TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
88inci
Birleşim
8 Haziran 2021
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Murat
Sarısaçın, Vanda yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün,
Bitlisin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
denizlerdeki kirliliğe ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülümün, motorlu kuryelerin sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, denizlerdeki kirliliğe ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, çiftçilerin, gençlerin ve esnafın durumuna ilişkin
açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Yusuf İmamoğlunu rahmetle andığına ve yem
fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Mersin Millet Bahçesine ilişkin
açıklaması
7.- Tekirdağ Milletvekili İlhami
Özcan Aygunun, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Lütfi
Kaşıkçının, Hatayın Antakya ilçesindeki atık su
sorununa ilişkin açıklaması
9.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Kayseride yaşayan esnafın sorunlarına
ilişkin açıklaması
10.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, LGSyle ilgili iddialara ilişkin açıklaması
11.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Antep fıstığı üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Serap
Yaşarın, 2021 Vakıf İnsan Ödüllerine ilişkin
açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, öğrencilere ve ehliyet mağdurlarına af
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, hububat fark ödemelerine ilişkin açıklaması
15.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Filyos Limanına ve Amasra-1 Kuyusunda doğal gaz
bulunmasına ilişkin açıklaması
16.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
Sivasta vatandaşlar ile göçerler arasında yaşanan
olumsuzluklara ilişkin açıklaması
17.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın Defne ilçesine hastane yapılmasını istediklerine
ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Adananın Feke ilçesindeki maden
taşımacılığına ilişkin açıklaması
19.- Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaşın, Ankara Yenimahalle ATB İş Merkezinde
çıkan yangına ilişkin açıklaması
20.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Türkiye Cumhuriyeti devletini kimsenin yıkamayacağına ve
Afyonkarahisarın Güney beldesinde seçimi kazanan Cumhur
İttifakını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Pençe-Yıldırım Harekâtında
şehit olan Piyade Uzman Çavuş Samet Şekere Allahtan rahmet
dilediğine, Türkiye Basketbol Süper Lig Şampiyonu Anadolu Efesi tebrik
ettiğine, Yusuf İmamoğlunu rahmetle andığına ve
Tarım ve Orman Bakanlığının yangın söndürme
uçağı kiralama ihalesine ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Hazreti Muhammed Mustafa Efendimizin vefat yıl dönümüne, Yusuf
İmamoğlunu rahmetle andığına, Şair Abdurrahim
Karakoçun 9uncu ölüm yıl dönümüne ve terörle mücadeleye ilişkin
açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimlerine,
siyaset-devlet-iktidar-mafya ve bürokrasi arasında kirli ilişkiler
olduğuna ve HDPye kapatma davası açılmasına ilişkin
açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, ortalığa saçılmış bu kadar pislik ve
kepazelik varken yargının susmasını kimsenin tasvip
etmediğine, Meclisin buna seyirci kalmasının kabul edilemez
olduğuna, araştırılması gerektiğine ve Meclis
Başkanının mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçinin kim
olduğunu Cumhurbaşkanına da sormasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
25.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Genel Kurulda İcra ve İflas Kanununun
değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifinin görüşüleceğine,
Piyade Uzman Çavuş Samet Şeker ile Polis Cihan Türkmenoğluna
Allahtan rahmet dilediğine, Şair ve Yazar Cahit Zarifoğlu ile
Şair Abdurrahim Karakoçun ölüm yıl dönümlerine, Hazreti Muhammed
Mustafa Efendimizin vefat yıl dönümüne, HDPnin kapatılmasıyla
ilgili davanın yargının önünde olduğuna ve
yargının kararına herkesin saygı duyacağına
ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Rümeysa
Kadakın, İBB faaliyet raporuna ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, LGSyle ilgili iddialara ilişkin açıklaması
31.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Çankırının Kızılırmak ilçesine
yapılan HESe ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kars
Milletvekili Yunus Kılıçın HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, AK PARTİ döneminde çiftçilerin borçlarına
ilişkin açıklaması
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
44.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
45.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
46.- Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronatın, Diyarbakıra ilişkin açıklaması
47.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehire ilişkin açıklaması
48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, denizlerdeki kirliliğe ilişkin açıklaması
49.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Hazreti Muhammed Mustafa Efendimizin vefat yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
50.- Kırklareli Milletvekili Turabi
Kayanın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
51.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Bosna kasabı olarak bilinen Ratko Mladicin ömür boyu hapis
cezasının Uluslararası Ceza Mahkemesinde
onandığına ilişkin açıklaması
52.- Antalya Milletvekili Aydın
Özerın, Çankırıdaki çeltik üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
53.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
saray yandaşlarına milyarların peşkeş çekildiğine
ilişkin açıklaması
54.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, sahil bölgelerindeki tapu dairelerinde memur
eksikliği olduğuna ilişkin açıklaması
55.- Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim
Yurdunusevenin, Afyonkarahisarın Sinanpaşa ilçesinin Güney
beldesindeki yerel seçim sonuçlarına ilişkin açıklaması
56.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Ziraat Bankasının olanaklarının
çiftçiler için kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
57.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin,
tarımsal destek ödemelerine ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 27/5/2021
tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları
tarafından, Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere yurt
dışından yapılan plastik atık ithalatının
ülkemize, çevreye, insan ve hayvan sağlığına vermiş
olduğu zarar ve sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 8/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, medya gruplarına verilen kamu bankası kredilerinin
ödenip ödenmediğinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran
2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
mafya-devlet ilişkilerinin boyutlarının belirlenebilmesinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/4410)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, (2/3325) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/130)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 49
Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3592) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 266)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2498) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 172)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bingöl
Milletvekili Erdal Aydemirin, Türkiye genelinde ve Bingöl özelinde pandemi
kısıtlamalarından etkilenen esnafın mağduriyetinin
giderilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/44922)
2.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, pandemi sürecinde tarımsal üretim ve
gıdaya erişimde alınacak önlemlere ve aşılama
sürecinin hızlandırılmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/44925)
3.- Muğla
Milletvekili Suat Özcanın, pandemiden olumsuz etkilenen berber
esnafının desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/44926)
4.- Antalya
Milletvekili Cavit Arının, pandemiden olumsuz etkilenen toplu
taşıma sektörü esnafının desteklenmesine ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/44927)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 1980 yılından bu yana
zorla kaybetme ve gözaltında kaybolma suçlarının mağduru
olan kişilere ve açılan davalara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/44928)
6.- Muğla
Milletvekili Suat Özcanın, pandemi sürecinden olumsuz etkilenen
taşımacılık sektörünün desteklenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/45056)
7.- İstanbul
Milletvekili Yunus Emrenin, kripto para platformu sahibi bir kişiyle
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/45096)
8
Haziran 2021 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88inci
Birleşimini açıyorum.(X)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Vanda
yaşanan hak ihlalleri hakkında söz isteyen Van Milletvekili
Sayın Murat Sarısaça aittir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Murat Sarısaçın,
Vanda yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem dışı
konuşması
MURAT SARISAÇ (Van) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siyasi iktidarın, demokrasi ve özgürlükler, hukuk ve
adalet, ekoloji ve ekonomi alanında yarattığı
tahribatı HDP olarak yıllardır anlatıyoruz. AKP Hükûmeti,
Van halkını beş yıldır tecrit altında tutuyor.
Bütün demokratik haklar baskı altına alınmış,
askıya alınmış bir durumda. İlk başta,
biliyorsunuz, Vanda yerel yönetimler feshedildi, halkın seçme ve seçilme
hakkı elinden alındı, sonrasında da yine kayyum
atandı.
Şimdi, bu kayyum bu durumdan çok keyif
almış durumda, AKP Hükûmeti de bu durumdan gayet memnun çünkü bu
hukuksuzluk hâli, bu demokratik olmayan durum sürekli kendini tekrar ediyor ve
bunu da güvenlik politikalarıyla, sürekli halkı baskı
altında tutarak bir şekilde devam ettirmek istiyorlar. Özellikle canhıraş
bir şekilde bu güvenlikçi politikalara sarılmalarının da
sebebi yine bu kayyum rejimini devam ettirmek, halkı, orada kendi
iradesini gösterecek, kendi iradesine sahip olabilecek durumdan
uzaklaştırmak içindir. Çünkü ortada çok büyük bir rant var,
Vanın ekonomisi ve bu birikimlerin hepsi küçük bir azınlık
tarafından bugün sömürülüyor. Bunlar, Van halkı -sadece halkı
değil, STKleri- Vanlıların hiçbiri, kendi memleketlerinde ne
sağlıkla ilgili ne ekonomiyle ilgili ne de kent yaşamıyla
ilgili hiçbir söz hakkına sahip değiller.
Değerli milletvekilleri, Vanda bin altı
yüz yetmiş altı gündür bir yasak var. İstisnasız, her on
beş günde bir bu yasaklar tekrar ediliyor. Tabii, bu yasak dediğimiz
şey, sadece HDPye ve muhaliflere dönük bir yasak. Çünkü AKP istediği
zaman kongre yapabiliyor, istediği zaman miting yapabiliyor. Hatta
şunu söyleyeyim: Biz HDP olarak, kendi siyasi parti faaliyetlerimizi
yürütmek için, herhangi bir insani olaya tepki göstermek için kendi parti
binamızın önünde bile bir basın açıklaması yapamazken
AKP -bazen hamaset yapıyor ya- sadece Kudüsle ilgili ya da Gazzeyle
ilgili çıkıp konvoylar düzenliyor, mitingler yapabiliyor. Biz bugün
HDP olarak çıkıp Kudüsle ilgili, Gazzeyle ilgili, İsrailin
yapmış olduğu bu faşist politikalarla ilgili bile bir
şey söylemek istesek kendi parti binamızın önünde herhangi bir
açıklama yapamıyoruz. Buna rağmen, polis eliyle bir sürü provokatör,
bir sürü kişi getirilip bizim partimizin önünde, bizim partimizin siyasi
faaliyetlerini engelleyecek bir şekilde açıklamalar
yapılıyor, bize hakaretler ediliyor, parti binalarımız
taşlanıyor. Yani anlayacağınız, Vanda polisler bile,
Van Emniyeti bile bizim parti binamızın önünde bizden daha çok eylem
ve etkinlik yapabiliyor.
Van, her seçim dönemi geldiğinde, AKP
Hükûmetine haddini sandıkta bildirdiği için, Vanda çok büyük bir
cezalandırma politikası da var. Yani bugün Vanın hangi köyüne
giderseniz gidin, hangi ilçesine giderseniz gidin, bu ilçelerde eğer
HDPye oy çıkmışsa, orada AKP oy almamışsa
kışın yolları açılmaz, yazın onlara su verilmez.
Zaten son bir yılda yani 2020 yılında İHDnin verilerine
göre de bu, açık bir şekilde ortaya çıkıyor. İHDnin
açıklamış olduğu verilerde 2.410 tane hak ihlali
yaşanmış. Bu bile açık bir cezalandırma olduğunu
zaten önümüze seriyor. Mesela, Vanda işsizlik ülke
ortalamasının en az 2 katı. Van kişi başına
düşen gelirde son sıralarda; sadece 2020 yılı içerisinde 947
esnaf kepenk kapattı. Bu yüzden, 2020 yılında Vanda iş
bulamadığı için başka kentlere gidip çalışmak
zorunda kalan 20 işçi hayatını kaybetti. Oysaki Vanın
İranla 4 ilçesi sınır durumda yani Orta Doğu'ya
açılan ticaret kapısı ama bundan da faydalanamıyor. Biz
sınırı nasıl biliyoruz Vanlılar olarak? Sadece,
Kürtlerin öldürüldüğü, hendeklerde ya İran askerleri tarafından
ya da Türkiye askerleri tarafından gençlerin öldürüldüğü yer olarak
biliyoruz; sınırın bu faydası var. Hatta şöyle bir
örnek de vereyim: Geçen gün Parti Meclis üyemiz Fırat Keser
tutuklandı, mahkemenin ona söylediği şu: Sınır
bölgesinde olduğun için kaçma şüphen var. Sadece bu gerekçeye
dayanılarak Parti Meclis üyemiz Fırat Keser arkadaşımız
tutuklandı.
Bir diğer konu: Evet, dediğimiz gibi, her
anlamda; hem ekolojik anlamda hem ekonomik anlamda hem sosyal anlamda hem de
siyasal anlamda Van halkı cezalandırılıyor AKP
tarafından, bugün bir talan alanına dönüşmüş Van onlar
için. Bunda da en belirgin özelliği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MURAT SARISAÇ (Devamla) Teşekkürler
Başkan.
Bir örnek vermek istiyorum: Biliyorsunuz 2011de biz
2 tane büyük deprem yaşadık. Bu 2 depremde ne halka verilen sözler
tutuldu ne afet bölgesi ilan edildi ne de vergi terkini yapıldı, hâlâ
Van halkı o döneme ait TOKİ borçlarını ödemek zorunda
kalıyor. Yani o dönemde 30-40 bin liraya mal edilen TOKİler bu halka
çok büyük paralarla satıldı. Sonrasında da biliyorsunuz, yine
Şubat 2020de de bir Başkale depremi olmuştu. Başkalede de
6 köy yine bu depremden etkilendi. Buradaki politika orada da devam ediyor.
Yani Başkale halkına şu an 60 ile 80 bine mal olacak prefabrik
evleri şu an AKP Hükûmeti 189 bine satmaya çalışıyor. Evet,
AKP'liler her zaman söylüyor: Biz Vanlılara büyük yatırımlar
yaptık. Hatta kaybolan 128 milyar doları da yine Van depreminde
Vanlılara verdik. gibi söz söyledi.
AHMET ÖZDEMİR ((Kahramanmaraş) Hiç öyle
bir şey yok.
MURAT SARISAÇ (Devamla) Yo, yo,
haklısınız.
Faize yatırdınız, 3-4 katıyla
şu an, Vanlılara siz o 128 milyarı faizle vermiş
görünüyorsunuz. Yaptığınız Emniyet binaları,
yaptığınız karakollar bugün Van halkına, AKP Van
milletvekilleri tarafından yardım diye lanse ediliyor.
Halkımızı saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
5 Haziran Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili
Sayın Muhammet Müfit Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydının, 5 Haziran Dünya Çevre Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Haziran Dünya Çevre Gününüzü
kutluyorum.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Çevre, hepimizin ortak değeri, sadece biz insanların
da değil, hayvanatın, nebatatın da ortak değeri; onu
koruyacağız, ki bugüne kadar hep bu şiarla hareket ettik ve
sayısız yatırımı milletimizin, ülkemizin, çevremizin
hizmetine sunduk.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
teşrifleriyle bu hafta içinde şehirlerimize nefes veren millet
bahçelerini, göllerimizi, denizlerimizi ve nehirlerimizi ferahlatan atık
su arıtma tesislerini devreye aldık. Bütün gayretimiz, ülkemizi her
alanda daha iyi konuma getirmek. Halkımıza daha iyi imkânlar sunmak
arzusunu hep taşıyoruz, taşıyacağız da.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz çok
değişti, çok gelişti, ekonomimiz büyüdü, teknolojimiz
gelişti, şehirlerimiz gelişti. Hedefimiz, en büyük ilk 10
ekonomi arasına girmek. Ekonomik büyüme, en yalın hâliyle üreterek ve
kaynakları doğru, olması gerektiği gibi kullanarak olur.
Büyürken çevreye, doğaya zarar vermeden kalkınmayı
sürdürülebilir kılmak istiyoruz. En büyük yol haritalarımız,
beş yıllık kalkınma planlarında çevre öncelikli temel
alanlardan biri olarak ele alınıyor.
Büyük yatırımlar yapıldı, büyük
bir dönüşüm, büyük bir değişim oldu. Ülkemizin dört bir
yanında üç temel alıcı ortam olan hava, su ve toprağın
korunması temel önceliğimiz oldu. Bu itibarla bundan kimsenin
kuşkusu olmasın. Aramızda elbette ki bundan kuşku duyanlar
olabilir, o yüzden birkaç veri sunmak istiyorum: Her geçen gün
sayıları artan yenilenebilir enerji yatırımlarıyla hem
havamızı hem iklimimizi koruyoruz. Atıkları düzenli bir
şekilde bertaraf ederek hem toprağımızı hem su
kaynaklarımızı koruyoruz. Ayrıca, atıkları kaynak
olarak işleyerek ona değer katıyoruz.
Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan
Hanımefendinin himayelerinde yürüyen Sıfır Atık
Projesiyle geri kazanım oranını sadece iki buçuk yılda 6
puan artışla yüzde 19a çıkardık. Bu değer 2000li
yılların başında kaçtı biliyor musunuz? Sadece yüzde
1. Çabayı ödülle taçlandırdılar ancak ne var ki içimizdekiler,
yanı başımızdakiler göremedi, görmek istemedi çünkü
işlerine gelmedi. Katı atıklar doğaya gelişigüzel
bırakılıyordu, kokusu bir sorundu, görüntüsü bir sorundu, bir de
görülmeyen sorunlar oluşturuyordu. Bu durumdaki çöplerden sızan bu
sızıntı sular, toprağa ve sularımıza
karışıyordu. İstanbulda şehit olan 39 kişiyi
anmadan ve onlara rahmet okumadan geçemeyeceğim. Poşetleri
ücretlendirdik, kullanım yüzde 75 oranında azaldı; artık
etrafımızda uçuşan, denizlere, göllere, ağaçlara dolanan
poşetleri göremiyoruz. Önümüzdeki yıl itibarıyla içecek
ambalajları için Depozito/İade Sistemini hayata geçiriyoruz,
dolayısıyla bu atıkların doğaya
atılmasının önüne de inşallah geçeceğiz.
Şehirlerimizin hava kalitesi her geçen gün daha iyileşiyor.
Değerli kardeşlerim, bu arada bir
anımı anlatmak istiyorum. Bir tarihte bürokratım, bir
şehirde görev yapıyorum; şehrin hava kirliliği had safhada,
90lı yıllardan bahsediyorum. Bir üst düzey yöneticiye
çıktım, dedim ki: Biz tekli-çiftli plakalara geçmek
mecburiyetindeyiz, bu hava kirliliği çocuklarımızı
perişan edecek, bizi perişan edecek. Dedi ki: Sizin ölçüm
cihazınız nerede? Dedim ki: Sağlık Müdürlüğünün
koyduğu falan yerde. Bu havayı kirleten siz ve Sağlık
Müdürlüğüsünüz, alın oradan doğru dürüst bir yere götürün. dedi
ve hava kirliliğine çözüm olarak o günkü çözüm bulundu ve hava tertemiz
oldu çünkü kirli olan ana merkezden başka bir alana
taşınmış oldu.
Değerli milletvekilleri, hizmet samimiyet
ister. Bir taraftan yapılan hızlı trenleri, hava
yollarını, otobanları, tünelleri kullanacaksınız,
sunduğu sayısız faydadan istifade edeceksiniz, bir taraftan da
bunları eleştireceksiniz, ikiyüzlülük yapacaksınız; olmaz.
Bakınız, Çamlıca Radyo Kulesi
İstanbulun Anadolu Yakasında müthiş bir kazanım
değil midir?
HÜDA KAYA (İstanbul) Kim işletiyor
orayı?
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Görüntü
kirliliğini ortadan kaldırmış bu müthiş çevre
projesine dair tek bir paylaşım yaptınız mı acaba?
Hani Çevre hepimizin ortak değeri. diyordunuz. Güzel hizmetlerin takdir
edilmesi gerekmez mi? Nerede samimiyet, nerede çevre sevginiz? Hepsi
lafügüzaftan ibaret.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Marmarayı
talan ettiniz!
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla)
Bakınız, biz, ağaçlandırmayla orman
varlığını artırmada Avrupada lider olduk. Bunu biz
değil, Birleşmiş Milletler söylüyor raporlarında.
HÜDA KAYA (İstanbul) Kimin
işlettiğini söyle, o kişinin kim olduğunu
açıklayın.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Sadece son
zamanlarda yaptıklarımıza bakın: Beyşehir Gölünün dip
temizliğini yaptık, Van Gölünde taramalar yapıldı,
atık sular için ileri biyolojik arıtma, günümüzde tanık
olduğumuz ve alg patlaması gibi hadiselere yol açan kirleticileri
arıtabilen teknolojileri içeren tesisler tamamladık ve
şehirlerimizin hizmetine sunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Salda Gölü,
Cumhurbaşkanımızın kararıyla özel çevre koruma
alanı ilan edildi. Sadece yüzey alanı koruma altına
alınmadı, etrafı da dâhil edilerek koruma kalkanı 7 kat
büyütüldü. Yıllardır göle yapılan atık su
deşarjları var, oraya da arıtma tesisini yine Hükûmet olarak biz
yapıyoruz. Hâlbuki bu vazife kimin biliyor musunuz? Belediyelerin. Peki,
gölün olduğu bölgedeki belediye kimin? Cevabını benden iyi
biliyorsunuz.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Belediyeleri rahat
bırakın!
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Her tarafa
yatırım yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Zira, çevreyi
partilerüstü görüyoruz, birileri gibi siyasete malzeme yapmıyoruz.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. düsturuyla hareket
ediyoruz ve sularımızın -kapıdaki tehlikelerden biri de
kuraklık- her damlası önemli. Sularımızı korumak için
arıtma tesislerini devreye aldık, 145 olan tesis
sayısını 1.170e çıkardık.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kaz
Dağlarını
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Beyefendi,
sizinle özel oturup sohbet edebiliriz.
Arıtılan atık suların da yeniden
kullanımını sağladık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; peki, durum böyle mi maalesef? Bakın, işte, binbir
zahmetle temizlenen Haliç son zamanlarda yine kirlilikle karşı
karşıya. Rivanın karanlığa mahkûm edilişini
gördük. Marmarada alg patlamalarını konuşurken, birden,
etrafımızı saran müsilajla bulduk. Gerçekten bütün bunlar
tesadüf olabilir mi? Birçok bilim insanının ortak kanaati, müsilaja
yol açan birçok temel faktörden en önemlisi kirlilik. Çevre
yatırımlarını durduruyoruz, temel atmama garabetiyle karşı
karşıyayız ve çevreci oluyoruz! Bu nasıl bir çevreciliktir?
Bunu anlamakta zorlanıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Müsilaja yol açan başlıca faktör
kirlilik, yeterli atılmayan atık suların yol açtığı
kirlilik. Maliyetleri düşürmek için çalıştırılmayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Termik
santraller
Termik santrallerin filtreleri çalışıyor mu?
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla)
Başkanım, bir dakika kaldı.
BAŞKAN Çok fazla süre verdim, hatta iki
dakika oldu sizin fazla süreniz.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Yani önemli
BAŞKAN Mümkün değil, siz tamamlayın
sözlerinizi, tutanaklara geçsin.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Ne acı
değil mi? Bu tesis yatırımlarını yapanlar
alkış dahi beklemiyorken yatırımların önüne set çekenler
bu davranışlarından ötürü alkış bekliyorlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ondan ötürü
çevre bu hâle geldi.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Arıtma
tesisini durduruyorsunuz ve Bizi alkışlayın. diyorsunuz.
Değerli kardeşlerim, bu nasıl bir çevreciliktir? Bunu anlamakta
gerçekten zorlanıyorum.
Keşke zamanım olsaydı, size daha önce
yaşadığım bazı olayları anlatsaydım.
2002den önce çevre diye bir olgu yoktu.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Ergeneyi ne
yaptınız? Hâlâ konuşuyorsun ya! Şu Ergeneden bir bahset de
görelim biraz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Aydın.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Devamla) Peki.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Daha geçen
hafta reddettiniz
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Boşuna
konuşmaya gerek yok, gerek yok.
HÜDA KAYA (İstanbul) İstanbula en büyük
ihaneti siz yaptınız.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Şu
Ergeneye gel de bir görelim ne yaptığınızı yirmi
yıldan bu yana. Utanmadan çıkmış konuşuyorsunuz bir
de!
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
Bitlisin ekonomik sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Sayın Tekin Bingöle aittir.
Buyurun Sayın Bingöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, lütfen
Buyurun Sayın Bingöl.
3.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün,
Bitlisin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir kadim şehir; bir zaman İpek Yolu
üzerinde bütün kervanların hanlarında konakladığı;
kalesiyle, medreseleriyle, hanlarıyla, hamamlarıyla, köprüleriyle bir
büyük kadim şehir ve bu şehir yıllardır çok büyük göçler
verdi; bugünse mahzun, çaresiz, temel bir sorununu dile getirme, çözüm üretme
gayreti içerisinde. Günlerdir Bitlisin tarihî Ulu Camisinin önünde esnaf bir
araya gelerek sorununu dile getirmeye çalışıyor. Neylersiniz ki
hiçbir eylem olmaksızın sadece dertlerini anlatan Bitlis esnafının
sözü dahi Valilik tarafından yasaklanarak kesildi.
Peki, nedir Bitlisli esnaflarımızın,
vatandaşlarımızın sorunu? Sorun bu, değerli
milletvekilleri. Şimdi, 2019 yılında ortaya çıkan Dere Üstü
Islah Projesi diye bir proje Cumhurbaşkanlığı
tarafından 2020 yılının sonunda onaylandı. Projenin
adı çok iyi: Dere Üstü Islah Projesi. Buna hiçbir Bitlisli
karşı çıkmıyor, elbette Bitlis Deresi ıslah edilmeli,
o tarihî güzellikleri olan köprüler açığa çıkmalı,
Bitlisin değerine değer katılmalı ama neylersiniz ki bu
proje, Dere Üstü Islah Projesi olmasına rağmen, 700e yakın
esnafı, bunun yanı sıra camileri, okulları, birçok tarihî
tesisi içine alan bir proje. Dere üstünde bunlar yok ama bu esnafın
asıl problemi Buraları bir ay içerisinde yıkın.
tebligatları. Bu tebligatlar Çevre Bakanlığı tarafından
esnafa tebliğ ediliyor. Ben aylar öncesinde Çevre Bakanına bir soru
sordum -7 maddelik soru- Bu dükkânların ve bu tarihî eserlerin niçin,
hangi gerekçelerle yıkıldığının
açıklanması
diye. Bana verilen cevap çok ilginç, tek cümle, deniyor
ki: Bitlis Belediye Başkanlığının teknik raporunda
Bitlis Deresi üzerinde inşa edilmiş olan binaların temelleri
olmadığı için yıkım kararı var. Ya, Allah
aşkına, 700 dükkânın, 2 caminin, Buğday
Pazarının, tarihî Kazımpaşa İlkokulunun hepsi bu
derenin üzerinde mi? Bu derenin üzerinde çok sınırlı sayıda
bina vardı, zaten bir kısmı yıkıldı. Bahsedilen,
bahse konu olan dükkânların birçoğu dereye metrelerce uzaklıkta
ama gelin görün ki bunların hepsi yıkım kapsamına
alınmış. Niçin? Burada başka bir hesap var.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
burada sekiz yüz kırk yıllık Bitlisin çok önemli bir camisi,
Ulu Cami var; burada beş yüz kırk yıllık Hacı Beyihe
Camisi var -tarihî bir cam- o da proje kapsamında, cumhuriyetle özdeş
Kazımpaşa İlkokulu var; daha neler neler. Çok ilginç, bundan bir
yıl önce sokak sağlıklaştırma ve cephe giydirme
adı altında o bölgede iyileştirme yapılan binalar da bu
yıkımın içinde. Ya, Allah aşkına, böyle bir proje
varsa siz bu kadar masrafı niçin yaptınız, bu sokak
sağlıklaştırmasını niye yaptınız, bu
masrafları niye yaptınız? Daha da ötesi, PTT binası iki
yıl önce yıkıldı, 2 katlı, Deprem Yönetmeliğine
uygun ve bir de çelik konstrüksiyonla bina yapıldı, şimdi bu da
yıkılıyor; bunların hiçbirinin izahı yok. Burada,
Bitlis halkı, Bitlis esnafı mağdur ediliyor.
Şunu unutmayın değerli
arkadaşlarım: Eğer şu hâliyle bu dükkânlar
yıkılırsa, hiç kimseye boyun eğmeden, alın teriyle,
Allahtan rızkını bekleyen Bitlis esnafının ve Bitlis
halkının vebali sizin yakanızdadır ve bu vebali asla
ödeyemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 700 dükkân bu
ay sonunda yıkılacak. Peki, bu dükkân sahipleri nereye gidecek? Sözüm
ona, bir kamulaştırma bedeli biçilmiş. Ya,
taşıyacağınız 700 esnaf, şehrin merkezinden 15-20
kilometre uzak yerde, bu dükkânları nasıl yapacaklar, hangi parayla,
hangi imkânlarla? Mümkün değil. Sadece ve sadece esnafı zor durumda
bırakmak ve unutulmaya yüz tutan Bitlis halkını mağdur
etmek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Başka bir
şey, değerli arkadaşlar, Bitliste yıllar önce, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı döneminde tütüne kota getirildi, tütün
bakım atölyeleri kapatıldı, üstüne üstlük sigara fabrikası
özelleştirildi ve Bitlis ekonomisi âdeta çöktü. Ne oldu biliyor musunuz?
100 binin üzerinde Bitlisli hemşehrilerimiz Bitlisi terk etmek zorunda
kaldılar. Bir büyük göç dalgası yaşandı ve Bitlisin 450
binin üzerindeki nüfusu 350 binlere düştü, 4 milletvekili sayısı
3e düştü. Şimdi, eğer dikkate alınmadığı
takdirde, tekrar böyle bir yıkım gerçekleştirilirse
korkarım ki büyük bir göç dalgası Bitliste yeniden yaşanacak.
Buradan sesleniyorum: Sayın Bakan, bu tebligatları lütfen durdurun, esnafın
sesini dinleyin, kulağınızı kapatmayın. Niçin bu
dükkânların yıkıldığının, bu tarihî
eserlerin yıkıldığının gerekçesini teknik
analizlerle, özellikle yapılacak olan incelemeler sonucunda
Ki
bunların hiçbiri yapılmamış, bu raporda da bana verilen
cevapta da yazılı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, biraz evvel iki dakika
kullandırttığım için size de bu şansı vereyim.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
Bu analizlerin hiçbiri yapılmadan
yıkım kararı alınmış. Eğer
yapılsaydı zaten bir yıl, iki yıl önce yenilenen, yeniden
yapılan binaların yıkımı söz konusu olamazdı.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
Bitlisteki bu eserler bugün yapılmış eserler değil,
yüzlerce yıldır bu dükkânlar var. Bu dükkânlar, bu tarihî eserler
Bitlisin kış koşullarına, o metrelerce yağan
karına, fırtınasına, tipisine, afetine boyun
eğmemiş, dimdik bugünlere gelmiş. Gelin bu sevdadan vazgeçin,
bilimsel araştırmalar yapılsın, bütün gerçeklik ortaya
çıksın. Bitlis halkını yeni göçle mağdur etmeden
Bitlis esnafını mağdur etmeyin diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika sırayla söz
vereceğim.
Sayın Kaya
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın,
denizlerdeki kirliliğe ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Mavi vatanımız dediğimiz denizlerimiz
ülkemiz ve geleceğimiz için çok çok önemlidir. Bugün çevre
kirliliğine bağlı olarak Marmara Denizinde ortaya çıkan,
denizlerimizi ve deniz canlılarını tehdit eden müsilaj
felaketinin Karadenize yayılma ihtimalinden bahsediliyor. Bu ihtimalden
büyük endişe duyuyoruz ve yetkililerin acil önlem almasını
istiyoruz. Bizler için Karadeniz aştır, iştir, geçimdir,
yaşamdır ve yaşamın ta kendisidir. O nedenle Karadenizin
korunmasına yönelik Hükûmetten özel bir hassasiyet bekliyoruz. Özellikle,
son on dokuz yıldır çevremiz ve doğamız tahrip edilirken
denizlerimiz, derelerimiz, havamız, suyumuz kirletilirken maalesef,
seyirci kalındı. Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının
Biz İstanbulun kıymetini bilemedik, biz bu şehre ihanet ettik,
hâlâ daha ihanet etmeye devam ediyoruz. itirafını önemsiyorum ve
iktidarı geçmişten ders almaya, Kanal İstanbul gibi
denizlerimizin dengesini bozacak ve telafisi mümkün olmayacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET KAYA (Trabzon)
büyük yaralar açacak
projelerden vazgeçmeye davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gülüm
2.- İstanbul Milletvekili Züleyha
Gülümün, motorlu kuryelerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Türkiyede yüz bini
aşkın motorlu kurye çalışanı var ama sorunların
çözümüne dair bu iktidardan hiçbir adım yok. Motorlu kurye
çalışanları pandemiyle birlikte artan uzaktan
alışveriş ve yemek siparişlerini ulaştırmak,
şirketlerin evrak ve eşyasını yetiştirmek
telaşıyla gün boyunca trafikte hızla motor kullanmak zorunda
bırakılıyorlar. Uluslararası yemek firmalarının
erken teslimat rekabetleri, az çalışanla çok iş yapmaya
zorlanma, işçiler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor.
Yağmurlu, karlı ve soğuk havalarda dahi hız yapmak zorunda
kalıyorlar ve bu hız, onların hayatlarını, ilerideki
yaşamlarını etkiliyor. Birçoğu kayıt
dışı çalışıyor; özellikle, göçmenlere ve
öğrencilere düşük ücretler dayatılarak motorlu kuryelik
yaptırılıyor. Düşük ücret, kayıt
dışılık, baskı, mobbing, sigortasızlık veya
sigortaların gerçek maaş üzerinden yatırılmaması
motorlu kurye çalışanlarının oldukça yaygın
yaşanan sorunları. Bir an evvel motorlu kurye
çalışanlarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, denizlerdeki kirliliğe ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, içinde
yaşadığımız çevreyi gelecek nesillere yaşanabilir
şekilde bırakmak hepimizin görev ve sorumluluğudur. Maalesef, son
günlerde yoğunlukla Marmara Denizinde olmak üzere ortaya çıkan
müsilaj (deniz salyası) kirliliğinin insan hayatını ve
deniz canlılarını tehdit eder duruma gelmesi Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımızı harekete geçirdi,
kirliliğin giderilmesi ve kaynağının tespiti konusunda
çalışmalara başlandı. Bakanımız Murat Kurumun
başkanlığında pazar günü Kocaelide ilk koordinasyon
toplantısı yapıldı ve bu kirliliğin en kısa
zamanda giderilmesi için 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planı
açıklandı. İlk adım olarak bugün, saat 14.00
itibarıyla 7/24 esasıyla Marmara Denizindeki müsilajın
temizlenmesi için valiliklerin koordinasyonunda çalışmalar
başlatıldı. Yirmi dört saatimizin çoğunluğunu evimizde
değil, çevrede geçiriyoruz. O zaman, evimize gösterdiğimiz özenden
fazlasını çevremize göstermeliyiz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın, Kaplan
4.- Gaziantep Milletvekili İrfan
Kaplanın, çiftçilerin, gençlerin ve esnafın durumuna ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AK PARTİ iktidarının
peşkeş, rant ve kirli işleri ayyuka çıkmaya devam ediyor.
Kamu bankası olan Ziraat Bankası, iş bulamadığı
için KYK borcunu ödeyemeyen 300 bin öğrenciyi icraya veriyor.
Parasızlıktan toprağını ekemeyen çiftçiye borcunu
ödeyemediği için haciz gönderiyor. Pandemide esnafa 5 bin TLyi çok
görüyor ama yandaşlarının 750 milyon dolar kredisine göz
yumuyor.
Aynı gemideyiz. nidaları atanlara
seslenmek istiyorum: Çaresizlikten traktörünü satan çiftçilerimiz,
işsizlikten intihar eden gençlerimiz, iş yapamadığı
için kepenk kapatan esnafımız ve sebep olduğunuz çaresizlik,
yoksulluk, umutsuzlukla boğuşan milyonlarca
vatandaşımız yani hiçbirimiz sizinle aynı gemide
değiliz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
5.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
Yusuf İmamoğlunu rahmetle andığına ve yem
fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
8 Haziran 1970te şehit edilen ülkücü
şehidimiz Yusuf İmamoğlu ağabeyi ve tüm şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla
eğiliyorum.
Yem fiyatlarındaki artış
hayvancılarımızı olumsuz etkilemektedir. Karma yemde
kullanılan ham madde ve katkı maddeleri büyük bir oranda ithal
edilmekte, ithal edilen ham maddeler, pandemi nedeniyle gıda
stoklarının artmasına bağlı olarak artmaktadır.
Bununla birlikte kuraklık ve stokçuluk yem fiyatlarına doğrudan
etki ederek insanlarımızı hayvancılık yapmaktan
uzaklaştırmaktadır. Yem fiyatlarındaki artış hem
üreticileri hem de tüketicileri mağdur etmektedir. Toprak Mahsulleri Ofisi
fiyat artışını dengeleyici hamleler yapmalı. Hayvancılık
yapan vatandaşlarımızın yem fiyatlarıyla ilgili
taleplerini dinleyerek çözüme kavuşturalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Mersin Millet Bahçesine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiyenin en büyük millet bahçelerinden olan
Mersin Millet Bahçesi hemşehrilerimizin hizmetine açıldı. Sahip
olduğu yeşil alanları ve içerisinde
barındırdığı sosyal donatı alanlarıyla
şehrimize yeni bir soluk getirecek Mersin Millet Bahçesinin hafta sonu
hizmete açılmasının gururunu yaşadık.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın video konferansla, Hazine ve Maliye
Bakanımız Sayın Lütfi Elvanın bizzat
katılımıyla gerçekleşen törenle Millet Bahçemiz Mersinli
hemşehrilerimizin hizmetine sunuldu. Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı tarafından 140 dönüm alana yapılan
Mersin Millet Bahçesinin içerisinde yürüyüş parkurları, dinlenme,
piknik, oyun ve spor alanları ile millet kıraathaneleri yer
alıyor.
Millet Bahçemizi Mersinimize kazandıran
başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana,
Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kuruma, Hazine
ve Maliye Bakanımız Sayın Lütfi Elvana ve emeği geçen
herkese şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aygun
7.- Tekirdağ Milletvekili İlhami
Özcan Aygunun, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Tarım politikaları tam anlamıyla çöktü. Kendi kendine yeten 7
ülkeden 1iydik, şimdi ithalatta rekor kıran 7 ülke
arasındayız. Çiftçimiz üretir ve tüm Türkiye'nin karnını
doyururdu, şimdi çiftçimiz kendi karnını doyuramıyor.
Ergene Nehrinde 22 balık türü tutulurken artık maalesef balık
kalmadı, AKP iktidarında kanser saçıyor. Topraklarımızdan
bereket fışkırırdı, şimdi betona gömülmüş,
kuraklıkla savaşıyor. Denizlerimiz turkuaz rengiyle göz
kamaştırırken şimdi müsilaj yüzünden deniz
canlılarına mezar olmaktadır.
Sarı gelinimiz ayçiçeği ise dünya
piyasalarında yeri en hızlı yükselen bitki. Ayçiçeği
fiyatları hem dünyada hem de Türkiye'de yükseliyor, biz ise ayçiçeği
üretiminde geriliyoruz. AK PARTİ iktidarında ise üreticisi
değersizleştiriliyor ve sözler tutulmuyor. 26 Mayısta bölge
vekili Bakanla görüşüyor, diyor ki: 4 Haziranda, size müjde,
ayçiçeği destekleriniz hesaplarınızda. Dört gün geçti, ses seda
yok. Tarım Bakanına sesleniyorum: Sarı gelin üreticilerine ne
zaman ödeme yapacaksınız?
Yine, süt üreticilerine, dana üreticilerine ne zaman
destek vereceksiniz diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaşıkçı
8.- Hatay Milletvekili Lütfi
Kaşıkçının, Hatayın Antakya ilçesindeki atık su
sorununa ilişkin açıklaması
LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Antakya ilçemizde yaşayan yaklaşık
300 bin kişi günlük ortalama 40 bin metreküp kentsel atık
oluşturmaktadır. Bu atık suyun içerisinde evsel ve endüstriyel
atık sular mevcuttur ve bu 300 bin kişiye ait atık suyun
arıtılması işlemi Defne ilçemizin merkez mahallesi olan
Turunçludaki arıtma tesisinde gerçekleşmektedir.
Defneli vatandaşlarımız
yıllardır gürültü ve koku kirliliğiyle baş başa
bırakılmıştır. Hatay Büyükşehir Belediyesi bu
tesisi şehir dışına taşımak yerine çamur
havuzlarını yer altına alarak üstünü kapatmayı
planlamaktadır. Ancak bilinmelidir ki bu çözüm bilimden uzaktır ve
hiçbir problemin çözümüne katkı sunmayacaktır. O sebepten
dolayı, yaklaşık 300 bin kişinin atık suyunun
arıtıldığı tesisin şehir merkezi
dışında bir alana yapılması ve mevcut tesisin yerinin
ise yeşil alan olarak bırakılması uygun olacaktır.
BAŞKAN Sayın Arık
9.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Kayseride yaşayan esnafın sorunlarına
ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Akkışla, Bünyan, Develi, Tomarza,
Felâhiye, Özvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız ve
Yeşilhisar ilçelerimizde toplu taşımayla uğraşan
esnaflarımız zor durumda; Derdimiz çok ama duyan yok. diyorlar,
Virüse yakalanan insanlarımız nasıl ki nefes alamıyorsa
biz de çektiğimiz sıkıntılar yüzünden nefes
alamıyoruz, ciğerlerimiz büzüldü. diye dert yanıyorlar,
Taşıdığımız yolcu mazot paramızı
karşılamıyor, Belediye ise sadece kart satma peşinde.
diyorlar, Milyonlarca lira para harcayarak Bilal Erdoğan ok atsın
diye Etno Sporu kuran Büyükşehir Belediyesi biz esnafları da
artık görsün. diyorlar. Sayın Belediye Başkanları,
Kayserinin parasını Bilal Erdoğanın gönlünü hoş
etmek için oka moka değil, ihtiyacı olan esnaflarımıza,
çiftçilerimize, Kayserimize harcayın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aydın
10.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, LGSyle ilgili iddialara ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz pazar günü yaklaşık 1
milyon 243 bin öğrencimiz LGS sınavına girdi, buradan
geçmiş olsun diyorum. Bir buçuk yıldır pandemi
koşullarında sınava hazırlanan öğrencilerin sınavdan
sonra ortaya atılan iddialarla maalesef ki âdeta hayalleri
yıkıldı. İktidara yakın bir yayınevinin LGSde
çıkan sorulara çok benzer soruları sınavdan on gün önce
yayınladığı iddiası var. Biliyoruz, FETÖyle beraber
yürüdüğü yıllardan alışkın olan iktidar yine bu
soruları orada birileriyle paylaşma yoluna mı gitti? Ki bu
konuda soru önergemizi verdik. O kadar çocuğun hakkı
Yine birilerine
soruların cevapları hazırlanarak verildi mi? Bunlar mühim
iddialar. Gerçekten Türkiyede o kadar emek verip hazırlanan
çocukların haklarının yenilip yenilmediğinin bir an önce
iktidar tarafından ortaya çıkartılıp kamuoyuna
açıklanması gerekiyor; yoksa o çocukların vebali, hakları
üzerinizdedir diyorum.
BAŞKAN Sayın Filiz
11.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Antep fıstığı üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Gaziantepte ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde kültür bitkimiz ve bölgenin tek geçim kaynağı olan Antep
fıstığı bahçelerimizdeki fitoplazma
hastalığı son iki yıldır çok bariz bir şekilde
kendini göstermiştir. Fitoplazma, bitkilerin floem dokularında
yaşayan ve hücre duvarı olmayan bakterilerdir. Güçsüz kalan
ağaçlarda etkili olan bu hastalığı yenmenin yolu,
ağaçların taç iz düşümüne açılan banda 300 litre suyla
birlikte demir, hümik asit, azot ve potasyum içeren gübreleri vermektir. Bu
konunun ilgili kurumlarca sistemli bir çalışma yapılarak
köylerimize iyice anlatılması yanında, su temini çok önemlidir.
Kuraklığın yoğun olduğu Gaziantepte Barak Ovası
Sulama Projesi çerçevesinde Gaziantep Valiliğince kurulması planlanan
5 megavatlık GESin önemini bir defa daha ortaya koymuştur.
İlgililerden bir an önce toprakları suya kavuşturma
çabalarını artırmalarını bekliyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Yaşar
12.- İstanbul Milletvekili Serap
Yaşarın, 2021 Vakıf İnsan Ödüllerine ilişkin
açıklaması
SERAP YAŞAR (İstanbul) - Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Dün Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce düzenlenen Merhametin Dili Kuş Dili
Vakıf Haftası Toplantısında kendini iyiliğe vakfeden
hayırseverlere 2021 Vakıf İnsan Ödüllerini takdim etti.
Buradan, toplumda yardımlaşma bilincinin korunmasına ve
güçlenmesine katkıları, iyi insan ve toplum inşasına
hizmetleri dolayısıyla ödül alan Ahbap Derneği kurucusu Haluk
Leventi; dünyanın ilk hayvan hastanesi Gurabahane-i Laklakanın
yaşatılması, restorasyonu ve yeniden kullanıma
açılması çalışmaları sebebiyle ödül alan Bursa
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündarı ve kurduğu
hayvan aşeviyle on iki yıldır sokak hayvanlarını
besleyen iş insanı Ünal Nafiz Hekimi tebrik ediyorum.
Başta, programı himaye eden, hayvanlara
gösterdiği merhamet ve şefkatiyle örnek teşkil eden
Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi olmak üzere, Kültür ve
Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy ve Bakan
Yardımcımız Ahmet Misbah Demircana teşekkürlerimi
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şimşek
13.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, öğrencilere ve ehliyet mağdurlarına af
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Meclisimizde, vergi
borçlarıyla ilgili, kamu alacaklarıyla ilgili, birçok konuyla ilgili
gerek faiz affı gerekse yapılandırma hakkı
tanındı. Yalnız burada bu aflar çıkartılırken
özellikle okullarından değişik sebeplerle
uzaklaştırılan öğrenciler
Harç yatıramama, okula
gidememe, dersten geçememe gibi sebeplerden 1 milyona yakın
öğrencimizin okulla ilişikleri kesildi. Mecliste defalarca gündeme
getirmemize rağmen öğrencilerimizle ilgili bir öğrenci affı
henüz gündeme alınmadı. Mutlaka yaz sezonu gelmeden öğrenci
affı çıkartılmalı, bu öğrencilerin üniversitelere
dönüşü sağlanmalıdır. Bunlar sadece okumak istiyorlar.
Yine aynı şekilde, ehliyetine
değişik sebeplerle el konulan -ceza puanından veya alkollü araç
kullanmaktan- ama ölümlü kazaya sebebiyet vermeyen, özellikle şoför
esnaflarımızın çoğunlukta bulunduğu 800 bine
yakın ehliyet mağdurlarına da af çıkartılmalıdır.
Bunların geçim kapıları şoförlüktür, şu anda
işlerine gidememektedirler.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Ceylan
14.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, hububat fark ödemelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale merkez ve ilçelerinde üreticilerin büyük bir bölümü hububat fark
ödemelerinin hâlâ hesaplarına geçmediğini söylüyor. Bitki
Karantinası Tazminatı Desteği Uygulama Tebliğinde
İlçe müdürlükleri, oluşturdukları icmalleri en geç 12 Mart 2021
tarihi mesai bitimine kadar il müdürlüğüne bildirir. İl
müdürlüğü tarafından ödemeye esas icmal-3lerse sistem
çıktısı onaylı olarak ilçe müdürlüklerinden en geç 19 Mart
2021 tarihi mesai bitimine kadar Gıda Kontrol Genel Müdürlüğüne
gönderilir. ifadeleri yer almaktadır. Kesinleşen icmallere
rağmen Çanakkale merkez ve ilçelerinde üreticilerin büyük bir
çoğunluğunun henüz birinci fark ödemesini dahi alamadıkları
ifade edilmektedir. Söz konusu iddia doğru mudur? Şayet doğruysa
yaşanan aksamanın nedeni nedir? İcmaller Bakanlık sistemine
eksik işlendiği için mi bazı üreticiler desteklerini
aldıkları hâlde bazıları alamamıştır?
BAŞKAN Sayın Güneş
15.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Filyos Limanına ve Amasra-1 Kuyusunda doğal gaz
bulunmasına ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz hafta sonu Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından
açılışı yapılan Filyos Limanı, ülkemizin 3üncü
büyük limanı olup yıllık 25 milyon ton ihracat yapabilme
kapasitesine sahiptir. İhracatta rekorlar kırmaya
başladığımız bu dönemde bu limanımızın
önemi bir kez daha anlaşılacaktır.
Karadeniz Amasra-1 Kuyusunda 135 milyar metreküplük
doğal gaz rezervinin bulunması, ülkemizin kendisine olan güvenini
artırırken aynı zamanda dışa
bağımlılığımızı da azaltmakta önemli
rol oynayacaktır. Böyle güzel hizmetlerin ülkemize
kazandırılmasında emeği geçen başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere herkese
teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Karasu
16.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
Sivasta vatandaşlar ile göçerler arasında yaşanan
olumsuzluklara ilişkin açıklaması
ULAŞ KARASU (Sivas) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Sivasta başta Divriği olmak
üzere İmranlı, Kangal ve Zara ilçelerimizdeki vatandaşlarımız
ile göçerler arasında yaşanan olumsuzluklar artarak devam ediyor.
Özellikle, göçerlere arazi tahsislerinde yapılan usulsüzlükler ve besi
hayvanlarının küpelenmesindeki hülle yöntemi bölge çiftçilerinde
büyük rahatsızlık yaratmaktadır. Bununla birlikte, göçerler ile
yerli çobanlar, köylüler arasındaki kavgaya varan olaylara bir an önce
çözüm bulunmalıdır. Tarımın ve
hayvancılığın gelişmesini,
vatandaşlarımızın tarımsal üretimde
bulunmasını tabii ki destekliyoruz ancak üreticiler arasında
yaşanan çifte standarda Dur demek, yaşanan usulsüzlüklerin önüne
geçmek hepimizin görevi. Sadece Sivas'ta değil Türkiye'nin birçok
noktasında yaşanan bu olayların
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için
buradan Tarım Bakanlığını göreve davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
17.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın Defne ilçesine hastane yapılmasını istediklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Sayın Başkan,
seçim bölgem 160 bin nüfuslu Defneye hastane istiyoruz. 160 bin nüfuslu
Defneye hastane istiyoruz. 160 bin nüfuslu Defneye hastane istiyoruz. 160 bin
nüfuslu Defneye hastane istiyoruz.
160 bin nüfuslu Defneye en yakın devlet
hastanesi elli dakika uzaklıkta. Her yere para var ama Defneye hastane
yapılması için para yok. Buradan Sağlık Bakanına
sesleniyorum: Lütfen artık sesimizi duyun. Defne halkı hastaneye
giderken yollarda ölmek istemiyor, Defne halkı hastanesini istiyor.
Hatay'da 20-30 bin nüfuslu ilçelerde hastane var ama 160 bin nüfuslu Defne'de
hastane yok. Bu pandemi sürecinde yapmıyorsanız ne zaman
yapacaksınız?
160 bin nüfuslu Defneye hastane istiyoruz. 160 bin
nüfuslu Defneye hastane istiyoruz. 160 bin nüfuslu Defneye hastane istiyoruz.
Teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Yaparız.
BAŞKAN Sayın Sümer
18.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Adananın Feke ilçesindeki maden
taşımacılığına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Feke, Adana'mızın en küçük ilçesi ve kendi
yağıyla kavrulan bir ilçemiz. İlçe sınırlarında
cam madeni çıkarılan bir bölge bulunmakta. Bölge halkı madenden
çıkarılan yükün taşımacılığı ve
nakliyesiyle geçimini sağlıyor, bunun için de Fekede Kamyoncular
Kooperatifini kurmuş. Tek istedikleri ülkenin içinde bulunduğu bu
ekonomik zorlukta kendi memleketlerinde iş yapabilmek. Feke ilçesinde ayda
yaklaşık 30 bin ton maden taşımacılığı
gerçekleştiriliyor. Ancak Fekeli hemşehrilerimize bir kuruş
faydası yok çünkü taşımacılık işleri,
vatandaşların kurduğu kooperatife değil, haksız
rekabet sonucu dışarıdan bir firmaya verilmiş. Fekeli
hemşehrilerimizin talebi, madenin
taşımacılığının en azından bir
bölümünün kendi kooperatiflerine verilmesi. Bu konuda, ilgililerden çözüm
bekliyorlar.
BAŞKAN Sayın Altıntaş
19.- Ankara Milletvekili Ayhan
Altıntaşın, Ankara Yenimahalle ATB İş Merkezinde
çıkan yangına ilişkin açıklaması
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
3 Haziran günü Ankara Yenimahalle ATB İş
Merkezinde çıkan yangından etkilenen iş yeri sahibi
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Altı saatlik müdahaleyle söndürülen yangında maalesef 30dan fazla
iş yeri ve araç kullanılamaz hâle gelmiştir. Yangından
etkilenen vatandaşlarımız maddi ve manevi olarak büyük zarara
uğramışlardır. Belediye Başkanlarımız
Sayın Mansur Yavaş ve Sayın Fethi Yaşar da yangın
bölgesine gelmiş, yangına müdahale için belediye
imkânlarını seferber etmişlerdir. Sayın Valimiz ve
Yenimahalle Kaymakamımız da olay mahallini ziyaret edip desteklerini
hissettirmiştir. Devletimizin ve değerli yöneticilerimizin, bu manevi
desteğe ilaveten, en kısa zamanda maddi kayıpları da
karşılayacak adımları atmalarını bekliyoruz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
20.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Türkiye Cumhuriyeti devletini kimsenin yıkamayacağına ve
Afyonkarahisarın Güney beldesinde seçimi kazanan Cumhur
İttifakını tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
Soyadı Şık, kendisi bebek katili
terör örgütü PKKnın aday gösterdiği, dibine kadar kire, pisliğe
bulaşmış ve PKKyı meşru gören bir şahsiyet,
çıkmış bir yerde Devlet katil, devleti yıkmamız
lazım. diye bir söz israfında bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti
devletini yıkmaya, değil senin gücün, senin arkanda duranların,
destekleyenlerin dahi gücü yetmedi, yetmeyecek de. 15 Temmuz hain darbe
girişiminde tüm dünya da gördü ki bu devleti kimse yıkamaz,
yıkmaya kalkışanlara tarihte de görebileceğimiz üzere en
güzel dersler verilmiştir.
Milletimizin teveccühüyle,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde, birlik ve beraberlik içerisinde 2023e yürüyoruz; bunun son
örneği de Afyonkarahisarın Güney beldesinde görüldü. Ben burada
Güney beldesi Cumhur İttifakını da tebrik ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, İYİ Parti Grup Başkan
Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğluna aittir.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Pençe-Yıldırım Harekâtında şehit olan Piyade Uzman
Çavuş Samet Şekere Allahtan rahmet dilediğine, Türkiye
Basketbol Süper Lig Şampiyonu Anadolu Efesi tebrik ettiğine, Yusuf İmamoğlunu
rahmetle andığına ve Tarım ve Orman
Bakanlığının yangın söndürme uçağı kiralama
ihalesine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum, aynı zamanda da başarılı bir
çalışma haftası diliyorum.
Irakın kuzeyinde devam eden Pençe-Yıldırım
Harekâtı kapsamında, hain terör örgütü PKK tarafından
döşenen el yapımı bombanın patlaması sonucu pazar günü
şehit verdiğimiz kahraman evladımız Piyade Uzman Çavuş
Samet Şeker dün Samsunda defnedildi. Şehidimize Allahtan rahmet
diliyor, kederli ailesine sabır niyaz ediyorum. Aziz milletimizin
başı sağ olsun. Şehitlerimizin ruhları şad,
mekânları cennet olsun.
EuroLeague şampiyonluğundan sonra Türkiye
Basketbol Süper Liginde de şampiyonluğa ulaşan Anadolu Efesi
tebrik ediyorum. Anadolu Efes basketbol camiası ve
taraftarlarını da yürekten kutluyorum.
8 Haziran 1970 tarihinde İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesinde öğrenim gördüğü sırada alçak bir
saldırıyla şehit edilen Yusuf İmamoğlunu
şehadetinin 51inci yılında rahmet ve minnetle anıyorum;
ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Covid-19 virüsü nedeniyle gün geçtikçe
ağırlaşan ekonomik şartlarda vatandaşlarımız
zor günler geçirirken Bakanlık bütçe kaynaklarını cömertçe
harcamaya devam etmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı
yangın söndürme uçağı kiralamak üzere -malumunuz olduğu
üzere- bir ihale açmıştır. İhaleye 4 firma
katılırken Türk Hava Kurumunun bakımı
yapılmış, uçuşa hazır 5 uçağı ihaleye
sokulmamıştır. İhale, en yüksek teklifi sunan firmaya
verilmiştir. Türk Hava Kurumunun uçaklarını hangarda bekleten
Hükûmet, 3 Rus uçağını -günlük 1,3 milyon lira- 1 Haziran-31
Ekim tarihleri arasını kapsayan yüz elli üç gün için toplam 203
milyon liraya kiralamıştır. Üç yıldır Türk Hava
Kurumunun bakımları yapılmış, göreve hazır 5
yangın söndürme uçağını kullanmayan Tarım ve Orman
Bakanlığı bu yıl da milyonlarca dolar ödeyerek Rusyadan
uçak kiralamıştır. İhale, Sayın
Cumhurbaşkanının Rusyada bizzat Putinle incelediği, Bakan
Pakdemirlinin de test ettiği Beriev Be-200 tipi Rus uçaklarını
getirecek firmaya verilmiştir. Türk Hava Kurumunun elindeki uçaklar 4.900
litre su kapasiteli olmasına rağmen iki yıldır
şartnameye minimum 5 bin litre şartı konulmuştur. 100
litre bahane edilerek yerli ve millî imkânlar kullanılmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yaklaşık otuz yıldır orman
yangınlarına karşı başarıyla mücadele eden Türk
Hava Kurumu, iki yıldır, kendi uçaklarıyla ihaleye katılmaktan
mahrum bırakılmaktadır. Her fırsatta yerli ve millîyi
ağzından düşürmeyen Hükûmet, konu ihaleye gelince öz
imkânlarını kullanmak yerine milyon dolarlar vererek yabancı
uçakları tercih etmektedir. Pandemiden dolayı can çekişen
esnafa, yoksula, çiftçiye gelince Para yok. Sabredin.
Hakkınızı helal edin. diyen Hükûmet, konu ihalelere gelince
oldukça cömert davranmaya devam etmektedir.
Konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunuyor, heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Sayın Bülbül, buyurun.
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Hazreti Muhammed Mustafa Efendimizin vefat yıl dönümüne, Yusuf
İmamoğlunu rahmetle andığına, Şair Abdurrahim
Karakoçun 9uncu ölüm yıl dönümüne ve terörle mücadeleye ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed Mustafa
(SAV) Efendimizin bugün vefatının 1.389uncu yıl dönümü;
hicretin 11inci senesi, rebiyülevvel ayının 12si, miladi takvimle 8
Haziran 632 Pazartesidir. Rabbim, bizleri Peygamber Efendimizin
şefaatine nail eylesin; onun yaşantısından örnek alan,
güzel ahlakını hayatına tatbik eden kullarından olmayı
nasip etsin. Cenab-ı Allah, ahiret gününde de onun sancağı
altında toplanmayı hepimize nasip etsin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8 Haziran 1970 tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesinde öğrenim gördüğü sırada hainler tarafından
şehit edilen, vatan ve millet sevdalısı,
ülküdaşımız Yusuf İmamoğlunu şehadetinin 41inci
yılında rahmet ve minnetle anıyoruz; ruhu şad, mekânı
cennet olsun.
Yine, 7 Haziran 2021, Türk edebiyatının
önemli şahsiyetlerinden, gönül ve dava adamı Sayın Abdurrahim
Karakoçun vefatının 9uncu yıl dönümüdür. Bu vesileyle,
yazmış olduğu şiirlerle gönül dünyamızın dile
gelen sesi olan Sayın Abdurrahim Karakoçu dualarla anıyoruz,
mekânı cennet olsun diyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terörle mücadelemiz her sahada ve zeminde kararlı bir
şekilde devam etmektedir. Bu çerçevede, son olarak geçtiğimiz pazar
günü Millî İstihbarat Teşkilatımızın
gerçekleştirmiş olduğu başarılı bir operasyonla
PKK/YPG terör örgütünün Mahmur genel sorumlusu Doktor Hüseyin kod adlı
terörist Selman Bozkır etkisiz hâle getirilmiştir.
Bu operasyondan sonra, Türk ve Türkiye
karşıtı malum muhasım çevreler hareketlenmiş,
Mahmurun bir mülteci kampı olduğunu ve sivillere zarar
verildiğini açıklamışlardır. ABDnin Birleşmiş
Milletler nezdindeki büyükelçisi, kendi sosyal medya hesabından, sivillere
yapılacak bir saldırıda uluslararası hukukun devreye
gireceğini söyleyerek güya Türkiyeyi tehdit etme
küstahlığında bulunmuştur. Bu ifadelerin kabulü hiçbir
şekilde mümkün değildir; Türkiyeye yönelik bu suçlamalar,
tamamıyla gerçek dışıdır. Mahmur kampı, bir defa,
uzun yıllardır PKK kontrolüne geçmiş olan bir terör
yuvasıdır. Mahmur, sözde IŞİD tehdidi bahane edilerek
bizzat ABD tarafından PKKya tamamen teslim edilmiş, terör örgütü
böylece Mahmurda sözde bir üs bölgesi oluşturmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Mahmurda bulunan
Birleşmiş Milletler binaları bizzat PKKlı teröristler
tarafından kullanılmış ve kullanılmakta, Kandilin
sık sık Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
bombalanması sonrasında PKK Mahmura eğitim kamplarını
taşımış ve taşımaktadır. Terör örgütü PKK,
Mahmur kampına, 2011 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinin
hava saldırısıyla, hava harekâtıyla öldürülen KCK sözde yürütme
konseyi üyesi Rüstem Cudi kod adlı terörist elebaşının
adını vermiştir. Bu kamp, uluslararası kamuoyu
tarafından da PKK kampı olarak bilinmektedir. Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin, Mahmur kampının
insani özelliğini kaybettiğine ve terör örgütünün kontrolünde
olduğuna dair bugüne kadar yayınlanmış birçok raporu
bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Türkiye, uzun
yıllardır, PKK unsurlarının bölgeden temizlenmesini, ardından
da kampın kapanmasını gerek Birleşmiş Milletler
nezdinde gerekse Irak Merkezî Hükûmeti nezdinde dile getirmiştir fakat
bugüne kadar, kampın terörden arındırılmasıyla ilgili
olarak herhangi bir adım atılmamıştır. Bu çerçevede,
terör örgütü PKKnın terörist devşirdiği ve
yetiştirdiği Mahmur kampıyla ilgili olarak meşru müdafaa
hakkımız kapsamında Türkiyenin bu bölgeye müdahalesi
haklıdır.
Sayın Dışişleri
Bakanımızın ve Sayın Millî Savunma
Bakanımızın da ayrıca ifade ettiği gibi, yapılan
bu operasyonların tamamında dünyaya örnek olacak şekilde
sivillerin, masumların zarar görmemesi için de devletimiz ayrıca
hassasiyet göstermektedir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan
Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimlerine,
siyaset-devlet-iktidar-mafya ve bürokrasi arasında kirli ilişkiler
olduğuna ve HDPye kapatma davası açılmasına ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; dün 7
Hazirandı. 7 Haziran -yani, evet, bugün de 8 Haziran olduğuna göre-
nereden çıktı diyeceksiniz. 7 Haziran 2015te, bundan altı
yıl önce, Türkiyede genel seçimler yapıldı ve o genel
seçimlerin sonucunda, o dönemde, Halkların Demokratik Partisi yüzde 13,1
oy alarak 80 milletvekiliyle Meclise girdi. 80 milletvekiliyle Meclise
girmesinin birçok anlamı vardı. Bir tanesi, 12 Eylül
cuntasının saptamış olduğu yüzde 10luk barajı
aştı ilk defa; çok önemli bir sonuçtu bu. İkincisi de
Türkiyenin bütün zenginlikleri, bütün farklı kimlikleri, kültürleri,
inançları, farklı halkları, hepsi eşit koşullarda bir
arada yaşamak için bu topraklarda mücadele veriyorlardı ve bütün o
bir arada yaşama mücadelesi verenler -ama eşit koşullarda bir
arada yaşama mücadelesi verenler- Meclise gelmişlerdi. Son derece
önemliydi ama önemli bir nokta daha vardı; on üç sene sonra -2002den on
üç sene sonra- ilk defa Adalet ve Kalkınma Partisi, hükûmeti kuracak
sayıya ulaşamadı o seçimlerin sonunda ve bir iktidar krizi
ortaya çıktı yani on üç sene sonra toplum bir kez daha
umutlandı, Sandık yoluyla bu iktidar değiştirilemez.
diyenler sandık yoluyla da bu iktidarın
değiştirilebileceğini gördüler; on üç sene sonra. 7 Haziran
2015in en önemli özellikleri bunlardı aslında.
Peki, diyeceksiniz ki: Şimdi niye 7 Haziran
2015i anıyorsunuz? Şunun için: Dün 7 Haziran 2021di ve bu
seçimlerin yıl dönümünde, altı yıl sonra, işte, 7 Haziran
2015i yaşatmış olan Halkların Demokratik Partisine
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kapatma davası
açtı, intikam davası. Yani, altı yıl sonra -altı
yıl sonra- yargı eliyle, siyaset, intikam almak için bu kapatma
davasını açtı. Bu çok açık; hukuki bir dava değil,
siyasi intikam davası. Ve sembolizmin dibine vurmuş bir iktidar var
yani Siz 7 Haziranda bizim tek başımıza iktidar
olmamızı engellediniz, biz de 7 Haziran 2021de size kapatma
davası açıyoruz. dedi bu iktidar. Biz bu mesajı biliyoruz; bu
mesajı aldık, bu mesajı aldık. Şimdi, bunu bir kenara
koyalım.
Türkiyede ortalık pislik ve kirli
ilişkilerle dolmuş vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Siyaset,
devlet, iktidar, mafya, bürokrasi arasındaki kirli ilişkiler parça
parça ortaya saçılıyor. İlk defa değil; 1996
yılında Susurluk kazası yaşandıktan sonra ortaya
saçılmış olan ilişkiler, bugün aynı aktörlerle ve
onlara eklenmiş yeni aktörlerle birlikte bir kez daha ortaya
saçılıyor. Ortalığı kirli, pis ilişkiler
sarmış vaziyette. Marmara Denizindeki müsilaj gibi bu iktidarın
bulunduğu ortam esas itibarıyla.
Yaklaşık bir aydır yargı
kılını kıpırdatmıyor, iktidar
kılını kıpırdatmıyor bu kirli ilişkiler
karşısında ama birdenbire, bir aydır aranan yargı
nerede ortaya çıkıyor? HDPye kapatma davası açmakta. Bravo!
Bravo! Yani bakın, şimdi, yargının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Toparlamaya
çalışıyorum efendim.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanı
hakkında çeşitli iddialar ortaya atılıyor, haksız
kazançlarla itham ediliyor kişi ve o cevap veriyor bu ithamlar
karşısında, diyor ki: Ya, siz bana bakmayın; asıl,
yargının içindeki, benden daha iyi arabalara binen yüzde 25e
bakın. Yani Mahkeme Başkanı, yargı üyelerinin en az yüzde
25ini haksız kazanç ve şaibeli varlıklara sahip olmakla
suçluyor; yargıda çıt yok. Hukukun içinde kirli ilişkiler dibine
kadar girmiş; yargıda çıt yok. Yargı mensupları
birbirlerini irtikâpla, haksız kazançla suçluyor; yargıda çıt
yok. En az yüzde 25 diyor, kim bilir gerçek kaç. Ama o yargı ne yapıyor?
Bu rezaleti soruşturmak yerine HDPye kapatma davası
açılıyor.
Ya, bir otelden bahsediliyor; kara para
aklayıcısının oteli, Bodrumdaki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, tamamlayalım
lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Kara para aklayıcısının
otelinden bahsediliyor. Bu otelde hâkimler kalmış, savcılar
kalmış, gazeteci müsveddeleri kalmış, gazeteci
müsveddeleri; bunların hepsi kalmış bu otelde. Otelin bir
gecelik fiyatı 106 bin lira. Ya, Allahtan korkun be, Allahtan korkun!
Asgari ücret alan bir kişi üç yıl durmadan çalışsa, yemese,
içmese, parasını bir kenara koyup biriktirse o otelde 1 gece
kalabiliyor; Allahtan korkun! Orada kalan savcılar, hâkimler, gazeteci
müsveddeleri, o bürokratlar hangi bürokratlarsa; hepinize, hepinize söylüyorum
bunu: Allahtan korkun!
Bunların hepsinin hesabı sorulacak ama
bunların hesabını sormak yerine yargı ne yapıyor?
HDPye kapatma davası açıyor. İşte, Türkiye'nin
geldiği durum bu, böyle bir durumla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, son cümlelerinizi alıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son söz,
toparlıyorum efendim.
Şimdi biz şunu söyleyelim: Siz, HDPye
kapatma davası açabilirsiniz; Anayasa Mahkemesine direktif veriyorsunuz,
iktidarın liderleri olarak verebilirsiniz; Anayasa Mahkemesini baskı
altına alıp HDPyi kapatabilirsiniz; bunların hepsini
yapabilirsiniz ama HDP bir fikirdir, HDP bir mücadeledir, ne fikri ne
mücadeleyi sona erdirebilirsiniz; HDP bir umuttur, HDP yarınların
umududur, ne yarınların umudunu söndürebilirsiniz ne
yarınların umudunu ortadan kaldırabilirsiniz.
Halkımıza sesleniyoruz: Asla enseyi karartmayacağız,
asla mücadeleden vazgeçmeyeceğiz ve HDPyi kapatmak isteyen bu siyasilerin
eninde sonunda Türkiye'deki bütün kirli ilişkilerden dolayı hesap
vermesini sağlayacak ortamı da mutlaka demokratik olarak ve hukuk yollarıyla
sağlayacağız.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
24.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, ortalığa saçılmış bu kadar pislik ve
kepazelik varken yargının susmasını kimsenin tasvip
etmediğine, Meclisin buna seyirci kalmasının kabul edilemez
olduğuna, araştırılması gerektiğine ve Meclis
Başkanının mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçinin kim
olduğunu Cumhurbaşkanına da sormasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Mahmut Esat Bozkurta
devlet tanzim edilirken der ki: Niye bu savcıların başına
cumhuriyet ibaresini koydun? Esat Bozkurt da der ki: Cumhuriyeti
gerektiğinde herkesten ve her şeyden koruyabilsinler diye koyduk.
Atatürk bu cevaba memnun olur, Devam edin. der.
Şimdi, ben, Türkiye Cumhuriyetinde görev yapan
4.348 cumhuriyet savcısına seslenmek istiyorum. Seslenirken de bunu
Anayasamızın, orta yerdeki Anayasanın -beğeniriz,
beğenmeyiz- Başlangıç metninin dördüncü paragrafına
dayanarak yapmak istiyorum, Anayasanın Başlangıçının
dördüncü paragrafını müsaadenizle okumak istiyorum. Ancak
şüphesiz, Genel Kuruldaki sayın milletvekillerine değil -onlar
bilirler zaten ve çoğunlukla da uyarlar uyulur- 4.348 savcıya
sesleniyorum; Anayasa, Başlangıç, dördüncü paragraf: Kuvvetler
ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı, medenî bir
işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğunu belirtir.
Şimdi, Sayın Başkan Yasama, yürütme,
yargı olmazsa devlet olmaz, demokrasi olmaz. deyip duruyoruz; ortada
maalesef bir yargı yok. Sayın Erdoğanla ilgili,
Erdoğanı incitecek bir cümlemizi duyar duymaz resen harekete geçen
savcıların, ortalığa saçılmış bu kadar pislik
ve kepazelik, arsızlık ve pişkinlik karşısında
susmalarını, ben eminim, AK PARTİye mensup saygıdeğer
milletvekillerimiz de kabul ve tasvip etmemektedir, edilemez de. Ben AK
PARTİ Grubunun -içerisindeki çok sayıda sayın milletvekilinin-
diğer gruplar gibi, maaşıyla geçinen, namuslu, dürüst,
ahlaklı insanlardan oluştuğundan da eminim; bu
yaşananların onların vicdanını
kanattığından da eminim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, bir siyasi partinin kimi unsurları illegal örgütlerle içli
dışlı olursa sorun siyasi partinin iç sorunu olarak
değerlendirilebilir ama devlet illegal örgütlerle, gayrimeşru
insanlarla içli dışlı olup, bazen onlarla iş tutup, bazen
onların başına çöküyorsa bu başka bir şeydir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devleti idare edenler
devlet gücünü tehdit ve şantaj olarak bu insanlara yöneltiyorsa üç
şey olur: Devlet çürür, devlet kirlenir, devlet
itibarsızlaşır; böyle bir devlet de ülkenin felaketi olur.
Bu ülke 1996yı unutmadı; Tayyip Bey
unutuldu zannediyor ama 17-25 Aralığı bu millet unutmadı.
Şimdi, Mayıs 2021de yeni bir krizimiz var; bu kriz alelade bir kriz
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ortaya
saçılanlara baktığımız zaman, Meclisin buna seyirci
kalması kabul edilemez.
Sayın Başkan, soruşturmadan geçtik
-soruşturma komisyonu önergesi verecek salt çoğunluğumuz yok- ya
bir araştıralım arkadaş. Siz helal lokma yiyip burada
oturuyorsunuz dürüst, namuslu bir şekilde; evet, parti aidiyeti
gereğince de parti hiyerarşisi içinde kabul oyu veriyorsunuz,
şu, bu; bunlar ayrı ama yazık değil mi ya? Lafa geldi mi
beytülmal deriz hak, hukuk deriz adalet deriz.
Ben şimdi soruyorum: Demirören Ziraat
Bankasından aldığı kredileri ödedi mi, ödemedi mi? Soru
net. Bunun cevabı da bir kelime.
Bir şey soruyorum: AK PARTİ MKYK üyesinin
bagajına suç örgütleri çantalarla para koydu mu, koymadı mı? Tek
kelimelik cevabı var.
Biden görüşmesi öncesinde, video
yayınlayan kişiden susması istendi mi, istenmedi mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
İçişleri Bakanı, Sezgin Baran Korkmaza Tahkikat
başladı, yurt dışına çık. dedi mi, demedi mi? Bu
kadar basit.
AK PARTİ seçimlerde suç örgütü yöneticisinin
ürettiği kahveyi dağıttı mı, dağıtmadı
mı?
Gazeteciler Sezgin Baran Korkmazın lüks
otelinde bedava tatil yaptı mı, yapmadı mı? Sezgin Baran
Korkmazın otelinde hâkim ve savcılar kaldı mı,
kalmadı mı?
Ve son sorum: İçişleri Bakanı, Sezgin
Baran Korkmazı çağırıp Şu 42 milyon doları ver
bakayım. dedi mi, demedi mi ya? Verilecek cevap net: Evet.
Hayır. Ben bunu Bülent Turana sormuyorum.
Meclis Başkanına
teşekkür ederiz. Geç de olsa İçişleri Bakanına bir mektup
yazma cesaretini gösterdi ama cevap gelmedi, gelmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son sözlerinizi
alayım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Şimdi, yasamanın başı olan Meclis
Başkanından talebimiz şudur: Meclis Başkanının
aynı mektubu yürütmenin başı sıfatını
taşıyan Cumhurbaşkanına yazmasını talep ediyoruz.
Bu 10 bin doları alan
siyasetçinin adı açıklanmadığı müddetçe -ben daha önce
de söyledim- hepimiz -AK PARTİnin saygıdeğer milletvekilleri
dâhil- zan altındayız. Buna kimsenin hakkı
yok; bu Meclisin saygınlığına halel getirmeye ne
Cumhurbaşkanının hakkı var ne İçişleri
Bakanının hakkı var.
Cumhurbaşkanının yerinde -son cümlem-
olmak istemezdim. Bir tarafta, İçişleri Bakanı örtülü bir
şekilde Cumhurbaşkanına aba altından sopa gösteriyor; bir
tarafta da suç örgütü yöneticisi, Cumhurbaşkanına aba altından
sopa gösteriyor. Bakalım, hangisine teslim olacak? Hep birlikte
göreceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Bülent Turan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Turan.
25.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Genel Kurulda İcra ve İflas Kanununun
değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifinin görüşüleceğine,
Piyade Uzman Çavuş Samet Şeker ile Polis Cihan Türkmenoğluna Allahtan
rahmet dilediğine, Şair ve Yazar Cahit Zarifoğlu ile Şair
Abdurrahim Karakoçun ölüm yıl dönümlerine, Hazreti Muhammed Mustafa
Efendimizin vefat yıl dönümüne, HDPnin kapatılmasıyla ilgili
davanın yargının önünde olduğuna ve yargının
kararına herkesin saygı duyacağına ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hafta, 21 maddeden oluşan, kamuoyunda iş yapma
kolaylığı olarak bilinen İcra ve İflas Kanununun
değiştirilmesine ilişkin teklifi görüşmeyi
planlıyoruz.
Bilindiği üzere, her ekim ayında Dünya
Bankası tarafından İş Yapma Kolaylığı Raporu
Doing Business diye adlandırılan bir rapor yayınlanmakta. 190
ülkenin yatırım yapabilme kolaylığı ve düzeyi
belirlendiğinde ülkemiz, bundan iki sene önce 69uncu sıradayken
Meclisimizin hep beraber yaptığı yasama
çalışmaları, yürütmenin attığı iddialı
adımlar sonucunda bu rapora göre bu sene 33üncü sıraya
yükselmiştir. Bu raporda daha yukarı çıkmayı da içeren,
daha rahat iş yapmayı, bürokrasinin daha az olduğu bir süreci
işletmeyi hedefleyen bir kanun teklifini görüşmeyi planlıyoruz.
Ben tüm partilerimizin bu konuya olumlu yaklaşmasını,
uzlaşı içerisinde bir hafta olmasını ümit ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; pazar günü Irakın kuzeyinde yapılan operasyonda el
yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucunda kahraman
Mehmetçikimiz Piyade Uzman Çavuş Samet Şeker şehit oldu.
Çanakkalemizde ise meydana gelen trafik kazasında yine kahraman polisimiz
Cihan Türkmenoğlu görevi başında şehit oldu. Ben tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet; yakınlarına, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün edebiyatımızın 2 usta ismi, Cahit
Zarifoğlu ve Abdurrahim Karakoçun vefatının yıl dönümüydü.
Zarifliği Sen dağ gibi kurul, ben zerre bir yer tutayım.
dizesine yansıyan Cahit Zarifoğlunu rahmetle anıyoruz.
Ayrıca Şiir bir cennet bahçesi/ Girmeyene
anlatılmaz./ Cennet nedir, bahçe nasıl?/ Görmeyene anlatılmaz./
Şiir toprak kokusudur/ Şiir damla damla sudur/ Ermişlerin
duygusudur/Ermeyene anlatılmaz. diyen, güzel yüreğini Gölgesinde
otur ama/Yaprak senden incinmesin. diye açıklayan şairimiz
Abdurrahim Karakoçu rahmetle minnetle yâd ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 8 Haziran; darıbekaya göç öden, âlemlere rahmet
olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafanın
(ASM), Efendimizin miladi olarak vefatının seneidevriyesi.
Yaman Dede Hazreti Peygamberimize şöyle
seslendi: Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen/Muazzam
bir sehasın sen, dilersen rehnümasın sen/Habibikibriyasın sen,
Muhammed Mustafasın sen/Cemalinle ferahnak et ki yandım ya
Resulullah. naatıyla dile getirdi.
Salat ve selam Peygamberimizin olsun, yolu yolumuz
olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce Sayın Grup Başkan Vekili siyasi
gündem bağlamında Anayasa Mahkemesinin önünde olan malum davayı
siyasi intikam davası diye zikretti. Buna itirazımız var
Sayın Başkan.
Bakınız, 7 Haziran seçimleri demokratik
bir olgunluk içerisinde, demokrasinin kuralları içerisinde nihayete erdi.
Bu seçimlerin sonucunda yoğun görüşmelere rağmen bir koalisyon
kurulamadı, hükûmet kurulamadı; anayasal süre işledi ve
Anayasanın gereği olarak seçimler tekrar yenilendi. Kapatma
davasını bu seçimlere bağlamanın, süreci farklı
yorumlamanın hiç kimseye faydası olmadığı
kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Anayasa
değişikliği yapılırken çok büyük kavgalar,
tartışmalar yapıldığında, AK PARTİ Grubu
ısrarla Bu ülkede kapatma davaları bitsin, partileri milletler
kapatsın veya kapatmasın. diye ısrarcı olduğunda, o
gün oylamaya katılmayanların, o gün maddeyi düşürenlerin, bugün
çok yüksek perdeden bağırmasını ibretle izliyoruz.
Sayın Başkan, bırakın yargı
işini yapsın. Cumhuriyet başsavcılığı
delilleri toparladı, davasını açtı; söz yargının
bundan sonra. Yargının işlevinin bitiminde beraat mı
verilir, hazineden yardımın kesilmesi kararı mı verilir,
kapatma mı verilir
Bu bizim konumuz değil, bu artık
yargının konusu. Buradan tehdide varan ifadelerle, yargıya
talimat verircesine bağırarak konuya yaklaşmanın makul
olmadığı kantindeyim. Kaldı ki
HÜDA KAYA (İstanbul) AKPye kapatılma
davası açılacağı zaman
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bir hanımefendi
olduğu için cevap vermeyeceğim Sayın Başkan, bu üsluba asla
cevap vermeyeceğim.
BAŞKAN Siz Genel Kurula konuşun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hak ettiğinizi
söylemeyeceğim size Sayın Kaya, o ifadenizi duydum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (İstanbul) Yani gerçekten çok
acı. AKP kapatılacağı zaman
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Müsaade eder misiniz
BAŞKAN Sayın Turan, Genel Kurula hitap
edin lütfen.
HÜDA KAYA (İstanbul) Çok komik ya!
BAŞKAN Sayın Kaya, lütfen...
HÜDA KAYA (İstanbul) O zaman bütün kamuoyu
nasıl tepki vermişti.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
hanımefendiyi edebe davet ediyorum, bu çok yanlış bir üslup. Konuşurken
ağzımızı açmadık, dinledim, not aldım. Az sonra
da muhtemelen Grup Başkan Vekili cevap verecek
HÜDA KAYA (İstanbul) Aynı şey AKP
için de yapılmıştı, yaşadınız bunu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
ama bir
hanımefendiye, bir vekile yakışmayan ifadeyi iade ediyorum;
cevap vermeyeceğim Sayın Başkan.
HÜDA KAYA (İstanbul) Hiç alakası yok.
Onu liderlerinize söyleyin siz.
BAŞKAN Buyurun, Genel Kurula hitap edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Susturursanız
edeceğim Sayın Başkanım.
Saruhan Bey, yardımcı olun, sözüm bitsin.
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
dava artık Anayasa Mahkemesinin önünde; ne karar verir ne vermez
oranın görevi ancak biz Meclisin, Parlamentonun vekili olarak,
bırakın partiyi bir tarafa, şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede
teröristbaşının Aponun heykelini dikeceğiz. diyen bir
anlayışa Sırtımızı PKKya dayadık. diyen
bir anlayışa
HÜDA KAYA (İstanbul) Yalan, hepsi yalan!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
teröristlerin telefonunu
polisten alıp da saklamaya çalışan bir anlayışa,
benzer birçok örneğe yargının, milletin sesiz
kalmasını beklemek hayatın olağan akışına
aykırı diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım Sayın Turan.
MURAT SARISAÇ (Van) Mafyaya miting yaptıran bir
anlayış.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Keşke herkes
demokrasinin içerisinde, partiler en hür iradeleriyle beraber
çalışmalarını yapsa da biz de bundan keyif alsak ama terör
örgütleriyle yol yürüyen
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Terör örgütüyle yol yürüyen
sensin, sensin!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
onlarla paslaşan,
her ifadesinde onlara büyük oranda güzellemeler gönderen insanlara
yargının sessiz kalmasının beklenmesi makul olmaz
kanaatindeyim ama ifademin şöyle sonuçlanmasını dilerim: Bu konu
artık yargının önündedir, yargının kararına hep
beraber saygı duyacağız Sayın Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT SARISAÇ (Van) Yargıyı niye
etkiliyorsun?
BAŞKAN Sağ ol, teşekkür ederim.
HÜDA KAYA (İstanbul) AKPnin dosyası da
bir gün yargıda olacak.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Çetelerle
ortaksınız, El Nusrayla ortaksınız
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sizi edebe davet
ediyorum, çok ayıp bir şey!
HÜDA KAYA (İstanbul) O zaman tepkinizi
göreceğiz. Aynı şey AKP için de olacak.
BAŞKAN Sayın Oluç...
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) Kendinizi de
mahkemeye verin, o çetelerle bütünleşen mahkemeye.
BAŞKAN Sayın Oluç, niçin söz istediniz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sataşmadan
söz istiyorum efendim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yargının konusu
dediğim için cevap vermek istiyor Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben
sataştığına şahidim efendim.
BAŞKAN Sayın Oluç hangi cümlelerle
sataştı, onu öğrenmek istiyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tehdide varan
ifadeler kullandığımı söyledi, bunun için cevap hakkı
istiyorum.
BAŞKAN Peki, yerinizden iki dakika
kullandıracağım.
Buyurun.
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili,
tehdide varan ifadeler kullandığımı söylediniz. Kimi tehdit
ettim Allah aşkına, bir açıklayın şurada kimi tehdit
etmişim? Ha, biraz sesimin tonu mu yükseldi? Yükselmiş olabilir. Ben
size sorayım: Adalet ve Kalkınma Partisine kapatma davası
açıldığında siz halay mı çekiyordunuz sevincinizden,
horon mu tepiyordunuz? Yapmıyordunuz değil mi? Yani benim burada
biraz sesim yükselmişse tehdide varan ne ifade kullanmışım?
Tehdit eden sizsiniz. Üstelik sadece bizi değil, yargıyı tehdit
ediyorsunuz, yargıyı! Burada dedim ki: İktidar
ortaklığının liderleri Anayasa Mahkemesini tehdit ediyor,
yönlendiriyor ve tahakküm altına almaya çalışıyor. Anayasa
Mahkemesi, Türkiyedeki en yüksek yargıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
yargıyı tehdit eden, yönlendiren sizsiniz; çok açık, ortada.
Siyasi intikam davası değil. diyorsunuz. Ya, Allah
aşkına, bir yılda üç yüz altmış beş gün var; üç
yüz altmış beş günde 7 Hazirana denk gelmiş ya bu. Gidin,
kendinize bir tane Millî Piyango bileti alın; belki, Millî Piyangodan da
çıkar -o tüpçünün piyangosundan- size yüksek ikramiye. Nasıl bir
tesadüf yani? Sizin sembolizminizi biz biliyoruz, yargıya da bu
sembolizminizi aşıladınız. Yani cumhuriyet
başsavcısı büyük ihtimalle böyle bir anlayışa sahip
değildi ama sizin iktidarınız, iktidar ortakları
yönlendirdiği için 7 Haziran 2021de bu dava açıldı, hiç tesadüf
filan değil.
Biz de yargı işini yapsın diyoruz ama
siz yargı işini yapmasın diye sürekli yönlendiriyorsunuz ve
Anayasanın 138inci maddesini liderleriniz de siz de her gün
çiğniyorsunuz.
Şimdi, son bir cümle, bir konu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sataşmadan iki dakika,
biliyorsunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim, son
cümlemdi; toparlıyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, söz vereceğim.
Peki, son cümlenizi alayım Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Grup Başkan Vekili, şimdi yani
Terör örgütleriyle kol kola yürümek
Etmeyin ya, burada defalarca
tartıştık, ben size bir kere daha hatırlatayım bunu:
Ben bulunduğum bu yerden de o kürsüden de bunu size defalarca söyledim;
bütün tutanakları çıkarın, bakın. Bakın, Ahrar-uş
Şamla, El Nusrayla, El Kaidenin bütün türevleriyle, en son HTŞyle
el ele kol kola yürüyenler kimler? Bu iktidar mensuplarıdır, çok
açık. Bakın, IŞİDi saymadım bile, onu bütün dünya
biliyor çünkü.
Onun için, kalkıp da bize böyle şeyler
söylemeyin, siz önce bir kendinize bakın; ortaya dökülmüş olan
pisliklere, ortaya dökülmüş olan rezaletlere bir bakın. Bakın
bakalım silah ticaretini, silah kaçakçılığını,
ham petrol kaçakçılığını ve ticaretini kim
yapıyor? Uyuşturucu kaçakçılığını kim
yapıyor? Bakın bakalım bir.
SALİH CORA (Trabzon) Siz yapıyorsunuz!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Gelin,
bunları araştıralım bu Mecliste.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Oluç,
cümle biraz uzun oldu.
HÜDA KAYA (İstanbul) Ticaret
Bakanınıza sorun, kim yapıyor? Çok iyi biliyorsunuz kimin yaptığını!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
şunu söylemek istiyorum sadece: Bu polemiğin sonu olmaz, bunları
çok tartıştık. Konu artık yargının konusudur,
izleyeceğiz hep beraber.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
HÜDA KAYA (İstanbul) Ticaret Bakanınıza
sorun, IŞİDle kaçak petrolü kim yapıyor?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hepsini iade ediyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunları çok
tartıştık Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun
HÜDA KAYA (İstanbul) Sesinizi
çıkaramazsınız, isim isim verelim mi ortaya?
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) Bir
müsaade eder misiniz, Grup Başkan Vekili konuşacak.
BAŞKAN Sayın Kaya
HÜDA KAYA (İstanbul) Özür diliyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili bu ifadelerinde,
isnatlarında iktidar ortakları diye kastettiği, ismini vermediği
ama kastettiği anladığımız kadarıyla Milliyetçi
Hareket Partisidir. Bizler, tamamen hukuk sınırları dâhilinde,
hukuken mahzurlu gördüğümüz, sıkıntılı gördüğümüz
ve Türkiyede Anayasanın, yasaların çiğnendiğini
düşündüğümüz ve bunun, hiçbir şekilde halkın verdiği
oylarla meşrulaştırılamayacak, aklanamayacak bir durum
olarak tespit ettiğimiz bir hususun, suç teşkil ettiğini
düşündüğümüz faaliyetlerin hukuk önünde hesabının
sorulması noktasında herkesin olduğu gibi bizler de talepte
bulunduk. Bu noktada, yalnızca, şimdi, sembolizmden, 7 Hazirandan
falan bahsediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tabii, tabii.
Şimdi, burada, herkes biliyor ki dava 7
Haziranda açılmadı. İlk defa -daha önce- bu dosya
hazırlanıp Anayasa Mahkemesine gönderilmişti fakat o dönemde
herhangi bir şekilde bu anlamda bir feveran veyahut da bu manada bir
karşılık bulmamıştı. 7 Haziran tarihi, Anayasa
Mahkemesinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
Eksiklikleri gider. dediği sürecin sonunda Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının eksiklikleri giderdikten sonra
Anayasa Mahkemesine tekrar dosyayı gönderdiği tarihtir. Bu anlamda o
Dava bugün açılmıştır. ifadesi teknik açıdan belki
davanın gerçek anlamda açılması olabilir ama davanın
başlangıcı, süreci farklıdır. Bunu da not düşmek
istedim.
Teşekkür ederim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç, bir sataşma yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, benim söylediğim cümleye cevap verdi Sayın Grup
Başkan Vekili.
BAŞKAN E, tabii, cevap verecek Sayın
Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamam ama benim
söylediğimin
BAŞKAN - Bakın, bir sataşma yok, bir
hakaret yok; siz bakışınızı anlattınız,
Sayın Bülbül de kendi cenahlarından nasıl gördüklerini
anlattı.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ben
açıklık getirdim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gündeme geçelim
Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim,
müsaade eder misiniz. Benim söylediğimin doğru
olmadığını anlattı, doğru
olmadığını söylüyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Söylemesin mi?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Benim
kullandığım ifadelerin doğru olmadığını
anlattı, daha nasıl sataşma yapılsın?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hayır,
hayır, öyle demedim.
BAŞKAN Sayın Oluç, şimdi
tartışmak istemiyorum, yerinizden sadece bir dakika söz
vereceğim, bir dakika içinde izah edin çünkü bir sataşma yok lütfen
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sonu gelmez Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Sonu gelir, sonu
gelir.
Şimdi, bakın, kayıtlara geçsin diye
bir dakika söylüyorum. Ben yargıya yönelik iktidar ortaklarının
baskısını, yönlendirilmesini ve tahakkümünü söyledim. Bu ne
demek? Bu mahkemenin iddianameyi 2nci kez iade seçeneği
kalmamıştır. HDPnin kapatılması artık hukukun
konusudur. Bu kanlı ve karanlık sayfa açılmamak üzere
kapatılmalıdır. Bunlar ne demek? Anayasa Mahkemesine
söyleniyor. Peki, son olarak ne? HDPnin kapatılması Anayasa
Mahkemesinin namus borcudur. diyor. Bu, Anayasa Mahkemesi üzerinde açıkça
tahakküm kurmak ve 138i çiğnemekten başka bir şey değil
midir? Söylüyorum, ifade ettiğim budur. Ben konuşmalar üzerine
bunları söylüyorum ezbere değil.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Kayıtlara
geçsin.
Sadece bir cümle ifade edeyim: Türkiyede Milliyetçi
Hareket Partisi bir siyasi partidir, bu tarz değerlendirmeler yapabilir,
icranın başında değildir, Türkiyeyi yönetmiyordur.
Dolayısıyla bu değerlendirmeler yapılır, bu
değerlendirmeler siyasi değerlendirmelerdir, diğer
kısmı hukukun işidir; bunun da altını önemle
çizmiş bulunmaktayım.
BAŞKAN Anlaşıldı Sayın
Bülbül.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Efendim,
müsaade ederseniz ben de kayıtlara geçmesi için bir cümle söylüyorum:
Anayasa Mahkemesinin namus borcudur. demek Anayasa Mahkemesi kapatmazsa
tamamı namussuzdur demektir; o kadar açık ve nettir, Anayasa
Mahkemesindeki hâkimleri açıkça baskı altına almaktır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Alakası yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu, sizin yorumunuz.
BAŞKAN Anlaşıldı Sayın
Oluç.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 27/5/2021
tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları
tarafından, Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere yurt
dışından yapılan plastik atık ithalatının
ülkemize, çevreye, insan ve hayvan sağlığına vermiş
olduğu zarar ve sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
8/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20
milletvekili tarafından, Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak
üzere yurt dışından yapılan plastik atık
ithalatının ülkemize, çevreye, insan ve hayvan
sağlığına vermiş olduğu zarar ve sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 27/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 8/6/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti adına söz talep eden Samsun Milletvekili
Sayın Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün plastik atıklardan bahsediyoruz
ama biz bundan önce 20/1/2020 tarihinde aynı bu şekilde, başta
Marmara Denizi olmak üzere, deniz kirliliğine dikkat çekmiştik. Bugün
de maalesef Türkiye'nin en büyük gündemlerinden biri nedir? Marmaradaki
müsilaj yani deniz salyası. Bununla ilgili neler üretiriz?i bakın,
arkadaşlar, bugün tartışıyoruz. Hâlbuki biz bundan
yaklaşık bir buçuk yıl önce bu konuyla ilgili dikkat
çekmişiz, bu konuyu araştıralım demişiz; önergeyi
verdiğimizden yirmi gün sonra maalesef sizlerin oyuyla bunu
reddetmişiz. Bugün de Bakan, bağlı belediyelerle, Marmara Denizi
etrafındaki belediye başkanlarıyla toplantılar yaparak
ortak çözüm bulmaya çalışıyor. Hâlbuki Meclisin bunun önünde
olması lazım. Biz o günden bu tespitimizi yapmışız,
maalesef ilgi görmemiş.
Plastik de aynı. Yani bugün plastik tüketimine
baktığımız zaman, Avrupa Birliği ülkeleri başta
olmak üzere, yurt dışından yapılan plastik atık
ithalatının ülkemize, çevreye, insan ve hayvan
sağlığına vermiş olduğu zarar ve sorunların
yine biz araştırılmasını istiyoruz. Neden? Plastik
kullanımının yaygınlaşması ve buna
bağlı olarak plastik atıkların artması, başta
insanlar olmak üzere, tüm canlıları ve çevreyi tehdit etmektedir.
Dünyada plastik üretimi 1950 yılından itibaren sürekli olarak
artış göstermiştir. Dünyada plastik üretimi 8 milyar tona
yükselmiştir. Bu artışla birlikte başta çevre olmak üzere
hayatın her alanında kirlenme başlamıştır.
Sadece çevresel kirlilik değil, denizler de
kirleniyor. Dünyada her yıl yaklaşık 8 milyon ton çeşitli
plastik ürünleri deniz ve okyanus sularına karışmaktadır.
Son yıllarda yakalanan balık ve balinaların karnından
plastikler çıkmaya başlamıştır. Avrupa Birliği,
bu durum karşısında evsel atıklar ve tek
kullanımlık plastikleri yasaklamış ve bununla ilgili
mevzuat değişikliğine gitmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde
plastik konusunda bu adımlar atılırken bazı ülkelerde de
plastik ithalatı yasaklanmıştır. Buna
karşılık, Avrupa ülkelerinden Türkiye'nin almış
olduğu plastik atıkların miktarı 2004 yılına
oranla tam 173 kat artmıştır. Türkiye 2019 yılında
sadece Avrupadan 582.296 ton plastik atık ithal etmiştir.
Bakın, 582 bin ton! 1 gemi 1 ton götürürse demek ki 582 gemi maalesef bu
plastik atıklarını Türkiyeye
taşımıştır. Yine, son bir yılda
yaklaşık 13 kat artmıştır. Türkiye, 2020
yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltereden toplam 659
bin ton -bilmiyorum, bu rakamlar sizlere ne anlam ifade ediyor yani
plastiğin yoğunluğunu şöyle bir düşünürseniz- plastik
atık ithal etmiş.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Onların çoğu geri dönüşüm.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Böylece, Türkiye,
Avrupa plastik atık ihracatının yaklaşık yüzde 28lik
bölümünü karşılamıştır.
Türkiye, Avrupadan en fazla plastik atık alan
ülke konumundadır. 2020 yılında ne yapmışız?
İngiltereden 209 bin ton, Belçikadan 137 bin, Almanyadan 136 bin,
Hollandadan 49 bin, Slovenyadan 24.884 ton Avrupa Birliği ülkelerinden
plastik atık ithal etmişiz.
Tabii, bazı arkadaşlarımız
diyor: Biz bunları geri dönüşümde kullanıyoruz. Buyursun,
Avrupalıların kendileri kullansın. Yani, Türkiye kesinlikle
Avrupanın çöplüğü olmamalıdır. Bu gelen
atıkların bir miktarını biz bazen Akdenizde veya
farklı bölgelerde, geri dönüşümün yapıldığı
bölgelerde, doğada da görmeye başladık. Yani Türkiye,
Avrupanın çöplüğü değildir, Avrupanın çöplüğü
olmamalıdır. Nitelikli malzeme, nitelikli ham maddenin ithalatı
başka bir şey; çöpün -ne varsa- Türkiyeye getirilmesi başka bir
şey.
Dolayısıyla, bizim önerimiz şu:
Kesinlikle, bakın, bunun belli standartlara bağlanması
lazım. Böyle, 659 bin ton çılgın bir rakam, Türkiye bu çöpü
taşıyamaz. Yani, buradan da ben uyarıyorum!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Yarın öbür
gün yine başımıza bela olmadan, yine Türkiyenin gündemine
oturmadan bununla ilgili -tabii, sizler icra makamısınız-
muhakkak hem Hükûmetin adım atması lazım hem de
araştırma önergemizi destekleyerek bu konunun net bir şekilde
araştırılması lazım.
Bakın, bundan önce de söyledik, bugün
Marmarada -tahmin ediyorum önümüzdeki günlerde gelecek, bu müsilajla ilgili
herhâlde bir araştırma komisyonu kurulacak- gün geçmeden, vakit
geçmeden
Bu plastik atıklar meselesi çok önemli. Bunlar, yüzyıllar
sürüyor, doğada kaybolmuyor. Onun için, Meclisin bununla ilgili muhakkak
bir adım atması lazım yani iş başa gelmeden önce
çareler üretmek doğal olarak Meclisin görevi.
Ben, bu konuda, çevre konusunda bütün Meclisin
duyarlı olduğunu düşünüyorum, hepinizin desteklerini bekliyorum.
İnşallah, hep beraber bu problemlerin de altından kalkarız
diyorum; tabii, sizin desteklerinizle.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, çevre ve ekoloji denildiğinde AKP iktidarı tarafından bir
çelişkiler yumağıyla karşı karşıya
kalıyoruz. Bu öylesine bir durum ki akın kara, karanın ak
olduğu bir tablo.
Şimdi, Türkiye dünyanın çöplüğü
hâline getirilmiş fakat bizim bir Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız var, zannedersiniz ki dünyada çevrecilik
konusunda şampiyon bir pratik sahibi. Yani böylesine bir tabloyu
neresinden tartışacağımızı bilemiyoruz. Yani
yapılan işin yanlışlığı
doğruluğundan ziyade, var olup olmadığını
tartışıyoruz yani AKP. dediğinizde böyle bir tablo.
Şimdi, düşünün ki fidan dikmek ile
ormanı aynılaştıran bir iktidarla karşı
karşıyayız yani bir ormanın yüzyıllarda
oluştuğunu bilmeyen ya da bilmek istemeyen bir iktidar; şimdi,
böylesi bir durum.
Salda Gölü
El dokunulmaması gereken Salda
Gölüne şimdi inşaat yapıyor ve bu inşaatı da bize
çevrecilik olarak yutturmaya çalışan bir Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı var; tablo bu.
Şimdi, Türkiye'de 2004 yılından
bugüne Avrupa ülkelerinden ithal edilen plastik atıkların
miktarı 173 kat artmış; bu, Türkiye'de olmuş, AKP rejiminde
olmuş. Avrupadan 2019 yılında 582 bin ton plastik atık
ithal edilmiş, 2020 yılındaysa 659 bin ton plastik atık
ithal edilmiş. Bunu AKP yapmış, AKP, başka biri değil.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
İhracat ne kadar?
MURAT ÇEPNİ (Devamla) İhracat diye bir
şey yok, dünyanın çöplüğü yapmışsınız
Türkiye'yi. Dünyanın çöplüğü yapanlar şimdi de kalkmış
bize çevrecilik yutturmaya çalışıyorlar.
Şimdi, Türkiye'nin etkili atık yönetimi
yok. Çöplerin ayrıştırılması, yıkanması,
kategorize edilmesi ekonomik değil, ekonomik olmadığı için
ithal ediyor -yani düşünün, AKP icraatı bu; AKP demek rant demek,
AKP demek kâr demek, bu yoksa eğer ormanlar da kesilir çöpler de ithal
edilir- gerekçe, ekonomik olmaması. Son bir yılda ithal izinli
şirket sayısı 130dan 400e çıkmış; çok
kârlı bir alan, 400e çıkmış. Türkiye'de 250 bin ton
atık toplama ve dönüştürebilme kapasitesi var fakat bunun çok çok
ötesinde bir ithal politikası var. Plastik atıklar, atık
ithalatı yasaklanmalıdır, atık toplama işçileri de
güvenceye kavuşturulmalı, sosyal ve ekonomik hakları
sağlanmalıdır.
Nereden geldiği belli olmayan zehirli atık
ülkesidir Türkiye. Örneğin, İzmir Gaziemirde terkedilmiş bir
fabrika sahasında nükleer atık kalıntıları
vardır. On üç yıldır bu devlet, her türlü kurumuyla, bu zehirli
atığı temizleyememektedir. Soruyorum buradan bir kez daha: Niye
Gaziemiri temizleyemiyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Kim
getirmiş?
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Bunu kimin
getirdiği belli değil resmen ama işte, kimin getirdiği
AKPnin bu mekanizmalarından çok net olarak bellidir.
Yetmiyor, bakın, Aliağa, Türkiye
genelindeki kanser oranının 4 katı fazla kanser vakası olan
bir ilçe; Aliağa. Peki, Aliağada şimdi bir gemi bekleniyor,
asbest yükü zehirli bir gemi bekleniyor ve bu gemi Aliağaya gelecek.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Gelemez!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Biz Aliağada,
Aliağanın Türkiye'nin çöplüğü, Türkiye'nin de dünyanın
çöplüğü olmadığını söylemeye devam ediyoruz ve o
asbest yüklü zehirli geminin Aliağaya gelmeyeceğini,
gelemeyeceğini, getirmeyeceğimizi buradan bir kez daha söylüyoruz.
AKP zehir ithal eden bir iktidardır ama bakanlıkları da bu
zehirli politikaları ambalajlamakla görevli şirketlerin
aparatına dönüşmüştür, bunu reddediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Burdur Milletvekili Sayın Mehmet Göker.
Buyurun Sayın Göker, Sayın İdare Amirim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öneriyle ilgili konuşmadan
önce, az önce, gündem dışı konuşmalarda, burada bir hatip
Salda Gölüyle ilgili yanlış bir bilgi verdi. Bilgi olmadan fikir
beyan etmeyi çok yerinde bulmadığım için bilginin doğrusunu
sizlerle tanıştırmak istedim. Öncelikle, Salda Gölünde çevre
atığıyla ilgili yapılacak olan projeyi Bakanlık ile
belediye yüzde 50 yüzde 50 ortaklaşa yapacak ve verilen sözler tutulacak
olur ise İl Özel İdaresinden belediyemize de 2 milyon lira daha
aktarılacak. Yani yapılacak olan tesiste, burada Yeşilovalı
insanların, belediyenin katkıları da var, sadece Bakanlık
değil.
Bir diğeri, yine eksik bilgi: Koruma
alanını artırdık. diyor. Eğer Çevre
Bakanlığı internet sitesine girip bakarsanız, internet
sitesinde Çevre Bakanlığı diyor ki: Korunan alan
büyüklüğünü 295 bin kilometrekareye çıkardık. Arkadaşlar,
ya rakamdan haberiniz yok ya Türkiyenin yüz ölçümünden haberiniz yok. Türkiyenin
yüz ölçümünün yaklaşık 783 bin kilometrekare olduğunu
düşünürseniz, ben, bu 295 bin kilometrekareyi Sayın Bakan nereden
buldu, açıkçası onu da sizlerin takdirine bırakıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Dünya genelinde her yıl 300 milyon ton plastik
üretilmekte ve bu plastiklerin önemli bir kısmı ne yazık ki
denize, doğaya, çevre altına, yer altı sularına ve dahi
etrafımızdaki her ortama sirayet etmekte. Sadece çevre kirlense bizim
bunu temizleme şansımız var ama görüyoruz ki çevre ve insan
atıklarının, sanayi atıklarının Marmaraya akması
sonucu denizimiz müsilajla kaplandı, mafyanın siyasete girmesiyle
siyasetimiz müsilajlandı, en son pazar günü yapılan LGS
sınavlarında ise çıkan soruların bire bir aynı
olması sebebiyle çocuklarımızın geleceği de
müsilajlandı.
Şimdi, burada siyaset anlayışıyla
alakalı, AK PARTİnin Sayın Grup Başkan Vekiline cevap
bekleyeceğim bir soruyu yöneltmek istiyorum. Hafta sonu Burdurda bir
siyasi polemik yaşandı. Burdur, biliyorsunuz, Meteoroloji Genel
Müdürlüğünün yayımladığı haritada olağanüstü
kuraklık yaşanan iller arasında ve bu nedenle gerek içme suyunda
gerekse tarımsal sulamada çok ciddi sorunlar yaşamaktayız.
Belediyemiz bununla ilgili üç yıl önce Çevre Bakanlığına
bir yazı yazmış kayıp, kaçağı engellemek için,
içme suyu projesi adı altında Bu su borularını
yenileyelim. demiş. Cevap dahi verilmemiş Belediye
Başkanımıza. Buna gerekçe olarak hafta sonu iktidar vekili
şöyle bir açıklama da yaptı: Sen bunu söylemek için
Bakanın ziyaretlerine niye eşlik etmedin ya da gelip iktidar
vekilinden niye ricada bulunmadın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET GÖKER (Devamla) - Şimdi sizlere
soruyorum: Halkın oylarıyla seçilmiş Burdur Belediye
Başkanı kendi şehrine hizmet getirebilmek için iktidar
vekillerine şirin görünmek zorunda mıdır? Belediyeyle ilgili
herhangi bir işi bitirebilmek için Ankarada bakanlıkların ya da
genel müdürlüklerin kapısını aşındırmalı
mıdır? Resmî bir evrakın yazısı buna yeterli
değil midir?
Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; su hayattır. Lütfen hayatımızı siyasete
alet etmeyin.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
İdare Amirim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sait Kirazoğlu.
Buyurun Sayın Kirazoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT
KİRAZOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun yurt dışından
yapılan plastik atık ithalatının ülkemize, çevreye, insan
ve hayvan sağlığına vermiş olduğu zarar ve
sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacına ilişkin grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz üzere, TÜİK verilerinden de
görüleceği gibi, bundan yirmi yıl önce 500 milyon ton olan ham madde
tüketimimiz 1 milyar tona ulaşmış bulunmaktadır ve
bunların hemen hemen tamamı petrol ve doğal gaz gibi ithalata
bağımlı olduğumuz ürünlerden onların türevleri olarak
üretilmektedir. Ülkemizdeki ihracatın artması ve sanayinin
gelişmesiyle birlikte bu ham madde ihtiyacı artışıyla
beraber Türkiyedeki atık geri kazanım sektörü de gelişmiş
ve buna bağlı olarak atık ithalatı da
artmıştır. Bunu da rakamlardan hepimiz görüyoruz. Ancak, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığımız ve Ticaret
Bakanlığımız getirdiği yasaklamalar,
sınırlamalar ve sınır gümrük kapılarında ve
tesislerde gerçekleştirilen denetimlerle bu tür ham madde
ihtiyacını karşılayacak atık ithalatının
yapılmasını kontrol etmektedir. Tehlikeli atıkların ve
tehlikeli atıkla kontamine olmuş atıkların herhangi bir
şekilde ithalatı yasaktır. Ülkemizde çöp ithalatı
yasaktır ve hiçbir zaman da çöp ithalatı yapılmamıştır.
Burada, yüce Meclisimizin çok değerli
katkılarıyla yasalaştırdığı iki husustan
bahsetmek isterim: Bunlardan biri poşet yasası olarak bilinen,
kişi başı poşet kullanımının
azaltılmasını hedefleyen ve
vatandaşlarımızın büyük teveccühü ile gereksiz plastik
poşet tüketimini yüzde 80 oranında azaltan kanundur. Diğeri de
Çevre Ajansıyla ilgili 7261 sayılı Çevre Ajansının
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanundur. Bu kanun ile de depozito sisteminin
uygulanarak bu tür atıkların daha çok toplanmasının
sağlanması hedeflenmektedir. Böylece ham madde ithalatında da
atık ithalatında da iyileşme sağlanacaktır ama
şunu söylemek gerekiyor ki sanayimizin ham madde ihtiyacının
karşılanması amacıyla bu atıklar kontrol altında
ithal edilebiliyordu. Ancak ithalatın arttığı görülünce
Ticaret Bakanlığımız ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız, yurt içi toplama faaliyetlerinin olumsuz
yönde etkilenmemesini teminen ülke ekonomisine değer sağlayacak ve
çevre kirliliğine sebep olmayacak şekilde atık
ithalatının yapılması için 2020 yılında kota
uygulamasına geçmiştir. Bu uygulama yüzde 50 oranında
uygulanmakta, bu yıl da devam etmektedir.
Yine, 2021 yılı itibarıyla da
karışık, kirli ve kontaminasyonlu, ne olduğu bilinmeyen
plastik atıkların ithalatı yasaklanmıştır.
Geçtiğimiz ay, 18 Mayıs itibarıyla da etilen polimerlerden olan
ve daha çok naylon ve/veya poşet atığı şeklinde
ithalatı gerçekleştirilen plastik atık grubunun ithalatı
yasaklanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla)
2020 ve 2021 yılında getirilen yasaklamalar ve
sınırlamalarla yurt içi atık toplama miktarının
artırılması, ithalata bağlı çevresel kirliliğin
önlenmesi amacıyla sadece ülkemiz ham madde ihtiyacına cevap verecek
nitelikte kaliteli atığın ithal edilmesine müsaade edilmektedir,
bunun dışındakilere müsaade verilmemektedir.
Atık ithalatına getirilen yeni
düzenlemeler, poşet yasamız, Meclisimizde kabul edilen Çevre
Ajansının da tam faaliyete geçmesiyle Sıfır Atık
Projesi daha etkin ve yaygın bir şekilde uygulanacak; ülkemizde atıkların
kaynağında, etkin toplanmasının sağlanması,
çevrenin korunması ve ülkemiz ham madde ihtiyacının kendi iç,
ikincil, kullanılmış malzemelerden sağlanması
gerçekleştirilecektir.
Ben daha yaşanılabilir bir çevre için her
türlü tedbiri alarak doğamızı, suyumuzu,
toprağımızı, ormanımızı korumak için hep
beraber çalışmaya devam etme isteğimizi iletiyor, Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi 60a göre 3 sayın milletvekilimize
birer dakika söz vereceğim.
Sayın Kadak
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Rümeysa
Kadakın, İBB faaliyet raporuna ilişkin açıklaması
RÜMEYSA KADAK (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün elimde İBBnin kendisinin
yayınlamış olduğu faaliyet raporu var. Bu, bizim için çok
önemli çünkü bir senede İBBnin neler yapmış olduğunu ve
neler yapmamış olduğunu çok net görüyoruz. Aslında bir nevi
karnesi diyebiliriz.
Ben uzun zamandır inceliyorum, incelemeden
hakkaniyetsiz bir konuşma yapmak istemedim. Şimdi ilgili bölümü
açacağım size izninizle. Bugün vaktim oldukça, deprem ve
ulaşım gibi önemli alanlarla ilgili bilgi vermek istiyorum, tabii
burada çok vaktimiz olmuyor.
Biliyorsunuz ki Sayın İmamoğlu senede
20 bin konut yapılacağını dile getirmişti. Şimdi,
40 bin konutun yapılmış olması gerekiyordu. Kaç konut
yapıldı biliyor musunuz? Sıfır, kendilerinin yapıp
bitirmiş oldukları hiçbir konut yok şu anda. Ben Beylikdüzünden
kendisini çok iyi tanıyorum. O yüzden, bir komşusu olarak
Beylikdüzünde yapmadığını yapıp bu kez sözünü yerine
getirmesini diliyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konuya geçin
Başkanım, 60a göre konuşuyor arkadaşlarımız.
BAŞKAN Bir sataşma var Sayın Turan.
Sayın Özel, buyurun.
29.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii,
Rümeysa Vekilimizin İç Tüzük 60a göre söz isteyip konuşması son
derece anlaşılır. Bizim grubumuzdaki milletvekilleri muhalefet
etmek istediklerinde biz onlara daha geniş söz hakları
tanıyoruz, Bülent Turandan isterseniz o da tanıyacaktır ama
İstanbul Büyükşehir Belediyesini eleştirmek için beş dakika
zamana ihtiyaç yok, bir dakika yetiyorsa muhalefetinize İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin ne kadar iyi iktidar ettiğini teyit
ediyorsunuz demektir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
30.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, LGSyle ilgili iddialara ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
8inci sınıf öğrencileri için
düzenlenen Liselere Geçiş Sınavı pazar günü
gerçekleştirilmiş ve birçok şüpheyi de beraberinde
getirmiştir. Pandemi sürecinde yüz yüze eğitimin aksamasıyla,
öğrencilerimiz uzaktan eğitimle sınava hazırlanmaya
çalışmış, bilgisayarı ve interneti olmayanlar uzaktan
dahi derse katılamamıştır; eğitimde fırsat
eşitliğinden uzak bir yıl geçiren öğrencilerimiz
mağdur edilmiştir. Sınavdaki 10 matematik sorusunun bir
yayınevinin sınava hazırlık soru kalıplarıyla
aynı olduğu iddiası büyük tepkilere neden olmuştur. Bu
iddianın derhâl araştırılması ve şaibenin ortadan
kaldırılmasını bekliyoruz.
Ayrıca, Bilecikte bir ortaokulda, sınav
arasında İl Millî Eğitim Şube Müdürü ile eşinin okul
bahçesine alınarak çocuğuyla görüştürülmesi hakkında acilen
kamuoyunun bilgilendirilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
31.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, Çankırının Kızılırmak ilçesine
yapılan HESe ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlunun görevlendirmesiyle Çankırı iline
gittik, görev alanımız Kızılırmak ilçesiydi. Burada
bir HES faciası yaşanmış, yerinde gördük.
Kızılırmakın 35 kilometre ilerisine yapılan HESe su
taşıyan kanalın patlaması sonucu binlerce dönüm araziyi su
basmış, köylülerin emekleri boşa gitmiş. Ayrıca
bölgedeki çeltik üreticilerinin sorunları ve ürünlerinin değer
bulmamasıyla ilgili yakınmaları var. Gerek HESle ilgili gerekse
çeltikle ilgili olarak bölge milletvekillerinin bölgeye gitmemelerini muhtar
arkadaşlarımız bizlere şikâyet etti, bu konuyu da dile
getirmek istiyorum. HES nasıl olur da Kızılırmaktan 35
kilometre öteye ve tarım alanlarının ortasına
yapılır, akıl alacak bir durum değil. Bunu da bilgilerinize
sunuyor, konuyla ilgili Bakanlığın bölgeye hassasiyet
göstermesini tüm muhtarların talep ettiğini ifade etmek istiyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 8/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, medya gruplarına verilen kamu bankası kredilerinin
ödenip ödenmediğinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran
2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
8/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8 Haziran 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(13183) grup numaralı medya gruplarına verilen kamu bankası
kredilerinin ödenip ödenmediğinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 8/6/2021 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Mersin Milletvekili
Sayın Rıdvan Turan.
Buyurun Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İktidar grubu sıralarına bilip
bilmediklerini merak ettiğim iki isim sormak istiyorum: Birincisi
Yıldırım Demirören, diğeri de Fahrettin Aktaş.
Şimdi, bir gün Yıldırım
Demirörenin canı medya patronu olmak ister. Tesadüf bu ya,
Beştepenin de bir medyaya ihtiyacı vardır o zaman, tam böyle
iki ihtiyaç karşı karşıya gelmiştir ve
Yıldırım Demirörenin niyeti Doğan medyayı almak
şeklinde tezahür eder. Fakat, ne yazık ki o kadar parası yoktur.
Ziraat Bankası tam böyle bir anda durumdan vazife çıkartır ve
iki yıl ötelemeli, on yıl vadeli olmak üzere, Yıldırım
Demirörene Beştepenin direktifleri doğrultusunda 675 milyon
doları toka eder. Fakat iki yıl geçer, 2020nin Nisanında iki
yıl dolar, Yıldırım Demirörenden 5 kuruş para geriye
gelmez. İşin tuhafı, Ziraat Bankası bu kredinin arkasına
da düşmez, ne olduğunu da sormaz. Tam bu esnada, değerli
arkadaşlar, 685 binden fazla çiftçi Ziraat Bankasına borçlu
durumdadır, 2 bini icralık durumdadır, üretim araçları icra
edilmiştir ve işte, tam böyle bir anda, az önce sorduğum iki
isimden ikincisi olan Fahrettin Aktaş, Milasın bir köyünde, bu
bankaya olan borçları ertelenmediği için, ötelenmediği için,
yapılandırılmadığı için intihar eder,
borçları sebebiyle canına kıyar.
Bir gün Ahmet Çalıkın canı medya
patronu olmak ister. Fakat bunun için elbette krediye ihtiyacı
vardır. Çalık Holding, TMSFden 1,1 milyar tutarında Sabah ve
ATVyi 2008de satın almak için Halk Bankasından ve Vakıfbanktan
350şer milyon dolar kredi kullanır. Yine, tam Beştepenin bir
medya ağına, bir propaganda makinesine ihtiyacı olduğu bir
dönemde ihtiyaçlar karşılıklı belirlenir ve buradan
Çalık medya patronu olur fakat 17-25 Aralık tapelerinde bu sürecin,
bu kredi alışverişlerinin nasıl olduğu kamuoyuna sızdığında,
bu defa Sabah ve ATV yine iktidarla iltisaklı Zirve Holding
tarafından satın alınır, 630 milyon doların 200 milyon
doları yine Ziraat Bankasından karşılatılır.
Şimdi, 2 tane örnek, buna benzer irili ufak
ufak başka şeyler de var tabii. 2019da Bu gidişat -yani bu
kamu bankalarından birtakım medya kuruluşlarının
satın alınması için çıkarılan krediler- ülkenin
ekonomisini çok ciddi manada riske sokmaktadır, geleceğini tehlikeye
atmaktadır. diye bir değerlendirme Sayıştay
raporlarının 2019 yılı nüshasına girmiş. Ziraat
Bankası, bu tür durumlarda kredinin arkasına düşmek yerine
-çiftçinin arkasına düşüyor ama toprağına haciz getiriyor
ama- bu medya patronlarının arkasına düşmek, peşine
düşmek ve bunları ödetmek yerine artık yeni bir finans politikası
belirlemiş değerli arkadaşlar, bu finans politikası da bu
kurumlara bu borcu yeniden yapılandırma biçiminde. Bakın,
Türkiye'de 40 milyon dönüm arazi haczedilmiş durumda özel-kamu
bankaları vesair kuruluşlar tarafından. Şimdi, bu 40 milyon
dönüm arazinin haczedilmesi demek, çok açıkça Türkiye'de tarımsal
üretimin akamete uğrayacağı, kendi ihtiyacımız
olanı üretemeyeceğimiz bir tarım sürecinin
başlayacağı anlamına geliyor. Ziraat Bankası 4,5
milyar lira civarında bir borcun arkasına düşmüyor ama bu borç
ne zamanki çiftçinin, yoksul köylünün, küçük ölçekli çiftçinin borcu olursa, bu
devlet bankası anında şahin kesiliyor. Öyle ki insanların
üretim araçları ellerinden alınıyor, üretim araçları
haczediliyor ve bunun sonucunda, insanlar traktörü olsa, malı, davarı
olsa, toprağı olsa üretecek, belki borcunu ödeyecek ama, bunlar
ellerinden alınmış olduğundan dolayı bu insanlar
üretim de yapamıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
RIDVAN TURAN (Devamla) Şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak şu soruyu sormamız gerekiyor: Kardeşim, bu
işler nasıl oluyor? Çiftçiye kredi vermekle mükellef olan bir banka,
esnafa kredi vermekle mükellef olan ve böyle kurulan bankalar, iktidarın
ayakta kalması adına, iktidarın propaganda makinesinin
oluşturulması adına nasıl krediler çıkarıyor?
Burada hangi ilişkiler, hangi kirli ilişkiler ortalığa
dökülüyor? Kimler aracı oluyor? Bu kredi vermenin yolu ne, yöntemi ne?
İşte, gelin, bunların hepsini araştıralım
diyoruz. Hepsini araştıralım. Bunlar zaten ortalığa
saçılacak, ortalığa saçılmadan, biz, oturalım efendi
gibi, neyse mevzu, onları Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı
altında tartışalım. Bunun için bir Meclis
araştırması açılmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Son günlerde, milyonlarca
vatandaşımız gibi bizler de yeraltı dünyasını,
gayrimeşruyu temsil eden bir kişinin, yer üstünü, hem de devletimizi
temsil eden meşru kişiler hakkındaki
açıklamalarını büyük bir üzüntüyle ve endişeyle takip
ediyoruz. Bu kişi, maalesef, yalanlanmıyor, yalanlamaya
kalkışanlar da kendilerine yapılan ithamları daha
inandırıcı hâle getiriyorlar. Biz, İYİ Parti olarak,
içine düşülmüş bu laubali gayriciddilikte siyasi çıkar peşinde
değiliz. Devletin kutsiyeti ve ebet müddet yaşayacağı
düsturuyla yetişen, milletimizin önceliklerini benimseyen, demokratik
kültürden vazgeçmeyen geleneği temsil eden bir milletvekili olarak
devletimize zarar gelmesinden endişe ederim. Görüyoruz ki devletimizin
bağımsız olması gereken adli kurumları konuya müdahil
değiller. Yeni sistemde, tüm devlet işleyişinde olduğu gibi
tek bir kişinin işareti bekleniyor. Son
yaşadığımız örnekteki düzeysiz ortamı
hazırlayan temel sebep, maalesef, kurumlar arası iletişimi
kesen, devlet hafızasını yok eden, devlet dışı
aktörlerin devlet işlerine bulaşmasına ortam hazırlayan,
yetkiye doymayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Bu
sistem kontrolünü kaybetmiştir. Sistemin ciddi kurumsal şeması
yoktur. Milletimizin refahı, güvenliği, devletimizin bekası,
ciddi, sürdürülebilir devlet mekanizmasını işletebilmek için
parlamenter demokratik sisteme acilen ihtiyaç duyuyoruz.
Bugün öğreniyoruz ki Ziraat Bankası bir
basın kuruluşunun alımı için verdiği kredinin
tahsilatıyla ilgili pek çaba sarf etmiyor. Devlet bankalarının
neden Varlık Fonuna devredildiğini şimdi daha iyi
anlıyoruz. Varlık Fonuna devirle Ziraat Bankasının
Sayıştay denetiminden kaçırıldığını
dikkatlerinize sunarım. 2019 senesi Sayıştay denetim raporlarında
kamu bankalarının, özellikle Ziraat Bankasının özel
kişi ve kuruluşlara sağladığı kredilerden
dolayı ülke ekonomisine büyük bir risk yüklediği tespitine yer
verildi. Ziraat Bankasının, reklam, sponsorluk ve tanıtım
adı altında kimlerle, hangi kuruluşlarla faaliyette bulunduğuna
dair bilgileri Sayıştay incelemelerinde bile vermemesi dikkat
çekicidir. Sayıştay Grup Başkanı Ziraat
Bankasının kapısından içeri girememektedir. Kamu
bankalarının son yıllarda kimlere, hangi koşullarda kredi
sağladığı, yönetim kurullarına kimlerin
atandığı göz önünde tutulduğunda, çiftçilerimizin
ihtiyaçlarının karşılanması esasında hizmet
görmesi icap eden Ziraat Bankasının bir devlet bankası olarak
çiftçiler yerine, bir parti bankası gibi hareket ettiği, malum
kesimlere hizmet ettiği ortaya çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Ziraat Bankasının ak elitistlere sağladığı
avantajları ortadan kaldırmak ve bankanın kuruluş
amacına uygun çalışmasını sağlamak gerekmektedir.
Aslında, bütün bu gayriciddiliklerden arınmak için milletimizin aziz
sağduyusuna başvurmanın zamanı geldi. Madem devlet
kurumları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi AK PARTİ tarafından
işletilmiyor, acilen bir seçime gidilmesinin doğru olduğunu
belirtir, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2010 yılından bu yana devam eden bir
süreci kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. 2010 yılında
Doğan medya grubuna yoğun bir mali baskı vardı ve sürekli
bir teftiş gönderiliyordu, ciddi vergi cezalarıyla karşı
karşıya bırakılmıştı. Bu 17-25 Aralık
sonrasında Bu işleri FETÖ yaptı, FETÖ buraya çökmek istiyordu,
Doğan medya grubunu almak istiyordu. diye kamuoyunun bilgisine bu
şekilde yansıdı; AK PARTİ iktidarı da bunu böyle
savunmuştu Biz yapmadık, FETÖ yaptı. demişti. Sonra, o
sıra, o dönemde yani bir iki yıl içerisinde tam Doğan medya
grubu kurtuldum derken bu sefer de 2015 Haziran seçimleri geldi. Haziran
seçimlerinde AK PARTİ iktidardan uzaklaştığında, o ara
seçimlerde, kasıma kadar olan ara seçimlerde yine Doğan medya grubunu
hedef aldı. Bu süreçte 2 kez Doğan Medya grubunun bir gazetesi
basıldı, taşlı sopalı saldırıya
uğranıldı ve bu saldırıyı yapan da sonraki dönem
AK PARTİ milletvekili, o dönem Gençlik Kolları Başkanı
Abdurrahim Boynukalındı. Yine, bu dönem, Aydın
Doğan'ın kendisine ve kızına davalar açıldı, ceza
tehditleriyle karşı karşıya bırakıldı.
Gelinen son aşamada, 2018 yılı Nisan ayında Doğan medyanın
tamamı Demirören gruba satıldı.
Peki, bu satışın
kaynağını nasıl elde ettiler? Ziraat Bankasını
burada taşeron olarak kullandılar, 750 milyon dolar gibi bir
rakamı Ziraat Bankasından kredi olarak kullandırdılar ve
bakın, bu kullanılan krediyle Hürriyet, Posta, Fanatik, Kanal D, Euro
D, CNN Türk, Dream TV, Kral TV, Kral Pop, Kral World TV, Cartoon Network,
teve2, Radyo D, Radyo Kral FM, D-Smart ve Doğan Haber Ajansı
Demirörene geçti. İki yıl ödemesiz, on yıl vadeli krediyi, 10
Haziran 2020de Tahsile başladınız mı? diye
sorduğumuzda, bize dediler ki: Ticari sır. Bir suç örgütü liderine
ayan olan iş, milletin vekiline, maalesef, ticari sır oldu.
Ziraat Bankası, 1888de Mithat Paşa
tarafından kuruldu ve o dönem yüzde 900 faizle karşı
karşıya kalıp da tefecilerin eline düşen çiftçileri kurtarmak
için kurulmuştu. Bugün geldiğimiz noktada, Ziraat Bankası
çiftçiye haciz götürüyor, Ziraat Bankası kredi borçlusu olan 5 milyon
öğrencinin boğazına çöküyor ama aynı Ziraat Bankası,
Demirörene verilen 750 milyon doların tahsili için herhangi bir işlem,
maalesef, yapmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Haydar seni
dinlemiyorlar, seni dinlemiyorlar.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Canları sağ olsun, sizin de canınız sağ olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben dinliyorum.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Hani, bu
kredinin peşine düşmüyorlar ya, iki ay önce Çin Eximbanktan 400
milyon dolar kredi aldı Ziraat Bankası. Yani bir taraftan kredi
alıyorsunuz, bir taraftan alacağınızın peşine
düşmüyorsunuz. Bu para iktidarın parası değil, bu para
babanızın parası değil; bu para çiftçinin, işçinin,
vatandaşın, öğrencinin parası.
Şimdi, buradan soruyorum: Hani Diclenin
kıyısında kurdun kaptığı koyundan ben sorumluyum.
diyen Varlık Fonu Başkanı Erdoğanın, bu kredinin
verilmesinde, muvafakatinde, izninde veya bu kredinin tahsil edilmemesi
iradesinde dahlinin olamaması mümkün mü? Böyle bir şeyi
düşünebilir miyiz? Erdoğan bu işin neresinde? Bizce tam da
göbeğinde. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Teşekkür ederim Başkanım.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ya, dinlemediler seni.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Dinlediler,
dinlediler.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Vallahi dinlemediler
seni. Ben dinledim, onlar dinlemedi seni.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; HDPnin grup önerisinin,
tabii, aleyhinde konuşacağım, sebebi şu: Ziraat
Bankasının bir çiftçi bankası hüviyetinden
uzaklaştığı ve çiftçiye kuruluş kanununda,
felsefesinde olan kredileri sağlamadığı, daha çok iş
dünyasına ve sanayicilere kredi sağladığıyla
alakalı ciddi eleştiriler var.
Tabii, konuşmacıların vermiş
oldukları isimlerle alakalı bir tartışmaya çok girmek
istemiyorum. Benim, burada, ne Aydın Doğanı eleştirecek ne
Çalıkı savunacak ne de Demiröreni savunacak hâlim yok.
Dolayısıyla, Ziraat Bankası çiftçinin dostu olmaya devam ediyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Nasıl anlıyoruz
bunu, biliyor musunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Demirören ceviz
ağacı mı dikti oraya?
YUNUS KILIÇ (Devamla) 2002 yılında
Türkiyede çiftçinin kullanabildiği toplam kredi miktarı 500 milyon
liraydı. Bugün çiftçi bir kısmı özel bankalardan ama
ağırlığı Ziraat Bankasından olmak üzere
yılda 130 milyar lira kredi kullanıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Konumuz o değil.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Bunun ne kadarı geri
dönmüyor, biliyor musunuz? Sadece yüzde 1,5u. Yani Ziraat Bankası
çiftçinin yanında olmaya devam ediyor, onun ödeyebileceği
şartlarda kredi veriyor ve bunlar da büyük oranda geri dönüyor. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Parayı aldı mı almadı mı? Ziraat parayı geri
aldı mı almadı mı? Sen onu söyle.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Beş yılda, Ziraat
Bankası, 2,3 milyon çiftçimize toplam 240 milyar liralık kredi
kullandırmış ve çiftçinin yanında olmaya devam ederek
çiftçi dostu bir banka hüviyetini de sürdürüyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Evet, Hocam,
rakamları söyle Hocam. Bravo Hocam!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Çiftçi mi
Demirören, sen onu söyle!
YUNUS KILIÇ (Devamla) Arkadaşlar, bir de
hatırlayın, ülkede ne zaman çeşitli sebeplerle çiftçiyi zora
sokan bir sıkıntı oluşacak olsa, hep beraber, siyaset de
burada, hep birlikte yükleniriz ve Ziraat Bankasından adım
atmasını bekleriz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Kaç tane traktör
satıldı Hocam, kaç tane? Çiftçi kaç tane traktör aldı, 50 bin
tane mi, 100 bin tane mi?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Nitekim, yine çok yakın
zamanda kuraklıktan dolayı çiftçinin borçlarını
yapılandırdığımız ve ertelediğimiz gibi.
Bakın, en azından Ziraat Bankası burada ağır iş
ve işlem yüküne katlandığı bir süreç yaşıyor, her
yıl yaşıyor hemen hemen.
Ayrıca, bir de şunu unutmayın: Ziraat
Bankası sahada olduğu için özel bankalar kendi keyfine göre hareket
edemiyor çiftçiyle olan ilişkilerinde. Çiftçinin kredilendirilmesinde
Ziraat Bankası aynı zamanda ciddi bir regülasyon kurumu olmaya devam
ediyor. Düşünün ki Ziraat Bankasının piyasadan çekildiğini,
özel bankaların elinde çiftçilerin ne kadar büyük
sıkıntılar yaşayabileceğini aşağı yukarı
herkes tahmin edebiliyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Gazeteler
saman gibi oldu ya, siz de onun için mi Demirörene kredi verdiniz?
YUNUS KILIÇ (Devamla) Şimdi, önergede
şöyle bir rakam var
Arkadaşlar, dedik ya, 2,3 milyon çiftçi
kredilendirilmiş, sadece 895 çiftçinin tarlasının
satışa çıkarıldığıyla alakalı bir
kayıt var; olabilir, hiç olmasın. Çiftçinin tarlası, çiftçinin
emeği, çiftçinin ülkeye katmış oldukları çok fazladır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Devam edelim Hocam,
devam edelim. Açıklamaları yap Hocam.
BAŞKAN Sayın Bak, müsaade ederseniz
konuşmacı sözünü tamamlayacak.
Tamamlayalım.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Dolayısıyla, hiçbir
çiftçimizin haczedilmesine, icraya düşmesine ve birtakım makine
ekipmanlarının ve tarlasının elinden alınmasına
gönlümüz razı olmaz. Biz, çiftçinin dostu bir iktidarız, yirmi
yıldır bunu yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri ve alkışlar) Çiftçimiz, bizim
iktidarlarımız döneminde hem üretimini devam ettirmiş,
sıkıştığı zaman sürekli yanında olmayı
becermiş -2,5 milyon çiftçiyle 2021 yılına ulaştık-
çiftçinin ihtiyacı olduğunda yine Ziraat Bankası aynı
duyguyla
RIDVAN TURAN (Mersin) Ziraat Bankası bu
krediyi tahsil ediyor mu etmiyor mu? Sorumuz bu.
YUNUS KILIÇ (Devamla) Çünkü, kurumlar,
iktidarın duygularını yansıtır. Biz, AK PARTİ olarak
çiftçiye nasıl bakıyorsak bundan sonra Ziraat Bankası da
çiftçiye bizim gibi bakmaya devam edecek diyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo Hocam, tebrik
ediyorum. Güzel rakamlardı, bravo!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) 750 milyon
dolar nerede, onu da söyleseydi hoca!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kars
Milletvekili Yunus Kılıçın HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
şimdi, Ziraat Bankasının Demirören grubuna verdiği ve geri
alamadığı 750 milyon dolardan bahsederken, bir kez, buraya
tarımla ilgili bir milletvekilinin çıkarılması bile AK
PARTİ Grubunun meseleyi nasıl çarpıtmaya ve sulandırmaya
çalıştığının ispatıdır.
Biz, Ziraat Bankasının çiftçi
açısından önemini bildiğimiz için, çiftçiye uygun kredi vermesi
gereken, daha uzun vadede, daha düşük faizle, daha yüksek miktarda
krediler kullandırmasını beklediğimiz bankanın,
iktidar partisinin bir merkez medya kuruluşunu
yandaşlaştırmak için nasıl
kullanıldığını tartışmaya açan bu grup
önerisi üzerinde konuşuyoruz.
Demirören, aldığı krediyle ceviz
ağacı mı dikti kardeşim? Demirören, aldığı
krediyle kiraz ağacı mı dikti?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Demirören,
aldığı krediyle yüksek katma değerli tarım ürünleriyle
ilgili sanayi yatırımı mı yaptı? Demirören,
aldığı krediyle bir kuruluşu
yandaşlaştırdı, iktidarın ve sarayın emrine
girdi; karşılığında da aldığı
paranın ödenmemesine göz yumuluyor.
Türkiyedeki bütün çiftçilerin iki eli
yakanızdadır, iki eli yakanızdadır! (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
33.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
aslında, bugün Özgür Bey nöbetçi değil. (CHP sıralarından
gülüşmeler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ya, o bizim
meselemiz ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama kısa
süreliğine geldiği için kendisini göstermesi lazım, Ben
buradayım. demesi lazım. Bunu da saygıyla
karşılıyoruz; eyvallah, baş tacı;
bağırsın, çağırsın, söylesin,
alışığız buna fakat çok iyi biliyoruz ki Türkiye'nin
vekilidir her bir vekilimiz. Hepimiz aynı konularda benzer
yaklaşımlarda bulunabiliriz. Burada mesleki bir ön yargı veya ön
kabul olmaz. Kaldı ki konu -yine yeni geldiğinden dolayı olsa
gerek, Özgür Bey okuyamamış- çiftçilerimize Ziraat
Bankasının sahip çıkmadığının
araştırılması.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E, onu söylüyoruz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Dolayısıyla,
bizim çiftçiyle ilgili de bankacılıkla ilgili de her konuyla ilgili
de her vekilimizin konuşma hakkı vardır Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O
yüzden, vekillerimizi Sen çık, çiftçilik konuş, sen
bankacılık konuş. tarzı kategorik olarak ayrımı
doğru bulmuyoruz.
Ayrıca, Sayın Başkan, zapta geçsin
diye söylüyorum: Kamu bankalarının battığı dönemler
çok geride kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHP
anlayışıyla bir yıl içerisinde onlarca bankanın
battığı çok eskilerde kalmıştır. [İYİ
Parti sıralarından alkışlar (!)]
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kamera şakası
yapıyorlar!
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
İYİ Parti Grubu sizi
alkışlıyor Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
sorun şu: Bankaların, kamu bankalarının tüm kredileri
teminat alınarak, gerekli tedbirler alınarak
yapılmıştır, söz konusu kredi de Bankacılık Kanunu
içerisinde değerlendirilmiştir. Hiçbir kredi alana ön kabul olarak
bir bankanın -tırnak içerisinde- kıyak geçmesi veya geçmemesi
değil, yasalar çerçevesinde, bankacılık mevzuatı
karşısında adım atması söz konusudur. Her günün faizi
ödenecektir Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Para nerede, para, para?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Turan,
kredi ödendi mi ödenmedi mi, bu soruya cevap verir misiniz.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya Sayın
Başkanım, Sayın Turan
BAŞKAN Sayın Oluça söz verdim
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
34.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Turan, ortada olan soru çok
basit.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konu CHPyle ilgili
Sayın Başkanım. Size ne zaman geldik Başkanım?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Nasıl?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konu CHPyle ilgili, size
ne zaman geldik diyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Konu niye
CHPyle ilgili? Bizim verdiğimiz önerge. (CHP sıralarından
alkışlar)
Soru ortada: Demirören grubuna verilmiş olan
kredinin geri ödemesi yapıldı mı ya da ne kadarı
yapıldı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bu kadar
basit.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ziraat
Bankası bir kamu kuruluşu olmasından dolayı Meclisin
üzerine düşen görevi yapması ve bunun
araştırılması gerekiyor; sorduğumuz soru budur. Siz
Ziraat Bankası çiftçilere ne kadar iyi davranıyor. diye
anlatıyorsunuz, mesele o değil ki. Yani Demirören grubu çiftçi grubu
mu Allah aşkına? Onu konuşuyoruz ama onun cevabını
vermiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Zaten hatibiniz
de en başında dedi ki: Ben o konuya girmeyeceğim. Hâlbuki
konuşulması gereken o. Yani çiftçilere kredi sağlaması
gereken kurum nasıl oluyor da çiftçi olmayan birisine bu krediyi
sağlıyor ve sonra da bu kredinin geri ödemesinin yapılıp
yapılmadığına dair herhangi bir açıklama, bilgi ortada
yok. Kamu zarara uğratıldı mı uğratılmadı
mı, bunu konuşmak istiyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tüm krediler mevzuat
kapsamında, teminatlıdır Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısa Sayın
Başkan
Bana sataştı biraz önce.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sevgilerimi ilettim
Başkanım.
BAŞKAN Peki, sadece bir dakika.
35.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, çok
kısa, bir tek şey söyleyeceğim. Özgür Özel bugün nöbetçi
değil, buraya gelmiş. diyor. Biz, hepimiz milletimiz tarafından
milletvekili olarak görevlendirildik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yunus Beye niye
kızıyorsun o zaman?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizim
yaptığımız görevler nöbet usulüne göre idareten
yapılıyor olabilir ama Mecliste yaptığımız,
tuttuğumuz nöbetler, bulunduğumuz zaman, geçirdiğimiz zaman bize
külfet değil, milletimiz tarafından tanınmış birer
nimettir. Burada olmaya, yanlış gördüklerimizi söylemeye,
iktidarınızı rahatsız etmeye, yapılan yolsuzluklardan
hesap sormaya devam edeceğiz, emin olabilirsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Özgür Beyin olmasından mutluyuz, her gün olsun burada, bir sorun yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) AK PARTİ Grubu bunu niye
alkışlamıyor o zaman?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu tarzın millete
maliyetini biliyoruz zaten. Fakat sorun şu: Sen her şeyi
konuşacaksın, Yunus Bey konuşurken Vay, sen niye
konuştun? diyeceksin. Bu yanlış Sayın Başkan.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
burada büyük bir çarpıtma var. Ben Yunus Beyin konuşmasından
rahatsız olmam, Yunus Beyle aramızdaki özel hukuk da şudur:
Çiftçi meselesinde, tarım meselesinde iktidar partisinde
önemsediğimiz isimlerden biridir. Konu tarım, Ziraat Bankası
değil, konu çiftçinin alması gereken krediyi yandaş Demirörene
peşkeş çekmeniz, onun için de bu konuyla ilgili birini çıkarmak
yerine Yunus Beyi çıkarıp meseleyi çarpıtıyorsunuz.
Çıkın ve deyin 750 milyon doları biz faiziyle geri aldık
ve kâr da ettik, çiftçimize daha iyi hizmet vereceğiz. Bunu diyebiliyor
musunuz? Diyemiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Diyoruz Sayın
Başkan. Her şey mevzuata uygundur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yunus Beyin yapmış
olduğu konuşma standart bir Ziraat Bankası, çiftçi bankası
konuşmasıdır, biz de bunu söylüyoruz, Ziraat Bankası
çiftçilere değil yandaşlara hizmet eder hâle getirilmiştir, bunu
kınıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Anlaşılmıştır.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Tatlıoğlu
36.- Bursa Milletvekili İsmail
Tatlıoğlunun, AK PARTİ döneminde çiftçilerin borçlarına
ilişkin açıklaması
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, önergeyle ilgili değil ama çok
değerli konuşmacının bilgilerine ilave etmek istiyorum tam
anlaşılsın diye ve bunu da AK PARTİnin, AK PARTİ
döneminin kendi resmî bilgilerinden aktarıyorum: 2002de Türkiyede
çiftçilerin borcu 2,6 milyar lira; tam 63 kat artmış bugün
itibarıyla, 155-160 milyar liraya yaklaşmış. 2002de
çiftçilerin geliri 37 milyar lira; bu da 8 kat artmış.
Dolayısıyla, zaten, baktığımızda, bütün AK
PARTİ döneminde tarım Türkiyedeki millî gelirin yarısı
kadar büyümüş ve netice itibarıyla, gerçekten, fakirleşen, gelir
kaybeden ve bankaya teslim olan bir çiftçi var.
Teşekkür ederim, saygılarımla.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 8/6/2021 tarihinde Grup Başkan
Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, medya gruplarına verilen kamu bankası kredilerinin
ödenip ödenmediğinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran
2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Gitti
750 milyon dolar!
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
mafya-devlet ilişkilerinin boyutlarının belirlenebilmesinin araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/4410) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
8/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, mafya devlet ilişkilerinin
boyutlarının belirlenebilmesinin araştırılması
amacıyla verilmiş olan (10/4410) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
8/6/2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Antalya Milletvekili
Sayın Rafet Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir süredir,
biliyorsunuz, bir mafya aktörünün video görüntüleri Türkiyenin gündemini
belirledi. Milyonlarca kişi izliyor, izleyemeyenler izleyenlere Neler
söyledi? diye soruyor ama Türkiyenin gündemini belirleyen bu videolara
karşı maalesef, başta cumhuriyet savcıları oturuyor,
iddia konusu ilgililer susuyor, iktidar susuyor ama bu millet her gün bunu
konuşuyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu iddiaların içinde çok ciddi ithamlar var;
doğrudur, yanlıştır ama bunun öncelikle cumhuriyet
savcıları tarafından araştırılması gerekiyor,
daha doğrusu soruşturma başlatılması gerekiyor ama
onlar oturmuş talimat bekliyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu iddialarla ilgili sadece deniyor ki: Bir mafya liderinin
ihbarlarına mı itibar edeceğiz? Değerli arkadaşlar,
hukukta şunlar ihbar eder diye bir kural yoktur. Cumhuriyet
savcıları sadece barolar ihbar ederse, sadece muhalefet ihbar ederse,
sadece sivil toplum kuruluşları ihbar ederse ele alır. diye bir
kural yok ama yargı Sadece yürütme ihbar ederse ele alırım...
Kim olursa olsun, eğer bağımsız ve tarafsız bir
yargı varsa bunlar ihbar kabul edilir, soruşturulur; suçsuzlar
aklanır, suçlular nereye gidiyorsa gitsin cezalarını çekerler;
hukukun gereği budur, bu yapılmıyor değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Haydi yargı bunu yapmıyor, gelin, bu önergemize
kabul oyu verin; bu devleti kirleten, bu devleti çürüten kimse -evet, devlet
şu anda çürüyor- araştıralım, suçsuz olanları
aklayalım, suçluları cezalandıralım, daha doğrusu
yargıya götürelim; gelin, biz araştıralım diyoruz.
Bakınız, yirmi yedi yıl cumhuriyet
savcılığı yapmış bir milletvekili olarak buradan
cumhuriyet savcılarına sesleniyorum: Eğer vicdanınız
varsa ve Görevimizi kanuna göre yapıyoruz. diyorsanız,
talimatları beklemeyi bırakın, derhâl harekete geçin; aksi
takdirde, bu devletin çürümesinin ortağı olursunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın savcılar,
korkmayın, korkaklar adalet dağıtamaz. Yeter artık! (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, üç yıldır bu kürsüden bas bas
bağırdık, Bu yargının sorunları vardır, bu
yargı bağımsız ve tarafsız değildir." dedik;
duymazlıktan geldiniz değerli arkadaşlar ve bugün görüyorsunuz
yargının hâlini. Bir suç örgütü elemanı devleti suçluyor,
devleti tehdit ediyor, devletin görevlilerini tehdit ediyor, hiç kimse konuşamıyor.
Niye? Değerli arkadaşlarım, yapmayın ya! Gelin,
bakın... İçişleri Bakanı, örneğin Bir siyasetçi
mafyadan 10 milyar dolar aylık alıyor." dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 10 bin dolar.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Pardon, 10 bin dolar.
Daha bugüne kadar... Bakın, İçişleri
Bakanı diyor ki: Savcı isterse söyleyeceğim. Savcı
Talimat gelirse saraydan ben soracağım... Kaç gün oldu ya, kaç gün
oldu! Daha hâlâ açıklanmadı. Daha ne bekliyoruz ya, daha ne
bekliyoruz! Yani, bakın, İçişleri Bakanı şu anda suç
işliyor. Türk Ceza Kanununun 279uncu maddesi çok açık değerli
arkadaşlarım; kamu görevlilerinin suçu bildirmemesi suçtur;
yapılmıyor bu, yazıktır, günahtır! Türkiye Cumhuriyeti
devletini bu hâle getirmek suçtur; bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onuruna,
gururuna zarar veriyor, bunu yapmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
burada, aslolan, bu mafya iddialarının bu Meclis tarafından
araştırılmasıdır. Biz eğer bunu yapamıyorsak
Türkiye Cumhuriyeti devletinin çöküşüne, kirlenişine ortak olmuş
oluruz. Gelin, bu çöküşün ortağı olmayalım. Gelin, bu
önergemizi kabul edin, araştıralım. Bundan çekinmeyin.
Değerli arkadaşlarım, bu Türkiye
Cumhuriyeti devleti hepimizin devletidir, buna hepimiz sahip çıkmak
zorundayız, en önce de Türkiye Büyük Millet Meclisi sahip çıkmak
zorunda. Şu anlaşılıyor: Artık, devletin içindekiler
siyaset-mafya ve ticaret ilişkisinin içine girmiştir. Bu
ilişkinin içine kim girdiyse bu kişilerden hesap sorulsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAFET ZEYBEK (Devamla) - Suçsuzlardan sorulsun
demiyoruz, bu ilişkiye girenlerden hesap sorun. Sormazsanız bu
devletin çöküşünün sorumlusu olursunuz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Zeybek.
İYİ Parti Grubu adına söz talep eden
Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin mafya-devlet ilişkilerinin boyutlarına
ilişkin grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şunu kabul etmek lazım: Devletler ne kadar
adil, meşru, iyi yönetilirse yönetilsin, içinde daima kirli labirentler
barındırır. Arzu edilen, yüzde yüz iyi bir yönetim ve devlet
varlığıdır ancak toplumun ezici çoğunluğunun
devletle ilgili görüşlerinin olumlu olması bir adalet mekanizmasının
işlediğini, bir nizamın olduğunu gösterir. Kısmi
arızalar ise her zaman geçmişte tolere edilebilirdi. Ne var ki on
dokuz yıllık dönemde hiç çekinmeden, açıkça
yeraltının, gayrimeşru âlemin insanlarıyla diyalog hâlinde
sürdürülen temaslar bizzat yönetimi kirletmekle kalmamış, devletin
meşru nizamı tartışılır hâle gelmiştir.
Kirlenen devlet nizamının aktörleri ise doğrudan racon keser
hâle gelince devlet bölüm bölüm mafyalaşmaya başlıyor. Yani
mafya var, devlet de mafyalaşmış. Bu, çok kötü bir durumdur,
tepeden tırnağa kadar suça bulaşmak demektir. Yönetim bilimi
bunun adını net bir şekilde söylüyor, diyor ki: Çürüme.
Değerli milletvekilleri, bir de çıkıp
Sözde babaların racon kestiği Türkiye geride kaldı. sözleri ne
kadar talihsiz, ne kadar saptırıcı sözlerdir. Tam tersi racon
kesenler en tepelerde. Şu hâle bakın ki tüm toplum hayatı mafya
düzenine terk edilmişken böyle bir iddiada bulunmak hangi psikoloji
tanımına uyar?
Arkadaşlar, uyuşturucu ve cinayetler,
belediyelerde insan kaçakçılığı, usulsüz Deli Dumrul
ihaleleri, Merkez Bankası vurgunu, THODEX vurgunu, bu başlıklar
normal hukuk düzeninde olabilir mi? İşte, devletimizin içine
düşürüldüğü girdap bu. Hâlbuki devlet bizim için kutludur; devlet,
şeref ve haysiyetimizin, üstün millî ve manevi değerlerimizin,
bağımsızlık ve egemenliğimizin yegâne
teminatıdır. Devlet, ebediyen var olacaktır ama devlette mevcut
olan AKP düzeni yıkılacaktır. Bu düzen,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denen bir ucubeyle
kökleşen menfi bir sistemdir. Mafyanın yaygınlaşması
da bu sistemin sonucudur, başta da arz ettiğim çürümenin asli
nedenidir. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ülke öyle bir hâle getirildi ki herkes sabahtan TV
karşısına geçiyor, mafya liderinin konuşmasını
dinliyor. Bu ayıp AKPye yeter. Biz diyoruz ki Gelin, bu konuda adım
atalım, yargı harekete geçsin. Cumhuriyet
savcılarının, Emniyetin, Jandarmanın elini serbest
bırakın, sonuna kadar gitsinler. ama gel gör ki
yapamazsınız. Mafya sadece, bilinen, malum babalar değil,
devlette racon kesenlerin olduğunu da ifade etmiştim. Onun için,
mafyalaşmış düzen cumhuriyet savcıları eliyle
çökertilmelidir ve çökertilmesi için gerekli girişimler yapılmalıdır
diyorum ve Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisini
destekliyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli Divan, değerli Genel Kurul üyeleri; herkese
sevgi ve saygılar.
Tabii ki mafya, devlet, narkoterör, siyaset, çete,
neyse bu yumağın tamamı hakkında verilmiş
araştırma önergesini hiç kuşkusuz destekliyoruz. Fakat bu o
kadar global bir alana yayıldı ki Kolombiyadan Mersine,
Venezueladan Lazkiyeye, Kıbrıstan başka bir yere,
Birleşik Arap Emirliklerine kadar âdeta dünya bir çeteyle, dünya bir
mafya terörüyle, örümcek ağıyla örülmüş durumda.
Bakın, bu çetenin başlarından birisi
olan Mehmet Ağar vaktinde suçunu itiraf etti Bin operasyon yaptık.
dedi. Bu bin operasyondan biri, şimdi tasfiye edilip
dışarıya kaçan, çete tarafından söylenen Gazi
katliamıdır, biri Madımak katliamıdır, biri Ümraniye
katliamıdır o dönemde yapılan. 2002den sonra yapılan Gezi
katliamıdır; Ali İsmail Korkmazdır, Berkin Elvandır,
cemevinin bahçesinde polis kurşunuyla katledilen Uğur Kurttur,
bunlar saymakla bitmez. Bunlar delilli, ispatlı suçtur. Bunu
araştırmamak suçtur ve bu dururken 7 Haziranda kalkıp
-sıfatınız Yargıtay Başsavcısı ya da ne
olursu olsun- Yargıtay Başsavcısı, HDPye kapatma
davası açmakla demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, Türkiye
halklarına karşı suç işlemiştir ve bu suçtan
dolayı mutlaka yargılanacaktır; açık ve net, bu bir suçtur.
Şimdi, burada, bu Sedatla ne
yapacaksınız siz? Ne istedi de vermediniz ya da o sizden ne istedi,
niye anlaşamadınız? Büyük çeteyi çıkardınız da
küçüğünü tasfiye mi ettiniz? Hadi Sedatı bir şekilde hallettiniz,
SADATı ne yapacaksınız? Bir de SADATınız var.
Sedatlar ve SADATların olduğu bir çete, mafya yumağı var.
Bu çete, mafya yumağı suç işlemeye devam ediyor. Anlık
olarak, şu anda, dehlizlerde, girift yerlerde suç işlenmeye devam
ediliyor halkın emeği çalınarak, işçilerin, emekçilerin
emeği, yoksulların emeği çalınarak, tehdit yaparak, devlet
adına konuşarak
Ya, hanginizdir bu reis? Kaç tane reisiniz var
sizin? Büyük reis, küçük reis, ortanca reis, yurt dışındaki
reis, saraydaki reis. Nedir bu? Ortalık reis doldu. Reisliğin de bir
ciddiyeti var canım, ayağa düşürmeyin bu kadar.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar,
bu, FaceTime konuşmalar yapılıyor ya, bakalım kimlerin
daha, sizlerin de FaceTime konuşmaları var mı? Bunu
göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu, tamamlanacak bir konu değil, toparlanacak
bir konu da değil, çok dağınık.
Dedim ya Kolombiyadan Venezuelaya,
Kıbrıstan Lazkiyeye. Üstelik Venezuelaya giden, sanki mektep
medrese görmemiş, konuşma bilmiyor, sesini etmiyor; yerine
babası konuşuyor, diyor ki: Maske ve kit götürmüştü. Ya,
tamam, giderken maske ve kit götürdü de gelirken ne getirdi? Şimdi, mesele
burada, giderken onu götürmüş olabilir.
Dolayısıyla, arkadaşlar, devlet
ciddiyeti, hükûmet ciddiyeti, Cumhurbaşkanlığı ciddiyeti
-İçişleri Bakanlığı suçişleri
bakanlığı olmuştur, İçişleri Bakanlığı
suçişleri bakanlığı olmuştur; bu kadar açık-
hiçbir ciddiyet ortada kalmamışken bunu umursamadan yan gelip yatmak,
arkasından da HDPye kapatma davası açmak ırkçı,
faşist politikanın ta kendisidir. Bu konu bütün boyutlarıyla
araştırılmalıdır.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla
Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, CHP grup önerisine
baktığımızda, giriş kısmında, 2000li
yıllar öncesinden bahsetmiş. Ben isterdim ki Cumhuriyet Halk Partili,
yirmi yedi yıl da savcılık yapmış hatibimiz o görev
yaptığı 2000li yıllar öncesini bize bir
hatırlatsalardı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O zaman gazete ve televizyonları ne zaman açsak, her
zaman, her gün gördüğümüz haberlerde ya bir mafya içi hesaplaşma ya
bir mafya cinayeti ya da mafya baskısı sebebiyle feryat eden bir
iş adamının beyanları yer alırdı o dönem
içerisinde. Hatta öyle bir noktaya gelmişti ki basının
attığı en son manşet şuydu: Türkiye mafyaya teslim
oldu. (CHP sıralarından gürültüler)
AK PARTİ iktidarları olarak göreve
geldiğimiz andan itibaren, yaptığımız en önemli
işlerden biri PKK, FETÖ, DEAŞ, bu terör örgütleriyle ciddi manada
mücadele ederken tabii, bir yandan da mafya ve organize suç örgütleriyle etkin
bir mücadeleyi sağlayıp Türkiyenin huzurunu sağlamak oldu.
Türkiyeyi saran mafyayı biz çökerttik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu AK PARTİ iktidarları döneminde mafyaya, çeteye
hiçbir müsamaha bırakılmamış ve hiçbir çeteleşmeye
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde de
müsaade edilmemiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yalıkavak
Marinayı mı çökerttiniz?
BAŞKAN Sayın Şeker
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Mafya
temizlenmişti siz iktidar olduğunuzda.
BAŞKAN Sayın Gürer
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Çetelerin,
mafyaların, bu tip yapıların bir vesayet odağı olarak
güçlenmesine ve hiçbir biçimde devleti, siyaseti toplumu baskı altına
almasına müsaade etmedik, bundan sonra da müsaade etmeyeceğiz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Onlar bizi
baskı altına aldı.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) - Öneride hukuk
devleti ilkesinden bahsediyorsunuz. Çok güzel ama hukuk devleti ilkesine en
büyük zarar veren, bakın, sizlersiniz. Türkiye'nin gündemini meşgul
eden hangi dava olursa olsun işinize gelmedi mi Adalet işlemedi,
Türkiyede yargı sistemi, hukuk devleti ilkesi yok. İşinize
gelen karar çıktı mı Evet, hukuk devleti ilkesi işliyor,
Türkiyede yargı sistemi işliyor. (CHP sıralarından
gürültüler) Elinizde somut bir bilgi, somut bir delil varsa cumhuriyet
savcılıkları orada, bilgileri, belgeleri teslim edin. Yirmi yedi
yıllık savcılık yapmış Cumhuriyet Halk Partisinin
hatibi arkadaşımız bahsetti, bilgiyi iletmek lazım; varsa
burada bilgiler, somut deliller, bunları iletirsiniz. Soyut iddialarla
Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşmanlarının,
mafyacıların, çetecilerin, FETÖ'cülerin
çalıştığı algıya, kirli senaryoya alet olmayın.
(CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, 17-25 Aralık sonrasında
sürekli FETÖnün söylemlerini burada tekrar ettiniz. Yetmedi, Genel
Başkanınız Sayın Kılıçdaroğlu grup
toplantısında o sahte ses kayıtlarını dinledi. Sonuç
ne oldu? 15 Temmuzdan sonra mahcup oldunuz, mahcup. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Bakın, 15
Temmuzdan öncesi gündeminizi FETÖ belirliyordu. Şimdi, burada görüyoruz ki
Türkiyenin düşmanı olduğu belli olan bir ülkenin otelinden
seslenen bir mafyacı şu an sizin gündeminizi belirler hâle
gelmiş. Buradan söylüyorum: Yine mahcup olacaksınız, yine mahcup
olacaksınız, yine mahcup olacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Biz mahcup
olmayacağız!
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Burası
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, burası büyük Türk milletinin Meclisi, Gazi
Meclisi. Bu yüce çatının gündemi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
düşmanlarının, mafyacıların, planlanmış
yapıların belirleyeceği bir yer değildir diyorum; yüce
heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Özel, niye söz
istemiştiniz?
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
kürsüde sayın hatip üç ağır sataşmada bulundu. Bunlardan
ilkini İktidarı devraldığımızda yani 2000li
yıllardı. diyerek 2000, 2001, 2002 yılında kendilerinden
önce iktidarda bulunan üçlü koalisyondan burada bulanan Milliyetçi Hareket
Partisine bu sataşmaya cevap vermesi için bırakıyorum çünkü 2001
ve 2002 yılında Cumhuriyet Halk Partisi... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
duyamıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizden önce, 2000li
yıllarda dediğiniz üç yıl var, o üç yılda iktidar olan
parti CHP değil, şu anda Mecliste bulunan Milliyetçi Hareket
Partisidir, bu cevabı Milliyetçi Hareket Partisine bırakıyorum.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Susurluk
Komisyonundan bahset!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ancak hatibin Hukuk devleti
ilkesine en büyük zararı veren sizlersiniz. diyerek FETÖnün
söylemlerine sarıldınız. diyerek Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna doğrudan sataşması vardır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Takdir buyurursanız İç Tüzük 69a
göre olan grubumuz adına cevap hakkını kürsüden Antalya
Milletvekilimiz Rafet Zeybek kullanmak ister efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakika.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Savcı olarak hiç
soruşturma açtınız mı Sayın Zeybek?
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybekin,
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP grup önerisi üzerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
RAFET ZEYBEK (Antalya) Evet, açtım
arkadaşlar.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim görev yaptığım dönemde Türk
yargısına milletin güveni yüzde 70ti, şimdi sizin hâkim,
savcılarınızın görev yaptığı dönemde yüzde
20. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bunu unutmayın, bir.
Benim dönemimde derin devletin başı olan
insanın oğlu bugün sizin milletvekiliniz, unutmayın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) O dönemde mafya babaları
sizinle birlikte -bugünkü mafya babası dâhil- seçim
çalışması yaptı, seçim; bunları unutmayın.
SALİH CORA (Trabzon) Sen hiç soruşturma
başlattın mı?
RAFET ZEYBEK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakın
SALİH CORA (Trabzon) Senin savcılık
yaptığın dönemdeki olaylarla alakalı olarak konuşuyor.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Ya, bir dinle, yeter
artık be! Yeter, dinle! Dinlemesini öğren!
SALİH CORA (Trabzon) Savcı olarak
soruşturma açtınız mı? Soruşturma başlattın
mı?
BAŞKAN Sayın Zeybek, Genel Kurula hitap
edin.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Ulan, devleti
batırdınız be! Devleti batırdınız!
BAŞKAN Sayın Zeybek
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Rafet Bey, sakin
olun.
SALİH CORA (Trabzon) Senin savcılık
yaptığın dönemle alakalı olarak
Peki, sen o zaman
soruşturma başlattın mı?
RAFET ZEYBEK (Devamla) PDY gibi PPD devleti
kurdunuz bu ülkede. Parti devleti oluşturdunuz.
BAŞKAN Sayın Zeybek, siz Genel Kurula
hitap edin.
SALİH CORA (Trabzon) Peki, sen o zaman
soruşturma başlattın mı? Savcı olarak elini
bağlayan biri var mıydı?
BAŞKAN Sayın Cora
RAFET ZEYBEK (Devamla) Açtım dava, evet.
SALİH CORA (Trabzon) Hangi davayı
açtın? Hangi davayı açtın?
BAŞKAN Sayın Cora
RAFET ZEYBEK (Devamla) Suç örgütleri ne bok
yediyse onların davasını açtım, tabii ki açtım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Zeybek. Siz Genel
Kurula hitap edin lütfen.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Rafet Bey, sakin
RAFET ZEYBEK (Devamla) Dün, bak, dün o 2002
yılından önceki mafya elemanlarıyla bu ülkede o mafyaların
liderleri -biraz önce söyledim- bugün sizinle siyaset yapıyor, siyaset.
Yapmayın, etmeyin. Bakın
SALİH CORA (Trabzon) Sedat Pekerin
elemanı gibi davrandın sen!
RAFET ZEYBEK (Devamla) Bakın, bu PPD devleti,
bu paralel parti devletinin hesabını bu millet sizden soracak
SALİH CORA (Trabzon) O zaman niye dava
açmadınız? Dosya elindeydi, niye sümen altı yaptın?
Dosyayı niye sümen altı yaptın?
RAFET ZEYBEK (Devamla) -
soracak bu millet, sizden
soracak. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkeyi çökertmenin
hesabını çok ağır ödeyeceksiniz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
SALİH CORA (Trabzon) Hadi oradan! Hadi
oradan!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, sizden önce
Sayın Oluçun bir söz talebi var, ondan sonra size söz vereceğim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Seçimde
dağıttığınız kahveler bile Sedat Pekerden
gelmiş. Ne konuşuyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Köksal, lütfen
Sayın
Oluça söz verdim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
İçtiğiniz kahve Sedat Pekerin
BAŞKAN Sayın Gürer
Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, şimdi, yani hatip
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Mafyaya
sarılmak sizin işiniz. Sizin kasetleriniz çıkıyor, bizim
değil.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekiline söz verdim.
Buyurun Sayın Oluç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kayanın CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller
SALİH CORA (Trabzon) Evet, Ahmet
Şıka niye sahip çıkmıyorsunuz? Evet, Ahmet Şık
ne diyor?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Salih Cora,
buyurun oradan konuşun, niye yerinizden bağırıyorsunuz?
Şimdi, bakın, hani diyorsunuz ya biraz
evvel sizin hatibiniz söyledi, işte Bir mafyanın peşine
takıldınız. filan diye bizi, muhalefeti suçlayarak. Şimdi,
böyle değil bu işler, bak, böyle değil bu işler. Bütün
dünyaya bakın, İtalyaya bakın, Amerikaya bakın; nerede
mafya ile siyasetçiler ilişkiye girmişse orada hiçbir zaman bir
siyasetçi çıkıp da Ben özür diliyorum, mafyayla ilişkiye
girdim, şöyle suçlar işledim. diye açıklamamış ama
nasıl olmuş? İtalyada da Amerikada da başka ülkelerde de
mafya içinden insanlar konuşmaya başlamışlar, işlenen
suçlar birer birer ortaya dökülmüş.
SALİH CORA (Trabzon) Türkiye, İtalya
değildir!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Onun için
hikâye anlatmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Sizin iş birliği
yaptığınız yani Rizede sizi destekleme mitingi yaparken
canciğer kuzu sarması, referandumda sizi destekleyen açıklamalar
yapıp gazete ilanları verirken canciğer kuzu sarması,
birlikte çalışmışsınız. Ya Tayyip ağabey
diye sesleniyor Tayyip ağabey. Yani bunların hepsini
yapmışsınız ama adam şimdi konuşmaya
başlayınca ve birtakım pislikleri, kirliliği,
rezilliği ortaya saçmaya başlayınca dönüyorsunuz bize
Mafyanın peşine takıldınız. diyorsunuz.
Ayıptır ya! Ayıptır! Bak, bu kadar iddialıysanız
bizim mafyanın peşine takıldığımıza dair,
gelin araştırma komisyonunu kuralım birlikte, kim takılmış
mafyanın peşine birlikte görelim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) FETÖ taktikleri, FETÖ!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Susurluk
Komisyonu kuruldu. Niye cesaret edemiyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Çünkü kirli
ilişkilerin sahibi sizsiniz, başkası değil.
SALİH CORA (Trabzon) Fezlekeye bak, öyle bir
şey yok!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbülde sıra.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Pardon.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
39.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Özgür Özel nerede?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Nöbeti bitti, gitti.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Çıktı
herhâlde. Söyledi gitti, söyledi gitti. En azından cevabı dinleme
nezaketi içerisinde olsaydı keşke.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Onu söylüyorum işte.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ben her zaman
buradayım. der şimdi geldiği zaman da
Nerede? Şimdi
soruyorum -çok hassas davranıyor sağ olsun- 2000li yıllardan
önce
dedi Sayın Atilla Kaya, Türkiyede yaşanan
sıkıntılardan bahsetti. 1990larda yaşanan
sıkıntıları, terörle iç içe geçmiş mafya
ilişkilerini, PKKyla iç içe geçmiş eroin
kaçakçılarını, bunların mafya adı altında,
hatta sol örgütlerle beraber hareket ettiği dönemleri hepimiz çok iyi
hatırlıyoruz o dönemde. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Hiç alakası
yok, hiç alakası yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Çakıcıyı çıkararak
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bir dakika
Ben soruyorum: O üç yıllık, üç buçuk
yıllık koalisyon döneminde Allaha şükür, hesabını
veremeyeceğimiz hiçbir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) O üç
yıllık koalisyon dönemine dair AK PARTİ laf attı. diyerek
Bunun cevap hakkını MHPye bırakıyorum. diyen Özgür
Özele söylüyorum
SALİH CORA (Trabzon) Kurnazlık
yapıyorlar.
İSHAK GAZEL (Kütahya) Kurnazlık bu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Özgür Özel, HDP
her seferinde çıkıyor, her gün konuşuyor, diyor ki: Koçgiri
İsyanında kan akıtıldı, Kürtlere katliam
yapıldı. Biz asla kabul etmiyoruz.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Mafyaya gel,
mafyaya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Çıkıyor, diyor ki: Şeyh Sait İsyanında Kürtler
asimile edildi, yok edildi, soykırıma uğratıldı. Biz
kabul etmiyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Resmen, Atatürke katil
diyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ahmet Şık,
Ahmet Şık ne dedi?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yine, Dersim
İsyanında aynı şekilde Katledildik, yok edildik. diyor;
biz yine kabul etmiyoruz ama Özgür Özelden Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan
Vekili olarak bir gün çıt ses çıktığını görmedik.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Atatürkün
iktidarı dönemindeki, Atatürkün Türkiye'yi yönettiği dönemdeki bu
meselelerle alakalı olarak HDP burada kin kusarken çıkıp CHPnin
Grup Başkan Vekili olarak çıt sesin çıkmayacak, ondan sonra,
geleceksin, MHPye ahkâm keseceksin. Yok öyle yağma!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ahmet Şık
Devlet yıkılsın. diyor, niye bir şey söylemiyorsunuz?
BAŞKAN Evet, Sayın Turan, söz
sırası sizde.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadan, kürsüden
istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Nasıl sataştılar?
Yerinizden vereyim, aynı şekilde devam edelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İzin verirseniz
Sayın Başkan
BAŞKAN Böyle daha rahat olmuyor mu,
yerinizden?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki, öyle yaparız
sizin hatırınız için Sayın Başkan.
BAŞKAN Grup Başkan Vekilleri yerlerinden
devam etsinler, kürsüye gelip gitmekle yorulmazsınız.
Buyurun.
40.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu kibarlığınızın devamını bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım, bu
Mecliste 600 milletvekilinin hiçbirisi bir mafya gündemi ile Meclisin gündemini
örtüştürmek istemez; 600 vekilin hiçbirisi, inanıyoruz ki mafya
liderine sahip çıkmaz
ALİ ŞEKER (İstanbul) Af
çıkartarak...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, yapmayın, Allah
rızası için...
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
kendi gündemini
mafyanın gündemine mahkûm etmez.
Sayın Başkan, ayrıntıya
girmeyeceğim, yıllar içerisinde, terörle mücadelede, çetelerle
mücadelede, mafyayla mücadelede Ceza Kanunundaki birçok cezayı
artıran Cumhur İttifakı.
SALİH CORA (Trabzon) Aynen öyle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bizler bu adamlarla
mücadeleyi devlete sahip çıkmak için, şeffaf, demokratik bir
inşa için çok önemli gören bir ekibiz. (CHP sıralarından
gürültüler)
Ya yapmayın, Allah aşkına, dinlemek
bir erdemdir, lütfen, yapmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Turan, Coranın onda
1i kadar laf atmıyorlar. Siz devam edin.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Salih Coraya
söyle, Salih Coraya.
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
izin verirseniz kürsüden konuşayım çünkü çok sataşma oldu, ifade
edemeyeceğim.
BAŞKAN Son bir dakikanız.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki.
Şunu söyleyeyim Sayın Başkanım:
Tüm dünya bizim mafyayla kavgamızı bilir. Az önce, Grup Başkan
Vekili Zamanında miting yaparken neredeydiniz? dedi. Bakın, biz
konjonktüre göre tavır alan bir parti değiliz, bizim ilkelerimiz var,
duruşumuz var. Siz, bir zamanlar -tırnak içerisinde- İslami
çalışmalar olduğunda karşı
çıktığınız adamlar terör faaliyetine
başladığında destek olduğunuz gibi davranıyorsunuz.
Şunu demek istiyorum: Yıl 2015, Ömer Çelik açıklama yapıyor
bahsedilen adamın mitinginden sonra Ne diyorsunuz? Bizim duruşumuz
var, destek olmuyoruz, AK PARTİnin kimliği bu değil. diye, o
gün uzun uzun reddediyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Ben oradaydım,
reddettik biz, reddettik. Ben oradaydım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz o gün de hayır
dedik, bugün de hayır diyoruz. Ancak, madem bu adam bu kadar muteber bir
adam
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Turan, iki dakikalık
süre veriyorum ama sizin sürenizi Sayın Bak kullandı orada. Onun
için, bir kez daha açıyorum mikrofonunuzu sadece bir
dakikalığına.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
bu adam madem bu kadar muteberdi de daha bundan bir yıl önce Sayın
Kılıçdaroğlu, bana neden vekil gönderdin? dediğinde
neredeydi bu arkadaşlar? (CHP sıralarından Kimi gönderdi?
sesi, AK PARTİ sıralarından alkışlar) Aynı
şekilde bir CHP Genel Başkan Yardımcısına hitaben
yazarak Evladınız Ulaş kardeşimi benimle fotoğraf
çekilmek için gönderdi. diye hatırlattığında neredeydi bu
arkadaşlar? Bu adamlar CHPye destek olunca ses
çıkarmayacaksınız, AK PARTİye iftira atınca destek
olacaksınız. Bunun adı samimiyetsizliktir, ilkesizliktir. O
yüzden, sakin olun, meseleye sakin yaklaşın.
Bir daha söylüyorum: Yanlış yapan kim
varsa bedelini ödemelidir. Sayın Soylu da Sayın
Yıldırım da konuya ilişkin suç duyurusunda bulunmuştur.
AK PARTİyi farklı kılan budur. Dün başka, bugün başka
değil, duruşumuz nettir, mafyanın
karşısındayız Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
41.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bülbül
Özgür Özel nerede
Hepimiz buradayız, fark etmez, hiç fark etmez.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Buyurun, buyurun,
söz sizde.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisi konjonktüre göre politika belirlemez. Bu ülkede Kürt kökenli
yurttaşlarımıza karşı geçmişten bugüne
şüphesiz acı ve üzüntü verici olaylar yaşanmıştır
kardeşim; dün de söyledik, bugün de söylüyoruz. Bu ülkede insanlar Kürtçe
konuştuğu için dipçiklenmiştir. Bunlar yanlış
olmuştur; bunu söylemeye de devam edeceğiz ama biz sizi bir konuda
eleştirince HDP konuşuyor, siz ses çıkarmıyorsunuz... Siz
de çıkarmıyorsunuz. Siz niye çıkarmıyorsunuz, HDP
konuşunca siz niye çıkarmıyorsunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yok, yok, o
iddiaların hepsine MHP cevap veriyor. CHP konuşacak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz dün ne
söylediysek bugün de aynısını söylüyoruz. Keşke siz de öyle
yapabilseydiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Sizin
gibi yapamayız!
BAŞKAN Son cümlelerinizi alayım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Mesela, Suda
ateş yanmaz, tekeden süt çıkmaz, Erdoğandan
cumhurbaşkanı olmaz. dedikten sonra Erdoğana payanda olmasaydınız.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu kadar basit. Biz dün ne
söylediysek bugün de aynını söylüyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Kışkırtma
yapmayın, kışkırtma yapmayın,
yakışmıyor size.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi
soruyorum: Suda ateş yandı mı? Yandı mı suda
ateş? (CHP sıralarından Hayır. sesleri) Tekeden süt
çıktı mı? (CHP sıralarından Hayır. sesleri) E,
maşallah o zaman, maşallah. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Bülbül, müsaade ederseniz,
Sayın Oluça söz vereceğim, sonra size.
Evet, buyurun Sayın Oluç.
42.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın vekiller, önce, Sayın Bülbülün bir
sözünü kabul etmediğimizi söyleyeyim. Kin kusuyor HDP. dedi,
alakası yok, tarih tartışıyoruz. Sizin bu tarih
tartışmasının içinde beğenmediğiniz şeyler
olunca bu kin oluyor, beğendiğiniz şeyler olunca sesinizi
çıkarmıyorsunuz. Tarih öyle bir şey değil, tarih hepimizin
tarihidir ve biz o tarihi değerlendirirken, eleştirirken,
tartışırken bunu bilimsel verilerle yapıyoruz, haybeye
değil. Oturup konuşuyoruz ama kin kusmak kabul edeceğimiz bir
deyim değil.
İkincisi, şunu söyleyelim: Sizin bugün
Cumhur İttifakı içinde ortağınız olan, ortak iktidar
sürdürdüğünüz partinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan
Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum ve Dersimde
yaşananlardan dolayı özür diliyorum. diyor. Siz niye kalkıp
onları eleştirmiyorsunuz? Eleştirmiyorsunuz. Şimdi,
dolayısıyla, böyle değil o işler, böyle Cumhuriyet Halk
Partisi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
Orhan Sarıbal ne demiş?
BAŞKAN Evet, toparlayalım, son
sözlerinizi alalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Böyle ucuz polemikler yapmayalım, tarih üzerine
hele hiç yapmayalım. Hiç yapmayalım çünkü bu tarih bu topraklarda
yaşayan herkesin tarihidir ve biz evet, Koçgiride yaşananları
eleştirdik, Seyit Rızayı savunduk, Dersimde
yaşananları eleştirdik, daha birçok şeyi de
eleştirdik, saymakla bitmez. Bunu eleştirirken de değerlendirirken
de dayandığımız şey tarihsel gerçekler ve bilimsel verilerdir.
Bunu bir kez daha söylemiş olayım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
43.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya mahal
vermeden, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
İnşallah, nasip.
Şimdi, tabii, Sayın Engin Altayın
Hepimiz Özgür Özeliz. dedikten sonra benim sorduğum sorulara cevap
vermemiş olmasını gayet normal karşılıyorum çünkü
bu soruların cevabı yok ne yazık ki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Her zamanki Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verdim. Hangi
soruya cevap vermedim?.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yani şu:
Yani şimdi kalkıp üç yıllık iktidar süreciyle, koalisyon
sürecimizle alakalı orada işte Cumhur İttifakıyla arada
bir yarık doğar mı, bir şey olur mu, bir şeyler
serpiştirelim derken asıl o benim dediğim şeylere cevap
vermek lazım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Verdim ya,
verdim. Bu ülkede Kürtlere yanlış yapılmıştır
kardeşim. Söylüyorum, bir daha söylüyorum, geçsin tutanaklara.
SALİH CORA (Trabzon) Niye cevap
vermiyorsunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu Meclisin
tutanakları şahittir ki Koçgiri isyanı, Dersim, Şeyh Sait
İsyanıyla ilgili olarak burada HDP tarafından
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ahmet Şıka ne
dediler ya?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Adam devleti
yıkacak, ses yok ya.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
yapılan
bütün konuşmalarda haksız, adaletsiz bulduğumuz, hatalı
bulduğumuz ne varsa burada en şiddetli şekilde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bunlara karşı tepkimizi dile
getirmiş bulunmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Ancak burada
beklenir ki tüzüğünüzün ilk maddelerinden biri olan Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin devamı olarak kurulan ve cumhuriyetin
kurucusu olarak kendisini dile getiren, ifade eden Cumhuriyet Halk Partisinin,
bizzat cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye Cumhuriyeti devletinin
karşılaştığı bu tehdit ve terör faaliyetleriyle
alakalı olarak yapmış olduğu işlerle ilgili Mustafa Kemal
Atatürkün kemiklerini sızlatırcasına burada yapılan
konuşmalara çıt ses dahi çıkartmıyor olmasını
burada tarihe not düşmek gerekiyordu. Buna dair söyleyeceğiniz hiçbir
şey yok. Bu noktada biz her zaman konuşuruz. Tutarlılık ise
eğer aradığınız, Türk milliyetçiliği davası,
milliyetçi hareket, tarihi boyunca inandıklarını her zaman
söylemiş ve bunları tutarlılıkla savunmuştur. Biz
kalkıp Terörle mücadele edilmelidir. derken, bugün Müzakere
edilmelidir. mi diyoruz da bizi tutarsızlıkla suçluyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bugün çatır
çatır terörle mücadele ediliyorsa Milliyetçi Hareket Partisinin
duracağı yer Sayın Cumhurbaşkanıyla da beraberdir,
Adalet ve Kalkınma Partisiyle de beraberdir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bülbül.
Evet, Sayın Altay, buyurun.
44.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Cumhur İttifakının şöyle bir
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadı
Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma
yaptı, işte, iki dakika ben de buradan
BAŞKAN Evet, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhur
İttifakı ne zaman bir kusur işlese, mahcup olsa şöyle
yapar
SALİH CORA (Trabzon) Siz de Devlet
katildir. diyenlerle bir ve beraber
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne
yaparmış söyleyeyim: Ya terörle mücadele hamaseti yapar, Terörle
mücadele yapıyoruz. der, tutmazsa darbe tacirliği yapar.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Altay, top
çeviriyorsunuz top, top. Topu ortada bıraktınız, cevap yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O tutmazsa bir
FETÖcü yakaladık. hamaseti yapar, o da tutmazsa doğal gaz rezervi
bulur.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, konuştuklarıma gel, konuştuklarıma.
SALİH CORA (Trabzon) Sadede gel, sadede.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Fakat bunlar bu
yürütmenin günahlarını örtmeye yetmez. Bu yürütme organını
Ben biraz önce burada konuşma yaptım, saygıdeğer
milletvekillerini tenzih ettim.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Altay, cevap
yok, top çeviriyorsunuz top.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dürüst, namuslu
milletvekilleri burada. dedim ama Yürütme dibine kadar,
gırtlağına kadar pisliğe bulaşmış. dedim.
(CHP sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Hiç alakası yok.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Bu oyunlara gelmeyiz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama ne doğal
gaz rezervi ne terörle mücadele hamaseti ne de darbe tacirliği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) -
Erdoğanın
günahlarını örtmez, örtmeyecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
45.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Polemiğin
uzamasını doğru bulmuyorum, gündemimiz başka.
BAŞKAN Evet, şimdi oylama
yapacağım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Fakat terörle mücadele
hamaseti ifadesini reddediyorum.
BAŞKAN Peki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hamasetini
yapıyorsunuz, terörle mücadele etmiyorsunuz çünkü.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Terörle, DHKP-Csiyle,
FETÖcüsüyle, PKKsıyla, hepsiyle sonuna kadar yiğitçe mücadele
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İkincisi, dedi ki: Sayın Erdoğan,
artık gidiyor. dedi. Biz, Sayın Altaydan bunu on beş
yıldan beri duyuyoruz, bu tarafı geçiyorum fakat daha bundan iki gün
önce Afyonda bir beldede seçim oldu. Bu seçimde Cumhur İttifakı bir
aday çıkardı, aldığı oy yüzde 70. CHPnin
çıkardığı adayın aldığı oy
yanmış oylar kadar değil. Böyle bir şey binde 1 yok. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN Peki Sayın Turan, teşekkür
ediyoruz.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
mafya-devlet ilişkilerinin boyutlarının belirlenebilmesinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/4410)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre 3 sayın milletvekiline söz vereceğim.
Sayın Eronat, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronatın, Diyarbakıra ilişkin açıklaması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakırın yeni
tanıştığı iki güzellikten bahsetmek isterim:
Yaklaşık yirmi yıl belediyecilik hizmetinden mahrum kalan
Diyarbakır, şu andaki Belediye Başkan Vekilimiz Münir Karaloğlunun
çok büyük gayreti sonucu, Himalayalar kadar görkemli çöp dağlarından
kurtularak Entegre Katı Atık Yönetimi(EKAY) projesi sayesinde
çöplerden elektrik üretmeye başlamıştır.
Yine, Hani ilçemiz Pir Aziz Türbesi eteklerinde
yamaç paraşütçülerimiz atlamaya başlamıştır.
Kurşun atılan dağlardan artık yamaç paraşütçülerimiz
atlıyor, uçurtmalar vurulmuyor.
Teşekkürler Diyarbakır diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İlhan
47.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehire ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir) AK
PARTİ Kırşehirdeki başarısızlıklarının
ardından faturayı Kırşehir halkına kesmeye devam
ediyor. Belediyelerimizin çalışmalarını engellemeye
çalıştılar, başaramadılar. Yetmezmiş gibi, kamu
yatırım programına alınan 150 yataklı ek hastane de
yapılamadı; yerine ASM ya da 112 komuta merkezi
yapılacağı söyleniyor.
Şehrin kalbinde yer alan valilik binası
inşaatının temeline milyonlarca lira harcanmışken,
saçma sapan bir kararla, şehir merkezinde uygun başkaca bir sürü yer
varken projeyi kız yurdu olarak güncellediler. Bu da yetmemiş olacak ki
son olarak da Türkiye'de sınavlarda hep ilk sıralarda bulunan
Kırşehiri eğitim açısından da iki yıldır
cezalandırmaya başladılar. Bakanlıkça, ödülü hak eden hiç
mi eğitim çalışanı yok? Bu ne cüret? Şu bilinsin ki:
Kırşehire reva görülen bu zulüm daha önce de denendi ama önemli
olan, bir siyasi hafızaya sahip Kırşehir gereken dersi
sandıkta verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, denizlerdeki kirliliğe ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bugünlerde deniz salyası nedeniyle çevre kirliliği yine
gündemimizdedir. Deniz salyası, yapay bir sorundur, insanın çevresini
kirletmesinin sonucudur, özellikle kanalizasyon suyunun tam olarak biyolojik
arıtma yapmadan denizlere boşaltılmasının sonucudur.
Maalesef yıllardır denizlerimiz kirlenmektedir. Kanalizasyon
atık suyunun direkt denizlere boşaltılması denizleri,
dolayısıyla insanı öldürmektedir. Kanalizasyon arıtma
sistemini yapmamak, çalıştırmamak, önlenemez, düzeltilemez
sorunlara sebep olacaktır. İnsan çevresiyle birlikte vardır.
İnsanın hastalıklarının yüzde 90ı çevresel
nedenlerdir. Çevreyi kontrol etmeden, çevreyi sağlıklı hâle
getirmeden insanı sağlıklı kılmak, yaşatmak
mümkün değildir. Doğru davranış, çevreyi kirletmemektir.
Saygılarımla.
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, (2/3325) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/130)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/3325) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını
saygılarımla arz ederim. 4/2/2021
Sibel
Özdemir
İstanbul
BAŞKAN Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, İç Tüzükün
37nci maddesine göre vermiş olduğum kanun teklifimin doğrudan
gündeme alınması önergesi üzerine söz aldım. Tüm Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 13üncü maddesinde değişiklik yapılması
öngörülen kanun teklifimle değerli milletvekilleri, rektörlerin
Cumhurbaşkanı tarafından herhangi bir bilimsel, akademik kritere
ve liyakate bağlı olmadan atanması uygulamasına son
verilmesi amaçlanmaktadır. Çünkü üniversitenin, idari özerkliğin ve
bilimsel özgürlüğün öne çıkan en önemli, en temel göstergelerinin
başında üniversitelerin kendi yöneticilerini, özellikle kendi
rektörlerini belirleme özgürlüğü gelmektedir. Ancak ülkemizde
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte bugünkü rektör
belirleme düzenlemesi maalesef 12 Eylül 1980 döneminin de gerisindeki bir noktaya
düşmüştür. Şöyle ki: Üniversitelere partili kimliğe sahip
Cumhurbaşkanı tarafından rektör atanması uygulaması
sonrasında siyasi iktidara yakın kişilerin rektör atanması
bilimsel özgürlüğe, bilime ve bilim insanlarına baskıyı ve
kadrolaşmayı da beraberinde getirmiştir.
Ülkemizdeki rektör belirleme uygulamalarına
şöyle kısaca tarihsel baktığımızda: 1946 tarihli
Üniversiteler Kanununa göre rektörler seçimle geliyordu, 12 Eylül 1980
sonrasında ise YÖKün kurulmasıyla beraber rektörlük seçimleri
kaldırılıyor, 1992 yılında ise Yükseköğretim
Kanununda değişiklik yapılarak rektör seçimleri geri gelirken
YÖKün ve siyasi kimliği olmayan Cumhurbaşkanının en yüksek
oy alan adaylar arasından atama yapma yetkisi korundu. Ancak 15 Temmuz
darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde rektör
seçimlerinin tamamen kaldırılması gündeme geldi. Bizlerin,
muhalefetin itirazları üzerine geri çekildi bu düzenleme ama yine, OHALde
bir KHKyle rektör seçimleri kaldırıldı. En önemli süreç
şuydu: Temmuz 2018de Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemine geçilmekle beraber 3 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle rektör atama yetkisi bir
kişiye, partili bir Cumhurbaşkanına verildi ve aynı zamanda
rektör adayları için profesör olarak üç yıl görev yapma
şartından üç yıl da kaldırıldı yani şu an
için sadece profesör olma kriteri var.
Değerli milletvekilleri, yapılan bu
değişiklikten sonra, bugün rektör atamalarında, YÖK
tarafından ilan edilen rektör ilanlarında sadece başvurular
başvuru sırasına göre listeleniyor ve Cumhurbaşkanlığına
gönderiliyor. Cumhurbaşkanı tarafından hangi kriterlere göre
yapıldığı belli olmayan, liyakatten, şeffaflıktan
tamamen uzak siyasi bir anlayışla bu atamalar
yapılmaktadır. Düzenlemenin üzerinden neredeyse üç yıl geçti ve
rektör atamalarının doğrudan partili bir Cumhurbaşkanı
tarafından yapılmasının üniversitelerin bilimsel alandaki
başarı sıralamasına ve ülkemizin
saygınlığına da ciddi zararları olmuştur.
İşte, bugün Boğaziçi Üniversitesinin yaşadığı
süreci tüm dünya ve ülkemiz izliyor. Bakın, 197 rektör arasında
uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68,
yayınlarına hiç atıf yapılmayan rektör sayısı 71;
subjektif kriterler ve siyasi saiklerle yapılan atamalar maalesef bu
sonucu doğurmuştur. Bu tabloyu tersine çevirmek için üniversitelerin
kendi rektörlerini uzlaşıyla, karar verdikleri usullere göre
kendilerinin seçerek belirlemesinin sağlanması bu Parlamentonun
görevidir.
Bakın, üniversite özerkliği ne demek? Her
üniversitenin kendi araştırma ve eğitim
politikalarını, topluma yapacağı katkıları, kendi
gelenekleri ve imkânları çerçevesinde değerlendirmesi demektir.
Üniversitenin kendi organları tarafından, kendi usul ve geleneklerine
göre bir değerlendirme ve arayışla en nitelikli rektörü
bulması yerine, bugün rektör tayininin dışarıdan, merkezden
ve sonuçta tek kişinin takdiriyle yapılması üniversitelerin
idari ve kurumsal özerkliklerini kaybetmesine yol açmıştır.
Bugün esas sorun, üniversitelerin kendi bileşenleri tarafından
şeffaf, demokratik, katılımcılık temelinde kendi
rektörünü bulmakta söz sahibi olup olmaması sorunudur.
Değerli milletvekilleri, siyasetin kontrolü
altında bilim olmaz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün
kısıtlandığı bir ortamda toplumsal ve evrensel fayda
üreten bilim yapılmaz. Özerk ve demokratik üniversite, soyut bir kavram
olmanın ötesinde, üretken ve toplum yararına çalışan bir
üniversitenin olmazsa olmaz koşuludur. Gerek dünyada gerekse ülkemizde
sağlam geleneği olan üniversiteler, kendi yöneticilerini isabetle
belirlemiş ve bu sayede saygın kurumlar olarak gelişmelerini
sürdürmüşlerdir. Oysa yönetim sistemimizin, atama yetkisinin siyasi
kimlikte bir kişide toplandığı ülkemizde yapılan
atamalar bugün bütün kurumlarda büyük tahribata yol açmıştır.
Ama bunlar içerisinde gerçekten bu süreçte en çok zarar gören de üniversitelerimiz
olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Değerli milletvekilleri, tarihteki bütün
örneklerin gösterdiği gibi, kurumların ve kurum geleneklerinin tahrip
edilmesinin sonunda bütün ülke ve toplum zarar görmektedir. Bu nedenle,
üniversitelerin kendi rektörlerini belirlemesi, en yüksek oyu alan adayın,
YÖKün veya Cumhurbaşkanının herhangi bir atama yetkisi
olmaksızın doğrudan atanması yönünde bir değişiklik
yapılması bugün elzemdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç olarak, 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun 13üncü maddesinin (a) fıkrasının birinci
paragrafının değiştirilmesini önerdiğim bu kanun
teklifiyle, sizlerin de desteğiyle devlet üniversitelerine rektörler
seçimle, öğretim elemanlarının oylarıyla göreve
geleceklerdir.
Bu konuda tüm Genel Kurulun bu kanun teklifine
desteğini bekliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN 3 sayın milletvekiline
yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Karahocagil
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Hazreti Muhammed Mustafa Efendimizin vefat yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.
İlahi hitabın muhatabı, âlemlere rahmet olarak gönderilen
peygamberler peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (SAV)i vefatının
seneyidevriyesinde saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyorum. Rahmetli
Necip Fazıl üstadın deyimiyle, Düşünüyorum: Ondan evvel zaman
var mıydı?/Hakikatler, boşluğa bakan aynalar
mıydı?/Müjdecim, kurtarıcım, Efendim, Peygamberim!/Sana
uymayan ölçü hayat olsa teperim. Düşünün, ben ne büyük rütbeye
tutkuluyum./Çünkü Onun kulunun kölesiyim, kuluyum! Sevilenin
yaptığı her şey sevilir. Peygamberimiz madem ki
ölmüştür, o hâlde ölüm de güzeldir, budur perde ardından haber./Hiç
güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
BAŞKAN Sayın Kayan
50.- Kırklareli Milletvekili Turabi
Kayanın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Çiftçimize ait ayçiçeği desteklemeleri bir
yıldan beri verilmiyor. Tarım bütün dünyada destekle ayakta duruyor;
sebebi de insanlara ucuz gıda temin etmek. Tarım ürünlerinin maliyeti
dünya piyasasındaki fiyatların çok çok üzerindedir. O nedenle
dünyadaki bütün devletler tarıma destek verirler; yüzde 10, yüzde 15,
yüzde 35 gibi. Bu şekilde çiftçiler ayakta kalabiliyorlar. Bizde ise tam
tersine, çiftçilerimiz yaptıkları işten zarar ediyorlar.
Tarlalarına ekim dikim yaptıkları traktörlerini, ekipmanlarını
ve tarlalarını çoluk çocuklarını beslemek için maalesef
satmak zorunda kalıyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyanın hiçbir yeri yoktur ki çiftçi kendi kendine
ayakta kalabilsin ama bizim ülkemizde maalesef çiftçi hiçbir destek almadan
ayakta kalmaya çalışıyor. Size, bütün AKPlilere söylüyorum:
Sizin amacınız nedir? Çiftçiyi batırmak mı, yoksa çiftçinin
elindeki tarlayı haraç mezat sattırıp onun üzerine konmak
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir
Yok herhâlde.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
51.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Bosna kasabı olarak bilinen Ratko Mladicin ömür boyu hapis
cezasının Uluslararası Ceza Mahkemesinde
onandığına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, ajanslara iki saat öncesinde düşen bir haberi paylaşmak
istiyorum, hepimizi ilgilendiren bir husus. 1992 ile 95 yılları
arasında Bosnada, Müslüman kardeşlerimizi soykırıma tabi
tutarak katleden ve orada özellikle Srebrenitsa soykırımından
sonra 1809 Sırp İsyanının, Osmanlı Devleti
tarafından kanlı bir şekilde
bastırılışının intikamını aldık.
diyecek kadar Müslümana, Türk milletine düşmanlık besleyen Bosna
kasabı olarak bilinen Ratko Mladic hakkında verilmiş olan ömür
boyu hapis cezası Uluslararası Ceza Mahkemesinde bugün yapılan
görüşmede onanmıştır, temyiz başvurusu itirazı
reddedilerek bu ceza onanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
İnsanlık düşmanı bu caninin Laheyde bulunan
Uluslararası Ceza Mahkemesinde bugün nihai mahkeme kararının
verilmiş olması bizce de çok önemlidir. Adalet bir gün mutlaka
tecelli etmektedir. Darısı, dünyanın her bir tarafında
bugün katledilmekte olan, yok edilmeye çalışılan Müslüman
kardeşlerimize ve bütün mazlumlara karşı bu katliamları
yapanların da başınadır inşallah diyorum. Bu
gelişme son derece önemlidir. Bosnada hayatını kaybeden, bu
savaşlarda hayatını kaybeden din kardeşlerimize,
Bosnalı, (Boşnak) kardeşlerimize bir defa daha Allahtan rahmet
diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Biz de teşekkür ediyoruz.
Alınan karar, gerçekten, Bosnalı
kardeşlerimizin belki acısını dindirmeyecek ama hak da
yerini bulmuştur diye düşünebiliriz diyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin kanun teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işler kısmına geçiyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, sizden çok özür diliyorum.
Bana şimdi gelen acil bir mesaj: Şanlıurfada,
Ceylanpınarda TİGEMin bulduğu, çevre köylerdeki koyunları
asker gözaltına alıyor ancak gözaltına alınan
koyunların bazılarının kuzusu olduğu hâlde o
hayvanlara yem verilmediği için süt yapamıyor. Kuzular da aç,
hayvanlar da aç. Yani, sizden istirhamım şu: Bir, bu gözaltına
alınan koyunlara hiç olmazsa yem verilsin, aksi takdirde hayvan
hakları ihlal ediliyor.
BAŞKAN Anlaşıldı Sayın
Tanal. Şanlıurfa da benim nöbetimi kolluyor galiba, benim nöbetimde
oluyor bu olay.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Yeni
çıkardığımız yasada, yavrusu olan koyunlar
gözaltına alınamıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Buyur al, mesaj,
kardeşim, al. Ben mi yalan söylüyorum, siz mi yalan söylüyorsunuz? Al,
mesaj.
BAŞKAN Sayın Tanal, konu
anlaşılmıştır, lütfen tartışmayalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) E, mesaj burada
işte. Kim yalan söylüyor?
BAŞKAN Sayın Tanal, konuyla
ilgileneceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Urfa Vekili orada,
konuşmuyor; İstanbul Milletvekilisin, konuşuyorsun. Ayıp
ya!
BAŞKAN Sayın Tanal, konuyla ilgileneceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım ama
mesaj burada efendim, Urfa Milletvekili orada konuşmuyor, İstanbul
Vekili konuşuyor ya!
BAŞKAN 1inci sırada yer alan, Çorum
Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 49 Milletvekilinin İcra ve İflas
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 49
Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3592) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 266) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 266 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerinde görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu
adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Dursun Müsavat
Dervişoğlu.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; İcra ve İflas Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin geneli üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sıkça değişen kanunlar, reform
adı altında sunulan ancak gündemi kurtarmaktan öteye gidemeyen
düzenlemeler yargının yükünü giderek artırmakta, adaletin
sağlanmasını da oldukça geciktirmektedir. 2018 yılında
yapılan düzenlemeyle iflas erteleme kurumu tamamen
kaldırılmış, onun yerine konkordato kurumu yürürlüğe
alınmıştır. Bu düzenleme getirilirken ekonomik
sorunların sona ereceği, uluslararası alanda icra hukuku
sistemimizin itibar kazanacağı, şirket borç
yapılandırmalarının daha etkin bir hâl alacağı
iddia edilmişti ancak geçen üç yılda, her zaman ve her konuda
olduğu gibi, yine ortaya koyulan hedefler tutturulamadı.
31 Aralık 2020 tarihi itibarıyla
konkordato ilan eden şirket sayısı 2 bini
aşmıştır. Son üç yılda iflas başlatma tescili
yapmış olan şirket sayısı ise 1.200ü geçmiştir.
Konkordato ilan eden şirketler, giderek artan geri ödenmeyen krediler,
çığ gibi büyüyen icra takipleri ve karşılıksız
çekler bütün ticari sistemimizin çöktüğünün de aynı zamanda bir
ispatı durumundadır. Yalnız şirketlerin değil, hane
halkı borçları da katlanarak artmıştır; hane
halkı borçları 900 milyar liraya ulaşmıştır.
Kredi kartı borçlarından dolayı yasal takibe takılan,
icralık olan vatandaşlarımızın sayısı son
beş yıl içinde 3,5 milyona varmıştır.
TÜİK verilerine göre Türkiye, 2021
yılının ilk çeyreğinde yüzde 7 büyümüş görünüyor. Bu
nasıl büyüme ki aynı dönemde icra dairelerinde bekleyen dosya
sayısı 2 milyon artarak 23 milyona ulaşıyor? Bir başka
ifadeyle, yılın ilk çeyreğinde icra dairelerinde günde 25 bin
yeni icra takibi başlatılmış ve ülkemizde her 4
kişiden 1i icralık duruma düşürülmüştür. Bunlar kimin
dosyaları? Bu dosyalar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait
değil mi? Getirdiğiniz bu kanun teklifi milletimizin bu
sorunlarına çözüm getiriyor mu? 2021 yılının ilk
çeyreğinde iş yerini kapatan esnaf sayısı yüzde 11
artışla 30 bine dayanmıştır. Bu düzenlemeyle,
esnafın vergi, stopaj, sigorta borcuna bir destek sağlanıyor mu?
Yine, bu düzenlemeyle, faturasını ödeyemediği için
elektriği, doğal gazı kesilen işçiye, memura, kredi
kartı borcundan dolayı icra takibine mahkûm edilen vatandaşa
nefes aldırabiliyor musunuz? Bu soruların cevabı
Hayır.dır. Ama devletin tüm imtiyaz ve yetkilerini millet için
değil 5li çete için kullanmaya da devam ediyorsunuz. Prompterdan
okuduğunuz yazılarla çizdiğiniz pembe tabloların ya da
genetiği değiştirilmiş TÜİK verileriyle halka
söylediğiniz yalanların hiçbir karşılığı
kalmamıştır. Türkiye'de saraya yakın olan
bürokratların ekonomisi büyümüş olabilir, ihale şampiyonu
yandaş şirketlerin ekonomisi de büyümüş olabilir, karşılıksız
kredilerle gasbedilen kiralık medya patronlarının ve yandaş
gazetecilerin de ekonomisi büyümüş olabilir. Peki, esnaf için, çiftçi
için, emekli için aynı şeyi söyleyebilecek misiniz?
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz yıl
3 milyondan fazla vatandaşımızın elektriği ve
doğal gazı fatura borcunu ödeyemediği için kesilmiştir. Bu
durumdan acaba haberdar mısınız? Enflasyon, geçim
sıkıntısı ve ekonomik darboğaz üçgenine mahkûm edilen
vatandaş için de ekonomik büyümeden bahsedebilecek misiniz? Mesela çiftçinin
hâlinden haberiniz var mı? 2002 yılında tarım sektöründe
7,5 milyon olan istihdam hacmi, 2020 yılında 4 milyona kadar
düşmüştür. Çiftçimizin bankalara 120 milyar lira, Tarım Kredi
Kooperatiflerine ise 10 milyar lira borçları var; toplam kayıtlı
kredi borcu ise 130 milyarı aşmış durumdadır. Kim için
ekonomi büyüdü? Tarım yapamayacak duruma getirdiğiniz, borç
bataklığına düşürdüğünüz, borç
bataklığına sürüklediğiniz çiftçilerimiz için mi ekonomi
büyümüştür? Siz saraylarınızda şatafat ve lüks içerisinde yaşarken
Anadolunun her köşesinde esnaf, çiftçi, işçi geçim mücadelesini
bırakmış, yaşam mücadelesi verir hâle gelmiştir.
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener, son bir buçuk yılda 33 il ve 140 ilçe ziyaretinde bulunarak
geçim sıkıntısı ve ekonomik darboğaza mahkûm edilen
milletimizin sorunlarını gündeme getirmeye devam etmektedir. Siz
yandaşlarınıza sağladığınız
karşılıksız kredilerle, vergi indirimleriyle,
ayrıcalık ve imtiyazlarla meşgul olurken biz İYİ Parti
olarak sahada vatandaşın dertlerini dinliyoruz. Milletin feraseti, bu
tavrınıza sandıkta en güzel karşılığı
verecektir; bundan hiç şüphemiz yoktur, sizin de şüpheniz
olmasın.
Değerli milletvekilleri, insanlık tarihine
bir bakarsanız, insanın ve toplumların doğasında
tekâmül olduğu gerçeğiyle buluşursunuz. Yine, tarihe
baktığınızda, insan haklarının gelişimine
şahitlik edersiniz. Kişi hak ve hürriyetlerinin ortaya
çıkışıyla birlikte ifade özgürlüğünün nasıl geliştiğini
gözlemlersiniz. Üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün esas
alındığı bir dönüşüm ve değişim sürecine
şahit olursunuz. Devlet idaresinde güçler ayrılığı
ilkesi, demokrasinin temel kaideleri, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı
işte bu tekâmülün, bu inkişafın doğal sonucudur ancak
Türkiyede son on dokuz senede yaşananlar, âdeta tarihte bir tersine
gidiş olarak kendini hissettirmektedir. Bu gidiş, demokrasiden tek
adam rejimine, zenginlikten fakirliğe, birlik ve beraberlikten
kutuplaşmaya doğru sürdürülen bir gidiştir; bu gidiş
keyfîliğe, bu gidiş hakkaniyetsizliğe, bu gidiş
liyakatsizliğe, bu gidiş yolsuzluğa, bu gidiş
hırsızlığa ve hukuksuzluğa doğru bir
gidiştir. Bu tersine gidişin adı da sebebi de esas
itibarıyla bellidir; bu tersine gidişin adı
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin denge ve denetleme
mekanizması Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yok
edilmiştir. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birçok
kurum ve harcama Sayıştay denetiminden
çıkarılmış, âdeta muaf tutulmuştur.
Sayıştay, artık, asli anayasal görevi olan denetimi
hakkıyla yerine getirememe durumuyla karşı karşıya
bırakılmıştır.
Sayın Genel Başkanımızın
işaret ettiği gibi, Türkiye Varlık Fonunun göstermelik denetimi
buna ilginç bir örnek teşkil ediyor. Türkiye Varlık Fonu, Türkiye
Cumhuriyetinin âdeta bir aile şirketi gibi yönetildiğinin de bir
anlamıyla kanıtıdır. Bir siyasal rejim düşünün ki
partili Cumhurbaşkanı kendisini bir kararnameyle Varlık Fonunun
Yönetim Kurulu Başkanlığına, damadını da Başkan
Vekilliğine atayabilsin; Başkanı olduğu Fon, devletin
nesiller boyu elde ettiği tüm kazanımları bünyesinde
toplasın. Bu kazanımların içinde kamu bankaları var, petrol
şirketleri var, maden şirketleri var, telekomünikasyon
şirketleri var; içinde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar on
milyonların ortak katkısıyla ve alın teriyle var
ettiği kamu kaynakları var. İşte, bütün bir milletin sahip
olduğu varlığın ve alın terinin tek adamın keyfî
iradesine terk edildiği bu rejimin adıdır
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Siyasi iktidar
yandaşlarına imtiyaz sağlamak için kanuna istisna
fıkraları koyarken alfabenin dahi yeterli gelmediği düzenin
adıdır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.
Değerli milletvekilleri, iktidar grubuna
soruyorum: Bir siyasi iktidar on dokuz senede Kamu İhale Kanununu acaba
neden 191 kere değiştirmiş olabilir? Eğer bir memlekette
ihaleler kanunlara göre değil, kanunlar ihalelere göre
değiştirilirse ancak mümkün olabilir bu sonuç. Dünyada en fazla kamu
ihalesi alan 10 şirketin 5i Türkiyeden. İşte bu 5li,
Türkiye'nin kanını emen malum 5lidir. İşte bu 5li, 2021
yılında milletin hazinesinden en az 30 milyar lira hortumlayan
utanmaz 5lidir. On yılda, bu 5li için, 128 defa vergi ve harç indirimi
yaptığınızı aziz milletimiz biliyor. Partili
Cumhurbaşkanı her fırsatta Dünya 5ten büyüktür. diyor. Evet,
dünya 5ten büyüktür ancak göreceksiniz ki Türkiye de, bu 5li çeteden büyük
olduğunu gösterecektir.
Bu düzen böyle gitmez; Türkiye umutsuz, çaresiz
değildir. Türk milletine sözümüzdür, bu haramzade düzeni
yıkacağız. İYİ Parti iktidarında denge ve denetim
mekanizması yeniden inşa edilecektir. İyileştirilmiş
ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde Sayıştayın denetim
yetkileri artırılacaktır, siyasi iktidarların bütün
harcamaları istisnasız olarak Sayıştay denetimine açık
hâle getirilecektir. Kanunlar ihalelere göre değil, ihaleler kanunlara
göre yapılacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, İYİ
Parti iktidarında, siyasette vesayet üzerinden yandaşlara kaynak
aktarma dönemi sona erdirilecektir. İyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde devlet ve siyaset kurumunda bulunan
hiçbir kişi ya da zümre Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş
sınırları aşarak başka kişi ve kurumlar üzerinde
vesayet kuramayacaktır. Biz, İYİ Parti olarak, hiçbir vesayeti
tanımıyoruz ve asla da kabul etmiyoruz. Türkiyede siyaset kurumunun
bir parçası olan herkes şunu bilmeli ki memleketimizin
geleceğinde askerî ya da sivil hiçbir vesayetçi odak iktidarını
muhafaza edememiştir. O yüzden, zamanın ruhunu idrak edemeyen saray
siyasetinin otoriterleşme ve tek adam çabası beyhudedir. Türkiye
üzerinde vesayet kurma heveslisi olan tüm kişi ve kurumların
hevesleri kursaklarında kalacak ve Türkiyede vesayet dönemleri ilk
seçimden itibaren son bulacaktır.
2017 yılında yapılan Anayasa
değişikliğini hatırlarsınız. Bu
değişikliğin menfi tesirleri, devletin her hücresine sirayet
etmiş durumdadır. Devletin bütün kurumları tek bir kişiye
bağlı iken o ülkede adalet temin edilmez, o ülkede demokrasi olmaz
çünkü adalet ve demokrasi, tek adam yönetimiyle asla ve kata bağdaşmaz.
Dünyadaki uygulamalarına
baktığımızda başkanlık sisteminin temel
mantığı yasama, yürütme ve yargı erklerinin kesin
ayrılığına dayanır. Ancak sizin getirdiğiniz ne
başkanlık sistemidir ne de parlamenter demokrasidir. Bu ucube
sistemin tek mantığı ve amacı, tüm yetkileri tek bir
kişinin uhdesinde toplamaya yöneliktir. Bu sistem Türk milletinin
bağımsız yargıya olan güvenini yok etmiştir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısının
açıkladığı üzere, yargıya olan güven yüzde
30ların altına düşmüştür. Bu aslında bir nevi
itiraftır.
Yargıya ve adalete güvenin olmadığı
bir memlekette ekonomik refahın gelişmesi ve yükselmesi mümkün
değildir. İçeride ve dışarıda Türkiye'yi
kuşatmış siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunları
derinleştiren temel problem, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin ta kendisidir. Bir sistem düşünün ki partili
Cumhurbaşkanlığı 68 kararnameyle devletin en ehemmiyetli
alanlarını yeniden düzenlerken, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
sürede ancak 54 kanun çıkarabilirsin. Yalnızca bu örnek bile Gazi
Meclisin siyasi iktidar karşısında nasıl bir yetki
gasbına uğradığını açıkça ortaya
koymaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli görevi olan yasama
yetkisi siyasi iktidar tarafından Meclisin elinden alınmış
ve gasbedilmiştir.
İYİ Partiye göre, dünyada hiçbir
parlamento sahip olduğu yetkiler itibarıyla güçlendirilmeyi Gazi
Meclisimiz kadar hak edemez. Çünkü bu Meclis, devletimizin ve cumhuriyetimizin
kurucu iradesini yansıtır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yasama
görevinin yanı sıra denetim yetkisi de bulunmaktadır. Anayasa ve
İç Tüzükün bu konudaki hükümleri de gayet açıktır. Gazi
Meclisimizin denetim faaliyetini en güçlü ve yetkin bir şekilde
kullanması biz milletvekillerinin tarihî sorumluluğundadır.
Ancak ne yazık ki tek adam rejiminde denge ve denetim mekanizmaları
tamamen ortadan kaldırılmıştır. İşte bu
sebeple, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin
savunduğu temel ilkeler, güçlü Meclis, hukukun üstünlüğü, tam
bağımsız ve tarafsız yargıdır. Çünkü bize göre,
bağımsız ve tarafsız yargı, Türkiye Cumhuriyetinin
her vatandaşının sahip olduğu büyük bir hak ve
teminattır. Asla unutulmamalıdır ki egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir ve ilelebet öyle kalacaktır.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul),
Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
266 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına
konuşma sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 266 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyen değerli izleyicileri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, hiç
kuşkusuz dünyada ülkelerin söz sahibi olması ve küreselleşmeye
yön vermeleri ekonomik ve sınai olarak gelişmişlikleriyle
paraleldir; güzel ülkemizin 2023 yılında lider ülke olabilmesi de
buna bağlıdır. Sanayileşmemizi tamamlamak ve
küreselleşmeye yön vermek için de öncelikli olarak ülkemizin ve
işletmelerimizin ihtiyacı olan hukuk politikalarını hayata
geçirebilmeliyiz. Bu bakımdan, işletmelerin verimli bir şekilde
çalışmaları, borçlarını ödeyebilecek ve
alacaklarını tahsil edebilecek durumda olmaları ekonomimizin
etkin ve verimli olarak işlemesi bakımından son derece
önemlidir.
Başarılı bir ekonomik sistemde
ihtiyaçların karşılanması kadar etkin bir hukuk sisteminin
varlığı da gereklidir çünkü hukukun ekonomideki rolü piyasanın
düzenli çalışmasını ve gelişmesini sağlayacak
olan yasal çerçeveyi oluşturmaktadır. Ekonomik hayatı düzenleyen
hukuk kurallarının ekonominin dinamikleri ve gerçekleriyle
bağdaşması gerekmektedir. İşte, önümüzdeki İcra
ve İflas Kanunu ile konkordato usullerine ilişkin düzenlemelerin yer
aldığı ve bazı farklı alanlarda
değişiklikler öngören 21 maddelik kanun teklifinin de bu ihtiyaçlara
cevap vermeyi hedeflediğini görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, malumları
olduğu üzere kendi kusuru olmaksızın mali durumu bozulmuş
olan girişimciyle alacaklısının belli bir plan dâhilinde
anlaşma yapmalarına konkordato denilmektedir. Konkordato kurumu,
aslında Türk hukukunda 1929dan bu tarafa bulunmaktadır. Konkordato
tarihsel kökene sahip bir kurum olmakla beraber, 2000lerin başında
şartları borçlulara ağır geldiği için uygulaması
son derece azalmıştır. Daha önce İcra ve İflas
Kanununda yer alan konkordato müessesesi bu bakımdan uzun yıllar bir
diğer müdahale aracı olan iflasın ertelenmesi kurumunun
gölgesinde kalmıştır. Bilindiği gibi, İcra ve
İflas Kanununun 285 ila 309uncu maddeleri arasında düzenlenmiş
olan konkordato uygulaması, 28 Şubat 2018 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edilip 15 Mart 2018 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu minvalde konkordato
uygulaması, 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla
ticari hayatımızda tekrar yerini bulmuş, iflasın
ertelenmesi kurumunun yerini almıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni düzenlemeyle
konkordato, elinde olmayan nedenlerle borçlarının tümünü ödeyemeyen
iyi niyetli borçlular için bir çıkış yolu olmuştur.
Borçluyla borç ödeme anlaşması yapılarak borçlunun
borçlarını vade vererek veyahut da tenzilat yapılmak suretiyle
borçlarını belli bir ödeme takvimi içerisinde ödeme imkânı
getirilmiştir. Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2018
yılından bu yılın 4üncü yılına kadar Türkiye
genelinde haklarında konkordato kapsamında kesin mühlet kararı
verilmiş toplam 2.373 şirket bulunmaktadır. Günümüzde konkordato
uygulamalarındaki genel eleştiri ise bazı borçluların,
gerçek mali durumu bakımından borçlarını ödeyebilme gücüne
sahip olmasına rağmen bunu erteleyerek zaman kazanmaya çalışmasıdır.
Hatta bazı borçluların bu yöntemle, kısmi ödemede bulunarak
borçlarından kısmen kurtulma yolunu tercih ettikleri öne
sürülmektedir.
Konkordato prosedürünün maliyeti fazla olduğu
için genellikle küçük şirketlerin değil, büyük şirketlerin bu
yola başvurduğu bilinmektedir. Konkordato mühleti alan bu
şirketler, alacakları olan küçük ve orta ölçekli işletmelere
yani KOBİlere borçlarını ödemeyi erteleyebilmektedirler ancak
alacaklarını tahsil edemeyen KOBİler hakkındaki icra
takipleri başlatılmaktadır. Küçük işletmeler
bakımından, tek bir komiser atanarak konkordato maliyetlerinin
azaltılabileceği düşünülse de bu işletmelerin
avukatları dahi olmadığından konkordato başvurusunda
bulunmaları çoğu zaman mümkün olmamaktadır.
Alacaklarını tahsil edemedikleri için borçlarını ödeyemeyen
bu işletmeler haciz tehdidiyle karşı karşıyadır.
Bu bakımdan, konkordato sürecinde uygulayıcılar hem
alacaklıların korunmasını hem de borçluların mali
durumunun iyileştirilmesini sağlama görevlerini eksiksiz yerine
getirmelidirler.
Değerli milletvekilleri, konkordato iflas
ertelemeye göre daha kısa bir süreçtir. Günümüzde konkordato toplam süreci
yirmi dokuz ayı bulsa da ortalama kesinleşme süreci yirmi üç ayda
tamamlanmaktadır. Teklifle getirilmek istenen düzenlemeler elbette
ihtiyaca cevap verebilecektir lakin Milliyetçi Hareket Partisi olarak, teklifte
yer alırsa çok daha iyi sonuçlar alınabileceğine
inandığımız bazı önerilerimiz de olacaktır. Bu
kapsamda, mali açıdan zor durumda olan işletmelerin,
kazanamadıkları paranın vergisini ödeme yoluyla daha da
mağdur olmamaları adına, iflas ertelemede olduğu gibi
konkordatoda da şüpheli alacak karşılığı
ayırmalarına müsaade edecek bir düzenleme
yapılmalıdır.
Finansal kuruluşlar genellikle kredi
ilişkisine girdikleri şirketlerden borcun belli katı kadar
teminat aldıklarından, şüphesiz bu şekildeki bir
düzenlemenin yapılması, genelde teminata bağlı olmayan
alacaklar yoluyla piyasa riski taşıyan girişimleri de
rahatlatacaktır. Özellikle pandemi döneminde mali bakımdan güçlü olan
banka ve finans kuruluşlarının rehinli alacaklı
oldukları işletmelere konkordato süreçlerinde bu rehinli
alacaklarına güvenerek menfi etki yaratmalarının önüne
geçilebilmelidir.
Firmalara, konkordato sürecinde, makul güvence
raporunu Kamu Gözetimi Kurumunun yetkilendirdiği denetim
şirketlerinden alınması şartı getirilmiştir.
Denetim şirketleri, konkordatoya başvuracak olan firmalardan,
firmanın büyüklüğüne göre, yüksek hizmet bedelleri talep etmektedir.
Zaten zor durumda olan firmaların bu bedelleri ödemesi ekstra bir maliyet
yaratmaktadır. Denetim yapılması aşamasında incelenen
firmanın çalıştığı tüm tedarikçiler ve bankalarla
mutabakat yapılması zorunluluğu olmasından dolayı,
tedarikçi firmalar ve bankalar firmanın konkordato talebinde
bulunacağını anlamaktadırlar. Bu sebeple, talepte bulunacak
firma icra takipleri, hacizler ve hesap kat edilmeleriyle baş başa
bırakılmaktadır. Konkordato talebinde bulunacak firma
işletilemez duruma düşürülmekte, firmalar da konkordato taleplerinden
vazgeçmektedirler. İşletmenin ekonomik durumu ise her geçen gün daha
da içinden çıkılmaz bir hâle gelmektedir. Yaşanan bu
olumsuzluğa karşı önerimiz de şu şekildedir: Makul
güvence raporunun başvuru yapıldıktan ve ihtiyati tedbir
kararı verildikten sonra bir ay içerisinde mahkemeye sunulması sağlanmalıdır.
Böylelikle firma, konkordato alarak ekonomik durumunu düzeltebilecek, istihdam
sağlamaya devam edecek, ihracat kabiliyeti bulunan firmaların ülke
ekonomisine katkıları sağlanabilecektir.
Değerli milletvekilleri, yine, konkordatoya
başvuran firmaların başvuru dilekçelerine ek olarak
sunmaları gereken makul güvence raporunun bağımsız denetim
kuruluşlarınca verilmesi yönündeki zorunluluğun bu
firmaların tekel hâle gelmesinin önünü açtığı
görülmektedir. Bu nedenle, Kamu Gözetimi Kurumunun bu firmalara yönelik denetim
rolünü daha sıkı ve mevzuata uygun şekilde yerine getirmesi
sağlanmalıdır. Ayrıca, şirketlerin makul güvence
raporlarının standart fiyatlaması yapılmalı ve azami
bir sınır getirilmelidir.
Bu düzenlemenin devamında konkordato sürecini
yöneten, şirketi yeterince tanıma imkânı bulan komiserler
hakkında da düzenleme yapılmalıdır. Söz konusu bu
komiserlerin şirketi tanıdıklarından dolayı konkordato
projesinin tasdiki hâlinde kayyum olarak görevlerine devamlarının
sağlanması yerinde olacaktır. Aksi hâlde kötü niyetli kişi
veya kişilerce alacaklıların mağduriyeti ortaya
çıkabilecektir.
Değerli milletvekilleri, önerilerimiz
kapsamında devamla, konkordatonun iflas öncesi son ve mecburi bir yol
olduğunun görülmesi için adımlar atılmalıdır. Bu
kapsamda konkordatonun daha işlevsiz hâle getirilmesi adına mali
yönden masrafları azaltacak düzenlemeler yapılarak şirketlerin
iflasa sürüklenmesinin önüne geçilebilmelidir. Elbette bununla birlikte
konkordatoya başvuran firmaların konuyu suistimal etmemeleri
adına caydırıcı önlemler de alınmalıdır.
Bunun için kötü niyet durumunda başvurulacak cezai yaptırımlar
hayata geçirilebilmelidir. Ayrıca konkordatoya başvuran ve mühlet
talebinde bulunan şirketlerin salt hukuk ve icra takibi değil, idari
ve diğer takibatlarıyla ilgili de düzenlemeler
yapılmalıdır.
Konkordato sürecinde görev alan komiserlerin sadece
eğitim alarak bu süreçte görev almaları bize göre yeterli
görülmemektedir. Güncel mevzuat değişikliklerini de yetkin bir
şekilde takip edebilmeleri amacıyla düzenli kontrol sınavlarına
tabi tutulmalarıyla ilgili düzenleme yapılmalıdır.
Son olarak Covid-19 nedeniyle mali
yapısında bozulmalar oluşan, konkordato kurumuna ihtiyaç duyan
firmalar için çeşitli kolaylıklar getirilmesi gerektiğini ifade
etmek isterim. Bu bağlamda İcra ve İflas Kanununun 292nci
maddesinin (a) ve (b) bentlerinin 31 Aralık 2021 tarihine kadar
uygulanmaması yönünde geçici bir düzenleme yapılmalıdır.
Buna göre borçlunun mal varlığının korunması için
iflasın açılması gerekiyor veya konkordatonun başarıya
ulaşılamayacağı anlaşılıyor ise kesin mühletin
kaldırılamayacağı, konkordato talebinin reddine ve
borçlunun iflasına karar verilmeyeceği yönünde düzenleme
yapılması yerinde olacaktır. Tüm bunların sonucunda
borçluya icra ve iflas takibi baskısı olmadan geçici bir süreyle
faaliyetlerine devam etme ve borçları ödeme fırsatı
verilmiş olacaktır. Ayrıca, borçlu ile alacaklılar
arasında menfaat dengesi de gözetilmiş olacaktır. Yine, mühlet
içinde kira alacağı için teminat verilmesi ve tahliye talebinin
işletme şeklinde kullanılan gayrimenkuller açısından
yapılamaması da yasal olarak öngörülebilmelidir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
olağanüstü bir durum olarak kabul edilmesi gereken salgın
hastalık, gelirleri azalan ve ödemeler dengesi bozulan borçlularda
artış yaşanmasına neden olmaktadır. Gerçek ve tüzel kişilerin
mevcut konkordato mevzuatındaki sıkı şartları yerine
getirerek ve daha fazla masraf yaparak mühlet alabilmesi yerine, daha az
masrafla ve daha hızlı konkordato mühleti alması
sağlanmalıdır.
Belirtmek gerekir ki konkordato hükümlerinde büyük
ölçüde iktibas ettiğimiz İsviçre hukukunda iflasların önlenmesi
ve konkordato başvurularının daha kolay yapılabilmesini
sağlayacak özel düzenlemeler yapılmıştır. İsviçre hukukundaki söz konusu
bu güzel gelişmeleri de dikkate aldığımızda birkaç
hatırlatmada bulunmakta fayda olduğunu mütalaa etmekteyiz.
Konkordato, geçici mühlet verilebilmesini kolaylaştırmak
amacıyla İcra İflas Kanununun 286ncı maddesinde yer alan
ve iflasa tabi olan borçlular için öngörülen şartlarda sayılan, makul
güvence veren denetim raporu alma yükümlülüğü geçici bir süreyle
durdurulabilmelidir. Covid-19 salgını nedeniyle borçlarını
ödeyemeyecek duruma gelmiş borçluların böylelikle ekonomik olarak
daha fazla zorlanmadan konkordato hükümlerinden faydalanması
sağlanabilecektir. Yine, konkordatoda mühlet verilmesi, adi alacaklar
bakımından faiz işlemini durdurmaktaysa da rehinle teminat
altına alınan alacaklar bakımından faiz işlemeye devam
etmektedir. Yapılacak düzenlemeyle hem rehinle teminat altına
alınan alacaklar bakımından hem de işleyecek faizler
bakımından geçici bir süreyle azami bir oran belirlenmelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifle bazı
farklı alanlarla da yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Buna göre,
yapı kullanma izin belgesi verilmesi sırasında yapı
kullanma izin harcı ile cins tahsisi harcının belediyelerce tek
seferde alınması öngörülmektedir. Kat Mülkiyeti Kanununda
yapılan değişiklikle, yapı kullanma izin belgesi düzenlenen
tüm yapıların cins değişikliği işlemlerinin resen
yapılması düzenlemektedir.
Görüşmekte olduğumuz teklife Adalet
Komisyonunda ihdas edilen 2 yeni maddeyle Trafik Kanununda
değişiklikler öngörülmekte, trafik kazalarına ilişkin
sigorta tazminatı hesaplama yöntemleri de güncellenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, adaletin
yerine getirilmesinde çok sayıda çalışanımızın
emeği bulunmaktadır. Bunlar arasında, denetimli serbestlik
müdürü ve yardımcıları, psikolog, sosyolog, sosyal
çalışmacı, aşçı, idare memuru ve daha nice meslek
grubu bulunmaktadır. Öncelikle, adalet sistemi hizmetlerinde
çalışanlarımızın özlük ve mali haklarında
iyileştirme sağlayacak yasal düzenlemelerin de gündeme
alınmasının beklenti dâhilinde olduğunu ifade etmek
isterim. Yargı reformu kapsamında önümüzdeki günlerde dördüncü paket
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecektir. Bu paket sonrasında,
yine yargı reformu kapsamında Adalet Bakanlığı
personel reformunu içeren düzenlemeleri de burada görüşebilmeliyiz. Bu
kapsamda, adalet hizmetleri sınıfını çalışma
mevzuatımıza kazandırmalıyız.
Konumuz itibarıyla adalet sistemimizin
sağlıklı yürümesinde önemli ve özverili emek harcayan bazı
çalışma gruplarına da vaktim el verdiğince değinmek
isterim. Bu kapsamda, haziran ayı itibarıyla 42 bini sözleşmeli
olmak üzere sayıları neredeyse 70 bini bulan ceza infaz koruma
memurlarının beklentileri ön plana çıkmaktadır. İnfaz
koruma memurlarımız, öncelikle emniyet veya güvenlik
sınıfına geçmek istiyorlar; malumunuz, cezaevi içindeki
güvenliği sağlayan jandarmayla aynı şartlarda mesai
harcayıp aynı riski taşımaktadırlar. Gerek kadrolu gerekse
sözleşmeli infaz koruma memurları özlük ve mali haklarında
iyileştirme beklemektedir. Yine, sözleşmeli infaz koruma
memurlarımız artık kadroya geçme isteklerinin
değerlendirilmesini beklemektedirler. İnfaz koruma memurlarımızın
en önemli talebi ise bayram ve resmî tatillerde ve diğer zamanlarda
yapmış oldukları fazla çalışmanın ücretini almak
istemeleridir. Bu önemli talep de gündeme alınıp
değerlendirilmelidir. Hem görev esnasında hem de görev dışında
ölüm tehditleri bulunduğundan silah taşıma ruhsatı izninin
-hâlâ İçişleri Bakanlığında beklemektedir- bir an önce
çıkması yaşamsal önem taşımaktadır.
Yine, cezaevlerinde görev yapan sağlık
memurları tam bir görev tanımı talep etmekte, özlük ve mali
haklarının Sağlık Bakanlığına mensup
sağlık memurları seviyesine gelmesini istemektedirler.
Saygıdeğer milletvekilleri, yine, adalet
sistemimizin müstesna ve üzerinde hassasiyetle durmamız gereken
parçasını oluşturan adalet meslek lisesi ve adalet meslek
yüksekokulu mezunları da hâlâ Adalet Bakanlığından
sevindirici haberler beklemektedir. Buralardan mezun olan gençlerimiz ve
özellikle engelli gençlerimiz, Bakanlığın merkezî
atamalarında Adalet Bakanlığı nitelik koduyla tercih
yapabilmelerine imkân sağlanmasını beklemektedir. Yine, adalet
meslek okulundan mezun olan söz konusu bu gençlerimiz Bakanlığın
sınavlarında -haklı olarak- ek puan talep etmektedir, hem
yazılı hem de mülakatlarda hak ettikleri ek puan bu gençlerimize
verilmelidir. Bakanlık, çalışan temininde adalet meslek
liselerine ve meslek yüksekokullarına daha yüksek oranda kadro
ayrılmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak olumlu katkılarımızı sunduğumuz
teklifi Komisyonda olduğu gibi Genel Kurulda da destekleyeceğimizi
ifade etmek istiyorum. Ticaret hayatını diri tutacak, ekonomimizin
çarklarını hızlandıracak her türlü yasal düzenlemeyi hayata
geçirebilmeliyiz. Bu bakımdan, önümüzdeki günlerde yargı reformu gibi
önemli düzenlemeleri de oldukça önemsiyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek
sunduğumuz kanun teklifinin amacına ve hedefine
ulaşmasını temenni ediyor, hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen
saygıdeğer izleyicileri bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz talep eden Batman Milletvekili Sayın Mehmet
Ruştu Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizleri izleyen sevgili
yurttaşlarımız; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir selam da yüz doksan günü aşkın süredir
cezaevlerinde açlık grevini sürdüren devrimci tutsaklara: Tecride ve insan
haklarına aykırı her türlü uygulamaya karşı
başlattığınız açlık grevine, kör ve
sağır kaldığımız için her birinizden ayrı
ayrı özür diliyorum. Umarım, cezaevlerini tabutluğa çevirmeden,
bu ülkenin siyasetçileri olarak cezaevlerinde yaşanan sorunları
çözebilir, aklın üstün gelmesini sağlayabiliriz.
Gündemimiz, 266 sıra sayılı İcra
ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Ben de teklifle ilgili olarak
grubumuzun görüşlerini genel olarak sizlerle paylaşacağım.
Evet, bir suç örgütü lideri, İçişleri
Bakanının, eski Adalet Bakanının, eski Başbakan ve
Meclis Başkanının veya ailelerinin
karıştığı suçlarla ilgili itiraflarda bulunurken biz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde konkordato tartışacağız.
Evet, Türkiye'nin 3üncü büyük partisinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde temsil edilen 3üncü büyük parti hakkında bir
kapatma davası açılmışken biz İcra ve İflas
Kanununda teknik sorunları tartışacağız.
Evet, yalnız on yıl içerisinde Türk
lirasının değeri yüzde 85 düşmüşken, asgari ücret
açlık sınırının altındayken, dünyada en yüksek
enflasyona ve en yüksek faize sahip ülkeler arasındayken biz, sigorta
şirketlerinin çıkarı için neler yapabiliriz, bugün onu
tartışacağız.
Meşhur hikâyedir; Fatih Sultan Mehmet, Bizans
kapılarına dayanmıştır, o güne kadar
yapılmış en büyük toplarla Bizans surlarını
dövmektedir, kadırgaları karadan yürütüp Haliçe girmek üzeredir ama
Bizanslı rahipler bir iğnenin ucuna kaç meleğin
sığacağını tartıştırmaktadır.
Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi, ülkenin hukuku, siyaseti, ekonomisi,
eğitimi, sağlığı tarumar olurken tıpkı
Bizanslı rahipler gibi bizleri bir iğnenin ucuna kaç meleğin
sığacağını tartıştırmaya çalışıyor.
Varsın tartışsın, varsın tartıştırmaya
çalışsın; biz bu ülkenin gerçek gündemlerini
tartışmaya devam edeceğiz. Kapatma davasını
tartışacağız, ekonomiyi batırmanızı,
halklarımızı açlığa yoksulluğa mahkûm etmenizi
tartışacağız; mafya ve çete düzeninizi
tartışacağız; yarattığınız
haksızlıkları, hukuksuzlukları ve adalete olan özlemi
tartışacağız.
Türkiye'nin yargı kurumlarının
uygulamalarıyla siyasi mesaj vermeleri önceleri çok da yaygın
değildi ama şimdi, yargı kurumları bir süredir
iktidarın aparatı hâline geldiğinden, iliştirilmiş
kurumlar hâline getirildiğinden neredeyse her uygulamasıyla siyasi
mesajlar veriyor. Misal, bugün tartıştığımız HDP
hakkındaki kapatma davası. Anımsarsanız, HDP
hakkındaki ilk kapatma davası, iktidarın görünmez
ortağının kongresinden bir gün önce, âdeta hediye olarak 17 Mart
tarihinde açılmıştı. Çünkü en çok ses oradan ve
iktidarın ortağı olan diğer o küçük küçük partilerden
çıkıyordu. Neyse ki Anayasa Mahkemesi gayriciddi iddianameyi iade
etti, ülkeyi bir süreliğine de olsa büyük bir ayıptan, büyük bir
hukuksuzluktan ve siyasetin katledilmesinden kurtardı. Başsavcılık
yememiş içmemiş, şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisinin tek
başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimlerinin yıl
dönümünde, âdeta intikam saikiyle, Adalet ve Kalkınma Partisine bu hezimeti
yaşatan HDPye 2nci kez kapatma davası açmış; 4ünde
değil, 6sında değil, 8inde değil, Haziranın 7sinde.
Dün partileri hakkında kapatma davası açılırken bunun
demokrasinin katli anlamına geldiğini söyleyen Adalet ve
Kalkınma Partisi, bugün rakipleri hakkında bir kapatma davası
açılırken sessiz ve bıyık altından gülüyor çünkü
Adalet ve Kalkınma Partisi demokrasiyi bu ülkede yaşayan herkes için
değil yalnızca kendisi için istiyor. Oysa biz AKP hakkında
kapatılma davası açıldığında dün ne söylediysek
bugün de aynı şeyi söylüyoruz, parti kapatmak demokrasiyi katletmektedir.
Yaptığımız konuşmalar nedeniyle hakkımızda
soruşturma başlatacak, davalar açacaksınız,
katıldığımız demokratik protesto etkinlikleri
nedeniyle hakkımızda soruşturmalar başlatacak, davalar
açacaksınız, bir suç örgütü liderinin, düne kadar yanınızda
olan, sizin adınıza muhalifleri ölümle, kan banyosuyla tehdit eden,
sizin için mitingler yapan, sizin isteğiniz üzerine ÖSO çetelerine silah
ve cephane taşıyan bir suç örgütü liderinin itirafları üzerine
tek bir soruşturma başlatmazken yalnızca itirafçı beyanlarına
dayanarak yüzlerce yöneticimiz, belediye başkanımız,
milletvekilimiz hakkında soruşturma başlatacak, davalar
açacaksınız; sonra da elinizde başkaca hiçbir hukuksal argüman
olmadığı için bu soruşturmaları, bu davaları arka
arkaya sıralayarak partimiz hakkında bir kapatma davası
açacaksınız. Kimi kandıracaksınız? Kimi
kandıracağınızı düşünüyorsunuz,
ortağınızı mı? Ortalama zekâya sahip hangi
yurttaşı, hangi hukukçuyu ikna edeceksiniz? İlk başvuruda
Anayasa Mahkemesi ne demiş anımsıyor musunuz? Ne için
kapatılmasını istiyorsunuz? Bir siyasi parti hakkında
açılan kapatma davasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi HDPnin
kapatılmasını hangi gerekçeyle istiyorsunuz? diye
sormuştu. Çünkü 600 küsur sayfalık iddianamede sadece HDPnin
yöneticileri, HDPli milletvekilleri hakkında
başlatılmış soruşturmalar, açılmış ceza
davaları sıralanmıştı, başkaca hiçbir delil
yoktu.
Bu ülkede ilk kez bir parti hakkında kapatma
davası açılmıyor. Emin olun, bugüne kadar açılan kapatma
davalarının hiçbiri hukuksal temele dayanmıyordu, tamamı
siyasi gerekçelerle açıldı, tamamı zayıf davalardı;
AKP hakkındaki de Refah hakkındaki de Fazilet hakkındaki de
Türkiye Birleşik Komünist Partisi hakkındaki de Sosyalist Parti
hakkındaki de, HADEP, DEP, HEP hakkındaki davaların tamamı
zayıf davalardı ama emin olun, hiçbir kapatma davası bu kadar
temelsiz, bu kadar delilsiz, bu kadar hukuksuz, bu kadar zayıf
olmamıştı.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığını bu gerekçelerle uyardı,
ülkeyi büyük bir ayıptan kurtardı. Bu, ülkemiz için bir
şanstı ama gelin görün ki iktidar hırsı gözünüzü o kadar
bürümüş ki gözünüz başka hiçbir şey görmüyor, istediğiniz
tek şey HDPnin kapatılması.
Evet, direneceğiz; evet, sonuna kadar
direneceğiz; evet, sonuna kadar ve hukuk içerisinde direneceğiz. Bu
ülkenin geleceğinin karartılmaması için direneceğiz, bu
ülkeden henüz umudunu yitirmeyenler adına direneceğiz. Demokrasi,
demokratik değerler, evrensel insan hakları ve meşru siyasetin
egemenliği için direneceğiz. Demokrasi düşmanları kaybedecek,
biz kazanacağız. HDP kapatılmayacak, HDP kapatılamayacak.
(HDP sıralarından alkışlar)
Değil 500, 500 bin kişi için siyaset
yasağı getirseniz arkamızdaki, yanımızdaki, önümüzdeki
milyonlarca HDPli bu bayrağı devralacak ve bu gemiyi limana
ulaştıracak.
Şimdi, bir iğnenin ucuna kaç meleğin
sığacağına, 266 sıra sayılı Kanun Teklifine
gelince.
Teklifin sahipleri diyor ki: 15 Mart 2018de
yürürlüğüne giren 7101 sayısı Yasayla konkordatoya ilişkin
hükümleri revize ettik, üç yıldır uyguluyoruz, bazı sorunlar
tespit ettik, şimdi de bu yasa teklifiyle bu sorunları
gidereceğiz. Her şeyiniz gibi konkordato da dikiş
tutmamış anlaşılan. Her ay binlerce şirket iflas
ediyor, KOBİ'ler iflas ediyor, Hükûmet Şirketlerin, KOBİ'lerin
iflasını nasıl engelleyebilirim? diye düşünmek yerine,
işte bu teklifle İflas eden şirketlerin mallarını en
kısa sürede nasıl tasfiye ederim, en kısa sürede nasıl
satarım? onun peşine düşmüş durumda. Teklifin 2nci,
3üncü, 4üncü, 5inci, 6ncı ve 7nci maddeleri tam olarak bu amacı taşıyor.
Şimdi, teklifin 3üncü maddesinde rehinli
malların satılmasının
kolaylaştırılmasına ilişkin olarak şöyle bir
şey var: Bu düzenleme, en büyük kredi kuruluşu olan bankaları
koruyan bir düzenleme; üstelik -bu düzenleme uyarınca- yalnızca
işletmeye ait olan rehinli mallar değil aynı zamanda üçüncü
şahıs ipoteği denilen ve üçüncü şahıslardan temin
edilen rehinli malların satışını da
gerçekleştirmeyi kolaylaştıran bir düzenleme.
Satışın icra yoluyla yapılacak olması hem şirketi
hem de üçüncü kişileri ciddi biçimde zarara uğratacak. Çünkü icra
vasıtasıyla yapılan satışlarda satışa konu
malın değerinin yüzde 50si indirimle satış işleminin
gerçekleştirilmesi, kefilin ve ticari işletmenin yüksek oranda zarara
uğratılması mümkün. Ekonomik kriz ve pandemi nedeniyle desteksiz
bırakılan işletmelerin böyle bir tehditle karşı
karşıya bırakılması, bankaları ve sermayeyi
koruyan ancak esnafı ve şirketleri mağdur edecek bir
düzenlemedir.
Teklifin 7nci maddesiyle getirilmek istenen hüküm,
işçi alacaklarının öncelikli olarak ödenmesini engelleyecek
niteliktedir. Bu konuda Komisyondaki tartışmalar sırasında
iktidar partisini, 1inci partiyi uyardık fakat bu konuda hiçbir adım
atmadılar. Diyor ki teklif sahipleri: Konkordato ilan etmiş bir
şirkete hâlâ borç veren, yatırım yapan, iş yapan birileri
varsa neden bunun alacağını öncelemeyelim? Gerekçeleri buydu.
Emin olun, cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülüdür.
Kaldı ki bu düzenlemenin iyi niyetliliği de tartışmalıdır.
Çünkü herhangi bir alacağın -konkordato ilan edildikten sonra
oluşanlar da dâhil- işçi alacaklarının önüne konulması
en naif ifadeyle söyleyeyim işçi düşmanlığıdır,
emekçi düşmanlığıdır. Ayrıca bu düzenleme, İcra
ve İflas Kanununun işçi alacaklarını güvence altına
alan 140 ve 206ncı maddelerinin eylemli olarak yürürlükten
kaldırılması anlamına gelecektir.
Teklifin 10 ve 11inci maddeleri müteahhitleri
koruyacak bazı düzenlemeler içeriyor. Resen cins
değişikliği ve malikin onayının
kaldırılması hükümlerinin yer almasıyla, bilinen bazı
şirketlerin ihyası mümkün olabilir. Kamuya ait arazilerin de bu tür
inşaat şirketlerinin iştahını kabartmasına,
hedefi hâline getirilmesine yol açabilir. Bu nedenle bu maddelere ilişkin
de şerhimizi Komisyonda dile getirmiştik.
Teklifin 18 ve 19uncu maddeleri Karayolları
Trafik Kanununda yapılan değişiklikleri içeriyor. Teklif
sahipleri Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca bu düzenlemeleri
yaptıklarını ifade ettiler. Oysa teklifin Anayasaya
aykırı olduğunu, Anayasa Mahkemesinin kararlarının
gereği olmadığını çok kısa süre içerisinde
göreceğiz; uyuşmazlıklar mutlaka bir kez daha Anayasa
Mahkemesinin önüne gidecek ve emin olun Anayasa Mahkemesi bu hükümleri bir kez
daha iptal edecek.
Yalnız burada bir konunun altını
özellikle çizmek istiyorum, Komisyonda da dile getirmiştim. Teklif
görüşülürken yani İcra ve İflas Kanununda yapılan
değişiklik teklifi Komisyonda görüşülürken konuklar
tanıtılmıştı. Bir de baktık ki
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türkiye
Sigorta Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği ile
sigortacılık üzerine çalışan akademisyen davet
edilmiş. Diyebilirsiniz ki: Ne var bunda? Sigortacılıkla ilgili
bir düzenleme tartışılırken bu tarafların
katılmasında ne tür sakınca olabilir? Emin olun hiçbir
sakınca yok ama gerçek durum şu: Teklifin içerisinde
sigortacılığa dair tek bir hüküm yoktu. Teklif, İcra ve
İflas Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik öneriyordu,
henüz görüşmeler başlamamıştı, Adalet ve Kalkınma
Partili milletvekilleri buna başkaca önerilerde
bulunmamıştı. Teklifin içerisinde sigortacılığa
dair tek bir hüküm yokken Komisyon Başkanının Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekilleri ile kendi arasındaki konuşmaya
dayalı olarak sigorta şirketlerinin temsilcilerini ve kurumu davet
etmesini bu açıdan yadırgadığımızı Meclis
kürsüsünden de bir kez daha dile getirmek isterim.
Teklifin 18 ve 19uncu maddeleri sigorta
şirketlerini koruyacağından bunu doğru bulmuyoruz, üstelik
pandemi nedeniyle kaza sayılarında ciddi azalmalar olmuşken bu
düzenlemenin yapılmasını da adil bulmuyoruz; bunu da özellikle
belirtmek isterim.
Şimdi, icra, iflas ve konkordato
yasalarında yapılacak bu değişikliklerin gerçek sorunlara
çözüm bulup bulamayacağını özellikle anlatmak istiyorum. Gerçek
sorunların çözümüne katkı sunmayacağı çok açık. Ben bu
konuyla ilgili birkaç sorunu dile getirmek istiyorum. UYAP verilerine göre
yılbaşından bu yana icra ve iflas dairelerine 3 milyon 132 bin
yeni dosya gelmiş. Bu sayı geçen yılın tam 1 milyon
üzerinde. Vatandaşın bankalara ve finans kuruluşlarına
borcu, mayısın son haftasında 10,1 milyar lira artarak 882,3
milyar liraya yükselmiş. Bu borcun 722,9 milyar lirası tüketici
kredisi yani şişirilmiş büyüme, 159 milyar lirası da kredi
kartı borcu. Yalnızca bir haftada, yalnızca bir hafta içerisinde
vatandaşın çektiği kredilerde 4,3 milyar liralık, kredi
kartı borçlarında da 5,8 milyar liralık artış
olmuş. Dört ayda vatandaş bankalara 34,5 milyar lira faiz
ödemiş. BDDK verilerine göre bu yılın ilk dört ayında vatandaşlar,
tüketici kredisi ve kredi kartı faizlerine tam 34,5 milyar lira
ödemiş. Geçen yılın ilk dört ayında vatandaşın
ödediği faiz 25,9 milyar liraymış. Yani vatandaşın
ödediği faiz de bir yıl içerisinde yüzde 33,7 artmış. Bunu
da faize karşı olduğunu söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi
yapmış. Borçlu KOBİ sayısı bir ayda tam 30 bin
artmış. 30 bin tane KOBİnin borçlarında ciddi
artışlar olmuş. KOBİlerin bankalara borcu nisan
ayında bir önceki aya göre 3,5 milyar lira daha artarak 939,1 milyar
liraya yükselmiş yani neredeyse 1 trilyon TLye ulaşmış. Bu
kredilerin 57,2 milyarlık kısmı zamanında ödenmediği
için bankalar tarafından takibe alınan kredilerden oluşuyor.
Bankalara borcu olan KOBİ sayısı nisanda 29 bin artarak 4 milyon
229 bine yükselmiş yani her KOBİ borçlu. Bunlardan 280 bini borcunu
ödeyemediği için icralık durumda. KOBİ kredileri de ilk dört
ayda 33,1 milyar lira artış göstermiş, borçlu KOBİ
sayısı da ilk dört ayda 131 bin artmış.
Çiftçinin borcu da bu süre içerisinde
artmış. Tarım sektörünün bankalara olan borcu nisan ayında
bir önceki aya göre 3,2 milyar lira artmış, toplam borçları
143,6 milyar liraya ulaşmış. Çiftçinin bankalara borcu 143
milyar TL. Tarım sektörünün, çiftçinin borçlarının 106,4 milyar
lirası kamu bankalarına, 37,2 milyar lirası da özel bankalara.
Tarım sektörünün, çiftçinin ödeyemediği 4,9 milyar lira için de
bankalar takip başlatmış, sorsanız AKP çiftçi dostu.
İcra iflas müdürlüklerinin sorunlarına da
değinmek isterim. Ödenmeyen her borç yeni icra takibi, icra daireleri için
de artan iş yükü demek. İcra dairelerinin iş yükü Avrupa ortalamasının
5 katı. İcra dairelerinin fiziki koşulları elverişsiz,
personel yetersiz dolayısıyla dosyaların sonuca
ulaştırılması da her geçen gün güçleşiyor. Hukukçular
yakından bilir, icra dairelerinin neredeyse tamamı adliyelerin bodrum
katındadır. İcra personeli artan iş yüküne rağmen bu
dar ve havasız yerlerde çalışmaya devam ediyor. Bu
sorunların ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizden,
işsizlikten de bağımsız olmadığı çok açık.
Ayrıca, bu sorunların, fiziki bütün
işlemlerin UYAP üzerinden ve dijital olarak yapılması ve
dairelere sığmayan dosyaların kiralanan ek binalara
taşınmasıyla da çözülemeyeceği çok açık. Dosya
sayıları artıyor, iş yükü artıyor, aynı
sayıda icra personelinden bir de bu dosyaları dijitale
aktarması, ek binalara taşıması bekleniyor; bu, büyük bir
haksızlık. Bu nedenle icra daireleri insani çalışma
koşullarına kavuşturulmalı, mutlaka yeni personel istihdam
edilmelidir.
Son olarak, yediemin depolarıyla ilgili bir
şey söyleyip konuşmamı bitireceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
İktidarın doğrudan desteklemek yerine
borçlandırmaya teşvik ettiği yurttaşların
sayısındaki artış icra iflas daireleriyle birlikte yediemin
depolarını da çalışamaz hâle getirdi. Dolar kuruna
bağlı olarak gübre, tohum, ilaç, motorin, elektrik, su giderlerinin
faturalarının artmasıyla ürün yetiştirme maliyetleri de
arttı. Artan maliyet ve azalan alım gücü sebebiyle kazanç elde
edemeyen çiftçiler Tarım Kredi borçlarını ödeyemez hâle
geldiler. Emin olun, yedieminlerde yüzlerce, binlerce traktör atıl hâlde
bekliyor ve çiftçiler otopark parasını ödeyip o araçlarını
alamaz durumdalar diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın
Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin çokça hatırladığı bir
sloganla başlayacağım. Allah rahmet eylesin, nurlar içinde
yatsın, rahmetli Özala yönelik, 12 Eylülün hemen akabinde, askerî
yönetimin hemen akabinde üstelik OHAL devam ederken işçilerin bir
sloganı vardı: Çankayanın şişmanı,
işçilerin düşmanı. 1989-90, o yıllar. Yani askerî yönetim
henüz kalkmış, OHAL yeni kalkıyor, 12 Eylül kanunları jet
hızıyla bu ülkede uygulanıyor, 24 Ocak Kararlarının
kararlı uygulayıcıları iş başında,
ağır bir işçi düşmanlığı söz konusu ve o
dönemde hatırladığım kadarıyla Zonguldaktan yola
çıkan işçilerin başlattığı bir slogandı bu.
Allah rahmet eylesin, Özala Çankayanın şişmanı,
işçilerin düşmanı." demişlerdi.
Şimdi, bu getirdiğiniz yasada, sizin bu
getirdiğiniz yasada işçi haklarına kıyım öngören
maddeyi herhangi bir işçi, işçiyi seven, alın terine saygı
duyan insan sokakta söylese acaba başına ne gelir hiç düşündünüz
mü? Yıl 1990, yıl 2021, otuz yıl geçmiş üzerinden, Türkiye
özgürlükler konusunda bedel ödemiş, hukuk konusunda geriye gitmiş,
bir istibdat rejiminin ayakları altında ezilir vaziyette; siz
konkordatoyla ilgili üç yıl içerisinde 40tan fazla maddede
değişiklik yaparak, yapboz tahtasına çevirerek ekonominin
kurallarını rayına oturtacağınızı
düşünüyorsunuz öyle mi? Konkordato nedir? Konkordato dara düşmedir,
zora düşmedir, ekonomik olarak zorda olmadır,
yarattığınız eserdir, yarattığınız
eserdir işte. Son üç yılda 40tan fazla maddede değişiklik
yapıyorsunuz, ikide bir iflas ertelemeyi bir kenara bırakıp
yerine konkordato üzerinden düzenlemeler yapmaya çalışıyorsunuz.
İnsanın yüzü kızarır değil mi? Çıkıp bir de
burada Ekonomiyi düzelteceğiz, ayarını yapacağız,
normatif düzenlemelerle beraber onu yapacağız, bunu
yapacağız. diye de savunuyorsunuz. Aslında ne yapıyorsunuz
biliyor musunuz? Sözümün başında söylediğim gibi tercihlerinizi
dar, oligark bir gruptan yana yapıyorsunuz; arada, bırakın
işçiyi, işçiyle beraber esnaf, dar gelirli, orta gelirli kim varsa
ezilip gidiyor. Bu yasayla bu işi kurtaracağınızı
mı düşünüyorsunuz? Yani konkordato sırasında yer
değiştireceksiniz, gariban işçiye ödenmeyen para, zulmedilen
parayı da geri plana atacaksınız, ultra
ayrıcalıklı birtakım alacaklar ortaya
çıkaracaksınız, hani kadim inancımıza göre
işçinin emeğinin karşılığının alın
teri kurumadan verilmesi gerekir ya, onu hiç hatırlamayacaksınız
gelip burada ahkâm keseceksiniz öyle mi? Az önce burada
konuşmacıların birçoğu söyledi, 3üncü maddede ve 7nci
maddede yaptığınız değişiklikler sınıf
iktidarınızın tezahürüdür, başka hiçbir şey
değildir.
Siyaset, kimden yana tercih koyduğunuzla
alakalıdır. Buradan, bu kürsüden sesleniyorum: Emek düşmanı
bir tavır söz konusudur bu yasada. Sıralamayı
değiştirerek, ultra öncelikli alacaklar yaratarak
Açık, 7nci
maddede diyorsunuz ki: Konkordato süresi içerisinde -bakın, süre
bitmeden, mühlet içerisinde- konkordato komiserinin izniyle akdedilmiş
kredi ve adi alacaklar eğer muaccel olurlarsa icra işlemleri devam
eder, rehinli mal varsa paraya çevrilir. Paralarını alırlar,
sömürürler semirirler, eğer patlamazlarsa kalan alacaklarını da
masada masa alacağı olarak alırlar, yine herkesten önce
alırlar. Hayret bir şey ya, hayret bir şey! Boşuna Ahmed
Arif dememiş Bunlar, / Aşımıza, ekmeğimize / Göz
koyanlardır, / Tanı bunları, / Tanı da büyü / Adiloş
Bebem diye. İşte, işçiler, arkadaşlar, emeğiyle
geçinenler, tanıyın bunları. Bu yasayı getirenler
aşınıza, ekmeğinize göz koyanlardır, tanıyın
bunları ve gereğini yapın. Bize düşen bunu söylemektir.
Karşılığında Komisyonda
size bir öneri getirdik. Bizzat benim getirdiğim bir yasa teklifi
vardı. O yasa teklifiyle dedim ki ya madem bunu yapıyorsunuz, denize
düştünüz yılana sarılıyorsunuz, kredibilite yaratmaya
çalışıyorsunuz, yalan. Oradan bir şey
çıkacağını zannetmiyorum ama hani biraz şirin gözükmek
istiyorsunuz esnafa mesnafa, birkaç ufak işletmeye falan filan, bunlara
kredi kullandırılır falan diye ya da orta ölçekli her neyse
O
zaman işçilerin işe iade, kıdem-ihbar tazminat hakları ve
işçilik alacakları dâhil olmak üzere aynı statüye getirelim
onları da. Kılınız kıpırdamadı ya,
kılınız kıpırdamadı, kıpırdayamaz ki.
Biz bilmiyor muyuz sanıyorsunuz, son üç yıldır bu komisyonlarda
yaptığımız yasalarda haklı olduğumuza
inansanız bile bir virgülü değiştiremeyecek kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kimliğiyle oynadığınızı
bilmiyor muyuz? Saraydan izin almadığınız sürece tek
kelimelik değişiklik yapamayacağınızı bilmiyor
muyuz? Bu sınıfsal tercihlerin oradan ayarlanıp buraya
gönderildiğini bilmiyor muyuz? Yasa yapma tekniğinin her türlü ayaklarını
yok ettiğinizi bilmiyor muyuz? Burada sigorta şirketleriyle ilgili
yasa yapıyorsunuz, İcra İflas Kanununda değişiklikler
yapıyorsunuz, en fazla etkilenecek olan kimlerdir? Belli bir meslek
sahipleri, değil mi, tüketiciler, şunlar bunlar. Allah için
komisyonlara bir tane meslek örgütü, sivil toplum kuruluşu
çağırdınız mı? Yok. Barolardan görüş falan
aldınız mı? Yok. Baro başkanlarını, komisyon
üyeleri olarak bizler arıyoruz ve bu konuyla ilgili görüşlerini
alıyoruz ama size çok görmüyorum ki. Siz barolarla ilgili yasa
görüşülürken baro başkanlarını döven
iktidarsınız, Meclise sokmayan iktidarsınız. Siz yasa yapma
işini hukukla alakalı düşünenlerden değilsiniz ki. Ama bir
şeyi öğreneceksiniz, bir şeyi öğreneceksiniz, hani burada
kredibilite yaratmak istiyorsunuz ya, bu yaratmak istediğiniz
kredibiliteyle ilgili binlerce kanun yapsanız bile bir kuruşluk kredi
oluşturamazsınız. Çünkü kredi hukukun olduğu yerde
yeşerir çünkü kredi gerçekten hukuk devletinin olduğu yerde
yeşerir. Sizin artık hazırladığınız zeminde
ot bile yeşermiyor.
Etrafınıza bir bakın, ne olursunuz,
Türkiyeyi genelgelerle yönetiyorsunuz, bu getirdikleriniz de Anayasayı
dolanma. Anayasa yok, hukuk yok, uluslararası hukuk kuralları yok,
birtakım hakları yok sayalım, hukuk devleti ilkesini her gün yok
sayalım; bu yasayla da yok sayıyorsunuz zaten. Hukuk devleti
ilkesinde Anayasa Mahkemesinin düzenlenmiş olan 153/6daki yetkisini
dolanmak var mı? Getirdiğiniz bu sigorta şirketleri genel
şartları ve tazminatla ilgili konular daha önce Anayasa Mahkemesinin
2019/40 esas sayılı Kararıyla iptal edilmedi mi? Bir kelime
değişikliği yaparak Anayasaya uyduracağını
mı zannediyorsunuz? Olmaz. Anayasayı da dolanıyorsunuz,
Anayasayı ihlal ediyorsunuz, açık, işte, o sebepten dolayı
olay bitmiyor, o sebepten dolayı para piyasalarınız
tıkanmış.
Size bu kürsüden defalarca anlattık, dedik ki:
Hukukun ve demokrasinin olmadığı yerde ekonomi hiç olmaz, hiç
olmaz. Faşizan ülkelerde kapalı ekonomiler vardır, kimin eli
kimin cebinde belli değildir ancak oralardaki modeller oluşur. Ama
gel gör ki bizde de benzer bir model var galiba; son zamanlarla
ifşaatlarla dolu etrafımız ama orada da hukuk yok. Orada da
hukuk olmayınca 1 lira para gene gelmiyor. İnsanlar bakıyorlar,
bir ifşaat söz konusu, iş adamlarına çökülmüş, fabrikalara
çökülmüş, her türlü kıymet tarumar edilmiş. Niye gelsinler, niye
size para versinler? Niye versinler kardeşim, niye?
Şimdi, gitmeyen bir ekonominin sonucu olarak
getirdiğiniz kanun teklifiyle beraber Anayasanın birçok ilkesini
ihlal ediyorsunuz, birçok maddesini ihlal ediyorsunuz, az önce söyledim,
153/6yı ihlal ediyorsunuz. Sigortacılıkla ilgili getirmiş
olduğunuz, sorumluluk dengesini bozan, sigorta şirketlerine yeni
kapitülasyonlar ilan eden maddenizle beraber aslında Anayasanın 153/6ncı
maddesini direkt ihlal ediyorsunuz, Anayasadaki yaşam hakkını
ve sağlık hakkını da ihlal ediyorsunuz. Nerede
görülmüş ya, tazminat hukukunun tümüyle bir kanun maddesinin altına
altlandığı? Tazminat aynı zamanda vicdani bir meseledir,
her oluşa göre oradaki tazminatın takdiri söz konusudur. Borçlar
Kanununun 61inci maddesi vardır, genel ilke itibarıyla orada
tazminat hukuku sayılmıştır; Anayasanın 19uncu
maddesinde de açık açık Tazminat hukukunun genel ilkelerine göre
insanların zararı telafi edilir. deniyor. Siz kendi kendinize
sigorta şirketleri için yasa çıkarmaya geldiniz buraya.
Allah yolunuzu açık etsin, Allah yolunuzu
açık etsin; yeni sınıf iktidarınızı kendiniz
tarif ediyorsunuz. Gerçi biz yıllardır söylüyoruz: Siz oligark bir
iktidarsınız, siz ancak belli sermayeleri temsil ediyorsunuz, sizin
halktan yana bir karşılığınız söz konusu
değil, siz halkın çıkarlarına karşı bir
iktidarsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Halkın çıkarlarına karşı iktidar olduğunuzu bu
getirdiğiniz yasa teklifiyle birlikte burada da tescil ediyorsunuz.
Şimdi, halkın çıkarlarına
karşı olduğunuzu bir yerde daha gösteriyorsunuz. Aylardır
yine hukuktan yana tavır koymaya çalışıyoruz. Merkez
Bankasının yapması gereken işleri aldınız, kamu
bankalarına yasaya aykırı bir şekilde teslim ettiniz,
Türkiye'nin 250 milyar lirasını hazineden peşkeş çektiniz
değil mi? 128 milyar nerede? diye sorarsam kızacaksınız.
Kızacaksınız soramıyorum, değil mi?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sorma(!)
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sor, sor!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ama 250 milyar nerede
biliyoruz artık. Kimin cebine gitti, hangi tarihte nereye verildi? Resmî
olarak açıklamadınız ama böyle bir, halkın cebine elinizi
sokmuşluğunuz var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 10 bin
doları sor bari ya!
ÖZKAN YALIM (Uşak) 128 milyar nerede, 128
milyar nerede?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Hukuksuz, hukuksuz,
hukuksuz. İşte, ondan dolayı kredibiliteniz yok, ondan
dolayı kimse bu ülkeye bir kuruş para getirmiyor. Böyle, konkordatoyu
düzenleyerek falan filan, oradan buradan kredi
yaratacağınızı zannediyorsunuz; olmayacak, ben size
söyleyeyim, olmayacak. Daha, çok süreler uzatırsınız siz; daha,
çok değişiklikler yaparsınız ama ömrünüz buna vefa verir mi
onu da bilmiyorum. Çok ömrünüz var mı? Sandık gelir gelmez
gidicisiniz, sandık gelir gelmez gidicisiniz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) 2023te
TURAN AYDOĞAN (Devamla) İnşallah,
inşallah.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Yirmi yıldır aynı hayali kuruyorsunuz, yirmi yıldır.
Bir yirmi yıl daha kurun aynı hayali.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Tarumar ettiniz
memleketi. Hani, Fikretin bir şiiri var, onunla sesleneyim ben size: Bu
harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! /
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak! / Bugünkü
mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak, / Atıştırın,
tıkıştırın, kapış kapış, çanak
çanak
/ Yiyin efendiler yiyin
/ Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin. Bu yasalar o yeme modellerinin
aracısı oluyor, bu yasalar sınıfsal olarak
yedirdiğiniz o azınlıkların koruyucusu oluyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu yasalar halk düşmanı
yasalardır, bu yasalar dar gelirlinin düşmanıdır, bu
yasalar orta gelirlinin düşmanıdır, bu yasalar Türkiye
halkının çok çok büyük çoğunluğunun
düşmanıdır. Bunlarla beraber yol yürümeye kalkarsanız yolda
kalırsınız. Ha, bu saatten sonra size Halktan yana bir iktidar
olun. dersem, bana derler ki Akıl tutulması mı var? Bu kadar
büyük sabıkası olan bir iktidara bu önerilir mi? Haklı olurlar,
haklı olurlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizden, kimsenin bu anlamda bir umudu kalmadı,
onu söyleyeyim ama giderayak yapabilecekleriniz var; söylediklerimize kulak
asmanız lazım, söylediklerimize bir miktar kulak asmanız
lazım. Gelin, bu ülkede, az da olsa şu kötü Anayasanın
uygulamasıyla alakalı son döneminizde bir sınav verin. Bu, kötü
bir Anayasa, bunun uygulamasıyla ilgili son döneminizde bir sınav
verin. Bununla ilgili vereceğiniz sınav nedir, biliyor musunuz?
İşte, az önce Anayasanın 49uncu maddesini söyledim ya, bir de
Anayasanın 173üncü maddesi var. Şimdi kredi arıyorsunuz ya bu
işletmelere, esnafa, sanatkâra, şuna buna; bilmiyorum, yoksa
başkalarına mı arıyorsunuz, kime arıyorsunuz? Zorda,
darda olan bunlar ama sizin zorunuz, darınız biraz farklı; hem
ihale veriyorsunuz hem vergi borcu siliyorsunuz; hem kaymaklı kadayıf
gibi KÖİlerden geçindiriyorsunuz hem vergi almıyorsunuz. Nereyle
alakalı bilmiyorum ama Anayasanın 173üncü maddesi var, diyor ki:
Devlet, esnaf ve sanatkârlarla ilgili önlem alır. değil mi? 16
milyar lirayı o KÖİlere verdiniz, KÖİlere verdiğiniz
zaman esnafa doğrudan destek toplam 4-5 milyar falan verdiniz. Biraz
zihniyet değiştirelim, bu paraları doğru yerlerde
harcayalım. Mesela 250 milyarı -128 milyardan dolayı- har vurup
harman savurdunuz, ömrünüzün devam ettiği sürede bari bunları
yapmayın. Bakın, bir hukuk var, söylüyorum, Merkez
Bankasının görevini elinden alıp kamu bankalarına
devrettiğiniz yerde hukuk bir gün sorar Ne yaptınız? der ya.
Sanmayın ki devran böyle devam eder, sanmayın ki bu
hukuksuzluğun içerisinde getirdiğiniz her yasayla, hatta genelgelerle
yönetilen bir topluma alıştırırsınız bizi.
Alışmayız. Bakın, son bir iki yıldır kimse
ağzını açmıyor çünkü halk sağlığı
önemli, genelgelerle sokağa çıkma yasağı koyuyorsunuz ya.
Ya, bu Anayasa açık ya, Anayasadaki insan haklarının
düzenlenmesi öyle genelgeyle falan olur mu? Açık açık söylüyor
13üncü maddede Burada sayılan haklar ancak kanunla
sınırlanabilir. diyor, genelgeyle sokağa çıkma
yasağı koyuyorsunuz; akıl durgunluğu, kimse bir şey demiyor.
Ha, ama cezalar mezalar kesiyorsunuz ya, artık yavaş yavaş
halkımız salgından kurtulmaya başladı, o
cezaların hepsi döner, merak etmeyin. Hiçbir yargı kuruluşu,
kökleşmiş içtihatında, sizin İçişleri
Bakanlığınızın tweeti ya da genelgesiyle beraber
vermiş olduğunuz cezaların arkasında duramaz. Yargı
kişiliklidir, yargı kimliklidir, bugün iki iktidar
ortağının baskısı altında veremediği
refleksi rahatladığı zaman çok doğru yerde verir ve bu
yanlışlar bir yerden döner. İşte o zaman ne olur, biliyor
musunuz? Bu zorla getirdiğiniz, konkordatoyla oynayalım, işçi alacaklarını
yiyelim, onun bunun sırtından geçinelim diye getirdiğiniz
yasaların zaten bir anlamı kalmaz. Ben size söylüyorum, burada kenara
yazıyorum: Bu getirdiğiniz yasadan önce 2018 yılında da
konkordatoyla ilgili değişiklik yaptınız, değil mi?
2017de falan da yaptınız. Zaten yılda bir defa
değişiklik yapıyorsunuz. Bu, o kadar da gitmez ama bunun o kadar
da gitmeyeceği bölümde, bununla elde edeceğiniz konu nedir, onu
anlamaya çalışıyorum. Bir işletmenin
finansmanının sağlanması mı yoksa muhasebe
oyunları mı? Hani tahsil edilecek alacak var ya, onu şüpheli
alacaklara da attırabilirsiniz. Türkiyede finansmanla ilgili başka
rakamlar da anlatırsınız bize. E, canım, o batmadı,
o, işte, şüpheli alacaklarda gözüküyor, batık alacak
değil. falan filan. Alışkınız çünkü TÜİKten
müikten böyle palavra haberlere, palavra ifadelere. Burada, bu tip şeyler
de olacağını düşünüyorum, kavramların da
hayatımızın içerisine gireceğini düşünüyorum ama
nihayetinde ortada olan gerçek şudur: Sizin gözde
kuruluşlarınızı zaten koruyacak kadar hazine üzerinde tek
adam rejimi egemenliğiniz söz konusu. Bugüne kadar yeterince korudunuz,
onların sırtı yere gelmez. Esnafı, sanatkârı, küçük ve
orta ölçekli işletmeciyi korumak diye de bir mantığınız
yok.
Bu getirdiğiniz konkordato kuralları da
batmış olanların batışıyla alakalı süre
içerisinde suni solunum odasında yatırarak ölüme terk etmektir. Bu
modelle beraber hiçbir işletmeyi
ayağa kaldıramayacağınızı sizler de biliyorsunuz
ama bari işçi düşmanlığından vazgeçin ya, bari halka
rağmen yasa yapmaktan vazgeçin, bari doğru bir yerde
buluşalım. Komisyonlarda bunları anlattık size, bakın,
Genel Kurulda, burada da anlatıyorum tekrar tekrar. Beni emeğiyle
geçinen herkes duysun istiyorum. Ekmeğinizle oynanıyor
arkadaşlarım, alacağınız parayla oynanıyor. Sizin
ananızın ak sütü gibi hak etmiş olduğunuz
alacaklarınız o masada kayıtlı kalacak, adının
imtiyazlı alacak olmasının hiçbir anlamı olmayacak çünkü bu
yapılan yasa değişikliği hem 140ıncı maddeyi hem
206ncı maddeyi hem 308inci maddeyi İcra ve İflas Kanununda
değiştirerek ultra özellikli bir alacak grubu yaratacak, size hiçbir
şey kalmayacak. Sizin bir yıl, iki yıl, üç yıl önce
çalıştıklarınız, alın terinizin karşılığı
kalmayacağı gibi, o süre içerisindeki
çalışmalarınızdan hakkınızın
karşılığını da alamayacaksınız.
İşte, bu emek düşmanlığına Dur! diyecek bir tek
yer var, bu hak düşmanlığına, bu hak gasbediciliğine,
bu az sayıdaki kredi kuruluşunu halkın alın teri üzerinden
finanse etmeyi düşünen hukuksuz anlayışa Dur. diyebilecek bir
tek yer var: Halkın vicdanı ve sandık. Şimdi, vatandaş
bunları bir kenara not eder, bu söylediklerimiz tarihe de not edilir
burada her parmak sayısıyla geçirmiş olduğunuz kanun da
sizin tarihinize not edilir. Komisyonlarda bütün itirazlarımıza
haklısın diye başınızı sallayıp tek
kelimeyle oynamadığınızda vicdanınıza not edilir.
Bu devran biter, bu devran sandıkta bitecek. Biz biliyoruz, sandık
önümüze konulacak, takke düşecek, kel görünecek. O sandık
başlarında bunları anlatacağız işçilere. O
sandık başlarında bunları anlatacağız. (CHP
sıralarından alkışlar) O yüzde 40ı asgari ücretle
geçinene, 11 milyon işsize, 500 liranın altında geliri olan 7
milyona, 800 liranın altında geliri olan 11 milyona, göz ardı
ettiğiniz kesimlere bu emek düşmanlığını
anlatacağız. Burada getirdiğiniz düzenlemeleri
anlatacağız. Kazada yaralanan, canını kaybeden, sigorta
şirketlerine peşkeş çektiğiniz kesimlere de bunları
anlatacağız. İskontosuyla oynadığınız,
değer kaybıyla oynadığınız, milletin
parasıyla oynadığınız her kanunu sokak sokak
anlatacağız. Yüreğiniz yetiyorsa sokaklarda bizimle beraber
gezin. Çok çağırdım ben sizi, İstanbul sokaklarına çok
çağırdım. İçinizde bir yiğit arkadaş gelip
benimle İstanbul sokaklarında gezmedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunlar
Bağcılara gidemez.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Bağcılara
da çağırırım, Bahçelievlere de
çağırırım, Silivriye de çağırırım.
İsterse arkadaşlar bizleri kendilerinin seçim aldığı
Afyona çağırsınlar, oraya da ben çağırırım.
(CHP sıralarından alkışlar) Hep beraber, gelin, orada
milletin önünde bunları konuşalım.
Burada parti kapatarak, hamasi nutuklar atarak,
kırıntısına bile rastlayamadığımız
demokratik hayatı yok ederek, askerî okul öğrencilerini zindanlara
atıp hak, hukuk arayışını engelleyerek, AİHM kararlarına,
AYM kararlarına uymayarak yarattığınız çorak iklimi,
bize buradaki sıradan yasa değişiklikleriyle
halledeceğinizi anlatmayın. Sizin sandıkta sonunuz geldi,
boş yere çabalamayın. Şu kötü Anayasaya bir süre daha uyun,
ondan sonra halkımız size güle güle diyecek. Anahtarı
isteyeceğiz sizden. Hani derler ya Kardeş, sen arabayı
kullanamadın, anahtarı ver. Anahtarı ver diyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde grupların
talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına ilk talep
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; bizi televizyonları
başında bekleyen, izleyen, dinleyen tüm vatandaşlarımızı
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Tabii, İcra ve İflas Kanununda
yapılan değişiklikler hangi ihtiyaçtan doğdu, ihtiyaç var
mı yok mu? Bununla ilgili bugüne kadar muhalefet partilerinden Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilen kanun teklifleri var mı? Var. Mesela, benim
daha önce Komisyonda okuduğum, sırası gelince tespit
edeceğim, söyleyeceğim ve icra iflasla ilgili verilen kanun
değişikliklerimizin hiçbiri Komisyonda, İç Tüzükün hükümleri
uyarınca birleştirilmesini talep ettiğimiz hâlde birleştirilmedi
ve bizim şu anda bu kanun tekliflerimiz Adalet Komisyonu
Başkanlığında bekletiliyor ancak Adalet ve Kalkınma
Partisine Bakanlık tarafından kendilerine gelen kanun teklifi
yasalaştırılıyor. Bu, mevcut olan İç Tüzükün
hükümlerine aykırılık teşkil ediyor.
Şimdi, bu, burada dururken değerli
arkadaşlar, icra iflas hukuku, İcra ve İflas Kanunu, tüm
masrafları alacaklılar yapar, sonradan borçlulardan tek tek tahsil
edilir ancak bu borçlulardan tahsil edilirken önemli bir husus var.
Anayasamızın hükümleri uyarınca ekonomik ve ucuz bir
şekilde bu icranın ifa edilmesi gerekir. Şimdi, icrayla ilgili,
gerek konkordatoyla ilgili mal tespitinde gerek hacizlerde gerek tespitlerin
tamamında neyle gidilir? Geçmişte ticari taksilerle gidilirdi veyahut
alacaklının veyahut alacaklı avukatının tespit
ettiği araçlarla gidilirdi. Sayın Cemil Çiçek Adalet Bakanıyken,
Adalet Bakanı olduktan sonra Türkiyede Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfı kuruldu ve Adalet Teşkilatını Güçlendirme
Vakfı kurulduktan sonra, Türkiyede gerek ticari taksilerle gerek
alacaklı vekilinin tespit ettiği araçlarla hacze gidilmedi. Onun
üzerine hatta gazetelerde manşetler atıldı: Çiçek taksi
kuruldu.
Şimdi, bu konuyu niçin anlatıyorum?
Şu anda Bakanlık temsilcisi aramızda, Adalet Komisyonu Başkanımız
burada. Ankarada Sıhhiyeden 100. Yıl Mahallesine 230 TLye
gidiliyor. Neyle gidiliyor? Direkt taksiyle gidilmiyor, minibüsle gidiliyor,
her bir minibüse en az 10 avukat veya 10 alacaklı biniyor. 10
alacaklı o minibüse bindiği zaman adliyeden, icra müdürlüğünden
mesela Aşağı Dikmene 200 liraya gidiyor. Aşağı
Dikmen dediğimiz neresi? İşte, bu mevcut olan Meclis
yerleşkesinin hemen dış kapısı. Şimdi, ben burada
kendi evime baktım. Ben Hilal Mahallesinde oturuyorum, buradan bazen
taksiyle gidiyorum, Meclisten Hilal Mahallesine bazen 20 lira, bazen 22 lira
tutuyor; bakıyorum, burada 220 lira yazılmış. Bu,
Ankaradaki mevcut olan tüm ilçelerin durumu aşağı yukarı
bundan
Mesela Abidinpaşaya 170 liraya gidiliyor. Örneğin -hemen bir
sayfayı daha çevireyim ben- Ahilere 150 liraya gidiliyor. 10
avukatın veya 10 alacaklının o minibüse bindiğini
hesaplayın, 2 bin 3 bin lira para yapıyor. Bu, Ankarayla ilgili.
Aynı şekilde, İstanbulda Esentepeden Kartala mesela 65 lira
yazılmış ki normal taksi ücreti 10 TL.
Sayın Bakanlık temsilcisi, Sayın
Adalet Komisyonu Başkanı; İcra İflas Kanununda
değişiklik yaparken, benim sizden istirhamım, evet, bu
parayı önce alacaklılar ödüyor ama bu, sonra borçlulardan tahsil
ediliyor. Borçlulara yazık günah. (CHP sıralarından
alkışlar) Alınan bu paralarla vatandaş perişan
durumda. Bununla ne yapıyorsunuz? Yani bu gerçekten bütçeden gelen para ve
bu para bir yere finansman ediliyor. Bununla ilgili keşke bir kanuni
düzenleme de yapmış olsaydınız, eksikleri söylüyorum.
Gelelim tebligata. Hepiniz eşinize, dostunuza,
akrabanıza mektup gönderiyorsunuz. Mektup ücreti ne kadar? Bilmeyen
arkadaşlarımız varsa lütfen bakın, 3 lira, 3 lira.
İadeli taahhütlü gönderirsen 9 lira. Peki, borçluya gönderdiğimiz
tebligat ücreti ne kadar arkadaşlar? 19 lira, 19 lira. Ya, böyle vicdan
var mı, böyle adalet var mı? Peki, bu tebligatın parası
kime gidiyor yani bunu kim gönderiyor? Bunu PTT gönderiyor. Peki, 19
lirayı siz PTTye vermekle PTTyi finanse mi ediyorsunuz, ona para mı
aktarıyorsunuz? Burada devlet gücü kullanarak vatandaşı
mağdur ediyorsunuz. Tebligat ücreti ya, 19 lira. Mektubu 3 liraya
göndereceksin veyahut iadeli taahhütlü mektubu 9 liraya göndereceksiniz,
tebligatı 19 lira. Sayın Bakanlık temsilcim, Sayın Adalet
Komisyonu Başkanım, gelin İcra ve İflas Kanununda
değişiklik yapın. Yani vatandaşa iadeli taahhütlü mektubu 9
liraya gönderiyorsak, tebligatı da 9 liraya gönderelim.
Anayasamızın 140ıncı maddesi ucuz, ekonomik olması
gerekmez demiyor mu? Yani onu yapmıyoruz. Örneğin, icra dosyalarında
hacze gidiliyor, peki, hacizle ilgili alınan harcın miktarı ne
kadar? 139 lira. Ya, arkadaş, yazık günah 139 lira ya. Peki, bu 139
lira, 1 kişi başına gidilmiyor ki o hacze en az 10 minibüsle 10
kişi gidiliyor. Şu anda -bilemiyorum yani- Ankara Adliyesinde bu
şekilde herhâlde 100ün üzerinde minibüs var, İstanbulda 200ün
üzerinde var, diğer şehirlerde farklı değerli
arkadaşlar.
Gelelim, aynı şekilde, yine burada,
harçlarla ilgili, harçlar çok, çok çok çok yüksek. Bir, bu mevcut olan kanunla
ilgili getirdiğiniz düzenlemede konkordatoyla ilgili deniliyor ki: Geçici
süre verildi mi takip durur. Peki, geçici süre içerisinde bankaya para geldi,
1 trilyon para geldi, o parayı alacaklıya niye ödemiyorsunuz? Mevcut
olan bu düzenlemeyle ilgili öneri getirdik Ödeyin. dedik veyahut da
ödemeyecekseniz
Ne yapılıyor? Para nemalandırılmıyor,
parayı nemalandırmıyorsunuz. Paradan kim kazanıyor? Banka
kazanıyor, banka. Yazık günah, ya parayı alacaklıya verin,
alacaklı alacağını alsın, borçlu borcundan kurtulsun,
faiz işlemesin, hiç olmazsa banka da orada kazanmasın veyahut da
nemalandırın, vatandaşın o mağduriyetini giderin.
Öneriyi getirdik Komisyonda size, yapmadınız; yazık günah, onu
düzeltin.
Bir başka sorun. Diyelim ki MHP Grup
Başkan Vekili arkadaşımıza ben borçluyum, konkordatoya
gittim ve Sayın Zeynel Bey bana kefil olmuş, benim lehime Sayın
Başkanımıza rehin vermiş üçüncü şahıs olarak.
Peki, ben konkordatoya gittim, durdu, geçici kararla durdu. Arkadaş,
Zeynel Bey diyor ki: Bir an önce benim de bu gayrimenkulümü satın, hiç
olmazsa alacaklı alacağını alsın, Mahmut Tanal da
faizden kurtulsun. Siz, buna Yok kardeşim, olmaz, o da duracak.
diyorsunuz. Yazık günah değil mi? Yahu, üçüncü şahıs rehin
vermişse onunla ilişkili
Sayın Başkanım, hukukçu
olduğunuz için sizden istirham ediyorum, üçüncü şahıs rehin
vermiş; onun, iflasın, konkordatonun, icranın sonuçlarına
etkisi yok ki zaten verdiği gayrimenkulle mesul. Benimle ilgili verilen
durma kararı, konkordato, iflas kararı üçüncü şahsı niye
etkilesin? Bununla ilgili Bari onu satışa çıkarın, takibi
devam ettirin. dedik. Yok. dediniz.
Bir başka sorun. Belediyelerle ilgili
Efendim, harç alınmadan izin verilmişse o harcın kaybına
sebebiyet veren memur ve belediye sorumlu. diyor; güzel. Ben memurum, 5 kuruş
param yok; çok yüklü bir harç var, ben gayet de izni basarım, bana o
harçla ilgili, onun parasını, o parayı da
kırıştırırım. Orada kim zarar edecek? Maliye,
Hazine zarar ediyor. Sayın Başkanım, Komisyonda dedim ki: Ya
arkadaş, nasıl ki icra harçları, mahkeme kararları
süresinde ödenmediği zaman pat diye haczi koyuyor muyuz? Koyuyoruz. Gelin,
eğer onu, harcı ödememişse belediyeyle ilgili, o harçlarla
ilgili tapuya haciz koyun; hiç olmazsa mal varlığı
kaçmasın. Siz, oradaki tapuyu devreden, ondan nemalanan şahsın
malına haczi koymuşsunuz, orada asgari ücretle, 3 bin lirayla
çalışan adamcağızı mesul tutuyorsunuz. Evet, burada,
siz gerçekten, mevcut olan Anayasanın hükümlerine göre yanlış
karar veren hâkimlere bugüne kadar rücu etmediniz, belediyede çok düşük
bir maaşla çalışan insanları mesuliyet altına
sokuyorsunuz.
Mevcut olan bu düzenlemelerinizde iyi olan var
mı? Var.
İflas alacağı ve konkordato
alacağı nispetine göre oluşturuluyor o komisyon, yönetim. Peki,
burada hukukçu olan arkadaşlarımız ellerini vicdanlarına
koysunlar, bunların çoğunda muvazaalı alacaklı yok mu? Var.
Muvazaalı alacaklıların hepsi de o yönetime giriyor, o kararda
etkisi oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Özür dilerim,
bitireceğim Başkanım.
O yönetimde o muvazaalı olan
alacaklıların etkisi oluyor. Dedim ki: Arkadaşlar, gelin, Allah
rızası için, bu hâkim ve savcılar nasıl kendi
yakınlarıyla ilgili bir davaya bakamıyorsa, o iflas yönetimine,
konkordato yönetimine o borçlu yakınları girmesin, bunu gelin,
yasaklayalım, bu da kabul edilmedi.
Son olan hadise de yine şuydu: Şimdi,
bakıyorsunuz, Türkiyede bugüne kadar kaç tane şirket konkordatoya
gitmişse, iflasa gitmişse hiçbiri bugüne kadar borcunu ödemiş
değil, bazıları alışkanlık hâline getirmiş.
Gelin, iflasa, konkordatoya gidenlere ve şirketin ortaklarına belli
bir süre içerisinde yasaklama kararı getirelim dedim size, bunu da
yapmadınız.
Değerli arkadaşlar, daha yapıcı
bir muhalefet olarak ne yapılabilir, bilemiyorum. Bu konuşmam hiç
siyasi değildi, hepsi gayet konuyla alakalı, ilgiliydi, umarım
bu konunun üzerine eğilirsiniz. Komisyonda ben bunları size söyledim,
burada tekrar söyledim, bunları yerine getirmezseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal, şu Urfadaki
kuzuların durumunu da söylerseniz bir dakika daha vereceğim.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bitiriyorum efendim,
kuzularla bitireceğim.
Şimdi, AK PARTİ Grubuna sesleniyorum:
Burada, tabii, Şanlıurfa milletvekili arkadaşlarımız
yok, keşke olsalardı. Yani Sayın Grup Başkan Vekillerim,
sayın milletvekili arkadaşlarım, Adalet Komisyonu
Başkanım; CMK 90ıncı maddeye göre insanların
nasıl gözaltına alınabileceği hükümleri açık ve net
yazılı, koyunların nasıl gözaltına
alınacağına ilişkin bir hüküm yok. Yani Türkiyede
askerimizin işi gücü yok, sınırda teröristi
kovalayacağına, teröristin ülkenin içine girmemesi için nöbet
bekleyeceğine, Şanlıurfadaki TİGEMin etrafında koyun
kovalıyor, koyun. Bu, Türk askerinin onuruyla oynamaktır ya. Asker,
asker kıyafetiyle koyun mu kovalar? Şimdi, gözaltına koyunlar
alınmış, o koyunların bazıları doğum
yapmış, o doğum yapan koyunların kuzuları da
sahiplerinde. Yani hani, Türkiye'de kadınlar doğum yapınca
çocukları dışarıda, kadınlar gözaltına alınıyor,
anne sütünden mahrum ya; şimdi kuzular koyun sütünden, ana sütünden
mahrumlar, yazık günahtır be kardeşim. Yani bir an önce, sizden
istirham ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal, konu anlaşılmıştır.
MAHMUT TANAL (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
Şimdi, koyunlara yapılan bu muamele hayvan
haklarının ihlalidir. Koyun haklarına
Koyunlara yapılan bu
muamele kötü muameledir, fena muameledir. Sayın Adalet Komisyonu
Başkanı, bu muameleyi bir an önce sonlandırın, yeter.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Koyun
hakları ifadesi de zapta geçsin.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Koyunları serbest
bırakın.
BAŞKAN - Şahıslar adına son söz
Çorum Milletvekili Oğuzhan Kayaya ait.
Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimiz; teklif sahibi olduğum
266 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yarın 9 Haziran, memleketim Çorum
Osmancıktan Batmanın Kozluk ilçesine görev sevdasıyla giden
Şenay Aybüke Yalçının kanlı terör örgütü PKK
tarafından şehit edilişinin yıl dönümü. Bu vesileyle,
ülkemizin birliği ve bütünlüğü, milletimizin huzur ve güvenliği
için canlarını feda eden her biri kahramanlık timsali tüm
şehitlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyorum. Beni
öldürende yoktur din iman. diyen Şenay Aybüke Öğretmenim, seni asla
unutmayacağız. Çünkü: Bölünmesin diye millet/Baki kalsın diye
devlet/Dağlar gibi kemikle et/Seller gibi kanım gitti.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
bilindiği üzere son yirmi yılda, ülkemizde ve dünyadaki
gelişmeler ile milletimizin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda reform
niteliğinde mevzuat değişiklikleri
yapılmıştır.
Genel Kurulumuzda bugün görüşmelerine
başlayacağımız kanun teklifiyle bünyesinde bir
kısım değişiklikler öngörülen İcra ve İflas
Kanununda, yürürlüğe girmesinden itibaren sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara
istinaden birçok kez değişiklik yapılmıştır. Zira
tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de İcra ve İflas Kanunu,
ekonomik hayattaki değişim ve gelişmelere ayak uydurması
amacıyla sıklıkla değişikliğe maruz
kalabilmektedir.
Bilindiği üzere, 2018 yılında
konkordato hukukunda ticari ve ekonomik hayatımızı etkileyen
köklü ve önemli değişiklikler yapılmıştır.
Getirilen en önemli yenilik, 2003 yılından beri uygulanan
iflasın ertelenmesi kurumunun tamamen yürürlükten
kaldırılması ve bu kurumun yerine mevzuatımızda
bulunan ancak iflas erteleme kurumu sebebiyle tercih edilmeyen konkordato kurumunun
revize edilmesidir.
7101 sayılı Kanunun yürürlüğe
girmesinden sonra, kurum ve kuruluşların yeni konkordato kurumunun
işleyişine dair görüşleri ile dokuz aylık uygulama
sonuçları dikkate alınarak 2018 yılı Aralık
ayında 7155 sayılı Kanunla İcra ve İflas Kanununda
konkordato yoluna başvuruda sunulacak belgelerle ilgili
değişiklikler yapılmıştır.
Konkordato kurumu uygulanmaya başlandıktan
sonra birçok şirket borçlarını yapılandırarak süreçten
başarıyla çıkmıştır. Başvurular, ortalama on
beş aylık bir sürede sonuçlandırılmıştır.
Buna göre, küresel salgın sürecine rağmen konkordato kurumunun
istenen faydayı sağladığı görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılında yürürlüğe giren yeni konkordato
hükümlerinin üç yıllık uygulanması kapsamında bazı
aksaklıkların yaşandığı tespit ve tecrübe
edilmiştir. Bu aksaklıkların giderilmesi amacıyla,
İcra ve İflas Kanununun 8 maddesinde değişiklik öngören
işbu teklif hazırlanmıştır.
İcra ve İflas Kanununda
yapılması öngörülen değişikliklere kısaca
değinmek isterim: İcra ve İflas Kanununun 223üncü maddesine
eklenen son fıkrayla, iflas tasfiye sürecinin daha hızlı ve
etkin bir şekilde yürütülüp tamamlanabilmesi amacıyla iflas idare
memurlarının seçimi, nitelikleri, eğitimi ve denetimiyle ilgili
düzenleme yapılmaktadır.
Yine, İcra
ve İflas Kanununun 241inci maddesinin üçüncü fıkrasında
yapılan değişiklikle, iflas aşaması
bakımından mal ve haklar ile bu mal ve hakları bünyesinde
bulunduran işletmelerin bir bütün olarak satılacağı,
satışta işletmenin devamlılığı ve ekonomiye
olan katkısının gözetileceği, bu hâlde
taşınmazın paraya çevrilmesine ilişkin hükümlerin
uygulanacağı, bir bütün olarak satış gerçekleşmezse
mal ve hakların ayrı ayrı satılacağı açıkça hükme
bağlanmaktadır.
Yine, İcra ve
İflas Kanununun 295inci maddesine eklenen ikinci fıkrayla, konkordato sürecinde,
borçluya ait rehinli malın konkordato projesi kapsamında işletme
tarafından kullanılması öngörülmüyor veya kıymeti
düşecek ya da muhafazası masraflı olacak ise
satışına izin verilebilmesi, böylece rehinli
alacaklının borcunun ödenmesi ve bakiye paranın konkordato
havuzuna alınması sağlanmaktadır.
Yine, İcra ve
İflas Kanunumuzun 296ncı maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarında yapılan değişiklikle, konkordatonun
başarıya ulaşabilmesi için borçlunun taraf olduğu ve
işletmesinin faaliyetinin devamı için önem arz eden
sözleşmelerin konkordato sürecinde de devam edeceği, bu kapsamda
tarafların edimlerini yerine getireceği açıkça yazılmakta,
borçlu için aşırı külfet getiren sözleşmelerin ise
komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izniyle borçlu lehine olarak
feshedilebileceği hükme bağlanmaktadır.
İcra ve İflas
Kanununun 297nci maddesinin ikinci fıkrasında
yaptığımız değişiklikle, konkordatoda borçlunun
mahkemenin izniyle yapabileceği işlem türleri arasına,
işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden
taşınır malını devredebilmek de eklenmekte ve
mahkeme izniyle yapılabilecek bu tür işlemler için alacaklılar
kurulunun muvafakatinin alınmasının zorunlu olduğu hükme
bağlanmaktadır.
İcra ve İflas
Kanunumuzun 308inci maddesinde yaptığımız
değişiklikle de konkordato sürecinin iflasla sonuçlanması durumunda, mahkemenin
tasfiyenin basit veya adi tasfiye usulüne göre yapılmasına ve
gerektiğinde adi tasfiyenin komiserler tarafından yürütülmesine de
karar vermesi ve bu durumda iflas idaresine ait görev ve yetkilerin komiserler
tarafından kullanılması düzenlenmektedir.
Dolayısıyla komiserler burada yetkilendirilmektedir.
Yine çok tartışılan, burada da dile
getirilen işçi alacaklarının geride
bırakıldığı söylenen bu 7nci maddede de aslında
böyle bir durum söz konusu değil Kanun koyucu İcra İflas
Kanununun 291 ve 295inci maddeleri hükmüyle, konkordato mühleti içerisinde
verilen bir borçluya karşı takipler kural olarak
yasaklanmıştır. Bununla birlikte, yasaklanan takiplerin
istisnası İcra İflas Kanununun 294üncü maddesinde
belirlenmiştir. Buna göre de İcra İflas Kanunu 206ncı
maddesi 1inci sırasında yazılı olan imtiyazlı
alacaklar konkordatoya tabi değildir. 206ncı maddenin 1inci
sırasında yazılı imtiyazlı araçlar arasında ilk
sırada işçi alacakları yer almaktadır. Bu da yeterli
değilse İcra İflas Kanununun 305inci maddesi gereğince
borçlunun alacaklılara teklif etmiş olduğu konkordato teklifi
alacaklılar tarafından kabul edilmiş olsa dahi, imtiyazlı
alacaklardan olan işçi alacaklarının tam olarak ifa edilmesi
tasdik şartları arasında düzenlenmiştir.
Yine, İcra İflas Kanununun 17nci
maddesinde de iflas idare memurlarına ilişkin hükümlere yer
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yatırım ortamının iyileştirilmesi
amacıyla Harçlar Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu ve
Belediye Gelirleri Kanununda da yapılması gereken
değişiklikler vardır. Buna göre, 492 sayılı Harçlar
Kanununun mükerrer 69 ve 132nci maddesinde yapılan değişiklikle,
Yapı Kullanma İzin Belgesi verilmesi sırasında yapı
kullanma izni harcı ile cins tashihi harcının belediyelerce tek
seferde tahsil edilerek cins tashihi harcının ilgili vergi dairesine
gönderilmesi öngörülmektedir. Uygulamada Vergi borcu yoktur. şeklinde
ortaya çıkan usul kaldırılarak iş yapma kolaylığı
sağlanmaktadır.
Yine, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun
10uncu ve 14üncü maddelerinde yapılan değişiklikle, yapı
ruhsatına tabi bütün yapıların Yapı Kullanıma
İzin Belgesi düzenlenirken Yapı Kullanma İzin Belgesi ve
yapı aplikasyon projelerine uygun şekilde resen cins
değişikliği yapılarak kat mülkiyetine geçiş
işlemlerinin tamamlanabilmesi amaçlanmaktadır.
Yine, 634 sayılı Kanunun geçici 1inci
maddesinde yaptığımız değişikle, maddenin
yürürlüğe girmesinden önce Yapı Kullanma İzin Belgesi düzenlenmiş
tüm yapılarda Mekânsal Adres Kayıt Sistemine yüklenemeyen Yapı
Kullanma İzin Belgesi ile yapı aplikasyon projesinin yetkili idare
tarafından elektronik ortamda gönderilmesi durumunda kanunun ilgili
hükümleri uyarınca işlem yapılması, zorunlu deprem
sigortası dâhil hiçbir belgenin aranmaması suretiyle tüm
işlemlerde uygulama birliğiyle vatandaşlara kolaylık
sağlanmaktadır.
Yine, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun
30uncu maddesinin sekizinci fıkrasında yapacağımız
değişiklikle de emlak vergisi değerlerinin belediyeler
tarafından elektronik ortamda tapu müdürlüklerinin erişimine
açılması ve tapu müdürlüklerinin taşınmaz
satışlarını elektronik ortamda belediyelere bildirmelerine
imkân sağlanması amaçlanmaktadır. Bu düzenlemeyle, belediyelerce
istenen Emlak vergisi borcu yoktur. şeklindeki fiilî uygulamanın
vatandaşlara getirmiş olduğu zorluk ortadan
kaldırılmaktadır.
Yine, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa
eklenen geçici 25inci maddeyle, tapu müdürlükleriyle gerekli iletişimi
sağlayacak elektronik altyapısı mevcut olmayan belediyelere süre
verilmektedir.
Yine, 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanununa eklenen ek 7nci maddeyle, yatırım ortamının
iyileştirilmesi çalışmaları kapsamında
birleştirilen bazı inşaat izinleri usullerine bağlı
olan harçların, bedel ve ücretlerin yapı ruhsatı
başvurusuyla tek seferde ödenebilmesi öngörülmüştür. Düzenlemeyle,
idari başvuru olarak birleştirilen süreçlerin arka planında var
olan ödeme işlemlerinin tek seferde yapılabilmesi
amaçlanmaktadır.
Yine, bu kanun teklifiyle 2918 sayılı
Trafik Kanununun 90 ve 92nci maddelerinde yapılan
değişikliklerle, kara yolları motorlu araçlar zorunlu mali
sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminat hesaplamalarına dair
temel çerçeve çizilmiş ve sigorta genel şartları
aracılığıyla bugüne kadar uygulanmakta olan birtakım
istisnai hâllerin kanun teklifine eklenerek zorunlu mali sorumluluk
sigortası teminatının dışında
sayılmasına devam etmesi amaçlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
OĞUZHAN KAYA (Devamla) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; teklifin milletimiz için
hayırlı ve başarılı olmasını diliyor,
teklife vereceğiniz katkılar nedeniyle şimdiden hepinize çok
teşekkür ediyor, Gazi Meclisimizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde
şahıslar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şimdi 60a göre yerlerinden milletvekili
arkadaşlarımıza birer dakikalık söz vereceğim.
Sayın Özer
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Antalya Milletvekili Aydın
Özerın, Çankırıdaki çeltik üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçen hafta Çankırıya
yaptığımız ziyarette, çeltik ambarı olan
Kızılırmak ilçesinde çiftçilerimizin sorunlarını
dinledik. Çeltik üreticimiz HESle karşı karşıya
kalmış, tarlası için su mücadelesi veriyor; ayakta kalmak için
ise tüm umudunu TMOya bağlamış, elindeki ürünün alınmasını
bekliyor. Üreticilerimiz Cumhurbaşkanı, TMOnun üreticiyi desteklemek
için patates ve çeltik alımı yapacağını
açıklamıştı; TMO patates aldı, pirinç almadı.
diye yakındılar. Geçen yılki ürünlerini satamayanlar var. Tam
hasat dönemi iktidar ithalat yapınca ürün değer bulmuyor, elimizde
kalıyor; ekim yaptık ama kaygılıyız. diye dert
yandılar. Çeltiğin tohumunu 13.500 liraya aldık, geçen yıl
kalite ve cinsine göre 3.200 ila 4.500 lira arasında
sattığımız çeltiğin fiyatı 2.500 liraya kadar
düştü, bu yıl da TMO alım yapmazsa tamamen biteriz. diye yaka
silktiler, Çankırı vekillerine de selam söylediler.
BAŞKAN Sayın Ünsal
53.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
saray yandaşlarına milyarların peşkeş çekildiğine
ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ülkeyi pislik götürüyor arkadaşlar, pislik.
Saray hükûmeti ve AKP, Türkiyeyi yandaşların ve müteahhitlerin kamu
kaynaklarıyla zengin edildiği bir rant kapısına çevirdi.
2017-2021 yılları arasında en çok kamu ihalesi alan
şirketlerde ilk beş sıra Kalyon, Kolin, Cengiz, Erk, Rönesans ve
bir de bunlara Demirören eklendi. Sadece bu yandaş 5 müteahhide verilen 55
ihalede alınan para 161,3 milyar lira. Ayıptır, ayıp!
İnsanlar işsizlikle, yoksullukla, sefaletle boğuşurken
saray yandaşlarına milyarları peşkeş çektiriyor. Bu
şirketler, siyasi iktidar eliyle milletin kanını emiyor,
kanını; devleti soyuyor. Türkiye, saray ve AKP yönetiminde halk için,
halk yararına değil, yönetenlerin ve yandaşların devleti
hâline getirilmiştir. Bu rezalete ortak olan herkes suçludur ve saray
halka hesap vermek zorundadır, vereceksiniz de.
BAŞKAN Sayın Yıldız
54.- Aydın Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, sahil bölgelerindeki tapu dairelerinde memur
eksikliği olduğuna ilişkin açıklaması
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sizin aracılığınızla Çevre
ve Şehircilik Bakanına ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürüne bildirmek
istiyorum: İki haftadan beri yüzlerce telefon geliyor, özellikle sahil
kesiminde olan tapu dairelerinde maalesef memur eksikliği var. Didimden
bir örnek vereyim: Yurt dışından vatandaşlarımız
bir hafta izne geliyor, müracaat ediyorlar internet üzerinden, maalesef
işlem olmadan geri dönüyorlar, bunun sebebi de personel eksikliği.
Ben burada özellikle sahil kesimindeki tapu dairelerine muhakkak memur
göndermeniz gerektiğini söylüyorum. Bütün tapu müdürleriyle de
görüştüm, özellikle Didimde
Ben Didimli olduğum için bir gün
boyunca gittim oraya. O memurlar akşam sekize kadar
çalışıyor ama yine yetiştiremiyorlar, ciddi derecede bir
sıkıntı var. Acilen sahil bölgelerindeki tapu dairelerine memur
atamanızı istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Yurdunuseven
55.- Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim
Yurdunusevenin, Afyonkarahisarın Sinanpaşa ilçesinin Güney
beldesindeki yerel seçim sonuçlarına ilişkin açıklaması
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Başkan.
Seçim bölgem olan Afyonkarahisar ili Sinanpaşa
ilçesi Güney beldesinde mahkeme kararıyla belediyelik hakkı yeniden
kazanılmış ve büyük gayretlerimizle Yüksek Seçim Kurulu
tarafından belediye başkanlığı seçimleri
yapılması kararı üzerine 6 Haziran günü seçim
gerçekleştirilmiştir. Güney beldesi ve Çalışlarlı
hemşehrilerimiz yapılan seçimde yüzde 63,6 oy vererek AK PARTİ
belediyesini seçmiştir. Sekiz partinin yarıştığı
ve genel başkanlar düzeyinde propaganda yapılan beldede
halkımız, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan'ın 1994te başlattığı belediyecilik ruhu
ve hizmetini 2021 yılında da devam ettirmeye karar vermiştir.
Millet İttifakı oylarına bakarsak yüzde 5 civarındadır.
Sandıkta milletimiz cevabını o 50 gramlık oy
pusulasıyla vermiştir, bundan dolayı öncelikle Güney beldesi ve
Çalışlarlı halkımıza, seçimde görev yapan tüm
teşkilatlarımıza teşekkür ederken Cumhur İttifakı
adayımız Erol Karabacaka başarılar diliyorum.
Durmak yok, yola devam diyorum; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
56.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Ziraat Bankasının olanaklarının
çiftçiler için kullanılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biz buradan çiftçinin borcunun faizini silin,
erteleyin, yapılandırın dedikçe siz susuyordunuz.
Anlaşıldı ki çiftçinin hakkını başkalarına
yediyormuşsunuz. Şimdi öğreniyoruz ki yandaşınız
tüpçü, borcunu ödemiyormuş. Aksi bir açıklamayı da şu ana
kadar duymadık, görüldü ki faizi bile ödenmeyen 750 milyon dolar,
aşağıda çevrilen dolapların yanında çerez bile
değil. Buz dağının bırakın altını,
üstünü bile henüz görmedik. Adı Ziraat Bankası olan bir banka sizin
yandaşlarınızı semirtmek için kullanılamaz.
Yapılması gereken, bankanın olanaklarının çiftçimiz
için kullanılması ve bütün milletimizin bundan
yararlanmasıdır. Medyayı susturmak, her şeye egemen olmak
için çiftçinin parasını yandaşa verdiniz ama bir işe
yaramadı. Kimsenin izlemediği kanallarınız yeni
iletişim araçları karşısında diz çökmüş durumda.
Kaynak varsa çiftçiye, emekliye, öğrenciye, işsize verin.
Moğollardan beri ülke böyle vandallık ve böyle zulüm görmedi.
BAŞKAN - Sayın Tokdemir
57.- Hatay Milletvekili İsmet
Tokdemirin, tarımsal destek ödemelerine ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Amik Ovamızda çiftçilerimiz büyük umutlarla
soğan, bezelye, maydanoz gibi ürünlerini yanlış tarım ve
ithalat politikaları sebebiyle tarlada bırakıp sürdüler, yeni
umutlarla stratejik bir ürün olan pamuk ektiler. Nisan ayından bu yana
2020 tarımsal destek ödemelerinin yapılacağı
söylendiği hâlde hâlen yatırılmamıştır. Yeni
mahsulünü eken çiftçilerimizin gerekli olan gübre ve mazot gibi tarımsal
ihtiyaçları için acilen destekleme primlerinin yatırılması
beklenmektedir. Gelişmiş ülkeler tarım ve gıda güvencesi
açısından iklim değişikliklerine yönelik eylem
planlarını yeniden gözden geçirirken, uzmanlar kuraklık için
yeni önlem ve politikalardan bahsederken TÜİK üretim düşüş
beklentilerini açıklamıştır. İktidar, çiftçilerimize
can suyu olacak desteklemeleri bir an önce yatırmalıdır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre ben de söz talep etmiştim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 49
Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3592) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 266) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 8inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz talep eden Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel
(İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerine partim İYİ Parti adına söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İcra ve İflas Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, her
ne kadar komisyon görüşmelerinde ve Genel Kurul görüşmelerinde temel
kanun olarak adlandırılsa da aslında siyasi iradenin olağan
bir uygulaması hâline gelen bir torba kanun teklifidir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin temel amaçlarından
olan net kuvvetler ayrılığı ve yasamanın
güçlendirilmesi hedefleri maalesef gerçekleştirilememiştir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yasama faaliyetleri, ilgili konuda verilen teklifler
değerlendirilmeden, teknik ve mali konularda etki analizleri
yapılmadan, değerlendirme raporları hazırlanmadan temel
kanun adıyla torba ve yamalı kanunlarla gerçekleştirilmektedir.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre,
2020 sonu itibarıyla Türkiye genelinde haklarında konkordato
kapsamında mühlet kararı verilmiş toplam 2050 şirket
bulunmaktadır. Ulusal Yargı Ağından alınan verilere
göre, 1 Ocak ile 21 Mayıs 2021 tarihleri arasında icra iflas
dairelerinde toplam 2 milyon 852 bin yeni dosya ihdas edilmiştir.
İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı, bir yıl
önceki 21 Mayıs 2020 tarihine göre 1 milyon 411 bin 830 artarak -21
Mayıstaki resmî kayıtlara göre- 21 milyon 940 bin 111e
çıkmıştır. Bu yıl ocak ve mart ayında 125 bin
kişi tüketici kredi borcunu, 113 bin kişi kredi kartı borcunu
ödemediği için bankalar tarafından icraya verilmiştir. Derdest
icra dosya sayımızın toplamda 22 milyona
ulaştığı bilinmektedir. Böylece ülkemizde her 4
kişiden 1 kişi icralık durumdadır.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun
verilerine göre, 2021in ilk çeyreğinde iş yerini kapatan esnaf
sayımız yüzde 11 artarak 29.037e ulaşmıştır.
Yine, TÜİK verilerine göre, tarım sektöründe istihdam edilen
kişi sayısı 2002de 7 milyon 458 bin kişiyken 2020
Şubat ayı itibarıyla 4 milyon 157 bin kişiye düşmüştür.
Bu da tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısında yüzde
44 oranında bir azalma olduğunu göstermektedir. Çiftçi
sayısının azalması, tarım alanlarının
daralması, küçülmesi, sebze bahçesi alanlarının azalmasına
karşın çiftçi borçları her geçen gün artmaktadır. Bankalara
119 milyar 331 milyon, Tarım Kredi Kooperatiflerine 10 milyar TL
borçları var; toplam kayıtlı kredi borcunun 130 milyarı
aştığı bilinmektedir. Ayrıca, tarımsal elektrik
ve tarımsal sulama borçları da dikkate
alındığında çiftçilerin toplam borcu yaklaşık 160
milyar lirayı aşmaktadır. Dolayısıyla, kanun teklifiyle
İcra ve İflas Kanununda sadece konkordato ve iflasla ilgili
hükümlerde değişiklikler yapılmaktadır. Oysa İcra ve
İflas Kanununda değişiklikler yapmak yerine
vatandaşın gelir kaynaklarının artırılması,
giderlerinin ve sırtındaki yükün azaltılması yönünde
çalışmalar yaparak vatandaşın borçlanmaması ve icraya
düşmemesi için gerekli çareler aramak sanırım ki bu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin boynunun borcudur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şüphesiz ki hukukun üstünlüğünü toplumsal
hayatın her alanında sağlamak güçlü ve kalkınmış
bir devlet olmanın anahtarıdır çünkü hukukun üstünlüğü,
devlet organlarının kurumsallaşarak güçlenmesini ve uyum içinde
çalışmasını sağlar, refahın sürekli ve
kalıcı olarak yükselmesini sağlar. Hukukun üstünlüğü,
toplumda, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında görev alanların o
işi yapmaya en ehil yani en liyakatli kimselerden
oluşmasını, yöneticilerin hukuk kurallarına uyarlı ve
en iyi şekilde görev yapmalarını sağlar. Ekonomide en
önemli etkiyi hukukun üstünlüğünde temel görevli olan yargı gücü
yapar çünkü yargının işlevi ekonominin ve toplum
hayatının her alanını ilgilendirir.
Uyuşmazlıkları çözmek, bireyler arasında uzlaşma ve
iş birliğini yeniden tesis etmek, herkesin kurallara uygun
davranmasını sağlamak, yöneticilerin kamu gücünü hukuka
uyarlı şekilde kullanmasını sağlamak, bireylerin temel
hak ve özgürlüklerini -özellikle fikir ve ifade özgürlüğünü- devlet
yöneticilerine karşı korumak yargının görevidir. Hukuk,
üretim ve ticareti sağlayan ilişkiler ekonominin can damarı ve
sinirleri gibidir. Hukukun üstünlüğünü sağlama görevini etkin olarak
gerçekleştiren ve bunda güven veren yargı, ülkenin
itibarını ulusal ve uluslararası alanda katlar, ekonomik
ilişkilere güven getirerek refahı artırmada çarpan etkisi
oluşturur. Zira, hukuk güvenliği işletmelerin ticari
itibarını artırır, ekonomik ilişkileri ve faaliyetleri
canlandırır, hukuk ne kadar iyi işliyorsa ekonomi de o kadar
canlı olur. İleri demokrasi için güçler ayrılığının
netleştirilmesi ve diğer devlet güçleriyle birlikte yargının
kendisinin de hukuka hesap verir olması gerekir. Bu, bütün demokrasilerde
özellikle güçler ayrılığı bakımından zorunludur.
Ülkemizde yargı bağımsızlığı olmadığı
gibi yürütme gücüne tamamen bağımlı ve onun uzantısı
hâline gelmiştir. Yargıda tam bağımsızlığın
sağlanması gerekmektedir. Yargı gücünün yasama ve yürütme
güçlerinden net olarak ayrılması zorunludur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adaletin olmadığı yerde refah olmaz. Adaletin
olmadığı ortamda ülke zenginleşmez; yandaşlar
zenginleşir, kişiler zenginleşir, gelir adaletsizliği büyür
gider, tıpkı günümüzde olduğu gibi. Adaletin
olmadığı yerde özgürlüklerden bahsedemeyiz. Hukuk ve adaletin
olmadığı yerde ilk kaybolan değer ahlaktır, iş
ahlakıdır, kamu ahlakıdır. Adaletin olmadığı
yerde güven biter. Adaletin olmadığı yerde
vatandaşların devlete olan güveni ortadan kalkar. Adaletin
olmadığı yerde hukuk devleti olmaz. Adaletin
olmadığı yerde sosyal adalet de olmaz, yolsuzlukları önlemek
imkânsız hâle gelir. Adaletin olmadığı yerde dürüst rekabet
de olmaz. Adaletin olmadığı yerde insan hakları
gelişemez, temel hak ve özgürlükler kullanılamaz. Adaletin
olmadığı yerde demokrasi hiç yürümez. Yargının
siyasallaştığı yerde demokratik düzen olmaz.
Yargının siyasallaştığı yerde artık,
yaşamın her alanı siyasi iradenin merhametine
kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Peygamberimiz mübarek hayatı boyunca toplumda adaleti
hâkim kılmak için mücadele etmiş, gerek Müslümanlar arasında
gerek gayrimüslimler arasındaki işlem ve hükümlerde adaletin en güzel
örneklerini vermiş; adaleti, temel hakların ve özgürlüklerin
korunması, toplumsal huzurun ve barışın
sağlanmasının teminatı olarak görmüştür. Bir gün,
Mahzûmoğulları kabilesinden Fâtıma adında asil bir
kadın hırsızlık yapmıştır. O
kadının cezalandırılmaması için ashaptan Hazreti Üsâme
bin Zeydi Peygamberimize elçi olarak gönderdiler. Bu duruma çok kızan ve
üzülen Hazreti Peygamber şöyle buyurdu: Nasıl oluyor da bazı
kimseler Allahın kanunu karşısında aracı olmaya
kalkışıyor. Sizden öncekilerin mahvolmasının sebebi
şudur: İçlerinden asil, ileri gelen birisi hırsızlık
yapınca onu serbest bırakıyor, zayıf ve fakir bir kimse
hırsızlık yapınca onu cezalandırıyorlardı.
Allaha yemin ederim ki Muhammedin kızı Fâtıma
hırsızlık yapsaydı onu da cezalandırırdım.
İsmi adaletle başlayan iktidar
partisini, adına ve parti programına uymaya davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz talep eden Tokat Milletvekili Sayın
Yücel Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 266 sıra sayılı
İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Mevcut İcra ve İflas Kanununda 2018
yılında hayat bulmuş değişikliklerin takip edilmesi,
izlenmesi ve uygulamada karşılaşılan problemlerin tespit
edilmesi sonucunda, bugün İcra ve İflas Kanununda birtakım
değişiklikler yapılması konusunda huzurdaki kanun teklifi
Parlamento çatısı altında sizlerin takdirine sunulmuştur.
Elbette ki hem iktidar hem muhalefet, bu Parlamento
çatısı altındaki herkesin temel dileği ve temennisi, bu
ülkede hiç kimsenin İcra İflas Kanunundan kaynaklı
haklarını aramak için adliye kapılarına düşmeyecekleri
bir ekonomik altyapının var olmasıdır. Gerçekten de
işleyen bir serbest piyasa ekonomisinde alacaklının
alacağını zamanında aldığı, borçlunun
herhangi bir zorluk içerisinde olmaksızın borcunu zamanında ve
vadesinde ödediği bir sistemin varlığı herkes
tarafından temenni edilendir. Huzurdaki bu kanuni düzenlemeyle İcra
İflas Kanununda ve özellikle iflas ve konkordato hükümlerinde süreci
hızlandıracak, iflas idarelerinin daha nitelikli hâle geleceği,
daha etkin, daha süratli bir iflas ve konkordato sürecinin hayata geçirilmesi
dileğiyle yapılan değişiklikler yer almaktadır. Ne
yazık ki cumhuriyet tarihimiz boyunca -yaklaşık yüz
yıllık bir arka planı var- karşı karşıya kaldığımız
sorunların çözümünü yıllardır aramakla beraber etkili bir
neticeye varamadığımız sorunların başında
uzun süren yargılama süreçleri gelmektedir. İflas ve konkordato
süreçleri de yargının temel bir sacayağı olarak uzun süren
yargılama süreçlerinden gerekli nasibi almaktadır.
Şimdi, bu ve benzeri düzenlemeler elbette ki
kaçınılmaz olmakla beraber soruna yani uzun süren yargılama
süreçlerine, uzun süren cebrî icra ve iflas süreçlerine ancak geçici çözümler
üretebilen düzenlemelerdir. Dolayısıyla yargının en önemli
sacayaklarından biri olan iflas idaresinin ve cebrî icra sürecinin de
tıpkı yargılama süreçlerinin diğer veçhelerinde ve
yönlerinde gördüğümüz gibi uzun yargılama süreçlerinden, uzun safha
sürecinden bir an önce arındırılması gerekiyor.
Şimdi, elbette ki bunun birtakım çözümleri
var, müsaadenizle ben bunları paylaşmak istiyorum sizinle. Her
fırsatta dile getiriyoruz: 15 Temmuzdan sonra yargı, Fetullahçı
bir çeteye karşı, toplumu ve devleti bütün hücrelerine varana kadar
sarmış bir çeteye karşı çok etkin ve yoğun bir
mücadele verdi. Ancak bu yoğun ve etkin mücadele yaklaşık yüz
yıllık arka planı olan gecikmiş adalet kavramının
maalesef ki bir mazereti olabilecek durumda değil. Bu mücadelede rol
almış, gövdesini ortaya koymuş bütün yargı mensuplarımıza
ayrı ayrı teşekkür etmekle beraber, ivedi bir şekilde
toplumun adalete olan inancının ve güveninin yeniden tesisi,
devamı ve istikrarı için bu soruna bir çözüm bulmamız gerekiyor.
Ortada binlerce mağdur yaratan yargılama
faaliyetleri var. Mağdur yaratan yargılama faaliyetlerinden
kastım FETÖ yargılamaları değil; on beş sene süren
ticari davalar, on üç-on beş sene süren boşanma davaları; her
biri birer örnek olarak maalesef önümüzde duruyor ve tüm bunlar yani uzun
yargılama faaliyetleri, yargıdaki gecikme, hepimiz hemen hemen
hemfikiriz ki bir mevzuat eksikliğinden kaynaklanmıyor, sistem ve
insan unsurundan kaynaklanıyor. Sistem unsurundan kaynaklanıyor çünkü
mevzuatımızda -temelinde birçok konuda yeterli olmakla beraber- uzun
yargılamalar karşısında Anayasa Mahkemesinin hak ihlali
kararları dışında etkin bir denetim yolunun mevcut
olmayışı ve yine, geciken uzun yargılamalar
karşısında yargının kendi iç denetimini etkili bir
şekilde devreye sokacağı bir mekanizmasının,
caydırıcı bir denetiminin mevcut olmayışı temel
bir sistem sorunudur.
Kanunda öngörülen süreler içerisinde tamamlanmayan
yargılamalar neticesinde bu süreler sadece göstermelik bir hâl almakta, bu
sürelerin üzerinden aylar, yıllar geçtikten sonra tesis edilen kararlar
maalesef özel bir denetim konusu olmadığı gibi bu kararlara
neden olanlar hakkında da hiçbir yaptırım
uygulanmamaktadır. Olan, hakkını aramak için adliye
kapılarına düşmüş vatandaşlarımıza
olmaktadır. Maalesef, çok basit savcılık
soruşturmalarının dahi sürüncemede kaldığı, bazen
yıllarca kovuşturma aşamasına dönmeksizin maalesef
ilgisizlikten beklediği bir süreçte bu konularda ciddi bir adım
atılmayışı, etkili denetim mekanizmalarının
devreye sokulmayışı uzun yargılama süreçlerini yargıda
bir istisna olmaktan çıkarmış ve cumhuriyet tarihi boyunca
maalesef bir kural hâline getirmiştir. Anadoluda Allah insanı
adliye kapısına düşürmesin. diye bir deyiş maalesef
meydana geldi. İşte, bu deyişin ana sebebi şudur:
Kısa, etkili ve adil yargılamanın bir istisna hâline gelmesi ve
buna bizim bir çözüm üretemeyişimiz, maalesef kural olarak da
yargılamanın yıllarca sürmesi, hak talebinde bulunanı dahi
yıldıracak pozisyonda yıllara sâri bir şekilde devam
etmesidir. Şimdi, sistem sorununu anlatırken aslında aynı
zamanda insan sorununa da vurgu yaptık ve insan sorununu da
anlatmış olduk.
Şimdi, hepimizi hem fikiriz ve hepimiz
biliyoruz ki hangi düzenlemeyi hayata geçirmiş olursak olalım, hangi
düzenlemeyi getirmiş olursak olalım o düzenlemeyi, o yasal
düzenlemeyi bir sistem hâline getirecek olan insan unsurudur ve insan elidir
çünkü devlet kendi kendine işleyen bir mekanizma değildir,
insanlardan müteşekkil olan bir organizasyondur. Dolayısıyla,
insan kaliteli olursa, insan nitelikli olursa, insan ehliyet sahibi olursa
bunun anlamı güçlü yargı demektir, güçlü adalet demektir, güçlü tapu
idaresi demektir, düzgün işleyen devlet su işleri demektir, düzgün
işleyen bayındırlık hizmeti demektir.
Dolayısıyla, bütün bu tartışmaların hepsi insan
odaklı yapılmak zorundadır, nitelikli insanı aramak
zorundayız ve gelip tüm tartışmaların neticesinde liyakat
kavramına dayanmak zorundayız. Sistemi düzeltme
arayışlarının başı ve temeli insan olmalı,
nitelikli insan arayışı olmalı, liyakatli insan
arayışı olmalıdır. Aksi takdirde bugün, bu Mecliste çıkardığımız,
bundan sonra çıkaracağımız, bizler bu görevi devrettikten
sonra gelecek nesillerin çıkaracağı bütün kanuni düzenlemeler,
uygulayıcının elinde ya eksik uygulanan ya hiç uygulanmayan ya
da kişiye göre uygulanan birer kâğıt parçası hâline gelir.
Sistemi yaşatacak olanın, sistemi kurgulayacak ve etkili bir biçimde
hayata geçirecek olanın insan olduğu bilinciyle bu hamleleri yapmak
zorundayız. Burada bir parantez açmak istiyorum: Şimdi FETÖ denilen
yapının mensuplarını fiziken ve önemli ölçüde devlet
hayatından temizlemiş bulunuyoruz. Bu mücadelede bir konunun
altının çizilmesi gerekiyor, bu vurgu yapılmalı ki liyakat
kavramının aslında her türlü örgütsel ve zararlı
yapının da ilacı olduğu bir kez daha
anlaşılabilsin. FETÖ denilen yapı esas itibarıyla
diğer tüm yapılar gibi bir insan topluluğudur;
aldatmış, aldanmış, yanlışa sürüklemiş,
yanlışa sürüklenmiş, zehirlenmiş bir insan topluluğu
ve bu insan topluluğu 1960lı yılların sonundan itibaren,
aşama aşama bir cemaat ve topluluk olmaktan çıkmış,
bir terör örgütü boyutuna gelmiştir. Bunun sebebi nedir? Bunun sebebi
insanların bir araya gelip bir topluluk oluşturması değil,
o topluluğa mensup olan insanların kullandıkları
yöntemlerdir, yoldur ve metotlardır. Dolayısıyla, bu mücadelenin
fiziken yapıldığı kadar, yöntemlere karşı da
savaş açılarak yapılması gerekiyor. Nedir bu yöntemler?
Rakip gördüğün herkesi itibarsızlaştırma, itibar
suikastı düzenleme, kumpaslar tertip etme ve günün birinde içinden
çıktığın millete silah doğrultacak kadar
hırslarının esiri olma. Dolayısıyla, FETÖ fiziken
temizlenmiş olabilir ama bu topluma bulaştırdığı
bu hastalıkların her biri -yöntemler ve metotlar- bazıları
tarafından bugün hâlen takip edilen, tatbik edilen yöntemler olarak
ayaktadır. Dolayısıyla, bu örgüte karşı fiziksel
temizlik nasıl yapılmışsa bu mücadele sadece fiziki
mücadele olarak bırakılmamalı, yöntem mücadelesi de
yapılarak toplumdaki bu hastalıklı yapı temiz bir hâle
getirilmeli, bu metotların hepsi toplum hayatından temizlenmelidir.
Her kim ki iftirayı bir silah olarak
kullanıyorsa, siyasette, bürokraside, sosyolojide ve sosyal hayatta her
kim iftirayı bir silah olarak kullanıyorsa; her kim rakiplerini
elemek adına kumpas, tertip ve iftiraya başvuruyorsa; her kim itibar
suikastlarından medet umuyorsa bir terör örgütü üyesi olmasa bile mutlaka
ama mutlaka bu yöntemlerin itibar görmeyeceğini bilmeli, toplum
hayatından izole edilmelidir. İşte, bu şekilde bu
yöntemleri bir metot olmaktan çıkardığımız vakit ideal
insanı, sistemi üzerine inşa edeceğimiz ideal ve liyakatli
insanı hep beraber inşallah yetiştireceğiz. Bunu
yapabilmemiz için yüzyılları aşkın bir süredir
hayatımıza sirayet etmiş, en nazik ifadesiyle referans olarak
ifade ettiğimiz bu kavramın hayatımızdan
çıkarılıp atılması gerekiyor. Bunu daha önce de vurguladık:
Anadolu çocuklarının, binbir zorlukla okuyan Anadolu
çocuklarının -hepiniz bu mücadelenin içerisinden geliyorsunuz-
verdikleri emeğin dışında, bir de kendilerine referans
arama mecburiyetini ortadan kaldıracağımız bir bürokratik
sistemi birlikte, bu Parlamento çatısı altında müşterek bir
iradeyle ortaya koymamız ve topluma egemen kılmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
YÜCEL BULUT (Devamla) Kimse hak etmediği
makama gelmemeli. En çalışkan dururken sadece ama sadece
içeriği, ne olduğu belli olmayan bir referans nedeniyle kimse hak
etmediği koltuğa oturmamalı. Koltuğa oturan herkes o
koltuğun bu milletin namusu gibi kendisine tevdi ve emanet edilmiş
bir şeref payesi olduğunu bilerek, emek vererek mesai yapacak
liyakatli insanlardan teşekkül etmeli. İşte, bu yapıyı
inşa ettiğimizde, ideal insan modelini ortaya çıkarıp
ehliyet sahiplerine bu yetkiyi verdiğimizde yapacağımız
bütün yasal düzenlemeler anlamlı hâle gelecek, ehil ellerin içerisinde,
ehil ellerde sağlıklı ve topluma faydalı birer sistem
hâline gelecektir.
Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 88inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
266 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
172 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa
Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2498) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 172)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 9 Haziran 2021
Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.03