TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
77nci
Birleşim
23 Nisan 2021
Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- ÖZEL GÜNDEM
A) 23 Nisan Görüşmeleri
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 101inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve öneminin
belirtilmesi görüşmeleri
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, TİP Genel Başkanı Erkan
Başın yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23 Nisan 2021 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Mustafa
ŞENTOP
KÂTİP ÜYELER : Enez KAPLAN
(Tekirdağ), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-------0-------
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Şimdi İstiklal Marşımız
okunacaktır.
(İstiklal Marşı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
gündemimize göre Genel Kurulun 20 Nisan 2021 tarihli 74üncü Birleşiminde
alınan karar uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışının 101inci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması ve günün anlam ve
öneminin belirtilmesi amacıyla yapacağımız görüşmelere
başlıyoruz.
III.-
ÖZEL GÜNDEM
A)
23 Nisan Görüşmeleri
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 101inci yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi görüşmeleri
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri,
siyasi partilerimizin Sayın Genel Başkanları, aziz milletim;
milletimizin iradesinin tecelligâhı, Millî Mücadelemizin karargâhı
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin kuruluşunun 101inci yıl dönümünü
anmak ve idrak etmek, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlamak
için toplanmış bulunuyoruz. Dünyanın farklı coğrafyalarında
yaşayan aziz milletimizin, soydaş ve akraba
topluluklarımızın ve hassaten bu bayramın sahibi
çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı en
içten duygularımla kutluyorum.
Ay yıldızlı
bayrağımızın gölgesinde hür ve bağımsız bir
şekilde yaşamamız için emek sarf eden, gayret gösteren
başta yüce Meclisin ilk Başkanı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Meclisimizin kıymetli milletvekillerini,
kahraman gazilerimizi ve canlarını feda eden aziz şühedayı
rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
23 Nisan 1920nin ruhu, coşkusu, ümidi, millî
birliğe olan inancıyla hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Millî egemenliğin ilan edildiği, Meclisin
açıldığı bu tarihî günü çocuklarına bayram olarak
armağan eden bir milletin evladı olmakla da iftihar ediyorum. Böylesi
anlamlı bir günü çocuklarımıza armağan etmek, içinde
bulunulan şartların bütün zorluklarıyla mücadele ederek
geçmişten alınan güçle geleceğe yön verecek bir millete olan
inancın tezahürüdür. Çocuklarımızın millî iradenin önemini
kavramış, millî egemenlik ruhuna bağlı, vicdanı hür,
irfanı hür kişiler olarak yetişmesi gayretimiz bakidir.
Değerli milletvekilleri, Meclisimiz yüz bir
yıl önce bugün açıldığında şartlar zor, imkânlar
kısıtlıydı, umumi manzara karanlıktı. Birinci
Dünya Savaşından mağlup ayrılan devletimizin
varlığını devam ettirmesi, on yıldır
savaşmaktan bitkin düşmüş milletimizin birliğinin temin
edilmesi gerekiyordu. Bu gayeyle başlatılan Millî Mücadelenin en
önemli safhası, 23 Nisan 1920 günü Hacı Bayram Camisinde
kılınan cuma namazının ardından yapılan dualar,
getirilen tekbirler ve salavatlarla Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılmasıdır. Ankarada millî Meclisin toplanmasıyla
vatanı kurtaracak yegâne güç olan milletin azim ve
kararlılığının tecessüm edeceği zemin
oluşmuş, milletimizin kahramanlıklarla dolu geçmişinde yeni
bir sayfa daha açılmıştır. Meclisimiz, İstiklal
Mücadelesini yöneterek, kurtarıcı ve kurucu Meclis olarak Gazi
Meclis unvanını almaya hak kazanmış ve dünyadaki
diğer meclisler arasında müstesna bir yer edinmiştir.
Değerli milletvekilleri, Millî Mücadeleden
bize kalan miras, işgal tehdidi karşısında gösterilen büyük
ve emsalsiz cesaretten ibaret değildir. O gurur tablosu, aynı zamanda
zorlu mücadelenin mutlaka millî iradeye dayanan bir Meclis idaresinde
yürütülmesine, meseleler ne denli çetin, vatan ve millet ne kadar zorda olursa
olsun çözümün ancak millî iradeye dayanarak bulunabileceğine olan
inancın tablosudur. Dolayısıyla, vatanın, milletin ve devletin
iyiliğini gözettikleri iddiasıyla millî iradeye müdahale
edilebileceğini düşünenler, bu türden müdahaleleri onaylayanlar veya
müdahale imasında bulunanlar sadece demokrasinin işleyen
kurallarıyla değil, cumhuriyetin kurucu ruhuyla da temelden
çelişmektedirler. Güçlü Meclis güçlü millet demektir. Muhtıra, darbe,
darbe girişimi gibi Meclis iradesini hedef alan her türlü yasa
dışı, hukuk dışı müdahale esasen milleti hedef
almış demektir. Millî iradeye saygı göstermenin ilk şartı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine saygı göstermektir. Millet
iradesini yok sayanlar, kesintiye uğratmak için fırsat kollayanlar
bugüne kadar en büyük zararı devletimize, milletimize vermişlerdir.
Bu sebeple, millî iradeye sahip çıkmak öncelikle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevidir.
Cumhuriyetimizi korumak ve demokrasimizi sorunsuz
işler hâle getirmek ortak akılla,
tahammül, hoşgörü ve demokratik rekabetle mümkündür. Toplumsal
barışa, demokrasimize, Türkiyenin bütünlüğüne kastetmedikçe,
şiddeti bir yöntem olarak kabul edip, teşvik edip desteklemedikçe,
tahakkuku milletin refahı ve devletin bekası için elzem olan
hedeflere ket vurmadıkça bütün siyasi farklılıkların bu
çatı altında yer alması demokratik zenginliğimizdir.
Birinci Meclisi var eden, Millî Mücadeleyi başarıya
ulaştıran ve gücümüzün mayası olan işte bu ruhtur.
Değerli milletvekilleri, yüz bir yıl önce
Ankarada toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi yokluğa mahkûm edilmek
istenen, vatanı işgal, ordusu terhis edilmiş bir milletin var
olma mücadelesinin mücessem hâli ve karargâhı olmuştur. Farklı
kesimlerden ve kökenlerden gelen milletvekilleri Büyük Millet Meclisi
sıralarında aynı gaye uğruna ahenkle
çalışmışlardır. Yüz bir yıl önce toplanan Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tarihî niteliği ve bu Meclise asıl ruhunu
veren, Birinci Meclis üyelerinin millî tahassüs ve dayanışma
hususunda sergiledikleri müşterek tavır ve istiklali tam iradesinin
tahakkukuna duydukları sarsılmaz inançtır. Büyük Millet Meclisi
bu hâliyle milletin Ankarada ve zafer yolunda atan kalbi, işleyen beyni,
söyleyen dili, eyleyen bileği olmuş, şahsi veya siyasi
ihtilaflar çatışma ve çekişme mevzusu
yapılmamıştır.
Birinci Mecliste görev yapan milletvekilleri âdeta
Gazi Mustafa Kemalin Amasya Tamimi ilan edilirken ortaya koyduğu Ortada
ittihatçılık, itilafçılık yoktur, memleket meselesi
vardır. yaklaşımını rehber edinmişlerdir. Bu
dayanışmanın, bütünlüğün ve millî tahassüsün en vazıh
hâliyle İstiklal Marşında manasını bulduğunu
belirtmeliyim. Bu ölümsüz metnin, İstiklal Marşının, yüz
yıl önce milletvekillerinin coşkulu alkış ve
tezahüratlarıyla kabul edilmesi Birinci Meclisin niteliğini
yansıtan bir hadisedir. Bu vesileyle, merhum Mehmet Akifin Allah bu
millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.
duasına Âmin. derken şunu da ekleyelim: Allah bu milleti
İstiklal Marşında ifadesini bulan ruhtan ve manadan
ayırmasın. (AK PARTİ ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, millî mücadele sadece
bir güçler mücadelesi olmanın ötesinde bir zihniyetler mücadelesidir.
Kendisi gibi olmayanı, hususen de Müslümanları ve Türkleri tedip ve
terbiye edilmesi gereken topluluklar sayma temayülü ne yazık ki merhum
Akifin tek dişi kalmış canavar olarak tasvir ettiği
Batı siyaset aklının temel vasıflarından biri
olmuştur. İşte bu yüzden, yüz bir yıl önce Gazi Meclisin
fedakârca ve cesaretle yürütüp zaferle sonuçlandırdığı
Millî Mücadele yalnızca aziz milletimiz için değil, bütün ezilen
milletler için bir ilham kaynağı olmuştur.
Sözün burasında şunu söylemeyi lüzumlu
görüyorum: Türkiye'nin modern anlamda temellerini atan Millî Mücadeleden ve bu
mücadeleyi ortaya çıkaran millî seciyeden haberdar olması, ders
çıkarması gereken sadece bizler değiliz. Yüz yıl önce bizim
topraklarımızda gerçekleşen bu destansı mücadeleden
Batılılar ve komşularımız başta olmak üzere
Türkiyeyle teması ve ilişkisi olan her devletin, her
uluslararası odağın öğreneceği çok şey
vardır. Evvela şu bilinmelidir: Yüz yıl önce sefil ve
haksız bir ihtiras uğruna vatanımıza tasallut etmeye
yeltenenlere karşı milletimizin çelikleşen iradesi, lüzumu hâlinde
aynıyla harekete geçecek dipdiri bir güç olarak
varlığını sürdürmektedir. 15 Temmuz darbe ve işgal
girişimine karşı yükselen millî tepki, zikrettiğim iradenin
en müşahhas ve çarpıcı örneği olarak hafızalarda
tazeliğini korumaktadır.
Türkiyeyle ilgili hesabı olanların
unutmaması gereken bir diğer husus, vatan söz konusu olduğunda
milletimizin büründüğü engel tanımaz kararlılıktır.
Yüz yıl önce kurtuluş için milleti harekete geçiren ruh bakidir ve
gerektiğinde vatanın her bir karışını ve
Akdenizin bize ait her bir damlasını korumak için her türlü gayreti
göstermeye ve mücadeleyi vermeye bizi hazır tutmaktadır.
Tarihen sabittir ki devlet ve millet olarak bizler
zorunlu kalmadıkça daima barışı, bir arada
yaşamayı, taraflara refah sağlayacak iş birliğini ve
müzakereyi savaşa tercih etmişizdir. Türkiye adalete,
karşılıklı saygıya ve uluslararası hukuka dayanan
her türlü ilişkiye ön şartsız bir şekilde
açıktır. Hususen, ortak medeniyet geçmişine sahip olduğumuz
bölge devletleriyle verimli ilişkiler kurmak halklarımızın
refahı için büyük önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, bir yılı
aşkın süredir yaşamakta olduğumuz Covid salgını
süreci birçok bakımdan öğretici olmuştur. Ayrım
yapmaksızın bütün insanlığı etkileyen bu afetin ortaya
koyduğu sonuçlardan biri de cari küresel sistemin insanı
odağına almayan adaletsiz niteliğidir. Küresel sistem ve
kurumları bu hâliyle sürdürülebilir olmaktan hayli uzaktır.
İvedilikle ve bütün tarafların dâhil edileceği bir reform
sürecinin, küresel adalet girişiminin başlatılması
zaruridir. Bu yapılmazsa dünyada yıkıcı sonuçlar
doğurabilecek yeni çatışmaların, huzursuzlukların ve
altüst oluşların yaşanması kaçınılmazdır.
Türkiyenin bu konudaki tavrı Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın Dünya 5ten büyüktür. şiarında ve
teklifinde açıkça ortaya konulmuştur. Dünya barışı bu
hakikatin ve teklifin tahakkukuyla sağlanabilir.
Hadiseler göstermektedir ki dünya büyük bir
dönüşümün eşiğindedir. Tam bu noktada, Millî Mücadeleyi var
eden inanca akraba bir öz güvenle şunu söyleyebiliriz: Türkiye, bu
dönüşüm çağında sözü en muteber, güçlenmesi
insanlığın hayrına ve akıbeti en parlak bir ülke
olacaktır. Bu inancımızın emareleri vardır ve bu
öngörümüzün işaretleri inkâr edilemeyecek kadar belirgindir, yeter ki
bizler bugün kuruluşunun 101inci yıl dönümünü idrak ettiğimiz
Gazi Meclisin varoluş ruhuna uygun bir zihniyet ve hareket tarzı
benimseyelim.
Bu anlamlı günde Millî Mücadele ruhundan ve o
çetin mücadeleyi yürüten Birinci Meclisten öğreneceğimiz bir
kıymetli husus da umudu ve nefsimize itimadı, öz güvenimizi daima
diri tutmaktır. Bu ülkeden, bu milletten, bu devletten umudunu kesmiş
olanlar Bittik, kahrolduk. yavesini bir virt gibi biteviye tekrarlayanlar,
şartların altından kalkılamayacak kadar ağır
olduğu fikrini yayanlar daima olmuştur ve olacaktır. Fakat
şunu bilmeliyiz ki Millî Mücadele sadece düşmana karşı
değil; bir ölçüde, bu türden zihnî işgale, ruhu dumura
uğramış mefluç karakterlere karşı da
kazanılmıştır. İşte bu yüzden hepimiz, hususen de
gençlerimiz bilmelidirler ki bugün Türkiye insanlığın adalet
iddiasıdır ve menzilimiz daima ileri doğru olacaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; yüz
bir yıl önce bugün Önce vatan, önce millet. diyerek bu aziz milletin
ferasetine ve istiklale olan inancına güvenerek Meclisin
açılışına öncülük eden, Gazi Meclisimizin çatısı
altında dünyanın en haklı mücadelesini en meşru yöntemlerle
başarıya ulaştıran ve bizlere bu vatanı emanet eden
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu çatı altında
görev yapmış kıymetli milletvekillerimizi, vatan uğruna
canını feda eden şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı,
rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisimizin
açılışının 101inci yılını ve dünyada
çocuklara armağan edilen ilk bayram olmasıyla iftihar ettiğimiz
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyorum.
Salgın şartlarının son bularak 2022 yılından
itibaren çocuklarımızın birbirleriyle ve dünya çocuklarıyla
yeniden kaynaştıklarını görebilmeyi umuyor, 23 Nisanı
daha neşeli, daha coşkulu bir şekilde kutlayabilme arzu ve
temennilerimi paylaşıyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin
grup başkanlarına onar dakika süreyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunmayan siyasi partilerin genel başkanlarına ise
talepleri hâlinde beşer dakika süreyle söz vereceğim.
Söz sırasını okuyorum: Adalet ve
Kalkınma Partisi Meclis Grubu Başkanı Ankara Milletvekili
Sayın Mehmet Naci Bostancı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı İzmir Milletvekili
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Halkların Demokratik Partisi
Eş Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı İstanbul
Milletvekili Sayın Pervin Buldanın yerine Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç, Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı
Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçelinin yerine Grup Başkan
Vekili Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay, İYİ Parti Meclis
Grubu Başkanı Bursa Milletvekili Sayın İsmail
Tatlıoğlu, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve
İstanbul Milletvekili Sayın Erkan Baş, Demokrat Parti Genel
Başkanı ve Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Gültekin Uysal,
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili Sayın
Mustafa Destici.
İlk söz Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis
Grubu Başkanı Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Naci
Bostancıya aittir.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MECLİS
GRUBU BAŞKANI MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın Başkan,
Sayın Genel Başkanlar, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
yılındayız. 23 Nisan millî egemenlik ve çocuklarımızın,
tüm dünya çocuklarının bayramı kutlu olsun.
Başta Atatürk ve yol arkadaşları
olmak üzere geçmişte görev yapmış tüm milletvekillerini,
şehitlerimizi, gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Onlar,
ülkenin farklı şartlarında üzerlerine düşeni en iyi şekilde
yapmak için canla başla çalıştılar. Daha 23 Nisan 1920de
son derece zor şartlarda bu Meclis açıldı. Bir kez daha
hatırlayalım; Birinci Dünya Harbinde Çanakkaleden Yemene, Kafkas
cephesinden Galiçyaya kadar çok geniş bir alanda bu toprakların çocukları
ülkeleri için çarpıştı, şehit ve gazi oldu. Mondros
Mütarekesinin kasvetli havasında, bu ülkenin evlatları her koldan
işgale şahit oldu aynı zamanda. Bu tür altüst oluş
dönemlerinde, tarihin parlak ışığı kahramanları
ötekilerden en açık şekilde ayırır. Sadece bir örnek vermek
isterim -tarihte örnek çok- bir örnek: 15 Mayıs 1919da İzmirin
işgalini telgrafla İstanbuldaki Umum Müdürlüğüne bildiren
vatansever ile Kim bu ortalığı karıştırmak
isteyen kişi? Uydurma haberlerle milletin huzurunu bozuyor, derhâl gereken
yapılsın. diyen sadrazam, elbette, bambaşka dünyaların
insanlarıdır.
Ülkenin varlığı, dirliği söz
konusuyken İttihat Terakkici veya Hürriyet İtilafçı
hasımlığı dahi bir mazeret sağlamaz, görevden
kaçışı aklamaz çünkü hangi partiden, hangi zihniyetten olursan
ol, şartlar her farkı elinin tersiyle kenara itip ülken için, bu
güzel ve onurlu insanların hayatı ve geleceği için aynı
safta birleşmeyi gerekli kılar. Sadece, bunu yapanlar ve yapmayanlar
vardır.
Atatürkün askerî ve siyasi dehası, Hür
yaşadım, hür yaşarım. diye haykıran insanları
ortak bir ideal için birleştirmesinde, en ümitsiz zamanlarda mücadele
inancına rehberlik etmesinde ve Türkiye Cumhuriyetini bu kritik
süreçlerden yol arkadaşlarıyla birlikte çekip çıkarmasında
yatar. Dönemin, şüphesiz, en önemli ve hayati kararı, Erzurum ve
Sivas Kongrelerinden sonra millî mücadelenin kalbi olarak Meclisi
açmaktır. Bu tarihten yaklaşık üç buçuk yıl sonra
cumhuriyetin ilan edilmesiyle sistemin taşları yerine oturmuştur
çünkü cumhuriyet, reşit, mümeyyiz vasfı olan insanların
rejimidir, o yüzden fazilettir. Meclis, millet iradesi üzerinden ortak
aklın temsil edildiği yer olduğu için yücedir ve bizatihi
milletin vücut bulmuş hâlidir.
Yüz bir yıl içinde bu Meclis tek parti
dönemini, Terakkiperver ve Serbest Fırkaları gördü, çok partili
hayata geçişe şahitlik etti, 1960 ve 1980 darbeleriyle
kapatıldı, 1971de paranteze alındı, 28 Şubatta
üzerine vesayetin gölgesi düşürüldü, 27 Nisanda istikamet verilmek
istendi, nihayet 15 Temmuzda mankurtlar milletin düşmana karşı
kullanmaları için verdiği silahı millete karşı
kullanıp Gazi Meclisi bombaladılar. Buna cüret edenlerin millet ve
hukuk tarafından nasıl cezalandırıldığını
biliyoruz.
Şunu unutmayalım: Yüz bir yıllık
tarihe, buradaki siyasi temsillere çeşitli eleştirilerimiz olabilir
fakat nihai noktada bu bizim, hepimizin tarihidir, kimsenin başka bir
tarihi yok. Geçmiş, ateşli siyasi polemiklerle değil, tarihin
dingin ve derin aklıyla anlaşılmalıdır. Tarih için
geçmişin aynası, istikbalin tarağı derler. O yüzden,
geçmiş sadece geçmiş değildir, bugün de yaşar ve
geleceğe taşınır.
Yüz bir yıldan çıkarılacak bazı
sonuçlara gelince, birincisi, her tür görüş
ayrılığının ötesinde kaderimizin nasıl da ortak
olduğu gerçekliğidir. Bazen, siyasi rekabetler bu kader
ortaklığını gölgeleyebilir. İşte, Meclisin
açılışının anıldığı böylesi tarihî
günler gölgede kalanın farklı siyasetler tarafından bir kez daha
gün ışığına çıkarılması için bir
fırsat sunar. İlkel kabilelerin bile ihtimam gösterdiği
ortaklık ruhu ritüellerini gelişmiş bir cemiyetin atlaması,
önemsizleştirmesi düşünülemez.
İkincisi, millet iradesinin temsil
edildiği bu mekânda her tür müzakere çok kıymetlidir çünkü milletin
nabzı burada atar. Elbette sadece akılcı sözlerden, saygı
içinde cereyan eden konuşmalardan değil, kimi zaman harareti yükselen
tartışmalardan, hatta mübalağa sanatına başvurulan ve
dinleyen için bir eza ve cefaya dönüşen haykırmalardan dahi
çıkarılacak sonuçlar vardır. Ancak, takdir edilmelidir ki
Meclisin görevini bihakkın yapabilmesi, anlamı seste değil sözde
arayan bir ortak aklın zemininde mümkündür. Burası, siyasetin
tabiatında olan insan kazanma sanatının hasmını dahi
kazanma irfanına dönüşmesi gereken mekândır. Bunun nasıl
ifa edileceğini elbette değerli milletvekilleri kendi tecrübelerinden
gayet iyi bilmektedirler.
Üçüncüsü, ülkeleri yönetmek kolay bir iş
değildir. Sınırlı kaynaklar ile sonsuz talepler
arasında dengeyi kurmak gerekir. Eleştiriler değerlidir ancak
şartların tabiatında var olan bu dengenin gözetildiği
sahici eleştirilerin herkes tarafından çok daha fazla dikkate
alınacağı muhakkaktır. Öte yandan, bugün, Türkiye
dış politikada Doğu Akdenizden Suriyeye, müttefiklerle
ilişkilerden bölgesel dengelere, nihayet ABye kadar birçok konuda kritik
bir sürecin içindedir. Dile, üsluba, yönteme ilişkin eleştiriler
getirilebilir fakat nihai noktada, ortak çıkarlarla ilgili konularda ortak
bir tavrı çok daha yüksek bir sesle ifade etmek kıymetlidir ve
haklı bir beklentidir.
Dördüncüsü, demokrasi hepimizin üst değeri,
meşruiyetinin kaynağıdır. Demokrasiye sahip çıkmak
görevimizdir. Demokrasinin düşmanı sadece faşizm ve totaliterlik
değildir; en büyük düşman, gerçek olmayacak ölçüde ideal bir
demokrasi karşılaştırması üzerinden mevcut demokrasiyi
ölçüsüz bir şekilde eleştirmektir. Mükemmel, iyinin ve gerçeğin
düşmanıdır. derler. İktidar her rejimde fakat muhalefet
sadece demokrasilerde vardır muhakkak. Bunun değerini takdirde ise
iktidar kadar muhalefete de görev düştüğünü unutmayalım.
Öte yandan, günümüzde demokrasi için yine mühim bir
tehlike, dijital çağda siyasetin gerçeklikten imaja dönüşme
eğilimidir. Biz meselelerimizi, dünyası yaşasın ya da
kahrolsundan ibaret küçük bir kesimle değil, gerçek dünyanın sahici
dili üzerinden birbirimizle konuşarak çözmeliyiz.
Beşincisi, tarihin siyasetinden gelecek için
çıkarılacak mühim bir ders şudur: Eleştiri değerlidir
fakat daha önemlisi toplumun birliği, geleceği, refahı üzerine
ne ölçüde ikna edici bir dile sahip olunduğudur. Biz AK PARTİ ve
Cumhur İttifakı olarak Meclisimizle gurur duyuyoruz. Bütün
çabamız, milletin rızasıyla teşekkül eden bu Mecliste ortak
çıkarlarımız için vermiş olduğumuz siyasi mücadelenin
daha iyi anlaşılarak daha fazla temsili, yine bu milletin huzuru,
yüksek refahı için temin etme yolunda rekabetçi bir
yaklaşımdır.
Aziz milletimiz uzun yıllar boyunca
sağduyu ve basiretle her seçimde takdirde bulunmuş ve emaneti ehline
vermiştir. Millet iradesine saygı, emaneti ehline veren millete
saygı şüphesiz iktidarın yönetme, muhalefetin eleştiri
hakkına saygıdır. Tek adam sivil darbe ve benzeri
eleştiriler dileyenler tarafından elbette yapılabilir fakat
takdir edilmelidir ki, bu söylem, mantığı ve doğrudan
konuşanın sahip olduğu meşruiyetin kaynağıyla
çelişkilidir ve nihai noktada milletin tercihine yönelik bir söylenmedir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, geçmiş her zaman
geleceğe konuşur. Bu 23 Nisan az sonra tarih olacak ve buradaki her
söz geleceğe kaydını düşecektir. Bugün kadar
yarının da önemli olduğu bilgisinde damıtılmış
bir irfanla sözlerini tarihe düşürenlerin Meclisini, Türkiye Büyük Millet
Meclisini 101inci yaşında kutluyor, nice yüz yıllar boyunca
millet iradesinin mekânı olarak vazife yapacağına tüm kalbimle
inanıyorum.
Yüce Meclisin hayatını kaybetmiş
üyelerini minnet ve şükranla anarken bugünkü üyelerine
saygılarımı sunuyor, hep birlikte ülkemiz için
çalışmaya devam edeceğimize güçlü inancımı ifade
ediyorum.
Hürmetlerimle. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı İzmir
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğluna aittir.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP
sıralarından ayakta alkışlar, İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
televizyonları başında bizi izleyen saygıdeğer
vatandaşlarım, geleceğimiz, umudumuz olan sevgili çocuklar,
sevgili gençler; Cumhuriyet Halk Partisi adını, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılışının 101inci yılını
ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutluyorum.
Sayın Başkan, geçtiğimiz yıl
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin kuruluşunun 100üncü
yılını kutladık. Geçen yıl bu kürsüde
yaptığım konuşmada Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün
hangi koşullarda İstanbuldan ayrılarak Millî Mücadeleyi
başlatmak amacıyla Anadoluya geçişini sizlerle
paylaşmıştım. Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24
Nisan 1920 tarihli oturumunda bu büyük yolculuğun
başlangıcını şu cümlelerle anlatıyor: Millî
vicdanın büyük iradesine bağlı olarak milleti
bağımsız ve vatanımızı düşmanlardan
arınmış görünceye kadar çalışmak andıyla 16
Mayıs 1919 günü İstanbuldan ayrıldım, Samsunda işe
başladım.
Değerli milletvekilleri, Atatürkün millî
vicdan deyimi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizzat yürüttüğü millî
mücadelenin ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini özetleyen bir
deyimdir. Mustafa Kemale göre, milletin egemenliğinden güç alan bir
iradenin üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Tek bir insanın
iradesi yerine millî vicdanın büyük iradesini yani milletin hâkimiyetini
tesis etmek, ülkemizin bugün içinden geçtiği sorunları çözebilmemizin
de tek çaresidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Büyük Meclis yüz bir yıl önce bir cuma günü
açıldığında önüne koyduğu en önemli hedef,
düşmanı en kısa sürede Anadoludan söküp atmaktı. Mustafa
Kemal Atatürk ve arkadaşlarının düşmanın Anadoludan
atılması kadar önemli gördükleri bir diğer temel konu
kurtuluş mücadelesinin hukuki dayanağını
oluşturmaktı. Bu nedenledir ki öncelikle, devletin
omurgasını belirleyen bir anayasa hazırlanmış ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. 20 Ocak 1921 tarihli
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu bu anlayış ve sorumlulukla
hazırlanmış, 29 Ekim 1923te kurulacak olan Türkiye
Cumhuriyetinin ilk anayasası olmuştur. Bir kişinin değil,
milletin iradesi esas alındığından Teşkilat-ı
Esasiye Kanununun 1inci maddesi Hâkimiyet, bilakayduşart milletindir.
şeklinde düzenlenmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu düzenleme daha sonraki anayasalarda yer
almıştır. Dolayısıyla, Millî Kurtuluş
Savaşı mücadelemiz sadece bir askerî mücadele değildir, Millî
Kurtuluş Savaşımız ve sonrası aynı zamanda bir
anayasal demokrasi mücadelesidir. Bu mücadele bugün hâlâ devam etmektedir.
Evet, bugün yürürlükte olan Anayasamızda da Egemenlik,
kayıtsız şartsız Milletindir. diyor. Yine,
Anayasamız Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette
hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
diyor. Aynı madde: Türk milleti, egemenliğini yetkili organları
eliyle kullanır. diyor. Sizlerin de çok iyi bildiği gibi bu
organlar; yasama, yargı ve yürütme organlarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Meclis, Millî Kurtuluş Savaşını
yönettiği için Gazi Meclis unvanını alan bir Meclistir.
Özellikle de bu nedenle bu Meclisin kendi yetkileri konusunda titiz
davranması, yetkilerinin gasbına sessiz kalmaması gerekir. Bu
Meclisin hiçbir vesayeti, hiçbir gölgeyi üzerinde hissetmemesi gerekir. Bu
Meclisin kendi özgür iradesiyle çıkardığı yasalara yürütme
organının uyup uymadığını denetlemesi gerekir.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu Meclisin halktan toplanan
vergilerin, yapılan borçlanmaların ve özelleştirme gelirlerinin
nerelere, nasıl harcandığını bilmesi ve denetlemesi
gerekir. Bu Meclisin yolsuzluklar konusunda çok duyarlı olması ve
tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar
kararlılıkla ve inançla savunması gerekir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu Meclisin Millî Kurtuluş
Savaşı sürecinde bile ülkenin kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmesine
izin vermediğini bilmesi gerekir. Bu Meclisin Türkiyenin en temel
sorunlarını yeri geldiğinde masaya yatıran ve çözümler
üreten bir sorumluluğunun olduğunu bilmesi gerekir. Bu Meclisin insan
hakları ihlalleri karşısında insandan yana en onurlu tavrı
takınması ve insan hakkı ihlallerine izin vermemesi gerekir. Bu
Meclisin devlette aşama aşama yok edilen liyakat sisteminin neden yok
edildiğini ve bunun topluma yüklediği maliyetleri
araştırması gerekir. Bu Meclisin Anayasada yer alan Basın
hürdür, sansür edilemez. ilkesini yürütme organının niçin ve
nasıl ihlal ettiğini araştırması gerekir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu Meclisin sayıları 10
milyonu aşan işsizler ordusunun yaşadığı
sorunları ve nedenlerini araştırması ve sorgulaması
gerekir. Bu Meclisin, bugün, 21inci yüzyılın Türkiyesinde 2 milyon
538 bin öğrencinin neden EBAya ulaşamadığını
araştırması ve sorgulaması gerekir. Bu Meclisin kamu-özel
iş birliği içinde yapılan döviz garantili
yatırımların maliyetini ve verilen garantilerin çocuklarımıza
getirdiği yükleri bilmesi gerekir. Bu Meclisin tek kişilik Hükûmetin
kendi vatandaşlarından kendi ülkesinde niçin dövizle
borçlandığını sorgulaması gerekir. Bu Meclisin Merkez
Bankasındaki 128 milyar doların hangi bankalarda, kimlere, hangi kur
üzerinden satıldığını bilmesi gerekir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu Meclisin Mersin
Akkuyuda yapılan atom santralinin sanayiciye dünyanın en pahalı
elektriğini niçin satacağını ve bu pahalı alım
garantisinin yabancılara niçin verildiğini bilmesi ve
sorgulaması gerekir. Bu Meclisin devletin en büyük
inşaatlarının adil bir şekilde yapılmayıp, adil
bir ihaleyle yapılmayıp neden sadece 5 firmaya, üstelik döviz
garantili verildiğini ve bunun ahlaki temellerini sorgulaması
gerekir. Bu Meclisin kamu kuruluşlarının ve kamu
bankalarının neden sadece bazı gazete ve televizyonlara ilan ve
reklam verdiğini ve ahlaki olmayan bu davranışın
nedenlerini araştırması gerekir. Bu Meclisin yürütme
organının yargı üzerinde tahakkümüne izin vermemesi gerekir.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu Meclisin Anayasa Mahkemesine
hülleyle yargıç atanmasına izin vermemesi gerekir. Bu Meclisin
gencecik çocuklarımızın neden geleceklerini yurt
dışında aradıklarını araştırması
gerekir. Bu Meclisin cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak gibi bir
görevinin olduğunu asla ve asla unutmaması gerekir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ekranları başında bizi dinleyen
saygıdeğer vatandaşlarım, bu Meclise tarih önünde
saygınlık kazandıracak olan, bu söylediklerimin
yapılmasıdır. Bunları yapacak, sorgulayacak olan bir Meclis
halka güven veren bir Meclistir. Biz böyle bir Meclis istiyoruz. Biz hukuk
sistemimizin askerî ve sivil darbe hukukundan
arındırılmasını istiyoruz. Bu, Gazi Meclisin
yapması gereken temel görevlerden birisidir. Biz hak istiyoruz, biz hukuk
istiyoruz, biz adalet istiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz milletin vekillerini millet seçsin istiyoruz. Biz hangi
görüşten olursa olsun, hangi inançtan ve kimlikten olursa olsun, bütün
vatandaşlarımızla bu cennet ülkede huzur içinde yaşamak
istiyoruz.
Sevgili gençler, sevgili çocuklar; kimse
umutsuzluğa kapılmasın, Allahın izniyle bunların
tamamını yapacağız. Bu güzel ülkede huzuru ve
mutluluğu sağlayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Her anne ve baba çocuğunu öz güven
içinde okula gönderecek. Gençlerimiz geleceklerini yurt dışında
değil, kendi ülkelerinde çalışarak, alın teri dökerek,
kazanarak yaşayacaklardır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürk başta olmak üzere 23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılışına yetişen 115 milletvekilini ve
sonrasında çalışmalara katılan değerli
milletvekillerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Covid-19 salgınında hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza, terörle mücadelede şehit
düşen güvenlik güçlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır diliyorum. Tüm gazilerimizle birlikte, hepimizi duygulandıran
ve gururlandıran ve bu salgına karşı özveriyle
çalışan, mücadele eden tüm sağlık
çalışanlarına da şükranlarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim değerli milletvekilleri.
(CHP sıralarından ayakta alkışlar, İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Şimdi söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Pervin Buldan'ın
yerine Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı
Saruhan Oluça aittir.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Ekranları başında bizleri izleyen
halkımıza yürekten sevgilerimizi iletiyorum.
Yüz bir yıl önce Meclisin kuruluşunu ve o
dönemi hatırladığımız bugünü ve tüm çocukların
bayramını kutluyorum.
Konuşmama başlarken, cezaevlerinde tutulan
geçmiş dönem Eş Genel Başkanlarımız Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağ şahsında tüm seçilmiş
vekillerimizi, Ayhan Bilgen ve Selçuk Mızraklı şahsında tüm
belediye eş başkanlarımızı, parti yöneticisi ve üyesi
arkadaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum. Yine, bu dönem
vekillikleri düşürülen Leyla Güven, Musa Farisoğulları ve Ömer
Faruk Gergerlioğluna selamlarımızı yolluyorum.
Sayın milletvekilleri, keşke bugün, bu
kürsüden, son derece önemli olan Meclisin kuruluşunun 101inci
yılında, demokratik bir ülkeden, toplumsal adaleti sağlayan bir
sistemden, halkın temel sorunlarına çözüm üretebilen güçlü bir
Parlamentodan ve egemenliği sürekli engellenmemiş bir halk
iradesinden söz edebilseydik; keşke yüz bir yıllık tarihi böyle
değerlendirebilseydik ama ne yazık ki tablo böyle değil. Bugün,
demokrasi ağır bir baskı altındadır, âdeta
kelepçelenmiştir. Kuvvetler ayrılığı terk
edilmiş, yerine, tek kişide toplanan kuvvetler birliğine
geçilmiştir. Kimlikler, inançlar, diller, kültürler, evrensel ve temel
insan hakları, yurttaş hakları bu ülkede güvence altında
değildir. Demokratik siyaset, toplumsal muhalefet ve sivil toplum
ağır bir kuşatma altındadır. Adalet duygusu yok
edilmiştir. Tecrit başta olmak üzere, her alanda kendi hukukunu,
anayasal ilkelerini, imzaladığı uluslararası demokratik
sözleşmeleri uygulamayan bir keyfîlikle ve hukuksuzluklarla
karşı karşıya kalınmıştır. Hukuk bugün
herkes için yoktur artık, sadece üstünler ve güç sahipleri için
vardır. Halk egemenliğinin tecelli etmesi gereken Parlamento
yürütmenin egemenliği altına alınmıştır.
İktidara bağlı ve taraflı yargı, aldığı
siyasi kararlarla Parlamentonun iradesine müdahale ederek kendisini Meclisin
üzerinde görmektedir. Düşünce, ifade, basın ve iletişim
özgürlüğü her gün çiğnenmektedir. Emekçi yoksul halkların adil
gelir dağılımı ve sosyal adalet talepleri
karşısında, bütün zenginlik iktidar ve çevresinde toplanmakta,
halk ise her gün daha da yoksullaşmakta, işsizlikle, açlıkla,
sefaletle karşı karşıya bırakılmaktadır.
Kısacası, Meclisin 101inci yılında kötü ve
yanlış yönetilen bir Türkiyeyle karşı
karşıyayız.
Meclis 1920de kurulduğunda gerçek halk
egemenliğine dayanıyordu. 1921 Anayasası ademimerkeziyetçi bir
anlayışı esas alıyordu. Bu kuruluş esasları
zamanla yerle bir edildi ve bir asır boyunca bu ülkenin tüm kimlikleri ve
kültürleri dışlandı, ötekileştirildi. Cumhuriyetin
demokratikleşmesi her defasında darbelerle, müdahalelerle engellendi;
baskıcı, otoriter sistem ve yönetimlerle sorunların üzerine
sürekli yeni sorunlar ve yeni krizler eklendi.
Cumhuriyetin demokratikleşmemesinin önemli bir
sonucu da yüz yıldır çözülemeyen Kürt sorunu oldu. Türkiyenin en
temel sorunlarından biri olan Kürt sorununa yaklaşımda diyalog
ve müzakere yerine, çatışma ve yok sayma siyaseti izlendi. Çözümsüz
bırakılan Kürt sorunu, sorunları çözülemeyen bir Türkiye
yarattı. Bugün cumhuriyet demokratikleşmediği için Kürt sorunu
çözülemiyor, Kürt sorunu çözülemediği için cumhuriyet
demokratikleşemiyor. Kürt sorununun var olması devlet ve iktidar
sistemini hukuksuzluğa ve demokrasi eksikliğine itiyor. Aynı
şekilde, bu sistem, Alevilik başta olmak üzere, inanç kimliklerini
tanımadı. Aynı zamanda cinsiyetçi olan bu otoriter sistem kadın
kimliği ve iradesiyle kadınların varlığını
kabul etmedi ve dışladı. Örneğin, kadınların çok
önemli bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesini tek
kişi bir gece yarısı kararıyla feshedebildi, milyonlarca
kadın adına bir erkek karar verebildi ama o sözleşme bu Mecliste
kabul edilmişti, dolayısıyla bu adım Meclis iradesine de
karşı bir adım oldu. Tıpkı kayyum darbelerinde
olduğu gibi, kayyum darbesiyle halkın seçme ve seçilme özgürlüğü
gasbedildi, halkın sandıktan çıkan iradesi çalındı,
siyasi bir yolsuzluk yapıldı.
Peki, gelinen nokta nedir? İktidar partisinin
belediyeleri insan kaçakçılığıyla anılıyor,
kayyum belediyeleri yolsuzluklarla iç içe oldu. Sadece Sayıştay
raporları değil, İçişleri Bakanlığının
müfettişleri de bu yolsuzlukları ve hırsızlıkları
tespit etti. Yolsuzluk çarkı yerele taşındı ve merkezden
atanan kayyumlar tarihe yolsuzluk, usulsüz harcama ve
hırsızlıkla geçti. Hukuksuzluk, usulsüzlük, keyfîlik, kibir ve
güce tapma bir yol hâline getirilirse, denetim ortadan
kaldırılırsa her şey çığırından
çıkar ve yaşanan da işte budur.
Sayın milletvekilleri, temeli 2017de
atılan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi 5inci
yılına girmiştir; ayrımcılık, eşitsizlik,
baskı, zulüm, hukuksuzluk, iktidar şatafatı, israfı
dışında ne getirdi bu sistem? Hiçbir şey getirmedi. Tam
tersine bu sistem çok şey götürdü. Bu sistem getiri değil bir götürü sistemi
hâline geldi; kırıntı düzeyindeki demokrasiyi götürdü; adaleti,
hukuku, Anayasanın ilkelerini götürdü; Parlamentonun yetkilerini,
halkın cebine ve sofrasına yansıması gereken
kaynakları götürdü. İktidar bu tutumuyla sadece ve sadece kendi
geleceğini düşünen bir hâle geldi. Salgında dahi halkı
düşünmeyen, toplumu Covid ve sosyal güvencesizlikle karşı
karşıya bırakan, kod 29la işçileri ekmeğinden,
rızkından eden, insanlar aç ve işsizken yandaşları
trilyonluk araçlarla, para balyalarıyla poz veren bir anlayış,
bu ülkenin de toplumun da üzerinde ağır bir yük hâline geldi.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyet 100üncü
yaşına girmeden önce önümüzde tek bir yol bulunmaktadır;
demokratik cumhuriyet yolu. Türkiyenin ihtiyacı olan şey
cumhuriyetin demokratikleşmesidir. Demokratikleşmeyi ekonomik ve
sosyal politika tercihleriyle güçlendirmek gerekmektedir. Yaşanan rejim
krizinin derinleşerek büyümemesi için cumhuriyet gerçek anlamda
demokrasiyle buluşmalı, demokratik ve özgürlükçü bir yapıya
kavuşmalıdır, katılımcı ve müzakereci demokrasi
anlayışıyla güçlenmelidir. (HDP sıralarından alkışlar)
Eşit ve özgür yurttaşlık hukuku hâkim olmalıdır. Bu
cumhuriyet teklik üzerinden birliği değil, çokluk ve
farklılıklar üzerinden saygıyı ve bütünlüğü esas
almalıdır. Bizler demokratik siyasette ısrarcıyız.
Şu çok açık ki; demokratik siyaset güçlendikçe
sorunlarımızın konuşarak, diyalogla, müzakere edilerek
aşılması imkânları da genişler ve artar. Türkiyenin
hiçbir sorununu çatışma ve şiddet yoluyla çözemeyiz. Müzakere
ederek, diyalog yoluyla, konuşarak, tartışarak bütün
sorunlarımızı çözebiliriz. Kürt sorunu başta olmak üzere
hiçbir sorunumuz yoktur ki konuşarak çözemeyelim; bunu size bir kez daha
hatırlatıyorum. Bir asrın ağır tecrübeleri gelecek
asrın da aynı krizlerle yaşanmaması gerektiğini
herkese göstermiş olmalıdır. Herkesin diliyle, kimliğiyle,
rengiyle bir arada olduğu, birlikte dertlenip birlikte neşelendikleri
bir ülke çağrısı yapıyoruz. Barış ve huzur
içerisinde yaşamak bu ülkedeki tüm insanların hakkıdır. Tüm
ağır tahribatların onarılması için demokrasiden,
adaletten, barıştan, hukuktan yana olan herkesle, her kesimle güçlü
bir demokrasi ittifakını önemsiyoruz. Demokrasi etrafındaki bir
büyük buluşmayla hak ve hukukumuzu korumayı, bu bereketli
toprakların her rengini bir arada tutmayı başaracağımıza
inanıyoruz. Yaratılan umutsuzluğun karşısında
umudu, korkunun karşısında cesareti, karanlığın
karşısında aydınlığı ayakta tutuyoruz ve
tutmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar) Çağrımız
Parlamentoya ve bütün ülkeyedir, toplumadır: Gelin, hep birlikte,
kutuplaştırmadan, ayrıştırmadan, demokrasiye ve yeni
bir toplumsal mutabakata, toplumsal barışa zemin
hazırlayalım. Uçurumun kenarına gelmiş bir ülkeyi hep
birlikte düzlüğe çıkaralım. Yerel demokrasiyle Parlamentoyu ve
cumhuriyeti güçlendirip denge ve denetleme ağlarını
yasaların yanı sarı demokrasinin güvencesine emanet edelim.
Kapsayıcılığı esas alan sivil, demokratik, özgürlükçü,
eşitlikçi ve çoğulcu bir anayasanın zeminini yaratalım.
Halkların ihtiyacını ve beklentisini karşılayan yeni
bir toplumsal sözleşmenin yolunu açalım. Ortak değerleri,
karşılıklı saygıyı büyütelim.
Çocuk Bayramı olarak da kutlanan bugün her bir
çocuk, çocuk işçiliğinden şiddete ve istismara, ana dilinde
eğitimden mahrum bırakılmaktan iş cinayetlerinde
hayatını kaybetmeye, uyuşturucu batağında
geleceğini yitirmeye kadar yaşının
taşıyamayacağı çok ciddi sorunlarla karşı
karşıyadır. Yüz yıl önce çocuklar için bayram olarak hayal
edilmişti bugün. Bir güne sıkışmış bayramlar
yerine, barış ve demokrasi, huzur ve refah içinde bir ülkeyi
çocuklara bırakmak boynumuzun borcudur. Gelin, çocuklara güzel bir ülke
ortamını yaratalım, otoriterleşmenin yerine demokrasiyi,
hukuksuzluğun yerine adaleti, çatışma ve krizin yerine
barışı, demokratik uzlaşıyı, vesayetçi
anlayışın yerine halk iradesini koyalım.
Tüm halklarımızı ve sizleri
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oluç.
Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Osmaniye
Milletvekili Sayın Devlet Bahçelinin yerine Grup Başkan Vekili
Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
GRUP BAŞKAN VEKİLİ ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
kuruluş yıl dönümü münasebetiyle toplanmış bulunuyoruz. Bu
kutlu günde aziz milletimizi ve muhterem heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, asırlar boyunca
cihanşümul devletler kurduk, medeniyetler kurduk, 3 kıtada saadetli
asırlar yaşadık, önümüze çıkan her engeli yıkıp
şer oyunlarını bozduk. Ancak Türk milleti yaklaşık yüz
elli yıl önce başlayan saldırılarla vatan kayıplarına,
felaketlere, beka tehditlerine maruz kalmıştır. Uzun savaş
yıllarında nüfusumuz erimiş, milletimiz yoksul ve bitap
düşmüş, ekonomimiz çökertilmişti. Yüz üç yıl evvel
İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan en kesif ordularıyla
birleşerek ülkemizi işgal etmiş, ordumuz dağıtılmış,
silahlarımıza el konulmuştu; bir taraftan bütün kuvvetleriyle
Anadoluyu yangına çeviren işgalciler, diğer taraftan himaye
dilenen bir kısım iş birlikçiler ve mandacılar. Bu
ağır şartlar altında Hatayda Kara Mehmet Çavuş,
İzmirde Hasan Tahsin, Ayvalıkta Ali Çetinkaya, Maraşta Sütçü
İmam, Antepte Memik Ağa tarafından işgalcilere
karşı atılan kurşunlar Kurtuluş
Savaşının işaret fişekleri olmuştur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919da
Samsuna ilk adımını atmış,
bağımsızlık ve millî egemenliğin vatan sathına
yayılması için kongreler düzenlenmiştir. Bu doğrultuda, 22
Haziranda Amasyada bir genelgeyle vatanın bütünlüğünün ve milletin
bağımsızlığının tehlikede olduğu,
milletin bağımsızlığını yine milletin azim
ve kararının kurtaracağı ilan edildi. 23 Temmuzda Erzurum
Kongresinde Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanmaz.
haykırışı dünyaya duyuruldu. 24 Temmuzda Balıkesirde,
8 Ağustosta Nazillide, 16 Ağustosta Alaşehirde toplanan
kongrelerle Kuvayımilliye düzenli istiklal ordusuna dönüşmeye
başladı ve cepheler kuruldu. Heyet-i Milliye, millî hâkimiyet için
teşkilatlandı. 4 Eylül 1919da Sivas Kongresiyle manda ve himayenin
kabul edilmeyeceği, millî iradenin bütün vatan topraklarında hâkim
kılınacağı kararı Ya istiklal, ya ölüm.
parolasıyla ilan edildi. İşgalci İngiliz kuvvetleri 16 Mart
1920de İstanbulu işgal etmiş, Meclis-i Mebusan basılarak
dağıtılmıştır; bunun üzerine, Ankarada
olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanması zaruri hâle
gelmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüz bir yıl önce,
memleketin dört bir yanından gelen kahramanların dualarıyla,
azim ve iradesiyle açıldı. Hâkimiyetin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu bütün dünyaya ilan edildi. Onlar,
Ulustaki mütevazı binada, okullardan getirilen tahta sıralarda, isli
gaz lambaları altında, kese kâğıtlarına yazılan
tutanaklarda, Polatlıdan gelen top sesleri içinde memleketin kaderine
sahip çıktılar. Bu yüce Meclis, İstiklal
Savaşımızı yöneten Gazi Meclistir. Gazi Meclis,
bağımsızlığı karakter olarak benimseyen Türk
milletinin eseridir. Gazi Meclis, teslimiyet belgelerini yırtıp atan
iradedir.
Değerli milletvekilleri, 23 Nisan bir
Ergenekondan çıkıştır, Türk milletinin tam
bağımsız ve medeni şekilde, birlik ve beraberlik içinde
yaşama azmidir; etnik köken, dil, mezhep, yöre ayrımı yapmaksızın
millî devlet ülküsünde birleştiğimiz gündür. 23 Nisan millet
iradesinin devlet idaresine dönüştüğü gündür. 23 Nisan cumhuriyete
giden yolun kilometre taşıdır. Ve 23 Nisan Atatürkün
çocuklarımıza armağan ettiği ve dünyada tüm çocuklara
armağan edilen ilk ve tek bayramdır.
Değerli milletvekilleri, Büyük Millet Meclisi
bir taraftan işgalcilerle, diğer taraftan ülkemizi kasıp kavuran
verem, sıtma ve tifüs gibi salgın hastalıklarla da mücadele
etmiştir, tıpkı bugün Covid-19 salgınında olduğu
gibi devlet, millet el ele, topyekûn bir mücadele verilmiştir.
Muhterem milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Türkiye Cumhuriyetinin hafızasıdır. Ülkemizin
geleceği burada inşa edilmiş, kalkınma hamleleri bu
çatı altında biçimlenmiş, demokrasi ve siyasi hayatımız
bu sıralarda olgunlaşmıştır fakat millî irade son
altmış yılda çeşitli darbe ve vesayet girişimlerine de
maruz kalmıştır. 15 Temmuz 2016de FETÖcü hainler bu yüce
çatıyı alçakça bombalamıştır. Yüz bir yıl önce Polatlıdan
gelen top seslerine rağmen millet için çalışmaktan geri durmayan
Meclisimiz 15 Temmuz gecesi emperyal uşaklara hak ettikleri dersi
vermiş ve yeniden Gazi unvanı almıştır. Ancak ve
maalesef, darbeci ve vesayetçi zihniyet henüz yok olmamıştır,
Meclisimiz bugün de darbe ve vesayet heveslilerine, yabancılardan himaye ve
iktidar dilenenlere karşı tedbirli olmak zorundadır. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlar hâlâ en
şeytani kılıkta, süslü maskelerle, bazen de gece
yarısı bildirileriyle kendini gösterebilmektedir. Bu zihniyettekilere
hatırlatırız ki devlet ve millet uyumaz, emekliye de
ayrılmaz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluş felsefesine bağlı olarak,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin vizyonuyla yasama
faaliyetlerini yürütüyoruz. Bu sistemle Gazi Meclisimiz yüz bir
yıllık tarihinde yüzde 95 gibi önemli bir nispetle yüksek temsiliyete
kavuşmuştur; 12 siyasi parti, 5 grup ve 10 bağımsız
milletvekiliyle çoğulculuğa, temsilde adalete ve sandalye
dağılımları itibarıyla uzlaşmacı bir
yapıya sahiptir. Meclisimiz kuvvetler ayrılığına
sahip, güçlü, fonksiyonel ve daha demokratik bir yapıya
kavuşmuştur. Diğer yandan, yürütmede yüzde 50den fazla yüksek
bir temsiliyet millî iradenin güçlü bir şekilde tahkim edilmesini
sağlamıştır. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle kayıp yıllarını telafi etmektedir. Kör
dövüşleriyle, demagojilerle, müzmin ve bağnaz anlayışla her
şeye karşı çıkarak kaybedecek vaktimiz yoktur.
Muhterem milletvekilleri, İstiklal
Marşımız Kurtuluş Savaşımızın
destanı, milletimizin var oluş mücadelesinin çelikleşmiş
ifadesidir. İstiklal Marşının kabulünün 100üncü
yılı olan 2021 yılı bir kanunla İstiklal
Marşı Yılı olarak belirlenmişti. Bu karar Meclisimizin
101inci yılının mehabetine ve ruhuna uygun bir anlam ifade
etmektedir. Allah milletimize bir daha İstiklal Marşı
yazdırmasın.
Bu vesileyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramınızı kutluyor, başta istiklal mücadelemizin büyük
önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman arkadaşları olmak üzere
aziz şehitlerimizi, millî mücadele kahramanlarımızı
rahmetle, şükranla anıyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şimdi söz sırası İYİ Parti
Meclis Grubu Başkanı Bursa Milletvekili Sayın İsmail Tatlıoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ MECLİS GRUBU
BAŞKANI İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; İYİ Parti adına Gazi Meclisi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Yüz bir yıl önce Ankarada milletin
kayıtsız şartsız egemenliğini ilan eden, Türkiye Büyük
Millet Meclisini açan, Gazi Meclisimizin ilk Başkanı, İstiklal
Savaşının Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürkü, silah
arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi, kurucu kadrolardan
bugüne kadar millî egemenlik hizmetinde bulunanları rahmetle,
şükranla ve saygıyla anıyorum.
Bundan yüz bir yıl önce, milletin kendi
kaderine el koyma arzusu harekete geçmiş ve geri döndürülmez bir biçimde
yegâne meşruiyet kaynağının, tek ve gerçek hâkimin millet
olduğu tespit ve tescil edilmiştir.
İstiklal Savaşını zafere
taşıyan ve bu sebeple Gazi Meclis unvanına sahip olan tek
Parlamento Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
kurulduğu günden itibaren tarihin kendisine yüklediği
sorumluluğun bilinciyle hareket etmiştir. Bunu 15 Temmuz dâhil olmak
üzere ihtiyaç duyulan her zaman ve her zeminde yerine getirmiştir.
Yüz bir yıl önce bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılması ve bunu takiben cumhuriyetin ilan edilmesi tarihin
alkışladığı bir başarıdır, milletimizin
tarihî yürüyüşünde yüksek bir sıçramadır, milletimiz için
efsanevi bir modernleşme hamlesidir ve 1699dan itibaren sürdürülen
arayışın bir karşılık bulmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede ve bu
ülkede millet meclisinin varlığı hiç şüphesiz o ülkedeki
millî egemenliğin ilk ve temel şartıdır ancak millî
egemenliğin vücut bulması için tek ve yeterli şart
değildir. Millî egemenlik, millete gerçek manada yaslanan bir meclis
üzerinden hukukun üstünlüğünün sağlanmasıyla gerçekleşir.
Millî egemenlik, kuvvetler ayrılığının tesis
edilmesiyle yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin bu yetkiye sahip
organlar tarafından hakkıyla kullanılmasıyla mümkün olur. Millî
egemenlik, milletin her ferdine kendi iradesinin Mecliste var olduğunu
hissettirerek, Parlamentonun her türlü keyfî müdahaleye karşı
itibarını koruyarak mümkün olur. Millî egemenlik, bu Meclisin
milletten aldığı iradeyle yasa koyması ve bu yasalara
taşıdığı unvandan bağımsız olarak
herkesin tabi kılınmasıyla mümkün olur; bu yasaları
uygulama sorumluluğunda olan yürütmenin denetlenebilmesiyle mümkün olur.
Eğer böyle olursa Devletin sahibi millettir. tanımı anlam
kazanır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Aksi hâlde, kanunları çıkarma gücüne sahip olanlar, bu kanunlardan
istediklerine uyma, istemediklerine de uymama gücünü de kendilerinde bulurlar.
Sahip oldukları yetkilerine uygun sorumluluk taşımayanlar,
Meclisin doğrudan veya dolaylı denetiminden uzak olanlar millet
tarafından devletin esas sahibi gibi görünürler.
Değerli milletvekilleri, bu çerçevede
baktığımızda Türkiye, yüz bir yıl öncesinin gerisine
düşmüş ve bir parti devleti görünümüne yönelmiştir. Bugün
Türkiyede, iktidar çevresinde olmayanların devlet kapısında
yeri kalmamıştır. Bugün Türkiyede, kanunlar ve kurallar
vatandaş için zorunlu, iktidar ve çevresi için keyfî hâle gelmiştir.
Uygunsa uyulmakta; uygun değilse, kanunlar ve kurallar uygun hâle
getirilmektedir. Bugün Türkiyede yürütmenin işlemlerine yönelik olan, var
olan denetim mekanizmaları etkisizleştirilmiştir; kamusal
işlemler, denetimi imkânsız alanlara
taşınmıştır. Bugün Türkiyede ve bu düzende devlet
sadece iktidar gücünü elinde bulunduranlara ait gözükmektedir.
Değerli milletvekilleri, işte bu,
vesayetin ta kendisidir. 28 Şubatta milletimize dayatılan vesayet
işleyişi de böyleydi. Son yıllarda adım adım
ilerleyen, son üç yıldır partili
Cumhurbaşkanlığıyla derinleşerek yeni bir safhaya
geçen yeni vesayetçilik de benzer şekilde işlemektedir. Açık bir
ifadeyle, bugün Türkiyede yasama ve yargı, yürütmenin gölgesi
altındadır ve ülkemizde kuvvetler birliği şartları
yaşanmaktadır. Atanmışların, siyasi dille konuşan
kamu kadrolarının ve bürokratların seçilmişlere karşı
tavrı bu yeni vesayetin ibretlik birer fotoğrafını
sunmaktadır. Değerli hukuk ve siyaset insanı merhum Ali Fuat
Başgilin ifadesiyle, şöyle diyor: Ezelî bir tecrübeyle sabittir ki
siyasi iktidar bir elde toplanmamalıdır; birbirine karşı
serbest ve muhtar bir durum almalıdır. Bu vaziyet, hükûmette itidal
husule getirir. Bunun aksine olarak bütün kuvvetler bir elde ve bir başta
toplanırsa bu el ister şahıs ister bir heyet olsun
taşkın bir otoriteye sahip olacağı için bir irade ve tek
bir ferman hâline gelir. Bugün tecrübe ettiğimiz partili
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ne yazık ki yasama,
yürütme ve yargı tek kişinin tahakkümü altına girmiş, yeni
bir vesayetçi yapı ortaya çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, Büyük Millet
Meclisinin açılışından itibaren yaklaşık bir
asır bize göstermiştir ki ne zamanki milletin hâkimiyeti
gölgelenmiş, Türkiye güç yitirmiştir, yolsuzluk ve yoksulluk
artmıştır, Türkiye otoriter bir siyasi atmosferin içine
sürüklenmiştir, fakirleşme süreci ve yargıya güvenin
tükenişi aynen böyle süreçlerde olmuştur.
Diğer taraftan, millî egemenliğin güç
kazandığı dönemlerde, demokrasiye, kişi hak ve
hürriyetlerine, adalete ve liyakate olan bağlılığın
güçlendiği, hukukun üstünlüğüne riayet edildiği dönemlerde ise
Türkiye ayağa kalkmış, yükselmiştir. Bu ülkede birliğin,
dirliğin, zenginliğin hüküm sürmesi ancak ve ancak millî egemenliğin
güçlü bir şekilde harekete geçmesiyle mümkün olabilir ve
olabilmiştir.
Bugün Türk siyasetinin önündeki yegâne yol millî
egemenliğin yarattığı gücü tekrar oluşturmaktan
geçmektedir. Bütün milleti, 84 milyonun tamamını hiçbir istisnaya
mahal vermeden devletin sahibi yapmaktır. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Türkiyeyi çağın ilerisine
taşıyacak yol budur. Millî egemenliğin varlığında
devletin sahipliği milletin tamamına aittir ve bu bağlamda her
vatandaşımızın cebinde taşıdığı
Türkiye Cumhuriyeti kimliği devletin tapusudur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Ve bu kimliğe sahip olan her
insan, devletin seksen dört milyonda 1 hissedarıdır. Ve her bir hisse
bir diğerinden ne düşük ne de daha değerlidir. Ve bu kimlik her
bireye hak ve hukukunu koruma, hakkına ve hukukuna riayet edilmediği
takdirde ise itiraz etme yetkisi verir.
Bizim İYİ Parti olarak işte millî
egemenlikten anladığımız budur. Siyasetteki temel hedefimiz
bu iklimi hâkim kılarak milletimizi mutlu, devletimizi güçlü
kılmaktır. 84 milyonun her birinin dünyadaki
çağdaşlarından eksik kalmayacak şekilde onurlu bir
yaşamın, mutlu bir toplumun parçası olmasını
sağlamaktır. Bu vesileyle bütün milletimizin Millî Egemenlik ve Çocuk
Bayramını kutlar, yüce Meclise saygılar sunarım.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tatlıoğlu.
Şimdi söz sırası Türkiye
İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili
Sayın Erkan Başa aittir.
Buyurun Sayın Baş. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ekranları başında bizleri izleyen,
sesimizin ulaştığı tüm yurttaşlarımızı
sevgiyle selamlıyorum. İşgale ve saltanat düzenine
karşı halkın birleşik mücadelesini temsil eden Meclisin
kuruluşunu selamlıyor, Mustafa Kemal Atatürk ve halkı için
çalışmış tüm vekilleri saygıyla anıyorum.
Değerli yurttaşlar, bugün, burada Meclisin
açılışını, ulusal egemenliği ve Çocuk
Bayramını kutlamak için toplandık. Öyleyse, önce üç cümle
kuralım. Bir: Meclis, sarayın noter makamına çevrilmiş
durumda. İki: Egemenlik maalesef halkın değil, tek adamın.
Üç: Çocuklar bayram kutlayamıyor çünkü bu iktidar akıl
dışı salgın yönetimiyle çocuklarımızı evlere
hapsetmiş durumdadır.
Değerli yurttaşlar, egemenlik
konuşacaksak çocuklara bakacağız. Çocuklar mutsuzsa egemenlik
tehlike altındadır. Mesela, 12 Eylül darbesi böyledir.
Amerikanın çocukları başarmıştır, bizim
çocuklarımızın hayatına mal olmuştur. Onların
açtığı yoldan yürüyenler çocuklarımızın
geleceğini çalıp memlekete bir saray rejimini reva gördüler.
Bakın, memleket nereden nereye geldi: Adile teyzenin kuzucukları
vardı, şimdi tosuncuklar var. Flüt çalmayı öğrenen
çocuklarımız vardı, şimdi, maşallah at çalan at
hırsızları var. Sermet Erkinin şapkadan
çıkarttığı tavşanla eğlenen çocuklar vardı,
şimdi el çabukluğuyla milyarlarca doları hiç edenler var. Demir
parayla leblebi tozu için sıraya giren çocuklar vardı, şimdi
milyonlarca liralık arabalarda pudra şekeri bulunduranlar var. Düzen
böyle olunca da eğitimde, sağlıkta, özgürlükte, umutsuz gençlik
oranında maalesef dünya sıralamasında dibe vuruyoruz ve bunlar
sizin eseriniz.
Yüzlerce çocuğun annesi gözleri önünde
öldürülürken İstanbul Sözleşmesinden çıkmaya
çalıştınız. Sizin çocuklarınız askere bile
gitmedi ama yoksul çocuklarının tabutu başında propaganda
yaptınız.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sen
askerlik yaptın mı?
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) Kendi evlatlarınıza
gemicikler, villalar, yatlar, son model arabalar aldınız, makam mevki
açtınız, oğluna bir pantolon alamadığı için
canına kıyanları görmediniz; şimdi çıkmış
çocuk bayramı kutluyorsunuz. İktidara soruyorum: Hangi yüzle?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sen
askerlik yaptın mı?
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) Ceylan Önkol, Rabia Naz,
Uğur Kaymaz, Berkin Elvan, Veysel Atılgan, Oğuz Arda Sel, Burak
Oğraşın anne babalarının
çığlığını duyuyor musunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eren Bülbül
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) Artık, hiçbir bayramı
kutlayamayacak çocukların hesabını verdiniz mi? Veremezsiniz,
vermeyeceksiniz. Çünkü kamudaki koltuklar tek meziyeti reisinize sadakat
olanlarla doldu. Kasalar boşaltıldı, halkın kefen
parası ihtiyat akçesi bile harcandı, 128 milyar dolar
buharlaştı, doğal kaynaklar, madenler, ormanlar, dereler parsel
parsel satılıyor.
Bir de bir ilk daha yaşattınız,
bakanın biri kendi şirketi para kazansın diye kendi
bakanlığına kazık attı. Şimdi, bizi
ekranları başında izleyen tüm yurttaşlarımıza
soruyorum: Sağlık Bakanı özel hastane patronu, Millî Eğitim
Bakanı özel okul patronu, Turizm Bakanı otel zinciri patronu,
İçişleri Bakanının her suçluyla fotoğrafı
çıkıyor, Dışişleri Bakanı
yurtdışına kaçan dolandırıcıyı
makamında ağırlıyor, böyle bir ülkede egemenlik halkın
olabilir mi? Burada iktidar vekillerine sesleniyorum: Hani eskiden 23
Nisanlarda çocukları koltuklara oturturlardı, sizin
varlığınız, iradeniz 23 Nisanda temsilen koltuğa
oturan çocuk kadar oldu mu? Çocuklar bile bazen tembihleri dinlemez, koltuğa
oturduğu zaman içinden geleni söyler, siz bunu bir kez olsun
yapmadınız. İşte bu yüzden siz gideceksiniz ve o çocuklar
gelecek. Ama hangi çocuklar? Parti üyesi olduğu için değil; özel
derslerle büyüdü, parasını bastırıp tez yazdırdı,
sus deyince sustu, imzala deyince imzaladı, emredince göreve geçti,
bırak deyince affını istedi, el kaldırdı el indirdi
hiç değil. Zeki, çalışkan, azimli, hak ederek gelecek bu
çocuklar ve o gün siz yargıda yaptıklarınızın bedelini
ödeyeceksiniz. Evet, devran dönecek, parmağınızda
oynattığınız adaletsiz yargı dönemi bitecek. Adliye
koridorları lebalep hırsızlarla, avantacılarla,
rüşvetçilerle, arsız müteahhitlerle dolacak. Bugün bu halkı
açlığa, sefalete mahkûm eden kim varsa, işçilere, gençlere, kadınlara
kim el kaldırdıysa, evlatlarımızın canına kim
kıydıysa hepsi hesap verecek. Kimse yanına kâr
kalacağını sanmasın. Hani o Vahdettine soysuz
denmesinden rahatsız olanlar var ya onlara söylüyorum: O kaçtı, siz
onun gibi kaçamayacaksınız bile. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, egemenlik yeniden
halkın olacak. Yolsuzlukla, hırsızlıkla, sömürerek,
rüşvetle elde edilmiş tüm serveti halkın
çıkarlarını çalanlarda ne varsa geri alacağız, halka
vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) Yağmalanan derelerimiz,
ormanlarımız, topraklarımız, yok pahasına
özelleştirilen millî idarelerimiz geri alınacak. Kanal İstanbul
geçecek. diye uyanıklık edip dönüm dönüm arazi kapatanlar, size
sesleniyorum: Hepsi iptal edilecek ve halktan çalınan halka geri dönecek.
Herkes anlayacak, bu ülke satılık değildir. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar) Hırsızların elinden
kurtaracağımız her kuruş, cefakâr emekçilerin, yoksul
halkımızın çektiği acıları dindirmek için
kullanılacak. Türkiye İşçi Partisi, biat edenlerin
karşısında gerçeği söylemekte, haklının
yanında durmakta inat edenlerin, size inat doğayı, hayatı,
kadını, işçiyi, emekçiyi, kültürü, sanatı, üretimi ve
çocukların oyun hakkını savunanların partisidir ve sonuna
kadar haklıyız çünkü bizim davamız cebini doldurma davası
değil, insanca yaşam kavgası, zalimden hesap sorma
davasıdır.
Halkımıza sesleniyorum bitirirken:
Değerli yurttaşlar, bu ülke, bu Meclis kolay kurulmadı.
Tarihimizde ihanete karşı mücadele var, inat var, irade var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baş, tamamlayalım
lütfen.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) Toparlıyorum.
Bu ülke saray rejiminin eseri bu utançların
hiçbirini aslında hak etmiyor. Egemenliğimizi bir gün daha saraya ve
onun at hırsızı, dolar hırsızı, insan
kaçakçısı, kadın düşmanı, işçi düşmanı
kadrolarına bırakmaya tahammülümüz yok.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Hakaret etmeden,
hakaret etmeden
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle terbiyesizlik yapmasına müsaade edemezsiniz.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Bizim bu ülke çocukları için
bir hayalimiz var. Ücretsiz ve eşit eğitim alacak. Güzel toprakta,
ormanı talan edilmemiş, kimsenin aç yatmadığı,
annelerin babaların yoksullukla boğuşmadığı,
tertemiz derelerde oynayacaklar. Yeşil alanları uçurtma uçuracak,
çocuk gülüşleri sokakları, ülkeyi yeniden kuracak. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu kürsü
ahlaksızlıkların kürsüsü değil. Terbiyesizlerin kürsüsü
değil bu kürsü. Utanmaz adam!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sabır
Sabır
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) -Arkadaşlar,
bağırmayın.
Gerçeklerin kötü bir huyu var, er ya da geç ortaya
çıkıyor. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Haysiyetli ol,
haysiyetli.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) -Halkımıza sesleniyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Ağzından
çirkinlikler akıyor. Ağzına bak ağzına!
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Hangi halka
sesleniyorsun ya? Sen yüzde kaç alıyorsun? Hangi halka sesleniyorsun ya?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Terbiyesiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ahlaksız!
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Sayın Başkanım,
müdahale eder misiniz? Bitirmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Baş, ek süre kimseye
vermedim.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Son cümlem.
BAŞKAN İkinci iki dakika oldu
verdiğim, lütfen tamamlayalım.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Özür dilerim, son cümlem,
bitireceğim, arkadaşlar sussun.
BAŞKAN Ama tahammül gücünü aşıyor.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, ricam
şu: Arkadaşlar susarsa ben konuşmamı bitireyim; onu
sağlayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hakaret ediyor söz
verdiğinizde.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Terbiyesizlik
yapıyor burada.
BAŞKAN Arkadaşlar
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Burası
hakaret yeri değil.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, bitiriyorum.
Dediğim gibi, gerçeklerin kötü bir huyu var, er
ya da geç ortaya çıkıyor.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Çıkıyor,
çıkıyor.
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Sonuçta at
hırsızlarıyla kaçakçılar birbirine girer, saraylar
yıkılır, saltanatlar çöker.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) At
hırsızı sensin!
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ
GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) -Kardeşler, bu ülkenin güzel
çocukları; umut edin, inat edin, mücadele edin. Güneşli güzel günler
inat edenlerin eseri olacak. (AK PARTİ sıralarından Yasin Börü
çocuk değil miydi? Ondan bahsetmiyorsun. sesi) Tüm
çocuklarımızı gözlerinden, yüreklerinden öpüyorum. Bu Meclis
işgale ve saltanata karşı kuruldu, bu işgal ve saltanat da
yıkılacak. Meclis onlar büyümeden halkın Meclisi olacak, hep
birlikte gerçek bayramlar kutlayacağız. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Hadi oradan!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Ağzından
pislik aktı!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, yerimden bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bostancı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, TİP Genel
Başkanı Erkan Başın yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün 23 Nisan. Yüz bir yıllık tarihe
ilişkin, eğer bu milletin ortaklığına, halkın
ortak ruhuna ve geleceğine ilişkin sözlerimiz varsa üç yüz altmış
beş gün dile getirdiğimiz eleştirileri değil de bugünün
anlamına
Böyle bir idealimiz varsa bu ortaklık ruhunu temsil etmek
için burada toplandığımız kanaatindeyim; bendeki hissiyat
bu.
Öte yandan, slogan atarak, yegâne sermayesi olan
hakaretleri ederek halkın sözcülüğünü üstlenmek mümkün değil;
bunu zaten halkımız gösteriyor ve böyle dili olanları mevcut
kaderleriyle baş başa bırakıyor. Bunu da belirtmek isterim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Milyonda bir
alamıyorlar o yüzden.
III.-
ÖZEL GÜNDEM (Devam)
A)
23 Nisan Görüşmeleri (Devam)
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 101inci yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi görüşmeleri (Devam)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
şimdi söz sırası Demokrat Parti Genel Başkanı ve
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Gültekin Uysala aittir. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN
UYSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri, televizyonları başında bizleri izleyen aziz
milletim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kuruluşun, kurtuluşun, egemenliğin ve
tüm farklılıkları reddedip bir olmayı
başarmış bir milletin büyüklük sembolü olan Büyük Millet Meclisimizin
yine böyle mübarek bir cuma günü açılışının 101inci
yıl dönümünde bu çatı altında olmanın, yüce Meclisimizin
millet adına bir üyesi olmanın, milletimize hitap etmenin gururuyla
kendilerine vekâlet etme vakarını bizlere veren aziz milletime de şükranlarımı
ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bizlere neyi anımsatmalı? Herkes için farklı ancak,
kuşkusuz, güzide anlamlar barındıran bir açıklaması
olmalı. Özünü bilmek, bugün yaşadığımız sorunların
çözümünü görmek açısından da son derece önemlidir. Büyük milletin
meclisidir bu Meclis. Bandırma Vapuruyla İstanbuldan çıkarken
İngilizler mühimmat aradığında Büyük Atatürkün tarihe
nakşettiği Onlar mühimmat arıyorlar, oysa bilmiyorlar ki Samsuna,
Anadoluya mühimmattan daha önemli cesaret ve irade taşıyoruz. diyen
büyük milletin büyük lider kadrosunun ruhuyla, sinesinde bulunduran bu ruhla
büyüktür bu Meclis. Büyüklüğü tarihin sayfalarına, tarihine
nakşolmuş, menkıbelere konu olduğu için büyüktür bu Meclis.
Milletin Meclisi, milletin, zaman zaman darbeler, ara dönemlerle kesintiye
uğramış olsa da temsilcilerini gönderdiği, kendi adına
ve lehine, memleket faydasına işlerin yapılması için
yetkilendirdiği vekil sıfatıyla vazife gördüğümüz Meclistir.
Topyekûn milletin en yüce teşekkülüdür. Milletin Meclisi, onun, bunun,
şunun Meclisi değildir; milletin Meclisi, millet sahip olduğu
içindir. Millet daim, burada temsil edilenler fanidir. Büyüktür;
kuruluşundan kısa süre sonra yedi düvele yoklukla karşı
gelmiş, zafere erişmiş bir temsiliyeti
barındırdığı için değil, sonrasında
defalarca maruz kaldığı hukuk dışı, demokrasi
dışı müdahalelerden alnının akıyla
çıkmasını bildiği, yeniden hüviyetine kavuştuğu
içindir büyüklüğü. Büyüktür; mazlum coğrafyalarda zulme direnenlere,
soydaşlarımıza, kardeşlerimize başarısıyla
emsal olduğu için büyüktür. Ama asıl neden büyüktür? Bu Büyük Millet
Meclisi, milletin temsili noktasında en yetkili merci olarak millet adına
en ali kararları vermesi için, üzerinde başka hiçbir sözün, sesin
olmaması için, milletin hakimiyeti için teşekkül etmiştir. Bu
yüce Meclisin Büyük sıfatı milletimizin hiçbir esareti,
sultayı, baskıyı kabul etmediği, etmeyeceği
gerçeğinden, kendi kararlarını vermeye mahir olduğu
kabulünden ötürüdür. Bizler için manası büyüktür, asildir,
asıldır, tektir.
Aziz Atatürk, 22 Nisan günü
açılışı müjdeleyen genelgesinde bunu şu sözlerle izah
eder: Bütün mülki ve askerî makamların amiri, bütün milletin mercisi
belirtilen Meclis olacağı tamimen arz olunur. demiştir. Özetle,
bu yüce makamın üzerinde hiçbir mülki, askerî ya da siyasi makam yoktur.
Değerli milletvekilleri, kuruluşundan
hemen sonra milletimizin bugün için veciz bir yakıştırması
olmuştur: Milletin saltanat günü demiştir aziz milletimiz. Bu günü
bizlere en güzel biçimde izah eden, bu sözleri sahiplenen hâkimiyeti milliye,
istiklâli tamme ruhudur. Üzerinde
bugüne kadar hiçbir güç bulunmamıştır. Elbette bugün
yaşadıklarımız da geçicidir, milletimiz bu tahta yeniden
kurulacaktır. Türk milletinin egemenlik hakkı başta olmak üzere,
tüm meselelerinin çözümünün kalpgâhı Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Milletimizin iradesi bugün ruhuna tezat biçimde sağlıklı olarak
Meclise yansımamaktadır. Milletin vekillerinin huyrolduğu,
akıl ve vicdanların üzerinde hiçbir gölge ve etkinin
olmadığı
Siyasi partiler ve seçim sisteminde örülmüş
yapısal engeller dolayısıyla sistematik hata veren, temsil
üreten mekanizmayı düzeltmediği müddetçe küçük sorunlarımız
büyüyecek, büyük sorunlarımız kronikleşecektir. Bu nedenle, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bütçe hakkı başta olmak üzere, kendi varlık
sebeplerine, hak ve görevlerine önce ve bizatihi kendisi sahip
çıkmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu düşüncelerle
ve hayır sözleriyle milletimizin saltanat günü 23 Nisanı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışının yıl dönümünü
kutluyor, büyük ferasetle bu büyüklüğün sahibi çocuklarımıza
bugünü armağan eden, onlar için bayram günü ihdas eden, o gün de bugün de
nutuk atanlara inat tarihin içerisinden tarih yazarak nutuk yazan cumhuriyetimizin
kurucusu, Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı Mustafa Kemali,
elbette kendisiyle birlikte yüz bir yıl evvel cesaret ve gayretle bu ruhu
meydana getiren Temsil Heyetinin tüm üyelerini rahmetle ve minnetle yâd
ediyorum, tekrar 23 Nisanı tebrik ediyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, söz sırası Büyük Birlik
Partisi Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili Sayın Mustafa
Desticiye aittir.
Buyurun Sayın Destici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ GENEL
BAŞKANI MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri, aziz milletim; öncelikle sizleri saygıyla
ve muhabbetle selamlıyorum, mübarek ramazan ayınızı bir
kere daha tebrik ediyorum.
Bugün aynı zamanda mübarek cuma günü. Bundan tam
yüz bir yıl önce de Gazi Meclisimiz yine bir cuma günü
açılmıştı. Bu tevafukun da hayra vesile olmasını
yine Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Yine, tabii, bu yıl da geçtiğimiz yıl
olduğu gibi Türkiye Büyük Millet Meclisimizin kuruluş yıl
dönümünü, necip milletimizin ve geleceğimizin teminatı
çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını tüm dünyayla birlikte ülkemizde de sosyal hayata dair her
alanı ağır bir şekilde etkileyen pandeminin neden
olduğu olumsuz şartlar altında kutluyoruz. Bu vesileyle,
pandemiden hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, hastalarımıza acil şifalar diliyorum,
sağlık çalışanlarımıza bir kere daha
huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
Kıymetli milletvekilleri, çatısı
altında bulunduğumuz Gazi Meclis, kaybettiğimiz Birinci Dünya
Savaşının ardından işgal altındaki bir ülkede
parasız, silahsız, askersiz, erzaksız, elinde neredeyse sadece
milletimizin var olma azmi ve inancıyla milletimizin kurtuluş
mücadelesini yöneten, sadece Allaha ve milletine sırtını
dayayarak verdiği olağanüstü mücadelenin sonunda
kazandığı zaferin karargâhıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi,
kazandığı zaferin ardından cumhuriyeti ilan eden,
yıkılmış bir imparatorluğun enkazı üzerinde
bağımsız, hür, çağdaş, güçlü bir devlet, ekonomi ve
toplum inşa eden bir kurumdur. Bu yönüyle hem Türk hem de dünya tarihi
açısından çok özel ve önemli bir konuma sahiptir. Milletimiz
Meclisiyle her zaman gurur duymuş, bu özellikleri nedeniyle de ondan
beklentileri her zaman yüksek olmuştur. Sahip olduklarımızın
değerlerini özellikle onları kaybetmeden bilmemiz çok önemlidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi devletin aklı, milletin vicdanı,
zırhı, iradesi, bizatihi kendisidir.
Kıymetli milletvekilleri, bize göre bu dönem
görev yapan Meclisimizin önünde iki büyük görev ve fırsat olduğunu
düşünüyorum. Bunlardan birincisi: Yeni bir sivil, demokratik, hukuk
temelli bir anayasayı yapmalıyız. Bunu daha geniş bir
şekilde açabilirim fakat vaktimizin kısıtlı olduğunu
biliyorsunuz. İkincisi ise Siyasi Partiler Yasasının ve Seçim
Kanununun ivedilikle demokratikleşmesi gerekmektedir. Meclisimize
düşen önemli bir görev de Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak
üzere devletin her kademesinden terörün uzantılarını temizlemek
olmalıdır. Bu, hepimiz için ülkemiz, milletimiz, tarihimiz ve
geleceğimize karşı taşıdığımız bir
sorumluluk ve mecburiyettir. Biz Kurtuluş Savaşını Kürtü,
Türkmeni, Çerkezi, Lazı, Boşnakı, Alevisi, Sünnisi birlikte
kazandık, cumhuriyeti de birlikte kurduk. Onun için bu aziz büyük Türk
milletinin tarihin hiçbir döneminde Kürt sorunu olmamıştır.
Kürtler bizim tarih, kültür, inanç ve hedef birliğimiz olan hem cephe
arkadaşımız hem de kardeşlerimizdir. Alevi
vatandaşlarımız için de durum böyledir. Bir problem vardır,
evet o da terör problemidir ve kahraman güvenlik güçlerimiz de terörün kökünü
kazımaktadır, inşallah en kısa zamanda Meclisimiz de
gereğini yapacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Açılışının 101inci
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisin ilk Başkanı Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü, Kurtuluş Savaşımızı yöneten,
onu zaferle sonuçlandırarak cumhuriyeti kuran ilk Meclisimizin
değerli üyelerini, Millî Mücadeleyi kazanarak Anadolunun Türk milletine
vatan olmaya devam etmesini sağlayan komutanlarımızı,
şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle ve şükranla anıyorum.
Herkes bilsin, duysun ve işitsin ki Türk tarihi
çok kadim ve uzun bir tarihtir. Hun da bizimdir, Göktürk de bizimdir, Uygur da
bizimdir, Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, Türkiye Cumhuriyeti
devleti de bizimdir. Yine herkes duysun ve bilsin ki Kurtuluş
Savaşını kazanan ve cumhuriyeti kuran irade aklını,
beynini ve ruhunu Maoya teslim etmiş olanlar değil, Türklük gurur ve
şuuruna, İslam ahlak ve faziletine sahip olan kişilerdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Gazi Meclisin ruhuyla Misakımillî hedefinden
ayrılmadan ve gelecekte bu emele ulaşacağımızdan zerre
şüphe duymadan yolumuza milletçe birlik ve beraberlik içinde el ele, gönül
gönüle devam etmeliyiz. Aziz milletim, hâkimiyet Allahın, egemenlik
bilakayduşart milletindir. Şahsım, Büyük Birlik Partisi ve
alperenler adına aziz milletimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramını bir kere daha kutluyor, bayramımız kutlu,
özellikle çocuklarımız mutlu, devletimiz var olsun diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin açılışının 101inci yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün anlam
ve öneminin belirtilmesi amacıyla yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince kanun teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 27 Nisan 2021 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:15.34
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.