TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
82nci
Birleşim
20 Mayıs
2021 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, içme, kullanma ve endüstri suyu havzalarında bulunan
yerleşim yerlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalanın, başta Şanlıurfa olmak üzere Türkiyenin
genelinde yaşanan kuraklığa ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Samsun Milletvekili Yusuf Ziya
Yılmazın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, doğal afetlerden önce alınması gereken tedbirlere
ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
kamudaki sözleşmeli personelin sorunlarına ilişkin
açıklaması
3.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Adanalı esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını kutladığına ve ABD Dışişleri
Bakanlığının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanla ilgili sözlerini kabul etmediğine ilişkin
açıklaması
5.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Niğdeye yapılan tarımsal proje desteklerine ilişkin
açıklaması
6.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, esnafa verilecek desteklere ilişkin
açıklaması
7.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, sağlıkçı, öğretmen ve polislere
verilen sözlerin tutulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, inşaat sektörünün sorunlarına, ilişkin
açıklaması
9.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesir Erdekte Atatürkün Gençliğe Hitabesinin
sansürlenerek okunmasına ilişkin açıklaması
10.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, turizm emekçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
11.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Assos Antik Limanındaki turizm işletmelerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
12.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 19
Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını tebrik
ettiğine ve Sivassporu kutladığına ilişkin
açıklaması
13.- Balıkesir Milletvekili Yavuz
Subaşının, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
14.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin,
Amasyada yaşanan kuraklığa ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ABDnin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanla ilgili sözlerinin çifte standart olduğuna ilişkin
açıklaması
16.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, esnafın sorunlarına ilişkin
açıklaması
17.- Muğla Milletvekili Burak
Erbayın, Muğlada kamusal alanların
yağmalandığına ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması
19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi atık su arıtma
tesisinden çevreye yayılan koku nedeniyle vatandaşın mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
20.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, esnafın sorunlarına ilişkin
açıklaması
21.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergisin,
büyük Çerkez sürgününün 157nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, İYİ Parti Isparta İl Başkanı
Mustafa Şimşeke Allahtan rahmet dilediğine, esnafa ve çiftçiye
yapılan yardımların yetersiz olduğuna ve Covid tedavisinde
kullanımı durdurulan sıtma ilacıyla ilgili Sağlık
Bakanlığı tarafından açıklama yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Zonguldak Karadon ve Soma Eynez Maden Ocaklarındaki grizu
patlamalarının yıl dönümlerine, madencilerin sorunlarına ve
Avrupa Güreş Şampiyonasında madalya alan güreşçileri
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Emine ve Ferit Şenyaşarın derhâl
serbest bırakılması gerektiğine, büyük Çerkez sürgününün
157nci yıl dönümüne, çocuk işçi ölümlerine, asgari ücretin
artırılması gerektiğine, Hakkâri ve Dersimde onlarca Kürtün
kaçakçılık gerekçesiyle kolluk kuvvetleri tarafından
katledildiğine ve iktidarın Kürtlere yönelik düşmanlık
siyasetine son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını
tebrik ettiğine, büyük Çerkez sürgününün 157nci yıl dönümüne ve eski
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanla ilgili yolsuzluk iddiaları
karşısında hesap sorulabilmesi için 301 imzanın 5 siyasi
partinin ortaklaşmasıyla sağlanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
esnafa ve çiftçiye hibe paketine, ülke ve millet olarak bütün mazlumlara kol
kanat gerdiğimize, nöbetlerinin 555inci günündeki Diyarbakır
Annelerini saygıyla selamladığına ve PKK terör örgütünü bir
kez daha kınadığına ilişkin açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bakın CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, büyük Çerkez sürgününün 157nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
31.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, amatör sporcu ve antrenörlerin desteklenmesi ve bekçi terörüne
son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
32.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Nurdağı-Gaziantep kara yoluna ve çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
33.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
akaryakıttaki ÖTV zammına ilişkin açıklaması
34.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat
Çekerekteki Tevhid Camisinin yıkılmasından vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
ülkenin kaynaklarının halk için kullanılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
36.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
37.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
Hatayın sorunlarına ilişkin açıklaması
38.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, Ankara-Niğde Otoyoluna ilişkin açıklaması
39.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
İstanbul Sözleşmesinin yürürlükte kalması gerektiğine
ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 9/4/2021
tarihinde Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ve arkadaşları
tarafından, şiddet olayları ve cinayetlerin temel sebeplerinin
araştırılması, altında yatan nedenlerin tespit
edilmesi, bu nedenlere önlem alınması ve bundan sonra şiddetin
ve cinayetin önüne geçilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları
tarafından, İstanbul Sözleşmesinden çekilme sonrası artan
cinsiyetçi, keyfî uygulamaların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları
tarafından, Rize İkizdere Eskencidere Vadisinin taş
ocağı yapılmak üzere acele kamulaştırma kararının
bölgeye vereceği tahribatın boyutlarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine,
bastırılarak dağıtılan 262 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırksekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlunun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bakın, İzmir Milletvekili Murat Çepninin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneş ve 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer
Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3607)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 262)
VIII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 262)
Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün,
Bursanın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı bir köyün yol
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/44566)
2.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
Mersinde yapılması öngörülen liman genişletme projesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/44866)
3.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün,
Bakanlık ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının
yaptığı ihalelere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/44868)
20
Mayıs 2021 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, içme, kullanma
ve endüstri suyu havzalarında bulunan yerleşim yerlerinde
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Ümit
Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, içme, kullanma ve endüstri suyu havzalarında bulunan
yerleşim yerlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; büyükşehir belediyelerinin içme, kullanma ve endüstri
suyu temininde su havzası olarak ilan ettikleri ve kendi şehir
sınırları dışında kalan bölgelerde bulunan
illerde yaşanan sıkıntıları dile getirmek için gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
ekranları başında bizleri takip eden büyük Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
1968 yılında -1053 sayılı Kanun-
Belediye Teşkilâtı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma
ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun çıkarılmıştır.
Kanunun çıkarıldığı yıllarda İstanbul ve
Ankara belediyelerine bağlı ve il sınırları içinde
kalan barajların yapımının ve bu belediyelere devrinin
düzenlenmesini içeren şartları kapsadığı
görülmektedir. Ancak yıllar içinde İstanbul ve Ankara gibi diğer
büyükşehirlerde de hızla kalabalıklaşan nüfus, bu
büyükşehirlerin kendi sınırları içerisinde bulunan su
kaynaklarının yetmemesine neden olmuştur. Nüfus
artışlarının sonucunda, büyükşehirler, çevrelerinde
bulunan su kaynaklarına yönelmek zorunda kalmışlardır.
Düzce sınırları içinde doğan ve
Karadeniz'e dökülen Melen Çayı İstanbul'un çektiği su
sıkıntısına çare olarak düşünülmüş;
İstanbul'a 200 kilometre uzakta bulunan ilimiz, Mayıs 2008de Melen
Çayı üzerine kurulması planlanan barajla beraber Melen Baraj Gölü ve
su havzası ilan edilerek İSKİ'nin su havzasına dâhil
edilmiştir. Akabinde çıkarılan yönetmelikler ve özel hükümlerle
su havzasının sınırları ve havza içinde uyulacak
kurallar belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu çıkarılan
yönetmelikler ve özel hükümlerle beraber Düzce'nin yaşadığı
sorunlar da başlamıştır. Düzce ilinde yaşayan veya
Düzce'ye yatırım yapmak isteyen insanların çıkarılan
yönetmeliklere ve özel hükümlere ilişkin yaşadığı
sorunları ve çözüm önerilerini sizlere aktarmak istiyorum: Melen Baraj
Gölü özel hükümlerine göre, Düzce ilimizin Akçakoca ilçesinin bir
kısmı hariç tamamı havza içindedir. Havza içinde kalan toplam
143 çay, dere, göl ve benzeri su kaynaklarının koruma
alanlarının tanımı içerisine baraj gölü, göl yeşil
kuşaklama alanı, göl koruma alanı, yakın mesafe koruma
alanı, uzak mesafe koruma alanı 1 ve 2 olmak üzere 6 bölüm
girmiştir. Havza içinde kalan kısım, Düzce'nin
topraklarının yüzde 90ını kaplarken nüfusun yüzde 95i bu
su havzası içerisinde yaşamaktadır. Düzce'de yapılan 5 adet
organize sanayi bölgesinden, Akçakocada yapılacak olan OSB hariç, 4ü su
havzasında bulunmaktadır.
Bu bilgilendirmelerden sonra sizlere,
İSKİnin su havzasında kalan Düzcede
yaşadığımız sorunlardan bazılarını
anlatmak istiyorum. Örneğin, Uzak Mesafe Koruma Alanı 1de kalan yani
bu 143 dereye 2 kilometre mesafeye kadar hayvan yetiştiriciliği
yapamazsınız, çiftliğiniz varsa kapasite artışına
gidemezsiniz, UMKA 1de tarımsal ve hayvansal entegre tesisi
kuramazsınız, yine bu alanda su ürünleri yetiştiriciliği
yapamaz, araç yıkama istasyonu dahi kuramazsınız.
Tarım ve hayvancılığın
yanında, Düzcede yaşayan vatandaşlarımızın ve
yatırımcıların karşılaştığı
sorunlardan bir iki tanesine örnek verecek olursak, Düzce OSBde
yatırım yapmak isteyen sanayici, İSKİ tarafından âdeta
ahiret sualine çekilmektedir. Özellikle sanayici, atık su
deşarjını su koruma kanunu ve yönetmeliğe göre
yapacağını söylese dahi İSKİ tarafından zorluk
çıkarılmakta, yatırımcıya ek yükler getirilmekte, bu
da yatırımcıyı, kalkınmada öncelikli bölge
olmasına rağmen Düzceden kaçırmaktadır. Yeni
yatırımcı Düzceden uzaklaşırken mevcut sanayiciler
İSKİ tarafından kontrol bahanesiyle baskı altına alınarak
üretim maliyetleri artırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, İstanbul, hepimizin
bir şekilde bağı olan, 20 milyona yaklaşan nüfusuyla temiz
ve sağlıklı içme suyu kaynaklarını geliştirmesi
gereken ülkemizin en büyük şehridir. Bizim, İstanbulda yaşayan
vatandaşlarımızın suyuna el uzatmak, onları zor
durumda bırakmak gibi bir amacımız kesinlikle yoktur, ancak
temsil ettiğimiz şehrimizin haklarını savunmak pek tabii ki
görevimizdir. Düzce olarak beklentimiz, İSKİ su havzasında kalan
bir bölge olarak zararımızın tazmin edilmesinin yanında,
İstanbulda yaşayan vatandaşlarımıza temiz su
sağlanması için vermiş olduğumuz kanun teklifinin
yasalaşmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMİT YILMAZ (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÜMİT YILMAZ (Devamla) - Kanun teklifimiz, su
havzası ilan edilen alan içerisinde bulunan belediye, belde, köy, mezra
gibi tüm yerleşim yerlerinin su, kanalizasyon, arıtma tesisi, çöp
depolama alanlarının tamamının su havzası ilan eden
belediye tarafından yapımının ve bakımının
sağlanmasını içermektedir. Bu teklif sadece Düzcenin
değil, Düzce gibi büyükşehirlerin su havzasında kalan tüm
şehirlerde yaşayan vatandaşlarımızın
hakkıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
başta Şanlıurfa olmak üzere Türkiyenin genelinde yaşanan
kuraklık hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalana aittir.
Buyurun Sayın Öcalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalanın, başta Şanlıurfa olmak üzere Türkiyenin
genelinde yaşanan kuraklığa ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ülkenin gündemi gerçi başka şeyler ama
bölgede çiftçiler, tarımla uğraşanlar büyük bir yangın
içerisindedir. Ülkenin siyasetçileri, gazetecileri, politikacıları
başka bir yangın içerisindedir; ülkeyi getirdikleri durum
ortadır. Artık siyasetçiye siyasetçi denmiyor, gazeteciye gazeteci
denmiyor çünkü herkes kendi işi dışında birçok konuyla
meşguldür.
Değerli arkadaşlar, nisan ayının
kuraklık haritası; bölgenin tamamı susuz, bölge kuraklıktan
perişan hâle gelmiştir. Bakınız, bu, son tarım
ekiminde Mardinde ekili arazinin yüzde 75i, Diyarbakırda ekili arazinin
yüzde 80i, Urfada ekili arazinin yüzde 40ı biçilmeyecek artık çünkü
böyle bir randıman yok. Susuz geçti bu mevsim ve Tarım
Bakanlığı da kendi üzerine düşeni yapmadı; su
kanallarına su vermediler, bölge halkının boynuna bir sömürge
kurumu olan DEDAŞı saldılar, halkın tepesine çöktüler,
maalesef enerjiyi de kestiler. Elektrik enerjisi olmayınca sondajlarla su
çıkarılıp tarım arazileri sulanmadı.
Bakınız, Güneydoğu Anadolu Projesi adı altında
başlatılan, 1968den şimdiye kadar devam eden proje bambaşka
bir noktaya evrildi. Yapılan barajlar güvenlik için yapıldı,
güvenlik barajları yapıldı ama Urfada kimi barajlar
yapıldı. Türkiyedeki tarım arazisinin yüzde 4,9unu kendi
içinde barındıran 3üncü büyük tarım şehri şu an
susuz, su kanalları yok, yapılan su kanallarının da drenaj
kanalları yapılmamış. Gidin bakın Suruç bölgesine,
Suruç Ovasına, geçen sene ekilen pamuk daha biçilememiş çünkü drenaj
kanalları açılmamış, tahliye edilmesi gereken su tahliye
edilmiyor, bölgemiz bu durumda.
Sadece bölgemiz mi? Afyon, İç Anadolu, serhat
bölgesi, nereye bakarsanız bakınız, haritada açık bir
şekilde gösteriliyor arkadaşlar, kahverengi olan bölgenin tamamı
susuzdur çünkü ülkenin bir tarım politikası yok, çünkü ülkenin bir
Tarım Bakanı yok. Bakanlar başka şeylerle meşgul,
bakanlar kendi görevlerini icra etmiyorlar, her gün dizi seyreder gibi
farklı konulara bakıyoruz; aslında bir yandan ifşa
edilmesi, halk tarafından görülmesi önemlidir, ülkenin çivisi çıkmıştır.
AKPnin tarım noktasında bu ülkeye katacağı hiçbir şey
yoktur, kattığını da ramazan ayında göstermiştir,
İç Anadolu Bölgesinde çiftçilerden patates almıştır,
soğan almıştır, halka dağıtmıştır,
bunu da bir sömürü malzemesi olarak kullanmıştır. Bu halkı
patatese, soğana mahkûm ettiniz. Döneminde makarna, kömür gibi
ihtiyaçları karşılardınız,
dağıtırdınız, bunun
karşılığında oy devşirirdiniz ama şu an
İç Anadolu Bölgesinde geçen yıldan kalma filizlenmiş,
çürümüş patates soğanı kamyonlara yüklediniz, birçok bölgeye
gönderip dağıttınız.
Önerilerimiz var: Bir an önce, bu kuraklıktan
kaynaklı zararların karşılanması için çiftçilerin
bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını, küçük
ölçekli çiftçilerin borçlarını devlet üstlenmelidir. Yeni sezonda
tekrardan üretim yapılabilmesi için gübre ve tohum desteği
verilmelidir. Kuraklıktan zarar görenlerin zararının telafisi
için doğrudan nakit olarak kuraklık desteği verilmelidir.
DSİ, Devlet Su İşleri, kuraklık yaşanan yerlerde tarlaların
sulanması için, birkaç seneye mahsus, ücret almamalıdır.
Çiftçinin BAĞ-KUR primlerini devletin kendisinin ödemesi gerekiyor. Sulama
suyundan elektriğin ücretinin çiftçilerden alınmaması gerekiyor.
Tabii ki bunlar bizim önerilerimizdir, bunlar yapılabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Öcalan.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) Nasıl çetelerle,
mafyalarla iş yürütülüyor, milyon, milyar dolarlardan bahsediliyorsa bu
halkın, alın teriyle çalışan, emek veren, kendi geçimini
sağlamak için sabahtan akşama kadar çalışan insanların
ihtiyaçları da karşılanmalıdır. Bunlar bizim
önerilerimizdir. Ziraat Odaları da TMMOB Mühendis Odaları da
açıklamalar yapıyor, bilançoları açıklıyorlar.
İlerleyen süreçlerde gıda kıtlığı
yaşanabilir. Kuraklık öngörülemez bir durumdur, tabii ki bunu tutup birinin
tasarrufu altına koyamayız ama devlet kendi tedbirlerini alabilir.
Tekrardan belirtiyoruz: Bu, nisanın
haritasıdır ama sadece nisan ayını alakadar etmiyor; mart
da kurak geçti, şubat da kurak geçti, şu an içinde bulunduğumuz
mayıs ayı da kurak geçiyor. Tarım Bakanını göreve
çağırıyoruz. Bakanlar kendi işleriyle ilgilensinler,
mafyatik işleri bir an önce bıraksınlar. Ülkenin sorunları
var. Bu gidişle de gidicisiniz.
Halkımızı selamlıyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle söz
isteyen Samsun Milletvekili Yusuf Ziya Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Samsun Milletvekili Yusuf Ziya
Yılmazın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
YUSUF ZİYA YILMAZ (Samsun) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gazi Meclisimizin çok saygıdeğer
milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce aziz milletimizin ve
gençliğimizin dün kutlanmış olan 19 Mayıs Gençlik ve Spor
Bayramını tebrik ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir Samsun
Milletvekili olarak 19 Mayıs tarihî hadisesini içselleştirmiş ve
onun âdeta 19 Mayıs şehri hâline gelmesiyle övünen Samsunumuzun bu
tarihî olaydan ötürü kazandığı misyondan ve bu tarihî
olayın Samsuna yansımış boyutlarından bahseden bir
sunum yapmak üzere şahsım adına söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin çok
iyi bildiği gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve 18 silah
arkadaşı
Tabii, Bandırma gemisinde aslında 74 kişiye
varan bir mürettebat var ama silah arkadaşı olarak daha sonra
bakanlık yapmış, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş
olan Refet Bele, Kazım Dirik, Hüsrev Gerede, Refik Saydam, Kemal Doğan,
Cevat Abbas Gürer gibi o zamanın birçok devlet ricaliyle, silah
arkadaşıyla birlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk İstanbuldan 16
Mayıs 1919 sabahı Bandırma gemisiyle Samsuna hareket ediyor. Bu
tarihî olay zaten biliniyor ama bunu şunun için özellikle söylüyorum: Farkındaysanız
19 Mayıs sabahı yani üç gün Karadenizde bir seyrüsefer
yapılıyor. Karadenizdeki bu seyrüseferi yapmaya hiç müsait olmayan
bir Bandırma gemisiyle geliyor. 47 metre uzunluğunda, bugün için
küçük bir tekne muamelesi yapılabilecek, 7 metre genişliğinde,
tek motorlu ve oldukça güvenliği tartışılabilir bir gemiyle
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları 19 Mayıs
sabahı saat sekiz buçukta Samsuna ulaşıyor.
Şimdi, bunu şunun için anlattım: Bu
gemi daha sonra, 1925 yılında satılıyor. Gemiyi satın
alan armatör bu gemiyi tekrar işletmeye müsait bir deniz
taşıtı olarak görmediği için gemiyi Haliçte
parçalıyor ve gemi çelik olarak satılıyor. Biz bu geminin
projelerini bulduk. O zamanın Valisi -buradan adını anmak
istiyorum, Allah sağlık ve sıhhat versin, şu anda emekli-
Metin İlyas Aksoy Beyle birlikte yaptığımız bir
protokolle bu gemiyi bire bir ölçekte Samsunda inşa ettik. Gemi, şu
anda Bandırma müze gemisi olarak Samsunda; güzel bir müze gemi olarak,
kurtuluş mücadelesinin neredeyse bütün anılarını içinde
taşıyan bir müze gemi hâlinde, 35 dönümlük bir alanda ki o alan da
Kurtuluş Savaşı Açık Hava Müzesi hâlinde
donatılmıştır, Kurtuluş Savaşında
kullanılmış olan birçok silah, araç gereç de orada sergilenmektedir.
Böylece, Bandırma gemisiyle ilgili anı, şu anda Samsunda
yaşamaktadır. Ama Samsun halkı, Bandırma gemisinin
bağlandığı, deniz kenarında karaya oturtturulduğu
yerin, Atatürkün karaya ayak bastığı yer değil
Atatürkün karaya ayak bastığı, 19 Mayıs sabahı
Samsuna çıktığı yerin de ihya edilmesi gerekir. gibi bir
talep olunca biz, Atatürkün Samsuna ayak bastığı, o zaman
Tütün İskelesi adındaki iskeleyi Kurtuluş İskelesi
adı altında -betonarme bir yapıyla kazık çakarak falan- iyi
bir iskele, iyi de bir gemi maketiyle birlikte ve Atatürkün o biraz önce
söylediğim 18 arkadaşıyla birlikte, 19
arkadaşının heykelleriyle birlikte, hemen hemen Türkiyenin
hiçbir yerinde olmayan ölçekte, çok şık, güzel bir açık hava
müzesini de orada inşa ettik. Yani Samsuna gelip de orada onu görmemek
bir eksikliktir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii,
Atatürkün ayak bastığı bu iskele ve ondan sonraki o
Kurtuluş Meydanı ve Kurtuluş Yolu
Bundan üç sene önce, 19
Mayısın yüzüncü yıl seneidevriyesi için yapılmış
olan Samsun toplantısında Cumhurbaşkanımızın ve
siyasi partilerimizin -ana muhalefet de olmak üzere- liderlerinin birlikte
fotoğraf çektirdiği yerdir burası, son derece güzel bir
anıdır. Ama Samsun halkı bizden bir şey daha istedi, dedi
ki: Bu, yetmez. Buradan Havzaya kadar, 89 kilometrelik bir yol var; bu,
Mahmur Dağından geçer. Son derece geçit vermez o yolu,
kullanıldığı yıllarda Geçit vermez Mahmur
Dağı geçilirse Karadenize inilir, Mahmur Dağı geçilirse
Karadenizden İç Anadoluya ulaşılır. efsanesinin
olduğu yolu da ihya etmemizi, bunu bir Ata Yolu olarak, bunu bir
Kurtuluş Yolu olarak ihya etmemizi de Samsun halkı bizden talep etti.
AHMET KAYA (Trabzon) Biz de talep etmiştik.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Atatürk,
bildiğiniz gibi Samsunda beş gün kalıyor; 1919un 25 Mayıs
günü de sabah erkenden ekibiyle birlikte, taşıtla Samsundan Havzaya
hareket ediyor. Tabii, Samsundan Havzaya hareket etmesinin sebebi, Samsun da
İngilizlerin işgali altında -tıpkı İstanbulun da
İngilizlerin işgali altında olduğu gibi- Samsunda
çalışma güvenliği yok.
Efendim, toparlayacağım ama bir dakika
rica edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yılmaz.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Şimdi,
Atatürk ve silah arkadaşları Havzada daha rahat bir
çalışma ortamı içerisinde oluyorlar.
Samsun halkı bizden bu yolun da ihya edilmesini
istedi. Biz de bu yolu Ata Yolu olarak, bir tarihî izlek olarak, bir tarihî
rota olarak, üzerindeki o zamandan kalma veya yoksa da onların
çekilmiş eski fotoğraflarından da hareketle hanlar, çeşitli
sundurmalar, çeşitli güvenlik durakları, işte, tuz depoları
vesaire gibi unsurları da bu yol üzerine yaparak o yola girip de
Samsundan Havzaya giden birisinin âdeta 1919un o -25 Mayıs gününü, 19
Mayıs- günlerini yaşamasına imkân verecek ölçekte birtakım
donatılarla o yolu donatmıştık.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun!
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Atatürk, 19
Mayısı takip eden Havza çalışmaları esnasında
değerli milletvekillerim, tabii, Havzada Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini
kuruyor, hatta orada ilk toplantıyı yapıyor, ilk mitingi
yapıyor, ilk artık ordu müfettişliğiyle ilgili
mücadelesinin burada süremeyeceğini, bunun
Efendim, bir dakikanızı daha istirham
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Bu mücadelenin
müdafaa-i hukuk cemiyetleriyle birlikte yapılacak olan bir mücadeleye
dönüştürülmesi gerektiğini söyleyince İngilizler bundan
rahatsız oluyor, Atatürkün görevden alınmasını istiyorlar
ve Padişah maalesef Atatürkü görevden alıyor. Atatürk, oradan
Amasyaya, Amasyadan bildiğiniz gibi Erzuruma ve Sivasa artık
görevden alınmış, 9uncu Ordu Müfettişi olarak değil
ama bir general olarak bu görevine devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, Havzada da
Atatürke ait olan bu hatıraların tümünü yaşattık. Ama bu
arada adını anmadan ve onların aziz hatırasına da
hitap etmeden sözümü bitirmek istemediğim 3 şahsiyet var: Bu
şahsiyetlerden biri Canbulatoğlu Ekrem Bey. Canbulatoğlu Ekrem
Berzeg ve onun oğulları Kâzım, Hazım ve Nazım
Berzegler, torunları, benim hep arkadaşım oldular, ben onlardan
dedelerinin hikâyelerini hep dinledim. Atatürkün Samsundan Havzaya kadar
olan güvenliğini yani Ermeni ve Rum çetelerinden korunmasını
sağlayacak olan şahsiyetlerin başında bu Ekrem Berzeg
Beyefendi geliyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Onun da heykelini
bir yere yaparak yaşattık. Akaloğlu Hacı Yusuf Ağa...
ENGİN ALTAY (İstanbul) 19
Mayısın yüzü suyu hürmetine bir dakika istirham ediyoruz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 19 Mayıs, 19
Mayıs.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Bir dakika daha
lütfen, son cümlem.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Bir de efendim,
bir şeyden daha bahsetmeden sözümü bitirmek istemiyorum. Bu Akaloğlu
Hacı Yusuf Ağalar ve Çonoğlu Bayram Efendiler -bütün
samimiyetimle söylüyorum- Atatürkün güvenliğini sağlamakla
kalmıyorlar hatta sahip oldukları bazı mülkleri vesaireleri de
Atatürkün emrine veriyorlar. Bunlardan Çonoğlu Bayram Efendi, Rauf Orbayla
Amasyaya giderken gece Atatürkle buluşuyor ve birlikte oldukları
Sekizgöz Un Fabrikasındaki toplantıda da onları orada
barınmak ve onların güvenliğini sağlamakla ilgili bir
sorumluluk alıyor. Allah onları da rahmet eylesin.
Kurtuluş mücadelesinin bu
kahramanlarını burada minnet ve şükranla anıyorum ama o 10
milyon nüfuslu fakir, savaş yorgunu bir milletin -büyük kurtuluş
mücadelesi vererek bugünkü cumhuriyeti kuran- ülkemizin bugünkü noktaya
gelmesini sağlayan, bu süreç içerisinde ülkemize hizmet eden, bugün 180
milyar dolar ihracatı, 800 milyar dolar gayrisafi millî hasılası
olan bir ülke hâline getiren, bugüne kadar bu ülkemize hizmet eden bütün
çalışanlarını da devletimizi yönetenleri de minnetle ve
şükranla anarak sözlerimi bitiriyorum. (AK PARTİ, CHP, MHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bravo!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle
söz vereceğim.
Sayın Şeker...
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, doğal afetlerden önce alınması gereken tedbirlere
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, doğal afetlerle
ve salgın hastalıklarla mücadele etmek zordur. Ancak gerekli
tedbirler alınır, alınan tedbirlere uyulursa olumsuz etkileri ve
verebileceği zararları en aza indirilebilir.
Dün, İzmirde
yaşadığımız 4,3 şiddetindeki deprem yine bizlere
Benimle birlikte yaşamaya mecbursunuz. dedi. Salgın
hastalıklar gibi depremler de önceden bilinmediği için önlem almak
mümkün değil.
Depremlerde can kaybını önlemek ve
zararlarını en aza indirmek için tıpkı coronavirüsün
yayılmaması için ve can kaybının en aza indirilmesi için
alınan tedbirler gibi, yaşanacak depremler için de özellikle can kaybına
neden olan depreme dayanıksız binalar için tedbir almak
zorundayız. Bütün vatandaşlarımız, Hükûmetimizin
vermiş olduğu destekleri kullanarak deprem olmadan önce
binalarını kentsel dönüşümle depreme dayanıklı hâle
getirmelilerdir diyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
kamudaki sözleşmeli personelin sorunlarına ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Kamuda memurlar, sözleşmeli personel, geçici
personel, işçiler, belediyede çalışan sözleşmeliler olmak
üzere farklı istihdam modelleri uygulanmaktadır. Önceki yıllarda
belirli aralıklarla memur kadrosuna alınan sözleşmeli
personeller, süresiz sözleşmeli uygulamasıyla birlikte 2014
yılından itibaren bu haktan mahrum olarak çalışma
hayatlarını sürdürmektedirler.
Her geçen gün süresiz sözleşmeli personel
sayısının artmasıyla birlikte bu personellerin
yaşadığı sorunlar artmaktadır. Tayin, nakil
hakkı, iş güvencesi ile disiplin yönetmeliği olmayan, yıllık
izinlerini kullanamayan ve yeniden atamalardan faydalanmayan süresiz
sözleşmeli personellerin yaşadıkları sorunların
giderilerek kadroya alınması acil ve öncelikli ihtiyaçtır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
3.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adanalı
esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sadece Adanada 3 bine yakın esnaf iflas etti,
kırk yıldır işlettiği ekmek teknesini zararına
satmak zorunda kalan vatandaşlarımız oldu. Yine sadece Adanada
bir günde 500e yakın icra dosyası açılıyor. Rakamlarla
sabit, 45 bin üniversite mezunu gencimizin işe girmek için büyükşehir
belediyesine başvurduğunu biliyoruz, bu rakam tam olarak
hesaplandığında yüz binleri geçecektir. Ne yazık ki genç
işsizlikte Adana, 30 büyükşehir içinde orana kıyasla 1inci
sırada.
Bereketli Çukurova toprakları tarıma
küstürüldü. Girdi maliyetlerinin yüksek olması, devlet desteğinin
sağlanmaması nedeniyle Çukurovada ekilen tarım arazileri son
bir buçuk senede yüzde 28 azaldı.
Adana, Türkiyenin içinde bulunduğu
buhranı en net yaşayan ilimiz durumunda. Aynı tablo ne
yazık ki birçok ilimizde karşımıza çıkıyor.
Artık yeter! Destek diye açıklanan 3 bin, 5 bin liralar esnafa can
suyu değil, böyle giderse ancak kefen parası olacaktır.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını kutladığına ve ABD Dışişleri
Bakanlığının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanla ilgili sözlerini kabul etmediğine ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gençlerimizin ve aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürk'ü
Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutluyor, başta Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere bu mukaddes toprakları bizlere vatan yapan tüm
şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
ABD Dışişleri
Bakanlığının Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alarak antisemitizmle
suçlamasını kesinlikle kabul etmiyorum. Çocukların öldürülmesini
kınayacak cesareti ve edebi olmayanların kimseye ders verecek ahlaki
bir duruşu yoktur. Tüm inançlara saygı duyan ve farklı din ve
inanç gruplarının barış içinde bir arada yaşama
kültürüne sahip bulunan toplumumuza bu şekilde mesnetsiz ithamlarla karşılık
vermek yerine, ABDyi Filistin konusundaki adil olmayan tutumunu muhasebe
etmeye davet ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın gerek Yahudi
soykırımı konusunda gerekse Türkiyedeki Musevi cemaatinin
haklarının korunması konusunda gösterdiği hassasiyet
ortadadır. Filistindeki yaşanan olaylar İslami değil, insanidir
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gültekin
.
5.- Niğde Milletvekili Selim Gültekinin,
Niğdeye yapılan tarımsal proje desteklerine ilişkin
açıklaması
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
2011-2021 yılları arasında Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı (KOP) tarafından Niğdemizde son on
sekiz yılda başta tarımsal sulama, kırsaldaki
dezavantajlı alanların kalkındırılması,
tarımsal eğitim, hayvancılık altyapısının
geliştirilmesi olmak üzere 222 projemize toplam 167 milyon 500 bin TL
ödenek aktarılarak projeler Niğdemize
kazandırılmıştır. 2021 yılı için ise yine
tarımsal sulama, tarım ve hayvancılık
altyapısının geliştirilmesi başta olmak üzere
tarımın ve sosyal faaliyetlerin geliştirilmesine katkı
sunacak 17 projemiz kabul edilmiş olup 11 milyon 500 bin TL ödenek tahsis
edilmiştir. Sayın Mustafa Varank Bakanımıza ve KOP
İdaremize teşekkür ediyor, Niğdemize hayırlı
olmasını diliyorum.
Tüm dünya ekonomisinin sıkıntı
yaşadığı bu dönemde, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Türkiye daha fazla
üretmeye devam etsin diye çiftçilerimize geniş kapsamda destekler
verilmekte, kolaylıklar sağlanmakta, projeler
kazandırılmaktadır. Önceliğimiz her zaman üretim diyor,
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
6.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, esnafa verilecek desteklere ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımızın
açıkladığı paketle ülkemizde 1 milyon 200 bine yakın
esnafımıza 3 ila 5 bin lira arası destek verilecek olması,
pandemi sürecinde zor durumda bulunan esnafımıza can suyu
olacaktır. Destek alacak tüm esnaflarımız adına
Hükûmetimize şükranlarımızı sunuyoruz. Ancak bu verilecek
hibe yardımı içerisine tekel bayilerinin dâhil edilmediği
söylenmektedir. Bu uygulama eğer gerçekten böyleyse evlerine ekmek
götürecek tekel esnafını zor durumda bırakacaktır;
ayrıca, tam kapanmada olsun, kısmi kapanmada olsun, kurallara tam
anlamıyla riayet eden tekel esnafının gönül
kırıklığına da sebep olacaktır. Yok, uygulama
eğer böyle değil ise bir an önce kamuoyu bilgilendirilmeli ve bu
yanlıştan dönülmelidir diyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
7.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, sağlıkçı, öğretmen ve polislere
verilen sözlerin tutulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Her seçim döneminde en çok söz verilen, en çok
kıymet verildiği söylenen ama verilen sözlerin hiç
tutulmadığı bazı meslek grupları vardır;
bunların başında sağlıkçılar, öğretmenler ve
polisler gelir. Her koşulda ve her zorlukta görevlerini yerine getirmeye
çalışan sağlıkçılar kötü çalışma
koşulları ile saldırı ve şiddet altında
görevlerini yerine getirmeye çalışırlar. Uzun mesai saatleri,
ödenmeyen primler ve düşük maaşlara rağmen pandemi sürecinde de
canlarını ortaya koymaktadırlar.
Maç olur, polis çalışır; miting olur,
polis çalışır; sokağa çıkmak yasak olur, yine polis
çalışır. Mesai mefhumu olmadan çalışan polisler fazla
mesai alamaz, izin hak edemez, hak ettiği 3600 ek gösterge de verilmez.
Eğitim emekçisi öğretmenlerimize ise
verilen sözler hiç tutulmadı. Değerli öğretmenlerimizin mesleki
ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir,
aşıları derhâl yapılmalıdır. Bu 3 meslek grubunun
maaşlarında iyileşme sağlayacak olan 3600 ek göstergenin,
iktidarın seçim vaadi olarak lafta kalmayarak bir an önce verilmesi
gerekmektedir.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
inşaat sektörünün sorunlarına, ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, inşaat sektörü ülkenin
lokomotif sektörlerinden biridir. Son bir yıl içerisinde inşaat
malzemelerindeki artışlar sektörü olumsuz şekilde
etkilemektedir. Bu artışların nedenleri sadece dövizdeki
artışla açıklanamaz. 5/5/2020 tarihinde 1 dolar 7 TL, 5/5/2021
tarihinde 1 dolar 8,25 TL yani yüzde 16-17lik bir artış söz konusu.
Yalnız aynı dönem içerisinde demirin tonu 3.200 liradan 6.600 liraya,
hazır betonun metreküpü 175 TLden 275 TLye, çimentonun torbası 11
TLden 24 TLye, betonun metreküpü 155 TLden 265 TLye, membranın
metrekaresi 80 TLden 190 TLye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Yüzde 100ün
üzerinde artışlar gerçekleşmiştir ve sektör olumsuz
etkilenmektedir. Maliye Bakanının ve Ticaret Bakanının
mutlaka bunu incelemesi ve çözüm üretmesi gerekir.
ORHAN SÜMER (Adana) Sayın Vekilim, aynen,
doğru.
BAŞKAN Sayın Şahin
9.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesir Erdekte Atatürkün Gençliğe Hitabesinin
sansürlenerek okunmasına ilişkin açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesirin Erdek ilçesinde Gençlik ve Spor
İlçe Müdürlüğünün düzenlediği 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı etkinliğinde Atatürkün Gençliğe
Hitabesi sansürlenerek okundu. Gençliğe Hitabenin okunmayan, sansürlenen
kısmı şu bölümdü: İktidarı elinde bulunduranlar, gaflet,
dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar
sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerinin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler.
Bu sansürün gerekçesi nedir? Balıkesir
halkı adına, bu sansüre neden olanları şiddetle
kınıyor, sebep olanlar hakkında gerekli idari işlemlerin
yapılmasını talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Girgin
10.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, turizm emekçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hazine taşınmazlarını izinsiz
kullanan turizm işletmecilerinin ödemesi gereken ecrimisillerin ödenme
süreleri Kasım 2022 tarihine kadar erteleniyor. Turizm işverenlerini
düşünen Hükûmet, turizm emekçilerini düşünmüyor. Turizm emekçilerinin
sağlıklı bir sezon geçirebilmeleri ve
vatandaşlarımızın korunması için sadece turizm
çalışanlarının aşılanması yeterli
değildir. Turistlerden aşı karnesi istenmelidir.
Turizm sektöründe sezonluk çalışan
işçilerin kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmesi
için aranan prim gün sayısı otuz güne, son üç yılda istenen
çalışma süresi yüz yirmi güne düşürülmelidir. Turizm emekçileri
aşırı çalışma riskiyle karşı
karşıyadır. Küresel salgını fırsat bilip günlük
on beş-on altı saatlik çalışma
yaygınlaştırılıyor. Aşırı
çalışma süreleri engellenirse turizmde yüzde 20nin üzerinde yeni
istihdam yaratılır. Salgın nedeniyle istihdam süreleri azalan
sezonluk işçilerin çalışma sürelerini uzatabilmek amacıyla
sezonluk istihdam desteği verilmeli ve sezonluk işçilerin en az
altı ay çalıştırılması bütçede desteklenmelidir.
BAŞKAN Sayın Ceylan
11.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Assos Antik Limanındaki turizm işletmelerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale Ayvacık Behramkale köyü sınırları içindeki Assos
Antik Limanı, turizm işletmeleri afet bölgesi ilanı sonrası
bölgede yapılacak kaya ıslahı çalışması
kapsamında yaklaşık beş yüz gün kapalı kalacak.
İlk Covid-19 vakasından bugüne düzenli faaliyet gösteremediklerinden
bölgede büyük bir ekonomik yıkım yaşayan işletmeler,
çalışma süresince de büyük bir ekonomik yoksunluğa
katlanacaklar.
Assosta mülk sahiplerine muvafakatname
imzalatılmak istenmiş ve çalışmada oluşabilecek
zararlardan ötürü bedel talep etmeyeceklerini kabul etmeleri istenmiştir.
Bu, kabul edilemez. Assosta tehlike oluşturan kaya parçalarının
ve taşların ıslah çalışmasının olabilecek en
hızlı şekilde yapılması sağlanmalıdır.
Bu süreçte ekonomik olarak büyük zarara uğrayacak bölgedeki
işletmelerin ve esnafımızın faizsiz kredilerle, nakdî hibe
destekleriyle desteklenmeleri, prim ödemelerinin kamu tarafından
yapılması ve çalışma süresince vergi
kolaylığı sağlanması çok önemlidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Ekinci
12.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 19
Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını tebrik
ettiğine ve Sivassporu kutladığına ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını tekrar tebrik ediyor, başta Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.
2020-2021 futbol sezonunda 19 maçlık
yenilmezlik serisiyle, 65 puanla ligi 5inci sırada tamamlayan ve ülkemizi
UEFA Avrupa Konferans Liginde temsil etme hakkı kazanan
yiğidoların göz bebeği Demir Grup Sivassporumuzu buradan bir
kez daha tebrik ediyor; başta Kulüp Başkanımız Mecnun
Otyakmazı, teknik direktörümüz, Sivasın öz evladı Rıza
Çalımbayı, futbolcularımızı ve taraftarımızı
kutluyor, Bekle bizi Avrupa! diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Subaşı
13.- Balıkesir Milletvekili Yavuz
Subaşının, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını kutladığına ilişkin
açıklaması
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Millî Mücadelenin 102nci yılında 19
Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını, bu
anlamlı günümüzü gençlerimizle beraber kutladık. Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü sadece anmak değil aynı zamanda anlamak da gerekmektedir.
Atatürkü anlamak tam bağımsız Türkiye demektir. Atatürkü
anlamak yerli ve millî olmaktır. Atatürkü anlamak emperyalist güçlerin
buyruğuna girmemektir. Atatürkü anlamak mandacılığa,
kolonyalizme, emperyalizme karşı çıkabilmektir. Atatürkü
anlamak Türkiyeyi dış ülkelere şikâyet etmemektir. Atatürkü
anlamak Türkiye eğer bir ülkeyle savaşırsa karşı
ülkenin saflarında Mehmetçike, ay yıldızlı bayrağa
karşı savaşmak demek değildir; Atatürkü anlamak her türlü
antidemokratik süreç ve güçlere karşı çıkabilmektir. Atatürkü anlamak vatanını,
bayrağını, devletini ve milletini sevmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) - Bu duygu ve
düşüncelerle, herkesi Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü anmaya ve anlamaya davet ediyor, başta gençlerimiz olmak
üzere 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızı
kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tuncer
14.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin,
Amasyada yaşanan kuraklığa ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
ülkenin tamamında olduğu gibi seçim bölgem Amasyada da 2021
yılında aşırı kuraklık yaşanmaktadır.
Sulama göletlerindeki su doluluk oranları yüzde 10lar seviyesindedir,
hatta tamamen kuruyan göletler hızla artmaktadır. Kuraklık
nedeniyle ürününü sulayamayan çiftçinin arpa ve buğdayları maalesef
kurudu, hayvan yemi olarak bile kullanılmayacak durumda. Yine şeker
pancarı ve soğan ekicileri de ürünlerini sulayamadıkları
için bu mahsullerini bozuyorlar. 2021 yılında çiftçi büyük bir
zararla karşı karşıya kalmıştır, bugün
mazota yapılan zam da cabasıdır. Kuraklık kader
değildir, kuraklığın doğurduğu zararları
devletin karşılaması elzemdir. Tarım Kanunu uyarınca
çiftçinin AK PARTİ iktidarından 200 milyarın üzerinde
alacağı vardır. Bu alacağını çiftçiye
ödediğinizde veya çiftçinin tüm borçlarını silip kalan
paranın da çiftçiye ödenmesi hâlinde kuraklığın
doğurduğu zarardan çiftçi kurtulacaktır. Aksi hâlde 2021
yılında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Taşkın
15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ABDnin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanla ilgili sözlerinin çifte standart olduğuna ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Terör devleti İsrailin 10 Mayıstan bu
yana Gazzenin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda
şehit olanların sayısı 65i çocuk, 39u kadın olmak
üzere 230a yükseldi, yaralı sayısı ise 1.710a
ulaştı. İsrail, Filistinli çocukların üzerine bomba
yağdırmaya, sivilleri, kadınları ve çocukları
vahşice katletmeye devam ediyorken Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın mazlumların sesi ve
dünyanın vicdanı olarak yapılan soykırımın
durdurulması için gösterdiği hassasiyetin ABD tarafından
kaygı verici olarak nitelendirildiği basında yer aldı.
Filistinde sivillerin, çocukların bombalar altında can vermesini
kıyıya vuran balina kadar dikkate değer bulamayanların
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu caniler
karşısında sessiz kalmayışından endişe
duyması, Batı dünyasının ve ABDnin çifte
standardını bir kez daha gözler önüne sermiştir diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
16.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, esnafın sorunlarına ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kapanma fiyasko, ne gerekli aşıyı
sağladılar ne de eve kapattıkları insanlara bakabildiler.
Esnafa sicil affı yok, kira ve stopajı kaldırmadılar,
vergi, sigorta borçları ertelenmedi. Artık gözünüzü
kulağınızı açın da milletin sesini bir duyun.
Kepenkler kapanıyor, borçlar çığ gibi esnafı eziyor. Eski
Ticaret Bakanınız Bakanlığına dezenfektan
satıyor, nüfuz ticareti yapıyor, Suçtur bu,
araştıralım. diyoruz; AKP ve MHP Hayır. diyor.
Şimdi de devletin Bakanı ekranlardan organize suç örgütü lideriyle
atışıyor, devletin kanalından da cevap veriyor Bana kumpas
yapıyorlar. diye. Devletin İçişleri Bakanı kendisine
kumpas yapıldığını bize anlatıyor; gülsek mi
ağlasak mı bu duruma, şaşırdık. Nasıl bir
devlet yönetimidir bu, nasıl bir anlayıştır? Türkiyeyi bu
duruma sizler getirdiniz, emin olun ki er geç bunun hesabını da ilk
seçimde vereceksiniz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Erbay
17.- Muğla Milletvekili Burak
Erbayın, Muğlada kamusal alanların
yağmalandığına ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Siyasi iktidarın Muğlamızın
doğal güzelliklerini, kıyılarını,
ormanlarını yağmalamasına maalesef salgın da tam
kapanma da engel olamıyor. Tam kapanma kararının alındığı
günlerde Fethiyede koruma bölgesi olan ve halkın ücretsiz olarak
kullandığı Karataş Plajına bir gece ansızın
bazı yapıların inşa edildiğini gördük;
şemsiyeler, şezlonglar getirilmiş bu plaja. Bu
yapıları kimin yaptığı, bu yapıların kime
ait olduğu bilinmiyor, kimin izin verdiği belli değil. Yerel
yöneticilerin, muhtarların, vatandaşların haberi yok.
Halkın plajı âdeta bir gecede gasbedildi. Anayasaya aykırı
olarak, halkın kullanımına açık kamusal alanlar, plajlar
yandaşlara peşkeş çekilerek halkın elinden alınıyor.
Burada da MUÇEV isimli yapının aktör olduğu iddia ediliyor.
Muğlada vatandaşların ve misafirlerin ücretsiz olarak
kullanabileceği plaj neredeyse kalmadı. Bu talana bir an önce son
verilmelidir. Muğlamızda kamusal alanların
yağmalanmasına, halkın bu alanları kullanmasının
engellenmesine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
BAŞKAN Sayın Bulut
18.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Pandeminin ağır yükünü çeken, bulaş
riskinin en yoğun olduğu yerlerden biri de eczanelerdir. Coronavirüs
mücadelesinde maalesef 51 eczacı, 19 eczane çalışanı
hayatını kaybetti. Eczacı ve eczane teknisyenleri öncelikli
olarak aşılandı ancak eczanelerde zorunlu olarak staj yapan, sayıları
2 bini bulan stajyer eczacılar diğer eczane çalışanları
gibi her gün Covid-19 hastalarıyla ya da temaslı kişilerle yüz
yüze gelmiş olmalarına rağmen aşılanmadı. Bir an
önce virüs kapma riski yüksek olan stajyer eczacılar
aşılanmalıdır. Ayrıca ekonomik destek ve teşvik
paketlerinde eczacılar da yer almalı, İlaç Fiyat Kararnamesi
güncellenmeli, elektronik reçeteye de bir an önce geçilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tutdere
19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi atık su arıtma
tesisinden çevreye yayılan koku nedeniyle vatandaşın mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkürler Başkanım.
Anayasamızda herkesin sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşaması temel hak olarak düzenlenmiştir.
Bu kapsamda Adıyaman Merkez Karapınar Mahallesi
sınırları içerisinde bulunan 352 bağımsız
bölümden oluşan Gülbeyaz konutları ile 75 bağımsız
bölümden oluşan Yeşil Vadi Konutlarındaki
vatandaşlarımız Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi atık
su arıtma tesisinden çevreye yayılan koku nedeniyle mağdur
durumdadırlar. Yıllardan beri devam eden mağduriyetin
giderilmesi için verilen sözler tutulmamış, sorun nedeniyle
vatandaşlarımız evlerini terk edecek duruma gelmişlerdir.
Bahsi geçen evlerde yaşayan vatandaşlarımızı gece
yarıları uykularından uyandıracak kadar etkili olan ve
çocuklar başta olmak üzere burada yaşayan herkesin
sağlığını tehdit edecek boyutta bulunan bu sorunun
çözülmesini tüm hemşehrilerimiz beklemektedir.
Buradan Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına,
Adıyaman Belediyesine ve OSB yönetimine açıkça çağrıda
bulunuyorum ve bu kurumları göreve davet ediyorum. Gülbeyaz ve
Yeşilvadi konutlarında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başevirgen
20.- Manisa Milletvekili Bekir
Başevirgenin, esnafın sorunlarına ilişkin
açıklaması
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı tarafından
açıklanan son esnaf destek paketi, esnaflarımızın derdine
çare olmuyor. Bu destekten esnaflarımızın çoğu
yararlanamıyor; esnafın faturaları, kiraları, vergi
borçları birikti. Borçlarını önceden yapılandıran
esnaf, kapalı tutulan iş yerleriyle borcunu nasıl ödeyecek?
AVMler açık, toplu taşımalar dolu, fabrikalar aralıksız
çalışıyorken pandeminin faturası neden küçük esnafa
kesiliyor?
Pandemi döneminde esnafa yeterli desteği
vermeyen iktidar ise zam üstüne zam yağdırmaya devam ediyor. Verilen
desteğin kaynağı yine vatandaş oluyor. İktidar
akaryakıta yaptığı fahiş ÖTV zamlarıyla esnafa
verdiği desteği geri alıyor. Pandemide esnafa verilen bütün
desteklerin toplamı ise yandaş şirketlerin bir kalemde silinen
vergilerine bile yetişemiyor.
Pandemi döneminde vatandaşına destek
olacağına yükünü daha da artıran bir iktidarla karşı
karşıyayız. Vatandaş da, esnaf da iktidara
hakkını helal etmiyor.
BAŞKAN Sayın Nergis, buyurunuz.
21.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergisin,
büyük Çerkez sürgününün 157nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HÜLYA NERGİS (Kayseri) Yarın 21
Mayıs 1864; büyük Çerkez sürgününün yıl dönümü, 157nci yıl
dönümü olacak yarın. Atalarımızın sıcak denizlere
inmek isteyen Çarlık Rusyasıyla üç yüzyıl devam eden
savaşlarının yenilgiyle sonuçlanması neticesinde, Çerkezler
kendilerine kucak açan Osmanlı topraklarına göç ettirildiler. 1,5
milyon Çerkez yola çıktı ancak bunların 500 bini kötü yol
koşullarından ve açlıktan dolayı yolda vefat etti. 1 milyon
Çerkez atalarımız Osmanlı topraklarına intikal etti ve
Osmanlının muhtelif bölgelerine yerleştirildiler. Ben bugün
atalarımızı, sürgünde vefat eden atalarımızı
rahmetle yâd etmek istiyorum ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.
Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, İYİ Parti Isparta İl Başkanı
Mustafa Şimşeke Allahtan rahmet dilediğine, esnafa ve çiftçiye
yapılan yardımların yetersiz olduğuna ve Covid tedavisinde
kullanımı durdurulan sıtma ilacıyla ilgili Sağlık
Bakanlığı tarafından açıklama yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında Covid-19 sebebiyle
kaybettiğimiz İYİ Parti Isparta İl
Başkanımız Mustafa Şimşeki rahmetle anıyorum.
Merhum Başkanımıza Yüce Allahtan rahmet, kederli ailesine sabır
diliyorum, camiamızın başı sağ olsun.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
malumunuz olduğu üzere Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan
geçtiğimiz hafta esnafa ve çiftçiye sözde müjde paketi
açıklamıştır. Açıklanan paket incelendiğinde
esnafa, yoksula ve çiftçiye müjde diye verilen miktarların yetersiz ve
eksik kaldığı ortaya çıkmıştır. Sayın
Erdoğanın açıkladığı paketi mümkün olduğu
ölçüde inceledik. Müjde diye sunulan pakette 225 bin esnafa 1 milyar 175
milyon lira verilirken 2021 yılında, yalnızca 2021
yılında Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprülerinden geçmeyen
arabalar için müteahhitlere ödenen para tam 14 milyar 588 milyon lira
olmuştur. Yani 2 köprü için müteahhide ödenen miktar esnafa müjde diye
verilen paranın yaklaşık 12 katıdır. 2021
yılında 12 şehir hastanesine -gelmeyen- verilen garanti hasta
sayısını tamamlamak için müteahhitlere ödenen para ise toplam 16
milyar 348 milyon lirayken Sayın Erdoğanın müjde diye
açıkladığı pakette 2 milyon yoksul için ayrılan bütçe
sadece 2 milyar 100 milyon lirada kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yani şehir hastaneleri için müteahhitlere ödenen para,
yoksul vatandaşımıza müjde adıyla verilen miktarın
yaklaşık 8 katıdır. Açıkladığı pakette,
kredilerini ödeyemeyen çiftçinin borcunun ertelendiğini müjde diye
duyuran Sayın Erdoğan, son on yılda o meşhur 5 müteahhidin
defalarca vergi borçlarını affetmiş ve hatta silmiştir.
Daha da vahim olan, silinen toplam vergi miktarları da kamuoyuna
açıklanmamıştır, rakamlar ortadadır. Ayrıca bugün
gerçekleşen akaryakıt zamlarına bakıldığında
da Hükûmet kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alma eğilimine
girmiştir. Hükûmet, esnaftan, çiftçiden, yoksuldan kestiği
paraları maalesef ve maatteessüf müteahhitlere aktarmaya devam ediyor.
Takdir yüce Türk milletinindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, Sağlık
Bakanlığının 7 Mayısta Covid-19 Tedavi Rehberinde
yaptığı güncellemeyle sıtma ilacı hidroksiklorokinin
Covid hastalarına verilmesi durduruldu. Bakanlık, Dünya
Sağlık Örgütünün kararını takip ederek hidroksiklorokin
ilacını Coronavirüs Tedavi Rehberinden çıkardı, bu ilaç
coronovirüs tedavisinde artık kullanılmayacak. Oysa Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca pandemi sürecinin henüz başında, 15 Nisan
2020 tarihinde yapmış olduğu basın toplantısında
hidroksiklorokini dünyada en yaygın kullanan ülkenin Türkiye olduğunu
ve bütün vakalara ve şüpheli vakalara hidroksiklorokin tedavisine
başladıklarını açıklamıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Koca ilacı erken aşamada
kullandıklarını övünerek açıklamış ve tedavideki
başarılarını da buna bağlayarak Biz bu ilaçtan, daha
vaka görülmeden 1 milyon kutu alıp depoladık. demişti.
Sağlık Bakanı daha önce İlaçtan fayda gördük. derken
şimdi hangi zarar görülmüştür ki ilacın kullanımı
durdurulmuştur? Hidroksiklorokinin görülen ya da tespit edilen yan
etkileri ve bu etkilere bağlı çıkan sağlık
sorunları nelerdir? Keza, bu ilacın kullanımından
dolayı bağışıklık sistemi hasar gören ve bu
sebeple hayatını kaybeden vatandaşlarımız var
mıdır? Covid-19 tedavisini tamamladıktan kısa bir süre sonra
ölen vatandaşlarımız için birtakım tespitlerde
bulunulmuştu. Bu ölümlere ya da kalp krizlerine -tetikleyen-
hidroksiklorokinin yol açtığı ifade ediliyor. Bunlar doğru
mudur? Tüm bu sorulara cevap vermeden oldubittiye getirerek elinizi
yıkayıp bu işten sıyrılmak mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Bu ilacı kullandığı için mağdur edilen,
hayatını kaybeden milyonlarca vatandaşımızın
sorumluluğu sizin üzerinizdedir. Bu konuyla ilgili gerekli
açıklamaların yapılmasını ve kamuoyunun
aydınlatılması hususunu yüce Meclisin bilgilerine sunuyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Zonguldak Karadon ve Soma Eynez Maden Ocaklarındaki grizu
patlamalarının yıl dönümlerine, madencilerin sorunlarına ve
Avrupa Güreş Şampiyonasında madalya alan güreşçileri
tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
17 Mayıs 2020da Zonguldak'ın Kilim
ilçesindeki Karadon Maden Ocağında meydana gelen grizu
patlamasında 30 madencimiz hayatını kaybetmişti. Diğer
yandan, 13 Mayıs 2021 Soma maden kazasının 7nci yıl dönümü
idi. 13 Mayıs 2014te Soma Kömür İşletmelerine bağlı
Eynez Maden Ocağında yaşanan faciada 301 madencimiz
hayatını kaybetmiş, 486 işçimiz de
yaralanmıştı. Soma ve Zonguldak'ta meydana gelen bu elim
kazalarda anne ve babalar evlatlarını, kadınlar eşlerini,
çocuklar babalarını yitirdi. Yerin yüzlerce metre altında bir
avuç kömür için bir ömür veren madencilerimizi bir kez daha rahmet ve dualarla
anıyor, ailelerine başsağlığı ve sabırlar
diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Soma Kömür İşletmeleri 301 madencimizin
hayatını kaybettiği Eynez Maden Ocağını, Türkiye
Kömür İşletmelerinden hizmet alım sözleşmesiyle
aldığı için Türkiye Kömür İşletmeleri bu maden
ocağında çalışanların ihbar ve kıdem
tazminatlarını 2020 yılının ilk çeyreğinde yasal
faiziyle birlikte ödemiştir. Fakat, Soma Kömür İşletmeleri
tarafından redevans yöntemiyle işletilen Işıklar,
Geventepe, Atabacası Ocaklarında çalışan 840 madencimiz
kıdem ve ihbar tazminatlarını alamamışlar idi. 23
Temmuz 2020 tarihinde İş Kanununun geçici 11inci maddesine
Meclisimizde yapılan bir eklemeyle Soma Kömür İşletmeleri
Kurumuna ait redevans sözleşmeleri kapsamında yer alan
Işıklar, Atabacası, Geventepe Ocaklarında
çalışanların tazminatlarının ödenmesine yönelik
düzenleme yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ancak, 17 Aralık 2003 redevans
sözleşmesiyle Türkiye Kömür İşletmelerinden Darkale Maden
Ocağını alarak işleten ve 4 Ocak 2014te redevans
sözleşmesi biten Uyar Madencilik, 2012 yılında işten
çıkardığı 804 madencimizin iki aylık
maaşları ile kıdem ve ihbar tazminatlarını
ödememiştir. Yer altı madenciliği sektöründe adaleti tesis etmek
için 3213 sayılı Maden Kanununda redevans sözleşmeleriyle
işletilen maden ocaklarında çalışanların kıdem ve
ihbar tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmeleri
tarafından ödenmesine yönelik bir düzenleme beklentisi de devam
etmektedir. Konuyla ilgili olarak Enerji Bakanlığı yetkilileriyle
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekli görüşmeler yapılmıştı,
bu konuda yürütülen bir çalışma olduğunu da biliyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak madencilerimizin sorunlarının
çözülmesi konusunda desteğimizi vermeye de hazırız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Bu vesileyle, yerin metrelerce altında son
derece riskli ve zor koşullarda alın teriyle ekmeklerini kazanan ve
hayatını kaybeden bütün madencilerimizi rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, millî sporcularımız
2021 yılının başından bu yana farklı
branşlarda düzenlenen şampiyonalarda bizleri sevindirmeye devam
ediyor. 17 Mayıs 2021de Makedonyada başlayan 23 Yaş Altı
Avrupa Güreş Şampiyonasında Millî Güreşçilerimiz Erhan
Yaylacı, Anıl Berkan Kılıçsallayan ve Ramazan Sarı
altın madalya; Cavit Acar, Emrah Ormanoğlu ve Emre Çiftçi bronz
madalya kazanmıştır. Ülkemize büyük sevinç yaşatan millî
güreşçilerimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını
diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Biz teşekkür ederiz.
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş.
24.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Emine ve Ferit Şenyaşarın derhâl
serbest bırakılması gerektiğine, büyük Çerkez sürgününün
157nci yıl dönümüne, çocuk işçi ölümlerine, asgari ücretin
artırılması gerektiğine, Hakkâri ve Dersimde onlarca
Kürtün kaçakçılık gerekçesiyle kolluk kuvvetleri tarafından
katledildiğine ve iktidarın Kürtlere yönelik düşmanlık
siyasetine son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bugün Eş Genel Başkanımız
sevgili Pervin Buldan Urfada. Urfada yetmiş üç gündür adalet nöbetini
sürdüren Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşarı
ziyaret etmek istedi fakat maalesef Eş Genel
Başkanımızın ziyaretinden kısa bir süre önce Emine ve
Ferit Şenyaşar darbedilerek gözaltına alındı ve
gözaltına alınma sebepleri olarak da kamu görevlisine hakaret
yalanı atıldı. Açıkçası, bir anne ve evladı
yetmiş üç gündür Adalet istiyorum. diye bir yazı tutarak -bir
adalet kâğıdıyla- sadece oturuyorlar ve adliyenin önü yirmi dört
saat izleniyor, ailenin etrafında yirmi dört saat polis var ve kamu
görevlisine hakaret yalanını utanmadan ortaya koyuyorlar. Bu tam
anlamıyla bir rezalettir. Meclisin 3üncü büyük partisinin Eş Genel
Başkanının Urfada olduğu bir dönemde bunun
yapılması ve bir anne ve oğlunu, aileden 3 kişiyi
kaybettikleri hâlde failleri elleri kolları serbest hâlde Urfada
dolaşırken adalet arayan anne ve oğlunu gözaltına almak ve
darbetmek tam da bu iktidara yakışır bir pratik olmuştur.
Şunu söylemek istiyorum: Açıkçası neyi, kimden gizliyorsunuz?
Görüntüleri keşke bütün milletvekilleri ve Türkiye izlese; basın
mensupları Eş Genel Başkanımız Sayın Pervin
Buldanın açıklamasını vermesin diye kolluk güçleri
tarafından etten duvar örülmüştür. Bunu reddediyoruz. Emine anneyi ve
oğlunu derhâl serbest bırakın, katilleri kovalayın demek
istiyorum.
Sayın Başkan, bugün 20 Mayıs ama
yarın 21 Mayıs Çerkez soykırımının yıl
dönümü, 21 Mayıs 1864 olarak kayıtlara geçmiş, anma günü olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Açıkçası, büyük sürgünün 157nci anma döneminde Çerkezlerin
yaşadıkları soykırımın tanınması,
sürgün bir halk olarak çifte vatandaşlık hakkının
tanınması, Çerkezlerin ana yurda dönme istemlerine kulak verilerek
destek olunması ve Çerkezlerin yaşadıkları sorunların
çözümüne dair çalışmaların yapılması
çağrısını bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum ve
Halkların Demokratik Partisi olarak geçmiş felaketlerle hakiki bir
yüzleşmenin yollarını inşa etmenin sorumluluğuyla
Çerkez sürgünü ve soykırımında zulme uğrayan ve
yaşamını yitirenlerin tümünü saygıyla anıyorum.
Çocuk işçi ölümleri konusunda İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi bir rapor
yayımladı: Nisan ayında 249 ölüm, bu yılın ilk dört
ayında ise 735 işçi yaşamını yitirdi; ölenlerin 19u
kadın, 230u erkek ve daha vahimi 8 çocuk da yaşamını
yitirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) MEB
verilerine göre 3 milyon çocuk uzaktan eğitime katılamıyor ve 3
milyon çocuğun ne olduğunu herhâlde Millî Eğitim Bakanı
hâlâ anlayamadı. Koca bir nesli ziyan ederken iktidar, kendi
yandaşlarını zengin etmek peşinde. Onlarca çocuk can
veriyor; binlerce çocuk tarlada, fabrikada, inşaatta, torna
tezgâhlarında çalışmak zorunda kalıyor ve biz bu patron
zorbalığına, fazla mesailere, düşük ücretlere ve ölüm riskine
karşı, çocukların burun buruna olduğu bir gerçeğe
karşı derhâl onların geleceğini garanti altına
almalıyız demek istiyorum.
Sayın Başkan, ekonomi konusunda yine tablo
vahametini sürdürüyor, açlık sınırı hızla
artıyor. Son on sekiz yılda 6 kat artan açlık
sınırı gittikçe daha fazla insanı etkiliyor ve açlık
sınırı asgari ücreti yakalayarak 2.816 lira oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Asgari
ücretin sefalet ücreti olduğunu bir kez daha dile getiriyor ve insan
onuruna yaraşır bir yaşam için asgari ücretin en az 4 bin TL
yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Açıkçası,
Türkiyede yapılması gereken kaynakları geçim
sıkıntısı yaşayan halka aktarmak iken iktidar, yine
dün gece yarısı yayımladığı
Cumhurbaşkanı kararına göre, akaryakıt ürünlerinden
alınan özel tüketim vergisini yüzde 54, yüzde 78 ve yüzde 189
oranında artırdı. Açıkçası, bir kara mizah partisi
gibi çalışıyor AKP artık. Yine dün dedi ki: Yeni petrol ve
doğal gaz müjdelerine hazır olun. Ama bunu demek, zam ve vergi anlamına
geliyor. Bunu da üzülerek paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Açıkçası, tüm hikâyeler iflas bayrağıyla sona eriyor ve
mağdur ettikleri milyonlar, zengin ettikleri bir avuç müteahhit ve
yandaş ama tarihte hiçbir halktan iktidarlar kaçamadı ve
kaçamayacaksınız.
Sayın Başkan, çok önemli bir mesele,
bilerek en sona bıraktım, umarım hoşgörü gösterirsiniz.
Önceki gün yani 18 Mayısta Hakkârinin Derecik ilçesi Hacıbey köyünün
Derindere mezrasında hayvanlarını otlatan çoban 23
yaşındaki Şahap Şendol ve 17 yaşındaki Celil
Ekinci yaralandı. Bu ilk olay değil, mesela Celil Ekincinin
kardeşi Reşat Ekinci de yine Aralık 2020de
yaralanmıştı. 7 Mayısta yine Ovacıkın Tilek
köyünden Murat Yıldız isimli genç mantar toplamak için gittiği köyde
katledildi. Neyle? SİHA ve helikopterlerle. Şimdi, Hakkâri ve Dersim
birçok köylünün, Kürtün hayvancılık yaptığı yerler;
mantar, ışkın gibi yiyecekleri toplamak için insanlar
dağlara çıkıyorlar. Zaten savaş bölge ekonomisini felç
etmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ekonomik
açıdan bu, orada yaşayanlar için çok büyük bir önem arz ediyor.
Şimdi, onlarca Kürt, kolluk güçleri tarafından katlediliyor ve
valilikler hep aynı açıklamayı yapıyor:
Kaçakçıydı. Dur ihtarına uymadı. Fail katiller ise
Havaya ateş açtık. Sözlü ikaz edildi. Silah tutukluk
yaptı. diyorlar ve katliamlara ilişkin hiçbir yargılama
mekanizması da harekete geçmiyor. Bu, açıkçası, Kürt kentlerini
insansızlaştırma politikasıdır. Şu isimleri
lütfen bütün milletvekilleri dinlesin: 2016 yılından bu yana sadece
Hakkâride Sürmi İnce, Aydın Tümen, Serhat Buldan, Nejdet
İşözü, Rahmi Sefalı, Sertip Şen, Vedat Ekinci, Şerali
Dereli ve Özcan Onay kolluk güçleri tarafından katledildi. İşte
yanı başımızdaki Gazze dediğimiz budur; Hakkâridir,
Dersimdir, Diyarbakırdır, Mardindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Dersimde son altı yılda 11 sivil yurttaş yine kolluk
tarafından katledildi. Bunun ayrıntısını diğer
önergede ifade edeceğim.
Açıkçası, 3 kuşaktır aynı
aileden, kendi topraklarında yaşamakta ısrar ettikleri için
Kürtler öldürülüyor. Dersim de öyle, Hakkâri de öyle; kürdistan
coğrafyasının birçok ilçesi, ili bu katliamlara
tanıklık ediyor. Roboskide failler hâlâ yargı önüne
çıkarılmadı.
Ben kolluk güçlerine sesleniyorum: Kürtlere yönelik
suç işlemekten vazgeçin. Hakkâri Valisine ve Dersim Valisine sesleniyorum:
Lütfen, failleri aklamayın. İktidara sesleniyorum: Kürtlere yönelik
yürüttüğünüz bu düşmanlık siyasetine son verin.
Çok teşekkür ediyorum Başkan.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay.
25.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını tebrik ettiğine, büyük Çerkez sürgününün 157nci
yıl dönümüne ve eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanla ilgili yolsuzluk
iddiaları karşısında hesap sorulabilmesi için 301
imzanın 5 siyasi partinin ortaklaşmasıyla sağlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, dün 19 Mayıstı.
Yüz iki yıl sonra, aynı zamanda büyük kurtarıcının
140ıncı doğum gününü de milletçe bütün engellemelere
rağmen pandemi koşulları, vesair- coşkuyla kutladık.
Dün Türkiye, 84 milyon olarak yüz iki yıl önce Samsun Limanındaki
heyecanı ve azmi yaşadı. Dolayısıyla, biz de bunun
mutluluğunu yaşıyoruz.
19 Mayıs 1919, kurtuluş ve kuruluşun
ilk adımıdır; 19 Mayıs 1919, özgürlük ve
bağımsızlık meşalesinin ilk ateşidir; 19
Mayıs 1919, Anadolu halklarının kardeşliğinin ve ortak
kader birliğinin ilk günüdür. Bu ateş sönmeyecektir,
kardeşliğimiz bitmeyecektir; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır ve Mustafa Kemal Atatürke hasretimiz, minnetimiz, sadakatimiz
sonsuza kadar yücelerek sürecektir. Bu vesileyle, Atatürkü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramı vesilesiyle, başta gençlerimiz olmak üzere, aziz
milletimizin bu kutlu gününü bir kere daha tebrik ediyoruz.
Sayın Başkan, yarın 21 Mayıs,
önemli bir gündür. Kafkas halklarının sürgün edilişinin
başladığı gündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Çerkez bir anadan olma, bir Çerkez yeğeni olarak
Çerkez sürgününün 157nci yılında ana vatanlarından sürgün
edilen Kafkas halklarının acılarını yüreğimizde
hissediyoruz. Sürgün yolunda yaşamında yitiren insanlarımızı
rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
cumhuriyet tarihimizde ilk kez bir Bakan, hakkında açık yolsuzluk
iddiaları karşısında tek bir yasal işleme tabi
tutulmuyor. Belgeleriyle açık, Bakanlık tarafından resmen kabul
edilmiş bir tablo var ortada. Eski Ticaret Bakanı Pekcan ve eşi,
pandemi sürecinde bir dezenfektan şirketi kuruyor ve ürünlerini
piyasanın 2 katı fiyatına başında bulunduğu
Bakanlığa satıyor; bununla da kalmıyor, nüfuzunu kullanarak
başka kamu idarelerine, şirketlere ve meslek kuruluşlarına
satış yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Görevi kötüye
kullanma var, Kamu İhale Yasasını çiğneme, ihaleye fesat
karıştırma var, haksız kazanç var, nüfuz kullanarak
rekabeti engellemek var, devleti zarara uğratmak var. Bu açık suçlar
karşısında biz, milletin Meclisi olarak hiçbir adım
atmayacak mıyız, görmeyecek, duymayacak mıyız? Türkiye
Büyük Millet Meclisi asrın nüfuz suistimali ve rüşvet yolsuzluğu
sayılan 17-25 Aralık yolsuzluğundan sonra ikinci bir günaha,
ikinci bir ayıba ortak mı olacak? Bunun için gereken bellidir, 301
saygıdeğer milletvekilinin imzasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz Meclisin son
oturumunda araştırma önergesi vererek konuyu sayın
milletvekillerimizin dikkatine sunduk fakat önergemiz görüşülürken bir tek
milletvekillinden -iktidar bakımından söylüyorum- bu konuda tek söz
duymadık. Biz buradaki vicdana, ferasete güvenmek istiyoruz.
Halkımızın, devletimizin en zor gününde cebini doldurmaya
kalkanların arkasında hiçbir milletvekilinin
durmayacağını, duramayacağını düşünüyoruz.
Vekâletini taşıdığımız milletimizden helallik
alabilmek için, vicdanları rahatlatabilmek ve böyle usulsüzlüklerin önüne
geçebilmek için adil bir yargılama zorunludur. Cumhuriyet Halk Partisi 136
milletvekiliyle soruşturma önergesinin altına imzasını
koymuştur. Mecliste grubu bulunan, bulunmayan -başta AK PARTİ
olmak üzere- tüm siyasi parti gruplarının başkanlarına ve
milletvekillerine buradan sesleniyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu günaha, bu
ayıba ortak olmamalıdır Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu
kepazeliğin hesabının sorulabilmesi için Anayasa gereği
öngörülen 301 imza Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugün 5 siyasi partinin de
ortaklaşmasıyla sağlanmalıdır. İşte bu
sağlanırsa, arkanızda duran yazı vücut bulmuş olur,
hayata geçmiş olur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.
Buyurunuz Sayın Özkan.
26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
esnafa ve çiftçiye hibe paketine, ülke ve millet olarak bütün mazlumlara kol
kanat gerdiğimize, nöbetlerinin 555inci günündeki Diyarbakır
Annelerini saygıyla selamladığına ve PKK terör örgütünü bir
kez daha kınadığına ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
malum olduğu üzere, rahmet ayı ramazanışerifi ve Ramazan
Bayramını salgın tedbirleri altında geçirdik.
Tabii, âdeta, 2002de, 2003te, salgının
2020 yılında aziz milletimizi ve bütün dünyayı
saracağı biliniyormuşcasına sağlık
altyapımızı güçlendirdik. Sağlık ocakları, devlet
hastaneleri, şehir hastaneleri, ilaç endüstrisi, sağlık
teknolojileri ve aşı çalışmalarında, hamdolsun, çok
başarılı noktaya geldik ve bu sayede
vatandaşlarımızın sağlığını
korurken salgının ortaya koyduğu sosyal ve ekonomik
sıkıntıları da aşmak için bir dizi sosyal, ekonomik
paketi milletimizle buluşturuyor ve milletimizin gönlünü almaya ve bu
dönemde milletimizle kader birlikteliği içerisinde bu süreci aşmaya
gayret ediyoruz.
Tabii, özellikle, son olarak Sayın
Cumhurbaşkanımızın esnafa ve çiftçiye dönük
açıklamış olduğu paket son olmayacak ve akabinde nice
paketlerle ülkemizin ekonomik kaynaklarını milletimize hakça, adil
bir şekilde paylaştırmak suretiyle inşallah milletimizle
beraber bu süreci aşacağız. Özellikle esnafımıza
dönük, 2 grup hâlinde 3 ve 5 bin TL hibe ödemesi, yine 2 ayrı grup hâlinde
1 milyon 384; binden fazla esnaf ve sanatkârımıza 4 milyar 622 milyon
lira kaynak; 1inci gruptaki 235 bin esnafımıza 5 bin lira hibe
ödemesi, 1 milyon 150 bini aşkın işletmemizi kapsayan, 1 defaya
mahsus 3 bin TL hibe; kuraklıktan zarar gören ve Ziraat Bankasına,
Tarım Kredi Kooperatiflerine borcu olan çiftçilerimizin
borçlarının ötelenmesi, bakliyat alım fiyatlarında ton
başına kırmızı mercimekte 5 bin TL, yeşil
mercimekte 4.150 TL
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Aşı nerede?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
nohutta ise 4.050 TL
olmak üzere hibe; bu yıl için yaş çay alım fiyatında
kilogram başına 3,87 lira destek, ton başına sert ekmeklik
buğday alım fiyatında 2.250 lira destek -4 liraya
yükseltilmiştir- yine, ton başına hububatta 275 lira, bakliyatta
ise 910 lirayı bulan prim ve destekler milletimize inşallah hibe
olarak dağıtılacaktır.
Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malum olduğu üzere son İsrail terör devleti
uygulamaları orada, Filistinli kardeşlerimize mazlum coğrafyada
yeni bir mağduriyet yaşatmıştır. Ülke ve millet olarak
dünyadaki bütün mazlumlara kol kanat gerdiğimiz, anne şefkati
gösterdiğimiz gibi; geçmişte İspanyadan, Almanyadan kaçan
Yahudilere anne şefkatini milletimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
en güzel şekilde
gösterdiği gibi, bugün Filistindeki mazlum kardeşlerimize de
aynı şefkati gösteriyoruz. Ancak böylesi bir merhamet ve medeniyet
duruşu bütün uluslararası toplumdan takdir görürken maalesef Orta
Doğuda kan ve gözyaşının banisi olan, petrol, silah ve
faiz üzerinden yürütülen emperyalist yaklaşımların sebebi olan
coğrafyalar Sayın Cumhurbaşkanımızı
antisemitizmle suçlamışlardır. Oysaki Sayın
Cumhurbaşkanımız, milletimizin tarih boyunca ortaya koyduğu
bütün şefkat ve merhamet anlayışının âdeta milletimiz
adına tecessüm etmiş hâlidir. Bu anlamda, antisemitizm ve İslam
karşıtlığı açısından bütün dünyanın
dikkatini çeken çalışmaları yürütüyoruz ve bundan sonra da
yürüteceğiz. Hiçbir milletin tarihte görmüş olduğu zulüm
başka milletlere zulüm göstermesine haklı bir gerekçe olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu da duruşumuzu
net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Ve tabii, son olarak özellikle PKK terör örgütü tarafından
dağa kaçırılan çocuklarımız için Diyarbakırda
nöbet tutan annelerin, Diyarbakır Annelerinin 555inci nöbet günündeyiz.
Anne Hacire Akarla başlayan ve bir çığ gibi büyüyen, Türklere,
Kürtlere, Araplara, gönül coğrafyamıza ihanetle düşmanlık
besleyen terör örgütüne karşı bu duruş, bu maşerî vicdan
inşallah bu coğrafyada yeniden adaletin ve barışın
kurulmasına vesile olacaktır. Lafa gelince demokrasiyi, çocuk ve
kadın haklarını ağzından düşürmeyenler,
evlatları dağa kaçırılmış anneler söz konusu olunca
maalesef sessizliklerini sürdürüyorlar. Her şeye rağmen, soğuk
sıcak demeden, tehditlere boyun eğmeden, beş yüz elli beş
günden beri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
haklı
mücadelelerini sürdüren Diyarbakır Annelerimiz inşallah terörün ve
onun siyasi uzantılarının kökünü kazıyacak ve bitirecektir.
Şairin Kadınlar bilirim ülkeme ait /
Yürekleri Akdeniz gibi geniş / Soluğu Afrika gibi sıcak / Yaslandın
mı çınar gibidir onlar / Sardın mı umut gibi. dediği
Diyarbakır Annelerimizi Gazi Meclisimizden bir kez daha saygıyla
selamlıyorum, başarılarının ve mücadelelerinin
yanında olduğumuzu ifade ediyorum. Özellikle Kürtlere düşman
olan ve Kürt kardeşlerimizin kanını döken PKK terör örgütünü;
Kürtlerin, Arapların, Türklerin barış içerisinde
yaşamasını tehdit eden, maalesef, silah, petrol ve faiz
üzerinden yürütülen emperyalist emellere taşeronluk vazifesi güden PKK
terör örgütünü bir kez daha kınıyorum ve inşallah, pek
yakında onları tarihin o kirli ve karanlık sayfalarına
gömeceğimizi milletimizin huzurunda ilan ediyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, küçük bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Sayın Beştaş
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, biz, anneleri ayırmadan annelerin arkasında
duruyoruz. Bu sözleri bize söylediğini gayet iyi biliyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ha,
alındınız
Alındınız mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
şu çağrıyı yapıyoruz: Diyarbakır Annelerinin
çocuklarını öldürmeyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Alındınız mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
yandan çocuklarını öldürüp operasyonlara çıkarken diğer
yandan Anneleri savunuyoruz. demeyin diyoruz. Çünkü o anneler de bizim,
diğerleri de bizim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Alınmayın.
Teröre lanet okuyun, hepsi biter.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayrıca Cumartesi Anneleri, 842nci haftadır, her hafta nöbet tutuyor
ve Galatasaray Meydanı yasaklandı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Beş yüz elli
beş gündür
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bugün
Emine Şenyaşar, 2 oğlunu ve eşini kaybetti, kendi vekillerinin
akrabaları tarafından öldürüldüler.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teröre lanet okuyun,
devletle yan yana durun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O
katillerden biri Urfada elini kolunu sallayarak dolaşıyor ve Emine
Şenyaşarın etrafında etten duvar örülüyor ziyaret
edilmemesi için ama Diyarbakır Annelerinin etrafında da oraya
taşınıyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Türküyle, Kürtüyle,
Arapıyla barış hâlinde yaşayalım; terörün
ekmeğine yağ sürmeyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cahit
Özkan mikrofonlara ve tutanaklara konuşmaya devam etsin ama Türkiye
yurttaşları gerçekleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet,
konuşacağız.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cahit
Özkan mikrofonlara, tutanaklara konuşmaya devam etsin, bizim gizleyecek
hiçbir şeyimiz yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Konuşacağım. Millî irade susturulamaz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz
hiçbir anneyi diğerinden ayırmazken onlar annelerin körpecik
evlatlarını savaş politikalarıyla öldürüyorlar. Biz
bunların tümüne karşıyız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Millî irade
susturulamaz! Barışı, hukuku egemen kılacağız,
terörün kökünü kazıyacağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cahit Özkan
konuşuyor ama ben de cevap veriyorum; söyledikleri oldukça tutarsız,
ne dediğini bilmiyor.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Basın toplantısında söylediklerini Mecliste
söylemiyor ama. Bir tarafa başka, bir tarafa başka.
Biraz da biz geçirelim tutanaklara.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 9/4/2021
tarihinde Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ve arkadaşları
tarafından, şiddet olayları ve cinayetlerin temel sebeplerinin
araştırılması, altında yatan nedenlerin tespit
edilmesi, bu nedenlere önlem alınması ve bundan sonra şiddetin
ve cinayetin önüne geçilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
20/5/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ve 20
milletvekili tarafından, şiddet olayları ve cinayetlerin temel
sebeplerinin araştırılması, altında yatan nedenleri
tespit etmek, bu nedenlere önlem almak ve bundan sonra şiddetin ve cinayetin
önüne geçmek için yapılması gerekenleri belirlemek amacıyla
9/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 20/5/2021 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan
Altıntaş.
Buyurunuz Sayın Altıntaş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubumuzun şiddet olayları ve cinayetlerin temel
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu önerge hakkında söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Filistindeki mazlum kardeşlerimize
karşı mezalim uygulayan İsrail Hükûmetini kınıyorum.
Şiddet dediğimiz şey yalnızca kişilerin
uyguladığı bir şey değildir, görüyoruz ki bazı
ülkeler de şiddet uygulayabiliyorlar. Filistin konusunda iktidarın
çabalarını takdir ediyoruz fakat iktidar tepkisinde tutarlı
olmalı ve aynı hassasiyeti diğer mazlum halklara da
göstermelidir. En başta da Çin mezalimindeki Uygur Türkleri için
Hükûmetimizden bu hassasiyeti bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, haberlerde,
televizyonlarda, gazetelerde ve sosyal medyada şiddet olayları
karşımıza çok sık çıkıyor. Şiddet bugün
kadın-erkek, yaşlı-çocuk, hayvan hatta canlı-cansız
ayırt etmeden her alana uygulanıyor. Bu şiddet
olaylarının önemli çoğunluğu yaralama veya cinayetle
bitmektedir, istatistiklerde de bu artış görülüyor. 2009
yılında cinayetten cezaevine giren hükümlü sayısı 1.514
iken 2019 yılında 9.574e, yaralamadan ise 2009 yılında
7.647 olan hükümlü sayısı 2019 yılında 34.987ye
yükselmiş. Ayrıca, cinsel suçlardan dolayı cezaevine giren
hükümlü sayısı 2009da 562den 2019da 5.800e yükselmiş.
Değerli milletvekilleri, son dönemlerde
kadınlara yönelik şiddet olayları da gündemden düşmüyor.
Doğru dürüst tedbirler alınamadığı için de bütün
şiddet olayları gibi kadına şiddet de artıyor. Resmî
makamların açıklamalarına göre, 2009 yılında 171
kadın cinayeti işlenmişken bu rakam 2019da 336ya
yükselmiştir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu
verilerine göre de 2020 yılında 300, 2021in yalnızca ilk üç
ayında 79 kadın cinayeti işlenmiştir. Bunca şiddet
olayına rağmen maalesef iktidar, bu şiddet olaylarına,
cinayetlere çözüm bulamamaktadır, bulmamaktadır.
Şiddet olaylarının
artmasının altındaki birkaç neden biliniyor. En başta ceza
sistemi adil işlemiyor, şiddete başvuracak kişiler de bunu
bilerek hareket ediyor. Hepimiz, haberlerde, şiddet uyguladıktan
sonra serbest kalanları görüyoruz; görüp endişe eden insanlar kadar
görüp motive olan saldırganlar da var.
İki sene önce ana muhalefet partisi liderine
linç girişimi yapan saldırganlar, ellerini kollarını
sallayarak dolaşıyorlar. Gazetecilere şiddet uygulayan
saldırganlar, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.
Mesela, bugün bir haber yayınlandı, Muhammet Enes Uysal isimli bir
şahıs daha önce İstanbul Arnavutköyde trafikte
tartıştığı Dadaş Aras isimli bir
vatandaşımızı 6 yerinden bıçaklamıştı.
Habere göre Uysal bugün tahliye edilmiş.
Aile içerisindeki şiddet de şiddet
kültürünün önemli bir nedeni. Pandemi nedeniyle eve kapanmak, bunun sebep
olduğu artan ekonomik sorunlar da insanlardaki şiddet eğilimini
artırıyor. Bu ailelerde yetişen çocuklar da büyüyünce
şiddete meyilli oluyor. Bunun önüne geçmek için, halkın huzurunu
sağlamak, nesillerin psikolojisini korumak gerekir. Ayrıca
televizyonlardaki haberlerde ve dizilerdeki şiddet görüntüleri de
aynı şekilde şiddete meyyal kişilere şiddetin normal,
olağan bir şey olduğunu düşündürüyor.
Gençlerimizi korumamız gereken en önemli
meselelerden birisi şiddettir. Burada bizim de üstümüze düşen
bazı görevler var. Şiddet eğilimi olanlar, siyasetçilerin,
liderlerinin öfke ve şiddet dilini de örnek alıyorlar. Sözde
kabadayıları, mafyaları örnek alan gençler var, görüyoruz. Bu
kültür, silahlanma kültürünü de beslemektedir. Bu şiddet dili meselesinde
-aklınıza gelecektir- iç huzuru korumakla sorumlu olan
İçişleri Bakanının uyuşturucu
satıcılarını hukuk karşısına çıkarmak
yerine polislere Ayağını kırın, suçu da bana
atın. demesi sorunlu bir örnektir. Ayrıca Ne kadar gerekirse içeride
yatarız. diyerek ceza sistemini de küçümsemektedir. Hukuk devletlerinde
cezayı adalet keser. Kemik kırarak, birilerini döverek adaleti yerine
getiremezsiniz. Kaldı ki bu uygulamalar hukuk devletinden kanun devletine
geçişi gösteriyor. Polisin, bekçinin aşırı güçlenmesi ve
şiddete rahatça başvurması tehlikelidir. Doğru dürüst
eğitim bile vermeden silah verdiğiniz bekçilerin vatandaşa
muamelesini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Hepsi
aynıdır diyemeyiz ama içlerinde psikolojik olarak bu göreve
hazır olmayanlar olduğu gayet açık.
Değerli arkadaşlar,
vatandaşlarımız şiddetin bu denli artışından
ve iktidarın önlem almamasından rahatsız, birçoğu kendini
güvende hissetmiyor. Trafikte şiddet, hastanede şiddet, okulda
şiddet, sokakta şiddet, her yerde şiddet var. Türkiye'de
tehlikeli bir şiddet kültürü oluştu. İnsanlar işlerini bu
şekilde çözmeye çalışıyorlar. Halk, iktidardan, bu konuda
gerçekçi ve işe yarar tedbirler bekliyor.
Konuşmamda da birçok nedenden bahsettim, tek
bir nedene bağlayamayız şiddet olaylarını; farklı
psikolojik, sosyolojik sebepleri olan şiddet eylemlerinin ve
cinayetlerinin derinlemesine araştırılması, alınacak
tedbirlerin belirlenmesi gerekmektedir.
Şimdi, bu önergeye iktidar partisi muhtemelen
hayır oyu verecek. Bu ne demektir? Toplumda şiddet yoktur demektir
ama rakamlar hiç öyle söylemiyor arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Selamlıyorum
Sayın Başkanım.
Dolayısıyla, eğer bu şiddet
kültürünün artmasını istemiyorsanız bu önergeye olumlu oy
vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokrat Partisi Grubu
adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurunuz Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve değerli
halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.
İYİ Partinin yaşanılan
şiddet ve cinayet olaylarının araştırılması
için Meclis araştırması açılmasına dair önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, şiddeti
tanımlarken akla hemen polis şiddeti, bekçi şiddeti, erkek
şiddeti ve bunların sonucunda siyasallaşan,
tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yitiren ve
cezasızlık politikalarıyla karşımıza çıkan
bir yargıdan bahsetmek durumundayız. Şiddet olaylarını
soruşturacak ve cezalandıracak tarafsız ve
bağımsız bir yargı ne yazık ki yok. Kürt illerinde
gerçekleştirilen tüm şiddet olaylarında hemen yargı devreye
giriyor, gizlilik kararı vermek suretiyle ilk direnen yargı oluyor,
yargı mekanizmaları oluyor ve eğer şiddet uygulayan polis,
asker ve aynı zamanda Hükûmet yanlısı birisiyse ilk direnen, ilk
karşı koyan da yargı mekanizması oluyor.
Anayasayla güvence altına alınan
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ne yazık ki
askıdadır ve Boğaziçi olaylarında olduğu gibi, gösteri
ve her türlü demokratik gösteri hakkını kullanan kişiler polis
ve asker şiddetiyle karşı karşıya kalıyor.
Bakın, sizinle birkaç tane örnek paylaşmak
istiyorum. 8 Mart 2021de Adıyamanda polis şiddetine maruz kalan
Mithat Arıkçı ve Mehpare Sahanın fotoğraflarıdır
bunlar. Bunlar devlet şiddetidir, bunlar polis şiddetidir değerli
arkadaşlar.
Yine, başka bir örnek: Değerli
arkadaşlar, 14 Mayıs 2021 tarihinde Siirtin Şirvan ilçesinde
bekçi şiddetine maruz kalan Muhammed Erdal ve Barış
Işık kardeşlerin mevcut olan durumudur bu; bu da yine bir devlet
şiddeti.
Değerli arkadaşlar, biz şiddetin ne
olduğunu çok iyi biliyoruz. Bakın, Şerali Dereli biraz önce
gündeme geldi. Roboski
Murat Kaya, Tutakın Muşyan köyünde
katledildi. Bakın, 2015 yılında Muhammed Aydemir ve Orhan
Arslan, Diyadinde polisler tarafından katledildi ve hâlâ dosyalarla
ilgili bir gelişme yok.
Değerli arkadaşlar, biz saymakla
bitiremeyeceğiz. Onlarca şiddet olayı var; onlarca, polis ve
asker tarafından gerçekleştirilen şiddet meseleleri var ve
hiçbir tanesi soruşturulmuyor ve yargı mekanizması işleme
girmiyor değerli arkadaşlar.
Peki, bir diğer şiddet olayını
sizinle paylaşayım değerli arkadaşlar. Helikopterden
atılan Servet Turgut yaşamını yitirdi, Osman Şiban
hâlâ bu şekilde değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Peki, bunlara ne oldu?
Bunlar için yargı hiçbir şekilde devreye girmedi, hareket etmedi. Ne
oldu? Bunları haber yapan, bunları dile getiren gazeteciler
hakkında soruşturma başlatıldı ve gazeteciler cezaevine
atıldı. Polisin, askerin şiddetini gündeme getiren kişiler
hakkında polise mukavemet nedeniyle soruşturmalar
başlatıldı.
Yine, Urfada -yakın olan bir örnek- Şenyaşar
ailesi adalet talep ediyor, adalet talebinde bulunuyor fakat değerli
arkadaşlar, yine, Emine Şenyaşar hakkında memura hakaretten
dolayı soruşturma açılıyor. Yani ezcümle belirtmek
istiyoruz ki biz şiddetin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Şiddete
karşı direnen ve şiddetin soruşturulmasını
engelleyen, birinci derecede engelleyen yargının kendisidir ve
siyasal iktidarın kendisidir. Bu nedenle, biz mevcut olan
araştırma önergesine bu yönüyle de destek vereceğimizi
açıklıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin.
Buyurunuz Sayın Aytekin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti
grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Dünya Sağlık Örgütüne göre şiddet;
kendisine, bir başkasına, bir başka gruba veya topluma
karşı kasti olarak fiziksel baskı veya güç kullanmak; tehdit
etmek veya fiiliyata geçirmek; yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişim
bozukluğu veya mahrum bırakmaya neden olmak veya bu durumların
gerçekleşmesi ihtimalini artırmaktır.
Kimliklere, inançlara, değerlere,
varlıklara, canlılara, doğaya ve cinsiyetlere yönelik her türlü
şiddetin temelinde hastalıklı bir ruh hâli durumu vardır ve
şiddet olaylarının kökü aslında politiktir. Politik
alanı inşa edenlerin basiretsizliği tüm dünyayı olduğu
gibi ülkemizi de şiddet ortamına çevirmektedir.
Değerli milletvekilleri, pandemi dönemini
yönetemeyen basiretsiz iktidar, bugün ülkenin psikolojisinin
bozulmasının temel sebebidir. Ülkedeki insanların ruh
sağlığı bozuldu. Durduk yere çöp tenekesini tekmeleyen
insanlardan hayvanları katledenlere, kadınlara, çocuklara kadar her
yerde şiddet ne yazık ki günlük yaşamın bir parçası
hâline geldi.
Daha dün akşam bir mafya liderine cevap veren
İçişleri Bakanı, onunla aynı üslubu
kullanmıştır. Eğer mafya lideri suçluysa onunla aynı
dili kullananlar da suçlu sayılmalıdır. Şimdi,
İçişleri Bakanı böyle yaparsa onun bekçisi de parkta durduk yere
insanları döver, duvara yaslayıp toplu bir şekilde
saldırır çünkü Nasılsa arkamda şiddetten beslenen bir
zihniyet var. diye düşünür.
Değerli milletvekilleri, son olarak kadına
yönelik şiddet konusunda da şunu belirtmek isterim: Burada
kullanılan dil değişmelidir. Bu bir erkek şiddetidir, bu
cinayetlerin failleri erkeklerdir. Bu şiddeti yapanların, kol kanat
gerenlerin, teşvik edenlerin övündükleri erkeklik ayaklar altına
alınmak zorundadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Buradan erkekler tarafından katledilen tüm
kadınları bir kez daha saygıyla anıyor, verilen bu önergeyi
desteklediğimizi ifade ederek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Çorum Milletvekili Sayın Erol Kavuncu konuşacak.
Buyurunuz Sayın Kavuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EROL KAVUNCU (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grup
Başkanlığının şiddet olaylarının
altında yatan nedenlerin araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına dair teklifi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclisimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Şiddet, şiddetin önlenmesi, her türlü
şiddetin önlenmesi
Elbette ki hiç kimseye, hiçbir şeye,
canlı-cansız hiçbir varlığa şiddet
yapılmasın, şiddet uygulanmasın, zulüm
yapılmasın. Bu duygu, bu duruş, bu temenni asgari düzeyde imani,
insani özelliklerini yitirmemiş her insanın arzusu, isteği,
talebi olmalıdır. Herkes, akıl sahibi herkes bilir ki her türlü şiddetin
temelinde inançsızlık, imani zafiyet ve insani değerlerden
yoksunluk yatmaktadır. Zira, denir ki: Kork Allahtan korkmayandan, utan
Allahtan utanmayandan. Evet, ifade etmeye
çalıştığımız gibi hiç kimseye, kadına,
erkeğe, yaşlıya, çocuğa, hiçbir canlıya, cansıza
şiddet yapılmasın, zulüm uygulanmasın. Ama şiddet,
zulüm, terör denilince bugün siyonist, katil, terör devleti İsrailin
Filistinde, Kudüste, Mescid-i Aksada yaptıkları zulüm,
soykırım cinayetlerini konuşmalıyız. Gene, söz konusu
şiddetse, zulümse, terörse yıllardır yaşlı,
kadın, çocuk demeden katleden eli kanlı terör örgütü ve onun
destekçilerini, PKKnın şiddetini, zulmünü
konuşmalıyız. Gene şiddeti konuşacaksak bugün
kendilerini medeni sayan, yıllarca sömürerek zulmettikleri sömürgelerinin kan
ve gözyaşları üzerine kurulan Avrupa ülkelerinde yükselen
ırkçılığı, İslamofobiyi, İslam
düşmanlığını konuşmalıyız. Maalesef bu
örnekleri çoğaltabiliriz.
Bu konuda ne yapılıyor, ne
yapılmalı, Meclis olarak ne yapmalıyız? Arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu olarak sabahleyin Komisyon Başkanımız Sayın Hakan
Çavuşoğlunun Başkanlığında
yaptığımız toplantıda terör devleti İsrail'in
Filistinde uyguladığı zulüm ve şiddetin
araştırılması alt komisyonu kuruldu ve
çalışmalara başlayacak. Gene, geçtiğimiz aylarda Avrupa
Ülkelerinde Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve
Araştırma Alt Komisyonu -İslam düşmanlığıyla
mücadele- kuruldu ve çalışmalarına başladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
EROL KAVUNCU (Devamla) Devlet ve millet olarak
topyekûn mücadelemiz eli kanlı terör örgütü PKKyla devam ediyor, son
terörist yok edilinceye kadar bu mücadelemiz kararlılıkla devam
edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Son olarak Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın dirayetli liderliğinde
devlet, millet olarak her türlü şiddete, zulüm ve
haksızlığa karşı mücadelemiz gerek yurt içinde gerekse
yurt dışında gönül ve ümmet coğrafyasında
kararlılıkla devam edecektir diyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları
tarafından, İstanbul Sözleşmesinden çekilme sonrası artan
cinsiyetçi, keyfî uygulamaların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
20/5/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
18 Mayıs 2021 tarihinde, Adana Milletvekili
Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları
tarafından (12842 grup numaralı) İstanbul Sözleşmesinden
çekilme sonrası artan cinsiyetçi, keyfî uygulamaların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 20/5/2021 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Oya Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tek adam kararıyla İstanbul
Sözleşmesinden çıktık. dendiği günden itibaren iki ay
geçti. Öncelikle biz, bu iki aydır Türkiyenin dört bir tarafında
kadınlar olarak sözleşmeyi anlatmaya devam ediyoruz ve burada da bir
kez daha size hatırlatmak istiyorum: İstanbul Sözleşmesi,
şiddetin kaynağını eşitsizlik olarak tanımlar ve
eşitsizliği kaldırmayı hedefler; kadına yönelik
şiddete karşı taraf devletlere, şiddeti önleme,
şiddete maruz kalan kadınlar için koruyucu tedbirler alma, etkin
kovuşturma ve cezalandırma ve ulusal ve uluslararası kadın
örgütleriyle birlikte erkek şiddetini önleyecek bütünlüklü politikalar
geliştirme yükümlülüğü verir. Peki, bu iki ay zarfında ne oldu?
Sadece basına yansıyan 48 kadın katledildi erkekler
tarafından ve iktidar, şiddeti engellemeye yönelik politika
geliştirmek yerine İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararını
meşru göstermek için bütün olanaklarıyla birtakım çabalar içine
girdi. Sözleşmeden çıkma gerekçesi olarak Eşcinselliği
normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle
ediliyor. denildi, LGBT+lar hedef gösterildi. Toplumsal ayrıştırmaya
sebep olduğu için çıkıldı O kadınları öldüren
şahısları da yetiştiren kadınlar, hiç mi
kadınların payı yok bu şiddette? Bu konuda sürekli
erkekleri suçlayan bir dil yanlış. İslamda kadına
karşı şiddet haram. gibi erkek egemen, kadın
düşmanı, dinci, gerici, ayrımcı, homofobik söylemlerle
açıklamalar yapıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü yeni bir
şey keşfetti: Erkek cinayeti. Ve bu erkek cinayeti
kavramını uydurarak önemsiz gösterme çabasına karşı
kadın cinayetlerini kadın hareketlerinin Kadına yönelik
şiddet politiktir. sözünü bir kez daha kanıtladı.
Bu vesileyle, etkin soruşturma
yürütülmediği için, şüpheli ölüm olarak dosyası kapatılan
tüm kadınlar için soruyorum: Yeldanaya ne oldu? Şüpheli
bırakılan birçok ölümde tarafların organize suç örgütleriyle ya
da iktidardan güç olan kesimlerle ilişkilerinin açığa
çıkışını tesadüf olarak görmüyoruz biz. Şule Çet
davasını hatırlatmak istiyorum size. O davada ne vardı
biliyor musunuz? Para ve güç sahibi adamların korunması. Neyle
korunması? Kolluğundan Adli Tıbbına kadar,
yargısına kadar el birliğiyle korunmasına karşı
tüm kadın hareketlerinin mücadelesiyle ortaya çıkarılan,
Türkiye'nin dört bir tarafında cinayetin ortaya çıkarılması
için açılan ve cezayla sonuçlanan bir davadır Şule Çet davası.
Bu vesileyle, bir kez daha söylemek istiyorum ki kadın cinayetleri suç
örgütlerinin ve şaibeli kişilerin ifadelerine göre değil ancak
ve ancak kadınların mücadelesiyle açığa
çıkarılır. İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması
işte bu nedenle kritiktir. Siz birbirinizle hesaplaşmanızı
bile kadınların bedeni üzerinden yapıyorsunuz. Açıklamalara
bakın; erkekçe tartışmaya çağırmalar, namus
kadın lafları ortalıklarda uçuyor. Açıklama yapma biçimi,
konuşmaların söyleminin de toksik erkeklik pompalaması olması
tesadüf değil. Irkçılık ve kadın
düşmanlığı birlikte, ortak devam ediyor; o nedenle
tarafların, kadınlara karşı işlenen suçların,
alınmayan tedbirlerin de sorumluları olması tesadüf değil.
Erkek üstünlüğü ve kadının ikincilliğinin,
kadının hayatı, bedeni ve emeğinin denetiminde erkeklerin
karar hakkının dinsel dayanaklarla
meşrulaştırılması, toplumun erkek yarısına
kadınları ezme hakkının doğrudan iktidar
tarafından sunulması ve erkek desteğinin bu yolla
alınması sizin siyasetinizin kurucu unsuru. Siz toplumsal cinsiyete
düşmansınız. O yüzden İstanbul Sözleşmesinden bir gecede
çıktım. diyorsunuz.
Ama biz kadınlar Türkiyenin dört bir
tarafında haykırıyoruz hep birlikte, haklarımızdan da
hayatlarımızdan da İstanbul Sözleşmesinden de asla
vazgeçmiyoruz ve patriarkalla da faşizmle de uzlaşmıyoruz. Biz
kadın hareketi, çok uzun yıllardır çok diktatörler, çok gerici
rejimler ve erkek egemenliğinin binbir yüzünü gördük ve bir daha hiç
uyanmayacak şekilde o Binbir Gece Masallarından uyandık, bunu
bilesiniz. 30larda, Avrupada faşizm kadınları esir
aldığında henüz birinci kuşak haklarımız için
mücadele ediyorduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Ersoy.
OYA ERSOY (Devamla) 70lerde, askerî darbeler
serisiyle halkların mücadeleleri bastırıldığında
cinsel özgürlük tartışmaları yürütüyorduk. Şimdi
artık, dünyanın bütün coğrafyalarında, bütün erkek egemen,
dinci, gerici, yağmacı, talancı, kadın düşmanı
suç faillerine ve onların suç ortaklarına karşı meydan
okuyoruz. Biz güçlüyüz, biliyoruz ve gücümüzü mevki, makam ya da erkeklikten ve
otorite sahibi olmaktan değil, halkın kadın yarısı
olmaktan alıyoruz. Biliriz ki eşitlik ve özgürlük mücadelemizle
sadece kendi hayatlarımızı değil, bu memleketi de biz
özgürleştireceğiz.
Son olarak, sevgili Aslı Alparın
sözleriyle sözümü bitirmek istiyorum: Ne bir kamera ne bir tripod, biz
kadınlar sizi bitireceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi, on sene önce bugünlerde, Türkiye öncülüğünde
İstanbulda imzalandığı için İstanbul
Sözleşmesi olarak anılıyor. Sözleşme, kadına yönelik
şiddetin insan hakkı ihlali olarak sayılması ve
şiddetle mücadele için kurumsal mekanizma öngörmesi bakımından
önemli. AK PARTİ Hükûmetinin hakkı olmasına rağmen
şerh ve şart koymadan ilk imza sahibi olduğu İstanbul
Sözleşmesinin şiddeti sona erdirme, ayrımcılığı
sonlandırma konularında sosyal boyutu da bulunuyor. İstanbul
Sözleşmesi, aynı zamanda, AK PARTİ iktidarında
kadınların pamuk ipliğine bağlanmış hak ve
güvenliklerini korumaya vesile olan 6284 sayılı Kanuna dayanak olan
uluslararası bir belge.
İstanbul Sözleşmesinin kadınlara
sağladığı avantajların yanı sıra,
sözleşme aynı zamanda, imzalayan ülkelerin ISO belgesine sahip
kurumlar gibi yüksek bir standarda sahip olduğunu, üst lig ülkeler arasında
bulunduğunu kanıtlayan bir siyasi belgedir. Bu belgeyi yırtmak
Üst lig standartlarına uymuyorum. demektir. Bu, bir AK PARTİ
tavrı ve ayıbıdır. Son zamanlarda, ülkemizde yapılacak
olan, uluslararası üst düzey sportif organizasyonların son anda,
hakaret edilircesine elimizden alınması ve başka ülkelere
verilmesi bile siyaseten artık üst ligde görülmediğimizin maalesef
birer kanıtı.
Ayrıca, görülüyor ki AK PARTİ
sözleşmeden çıkarak milletimizi ahlak ölçen bir sıfatla da
ayrıştırma gayriciddiliğine, sorumsuzluğuna itti.
Buradan soruyorum: Eğer ki sözleşmeden çıkılmasına
itiraz edenlere ve muhalefete ahlaksız deniliyorsa bu sözleşmeyi
imzalayanlar hangi ahlak ölçüsüyle imza attılar?
Konunun önemli diğer bir boyutu ise Türkiye
Büyük Millet Meclisinin iradesini hiçe sayan sorumsuz tavırdır.
İtiraz ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin verdiği güçle tek bir kişinin keyfî kararları,
Türkiye'yi, milletinin kendini onurla temsil ettiği demokrasiden tamamen
uzaklaştırıyor. Sözleşmenin feshediliş tarzıyla
aslında yapılan, ülkemizi hangi maceralara sürükleyeceği belli
olmayan bu yönetim şeklinin Türkiyeye, dünya kamuoyuna ve asıl
önemlisi yüce Meclisimize meydan okumasıdır. Bu tavrı
şiddetle protesto ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, insan
haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devletidir. Türk insanı
demokrasiyi sevmiştir, geçmişi yüz elli yıllık parlamenter
geleneğine bağlıdır, tekrar bu parlamenter geleneğe
sahip çıkılacaktır. Bundan sonra hepimizin, tüm sayın
milletvekillerinin görevi Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurunu,
şerefini, milletimizin namusunu korumak olmalıdır. Bu karardan
da anlıyoruz ki devlet yönetilemiyor parti idare edilmeye
çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kadınların pamuk ipliğine
bağlanmış haklarına bile göz dikebilecek duruma gelmiş
olması AK PARTİnin düşmüş olduğu aczi gözler önüne
sermiştir. Son zamanlarda siyasette yaşanan inanılmaz mafyatik hazin
karmaşa ve siyasi ak çöküş acil bir seçimi mecbur kılıyor.
Sözlerimin sonunda, İYİ Parti olarak
İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının iptal edilerek
yürütmenin durdurulması için Danıştaya başvurduğumuzu
ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Sayın Jale Nur Süllü.
Buyurunuz Sayın Süllü. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; üzerine söz
aldığım İstanbul Sözleşmesi önerisi hakkında önce
düşündüm ne anlatayım size diye; kadına yönelik şiddetin
nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden olduğunu söyleyen
bir hukuk metni olduğunu mu, yoksa kadına yönelik şiddetin
önlenmesinde kadınlar açısından nasıl önemli bir
kazanım olduğunu mu anlatayım dedim ya da İstanbul
Sözleşmesinden hukuken geri çekilmenin nasıl yok hükmünde mi
olduğunu anlatayım diye düşündüm. Ama aslında
baktığımızda, olup bitenlerin tamamı ne yazık ki
ülkemizde olup biten saygınlık ve yitirilişin,
kazanımlardan geri gidişlerin birer özeti ve 101inci
yılını kutladığımız, milletin
kayıtsız şartsız egemenliğini temsil eden Türkiye
Büyük Millet Meclisinde oturan milletvekilleri olarak bugün bu konuyu burada
konuşmamızdan son derece büyük üzüntü ve utanç duyduğumu da
sizlere belirtmek isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
On yıl öncesini şöyle bir
hatırlayalım isterseniz hep birlikte. AKP Genel Başkanı,
Meclise kendi imzasıyla sevk ettiği İstanbul Sözleşmesinde
ne demişti? Bakın, hazırlanmasında ve sonuçlandırılmasında
Türkiyenin öncü rol oynadığını ve ülkemizin gelişen
uluslararası saygınlığına olumlu katkıda
bulunacağını belirtmişti ve Meclisten oy birliğiyle
geçmişti. Ne oldu sayın milletvekilleri, on yıl sonra biz bu
uluslararası saygınlıktan vaz mı geçtik? Sizlere soruyorum,
özellikle AKP ve MHP sıralarına soruyorum: Vaz mı geçtik biz bu
uluslararası saygınlıktan? Cumhuriyet tarihimizde ilk kez
uluslararası bir sözleşmeden çekildik, bakın. On yıl sonra,
bir gece yarısı, ansızın, hiçbir gerekçe göstermeksizin,
bir tek kişinin iki dudağı arasından çıkan Nasıl
girdiysek öyle çıkarız. sözleriyle İstanbul
Sözleşmesinden çıkmaya yeltenildi.
Peki, nasıl girdiysek öyle mi çıktık?
Hayır, öyle çıkmadık. Hiçbir şekilde, çekinceler bu
Mecliste detaylı olarak anlatılmadan, toplumsal tartışma ve
mutabakat sağlanmadan, Cumhurbaşkanının keyfî ve siyasi bir
kararıyla sözleşmeden çekilme kararı başlatıldı.
Ancak girdiğimiz gibi çıkmıyoruz. Halkın iradesinin en geniş
olarak temsil edildiği Meclis yok sayıldı. Biz bu yok
sayılmaya burada oturan milletvekilleri olarak sessiz mi
kalacağız, hepinize soruyorum.
Meclisin milletvekilleri, siyasi partilerinin kabul
oyuyla geçen kanun teklifini kabul etmişti. Meclisin
saygınlığı ne oldu sayın milletvekilleri? Böyle bir
sözleşmeden, hukuksal bu sözleşmeden geri çekilmeye yeltenmenin
anayasal ve hukuksal olarak yok hükmünde olduğuna girmeyeceğim bile.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Peki, kadınların bunca yıl
uğruna savaştığı bu kazanımlardan geri
gidişe sessiz mi kalacağız? Bakın, kazanımlardan neler
kaybedildi? Avukatlar yalvarıyorlar, diyorlar ki: Çok zor durumda
kaldık, müvekkillerimiz çok sıkıntıda. Bir ay önce
şiddete uğrayan ve şiddet göreceğini söyleyen
kadının beyanı esastı; şimdi, delil isteniyor. Yine,
bir ay önce istismar failleri tutuklu yargılanırken bugün istismar
failleri tutuksuz yargılanmaktadır. Yaşanan bu olaylar
6284
sayılı Kanunun dayanağı olan İstanbul
Sözleşmesinin feshine ilişkin kararın daha şimdiden
olumsuz uygulamaları ortaya çıktı. Bakın, sadece
geçtiğimiz mart, nisan ayından bugüne kadar 50 kadın öldürüldü
ve bu, kadın cinayetlerinin artacağının bir göstergesi.
Gerçi olup bitenlere çok şaşırmamamız gerekiyor, KADEMin
üyesi olan bir kadın Bakan bugün Komisyonda anlatıyordu. Türkiye
olarak uluslararası çapta kadına yönelik şiddette, fiziki
şiddette 8inci sıradayız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Bir dakika daha rica
edebilir miyim?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Toparlıyorum.
Cinsel şiddette de 5inci sıradayız.
Ama İstanbul Sözleşmesini savunan KADEM üyesi Bakan bugün geri
çekilmiş durumda, Komisyonda İstanbul Sözleşmesinin
şiddeti önlemekte şart olmadığından söz ediyor.
Diyeceksiniz ki: Ülkede saygınlık mı kaldı? Doğru,
çok haklısınız. Bakın, bir mafya hesaplaşması
üzerinden daha geçen yıl erkeklere elini sallayarak Ayıptır, ayıp!
diyen Bakan, bugün kadının bedeni, kadının cinselliği,
iç çamaşırı üzerinden mafya hesaplaşmasına cevap
veriyor. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, ülkemizde yaşanan tüm bunlar,
İstanbul Sözleşmesi özelinde, ülkemizdeki saygınlık ve
kazanımlarda geri gidişin birer göstergesi.
Buradan MHP ve AKP sıralarına tekrar
tekrar sesleniyorum: Biz bu Meclisin saygınlığının
yitirilmesine, ülkemizin uluslararası ve ulusal düzeyde
saygınlığının yitirilmesine, kadınların
kazanımlarının kaybedilmesine sessiz mi kalacağız,
soruyorum size. Kalmamamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Bitiriyorum Sayın
Başkan; kusura bakmayın, son cümlem, lütfen.
BAŞKAN Buyurun.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Ha, siz AKP ve MHP
milletvekilleri Sessiz kalalım. diyor olabilirsiniz. Genel
Başkanınız da çıktı helallik istedi, gerçi biz
kadınlardan helallik istemedi ama biz kadınlar AKPye de MHPye de
Cumhurbaşkanına da hakkımızı helal etmiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Gidicisiniz, biliyoruz. Ve çok
açık ve net buradan, Meclis kürsüsünden söylüyorum: Biz kadınlar hakkımızı
helal etmediğimiz gibi Cumhuriyet Halk Partisi olarak
kuracağımız iktidarımızda kadınların
kazanımlarını da geri iade edeceğiz, İstanbul
Sözleşmesini de etkin uygulayacağız.
Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Emine Yavuz Gözgeç.
Buyurunuz Sayın Gözgeç.
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına
şiddet tüm dünyanın sorunu, aslında şiddet dünyanın
sorunu. Filistinde masum çocuklar katledilirken, insanlar yurtlarından
çıkarılırken bu zulme sessiz kalanların insan hakları
konusunda da ne kadar ikiyüzlü oldukları, kadın hakları
konusunda da ne kadar ikiyüzlü oldukları açıkça ortada. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi Kudüs tüm
dünyadır, oradaki Müslümanlar da tüm insanlıktır.
Değerli milletvekilleri, dünden bugüne
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde,
kadınlarımızın hayatın her alanında yer
alması için önündeki engelleri biz kaldırdık. Biz
kadını politikalarımızın merkezine aldık.
Kadınlarımız siyasette var olsun diye başörtülü açık
ayrımı yapan ayrımcı zihniyetin köhne yasaklarını
biz kaldırdık. Kadınlarımız ekonomik hayatta var olsun
diye, her gün yeni başarı hikâyeleri yazsın diye hibe
desteklerini biz hayata geçirdik. Kızlarımız okusun diye
üniversiteler açtık. Kadına şiddetle mücadelede birçok ülkeden
çok daha ileri düzenlemeleri hayata geçirdik. Suçun töre saikiyle
işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep
sayılmasından Anayasaya pozitif ayrımcılık ilkesinin
getirilmesine kadar KADES, Alo 183, ŞÖNİMler bunlardan birkaçı.
İnsan Hakları Eylem Planımızda
da bizlerin önemli hedefleri var. Şiddet mağduru kadına avukat
görevlendirilmesi, özel soruşturma bürolarının kurulması,
eşe karşı işlenen suçlarda
ağırlaştırıcı sebeplerin boşanmış
eşi de kapsaması, tek taraflı ısrarlı takip
fiillerinin ayrı bir suç olarak düzenlenmesi ve biliyorsunuz, yine,
Meclisimizde kadına yönelik şiddetin sebeplerinin
araştırılmasına ilişkin komisyonumuzun
çalışmaları da devam ediyor.
Şu da bir gerçek ki önemli olan, şiddeti
doğuran sebepleri ortadan kaldırmak. Huzurlu,
sağlıklı, sevgi dolu bir aile yapısının
varlığı aslında toplumdaki birçok sorunun çözümünde bizim
en önemli gücümüz. Biz kadın-erkek, çocuk tüm yaratılmışlara,
hatta eşyaya bile merhameti esas alan bir medeniyete sahibiz. Yaralı
kuşlara dahi hastaneler açan bir medeniyet, bir insana nasıl
şiddet gösterebilir? Merhamet medeniyetimizden koparılmaya çalışılan
bağlarımızı yeniden tesis ederek Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde şiddetin her türlüsüyle milletimizin desteğiyle
mücadelede kararlıyız.
Şunu da belirtmeliyim ki: Dağa
kaçırılan çocukları için evlat nöbeti tutan Diyarbakır
Annelerini, gencecik yaşta şehit edilen Aybüke Öğretmeni,
hayatları karartılan, terörist olmaya zorlanan kız
çocuklarını görmezden gelenlerin, hatta bu zulme ortak olanların
kadına dair tek bir söz söylemeye hakları yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Biz, medeniyetimizden aldığımız
güçle her bir kadının, her bir erkeğin, her bir çocuğun
yaşam güvencesi için amasız, fakatsız şiddetin her
türlüsüyle samimiyetle mücadelede kararlıyız diyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatip sözlerinde
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
aslında sataştı.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Kime
sataştım?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sataşma yok
efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
İzin verirseniz
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yani eğer terörle
ilgili hususları kendi üzerlerine alınıyorlarsa eyvallah. Bu,
onun kabulüdür. Terörle beraber bir anlam ifade eder bu.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Kadın
hakları alanında söz söylemeye hakkı yoktur. sözüne
karşı buraya çıktım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İyi de onun
sataşmayla ne alakası var ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben de
tam tersinden yani bir kadın milletvekilinin, bir hemcinsimin
İstanbul Sözleşmesi önergesine karşı bu konuşmayı
yapmasından büyük bir üzüntü duyuyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yani böyle bir usul
yok, ya böyle bir şey yok.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sen terörden
bahset. Terörle bağlantısı olan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Terör meselesinde
Sayın Başkan, İç Tüzük 69uncu madde açık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir
kadın milletvekilinin kadınlar hakkında konuşurken
kadınlarımız kavramıyla aslında kadın
haklarına ne kadar uzak olduğunu da yine üzülerek tespit etmek zorundayım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yani burada
sataşma yerine terörle illiyet kurması... Terörle illiyet
kurmaktır yani, böyle olmaz! İç Tüzükü uygulamak lazım.
Söyleyeceğinizi söyleyin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) İstanbul Sözleşmesinden bir
Cumhurbaşkanı, bir erkek tüm kadınlar adına ve tüm
Parlamento adına çekilemez. Bugün Türkiyede, her ne kadar sayın
hatip buradan bazı rakamlarla Biz şunu yaptık, bunu
yaptık dese de maalesef kadın kırımı devam ediyor.
Bunu sadece Halkların Demokratik Partisi değil, Türkiyedeki bütün
kadın kurumları ve kadın örgütleri de...
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Kadın değerini buldu yani.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sen terörden
bahset.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ha,
şimdi, ben bu konuda terörö laflarınıza yanıt vermeyeceğim.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Niye vermiyorsun?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) En
büyük terör, biraz önce kürsüden ifade ettiğim Hakkâride, Dersimde,
Diyarbakırda, Mardinde sivil Kürt çocuklarının katledilmesi ve
katillerinin korunmasıdır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kürt düşmanı
PKKdır, en büyük terör o. Kürt düşmanı PKK.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Kürt
çocuklarını Kandile götürmüş olan PKKdır Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
hâlâ Yeldana Kaharmanın nasıl öldürüldüğüne yanıt
veremeyen bir partinin temsilcilerisiniz.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Kürt
çocuklarını Kandile götürenlerin hiç mi suçu yok Sayın
Beştaş?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Aybüke
Öğretmen...
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Aybüke
Öğretmeni öldürenler
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
hâlâ
Aybüke Öğretmeni öldürenlere karşıyız
Biz hiçbir
sivilin, hiçbir kadının öldürülmesini savunmadık,
savunmayız da ama siz önce İçişleri Bakanınızın
faaliyetlerini gelin, bir açıklayın ya.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Diyarbakırdaki
o annelerin kaçırılan evlâtları
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bütün dünya âlem bugün Peker
videolarını izliyor, iktidarınız tek bir cümlesine
yanıt veremiyor, Ruhsar Pekcanın yolsuzluklarını
konuşuyor ama siz kafanızı kuma gömmüş muhalefete
saldırıyorsunuz. Ayıptır ya, ayıptır! (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yargı yalan,
Hükûmet yalan; Peker, çeteler doğru, öyle mi?
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Sayın Beştaş, Kürt çocuklarını Kandile
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çeteler, mafyalar
mı yönetecek Türkiyeyi? Çeteler, mafyalar mı yönetecek Türkiyeyi?
Yargıya güvenmiyorsun, bakana söz hakkı vermiyorsun
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Mafyayla
beraber yürüten iktidar partisidir, mafya ortaklığı var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çetelere, mafyalara
destek veriyorsun
Yok öyle şey!
İç üzük açık, İç Tüzük açık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Mafya
ortaklarınızın kim olduğu biliniyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çeteler mafyalar
konuşacak, yargı susacak ha? Yok öyle bir şey!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Mafya
kimin ortağı belli. Mafya ortakları belli.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Mafyaya, çetelere, terör
örgütlerine geçiş yok. Hukuk iradesi, demokrasi, millî irade var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Millî
irade, mafyalara ortak olun diye size oy vermedi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 69a karşı
söz hakkı yokken gidip konuşursan biz de buradan sufleyi veririz.
Yazacaksın, onlar da görecek, tarih yazacak. Millet yürüyecek arkandan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya,
şu mafyayla ortaklıklarına bir yanıt verseler de dünya âlem
duysa.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları
tarafından, İstanbul Sözleşmesinden çekilme sonrası artan
cinsiyetçi, keyfî uygulamaların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
3.- CHP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları
tarafından, Rize İkizdere Eskencidere Vadisinin taş
ocağı yapılmak üzere acele kamulaştırma
kararının bölgeye vereceği tahribatın
boyutlarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
20/5/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve
arkadaşları tarafından Rize İkizdere, Eskencidere
Vadisinin taş ocağı yapılmak üzere acele
kamulaştırma kararının bölgeye vereceği tahribatın
boyutlarının araştırılması amacıyla
18/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (2550 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/5/2021 Perşembe
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurunuz Sayın Hocam. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, bugün İYİ Parti Genel
Başkanı Sayın Meral Akşenere İkizderede yapılan
sözlü sataşmadan dolayı İYİ Partililerden, Sayın Genel
Başkandan Rizeliler adına özür diliyorum. Marjinal, kendini bilmez,
zorba bir grup tarafından yapılmış bu şey, Rizeyi
asla bağlamaz.
Değerli milletvekilleri, yirmi beş günden
beri Rize İkizdere Eskenci Vadisinde yapılmaya
çalışılan taş ocağını konuşuyor
Türkiye. Değerli arkadaşlarım, bu taş ocağı
yanlış bir yerde yapılıyor; esas proje Rizenin
İyidere ilçesinde yapılacak bir lojistik merkez, liman
inşaatı için taş gerekiyor, kaya gerekiyor. Bu kayanın
temin edilmesiyle ilgili çok yanlış bir alan seçilmiştir. Bu
alan gerçekten dik, sarp, ormanlarla kaplı; köy yerleşim alanı
tarım alanının hemen yanında olan bir yer; ciddi bir orman
tahribatı var, tarım alanları var, yaşam alanları yok
ediliyor, sadece insanlarla ilgili değil yani gerçekten endemik, soyu
tükenmekte olan hayvanlarla ilgili; sel ve heyelan tehlikesi, vesaire, vesaire
Burada taş ocağı yapılması akla ziyan bir
girişimdir ama inadına yapılıyor, yapılırken de
dünya kadar yalan söyleniyor. Bu taş ocağı projesi
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığında ihale edilmeden
evvel ÇED raporu istenmiş yani Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına yazı yazılmış ve denmiş ki
Burada bu liman yapılırken, dolgu için yeni taş ocağı
açılmayacak. Dosyada duruyor bu yazı ve ÇEDi almış. Ondan
sonra Rizeye gitmiş, 20 hektarlık bir alan için validen ÇED gerek
yoktur. yazısı istemiş. Hemen bitişiğinde aynı o
kadar başka alan için de ayrıca bir yazı istemiş. Niye
yapmış bunu biliyor musunuz, Ulaştırma
Bakanlığı? Çünkü, 25 hektarın altında olunca taş
ocağı, ÇEDe gerek yok? Peki, bir devlet arkadan dolaşır
mı, yalan konuşur mu değerli arkadaşlarım? Hem kendi
bakanlığına hem de kendi valisine.
Yetmiyor, bu sadece bundan ibaret değil
değerli arkadaşlarım. Rizede yirmi beş günden beri
müthiş bir terör estiriliyor, akıl almaz bir şey. Bir avuç insan
yaşam alanlarını savunuyor, bir avuç insan Bu köy bizim
köyümüzdür, bu köylüye yazık etmeyin. diyor, bir avuç insan. Ama neler
yapılmadı değerli arkadaşlar; akıl almaz şeyler
yapıldı. Ne yapıldı? Bakın, 2 bin jandarma dağda,
taşta insanları kovalıyor, orantısız şiddet
uyguluyor, gaz sıkıyor, kadınları yerlerde sürüklüyor; olacak
iş değil değerli arkadaşlarım. Yalan yanlış
bilgilerle algı operasyonu yapılıyor. Oraya Rize milletvekilleri
geldiler, Sayın Yazıcı filan, dünya kadar yalan
Yalan
söylediler
Mesela Sayın Yazıcı dedi ki: Biz burayı
beş sene içinde aynen, olduğundan daha yeşil bir şekilde
iade edeceğiz. Böyle bir şey yok arkadaşlar, orada 10 santim
toprak var, toprak, taşların arasında bin senede, iki bin senede
oluşmuş. Allahın yaratmış olduğu bu
dağın aynısını Beş senede yapacağım.
diyor. Haşa tövbe! Sen Tanrı mısın Sayın
Yazıcı, olacak iş mi bu ya? (CHP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlar, bakan geldi oraya bakan, ne
dedi insanlara biliyor musunuz? Bunlar marjinal. dedi. Bunlar Gezici dedi.
Ayıp ya! Ayıp ya, utanmak lazım!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Biden dedi,
Biden!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Rizede, Rize Valisi, tarihinde Türkiye'nin hiçbir yerinde
görülmemiştir, belki doğuda güneydoğuda
yapmışlardır bazı yerlerde, sıkıyönetim ilan etti.
Bakın, birkaç cümle okuyorum: Farklı kesimler arasında gerilim
yaşanmasının önlenmesi, millî birlik ve beraberliğimizi
zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilmesi, kamu düzeni ve
güvenliğinin sağlanması
Değerli arkadaşlar, Rize İkizderede
hangi gruplar arasında çatışma var? Bu bölücülüktür ya; Rizede,
İkizderede herkes kardeş. Bir kısmı diyor ki
Aslında
herkes -liman yapılsın, limana kimse karşı
çıkmıyor- diyor ki: Sen bu bazalt taşını -ki Rizenin
her tarafı bazalt taşı- buradan değil de daha
yukarıdan, kıraç alanlardan al. Niye buradan alıyorsun? Biraz
maliyet artsın. Denilen bu. Bir kısmı da diyor ki: Olsun,
liman olsun da ne olursa olsun. Bunlar kardeş, bunların hepsi
akraba. Bakın, o köyde, Gürdere köyünde Baş ailesi var; yarısı
Olsun. diyor, yarısı Olmasın. diyor. Nasıl bunlar birbirine
düşman ya? Bir vali böyle bir şey yazar mı yani? Bir vali, bir
grup insanı diğer grup insana kışkırtır mı?
Bu, Ceza Yasasına göre suç değil mi değerli
arkadaşlarım? Bunlar olacak şeyler mi? Millet bölünüyor.
Marjinal ne demek arkadaşlar ya? Oradaki
insanlar marjinal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Sonra ben merak
ediyorum
Oradaki bir avuç insan yaşam alanlarını, gerçekten
nefes alıp verdikleri alanları savunuyorlar ama 2 bin jandarma, dünya
kadar insan toplanıyor.
Bakın, ne yapıldı biliyor musunuz,
engelli çocuğu olan bir aile, bir baba makama çağrıldı,
denildi ki: Eğer bunların yanına gidersen bunlar kesilir.
Orada market zincirlerde çalışan çocuklar toplandı Eğer
buraya giderseniz işinizden olursunuz. denildi. Ayıptır
değerli arkadaşlar ya!
Bakın, on beş gün evvel sivil toplum
örgütlerinin, güya sivil toplum örgütlerinin liderleri orada bildiri
yayınladılar Olsun. diye. Rizenin birtakım sitelerinde falan
yazıldı. Dün bakıyoruz, büyük bir gazetede tam sayfa
Kim verdi
bunların parasını? Ne oluyor değerli arkadaşlarım
ya? Böyle bir şey yok. Üç tane, beş tane, bir avuç insandan niye
korkuluyor? Niçin ısrar ediliyor? Ne var orada değerli arkadaşlarım?
O insanlara orada gerçekten terör estiriyor jandarma, gerçekten Rize Valisi
büyük bir şekilde suç işliyor. Eğer orada bir olay olursa bunun
sorumlusu Rize Valisidir. Bugün Meral Hanıma yapılan
saldırıdan da Rize Valisi sorumludur. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Sayın
Haberal, senin köyüne yapılanın aynısı Rizenin Cevizlik ve
Gürdere köylerine yapılıyor. Sen kendi köyünde fazla sesini
çıkarmadın, lütfen burada ses çıkar.
Değerli arkadaşlarım, arz ederim: Bu
toprak bizim toprağımızdır, burası hepimizin
zenginliğidir, vatan toprağıdır. Ya, kardeşim,
işgal kuvvetleri yapmadı bunu! Ruslar geldiler işgal ettiler,
taş döşediler taş, bir tane toprak atmadılar ormana.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ne demek işgal
kuvvetleri!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) O yollar hâlâ var,
şimdi canavar bir şekilde girdiler, yıkıyorlar,
yakıyorlar ağaçları, dereleri dolduruyorlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ne demek işgal
kuvvetleri ya! Böyle şey mi var ya!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Yapılacak bir
şey değil değerli arkadaşlarım ya! Burası
gerçekten vatan toprağı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ondan sonra CHPyi
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ne oluyor? 20
kilometre ileriden gitseniz de bu taşlar alınsa, bazalt taş,
kaya alınsa ne olur değerli arkadaşlarım? Bir de Bunlar
kalkınmaya karşı, bunlar Gezici
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sonra da Millet niye
sevmiyor? Sevmez tabii! Niye sevsin? Sevmez tabii millet!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
İşgal kuvvetleri yapmadı
İktidar yapıyor, iktidar!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Geziciyi vali
arıyor, geziciyi sizin bakanınız arıyor, Sayın
Erdoğandan daha beter 150 araçla gelip Rize İkizderede terör
estiren bakanınız arıyor bunu.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) İktidar
Rize düşmanlığı yapıyor, Hükûmet Rizeye
düşmanlık yapıyor.
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Hatipten sonra olur mu Sayın
Başkan?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum: AKP Grup Başkan Vekilimiz
eğer kayıtlara geçsin istiyorsa hatipler konuştuktan sonra
kayıtlara geçirebilir. Buradan laf atarak bir Grup Başkan Vekilinin,
hatibin insicamını bozması doğru bir şey
değildir. Eğer böyle bir şey bir daha gerçekleşirse her
seferinde burada karar yeter sayısı
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir daha böyle bir
şey olursa karar yeter isteriz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, kürsüye hatip çıktıktan sonra söz verilmesi usule
aykırı. Biz de mademki bir uzlaşı arıyoruz
Parlamentoda, özellikle hatip kürsüdeyken -takdir sizindir ancak- efendim, bir
grup önerisinde hatibin söz hakkını neredeyse 2 katına kadar
çıkarmak doğru değil. Bunu ifade etmek istedim, kayıtlara
geçsin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kabukcuoğlu, buyurunuz efendim.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir ) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Şu saatlerde, o bölgede araştırmada
ve incelemede bulunan Sayın Genel Başkanımıza ve bir grup
partili arkadaşımıza, milletvekilimize kendini bilmez
bazılarının söyledikleri söz kabul edilebilir değildir, biz
bunları protesto ediyoruz.
İkizdere ilçesindeki lojistik merkez ve liman
inşaatı gerekçesiyle İşkencederesindeki Cevizlik ve Gürdere
başta olmak üzere vadi boyunca tüm yerleşim alanları ve çevre
yerleşim yöreleri tozdan, dinamit patlamasından, akan suların
kirlenmesinden zarar görecek, yer üstü suları azalacaktır.
İkizdere lojistik ve liman inşaatı için 2020 yılında
özel bir kanun çıkartılmıştır. Bölge doldurulacak ve
yeni bir liman yapılacaktır. Tabiata, bölge halkına, doğal
varlıklara bu kadar düşman bir projenin uygulanması doğru
mudur? İkizderede vatandaş tedbirini almıştır.
Bu proje için yeterli fizibilite yapıldı
mı? Yoksa ülkemizde uçak inmeyen havalimanları, geçilmeyen tüp
geçitler, köprüler gibi yeni bir tesis sahibi mi olacağız? Hedeflenen
mevcut yatırımla, yılda 13 milyon ton yük taşıma
kapasiteli 1.150 dönümlük liman dolgusu, yüzlerce metrelik mendirek ve
rıhtım yapılacaktır. Arkadaşlar, 2020
yılında Türkiye Cumhuriyetinin deniz
taşımacılığında çekilen, taşınan yükün
bu yük dörtte 1ine tekabül etmektedir. Bu inşaat tekrar gözden geçirilmeli,
bölge ve ülke ihtiyacına göre değerlendirilmelidir.
İşkencedere Vadisinden geçen eski patika
yol jandarmaca kesilmiş, buradaki yollar bozulmuş, dağlar
bozulmuş, sular kirletilmiş ve ağaçlar sökülmüştür.
Jandarma, yıllardır bölgede yaşayan vatandaşa
karşı tedbir alıyor. Taş ocağı
işletildiğinde bir dağ yok olacaktır. Vatandaşın
arazisi alelacele istimlak edilmiştir. Ayrıca ÇED raporu gerekli
değildir. denilerek burada bir keyfîlik, tabiatın keyfî bir
şekilde yok edilmesi amaçlanmaktadır. Bu da vatandaşın ÇED
raporu.
İkizderede
vatandaşlarımızın verdiği mücadeleyi haklı
gösteren pek çok neden vardır. Bu bölge, dünyada korunması gereken
200 vadiden birisidir. Bu vadiyi korumak en başta Hükûmetin göreviyken,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti buraya kol kanat germesi gerekirken bunları
yapmamakta, halkın taleplerine sırt çevirmektedir. Durum bu iken
bölgenin tahrip edilmesi anlaşılabilir gibi değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) İkizderede
direnen yöre halkı, geçmiş kuşaklardan devraldıkları
bu doğal yapıyı siyasi iktidarın keyfîliğine
peşkeş çekmeye karşı çıkmaktadır. Orman yangınlarından,
kuraklıktan, su kıtlığından dem vurup devletin gücünü
ve imkânlarını bu sorunlarla mücadele etmek için ayırmak varken
bizler ormanları yok ediyoruz; binlerce yılda oluşmuş fauna
ve florayı yok etmeye uğraşıyoruz, ekosistemi yok etmeye
çalışıyoruz, topraklarımızı bozup
sularımızı kirletiyoruz. Aslında bunlar için hiçbir
şey söylemeye gerek yoktur, İkizderenin resmi budur.
Önergenin kabulüyle millet iradesi, Türkiye Büyük
Millet Meclisince tescil edilmiş olacaktır.
Hepinize saygılarımı sunarım.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, İkizderede iki ayı aşkın bir zamandır bir
direniş gerçekleşiyor ve bu direniş AKPnin Karadenizdeki tüm
oyunlarını bozmuş durumda. AKP için Karadeniz bir arkabahçe Ne
istersek yaparız, ne istersek gerçekleştiririz. edebiyatı bu
direnişle tuzla buz olmuş durumda. Şimdi, bu projenin, taş
ocağı projesinin bir gerekçesi var, o da İyideredeki Lojistik
Liman Projesi. Bir kere biz, bu İyideredeki Lojistik Liman Projesinin
son derece hayali bir proje olduğunu söylüyoruz. Bu 93ten itibaren
geliştirilen Avrupa-Kafkasya-Asya arasındaki ulaştırma
koridoruna binaen düşünülüyor fakat bu projenin içerisindeki limanlar
Odessa, İliçevsk, Köstence, Varna, Burgaz, İstanbul, Samsun, Batum ve
Poti Limanları; bunların içerisinde İyidere limanı yok.
Tabii, şu soruyu soruyoruz: Bütün bu limanların kapasitesi
dolmuş da mı yeni bir limana ihtiyacınız var ya da bütün bu
limanları ortadan kaldırıp iptal mi edeceksiniz de bu liman
işler hâle gelecek? Bunların hiçbir yanıtı yok.
Yine, Ovit Tüneli de buna benzer olarak
temellendiriliyor. Orada da yine tartışılması gereken,
İranla yürütülen ya da kuzey-güney arasındaki ticaret
ilişkileri. Burada da İranla yürütülen ticari ilişkilerin
ambargoyla ilgili nasıl bir problem oluşturduğu ya da bunun
nasıl aşılacağı henüz belli değil, dolayısıyla
gerekçe ortada kalmış durumda. Bu limanın projesinde yeni bir
taş ocağı açılmayacağı söylenmişti,
işte, yeni bir taş ocağı açılıyor.
Ben, size birkaç şey söyleyeyim değerli
arkadaşlar: Şimdi, burada şirket ve AKP iş birliği
var. Yani Karadeniz, Cengiz İnşaat eliyle peşkeş
çekilmiş durumda, burada devlet ve şirket iç içe geçmiş durumda.
Bunlar iki sene önce bir yalanla başladılar. Eskencidere taş
ocağı resimlerinde bambaşka bir ağaçsız alanın
fotoğrafını koyarak ÇED almaya kalktılar, proje durduruldu;
bu bir.
İki: Direniş ne zaman başladı?
On gün sonra. On gün sonra AKPli milletvekilleri alana geldiler. Soruyoruz:
Yahu, niye on gün beklediniz de alana geldiniz? Çünkü
sıkıştınız.
Üç: Bilgilendirme toplantısı ne zaman
yapılır? Proje başlamadan önce yapılır. Bunlar ne
zaman geldiler? On gün sonra Bakanlık ve şirket bilgilendirme
toplantısı yapmaya kalktı. Çok da enteresanı şu: Orada
köylüler diyor ki: Eskencidere yok oluyor. Yetkili şunu söylüyor: Evet,
haklısınız, biz de bunu gördük, toplantı
yapacağız. Çözüm ne? Suyu boruların içine alacağız.
Yani suç üstüne suç işliyorlar.
Yine, bu süreçte her türlü kirli yöntem
kullanıldı, her türlü kirli yöntem. İnsanlar arabasıyla
tehdit edildiler -arabanın bakımı olmamış-
çalıştıkları iş yerleriyle tehdit edildi; her türlü
kirli yöntemi kullandılar.
Yine, çok daha enteresan bir şey şu:
Şirketin projesinde projenin sahibi kim yazıyor biliyor musunuz?
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı. Peki, aynı
yazının altında iletişim adresi kim? Şirket. Yahu,
işte, biz bunu söylüyoruz zaten. AKP bir şirketler koalisyonudur. AKP
bir rant ittifakıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çepni.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) İşte,
Karadenizde bu rant ittifakı direnişin duvarına çarptı.
Şimdi ne yapıyorlar? Her türlü provokasyonu hayata geçirmeye
çalışıyorlar. Neymiş? Dışarıdan şu
geldi. Neymiş? Dışarıdan bu geldi. Yahu, biz şunu
soruyoruz arkadaşlarım: Bu proje orada, Eskenciderede çayı
bitirecek; iki, balı bitirecek; üç, suyu yok edecek; dört, oradaki 2 köyün
yani yaz kış orada yaşayan köylülerin hayatını ortadan
kaldıracak ve onları siz 1 çuval patatese ve soğana mahkûm
edeceksiniz. Bu projeye evet mi diyorsunuz, hayır mı diyorsunuz?
Bakın, hiçbir kötü proje vatan millet edebiyatı olmaksızın
hayata geçirilemez; AKP de İkizderede bunu yapıyor. İnsanlar
vatan dedikleri topraklarına sahip çıkıyorlar. Siz ise
şirketin bir avuç kârı için halkı
düşmanlaştırıyorsunuz. Ben buradan bir İkizdereli
olarak söylüyorum bunu, doğduğum, yaşadığım
topraklar adına söylüyorum ama daha da önemlisi bir Türkiyeli olarak
söylüyorum: Bu proje suçtur, ihanettir. Buradan, direnen İkizderelilere
selam söylüyorum. Direnenler mutlaka kazanacaklardır, rant
ittifakları kaybedecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Rize Milletvekili Sayın Osman Aşkın Bak.
Buyurunuz Sayın Bak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN AŞKIN BAK
(Rize) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
söylenenleri dinliyorum ama yüzde 99u yalan. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ya, yapma
Allah aşkına, yapma ya!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Ya, ne yalanı?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Yüzde 99u yalan.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yapma Allah
aşkına ya! Kimdi oradaki? Ben de gittim, yapma ya!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Hangisi yalan, söyle
bakayım; söyle, söyle!
OSMAN AŞKIN BAK
(Devamla) Başlayacağım
anlatmaya, yüzde 99...
Bak, oradaki vatandaşlara söylüyorlar: Ocak
yetmiş yıl işletme yapacak. Yalan. Bakan Bey geldi, üç
yılda tamamlanacak.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) İlk proje kaç
yıldı? İlk proje yetmiş beş yıldı, ilk
proje, hâlen duruyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Burada belge var.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ne belgesi? O
belge değil ya, çıktısı, çıktısı!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Çay tarlaları
işgal edilecek. Tarlalara dokunulmayacak, oradaki çaylar alınacak,
vatandaşa bir sıkıntı yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O ne ya?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) O belge melge
değil ya! Ben sana belge vereyim, gel. Belge değil o ya! Neresi
belge?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Toplantıya
geldik. Doğa tahrip edilecek. Ya, biz... Bakın arkadaşlar,
çalışma sonrasında doğa bu şekilde teslim edilecek.
Bakın, bu üç yıl sonra; bak, bu da beş yıl sonra. Ya,
bakın arkadaşlar, size gerek yok, biz kendi işimizi hallederiz,
biz kendi işimizi hallederiz. (CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
Vatandaşa baskı
yapılıyormuş. Nerede yapılıyor ya, nerede
yapılıyor? (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Eşkincederede.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Rizede... İşte, işte...
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Biz
dolaşıyoruz. Bakın arkadaşlar, sizin gibi şov
yapmıyoruz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Şovu sen
yapıyorsun.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sen geldin,
beş dakika durdun, kaçtın, kaçtın.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Geliyorsunuz, orada
şov yapıyorsunuz. Bırakın şovu, şovu bırak,
biz vatandaşlarla beraberiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
sayın milletvekilleri; lütfen hatibi dinleyelim.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) 2 bin tane
jandarma var. diyor. Nerede jandarma var ya? Biz de oranın
çocuğuyuz.
İşte, bal kovanları. Doğru, 948
tane bal kovanı var. Tamam, orada yaklaşık olarak 7-8 ton bal
üretiliyor, biz onları karşılayacağız. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Jandarma yok
mu Allah adına söyle, jandarma yok mu Allah için söyle ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Peki, çay
alınıyor, karşılayacağız çünkü o kovanlar tabii
ki başka bir bal ormanında değerlendirilecek.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) O
çiçeği nereden bulacaksın?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Dolayısıyla, arkadaşlar, vatandaşa yalan söylemeyin.
Vatandaş
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Jandarma var
mı, yok mu söyle Allah aşkına. Ayıp, ayıp!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bizim
insanımız bakın -Rizeliler- vatanını çok sever,
milliyetçidir, sahip çıkar, yatırımlara da sahip çıkar.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Bu ülkeyi arı
kovanına mahkûm etmişsin. Çevre katliamıdır!
Ayıptır ya ayıp, ayıptır!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın,
İkizdere Limanı 800 kişiye istihdam yaratacak bölgemiz için.
800, 800
(CHP sıralarından gürültüler) 800
Bir dakika!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) ÇED raporunda
300 yazıyor 300 ÇED raporunda. ÇED raporunu okumamışsın
ya! ÇED raporunu okumamışsın!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Yan kollarıyla
beraber, lojistik yapısıyla beraber 8 bin kişiye istihdam
sağlayacak.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Nerede 8 bin
kişi?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Arkadaşlar,
şimdi, biraz evvel küçümsediler
BAŞKAN Sayın Bak
Sayın Bak, bir
saniye efendim.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Hep kendisi
yapıyor aynı şeyi.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Lütfen
Çok laf
söylediler.
BAŞKAN Bir saniye
(CHP
sıralarından gürültüler)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, hatibin insicamını bozuyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
(CHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bu ne ya?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Hep sen
yapıyorsun, hep sen yapıyorsun; nasılmış anla.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
(CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim
sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Arkadaşlar,
Rizede, bakın, STKler çıktı, açıklama yaptı
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Tabii, tabii!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Sanayi ve Ticaret
Odası, Ticaret Borsası, esnaf odaları, Rize Barosu
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Normal,
normal
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Tabii!
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sendikalar sorun.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
pek çok sivil
toplum kuruluşu, ondan sonra, Rizedeki belediye başkanları,
İl Genel Meclisi Başkanı ve muhtarlar
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Vatandaşlara sorun.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Vatandaşlar
(CHP sıralarından gürültüler) Vatandaşların
açıklamalarını gördük
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Ya, halk
konuştu halk! Halk Hayır! diyor, halk.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bize
yanlış bilgi verdi. dediler. Biz gittik, onları
kucakladık, tek tek görüştük
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ya, yok öyle
bir şey yok, yok! AK PARTİ Kadın Kollarını götürdünüz
oraya.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Arkadaşlar,
bizim insanımız bu anlatılanları, bu gerçekleri gördükten
sonra bizi provoke edenlere karşı
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yok öyle bir
şey ya! Kendi partililerini götürdü video çekmeye ya! Bırak Allah
aşkına ya!
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bak
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
milletimizle
beraberiz, vatandaşlarımızla beraberiz, her zaman da
oradayız.
Dolayısıyla, bakın, alternatif
taş ocağı için araştırma yapıldı. Bu
araştırma sonucunda 10 ayrı yere bakıldı.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) ÇED raporunda
Bakılmayacak. yazıyor, ÇED raporunda Bakılmayacak
yazıyor; yanlış bilgi veriyorsun, 10 yere bakılmadı,
hiçbir yere bakılmadı.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) 25 Nisanda adamlar
tekrar geldi, baktı fakat bize bazalt taşı lazım; 20 milyon
ton bazalt taşı lazım ve bu kaynakta var, tek rezerv burada var.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yok öyle bir
rapor, öyle bir rapor yok; gösterirsen milletvekilliğinden istifa
edeceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Dediğim gibi,
biz çevreye zarar vermeyeceğiz, vatandaşların suyunu
getireceğiz ve bütün o vadiyi tekrar eski hâline getireceğiz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) O raporu
göster, milletvekilliğinden istifa edeceğim. Öyle bir rapor yok!
Vallahi de billahi de edeceğim.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Hiç merak etmeyin,
bizim orada yağmur
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) O raporu
göster. Öyle bir rapor yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bizim
insanımız bize inanıyor; oradan, dışarıdan
gelmeye gerek yok, biz gerekenleri yaparız.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Öyle bir
rapor yok. ÇED raporunda 10 yerin ismi geçmiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Ben şunu da
ifade edeyim: Bakın, arkadaşlar, Altyapı Genel Müdürü geldi,
Sayın Bakanımız -Ulaştırma Bakanımız- geldi
tek tek konuştuk.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Kaçtı
kaçtı, bir dakika durdu kaçtı. Kadınlar protesto etti. Yüzde 90
oy aldığınız köy orası be!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Sayın
Bakanımız Hayati Yazıcıyı burada
yalancılıkla itham ettiler, onları aynen iade ediyorum. Siz
gerçekleri söylemiyorsunuz, biz gerçekleri söylüyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Geç onu, geç!
Herkes biliyor gerçeği.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Hiç gerek yok,
sıkıntı yok, merak etmeyin. Bu proje bölgemizin gelişmesi
için önemli bir proje, biz bu projeyi destekliyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yüzde 90 oy
aldığınız Rizeyi katlettiniz ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bir şey daha
söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Başkanım,
süre rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bak.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bu tip
provokasyonlara bizim insanımız prim vermez.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Provokasyonu
kim yapıyor? Oradaki Ayşe teyze mi provokasyon yapıyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Ya, gerek yok
arkadaşlar ya! Bizim insanımız zaten sağduyulu,
vatanını, milletini seviyor. Gelmişler
Bakın, arkadaşlar, bir şey daha
söyleyeyim, hiç yakışmıyor. Bakın, İkizdereye bugün
Sayın Genel Başkan gitmiş, vatandaşımız orada ne
demiş belli, vatandaşımız gerçekleri görüyor, gerçekleri
gördüğü için de gerekeni söylüyor, orada gerek yok.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Beştepede Başkanınız!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Son olarak
şunu söyleyelim; bakın arkadaşlar, ben bir şey daha
söyleyeceğim: Ya, Hatayda, İzmirde ormanlar yanarken neredeydiniz
ya?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ben
oradaydım, ben!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) PKK ormanları
yakarken neredeydiniz, DHKP-C ormanları yakarken neredeydiniz? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Neredeydiniz ya!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ben
oradaydım, ben hepsinde oradaydım.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Nerede çevre
hassasiyetiniz? Bırakın bunları, bize bunu öğretmeyin.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ben hepsinde
oradaydım, geç bu işi.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın,
binlerce, milyonlarca fidan diktik.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Biz hepsinde
oradaydık. Hataya fidan dikmediniz, yalan söylüyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Son olarak
şunu söyleyeyim: Rizenin evladı Sayın
Cumhurbaşkanımızı, yaşlı, kadın, çocuk
demeden Filistinli Müslümanları katleden Netanyahuya benzetmek siyasi
hayatınızdaki en büyük çirkinliklerden biridir, siyasi
seviyesizliktir. Bunu da aynen ilgili yere iletiyorum. Dolayısıyla,
merak etmeyin, Rizeli vatandaşlarımız bu projeyi destekliyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) İnşallah,
bölgemiz gelişecek, büyüyecek ve güçlü Türkiye'nin ticaret
alanlarından biri olacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Kendi kendine
alkış, kendi kendine. 10 yerde yapıldı. diyen o belgeyi
göster, yok öyle bir şey.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bak.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkoç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Rize
Milletvekili Osman Aşkın Bakın CHP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle değerli arkadaşlar, Osman
Aşkın Bak Bakanlık yapmış bir
arkadaşımızdır, birlikte milletvekilliği yürütüyoruz.
Arkadaşlar, kimse Türkiye'nin lehine olan bir projeye karşı
değil. Olay şu: Bir ağaç yirmi yılda, otuz yılda, elli
yılda, yüz yılda yetişiyor, bir ağaç. Bunu en iyi
bilenlerden bir tanesi geçmişte Bakanlık yapan Osmandır.
Sayın Bakan burada konuşurken gösterdiğiniz verilerden hiçbir
şey anlamadım, hiçbir şey. Çizgiler çizilmiş ama
şunda
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bakın, burada!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Rica ediyorum
arkadaşlar.
Biz şov yapmaya çalışmıyoruz
arkadaşlar. Bakın, şu
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Burada,
burada, burada.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Arkadaşlar, rica
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Başkan, buyurunuz
efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Çok özür dilerim.
Arkadaşlar, olay şu: Şimdi, iş
adamları şöyle bakıyor, özellikle bu iş adamları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şöyle
bakıyor, diyor ki: Rizede taş çıkartacak yer gani gani, var.
Ama diyor ki: Oraya gidip de gelirsem, çok maliyeti var, ben bunu buradan
çıkartacağım. diyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Doğru değil.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ondan dolayı
ağaçlar kesiliyor, yeşillik yok ediliyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yanlış bilgi
veriyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) 5 kuruş daha fazla
maliyet yap ama git taş ocağını çıkarman gereken
yerden çıkar. Burada bir haksızlık var arkadaşlar.
Arkadaşlar, bakın, kendi illerinizde
kuraklık kırıyor geçiriyor ülkeyi. Dünya bununla nasıl
baş edeceğini düşünüyor. 3 iş adamı daha fazla para
kazanacak diye neden güzelim ormanları yok edelim ya? Neden bunu
yapalım? Bizim hatibin söylediği -kimseye iftira atmıyoruz-
bizim söylediğimiz şu: Kol kola girelim, diyelim ki burada liman da
yapılsın, iktidar da hizmet getirsin ama yok etmeden var edelim ve
bunu beraber yapalım arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Özkoç.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın
Başkan, hatibimizi de kastederek doğrudan Yalan! diye
başladı söze. Bu nedenle grubumuz adına Sayın Çepniye söz
verilmesini
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan,
kürsüde konuşurken hatibe karşı yerinden sataşanlara dair
Yalan söylüyorsunuz. dedi.
BAŞKAN Bir saniye efendim, müsaade eder
misiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yani hatibin kürsüden
sataşması değil ki.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz efendim.
Sayın Bekaroğlu
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Yalan
konuşmakla itham etti beni, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, önce ben
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bekaroğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Bekaroğlunun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın CHP
grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Yalan konuşan filan yok. Rizede limana bir tek
insan, İyiderede yapılmakta olan limana bir tek insan
karşı çıkmıyor, öyle bir şey yok; herkes o limanı
yıllardan beri istiyor ve bekliyor. Söylenen şey şu: Bu
taş, Rizedeki, o dağlardaki kayaların tamamı bazalt
taşları, sert bazalt gerekiyor
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır,
hayır! Belge bak, burada var belge.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Osman bilmiyor
işi. Sert bazalt gerekiyor denizi doldurmak için. Bu da MTAnın
raporu. Yüzde 40ı sert bazalt. Eğer, biraz, 15 kilometre, 20
kilometre içeri girseler bu taşı bulacaklar değerli
arkadaşlarım. Yapılan, söylenen şey budur. Niye inat
ediyorlar, biz bunu anlamış değiliz. İnsanlar yalvar yakar
aylardan beri bunu anlatıyor. Görülmemiş bir zenginlik
arkadaşlar ya! Ya, o vadi görülmemiş; bir dere akıyor, içinde
benekli balıklar, yandan küçük küçük dereler, ya böyle bir şey yok.
Diyor ki: Biz bunu rehabilite edeceğiz beş senede. Böyle bir
şey yok arkadaşlar. Bakın, orası rehabilite olmaz, mümkün
değil, yapısı itibarıyla mümkün olmaz. Orada bir tane
kestane ağacını parçalamışlardı,
kırmışlardı; fotoğrafını çektim, Orman
Fakültesine gönderdim, yaşını sordum: En az iki yüz senelik.
dediler. Ya, Sayın Hayati Yazıcı, Sayın Osman
Aşkın Bak; İki yüz senelik bu kestane ağacını
yapacağım. demek -özel kestane ağacı, başka bir yerde
yok- gerçekten sizin gibi Müslüman insanlara yakışır mı
değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Her taraf kestane
ağacı bizde, ne alakası var? Rizede her taraf kestane
ağacı.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir şey daha
var: Baskı yok. diyor; baskı var, hem de bir taraftan
olağanüstü hâl ilan edilmiştir, bu işe karşı
çıkan insanlara nefes aldırılmıyor nefes, öksürmeleri
yasak; diğer taraftan, işte, otobüse bindiriliyor, getiriliyor
adamlar, özel kurulmuş adamlar, orada açıklama
yaptırılıyor ve Bakanlık sitesinden yayınlanıyor.
Ya, bir avuç insana bu kadar büyük bir devlet, Jandarma, iş adamı
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) STKlere ne diyeceksin
ya? Ticaret Borsasına ne diyeceksiniz?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Dedi ki: Sivil
toplum örgütleri bildiri yayınladılar. Bildiriyi yüz binlerce lira
harcayarak gazetelerde yayınlatan kimdir Sayın Osman Aşkın
Bak? Buna da cevap verin. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Çepni
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sataşma var
efendim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Bizzat yalan
söylediğim ifade edildi, onun için
BAŞKAN Buyurun Sayın Çepni.
3.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Şimdi, tekrar
kısa kısa söyleyeceğim.
Bir: İlk projede yetmiş beş yıl
olduğu yazıldı, bu proje hâlen duruyor, bu bir. Şimdiki
projenin üç yıl olduğu söyleniyor.
İki: Soruyorum: AKPliler neden on gün sonra
alana geldiler? Hayati Yazıcı bizzat şunu söyledi, dedi ki:
Evet, bizim bu bilgilendirme toplantılarını daha önce
yapmamız gerekirdi. Niye yapmadınız?
Üç: Türkiyede rehabilite edilmiş herhangi bir
taş ocağı var mı, var mı elinizde örnek?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var, Alibeyköyde.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Var dedi
kazandı, var dedi kazandı!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ya, mümkün
mü öyle bir şey!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bir taş
ocağının rehabilite edilmesi örneği nerede? Hiçbir tane
böyle örnek yok.
Bir soru daha soracağım: İyideredeki
projenin ÇEDinde yeni bir taş ocağı açılmayacağı
söyleniyor. Niye açtınız? Buna cevabınız var mı? Buna
cevabınız yok.
Bakın, arkadaşlar, tekrar şunu
söylüyorum: Bu taş ocağının olduğu Eskencidere iki
köyün yaşam alanı, burası ormanlık bir alan; burada çay
var, burada arıcılık var, burada su var. Buraya taş
ocağı yapıldığında o toz duman içerisinde
çaycılık yapılamaz, arıcılık yapılamaz; o
su, şimdiden mıcırların, taşların,
toprakların altında kalmış durumda, olay bu kadar açık
ve net. Bir şirket kâr edecek diye insanların yaşam
alanlarını tahrip etmeyin, bu bir insanlık suçudur, bu bir
doğa suçudur. Elinizde devletin gücü var diye halka savaş
açamazsınız, bu yoldan geri dönün.
İkizdere, Rize, Karadeniz, evet, size oy
vermiş olabilir ama bütün oyunlarınız orada görülmüş
durumda, provokasyonlarla sonuç almaya çalışıyorsunuz; yetti
artık, deniz bitti. Çok net söylüyoruz: Bu proje doğaya ihanettir,
İkizdereye ihanettir. Yalan söylemekten vazgeçin, tek tek söylüyorum,
bunlara cevabınız var mı? (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Var, cevap var, orada.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Ne olduğunu
bilsem var ya, ne olduğunu bilsem bir şey demeyeceğim ya!
BAŞKAN Sayın Özkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, hatip bize defaatle sataştı, söz verin efendim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Yalan
söylüyorsunuz. dedi ilk başta.
BAŞKAN Talebi yok Sayın Bakın.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Var, var!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Rizelidir,
İkizdereli efendim, İkizdereli. İkizderelidir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Hem de
İkizdereli mi? Kendi memleketini katlediyor, kendi memleketini katlediyor!
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
4.- Rize Milletvekili Osman Aşkın
Bakın, İzmir Milletvekili Murat Çepninin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bakın, arkadaşlar öncelikle şunu
söylediler: Rehabilite edilmiş taş ocağı var
mıdır dediler? Örnek, İstanbul Alibeyköyde Haliç temizlenirken
çamurun boşaltıldığı ve üzeri park yapılmış
bir taş ocağı var, bir. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ya,
orasıyla İkizdere aynı mı Osman ya, yapma ya!
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Sakince
dinleyin! Ne kadar tahammülsüzsünüz!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Anlatıyorum,
dinleyin arkadaşlar ya! Sakin olun!
İki, şu andaki İstanbul
Havalimanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Orası neydi? Kömür ocakları, taş ocakları. Ne oldu?
Rehabilite edildi, Avrupanın en büyük havalimanı yapıldı.
Ya, biz çevreciyiz arkadaşlar, merak etmeyin.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Doların
yeşilini seviyorsunuz, ağacın değil!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın,
üçüncüsü: Şu anda Rize-Artvin Havalimanı yapılıyor. Biz
oradan da taş aldık, orayı da rehabilite edeceğiz. Bunu da
takip ediyoruz. Biter bitmez hemen rehabilite edeceğiz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şu elindeki
belgeleri bir açıkla sen.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Bakın,
arkadaşlar, bizim Rizeliler yatırımlara karşı olmaz,
çevreyi de sever korur, vatanını da sever ama provokasyonlara asla
gelmez.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Yatırıma
kim karşı çıktı? Kim karşı çıktı ki
yatırımlara? Yatırımlara kimsenin karşı
çıktığı yok.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Dolayısıyla bir şey daha söyleyeyim: Dediler ki: İlk
başvuru yetmiş beş yıl için. Ona onay verilmedi, eksik
bilgin var.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Biliyorum
verilmediğini.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Eksik bilgin var,
biz takip ediyoruz.
İkincisi: Hiçbir yer
araştırmadı. dedi. Bakın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri 27 Nisanda geldi, 10
tane yere baktı
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) 27 Nisandan
çok önce başladı orada o iş, yapma!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Belgesi burada,
uzmanlar imzaladı.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yapma! 27
Nisandan çok önce başladı ya o! Bu kadar kandırma milleti ya!
Yazık ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Arkadaşlar,
bakın, bu denize dayanıklı, tuza dayanıklı bazalt
taşı lazım tek kütle olarak burada, dolayısıyla bunu
yapacağız.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Müslüman adam
yalan söylemez ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Ama merak etmeyin,
biz bunu takip edeceğiz. Bölgemizin gelişmesini istiyoruz,
yatırımları istiyoruz. Ya Rizede kimse istemiyor. diyorsun
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Allahtan
kork, Allahtan!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Bu kadar
olmaz ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Ticaret odası
orada, barosu orada, borsası orada.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yazık
ya, yazık! Kendi memleketine kıyıyorsun ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Ya, hiçbiri sizin
lehinize bir açıklama yapmadı ki
Herkes istihdam istiyor, herkes
yatırım istiyor, Rizenin gelişmesini istiyor, büyümesini
istiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, karşı çıkan
yok ki. Orada vatandaşlarımızın hassasiyetini biliyoruz.
Çevreye dikkat ederek azami olarak takip edeceğiz ve bu yatırımları
yapacağız merak etmeyin, hiç korkmayın.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Nasıl
çevreye
Ağaçları kesiyorsun! Şelaleyi bitirdiniz,
şelaleyi!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Rizelilerle gurur
duyuyoruz, Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ne
alakası var Cumhurbaşkanıyla bunun ya? Hayret ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Rizeli gurur duyuyor!
Rizeyle gurur duyuyorum ben!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Bir daha
bakan olamazsın ya!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Dervişoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bakın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi sen de video çek!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ne oldu
milletin parası? Kim verdi, kim? Dağıtın milletin
parasını!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Grup Başkan
Vekili
İttifakınız konuşuyor, ittifakınız;
açık ittifak da burada, gizli ittifak da burada, hepsi burada;
açığı da gizlisi de burada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, bırak,
bırak!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sivil toplum
örgütlerinin parasını kim verdi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hadi bakalım!
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
Sayın
Bak
Teşekkür ediyoruz.
Sayın Dervişoğlu
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 100 bin
lirayı kim verdi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sivil toplum
kuruluşlarının parası var. Bizim sanayi ticaret
odamızın da borsamızın da hepsinin parası var.
Hepsinin parası var be! Ne konuşuyorsun sen!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Mehmet
Geldinin avukatısınız. Kendinize güvenin ya, işiniz Mehmet
Geldiden mi gelecek ya!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Bir kere de
halkın yanında olun ya!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, eğer sesi yüksek çıkan
kendini dinletme imtiyazı elde ediyorsa ben de
bağırırım burada.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekili
konuşuyor.
Buyurun lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Rica ediyorum efendim
Bir çevresel duyarlılıktan bahisle siyasi
partilerimiz bir araştırma önergesi vermişler ve siyasi
partilerimizin sözcüleri de görüşlerini serdediyorlar. Burada yapılan
konuşmaların sonrasında neye mal olacağının
görülmesi lazım. Eğer, siyasetçi doğru bir dil kullanmaz ve bu
doğru dili inşa etmeyi beceremez ise kontrol edilemeyen
tartışmalar da çıkar, birtakım olaylar da çıkar.
Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alınması lazım
ve dolayısıyla kullandığımız dilin de doğru
tercih edilmesi lazım. Bakın, biz yanlış şeyler
söylüyoruz siyaset adına, sokaktaki tartışma ya da sosyal medya
zeminindeki provokatif birtakım müdahaleler farklı şeylere gebe
olduğumuza işaret ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ben bütün siyasi parti gruplarından konuşurken
doğru bir dil tercihinde bulunmalarını, sıradan bilgilere,
sathi bilgilere dayanarak da Meclis kürsüsünü boş yere işgal
etmemelerini hassaten istirham ediyorum; basın toplantıları
bunlara dâhildir.
Sayın Aşkın Bak
konuşmasında bir yatırımı savunuyor, bir çevresel
duyarlılığa karşı olmadığını ifade
ediyor, yerinde söylediği sözlerin arasına da başka şeyler
serpiştiriyor; Netanyahu meselesi. İYİ Partinin hiçbir
temsilcisi, lideri başta olmak üzere, Filistine zulmeden cani
İsrailin başını kutsamaz, öncelikle bunun bilinmesini
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Metni bütün okursanız bu ifadelerin arkasından
Sayın Genel Başkanımız şunu diyor, bakın:
Netanyahu ve destekçilerini şiddetle kınıyor, uluslararası
toplumu bu insanlık ayıbına karşı Filistinlilerin
yanında birlik olmaya ve Netanyahu vahşetine dur demeye
çağırıyorum.
Şayet Sayın Genel Başkanımızın
ifadelerinden cımbızlayarak siyaseten bir istifade alanı
yaratmaya kalkışırsanız, işte bu sosyal medya
zemininde olan, biraz evvel iktidar grubu temsilcilerinin de tepki
gösterdiği şeyler çıkar. Mesela, bugün -provokatif olduğuna
inanıyorum yani provokasyon olduğuna inanıyorum, art niyetli bir
kişi tarafından yazıldığına ve sosyal medyada
paylaşıldığına inanıyorum- biri Genel
Başkanımızı resmen tehdit ediyor. Şimdi, ben,
yarın sizi birileri tehdit etse karşı çıkarım,
Cumhurbaşkanını tehdit etse karşı çıkarım,
İYİ Parti grup üyeleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şantaja, tehdide
müsaade edemeyiz.
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir)
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilini tehdit
etse karşı çıkarım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz de karşı
çıkarız, aynen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Özkan, size de teessüflerimi bildiriyorum. Sayın
Genel Başkanımızın geçmişe dair bir
konuşmasına atfen
Biz, bunlara alışkınız,
defalarca da cevabını verdik. Bakın, ben hiçbir
konuşmamın öznesine Milliyetçi Hareket Partisini koymam. Milliyetçi
Hareket Partisi içerisinde kongre mücadelesi verirken -15 Mayıs tarihinde
bir kongre kararı alınmıştı- Sayın Genel
Başkanımız da 15 Temmuzdan sonra çok şey
değişecek. diye MHP üyesi ve Genel Başkan adayıyken bir
ifadede bulunmuştu. Şimdi, siz o ifadeyi alıyorsunuz 15
Temmuzdan sonra Başbakan olacağım dedi Meral Akşener.
diye, oradan bir tahrikkâr ifade ortaya koyuyorsunuz ve bu tahrikiniz toplumda
farklı bir karşılık buluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yani bugün, gerek AK PARTİ Grup Başkanına gerekse
Adalet ve Kalkınma Partisindeki aklıselim arkadaşlara çok
teşekkür ediyorum, Hükûmetin de bu konuyla alakalı acil müdahalesine
şükranlarımı sunuyorum. Doğru bir dil seçelim, birbirimize,
küçük, sıradan tartışmaların oluştuğu ortamda
Türkiye'nin geleceğine sıkıntı düşürecek bir söylemi
geliştirmeye çalışmaktan da azami uzak duralım.
Eleştiri bakımından bunları
sakın almayın, itham bakımından da sakın almayın;
özellikle, mikrofon arkasında görüşlerini ifade etme hakkı
bulunan bir siyasetçinin -hiç olmazsa- doğru tespitleri olarak
kabullenmeye gayret sarf edin.
Genel Kurulu, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sabrınız için teşekkür ediyorum
efendim.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları
tarafından, Rize İkizdere Eskencidere Vadisinin taş
ocağı yapılmak üzere acele kamulaştırma
kararının bölgeye vereceği tahribatın
boyutlarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20
Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine,
bastırılarak dağıtılan 262 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırksekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
20/5/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Cahit
Özkan
Denizli
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 262
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1inci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
20 Mayıs 2021 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde 262 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
20 Mayıs 2021 Perşembe günkü
birleşiminde 262 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, haftalık
çalışma günlerinin dışında 21 Mayıs 2021 Cuma
günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi ve 262 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
262 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
262 sıra sayılı
Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile
Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3607) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 9uncu Maddeler |
9 |
2. Bölüm |
10 ila 19uncu Maddeler |
10 |
Toplam Madde Sayısı |
19 |
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi yerlerinden
söz isteyen sayın vekillere söz vereceğim.
Sayın Kılıç
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, büyük Çerkez sürgününün 157nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün, Çarlık Rusyası tarafından
Çerkezlerin sürgüne gönderilişinin 157nci yıl dönümüdür; Çerkezlerin
toplu sürgününü temsil eden gündür. Çerkez toplulukları dünyanın
çeşitli bölgelerine sürgün edildiler, resmî olmayan rakamlara göre 1,5
milyona yakın Çerkez bir ay içerisinde sürgüne tabi tutuldu,
yaklaşık 500 bin Çerkez hayatını kaybetti. Bir kısmı
Osmanlılar tarafından Kahramanmaraş, Samsun, Tokat, Amasya,
Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı ve Kocaeliye yerleştirildi, bir
kısmı ise Suriye ve Filistin başta olmak üzere Orta Doğuda
yaşamaya başladı. Sürgüne maruz kalan Çerkezler zamanla yerli
halkla karışıp kaynaştı. Osmanlı Devletine
gönderilemeyen Çerkezler ise Orta Laba ve Orta Kuban Nehirleri bölgesindeki Rus
Kazak köylerinde iskân edildi.
Gerçekten İslam âlemi iki yüz yıldan bu
tarafa büyük sıkıntılar çekmektedir. Millî şairimizin de
dediği gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şevkin
31.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, amatör sporcu ve antrenörlerin desteklenmesi ve bekçi terörüne
son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Amatör sporculara ve antrenörlere destek
verilmemiş olması büyük sıkıntı yaratmaktadır.
Sayın Bakanlığı bu konuda duyarlılığa davet
ediyorum, amatör sporcuların ve antrenörlerin mutlaka desteklenmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir bekçi, bayram günü
Adanada bir vatandaşı öldürüp başka bir bekçi
arkadaşını yaraladıktan sonra kendi silahıyla intihar
etti. Batmanda 15 yaşındaki bir çocuk bekçiler tarafından
öldüresiye dövüldü. İstanbulda bir genç feci şekilde dövüldü, ters
kelepçeye maruz kaldı. Yine, havaya ateş açılması sonucu
vatandaş korunmak için polis çağırmak zorunda kaldı. Tüm
bunlar son bir haftada yaşandı. Silah taşıma
yetkinliğine sahip olmayan bekçilerin elindeki silahlar derhâl
alınmalıdır. Ayrıca, kolluk kuvvetleri varken aynı
yetkilerle donatılan bekçilik uygulamasının yeni bir kaosa neden
olduğu açıktır. Türkiyeye hiçbir faydası olmayan; tam
tersine, vatandaşların korkulu rüyası hâline gelen, kimden neyi
koruduğu bilinmeyen bu bekçi terörüne derhâl son verilmelidir.
BAŞKAN Sayın Filiz
32.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Nurdağı-Gaziantep kara yoluna ve çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgemde Nurdağı-Gaziantep kara yolu
can almaya devam ediyor. Bugün meydana gelen zincirleme kazada 2 kişi
hayatını kaybetmiş, çok sayıda vatandaşımız
yaralanmıştır. Vefat edenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığını bir defa daha Nurdağı-Gaziantep kara
yoluyla ilgili gerekli düzenlemeyi yapmaya davet ediyorum.
Oğuzeli ilçemizde çiftçilerimiz yem
fiyatlarında haftalık 5 ile 10 lira arasında artış
olduğunu, 50 kilogramlık yemin 150 TLye yükseldiğini ve
perişanlık yaşadıklarını belirtiyorlar.
Başka bir ses İslahiye ilçemizde bezelye
yetiştiricilerinden geliyor. Tam kapanma sürecinde sebze hallerinin
kapalı olması ve tüccarların hasat için işçi temin
edememiş olması sebepleriyle ürünler tarlada gerekli süreden fazla
kalarak kartlaşmış ve yarıdan fazla değer kaybına
uğramıştır. Bezelye üreticilerinin mağduriyetinin
giderilmesi için geri ödemesiz tarımsal destek verilmesini talep ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
33.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
akaryakıttaki ÖTV zammına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
bugüne akaryakıttaki ÖTV zammıyla uyandık. Bu zamla iktidar,
vergi tahsilatı kolaycılığına
kaçmıştır. Bu zamla iktidar, bir kez daha vatandaşın
cebine göz dikmiştir. Bu zamla vatandaş, akaryakıtta günlük
yaklaşık 60 milyon, aylık 1,8 milyar, yıllık 22 milyar
lira fazladan ÖTV ödeyecek. İktidar, bazı imtiyazlılara vergi
affı, vergi istisnası getiriyor, kamu gelirlerinde
yarattığı açığı da vatandaşın tüketmek
zorunda olduğu ürünlerdeki vergi zammıyla kapatmaya
çalışıyor. Bu, toptan yanlıştır, adaletsizdir.
Yaşamsal ürünlere vergi zammı yapmak enflasyonu yaratır, faizi
yükseltir. Yüksek faizden şikâyet eden bu iktidar değil mi? Öyleyse
neden faizi yükseltecek kararlara imza atıyor? Bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu! Bu zamlar derhâl geri alınmalı, gözünü, elini
vatandaşın cebinden çekmelidir.
BAŞKAN Sayın Keven
34.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgat
Çekerekteki Tevhid Camisinin yıkılmasından vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yozgatta Çekerek ilçemizde bulunan ve 2001
yılında yapımı tamamlanmış olan Tevhid Camisini
yıkarak yerine Fuat Oktay külliyesi yapılmak isteniyor. Yirmi
yıl önce ilçe halkının maddi manevi emeğiyle yapılan,
Çekereklilerin cenazelerinin kaldırıldığı bu merkez
camisinin yıkılmak istenmesi ilçede büyük huzursuzluklara yol
açmıştır.
Şimdi size Çekerek halkının talebini
iletiyorum: İlçemizde referandum yapın, bize sorun. Başka arazi
kalmamış gibi Tevhid Camisinin yıkılmak istenmesini acil
durdurun. Caminin altında iş yeri olan 20ye yakın
esnafımızı mağdur etmeyin. Yozgat tarihine cami yıkan
iktidar olarak geçeceksiniz. Birkaç bürokrat Fuat Oktaya yaranmak için
külliye yapıp ismini verecek diye yirmi yıllık camiyi
yıkmaktan derhâl vazgeçin. Çekerek halkının tepkisine kulak
verin ve bu yıkımdan vazgeçildiğini hemen beyan edin.
Saygılarımla.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünsal.
35.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
ülkenin kaynaklarının halk için kullanılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler
Başkanım.
Vatandaşına pandemi döneminde doğru
düzgün bir yardımı bile çok gören saray, bütçesi haricinde örtülü
ödenekten sadece dört ayda 780 milyon harcadı. Bu paranın nereye
kullanıldığı gizli zaten. Vatandaşını
açlığa, yoksulluğa mecbur bırakan saray, son dört ayda
yandaş müteahhitlere de 14 milyar 750 milyon ödedi, bir de utanmadan
sıkılmadan helallik isteniyor. Yatağa aç giren çocuklar mı
hakkını helal edecek size? Hiç kimse size hakkını helal
etmiyor.
Ayrıca, saraya soruyorum: Aşı nerede?
Aşı nerede? Aşı nerede? Evet, ülkenin kaynakları halk
içindir, bir grup yandaş çete için değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.52
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Uşak
Milletvekili İsmail Güneş ile 64 Milletvekilinin
Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneş ve 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer
Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3607) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 262) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 262 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler
hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ
Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurunuz Sayın Usta. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 262 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Kanun teklifinin maddelerine ve içeriğine geçmeden
önce değerli arkadaşlar, şöyle bir gözlerimizi kapatalım ve
nasıl bir Türkiyede yaşıyoruz, son günlerde Türkiyede neler
konuşuluyor, Türkiye nasıl yönetiliyor, Türkiye ekonomisinde neler
yaşanıyor, vatandaşımızın durumu nedir; buna bir
bakalım. Bakıyorsunuz, Hükûmet üreticinin elinde çürüyen patates ve
soğanları baskılara dayanamayıp en sonunda almaya ve
dağıtmaya karar veriyor. Millet fakruzaruretten coronaya meydan
okurcasına soğan ve patates kuyruklarında perişan oluyor.
Daha tuhafı, Erdoğan ve AK PARTİ yetkilileri de milletin içine
düştüğü bu sefaleti gösteren manzaralar karşısında
gururlanıyorlar; çürük patates, soğan kamyonlarının önüne
Türk Bayrakları asılıyor. Enflasyonu düşürmekle görevli
olan, temel görevi enflasyonu düşürmek olan Merkez Bankası
Başkanı Merkez Bankasının kârıyla övünüyor, belki de
dünyada ilk kez görülen bir şey. Arkadaşlar, merkez bankaları
sıkıntılı dönemlerde kâr eder. Merkez bankaları,
eğer bir ülkede faiz yüksekse, millet faiz yükü altında eziliyorsa,
vatandaşıyla, firmalarıyla bankalara çalışıyorsa,
bankalar da o parayı bulmak için merkez bankasından para alıyor
ve merkez bankası piyasayı fonladığı için ciddi bir
faiz geliri elde edip efendim, kâr ediyorsa bu, kriz dönemi demektir. Bizim
Merkez Bankası Başkanı Enflasyonu düşürdüm. diyemiyor,
enflasyonda dünya şampiyonu yapılıyor Türkiye ama Merkez
Bankası Başkanı kâr etmekle, Merkez Bankasının
kârıyla övünüyor.
Dört ay önce düşürmeye
çalıştıkları, bizim engel olduğumuz kurumlar vergisi
oranını daha sonra bir bakıyorsunuz, dört ay sonra artıran
bir hükûmet anlayışı var ve daha da tuhafı, AK
PARTİli milletvekilleri de her 2 kanun teklifine olumlu oy
kullanıyor. Yani Mecliste bu anlamda da herhangi bir irade
olmadığını görüyoruz.
Milletin 128 milyar doları çarçur ediliyor,
buharlaşıyor. Bununla ilgili olarak önce inkâr politikası
uygulanıyor, sonra kabul ediliyor ancak toplumu ikna edecek hiçbir
açıklama yapılmıyor. 10 milyonun üzerinde işsiz varken
saray memurları 5 maaş alıyor. Pudra şekeri çekerken
suçüstü yakalanan AK PARTİli gençler aniden zenginleşiyor. Çek
düzenlemesiyle ekonomiyi felç eden bir Ticaret Bakanı var. Suç örgütü
liderlerine Devlet operasyon yapacak. diye haber veren, ortaya çıkan her
yeni suçluyla fotoğrafı çıkan Bundan beş yıl önce
Türkiyede her gün bomba patlıyordu, AVMlere gidemiyordunuz. diye soru
soran ve kadınları aşağılayan bir İçişleri
Bakanı var. Kendi Bakanlığına mal satan bir Ticaret
Bakanı; parasıyla aşı almayı beceremeyip üstelik bir
de muhalefeti suçlayan bir Sağlık Bakanı; tarım bütçesinin
sıfır oranında artırılmasına rıza gösteren
çiftçi düşmanı bir Tarım Bakanı; turist getireceğiz
diye milletin onurunu kıran, reklamlar yapan bir Turizm Bakanı;
mümkün olduğu kadar diplomatik lisandan uzak bir Dışişleri
Bakanı; âdeta kanalizasyonlar patlıyor, ortalık lağım
kokuyor, harekete geçmeyen bir yargı sistemi ve Adalet Bakanı 19
Mayısta -dün- saat 19.19da bütün Türkiye genelinde balkonlarda
İstiklal Marşı okuyacağız. deniliyor, bu
organizasyonu dahi beceremeyen bir Gençlik ve Spor Bakanı var;
aylardır kendisinden haber alınamayan bir eski Hazine ve Maliye
Bakanı; tam kapanma yasakları olmasına rağmen konvoylarla
memleketine giden bir Meclis Başkanı; günde ortalama en az üç
beş defa nutuk atan fakat kritik dönemlerde hiç ağzını
açmayan bir Cumhurbaşkanımız var. Sedat Pekerin iddiaları
var, normal bir ülkede yer yerinden oynar; Sayın
Cumhurbaşkanından bir açıklama yok. Gara katliamında 13
insanımızı kaybediyoruz, şehit veriyoruz; Sayın
Cumhurbaşkanı açıklama yapmıyor. Suç örgütü liderinin birisi
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanını tehdit ediyor açıkça,
Sayın Cumhurbaşkanından bir açıklama yok. İdlibde 33
askerimiz şehit oluyor, Sayın Cumhurbaşkanı Hatay Valisine
açıklama yaptırtıyor ama başka zamanlarda Sayın
Cumhurbaşkanı sürekli nutuk çekiyor. Millete kuru ekmeği çok
gören bir AK PARTİ siyaset anlayışı var.
Diğer taraftan, bakıyorsunuz, uyuyan ve
uyutulan bir devlet var. Tosuncuk milleti dolandırıyor; devlet
uyuyor. Yine, ev sahibi olmak isteyen milleti dolandırıyorlar, devlet
uyuyor. Kripto paracılar vurgun yapıyor, yurt dışına
kaçıyor; devlet uyuyor. Belediyeler üzerinden insan
kaçakçılığı yapılıyor, devlet uyuyor. Devletin
refleksleri zayıflatılmış, devlet âdeta tahrip
edilmiş.
Görevden alınan bakan ve üst düzey
yöneticilerin kurtulduğu için şükrettiği bir Türkiye
manzarası; vatandaşa bir kuruş destek vermeden aç bir
şekilde evine hapseden bir pandemi yönetimi; lebalep kongreler yaparak
bizi günlük vakalarda dünyada şampiyon yapan bir iktidar anlayışı;
Filistin zulmünde kürsü kahramanlığı yapan fakat etkin hiçbir
tedbir almayan, yaptırım uygulayamayan bir dış politika;
Doğu Türkistandaki zulme gözlerini kapatan bir devlet yönetimi.
Her 3 gençten 1isi yurt dışında
yaşamak istiyor, ülkeyi terk etmek istiyor; son dört yılda 4 Merkez
Bankası Başkanı, 4 TÜİK Başkanı
değişiyor; son iki yılda mutlak yoksul sayısı 3,2
milyon kişi artıyor; işsizlik oranları yüzde 30a
ulaşıyor; her 3 gençten sadece 1isi çalışıyor; esnaf,
çiftçi, emekli canından bezmiş, intihar ediyor; böyle bir Türkiye
manzarası.
Enflasyonda, faiz oranlarında dünya
şampiyonu olan bir Türkiye; milletin feryadına kulak tıkayan bir
idare; Çarşambada tarım ovasına santral yapılıyor,
millet itiraz ediyor, iktidar duymuyor; İkizderede taş
ocağı yapılıyor, çevre tahrip ediliyor, tarım üretimi
tahrip ediliyor, devlet uyuyor; siyanürle altın aramalarına millet
feryat ediyor, devlet onu duymuyor; 4/Bliler mağdur, EYTliler
mağdur, tarım danışmanları mağdur, atanamayan
sağlıkçılar ve öğretmenler mağdur, iktidar
kulaklarını tıkıyor fakat iktidara yakın
müteahhitlerin kayırıldığı bir ortam
yaşıyoruz. Çevreyi tahrip eden, suyu tahrip eden, iktidara yakın
iş adamlarının her türlü projeleri de bütün feryatlara
rağmen maalesef devam ediyor. Pandemide herkes bir bedel öderken, bütün
sektörler bir bedel öderken kamu-özel iş birliği projeleri yapan
Hükûmete yakın müteahhitler tıkır tıkır dolar
üzerinden paralarını almaya devam ediyorlar.
Pandemide vatandaşa yapılan hibe
yardımlarda en arkada olan bir Türkiye var. Yolsuzluk, özgürlük, hukukun
üstünlüğü gibi uluslararası endekslerde Afrika ülkelerinin bile
gerisine düşmüş bir Türkiye var.
Şimdi, böyle bir Türkiye manzarasında
Hükûmetin hazırladığı ve AK PARTİli
milletvekillerinin getirdiği kanun teklifine bakıyoruz, içerisinde
hiçbir şey yok; bundan öncekilerde de yoktu, bunda da yok. Milletin
sorununu çözecek, makro bir perspektifi olan bir kanun teklifi değil, bir
bütünlüğü yok, bir amacı yok. Bozduklarını dahi tamir
edemiyorlar birazdan çek işi meselesini konuşacağız-
Türkiyeye zaman kaybettiriyorlar; Türkiye gitgide yoksullaşıyor,
Türkiye'nin ve milletin sıkıntıları giderek artıyor.
Şimdi Türkiye, yapısal bir tıkanma
yaşıyor fakat yapısal tıkanmayı böyle küçücük
müdahalelerle çözmeye çalışıyorlar, o müdahaleleri dahi
yapamıyorlar. Arkadaşlar, yapısal tıkanmalar ancak
yapısal reformlarla açılır. Biz, Hükûmetten buraya şöyle
doğru düzgün, milletin sorununu çözecek, ekonominin sorununu çözecek
yapısal reformlar bekliyoruz fakat bunu getirecek ne bir siyasi irade var
ne bir ekip var ne de bir bilgi var; bunların hiçbirinin
olmadığı bir iktidar anlayışı var.
Şimdi bu torba yasa teklifine
bakıyorsunuz; işte, torba yasa
Biz zaten torba yasayı
eleştirmekten usandık ama Hükûmet bunları getirmekten
usanmıyor. Bakıyorsunuz Ya, bir etki analizi var mı? diyorsunuz.
5018 sayılı Kanunun 14üncü maddesi bunu kanuni bir zorunluluk
olarak getirmesine rağmen, hiçbir mali etkisinin gösterilmediği kanun
teklifleri Mecliste görüşülüyor. Benim buradan Meclis Başkanına
bir çağrım var, Komisyon Başkanlarına çağrım var:
Yani hukuka birazcık saygımız varsa, yasama iradesine
birazcık saygımız varsa gelen bu kanun tekliflerinde eğer
etki analizi yoksa bunlar hiçbir şekilde görüşmeye
alınmasın ki belki o zaman bazı şeyleri kontrol edebiliriz,
belki o zaman bir yapıp bir bozmak gibi bir durumla karşı
karşıya kalmayız.
Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanına
bakıyorsunuz Mali disiplin önemli. diyor; evet, mali disiplin son derece
önemli. Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yapısal anlamdaki bütçe
açığı emsal ülkelere göre çok yüksek. Evet, son dönemde, pandemi
döneminde, 2020 yılında şu ayrımı
arkadaşların görmesi lazım -yani bunu görecek ne kadar bürokrat
kaldı, onu bilmiyorum ama- şu ayrımı görmeleri lazım:
Şimdi, arkadaşlar şunu söyledi: Ya, bakın ülkelere,
diğer ülkelerde de 2020de bütçe açıkları arttı. Evet
arkadaşlar, 2020de birçok ülkenin bütçe açığı arttı
ama bunun nedeni, kendi milletine verdiği desteklerden
dolayıdır. Bu bir yapısal bozulma değildir -2021 gelir, 22
gelir, bu pandemi her ne kadar sürecekse- daha sonradan bu açıklar düzelir
çünkü bu harcamalar bir defalık yapılmış harcamalardır
ama bizim yapısal açığımız fazla. Yani pandemi
koşullarının ötesinde, Türkiye'nin yapısal açığı
emsal ülkelere göre çok yüksek; bunu görmek gerekir.
Şimdi, burada, getirdikleri bu kanun teklifinde
-bu vesileyle kanunun içeriğine de biraz gelmiş oluyoruz- 2 doküman
birleştiriliyor; orta vadeli program ile orta vadeli mali plan yani
kozmetik bir şey. Evet, biz buna destek verdik, birleştirilmesi
doğrudur ancak önemli bir şey değildir yapılan. Burada esas
yapılması gereken nedir? Eğer mali yönetim açısından
bu Hükûmet bir şeyler yapmak istiyorsa
Bakın, buradan önerilerimizi
sıralayacağım şimdi. Hani, bazen bize Önerilerde
bulunmuyorsunuz. diyorlar ya, biz sürekli önerilerde bulunuyoruz arkadaşlar.
Komisyondaki konuşma tutanaklarımıza bakın, sürekli öneride
bulunuyoruz ve bütün programlarımızda da Genel Kurul
konuşmalarımızda da önerilerde bulunuyoruz.
Şimdi, bir defa, eğer mali yönetim
açısından bir şey yapılmak isteniliyorsa bu, bütçenin
hazırlık sürecinin öne çekilmesi lazım. Bu, 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi Kanununun orijinalinde bu, orta vadeli
programın mayıs ayında yayımlanması vardı. Bu,
daha sonradan bir kısım nedenlerden dolayı orta vadeli programa
bir ekonomik program rolü atfedildi, yanlış bir roldü o; rolden
dolayı eylül, ekim aylarına kadar uzatıldı. Şimdi,
kanun orta vadeli programı nasıl tanımlıyor biliyor
musunuz? Bütçe sürecini başlatan doküman diye tanımlanıyor.
Şimdi, şöyle bir mantıksızlık olabilir mi: Bütçe
sürecini başlatan doküman ekim ayında çıkıyor. Ya, ekim
ayında zaten bütçe Meclise veriliyor. Yani bir günde mi bu bütçeler
hazırlanacak? Kurumlara en az beş, altı aylık bir
hazırlık süreci gerekiyor. Dolayısıyla, orta vadeli program
geç çıktığı için kurumlar bütçelerini hazırlarken
hükûmetin politikaları neler, ilkeleri neler, hedefleri neler, kendisinin
alabileceği kabaca ödenek teklif tavanı nedir, çoğu zaman
bunları bilmeden bütçe hazırlıyor veya bunları el altından
korsan bir şekilde
Devlet korsan bir şekilde yönetilmez
arkadaşlar. Bu Hükûmet devleti korsan bir şekilde yönetiyor. Hiçbir
şekilde resmiyeti olmayan bir kısım dokümanlar program
çıkarılamadığı için el altından verilerek veya
bir şekilde verilerek bu süreç yönetilmeye
çalışılıyor. O yüzden etkinliğini kaybetmiş bir
süreçtir. Biz önerge verdik Komisyonda. Son derece önemli bir şey.
Bakın, eğer bir miktar kredibilite kazanmak istiyorsanız, bir
miktar itibar kazanmak istiyorsanız bunları yapmak durumundasınız.
Ya, şu birleştirmeyi yapın ama esas, orta vadeli programı
bırakın eylülde çıkarmayı, gelin, bunu mayısa
çekelim. dedik fakat önergemizi, maalesef reddettiler.
Şimdi, bakıyorsunuz yine, kamu mali
yönetim reformu 2003 yılında çıkmıştır. Evet,
hazırlıkları önceki Hükûmet döneminde
başlamıştır ama AK PARTİ Hükûmetinin
yaptığı nadir reformlardan bir tanesidir. Güzel bir reformdur
fakat şu anda görüyoruz ki bu reformun hem ruhundan hem de lafzından
her geçen gün bir adım daha uzaklaşıyor Hükûmet. Olmaz, bunu
kabul etmek mümkün değil. Şimdi, bu reform ne getiriyordu? Kurum içi
ve kurumlar arası ödenek aktarmalarına bir sistem getiriyordu. Yani
eğer burada böyle sınırsız bir şekilde veya
gelişigüzel bir şekilde oradan oraya, oradan oraya ödenek aktarması
olmasın diye. Güzel bir şeydi bu fakat sonradan bu ne
yapıldı? Bu kanun maddelerinde değişiklik
yapıldı. Mesela kurumlar arası ödenek aktarması
sıfırdı, hiç ödenek aktarmasına müsaade edilmiyordu,
şimdi ödeneklerin yüzde 5i kadar müsaade edilmeye başlandı.
Daha öncesinde kurum içinde -olabilir yani kurum bir şeye öncelik
vermiştir, yıl içerisinde birtakım gelişmeler
olmuştur- bir ödeneğinden öbür tertibine aktarmasına yüzde 10
müsaade ediliyordu, yüzde 20ye çıkarıldı. Ama aslında
bunun daha da ötesinde bir şey yapılıyor; şimdi,
hırsız evin içerisinde olunca kapı kilit tutmuyor, bunu Maliye
Bakanlığının kendisi yapınca veya şimdi Strateji
ve Bütçe Başkanlığı yapınca yapacak başka bir
şey yok. Ne yapılıyor biliyor musunuz? Biliyorsunuz, Millî
Eğitim Bakanlığının -çok öğretmen olduğu
için- personel ödeneği çok fazla. Millî Eğitim
Bakanlığının personel ödeneğinde yedek ödeneğe
alınıyor, ondan sonra yedek ödenekten istenilen şekilde,
istenilen yere dağıtılıyor. Yani biz bütçe konuşuyoruz
da aslında şu anda bütçe falan yaptığımız yok.
Yani tamamen burada torba hâlinde bir ödenek alınıyor, hatta onun
bile bir kıymeti yok çünkü bir bakıyorsunuz, ödenekler çoğu
zaman aşılmış. Ne kadar aşılmış mesela,
birkaç tane örnek verelim: 2020 yılında başlangıç
ödeneğinin 107 milyar lira üzerinde, eski parayla 107 katrilyon lira
üzerinde bir harcama yapılıyor fakat maalesef Meclise hiç kimse ek
bir bütçe falan getirmiyor. 2018 yılında 98 milyar lira, 2019
yılında 40 milyar lira ödeneğin üzerinde harcama
yapıyorlar. Şimdi, siz bütçeyi bu şekilde yönetirseniz bu ülkede
mali disiplinden bahsedemezsiniz. İşte o yüzden bütçe
açıkları kontrolsüz bir şekilde büyür. O yüzden Hükûmete
önerimiz, ödenek üstü harcamalara hiçbir şekilde müsaade edilmesin, kurum
içi ödenek aktarmalarına da belli bir disiplin getirilsin.
Şimdi, Meclis bilgilendirmeleri var -kanun
öngörüyor bunları- bu Meclis bilgilendirmeleri zamanında
yapılmıyor. Arkadaşlar, Meclis bilgilendirmesinin zamanında
yapılması kurumları disipline eder. Yani orada hiç olmazsa bir
hesap vereceğini düşünen bir idareci bu, TÜİK için böyledir,
Merkez Bankası için böyledir, BDDK için, Hazine için böyledir-
geldiğinde Bunun hesabı bize sorulur. diye kendisine bir çekidüzen
verir. Bunların sağlıklı bir şekilde
yapılması lazım.
Kurumlar
Kanunun öngördüğü bir kısım
raporlar var, işte bunların hiçbirine itibar edilmiyor,
raporların içi bomboş. Yani Türkiyede, bakın, ben Devlet
Planlama Teşkilatına 1989 yılında uzman yardımcısı
olarak girdiğimde yani o günkü açıklanan veriler, o günkü
açıklanan analizler -aradan, bakın, kaç yıl geçmiş yani
otuz yılın üzerinde zaman geçmiş, teknoloji ilerlemiş, her
şey ilerlemiş- şu anda yapılmıyor, o bilgiler dahi
milletle paylaşılmıyor. Böyle bir kamu yönetimi
anlayışı var. İşte o yüzden sağlıklı karar
alınamıyor, o yüzden işte bir gün önce
değiştiriyorsunuz, ertesi gün tekrar burada -Çek Yasasında
sonra yine konuşacağız veya kurumlar vergisinde- ha bire bozup
bozup tekrar yapmaya çalışıyorsunuz. Kanun tekliflerinin mali
etkilerinin mutlaka kanunların sonuna eklenmesi lazım.
Denetim sisteminin güçlendirilmesi lazım. Tam
bu Hükûmetin hazzetmediği bir şey denetim arkadaşlar.
Sayıştay devrede yok şu anda. 5018 sayılı Kanun iç
denetim getirmiş, iç denetimin önüne her türlü engel konuldu. Teftiş
kurullarının motivasyonu bozuldu, teftiş kurulları da yok.
Yani iç denetim yok, teftiş kurulu yok, dış denetim yok. Böyle
bir ülkede yolsuzlukları nasıl önleyebilirsiniz? İşte o
yüzden yolsuzluklar da patır patır
Afrika ülkelerinin altına
geldi Türkiye yani oradan daha kötü yolsuzluk oranlarıyla karşı
karşıyayız.
Kara delikleri kapatın diyoruz, ülkenin bütün
kaynakları Varlık Fonuna aktarıldı, keyfî bir şekilde
orası yönetilmeye çalışılıyor. Özel hesaplar, fonlar
ha bire fazlalaştırılıyor. Arkadaşlar, KİTlerin
mutlak surette masaya yatırılması lazım. Bakın,
KİTlerin her biri bir bataklık hâline gelmeye başladı
tekrar, bunların masaya yatırılması gerekiyor. Sosyal
güvenlik sisteminin açığı sürdürülebilir değildir. Genç
nüfusumuza ve düşük emekli aylıklarına rağmen sosyal
güvenlik sistemi yarı yarıya açık veriyor. Buranın mutlaka
düzeltilmesi lazım.
Şimdi size bir komediden bahsedeceğim,
kanun teklifindeki bir madde: Burada Finansal İstikrar Komitesi diye bir
komite kuruluyor, daha doğrusu bir başka komite buna
dönüştürülüyor. Arkadaşlar, 2011 yılında ilk kez Finansal
İstikrar Komitesi kurulmuş. Yani bakın, 1 defa yapılacak
işi 4 defa düzenlemeyle yapan âciz bir hükûmetten bahsediyoruz. 2011de
Finansal İstikrar Komitesi kurulmuş, çalışmaya da
başlamış. Ben de yıllarca onun toplantılarına
katılmış bir bürokratım. Çok da güzel kararlar aldı.
Örneğin, 2013 yılındaki o makro ihtiyati tedbirleri, bizim
yaptığımız sunum üzerine o komisyon o kararı
aldı. 2018 yılı olmuş; 2018 yılında bunun ne
olduğunu anlamayan Ya, bu neye yarar acaba? diyen bir aklıevvel bu
komiteyi KHKyle küt diye kaldırmış. Bakın, bu kadar önemli
bir komite kaldırılıyor. Ondan sonra 2019 yılına
geldiğimizde Ya, böyle bir komiteye bizim ihtiyacımız var.
demiş damat bakan, bunu bütün kurumların yetkilerini kendisine alacak
şekilde yeniden Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi olarak
kurmuş. Şimdi, yeni Bakan geldi, bunu tekrar, ilk baş hâline,
2011deki hâline dönüştürüyor. Zamanında yapılmış 1
tane düzenleme kalmış ve uygulanmış olsaydı bu sonraki
yapılan 3 tane düzenlemeyi yapmak durumunda kalmayacaktık. Bu bir
acziyettir, bu bir öngörüsüzlüktür, bu ülkeyi gelişigüzel bir şekilde
yönetmekten başka bir şey değildir; kurumlarla nasıl
oynandığının, kurumların nasıl tahrip
edildiğinin bir misalidir.
Şimdi, burada bakıyorsunuz, madde,
arkadaşlar eğer dikkat ettilerse, son derece tedirginlikle
hazırlanmış bir madde. Kırılganlıklardan
bahsediyor, defalarca kırılganlık kelimesi geçiyor. Bir kanun
metninde böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Biz muhalefet olarak bile
ülkenin bu kadar kırılgan olduğu konusunu dile getirmiyoruz;
kanun metnine konulmuş. Finansal istikrarsızlık ve
kırılganlık kelimelerinin defalarca
tekrarlandığı
Bu, güvensizlik oluşturur piyasalarda, böyle
bir şey yapmak son derece yanlıştır. Bu bir istişare
ve eş güdüm komisyonudur, ana kurumların yerine geçmemesi lazım.
Burada çok tehlikeli bir madde var, o madde
çıkartılmıyor. Bakın, 128 milyar doları
buharlaştıran madde budur. Burada Cumhurbaşkanına bir yetki
veriyor, kurumlara talimat veriyor. Hâlbuki burada bağımsız
kurumlar var, Merkez Bankası var, BDDK var, SPK var. Onların yerine
geçecek bir Cumhurbaşkanlığı sistemi getiriyor, Hazine ve
Maliye sistemi getiriyor. Bu maddenin, bu 5inci fıkranın kesinlikle
kaldırılması lazım, çıkarılması lazım.
Bakın, bunun burada kalması son derece tehlikelidir, buradan
çıkarılması ise Hükûmete itibar kazandıracaktır, bunun
farkında olmak gerekir. Eğer bu madde olmasaydı 128 milyar doları
heba edecek o mekanizmayı kuramayacaklardı. Şimdi, bu maddenin
devam etmesi tekrar bir istikrarsızlık unsuru olacaktır ve
tedirginlik yaratacaktır.
Diğer taraftan, bakıyorsunuz, burada
yapı da esnek değil, kurumlar teker teker sayılmış.
Birlikler var finansal sektörle ilgili, efendim, borsalar var, dernekler var,
Merkezi Kayıt Kuruluşu var, Takas ve Saklama Bankası var,
bunların hiçbirinin isminin geçmediği bir şey var. Hâlbuki
bunların da istişaresine ihtiyaç olabilir, dolayısıyla
esnek olması, sayılmaması gerekir. Bizim buradaki önergemiz o,
bunları biz detaylı bir şekilde Komisyonda kendilerine
anlattık.
Şimdi, burada bir şey daha
yapılıyor üstelik: Finansal Sektör Komisyonunu da bu kanun teklifi
kaldırıyor. Ya, bu kadar kara cehalet olur. Finansal Sektör Komisyonu
kaldırılırken de diyor ki: Finansal İstikrar Komitesi
var. 2 komite birbirinden tamamen farklı, görevleri farklı,
fonksiyonları farklı, oluşumları farklı, düzeyleri
farklı, toplanma şekilleri farklı. 2 tane birbirinden tamamen
farklı olan komiteden dolayı, biri var diye öbürünü kaldıracak
kadar cehalet örneği gösteren bürokratlar var Komisyonda. Ve şimdi
Hükûmet de işte getiriyor, bu kanun teklifiyle bunu kaldırıyor.
Bu yanlıştır arkadaşlar, Finansal Sektör Komisyonunun
kaldırılması son derece yanlıştır. Yıllarca
yine, bunun toplantılarına katılmış eski bir bürokrat
olarak bunları söylüyorum.
Ekonomi Koordinasyon Kurulunu gereksiz diye
kaldırdılar. Şimdi, kuracaklarını söylüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ERHAN USTA (Devamla) Teşekkür ederim.
Kurmadıkları Ekonomi Koordinasyon
Kuruluna, daha doğrusu kaldırdıkları ve hâlen
kurmadıkları Ekonomi Koordinasyon Kuruluna referansta bulunarak bir
kanun teklifi çıkarılıyor. Böyle bir komedi olamaz.
Dolayısıyla bunların düzeltilmesi lazım.
Bireysel emeklilik sistemi, bu sisteme çok iyi
bakmamız lazım arkadaşlar. Biz bu sistemi
çıkardığımızda Türkiyenin yurt içi tasarruflar
oranı yüzde 14tü; sonradan bir baktık ki, 2016 yılında,
TÜİK bunu değiştirdi bir gecede, yüzde 25 oldu tasarruflar
oranı. Şimdi, yüzde 14 iken bir şey, yapacağınız,
alacağınız politika tedbiri farklıdır, yüzde 25
olduğu zaman farklı olması lazım. O kadar maliyetli bir
sistem ki 2013 yılından bu yana devlet katkısı olarak 7 milyar
dolar para harcanmış. Şimdi, bakıyorsunuz, devlet
katkısı nereye gidiyor? Tasarruf sahibine gitmiyor, şirketlerin
cebine gidiyor. Şirketler 3 tane kesinti yapıyor: Bir ilk
girişte kesinti yapıyor, sonra her ödemede kesinti yapıyor, bir
de toplam fon varlığında kesinti yapıyor. Tamamen
şirketlerin sürdürdüğü, daha doğrusu şirketlerin
politikasını belirlediği bir sistem hâline gelmiş.
Şimdi, tutuyoruz bu sistemi burada genişletecek bir tek bu madde
getiriliyor. Bunda çok dikkatli olmak lazım. Bu sistemi genişletmenin
ben faydalı olduğunu düşünmüyorum. Bununla ilgili bir etki
analizi yaptınız mı, bunun tasarruf üzerindeki etkisi nedir?
diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Buyurun efendim.
ERHAN USTA (Devamla) Çok teşekkür ederim.
Bir sürü bürokrat gelmiş oraya, Bireysel
emeklilik sisteminin, yani yıllık 6 milyar TL harcıyoruz,
toplamda da 7 milyar dolar harcadığımız sistemin
tasarruflar üzerindeki etkisi nedir, bunu ölçtünüz mü, bu kadar para
harcıyoruz? diye soruyoruz, Hayır." diyorlar, hiçbir bilgi yok
arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Biz bu
çalışmayı önceden yapıyorduk. Şimdi,
dolayısıyla sisteme bir bakmak gerekiyor. Hâlâ, bunu, belki daraltma
düşünülmesi gereken bir şeyi olabildiğince genişleten bir
anlayış var; hiçbir bilgiye ve veriye dayalı olmadan işin
en kötü yanı o. Dolayısıyla bu sağlıklı bir
şey değildir, buna bakmak lazım.
Çekle ilgili olarak da son, yani artık, bunu
buraya getirenin, bu kanunu buradan çıkartanın bir bedel ödemesi
lazım, Türkiye'de ticareti kilitleyenler kimlerse onların bir bedel
ödemesi lazım ama bedel ödenmiyor. Şimdi tekrar getiriliyor. Biz
orada şunu söyledik: Çeklerin arkasının yazılması
kısıtlansın. Çek ibrazını yasakladılar. Ya, çocuk
olsa böyle bir uygulamayı yapmaz, böyle bir kanunu geçirmez ancak Ticaret
Bakanlığı böyle bir uygulama getirdi.
Daha söyleyeceğimiz konular var ama ikinci
bölüm konuşmasında onlara devam edeceğim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Kanun teklifinde, konu itibarıyla birbiriyle
ilgisi bulunmayan 10 ayrı kanunda değişiklikler
yapılmaktadır. Kanun tekliflerinde torba düzenlemeye gidilmesi, etki
analizi olmaması, bazı maddelerin ilgili ihtisas komisyonlarında
görüşülmemesi gibi hususlar uzun yıllardır hep
eleştirdiğimiz konulardır. Zira bu uygulama hukuki güvenlik
ilkesinin zedelenmesine, yasama işlerinin düzensiz bir şekilde
yürütülmesine, düzenlemelerin eksik yapılmasına, uygulamada sorunlarla
karşılaşılmasına ve kısa süre sonra tekrar kanun
değişikliği yapma ihtiyacı doğmasına neden
olmaktadır. Nitekim, bu kanun teklifinin bazı maddeleri de daha
yakın zamanda yapılan düzenlemelerde değişiklikler
içermektedir.
Yasama kalitesinin artırılması,
yasama işlerinin sağlıklı ve düzenli bir şekilde
yürütülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün yeni bir
anlayışla ele alınması konusunda tüm siyasi parti
gruplarına sorumluluk düşmektedir. Aslında siyasi parti
grupları temsilcilerinin katılımıyla 2009 ve 2013
yıllarında oluşturulan İç Tüzük uzlaşma
komisyonları önemli tespitler ortaya koymuş olmakla birlikte yeni bir
İç Tüzük düzenlemesi yapılamamıştır. İç Tüzük
yenilenemez ise Meclisin ve siyaset kurumunun itibarını da zedeleyen
ve yıllardır yaşanan gereksiz tartışmalar ve zaman
kayıplarının hâliyle aynen devam edeceği açıktır.
Bu itibarla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum
sağlanması da dikkate alınarak bir an önce yeniden
düzenlemelidir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifi Covid-19
salgınının olumsuz etkilerini giderme kapsamında
alınan bazı ilave tedbirler ile sigortacılık alanında
ve diğer bazı alanlarda yapılan düzenlemeleri
kapsamaktadır. Küçük ve mikro ölçekli işletmeleri desteklemek, yeni
istihdam sağlamak veya pandemiden dolayı nakdî ücret desteği
alanların tekrar işe dönmesine fırsat vermek amacıyla yeni
bir destek düzenlemesi yapılmaktadır. Buna göre 50nin altında
çalışanı bulunan mikro ve küçük ölçekli işletmelerin 1
Temmuz 2021 ila 30 Haziran 2022 tarihleri arasında ilave olarak istihdam
ettikleri sigortalılar için ödemeleri gereken sigorta primlerinin 30
Haziran 2022 tarihine kadar kullanacakları kredilerin faiz veya kâr
payı bakiyesinden düşülmesi düzenlenmektedir. Komisyonda verilen
bilgilere göre bu uygulamadan faydalanabilecek kişi sayısı
işletme başına maksimum 5 kişidir. Böylelikle, bir
işletme 500 bin Türk lirasına kadar kredi kullanabilecektir. İlk
altı ayı ödemesiz, yirmi dört ay vadeli verilecek krediler hazine
destekli kefalet sağlanan ve kamunun hâkim sermayedar olduğu
bankalardan kullandırılacaktır. Bu uygulamada yaklaşık
10 milyar liralık bir kaynak kullanılması ve 100 bin ilave
istihdam sağlanması hedeflenmektedir.
Covid-19 salgınının ülkemiz turizm
sektörüne olumsuz etkilerinin azaltılması kapsamında da üzerinde
turizm tesisleri yapılmak üzere Kültür ve Turizm
Bakanlığından belgeli yatırımcılar ve işletmecilere
tahsisli kamu arazilerinin 2021 yılına dair kira, izin, tahsis,
irtifak hakkı, yararlanma bedelleri ve hasılat payları ile
ecrimisil bedellerinin herhangi bir zam veya faiz uygulanmaksızın 30
Kasım 2022 tarihine kadar ertelenmesi öngörülmektedir.
Bilindiği üzere Covid-19 salgınıyla
mücadele kapsamında ülke genelinde uygulanan kısıtlamalar
dikkate alınarak hak kayıplarının önlenmesi amacıyla
ibraz süresinin son günü 30 Nisan 2021 ile 31 Mayıs 2021 tarihleri
arasına isabet eden çeklerin bankaya ibrazına yasak getirilmiştir.
Uygulamada yaşanan sorunlar nedeniyle bu hükümde
değişikliğe gidilerek söz konusu döneme ait çeklerin ibraz
edilmesi ve karşılığının bulunması hâlinde
ödeme yapılması, çek karşılığının
bulunmaması veya kısmen bulunması hâlinde ise
karşılıksızdır işlemi
yapılmamasını öngören düzenleme yapılmaktadır.
Covid-19 salgınının olumsuz
etkilerinin giderilmesi için bugüne kadar çok önemli tedbirler uygulamaya
konulmuştur. Gelir desteğinden kira desteğine, ciro
desteğinden kredi desteğine, kısa çalışma ödeneğinden
işten çıkarmaların yasaklanmasına, nakdî ücret
desteğinden işsizlik ödeneğine, normalleşme
desteğinden telafi çalışması uygulamasına,
hızlı işe dönüş teşviklerinden istihdam desteklerine,
vergi ve sigorta primi ertelemesinden borç
yapılandırılmasına, emekli aylıklarının
asgari tutarının yükseltilmesinden ikramiyelerin
artırılmasına kadar birçok düzenleme
yapılmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın önceki gün
açıkladığı esnafımıza yönelik hibe desteği
ile tüccar ve sanayicimize yönelik nefes kredisi destek müjdeleri de
memnuniyetle karşılanmıştır. Buna göre
sayıları 235 bine ulaşan esnafımıza 5 bin liralık
ve sayıları 1 milyon 150 bini aşan esnafımıza da 3 bin
liralık hibe ödemesi yapılacaktır. Bununla birlikte
esnafımızı düşündüren kredi, vergi ve sosyal güvenlik prim
borçları için de yeniden bir kolaylık getirilmesi uygun
olacaktır. Ayrıca, matrah artırımı yapılması
konusunda da yoğun bir talep bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde
sigortacılık alanında önemli düzenlemeler
yapılmaktadır. 18 yaş altı vatandaşlarımız,
bireysel emeklilik sistemi kapsamına alınmakta ve emekliliğe
yönelik taahhütte bulunan hizmet sunucuları, bireysel emeklilik sistemine
aktarılmaktadır. Sigorta ve reasürans teminatı bulunmayan
riskler ve özellik arz eden riskler için daha hızlı çözüm
üretilebilmesi ve ölçek ekonomisinden faydalanılabilmesi, kurulacak Özel
Riskler Yönetim Merkezi bünyesindeki havuzların hem kendi aralarında
hem de Doğal Afet Sigortaları Kurumu ya da Tarım
Sigortaları Havuzuyla reasürans konusunda dayanışma ve iş
birliği yapabilmelerine imkân sağlanması, böylelikle reasürans
primlerinin bir bölümünün yurt içinde tutulması suretiyle millî
menfaatlerimizin gözetilmesi amaçlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 2nci maddesinde kısmi iptal
kararı üzerine trafik sigortası kapsamındaki tazminat
hesaplamalarına ilişkin oluşan boşluğunun giderilmesi
ve trafik sigortası teminatı dışında kalan hâllere
ilişkin hükümlerin belirlenmesi amacıyla düzenlemelere gidilmektedir.
Kanun teklifinde ayrıca siyasi partilerin mali
denetiminde kesin hesaplara eklenmesi istenen ve hâlen bugünkü rakamla 100 Türk
lirasını aşması gereken taşınır
malların değerinin güncellenerek 1.500 Türk lirasına
yükseltilmesi ve bu tutarın her yıl yeniden değerleme
oranında artırılması; orta vadeli mali plan ve orta vadeli
program belgelerinin orta vadeli program adı altında tek bir belge
olarak olacak şekilde düzenlenmesi; Finansal İstikrar ve
Kalkınma Komitesinin görev ve yetkileri gözden geçirilerek Finansal
İstikrar Komitesi olarak yeniden yapılandırılması;
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2
ayrı bakanlık olarak yeniden teşkilatlandırılması
doğrultusunda 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli (I) Sayılı Cetvelde gerekli
değişikliğin yapılması ve KOP, DAP ve DOKAP Bölge
Kalkınma İdarelerinin görev sürelerinin uzatılması
konularında düzenlemeler yapılmaktadır.
KOP, DAP ve DOKAP Bölge Kalkınma İdareleri
2011 yılında beş yıllık süreyle kurulmuş, bu süre
verilen yetkiye istinaden Cumhurbaşkanı kararıyla beş
yıl uzatılmıştır. Bu idarelerin görev süreleri yasal
olarak 8 Haziran 2021 tarihinde sona ermektedir. Teklifte getirilen
düzenlemeyle, bu idarelerin görev sürelerinin Cumhurbaşkanı
kararıyla beş yıllık uzatma yetkisine ek olarak 2 defa daha
beşer yıllığına uzatma yetkisi verilmektedir.
Bölgesel kalkınma politikaları ve bu
kapsamda yürütülen projeler, bölgesel ve bölge içi gelişmişlik
farklarının azaltılması açısından büyük önem
taşımaktadır. Bölge Kalkınma İdarelerince
hazırlanan ve 2021-2023 dönemini kapsayan yeni nesil eylem planı
niteliğindeki bölge kalkınma programları 19 Şubat 2021
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiyede bölgeler arası
gelişmişlik farklarının giderilmesi ve bölgesel
kalkınmanın gerçekleştirilmesi amacıyla uygulanan KOP, DAP,
DOKAP ve GAP bölgesel kalkınma projeleri hızla tamamlanarak bölgenin
gelişmesine, üretime ve istihdama katkı sağlanmalıdır.
Bölge Kalkınma İdarelerinin kurumsal yapısının
iyileştirilmesine, yönetim süreçlerinin ve personel
yapısının geliştirilmesine dönük düzenlemeler bir an önce
yapılmalı, personelin özlük hakları iyileştirilmelidir.
KOP Bölge Kalkınma İdaresinin görev
alanı kapsamında Konya, Karaman, Aksaray, Niğde, Nevşehir,
Yozgat, Kırıkkale ve Kırşehir olmak üzere 8 il
bulunmaktadır. Türkiye sulanan alanlarının yüzde 17si KOP
bölgesinde yer almasına karşın ülkemiz kullanılabilir su
kaynaklarının ancak yüzde 4ü bölgede bulunmaktadır. KOP
bölgesi, Türkiye'nin en az yağış alan bölgesidir. Bölgede
yaşanan kuraklık ve yer altı sularının ekonomik
çekilebilirlikten uzaklaşması bölge ekonomisini olumsuz
etkilemektedir. Bölgenin mevcut sulanan alanlarında kullanılan suyun
yüzde 60ı yer altı suyundan karşılanmaktadır. KOP
bölgesinde yer altı su seviyeleri her yıl ortalama 3 milimetre
civarında düşmektedir. Yer altı sularındaki
düşüşlerin devam etmesi hâlinde belli bir derinlikten sonra su çekimi
ekonomik olmaktan çıkacaktır. Bu durum mevcut sulanan alanların
büyük bir kısmının ileride sulanamama riskini ortaya
çıkarmaktadır.
KOP projesi, Mavi Tünel, Konyanın yüz
yıllık rüyasıdır. Hamdolsun, proje çerçevesinde devasa
yatırımlar yapılmıştır, yapılmaya devam
edilmektedir ancak başta Afşar Barajı olmak üzere bazı
yatırımlar yavaş ilerlemektedir. Projenin hızla
tamamlanması ve hedeflenen suyun Mavi Tünelden ovaya
aktarılması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Mavi
Tünelden gelen su ovanın ihtiyacına yetmeyecek olup Konya
Ovasının su ihtiyacını karşılamak için yeni
projeler lazımdır. Yer altı kaynakları hızla
tüketilirken kuraklaşma eğilimi yerini çölleşme eğilimine
bırakmaktadır. Sıklıkla oluşan obruklar alarm
vermektedir. Şu an kuraklık sorunu ve gerekli yatırımlar
tamamlanamadığından barajlardan tarımsal amaçlı su
alınamamaktadır. Her ilde derin kuyu açmak serbest olmasına
rağmen Konya bölgesinde yasaktır. Sulama amaçlı elektrik çekme
işi de vatandaşa oldukça pahalı gelmektedir. Konya Ovasına
dış havzalardan su getirecek yeni proje çalışmaları
hızla tamamlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Yine, Devlet Su İşleri tarafından
yapılması hedeflenen yer altı barajları çok önemlidir. Bu
çerçevede, Konyada uygun yerlere hızla yer altı barajları
yapılmalıdır. Ayrıca bölgedeki su kaybına neden olan
eskimiş sulama altyapısı acilen modernize edilmeli, tüm alanlar
hızla basınçlı sulama sistemlerine geçirilmeli, çiftçimizi
yönlendirmek için az su isteyen ürünlere daha fazla destek verilmeli,
kuraklıkla daha fazla mücadele edilmeli, erozyon kontrol altına
alınmalı ve ağaçlandırma çalışmaları daha
fazla desteklenmelidir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde özellikle
bazı bölgelerde yeterli yağışın olmamasından
dolayı yaşanan kuraklığın etkisiyle birçok üründe
önemli kayıplar söz konusudur. Kuraklık nedeniyle bazı il ve
ilçelerimizde afet bölgesi ilan edilmesi gereken bir vaziyetle karşı
karşıyayız. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin 6
Mayıs 2021 günü açıklanan Kuraklık Raporuna göre 22 ilde
tarımsal kuraklık bulunmakta olup en fazla kuraklık İç
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanmaktadır. Ülkemiz
buğday üretiminin yaklaşık yüzde 32si, arpa üretiminin yüzde
53ünü gerçekleştiren İç Anadolu Bölgesinde 1 Ekim-30 Nisan
döneminde yağışlar mevsim normallerine göre yüzde 30,7, bir
önceki yıla göre yüzde 20,3 azalmıştır. Ayrıca,
bölgede barajların doluluk oranı yetersizdir.
Buğdayda geçen yıl 20 milyon 500 bin ton
olan rekoltenin yüzde 9,75 oranında azalarak 2021 yılında
yaklaşık 18 milyon 500 bin ton olması tahmin edilmektedir.
Ülkemizin tahıl ambarı konumundaki Konyada buğday rekoltesinde
yüzde 25, Sivas ve Aksaray illerinde yüzde 20 kayıp beklenmektedir.
Mayıs ayında da bugüne kadar beklenen yağış
alınamamış olup rekoltedeki azalmanın daha da
artacağı görülmektedir. Konya Ovasında durum kötüdür, birçok
alanda ekinlerde yanma ve kuruma oluşmuştur. Kuraklık
hayvancılığımızı da olumsuz etkilemektedir. Bu
bir afettir. Kuraklık nedeniyle meydana gelen hasarlar belirlenmeli ve
çiftçinin zararı tazmin edilmelidir.
Tarım ve Orman Bakanlığından
yapılan açıklamaya göre Güneydoğu Anadolu ve Konya kapalı
havzasında il ve ilçe müdürlükleriyle tespit çalışmalarına
başlandığı, kuraklıktan olumsuz etkilenen ve sigorta
yaptıran çiftçilere ödemeler yapılacağı, su
kısıtı olan havzalarda uygulanan tarımsal desteklerle uygun
ürün deseninin oluşturulmasının hedeflendiği
belirtilmiştir. 5363 sayılı Tarım Sigortaları
Kanununa göre belirlenen riskler için tarım sigortası
yaptırmayan üreticiler 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören
Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanundan
yararlanamamaktadır. Bu itibarla yaşanan kuraklıktan zarar gören
ve çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramamış olan
çiftçilerimize de yardım yapılabilmesi için bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır.
Sayın Cumhurbaşkanımız önceki
gün çiftçimize yönelik çok önemli müjdeler vermiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımız kuraklıktan zarar gördüğü belirlenen
çiftçilerimizin Ziraat Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine
olan borçlarının erteleneceğini duyurmuş ve 2021
yılı hububat, bakliyat ve çay alım fiyatlarını
açıklamıştır. Alım fiyatlarının hasat
öncesinde açıklanması çok olumlu ve yerinde bir karar olmuştur.
Alım fiyatlarındaki artış, özellikle geçen yıl ton
başına 1.650 lira olan sert ekmeklik buğday alım
fiyatının yüzde 36,4 artırılarak 2.250 liraya yükseltilmesi
çiftçimizi sevindirmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
verdiği müjdelerden dolayı memnun olan çiftçilerimizin bizlere
intikal ettirdiği bazı talep ve beklentileri de bulunmaktadır.
Ziraat Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçlarının ertelenmesinin faizsiz yapılması ve daha önce
yapılandırmadan yararlanan çiftçilerimizin borçları da kapsama
alınarak uzun vadeli yapılandırma yapılması
istenmektedir. Ayrıca, kuraklık yaşayan çiftçilere düşük
faizli kredi kullandırılması, çiftçimizin BAĞ-KUR prim
borçlarının uzun vadeyle faizsiz ertelenmesi de talep edilmektedir.
Pandemi dönemi de göstermiştir ki insanlar için
ötelenemeyen en önemli ihtiyaç gıdadır. Gıda ürünlerinin de
asıl üreticisi çiftçilerimizdir. Pandemi ve kuraklık
kıskacında kalan çiftçilerimiz her şeye rağmen üretimine
devam etmektedir. Üretim alanlarının azalmaması ve
hububatın diğer ürünlerle daha iyi rekabet edebilmesi için kilogram
başına 10 kuruş olan fark ödemesi desteği en az 20
kuruşa çıkarılmalı, yine kilogram başına 3
kuruş olan dane mısır desteği en az 10 kuruşa
yükseltilmelidir. Bu desteklerin artması kuraklığın ve
salgının yaşandığı bu yılda üreticiye önemli
katkı sağlayacaktır. Üreticilerimiz gübre, elektrik ve tohum
fiyatlarına ilişkin de bir düzenleme yapılmasını
beklemektedir. Artan girdi maliyetleri nedeniyle üretim
zorlaşmaktadır. Çiftçilerimizin mazot, gübre, ilaç, yem gibi
girdilerini uygun fiyatlı alabilmeleri mutlaka
sağlanmalıdır. Yer altı suyu kullanan ve bu kurak dönemde
kullanımını daha da artırmak zorunda kalan çiftçimizin
sulama maliyetleri katlanılamaz boyutlara yükselmiştir. Tarımda
kullanılan elektrik fiyatlarında ve sulama ücretlerinde indirime gidilmeli,
elektrikte tarımsal abone grubuna uygulanmakta olan KDV mutlaka
indirilmelidir. Tüm bu hususlar dikkate alınarak, çiftçimiz için
kapsamlı bir destek paketi uygulamaya konulmalıdır.
Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak destek verdiğimiz bu kanun teklifinin ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurunuz Sayın Oluç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın vekiller; aslında, bugün, burada böyle
bir konuşma yapmayı düşünmemiştim doğrusu. Fakat sabah
Sincan'da bir duruşma vardı, 6-8 Ekim Kobani davası adıyla
olan duruşma, ben oradaydım sabah. Oradaki gelişmeler sonucunda
böyle bir konuşma yapmaya karar verdim. Gelişme nedir, diyeceksiniz?
Bizim 23 ve 24üncü Dönem Milletvekilimiz sevgili Ayla Akat Ata bir
konuşma yaptı -kendisi aynı zamanda hukukçudur, Mecliste Anayasa
Komisyonunda uzun yıllar çalıştı- yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
üzerine, bunun önemini anlatan bir konuşma yaptı.
Konuşmasını bitirdikten sonra Mahkeme Heyeti Başkanı
Ayla Hanım, çok güzel konuştunuz -gerçekten samimi olarak söylüyorum
bunu- keşke bu konuşmaları Mecliste yapsaydınız.
dedi. Bunun üzerine Ayla Akat da Bir dakika, ben o zaman tekrar söz
alayım. dedi ve Mecliste ben bu konuşmaları hangi tarihte
yaptım? diye tarihlerini vererek tutanaklardan okumaya başladı.
Heyet Başkanı Tamam, anladım durumu. dedi ve sözünü kesti.
Şimdi, Heyet Başkanı, 22. Ağır Ceza Heyetinin
Başkanı böyle bir talepte bulunur da biz buna cevap vermez miyiz 6-8
Ekim Kobani davasını gören heyete? Tabii ki vereceğiz, onun için
bu konuşmayı yapmaya çıktım.
Şimdi, bu davayı daha evvel konuştuk,
konuşmaya da devam edeceğiz. Ben bıkmadan her fırsatta bu
konuyu gündeme getireceğim çünkü bu dava esas itibarıyla
Halkların Demokratik Partisine yönelik bir kumpas davasıdır,
siyasi bir kumpas davasıdır ve siyasi bir intikam davasıdır
ve esas hedef de HDPyi tasfiye etmektir demokratik siyasetten. Bunu biliyoruz,
bunu söylemeye de hep devam edeceğiz.
Türkiyede, yakın tarihimize bakarsak, bugüne
kadar çok sayıda siyasi dava oldu, görüldü ve hâlâ da görülmeye devam
ediyor. Birçok kumpas davaları da oldu, bunları da biliyoruz,
bunların bir kısmını sizler de izlediniz, gördünüz ve
bazılarının da yaratıcısı sizlersiniz. Ama
herhâlde ilk defa, uzun yıllardır ilk defa bir mahkeme salonunda bir
iktidar ittifakı -Cumhur İttifakından söz ediyorum- bir
başka partiyi, bir muhalefet partisini, HDPyi yargılıyor, ilk
defa böyle bir şey var. Yani bu davada gerçekte hâkim ve savcılar yok
maalesef, bu davada o hâkim ve savcıların koltuğunda Cumhur
İttifakı oturuyor.
Şimdi, niye bunu söylüyoruz? Niye bunu
anlatıyoruz? Hem bugün hem iki gün önce duruşmada çeşitli
arkadaşlarımız, Eş Genel Başkanlarımız,
milletvekillerimiz konuşmalar yaptılar ve bu heyetin nasıl bağımlı
ve taraflı bir mahkeme heyeti olduğunu ve yargılamanın
nasıl bağımlı ve taraflı olduğunu çeşitli
örnekleriyle anlattılar; birkaç tanesine değinmek istiyorum.
Şunun için de önemli bu meselenin ele
alınması değerli vekiller: Biliyorsunuz, bugün Hâkimler ve
Savcılar Kurulu için seçim yapıldı Karma Komisyonda ve ilkesiz
bir pazarlıkla bir sonuç ortaya çıktı. Çok önemli, Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun seçilmesi ve gerçekten yasamada bu açıdan bir
adım atılması çok önemli bir konu, bu konuda bir eğilimin
oluşması, bir usulün oluşması gerçekten önemli bir şey
hukuk açısından baktığımızda ve tabii ki siyaset
açısından baktığımızda. Ama ilkesiz bir
pazarlıkla, siyasi aidiyete göre Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri
seçildi ve bunda maalesef, sadece iktidar ittifakının değil,
muhalefetin de çok büyük payı var. Yani muhalefet, bundan sonra,
Türkiyedeki bağımlı, taraflı yargı konusunu
konuşmaya başladığımızda yaşanacak bütün
olumsuzlukların da bir parçası hâline böylece gelmiş oldu. Ama
biz o işin parçası olmadık ve olmayacağız. Çünkü,
zaten Türkiyede yargı bağımlı ve taraflı derken
HSK'nin yapısından da yola çıkarak bunu söylüyoruz, HSK'nin
içinde siyasi iradenin belirleyici olmasından yola çıkarak bunu
söylüyoruz ve bu şimdi pekişti. Yani, liyakat, evrensel hukuk
ilkelerine uyum değil, onun yerine siyasi aidiyet ön plana çıktı
ve öyle bir HSK şu anda var olan HSK. Ve önümüzdeki dönemde var olacak HSK
de işte bu tür mahkeme heyetlerinin oluşmasına yol açıyor,
6-8 Ekim Kobani davasındaki 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti gibi.
Neden bunu söylüyorum? Bakın, birkaç örnek
anlatacağım size ve neden bunun önemli olduğunu aktarmaya
çalışacağım. Şimdi, bu heyet, altı yıl üç ay
sonra bir dava açtı, alt yıl üç ay sonra. Bunda bir şey yok,
altı yıl üç ay sonra açılabilir. diyeceksiniz. Evet,
açılabilir fakat ilginç olan ne biliyor musunuz? Şu anda, birkaç
kişi dışında herkes tutuklu yargılanıyor. Ya,
şimdi, bu tutuklu yargılanan arkadaşlarımız
-bunların bir kısmı geçmiş dönem milletvekilleri, bir
kısmı belediye eş başkanları, bir kısmı
bizim merkez yürütme kurulu üyelerimiz- bunlar 2015, 2016 yıllarında
zaten bu Kobani davasıyla ilgili soruşturmada ifadelerini
vermişler ve 2015, 2016dan beri -2016da tamamlanmış bu
ifadeler- zaten serbest olarak hayatlarını yaşıyorlar.
İşlerine gidip geliyorlar, memlekette her türlü siyasetle
ilgileniyorlar; ticaretle ilgileniyorlar, kimisi siyasetle ilgisini
kesmiş, kimisi iş kurmuş çalışıyor ediyor yani
herhangi bir yurttaş gibi yaşamaya devam ediyorlar. Fakat dört
beş yıl sonra bunların hepsini bu mahkeme heyeti tutukluyor ve
hâlâ tutuklu yargılamaya devam ediyor. Neden? Ya, peki, o zaman niye dört
beş yıldır bu insanlar ortalıkta geziyordu bu kadar
ağır bir suç işlemişlerse? Şimdi tutukluyorsunuz.
Bunun cevabı yok ama gine en basitini söyledim.
Bakın, 30 Aralık 2020 tarihinde mahkemeye
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
iddianame iletilmiş -31 Aralık resmî tatil biliyorsunuz, 1-2-3 Ocak
resmî tatil, geriye kalmış 4-5-6 Ocak, üç gün- bu mahkeme heyeti üç
gün çalışmış ama bu üç gün çalışırken
başka bir duruşması varmış. O davanın
duruşmalarını yapmış bu mahkeme heyeti. Arada da bu
iddianameye bakmış sözde, sözde bakmış diyorum. Bakın,
üç gün çalışmış ve bunun sonucunda, 7 Ocakta bu mahkeme
heyetine sunulmuş olan iddianameyi kabul etmiş. Bunda bir şey
yok. diyeceksiniz. Var. Neden var biliyor musunuz sayın vekiller? 3.530
sayfalık bir iddianameden söz ediyoruz ve bu iddianamenin 324 de ek
klasörü var. Şimdi, hesap yapmış arkadaşlar yani bunu heyet
sabahtan akşama içmeden, uyumadan, hiç kıpırdaman okumaya
kalkışsa, sadece iddianameyi okumaya kalkışsa dokuz gün
sürüyor. Normal mesai saatleri içinde okumaya kalkışsa sadece
iddianameyi -o 324 sayfalık ek klasörden söz etmiyorum- otuz sekiz gün
sürüyor. Hayır, öyle değil; üç günde yapmış mahkeme bunu.
Süper bir mahkeme heyetiyle karşı karşıyayız, Superman
hepsi; nasıl hızlı okuyorlar, bildiğiniz gibi değil!
Ya, bu da yetmemiş, bu üç gün içinde
okumuşlar, bir de tensip tutanağı yazmışlar 218 sayfa.
Şaka gibi ya, şaka gibi! Bu mahkeme heyeti böyle bir şey de
yapmış ve sonucunda bir de diyor ki o tensip tutanağında:
Mahkememiz büyük bir titizlikle, büyük bir hassasiyetle iddianameyi
incelemiş
Ya, yalana bakın! Ya, kepazeliğe bakın! Hukukun
ve mahkeme heyetlerinin düştüğü duruma bakın ya! Ağır
ceza mahkemesidir bu, ağır ceza! Durumumuz bu! Şimdi bunu kabul
ediyor. İşte, yani şaibe var. Bakın, şaibe nerede var?
Siz üç günde bu iddianameyi, 3.530 sayfalık iddianameyi ve 324 klasörlük
eki okumuş olamazsınız; şaibe burada. Ya iddianame size
önceden geldi, incelediniz ve tensip tutanağını çok önceden
hazırladınız ve Cumhuriyet Başsavcısı ve
soruşturmayı yürüten savcıyla iş birliği
yaptınız, tarafsızlığınızı yitirdiniz,
suç işlediniz ya da hiç okumadan, sizin önünüze konmuş olan tensip
tutanağını imzaladınız ve iddianameyi kabul ettiniz.
Neydi aceleniz? Acele var. Neden acele var? Çünkü kritik bir konu var;
biliyorsunuz, onu burada çok konuştuk, konuşmaya da devam
edeceğiz.
Çok haklı olduğumuz bir konu. O nedir
biliyor musunuz? 22 Aralık 2020de Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Demirtaş kararı. Sadece Demirtaşı kapsamıyor,
HDPyle ilgili 2014ten bugüne kadar açılmış bütün davaları
kapsayan çok ağır bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararı çıktı. İşte sizin aceleniz neden biliyor
musunuz? O kararın çıkacağının haberini
aldınız, o karar çıkmadan evvel, alelacele bir iddianameyi kabul
edip Yargılamaya başlıyoruz. demiş oldunuz o kararı
uygulamamak için. Yani, acelenizin anlamı bu. Size talimat geldi çünkü,
talimat.
Şimdi, bugün dedi ki mahkeme heyeti
başkanı: İspat edin bir talimat geldiğini, ben istifa
edeceğim. Ya, ispat edeceğiz. Bakın, ispatın birincisi ne
biliyor musunuz? Daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı
çıkmadan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğanın aralık başında söylediği
sözlerdir esas ispat, talimat oradadır. Ne demiştir? Demiştir
ki: Selahattin Demirtaş gibi bir teröristin bu noktada varsa bir
hakkını koruyacak değiliz. Ben inanıyorum ki
yargımız Selahattin Demirtaş gibi bir teröriste böyle bir hak
tanımaz. buyurun size talimat. Aralığın başında
bu konuşmayı yapmış, buyurun size talimat. Böyle bir
teröristin asla önünün açılmasına yol vermeyiz Buyurun size talimat.
Bir de mahkeme heyeti başkanı diyor ki: Talimat geldiğini
gösterin, ben istifa edeyim. Et istifa! Talimat çok açık gelmiş; sen
talimatın kendisisin ya, kendisisin! Talimatı başka türlü
vermeye de gerek yok zaten. Şimdi, incelemeyi yapmadınız
iddianameyle ilgili ve imkânsız olan bir süreçte bu hukuk cinayetini
işlediniz. Taraflı ve bağımlı yargı, çok açık
ortada.
Sadece bununla kalmıyor, bakın, tensip
tutanağı UYAPa girdikten sonra, on sekiz dakika sonra -daha hiç
kimse görmemiş, basın açıklaması yapılmamış,
Anadolu Ajansına düşmemiş, bizim avukatlarımız
görmemiş, kimse görmemiş daha- Cumhur İttifakının bir
milletvekili sosyal medya paylaşımı yaparak Kobani
davasının başladığını duyuruyor. Türkiye o
tweetten duyuyor bunu, Cumhur İttifakından duyuyor. Peki, bunda
ne tuhaflık var? diyeceksiniz. Ya, tuhaflık şu: UYAPa girme
hakkı olmayan birisi bu sosyal medya paylaşımını
yapıyor. UYAPa girme hakkı yok. Peki, nereden duydu UYAPta bunun
açıklandığını? Birisi haber verdi. Kim haber verdi? Ya
mahkeme heyeti ya savcı ya mahkemedeki görevli personel; değil mi,
birisi haber verdi? Peki, o zaman bu ne demek oluyor? İşte, mahkeme heyetinin
doğrudan doğruya siyasetle olan bağını gösteriyor.
Hakkı olmayan biri UYAPa giremez, bunu duyuramaz ama yapmışlar.
Bir suç daha; birisi bilgi vermiş, demiş ki: Dava kabul edildi,
bilgiler de şudur. Bunu duyurabilirsiniz. Siyasetle iç içe olan bir
heyetle karşı karşıyayız.
Ya, bu heyet o kadar felaket bir heyet ki gerçekten
inanılır gibi değil, hukuk tarihine geçiyor. Yani bakın,
gerçekten, 27 Mayıs mahkemelerinin heyetlerinden hukuk tarihine çok daha
kara harflerle yazılacak ve altı kalın kalın çizilecek olan
bir heyetle karşı karşıyayız. Bu kadar felaket bir
durumla karşı karşıyayız. Niye? diyeceksiniz. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararı var ya, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararını bu heyet ya, doğrudan
doğruya bu konuyla ilgili karar- dava dosyasına almamış,
almamış dava dosyasına. Dava dosyasına almamış
ama tensip tutanağında AİHM kararına atıfta
bulunmuş. Peki, nasıl bulundun AİHM kararına atıfta?
Dava dosyasında yok. Yani resmî çeviri istenmemiş, resmî çeviri
gelmemiş Adalet Bakanlığından. Kim çevirdi size bunu?
Çevirinin sahibi yok. Hani kendiniz çok iyi İngilizcenizle okudunuz da
öyle mi yazdınız bunu tensip tutanağına? O da değil
çünkü çeviri tahrifatlı, yanlış çeviri yapmışlar
atıfta bulunma lafını karar olarak çevirmişler yani
yanlış çeviri. Evrakta sahtecilik yapmış ya bu mahkeme
heyeti evrakta sahtecilik yapmış. Bu da yetmemiş, AİHM
kararını arkadaşların aleyhinde kullanabilmek için o
karardan bir bölüm almış. Kendisi çevirmiş; ortada resmî bir
çeviri yok, resmî çeviri gelmemiş heyete, dosyaya alınmamış.
Mahkeme başkanına soruyorlar: AİHM kararı nerede? Dosyada
yok, nereden aldınız siz bunu tensip tutanağına? Mahkeme
başkanı şöyle cevap veriyor: Ya, benim odamda masamın arkasında
bir tane dolap var, o dolabı açtığınızda içinde bir
tane mavi klasör var, o klasör içinde AİHMin o kararının
fotokopisi var. Ya, ciddiyete bakın siz, ciddiyete bakın! Bir de bu
yetmiyor, bugün de diyor ki: Ya, ben diğer heyet üyelerine de onun
fotokopilerini verdim. Ya, arkadaş, sen bunu nasıl yapıyorsun?
Mahkeme dosyasına, kararı almadan bunu nasıl yapıyorsun?
Kararı almıyor çünkü kararı almaya kalkışsa
uygulaması gerekiyor, onun için almıyor. Böyle bir mahkeme heyetiyle
karşı karşıyayız ve yani her türlü acayipliği bu
mahkeme heyeti yapmış oluyor çünkü o AİHM kararında, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararında çok ağır hak
ihlalleri var. Sadece Demirtaşın tahliye kararı değil, 5
maddede ağır hak ihlali olduğunu anlatıyor o karar. Bunu
burada konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz ama o kararda
aynı zamanda 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde meydana gelen eylemlerle ilgili de
bir madde var, bir paragraf var. O paragrafta, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararında diyor ki: 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında
meydana gelen şiddet eylemleri her ne kadar üzücü de olsa söz konusu tweetlerin
-yani HDP Genel Merkezinin tweetlerinin- bir sonucu olarak görülemez ve söz
konusu suçlara istinaden başvuranın tutukluluğunu haklı
göstermez. Yani 6-8 Ekimle ilgili HDPnin attığı tweetler
esas itibarıyla siyasi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilir.
diyor AİHM kararı. Zaten o AİHM kararını mahkeme
dosyasının içine alsa uygulamak zorunda kalacak mahkeme heyeti, onu
uygulamamak için almıyor; bakın ne kadar cin fikirli bir mahkeme heyetiyle
karşı karşıyayız. Tabii, bu mahkeme heyeti sadece
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını çiğnemekle,
uygulamamakla kalmıyor. Bak, biz bunu buradan söyledik, söylemeye devam
ediyoruz: Siz o kararı illaki günün birinde
uy-gu-la-ya-cak-sı-nız; nokta. Ya Türkiye Avrupa Konseyiyle
ilişkilerini askıya almayı göze alacak, Avrupayla her konuda
çatışmayı göze alacak, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinden uzaklaşmayı göze alacak ya da bu kararı
uygulayacak. Hangi cinliği yaparsanız yapın, hangi suçu işlerseniz
işleyin.
Şimdi, sadece Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararını uygulamamakla ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 46ncı maddesini çiğnemekle kalmıyor bu
mahkeme heyeti, sadece onunla kalmıyor; aynı zamanda Anayasa
Mahkemesinin çeşitli ilgili kararlarını da dosyaya almıyor,
bir de bunu yapıyor, böyle bir heyetle karşı
karşıyayız. Bütün bunları yaparken de Anayasanın
90ıncı maddesini -burada defalarca konuştuk, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı zamanında Anayasaya eklenmiş
olan 90ıncı maddeden söz ediyorum, defalarca konuştuk-
açıkça çiğneyen ve suç işleyen bir mahkeme heyetiyle
karşı karşıyayız. Çok açık, 22. Ağır
Ceza Mahkemesi bütün bu suçları işliyor, bütün bu
hukuksuzlukları yapıyor. Neden? Çünkü talimat aldınız,
talimat; siz talimatın kendisisiniz aslında. Orada bulunmanız ve
bu davayı, bu iddianameyi kabul etmeniz zaten talimat gereğidir. Bunu
da bir kez daha vurgulamış olalım.
Şimdi, peki, iddianameye
baktığımızda, bu iddianame tel tel dökülen bir iddianame
değil mi? Evet. Kumpas iddianamesi değil mi? Evet. Anayasa
Mahkemesinin HDPnin kapatılmasıyla ilgili gelmiş olan
iddianameyi reddedip geri çevirmesine ilişkin, İlişki
kurulamamıştır. sözüyle geri çevirmiş olmasına ilişkin konuyu
hatırlatıyorum. Bu iddianamedeki durum da aynıdır.
Yargılanan, sanık olarak mahkemenin önüne çıkarılan
insanlara yönelik suçlamaların hiçbir sanıkla
kişiselleştirme yolu gerçekleştirilmemiştir, yoktur böyle
bir şey. Bir torba iddianame, torba suçlama, sanıkların
kümülatif olarak suçlardan sorumlu tutulması hâli yani böyle bir durumla
karşı karşıyayız. Hiçbir illiyet ve aidiyet
bağı kurulmamış bir iddianame ama titizlikle ve
hassasiyetle üç günde incelemiş ya o talimatlı mahkeme heyeti, o da
bu illiyet bağının ve aidiyet bağının
kurulmamasını hiç önemsememiş ve bu iddianameyi bu şekilde
kabul etmiş.
Şimdi sonuncusuna geliyorum; daha vahim olan
bir suç daha var, o ne biliyor musunuz? Soruşturmayı açan bir
savcı var, Ahmet Altun. O savcı Selahattin Demirtaş 19.
Ağır Cezada yargılanırken duruşma savcısıymış
aynı zamanda yani duruşma savcısı aynı zamanda bir
başka konuda soruşturma savcısı oluyor. Yani bir taraftan
giriyor, Selahattin Demirtaşı duruşmada dinliyor; sonra
çıkıyor, onunla ilgili başka bir soruşturma için
çalışma yapıyor. Ya, duruşma savcısı ile
soruşturma savcısı aynı kişi. Böyle bir mahkeme heyeti
böyle bir iddianameyi kabul edip ortaya getiriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Tamamlıyorum.
Şimdi, bunları konuşmaya devam
edeceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın çünkü yargı
açısından baktığımızda, hukuk açısından
baktığımızda büyük bir hukuksuzlukla karşı
karşıyayız, büyük suçlarla karşı
karşıyayız; bağımlı ve taraflı, talimatlarla
hareket eden bir yargıyla karşı karşıyayız. Hukuk
cinayetinin adımları atılıyor, kararı çoktan verilmiş
bir yargılama yapılıyor, adil yargılama değil
hızlı yargılama yapılıyor. Talimat verilmiş Adil
olması şart değil, sen yargıla, hızla bir ceza ver.
denilmiş bu heyete, o da bunu yapıyor.
Bu nedenle bir kez daha söyleyeyim: Hukuki
değil siyasi bir davayla karşı karşıyayız. Bu
dava yargının değil sarayın bizzat savcısı ve
hâkimi olduğu, hükmün önceden verildiği bir iktidar
davasıdır esas itibarıyla; çok açık ortadadır bu.
Ben burada, 28 Nisanda, bu 28 Nisanda, yine bu
kürsüde Kobani davasıyla ilgili bir konuşma yapmıştım
ve demiştim ki: Bu, büyük yolsuzlukların, çürümenin
yaşandığı bir süreçte iktidarın kendisini ayakta tutma
davasıdır aynı zamanda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Ben 28 Nisanda bu
cümleleri ederken Ruhsar Pekcan meselesi -ki ne olduğunu hepiniz
biliyorsunuz, ağır bir suç- ve Sedat Pekerin açıklamaları
gündemde yoktu ama büyük yolsuzluklar ve çürüme olduğunu hepimiz
biliyorduk. İşte, iktidarın o süreçte kendisini ayakta tutmak
için bunu kullandığını söylemiştim. Ne kadar
haklı çıktık, ne kadar haklı çıktık; daha birkaç
gün geçti, bütün gelişmeler bizi haklı çıkardı. Büyük bir
yolsuzluk, büyük bir çürüme, büyük bir kokuşmuşlukla karşı
karşıyayız ve iktidar bu kokuşmuşluğu ve çürümeyi
örtebilmek için HDPyle uğraşmaya devam ediyor.
Peki, bu örgüt liderleri, suç örgütü liderleri
açıklamalar yapıyor, savcılar kılını
kıpırdatıyor mu, iktidar kılını
kıpırdatıyor mu? Yok, hiç hareket yok ama biz pazar sabahı
bir açıklama yapsak pazar akşamına savcı
hakkımızda soruşturma başlatıyor. Türkiye'nin
geldiği, hukukun, yargının geldiği durum budur ve biz bunu
teşhir etmeye, bu konudaki hukuk ve demokrasi mücadelemizi sürdürmeye
devam edeceğiz.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan.
Buyurunuz Sayın Emecan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Genel Kurul, milletvekili
arkadaşlarım; Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen
Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli üzerinde söz
almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz teklif 10 ayrı kanun ve
1 kanun hükmünde kararnamede değişiklikler yapan 19 maddelik bir
torba kanun teklifidir. Değerli arkadaşlar, şimdi, bu teklif bir
aciliyetten dolayı getirildi.
Teklifin 16ncı maddesi
Daha
yaklaşık yirmi gün önce yani tam kapanma öncesi, Plan ve Bütçe
Komisyonuna aceleyle getirilen ve geçirilen Vergi Usul Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 29 Nisan
2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi
sırasında, bir son dakika önergesiyle, ibraz süresinin son günü 30
Nisan 2021 ile 31 Mayıs 2021 tarihleri arasında olan çeklerin tahsil
edilmesinin yasaklanmasını sağlayan bir madde getirildi. Bu süre
zarfında piyasada vadesi gelen çeklerle ilgili de bir kaos oluştu
hepinizin bildiği gibi. Şimdi işte, böyle bir
yanlışı düzeltiyoruz bu teklifle.
Aslında, yine, teklifin 3üncü ve 4üncü
maddesiyle, kara yolları motorlu araçlar zorunlu trafik sigortası
kapsamında ödenecek tazminatların hesaplanması, kapsam
dışında kalan tazminat taleplerinin belirlenmesi hususunda 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90 ve 92nci maddelerinde
değişiklik yapılmakta. Ancak yine, 2016 yılında bir
torba yasayla bu değişiklik Plan ve Bütçe Komisyonuna
getirilmişti değerli arkadaşlar. Daha sonra, 9/10/2020 tarihinde
Anayasa Mahkemesi, zorunlu trafik sigortası kapsamında ödenecek maddi
ve manevi tazminatların hesaplamalarına dair esasların idarenin
takdir yetkisine göre düzenlenen genel şartlara göre belirlenmesinin Anayasaya
aykırı olduğuna karar vermiş ve maddeyi kısmen iptal
etmişti. Bu iptale rağmen, bu kanun teklifinde tekrar getirildi ve bu
hâliyle geçerse önümüzdeki süreçte vatandaşlara yönelik büyük
sorunları da beraberinde getirecektir.
Teklifin 5inci ve 13üncü maddesi, yirmi sekiz ay
önce Plan ve Bütçe Komisyonunda tüm uyarılarımıza rağmen
yine aceleyle görüşülen 70 maddelik bir torba yasada getirilen Finansal
İstikrar ve Kalkınma Komitesinin yeniden revize edilerek Finansal
İstikrar Komitesi formatına dönüştürülmesiyle ilgili.
Teklifin 6ncı maddesine de yine bakacak
olursak, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa yine
geçici madde eklenerek, pandemi başladığından bu yana
devletin ekonomik güçlüğe düşen kesimler için hazineden vermesi
gereken desteklerin İşsizlik Sigortası Fonundan
karşılanmasıyla ilgili bu madde. Pandemiyle mücadeleyi
başaramadığınız için bu düzenlemeleri, desteklerle
ilgili süre uzatımlarını ayda bir veya iki kere burada ve Komisyonda
yeniden görüşüyoruz değerli arkadaşlar.
Teklifin 9uncu maddesi de aynı şekilde,
Covid-19 pandemisi döneminde mali açıdan sıkıntıya
düşen turizm sektörümüzde tahsil edilmesi gereken bedellerin ödeme
sürelerinin ertelenmesiyle ilgili. 19 maddenin 7si gördüğünüz gibi daha
önce kabul edilmiş ama uygulamalarında sorunlar
yaşanmış ya da eksik kalmış düzenlemelerle ilgili.
Şimdi, muhalefet olarak
yaptığımız öneriler kabul görmüyor, düzenlemelerle ilgili
ihtisas komisyonlarında görüşülmeleri gerçekleştirilmiyor ve
direkt olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna getiriliyor bu teklifler. Plan ve Bütçe
Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin
yarattığı arızaların sonucu olarak artık bir
tadilat komisyonuna dönüşmüştür değerli arkadaşlar. Yönetim
sisteminin getirdiği arızalar ve bu yönetim
anlayışınız nedeniyle yapboz oyunu oynuyoruz sanki ve
deneme yanılmayla ülke yönetilir hâle geldi ve artık biz alarm
veriyoruz, alarm. Ülke, ekonomik ve sosyal anlamda birçok sorunla
boğuşurken şimdi sanki 90lardaki devlet-mafya-siyaset
şeytan üçgeni geri döndü hatta dörtgen oldu, bir de medya ayağı
eklendi buna. Hele ki son bir haftadan beri mafya iddialarıyla
çalkanıp duruyoruz, korkunç iddialar var ve konunun
muhataplarının da gereğini yapması gerekiyor. En başta
da her gün hakkında yeni bir iddia çıkan İçişleri
Bakanı Soylunun gereğini yapmasını bekliyoruz. Beni
soruşturun. dedi ama istifa etmeyi unuttu Sayın Bakan. Bu arada
gazetecileri ve muhalifleri eleştirmekten yine geri durmadı. Bu
arada, televizyon kanallarına demeç vermek yerine aklanmak istiyorsa bir
an önce o koltuğu terk edip iddiaların
araştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine
başvurmalıdır.
Yine, iddialar arasında olan uyuşturucu
teklifi konusu var. Hem geçen sene hem de bu sene Kolombiya ve Ekvadorda
varış yeri Türkiye olan uyuşturucu trafiğiyle ilgili sormak
istiyorum mesela, savcıların şimdiye kadar soruşturma
başlatması gerekmez miydi? Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti bir
hukuk devleti ise neden başlatmadılar, üzerlerinde baskı
olmasından dolayı olabilir mi? Kim bu baskıyı yapan diye de
sormak istiyorum. Tüm bunların araştırılması gerekiyor
değerli arkadaşlar.
Aslında, bu noktaya, sizin
iktidarınızda, şahsım devletine geçişle birlikte
geldik. Devlet kavramının içi boşaltılıyor, hukuk
devleti ilkesi zaten ayaklar altında ve devlet giderek kanunsuzlaşıyor
ve bir de ortaya çıktığı üzere mafyalaşıyor. Bu
kokuşmuşluk içerisinde bu ülkenin sorunlarının
çözülebilmesi mümkün değildir. Bu ülkenin bir Bakanı, kendi
Bakanlığına usulsüz bir şekilde dezenfektan satabiliyor ve
Cumhurbaşkanı, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcanı görevden
alırken toz kondurmuyor, verdiği hizmetler için bir de üstüne
teşekkür ediyor. Bu kokuşmuşluk değil de nedir değerli
arkadaşlar? Mesela, pandemiyle mücadelede ekonomik sorunlar
yaşıyoruz değil mi? IMF verilerine göre, Türkiyenin Covid-19la
mücadele için en az nakit harcama yapan ve gelir desteği ayıran
ülkelerden biri olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar ülkemizde ihtiyaç
sahiplerine doğrudan verilen nakit gelir desteği 6-7 milyar
civarında oldu. Son yapılan 29 Nisan-17 Mayıs arası sözde
tam kapanmada bile mali destek planı sunulmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Mayısta Kabine
toplantısı sonrası pandemi ve kapanma nedeniyle zorluk
yaşayan esnaflar için iki grup hâlinde bir defaya mahsus toplam 4 milyar 622
milyon lira hibe desteğinin verileceğini söyledi; bir defaya mahsus
olduğunun altını tekrar çizmek istiyorum. Hâlbuki, diğer
ülkelere baktığımızda, örneğin ABD millî gelirinin
yüzde 25,4ünü destek için ayırdı; konut, gıda ve
sağlık yardımının yanında çocuklu ailelere vergi
indirimi de yapıldı. Almanya ise millî gelirinin yüzde 11ini
ayırarak vatandaşına destek oldu; teşvikler kapsamında,
gıda ürünlerinde KDV oranı yüzde 7den yüzde 5e çekildi. Mesela,
tüketimi artırmak amacıyla katma değer vergisi geçici olarak
yüzde 19dan 16ya düşürüldü.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
örnekler say say bitmez. Bizde ise millî gelirimizin yüzde 1,6sının
üzerinde bir yardım yapılmadı şu ana kadar. Bu teklifin
biraz önce bahsettiğim 6ncı maddesi de sözde bir düzenleme getiriyor.
Pandemi destekleriyle ilgili mikro ve küçük işletmeler 1 Temmuz 2021 ile
30 Haziran 2022 tarihleri arası ilave olarak işe aldıkları
çalışanlarının sigorta primlerini on iki ay süreyle kamu
bankalarından kullandıkları kredilerin faizlerinden
indirecekler, indirilen bu tutar İşsizlik Sigortası Fonundan
karşılanacak. Komisyonda yapılan görüşmeler
sırasında bu teşvikten faydalanacak kişi
sayısının işletme başına maksimum 5 kişi
olduğu ve Fona maliyetinin de yaklaşık 1,6 milyar TL olarak
öngörüldüğü, bu olanaktan da 714 bin işletmenin yararlanabileceği
ifade edildi. Görüldüğü üzere, bizdeki destek yine kredi kullandırma
desteği değerli arkadaşlar. Bu düzenlemeye karşı
değiliz ancak kaynağın İşsizlik Fonu yerine Hazine ve
Maliye Bakanlığının bütçe ödeneklerinden
karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. 2020
yılında giderleri gelirlerinin 2 katına ulaşan Fon
kaynakları daha önce de işsizlerden çok işverenlere destek
olarak kullanılmıştı. Aralık 2019 itibarıyla
131,5 milyar lira olan İşsizlik Sigortası Fonu toplam
varlığı 9 Nisan 2021 tarihi itibarıyla 91,3 milyar liraya
kadar gerilemiş durumda. Nereye kadar Fonu eritmeye devam edeceksiniz
diye de sormak istiyorum.
Bir de aşı sorunu yaşıyoruz
tabii. Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, 25 Aralık
2020de, altı ay kadar önce günde 2 milyon kişinin, ilk etapta ise
toplam 9 milyon kişinin aşılanacağını
söylemişti. 25 Şubatta ise Bizim için önemli olan nisan, en geç
mayıs ayında bu aşılama sürecini tamamlayabilir olmak.
dedi. Toplamda, nisan, en geç mayıs sonuna kadar 105 milyon doz
aşıya erişeceğimizi biliyoruz. demişti yine, 10
Martta ise Nüfusun 50 milyonluk kısmını sonbahardan önce
aşılarsak salgın ağır baskı olmaktan
çıkacak. da demişti. Bu senenin sonunda yani altı ay
sonrasındaki sonuç bugünkü verilerle yapılan toplam doz 26,5 milyon,
nüfusun 1inci ve 2nci doz aşıları
tamamlanmışlarının oranı ise sadece yüzde 13,8. Bu
oran ABDde yüzde 37,9; İngilterede yüzde 31,2; Macaristanda yüzde 28,4.
Yeni açıklamaya göre 10 milyon doz Çin aşısı ve 60 milyon
doz BioNTech aşısı gelse de toplumsal
bağışıklık takvimi yıl ortasına bu
şekilde kaymış oluyor değerli arkadaşlar; tabii, onun
ötesine de kayma olasılığı yüksek.
Turizm sektörü çöküş noktasına geldi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı çareyi, halkını
aşağılayan Keyfini çıkarın,
aşılandım. yazılı maskeler olan tanıtım
videosu yayınlamakta buldu. Bu teklifin de 9uncu maddesi aslında
turizm sektörüyle ilgili demiştim. Üzerinde turizm tesisleri yapılmak
üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm
Bakanlığından, belgeli yatırımcı ve
işletmecilerden 1/1/2021 tarihi ile 31/12/2021 tarihleri arasındaki
dönemde tahsil edilmesi gereken kira, kesin tahsis, irtifak hakkı,
kullanma izni gibi bedellerin ve hasılat payları ile ecrimisillerin
ödeme sürelerinin ertelenmesi yönünde bir düzenleme yapılmıştı.
Şimdi, Covid-19 salgınının sona ermemiş olması
nedeniyle alacakların tahsiline 30/11/2022 tarihine kadar yeni bir
erteleme getiriliyor.
Pandemi döneminde mali açıdan
sıkıntıya düşen turizm sektörümüzün problemlerinin çözümü
için yapılan bu yasa değişikliğini tabii ki destekliyoruz.
Ancak bu maddedeki erteleme koşullarında yer alan süre, faiz ve
gecikme zammı aranmaksızın erteleme gibi uygulamaların,
toplumun diğer kesimleri için yapılan kira, borç erteleme ve
yapılandırma çalışmalarında da dikkate
alınmamasını açıkçası kınıyoruz değerli
arkadaşlar.
Peki, ekonomik desteklerdeki bu
başarısızlık neden diye soralım. Mesele, tercih
meselesi. Tercih, memleketi iyi yönetmek değil, adil gelir
dağılımı, vatandaşların sorununun çözümü,
işsizlikle mücadele değil. Tercih Ülke kaynaklarını daha
fazla nasıl sömürürüm; 5li çeteyi oluşturan müteahhitleri,
yandaşları, partilileri, aileyi, yakın çevreyi nasıl besler
ve iktidarımı uzatırım. Meselesi; köprü, otoyollar ve hava
alanlarına astronomik garantiler verip milyonlarca doları
yandaşlara aktarmak; ülkenin doğal kaynaklarının talan
edilmesine destek vermek tıpkı İkizderede halka rağmen
Cengiz İnşaatın arkasında durduğunuz gibi; tabii ki
devletin yönetim kadrolarını üçer beşer
yandaşlarınıza dağıtmak ve onların da astronomik
maaşlar almalarını sağlamak; milyonlarca işsiz varken
yine kamuda çalışan sayısını, partililerinizi
yerleştirerek şişirmek
Şimdi, kamuda çalışanlar
demişken 2003 yılında kamuda çalışan sayısı,
kişi sayısı 2 milyon 187 bin iken 2020 sonu itibarıyla bu
sayı 4 milyon 791 bini aşmış durumda. Elbette ihtiyaç olan
alınacak ama önce hakkaniyetle, liyakat esas alınarak kişiler
görevlere alınmalı. Mülakatta ya da KPSSde yüksek puan alan
adayların elenmemesi gerekiyor. Öte yandan, atama bekleyen
öğretmenler, sağlık çalışanları, veterinerler,
mühendisler ve pek çok meslek grubu için ne yapıyorsunuz diye
sorduğumuzda cevap koca bir Hiç.
Hâlbuki 2002de devleti küçültüp harcamaları
kısarak verimli yapı oluşturma iddiasıyla gelmiştiniz.
Ne onu başarabildiniz ne de verimli bir kadrolaşma, ülke
yararına bir kadrolaşma gerçekleştirebildiniz ama bu kadrolar
içinde atama bekleyen ve ülkenin ihtiyacı olan öğretmenlerin,
işte sağlık çalışanlarının da olmadığını
görüyoruz. Birçok bakanlığın kendilerine ait
binalarını sattınız, yandaşlarınızın
binalarında kiracı oldunuz.
Yani ben aslında hangi birini sayayım
bunların, ben de bilemiyorum. Tabii ki böyle bir yönetim
anlayışıyla devletin kasası boşalır, 128 milyar
doların hesabı verilemez; tabii ki diğer ülkeler vatandaşlarına
para dağıtırken pandemide mağdur duruma düşen
kesimlere destekler gıdım gıdım verilir; tabii ki
diğer ülkeler vergi indirimleri yaparken bizde vergi bindirimleri
yapılır. Bugün de benzin, motorin ve LPG ile bazı akaryakıt
ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi yüzde 54, yüzde 78 ve yüzde 189
oranında artırıldı. Vatandaşın üzerindeki vergi
yükü biraz daha arttı tabii ki bu vesileyle. Tüm bu yaşananların
sorumlusu olan Cumhurbaşkanı da milletten helallik istedi, ben
takdiri halkımıza bırakıyorum.
Tüm bu sorunların çözümü, bu yönetim
anlayışının değişimi milletin önüne sandık
koymaktan geçer değerli arkadaşlar ama koltuğa öyle bir
yapışmışsınız ki eleştiren, erken seçim
isteyen herkesi ya dış güçlerin odağı ya da terörist ilan
ediyorsunuz. Aslında tamamen bir aymazlık içerisindesiniz ama siz de
finale doğru yaklaştığınızın
farkındasınız artık.
Şimdi, teklifin değerlendirmediğim
diğer maddelerine de kısaca değinmek istiyorum. Teklifin 7 ve
8inci maddeleri 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanununda değişiklik getiriyor. 7nci
maddeyle, BES Kanununda 18 yaşından küçük çocukları için
birikim yapmak isteyen ebeveynlere çocukları adına da bireysel
emeklilik hesabı açma olanağı getirilmektedir. Komisyonda,
şu anda sisteme devlet tarafından yapılan katkının
yıllık yaklaşık 6 milyar TLyi bulduğu, bu yeni
katılımlar için hazineye on yıl içinde yaklaşık 5
milyar TLlik bir yük geleceği ifade edildi. 8inci madde, yine aynı
kanuna bir madde eklenerek dernek, vakıf veya ticari şirketler
bünyesindeki bankalar, sigorta şirketleri -oda ve borsaların
emeklilik sandıkları hariç tabii ki- emeklilik sandıklarına
birikimlerini yetkili organlarının kararıyla 31 Aralık
2023e kadar bireysel emeklilik sistemine aktarma olanağı
getirmektedir.
Kanun teklifinin 10uncu ve 11inci maddeleriyle
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
değişiklik yapılarak orta vadeli mali plan, bütçe
hazırlık sürecinden çıkarılmaktadır.
Kanun teklifinin 14üncü maddesiyle 5684
sayılı Sigortacılık Kanununun 33/A maddesi
başlığıyla birlikte değiştirilerek tüzel
kişiliğe sahip Özel Risk Yönetim Merkezi kurulmaktadır.
Kanun teklifinin 15inci maddesiyle de
Sigortacılık Kanununa eklenen geçici bir maddeyle daha önce
oluşturulan sigorta havuzlarının, devlet destekli alacak
sigortası, maden çalışanlarının zorunlu ferdi kaza
sigortası, tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk
sigortasının, Özel Riskler Yönetim Merkezi bünyesinde toplanması
amaçlanmaktadır.
Kanun teklifinin 17nci maddesiyle de DAP, DOKAP ve
KOP Bölge Kalkınma Başkanlıklarının görev süresini
uzatma konusunda Cumhurbaşkanına yeni yetki verilmektedir.
Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da
verdiğiniz 4 adet önergemiz iktidar partisi ve ortağı olan
Komisyon üyelerince reddedilmiştir.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak,
aslında bu getirdiğiniz kanun teklifi zor koşulları
düzeltmede yetersiz kalacak olan bir torba kanun teklifinin daha
görüşülmesidir. En başında da dediğim gibi, daha önce
görüşülüp hatalı bir şekilde getirilmiş olan maddelerin
yeniden görüşülmesi, Anayasaya aykırı kanun tekliflerinin
yeniden yeniden Plan ve Bütçeye getirilmesi ve aslında ihtisas
komisyonlarında görüşülmesi gerekirken Plan ve Bütçe Komisyonundan
aceleyle buraya getirilmesi, evet, bizi bir tadilat komisyonu hâline getirmiştir;
bu alışkanlıktan bir an önce vazgeçmemiz gerekiyor. Plan ve
Bütçe Komisyonunu gerçekten usulüne uygun şekilde millete, memlekete ve
devlete faydalı bir şekilde işler hâle getirmemiz gerekiyor.
Eğer bunu yapmazsak biz burada yine ve yine aynı kanun tekliflerini
tartışmaya, değiştirmeye, tadil etmeye ve düzeltmeye devam
edeceğiz.
Ben yine de bu kanun teklifinin hayırlı
olmasını diliyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, şahısları adına
söz isteyen Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli vatandaşlarımız,
başta sizler olmak üzere tüm heyeti selamlıyorum. 262 sıra
sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara
İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle alakalı
söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, ülkemizde tescilli 23,5 milyon araç
trafikte hareket etmekte, bunları kullanan yaklaşık 24 milyon
vatandaşımız var. Yeni çıkarılacak olan kanunda yani
bu kanun teklifinde ciddi anlamda sıkıntılı 2 tane madde
var. Tabii ki arkadaşlarımızla gerekli görüşmeleri yaptık,
özellikle AK PARTİli arkadaşlarımızla görüştük;
umarım bu 2 maddeyi çıkaracaklar, eğer çıkarmazlarsa
gerçekten vatandaşlarımızın aleyhine ciddi anlamda
sıkıntılar yaratacaklar. Çünkü kullandıkları
araçların değer kayıpları, kaza yaptığında
ikame araç dediğimiz yerine verilecek aracın yani o hasarın
yapılması aşamasında, süresinde kullanılacak olan
aracın tahsisi; buna benzer, aracın hasarını tespit eden
eksperin belirleyecek olduğu rakamlar, ödeme şekilleri veya buna
benzer, trafikte kaza yapan bir vatandaşın tek başına
yaptığı kazadan dolayı mağduriyeti veya geride kalan
birinci derece yakınlarının alacağı tazminatlar
Bu 2
maddede gerçekten koskoca bir muğlaklık var. Yani eğer bu 2
madde çekilmezse tamamen vatandaşımıza ciddi anlamda
sıkıntı yaratılacak. Burada sigorta şirketlerinin daha
fazla zenginleşmesi ama vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin artması, alacakları primlerin daha da
düşmesi söz konusu. AK PARTİli Grup Başkan Vekilleri şu
anda burada değiller, birazdan onlar gelecekler ve umarım bu 2
maddeyi çektiklerinde hem eksperler hem sigorta şirketlerinin yetkilileri
hem de bu diğer tarafı temsilen gelecek olan yetkili kişilerle
başka bir komisyonda görüştükten sonra doğru bir yol
bulacağımızı ve de 83 milyon
vatandaşımızın mağduriyetini Meclis olarak komple
gidereceğimizi ümit ediyorum.
Şimdi, bu 2 maddenin özellikle üzerinde durduk.
Geçen yıl Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmişti ancak sigorta
şirketlerinin Hükûmete baskısı sonucu, maalesef, yerel deyimle,
çalının yan tarafından dolaşılıp bu kanun tekrar
çıkarılmak isteniyor. Buna kesinlikle bizler izin vermeyeceğiz.
Bu sebepten dolayı başta Grup Başkan Vekilimiz Sayın Engin
Özkoçla birlikte gerekli görüşmeleri yaptık. Umarım bu 2
maddeyi vatandaşımızın lehine olacak doğrultuda
değiştireceğiz diyoruz.
Burada tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonunda olan tüm
arkadaşlarımız da bu konuyla alakalı olan bütün gerekli
görevlerini özveriliyle yaptılar, onlara da teşekkür ediyoruz.
Şimdi, diğer bir taraftan bu teklifin
diğer maddeleri var, burada pozitif olan maddeler de var yani çıkacak
olan 15-16 maddenin hepsi negatif değil, doğru olanlar da var. Bunu
benden sonra konuşma yapacak olan arkadaşlarımız
değerlendirecekler. Ben bu konuyla alakalı çok daha fazla detaya
girmeyeceğim. Burada tekrar söylüyorum, bu 2 madde çekildiğinde, inanın,
bu maddeler yetkili, uzman arkadaşlar tarafından
değerlendirildiğinde 83 milyonun lehine bir durum
oluşacaktır.
Şimdi, ben bu maddeyle ilgili olan
görüşlerimi açıkladım, gelelim günümüzle alakalı...
Değerli arkadaşlarımız, bizi izleyen tüm
vatandaşlarımız; Sayın Cumhurbaşkanı esnafımıza,
vatandaşımıza bir destek açıkladı; kendisine
teşekkür ederiz -bakın, teşekkür etmeyi de biliriz- ancak
Sayın Cumhurbaşkanı çay kaşıyla verdi, bugün
sabahleyin uyandık, bir baktık ki değil koskoca kazan
kepçesiyle, bir operatörün kullandığı iş makinesinin
kepçesiyle vatandaştan geri aldı. Ne yaptı? Motorinin, mazotun
litresine 65 kuruş zam koydu, 55 kuruş da benzine koydu yani
dediğim gibi, 100 lira verdiyse 1 milyon lira olarak geri aldı
vatandaştan. Bu, neyi getirecek önümüzdeki günlerde? Bu, zincir
marketlerde satılan gıda ürünlerini, alacak olduğunuz otobüs
biletlerini, taksimetre ücretlerini, buna benzer motorinle çalışan,
akaryakıtla çalışan bütün sektörleri etkileyecektir yani bir
enflasyon olacaktır, vatandaşımızın cebinden
çıkacak olan rakamların daha da fazla artmasına sebep
olacaktır. Onun için -aynen dediğim gibi- Sayın
Cumhurbaşkanı çay kaşığıyla verdi ama operatörün
kullandığı kepçenin ağzıyla aldı diyorum.
Şimdi, nakliyeciler bu konuda zor durumda,
bunun yanında otobüsçüler aynı şekilde, taksiciler aynı şekilde
ama en muzdarip kim olacak biliyor musunuz? Çiftçi. Bakın, çiftçi neyle
ekip biçiyor? Tabii ki motorinle, mazotla ekip biçiyor. Pandemi
zamanındayız, önümüzdeki süreçte hasat yapılacak, hasadı
yaparken ne çalıştıracak? Tabii ki biçer-döver
çalıştıracak, traktör çalıştıracak. Peki, alacak
olduğu mazot bir anda 6,5 TLden 7,30lara 7,32lere çıktı. Yani
siz, yine çiftçinin sırtına ekstra yük getirdiniz.
Şimdi, bu konuyu da geçtikten sonra ben
yaklaşık bir hafta önce, on gün önce AK PARTİ Eskişehir Milletvekili
Sayın Harun Beyle alakalı bir açıklama
yapmıştım, Harun Karacanla. Kendisi burada ise cevap verme
yetkisine sahiptir, kesinlikle onu ilgilendiriyor çünkü. Kapıkule,
Hamzabeyli ve İpsala Kapılarımızda yani Avrupaya
açılan kapılarımızda akaryakıt satılıyor
ÖTVsiz, KDVsiz. Bugün mazota zam geldi ancak ÖTVye zam geldi. Ben yarın
bu rakamları kontrol edeceğim Harun Bey, siz ÖTVsiz
sattığınız akaryakıta bu zammı kapılarda
uygulayacak mısınız? İlk önce bunu
vatandaşımızla, UNDdeki yetkililerle biz bugün görüştük,
tüm nakliyeci arkadaşlarımızla bunu yarın
değerlendireceğiz.
Şimdi, Harun Beyle alakalı, haksız
kazancıyla alakalı açıklama yapmıştım. Üç
yıldır bu 3 kapıdaki istasyonları işletiyor, yüzde
8lik normal hukuki kazancından sonra üç yıllık haksız
kazancı toplamda 597 milyon 209 bin 910 TLydi. Bunu size daha önce
açıkladım; bakın, ben resmî rakamlarla konuşuyorum. Harun
Bey gelip kendisi bunu tekrar burada açıklayabilir. Bunun yanında
bakın, haksızlığı nereden geliyor, size tekrar
açıklayayım: Bu gördüğünüz bizim gümrük
kapılarımız, gümrük kapılarında ÖTVsiz, KDVsiz mazot
satılıyor. Her nasıl oluyorsa Çeşmede 4,7; Pendikte 4,6;
Mersinde 4,97; Yalovada 4,72; Karasuda 4,92; bunlar normal yüzde 8lik kâr
payı içerisinde ama nedense Harun Beyin şirketi çok aç, çok para
kazanmak istiyor, yüzde 8den daha fazla para kazanmak istiyor; İpsalada
5,235; Kapıkulede 5,235; Hamzabeylide 5,217 yani litrede 55 kuruş
fazladan para kazanıyor. Günde bir araç 900 litre mazot alıyor
arkadaşlar, günde ortalama 1.100 tane araç geçiyor yani kazancı
anormal derecede haksız kazanca devam ediyor.
Ben buradan tabii ki Sayın Harun Beye
bunların açıklamasıyla ilgili defalarca atıfta bulundum ama
her nedense ne basında ne bizim şu anda konuştuğumuz
kürsümüzde veya basın açıklamasında herhangi bir cevap vermiyor.
Bakın, tüm nakliyecilerin, ülkemizi temsil eden birçok fabrikanın,
sanayicimizin ürettiği malı taşıyan nakliyecilerin
adına ben burada konuşuyorum. Siz, bizim nakliyecimizin başka
ülkelerdeki nakliyecilerle olan rekabet gücünü niye daha fazla akaryakıt
fiyatıyla, haksız yere kazançla düşürüyorsunuz ki? Onun için biz
nakliyeci arkadaşlarımızın gücünü düşürmeyin.
En önemlisi biz Parlamentodayız. Nasıl ki
benim gibi Harun Bey de burada Parlamento üyesiyse haksızlığı
durdurmak için bu kürsüde Harun Bey 2 defa yemin etti, ben 3 defa yemin ettim;
onun için haksız kazanca Dur! demek zorundayız. Gelsin, buradan
kendisi açıklamasını yapsın diyorum.
Bu haksız kazanç için de Sayın Enerji
Bakanını, Sayın Ulaştırma Bakanını ve Gümrük
Bakanını göreve davet ediyorum. Çünkü neden? EPDK
Başkanını aradım Gümrüksüz alanlarda benim yetkim yok.
diyor. İyi de bu Hükûmet, bu devletin Bakanları, kim yönetecek
orayı, gümrüksüz alandaki akaryakıt istasyonlarını kim
kontrol edecek? Gece saat on ikiden sonra rakamları yükseltiyor,
sabahleyin normale döndürüyor. Yani içeride çalışan birçok
vatandaşımız, birçok işçi kardeşimiz bu
haksızlıkları dile getiriyor. Bakın, birisi, Harun Beyin
önceden çalıştığı bütün olayları bilen bir
işçi kardeşimiz ne demiş: Haksızlığa,
yoksuzluğa Dur! demek gerekiyor. Firmalardan yakıt
parasını yukarı yuvarlayıp daha fazla para alıyor,
usulsüz döviz bozuyor.
Ben buradan Harun Beye soracağım: Bu 3
gümrük kapısında sizin döviz büronuz var mı? Hangi lisansınız
var da döviz bozuyorsunuz?
Buradan soruyorum, Sayın Ticaret Bakanına
soruyorum, Gümrük Bakanına soruyorum: Bu 3 kapıda döviz bürosu var
mı Harun Beyin şirketine ait, Karacan şirketine ait, Karacan
Enerjiye? Buna cevap bekliyoruz.
Diğer bir taraftan, biraz önce dediğim
gibi, vatandaşımız yazmış, litresini 60 kuruş
daha fazla satıyor, resmen soygunculuk yapıyor. Yani burada
soygunculuk yapan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Buradan özellikle TOBB Başkanı Sayın
Hisarcıklıoğluna da seslenmek istiyorum: Siz tüm odaların
yetkilisisiniz, başısınız. Bugün ulaştırma
sektöründe UNDnin de olduğu yani bütün nakliyecilerin, Şoförler
Odasının temsilcilerinin haklarını neden yediriyorsunuz?
Sayın Hisarcıklıoğlu, bu olaya Dur. deyin çünkü o gümrük
kapılarında kantarı da siz işletiyorsunuz. Bütün
olayın farkındayım. Ama yani birilerinin hırsızlık
yapmasına resmen çanak tutuyorsunuz.
Bu konuyla alakalı daha nasıl
bağıracağım? Tüm bakanları göreve davet ediyorum. Tüm
vatandaşlarımızı bu konuyla alakalı bilgilendirdim.
Onun için ben tekrar söylüyorum ki EPDK Başkanı bile bu konuyla
alakalı herhangi bir adım atamıyor, burada tek adım atacak
olan kişiler Sayın Ulaştırma Bakanı, Sayın Gümrük
Bakanı, Ticaret Bakanı.
En sonunda da Sayın Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğana sesleniyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanı, gelin görevinizi
yapın, vatandaşımızın, nakliyecimizin gücüne güç
katın diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
diğer konuşmacı Uşak Milletvekili Sayın İsmail
Güneş.
Buyurunuz Sayın Güneş. (AK PARTİ, CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara
İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Sizleri ve bizi ekranları başında izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz yıl tüm dünya devletleriyle
birlikte yaşadığımız Covid-19 pandemisi
hayatlarımızı tehdit ettiği gibi yaşam şeklimizi
ve ekonomilerimizi de etkilemiştir. Covid-19 enfeksiyonundan vatandaşlarımızı
korumak ve sağlıklı bir şekilde hayatta kalmaları için
önemli tedbirler alan Hükûmetimiz, aynı zamanda Covid enfeksiyonunun
oluşturduğu olumsuz şartlar nedeniyle ekonomik yönden
vatandaşlarımızın en az etkilenmesi için
esnafımıza, çiftçimize, sanayicimize, KOBİlerimize, turizm
sektörümüze ve dar gelirli vatandaşlarımıza 186 milyar TL
doğrudan destekle; ödemelerin ertelenmesi, uygun kredi
imkânlarının sağlanması, istihdam destekleri gibi pek çok
paketi hayata geçirerek toplamda 660 milyar TL destekle
vatandaşımızın yanında oldu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan, salgının yarattığı yaraları
sarmak ve salgın sonrası dönemde ekonomik yapılanmasına
uygun, sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli büyümeyi ana hedef alan, makroekonomik
istikrarın tahmini, rekabetçi üretim ve verimlilik
artışlarıyla şeffaf, öngörülebilir ve hesap verilebilir
yönetişimi amaçlayan 2021 yılı yeni ekonomik reform eylem
planını açıkladı. Makroekonomik politikalar ve yapısal
politikalar olmak üzere iki ana başlık altında toplanan yeni
ekonomik reform eylem planı takvimi de açıklandı.
Bu kanun teklifinde Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın mart
ayında açıkladığı yeni ekonomik reform paketinde
takvime bağlanmış 7 maddeyi de içeren,
Sigortacılık Kanunu başta olmak üzere, bazı kanunlarda ve
kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapmaktayız.
Madde 3 ve 4te
9/10/2020 tarihli ve 31269 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Anayasa Mahkemesinin 2020/40 Kararı ile 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 90 ve 92inci maddelerinde kısmi olarak
iptali sonrasında ortaya çıkan yasal boşluk Yargıtay
içtihatları ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız
fiillere ilişkin hükümleriyle doldurulmaya çalışılmış
olup ortaya çıkan son durumda tazminatlarda ortalama yüzde 53, vefat
tazminatlarında ortalama yüzde 40 artış olmuştur.
Hesaplamada belli bir standardizasyon kalmadığı için benzer olaylarda çok
farklı tazminatlar ortaya çıkmasıyla vatandaşlar
açısından adalet ortadan kalkarken sigorta şirketleri
açısından da öngörülemez bir durumla karşı
karşıya kalınmıştır. Kanuni bir düzenleme
yapmazsak kaos ortamı devam edeceği gibi, zorunlu sigorta primlerinde
de yaklaşık yüzde 22 oranında bir artış beklenmektedir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında tazminatlardan
değer kaybı tazminatı, destekten yoksun kalma tazminatı,
sürekli sakatlık tazminatı gibi tazminatların
hesaplamalarının nasıl yapılacağına yönelik
düzenleme yapılmaktadır. Bu kapsamda, destekten yoksun kalma ve
sürekli sakatlık tazminatı hesaplamalarında ülkemizin demografik
gerçeklerini en doğru biçimde yansıtan ulusal doğum ve ölüm
istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosunun
kullanılması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, Sigortacılık ve Özel
Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumuna, Karayolları Trafik Kanununun
90ıncı maddesinin birinci fıkrasıyla düzenlenen tazminat
hesaplamaları kapsamında kullanılacak aktüeryal yöntemlere
ilişkin diğer teknik hususları belirleme yetkisi vermekteyiz.
92nci maddede de hangi maddelerin bu
tazminatların dışında kalacağı belirlenmektedir.
Diğer taraftan, yine 92nci maddede terör eylemlerinde kullanılan
araçları, bu araçlara bilerek binen insanların
uğradıkları zararları yine tazminat dışı
bırakmaktayız.
Diğer taraftan, bu kanun teklifinin 5inci
maddesinde, söz konusu eş güdümün sağlanması adına,
Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin görev ve yetkileri gözden
geçirilerek daha etkin ve şeffaf bir kurumsal yapı oluşturulacak
şekilde Finansal İstikrar Komitesinin yeniden
yapılandırılması amaçlanmaktadır.
Diğer taraftan, daha önce Covidden dolayı
istihdamı artırma adına, istihdam için yaklaşık 19
tane paket çıkarmıştık, bir yeni paket daha
Burada küçük
ve mikroişletmelerin, 50den az çalışanı olan işletmelerin
hem likidite sıkıntısını karşılamak hem de
istihdamı desteklemek için bu işletmelerin bir önceki yıl
çalıştırılan işçi ortalamasına ilave olarak
1/7/2021 tarihinden itibaren bir yıl süreyle istihdam ettikleri
sigortalılar için ödedikleri sigorta primlerinin, hazine destekli kefalet
sağlanan ve kamunun doğrudan veya dolaylı olarak sermayedar
olduğu bankalardan 30/6/2022 tarihine kadar kullanacağı
kredilerde kredi faiz ve kâr payı bakiyesinden düşülmesine olanak
sağlıyoruz. 50nin altında çalışanı bulunan mikro
ve küçük ölçekli işletmelerde yeni istihdam sağlamak veya pandemiden
dolayı nakdî yardım alanların tekrar işe dönmesine
fırsat vermek için çıkarılan bir kanun teklifidir. Bir
işletme maksimum 5 kişi için bundan faydalanabilmekte ve 5 kişi
çalıştırıldığında da total tutar 80.493tür.
Bu ayrılan finansman 10 milyar TL olup çekilen krediler altı ay
ödemesiz, yirmi dört ay vadelidir. Bu kanun neticesinde 100 bin kişinin
istihdam edilmesini ve 1,6 milyar TL de fon maliyetinin olmasını
beklemekteyiz.
Diğer taraftan, tasarruf
oranlarımızı artırmak için bireysel emeklilik sisteminin
2003 yılında hayata geçmesiyle, 2013 yılında yüzde 25
devlet desteğinin sağlanmasıyla, 2017 yılında otomatik
katılım sisteminin getirilmesiyle bireysel emeklilik sisteminde bugün
12 milyon 600 bin vatandaşımız olup 174 milyar TL ekonomik
büyüklüğe erişilmiştir. Bu kanun teklifiyle 18 yaş
altında bulunan 23 milyon kardeşimize bireysel emeklilik yolunu
açıyoruz ve on yılda 2,4 milyon çocuğumuzun bireysel emeklilik
sistemine girmesini ve 32 milyar TL tasarruf yapılmasını
bekliyoruz.
Diğer taraftan, vakıf ve
sandıklardaki emeklilik birikimlerinin -daha önce 2007 ile 2017
yılları arasında bu hakkı vermiştik- BESe geçmesi
için bir fırsat veriyoruz. Burada da 50 tane vakıf ve sandık vardır,
300 bin kişi vardır ve dolayısıyla da ekonomik
büyüklüğü 40 milyar TLdir. Burada, tabii ki bu vakıf ve
sandıkların organları tarafından karar alınması
gerekmektedir. 2023 yılında da buradan yaklaşık 10 milyar
TLnin bireysel emeklilik sistemine geçmesini bekliyoruz.
Diğer taraftan,
Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce orta vadeli program
Kalkınma Bakanlığınca hazırlanmaktaydı,
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle beraber
Kalkınma Bakanlığı kalktığı için hem orta
vadeli mali program hem orta vadeli program, her ikisi de Bütçe ve Strateji
Başkanlığınca ve Hazine ve Maliye
Bakanlığınca hazırlanmaktadır. Bu ikisini
birleştirerek sadeleştirme işlemine geçiyoruz.
Diğer taraftan, önemli bir kanundaki önemli bir
değişiklik de başta reel sektörün karşı
karşıya kaldığı bazı riskler olmak üzere, nükleer
risk gibi özellik arz eden ve sigortalanmasında kamu menfaati bulunabilen
birtakım risklere gerek yurt içinden gerekse uluslararası
piyasalardan sigorta ve reasürans teminatı bulunmasında güçlük
çekilmektedir. Bu tip riskler çoğunlukla sigorta ve reasürans
havuzları kurulmak suretiyle ve çoğu zaman prim ve reasürans
desteği şeklinde olmak üzere devlet desteğiyle yönetilmektedir.
Örneğin, devlet destekli alacak sigortası ve maden
çalışanlarının zorunlu ferdi kaza sigortası
uygulamaları 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun
33üncü maddesi uyarınca hayata geçirilmiştir. Bu maddeyle
uygulamaların yanı sıra ileride kapsamda ihtiyaç duyulacak
diğer risklerin de bu çatı altında toplanması, bu
yapıya bir tüzel kişilik kazandırılması suretiyle daha
sonra da DASK ve TARSİM havuzları arasında reasürans
desteği sağlanması hedeflenmektedir. Çünkü TARSİM geçen
yıl yabancı reasürörlere 149 milyon TL, DASK da 257 milyon TL para
ödemiştir.
Diğer bir madde, 12nci maddede Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı olarak 2ye ayrılmasından
dolayı 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim Kontrol Kanununun ek 1
sayılı cetvelde de diğer değişiklikler
yapılmaktadır.
Diğer bir madde finansal sektör komisyonunun
kaldırılması.
Diğer bir maddede ise çek ibraz
yasağına ilişkin tereddütlerin giderilmesi ve oluşan
problemlerin çözülmesi için 7226 sayılı Kanunun geçici 3üncü
maddesinin 1inci fıkrasının (a) bendiyle getirilen çek ibraz
yasağına ilişkin uygulamalardan kaynaklı tereddütlerin
giderilmesi amaçlanmaktadır.
Diğer bir madde
Bölgesel kalkınma
ajanslarına ait bölge kalkınma idareleri 2011 yılında
kurulmuştur. Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi, Konya
Ovası Projesiyle ilgili idarelerin süreleri 8/6/2021 tarihinde
bitmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Güneş.
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) Bunlar
olumlu faaliyetler sürdürdükleri için bunların sürelerinin beşer
yıllık olmak üzere 2 sefer daha uzatılması yetkisinin
Sayın Cumhurbaşkanımıza verilmesidir.
Diğer bir madde
1inci ve 2nci maddelerde,
daha önce, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununda
taşınabilir mallarla ilgili bir meblağ vardı, çok eskiden
kalmış bir meblağ; bunu da 1500 TLye getiriyoruz.
Diğer bir madde de turizm sektöründe
kullanılmak üzere hazine arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm
Bakanlığından belgeli
yatırımcılarımızın kiralarının bir
yıl ertelemesidir.
Bu kanunun vatanımıza, milletimize,
ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, bu teklif için
desteklerinizi bekliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gökçel, bir söz talebiniz
var.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı kuraklıktan etkilenen
çiftçilerin borçlarının erteleneceğini duyurdu. Ancak ülkemizde
afet yalnızca kuraklıktan ibaret değil. Son yıllarda
yılın her mevsimi çeşitli afetler oluyor. Bundan da en büyük
zararı çiftçimiz görüyor. Yıl içinde meydana gelen don, dolu,
fırtına ve aşırı yağışlar nedeniyle
tarımsal üretimde büyük kayıplar verdik.
Daha geçtiğimiz haftalarda Mersin Mutta
fırtına ve dolu, Malatyada don afeti yaşandı.
Çiftçilerimiz meydana gelen afetlerden büyük zarar gördüler. Çiftçilerimiz
elektrik paralarını ödeyemiyor; ilaç, gübre paralarını
ödeyemiyor; SGK primlerini ödeyemiyor. Çiftçilerimizin yaşadığı
mağduriyetlerin giderilmesi için tüm çiftçilerimizin borçları faizsiz
bir şekilde mutlaka ertelenmelidir.
BAŞKAN Sayın Suzan Şahin,
Sayın Vekilim
37.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
Hatayın sorunlarına ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Coğrafi ve
ekonomik iş yapma açısından büyük bir potansiyeli olan liman
şehri Hatayın çevre illeri gibi Güneydoğu Anadolu Projesi GAPa
dâhil edilmesi büyük önem taşımaktadır. 600 bin civarı
Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Hatayın da potansiyeliyle UNDP
ve UNICEF gibi uluslararası kuruluşların bölgede
yaptığı yatırımlardan yararlanması gerekmektedir.
GAPa dâhil olmamızla birlikte, Suriyeliler ve çocuklarının
eğitimi ve rehabilitesini yapabiliriz. Hatayın da GAPa dâhil edilmesi
bölgesel ve iş gücü konusundaki potansiyelin ve avantajın değerlendirilmesine
zemin hazırlayacak, GAPın ekonomik anlamdaki avantajı,
organizasyon gücü ve uluslararası kurumlarla iş birliği
Hatayın potansiyeliyle birlikte değerlendirildiğinde
Hatayın kalkınmasına da büyük katkı
sağlayacaktır. Liman şehri Hatayın GAP illeri arasına
dâhil edilmesini talep ediyoruz. Yıllardır söz verilen Amanos tüneli
de yapılırsa Hatay GAPa, GAP da Hataya güç katar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tokdemir.
38.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, Ankara-Niğde Otoyoluna ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye'nin ilk akıllı otoyolu olarak
hizmete açılan Ankara-Niğde arasındaki yol, gayet güzel bir
otoyol ancak geçiş ücretlerinin çok yüksek olması nedeniyle
vatandaşlarımız bu yolu kullanamıyor. Daha vahimi ise bir
kamyonun geçiş ücreti 332 lira, bir tırın geçiş ücreti 404
lira. Bu geçiş ücretleriyle vatandaş tarım ürünlerini nasıl
ucuza yesin? Üstelik Ankara-Niğde Otoyolunda bir günde kaç araç
geçiş garantisi verildiği de ticari sır kapsamında,
açıklanmıyor. Neyin ticari sırrı? Kamuoyunu doğrudan
ilgilendiren bir konuda ticari sır deyip işin içinden
çıkamazsınız. Yetkililere sesleniyoruz: Bir an önce bu yolun
geçiş ücretlerini düşürün ki vatandaşımız bu yoldan
yararlansın, milletimiz de ucuz gıda yesin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Antmen
39.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
İstanbul Sözleşmesinin yürürlükte kalması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi insan haklarına,
bölgesel ve uluslararası hukuka saygıyla İstanbul
Sözleşmesine bağlı kalınması görüşündedir.
Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin yürürlükte kalması ve
uygulanması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm gücümüzle
ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Yok hükmündeki çekilme
kararına karşı Cumhuriyet Halk Partisi hâlâ yürürlükte olan
İstanbul Sözleşmesine bağlı kalacak ve İstanbul
Sözleşmesinin tüm hükümlerinin uygulanması için çalışacağız.
İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz.
Teşekkür ederim.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneş ve 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer
Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3607) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 262)
(Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 9uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ
YILMAZ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
televizyonları başında bizleri izleyen, dinleyen sevgili
yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
262 sıra sayılı Sigortacılık
ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde İYİ Parti adına görüş bildirmek üzere söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ekonomik politikalar
büyük ölçüde beklentilere hitap eder. Eksik, kararsız, belirsiz ve geçici
görünümlü önlemler beklentileri ve piyasayı bozar. O nedenle başta
politika yapıcısı siyasetçiler ve kurumlar belirsizlik
yaratmamalı, kafa karıştırıcı söylem ve
eylemlerden uzak durmalı ve toplumsal zihni berrak tutmalıdır.
Bu çerçevede, milletin Meclisi milletin sorunlarına çözüm bulmak için
zaman harcamalı, iktidarın yaptığı
yanlışları elbette düzeltmeli ama zamanının önemli bir
kısmını buraya harcamamalı. Daha bir ay bile olmadan
çeklerle ilgili yapılan bir düzenleme, maalesef bugün tekrar gündemimize
gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla biraz önce -sözünü ettiğim
kararların- eksik, belirsiz ve geçici görünümlü önlemler beklentileri
bozar demiştim, nitekim bozuldu ve sonrasında Türkiyedeki ödemeler
sistemi tıkandı. Yine şunu da biliyor ve farkındayız
ki: Her ekonomik düzenin bir politikası, her politikanın bir hukuku,
her hukukun bir düzeni ve her düzenin bir kültürü vardır. Üzülerek
söylemek istiyorum ki bugünkü ekonomik düzenin, politika
yapıcılığının kültürü cin fikirliliktir. Peki,
bunu nereden biliyoruz? Benden önceki konuşmacılarda gündeme getirdi
akaryakıtta ÖTVye 3 kalemde yüzde 54, yüzde 78, yüzde 88lik bir zam
yapıldı. Akaryakıt bildiğiniz gibi ham maddesi olan petrol
fiyatlarından, kurdan ve vergiden etkileniyor. Son dönemde kur ve petrol
fiyatları arttı ve dolayısıyla ÖTVdeki vergi indirimi
yoluyla fiyatlardaki artışlar pompalara yansıtılmadı.
Dolayısıyla, bunun sonucu olarak enflasyon olması gerekenden en
azından 1 puan daha düşük çıkartıldı. Bu
uygulamanın olumsuz bir etkisi olduğu dönem şu... Niçin böyle
yapıldı? Şunun için yapıldı: Çünkü ekim-nisan
döneminde baz etkisi nedeniyle enflasyon yüksek çıkacaktı. O nedenle
ciddi vergi kaybına razı olundu ve dolayısıyla da bu vergi
ile kur vesaire arasında bir mahsuplaşma yapıldı. Şu
anda bu zam niçin yapıldı, bu zammın amacı ne? Bu
zammın amacı şu: Şu anda önümüzdeki dönemde mayıs ve
haziran aylarında baz etkisi nedeniyle enflasyonun düşük
çıkacağı hesaplanıyor ve buradan hareketle de önceki
dönemde kaybedilen gelirleri telafi edip ve yüksek miktardaki bu zamlarla elde
edilen gelirlerle de esnafa verilen karşılıksız gelir
desteklerinin finansmanı sağlanıyor. Önemli nedeni dediğim
gibi bu cin fikirlilik, bu ay ve önümüzdeki ay, gelecek ay baz etkisinden
dolayı enflasyonunun düşük çıkması bekleniyor. Peki, bu
mümkün mü? Evet, bir ölçüde mümkün. Sürdürülebilir mi peki? Kesinlikle
sürdürülemez. Tutar mı bu? Tutmaz çünkü haziran sonunda, özellikle temmuz
ayından sonra enflasyon tekrar yükselişe geçecek.
Dolayısıyla bu zamların ana nedeni, dört başı mamur
ekonomik politikalarla ekonomik dengeyi sağlayıp, enflasyonu kontrol
altına alıp paraya itibar kazandırmak yerine, bu tür kısa
vadeli cin fikirlerle ekonomi yönetimine kalkışmaktır. Hükûmet
düşünüyor ki bir taşla iki kuşu birden vuracak. Hayır,
vuramayacaksınız; geçmiş dönemde olduğu gibi, bu işin
sonunda da yine yüksek faiz, düşük kur ve değersiz Türk
lirasıyla karşı karşıya geleceksiniz.
Başında yapılması gereken şeyi maalesef sonunda
yapıyorsunuz.
Önceden belirlenmiş kurallara göre değil
duruma göre karar alan sistemlerde hukuk ve kurumlar
bağlayıcılık özelliğini kaybeder. Sonuç, az girdiden
daha fazla çıktı sağlamayı mümkün kılan şeffaflık
ve hesap verebilirlik ortadan kalkar. Bugün karşı karşıya
olduğumuz sıkıntıların özeti budur çünkü kabul edelim
ki Türkiye, bugün istisnaların kural olduğu bir ülke konumuna
düşürülmüştür; hâliyle kurumlar da bu duruma uyum sağlar hâle
gelmiştir maalesef. Son birkaç yılda ekonomik politika
yapıcılığının baskın özelliği, makro
bir yaklaşım yerine karşılaşılan soruna mikro
düzeyde anlık tepki vermek şeklinde olmaktadır. Makrobütünlükten
uzak bu tür yaklaşımlar sorunları çözmediği gibi, bir sonraki
dönemin sorunlarının da tohumunu ekiyor. Dolayısıyla
şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, göreceksiniz,
bazı alanlarda bir sonraki önemli sorunların tohumunu atıyor;
bundan hiç şüpheniz olmasın.
Yatırım yapılabilmesi için mevcut an
ile gelecek arasında köprü olan belirsizliğin yönetilmesi gerekir;
bu, yönetilmiyor. O nedenle risk alan girişimciye yol göstermek, onun
gelecekle ilgili korkusunu, endişesini gidermek için beş
yıllık kalkınma planları ve orada ortaya konulan tercihler
doğrultusunda üç yıllık orta vadeli program ve bunun finansman
kaynaklarını gösteren orta vadeli finansman programı
yapılır. Bu, kanun emridir. Uygulama da yıllık programlarla
hayata geçirilir. Türk mali sisteminin anayasası olan 5018
sayılı Kanunda değişiklik yaparak orta vadeli mali planı
orta vadeli programla birleştiren düzenleme gibi önemli
değişiklikler yapan ve ülkenin önümüzdeki on yıllarını
ciddi şekilde etkileyecek görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, bu
mikro olan fakat makropolitikalardan uzak çerçevenin neresinde, neresine
oturuyor? Bu makroperspektif nerede? Düzenleme böyleyken göz göre göre ödenek
üstü harcamaların yapıldığı, borçlanma limitlerine
uyulmadığı bir ortamda bütçeye davet dökümanı işlevi
olan, kâğıt üzerinde birleştirilmesinin bir sakıncası görülmeyen
orta vadeli program ve orta vadeli mali programın birleştirilmesinin
uygulamada şeffaflık yönünden ne tür kayıplara neden
olacağı bu aşamada bilinmemektedir. Bunu önümüzdeki dönemde
göreceğiz. Bu mikrocu yaklaşım, doğrudan çözümler bir yana
sorunların ne olduğunu anlamaya bile imkân vermemektedir. Onun için
kaliteli büyüyemiyor, enflasyonumuz, faizimiz, işsizlik oranımız
yüksek ve fakirleşiyoruz. Pandemi sürecinde toplam talebi desteklemek için
ihtiyaç sahiplerine imkân olduğu hâlde bu nedenle doğrudan
yardım yapamıyorsunuz.
Başkanlığa 16 madde olarak sunulan,
görüşmeler esnasında verilen önergelerle 19 maddeye ulaşan
teklifte ekonomiyle ilgili önemli düzenlemeler olduğunu belirtmiştim.
Ben 5inci maddede tekrar düzenlenen finansal istikrar komitesindeki
görüşlerimle konuşmamı sonlandıracağım.
Zamanım bitmek üzere, şunu söyleyeceğim: Finansal İstikrar
Komitesi, Türkiyedeki finansal istikrarı sağlamak üzere
kurulmuş ve görevlendirilmiş bir komite olmasına rağmen
maalesef eline aldığı yetki çerçevesinde bugün Türk mali
sistemini, bankacılık sistemini ve finans sistemini her türlü
tehlikeye, her türlü tehdide açık hâle getirmiştir. Niçin? 128 milyar
doları, rezervi çarçur ederek. Burada yapılması gereken husus
şu: Eldeki bilgi ve belgelere dayanarak bu Finansal İstikrar
Kurulunun başındaki insanları bir bakıma tebrik etmek lazım.
Görevi finansal istikrarı sağlamak olan bu kuruluş, maalesef
kendi eliyle, kendi yaptığı eylem ve söylemle kurumu tamamen
tehdide açık hâle getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) Bugün Türk mali
sisteminin koruma kalkanı yoktur ve bu Türk mali sistemi bir ulusal
güvenlik sorunu hâline gelmiştir. 128 milyar dolar bunun için önemlidir ve
dolayısıyla da bu komitede görev alan bu arkadaşları, bu
işi nasıl becerdikleri konusunda gerçekten tebrik etmek lazım.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 262
sıra sayılı Sigortacılık ve Diğer Bazı
Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifi genel
gerekçesinde de ifade edildiği gibi, Ekonomi Reformları Eylem
Planında yer alan hedeflerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla
öngörülen yasal tedbirlerden bir kısmının yerine getirilmesine
ilişkin önemli düzenlemeler içermektedir. Teklifin ilk 2 maddesi Siyasi
Partiler Kanununun 74üncü maddesinde yer alan siyasi partilerin aynı
hesap döneminde edindiği taşınmazlar ile değeri belirli miktarın
üzerinde olan taşınır malların, menkul kıymetlerin ve
her türlü hakların bildirim zorunluluğunu düzenleyen hükümdeki sabit
tutarın güncel hâle getirilmesi ve her yıl yeniden değerleme
oranında artırılmasını öngörmektedir.
3 ve 4üncü maddelerle, 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununda bazı değişiklikler
yapılmaktadır. Hatırlanacağı gibi, Anayasa Mahkemesi
2020 yılının Temmuz ayında açıklanan kararıyla
Karayolları Trafik Kanununun 90 ve 92nci maddelerinde kısmi
iptallere hükmetmişti. Mahkemenin kısmi iptal kararı
sonrasında ortaya çıkan yasal boşluk, Yargıtay
içtihatları ve Borçlar Kanununun ilgili hükümlerine göre doldurulmaya
çalışılsa da yasal çerçeveye oturtulamamıştır.
Yapılan düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi tarafından açıklanan
iptal gerekçeleri göz önünde bulundurularak karayolları motorlu araçlar
zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminat
hesaplamalarına dair temel çerçeve ortaya konulmaktadır.
Teklifin 5inci maddesinde iktisadi büyümenin etkin
bir şekilde desteklenmesi ve istikrarın korunması ilkesi
çerçevesinde finansal sistemi gözeten, farklı otoritelerin eş güdüm
içerisinde çalışmasını sağlayan Finansal İstikrar
ve Kalkınma Komitesinin görev ve yetkileri yeniden düzenlenmek suretiyle
Finansal İstikrar Komitesi olarak yapılandırılması
öngörülmekte, bu şekilde daha etkin bir kurumsal yapı
oluşturulması hedeflenmektedir.
6ncı madde ise mikro ve küçük ölçekli
firmaların ilave olarak istihdam ettikleri sigortalılar adına
ödemeleri gereken sigorta primlerinin kamunun doğrudan veya dolaylı
olarak hâkim sermayedar olduğu bankalardan 30 Haziran 2022 tarihine kadar
kullanacakları kredilerde kredi faiz veya kâr payı bakiyesinden
düşülmesine imkân sağlanmasına ilişkindir. Düzenlemeye
göre, işletme başına 5 kişiyi geçmemek üzere, hangi
sektörde olursa olsun 50 kişiden daha az işçi
çalıştıran işletmeler uygulamadan yararlanabilecek,
hesaplamalarda kişi başı aylık 1.341 lira, yıllık
16.098 lira olmak üzere 5 kişi üzerinden elde edilebilecek tutar 80.493
lira olabilecektir.
Teklifle öngörülen bir diğer husus ise bireysel
emeklilik sistemiyle ilgilidir. Öngörülen düzenlemeyle 18 yaşından
küçükler de bireysel emeklilik sistemi kapsamına alınmakta,
emekliliğe yönelik taahhütte bulunan hizmet sunucularının
bireysel emeklilik sistemine aktarımına imkân
sağlanmaktadır. Bir sosyal güvenlik sistemi olmasının
yanında uzun dönemli bir tasarruf sistemi de olan bireysel emeklilik
sistemi, 2001 yılında Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanununun çıkarılması ve 2003
yılında ilk emeklilik planlarının onaylanmasıyla
birlikte fiilen yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 2013 tarihinde,
katılımcıların yatırdıkları katkı
paylarının yüzde 25i oranında devlet katkısı
sağlanmaya başlamasıyla sisteme katılım da
artmıştır. Son olarak, 2017 yılının
başında yürürlüğe giren otomatik katılıma ilişkin
hükümler uyarınca işverenler, çalışanlarını
otomatik katılım sistemine dâhil etmeye de
başlamışlardır.
Emeklilik gözetim merkezi verilerine göre, 7
Mayıs 2021 tarihi itibarıyla bireysel emeklilik ve otomatik
katılım sisteminde katılımcı sayısı 12
milyon 675 bin kişiyi aşmış, toplam fon büyüklüğü ise
178,1 milyar liraya ulaşmıştır. Düzenlemeyle,
sayıları 23 milyon olan 18 yaş altı gençlerimize ve
çocuklarımıza bireysel emeklilik sistemine geçebilme imkânı
sağlanarak on yılda 2,4 milyon kişinin sisteme girmesi ve 32
milyar liralık bir fon temin edilmesi öngörülmektedir.
Teklifin 9uncu maddesiyle ise Covid-19
salgınının turizm sektörüne olumsuz etkilerinin
azaltılmasına yönelik olarak, kanunları uyarınca ilgili
bakanlıklar tarafından, üzerinde turizm tesisleri yapılmak üzere
adlarına kamu arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm
Bakanlığından belgeli yatırımcılar ve
işletmecilerden 1 Nisan 2021 tarihi ile 31 Aralık 2021 tarihi
arasındaki dönemde tahsis edilmesi gereken kira, kesin izin, kesin tahsis,
irtifak hakkı ve kullanma izin bedellerinin ödeme sürelerinin ertelenmesi
öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Covid-19
salgını, başta sağlık olmak üzere iktisadi ve sosyal
anlamda tüm ülkeler üzerinde hâlen devam eden yıkıcı etkilere
yol açmış, Türkiye ekonomisi de şüphesiz bundan
etkilenmiştir. Türkiye, Covid-19la mücadele kapsamında, bir
yılı aşkın süredir salgının ekonomiye ve
vatandaşlarımız üzerinde olan etkilerini asgariye indirmek için
tüm kurumlarıyla canla başla gayret göstermektedir.
Toplum kesimlerinin ekonomik ve sosyal taleplerinin
karşılanması ve salgın nedeniyle faaliyetini
yürütemediği yahut faaliyetinde aksama yaşadığı için
gelir kaybına uğrayan işletmeler üzerindeki olumsuz etkilerinin
azaltılması için muhtelif yasal ve idari düzenlemeler süratle devreye
konulmuştur. Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneği, gelir,
ciro, normalleşme, kira ve nakit desteği, işten çıkarma
yasağı, sosyal yardımlar, borç erteleme, kredi
kolaylığı ve benzeri ekonomik ve sosyal tedbirler ile önemli
destek paketleri vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuş,
bu şekilde esnaf ve çiftçimizin, dar ve sabit gelirli
insanlarımızın, yoksul ve muhtaç
vatandaşlarımızın, emekli, dul ve yetimlerimizin talepleri
peyderpey karşılanmaya çalışılmıştır.
Son olarak da 17 Mayıs 2021 günü Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan yeni destek
programı kapsamında toplamda 1 milyon 384 binden fazla
esnafımıza yapılacak 4 milyar 622 milyon liralık hibenin
hak sahiplerine nefes aldıracak önemli bir katkı
olacağını değerlendiriyoruz.
Diğer taraftan, aynı açıklamada 2021
yılı hububat ve bakliyat alım fiyatları da Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından ilan edilmiş, önceki
yıla göre fiyatlarda yüzde 35in üzerinde artışlar
yapılmıştır.
Ayrıca, ülkemizin birçok yerinde yaşanan
kuraklıktan zarar gördüğü belirlenen çiftçilerimizin Ziraat
Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçlarının erteleneceği de yine bu açıklamalarda yer
almıştır. Esnafımızı ve çiftçimizi rahatlatan,
üreticiyi ve üretici birliklerini memnun eden bu desteklerin esnaf ve
çiftçimize hayırlı olmasını diliyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonominin ve
toplumsal yapının temelini oluşturan esnaf, sanatkâr ve çiftçi
kesiminin güçlendirilerek faaliyetlerine dinamizm
kazandırılmasını, gelir ve refah düzeyinin
artırılmasını, bu amaçla da yeterli desteğin
verilmesini gerekli görüyoruz. Bu nedenle, işçi, işveren, esnaf ve
çiftçimize verilen destek başta olmak üzere, ekonomik sektörlerdeki
aktivitenin artırılması yönünde atılan tüm
adımları destekliyoruz. İnanıyoruz ki tedbirleri
gevşetmeden, rehavete kapılmadan, dayanışma içinde,
aklın ve bilimin öncülüğünde Allahın izniyle Covid-19
hayatımızdan çıkacak, yaşadığımız
konjonktürel sıkıntılar bütünüyle aşılacaktır.
Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yıllardır
Tek adam rejiminin yarattığı demokrasi krizi neden, ekonomik
kriz sonuç. diyoruz ama siz bunu anlamıyorsunuz ve her seferinde, bunu
anlamadıkça buraya ekonomik reform paketleri getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, konuştuğumuz
torba yeni ekonomik reform eylem planının ilk torbası.
Şimdi, ekonomik reform eylem planına bir torbanın içine
atılarak başlanıyorsa, yani gömleğin ilk düğmesi bu
şekilde ilikleniyorsa, siz o ekonomik reform planının hâlini
düşünün değerli arkadaşlar. Defalarca ekonomik reform eylem
planı getirdiniz, hiçbiri, Maşallah. dediğiniz herhangi biri
kırk gün yaşamadı arkadaşlar. Bu ekonomi reform paketi de
iki ay önce açıklandı, iki ay sonra gelen ilk torba yasa budur
arkadaşlar.
Sayın Cumhurbaşkanı, yakın
zamanda, birkaç gün önce sıkıntıya giren yurttaşlardan
helallik istedi. Helallik istemek önemlidir, bir öz eleştiri
girişimidir. Yani diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı, ben
kaynakları saraylara, savaşlara ve yandaşlara harcadım,
pandemi döneminde esnafı, işçiyi, çiftçiyi aç açıkta
bıraktım diyor. Güzel, iyi bir öz eleştiri. Ama bunu yapan bir
Cumhurbaşkanının ne yapması lazım yani nasıl
helallik istemesi lazım? Artık saraya, savaşa, yandaşa
kaynak yok; bundan sonra esnafa, çiftçiye, işçiye kaynak
ayıracağım demesi lazım. Bu torbada işçilere,
çiftçilere, esnaflara herhangi bir kaynak aktarımı var mı
değerli arkadaşlar? Yok değerli arkadaşlar.
Peki, helallik isteyen Cumhurbaşkanı dün
akşam ne yaptı? Benzine 55 kuruş, mazota 67 kuruş, LPGye
35 kuruş zam yaptı. Böyle mi helallik alacaksınız
Sayın Cumhurbaşkanı? Helallik almak, almakla değil vermekle
olur ama, maalesef, bu yola girebilmiş değil.
Bakın, değerli arkadaşlar, reform
paketi denen bu torbada neler var, size anlatayım. Damat bey 2018
yılında ekonominin başına geçtiğinde dedi ki: Ben
Türkiye'yi uçuracağım. Nasıl uçuracağım? Finansal
İstikrar ve Kalkınma Komitesi kuracağım. dedi ve bunu da
daha yasası Meclise gelmeden 2nci toplantısını
gerçekleştirerek yaptı yani biz dahi burada yasasını
görüşmeden 2nci toplantısını yapmıştı,
talimatları vermeye başlamıştı Merkez Bankasına,
SPKye, BDDKye. Biz dedik ki: Bakın, bu yol yanlıştır.
Çünkü yasasında şu ifade geçiyor: Cumhurbaşkanının
alacağı kararlar Merkez Bankası, SPK, BDDK tarafından
derhâl yerine getirilir. Şimdi, böyle bir yasa maddesi varken damat bey
ne yaptı? Dedi ki Merkez Bankasına: Faizleri düşür. Ne
yaptı Merkez Bankası? Suni olarak faizleri düşürdü. Başka
ne dedi damat bey? Dolarları sat. 128 milyar dolar satıldı. Bu
satılan dolarların parası da piyasaya sürüldü arkadaşlar ve
bunun sonucunda hem dolarlarımız tükendi hem ülkemiz enflasyon, faiz
ve kur sarmalına girdi yani derin bir ekonomik kriz yaşadık.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu
ekonomik krizi yaşadık, maliyetini de damat bey ödedi, görevden
gitti. Şimdi, bu yasayı görüşüyoruz, finansal istikrar komitesi
yasasını görüşüyoruz. Bazı şeyler
değişiyormuş gibi yapılıyor ama
Cumhurbaşkanının ilgili talimatlarını Merkez
Bankası yerine getirir. ifadesi bu yasada duruyor. Ya, bir öz
eleştiri varsa bundan vazgeçersiniz. Ya, biz 128 milyar doları
sattık, faizleri suni olarak indirdik, bunda hata yaptık, demek ki bu
iş talimatla olmuyormuş. dersiniz ve bu ifadeyi
çıkarırsınız ama arkadaşlar, bu ifade aynen duruyor.
Yani bu ne demek? Merkez Bankası yeni Başkanı da
Cumhurbaşkanının talimatlarıyla iş yapacak demek, bu
da ülkemizin yeni kriz sarmallarına girmesi demek. Ya, sütten ağzı
yanan yoğurdu üfleyerek yer.
Değerli arkadaşlar, sütten
ağzınız yanmadı mı? Kaç kere bu ülkenin ağzı
dağlanacak? Kaç kere işçinin, çiftçinin, emeklinin, esnafın
ağzı dağlanacak? Arkadaşlar, hatalarından ders
çıkarmayanlar aynı hataların içinde debelenip dururlar ve bu
yasa da bu şekilde geçtiği sürece Merkez Bankası vesayet
altında Cumhurbaşkanının talimatlarını yerine
getirmeye devam eder ve ülkemiz kriz sarmallarından çıkamaz
değerli arkadaşlar.
Pakette başka ne var? Bakın, 19 tane
teşvik verdik beş yılda. Ne dedik? Ey işverenler, siz
yanınıza işçi alın. Ee? SGKsi benden yani sigorta primi
benden. Yetmedi Vergisi benden. dedik. O da yetmedi Maaşı da
benden. dedik. Beş yılda 19 tane teşvik paketi
çıkardık arkadaşlar. Peki, bu teşvikleri nereden verdik
işverenlere? İşsizlik Sigortası Fonundan verdik. Hepsinin
yanlış olduğunu söyledik, yapmayın dedik,
yaptınız. Dedik ki: İşçiyi, esnafı, çiftçiyi
doğrudan destekleyin, patronları desteklemekle ekonomi düzelmez.
Dinlemediniz, bunları yaptınız. Peki, sonuç ne oldu? Diyelim ki
siz haklı olsanız ne olurdu? 30 milyon olan istihdam sayısı
35 milyona çıkardı, değil mi? Peki, üç yıl önce 30 milyon
olan istihdam sayısı bugün kaçta arkadaşlar? 27 milyonda. 19
tane teşvik çıkarmışsınız, hepsini
İşsizlik Sigortası Fonundan finanse etmişsiniz, sonuçta
istihdam sayısı düşmüş arkadaşlar. Peki, bu
hataları yapmışsınız, şimdi, yeniden bu torbada
diyorsunuz ki: Ey işverenler, 5 tane işçi, al ben sana 500 bin lira
kredi vereceğim. Peki, yüzde kaçla vereceksin? Yüzde 28 tefeci faiziyle
verecek.
SALİH CORA (Trabzon) Yok öyle bir şey.
GARO PAYLAN (Devamla) Ha, şimdi faizler çok
yüksek ya, yüzde 28le alacaksın ya, diyor ki: Ben bu 5 tane işçinin
sigorta primini sana bu faizden düşeceğim. Ya, vatandaş zaten
borçlu, borçlu. Borçlu olan esnafı, çiftçiyi, işçiyi daha fazla
borçlandırmanın ne âlemi var; işverenleri daha fazla
borçlandırmanın ne âlemi var? Bunu düşünemiyorsunuz. Peki,
işveren 500 bin lira kredi aldı. Bir yılda ödeyeceği faiz
ne? 140 bin lira. Siz kaç para teşvik ediyorsunuz? 80 bin lira teşvik
ediyorsunuz. Değerli arkadaşlar, borç sarmalı içinde olan
işverenler, sanayiciler, küçük işletmeler, bu anlamda daha fazla borç
sarmalının içine girer ve bu teşvik de işe yaramayacak
arkadaşlar. Aynı yanlışları yapmaya devam ediyorsunuz.
Başka ne var torbada? Bireysel emeklilik
sistemini getirdiniz, kamusal emeklilik sistemini yok saydınız;
kamusal emeklilik sistemi bataktadır şu anda ve emeklilerimize
yeterli emekli maaşını verememektedir. 1.500 lira emekli
maaşı alan bir babanın çocuğu kamusal emeklilik sisteminde
geleceğini görememektedir. Ya 65 yaşında mezarda emeklilik
olduğunu görüyor ya da emekli babasının sefil durumda
olduğunu görüyor. Siz kamusal emeklilik sistemine yatırım
yapacağınıza ne yapıyorsunuz? Bireysel emeklilik sistemine
gaz veriyorsunuz, yurttaşlarımızı şirketlerin
insafına teslim ediyorsunuz. Bu yetmedi, 18 yaşın üstündekilerin
hepsini müşteri etti bireysel emeklilik sistemi, şimdi diyorsunuz ki:
18 yaşın altını da ben bireysel emeklilik şirketlerine
açıyorum. Diyorsunuz ki: Ey Türkiyenin zengin yurttaşları
yani cebinde hâlâ parası olan yurttaşlar, 10 bin lira yatır
bireysel emeklilik sistemine. Ee? 2.500 lira da ben kamu bütçesinden
vereceğim. diyorsunuz. Ya, bu vicdana sığar mı
arkadaşlar? Türkiyenin zengin yurttaşları çocuklarını
bireysel emekliliğe sokacak, onlar prim yatıracak, her
yatırdığı bin liraya 250 lira prim yoksulların
vergilerinden buraya yatırılacak arkadaşlar. Bu ülkenin ve
Meclisinin üyelerinin vicdanına acaba bu sığacak mı, biraz
sonra göreceğiz. Yapmamız gereken kamusal emeklilik sistemini
güçlendirmektir arkadaşlar ama siz şirketlere teslim ediyorsunuz.
Neoliberal politikaları Batı demokrasisi bile terk ediyor, artık
kamucu ekonomiyi, kamusal alanı güçlendirmeyi önüne alıyor ama siz,
maalesef, yurttaşlarımızı şirketlerin insafına
teslim ediyorsunuz.
Başka ne var torbada arkadaşlar? Gerçekten
buna hayır diyeceğinizi umut ediyorum, komisyondaki vekillerimiz de
bu anlamda rahatsızlardı, umarım Genel Kurul hayır der.
Turizm yatırımcıları var biliyorsunuz; evet, zor
durumdalar, tıpkı pek çok yurttaşımız gibi zor
durumdalar. Bu yaz turist gelmeyecek. Niye? Uluslararası arenada krizler
yaşıyoruz, efendim, aşılar yok, Rusya turist göndermiyor,
Avrupadan turist gelmeyecek. Turizm yatırımcılarının
borçları ertelenecek. Peki, nasıl ertelenecek arkadaşlar?
Sıfır faizle, sıfır faizle. Bu Meclis daha on beş gün
önce çiftçinin borcunu tefeci faiziyle erteledi. Bu Meclis, arkadaşlar,
esnafların, çiftçilerin, yurttaşlarımızın borçlarının
tefeci faizleriyle ertelenmesine cevaz verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Ama şimdi, geliyor
turizm yatırımcılarının borçlarını
ertelemeye. Neyle erteleyecek? Sıfır faizle, sıfır, yüzde
sıfır. Ya, gariban çiftçinin tefeci faiziyle borcu ertelenirken,
gariban işçinin, gariban çiftçinin, gariban esnafın borçları
tefeci faizleriyle ertelenirken, hâlâ hâli vakti yerinde olan, kardeşim,
turizm yatırımcılarının borçları niye
sıfır faizle erteleniyor? Bunu vicdanlarınıza havale
ediyorum arkadaşlar. Bunu bu Meclisin kabul etmeyeceğini umut
ediyorum. Eğer ki sıfır faizle erteliyorsak bu borçları,
gelin çiftçilerin faizlerini de sıfırlayalım, gelin
esnafların faizlerini de sıfırlayalım ama bunu
yapmıyorsanız turizm yatırımcılarının
faizlerini de yüzde sıfırla ertelemeyin derim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifin, 262 sıra sayılı teklifin
birinci bölümü üzerinde konuşacağım. Bu teklif öyle aceleyle
geldi, hemen pazartesi günü Komisyon Başkanı bizi topladı. Niye
filan diye baktım, aslında ikinci bölümde olan çek maddesiyle ilgili.
ikinci bölümde olmasına rağmen niye buradan başladım? Bu
çek maddesi, arkadaşlar, sizin yani Meclisimizin nasıl kanun yaptığını
göstermesi açısından çok ilginçtir. Biliyorsunuz, bu madde daha evvel
bu Genel Kurulda, hiç komisyonlara da gitmeden Genel Kurulda geçti, önergelerle
geçti ve yanlış yapıldı. Yani bile bile, nasıl fark
edilmedi, onu bilemiyorum, yanlış yapıldı, dolayısıyla
bir kaos ortaya çıktı. Yani insanlara İbraz edilmeyecek.
denildi, edilse bile bankalar ödemediler, problem çıktı; bu sefer
Meclis toplanamadığı için, tatilde olduğu için genelgeyle
düzeltmeye çalıştılar. Bakın, bu, sizin nasıl kanun
yaptığınızı, nasıl ülke yönettiğinizi
göstermesi açısından çok önemli bir şey. Genelgeyle
Bankalar
bunu da takmadılar, Kanun önemlidir. filan diye. Şimdi bunu
düzeltmeye çalışıyorsunuz, 31/5/2021e kadar düzelteceksiniz ve
apar topar çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada el
kaldırırken çok önemli bir şey yapıyorsunuz. Biraz evvel
konuşan arkadaş söyledi yani bireysel emeklilikle ilgili Zengin,
imkânı olan, çocuğuyla ilgili 10 bin lira yatırsa 2.500 lira da
fakir fukaranın vergisinden para alacak. dedi. Bu büyük bir
haksızlık, adaletsizlik değil mi? Evet, büyük
haksızlık, adaletsizlik. Sizin, bizim burada el
kaldırmamızla, arkadaşlar, ciddi bir şekilde insanlar
sorumluluk altına girebiliyorlar, hapse girebiliyorlar yani çok önemli bir
iş yapıyorsunuz ama hiç dikkat etmiyorsunuz. Bu teklifin hemen hemen
bütün maddeleri yakın zamanda bu Meclisten çıkmış. Niye
arkadaşlar bunların üzerinde çalışmıyorsunuz gerçekten
ya? Yani yasa yapma konusunda bu kadar kalitenin düştüğü başka
bir dönem olmamıştır değerli arkadaşlarım. Bu
sizin yorgunluğunuzu da gösteriyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin
gerçekten yani bu ülkeye, bu millete vereceği hiçbir şey
kalmadı. Yapılacak işi ben peşinen söyleyeyim: Bir an evvel
bu Hükûmetin istifa edip Türkiye'yi seçime götürmesi gerekiyor, yoksa çok büyük
zarar verecek, çok büyük kul haklarına gireceksiniz ve siz de ortak
olacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, birinci bölümde
iki konu üzerinde duracağım ben. Bunlardan bir tanesi büyük ihtimalle
belki de bu tekliften çıkarılacak ama haftaya tekrar geleceği
için bugünden konuşmamız gerekiyor. Şimdi, bu da kul
hakkıyla ilgili, sizin kanun yapmanızla ilgili bir konu değerli
arkadaşlarım. Bu kara yolları motorlu araçlar zorunlu mali
sorumluluk sigortasıyla ilgili düzenleme daha önce yapıldı ve yapılırken
Plan ve Bütçe Komisyonunda sektörün yani sigorta şirketlerinin
temsilcileri oradaydı, onların birtakım kulisleriyle, lobi
çalışmalarıyla gelmişti ve bize o zaman şu
anlatıldı: Sigorta şirketleri artık çok zor durumdalar,
dolayısıyla onların durumlarını iyileştirmek
mecburiyetindeyiz. Eğer böyle yapmazsak bu sefer sigorta primlerini
artırmak zorundayız. Biz buna karşı çıktık,
anlattık ama bu kanun tekrar çıktı, özellikle bu madde çıktı.
Neydi bu madde? Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki
tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel
şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve
manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda
düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri
uygulanır.
Şimdi, bu böyle olunca, gerçekten motorlu
araçların mali sigortasından dolayı ortaya çıkan
anlaşmazlıklarda vatandaş ciddi bir şekilde zarar etti,
problem ortaya çıktı ve bu Anayasa Mahkemesine götürüldü, Anayasa
Mahkemesi iptal etti, Burada büyük haksızlık var, hukuksuzluk var.
diye bunu iptal etti değerli arkadaşlar. İptal ettikten sonra
tazminatlar yüksek gelmeye başladı.
Teklifin gerekçesinde çok fazla bir şey
söylenmemişti ama Bakan Yardımcısı bakın Komisyonda ne
söylüyor arkadaşlar? Söz konusu maddenin komisyonda görüşmeleri
sırasında Bakan Yardımcısı, Anayasa Mahkemesi
kararı sonrası yasal boşluk doğduğu, bazı
mahkemelerin ödemelerin Borçlar Kanununun haksız fiillere göre yapılması
gerektiği yönündeki hükümleri gereği tazminatlar da ortalama yüzde 53
veya yüzde 40 artış olduğu, diğer taraftan da toplam
muallak tazminat hükümlerinde yüzde 28 oranında artış
olduğu, bunun da şirketlerin pasiflerinde 5,9-6 milyar TLlik bir
yükümlülük ortaya getirdiği, bu durumda da yüzde 25e kadar sigorta
primlerinde artma olacağı, dolayısıyla biz bunu yeniden
getirelim. Yeniden getirince ne olacak? Tekrar eski duruma geleceğiz,
tekrar garibanlar ciddi bir şekilde zarar edecek.
Ne olacak arkadaşlar? Bir tane örnek vereyim
size: Diyelim ki tıp fakültesini okuyan bir öğrenci, 5 tane
kardeşten 6ncısı girebilmiş, diğerleri
girememiş, hasbelkader köyden filan. Bir kaza, hiç kendisinin ilgisinin
olmadığı bir kazaya dâhil oluyor ve okuyamıyor ondan sonra,
zihinsel olarak özürlü hâle geliyor, farz edelim, Allah korusun, kimse
olmasın ama okuyamıyor ve büyük bir zarara uğruyor. Ondan sonra,
bunda tazminat hesaplanırken efendim işte, 30 bin lira hâlbuki 1
milyon lira hesaplanacak belki de hayatını, gerçekten o
kaybetmiş olduğu hayatını çevresiyle ilgili daha çekilir
bir hayat hâline getirecektir. Bunu engelliyorsunuz arkadaşlar, bu kul
hakkıdır, gerçekten kul hakkıdır yani. Bunu yapma
şeyiniz yok. Kimin adına yapıyorsunuz bunu? Hemen hemen
tamamı yabancı şirketlerin elinde, uluslararası sermayenin
elinde olan sigorta şirketleri adına yapıyorsunuz, lobiler
adına çalışıyorsunuz. Siz sizi buraya çalışan
insanları unuttunuz değerli arkadaşlar, sizi buraya
taşıyan ilkeleri de unuttunuz. Kul hakkına önem verirdiniz siz,
öyle değil mi? Öyle bir heyettiniz, unuttunuz bunları değerli
arkadaşlar. Böyle bir şey olur mu? Nasıl yaparsınız
böyle bir şeyi? Ben anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.
Şimdi, bireysel emeklilikle ilgili, 18
yaşının altındaki çocukları kim sigorta
yaptıracak, bireysel emekliliğe dâhil edecek? Maddi durumları
uygun olan insanlar yapacaklar. Yani bu şekilde, çocuklarının
daha erken emekli olmasını ve daha çok parayla emekli
olmasını sağlayacaklar. Peki, maddi durumları iyi
olmayanların verdikleri vergilerle bir yüzde 25 de bunlara verilecek,
kaynak aktarımı olacak. E, zaten eğitimde, her yerde
garibanların, fakir fukaranın çocuğu geriden başlıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede, maalesef, sizin döneminizde
kast sistemi oluştu. Aşağıda maddi durumu iyi olmayan
işçinin, garibanın, köylünün çocuğu zaten iyi okullarda
okuyamıyor, iyi üniversiteler bitiremiyor, iyi işe giremiyor, çok
geriden başlıyor; yetmiyor, ne insafsız insanlarsınız
ki bu insanların su içerken, çocuğuna mama alırken
harcamış olduğu paralarla, vermiş olduğu vergilerle
tekrar bu zenginlere kaynak aktarıyorsunuz. Niye duymazdan geliyorsunuz
değerli arkadaşlarım ya? Nasıl bir heyet oldunuz, ben
şaşıyorum.
Değerli arkadaşlarım, diğer bir
madde de FİKKOyla ilgili. Bu, FİKKO deyip geçmeyin
Finansal
İstikrar ve Kalkınma Komitesi, şimdi Kalkınma maddesini
atıyoruz; o zaman da niye vardı, o da ayrı bir şey. E, ne
ilgisi var? Bir de yeniden düzenleme yapıyoruz. Finansal istikrar
sağlayacak, yeniden düzenleme yapıyoruz, ne var bunda? filan diyeceksiniz
arkadaşlar, ne olduğunu -sürem daraldı, iyi de kullanamadım
herhâlde- size söyleyeyim değerli arkadaşlarım. Bakın,
şimdi 128 milyar doları tartışıyoruz ya
arkadaşlar. 128 milyar dolar ne oldu? Hakikaten ne oldu arkadaşlar
128 milyar dolar ve nasıl oldu? Bu 128 milyar dolar uçtu falan derken
cebinize falan indirmediniz ama bu ülkeyi 128 milyar dolar zarara
uğrattınız. Bu, gayrisafi millî hasılanın beşte
1inden fazladır değerli arkadaşlarım, beşte 1i
kadardır. Bu şekilde zarara uğrattınız. Ne yaptınız?
Bu FİKKOyla yaptınız, bu FİKKOyla. Şimdi FİKO
yapacaksınız, Finansal İstikrar Komitesi.
Finansal İstikrar Komitesini düzenleyen, hâlâ
yerinde duran maddenin son fıkrasında diyor ki: Herhangi bir
olağanüstü durum ortaya çıktığı zaman bir tür finansal
olağanüstü hâl ilan edilir ve bütün yetkiler Cumhurbaşkanına
geçer. Cumhurbaşkanının alacağı kararlar da
aşağıdaki kurumları -Merkez Bankasını,
Bankacılık Denetleme Kurulunu, neyse, herkesi- bağlar.
İşte, uyanık damat -şimdi gönderdiniz, kayboldu- Maliye
Bakanı bu maddeyi kullanarak olağanüstü hâl yaptı,
Cumhurbaşkanı adına karar aldı ve Merkez Bankasındaki
paraları Merkez Bankası Kanununa aykırı bir şekilde
bir kamu bankası aracılığıyla sattı. Ne
uğruna sattı değerli arkadaşlarım? Şu meşhur
Erdoğanizm dediğimiz Faiz sebep, enflasyon sonuçtur. maddesini
ispatlayacağım diye bu paraları sattı, sattı. Ne oldu
sonunda? Sonunda, arkadaşlar, dolar da yüksek, faiz de yüksek, Türk
parası da yerlerde sürünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Ne oldu peki?
Efendim, işte biz bu şekilde yaptık. Bu FİKKO maddesiyle
bunu yaptılar, olağanüstü hâl ilan ederek yaptılar. Bu da
Türkiye'de uygulanmakta olan sistemi
Yetmiyor size, tek adam sistemini Anayasa
değişikliğiyle getirdiniz ama yetmiyor, kanunlarla da bu tek
adamı takviye ediyorsunuz, finansal olağanüstü hâl ilan etme yetkisi
de veriyorsunuz ve bütün kurumların şeyini üzerine alıyor.
Hâlbuki, ortak akıl, değerli arkadaşlarım, yani en, böyle
otoriter idare edilen, tekçi idare edilen sistemlerde bile bir
aşağıdan ortak akıl işler, uzmanlar bu işte gelir
sizi uyarır, böyle olmaz, bu işin uzmanı da Merkez Bankası.
Siz bunu Hükûmete verdiniz, bir sistemi ispatlayacağım diye, bir
teoriyi -Erdoğanizm diyorum ben bu teoriye- ispatlayacağım
diye, bu ülkenin 128 milyar doları sağa sola gitti. Hangi dönemde
gitti değerli arkadaşlarım? Covid
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Biraz süre verir
misiniz?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlarım, bu Covidde birtakım harcamalar
yaptınız ama dünyada son derece gerilere düştük. Bakın,
yüzde 1,9 yani gayrisafi millî hasılada yüzde 1,9
Meksikadan biraz
iyiyiz, bunun dışında bütün ülkelerden kötüyüz değerli
arkadaşlarım ve yapılan yardımlar da 60-70 milyar TL'nin
üstüne çıkmıyor ama siz, 128 milyar dolarda
yaptığınız gibi, o paraları
boşalttınız, kamu bankalarına devrettiniz, kamu
bankaları bunları mevcut enflasyonun altında faizle piyasaya
verdi, onlar da zaten kriz döneminde hiçbir şey olmuyor diye gittiler
tekrar dolara yatırdılar ve Türkiyede hem dolar yüksek hem faiz
yüksek hem enflasyon yüksek. Değerli arkadaşlar, hem dolar yüksek,
hem faiz yüksek, hem enflasyon yüksek akla ziyan bir durumdur. Sadece bu
sebepten dolayı bu işi bırakmanız gerekiyor. Yeter, bu
işi bırakmanız gerekiyor. Onun için benim size önerim, bir an
evvel reisinize söyleyin seçim kararı alsın, böyle güzel bir
şekilde seçim yapsın bu ülke. Bir an evvel bırakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın Sayın
Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Yapacak ve
söyleyecek bir tek sözünüz yok. O nedenle giderek kaba kuvvete falan
dökülüyorsunuz. Bugün İkizderede ve Çayelinde meydana gelen olay da
İYİ Parti Genel Başkanına karşı yapılan bir
şekil saldırılar da kaba kuvvettir. İnsanlar organize
edildi ve gittiler. Bir daha söylüyorum: Bugün İkizdere ve Çayelinde yapılan
saldırılardan Rize Valisi bire bir sorumludur.
Bakın, İkizderede olağanüstü hâl
ilan etti, insanları kımıldatmıyor, 3 insanı bir ara
getirmiyor. Jandarma ve polis ilçede âdeta terör estiriyor, kimseyi bir yere
sokmuyor -terörü başka anlamda kullandım, yanlış
anlamayın- ama bu insanlara izin verildi. Bir televizyonun, bir medya
kuruluşunun görevlisi organize ederek Sayın Genel Başkana
saldırı yaptılar. Bir daha söylüyorum, bu saldırı Rizeliler
tarafından yapılmadı, bu saldırı militanlar
tarafından yapıldı. Bu saldırı küçük bir grup
tarafından yapıldı, zorbalar tarafından yapıldı. O
nedenle, bir Rizeli olarak ben sizden, İYİ Parti ve Sayın
Akşenerden özür diliyorum.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tutanaklara geçmesi
için ifade etmek istiyorum.
Hatibin kürsüden grubumuza atfen yapmış
olduğu bütün ithamları reddediyoruz, kabul etmiyoruz. AK PARTİ
millî iradeden almış olduğu yetkiyle, vicdan, adalet, hukuk ve
kul hakkı referanslarıyla millete hizmet mücadelesine devam
edecektir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir efendim.
Şimdi, şahısları adına
İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, pandeminin yarattığı ağır sonuçlarla
uğraşmaya devam ediyoruz. İnsanlarımız ölüyor, tüm
dünyada pandemiyle mücadele ağır sonuçlar yaratarak sürüyor. Tabii,
Türkiye açısından özel yanları var bunun çünkü Türkiyede
pandemiyle mücadele süreci, esasen iktidarın şirketleri kurtarma
süreci biçiminde gelişti. İnsanlar açlık, yoksulluk ve işsizlikle
baş başa bırakıldı. Pandemi sürecinde, pandemiyle
mücadele değil halkla bizzat mücadele edildi.
Nisan ayında 249 işçi iş
cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu, şu anlama geliyor:
Türkiyede her ay bir Soma yaşanıyor. Tabii, Somanın
-biliyorsunuz- mahkemesi yeniden görülüyor ve orada da hiçbir tutuklu
kalmamış durumda, işçiler göstermelik bir yargılamayla
tatmin edilmeye çalışılıyorlar. İşçi cinayetleri
sürmeye devam ediyor, mahkemeler bu cinayetlerin üzerine bir kez daha
gidiyorlar diyelim.
Evet, 2020 yılında 100 bin esnaf da kepenk
kapattı. Tabii, kepenk kapatmayanlar da hangi koşullarda ayakta
kalıyorlar, tartışılır. Yani kepenk kapatmamak demek,
ayakta kalıyorlar anlamına gelmiyor.
Evet, AKP Genel Başkanı ise
geçtiğimiz günlerde, 1,5 milyon esnafı kapsayan, bir kereliğe
mahsus, bir kereliğine -tabii, bunun altını özel olarak çiziyor
yani alışkanlık yapmasın, sakın yanlış
anlamayın demeye çalışıyor- 4,6 milyar TL hibe
vereceğini açıkladı. Bunun bilinip birilerine 3 milyar,
birilerine 2 milyar
Şimdi, arkadaşlar, on dört aydır
insanlar açlıkla karşı karşıya. Bakın, 1 tane
kredi çekse bir esnaf, bunun ortalama en minimum ödemesi 2 milyardır. Yani
siz, neredeyse bir kredinin aylık taksitini vermiş oluyorsunuz ve
bunun da bir kerelik olduğunun altını çizerek
Alışkanlık yapmasın ha! diyorsunuz. Şimdi, burada,
tabii, başta söylediğim üzere, AKPnin bu pandemi sürecini nasıl
fırsata çevirdiğine çok net bir örnek, 2020 yılında
şirketlere işsizlik sigortası primi olarak 11 milyar TL
ödemişler fakat aynı şirketler 18 milyar TL de teşvik
almışlar. Yine, salgın döneminde desteklerin yüzde 89u büyük
işletmelere verilmiş ve bankalara verilmiş; işçilere,
esnaflara ayrılan pay ise sadece yüzde 11. Bu ödemelerin büyük bölümü de
yine İşsizlik Fonundan karşılanmış yani kendi
paraları bile kendilerine verilmemiş. Türkiyede nakit desteğin
millî gelire oranı yüzde 1,9; bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde
3,5; gelişmiş ülkelerde ise yüzde 12,5 yani 2020 yılında
Türkiyede milyarderler büyümüş. Evet, 2020 yılında Türkiyede
milyarderlerin toplam mal varlığı 38,3 milyar dolarken son bir
yılda bu rakam 53,2ye çıkmış yani pandemi sürecinde
nasıl olmuşsa, ne hikmetse zenginler daha zenginleşmiş,
yoksullar ise tümüyle açlığa ve ölüme mahkûm edilmiş. Ölüm derken,
tabii, sarayın çukur medyasının ismini vermek istemiyorum-
bazı televizyonları, intihar eden işçileri, emekçileri
eleştirmiş, bunları Erdoğan karşıtı olarak
suçlamış; böylesine bir pervasızlıkla da karşı
karşıyayız.
Peki, bunlar olurken ne oluyor? Doğaya
karşı işlenen cinayetlerde bir sıkıntı yok,
hiçbir duraksama yok. Burada ihaleler peş peşe yürütülüyor ve
şirketlere para aktarmakta hiçbir duraksama yok. Örneğin Zafer
Havalimanı son günlerde çok gündeme geldi. Burada, 2020de 1 milyon 300
bin yolcu garantisi verilmişken sadece 16.600 kişi burayı
kullanmış. Sonuçta şirkete uçmayanlar için ödenen garanti para
ise 6 milyon 738 bin euro.
Evet, tablo tam olarak bu. Bunlar
yaşanırken iktidar neden besleniyor? İktidar, Türkiyeyi bir
güvencesiz, sendikasız işçi cennetine dönüştürmeye
çalışıyor, bir işsizler ordusu yaratmaya
çalışıyor, ucuz iş gücü cenneti yaratmaya
çalışıyor; iktidarın kendisini pazarlamasının
yegâne ayakları bunlar. Gelin, burada istediğiniz gibi
yatırım yapabilirsiniz, istediğiniz gibi sömürebilirsiniz,
istediğiniz gibi doğayı talan edebilirsiniz. Şimdi, biz
buradan işçilere, emekçilere, emekçi halklarımıza sesleniyoruz:
Şimdi ortada bir video savaşları sürüyor, biz bu video
savaşlarında işin görünen kısmı değil işin
tümüyle ilgiliyiz. Bizim açımızdan bu çürüme yeni bir çürüme
değil, bu suç ortaklığının doğal olarak
varacağı nokta budur. Bir şer ittifakı var, bir saadet
zinciri var ve bu saadet zinciri esasen beka diye tarif edilen sarayın
etrafında kümelenmiş rant güçlerinin ittifakıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çepni.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Dolayısıyla,
bu biçimde çürümesi, kokması çok normaldir. Bakın, videoyu
konuşan da aynı dili kullanıyor, savunan da aynı
argümanları kullanıyor çünkü hepsi daha düne kadar saray
ittifakının en büyük koruyucularıydı.
Şimdi biz, burada şunu söylüyoruz: Biz,
bunlara mahkûm değiliz ve bu hesaplaşmadan bir medet ummuyoruz. Tüm
halkımız, tüm ezilenler olarak bu çürümüş düzeni tümden
değiştirebiliriz, biz buna muktediriz ve bu çürümenin
karşısında eşitlikçi, adaletçi, özgürlükçü bir dünya
kurabiliriz. İşte, devrimcilere, sosyalistlere
saldırının sebebi budur, HDP'ye dönük
saldırıların, kumpas davalarının tam olarak sebebi
budur. İstiyorlar ki bu çürümeden yeni başka bir çürüme
açığa çıksın. Kendi derdimizi yine kendimiz kotaralım
diye düşünülüyor. Oysa bunun karşısında biz yeni bir dünya
kurma mücadelesini yükselteceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Şahıslar adına söz
sırası Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegine aittir.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN YEGİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin birinci bölümü
üzerine söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye bölgesel ve
küresel nice krize rağmen hamdolsun büyüyor ve hedeflerine yürümeyi
sürdürebiliyorsa bu, partimizin ve hükûmetlerimizin bütün badirelere, bütün
engellemelere, bütün stres ve sıkıntılara rağmen
yıllardır devletimizi ve imkânlarımızı büyüterek
milletin standartlarını daha da yükseğe taşıma
gayretinin hamdolsun bir sonucudur. AK PARTİ görevi
devraldığı günden bugüne kadar hep bu anlayışla yoluna
devam etmiştir, inşallah bundan sonra da öyle devam edecektir.
Kıymetli milletvekilleri, başta ekonomi
olmak üzere hayatın tüm alanında büyük zorluklar getiren
salgının yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak ve
salgın sonrası dönemin ekonomik yapısına uygun, sürdürülebilir,
güçlü ve kaliteli büyümenin sağlanabilmesi için ekonomik reform paketi
hazırlayarak yeni bir reform dönemi başlattık. Makroekonomik
istikrar kapsamında kamu maliyesi, enflasyon, finansal sektör, cari
açık ve istihdam alanlarına odaklandık. Yapısal politikalar
tarafında ise kurumsal yapının güçlendirilmesi, yatırımların
teşvik edilmesi, iç ticaretin kolaylaştırılması,
rekabet politikaları, piyasa gözetimi ve denetimini reform
kapsamımıza aldık. Bu kapsamda yeni ekonomik reform paketinde
takvime bağlanmış olan bazı değişikliklerden
kanuni düzenleme gerektiren bir kısmını dikkate alarak kanun
teklifimizi hazırladık.
Teklifimizin 1inci ve 2nci maddeleri teklifin ilk
hâlinde yer almamaktayken Komisyonda verilen önergelerle teklif metnine
girmiştir. Bu maddelerde, Siyasi Partiler Kanununun kesin hesabı ve
denetimini düzenleyen 74üncü maddesinde yer alan parasal tutarların
güncellemesine ilişkin bir düzenleme yapıyoruz.
Teklifimizin 3üncü ve 4üncü maddelerinde ise
Karayolları Trafik Kanununda yer alan trafik sigortası
kapsamındaki tazminat hesaplamalarına ilişkin bir
değişikliğe gidiyoruz.
3üncü maddede, genel şartlarda düzenlenen
tazminat hesaplama parametrelerini kanun metnine yazmak suretiyle Anayasa
Mahkemesi kararı doğrultusunda düzenleme yapıyoruz ve
karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası
kapsamındaki tazminat hesaplamalarına dair temel çerçeveyi çiziyoruz.
Belirtmekte fayda var, genel şartların
Danıştay denetimine tabi olması sebebiyle tüm genel şartlar
ve yapılan her bir değişiklik Danıştayda
sayısız iptal davasına konu edilmekte ve
Danıştayın iş yükü artmaktaydı. Düzenleme bu davalar
da göz önüne alınarak hazırlanmıştır.
4üncü maddede ise yine Anayasa Mahkemesinin
aynı kararındaki iptal gerekçeleri göz önünde bulundurularak kanunun
mevcut hâlinde sayılan teminat dışında kalan hâllere ekleme
yapıyoruz.
Teklifin 5inci maddesiyle Finansal İstikrar
ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunda yer alan Finansal
İstikrar ve Kalkınma Komitesini düzenleyen maddeyi yeniden ele
alıyor ve daha net bir hâle getiriyoruz. Ekonomi Reformları Eylem
Planında, Ekonomi Koordinasyon Kurulu ile Fiyat İstikrarı
Komitesinin kurulacağı ve Finansal İstikrar ve Kalkınma
Komitesinin ise yeniden yapılandırılacağı
belirtilmişti ve bu kapsamda Finansal İstikrar ve Kalkınma
Komitesini Finansal İstikrar Komitesi adıyla yeniden
yapılandırıyor ve Komitenin kimlerden oluşacağına
ilişkin düzenleme yapıyoruz.
Teklifin 6ncı maddesine
bakıldığında, çok uzun ve karmaşık bir madde gibi
görünse de aslında maddeyle 50 çalışanın altında
çalışanı olan mikro ve küçük ölçekli işletmelerin ilave
olarak istihdam ettikleri sigortalılar için ödemeleri gereken sigorta
primlerinin 2020 Haziran sonuna kadar kullanacakları kredilerde kredi faiz
veya kâr payı bakiyesinden düşülmesine imkân veren bir düzenleme
getiriyoruz. Yararlanma şartı olarak ise alınan kişilerin
işe alındıkları iş yerlerindeki sigortalı
sayısının ortalamasına artı bir ilave
oluşturması, ayrıca ilave istihdam edilen bu işçilerin on
iki ay süreyle primlerinin yasal süresi içerisinde ödenmiş olması
gibi bir şartı getiriyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, burada
yaklaşık olarak ilk planda 3,8 milyar TL, toplam da ise 10 milyar
TL'lik bir kredi çekilmesini ve bunun karşılığında bu
faizden indirilecek miktarın da yaklaşık olarak 1,6 milyar TL
olmasını bekliyoruz. Bunun neticesinde de inşallah 100 bin
kişinin istihdam edilmesine imkân sunan bir alanın
açıldığını ifade etmemiz gerekir.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; bir diğer düzenlememiz de 7nci maddede; Bireysel
Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda yapıyoruz ve 18
yaşını tamamlamamış çocukları adına birikim
yapmak isteyen ebeveynlerine, çocukları adına BESte birikim
yapabilme imkânı tanıyoruz. Bu süreçte yurt içi tasarrufları artıracak
şekilde BES'in kapsamının genişletilmesi
amaçlanmaktadır. Bir zorunluluk getirmiyoruz, herhangi bir zorlama
getirmiyoruz, sadece 18 yaşından küçüklerin sisteme dâhil
olmasının önündeki engeli kaldırıyoruz ve sistemde tasarruf
etme ve tasarruf alışkanlığı oluşturma amacı
taşıyoruz, bunu arzuluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla) - Üç sene içerisinde 18
yaş altı BES'e katılımın 923 bin civarı
olması ve 3 milyar TL civarında bir birikim tutarına
ulaşması, on sene içinde de yaklaşık iki buçuk milyon küçük
vatandaşın BESe katılması ve 32 milyarlık bir
tasarrufun oluşmasını ümit ediyoruz.
Teklifin 8inci maddesiyle, Bireysel Emeklilik
Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununa özellikle aktüeryal olarak
sürdürülemez duruma düştüğü için üyelerinin gelecekteki yükümlülüklerini
karşılayamama riski bulunan hizmet sunucularının BESe
aktarımına izin veren bir geçici madde ekliyoruz. Aktarım
işlemi bütçeye herhangi bir ilave yük getirmiyor. Bu kuruluşlara
mensup üyelerin birikimleri BESe aktarılırken kuruluşta geçirdikleri
süre BESte geçirilmiş sayılıyor, aktarım esnasında
herhangi bir devlet katkısı teşviki sunulmayacak ama BESte
yapılan yeni katkı payı ödemeleri için yüzde 25 oranında
devlet katkısı ödemesine devam edilecek.
Teklifin 9uncu, birinci bölümün de son maddesi ise
hazineye ait taşınmazların değerlendirilmesine ve Katma
Değer Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasıyla
ilgili kanuna 2 geçici madde ekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Bir dakikam var
mı, sürem bitti mi?
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ORHAN YEGİN (Devamla) Teşekkür ederim.
Bildiğiniz üzere, geçen yıl bir erteleme
yapmıştık, bu yıl pandemi koşulları devam
ettiği için bir erteleme daha yapıyoruz. Geçen yıl
çıkarmış olduğumuz kanun kapsamında toplam 925 milyon
liralık bir alacak ertelenmiş, bu ertelemelerin vadesi bu yıl
dönüyor, ödenmesi bekleniyor ve bu yıl için o paraları tahsil
ediyoruz; şimdi erteleyeceğimiz toplam rakam ise 1,125 milyar lira
olarak bekleniyor.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
eleştiriler oldu, Daha önce yapılan kanunlarda değişiklik
yapılıyor, ha bire yapboz, ha bire yapboz, ha bire yapboz. diyen
hatipler oldu. Arkadaşlar, hayat yerinde durmuyor, ne geçmiş yüz
yıldayız ne de geçmiş bir yıldayız. Hayat önümüze yeni
sorunlar çıkarıyor, hayat önümüze yeni problemler
çıkarıyor; yaşadığımız sorunlar yeni
iddialar ortaya koymamızı, yeni çözümler üretmemizi bizim için
bekliyor ve zorluyor. Hep beraber oturuyoruz, bu değişen
koşullar, oluşan yeni talepler doğrultusunda bunları
aşmanın, yenilikleri ortaya koymanın gayretini,
çabasını milletimize sunmaya çalışıyoruz.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyor,
hepinize saygılarımızı arz ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.10
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.37
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
262 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
1inci madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinde yer alan yer alan
ibaresinin bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Murat
Çepni Oya
Ersoy
Batman İzmir İstanbul
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç
Ankara İstanbul Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kadar
sessiz, soluksuz, aslında sası diyeceğim bir Mecliste hakikaten
kafam karışık, yani ne konuşacağımı
bilemiyorum çünkü hiçbir şey yok, yani bir heyecan yok, bir müzakere yok,
halkın herhangi bir derdine deva olacak bir şey yok. Hani ekonomi
diyorsunuz, büyük Köfteci Yusuf operasyonundan mı konuşayım
mesela? Bir Bakanın yaptığını iddia ettiği,
gerçekten memleket için büyük önem taşıyan Köfteci Yusuf operasyonu!
Evet, ben deneyimli Gazeteci Ali Topuzun sözleriyle ifade edeyim: Bir ara
toplam yapalım şu döneme ilişkin: Namus, vatan, millet, devlet
lafları çıkınca nutuklardan şu laflar kalıyor: Kumar,
mafya, soygun, arazi, çökme, kıytırık marina, uyuşturucu,
prensler, prensesler, sayılı zenginler, iş insanları.
Birinci öbekteki laflar yani namus, vatan, millet, devlet bunlar kavgada
kullanılan silahlar; ikinci öbekteki laflar kavganın alanı.
Peker Alanda çok aşçım var. dedi özetle. Halka düşen ne
buradan? Yoksulluk, yoksulluk, yoksulluk, haksızlık, adaletsizlik.
Meclise düşen ne? Sessizlik, sessizlik, sessizlik. Söylenen çirkin,
cinsiyetçi, fütursuz sözlerin sahibi kim, hangisi söylüyor; siyasetçinin
lafı mı o yoksa organize suç örgütünün lafı mı, onlar bile
belli değil, hepsi birbirine karışmış, anlaşılmıyor
bile. Evet, su çürüdü ve tuz koktu, memleket, memleket değil. Kız
babasıyım, kız babasıyım. diye tutturan bir mafya
babası. Hatta buradan yürür ailenin önemine dem vurup buradan duyar
kasabilir, duyarlılık yapabilir. Sanırsınız her
şey çok normal ve bunu normalleştirmek gerçekten en büyük tehlike ve
utanç bu ülke için. Ben babamdan söz edeyim: Benim babam da 2 kız
babasıydı ve gerçekten sadece bizleri okutmak için didindi,
namusuyla, helalinden kazandıklarıyla. Bugün var mı, namusuyla,
helalinden kazandı diyebileceklerimizin sayısı gerçekten
azalmadı mı? Ve bunları normalleştirenler, aynı
zamanda, kafalarını kuma gömen savcılar da utanç bu ülke için.
Bütün bu iddialar için normal bir ülkede onlarca dava açılırdı,
onlarca soruşturma açılırdı ama hayır, onlar kendi
konforlarını düşünüyorlar ve kafalarını kuma
gömüyorlar. Evet, gerçekten su çürüdü, tuz koktu, yoksulluk, yolsuzluk
arşa erdi ve ben diyorum ki: Yeter artık! demek yetmiyor, gerçekten
birinize istifa da değil topunuza istifa, topunuza istifa. Artık
bıçak kemiğe dayandı herkes için. Peker ne diyor siyaset ve
iş dünyası ilişkilerini anlatırken? İmam mı
bilecek, tabii ben bileceğim. Tabii o biliyor, suçlu olan bilir çünkü,
suçunu bilir, suç ortaklarını bilir; gayet iyi biliyor ve anlatıyor.
Evet, absürt ötesi bir ülkede absürt ötesi kesitler yaşıyoruz ve
hepsi aynı soydan bunların. Öyle kibirli, öyle küstah, öyle fütursuz
çünkü ne kadar kötülük ve haksızlık yaparsam yapayım
başıma bir şey gelmez soyundanlar ve kişi kendinden bilir
işi. Bu cinsiyetçi, mafyacı, siyasetçi delikanlılar,
kadınların tırnağı olamaz ama her fırsatta da
kadınlara dil uzatırlar. Ağzınızı temizleyin
artık, ağzınızı temizleyin; tükürüklerinizden kirlendi
bu ülke, gerçekten, tükürüklerinizden kirlendi.
Bütün bunlar olurken bir dava yürüyor Sincanda:
Kobani davası. Kobani neresi mi? Kobani, hani o IŞİDin tarumar
etmek istediği gizemli belde. IŞİD ne mi,
hatırlatayım: Hani kelle avcısı, Ezidi kadınlara
tecavüz edenlerden oluşan, Ankara Gar katliamını da yapan örgüt.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
PKKnın bir versiyonu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Hatırlamıyor musunuz? Hatırlayın,
hatırlatırız gerçekten ama Bizim
sınırlarımız dışında. demeyin Kobani için.
Evet, Filistin de bizim sınırlarımız dışında
ama hepsi, haksızlığa uğrayan,
haksızlığı yaşayan yerler ama bizim ülkenin
paşazadeleri sadece kendi çıkarları, kendi oy depoları için
çevirirler nerede haksızlık var diye gözlerini.
Evet, bugün bütün bu mafyalar cirit atarken
sokaklarda, bizim arkadaşlarımız beş yıldır
cezaevindeler, beş yıldır. Neden? Bugün Sırrı Süreyya
söylüyor, diyor ki: Et ve Süt Kurumunun temsilcisi de orada, müşteki
olarak orada, soruyorum: Ben size ne yaptım? Etinizi mi çaldım,
sütünüzü mü döktüm? Bana ve arkadaşlarıma 38 kez müebbet istenen bir
davada müşteki olacak kadar ne geldi ki sizin başınıza?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Hocam, bir dakika daha rica edeceğim.
BAŞKAN Buyurun Başkanım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Beyza Hoca söylüyor: Söylemekten yorulduk ama bizi tahliye etseniz
de biz kaçmayacağız. Bugün tahliye edilsek yarın gelir buraya
devam ederiz çünkü biz burada yargılanan değiliz, biz bu ülkede yok
edilmek istenen demokrasi için çaba sarf ediyoruz.
Evet, davayı izlerken bir arkadaşıma
dedim ki: Partiyle bağları zayıflamış olanlar bile
bugün ne yazık ki cezaevinde, yıllar sonra. Kesiyorsun partiyle,
partimiz peşimizi bırakmıyor. O da: Evet, senin de peşini
bırakmayacağız, HDPli olmak böyle bir şey. ve Sen
herkesten daha çok HDPli oldun, farkında mısın? dedi. Ben de
güldüm, herkesten çok HDPli değilim ama öyle tarihi ve gerçekliği
var ki bu ülkenin, gerçekten haksızlığa karşı
susmayan, susamayan herkesle birlikte HDPliyim ben ve olmaya da devam
edeceğim. Ya da HDPli olmuyorsanız da Sümeyye Avcı olun, Helal
etmiyorum. deyin, Bizim hakkımızdan aldığınız
her kuruş haram olsun. deyin.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir 1inci madde.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tabii, kamuoyunun beklediği bir yasa hakkında Parlamentoda böylesi
uzlaşı olması bizleri ziyadesiyle sevindirdi.
Barikayıhakikat müsademeyiefkârdan tezahür eder ve biraz sonra okunacak 2
önergeyle 3 ve 4üncü maddeleri geri çekiyoruz. İnşallah, bu hususta
diğer siyasi parti gruplarıyla Adalet Komisyonunda yapılacak
müzakerelerden sonra yeniden Genel Kurula getirmek suretiyle Anayasa
Mahkemesinin iptal kararıyla meydana gelen boşluğu doldurmak ve
bu noktada sigortalı ve sigorta şirketi arasında hakkaniyete ve
adalete uygun bir düzenlemeyi hayata geçirmek arzusundayız, Genel Kurulun
bilgilerine arz ederim.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde 1 önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat İsmet
Uçma
Denizli İstanbul İstanbul
Baki
Şimşek Arife
Polat Düzgün Öznur
Çalık
Mersin Ankara Malatya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle kanun teklifinin çerçeve 3üncü maddesinin
yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı hasıl olduğundan teklif
metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda madde teklif metninden
çıkarılmıştır.
Bir karışıklığa mahal
vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut madde numaraları
üzerinden devam edeceğiz. Madde numaraları kanun yazımı
sırasında teselsül ettirilecektir.
4üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4üncü maddesini teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat İsmet
Uçma
Denizli
İstanbul
İstanbul
Arife
Polat Düzgün Öznur
Çalık Baki
Şimşek
Ankara
Malatya
Mersin
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle kanun teklifinin çerçeve 4üncü maddesinin
yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı hasıl olduğundan teklif
metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda madde teklif metninden çıkarılmıştır.
Bir karışıklığa mahal
vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut madde numaraları
üzerinden devam edeceğiz. Madde numaraları kanun yazımı
sırasında teselsül ettirilecektir.
Sayın milletvekilleri, 5inci madde üzerinde 3
adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin kanun
teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Oya
Ersoy
Batman İstanbul İstanbul
Murat
Çepni Abdullah
Koç
İzmir Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin
Yokuş İbrahim
Halil Oral İmam
Hüseyin Filiz
Konya Ankara Gaziantep
Hayrettin
Nuhoğlu Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu 5inci madde Finansal İstikrar
Komitesinin kurulmasıyla ilgili bir madde. Tabii, bu maddenin bir
geçmişi var, çok kısa da olsa bahsetmek lazım herhâlde. Bu konu
önce bizim bu yasama sürecinde Finansal İstikrar ve Kalkınma
Komitesi diye geldi, Plan ve Bütçe Komisyonunda epey
tartışıldı ve dendi ki: Ya, bu 2si birbirine uymuyor.
Sonuç olarak finansal istikrar dediğimiz şey daha kısa vadeli
meselelerle ilgili, daha parasal meselelerle ilgili fakat kalkınma öyle
değil; kalkınma, daha uzun vadeli kararlar gerektiren, başka tür
bir koordinasyon ihtiyacı olan bir mesele. Bunların 2sini bir araya
getirmeyin. dedik ısrarla fakat her zaman olduğu gibi,
getirdiğiniz hiçbir şeyde -saraydan geldiği için herhâlde-
herhangi bir irade çıkmıyor Ya, şunu değiştirelim.
diyen bir irade çıkmıyor Plan ve Bütçe Komisyonunda.
Dolayısıyla da böyle geçti. Şimdi de bunun tamirini
yapıyoruz. Anlaşılan, yeni Bakan bu yanlışı
görüyor ve dolayısıyla da kalkınma meselesini ayrı bir
komiteye havale ediyor ve dolayısıyla da Finansal İstikrar
Komitesinin, Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin yerini alacak
olduğu görülüyor.
Esas itibarıyla, amaçları çok benzer.
İşte, istikrarı sağlamak,
kırılganlığı azaltmak, riskleri yönetmek gibi bütün
devlet yönetiminde finansal meselelerde ihtiyaç duyulabilecek olan bir
koordinasyonu gerçekleştirmek için oluşturulmuş oluyor. Fakat
değerli arkadaşlar, şimdi bu yapı, yani bu nasıl bir
komite diye baktığımızda bu komitede kimler var, hemen
sayacağım size: Hazine ve Maliye Bakanı
başkanlığında -yönetiyor zaten- yardımcısı
var Komitede, Strateji ve Bütçe Başkanı var yani
Cumhurbaşkanlığıyla bağlantılı olarak, SPK
var -Sermaye Piyasası Kurulu- BDDK var, Sigorta ve Özel Emeklilik
Düzenleme ve Denetleme Kurumu var, TMSF var ve asıl ilginci Merkez
Bankası var, Merkez Bankası Başkanı da Komitenin üyesi.
Değerli arkadaşlar, bakın bütün bu
kurulların kanunlarında bu kurulların bağımsız
kurullar olduğu yazılır, fakat sizler bizim bütün
itirazlarımıza rağmen öyle bir hâle getirdiniz ki bu bağımsız
kurumları, hepsi şu anda bakanlıkların uzantısı
olarak çalışıyorlar. Dolayısıyla da bunların
içine Merkez Bankasını koymak emin olun şöyle bir şey değerli
arkadaşlar: Yani mevcut kapitalist düzen içinde Merkez
Bankasının bağımsızlığı bu kadar hassasiyetle
korunmaya çalışan bir ilke olarak görülürken siz zaten ikide bir
Merkez Bankası Başkanını değiştiriyorsunuz
herhangi bir şekilde mevcut kanunlara da uygun olmayarak, üstelik Finansal
İstikrar Komitesi içine Merkez Bankası Başkanını dâhil
ediyorsunuz. Bu olmaz arkadaşlar, bu, Merkez Bankası
Başkanı ve Merkez Bankası otoritesini bir anlamda kontrol
altına almak anlamına gelir. Üstelik bir şey daha
söyleyeceğim: Bu kanun teklifinde, biliyorsunuz, özel bazı durumlar
gerçekleştiği takdirde Cumhurbaşkanı bu Komitenin de
kararlarını verme yetkisine sahip. Yani Cumhurbaşkanına
öyle bir yetki verilmiş ki bütün finansal ve ekonomik faaliyetlerle ilgili
olan kurumların başkanlarının verdikleri kararları
tamamen değiştirebilir veya kendine göre kararlar üretebilir.
Değerli arkadaşlar, buradan diyebilirsiniz
ki: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldi, bu
doğaldır, Cumhurbaşkanı aslında aynı zamanda tek
başına hükûmet. Ama değerli arkadaşlar, şunu
unutmayın: Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin
Genel Başkanı. Dolayısıyla da kendisinin birtakım
siyasi tercihleri yani kendi partisinin siyasi tercihleri ve kendi
Ki
kendisine ekonomist diyor biliyorsunuz ama gerçekte Sayın
Cumhurbaşkanının hiçbir karşılığı
olmayan fikirlere sahip olduğunu da artık dünya âlem biliyor.
Sayın Cumhurbaşkanına bütün bu finansal istikrar
konularında kararları alabilecek bir yetkiyi vermiş oluyoruz bu
maddeyle. Değerli arkadaşlar, bu, kabul edilebilir bir şey
değildir. Gerçekten de bu öyle bir şey ki
Zaten 2010dan beri her
kararı neredeyse merkezîleştiren bir Hükûmetiniz var ve bütün bu
ekonomik kararların bir anlamda tümüyle merkezîleşmesi anlamına
gelen bir yasa önerisini buradan geçirmiş oluyoruz diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir ekleme yapmak istiyorum. Cahit Bey demin 3üncü ve 4üncü
maddeleri geri çektiklerine ve daha sonra getireceklerine dair bir uyarıda
bulundu. Değerli arkadaşlar bunu getirmeden -Plan ve Bütçe Komisyonuna
gelecektir herhâlde ya da Adalet Komisyonuna, bilemiyorum ama- şu
gerçeği düşünerek bu maddeyi yazın derim ben: Pandemi
koşullarında kaza sayıları, yaralı sayıları,
ölü sayıları vesair hepsi azalmıştır.
Dolayısıyla da sigorta şirketlerinin maliyeti
düşmüştür ama sigorta şirketlerinin hasılatları hâlâ,
geçmişten beri, enflasyon üzerinden giden bir biçimde cereyan ediyor.
Bunun anlamı çok açıktır: Sigorta şirketleri
aşırı kârlar elde ediyorlar. Dolayısıyla da bu
yasayı getirirken bu meseleyi bir de pandemi perspektifinden
değerlendirmenizi dikkatinize sunarım.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Mehmet
Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Finansal İstikrar Komitesi, 2011 yılında 637
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulmuş. Sonrasında bu
Komite, AK PARTİ Hükûmetinin gelişigüzel, öngörüsüz ve hatalı
politikaları sebebiyle 2018 yılında
kaldırılmıştır. 2019 yılında ise Komite, hiç
olmayacak bir hâle dönüştürülerek değişik bir şekilde
çalıştırılmıştır. İktidarın
getirdiği bugünkü teklifle bu Komite hakkında 4üncü kez düzenleme
yapmak istiyorsunuz. Milletimizin hazinesinden heba ettiğiniz 128 milyar
doların, o dönem yapılan hatalı düzenlemelerden ve Finansal
İstikrar Komitesinin AK PARTİ yönetimi tarafından
yanlış çalıştırılmasından
kaynaklandığı gerçeğini de görmüyorsunuz. Dolayısıyla,
şu anda finansal sistemin önemli bir savunma kalkanı elinden
alınmış oldu. Kullanılan enerji, yapılan
yanlış işler, harcanılan paralar, kaldırılan
kurumsal kültürün ülkemize maliyeti çok ağır olmuştur ve bu
gidişle de olmaya devam edecektir. Bu şekilde bir yönetim
tarzını, İYİ Parti olarak, hiçbir şekilde kabul
etmemiz mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi olmayan bir Ekonomi Koordinasyon Kuruluna atıf
yapılarak bir düzenleme teklif edilmektedir. Bu, devlet ciddiyetine
yakışıyor mu arkadaşlar Allah aşkına? Komitenin
kimlerden oluşacağına tahdit getirerek borsalar, birlikler veya
kurumların bilgisine ihtiyaç duyulduğu zaman Komiteye dâhil
edilmesini engelliyorsunuz; bu son derece yanlıştır.
Bağımsız kurumlar ve kuruluşların
bağımsızlığını gölgeleyecek şekilde
kanuna tek tek tafsilatlı vazifeler yazılması da kesinlikle
uygun değildir. Özellikle Merkez Bankası başta olmak üzere,
bağımsız kurumların fonksiyonel
bağımsızlığına doğrudan müdahale içeren
5inci fıkranın madde metninden mutlaka çıkarılması
gerekmektedir.
Teklif edilen bu kanun değişikliği
metninde kullanılan kırılganlık ifadelerinin bir kanuna
yazılması piyasalara güvensizlik verecektir. Teklifteki bu ifadelerin
çıkarılması gerekmektedir. Finansal istikrarsızlık
hakkında katı düzenlemeler yapılması da kanunun
amacıyla ters düşmektedir. Finansal istikrar yeni keşfedilen
bir terim değildir arkadaşlar. Bunun gibi durumların
yazılı hâle getirilmesi, bürokratik bir kurum ortaya
çıkarılması ve bu kurumun bürokratik yeni yapının
içerisinde yer alan kendi görev alanları ile yasalarındaki
görevlerinin tekrar başka bir kuruma verilmesi oldukça da
hatalıdır. Teklifteki gibi, kurumsal olarak yasaya dökülmüş,
enine boyuna ayrıntılarıyla belirtilmiş, katı bir
yapıyla finansal istikrar sağlanması mümkün değildir. Zira
finansal istikrar, varlığında hissedilemeyen, ancak
yokluğunda hissedilebilen bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, sizin
yaptığınız ancak günübirlik sorunları çözmeye yönelik
bir çalışmadır. G20 ülkelerinin pandemiye karşı
vatandaşlarına sundukları karşılıksız
desteğin millî gelire oranına baktığımızda yüzde
8 iken ülkemizde bu oran yüzde 1,9dur. Bunun da büyük bir kısmı
çalışanların birikimi olan İşsizlik Sigortası
Fonundan sağlanmıştır yani sizin bütçenizden
yaptığınızın kat kat fazlası
çalışanlarımız tarafından
karşılanmıştır.
Gelir dağılımını iyice
bozduğunuz ülkemizde Cumhurbaşkanlığının 2021
Yılı Programında belirtilen 2019 yılı yoksulluk
oranı yüzde 21,3 iken bugün yüzde 30ları
aştığını söylemek hiç de zor değildir. Dünya
Bankası verilerine göre ise son iki yılda Türkiyede mutlak yoksul
sayısının 3,2 milyon kişi arttığı
belirtilmektedir. Çiftçimiz, esnafımız, emeklimiz, memurumuz, asgari
ücretlimiz, EYTlilerimiz, tüm dar gelirli kesimler ekonomik krizin
zorluklarını inanın iliklerine kadar hissediyor. AK PARTİ
Hükûmetinin getirdiği bu kanun teklifinin sorunlara çözüm üretmesi de
mümkün değildir. Bütün cumhuriyet hükûmetlerinin topladığı
vergi yetmiş dokuz yılda 1,9 trilyon lira, AK PARTİnin on sekiz
yılda topladığı vergi ise 3,1 trilyon liradır.
Sattığınız fabrikalar, kamu kuruluşları, özelleştirmeler,
araziler de buna dâhil değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Türkiyede gelir vergisi, kurumlar vergisi,
işveren maliyetleri yüksek. Bütün bunların yanında, dolaylı
vergilerin de en yüksek olduğu ülke yine Türkiyedir. Bu ibretlik tabloya
göre, milyonluk lüks otomobilleri, uçakları ve hatta yatları
satın alanlar asgari ücretli kadar bile vergi vermiyor. Dolaylı
vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payına
baktığımızda yüzde 70e dayanmış olduğunu
görüyoruz.
Bunların her biri AK PARTİnin ekonomideki
beceriksiz yönetiminin eseridir diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara
İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 5-
9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Finansal İstikrar ile Bazı
Düzenlemeler Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin
başlığı "Finansal İstikrar Komitesi
şeklinde, birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki
şekilde, üçüncü fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı
fıkranın (a) bendine "risklerin" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve kırılganlıkların ibaresi eklenmiş,
bentte yer alan "alınabilecek tedbirlerin ibaresi "gerekli
yöntemlerin oluşturulması ve politika önerilerinin şeklinde,
(b) bendi aşağıdaki şekilde, (c) bendinde yer alan
"sektörün" ibaresi "sektörün, sürdürülebilir büyümeyi ve
finansal istikrarı destekleyecek şekilde şeklinde, dördüncü
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Finansal
İstikrar ve Kalkınma Komitesi ibaresi "Komite"
şeklinde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasında
yer alan "Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi ibaresi
"Komite şeklinde değiştirilmiştir.
(1) Finansal
sistemin sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlıklı bir
şekilde desteklemesi ve piyasalarda güvenin korunması için
kırılganlıkların belirlenmesi ve sistemik risklerin
yönetilmesinde ilgili kurumlar arasında işbirliği ve
eşgüdümün sağlanması amacıyla Finansal İstikrar
Komitesi kurulmuştur.
(2) Komite;
Hazine ve Maliye Bakanının başkanlığında, Hazine
ve Maliye Bakan Yardımcısı, Strateji ve Bütçe Başkanı,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı, Sermaye Piyasası
Kurulu Başkanı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
Başkanı, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve
Denetleme Kurumu Başkanı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Başkanından oluşur. Komitenin çalışma usul ve
esasları üyesi bulunan kurum ve kuruluşların görüşü
alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından
belirlenir. Komitenin sekretarya faaliyetleri Hazine ve Maliye
Bakanlığı tarafından yürütülür.
"Komite
aşağıda sayılan hususlarda Komitede temsil edilen kurum ve
kuruluşlar arasında işbirliği ve eşgüdümü tesis eder:
"b)
Finansal düzenlemelerin etkilerinin değerlendirilmesi.
Mehmet
Bekaroğlu Emine
Gülizar Emecan Cavit
Arı
İstanbul İstanbul Antalya
Abdüllatif
Şener Süleyman
Girgin Bülent
Kuşoğlu
Konya Muğla Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 262 olan
Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce diğer
milletvekillerinin de anlattığı üzere, eğer kabul edilirse
bu madde Finansal İstikrar Komitesi başlığını
taşıyacak. Daha önce Finansal İstikrar ve Kalkınma
Komitesiydi. Bu en son 2019da bu şekilde değiştirilmiş ve
gündeme getirilmişti. Şimdi, 2019dan 2021e kadar bunun pek fazla da
uygulaması olmadı.
Değerli arkadaşlar, bu torba kanunun da
diğer torba kanunlar gibi bir özelliği var, 19 maddeden
oluşuyor, bu 19 maddenin özelliği şu: En erken yirmi gün önce bu
maddelerde değişiklik yapmışız, en geç de 2016da;
2016 ile yirmi gün öncesine ait değişiklikleri tekrar
değiştiriyoruz. Şimdi, bu kanun yapma tekniği
değildir, bu yasama yöntemi değil değerli arkadaşlar.
Alelacele getiriliyor, bir şeyler doğru dürüst görüşülmeden, çok
acele, yetişsin, yetişsin, yetişsin diye doğru dürüst
Komisyonda da görüşülmüyor, ilgili komisyonlarında da
görüşülmüyor, zaten alt komisyonu tümden unuttuk. Ondan sonra çalakalem
bir muhalefet şerhi yazıyoruz, zar zor buraya geliyor, ondan sonra
burada da doğru dürüst görüşülmeden kanunlar çıkmış
oluyor, yasalaşıyor, ondan sonra da onları düzeltmekle
uğraşıyoruz hep beraber. Şu anda bunun için vakit
ayırıyoruz. 2016 ile yirmi gün öncesine ait kanunları yeniden
düzeltiyoruz; kanun yapmamız bu, maalesef bu hâle geldi. Bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, Parlamentonun itibarına büyük halel getiriyor; bunun
farkında olmamız lazım, bu büyük bir
sıkıntıdır, çok önemli bir konudur bu. Biz milletin
iradesini temsil ediyoruz -ki etmemiz lazım- bu konuda çok daha fazla
hassasiyet göstermemiz lazım.
Yürütme erkinden gelen -ki yürütme erki sadece tek
bir seçilmişten oluşuyor, o da Cumhurbaşkanıdır, ne
kadar bilgisi var bilmiyorum ama- dolayısıyla bürokrasiden gelen her
şeyi önümüze geldiği gibi görüşüyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, bu yüce Parlamentonun ne kadar çalışacağına, ne
zaman çalışacağına, hangi konularda
çalışacağına karar veren maalesef bürokrasi; böyle bir
şey olmaz, böyle bir yasama yöntemi dünyanın hiçbir parlamentosunda
yoktur. Bu Parlamentonun itibarı tekrar tesis edilmelidir. Bu yöntemle, bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden beri, maalesef bu,
itibarımız yerle yeksan oldu; gerçekten buna çok üzülüyorum.
Onun haricinde, şimdi, bir de devlet denilen
bir kavram var. 2019 yılında bu Finansal İstikrar ve
Kalkınma Komitesini kurmuşuz, doğru dürüst
çalışmamış, şimdi Finansal İstikrar Komitesi
diye değiştiriyoruz; bir de tutuyoruz, düzenleyici ve denetleyici 8
kuruma, düzenleyici ve denetleyici kurumlara burada görev vererek Hazine ve
Maliye Bakanlığının başkanlığında bir
komite oluşturuyoruz.
Şimdi, bir devlette, Türkiye gibi geçmişi
olan bir devlette bazı şeyler yazılı olmaz arkadaşlar,
her şey yazılı olmaz; bir devlet geleneği vardır.
Devlette tutup da siz genel bütçeye dâhil idareler diyorsanız, düzenleyici
ve denetleyici kurumlar diyorsanız, mahallî idareler diyorsanız,
sosyal güvenlik kurumları diye ayrımlar yapıyorsanız bunun
bir sebebi vardır. Tutup da bunların hepsini çorba edip kendi
kanunlarında düzenlenmesi gereken görev ve yetkilerini böyle bazı
karma kanunlara alamazsınız; bunlar yanlıştır. Belki
bunu Anayasaya aykırı görmeyeceğiz ama devlet geleneğine,
devlet terbiyesine, devlet aklına, devlet hafızasına
aykırıdır; bu yanlış bir düzenlemedir. Belki mahzur
görmeyebilirsiniz, Mahzurludur. demeyebilirsiniz, Ne mahzuru vardır?
diyebilirsiniz ama devlet geleneğine aykırıdır, bizim
kurumsal hafızamıza aykırıdır, kurum
yapımıza aykırıdır; bunların da bilinmesi
lazım. Herkes bunu bilemez belki ama devleti az çok bilen insanlar bunun
ne anlama geldiğini takdir edeceklerdir.
Maliye Bakanının
başkanlığında... Ki Maliye Bakanı da artık
diğer Bakanlarda olduğu gibi kendi Bakanlığındaki
iş ve işlemlerden sorumlu değildir arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sorumluluğu sadece Cumhurbaşkanına
karşıdır. Bu şekildeki düzenlemeler de mantıklı
değildir, devlet geleneğimize aykırıdır; bunları
yapmamamız lazım. Bunlar, uzun vadede sıkıntı
çıkaran, devleti -maalesef- itibarsızlaştıran,
sıkıntıya sokan düzenlemelerdir. Her kurumun kendi özel
teşkilat düzenlemesinde görev ve yetkilerinin belirlenmesi
lazımdır. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile diğer genel
bütçeye dâhil kurumları bir araya getirip, çorba edip ayrı kanunlarda
hep böyle görevler vermek devlet itibarını, devlet aklını,
hafızasını zedeler.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Oya
Ersoy
Batman İstanbul İstanbul
Murat
Çepni Abdullah
Koç Ömer
Öcalan
İzmir Ağrı Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan.
Buyurunuz Sayın Öcalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızı buradan
saygıyla selamlıyorum.
Şu an içinde bulunduğumuz süre
zarfında cezaevinde açlık grevleri var. Bu açlık grevleri bugün
itibarıyla 175inci günü arkasında bırakmıştır.
Cezaevinde cezası bitip de tahliye olmayan siyasi tutsaklar vardır, esir
muamelesi görmektedirler. Cezaevlerinde 18 yaşın altında
çocuklar var, anneleriyle yaşamaktadırlar. Cezaevlerinde büyük hak
ihlalleri yaşanıyor. Bunlara bu Meclis bir şey demeyecek mi?
Tabii ki demeyecek. Çünkü bugün, içerisinde bulunduğumuz süre zarfında
dörtlü bir anlaşmayla yargıda yine kimi roller oynanıyor. Bunlar
bir bütünleşmeye katkı sunar mı? Türkiyenin toplamda
bütünleşmesine ya da muhalefetin bütünleşmesine ve birleşmesine
katkı sunar mı? Biz zannetmiyoruz.
Tabii ki partimiz, olgun bir yaklaşımla,
demokratik bir zeminde buluşmak istiyor, ülkenin içinde bulunduğu bu
çıkmazdan bu ülkeyi çıkarmak istiyor. Neden çıkarmak istiyor?
Şimdi milyonlarca insan mafyanın, çetenin videosunu bekliyor ve seyrediyor.
Şu an ülkenin içinde bulunduğu konum budur, bundan ibarettir. Kimse
herhangi bir siyasinin, siyasetçinin, gazetecinin ne diyeceğini merak
etmiyor. Şu anki Türkiye gerçekliği bundan ibarettir. Biz tabii ki
mücadelemize devam edeceğiz.
Cezaevlerinden bahsederken Sincanda oynanıyor
tiyatronun büyüğü. Türkiyenin 3üncü büyük partisi, eş genel
başkanları, milletvekilleri, MYK üyeleri atanmışlar
tarafından yargılanmaya çalışılıyor. Gücünüz var
yargıda, gücünüz var medyada, gücünüz var siyasette, yapıyorsunuz ama
arkadaşlarımız, yol arkadaşlarımız tarihe dipnotu
düşüyorlar, tarihe not düşüyorlar, büyük bir destan yazıyorlar.
Bastırmakla bu iş tasfiye edilmez, bu işi siyaset alanına
çıkararak da bitiremezsiniz.
Bakınız, Türkiyenin dünyadaki konumu,
pozisyonu ne durumdadır arkadaşlar? Esrar, eroin, kokain, mafya ve
İçişleri Bakanının dün televizyonda
kullandığı dile bakınız, bunu kendinize yediriyor
musunuz? Kimin söylediği önemli değil, belki burada ön
yargılı bir yaklaşım içerisindesiniz. Bu ülkenin
İçişleri Bakanının kullandığı dil,
kullandığı üslup
Kabul ediyorsunuz, iktidar ortakları bunu
kabul ediyor ama burada asıl görev, asıl rol muhalefete ve demokrasi
güçlerine düşüyor; bunun açık bir şekilde ifşa edilmesi
lazım. Bu kürsüde kimse İçişleri Bakanının dilini,
üslubunu eleştirme gereği, ifşa etme gereği bile
duymamaktadır. Halkın vergileriyle, TRTnin kanalında, TRT gibi
bir kurumda bu kelimeler kullanılıyor.
Tabii ki biz Kobani davası
HDPnin, Kobaninin
IŞİDin eline geçmemesi için bir katkısı olmuşsa bu
HDP için bir şereftir, bir onurdur. Tüm koalisyon güçleri, tüm halklar
Kobaninin DAİŞ ve IŞİD gibi barbar bir örgütün eline
geçmemesi için tabii ki demokratik zeminde katkı sundular. 6-7-8 Ekim
olaylarında biz de Mardindeydik, insanlar yaşamını yitirdi,
dükkânlar yağmalandı. Birçok şey yapın ama devlet
mekanizması, istihbarat teşkilatıyla, o kurşunların
hangi silahın namlusundan çıktığını tespit
edemiyor mu? Ediyor tabii. Hesaplarına gelmiyor çünkü öldürülen
vatandaşların büyük çoğunluğu partimizin üyeleri,
partimizin tabanından olduğu için işi perdeleyerek, işi
kriminalize ederek HDPyi mahkûm etmeye çalışıyorlar. Tarih
önünde mahkûm olacak bu anlayış, tarih önünde kaybedecek.
Mafyalar bile Seyit Rızanın sözlerinden
bahsediyor. Tabii ki o isim, o onurlu duruş bir mafyanın
ağzına yakışmaz, kabul de etmiyoruz. Tabii ki Seyit
Rıza gibi mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz, tabii, demokratik bir
zeminde, ülkenin en büyük meselesinin, Kürt meselesinin demokratik yöntemlerle
çözülmesinden yanayız.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Terör,
terör.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) Bu halkın diline burada
x deniyor, ülkenin en meşru kurumunda x deniyor. Düşünün ya, bu
ülkede Kürtçe ana dilde eğitim var, bu ülkede demokrasi var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Öcalan.
ÖMER ÖCALAN (Devamla)
bu ülkede Alevi halkı
kendi inancıyla yaşıyor, devlet bunun önünü açıyor, bu
ülkede tüm farklılıklar kendini burada görüyor; Türkiye Orta
Doğunun modeli olmuş, Türkiye Kürtlerle barışmış,
Rojavayla barışmış, güney Kürdistan yönetimiyle
barışmış bir model durumunda; o zaman bambaşka bir
durum... Şu an İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma
Bakanı ölü sayıcısına dönmüş, ölü
sayıcısına; günde ne kadar insan öldü, ne kadar sorti
yapıldı, hangi helikopterin tekerinin hangi dağın ucuna
değmediği
Bir Millî Savunma Bakanı, İçişleri
Bakanı bundan bahsediyor. Adalet Bakanı bayramda çocuklara oyuncak
dağıtıyormuş. Bu ülkenin içinde bulunduğu adalete
bakın, yargıya bakın. Burada pazarlık yapılıyor
hangi siyasi parti HSKye kaç üye verecek diye; etik midir, ahlaki midir?
Maalesef, sıradanlaşmış, sözün de anlamı
kalmamış.
Halkımızı selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum. Türkiye'de, Türküyle Kürtüyle,
Lazıyla Çerkeziyle 85 milyon kardeştir. Türkiyenin bir terör
sorunu vardır. Özellikle, Kürt vatandaşlarımıza, Türklere,
Lazlara, Araplara, herkese düşman olan ve silah baronlarından, petrol
şirketlerinden destekle faaliyet gösteren,
barışımızı tehdit eden terör örgütüyle mücadelemiz
biteviye devam edecektir.
Teşekkür ederim.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Allahın izniyle.
BAŞKAN 6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3607) esas numaralı
Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 7 - 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 4üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 4 -
Bireysel emeklilik sistemine fiil ehliyetine sahip kişiler ile fiil
ehliyetine sahip olmayıp veli ya da vasisinin izni olanlar
katılabilir. Sisteme katılmak için şirket ile emeklilik
sözleşmesi akdedilir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin
katılımcı olduğu sözleşmelerde sözleşmeye dair
tüm işlemler bu kişilerin fiil ehliyetine sahip olmadıkları
süre boyunca veli ya da vasileri tarafından yürütülür. Emeklilik
sözleşmesi; şirket nezdinde bireysel emeklilik hesabı
açılması, hesaba katkı payı ödenmesi, ödenen katkı
paylarının tercih edilen fonlarda yatırıma yönlendirilmesi
ve hesapta biriken paraların hak sahiplerine ödenmesine ilişkin esas
ve usuller ile tarafların bu kapsamdaki diğer hak ve yükümlülüklerini
düzenleyen sözleşmedir. Emeklilik sözleşmesi,
katılımcı ile bireysel emeklilik sözleşmesi şeklinde
veyahut bir istihdam ilişkisine dayalı olarak veya
katılımcı adına bir kuruluş ile grup emeklilik
sözleşmesi şeklinde yapılabilir. Emeklilik sözleşmesine ve
emeklilik sözleşmesinde bulunacak hususlara ilişkin esas ve usuller
Kurulun görüşü alınarak Müsteşarlık tarafından
belirlenir.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral Fahrettin
Yokuş
Adana Ankara Konya
İmam Hüseyin Filiz Hayrettin
Nuhoğlu
Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.
Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2001 yılının Mart ayında
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
çıkarılmış, Ekim 2001de yürürlüğe girmiş ve
nihayetinde Ekim 2003te ilk emeklilik planlarının
onaylanmasıyla birlikte fiilen başlamıştır.
Yapılan araştırmalarda 2003 yılında 15.245 kişi
olan bireysel emeklilik katılımcı sayısı 2012
yılında 3 milyon 128 bine ulaşmış, 2012den
sonrasında ise devlet katkısının uygulamaya girmesiyle
beraber bu sayı 6 milyon 870 bine yükselmiştir. 2018
yılında bu sayıya ulaşan rakamda ne yazık ki 2018
yılından bu yana ciddi bir artış görülmemiş, sadece 25
bin artış sağlanabilmiştir.
Bireysel emeklilik sisteminin getirildiği
dönemde TÜİK ve Kalkınma Bakanlığı verilerine göre
ülkemizdeki yurt içi tasarruf oranı yüzde 14 civarındaydı,
sonrasında TÜİK bir millî gelir revizyonuna giderek bir gecede yurt
içi tasarruflarımızı yüzde 14ten yüzde 25e yükseltti. Mevcut
bireysel emeklilik sistemi tasarruflar yüzde 14 iken
şekillendirilmişti. Eski şartlara göre düzenlenen BES, sisteme
yıllık 6 milyar civarında bir yük getirmektedir; bu nedenle,
devletin, yüzde 25 devlet katkı payına istinaden sisteme giren
insanlara Bu katkı payından vazgeçtim. demesi uygun
olmayacaktır. Ancak, bu kadar maliyetli bir sistemi genişletme
konusunda dikkatli olmak gerekmektedir. Sistemi genişletip genişletmeme
hususundaki karar sağlıklı bir etki analizine
dayanmalıydı. Maalesef yoksulluğun bu kadar
arttığı ülkemizde BES, yüksek gelirli ailelerin
faydalandığı bir sistem hâline dönüşmüştür. Bu
sistemde iştirakçi vatandaşlardan daha ziyade bireysel emeklilik
şirketleri büyük kazanç sağlamaktadır. Bu sistem yeni
baştan dizayn edilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
geçtiğimiz hafta içinde yaptığı bir açıklamada bu
yıl kuraklık yüzünden bazı tarım ürünlerinin rekoltesinde
azalma olacağını; bu nedenle, kuraklıktan dolayı zarar
gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri
Birliğine olan borçlarının erteleneceğini söyledi.
Bilindiği gibi on dört aydır tüm
dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 virüsü her kesimi
olduğu gibi çiftçilerimizi de olumsuz yönde etkilemiştir. Bu nedenle,
kuraklıktan zarar görecek olan çiftçilerimizin sadece yüzde 5i
kuraklık sigortası yaptırmıştır. Şu anda Doğu
ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere, İç Anadolu Bölgemizdeki
tarımla uğraşan çiftçilerimizin özellikle kırsal alana
ektikleri ekinlerin -maalesef- kuraklık nedeniyle yüzde 40 civarında
kayba uğrayacağı ifade edilmektedir. Bu nedenle biz, siyasi
iktidarımıza -bu dönem için yani bu pandemi dönemiyle ilgili bu süreç
içerisinde çiftçilerimizin kayıplara uğrayacağı bir gerçek,
büyük bölümü sigortasız yani kuraklık sigortası
yaptırmamış- buradan diyoruz ki: Kuraklıktan zarar gören
çiftçilerimize dekar başına 200 TL yardım yapılması
gerekiyor. Bu tespitlerin yapılarak mutlaka çiftçilerimizin bu pandemi
döneminde sıkıntılarının giderilmesi lazım.
Sadece bu da yetmez; hepimiz biliyoruz ki çiftçilerimizin büyük bölümü borç
batağında, çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifi borçları yeniden yapılandırılmalı,
faizleri kaldırılmalı, üç yıla yayılarak anapara hasat
döneminde ödenmeli, böyle bir sisteme acilen geçilmelidir.
Değerli milletvekilleri, akaryakıt
fiyatlarına yapılan özel tüketim vergisi zammıyla
vatandaşlarımıza yıllık 20 milyar TLnin üzerinde
vergi yükü getirildi. Bugün itibarıyla, yeni gelen zamla birlikte
vatandaşımız 50 litrelik bir benzin deposuna 27,5 lira, 50
litrelik bir mazot deposuna 33,5 lira, 50 litrelik bir LPG deposuna 14 Türk
lirası ek ücret ödeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
Bağlıyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yokuş.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Şimdi, 23
milyondan fazla araç olan ülkemizde bu 20 milyar, sadece bu insanların
sırtında kalmayacak. Hepimiz biliyoruz ki benzin ve mazot gibi temel
ürünlere gelen zam enflasyonu artırdığı gibi,
taşıma maliyetlerini artırdığı gibi, üretimin de
maliyetini artıracak ve kısa bir hesap yaptığımız
zaman, bir yıl içinde bu, topyekûn vatandaşlarımıza 100
milyar civarında yük getirecek.
Şimdi, bu gerçekler ortadayken, Allah
aşkına, Sayın Cumhurbaşkanımız hani diyor ya
Esnaflarımıza, 1 milyon 200 bin esnafa 4,6 milyar Türk lirası
verdik. Vallahi de billahi de siz, bu benzin zammıyla, mazot
zammıyla, akaryakıt zammıyla, esnafımızdan daha
fazlasını bir yıl içinde alacaksınız.
Yaptığınız şu işe bir bakın, Allah
aşkına, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Bir de
Müjde, müjde, müjde
diye veriyorsunuz. Onun için sizi protesto ediyorum,
esnaflar adına protesto ediyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
SALİ CORA (Trabzon) Esnaflar sizi bugün
protesto etti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Trabzonda esnaflar
protesto etti. diyor.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Ak troller
protesto ediyor.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara
İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 7-
28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasında bulunan birinci cümle yürürlükten
kaldırılmıştır.
Cavit Arı Emine
Gülizar Emecan Abdüllatif
Şener
Antalya İstanbul
Konya
Süleyman Girgin Bülent
Kuşoğlu Mehmet
Bekaroğlu
Muğla Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Muğla
Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.
Buyurunuz Sayın Girgin. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin
gerekçesinde, salgın sonrası güçlü ve kaliteli büyümenin
sağlanabilmesinin, şeffaf, öngörülebilir ve hesap verilebilir
yönetişimin amaçlandığı ileri sürülmektedir. Arkadaşlar,
sormak istiyorum: Gerekçede bunları alt alta sıralayanlar hangi
ülkede yaşamakta? Bu politikalarla hangi güçlü ve kaliteli büyüme
sağlanacak? Hangi şeffaf, hangi hesap verilebilir yönetişim?
Madem amaç şeffaflık o zaman tekrar soralım: 128 milyar dolar
nerede? Kime, hangi kur üzerinden sattınız? Merkez Bankası
Başkanlığına getirdiğiniz kişiyi ne oldu da
alelacele görevden aldınız? Şeffaflık ve hesap
verilebilirlikmiş! Siz hesap vermeyi helalleşmek olarak mı
biliyorsunuz? Salgında en az destek veren 3 hükûmetten biri ol; esnafa
Dükkânını kapat. derken lebalep kongre doldur; sonra çık,
milletten helallik iste. Değerli arkadaşlar, orası helallik
isteme makamı değil, dar günde milletin yanında olma
makamıdır. Esnaf da diyor ki: Seçimlerde geldikleri zaman tencereye
ne koydularsa biz de onu geri vereceğiz. On beş ay sonra esnaf
aklınıza geldi de 1 milyon 150 bin esnafa 4,6 milyar TL
vereceğinizi açıkladınız, arkasından da
bastınız akaryakıt zammını. Bu miktar esnafın bir
aylık kirası değil; elektriği, doğal gazı ödeyip
nasıl geçinecek bu insanlar? Esnafı kaderine terk ederken 2021
yılı ilk dört ayında 1 kuruş vermeden yapıyoruz.
dediğiniz döviz garantili projelere 10 milyar 300 milyon TL ödediniz. Sen
bütçeyi götür Cengizlere, 5li çeteye dök, sıkıntıya düşen
milyonlardan helallik iste!
Değerli milletvekilleri, 7nci maddeyle, 18
yaş altı vatandaşlarımız bireysel emeklilik sistemi
kapsamına alınıyor. Bunu kimden bekliyorsunuz, bu ödemeyi kim
yapacak hem de salgın döneminde? Tasarruf edecek geliri olması
lazım ki vatandaş bunu yapabilsin. Siz hangi ülkede
yaşıyorsunuz? Bilmiyor musunuz milyonlarca ücretli
çalışanın aylık gelirinin asgari ücret düzeyinde
olduğunu? Kayıt dışı istihdam edilenlerin asgari ücret
bile elde edemediğini bilmiyor musunuz? Ücretsiz izne
çıkarılanların günlük 50 lira açlık ücretine mahkûm
edildiğini, her 4 gençten 1inin işsiz olduğunu, geniş
tanımlı işsiz sayısının 9,2 milyona
ulaştığını, halkın çarşı pazarda
yaşadığı enflasyonun yüzde 50 olduğunu,
vatandaşın karnını bile zor doyurduğunu; bunları
bilmiyor musunuz? Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz?
İnsanlarımızın tasarruf yapacak hâlinin
kalmadığını bilmiyor musunuz? Bal gibi biliyorsunuz ancak
amacınız, sosyal devletin kamusal bir görev olarak yapması
gereken işi vatandaşın sırtına yüklemek; amaç, sosyal
güvenlik ve emeklilik sisteminin piyasalaştırılması ve
özelleştirilmesi; amaç, çalışanın değil, sermayenin
ihtiyaçlarının karşılanması.
Değerli arkadaşlar, size güncel bir örnek
vermek istiyorum. Muğladan bir kardeşimi aradım geçen hafta,
sordum, bana söylediği şu: Bireysel emeklilikte yedi yılda 40
bin lira biriktirmiş, bugün BESten çıkmak istediğinde devlet
katkısının yüzde 65i kesiliyor yani 6 bin lira kesinti oluyor.
Peki, bu kişinin devlet katkısından yüzde 100 faydalanması
için ne gerekiyor diye baktığımızda on yıl ve 56
yaş şartı isteniyor. Zorunlu Tasarruf Fonu gibi, Konut Edindirme
Fonu gibi geçmişteki örnekler başarısız olmuştu.
Türkiye gibi reel asgari ücretin düşük seviyelerde olduğu ülkelerde
bu tasarrufların artırılması akılcı bir
yaklaşım değildir. Bunun yerine kullanılabilir gelirin
artırılması üzerinden bir politika üretilmelidir.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı dedi ki: Sıkıntıya düşen olduysa
hepsinden helallik istiyorum. Olduysa ne demek Sayın Erdoğan?
Vatandaşı ne kadar desteklediniz de olmayacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Teşekkür
ederim Başkan.
Bu dönemde halk bir yandan canıyla
uğraşırken, bir yandan da biriken kiraları, biriken
faturalarıyla boğuşurken, Ya sabır çekip Bugünler
geçer. diye fedakârlık yaparken siz ne yaptınız? Siz, büyük bir
kibirle lebalep kongrelerle düşmekte olan vaka sayılarını
yeniden hortlattınız, canları pahasına gece gündüz demeden
Covid-19la mücadele eden sağlık çalışanlarının
emeğinin üzerine sünger çekebilme vicdansızlığını
gösterdiniz. Sayın Erdoğan, kuruttuğunuz dereler,
kestiğiniz ağaçlar, yuvasını bozduğunuz kuşlar
bile sizden alacaklı iken yirmi yıldır parasını,
umutlarını, hayallerini, gelecek planlarını
çaldığınız 83 milyon nasıl helallik versin size?
Sermayeye alın terini, kanını, canını helal
kıldığınız, emeğini hiçe
saydığınız işçi nasıl helallik versin size? Kurt
kışı geçirir ama yediği ayazı da unutmaz, ilk
yapılacak seçimde unutamadığını da göreceksiniz.
Saygıyla selamlıyorum herkesi. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde yer alan
aşağıdaki ibaresinin aşağıda bulunan
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Abdullah Koç Oya
Ersoy Murat
Çepni
Ağrı İstanbul İzmir
Erol Katırcıoğlu Mehmet Ruştu Tiryaki
İstanbul Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurunuz Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun teklifindeki 9uncu madde turizm sektörünün
kamuya olan borçlarının faizsiz ertelenmesine ilişkin olmakla
birlikte yani olumlu bir şekilde karşılamakla birlikte
Türkiyenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve çöküş gözetildiğinde
özellikle KOBİlerin ve diğer esnafların da bu yönlü bir
düzenlemeye tabi tutulması gerektiğini burada belirtmek istiyorum
değerli arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri; Türkiye birçok anlamda
bir kaosu yaşıyor, ekonomik kaos yaşıyor, toplumsal kaos
yaşıyor ve ekonomik kriz olarak nitelendirilen bu süreç esasında
bir ekonomik kriz değil, bir ekonomik çöküştür, bir yönetememe
meselesidir.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede günlük
açılan icra ve iflas dosyası sayısı 2 binlere
yaklaşmış durumdadır yani her gün icra daireleri, esas
sayısı 2 bine kadar ulaşan dosyayla karşı
karşıya kalmaktadır. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonunun verilerine göre 2021 yılının ilk
çeyreğinde kapıya kilit vuran esnaf sayısı 30 bine
yaklaşmış durumdadır; öte tarafta, ilk çeyrekte kapanan
şirket sayısı 4.620, gerçek kişi ticari işletme
sayısıysa 7.621 olmuştur.
Değerli arkadaşlar, yine, Mart 2021
döneminde mevsim etkisinden arındırılmış olan
işsizlik sayısı 10 milyona yaklaşmış
bulunmaktadır. Yine KOBİlerin kredileri 662 milyar 540 milyon
TLyken bu rakam bu yıl aynı dönemde 879 milyar 284 milyon TLye
ulaşmış bulunmaktadır. Bankaların takibe
düşmüş olan alacakları sene başından bu yana 150
milyar lira seviyesine âdeta demirlenmiş, neredeyse her 3 kişi
bankaya ve bankalara borçlu hâle gelmiştir değerli arkadaşlar.
TÜİK verilerine göre 2020 yılında 7 milyon 362 bin olan
işsiz sayısı, değerli arkadaşlar, birinci çeyrekte 9
milyon kişiyi aşmış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu Hükûmet halkı
aç bıraktı, milleti sefilliğe doğru sürükledi ve halk
gerçek bir şekilde yoksulluğa sürüklenmiş durumdadır.
Değerli arkadaşlar, bu aslında bir yönetememe krizidir; bu
aynı zamanda bir ekonomik kriz değildir, bir ekonomik çöküştür.
Ekonomik çöküşün gerçek anlamdaki çözüm yeriyse değerli
arkadaşlar, derhâl halkın hakemliğine müracaat etmektir. Bu
işin başka çaresi yoktur, başka çözüm yolu da yoktur, ne
yazık ki kalmamıştır.
Değerli milletvekilleri, bakın, hukuk
askıdadır, adalet yok konumundadır. Halkın adalete olan
güveni sarsılmış ve yok derecededir. Bakın, son günlerde
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 7 üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçileceğine dair bir süreci biz yaşıyoruz.
Bakın, Anayasaya göre HSK üyelerinin seçimi Buradaki bir uzlaşmayla
ancak seçilebilir. şeklinde bir hüküm söz konusudur. Bakın, biz HDP
dışında olan 4 partinin uzlaşmasıyla, maalesef, Karma
Komisyonda HSK üyeliği için parti kartını cebinde
taşıyan kişilerin seçimi usulüyle karşı
karşıya kaldık.
Değerli arkadaşlar, Türkiyedeki adalet
sistemi, gerçek anlamda, adalet niteliğini yitirmiş durumdadır.
Bu adalet niteliğini yitirmiş olan bir yapının gerçek
anlamda adalet düzenine çekilebilmesinin tek yolu, HSK üyeliğinin gerçek
anlamda ancak halkın ve bütün halkların uzlaşısıyla
seçiminin sağlanmasıdır. Millet Meclisinde bulunan bütün
partilerce parti kartını cebinde taşımayan, gerçek anlamda
hukuk kişiliğini taşıyan ve gerçek anlamda tarafsız ve
bağımsız olabilecek olan hukuk insanları arasında
seçim yapılması gerekmektedir. Ama ne yazık ki bu mevcut olan 4
parti bu hususa riayet etmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Mevcut adalet sistemine
olan güvenin şu anda neredeyse yüzde 10lara düştüğü bir
ortamda, bu 4 partinin bu şekilde bir anlaşma yaparak, gerçek anlamda
bir partili yargıcı seçme yönünde olan bu
anlayışını biz reddediyoruz ve kabul etmiyoruz. Bakın,
adalet sistemi sorunludur, hukuk askıdadır. Bu şekildeki bir
anlayış, bu şekildeki bir tavır, Türkiyedeki mevcut olan
adalet sistemini daha da sorunlu hâle getirecektir. Gerçek anlamda hukuk
kişiliğini taşıyan, gerçek anlamda yargıç olan
kişilere ve aynı zamanda bu noktada olabilecek, bu görevi
üstlenebilecek olan yüzlerce, binlerce yargıca ve hukukçuya çok ciddi bir
şekilde haksızlık yapılmıştır; biz bunu
kabul etmiyoruz. Gerçek anlamda sorunlu olan bu olaya taraf olmuyoruz,
doğru ve dürüst bir hukuk sisteminin gerçek anlamda kurulması için de
elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölüm görüşmelerine
başlıyoruz. İkinci bölüm 10 ila 19uncu maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen,
İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurunuz Sayın Usta. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra
sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, bugün, tümü üzerinde konuşurken
orta vadeli programla ilgili yani kamu mali yönetimiyle ilgili reform
önerilerimizi sıralamıştık. Bunlar içerisinde -yine, bir
kısım arkadaşlar, olmayanlar için hatırlatmakta fayda
gördüm- orta vadeli program sürecinin erkene çekilmesinin faydasını
bir kez daha söylemek istiyorum. Yani bütçe sürecini başlatan doküman
dediğimiz -ve bütçe sürecinin nisanda başlaması, mayısta
başlaması gerekirken- orta vadeli programın eylülde, ekimde
açıklanması kadar saçma bir şey olamaz. Bunun orijinali de zaten
mayıstı, birtakım nedenlerle geciktirilmişti; bunu bu eski
hâline, normal hâline döndürmek lazım; bütün dünya uygulamaları da bu
şekildedir. Sorumluluğu üzerimizden atalım diye bir kez daha
hatırlatmak istiyorum. Bu sefer olmadı ama bundan sonra gelecek
torbalarınızda inşallah bunu getirirsiniz.
Şimdi, diğer bir husus -bütününde
konuşurken bir miktar üzerinde durmuştum- bireysel emeklilik
meselesi. Diğer konuşmacılar da bahsetti, bireysel emeklilik
sistemi ciddi ölçüde sisteme, daha doğrusu kamu maliyesine yük getiren bir
sistem hâline gelmiştir, bunun üzerinde tekrar durmak lazım. Burada
ne yapılıyordu 7nci maddeyle? Bireysel emeklilik sisteminin
kapsamı bir miktar daha genişletiliyordu. Şimdi ben şuna üzülüyorum:
Böyle bir sistem var arkadaşlar; bugüne kadar, 2013ten beri -2001de
başlıyor sistem de- yani yüzde 25 destek sisteminin
başladığı 2013ten beri 7 milyar dolar biz buraya para
vermişiz. Yani devlet bir yere para harcarsa
Hadi başında
yapmadı bu çalışmayı, hiç olmazsa ortasında, sonunda,
bir yerde der ki: Ya, tamam, ben buraya para harcıyorum bu kadar kıt
imkânlarla, bunun bana getirisi nedir? bunun hesabını yapması
lazım. Devletler böyle çalışır, akıllı hükûmetler
böyle çalışır; dünyanın her yerinde böyledir. Şimdi
böyle bir çalışma yok, ha bire sistemi genişletiyoruz.
Arkadaşlar, bunun üzerinde bir çalışılsın. Var mı
çalışmanız diye soruyoruz Maliye Bakanlığına,
Yok. diyor. Sigorta Kurumuna soruyoruz: Var mı çalışma? Yok.
Bu kadar çalışma olmadan bu paraları
Yani milletin iliğine
kadar hissetmesi
Bak, şimdi, akaryakıt zammı yapıldı,
birazdan konuşacağız. Milletten bu şekilde
topladığımız paraları bu kadar kolay
harcamayalım. Bakın, ben yurt dışı tasarrufların
artırılması konusunda son derece hassas olan bir
makroekonomistim. Biz bu sistemi, tasarruf oranlarının yüzde 14
olduğunu düşündüğümüz, daha doğrusu bildiğimiz, daha
doğrusu TÜİKin bize Arkadaş, tasarruf oranlarınız
yüzde 14-15. dediği zamanlarda kurduk. Şimdi, yurt
dışı tasarruf oranlarının
TÜİK 2016da bir
gecede bir değişiklik yaptı, dedi ki: Yüzde 25miş,
pardon. E, şimdi, yüzde 25se evet, hâlen bir kısım ülkelere
göre düşük olabilir ancak makul bir seviyeye gelmiştir. Tasarruf
oranlarını artırmayalım demiyorum -başka konuşmalarda
tasarruf oranlarının artışını- ama bu kadar
maliyetli bir tasarruf oranı artışı üzerinde
durmamamız lazım. Sistem genişletiliyor. Ben şunu net bir
şekilde görüyorum: Artık, sistem Hükûmetin kontrolünden
çıktı -bireysel emeklilik sistemi için söylüyorum- tamamen bu
işi özel sektör firmalarının -tamam mı- yönettiği,
politikasını belirlediği, her şeyini belirlediği bir
sistem hâline geldi. Yazıktır günahtır, bu milletin
parasıyla
Bu işte dikkatli olalım. Esas teşvik edecek
unsur
Bakın, yüzde 25i devlet veriyor, vatandaşa gelmiyor -az önce
örnekleri verildi- bunun önemli bir kısmı. 3 tane kesinti var: Bir,
fona giriş kesintisi; iki, her ay yatırılan katkı
payından yüzde 2 kesinti; bir de toplam fon varlığı
üzerinden tekrar kesinti. Şirketlere çalışıyoruz; devlet
veriyor şirkete gidiyor, millet
Yani aslında siz paranızı
bir mevduata yatırsanız -en basit bir şey- bundan daha fazla
kazanıyorsunuz. Esas teşviki burada yapacağız, bu
kesintilerin azaltılması lazım. Sistemin daha verimli
çalışmasını sağlayacak düzenlemeyi biz Hükûmetten
bekliyoruz. Yani bu kadar başıbozuk olmasın. Neyse burada çok
fazla vakit kaybettik.
Ekonominin temelinin hep güven olduğunu
söylüyoruz. Az önce bir konuşmacı söyledi -ben de ifade edecektim-
dedi ki: Ya, bu kadar çok istihdam teşviki çıkartıyoruz ama
istihdam düşüyor. Net bir şekilde istihdam düşüyor belli bir
periyoda baktığınız zaman. O zaman güveni oluşturmak
lazım önce, yani güvenin olmadığı yerde yatırım
olmaz, verdiğimiz teşvikler çok fazla bir şey ifade etmiyor.
Hükûmet güzel bir şey söyledi -bizim de önerilerimiz hep bu çerçevedeydi-
dedi ki: Ya, istihdam teşvikleri çok parça parça, bu akıl alacak
gibi değil, biz bunu sadeleştireceğiz eylem planında.
Dedik ki: İşte, hiç olmazsa bir tane güzel bir madde var. Ama hemen
arkasından -şu anda o da geçti- bir istihdam teşviki getiriliyor
ki aklın alması mümkün değil. Yani Sadeleştireceğim.
dediklerinde en karmaşığını getirdiler. Şimdi,
bir de çok alınabilecek mi? Değil. Yani kredi alabilmek için,
insanların hiçbir yerde kredi alma imkânı kalmadıysa teşvik
almasını, istihdam yapmasını bekliyoruz. Temmuzdan sonra
diyor. Kardeşim ya hiç olmazsa yılbaşı yap o zaman, madem
istihdam artışı... Yeni bir firma kuruldu, mart ayında
firma kurdunuz, 50 kişi çalıştırmaya
başladınız, bu teşvikten faydalanamıyorsunuz. Niye?
Temmuz... O zaman herkes neyi bekler? Ya, bir teşvik çıksın da
yatırımı öyle yapayım. diye bekler. Yatırım
yapanı cezalandıran bir teşvik sistemi olur mu? Bu hâle
dönüşmüş bir teşvik sistemi. Bu maddeye bakılması lazım
çok net bir şekilde.
Şimdi güven diyoruz. Güveni oluşturmak
için bugün elimizde bir fırsat vardı; içerideki müzakerelerde de
söyledik, Plan ve Bütçe Komisyonunda da anlattık, dedik ki:
Arkadaşlar
Şu, işte FİK veya FİKKO dediğimiz
maddeler geçti ama bunlar önümüze tekrar gelebilir. Zaten biz nihayetinde
tarihe not düşelim. Yani bu işlerin içerisinden geldik,
yıllarımızı bu işlere verdik. Finansal İstikrar
Komitesiyle yapılan çarpıklıkları söyledik zaten. Yani
Komiteyi bir kurdunuz, bir kaldırdınız, bir daha kurdunuz,
şimdi tekrar yapıyorsunuz; yapıp, yapıp şey
yapıyorsunuz. Şimdi, bir arkadaş ne dedi? Dedi ki: Hayat
akıyor, o yüzden bir şeyi yapıyorsak bir daha yapıyoruz.
Arkadaşlar, gülünç duruma düşmeyelim; bu hayatın
akışından kaynaklanan sorunlar yüzünden değişiklik
yapmıyorsunuz; hatalar, yanlışlar
EKKyi
kaldırıyorsun, şimdi EKK kuracağım. diyorsun;
Finansal İstikrar Komitesini kaldırıyorsun, tekrar kuruyorsun;
çekle ilgili düzenlemeyi yanlış yapıyorsun, tekrar
yapıyorsun. Bunun hayatın akışıyla ne alakası
var? Yaptığınız hatalar
Hayat akışı bu
değil. Elbette, zaman içerisinde mevzuat değişikliği
gerekir ama bunlar o değil; bu yapılanlar yanlış,
öngörüsüz, bir gün sonrayı görmeden yapılan düzenlemelerin
getirdiği yasama yükü, ekonomiye getirdiği yük. Çek düzenlemesi, bu
çok sembolik bir şey oldu ama bunu vatandaş aniden ve çok
yakından hissettiği için
Aslında, bunun gibi birçok mesele
oldu. Yani ticari hayatı tamamen durduran bir düzenleme buradan çıkabiliyor,
Ticaret Bakanlığı böyle bir şey getirebiliyor. Ülkede kurum
kalmadı.
Şimdi, güven oluşturmak için bir şey
yapılabilir. Finansal İstikrar Komitesiyle ilgili Sayın Berat
Albayrakın, hiç olmayacak bir şekilde, bağımsız
kurumlara müdahale anlamı taşıyan net, anlamı
taşıyan değil- Müdahale edeceğiz. Cumhurbaşkanı
her şeye müdahale eder. dediği bir madde vardı. Şimdi, o
Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesini madem yeniden organize
ediyoruz, arkadaşlar, yapmayın, etmeyin, şu beşinci
fıkrayı çıkarın buradan dedik,
çıkarttıramadık. Bu yapılmış olsa, bakın,
piyasaya bir güven verecektiniz. Tabii, bunlarla o kredibilite
açığını gidermek çok mümkün değil ama en azından
piyasa şunu görecek, diyecek ki; hadi, Hükûmetin çok fazla kredibilitesi
yok, Sayın Erdoğanın da kredibilitesinin kaldığına
inanmıyorum ama Sayın Lütfi Elvana şöyle bir güven
doğacaktı piyasada: Ya, Lütfi Bey iyi niyetli bir şekilde bir
şeyler yapmaya çalışıyor, bakın, arızaları
düzeltiyor. denilecekti. Kendisine de mesaj attım, bunları düzeltin
dedim fakat olmadı. Yani Cumhurbaşkanının her türlü kuruma
müdahale edeceğine, bağımsız otoriteler dâhil, Merkez
Bankası dâhil
Ya, biraz akıllanmak lazım. Çektiğimiz
sıkıntılardan 128 milyar doları böyle heba ettik;
şimdi bunu düzeltin, hiç olmazsa piyasaya güzel bir mesaj verin de
Ümmetimuhammed rahatlasın diyoruz; olmuyor, yapmıyorlar.
Bu durumda, tabii, güven oluşmayınca Türk
lirası korumasız, rezervimiz bitti, 128 milyar dolar gitti. İki
tane koruma kalkanı vardır millî paranın, bir tanesi rezervdir,
diğeri de faizdir. Faiz yüzde 19, zaten gideceğimiz bir alan yok yani
bu Başkanın da faiz artırabilecek zaten bir pozisyonu yok.
Dolayısıyla millî para korumasız hâle gelmiştir, Türkiye
ekonomisinin bağışıklık sistemi çökmüştür. Bundan
sonra olacak her şeyi artık yansıtmak durumundayız. Tarihî
bir zam yapıldı şu anda akaryakıt fiyatlarına
-yarın onunla ilgili daha detaylı bir açıklama
yapacağım için burada şimdi girmeyeceğim- yani bu, tepeden
tırnağa her şeye zam demektir tabii çünkü yirmi yıllık
bir iktidar, bakın, iki yıllık olsa bir şey demem ama
Burada çıksın, söylesin bana ulaştırmayla ilgili
arkadaşlar: Türkiyede demir yolu ulaştırmasında ne kadar
mesafe katedildi şu yirmi yılda? Her şeyi kara yoluyla taşıyoruz,
tamamen dışa bağımlı olduğumuz bir alan üzerinden
taşıma yapıyoruz ve buraya geliyoruz, bundan sonra çok yüksek
zamlar yapıyoruz, sonra Enflasyonu nasıl durduracağız?
diye düşünüyoruz.
İstihdam teşviki meselesinde tekrar
önerimizi söylüyorum: Arkadaşlar, istihdam teşvikleri çok
parçalı hâle gelmiştir ve verimli olmaktan
çıkmıştır, eğer paramız varsa bunların
hepsini toplayalım. Şu anda bütün ekonomi için -eski, yeni
yatırım; şu yatırım, bu yatırım- yüzde 5 bir
indirim yapıyoruz, değil mi? Bu 5i 6 yapalım, 7 yapalım;
Türkiye'nin ihtiyacı olan bu. OECDnin de bizim gittiğimiz bütün
Türkiye incelemelerinde bize söylediği, tavsiye ettiği şey
buydu. Dolayısıyla Türkiye'nin bunu yapması lazım. Buradan
tekrar Hükûmete bu anlamda, bu önerimizi söylemek istiyorum.
Diğer bir husus: Şimdi, turizmcilere
destek verildi. Tabii, bu sıkıntılı dönemde sektörlere
verilen desteklere hiçbir itirazımız yok ancak burada
yaptığımız -biliyorsunuz- iki yıl üst üste -kira
diyelim genel olarak- devletin kiracısı olan otellerden kiraları
almayacağız, daha doğrusu bir yıl faizsiz
erteleyeceğiz. O zaman bu uygulamayı, gelin esnaf için de
yapalım, çiftçi için de yapalım. Çiftçiler -daha burada
yapıldı- bas bas bağırdı; çiftçilerin Tarım Kredi
faizleri, borçları tefeci faizi üzerinden yapılandırıldı
arkadaşlar. Devletin biraz adil olması lazım. Dolayısıyla
yaptığımız şeyde
Yani sesi çok çıkanın, çok
gürültü yapanın veya Hükûmet üzerinde çok etkili olanın bir
şeyleri kopardığı, diğerlerinin
koparamadığı bir kamu yönetimi anlayışından
vazgeçmek lazım. Bu anlamda da Hükûmeti adil olmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERHAN USTA (Devamla) Bu bölgesel kalkınma
idareleriyle ilgili olarak da biliyorsunuz, GAP vardı, sonradan da 3 tane
daha bölgesel kalkınma idaresi kuruldu. Bunların kurulması safhası
içerisinde bulunmuş eski bir bürokrat olarak söylüyorum, bunlar beş
yıl için kurulmuştu. Bu bölgelerde, DAP, KOP ve DOKAP bölgelerinde
devam eden büyük projeler vardı. Bunlar tamamlanınca bunların da
kendiliğinden kaldırılması düşünülüyordu. Hadi olmadı,
bir beş yıl uzatıldı bu. Şimdi tekrar o beş
yıl üzerine bir on yıl daha uzatma geliyor. Şunu düşünün:
Bir devlet memuru nasıl bakar bu mevzuya? Orada güzel maaş alan
arkadaşlar nasıl bakacak? Aman, bu bizim varlık sebebimiz, bu
projeler bitmesin. DAP, KOP ve DOKAP projeleri tamamlanmasın çünkü
tamamlandığı anda şeyler kaldırılacak. Yani
beş yıl için kurduğunuz -bu bir
başarısızlığın itirafıdır esas itibarıyla-
idarelerin hayatını yirmi yıl daha uzatıyorsunuz. Yirmi
yıl daha mı sürecek veya ilave bir on yıl daha mı sürecek
şu projelerin tamamlanması? Bir an evvel şu müteahhitlere,
bilmem nerelere paraları vereceğimize bu paraları şurada
hayırlı işlere harcasak ne olur diye insan sormadan edemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Sayın Başkan,
istismar etmek de istemem, hemen selamlıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
ERHAN USTA (Devamla) Dolayısıyla o zaman
şuna bakmak lazım: Bu idareler ne kadar verimli
çalışıyor diye bakılsın. Tabii, hiçbir şeyin
analizi yapılmadan kararlar alındığı için, bu idareler
de şimdi bu yatırımları tamamlamayacak. Orada ana
yatırımcı kurum değil zaten, bunlar koordinasyon yapacak.
Ya, koordinasyon yapacak kurumu -yirmi yıl uzatmanın- yirmi yıl
çalıştırmanın çok mantıklı bir şey
olduğunu ben düşünmüyorum. Bu anlamda ama maalesef, herhangi bir
çalışma yapmadan, bir analiz yapmadan buraya kanun teklifleri
getiriliyor. O yüzden de bir yaptığımız işi bir daha
yapıyoruz, bir daha yapıyoruz; 4 defa, 5 defa yapmak durumunda
kalıyoruz. İnşallah, akıllanırsınız diyorum.
Çok teşekkürler, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Baki Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra
sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara
İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine konuşma
yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekran başında bizleri izleyen
yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.
Tüm insanlığı etkisi altına alan
coronavirüs salgınıyla birlikte küresel anlamda ekonomi dengeleri
değişmiş, ülkeler ekonomik reformlara yönelmek zorunda
kalmış ve dolayısıyla birtakım düzenlemelere ihtiyaç
duyulmuştur. Şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle,
ülkemizde salgın sonrası dönemin yapılanmasına uygun,
sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli büyümenin sağlanabilmesi için
hazırlanan ekonomi reformları paketiyle makroekonomik istikrarın
temini, rekabetçi üretim, verimlilik artışları; şeffaf,
öngörülebilir ve hesap verilebilir yönetişim amaçlanmaktadır.
Bu kapsamda, teklifle, bütçe hazırlık
sürecinin sadeleştirilmesi kapsamında orta vadeli program ve orta
vadeli mali planın tek bir belge hâline getirilmesi teklif edilmektedir.
Bu kapsamda, 5018 sayılı Kanunun farklı maddelerinde
yapılan değişiklikle orta vadeli mali plan ibarelerinin
kaldırılmasına yönelik düzenleme yapılacaktır. Bu
değişiklikle beraber, mevzuatta orta vadeli mali plana yapılan
atıflar orta vadeli programa yapılmış sayılacaktır.
Bilindiği üzere, kısa bir süre önce Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 21 Nisan 2021
tarihli ve 73 sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesiyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hâlinde iki
ayrı bakanlık olarak yeniden
teşkilatlandırılmıştır. Yapılan bu
düzenlemenin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli
(1) sayılı cetvele işlenmesi görüşmekte olduğumuz
teklifle öngörülmektedir. Ben de bu vesileyle bir kez daha buradan, göreve
atanan Bakanlarımıza başarılar diliyor, ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, yapılması
öngörülen bir başka düzenleme ise 5411 sayılı
Bankacılık Kanunuyla ilgili. Teklifle yapılacak olan
değişiklikle Finansal Sektör Komisyonunun kaldırılması
öngörülmektedir.
5684 sayılı Sigortacılık
Kanununda yapılan düzenlemelerde ise sigorta ve reasürans yani ikili
sigorta teminatı bulunamayan riskler ve özellik arz eden riskler için daha
hızlı çözüm üretilebilmesi amacıyla Özel Riskler Yönetim
Merkezinin kurulması amaçlanmaktadır. Teklifle, merkezin yönetim
kurulunun kimlerden oluşacağı ve üyelere toplantı ücreti
ödenmesinin düzenlenmesi sağlanacaktır.
Cumhurbaşkanlığı kararıyla merkezin, Doğal Afet
Sigortaları Kurumuna ve Tarım Sigortaları Havuzuna ikili sigorta
teminatı verebilmesi veya bu kurumlardan ikili sigorta desteği
alabilmesi teklif edilmektedir. Terör, savaş hâli, doğal afetler ve
benzeri olağanüstü durumlarda yurt içinden veya uluslararası
piyasalardan sigorta veya ikili sigorta teminatı sağlanamaması
ya da sağlanmasında güçlük bulunması ve
Cumhurbaşkanlığının gerekli görmesi hâlinde sivil hava
ve deniz ulaşım araçları için Hazine ve Maliye
Bakanlığınca sigorta veya ikili sigorta teminatı
sağlanmasına karar vermeye Hazine ve Maliye
Bakanlığının yetkilendirilmesi öngörülmektedir.
Bir başka maddeyle, mevcutta faaliyet
göstermekte olan havuz, organizasyon veya iş birliği
mekanizmalarının Özel Riskler Yönetim Merkezi bünyesine geçmesi ve
bunların yapmış olduğu görevlendirme ve sözleşmelerin
kendiliğinden sona ermesi sağlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz teklifle çek ibraz yasağında düzenlemeler
öngörülmektedir. Teklifle, ibraz süresinin son günü 30 Nisan 2021 ila 31
Mayıs 2021 tarihleri arasına isabet eden veya ibraz süresi bu
tarihler arasında başlayan çeklerin ibraz süresinin 31 Mayıs
2021 tarihine kadar durması, çeklerin belirtilen tarihler arasında
ibraz edilmesi ve çek karşılığının tamamen
bulunması hâlinde ödeme yapılması ancak çek karşılığının
bulunmaması veya kısmen bulunması hâlinde ise Karşılıksızdır.
işlemi yapılmaması, belirtilen tarihler arasında ibraz
edilemeyen veya ibraz edildiği hâlde
Karşılıksızdır. işlemi yapılmayan çeklerin
1 Haziran 2021 tarihinden itibaren kalan ibraz süreleri içinde ibraz
edilebilmeleri sağlanacaktır.
Bu düzenlemelerin yanında,
esnaflarımızın başlıca taleplerinden biri olan sicil
affına değinmek istiyorum. Bize göre, özellikle de salgın
döneminden etkilenen esnaflarımıza derin bir nefes aldıracak kapsamlı
ve uygulaması tercihe bırakılmayacak bir sicil affının
sağlanması gerekmektedir. Birçok esnaf bankalara gittiğinde kara
listede olduğu için kredi kullanamamaktadır çünkü daha önceki
yıllardan kredi kartı, kredi ve benzeri gibi ödemeleri
aksadığı için daha sonra borçlarını ödemiş
olsalar dahi kara listeye alınmaları sebebiyle bu durumdan
kurtulamamaktadırlar. Bize göre, genel ya da en azından pandemi
dönemine ait borçları kapsayan sicil affı esnafımıza can
suyu olacaktır diye düşünüyorum.
Bunun yanı sıra, uzun süredir iş
dünyası, vergi mükelleflerimiz ve sivil toplum
kuruluşlarımız yoğun bir şekilde matrah
artırımı yapılmasını talep etmektedirler. Vergi
mükellefleri açısından kasko sigortası niteliğinde olan
matrah artırımının, özellikle de böylesi bir dönemde
ekonomide oluşabilecek daralmaların ve olası iş gücü kayıplarının
önüne geçilebilmesi için bir an önce yapılması gerektiğini
düşündüğümüzü belirtmek istiyorum.
Son olarak, Doğu Anadolu Projesi, Doğu
Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi Kalkınma İdarelerinin
görev sürelerinin uzatılması konularında düzenlemeler
yapılmaktadır. Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi
ve Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdareleri, 2011
yılında beş yıllık süreyle kurulmuş, bu süre
verilen yetkiye istinaden Cumhurbaşkanı kararıyla beş
yıl uzatılmıştır. Bu idarelerin görev süreleri yasal
olarak 8 Haziran 2021 tarihinde sona ermektedir. Teklifte getirilen
düzenlemeyle bu idarelerin görev sürelerinin Cumhurbaşkanı
kararıyla beş yıllık uzatma yetkisine ek olarak 2 defa daha
beşer yıllığına uzatma yetkisi verilmektedir.
Sözlerime son vermeden önce bir Kayseri Milletvekili
olarak, bir Kayseri sevdalısı olarak da Kayserisporumuzun ligde
kalmasından dolayı, ağır şartlarda ligde
kalmasından dolayı diyeyim çünkü lig 42 hafta, 42 hafta içerisinde
tüm maçlara baktığımızda Kayserisporumuzun 15 puana
yakın puanı maalesef çeşitli sebeplerden dolayı bize göre
gasbedilmiştir. Bunun için de Kayserisporumuzun ligde kalmasından
dolayı -son hafta da olsa- başta Başkanımız Berna
Gözbaşı olmak üzere yönetim kurulumuzu, teknik heyetimizi, futbolcularımızı
ve Kayserisporumuzun vefakâr, cefakâr taraftarı, Kapalı Kale
taraftar grubunu tebrik ediyorum. Kayserispor her zaman bu ligde olmayı
hak eden bir takımdır diye düşünüyorum ve inşallah önümüzdeki
sezonda bu tarz hataların yapılmayacağını ümit ediyorum.
Kayserisporumuza da önümüzdeki sezonda başarılar diliyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak da söz konusu
teklifi olumlu değerlendirdiğimizi söylemek istiyorum,
desteklediğimiz söylemek istiyorum. Vatanımıza ve milletimize
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz
ediyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Aslında her seferinde gerek geneli üzerine
konuşurken gerek bölümler üzerine konuşurken özellikle Plan ve Bütçe
Komisyonunda torba yasayla beraber getirilen maddelerle ilgili
sıkıntılarımızı dile getiriyoruz. Şunu
söyleyebilirim: Artık siz de farkındasınız, gerçekten bu
işin yeni sistemle beraber yürümediğinin, gidemediğinin
farkındasınız ama fark etmenize rağmen yüzleşmek
istemiyorsunuz çünkü başka yerden gelen maddeler noktasına, virgülüne
kadar değiştirilmek istenmiyor.
Şimdi, az önce tekrar sevgili Koç 9uncu madde
üzerine konuştu, ben ikinci bölüm üzerine konuşacağım fakat
oraya değinmeden geçmeyeceğim turizmle ilgili. Para getiren
işlerde ve özel sektörün olduğu işlerde erteleme yapıyorsunuz
ama kendi alın teriyle çalışanlarda yapılandırma
yapıyorsunuz. Ertelemede faiz almıyorsunuz, borcu öteliyorsunuz;
yapılandırmada faiz alıyorsunuz. Çiftçi mağdur, zaten
kuraklık da geldi. Çiftçiye diyorsunuz ki: Borcunuzu
yapılandıralım, şu kadarını hazine
karşılayacak, şu kadarını siz ödeyeceksiniz. Faize,
tefeciliğe özendiriyorsunuz. Öğrenciler diyor ki: Okul yok, zor
durumdayız. Kredi borcunu yapılandır, düzeltme yok. Esnaf BAĞ-KUR
borcunu ödeyemeyecek, yapılandırıyorsunuz. Taksicisinden tutun,
berberine, kuaföründen tutun, kıraathanesine, kahvecisine kadar hepsine
yapılandırma diyorsunuz, öteleme yok. Peki, bu
Bakanlığın ismi ne? Kültür ve Turizm Bakanlığı
ama Bakanın kendisi turizmci, onunla ilgili ertelemeyi
düşünüyorsunuz. Ya, özel tiyatrolar kapanıyor, tiyatrocular intihar
ediyor; müzisyenler intihar ediyor, onunla ilgili bir şey yok mu?
Bakanlığın kendisi bile kültürü bir sosyal faaliyet gibi
görüyor. Turizm deyince aklına lüks oteller, deniz, dolar, kumdan
başka bir şey gelmiyor. E, kültürle ilgili, tarihle ilgili... Üstüne
üstlük Dışişleri Bakanı diyor ki: Turistin göreceği
her yer aşılanacak, her kişi aşılanacak. Peki,
görmeyeceği? Peki, bu insanlar ne yapıyor? İnsanlar gidip
çalışıyor. 16 milyon kişi on yedi günde
çalıştı, bir aşıdan söz eden olmadı bizler
dışında ama ne diyorsunuz? Keyfine bak! Keyif
(x) Yok, yok gerçekten. (HDP
sıralarından alkışlar) İyi ki
kaldırdınız o şeyi, bunu düşünelim. Turizm denince
garson aklınıza gelmiyor, esnaf aklınıza gelmiyor, orada
çalışan bahçıvan aklınıza gelmiyor; kimse
aklınıza gelmiyor, sadece otel sahipleri aklınıza geliyor.
Oradaki esnafla ilgili bir düzenleme yapın, stopajını, o da yok.
Şimdi, bir diğeri, orta vadeli planlama,
orta vadeli projeler. Yani bunlarla ilgili düzenleme getiriyorsunuz ve Yeni
Ekonomik Programda da o var. Ya, hiç bunlarla birleştirmeyle ayrışmayla
düşünmeyelim, ele almayalım çünkü her yapılan plan, her
yapılan proje neye takılıyor? Belli bir yerden çıkan
kararlara takılıyor, takıldığı için de bir
gelişme olmuyor. Bir ülkede Maliye Bakanları bir gecede
değişiyorsa, Merkez Bankası yöneticileri 4 kez
değişiyorsa, TÜİK Başkanları değişiyorsa,
borsa başkanları değişiyorsa vallahi ne ortası ne
yenisi hiçbir program tutmaz, tutmuyor da. Nitekim bu yıl için hedef neydi
enflasyon için? Şu anda TÜİK, hiçbirimizin güvenmediği TÜİK
yüzde 17 diyor, Yeni Ekonomik Programda yüzde 7. Kim, kiminle dalga geçiyor
ya? Markete gittiğinizde ne olduğunu görüyorsunuz.
Bir diğeri, burada 12nci madde, Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının
bölünmesi. Doğru, bakanlıklar ne kadar daha kendi ilgi
alanlarıyla ilgili çalışırsa çok doğru ama
bakanlıklar şu anda iş yapmıyor. Ya, tarımla ilgili
soru soruyorsunuz, terör diyor; depremle ilgili soruyorsunuz, terör diyor;
gençler mutsuz diyorsunuz, terör diyor; aile diyorsunuz, terör diyor;
kadın diyorsunuz, terör diyor. Ya, bu ülkede en başta kadınla
ilgili söylemi, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı,
Cumhurbaşkanı dedi ki: Bundan sonra kadın
bakanlığı diyecek. Kadın bakanlığını
siz kaldırdınız, İstanbul Sözleşmesini siz geri
çektiniz. Yani bizim HDPde Kadın Meclisi, muhalefetteki kadın
vekiller sürekli bu konuyu gündeme getiriyor. Şimdi, tekrar
Bakanlığı böldünüz, sosyal politikalardan sosyal hizmetlere
getirdiniz yine bir şey yok, kadınla ilgili hiçbir şey yok.
Çünkü kafanızdaki kadın kurgusu aileyle iç içe gelmiş. Ama bu
ülkede kadın bakanlığına ihtiyaç var. Çalışma
Bakanlığı
Ya, bunun ismini Çalıştıranların
bakanlığı yapalım. Ya, İşsizlik Fonuyla ilgili
bir düzenleme yapılıyor mu? İşsizlik Fonu giderek
işverenden nemalanacakları bir şeye dönüştü. Asgari ücretli
sayısını düşürebilir miyiz, vergisinde bir düzenleme
yapabilir miyiz; bununla ilgili çalışmıyor Bakanlık. Ya,
sağlık emekçileri bu pandemi döneminde ölüyorlar, tükeniyorlar,
meslek hastalığı için Çalışma Bakanlığı
bir düzenleme yapmıyor. Böyle Çalışma Bakanlığı
mı olur? Sendikalarla mı oturuyor? Yok. Esnek çalışmaya
var, sendikasız çalışmaya var. O zaman bunun ismi
Çalıştıranların, sermayenin bakanlığına dönüşsün.
Bunu yapmadığınız sürece gidemezsiniz.
Bir diğeri Özel Risklerle İlgili Yönetim
Merkezi, 14üncü, 15inci madde. Şimdi, isme
baktığınızda Özel Riskler Yönetim Merkezi. Ya, Türkiyede
yurttaşlar en büyük riskte yaşıyor; açlıkla, yoksullukla
karşı karşıya nasıl yaşayabileceklerini
düşünüyor. Risklerin en büyüğü bu. Bu pandemi koşullarında toplu
taşımaya binip 3 bin lira para için gidip gelenler en büyük riski
yaşıyor. Sabahleyin kendi iş yerini açıp akşam hiçbir
siftah yapmadan eve gittiğinde çocuklarına nasıl yemek
yedireceğini düşünenler en büyük riski yaşıyor. Şimdi,
buradaki risk ne? Biliyorsunuz, yurt içinde, yurt dışında
insanlar bir iş yaptığında sigorta yapmak istiyor. Sigorta
için ne yapacaksınız? Ya para vereceksiniz ya bir teminat
göstereceksiniz ve bu riskle ilgili bir düzenleme yapılacak. Peki, burada
ne? Yurt dışından veya yurt içinden özel başlıklı
konular için gelenlere şirketler sigorta yapmıyor. Diyor ki: Ben
güvenmiyorum. Nedir? Akkuyuda nükleer santral. Diyor ki: Ben bunu nasıl
sigortalayayım? Bir felaket olursa ben bunun altından kalkamam. Veya
Kanal İstanbul şimdi konuşuluyor. Gelmiyor, güvenmiyor çünkü bir
ülkede güven ortamı yoksa şirketler de gelmiyor. Para kazanan
şirketler güven ortamı istiyor. Güven ortamı nedir?
Barıştır, huzurdur, demokrasidir. Bu olmayıp keyfiyete,
baskıya, yolsuzluğa, yozlaşmaya, her an yirmi dört saatte her
şeyin değişebileceğine inanan yönetimlerde insanlar gelmek
istemiyor. Peki, çözüm ne? Özel Riskler Yönetim Merkezi. Ya, bu Kamu İhale
Kanunu sürekli değişiyor. Şimdi burada da ne yapılmış?
Bütün yetki Cumhurbaşkanında. Hazine ve Maliye Bakanlığı
önerecek, Cumhurbaşkanlığı onaylayacak. Peki, ne oluyor?
Burada gelir vergisi yok, kurumlar vergisi yok, veraset vergisi yok, resmî harç
vergisi yok, Kamu İhale Kurumundan da muaf ve Özel Riskler Yönetim Merkezi
diyor ki: Bu riski de ben üstleniyorum. Yani diyor ki: Ben istediğim
işi yaparım, riskli olduğunu ben biliyorum; yurt
dışından, yurt içinden kim geliyorsa ben bu riski
karşılıyorum, bir şey de olursa ben parayı veriyorum.
Kimin parasını veriyor? Bizim paramızı veriyor. Kime
veriyor? Rant sahibine veriyor. Yani bu da durumun ne kadar vahim olduğunu
gösteriyor.
Arkadaşlar, bakın, on yedi gün tatildi.
29unda -Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlar biliyor, buradakiler de
biliyor, vekilim de biliyor- çeklerle ilgili düzenleme yapıldı. Ya, toplam
beş gün, beş gün mesai işledi. Şimdi tekrar
değiştiriliyor. Ya, biraz demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum
örgütlerinin katılımıyla bir düzenleme yapılsın. Oraya
gelen şeyler, noktası, virgülü değişmeden buraya
geldiğinde, bunu bir daha yaptığımızda aslında
bu, yönetemediğinizin, insanlara
danışamadığınızın bir göstergesidir ve bu
Meclisi giderek işlevsiz bir notere dönüştürdüğünüzün
belgesidir. Ya, bu Meclis için üç hafta önce çıkmış bir
şeyi tekrar düzeltmek ayıp değil mi, günah değil mi bu insanlar
için? Hepimize saygısızlık değil mi? Ama çıt yok. Bunu
yapmadığınızda olmuyor.
Son olarak, DAP, Doğu Karadeniz Projesi ve
Konya Ovası Projesi
Bu ülkede cumhuriyet kurulduğundan beri belli
yerlerde ilerleme olmuyor; kimi zaman şark hizmeti, kimi zaman mecburi
hizmet, kimi zaman sürgün yeri, kimi zaman işte, özendirilecek yerler.
Türkiye değişiyor, dünya da değişiyor ama makas hep belli
bölgelerin aleyhine işliyor, belli bölgeler 10 kat gelişirken
diğer yerde 2 kat gelişme oluyor. Bakın, GAP, GAP, GAP.
deniyordu; hâlâ bitmemiş ama işin inşaat kısmı, rant
kısmı devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Şimdi,
Doğu Anadolu Projesi diyorsunuz, Doğu Karadeniz Projesi
diyorsunuz. Ya, bir kere, 100üncü yılına giden cumhuriyet için
proje kavramı, proje kelimesi hâlâ belli bölgeler, eşitsiz
bölgeler için kullanılıyorsa hepimiz için utançtır. Bir taraftan
proje deyip bir taraftan İkizdereyi yerle bir etmek kabul edilebilir
bir şey değildir. Bir taraftan Doğu Anadoludan tutun, her
yerinde eşitsiz bir şekilde insanlar mağdurken, insanlar suya
hasretken, insanlar huzura hasretken, insanlar hayvancılıkla ilgili
geçime hasretken siz proje dediğinizde gidemezsiniz. Proje
dediğiniz, dışarıdan gelen veya birkaç tane
firmayadır. İnsanlara yol döşetiyorsunuz, köprü
yaptırıyorsunuz, tünel yaptırıyorsunuz; hepimizin
paralarıyla yaptırıyorsunuz. Türkiyedeki eşitsizliklerin
çözümü demokrasiyledir, katılımcılıkladır,
şeffaflıkladır, birlikte konuşmakladır. Bunu
yapmadığınız zaman ilerleyemeyiz, gidemeyiz, huzura
eremeyiz.
Ne yapmamız lazım? Siz mevcut durumu
görüyorsunuz yani birilerinin videokasetlerinde size izah etmesine gerek yok.
Gelin, toplumla buluşun, görün. İnanın biz iş ve aş
buluşmalarında, her görüşmelerde gittiğimizde insanlar
sizin sonunuzun geldiğini söylüyor ve bittiğini gösteriyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı.
Buyurunuz Sayın Arı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bu torba yasa teklifi içerisinde, kamu arazilerine
yapılmış bulunan beş yıldızlı otellerin,
tatil köylerinin ecrimisil olarak ödemek zorunda kalacağı ücretlerin
2022 yılı 30 Kasım tarihine kadar ertelenmesi hükmü bulunmakta
yani bu otellerin hazineye ödemesi gereken ecrimisillerin yani
kiralarının bir yıl süreyle ertelenmesine dair bir hüküm. Bir
Antalya Milletvekili olarak, turizme yapılan her türlü desteğe tabii
ki biz de destek veririz. Ancak, burada, bu otellerin yani hazineden tahsisli
bu otellerin sahiplerinin de kim olduğunu ayrıca merak etmek de bizim
hakkımız. Şimdi, bu otellere bu ayrıcalık
tanınmakla beraber, turizm için belki destektir, böyle bakabiliriz ama
peki şahıslardan, şirketlerden kiralanan yani özel mülkiyete
tabi olan otellerin ki esas işletme olarak yüzde 80e kadar var olan bu
otellerin kiraları ne olacak? Şimdi, siz bir taraftan hazineye ait
olan yerlerin kiralarını erteliyorsunuz ama şahıslara ait
olan bu otelleri işletenlere böyle bir hak tanınmıyor çünkü özel
mülkiyet. Bunlara bir destek sağlamıyorsunuz, iki işletmeci
arasında bir haksızlık söz konusu. Devlet almayacak, öbür
taraftan şahsa ait olan kiralar ödenecek. Şimdi, böyle bir
haksızlık da söz konusu. Eğer bir destek verilecekse bu tarzda
olan otellere de olabildiğince katkı sağlanmalıdır.
Bakın, değerli arkadaşlar, sizler bu
pandemi sürecini doğru yönetemediğinizden dolayı, turizm şu
an can çekişiyor. 2020 turizm sezonu sayenizde kaybedildi. Turizmden
sağlanacak olan gerekli destek sağlanamadı. Şimdi, geldik
2021 yılı Mayıs ortasına. Normalde, Antalyada turizmin
örneğin nisan ayında başlaması gerekirdi ancak bu pandemi
sürecindeki başarısızlığınız bugün turizm
sezonunun başlamasına engel teşkil etmekte. Şu an,
Antalyada turizm bölgelerindeki esnafımız karamsar, her şeyini
hazırladı, dükkânını hazırladı, malını
aldı, temizliğini yaptı ama dükkânını açıp
açamayacağını, açsa da ne şekilde
çalışacağını, ne kadar turist geleceğini
bilemiyor. Şimdi, bakın, tedbirlerle ilgili açıklamalar
yapıldı, saat 10.00 ile 20.00 arasında esnaf iş yerlerini
açabilecek. Bakın, değerli arkadaşlar, turizm bölgelerinde esnaf
saat 20.00den sonra iş yapar çünkü turist, sabah kalkar
kahvaltısını yapar, denizine girer, akşam yemeğini
yedikten sonra çarşıya çıkar, alışveriş yapmak
ister, gezmek ister, esnaf o saatte iş yapar ama siz saat 20.00de iş
yerlerinin kapanmasına karar vermişsiniz, sokağa çıkan
turistin alışveriş yapacağı bir dükkân açık
değil ve esnaf da turisti bekliyor, tam turist gelecek, iş yerleri
kapalı. Şimdi, bizden bu konuda çare bekleyen başta Antalyada
olmak üzere turizm bölgelerindeki esnaf var. Bu iş yerlerinin
açılış kapanış saatlerinin turizm bölgelerine göre
yeniden planlanmasına acil ihtiyaç var. Buradan, turizm
esnafının sesini duyun diyorum.
Değerli arkadaşlar, siz, Rusyayı ikna
etme turuna çıktınız; Turizm Bakanı gitti,
Cumhurbaşkanı Sözcüsü gitti, Sağlık Bakan
Yardımcısı gitti. Rusları ikna edecektiniz sözde, turist
gelsin diye ama maalesef arkanıza baka baka geldiniz. 15 Hazirana kadar
maalesef Ruslardan bir umut yok. İnşallah, 15 Hazirandan itibaren bir
umut olur da Rus turistler Türkiyeye gelmeye başlar. İşte,
turistlerin Türkiyeye gelmeyişinin sebebi de yine sizin bu pandemi
sürecini doğru yönetememiş olmanızdan kaynaklanan bir durumdur.
Bakın, değerli arkadaşlar, yaptığınız
her işin sonucu bir şekilde olumsuz sonuçlanmakta. Daha bundan üç
hafta önce, 29 Nisan günü bu saatlerde, bu Mecliste bir karar
aldınız; 30 Nisan 2021-31 Mayıs 2021 tarihleri arasında
çeklerin ibrazını yasakladınız. Şimdi, bunun ötesini
berisini hiç düşünmeden yani böyle bir yasaklamanın ticari hayata ne
getireceğini ne götüreceğini hesap etmeden, alelacele burada bir
karar aldınız. Ne oldu? Ertesi gün çekleri bankaya ibraz etmek
isteyen bütün çek alacaklılarının hepsi ibraz
yasağıyla karşılaştı, ticari hayatı
kilitlediniz. Akabinde, öğleden sonra Bakanlık tarafından bir
genelge çıkarıldı. Eğer bankalarda hesaplarda para varsa
çekilebilir. genelgesi getirdiniz. Ne oldu? Daha yirmi dört saat bile dolmadan
getirdiğiniz bir genelgeyle kanuna aykırı düzenleme
yaptınız. Şimdi, bu torba yasada Çek Yasasındaki bu
karmaşıklığı -yani şu anki genelgeyle- kanuna
aykırı durumu düzeltmeye çalışıyorsunuz, genelgeye
uygun kanun çıkarmaya çalışıyoruz. Yani biraz hesap edin,
yaptığınız işlerin nereye gideceğini, nereye
geleceğini bir düşünmenizde biraz fayda var arkadaşlar.
Bakın, on yedi günlük kapanma kararı
aldınız. Ne oldu? On yedi günlük süre içerisinde Türk çiftçisini
mahvettiniz, Türk çiftçisi sizin yüzünüzden mağdur oldu. On yedi günlük
süre içerisinde -örneğin, Antalyada ürünlerin en bol yetiştiği
günler- daha üçüncü gün haller ağzına kadar malla doldu. Domates,
salatalık, patlıcan, haller ürünlerle dolu ama alıcı yok;
pazarcı almak istiyor ama kuracağı pazar yok; tüccar mal almak
istiyor, götüreceği, satacağı pazar yok. Ne oldu? Üretici
ürünleri dökmek zorunda kaldı. Siz, şunu düşünemediniz: Bu on
yedi günlük süre içerisinde bu ürünlerin bu şekilde yetişeceğini
ve sonuçta bunların satılmak zorunda olacağı bir pazar
kurulması gerektiğini düşünemediniz ve çiftçi, üretici alın
teriyle yetiştirdiği, büyük masraflar yaptığı bu
ürünleri satacak pazar bulamadı ve bundan dolayı büyük zararlar
gördü. Pazarcı on yedi günlük süre içinde alıp ticaret yapamadı,
kaybetti; tüketici de taze ve ucuza alacağı bu ürünü alamadı ve
iki taraflı zarar gerçekleşti. Neyse ki tüm
baskılarımızla sonuçta, sadece cumartesiden cumartesiye pazar
kurulabilmesine onay çıktı ve öyle rahatlandı. Bu da sizin
gelişmeleri öngörmediğinizin bir gerçeğidir. Bu suretle siz Türk
çiftçisini zarara soktunuz. Siz, bir taraftan tüccarı, çiftçiyi zarara
sokarken insanları da süpermarketlere yönlendirdiniz; açık alanlarda
pazar kurulmasını yasakladınız, kapalı
süpermarketlerde alışveriş yapmaya yönlendirdiniz.
Değerli arkadaşlar, bakın, sizler bu
pandemi sürecinde sadece çiftçiyi mağdur etmekle kalmadınız,
yaklaşık on dört aydır bu ülkede esnaf sayenizde perişan.
Kahve, kafe, çay bahçesi işletmesi, kantin işletmesi, personel
servisleri, düğün salonları, öğrenci yurtları, hamamlar
yaklaşık bir yıldır kapalı. Bu konularda doğru
düzgün bir düzenleme yapamadınız, yine bu süre içerisinde bu esnaf
kesimini destekleyemediniz. Aradan on dört ay geçti, biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak -başta Sayın Genel Başkanımız olmak
üzere, bütün milletvekilleriyle- bu esnafa destek verilmesi gerektiğini
ifade ettik. Destek veremediniz, on dört ay sonra aklınıza geldi,
işte şimdi lütufmuş gibi destek açıklaması
yaptınız. İş işten geçti, bu insanlar perişan oldu,
bu insanlar battı, şimdi 5 bin lirayı verseniz ne vermeseniz ne!
Bakın, bu ülkede kaportacıları, tamircileri, seyyar
satıcıları ve özellikle müzisyenleri mağdur ettiniz; 100e
yakın müzisyen intihar etti. Bu işleri beceremediniz, bu süre
içerisinde gerekli destekleri veremediniz. Ne oldu, şimdi 3 bin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
CAVİT ARI (Devamla) Yıl içerisinde
düzenli destek vermeniz gereken bu esnaf kesimine, aradan tam bir yıl
geçti, şimdi lütufmuş gibi 3 bin TL destek sağlayabildiniz.
Değerli arkadaşlar, kısacası,
sizler bu süre içerisinde esnafımızı da çiftçimizi de
işçiyi de işsizi de emekliyi de mağdur ettiniz. Bu millet size
hakkını helal etmiyor. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
10uncu madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3607) esas numaralı
Sigortacılık İle Diğer Bazı Alanlara İlişkin
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"c) 16
ncı maddesinin başlığında yer alan , malî plan
ibaresi başlık metninden çıkarılmış, ikinci
fıkrası "Merkezî yönetim bütçesinin hazırlanma süreci,
Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen orta vadeli programın
en geç Mayıs ayı sonuna kadar Resmî Gazete'de
yayımlanmasıyla başlar. Orta vadeli program; kalkınma
planları, stratejik planlar ve genel ekonomik koşulların
gerekleri doğrultusunda gelecek üç yıla ilişkin; makro
politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel
ekonomik büyüklükleri; bütçe türleri itibarıyla toplam gelir, gider, denge
ve borçlanma tahminlerini; kamu idarelerinin ödenek teklif
tavanlarını içerir. şeklinde değiştirilmiş ve
üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Fahrettin
Yokuş Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Muhammet Naci
Cinisli
Konya Adana Erzurum
Feridun
Bahşi İbrahim
Halil Oral İmam
Hüseyin Filiz
Antalya Ankara Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Erzurum
Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
Dün idrak ettiğimiz 19 Mayıs Atatürk'ü
Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun. Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşundaki ilk adım şüphesiz ki 19 Mayıs
1919da atılmıştır. Ebet müddet yaşayacak devletimiz
için tarihî bir başlangıç olan bu ilk adımla milletimizin
azminin önünde hiçbir engelin duramayacağı tüm dünyaya ilan
edilmiştir. Bizlere bağımsız yaşama onurunu
sağlayan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını,
istiklal kahramanlarımızı, şehitlerimizi rahmet ve
saygıyla yâd ediyorum.
Sayın milletvekilleri, üzerinde söz
aldığım maddeyle orta vadeli mali plan ve orta vadeli program
belgelerinin orta vadeli program adı altında tek bir belge olarak
düzenlenmesi amaçlanıyor. İlk kez 2005 senesinde 2006-2008
yılları için düzenlenen orta vadeli program, bir yandan Maliye
Bakanlığının, bir yandan da lağvedilen Devlet Planlama
Teşkilatının yetkilerinden dolayı 2 belge hâlinde hazırlanmıştı.
Eğer süreç şeffaflıkla gerçekleşecekse görüştüğümüz
teklifle belgelerin 1e düşürülmesini yerinde bir karar olarak
değerlendiriyoruz ancak belgelerin birleştirilmesi düzenlemesinin
arkasına saklanılarak orta vadeli mali programdaki bilgilerin ortadan
kaldırılması, paylaşılmaması ihtimaline
karşıyız. Böylesi bir girişime karşı
İYİ Parti olarak takipte olacağımızı da
dikkatlerinize sunarım.
Diğer yandan, orta vadeli mali plan ve program
belgeleri bütçe sürecini başlatırlar. Bütçe sürecini başlatan
bir belgenin yılın sonuna doğru eylül veya ekim aylarında
açıklanması hem büyük bir çelişki hem de büyük bir hata.
Gelişmiş ülkelerde yeni yılın bütçe süreçlerine nisan,
mayıs aylarında başlanıyor. Hâlihazırdaki mevzuata
göre, her yıl bütçe çalışmalarının bir parçası
olarak orta vadeli programın eylül ayının ilk haftasında,
orta vadeli mali planın da eylül ayının 15ine kadar
hazırlanıp gönderilmesi gerekiyor ancak bu program ve planlar uzun
yıllardır vaktinde hazırlanmıyorlar. Eylül ayı
sonunda, ekim ayı başlarında
paylaşıldığı yıllar oldu. Üstelik bütçe kanunu
teklifi en geç 17 Ekimde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak durumunda. Bu
çerçevede, ilgili kamu kurumları, kuruluşları, kendilerine orta
vadeli program ve orta vadeli mali plan gelmeden önce bütçelerini afaki bir
şekilde hazırlamak zorunda kalıyorlar.
Ayrıca, 2021 yılı makroekonomik
göstergeleri için 17 Ekim 2020 tarihinde bütçe teklifinde belirtilen verilerin
tam bir yıl süresince geçerli olduğunu varsaymak
başınızı kuma gömmek demektir. Bir yıl boyunca koyulan
makroekonomik hedeflerin revize edilmemesi dünyada örneği bulunmayan bir
uygulama. Bütün dünya yeni yıl başlamadan, eylül ekim aylarında
koyduğu hedefleri, yeni yılın ilk yarısında
makroekonomik göstergelerin güncellemesi ismiyle yineliyor, ülkemizde ise
güncellemelerde yararlanılacak bir belge bulunmuyor. Verilere dayanan,
resmî karşılığı bulunan bir güncelleme söz konusu
değil maalesef. Yapılan, sadece beyanlara dayalı olarak
gerçekleştirilen gözden geçirmeler. Bu tür düzenlemeler ise modern
ülkelerde görülen, kabul gören bir uygulama hiç değil. Bu nedenlerle
merkezî yönetim bütçesinin hazırlanma süreci Cumhurbaşkanı
tarafından kabul edilen orta vadeli programın en geç mayıs
ayı sonuna kadar Resmî Gazetede yayınlanmasıyla başlamalı.
Orta vadeli program, kalkınma planları, stratejik planlar ve genel
ekonomik koşulların gerekleri doğrultusunda gelecek üç yıla
ilişkin verileri içermeli. Makro politikalar, ilkeler, hedef ve gösterge
niteliğindeki temel ekonomik büyüklükler kaydedilmeli. Bütçe türleri
itibarıyla toplam gelir, gider, denge ve borçlanma tahminleri
paylaşılmalı. Kamu idarelerinin ödenek teklif tavanları
belirtilmeli. Hükûmetin yeni üç yılda birinci yılı detaylı,
kalan iki yılı da genel olmak üzere uygulayacağı politikalar,
ilkeler, makroekonomik göstergeler kurumlarca bilinmeli. Kurumlar kendilerine
verilecek ödenek teklif tavanları üzerinden bütçe teklifinde
bulunmalılar.
Milletimizin vergileriyle oluşan bütçenin çok
daha sorumlu, bilinçli ve özen gösterilen bir tavırla
hazırlanmasını diler, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 262 sıra
sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara
İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 10-
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununun;
a) 9 uncu
maddesinin beşinci fıkrasında bulunan orta vadeli mali plan,
ifadesi madde metninden çıkarılmıştır.
b) 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasında bulunan ve malî plan ifadesi madde
metninden çıkarılmıştır.
c) 16 ncı
maddesinin başlığında bulunan , malî plan ibaresi
başlık metninden çıkarılmış, ikinci
fıkrasında yer alan de kapsayacak şekilde onaylanan ibaresi ,
gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminlerini, bütçe
dengesi ve borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif
tavanlarını içeren şeklinde değiştirilmiş ve
üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
ç) 17 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde bulunan program ve
malî planda ibaresi programda şeklinde değiştirilmiştir.
d) 18 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde bulunan Orta vadeli
malî planı ibaresi Orta vadeli programı şeklinde
değiştirilmiştir.
Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan Mehmet
Bekaroğlu
Antalya İstanbul İstanbul
Bülent
Kuşoğlu Abdüllatif
Şener Süleyman
Girgin
Ankara Konya Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Konya
Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.
Buyurunuz Sayın Şener. (CHP sıralarından
alkışlar)
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu üzerinde görüşmelerimizi sürdürdüğümüz
kanun teklifinin 10uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunuyorum.
Bu madde bütçe süreciyle ilgilidir. Hükûmetin en
önemli dokümanlarından biri olan bütçe, orta vadeli program ve orta vadeli
mali planla birlikte başlar, sonunda bütçe metniyle birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelir ve burada yasalaşır. İşte, bu madde,
bütçe dokümanlarından biri olan orta vadeli mali planın
kaldırılmasıyla ilgilidir. Bu 2 doküman birleştirilmek
suretiyle tek bir metin hâline getirilmekte ve orta vadeli program adı
altında artık Meclise gelecektir. Bu ne anlam ifade ediyor?
Aslında pek bir anlamı olan düzenleme değil yani 2 metni
birleştirmekten öte hiçbir yenilik taşımıyor. Zaten bu
teklif paketine baktığımızda, maddelerin hemen hemen
tamamı daha önce yapılan düzenlemelerin değiştirilmesi
niteliğinde hatta değiştirilen düzenlemelerin bir önceki hâline
çevrilmesiyle ilgilidir. Baştan sona yazbozlardan oluşan bir kanun
teklifiyle karşı karşıyayız ama bu kanun teklifinin
genel gerekçesine baktığımızda iddialı cümleler var.
Ekonomi Reform Paketinin amaçlarını gerçekleştirmek
maksadıyla Meclise sunulduğu ifade edilmektedir ve istikrardan,
ekonomik gelişmeden ve ekonomik sorunların üstesinden gelmekten
bahsetmektedir. Hâlbuki bu paketin böyle bir niteliği yoktur, yazbozlardan
ibaret maddelerin ülkedeki ekonomiyi düzeltebilecek bir kabiliyeti, bir
niteliği olmadığı da herkes tarafından kabul edilecek,
görülecek bir husustur. Bir ekonomi reform paketinden Sayın
Cumhurbaşkanı bahsetmişken, Hazine ve Maliye
Bakanlığı bununla ilgili yol haritasını
belirlemişken arkasından ilk gelen düzenlemenin böylesine rastgele
maddelerden oluşması bu ülkedeki ekonomik sorunların
giderilmesine katkı sağlamaz, aksine piyasalarda umutsuzluk,
güvensizlik ve özellikle bu iktidarın hiçbir sorunu çözme iradesinin
olmadığı kanaatini, inancını pekiştirir.
Değerli arkadaşlar, eğer bir ekonomi
reform paketinden bahsetmişse bir iktidar bu, gerçekten ciddi bir
iştir, ciddi bir iş olduğu için de gerçekten köklü, burada
reform vardır. diyebileceğiniz düzenlemeleri içermesi lazım.
Şimdi, şu getirilen kanun teklifinin hangi maddesinde bu ülkenin
hangi derdine deva olacak bir şey görüyorsunuz? Milletvekilleri
konuşuyorlar, ya ismi değiştiriliyor ya bir önceki düzenlemeye
geçiliyor veya önceki düzenleme tadil ediliyor ve ortaya gelen kanun teklifi
saatlerdir hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda
milletvekillerinin mesaisini alıyor ama vatandaş gözünü dikmiş
Türkiye Büyük Millet Meclisine, derdine deva arıyor. Vatandaş derdine
deva ararken burada bizim yapmamız gereken şey, ciddi düzenlemelerle
meşgul olmak olmalıdır diye düşünüyorum. Onun için umut
ediyorum ki bu kanun teklifi çok anlamlı değil, hatta hiç
anlamlı değil ama bundan sonra reform paketinin bir parçası
olarak buraya gelecek kanun teklifleri daha anlamlı olur, daha isabetli
olur, daha iddialı olur, ülkedeki sorunlara çözüm getirecek nitelikte olur
ve biz de gönül hoşnutluğu içerisinde bu ciddi maddeleri
görüşürüz ve karara bağlarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Şener.
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) Bu dilek ve
temenniler içerisinde hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde aynı mahiyette 2
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/3607) esas numaralı
Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fahrettin
Yokuş Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Konya Adana Aksaray
Feridun
Bahşi İmam
Hüseyin Filiz İbrahim
Halil Oral
Antalya Gaziantep Ankara
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Cavit
Arı Emine
Gülizar Emecan Süleyman
Girgin
Antalya İstanbul Muğla
Bülent
Kuşoğlu Alpay
Antmen Abdüllatif
Şener
Ankara Mersin Konya
Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 16ncı maddesi üzerine İYİ Parti adına söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, en başından
beri İYİ Parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama
faaliyetlerinin kalitesini torba kanunların düşürdüğünü
defalarca belirttik, itiraz ettik fakat torba kanun hazırlama yönteminden
tüm itirazlarımıza rağmen neden bir türlü vazgeçilmediğini
anlamış değiliz. Yıllardır siyasi iradenin
vazgeçmediği, devletimize, milletimize hiçbir faydası olmayan torba
kanun düzenleme alışkanlığı, teklif maddelerinin
ihtisas komisyonlarında yeteri kadar tartışılmamasına
ve bu sebeple üzerinden birkaç ay dahi geçmeden yeniden düzenlenmesine sebep olmaktadır.
Siyasi irade bununla da yetinmeyip komisyonda görüşülmemiş olan
maddeleri Genel Kurul esnasında teklifin içine dâhil etmeye
başlamıştır. Bundan yaklaşık yirmi iki gün önce,
Genel Kurulda, üzerinde yeterince tartışılmadan kabul edilen bir
maddenin Türkiye ekonomisinin işleyişini kilitlediği ve bugün
düzeltme amacıyla önümüze geldiğini görmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz, maalesef, uzun süredir pandeminin artan etkisiyle
ekonomik krizle boğuşmaktadır. Ürünleri elinde kalan çiftçilerimiz,
yıllardır devleti için döktüğü alın terinin
karşılığını alamayan emeklilerimiz, asgari
ücretle geçinmek zorunda kalan vatandaşımız, dükkânını
aylarca açamayan küçük esnafımız, pandeminin ekonomik anlamda olumsuz
etkilerini en ağır şekilde hisseden, yevmiyeyle
çalışan işçilerimiz, sayıları 10 milyonu aşan
işsizlerimiz tarafından, siyasi iradenin sunduğu teklifin
vatandaşımızın yaşadığı ekonomik
sorunlara çözüm üretmesi beklenirdi fakat yine olmadı. Çünkü devlet sadece
bazı kesimler için çalışıyor.
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Müsavat
Dervişoğlunun bugün açıkladığı üzere,
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, geçtiğimiz hafta esnafa
ve çiftçiye sözde müjde paketi açıklamıştır. Açıklanan
paket incelendiğinde, esnafa, yoksula ve çiftçiye müjde diye verilen
miktarların yetersiz ve eksik kaldığı
anlaşılmıştır. 5 müteahhide aktarılan
paraların yanında mağdur ve muhtaç edilen vatandaşa verilen
miktarın ne kadar az olduğu ortaya çıkmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı
paketi inceledik. Müjde diye sunulan pakette 225 bin esnafa 1 milyar 175 milyon
lira verilirken, 2021 yılında Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim
Köprülerinden geçmeyen arabalar için müteahhitlere ödenen para 14 milyar 588
milyon lira olmuştur yani 2 köprü için müteahhide ödenen miktar, esnafa
müjde diye verilen paranın yaklaşık 12 katıdır. 2021
yılında 12 şehir hastanesine gelmeyen verilen hasta garantisi
sayısını tamamlamak için müteahhitlere ödenen paranın
toplamı 16 milyar 348 milyonken, Sayın Erdoğanın müjde
diye açıkladığı pakette 2 milyon yoksul için ayrılan
para sadece 2 milyar 100 milyondur yani müteahhide verilen para yoksula verilen
paranın yaklaşık 8 katıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu sene hem İç Anadoluda hem Doğu Anadoluda hem
Güneydoğu Anadoluda çok fazla bir kuraklık yaşanmaktadır.
Geçtiğimiz hafta sonu gittiğim seçim bölgem Aksarayda, sulu
tarım arazilerinde bile yüzde 50ye yaklaşan bir mahsul
eksikliği söz konusudur, kıraç alanlarda ise tarlalarımız
sürülemez hâldedir. Çiftçilerimiz feryat etmektedir, dedikleri şudur:
Geçen sefer Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcumuz yüzde 18 faizle
yapılandırıldı. Biz zaten bu parayı ödeyecek durumda
değiliz, bu sene mahsulden para kazanmamız mümkün değil,
dolayısıyla gelecek sene tarlalarımızı ekebilmek
adına öncelikle borçlarımızın faizsiz ertelenmesini ve
tarlamızı ekebilmek adına da bu sene yeterli derecede bir
yıl sonra ödemeli ve faizsiz krediye ihtiyacımız var. Aksi
hâlde tarlalarını ekemeyeceklerini ve tarımdan vazgeçeceklerini
ifade etmektedirler. Biçerdöverler tarlalara giremez hâldedir.
Yine, tarımda bu kuraklıktan dolayı
ilerleyen zamanda Türkiye'de büyük bir yem sıkıntısı
yaşanacaktır. Bugünden önlem almak lazımdır ve en büyük yem
ihtiyacı olan samanın, Türkiye'de yetiştirilen samanın
ihtiyaca cevap veremeyeceği gayet açıktır. Bir an önce
dışarıdan mı nereden alınacaksa saman alınarak
çiftçinin hizmetine, hayvancılıkla uğraşan
vatandaşlarımıza verilmesi gerekmektedir, yoksa hayvancılık
da can çekişmektedir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Erel.
AYHAN EREL (Devamla) Yine, bildiğiniz gibi,
süt fiyatları yerinde sayarken yem fiyatlarında yüzde 100e varan
artışlar meydana gelmiştir. Daha önce bu kürsüden fide ve fidan
satan üreticilerimizin perişan olduğunu dile getirmiştik.
Kapanma döneminde buna bir imkân sağlandı. Bundan dolayı ben
teşekkür ediyorum ama bu söylediklerimin de dikkate
alınmasını arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde diğer konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Alpay
Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, gecenin bu saati ve
son söz, yine bir torba yasa görüşüyoruz, aynı teklif içinde
çeşitli hükümleri kanunlaştırmaya çalışıyoruz.
İlgili ilgisiz her şeyi aynı teklifin içine koyarak
kanunlaştırma huyunun ne denli yanlış olduğunu ve
kanunlaşma işinin ne kadar ciddiye alınması
gerektiğini işte şu an görüştüğümüz 16ncı madde
açıkça gözler önüne seriyor. Ne olmuştu? 29 Nisan 2021 tarihinde yine
bir torba yasaya eklenen geçici maddeyle, ibra süresinin son günü 30 Nisan 2021
ile 31 Mayıs 2021 olan çeklerin bu tarihler arasında bankaya
ibrazı yasaklanmıştı. Yani, 30 Nisan ve 31 Mayıs 2021 tarihleri
arasında çekler ödenmez, ödenemez hâle getirilmişti. Bu hükümle
piyasada inanılmaz bir kaos yarattınız, kaosu ise başka bir
hukuksuzlukla örtmeye çalıştınız ve kaosu çözmek için
kanunun lafzına aykırı bir tebliğ çıkararak
karşılığı olan çeklerin ödenebileceğine kendi
başınıza karar verdiniz. İşte siz tek adam rejimini o
kadar abarttınız ki yasama organının yerine geçerek yasa
hükmü yapmaya kalktınız, şimdi de doğan bu kaosu bu
maddeyle aşmaya çalışıyorsunuz. Olmaz sayın
milletvekilleri, olmaz, zaten olmuyor. Siz artık yasama işini ciddiye
almıyorsunuz.
Bakın, mevcut tek adam rejiminde Türk hukuk
sistemi allak bullak hâle geldi. Belirli çevrelerin istediği hükümler
alelacele Meclise getirilip durmadan kanunlaştırılıyor,
sonra tekrar bozuluyor, tekrar yapılıyor; Meclis ve yasama yapboz
tahtası hâline geldi. Siz pandemiyi de böyle idare ediyorsunuz;
mantık, aynı mantık: Biz yaparız, olur. Ama
gördüğünüz gibi, olmuyor sayın milletvekilleri, olmuyor; ülke
yönetilemiyor, savruluyor.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
16ncı maddenin bu hâli de mevcut kaosu çözmeye yetmeyecek. Ayrıca,
ikinci fıkrayla geçmişe dönük hüküm kurmanız da doğru
değildir, hukuka aykırıdır. Siz salt ülke ekonomisini
bitirdiğiniz için ticari hayattaki özel hukuk sözleşmelerine de
müdahale ediyorsunuz. Bunu yapacağınıza neden esnafa ve tüccara
destekler, teşvikler, faizsiz, uzun vadeli krediler vermiyorsunuz? Ben
nedenini söyleyeyim: Bunun iki önemli nedeni var. 1) Merkez
Bankasının 128 milyar dolarını
buharlaştırdınız. 2) Tüm ülke kaynaklarını 5li
çete denilen müteahhitlerinize oluk oluk akıttınız, kasada para
kalmadı. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, çek bir ödeme
vasıtasıdır. Çek vermek demek Bankada bu çeki ödeyecek param
var. demektir ama siz pandemide esnaf ve tüccar için gerekli ekonomik
önlemleri almadığınızdan, esnafa ve tüccara gerekli mali
destekleri vermediğinizden, esnafın ve tüccarın ne parası
ne malı ne de mülkü kaldı ve insanlar artık borcunu ödeyemiyor,
her ödenemeyen borç da bir diğerinin ödenememesi için domino etkisi
yaratıyor, haberiniz var mı? İcra daireleri lebalep doldu, icra
dosyalarını da koyacak yer bulamıyorlar. Bu yılın ilk
dört ayında icra dosya sayısı 2,5 milyonu aştı, geçen
yıldan 500 bin fazla. Aynı döneme göre baktığımız
zaman yüzde 25 icra dosyalarında artış var. Bugün derdest icra
dosyaları sayısı 22 milyon yani eserinizle övünün. Her 4 evden
1ine icra gönderiyorsunuz, işte bu sizin eseriniz. Halkı yek
ekmeğe muhtaç ettiniz; yazıktır, günahtır, vebali
ağırdır.
Değerli milletvekilleri, salgından en çok
esnaf, tüccar, çiftçi ve emekçiler etkilendi. Ekonomik kriz
vatandaşın belini büktü. Devlet devletliğini yapmalı. Neden
faizsiz krediler vermiyorsunuz? Neden borçları ötelemiyorsunuz? Neden çiftçinin,
esnafın SGK, vergi borçlarını pandemi sonuna kadar
ertelemiyorsunuz? Neden, neden, neden insanların nefes almasını
sağlamıyorsunuz, gerekli ve yeterli ekonomik önlemleri
almıyorsunuz?
Peki, size o zaman son söz: Yarın,
sandıkta sizi yandaş müteahhitleriniz kurtaramayacak. Halk
kararlı, sizlerle sandıkta helalleşmeyecek, bugünlerin
hesabını soracak.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim, bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Uşak Milletvekili İsmail
Güneş ile 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer
Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 271
Kabul : 240
Re :
31(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Abdurrahman
Tutdere
Nevşehir Adıyaman
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 25 Mayıs 2021 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.01
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(X) 262 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.