TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
85inci
Birleşim
27 Mayıs
2021 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun, Gaziantepin yerel sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 27
Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
27 Mayısın yıl dönümü, terörle mücadeledeki başarı ve
ülkemizdeki huzur iklimine ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Van Milletvekili İrfan
Kartalın, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, mafyadan aylık 10 bin dolar alan siyasetçinin kim
olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Gün
Sazakın şehit edilmesinin 41inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
4.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, Adanada yaşayan çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, İstanbulda pandemiden olumsuz etkilenen esnafın
yanında olduklarına ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin
açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Gün Sazak, Ruhi Kılıçkıran ve Fırat Yılmaz
Çakıroğlu ile bütün şehitlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
9.- Antalya Milletvekili Hasan
Subaşının, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin
açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin
açıklaması
11.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
SMA hastası çocuklara ilişkin açıklaması
12.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, devletin görevinin suçluların yakasına
yapışmak olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursada yaşayan çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
14.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, Gün Sazakı rahmetle andığına ve
Malatyanın ulaşım sorunlarına ilişkin
açıklaması
15.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
16.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep İslahiyede yaşanan sosyal yardım
skandalına ilişkin açıklaması
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, yükseköğretim öğrencilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
18.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Çanakkalede yaşayan çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
19.- Edime Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, hayvancılıkla uğraşanların
sorunlarına ilişkin açıklaması
20.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, 27 Mayıs Gün Sazak ve Ülkücü Şehitleri
Anma Gününe ilişkin açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, 27 Mayıs 1960 darbesine, Gün Sazakın
şehit edilmesinin 41inci yıl dönümüne ve Süper Lige çıkan
Altayı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Gün Sazakın şehit edilmesinin 41inci yıl dönümüne
ve 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, 27 Mayıs 1960 darbesine, cezaevinde bulunan 83
yaşındaki Mehmet Emin Özkanın durumuna ve Ergani Belediyesine
kayyum atanmasına ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 27 Mayıs 1960 darbesine, darbeler yüzünden Türkiyenin
demokraside ve ekonomide hak ettiği noktaya gelemediğine, Demokrasi
ve Özgürlükler Adasında yapılan törene, 128 milyar doların
nerede olduğunu ve mafyadan 10 bin dolar aylık alan siyasetçinin kim
olduğunu öğrenmek istediğine ve Süper Lige çıkan Altaya
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, 27 Mayıs 1960 darbesine ve Gün Sazakın şehit
edilmesinin 41inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
27.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün,
Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun İYİ Parti grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Tekirdağ Milletvekili İlhami
Özcan Aygunun, Emniyet Genel Müdürlüğü atamalarına ilişkin
açıklaması
30.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 27
Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, yaş çay taban fiyatına ilişkin
açıklaması
32.- Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebinin, Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun CHP grup önerisi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması"
33.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin CHP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvin Hopada yaptığı basın
açıklamasına ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Artvin Hopadaki basın açıklamasında polisin
orantısız güç kullandığına ilişkin
açıklaması
36.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun 188 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Vanın Gürpınar ilçesinin Yurtbaşı köyüne
yapılmak istenen mermer ocağına ilişkin
açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 15/4/2021
tarihinde Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve arkadaşları
tarafından, Rize ilinde yaşanan işsizliğin sebeplerinin
araştırılması, yeni istihdam alanlarının
açılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve
sosyoekonomik sorunların çözümüne ilişkin gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Mayıs 2021 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 27/5/2021 tarihinde Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları
tarafından, kadın yoksulluğunun
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması öner esinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, 26/5/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan
Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Ticaret eski Bakam Ruhsar
Pekcanın görev, yetki ve makamından kaynaklanan nüfuzunu kendisinin
ortağı, eşinin de hem ortağı hem de Yönetim Kurulu
Başkanı olduğu firmanın ticari çıkar ve amaçları
için kullandığı iddialarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Tadil Eden Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/2496) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
171)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mozambik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1457) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
177)
3.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya
Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Madencilik ve Hidrokarbon
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1587) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 180)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasımn
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2032) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 188)
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2029) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 193)
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Arasında
Gümrük Konularında İş Birliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2497) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 201)
7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2498) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 172)
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Cezaî Konularda
Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1794) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 98)
VII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 171) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Gelir ve Servet
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasını Tadil Eden Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı: 177) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Mozambik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin
oylaması
3.- (S. Sayısı: 180) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Madencilik ve Hidrokarbon Alanlarında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
4.- (S. Sayısı: 201) Türkiye
Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Vietnam Sosyalist
Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Arasında Gümrük
Konularında İş Birliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
5.- (S. Sayısı: 188) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasımn Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
6.- (S. Sayısı: 193) Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
savunma sanayiinde danışmanlık hizmeti veren bir şirkete
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/44614)
27 Mayıs 2021 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Gaziantepin
yerel sorunları hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrula ait.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun, Gaziantepin yerel sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle Genel
Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve başta Gaziantepli
yurttaşlarım olmak üzere ekranları başında bizleri
izleyen tüm yurttaşları saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Gaziantep denince akla
fıstığı, baklavası, beyranı, küçük sanayide her
türlü alet edevatı yapan çok becerikli insanları gelir ama bugün
Gaziantep maalesef sorunlar yumağıyla baş başa.
Değerli arkadaşlar, bu sorunlara
başlıklar hâlinde değineceğim ama temel olarak 2 sorun
üzerinde duracağım.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Gaziantep, bebek
ölüm hızı oranında Türkiye 1incisi; Türkiye ortalaması
9,1ken Gaziantepte 16,2.
Değerli arkadaşlar, pandemiyle birlikte
Gaziantepli esnaf kan ağlıyor. Ekonomik nedenlerle intiharlarda
Gaziantep 1inci ve sadece triko sektöründe 700 esnafın kepenk
indirdiğini biliyoruz, sadece son bir ayda 30 berber kepenk indirdi.
İnşaat sektörü artan maliyetlerden SOS veriyor, Antep en pahalı
konut fiyatları ve en pahalı kiralarla yaşıyor.
Eğitimde sorunlar ciddidir, yapılan tüm
sınavlarda Antep 70in üzerinde sıralarda yer alıyor. Sadece
pandemi döneminde 200 bin öğrenci Gaziantepte EBAya ulaşamadı.
Trafik tam bir keşmekeş. Gaziantepli en kirli havayı soluyor, en
pahalı suyu içiyor. Gaziantepte nohut dürümü bile 9 TL olmuş
değerli arkadaşlar, nohut dürümü.
Değerli arkadaşlar, kuraklık çiftçiyi
bitirdi, hububat ekimi neredeyse yüzde 60 verim kaybıyla devam ediyor,
bununla beraber hayvancılık da bitti.
Değerli arkadaşlar, bugün asıl
üzerinde durmak istediğim, Gaziantepin ismiyle özdeşleşmiş
Gaziantep fıstığı. Değerli arkadaşlar,
Karkamış Barak Ovasında ve Birecik-Fırat havzasında
fıstık ağaçları kuruyor. Şu an aldığımız
bilgilere göre, bölgede fıstık ağaçlarının yüzde 20si
tamamen kurumuş durumda. Değerli arkadaşlar, yöredeki halk neden
olarak fıstık ağacında bir mantar türünün olduğunu
söylüyor, Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü
yaptığımız görüşmelerde bakteriyel fitoplazma
olduğunu söylüyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, bizim
görüşmeden edindiğimiz izlenim ise şu: Aslında neden tam
olarak bilinmiyor. Biz bununla ilgili soru önergeleri verdik,
araştırma önergeleri verdik; cevap alamıyoruz. Antep
fıstığından, dolaylı dolaysız 200 bin insan ekmek
yiyor. Bin firma Antep fıstığı ticaretiyle
uğraşıyor. Antepin ismiyle özdeşleşmiş,
Anteplilerin yeşil altın dediği Antep
fıstığı büyük tehlike altında. Sorunu sadece çiftçiye
yükleyerek Çiftçi şöyle yapsın, çiftçi böyle yapsın. diyerek
bu sorunun üzerinden gelemeyiz. Onun için, tüm yetkililerin,
Bakanlığın, ziraat odalarının, fıstık
araştırma enstitülerinin el birliğiyle bu soruna derhâl çözüm
üretmesi gerekiyor. Şu ana kadar maalesef ses duyulmuyor.
Değerli arkadaşlar, ikinci bir mesele daha
var: Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Meclis gündeminin neredeyse yüzde
80-90ı imar tadilatları, imar değişiklikleri. Değerli arkadaşlar, yine,
5inci Zırhlı Tugay alanının hemen yanı başı
şu şekilde imar değişikliğiyle kentleşmeye
açıldı. Bakın, Gaziantepte yeşil alan sıkıntısı
var, tek ormanı Dülük Ormanı. Şimdi, bu alanı Medeniyet
Şehri 1inci etap diye imara açmışlar ve Anteplinin korkusu, bu
alanın zamanla kentleşerek imarın Dülükün içine
sızması ve Dülük Ormanlarının yok edilmesi. Bunun
yaratacağı sıkıntı çok büyüktür. Değerli
arkadaşlar, bakın, Gaziantepe temiz hava Sof Dağından,
batıdan eser. Siz buradan bir set yaptığınız zaman, bu
setin arkasındaki mahalleler temiz hava alamayacak. Değerli
arkadaşlar, özellikle Fıstıklı Mahallesi, Zeytinli
Mahallesi, Pirsultan, 8 Şubat
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bu mahalleler temiz
hava alamayacak durumda.
Değerli arkadaşlar, yine, bakın,
şuradan şehri organize sanayiye bağlayan yol geçiyor. Bu yolda
trafik şu anda keşmekeş; şimdi buraya 26.100 kişinin
yerleştirileceği iddia ediliyor. Eğer bu iddia, bu yapı
gerçekleşirse bu buradaki trafiğe en az 12 bin civarında
aracın yükünün binmesi demek ve burada trafiğin işlememesi
demek.
Gaziantepin tüm sivil toplum örgütleri bir araya
geldiler ve buna karşı yetkilileri uyardılar. Gaziantepli bunu
istemiyor, tam tersi, buranın yeşillendirilerek Dülükle
birleştirilmesini istiyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı
Sayın Fatma Şahin kariyer yaptı, Belediye Başkanı
oldu, Vekil oldu, Bakan oldu. Ya halkın sesine kulak verecek ya da
rantiyecilerin sesine kulak verecek, seçim kendisinin.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum değerli arkadaşlar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İrfan Bey, 27 Mayıs
mağduru bir ailenin çocuğu olarak söz talebiniz oldu.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Van Milletvekili İrfan
Kartalın, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
İRFAN KARTAL (Van) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; bugün 27 Mayıs ihtilalinin 61inci yıl dönümünü
yaşıyoruz.
27 Mayıs askerî darbesi tarihimizde kara bir
gün olarak yerini almış. Bu, sivil iradeye yapılan ilk darbedir.
Bu yaşanan ihtilal sonucu tüm ülkede hak ve hürriyetler gasbedilmiş,
sivil siyasete son verilmiş ve askerî vesayetin zulümleri
başlamıştır.
27 Mayıs darbesini 15 Temmuz gecesiyle tekrarlamak
isteyenler, bunu engelleyen liderimiz Sayın Tayyip Erdoğanın
dik duruşu ve milletimizin kararlılığıyla bu alçak
hedeflerine ulaşamadılar.
Bugün de 27 Mayıs darbeciliği
tarafından idam edilen Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü
Zorluyu şehadetlerinin yıl dönümü nedeniyle rahmet ve minnetle yâd
ediyoruz. Barış ve istiklal adına bugün Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından farklı bir anlam
kazanmıştır.
Biz o 27 Mayısı canlı yaşayanlar
olarak biliyoruz ki amcalarımız ölen kardeşlerinin
başında bulunamadılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, mafyadan aylık 10 bin dolar alan siyasetçinin kim
olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli Başkanım, nöbetçi
olduğunuz günden beri size hep soruyorum ama cevabını bir türlü
alamadım.
Bu mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan
siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim?
Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden
aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin
dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan
siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim?
Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden
aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin
dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan
siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim?
Mafya liderinden aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden
aylık 10 bin dolar alan siyasetçi kim? Mafya liderinden aylık 10 bin
dolar alan siyasetçi kim? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erel, buyurun.
3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, Gün
Sazakın şehit edilmesinin 41inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler
Başkanım.
Kurudu gözde pınarlar, canım içre
canım gitti.
Devrildi iri çınarlar, nice gül fidanım
gitti.
Hey yakınlar uzaklar, bekler pusular tuzaklar,
Tayfuna dönsün Sazaklar, göz
ışığım Gün'üm gitti.
Yüksek karakter sahibi, gerek iş hayatında
gerekse siyasi hayatında ilkelerinden asla taviz vermeyen; siyaseti mevki,
makam, ikbal veya servet için değil, sadece ve sadece yüce Türk milletine
hizmet etmek için seçen bu müstesna siyaset ve devlet adamını bugün
daha çok arıyoruz. Bugün Türk siyasi hayatının dürüstlük, namus
ve fazilet abidesi Gün Sazak Beyin şehadetinin 41inci yıl dönümü.
Ülkücü şehitlerin serdarı Gün ağabeyimizi ve tüm ülkü güllerini
sonsuz rahmetle yâd ediyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Allah rahmet etsin.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 27
Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz
27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Konya
Milletvekili Halil Etyemeze ait.
Buyurun.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümü
dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
19uncu yüzyıldan günümüze kadarki darbelerin
ve darbe girişimlerinin amacı, demokrasimizi sekteye uğratmak;
ülkemizin ekonomik, kültürel ve siyasi gelişmesini durdurmaktır.
Darbeler zulmün adresidir ve insanlık suçudur. Demokrasiyi ve hukuk
sistemini askıya almaya çalışan her eylem milletimize
yapılan bir ihanettir. Tarihin utanç sayfalarının
yazıldığı 27 Mayıs darbesinden bugüne altmış
bir yıl geçmiştir. 27 Mayıs darbesi Türk siyasi tarihine kara
bir lekedir. Milletin iradesiyle seçilen Başbakan Sayın Adnan
Menderes ve arkadaşları yapılan bu darbe sonucunda şehit edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bugünü anlamanın
yolu dünü anlamaktan geçmektedir. Yakın tarihimizde
yaşadığımız 27 Mayıs darbesini, 12 Mart
muhtırasını, 12 Eylül darbesini, 28 Şubat postmodern darbesini,
27 nisan e-muhtırasını, 2012deki MİT kumpasını,
2013teki Gezi Parkı olaylarını, 17-25 Aralık
emniyet-yargı darbesini, 6-8 Ekim olaylarını, 2015teki çukur
olaylarını, 2016daki 15 Temmuz hain darbe ve işgal
girişimini, son olarak ise emekli 104 amiralin gece yarısı
yayınladığı bildiriyi hatırımızdan hiç
çıkarmayalım. Vesayetçi Türkiye özlemi çekenler ile tam
bağımsız Türkiye sevdalıları arasındaki
mücadelenin ne kadar çetin olduğunun bir kez daha farkına
varalım. Yüce Allaha ne kadar şükretsek azdır, bu vatanın
aziz evlatları darbecilerin ve emperyalist güçlerin hesaplarını
her seferinde bozmuştur.
Değerli milletvekilleri, millî
hafızamızı daima güçlü ve canlı tutmalıyız. 27
Mayıs 1960 darbesinin hukuksuz yargılamalarının
yapıldığı, merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının
idam kararlarının alındığı Yassıada
yıllarca milletimizin hafızasında yaslıada olarak yer
almıştır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde Yassıada, Demokrasi ve
Özgürlükler Adası hâline getirilmiştir. Demokrasi ve Özgürlükler
Adası, demokrasi mücadelemizin sembolü ve geçmişten bugüne
verdiğimiz istiklal ve istikbal mücadelemizin nişanesi olmuştur.
İdam sehpasındaki son sözü Devletime ve milletime ebedi saadetler
dilerim. olan merhum Menderesin ve demokrasi şehitlerimizin aziz
hatırasına sahip çıkılmıştır.
Değerli milletvekilleri, son günlerde ülkemizde
güven ve istikrar ikliminin hedef alındığını hepimiz
müşahede etmekteyiz. Vesayet güçlerinin akıl ve izan
dışı saldırılarıyla karşı
karşıyayız. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların
farkındayız. Gazi Meclisimizden bir kez daha ifade ediyorum ki aziz
milletimiz, ülkemizin huzuruna kastedenlerin ve taşeronlarının
kirli ellerine asla geçit vermeyecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gerek devletimize husumet besleyen mihraklarla
gerekse bu senaryolara figüranlık eden siyasi zihniyetle mücadele etmeye
kararlılıkla devam edeceğiz. Aklını ve ruhunu
başkalarının emrine verenlere, bu minvalde siyaset yapanlara
buradan hatırlatıyorum. Ülkesine ve milletine husumeti siyasetinin
öznesi yapan hastalıklı zihniyet yenilmeye mahkûmdur. Milletimizin
güçlü iradesiyle darbelere, darbecilere ve onların hamilerine gereken
dersi vermeye muktedirdir ve bu zihniyeti tarihe gömmek bizim boynumuzun
borcudur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; büyük AK PARTİ ailesi olarak biz her zaman darbelerin
karşısında durmuş bir siyasi kültürün temsilcileriyiz.
Cumhur İttifakı olarak siyaset anlayışımızın
temeli milletin iradesidir. Millet iradesinin üzerinde hiçbir gücü bugüne kadar
tanımadık, bundan sonra da tanımayacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde vesayet odaklarıyla mücadelemiz,
istiklalimiz ve istikbalimiz için devam edecektir. Bu cennet vatan artık
huzurunu kedere kaptırmayacaktır. Geçmişimizden
aldığımız ilhamla yarınlarımıza kutlu
yürüyüşümüzü adalet için, hak için, hakkı çiğnetmemek için,
demokrasi için sürdüreceğiz.
Bu vesileyle, 1960 darbesi başta olmak üzere
tüm darbeleri, darbe teşebbüslerini ve darbe söylemlerini, demokrasi
yerine darbeden medet umanları kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HALİL ETYEMEZ (Devamla) millet iradesiyle
seçilmiş milletin adamı Menderes ile arkadaşları Fatin
Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkanı, tüm demokrasi şehitlerimizi
rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun, bravo!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
milletvekillerimizden bazı arkadaşlar buraya kadar gelip söz
taleplerinde bulunuyor, onlara söz vermek mecburiyeti hissediyorum ama gündeme
de geçmemiz gerekiyor, dolayısıyla buraya kadar gelinmemesini rica
ediyorum.
Sayın Şevkin, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, Adanada yaşayan çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adananın bereketli topraklarında 1 dönüm
soğanın girdi maliyetleri 2.500 TL, patatesin ise 5.000 TL. Dönüm
başına maliyetlerin bu kadar yüksek olduğu, işçilik
maliyetinin de yine 35 kuruş tuttuğu bir ortamda soğanın
fiyatı 50 kuruş olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla
girdi maliyetleri bu kadar yüksek olunca şu anda Adanada soğandan
sonra patates de üreticisi yoğun zarar ettiği için tarlada kalıyor,
Adanada sebil derler, resmen sebil edilmekte şu anda. Bereketli
tarım topraklarında çiftçi girdilerinden dolayı tarım
toprakları her geçen gün elden çıkıyor, meralar yok ediliyor,
toplulaştırma da maalesef buna ışık tutuyor. Bu
gidişle millet yiyecek ekmek bulamayacak, gıda ihtiyacını
karşılayamayacak. Tarım Bakanlığını çiftçiye
desteğe bekliyoruz, göreve davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Demir, buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Demirin, İstanbulda pandemiden olumsuz etkilenen esnafın
yanında olduklarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
İstanbulda pandemiden olumsuz etkilenen
esnaflarımızın yanında olmaya, dertlerine çare bulmaya
devam ediyoruz. Bu süreçte çalışma imkânı bulamayan 66 bin
servis aracının toplu taşımada değerlendirilmesi ve
yaşanan ulaşım sorununa da çözüm olacağı
düşüncesiyle bir çalışma gerçekleştirdik. Cumhur
İttifakı olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesine
verdiğimiz teklifte İETTye ek 250 hat ihdas edildi. Ayrıca,
toplu ulaşımın rahatlatılması için pandemi sebebiyle
ekonomik sıkıntıda olan 66 bin servis aracıyla toplu
taşıma sözleşmesi imzalanması kararı İYİ
Parti ve CHPnin ret oyuna rağmen kabul edildi. Bu konuda inisiyatif alan
AK PARTİ ve MHP Meclis üyelerine teşekkür ediyorum. İstanbulun
her daim yanında olacağımızdan kimsenin endişesi olmasın.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
27 Mayısın yıl dönümü, terörle mücadeledeki başarı ve
ülkemizdeki huzur iklimine ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
27 Mayısın yıl dönümü, terörle mücadeledeki başarı ve
ülkemizdeki huzur iklimiyle ilgili söz isteyen, Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemire ait.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Başlarken, arkadaşlar, özel bir kayıt
düşüyorum: Bugün tarihimizin en netameli zamanlarından birini
yaşıyoruz ve bu zamanı ad koyarak yine tarihimizin bir bayrak
şahsiyeti önünde tazimle, hürmetle eğiliyorum. Kimdir o isim,
tarihimizin bayrak ismi? Mete Han. Ordumuzu inşa eden, iki bin iki yüz
otuz yıl önce zemine çok esaslı kayıtlar düşen bir yüksek
isim. Onu burada özellikle anıyorum çünkü onun koyduğu zemini sonra
iğfal eden, sonrasında o zemini olmaması gereken hâle evirenler
oldu; onları kınayacağım, onlar adına burada notlar
düşeceğim.
Arkadaşlar, 27 Mayıs elbette ki çok
netameli bir zaman dilimiydi çünkü milletimize karşı bir girişim
söz konusuydu, millet iradesini yok sayma hareketiydi. Ve şu
geldiğimiz zaman diliminde yani altmış bir yıl
sonrasında, o gün hayatlarını kaybedenler, şehadete
uğrayanlar milletin yüreğinde yer buldukları için burada her
kesimden arkadaşımız, her siyasi düşünceden
insanımız onları rahmetle, minnetle anıyor. Oysa o faullü
girişiminde bulunanları hatırlayan yok; hatırlayanlar da
lanetle anıyorlar. İşte, burada canlı
yaşamış bir arkadaşımız var: İrfan Kartal
Bey. Ailesinden çok sayıda insan mağdur oldu, mazlum pozisyona
geldi ama burada; millet adına yine burada, millet adına
konuşuyor, bundan sonra da konuşacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İRFAN KARTAL (Van) Bravo!
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Az önce
Ayhan Bey çok yüksek bir isimden bahsetti, yüreğimizde özel yer
bulmuş bir isim ve Türk siyasetinde, efendim, erdem nedir, ahlak nedir,
yüksek düşünme nedir onu zemine koyan bir isim: Gün Sazak Bey. Onu kim
katletti arkadaşlar? Görünürde komünist vatan hainleri katletti ama onlara
o vasatı açan da yine o Mete Hanın zemine koyduğu esaslı
yapıyı iğfal edenler oldu. Ne demişlerdi 1980 ihtilali
için? Şartlar olgunlaşsın diye bekledik. demişlerdi
arkadaşlar. Şartların olgunlaşması için ne
lazımdı? Gün Sazak gibi bir yiğit adamın katledilmesi
lazımdı onlar için. Onu da rahmetle, minnetle anıyoruz.
Arkadaşlar, şunu herkes bilsin, herkes
kabul etsin: Eğer terör cariyse, terör -elli, altmış
yıllık- hayatımıza girmiş, bizi mutazarrır hâle
getirmişse altında yatan birinci sebep, en öncelikli sebep budur yani
o Mete Hanın o esaslı yapısını iğfal etmeleridir.
O yüzdendir ki onlar asla ve asla iflah olmayacaklardır; ihtilal
girişiminde bulunanlar, ihtilali aklının ucundan geçirenler asla
iflah olmayacaklardır; olmadıklarını hepimiz görüyoruz,
lanetle anılıyorlar, tarih boyuncu da böyle olacaktır.
Terörle mücadelede geldiğimiz bir nokta var
arkadaşlar, özellikle vurguda bulunmak istiyorum. Malumunuz, ben,
Doğu Anadoluyu ifade eden bir ilin milletvekiliyim. Orada, terörle
anılan zamanlarda yaşananları bire bir bilen, gören, o
vasatın içerisinde olan birisiyim. Ve arkadaşlar, çok net bir
şey, özellikle şunu söylüyorum: Gelin bizim Doğu Anadolu
Bölgesine, Güneydoğu Anadolu Bölgesine -Doğu Anadolu Sanayici ve
İş Adamları Derneğinin 3 dönem
Başkanlığını yaptım- samimi söylüyorum, insanlar
evlerinden çıkmaktan imtina eder hâldeydiler, şimdi özellikle 15
Temmuz sonrası FETÖ artıklarından arındırılmış
bir yapıyla mücadele öylesine şahika bir noktaya geldi ki,
insanlarımız huzur üzere yaşıyorlar. Doğu Anadolu
Bölgesi böyle, Güneydoğu Anadolu Bölgesi... Sadece buralar mı arkadaşlar?
Ankara öyle değil mi? Biz şu Meclisteyken, şurada konuşma
yaparken Merasim Sokakta bombalar patlamıyor muydu? Ama şimdi,
elhamdülillah, bütün bütün terörden azade bir hâle gelmişiz. Buna vesile
olan kim varsa hepsine minnettarız, başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere. Onun dirayetli duruşu. Onun
yiğit duruşu işi bu hâle getirdi. Artı, onunla beraber
yürüyen İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soyluya
burada minnettarlığımı özellikle kayda geçiriyorum, şu
zaman diliminde çok anlamlı olduğunu düşünüyorum çünkü biz
biliyoruz ki onun vermiş olduğu bu mücadeleyi sekteye uğratmak
için, o mücadele nakısa alsın diye bir gayret var ama millet bu
oyunları biliyor, görüyor; iftiraları, dedikoduları, oyunun çok
büyük olduğunu biliyor; oyunun zamirinde, esasında, hedefinde Türkiye
olduğunu biliyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hukuku
çalıştırın, hukuku.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bunu bildiği için de Allahın izniyle bu
kervan yürüyecek arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Nereye kadar yürüyecek? Çok net söyleyeyim, bütünüyle
bölücülerden, vatan hainlerinden zemin arınıncaya kadar; bütünüyle
faullü girişimlerde bulunan, orduya sirayet eden vatan hainlerinden
arınıncaya kadar devam edecek Allahın izniyle.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Hukukçuların işi ne?
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Buna ben
milletimizin katkısının çok büyük olduğunu biliyorum;
milletimizi temsil eden milletvekillerimizin, sizlerin de yüreğinizi
koyduğunuzu, yüreğinizi raptettiğinizi çok net biliyorum.
İnşallah önümüz açık olacaktır. Ve 27 Mayısın
yıl dönümünde rahmetli Adnan Menderesi, onunla beraber şehadete
ulaşanları yüreğimize gömdüğümüzü hususen kayda geçiyorum
ve bir daha Mete Hanın aziz ruhu önünde tazimle eğiliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sisteme
giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Durmuşoğlu...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin
açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Türkiyenin en kara günlerinden biri olan 27
Mayıs 1960 tarihi, millî iradeye karşı yapılmış
ilk askerî darbe olup Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak
kazınmıştır. Milletin iradesine yapılan darbeci
zihniyetlere karşı dün olduğu gibi bugün de mücadele
edeceğiz, darbe ve vesayet girişimlerine tıpkı 15 Temmuzda olduğu
gibi asla geçit vermeyeceğiz. Demokrasimizin ve özgürlüklerimizin daim
olması adına başta Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu ve
Hasan Polatkan olmak üzere, tüm demokrasi şehitlerimizi ve onları
şehit eden demokrasi düşmanlarını unutmadık,
unutmayacağız.
Sözlerime son verirken tarihimizin en muhteşem
zaferlerinden biri olan ve dünya tarihinde yeni bir çağ açan 29 Mayıs
İstanbulun fethinin 568inci yıl dönümünü tebrik ediyor, Fatih
Sultan Mehmet Han başta olmak üzere bu toprakları bizlere vatan
kılan tüm kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle yâd
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
7.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün Türk demokrasi
tarihinin kara lekesi, darbelerin nirengi noktası olan 27 Mayıs 1960
darbesinin 61inci yıl dönümü. 27 Mayıs darbesinin, 12 Mart
muhtırasının, 12 Eylül darbesinin, 28 Şubat postmodern
darbesinin ve 15 Temmuz hain darbe girişiminin ortak özelliği
demokrasiyi askıya almak, millî iradeyi hiçe saymak, seçilmişleri
hapse atmak ve idam etmek. Geçmişte olduğu gibi bugün de demokrasi
karşıtı vesayet odakları hâlâ fırsat
kollamaktadırlar fakat onların unuttukları bir şey var:
Artık, halkın gücünün üstünde bir güç tanımıyorum. diyen
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde güçlü bir Türkiye var. 27 Mayıs darbesiyle idam edilen
Adnan Menderesi, Fatin Rüştü Zorluyu, Hasan Polatkanı ve tüm
demokrasi şehitlerini rahmetle minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Gün Sazak, Ruhi Kılıçkıran ve Fırat Yılmaz
Çakıroğlu ile bütün şehitlere Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Kutlu davamızın
yolunda mukaddesat uğruna şehit olan Gün Sazak Bey ile Ruhi
Kılıçkıran ağabeyden Fırat Yılmaz
Çakıroğlu kardeşime kadar şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum.
Kurudu gözde pınarlar, canım içre
canım gitti.
Devrildi iri çınarlar, nice gül fidanım
gitti.
Bölünmesin diye millet, baki kalsın diye
devlet.
Dağlar gibi kemikle et, seller gibi kanım
gitti.
Paramparça idi ruhum, ellerinde bir güruhun.
Tufanı bu mudur Nuh'un, diye arşa ünüm
gitti.
Hey yakınlar uzaklar, bekler pusular tuzaklar.
Tayfuna dönsün Sazaklar, göz
ışığım Gün'üm gitti.
Yetim kaldı körpe çağam,
feryadımı nice boğam.
Gün doğmak üzere ağam, gün batarken inim
gitti.
Bu bir nesildir sürekli, gözü pek çatal yürekli.
Zor günlerimde gerekli, tuğ gibi beş binim
gitti.
Sakarya, esti yiğitler, bağrı kan
süslü yiğitler.
Süphan göğüslü yiğitler, gittiyse benim
gitti.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Subaşının
mazereti var.
Söz veriyorum, buyurun.
9.- Antalya Milletvekili Hasan
Subaşının, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin
açıklaması
HASAN SUBAŞI (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümünde
millet iradesine olan saldırıyı ve tahribatı Demokrat
Partili bir ailenin mensubu olarak lanetliyor, milletimizin bir daha darbeden,
darbeci anlayıştan, hukuk ve adalet tanımaz
anlayışlardan uzak olmasını diliyor, merhum Başbakan
Adnan Menderesi, Fatin Rüştü Zorluyu ve Hasan Polatkanı saygı
ve rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün 27 Mayıs, Türk demokrasi tarihinin kara
lekelerinden biri ve Türk milletinin vicdanında derin yaralar açan 27
Mayıs 1960 darbesinin üzerinden altmış bir yıl geçti.
Darbeyle Anayasayı ve Meclisi fesheden cunta,
merhum Başbakan Adnan Menderesi, Bakanlar Fatin Rüştü Zorluyu ve
Hasan Polatkanı düzmece mahkemelerde hukuksuz bir şekilde idam
ettiler. Milletimizin gönlünde her daim yaşayacak olan demokrasi
şehitlerimizi bu vesileyle rahmetle yâd ediyorum.
Darbeci zihniyet, 1960da Demokrat Partiye
yaptıklarını 15 Temmuz gecesi AK PARTİye de yapmak
istemiş ancak başaramamışlardır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın dik duruşu ve kararlı mücadelesi, aziz
milletimizin desteği ve Cenab-ı Hakkın yardımıyla
darbecilere büyük bir ders verilmiş, 27 Mayısla açılan darbe
parantezi bu topraklarda bir daha açılmamak üzere
kapatılmıştır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bulut
11.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
SMA hastası çocuklara ilişkin açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) SMAlı
çocukların aileleri çocuklarını hayatta tutabilmek için
yıllardır başvurmadıkları kapı
bırakmadılar. Devlet eliyle ilaca, tedaviye ulaşamayan aileler
kendi çabalarıyla yardım kampanyaları oluşturuyorlar.
Hayırsever vatandaşların yardımlarıyla bu
kampanyaların bazıları başarılı oluyor,
bazıları ise tedavi maliyetinin çok yüksek olmasından dolayı
ne yazık ki başarılı olamıyor.
Adanadan on yedi aylık Sophia Şirinin
yurt dışında tedavisi için gerekli 2 milyon 100 bin dolar
toplandı. Sırada yine Adanadan Zümra İnan, Eliz Mira Mert
yavrularımız bekliyor. Sağlık Bakanlığı
sesimizi duyamayacağı için biz buradan yine vatandaşlarımıza
seslenelim: SMAlı çocuklarımız için zaman daralıyor,
hızlı hareket edilmesi gerekiyor. Yardım kampanyaları için
elimizden geldiğince, gönlümüzden koptuğu kadar destek olalım.
Son sözümüzde Sağlık
Bakanlığına: Aileler çocuklarını yaşatmak için
çareyi kampanyalarda aramamalı, devlet bunun gereğini
yapmalıdır.
BAŞKAN Sayın Baltacı
12.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, devletin görevinin suçluların yakasına
yapışmak olması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geldiğimiz noktada Türkiyede parti, devlet
olmuş; devlet, parti olmuştur. Ramazan Bayramı öncesinde
partimizin ihtiyaç sahibi yurttaşlara ulaştırmak üzere
hazırladığı gıda kolilerinin
dağıtımını pandemi gerekçesiyle engellerken; AKPnin
siyasi çalışmalarına göz yuman, çözüm bekleyen
yığınla problem varken 128 milyar dolar nerede?
pankartımızın peşine düşüp hukukun
dışına çıkarak emniyet güçleri ile partimizi
karşı karşıya getiren Kastamonu Valiliği, bir
savcının çıkıp Pandemi döneminde uygulanan yasaklar, bu
doğrultuda kesilen cezalar hukuka aykırı. dediği haftada
-tesadüf odur ki- kuralları ihlal ettikleri gerekçesiyle 128 kişiye
eski parayla 128 milyar lira para cezası kesmiştir. Mafyanın,
birlikte iş tuttuğu AKPli Başbakan ve Bakanlara parmak
salladığı ülkemizde devletin görevi vatandaşa gidecek bir
lokmanın peşine düşmek değil suçluların yakasına
yapışmak olmalıdır.
BAŞKAN Sayın Aydın
13.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursada yaşayan çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursa dağ yöresinde, Orhaneli ilçesinde daha
önce DSİye bağlı olan sulama birlikleri bir kararnameyle -bugün
bir birlik adında- Nilüfer Sulama Birliğine devredildi. Daha önce,
para ödeseler de en azından hizmet alabilen köylüler, tam sulamanın
yoğun olduğu dönemde, sulama kanallarında su olmasına
rağmen maalesef sulama yapamıyorlar; bir de üzerine on yedi günlük
kapanmada köylüye icra kâğıtları gönderilerek âdeta Çiftçilik
yapma! Tarımla uğraşma! denilen bir pozisyona sokuluyor.
Buradan çağrı yapıyoruz; hem
paraları istiyorsunuz icra gönderiyorsunuz hem de hizmet etmiyorsunuz tam
tarımın en yoğun olduğu dönemde. Bu rezalete bir an önce
son verin, önce hizmet edin, daha sonra paraları talep edin diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
14.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, Gün Sazakı rahmetle andığına ve
Malatyanın ulaşım sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
27 Mayıs 1980de şehit edilen
büyüğümüz Gün Sazakı rahmetle, minnetle anıyorum.
Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığımıza; Kuluncak ilçemizin Sofular Mahallesi,
coğrafi konum olarak Sivasın Kangal ve Gürün ilçelerine yani Sivas
ilimize sınır durumdadır. Sivasla bağlantı
sağlayan bu yolda Sofular Mahallemiz ile Gürüne bağlı
Sarıca köyü arası toplam 13 kilometredir. Kuluncaklı
hemşehrilerimiz, Sivasa ulaşımın
sağlandığı ve Kuluncak ile Malatya-Kayseri D300 Kara
Yoluna alternatif bağlantı sağlayacak olan bu 13 kilometrelik
yolun kara yolu ağına alınmasını, 2021 yılı
yol yapım programına dâhil edilmesini talep etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
15.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Pandemi ne yazık ki ekonomik anlamda derin
sıkıntılara neden oluyor. Aşılama
çalışmaları ne yazık ki istenilen ölçüde değil.
Özellikle seçim bölgem Hatay ilimizde, yurt dışında çalışan
çok sayıda vatandaşımız var. Bunlar pandemi nedeniyle
ülkemize döndüler, şimdi ise aşılanmaları
olmadığı için çalıştıkları ülkelere maalesef
dönemiyorlar. Sağlık Bakanlığına çağrı
yapıyorum: Yurt dışına gidecek işçi
vatandaşlarımızın aşılarını bir an önce
yapınız. Ekonomik olarak bitme noktasına gelen bu
yurttaşlarımızın mağduriyetinin bir an önce
giderilmesi için hangi önlem gerekiyorsa bir an önce lütfen alınız.
Aksi hâlde, telafisi mümkün olmayacak sorunlarla karşı
karşıya kalacağız. Vatandaşlarımız bir an
önce aşı olup yurt dışına, işlerinin
başına dönmek istiyor; lütfen, gereğini yapınız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
16.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Gaziantep İslahiyede yaşanan sosyal yardım
skandalına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantep İslahiyede sosyal
yardım skandalı yaşanıyor. Ulusal bir gazeteye konu olan
yolsuzluk, Türkiye dışında yaşayan bir
vatandaşımıza kendisinin haberi olmadan 2016 yılından
itibaren bir kısmı nakit para, bir kısmı kömür, bir
kısmı da fatura desteği şeklinde yapılan sözde
yardım konusudur. Bu kişi, yurt dışından
döndüğünde e-devlet sistemine girmiş, yurt dışında
bulunmasına ve müracaatı olmamasına rağmen hakkında 6
defa sosyal yardım müracaatı ve işleminin olduğu, yardımların
bir kısmında ödemeniz teslim edildi, bir kısmında iptal
edildi şeklinde işlem yapıldığı, en son 6 Nisan
tarihinde 200 lira tutarında yardımın teslim edildiği bilgilerine
ulaşınca durumu savcılığa bildirmiştir.
Başka kişilerde de rastlanan bu işlemler açıkça görevin
kötüye kullanımı ve dolandırıcılık suçunun
varlığını işaret etmektedir.
Savcılarımızdan konuyu hızla
araştırması ve gereğini yapmalarını talep ediyor,
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, yükseköğretim öğrencilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Covid-19 salgını, her şeyi etkilediği gibi
eğitimi, yükseköğretimi de etkilemiştir. Dersler çoğunlukla
uzaktan eğitim yöntemiyle yapılmaktadır. Bu durum eğitimde,
eğitime katılımı, eğitim kalitesini ve
başarıyı olumsuz etkilemiştir. Özellikle, uygulamalı
eğitimlerin yapılmaması mesleki yeterlilikte sorun
oluşturmaktadır. Sağlık mesleklerinde uygulamalı
eğitim hayati bir konudur. Bu nedenle, yaz döneminde uygulamalı
eğitim mutlaka tamamlanmalıdır. Ayrıca, teorik
eğitimde tamamlama ve destek eğitimlerinin yapılması
faydalı olacaktır. Bitirme tez ve projeleri ile stajlar için de ek
süre verilmesi uygun olacaktır. Salgın nedeniyle ve terör
dışı tüm nedenlerle yaşanan sınav
başarısızlıkları için sınav hakkı verilmesi,
ilişkisi kesilen yükseköğretim gençliğine eğitimini
tamamlama hakkı verilmesi uygun olacaktır. Öğrenciler af
beklemektedir.
Saygılarımla, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ceylan
18.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Çanakkalede yaşayan çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale tarih ve turizm kenti olduğu kadar aynı zamanda önemli de
bir tarım kentidir. 1915 Çanakkale Köprüsünün bağlantı yol
yapım çalışmaları sırasında Lâpseki ilçemizin
birçok köyüne sulama suyu sağlayan kanalların tahrip edilmesinden
ötürü bölgemizde tarımsal faaliyette bulunan çiftçilerimiz son günlerde
ciddi sıkıntı yaşamaktadırlar. Lâpsekinin neredeyse
yüzde 90ını etkileyen sorun, Merkez, Yeniceköy, İlyasköy,
Kocaveli köyü ve Subaşı köyü gibi özellikle ihracata dönük kiraz,
şeftali ve domates üretimi yapan çiftçilerimizi zor durumda
bırakmıştır. Üreticinin emeğinin zayi olmaması ve
verim kaybının minimize edilmesi için yetkililerin derhâl harekete
geçmesi ve sulama suyuna duyulan ihtiyacın bu dönemde, haziran ayında
en çok arttığı dönemde bu tekrar sağlanmalıdır.
Çiftçilerimizin çığlığını yetkililerin
duymasını ve hızla harekete geçmelerini bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
19.- Edime Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, hayvancılıkla uğraşanların
sorunlarına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Her şeyi kararnamelerle yönetmeye
çalışıyorsunuz ama her kararnamede büyük yanlışlar
yapıyorsunuz. Örneğin, topraklarımız susuzluktan
kırılırken siz Katarla su yönetimi anlaşması
yapıyorsunuz ve bu kararnameyi kamuoyuyla paylaşıyorsunuz. Hafta
sonu herkes uyurken bir kararname daha çıktı; sözde, hayvancılığa
destek vereceksiniz. Kararnameyi inceledik, yine yandaş müteahhitlerinize
iş vermek için çabalamışsınız. Şimdi, yeniden
müteahhitleriniz harıl harıl büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar
için ahır ve ağıl projesi hazırlayacaklar. Sözde,
yarısını devlet hibe olarak verecek.
Hayvancılığın en temel sorunu ahır yapımı
değil ki. Hangi üreticiyle konuşursanız konuşun size yem
fiyatlarının yüksekliğinden bahsedecek. Daha önce bir sürü hibe
ve krediler verdiniz, şimdi o ahırlarda ne hayvan var ne ekipman var.
Eğer hayvancılığımıza destek olmak
istiyorsanız yem fiyatlarını düşürün, yem
fiyatlarının yarısını devlet
karşılasın.
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
20.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin
Taşdoğanın, 27 Mayıs Gün Sazak ve Ülkücü Şehitleri
Anma Gününe ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, bugün 27 Mayıs, Gün Sazak ve Ülkücü
Şehitleri Anma Günüdür. Başbuğumuz Alparslan Türkeşin
ifadeleriyle Ülkücü şehitler çoğu zaman rüyama girerler, sanki geçit
resmi yapar gibi gözlerimin önünden geçerler. Uykularım kaçar, kalkar
Cenab-ı Hakka sığınır, ruhları için dualar
okurum. Onların ruhları bizim varlığımızın
teminatıdır, Allah hepsinden razı olsun. Bir ülke uğruna,
bir ülkü uğruna mukaddes bir amaç yolunda candan vazgeçmek
fedakârlıkların en büyüğüdür. Bu vesileyle, başta
Başbuğumuz Alparslan Türkeş olmak üzere, merhum Gün Sazak Beyi
şehitlerin yolbaşçısı Ruhi Kılıçkırandan
son şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğluna kadar tüm
şehitlerimizi rahmet, minnet ve duayla anıyoruz.
BAŞKAN Sayın Şeker
21.- İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tarım
Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye uyguladığı yüksek faiz
uygulaması özellikle pandemi koşulları dikkate
alındığında devlet eliyle tefeciliğe dönmüş
durumdadır. Çiftçiyi, üreticiyi, yerli tarımı desteklemesi
beklenen Tarım Kredi Kooperatifleri son yapılandırmayla âdeta
çiftçiyi yok etme niyetiyle hareket eder hâle gelmiştir. Yapılanma
kapsamına girebilmek için çiftçinin borcunun yüzde 30unu ödemesi
beklenmektedir ancak çiftçinin cebinde bırakın borcunun yüzde 30unu,
traktörüne zamlı mazot alacak, tarlasını hasat ettireceği
emekçiye ödeyecek kadar dahi parası kalmadı.
Yerli tarımın sağlıklı bir
şekilde gelişebilmesi için, gelecek kuşakların da temiz ve
ucuz gıdaya ulaşabilmesi için çiftçilerimizin, üreticilerimizin
desteklenmesi şarttır. AKP, yüksek faiz altında ezilen
çiftçilerimizin sesini duymalı, bir an evvel yerli üreticiyi koruyan
tedbirleri hayata geçirmelidir. 5li çeteyi, yandaş firmaları
değil, emekçiyi, çiftçiyi, yerli üreticiyi, esnafı koruyun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren, söz talep eden grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Dervişoğlu
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, 27 Mayıs 1960 darbesine, Gün Sazakın
şehit edilmesinin 41inci yıl dönümüne ve Süper Lige çıkan
Altayı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün cumhuriyet tarihimizdeki ilk darbenin 61inci
yıl dönümü. Türk demokrasisine ve Türk tarihine kara bir leke olarak geçen
bu hadise millî hafızamızda yer edinmiştir. 27 Mayıs
darbesi ve onu takip eden dönemde idam edilen merhum Adnan Menderes, merhum
Fatin Rüştü Zorlu ve merhum Hasan Polatkanı saygı ve rahmetle
anıyorum, o demokrasi mücadelesinde çile çeken, cefa çeken herkesi de
saygı, şükran ve minnetle yâd ediyorum.
Egemenlik, kayıtsız şartsız
milletindir hiç şüphesiz. Millete ait iradenin tecelli etmesini
engelleyecek de hiçbir güç yoktur. Her nereden gelirse gelsin millî iradeyi
akamete uğratacak ve onun egemenliğini gasbederek kendi uhdesinde
toplayacak hiçbir yönetim biçimi asla ve kata kabul edilemez. Kendisini millî
iradenin üstünde gören yönetim anlayışları Türk siyasi tarihinde
zaman zaman kontrolü ele geçirmişse de nihayetinde tarih ve millet
vicdanında yargılanmaktan ve mahkûm edilmekten
kaçamamışlardır. Türkiye'nin yegâne istikametinin demokrasi olduğunu
buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin gelecek
yıllarını iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine inşa
ederken, hiçbir askerî ve sivil vesayete müsamaha göstermeyeceğimizi de bu
vesileyle peşinen ilan etmek isterim.
Bugün 27 Mayıs, önemli başka bir günün
yıl dönümü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) 27 Mayıs 1980 tarihinde eşi ve çocuklarıyla
beraber Eskişehirden evine dönen Gün Sazak arabasının bagajını
açarken uğradığı kahpe bir saldırı sonucu
şehit edilmiştir. Türk milliyetçiliği davasının
abideleşen şahsiyetlerinden, yolsuzlukla mücadelenin simge
isimlerinden Gün Sazak Beyi vefatının 41inci yıl dönümünde
rahmetle anıyorum. Milliyetçi, ülkücü camia için önemli bir gün olan bu
tarih, aynı zamanda Ülkücü Şehitleri Anma Günü olarak
hatırlanır. Bu vesileyle, hayatlarının baharında
toprağa düşmüş dava ve kader arkadaşlarımı
rahmetle, şükranla, minnetle yâd ediyorum, ruhları şad,
mekânları cennet olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Rahmetli Gün Sazak Bey göreve gelmeden önce Yolsuzluk,
hırsızlık, kaçakçılık ağları her yeri
sarmış, rüşvet ve korku herkesi susturmuş. diyerek ilk önce
yolsuzluğu ve hırsızlığı ifşa etmiş,
sonra da yolsuzluğa bulaşanları her kim olursa olsun tedhiş
etmiştir. Ben, beraber çalıştığım kişinin
hangi partiyi tuttuğuna bakmam. diyerek her şart altında
liyakati ve dürüstlüğü referans almıştır. Kendi
bakanlığıyla ticaret yapan bakanların, kendi
bakanlarını yargılamayanların Türkiyesinde rüşvete ve
yolsuzluğa geçit vermeyen Gün Sazakın ideallerinin idrak edilmesini,
Türkiyenin bugünü ve istikbali bakımından son derece önemli
buluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sözlerimin sonunda, on sekiz yıl sonra Süper Lige terfi
eden İzmirin güzide kulüplerinden Altayı başarıları
itibarıyla tebrik ediyor ve kendisine Süper Ligte üstün
başarılar diliyorum. Yönetimi, Sayın Başkan Özgür
Ekmekçioğlu şahsında; teknik ekibi, teknik direktör Sayın
Mustafa Denizlinin şahsında kutluyorum. Büyük Altaya ve büyük Altay
taraftarlarına büyük ve mutlu zaferler temenni ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Bülbül
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Gün Sazakın şehit edilmesinin 41inci yıl dönümüne
ve 27 Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün, eski Gümrük ve Tekel Bakanımız Gün
Sazak Beyin şehadetinin 41inci yıl dönümüdür. Türk siyasi
hayatında, devlet yönetiminde namusuyla, haysiyetiyle, sadece devletinin
ve milletinin menfaatleri doğrultusunda görevini yapmış olma
noktasında her zaman ve her dönemde örnek gösterilecek bir şahsiyet
olan Gün Sazak Beyin teröristlerce haince katledilmesinin bugün 41inci
yıl dönümü olmakla birlikte, aynı zamanda bugün, Ülkücü
Şehitleri Anma Günü olarak idrak edilmektedir. Aziz milletimizin
varlığına ve birliğine göz diken ne kadar hain varsa
gerekli cevabı her daim almış, Türk milletinin kudreti
karşısında hezimete uğramışlardır.
Türk milleti asırlar boyunca Ölürsem
şehit, yaşarsam gazi olurum. anlayışıyla nice
felaketlere göğüs germiş, nice badirelerin içinden
çıkmıştır. Şehadeti göze almış bir
insanı veya bir milleti yenecek, teslim alacak, boyun eğdirecek,
taviz vermesini sağlayacak beşerî bir kudret asla
bulunamamıştır. Bizim şehitlerimiz Bu vatanın ha
ekmeğini yemişim ha uğruna bir kurşun. diyerek
tıpkı gül bahçesine girer gibi şehitliğe koşan,
inanmış ülkü erleridir.
Milliyetçi ülkücü hareket aynı zamanda
şehitler kervanı, şehitlik abidesidir. Bizim davamız
hakkın davası, hakikatin kendisi, halkın kavgasıdır.
Geçmişte hain emellere geçit vermediğimiz gibi, bugün de aynı
hırs, inanmışlık ve imanla Türk milletinin
yanındayız ve yanında olmaya da devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu duygularla,
başta Başbuğumuz merhum Alparslan Türkeş Bey olmak üzere,
şehadetinin 41inci yıl dönümünde eski Gümrük ve Tekel
Bakanımız Gün Sazak Beyi ve aziz şehitlerimizi rahmetle,
minnetle, hürmetle yâd ediyoruz; yattığı yerler nur olsun, ruhları
şad, makamları cennet olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün itibarıyla 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden
tam altmış bir yıl geçmiştir. Demokrasi pek çok
tanımın yanında tahammül sistemi, sabır ve saygı
rejimidir. Sebebi ne olursa olsun, şartlar nasıl oluşursa
oluşsun milletin verdiği yetkiyi tekrardan alacak yine milletin ta
kendisidir. Beğensek de beğenmesek de sevsek de sevmesek de
sandıktan çıkan sonuç zorla, baskıyla, silah zoruyla,
gayrimeşru araçlarla tasfiye edilmeye çalışılırsa
istenmeyen ve acıklı olaylar zincirleme hâlinde olgunlaşacak ve
yaygınlaşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Söz, düşünce
ve fikirlerin ahlaki ve hukuki bir nizam içinde rekabeti yerine zulüm ve
zorbalığın öne çıkması, bu çerçevede iç ve
dış mihrakların teşekkül eden yıkım
kervanına dâhil olması tek kelimeyle felakettir.
Demokrasi tarihimiz ne yazık ki askerî
darbelerin izleri ve etkileriyle doludur. Yaşanılan her darbe ve her
darbe girişimi millî iradeyi ifsat etmiş, felce
uğratmış ama bunun yanında ülkemizin güçlenmesini, refah
seviyesinin artmasını, cihangir bir millet olarak Türk milletinin ve
devletinin tarihte hak ettiği yere varmasını sekteye uğratmıştır.
Yine kurmaca suçlamalar ve kurulan düzmece mahkemeler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -
eliyle
hukukumuzda ve vicdanlarımızda kapanmaz yaralar
açılmış, büyük kayıplar yaşanmıştır.
Allah bir daha böyle darbe girişimleriyle milletimizi muhatap etmesin.
Demokrasimizi ifsat edecek bu tür gelişmelere karşı her daim
teyakkuzda olmaya devam edeceğiz. 15 Temmuzda olduğu gibi bir daha
inşallah bu millet böyle sıkıntılarla muhatap olmayacak,
yüz yüze gelmeyecektir. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur
İttifakı olarak milletin iradesinin devletin iradesine
dönüştüğü 15 Temmuz sonrasında yine inşallah demokrasimizin
ilelebet payidar olacağı, devletimizin tam
bağımsızlık yolunda emin adımlarla yürüyeceği
şartları oluşturmak için elimizden gelen gayreti
göstereceğiz. Bu vesileyle 27 Mayıs 1960 darbesi sonunda kurulan
düzmece mahkemelerde hukuksuzca yargılanıp ve haklarında verilen
idam kararlarının infazı sonrasında hayatlarını
kaybeden merhum Başbakan Adnan Menderes Beye, merhum
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu Beyefendiye,
merhum Maliye Bakanı Hasan Polatkan Beyefendiye Allah'tan rahmet niyaz
ediyor, ailelerine ve milletimize yeniden başsağlığı
diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, 27 Mayıs 1960 darbesine, cezaevinde bulunan 83
yaşındaki Mehmet Emin Özkanın durumuna ve Ergani Belediyesine
kayyum atanmasına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; 27
Mayıs darbesinin yıl dönümü bugün. Ne yazık ki Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde maalesef darbeci bir gelenek oluşmuştur ve
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca da 27 Mayıstan başlayarak bugüne
kadar çeşitli tarihlerde siyaset darbelerle karşı
karşıya kalmıştır. 27 Mayıs darbesi, daha sonra
defalarca yok sayılan halk iradesine vurulan ilk darbedir ve 27 Mayıs
1960da halkın iradesinin temsili olan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
seçilmiş milletvekilleri, üniversite hocaları, sivil siyaset yapan
birçok isim tutuklanmış ve Başbakan Adnan Menderes,
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye
Bakanı Hasan Polatkan idam edilerek Türkiye tarihine kara bir leke
sürülmüştür.
Darbeler, sivil siyasete yönelik müdahaleler,
seçilmiş halk iradesine saldırılar her dönemde olduğu gibi
maalesef günümüzde de Türkiye siyaset sahnesinin bir vakası hâlinde
sürmektedir. Darbelerden, sivil ve askerî vesayetten kurtulmanın yolu
cumhuriyetin demokratik bir karakter edinmesiyle mümkündür. Bu nedenle 27
Mayıs darbesinin yıl dönümünde demokratik ve adil bir ülke için
mücadeleyi, hem yerel hem merkezî düzeyde halkın iradesinin gaspına
karşı mücadeleyi önemli gördüğümüzü bir kez daha vurguluyoruz.
Sivil ve askerî vesayet karşısındaki mücadele demokrasi, hukuk,
adalet ve özgürlük mücadelesidir aynı zamanda. Milletin verdiği
yetkiyi millet alır ve sandıktan çıkan sonuç, sandık hukuku
ve sandık adaleti dokunulmaz olmalıdır. Düzmece iddianameler ve
kurgu mahkemelerle sandık hukuku asla değiştirilmeye tevessül
edilmemelidir. Bir kez daha 27 Mayıs darbesini
kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Değinmek istediğim ikinci konu -dün de
burada konuştuk, bir kez daha konuşacağız ve bu konuyu
durmadan da konuşmaya devam edeceğiz- Mehmet Emin Özkan. Gerçekten
utanç verici bir durumdan söz ediyoruz. Bakın, Lice davası
iddianamesinde olayla ilgisi olmadığının açığa
çıkmasına rağmen yirmi beş yıldır cezaevinde
tutulan bir kişiden söz ediyoruz. Şimdi, işin politik
yanını ayrıca değerlendiririz ama sağlık durumu
giderek kötüleşen bir kişidir Mehmet Emin Özkan. 83
yaşında, yaşlı ve her şeyden önce ağır hasta
bir tutsak. Özkanın guatr, bağırsak, kalp, yüksek tansiyon,
beyinde baloncuk gibi birçok rahatsızlığı bulunuyor. 5 kez
kalp krizi geçirdi cezaevinde, 4 defa anjiyo oldu ve hafıza kaybı
var, kulakları duymuyor ve çok ciddi sağlık sorunlarıyla
karşı karşıya. Sadece geçen hafta dört günde 4 kez
hastaneye kaldırıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yürümekte
zorluk çeken bir kişiden söz ediyoruz. 83 yaşında ve bu insan
hâlâ salınmıyor, Adli Tıp Kurumunun Cezaevinde kalamaz. raporu
vermesine rağmen bırakılmıyor. Gerçekten inanılır
gibi değil, insanlık dışı bir durumla karşı
karşıyayız.
Bir kez daha Adalet Bakanlığına
sesleniyoruz, bir kez daha siyasi iradeye sesleniyoruz: Bakın, 83
yaşındaki bu insanın hiç olmazsa son günlerini evinde, ailesiyle
geçirmesine imkân sağlayacak bir adımın acilen
atılması gerekiyor.
Bugün Adalet Bakanı demiş ki: Türkiye,
haklarıyla bütün dünyaya örnek oluyor. İşte eğer Türkiye
örnek olmak istiyorsa -Adalet Bakanlığına sesleniyorum- o zaman,
83 yaşındaki bir kişinin hâlâ bu durumda cezaevinde
tutulmasına son vermesi gerekiyor. Bir kez daha buna vurgu yapmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Mehmet Emin
Özkanın acilen salınması gerekiyor ve son günlerini ailesiyle
geçirmesinin sağlanması gerekiyor. İnsani bir talepten bahsediyoruz,
bu siyasi bir konu değil artık.
Şimdi, son bir noktaya daha değinerek
sözlerimi bitireceğim. Hatırlarsanız, ben burada,
geçtiğimiz yıldı, bu konuyu tekrar konuşmuştum. Ergani
Belediyesine kayyum atandı. Kayyum atandığı zaman burada
konuşmuştum -Grup Başkan Vekilleri de hatırlar, hatta
birkaç kere konuşmuştum Ergani Belediyesiyle ilgili olarak-
şimdi, o zaman Ergani Belediyesine haksız yere kayyum atandı ve
bunun sonucunda bir şey çıkmayacaktır, göreceksiniz. dedik ve
öyle oldu. Ergani Belediyesi Eş Başkanımız Ahmet Kaya
yargılandı ve kayyum atamasına gerekçe olan davanın
yargılama sonucunda beraat etti. Üstelik, beraat etmesine sebep olan
kararda savcılık makamı da beraat talebinde bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hâkimler de
mahkeme heyeti de oy birliğiyle, bu iddiaları doğrulayacak bulgu
ve belgeye rastlanmadığı gerekçesiyle beraat kararını
verdi. Yani aslında dava o zaman benim söylediğim gibi olması
gerektiği şekilde sonuçlandı. Buralarda bir sorun yok.
İtiraz etme süreçleri işledi, herhangi bir itiraz gerçekleşmedi
ve mahkeme de gerekçeli kararı taraflara ulaştırdı.
Buralarda da bir sorun yok. Kararda da istinaf yolu kapalı olacak
şekilde beraat kararı kesinleşmiş oldu. Esas mesele bundan
sonra başlıyor. Ergani Belediyesi Eş Başkanımız
Ahmet Kaya, Diyarbakır Valiliğine gidip diyor ki: Beraat ettim,
görevime yeniden iade talebinde bulunuyorum. Dilekçe sunmak istiyor, memurlar
idari izinde diye dilekçeyi önce almıyorlar. Ondan sonra ne oluyor?
Diyarbakır Valisi ve İçişleri Bakanlığı devreye
giriyor ve Bu karar bizleri mağdur edecek bir karardır. deniliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Ve Diyarbakır Valiliği ve
İçişleri Bakanlığı kesinleşen kararın
bozulması talebinde bulunuyor. Bunun sonunda kesinleşme kararı
bozulup dosya istinaf mahkemesine gönderiliyor. Yani şimdi ne anlatalım
acaba diye
O gün Belediye Eş Başkanı, Ergani Belediyesine
kayyum atanması için haksız yere suçlanıyor. diye
demiştik. Savcının ve mahkeme heyetinin talebi üzerine
mahkemeden bu karar çıkıyor fakat tekrardan İçişleri
Bakanlığının ve Valiliğin talebiyle bozuluyor.
Şimdi, hukuksuzluk had safhada. Niye bunu bugün anlatıyorum biliyor
musunuz? 27 Mayısı konuşuyoruz ya 27 Mayısta bazı
iradelerin seçim hukukuna, sandık hukukuna musallat olması ne kadar
haksız ve yanlıştır diye konuşuyoruz ya işte
Ergani Belediyesinde yaşanan da böyle bir şeydir. Yani sadece yerelde
değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim, son cümlem.
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sadece merkezî
siyasette değil yerel siyasette de demokrasinin olabilmesinin yolu,
iktidarın bu tür musallat olma hâlinden uzaklaşması ve
vazgeçmesidir; bunu tekrar vurgulamış olalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
25.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 27 Mayıs 1960 darbesine, darbeler yüzünden Türkiyenin
demokraside ve ekonomide hak ettiği noktaya gelemediğine, Demokrasi
ve Özgürlükler Adasında yapılan törene, 128 milyar doların
nerede olduğunu ve mafyadan 10 bin dolar aylık alan siyasetçinin kim
olduğunu öğrenmek istediğine ve Süper Lige çıkan Altaya
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan, zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum efendim.
27 Mayıs 1960 tarihi, bizim için, üstünde
düşünülmesi, ders alınması gereken demokrasi tarihimizin en
kara günü diye nitelediğimiz bir gün. Peşinen, Adnan Menderes,
merhum Başbakan; Fatin Rüştü Zorlu, merhum Dışişleri
Bakanı; Hasan Polatkan, merhum Maliye Bakanı, dış kaynaklı
emperyal bir proje olarak da değerlendirdiğimiz 27 Mayıs askerî
darbesinden sonra idam edildiler. Bu, demokrasimiz adına bir
ayıptır, utançtır, hepimizin ibret alması gereken bir
tablodur.
Türkiye, işkencelisi, elektroniği,
postallısı, postmoderni, kravatlısı, idamlısı,
çeşitli darbelerle ve muhtıralarla son altmış
yılı geçirdiyse bunların tümünün de sebebi ve miladı
şüphesiz 27 Mayıs 1960 darbesidir. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28
Şubat 1997, 27 Nisan 2007, 15 Temmuz 2016, hepsi, bizce bir 27
Mayıstır. Hepsinin hedefinde demokrasi vardır, hepsinin
hedefinde Meclis vardır, hepsinin hedefinde millî irade, aziz milletimiz
ve Türkiye'nin demokratikleşmesi, insanımızın
özgürleşmesi vardır. Bu darbeler yüzünden Türkiye demokraside,
ekonomide hak ettiği noktaya gelememiştir, meseleye böyle
bakıyoruz. Tekrar tekrar tümünü lanetliyoruz ama bunlardan tabii ders
aldık mı derseniz, 27 Mayıstan ders alabilseydik 12 Mart
olmazdı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
12 Marttan ders
alabilseydik 12 Eylül olmazdı, 12 Eylülden ders alabilseydik 28 Şubat
olmazdı, ondan ders alabilseydik 27 Nisan olmazdı, ondan ders
alabilseydik 15 Temmuz olmazdı. Herkes darbelere kendi
baktığı pencereden yorum ve değerlendirme yaparsa bu
talihsiz süreci de yaşarız.
Türkiyede artık darbe olmayacak, bunu bilerek
ve inanarak söylüyorum. Türkiyede artık kimse darbeyi aklından
geçirmeyecek, bunu da bilerek ve inanarak söylüyorum. 84 milyonun, hangi siyasi
partiye mensup olursa olsun, hangi etnik aidiyete, hangi inanca, hangi sosyal
yaşam tarzına mensup olursa olsun, demokrasiyi
içselleştirdiğini ve benimsediğini biliyorum. Ancak hiçbir
siyasi partinin de demokrasiyi bir tramvay gibi görmemesini de temenni
ediyorum. Demokrasiyi tramvay gibi gören anlayış, demokrasinin
yaşamasına katkı sunamaz, güçlenmesine katkı sunamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Dolayısıyla Sayın Başkan, ister Yassıada deyin,
ister Yaslıada deyin, ister Demokrasi ve Özgürlükler Adası deyin,
bugün orada yapılan tören ne 27 Mayıstan ne 15 Temmuzdan ders
alınmadığının açık bir göstergesidir. 27
Mayıs darbesine -rahmetli merhum Menderes ve arkadaşları-
karşı göğüs gereceksek tıpkı 15 Temmuz gecesi burada
parti ayrımı yapmadan AK PARTİ, CHP, HDP, MHP, İYİ
Partinin gösterdiği refleks gibi orada olmalıyız. Hadi bizden
geçtik, CHPden geçtik, Ce-Ha-Peden geçtik, burada diğer siyasi partiler
var; orada bugün o tören salonuna AK PARTİ logolarını arka fona
koyup da darbeye karşı, aslında karşılıktan
ziyade de darbe ticareti yapılmasını yadırgadım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şunun için
yadırgadım Sayın Başkan: Merhum Demirelin bir ifadesiyle,
terzi yerinde yemek pişirilmez, terzi dükkânında yemek
yaparsanız bütün kumaşlar kokar ve yağlanır.
Yassıadada bugün, hadi biz yokuz, Demokrat Parti geleneğinin bugün
cisimleşmiş hâli ve devamı olan Demokrat Parti diye bir siyasi
parti var, onun Sayın Genel Başkanı Gültekin Uysal var, siyasete
Yassıada duruşmalarında başlamış, o
geleneğin bugün hayatta kalan belki de ender temsilcilerinden Sayın
Hüsamettin Cindoruk var, bunların orada olması gerekir Sayın Başkan.
Kendim çalayım, kendim oynayayım. diyerek darbe karşıtlığı
ve demokrasi hamaseti yapamazsınız. Bunu doğru
bulmadığımı üzülerek belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle, çok da uzatmak istemiyorum ancak
şunu söylemem lazım: 128 milyar doların ne olduğunu hâlâ
merak ediyorum, unutulmuş olabilir, pek zannetmiyorum ama.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir de bugünlerde
yeni bir merakım var Sayın Başkan: Mafyadan 10 bin dolar
aylık alan siyasetçi kim? Bunu da merak ediyorum.
Bir mutluluğum da var, bir sevincimiz var:
Giresunspor ve Adana Demirspordan sonra, İzmirimizin Altay
takımı da Süper Lige çıktı, Giresunspora, Adana
Demirspora ve Altaya başarılar diliyorum, yolları açık
olsun diye temenni ediyorum ve zaman tasarrufu nedeniyle de bununla yetinmek
istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sağ olun Sayın Başkan.
Sayın Ünal, buyurun lütfen.
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, 27 Mayıs 1960 darbesine ve Gün Sazakın şehit
edilmesinin 41inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Evet, bugün 27 Mayıs ve darbelerin anası
olarak kabul edilen ve Türkiyede darbe başlangıcının
geleneğini oluşturan günün yıl dönümü. 27 Mayısı
konuşmaya başladığımızda, aslında
kaçınılmaz olarak 12 Mart 1971 muhtırasını, 12 Eylül
1980 darbesini, 28 Şubat postmodern darbeyi, 27 Nisan
e-muhtırasını, 15 Temmuzu ve bütün bu demokrasiye müdahale
girişimlerinin mekaniğini de konuşmamız gerekiyor çünkü
darbelerden ders almadığımızda bir şey
kulaklarımızda çınlamaya başlıyor. Yassıada
davalarını gören hâkimin Sizi buraya gönderen irade böyle istiyor.
cümlesindeki iradenin millet iradesi olmadığını biliyoruz.
Burada milletin temsilcileri olarak millete ait bir zamanı, millete ait
bir iradeyi kullanıyoruz çünkü hemen karşımızda Egemenlik,
kayıtsız şartsız milletindir. yazıyor. Bu, en basit
şekliyle şu demektir: Devletle ilgili bütün kararları egemenlik
hakkı anlamında verme hakkı millete ve milletin seçtiklerine
aittir. İşte, oradaki irade vesayetin kendisiydi, demokrasinin
üzerindeki vesayetin kendisiydi. Bizim bu darbe mekaniğiyle ilgili bir
hususu da gözden kaçırmamamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) 27
Mayıstan önce darbe mekaniği nasıl işlemeye
başlamıştı, kısaca hatırlayalım: Üniversite
öğrencilerinin toplu hâlde öldürülüp et ve balık kombinasında
kıyma yapılıp asfaltlara gömüldüğü, Menderesin 12 uçak
dolusu altınla yurt dışına kaçmaya
çalıştığı, Kars ve Ardahanın Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliğine satıldığı, Bayarın
bankada 103 milyon lirasının bulunduğu, Demokrat Parti
teşkilatlarına asker elbisesi ve silah dağıtıldığı
gibi haber ve iddialar sürekli gündemde konuşuluyordu ve bu süreçte,
darbeye giden süreçte hem de darbenin sıcak saatlerinde bu iddialar ortaya
atılmış ancak Yassıadada hiçbiri
doğrulanamamıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Buna
rağmen bu ülkenin bir Başbakanı ve iki Bakanı, merhum Adnan
Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edildi. Darbe
mekaniği bitti mi? Hayır, darbe pratiği devam etti. Nasıl
devam etti? Burada bulunan bütün arkadaşlarımın -genç
arkadaşlarımız hariç- hepsinin hatırladığı
1963 ile 1982 arasında 27 Mayıs hürriyet ve anayasa
bayramını bize, bizim neslimize bayram olarak kutlattılar ve her
yıl 27 Mayıslar kutsandı. Bu darbe mekaniği 12 Mart
muhtırasından önce de harekete geçti, 12 Eylül darbesinden önce de
harekete geçti; 28 Şubat postmodern darbesinden önceki kampanyaları
-medya kampanyalarını, irtica kampanyalarını- o sergilenen
oyunları, tiyatroları hepimiz hatırlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bugün Avrupa
Birliğinin internet ortamıyla ilgili 2 tane kırmızı
çizgisi vardır: Bir tanesi terör, bir tanesi de dezenformasyondur. Bizim,
millet iradesinin temsilcileri olarak hakikate, sadece hakikate, sadakat
gösterip dezenformasyonun her şekliyle mücadele etmemiz millet iradesinin
temsili ve korunması açısından, darbe mekaniğine hizmet
etmemesi açısından son derece kıymetlidir.
Bugün, 27 Mayıs 1980de şehit edilen,
cesareti, kararlı ve inançlı mücadelesiyle siyasi tarihimize örnek
bir şahsiyet olarak geçmiş Gümrük ve Tekel Bakanı Gün
Sazakın da şehadet yıl dönümünü aynı şekilde rahmet
ve minnetle yâd ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 15/4/2021
tarihinde Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve arkadaşları
tarafından, Rize ilinde yaşanan işsizliğin sebeplerinin
araştırılması, yeni istihdam alanlarının
açılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve
sosyoekonomik sorunların çözümüne ilişkin gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 27 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
27/5/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 27/5/2021 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve 19 milletvekili
tarafından, Rize ilinde yaşanan işsizliğin sebeplerinin
araştırılması, yeni istihdam alanlarının
açılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve
sosyoekonomik sorunların çözümüne ilişkin gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla 15/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 27/5/2021 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın
Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
9 Nisan tarihinde vermiştik bu
araştırma önergemizi. Bölgedeki işsizliği, bölgedeki
insanımızın yaşadığı sorunları Türkiye
Büyük Millet Meclisinde dile getirmek, bu yüce Mecliste bu sorunlara çözüm
bulmak adına, diğer illerimizde olduğu gibi Rize ilimizde de
yaşanan işsizlik ve sosyoekonomik problemlerin araştırılmasıyla
ilgili bir önerge vermiştim, bugün gündeme alınmasına sevindim.
Son günlerde tartışmalı bir
şekilde anılan Rize ilimizin aslında bizim, bu Meclisin
kürsüsünde sorunlarını, oradaki insanlarımızın
işsizlik sorununu, binlerce çay müstahsilimizin bugün
yaşadığı sorunları konuşmamız lazım.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Genel Başkanımızın
başkanlığında bir heyetle İkizdere ve Çayelini
ziyaret ettik, oradaki esnaflarımızla konuştuk.
İşkencedere Vadisinde taş ocağına karşı
tabiatını, ormanını, deresini, kuşunu,
arısını, balını, toprağını korumak
adına mücadele eden oradaki insanlarımızla;
ablalarımızla, halalarımızla, teyzelerimizle,
ağabeylerimizle konuştuk, onların problemlerini dinledik. Daha
sonrasında da Çayelinde esnaf ziyareti yaptık. Burada özellikle,
Çayelili hemşehrilerime hem bize hem Sayın Genel
Başkanımıza göstermiş oldukları misafirperverlikten
dolayı da teşekkür ediyorum. Çayelindeki esnafın derdi ile
Edirnedeki, Maraştaki Vandaki esnafımızın derdi
aynı dert. Özellikle, bu pandemi sürecinde yaşanan sorunlar her yerde
aynı. Biz de orada siyaset yapmadan, kimseyi kötülemeden;
vatandaşı, esnafı bizzat yerinde gidip dinledik ve onların
problemlerini de bu Meclisin kürsüsünde dile getiriyoruz.
Sonrasında, yapılan bazı
açıklamalar var. Tabii ki, bu açıklamaları hayretle ve üzüntüyle
karşıladığımızı söylemek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları üzerine
söyleyeceğim söz: İşte, biz, bu yüzden İyileştirilmiş
ve güçlendirilmiş parlamenter sistem getirilmelidir. diyoruz.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu konuda ne
kadar haklı olduğumuzu dün bir kez daha anlamış olduk. Bu
açıklamalar sonrasında, gerek sosyal medyada gerek
telefonlarımızla gerek partimize gelerek Sayın Genel Başkanımıza
destek veren, bizimle dayanışma gösteren Türkiye'nin dört bir
tarafındaki İYİ Partili, başka partili, partili-partisiz,
kadın-erkek tüm vatandaşlarımıza da
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, buradan şunu
söylemek istiyorum: Siyaset tehditle değil, hizmetle yapılır.
Siyaset oturduğu koltuğa yapışarak değil, millete
giderek yapılır. İşte o yüzden biz İYİ Parti
olarak, başta Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener
olmak üzere milletvekili arkadaşlarımla dün olduğu gibi
yarın da Türkiyeyi il il, ilçe ilçe, köy köy gezerek vatandaşın
taleplerini, dertlerini yerinde dinleyeceğiz; milletimizin emrinde,
vatandaşın derdinde olmaya devam edeceğiz. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Rizede ve
Karadenizin diğer illerinde de Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi
bir işsizlik problemi var. İşsizlik, bizim bölgenin kanayan bir
yarasıdır. Size Rizeyle ilgili çok basit bir örnek vereceğim:
Rizede, ÇAYKUR, sezon öncesi mevsimlik işçi alımı için bir
ilana çıkıyor -ÇAYKURun ilanında olduğu için söylüyorum-
Benim 300 beden işçisine ihtiyacım var. diyor. Müracaat kaç biliyor
musunuz sevgili arkadaşlar? 35.412. Siz TÜİKin o düzeltilmiş
çakma verilerine değil, Rizedeki ÇAYKURun 300 kişilik ilanına
başvuran 35.412 insanımıza bakın.
Bir şey daha söyleyeceğim. Bu ilana ben
baktım, bu ilandaki şartlardan bir tanesi de sadece erkekler müracaat
edebilir yani bu 35.412 müracaat içerisinde kadınımız da yok.
İşte bu bile başlı başına, orada yaşayan
insanlarımızın, gençlerimizin işsizlik problemini ortaya
koyması açısından, göstermesi açısından çok önemli
veridir. O yüzden, TÜİKin düzeltilmiş verilerine göre değil,
sokaktaki işsizlerimizin feryadına bakarak onlara iş
sağlayalım diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Rizeyi
konuşuyoruz. Bölgede Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve Ordunun da bir
kısmını ilgilendiren bir problemimiz var bugünlerde. Evet, çay
sezonu başladı; bu 5 ilimizdeki 200 bin aileyi ilgilendiren çay
sezonumuz başladı. Ben bölgedeydim, iki üç gün önce Trabzonun Of
ilçesinde köylerde çay tarımıyla uğraşan, çay toplayan
kadınlarımızla, abilerimizleydim. Çay alım evlerine gittim,
ziyaret ettim, yağmurun altında o insanlarımızın
çekmiş olduğu çileyi yerinde gördüm. Arkadaşlar, verilen taban
fiyat 3,87+0,13=4 lira. İşte buradan söylüyorum, Rize
milletvekilleri, bölge milletvekilleri arkadaşlarıma söylüyorum:
Şu anda o bölgede üretici çayı kaç liradan teslim ediyor? Günlük 15 kilogram
kontenjan koymuşsunuz. Ya bu adam 15 kilogram kontenjanla çayını
nasıl teslim edecek? ÇAYKUR lütfen bu işe el atsın. ÇAYKUR,
kontenjan koyarak çay üreticimizi, binlerce çay üreticimizi özel sektörün eline
mahkûm etmiştir.
Lütfen çay üreticisine üvey evlat muamelesi
yapmayın diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Efendim, İYİ Partinin Rize ilinde
yaşanan işsizliğin sebepleri üzerine verdiği bu önerge esas
itibarıyla hemen hemen bütün iller için verilebilir bir önerge. Neden
öyle? Çünkü değerli arkadaşlar, gerçekten de memleketin meselelerini
konuşuyor gibi yapıyoruz ama aslında memleketin asıl
meselelerini konuşmuyoruz bence. O da şu: Ekonominin sadece Merkez
Bankasından yönetilebileceğine inanan veya vergilerle
yönetilebileceğine inanan yani makro politikalarla bir ülkenin ekonomisini
yöneteceğini sanan bir iktidar var karşımızda
dolayısıyla da mikro konulara hiç eğilmiyor. Mikro konular nasıl
çözülüyor? Arkadaşlar, torbayla çözülüyor biliyorsunuz. Torba yasalar
geliyor, torba yasaların içine birtakım mikro konuları
ilgilendiren önergeler, öneriler getiriliyor ve öylelikle yani bir tür yapma
bozma şeklinde giden bir süreç yaşanıyor.
Dolayısıyla da bizim tabii ki, Rizenin
sosyoekonomik sorunlarının, ekonomik sorunlarının,
Trabzonun sorunlarının veya Urfanın sorunlarının,
bunların üzerine kafa yormamız lazım. Bunların üzerine kafa
yorduğumuz zaman ortaya çıkan tablo şudur arkadaşlar:
Türkiye ekonomisinin yönetiminde çok ciddi yapısal meseleler vardır.
Fakat iktidarlar diyebilirim ki, anladığım kadarıyla çok
rahat hissetmedikleri için
Hâlbuki Adalet ve Kalkınma Partisi yirmi
senedir ülkeyi yönetiyor, şimdiye kadar bu meselelere eğilmesi
gerekirdi ama hiç bu türden yapısal meselelere eğilmiş
değil.
Şimdi, biz, konuşmaya
başladığımızda
Biz geçenlerde Rizedeydik,
Hopadaydık, Artvindeydik, biz de orada gördüğümüz, insanlarla çay
üreticileriyle, efendim, esnaf ve zanaatkârla, ticaret odalarıyla yaptığımız
konuşmalarda bir yığın sorun var ve bu sorunlar
esasında yapısal ve mikro sorunlar. Dolayısıyla da bu
sorunların çözümüyle ilgili olarak daha mikro ölçekte konulara
bakmamız gerekir ve böyle baktığımızda da gerçekten
Rizenin -saymakla bitmez neredeyse- bir sürü sorunu var. Ben kabaca not aldım.
Bir kere çay tabii ki çok önemli bir ürün orada fakat emin olun çay üreticileri
artık çayla uğraşmak istemiyorlar neredeyse çünkü bir
karşılık alamadığını hissediyorlar. Neden
öyle hissediyorlar diye baktığımızda, yine, iktidarın
uyguladığı taban fiyat politikaları, kota
politikaları, bir bakıma kamunun alması gereken ürünü -ki bizce
öyle- özel sektörün almasına doğru itiliyor üretici ve
dolayısıyla da özel sektörün insafına bırakılmış
bir üreticiyle karşı karşıyayız ki bu, ürününe daha
düşük bir fiyatla karşılaşması anlamına geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Efendim, bunun
dışında başka konular da var ama değerli
arkadaşlar, sözlerimi bitirmeden şu konuya da değinmek istiyorum:
Gerçekten de dün Sayın Cumhurbaşkanının
yaptığı konuşmayı anlamakta şahsen ben
zorlandım. Zorlandım, bir siyasi partinin lideriyle ilgili olarak
ettiği ifade gerçekten kabul edilebilir değil.
Değerli arkadaşlar, eğer bu ülke
demokrasiyle yönetiliyorsa -ki öyle olduğunu sanıyoruz- nasıl
olur da Bu daha bir şey değil, daha neleri göreceksiniz! türünden,
neredeyse mafya türü bir ifadeyle yani bunu kullanmış olması
gerçekten kabul edilebilir değil. Rizeyi konuşurken Rizede
geçenlerde olmuş olan bu hadise üzerine de bir cümle söylemek zorunda
hissettim kendimi.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Rizede işsizlik dediğimiz zaman akla
çay gelir değerli arkadaşlarım. 1970lere kadar Rize Türkiyenin
en yoksul illerinden bir tanesiydi. Müthiş göç vardı. Sonra çay geldi
ve biz çayla beraber okuduk, çayla beraber insanlar evlendi, ev bark sahibi
oldu, çayda problemler ortaya çıkınca tekrar yoksulluk
başladı. O nedenle, Rizede lojistik limanı
yapacağız, burada 8 bin kişi yaşayacak. gibi gerçekle
ilişkisi olmayan vaatlerle Rizelileri kandırmanın,
aldatmanın hiçbir anlamı yok. Rizenin kaderi, geleceği
çayladır ve turizmledir değerli arkadaşlarım.
Her nisan, mayıs, haziran ayında
olduğu gibi bugünlerde Rize çaydan dolayı ayaktadır. Niye
ayaktadır? Çünkü yirmi seneden beri uygulamış olduğunuz
yanlış politikalar dolayısıyla çayla artık geçim
olmuyor. Biraz evvel arkadaşımız verdi, 300 kişilik iş
kadrosuna 35 bin kişi başvuruyor. Öyle Rizeden, işte,
Başbakan geçti, sonra Cumhurbaşkanı geçti, dolayısıyla
Rizede hiçbir problem yok. Hayır, Rizede çok ciddi problemler var; bu
problemlerin temelinde çay var değerli arkadaşlarım. 4 lira ilan
ettiniz fiyatı, hadi bakalım, tamam ama kaça satıyor Rizeli
şu anda? 2 lira 80 kuruşa satıyor. Niye böyle oluyor? Çünkü
yıllardan beri yanlış politika uyguladınız, ÇAYKURu
devre dışı bıraktınız neredeyse, ÇAYKUR çay
almadığından dolayı, çay işletme kapasitesini
geliştirmediğinizden dolayı. Yirmi seneden beri milyar milyar
liralar oraya aktı ama sadece bir tane çay fabrikası
yaptınız, bu sebepten dolayı çay almıyor ÇAYKUR ve özel
sektör de fırsatçılık yapıyor, 4 liralık çayı
insanlardan 2 lira 80 kuruşa alıyor. Şu anda en temel problem bu
değerli arkadaşlarım. Bu problem ortadan kalkacak ve bir de
turizm geliştirilecek.
Şimdi, siz dağları yıkarak
Oradan 20 milyon ton kaya çıkaracağız. diye ormanları yok
ederek, dereleri yok ederek uyduruk bir Yeşil Yol adıyla
yaylaları yok ederek orada turizm yapamazsınız. Değerli
arkadaşlarım, bunlar işi de bilmiyorlar. Geldiler, güzelim
Aydere beton yığdılar. Ya, Doğu Karadenizde, Rizede
Antalya gibi yatırım yaparak Rizeye turist gelmez, orada
bambaşka yayla turizmi yapılacak. Yayla turizmi yapılabilmesi
için de yatırımlar böyle olmaz değerli arkadaşlarım.
Çaydır. Ne yapacaksınız? Çayda ciddi bir politika
uygulayacaksınız, çay ekim alanlarını
genişleteceksiniz. Niye? Çünkü şu anda Türkiye'nin 350 bin ton kuru
çay ihtiyacı var. 250 bin ton üretiyoruz değerli
arkadaşlarım, 50-60 bin ton da kaçak geliyor. Hâlbuki 350 bin ton
çaya ihtiyacı var. Ormanlık alanlar
500 metreye kadar orman
vasfını kaybeden alanları çaylık alanlara çevirmek
mecburiyetindeyiz. Başka türlü o bölge insanını orada tutma
şansınız yok, bunu yapacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Bunu
yaptıktan sonra Rizeyle ilgili büyük problemleri çözersiniz. Ya,
değerli arkadaşlarım, Ambarlı Limanında -Türkiyenin
en büyük limanında- 5 bin kişi çalışıyor.
Çıkıyor Rizeli arkadaşlar, Rize milletvekilleri -Osman
Aşkın Bak nerede bilmiyorum- 8 bin kişi
çalıştıracağız. diye insanları
aldatıyorlar, böyle bir şey olur mu? Bu değil, çay ve turizmdir.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bunlar olacak.
Değerli arkadaşlarım, defalarca ifade
ettim, bir daha ifade ediyorum: Rize, bugünlerde takdim edildiği gibi bir
yer değil. Rizede ne gelinlerine ne de başka insanlara hiçbir
şekilde saldırı olmaz. Sayın Akşenere sözlü
sataşma ve saldırı yapanların biri Cengiz İnşaatın
taşeronunun kız kardeşiydi, ne olduğu ortaya
çıktı. Diğerleri de 15-20 kişi. Dolayısıyla,
Sayın Akşenere Rizeliler saldırmadı, Rizeliler asla hiç
kimseye saldırmaz. Sayın Cumhurbaşkanı yanlış bir
söz etmiştir, muhtemelen sehvendir. Ben düzeltiyorum o sözü ve bütün
Türkiyeden, Akşenerden, İYİ Partililerden, herkesten özür
diliyorum. Hiç kimseye Rizede saldırılmaz değerli
arkadaşlarım.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Trabzon Milletvekili Sayın Bahar Ayvazoğlu.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BAHAR AYVAZOĞLU
(Trabzon) Saygıdeğer Meclis, İYİ Parti Grubu
tarafından verilen Rize ilinde yaşanan işsizliğin
nedenlerini araştırma önergesiyle ilgili grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, üzerinden altmış
bir yıl geçse de hâlâ kalbimizde kanayan bir yara olarak duran 27
Mayıs askerî darbesini bir kez daha lanetleyerek, demokrasimize
vurulmuş bu ağır darbenin yıl dönümünde demokrasi şehitlerimiz
merhum Başbakan Adnan Menderes ve dava arkadaşlarını
rahmetle anıyor, ülkemiz tarihine darbeler dönemini kapatan devlet
adamı olarak geçen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan tarafından açılan Demokrasi ve Özgürlükler Adasını
da selamlıyorum.
Kıymetli vekiller, Türkiyede mevsimlik
etkilenmeyle birlikte hesap edildiğinde en düşük işsizlik
oranının yaşandığı illerimizden biridir Rize. Bir
bütün olarak Doğu Karadeniz iş gücü istatistikleri
açısından her zaman Türkiye ortalamasının üstünde yer
alır ancak burada sağlıklı bir değerlendirme için
sorunu üretim ve ticaret ivmesi gibi parametreleri de içine katan bilimsel ve
gerçekçi bir değerlendirmeyle ele almak da şarttır.
Sayın milletvekilleri, kıymetli hocam da
çok iyi bilir ki Rizede çay hasadı yapılırken şehir
dışından birçok mevsimlik işçi Rizeye gelir, şehir
içinden karşılanmadığı için de onlar tarafından
ürünün hasadı gerçekleştirilir. Çayın başkenti olan Rize
ürün hasadını yaparken, işte bu dışarıdan gelen
işçilerle çalışırken de kişi başına en az
200-250 lira arasında değişen yevmiyeyle çay toplatır.
Bereketli bir ürün olan çayın Hükûmetimizin verdiği taban
fiyatından da -biz sürekli sahada olan milletvekilleri olarak görürüz ki-
üreticilerimiz ziyadesiyle memnundur.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Taban fiyat
diye bir şey yok. Nerede taban fiyat?
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) TÜİK
verilerine göre bakıldığında da bu Doğu Karadeniz
bölümü Türkiye ortalamasının üstünde görülürken ve yine
Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Sayın Adil
Karaismailoğlu yıllık 13 milyon ton kapasiteli Rize İyidere
Lojistik Limanı Projesinin gayrisafi yurt içi hasılaya etkisinin 192
milyon dolar
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ne
taşıyacaksınız kaya mı, taş mı?
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla)
üretime
katkısının 428 milyon dolardan fazla olacağını
söylemişken
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) O limandan
ne taşınacak? Kaya mı taşıyacaksınız?
Taş mı taşıyacaksınız?
ZAFER IŞIK (Bursa) Dinle bir! Dinlemeyi
öğren!
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla)
tamamlandığında Türkiyenin deniz dolgusunda inşa edilecek
2nci havalimanı olacak Rize-Artvin Havalimanıyla yılda 3
milyon yolcu taşınacakken
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kütahyadaki
havalimanı gibi mi(!)
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla)
yılda
yarım milyonu aşkın turistin ziyaret ettiği Ayder
Yaylası ve Kaçkar Dağları Millî Parkı, havalimanının
tamamlanması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Beton
döktünüz, beton! Aydere beton döktünüz, beton!
ZAFER IŞIK (Bursa) Dinle ya, dinle!
Saygısızlık!
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla)
ve Ayderde
yürütülen dönüşüm projesinin tamamlanmasıyla nerelere
çıkacağını siz de bal gibi biliyorken Sayın
Bekaroğlu, Rize, sanılanın aksine, tersine göç alan bir il
hâline gelmişken buradan sormadan da edemiyor ve İYİ Partinin
bugünlerde depreşen Rize sevgisinin ardında yatan sebepleri de merak
etmiyor değilim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Rize milletvekili
yok mu sizde?
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Geçtiğimiz
hafta içerisinde şahitlik ettiğimiz, Sayın Akşenerin Rize
provokasyonu, bir huzur şehri Rizede ateşle oynamanın ta
kendisiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Rize milletvekili
yok mu ya?
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
- Provokatör belli oldu.
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) Sanırım
Rizeyle ilgili olarak bu önerge de o provokasyonun bir günah
çıkarması olarak yüce Meclisin huzuruna geldi.
Kıymetli milletvekilleri, rahat olun,
Allahın izniyle Rizenin huzuru gibi ekonomisi de bize emanet; gölge
etmeyin yeter. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Muhalefet olarak bu ülkeye yapacağınız en
büyük iyilik, Türkiye karşıtı koalisyonun
taşeronluğunu yapmalardan, siyasi atmosferi geren, ülkemizin huzur ve
istikrarını hedef alan demokrasi dışı yol ve
yöntemleri siyasette bir araç olarak kullanmaktan vazgeçmeniz olacaktır;
bu, hem şahsınızın hem partinizin hem de ülkemizin
menfaatinedir.
İBHARİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun, bravo!
BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) - Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta) Bir kadının
tehdit edilmesini tasvip ediyor musunuz bir kadın olarak?
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Örs, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün,
Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlunun İYİ Parti grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Yaptığım konuşmada, dün
yaşanan olayların neticesini, Sayın Genel Başkanımızın
iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem isteğinin
ne kadar haklı olduğunu ifade etmiştim. Çok kıymetli
Trabzon Vekilimiz benim bu önergemi provokasyon olarak nitelendirdi.
Bahar kardeşim, ben bu önergemi 8 Nisanda
vermiştim, onu buradan ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Daha hâlâ bu
ısrarınızda bulunmanıza bir anlam veremiyorum. Burada
yapmış olduğunuz konuşmaları, bize yapmış
olduğunuz suçlamaları milletin
sağduyusuna, vicdanına bırakıyorum.
Rizeli, Çayelili hemşehrilerime bizlere
göstermiş oldukları misafirperverlikten dolayı tekrar tekrar
teşekkür ediyorum.
Rizenin sorunlarını konuşalım,
çayını konuşalım, işsizliğini
konuşalım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Mahir Bey, öneriyi oylayıp söz
vereyim isterseniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Çok
kısa
BAŞKAN Buyurun.
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örsün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Meclisin teamülleri ve Meclisin demokrasinin mehabet
yeri olması itibarıyla hep söylenen bir şey vardır:
Demokrasi tahammül rejimidir. Bakın, burada, muhalefet milletvekilleri en
ağır ifadeleri kullanmasına rağmen grubumuzdan tek bir ses
çıkmıyor ama bakıyorum, üstelik kürsüde bir hanımefendi
olduğu hâlde inanılmaz şekilde bir sataşma
gerçekleştiriliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Kadını
az daha öldürüyordunuz be!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Değerli
arkadaşlar
VELİ AĞBABA (Malatya) Meral
Akşeneri az daha öldürüyordunuz, kadın değil mi o!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Değerli
arkadaşlar, Meclis Başkan Vekilimiz
VELİ AĞBABA (Malatya) Meral Akşener
kadın değil mi!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bakın,
beni bile konuşturmuyorsunuz. Arkadaşlar, bizler yetişkinler
olarak
VELİ AĞBABA (Malatya) Laf atmayı
kaldıramıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bakın,
Veli Bey, bizi izliyorlar, insanlar bizi izliyor.
BAŞKAN Mahir Bey, buyurunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Bakınız, bizler yetişkinler olarak burada
karşılıklı konuşma adabını, dinlemeyi, söz
almayı eğer başaramazsak sokak bunu hiç yapamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Dolayısıyla, burada Sayın Meclis Başkan Vekilimiz söz
isteyen herkese gerçekten söz veriyor. Söyleyecek sözü olan
arkadaşlarımız konuşmacının sözü bittiğinde
söz alır ve söylemesi gereken neyse bunu ifade eder. Benim ricam budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Ben bir söz
alabilir miyim Sayın Başkanım?
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, 15/4/2021
tarihinde Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve arkadaşları
tarafından, Rize ilinde yaşanan işsizliğin sebeplerinin
araştırılması, yeni istihdam alanlarının
açılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve
sosyoekonomik sorunların çözümüne ilişkin gerekli tedbirlerin
alınması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.39
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 85inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 27/5/2021 tarihinde Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve arkadaşları
tarafından, kadın yoksulluğunun
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması öner esinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
27/5/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 27/5/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul Grup Başkan Vekili
Öneri:
27 Mayıs 2021 tarihinde Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşları tarafından
verilen 12986 grup numaralı, kadın yoksulluğunun
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/5/2021 Perşembe
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlu, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kadın yoksulluğu dünyanın her
yerinde ortak ve yakıcı sorun, tıpkı erkek şiddeti
gibi. Enflasyondaki önlenemez yükseliş, ekonomik krizin her geçen gün
derinleşmesi ve üstüne gelen pandemiyle birlikte yurttaşlar
hızla yoksullaşıyor ancak kadınların yoksulluğu
yaşama hâlleri inanın erkeklerden çok farklı ve çok daha derin.
Bu eşitsizlik, adaletsizlik doğduğumuz günden
başlıyor, adım adım büyüyor. Bugün hâlâ, kız
çocuklarının eğitimi, beslenmesi, sağlığı
için oğlan çocuklarına göre daha az kaynak ayrılıyor.
Çocukluktan itibaren dayatılan geleneksel cinsiyet rolleri hâlâ o kadar
katı ki, milyonlarca kadın sosyal ve mesleki becerilerini
geliştirme imkânına sahip olamıyor.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında ev içi iş bölümünde
cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun olduğu ülke, ev içi
iş bölümünde cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun olduğu
ülke Türkiye. Bakım sorumluluğunu toplum içinde eşitçe
paylaştırmanın en önemli araçları olan ücretsiz
kreşler, kamusal bakım merkezleri ise yok denecek kadar az. Diyelim
ki tüm bu engelleri aştınız ve hasbelkader çalışma
yaşamına girdiniz, kadınların büyük çoğunluğu
yine güvencesiz, kayıt dışı ve geçici işlerde çalışıyor.
Beceriksiz olduğumuz için değil, kadın olduğumuz için
aynı işi yapsak da daha az ücret alıyoruz, kriz
anlarındaysa ilk gözden çıkarılanlar bizler oluyoruz.
Çalışan kadınların oranı erkeklerin
yarısından azken pandemi döneminde kadınlarda iş kaybı
oranı ne kadar biliyor musunuz? Erkeklerde yüzde 2,5 iken, kadınlarda
bu oran yüzde 8,2 yani pandemide kadınlar 3 kat daha fazla iş
kaybına uğramışlar.
Kadın yoksulluğu ile kadına yönelik
şiddet de birbirine çok ciddi olarak bağlı. Ekonomik güvencesi
olmayan, iş bulma umudu olmayan kadınlar için şiddet gördükleri
evden ayrılmak imkânsız gibi bir şey, isteseler de kendilerini
çıkışsız hissediyorlar ve aslında şiddete
katlanmaya da mecbur kalıyorlar. Kaynaklardan, imkânlardan
dışlananlar hep kadınlarken her zaman kendilerinden daha
fazlasını düşünmek zorunda olanlar da yine kadınlar;
kıt kanaat o ev bütçesini denkleştirmek ve evin bütün
yoksulluğunu üstlenmek de yine kadınlara düşüyor.
Şimdi, bunları hikâye sananlara, geçen
hafta Kadın Yoksulluğuna Hayır kampanyamız
kapsamında HDP Kadın Meclisi olarak Konyanın Kulu ve Cihanbeyli
ilçelerinde tarlada ve serada çalışan kadınlarla
buluşmamızdan biraz bahsetmek isterim. Kadınların dertleri
ortak, bir yandan çalışıyor olmanın kendilerini nasıl
güçlendirdiğini, biri mesela, On beş yıl bir hayat
yaşamamışım, çalışmaya başladıktan
sonra hayat yaşamaya başladım. diyerek aslında
çalışmanın kendisi için ne kadar değerli olduğunu
anlatırken diğer yandan da ev işleriyle nasıl
yorulduklarını, aslında ev içi emeklerinin de ne kadar
sömürüldüğünü anlatıyorlar. Gidiyorum, sekiz saat
çalışıyorum ama onun dışında, eve gidiyorum, on
saat daha çalışıyorum. Birisi diyor ki: Sabah beşte
kalktım, ütü yaptım, ondan sonra serada çalışmaya gittim.
Çoğu Urfa gibi bir tarım kentinde,
doğdukları yerlerde iş olmadığı için buralara
gelen mevsimlik tarım işçilerinden Başlık parası çok
yüksek, evlenemiyoruz. diyenler, Ağabeyimin başlık
parasını ödemek için çalışıyoruz. diyenler,
aşırı rüzgârlı bir alan olduğu için elleri yüzleri tahriş
olmuş, ayakkabısı olmayan çocuklar ve okuma hevesine rağmen
tablete, internete ulaşamayan kız çocukları; suyu, banyosu,
elektriği olmayan çadır alanları
Bakın, burada yaşar
mısınız? Burasıydı bizim çektiğimiz
fotoğraflar, çadır alanları. İşte, bakın,
burası çadır alanları. Su derseniz, su bu, olan su bu.
Elektrik yok, su yok, internet yok. Peki, siz zannediyor musunuz ki bunlar
Türkiye'nin çok ücra ya da işte, ne bileyim, dünyanın çok ücra bir
yerlerinde yaşanıyor? Hayır. Ankara-Konya arasından
bahsediyorum. Türkiye'nin en zengin kentlerinden biri olan Konya'nın
dibinde yaşanıyor bunlar; Cihanbeyli ve Kuluda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Ve bu insanlar yirmi yıldır buraya geliyorlar ya, yirmi
yıldır hiç mi bir şey düzeltilmez? Yirmi yıldır
aynı şartlarda orada çalışıyorlar. Bir kısmı
başka bir alanda da dört buçuk yıl olmuş geleli.
Şimdi, sırf iktidarınızı
korumak, daha da zenginleşmek için talan ettiğiniz bu halkın
kaynakları, vergileri ve emeği. Kendinize zenginliği
yakıştırıp bu ülkenin yurttaşlarına
yoksulluğu reva görüyor olabilirsiniz ama yoksulluk öyle
alışılabilen bir şey değil. Siz konforun rehavetiyle
bu düzenin hiç değişmeyeceğine inanmaya devam edin ama
kadınlar bizi Biz geldiğinize memnun olduk. Bizim de derdimizi
dinleyenler var. dedik. diyerek uğurladılar. Evet, biz yine
gideceğiz ama bir yandan da bu sömürgen iktidarı hep birlikte göndereceğiz.
Bizim önerilerimiz var kadın yoksulluğuna karşı,
önergemizde de yazıyor. Venezuela, Afganistan trafiklerinden fırsat
bulursanız onlara da bakarsınız. Kadın yoksulluğuna
hayır. Önergemize destek vermenizi bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önergenin konusu kadın yoksulluğu.
Özellikle son beş altı yıldır ülkemizde ciddi şekilde
yoksullaşıyor kadınlar ve kişi başı millî
gelirimiz 2007 seviyelerine geriledi ve pek çok kazanımlarımızı
da bu süre içinde kaybettik.
En çok kadınlarımız
yoksullaşıyor. Kadın yoksulluğunu ben bu kürsüde üç senedir
konuşuyorum ama bugün altı çizilmesi gereken şey bunun
artık kronikleşmiş bir sorun hâline gelmiş olması.
Güçlü kadın diyoruz ve kadının gücü de ekonomik
özgürlüğüne bağlı esasında. Aile içi şiddet ve
kadına karşı şiddetteki artan rakamlar kadın
yoksulluğuyla tamamen paralel seyrediyor. Kadın
yoksullaştıkça çaresiz, çaresiz kaldıkça da şiddetin daha
çok kurbanı yani. Kız çocuğu okuyacak da ne olacak canım,
otursun evinde! yaklaşımını Türkiye Cumhuriyeti
yetmiş dokuz yılda Atatürkün kurduğu cumhuriyetle belli bir
noktada gidermişti ve neredeyse hallediyordu ama bugün, geçen son on dokuz
sene içerisinde geriye takılan vitesle kronikleşti bu hastalık ve
acil müdahale gerektiriyor artık. Neden mi?
Şimdi, 1 milyon 872 bin 537 okuma yazma
bilmeyen kadın var hâlâ ülkemizde, erkeklerden 6 kat daha fazla.
Yükseköğrenim ve ileri derecelerden mezun kadınlar, erkeklerden yüzde
15 daha az, lisede bu oran yüzde 24lerde. Eğitim çağında olup
okula hiç gitmemiş ya da eğitimi yarıda bırakmış
yaklaşık 516 bin kız çocuğu var hâlâ ülkemizde. Utanarak
söylüyorum bunu, bir utanç tablosudur. 15-19 yaş arası kız
çocuklarımızın yüzde 25i ne eğitimde ne istihdamda.
Kadınlarımızın eğitimde geçirdiği zaman erkeklerin
ortalama iki yıl gerisinde ve aynı yaklaşım
kadının çalışma hayatında da maalesef aynı
tabloyla karşımızda. Ülkemizde coronavirüs salgını
başlamadan önce 20-65 yaş arası kadın istihdam oranı
yüzde 34,4 -salgına sığındığınız için
salgından önce diyorum, dikkatinizi çekiyorum- erkek istihdamı yüzde
73lerde; bizde yüzde 34 olan, Avrupada ortalama yüzde 67lerde.
Çalışma hayatında kadınların kalış süresi
ortalama on dokuz yıl, erkekler için ise bu otuz dokuz yıl ve
Türkiyede yönetici pozisyonundaki kadınlar yüzde 14lerde, Avrupada bu
rakam yüzde 40lara kadar uzanıyor. Kadının durumunu görebiliyor
musunuz? Tabloyu bunun için anlatıyorum.
Şimdi, erkeklerin kazandığı her
100 liraya karşılık kadınlarımız 43 lira
kazanıyor, çok belirgin bir eşitsizlik söz konusu. Kadın hamile
kalır diye işe alınmıyor, çocuğu var diye işten
çıkarılıyor, Kadındır, yapamaz. diye işe
alınmıyor, işe alınanlar iş yerinde psikolojik veya
cinsel tacize ve şiddete uğruyor, terfi ettirilmiyor, tepeden
bakılıyor; bir dolu sorun arka arkaya kadının üzerinde.
Kadının parası elinden
alınıyor, aile içi ekonomik şiddete uğruyor
kadınlarımız; bu oranda da yüzde 30dayız ve çok
gerilerdeyiz dünyaya göre ama bunun en önemli
hazırlayıcılarından biri de çocuk evlilikler.
Kriz anlarında en çok yoksullaşan yine
kadın, pandemide en çok yoksullaşan yine kadın ve kadınlar
yoksulluğu AK PARTİ iktidarında daha da çok yoksullaşarak
iyice öğrendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla) Kadınlar
çaresizdi, AK PARTİ iktidarında daha çaresiz kaldı.
Kadınlar yardıma muhtaçtı, şimdi AK PARTİ
iktidarıyla on dokuz sene sonra en çok kadınlar yardıma muhtaç.
Yirmi yıl gibi bir süre bu
saydıklarımı değiştirmeye yeterdi ama biz göremedik
bunu değiştirecek herhangi bir
yaklaşımınızı. Genel Başkanı cesur bir
kadın olan bir partinin kadın milletvekili olarak diyorum ki: Biz
değiştireceğiz bu durumu. Bunu kadınlarımızla ve
gençlerimizle yapacağız, en çok onlara güveniyoruz. Yirmi yıl
boyunca önümüze koyduğunuz kaderi iteceğiz elimizin tersiyle ve güçlü
Türkiyeye biz kadınlarımızla ulaşacağız. Bahar
dalları açacak yeniden ülkemde baharla beraber.
Kadınlarımızı bu kürsüden
kaderini eline almaya davet ediyorum. Silkeleyelim üzerimize düşen, inen
kara kaderi artık ve değiştirebileceklerimizi
değiştirmek için ihtiyacımız olan tek şey cesaret.
Ve diyorum ki kadınlarımıza:
Şimdi sandık zamanı ve kadınlarımız için en çok
çalışma zamanı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Sevda Erdan Kılıça söz
veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın
başında önergeyi desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Dünya üzerinde yaşayan insan nüfusu birbirine
çok yakın 2 cinsiyet arasında dağılmış ancak bu
eşitlik maalesef sadece rakamlarda, önemsiz bir detay hâlini
almıştır. Asıl eşitlik, kadın ve erkeğin
toplumsal, politik, ekonomik, hukuk ve eğitim alanlarında eşit
olduğunu kabul etmek ve bu temelleri sağlayan bir politik zemine
oturtmaktır. Kadın ve erkeği cinsiyetine göre değil insan
olduğu için, bu haklara sahip olduğu için özümsemektir. Yani cinsiyet
temelli eşitsizlikler ve ayrımcılık bir insan hakkı
sorunudur. Cinsiyet temelli her türlü bakış açısı, her
türlü politika kadın yoksulluğunu daha da derinleştirmektedir,
kadınları dar bir kalıbın içine hapsetmektedir. Elbette
yoksulluk sadece kadın sorunu değildir fakat kadınlar ve
erkekler yoksulluğu farklı biçimlerde, farklı bir şekilde
etkilenerek yaşamaktadırlar.
Pandemi sürecinde etkilenen sektörlere
baktığımızda ülkemizde, gıda işçilerinin,
mevsimlik tarım işçilerinin, kargo emekçilerinin yarıya
yakını kadın; kuaför, güzellik salonunda
çalışanların çoğu kadın; eğitime ara verilen
okullar ve üniversitelerdeki kantinlerin çalışanlarının
yarısı kadın; lokanta, restoran, kafelerde çalışan yüz
binlerce kadın var ve milyonları bulan, zaten güvencesi olmayan,
şimdi ise işsiz kalan 1 milyon ev işçilerinin tamamı
kadın.
Değerli milletvekilleri, hâl böyleyken daha
bugün Ziraat Bankası Genel Müdürü, Cumhurbaşkanı tarafından
Varlık Fonu Yönetim Kurulu üyeliğine atandı. Daha 3üncü
ayında, 3üncü maaşına kavuşurken bugün 4 ikramiye
alıp kredi kartı harcamalarından da muaf.
VELİ AĞBABA (Malatya) Haram olsun!
SEVDA ERDAN KILIÇ (Devamla) - Hâl böyleyken
yandaşlara 3-5 maaş, şirketlere milyonluk ihaleler düşerken
kadınların payına artan yoksulluk, psikolojik, fiziksel,
ekonomik şiddet düşer hâle geldi ülkemizde. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, son olarak, iktidar
temsilcilerinin hemen hemen her gün kadınları
aşağılayan, tehdit eden sözlerini burada tekrar etmeyi dahi
kadınlara haksızlık olarak görüp bu sözleri
vatandaşların vicdanlarına havale ediyorum. Tehdit edilen, aç
bırakılan, yoksullaştırılan, katledilen yani bu
ülkedeki kadınlar, size haklarını helal etmiyor, etmeyecek ve
sonunuzu kadınlar getirecek diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim Başkanım. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kütahya Milletvekili Sayın Ceyda Çetin Erenler.
Buyurun Sayın Erenler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEYDA ÇETİN ERENLER
(Kütahya) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP
Grubu önerisi üzerinde AK PARTİ grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde on dokuz
yıldır kadının gerek sosyal gerek ekonomik gerekse siyasi
hayattaki konumunu güçlendirmek için tarihî nitelikte önemli adımlar
attık. Güçlü kadın güçlü aileyi, güçlü aile ise güçlü Türkiyeyi
inşa eder. düşüncesini şiar edinerek
kadınlarımızı her alanda baş tacı yaptık. Kadın
yoksulluğunun giderilmesinde ilk ve en önemli adım olarak gördüğümüz
okullaşma oranını artırdık. Bu sayede de
kadınlarımızın istihdamını, toplumsal ve ekonomik
hayata katılımını teşvik ederek bu yolda çok önemli
ilerlemeler kaydettik. Topyekûn kalkınma hedefi çerçevesinde
kadınlarımızın kalkınma sürecine daha aktif katılımını
desteklemek adına bir yandan kadın girişimciliğini
güçlendirirken diğer yandan da kadınlarımızın iş
gücüne katılımını ciddi oranda yükselttik. Kadınlarımıza
toplumda dışlanan güçsüz, başarısız bir profil çizme
çabası içinde olan zihniyetlerin, iki yıla yakın bir süredir
evlatları için gözyaşı döken anneleri görmezden gelirken sözde
kadın savunuculuğu yapmalarını hayretle izliyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde, AK PARTİ iktidarları döneminde hayatın her alanında
daha da güçlenerek başarıyla ön plana çıkan
kadınlarımız; emekleriyle, birikimleriyle, üretkenlikleriyle
güçlü Türkiye yolunda ilerleyişimize güç katmaktadır. Her biri devrim
niteliğindeki tüm icraatlarımızı bu sınırlı
sürede anlatmamız, maalesef, mümkün değil ancak bugünün asıl
gündemi demokrasi ve millet iradesi.
Bugün 27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümü.
Ülkemizin ilerlemesini, milletimizin inanç ve fikir özgürlüğünü
istemeyenler, tarihimizin en karanlık gününde hukuk ve adaleti ayaklar
altına aldı. Demokrasi şehitlerimiz;
Başbakanımız, 1946 Kütahya Milletvekilimiz Sayın Adnan
Menderes; Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkanı rahmet ve
saygıyla anıyorum. Mesnetsiz iddialarla millet iradesini idam sehpasına
götüren darbeci zihniyeti ve bu zihniyeti destekleyenleri, 15 Temmuzda
uçaklardan bomba yağdırarak milletimizi şehit eden hainleri
şiddetle kınıyorum. Milletimizin yürek yarası
Yassıadayı gelecek nesillerimizin ibret alacakları tarihî bir
hatıra olarak Demokrasi ve Özgürlükler Adasına dönüştüren
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Güçlü Türkiyemizin ilerleyişini durdurmak,
milletimizin huzurunu bozmak için her türlü desise ve kirli oyunlara
teşebbüs eden darbe heveslileriyle mücadele etmeye devam ettik ve devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
CEYDA ÇETİN ERENLER (Devamla) 27
Mayısı hiçbir zaman unutmadık, unutturmayacağız ve
unutmayacağız diyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Aygun
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Tekirdağ Milletvekili İlhami
Özcan Aygunun, Emniyet Genel Müdürlüğü atamalarına ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Emniyet Genel Müdürlüğünün atamalarıyla ilgili bir kaygıyı
sizlerle paylaşmak istiyorum: Daha ilk şark görevini yapmayan polis
kardeşlerimiz varken; 2003, 2004, 2005, 2006 yıllarında
şark görevinden dönen polis kardeşlerimize yeniden şark
ataması tebliği yapılmıştır. Birçok polis
kardeşimiz bu durumdan dolayı üzgün ve mağdurdur,
haksızlık olduğunu düşünmektedirler. Ülkenin güvenliğinden
sorumlu polis kardeşlerim, yaptıkları görevi huzurla
yapmalıdır. Hiç şark görevine gitmeyenler varken, daha önce bu
görevi yapanların yeniden şark atamasına tabi tutulması
tepki görmektedir. Polis kardeşlerimiz bu konunun gündeme getirilmesini
istemişlerdir. Ben de onlar adına soruyorum: Şark görevinde
kriter nedir? Bu atamalar neye göre yapılmaktadır? Keyfekeder midir,
adalet içinde mi yapılmaktadır? Bu konularda açıklamalar, varsa
hatanın düzeltilmesini bekliyoruz.
Yine, seçim meydanlarında söz verilen 3600 ek
göstergeyi polislerimize, sağlık mensuplarımıza,
öğretmenlerimize ve din görevlilerimize vermeyi düşünüyor musunuz
diyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ödünç
30.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, 27
Mayıs 1960 darbesine ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
devletinde toplumsal ve siyasal düzene yapılan ilk darbe 27 Mayıs
1960da Başbakan Adnan Menderes ile yol arkadaşlarının
tutuklanması ve haince idam edilmesiyle gerçekleştirilmiştir.
Bugün, yıllar önce Adnan Menderesin haykırdığı
Yeter, söz milletindir. şiarını Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
kararlılıkla tüm dünyaya haykırıyoruz. 27 Mayıs 1960
darbesi, hakikatin ve vicdanın susturularak, millî iradenin yok
sayıldığı gündür. Milletimiz, vicdanında, 27
mayısın ipini tutanları ve kuklalarını mahkûm
etmiştir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
31.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, yaş çay taban fiyatına ilişkin
açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaş çay taban fiyatı 3 lira 87 kuruş
olarak açıklandı ama üretici memnun değil. Niçin memnun
olmadığına Hükûmetin kulak vermesi gerekir. İşin
aslı şudur: Kota ve kontenjan sorunu çözülemediği için üretici
özel sektörün kucağına itildi. Özel sektör de 2,90dan çay
alıyor. Üretici yaş çay yaprağını ne elinde ne de
dalında bekletebilir.
Önerimiz şudur: Günlük çay işleme
kapasitesi tam olarak kullanılmalıdır. Açıklanan taban
fiyat, resmî, özel bütün fabrikalar için uygulanmalıdır. Özel işletmelere
yaş çay teminini ÇAYKUR sağlamalıdır. Çay ithalatı
için tanınmış olan gümrük muafiyeti
kaldırılmalıdır, kaçak çayın ülkemize girişi
engellenmelidir. Çay üreticisinin başka gelir kaynağı yoktur.
Gelin, hep beraber üreticiden yana olalım.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 26/5/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan
Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Ticaret eski Bakam Ruhsar
Pekcanın görev, yetki ve makamından kaynaklanan nüfuzunu kendisinin
ortağı, eşinin de hem ortağı hem de Yönetim Kurulu
Başkanı olduğu firmanın ticari çıkar ve amaçları
için kullandığı iddialarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Mayıs 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
27/5/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 27/5/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya
Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Ticaret eski
Bakanı Ruhsar Pekcan'ın görev, yetki ve makamından kaynaklanan
nüfuzunu kendisinin ortağı, eşinin de hem ortağı hem
de Yönetim Kurulu Başkanı olduğu firmanın ticari çıkar
ve amaçları için kullandığı iddialarının
araştırılması amacıyla 26/5/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırması Önergesinin (2576 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 27/5/2021 Perşembe
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mahmut Bey, 128
milyar dolar nerede?
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Cebimde(!)
ALİ ŞEKER (İstanbul) 10 bin dolar
nerede?
MAHMUT TANAL (Devamla) Vallaha onu -Sayın
Meclis Başkanını ben üç gündür hep yoruyorum ama ona kısmet
oldu- diğerlerine tek tek söyleyeceğim Sayın Başkanım.
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Evet, darbenin iyisi kötüsü olmaz. Askerî, sivil her
türlü darbeyi lanetliyorum, kınıyorum. Her türlü darbe demokrasimizin
gelişmesinin önündeki en büyük engeldir ve Adnan Menderes ve
arkadaşlarını rahmetle anıyorum ama bir şey de ilave
etmek istiyorum. Tüm arkadaşlarımız bu günde darbeleri
kınıyor ve rahmetli Adnan Menderesle ilgili güzel şeyleri
söylüyorlar ancak rahmetli Adnan Menderesin çok güzel bir sözü var. Ne diyor
biliyor musunuz? Çocuğu ticaretle uğraşacak, ticaretle
uğraşacağı zaman aynen şunu söylüyor oğluna
rahmetli Menderes: Oğlum, ticaret yapmanda mahzur yok ama ticaretinde
beni alır, beni satarsın. Aslında rahmetli Adnan Menderesin bu
veciz sözü tam bugünümüze, tam bu konuşmaya denk gelmiş durumda.
Şimdi, ne demek? Ben ilk önce mevcut olan yasal
düzenlemeyi söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bizim Türk Ceza Kanunumuz
yani 5237 sayılı Yasamızın 255inci maddesi var; 255inci
maddesinde diyor ki: Menfaat temini hususunda anlaşmaya varılması
halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. Ne demek bu?
Sayın eski Bakan, kendi şirketiyle, eşinin şirketiyle
ilgili olarak
Yasamızın, bu Türk Ceza Kanunumuzun 255inci maddesi
doğrudan sadece bunu yasaklamıyor, doğrudan ticari ilişkiyi
yasaklamıyor, doğrudan ve dolaylı olarak diyor yani bunu
geniş kapsamlı hâle getirerek Anlaşmaya varılması
hâlinde nüfuz ticareti suçu işlenmiş sayılır. diyor.
Sayın Başkanım, evet, biz burada eski Bakana çok
kızıyoruz ama yani hakikaten eski Bakan çıkıp
Arkadaş, ben bu sözleşmeyi yaptım, bu malı da satın
aldık Bakanlığa. diyor, bunu inkâr etmiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet, öyle diyor.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Yani aslında Ceza
Kanununun 255inci maddesindeki maddi suçu ikrar ediyor: Ben bu suçu
işledim, ben malı satın aldım Bakanlığa ama -biz
buna ceza hukukunda tevilli yolla ikrar deriz- daha ucuza aldım. Sonra
faturalar çıktı, daha pahalıya satın aldığı
ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlar, şu konuda
mutabık kalalım: Sayın eski Bakan, Bakanlık
yaptığı kuruma malı ucuz satın alır, pahalı
satın alır, bu tartışmaya girmeye hiç gerek yok. Ceza
Kanunu diyor ki: Kardeşim, anlaşma yapmış mı?
Yapmış. Peki, mesela Bakan -şu anda görevden ayrıldı-
şu anda Ticaret Bakanlığına mal satabiliyor mu? Satamıyor.
Peki herhangi bir başka bakanlığa mal satabiliyor mu?
Satamıyor. Bu ne demek? Nüfuzunu kötüye kullandığı
sabitleşmiş oluyor değerli arkadaşlar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
MAHMUT TANAL (Devamla) Burada sizden
istirhamım, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve Millet
İttifakı olarak oylarımız yetmiyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
MAHMUT TANAL (Devamla) Niye yetmiyor? Mevcut olan
Anayasanın 106ncı maddesinin beşinci fıkrası diyor
ki: 3/5 oy olmazsa, 360 milletvekili olmazsa soruşturma açılamaz.
Soruşturma açılabilmesi için değerli MHPli, değerli AK
PARTİli arkadaşlarımızın oylarına ihtiyaç var yani
yolsuzluğu kapatmak istemeyen, hırsızlığı
kapatmak istemeyen, kayırmacılığı kapatmak istemeyen,
nüfuz ticaretini kapatmak istemeyen namuslu, değerli, ahlaklı
milletvekillerine ihtiyaç var. Benim sizden istirhamım şu: Hiçbir
MHPli, hiçbir AK PARTİli arkadaşımızın nüfuz
ticaretini, hırsızlığı, yolsuzluğu kapatacağına
ilişkin parmak kaldıracaklarına inanmak istemiyorum. Burada,
daha önceden, evet, parti disiplini nedeniyle oy vermiş olabilirsiniz
ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi yolsuzluğu kapatma yeri değil,
yolsuzlukları aklama yeri değil, hırsızlıkları
kapatma yeri değil; burası, Meclis, adaletin, özgürlüklerin,
dürüstlüğün simgesidir diyoruz. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, geçmişte bu
şekilde suçlananlar oldu mu? Oldu. O dönem suçlanan bakanlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Bir dakikaya bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Geçmişte bu
şekilde suçlanan veya iddiayla suçlanan insanlar oldu mu? Oldu.
Milletvekilliklerinden istifa etti, bakanlıklarından istifa etti,
Yüce Divanda yargılandı, geri geldiler. Sizden istirham ediyorum:
Eğer bu soruşturmaya izin verilmezse vallaha bu kara leke -MHPli
arkadaşlarım da kusura bakmasın, AK PARTİli
arkadaşlar da kusura bakmasın- bu vebal, hem AK PARTİnin
boynunda kalır hem MHPnin alnında kalır. Yani bu kara lekeyi
gelin, silelim, Meclis bu kara lekeye alet olmasın. Aklansın, gelsin;
onun da lekelenmeme hakkı var değerli arkadaşlar. Yani burada,
aslında, Ruhsar Pekcanın oradaki lekelenmeme hakkına da siz
engel oluyorsunuz.
Ben teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunarım.
Şimdi, sayın din âlimi hocamızın
kendisi de burada. Ben özellikle hocama bakacağım, değerli hocam
acaba parmağı neye kaldırıyor? Çok düzgün, dürüst bir
ağabeyimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ARSLAN (Kars) Yalana parmak
kaldırmayacağız, merak etmeyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Madem
yalandı, Bakanı niye görevden aldınız?
MAHMUT TANAL (Devamla) Burada kendisine belki
sataşıyorum, sevdiğimden dolayı.
Hepinize teşekkürler, saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk, buyurunuz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel
olarak Ticaret Bakanlığı, genel olarak yürütme organı
tarafından yapılan iş ve işlemler ile alınan kararlara
ilişkin araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Bir gün devlet, kendini yönetecek namuslu,
şerefli, haysiyetli ve devlet idaresine layık insanların
idaresine geçtiği zaman bütün hastalıklar kökünden temizlenmiş
olacak. diyen büyük devlet adamı, Gümrük ve Tekel Bakanı Gün
Sazakı, hele hele bugünlere, bugünkü bakanlara ve verilen
araştırma önergesinin öznesine baktıkça rahmet, minnet ve özlemle
anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Son dönemlerde ülke gündeminde video serileri
olduğu için ikinci planda kalan nüfuzun ve görevin kötüye
kullanılması ve artan yolsuzluk iddiaları, kendisine emanet
edilmiş olan kamu gücünün özel çıkarlar için kullanılması
devlete olan güveni sarsmıştır.
Mevcut ucube Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminde yoğunlukla uygulaması görülen, kamuda denetimsiz
alanlar oluşturma yönündeki uygulamalar derhâl ortadan
kaldırılmalıdır. 6741 sayılı Yasayla kurulan
Türkiye Varlık Fonunun göstermelik denetimi, Sayıştayın
denetlemekle yükümlü olduğu kamu kurumlarının çok düşük bir
yüzdesinin denetlenebilmesi, Meclise gönderilen raporların
oluşturulan komisyonlara kırpılarak ve sansürlenerek
gönderilmesi ne yazık ki ülkemizin normali hâline
dönüştürülmüştür.
Konunun özeline gelecek olursak, Ticaret Bakanı
Ruhsar Pekcan yetkisini ve makamını kullanarak kendisinin ve
eşinin ortağı olduğu firmaya ticari çıkar
sağlamıştır. Sonuçta Ruhsar Pekcan görevden
alınmıştır. Peki, bu uygulamayı sabık Ticaret
Bakanı tek başına yapabilir mi? Mümkün değildir. Ticaret
Bakanlığında bu uygulama üçlü sacayağında
gerçekleştirilmiştir. Strateji Geliştirme
Başkanlığı kaynağı, parayı bulur; Rehberlik
ve Teftiş Başkanlığı denetler, Destek Hizmetleri
Dairesi Başkanlığı harcar yani kurum kendi içinde bu daire
başkanlıklarının onayı olmadan eski Bakanın
ortağı olduğu firma bu işi elini kolunu sallayarak yapamaz.
Yeni Bakanın göreve başladığında ilk işi neden Bakan
Yardımcısı Gonca Işık Yılmaz Baturu görevden
almak oldu? Görevden alınan Bakan Yardımcısı Bilgi
İşlem Dairesinin ekonomik veri tabanını İngiliz
menşeli bir firmaya ihale etmiş midir? Bakanlıkta dezenfektan
işine onay veren Destek Hizmetleri Dairesi Başkanıyla ilgili
soruşturma açılmış mıdır yoksa aksine ticari
ataşe yapılarak ödüllendirilmiş midir? Bakanlığın
yurt dışı heyetlerindeki iş adamlarını Bakan
Hanımın eşi hangi sıfatla neyin
karşılığında belirlemekteydi? Sadece kendi Bakanlığına
mı dezenfektan satmıştır yoksa Diyanet İşleri
başta olmak üzere başka devlet kurumlarına da dezenfektan
satışı var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Peki, diğer
bakanlıklarda durum farklı mıdır? Burada gereğini
yapmazsanız bütün bakanlıklar, bütün bakanlarınız zan
altında kalacaktır.
Sigortacılık yaptığını
söyleyen Bakanın yüzde 85 ortağı olduğu sigorta acentesi
devlete bağlı kurum ve kuruluşlara, örneğin, Türk Hava
Yollarına poliçe kesmiş midir?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; velhasıl kamu yönetiminde güçlü denetim şarttır
ve bu ucube hükûmet sistemiyle bunun mümkün olmadığı açıkça
görülmüştür. Demokratik bir hukuk devletinde Hükûmetin bütün
harcamaları şeffaf ve denetlenebilir olmak zorundadır.
İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem
önerilerimiz dâhilinde kamu denetim sistemimizin yeniden inşası
konusunda tarafsızlığın ve
bağımsızlığın güçlendirilmesi gerektiği
açıktır. Bakanlıkların ve genel müdürlük denetim elemanlarının
mesleki faaliyetlerini yürütürken görevlerini yerine getirebilmelerini
sağlamak üzere anayasal güvence sağlanarak Türk denetim yasası
acilen hayata geçirilmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli
halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisini biz baştan desteklediğimizi belirtmek
istiyoruz. Fakat şurada belirtmek istediğimiz diğer önemli bir
husus eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan hakkındaki bu iddialar
nedeniyle iktidar partisi niye bu kadar suspus durumda? Neden yine bir cezasızlık
politikasını gütmek üzere yine böyle bir yola girmiş durumda?
Değerli milletvekilleri, yolsuzluk
iddiaları denilince irade gaspı ve kayyum olaylarında meydana
gelen yolsuzluklar akla geliyor. Bakın, Diyarbakır Belediyesine
kayyum atandıktan sonra, 2018 yılında sadece 5,5 milyon TL
otobüs gelirleri havuzuna aktarılan para yolsuz bir şekilde
harcandı ve bu müfettiş raporlarına yansıdı.
Diğer taraftan yine Diyarbakır Kayyumu Cumali Atilla değerli
arkadaşlar, makam odası için 2 milyon TL kadar halkın
parasını harcadı ve şatafat içerisinde görevini
bıraktı, geçti. Bunları tabii, kim dile getirdi? Sevgili Eş
Başkanımız Adnan Selçuk Mızraklı bu tür
yolsuzlukları dile getirdi ve bununla ilgili mücadeleler yaptı ama
şimdi o cezaevinde. Onu buradan selamlamak istiyorum değerli
arkadaşlar.
Diğer taraftan yine, bakın, kayyum
başka ne yaptı? 1 ton 600 kilogram fıstıklı
kadayıf ve yüzlerce hediyelik fincan takımı bedeli 92 bin TL
tutmuş. Bu parayla 460 ailenin aylık masrafı
sağlanabilecekken birtakım yolsuzluklara bulaşmış bu
kayyum.
Değerli milletvekilleri, tabii yine
Diyarbakır deyince -hani bir tosun ve karpuz meselesi var ya- karpuzun
içerisindeki tosun akla geliyor. Bu nasıldı? Bu Çiftlik Bankı
aynı zamanda anlatan ve halk tarafından TT olan yani yüz binlerce
insanın görüntülerini gördüğü, karpuz içerisindeki tosuncuk. Peki,
buna ne kadar para harcadı Diyarbakır Belediyesi kayyumu?
Değerli arkadaşlar, buna, bu heykellere tam 4 milyon 412 bin TL
harcadı. Daha sonra ne oldu? Tepki karşısında bu heykeller
ortadan kaldırıldı. Bu, AKP Hükûmetinin tavrı hâline
gelmiş. Ankarada dinozorları dikiyor, daha sonra tepki üzerine
kaldırıyor; değerli arkadaşlar, Diyarbakırda ise bu
kaybolan tosuncuk. Bu tosuncuk da kayıp diğer Tosuncuk gibi; bunu da
arıyoruz, şu anda bulamıyoruz.
Bir diğer husus, değerli arkadaşlar,
benim bir sözüm de Ağrı Belediye Başkanı Savcı
Sayana. Geçen gün bir televizyon programına çıkmış, ne
diyor? Diyor ki: Biz kayyumları halka hizmet etmek için atadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Savcı Sayan Biz
halkın iradesine halka hizmet etmek adına el koyduk. diyor. Ben
buradan kendisine sesleniyorum: Sen Ağrıyı batırdın
bir defa. Sizin iktidarınızda, on dokuz yıllık bir iktidar
sonucunda Ağrı Türkiyenin en yoksul kenti hâline geldi. Bakın,
viraneye çevirdiniz Ağrıyı. Ağrıda hiçbir genç
kalmıyor, hepsi Ağrıyı terk etmek durumunda kaldı.
Ağrıya büyükşehir statüsü kazandırılması gerekirken,
nüfus göçünden dolayı şu anda büyükşehir olma statüsünü de
kaybetti. Siz Ağrıyı harap ettiniz. Senin Ağrıya
vermiş olduğun hiçbir katkı ve hiçbir hizmet yok, ancak ve ancak
savunabileceğin tek şey halkın iradesini gasbetmektir.
Ağrının başına gelebilecek en büyük bela da sizin
iktidarınızdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekili Sayın Sabahat Özgürsoy Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SABAHAT ÖZGÜRSOY
ÇELİK (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHPnin vermiş olduğu grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubum
adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi, siz değerli milletvekillerimizi ve ekranları
başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden
biri olan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden tam altmış bir
yıl geçti. Milletimizin vicdanında derin yaralar açan
sonuçlarından biri de hiç kuşkusuz Başbakan Adnan Menderes,
Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Dışişleri Bakanı Fatin
Rüştü Zorlu'nun darbeciler tarafından, demokrasi, adalet,
insanlık, vicdan, bu gibi duyguların ayaklar altına
alınması suretiyle idam edilmiş olmalarıdır. Bu
vesileyle darbeciler tarafından, idam edilen merhum Adnan Menderes ve
arkadaşlarını saygı ve rahmetle yâd ediyorum.
Şükürler olsun ki artık eski Türkiye yok.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde tüm vesayet odaklarına karşı mücadele eden bir
ülke hâline geldik. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde millet iradesinin yok sayıldığı bir
ülkeden tüm vesayet odaklarına karşı mücadele eden, darbelere ve
darbecilere geçit vermeyen bir ülke hâline geldik.
Değerli milletvekilleri, Covid-19
hastalığının ülkemiz ekonomisi üzerindeki olumsuz
etkilerinin azaltılması ve yerli sanayimizin artan ithalat
baskısına karşı korunması amacıyla
aralarında Çin Halk Cumhuriyetinin de bulunduğu ülkelere yönelik,
toplam 5.220 üründe ilave gümrük vergisi uygulanmaya
başlanmıştır. Bu süreç içerisinde Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, sektör
çatı kuruluşları, kamu kurumlarından gelen talepler dikkate
alınmak suretiyle, bütüncül bir değerlendirmeyle 1 Ocak 2021 tarihi
itibarıyla ilave gümrük vergisi oranlarında şeffaf bir
şekilde indirime gidilmiştir. Söz konusu önergede adı geçen
firmaya yönelik, bazı ürünlerde özel bir gümrük vergisi indiriminde
bulunduğu iddiaları tamamen asılsız ve yersizdir.
Kıymetli milletvekilleri, Ticaret
Bakanlığımız pandeminin başladığından
itibaren halkımızın sağlığının
korunması noktasında gerekli tüm önlemleri almış,
diğer taraftan toplumsal ihtiyaçların temini, tedarik zincirinin
sürdürülebilirliğinin devamı hususunda kilit öneme sahip gümrüklerimiz
ise ticaretin aksamadan devamı için büyük bir özveriyle faaliyetlerine
devam etmiştir.
Önergede ismi geçen firmalarla ilgili,
Bakanlığımız, mevzuatın emredici hükümleri
çerçevesinde gerekli tüm ürün ve fiyat değerlendirmesini yapmak suretiyle,
usulüne uygun bir şekilde alımlar gerçekleştirdiğini
açıklamıştır. Değerli arkadaşlarım,
diğer taraftan, pandemi sürecinde ülkemizde gerekli olan koruyucu
malzemelerin temini konusunda canla başla çalışan
Bakanımızı itibarsızlaştırmaya çalışmanın
farklı amaçlara hizmet ettiğini düşünmekteyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Devamla)
Dolayısıyla, bu konuyla ilgili elinde bilgi ve belge olduğunu
iddia edenlerin konuyu yargıya taşımaları gerekmektedir
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Oylamayı yapayım, söz
vereyim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Ekrem Bey, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebinin, Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun CHP grup önerisi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Başkanım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biraz önce bir milletvekili
arkadaşımız, burada hem ilimizi hem de belediye
başkanımızı itham ederek Ağrı iline herhangi bir
şeyin yapılmadığını
Hâlbuki AK PARTİ
Hükûmeti geldiği günden bugüne kadar
Özellikle Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi ki şu anda 15 binin üzerinde öğrencimiz
bulunmaktadır. Aynı şekilde, yerindelik eğitiminden
dolayı da yaklaşık olarak
Hem Doğubayazıtta -kendisi
de Doğubayazıtlı- hem de Patnos'ta ve Eleşkirt'te şu
anda fakültelerimiz var. Yine, aynı şekilde, bu sene Sayın
Cumhurbaşkanımızın da talimatıyla bir tıp
fakültemizi kuruyoruz. Aynı şekilde, özellikle, Patnos ile Hamur
arasındaki yola da eski parayla 154 trilyon lira ayırdık. Yine
aynı şekilde, Ağrı Ahmed-i Hani Havalimanı bizim
hükûmetlerimiz döneminde kuruldu. Tekstil Kentte, şu anda o bölgede 4 binin
üzerinde insanımız istihdam ediliyor. Geçen sene temelini
attığımız ayakkabı fabrikası
Yine aynı
şekilde, Ağrıda çağrı merkezi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
33.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin CHP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, AK PARTİ sözcüsü dedi ki: Yapılan sözleşme
ticaret hukukuna uygundur. Benim elimde 2531 sayılı kamu
görevlilerinin yapamayacakları iş ve işlemlerle ilgili kanun
var. Bu kanunda diyor ki: Kamu görevlisi
Bakan da bir kamu görevlisidir, kendisi
doğrudan ve dolaylı olarak Bakanlıkla iş ve işlem
yapamaz. Yapılan, kanun dışıdır, kanuna uygun
değildir ve burada sizin oylarınızla bu
hırsızlığın üstü kapatılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Gündemin Oylaması Yapılacak
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt
Devleti Hükümeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Tadil Eden Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun açık oylamasına
başlıyoruz.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Tadil Eden Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi
(2/2496) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
171) (x)
BAŞKAN Açık oylamanın ve bugün
yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Bu açıklama, bugün yapılacak diğer
açık oylamalar için de geçerli olacaktır.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Açık oylama sonucu
gelmiştir, okutuyorum:
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Gelir ve
Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşmasını Tadil Eden Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna İlişkin 171 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 241
Kabul : 239
Çekimser
: 2(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Necati
Tığlı
Burdur
Giresun
BAŞKAN Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mozambik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun açık
oylamasına başlıyoruz.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mozambik
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1457) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 177) (x)
BAŞKAN Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Açık oylama sonucu
gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Mozambik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 177 sıra
sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 266
Kabul : 264
Çekimser : 2
(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Necati
Tığlı
Burdur
Giresun
BAŞKAN Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
3üncü sırada yer alan İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Madencilik ve
Hidrokarbon Alanlarında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun açık
oylamasına başlıyoruz.
3.- İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya
Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Madencilik ve Hidrokarbon
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1587) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 180) (x)
BAŞKAN Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Açık oylama sonucu
gelmiştir, okutuyorum:
İzmir Milletvekili Binali
Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Etiyopya
Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Madencilik ve Hidrokarbon
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 180 sıra
sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
270
Kabul :
268
Çekimser :
2(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Necati
Tığlı
Burdur
Giresun
BAŞKAN Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasımn
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2032) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 188) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 188 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz
isteyen İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Koray Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA KORAY AYDIN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 188 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, sözlerimin başında sözleşmenin hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye kültürel
sınırları ve medeniyetimizin hudutları itibarıyla
mazlum coğrafyaların kalbi niteliğinde olan bir ülkenin
adıdır. Dış politikanın icrası bu büyük medeniyet
coğrafyasının ihtiyaçlarını ve tarihî derinliğini
taşımak mecburiyetindedir. Beş bin yıllık tarihin ve
16 devletin mirasçısı Türkiye Cumhuriyetinin ayakları yere
basan bir dış politikaya sahip olması gerekir. Türkiye
dış politikada önce efelenecek sonra da çark edecek bir ülke
değildir. Öncelikle, nasıl bir ülke yönettiğinizin, hangi tarihî
mirasın üzerinde oturduğunuzun farkına varın. Ne yazık
ki on dokuz yıllık AK PARTİ iktidarı dış
politikada ülkemize zaman, güç ve itibar kaybettirmiştir. Mısır
politikası bunun son ve en acı örneğidir, Suriye politikası
böyledir, Irak politikası böyledir, Kıbrıs politikası
böyledir, Libya politikası böyledir; sayın sayabildiğiniz kadar.
Değerli milletvekilleri,
hatırlayalım, iktidarın 2002de, ilk geldiğinde
Kıbrısla ilgili tezi Çözümsüzlük, çözüm değildir.
olmuştu. Hatta, Türkiye'de Annan Planına hayır
kampanyası yapan Kıbrıs davasının baş
kahramanı ve kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş da
iktidarın hışmına uğramıştı. Sayın
Erdoğan Denktaşa Ne anlatacaksan git, Kıbrısta anlat.
demişti. Sonuçta, iktidarın Kıbrıstaki yanlış
politikasını, hiç beklemedikleri şekilde Rum tarafının
hayır demesi kurtardı. Sayın Cumhurbaşkanı
geçenlerde de partisinin grup toplantısında Kıbrısta iki
devletli çözüm dışında çözüm kalmamıştır. dedi.
Kendisini öncelikle tebrik ediyor ve bu konuda sonuna kadar da destekliyoruz
ama öğleden sonra Günaydın. demeden de geçemiyoruz. Demek ki
çözümün adı neymiş: İki toplumlu, iki devletli çözüm. Bu çözüm,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurulduğu 1983ten bile
öncesine dayanıyor yani bu çözüm yarım asırlık devlet
aklıdır. Beğenmediğiniz, Propagandanı git
Kıbrısta yap. dediğiniz Rauf Denktaşın ve bu
ülkenin millî devlet politikasına on dokuz yıllık iktidarınızın
sonunda ancak gelebildiniz. İşte sizin dış politikadaki
basiretiniz, işte sizin öngörünüz, işte sizin ileri görüşünüz bu
kadar. İktidar, hemen her konuyu deneme yanılmayla öğrenen bir
çocuğa benziyor. İktidar, yılların birikimi olan devlet
aklını bir kenara itmiş, yetişmiş diplomatları
monşer diye dışlamış ve diplomasiyle alakası
olmayan yandaşlarla Dışişlerindeki liyakat sistemini de yok
etmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ iktidara geldi geleli görünürde İsraile
karşı son derece sert politikalar yürüttüğü izlenimi vermektedir
ancak gerçek hiç de göründüğü gibi değildir. İktidarın
İsrail politikası hamasetten öteye maalesef geçmemektedir. Esip
gürleyen, İsrail saldırılarını en sert şekilde
kınayan iktidarın bu yaptıklarını biz de yaptık,
herkes de yaptı, milletimiz de yapıyor. İsrailin Kudüse
yönelik, camide ibadet eden Müslümanlara yönelik hain
saldırıları elbette kabul edilemez, şiddetle
kınıyor ve lanetliyoruz. Biz, acılar arasında bir öncelik
sonralık ilişkisi kurmadan, hiçbir ayrım yapmadan tüm mazlumlar
için sesimizi yükseltiyoruz. Filistini Arakandan, Kerkükten, Doğu
Türkistandan ayrı tutmuyoruz. İYİ Parti olarak bizim
teşkilatlarımız da mülki amirlerden izin alarak İsrailin
saldırılarını kınadılar, düzenlenen telin mitinglerinin
neredeyse tamamına da katıldılar hatta Kırşehirde ve
birçok yerde de bizzat kınama mitingi de organize ettiler. O mitinglerde
İsrail zulmünü protesto ettiler ama Çin zulmünü de kınadılar.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin medeniyet
hafızası, Filistindeki zulme, işgale, akan kan ve
gözyaşına Fahreddin Paşanın cesareti ve sadakatiyle
karşı durur. Büyük Türkiyenin vicdanlı dış
politikası, Kaşgarda, Urumçide, Turfanda Doğu
Türkistanlı milyonlarca mağdurun yok edilmesine, kültürel
kıyıma haysiyetli tavır almak, insan hakları
suçlarını dünyaya haykırmak demektir. Hükûmet olarak yüz
binlerce Türkün toplama kamplarında yaşadığını
bilerek, yeryüzünün açık hava hapishanesine dönüşmüş bu Türk
yurdunun feryadına kayıtsız kalıyorsunuz,
gözyaşını ve zulmü görmezden geliyorsunuz. Bir Türk milliyetçisi
olarak soruyorum: Bu mu insani ve ahlaki dış politikamız? Bu mu
millî beka? Bu mu mazlumlara umut, kimsesizlere yurt olan Türkiye? Sayın
Cumhurbaşkanına, Dışişleri Bakanına sesleniyoruz:
Bu insanlık suçuna açık bir tepki koymak için daha neyi
bekliyorsunuz? Ne yazık ki AK PARTİ yönetiminin Doğu Türkistan
meselesine bakışı tam da bu anlattığım gibidir.
Değerli arkadaşlar, devlet yönetmek
basiret ister, feraset ister, adaletin şaşmaz terazisine itaat ister.
Filistin de, Arakan da, Doğu Türkistan da bizim müşterek
meselemizdir. İnsanlığa yönelik olarak işlenen suçlar mazur
görülemez, ticari çıkar kapsamında asla ve asla
değerlendirilemez. Filistinde İsrail kurşunlarıyla can
veren ve isimlerini bu kürsüden okuduğunuz bebekler için, çocuklar için
bizim de içimiz yandı. Bu zulmün sorumlusu İsraile biz de lanetler
yağdırdık. Ancak, bu kürsülerden, AK PARTİli
arkadaşlarımızdan Çin zulmünün muhatabı olan bebeklerin ve
çocukların isimlerini duyamadık. 5 ve 6 yaşlarında Çinin
toplama kamplarına tıkılan ve Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı babasına yıllardır kavuşamayan Zahide
ve Zarife Faruhu bu kürsülerde konuşmadınız, aklınıza
bile gelmedi. Annesi ve kardeşiyle toplama kamplarında tutsak kalan
ve babasıyla görüşemeyen İmam Hasan Mehmet Resul için
yüreğiniz yanmıyor mu?
Doğu Türkistan Kaşgarlı Mahmutun
memleketidir, bizim ata yurdumuzdur. İktidara sesleniyorum: Müslüman
arıyorsanız Doğu Türkistanlılar Müslümandır. Türk
arıyorsanız Doğu Türkistanlılar Türktür. İnsan
arıyorsanız Doğu Türkistanlılar insandır.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu
değerlerin hiçbiri sizin için bir önem arz etmiyor mu? İYİ Parti
olarak, Doğu Türkistan davası bizim ana meselelerimizden biridir ve
bu işin peşini sonuna kadar bırakmayacağız.
Değerli arkadaşlar, iktidarın
İsrail politikasını deşifre etmeye devam edelim.
Malumlarınız olduğu üzere İsrail Kudüsü başkent ilan
etti. Sayın Erdoğanın dostu, dönemin ABD Başkanı
Trump da bu kararı tanıdı. İktidar kınamaktan,
üzüntülerini beyan etmekten, hamasetten başka ne yaptı?
Bir de hatırlarsanız Sayın
Erdoğan Gazzeye gideceğine dair bir de söz vermişti. Sayın
Erdoğanın Gazzeye gideceğim. sözü üzerinden kaç bahar, kaç
yıl geçti ama bir türlü gidemedi. Gazze ziyareti sözü Sayın
Cumhurbaşkanımızın boynunda asılı duruyor.
Sayın Erdoğanın zamanında aldığı Yahudi Üstün
Cesaret Madalyası da boynunda asılı duruyor. İade
ettiğini de henüz duymadık ya da yaptı da bizim haberimiz
olmadı.
Mavi Marmara üzerinden her türlü istismar
yapıldı ama Mavi Marmara kurbanları ortada kaldı.
Sayın Erdoğan daha önce İzin aldılar. dediği Mavi
Marmara için en sonunda Benden mi izin aldınız? dedi, Mavi Marmara
şehitlerinin kemiklerini sızlattı. Mavi Marmara
olayının kritik şartları da yerine getirilmemiştir.
İlk şart olan özür şartı yerine getirilmemiş,
İsrail resmen özür dilememiş, Netanyahu Erdoğana telefonda
üzüntülerini belirtmiş, yandaş medya da bunu özür diye sunmuş,
cilalamış, millete anlatmaya çalışmıştır.
Bir diğer şart olan Gazze ablukasının kaldırılması
konusu da bugüne kadar yerine getirilmemiştir. İster sağa ister
sola dönün, ne yaparsanız yapın, sonu tam bir fiyasko.
Ekonomi Bakanlığı ve TÜİK
verilerine göre, 2000 yılında 1 milyar dolar civarında olan
İsraille ticaret hacmi de 2020 sonunda 6,2 milyar dolara
çıkmıştır. Yani İsraille ticaret hacmi 6ya katlanmıştır.
Şimdi, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Sahnede düşmanlar ama
perde arkasında çok sıkı dostlar. Milletimiz bunu görmeli,
bunların sahte İsrail düşmanlıklarına da
aldanmamalıdır.
Türkiye'nin OECD üyeliği için İsraile
uyguladığı veto AK PARTİ iktidarı tarafından
kaldırılmıştır. Uzun süredir İsrailin
üyeliğine karşı çıkan Türkiye, Pariste 10 Mayıs 2010
yılında yapılan oylamada evet demiş ve İsraile bu
imkânı sağlamıştır.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
dış politikadaki basiretsiz politikaları nedeniyle maalesef
Türkiye, yabancıların kendi gettolarını ve kendi
mafyalarını oluşturdukları bir yer hâlini
almıştır. AK PARTİ iktidarından önce Türkiye
mültecilerin Avrupaya bir geçiş ülkesiyken artık mültecilerin
kalıcı bir vatanı hâline gelmiştir. Yabancı kanallarda
emlak alana vatandaşlık verileceğini anlatan reklamlar
şehit kanlarıyla kazanılan ülke
vatandaşlığının promosyon olarak
dağıtılmasından başka bir şey değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dışarıda Dostum Trump, Dostum Putin diyen
iktidar, içerideki siyasi rakiplerini de âdeta düşman olarak görüyor.
Belli ki İYİ Partinin yükselişi iktidarı ve Sayın
Erdoğanı fena hâlde rahatsız ediyor. Zamanında Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenere siyasi
dokunulmazlığı olmadığı için Hanımefendinin
kaçacak deliği de yok, onun hesabı ağır olacak. diyen ve
çirkin bir şekilde hapis tehdidi yapan Sayın Erdoğan o zaman
cevabını katmerli bir şekilde almıştı. Sayın
Genel Başkanımız, Manisada hazırladığı
cezaevi çantasıyla kürsüye çıktı ve orada hapis tehditlerine
meydan okudu, işte o an korku eşiği aşıldı.
Sayın Erdoğan, yerel seçimler öncesi yaptığı o
tehdidin ardından yerel seçimlerde de ilk kez yenilgiye uğradı,
hatta tuş oldu.
Şimdi de, Sayın Erdoğanı
yapılacak ilk seçimde daha ağır bir yenilgi bekliyor çünkü
Sayın Erdoğan son grup konuşmasında yine Sayın Genel
Başkanımızı ve onun şahsında İYİ
Partiyi açıkça hedef aldı, açıkça tehdit etti. Sayın
Erdoğan, Sayın Genel Başkanımıza Gelin hanıma
Rizede gayet güzel bir ders verdiler, gerekeni yaptılar. Bu daha bir,
daha neler olacak neler, bunlar iyi günler
Bunlar ne kadar sorumsuz, ne kadar
ölçüsüz, ne kadar izansız ve ne kadar çirkin sözler. Daha ne olacak? Evet,
daha ne olacak? Her gittiğimiz yerde bizi taşlatacak
mısınız? Yoksa İYİ Partilileri zincire mi
vurduracaksınız? Yoksa İYİ Partilileri ve liderini linç mi
ettireceksiniz?
Bütün dünya şunu bilsin ki: İyiler ve
cesurlar hareketini ve onun korkusuz liderini hiçbir güç yıldıramaz,
bugüne kadar olduğu gibi. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Biz ateş çemberinden geçerek bugünlere geldik, bu
koltuklarda öyle bedavaya oturmuyoruz, mücadele kültüründen gelen
insanlarız. Biz önümüze çıkarılan tüm engelleri teker teker
aşarak bugünlere geldik. Sadece Sayın Erdoğan değil, dünyadaki
hiçbir güç bile bizi korkutamaz ve yıldıramaz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Devletin ve milletin birliğini temsil etmesi
gereken Cumhurbaşkanı, halkı açıkça kin ve
düşmanlığa tahrik ediyor, teşvik ediyor. Bir
Cumhurbaşkanı için bundan daha elim, daha vahim ve daha korkunç ne olabilir?
İyiler ve cesurlar hareketi olarak Allahtan başka hiç kimseden
korkmadan aziz Türk milletinin emrinde ve hizmetinde olmaya devam
edeceğiz. İYİ Parti olarak tehditlere elbette ki boyun
eğmeyeceğiz ama tahriklere de kapılmayacağız; sorumlu,
akıllı ve ölçülü davranacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; artık bundan sonra İYİ Parti olarak Sayın
Erdoğanla rolleri değiştik. Şeyh Edebalinin
asırlardan süzülüp gelen öğüdünü liderimiz Sayın Meral Akşenerin
şahsında İYİ Parti ailesi olarak üzerimize alıyoruz.
Sayın Erdoğan ve AK PARTİli arkadaşlar: Bundan sonra öfke
size, uysallık bize. Güceniklik size, gönül almak bize. Suçlamak size,
katlanmak bize. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar,
anlaşmazlıklar size, adalet bize. Kötü söz, haksız yorum size,
bağışlamak bize. Bundan sonra bölmek size, bütünlemek bize.
Üşengeçlik size, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek bize.
Sabretmesini bileceğiz, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da
unutmayacağız: İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. Yükümüz ağır, işimiz çetin, gücümüz kıla
bağlı. Allah yardımcımız olsun. Bu öğüdü sadece
ceddimiz Osman Gaziye değil bütün devlet başkanlarına veren
Şeyh Edebali hazretlerinin ruhu da şad olsun.
Değerli milletvekilleri, İYİ Parti
Türkiyenin vicdanıdır. Binlerce yıllık devlet
geleneğimizin, demokrasi tecrübemizin, birlikte yaşama irademizin
vücut bulmasıdır. Beka nedir biliyor musunuz kıymetli
arkadaşlar? İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
diyen şuurdur, Devletin dini adalettir. diyen ruhtur. Millet ile
devletin et ve tırnak olduğu huzur iklimini sağlamak bir beka
borcudur. İYİ Parti devlet ve millet arasında sarsılmaz bir
sosyal bütünleşmeyi savunan bir milliyetçiliğin mümessilidir;
ekonomik büyümeyi, dünyayla rekabeti, üretimi ve geleceği kucaklayan bir
millîlik ve yerlilik anlamı taşır. Bizim milliyetçiliğimiz
mevsimsel değildir; sizin çok iyi bildiğiniz siyasi konjonktürün
gelgitlerine kurban edilemeyecek kadar köklüdür. Adaleti ve hürriyeti, insan
hak ve eşitliğini esas almayan bir milliyetçilikten bahsedilebilir mi?
Üzülerek belirtiyorum: Yetiştiğiniz siyasi gelenek, geldiğiniz
bu nokta ülkeyi hürriyet ve özgürlüklerden her geçen gün daha da
uzaklaştırıyor. Ülke hukuk devleti çizgisinden hızla
uzaklaşmış, adalet ise terazisini aramaktadır. Türk
milletinin ayranı kabarmıştır. Millet ve demokratik bir dip
dalgası yükselmektedir, bunu çok yakında göreceksiniz. Feraset sahibi
milletimiz sandık aracılığıyla demokrasi sillesini
vuracak ve tarih yeniden yazılacaktır. İYİ Parti
iktidarında, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sistemle demokrasimiz rayına oturacak, devletin gevşeyen ve
çıkan çivileri yerli yerine takılacak, demokrasi tarihimizde bir
fetret devri olan bu ucube sistemin ardından, bunun bu döneminin
ardından milletimiz rahat bir nefes alacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, İYİ Parti
Grubu adına Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerinde şahsı
adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk
milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
27 Mayıs, Ülkücü Şehitleri Anma Günüdür.
Bu vesileyle, şehadet pınarından kana kana içmek uğruna
kendilerini aziz Türk milletine armağan eden, Türk milletinin
varlığı ve devamlılığı için Hakka
ulaşan başta merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş
Beyefendi olmak üzere, ilk şehidimiz Ruhi Kılıçkırandan
son şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğluna kadar tüm
şehitlerimizi rahmetle, minnetle, dualarımla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, ekonomik kalkınma
bir ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal refahının geliştiği
bir süreçtir. Bir ülkenin ekonomik kalkınması nüfusun yaşam
düzeyi, ekonomik rekabet yeteneği, ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası,
kişi başına düşen millî gelir ve ekonomik
bağımsızlığın olumlu yönde değişmesiyle
tanımlanan bir süreçtir. Ekonominin gelişmesinin temel dinamiği,
insan sermayesi ve yarattığı yeniliklerdir. İnsan sermayesi
insanların eğitimi, sağlık, bilim, çalışma koşullarının
ve yaşam kalitesinin artırılmasından
oluşmaktadır. İşte tam burada uluslararası
anlaşmaların ülkelerin kalkınmasındaki önemi bir kez daha
ortaya çıkmaktadır. Uluslararası anlaşmaların her iki
muhatap ülkesi bu anlaşmaların ekonomik faydalarını ülkelerinin
lehine çevirmek için gayret sarf etmektedir.
Bugün görüşmekte olduğumuz
uluslararası anlaşmalar, özellikle son yıllarda Avrupa
Birliği ekonomisinin daralması sonucu kıtadaki ekonomik
potansiyelin farkına varılmasıyla doğabilecek fırsatların
değerlendirilmesi bakımından Afrikayla
yaptığımız anlaşmalar açısından çok
kıymetli. Uluslararası anlaşmalar taraf ülkeler arasında
21inci yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla birlikte
karşılıklı güven ve kazan kazan anlayışıyla
çözüm üretebilecek büyük bir potansiyeli ortaya çıkarmaktadır. Bu
açıdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak uluslararası
sözleşmeleri desteklediğimizi belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
Avrupa Birliği 28 üye ülkesi bulunan ve 500 milyondan fazla nüfusa sahip
bir birliktir. Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü üyesidir, G-8
zirvesinde ve Birleşmiş Milletlerde temsil edilmektedir. Türkiye,
Avrupa Birliğiyle müzakerelerine 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara
Anlaşmasıyla resmiyet kazandırmıştır yani elli
sekiz yıl önce. Avrupa Birliğinin yıllardır, mesnetsiz ve
boş gerekçelerle ülkemizin Avrupa Birliğine kabulüne engel
olması, sudan bahanelerle zorluk çıkarması açıkçası
bir Batı komedisidir. Bu komedinin son halkası Avrupa Parlamentosu
tarafından hazırlanmış olan Türkiye raporudur. Avrupa
Birliği bu raporuyla ezberlerini tekrarlamıştır. Avrupa
Parlamentosu tarafından hazırlanan Avrupa Komisyonu 2019 ve 2020
Türkiye Raporu 19 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda
yapılan oylamada 480 olumlu, 64 olumsuz ve 150 çekimser oyla kabul
edilmiştir. Söz konusu rapor bugüne kadar Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu
tarafından Türkiye hakkında ve aslında Türkiye aleyhine kabul
edilen 11inci rapordur. Raporda aday ülke olduğumuz
vurgulanmıştır ancak Hükûmetin Avrupa Birliği değer ve
standartlarından sürekli ve artan oranda uzaklaştığı
iddiasına da yer verilmiştir.
Ülkemizin Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri ve
Türkiyenin bölgeye ilişkin açıklamaları Avrupalıları
çok rahatsız etmiş olmalı ki bunlar sebep gösterilerek
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel olarak dip noktada
olduğuna ve ilişkilerin geldiği durumun iki tarafça
değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır.
Raporda Avrupa Birliğinin tüm Avrupa Birliği kurumları ve üye
ülkelerle beraber Türkiyeyle ilişkilerini gözden geçirmesi ve orta, uzun
vadeye uzanan kapsamlı ve tutarlı bir strateji tanımlaması
yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Genel Kurul
öncesinde verilen bir değişiklik önergesinin kabul edilmesiyle
raporda ülkemize sözde Ermeni soykırımı tanıma
çağrısı bulunan ayrı bir paragraf eklenmiştir.
Katılım süreciyle ilgili olarak mevcut olumsuz gidişatın
ivedilikle ve tutarlı olarak düzenlenmemesi hâlinde 2005 müzakerelerine
tekrar dönülmesi ve baştan başlanması önerilmiştir.
PKKnın ABnin terör örgütleri listesinde yer aldığı
ifadesi raporda korunmuştur ancak ülkemizin terörizmle mücadele düzenlemelerinin
geniş yorumlanmasından ve terörle mücadele tedbirlerini kötüye
kullanmasını devlet politikasının temeli hâline
getirdiği bahsedilmiştir. Raporda ayrıca ülkücü hareketten derin
endişe duyulduğu kaydedilmekte, Avrupa Birliği ve üye ülkeler,
Avrupa Birliği terör örgütleri listesine ekleme
olasılığını araştırmaya, derneklerini
yasaklamaya ve faaliyetlerini yakından izlemeye davet etmektedir.
Cennetmekân Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyin de dediği
gibi: Dokuz ışık demek, Türk ülküsü demektir. Türk birliği
ülküsü, yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve bir devlet hâlinde bir
bayrak altında toplanması ülküsüdür. Milleti ve vatanı bölmek
isteyenlerle kavgamız vardır.
Türkiyenin göç kriziyle mücadelede takdire
değer bir rol oynadığı, Avrupa Birliğinin Türkiyedeki
Suriyelilere, ev sahibi topluluklara gerekli desteği vermesinin devam
etmesi gerektiği yine raporda özellikle belirtilmiştir. Ayrıca,
18 Mart Mutabakatı konusunda karşılıklı yükümlülüklere
atıf yapılarak, mutabakatın, insan hakları üzerinde etki
analizi dâhil olmak üzere objektif değerlendirmesinin
yapılmasının desteklendiğinin ve tarafların
taahhütlerine uymasının öneminin altı çizilmektedir. Gümrük
birliğinin güncellenmesinin iki taraf açısından aslında
ekonomik olarak gerekli olduğu ama bununla ilgili de tereddütlerin
olduğu ve bunun şu an beklemede kalması gerektiği üzerinde
vurgu yapılmıştır. Ayrıca, gümrük birliğinin
güncellenmesi için insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili güçlü bir
koşulluk ve tüm üye ülkelerle ilgili iyi komşuluk ilişkilerinin
tekrar oluşturulması gerektiği vurgulanmıştır.
Siyasi saikle hazırlanmış, tamamen yanlı, Türk
düşmanlığının izlerini taşıyan bu rapor,
liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin de dediği gibi yok
hükmündedir bizler için.
Tarihsel döngü, dünyada yeni bir gücün ortaya
çıktığı ve egemen güçle rekabet etmeye
başladığı dönemlerde gerilimlerin
yoğunlaştığını göstermektedir. Türkiye yükselen
güçtür. Cennet vatanımız Türkiye medeniyetlerin kavşak
noktasıdır. Doğu-Batı güzergâhının kesişme
alanında yer almaktadır ve avantajları olduğu kadar
dezavantajlarını da anlamak, görmek ve buna göre hareket etmek
zorundayız.
Türkiyeyi yakın markaja alarak karanlık
operasyonların hedefi hâline getirmek isteyen ve bu şekilde de el
ovuşturanlara, fırsat kollayanlara, zemin yoklayanlara taviz veremeyiz
ve göz yumamayız. Türkiye sadece ve sadece FETÖ, DHKP-C, YPG-PYD, PKK ve
bilumum terör örgütleriyle değil, destek veren stratejik tehditlerle de
mücadele etmektedir. Türkiye Cumhuriyetini terör örgütleriyle sahada
sıkıştırmak isteyenler ekonomik baskılar ve
manipülasyonlarla da teslim almak istemişlerdir. Açık seçik görüyoruz
ki Türkiyenin çevresinde sinsi ve sisli kuşatma sertleşmektedir;
yetmedi, Türk milletinden öç almak için kuyruğa giren yerli ve
yabancı mihraklar tacizlere, tahriklere, tahrip gücü yüksek şer
kampanyalarına başvurmuşlardır. Türkiye ve Türk milleti
zafer kazandıkça bu şer kampanyalarına hız
vermişlerdir, derinlik katmışlardır. Avrupa Parlamentosunun
Türkiye Raporu da bunların gün yüzüne çıkmış örneklerinden
bir tanesidir. İnsan hakları ve demokrasiden dem vuran Avrupaya
baktığımızda özellikle ülkemize ilişkin tam da
aykırı bir tutum sergilediklerini tespit etmemiz çok da zor
değil. İnsan hakları sisteminin temelinde hoşgörü ve
eşitlik ilkeleri yer almaktadır. İnsan hakları, temel hak
ve özgürlüklere saygı, ırk, cinsiyet, dil, din ayrımı
olmaksızın uygulanmaktadır ancak raporda bunların hiçbirini
göremiyoruz. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, özellikle
Avrupayı değerlendirdiğimizde orada yaşayan Türk
vatandaşlarımızı hedef alan nefret suçlarında 2020
yılında 2019 yılına oranla inanılmaz bir
artış gözlemlenmiştir ve bu artışın en önemlisi
özellikle nefrete dayanmaktadır. 2019 yılında Türk
vatandaşlarını hedef alan 253 saldırının 47sinin
PKK terör örgütü tarafından yapılan saldırılar, geriye
kalan 206sının ise İslamofobik ve ırkçı nitelikli
saldırılar olduğunu belirtmemiz gerekmektedir.
Saldırıların 149u yani yüzde 58,9u, bunun en önemli
kısmı özellikle Türk nüfusunun yoğun olduğu Almanyada
gerçekleşmiştir. Saldırıların diğer ülkelere göre
sayısal dağılımı ise Fransa, İsviçre,
İngiltere şeklinde devam etmektedir. Yurt dışında
yaşayan Türkleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen nefret
suçlarından özellikle orada yaşayan Türklerimiz ne yazık ki
etkilenmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle öncelikle
tüm Avrupa ülkelerinde ve dünyanın dört bir yanında yaşayan tüm
Türklerimize, Türk vatandaşlarımıza buradan
bayrağımızı dalgalandırdıkları için,
Türk-İslam ülküsünün varlığı için, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ebet müddet yaşatılması için gerekli mücadeleyi
yürüttükleri için buradan tekrar saygılarımı, minnetlerimi
sunmak istiyorum, selamlarımı gönderiyorum ve sözlerime Liderimiz
Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin sözleriyle son vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM - Çok özür dilerim Başkanım,
bir dakika daha alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
ARZU ERDEM (Devamla) Biz Avrupa Birliğine
muhtaç olmadığımız gibi Şanghay meraklısı da
değiliz. Türküz, Türkçüyüz, Turanın sevda ve hedefindeyiz. Ne
Avrupa Birliği ne Şanghay İşbirliği, biz diyoruz ki
sonuna kadar Türk birliği. Iraktan Suriyeye, Afganistandan Hindistana,
İrandan Asya stepleri ve Avrupa içlerine kadar her yerde Türklüğün
cevher ve damarı vardır. Hareket noktamız çift başlı Selçuklu
kartalı sembolüyle ruh ve anlam kazanacaktır. Bir ayağı
batıda, diğer ayağı doğuda; bir başı
batıya dönük, diğeri doğuya çevrik çift başlı kartal,
ecdadımızın güç ve kudretinin simgesi, bizim de stratejik
irademizdir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve
yeni bir dünya tesisini kendisine siyasi misyon belirlemiştir. Bu
misyonumuzun kökleri, Türk milletinin tarihî ve kültürel gerçeklerine dayanan
ve geleceği kucaklayan bir anlayışın tezahürüdür.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bayraktutan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvin Hopada yaptığı basın
açıklamasına ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün yaptığım
konuşmada çayla ilgili olarak bugün Artvinin Hopa ilçesinde bir
basın açıklaması yapılacağını
söylemiştim. Ne yazık ki Türkiye'de, Artvinde Hopanın
dışında bazı ilçelerde bugün basın
açıklaması yapılmış olmasına rağmen;
Kemalpaşada, Arhavide hiçbir sorun olmamasına rağmen Hopada
yapılan basın açıklamasına polis orantısız bir
şiddetle müdahale etmiş, 25 kişiyi aşkın kişi
şu anda gözaltında, yaralılar var. Şu anda Hopa
meydanında gerginlik devam ediyor. Polis bir tarafta, vatandaş bir
tarafta; halk ile polis karşı karşıya gelmiş. Bunu
isteyenler var. Bundan çok büyük bir üzüntü duyuyoruz. Gözaltına
alınan kişilerin ivedilikle serbest bırakılmasını,
tansiyonun bir an evvel yatıştırılmasını -burada
herhangi bir şekilde bir nümayiş yok, herhangi bir şekilde
devlet güçlerine karşı bir direnme yok- buna ilişkin
talimatı veren kamu görevlilerinin aynaya bakmasını talep
ediyorum. Siyasi iklim değiştiği zaman buna ilişkin
talimatı verenlerin de mutlaka sorumluluğunun gereğinin
yapılacağını bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Çaya ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasımn
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2032) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 188) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde şahsı
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 27 Mayıs. 27 Mayıs deyince tabii
ki Türkiye siyaset tarihinde dramatik hafızalarımızdan birisi
canlanıyor ve maalesef ki üzücü, toplumda derin yara bırakan
dönemlerden birisi.
Bugün, AKP iktidarı darbelere karşı
konuşmalar yapıyor, her anmalarda buna benzer ifadelerde bulunuyorlar
fakat bugün geldiğimiz noktada başta HDP Eş Genel
Başkanlarımız olmak üzere, milletvekillerimiz olmak üzere;
efendim, geçtiğimiz günlerde yine İYİ Parti Genel
Başkanına, bir kadın Genel Başkana yapılan saldırı
başta olmak üzere, Pervin Başkanımızın Urfadaki
ziyaretine yönelik yapılan girişim dâhil olmak üzere yirmi yılda
biriktirdiği binlerce kirli kayıt var. Darbecilere
karşıyız. diye geldiler, Yalanlarla, yasaklarla,
yolsuzluklarla mücadele edeceğiz. diye geldiler ama bugün darbe
pratiğine sahip tüm kirli odaklarla, çevrelerle iş birliği
yaparak Türkiyeyi derin bir krizin ve uçurumun dibine götürdüler.
Ben şunu da ifade etmek istiyorum:
Dışarıda halkımızın içindeyiz, toplumun içine
giriyoruz; esnaflarla, pazarcılarla konuşuyoruz;
halkımızla, kadınlarla, gençlerle, işsizlerle, esnafla konuşuyoruz;
derin bir çaresizlik, umutsuzluk, güvensizlik var toplum içerisinde. Ve
özellikle de son günlerde iktidar üzerine, iktidarın yetkilileri üzerine
-bir zamanlar geçmişte de olduğu gibi- o kirli çıkar
ilişkisinde bulundukları çevrelerden kendilerine yönelik
ifşaatlar geldiğinde hemen dış güçler konuşması,
senaryoları başlıyor. Tertemiz, pirüpak gibi çıkıp
konuşabiliyorlar. Gerçekten şaşırıyorum ve hâlâ ben
şaşırabildiğime şaşırıyorum sizlerle,
sizin yüzünüzden arkadaşlar. Toplumun içerisinde
karşılaştığımız gerçeklerin içinden
çıkıyoruz Meclise geliyorum diyorum ki: Ya, bu kadar kirli, bu kadar
derin, bu kadar çirkin ifşaatlardan sonra herhâlde bu hafta hiçbirisi
çıkıp başını kaldıramaz, konuşamaz, insan
içine çıkamaz. Ama bir geliyoruz ki maşallah, dünyayı da siz
kurtarmışsınız, Türkiyeye de çağ
atlatmışsınız. Türkiyede haksızlık, hukuksuzluk,
adaletsizlik kalmamış. Türkiyede işsizlik yok, yoksulluk yok,
yalan yok, iftira yok, özgürlük sorunu yok. Hapishanelerde insanlar
kırım kırım kırılmıyor; hasta mahkûmlar
adım atamıyor, sürüm sürüm süründürülmüyor. Tertemiz bir Türkiye
tablosu çiziyorsunuz. Nasıl bir utanma, nasıl bir vicdan, nasıl
bir insanlık? Hâlâ şaşırıyorum,
şaşırdığıma da şaşırıyorum
sizlerin ortaya koyduğu bu pratikleriniz, konuşmalarınız,
duruşlarınız sebebiyle.
Ve AKP lideri, ülkenin tarafsız olması gereken
Cumhurbaşkanı
Daha dün Komisyonda tekrar tekrar -kaç
komisyondaydık- sizlerin ağzından çıkan cümleleri aynen
yazdım, ben kendim yazmadım bunları. Bir tarafta diyorsunuz ki:
Türkiye hukuk devletidir. Türkiye demokratik, özgür bir devlettir. Türkiyede
kadına şiddete sıfır tolerans vardır. Allahtan
korkun, hiç mi vicdan kalmadı? Nasıl bir Türkiye, nasıl bir
konuşma, nasıl bir pratik, nasıl bir politik zihniyetiniz var?
İdeallerinizi, düşüncelerinizi, hedeflerinizi bu kadar mı
çürüttünüz, yitirdiniz? Lideriniz kalkıyor ne diyor? Diyor ki: Gelin
hanıma gayet güzel bir ders verdiler. Yine dua etsin ki çok ileri
gitmediler. Daha neler olacak neler, bunlar iyi günler. Biz mafyayla,
darbecilerle mücadele ettik. Mafyacıların, oraya buraya çökenlerin
elinden ülkeyi kurtardık. diyeceksiniz. Bundan âlâ bir tehdit ifadesi
olabilir mi halkımız için? Bu dil neyin dilidir? Bu dil nasıl
bir nefret dilidir? Nasıl bir ötekileştirme dilidir bu dil? Ve bir
kadına Bay Meral diyeceksiniz. Ben size, Mahir Hanım, Mustafa
Hanım desem hoşunuza gider mi? Bu nasıl bir ifadedir ya? Hiç mi
üslup kalmadı, hiç mi edep kalmadı? Bu nasıl bir ifadedir? Bir
kadın olarak, sadece muhalefet milletvekili değil, baştan bir
kadın olarak bir kadına yönelik bu ifadeleri kınıyorum ve
size iade ediyorum. Böyle bir çirkinliği, böyle bir dili kabul etmiyoruz.
İşte, bu diliniz, bu
pervasızlığınız, bu üslubunuz kadın
cinayetlerinin artmasında en büyük etken olmaya devam ediyor; Türkiye'nin,
toplumun mafyalaşmasına da yol açıyor ve aynı zamanda
sokaktaki çakalları da cesaretlendiriyor. Ne oluyor? Efendim, dün
Cumhurbaşkanı İçişleri Bakanına sahip
çıktığı ifadelerin arkasından ne diyor: Bakın
bunlar sokak çakalları bunlar işte. Bu kim? Bir din kültürü
öğretmeni. Bizim, insanlık öğretsin, inanç öğretsin, ahlak
öğretsin diye çocuklarımızı teslim ettiğimiz bir
çakal, bir eşkıya, bir terörist. Arkasından, dün akşam
başka bir çakal, başka bir şarlatan ne diyor ekranlarda: Daha
çok kan akacak, çok kan akacak. diyor. Peki, bu cesareti nereden alıyorlar?
İşte buradan alıyorlar arkadaşlar, bakın, buradan
alıyorlar. Eğer, iktidarın bakanları, kadın
cinayetleri, uyuşturucu cinayetleri, IŞİD komutanları... Toplumda
bu kadar suça bulaşmış, kirliliğe bulaşmış
insanlar ile iktidarın fotoğrafları çıkmaya devam ederse bu
çakallar daha çok cesaretlenecek ve halkımıza Daha çok kan akacak,
daha bu sizin iyi günleriniz. demeye devam edecekler. Tabii ki daha
Komşularımızdan, 50 kişiyiz, sadece biz götürürüz, ailece
biz götürürüz. diyenleri de hâlâ unutmadık arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, hani
Halkımız bize bu yetkiyi verdi, halkımız bize bu gücü
verdi. diye hep övünüyorsunuz ya, o kibrinizin o mazereti, dayanağı
var ya... Ki o kibir helakiniz olacak demiyorum, oldunuz zaten, zaten o
kibrinizle helak oldunuz, farkında bile değilsiniz, keşke
farkına varabilseniz. Fakat şunu ifade ediyorum: Bu halk sizlere bu
yetkiyi, bu gücü, bu yönetim emanetini toplumu huzura erdirin; yalanlarla,
yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele edin diye verdi; topluma huzuru, adaleti,
barışı getirin diye verdi. Adaletsizliği
kaldırın, yoksulluğu, yalanı kaldırın,
çalmayın çırpmayın diye size bu emaneti verdi. Ama yetkileri tek
elde toplayıp kendiniz gibi düşünmeyenleri tehdit edin, toplumu
mafyalaştırın, önünüze gelen, her suça bulaşmış, kirli,
suçlu, sapık insanlarla fotoğraf çektirin, onların
hakkını koruyun, onları özgür gezdirin, onlara
dokundurtmayın diye halk size bu yetkiyi vermedi.
Uyuşturucu ifşaatları aldı
başını gidiyor tabii ki, daha neler var. Bizim de bildiklerimiz
var, sanmayın ki sadece Katardaki konuşuyor, onun verdiği
işaretlerle iktidarın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HÜDA KAYA (Devamla) Hemen toparlayayım.
Neyse, ben hemen şunu kısaca
geçeceğim, bunları sonra ifade edeceğim. Bir fotoğraf daha
göstereceğim.
Geçtiğimiz günlerde, biliyorsunuz, 2nci defa
Kobani davamız görüldü; 108 arkadaşımızın
yargılandığı, bizlerin de fezleke üstüne fezlekelerinin
geldiği, hâlâ -geçmişte davamız açıldı- yetmedi, yine
fezlekelerin üstüne geldiği Kobani davası. Şu fotoğrafa iyi
bakın ey AKPli vekiller ve halkımız, bu fotoğrafa iyi
bakın kadın vekiller, birazcık vicdanınız varsa bu
kadının gözlerine bakın; kafanızı
kaldıramıyorsunuz, bakamıyorsunuz. İşte, Kobani
davası, -IŞİDin cariye edip pazara
çıkardığı bu Ezidi kadınların- IŞİDin
intikamını alma davasıdır. Onun için İçişleri
Bakanının IŞİD komutanlarıyla fotoğrafları
boy boy piyasalarda gezmektedir. Onun için bütün kirli ilişkilerde kim
varsa onlarla ilişkileriniz hâlâ deşifre olmaya devam ediyor.
Bu halk sizlere gereken dersi verecek inşallah.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE GUATEMALA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 19 Nisan 2017 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Evet, fotoğraflara bakmanızı istiyorum. Bir hasta mahpus ve bu
hasta mahpus dün elleri kelepçeli olarak cezaevinden hastaneye götürüldü.
Yürümekte zorlanan, hareket serbestisi kısıtlanmış, 5 kez
kalp krizi geçirmiş, 4 kez anjiyo olmuş, yürüme, konuşma
güçlüğü çeken ve bunun yanında çokça sayıda
hastalığı bulunan, artık kendi başına yaşamını
idame ettirmekte zorluk çeken bir kişi; ya, aslında binlerce
mahpustan sadece birisi, Mehmet Emin Özkan. Hani görmüşsünüzdür,
muhtemelen görmezlikten gelmişsinizdir, belki fotoğrafına
bakamamışsınızdır, belki biraz vicdanınız
sızlamıştır ama bir kez daha göstermek istiyorum:
Bakın, Mehmet Emin Özkan, Diyarbakır T Tipi Kapalı Cezaevinde ve
bu hâliyle hâlen cezaevinde tutuluyor; yetmedi, hastaneye götürülürken ellerine
kelepçe takıldı; o da yetmedi, hastanede bile, yatağında
bile kelepçeyle tutuluyor ve bunun gibi çok sayıda hasta mahpus ölümle
baş başa cezaevlerinde, tedavileri yapılmıyor, tahlilleri
yapılmıyor. Niye? Çünkü bu iktidar, düşman ceza hukukuyla devam
ediyor, düşman infaz hukukunu yerleştiriyor ve bu insanları
ölüme terk etmek üzere bir politika izliyor. Bu nedenle de bu insanları
cezaevlerinden tahliye etmiyor. İnsan Hakları Eylem Planı
diyorsunuz, işte, demokrasi diyorsunuz, bunun için paketler
açıklıyorsunuz, bugün de Adalet Komisyonuna getirilen İnfaz
Yasasına ilişkin bir taslak var, yine orada da süslü cümleler
kurulmuş İnsan Hakları Eylem Planı diye ama siz
insanları cezaevinde öldürüyorsunuz, hangi insan haklarından
bahsediyorsunuz? Hangi politikalardan bahsediyorsunuz?
Peki, bütün bunlar olurken, cezaevinde bir
başka kesim nasıl yaşıyor ondan biraz bahsetmek istiyorum,
2018 tarihli süreçten: Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı
Kırıkkale Keskin T Tipi Kapalı Cezaevinde ve hakkında
sürekli doktor raporları veriliyor; onun yaşam koşullarına
ilişkin, nasıl yaşaması gerektiğine ilişkin, ha
bire kurul raporları, doktor raporları geliyor. Ne diyor biliyor
musunuz aile sağlık merkezinin 2017 tarihli raporu:
İstemediği sürece, il içi veya dışı hiçbir hastaneye
sevk edilemez. Dikkat edin! İstemediği sürece
Keyfine
bağlı. Yine Kırıkkale dışına hava, kara ve
deniz yoluyla ambulansla dahi gitmesi hayati tehlike arz etmektedir.
Dolayısıyla, gidemez çünkü cezaevinde kuş sütü eksik olmayan
koşullarda yaşadığı için, orayı
bağladığı için cezaevini değiştirmek istemiyor.
Türkiyede hiçbir yerde hücre cezası yatamaz. Yine Koğuş
kapısı, havalandırma bahçe kapısı açık olmak kaydıyla
yirmi dört saat hava almaya çıkabilir. Acil olarak bisturi -2 adet- ile
nasırlarını tedavi etmesi zorunlu olduğundan
ağrılarından dolayı odasında ve yanında
bulundurması uygundur. Yine, makas taşımasının uygun
olduğu söylenmiş, -markası bile söylenmiş, S marka diye
geçeceğim, marka reklamı yapmamak açısından- S marka
makas taşıması için de özel rapor
aldırmıştır. Yine, 2017 tarihli sağlık kurulu
raporunda Cezaevi kantininde bulunmayan eski Kars kaşarı peyniri
tüketmesi uygundur. denilmiş. Dikkatinizi çekiyorum; cezaevinde insanlar
yiyecek bulamazken, doğru düzgün beslenme koşullarına sahip
değilken Eski Kars kaşarı yemesi gerekir. diye rapor
verilmiş. Haftada üç gün balık, 2 defa ızgara köfte yemesi,
cezaevinin belirlediği lokantadan buğulama ve ızgaranın
avukatları tarafından cezaevine teslim edilmesi gerekir.
denilmiş. Yemeklerinin cezaevinde pişirilmemesi,
dışarıdan alınması, avukatları
aracılığıyla cezaevine getirilmesi... diye rapor
verilmiş. Kafein ihtiyacı için hastalıkları nedeniyle S
marka kahveyi dünyanın değişik yerlerinde
kullanıldığı için French press bardakla burada, avukat ve
ziyaret mahallinde sigara, kahve ve çay içmesi uygundur. denilmiş.
Kahvesine kadar, kahve bardağına kadar rapor verilen bir cezaevi
sürecinden bahsediyoruz. Bunların gerekçesi olarak da denilmiş ki:
16 türde değişik hastalığının 6 tanesi ölümcül
risk taşımaktadır. Zamanını
koyamadığımız, sekiz ay da olur, bir sene de olur, her an
ölüm riski taşıdığından, hayatını kaybetme
olasılığı yüksek olduğundan bütün bu
koşulların sağlanması gerekir. denilmiş. Aynı
zamanda, Psikolojisi bozulmasın, morali bozulmasın diye de
helalleşme açısından istediği isimlerle kişi,
sayı adeti koymadan bu ziyaretler hastayı yeniden hayata
bağlayabilir; bu nedenle hiçbir sınırlama olmadan odasında
açık görüş yaptırılsın. denilmiş. Bunlar kimin
raporları? Doktorların, sağlık kurulunun raporları ve
cezaevi idaresi de Alaattin Çakıcıyı bu koşullarda
cezaevinde tutmuş. Şimdi, bu bir cezaevi mi değil mi bu
kısmını size bırakıyorum.
Peki, bunun karşılığında ne
oluyor? Bu ülkede cezaevinde insanlar hayatlarını kaybediyor. Ali
Boçnak, Karsta yine klasik KCK iddiasıyla operasyon kapsamında
gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, yedi yıl sekiz ay
hapis cezası veriliyor ve geçen sene 24 Eylülde cezaevinde
hayatını kaybetti. 2 kez infazın ertelenmesi, infazını
açık cezaevinde geçirmesi için başvurular yapıldı
avukatları tarafından ama ne infaz ertelemesi yapıldı ne de
açık cezaevine çıkarıldı. Gerekçe neydi? Tarafsız
koğuşa geçmediği gerekçesiyle -hukuka uygun olmayan, uyduruk bir
kararla- Ali Boşnak tahliye edilmedi ve cezaevinde ölümüne yol
açıldı.
Yine, şu an hayatını devam ettiren
ama tahliye olmaması hâlinde çok ciddi sağlık sorunlarıyla
karşı karşıya kalacak olan Ergin Aktaş var. On
yıldır cezaevinde, 2 kolu da yok, KOAH hastası. ATKnin 5 kez
raporu var Cezaevinde kalamaz. diye, buna rağmen tahliye edilmiyor, o da
benzer bir şekilde ölüme mahkûm ediliyor.
Bu ülkenin en ciddi sorunlarından biri hasta
mahkûmlar, hasta mahpuslar maalesef. Bugün idare, aslında bugün AKP
iktidarı, maalesef, bunların hepsini ölüme mahkûm etmiş durumda.
Bu da yetmiyor, cezaevlerinde
yaşadığımız diğer bir sorun infaz yakmalar.
İnfazlar son dönemde gözlem kurulu raporları ve infaz
hâkimliğinin hukuka aykırı, keyfî, tamamen ideolojik,
kişinin yargılandığı cezaya ilişkin, suça
ilişkin -bakarak- verdiği kararlarla ve aslında hukukun hiçbir
yerine sığdıramayacağımız kararlarla
insanların şartlı salıverilme süreleri yakılıyor,
denetimli serbestlik hakları ellerinden alınıyor ve
yıllarca cezaevlerinde hukuksuz olarak kalmasına yol
açılıyor. Fahrettin Şahin bunlardan biri. İyi hâl
koşulunu sağlamadığı gerekçesiyle tahliye edilmedi.
Kurul kararında ne diyordu biliyor musunuz: Kişinin dosyası
incelendiğinde, kurum yaşantısında tehdit, tahrik,
ısrar, yalan beyan, kavga gibi zorlayıcı tutum ve
davranışlarda bulunduğunun düşünülmediği, şu an
kurum demirbaşını koruma ve tasarruf kurallarına uyumlu
olduğu ancak toplumla bütünleşmeye hazır olup
olmadığının gözlemlenemediği
Gözlemleyemedik, bu
konuda bir fikrimiz yok, öyleyse şartlı salıverilme süresini
yakalım. diye karar verilmiş. İnsanların haklarıyla
bu derece oynama hakkını size kim veriyor?
Cezaevleri tabii ki sorun ama bu ülkede sadece
cezaevleri sorun değil, aslında iktidarın tüm alanlara
saldırdığı gibi bir tanesi de emeklilikte yaşa
takılanlar. Maalesef, bu ülkede emekliler gittikçe yoksullaşıyor,
emekli maaşları enflasyon karşısında eridi ve bu
rakamlarla geçinemez hâldeler. Bu da yetmedi, emekliler için 4447
sayılı Kanunla sigortalılık hizmet süresi prim ödeme gün
sayısının yanına yaş şartı eklenmişti.
Aleyhte çıkan kanun geriye doğru işlemez. ilkesine
rağmen, bu yasa emekliler için geriye doğru işletildi,
kadınların kademeli olarak 58, erkeklerin kademeli olarak 60
yaşında emekli olması hükme bağlandı ve bugün EYT
olarak adlandırılan milyonlarca emekçi çalışanının
hakkını bu iktidar gasbetti. Kazanılmış hak ilkesi
yok sayılarak emeklilikte yaşa takılanların
kazanılmış hakları tırpanlandı. Emeklilikte
yaşa takılanlar bir an önce bu sorunun çözülmesini istiyor.
Hayatlarıyla oynuyorsunuz insanların, yaşamlarıyla
oynuyorsunuz, emekleriyle oynuyorsunuz, bir an önce -siz de söz vermiştiniz,
hatırlarsanız- seçim öncesi verdiğiniz vaatlere dönün bir
bakın ve insanların hak edilmiş kazanımlarını
ellerinden almak yerine, bugün, hak ettiklerini onlara yasal düzenlemelerle
verin diyorum bir kez daha.
Yine, iktidarın saldırı
alanlarından bir tanesi sağlık emekçileri. Geçenlerde,
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası üyesi
arkadaşlarımıza yönelik bir operasyon yapıldı.
Sağlık emekçileri ne yaptı bu dönemde? Yaşamları
pahasına, sağlıkları pahasına hizmet vermeye devam
ettiler, -üstelik iktidarın hiçbir desteğinin olmamasına, hiçbir
güvenceyi sağlamamasına rağmen- halkın
sağlığı için, halk sağlığı için
çalışmaya, saatlerce, mesai saatleri belli olmaksızın
çalışmaya devam ettiler. Buna rağmen ne yaptı iktidar?
Elbette ki klasik, kendisini eleştiren sağlık emekçilerine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Her zaman
yaptığı gibi iktidar, kendisine karşı ses
çıkaran, politikalarını eleştiren, Sağlık
alanında doğru yapmıyorsunuz, halk sağlığıyla
oynuyorsunuz, gerçekleri gizliyorsunuz. Şeffaf olunması lazım,
demokratik bir işleyiş lazım, halk
sağlığının öncelikli olması lazım. Sermaye
değil, öncelik halk sağlığıdır. diyen
sağlık emekçilerine yönelik bir operasyonla gözaltı işlemi
yaptı. Hâlen arkadaşlarımız gözaltındalar. Hatta o
kadar ileri gittiler ki SES eski Ankara Şube Yöneticisi Ramazan
Taşa, gözaltına alındığı gün abisi vefat
etmesine rağmen cenazesine gitmesine dahi izin verilmedi ve bu hakkı
da elinden alındı.
Aslında bu saldırılar aynı
zamanda, kadın mücadelesi yürüten sendikal mücadelede kadın özgürlük
çizgisinde yürüyen kadın mücadelesine yönelik de bir saldırı
dalgasıydı. Her zaman olduğu gibi, kadınları yine
susturmaya, sessizleştirmeye, ötekileştirmeye
çalışıyorsunuz ama ne kadınlar ne de toplumsal muhalefet bu
sessizleştirmenize boyun eğmeyecek diyorum. Kazanan direnenler
olacak. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede can güvenliği sorunu var
arkadaşlar, çok ciddi anlamda var. Televizyonlara çıkıp
ısrarla Bu ülkeye can güvenliğini getirdik. diyorsunuz ama çeteler
kol geziyor. Heyecanlanmayın, o bildiğiniz çeteden bahsetmiyorum, o
konuyu arkadaşlar yeterince söylüyorlar. Silivri sahilinde 2 gencecik
kardeşimiz Metehan Kaya ve Mertcan Kaya -birisinin doğum gününde- o
bölgedeki kalabalık bir çetenin saldırısına uğruyor.
Bir kardeşimiz, Mertcan Kaya yaşamını kaybediyor, Allah
rahmet eylesin; Metehan Kaya da şu anda hastanede. Umarım en
kısa süre içerisinde sağlığına kavuşur. Ama bu
soruşturmanın başından itibaren Arkamızda iktidar
partisi var. diyen bir aile ortaya çıkıyor. Sonra kamuoyu
baskısıyla beraber soruşturma normal seyrine giriyor. Tavassut
artık gencecik çocukların canını verdiği yere kadar
işlemişse dikkatli olmak lazım. Takip edeceğiz bu
davayı, takip edeceğiz.
Ben burada size bir İstanbul masalı anlatacağım
şimdi, çok güzel bir masal. Bir iki gün önce bir İstanbul
milletvekili arkadaşımız çıktı burada Alman
Çeşmesinin borusuyla, sapıyla çeşmenin musluğuyla
ilgileniyordu İstanbulu anlatırken. Bakın bu elimdeki var ya
-taşırken kolum ağrıyor, emin olun- bugün Ekrem
İmamoğlunun yaptığı basın
toplantısında İstanbulda yaptığı işlerle
ilgili bahsettiklerinin bir kısmı. Saymaya kalktım, 250
başlık falan yapıyor. Taşıması kolay değil,
okuması hiç kolay değil. Tavsiye ederim, takip edin, İstanbulda
çok güzel şeyler yapılıyor ama İstanbulda yapılmayan
şeyler var; o konuda çok haklısınız. İBB bazı
şeyleri yapmıyor, uyarmanız ve kulağını çekmeniz
gerekiyor. Ne mi yapmıyor? Mesela, paravan derneklere ve vakıflara
kıyak çekmiyor ya, boruyu kesti. Uyarın ya, böyle bir yönetim olur
mu? Alıştığınız işlere benzemiyor bu, olur
mu böyle bir şey, boruyu bağlamak lazım değil mi?
Salgın döneminde vatandaşa sırtını dönmüyor; esnafa
dönmüyor, sanatçıya dönmüyor, yoksula dönmüyor, öğrenciye dönmüyor,
sağlık çalışanına dönmüyor. Unuttunuz ya
vatandaşı sokakta. Ama dönmüyor, yapmıyor; uyarın onu ya,
yanlış yapıyor. Vatandaşı aldatmıyor,
şeffaf, açıklıyor, kameraların karşısında,
ihaleler yapılırken imar planları yapılırken
alımlar yapılırken. Hani size diyoruz ki: Kamuya alım yaparken
mülakatları kayıt altına alın yapmıyorsunuz, İBB
yapıyor. Zabıta alırken yaptı ben size söyleyeyim, gelin
beraber izleyelim, o kadar da güzel oluyor ki. İsraf yapmıyor,
israfın kuyruğunu kesti, yirmi beş yıl boyunca israfla
yönettiğiniz bu memleketi adam gibi yönetiyor ve kaynakları
doğru kullanıyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
nerede yaşıyorsun ya?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Bir şeyi daha
yapmıyor, uyarın. Alıştırdınız milleti
ayrımcılığa, hiç ayrımcılık yapmıyor,
emin olun ya. Hiç ayrımcılık yapmıyor, başka güzel
şeyler yapıyor, onları da anlatayım ben size. İstanbul
şehrinde artık neler var biliyor musunuz? Yatırımları
falan anlatamam, 150-200 başlık, çok ama arzu ediyorsanız mesela
bu ayın 29unda Ataköy-Olimpiyat metro hattının
açılışı var, onların istasyonları var, Bahariye
falan filan... İstanbul milletvekillerimiz ve tüm milletvekillerimiz,
iktidar milletvekilleri benim davetlimdirler, gelsinler bu güzelliği
beraber yaşayalım. Bir şehrin 10 tane metro inşaatını,
daha önce, 2017 yılında basiretsizliğinizle durdurmuş
olmanıza rağmen, her türlü engellemelerinize rağmen, adam gibi
bir başkanın nasıl yaptığını gelin size
orada göstereyim, hep beraber zevk alalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Dedik değil mi vatandaşa
ayrımcılık yapmıyor? Başka güzel şeyler de
yapıyor sizin unuttuğunuz. Mesela, vatmanlar, gemiciler, İETT
şoförleri; çok çeşitli görevlerde kadınlar var; giyimlerine,
kuşamlarına hiç kimse karışmıyor. O kadar güzel
çalışıyorlar ki, gencecik kızlarımıza örnekler
yetişiyor İstanbulda. Unutturduğunuz, kadını eve
mahkûm ettiğiniz hayatı sarsıyor Ekrem İmamoğlu,
haberiniz olsun. Gelin, onları da size yerinde gösterelim.
İstanbulun kültüründen sanatına kadar yirmi beş yıl boyunca
örnek veriyorum çözmediğiniz -Beykoza lağım akıtır
haldeki- Beykozun sorununu çözüyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Cumhurbaşkanı adayınız belli oluyor.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Yerel belediyelerin
hangi partiden olduğuna bakmadan hizmet veriyor. Gelin, Silivride beraber
gezelim, Milliyetçi Hareket Partili çok kıymetli bir kardeşimiz var
orada, Volkan Bey. Gelin, -onunla beraber oturalım- İmamoğluyla
Silivride neler ürettiklerine beraber bakalım.
İstanbulun çeperlerinde tarım
yapılıyor ya, unutturdunuz bu millete, İstanbulun çeperlerinde
tarım yapılıyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hikâye,
hakikatlerle uzak yakın ilgisi yok. Anlatma, görüyoruz olanları. Geç
sen onu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Erzurumdan
görülmüyordur.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Elinden tutup
gezdireyim, gel kardeşim.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Onu
parlatıyorsun sen. Cumhurbaşkanı adayın belli senin.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Hazmedeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Sayın
Başkanım, lütfeder misiniz?
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Şimdi, bu Ekrem
İmamoğlu problemli gerçekten ya. Allah öyle bir yetenek vermiş
ki, adam ona ibadet eder gibi hizmet veriyor ya, uğraşmayın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İbadet yapar gibi kadınları yerlerde süründürüyor.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Ben burada iki
yıl önce size dedim ki: Uğraşmayın, başınıza
iş olur. Oldu vallahi ya, unutturduğunuz her şeyi yapıyor
şu anda.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hikâye
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - İstanbul
halkına kardeşliği getirdi, barışı getirdi,
insanlığı getirdi, dayanışmayı getirdi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hadi
canım!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Unutturduğunuz
bütün feodal güzel değerleri hayata geçirdi. Elinizden tutup gezdireyim
isterseniz ama burada teşekkür etmemiz gereken birileri var.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Dünyadan
haberin yok senin.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Türkiye'nin demokrasi
güçlerine teşekkür ediyorum. Ekrem İmamoğlu gibi bir Belediye
Başkanını bize kazandırdığı için yürekten
teşekkür ediyorum. İstanbul halkına teşekkür ediyorum,
diğer bütün yerel yönetimlerdeki başarılı
arkadaşlarımız adına teşekkür ediyorum. Size de
tavsiyem: Bakın, beni dinleyin, bir kusuru var Ekrem
İmamoğlunun, hemen soruşturma konusu yapın onu isterseniz;
gözünün üstünde kaşı var, haberiniz olsun, ihbar ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ya,
bırak sen!
BAŞKAN 1inci madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Niğdede esnafları gezdim,
çarşı pazara gittim, Vatandaşın hâli nicedir? diye
baktım; karpuz dilimle satılıyor, salatalık gramla
alınıyor, esnaf kan ağlıyor çünkü kirasını,
sigortasını, vergisini, elektrik faturasını ödeyemiyor;
verilen destekler bunları karşılayamıyor, müthiş bir
gelir daralması var. Yaşadıkları sorunları ne
yazık ki Ankara görmüyor. Burada geçmişte Bakanlar Kurulu vardı,
bakanın yüzüne söyleyerek konuları, sorunları anlatıp en
azından haberdar olmalarını sağlıyorduk; bugün
artık Bakanlar Kurulu olmadığı gibi Adalet Partisinin
sıralarında milletvekili de yok.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Adalet
Partisi de yok şu an burada.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Onun için, biz
buradan halkımıza da yaşanan olayları anlatalım,
bilgileri olsun.
Bakan Hataya gitti, buğdayla ilgili hasat
yaptı, biçerdövere çıktı. Türkiyede 22 ilde kuraklık var,
çiftçi Yandım anam! diyor; Bakan gitmiş, dönümünde 650 kilo verim
alan bir çiftçinin tarlasına uğramış. Oysa TÜİK
verilerine göre kuru tarımda dönümden ortalama 270 kilo verim
alınır. Bu ülkenin yüzde 70inde de kuru tarım
yapılır. Niğde gibi yerlerde dönümden 140 kilo, 170 kilo verim
alınır ve Bakan diyor ki: Biz dekarda 275 lira destek verdik. Yani
dekardan bin kilo ürün alınırsa dediği doğru ama gerçek ne?
Dönüm başı 270 kilogramdan 3,5 dönüm buğday ektiğinizde 1
ton yapıyor ve verdiğiniz destek dönüm başı 75 lira. Dedim
ki Bakanın dili mi sürçtü? Açtım Toprak Mahsulleri Ofisini,
baktım oradaki internet sayfasına, Dekarında 275 lira destek
veriyoruz buğday çiftçisine. diyor.
Ey çiftçi kardeşim, dekarda 275 lira destek
alan var mı? Kamuoyunu yanıltıyorsunuz. TÜİK
çıkmış açıklama yapıyor, Toprak Mahsulleri Ofisi
çıkmış açıklama yapıyor, Kuraklıktan 1 milyon
ton kaybımız var. diyor. Oysa, çiftçi diyor ki En az 3 milyon ton.
Bunun sonunda ne olacak?
Şimdi, ekmeklik buğday için 2.250 lira
verdiler, makarnalık buğday için de 2.450 lira verdiler.
Baktılar ki hasat döneminde dahi Türkiyedeki borsalarda fiyat bunun
üzerinde. Ne yaptı Toprak Mahsulleri Ofisi? Dedi ki: Yurt
dışından buğday almadan önce yurt içinde satış
fiyatını açıklıyorum. 2.450 lira ekmeklik buğday diye
açıkladı, 2.650 lira makarnalık buğday diye
açıkladı, 1.750 lira taban fiyatı verdi, arpayı da 1.950
liradan satacağını açıkladı. Şu anda, bu
fiyatlarla Toprak Mahsulleri Ofisi ne kadar buğday satacak? Çünkü geçen
yıl aynı Bakan, aynı Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü dedi
ki: Stoklarımızda ürün var, sorun yok. Bu yıl, bir ay önce, bu
kez Genel Müdür Geçen yıl stoklarımız sıfırdı,
bu yıl tedbirliyiz. dedi. Yurt dışı piyasalarına
bakıyoruz, şu anda tonu 270 doların altında, yerinde
buğday yok. O zaman sen fakirin fukaranın, garibin gurebanın,
yokluk çekenin yaşadığı koşulları görmeyip, vergisiyle
verilen desteği alacaksın,
gideceksin yurt dışındaki çiftçiye daha fazla fiyat ödeyeceksin,
sonra getirip Türkiyede piyasayı dengelemeye kalkıp kamu zararı
yaratacaksın, ardından da Yurt dışına ihracat yapıyoruz.
diye hikâye anlatacaksın. TMOya göre bu yıl, 19 milyon ton
buğday elde edeceğiz, en az 10 milyon ton da ithal edeceğiz.
İthal edeceğimiz buğdayı bu açıklanan rakamlardan
fazla alacağız, yurt içine de dengeleyeceğiz diye daha ucuza
satacağız. Ya, arkadaş, bunu yapacağınıza
gelseniz de 2 milyon hektar buğday ekim alanı ortadan
kalkmış, çiftçimize destek verseniz, ilacını, gübresini,
tohumunu, mazotunu, yer altından çıkan suyunun elektrik
parasını indirseniz de o çiftçi daha ucuza mal etse,
vatandaşımız da önümüzdeki süreçte yaşanacağı gibi,
unu, ekmeği daha pahalı yemese olmaz mı? Niye bizim
insanımıza destek vermiyorsunuz? Niye vatandaşı daha
pahalı ürüne mecbur kılıyorsunuz? Ülkeyi tarım
politikası olarak yönetemiyorsunuz.
Açıklamalarınızda algı
yaratıyorsunuz, kamuoyuna sanki her şey güllük
gülistanlıkmış gibi gösteriyorsunuz. Gel beraber Niğdeye
gidelim, gel beraber Mardin'e gidelim, gel beraber Diyarbakıra gidelim,
gel beraber Kırıkkaleye gidelim, bir bakalım tarlada durum ne.
Yani bir ülkenin Bakanı gerçeklerden bu kadar kopuk olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Söylenecek çok söz
var ama taşeron firmada kalan işçi arkadaşım diyor ki:
Bizi de söyle Vekilim, ne zaman kadroya alacaklar? Emeklilikte yaşa
takılanlar diyor ki: Bizim sorunumuzu bir an önce çözün. Öbür tarafta
atama bekleyen öğretmenler var, sağlıkçılar var. Bir de
haziran ayında Millî Eğitim Bakanlığında daimî
işçi kadrosundaki 32 bin işçi iki aylığına işten
çıkarılacak. Onlar da diyor ki: Bizi de sürekli işçi kadrosuna
alsınlar.
Esnafın sorunu var, işçinin sorunu var.
Emekli Yandım anam. diyor, pazara, çarşıya çıkamaz duruma
gelmiş; ülkenin gündeminde bunlar yok. Ülkenin gündeminde algıyla,
pembe tablolar çiziliyor. Ortada bir gerçek var: Yokluk artıyor, yoksulluk
artıyor. Çiftçisi, işçisi, esnafı, emeklisi, engellisi, dar
gelirlisi mağdur durumda, sorunlu durumda, yokluk içinde.
İktidar da bunu duysun diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar; İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2nci madde üzerinde gruplar
adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu.
Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ticari, siyasi, kültürel
ve diplomasi kanallarının tamamını kullanarak sağlam
bir zemin üzerinde onurlu bir yürüyüş gerçekleştirmektedir. Bunun
gereği dünyadaki birçok ülkeyle ilişkilerini güçlendirme gayreti
göstermektedir. Stratejik ve mütekabiliyet esasına dayalı
anlaşmalarla stratejik pozisyonlu güçlendirme gayesi
taşımaktadır. Görüşmekte olduğumuz, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile -Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde son derece
önemsediğimiz bir ülke olan- Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifini de bu manada önemli
bulmaktayız. Bölgenin en büyük nüfusuna ve ekonomisine sahip
Guatemalanın stratejik pozisyonu, bu ülkenin hava ulaştırma
alanındaki uluslararası bağlantılarını
araştırma isteği, Türk Hava Yollarının
İstanbul-Guatemala güzergâhında uçuşlara başlama noktasındaki
talebi de göz önünde bulundurularak yapılan anlaşmanın
faydalı sonuçlar doğuracağı muhakkaktır.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Türk milleti, dostluğu güven veren asil bir millettir.
Tarihi insanlık tarihiyle eş bu büyük millet, âlemde nizamı
tesis etme gayesiyle birçok devlet kurmuş, kurduğu devletlerle de bu
ulvi gayesini yüzlerce yıl gerçekleştirme şerefine nail
olmuş tek millettir. Ne var ki büyük sorumluluğunun büyük
düşmanlıkları da beraberinde getirmesi kaçınılmaz
olmuş, barışa hasım, insanlığa düşman
toplulukların ve ülkelerin hedefi olmak da Türk milletinin kader
yazısı olmuştur. Bugün Avrupa Kıtasının ele
geçirdiği, açık olan, ırkçılık, İslamofobi ve
Türk düşmanlığının yaygınlaşması
tesadüf görülmeyecektir. Sözde medeni dünyanın önde gelen aktörleri bu
şeytani silahı tutan iblisleri beslemekten çekinmemekte hatta daha da
ileri giderek bizzat bu silahı kullanmaktan geri durmamaktadırlar.
Siyasi şizofreni teşhisi koymanın çok da zor
olmadığı, bazı ülkelerin siyasi statü sahiplerinin
ardı arkası kesilmeyen Türk ve İslam
düşmanlığının tezahürü saldırıları ve
aldıkları kararlar İslam dünyasını ve Türk milletini
hedef alan suikast girişiminin ne denli ciddi olduğunun da
göstergesidir.
Hem yakın hem uzak tarihinde
ırkçılığın hâkim olduğu Avrupanın bugün de
siyasi çıkarlarını ırkçılıkta araması
ibretliktir. İbretlik olan bir diğer husus ise Avrupayı
pençesine almış bu hastalığın geçmişte hangi
acı hatıraları beraberinde getirdiğinin bilinmesine
rağmen yine tecrübe edilmeye çalışılmasıdır. Son
yıllarda Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde
yaşananlar, kadim Türk ve İslam
düşmanlığının tezahürü, Türk ve İslam
düşmanlarının başlattığı son Haçlı
Seferlerinin tatbikidir. Bu yüzdendir ki kaynağını Türk
İslam ülküsünde bulmuş Türk milliyetçileri hedef gösterilmekte,
ırkçılıkla suçlanmakta, Türk milleti üzerinden İslam dünyasının
kudreti sınanmaktadır.
Türk ve İslam
düşmanlığının siyaset stratejisi hâline
getirildiği Avusturyada Bozkurt işaretinin büyük bir
pişkinlikle terör örgütlerinin işaretleriyle bir tutularak bir yasa
marifetiyle yasaklanması, Türk ve İslam düşmanlığının
devlet politikası hâline getirildiği Fransada Bozkurt
işaretinin ve ülkücü hareketin faaliyetlerinin
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaklanması
Avrupa
Parlamentosu tarafından hazırlanan, 19 Mayıs 2021 tarihinde
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda kabul edilen Avrupa Komisyonu 2019 ve 2020
raporlarında ülkücü hareketten derin endişe duyulduğu
kaydedilmekte, AB ülkeleri, ülkücü hareketin AB terör örgütleri listesine
eklenme olasılığını araştırmaya,
derneklerini yasaklamaya, faaliyetlerini yakından izlemeye davet
edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Avrupanın kirli siyasetinin
figüranlığına soyunan bazı soysuzların, Türk
milletinin göz bebeği Milliyetçi Hareket Partisini ve
mensuplarını, partimizin kurucusu Alparslan Türkeş Beye de
iftiralar atarak, zan altında bırakmaya çalışması
tesadüf değildir. Anlaşılan odur ki sicilleri bozuk, tarihleri
karanlık, geçmişleri ise utanç vesikası fiillerle dolu
Avrupanın siyaset cemiyeti, ırkçılık denen ölümcül
hastalıktan kurtulamamış, hastalığın
belirtilerini örtbas etmek için de İslam dünyasının son
sancaktarı Türk milletini ve devletini hedef hâline getirmiştir.
Yaşananların, Avrupanın ve küresel
siyaset aktörlerinin şark meselesi olarak
tanımladığı ve dayattığı hususun
kışkırtılması ve beslenmesinin sonucu olduğu
ortadadır. Türk milletinin tek yumruk hâlinde Karabağda
kazandığı zaferin ardından, sicili utanç verici
soykırımlarla dolu devletlerin, Türk milletine ve devletine
soykırımcı iftirası atmasının sebebi de tarihî
Karabağ zaferi, gelecek nesillere bırakılan kahramanlık
destanıdır. Müslümanların inanç özgürlüklerinin
kısıtlanmaya çalışılmasının, Türk milletinin
varlıklarının, haysiyetli duruşunun hedef alınmaya
çalışılmasının da yegâne sebebi budur. Avrupada
yaşayan Türkleri ve Müslümanları ırkçılıkla suçlayarak
ırkçılık yapanlar, kendinden olmayanları hakir görüp
soykırıma tabi tutanlar kendi tarihlerini okuduklarında
ırkçılığı kimin yaptığını,
soykırımı kimin gerçekleştirdiğini elbette net bir
şekilde göreceklerdir.
Lakin, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin
ifadeleriyle bir kez daha buradan takrir etmekte fayda görüyorum:
Geçmişimizin parlak sayfalarında ırk düşkünlüğü,
ırkçı saplantı aransa bile kesinlikle bulunmayacaktır. Soy
başka, ırk başkadır; soysuzluk başka,
ırkçılık bambaşkadır. Biz, Türklüğümüzü
laboratuvar imkânlarıyla kabullenmedik; biz, Türklüğümüzü
kafatası ölçümleriyle keşfetmedik; biz, Türklüğümüzü
başkalarını hor ve hakir görerek elde etmedik. Gaspıralı
İsmail Beyin dediği gibi: Dilde bir olduk, fikirde bir olduk,
işte bir olduk. Farklılık varsa belki talihtedir, belki
tarihtedir, belki de tanımdadır. Millet; aynı kültüre, aynı
inanca, aynı dile, aynı maziye, aynı geleceğe sahip
insanlardan meydana gelen canlı bir organizmadır. Millet
anlayışımız, millî değerlere, manevi kıymetlere,
ahlak ve fazilet esaslarına dayanmaktadır. Verilecek
cevabımız budur. Elbette, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin bu
sözleri aklı olanlara ders, aklı yetmeyenlere rehber, aklı
karışıklara ise cevap olabilecek kadar nettir. Açık bir şekilde
söyleyebilirim ki İslamiyetin doğuşunda el birliğiyle
Müslümanlara nefret kusan müşriklerin aklı neyse İslam'ın
son sancaktarı büyük Türk milletini, Müslüman ahaliyi düşman gösteren
akıl aynıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iftira olduğu açık, haksız olduğu malum,
ardı arkası kesilmeyen kara propagandalar elbette hedefine
ulaşmayacaktır. Terör örgütleriyle el ele tutuşan, İslam
güneşini karanlığa hapsetmeye çalışan, hilali söndürüp
yıldızını mahkûm etmeye çalışan bu zihniyet
elbette yenilmeye mahkûmdur. Düşmanlığı rehber, cehaleti
ise kıble tayin eden bu akıl elbette tutulmaya mahkûmdur.
Saldırı nereden gelirse gelsin, ateşin şiddeti ne denli
yüksek olursa olsun, düşmanın kuvveti ne kadar yüksek olursa olsun,
gelen neye benzerse benzesin, Müslüman Türk milleti geleni göğüslemeye
muktedirdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 27 Mayıs Gün Sazak ve ülkücü
şehitlerimizi anma günü sebebiyle ülkücü şehitlerimizi rahmet, minnet
ve saygıyla anıyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, 60a göre pek kısa bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Artvin Hopadaki basın açıklamasında polisin
orantısız güç kullandığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Meclisimizin görevlerinden
biri de vatandaşların anayasal haklarını özgürce
kullanmasını temindir. Bir saat önce Artvin Milletvekilimiz
Sayın Uğur Bayraktutan yüce Meclisin Genel Kurulunda Hopada
yaşanan tatsız bir olayla ilgili bir çağrıda ve
açıklamada bulundu, talepte bulundu. An itibarıyla grubumuza gelen
müracaatlardan anlaşılan şudur: Hopa, Kemalpaşa, Arhavi ve
Rize bölgemizde çay üreticilerinin sorunlarıyla ilgili birkaç gündür
vatandaşlar, üreticiler dertlerini anlatmak için basın açıklamaları
yapmaktalar. Nitekim Rizede olmuş, Arhavide olmuş,
Kemalpaşada olmuş, barışçıl bir şekilde
üreticiler taleplerini dillendirmişler. Bugün Hopada da benzer bir
basın açıklamasına polisin orantısız güç
kullandığını, şiddet kullandığını,
gaz kullandığını büyük bir üzüntüyle öğrendik. Tabii,
polisin ortamı germesi vatandaşları da doğal olarak
geriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, polis
diyor ki: Dağılın kardeşim, içeridekileri sonra
salacağız. Ya, polisin vatandaşla Biraz sonra
salacağız, dağılırsanız salacağız...
Bunlar hoş şeyler değil. Bu polis bizim polisimiz, kahraman
polisimiz; hepimiz böyle bakıyor, böyle algılıyoruz.
Hopa Kaymakamına sesleniyorum: Oradakiler
terörist değil, çay üreticileri, Hopanın çocukları. Hopa Kaymakamının
Hopanın çocuklarına zulmetmesini kabul etmemiz mümkün değildir.
Artvin Milletvekilimiz burada isyan ediyor.
Yüce Başkanlığınız
aracılığıyla, vatandaşların en temel
haklarının kullanılmasına yönelik, Hopa
Kaymakamını, Anayasaya aykırı bu tutumunu bir an önce
düzeltmeye davet ediyorum. Bu konuda
aracılığınızı ve delaletinizi rica ediyorum
efendim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sağ olasınız.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasımn
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2032) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 188) (Devam)
BAŞKAN 2nci madde üzerinde gruplar
adına söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları
başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama Pir Sultan Abdalın bir sözüyle
başlamak istiyorum. Pir Sultan der ki: Bozuk düzende sağlam çark
olmaz. Memlekette, belki de devletin kuruluşundan bu yana isimler
değişse de yapının değişmediği bir gerçek
var: Bu gerçek devletle, siyasi
iktidarla içli dışlı bir mafya ilişkisi gerçeğidir.
Bir mafya lideri tarafından dile getirilen
çeşitli itiraflar günlerdir çalkalanıyor. Bu mafya lideri söylüyor da
söylüyor. Doğru mu söylüyor? Kimsenin şüphesi olmasın ki
doğru söylüyor ama eksik söylüyor. İşin sadece çökme, talan,
uyuşturucu ticareti yani adli kısmından dolanıyor; bu pis
yapının aslında siyasal alandaki işlevine gelmiyor bir
türlü. Binlerce faili belli cinayeti, Suriye ve Rojavada
İslamcılık adı altında kullanılan çetelerin
pisliklerini söylemiyor. Devlet içerisinde kuruluşundan bu yana var olan
bu yapının asıl olarak devrimcilere, sosyalistlere, Kürtlere,
Alevilere karşı kullanıldığından bahsetmiyor. Bu yapı gerek gayrinizami harpte
gerekse uyuşturucu, çökme, talan, tehdit, şantaj vesaire vesaire gibi
devletin pis işlerini yürüten yapıdır ve bu yapının
yaptığı işlerin üzeri Vatan, millet, Sakarya
edebiyatı yapılarak her zaman bayrak ve devletin bekasıyla
örtülmeye çalışılıyor. Bu gerçeklerin üstü böyle örtülemez.
Sayın Başkan, değerli vekiller;
şu anda Türkiye'de olan biten ve ifşa olan kirli ilişki
ağı, dün söylediklerimizin tamamını bir bir teyit ediyor.
Yıllardır bu kirli ilişkileri, bu suç şebekelerini bizler
anlattık, Gerçekler örtbas edilemez. dedik. Bugün sonuçlarını
görüyoruz, daha da göreceğiz. Susurluk raporunu hazırlayan
bürokratlar Kişilere değil çevreye bakın. diyordu. Evet, bu
sistem suç üretiyor. Devlet şeffaf, demokratik, denetlenebilir değil,
adaletle işleyen bir hukuk sistemi yok. Bu da devletin içinde
çeteleşmeyi, devletin mafyaya teslim edilmesini beraberinde getiriyor.
Bugün yönetici konumunda olan kişiler ele geçirdikleri güç ve konum
sayesinde özellikle mafya, çetelerle kurdukları ilişkiler üzerinden
paramiliterleşen basın-yayın organlarıyla siyaset yapmaya
çalışıyorlar; üzerinden rant devşirdikleri milliyetçi ve
şoven duygularla demokratik siyaseti, hak arama mücadelesini boğmak
için her türlü yalan ve hileye başvuruyorlar.
Şimdi, biz, devlet içine çöreklenen suç
örgütlerinin çıkar çatışmalarına tanıklık
ediyoruz. Anlatılanların ve ifşa edilenlerin hiçbiri bizim için
sürpriz değil. İtiraflar, aslında malumun ilamıdır.
Halkı açlığa sevk ederken kendileri zevküsefa içinde
yaşayanların nasıl birer yolsuzluk ve suç makinası
olduğu ortaya çıkan itiraflarla teyit olundu. Bu ilişkiler
ağında bulunanların tamamı, milyonların kaderiyle
oynayan, toplum düşmanı, sivillerin kanına girmiş birer
örgütlü çete unsurudur.
Çete, mafya kontra yapıları her zaman
ülkenin yönetiminde aktifti, bunu en iyi Kürtler bilir. En çok Kürtler,
devletin bu yüzüyle karşılaştı. Bugün yaşananlar bir
düzeltme talebi değil, yeni bir yapının kurulmasına dair
ortaklık kavgasıdır. Düzeltilmesi istenen rant ve mafya
düzeninin restorasyonudur. Bu karanlık yapı o kadar palazlandı
ki devlet mafyalaştı, mafya devletleşti; işin ortaya
çıkan hakikati aslında budur. Biz biliyoruz ki iktidarın
sıklıkla sarıldığı beka ve millî güvenlik
söylemlerinin arkasında saklanan asıl gerçek en tepede kurulmuş
olan büyük hırsızlık ve yolsuzluk ittifakıdır. Bu
ittifak ekonomiyi çökertti ve yolsuzluk düzenini kurdu. Her defasında
beka diyenler uluslararası para koridoru kurdular, beka diyenler
ihalelere yandaş şirketleri kattılar ve onları zengin
ettiler, kendilerine haksız zenginleşme yarattılar; beka
dediler, rüşvet zinciri kurdular; beka dediler, ülke
kaynaklarını talan ettiler ve paylaştılar; Terörle
mücadele ediyoruz. dediler, suç örgütlerini büyüttüler; dillerinden
düşürmedikleri millîlik ve yerlilik yalanı yaptıkları
hukuksuzlukların, gayrimeşru işlerin ve yarattıkları
talanın üzerini örtmeye yöneliktir, bunu Türkiye kamuoyunun çok iyi
bilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Suç ve adaletsizlik üreten bu
iktidar düzeni ve yarattığı talan sistemi ülke kaynaklarına
ve toplumsal değerlere çökme üzerine kuruludur.
Bu iktidar siyasi çıkarları için
emekçilerin alın terine ve halkların geleceğine el koymayı
meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bakın,
çeteler, mafyalar, hırsızlar çalıyor; emekçiler, yoksullar aç
kalıyor. Ülke büyük bir ekonomik krizin içerisindedir. Vatandaş
borçla, krediyle ve zamlarla uğraşmaktan nefes alamaz duruma
gelmiş durumda. Bankalara borçlar her gün artıyor, 34,5 milyon
kişinin 899 milyar lira kredi borcu var; yüksek faizlere rağmen kredi
talebi sürüyor. Yılın ilk üç ayında 500 bin kişi daha
borçlandı, 34,5 milyon kişi 899 milyar liralık kredi borcuyla
baş başa kaldı. TBB verilerine göre yılın ilk üç
ayında 400 bin kişi daha ihtiyaç kredisi kullandı, hacim ise
16,8 milyar lira. Böylece Mart 2021 itibarıyla 28,3 milyon kişinin
toplam ihtiyaç kredisi borcu 412 milyar liraya çıktı. Resmî verilere
göre uzun süreli yani bir yıl ve daha fazla işsizlerin oranı,
tüm işsizlerin yüzde 29,3ünü oluşturuyor. Uzun süreli
işsizlerin sayısı ise 1 milyon 252 bine ulaştı.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre, Türkiye genelinde
nisan ayında kapanan şirket sayısı yüzde 130,1 arttı.
Batık krediler olarak ifade edilen, tahsili gecikmiş alacakların
miktarının büyüyeceği tahmin ediliyor. Üç yıl için
yapılan projeksiyona göre bu sayı 73 miyar TLyi aşacak.
Sayın vekiller, ülkenin içinde bulunduğu
derin ekonomik krize bir de Covid-19 salgını eklenince, durum daha da
işin içinden çıkılmaz bir hâl almış durumda. Bir
yılı aşkın süredir devam eden Covid-19 salgını,
bireylerin ekonomik ve sosyal yaşamını derinden etkilemektedir.
Covid-19 pandemisinde, Türkiye'nin birçok şehrinde ekonomik sorunlarla
uğraşan esnaf, kepenk kapatmak durumunda kalmıştır.
İktidar ise, bir yılı aşkın süredir devam eden
pandemide, esnafa yeterli desteği sağlamadı. AKP Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın, Türkiye'nin 29 Nisan-17
Mayıs 2021 tarihleri arasında tam kapanma dönemine geçeceğini
açıklamasından sonra, esnaf bir kez daha çaresiz bir durumla
karşı karşıya kalmıştır. Çünkü, tam kapanma
sürecinde esnafa yönelik herhangi bir destek sunulmamıştır.
Partimiz Halkların Demokratik Partisinin Şubat 2020deki zam raporuna
göre 2020 yılında her gün ortalama en az 273 esnaf iflas
etmiştir; 2020 yılında 80.166 esnaf sicil terkini, 19.422 esnaf
ise meslek terkini gerçekleştirmiştir. Bu veriler, esnafları
ölüme sürükleyen ciddi bir ekonomik krizin göstergesidir.
Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik ve gelecek
kaygısı sebepli intihar vakaları günden güne artmaktadır.
TÜİK verilerine göre 2002-2019 yılları arasında 53.425
kişi intihar etmiştir. İntihar vakaları en çok 2019 yılında
yaşanmış ve 3.406 kişi hayatını
kaybetmiştir. Buna paralel olarak, son yıllarda ekonomik sorunlar
yüzünden artan intihar olayları Covid-19 dönemiyle daha da sık
görülmeye başlanmıştır. İntihar vakaları
kuşkusuz derinleşen ekonomik krizle yükselmeye devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, ben bugün oturumun
açılışında gündem dışı Gaziantepin
sorunlarına değinmiştim. Gaziantepte işlerinden Kod-29,
Kod-46yla atılan işçiler bizi aradı ve Bizleri de gündeme
getirin. dediler. Değerli arkadaşlar, çalıştıkları
yerden örgütlendikleri, sendikaya üye oldukları ve haklarını talep
ettikleri gerekçesiyle Kod-29la önce Güven Boya ve Kaplan Halıda
işçiler atıldı, en son Kod-46 nedeniyle maalesef Angel
Halıda da insanlar işinden atıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Başkanım...
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, işçiler şunu söylüyor: Bizi
hırsızlıkla suçladılar. Evime gittim, çocuğum Baba,
seni niye işten attılar? diyor, çocuğumun yüzüne bakamadım.
Buradan bir kez daha açık yüreklilikle söylemek
gerekir ki işçiler hırsız değildir, işçiler
çalmamıştır, işçiler anayasal haklarını
kullanmıştır. Asıl hırsızlık işçinin
emeğine el koyanların yaptığıdır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun 188 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Burada
hatibin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, bir suç
örgütü, mafya lideri diye tanımladığı kişinin
sözlerini doğru kabul ederek Devlet mafyalaştı, mafya
devletleşti. gibi bir ifade kullanmasını şiddetle reddediyorum.
On dokuz yıldan beri bu ülkede terörle, çetelerle, suç örgütleriyle,
uyuşturucuyla ve narkoterörle verilmiş mücadele kayıtlarda
mevcuttur. Hatibin kullandığı bu ifadeyi şiddetle
reddediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasımn
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2032) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 188) (Devam)
BAŞKAN 2nci madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekileri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yıl maalesef
Türkiyenin birçok tarım bölgesi, birçok ili kuraklıkla, donla
baş başa kaldı ve büyük zararlar var. Bizim milletvekillerimiz
de, Tarım Komisyonu üyelerimiz, başta Ömer Fethi Gürer, İlhami
Özcan Aygun olmak üzere çok sıkça dile getiriyor. Hakikaten Türkiye büyük
bir kuraklığı yaşıyor. Hububat ve baklagiller ekim
alanlarındaki ürünlerde yüzde 80e varan düşüş olduğu
söyleniyor. Ekili alanların birçoğunda çiftçi zaten zordaydı,
şimdi, bu kuraklıkla beraber çok daha zora girdi. Maalesef çok büyük
bir kayıp yıl yaşanıyor. Bunun çeşitli nedenleri var
ama bu HES meselesi aslında, burada dikkat çekilecek bir mesele. HESler
suyun mülkiyet hakkının devredilmesidir, özelleşmesidir. O
nedenle, HESlerin bu anlamda sulamada ne kadar etkili olduğunu,
kuraklığa karşı nasıl bir zarar verdiğini de
burada vurgulamak istiyorum. Maalesef artık vatandaş kuru ekmek de
bulamayacak. Sizin milletvekilleri diyor ya: Vatandaş kuru ekmek yiyorsa
aç değildir. Ama ekmek yapacak maalesef buğdayı bulamayacak
durumdayız. Dönüm başına ortalama 270 kilogram ürün
alınırken kuraklığın etkisiyle bu miktar 140 kiloya
kadar düştü. Benim kendi ilim Malatyada da özellikle Arguvan, Yazıhan
bölgesinde de yağış olmadığı için maalesef
ekinlerin tamamı yanmış durumda.
Değerli arkadaşlar, tabii, sadece
kuraklık değil, bir de bizim yaşamış olduğumuz
bir don felaketi var ki bunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Malatya tabii,
Türkiyenin en önemli tarım kentlerinden birisi. Malatya demek
kayısı demek, Malatya demek tarım demek, Malatya demek ceviz
demek, elma demek, tütün demek, badem demek ve Malatya tabii ki,
kayısı demek. Malatyada 8 milyona yakın kayısı
ağacımız var, 60 bine yakın ailemiz ise kayısıdan
direkt geçimini sağlıyor, aslında Malatyada yaşayan
herkesi direkt ve endirekt kayısı ilgilendirmekte. Yıllık
ortalama 350 bin ton yaş, 110 bin ton kuru kayısımız var ve
kayısımız sadece Malatya için değil, Türkiyenin de gurur duyacağı
bir ürün. Dünyada kayısı deyince akla Malatya
kayısısı gelmekte. Yaklaşık yüzde 80 ila yüzde 90
arasında kuru kayısının üretimini Malatya sağlamakta.
Şimdi, Malatya, değerli arkadaşlar,
23 Nisana kadar çiftçi tedirgin yatar yatağa yatarken, dua eder Bugün don
olmasın. diye. 23 Nisanı atlattık, daha önce yaşamadığımız
bir felaketle karşı karşıya kaldık. 9 ve 10 Mayıs
geceleri maalesef bir don oldu ve üretici ona göre hazırlamış
olduğu ürünleri kaybetti. Müthiş bir felaket yaşandı. Öyle
bir felaket ki değerli arkadaşlar, gözünüzle görmeseniz
inanmazsınız. Başta kayısı olmak üzere ceviz, elma,
armut, kiraz, erik, badem dondu; yenilecek meyve kalmadı. Sadece,
bakın, dağdaki bizim davin dediğimiz ürünler var, onlar bile
yandı, hatta hayvanların yiyeceği otlar bile yandı. Davin
diye meyvemiz yandı, otlarımız bile yandı.
Bakın, değerli arkadaşlar, size
göstermek istiyorum -Sayın Başkanım, müsaade ederseniz-
bakın, bu, ceviz, şu, ceviz arkadaşlar. Bakın, bu sanki
yanmış gibi, ateş yakılmış gibi.
Dokunduğunuz zaman, bak, şu an, kirletmeyeyim burayı,
şuraya bakın değerli arkadaşlar, bu, ceviz
yaprağı. Bu ceviz yaprağı, gözünüzle görmeseniz buna
inanmazsınız. Bu da kayısı arkadaşlar. Bakın,
şu kayısıya bakın, lastik gibi olmuş. Şu,
çağlamız, o muhteşem çağlamız lastik gibi olmuş
durumda. İnsanlar ağlıyor. Bunu hakikaten gözümüzle görmesek
inanmayız. Değerli arkadaşlar, sadece meyve yanmadı,
ağaç yandı, ağaç. Bakın, şu ceviz ağacı
-resimlerden göstereyim ben size- arkadaşlar, bakın, simsiyah,
altında ateş yanmış gibi. Şu bir ceviz bahçesi
arkadaşlar. Yine, bu ceviz.
Bakın, şu tarlaya bakın
arkadaşlar, şuraya bakın değerli arkadaşlar.
Burası, komple, sanki yangın çıkmış gibi bir yer.
Yine, şu kayısı ürünü arkadaşlar. Buradan milletvekillerine
seslenmek istiyorum. Başta Sayın Mahir Ünal, kimse bilmez ama
Darendelilerin yeğenidir. Darendenin yüksek kesimlerinde, Hekimhanda
Kurşunlusundan başlayıp Kozderesine kadar yenilecek ürün
kalmadı, çiftçi ürün yanıp da kurtulmuyor, buna bakmak zorunda, bu
ağaca su vermek zorunda, gübre vermek zorunda; bu ağaca masraf etmek
zorunda.
Sizden ricamız şu: Bir komisyon mu
kurulur, bir araştırma mı yapılır, hakikaten Malatya
Darende, Kuluncak
Örneğin, ben yarın Kuluncakta olacağım,
yaklaşık 12 köyü gezeceğim ve herkes buradan, Meclisten umutlu.
Başta AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal olmak
üzere, Grup Başkan Vekilimizden, diğer Grup Başkan Vekillerinden
rica ediyoruz; hakikaten Malatya çok mağdur durumda, bu mağduriyetin
giderilmesini sizden rica ediyoruz, çok önemli bir durum bizim için. Bu konuda,
başta iktidar partisi milletvekilleri olmak üzere, hepinizden rica
ediyorum. Bu yakarışımı, sizden bu ricamı
Malatyalılar adına da kabul etmenizi hepinizden diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika Veli Ağbaba, buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) Tabii, Türkiyenin
gündemi yoğun Değerli Başkanım, bazı şeylere
değinmeden de insanın dili şişiyor.
Şimdi, bu 10 bin dolar meselesi, dünyanın
herhangi bir ülkesinde olsa hükûmet yerle bir olur. Hani eski Türkiye
diyorsunuz ya, eski Türkiyede bu utanç vesilesiydi. Eski Türkiyede bakanlar
istifa etti değerli arkadaşlar, eski Türkiyede bakanlar istifa etti.
Ne oluyor peki? Hakikaten utanma duygumuzu kaybettik, utanma duygumuzu
kaybettik ya! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakıyorsunuz, ülkede
yeni yeni insan türleri türedi. Ne o; Thodexin kurucusu, 28 yaşında,
lise mezunu; adama bakıyorsun, 2 milyar dolar dolandırıyor. Hele
bir Çiftlik Bank var ya, Çiftlik Bank, ben bunu AKPye benzetiyorum, Mehmet
Aydın, onun da anahtar kelimeleri sizin kullandığınız
anahtar kelimeyle aynı. Türkiye
Âdeta ahlakımızı
kaybettiğimiz, utanma duygumuzu kaybettiğimiz bir ülkeyle
karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, Rizede yaşanan
olay
Bugün 27 Mayıs, diyorlar ki: 27 Mayısta Menderes idam edildi.
Kınıyoruz, şiddetle kınıyoruz. Ama bir siyasi partinin
Genel Başkanına Bu az bile, daha iyi günlerin. demek de o
zihniyetle, Menderesi idam eden zihniyetle aynı zihniyette
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, siyaset sözle yapılır,
siyaset mücadeleyle yapılabilir. Siyaset şiddetle yapılmaz
değerli arkadaşlar. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) 128 milyar dolar
ne oldu? 128 milyar dolar nerede?
VELİ AĞBABA (Devamla) 128 milyar dolar
unutuldu, 10 bin dolar unutuldu. Arkadaşlar, diyorum ya, utanma duygusunu
kaybetti bu ülke.
Sayın Başkanım, milletvekili 10 bin
dolar maaş alıyor. Şimdi, yakında o 10 bin doları alan
milletvekili suçlanmaz, veren suçlanır. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Zeynel Özen.
Buyurun Sayın Özen. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları
başında bizi izleyen halklarımızı saygıyla
selamlıyorum.
İktidarın kendi içindeki rant kavgası
sonucu ifşa olan iktidar, bürokrasi, mafya, tarikat ilişkilerinin
ayyuka çıktığı utanç verici bir dönemden geçiyoruz. Oysa
gerçekten adaletin olduğu, yargının tarafsız ve
bağımsız hareket ettiği bir ülkede böylesi kirli ve
gayrimeşru ilişkilerin oluşması siyaset, bürokrasi, mafya,
tarikat ilişkilerinin kurulması ve bu yapıların devlet
içinde konumlanarak büyümesi mümkün değildir. Ancak yargı
mekanizmasının iktidarın sopası olarak
kullanıldığı ülkemizde işlenen tüm suçlar ve kurulan
tüm kirli, gayrimeşru ilişkiler vatan millet edebiyatı
arkasına gizlenmekte ve ülkenin kaynakları çıkar ilişkileri
ekseninde iktidar ve organize suç örgütleri arasında
paylaşılmaktadır. Mafyatik iktidar ilişkileri halkları
bitmek bilmeyen bir yoksulluk ve yolsuzluğa, karanlık bir
geleceğe mahkûm etmektedir. İktidarın, Kürt halkına,
toplumsal ve siyasal muhalefete yönelttiği şiddet ve baskı bu
ortamları normalleştirirken bu çürümüşlüğün sürmesine
olanak tanımaktadır.
Gelinen süreçte, devlet güdümündeki mafya ve çete
yapıları arasına sıkıştırılan bir toplum,
bir ülke hâline geldik. Toplum nezdinde bütün demokratik meşruiyetini
yitirmiş olan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Türkiye bu durumu ilk kez yaşamıyor ve demokratik bir düzen tesis
edilmediği sürece de yaşamaya devam edecektir. 1996 yılında
yaşanan Susurluk kazasıyla birlikte yine siyaset, bürokrasi, mafya
ilişkileri ortaya saçılmıştı; uyuşturucu
trafiği ve pazarı, silah ticareti, faili meçhul cinayetler, banka
hortumlamaları, off-shore vurgunları kirli ilişkilerle birlikte
birer birer toplumun önüne serilmişti. O günlerde görüldü ki mafyatik
yapılanmalar kendilerini Kürt halkına düşmanlık
politikaları üzerine var etmekteydi. Demokrasinin, hukukun, adaletin ve
şeffaflığın yokluğu çete ilişkilerinin devlet
içinde meşrulaşmasına neden olmaktadır. İnsanlığa
karşı işlenen suçlarla dolu olan bu karanlık geçmiş
bugünün iktidarı tarafından sahiplenilmiş, o kirli zihniyet
aktörleriyle kurulan ittifaklar sonucu bugüne
taşınmıştır; bugün de o günkü aktörlerin önemli bir
kısmının sahada ve sahnede olması kirli iktidar
ilişkilerinin sürdüğünü açıkça göstermektedir. O günkü aktörler
Kürt halkına karşı sürdürülen kirli savaşın
yürütücüsüydü, kirli savaş ortamından beslenerek ve faydalanarak
çıkar ilişkilerini geliştiriyorlardı; bugünkü aktörler de
savaş, çatışma ve silahlanma ortamından beslenerek
ilişkilerini sürdürmektedirler. Orta Doğuda Suriye ve Iraktan Kuzey
Afrikaya, Libyaya kadar geliştirilen çete ilişkileri, savaş ve
çatışma ortamı bu kirli ilişkileri beslemektedir. Bir kez
daha ortaya çıkmıştır ki Türkiye devletinin
demokratikleşmemesinin temelinde Kürt sorununun çözümsüzlüğü
yatmaktadır. Kürt sorunu çözülmedikçe, güvenlikçi politikalar ve
yaklaşımlar değişmedikçe isimler ve aktörler
değişse de bu ilişkiler devam edecek, işlenen suçlar
devletin bekası yalanıyla iktidar tarafından örtülecektir.
Halının altına süpürülen Susurluk kazası dönemindeki
ilişkiler bu yüzden yeni açığa çıkmıştır. Bu
kirli ilişkileri, yolsuzlukları ve toplum düşmanı siyaseti
halktan gizlemenin yolu Kürt sorunundaki çözümsüzlük olmuştur; ortaya
çıkan vahim tablo bu hakikati bir kez daha ortaya koymuştur. O dönem
olduğu gibi şimdi de işlenen suçlar Vatan, millet, Sakarya!
söylemleriyle örtülmek istenmektedir. Türkiye demokratikleşmediği
sürece, başta Kürt sorunu ve Alevi sorunu olmak üzere temel problemler
yurttaşlık haklarıyla demokratik bir çözüme
kavuşmadıkça bu kirli düzen varlığını
sürdürecektir. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve devletin
şeffaflaşması sağlanmadıkça Vatan, millet, Sakarya!
söylemlerinin gölgesinde daha çok suçlar işlenecektir.
Değerli milletvekilleri, siyasetin etik ve
ahlak kuralları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ZEYNEL ÖZEN (Devamla) Ben de burada tüm
milletvekillerine şu çağrıda bulunuyorum: Siyasetin etik ve
ahlak kurallarına sizi davet ediyorum. Yani, söylenenlere söylenti
diyebilirsiniz ama Bakanınız söylüyor 10 bin dolar aylık
aldığınızı. Kıbrıstaki Kutlu
Adalının öldürülmesini yetkililer doğruluyor; bunu da mı
inkâr edeceksiniz? Ya, insanda biraz etik değer olur, biraz siyasi ahlak
olur. Bunun hesabını er ya da geç vereceksiniz; bu halk, bu
seçimlerde sizden bunun hesabını soracaktır.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun.
Buyurun Sayın Aygun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarımda geldiğimiz tablo hazindir, hüzün vericidir.
Birçok arkadaşımız kürsüden bunu haykırmakta fakat iktidar
bunu duymamaktadır. Tarımımız bitmiştir,
tükenmişlik sendromu yaşamaktadır. Cumhurbaşkanı
geçtiğimiz günlerde, ton başına buğday fiyatını
2.250 lira, arpa fiyatını da 1.750 lira olarak açıkladı.
Ama fiyatlar tükenmişlik sendromu yaşanan tarıma merhem dahi
olamadı çünkü tarımda dünya fiyatlarına
baktığımız zaman 2.400-2.500 lira fiyatı olan
buğday, bizde 2.250 lira. Ve geçen yılki gübre fiyatlarına
baktığımızda üre gübresi 1.800-1.850 lirayken bugün 3.600
lira ve gübre bulamıyor vatandaşımız. 20.20.0 gübresine
geldiğimizde, geçen sene 1.850 liraya ekerken kullandığı
gübre bugün 3.200 lira. DAP (Diamonyum Fosfat) gübresi var 18.46.0
dediğimiz, bugün 5.100 lira arkadaşlar, 5.100 lira, ekim döneminde
2.350 liraydı. Bakınız, fahiş fiyata bakın, nereden
nereye gelmiş. 60 kuruş zam verdik. diye övünenlere bu herhâlde en
büyük ders olacaktır Meclis kürsüsünden.
Yine, bakınız, bir ay önce 110-115 lira
olan yemin fiyatı bugün 140-150 lira olmuş. Yani tüm hayvansal üretim
yapan, bitkisel üretim yapan çiftçimizi bitirdik.
Yine, bakınız, çiftçimiz borç içerisinde
diyoruz. İşte, dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili arkadaşlarımızın vermiş
olduğu bir önergemiz var ve eksik olduğunu defalarca ifade ettik,
dedik ki: Yanlış yapıyorsunuz, sadece Tarım Kredinin borçlarını
yapılandırmayacağız, Ziraat Bankasıyla beraber
Tarım Kredi Kooperatlerindeki borçların tamamını
alalım. Biz ne yaptık? Kasımdakine uyduk, işte, son, 22
Nisandaki kanun teklifinde 931 milyon lirayı, o da takibi
düşmediği için. Çünkü pandemiyle beraber kapandı, kapanmayla
beraber icra dosyaları takibi düşülmedi ve ancak 4-5 bin çiftçinin
sorununa çözüm olabildik. Şimdi biz diyoruz ki: Gelin, hep beraber daha
yol yakın, önümüzdeki hafta Parlamentoya gelecek, buraya Genel Kurula
inecek- bizim bu çiftçilermizin Tarım Kredi ve Ziraat Bankasına olan
borçlarını yapılandıralım ama
yapılandırırken de faizlerini silelim. Nasıl 5li
çeteninkileri sildiysek, nasıl İGAnın İstanbul
Havalimanındaki kira borcunu sildiysek şimdi gelin, milletin
efendisi çiftçinin de borçlarını yapılandıralım, 5
eşit takside bölelim ama faizlerini silelim diyoruz.
Arkadaşlar, bir de benim başka bir konum
daha var, ben merak içerisindeyim ve hayretler içerisindeyim:
Cumhurbaşkanımız gümrükleri sıfırlıyor
buğdayda, ayçiçeğinde ihracatçı firmalar Rusya, Ukrayna ise
gümrükleri yükseltiyor. Bakınız, en önemlisi de ayçiçeğinde
Rusya diyor ki: Ekim ayından sonra ben artık rafine edilmiş
ürün satacağım. Bu demektir ki marketlerde Rusyadaki yağ
fabrikasından çıkan ayçiçeğini göreceğiz. Şimdi
asıl felaket... Biz diyoruz ki: Türkiye 19,5 milyon ton buğday
üretimi yaptı. 11 milyon ton ithalat var. Ya, biz un ihracatı
yapıyoruz. avaresinde yaşıyoruz. Ama şimdi, Rusya
geçtiğimiz ay uyandı ve Putin diyor ki: Tarım Bakanı, gel
bakalım, biz en fazla kime buğday satıyoruz? Bakan diyor ki: Türkiyeye.
Ve şu anda en acısı da ne, biliyor musunuz? On iki yıl
Tarım Bakanlığında görev yapan Profesör Doktor Hamit
Köksel... Bursla yurt dışına gidip eğitim almış
arkadaşımız, oradaki, o Omskdaki enstitünün başına un
ihracatını gerçekleştirmek için gönderiliyor; bu ayıp bize
yeter. Biz Rusyadaki çiftçiyi mi destekleyeceğiz, Türkiyedeki Halil
amcayı mı, Ahmet amcayı mı destekleyeceğiz, ben
buradan soruyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, kuraklık aldı başını
gidiyor. Az önce Veli Ağbaba... Ama Türkiyenin her yerinden ses geliyor
arkadaşlar. Çıkın sahaya. Geçtiğimiz hafta biz Denizli,
Aydındaydık; diğer arkadaşlarımız Konyada,
Karamanda. Marmara Bölgesi dışında Türkiye kavruluyor ama
sizler kulaklarınızı tıkamış ve kuma
gömmüşsünüz kendinizi; çıkın sahaya.
Çiftçi perişan, bir an evvel çiftçimizin önünü
açmamız lazım. O sizin 5li çetenize değil, bu ülkenin
toprağına ayağı bulaşmış olan çiftçiye,
efendiye bizim sahip çıkmamız lazım. Çiftçimiz Bittim! diyor
ama siz uyuyorsunuz. Gelin, çiftçinin bu yılki durumunu ortadan
kaldırmayla ilgili yapıyı hep beraber çözelim. Muhalefet olarak
bize ne görev düşüyorsa biz hazırız diyoruz. Gelin, birlikte
çözelim ve çiftçimize... Bakınız, hasatta hiçbir şey alamayacak,
hasat bitti. Hasatta kaybetmiş olduğu o gelir kaybını bir
an evvel gidermemiz lazım ki gelecek yılki üretimi garanti etmemiz
lazım. Onun için de çiftçimize orada kullanacağı
ilacını, tohumunu, gübresini ve mazotunu bizim bir şekilde
sağlamamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) O, bu Gazi
Meclisin görevidir diyorum ben, iktidarıyla muhalefetiyle bütün hepimizin
görevi ama gelin, önce şu işi, geçtiğimiz hafta içerisinde
çıkarmış olduğumuz o yapılandırmayı, eksik yapılandırmayı
Ziraat Bankasını da içine katarak çözelim, geç değil. Sayın
Grup Başkan Vekili burada, bizler burada hazırız zaten. Dün
gerekçemizi de önergemizi de verdik. Haftaya Genel Kurula gelecek olan kanun
teklifinde çiftçimizin önünü açalım, Tarım Kredi ve Ziraat
Bankası borçlarını yapılandıralım, ondan sonra da
gelelim, onlara nefes alacak bir nefes kredisini, nefes desteğini
sağlayalım diyorum.
Arkadaşlar, bakınız, TÜİK var,
TÜİK; bugün rakam açıklamış. Ya, siz kimi
kandırıyorsunuz? Sırça köşklerde oturmuşsunuz,
diyorsunuz ki: 19 milyon ton üretim olacak. Hadi oradan sen ya! 15 milyon ton
üretimi geçmez bu sene. Rakamlar ortada, saha ortada, varsa iddia koyacak, ben
burada hazırım ve milletvekilliğinden istifa etmeye hazırım.
Birbirimizi kandırmayalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) Orada
oturarak hiçbir şey olmaz, klimalı odalarda olmaz, sahaya inin. Bütün
vekillerimiz sahada dolaşıyorlar. Ülkenin önü kapalı, önünü
açmak için üreticiyi küstürmeyelim, üreticiyi destekleyelim diyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) 128 milyar dolar
nerede İlhami Bey?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 128
milyar dolar nerede bilmiyorum Başkanım, ben de merak ediyorum ama
bir de en önemlisi, 10 bin dolar kimlere gitti?
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. İç
Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası Başkanın
gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın
belli bir gününe bırakılabilir. hükmünü havidir. Bu hüküm
uyarınca teklifin açık oylamasını oturumun sonuna
bırakıyorum.
2nci sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/2029) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2029) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 193) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 193 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz
isteyen İYİ Parti Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın
Metin Erguna söz veriyorum.
Buyurun. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN
ERGUN (Muğla) Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama, yolsuzluğa,
kaçakçılığa ve mafyaya meydan vermediği için 27 Mayıs
1980 günü alçakça bir saldırıyla şehit edilen Gümrük ve Tekel
eski Bakanımız Gün Sazakı saygı, minnet ve rahmetle anarak
başlamak istiyorum.
Öncelikle Honduras Cumhuriyetiyle yapılan
anlaşmanın Türk havacılık sektörü açısından
olumlu etkiler yaratacağına inanıyor ve İYİ Parti
Grubu olarak desteklediğimizi belirtiyoruz. Fakat ben sizlere bu alanda
yani dış politika alanında başka bir meseleden söz etmek
istiyorum. Gündeme getireceğim husus, bizim mevcudiyetimizi ve
kimliğimizi yakından ilgilendiren bir husustur. Bu, 21inci
yüzyılda bütün insanlığın gözleri önünde cereyan eden ve bir
halkı maddi ve manevi bütün mevcudiyetiyle ortadan kaldırmayı
yani soykırımı hedefleyen bir projedir. Feryatları gök
kubbeyi saran mazlum bir milletin makus talihini ve mazlumlar diyarı
hâline gelen bir coğrafyada yaşananları aktaracağım.
Bahsedeceğimiz coğrafya Doğu Türkistan, halk ise Müslüman Uygur
Türkleridir.
Muhterem milletvekilleri, tarihî İpek Yolunun
mazlum diyarı Doğu Türkistanda insanlığın bütün
değerleri büyük bir felaketle karşı karşıyadır
çünkü Çinin bin beş yüz yıldır sürdürdüğü Doğu
Türkistanı işgal etme politikasında son aşamaya
geçilmiştir. Çin, asırlar boyunca fiziken ve siyaseten işgal
etmeye çalıştığı Doğu Türkistanı artık
kültürel ve demografik olarak da işgal etmek için
uğraşmaktadır. Bunun için de bir halkı kimlik ve mevcudiyet
itibarıyla yok etmeye çalışmaktadır yani
insanlığa karşı bir suç teşkil eden büyük bir
soykırım icra etmektedir. Uygurların neredeyse her hanesinden
erkekler başlarına ne geleceği belli olmadan kamplara
kapatılmaktadır. Özellikle, şu iğrenç uygulamadan bahsetmek
istiyorum: Erkekleri kamplarda alıkonulan evlere ise Çinli erkekler
yerleştirilmektedir. Uygurların sadece erkekleri değil,
çocukları da ailelerinden koparılmakta ve kamplara
konulmaktadır. Ailelerinden koparılan çocuklar da kamplarda
yıkıcı bir asimilasyon sürecinden geçirilmekte, sonrasında
ise Çinli ailelere verilmektedir. Bu çocukların bir kısmı ise
fiziki işkencelerle âdeta mankurt olarak yetiştirilmektedir.
Çeşitli bahanelerle kamplara konulan kadınların
yaşadıkları vahşiliğin ise tarifi medeni ölçülerle
mümkün değildir. Taciz, tecavüz, kısırlaştırma ve
işkence kadınların en fazla maruz kaldıkları kötü muamelelerdendir.
Özetle, kızıl renge bürünen gök bayrağın sessiz
çığlığı âdeta arşı titretmektedir. Yüce
Mevladan başka sığınakları kalmayan Uygurların
anlattıkları yüreklerimize kor gibi serpilmekte ve ciğerlerimizi
dağlamaktadır.
Uygurlar, uzun yıllardan beri çok köklü ve
derin bir şekilde ekonomik, kültürel ve dinsel
ayrımcılığa tabi tutulmaktadır.
Soydaşlarımız en temel insan haklarından dahi mahrum
bırakılmakta, hakları ve hürriyetleri
kısıtlanmaktadır. Bunun temel sebebi sadece ve sadece
Uygurların Türk ve Müslüman olmasıdır. Soykırımı
ve işgali genişletmek isteyen Çin yönetimi, dünyanın gözleri
önünde kapsamlı bir politika, bir soykırım politikası
uygulamaktadır; bu amaçla, coğrafi yüz ölçümü Almanyadan daha büyük
olan Doğu Türkistandaki demografiyi Uygurlar aleyhine
değiştirebilmek için elinden geleni yapmaktadır; uzun
yıllardır Han Çinlilerinin Doğu Türkistana göç etmesini
teşvik etmektedir. Demografik soykırım niteliğindeki bu
durum 2013 yılında başlatılan ve dünyaya kalkınma
projesi olarak sunulan Bir Kuşak, Bir Yol Projesi sonrasında iyice
hız kazanmış durumdadır. Bu proje kapsamında bir
taraftan Uygur nüfusu çeşitli yollarla azaltılır ve yok
edilirken bir taraftan da Doğu Türkistanda Çinlilerin sayısı
artırılmaktadır. Ayrıca, Çin yönetimi, ülke genelinde Han
Çinlilerini çocuk sahibi olma konusunda teşvik ederken Doğu
Türkistanda Uygurların çocuk sahibi olma oranlarını
düşürmek için kısırlaştırma ve kürtaj gibi
uygulamaları hızlandırmış durumdadır yani
demografik bir soykırım uygulamaktadır. Yeni doğan
çocuklara Türk ve Müslüman isimlerinin verilmesi yasaklanmış
durumdadır.
Muhterem milletvekilleri, Çin yönetimi
tarafından Uygurlara uzun yıllardan beri sistematik olarak baskı
uygulanmakta ve zorla asimile edilmeye çalışılmaktadırlar.
Çin yönetimi, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra ABD
öncülüğünde başlatılan teröre karşı küresel
savaşı Doğu Türkistanın Türk ve Müslüman kimliğini
silmek, Uygurları ezmek için bir fırsat olarak görmüştür. Çin
Halk Cumhuriyetinin mevcut Devlet Başkanı Şi Cinpingin 2012de
iktidarı ele almasından sonra ise Uygur Türklerine yönelik
baskılar konusunda yeni bir döneme girilmiştir. Çin yönetimi
Uygurlara yönelik baskı ve işkencelerinin son aşaması olan
çok sayıda toplama kampını daha sonraki yıllarda inşa
etmiştir. Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü isimli düşünce
kuruluşunun hazırladığı rapora göre Doğu
Türkistanda 380 toplama kampı bulunduğu belirlenmiştir. Bu
kamplarda milyonlarca soydaşımızın tutulduğu tahmin
edilmektedir. Her Uygur hanesinden birkaç soydaşımız bu
kamplarda tutukludur ve akıbetleri de meçhuldür. Çin yönetimine
sorulduğunda ise bu kampların radikal fikirlerin rehabilite
edildiği eğitim merkezleri olduğu propagandası
yapılmaktadır. Çin, bu propagandasına karşın, söz
konusu toplama kamplarını uluslararası heyetlerin denetimine
açmamaktadır, dolayısıyla bu kamplarda neler
yaşandığından dünya habersizdir. Yalnız, bu kamplardan
bir şekilde kurtulan çok az sayıda insanın ifadeleri durumun ne
kadar vahim olduğunu göstermektedir.
Bildiğiniz gibi, dünya literatüründe Çin
işkencesi diye bir tabir vardır. Kamplardan kurtulmayı
başaranların anlattığı binbir çeşit işkence
bu tabire uygunluk arz etmektedir. Soydaşlarımız bu kamplarda
taciz ve tecavüz gibi kötü muamelelerin binbir çeşidiyle muhatap olmaktadır.
Bunun yanı sıra toplama kamplarında tutulan Uygur Türklerinin
köle olarak çalıştırıldıkları ve insani olmayan
şartlarda yaşamaya zorlandıkları ifade edilmektedir. Bu
kamplarda işkence ve kötü muamele sebebiyle kaç kişinin
yaşamını yitirdiği ise meçhuldür. Dünyadaki birçok gözlemci
kurum ve kuruluş Doğu Türkistandaki mezalimi bir soykırım
olarak nitelendirmektedir. Zaten, tanıkların ve kurbanların
ifadelerine göre de soykırım kavramının kriterleri
oluşmuş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, normalde bir polis
devletinde yaşayan Uygurlar, artık, teknolojik araçlarla sürekli
gözetlenen ve izlenen bir toplum hâline gelmiştir. Yapay zekâya dayanan
algoritmalarla çalışan gözetim araçları Uygurları sürekli
izlemektedir. Uygurların her türlü internet aktiviteleri takip edilmekte
ve telefonları dinlenilmektedir. Herhangi bir Uygur Türkü sadece,
telefonunda WhatsApp kullanıyor diye kamplarda alıkonulabilmektedir.
Kitlesel tutuklama, kitlesel işkence, tecavüz, aç bırakma, susuz bırakma,
uykusuz bırakma, kısırlaştırma ve daha pek çok insan
hakları ihlali Doğu Türkistanda artık vakayiadiye hâline
gelmiş durumdadır. Çin yönetimi Uygurlara yönelik baskı ve
asimilasyon politikalarını sertleştirmek için baskıcı
bir idari kadro oluşturmuştur. Bu amaçla 2011-2016 yıllarında
Tibet Özerk Bölgesi'ndeki görevi sırasında çok büyük baskı
politikaları uygulayan Chen Quanguo Doğu Türkistana atandı. Bu
kişi de daha önce Tibette yaptığı gibi, polis baskısını
ve gözetimini artırmış durumdadır, Doğu Türkistandaki
polis sayısını tam 7 katına
çıkarmıştır, Uygurlar ile Han Çinlilerinin evliliklerine
maddi destekler sağlamış, asimilasyona teşvikler
vermiştir. Zorunlu açık mektup uygulamasıyla -dikkat edelim- toplumun
tüm önde gelen Uygurlarına Türk kökenli ve Müslüman olduklarını
inkâr etme ve Çin Komünist Partisine sadakat bildirme zorunluluğu
getirilmiştir.
Bir başka proje 10 hane 1 bütün
politikasıyla 10 hanelik gruptan 1 kişinin suçuyla tüm aile
bireylerinin tutuklanmasının önü açılmıştır.
İnsanların birbirini ihbar etmesi için muhbirlik mekanizmaları
kurulmuştur. Camileri Çin Komünist Partisinin propaganda merkezlerine
dönüştürmüş durumdadır. 2012 yılı öncesinde
yayınlanan -dikkat edelim- tüm Kuran-ı Kerimleri toplatmış
durumdadır. Kendisi yeni Kuran-ı Kerimler basıyor ve
bunların tahrif edildiğini tahmin etmek zor değildir. Uygur
Türkçesini ilk ve ortaokullarda kaldırmış ve
yasaklamıştır.
Değerli milletvekilleri, Çin yönetimi,
Uygurların tarihî ve kültürel mirasını da yok etmek için elinden
geleni yapmaktadır. Bu amaçla, tarihî binalar, camiler ve tarihî eserler
bilinçli olarak yok edilmektedir. Artık sadece Uygurların değil,
insanlığın ortak mirası hâline gelmiş olan, başta
Karahanlılar olmak üzere, çeşitli Türk hanlıklarından kalan
camiler ve tarihi Ak Hunlara kadar uzanan mimari eserler Çinin
soykırım politikasından nasibini almış ve yok
edilmiştir. Bağımsız kaynaklara göre Çin, 1997
yılından bugüne kadar Doğu Türkistan genelinde 1.200ün üzerinde
büyük camiyi ibadete kapatmıştır, bu camilerin büyük bir
bölümünü de yıkmıştır. Kapatılan bazı camiler ise
eğlence merkezi hâline getirilmiştir. Uygurların dinî
vecibelerini yerine getirmeleri kısıtlanmış ve hatta
çocuklarına Müslüman isimleri koymaları bile yasaklanmış
durumdadır çünkü Çin yönetimi, İslam dinini tedavi edilmesi gereken
zihinsel bir hastalık olarak takdim etmektedir. Bu sebeple, asimilasyon
kamplarının da temel hedeflerinden biri, Uygur ulusal kimliğini
ve İslam dinini Doğu Türkistanda ortadan kaldırmaktır.
Bugün Uygurlar, hac farizalarını yerine
getirmek için Suudi Arabistana gittikleri zaman veya başka bir sebeple
Pakistan, İran, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi
Müslüman ülkelerde bulundukları takdirde Çine iade edilmektedirler. Yani
Doğu Türkistan davasında Batılı ülkelerin sahip
çıktığı Uygurlara ne yazık ki Müslüman ülkelerin
önemli bir kısmı sahip çıkmamakta ve Çine iadeleri konusunda
Çinle iş birliği yapmaktadırlar. Türkiye ve Çin arasında
benzer bir mekanizmanın kurulabilmesi için mevcut iktidar, 2017
yılında Çin yönetimiyle imzaladığı 22 maddelik
Suçluların İadesi Anlaşmasını Meclise getirmeye
çalışmaktadır. Hâlbuki tüm soydaşlarımız gibi
Uygur Türkleri de Türkiyeyi ikinci vatanları olarak kabul etmekte ve
Türkiyede kendilerini güvende hissetmektedirler. Bu anlaşmanın
Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanması ihtimali ülkemizde bulunan
veya ülkemize gelmeyi düşünen Uygur Türklerini haklı olarak tedirgin
etmektedir. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşenerin de
kamuoyuna duyurduğu gibi, biz İYİ Parti olarak, ne pahasına
olursa olsun, bu anlaşmanın Meclisten geçmemesi için elimizden gelen
gayreti göstereceğiz.
Muhterem milletvekilleri, dünyada birçok ülke
21inci yüzyılın en büyük mezalimlerinden biri olan bu sorunla ilgili
olarak Çine karşı seslerini yükseltmiş durumdadır. Çinin
bu soykırım niteliğindeki taciz, tecavüz ve asimilasyonuna
karşı Türkiyedeki iktidar ise anlaşılması güç ve
utanç verici bir sükût içerisindedir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Çin Büyükelçiliği, Sayın
Genel Başkanımızı ve Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanını tehdit ettiğinde gösterdikleri sessizlik de
ayrıca dikkat çekicidir. Bu noktada soruyoruz: Dünyada birçok ülke
Doğu Türkistan davasını desteklerken neden Türkiye sessiz
kalmaktadır ve bunu soydaşlarımıza nasıl izah
edeceğiz? Biz İYİ Parti olarak, Filistin ve Gazzedeki taciz,
tecavüz ve katliamlara nasıl sessiz kalmıyorsak aynı
şekilde Doğu Türkistandaki zulme de sessiz kalmayalım diyoruz.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu hususta,
Birleşmiş Milletler üyesi 39 ülke bu konuda Çine tepki gösterip
çeşitli yaptırımlar uygularken, Türkiyenin de uluslararası
bu girişimlere destek vermesi ve hatta öncülük etmesi,
soydaşlarımızın bizden beklentisidir. Ayrıca,
soydaşlarımız, Türkiyeden, Doğu Türkistan sorununun
Birleşmiş Milletlerin gündemine taşınmasını
beklemektedir.
Muhterem milletvekilleri, sözlerime son vermeden
evvel bir kez daha hatırlatmak isterim ki, bugün mazlumlar diyarı
hâline gelen Doğu Türkistan, bizim kimliğimiz ve tarihimiz
açısından herhangi bir coğrafya değildir. Burası ilk
Müslüman Türk devleti Karahanlıların sınırları
içerisinde bulunan ve dolayısıyla biz Müslüman Türklerin ilk kez La
ilahe illallah, Muhammeden Resulullah dediği coğrafyadır.
Doğu Türkistan, Müslüman Türk Hakanı Satuk Buğra Hanın
kabrine ev sahipliği yapmaktadır. Doğu Türkistan, ilk Türkçe
sözlük olan Divanü Lûgat-it-Türkün yazıldığı ve
yazarı Kâşgarlı Mahmutun ebedî istirahatgâhının
bulunduğu coğrafyadır. Doğu Türkistan, Türk devlet yönetim
felsefesini, erdem ve ahlak anlayışını ihtiva eden Kutadgu
Biligin yazıldığı ve yazarı Yusuf Has Hacipin ebedî
âleme göçtüğü coğrafyadır. Bugün, Doğu Türkistanda
soykırım boyutlarına varan politika, yalnızca
soydaşlarımızı hedef alan insanlığa
karşı bir suç değildir, aynı zamanda bu soykırım
doğrudan tarihe damga vurmuş Türk-İslam medeniyetini
açıktan hedef alan bir saldırı niteliği
taşımaktadır.
Biz İYİ Parti olarak, iktidar gibi,
Doğu Türkistanda icra edilen bu zulmü yok saymayacağız,
görmezden gelmeyeceğiz. Birkaç milyar dolar için
soydaşlarımızın çığlıklarına bigâne
kalmayacağız. Mazlum soydaşlarımızı hedefleyen bu
soykırımı elimizle engelleyemezsek dilimizle engellemeye
çalışacağız. Hiçbir şey yapamazsak bu vahşete tüm
kalbimizle kin duyacağız ama asla Uygurların arşa yükselen
feryadına kayıtsız kalmayacağız. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar) Mazlum
soydaşlarımızın her fırsatta ve her platformda gür
sesi olmaya devam edeceğiz çünkü bunu, hem soydaşlarımıza
hem de insanlığın değerlerine karşı bir tarihî
borç ve sorumluluk olarak görüyoruz. Doğu Türkistanın bir gün
gerçekleşeceğine inandığımız
bağımsızlığına olan hasretle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay.
Buyurun Sayın Taşlıçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 193 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizleri takip eden aziz Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Hızla gelişen havacılık
faaliyetleri günümüz küresel dünyasında ekonomi, uluslararası
ilişkiler ve uluslararası hukuk bağlamında dikkatle
incelenen bir alan hâline gelmiştir. Küreselleşmenin çeşitli
süreçlerinin hava ulaşımıyla ilişkilendirilmesinin
özellikle 1990lardan sonra dikkat çekmeye başlaması, artan
özelleştirme, liberal ekonomilerin yaygınlaşması, sosyal
hakların küresel toplumda ve ülkelerin kendi iç algısında önem
kazanması demokratikleşme ve uluslararası anlaşmalarla
belirginleşmiştir. Bugün, gelişmiş, kendi sahasında
etkin bir aktör olarak varlık gösteren her ülke için münhasır
egemenliğe sahip olduğu havaalanı da ülke adına yürütülecek
her türlü faaliyet de yine egemen ülkenin rızası kapsamında
kullanılabilir bir alan olarak kabul edilmektedir. Temelini 1944 Chicago
Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşması'ndan alan bu
anlayış ekseninde sivil havacılık faaliyetlerinin
gelişimi açısından uluslararası çok taraflı veya iki
taraflı anlaşmalar ile diğer ülkelerle kurulan
bağların yalnız tek yönlü bir getirisi olamayacaktır.
Dolayısıyla, ilgili kanun teklifinin 6ncı maddesinde hüküm
altına alınan ve devletimizin ekonomik çıkarlarının
uluslararası alanda korunması için makul tarifeler ekseninde olmayan
her ayrımcılığı önlemeye yönelik örnek adım
tarafımızdan kıymetli görülmektedir. Bu nedenle belirtmek
gerekir ki sivil havacılık sektörüne dair ulusal ve uluslararası
bütün uygulamalar, politikalar ve yapılan mevzuat değişiklikleri
ülkemizin ekonomisine doğrudan etki etmektedir. Bir başka
deyişle, ilgili kanun teklifinde belirtilen uluslararası anlaşma
ülkemizin gelişimi ve büyümesi açısından büyük öneme sahiptir.
2020 yılının başından
itibaren dünya genelinde yaşamış olduğumuz Covid-19
salgını sivil havacılık sektöründe -gerek ülkemizde gerek
dünya genelinde- olumsuz etkilere neden olmuştur. Avrupa Hava Seyrüsefer
Emniyet Teşkilatı verileri, Covid-19 salgınının etkisi
nedeniyle 2019 yılına oranla Avrupada 6,1 milyon uçuş
kaybından bahsetmektedir. Bu uçuş kaybının Avrupaya toplam
zararı 56,2 milyar avro olmuştur. Bu anlamda, ikili ya da çoklu
yapılan her uluslararası anlaşma Covid-19 salgını
etkisi altında değerlendirildiğinde bu anlaşmaların
ülkeler için oldukça kıymetli olduğu ortaya çıkmaktadır.
2020 yılında sivil havacılıkta genel itibarıyla yolcu
kaybı 1,7 milyar olarak verilerde yer alırken salgın sürecinde
sadece Avrupa Kıtası ülkelerinde 191 bin iş kaybı yaşanmıştır.
Salgın öncesi 2019 yılında günlük ortalama 1.331 uçuşla
Avrupada 4üncü sırada yer alan Türk Hava Yolları küresel
havacılık sektörünün pandemi nedeniyle büyük ölçüde etkilendiği
bir dönemde, bu yıl 21 Nisanda gerçekleştirdiği 711 uçuşla
Avrupada en fazla uçuş yapan 1inci hava yolu şirketi olmuştur.
Bununla birlikte, basına yansıdığı üzere, Türk Hava
Yolları yolcu hijyen kiti, sürdürülebilir ambalaj girişimi, çocuk
sağlığı girişimi ve yolcu sağlığı
teknolojisi kategorilerinde Travel Plus organizasyonu kapsamında Gold
Standard ödülüne de layık görülmüştür. 2019 yılında tam
kapasiteyle dünyanın en önemli havacılık aktarma merkezleri
arasına giren yeni İstanbul Havalimanı 2020 yılında
günlük 504 uçuş ortalamasıyla Avrupadaki ilk 5 havalimanı arasında
yer almış, Sabiha Gökçen Havalimanı da günlük ortalama 339
uçuşla Avrupanın günlük sefer ortalaması açısından
8inci en yoğun havalimanı olmuştur.
Ülkemiz açısından göğsümüzü kabartan
bir başka durum ise Türkiye dışında yaşayan ve
kaldıkları ülkede pandemi nedeniyle zor zamanlar geçiren
vatandaşlarımızın hava yoluyla ülkemize getirilmesi
olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti dünyanın neresinde olursa olsun,
vatandaşına sahip çıkmış, onları kanatlarının
altına almıştır.
Hava taşımacılığından
bahsederken hava savunma sanayimizde yaşanan heyecan verici
gelişmelere de değinmek istiyorum. Havacılıkta atılan
adımlar birbiriyle ilintili ve savunma sanayisinde
geliştirdiğimiz İHA ve SİHAlar geleceğin mesleği
olarak görülen drone taşımacılığında
alacağımız öncü rolün habercisidir. Henüz salgının
etkisi geçmeden, ülkemizin ekonomik verilerinde salgın sonrası
istenen yükselişin sağlanabilmesi açısından
yapılması teklif edilen anlaşmalara dair kanun teklifleri Avrupa,
Kuzey Amerika gibi ülkelerin dışında, diğer ülkelerle olan
ekonomik ve kültürel bağların da artışına vesile
olacaktır.
Ulaşım sektörü ekonominin temel direktörü
olarak tanımlanan birkaç sektörün başında gelmektedir.
Ulaşım olmadan ekonomide üretim tüketim gelişme
küreselleşme gibi kavramlar içi doldurulmuş ve kullanılabilir
düzeyde olamazlar. Günümüzde küresel şirketlerin dev bütçeleriyle
yönetilen hava yolu ulaşımı kendi başına bir ekonomik
değer olmaya devam etmektedir. Türkiyenin bu sektörde lider olma
potansiyeli de yüksektir. Dolayısıyla, kanun teklifinde Honduras
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasında
akdedilmesini teklif edilen anlaşma kapsamında, 8inci maddesinde
belirtilen, ülkemizin mütekabiliyet esasına dayalı
kazanımlarının ve çıkarlarının gözetilmesiyle
sivil havacılık vergileri, gümrük harçları ve diğer
ücretler için öngörülen düzenlemelerin de taraf devletlere Covid-19
salgını sürecinde ve sonrasında önemli katkılar
sağlayacağı düşünülmektedir. Kuvvetle muhtemeldir ki
günümüz dünyasının ulaşım sektöründe en önemli noktası
olan sivil havacılığa dair her bir ülkeyle yapılan
anlaşma devletimizin ve milletimizin şiar edindiği
İstikbal göklerdedir. düsturunun eyleme dökülmüş şeklini
temsil edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; millî mücadele döneminde Kuvayımilliyeye destek
sağlayan Birinci Meclis Eskişehir Milletvekili Emin Beyin oğlu
ülkü eri Gün Sazak 1980 yılının 27 Mayısında şer
odakları tarafından evinin önünde suikasta uğrayarak şehit
edilmiştir. 27 Mayıs Ülkücü Şehitleri Anma Gününde, başta
cesaret timsali ve ahlak abidesi Gün Sazak olmak üzere, her biri vatan
sevdalısı olan Ruhi Kılıçkırandan Fırat
Yılmaz Çakıroğluna tüm ülkücü şehitlerimizi minnetle ve
rahmetle anıyor, sözlerime Niyazi Yıldırım
Gençosmanoğlunun şehit Bakanımız Gün Sazak Beyin
şahsında ülkü erlerine ithaf ettiği dizeleriyle son vermek
istiyorum:
Kurudu gözde pınarlar, canım içre
canım gitti / Devrildi iri çınarlar, nice gül fidanım gitti /
Bölünmesin diye millet, baki kalsın diye devlet / Dağlar gibi kemikle
et, seller gibi kanım gitti.
Milletin bekası için gencecik yaşta
ömürlerini veren şehitlerimize rahmet diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Sibel
ÖZDEMİR (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 85inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
193 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Oluç Bey, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Vanın Gürpınar ilçesinin Yurtbaşı köyüne
yapılmak istenen mermer ocağına ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, çok kısa bir konuya
değinmek istiyorum, biraz evvel yurttaşlardan bu konuda bir talep
geldi. Vanın Gürpınar ilçesinde Yurtbaşı köyünde bir
mermer ocağı yapımı meselesi var ve köylüler buna
karşı çok tepkili. Bu mermer ocağının
yapılmasını istemiyorlar ve -köyün içinde mermer ocağı
yani normalde belli bir uzaklıkta olması gerekirken yerleşim
alanının içinde- kendi yerleşim alanlarına sahip
çıkıyorlar. Dün maden ocağının yapılmak
istendiği yerde 25 ahır ve hayvan barınağı
yıkılmış ve köylülerin buna bir tepkisi olmuş. Bugün
oraya gitmişler ve engellemeye çalışmışlar bu maden
ocağının açılmasını ancak jandarmayla
karşı karşıya kalmışlar -aynen İkizderede
olduğu gibi- ve kurşun yağdırılmış
üstlerine; son derece rahatsız edici bir durum var. Ben bir kez daha
buradan Vanın Gürpınar İlçesi Yurtbaşı köyündeki
köylülerin bu talebini dile getirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Müteahhit
firmanın, esas itibarıyla Var. dediği ÇED raporunun sahte
olduğu ortaya çıkmış vaziyette ve 3 kilometre yerleşim
merkezinin dışında olması gerekirken köyün ortasında
yapılmak istenen bir mermer ocağından söz ediyoruz. Daha evvel
de bu denenmiş ama köylülerin şikâyeti üzerine durdurulmuş,
şimdi bir kez daha deneniyor. Hazine malı burası, kesinlikle
ocak kurulacak. diyor firma sahipleri ve insanlar yaşam
alanlarını savunuyorlar Van Gürpınar Yurtbaşında.
Bizler de onların bu tutumunu, yaşam alanlarını
savunmalarını çok doğru buluyoruz ve dayanışma içinde
olduğumuzu dile getiriyoruz. Köylülerin taleplerine kulak verilmelidir.
Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2029) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 193) (Devam)
BAŞKAN
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE HONDURAS CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
(1) 20 Nisan 2017 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Ulaştırma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir
İslam.
Buyurun Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öncelikle darbe
kurbanları olan merhum Başbakan Adnan Menderesi,
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorluyu ve Maliye
Bakanı Hasan Polatkanı rahmetle anıyorum. Geriye kalan sadece
darbe, idam ve utanç oldu; bundan ders çıkarmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, darbe
dediğimizde hak ve hukukun yerini gücün almasından, siyasetin
üzerindeki vesayetten ve atanmışların seçilmişlerin üzerine
çıkmasından bahsediyoruz. Peki, biz bugün bu hastalıklardan
kurtulduk mu? Hayır, kurtulmadık. Ancak, 21inci yüzyıla
girerken darbeler de şekil değiştirdi yani postallar
çıktı, yerini iskarpin aldı; atanmışların yerine
gücü hakkın ve hukukun üzerinde tutan seçilmişler getirildi ama en
önemlisi -bu yenidir arkadaşlar- siyasetçi, siyasetçi üzerinde vesayet
kurmaya çalıştı. Örnek mi? Örnek 28 Şubat ve 28
Şubattan bugüne uzanan çizgi.
Bakınız değerli
arkadaşlarım, Genel Başkanımız Sayın
Kılıçdaroğlu Çubukta bir şehit cenazesine gitti ve
dışarıdan gelen provokatörler saldırıya geçti, bunlar
hepinizin gözü önünde oldu ve Savunma Bakanı ve İçişleri
Bakanı da o ortamdaydı ama bu Bakanlar bakmakla yetinince oradaki
Emniyetin yüksek bürokratları da ancak bakmak durumunda kaldılar.
Çubuk olayını İçişleri Bakanı istihbar edemedi mi değerli
arkadaşlar? Eğer istihbar ettiyse neden önlem almadı? Eğer
önlem aldıysa neden anında olaylara müdahale etmedi? Güncel
iddiaları ben bir kenara bırakıyorum ama bu söylediklerimden, bu
saydıklarımdan bir tanesi dahi eksikse, şurada, Ankara'nın
banliyösü sayılabilecek Çubukta, güvenlikten sorumlu 2 Bakanın orada
olduğu bir ortamda bunlar meydana geliyorsa, ana muhalefet lideri
saldırıya uğrayabiliyorsa bu İçişleri
Bakanının zaten istifa etmesi gerekirdi; güncelden
bağımsız olarak bunları söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, 28 Şubat devam
ediyor mu? Evet, ediyor. Bakın, Sayın Akşener'i, İYİ
Parti Genel Başkanı Sayın Akşener'i o dönemde Çevik Bir
tehdit etmişti, bugün Sayın Cumhurbaşkanı tehdit ediyor ve
hatta diyor ki Daha neler olacak, göreceksin. Sayın
Cumhurbaşkanı, âdeta, 28 Şubatın bin yıl
süreceğini bir anlamda teyit ediyor.
Bugünün genel tablosu değerli
arkadaşlarım, siyasi parti liderleri ne yazık ki tehdit
altında veya cezaevindedir, yargı baskı altındadır,
hazinedeki ve Merkez Bankasındaki erimenin hesabı verilmemiştir,
yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar zirve yapmıştır. İşte
bu ortama darbe ortamı dememek için daha ne eklersiniz sadece bunu merak
ediyorum.
Bir de KHKler var değerli arkadaşlar.
KHKlerde 2 tane imza dikkati çekiyor, Başbakan Binali
Yıldırım, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.
Şimdi, bunlar neden önemli? Şunun için önemli: Bugünlerde halk içinde
dolaşın, sosyal medyaya şöyle bir girin, bu 2 isim
hakkındaki şayialar zirve yapıyor. Peki, hüküm verelim mi?
Hayır vermeyelim ama ortada bir şayia var. Peki, bu iddiaları
dikkate alalım mı? Çok değerli arkadaşlarım, ciddi bir
hata yapıyorsunuz, iddia ile müddeiyi ayırmak zorundasınız.
Size şurada akli yeterliliği olmayan birisi, bir çocuk, akli
melekelerini kaybetmiş veya sicili kabarık birisi Şu uçakta
bomba var. dese o uçağı kaldırır mısınız?
Eminim ki kaldırmazsınız. E peki, neden? Çünkü sonuçları
çok ciddi olabilir. E ben de diyorum ki, hakkında iddialar olan
insanı siz pilot koltuğuna oturtuyorsunuz, devletin pilot
koltuğuna oturtuyorsunuz ve uçuşa devam ettiriyorsunuz. Ben size
ortak olun demiyorum, dünür olun demiyorum, birlikte tatile çıkın
demiyorum, sadece iddiaları dikkate alın diyorum.
Değerli arkadaşlar, bu iddiaları
dikkate almak zorundasınız çünkü iddia içeriden geliyor
-iddianın ikinci önemli noktası da bu- yani Türk Hakanı ilan
ettiğiniz, en hayırsever iş adamı ilan ettiğiniz bir
kişi, bir kankanız, bizi tehdit eden birisi, size harçlık verdiğini
iddia eden birisinden geliyor. İşte, bu yüzden bu iddiaları
ciddiye almalı ve çürütmelisiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) Çok değerli
arkadaşlarım, evet, Sayın Süleyman Soylunun bu KHKlerde
imzası var. Milletvekilleri tehdit altında, Barış Atay
Kadıköyün en kalabalık caddelerinden birinde saldırıya
uğradı.
Silahla işim olmaz, güvenlik
açısından silah istedim, KHKli olmam gerekçesiyle reddetti.
Şahsi bir iş olarak gündeme getirmiyorum, belge olduğu için
gündeme getiriyorum ama aynı adama bakıyorsunuz,
kırmızı bültenle aradığı insana full pansiyon
koruma veriyor, jammer veriyor, arabasına da ışıldaklar takıyor.
İşte, ben, bu çelişkiden bahsediyorum. Süleyman Soylu
Soruşturun. diyor. Yahu, belinde silah, üstüne oturduğun
sandığı kim, nasıl soruştursun? İstifa et ki
soruşturalım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu.
Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası
anlaşmaları konuşuyoruz. Siz, uluslararası ticareti çok
yapıyorsunuz. Türkiye, özellikle son yıllarda, maalesef, ithal
ürünler cenneti oldu, her şeyi ithal ediyoruz. Ben de biraz
araştırdım. Neyi ithal ediyorsunuz? Türkiye 20 milyon ton
buğday üretiyor, siz 10 milyon ton ithalat yapıyorsunuz; yani
üretimin yarısı. Bu sene üretimde 5 milyon ton düşüş
olacak, siz eminim bunu ithalatla karşılayacaksınız, yani,
geçen seneki ithalat faturamız 2,5 milyar dolar idi, şimdi, herhalde
3 milyar doları geçer. Ya, 3 milyar dolar -üç kere sekiz yirmi dört-
destekleme bütçesinden fazla yani bir yılda 8 milyon çiftçiye
buzağı desteği, mazot desteği, gübre desteği, prim
desteği veriyorsunuz toplamda 22 milyar ama sadece Rus çiftçisine, Kanada
çiftçisine buğday ithalatı için 24 milyar vermeyi vallahi göze
alıyorsunuz. Bu sadece
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yanlışın
var.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Yanlış
değil, doğru. Yanlış değil, TÜİK rakamları
arkadaşlar. GTİP numarasını da verebilirim, girersiniz,
bakarsınız. Ayçiçeğinde 360 dolar dedik, bas bas
bağırdık, Üretelim artık, bir gün size vermeyecekler.
dedik, 760 dolardan satın alıyoruz. Ya, tedarikçiler, biz gümrük
vergilerini indirdikçe sürekli zam yapıyorlar. Yani, pandemi var, dünya o
kadar çok önlem aldı ki, bizim haricimizde, biz dünya ülkesi değil
miyiz? Niye önlem almıyoruz? Niye üretimi, üreticiyi destekleyici
politikaları gündeme getirmiyorsunuz? 11 defa yapılandırma
çıktı, o kadar yalvardık Ya, şu çiftçinin borcunu da
yapılandırın. dedik, biraz ucundan tuttunuz, o da eksik. Dün,
yine, Plan ve Bütçe Komisyonuna gittik, orada önerge verdik. Dedik ki: Bu
pandemi nedeniyle hacizler, icralar durdurulmuştu
Geçen kasım
ayında burada traktörleri göstermiştim, traktörler ve inekler,
inekleri de haczettiniz, traktörleri de haczettiniz. Aynı görüntüler
olacak, yanlış çıkartıyorsunuz bu yasayı. diye tekrar
söyledik. Şimdi, çiftçiler, bakın, yeniden yürümeye
hazırlanıyorlar, bunu söyleyeyim. Önümüzdeki hafta bu
yapılandırma geldiği zaman siz önleminizi buna göre alın,
onu tekrar düzgün bir hâle getirin. Yani, siz, dünyanın gerçeklerini
bilmiyorsunuz.
Bakın, Türkiye, üretebileceği bütün
ürünleri maalesef ithal ediyor. Soya üretebilir ama siz 2 milyar dolar
buluyorsunuz, soya için ithalat yapıyorsunuz, hem de GDOlu. Türkiye, arpa
üretebilir ama siz arpayı dışarıdan satın
alıyorsunuz. Neden bunu yapıyorsunuz? Bu sene arpalar çok kötü
durumda. Geçen hafta Genel Başkanımız bizleri görevlendirdi, ben
Şanlıurfaya gittim, Mardine gittim, Diyarbakıra gittim.
İnanın kahverengi bir kuraklık tablosu var. Kahverengi
değil, siyah; ürün yok. Çiftçi Ya, biçerdöverin parasını
veremeyeceğim, bari tohumluğun parasını kurtarabilsem.
diyor.
Şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Genel
Başkanınız çıkıyor, açıklama yapıyor:
Çiftçinin borçlarını erteleyeceğiz. Arkadaşlar, yetmez.
Bu çiftçi çiftçilik yapmayacak mı? Mazot, gübre, ilaç, tohumluk almayacak
mı? Nasıl alacak? Hangi parayla alacak? Hangi borçla alacak? Siz,
borçlarını yapılandırmıyorsunuz, işi de
inanın bilmiyorsunuz ya da çok iyi biliyorsunuz. Neden?
Başkalarına para kazandırmak için. Bakın, ithalat
politikanız yemde 4,5 milyar dolara ulaştı. Yani yem bile
Yem
hammaddelerini yani buğdayı, arpayı, soyayı,
mısırı, küspeleri, melası bile ithal ediyoruz;
yazıktır arkadaşlar, günahtır yani.
Yem kaç para oldu biliyor musunuz? Bir çuval yem 160
lira oldu. Hep sizi eleştiriyorduk, 1 litre süt satarak 1 kilogram yem
alamıyor. diyorduk, şimdi, 1 kilogramı geçtik, 900 grama
düştü arkadaşlar. Yani siz hayvancılığı bitirmek
üzere mi geldiniz? Üretimi bitirmek üzere mi geldiniz? Yoksa bu
uluslararası anlaşmaları siz yani ithalat olarak mı
anlıyorsunuz? Sizin defterinizde hiç ihracat yok mu, üretim yok mu,
destekleme yok mu? Ben bunu anlamakta inanın güçlük çekiyorum. Neden
üreticiye gelince iyi bir destek vermiyorsunuz?
Şimdi, şu anda, Türkiye'nin bütün
bölgeleri inanın yanıyor. Bakın, benden önce bizim partili
konuşmacılarımızın her biri kendi bölgelerinden
örnekler verdi; ya cevizlerde sorun var ya kayısılarda sorun var ya
buğdayda sorun var ya arpada sorun var ya da samanda sorun var. Sizinle
sonra
Söylüyoruz, Biz saman ithal etmiyoruz. diyorsunuz. Ya, biz sizin
samanları Edirnedeki tren garında yakalıyoruz, fotoğraflarını
çekiyoruz, videolarını çekiyoruz, belgeliyoruz, hâlâ yok diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) Arkadaşlar,
buğday ekilmezse, arpa ekilmezse saman da olmaz; kırmızı
mercimek ekilmezse onun samanı da olmaz; yonca sulanmazsa, mısır
sulanmazsa bundan silaj da olmaz. Siz GAP projesi kırk altı yıl
önce büyük bir seferberlikle başladı. diyorsunuz ama son on sekiz
yılda bir tane çivi çakmadınız. Ya, tarlaların
yanından su geçiyor, kanal yok, suyu aktaramıyorlar; sonra yer
altına iniyorlar, 500 metreye iniyorlar. Ben size elektrik
faturalarını göstersem, dekardan ton alsa çiftçi -ton, ton, ton
almıyoruz buğdaydan, 500 kilogram, 600 kilogram- o elektrik
faturalarını ödeyemez. Hiç mi vicdanınız
sızlamıyor? Birazcık takip edin, bizim fikirlerimizden biraz
yararlandırın; ya, şu çiftçinin borcunu
yapılandırın, kamucu politikalar izleyin. Yani, Toprak
Mahsulleri Ofisi, orada ne yazıyor: Ofis çiftçinin kara gün dostudur.
Nerede Ofis? 2.250 lira fiyat açıklıyor, piyasada 2.500 lira; ya, siz
takip etmiyor musunuz? Arpayı 1.750 lira açıkladınız, gidin
Mardin Kızıltepedeki ticaret borsasında 2.700 lira, yani bin
lira fazlaya arpa satılıyor, birazcık bu gerçekleri görün.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ankara Milletvekili Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce üzücü bir haber aldım. Benim de ilk
gençlik yıllarımda görev yaptığım Ankara Eğitim
ve Araştırma Hastanesinde, Ertan İskender isimli
meslektaşım, poliklinikte görev başında bıçaklı
saldırıya uğramış. Kendisine geçmiş olsun diyorum
ama yüce Meclisi, sağlıkçılarımızın
beklediği, talep ettiği, özlediği sağlıkta şiddet
yasasını geçirmek üzere göreve davet ediyorum. Yeter artık!
Sağlıkçıları alkışlamaktan öte bir şeyler
yapmamız lazım.
Değerli arkadaşlar, pandemi döneminde
Sağlık Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı
bir şeyler yapmaya çalıştı, biz de takip ettik ama nereye
baksak, nereye elimizi atsak skandallarla karşılaştık.
Bugün de size başka bir skandaldan bahsedeceğim. Pandemi başladığında
bütün dünya ilaç araştırdı Acaba nasıl bu
hastalığı yeneriz? diye. Fransız bir doktor, 300
hastalık bir seride klorokinin iyi olabileceğini söyledi, dünya
denedi, iki ayda vazgeçti, iki ayda vazgeçti ama biz devam ettik. 2020nin
Mayısında Fransa bu ilaçtan vazgeçti, Amerikan FDA Bu ilacı
kullanmayın." dedi. Dünya Sağlık Örgütü rehberinden
çıkardı, dünya vazgeçti ama siz vazgeçmediniz. Biz bekledik Ya,
acaba bir bildikleri mi var? dedik. Sorduk, yok. Yayın var mı? Yok.
Hangi başarıyı elde ettiniz? Yok. Hastaları takip ettiniz
mi? Yok. Ama kullanmaya devam ettiniz. Öyle bir ilaç ki, takip etmediğiniz
için bilmiyorsunuz, kalpte ritim bozukluğu yapar, kalp krizi yapar,
öldürür. Kaç kişinin öldüğünü dahi bilecek durumda değilsiniz.
Niye? Çünkü, bu ilacı filyasyon ekipleri götürdü, verdi. Filyasyon
ekiplerinin çoğunda hekim bile yok, kaldı ki olsa ne olacak. Yani
Türkiyede milyonlarca insanımıza, on milyonlarca doz klorokin
verdiniz ve aslında bir toplum sağlığı suçu
işlediniz. Devam ediyorum, bütün dünyanın bir yıl önce terk
ettiği ilacı siz daha yirmi gün önce rehberden
çıkardınız. Bizim aylardır söylediğimizi nihayet
duydunuz.
Skandallarınız bununla bitmiyor. Bir de favipiravir
ilacı var, Japon ilacı. Japonyada kullanılmıyor,
dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılmıyor, Amerikada, Avrupada
kullanılmıyor, Türkiyede çatır çatır
kullanılıyor. Niye? Soruyoruz, cevap yok. Hangi bilimsel
yayınla siz bunun etkinliğini buldunuz? diyoruz, cevap yok ama
kullanıyorlar. Peki, bunu bir tek ben mi biliyorum? Hayır. Bir tek
biz mi söylüyoruz? Hayır. Türkiyedeki bütün bilim insanları bunu
söylüyor, duymuyorsunuz. Peki, şu aklınıza gelebilir
Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu sizden daha mı
aciz, bilmiyor mu, niye yapıyor bunu? diye. Değerli arkadaşlar,
bir defa Bilim Kurulu sizin ağzınızın içine bakıyor. Ama
Bilim Kurulunda bu ilaçların kullanımına karşı
çıkan hocalarımızın olduğunu ben biliyorum ama Bilim
Kurulunun ne dediği sizin umurunuzda değil ki, sizin başka
dertleriniz var. 2 tane temel derdiniz var bu konuda. Birincisi, ilaç
firmalarıyla yaptığınız anlaşmalar çünkü
Sayın Bakanın yaptığı açıklamalar var ta aylar
öncesinden Milyonlarca kutu doz depolarımızda duruyor. diye.
Aldınız, birilerini zengin ettiniz ve bunu tükettiriyorsunuz Türk
milletine. Bakın, 5 milyonun üzerinde hastamız var, 5-10 milyon
kutunun üzerinde ilaç harcadınız demektir. Bu, milyarlarca
liralık, milyarlarca dolarlık bir masraf anlamına da geliyor ve
rant anlamına geliyor.
İkincisi ve daha önemlisi arkadaşlar, bunu
bir politik tercih olarak yaptınız. İlaçların etkisiz
olduğunu siz de biliyordunuz ama evinde kaderine terk ettiğiniz
hastalara, insanlarımıza Evet, biz size ekmek vermiyoruz,
işinizi kaybettiniz, size doğru dürüst bir yardımda bulunmuyoruz
ama devletiniz size ilaç getiriyor. dediniz ve bunu bir politik tercih olarak
kullandınız ama halkın sağlığıyla
oynadınız ve önemli bir skandala daha imza atmış oldunuz.
Diğer bir sebep arkadaşlar,
başarılı görüneceksiniz diye, hastalar evde kalsın diye
yaptınız bunu. Al şu ilaçları. Ya sen doktor musun?
Veren değil. Peki, benim hastalığımı biliyor musun? O
da değil. Peki, benim kalp hastalığım olduğunu
biliyor musun? O da değil. Peki, beni sonra gelip soracak
mısın; benim kalp ritmime bakacak mısın, EKGmi çekecek
misin? O da değil. Peki, ben kalpten ölürsem kayıtlara alacak
mısın? O da yok. Ee? Sen bu ilaçları kullan. Hem de günde 4
tane klorokin kullan, 8 tane favipiravir kullan. Peki, bunu dünya
kullanmıyor, biz niye kullanıyoruz? Çünkü siz politika yapmak için,
pandemiden rant elde etmek için, siyasi rant için halkın sağlığıyla
oynadınız. Bu halka karşı suç işlediniz ve suçlusunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MURAT EMİR (Devamla) Sayın Başkan,
toparlıyorum.
Sağlık Bakanlığı ilk günden
itibaren sadece bir şeyle övündü, Biz filyasyon ekiplerimizi kurduk,
vatandaşımızın evine kadar gidiyoruz ve ona
ilacını veriyoruz. dedi, bununla övündü. Şimdi, klorokin
rehberden çıktı yani dünyanın geçen yıl
yaptığını bir yıl gecikmeyle yaptınız ama
favipiraviri de çıkartacaksınız. Peki, o zaman ne kalacak elinizde?
1,5 yıldır filyasyon ekiplerinin boşu boşuna evlere
gittiği ve on milyonlarca doz ilacı boşu boşuna ve her
türlü tehlikesine rağmen vatandaşımıza içirdiği ortaya
çıkacak ve bu da sizin rezaletlerinizden sadece birisi olacak. Sadece bu
olmasın diye favipiravir vermeye devam ediyorsunuz. Buradan
Sağlık Bakanlığına çağrım: Artık
halkın sağlığıyla oynamayın, aklın ve
bilimin sözünü dinleyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Bursa Milletvekili Erkan Aydına ait.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Uluslararası anlaşmalarla ilgili söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu yurt dışı
anlaşmalar deyince, son günlerde de yurt dışı
ilişkilere bakınca akla çeşitli ülkeler geliyor. Bunların
içinde de Venezuela
Malumunuz, Venezueladan peynir ithalatında
gümrüğü sıfırladı Sayın Hükûmetimiz. Memlekette 190
çeşit peynir üretilirken ta dünyanın öbür tarafından birileri
peynir alsın getirsin diye gümrük sıfırlandı. Daha sonra
Bakan açıklama yaptı 1 gram bile peynir ithal etmedik. dedi.
Ardından eski başbakanlardan birinin oğlu araştırma
yapmak, fırsatlara bakmak için Venezuelaya gitmiş, Türkiyede test
yapılamazken, kit bulunamazken oralara test kiti götürmüş, oralarda
birtakım ticari faaliyetlerde bulunmuş. Peki, bütün bunlar olurken,
insanımız gerçekten burada sağlıkla ilgili mücadele
ederken, bunlar yapılırken Sayın Cumhurbaşkanı ne
demiş? Dün daha, hemen şu ifadeye bakalım: Geçmişinden
bugüne hiçbir itham, iddia ortada bırakılmayacak, tüm yalanlar ortaya
dökülecektir. Türkiyenin demokratik bir hukuk devleti olduğundan hiç
kimsenin şüphesi olmasın. demiş. Gene hafızaları
şöyle bir tazeleyelim. 17-25 oldu, dolarlar, ayakkabı kutuları,
para sayma makineleri etrafa saçıldı, döküldü, herhangi biri
soruşturuldu mu? Buraya Meclise geldi, Yüce Divana gönderilsin. dendi,
iktidar milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. E, hani soruşturulacaktı?
Hiç kimsenin şüphesi olmayacaktı? Belediye başkanları
ağlaya ağlaya görevden alındı, belediye
başkanlarına el çektirildi, 750 milyon dolar Ankaranın
göbeğindeki dinozorlara harcandı, tüyü bitmemiş yetimin
hakkı buralarda birilerinin cebine konuldu. E, peki, bunlarla ilgili bir
soruşturma oldu mu? Ama Cumhurbaşkanı dün Bunların hepsi
tek tek soruşturulacak, kimsenin de şüphesi olmasın. diyor. Ya,
nasıl şüphemiz olmasın?
E, yine, Ticaret ve Sanayi Bakanı, kendi
Bakanlığına kocasının şirketinden fahiş
fiyatla dezenfektan aldı ve 9 küsur milyona yakın para ödendi,
bununla ilgili bir soruşturma oldu mu? Burada araştırma önergesi
verdik Gelin kardeşim, şunu bir araştıralım, bir
soruşturalım. dedik. Ne oldu? İktidar milletvekilleri hemen
devreye girdi Olmaz soruşturamazsınız. Ama
Cumhurbaşkanı dün dedi ki: Ya, kimsenin yanına kâr kalmayacak,
hepsini soruşturacağız, şüphe etmeyin.
E, peki, şimdi 83 milyona soralım: On
dokuz yıl boyunca bütün bunlar oldu belediyelerinde,
bakanlıklarında, devletin bütün kurumlarında; herhangi bir ceza
alan oldu mu? Bırakın cezayı, ödüllendirildiler. Yurt
dışında Avrupanın en güzel kentlerine büyükelçi olarak
atandılar. Soruşturmayı geçtik, yapanın yanına kâr
kaldığı gibi bir de ödül aldı. Ondan sonra da
Geleceğiz, ülkede bunların hepsi yapılacak. dendi. Dönemin
Başbakanı Siyasi etik yasası çıkartayım. dedi, cevap
yine Cumhurbaşkanından geldi, Siyaset yapacak il, ilçe
başkanı bulamayız. dedi yani bunun cevabını da herkes
gördü ama Şüphe etmeyin, bunlar soruşturulacak. diyor.
Bakın, Cumhurbaşkanlığına
bağlı Devlet Denetleme Kurulu var. Bu kurul Sayın Demirel
zamanında çalıştı, Özal zamanında
çalıştı, Ahmet Necdet Sezer zamanında çalıştı,
Abdullah Gül zamanında çalıştı. Ne zamandır
çalışmıyor? Tek adam rejimine geçtiğimizden beri
çalışmıyor, yasayla, kararnameyle orada duruyor ve her şeyi
denetleme yetkisi var. E, çalıştırın arkadaş! Mecliste
Yüce Divana götürmüyorsunuz, araştırmıyorsunuz, soruşturmuyorsunuz.
Ee, orada bir Devlet Denetleme Kurulu var, Cumhurbaşkanlığı
Devlet Denetleme Kurulu, onu işletin. Olmaz. Ama iş hamasete
gelince Kimsenin şüphesi olmasın, bütün bunlar yanına kâr
kalmayacak. diye hamaset yapılıyor ve bunlar olurken ne oluyor
biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Moda deyimiyle kimin kime
çöktüğü belli olmuyor. Yandaş iş adamı otoyolda köprülere
çöküyor. Yabancı şirketler maden açma adı altında
Türkiyenin en verimli arazilerine çöküyor. Mafya marinaya çöküyor. Devlet
yüksek vergilerle halkın tepesine çöküyor. Filler tepişiyor,
aşağıda çimenler eziliyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 128 sende demek
ki.
ERKAN AYDIN (Devamla) 128 milyarın nerede
olduğunu da bilen yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AYDIN (Devamla) Ve bütün bunlar olurken olan
halka oluyor. Son bir yılda 2 milyon 300 bin kişi daha kredi
batağına giriyor. toplam 34,5 milyon kişi kredi borcu içerisinde
yani ülkenin nüfusunun yarısından fazlası kredi
batağına girmiş durumda. Toplam borç 900 milyar TL. Açlık
sınırı 2.825 lira. Yoksulluk sınırı 9.300 lira
ama iktidara geldiğiniz zaman Hiç şüpheniz olmasın, her
şeyi biz soruşturacağız. On dokuz yılda hiçbir
şeyi soruşturmamış iktidar, Siz bize güvenin, durmak yok,
yola devam. diyor.
Biz de buradan bir kez daha soruyoruz Sayın
Grup Başkan Vekilimizin hatırlatmasıyla: 128 milyar dolar
nerede, 10 bin dolar parayı kim alıyor diyor ve bunu yüce
milletimizin vicdanlarına sevk ediyor, saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamayı İç Tüzükün 145'inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
3üncü sırada yer alan, Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Maliye
Bakanlığı Arasında Gümrük Konularında İş
Birliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Arasında
Gümrük Konularında İş Birliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2497) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 201) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon raporu 201 sıra sayıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, şahsı adına
söz isteyen Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti
Maliye Bakanlığı Arasında Gümrük Konularında
İş Birliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Vietnam, Güneydoğu Asyada Çinhindi
Yarımadasının doğusunda yer alan bir ülkedir. Uzun, dar
bir kara parçası üzerinde yer alan Vietnamın kuzeyinde Çin,
batısında Kamboçya ile Laos, güneyinde ve doğusunda Güney Çin
Denizi yer alır. Vietnamın nüfusu 2020 yılında
yapılan sayıma göre 98 milyon kişiye
ulaşmıştır ve dünya nüfus sıralamasında 15inci sırada
bulunmaktadır.
Türkiye ile Vietnam arasındaki diplomatik
ilişkiler 1978 yılında kurulmuştur. İkili
ilişkiler, başta ekonomi ve ticaret olmak üzere her alanda
gelişme kaydetmektedir. Türkiye ile Vietnam arasındaki iş
birliğinin yasal zemininin tamamlanması yönündeki çalışmalar
çerçevesinde, Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunması Anlaşması ile Çifte Vergilendirmenin
Önlenmesi Anlaşması 2014 yılında; Hava Ulaştırma
Anlaşması ve Denizcilik Anlaşması ise 2015
yılında imzalanmıştır. Vietnamla ikili ilişkiler
coğrafi uzaklığa rağmen son yıllarda yoğun
diplomatik süreçle canlılık ve ivme kazanmıştır.
Vietnam ekonomisi, iş gücünde nispeten ucuz, yatırım üssü olarak
elverişli, üretimde zengin özelliklere sahip bir ülkedir. 2019
yılında ihracatımız 352 milyon dolar, ithalatımız
ise 1,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Hâlihazırda Türk
firmalarının bu ülkedeki yatırımları toplamda 15
milyon dolara ulaşmıştır.
2018 yılında Vietnam'da meydana gelen
doğal afetlere ve Damrey Tayfununun yol açtığı beşerî
ve maddi kayıplara karşı destek olmak amacıyla insani
yardım katkımız Birleşmiş Milletler Hanoi Ofisi
vasıtasıyla iletilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti özellikle küresel bir
tehdit olan Covid-19 salgını döneminde büyük ihtiyaç hâline gelen
sağlık yardımlarını çeşitli ülkelere ileterek
küresel anlamda anlamlı, insani bir hizmete önderlik etmiştir. Bu
yaklaşım diğer ülkelerle yakınlaşma ortamı
sağlayarak insani ve ticari ilişkiler açısından da önemli
bir zemin hazırlamıştır. Covid-19 testleri de yardım
olarak yurt dışına gönderilen ürünler arasında yer
almaktadır. Ulaşılan resmî belgelere göre bugüne kadar
Sırbistan'a 1.500 ve İran'a bin adet test gönderildi.
Sağlık Bakanlığı ayrıca talep doğrultusunda
Amerika Birleşik Devletleri'ne de 500 bin testin
satıldığını belirtti. İngiltere, İtalya, İspanya
gibi önemli müttefiklerimizin de aralarında bulunduğu toplam 34
ülkeye tıbbi ekipman desteğinde bulunduk. Bu yardımlar bizi
dünyada en çok yardım yapan 3üncü ülke konumuna taşıdı.
Türkiye Cumhuriyeti bu yardımlarla küresel
alanda olumlu ve örnek bir algı oluşturmuştur. Türkiye'nin pandemi
sürecinde diğer ülkelere verdiği insani destek ve gönderdiği
yardımlar uluslararası güç kavramı tanımına yeni bir
bakış açısı getirmiştir. Uluslararası politika
analizlerinde ve uluslararası ilişkiler teorilerinde sıkça
başvurulan en temel açıklayıcı kavram güçtür. Geniş
bir yelpazeye yayılan teorik yaklaşımlar,
açıklamalarında bu kavrama merkezî bir önem atfetmektedir. Genellikle
yüzeysel bir şekilde realist yaklaşımla
özdeşleştirilen güç kavramı aslında idealist
yaklaşımlarda da önemli bir yer tutar. İdealist
yaklaşımda uluslararası ilişkilerde gücün önemini kabul
ederken güç maddelerinin savaş dışı ve özellikle ekonomik
yöntemlerle yürütülebileceğini savunur.
Uluslararası ilişkiler açısından
son derece önemli bir kavram olmasına rağmen güç konusunda
yapılan çalışmalar bu kavramın anlamını net
olarak ortaya koymayı başaramamıştır. Güç
kavramını anlamaya çalışırken uluslararası
ilişkiler alanı dışında sosyoloji, siyaset bilimi ve
psikoloji gibi alanlarda yapılmış çalışmalara
başvurmanın da önemi açıktır.
Güç kavramının tanımlanmasına
ilişkin iki temel zorluktan söz edilebilir: Birincisi, güç
kavramının geniş kapsamı ve belirsiz niteliğinin
tanımlamalarda çok sayıda unsurun dikkate alınmasını
zorunlu kılmasıyla ilgilidir. Bir ülkenin sahip olduğu nitelik
ve niceliğe ilişkin hemen hemen her şey gücün tanımına
girmektedir. Üstelik eğitimin ve diplomasinin kalitesi gibi bazı
unsurların güce nasıl dönüştüğünün somut bir şekilde açıklanması
da kolay değildir, bu da gücü daha belirsiz ve tanımlanması zor
hâle getirmektedir. Tüm bunlara ek olarak, gücün unsurlarının elde
bulundurulmasının güçlü olmak anlamına gelmediği de
açıktır.
Uluslararası hukuk kurallarının ve
iletişim teknolojilerinin bugünkü kadar gelişmediği dönemlerde
askerî unsurlar gücün ana içeriğini oluştururken bugün diplomasinin
kalitesine ek olarak bilgi kaynakları ve iletişim süreçleri
üzerindeki kontrol gücün temel niteliğini oluşturmaktadır.
Küreselleşmeyle birlikte ekonomik ilişkilerin ön plana
çıkması askerî güç ve resmî ilişkilerin
ağırlığını kaybetmesine, onların yerine
ekonomik unsurlar ve devlet dışı aktörlerin ön plana
çıkmasına neden olmaktadır. Ekonomik unsurların ön plana
çıkmasıyla birlikte örneğin hiçbir ülkeye
bağlılık hissetmeyen çok uluslu şirketlerin gücünün de
tanımlamalara dâhil edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, zaman
içerisinde uluslararası ilişkiler gibi güç kavramı da evrim
geçirmekte, onu tanımlayan unsurlar değişmektedir.
Egemenlik ilkesi gereği her devlet
başına buyruktur. Hiçbir devletin başka bir devlete ne
yapacağını söyleme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle
de beklenmedik sonuçlar her zaman mümkündür, süper güçler de dâhil olmak üzere
bütün aktörler kontrol edemedikleri pek çok gelişme ve belirsizlikler
karşısında politika üretmektedir. Dolayısıyla, gücün
doğasını anlayabilmek için onun çok boyutlu niteliğini ve
bu boyutların eş anlamlı olarak var olabileceğini dikkate
almak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti coğrafi konumdan kaynaklı olarak
askerî gücünü her zaman ön planda tutmak zorunda kalsa da özellikle
yaşadığımız küresel tehdit olan pandemi sürecindeki
yaklaşımı onun insani gücünü de görünür
kılmıştır. Türkiyenin güç noktasında
uluslararası mesajı: Dünya 5ten büyüktür.
21inci yüzyıl, dünyanın artık zorba
ve sömürü mantığıyla hareket eden ülkelerin değil, insan
merkezli, adalet ve merhamet duygusuyla hareket eden devletlerin
yüzyılı olacaktır. Bu ideallerin, bu duyguların dünyadaki
en önemli temsilcisi de Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Dünyada
aşı adaletsizliğinin konuşulduğu ve Dünya
Sağlık Örgütü tarafından da en büyük tehdit olarak dile
getirildiği bugünlerde ülkemizin insan odaklı duruşu ve
yaptığı aşı yardımları küresel gücü elinde
bulundurduğunu düşünen ülkelere örnek olmuştur. Sermayesi insan
olan toplumda gönüllere hitap etmenin gücünü akılda tutmanın önemini
vurgulamak istiyorum. Bu vesileyle, Vietnam Sosyalist Cumhuriyetiyle
yapılacak anlaşmanın her ülke için de hayırlı
olmasını diliyorum.
Bugün Bedeli ölüm de olsa devlet hizmeti nasıl
yapılır?ın örneği, ülkücü, milliyetçi hareketin duayeni
Gümrük ve Tekel eski Bakanımız Gün Sazakın 27 Mayıs
1980de uğradığı suikast sonucu şehit edilişinin
41inci yıl dönümü. Başta merhum Gün Sazak Beyi ve tüm ülkücü
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Merhum Gün Sazakın
soyguncuya göz açtırmayan, kaçakçıyı affetmeyen, sahtekârın
yakasına yapışan cesur ve faziletli duruşunu devam ettirmek
bizim için de kaçınılmaz bir görev olacaktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP,
AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANLIĞI İLE VİETNAM SOSYALİST CUMHURİYETİ
MALİYE BAKANLIĞI ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞ
BİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 23
Ağustos 2017 tarihinde Hanoide imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Maliye
Bakanlığı Arasında Gümrük Konularında İş
Birliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen İzmir Milletvekili Mahir Polat.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHİR POLAT (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Maliye
Bakanlığı Arasında Gümrük Konularında İş
Birliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifiyle ilgili söz almış bulunmaktayım, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu anlaşmanın belki en önemli
maddelerinden bir tanesi; silah, tarihî eser, uyuşturucu madde
kaçakçılığının, yasa dışı ticaretin
önlenmesi, bununla ilgili bilgi paylaşımı,
karşılıklı teknik paylaşımlar ve
karşılıklı memur eğitimleri gibi amaçlarla
yapılmış bu anlaşma. Fakat bu anlaşma 2017 yılında
protokole bağlanmış, bugün, dört sene sonra
karşımıza geliyor. Türkiye'ye yönelik kaçakçılık ve
uyuşturucu söylemlerinin geliştiği bugünlerde dört sene sonra
gelen bir kanun teklifinin neden geldiğini sormamak mümkün değil.
Dört sene içerisinde böyle bir kaçakçılık olsaydı bunun faili
kim olacaktı? Kim, kime hesap verecekti?
Evet, Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü ve
uluslararası topluma entegrasyonu açısından bu tip yasalar
önemli, bu tip anlaşmalar önemli. Keşke biz Venezuela ve
Kolombiyayla da bu çerçeve anlaşmalarını yapabilseydik.
Şimdi, ikili anlaşmamız bunlarla olmuş olsaydı,
Türkiye limanlarına doğru hareket ettiği için yakalanan
uyuşturucuların hangi vasıtalarla, kimin adına, hangi
tarife pozisyonlarıyla ithal edileceğini hep beraber
öğrenmiş olurduk.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti
bugüne kadar toplam 5 tane kaçakçılık yasası yapmış.
1932de en uzun vadeli kaçakçılık yasasını
yapmıştır, 1918 sayılı Yasa. Sonra, AKP hükûmetleri
sırasında 2 yasa yapılmış; bir tanesinin ömrü üç
yıl sürmüş, bir tanesi de -bugün yürürlükte- 2007de yürürlüğe
giren 5607 sayılı Yasa. 1918 sayılı Yasanın 29uncu
maddesi -hiç dokunmadan okuyorum- Kaçakçılık suçunun devletin siyasi
veya mali veya iktisadi veya askerî veya idari güvenliğini bozacak
nitelikte olması hâlinde fail yirmi seneden aşağı olmamak
kaydıyla ağır hapis cezası... Peki, sizin son
yaptığınız, yürürlükte olan 5607 sayılı
Yasanın Nitelikli haller başlığı altındaki
4üncü maddesinin (7)nci bendinde ne der: Kaçakçılık suçunun
konusunu oluşturan eşyanın, Devletin siyasî, iktisadî veya
askerî güvenliğini bozacak ya da çevre veya toplum
sağlığını tehdit edecek nitelikte olması halinde,
alt sınır on yıldan az olamaz. Siz bunu on yıla
düşürürseniz, İnfaz Yasasındaki değişikliklerle
birlikte, ceza yasalarındaki kaçakçılık olaylarıyla ilgili
caydırıcılık ortadan kalkmış olur; bugün Türkiye,
adı çokça konuşulan uyuşturucu kaçakçılığı
cenneti hâline döner.
Değerli arkadaşlar,
kaçakçılığın önlenmesi ve dış ticaretin
yönlendirilmesi, düzen içinde götürülmesiyle ilgili görevlilerimiz gümrük
görevlilerimizdir. Her fırsatta gümrük görevlilerini yerden yere vururuz
fakat gümrük görevlilerinin, memurlarının sorunlarını kimse
bilmez. Herkesin alın terine saygı duyarız, herkes emeğinin
karşılığını almalı fakat gümrük
memurları vasıfsız bir işçi statüsünden daha az maaş
alırlar. Örneğin, 9/1den düz başlayan bir gümrük memurunun
aylık ücreti 2.767 liradır. Yine aynı dereceden başlayan
bir gümrük muayene memuru -ki bunlar sistemin baraj kapaklarıdır-
2.813 lira alır. Kaçakçılığın önlenmesi, men ve
takibinden sorumlu muhafaza memurlarıysa 3.129 lirayla başlarlar. Bir
gümrük müdürü ise, koca gümrük müdürü 4.852 lira maaş alır. Gelin,
gümrük memurlarının maaşlarını hak ettikleri sosyal ve
ekonomik prestiji kazandıracak şekilde düzenleyelim ve gümrük
memurlarının emeklilikte rahat edebilmesi için aldıkları
mesailerin de emekli keseneğine eklenmesini sağlayalım, 3600 ek
göstergeyi de onlar için verelim.
Değerli arkadaşlar, benim seçim bölgem
İzmirde bulunan Dikilide ve Ayvalıkta küresel iklim krizinden
kaynaklı fırtına ve deniz taşkınları sonucu bir
felaket yaşandı. Buradan bu felaketi yaşayan herkese geçmiş
olsun diyorum.
Dikili gibi sahil beldeleri emekli insanların
-hayal kurdukları- balıkçılık yapacakları, küçük
teknelerle balıkçılık yaptığı yerlerdir.
Buralarda insanlar evlerine ekmek götürmenin derdindedir. 21 Mayısta
yaşanan felakette Dikilide sadece 27 adet tekne batmış, 18 adet
tekne de kullanılamaz hâle gelmiştir. Devletin bununla ilgili hiçbir
yardım faaliyeti yoktur, Dikili Belediyemiz koşarak onların
enkazlarının kurtarılmasına, bazılarının da
çekilmesine destek vermiştir. Dikilide yıllardır sürüp giden
bir balıkçı barınağı yapılmasıyla ilgili bir
çalışma var. Ha etüt çalışması yapıldı, ha
jeolojik etüt çalışması yapıldı, yer teslimi
yapılıyor." diye oyalanan bir balıkçı
barınağı sorunumuz var. Buradan seslenmek istiyorum Hükûmete,
Bakanlığa: Eğer gücünüz yetmiyorsa, eğer iradeniz yoksa
aslan gibi Dikili Belediyemiz var, yanında da İzmir Büyükşehir
Belediyemiz var. Verin yetkiyi, biz bunu en kısa sürede gerçekleştireceğiz
diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya
konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sizlerin de
bildiği gibi, on gündür Karadeniz Bölgesinde, Trabzonda, Giresunda,
Rizede, Artvinde ve kısmen Ordu ilimizde çay hasadı
yapılıyor. Yaklaşık 200 bin aile bu saydığım
illerimizde çay kesiyor fakat ortada çok ciddi sıkıntılar var
tabii, her sezon olduğu gibi, bu çay sezonu da çok ciddi
sıkıntılarla başladı. Bakın, bundan üç beş
gün önceydi yanılmıyorsam, Sayın Cumhurbaşkanı 2021
yılı yaş çay fiyatını 3 lira 87 kuruş artı
13 kuruş da desteklemeyle beraber 4 lira olarak açıkladı. Tabii
Fiyat yeterli mi, yetersiz mi? bu ayrı bir tartışma konusu.
Üreticilerin büyük bir kısmı bu açıklanan fiyatın
beklentileri karşılamadığını söylediler çünkü
artan maliyetleri, girdileri hesap ettiğimiz zaman gerçekten de bu
açıklanan fiyatın yeterli olduğunu söylemek mümkün değil
fakat ortada daha vahim bir durum var ve o vahim durumun bugün Hopada maalesef
sıkıntısını da yaşadık.
Bakın, arkadaşlar, daha on gün önce
desteklemeyle birlikte 4 lira olarak açıklanan çay fiyatı bugün
maalesef 2 lira 70 kuruşlara kadar düştü, 2 lira 70 kuruştan
bahsediyorum. Üreticilerin telefonlarına özel sektör firmaları
tarafından mesajlar atılıyor Çayınızı bize
getirirseniz şu fiyata alırız. deniliyor ve vadeli ödemelerle
beraber. Peki, bunun sebebi ne? Daha üç beş gün önce 4 lira olarak açıklanan
çayımız neden 2 lira 70 kuruşa düştü? Yüz binlerce
insanın ekmeği dediğimiz çayımızın fiyatı
neden bu kadar düştü?
Arkadaşlar, çayda maalesef ÇAYKUR
tarafından uygulanan kota ve kontenjan uygulamaları var. 1 dönüm
çaylıktan ortalama 1.000-1.200 kilogram çay alınabiliyor, ÇAYKUR
diyor ki: Ben bunun 600 kilogramını alırım, geri
kalanını ne yaparsan yap. ve Günlük 50 kilosunu alırım.
diyordu, sonra 20ye düşürdü, şimdi 15 kilograma düşürdü yani 1
dönüm çaylığınızdan kestiğiniz çayın sadece 15
kilogramını ÇAYKUR alıyor. Geri kalanını üretici ne
yapsın? Kesilen çay saklanmaz, mecburen yok pahasına elinden
çıkarıp özel sektöre satmak durumunda kalıyor. Bunu fırsata
çeviren özel sektör de 4 lira olarak açıklanan çayı maalesef 2 lira
70 kuruşa alıyor.
Bakın, arkadaşlar, Sayın Erdoğan
2002 yılında Rizede -daha Cumhurbaşkanı olmamış,
Başbakan olmamış- diyor ki: Allahın otunda kota mı
olur? Biz hükûmet olduğumuzda kota ve kontenjanı
kaldıracağız. Ama aradan on dokuz yıl geçiyor, Sayın
Erdoğan ve partisi on dokuz yıldır iktidarda ama bugün kota ve
kontenjan yüzünden insanlar mağdur edilmeye devam ediliyor hatta bugün
Hopada kadınıyla erkeğiyle, genciyle çocuğuyla 47
vatandaşımız Kotalar artırılsın. dediği
için gözaltına alındı; böyle bir Türkiye'de yaşıyoruz.
Aradan on dokuz yıl geçmiş, verilen sözler maalesef yerine
getirilmemiş ve ayrıca arkadaşlar, Karadenizde çay, sadece çay
değildir ve Sayın Erdoğanın dediği gibi de çay ot
değildir. Karadenizde çay milyonlarca insanın ekmeğidir,
aşıdır, çocuğunun okul masrafıdır, evinin
geçimidir. Çay ot değildir; bunu da Sayın Erdoğanın
bilmesi, anlaması ve bu kıymetli ürüne, bu millî ürüne gereken
değeri, hassasiyeti göstermesi gerekiyor.
Bakın, arkadaşlar, biz bu mağduriyeti
öngördük; Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan, Sayın
Mehmet Bekaroğlu hatta Denizli Milletvekilimiz Genel Başkan
Yardımcımız Gülizar Biçer Karaca kanun teklifi verdi, dedik ki:
Bu mağduriyeti gidermemiz lazım. Bu fiyatlar vatandaşı
mağdur etmemeli, açıklanan fiyatın altında çay
alınmamalı piyasada. Bununla ilgili kanun teklifi verdik ama her
kanun teklifimizde olduğu gibi AKP ve MHP oylarıyla maalesef o kanun
teklifimiz de reddedildi ve bugün, reddedilmesinin
sıkıntılarını yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, iki gün önce Artvin
Kemalpaşada, daha sonra Hopada, daha sonra Rizede, Çayelinde,
Fındıklıda ve birçok ilçede birçok çay üreticisi eylemler
yapıyor, hak arama mücadelesi veriyor, ekmeklerine sahip çıkmaya
çalışıyor ama o insanlar, maalesef, coplarla yerlerde
sürüklenerek gözaltına alınıyor. Buradan, Meclisin kürsüsünden o
insanlara bir selam gönderiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına o
insanlara selam gönderiyorum ve o haklı mücadelelerinde yanlarında
olduğumuzu bilmelerini istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakınız, Sayın Genel
Başkanımız salı günü grup konuşmasında söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AHMET KAYA (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında, Millet İttifakının iktidarında çayda
taban fiyatı uygulamasına başlayacağız, açıklanan
taban fiyatın altında çay alınmasına müsaade
etmeyeceğiz. Kota ve kontenjan uygulamalarını
kaldıracağız, çay ithalatına son vereceğiz. Çay
üreticilerimizin bankalardan promosyon haklarını almalarını
sağlayacağız ve çayda gübre desteklerini
artıracağız diyorum, Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Uluslararası anlaşmaları ele
alıyoruz, ülkemizin dünyayla ilişkilerinin iyiye gitmesi için
birlikte uğraşıyoruz. Ancak dünyayla ilişkilerin
iyileşmesi için bu çıkardığınız anlaşmalar
yetmiyor, yetmeyecek. İşte, bakın, üyesi olduğumuz Avrupa
Konseyinden, Avrupa Parlamentosundan art arda olumsuz Türkiye raporları
geliyor. Bir dönem Türkiyenin AB üyelik sürecine alkışlarla, Türk
Bayraklarıyla Evet. diyen Avrupa Parlamentosu, şimdi Bu süreç
durmalı. diyor. Dünyadaki Türkiye algısının bu 180
derecelik değişimi üzerinde durmak, düşünmek zorundayız.
Türkiyeye karşı ön yargıları olabilir, nitekim var da ama
yeni değil, bizi alkışlarla davet ettikleri dönemde de
vardı. Peki, şimdi değişen ne? Yanıt için aynayı
kendimize çevirmemiz gerek.
İşte, Osman Kavalanın durumu. Bugün
tam bin üç yüz dört gündür tutuklu. Tahliye kararlarına rağmen
zindanın kapısına kilit üstüne kilit vuruluyor. Yargılama
değil, tragediaya dönüştü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Hak ihlali var. dedi ama dinleyen yok. Aynı şekilde, Selahattin
Demirtaş, Ayhan Bilgen, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve daha yüzlerce
seçilmiş milletvekili, belediye başkanı, Meclis üyesi
düşündüklerini ifade ettikleri için aylardır, yıllardır
zindanlarda. Televizyonlar karartılıyor; gazeteler, haber siteleri
sansürleniyor.
Bakın, İnsan Hakları Eylem Planı
yayınlıyorsunuz, içeriye ve dışarıya mesaj
veriyorsunuz, İfade özgürlüğünü genişleteceğiz.
Kişi özgürlüğü ve güvenliğini güçlendireceğiz. Nefret
söylemi ve ayrımcılıkla mücadele edeceğiz. diyorsunuz,
sonra da gidip muhalefet liderlerini, işte Sayın Akşeneri,
işte Sayın Kılıçdaroğlunu 84 milyonun önünde tehdit
etmekten, hedef göstermekten kaçınmıyorsunuz. Hopada çay
üreticilerinin karşısına polisi çıkarıyorsunuz,
gözaltına aldırıyorsunuz. Uluslararası insan hakları
mekanizmasıyla iş birliği diyorsunuz -bu kitapçıkta- sonra
İstanbul Sözleşmesini feshediyorsunuz. Demokrasi vaatlerinizin
sadece kâğıt üzerinde kaldığını göstermekte böyle
ısrar ettikçe dünyanın size olan bakışı
değişmiyor, değişmeyecek.
Değerli milletvekilleri, biz demokrasimizi,
hukuk devletimizi güçlendirmezsek buradan kaç anlaşma çıkarırsak
çıkaralım ülkemizin itibarını,
saygınlığını ve ulusal
çıkarlarımızı koruyamayız.
Sayın milletvekilleri, bugün Guatemala ve
Hondurasla uçak seferlerinin başlatılmasına ilişkin uluslararası
anlaşmaları konuştuk, onayladık. Tabii ki seferler
başlasın, ülkeler arası ilişkilere katkı
sağlasın ama değerli arkadaşlarım, biz Guatemalaya
uçulsun diye çalışırken bugün Türkiyenin hiçbir
noktasından memleketim Eskişehire uçulamıyor. Eskişehir
deyip geçmeyin, Büyükşehir Belediye Başkanımız Profesör
Yılmaz Büyükerşenin vizyonu ve hayata geçirdiği projeler
sayesinde Türkiyede ailelerin en fazla seyahat ettiği turizm merkezinden
bahsediyorum. Yılda 800 bin kişi Balmumu Müzesini, 500 bin kişi
Masal Şatosunu, 150 bin kişi Bilim Deney Merkezini ziyaret ediyor;
her yıl 140 bin kişi bizim Porsuk Nehri üzerinde gondol seyahati
yapıyor. 3 üniversitemizde 80 bin öğrenciye ev sahipliği yapan
eğitim merkezine, raylı sistemlere ve havacılıkta yüksek
teknoloji merkezine sahip Eskişehirimizden bahsediyorum.
Benzer şekilde 900 bin hemşehrimiz de
bırakın Hondurası Eskişehirden -şuraya-
İzmire, Trabzona, Diyarbakıra uçamıyor hem de otuz iki
yıllık uluslararası uçuşlara açık yüksek standartta
havalimanımız olmasına rağmen. Ağrılı,
Vanlı, Samsunlu alın teri döken emekçilerimiz var Eskişehirde,
memleketlerine haftada bir uçak konulamaz mı? Konulmuyor. 250 bin
Emirdağlı kardeşimiz var, haftada iki gün Belçikaya uçak
konulamaz mı? Konulmuyor. Tarifeli uçak konulmuyor, Brüksel ile
Eskişehir arasında kendi vatandaşımızı 500,
bilemediniz 600 avroya charter uçaklarına mahkûm ediyoruz;
ayıptır, günahtır bu yapılan.
Değerli arkadaşlarım,
havaalanımızın adı Hasan Polatkan; bu vesileyle 27
Mayıs askerî darbesinin mağdurlarını rahmetle
anıyorum, darbeciler tarafından idam edilen değerli isimlerden
birisi de merhum Polatkandır. AKP iktidarı Eskişehirdeki
teknik üniversite bünyesindeki mevcut havalimanımızın ismini
onun anısına Hasan Polatkan olarak değiştirdi, çok da iyi
oldu ama Polatkanı anmak sadece ismini vermekle olmuyor; o
havalimanını işler hâle, hizmet eder hâle getirebilirseniz
ancak, gerçek anlamda merhum Polatkanı anmış oluruz. Ama
bakıyoruz, yıllardır, Hasan Polatkan Havalimanımızdan
tek bir tarifeli uçak seferi başlatılmış değil. Madem
isimlerden başladık, bir başka havalimanımız daha var:
Zafer Havalimanı ama sadece adı Zafer, geri kalan tüm icraatı
fiyasko.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Yurt içinden, yurt
dışından herkesin merak ettiği, uçmak istediği
Eskişehirimize tarifeli sefer yok, Zafer Havalimanına ise uçak var
ama uçan yok. Müteahhide, uçmayan yolcunun parası ödeniyor. 2012den bu
yana on yılda 46 milyon avro ödendi şirkete, 2044 yılına
kadar da 208 milyon avro daha ödenecek. Dünyanın hiçbir yerinde devleti
soyan böylesine bir düzen yok.
Değerli arkadaşlarım, yolcu uçmayan
bu havalimanının işletmecilerine sağlanan garantiyle yüz
binlerce işsizimize istihdam yaratılabilir, iş yapamayan yüz
binlerce esnafın kredi borçları silinebilir, yüz binlerce çiftçimizin
bankalarda takibe düşen kredi borçları silinebilirdi. Bakın,
2021 yılı için 1 milyon 317 bin kişilik yolcu garantisi
verilmiş, mayıs ayına kadar sadece 61 yolcu uçmuş.
Yazıktır günahtır, bu durumun izah edilebilir bir yanı
yoktur.
Değerli milletvekilleri, Hondurasa,
Guatemalaya hava seferleri başlatabiliyorsak Eskişehirimizden de
Anadolunun diğer illerinden de tarifeli uçak seferlerimizin bir an önce
başlatılmasını sağlamalıyız.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Hatay Milletvekili Serkan Topal.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Öncelikle buradan insanlık adına bir
çağrıda bulunmak istiyorum: SMA Tip 1 hastası Hataylı bir
hemşehrimiz Nefes bebek
Buradan Sayın Cumhurbaşkanına,
Sayın Sağlık Bakanına, bütün bakanlara, bütün
vatandaşlarımıza sesleniyorum: Tabii, Türkiyedeki bütün SMA Tip
1 hastalarına -gerçekten de aslında- Sayın
Cumhurbaşkanının, Sayın Bakanın el atması
gerekiyor. Tedavileri gerçekten şu anda çok çok yüksek maliyetli. Bu
yüzden buradan da Nefes bebeğe herkesin nefes olmasını -anne
Sayın Nilay Yeşil ve baba Sayın Cemil Yeşil'in de telefon
numaraları- bebeğin fotoğrafını bütün
vatandaşlarımızın görmesini ve el atmalarını
diliyorum. Özellikle, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın
Sağlık Bakanı, lütfen gereğini yapalım. Teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, yakmak kelimesinden
bahsetmek istiyorum: Yakmak, sadece nesnelerin yakılması olayı
değil, aynı zamanda manevi yakmak da vardır; umutların
yakılması gibi, hayatların yakılması gibi,
geleceklerin yakılması gibi. İktidar neleri yaktı, neleri
yakmaya çalışıyor, burada ifade etmek istiyorum.
Bakın, çiftçi, kredisini ödeyemiyor,
elektriği kesiliyor. Traktörüne haciz konulan, ürünü tarlada kalan
çiftçinin emeklerini, alın terini yakmayın diyoruz.
Esnaf SGK primini ödeyemiyor, yanında
çalışan emekçinin maaşını ödeyemiyor,
kirasını, vergisini ödeyemiyor. Borcunu ödemek için bankaların
kredi batağına düşen esnafın uykularını yakmayın
diyoruz.
Tayin engeline takılan, eşinden,
çocuğundan ayrı düşen öğretmeni yakmayın diyoruz.
Borç harçla okuyan üniversite mezunu işsiz
kalıyor, evlenemiyor, intihar ediyor. Lütfen, işsiz gençlerin
umutlarını yakmayın diyoruz.
Araba taksitini ödeyemeyen, artık çocuğuna
bir şey alamayan, Evimize ekmek götüremiyoruz. diyen servis
şoförünü yakmayın diyoruz.
Pandemi nedeniyle dışarı
çıkamayan, çıksa virüse yakalanan, çıkmazsa aç kalan
vatandaşı lütfen, yakmayın diyoruz.
Sorunlu eğitimle liseli gençlerin
geleceğini yakmayın diyoruz.
KPSS yolsuzluklarına göz yumarak iş arayan
vatandaşlarımızın ve mezunların umudunu yakmayın
diyoruz.
Yurt dışında çalışarak
ülkemize döviz kazandıran, izlenen dış politikalar yüzünden
ülkemize gelse bir daha yurt dışına çıkamayan gurbetçilerin
hayallerini yakmayın diyoruz.
609 lirayla geçinemeyen engelli
vatandaşlarımızı yakmayın diyoruz.
İnternete erişmek için soğuk
kış günlerinde dağ başında baz istasyonu arayan ve bu
yüzden de gerçekten doğru dürüst eğitim alamayan öğrencilerimizi
yakmayın diyoruz.
Aylardır çalışamayan, ekmek
parası için müzik aletlerini satan, 1.000 TL ödeme beklemeye mahkûm edilen
müzisyenleri yakmayın diyoruz.
Kapalı olan tiyatrolarda sanatını
yapamayan binlerce sanatçıyı ve sanatı yakmayın diyoruz.
FETÖcülere devleti teslim ederek Silivri
zindanında ordumuzun subaylarını yakmayın diyoruz.
Devletimizin sırlarını, maalesef, FETÖye teslim ettiniz ama
bizim iktidarımızda bu olmayacak, gerekeni de biz yapacağız.
Bizler eskiden soba tutuşturmak için gazete
kâğıdını biriktirir, sonra da yakmaya kıyamazdık.
İktidar, gazeteleri de gazetecileri de yakmaya çalışıyor,
lütfen yakmayın diyoruz.
Darbe dönemlerinde darbeciler kitapları
yakardı, şu anda da iktidar yazarları yakmaya
çalışıyor, kitap yazarlarını lütfen yakmayın
diyoruz.
Vatandaşımız kombileri yakamıyor
çünkü iktidar, kombinin düğmesine basanları da maalesef yakıyor,
yakmayın diyoruz.
Evet, arkadaşlar, adaleti savunan avukat
yanıyor, adaletli karar veren hâkim mesleğinden oluyor. Yoksulluk
var. Yolsuzluk var. Yasaklar var. sözlerini kim söylese cehennem
ateşine atılıyor. Çünkü bu sözleri 2002de AK PARTİ
geldiğinde onlar söylemişti, iktidar oldu ama onları da şu
anda söylemek yasak; pardon serbest değil diyelim çünkü yasak demek de
yasak. Yolsuzluk diyen yanıyor yoksulluk diyene askıda kuru ekmek
gösteriliyor, yasaklar ise yeni normalimiz. Bu yeni normalimizde adalet istemek
yasak, Anayasaya uymak yasak, mahkemelerin kararlarını eleştirmek
iktidara serbest ama vatandaşa yasak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Son olarak, herhâlde bir
dakika daha süre verirsiniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
SERKAN TOPAL (Devamla) Demokrasi iktidar isterse
serbest, vatandaş isterse yasak. İktidar hakaret ederse
eleştiri, vatandaş eleştirirse hakaret. Birisini tutukla, kanun
serbest derse suçu değiştir, Cumhurbaşkanına hakarete
sok, içeri at. Cumhurbaşkanına hakaret yasak ama Cumhurbaşkanının
kendisinin bizatihi vatandaşa hakareti serbest. İktidarın bu
yeni normali ülkeyi yangın yerine çevirdi maalesef. Adalet yanıyor,
demokrasi yanıyor, vatandaş yanıyor, ümitler yanıyor,
gençler yanıyor, gençlerin geleceği yanıyor, bunca yıldır
ne güçlüklerle elde edilen cumhuriyetin kazanımları yanıyor.
Kayyumcu mantıkla üniversiteler yanıyor ama bundan zerre kadar ders
alınmıyor maalesef.
Değerli arkadaşlar, büyük usta
Nazımın dediği gibi: Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? Evet, belki
çok insan yanacak ama biliyoruz ki bu ülke aydınlığa
yakılan ümitlerle çıkacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Sayın
Başkanım, son konuşmacı ben olduğum için herhâlde bir
dakika daha söz verirsiniz.
BAŞKAN Engin Altay, ne diyorsa onu
yapalım.
SERKAN TOPAL (Devamla) Bir dakika daha süre
verebiliriz diyor.
BAŞKAN Ne diyorsunuz?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Takdir sizin
Başkanım.
BAŞKAN Ama Hataydan bahsedeceksen söz
vereyim, Hatayı ihmal ettin sen ya.
SERKAN TOPAL (Devamla) Hataydan bahsedeyim.
BAŞKAN Kimseye 2nci kez ek süre vermedim.
Teşekkür ederim Sayın Topal.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Birleşimin başında bugünkü açık
oylamaların elektronik oylama cihazıyla yapılması
kararlaştırılmıştı.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Açık oylama sonucu
gelmiştir, okutuyorum:
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un
Türkiye Cumhuriyeti Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Vietnam
Sosyalist Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Arasında Gümrük
Konularında İş Birliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair 201 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 260
Kabul : 260
(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Necati
Tığlı
Burdur
Giresun
BAŞKAN Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi İç Tüzükün 145inci maddesinin
2nci fıkrası uyarınca Oturumun sonuna
bıraktığımız açık oylamaları
yapacağız.
188 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylamasına başlıyoruz.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasımn Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2032) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 188) (Devam)
BAŞKAN Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Açık oylama sonucu
gelmiştir, okutuyorum:
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair 188 sıra sayılı Kanun Teklifinin
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 261
Kabul : 261
(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Necati
Tığlı
Burdur
Giresun
BAŞKAN
Teklif kabul edilmiş, kanunlaşmıştır.
193 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2029) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 193) (Devam)
BAŞKAN Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Açık oylama sonucu
gelmiştir, okutuyorum:
"Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Honduras Cumhuriyet Hükümeti
Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 193 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 261
Kabul : 261
(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Necati
Tığlı
Burdur
Giresun
BAŞKAN - Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü sırada yer alan 172 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2498) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 172)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan 98 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyacağız.
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Cezaî Konularda
Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1794) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 98)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından denetim
konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 1 Haziran 2021 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.01
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı
üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 171 S. Sayılı Basmayazı 26/5/2021 tarihli 84üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 177 S. Sayılı Basmayazı 26/5/2021 tarihli 84üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 180 S. Sayılı Basmayazı 26/5/2021 tarihli 84üncü Birleşim Tutanağına eklidir.]
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 188 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 193 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 201 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.