin sorusu
ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin cevabı (7/34457)
10.- İzmir Milletvekili
Ednan Arslan'ın, 2010, 2015, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında
yapılan kesme çiçek ve süs bitkisi üretim ve ithalat verilerine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin
cevabı (7/34458)
11.- Batman Milletvekili
Necdet İpekyüz'ün, yıllık ortalama eşdeğer hane
halkı kullanılabilir fert geliri bakımından Türkiye'deki
bölgesel eşitsizliklerin giderilmesine yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrakın
cevabı (7/34543)
12.- Antalya Milletvekili
Rafet Zeybek'in, Adrasan Göleti ve Sulama Tesisi'nin Kumluca Belediyesine
devrinin iptaline ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin cevabı (7/34604)
13.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu'nun, ana faaliyetleri başka iş kolları
olan şirketlere sigortacılık yapma hakkı verilmesine dair
yönetmelik değişikliğine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye
Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/34654)
20 Ekim 2020 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus
DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7nci
Birleşimini açıyorum. (x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
IV.-
ÖLÜM,SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.-
Vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyan için saygı duruşu
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 27nci
Dönem üyelerimizden müteveffa İstanbul Milletvekili Markar Eseyanı
kaybettik.
Üzüntülerimizi ifade ederken aileleri ve sevenleri
başta olmak üzere, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun ve
Meclisimizin taziyelerini ifade etmek üzere siz
arkadaşlarımızı müteveffanın aziz hatırasına
saygı duruşu için davet ediyorum.
(Saygı duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN Türkiyenin başı sağ
olsun.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kayserinin
sorunları hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşa aittir.
Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, Kayseri ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Kayserinin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri takip eden aziz Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, eskiden, sanayi,
ticaret ve tarım şehri olarak anılan, Anadolunun parlayan
yıldızı olarak bilinen Kayseri, bugün kaderine terk
edilmiş, kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, devlet
yatırımlarını hak ettiği ölçüde alamayan,
teşviklerden mahrum bırakılan bir şehir hâline
gelmiştir. Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kayseride
altı bin yıl önceye dayanan ilk ticari belgelerin
çıkarıldığı Kültepe, uluslararası ticaretin ve
sanayileşmenin doğduğu yer olarak kabul edilir. Yani
Kayserililer, ticaret, tarım ve hayvancılıkla altı bin sene
önce tanışmışlardır. Bu kadar eski, tarihî, kültürel
geçmişe ve zenginliğe sahip Kayseri ne yazık ki eski günlerini
mumla aramaktadır.
Değerli milletvekilleri, Kayseride tüm
sektörlerde bir geriye gidiş vardır. Ticaretin tarihî başkenti
Kayseride ne yazık ki ticaret bitme noktasındadır. Krizden
dolayı darda olan esnafımız, pandemi döneminde de devletten
destek göremeyince elektriğe, doğal gaza ve suya peş peşe
gelen zamlarla fatura, kira, kredi ve diğer giderlerini ödeyemez duruma
gelmiş, bir bir kepenklerini kapatmaya başlamıştır.
Sanayicinin durumu da esnaftan farksız. Mobilya sektöründeki
kabiliyetimizi ve liderliğimizi kaybettik. Mobilya sanayicimiz şimdi
yaşam mücadelesi veriyor. Yatırımcılar Kayseriden bir bir
kaçıyor.
Kayseride Temmuz 2020deki sigortalı
sayısı bir önceki aya göre yüzde 4,4 azalmıştır yani
bir ayda Kayseride 11 bin hemşehrimiz işsiz
kalmıştır. Kayseride son aylarda intihar vakaları da
hızla artmaktadır. Öyle ki eskiden ticaretle anılan Kayseri
intiharlarla anılmaya başlamıştır. 2019 yılı
hane halkı kullanılabilir fert geliri ortalaması Türkiyede
28.552 TL iken Kayseri 25.288 TLyle Türkiye ortalamasının
altında kalmıştır. Şehrimizle birlikte Kayserili de
fakirleşmekte, iktidardan gerekli desteği görememektedir. Tüm
bunların yanında Kayseri, resmî rakamlara göre 80 bin Suriyeliyi de
sırtında taşımaktadır. Şimdi de kalıcılığı
sağlamak adına Kayseriye Suriyeliler için özel okullar yaptırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, iktidar, Kayseriyi
unuttu mu, cezalandırıyor mu? Nitekim ne teşvik var ne destek
var ne de yatırım var. Kayseri en çok vergi ödeyen 15 şehirden
biri. Kayserilinin sadece 2018 yılında ödediği 5,33 milyar Türk
lirası vergi nereye gidiyor? Neden Kayseri yatırımlardan,
teşviklerden bihaber, kısacası devletin imkânlarından hak
ettiği ölçüde desteği alamıyor?
Değerli milletvekilleri, Kayseri
Havalimanını kullananlar bilir, havalimanımızın köy
garajından farkı yok. Bugün yapılacak, yarın
yapılacak. derken iktidar, 2020 yılında havalimanı için
sadece 10 bin Türk lirası ödenek ayırdı; yanlış
duymadınız, sadece 10 bin Türk lirası.
Hızlı trende durum daha da kötü.
Hızlı tren on yıldan fazla süredir Kayserinin gündeminde, bakanlar
söz verdi gitti, milletvekilleri söz verdi gitti, Cumhurbaşkanı
defalarca söz verdi gitti. Mevcut tren hattı gibi hızlı tren
doğrudan Kayseriden geçebilecekken Yozgat Yerköyden kılçık
hatla bağlanabilirsek kendimizi şanslı sayacağız.
Otoban hikâyemiz de aynı, hızlı, trende olduğu gibi
Kayseriye doğrudan otoban yapılmasını geçtik, Niğde
otobanına kılçık hatla bağlanabilirsek kendimizi yine
şanslı sayacağız ama o da yok.
Değerli milletvekilleri, Kayseri Erciyesi,
Soğanlı ve Koramaz Vadileri, Kapuzbaşı Şelaleleri,
Palas Tuzla Gölü, sazlıkları, tarihî kalesi ve diğer tarihî ve
doğal güzellikleriyle bir turizm şehri olmaya adayken turizm
teşviklerinde adımız bile anılmıyor. Altyapımız
var. deyip yerli otomotive talip oluyoruz, dikkate alınmıyoruz. Savunma
sanayisi konusunda hevesimizin ötesine sahibiz, 1926da uçak üretmiş;
Anatamir, Hava İkmal, ASPİLSAN, TAKSAN, Sümerbank Fabrikası gibi
değerleriyle gerekli altyapıya sahip, potansiyeli olan bir Kayseri
var ama yatırım yapan bir hükûmet yok.
Değerli milletvekilleri, yıllar içerisinde
Kayseride tarım ve hayvancılık sektörü de sekteye
uğramıştır. Tarım alanı büyüklüğü olarak
Türkiyede 6ncı sırada olan şehrimiz, tarım sektörünün
gayrisafi yurt içi hasılası içindeki il sıralamasında ancak
17nci sırada yer alabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Tamamlayalım.
DURSUN ATAŞ (Devamla) İlimizin yüz
ölçümünün yarısına yakını tarım alanı iken bu
topraklardan hemşehrilerim para kazanamıyor. Kayserili çiftçi
toprağını terk ediyor çünkü destek yok, teşvik yok,
yatırım yok. Sadece yüzde 14ü sulanabilmektedir. Neden? Çünkü
yıllardan beri büyük sulama projeleri hâlen
tamamlanamamıştır.
Develi 2nci Merhale, Bahçecik, Yamula
Barajlarından toprağa su verilsin diye çiftçi yıllardır
bekliyor. Ne zaman bitecek diye Bakanlığa sordum, ödenek
yetersizliği gerekçesiyle tarih bile verilemiyor.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ona değil,
bana sorman lazım.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak Kayseri, AKPye kurulduğu günden beri en çok
desteği veren şehirlerden biri olmasına rağmen
karşılığını bir türlü alamamıştır.
Bu yüzden ilk seçimlerde Kayserili AKPye Yeter artık, yok öyle
yağma. diyerek bunun hesabını soracaktır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Bursanın sorunları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğluna aittir.
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli Divan
üyeleri, ekran başında bizi izleyen bütün
yurttaşlarımız; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bursamızın sorunlarını anlatmak
üzere burada bulunuyorum. Aslında beş yıl önce de Bursanın
sorunlarını anlatmıştım, bir yıl önce de
anlatmıştım. Dönüp o konuşmalarıma
baktığımda Bursanın bu sorunlarının
birçoğunun hâlâ çözülmemiş olduğunu gördüm; o yüzden, değil
beş dakika, beş yüz dakika konuşsak maalesef Bursanın
sorunlarını anlatmaya yetmez. Bitmeyen projeler, kuruyan göletler,
çevre katliamları, kirli akan ve sanayi atıklarıyla kirlenen
sular, bu zehirli sularla maalesef sulanan tarlalar ve sağlık
sorunları Bursanın hiç bitmeyen sorunları.
Evet, Bursanın da bir hızlı tren
projesi var, 2016 yılında biteceği söylenmişti. Burada da
defalarca dile getirdik, belki hepiniz ezberlediniz ama en son, bütün ihale
bedeli ödenmiş olmasına rağmen, daha yakın zamanda yeniden
bir ihaleye çıkıldı ve yağlı ballı ihalelerle,
vergi istisnalarıyla Bursalılar hâlâ hızlı trenin bitmesini
bekliyor, Godotyu bekler gibi hızlı treni bekliyorlar. Verilen
tarihler hiçbir zaman tutmuyor maalesef.
Bursanın diğer en önemli
sorunlarından biri trafik. Trafikle ilgili ne yapıldıysa,
yoğun göç sebebiyle de Bursanın trafik problemi çözülemedi. Bir T2
hattı gerçekleştirildi terminale ve mevcut hafif raylı sistemle
entegrasyonu dahi sağlanamayacak şekilde bir teknik altyapıya
sahip. Onun da ihale bedeli tamamen ödenmiş olmasına rağmen
verilen tarihte, 2018de bitecekti, bitmedi; yine yeni ihalelerle bitmesi
bekleniyor.
Kış aylarında özellikle
Bursanın hava kirliliği sorunu çok ön plana çıkıyor ve
yapılan bilimsel çalışmalar erken ölümlere sebebiyet
verdiğini gösteriyor; bunun da en önemli sebeplerinden biri dağıtılan
kalitesiz kömürler. Bu dağıtılmayacaktı ama maalesef geçen
günlerde de kömür dağıtımıyla ilgili fotoğraflara
rastladık.
Bursa Türkiyenin 4üncü büyük şehri
değerli arkadaşlar. Türkiyenin dört bir yanından milletvekili
arkadaşlarımız var ve Bursaya da geliyorsunuzdur. Nasıl
geliyorsunuz, uçak kullanabiliyor musunuz? Kullanamıyorsunuz.
Bursanın hâlâ işlemeyen bir havaalanı var ve İstanbula
uçakla gelip oradan araçla Bursaya geçmek zorunda kalıyorsunuz.
Bursanın Yeşil Bursa unvanı
vardı, çok güzel bir silüeti vardı. Hani son dönemde moda oldu ya
Nasıl başladı, nasıl gidiyor? diye, ben de bir onu
göstereyim yani bu hâlâ devam ediyor: Bu, Bursanın silüetiydi Nasıl
başladı, nasıl gidiyor? Uzaydan bile görülen TOKİyle
Bursanın maalesef çarpık bir şekilde kentleşmeyle,
yapılaşmayla karşı karşıya
kaldığını görüyoruz.
Bursanın Keles ilçesinde Kocayayla, tarihimize
şahitlik etmiş, padişahlarımızı
ağırlamış, Osmanlının kuruluşuna
şahitlik etmiş büyük bir yayla. 2016 yılında orada yüzlerce
ağaç kesildi; gözlerimin önünde kesildi, o görüntüleri hâlâ
hatırladıkça gerçekten içim titriyor. Ve orası için soru
sorduğumuzda Sayın Tarım Bakanı dedi ki: Biz,
tarımsal sulama amacıyla bunları kesiyoruz ve gölet yapacağız.
İşte bu ağaçlar kesilirken Nasıl başladı, nasıl
gidiyor?
Sonra ne oldu? Geçen gün gittiğimde,
Kocayaylada betonla, demirle bir yapılaşmayla
karşılaştık. Betona ve demire gömülmüş bir Kocayayla
maalesef. Ve işin acı tarafı ne biliyor musunuz? Ağaçlar kesilerek
oraya bir gölet yapıldı -yapılmaya çalışılıyor
daha doğrusu diyeyim- yakınında, oraya çok uzak olmayan bir
yerde aslında bir gölet vardı, Baraklı Göleti Nasıl
başladı, nasıl gidiyor? Gölet kurudu değerli arkadaşlar.
Bir yandan gölet yapmaya çalışırken diğer yandan Bursada
göletler kuruyor.
Bu, ilk değil üstelik, daha önce de
göstermiştik, Gemlik Fevziye köyünde kuruyan bir gölet yine sizin
devriiktidarınızda gerçekleşti. Bursada 103 kilometre akıp
55 köyden geçen, şehrin içinden geçen, Marmara Denizine akan bir Nilüfer
Çayı var. Birçok yerde bu çayla tarım alanları sulanıyor.
Daha yakın bir zamanda yine Karacabeyde İnkaya köyüne gittim. Bu çay,
zifirî karanlık, kapkara, katran karası bir şekilde akıyor
ve inanılmaz bir şekilde kokuyor; köylüler hiçbir yerde nefes
alamıyorlar, gece uyuyamıyorlar. Gözümün önünde bu suyun içinde
kimyasallar fokur fokur kaynıyordu ve maalesef, bu suyla tarlalar
sulanıyor ve insanlar zehirleniyor, bu yıllardır böyle.
Yıllardır şehrin içindeki koku, köylerden geçen koku... Ama hâlâ
sanayi denetlenmiyor, arıtmalar denetlenmiyor ve böyle akıp gidiyor,
insanlar zehirleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Gürsu, Kestel, Yenişehir, Karacabey, bütün bu ovalar,
Kocasudan tutun Mandıras Deresine kadar, Yenişehirdeki
Boğazköy Barajına kadar hepsi zehirli. İşte, geçen sene
Boğazköyde gerçekleşen binlerce balık ölümü. Bu sene
yapılan ölçümlerde de o sudaki oranların normalin çok çok üstünde
olduğunu biliyoruz ve maalesef, burada yetişen ürünleri
Bursalılar yiyorlar.
Aslında şunu da iddialı bir
şekilde söyleyeyim: Biraz denetim yapılsa; sağlıklı
bir çevrede, sağlıklı bir havada, sağlıklı bir
suyla insanların yaşam olanakları sağlansa o
sağlığa yapılan harcamalarla aslında bütçe
açığı bir nebze olsun giderilebilir diye düşünüyorum.
Yine, Bursa Kestelde, Kestelliler
yıllardır üniversite bekliyorlar değerli arkadaşlar,
kamulaştırmalar yapıldı vesaire, vesaire. En son ne oldu
biliyor musunuz? Kestele cezaevi götürmeye çalışıyor
yöneticiler hem de mera alanına, Kestelin Soğuksu köyünde -bizzat
gittim, gördüm- hayvanların otladığı mera alınana
cezaevi yapılmak isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Son olarak
şunu söylemek isterim: Covid nedeniyle Bursada yüzde 35 bir
artış olduğunu Sayın Bakan açıkladı. Bunun
sebeplerinin de Bursalılara açıklanmasını ve çözümlerinin
bir an önce yerine getirilmesini de buradan, tekrar Bursalılar adına
dile getiriyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Aliya İzzetbegoviçin vefatı münasebetiyle söz isteyen Konya
Milletvekili Halil Etyemeze aittir.
Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Konya Milletvekili Halil Etyemezin,
Aliya İzzetbegoviçin 17nci ölüm yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle İstanbul Milletvekilimiz, yol
arkadaşımız Markar Eseyanı kaybetmenin derin üzüntüsünü
yaşıyoruz. Ailesine ve yakınlarına bir kez daha
başsağlığı ve sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri, kararlı bir
mücadele adamı, cesur ve bilge bir insan olan Aliya İzzetbegoviçi
ebediyete irtihalinin 17nci seneidevriyesinde rahmet ve duayla anıyorum.
Aliyanın halkı için verdiği
mücadelesine, cesaretine, bilgeliğine ve sarsılmaz imanına hep
birlikte şahitlik ettik. Aliyanın tarihe damga vurmuş bir
şahsiyet olarak tefekkürüne, aksiyonuna ve eylem adamı kimliğine
daha yakından bakmaya, onu anlamaya çalışmalıyız;
çünkü Aliya sadece bir siyasetçi değildir. O, Müslüman olduğu için
zindanlara atılan bir mütefekkirdir; o, İslam dünyasının dertlerini
kendine dert edinen aksiyon adamıdır; o, savaştan daha çok
barışı önceleyen bir komutandır; o, iyi bir insan olmadan
iyi bir Müslüman olunamayacağını hayatında yaşayan
bilgedir; o, halkıyla bütünleşmiş, bütün halkların
barışından yana bir devlet adamıdır.
Değerli milletvekilleri, Aliyayı
Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak
lazım. söyleyişinin derinliklerinde aramalıyız;
Aliyayı Savaşta büyük zulme uğradınız, zalimleri
affedip affetmemekte serbestsiniz, ne yaparsanız yapın ama
soykırımı unutmayın çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.
nasihatiyle hatırlamalıyız. Biz, onun Savaş ölünce
değil düşmana benzeyince kaybedilir. uyarısını
zihnimize kazımalıyız; biz Aliyayı
Bayrağınıza, devletinize ve imanınıza
sımsıkı sarılın. vasiyetiyle bilmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bir fikir ve aksiyon
adamı olan Aliya, bereketli ömründe Batının fikrî, siyasi ve
kültürel hücumuna karşı da İslam dünyasının nasıl
bir tutum sergilemesi gerektiğinin canlı temsilcisi olmuştur.
Avrupanın Tek dişi kalmış canavar. benzetmesini bütün
yönleriyle ortaya çıkarmış, Akifin ne kadar haklı
olduğunu bizlere göstermiştir. Bosnalıları
yaşadıkları her türlü acıya karşı ayakta tutan
bilge lideri tanımak, inandığı ve
yaşadığı değerleri her çağa taşımak
hepimizin öncelikli görevi olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 8 Ağustos 1925te
Bosna Hersekin Samac şehrinde doğan Aliya, daha gençlik
yıllarında ülkesindeki Müslüman nüfusa yönelik
ayrımcılığa baş kaldıran isimler arasında
yer almıştır. 1946 yılından 1949 yılına
kadar hapiste kalan Aliya, 1970li yıllarda kaleme aldığı
İslam Deklarasyonu adlı bildirgesiyle dikkatleri üzerine
çekmiştir. İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlara
İslam Deklarasyonuyla hitap eden bilge lider, öncelikli olarak özgürlük,
İslam düşüncesinin çağımızda yeniden
canlandırılması ve yaygınlaştırılması,
günümüz Müslümanlarının sorunlarının çözülmesi, Batı
ile İslam dünyasının ilişkisi, yeni bir medeniyetin
nasıl inşa edileceği gibi konuları bu bildirgesinde
derinlemesine işlemiştir. Avrupa'nın ortasında yok olmakla
karşı karşıya kalan Bosna halkı, onun bilgeliği,
savaşta dahi ahlaki liderliği, askerî dehası ve medeniyet
tasavvuru sayesinde zorlukları aşmış, yaşama
inancını ve istiklalini kazanmıştır.
Rahmetli Aliya İzzetbegoviç Her şey
bittiğinde hatırlayacağımız şey
düşmanlarımızın sözleri değil,
dostlarımızın sessizliği olacaktır. demiştir.
Türkiye Bosna için hiçbir zaman sessiz kalmamış, her daim
Bosnalı kardeşlerimizin yanında olmuştur ve olmaya devam
edecektir. 11 Temmuz 1995te Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan
ettiği Srebrenitsada Birleşmiş Milletler Koruma Gücü
askerlerinin gözlerinin önünde gerçekleştirilen soykırımı
insanlık tarihinin en utanç verici hadiselerinden biri olarak gören
Türkiye, bu soykırıma en büyük tepkiyi koymuştur.
Aliya İzzetbegoviç vefatından bir gün önce
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanla
yaptığı görüşmede Siz evladıfatihansınız.
Onun için buralar size emanet, o emaneti koruyun. demiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, nasıl
Bosnalı kardeşlerimizin daima yanında olmaya devam ediyorsa
bugün de Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanındadır.
Savaş suçu işleyen terörist ve işgalci devlet Ermenistan, her
yapılan ateşkesi sivillere saldırarak bozmuştur;
Azerbaycanda kadın, çocuk, yaşlı demeden masum sivilleri
vurarak kirli yüzünü bir kez daha göstermiştir. Ermenistan tıpkı
1992de Hocalıda yaptığı katliam gibi, yine cinayetlerine
devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayınız.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) Bu vahşete
sessiz ve seyirci kalmak insanlık suçudur. Merhum Cemil Meriç Cinayete
ses çıkarmayan caninin suç ortağıdır. diyor. Türkiye
olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde dün olduğu gibi bugün de yarın
da daima Bosnalı kardeşlerimizin, Azerbaycanlı
kardeşlerimizin ve dünyadaki tüm mazlumların yanında yer almaya
devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle Bosna Hersekin
bağımsızlığı için canlarını feda eden
şehitlerimize, can Azerbaycandaki şehitlerimize ve tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla ve
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, sisteme giren sayın
milletvekillerine birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Taşkın
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanın ailesine başsağlığı dilediğine,
Azerbaycanın bağımsızlığının 29uncu
yıl dönümüne, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatarı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AK PARTİ MKYK üyemiz, İstanbul
Milletvekilimiz, değerli arkadaşımız Markar Eseyanın
vefatı bizleri derinden üzmüştür. Vefat eden Markar kardeşimizin
ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Onun
demokrasimize ve siyaset hayatımıza yaptığı
katkılar asla unutulmayacaktır. Hepimizin başı sağ
olsun.
Tek millet, iki devlet olduğumuz
Azerbaycanın -18 Ekim- bağımsızlığının
29uncu yıl dönümünü kutluyorum. Türkiye ve Azerbaycan el ele, omuz omuza
her türlü tehdide karşı mücadeleye devam edecektir. Türkiye sonuna
kadar Azerbaycanın yanındadır.
Hafta sonu Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde yapılan seçimde Cumhurbaşkanı seçilen Sayın
Ersin Tatarı tebrik ediyor, hayırlı olmasını
diliyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın her zaman ifade ettiği gibi Türkiye, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kalkınması ve Doğu
Akdenizdeki hak ve menfaatlerin korunması için verilen mücadeleyi en
güçlü şekilde sürdürmeye devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
2.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, Sayıştay
raporlarına göre Tarım ve Orman Bakanlığının on
yıldır elektrik dağıtım şirketlerinden
alacaklarını almadığına ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayıştayın denetim raporları
yayınlandığında gördük ki Tarım ve Orman
Bakanlığı on yıldır elektrik dağıtım
şirketlerinden olan alacaklarını almıyor, takibini de
bırakmış. Çiftçi için yararlı hiçbir işte
görmediğimiz AKPden başka bir şey de beklemezdik. Çiftçinin
borcu için en çok ihtiyaç duyduğu günlerde sulama elektrikleri kesilirken
sessiz kalan Bakanlık, kendi alacakları için de sessiz. Borç,
elektrik dağıtım şirketlerinin değil de çiftçinin
olsaydı, esnafın olsaydı, işsiz üniversite mezunu gencin
olsaydı çoktan hacizlerden haciz seçtirmiştiniz. Yandaşın
borcuna af getir, dağıtım şirketlerinden
alacağını unut, vatandaşa vergi bindir, haciz gönder; işte
tam AKP mantığı. On yıldır alacaklarının
takibini yapamayan bir Bakanlıktan vatandaşa fayda gelir mi, böyle
bir Bakanlık olabilir mi? Çiftlik bile böyle yönetilmez, batar. Tarım
ve Orman Bakanlığı hiçbir işe yaramıyor, ne işe
yarıyor söyleyeyim: Tarım ürünleri ithalatını yandaş
şirketlere paylaştırmaya yarıyor.
BAŞKAN Sayın Çakır
3.-
Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, vefatının seneidevriyesinde Aliye
İzzetbegoviçi rahmetle yâd ettiğine ilişkin
açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
bugün insafsız bir şekilde İslamofobi maskesi arkasında
İslam düşmanlığı yapan Avrupanın ortasında
bir bilge Aliya İzzetbegoviç diyor ki: Ben bir Müslümanım ve öyle
kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir
neferi olarak telakki ediyorum ve son günlerime kadar da böyle hissedeceğim
çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer
adı, dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da
umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir yaşamın, kısacası,
benim inancıma göre, uğrunda yaşamaya değer olan her
şeyin adıdır. Net bir tarif ve gelecek nesillere muazzam bir
fikrî yol haritası. En zor zamanda bile içinde yeşeren
aydınlık yarınları, Bizi toprağa gömdüler ama tohum
olduğumuzu bilmiyorlardı. ifadesi, ölmeden gerçeğe
doğulamayacağını haykırıyordu. Sadece Bosna
tarihinde bir özne olarak kalmayacak, özgürlük mücadelesini, barış
için savaşmayı, mütevazılığına
sığdırdığı bilgeliği dünya tarihine miras
olarak bırakacaktı. Vefatının seneidevriyesinde rahmetle yâd
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kasap
4.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Tavşanlı ilçesinin bazı mahallelerinde yollarla
ilgili sıkıntı olduğuna, Tavşanlı Belediyesinin
küçük esnafı altyapısı tamamlanmamış yeni sanayi
sitesine taşınmaya zorladığına, Aliya
İzzetbegoviçi rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tavşanlı ilçemizde mahalle olan köyler çok
ciddi sıkıntı içinde; belediye yolları yapmıyor.
Çardaklı, Dedeler, Domaniç yolları perişan vaziyette.
Tavşanlı Belediyesi şu zor pandemi şartlarında küçük
sanayi esnafını zorla, tehditle altyapısı
tamamlanmamış yeni sanayi sitesine taşınmaya zorluyor.
Orman kanunlarıyla değil, rızayla ve adil bir şekilde taşınmanın
gerçekleşmesi, kentsel dönüşümün bu şekilde yapılması
gerekiyor.
Size ait olmayan şeyleri almayın,
güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki
sonsuz iktidar yoktur, herkes er veya geç milletin ve sonra da Allahın
huzurunda cevap verecektir, hesap verecektir. diyen bilge kral Aliya
İzzetbegoviçi rahmetle anıyorum.
Teşekkürler Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
5.-
Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Osmaniye ilinin ülke ekonomisine
katkısını her geçen gün artırdığına
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Muhalefet partisi temsilcisinin Sayın Devlet
Bahçeli üzerinden seçim bölgem Osmaniyeyle ilgili söylemiş olduğu
sözlere bir açıklama getirmek istiyorum.
Hemşehrimiz Sayın Devlet Bahçeli hem
Osmaniyenin hem de Türkiyenin önemli devlet adamlarındandır.
Osmaniye şehitler diyarıdır; ekmek ile vatan imtihanına
girerse tercihi vatandır.
Osmaniye ilimiz 18,3 milyar TL gayrisafi yurt içi
hasılayla 2019 yılında Türkiye'nin en büyük 37nci ekonomisi, en
fazla ihracat yapan 31inci ilidir. Türkiye genelinde en fazla büyüyen 2nci il
olmayı başararak büyüyen ve güçlenen Türkiye ekonomisine
katkısını her geçen gün artırmaktadır. Osmaniyemiz
2018 ve 2019 yıllarında olduğu gibi bu yıl da sanayiye dayalı
elektrik tüketiminde Adana, Hatay ve Kahramanmaraş illeri arasında
1inci olmuştur.
Buradan muhalefet temsilcisine sesleniyorum:
Haddinizi bilin, bir türlü bitmeyen kendi iç işlerinize
yoğunlaşın. Seçimler Anayasada belirtilen sürede
yapılacaktır. Osmaniye ve Türkiye ekonomisi size rağmen Cumhur İttifakıyla
büyüyerek yoluna devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
6.-
Hatay Milletvekili Serkan
Topalın, Suudi Arabistanın 1 Ekim 2020 tarihinden itibaren Türk
mallarına ambargo uyguladığına, Suudi Arabistanda
yaşayan Türk vatandaşlarının can ve mal güvenliğiyle
ilgili bir girişimde bulunulup bulunulmadığını
Dışişleri Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
3 milyar dolarlık ihracat pazarımız
olan Suudi Arabistan 1 Ekim 2020 tarihi itibarıyla Türk mallarına
ambargo uygulamaya başladı. Bununla yetinmeyen Suudi devleti, Türkiye
dışından ülkelerine gelse dahi Türk mallarının
alınmaması ve tüketilmemesi konusunda en üst düzeyden devlet
kampanyası başlattı. Öyle ki Suudi prensleri kampanyaya
katılarak tanıtım filmleri dahi çekmektedirler. Suudi
Arabistanda çoğunluğu Hataylı hemşehrilerimiz olmak üzere
çok sayıda işçimiz ve çok sayıda iş yeri sahibi vatandaşımız
da bulunmaktadır. Geldiğimiz noktada vatandaşlarının
çalışma özgürlükleri tehdit altında olmakla birlikte, can ve mal
güvenlikleri de büyük oranda tehlikeye girmiştir.
Sayın Dışişleri Bakanına
sesleniyorum: Suudi Arabistan Hükûmeti nezdinde bir girişimde bulunuldu
mu? Vatandaşlarımızın güvenliğiyle ilgili ne gibi
önlemler alındı? Bu konuda vatandaşlarımıza neden bir
an önce bir açıklama yapmıyorsunuz? Bu konu derhâl çözülmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demir
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye aşığı, milleti için
canla başla çalışan, yaşadığı
toprakları sevdası gören, beyefendiliğiyle,
kibarlığıyla inandığı değerler uğruna
sorumluluk almaktan geri durmayan değerli dost, entelektüel bir insan;
ciddi konulara bile esprili yaklaşımlarıyla gülümseyen ve
gülümsetebilen, bu coğrafyanın değerlerine sonsuza kadar
bağlı, demokrasi ve mücadele adamı bir insan; saldırmadan,
kırmadan dökmeden son derece iyi bir üslupla düşüncelerini ifade
edebilen, üreten bir İstanbul beyefendisi, değerli bir dava arkadaşımız,
MKYK üyemiz, İstanbul Milletvekilimiz Markar Eseyanı genç yaşta
kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Yakınlarına ve
sevenlerine başsağlığı, sabırlar diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, vefat eden Markar Eseyanı ve vefat
yıl dönümünde Aliya İzzetbegoviçi saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Müteveffa Markar Eseyanı ve
vefatının yıl dönümünde Aliya İzzetbegoviçi saygıyla
anıyorum.
Öğütleri gönüllerde yer eden Aliya
İzzetbegoviç şöyle der: Kur'an edebiyat değil hayattır
dolayısıyla ona bir düşünce tarzı değil, bir
yaşam tarzı olarak bakılmalıdır. Yeryüzünün
öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak
lazımdır. Hukuk, benim için, mesleğim olmanın ötesinde,
inanç, hayat tercihim ve hayat felsefemdir. Devletsiz bir millet
boşluğa düşer, rüzgârda savrulup gider. İyi insan olmadan
iyi Müslüman olamayız. Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı,
sadece adaleti aramalıdır çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de
kapısını açar. Geçmişi unutmayalım ama oraya
takılıp kalmayalım.
BAŞKAN Sayın Sümer
9.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Sayıştay raporlarına göre Millî Eğitim
Bakanlığının Avrupa Birliği fonlarından 1 milyar
150 milyon euroluk kaynak elde ettiğine, 2019 yılı sonu
itibarıyla bu kaynağın 510 milyon euroluk
kısmının harcandığına, Millî Eğitim
Bakanlığının hesabında bulunması gereken
paranın kimlerin hesabında, nasıl işletildiğinin
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığı
öncülüğünde Avrupa Birliği fonlarından birçok okulumuz ve
öğrencimiz yararlanmaktadır. Bakanlık, Avrupa Birliği
projelerinden alınan hibelerden büyük kaynaklar elde etmiştir.
Sayıştay raporuna göre, yürütülen uluslararası fonlardan
sağlanan kaynağın bütçe büyüklüğü 1 milyar 150 milyon euro
olup 2019 yılı sonu itibarıyla 510 milyon euro harcama
gerçekleştirilmiştir ancak Bakanlık bütçesinden ayrı olarak
elde edilen milyonlarca euroluk gelirin bankalarda açılan özel hesaplarda
tutulduğu ifade edilmektedir. Bu hesapların sayılarına,
türlerine ve büyüklüklerine ilişkin veri bulunmamaktadır.
Bakanlığın hesabında
bulunması gereken paranın kimlerin hesabında, ne şekilde
değerlendirildiği bilinmiyor. Binlerce öğrencimiz tablet,
internet ve eğitim araçlarına ulaşım
sıkıntısı çekerken, öğretmenlerimize zar zor ek ders
ücreti ödenirken, okullarımızın ihtiyaçları
karşılanamazken Millî Eğitim Bakanlığı milyonlara
euronun kimlerin hesaplarında nasıl işletildiğini derhâl
açıklamalıdır.
BAŞKAN Sayın Gökçel
10.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
ithal edilen canlı hayvanlardan bulaşan üç gün
hastalığından dolayı büyükbaş hayvan üreticilerinin
sıkıntı yaşadığına ilişkin
açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın Başkan,
ithal edilen canlı hayvanlardan bulaşan üç gün
hastalığından dolayı büyükbaş hayvan üretenler çok
büyük bir sıkıntının içinde. Havyanlar bir bir ölüyor.
Ülkede binlerce hayvan telef oldu ve hiçbir önlem yok. Hayvan üreticisi
mağdur, yok oluyor, dertlerine çare bulamıyorlar.
Hayvanlarını kesime göndermek istiyorlar, ortada ne Et ve Süt Kurumu
var ne de özel sektör; hayvanlarını kestirecek kesimhane
bulamıyorlar. Besi çiftliklerinde, ahırlarda virüs üreticiyi perişan
ediyor, binlerce hayvan ölmüş, telef oluyor fakat yetkililerden ses seda
yok. Üretici bu hâldeyken yönetici olduğunu iddia edenler, merak ediyorum,
acaba utanıyorlar mı?
BAŞKAN Sayın Köksal
11.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisar ili merkez Dairecep, Kasımpaşa, Fakıpaşa,
Sümer Mahalleri ile Mecidiye Mahallesinin bir bölümünün kentsel dönüşüme alınmasından
kaynaklanan sorunlara ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Seçim bölgem
Afyonkarahisar ili Merkez Dairecep, Kasımpaşa, Fakıpaşa,
Sümer Mahalleleri ve Mecidiyenin bir bölümü kentsel dönüşüme
sokulmuştur. Söz konusu yerlerde evleri olan hemşehrilerime sadece
arsa bedeli ödeneceği ve konut almak isterlerse, arsa bedeli düşrüldükten
sonra kalan kısım için para ödeyecekleri, eğer bu lüks
konutlardan alamazlarsa Gökçe Mahallesine yapılacak 3 bin konuttan on
beş yıl taksitle alabilecekleri söyleniyor. Ayrıca, kentsel
dönüşüm ofisinde anket adı altında hemşehrilerimize
sözleşme imzalatıldığı iddiaları da
ortalıkta dolaşmakta.
Bu mahallelerde yaşayan insanlar dar gelirli
vatandaşlar. Dolayısıyla kirada kalmaları veya evlerinin
karşılığında yapılacak lüks konutlardan yahut
sosyal konutlardan taksitle ev sahibi olmaları mümkün değil. Biz
diyoruz ki: Birilerine rant sağlamadan önce, lütfen, bu mahallelerde
yaşayan dar gelirli hemşehrilerimi düşünün. İnsanları
evinden edip üzerine mağduriyet yaşatmaya kimsenin hakkı yok.
BAŞKAN Sayın Yalım
12.-
Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, Uşaklı çiftçilerin Uşak Şeker
Fabrikasından direkt olarak küspe alabilme olanağının
tekrar sağlanmasını istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tarım ve Orman Bakanının dikkatine:
Uşak Şeker Fabrikasını, Türkiye'nin ilk şeker
fabrikasını Uşaklılar kurmuştur ve de
Uşaklınındır, Uşaklı çiftçinindir. Uşak
Şeker Fabrikasında üretilen yaklaşık 70 bin ton küspe,
melas yine Uşaklı çiftçinindir. Her nasıl oluyorsa
yarısı başka firmalara peşkeş çekiliyor ve de çiftçi
240 TLye fabrikadan küspeyi direkt alabilecekken maalesef, bu firmalar 260
TLye çiftçimize küspeyi satmaktadır. Yani birilerine bir rant olayı
gerçekleşmektedir, birileri zenginleştirilmektedir.
Ben buradan tekrar Tarım ve Orman Bakanına
sesleniyorum: Uşaklı çiftçinin hakkı olan küspesini kendisinin
direkt fabrikadan almasını; bu olanağı tekrar
sağlayın diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
13.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Aliya İzzetbegoviçi rahmetle andığına, TYP kapsamında
görev yapan güvenlik görevlilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Her şeye kadir olan Allaha yemin ederim ki
köle olmayacağız. sözüyle hatırlayacağımız bilge
kral Aliya İzzetbegoviçi rahmet ve saygıyla anıyorum.
Üç ay, yirmi dört ay kuralına takılan,
sürekli değil süreli çalışan, TYP kapsamında görev yapan
güvenlik görevlilerimiz mağduriyet yaşamaktadır. Geçici iş
pozisyonlarında çalışan bu emektar ve tecrübeli güvenlikçiler
geçimlerini sağlama, ailelerinin nafakasını temin etme, temel
ihtiyaçlarını karşılama noktasında sorunlar
yaşamaktadır. Mağduriyetler yasal zeminde acil çözüme
kavuşturulması gereken önemli bir sorun olmaktadır. Bu kapsamda,
güvenlik görevlilerimizin sürekli işçi statüsüne
kavuşturulmaları beklenti hâline gelmiştir. TYPliler bizden
müjdeli bir haber beklemektedir. Sorunlarını çözüp, mağduriyetlerini
giderelim.
Saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz.
14.-
Gaziantep Milletvekili İmam
Hüseyin Filizin, buğday üreticisinin desteklenmesi ile yerli ve millî bir
tarım politikasıyla fırıncı esnafının
sorunlarının çözüleceğine ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Un fiyatlarının son bir yıl içinde
rekor artışı, fırıncı esnafının belini
büküyor. Gaziantep Oluşum gazetesinin haberinde, Gaziantepte binin
üzerinde pide fırını olduğu ve esnafın çok zor ayakta
durduğu vurgulanarak, unun çuvalına bir yıl içerisinde 6 defa
zam geldiği ve şu anda unun çuvalının 140 liraya
yükseldiği belirtilmektedir. Bu yükselişin en önemli nedenlerinden
birisi, buğday ekim alanlarının azalmasıdır. 2016
yılında 92 milyon dekar olan ekim alanının 2020de 62
milyon dekara düşmesi ve yaklaşık 10 milyon ton buğday
ithal edilmesi, ithal buğdayın tonunun 260 dolara kadar yükselmesi un
fiyatlarının, dolayısıyla fakir fukaranın temel
gıda maddesi ekmeğin pahalanmasına neden olmaktadır.
Buğday üreticisinin desteklenmesi ve yerli ve
millî bir tarım politikasıyla bu sorunların çözüleceği
kanaatiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arık.
15.-
Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine alınan
Koramaz Vadisinde taş ocağı kurulacağına ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK ( Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir Kızılderili atasözü Son ırmak
kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık
öldüğünde; beyaz adam, paranın yenilmeyen bir şey olduğunu
anlayacak. diyor. Ama görülen o ki Adalet ve Kalkınma Partisi son
ağacı yok edene kadar durmayacak.
Türkiyenin dört bir yanında rant için
doğayı katleden Adalet ve Kalkınma Partisi UNESCO Dünya
Mirası Geçici Listesine alınan Koramaz Vadisinde taş
ocağı kuruyor. Çalışmaların yer altı şehirleri
de dâhil birçok yere zarar vereceğini söyleyen Subaşı Mahallesi
Muhtarı Ali Pumak Bizim burada maden istemememizin sebebi şu: Zaten
sol tarafımızda yeterli sayıda maden ocakları var. Büyük
Bürüngüz tarafında da çalışma yaptılar ve mera olarak bir
tek burası kaldı; hayvancılığımız,
tarım arazilerimiz, su kaynaklarımız bu vadide. diyor. Yani
Hayatımızı karartmayın. diyor.
Buradan Büyükşehir Belediye Başkanına
sesleniyorum: Doğayı katletmekten vazgeçin, insanların
hayatını karartmayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tutdere
16.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, tüm muhtarların Muhtarlar Gününü kutladığına,
muhtarların pandemi sürecinde yaşadıkları mağduriyetin
giderilmesi için yasal çalışmaların bir an evvel
yapılmasını istediklerine ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İktidar tarafından hakları
verilmeyen, hizmet için ihtiyaçları tam olarak karşılanmayan,
millete hizmet yarışında daima en önde savaşan, zor
şartlarda hizmet vermeye çalışan, Adıyaman başta olmak
üzere Türkiye'nin her tarafında büyük bir özveriyle çalışan tüm
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyorum.
Ülkemizin her yerinde, pandemi ve hayat
pahalılığı nedeniyle muhtarlarımız büyük bir
mağduriyet yaşamaktadırlar, hizmet veremeyecek duruma
gelmişlerdir. Buradan Cumhurbaşkanına ve iktidara açıkça
çağrıda bulunuyorum: Muhtarlarımızın ekonomik
şartlarını bir an evvel düzeltin, ekonomik kriz
karşısında maaşları eriyen, alım gücü biten
muhtarlarımızın ekonomik şartlarını düzeltin, muhtarlarımızın
ihtiyaçlarını karşılayacak yasal çalışmaları
bir an evvel çıkarın diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
17.-
Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, vefat eden Gazeteci Bekir Coşkunu rahmetle
andığına, iktidar partisini Erzurumda çiftçi, esnaf ve
KOBİlerin yaşadığı sorunları çözmeye davet
ettiklerine, muhtarların pandemi ve hayat pahalılığı
nedeniyle yaşadıkları sorunların çözülmesi için
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana ve iktidara
çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Önceki gün kaybettiğimiz usta kalem Bekir
Coşkunu rahmetle anıyor, basınımızın ve
ulusumuzun başı sağ olsun diyorum.
Önceki gün, Genel Başkanımızın
görevlendirmesiyle üç gün süreyle Erzurumdaydık. Erzurumda tablo vahim;
çiftçi, esnaf ve KOBİler çok zor durumda. Özellikle, esnafın siftah
yapamadığını, çiftçinin ise şu dönem, pancar ekim
sürecinde, 25 Eylülde toplamaya başladığı pancarın
neredeyse yirmi beş gündür hâlâ tarlada olduğunu ve
fiyatının açıklanmadığını görmüş
bulunmaktayız ve pancar kooperatifinin girişinde de bir tabloya rast
geldik maalesef; peşin alırsa 100 lira olan ürünü hasatta satın
alırsa 120 liraya kadar çıkıyor ve yüzde 20lik bir vade
farkıyla çiftçi borçlanmaya sürükleniyor.
Erzurumdan bu kadar oy alan iktidar partisini bir
an önce bu sorunları çözmeye ve Erzurumla ilgilenmeye davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Çalık
18.-
Malatya Milletvekili Öznur
Çalıkın, vefat eden Markar Eseyanın ailesine ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine başsağlığı dilediğine
ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; İstanbul Milletvekilimiz, çok değerli
insan Markar Eseyan kardeşimizi kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz.
Gazi Meclisimize, ailemize, sevenlerine sabırlar ve
başsağlığı diliyorum.
Bizler Markarı güler yüzüyle, samimiyetiyle,
yüreğindeki o naif bakışıyla biliriz. Hepimiz onun
cesaretine, nezaketine, samimiyetine şahidiz. Eminim ki şu anda
burada bulunan hepimizin hayatına, kalbine, vicdanına o
naifliğiyle bir şekilde dokunmuştu. O, ailemizden biriydi ve
gerçek bir dosttu; aynı zamanda ülkemiz için çok kıymetli bir
değerdi, gerçek bir vatanseverdi, hem millî hem de yerliydi. Türkiye
aşığıydı, bu topraklara ve ülkesine, liderine,
dostlarına, ailesine gönülden bağlıydı. Biz Markarı
entelektüelliğiyle, bilgi birikimiyle, onuruyla, cesaretiyle biliriz. O,
her zaman doğru bildiğini söyledi, her zaman dik durdu.
BAŞKAN Sayın Çakırözer...
19.-
Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyana
Allahtan rahmet dilediğine, hayatını kaybeden Gazeteci Bekir
Coşkunun ülke insanına, gazetecilik mesleğine, demokrasiye,
basın özgürlüğüne katkılarını unutmayacaklarına ilişkin
açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Genç yaşta kaybettiğimiz gazeteci yazar,
mevkidaşımız Sayın Markar Eseyana Allahtan rahmet ,
ailesine ve AK PARTİ Grubuna başsağlığı
diliyorum.
Yine bu hafta sonu, gazeteciliğin duayen
isimlerinden birini, sevgili Bekir Coşkunu da kaybettik; bugün son
yolculuğuna uğurladık. Bekir Coşkun, gazetecilik
hayatı boyunca kalemini hiçbir zaman eğip bükmedi; sadece
işçinin, çiftçinin, emeklinin, esnafın, gencin, kadının,
fakirin fukaranın yani tüm insanımızın sesi olmakla
kalmadı, yuvasız kuşun, sahipsiz köpeğin de sesi oldu.
Pakoyu, Postalı ve daha nice can dostu hayvanları bize ve
evlatlarımıza sevdirdi. Rant uğruna feda edilen dağları,
ovaları, ırmakları, denizleri anlattı hep.
Bu ülkeye, bu ülkenin insanına, gazetecilik
mesleğine, demokrasimize, basın özgürlüğüne
katkılarını hiçbir zaman unutmayacağız.
BAŞKAN Sayın Şeker...
20.-
Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, Kandıra ilçesinde tıbbi ve aromatik bitkiler
işletme merkezi kurulması için TÜBİTAK ve Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan projeyle ilçe ekonomisine
beş yılda 28 milyon TL katkı sağlanacağına ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Saygıdeğer milletvekilleri, geçen hafta, Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin ekoturizm konusunda yaptığı
çalışmalardan, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Üretim Teşviki
Projesini başlattığını söylemiştim.
9 Ağustos günü Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın himayelerinde tıbbi ve
aromatik işletme merkezi kurulması için TÜBİTAK ile Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi arasında iş birliği protokolü
imzalandı. Türkiyeye örnek olacak bu proje için Kocaeli Kandıra
ilçemiz pilot bölge olarak seçildi. İlk aşamada 81i erkek, 7si
kadın olmak üzere 88 üreticiyle anlaşma imzalandı; çiftçiye
üretici desteği ve beş yıl boyunca da alım garantisi
verilmektedir. Proje, ilçe ekonomisine beş yılda 28 milyon TL
katkı sağlayacaktır. Yakın kaynaklarla birlikte ekonomik
büyüklüğünün 80 milyon TLye ulaşması bekleniliyor.
Çiftçilerimize hayırlı kazançlar diliyor,
büyükşehir belediyemizi tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çepni
21.-
İzmir Milletvekili Murat
Çepninin, İzmir ili Efemçukuru
altın madeninde ağır metal kirliliğine neden
olunduğunun ortaya çıktığına ve 16 Ekim 2020de yeni
bilirkişi incelemesi yapıldığına ilişkin
açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İzmir Efemçukurunda sekiz yıldır
çalıştırılan altın madeninin daha ilk
yıllarında ağır metal kirliliğine neden olduğu
ortaya çıkmıştı. Kirlilik nedeniyle açılan davada 16
Ekim 2020de yeni bilirkişi incelemesi yapıldı. İnceleme
esnasında içeriye alınmayan çevre örgütleri ve meslek odaları
adına açıklama yapan Avukat Arif Ali Cangı: Davacı olmamıza
rağmen içeriye alınmadık. Bilirkişi heyeti önceki heyetle
aynıydı. Dava Danıştaya gidecek ama maden
çalışmaya devam edecek. Çamlı Barajı bu maden yüzünden
yapılmıyor oysa yapılmış olsa Gördesten su
getirilmesine gerek kalmayacak. Maden yer altı sularını,
Çamlı ve Tahtalı Barajını da etkiliyor ve kirletiyor.
İzmiri zehirlemeyin madeni kapatın.
BAŞKAN Sayın Ekinci
22.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanı kaybetmenin üzüntüsü içinde
olduklarına, Sivas ili merkez, Ulaş, Altınyayla,
Şarkışla, Kangal, Yıldızeli, Gürün ilçelerinde yaşanan
don, sel ve doludan etkilenen çiftçilere 8 milyon TL ödendiğine ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, hemşehrim, güzel insan,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Markar Eseyanı kaybetmenin
üzüntüsü içerisindeyiz, milletimize başsağlığı
diliyorum.
Sivas ilimiz merkez Ulaş, Altınyayla,
Şarkışla, Kangal, Yıldızeli ve Gürün ilçelerimizde
bitkisel üretim yapılan alanlarda ve bazı hayvancılık
işletmelerinde don, sel, dolu ve yıldırım düşmesi
sonucu meydana gelen hasarlar sonucunda etkilenen çiftçilerimize, 1.124 çiftçimizin
hesaplarına 16 Ekim 2020 Cuma günü 8 milyon TL
yatırılmıştır.
Çiftçilerimize tekrar geçmiş olsun diyor,
başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Birileri konuşacak, AK PARTİ
çalışacak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
23.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun,
yaşanan pandemi döneminde tarımın insanlığın en
temel gereksinimi olduğunun bir kez daha görüldüğüne,
yanlış politikalar sonucunda ülkenin ithalatçı konumunda olduğuna,
desteğe ihtiyacı olan çiftçiye uygun bir destek paketi
hazırlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
coronavirüs döneminde bir kez daha görülmüştür ki tarım,
insanlığın temel gereksinimi açısından en stratejik
sektör olmaya devam ediyor. Üreten toplumların üretmeyen ve tarımda
dışa bağımlı ülkelere oranla içi rahat ama AKPnin
yanlış politikaları nedeniyle ülkemiz net ithalatçı
konumunda bulunuyor. Sadece 2019 yılında ülkemizin tarım
dış ticaretinde yaklaşık 4 milyar dolar açık verildi.
Buğdaydan pamuğa, soyadan ayçiçeğine tarımda Türkiye de
maalesef dışa bağımlı konumda.
Tek adam rejimi üreticilerimizi ve ülkemizi ithalat
darboğazından kurtaracak adım atmıyor. Şimdi, kur ve
faizlerdeki yükselişle birlikte fahiş oranda artan tarımsal girdi
maliyetleri çiftçimizin belini daha da bükecek. Salgın döneminde ertelenen
krediler, SGK ve vergi ödemeleri kasım, aralıkta yapılacak.
Finansmana erişimde ve borçlarını
ödemek için desteğe ihtiyacı olan çiftçilerimizin sesini duyun, uygun
bir destek paketi hazırlayın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
24.-
Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, sadece Mersin ilinde değeri 300 milyon liraya
yakın aracın yediemin depolarında çürümeye terk edildiğine,
bu duruma bir çözüm bulunmasının araç fiyatlarının
ucuzlamasına neden olacağına ve millî ekonomiye katkı
sağlayacağına ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sıfır ve ikinci el
araç fiyatları aldı başını gidiyor. Artık
neredeyse borsa gibi, araba fiyatları anlık değişim
gösteriyor. Bir yandan da milyonlarca lira değerindeki araçlar çürümeye
terk ediliyor. İcralık olan, trafik cezalarından veya başka
sebeplerden dolayı yediemin depolarına çekilen araçlar mevzuattan ve
prosedürden kaynaklanan veya uzlaşmazlıklardan kaynaklanan
sebeplerden dolayı yediemin depolarında aylarca bekletiliyor ve
hurdaya çıkartılıyor. Yediemin depolarında neredeyse
araçların içerisinden artık otlar çıkıyor. Bu millî servetin
heba edilmemesini, bir yasal düzenleme yapılarak yediemin depolarında
bekleyen
Sadece seçim bölgem olan Mersinde 300 milyon liraya
yakın değeri olan araç, mobilet ve motosiklet yediemin
depolarında çürümeye terk edilmiş durumda. Bunlarla ilgili bir çözüm
bulunması hem piyasaları rahatlatacak, araç fiyatlarında bir
ucuzlamaya sebebiyet verecektir hem de millî ekonomiye katkı
sunacaktır. Bu konuda mutlaka bir düzenleme yapılmasını
talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
25.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, 18 Ekim Pazar günü yapılan seçimlerde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 5inci Cumhurbaşkanı seçilen
Ersin Tatarı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
18 Ekim Pazar günü yapılan seçimlerle Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 5inci Cumhurbaşkanı seçilen
Ersin Tatarı tebrik ediyor, başarılar diliyorum. 21inci
yüzyıl deniz jeopolitiğimiz açısından son derece önemli
olan bu seçim sonucuyla başta Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş olmak
üzere Türk Mukavemet Teşkilatının kahraman evlatlarını
rahmetle, minnetle anıyorum. Emeklerinin boşa gitmediği, Türk
düşüncesinin yaşadığı bütün dünyaya gösterilmiş
oldu. Kıbrısı elimizden çıkarmak için Annan Planını
kabul ettirenler, Rumlarla beraber yaşanabileceğini zanneden
federasyoncular artık bir daha seslerini çıkaramayacaklardır.
Unutulmamalıdır ki; ana vatan, mavi vatan ve yavru vatan bir bütün
olarak ilelebet var olacaktır.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
26.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyana rahmet
dilediğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatara görevinde başarılar
dilediğine, Bosna Hersekin ilk Cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegovgiçi vefatının 17nci yılında rahmetle
andığına, dost ve kardeş ülke Azerbaycanın
bağımsızlık yıl dönümünü tebrik ettiğine,
hayatını kaybeden Sözcü gazetesi yazarı Bekir Coşkuna
Allahtan rahmet dilediğine, 19 Ekim Muhtarlar Gününü
kutladığına, Ergenekon davasının ilk
duruşmasının on iki yıl önce bugün Silivri Cezaevinde
başladığına, Sinopta gelişmiş bir liman
olmadığına, ciddi trafik sorunu ile doktor ve sağlık
personeli sıkıntısı olduğuna, Hükûmeti Sinopun sesini
duymaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde hayatını
kaybeden İstanbul Milletvekili Markar Eseyana rahmet diliyorum,
toprağı bol olsun. Adalet ve Kalkınma Partisi camiası ve
milletimizin başı sağ olsun.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 2nci
tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 52 oy
oranıyla Sayın Ersin Tatar kazandı.
Kıbrısımıza ve Kıbrıs Türk toplumuna hayırlı
uğurlu olsun. Merhum Denktaşın Kıbrısın
olmazsa olmaz iki devletli çözümüne Sayın Tatarın da bu
doğrultuda katkı sağlayacağına inancımız
tamdır. Sayın Tatarı tebrik ediyoruz, görevinde üstün
başarılar diliyorum.
Kendisini halkının
bağımsızlığına ve özgürlüğüne adayan Bosna
Hersekin ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviçin ölümünün 17nci
yılıydı dün. İzzetbegoviç, Müslüman Boşnakların
ülkedeki diğer halklarla eşit sayılması için gençlik
yıllarından itibaren büyük mücadele vermiş önemli bir dava ve
devlet adamıydı. Bilge kral, bilge lider Aliya
İzzetbegoviçİ vefatının 17nci seneidevriyesinde rahmet ve
minnetle anıyorum.
Geçtiğimiz pazar günü, Can Azerbaycanın
zor şartlar altında kazandığı
bağımsızlığının 29uncu
yılını kutladık. İşgal altında olan
Dağlık Karabağ topraklarını kurtarmak için can
pahasına mücadele edildiği bugünlerde bağımsızlık
yıl dönümünü kutlamak daha da anlamlı hâle geldi. Azerbaycan ile
Ermenistan arasında Dağlık Karabağda yaşanan
çatışmalar ve Ermenistanın sivillere yönelik vahşeti devam
ediyor. 2nci kez ateşkes ilan edilmesine rağmen Ermenistan ordusu
şehirlere saldırılarını devam ettiriyor.
Azerbaycanın verdiği haklı mücadelenin yanında yer almaya
devam edeceğiz. Bu vesileyle, dost ve kardeş ülke Azerbaycanın
bağımsızlık yıl dönümünü bir kez daha tebrik ediyorum.
Türk basının usta ismi, Sözcü gazetesi yazarı
Bekir Coşkun uzun süredir tedavi gördüğü hastanede akciğer
kanserine yenik düşerek pazar günü hayata gözlerini yumdu; bugün de son
yolculuğuna uğurladık. Merhum Coşkuna Allahtan rahmet;
sevenlerine, ailesine ve basın camiasına
başsağlığı diliyorum.
19 Ekim, vatandaşlarımızla
aramızda köprü olan, sorunların çözümünde de fedakârca
çalışan muhtarlarımızın günüydü. Milletimizin
devletine ihtiyaç duyduğunda çaldığı ilk kapı olan,
mahallenin tasasında ve sevincinde hep yer alan tüm
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyorum.
Ergenekon davasının ilk
duruşması on iki yıl önce bugün Silivri Cezaevinde görülmeye
başlamıştı. Cumhuriyet tarihinin en büyük kumpas
davası olan Ergenekon, maalesef, geride karartılmış yüzlerce
hayatı bıraktı. Kumpası kuranlara da kumpası
savunanlara da davanın savcısı olarak kendini tanıtanlara
da bu millet haklarını helal etmeyecek. Davanın en
başından beri hakkı ve hukuku savunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Her türlü iftira ve
hakarete rağmen inandığımız değerlerden ve
kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinden asla şüphe etmedik. Zekeriya
Öze methiyeler düzülürken, biz, Kuddusi Okkırın, Kaşif
Kozinoğlunun ve Yarbay Ali Tatarın tabutunu omuzladık.
Bunların hiçbirini unutmadık, unutturmayacağız. Bu
vesileyle, hain kumpasa karşı tavizsiz, dik duran tüm
mağdurları saygıyla selamlıyorum, hayatını
kaybedenleri ise rahmetle yâd ediyorum.
Son olarak Sinoptan söz etmek istiyorum. Sinopun,
doğal liman özelliğine sahip olmasına rağmen il ekonomisine
katkı yapabilecek oranda gelişmiş bir limanı ne yazık
ki yok. Bu da hem Sinop hem de ülkemiz için büyük bir kayıp aslında.
Ayrıca, Sinopta şehir içinde ciddi bir trafik sorunu var; yetersiz
otopark ve çarpık kentleşme nedeniyle şehir içinde
sıkıntı oluşturan trafik, özellikle yaz aylarında çok
ciddi bir sorun teşkil ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sinopla ilgili son olarak
doktor ve sağlık personeli sıkıntısından
bahsetmek istiyorum. Türkiye genelinde devasa hastaneler yapılmasına
rağmen başta doktor ve diğer sağlık personeli
eksikliği Sinopta da sorun hâline gelmiş durumda. Bu yüzden,
hastalar tedavi için çoğunlukla çevre illere gönderiliyor. Hükûmeti bu
sıkıntılar konusunda Sinopun sesini duymaya ve harekete geçmeye
davet ediyorum. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akçay, buyurunuz.
27.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyana Allahtan
rahmet dilediğine, 18 Ekimde yapılan seçimlerde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilen Ersin
Tatarı tebrik ettiğine, 18 Ekim Azerbaycanın 29uncu bağımsızlık
yıl dönümüne, Ermenistanın 10 Ekim ile 18 Ekimde imzalanan
ateşkeslere uymayarak uzlaşmaz tavrını ortaya koyan bir
terör devleti ve PKK gibi terör örgütleriyle iş birliği yapan bir piyon
olduğuna ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 25, 26 ve 27nci Dönem
Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili, kıymetli
arkadaşımız Markar Eseyanın 16 Ekim 2020de
vefatını teessürle öğrendik. Merhum Markar Eseyana Allahtan
rahmet, ailesine, yakınlarına, Adalet ve Kalkınma Partisi
camiasına başsağlığı diliyorum. Ruhu şad
olsun.
Sayın Başkan, 18 Ekimde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde gerçekleşen
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda Ersin Tatar oyların
yüzde 51,74ünü alarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Sayın
Ersin Tatarı tebrik ediyor, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ve
Kıbrıs Türklüğüne hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve
Kıbrıs Türklüğü adına son derece önemli olan bu sonuçlarla
birlikte, Doğu Akdenizde şer ittifaklarıyla, hukuksuz
anlaşmalarla çevrelenmeye çalışılan Türkiye ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, emperyal odaklara ve onların
taşeronlarına millî iradeyle cevap vermiştir. Kıbrıs
davası asıl sahiplerine emanet edilmiştir; Türk Mukavemet
Teşkilatının, Doktor Fazıl Küçükün, Rauf
Denktaşın bıraktığı mirasa sahip
çıkılmıştır. Akıncı ve
yandaşlarının hayalini kurduğu Türkiyeden uzaklaşmış,
Avrupa Birliği ve Güney Kıbrıs Rumlarının siyasi,
ekonomik, sosyolojik ve psikolojik hâkimiyeti altına girdiği
mandacı zihniyet reddedilmiştir. Bu seçimlerde kazanan mavi
vatandır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetidir ve Türkiyedir.
Bu vesileyle Kıbrıs Türklüğünün
bağımsızlık mücadelesine ömrünü vakfetmiş, başta
kurucu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Doktor Fazıl
Küçük olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle
anıyor, hayatta olan gazilerimize de sağlıklı ve uzun
ömürler diliyorum.
Sayın Başkan, 18 Ekim 2020, kardeş
Azerbaycanın Sovyet işgalinden kurtuluşunun 29uncu yıl
dönümüydü. Gözümüzün, kulağımızın ve kalbimizin
Azerbaycanla bir ve bütün olduğu şu günlerde 18 Ekim
Bağımsızlık Günü ayrı bir anlam
taşımaktadır. 18 Ekim, Azerbaycanın Kızıl
Sovyete ve Taşnakçı çetelere boyun eğmeyerek Türk milletinin
bağımsızlık karakterini tüm dünyaya gösterdiği gündür.
18 Ekim, Azerbaycanın dün olduğu gibi bugün de meşru
haklarına dayanarak verdiği destansı mücadelenin ufuk
çizgisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Piyon ve haydut devlet
Ermenistanın tıpkı bugün yaptığı gibi Türk yurdu
Karabağda haksız ve hukuksuz talepleri 19 Ocak 1990da Sovyet
ordusunun Baküyü işgaliyle sonuçlanmış ve Kızıl Ordu
147 Azerbaycan Türkünü katletmişti. Acısını hâlâ
yüreklerimizde hissettiğimiz kanlı 20 Ocak 1990 kırımı
Azerbaycanın bağımsızlık idealine ket
vuramamış, Ermenistanın Karabağ hevesi
kursağında kalmış ve Azerbaycan 18 Ekim 1991de
bağımsızlığına yeniden kavuşmuştur.
1991 yılından 1993 yılına kadar süren
saldırılarıyla Azerbaycan topraklarının yüzde 20sini
işgal ederek tarihi zulümle tekerrür ettirmeye tevessül eden Ermenistan 12
Temmuzda Tovuzda, 27 Eylülden bugüne kadar Karabağda, Gencede hain
saldırılar düzenlemiş ve düzenlemeye devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ermenistan 10 Ekimde ve 18
Ekimde Rusyanın sözde hakemliğiyle imzalanan ateşkeslere
uymayarak, daha imzanın mürekkebi kurumadan yaptığı
saldırılarla katliamcı bilinçaltını ve uzlaşmaz
tavrını ortaya koymuştur. İşgal ettiği topraklardan
derhâl çekilmeden, Azerbaycanın meşru haklarını kabul
etmeden her masanın ayağı çürük, her ateşkes
anlamsızdır.
Rusyanın Kafkasyada hamilik yapmaya
çalıştığı açıktır fakat ne hikmetse
Ermenistanı bir türlü dizginleyememektedir. Rusyanın Ermenistana
gücü yetmiyor mudur ki kendi kurduğu masanın Ermenistan
tarafından tekmelenmesine göz yummaktadır! Rusyanın hem
tarihsel süreç içerisinde hem de 12 Temmuzdan günümüze kadar geçen süreçte ve
özellikle Azerbaycanın üstünlük sağladığı bir zaman
diliminde olaya el atmasını nasıl yorumlamak gerekmektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Son, Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Üstelik Minsk Grubunun yirmi altı
yıldır eş başkanlığını yürüten Rusya,
ABD ve Fransa bırakın çözüm sağlamayı, tarafsız
kalmayıp hâlen Ermenistana silah vermekle meşguldür. Ermenistan, bir
terör devletidir, PKK gibi eli kanlı terör örgütleriyle iş birliği
yapan âciz bir piyondur.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Meral Danış
Beştaş
28.-
Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanın vefatı sebebiyle Adalet ve Kalkınma Partisi ile
ailesine başsağlığı dilediğine, askıda
ekmek açıklamasının halkın nasıl bir yoksulluk içinde
olduğunun ispatı mahiyetinde olduğuna, 2020 yılında
ülkede hâlâ kayıpların konuşulduğuna ve bu durumun
kamuoyunda endişe ve kaygıya sebep olduğuna, Serkan
Tumayın Kırıkkale F Tipi Cezaevinde 17 Ekim tarihinde ölümü
hakkında soruşturma açılması ve bu ölümün
aydınlatılmasının kamuoyunun beklentisi olduğuna, Diyarbakırda Faris Türk isimli
vatandaşa işkence iddalarıyla ilgili sorumluların
yargılanacağına dair bir tutum beklediklerine, Kurtalan-Siirt
arasındaki duble yolun hâlâ bitirilememesiyle ilgili resmî bir
açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, öncelikle İstanbul Milletvekili Markar
Eseyanın vefatı sebebiyle Adalet ve Kalkınma Partisi
camiasına, yakınlarına ve ailesine başsağlığı,
kendisine de rahmet diliyorum. Acılarını, üzüntülerini
paylaşıyoruz.
Evet, ekonomi gitgide
ağırlaşıyor, Meclisin bütçe mevsimine girdiği
bugünlerde bütçe meselesi ve bütçe açığı kamuoyunda çok
yoğun bir şekilde tartışılıyor. Halkın
bütçesinin nasıl çarçur edildiği iktidarın diğer
ortağı tarafından aslında bizce itiraf edildi. Askıda
ekmek açıklaması halkın nasıl bir yoksulluk içinde
olduğunun da ispatı mahiyetinde. Bin odalı sarayda
yaşayanlar insanları kuru ekmeğe muhtaç hâle getirdi, pandemi bu
yoksulluğu maalesef daha da derinleştirdi. Bu yoksulluk her gün
raporlara yansıyor. İpsosun yaptığı
araştırmaya göre orta alt sınıfların yüzde 94ü
işini kaybetme korkusu yaşarken orta üst sınıflarda bu
korku yüzde 70 oranındadır. Tüm katılımcıların
yüzde 59u ekonomide daha kötü günlerin geleceği beklentisi içindedir.
Araştırmanın sonuçlarından biri ise çok çarpıcı:
Yoksulun borcu, zenginin ise serveti büyüyor. Ekonomik krizin gündelik
yaşamdaki tepkilere dönüşmesi de her geçen gün artıyor. Pancar
çiftçileri şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve yeterli
destek alamadıkları gerekçesiyle isyan aşamasına
gelmiş durumda. Şeker pancarı üreticilerinin
toplantısında söz alan bir çiftçinin şu sözleri ekonomideki
durumu açıkça ortaya koyuyor: Ben huzur arıyorum, huzur yok. Bir
hükûmet temsilcisi tenezzül edip gelmedi, hepimiz geberip gideceğiz böyle
olursa. Ayrıca, her ne kadar iş yeri kapatma, özür dileme
denkleminden tartışılsa da Denizli Valisinin esnaf denetiminde
dikkat çeken görüntü, bir esnafın Valiye söylediği sözler oldu:
Canıma yetti, gebermek istiyorum. Piyasanın hâline bak, salı
günü 15 lirayla kapattık, çarşamba günü 100 lira; 100 liranın
hepsi kâr olsa ne olur? diyerek Valiye tepki göstermişti. Bu sözler krizin
boyutlarını aslında özetliyor.
Yine, on dört yıl önce Soma Uyar
Madenciliğe ait maden ocağında 2 ayağını
kaybeden, on dört yıldır iş kazası tazminatı ödenmeyen
İdris Sarıkaya Kim gelirse gelsin, bizi öldürsünler, hakkımızı
sonuna kadar alacağız. diyor. İdris Sarıkayanın
durumu, iktidarın halkına değil, sermayeye nasıl
özgülendiğini de ortaya koymaktadır.
Başka bir konu Sayın Başkan; Bahtiyar
Fırat, kayıp. Evet, 2020 yılında hâlâ Türkiyede
kayıpları konuşuyoruz maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
14/10/2020 tarihinde Tahrana gitmek üzere İstanbul Havalimanına
gidiyor Bahtiyar Fırat, pasaport kontrolünden sonra uçağı
beklerken havalimanı polisi kendisine Seni gözaltına alıyoruz.
diyor, havalimanında alıkoyuyor, üç saat bekletiliyor ve
ardından Yanlış anlaşılma oldu. denilip serbest
bırakılıyor. Uçağı kaçırdıktan sonra eve
dönmek üzere taksiye biniyor, bindiği taksi durduruluyor ve kaçırılıyor
taksiden, bir daha da kendisinden haber alınamıyor. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına ailesi başvuruyor, şu
söyleniyor ilk etapta; Bahtiyar Fıratın MİT tarafından
gözaltına alındığı, sabırlı olmaları
gerektiği bilgisi ailesiyle paylaşılıyor ama ilerleyen
süreçte -saatlerde- savcılık bunu da reddediyor. 14/10/2020 tarihinden
bu yana Bahtiyar Fırattan haber alınamadı, ailesi büyük bir
endişe içinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Özellikle 90lı yıllarda yaşanan ve gözaltında on binlerce
insanın kaybedildiği gerçeği karşısında
kaçırma ve kaybolma vakaları kamuoyunda ciddi bir endişe ve
kaygıya sebep olmaktadır. Bir an önce iktidardan bu konuda
açıklama bekliyoruz.
Cezaevinde bir can daha yitirdik, Serkan Tumay. Önce
ailesine Kırıkkale F Tipi Cezaevinde darbedildiğini ifade etti
ve 17 Ekim tarihinde cezaevinde maalesef vefat etti. İki yıllık
hapis cezası nedeniyle Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevinde
tutuluyordu, 27 yaşındaydı ve kolunda, kafasında kırıklar
oluşmuştu. Kırıkkale
Başsavcılığına ailesi başvuruda bulundu bu
kırıklar sebebiyle, henüz yanıt alamadan vefat ettiği
bilgisini aldı. Bu çok ciddi bir mesele. Kamera
kayıtlarının hemen incelenmesi, cezaevi yetkililerinin,
sorumlularının bu konuda hakkında soruşturma
açılması ve bu ölümün aydınlatılması bütün kamuoyunun
beklentisidir Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diyarbakırda bir işkence vakası var: Faris Türk isimli bir
vatandaşın evine sabah beşte baskın yapılıyor,
tıpkı Rojbin Çetinde olduğu gibi köpekler eşliğinde
baskın yapılıyor ve edindiğimiz bilgiye göre bina sakinleri
de çocuklarının çığlıklarıyla uyanıyor. Ne
yazık ki devlet, iktidar artık işkenceyi inkâr etmek bir yana
sahipleniyor ve bu konuda bir an önce tekrar -diğer meselelerde
olmadığı gibi- yeni bir adım bekliyoruz, açıklama
bekliyoruz, sorumluların yargılanacağına dair bir tutum
bekliyoruz.
Son olarak Sayın Başkan, duble yollar
meselesi. 2003 yılında seçimlerin yenilenmesinin ardından,
Siirtten milletvekili seçilen Recep Tayyip Erdoğan 12 Mayıs 2003
tarihinde Siirtte katıldığı toplu açılış
töreninde duble yol yapımına başlanacağını
duyurdu. Siirt-Batman arasında duble yol yapılırken
Kurtalan-Siirt arasında yaklaşık 32 kilometrelik yol ise hâlâ
bitirilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - 32
kilometrelik yol, on yedi yıl önce verilen duble yol sözü bizzat şu
anki Cumhurbaşkanı tarafından o dönemde verilen bir söz. Benim
de aynı zamanda vekili olduğum il. O yolda yolculuk yapmak hakikaten
işkenceye dönüşüyor ve en son, Siirt Karayolları 94üncü
Şube Şefliğince Yeni Mahallesi Termol mevkisinde yapılan
yolun, arazi sahipleriyle yaşanan anlaşmazlık sebebiyle
kamulaştırmanın yargıya taşındığı
bilgisini aldık ve üç dört yıl daha bu yol yapımı
durduruldu, 20 kilometrelik yola kadar düşmüş, bu konuda resmî bir
açıklama bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyursunlar.
29.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, vefat
eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyana ve Gazeteci Bekir Coşkuna
Allahtan rahmet dilediğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
yapılan seçimlerin hayırlı olmasını dilediğine,
ölüm yıl dönümünde Aliya İzzetbegoviçi bir kez daha saygıyla
andıklarına, Azerbaycanın kuruluş yıl dönümünde
Ermeni işgalinin son bulması ve Azerbaycanın refah, huzur ve
mutluluk içerisinde yaşamını devam ettirmesini arzu ettiklerine,
eğitimde okullaşma oranlarının 2002nin gerisine
düştüğüne, ülkenin hem örgün eğitimde hem de akademik düzeyde
uluslararası göstergelerde geriye gidişinin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinde 25, 26 ve 27nci
Dönem milletvekilliği yapmış İstanbul Milletvekili Markar
Eseyan hayatını kaybetmiştir; sevenlerine, yakınlarına
ve milletvekili arkadaşlarına başsağlığı
diliyorum, kendisine de Allahtan rahmet diliyorum.
Bekir Coşkun kalemini satmayan, cesur, yürekli
bir gazeteciydi; hayatı, toplumu, insanları, hayvanları, çevreyi
seven bir insandı; hayatı boyunca hep mücadele etmiş birisiydi,
vefat etti. Kendisine Allahtan rahmet, okurlarına ve tüm sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
Kıbrıs seçimleri Türkiye Cumhuriyetini ve
Kıbrıs Türk Cumhuriyetini çok ilgilendiren bir konudur; orası
bizim yüreğimizdir, orası nasıl atıyorsa Türkiye
Cumhuriyetinin duruşu da aynı o şekilde olacaktır. Onların
orada güçlü olması, var olması, başlarının dik olması
bizim için önemlidir. Bu seçimlerin her 2 cumhuriyete de hayırlı
olmasını diliyorum.
İzzetbegoviçin ölüm yıl dönümü.
Sayın Başkanın ölüm yıl dönümünde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bir kere daha saygıyla anıyoruz. Azerbaycanın
kuruluş yıl dönümünde bir kere daha
Ermenilerin istilasının bir an önce son
bularak oradan çekilmesini, özgür Azerbaycanın tekrar refah, huzur ve
mutluluk içerisinde yaşamına devam etmesini, Sayın
Başkanın da ifade ettiği gibi, kendilerinin, savaşla
değil barışla komşularını ve tüm dünyayı
kucaklama arzularının bir an önce yerine gelmesini biz de çok arzu
ediyoruz.
Dün, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan On sekiz yıldır biz
eğitimi ve kültür işini yapamadık. diye bir itirafta bulundu. İstanbula
ihanet ettik. dedi daha önce, Karadenizde dere yataklarını
işgal ettik. Aldatıldık itiraflarına bir yenisi eklendi.
AKP iktidarı on sekiz yılda eğitimi mahvetti, 7 bakan
değiştirdi, defalarca müfredat değiştirdi, her gelen
öncekini silip kendi sistemini kurmaya kalktı, 4+4+4le eğitimi
kademeli hâle getirdi; uyardık, dinlemediler. Bugün,
çocuklarımızın eğitime devamlılığı yani
okullaşma oranı 2002nin gerisine düşmüş durumda. 2002de
yüzde 17 olan eğitimin yatırımlardaki payı 2020de yüzde
4,6ya düşmüştür. Devlet okullarının derslik
açığı, öğretmen açığı bir yana tuvalet
temizliğini, güvenliğini bile sağlayamazken özel okullara
teşvik dağıtmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
İktidarları döneminde özel okul
sayısı tam 3 kat artmıştır. Bugün,
yarattıkları sistemde çocuklarımızı özel okula
göndermek zorunda kalıyoruz. Parası olanın, gücü yetenin
eğitim alabildiği bir sistem yaratılmıştır. Peki
nitelik? Hem örgün öğretimde hem de akademide nitelik için iki
taşı üst üste koyamamışlardır. Akademisyeni olmayan,
öğrencisi olmayan üniversiteler açılmıştır. Ülkemizin
yetiştirdiği değerli bilim insanları sırf
görüşlerini dile getirdikleri için okullarından uzaklaştırılmıştır.
Sınav sistemi tam bir çorbadır. LGS, OKS, SBS, TEOG ve yeniden LGS,
neredeyse alfabede harf kalmamıştır. Üniversiteye giriş
sınavlarında 1milyon 131 bin çocuğumuz fizikte, 1 milyon 163
bini kimyada, 1 milyon 477 bini de biyolojide tek bir soruya cevap
verememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Türkiye hem örgün
öğretim hem akademik düzeyde uluslararası gösterilerin tümünde
geridedir ve ne yazık ki geriye gidişi devam etmektedir. Uzaktan
eğitimin hikâyesi hepten rezillik, ellerine yüzlerine
bulaştırmışlardır. Ne yazık ki ellerine yüzlerine
bulaştırdıkları eğitim çocuklarımızın
hayatı, ülkemizin geleceğidir. Benim için çok etkileyici ve
açıklayıcıdır; cumhuriyetimizde, önünde millî ifadesi
bulunan 2 bakanlık kurulmuştur: Millî Eğitim ve Millî Savunma.
Vatan için, gelecek için, evlatlarımız için hayati öneme sahiptir ve
millî olmak zorundadır, hepimizi içine almak zorundadır. Bir
insanın iki dudağı arasında deneme yanılma
tahtasına çevrilemez. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
eğitimi mahvetmiştir ve liderinin bahsettiği gibi topyekûn bir
reform yapma becerisine, imkânına da sahip değildir. Kaybedecek
neslimiz yok. Bu işi biz çözeriz. Geçmişte yaptık, yine
yaparız, yapacağız da. Milletin iktidarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Eğitimin paydaşları akademisyenler,
sendikalar ve öğrencilerin, gençlerin, anne babaların dâhil
olduğu tüm kesimlerin ihtiyaç, beklenti ve dertlerini, dünyanın
gerçeklerini, eğitimin ufkunu esas alan bir çalışmayla
ufkumuzla, inancımızla eğitimi içine itildiği
bataklıktan çıkarabiliriz. Türkiye, on sekiz yıldır, dibini
görmediğimiz bu bataklığa mahkûm edilmiştir ama Türkiye
Cumhuriyeti asla mahkûm olmayacaktır.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin, buyurun.
30.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
İstanbul Milletvekili Markar Eseyanın vefatı nedeniyle her
gruptan yapılan konuşmalara teşekkür ettiğine, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilen Ersin
Tatarı tebrik ettiğine, vefatının 17nci yılında
Aliya İzzetbegoviçi rahmetle yâd ettiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentopun Azerbaycan Parlamentosunda bir konuşma
yapmasını ve Gence şehrine gitmesini anlamlı
bulduğuna, bu ziyarete İYİ PARTİ, MHP ve CHPden
yapılan üst düzeyde katılımlardan dolayı teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla
selamlıyorum. Hayırlı bir hafta olmasını temenni
ediyorum.
Öncelikle, çok değerli
arkadaşımız Markar Eseyan, 25, 26 ve 27nci Dönemlerde
milletvekilliği yapmış arkadaşımız, dostumuz
vefat etti. Bu sebeple her bir gruptaki arkadaşımızın konuşmalarına,
yanımıza gelerek taziyelerini belirten tüm milletvekili
arkadaşlarımıza hassaten teşekkür ediyorum.
Markar kardeşimle ilgili olarak, tabii bizim
eski bir hukukumuz var, tanışıyoruz, 25inci Dönemde birlikte
ilk defa milletvekili seçildik. Şu sıralarda yan yana oturarak yemin
etmeyi beklediğimizi hatırlıyorum. Hastalığı
sürecinde gerçekten ağır bir hastalık döneminden geçti ve vefat
ettiği şu günlerde
Bence bazen insanlar yaşarken hayatları
bir mesaj ama vefatla beraber de başka bir anlam ifade ediyor, hayatın
başka bir mesajı ortaya çıkıyor. Şu günlerde
Azerbaycanda, Ermenistanda böylesine bir savaş varken,
Ermenistanın böylesine zulmü varken, bir insanın hayatının
nasıl olması gerektiğine dair, bir Ermeninin
hayatının nasıl olması gerektiğine dair, kendisinin,
Türkiyede yaşayan bir Ermeninin hayatının bizatihi kendisi
aslında bir tarafıyla tanıklık ediyor. Bunun üzerinden
geçmemiz, konuşmamız bana enteresan geldi.
Dün kitaplarını aldım, buraya
getirdim; biraz da kendime kızdım, keşke daha önce okumuş
olsaydım kitaplarını dedim. Okurken duygulandım, vakti olan
arkadaşlarımızın da okumasını isterim.
Jerusaleme baktım, çok küçük yaşta yatılı okula
gitmiş, hüzünlü bir çocuk gördüm. Şimdinin Dar Odası ödül
almış bir roman. Yazılarını topladığı
İyi Şeyler; mesela, bayramla alakalı bir
yazısını okudum, anı defterimize oradan bir bölüm yazma
ihtiyacı duydum. Dünyayı Durduran 60 Gün, orada da daha sonra
darbeyle alakalı, demokrasiyle alakalı yazılarını
derlediği bir kitap. Bir kitabı daha var, onu temin edemedim. Ve
şunu gördüm: Bazı insanların hayatının rengi oluyor,
bazı insanların hayatında bazı şeyler daha belirgin
oluyor. Mesela, okuduklarımdan aklımda hüzün kelimesi kaldı.
Yani alttan alta devam eden bir hüznü okuduğumu fark ettim ve o hüzün
galiba insana daha çok yazma, daha çok anlatma, daha çok kendi içinden bir
şeyler söyleme ihtiyacını veriyor. Bu manada, Markar Eseyan,
bence bütün yazılarında bugüne kadar hem kendi hikâyesini hem
Türkiyeye dair hayallerini, hatta dünyaya dair hayallerini anlattı,
siyaseti de bunun bir parçası olarak gördü yani kendi
yaşadığı şekilde, kendi hayal ettiği
Türkiye-dünya algısı için siyaseti bir vesile olarak gördü. Biz
kendimizi şanslı addediyoruz bizimle beraber olduğu için,
siyaset yaptığı için. Kendisi Sivaslı aslında, dedesi
Sivastan göç etmiş bir Ermeni, babası bir Ermeni, annesi Çerkez
kadını.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Böyle
bakıldığı zaman, hayatını okurken, aslında,
Türkiye hayatında -geriye dönüp baktığım zaman- neler
yaşadığımızı, nereden nereye geldiğimizi
onun hayatı üzerinden okumanın, bu sebeple -vefatı
itibarıyla- hepimiz için öğretici olduğu kanaatindeyim.
Tabii, cenazesi var perşembe günü. Biz,
milletvekilleri olarak orada olacağız. Biliyorum sizlerden de
iştirak edenler olacaktır. Perşembe günü saat 14.00te
Kumkapı Meryem Ana Patriklik Kilisesinde olacak. Üzgünüz, ben de
Allahın merhametiyle muamele etmesi için dua ediyorum, başsağlığı
diliyorum ailesine. Elbette, Türkiyeye başsağlığı
diliyorum. İnşallah, kitaplarıyla yaşamaya devam edecek.
Bekâr bir insandı, evladı yoktu ama görüyorum, fikirler aslında
bizim evlatlarımız. Fikirleriyle nişanlı olduğunu
söylüyor Öznur Hanım. Fikirlerimiz, kitaplarımız,
bıraktığımız şeyler bizim izlerimiz.
Bir de şunu belki ifade edebilirim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Galiba birbirimizi daha
iyi tanımaya ihtiyacımız var diye düşünüyorum, insan olarak
daha fazla tanımaya ihtiyacımız var. Yani buralarda, evet,
kavgalar yapıyoruz, tartışıyoruz -yapalım da zaten,
yapalım- ama günün sonunda insanız yani, her şey bizim için,
ölüm de bizim için. O yüzden, birbirimizi daha iyi tanıyalım ve birbirimize
karşı olan muhabbetimizi artıralım diyorum.
Söyleyeceğim şey budur.
Evet, buradan -tabii ki, dünya akmaya devam ediyor-
ben de tebriklerimi iletiyorum Ersin Tatara, 5inci Cumhurbaşkanı
Kıbrısın, Allah muvaffak etsin. Kıbrıs bizim için çok
önemli, 1974 bizim için bir milattır öyle baktığımız
zaman, Kıbrısın iyiliği bu manada Türkiye'nin
iyiliği. Aslında, kendimizden öte yani Kıbrısın
iyiliği -bir manada baktığımızda- onların
iyiliği bizi iyi eden. Yani bize faydadan öte bir şeyden
bahsediyorum. Kıbrıs iyi olduğunda, onlar iyi olduğunda biz
ancak iyi olabiliriz. Evet, güvenlik meselesi vesair hepsi bunun bir
parçası ama günün sonunda, orada yaşayan insanımızın
iyi olması bizim için nihai nokta diye düşünüyorum.
Aliya İzzetbegoviçi tabii ki rahmetle yâd
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Son birkaç dakika rica
ediyorum.
On yedi yıl önce vefat etti ama
baktığınızda da onun bence en önemli simgesi iyi bir insan
olmasıdır. İyi bir insan olduğunuzda
yaptığınız her işin farklı bir tezahürü oluyor.
Genç Müslümanlar hareketinin öncülerinden, bu konuda hapis yatmış ve
nihayetinde de kendi hikâyesiyle beraber tabii olarak bir topluluğa, kendi
insanlarına da liderlik yaparak ülkesinin barışa
çıkmasında, ulaşmasında fevkalade rol üstlenmiş önemli
bir lider, onu da rahmetle yâd ediyorum.
Son olarak da, biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanımız, partilerimizden çok önemli
katılımlarla -onlara da hassaten teşekkür ediyorum- Azerbaycandalar.
Sayın Başkanımız orada, Mecliste bir konuşma
yaptı ama en önemlisi, Genceye gitti. Genceye gidişini çok
anlamlı buluyorum. Orada sıcak bir çatışma var hâlâ ve
oradan dünyaya bir mesaj vermek, dünyaya seslenmek, bu haksız savaşa,
işgale tam yerinden bir Dur! demek önemli diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
son bir cümle
BAŞKAN Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Onların
anlatımıyla ifade etmek gerekirse, Azerbaycanın başkenti
Bakü ama fikrî başkenti Gence. Gencenin vurulması bence ayrıca
bir önem arz ediyor. Bu manada, Sayın Başkanımıza ve siyasi
partilerden, İYİ PARTİden, MHPden, CHPden üst düzeyde
katılarak oraya giden milletvekillerimize, gruplarımıza hassaten
teşekkür ediyorum.
İyi çalışmalar diliyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ PARTİ Grubunun,
İzmir Milletvekili Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu tarafından, kamu-özel iş birliğiyle
yapılan yatırımların orta ve uzun vadede kamuya
verdiği zararın araştırılması amacıyla
14/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3303) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/10/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/10/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Grup Başkan Vekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından kamu-özel iş
birliğiyle yapılan yatırımların orta ve uzun vadede
kamuya verdiği zararın araştırılması
amacıyla 14/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 20/10/2020 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurunuz Sayın Sıdalı.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan, hayatını kaybeden Sayın Eseyana
rahmet, ailesine ve AK PARTİ Grubuna da
başsağlığı diliyorum.
Maalesef, Sayın Bekir Coşkun da bu hafta
hayatını kaybetti; kendisine de Allahtan rahmet, Sözcü ailesine de
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, getirmiş
olduğumuz önerge kamu kaynaklarını verimsiz bir şekilde
kullanan Türkiye ekonomisinin geleceğini ve kamu maliyesini tehlikeye
atan, serbest piyasa koşullarını ortadan kaldıran ve siyasi
yozlaşmayı hızlandıran son derece ciddi bir konuyla
alakalı yani yap-işlet-devret olarak bilinen kamu-özel iş
birliği projeleri üzerine. Kamu-özel iş birliği projeleri
kategorik olarak kötü yönetim modelleri değildir. Bu modelin dünyada pek
çok başarılı örneği mevcut fakat sizin uygulama yönteminiz
verimli bir modeli maalesef başarısız
kılmıştır. Başarısız kılmaması da
mümkün değildir çünkü uyguladığınız modelde, kamu-özel
iş birliğinin temel gereği serbest piyasa yok, rekabetçi ihale
koşulları yok, şeffaflık yok. Aynı 5 şirketin
sürekli büyük kamu ihalelerini aldığı bu durum Türkiye için
utanç vericidir. Söz konusu yanlış uygulama modeli hem hukuk hem
devlet hem de serbest piyasa kültürüyle maalesef bağdaşmıyor.
Doğrudan kamu eliyle yapılmayıp, özel sektöre ihale edilen ve
karşılığında uzun yıllar işletme hakkı
devredilen bu projeler, kısa vadede çözüm olsa dahi, orta ve uzun vadede
kamu maliyesinin sırtına -anlaşma şartları
gereği- taşınamaz ve gereksiz yükler yüklüyor, yükleyecek.
İhalelere Hazine garantisi getirilmesi, işletme hakkı devrinin
bu şartlarda bu kadar uzun süreli olması bu modelin dünyadaki tek
örneği. Uygulanan bu ulaştırma projeleriyle vatandaş
geçmediği köprünün, otoyolun parasını cebinden ödüyor. Bu
geçiş garantisi modeli, âdeta, iktidarın vatandaşı,
vatandaşın cüzdanını özelleştirmesinden başka bir
şey değildir.
İktidarın pandemi sürecinde
aldığı önlemler kentler arası yolculukları
kısıtlamışken, bu özel dönemde bile sözleşmeler
askıya alınmamış ya da herhangi bir indirime gidilememiştir.
Zorda olan kamu maliyesi bu yük altında ezildikçe eziliyor. İktidar
sahipleri kamu kaynaklarını daha şeffaf, daha rekabetçi, daha
verimli, daha akılcı ve daha tasarruflu yöntemlerle
kullanmalıydılar. Aksi hâlde, her alana sirayet eden bu yozlaşmış
anlayış Türk ekonomisini bir kara delik gibi yutacak ve
vatandaşlarımız on yıllar boyunca bu verimsiz ve
başarısız projelerin bedelini yoksullaşma pahasına
ödemeye devam edecektir.
Biz İYİ PARTİ olarak, Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin de defalarca ifade
ettiği gibi, ekonomimizin üzerine ağır bir yük olan bu keyfî,
denetimsiz, verimsiz ve akıl dışı yönteme her zaman
karşı çıkacağımızın bilinmesini isteriz.
Bizim istediğimiz, öncelikli ihtiyaçlarımızı gözeterek
kaynaklarımızı en verimli, en şeffaf şekilde,
müteahhit yararı yerine millet yararını gözeterek bir
yatırım politikası uygulanmasıdır. Siz,
ulaştırma politikalarında toplu ulaşımı
teşvik eden, ucuz, güvenli, hızlı, verimli, sürdürülebilir bir
ulaşım vizyonuna maalesef sahip değilsiniz. Sizin sahip
olduğunuz vizyon, vatandaşı bireysel araç kullanımına
iten, dolayısıyla alınan motorlu taşıt vergileri,
akaryakıt vergileri, özel tüketim vergileri, katma değer vergileri,
köprü geçiş vergileriyle yandaşlara hazineden sermaye transfer etmek
üzerine kurulu. Bu bir dolaylı vergilendirme stratejisidir. Dünyada
kurallara dayalı bir serbest piyasaya ve güçler
ayrılığına dayanan hukuk sistemine sahip demokrasilerde
böyle bir şey söz konusu olamaz. Vergi doğrudan alınır,
vergi kazanandan alınır. İktidarımızda,
yatırımcının para kazanması değil, vatandaşın
parasının nereye harcandığının önemi
olacaktır. Sizse parayı, kamuya yıllık 210 milyon dolara
mal olacak şekilde Osmangazi Köprüsünü yaparak harcıyorsunuz. Oysa
bu verimsiz harcamayla gelecek yirmi yılda ödeyeceğimiz parayla bir
sağına, bir soluna en az 2 köprü daha yapabilirdiniz. Gördüğünüz
gibi, itirazımız hizmete değil, maliyetinedir.
İktidarımızda Çanakkale Köprüsüne harcanan parayla, bu köprünün
yanı sıra ya en yakın Balıkesire demir yolu hattı
yapılır ya da Bursa üstünden tren hattı bağlanır; böylece
vatandaşı ucuz, güvenli, hızlı, toplu ulaşıma
eriştirir, parasının cebinde kalması
sağlanırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Verimsiz ve vatandaşın aleyhine olan
anlaşmaların tekrarlanmaması adına,
halkımızın refahı için son derece önemli olan önerimize
destek bekliyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİnin vermiş olduğu grup
önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şu an burada
bulunan bütün milletvekilleri, Türkiyenin en ücra köşesinde
dükkânını açan bir esnaf, alın teriyle sabahın erken
saatlerinde uyanan tarım emekçisi, evini geçindirmek için 2 bin TLye
çalışan bir asgari ücretli; kısacası 83 milyon yurttaş
Osmangazi Köprüsünden, Yavuz Sultan Selim Köprüsünden geçmeyen her araç için
borç ödüyor ve ödeyecek. İktidar ve sermaye iş birliği çerçevesinde
hayata geçirilen yap-işlet-devret projeleri geçmeyeni pişman, geçeni
de bin pişman ediyor.
Bakınız, İstanbuldan arabayla yola
çıkan bir kişinin İzmire kadar 256 lira ödemesi gerekiyor. Bu
fiyat sadece birinci sınıf otomobiller için yani vatandaşlar iki
yüz on dakikalık yolu 256 TLye geçecek; dakika başına 1 liradan
fazla. İstanbul-İzmir Otoyolunu kullanan, geçiş ücretini
ödemeyen ya da geciktiren bir kişi fahiş oranlarda 2 hatta 3
katı ceza ödemek durumunda bırakılırken Gebze-Orhangazi-İzmir
Otoyolunu inşa eden, 2035 yılına kadar işletme hakkı
olan şirketlerin 568 milyon TLlik kullanım bedeli iktidar
tarafından 2010dan bu yana alınmamıştır.
İktidar, halkı ödemedikleri ücretler için şirketler adına
cezalandırırken şirketleri ödemedikleri ücretler için
ödüllendirmektedir. Ülkeyi şirket gibi yönetmek gerekli. diyenlerin
ülkeyi şirketlere teslim etmesinin en aşikâr örneği
yap-işlet-devret modelidir. Bir şirketi ancak yüzde 100 hissesine
sahip olduğunuz zaman keyfî olarak yönetebilirsiniz yani şahıs şirketi
olduğu zaman, aksi takdirde hissedarlara hesap vermek
zorundasınız.
Bunu hiçbir zaman unutmayın, bu bütçenin 83
milyon ortağı var ve hissedarlar paralarının nasıl
harcandığını merak ediyor. Bunları ticari
sırdır, devlet sırrıdır. safsatası altında
örtbas edemez, gizleyemezsiniz. Yap-işlet-devret modeliyle hayata geçen
projelerin maliyetleri hakkında bir şeffaflık söz konusu
değildir. Çanakkale geçiş projesi için iktidarın en üst düzey
yöneticilerinden biri maliyetin 10 milyar dolar, diğeri ise 19 milyar
dolar olacağını ifade etmiştir. Bir projenin maliyet
hesabında bile yüzde 100lük veri hatası varsa bunun fizibilitesi
nasıl yapılmıştır? Yine, Osmangazi Köprüsü ve
Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolunu işleten OTOYOL AŞ
ortaklığına, 2020 yılının ilk yarısında
geçiş garantisi sağlanmadığı için halkın cebinden
1 milyar 750 milyon liralık ödeme yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) İktidar,
ekonomiyi uçurmak ile ülkeyi uçuruma sürüklemek arasındaki farkı
göremiyor. Bütçeye yük olmayacağı tezi üzerinden
tanıtımı yapılan, Cumhurbaşkanı
Erdoğanın Cebimizden beş kuruş çıkmadan
yaptık. diyerek övündüğü kamu-özel iş birliği projelerinin
ülkenin bütçesine, emekçiye, yoksula olağanüstü bir yük getirdiği
aşikârdır. Yurttaşlar kullanmadıkları köprülere,
tünellere, havalimanlarına milyarlarca lira ödemek zorunda kalıyor.
2020 Cumhurbaşkanlığı
Yıllık Programında otoyol ve köprü ücretlerine ilişkin
yeni bir düzenlemeye yer verilmişti. Bu düzenleme de dinamik
fiyatlandırma olarak lanse edilmişti. Bu, çok kullanılan
yerlerden az ücret alınması idi. Soruyorum sizlere: Bu projenin
başarılı olduğu herhangi bir yer var mıdır?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.
Buyurunuz Sayın Yavuzyılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
İstanbul Milletvekili Sayın Markar Eseyana Allahtan rahmet,
ailesine, Meclisimize, milletimize başsağlığı
diliyorum.
AK PARTİnin uyguladığı
yap-işlet-devret modelinde krediyi veren devlet, garantiyi veren devlet,
borçlanan devlet, parayı ödeyen millet ama fahiş kârlarla parayı
kazanan yandaş şirketler. İşte, Türkiyede uygulanan sistem
bu. AK PARTİ Hükûmeti, yap-işlet-devret projeleriyle yandaşa
kâr, vatandaşa yoksulluk garantisi veriyor. Garanti ödemeleri
çığırından çıkmış durumda; Hükûmet görevli
şirketlere ne ödeyeceğini öngöremiyor, hesaplayamıyor. Bugüne
kadar bir projede bir kez bile araç geçiş garanti sayısı
tutturulamadı. Şimdi, örneklere bakalım: Zafer Havalimanı
2020 yılının ilk sekiz ayı için garanti edilen yolcu
sayısı 852 bin ancak bu sürenin içinde uçan yolcu sayısı
7.233, kaynak Devlet Hava Meydanları İşletmesi. Maliyeti 50
milyon avro, kamuya devredileceği 2044 yılına kadar
şirketin kasasına girecek olan para 205 milyon avro.
İkinci bir örnek, Sayıştay
raporlarına göre yap-işlet-devret modeliyle yapılan
Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Osmangazi Köprüsü dâhil kamulaştırma
kullanım bedeli ilgili görevli şirket tarafından ödenmemiş.
Ne kadar? 568 milyon TL. Kamuya devredileceği 2035 yılına kadar
bu kullanım bedellerinin toplam tutarı yaklaşık 1,5 milyar
TLye ulaşacak. Bu tutarla on beş yıl boyunca yani kamuya devir
tarihine kadar tüm bayramlarda vatandaşlarımız araçlarıyla
Osmangazi Köprüsünden ücretsiz geçebilir, bunu lütfen not alın.
Diğer bir konu, bir soru sormak istiyorum.
Bunun yanıtını da bu görüşmelerde bekliyorum. Çanakkale
Köprüsünün kamuya devredileceği tarih gün, ay, yıl olarak nedir?
Süresini sormuyorum, on altı yıl, on yıl onu sormuyorum. Tam
olarak gün, ay, yıl olarak devredileceği tarihi soruyorum. Resmî
başvurularımızda bu sorunun yanıtı verilmekten
kaçınılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - Diğer bir
konu bir hileyle ilgili. Hile şudur: Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı ile maalesef Sayıştayın verdiği -yap-işlet-devret
modeliyle ilgili kullanılan krediler ve toplam proje maliyetleri-
arasında ciddi bir fark var. Bu fark itibarıyla dış kredi
kullanımına Hükûmetin verdiği araç geçiş garantilerinin dışında
bir de borç üstlenim taahhüdü var, bu taahhüde göre de rakamlar tutmuyor. Yurt
dışındaki kredi kullanılan yerlerden daha yüksek proje
maliyeti gösterilmiş, daha yüksek kredi kullanılmış, bu da
proje maliyetinin üzerinde.
Evet, değerli milletvekilleri,
yap-işlet-devret modeliyle bu garanti ödemeli projelerle vatandaş
geçmediği köprünün, girmediği tünelin, binmediği trenin,
inmediği havalimanının ücretini ödüyor, yoksullaşmaya devam
ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Bravo!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Ahmet Bey.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; ben de milletvekili arkadaşımız Markar
Eseyana rabbimden rahmet, ailesine, Meclisimize, grubumuza sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, yap-işlet-devret
modeli Ulaştırma Bakanlığında en çok ve
Sağlık Bakanlığında, Gençlik ve Spor
Bakanlığında da uygulanmakta. Ulaştırma Bakanlığıyla
ilgili gerek Genel Müdür olarak gerek Bakan olarak bu işlerin içinde
bulunmuş bir kardeşiniz olarak şunu rahatlıkla
söyleyebilirim ki: Geçmişte dünyada uygulanan yap-işlet-devret veya
yap-kirala-devret modellerinin yanlışlıkları gözükmüş,
bunların tamamı düzeltilmiş ve dünyaya Türk modeli diye örnek
olmuş bir uygulama sistemi yapıyoruz ve dünyanın birçok yerinde
uygulanıyor bunu da dünyanın birçok yerinde Türkiyedeki yükleniciler
yapıyor. Hani, Türkiyede olunca üç-beş kişiye peşkeş
deniyor ya peki dünyanın ülkeleri bu kişilere niye
yaptırıyor, onlar da mı peşkeş çekiyor? Hayır.
ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) Hangisi? İsim
ver.
AHMET ARSLAN (Devamla) Bu, Türk müteahhitlik
sektörünün itibarını ve geldiği noktayı göstermesi
adına çok çok önemli.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Peki ama hangi
parayla?
AHMET ARSLAN (Devamla) Evet Borçlanıyoruz,
borç ödüyoruz. deniyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yalan!
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ya borçlanarak yapacaksınız ya öteleyeceksiniz.
Borçlanarak bunların tamamını geçmişteki gibi yaparsanız
Türkiyede iki tane köprü yaparsınız, 81 ile hizmet götüremezsiniz.
81 ilin tamamına hizmet götürmek ve bu hizmetleri ötelememek için
anında uygulamanız lazım, AK PARTİnin
yaptığı budur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunlar neye yarar? Bunlar katma değer oluşturur,
bunlar istihdam oluşturur, bunlar 81 ilin tamamına yatırım
anlamına gelir. Birkaç tane rakam vereyim, hepsinin cevabı; bugüne
kadar 30,5 milyar dolarlık KÖİ yani kamu-özel ortak işbirliğiyle
yatırım yapılmış.
26 milyar dolarlık gayrisafi yurt içi
hasıla oluşmuş, 58 milyar dolarlık üretime etkisi
olmuş, insanımızın hayatını
kolaylaştırmayı bir kenara bırakıyorum.
Gebze-Osmangazi-İzmir Otoyolunu hepiniz
kullanmışsınızdır, temmuz ayı rakamları,
garanti rakamlarının üzerine çıkmıştır, bu da
zaten öngörülendir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugüne kadar 1 milyonun üzerinde istihdam oluşturulmuştur, bu çok
kıymetlidir. Yap-işlet-devretlerden kaynaklı Zafer
Havalimanı örnek gösterildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
AHMET ARSLAN (Devamla) Sadece Zafer değil,
değerli arkadaşlar, başka havalimanlarından kaynaklı
da ödediğimiz garanti ücret 133 milyon dolar, ancak buna
karşılık 538 milyon dolar garanti üzeri gelir
almışız. Biz işimizi bilen, müdebbir bir tacir gibi
davranıyoruz, 405 milyon dolar fazladan para almışız.
İstanbul Havalimanı dâhil sekiz havalimanında
yap-işlet-devret süreci bittikten sonra işletme hakkını
devretmişiz, kiraya vermişiz, kaç lira elde etmişiz? 4,9 milyar
dolar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Bunları iyi hesap etmek lazım.
Değerli arkadaşlar, küçük havalimanları zarar eder, ZAFERde
dâhil ancak küçük havalimanlarını yapmazsanız, büyük
havalimanlarından bu gelirleri elde edemezsiniz. Zaferin maliyeti 52
milyon euro, bugüne kadar devlet işletseydi yaklaşık 40 milyon
euro üzerine para koyacaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ARSLAN (Devamla) Hâlbuki garanti olarak
ödediğimiz yaklaşık 39 milyon euro. (CHP sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlar, dünyada biliniyor bu
sistem, örnek alınıyor bu sistem, bu sistemi
eleştireceğinize bence öğrenmek lazım deyip saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, 60a göre söz istiyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) 39 milyon lira
ödedik dediniz, bu toplam 80 milyon lira yapar. Bu 79 milyon lira zarar
demektir.
AHMET ARSLAN (Kars) 538 milyon Euro toplam gelir
elde etmişiz, bir projeye bakmayın, hepsine bakın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkkan.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın İYİ
PARTİ grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz evvel hatip, aslında bütün bu
yapılan, arkadaşların bahsettikleri o, 5 müteahhit var ya,
övünerek sahip çıktığı, hani milletin ırzına
tasallut eden o sahip çıktığınız müteahhit var ya,
milletin ırzına tasallut eden o müteahhidin gerçek müsebbiplerinden
bir tanesidir kendisi. Türkiyede yarın öbür gün bunun hesabı
sorulacaksa bu hesabı verecek olanlardan bir tanesidir kendisi.
Dolayısıyla, bu yalan rüzgârını kalkıp orada
savunması gayet normal ama biliniz ki Türkiyede siyaseti finanse etmek
için kullandığınız bu 5 müteahhit yarın öbür gün bu
ortaklığınızı bire bir deşifre edecektir.
Arkanızdan değil yüzünüze bakıp deşifre edecek ve burada
konuştuklarınızdan dolayı utanç duyacaksınız,
bunu hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Zengin.
32.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan
Şimdi Değerli Grup Başkan Vekili, bence, amacını
aşan ifadeler kullanıyorsunuz. Bu nedir yani bu ırz falan? Bu
laflar nereden çıkıyor ben anlayamıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben söylemiyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz söylüyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O savunduğunuz
müteahhit söylüyor.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Lütfen rica ediyorum
Yani siz bunları kullanırken
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O savunduğunuz
müteahhidin ifadesi o.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Rica ediyorum, o ifadeyi
siz farklı şekilde kullanıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Milletin ırzına
tasallut etmiş, küfür ediyor, sahip çıkmayın, ayıptır
ya! Adamı lanetleyin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Lütfen, rica ederim
Şaşırıyorum yani. Bazı şeyleri kullanırken
lafı tevil ediyorsunuz. O şahsa binaen söylüyorsanız söyleyin,
benim grubumu böyle itham etmeye hakkınız
olmadığını düşünüyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Savunmayacaksınız o adamı.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Lütfen, rica ediyorum
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O adamı
savunmayacaksınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Herkes üslubuyla
konuşsun. Size yakışmıyor, hakikaten
yakışmıyor, rica ediyorum
Evet, teşekkür ediyoruz.
Yani bu yalan rüzgârı falan da
anlayamıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aynen, yalan rüzgârı
vallahi.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Siz önergenizi
vereceksiniz, biz kendimiz cevabımızı söyleyeceğiz.
Sizinkiler doğru, niye bizimkiler yanlış oluyor; ben de bunu
anlamıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yanlış da
değil, yalan! Yanlış olsa iyi, yalan!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Herkes kendi
cevabını söylüyor, lütfen
Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ PARTİ Grubunun,
İzmir Milletvekili Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu tarafından, kamu-özel iş birliğiyle
yapılan yatırımların orta ve uzun vadede kamuya
verdiği zararın araştırılması amacıyla
14/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/3303) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
60a göre 3 milletvekili arkadaşımıza
söz veriyoruz.
Sayın Taşdoğan, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, En İyi Narkotik Polisi: Anne Projesi
kapsamında Gaziantep ilinde çalışmalara
başlandığına ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, İçişleri
Bakanlığımız eliyle başlatılan uyuşturucuyla
topyekûn mücadelede annelere yönelik farkındalık ve bilinçlendirme
çalışmasının yürütüleceği En İyi Narkotik Polisi:
Anne Projesi kapsamında gazi şehrimizde çalışmalara
başlanmıştır. Bu projeyi geleceğimiz için hayati
buluyor ve destekliyoruz. Çünkü uyuşturucu bağımlıları
üzerinde yapılan son araştırmada
bağımlıların yüzde 89,8inin annesinin ev hanımı
olduğu ve bağımlıların yüzde 47,5inin
uyuşturucuyu kendi evlerinde aldığını düşünürsek
bu mücadelede annelerimize önemli bir sorumluluk düşmektedir.
Evlatlarımızı bu zehir tuzağından korumak sizin elinizde;
çocuklarımızın alışkanlıklarının
farkına varmak için hâl ve hareketlerini izlemeli, kolluk kuvvetlerimizle
iletişim hâlinde olmalıyız. Bu mücadelede başarı,
ailelerle birlikte sağlanabilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Pekgözegü, buyurun.
34.-
İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün, Uyar Maden işçilerinin Soma ve Ermenekten
çıktıkları hak arama yürüyüşünün pandemi bahane edilerek
engellendiğine, maden işçilerinin patronların arkasında
kimlerin olduğunu öğrenmek istediklerine ilişkin
açıklaması
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uyar Maden işçileri, Somadan, Ermenekten üç
gün önce hak aramak için yola çıktılar ancak önlerini Jandarma kesti,
muhatap bulamıyorlar. Pandemi bahane edilerek maden işçilerinin
yürüyüşünün engellenmesi kurnazlıktır. Kongreler ertelenmiyor,
işçiler üretime devam ediyor ama işçilerin hak araması
engelleniyor.
Madenciler ne istiyor? Daha fazla kâr için
işçinin gözünü, parmağını, kolunu kopartanlar,
ciğerini çürütenler, kıdemine, ihbarına, maaşına,
primine çöküp bundan servet biriktirenler neden korunuyor? Bunu öğrenmek
istiyorlar, bunu sormak için Ankaraya gelmek istiyorlar. İşçiler on
yıllar süren mahkemelerle kazandıkları davaları icraya
koyduklarında patrondan bir kuruş tahsil edemiyorlar, bunu sormak için
Ankaraya gelmek istiyorlar. Bu patronlara bu gücü kim veriyor, patronun,
sermayenin arkasında kim var; işçiler, madenciler, Uyar Maden
işçileri bunu öğrenmek istiyor. Verecek cevabınız varsa
yolları açın, jandarmayı Uyar Maden işçilerinin önünden
çekin.
BAŞKAN Sayın Göker
35.-
Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin,
salgının kış aylarında daha da artacağına,
yoğun bakım yatak ve sağlık
çalışanlarının sayılarının
artırılması ve sağlıkçıların hak
taleplerinin yerine getirilmesinin tam zamanı olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, 19 Ekim 2020 tarihi itibarıyla ülkemizde hasta
sayısı 349.519, vefat sayısı ise 9.371dir. Bu veriler
salgının daha da canımızı almaya devam edeceğini,
yaklaşan kış aylarında da daha fazla
artacağını göstermektedir. Son günlerde bazı illerimizdeki
hastanelerin yoğun bakımlarının tamamen dolduğu,
bazı illerimizde ise yüzde 80e varan yüksek bir doluluk oranına
ulaştığı bildirilmektedir. Bakanlık, bir an önce
yoğun bakım yatak sayılarını artıracak yeni
çözümler geliştirmeli, sağlıkçılarımızın
sayısını artırmalı ve
sağlıkçılarımızın iş yoğunluğunun
azaltılması yönünde çalışmalar yapmalıdır.
Yönetilemeyen salgın sürecine rağmen bir başarı varsa o da
sağlık çalışanlarımızın kendi
yaşamlarını hiçe sayarak gösterdikleri takdire şayan
mücadele sayesindedir. Bu vesileyle
sağlıkçılarımızın istedikleri hak taleplerini
yerine getirmenin tam zamanıdır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
yoksulluğun kalıcı ve etkin bir hâl aldığı ve
toplumun her kesimine yayılan bir durum hâlini almasının
araştırılması amacıyla 20 Ekim 2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Ekim 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
20/10/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/10/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
20 Ekim 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen 9329 grup numaralı yoksulluğun kalıcı ve etkin bir
hâl aldığı ve toplumun her kesimine yayılan bir durum
hâlini almasının araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/10/2020
Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Araştırma önergemiz yoksullukla ilgili
yani bugünün en acı, en sıkıntılı konularından
birine ait. Neden böyle? Ülkedeki krizle ilgili olarak, iktidar partisi her ne
kadar ayak sürüse de farklı algılar yaratmaya çalışsa da
Türkiye ekonomisi ciddi bir ekonomik krizde.
Şimdi, ekonomik krizler bir toplumu eşit
olarak etkilemez. Neden etkilemez? Çünkü bir toplum farklı gelir
gruplarına sahiptir ve dolayısıyla da ekonomik kriz farklı
gelir gruplarını farklı bir şekilde etkiler.
Dolayısıyla da buradan çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki
Türkiyede yaşadığımız krizi varlıklı
kesimler başka türlü yaşıyorlar, yoksul kesimler başka
türlü yaşıyorlar. Tabii, esasında krizle ilgili olarak
yapacağınız yorumlar da nereye ve kime
baktığınıza bağlı olarak bir anlam kazanır.
Eğer ülkedeki varlıklı kesimin krizden nasıl
etkilendiğiyle ilgili konuşuyorsanız başka
değişkenlere bakmanız lazım ama yoksullukla ilgili bakarsanız
başka değişkenlere de bakmanız lazım.
Şimdi, bu çerçeveden
baktığımızda bizim görebildiğimiz, yapılan
çalışmaların ortaya koyduğu gerçekler olarak söyleyeyim,
bir iki rakam vereyim: 4 kişilik ailenin sağlıklı beslenmesi
için gereken gelir 2.431 lira olarak hesaplanmış, TÜRK-İŞ
ve DİSK arasında ufak ufak farklar var ama aşağı
yukarı bu rakam yakın bir rakam. Yoksulluk sınırına
baktığımızda ise 8.304 lira yani beslenmenin yanı
sıra dört kişilik bir ailenin yapacağı elektrik vesaire
gibi masraflarını dikkate alarak hesapladığımızda
bu yoksulluk sınırı 8.304 lira olmakta.
Yine, yapılan bir hesaba göre Türkiyede 16
milyon insan yoksulluk sınırının altında
yaşıyor, 18 milyon insan ise yoksulluk sınırında
yaşıyor yani toplam olarak baktığımızda
nüfusumuzun neredeyse yarısına yakını yoksulluk
sınırının ya üstünde ya da altında yaşamakta.
Şimdi, arkadaşlar, bu istatistikler doğal olarak kayıt
dışılığı içermiyor çünkü bu kayıtlar
TÜİK gibi resmî istatistik kurumlarından alınan verilerden
hesaplanıyor. Fakat Türkiyede aşağı yukarı
yapılan yine bazı hesaplardan anlaşılan o ki 10 milyona
yakın kayıt dışı işsiz var. Şimdi,
bunları da eklediğimizde çok kabaca şöyle bir sonuca
varabiliriz: Toplumun yüzde 60ı asgari ücret düzeyinde veya onun
altında bir gelirle yaşıyor arkadaşlar ve bu gerçek
ortadayken bu gerçeğin bu Parlamentoda ifade edilmesi lazım. Ve bunun
gerçek düzeyinin ne olduğunun araştırılması
lazım. Üstelik bir şey daha ekleyeyim, kadınlara ve erkeklere ki
orada da bir eşitsizlik olduğundan giderseniz kriz farklı etki
yapıyor. Kadınların yüzde 29u -benim rakamlara göre
yanılmıyorsam- istihdam ediliyor, erkeklerin ise yüzde 65i
istihdamda yer bulabiliyor. Dolayısıyla da değerli
arkadaşlar, bu mesele gerçekten önemli ve Parlamentonun bu mesele üzerinde
kafa yorması lazım, bu mesele üzerinde düşünmesi lazım ve
tabii bunları yapabilmesi için de bu araştırma önergesinin
buradan onaylanması lazım. Ha, bunların afaki laflar
olduğunu düşünebilirsiniz ama açık olan, kimsenin reddedemeyeceği
kadar açık olan bir gerçek var ise gerçekten Türkiye halkının
önemli bir kısmı bir ekmeğe muhtaç hâle gelmiş durumda.
Şimdi, biz diyoruz ki bunu pandemiyle ilişkilendiriyorlar ama bu
sadece pandemiyle ilgili bir mesele değil arkadaşlar ama pandemiyle
ilgili de bir cümle kuracak olursak şunu açıklıkla söyleyelim:
Nasıl ki bir ekmeğe muhtaç olan insanlara ekmek vermek gibi bir fikir
siyasi partilerimizin birinden çıkıyor, aslında şöyle bir
fikir daha anlamlı olurdu gibi geliyor bana, Türkiyede işsiz, yoksul
kesimlere Türkiyenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) -
Hükûmetin bu
insanlara karşılıksız -kredi olarak söylemiyorum- para
vermesi lazımdı. Dünyanın birçok ülkesinde pandemiyle mücadele
yoksul kesimlere devletin yardımlarıyla yürüyor. Ama değerli
arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz ki biz pandemiyle mücadeleyi IBAN
numarası vererek başlattık ve yaptığımız
bütün imkân gibi görülen şeylerin hemen hemen yüzde 90ı da -yoksul
kesimlerin ne kadar kullandığı da belli olmayan bir biçimde-
kredi musluklarını açmak biçiminde oldu, ki bu çok ileri gittiği
için de şimdi geriye çekiyorsunuz. Dolayısıyla da ekonomik
krizde neyi nasıl yapacağınızı çok fazla bilmiyorsunuz
ve bu çerçeveden bu önergenin değerlendirilmesinin büyük yararı olacağını
düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de Markar Eseyana Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine de başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, rakamlara
bakınca sanki hakikaten bu ülkede ekonomi açısından hiçbir sorun
yok. 4 milyon kişi açlık sınırının altında
yaşıyor, 8 milyon kişi yoksulluk sınırının
altında ama Bu ülkede ekonomiyle ilgili bir problem yok. diyorsunuz.
Aynı şekilde, mesela şu an kredisini ödeyemeyen kişi
sayısı -sadece 2019 yılı için söylüyorum- 952.405, kredi
kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 803.319 kişi,
protesto olan senet sayısı 916.169, karşılıksız
çek sayısı 542.133 ama bu ülkede de kriz yok, sıkıntı
yok, her şey gayet güzel. Maliye Bakanımızın dediği
gibi, üretim lokomotifinin arkasına ihracat vagonunu taktık,
tarım vagonunu taktık, mutluluk treni sonsuz gidiyor. O zaman bu
millete ne oluyor arkadaşlar, bu rakamlar neyin nesi? Eğer ülkede her
şey iyiye gidiyorsa işsizlik rakamlarının aşağıya
doğru düşmesi lazım yani bugün 19-24 yaş grubu
arasında yüzde 26,4 işsizlik oranı var, yani her 3 gencimizden
1i maalesef işsiz.
Yine, sizin 2020 hedefleriniz var, diyorsunuz ki:
2020nin sonuna kadar işsizlik oranını 10lu rakamlara
düşüreceğiz. Bugün 11,75 yani işsizlik rakamları büyürken,
açlık sınırında yaşayan insanların
sayısı artarken, enflasyon rakamları bir türlü düşmezken
nasıl bir zenginlik oluyor; ben bunu anlamıyorum. Aynı
şekilde hepimiz de biliyoruz ki geçtiğimiz dönem bütçe
rakamlarında size 139 milyar lira borçlanma yetkisi vermiştik, bu ay
10uncu ay itibarıyla bu rakamlar da 240 milyarlara çıktı yani
139u bırakın 245 milyar da borçlandınız. Yine,
Türkiyedeki rakamlar maalesef iyi değil, ne esnafın durumu, ne
üreticinin durumu, ne ihracatçının durumu sizin bildiğiniz gibi
değil. Bu rakamları nereden alıyorsunuz bilmiyorum. Daha dün
Ankarada Atatürk Heykelinin önünde medikalciler Devlete verdiğimiz
malzemelerin parasını on altı aydır alamıyoruz, devlet
bir de bizden özel iskontolar istiyor. diye feryat ediyor ama Türkiyede her
şey iyi. diyorsunuz.
Yine, buna paralel olarak, bizim Bayburt İl
Başkanımız aradı, Yılmaz Kırıcı diyor
ki: Bu şeker fabrikalarını özelleştirdiniz, bir şey
demiyoruz ama oturduk sözleşme imzaladık. Dediler ki bize
Pancarı sökün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Biz de söktük, pancarı yığdık,
bekliyoruz. Ee, ne zaman alacaksınız? Belli değil.
Bayburtta rakım 2 binin üstünde. Her an kar yağabilir, her an iklim
şartları değişebilir. Bu özelleştirme kapsamında
bu fabrikaları devrettiniz, bu fabrikalarla bir konuşun, hiç olmazsa
yükümlülüklerini yerine getirsin. diyor. Yine diyor ki: Bir elektrik
faturamız üzerinden on tane vergi ödüyoruz. Bir kayıp kaçak bedeli
ödüyoruz, dağıtım bedeli ödüyoruz, perakende satış
bedeli ödüyoruz, iletim bedeli ödüyoruz, sayaç okuma bedeli ödüyoruz, Enerji
Fonuna para ödüyoruz, TRT payı ödüyoruz, belediyelere tüketim vergisi
ödüyoruz, üstüne de KDV ödüyoruz. Neden ödüyoruz? Sadece ve sadece bir elektrik
faturası üzerinden, devletin bizim üzerimizden topladığı
para bu. Düşün yakamızdan, bizi rahat bırakın ya da bizim
dertlerimize çare olun. diyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şu an biz konuşurken değerli
arkadaşlar, biri Mersinde, biri Kızılayın göbeğinde
2 kişi intihar ediyor. Konuştuğumuz konu da yoksulluk.
Tarihimizin hiç kuşkusuz en büyük ekonomik kriziyle karşı
karşıyayız, en büyük yoksulluğu yaşıyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar, belki
haberiniz yok, aylık 970 TLyle geçinen yaklaşık 11 milyon 641
bin kişi var. Aylık 1.079 TL alan 17 milyon 207 bin kişi var.
Yine, TÜRK-İŞin açıklamalarında açlık sınırı
2.477 TLnin altında yaşayan 2 milyon ücretsiz izne
çıkarılan, 10 milyon asgari ücretli 11,7 milyon emekli, 17 milyon
sosyal yardımlarla geçimini sağlayan, 10 milyon 400 bin işsiz.
Yani, değerli arkadaşlar, dikkatinizi çekerim, Türkiyenin
yarısına yakın insan, yoksulluk sınırının
altında, açlık sınırının altında
yaşıyor. Değerli milletvekilleri, bu iktidar Türkiyeyi
ekmeğe muhtaç etti. Kim söylüyor? Sizin sevgili ortağınız
Devlet Bahçeli söylüyor. Devlet Bahçeli diyor ki: Bu iktidar Türkiyeyi
ekmeğe muhtaç etti.
Değerli arkadaşlar, yazar kasadan sonra
-bakın, dikkatinizi çekerim- iktidara karşı yazar kasa atmadan
sonra yapılmış en büyük eylem askıda ekmek meselesidir.
Biliyorsunuz, yazar kasa atılırken Sayın Bahçeli koalisyonun
ortağıydı; şimdi de koalisyonun sınırsız ve
sorumsuz ortağı Sayın Bahçeli. Sayın Bahçelinin üflediği
ocak su istemiyor, Maşallah! dediği çocuk kırk gün
yaşıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 3 şeyle iktidara
geldi AKP: Yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk.
Bakın, yasaklar meselesinde AKPnin 1inci
Cumhurbaşkanı, 2nci Genel Başkanı ve 1inci
Başbakanı diyor ki: Tarihimizin en despot yönetimiyle
karşı karşıyayız, nefes alamıyoruz. Türkiye âdeta
bir cezaevine çevrildi.
Yolsuzlukla ilgili, değerli arkadaşlar, on
sekiz yılınızı anlatmaya yetecek bir tane resim var; o
resim, değerli arkadaşlar, Türkiyedeki yolsuzluğu
açıklamaya yeter.
Bakın, ödüllendirdiğiniz, velinimetiniz ve
kahramanınız Rıza Sarraf. Bu rezil, bu kepaze, bu alçak, A Haber
bültenlerinde Türk Bayrağını fon yaparak kendi PRını
yapmaya çalıştı. A Haber kimin? AK PARTİnin resmî
yayın organı. Türk Bayrağını kullanarak bu alçak
ayrıca ne yaptı? Türkiyeyi Amerika Birleşik Devletlerine esir etti bu alçak.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, bu alçak
maalesef -Bize ne? diyebilirsiniz- bu adam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla)
Hatırlayın, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan
idari Başbakandı, idari Başbakan Recep Tayyip
Erdoğandı; mali başbakan ise Rıza Sarraftı. Niye?
Çünkü bakanların maaşını Sayın Rıza Sarraf
veriyordu, sizin patronunuzdu o zaman.
Değerli arkadaşlar, diyor ki bu
hazretleri: Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta
sabretmektir. Hep fakir fukara sabredecek. Değerli arkadaşlar,
şimdi sorarım, kim sabretsin? Senin, eşine ve kendine çift
maaş verdiğin Pergolacı Fahrettin biraz sabretsin. Kim
sabretsin? Dönme köşe yazarları -hani, dönmeler sadrazam oluyordu ya-
şimdi de döndürdüğünüz liberaller sabretsin. Kim sabretsin? Ziraat
Bankasına atadığınız zübükler sabretsin. Değerli
arkadaşlar, 4 maaş, 5 maaş alan, sarayda
danışmanlık yapan milletvekilleri sabretsin.
Size son sözüm şu: Gemileri yürütüp
İstanbulu alanların torunları olduğunu iddia edenler,
İstanbulu yürütüp gemileri aldılar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın HDP grup önerisi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu askıda ekmek kampanyasıyla
ilgili, bugün Sayın Genel Başkanımız gerekli
açıklamayı yapmış olmakla birlikte bizler de bu
açıklamaları yaptık ama hâlâ anlamamakta ısrar edenler
olduğunu görüyoruz.
Bu, askıda ekmek kampanyasının,
ekonomik ve siyasi eleştirilere dayanak gösterilmesi son derece
yanlıştır, öncelikle bunu ifade edelim. Yüzlerce
yıllık gelenek ve göreneklerimize göre Sayın Genel
Başkanımızın son derece mütevazı, insani ve asil
düşüncelerle başlattığı bir kampanyadır. Ve
kaldı ki bu kampanya 6 Ekim 2012den bu yana devam eden bir
kampanyadır, yeni başlatılan bir kampanya da söz konusu
değildir, en son 26 Temmuz 2018 tarihinde de gündeme gelen ve hâlen devam
eden bir kampanyadır. Fakat bir kısım medya geçtiğimiz cuma
günü falan, sanki yeni bir kampanya başlatılmış gibi, deyim
yerindeyse -affedersiniz- sazan balığı gibi atladılar ve
bundan bir siyasi istismar veya ekonomik eleştirilerine bir dayanak ve
referans göstermeye çalıştılar. Dolayısıyla, bu tür
eleştirileri tuhaf bulduğumu, ayrıca bu tür insani, gelenek
göreneklere dayanan mütevazı kampanyalara da karşı
çıkmamak, siyasi eleştiri malzemesi yapmamak gerektiğini
düşünüyorum. Ayrıca, kendi partilerinin bir kısım
belediyelerinin de askıda fatura kampanyalarını yürüttüklerini
de biliyoruz. O yapılan siyasi bir kampanyadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bunun siyasi bir gerekçesi
veya dayanağı da söz konusu değildir. Bunu şimdilik bu şekilde
izah etmiş olalım. Bu hadiseyi insani, gelenek göreneklere dayanan
bir sosyal dayanışma ve yardımlaşma
anlayışıyla, veren elin alan eli görmediği bir
çalışma olarak değerlendirmekte fayda var.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş
37.-
Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Pendik İmamı Azam Caddesi
Ay Sokakta Alevilere yönelik nefret ve ırkçı işaretlemelerin
sorumlularının bir an önce tespit edilip yargı önüne çıkarılmasını
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Pendik İmamı Azam Caddesinde Ay Sokakta
maalesef, yine, Alevilere yönelik nefret ve ırkçı işaretlemeler
kamuoyuna yansıdı, çok yeni bir bilgi. Alevilere ölüm diye yine
çarpı işaretleriyle böyle bir tablo oluştu. İşte,
kolluk gücü gidip binada ikamet edenleri soruşturmuş, ifadelerini
almış. Doğrusu bu kırmızı X işaretini bu
Genel Kurulda daha önce de çokça konuştuk, bunun tarihî geçmişi de
oldukça eski, özellikle 19-24 Aralık 1978 Maraştan
kırmızı X işaretinin ne anlama, nasıl bir
ayrıştırma ve katliama yol verdiğini maalesef, bütün
Türkiye ve dünya gibi bizler de biliyoruz. Yine, 2010 yılında çok
vahim bir tablo vardı. Adıyaman, Antep, İskenderun, Malatya,
İstanbul ve İzmirde yine Alevi yurttaşların
kapılarına X işareti eşliğinde tehdit ve hakaretler
yazılmıştı. 2010dan 2020 yılına maalesef,
şu ana kadar bu işaretlemeler, tehditler ve saldırılarla
ilgili herhangi bir kimse cezalandırılmadı. Bu da bu
ırkçılığı ve nefret söylemini yapanlara cesaret
veriyor. Biz bu mesele bağlamında ve genel olarak da Alevilere
yönelik bu nefret siyasetinin, politikasının son bulmasını,
sorumluların bir an önce tespit edilip yargı önüne
çıkarılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Can
38.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın HDP grup
önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Ağbabanın üslubunu
kabul etmiyoruz; kaba ve yaralayıcı bir üslup kullanıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup önerisi
görüşülüyor, Cumhurbaşkanı danışmanını ve
farklı kesimleri itham eden bir üslup var. Bu üslubun, bu ithamın
muhatabı burada değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) İyi de
Ramazan Can, cevapla, Rıza Sarraf patronları mı değil mi,
cevapla.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Dolayısıyla
muhatabı burada olmayanlarla ilgili kanaat bildiren ithamları kabul
etmemiz mümkün değildir. Farklı platformlarda farklı cevaplar
verilebilir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ahengine uygun üslubumuzu,
adabımızı ayarlamamız lazımdır diye
düşünüyorum.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, cevap versin isterseniz, sataşma ağırdı.
Rıza Sarrafın patronları olduğunu iddia ettim, bakanlara
maaş verdiğini iddia ettim, Türkiyeyi Amerika Birleşik
Devletlerinin esir yaptığını iddia ettim. Lütfen cevap
versinler, Türkiyeye kötülük yaptılar mı yapmadılar mı,
bakanlar maaş alıyor mu almıyor mu, Rıza Sarraf
patronları mı değil mi, cevap versinler.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya) Maaş
aldı mı almadı mı bilmem
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bu
açıklamayı sokakta yap burada değil!
VELİ AĞBABA (Malatya) Orada
konuşacağına çık kürsüye!
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından,
yoksulluğun kalıcı ve etkin bir hâl aldığı ve
toplumun her kesimine yayılan bir durum hâlini almasının
araştırılması amacıyla 20 Ekim 2020 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Ekim 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Düzce Milletvekili Sayın Ayşe Keşir.
Buyurunuz Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE KEŞİR
(Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDPnin grup
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan evvel AK PARTİ
ailesinin bir ferdi olan, bu milletin bir evladı olan, Türkiye
Cumhuriyetinin çok kıymetli bir evladı olan Sayın Markar
Eseyana Allahtan rahmet diliyorum; ailesine, sevenlerine ve AK PARTİ
ailemize de başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
HDPnin grup önerisi metnini detaylı okudum. Bu
konuda uzun yıllar sivil toplum çalışmaları
yapmış, akademik çalışma yapmış bir milletvekili
olarak da söz alıyorum. Tabii, pandemi sürecini konuşmamın
ilerleyen zamanında değerlendireceğim ama öncelikle şunu
söylemem lazım: AK PARTİ döneminde Anayasa'nın sosyal devlet
ilkesi vücut bulmuştur.
Dünya Bankası verilerinden bahsedeceğim,
Gini katsayısından bahsedeceğim; bilmiyorum, bu konunun
okuryazarları olan varsa onlar için bir anlam ifade eder bunlar ama bu
kavramları bilmeden de bunları konuşmak biraz havanda su dövmek
oluyor.
Dünya Bankası tarafından yayınlanan
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Atlasına göre ülkemiz dünyada
mutlak yoksulluk oranını en hızlı azaltan ülke
olmuştur. Şimdi, Gini katsayısındaki düşüş 2019
itibarıyla da devam etmiştir; 0,395e gerilemiştir.
Yine Dünya Bankası verilerinden
bahsedeceğim size: 2006da kişi başı geliri 1 doların
altında olan vatandaşımızı bırakmadık AK
PARTİ politikalarıyla, 2010 yılında 2,15 doların
altında yaşayan vatandaşımızı
bırakmadık; iktidara geldiğimizde bu ülkenin yüzde 30u günlük
4,3 doların altında yaşıyordu, bunu da 2016 itibarıyla
sıfırladık; bunlar mutlak yoksulluk verileri. Tabii, kavramlar
üzerinden konuşmak ve konuyu doğru kavramlarla tartışmak
gerekiyor.
Yine kayıt dışı istihdamdan
bahsediliyor. 2002den bu yana kayıt dışı istihdamı 16
puan geriye çektik.
Yine ben uluslararası bir rapordan örnek
vereceğim: UNDP verilerine göre, 2002 yılında orta insani
gelişmişlik seviyesinde olan ülkemiz, 2009 yılı
itibarıyla yüksek insani gelişmişlik, 2019 yılı
itibarıyla da çok yüksek insani gelişmişlik seviyesine yükseldi.
2002 yılında sadece 1,3 milyar dolar olan sosyal yardım
harcamaları, 2020 yılı itibarıyla 55 milyar dolara
çıkmıştır.
Burada başka bir şey söylemem lazım:
2002 yılında 4 kalemde sosyal yardım kalemleri vardı, bugün
biz bu kalemleri 43e çıkardık. Ters okuma yaparak kimse buradan
siyaset yapmasın. Gayrisafi yurt içi hasıladaki payının
artması demek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Refahın
paylaşılması adına, sosyal yardım
programlarının dışında kalanların da yeni
programlarla bunlardan faydalandırılmasını
sağlamaktır. Burada kadın yoksulluğu üzerinden
gidildiği için birkaç örnek vereceğim: Mesela, eşi vefat eden
yoksul kadınlara nakdî destek AK PARTİ Hükûmetinin getirdiği bir
programdır; keza çoklu doğum yardımı, elektrik tüketimi
desteği gibi pek çok şey var ama süremin yetersizliğinden
detayına girmiyorum.
Pandemi dönemine gelince Sayın
Cumhurbaşkanımızın talimatıyla sadece 3 fazda, 6
milyonu aşkın vatandaşımıza, 6 milyarı aşan
nakdî destek ödenmiştir. Yine -çok fazla anlatacak şeyim var ama
süremiz kısıtlı- Hazine ve Maliye
Bakanlığımız tarafından iki yüz günde açıklanan
paketle İstikrar Kalkanı Paketi, esnaf desteği, işe devam,
kısa çalışma ödeneği gibi 494 milyar destek
sağlanmıştır vatandaşlarımıza. Pandemi
sürecinde Türkiye, evet, etkilendi ama Amerika Birleşik Devletleri bu
süreçte yüzde 5, Çin yüzde 6,8; Rusya yüzde 12, Almanya yüzde 2,3 küçüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE KEŞİR (Devamla) Sayın
Başkanım, bir cümleyle bitireceğim.
BAŞKAN Buyurunuz.
AYŞE KEŞİR (Devamla) Bugün Amerika
Birleşik Devletlerinde 40 milyon kişi pandemi nedeniyle işini
kaybetti. OECD ülkelerinin 2020 Ekonomik Görünüm Raporuna göre salgından
en az etkilenen dünyanın 3üncü ekonomisi Türkiye ekonomisidir. Bunu da
buradan kayıtlara geçirmek istiyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Milletimiz eğer bu
açıklamaları dinliyorsa kaygıyla dinlemiştir. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak da gülümsemekten başka bir şey yapamıyoruz.
Halkın takdirine sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Özkoç.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.38
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
yargının ve yargı mensuplarının sorunlarının
belirlenmesi ile çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/2266) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
20/10/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/10/2020 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan yargının ve yargı
mensuplarının sorunlarının belirlenmesi ile çözüm
yollarının tespit edilmesi amacıyla verilmiş olan (10/2266)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2020 Salı günlü (bugünkü)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın
Rafet Zeybek.
Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
bir gerçek vardır: Devletin temeli adalettir. Ama devlet, adaletini
kaybederse çöker. Adalet deyince de herkese adalettir esas olan; bize, size,
bir gruba, kişiye, zümreye değil 83 milyona adalettir. Ancak o zaman
biz Türkiyede adaleti dağıtabiliriz.
Yine, adaletin asla vazgeçilmezi
bağımsız yargıdır. Bugün, Türkiyede maalesef sorun
olan, yargının bağımsızlığı olup
olmadığının tartışılmamasıdır. Ben
büyük bir iddiayla söylüyorum ki Türkiyede yargı bağımsız
değildir. Özellikle 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinden
sonra yargı FETÖye teslim edilip FETÖnün kontrolü altına
sokulmuştu ama 2017 yılında yapılan Anayasa
değişikliğiyle de maalesef yürütmenin kontrolü altına
sokulmuştur. Bu gerçeği göremezsek Türkiyede yargıyı
bağımsız kılamayız ve Türkiye'nin
sorunlarını eğer hukuk devleti olamazsak çözemeyiz. Bu asla
unutulmamalıdır.
2014 yılında AK PARTİ Genel
Başkan Yardımcısı olan bugünkü Adalet Bakanı
Abdülhamit Gül, ta o yıllarda, 2014 yılında diyor ki: Daha önce
yüzde 60-70lerde olan yargıya güven, bugün yüzde 20lere
düşmüştür. Evet, ben de iddia ediyorum, bugün yargıya güven
yüzde 20lerdedir. Yüzde 20 güvenle bir ülkede adalet dağıtılmaz
değerli milletvekilleri.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, dün FETÖnün emir ve talimatlarını veren yargı ne
kadar gerçekse bugün iktidarın emir ve talimatlarına göre karar veren
yargılar da o kadar gerçektir. Hiçbirimiz herhâlde şunu inkâr
edemeyiz: Evet, FETÖnün döneminde yargı tarafsızdı,
bağımsızdı, millet adına karar veriyordu diyemeyiz. O
zaman bugün de yargı, millet adına karar vermiyor; tamamen iktidarın
kontrolü altında, iktidarın yönetiminde kararlar veriyor.
Değerli milletvekilleri, en son örneğini
gördüğümüz Enis Berberoğlu davasında Anayasa Mahkemesinin çok
açık kararına rağmen, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum.
demesidir. Bu, 14. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimlerinin anayasal suç
işlediğini göstermektedir. Bu kadar iddialı konuşuyorum. Bu
nedenle, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu göreve çağırıyorum,
derhâl bu hâkimler hakkında inceleme başlatıp hatta
yargılama sonuna kadar görevden uzaklaştırması gerekiyor.
Eğer, Türkiyede bu hâkimler adalet dağıtacaksa bu ülke çöker.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, görevini layıkıyla yapan, liyakat sahibi hâkimler
ve savcılar da var bu ülkede ama şu çok açık görünüyor ki
baskı altındalar, karar verirken çekiniyorlar. Hepimiz biliyoruz, bu
tür liyakat sahibi, dürüst hâkimlerin ve savcıların verdiği
kararları beğenmeyen iktidar hemen Hâkimler ve Savcılar Kurulu
aracılığıyla disiplin soruşturması
başlatıyor, açığa alıyor ya da sürüyor. Sürgün tehdidi
altında bulunan bir hâkim, savcı asla adil karar veremez. Maalesef,
bugün o dürüst hâkimler de baskı altındadır. Bunun
kaldırılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Adalet Bakanlığının ve Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
üzerinde Cumhurbaşkanlığında oluşturulan Hukuk
Politikaları Kurulu vardır; Adalet Bakanlığının
da üstündedir, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun da üstündedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu kurul değişik gruplardan oluşuyor.
Bu kurula bakın, açık söylüyorum- HAKYOLcular müdahale ediyor,
Pelikancılar müdahale ediyor, Menzilciler müdahale ediyor ve FETÖ
artıkları müdahale ediyor. Dün FETÖyü yargının üzerinden,
içinden temizledik. dediniz, bugün başka cemaatlerin talimatıyla
hareket ediyor. Maalesef gerçek budur. Gelin, bu gerçeği görelim, bu
gerçeği kabullenelim. Türkiyede yargı sorunu vardır. diyelim.
Türkiyede yargı bağımsız değildir. diyebilelim.
Buna göre, gelin, bunun araştırmasını hep birlikte
yapalım ve Anayasa değişikliği dâhil, yasa
değişikliği dâhil bunların gereğini yerine getirelim
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ PARTİ Grubu
adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ İstanbul Milletvekili Markar
Eseyana Allahtan rahmet diliyorum; AK PARTİye, sevenlerine,
camiasına başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, her şeyden önce,
gelişmiş ülkelerde hukuk güvencesi ve yargı
bağımsızlığı insanlar için, bireyler için önemli
bir güvence sayılmaktadır. Özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş
demokrasinin temeli hukuk devletidir, hukuk ilkesidir. Hukuk devletinden söz
edebilmek için, herkesin sorumlu olduğu bir hukuk düzeni olmalı ve
herkes bu hukuk düzenine uymalıdır. Bağımsız bir
yargı bu denetimi hiçbir etki altında kalmadan yapabilen
yargıdır. Hukuk devletinin temel gereklerinden biri de kuvvetler
ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığı
yargı bağımsızlığının da
teminatıdır. Yargı bağımsızlığı
insan hakları ve özgürlüklerin de güvencesidir.
Bugün Türkiyede yargı
bağımsızlığından söz edebilmek için çok iyi
niyetli olmak gerekmektedir. Özellikle son yıllarda siyaset için bir araç
hâline dönüşen yargı, Türk milletinin vicdanında her geçen gün
güven kaybı yaşamakta ve artık, Türk milleti maalesef,
yargıya ve yargıçlara güvenemez hâle gelmiştir.
Şimdi, görmemiz gereken gerçek şudur:
Yargı maalesef siyasallaşmıştır. Siyasi kimliği
olanların hâkim atanması
Hangi partiye mensup olursa olsun, her
şeyden önce, bu hâkimlerin vicdanlarına göre karar vermesi, kanaat
getirmesi mümkün değildir. Bir ilde, bir ilçede ilçe
başkanlığı, il başkanlığı yapan,
herhangi bir siyasi partiye mensup bir vatandaşın, bir avukatın
hâkim olarak atanması ve daha sonra, mensubu olduğu partiye ait
yetkili bir kişinin kendi dosyası önüne geldiğinde hakkaniyetle
karar vermiş olsa bile, vermiş olduğu bu karar, maalesef, kamu
vicdanında tartışılır hâle gelir.
Dolayısıyla, bu avukatlardan yargıç atarken siyasi kimliği
ön plana çıkmış insanları yargının
bağımsızlığını ve güvenilirliğini
sağlamak adına atamamak gerektiği kanaatindeyim. Türkiyeyi
çağdaş medeniyetler seviyesine bu şekliyle getirmemiz mümkün
değildir. Siyasi iktidarın emrinde yargı olamaz, siyasetin
etkisi altında karar veren yargıcın mahkemesinden adalet
çıkmaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, kamuoyu araştırma şirketi,
vatandaşlara Yargıya güveniyor musunuz? diye soruyor, ankete gelen
cevaplardan yüzde 11i Güveniyorum. diyor yani 100 kişiden sadece 11,7
kişi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
AYHAN EREL (Devamla) Geriye kalan yüzde 68i
Güvenmiyorum. diyor, yüzde 20si ise Kısmen. cevabını
veriyor. Bu araştırmaya göre, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan
100 kişiden 68 kişi yargıya güvenmiyor. Güvenmediği bir
yargıdan vatandaşın hak, adalet, hukuk beklemesi mümkün
değil. Dolayısıyla, vatandaş o zaman hakkını
başka yerlerde, başka mecralarda arama gibi yanlış bir yola
gitmek durumunda kalıyor. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti yargı erkinin
acıklı durumunu ortaya koymaktadır. Yargıya olan güvenin,
yargı bağımsızlığının yerde
sürünmesinin önüne geçilmesi için biz, Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinin lehine oy kullanacağız; Meclisin de buna dikkat ederek, bu
durumun araştırılarak yargıya güvenin yeniden tesis
edilmesi hususunda gereğini yapacağına inanıyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Merhabalar.
Evet, bir bağımsız yargı demeye
dilimiz varmıyor çünkü ortada böyle bir bağımsız yargı
yok. Aslında geçmişten bugüne bu ülkede tam bağımsız
bir yargı hiçbir zaman olmadı. Hep yargı iktidarların
denetimi, güdümü altındaydı ama bu dönemki kadar da
bağımlılığın açık açık ifade
edildiği, açık açık iktidar tarafından Talimat verdik.
anlamına gelen sözlerin kurulduğu bir dönemden hiç geçmemiştik.
Aslında bunun son birkaç örneğinden bahsetmek gerekiyor: Partimize yönelik
altı yıl önceki bir soruşturmadan dolayı yapılan, MYK
üyelerinin de, birçok arkadaşımızın da içinde olduğu
operasyon aslında bunun açık göstergelerinden bir tanesiydi. Hukuka
falan dayanmıyordu, herhangi bir delile dayanmıyordu. Ortada
şöyle bir durum vardı: İktidar kaybediyordu, kaybetmesinin
nedeni de Halkların Demokratik Partisiydi. Öyleyse bu partiyi
zayıflatmak gerekiyordu. Ne yapalım? Yargı yoluyla operasyon
yapalım, bu şekilde belki kaybetmemizin önüne geçeriz diye
düşünüldü.
Diğer bir örnek, Kars Belediyemize yönelik
aslında kayyum darbesiydi. Yine, eş başkanlarımız
Sayın Ayhan Bilgen, Şevin Alaca olmak üzere Meclis üyelerimiz
operasyonla gözaltına alındı, tutuklandı. Neden? Çünkü
kayyum atamaya ihtiyacınız vardı. Kayyum atamanın
bahanesini de bu operasyonlar göstererek, bu şekilde, seçimle
alamadığınız bir Kars Belediyemize el koymanın yolunu
açmış oldunuz.
Sadece bunlar da değil, Osman Kavalaya yönelik
mahkemece verilmiş beraat kararına rağmen yeniden uyduruk
gerekçelerle bir soruşturma açıldı,
ağırlaştırılmış müebbetle yeniden
yargılama konusu yapıldı. Aslında, biz biliyoruz ki
bunların hiçbirinin hukuki dayanakları yoktu. Bu da yetmedi;
aslında Anayasa Mahkemesi zaten nadiren demokratik kararlar veren bir
kurum olmasına rağmen o nadir kararlarını da tanımak
istemediniz ve yok saydınız, mahkemeler tarafından Anayasa
Mahkemesinin kararları tanınmadı.
Bunlarla da bitmedi. Kadınlar meselesinde de
aslında benzer tutumları sergilemeye devam ediyorsunuz. Mesela
İpek Ere tecavüz nedeniyle ölümüne yol açan Musa Orhan önce serbest
bırakıldı, sonra delillerin, özellikle Adli Tıp raporunun
gelişinden kaynaklı olarak tutuklama verildi. Kamuoyu
baskısı nedeniyle, özellikle kadın kurumlarının, feminist
kurumların baskısı nedeniyle tutuklamak zorunda kaldınız.
Ama erkek yargıyla birleşen sizin iktidarınızın
yargıya müdahalesi sonucu sadece altı gün tutuklu kaldıktan
sonra tahliye edildi, serbest bırakıldı. Neden? Çünkü siz
güvenlik görevlisi olması nedeniyle korumaya aldınız,
akladınız, sakladınız. Erkek yargıyla birleşen
adalet de Musa Orhanı maalesef serbest bıraktı.
Şimdi, erkek adalet demişken şundan
da bahsetmek istiyorum: Erkek adaletin bir diğer göstergesi de GREVIO
Türkiye raporunun 2018de yayımlanmış olmasına rağmen
Türkiyede hâlen çevirisinin yapılmamış olması, hâlen
kurumlara bu konuda yazıların gönderilmemiş olması erkek
yargının nasıl sürdüğünü gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Buradan bir kez daha
söyleyelim: Bir an önce GREVIO Türkiye raporunun çevirisini yapmak
zorundayız. Bu çevirinin Hükûmete, bakanlıklara, yargı
kurumlarına, ulusal ve yerel düzeyde ilgili tüm kurumlara, üniversitelere,
yerel yönetimlere, siyasi partilere, meslek örgütlerine, medyaya, kadına yönelik
şiddet alanında çalışan tüm demokratik kitle örgütlerine,
kadınlara ve tüm ilgili kurumlara bir an önce gönderilmesi,
paylaşılması ve kendi eylem planlarının
oluşturulması ve geri bildirimlerin istenmesi gerekiyor.
Aynı zamanda bütün bu çalışmaları
yaparken hem tüm kadın kurumlarını, feminist kurumları,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün partileri dâhil eden bir yerden bir yol
haritasının çizilmesi, bu eylem planının acilen
oluşturulması gerekiyor. Parlamento bu konuda kendi
sorumluluğunu unutmamalı. İstanbul Sözleşmesinin 70inci
maddesi Parlamentoya, İstanbul Sözleşmesinin uygulanıp
uygulanmadığını, eksikliklerin nerelerde olduğuna
ilişkin bir denetim görevini veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Son olarak
bağlayayım.
BAŞKAN Tamamlayalım.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Acilen Meclisin GREVIO
raporunu kendi gündemine alarak, burada birlikte tartışarak yeni yol
haritasının bir an önce çizilmesi gerekiyor. Bu sorumluluktan kaçmak,
kadına yönelik şiddeti daha fazla artıran, erkek
egemenliğini daha fazla artıran bir yol olacaktır. Bu nedenle
bir an önce de Parlamentoyu göreve çağırıyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli dostumuz Markarın vefatı
hepimizi büyük bir üzüntüye boğmuş oldu. Büyük bir fikir adamı
ve Türkiye sevdalısı birisiydi. Ben ailesine ve tüm ülkemize
başsağlığı diliyorum.
Tabii, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisine
baktığımız zaman, yargının
bağımsızlığının güçlendirilmesi konusunda
önerilerde bulunulduğu ifade edilmiş olsa da önerinin içine
baktığımızda tamamen kuvvetler ayrılığı
ilkesine ve Anayasamızın temel prensiplerine aykırı bir
biçimde, geçmişin vesayet özlemiyle dolu beyanlar görüyoruz.
Evet, yasama, yürütme ve yargı
Anayasamıza göre
Biliyorsunuz kuvvetler ayrılığı
prensibi var, Anayasamızın başlangıç kısmında da
kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip medeni bir iş bölümü ve
üstünlüğün, kuvvetler noktasında olanın ancak Anayasa ve
kanunlardan doğan yetkilerle kullanılabileceğini ifade ediyor.
Yine Anayasamızın 138inci maddesinin ikinci ve devamı üçüncü
fıkrasında hiçbir makam, merci ve kişinin yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremeyeceğini,
genelge gönderemeyeceğini, tavsiyelerde bulunamayacağını
ifade ediyor. Ama siz, bugün getirilen önergeyle yasama, yürütme ve yargı
arasındaki kuvvetler ayrılığına tamamen aykırı
ve bunu çiğneyerek bir Meclis araştırması
yapılmasını talep ediyorsunuz. Tabii, maalesef, bu vesayet
zihniyetinin demokrasimize ve yargımıza geçmişte vermiş
olduğu tahribat ve zararların fazla olduğu o günleri
hatırlatıyor. Ordu ve elitistlerle birlikte her darbeden sonra
yapılan seçimlerde iktidar olamayıp sandıktan ve milletten
umudunu kesenlerin, yargının bir vesayet odağı ve arka
bahçe hâline gelmesi noktasında önünü açtığı bir dönemden
bahsediyorum. Bugün, Anayasamızın 104üncü maddesi gereğince devletin
başı ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu
çalışması konusunda anayasal yetkisi olan
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın yüksek
yargı başkanlarıyla bir araya gelmesinden rahatsız olanlar
acaba 28 Şubat sürecinde neredeydi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, 28 Şubat sürecinde yargı
mensupları otobüslere bindirilerek Genelkurmaydaki brifinglere
alınıyor, bu heyetlerin içinde yüksek yargının tüm
başkanlarının da hepsi bulunuyor, dönemin Genelkurmay
İkinci Başkanı Çevik Bir brifing veriyor ve bu yüksek yargı
mensupları ayakta alkış tutuyordu. Onlar ayakta alkış
tutarken siz nerelerdeydiniz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bugün, görüyorum, işinize gelen konuda size
uygun çıkan yargı kararı çıktığı zaman
Evet, Türkiyede bağımsız yargı var. ama işinize
gelmeyen bir karar çıktığı zaman da Türkiyede yargı
bağımsızlığı yok, Türkiyede yargı
siyasallaştı. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla)
Yargının siyasallaştığı dönemleri biz çok iyi
hatırlıyoruz. Hatta, sizin, kendi
bakanlığınızı yapmış Mehmet
Moğultayın itirafları ki; yine hatırlatalım, herhâlde
unutuyorsunuz bu önergeyi verirken de
Hükûmetten 5 bin kişilik kadro
aldım, bu kadroları kendi örgütüme vermeyip de Refahlılara,
MHPlilere mi verecektim. diyen bir Adalet Bakanının görev
yaptığı bir dönem içerisinden Türkiye de geçmiş oldu.
ORHAN SARIBAL (Bursa) Onlar olmasa adalet
bitmişti, iyi ki onlar vardı.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) 2017 Anayasa
değişikliklerini ve HSK yapısını değiştiren
bu kararı biz Cumhur İttifakı olarak önerdik, milletimiz de
uygun gördü ve bu değişiklikler yapılmış oldu. Yasama,
yürütme, yargı; bunların hepsi milletimiz adına
çalışmak zorunda. Yasamayı kim seçiyor? Milletimiz seçiyor, biz
milletvekilleri seçimlerle göreve geliyoruz. Yürütmeyi milletimiz seçiyor.
İşte, 2017 referandumunun getirdiği, yargının da
milletimizle
Hatta, Türk yargısı kimin adına karar alıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayalım.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Türk milleti
adına karar alıyor. İşte Türk yargısının da
2017de yapılan bu değişikliklerle milletimizle arasında
irtibatı sağlanmış oldu. Yargıyı seçim
dışında iktidar olmanın bir aparatı olarak gören
zihniyet 2017 referandumunda milletimizin oylarıyla sandığa
gömülmüştür.
Ben, 15 Temmuz darbe kalkışması
sırasında canı pahasına görev yapan ve bu darbenin
önlenmesinde büyük görevler üstlenen tüm yargı mensuplarına
teşekkürlerimizi sunuyorum.
Grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu
bildiriyor, hepinize tekrar saygı ve sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi darbelerin mağduru
olmuş bir siyasi partidir. Ancak, asıl, hatip konuşurken
nasıl yüzü kızarmadı ben bunu bilemiyorum; hatibin Genel
Başkanı, Fetullah terör örgütünün savcısı olan Zekeriya
Özün arkasındaki kişi benim, diyen kişidir, hatip onun
milletvekilidir. HSKyi Fetullahçı terör örgütünün hâkimleriyle dolduran
bir siyasi partiden bahsediyoruz. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı
hapsedilirken, Fetullahçı terör örgütü üyelerini, burada darbeyi yapan
Fetullahçı terör örgütü üyelerini göreve getiren bir siyasi partiden
bahsediyoruz. Fetullahçı terör örgütünün siyasi ayağı olan bir
siyasi partinin temsilcisi konuştu az önce.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Hadi oradan, hadi!
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Adil Öksüz, Zekeriya Öz
gibi kişilerin elini kolunu sallayarak bu ülkeyi terk etmelerini
sağlayan siyasi partinin temsilcisi az önce konuştu.
15 Temmuz şehitlerinden bahsediyorlar, 15
Temmuzdan bahsediyorlar, 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına
toplanan parayı vermeyen siyasi partinin temsilcisi az önce konuştu.
(CHP sıralarından alkışlar) Ama bir, Allahtan korkmak
lazım; iki, milletten korkmak lazım. Hem Allahtan
korkmayacaksın hem milletten korkmayacaksın hem Fetullahı
kucaklayacaksın hem onunla yürüyeceksin ama cumhuriyetin partisi olan
Cumhuriyet Halk Partisine söz söyleme cüretini göstereceksin. Bu sözü kimse
sana vermez. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zengin
40.-
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; yani sakin bir gün olacağını
ümit ediyordum ama anlıyorum ki sükûnet bize yaramıyor, onu
görüyorum, yani sükûneti tercih etmiyoruz.
Şimdi, biraz evvel Sayın Grup Başkan
Vekili bir şeyleri ifade ederken, kasten, anlatırken farklı bir
anlamın doğmasına sebep oluyor. Şimdi,
hatırlamamızda fayda var diye düşünüyorum. Bizim AK PARTİ
iktidarında bugüne kadar hiç kimse Fetullahçı olduğu için hâkim,
savcı yapılmamıştır. Yani biraz evvel ifade edildi ya
konuşmada Filan olduğu için, etnisitesi, milliyeti, fikriyatı
şu olduğu için
Sadece bu sebeple kendileri hâkim, savcı
olmamışlardır, asla. Sizin ifadenizde söylüyorsunuz ya, yani
Fetullahçı terör örgütünün adamlarını siz aldınız;
hâkim, savcı yaptınız. Biz bunları zinhar reddediyoruz.
Böyle bir şey yoktur, olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Hâlâ Var.
Diyorsanız, adını verin, belgelerinizi verin, suç duyurusunda
bulunun, şikayetçi olun. Niçin yapmıyorsunuz o zaman? O zaman siz de
bir suç işliyorsunuz bildiğiniz hâlde gizliyorsanız.
Şimdi, devamında şunu ifade etmek
istiyorum: Diyorsunuz ki: Siyasi ayak var. Biz bunu burada defaatle
konuştuk, defaatle. Nedir? Daha evvel ifade etmiştim, bir kez daha
söylüyorum; Fetullahçı terör örgütünün hedefi bütün siyasi partilerdir.
Bütün siyasi partileri hedeflemişlerdir. Türkiyede bu yapıyı
tanımlayan, adını koyan ve bununla mücadele eden ilk kişi
Sayın Cumhurbaşkanımızdır ve AK PARTİdir,
tartışmasız. Darbeden evvel biz bunlarla mücadele ederken sizin
milletvekilleriniz onların kuruluşlarının önüne gidip siper
oluyorlardı, kollarını açıyorlardı Dokunmayın.
diyorlardı. Biz anlatıyorduk Kardeşim bunlar terör örgütü,
bunlardan uzak durun. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
gülüşmeler) Evet, gülüyorsunuz ama gerçek, sizin gerçeğiniz, kendi
gerçeğinize gülüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Şimdi, Adil Öksüz
meselesi: Adil Öksüzle alakalı, o darbe girişimiyle alakalı
bütün süreçleri sonuna kadar takip ediyoruz, Adil Öksüzün bulunup
getirilmesiyle alakalı; sonuna kadar varız, hep beraber
uğraşalım el birliğiyle. Sanki el birliğiyle
kaçırılmış havası yaratıyorsunuz. Ben
doğrusu bu ifadeyi hakikaten -samimiyetle söylüyorum-
yakıştıramıyorum.
Velhasılıkelam, şuraya gelmemiz
lazım: Bugün geldiğimiz noktada, terör örgütünün terör örgütü
olduğunun altını herhâlde artık hepimiz çiziyoruz, net bir
tavır ortaya koyuyoruz. Ben şuna inanıyorum: Şu
aşamadan sonra terörle arasına mesafe koyma konusunda hiçbir siyasi
parti bir diğerinden daha ilerici bir noktada değil. Ben hepimizin
aynı noktada mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum. O yüzden,
burada bu manada, onların korunuyor olmasına dair ifadeleri
şiddetle reddediyorum.
Allahtan korkmaktan bahsettiniz. Bu çok
ağır bir itham, gerçekten çok ağır bir itham. Biz Allahtan
korkmaya gayret ediyoruz. Böyle, çok iddialı bir şey söylemekten de
haya ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat)
Hayatımızı Allahtan korkmaya gayret ederek, imtina ederek,
uğraşarak, gayret sarf ederek geçiriyoruz. Zaten milletten korkmak
onun içerisindedir. Ancak kuldan utanan Rabbinden utanır, ikisi
birliktedir yani yan yana duran şeylerdir. O sebeple bu sözlerin de
söylenmemiş olmasını tercih ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkoç.
41.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Tokat Milletvekili Özlem Zenginin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, ben de bugün
böyle bir konuşmayı yapmak istemezdim. Sabahleyin Sayın Grup
Başkan Vekilimiz Özlem Hanımla gerçekten çok doğru bir
konuşma yaptık telefonla. Şu anda AKPli bir milletvekilimizin
kaybı içerisindeyiz ama az önce kendisinin de ifade ettiği gibi,
maalesef gündem dönüyor ve bizler de konuşmak zorundayız. Hiçbir
konuyu kişiselleştirmemek lazım. Bizler burada
milletvekilleriyiz, birbirimizin düşmanı değiliz, gerçekleri
ifade ediyoruz. Gerçekler şudur: Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan Birlikte yürüdük bu yolları. diyen kişidir,
Biz, bu ülkede ne istediniz de vermedik. diyen kişidir. Bizim görevimiz
gerçekleri söylemektir. Niyetimiz asla Türkiye Büyük Millet Meclisindeki hiçbir
arkadaşımızı kırmak, kişisel olarak yaralamak
değildir; bizi de üzer. Bizim böyle bir kastımız olmaz ama biz
gerçekleri söylemeye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
yargının ve yargı mensuplarının sorunlarının
belirlenmesi ile çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/2266) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi2nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yoklama talep ediyoruz
Sayın Başkan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Efendim, işlem
tesis etmiştir. Başkanım, işlem tesis etti. Sayın
Başkan, işlem tesis etmiştir.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Sayın Başkan,
oylama başladı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, siz tam
başladığınız sırada ben elimi kaldırarak
oylama talep ettim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır,
Başkanım işlem tesis etmiştir. Siz işleme
başladınız, tamamlayın lütfen.
BAŞKAN Yoklama talebiniz var, buyursunlar.
Sayın Özkoç, Sayın Sarıaslan,
Sayın Yıldız, Sayın Bülbül, Sayın Zeybek, Sayın
Sarıbal, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Gökçel, Sayın
Aygun, Sayın Kaya, Sayın Göker, Sayın Keven, Sayın Kaya,
Sayın Gürer, Sayın Tuncer, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Tokdemir, Sayın Tığlı,
Sayın Önal, Sayın Şahin.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
yargının ve yargı mensuplarının sorunlarının
belirlenmesi ile çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (10/2266) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2020 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
(2/808) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/92)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç Tüzük 37ye göre, (2/808) esas numaralı
Kanun Teklifimin değerlendirilmek üzere gündeme alınması
hususunu bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ömer
Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN Teklif sahibi olarak Niğde
Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.
Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çıraklar ve meslek lisesi
stajyer öğrencilerini doğrudan ilgilendiren bu kanun teklifini ciddi
bir mağduriyetin ortadan kaldırılmasını amaçlayarak
vermiş bulunuyorum.
Çıraklıkla ilgili meslek kurslarına
katılıp belge alanlar ile meslek lisesi öğrencisi iken staj
yapan öğrencilerin staj süreleri ve meslek kurslarında geçen süreleri
iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık
sigortası hükümlerine tabi tutulmaktadır ancak emekliliğe
yarayan yaşlılık, malullük kapsamından ne yazık ki
çırak ve stajyerler yararlanamamaktadır. Çırak ve stajyerlerin
çalışırken bu sigorta kollarına tabi tutulmamaları
ciddi mağduriyet yaratmaktadır. Staj ve çıraklık sigortasıyla
emekli olmak için staj ve çırakların çalışma
başlangıçlarının doğrudan emeklilikte
başlangıç kabul edilmesi ve staj ve çıraklıkta geçen
sürelere aynen askerlikte olduğu gibi borçlanma hakkı verilmesi
sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde çok ciddi
biçimde meslek liselerinde ve çıraklıkta iş yaşamına
başlayanlar var. Esasında, bunların yaşlılık
sigortası başlangıcının çırak ve stajyerliğe
başladığı gün sayılması, bir yerde, o alanlara
daha çok çekicilik yaratır. Yani meslek lisesi öğrencisinin
stajında yaşlılık sigortasına başlaması ya
da çırağın böyle bir hakka tabi tutulması onlara
vereceğimiz önemli bir destek olur.
Biliyorsunuz, ülkemizde, geniş
tanımlı 10 milyona yakın işsizimiz var. Bunun yanında,
iş yerinde çalışanlar ne yazık ki açlık
sınırının altında ücret alıyorlar. Üniversiteli
işçiler kamuda bekledikleri statü değişikliğine beş
yıldır eremediler. Emeklilikte yaşa takılanların
mağduriyetini ne yazık ki iktidar görmezden geliyor, bu konuda da
düzenleme yapmıyor. Keza kamuda taşeron firmada çalışanlar
-Millî Eğitim Bakanlığında, Sağlık
Bakanlığında, Ulaştırma Bakanlığında,
Tarım ve Orman Bakanlığında- kadro bekliyorlar. Millî
Eğitim Bakanlığında, taşeron firmadan geçen, 10 ay
çalışıp 2 ay işsiz kalanlar var. Çalışma
yaşamı sorunlar yumağı. Çalışma Bakanı da
çıkıp emeklilere ödenen ücret toplamını anlatarak iyi bir
şey yapmış gibi görünmeye çalışıyor. Oysa
hakkını insanlara veriyor. Bizim yapacağımız buradaki
sorunları ortadan kaldıracak düzenlemeleri gerçekleştirmek.
Çıraklık ve stajlıkta geçen dönemin, yaşlılık
sigortasına sayılmasıyla ciddi anlamda mağdur olan bir
kesimin bu sorunlarını ortadan kaldıracağız. Kanun
teklifinde amaçladığımız, binlerce insanı ilgilendiren
bu sorunu çözmektir.
Tüm milletvekili arkadaşlarımız,
bölgelerine gittiğinde bu sorunla karşılaşıyorlar. Bir
gün de Meclis, genelde işçinin, çiftçinin, esnafın, emeklinin,
engellinin, dar gelirlinin taleplerine yönelsin ve bunlara çözüm üretsin
istiyoruz. Bu getirdiğimiz kanun teklifinin de temel amacı bu. O
anlamda, biraz sonra oylanacak olan bu kanun teklifine, tüm partilerimizin
olumlu oy vermesi çağrısında bulunuyorum. Çünkü insanların
hakka ermeleri konusunda kanun teklifi gerekiyor.
Bakınız, sosyal sigortalarda bir gün
çalışan kadın, daha sonra işten ayrılsa dahi annelik
sürecini sigortadan borçlanarak hak kazanıyor ama sigortadan önce anne
olursa o süreç borçlanmaya sayılmıyor. Keza çırak ve stajyerler,
yaşlılık sigortası kapsamına girdiklerinde Geriye
dönük prim yatıralım. diyorlar. Yani onlar hak ettikleri hakkın
yanında, üstelik devlete katkıda bulunalım istiyorlar. Bunu
görmezden gelmeyelim, stajyer ve çırakların yaşlılık
sigortasını işe girdikleri gün itibarıyla
başlatalım. O anlamda, oluşan mağduriyeti bu kanunla
ortadan kaldıralım.
Ülkemizde çalışanların, bugün
yaşadıkları olumsuzlukların varlığı bir
gerçek. Asgari ücreti dahi vergi dışı bırakamadık.
İnsanlar gerçek anlamda sıkıntı yaşıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Evlerine
nasıl ekmek götüreceklerini düşünüyorlar. Gerçek anlamda
Karayollarında, PTTde Demiryollarında, Ulaştırma
Bakanlığının diğer birimlerinde, Ormanda, Millî
Eğitimde yaşanan olumsuzlukların da ortadan
kaldırılmasının gerekliliğine dikkat çekiyorum. Bu
anlamda, kamuda kiralık araç şoförlerine dahi, yani o genel
müdürlerin, üst düzey makam sahiplerinin araçlarını sürenlere dahi ne
yazık ki kadro verilmedi. Belediye şirketlerinde çalışanlar
asıl kadroya alınmadı. Bunların
yaşadığı mağduriyetlerin yanında iki yıldır
taşeron firmadan KHKyle geçenlerin hakları dahi verilmedi.
Belediyelerde, il özel idaresinde beş ay yirmi dokuz gün
çalıştırılıp işten çıkarılanlar var. Bu
mağdur kesimleri görelim diyorum.
Bu bağlamda, Sayın Başkan çok
teşekkür ediyorum, son sözüm de: Sözcü gazetesinin değerli
yazarı Bekir Coşkunun kaybından dolayı duyduğum
üzüntüyü belirterek ayrıca Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekilinin vefatından dolayı başsağlığı
diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Aydın Milletvekili
Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve
60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
(´)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
7/10/2020 tarihli 3üncü
Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 221 sıra sayılı Kanun Teklifinin maddelerine
geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila
16ncı maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
İYİ PARTİ Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili
Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Altıntaş.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, vefat eden Sayın Vekilimiz Markar Eseyana
Allahtan rahmet diliyorum.
İYİ PARTİ Grubu adına,
Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde söz
almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçen iki yıl boyunca görev
aldığım Tarım Komisyonunun Başkanı ve üyesi
arkadaşlarımı da ayrıca selamlıyorum.
Bu kanun teklifinin muhalefetten habersiz
hazırlandığı ortadadır. Teklif hazırlanırken
muhalefetin, meslek kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin
görüş ve önerilerine yeterince başvurulmadığı
görülmektedir. Bu şekilde hazırlanan kanunlarda genellikle hatalar ve
eksikler olmakta ve daha sonra bu noksanlıkları gidermek için
aynı hususlarda teklifler sunulmaktadır. Kaldı ki bu teklif de
esasında mevcut yasalardaki birçok eksikliği, hatayı düzeltmek
için verilmiştir.
Kanun teklifinin geneline bakacak olursak, öncelikle
görüyoruz ki coronavirüs salgını süreci, tarımın önemini
bir kez daha hatırlatmıştır. AK PARTİnin genel
itibarıyla tarım politikasına bakarsanız, ürün ithal etme
üzerine kurulu bir sistem görülmektedir ama zaman zaman bu yöntem
tıkanınca, tarımın geleceği tehlikeye düşünce
günlük tedbirlerle durum idare edilmeye çalışılmaktadır.
Kısacası, iktidarın tarım politikası, ülke
tarımının geleceği ve ithalata dayalı sistemden
faydalanan şirketlerin menfaati arasında gelgit yaparak
ilerlemektedir. Ancak bu sistem artık yürütülemez hâle gelmiştir.
Komisyon toplantısı sırasında AK PARTİli vekil
arkadaşların söylediklerine ve genel olarak iktidarın tarım
hakkındaki yorumlarına bakılırsa, tarım hususunda
durumumuzun çok iyi olduğuna ve Türk tarımında bir sorun olmadığına
kanaat getirilebilir ancak iktidar, tarım ne kadar İyiye gidiyor.
dese de kötü gidişin farkındadır ve bu yüzden böyle bir yasaya
ihtiyaç duyulmuştur.
Bizce de tarımda ciddi sorunlar mevcuttur. Bunu
anlamanın en basit yolu da tarım arazilerinin fiyatına bakmaktan
geçer. Kıyas yapmak gerekirse ülkemizde neredeyse 1 bardak çay
parasıyla 1 metrekare tarım arazisi alınabilecek pek çok yer
vardır yani tarım arazilerimizin büyük çoğunluğu
değersizleşmektedir. Ayrıca tarım arazilerindeki
kayıplar, tarımda çalışan nüfusta azalma ve
çalışanların yaş ortalamasının artması,
tarım ürünlerinin ithalatında artışlar, ihracatında
gerilemeler gibi durumlar da Türkiyenin son yirmi yıldaki gerçekleridir.
Bütün bu gerçekler, tarımda acil ve köklü tedbirler alınması
gerektiğine işaret etmektedir.
Teklifte olumlu bulduğumuz kısımlar
mevcut. Teklif, özellikle tarım topraklarının daha
sıkı denetimini ve gıda güvenliğinin
sağlanmasını sağlayacak yaptırımlar getiriyor.
Ormanlardan kısmen, yeterli aromatik ve tıbbi bitki üretiminde
faydalanılması, yerli tütünün desteklenmesi de olumlu bulduğumuz
kısımlar arasında.
Yasa teklifinde tütün ve alkol hususunda da
değişiklikler öngörülmüş. Burada, AK PARTİ
iktidarının senelerdir sürdürdüğü bir çelişkili politika
mevcut. AK PARTİ, uzun zamandır sigaraya zam yaparak vergi gelirlerini
artırmayı ama aynı zamanda sigara kullanımını da
azaltmayı amaçlıyor fakat bu yöntem, sigara
kullanıcılarını kaçak sigaralara ya da daha ucuz yolla
bandrolsüz yapılan sigaralara yönlendirmektedir. Kaldı ki iktidarın
tütün ürünleri ve alkollü içecekten büyük vergi gelirleri hedeflediği de
2020 bütçesinde açıkça görülmektedir. Bütçeye göre, alkollü içkilerden
2020 yılında 17 milyar lira, 2021de 19 milyar lira ve 2022de 21
milyar lira vergi bekleniyor. Tütün ürünlerinde ise yine bütçeye göre 2020
yılında 64 milyar, 2021 yılında 69 milyar, 2022
yılında 74 milyar gibi rakamlar öngörülüyor. Buradan çıkacak
olan sonuç da alkol ve tütün kullanımının
azalmayacağının iktidar tarafından da öngörülmesidir. Bu
öngörüler doğruysa sigara tüketiminin azalmayacağını, halk
sağlığını korumakta yetersiz
kalındığını söyleyebiliriz.
Ayrıca, alkol satış saatlerinin
kısıtlanması gibi uygulamalar ya da alkol ve tütün ürünlerinin
alımını zorlaştırmak, bu maddelerin
kullanımını azaltacak tedbirler olarak görülmemelidir. Zira
Osmanlı Devletinde IV. Murattan sonra bu tarz yasaklar konmuş ve
başarılı olunamamıştır. Ayrıca, Amerikada
da 1920 yılında içki yasağı uygulamıştır
fakat bu durumun içki kullanımını azaltmak yerine Amerikada
mafyanın doğuşunu başlattığı söylenir, bu
nedenle bu yasaktan hemen vazgeçilmiştir. Dolayısıyla
bunları yasaklarla kontrol etmek, durdurmak zor ve hatta neredeyse
imkânsızdır.
Bu teklifte sunulan, üreticinin ürettiği
tütünün satışının ağır cezalarla
yasaklanmasının, uluslararası tekellerin desteklenmesi
anlamına geldiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Belki
iktidarın amacı doğrudan bu değildir fakat bahsi geçen
tekellerin de işine yarayan bir durum olduğu açıkça
görülmektedir. Dünyada çiftçiler pek çok ürününü tarlasının
kenarında ya da pazarda satabilirken tütün üreticisi ürettiği
tütünden bir sigara bile satsa ağır cezalara maruz kalacaktır.
Tütün üreticisi çiftçiler mağdur durumdadır. Ayrıca,
yabancı tekeller sigara üretiminde Türk tütününün miktarını o
kadar azaltmıştır ki bu miktarın oranını
önümüzdeki beş yıl içinde yasayla yüzde 30a dahi çıkarmaya
razı oluyoruz.
Eskiden Birinci, Bafra, Samsun, Maltepe gibi tamamen
yerli ürün sigaralarımız vardı. Bu dönemde dünyanın en
kaliteli tütünleri, Türk tütünüydü. Çok iyi hatırlıyorum, bir
yabancı sigara paketinde Türk tütününden üretilmiştir.
yazıyordu, şimdi kendi tütünümüzden sigara üretmekten mahrum
durumdayız. Geçmişte tütün konusunda yapılan hatalar, şimdi
düzeltilmeye çalışılmaktadır. Ancak yüzde 30 oranını
yine de yetersiz buluyoruz; bu nedenle, 12nci maddede öngörülen yüzde 30
oranının yüzde 50 olarak değiştirilmesi için Komisyon
toplantısında önerge verdik.
Bir diğer önemli konu ise kamuoyunda hobi
bahçeleri olarak bilinen tarım arazilerindeki ruhsatsız
yapılardır. Her ne kadar basında ve kamuoyunda bu teklif hobi bahçeleri
teklifi olarak adlandırılsa da tabii, teklif içerisinde tarım
arazilerinin kullanımına yönelik genel bir uygulama
düşünülmüş. Bunun içerisine tarımsal amaçlı olan veya
olmayan bütün yapılar dâhil edilmiştir. Belli ki denetimlerde ciddi
aksaklıklar olmuş ve bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş.
Ancak, bugüne kadar yapılan ve tarımsal amaçla kullanılan
yapıların da yıkılması, vatandaşlarımız
açısından bir mağduriyet doğuracaktır. Ayrıca, bu
yıkım işlemi, büyük bir millî servet kaybına da yol açacaktır.
Hayvancılık amacıyla
yapılmış ya da bağcılık yapan bir
vatandaşımızın ihtiyacına yönelik
yapılmış bir bağ evi ya da malzemelerini koyabileceği
bir depo, bundan farklı tutulabilir, Yapı Kayıt Sistemine
kayıtlı olup olmamasına bakılabilir veya insanların
kaydettirmesi gibi bir çözüm getirilebilir.
Gelinen noktada, daha çok, devletin göz
yummasının etkisi vardır. Ayrıca, belirtmek gerekir ki hobi
bahçeleri, toplumsal bir ihtiyacın ürünüdür. Şehrin
kalabalığında ve apartmanlarda yaşayan insanlar, bir
bahçeyle ilişkili olmak istiyorlar. Bu, gayet tabii bir durumdur.
Bir başka dikkat çekilmesi gereken nokta da
gıda güvenliği meselesinde yapılan düzenlemelerdir. Bu teklifle,
gıda güvenliği hususunda ciddi yaptırımlar getiriliyor. Bu,
iyi bir çaba olarak görülmektedir ancak teklif içerisinde
yanıltıcı yayın olarak isimlendirilen bir tanım
getirilmekte ve Yanıltıcı yayın yapılamaz. ibaresi
bulunmaktadır. Bu yanıltıcı yayının
tanımı da Tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak
tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz
etkileyen, gerçeğe aykırı yayınlar. şeklinde
açıklanmıştır. Bu tanım, muğlak kalmış
durumdadır. Gayet yoruma açık, öznel bir tariftir.
Dolayısıyla, bu teklif yasalaşırsa, bilimsel
olmadığı iddiasıyla, gıda ve beslenmeye dair hile,
tuzak, aldatma ve yalanlara karşı hiç kimse, hiçbir hususta
eleştiri yapamayacak hâle gelebilir, eleştiri yaparsa
cezalandırılabilir. Bu yolun açılmasının başka
yansımaları da olabilir.
Aynı mantıkla, bir deprem
uzmanının deprem tahminleri yapması, bir meteoroloji
uzmanının iklim değişikliğinin felaketlere yol
açmasından bahsetmesi bile halkta endişe, korku ve güvensizliğe
sebep olarak yorumlanabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Sonuç olarak, medya
kuruluşları, ceza ödememek adına yayınlarda otosansüre
gidebilirler. Ceza almamak için halkı bilgilendirici yayın yapmaktan
korkar hâle gelebilirler. Kısaca bu kanun değişikliği
maddesi, yayıncı kuruluşlarda endişe ve korkuya neden olacaktır.
Bundan dolayı bu maddenin incelenmesi, gözden geçirilmesi ve
yaşanabilecek mağduriyetlere karşı net çizgilerle
medyanın halkı bilgilendirme görevine halel getirmeden
yanıltıcı yayın kavramının ve ceza
uygulamalarının sınırları belirlenmelidir.
Ayrıca bu teklifin 16ncı maddesine göre,
örneğin, yabancı diplomatlardan, devlet misafirlerinden ya da
uluslararası kuruluş temsilcilerinden avlanma ücreti
alınmaması da öngörülmektedir. Bu durumun kanunda bir ikilik yaratacağını,
kanunlarda istisnaların doğru olmadığını
düşünüyoruz. Önemli davetlilere bu imkân verilecekse bu avlanma bedeli,
davet eden kurum bütçesinden ödenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum,
son cümlem Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Bu yüzden bu teklif
maddesinin geri çekilmesi uygun olacaktır.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Nusrettin Maçin.
Buyurunuz Sayın Maçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün tarımla ilgili 33 maddelik kanun teklifi üzerinde konuşuyoruz.
Ben de partim adına birinci bölümde yer alan 16 maddenin bütünü
hakkında söz almış bulunmaktayım. Maddelere geçmeden önce
ben öncelikle ele aldığımız konunun önemine vurgu yapmak
istiyorum çünkü bu kanun teklifini hazırlayanlar, tarımın
günümüz koşullarında insanlık için hayati bir öneme sahip
olduğunun farkında olduklarına inanmıyorum. Eğer AKP,
tarımın hayati öneme sahip olduğunun farkında ve bilincinde
olsaydı, hem usul açısından hem içerik açısından bu
kadar yanlış yapmamalı veya böyle bir hakkı
olmamalıdır.
Tarımın dünya insanlığı için
çok önemli ve hayati olduğunu, salgınla birlikte daha da stratejik
bir önem kazandığını biliyoruz. Bunu AKPnin bazı
yetkilileri de zaman zaman dillendiriyor. Ancak bu kanun teklifini
hazırlarken hangi sendikalar, meslek odaları, üretici birlikleri veya
hangi üniversitelerle görüşüp ortaklaştı? Hiç kimseye
danışmayan, her şeyin en iyisini ben bilir, ben yaparım
anlayışına sahip bir iktidar anlayışıyla
karşı karşıyayız. İktidar, bu
anlayışıyla sorunların çözümüne zemin sunmak bir yana,
sorunları daha da artırarak içinden çıkılmaz bir hâl
aldırmaktadır. Bu iktidar ve onun Tarım Bakanı, sadece
bilmediğinden değil, aynı zamanda muhalefetin ve devletin hiçbir
kurumunu da ihtarlarını da dikkate almayan bir Bakanla
karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bakın,
Sayıştayın 2019 Denetleme Raporunda Tarım ve Orman
Bakanlığına ilişkin 45 yanlış bulguya
rastlanmış ve bundan önce de 2018 Raporunda 43 yanlış
bulguya rastlanmıştı. Ancak Bakanlık, hâlâ 2018deki 27
yanlış bulguyu düzeltme zahmetinde bulunmamış. Benim size
burada 45 bulguyu tek tek izah etme şansım yok. Ancak çok
önemsediğim öne çıkan bazı ihlallerden de bahsetmeden
geçmeyeceğim.
1) Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali
Yardım Aracı olan IPA kapsamında kullandırılan
fonların, Bakanlık muhasebe sistemine kaydedilmemesi.
2) Muhasebe yetkisi, sıfatı bulunmayanlar
tarafından, idare adına banka hesabı açılması
suretiyle kayıt dışı mali işlemler
yapılması.
3) Tarımsal amaçlı kooperatiflere
kullandırılan kredilerden kaynaklanan alacakların gerçek
tutarı göstermemesi.
4) Tarımsal destekleme ödemelerinde
gerçekleştirme işlemleri tamamlanmaksızın bütçeden harcama
yapılması.
5) Bütçeden yapılan
Hayvancılığı Geliştirme Projesi kapsamındaki
proje ödemelerinin, gerçekleştirme işlemleri
tamamlanmaksızın yapılması.
Şimdi, bu 5 önemli maddeyle, tamamen keyfî,
hukuk dışı, hiçbir yasal prosedürle alakası olmayan bir
bakanlıkla karşı karşıyayız.
Getirilen bu kanun teklifinde de aleni bir
şekilde şu hedeflenmektedir: Toplumun müşterek değerleri
olan ormanlık alanları -tırnak içinde söylüyorum- bozuk ormanla
kavramsallaştıran AKP iktidarı, buraları ormanlık
alanlardan çıkararak yandaşlarına Tesis yapabilir,
betonlaştırabilirsiniz. demektedir. Yine rant, yine beton! Oysaki bu
alanları çok rahat bir şekilde ormanlık alanlara dönüştürme
imkânı çok fazladır.
Biyoteknolojinin zirve yaptığı bir
süreçte, orman vasfını yitirmiş olan bu bölgelerde istesek
tohumdan aynısını üretebiliriz, istesek çelikten bunun üretimini
yapabiliriz, istesek yapraktan köklendirme yaparak o ormanlık alanın
aynısını ormanlık alana dönüştürebiliriz.
Şimdi, bana göre, AKP iktidarının
toplumun geleceği, toplumun sağlıklı yaşaması,
toplumun sağlıklı gıdaya ulaşma gibi bir problemi yok,
bir derdi yok. Onun için bu ormanlık alanları da gerçek anlamda
biyoteknolojik korsanlara, firmalara peşkeş çekmek üzere bir kanun
teklifiyle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri,
halkımızın müşterek değerleri dediğimiz diyelim
ki ormanlık alanlar, meralar, hazine arazileri, şimdi, siz
buraları özel şirketlere peşkeş çekeceksiniz ve
diyeceksiniz ki Biz tarımı önemsiyoruz; tarım, savunmadan daha
önemlidir. Bunu yutturamazsınız, bunu yutturamazsınız
arkadaşlar ama AKP, ormanlık alanlarda, meralarda ve hazine
arazilerinde mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği
adı altında ve odun dışı ürünlerin işlenmesi için
tesis yapma hakkı veriyor. Bununla şu kastediliyor: Orada
biyoteknolojik firmalara, uluslararası büyük şirketlere, Türkiyenin
biyoçeşitliliğine, toplumun müşterek değerlerine, su ve su
ürünlerine el koyma yetkisi veriliyor. Bunu Halkların Demokratik Partisi
olarak kabul etmemiz söz konusu olamaz.
Şimdi, tütün üreticileriyle ilgili hâlâ bu
yasal statü ve prosedür muğlaktır. Makaron yasak, sigara
kâğıdı yasak, filtre yasak, şu yasak, bu yasak; ondan sonra
kademeli olarak tütün üretiminin yüzde 30a çıkarılma hakkı
veriliyor. Şimdi, soruyorum 2021, yüzde 17; 2022, yüzde 21; 2023, yüzde
25. Ya siz bu toplumla gerçekten alay ediyorsunuz, gerçekten alay ediyorsunuz.
Size bir şey söyleyeyim: Bunun yanında, 1
kilo tütün, üreticiden ne kadara alınıyor biliyor musunuz? 22 lira!
Ya ben Adıyaman-Malatya bölgesinde tütün üreticilerine gittim, gezdim. Ben
1 kilo tütünde 50 paket olduğunu biliyordum. Ya ben yanılıyor
muyum? Tekrar bir sorayım. dedim. Gittim bir bakkala 1 kilo tütün kaç
paket? dedim. 50 tane. dedi. Bana ödünç olarak verir misin? dedim. Verdi.
Tütün üreticilerine YouTube üzerinden canlı yayın yaptım.
Şimdi, burada şunu demek istiyorum: Siz
tütün üreticisine 1 kilo başına 2 paketin parasını
veriyorsunuz ama fabrikatöre, ama aracıya, tefeciye ne kadar veriyorsunuz?
48 paket! Yahu bu, hangi ahlakta var? Ben hiçbir İslami hukukta bu kadar
yüksek kâr oranı görmedim. Bütün dinlere bakın; hiçbir dinde, hiçbir
hukukta, bir üretici, üretimin bütün zorluklarını kendisi çekecek,
bütün aşamalarını yaşayacak ama kendisi 22 lira alacak ama
fabrikatör 48 paketin parasını yani 800 liraya tekabül eden
parayı alacak!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yerli ve uluslararası şirketler, özellikle 21inci
yüzyılda, biyoteknoloji üzerinden, gerçekten, Türkiyenin
biyoçeşitlilik anlamındaki zenginliğini de su ve su ürünlerinin
zenginliğini de göz önünde bulundurduğumuzda bunlara göz
dikmişler ve AKP bu şirketlere, bu yandaşlarına bu ülkenin
müşterek değerlerini peşkeş çekmeye
çalışıyor. Onun için Türkiyede düşüncesini ifade eden,
demokrasi isteyen, barış isteyen, özgürlük isteyen,
tartışma ortamı isteyenler
Bu ülkenin sorunlarını 83 milyon insanın
sorunlarını bu Mecliste konuşalım,
tartışalım, çözelim. dediği zaman hoşuna gitmiyor
çünkü toplumu susturacak ki işçinin, köylünün, esnafın, yoksulun
emeğine el koyabilsin veya toplumun müşterek değerlerine el
koyabilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Biz
Halkların Demokratik Partisi olarak barış, özgürlük ve demokrasi
mücadelesinde ne kadar kararlıysak bir o kadar da üreticilerimizin emek,
üreticilerimizin insanca yaşama mücadelesinde onlarla birlikte
olduğumuzu bir kez daha beyan etmek istiyoruz.
Eğer bir tarım politikası
belirleyecekseniz tarım alanıyla ilgili bir sürü kurum kuruluş
var, çiftçi birlikleri var; onlara danışarak, muhalefete
danışarak birlikte kanun teklifi yapılması lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tekirdağ Milletvekili Sayın İlhami Özcan Aygun.
Buyurunuz Sayın Aygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gıda, tarım
ve orman alanında düzenlemeler yapan yasa teklifi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarım alanında tam bir çöküşe
şahitlik ettiğimiz dönemden geçmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Dünyada kendi kendine yeten az sayıda ülkeden biri olan Türkiye, maalesef
AK PARTİ iktidarında pamuktan ayçiçeğine, buğdaydan
büyükbaş hayvana, etten salçaya kadar her alanda ithalat yapan içler acısı
bir duruma gelmiştir. Türkiyenin yüz ölçümünün onda 1i olan ülkelerden
ithalat yapar hâle geldik. Bu tablodan dolayı üreticimiz toprağa
küstürüldü, hacizlerle karşı karşıya kalmaktadır;
artık, ürününü tarlada bırakmakta ve bunu da hayvanına yedirmeyi
tercih etmektedir. Üreticiye kulaklarını tıkamış,
ithalata bel bağlamış, mutfağı yangın yerine
döndüren, tüketiciyi de gıda enflasyonuna terk eden AK PARTİ tam
anlamıyla çiftçiliği bitirme noktasına gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli vekiller; Ekim
2019dan bugüne kadar yoncaya yüzde 31, samana yüzde 29, süt yemine de yüzde 49
zam yapıldı. Özetle çiğ süt maliyeti yüzde 50 artarken devlet
çiftçiden çiğ süt alım fiyatını değiştirmedi.
Üretici tükenmişlik sendromu yaşıyor.
Peki iktidar ne yaptı? Tarım ve Orman
Bakan Yardımcısı ve Ticaret Bakan Yardımcısıyla
beraber sanayici temsilcileri bir araya geldiler, CEOlarla toplantı
yaptılar. Bu toplantıda SETBİR Başkanı, ASÜD
Başkanı ve zincir market CEOları bir arada bulundular ama
üretici o masada yoktu. Çiftçiye destek vermesi gereken Tarım ve Orman Bakanlığının
üretici yerine sanayicileri tercih etmesi Türk tarımı adına
utanç tablosudur.
Bu toplantının ardından ocak
ayından bu yana doların ve tüm girdi maliyetlerinin artmasına
rağmen çiğ süt referans fiyatı değiştirilmedi.
Çiğ süt fiyatı 2 lira 30 kuruşta kaldı, sadece 1 Ocak 2021
tarihinden itibaren artırılacağı söylendi. Bu da, umutsuz
bekleyişler sebebiyle -Nasrettin Hocanın bir sözü vardır,
hatırlarsınız değerli milletvekilleri- Ölme
eşeğim ölme, yaza yonca bitecek, yonca biterse de yersin. deyimini
bize hatırlatmaktadır. (CHP sıralarından
alkışlar) İktidar sadece prim fiyatında göstermelik
değişiklik yaparak Ocak 2021e kadar topu taca
atmıştır.
Biliyorsunuz, süte destek primi yerel seçimler
öncesinde 25 kuruşa çıkarıldı ama yerel seçimlerde iktidar
beklediğini alamayınca cezayı çiftçiye kesti, sütçüye kesti,
primi 15 kuruşa, daha sonra 10 kuruşa düşürdü. Şimdi de 40
kuruşa çıkardığını söylüyor ekim, kasım,
aralıktan itibaren. Ya, daha hâlâ senin ödemediğin çiğ süt
primleri var. Şimdi hayal satmaya devam ediyorlar. İktidar,
üreticisine resmen sırtını dönmüş durumdadır.
Bakın, bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk, savaştan yeni çıkmış, yokluk içindeki ülkede saray
yerine çiftlik kurdu. Bugün saray yapılan yerde büyük bir üretim
seferberliği yapıldı. Üstelik Çorak topraklarda üretim olmaz.
denilen yerlerde tarım yaptı, hayvancılık yaptı.
Atatürk Orman Çiftliği o günden bugüne kadar aralıksız süt
üretimi yapıyor değerli milletvekilleri. Atatürkün Türk çiftçisine
verdiği değerin onda 1ini siz verseydiniz şu anda Türk
tarımı uçacaktı. (CHP sıralarından alkışlar)
Üreticiler şimdiden gazetelere manidar ölüm
ilanları vermeye başladılar. Geçtiğimiz günlerde
toplantının arkasından süt üreticilerinin vermiş
olduğu ilan: Acı kaybımız. Sayın Komisyon üyelerine
ve Bakanlık temsilcilerine sesleniyorum: Acı kaybımız.
diyor. Ve burada diyor ki: Cenazemiz
16 Ekim 2020 -bu gün Dünya Gıda
Günüydü- o gün -sizin Millet Caminiz var- Millet Camisinde cenazemizin
namazını kılıp ondan sonra Tarım ve Orman Bakanlığına
süt üreticisinin defni yapılacak arkadaşlar. İşte,
çiftçiyi getirmiş olduğunuz tablo bu.
Yine bakınız, Türkiye
Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkan
Yardımcısı Nazif Karabulut diyor ki: 40 kuruşunuzu
alın başınıza çalın. Artık üretici size
sırtını döndü, sizlere yavaş yavaş yol göründü.
Bakın, bir süt üreticisi 1 litre süt
sattığı zaman 1,5 kilo yem alması gerekirken -yani 1e 1,5
oranı vardır; bu, benim söylemim değil değerli
arkadaşlar, bu dünyadaki paritedir- bizim ülkede tam tersi olmuş,
artık süt para yapmaz olmuş, yem fiyatı almış
başını gidiyor. Gelin, hep beraber şu süt
sıkıntısını giderelim.
Buradan soruyorum: Fiyat
artışının önündeki engel isim kim? Hazine ve Maliye
Bakanı damat Berat Albayrak mıdır? Böyle duyumlar alıyoruz.
Enflasyonu artırmamak için çiğ süt fiyatı sabit
bırakılmış yani enflasyon korkusu sebebiyle üreticiye
sırt dönülmüş. Damat doları serbest bıraktı ama
enflasyonu yükseltmesin diye sütün fiyatını aşağı
çekti. Dolar serbest, bizim çiftçimizin sütünün fiyatı ise maalesef
olduğu yerde sayıyor. Bilesiniz ki bu hesabınız tutmayacak,
enflasyonu da yönetemiyorsunuz, tarımı da yönetemiyorsunuz. Üreticiyi
yok sayarak, ithalat yaparak enflasyonu dizginleyemezsiniz. Artık bu da
enflasyonu patlatacaktır arkadaşlar.
Üretici isyanda. Sayın Genel
Başkanımızın da bugün grup toplantısında
söylediği Yakup Konan, Kahramanmaraşlı çiftçi 16 Ekim Dünya
Gıda Gününde dertlerini anlatmak için Kahramanmaraştan yola
çıktı ama yola çıkamadı, daha Kahramanmaraş il
sınırını aşmadan birçok sıkıntıyla
karşı karşıya kaldı. Devlete gelip devlet
yetkililerine dertlerini anlatması gereken yerde onun
karşısına kolluk güçleri çıktı ve Gözlerin
kızarık. deyip, elinden ehliyetini alıp geri gönderdiler. Bu,
utanç tablosu; sizlerin, Türk tarımını getirmiş
olduğunuz tablo bu. İşte, kolluk güçleri de tutanakla beraber
arkadaşı evine gönderiyor.
Evet, arkadaşlar, diğer bir konu da pamuk.
Pamukta geldiğimiz noktaya baktığımızda, 1999da 757
bin hektar alan varken bugün 477 bin hektara düşmüş tamamen AK PARTİnin
bu yanlış uygulamalarıyla beraber. Gelinen noktada, siz
iktidarınız boyunca ithalata 23,2 milyar dolar ödediniz. Gelin, bu
parayı Yunanistandaki bir avuç Yunanlı çiftçiye ödeyeceğinize
Çukurovadaki, Şanlıurfadaki çiftçimize verin. Yunanistana erkeklik
yaparken iyi de ürün alırken nasıl olacak, merak ediyorum ben?
Yine, bakınız, pamuk fiyatı 5 lira
civarında; gelin, bunu 6 liraya çıkaralım.
Ya, devlet yönetmek dürüstlük ister, erdemlilik
ister. Sayın Bakan İzmirde bir toplantıda diyor ki: Pamuk
destekleme primini 1,1 TLye çıkardık. Ya, daha siz tarımsal
destek tebliğini yayımlamadınız. Sözlerle mi ülkeyi
yöneteceksiniz? Resmî Gazetede yayımlamamışsınız,
sadece mahalle sohbetinde, kahve sohbetinde onun primini
açıklıyorsunuz; gelinen nokta bu arkadaşlar.
Bir de, diğer konu pancar. Evet,
özelleştirdik şeker fabrikalarını, gelinen noktada çiftçi
şu anda perişan; vermekte perişan, fiyatta perişan. Ve
geçtiğimiz yıl 300 lira olan taban fiyatını çiftçi bugün
400 lira olarak bekliyor fakat maalesef hâlâ daha şeker
pancarının taban fiyatını açıklamadılar.
Ve en çok yaptığınız iş
çiftçimizin ensesine konmak. Bugünlerde Tarım Kredi, traktörüne, taksisine
haciz koyuyor tarladaki çiftçinin; bu ayıp size yeter diyoruz.
Yine, bakınız, değerli milletvekilleri,
Sayıştay raporunda deniyor ki: Tarımsal desteklere 2019
yılında 16 milyar 965 milyon 138 bin lira -gider, bütçeden-
ödenecek. Ama siz 17 milyar 180 milyon 772 bin küsuratlı para
ödüyorsunuz. Ya, siz daha muhasebe kayıtları tutamıyorsunuz,
muhasebe kayıtlarını. Neyi anlatıyoruz biz?
Vereceğiniz destek belli ama dağıttığınız
para belli değil. Ya, bu kadar gelişigüzel devlet yönetimi olmaz.
Bunu ben söylemiyorum, bunu Sayıştay raporları söylüyor. Gelin,
ÇKSde ve TÜKASda -bizim önerdiğimiz- doğru kayıtları
tutalım, hep beraber çiftçimizin doğru destekler almasını
sağlayalım.
Değerli vekiller, bir başka konu: 7 milyon
150 bin çiftçimiz var ülkemizde ama 15 milyar 222 milyon 705 bin lira
tarımsal destek ödemişsiniz, maalesef 469 milyon 734 bin 67 lira da
gelir vergisi çiftçiden almışsınız. Ya, çiftçiden gelir
vergisi alınır mı? Destek veriyorsunuz, çiftçiden gelir vergisi
kesiyorsunuz ama sizin o beşli çetenin vergilerini de çiziyorsunuz.
Yazıklar olsun sizlere! (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, bakınız, 2002den bugüne kadar 700
bine yakın çiftçiyi üretimden çıkardınız. Birilerinin
borçlarını yapılandırıyorsunuz, faizlerini
siliyorsunuz ama çiftçiye geldiği zaman unutuyorsunuz. Birilerine kepçeyle
verirken çiftçiye ise çay kaşığıyla vermekten bile korkuyorsunuz.
Gelin, çiftçinin borçlarını yapılandıralım, faizlerini
silelim, beş yıla bölerek faizsiz bir şekilde çiftçinin nefes
almasını sağlayalım. Rusyanın, Bulgaristanın,
Ukraynanın çiftçisi İvanı veya Ostapı değil, Ahmet
amcayı, Mehmet amcayı, Ayşe teyzeyi güçlendirelim, onları
büyütelim. Yerlilik, millîlik budur, kendi çiftçisine sahip
çıkmaktır. Ama geldiğimiz noktada maalesef biz yabancı
çiftçilere sahip çıkıyoruz.
Bakınız, çiftçi artık AKPden umudunu
kesti -filozof Diyojenin bir sözü var- diyor ki sizlere: Gölge etme
başka ihsan istemem. Artık bırakın çiftçiyi kendi
bildiği gibi üretimini yapsın ve rahat, huzurlu bir şekilde
tarlada üretim devam etsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla)
Bakınız, gıda fiyatlarında Türkiye olarak OECD rekoru
kırıyoruz ama size kalırsa Avrupada biz tarımda birinciyiz
ama son rakamlar öyle göstermiyor. OECDde en fakir ve fiyatları en yüksek
ülkelerden biriyiz.
Bakınız, ekmeğe geçtiğimiz
günlerde yüzde 20 zam yapıldı. Uzun süreden beri ekmek
fiyatlarını askıda tuttunuz, bastırdınız ama
artık önüne geçemediniz. Bulgaristandan, Rusyadan 2.100 liraya
buğday aldınız, almaya devam ediyorsunuz ama kendi çiftçinizden
1.650 liraya buğday aldınız. Bu mu sizin Türk çiftçisine
vermiş olduğunuz değer? Bu mu sizin Türk çiftçisine
sahipliğiniz, yerliliğiniz, millîliğiniz? diye soruyorum.
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü çıkmış Biz en
avantajlı şekilde ithalatı bitirdik. diyor. Ya, TMO neydi? Kara
gün dostuydu. Kimin? Çiftçinin ama artık İvanın, Ostapın,
Johnun kara gün dostu olmuş, Türk çiftçisinin ise düşmanı
olmuş hâle geldi. Bu tablodan çıkın, bir an evvel yerli, millî
olun diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla)
İnşallah, bu söylediklerimizi kulak arkası
yapmazsınız, Türk çiftçisine sahip çıkarsınız diyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Metin Yavuz.
Buyurunuz Sayın Yavuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA METİN YAVUZ
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda,
Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Başta aziz milletimiz ve Aydınlı
hemşehrilerim olmak üzere yüce Meclisi ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Meclisimizin kıymetli milletvekilleri, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki Cumhurbaşkanlığı
seçimleri yavru vatanın özgür iradesinin tecellisiyle
sonuçlanmıştır. Kıbrıs Türk halkının siyasi
olgunluğunu yansıtan seçim sonuçlarının hayırlı
olmasını diliyorum. Adanın ortak sahibi Kıbrıs
Türküdür. Türkiye Cumhuriyeti yavru vatanın yanındadır.
Değerli milletvekilleri, küresel
ısınma sonucu oluşan iklim dengesizlikleri, dünya nüfusunun
artması, kullanılabilir tarımsal kaynakların giderek
azalması gibi nedenlerle tarım stratejik bir sektör hâline
gelmiştir. Özellikle dünyada yaşanan Covid-19 salgını
gıda güvenliği ve güvenirliliği noktasında diğer
ülkelerde olduğu gibi ülkemiz için de özel birtakım
çalışmalar yapılmasını gerekli kılmıştır.
Dünyada çok az ülke Türkiye gibi çok fazla bitki çeşitliliğine
sahiptir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın başkanlığındaki Hükûmetimiz, bu
avantajlı coğrafyada, tarım sektörünün mevcut durumunu
profesyonel ve günün gereklerine uygun yöntemlerle de geliştirmektedir.
Ülkemiz tarımı,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Tarım ve Orman Bakanlığımızca
uygulanan politikalar ve verilen desteklerle son on yedi yılın on
dördünde büyümüş, 2003-2019 döneminde yıllık ortalama yüzde 2,8
büyüme kayda geçmiştir. 2019 yılında büyüme ise yüzde 3,3tür.
Tarımsal hasılamız 2002 yılında 37 milyar TL iken
geçtiğimiz yıl 7,5 kat artarak 275 milyar TLye yükselmiştir.
Tarımsal ihracatımız 2002 yılında 3,7 milyar dolar
iken yine geçtiğimiz yıl 18 milyar dolara yükselmiştir.
Tarımsal ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısı 193, bu ülkelere
gönderdiğimiz tarımsal ürün çeşitliliği ise 1.827dir. Bu
alandaki dış ticaret fazlamız 5,3 milyar dolardır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak
ülkemizin sahip olduğu tarımsal potansiyeli üretim odaklı
politikalarla desteklemek Hükûmetimizin önceliği olmuştur. Gelinen
noktada, gıda güvenliğini temin etmek için uzun vadeli planlamaya
imkân tanıyacak bazı düzenlemeler yapma ihtiyacı
doğmuştur. Elbette ki tarımsal üretimin kesintisiz olarak
muhafazasını ve artan ihtiyaçlara cevap verecek ölçüde büyümesini
sağlamak hayati bir öneme sahiptir. Bu sebeple ekilen, biçilen
topraklarımızın daha sıkı korunması için yeni
tedbirlerin de alınması zorunludur.
Hazırladığımız teklifle, 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun ihlallerine yönelik daha
sıkı denetim ve caydırıcı yaptırımların
düzenlenmesi hedeflenmiştir. Hepimizin hemfikir olacağı üzere
hiç kimse kahvaltıda bal diye yediğinin sahte çıkmasından
memnun olmaz ya da yaşam iksiri sayılan zeytinyağı yerine
ne olduğu belli olmayan bir yağ tüketmek istemez. Söz konusu
teklifte, toplum sağlığını korumayı amaçlayan
bazı düzenlemeler de arz edilmiştir.
İnsan sağlığı için tehlike
oluşturan gıda ve yem ürünleri ile taklit ve tağşiş
yapılmış ürünlerin piyasaya sunulmasıyla alakalı
olarak öngörülen değişiklik, bunları üreten ve piyasaya
sunanlara yönelik yaptırımları
ağırlaştırmaktadır. Sahte bal; at, eşek etinden
sucuk; hakiki olmayan yemeklik yağlar gibi taklit ve tağşiş
vakalarına karşı ilgili yaptırımların
caydırıcılığının artırılması
suretiyle 500 bin TLye kadar ciro ölçeğinde idari para cezası
getirilmesi ve tekrarında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adli
para cezası ile on yıla kadar sektör faaliyetlerinden menedilmesi
öngörülmektedir.
Bunun yanı sıra, hazırlanan kanun
teklifiyle, genel olarak sahipli arazilerde ağaçlandırmanın
teşvik edilmesi, bozuk orman alanlarında odun dışı
ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis
ve orman bitkisi fidanlıkları kurulması, mantar ve tıbbi
aromatik bitki yetiştiriciliği yapılmasına izin verilmesi
de öngörülürken şeker piyasasındaki denetleme faaliyetlerinde
etkinliğin artırılması, tütün mamulü olmamakla birlikte
tütün mamulü üretiminde kullanılan makaron, sigara filtresi ve yaprak
sigara kâğıdının üretiminin ve piyasaya arzının Tarım
ve Orman Bakanlığının görevleri kapsamına
alınması amaçlanmaktadır. Ayrıca, tütün mamulü
üreticilerine kademeli olarak 2025 yılına kadar yüzde 30 yerli tütün
kullanımı zorunluluğu da getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bazı
hususları da paylaşmak isterim. Özellikle
yarınımızı emanet edeceğimiz,
varlığımızın devamı çocuk ve gençlerimiz
başta olmak üzere tüm toplumu olumsuz etkileyen zararlı
alışkanlıklar içinde alkol başta gelmektedir. Bu kanun
teklifinin ilk maddesiyle akşam on ile sabah altı saatleri
arasında perakende alkollü içki satış yasağına
ilişkin idari para cezası artırılmaktadır. Bu yasayla
beş yıl içinde 3üncü defa aykırı davrananların
satış belgesinin iptal edilmesi ve iki yıl faaliyetlerinden
menedilmesi, 18 yaş altındaki yavrularımıza alkol
satışı yapanlara yönelik olarak yasağı ihlal edenlerin
de aynı şekilde değerlendirilmesi öngörülmektedir.
Teklifin öne çıkan bir başka maddesi
avcılık faaliyetleriyle ilgilidir. Türk toplumu açısından
kültürel bir değer olarak kabul gören avcılık, değişik
hassasiyetleri de barındıran bir faaliyet olarak kabul edilmektedir.
Teklifle mezkûr kanunda düzenlenen Merkez Av
Komisyonu üyeleri arasına çevre ve doğa gönüllüsü
kuruluşların da 3 temsilcisi, fen edebiyat fakültelerinin biyoloji
bölümlerinden 1 öğretim görevlisi olmak üzere 4 üyenin daha eklenerek
komisyon üye sayısının 25e çıkarılması ve
toplumun çeşitli kesimlerinden geniş katılım
sağlanması amaçlanmaktadır.
Kanun teklifinde, tarımsal üretimin kesintisiz
olarak muhafazası ve artan ihtiyaçlara cevap verecek ölçüde büyümesine
binaen 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun ihlallerine yönelik daha sıkı denetim ve
caydırıcı yaptırımların düzenlemesi de
hedeflenmektedir.
Kıymetli milletvekilleri, ifade etmeliyim ki
ülkemizde tarım arazilerindeki en büyük sorunlardan biri de hisselilik
durumudur. Kanun teklifi bu konuda da düzenlemeler içermektedir. Özellikle,
tarımsal amaçlı arazi kullanım plan ve projelerine
aykırılık durumunda uygulanan yaptırımlar
caydırıcı hâle getirilmektedir.
Diğer taraftan, Tarım Kanununda
yapılan bir düzenlemeyle, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün tarla içi sulama sistemi desteklemelerine ilişkin
yetkilerinin, DSİnin de bağlı bulunduğu ve tüm tarımsal
desteklemelerle ilgili yetkiye sahip olan Tarım ve Orman
Bakanlığı tarafından tek bir merkezden yürütülmesine ve
kırsal kalkınma destekleri arasına modern sulama sistemleri
desteklerinin de eklenmesine yönelik düzenleme yapılmıştır.
Yine, toplum sağlığını
korumak amacıyla insan sağlığı için tehlike
oluşturan gıda ve yem ürünleri ile taklit ve tağşiş
yapılmış ürünlerin piyasaya arz edilmesiyle alakalı olarak
yaptırımlar ağırlaştırılmakta, taklit ve
tağşiş yapılmış ürünlerin piyasaya arz edilmesi
yasaklanmakta, cezai yaptırımlarla da
caydırıcılığın artırılması amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkelerin
yükselişi de çöküşü de tarımla ilişkilidir. Bunun için
güçlü Türkiyenin yolunun güçlü tarımdan geçtiğini asla
unutmamalıyız. Toprağın sesini dinleyen kendi varlığını
güçlendirir. Anadoluyu insanıyla, toprağıyla duyan ve anlayan
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tarımsal üretimdeki
başarımızı taçlandırmıştır. 2002de 1,8
milyar TL olan tarımsal destekler, 2020 yılında 22 milyar TL
olarak hedeflenmiştir. Bu başarıda elbette
uyguladığımız tarım politikalarının
yanı sıra tohumdan çatala özveriyle çalışan Türk
üreticisinin de katkısı büyüktür.
Yeni kanun teklifimizle amacımız,
gıdada taklit ve tağşişi önleyerek 83 milyonun
sağlığını ve aziz milletimizin geleceği için önemli
yere sahip olan tarım arazilerini koruma altına almaktır.
Diğer ürünlerde olduğu gibi beyaz altınımız olan pamuk
primlerinde de desteklerini esirgemeyen, her zaman üreticinin yanında olan
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve
Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirliye tüm üreticilerimiz
adına bir kez daha ben buradan teşekkür etmek istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Ormansız yurt
vatan değildir. diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla
anıyor; son günlerde vuku bulan orman yangınlarıyla ilgili olmak
üzere yaşadığı topraklara ihanet edenlerin güvendiği
dağlara kar yağacağını; ateşten selam
gönderenlerin de önce ellerinin yanacağını hatırlatmak
istiyorum.
Ayrıca millet iradesinin sesi olan bu kürsüden
can Azerbaycana en kalbi selamlarımızı iletiyor ve baki
kardeşliğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşımız
Markar Eseyanın yakınlarına başsağlığı
ve sabırlar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına bu kanun teklifinin
vatanımıza ve aziz milletimize hayırlı olmasını
temenni eder, yüce Meclisimizi bir kez daha saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Varlı, şahsınız
adına da söz talebiniz olduğundan süreniz on beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, burada tarım adına birçok maddeyi
inşallah kanunlaştırmaya başlayacağız. Öncelikle
kanunlaştırdığımız her maddenin ülkemize,
milletimize ve tarım sektörüne hayırlı olmasını
diliyorum.
Yine Kıbrısta hafta sonu yapılan
seçimlerde Kıbrıs Türklüğünün seçmiş olduğu Sayın
Tatara başarılar diliyorum, Allah yardımcısı olsun.
Kıbrıs Türktür, Türk kalacak diyoruz.
Yine yaklaşık olarak bir aya yakın
bir süredir Azerbaycan- Ermenistan arasında süren çatışmalarda
şehit olan Azeri askerlerimize ve sivil Azeri kardeşlerimize buradan
başsağlığı diliyorum. İnşallah, Ermenistan
işgal ettiği topraklardan bir an önce çekilir, Azeri
kardeşlerimiz de hak ettikleri toprakları yeniden kendi
vatanlarına katarlar. Buradan, Azerbaycan Türklüğünün ve orada,
cephede savaşan her askerimizin yanında olduğumuzu, gerekirse
bizim de onlarla birlikte savaşa katılacağımızı
beyan eder, saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlarım, tarım
denilince burada birçok konu gündeme geliyor. Öncelikle, pandemiyle birlikte,
üretimin ne kadar önemli olduğunu, insanlık için gıdanın ne
kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış oluyoruz. Biz de her
konuşmamızda, her sözümüzde insanlığa, Türk milletine
üretimi sağlayan çiftçilerimizin korunması gerektiğini,
onların eksiklerinin tamamlanması gerektiğini, çiftçilerimizin
taleplerinin giderilmesi gerektiğini burada sizlerle
paylaşıyoruz ve şunu özellikle altını çizerek beyan
etmek isterim ki çiftçimiz gerçekten her türlü zorluğa, her türlü zor
şartlara rağmen, girdi maliyetleri yüksek olmasına rağmen
üretmeye ve insanlarımızı doyurmaya, hatta
ihracatımıza ve ülkemize döviz kazandırmaya devam ediyor. Bu
açıdan gerçekten önemli bir iş yaptığına
inandığımız çiftçilerimizi de korumak ve savunmak hepimizin
hakkıdır diye düşünüyorum.
Bizim, enerji ve petrolden sonra en büyük
ithalatımız yağlı tohumlarda yani bugün pamuk ve soya
fasulyesi
Pamuğun yüzde 50sini yani Türkiye'nin ihtiyacı olan
pamuğun yüzde 50sini ithal ediyoruz. Yine soya fasulyesinin
aşağı yukarı yüzde 90ına yakınını
ithal ediyoruz. Şimdi, Sayın Bakan pamuk prim destekleriyle ilgili,
1,1 liraya çıkarıldığıyla ilgili -yani eski parayla 1
milyon 100 bin lira - açıklama yaptılar. Olumlu bir gelişme,
yeterli değil. Ben çiftçi adına, çiftçilerimizin beklentisi
adına söylüyorum, yeterli olmamakla birlikte, olumlu bir gelişme. Bu inşallah,
biraz daha artırılarak- pamuk ekiminin Türkiyede teşvik
edilmesi ve pamuğun mutlaka ektirilmesi lazım. Çünkü pamuk,
endüstriyel bir bitki olmasının yanı sıra, aynı
zamanda gıda ve yem sanayisine de büyük katkısı olan bir bitki.
Yani bugün ham yağ ihtiyacımızı en çok
karşıladığımız şeylerden bir tanesi
çiğit. Çiğitten ham yağ elde ettiğimiz zaman, Türkiye'nin
ham yağ ihtiyacına çok ciddi manada katkı sağlıyor.
Yine, çiğitten elde ettiğimiz yem özellikle hayvancılık
sektöründe çok ciddi katkılar sağlıyor. Onun için pamuğun
mutlaka ektirilmesi lazım.
Sayın Bakandan ricamız ve Bakanlık
yetkililerinden talebimiz şudur ki bu prim destekleri bir an önce
açıklansın. Yani pamuk ekimine başlanmadan önce bu prim
destekleri açıklanırsa çiftçi kendini ona göre yönlendirir. Mesela,
bir yıl önce 1 lira 10 kuruş olacağı
açıklanmış olsaydı, pamuk ekim alanlarının en az
yüzde 30, yüzde 40 daha fazla olacağına inanıyorum. Çünkü ben de
bir çiftçiyim yani biz de pamuk ekiyoruz, mısır ekiyoruz, efendim,
diğer ürünleri ekiyoruz. Biz de kendimizi gelecek yıla göre
planlayarak ekimimizi yapıyoruz. Onun için olumlu bir gelişmedir 1
lira 10 kuruş. Ancak bunun daha önce açıklanmış olması
pamuk üreticilerinin yani Türkiyede pamuk ekecek insanların daha fazla
olmasına katkı sağlayacaktı. Bu açıdan da
inşallah, bir dahaki yıl sezon başlamadan önce bu prim
destekleri açıklanır.
Bir de yine, çiftçimizin beklentisi şudur ki
prim destekleri vaktinde ödensin. Yani, mesela, çiftçimiz ne zaman- özellikle
şubat ayının sonunda mısır ekmeye, pamuk ekmeye
başlıyor. İşte, mazot alıyor, gübre alıyor, tohum
alıyor, dolayısıyla o dönemde prim destekleri ödenirse çiftçimiz
kendi ihtiyaçlarını hiç kimseye muhtaç olmadan, bankalardan kredi
kullanmadan temin etmiş olacak.
Yine, mısır, Türkiyede önemli bir ürün.
Aşağı yukarı Türkiye'nin 8-10 milyon ton civarında
mısıra ihtiyacı var. Biz de aşağı yukarı
8-10 milyon ton civarında, yıllık rekolteye göre mısır
üretebiliyoruz. Mısır da çok ciddi desteklenmesi gereken ürünlerden
bir tanesi. Biz Türkiyede mısırdan glikoz üretiyoruz, yine, ham
yağ üretiyoruz ve yine, yem sanayisine çok önemli, ciddi katkılar
sağlıyoruz mısırla. Onun için, mısırın da
yağlı tohumlar adına desteklenmesi gereken ürünler içerisinde
olduğuna inanıyoruz.
Soya fasulyesinin -demin de söyledim- yüzde
90ını dışarıdan ve Güney Amerikadan ithal ediyoruz.
Onun için, soya fasulyesinin de desteğini 40 kuruştan -yani 400
liradan- biraz daha yüksek seviyelere çıkarabilirsek -inanıyorum ki
Sayın Bakan bu konuda gayret sarf edecektir, sayın Bakanlık
yetkilileri de bu konuda gayret sarf edecektir- ve çiftçimizin beklentisi
karşılanmış olursa soya fasulyesi ekildiğinde
Türkiye'nin çok ciddi bir ham yağ ihtiyacını
karşılamış olacağız. Aynı zamanda, yem
sanayisine de çok ciddi bir katkı sağlamış olacak soya
fasulyesi yani küspesiyle, diğer ürünleriyle çok ciddi bir katkı
sağlamış olacak.
Ayçiçeği, yine, yağlı tohumlar
içerisinde önemli bir bitki. Ayçiçeğinin de yüzde 50sine
yakınını biz dışarıdan ithal ediyoruz. Ama
ayçiçeğine verilen destek biraz daha artırılırsa,
kırsal alanlarda ayçiçeğinin ekimi biraz daha teşvik edilirse
ayçiçeğinde de Türkiye'nin, belki ham yağ ihtiyacını
karşılayacak kadar üretemeyebilir ama en azından, kendi
ihtiyacını karşılayacak seviyeye kadar ayçiçeğini
üretebileceğine inanıyorum.
Bunları Tarım Bakanlığı
yetkililerinin dikkate alacağını
Ve inanıyorum ki
inşallah, bir an önce bu desteklerin, prim desteklerinin
artırılarak çiftçimizin bu ekimlere yönelmesini sağlamamız
lazım. Çünkü -demin de söyledim- bizim petrolden sonra en fazla ithalata
harcadığımız para, yağlı tohumlar üzerinden
oluyor. Bizim ülkemizde de bunları üretebileceğimiz, Allaha çok
şükür, toprağımız, suyumuz, havamız, her şeyimiz
müsait; çiftçimiz de tecrübeli, bunları biliyor, ekim sahası
yeterince var. Biz eğer bunları istersek ve destek verirsek
çiftçimizin üreteceğine inanıyorum.
Yine, çiftçimizin en önemli beklentilerinden bir
tanesi şu: Az önce kısa geçtim ama gerçekten prim desteklerini
zamanında ödersek çiftçimiz -demin de söylediğim gibi- bankalardan
kredi kullanmadan, hiç kimseye muhtaç olmadan kendi ihtiyacını
karşılamış olacak ki bu da çiftçimize önemli bir destek
sağlamış olacak.
Yine, burada narenciyeyle ilgili bazı
şeyleri söylemek istiyorum: Geçen yıl mayıs ayında
aşırı bir sıcak oldu, beş altı gün sürdü bu
sıcak. O sıcaklarda narenciyenin çok ciddi çiçek döktüğünü,
meyve döktüğünü bütün arkadaşlarımız biliyorlar. E,
şimdi, narenciye üreticisi bizim için önemli çünkü Türkiyenin en önemli
ihracat kalemlerinden bir tanesi de narenciyeden sağlanıyor. Biz
narenciye üreticilerini de teşvik etmek adına bu yıl onları
biraz daha gözetir, biraz daha fazla destek verirsek, o
arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu gösterirsek
inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bu daha da artış
gösterecektir.
Yine, tarımsal don gerçekleşmişti
geçen yıl; narenciye üreticileri bundan da çok ciddi zarar gördüler. Onun
için narenciye üreticilerine mutlaka ve mutlaka yanlarında olduğumuzu
hissettirmemiz lazım. Biz değerli Adana vekillerimizle birçok alanda
birlikte çalışma yaptık, oradaki meyvelerdeki, ağaçlardaki
zararları hep birlikte gördük ve Sayın Bakana da bunu ilettik.
Bakanlık yetkilileri de bunu biliyorlar; inşallah bu manada yeterli
ve güzel bir çalışma sergilenir.
Buğday, çok stratejik bir ürün, savaşta da
barışta da ülkemize lazım olan bir ürün. Türkiyenin de
aşağı yukarı 25 milyon ton civarında buğdaya
ihtiyacı var. Eğer biz dışarıdan buğday ithal
etmeden kendi ürettiğimiz buğdayla unumuzu yapıp ekmeğimizi
yaparsak, inanın ki Türkiyenin çok önemli bir ihtiyacını
karşılamış oluruz. Geçen yıl rekolte 20 milyon ton
civarındaydı, bu yıl ne kadar olur bilemiyorum ama Türkiye, 25
milyon ton buğday üretebilecek seviyelerde. Hem tohum geliştirmesini
iyi yapabilirsek hem buğday prim desteğini bir miktar
arttırabilirsek inanıyorum ki çiftçilerimiz boş arazi
bırakmayıp, buğday ekip üreteceklerdir ve dolayısıyla
da Türkiyenin buğday ihtiyacını karşılamış
olacağız. Onun için, dışarıdan ithal etmemize ve
dışarıya bunun için para harcamamıza gerek
kalmamış olacak.
Yine değerli arkadaşlarım,
hayvancılık sektörüyle ilgili bazı şeyler söylemek
istiyorum: Şu anda et fiyatları biraz yüksek gibi gözüküyor sanki
tüketenler açısından biraz problem gibi ancak bu, kendi kendini
regüle edecektir zaman içerisinde. Eğer buna aldanıp da ithalata
yönelecek olursak inanın ki şu anda tam rayına girmiş
hayvancılığı mahvederiz, perişan ederiz. Şu anda
hayvancılık kendi kendine bir raya girdi, yoluna girdi,
insanlarımız 3-5 kuruş para kazanıyorlar.
Hayvancılık çok zor bir şey; gerçekten o kokunun içerisinde, o
-affedersiniz- pisliğin içerisinde hayvan yetiştirmek ve onun
etinden, sütünden insanlarımızı faydalandırmak öyle kolay
bir şey değil. Bu sektörden bir çıkan bu sektöre bir daha
girmez. Onun için, hayvancılık yapanları korumak için kesinlikle
ithalatın karşısında olmamız lazım, bizim hayvan
sayımızı artıracak yollar bulmamız lazım. Bunun
yolu da işte, Ziraat Bankası zaten ciddi manada destek kredileri
veriyor. Bizim Tarım Bakanlığı olarak da
hayvancılık yapan insanlarımıza gerekirse bedava düve temin
etmemiz, onların daha çok üretmesini, hayvan sayısını daha
çok artırmasını temin etmemiz lazım.
Süt fiyatları da şu anda iyi yani
insanlarımız memnunlar süt fiyatlarından. Yem
fiyatlarını biraz, bir miktar düşürebilirsek eğer, yem
fiyatlarını düşürdüğümüz zaman inanıyorum ki süt ve
süt ürünlerinden insanlarımız daha çok faydalanacaklardır ve
memnuniyet artacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yine Tarım
Krediyle ilgili insanlarımızın çok ciddi beklentileri var. Biliyorsunuz,
geçmiş yıllarda faiz oranlarının çok ciddi
artışıyla birlikte Tarım Kredi faiz oranları da ciddi
bir artış gösterdi ve o dönemde yüzde 28, yüzde 30lara yakın
bir faizle alınan gübre, tohum -efendim, bu faiz oranıyla
çalıştı- çok ciddi bir maliyet yükledi çiftçilerimizin
sırtına. Bu konuda çiftçilerimiz yeni bir yapılandırma
bekliyorlar. Tarım Krediye eğer hazineden ve Tarım
Bakanlığından bir destek verilirse çiftçilerimizi korumak
adına, güzel bir yapılandırma olursa inanıyorum ki
çiftçilerimiz de bundan memnun kalacaklardır ve hacze uğramadan
Biliyorsunuz, Tarım Kredinin haczi bankalara yansıyor; aynı,
bankaların koymuş olduğu haciz gibi Merkez Bankasında da
gözüküyor ve çiftçilerimiz bankayla çalışırken de Tarım
Kredi haczi gözüktüğü zaman engel teşkil ediyor.
Dolayısıyla Ziraat Bankasından alabilecekleri krediyi de
alamıyorlar, başka bankalardan temin edecekleri krediyi de temin
edemiyorlar. Onun için Tarım Kredinin düşük faizle yeniden bir
yapılandırılması elzem durumda. Çiftçilerimizin bu konuda
büyük bir beklentileri var.
Yine Ziraat Bankasında çok ciddi borç yükü olan
çiftçilerimizin borç yapılandırılması bir dönem yüzde 9
faizle yapılıyordu, şimdi faizlerin artmasıyla birlikte
biraz daha yükseldi. Ben bir çiftçi olarak şunu belirtmek isterim ki -bunu
Tarım Bakanlığının yetkilileriyle de sık sık
paylaşmışımdır- yüzde 5 faiz, artı on yıla
çiftçilerimizin borcunu bölüp çiftçilerimizi bir rahatlatmamız lazım
çünkü hakikaten konuşmamın başlangıcında da
söylediğim gibi şu pandemi ortamında görüldü ki gıda,
insanların temel ihtiyacı. Eğer gıda olmazsa hiçbir
şey olmuyor, yani su olmazsa, ekmek olmazsa, evinizde yemek olmazsa
insanların yaşaması mümkün değil. Belki petrol olmadan
idare edebiliriz, belki şu olmadan, bu olmadan idare edebiliriz ama
insanlar yemeden, içmeden mümkün değil idare edemezler. Onun için, üreten
insanlar çiftçiler. Çiftçilerimizi hep birlikte, el birliğiyle
koruyalım ve onların üretmesine fayda sağlayalım,
katkı sağlayalım. Yani, nefis nefis peynirler yiyoruz evimizde,
domatesi, patlıcanı, efendim biberi, salatalığı, eti,
sütü, yoğurdu, peyniri her şeyi üreten çiftçi. Evimizde
yediğimiz o nefis meyveleri, efendim üzümünü,
kayısısını, elmasını üreten çiftçi. Dolayısıyla
çiftçi olmadan bu üretimleri yapmak, bunları evimize getirmek mümkün değil.
Türkiyede tek cari açık vermeyen kurum
çiftçilik kurumu, hatta cari açığın düşmesine katkı
sağlayan bir kurum çiftçilik kurumu. Onun için, gelin hep birlikte
Sayın Bakan, Bakanlık yetkilileri ve burada görevli
arkadaşlarımız, değerli milletvekili arkadaşlarımız
hep birlikte, el birliğiyle çiftçileri koruyalım, üreten
insanları koruyalım, gıdamızı koruyalım ve
geleceğimizi teminat altına alalım diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına, Ankara
Milletvekili Sayın Nevzat Ceylan.
Buyurunuz Sayın Ceylan.
NEVZAT CEYLAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz Tarım
ve Orman Bakanlığına ait kanun teklifi hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, özellikle bu pandemi sürecinde bütün dünya
şunu öğrendi: Doğanın korunması, tarım
alanlarının korunması konusunda gerçekten bütün dünya
insanlığı ve Türkiyede yaşayan bütün insanlarımız
bu konudaki hassasiyetlerin son noktaya geldiğini yaşayarak öğrendi.
Bu anlamda, çıkarılmakta olan kanun teklifinin önemli maddelerinden
bir tanesi de hobi bahçeleriyle ilgili. Hobi bahçeleri konusundaki kanun
maddesinin niye getirildiğini ve diğer maddelerle ilgili
görüşlerimi sizlere kısaca aksettirmek, anlatmak istiyorum.
Malumunuz, hobi bahçeleri gerçekten bir ihtiyaçtan
doğdu ama şunu yaşayarak gördük ki o kadar istismar edilecek bir
konu hâline geldi ki bütün şehirlerin etrafları, tarım
alanları sanki yeni bir gecekondu bölgesi hâline getirildi. Evet,
gerçekten ihtiyaç var, gerçekten bu konuda insanların
ihtiyaçlarının giderilmesi gerekecek bir süreç yaşıyoruz
özellikle bu pandemi sürecinde ama şunu gördük ki bunun bir disipline
edilmesi lazım, bir şekle sokulması lazım. Bu amaçla hobi
bahçeleriyle ilgili yeni bir düzenleme getirildi. Hobi bahçelerinin,
inşallah bundan sonra belediyelerin organize ettiği, belediyelerin
uygun gördüğü imar planlarına uygun yerleşim alanlarında,
tarım alanlarının dışındaki yerlerde, özellikle
birinci sınıf tarım alanlarının
dışındaki yerlerde yapılmasının
sağlanması konusunda, hep beraber makul bir noktada birleşilmesi
konusunda da önemli bir maddeyle bu süreci hep beraber
tamamlayacağımızı düşünüyoruz.
Diğer taraftan, tabii, özellikle yine
insanların sağlık yönünden istismar edilebilecekleri konularla
ilgili olarak televizyonlarda, özellikle basında, medyada bilen veya
bilmeyenler tarafından, uzman olanlar veya olmayanlar tarafından
birtakım konularda insanları yanıltabilecek bilgilerle karşı
karşıya kaldığımızı görüyoruz ve bunun için
de önemli bir düzenleme getiriliyor. İnşallah, bundan sonraki
düzenlemeden sonra da bu konularda ciddi bir şekilde önlemler
alınacak ve insanların doğru bir şekilde
yönlendirileceğini şahsen düşünüyorum.
Diğer bir önemli konu da değerli
arkadaşlar, özellikle Türkiyedeki yaban hayatının
korunması, avcılığın düzene sokulmasıyla ilgili
olarak da önemli bir madde getirildi, o da şu: Merkez Av Komisyonu olarak
bütün avcılığı tanzim eden bir kuruluş var, bu
kuruluş kanunla kurulmuştur. Bu kuruluşun aldığı
kararlar doğrultusunda Türkiyede avcılık
yapılmaktadır, avcılık disiplin altına
alınmaktadır ve onun kurallarını Merkez Av Komisyonu
düzenlemektedir. Merkez Av Komisyonunda şöyle bir yapılanma var, 21
kişiden oluşuyor Merkez Av Komisyonu. Bu 21 kişilik Merkez Av
Komisyonunun 11 üyesi avcılardan oluşuyor değerli
arkadaşlar. Türkiye 9 coğrafi bölgeye bölünmüş vaziyette o
kanuna göre. 9 bölgeden birer avcı temsilci var, Avcılık ve
Atıcılık Federasyonundan 1 temsilci var, bir de özel avlak
temsilcisi var; 11 kişi. Avcılık çoğunluğunda
oluşan bir komisyon oluşmuş, geriye kalan 10 kişi de
kurumlardan ve kurumlara bağlı kuruluşlardan oluşuyor.
Dolayısıyla, orada alınacak bütün kararlar avcıların
kendilerinin lehine olabilecek kararlar şeklinde düzenleniyor.
İşte, bunun için yeni kanunla beraber 21 kişi 25e
çıkarılıyor; 3 sivil toplum kuruluşu ilave ediliyor, bir de
üniversiteden bu konuda uzmanlaşmış 1 akademisyen ilave edilerek
o denge doğa ve çevreyi de koruyacak hâle getiriliyor; bu da son derece
önemli bir madde.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyor, kanunun hayırlara vesile olmasını temenni
ediyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisara adını veren
haşhaş bitkisini eken çiftçinin çilesi bitmiyor. Bu yıl
patatesten, pancardan ve birçok tarım ürününden zarar eden Afyonkarahisarlı
çiftçiler bir umut haşhaşa yönelmek istediler ancak kota yüzünden
mağdur oldular. Köylerde HÜBAŞ sistemine erken girenler onay
alırken, sisteme giremeyen veya girse dahi kota dolduğu için onay
alamayan çiftçi çaresiz durumda. Her gün onlarca çiftçi mağduriyetinin giderilmesi
için arıyor. Sadece bugün Sandıklı Saltık köyü, Dinar
Haydarlı kasabası ve Dombay köyünden arayan çiftçiler kotanın
yetersizliği yüzünden mağdur olduklarını söyleyip çare
arıyorlar. Afyonkarahisarlı çiftçiler beş yıldır
haşhaş kapsülünün kilosu 5 liradan alınmasına rağmen
yine de çiftçinin para kazandığı tek ürün olduğu için ekimi
yapılan haşhaşın kotasının adil bir şekilde
dağıtımının yapılmasını, HÜBAŞ
denilen sistemin yaşattığı sorunların giderilmesini
istiyorlar.
BAŞKAN Sayın Aydın
Sayın Kaya
AHMET KAYA (Trabzon) Trabzon Ortahisar ilçemize
bağlı 1 ve 2 no.lu Bostancı ve Üniversite Mahallelerimizde
ilköğretim okulu yoktur. Bu mahallelerimizdeki küçücük
yavrularımız kendi mahallelerinde okul bulunmaması nedeniyle
Kalkınma Mahallemizde bulunan Ticaret İlköğretim Okuluna gitmek
zorunda kalıyor. Bu nedenle, normalde 630 olan Ticaret
İlköğretim Okulumuzun kapasitesi 1.030a çıkmış
durumda ve bu okulumuzun spor salonları bile sınıfa
dönüştürülmüş olmasına rağmen sınıf
mevcutları hâlâ 40-45 kişi. Oysa bu mahallelerimizde Millî
Eğitim Bakanlığına tahsis edilmiş okul arazileri var;
buralara neden okul yapılmıyor? Velilerimiz CİMERe, İlçe
Millî Eğitim Müdürlüğüne başvurularda bulundu fakat seslerini
duyan olmadı.
Buradan Millî Eğitim Bakanlığı
yetkililerine sesleniyorum: Küçük yaştaki yavrularımızın
kendi mahallelerindeki okullarda okuyabilmeleri için okulu bulunmayan bu
mahallelerimizin okul ihtiyaçlarının bir an önce giderilmesini talep
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok açık ve net bir soru soracağım,
çok açık ve net bir cevap bekliyorum. Son günlerde vergi ve cezalarda yeni
bir yapılandırma geleceği basına yansıdı ve
Adalet ve Kalkınma Partisinin yöneticileri de
Çalışıyoruz. diyerek açıklamalarda bulundu. Tarım
kesiminin borçlarına yönelik bir faiz silme, yapılandırma,
taksitlendirme var mıdır? Özellikle, Tarım Kredi
Kooperatiflerinin borçlarının ve faizlerinin
yapılandırılması konusunda bir çalışmanız
bulunmakta mıdır? Çok açık ve net bir cevap bekliyorum.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de çiftçilerimizin bir başka sorununu dile
getirmek istiyorum. Bugün öğrendiğim kadarıyla Yenişehir
Yarhisar köyünde bir çiftçimizin 10 dönüm ceviz bahçesi hırsızlar
tarafından toplanmış. Yine, Yolören köyünde toplanmış
olan kapyalar çuvallarıyla çalınmış.
Büyükşehir Yasasıyla köyler bir gecede
mahalleye dönüştürüldü; dönüştürülürken de Çiftçi Mallarını
Koruma Başkanlığı da maalesef etkisiz, desteksiz, bütçesiz
bir hâle dönüştürüldü ve bekçilik uygulaması da bundan etkilendi. Bu
nedenle çiftçilerimizin aylarca verdikleri emekleri maalesef bir gecede kötü
niyetli kişiler tarafından heba edilebiliyor, alın terleri
boşa gidebiliyor. Bu ürünlerin korunması da önemli diyorum,
çiftçilerimizin alın terlerinin, emeğinin yetkililer tarafından
korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını talep
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünsal
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 9 Adalet Bakanı
döneminde otuz yıla yakın Adalet Bakanlığı
doktorluğu yapmış bir kardeşinizim. Bu kadar doktorluk
yaptığım bir kurumda bir cezaevi ziyareti isteğim Bakan
Yardımcısı tarafından on beş gündür
cevaplandırılmadığı gibi nezaketen de olsa tarafıma
dönüp bilgi verilmemiştir ve hatta ben İnsan Hakları Komisyonu
üyesi bir milletvekiliyim. Atanmış bir Bakan
Yardımcısının bu davranışını esefle
kınıyorum. Evet arkadaşlar, Bakan Yardımcısı
Zekeriya Birkanın bu davranışının doğru
olmadığını söylüyorum ama bu dünya bunlara da kalmayacak.
Pir Sultan Abdal der ki: Yürü bre Hızır Paşa/ Senin de
çarkın kırılır/ Güvendiğin padişahın/ O da
bir gün devrilir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yıldız
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tarım giderlerinin tümüne yabancı
şirketler karar veriyor, çiftçi üretim fiyatlarına ise egemen
şirket karar veriyor. Çiftçisi de tüketicisi de ülke tarımı
yöneticisi de dâhil kendi karar verme iradesini kaybetmiştir; yani
Tarım Bakanı kısacası Avrupanın, yabancı
ülkelerin Tarım Bakanı oldu.
Ben de hemen MHPnin Adana Milletvekilinin
konuşmalarının altına yüzde yüz imzamı atıyorum
çünkü sayın vekil kendisi üretiyor pamuğunu, çiftçisinin ne
olduğunu biliyor. Eğer biz Tarım Bakanını
dışarıdaki yabancı sermaye ithalatçılarının
eline bırakırsak, ithalatçıların sözcüsü yaparsak Türkiye
Cumhuriyetinin Tarım Bakanı değildir; bu bir gerçektir. Onun
için ben Türkiyede tarımın bu iktidarla gelişeceğine
inanmıyorum çünkü on sekiz yıldan beri bu tarımı geri
götüren bu iktidardır. Ama ben burada özellikle bu vekilime teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kırklareli, Edirne, Babaeski,
Lüleburgazı, Hayrabolu ve Malkaraya bağlayan yol hâlâ tek
şerit. Bu şehirlerde tarımsal sanayi çok gelişmiştir.
Duble yol hâlâ yapılmadı. Tarım ürünleri ve tarımsal sanayi
ürünlerinin trafiği bu yolda çok yoğundur. Acilen duble yola ihtiyaç
vardır. Bu bölgede faaliyet gösteren tarımsal üretim fabrikaları
bu tarz sıkıntılardan dolayı fabrikalarını
satmaktadırlar veya satılık ilanına çıkmaktalar.
Satılan veya kapatılan fabrikaların yerlerini yabancı
sermayeli fabrikalar almaktadır. İlla yabancı fabrikalar gelip
yerli fabrikaların yerini alınca mı yollar duble hâle getirilecektir?
Yerli ve millî sermaye derken yabancı sermayeye mi hizmet edeceksiniz
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sosyal hizmet uzmanları istismara uğrayan
ve ebeveyn bakımından yoksun kalan, suça sürüklenen çocuklar,
şiddete maruz kalan kadınlar, ruhsal bozukluğu olan bireyler,
engelliler, göçmenler, ayrımcılık ve damgalanmaya maruz kalan
bireyler, aileler ve gruplarla çalışmaktadır. Desteklenmeye,
güçlendirilmeye ve savunulmaya gereksinim duyan bireylerin etik ilke ve
değerler çerçevesinde mesleki müdahalede bulunması çok ince, önemli
bir çizgidir. Dezavantajlı bireylerle bire bir çalışan hiçbir
meslek mezunu sadece teorik eğitimle sağlıklı bir hizmet
veremez. Sosyal hizmet uzmanlarından etkin bir şekilde
yararlanmanın önündeki her türlü engel kaldırılmalı ve
acilen sosyal hizmet eğitiminin açık ve uzaktan eğitimle
verilmesi durdurulmalıdır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Şahin.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Suriye iç
savaşıyla sınır kapılarının
kapatılması, buna ek olarak 2018 yılında açıklanan 100
Günlük Eylem Planında Afrin bölgesinden getirilen zeytinyağının
ihracat yetkisinin Tarım Kredi Kooperatiflerine verilmesiyle ortaya
çıkan haksız rekabet ortamı yerli üreticiyi, ticaretini yapan
yerli firmaları iflasın eşiğine getirmiştir. Afrinden
kaçak yollarla getirilen bu zeytinyağlarını satın alan
şirketlerin ürünü başka bir ülkeden getirilmesine rağmen ithal
mal değil, yerli ürün olarak iç piyasaya sunması Hatayın
belkemiği zeytin ve zeytinyağı ticaretini yok etmektedir.
Çiftçilerimiz çok zor durumdadır,
zeytinyağı tüccarları da fiyatları dilediği gibi
aşağı çekerek yerli üreticiden ürün almak yerine Afrin
zeytinyağına yönelmektedir. Borç batağındaki yerli
üreticinin desteklenmesi yerine herhangi bir denetime tabi tutulmadan Afrinden
zeytinyağı getirilmesinin gerekçesi nedir? Ne kadar sürecek? Bu
zeytinyağlar uluslararası gıda standartlarına uygun mudur?
BAŞKAN Komisyon
Buyurunuz Sayın Başkan.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Evet, teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tabii, birkaç tanesi gündemimizle alakalı
sorular, biraz daha kapsamlı ve başka bakanlıkların cevap
vermesi gereken sorular da var ama Burcu Hanımın bir sorusu
vardı, bu haşhaş kotasıyla alakalı. Şunu
biliyoruz: Bizim kotamızın hemen hemen tamamı
kullanılıyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yetersiz, yetersiz!
Kota yetersiz, yetmiyor.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Şu anda
Bakanlığın yetkilileri kotalarla alakalı alanda hemen hemen
her gün toplantı yaparak çalışıyorlar ve bunu adaletli bir
şekilde çiftçimize dağıtmakla alakalı Bakanlığın
ciddi bir gayreti var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Adaletli olmuyor
işte, kota sistemiyle adaletli olmuyor.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Ve şunu da
rahatlıkla söyleyebiliriz ki: Şu anda vatandaşın talep
ettiği kota kendilerine veriliyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hayır, verilmiyor.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Yani daha fazlasını
da zaten şu anda talep eden yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Verilmiyor
Sayın Vekilim.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Burada bir adalet
sağlanmaya çalışılıyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bir köyde bir
kişi alıyor, ötekiler alamıyor. HÜBAŞa erken giren
alıyor, giremeyen alamıyor; sıkıntı orada.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Bir de biliyorsunuz, bu
kotaları Türkiye Cumhuriyeti belirlemiyor, yani dünyada bunun
belirlendiği merkez Türkiye değil, Türkiye, verilmiş olan
kotayı kullanıyor ve bunu da özellikle başta Afyonkarahisar
olmak üzere en adaletli bir şekilde
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Verilmiş olan
kota adil dağıtılmıyor; işte, orada da
yandaşlarınıza öncelik tanınıyor.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) -
çiftçinin ortak
kullanımına sunacak şekilde dağıtılmaya
çalışılıyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sıkıntı orada zaten; verilmiş olan kota yandaşlara
öncelikli olarak veriliyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yalan
konuşuyorsunuz Burcu Hanım!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hayır, yalan
değil.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Çok büyük yalan!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sen nereden
biliyorsun Afyonkarahisardaki çiftçinin ne
düşündüğünü, ne yaşadığını?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ben biliyorum, yalan
konuşuyorsunuz
.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sen nereden
biliyorsun? Sen nereden biliyorsun?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hiç alakası yok,
hiç alakası yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sen nereden
biliyorsun?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Planlı üretimin
gereği bu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Afyonkarahisardaki
çiftçinin kotadan neler çektiğini sen nereden biliyorsun?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Planlı üretimin
gereği bu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bilmeden
konuşma! Bilmeden konuşma! Kaç kere gittin, kaç kere gördün? Bilmeden
konuşma!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ya, yine şova
başladınız. Yandaş diyerek olayı suistimal etmeyin!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bilmeden
konuşma! Hayatında HÜBAR sistemine kaç kere girdin? Bilmeden
konuşma!
BAŞKAN Sayın Köksal, lütfen
Buyurunuz Sayın Başkan.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Köksal,
kaygınız kotanın adaletli dağılmamasıyla
alakalıydı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hayatında hiç
Afyona gitmiş mi? Oradan, oturduğu yerden yorum yapıyor.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Dinlerseniz ben size cevap
veriyorum. Arkadaşlar, soru sordunuz, lütfen cevabını da buradan
bekleyin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O sadece sorar
Başkan, dinlemez!
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Siz kotanın adaletli
dağıtılmasıyla alakalı bir şey talep ettiniz, biz
de bunun her gün yapılan toplantılarla Afyonkarahisar başta
olmak üzere çiftçiye en adaletli bir şekilde
dağıtılmasıyla alakalı bir gayret sarf edildiğini
açıklıyoruz. Lütfen, bunu takip edin, yine bir sıkıntı
olursa paylaşalım burada.
Sayın Gaytancıoğlunun çok net bir
sorusu var ve cevap istiyor. Birçok alanda, özellikle pandemi sürecinde şu
anda ülkemizde insanımızın rahatlatılması,
sıkıntılarının en azından devlet tarafından
anlaşıldığının gösterilmesi adına çok ciddi
katkılar, özellikle borçların yapılandırılması
süreçleri birçok alanda devam ediyor. Tabii ki biz de tarımın içinde
olan insanlar olarak en çok talebin geldiği alan da burası. Bu alanda
şu anda size sonuçlanmış verebileceğim bir cevap olmamakla
beraber bizim de hepimizin talebi, tarımın da buraya dâhil
edilmesidir. Sonuçlandığı zaman bunu da size inşallah
söyleyeceğiz.
Onun dışında, Sayın Suzan
Şahinin bir sorusu var; Afrinden zeytinyağı
Türkiyeye
Afrinden kaçak gelen asla hiçbir gram zeytinyağı yoktur. Afrinden o
bölge çiftçisine katkı sunulmak üzere, sadece ihracat kaydıyla
Türkiyeye çok kısıtlı bir miktarda
Bakın, Türkiyenin
yaklaşık zeytinyağı üretimi 200 bin tonun üzerindedir
arkadaşlar; oysa geçen yıl da mesela bu soru gelmişti, ben
hatırlıyorum, gelen zeytinyağının toplamı 600 ton
kadar küçük bir rakamdı ve bu, bizim asla üretim politikamıza bir
sıkıntı verecek, üreticimize bir sıkıntı verecek
miktar olmadığı gibi, orada sıkıntı çekmekte olan
çiftçiye katkı yapılsın diye sürdürülen bir politikaydı ve
bunlar da tamamen ihracat kayıtlıydı, Türkiyede
kullanılan, gelen hiçbir gram zeytinyağı yoktur arkadaşlar,
bunu da özellikle ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, bunun
dışındaki sorular daha çok genele yönelikti, tarımla çok da
alakalı değildi. Umarım, ilgili bakanlıklar o
cevapları da verecektir diyorum, teşekkür ediyorum.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) 13 bin ton
zeytinyağı geldi ithal.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) İddiadır,
iddiadır.
BAŞKAN Sayın Aycan.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
42.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Türk Tabipleri Birliğinin kuruluş kanununa
aykırı faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Türk Tabipleri Birliği, kamu kuruluşu niteliğinde
meslek örgütüdür, tabiplerin dayanışması ve meslek
uygulamalarını düzenlemek için kurulmuştur. Türk tabipleri daima
milletin, devletin yanında ve hizmetinde olmuştur. Çanakkalede,
Kurtuluş Savaşında, cumhuriyetin kuruluşunda kahramanca
mücadele etmiştir, şimdi de Covid-19la kahramanca mücadele
etmektedir.
Tabiplerin meslek kuruluşu olan Türk Tabipleri
Birliği yönetimi ise Türk hekimlerin hissiyatından uzak
durmaktadır, Türk Tabipleri Birliği kuruluş kanununa
aykırı faaliyetlerde bulunmaktadır. Türk Tabipleri Birliği
devletle iş birliği yapması gerekirken devlete karşı
duruş göstermektedir. Türk Tabipleri Birliğinin yeni
Başkanı söylemleri ve duruşuyla Türk hekimlerini temsil
etmemektedir. Türk hekimleri, tabip odaları, meslek dernekleri bu
kişinin istifasını istemektedir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Komisyon, ilave edilecek
bir şey var mı?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Teşekkür ederim
Başkanım.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve
60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
(Devam)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir; bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin Kanun Teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Orhan Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Vecdi
Gündoğdu
Bursa Edirne Kırklareli
Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan
Aydın Nevşehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zeki Hakan Sıdalı Enez Kaplan Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Mersin Tekirdağ Adana
İmam Hüseyin Filiz Fahrettin Yokuş
Gaziantep Konya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde cezaları
artırıyor; yani çözemediğiniz konuları cezalarla çözmeye
çalışıyorsunuz aynen IV. Murat gibi. IV. Murat da çok içki
içerdi ama içki içenden de ceza alırdı.
Şimdi cezalar nasıl artıyor? Gece
saat ondan sonra içki satışı olursa eskiden 30 bin liraydı,
şimdi 65 bin liraya, hatta sonra 320 bin liraya, sonra da kapatmaya kadar
giden bir uygulama geliyor. Cezalar çözüm oluyor mu peki? Cezalar örneğin,
sahte içkiden ölenleri geri getirebiliyor mu?
Geçen hafta Türkiye'nin gündeminde sahte içki
vardı. Sahte içkiden kaç kişi öldü? Kaç kişi ölecek bundan
sonra, biliniyor mu? Bilinmiyor. Cezalar yüksek olduğu için, vergiler
yüksek olduğu için herkes kimyager olmaya başladı. Eline bir
alkolmetre alıyor, evde içki yapmaya çalışıyor, dozajı
bazen ayarlayamıyor, dolayısıyla sağlıklı bir
ortam oluşmuyor.
Dünyanın demokrasiyle yönetilen,
sağlıklı yönetilen hiçbir ülkesinde sahte içkiden ölen kimseyi
duymadık, Türkiyede oluyor bu. Ne yapmak lazım? Tabii ki çok yüksek
olmamakla birlikte, yüksek vergiler alınabilir, yurttaşlar içki
tüketimine karşı bilinçlendirilir; bunun yolu bu. Siz ne
yapıyorsunuz? Kim içki içerse daha fazla vergi alalım. Bu sefer ne
oluyor? Fazla vergi gerçek vergi kazancını da öldürüyor. Bakın,
bu mantık çok yanlış. Neden? Siz iktidara geldiğinizde
yabancı içkilerin pazar payı yüzde 5-6ymış, şimdi
yüzde 20lere çıkmış. Hani, siz yerliydiniz, millîydiniz?
İçkilerde bile yörüngeyi değiştirmişsiniz. Yerli içkiler
satılmıyor, onun yerine ithal içki tüketiliyor.
Türkiye, dediğim gibi, ithal içki cenneti oldu.
Bir tuhaf iş de, iş yerlerini kapatıyorsunuz. Bakın,
pandemiden dolayı birahaneler hâlâ kapalı, restoranların
bazıları kapalı. Ruhsatta lokanta yazınca açık ama
bar yazınca, birahane yazınca kapalı. Bunun pandemiyle ne
ilgisi var? Buradaki esnaf çok zor durumda. Bu virüs yemeğin yanında
içki içerken yayılmıyor da başka şekilde mi
yayılıyor? Yani bunun çözümü bu değil arkadaşlar. Lütfen,
bunları yeniden gözden geçirelim. Kesinlikle sahte içkinin önüne geçmek
lazım. Buna çok basit bir örnek, güzel yaptığınız bir
örnek, size söyleyeceğim: Çiftçinin çok kullandığı yüzde
26lık amonyum nitrat gübresi vardı, dediniz ki: Teröristler
bunlardan bomba yapıyor. Bunu güzel bir şekilde denetlediniz. Evet,
nerede üretiliyor, barkod koydunuz, depolara girdiniz, emniyet güçlerinin de
yardımıyla gayet güzel bir şekilde kontrol altına
aldınız. Şimdi, etil alkol-metil alkol, bunun da denetimini
yapabilirsiniz çok rahat, devletin her şeye gücü yeter. Sahte içki, kaçak
içki veya sağlığa zararlı içkiyi bu şekilde kontrol
edebilirsiniz, o zaman devlet olursunuz. Ama siz bunu kontrol
edemiyorsanız, hâlâ buradan ölümler oluyorsa son derece yazık.
Sayıştay raporuna bakıyoruz, Tütün ve
Alkol Dairesi Başkanlığının piyasada denetim yapacak
elemanı yok. Binlerce gıda mühendisi, ziraat mühendisi, kimyager
işsiz; bu gençleri alıp çalıştırmak yerine, siz, bu
işe polisiye tedbirlerle IV. Murat kafasıyla gitmeye
çalışıyorsunuz. Bırakın insanların özel
hayatına karışmayı, yapabiliyorsanız ekonomiyi
düzeltin. Ekonomi içkiye fahiş vergiler, cezalar koyarak düzelmez.
Alkolikler bile içkiye sizin sarıldığınız kadar
sarılmadı. Sıkıştığınız zaman
içkiye zam yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Dünyanın bütün içkilerini bir insana içirseniz o kişi bile ekonomi
konuşurken Dolardan bize ne. demez. Demek ki sorun içkide değil.
Tekrar söylüyorum: Rakamlara bakın, iktidara geldiğinizde ithal
içkinin satışı yüzde 5, şimdi yüzde 20. Demek ki bir yerde
hata yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Önce Bu
hatayı nerede yapıyoruz? Bunu düşünün, üretim ekonomisine
geçin.
Bakın, TEKELe ait bütün içki
fabrikalarını sattınız. Kaç paraya sattınız?
Stoklarındaki 100 milyon dolarlık üzümle sattınız. Kaç
paraya gitti? 290 milyon dolara. Peki, alanlar sonra ne yaptı? 900 milyon
dolara başkasına devretti; 2,5 milyar dolara İngiliz şirketinin
şimdi. Yani yerli ve millî sermayeyi siz aslında peşkeş
çektiniz. 290 milyon dolar aldınız, hâlbuki 2,5 milyar dolara
satabilecektiniz. Ne oldu? Satın alanlar bizim üzümümüzü öldürdü,
anasonumuzu öldürdü yani içki yapımında kullanılan bütün
maddeleri öldürdü. Şu anda üzüm fiyatı kaç para? Üçte 1 fiyatına
alınıyor yani bu şekilde, bu önlemlerle bu işler
çözülmüyor, her şeye vergi koyarak, her şeyi cezalandırarak
olmuyor. Üreten bir Türkiye, hakça bölüşen bir Türkiye için daha
mantıklı olmak zorundasınız diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Mehmet
Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum, heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Ben yaptım,
oldu. diyerek Meclis Genel Kuruluna getirdiği 1den çok yasada
değişiklik yapan bir torba yasa teklifini daha görüşüyoruz. 4
milyon vatan evladını etkileyecek bu torba yasa teklifi Meclis Genel
Kuruluna gelmeden önce üretici temsilcileri, tarımla ilgili meslek
odaları, Ziraat Mühendisleri Odası, veteriner odaları,
Ziraatçılar Derneği, diğer sivil toplum kuruluşları,
demokratik kitle örgütleri bu teklif üzerinde görüşlerini ifade etme,
tartışma imkânı buldular mı? Ne yazık ki, tabii ki
hayır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; idari para cezalarının
artırılmasını, işletmelerin satış belgesinin
iptal edilmesini öngören bu madde, aslında doğrudan alkol
satışı yapan işletmeler üzerindeki tahakkümü ağır
cezalarla artırmaktan başka bir şey değil. Bu durum
karaborsa ve kaçak alkol satışını artıracak, alkol
tüketimi azalmadığı gibi, devletin vergi kaybına
uğraması da söz konusu olacaktır. AK PARTİ
iktidarının senelerdir sürdürdüğü çelişkili bir politika
mevcut. AK PARTİ, uzun zamandır, sigaraya zam yaparak vergi
gelirlerini artırmayı ama aynı zamanda sigara
kullanımını da azaltmayı amaçlıyor. Fakat bu yöntem
sigara kullanıcılarını kaçak sigaralara ya da daha ucuz
yolla bandrolsüz yapılan sigaralara yönlendirmektedir. Ortada bir gerçek
var ki vergi oranını artırmak her zaman vergi gelirini
artırmak anlamına gelmiyor. Kaldı ki iktidarın tütün
ürünleri ve alkollü içeceklerden büyük vergi gelirlerini hedeflediği de
2020 bütçesinde açıkça görülmektedir. Bütçeye göre, alkollü içeceklerden
2020 yılında 17 milyar, 2021de 19 milyar, 2022de 21 milyar lira
vergi bekleniyor. Tütün ürünlerinde ise yine bütçede 2020de 64 milyar, 2021de
69 milyar, 2022de 74 milyar gibi rakamlar öngörülüyor. Vergi
artırmanın alkol ve tütün kullanımını
azaltmayacağının iktidar tarafından da bilindiğini,
Sayın Cumhurbaşkanının Dünya Tütüne Hayır Gününde
üniversite öğrencileriyle yapmış olduğu toplantıdaki
konuşmasında söylediği Aşırı vergiler ve birçok
alanda sigara kullanımını yasaklamamıza rağmen sigara
kullananların sayısı gittikçe artmaktadır, bunu da
anlayabilmiş değilim ama biz cezaları ve vergileri
artırmaya devam edeceğiz. sözlerinden anlıyoruz. Bu, vergilerin
halk sağlığını koruma düşüncesiyle
artırılmadığının birinci ağızdan
ikrarıdır.
Bu pencereden bakılınca, alkol
satış saatlerinin kısıtlanması gibi uygulamalar ya da
alkol ve tütün ürünlerinin alımını zorlaştırmak, bu
maddelerin kullanımını azaltacak tedbirler olarak
görülmemelidir. Zira, bu tarz yasaklar daha önce de defalarca konulmuş ve
başarılı olunamamıştır. Merdiven altı diye
tabir edilen ticareti artırdığı, mafya düzeni
oluşumuna katkı sağladığı gerçeği asla
unutulmamalıdır. Dolayısıyla, yasaklarla bunları
kontrol etmek, durdurmak zor ve hatta neredeyse imkânsızdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarı
döneminde tüm çiftçilerimiz mağdur edildi. Çiftçilerimiz, et ve süt
besiciliği yapan üreticilerimiz, yumurta ve et tavuğu üreticilerimiz
girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle Ziraat Bankası, Tarım
Kredi Kooperatifleri borçlarını ödeme güçlüğü çekmekteler.
Gelin, bu kardeşlerimizin borçlarını en az iki yıl
ödemesiz, faizsiz yapılandıralım; haciz işlemlerini
durduralım, kredi limitleri kadar yeni kredi açarak üretme
imkânlarını artıralım. Yeter artık, uluslararası
şirketler ile yabancı çiftçileri, üreticileri desteklemeyelim.
Bakın, değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde tarımda istihdam edilen
kişi sayısı 7 milyon 458 bin kişiyken 2020
yılında bu sayı 4 milyona düşmüş, 3 milyondan fazla
insanımız tarımsal üretimden vazgeçmiş. Bunları tekrar
tarımsal üretime nasıl döndürürüz, bunu planlamalıyız.
Tarım Bakanı Dolarımız var ki ithal ediyoruz. demekten
vazgeçmeli çünkü Ekonomi Bakanınız dolara bakmadığı
için sevdiğiniz ithalatı da yapamayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Gelin,
artık, getirdiğiniz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle Türkiyeyi yönetemediğinizi kabul edin, milletimiz ümitvar olsun.
İYİ PARTİ iktidarında güçler
ayrılığının tesis edildiği, güçlendirilmiş
demokratik parlamenter sistemde Türkiyeyi hak ettiği şekilde
yöneteceğiz diyor, yüce heyetinizi selamlıyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde bulunan 6 ncı
maddenin üçüncü fıkrası ile beşinci ifadesinin 6 ncı
maddenin üçüncü fıkrası ve beşinci olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Mahmut Toğrul Nusrettin Maçin
Mersin Gaziantep Şanlıurfa
Serpil Kemalbay Pekgözegü Mahmut Celadet Gaydalı İmam
Taşçıer
İzmir Bitlis Diyarbakır
Ömer Faruk Gergerlioğlu Ayşe Sürücü
Kocaeli Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
üzere Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu, Genel
Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen
sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede her alanda
ciddi bir yoksullaşma yaşanıyor. Geçmiş dönemde
yoksulluğun mottosu bir esnafın dönemin Başbakanına yazar
kasa fırlatmasıydı ama sanıyorum, bu dönemin mottosu daha
çarpıcıydı. Denizlide, Denizli Valisi esnafı ziyaret
ederken bir esnafın Salı günü 15 lira kazandım, çarşamba
günü 100 lira kazandım, gebermek istiyorum. ve daha sonrasında Bu
ülkeyi terk etmek istiyorum. demesi aslında 100 yazar kasaya bedeldir ve
günün mottosudur. Yoksullaşma her alanda yaşanıyor maalesef.
Şimdi, bu getirilen teklif tarımla ilgili.
Türkiyede maalesef tarımın yanlışlığı
artık ayan beyan ortada. İthalata dayalı bir tarım
sistemimiz var ve yerli üreticinin girdileri her gün -gübresi, mazotu,
ilacı- katbekat artarken artık çiftçi tarlasını ekemez
duruma gelmiş. Dolayısıyla, şu anda, artık, tarım
arazileri bir taraftan imara açılırken bir taraftan orman
alanları da bozulmuş adı altında yine rantiyeye
peşkeş çekiliyor.
Değerli arkadaşlar, bu kadar
yoksullaşmayı, bu kadar çarpık bir tarım
politikasının düzeltilmesini, yapısal sorunlarının
çözümünü ancak cezaları artırmakla çözebileceğini düşünen
bir iktidarla karşı karşıyayız. Ancak bu böyle
çözülmez, mutlaka ve mutlaka tüm ülkelerde olduğu gibi tarımın
sübvanse edilmesi lazım ama Türkiyede de sübvansiyonlar çiftçiye
ulaşmadan bir taraftan borçlarına karşılık olarak
kesiliyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, Türkiyenin bir
diğer önemli sorunu var. Mevsimlik işçiler sorunu bu ülkenin kanayan
yarasıdır ve hiçbir şekilde kalıcı,
sağlıklı bir çözüm geliştirilememiştir. Her yaz
döneminde maalesef onlarca mevsimlik tarım işçisinin
hayatını yitirmesine neden oluyor ve kaldıkları yerlerde
suya, elektriğe, sağlıklı bir yaşama ulaşma
imkânları da neredeyse yok.
Değerli arkadaşlar, üzerinde
konuştuğumuz söz konusu madde aslında alkollü içeceklerin
kısıtlanmasını içeriyor yani şunu söylüyor: Alkollü
içeceklerin satışını akşam saat 22.00den sabah
06.00ya kadar engelliyor ve bu dönemde satış yapanlar eğer
aynı olayı tekrar ederlerse -3 kez tekrar edildiğinde- söz
konusu büfeler, marketler, bakkallar ya da alkollü ürünler sunanların
işletmeleri kapatılıyor. Şimdi, bu kadar ağır bir
ceza.
Peki, AKP niye yapmak istiyor? AKP bir taraftan
seçmene, halka Ben mütedeyyin bir iktidarım. diyor ve
dolayısıyla bunun üzerinden aslında toplumun, halkın
yaşam biçimine müdahale ederken bir taraftan da bu
dindarlığı kullanarak Ben alkollü içki tüketimini
azaltıyorum. diyor. Peki, gerçekte bu mu oluyor? Gerçekten alkol tüketimi
azalıyor mu? Hayır. Bakın, bir örnek vereceğim: 100
liralık bir alkol ürününü düşünün; girdisi 17,5 lira, 82,5
lirası vergi değerli arkadaşlar, 82,5 lira vergi
alınıyor. Peki -dediğim gibi- bunlar alkol tüketimini
azaltıyor mu? Hayır, vatandaş kendi yolunu buluyor. Peki, bu ne
yaratıyor? İşte, kaçak içki üretimini. Biraz önce sayın
vekilin de söylediği gibi, neredeyse her yurttaş kendisi kimyager
olarak kendi evinde alkol üretimine geçiyor. Sadece geçen aylarda bu ülkede 57
yurttaşımız sahte alkol kullanımından dolayı
yaşamını yitirdi. Bu, basına yansıyan kısmı,
gerçek rakamları bilmiyoruz; belki bunun katbekat daha üstüdür.
Şimdi, dolayısıyla, bunun çözümü değerli arkadaşlar,
bir taraftan vergileri artırıyorsunuz -hani dindarsınız- bu
kadar vergi, bu kadar şeyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dindarlıkla ne
alakası var?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Ama siz bunu bu yolla
getirmeye çalışıyorsunuz. Cumhurbaşkanı bunu
söylerken, gençlere ifade ederken bunu ima etmeye ve göstermeye
çalışıyor ama bir taraftan da bu vergileri nereye
harcadığınızı kimse bilmiyor.
Değerli arkadaşlar, sadece bu vergilerin
ötesinde, aynı zamanda bu alkollü içeceklerin tüketimi de
azalmadığı gibi
Bakın, ben size bir
araştırmanın örneğini söyleyeyim, Trakya Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisinde yayımlanan bir çalışma şunu
söylüyor: Kaçak içki kullanımının gerekçesi, getirilen vergi
zamları neticesinde oluşan yüksek fiyatlardır.
Dolayısıyla, siz vatandaşın ulaşımını
bu kadar engellemeye çalışırken aslında kaçağın
önünü açıyorsunuz ve aynı zamanda, bir taraftan da vergi kaybına
neden oluyorsunuz; bunu da görmeniz gerekir diyorum.
Genel kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Maddenin oylamasından önce
yoklama talebi var.
Sayın Özkoç, Sayın Bayraktutan, Sayın
Yıldız, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Sarıaslan,
Sayın Kaya, Sayın Hakverdi, Sayın Gündoğdu, Sayın
Budak, Sayın Polat, Sayın Sarıbal, Sayın Gökçel, Sayın
Ünver, Sayın Kaplan, Sayın Kılıç, Sayın
Kılınç, Sayın Taşcıer, Sayın Tokdemir, Sayın
Tığlı, Sayın Şahin, Sayın Demirtaş.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime, yemek arasını da dâhil
etmek üzere yirmi dakika ara veriyoruz.
Kapanma Saati: 20.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.49
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 221 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve
60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
(Devam)
BAŞKAN 221 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2985) esas numaralı
Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2'nci maddesi ile 6200
Sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce Yürütülen
Hizmetler Hakkında Kanunun ek 10'uncu maddesinin yürürlükten
kaldırılması teklifinin metinden
çıkartılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Orhan Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Vecdi
Gündoğdu
Bursa Edirne Kırklareli
Hüseyin Yıldız Faruk
Sarıaslan
Aydın Nevşehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi Gündoğdu.
Buyurunuz Sayın Gündoğdu.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; teklifin 2nci maddesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Yapılan değişiklik ülkemizdeki su
kaynaklarının planlaması, yönetimi, geliştirilmesi ve
işletilmesinden sorumlu olan Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün kuruluş ilkesine aykırıdır. Ayrıca,
değişiklikle su yönetimi parçalı bir hâle getirilmektedir.
Sayın milletvekilleri, dünyada artan nüfus,
iklim değişiklikleri ve çarpık sanayileşme sonucu su ve
topraklarımız hızla kirlenmekte ve yok olmaktadır. Bu
olumsuz gelişme ülkelerin güvenli gelecek, gıda egemenliği ve
güvenliğini yaşamsal öncelik hâline de getirmiştir.
Gelişmeleri akılcı bir şekilde değerlendiremeyen ve
yönetmeyi beceremeyen on sekiz yıllık AKP hükûmetleri
tarımı ve gıda güvenliğimizi her geçen gün dışa
bağımlı hâle maalesef getirmiştir.
2002 yılında gayrisafi yurt içi
hasıla içinde tarımın payı yüzde 10,3 iken 2019
yılında bu oran yüzde 6,4e düşmüştür. Yani 2003-2019
yılları arasında tarımsal hasıla kaybımız
tam 971 milyar lira olmuştur. Tarımsal hasıla
kaybımızın her yıl düşmesi ülkemizi net ithalatçı
konumuna da maalesef getirmiştir. İç piyasada kendi üreticisini
yeteri kadar desteklemeyen iktidar, çiftçinin borç batağına
saplanmasına da seyirci kalmaktadır. 2002 yılında
üreticilerin bankalara borcu 2,4 milyar iken bu borç BDDKnin 2020 Mayıs
ayı verilerine göre 122 milyar liraya ulaşmıştır. AKP,
üreticinin sırtındaki borcu tam 50 kat artırmıştır.
AKP, on sekiz yılda üreticiye para kazandırmayı
bırakın, âdeta faize ve bankalara da çalışır hâle
getirmiştir. Borç sarmalına sürüklenen, çaresiz ve sahipsiz kalan
üretici, toprağından uzaklaşmış, ekemez, biçemez hâle
gelmiş ve toprağını istemeyerek terk ederek maalesef
şehirlere göçe zorlanmıştır. 2003 yılında 2
milyon 765 bin 287 kişi Çifti Kayıt Sistemine kayıtlıyken
bu sayı 2019 yılında tam 682.265 kişi azalarak 2 milyon 83
bin 22 kişiye düşmüştür. 2002 yılında
tarımın istihdam içindeki payı yüzde 35 iken 2019
yılında bu rakam ne yazık ki yüzde 18lere gerilemiştir.
Bir başka deyişle, 2002 yılında 7 milyon 458 bin kişi
tarım sektöründe istihdam edilirken 2019da bu rakam 5 milyon 97 bin
kişiye düşmüştür. Yani on sekiz yıllık AKP hükûmetleri
tarımda 2 milyon 361 bin kişiyi işsiz
bırakmıştır. Tarımda kendine yeten bir ülke teslim
alan AKP ve milliyetçiler ne yapmış? Çiftçiyi üretimden
koparmış, toprağına küstürmüş, borç batağına
sürüklemiş, ülkemizi ise tarımda ithalatçı ülke hâline
getirmişlerdir. Köylerimiz boşaltılmış, işsizlik
patlamış, sosyoekonomik yapı hançerlenmiştir. Bu da on
sekiz yıllık AKPnin, inanın ki, utanç tablosudur; tarıma,
çiftçiye verdiği değerin ibretlik, acı bir göstergesidir.
Sayın milletvekilleri, halkın içinden
gelip halkı unutan, milleti fakirleştirip sadece sabır
tavsiyesinde bulunan kim Allah aşkına? On sekiz yıllık AKP
iktidarı. Milleti hor gören, kibir abidesi hâline dönüşen, yokluktan
çıkıp yokluk edebiyatıyla saraylarda yaşamı kendine
hak gören kim? Yine AKP. On sekiz yıldır ülkeyi yöneten, ekonomiyi ve
eğitimi yazboz tahtasına çeviren, sonra da yine vatandaşa
şikâyet eden kim? Güler misin ağlar mısın ama yine AKP.
Artık milletin aklıyla alay etmeyi
bırakın. Köylüye, çiftçiye, üreticiye, esnafa, çalışanlara
şikâyet değil, çözüm önerileri istiyoruz. Geleceğimiz olan
evlatlarımız, anne babaların yetiştirdiği
pırıl pırıl gençlerimiz farkında
mısınız bilmem ama iş istiyor iş. Gençlerimiz ülkesi
için çalışmak, üretmek istiyor.
Sayın milletvekilleri, hiç kimsenin
şüphesi olmasın, milletimiz; Karadenizde gaz
çıkaracağız. müjdesi veren, sonra da ekmeğimizi,
nimetimizi askıya çıkarıp yoksulluğu belgeleyenlerden hesap
soracağı günü bekliyor. Artık çürümeyi ve çöküşü
Diriliş ve Kuruluş dizileriyle, inanın,
unutturamayacaksınız. Artık milletin kafasında ve gönlünde
de yoksunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) Emin olun ki
vatandaşın önüne giden ilk sandıkta da -şunu tekrar
ediyorum- yok olacaksınız, yok olacaksınız ve yok
olacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
221 sıra sayılı Kanun Teklifinin
2nci maddesinde yer alan yürürlükten
kaldırılmıştır. ibaresinin ilga edilmiştir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Turan Ayşe
Sürücü Nusrettin
Maçin
Mersin Şanlıurfa Şanlıurfa
Mahmut Celadet Gaydalı İmam
Taşçıer Ömer
Faruk Gergerlioğlu
Bitlis Diyarbakır Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü.
Buyurunuz Sayın Sürücü. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Çiftçinin tarımsal üretiminin ve yer altı
su rezervlerinin karşısındaki en büyük sorun, düzenlenmeyen
sulama tekniği ve koordinasyonudur. Tarımsal sulama yöntemsizlikler
sonucu oldukça derin bir sorun olarak bekletilirken iktidarınız
çözemediği sorunu bir kurumdan bir başka kuruma havale etmektedir.
Yer altı su rezervleri, çiftçinin emeği ve tarımsal üretim;
hantal bürokrasi geleneğine kurban edilmek isteniyor.
Örneğin, Atatürk Barajı çevresinde
yapılan tarıma göz attığımızda yarım kalan
sulama kanalları yüzünden çiftçi kuyu açmakta, kontrolsüz sulamayla
tarımsal faaliyet yürütmektedir. Bunu yaparken de DEDAŞ denilen
enerji şirketine âdeta haraç vermektedir. Hatta bazı yerlerde
tarlalarında trafo, elektrik ve kuyu suyu olmadığı hâlde
çiftçiler DEDAŞ tarafından hayalî faturalarla
cezalandırılmaktadır. Böyle bir yaklaşım, böyle bir
haksız uygulama dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.
Tarımsal alanda suya erişim noktasında DEDAŞ
kangrenleşen bir sorun olarak ortadayken bu değişikliğin
bir anlamı olmadığını yinelemek istiyorum.
Su politikası geliştirmeyip hatalı
sulamanın hem suyu hem toprağı yok edeceğini bildiği
hâlde hiçbir şey olmamış gibi davranılamaz. Bugünden
uygulanacak su politikalarının kalitesi 21inci yüzyılda su
sorunu noktasında bağlayıcı bir önem arz etmektedir.
Birleşmiş Milletler, Su Raporunda önümüzdeki yirmi yılda
Türkiyenin yer altı su kaynaklarının ciddi bir tehlike
altında olduğunu belirtmektedir. Modern sulama yöntemleriyle
aynı miktar suyla daha fazla alan sulaması, gübre israfının
önlenmesi, toprak ve su kalitesinin korunması sağlanabilir. Sulama
hizmetlerinin doğru verilebilmesi ve su kaynaklarının doğru
kullanılmasının sağlanması bakımından,
planlama aşamasında sulama sistemlerinin açık kanal sulamadan
kapalı ve basınçlı sistemlere dönüştürülmesi gerekmektedir.
Hâlen ülkede sulama alanlarının çok küçük bir kısmında
kapalı ve basınçlı sulama sistemleri kullanılmaktadır.
Su kaynaklarının israfına neden olan bu tür planlamalar,
sulamaya açılan alanlarda ciddi toprak kaybına, tarım topraklarının
tuzlanma ve çoraklaşma nedeniyle yok olmasına neden olmaktadır.
Pahalı bir tarımsal girdi olan su ihtiyacına karşı da
sulama kanalları çoğaltılarak hem elektrik sarfiyatı
azaltılabilir hem de tarımsal üretim maliyetinin düşürülmesi
sağlanabilir.
Evet, iktidar, başta Urfalı çiftçiler
olmak üzere, dünyanın 6ncı büyük barajının çevresinde
tarım yapan çiftçiyi kuyu açıp enerji şirketlerine
bağımlı bir hâle getiriyor. Sizler tarıma dair karar
mercisi olamayacak kadar tarımsal üretimin ve çiftçinin karşısındasınız.
Su kanallarının yapılmasının da dâhil olduğu GAPın
uygulama alanlarından biri olan Urfada Fırat Nehri ve Atatürk
Barajına rağmen çiftçiler ciddi su sorunu yaşamaktadır.
Bakın, Atatürk Barajına 3-5 kilometre yakınlıkta
olmasına rağmen, Adıyaman sınırında,
Urfanın Bozova, Halfeti, Birecik ve Hilvan ilçelerinde maalesef sulama
kanallarından faydalanamayan onlarca köyümüz mevcuttur. Örneğin,
Suruç ilçesinde pompaj sulaması projesi yapılıyor fakat su
tahliyesi için doğru bir drenaj sistemi yapılmamış ve bu
sebeple binlerce dönüm tarım arazisi bataklığa dönüştüğü
için ekilip biçilememektedir. Ülkede üretilebilecek her şeyi
dışarıdan getirerek çiftçiyi ekonomik krize sürüklediğiniz
yetmiyor gibi, bir de ekim alanlarını daraltıyorsunuz, üstüne
yer altı su rezervlerine ilişkin doğru politikalar
uygulamıyorsunuz.
Evet, değerli arkadaşlar, âdeta
tarımı bitirme noktasına getirmiş bir iktidarla
karşı karşıyayız. Gıda üretimi, tarımsal
alanların yaşatılması, dolarla girdi maliyetini karşılayan
çiftçinin sırtından sulama maliyetini kaldırmalıyız.
Mazot, ilaç, gübre, su ve suya erişimde DEDAŞa ödenen ücretle bu
ülkenin çiftçileri çok büyük bir haksızlıkla, derin bir ekonomik
krizle baş başa bırakılmış durumda. Tarım
bir ülkenin bel kemiğidir fakat ülkedeki çiftçi âdeta felç edilmiş
durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) AKP iktidarı,
toprakları çoraklaştırırken şunu unutmasın:
DEDAŞ ve DSİnin baskıları altında kesilen yüklü
faturalar karşısında çaresiz bıraktığınız
çiftçilere Viranşehir, Suruç ve Harran Ovasına verecek bir
hesabınız var.
Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 2nci maddesindeki kaldırılmıştır
ibaresinin çıkarılmıştır ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı İmam Hüseyin
Filiz
Adana Mersin Gaziantep
Enez Kaplan Ayhan Altıntaş Fahrettin Yokuş
Tekirdağ Ankara Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın Altıntaş.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer bürokratlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2nci maddeyle, tarım kooperatiflerinin sulama
işlemleri Devlet Su İşleri yerine Tarım ve Orman
Bakanlığına bırakılmaktadır. Kanımızca
bu doğru değildir. Dünyada gelişmiş ülkeler iyi kurumlar
sayesinde gelişmiştir, kişilik sahibi kurumlar sayesinde
gelişmiştir. Kurumların kişiliği çok önemlidir.
Maalesef bu iktidar döneminde kurumlar sürekli
kişiliksizleştirilmektedir, şahsiyetsizleştirilmektedir;
nasıl ki torba yasalarla kanunların
şahsiyetsizleştirildiği gibi yeni getirdiğimiz yasalarla da
kurumları şahsiyetsizleştiriyoruz. Su konusunda tek yetkili
Devlet Su İşleri olmalıdır ve gerçekten uzman
olmalıdır. Cumhurbaşkanına itibar kazandırmak için
kurumları itibarsızlaştırıyorsunuz; o yüzden, bu
konulara çok dikkat etmemiz lazım.
Canlılar için dünyada alternatifi olmayan en
temel unsurlar temiz hava ve tatlı sudur. Tatlı su tüm dünyada
kıtlığı artarak hissedilen bir kaynaktır. Bu
kaynağın akılcı, bilimsel, verimli olması için tek
elden yönetilmesi gerekiyor. Türkiye ve özellikle Orta Doğu bölgesi su
kaynağı açısından yetersizdir. Hepimiz biliyoruz, GAP
bölgesinde tuzlanma problemi ortaya çıkmaya başladı, Konya
Ovasında obruklar ortaya çıkmaya başladı, Anadolunun pek
çok yerinde yer altı su seviyesi düşmeye başladı;
bunların hepsinin farkındayız. Bir yandan nüfus
artışı, diğer yandan küresel ısınma ve
kuraklık bu bölgeyi tehdit etmektedir. Bizim derhâl bu soruna bilimsel
yöntemlerle eğilmemiz lazım, bu konuya devlet olarak tüm gücümüzle
sahip çıkmalıyız. Gerçek beka sorunu budur, gelecek nesillere
bırakacağımız en değerli hizmet belki de bu
olacaktır.
Sözlerimi başımdan geçen bir anekdotla
bitirmek istiyorum: Bundan yirmi yıl kadar önce Amerikan Ulusal
Havacılık ve Uzay Dairesi NASAdan bir ekip üniversitemize geldi ve
bize dedi ki: NASAnın pek çok uydusu var ve bu uydudan dünyayla ilgili,
Türkiyeyle de ilgili çok veri alıyoruz ama bu verilerin hepsini
işleyecek insan kaynağımız yok. Siz bir yer istasyonu
kurun, biz bu verileri size verelim; siz işleyin, kullanın. Biz de
dedik ki: Tamam, çok güzel. Biz bir enstitü kuralım, bunları
yapalım. Yalnız, bize yer istasyonu kurmak için de bir destek
verebilir misiniz? Maalesef öyle bir desteğimiz yok. dediler fakat
ertesi gün tekrar geldiklerinde şöyle bir şey söylediler: Destek
verebiliriz ama bir şartla: Orta Doğu su kaynakları konusunda
çalışma yaparsanız.
Dolayısıyla bundan yirmi yıl önce
Amerikalılar, belki de onların arkasında İsrailliler, Orta
Doğu su kaynakları konusuna önem veriyorlardı, bu konuda
çalışmalar yapıyorlardı. Umarım, biz de böyle
çalışmalar yapıyoruzdur; kurumlarımızı
zenginleştiriyor, kıymetlendiriyoruzdur ama bu yasalara bakarsak
maalesef tersini yapıyoruz; hakikaten bu konuya önem vermemiz lazım.
Hep söylediğim gibi: Bu ülkede sadece
muhalefettekilerin çocukları, torunları yaşamayacak;
iktidardakilerin de çocukları, torunları yaşayacak, onları
da düşünün.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Maddenin oylamasından önce
yoklama talebi var.
Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özkoç, Sayın Bayraktutan, Sayın Sarıbal, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Purçu, Sayın Aygun, Sayın
Gündoğdu, Sayın Sarıaslan, Sayın Polat, Sayın Kaplan,
Sayın Hakverdi, Sayın Gökçel, Sayın Yıldız, Sayın
Aydın, Sayın Kayışoğlu, Sayın Güzelmansur, Sayın
Kılınç, Sayın Barut, Sayın Ünsal, Sayın Kayan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve
60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
(Devam)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2985) esas numaralı
Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3üncü maddesi ile 6831
sayılı Orman Kanununun 1inci maddesinin ikinci fıkrasına
eklenmesi teklif edilen (k) bendinin teklif metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ediyoruz.
Orhan Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Hüseyin
Yıldız
Bursa Edirne Aydın
Faruk Sarıaslan Orhan Sümer Cengiz Gökçel
Nevşehir Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin
Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.
Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzerine konuştuğumuz yasa
teklifi daha önce Komisyonda da belirttiğimiz üzere aceleyle
hazırlanmış bir teklif, bu da maddede açıkça görülüyor.
Teklif edilen değişikliği aynen okuyorum: Orman
sayılmayacak alanlar arasına Orman sınırları
dışında olup, alan büyüklüğüne bakılmaksızın
sahipli arazilerde, ekim ve dikim yolu ile yetiştirilen her nevi ağaç
ve ağaççıklarla örtülü yerler, ibaresi eklenmiştir. Burada
bazı hususlara değinmek zorundayız: Birincisi, bu noktada,
teklifin uluslararası kuruluşların orman tanımıyla
ters düştüğü görülüyor. Teklifi okuduğumda, çalışma
yaparken Uluslararası tanımlar ve uluslararası örgütlerin
mevzuatı acaba hiç mi incelenmemiş? diye düşünmekten kendimi
alamadım. Mesela, konuştuğumuz bu maddeyle arazinin mülkiyetine
göre bir sınıflanmaya gidiliyor; hâlbuki FAO, bu noktada mülkiyete
bakmıyor. Zaten böyle bir ayrıma gitmek mantıklı bir
iş de değil. Orman tanımlaması yapılırken
mülkiyete bakılmaz değerli arkadaşlar; ağacın cinsine,
boyunu bakılır, tüm tanımlarda bu yazar. Bizim de Parlamento
olarak bu tanımları uyumlu hâle getirmemiz gerekir. Fakat siz, ulusal
ve uluslararası tanımları birbirine uyumlu hâle getirmek bir
yana, bilakis tersini yapıyorsunuz.
Arkadaşlar, öncelikle kabul etmemiz gereken bir
gerçek var: Verilen teklife göre ormanlar teşvik edilmiyor; aksine bu,
ormanları talana açacak bir tekliftir. Gerekçenizde belirtmişsiniz,
sahipli arazilerde oluşturulan ağaçlıklı alanların
orman sayılması engelleniyor. Peki, o zaman ülkemizde bulunan 300e
yakın özel ormanın statüsü ne olacak? Mevzuatımızda özel
ormanlar oluşturulduğunda Orman Genel Müdürlüğü denetiminde
oluşturuluyor; kesimi, bakım ve denetim tedbirleri de orman
müdürlüğü tarafından yapılıyor. Siz şimdi çıkıp
diyorsunuz ki: Mülkiyeti kamuya ait olan arazi dışında orman olmayacak.
Yani, özel ormanlar olmayacak. Peki, bu orman ağaçları neye göre
kesilecek? Neye göre ağaç sanayisinde işlenecek? Son derece kontrollü
olan bir sistemi siz kontrolden çıkarıyorsunuz. Siz, ormanların
talanını istiyorsunuz. Sizin yeşili korumak diye ormanı
büyütmek diye bir gayeniz yok. Yeşili korumak isteyen, Mersinin de
içinde olduğu 68 ilde 766 maden sahası açar mı? Yeşili
korumak isteyen, ormanı büyütmek isteyen orman talanını
teşvik etmez, orman terörüne cezaların artmasını
sağlar ama sizin teklifinizde bu yok. Önümüzde neresinden tutsak elimizde
kalan bir teklif var. Değerli milletvekilleri, bu hususu da
atlamamamız gerekiyor.
Önümüzde duran bu yasa teklifi açıkça
Anayasaya da aykırıdır. Anayasa 169 der ki: Devlet, ormanların korunması ve sahalarının
genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.
Fakat verdiğiniz teklif, sahaların genişletilmesi bir yana
dursun orman sınırlarını daraltıyor. Sizin tabirinizle
bozuk orman alanlarına tesis kurulmasının önü
açılıyor. Bozuk orman alanı dediğimiz şey, insan
eliyle tahrip edilen alan anlamına gelir. Arkadaşlar, siz, bu
teklifle ormanların tahrip edilmesini teşvik ediyorsunuz, bunun
başka bir izahı yok. Sanayi tesisi açılması için, maden
ocakları açılması için ormanların tahrip edildiğini
bilmiyor muyuz; yandaş müteahhitlere o arazilerin peşkeş
çekildiğini bilmiyor muyuz. Uluslararası mevzuata
bakmamışsınız ama ulusal mevzuata da mı
bakmadınız? Anayasaya açıkça aykırı bir maddeyi
teklif diye nasıl sunuyorsunuz? Komisyonda kabul edersiniz ama gerçekte
diyorsunuz ki Vatandaş orman ağacı dikmiyor, o yüzden dikme
ağacı orman saymayalım. Burada, sahipli arazilerin
ağaçlandırılmasını teşvik ederken siz bu öneriyle
bunun tam aksini yapmaya çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) Hâlbuki üzerinde
gerçekten titizlikle çalışılmış, aceleye
getirilmemiş bir teklif olsa burada
tartıştığımız maddelerin birçoğu teklif dahi
edilemezdi.
İktidardakilere sormak istiyorum: Ben bir
arkadaşınız olarak bilmek isterim, burada bu kanun teklifiyle
ormana ve orman köylüsüne ne fayda sağlanacak? Maalesef, ne
ormanlarımız için ne orman köylülerimiz için yapılan bir
iyileştirme var. Orman köylüsü ormanı yaşatır ve büyütür.
Orman köylüsünün yoksulluğuna çare olacak hiçbir öneri yok bu teklifte.
Üzülerek söylüyorum bunu. Buralarda yaşayan vatandaşların
yoksulluğunu yok etmek için bir şey önermiyor bu teklif. Orman
köylüsü zaten köyde yaşayan vatandaşlarımızın en
yoksul kesimini oluşturuyor. Orman köylüsü sosyal güvenlikten uzak, orman
köylüsü âdeta kaderine terk edilmiş.
Açıkçası, mantık çerçevesinde
düşünen hiçbir arkadaşımızın bu teklife olumlu oy
vermemesi gerekir diye düşünüyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 3üncü maddesindeki arazilerde tabii olarak yetişen
ibaresinin arazide doğal olarak yetişen ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı Enez Kaplan
Adana Mersin Tekirdağ
İmam Hüseyin Filiz Ayhan Erel Fahrettin
Yokuş
Gaziantep Aksaray Konya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Gıda, Tarım ve Orman
Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 3üncü
maddesinde yapılan değişiklikle özel arazilerdeki ekim dikim
faaliyetleriyle ağaçlandırma yapılmasının teşvik
edilmesi sağlanmak istenmektedir. Düzenleme olumludur fakat geç
kalmış bir düzenleme olarak görmekteyiz.
Kanunla, özel arazilerdeki ekim, dikim faaliyetleri
özendirilirken, teşvik edilirken kamu arazileriyle ilgili bir düzenlemenin
de getirilmesi ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır. Seçim
bölgem Aksarayda dağların ağaçlandırılması
hususunda yıllardır bir çaba ve gayret sarf edilmesine rağmen,
istenilen netice bugüne kadar elde edilememiştir. Arazinin toprak
yapısı, Aksarayın iklim özellikleri dikkate alınmadan otuz
yıldır öğrenciler çeşitli alanlara götürülüp fidan
diktirilmekte -normalde buralar orman olması gerekirken- maalesef bir tek
fidan dahi tutmamaktadır. Dolayısıyla yapılan işlem sakattır.
Keşke, bunlar yerine, Aksarayın ağaçsız bölgelerine -bugün
kuruyemişçilerde 100 liraya satılan- badem ağaçları
dikebilseydik hem ülke ekonomisine katkı sağlar hem de oraların
yeşillendirilmesini sağlardık.
Aksaray demişken Aksaray çiftçisinin çilesi
sabah namazıyla başlıyor, yatsı ezanına kadar devam
ediyor. Mazot parası, gübre parası, yem parası, elektrik
parası, düğün parası, okul masrafı derken sabaha kadar bu
çile devam ediyor; çiftçinin gözlerine uyku girmiyor, geceler haram oluyor.
Aksaray geçimini daha çok tarım ve
hayvancılıkla sağlayan bir ilimiz. Elleri nasırlı,
gözleri yaşlı, yürekleri yaralı çiftçilerimiz tarafından
Aksarayımızda ülkemizin en kaliteli, en güzel şeker
pancarı üretilmektedir. İlimizde on beş gündür pancar sökümü
yapılmakta ve fabrikalara teslim edilmektedir ancak şeker pancarı
taban fiyatları maalesef henüz açıklanmamıştır.
Çiftçilerimiz, tarımsal faaliyetlerin başında gelen gübre,
mazot, elektrik ve ilaç fiyatlarındaki artışları ele alarak
şeker pancarı taban fiyatının en az 450 Türk lirası
olarak belirlenmesini talep etmektedir.
Aksarayın verimli toprakları kenevir
üretimi için idealdir. Aksarayda üretilecek olan kenevir sanayi amaçlı
kullanılacağı için hem ülke ekonomisine hem de
Aksarayımıza yeni bir üretim ve geçim kapısı olacaktır.
Tarım Bakanının geçen yıl ilimize yapmış
olduğu ziyarette kenevir ekimi yönünde Aksaray için her şey feda
olsun, Aksarayı kenevir üretimi için bu kapsama alacağız,
hayırlı uğurlu olsun. şeklindeki müjdesi bugüne kadar
gerçekleşmemiştir. Tıpkı demir yolunda olduğu gibi,
havaalanında olduğu gibi, içilebilir suda olduğu gibi. Burada
Sayın Bakanın vermiş olduğu sözü yerine getirmesini
Aksaraylı hemşehrilerimiz adına talep etmekteyim.
Aksaraydaki çiftçilerimizin dertleri saymakla
bitmiyor. Çiğ süt üretiminde tüm girdilerin fiyatı hızlı
bir şekilde artarken bir yıldır çiğ süt üretiminin litre
fiyatı 2 lira 30 kuruş. Çiftçilerimiz perişan, çiftçilerimiz
dertli; alın terinin hakkını alamıyorlar, üretimden
vazgeçmek üzere hayvanlarını kesmek niyetindeler. Çiftçilerimizin
artan maliyetleri nedeniyle çiğ süt referans fiyatının litre
başına en az 3 liraya çıkarılmasını talep
ediyorlar. Bir an önce çiftçilerimizin bu haklı taleplerinin yerine
getirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye tarımda kendi kendine yeten ülkelerden biriyken
maalesef, bu unvanı da kaybetmiş durumdayız. AK PARTİ
iktidarı döneminde tarımda ithalata toplam 104 milyar dolar
ödenmiştir. 41 milyon 106 bin hektar tarım arazisi, 3 milyon 481
hektar azalarak 37 milyon 710 bin hektara düşmüştür. Geçimini
çiftçilikten elde eden vatandaşlarımızın bankalara borcu
2002 yılında 2,4 milyar iken bugün 2019 verilerine göre 108 milyar
liraya çıkmıştır. Çiftçi başına banka borcu bin
liradan 52 bin liraya yükselmiştir. 683 bin çiftçi tarım yapmaktan
vazgeçmiştir yani sektörde çalışan 7 milyon kişi 5 milyon kişiye düşmüş, 2 milyon çiftçi ekmekten, dikmekten,
üretimden vazgeçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYHAN EREL (Devamla) Bir de bize gelen bir talep
var. BAL ligi olarak bilinen Bölgesel Amatör Ligleri için bekleyiş devam
ediyor. Binlerce futbolcunun forma giydiği BAL ligi için maçların bir
an önce oynanmasını bekliyorlar ve buradan çocuklarına ekmek
götürme sevdasında olan futbolcularımız diyor ki: Sekiz
aydır hiçbir şey yapmadan evlerimizde yatıyoruz. Bizim de
ihtiyaçlarımız var, herkesin bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi
var. Hepimiz dardayız, zordayız. Türkiye Futbol Federasyonu ve
Gençlik ve Spor Bakanından ricamız var. Bunca insanı lütfen
mağdur etmeyin. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiyede de
amatör liglerin oynanmasına ihtiyaç var. Türkiye çok büyük bir devlet.
Gerekli bütün sağlık önlemleri alınsın ve 50 bin
insanın hayalleri gerçekleşsin. Hayallerimizin katili olmayın.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde bulunan her nevi
ibaresinin her türlü olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Dirayet Dilan
Taşdemir Nusrettin
Maçin
Mersin Ağrı Şanlıurfa
Mahmut Celadet Gaydalı İmam Taşçıer Ayşe Sürücü
Bitlis Diyarbakır Şanlıurfa
Ömer Faruk Gergerlioğlu Serpil Kemalbay Pekgözegü
Kocaeli İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.
Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli arkadaşlar, uzun süredir partimiz
ciddi saldırılara ve operasyonlara maruz kalıyor. Demokratik
siyasete yönelik bu saldırılar elbette ki yeni değil. Bu
saldırılar bir konsept şeklinde sürüyor, sürdürülmek de
isteniyor. 2019 yılında KCK adı altında siyasi operasyonlar
düzenlendi. Yine, binlerce arkadaşımız, siyasetçi tutuklandı,
ağır cezalarla karşılaştı. Şimdi, yine
benzer bir konsept; bu sefer isim değişti, Kobani eylemleri gerekçe
gösterilerek partimize operasyon yapılıyor;
arkadaşlarımız tutuklandı, tutuklanmaya da devam ediyor.
Açıkçası demokratik siyasete, partimize
yönelik bir kumpas siyaseti izleniyor. Her gün yeni bir senaryoyla
karşı karşıya kalıyoruz. Bakın Kars Belediyesi
gasbedildi. Şimdi, bu gasbı meşrulaştırmak için akla
hayale gelmeyen senaryolar yazılıyor. Yani yandaş medya 7/24
yazılan, çizilen bu senaryoları kendileri çalıp kendileri de
oynuyor. Ama bilin ki bu yalanlara, bu dolanlara artık kimse
inanmıyor. Algı operasyonlarıyla siz bu toplumu ikna
edemezsiniz, Kars halkını hiç ikna edemezsiniz. Size bir önerimiz
var: Gidin, Kars sokaklarında dolaşın, bakın, Kars halkı
ne söylüyor? Halk söylenen yalanlara değil, masabaşında çizilen
senaryolara değil, gözüyle gördüklerine inanıyor. Bakın, Kars
halkı neyi gördü? Şeffaf bir belediyecilik gördü, hizmet gördü;
hırsızlığa, arsızlığa, yolsuzluğa izin
vermeyen bir belediye anlayışı gördü; şeffaf bir
belediyecilikle ilk defa tanıştı. Şimdi, belediyenin
gasbıyla belediyelerinin kaynaklarının bir kez daha birilerine
peşkeş çekileceğini biliyor, görüyor, onun için itiraz ediyor,
onun için de bu yalanlara inanmıyor.
Bakın, Karsta bu yazılan, çizilen
senaryoları inandırıcı kılmak için, korkuyu,
kaygıyı büyütmek için bir operasyon yapıldı.
İçerisinde 21 arkadaşımızın bulunduğu
Sabahın erken saatlerinde evleri basıldı,
arkadaşlarımız gözaltına alındı, bizler de
oradaydık. Arkadaşlarımız sekiz gün gözaltında tutuldu
sonra mahkemeye çıkarıldı ve arkadaşlarımızdan
16sı tutuklandı. Hani böyle senaryolar yazıp çiziyorsunuz ya,
gidin, bakın o iddianamelere, birçok arkadaşımız 2010
yılında, 2013 yılında yürüttüğü demokratik siyasetten
kaynaklı, katıldığı basın
açıklamalarından kaynaklı tutuklanmış bulunuyor. Yine
bu operasyonda gözaltına alınan HDP Kars İl Belediye Eş
Başkanımız Cengiz Anlıda tutuklandı, kendisini bir
kez daha buradan selamlıyorum. Arkadaşımızın
tutuklanma gerekçelerinden bir tanesi de parti meclis üyelerimizin
arkadaşı araması. Yani Allah aşkına, bir parti meclis
üyesi il başkanını aradığında bu nasıl suç
olabilir? Siz yerele gittiğinizde, il teşkilatlarınızı
ziyaret ettiğinizde il başkanınızı aramıyor
musunuz? Siz başka birilerini mi arıyorsunuz? Ama bakın,
işte, böyle saçma sapan suçlar icat ediliyor.
Benzer bir durumu, yine, Diyadin Belediyemiz
gasbedildiğinde yaşamıştık. Diyadin Belediye Eş
Başkanımız, öğrencilik yıllarında
katıldığı bir etkinlikten dolayı bir zafer
işareti yapmış, bundan kaynaklı tutuklandı ve
belediyeye kayyum atandı. Yani, iflas etmiş tüccarlar gibi, yeni bir
şey bulamayınca gidiyorsunuz, dolanıp duruyorsunuz, eski bir
yerde bir dava, bir dosya bulabilir miyiz diye bunları gerekçe yaparak
arkadaşlarımızı tutukluyorsunuz.
Yine, aralarında husumet bulunan aileleri
barıştırmak, ara bulucu olmak suç olmuş. Bakın,
toplumsal sorunlarla ilgilenmek ne zaman suç oldu? Her yerde siyasetçilere,
kanaat önderlerine benzer şeyler, benzer talepler geliyor. Size hiç
gelmedi mi? Belki, sizin böyle bir lüksünüz var ama ben biliyorum,
Ağrıda sizin siyasetçilerinizin ara buluculuk yaptığı
onlarca dava var. Bana da onlarca kişi telefon açıyor, soruyor yani
komşu kavgaları oluyor, aile içi anlaşmazlıklar oluyor, bu
konuda gelip müdahil olmamızı, bu sorunları çözmemizi istiyorlar
ve bizler de bunları yapmaya devam ediyoruz, devam da edeceğiz çünkü
toplumsal sorunları çözmek, müdahale etmek suç değildir. Asıl
suç bunlarla ilgilenmemek, bunlara kayıtsız kalmaktır.
Bakın, siz toplumsal realiteyi inkâr ederek
aslında HDPlileri, bizleri, arkadaşlarımızı tutuklamak
için gerekçeler yaratıyorsunuz. Hatta, öyle bir rahatsınız ki
çaldığınız minareye kılıf uydurmak,
kılıf bulmak gibi bir derdiniz bile yok. Bunun adı keyfîliktir,
siz keyfî davranıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Hukukun guguka çevrildiğini herkes biliyor. Adalet partinizin
tabelasında sadece yazılı bir isim. Dolayısıyla,
adaletin, hukukun gerçek hayatta bir karşılığı
olmadığını biz çok iyi biliyoruz. Sadece diyoruz ki, bari
zulüm ederken akıl ve mantığa uygun, akıl ve mantık
sınırları içerisinde kalın ki bizler de bu saçma sapan
şeylerle uğraşmak zorunda kalmayalım.
Evet, siyaseten bizimle mücadele edemiyorsunuz.
Öfke, hınç ve intikamla mantık sınırlarının
dışına çıkıyorsunuz. Topluma en büyük zararı da
bu yaklaşımınız ve aklınız yapıyor, bunu da
bilin. Ama halkımız rahat olsun çünkü bütün bu yalan siyasetine,
algı operasyonlarına karşı HDP var; yılmayan, dinmeyen
bir umut var. HDP oldukça umut da var olmaya devam edecektir. 15 Ekimde 8inci
yılını dolduran partimize karşı gelişen büyük
sevgi ve coşku var; sizlere rağmen, zulmünüze rağmen üye olarak
bu coşkuyu kutlayan halkımız var.
Bir kez daha hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özkoç, Sayın Bayraktutan, Sayın
Sarıbal, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Sarıaslan,
Sayın Aygun, Sayın Yıldız, Sayın Purçu, Sayın
Polat, Sayın Kaplan, Sayın Gökçel, Sayın Erbay, Sayın Aydın,
Sayın Kayışoğlu, Sayın Kılıç, Sayın
Barut, Sayın Sümer, Sayın Kayan, Sayın Kaya, Sayın
Tokdemir, Sayın Gök.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve
60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)
(Devam)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı Fahrettin Yokuş
Adana Mersin Konya
İmam Hüseyin Filiz Enez Kaplan İbrahim Halil
Oral
Gaziantep Tekirdağ Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine İYİ
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, otuz yıldır işgal
altında bulunan topraklarını kurtarmak, Karabağa
azatlığı tattırmak için şehit olan, Azerbaycan
ordusunun kahraman askerlerine Cenab-ı Allahtan rahmet dileyerek
başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bütün
uluslararası örgütler tarafından kabul edilmiş haklı davada
Azerbaycanın yanında olmak, tarihî olduğu kadar insani ve
hukuki bir görevimizdir. Ermenistan tarihi ve gerçekleri eğip bükmeyi
bırakmalı, işgal ettiği topraklardan derhâl çekilmelidir.
İnanıyorum ki Azerbaycan Türklüğünün çelik iradesiyle Kafkas
Dağlarında, Karabağda çiçekler eninde sonunda açacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, bozuk orman
alanlarında tesis kurulabilmesine dair bir düzenlemeyi görüşüyoruz.
Yakın zamanda Hatayda büyük bir yangın yaşadık. PKK terör
örgütünün uzantısı olan bir grup Hataydaki yangını
çıkardığını itiraf etti. PKKya yakın internet
siteleri bu haberi duyurdu. Sosyal medyadaki PKKlı hesaplar da bu
doğa katliamını alkışladı ancak yangınla
alakalı, Halkların Demokratik Partisinin eş genel
başkanları tarafından imzalı açıklamada bu meselenin
özüne hiç mi hiç dokunulmadı. Açıklamanın çoğu
iktidarın hatalı orman politikaları üzerine
yapılmıştır. Barıştan bahsedip, ekolojik
siyasetten bahsedip orman katillerine terörist diyemediğiniz sürece bu
ülkedeki samimi gönüllerde asla ve asla yer bulamayacaksınız.
Saygıdeğer milletvekilleri, nerede bir
orman yangını çıksa halkımızın büyük bir
kısmında tedirginlikler ortaya çıkıyor, insanımız
hemen orada bir rant olup olmayacağına dair düşüncelere
kapılıyor. AK PARTİ iktidarını milletimizin bu
endişesini sorgulamaya davet ediyorum. Hani Ateş olmayan yerden
duman çıkmaz. demiş atalarımız. Bu sorgulamayı
yaptığınızda şunu göreceksiniz: Sizin orman
alanlarındaki oteller, madenler ve çeşitli işletmeler
hakkındaki karneniz çok çok zayıftır. Milletimiz de bu
zayıf karneye göre haklı olarak tepki göstermektedir.
Görüştüğümüz bu kanun aynı şekilde insanımızda
endişe yaratmıştır. Öncelikle bu, bozuk orman
kavramı açıkça Orman Kanununda tanımlanmalıdır. Uluslararası
tanımlarda, FAOnun tanımlarında bozuk ormanın verimlilik
oranları belirtilmektedir. Ancak bu alanlarda tesisleşmeye izin
verecek bu düzenleme suistimallere yol açabilecektir.
Bozuk orman alanı olarak nitelenen yere tesis
yapılırken çevresinde olan ya da o alana ulaşmak için
kullanılacak bölgelerdeki verimli ormanların zarar görmesi
muhtemeldir. Ayrıca bozuk orman alanı olarak nitelenmiş bir
yerde dikimi yapılacak tıbbi aromatik bitkiler ve benzeri dikimler
ekolojik sisteme de zarar verecektir. Bildiğiniz gibi bu alana
yapılacak dikim o bitkiyle birlikte yeni canlı türlerini ortaya
çıkarmaktadır, yeni zararlılar ya da böcekler bölgeye
gelebilecektir. Bütün bunlar düşünülerek bir düzenleme yapılmalıdır.
Ayrıca, buna ek olarak ormanların korunması
için daha çok Orman Genel Müdürlüğü muhafaza memuru
alınmalıdır, norm kadroya göre çok çok az muhafaza memuru
mevcuttur. İktidarın öncelikli meselesi hangi orman alanına ne
tesis yaparız derdine düşmek değil, orman
varlıklarını daha iyi korumayı hedeflemek
olmalıdır.
Kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarları döneminde Orman Kanununda 30a yakın
değişiklik yapılmıştır. Bu düzenlemelerin
çoğunu ormanların amaç dışı kullanımıyla alakalı
kanunlar oluşturmaktadır. Kaz Dağlarının kuş
bakışı çekilmiş fotoğrafları hâlâ gözlerimizin
önündedir. Gözlerimiz o yeşilin yok edildiği kareleri gördükçe
gözyaşı dökmeyi bırakın, kan ağlamaktadır.
Gelecek nesillerin kan ağlamaması için bu
politikalardan vazgeçmeniz şarttır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/2985) esas numaralı
Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4üncü maddesi ile 6831
sayılı Orman Kanununun 18inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesine eklenmesi teklif edilen bozuk orman
alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar
ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, orman
alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yan
mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına ibaresinin
orman alanlarında orman köylülerinin/mahalle sakinlerinin
kuracağı/kurduğu kooperatifler eliyle orman bitkisi
fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki
yetiştiriciliğine mamul ya da yan mamul olarak işlenmesi
amacıyla tesis kurulmasına izin verilmesine şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ediyoruz.
Orhan Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu
Hüseyin Yıldız
Bursa Edirne Aydın
Faruk Sarıaslan Mahir Polat Orhan Sümer
Nevşehir İzmir Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekili Sayın Mahir Polat.
Buyurunuz Sayın Polat. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHİR POLAT (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Orman Alanında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
4üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada bulunan
herkesin mutlaka kırsalla bir bağı var. Ya oradan geldi,
kökenleri oralı ya da hepimiz tatil olduğunda seçim bölgemizde
kırsala gittik, yani kırsalla bir şekilde haşır
neşiriz. Fakat biz gittiğimizde kırsalda ne ekenin ne ırgat
olarak çalışanın ne de tarım ürünleri ticareti yapan
insanların mutlu olduğunu görmedik, siz söyleyemezsiniz belki, biz
söyleyelim.
Yine, seçim bölgemden iki tane örnek vermek isterim:
Bir tanesi Beydağı ilçemizin Ovakent Mahallesi; Ovakent köyüydü,
kanununuzla beraber mahalleye döndü; burada insanlar geleneksel olarak, atadan,
dededen bugüne kuru baklagiller ekerler, meşhur Bıçakçı
barbunyası burada ekilir. Oraya gittiğimizde adresi verdim, ismi ve
telefonu bende saklı, yaşlı bir çiftçimizin evine konuk olduk.
On sekiz yıl önceki defterlerini çıkarttığında, on
sekiz yıl önce barbunyayı 3,5 liraya satan köylü bugün 5,5 liraya
satıyor. On sekiz yılda en azından suyun bir maliyeti,
elektriğin bu kadar büyük bir maliyeti yoktu; bu çiftçiye Gel de ek,
üret. diyorsunuz. Maalesef çiftçinin bu zararla sürdürülebilir bir üretimi
mümkün değil.
Yine, Ödemiş ilçemizin Adagüme Süt
Koooperatifine gittik. Orada da süt kooperatifi başkanımız o gün
hesaplamıştı, bugün yeniden istedim. Değerli
arkadaşlar, bir süt ineğinin günlük maliyeti ve getirisini görmeniz
için gösteriyorum. Bir süt ineğinin -barınma maliyeti ve süt primi
hariç olmak kaydıyla- günlük 61 lira gideri var, geliri ise 45 lira. Bir
süt ineğinin günlük zararı 16 lira, gel de bu süt inekçisine Bu
hayvanları besle ve sütçülük yap. de. Mümkün değil; bu hayvanlar
mutlaka kasaba gitmek zorunda ve kesilmek zorunda. Bir de ne yaptık biz bu
yaz? Bu inekçilere, sütçülere en büyük hakareti yaptık, Venezueladan
sıfır vergi ve tarife kontenjanıyla peynir ithal ettirdik.
Mümkün değil değerli arkadaşlar, tarımın bu
şekilde gitmesi. Benim bölgemde başka bir tarım mümkün diyoruz,
büyükşehrimizin ve belediyelerimizin destekleriyle, kooperatifçilikle
tarımı ayakta tutmaya çalışıyoruz. Maalesef bunda bile
yeterli değiliz, en azından can suyu veriyoruz; örneğin, bu sene
domatesçinin tarlada kalan ürünlerini KÖY-KOOPun alıp
sattığı, pazarladığı, destek verdiği gibi.
Değerli arkadaşlar, dolarla maaş
almıyoruz fakat dolarla girdilerimiz var, maliyetimiz dolarla. Sevgili
arkadaşlar, gübremiz dolarla ithal ettiğimiz mazotumuz dolarla ve
ektiğimiz tohumumuz dolarla. Dolayısıyla dolar baskısı
altında çiftçiye Ek, üret. diyoruz. Başka bir baskı
altında daha tutuyoruz, ithalat baskısı altında tutuyoruz
çiftçiyi. Mesela ne yapıyoruz? Burada tarife kontenjanı listesi var
geçtiğimiz yılın, biz çiftçiye Ek, üret, her şeyini
alacağız. derken aynı zamanda kuru baklagiller konusunda 100
bin ton tarife kontenjanı açmışız. Buğday ve mahlutta
1,5 milyon ton; arpa, mısırda 700 bin ton, pirinçte 100 bin ton. Yani
tarife kontenjanı, sıfır vergili Türkiyeye ithalat yapmak
demektir. Eğer bunu yaparsanız çiftçinin ürünü tarlada
kaldığı gibi samanı da ithal etmek zorunda
kalırsınız.
Yine, değerli arkadaşlar, burada Avrupa
Birliğinden ithal edilecek tarım ürünleriyle ilgili bir tarife
kontenjanı listesi söz konusu. Bu kontenjan da Ticaret
Bakanlığımız ve Ekonomi Bakanlığımızca
çıkarılıyor. Canlı hayvandan tutun da Trabzon
hurmasına kadar yüzde 50 ile yüzde 30 aşağısına vergi
indirimiyle ithal etmek zorunda bırakıyorsunuz insanları,
ithalat baskısı altında bırakıyorsunuz. Böyle bir
tarımı sürdürmek mümkün değil. İnsanlar hayatta kalabilmek
için, bu zararı tolere edebilmek için kredilerle yaşamak zorundalar
yani yıllık kredi alıyorlar, bir sene o krediyi kapatabilmek
için daha fazla kredi alıyorlar yani halk ağızıyla krediye
takla attırıyorlar, attıramadıkları gün Türk çiftçisi
takla atacak, canımız pahasına savunduğumuz
topraklarımız el değiştirmek zorunda kalacak.
Yine, değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanından tüm milletvekillerine kadar Türkiyede
liyakatli yönetimden bahsediyoruz. Liyakat, liyakat diye diye dilimizde tüy
bitti. Tarım Bakanımızın bir liyakati söz konusu mu? Bir
geçmişi söz konusu mu; dönüp baktığımızda,
tarımda var mı bir başarı hikâyesi diye
baktığımızda? Maalesef yok değerli arkadaşlar.
Tarım Bakanımızın babadan kalma çiftlikleri vardı,
battı. Son işi -Mahmut Atilla Kaya bilir- Tamsa Fayansta bundan
önceki işleri genel müdürlüktü; maalesef Tamsa Fayans battı, el
değiştirmek zorunda kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MAHİR POLAT (Devamla) - Liyakat diyoruz.
Başında liyakatli yöneticiler olmasa Türk tarımı da
maalesef takla atacak, el değiştirecek, batacak diyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde bulunan izin iptal edilir
ibaresinin izin iptal edilecektir olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Rıdvan Turan Nusrettin Maçin Ayşe Sürücü
Mersin Şanlıurfa Şanlıurfa
Mahmut Celadet Gaydalı İmam Taşçıer Kemal Bülbül
Bitlis Diyarbakır Antalya
Ömer Faruk Gergerlioğlu Serpil Kemalbay Pekgözegü
Kocaeli İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.
Buyurunuz Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, 4üncü madde üzerine konuşmadan
evvel başka bir konuya değinmek istiyorum. Sabahtan beri
telefonlarım susmuyor. Telefonun bir ucunda mevsimlik tarım
işçileri, bugün Genel Kurulda Tarım Yasasının
görüşüleceğini öğrenmiş olduklarından dolayı
deyim yerindeyse feryat figandır. Dedikleri şey şu: Ya,
yollarda ölüyoruz, şose boylarında; en kötü koşullarda
çalışıyoruz, temel insan haklarımız ihlal ediliyor,
kendi kentimizden çalıştığımız yere gidene kadar
binbir türlü kazayla karşı karşıya kalıyoruz,
gittiğimiz yerde barınma başta olmak üzere eğitim,
sağlık ve diğer konularda ve asayiş konusunda sürekli bir
problemler yumağıyla karşı karşıyayız.
Arkadaşlar, o yediğiniz portakallar var
ya, o üzümler, şeftaliler; işte, o lezzetin geri planında olan
şey, orada kristalize olmuş muazzam bir emek gücü var. Bu emek
gücünün sahibi, insan yerine konulmayan, bir türlü Başbakanlık
Genelgesinin uygulanmaması sebebiyle her gün kazaya maruz kalan mevsimlik
tarım işçileri. Geçtiğimiz hafta seçim bölgem olan Mersinde
yine bir trafik kazası meydana geldi, 33 işçi yaralandı, 2
kadın işçi hayatını kaybetti. Yaralılardan bir tanesi
14 yaşında bir kız çocuğu, pelvis
kırığıyla hastaneye getirildi. Buradan Sağlık
Bakanına da bir çift lafım olsun; diyor ki: Mersinde hastanelerin
doluluk oranı yüzde 48. Biz bu evladımız ölmesin diye, ona bir
yatak bulabilmek için Mersin kazan biz kepçe sabaha kadar
uğraştık ve Mersinde bir tek yatak dahi yok. Balcalıya
nakli gerçekleştirildi en sonunda, bu sayede çocuğun hayatı
kurtuldu.
Değerli arkadaşlar, bakın, daha
öncede Silifkede de benzer trafik kazalarında 20den fazla insan
yaralandı, yine can kayıpları söz konusu oldu. Gerek
ırkçı, faşist saldırılara maruz kalmaları
sebebiyle gerek son derece iş sağlığı ve
güvenliği temel felsefesine aykırı koşullarda
çalıştıkları için bu insanların yaşam
koşulları yaşam koşulu değil. Bu corona
koşullarında, onların gıda güvenliğinin ne kadar
önemli olduğunu bir kez daha idrak ettiğimiz koşullarda,
onların çalışma koşullarının mutlak suretle
garanti altına alınması gerekli.
Şimdi de yetmiyormuş gibi, Mersinde,
Mersinli tarım işçilerinin araçları durduruluyor ve ağır
cezalar kesiliyor. 10 bin lira, 12 bin liralara kadar cezalar kesiliyor
değerli arkadaşlar. Ya, bu insanlar bir araca biniyorlar; diyelim 16
artı 1lik bir araç var, on sekiz kişi istemiş işveren, üç
kişi için yeniden bir araç tutamayacakları için o araca binmeye
çalışıyorlar. Oysa kamunun elinde personel taşıyacak
kullanılmayan binlerce araç var. Bu araçların kullanılması
için daha önce önerilerde bulunduk, girişimlerde bulunduk ama duvardan ses
geliyor, AKPnin tarım, ulaştırma, içişleri bürokrasisinden
ne yazık ki ses gelmiyor, insanlar bu şekilde ölüme terk edilmiş
durumda. Allahtan reva değil. Evinizde yediğiniz o lezzetli
meyvelerin her birinin geri planında bu insanların
karşılığı ödenmemiş alın teri ve insan
yerine konulmamış bedenleri var, kişiliği var ve bunun
müsebbibi sizsiniz sayın AKPliler.
Gelelim 4üncü maddeye. Şimdi bozuk orman
diye bir kavram var. Oysa Anayasa bu konuda, bozuk ormanların yeniden
ağaçlandırılması ve bozuk vasfının ortadan
kaldırılmasına ilişkin, hükûmeti görevlendirmiş. Bu
maddede 3 olası ağır riski içinde barındırıyor.
Bunlardan bir tanesi şu: Bir defa, yasayla orman köylüleri ve onların
kooperatiflerine, ormandan yararlanma hakkı noktasında bazı
öncelikler tanınmış durumda. Şimdi, siz, ormanlık
alanlarda fidanlık kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik
bitkilerin yetiştirilmesine imkân sağlarsanız, bunların
tesisinin kurulmasına imkân sağlarsanız bu şu anlama
geliyor: Birtakım sermaye grupları orman köylülerinin yasadan
kaynaklanmış olan önceliklerinin önüne geçmek suretiyle oradan
nemalanacaklar; olası ağır risklerden bir tanesi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) İkincisi şu:
Oralarda tesis kurulmasına izin verirseniz, o bozuk orman alanı
diye hakir gördüğünüz alanlar kısa süre sonra ormanla alakası
kesilen sanayi tesisleri hâline dönüşür, sermaye gelir oraya oturur, ondan
sonra da sağlam orman alanları dâhil olmak üzere geniş bir
tahribat alanı oluşturur. Bu sebeple, bozuk diye tarif
ettiğiniz ormanlık alanların sanayi tesislerine dönüşmesini
mutlak suretle engellemek lazım.
Üçüncü mesele, eğer kültür bitkisini siz
ormanda yetiştirmeye başlarsanız girdiye ihtiyacınız
var. Neye? Mesela, tarım ilacı kullanmak zorundasınız;
mesela, gübre; mesela, hormon kullanmak zorundasınız. Bunu
kullandığınız zaman, ormanı koruyan, ormanı
istilacı böceklerden koruyan predatör böceklerin de ölümünü
sağlarsınız; böylece, olağanüstü bir oranda orman kaybına
yol açarsınız. Bakın, Türkiyede böcekler sayesinde yok edilen
orman miktarı her yıl yangınlarda yok edilenden çok daha fazla
değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) Son cümlem Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bu adım orman
varlığını korumak, tıbbi aromatik bitkilerin
yetiştirilmesine imkân vermek anlamına gelmiyor, tam tersine orman
varlığımızın daha da ciddi bir risk altında
bulundurulması ve giderek bu varlığın da yok edilmesi
anlamına geliyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.03
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.14
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER:
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
221 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
221 sıra sayılı Kanun Teklifinin
4üncü maddesi üzerinde son önergenin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi oylama işlemini
tekrar yapacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 221 sıra sayılı Gıda, Tarım ve Orman
Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Orhan Sarıbal Erkan Aydın Hüseyin
Yıldız
Bursa Bursa Aydın
Orhan Sümer Faruk Sarıaslan Okan
Gaytancıoğlu
Adana Nevşehir Edirne
Cengiz Gökçel
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekili Sayın Erkan Aydın.
Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
221 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Kanunun 5inci maddesi vasfını
yitirmiş orman alanları üzerinde daha önceden tesis kurulmasına
izin verilmiş bölgelerde ilave tesislerin kurulmasıyla ilgili. Yani
on sekiz yılda tarımı, hayvancılığı,
çiftçiliği bitiren AKP Hükûmeti, geri kalan yerlerde de diyor ki: Biz
biraz daha tesis kuralım buralara. Ve buralarda daha fazla insanlar gidip
ya da kurulmuş olan tesisler daha fazla çalışsın diye de
bir kanun teklifi getirmiş bulunmakta. On sekiz yılda çiftçiyi,
hayvancılığı, tarımı öldüren AKP tekrardan bir
başka kanunla başka hasarlar vermek üzere yine
karşımızda.
Hafta sonu Erzurumdaydık -kendi seçim
bölgemden de kısa örnekler vereceğim- Erzurumu gezdik -Sayın
Bakan da burada- gerçekten çiftçi, hayvancılıkla uğraşan
kesim kan ağlıyor.
Pancar sökümü
Şeker fabrikası -sökümü
yapın- alım garantisi vermiş, 25 Eylülde söküm
başlamış, bugün ayın 20si; hâlâ daha fiyat belli
değil, ne kadar alacağı belli değil. Yüzde 40a
yakını zaten firede giderken, yüzde 30a yakını da tarlada
beklerken çürümeye başlamış. Çiftçi önümüzdeki yıl ne
yapacak bilemiyor. Aynı şekilde Bursada da soğan tarlada
kaldı, şeftalisiyle ünlü Bursada kesilmeyen şeftali
ağacı neredeyse kalmadı, domates 33 kuruşa
alınmadı, çoğu tarlada kaldı.
Peki, bunlar yapılırken Hükûmetiniz ne
yaptı? 2013 ile 2019 arası ithalata 105 milyar dolar para
harcadı; net ithalat rakamı. Bugünkü dolar kuruyla çarpsak
dışarıdaki çiftçiye 800 milyar TL para verdi.
Peki, yine sizin Hükûmetinizin 2006da
çıkardığı Tarım Kanununun 21inci maddesi ne diyor?
Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1i çiftçiye verilmek
zorundadır. diyor. Vermiş mi? Toplam alacak 318 milyar iken sadece
142 milyarını vermiş. Ne kadar alacağı var çiftçinin?
176 milyar alacağı var. Bu, çiftçinin alacağı; bu, kenarda
dursun.
Gelelim çiftçinin borcuna; 2002 yılında
2,4 milyar TL iken borç, 2019 sonunda 122 milyar TLye gelmiş. Şimdi
bir af kanunu çıkarmaya çalışıyorsunuz; vergi affı,
sigorta affı, BAĞ-KUR affı, trafik cezası affı.
Alın size güzel bir fırsat. Çiftçinin 2006dan bu yana sizden alacağı
142 milyar. Borcu ne kadar? 122 milyar. Herkese haciz gelmiş; Erzurumda
traktörü bahçesinden almış -haberi yok- icra getirmiş.
142 milyar alacağa karşın 122 milyar
borcu silin, bu çiftçiyi de rahatlatın ama bunu yapmıyorsunuz. Ne
yapıyorsunuz? Gidiyorsunuz, beşli çetenin 9,6 milyar TL vergi borcunu
siliyorsunuz. Karşılığında ne yapıyorsunuz? Yine
aynı çetenin bir üyesine Bilecik-Bursa-Bandırma tren yolu ihalesini
9,6 milyar TLye veriyorsunuz. Kimin parasını kime veriyorsunuz?
Sordunuz mu bu millete Kardeşim, biz bu beşli çetenin
parasını sileceğiz. Var mı buna onayınız?
dediniz mi? Diyemezsiniz çünkü halkın vereceği cevap ortada. Ancak,
çiftçinin borcuna geldiği zaman haciz gönderip kapısının
önündeki traktörü haberi bile olmadan ekim zamanı alıyorsunuz. Nerede
kaldı vicdan? Hani yoklukla, yasaklarla uğraşmak üzere iktidara
gelen partiniz nerede? İçeride hiç mi vicdanlı milletvekilleri,
bakanlar yok? Bakın, corona dönemindeyiz, çiftçi üretemez durumda. Bir
atasözü vardır: Çiftçinin karnını yarmışlar, 40 tane
gelecek yıl çıkmış. Çiftçi gelecek yıl nasıl
ekeceğini düşünüyor, borcunu nasıl ödeyeceğini
düşünüyor; daha da önemlisi, gelecek yıl çiftçiliği
bırakmayı düşünüyor. Tarım Bakanı Paramız var,
ithal ediyoruz. diyordu, şimdi para da bitti, ithal edecek para yok. Bu
çiftçi de ekmezse, bir dahaki yılı düşünen köylü de ekmezse
-corona da var üzerine- ne yapacağız? Şuraların
kenarlarını kırıp da mı yiyeceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
ERKAN AYDIN (Devamla) Oturduğumuz şu
masaların, sandalyelerin köşelerini kırıp da
karnımızı mı doyuracağız? Bunların hepsi
olmadan yaşarız ama aç karınla yaşayamayız. (CHP
sıralarından alkışlar) Çifti üretemezse ülkede hiç kimse
hayatını devam ettiremez. O yüzden beşli çeteye
yaptığınız kıyakları, gelin, bu milletin
efendisi, Atatürkün köylü, milletin efendisi dediği bu insanlara
yapın. On sekiz yılda 700 bine yakın insan çiftçiliği
bırakmış, hayvancılığı
bırakmış, ekip biçmeyi bırakmış. Para da bitti;
kasa tam takır, kuru bakır. Allah göstermesin, bir kıtlık
içine girersek bunun vebali de sizin üzerinizedir. Hazır önümüzde bir yasa
teklifi var, alacağına karşılık çiftçinin borcunu
silin, bu millet de rahat etsin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde bulunan ve ibarelerinin
ile olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Nusrettin Maçin Mahmut Celadet Gaydalı
Mersin Şanlıurfa Bitlis
Ömer Faruk Gergerlioğlu Ayşe Sürücü İmam
Taşçıer
Kocaeli Şanlıurfa Diyarbakır
Serpil Kemalbay Pekgözegü Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
İzmir Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili
Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit.
(HDP sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinin 5inci maddesi, daha doğrusu torba
teklifin 5inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, artık bir klasik hâline gelen AKPnin
torba yasa uygulamalarının ne yazık ki tarım gibi,
gıda güvenliği gibi, gıda geleceği gibi, gıda
garantisi gibi çok temel meselelerde de önümüze çıkması üzücü.
Diğer bütün meseleleri artık bir yönüyle iktidarda tutunma
çabası, iktidara yapışma çabası, var olma çabası
olarak anlarken tarım gibi, orman gibi hassas bir meselede de hiçbir
istişareye önem vermeden, bu alandaki meslek
kuruluşlarının, alandaki bilim insanlarının sözünü
dinlemeden, onlardan görüş almadan bir teklif getirmenizi
açıkçası yadırgadığımızı ifade etmek
istiyoruz. Çünkü yaptığınız bu düzenleme en başta her
birimizin yaşamını, çocuklarımızın
geleceğini, içinde yaşadığımız dünyayı,
toprağı, her şeyi etkileyecek bir düzenleme ve siz bu
düzenlemeyi hiçbir istişareye dayanmadan getirmiş şimdi de
çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Üzerine söz aldığım 5inci maddenin
kendisi aslında çok sorunlu bir düzenleme. Çünkü bununla orman
vasfını yitirmiş yani bozuk orman alanı dediğiniz
yerlerde yeni üretim tesisleri kurulmasının önünü açıyorsunuz.
Bu ne demek? Bir yerde eğer orman alanı tahrip edilmişse onun
yanına aromatik bitki tesisi ya da işte mantar gibi soğanlı
bazı bitkiler üretecek tesisler yapılabilir demek. Peki, bu ne demek?
Yol yapılması demek, tesis yapılması demek, oranın
şantiyeleşmesi demek ve en önemlisi bütün bu bitkilerin üretilmesi
için de aslında fazladan toprağa zararlı maddelerin yani
gübrenin, yani ilacın zerk edilmesi ve toprağın
biyoçeşitliliğinin yıkılmasıyla beraber aslında
orman vasfının giderek daralması ve kalan az sayıdaki orman
alanının da tahrip edilmesi anlamına geliyor. Peki, bu sizin
için önemli mi? Hayır, önemli değil. Niye? Çünkü siz, Alamos Gold
gibi bir Kanada firmasına güzelim Kaz Dağlarını
peşkeş çekmiş bir iktidarsınız. Gözlerimizin içine
baka baka güzelim Kaz Dağlarının altı üstüne getirildi, binlerce,
on binlerce ağaç kesildi ama biz burada feryat ettiğimizde, Kaz
Dağları için ormanseverler, doğaseverler, ekoloji mücadelesi
yürütenler nöbet tuttuğunda siz, onların üzerine askeri, polisi
gönderdiniz, onları gözaltına aldınız ve haklarında
işlem yaptınız. Peki, nerede kaldı sizin yurt sevginiz,
nerede kaldı sizin orman sevginiz, nerede kaldı sizin insan sevginiz?
İnsanı nasıl seveceğiz değerli arkadaşlar?
Geleceğini yok ederek, içinde yaşadığı havayı
kirleterek, içinde beslenebileceği toprağı zehirleyerek nasıl
bir gelecekten, nasıl bir sevgiden bahsedeceğiz? Bunun ne ülke
sevgisiyle ne toprak sevgisiyle ne de insan sevgisiyle ilgisi
olmadığını ifade etmemiz gerekiyor.
Bakın, şimdi, birçok düzenleme
yapıyorsunuz, sizden önceki iktidarlar da -işte 12 Eylül
cuntasının yaptığı bir şey vardı- 24 Ocak
Kararlarını getirdi, bu ülkede kırdan kente göçün yolunu
açtı, tarım alanlarını sanayiye açtı, sanayi
bölgelerini tarım alanlarına kurdu ama yetmedi, dünyayla entegrasyon
adı altında neoliberal politikaların uygulayıcısı
oldu. Sonuç ne? Bugün Kendi kendimize yeter. dediğimiz 7 tarım
ülkesinden biri olan Türkiye artık buğday ithal ediyor. Türkiye
dışarıya hayvan ihracatı yaparken, canlı hayvan ve et
ihracatı yaparken bugün dünyanın çeşitli ülkelerinden et ithal
eden bir ülke hâline geldi. Neden? Sizin yanlış tarım
politikalarınız sayesinde ve hâlâ da bu politikalarda ısrar eden
tutumunuz nedeniyle.
Şimdi, biz buradan size bir çağrı
yapmak istiyoruz. Henüz geç değil, yol yakınken gelin, gerçek anlamda
bir toprak reformu, gerçek anlamda bir tarım reformu yapalım ve bu
ülkenin tarım sorunlarını, yapısal tarım
sorunlarını kökten çözecek işlemlere, uygulamalara hep beraber,
el birliğiyle el atalım. Mesela toprak reformu yapalım, mesela
insanların doğduğu kentlerde doyacakları bir
yaşamı onlara sağlayalım. Bugün Urfadan, Mardinden,
Batmandan mevsimlik tarım işçileri, kilometrelerce yolu gidip
altı, sekiz ay boyunca, evlerinin dışında, barakalarda,
çadırlarda, 1 ekmek için mücadele ediyorlar. Sonuç ne oluyor? Yollarda,
taşındıkları kamyon kasalarında
yaşamlarını yitiriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Mesela, gelin, buna hep beraber bir çare bulalım ve Doğduğumuz
yerde doyacağız.ı şiar edinelim, halkımızın
doğduğu kentlerde doyacağı bir politikayı hep beraber
gerçekleştirelim.
Başka ne yapabiliriz değerli
arkadaşlar? Doğaya saygılı bir yaklaşımı
esas alabiliriz. Bizler doğanın efendisi değiliz, onun bir
parçasıyız ve bu konuda adım atmamız gerekiyor.
Biz başka ne yapabiliriz? Küçük, geçimlik,
aylık aile tarımını destekleyebiliriz. Büyük sanayi
tarımının toprağı öldürdüğünü, üreticiyi
öldürdüğünü, tekelleşme sağladığını,
gıda güvenliğini, gıda geleceğini yok ettiğini görmek
zorundayız değerli arkadaşlar. Oysa bugün küçük üretici
aslında bizim bel kemiğimizdir, geleceğimizdir. Onlara gözümüz
gibi bakmamız ve onların üretimde kalması için de seferber
olmamız gerekiyor ama biliyorum, ne yazık ki bunların hiçbirini
yapmayacaksınız.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 5inci maddesindeki eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı İmam Hüseyin Filiz
Adana Mersin Gaziantep
Fahrettin Yokuş Enez Kaplan
Konya Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Konya
Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 221 sayılı
Gıda, Tarım ve Orman Alanlarıyla İlgili Kanun Teklifi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Malumunuz olduğu üzere,
çiğ süt üreticileri on bir aydır zam alamıyor. Son on bir ayda
yem fiyatları, neredeyse yüzde 100e yakın artmış. Torba
fiyatı, 45-50 liralardan 100-110 liralara yükselmiş, diğer
girdilerse yüzde 30lara dayanmış ancak bu süreçte yani on bir ay
içerisinde Ulusal Süt Konseyi, süt üreticileri için bir zam, bir
artışa gerek görmemiş. Bakanlık ise zaten nasıl
yönetildiği hepimizce malum, evlere şenlik bir bakanlık. Evlere
şenlik bir bakanlığın, evlere şenlik de bir süt
konseyi olur çünkü konseyde gerçekten süt hayvancılığı
yapan ya da sütle alakalı olan insan sayısı, olmayandan daha
fazla.
Çiğ süt üreticileri perişan,
feryatları her yerden yükseliyor ama bir türlü iktidarımıza
seslerini duyuramadılar. Televizyonlarda konuşuyorlar, Mecliste
bizler anlatıyoruz ama onlara dönüp bakan yok. Efendim, hakkını
yemeyelim, bu feryatlara karşı iktidarımız 15 kuruş
olan desteklemeye 25 kuruş eklemiş ancak Yılbaşından
itibaren 25 kuruşunuzu veririz. demiş. Şimdi, süt üreticileri
düşünüyor, diyorlar ki: Ya, biz hangi kötülüğü yaptık? On bir
ayda bu kadar girdi artışına rağmen bize zam yapmamak, bizi
görmemek nasıl bir mantık olabilir? Şundan olabilir: Halktan
kopmuş, çiftçiden kopmuş bir iktidar olursa olacaklar bunlar olur.
Esas, süt üreticileri en fazla şunu soruyorlar
Efendim, litre fiyatımız 2 lira 30 kuruş ama gelin görün ki
bizde dünyada olmayan bir sistem var. Bir tüccar gider bir malı alır,
taşımasını kendi üstlenir, dünyanın her yerinde sistem
böyledir fakat süt üreticilerinde tersine. Yani bu ülkede süt üreticisi ürettiği
bir litre sütün aynı zamanda taşınma ücretini verir, sıcak
sütte 15 kuruş, soğuk sütte 8 kuruş süt litre parası verir.
Dünyada görülmüş bir sistem değil. Siz, 230 kuruş
verdiğiniz üreticinin de böylece 8 ile 15 kuruşunu elinden geri
alırsınız.
Sistem bununla bağlı kalsa iyi. Süt
üreticisi ancak kırk beş gün sonra, sattığı sütün
karşılığını alabilir ve işin en ilginç
yanı: Türkiyede son 11 ayda bütün marketlerde -bakınız- süt
fiyatları yüzde 15 artmış, peynir fiyatları uçmuş,
ayran fiyatları uçmuş, süte zam yok! Bu, nasıl bir yönetim, nasıl
bir ülke? Gerçekten anlamak zor. Kim kimi dolandırıyor? Siz
üreticinin sütüne zam yapmıyorsunuz ama ben tüketici olarak, vatandaş
olarak bunları her yıl en az yüzde 15-20 zamlı olarak
alıyorum. Bu, nasıl yönetim anlayışı? Bu, nasıl
bir tezgâh? Nasıl bir soygun düzeni?
Gerçekten bunu anlamak mümkün değil ama
şunu çok iyi anlıyoruz: Türkiye yönetilemiyor. Türkiyeyi
yönetenlerin artık halkla işi yok, Türkiyeyi yönetenlerin sütçüyle,
süt üretenlerle, hayvancılıkla, tarımla işi gücü yok,
Tarım Bakanlığının da yok. Bütün bu yokluklar
içerisinde süt üreticisinin de pancar üreticisinin de mısır
üreticisinin de sesini duyacak bir iktidarımızı zaten bulmak çok
zor ama lafa gelince Ey benim çiftçim, bir karış yer kalmasın,
ekin. Hatta Bakan Gerekirse yerinde alım yaparız. diyor, böyle
taahhütler yapıyorlar. Bırakın yerinde alım yapmayı,
yahu kardeşim, siz hibeleri zamanında verseniz çiftçi vallahi
düğün yapacak, oynayacak ama bu ödemelerinizi bile hiçbir dönem
zamanında yapmadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Çünkü siz
çiftçiyi de sevmiyorsunuz, emeği de sevmiyorsunuz, üreteni de
sevmiyorsunuz. Çünkü işiniz gücünüz her zaman söylediğimiz gibi-
rant, rantiyecilik. Onun için, biz bunları söylemekten bıktık,
siz bu sorunlara çare getirmek için bir çaba göstermekte hiç
kıpırdamıyorsunuz.
Sizlere iyi akşamlar diliyorum. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6ncı
maddesiyle değiştirilen 6831 sayılı Kanunun 116ncı
maddesinin ikinci fıkrasında geçen beş yüz ibaresinin bin,
yüz ibaresinin iki yüz olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Orhan Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Cengiz
Gökçel
Bursa Edirne Mersin
Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan Bekir Başevirgen
Aydın Nevşehir Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Manisa
Milletvekili Sayın Bekir Başevirgen.
Buyurunuz Sayın Başevirgen. (CHP
sıralarından alkışlar)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tarım, tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz
için de oldukça önemli bir sektördür. Yaşamın tüm bileşenleri ve
alanlarını yakından ilgilendiren tarım, tek kişinin
ortak akla ihtiyaç duymadan yönetebileceği bir sektör değildir. Bu
nedenle tarımla ilgili yapılacak olan her türlü yasal
değişikliğin ve düzenlemenin, sektör
paydaşlarının da dâhil edildiği geniş bir platform
etrafında tartışılarak şekillenmesi gerekmektedir.
Genel Kurula gelen birçok teklif gibi bu teklif de ortak değil, tek
akıl etrafında hazırlandığı için eksiktir.
Komisyonda sadece iki gün görüşülen bu teklif üzerinde tam bir
uzlaşı sağlanamamıştır.
Sayın milletvekilleri, çiftçinin sorunları
içerisinde 3 ana başlık var ki bir an önce çözüme
kavuşturulması gerekmektedir. Bunlar, çiftçinin bankalara ve
tarım kredi kooperatiflerine olan borçları, yetersiz desteklemeler ve
tarımsal sigortalardan uğradıkları mağduriyetlerdir.
Salgın süreciyle birlikte bütün dünyada
tarımsal üretimi artırmak için önlemler alınırken ülkemizde
çiftçiye hiçbir destek verilmedi. Bankalara borcu olmayan çiftçi yok. 2002
yılında borcu 2,4 milyar olan çiftçinin 2020 yılında borcu
160 milyara çıktı. 2002 yılından bu yana ithalata ödenen
para, çiftçimize verilen desteklerin neredeyse 2 katına ulaştı.
Çiftçiyi desteksiz
bıraktığınız gibi Tarım Kanunu gereği ödemeniz
gereken 175 milyar lirayı da ödemiyorsunuz. 2020 yılını
neredeyse bitirmiş olmamıza rağmen 2020 yılı destek
tebliğinden hâlâ ses yok. Bu yılın ilk sekiz ayında 50
milyar TLlik ithalat yaptınız. Çiftçimize ise bütçeden sadece 22
milyar TL ayırdınız.
Yunanistanın 10 katı büyüklüğünde
tarım arazisine sahip olmamıza rağmen, maalesef Yunanistandan
buğday ithal ediyoruz. İktidarınız boyunca 59 milyon ton
buğday, 19 milyon ton mısır, 3,5 milyon ton arpa, 9,8 milyon ton
ayçiçek tohumu ithal edildi. Kendi çiftçisine destek olmak yerine yabancı
çiftçiye destek olan iktidar, bu tablonun asıl sorumlusudur.
Değerli milletvekilleri, çiftçinin bu
destekleri alabilmesi, devletin sigortasından yararlanabilmesi için ÇKSye
kaydolması gerekiyor. 2003 yılında ÇKSye kayıtlı
çiftçi sayısı 2 milyon 765 bin iken bu sayı 2019
yılında 2 milyon 83 bine düşmüş durumda. Yani
iktidarınız döneminde 700 bin çiftçi üretimden
ayrılmış. Bugün, çiftçilerin yüzde 30u ÇKSli, arazilerin
sadece yüzde 13ü TARSİMe kayıtlı. Ziraat Bankası,
Tarım Kredi Kooperatifleri kredi kullandırmak için TARSİM
poliçesini zorunlu tutmuş olmasa sigorta yaptıracak çiftçi maalesef
yok. Hasar tespitlerini yapan eksperlerde de büyük sorunlar var. Çiftçilerin
tek yasal güvencesi olan TARSİMe maalesef güven kalmamış
durumda.
Değerli milletvekilleri, pandemi döneminde AKP
Genel Başkanı diyor ki: Bir karış yer boş
kalmasın. Tarım Bakanı da Merak etmeyin, tarlada ürün
kalmayacak, siz ekin, biz alacağız. diyor. Ülkenin her yerinde
olduğu gibi Tarım Bakanının memleketi Manisada üretici
perişan hâlde. Manisada salça fabrikaları, domates ve
kırmızı biberi, imzaladıkları sözleşmenin
altında almaya başlayınca üreticiler perişan oldu. Sezon
öncesi, salça fabrikalarıyla 50 ila 55 kuruşa anlaşan üreticiden
fabrikaların 30-35 kuruşa alım yapması yüzünden domates ve
kırmızı biber maalesef tarlada kaldı.
Sayın Bakan, bu fotoğraf Manisanın
Turgutlu ilçesinden. Tarlada bırakmayacağız. dediğiniz
domates, biber, patlıcan ne yazık ki tarlada kaldı ve koyunlara
yem oldu, çiftçinin hâli burada.
Değerli milletvekilleri, üzümde de durum
farklı değil. Manisalı Bakan, geçen yıl Manisa Ticaret
Borsasında üzüm fiyatları 12-13 lira arasında seyrederken taban
fiyatı 10 lira olarak açıkladı. Akabinde, üzüm fiyatı 8 ila
8,5 lira arasında düştü. Yani kuru üzüm geçen yıl üretici
tarafından 10 liraya satılamadı. Bu sene de Bakan 9 numara
üzümün taban fiyatını 12,5 lira olarak açıkladı. Ancak
Manisada kuru üzümünü 12,5 liradan satan üretici maalesef yok çünkü TMOnun
numara oyunlarıyla karşı karşıyalar. Sayın Bakan,
bu fotoğraf da Manisanın Salihli ilçesinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Devamla)
Tarım Bakanının ilçesi Salihliden TMO adına alım
yapan TARİŞe traktörlerle üzümünü getiren çiftçiler, kuyrukta
bekliyor. TMO, çeşitli bahanelerle çiftçinin üzümünü maalesef
almıyor.
Değerli milletvekilleri, bu zor şartlar
altında para kazanamayan çiftçiler, pandemi nedeniyle ertelenen
borçlarını bu aylarda ödemeye başlayacak. Domatesi, biberi
tarlada kalan ve çürümeye bırakılan çiftçi, 1 ton patatesi satıp
bir çeyrek altın bile alamıyorken bu borçları ödemesi mümkün
değil. Bu nedenle bütün borçlar faizsiz olarak ertelenmelidir. Bankalara
ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlar uzun vadeli olarak
yapılandırılmalıdır. Bütün icra takip ve haciz
işlemleri durdurulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu tablo gösteriyor ki
ülkemizin acilen bir tarım politikasına ihtiyacı vardır.
İthalatı değil, kendi çiftçisini destekleyen bir politika ile
üretimi artırmak mümkündür. Ülke bizim, toprak bizim, çiftçi bizim.
Sorunlar belli, çözüm ise Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 6ncı maddesindeki ilave yüz Türk lirası idari
para cezası verilir ibaresinin ilave iki yüz Türk lirası para
cezası verilir ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı Fahrettin Yokuş
Adana Mersin Konya
İmam Hüseyin Filiz Enez Kaplan Feridun Bahşi
Gaziantep Tekirdağ Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Antalya
Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.
Buyurunuz Sayın Bahşi. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün Antalyanın Kumluca ilçesinde şiddetli
yağmur, dolu ve fırtınada iş yerleri ve seralar büyük zarar
görmüştür. Zarar gören çiftçilerimize ve vatandaşlarımıza
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bölge derhâl afet bölgesi ilan edilmeli
ve çiftçilerin zararları bir an önce karşılanmalı,
mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Antalya önemli bir
turizm bölgesi olmasının yanında, Türkiyenin en önemli
tarım bölgelerinden de biridir. Tarımda çeşitlilik
bakımından Antalya eşsiz durumdadır. Antalyadaki
tarım hareketi, Türkiyedeki enflasyonu doğrudan etkileyebilecek
büyüklüktedir. Bu kadar önemli bir sektörün sorunları, hep
tartışıldığı hâlde nedense kalıcı bir
çözüme kavuşturulamamaktadır.
Salgın, tüm Türkiye tarımını
etkilediği gibi en fazla Antalya ve Akdeniz tarımını
etkiledi. Üreticilerimizden gelen şikâyet ve istekleri huzurunuzda
aktarmak istiyorum: En acil olarak, sektörün Ziraat Bankası, kamu
bankaları, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara olan kredi
borçları, vergi, SGK, BAĞ-KUR, TARSİM ve benzeri ödemeleri,
salgının en az bir yıl sonrasına kadar faizsiz olarak
ertelenmelidir.
Salgın döneminde, özellikle Antalyada
mevsimlik çiçek ürünlerinin ve saksılı bitkilerin tamamı serada
kalmıştır. Pazarlama şansı kalmayan bu ürünler ve
benzeri durumdaki sebze ve meyve gibi diğer tarım ürünleri için,
mücbir sebep kapsamında salgın tazminatı ödenmelidir. Tahsilat
yapamayan ve nakit akışı bozulan tarımsal kooperatiflere,
ödemelerini yapabilmeleri için kamu bankalarından faizsiz kredi
kullandırılmalıdır. Yaş meyve ve sebze ile kesme çiçek
ürünleri başta olmak üzere, tarım ürünlerine yönelik Bozulabilir
Ürün damgası uygulamasına geçilerek gümrük işlemleri
hızlandırılmalıdır. İhracat nakliyesinin hızlanması
için şoförlerin vize işlemlerine öncelik tanınmalı, şoförlere
hızlı kit uygulanmalıdır. Yaş meyve ve sebze ile kesme
çiçek ürünlerinde yurt dışı pazar payımızı
koruyabilmek için fahiş artan uçak kargo bedellerinin devletçe
karşılanması gerekir.
Sektörde istihdam kaybını önleyecek
desteklemelerin mutlaka artırılması gerekir. Aile
çalışması ve kayıt dışı çalışanlar
da istihdam desteklemelerinden faydalanmalıdır. Yevmiyeli
işçiler ve mevsimlik tarım işçileri için barınma, beslenme
ve sağlık koşullarını kapsayacak, Kızılaya
ait altyapısından faydalanılan özel bir paket
sunulmalıdır. Tarımsal üretim yapılan ancak ülke sorunu
nedeniyle çiftçi kayıt sistemi oluşturulamayan arazilerde üretim
yapanlar, özel bir kayıt sistemi oluşturulup tarımsal
desteklerden yararlandırılmalıdır. Tarım sektörü girdi
sağlayan tedarikçileri ve lojistiğiyle birlikte bir bütün olarak
mücbir sebep koşulları kapsamına alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
döneminde istihdam dip yapmıştır. Çiftçi sayısı son on
yılda yüzde 48 azalmıştır. Tarımsal girdilerin
yüksekliği ve ürünün para etmemesi sebebiyle çiftçi üretimden
çekilmektedir. Tarım alanları da yine aynı dönemde yüzde 12
azalmıştır. Bir taraftan ülke nüfusumuz artarken diğer
taraftan ekilebilir tarım alanlarının daralması, gıda
temininde alarm zilleri çaldırmaktadır. Tarım ve tarım
politikalarına bakışın mutlaka değişmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, salgın sürecinde
ekim yapmakta zorlanan çiftçiler, Türkiyenin her yerinde geçtiğimiz
mayıs ayında yaşadığımız değişken
hava şartları nedeniyle çok zor durumda kalmışlardır.
Özellikle Antalya bölgemizde aşırı sıcaklar, erken
mandalina ve limon çeşitlerine büyük zarar vermiştir. Burada
TARSİMin devreye girmesi gerekirken sıcak hava sigorta
kapsamında olmadığı için zararlar tazmin edilememektedir.
Zaten TARSİM sigortası olsa bile hasar tespiti konusunda yeterli
donanıma sahip olmayan eksperler gerçek hasar oranlarını
gösteremedikleri için çiftçiler tazminatlarını alamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Ayrıca,
çiftçiler primlerinin pahalı olması sebebiyle TARSİM
sigortası yaptırmakta zorlanmaktadır.
Bu kanun teklifinin çiftçilerimizin acil çözüm
bekleyen sorunlarına çare olmasını beklerdik fakat yine
sorunların çözümü bir başka bahara kaldı. Artık çiftçilerimiz
boş laf değil, hak ettiğini istiyor ve icraat bekliyor.
Bu vesileyle, Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde bulunan olması
hâlinde ibaresinin olması durumunda olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Nusrettin Maçin Şevin
Coşkun
Mersin Şanlıurfa Muş
Mahmut Celadet Gaydalı Serpil Kemalbay Pekgözegü İmam Taşçıer
Bitlis İzmir Diyarbakır
Ömer Faruk Gergerlioğlu Ayşe Sürücü
Kocaeli Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muş
Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.
Buyurunuz Sayın Coşkun. (HDP
sıralarından alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 6ncı maddesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Covid-19
salgınıyla birlikte ülkelerin tarım alanında kendi kendine
yeterli olmasının önemi bir kez daha ortaya
çıkmıştır. Bu nedenle, birçok ülke, tarım ve gıda
üretimiyle ilgili politikalarını gözden geçirmekte ve yeni önlemler
almaktadır. Türkiye ise alanında uyguladığı
yanlış politikaların yarattığı tahribatın
farkında olmadığı gibi, görüşülen kanun teklifiyle
mevcut sorunların daha da derinleşeceğini rahatlıkla
söyleyebiliriz. Oysa olağan koşullarda getirilecek bir yasal
düzenlemeyle pandemi sürecinden ders çıkaran; gıda egemenliği,
gıda güvenliği ve gıda güvencesi sacayakları üzerine
inşa edilen, üretimi, istihdamı ve adil paylaşımı
temel alan bir esasa sahip olmalıdır. Ancak ne yazık ki,
tekliften de anlaşılacağı gibi, AKP, bildiği yolda
yürümeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, savaşın
tırmandırılması, ekonomik koşulların
yetersizliği, asimilasyon politikaları ve Kürt illerinde birçok yerin
yasak bölge ilan edilmesi, 1990lı yıllardan bu yana Türkiyenin
batı ve kuzey bölgelerindeki büyük şehirlere göçü mecbur
kılmıştır. Günümüzde de ne yazık ki bu iktidarın
mevcut politikaları, bu durumu daha da derinleştirmektedir. Göç etmek
zorunda kalan yoksul Kürtler, özellikle tarım sektörü için önemli bir ucuz
iş gücü kaynağı olurken ne yazık ki güvencesiz ve
düşük ücretlerle çalışmaya mahkûm edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede tarım
iş gücü, yaklaşık 7 milyon insandan oluşmaktadır;
bunun neredeyse yarısı, mevsimlik tarım işçisi olarak
çalışmaktadır. İstatistiklere göre her 2 mevsimlik
işçiden 1i, doğduğu andan itibaren mevsimlik tarım için
seyahat etmekte ve ortalama kırk sekiz farklı kente mevsimlik
tarım iş gücü olarak gitmektedir. Mevsimlik tarım
işçilerinin yaklaşık yüzde 60ı, ulusal yoksulluk
sınırının altında yaşamaktadır.
2019 yılında, Türkiyede 6-17 yaş
arasında, ekonomik faaliyette bulunan 720 bin çocuğun yüzde 30u,
tarım sektöründe çalışmaktadır. Yaş grubuna göre
incelendiğinde 5-14 yaş grubunda çalışan çocukların
yüzde 64ü, tarım sektöründe çalışmakta, bu çocukların
yüzde 34ü, eğitimine devam edememekte ve haftada kırk sekiz saatten
fazla çalıştırılmaktadır.
Yine, tarımda çalışanların yüzde
42si, kadındır. Bu kadın işçilerin yüzde 90ı,
ücretsiz, aile işçisi olarak görülmektedir. Yoksulluk ve yoksunluk
koşullarının ortasında, tarlada kişisel bakım
yapmaları, eğitime devam etmeleri ekstra zordur. Mevsimlik tarım
işçiliğinde çalışma süreleri günlük on-on iki saat iken
erkek egemenliği nedeniyle kadınlara yüklenen ev işleriyle
birlikte kadınlar, günde ortalama on sekiz saat
çalışmaktadır.
Değerli milletvekilleri, mevsimlik tarım
işçileri, sadece sömürüye dayanan üretim ilişkilerinin merkezinde yer
almamakta, aynı zamanda Türkiye'de milliyetçi ve ırkçı
saldırılara da maruz kalmaktadır. Son olarak, Sakaryada
yaşanan saldırı, bunun en vahim örneklerinden sadece biridir. Bu
saldırılar, ne yazık ki iktidarın cezasızlık
politikalarından ve nefret söylemlerinden beslenmekte; yoksulluk ve ucuz
iş gücü olma zorunluluğunun yanı sıra bu insanları bir
de şiddetle, güvencesizlikle karşı karşıya
bırakmaktadır.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan
Muşun temel geçim kaynağı, tarım ve
hayvancılıktır ancak Muş halkı zorunlu göç, yoksulluk
ve savaş politikalarından kaynaklı yoksulluk
sınırındadır. İktidarın insanları yoksulluk
çemberine iten, sorun çözmekten çok sorun yaratan politikaları, Türkiye'de
ciddi oranda tarımsal fayda getirebilecek olan Muş ilini kişi
başına en düşük gelire sahip kent yapmıştır.
AKP iktidarının bitmek bilmez
özelleştirme serüvenine dâhil ettiği Muşta bulunan şeker
fabrikasının yeni durumu da çiftçinin yüzünü güldürmüyor. Şeker
fabrikasının özelleştirilmesi ve yüklenici firmanın yeterli
düzeyde şeker pancarını fabrikaya taşımamasından
kaynaklı, Muşta bulunan kantar noktalarında çiftçiler uzun
kuyruklar oluşturmakta ve çiftçinin neredeyse bir yıllık mahsulü
bekletilirken küspeye dönüşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞEVİN ÇOŞKUN (Devamla)
Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
ŞEVİN ÇOŞKUN (Devamla) Bu da
yetmezmiş gibi, Muşta yapılmış olan Alparslan
Barajları neredeyse her yağış sonrası taşmakta,
halkın tarım arazileri sular altında kalmaktadır.
Hayvancılıkla uğraşanların hayvanları telef
olmakta. Hiçbir şekilde zararları karşılanamayan
yurttaşların durumu, ülke vahametini gözler önüne sermektedir.
İktidar, günü kurtarma uğruna
çıkardığı bu yasa tekliflerinden acilen vazgeçmeli ve ülke
topraklarını rant uğruna sermayedarlara peşkeş çekmeyi
bırakmalı; yüzünü mevsimlik tarım işçilerine, küçük ölçekli
tarıma, girdi fiyatlarını düşürmeye, çiftçi
borçlarının çözümüne dönmelidir.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyle ilgili 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7nci
maddesinde yer alan ve bunların ibaresinden sonra gelmek üzere füze, radar,
erken uyarı, gözlem evi gibi ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Ayhan
Barut
Bursa Edirne Adana
Ahmet Kaya Hüseyin Yıldız İlhami Özcan Aygun
Trabzon Aydın Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Adana
Milletvekili Sayın Ayhan Barut.
Buyurunuz Sayın Barut. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Şunu söylemekten dilimizde artık tüy
bitti: Bir yasa teklifi geliyor, son derece önemli bir yasa teklifi, Tarım
Kanunu hakkında ama hiçbir kuruma, kuruluşa, meslek örgütlerine,
üniversitelere sorulmadan önümüze getirilip buraya bırakılıyor.
Bugün Adanadan bu konuyla ilgili birçok meslek kuruluşu, sivil toplum
örgütü, ticaret odası bu yasayla ilgili bilgi sahibi
olmadıklarını, bu yasaya ilişkin görüşlerinin
olduğunu söylediler. Ben de buradan diyorum ki bu yasa, ortak akıldan
yoksun, eksik bir yasadır, gerekli bir yasadır, birçoğu üzerinde
uzlaşımız vardır ancak eksik bir yasadır.
Kıymetli Başkan, değerli
milletvekilleri; şu an görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle 6831 sayılı
Kanunun 9uncu maddesinin birinci fıkrasına spor tesislerine
ibaresinden sonra gelmek üzere ve Savunma Sanayii
Başkanlığınca yapılacak savunma maksatlı
tesislere ve bunların müştemilatına ibaresi eklenmiştir.
6831 sayılı Kanunun 115inci maddesinde
Devlet ormanları üzerinde kamu yararına yapılacak her türlü
yapı ve tesisler için herhangi bir şekilde irtifak hakkı tesisi
Maliye ve Tarım ve Orman Bakanlıklarının iznine bağlıdır.
hükmü bulunmaktadır.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü spor tesisleri
ve müştemilatı çoğunlukla yap-işlet-devret yöntemiyle
yapılmakta, kuruluş yeri olarak da devlet ormanı sayılan
yerler tercih edilmektedir.
Savunma Sanayii Başkanlığınca
yapılacak savunma maksatlı tesislere ve bunların
müştemilatlarına bozuk alan ve benzeri gibi ön koşul
getirilmeden izin verilirken teklifle getirilen savunma maksatlı
tesislerin özellikle müştemilatı açıkça belirtilmemiş olup
maddenin hangi tesisleri içerdiği de belirsizdir.
Maddede füze, radar, erken uyarı, gözlemevi gibi
sadece savunma amaçlı tesisler sayılmalı, kullanılacak alan
ölçeği de belirlenmelidir. Bunun dışındaki yap-işlet
tarzı yapılacak ek tesisler için kamu yararı şartı
aranmalı, ücretli ve de özellikle ücretsiz izin verilmemelidir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
buradan biraz da yangın yerine dönen ülkemizde tarımı
perişan edilen üreticilerimizin sorunlarından bahsetmek istiyorum,
akıl alır ve inanılır gibi değil ama bir gerçek.
Yerliyiz ve millîyiz. diyenlere önemle duyurulur: Tarım
ithalatımız hızla artıyor. Bu yılın ilk beş
ayında tarım ve gıda ürünlerinin ithalatına 6 milyar 700
milyon dolar ödedik. Bu rakam geçen yılın oranlarına göre yüzde
18,5 daha artmış durumda.
Kalem kalem tarımsal ürün
ithalatımıza bakalım, nasıl
kahrolacağımızı hep birlikte görelim.
Rusya, Almanya, Ukrayna, Fransadan buğday
alıyoruz; arpa İngiltere ve Hindistandan, samanımız ise
Gürcistandan geliyor; tekstil sektörümüz Amerika, Yunanistan, Türkmenistan,
Hindistan pamuğuna bağlı kalmış; Rusya, Moldova,
Romanya, Sırbistandan ayçiçeği, Kanadadan nohut, Şiliden
elma, Avustralyadan havuç alıyoruz; büyükbaş hayvanlarımız
Arjantinden geliyor, kırmızı etimizse Çek Cumhuriyetinden.
Fransa ve Hollanda olmasa neredeyse peynirsiz ve tereyağsız
kalacağız. Aramızın iyi olmadığı, sorunlu
olduğumuz Mısırdan marul getiriyoruz; dünyanın en ucundaki
ülke olan Sri Lankadansa çay getiriyoruz. Kastamonuda Taşköprü
sarımsağının ekim alanları daralırken sarımsağı
Çinden getiriyoruz; karpuzu ve kuru soğanı İrandan
aldığımızı, getirdiğimizi neredeyse bilmeyen
kalmadı; soya ise Ukrayna ve Güney Amerikadan, Brezilyadan geliyor.
Oysaki bu ürünlerin tamamını üretecek potansiyele sahibiz ve
tamamı Türkiyede yetişmektedir. O hâlde bu ürünleri neden kendi çiftçilerimiz
üretemiyor? Kucak dolusu dövizi neden yabancı ülkelere ödemek zorunda
kalıyoruz? Ben buradan söyleyeyim: Çünkü çiftçimizi hızla üretimden
uzaklaştırıyorsunuz. Yüksek girdi maliyeti ve üretimdeki
plansızlık nedeniyle tarımda ülkemizi ithalat cenneti yapar hâle
getirdiniz. Ülkemizi yönetenler, bu tehlikenin farkında olmasına
rağmen hiçbir önlem almıyor ve çözüm üretmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
AYHAN BARUT (Devamla) Aksine, her fırsatta
yerli ve millî üretim vurgusu yaparak yurttaşlarımızı
kandırdıklarını sanıyorlar. İktidarı çözüm
için göreve çağırıyoruz. Gelin, tarım cenneti olan ülkemizi
tekrar tarımda kendi kendine yeter duruma getirelim. Bunun için üzerimize
düşeni yapalım.
Bakın, bu yıl pamuk primleri
açıklandı. Adanadan bu konuyla ilgili birçok sivil toplum
kuruluşu, çiftçi ve büyük işletme bugün beni aradı çünkü
Tarım Kanunu görüşülüyor. Tarım Bakanının Twitter
sayfası Resmî Gazete mi oldu acaba? Bugün açıklanan, yağlı
tohumlardaki destekleme primleriyle ilgili Resmî Gazetede yayımlanan ya
da tebliğ edilen herhangi bir genelge görmedik. derler. Bu rakam
doğru mudur, yanlış mıdır? diye merak içerisinde
bulunmaktadırlar. Ayrıca tahıllardaki ve tohumluklardaki fark
ödemesi de henüz belirli olmamıştır. Özetle 2020
yılındaki tüm tarım ürünlerine verilecek destekleme
miktarlarının hiçbiri belli değildir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde bulunan tesislere ve
bunların ibaresinin tesisler ile bunların olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Serpil Kemalbay Pekgözegü Nusrettin Maçin
Mersin İzmir Şanlıurfa
İmam Taşçıer Semra Güzel Mahmut Celadet
Gaydalı
Diyarbakır Diyarbakır Bitlis
Ömer Faruk Gergerlioğlu Ayşe Sürücü
Kocaeli
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İzmir
Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurunuz Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu selamlıyorum.
Öncelikle, AKP sıralarına seslenmek
istiyorum. Cezaevlerinde insanlık suçu işleniyor. Hepimizin gözünün
önünde, bir odada, tek başına bir hücrede yaşamını
yitiren eski bir KHKli vardı. Şimdi, yeni bir haber 27
yaşındaki Serkan Tumaya ne oldu? diye sormak istiyorum. Yine
Bahtiyar Fırat nerede? diye sormak istiyorum. Gülistan Doku nerede?
diye sormak istiyorum. Gözaltında tutuklananlara ve gözaltında
kayıplara daha ne kadar devam edeceksiniz?
Değerli arkadaşlar, biz şu anda
gıda, tarım ve orman alanında bir kanun teklifini
konuşuyoruz. Aslında adaletin askıya
alındığı, hukukun askıya alındığı,
insanlığın askıya alındığı bir yerde
nasıl bir yasa konuşabiliriz; doğrusu kendimi çok yabancı
hissediyorum. Yani burada bir yasa yapsak da o yasanın insanlara
dokunmayacağının zaten farkındayız. Ayrıca,
burada müzakere ederek, tartışarak bir yasa
yaptığımızı da hiçbirimiz söyleyemeyiz. Burada,
otomatik olarak, bir noter gibi ellerini kaldırarak, oy
çoğunluğuna, el çoğunluğuna güvenerek bir taslak
getirilmiş önümüze ve bu, gerçekten de işçilerin, emekçilerin,
köylülerin, çiftçilerin, halkın yararına olan şeyler değil;
son derece aleyhine olan şeyler, son derece olumsuz yasaları biz
burada görüşüyoruz, havanda su dövüyoruz. Örneğin, şu anda maden
işçileri yollarda, Ankaraya gelmek, dertlerini anlatmak istiyorlar ama
önleri kesiliyor. Bakın, Somada Uyar Madencilikten sekiz yıldır
tazminatını alamayan işçinin eşi ne demiş biliyor musunuz?
Demiş ki: Askıya ekmek asıyorlar. Ekmek asmayacaksın
arkadaşım, insanlara ekmek vereceksin, alın terini vereceksin. 2
milletvekilinin maaşını toplasan zaten benim eşimin
tazminatı verilecek.
Arkadaşlar, 2 milletvekilinin maaşı 1
işçinin tazminatı ediyor ve bu da o işçiye verilmiyor, maden
şirketleri bu tazminatları gasbediyor. Bu nasıl bir gelir
dağılımı uçurumudur, bu nasıl bir eşitsizliktir,
nasıl bir adaletsizliktir ve biz burada nasıl bir kanun
yapıyoruz? Gerçekten bunu anlatamayız, anlatılacak bir yönü de
ne yazık ki yok. Neymiş efendim, şu anda bizim
konuştuğumuz 7nci maddede, Savunma Sanayii
Başkanlığı devlet ormanları üzerinde savunma
maksatlı tesis açacakmış, bunu konuşuyoruz. Ya, bizim
konuşmamız gereken şey çiftçinin üretimi nasıl artıracağı,
mazot paralarını nasıl ödeyeceği, elektriğe nasıl
erişeceği, suya nasıl erişeceği ve mevsimlik
tarım işçilerinin yaşam hakkını nasıl
koruyacağımız, barınma, kadınların emeğini
nasıl koruyacağımız. Bunların hiçbirini ne yazık
ki konuşamıyoruz. Ekosistemi mahveden bir anlayış var.
Burada her şeyi terörize ederek konuşuyoruz ama arkadaşlar,
böyle konuşarak hiçbir yere varamayız.
Bakın, burada, Kaz Dağlarında yüz
binlerce ağaç katledildi; sadece ağaç değil ki buradaki
ekosistem yok edildi. Bu nasıl oldu? Bu yasalar bunu engelliyor mu,
önlüyor mu, değiştirebiliyor muyuz? Burada en ufak bir
kılımız bile kıpırdıyor mu bunun için? Hayır
ama bol bol terör lafları edebiliyoruz. Bu nasıl bir terördür? Bu,
halkın yaşam hakkına büyük bir saldırıdır ve
sadece bugünkü kuşakları değil, gelecek kuşakları da
yok eden, gerçekten Türkiyede düşmanca bir anlayışın
ürünüdür. Biz bu yasada bunu konuşamıyoruz.
Bakın, burada yine bir fotoğraf, yine
ormanlar kazılmış. Neymiş? Buraya güneş elektrik
sistemi yapılacakmış. Neresi burası? Karaburun
havzası. İzmir Karaburun havzasında ormanlar kesiliyor, onun
yerine GES yapılacakmış. Var mı böyle bir anlayış
dünyada? Var mı böyle bir şey? Yok. Burada ne var? Salihlide biyoenerji
üretilecek. diye köylüler, kadınlar dövülüyorlar ve bakın, yerlerde
sürüklendiler, 80 yaşındaki kadının gözüne gaz
sıktılar, 15 yaşındaki çocuğun kulağına cop
vurdular. Neden? Efendim, Salihlide biyoenerji üretilecekmiş!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Teşekkürler Başkan.
Ya, kardeşim, bu kadar biyoenerji
üretiyorsunuz, GES kuruyorsunuz, RES kuruyorsunuz, HES kuruyorsunuz, bu kadar
enerji üretiyorsunuz, bu enerjiden neden bu çiftçiler yararlanamıyor?
Neden tarım sektörü bundan yararlanamıyor? Neden ormanlık
alanları böylesine mahvediyorsunuz, yok ediyorsunuz ve insanların
yaşam alanlarını bu şekilde tahrip ediyorsunuz?
Burada, Beyza Hocanın kulakları
çınlasın. Profesör Doktor Beyza Üstün Hoca bizim MYK üyemizdi, bu
Kobani kumpas darbesiyle şu anda Sincanda tutuklu, hukuksuz bir
şekilde tutuklandı. Beyza Hoca ömrünü bu işlere harcadı.
Bakın, Beyza Hocanın koruduğu
işte bu ekosistemdi. Siz diyorsunuz ki: Bozuk orman var, oraya şunu
yapalım, bunu yapalım. Ormanları yakıyorsunuz,
yaktırıyorsunuz, göz yumuyorsunuz, oraya inşaatlar
yaptırıyorsunuz, oteller yaptırıyorsunuz, tesisler
yaptırıyorsunuz; sonra, ekoloji mücadelesi verenleri de içeri
atıyorsunuz, zindanlara atıyorsunuz. Bu kabul edilemez.
Bu teklif de hiçbir derde deva değil, tamamen
sermayenin hizmetinde olan bir yasa teklifidir. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 7nci maddesindeki eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı İmam Hüseyin Filiz
Adana Mersin Gaziantep
Fahrettin Yokuş Aydın Adnan Sezgin Enez Kaplan
Konya Aydın Tekirdağ
Muhammet Naci Cinisli
Erzurum
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erzurum
Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.
Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlarım.
Sözlerimin başında, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına seçilen Ersin Tatar
Beyefendiyi gönülden tebrik ederim. Bu vesileyle merhum Doktor Fazıl
Küçük Bey ve merhum Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş Beye de
Allahtan rahmet dilerim.
Yine -2003 yılından beri- Rauf
Denktaş Beyin maalesef, AK PARTİ iktidarının destekleriyle
iktidardan gitmesinden sonra, bu maceralı yolculuktan sonra, bugüne
kadarki süreçten sonra AK PARTİnin de bu süreçten yeteri kadar ders
almış olduğunu ümit ederim.
Evet, bugün huzurlarınızda Türk
tarımıyla ilgili, bazı temel konularla ilgili fikirlerimi
açıklamak üzere bulunuyorum. Şunu önce belirtmek isterim: Emin olun,
Türk tarımıyla ilgili, devamlı bu kürsüye gelip de olumsuz
konuları konuşmaktan, olumsuz yönlerinden bahsetmekten hakikaten hiç
hoşnut değilim. Türk tarımı keşke çok daha iyi olsa da
biz avantajlı hâllerini ve güzel giden Türk tarımımızı
konuşabilsek. Fakat maalesef durum hiç de öyle değil.
Türk tarımı derken biz tarımı
nasıl görüyoruz, öncelikle ondan bahsetmek isterim. Bizler
tarımı -devamlı söylediğimiz gibi- stratejik bir sektör olarak
görüyoruz. Pandemi öncesi de biz bunu söylüyorduk, pandemi sonrası, bütün
dünyanın da kabul ettiği ve Türkiyede de çok daha fazla
dillendirildiği gibi, tarımımızın ne kadar stratejik
olduğu ve maalesef, yurt dışına ne kadar muhtaç
olduğumuz daha iyi anlaşıldı. O kadar stratejik ki bizler
Türk tarımını, tarımı, tarım sektörünü millî
savunma sanayimizden daha az stratejik görmüyoruz. Fakat
tarımımızın geldiği bu noktada ise maalesef,
tarım Türkiyede bir millî güvenlik sorunu hâline gelmiştir ve bunun
acilen düzeltilmesi gerekir yoksa bizi son derece karanlık günlerin
beklediğini buradan arz etmek isterim.
Bizler açısından tarımın
baş aktörü çiftçilerdir. Tarımın baş aktörü, bugün 150 bin
kişiye dayanan personel sayısıyla Tarım
Bakanlığı değildir. Tarım
Bakanlığının 40 bin kişisini Orman
Bakanlığı olarak düşünürseniz, 110 bin kişilik bir
Tarım Bakanlığı kısmı var ki maalesef, çok büyük
bir kısmı, özellikle üst yönetimi tarım sektöründen son derece
uzak ve iş bilmez arkadaşlardan oluşmaktadır. Çok ciddi bir
rotasyona tabi tutulan bir Tarım Bakanlığından
bahsediyoruz.
Sektörümüz bugün zarar eden bir sektör hâline
gelmiştir. Türk çiftçisinin ortak noktası, Erzurumunda,
Adanasında, Muşunda, İzmirinde Türk çiftçisinin ortak
noktası, para kazanamamak ve zarar etmektir; bu, hakikaten çok acı.
Bizler çiftçimize kumar oynatıyoruz arkadaşlar. Çiftçimize, veri
noksanlığıyla, ektiğini kaça satacağını
bilmeden, belki de satıp satamayacağını bilmeden kumar
oynatıyoruz ve ürün ektiriyoruz, hiçbir veri olmadan onları böyle bir
maceraya sürüklüyoruz. Şunu söylersem
şaşıracaksınız diye tahmin ediyorum: Türkiyedeki
tarım sayımı en son 2001 yılında yapıldı,
2001 yılından beri Türkiyede tarım sayımı
yapılmadı; böyle bir sektörden bahsediyorum şu anda
huzurlarınızda. Belki algıda seçicilik olarak
düşünebilirsiniz, memleketim Erzurum ve ayrıca da yine, tarımla
ilgili son derece ileri olduğunu düşündüğümüz Adana
arasındaki farka baktığım zaman, çiftçilerin moral motivasyonu
olarak hiç de fazla bir fark olmadığını görüyorum. Erzurumumuz,
malumunuz, bir tarım şehri olarak marka hâline gelmiştir fakat
bugün Erzurumlu çiftçi, Erzurumlu köylü tarımdan geleceğini
bekleyemez hâle geldi. Tarım bugün gününü kurtarmak için yapılan bir
iş hâline geldi. Bunu çok iyi düşünmemiz lazım. Bugün Adanadaki
son derece iyi eğitimli, nesillerdir çiftçilik yapan, senelerdir
çiftçilikle uğraşan aileler de yatırım yapma
motivasyonlarını kaybetmişler. Adanada bugün çiftçiler
alışık oldukları işiyle, tarımla
uğraşıyorlar fakat gelecek nesillerin de bu sektörden para
kazanacağını artık düşünemez hâldeler ve kendilerine
farklı sektörler hatta maalesef yaşanacak farklı ülkeler arar
hâle gelmişler.
Erzurumun yaylalarını bilirsiniz,
Oltunun yaylaları, Aşkalenin yaylaları bugün bomboş
duruyor. Bugün hayvancılıkta eskiden Rusyaya ihracat yapan,
İrana ihracat yapan, farklı farklı ülkelere ihracat yapan
şehrimiz maalesef son derece eskiye oranla geri durumdadır. Bugün
belki kendi kendimizi avutabiliriz Türkiyenin büyükbaş
hayvancılıkta 2nci, 3üncü şehriyiz. diye. Bu hiçbir şey
ifade etmiyor. Türkiye geri gitti zaten. Biz istediğimiz kadar Erzurumu
Türkiyenin 2ncisi, 3üncüsü ilan edelim, bunun hiçbir anlamı maalesef
yok. Bugün bir farkı daha belki ortaya koymamız lazım, eskiden
her köylü bir çiftçiydi, bugün her köylüyü maalesef bir çiftçi olarak
göremiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Eskiden köylerimiz birer fabrika iken, üretim üssüyken bugün bu hâlde
değiller. Bugün yine yanlış politikalardan dolayı, yine
Büyükşehir Yasasından, tarımın fena hâle gelmesinden,
oluşan göçlerden dolayı köylerimiz boşalmıştır.
Çiftçilik yaşı 52nin üzerine çıkmıştır ve köyler
de ucuz yaşanan merkezler hâline gelmiştir. Hâlbuki eskiden her köy
bir fabrikaydı, her köy birer üretim üssüydü. Benim çocukluğumda,
Cinis, kendi köyümün 15 bin dönümlük ekilebilir arazisinde bir karış
toprak evet, bugün her karışı ekelim diyoruz ama maalesef o
gerçeklerle örtüşmüyor- eskiden hakikaten boş kalmazdı ve bu 15
bin dönüm köydeki 2 traktörle yapılırdı. Birbirlerine ödünç
vererek köylüler bu 15 bin dönüm araziyi bambaşka, farklı farklı
ürünleri ekerek değerlendirirlerdi. Bugün arazinin yarısı
neredeyse ekilmiyor ve işin garip tarafı köylülerimizin
kapılarında gıcır gıcır traktörler olmasına
rağmen bu ekim yapılamıyor. Neden? Hepsi borçlu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Bitiriyorum efendim. Kusura bakmayın.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Değerli milletvekillerimizin çok doğru, çok güzel fikirlerini
dinledik. Bu fikirleri Tarım Bakanımızın da dinlemesini çok
arzu ederim. Kulak versinler Meclise hatta gelip buraya oturup
katılsınlar bu toplantılara, faydalanırlar ama bunu
yapmıyorlar.
Köylüler gıcır gıcır
traktörleri, gıcır gıcır iş makineleri olmasına
rağmen kullanamıyorlar. Neden? 125 milyar liradan fazla borçları
var ve bu borçlarının bir kısmı Tarım Kredi
Kooperatiflerine, bir kısmı Ziraat Bankasına ve bunun
dışında bilmediğimiz gayriresmî borçlar var. Tarım
Kredi Kooperatifleri bugün bir tefeci mantığıyla kredi
vermektedir ve bir tefeci mantığıyla da yine bunları
taksitlendirmektedir.
Konu çok, burada maddelerim de çok, vaktim yok
maalesef.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinde bulunan
koordinatları gösterilen ibaresinin koordinatlarını gösteren
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Turan Ömer Faruk
Gergerlioğlu Nusrettin
Maçin
Mersin Kocaeli Şanlıurfa
Mahmut Celadet Gaydalı İmam Taşçıer Ayşe Sürücü
Bitlis Diyarbakır Şanlıurfa
Serpil Kemalbay Pekgözegü
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, madde 8de bir husus
var; döner sermayenin taşra ve merkezî teşkilatlara verilmesini
istemiyor bu maddede Bakanlık. Bu ne demek? Zaten üretimin
düştüğü Türkiye'de teşkilatı beslemezseniz, döner
sermayeyle üretimi teşvik etmezseniz, çalışanı teşvik
etmezseniz üretim daha da düşer anlamına geliyor ve Adana Akyatan
Gölü civarında yapılan tarıma dayalı organize sanayi
bölgesinin ekolojik sistemi bozacağına dair parti olarak
görüşümüz var. Doğa haklarıyla ilgili söyleyeceklerim bunlar.
Şimdi de insan haklarıyla ilgili söyleyeceklerime gelelim.
Ben yıllardır insan hakları
savunuculuğu yapıyorum ve bu kadar kötü bir insan hakları
alanındaki ihlallerin olduğu dönemi kesinlikle görmedim. Cezaevlerini
yakından araştırıyorum, inceliyorum, takip ediyorum;
sağlık hakkı alanında çok yoğun ihlaller var.
İnsanlar ölüyor, vakalar var, çok çabuk hasta oluyorlar, kanser vakaları
artıyor; sağlık alanında cezaevleri dökülüyor arkadaşlar.
Hem bir doktor olarak hem bir insan hakları savunucusu olarak çok vahim
buluyorum.
Bakın size bir örnek: Geçtiğimiz hafta
-çoğunuz da görmüştür- Mustafa Kabakçıoğlu -hasta- covid
olmadığı hâlde çoklu koğuşundan alınıp tekli
koğuşa konulan ve hayatının son dokuz gününde 3 defa
acillik olmasına rağmen, çok ağır hastalıkları
olmasına rağmen hastaneye götürülmeyen, tek kişilik
koğuşunda tek başına ölen, bu rutubetli, pis hücrede
bakımsız bir şekilde ölen bir hasta. Ben, bu kişinin
dosyasında günlüklerini okudum ve dört yıl boyunca
yaşadığı ihlalleri yazmış. Bu ihlaller
sonrası şunu anladım, şu fotoğraf dört yılın
özeti. Günlüklerinde diyor ki: Yaşadıklarım bana ders olsun,
size de dert olsun. O denli ihlaller gördüm ki kimseye hakkımı helal
etmiyorum. Öte dünyadan gelen bir ses bu, unutmayın.
Bitmedi, bakın, üç gün önce bir başka ölüm
daha yaşadık. Bir teneşir tahtası; Serkan Tumay, 27
yaşında. Bu da Kırıkkale F Tipi Cezaevinden. İnfaz
koruma memurları feci bir şekilde dövmüşler ve sonrasında
annesine telefon açmış, Beni defalarca dövdüler, kurtar beni anne.
demiş fakat sonrasında irtibat kesilmiş ve annesini
aramışlar Oğlunuz öldü; gelin, cenazenizi alın.
demişler. Sanki basit bir mal. Bakın, vücudunda darp, yara izleri
var. Tüm fotoğrafları, teneşir tahtasında, her tarafı
darp dolu. Yazıklar olsun!
İlk vaka Gümüşhane Cezaevinde,
yakınları bana ulaştı, savcılık kırk sekiz
gün boyunca şahıslara tek bir açıklama yapmamış
Gidin. demiş ama şu fotoğraf ortaya çıktığında
gece 22.00de Gümüşhane Savcılığı apar topar
açıklama yaptı. Ya, insanlar bu kadar mı değersiz
arkadaşlar, bu kadar mı değersiz! Biz milleti devletin efendisi
bilirdik ama devlet milletin efendisi olmuş da haberimiz yok. Bakın,
annesi Kurtar beni anne. diyen oğluna kavuşamadı ama diğer
çocuklarıyla birlikte mezarının başında çocuğu
için ağlıyor.
Bitmedi, öyle bir ülke olmuşuz ki haydutistana
dönmüş bu ülke arkadaşlar. Bahtiyar Fırat 13 Ekimde, bir hafta
önce kaçırıldı. Bu ülkede ben kaçırılmaları takip
ediyorum, en az 29 kişi kaçırıldı dört yıldır.
Bakın, son kaçırılma: Bir hafta önce İstanbul
Havaalanından İrana giden bir kişiyi polis alıkoyuyor ve
sonra trafikte takip ediyor. Kişi eşine telefon açıyor Beni takip
ediyorlar, eğer ulaşamazsan savcılığa koş.
diyor, bir haftadır kimse bilgi vermiyor, haber yok. Ülke haydutistana
dönmüş.
Yusuf Bilge Tunç, kaçırılan 29
kişiden biri. Kaç gündür haber alınamıyor biliyor musunuz? Dört
yüz kırk bir gündür. Ankara GİMATta bir anda yok oldu,
kaçırıldı ve hâlen ortada yok. Kimse bir açıklama yapmıyor,
ne ölüsü var ne dirisi var.
Değerli arkadaşlar, bakın, bunlara
itiraz etmezseniz yarın öbür gün sizin de başınıza gelir.
Bu bahsettiğim kişiler farklı anlayıştan,
düşünceden olan kişiler; kimi adli, kimi siyasi mahpus ama insan
bunlar, insan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) Biz
insanız. dedirtiyorsunuz bir Kürt köylüsüne. Bakın, size
anlatayım: Vanda helikopterden atılan Servet Turgut vardı ya,
ben ve arkadaşlarım Vana gittik, taziyesine gittik. Yahu
helikopterden atıldığı apaçık belli olan insanın
taziyesine polis geldi, baskın yaptı, taziye karıştı.
Daha sonra Servet Turgutun 61 yaşındaki kardeşi Naif Turgutla
konuştum, bana bir sürü hadise anlattı, ihlalleri anlattı,
yaşadıklarını anlattı ve defalarca bana ne dedi
biliyor musunuz? Ömer Bey, biz insanız, insan. Bir Kürt köylüsüne
defalarca belki 50-60 defa Biz insanız. dedirten iktidarınıza
yazıklar olsun! Bu iktidara, bu Cumhur İttifakına yazıklar
olsun, bu Kürt köylülerine defalarca Biz insanız. dedirten bu iktidara,
bu devlet anlayışına yazıklar olsun diyorum. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Sana da yazıklar olsun! sesleri)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sana
yazıklar olsun!
TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) Sana
yazıklar olsun!
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Sana da
yazıklar olsun!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, bu
konuşmacıya da yazıklar olsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yalan
mı? Söylediği her şey doğru, niye tepki gösteriyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) Nasıl
Yazıklar olsun! ya Sayın Başkan? Bu nedir ya, Yazıklar
olsun! bu nedir?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hangi
cümlesi doğru değil, onu söyleyin?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Hiçbirisi doğru
değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hepsi doğru,
aksini ispatlayın.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra
sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanlarında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 8inci
maddesinde geçen uygun olarak ibaresinin uygun biçimde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan Sarıbal Okan
Gaytancıoğlu Hüseyin
Yıldız
Bursa Edirne Aydın
Faruk Sarıaslan Barış
Karadeniz Cengiz
Gökçel
Nevşehir Sinop Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sinop
Milletvekili Sayın Barış Karadeniz.
Buyurunuz Sayın Karadeniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ KARADENİZ (Sinop) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Milletvekilimiz Markar
Eseyanın vefatından üzüntü duyduğumuzu, yakınlarına
başsağlığı dilediğimizi, kendisine de Allahtan
rahmet dilediğimizi iletmek istiyorum.
Komisyon, az önce Önergeye
katılamıyoruz. dedi hiçbir zaman katılamadıkları
gibi. Ama aslında katılacakları bir durum söz konusu.
8inci madde Adana'da Tarıma Dayalı
İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin oluşmasıyla ilgili. Bu kanun
maddesini destekliyoruz çünkü bu kanun maddesinde çok büyük emeklerimiz var;
özellikle Adana milletvekillerimizin, Adana Büyükşehir Belediye
Başkanımızın, dönemin Valisi Mahmut Demirtaşın,
Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün çok emekleri var; emekleri geçenlere
öncelikle teşekkür ediyorum. Bu kanun teklifinde bizleri destekleyip, bu
kanun teklifini buraya getirip kanunlaşması yolunda destek
verdiğiniz için sizlere de ayrıca teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Adana'daki bu OSB, Tarıma Dayalı
İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ülkemiz adına gurur
duyacağımız bir oluşum çünkü bu proje, Türkiye'de
değil, Avrupada değil, Asyada değil, dünya da tek olan bir proje.
Bu OSB, su ürünleri yetiştiriciliği konulu Tarıma Dayalı
İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, aslında ülkemizin, ilimizin de bir
itibar projesi. Onun için, özellikle ülkemizin gelişmesi için her zaman
dediğimiz, tarım ve su ürünleri ikisi bir arada -tarıma dayalı
su ürünleri- bu kanun maddesinde geçerli. Hep şunu söylerim: Uçak
yaptık, araba yapıyoruz. Yapmıyoruz, dışarıdan
alıyoruz, parçalıyoruz, birleştiriyoruz Biz yaptık.
diyoruz ama ülkenin gerçekten ileriye gitmesi için tek ihtiyaç olan şey
ilk başta üretim, üretim, üretim; o da tarım. Bu tarımı
üretirken millî kaynaklarımızı gerçekten doğru
destekleyerek üretim modelini gerçekleştirmemiz lazım. Dünya şu
anda inovatif tarım ve Tarım 4.0ı konuşurken, bizim de bu
Meclis kürsüsünde su ürünlerine destek vermek amaçlı dünyada tek olan
organize sanayi bölgesini konuşmamız da bizim için ayrıca bir
gururdur.
Kontrollü bir üretim modeli olması lazım.
Kontrollü bir üretim modeli derken, denetlenebilir, suyu hunharca kullanmadan,
arıtma, deşarj sistemlerimizi gerçekten doğaya uygun ve çevreci
sistemlerle yaparsak, inanın ithal ettiğimiz birçok ürünü ihraç eder
duruma geliriz. Onun için bu yapılacak yatırımda
yaklaşık 150 tane firma bunu bekliyor.
Ayrıca, bu gerçekleştirildiği zaman
35 bin ton ürün üretilir duruma gelecek ve 300 milyon dolar gibi bir rakam da
ithalata, ihracata destek sunacak yani ülkemize döviz girdisi olacak.
Tabii, bunu derken, ilk başta Suyu hunharca
kullanmamamız lazım. dedim çünkü ülkemizin ihtiyaçlarından biri
de su ve bu suyla ilgili -Komisyon Başkanımız iyi hatırlar,
kendileri ısrarla su ürünleri mühendislerinin kanunda adını
geçirmezken suyla anılan bir kanuna- su ürünleri mühendislerini,
hidrologları, hidrobiyologları ve biyologları da yetki
kanunlarıyla ülkemize fayda sağlayacak duruma getirmemiz lazım
Sayın Başkan ve buna da söz verdiniz, kısa bir sürede gündeme
getireceğinize. İnşallah yakın bir tarihte de hep beraber
bu kanunu da buradan konuşuruz.
Üretim demek, her zaman dediğimiz gibi istihdam
demek, başarmak demek, güç demek yani ülkenin gücü demek. Üretmeden
tüketen bir toplum olmaktan bu vatandaş artık yoruldu. Tüketici bir
toplum; üretme, mazota zam yap, gübreye zam yap, her şeye zam yap. Üretme;
e, gel ben sana 3 kuruş para vereyim, sen böyle geçin. Böyle bir şey
yok. Ülkenin geleceği bence üretmekle
Bugün bu konuştuğumuz
kanunla, ortaklaştırılarak konuştuğumuz kanunla bu
ülkenin geleceğini yani çocuklarımıza mirasımızı
burada bırakacağız diyorum.
Su ürünleriyle ilgili, gelişmesi için elimizde
gerekli altyapımız var, potansiyelimiz var, insan
kaynağımız var ve teknolojimiz var. Bununla ne yapmak
lazım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) - Yoğurup
güzel bir şekilde projelendirerek kısa sürede gündeme getirmemiz
lazım. Adanada kurulacak OSBnin ilimize, Adana iline, ülkemize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bu saatten sonra
yapılacak tek şey bir an önce bunun altyapısını
yapmak, üreticileri destekler pozisyona gelmek ve üretimi
gerçekleştirmektir. Ben buradaki bütün milletvekillerimizin bu
yapılacak yatırımda altyapıyı oluştururken
katkı sunacaklarını ve bu projenin hızlı bir
şekilde hayata geçirileceğini tahmin ediyorum.
Şimdi Alpay Vekilimiz de orada bekliyor,
muhtemelen beni alkışlayacak.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte Olan Gıda, Tarım ve
Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 8inci maddesindeki eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Zeki Hakan Sıdalı Fahrettin Yokuş
Adana Mersin Konya
Enez Kaplan Ahmet Kamil Erozan İmam Hüseyin Filiz
Tekirdağ Bursa Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.
Buyurunuz Sayın Erozan. (İYİ
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede koordinatlardan
bahsediliyor ama ben maddeyle ilgili koordinatlardan değil, NAVTEX
koordinatlarından bahsedeceğim. Çünkü biliyorsunuz, bizim
dış politika literatürümüze bir NAVTEX kavramı girdi ve bundan
da bir NAVTEX diplomasisi üretildi. Bunu şu anlamda söylüyorum: İktidar
maalesef bu NAVTEX üzerinden bir algı operasyonu yürütüyor Akdenizde.
Şu anlamda söylüyorum: NAVTEX, bir egemenlik alanı değildir,
NAVTEXten ticari gemi de geçer, askerî gemi de geçer, denizaltı da geçer,
üstünden uçak da uçar. Niçin yapıyoruz? Madde bir.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Yunanistan için
yapıyoruz.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) İkincisi,
münhasır ekonomik bölge, o da çok farklı değil. Onu da ilan
edemediniz zaten Akdenizde; oradan da uçak geçer, bir tek palamutlara sahip
çıkabilirsiniz. Ayrıca şunu söylüyorsunuz Biz yedi sene
bekledik. diyorsunuz.
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Siz kim,
biz kim ya!
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Neyi beklediniz?
Kalkan trenin son vagonuna atlamayı mı? Herkes parselledi bugün
Akdenizi; size ne kaldı? Yunanistanla Mısır arasında
yapılan anlaşma ile Mısırla GKRY arasında
yapılan anlaşmanın ortası kaldı.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Libyayla
yapılan anlaşma da var.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Bununla tatmin
olacaksanız sizi kutlarım. Bu arada onlarca NAVTEX ilan edildi,
bunlardan 4 tanesi anlamlı, sadece 4 tanesi. Niye anlamlı
olduğunu da ben söyleyeceğim.
SALİH CORA (Trabzon) Nasıl büyükelçilik
yaptın sen?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Bunları
mayıs ayında ilan ettiniz. Bunları Oşinografi Dairesi ilan
ediyor ve bunu ilan ederken başına bir isim koyuyor, sahanın
ismini koyuyor.
SALİH CORA (Trabzon) Yazıklar olsun!
Libyayla yapılan mutabakatı tanımıyorsun,
Yunanistanın Mısırla yaptığı mutabakatı
tanıyorsun ve diplomatım diyorsun.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) 1inci madde sahanın
ismi, 2nci madde koordinatlar. Birinci bölgenin ismi ne, ikinci bölgenin
ismi mutlu, üçüncü bölgenin ismi Türküm, dördüncü bölgenin ismi diyene.
Ne mutlu Türküm diyeneyi siz diyemediniz, Oşinografi Dairesi dedi.
(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Biz onu diyoruz.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Gidin,
bakın, okuyun NAVTEX ilan ediyorsunuz, Lozan Anlaşmasına göre
gayri askerî statüdedir. diyorsunuz, NAVTEX ilan ediyorsunuz. Ne yapıyor
Yunanlı? Korkuyor, ertesi sabah askerî birliklerini çekiyor mu? Yok,
vakvakları dahi ürkütmüyor maalesef bu. Yani şunu diyorum: Sakız
Adası için bunu yaptınız; ne oldu? Gayrı askerî mi oldu
statü? Arkasından Limni için yaptınız; gayrı askerî mi oldu
statü? Arkasından Midilli için yaptınız; gayrı askerî mi
oldu statü?
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Hayır, onlar
yapıyor, biz de yapıyoruz; ne var bunda?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Ben sizin
iddianızı söylüyorum, bunların hepsi, bütün bu NAVTEXlerin
hepsi iç politika amaçlıdır, eğer dış politika
amaçlı bir NAVTEX ilan etmek istiyorsanız, 28inci boylamın
batısına geçeceksiniz, oraya geçemediğiniz müddetçe bu
NAVTEXlerin hepsi iç politika amaçlıdır.
Sevilla haritası, Sevilla haritasını
bir daha ağzına alana biber süreceğim. (AK PARTİ sıralarından
Bursa biberi mi? sesi)
SALİH CORA (Trabzon) Çöpe attık Sevilla
haritasını. Nerede hazırlandı? İspanyada
hazırlandı bu.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Ben ne biberi
süreceğimi biliyorum. Buna Avrupa Birliği böyle bir harita yok dedi,
Amerika yok dedi, Çavuşoğlu hâlâ Sevilla haritası diyor ve bir
bedava taviz uğruna bunu söylüyor. Bugün Yunanlılar bile Meis
Adası, karasuyunun ötesinde bir hakka sahip değildir. derken, biz
hâlâ iktidarın ne uğruna yaptığını
bilmediğimiz şekilde bir Sevilla haritasından bahsediyoruz.
Şunun da altını çizmek istiyorum: Amerikalıların
yaptıkları açıklama üzerine bazıları gündüz vakti yine
havai fişekler attı Amerikalılar Sevilla haritasını
tanımıyor diye. Amerikan Büyükelçiliğinin yaptığı
açıklamanın satır aralarını da
okuyacaksınız. Amerikan Büyükelçisi sadece Sevilla haritası
geçersiz. demedi, Sizin mavi vatan haritanızın da herhangi bir
hukuki değeri yoktur. dedi, hiçbiriniz sesinizi
çıkaramadınız.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) Bizim
değil, Türkiyenin haritası o.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) İlave
ediyorum: Türkiye haritası dediğiniz harita 18 Mart tarihinde
Birleşmiş Milletlere verilen haritadır.
Şimdi, o haritayı alın, bir de mavi
vatan haritalarını alın, yan yana koyun, hangisinin müzakere
konusu olacağına siz karar vereceksiniz.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) Mavi vatanı
tanımıyor musunuz yani? Ne demek istiyorsunuz?
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) Bir şey
daha ilave edeyim, bu akşam madem finali ben oynuyorum;
Etrafımız kuşatıldı. diyorsunuz. Benim bildiğim,
Türkiyenin etrafı otuz senedir değişmedi, bütün ülkeler
aynı, değişen Türkiye. Bütün etrafımızdakilerin bu
cüreti göstermelerinin sebebi ise Türkiyenin bugün düne nazaran maalesef,
iktidarın başarıları öyküsü çerçevesinde söylüyorum bunu,
daha özürlü hâle gelmiş olmasındandır. Merak etmeyin, biz bu
enkazı kaldıracağız. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Aynı zamanda iktidarın siyasi
sandukasını da sırtlanacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) Sen
enkazdan geliyorsun!
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Kendi
enkazınızı kaldırın!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.42
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.43
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin),
Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
221 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bugünkü gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 21 Ekim 2020 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.44