TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90ıncı
Birleşim
10
Haziran 2021 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili
Bekir Kuvvet Erimin, Aydın iline ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, Aydının sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Samsun Milletvekili Bedri
Yaşarın, Samsunun sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Siirt Pervaride şehit edilen güvenlik korucusu Mehmet
Babata Allahtan rahmet dilediğine ve Mersinin turizm potansiyeline
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİKin nisan ayı işsizlik
rakamlarına ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, 5-11 Haziran Çevre Koruma Haftasına ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Kocaelide çevreyle ilgili yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlere ve
eğitim müfredatına ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili
Murat Çepninin, halk adına mücadele edenlerin hamasi nutuklarla linç
edilmeye çalışıldığına ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Mersindeki yol çalışmalarına ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, yeni doğal gaz rezervlerine ilişkin
açıklaması
9.- Muğla Milletvekili
Suat Özcanın, Muğlada ormana zarar veren uygulama ve projelere
ilişkin açıklaması
10.- Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemirin, açıklanan iktisadi verilere ilişkin
açıklaması
11.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, TÜİKin nisan ayı işsizlik
rakamlarına ilişkin açıklaması
12.- Karaman Milletvekili
İsmail Atakan Ünverin, ekonomik krize ilişkin açıklaması
13.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, iktidara geldiklerinde sorunlarını
çözecekleri mağdurlar kitlesine ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, millet bahçelerine ilişkin açıklaması
15.- Gaziantep Milletvekili
İmam Hüseyin Filizin, NACE Kodu sorununa ilişkin
açıklaması
16.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, TÜİKin nisan ayı
işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
17.- Ordu Milletvekili
Mustafa Adıgüzelin, pandemiyle ilgili soru önergelerine ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Rümeysa Kadakın, İBB faaliyet raporuna ilişkin
açıklaması
19.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdeye verilen desteklerin yetersiz olduğuna
ilişkin açıklaması
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, suyun önemine ilişkin
açıklaması
21.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Siirt Pervaride şehit edilen
güvenlik korucusu Mehmet Babata Allahtan rahmet dilediğine, 2020 Tokyo
Olimpiyat Oyunları Avrupa Kota Müsabakalarında altın madalya
kazanan Buse Naz Çakıroğlunu tebrik ettiğine, Yazar Cengiz
Aytmatovun 13üncü ölüm yıl dönümüne, TÜİK nisan ayı
işsizlik rakamlarına ve Marmara Denizindeki çevre felaketini
araştırmak ve çözüm üretmek için Meclis araştırması
komisyonu kurulacağına ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Lozan Üniversitesinin Avrupa Konseyi
için hazırladığı Türkiyeyle ilgili rapora, HDPye
açılan kapatma davasına, 5 Haziran 2015 tarihinde Diyarbakırda meydana
gelen patlamayla ilgili tazminat davalarına, Boğaziçi Üniversitesi
Rektörü Metin Bulunun yalan beyanda bulunduğuna ve görevinden
ayrılması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Meclis personelinin mesai saatlerine, Mecliste 4/Alı
çalışan personelin durumuna, Soma Uyar Madencilikte çalışan
işçilerin tazminat sorununa ve 13 Mayıs 2014te Somada meydana gelen
maden kazasıyla ilgili davaya ilişkin açıklaması
24.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, Şırnakta şehit olan Jandarma Uzman
Çavuş Adil Yılmaza Allahtan rahmet dilediğine, Yazar Cengiz
Aytmatovun 13üncü ölüm yıl dönümüne, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları
Avrupa Kota Müsabakalarında altın madalya kazanan Buse Naz Çakıroğlunu
tebrik ettiğine ve HDPye açılan kapatma davasına ilişkin
açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Pervaride şehit edilen güvenlik korucusu
Mehmet Babata Allahtan rahmet dilediğine, 10 Haziran 1990 tarihinde
Şırnakın Güçlükonak ilçesinin Çevrimli köyünde PKK
tarafından şehit edilen 27 vatandaşımıza bir kez daha
Allahtan rahmet dilediğine, Yazar Cengiz Aytmatovun 13üncü ölüm
yıl dönümüne ve EURO 2020 Turnuvası kapsamında İtalyayla
karşılacak olan Millî Takıma başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, 2008 yılında Mecliste verilen soru önergelerinde
Marmara Denizinde müsilaj benzeri bir değişim görüldüğünden
bahsedildiğine ve dönemin Tarım Bakanı Mehdi Ekerin
cevabına ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435,
4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergeleriyle ilgili AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Muhammet Müfit Aydının
birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/4413, 4430, 4431, 4432,
4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergeleriyle ilgili AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Küresel İklim
Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi,
Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli
Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, görev süresinin uzatılmasına
ilişkin tezkeresi (3/1640)
VII.- MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul
Milletvekili Ali Şeker ve 26 milletvekilinin, Marmara Denizindeki müsilaj
sorununun sebeplerinin tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/4413)
2.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya ve 20 milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz
salyası sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4430)
3.- Muş Milletvekili
Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve 20 milletvekilinin, Marmara
Denizinde görülen deniz salyası sorununun nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4431)
4.- İYİ Parti Grubu
adına Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Marmara Denizinde görülen müsilaj sorunu ve
denizlerdeki kirlenmenin sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4432)
5.- MHP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Marmara
Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4433)
6.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer ve 22 milletvekilinin, Marmara Denizinde ortaya çıkan
müsilaj sorununun nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4434)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Demir ve 71 milletvekilinin, başta Marmara Denizi
olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj sorununun sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespit
edilebilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4435)
8.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer ve 25 milletvekilinin, Marmara Denizi ve çevresini
tehdit eden müsilaj sorununa karşı alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4436)
9.- İstanbul
Milletvekili Turan Aydoğan ve 24 milletvekilinin, ekolojik bir felaket
olan müsilaj sorununu ortandan kaldırmak ve insan
sağlığının korunmasını sağlamak için
yapılacakların belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4437)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akın ve 31 milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen
müsilaj ve kirlilik sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4438)
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Divan olarak, Millî Takıma
başarılar dilediklerine ilişkin konuşması
10 Haziran 2021
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 90ıncı Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz Aydın ili hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Bekir
Kuvvet Erime aittir.
Buyurun Sayın Erim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erimin, Aydın iline ilişkin
gündem dışı konuşması
BEKİR KUVVET ERİM
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin malumu olduğu
gibi, yollar, ulaşım ve benzeri gelişmelerin
kalkınmamızdaki önemi tartışılamaz. AK PARTİ
hükûmetleri olarak on dokuz yılda çevre, tarım, ulaşım,
kalkınma ve gelişme için gerekli her konuda cumhuriyet tarihinde
yapılmayan çalışmaları yaptık. Bu bağlamda
Aydın-Denizli Otoyolu, İzmir-Aydın Otoyolunun devamı
olarak merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminden bu yana yapılmak
istenmektedir ancak bize nasip olan bir yatırım. İlk proje 1990lı
yılların sonuna doğru yapılmış, hatta ilk olarak
bizim dönemimizden önce 1998 yılında ihale süreci
başlatılmış ancak çeşitli nedenlerle
ertelenmiştir; nedeni de finansmandır. Zira, İzmir-Aydın
Otoyolunun yapımı senelerce sürmüştür. 1980li yıllarda
İzmir-Aydın Otoyolu inşa hâlindeydi; ben o zaman Aydında
seracılık yapıyordum, çiçek yetiştiriyordum, o tekli yolda
her gün gider gelirdik, gidiş gelişte -sollamalarda olsun- akla
karayı seçerdik. Yani tarım ürünlerinin değerlendirilmesinden
tutun her konuda bu otoyol gerçekten büyük bir ferahlık, hepinizin malumu.
Ayrıca,
Ankara-İstanbul arası Bolu Tünelinin yapımı yıllarca
sürdü, hatta ümit kesilip patates deposu yapıldığı
hepimizin malumu. Yani boş konuşmuyoruz, 12 hükûmet, 12 bakan
eskitti, patates deposu yapılması düşünülüyordu ve nitekim bir
müddet patates deposu yapıldı, bunu açmak da bize nasip oldu.
Her yol yapımında
mutlaka kamulaştırmalar olur. Muhalefet Evler, tarlalar gidiyor.
diyor; sanki siz yapsanız havadan geçireceksiniz. Bu iş bizim
hükûmetlerimiz döneminde kesinlikle objektif olarak, tarım alanları
gözetilerek, tarım ve yerleşim alanlarına en az zararla, zorunlu
olmadıkça tarım alanlarına girmeyerek yapılır.
Parantez olarak, tarım ürünlerinin değerine katkıda bulunan en
önemli etkenlerden biri de ulaşımdır. Bu nedenle gerek ihale
öncesi gerek ihale sonrası Aydın Ovasının tarımsal
üretim yönünden önemini bildiğimiz için Aydının iktidar
milletvekilleri olarak Ulaştırma Bakanımız ve
Karayolları Genel Müdürlüğüyle toplantılar yaparak otoyol
güzergâhının mümkün olduğunca tarlaları koruyarak
dağların eteğinden geçmesi için girişimlerde bulunduk.
Nitekim, İzmir-Aydın bağlantısı, Çıldır
Havalimanı güney bağlantı yolları, sit alanları hariç
mecbur kalınmadıkça mutlak tarım arazilerini koruduk.
Çalışmalar burada, en az zayiatla geçmeye
çalışıldı ve gereken yapılıyor, herkes müsterih
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bravo! Helal olsun.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Belediye Başkanlığı dönemimde yol
genişletme ve yol yapımı için ilk önce kendi çocukluğumun
geçtiği ve çocuklarımın doğup büyüdüğü evimi
yıktım. İstersem yolu kaydırabilirdim, yetkim vardı
ama böyle bir şey aklımın ucundan bile geçmedi. İspat
burada, boş konuşmuyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Akabinde yol için kamulaştırarak gönül
rızasıyla onlarca ev yıktık, köy bir şehir oldu.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Onu siz yaptınız ama, siz yaptınız,
doğru.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) AK PARTİ hükûmetleri yaptı, AK PARTİ belediyeleri
yaptı.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Onu siz yaptınız, sizi tenzih ediyorum.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Yaparsa AK PARTİ yapar(!)
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Bu vizyon meselesi, hep birlikte yaptık, hep birlikte.
İnşallah
Aydın-Denizli Otoyolumuz sözleşme süresinden önce bitecek.
Şimdi, diyeceksiniz ki: Yapıyorsunuz, neyle yapıyorsunuz?
Yap-işlet-devret modeliyle yapıyoruz. Bakın, Bolu
Dağını gördünüz, İzmir Otoyolunu gördünüz. Gençliğim
gitti, sizin de öyle, git gel, biliyorsunuz, yıllarca o yolda ne çileler
çekerdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Ya, İzmir Otoyolunu siz yapmadınız ki, sizin
döneminizde yapılmadı ki.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Şimdi, bakın, almadan vermek Allaha mahsus, tamam
mı? Şimdi, alıyoruz, biz fedakârlık yapıyoruz millet
olarak, bizim gelecek nesillerimiz rahat edecek, hazıra konacaklar,
inşallah kıymetini de bilecekler.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Kaç yüz liraya hazıra konacaklar?
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Yanıltmayın, bakın, algı yapıyorsunuz!
Vatandaşa Geçmediğin yolun parasını ödüyorsunuz.
diyorsunuz.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Doğru.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Ya o yollar olmasa tarım ürünleri, sanayi ürünleri nasıl
para edecek, ihracat nasıl artacak, gelişme nasıl olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edelim
Bekir Bey, devam edin.
Buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) İzmir-Aydın arası 6 lira, Denizli-İzmir
arası 60 lira, 60 lira!
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Ya, bakın, ne diyorum? Bunları ucuzlatacak olan hep
birlikte çalışmamız. Şimdi, vermeden alamayız. O zaman
senelerce böyle
Ondan sonra ne olur? Ne uzarız ne
kısalırız. Çocuklarımıza, geleceğe ne
bırakacağız? Ne olacak on yedi yıl, on beş yıl
gelip geçiyor. Geçtikten sonra
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) 300 milyon euroluk yolu 1 milyar 600 milyon euroya
yaptırıyorsunuz, 1 milyar 600 milyon euroya
yaptırıyorsunuz.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Yola karşı değiliz, yolunmaya
karşıyız, vatandaşın yolunmasına
karşıyız.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Şimdi, bak, verilemeyecek cevabımız da yok,
verilemeyecek bir hesabımız da yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Başkanım, müdahale etmeyecek misiniz?
BAŞKAN Sayın
Turan, bugün vaktimiz bol, bugün vaktimiz bol. Hepinize söz vereceğim
arkadaşlar.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Yola değil, halkın yolunmasına
karşıyız.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Verilemeyecek hesabımız yok, yapılanları
görüyorsunuz, ortada. Geçerken de şimdi, ben öyle ümit ediyorum ki Allah
razı olsun. diyorsunuz, vicdani olarak
Bak, şimdi, elinizi şey
yapıyorsunuz çünkü
Başkanım Vakit
var. dedi, bir anımı anlatayım: Şimdi, bak,
Tekirdağda işim var, akşamında Nazillide toplantım
var; hesap ediyorum, bin küsur kilometre buradan Tekirdağ
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
Bekir Bey, bir dakika daha veriyorum.
Buyurun.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Bizim şoför arkadaşa Ya, nasıl olacak,
yetişebilir miyiz? diyorum. Biraz açık konuşayım,
eğriye eğri, doğruya doğru, Bak, otoyol, buradan üç saate
İstanbula gideriz. İçini de bir şekilde
Bakın, Kuzey
Marmara Otoyolu, aklıma gelmiyor, o da bitmiş, Allah razı olsun,
büyük bir kısmı bitmişti o zaman, geçen sene oluyor.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Orada da iyi para alıyorlar rahat ol.
ORHAN SÜMER (Adana) Kaç
lira yakıt kullandın, kaç lira?
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Ondan sonra, çakarlara güvendim, Akşama biz toplantıya
yetişir miyiz? dedim. Nazilliye haber verdim, Tamam, geliyoruz. dedim.
İzmir-İstanbul yoluna da güvendik, ondan sonra normal hızla
gittik, işimiz görüldü.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Cebine de güvendin!
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Şimdi, normal yoldan gitseydik bizim o iş
görülemeyecekti. Yani burada, devir hızlı hareket etme devri, vakit
nakittir.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Evet, otoyollar nakite döndü.
ORHAN SÜMER (Adana)
Doğru nakit, nakit!
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Şimdi, burada, yerine göre
Yok bir şey yani. Eğer
gelişmek istiyorsak
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Makul fiyatlı olması lazım, makul!
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Ya, abi, makul olursak
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Yol yapılmasın. demiyoruz Sayın Vekil, yolu
devlet yapsın, devlet. Yandaş firmaları zengin etmeyin. 1 liraya
yaptığın yolu 10 liraya mal ediyor firma.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Bakın, şimdi, muhalefeti ile iktidarıyla birlik olacağız.
Siz ne yapıyorsunuz? Geliyorsunuz, geriyorsunuz. Doğru işe
Allah razı olsun. deyin. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Bekir Bey.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Vekilim, iki dakika fazla süre verdim size, teşekkür ediyorum.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Teşekkür ederim, Allah razı olsun Sayın Başkan.
HÜSEYİN YILDIZ
(Aydın) Buradan İzmire gittiğimde 419 lira para ödedim.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Boğaz köprüsünden 10 liraya geçiyorsun, Osmangaziden
200 liraya geçiyorsun.
BEKİR KUVVET ERİM
(Devamla) Sayın Başkan, siz de olmasanız
konuşturmayacaklar beni.
BAŞKAN Vallahi Bekir
Bey, ben nöbetimde size her zaman söz vereceğim; söz veriyorum.
Yalnız, benim
konularıma giriyorsunuz, ben de cevap veremiyorum, o konuları iyi
bilirim yani.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Biz sizin yerinize veriyoruz cevabı, rahat olun.
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Aydının sorunları hakkında
söz isteyen Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcana aittir.
Buyurun Sayın Tezcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sizler bağırıyordunuz ya, bizler de bağıralım
mı? Olmaz ki ya, ayıp yani.
AK PARTİ de
bağırsın mı CHP gibi Sayın Başkan? Ayıp ya!
ORHAN SÜMER (Adana)
Bağırabilirsin Bülent Bey.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Bülent Bey, biz ne yapalım şimdi?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Canınız sağ olsun, ne yaparsanız yapın, eyvallah, ama
dinlemenizi tercih ederim.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Dinleyeceğiz ama yerinde de müdahale
edeceğiz.
2.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Aydının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, biraz önce sayın milletvekili arkadaşım
Aydının kendi penceresinden görünen yönünü anlatmaya
çalıştı, ben de size başka bir Aydın penceresi
açayım, oradan beraber bakalım.
Geçen hafta biz de
şehrimizdeydik, milletvekillerimizle beraber dolaştık. Her gün
görüyorsunuz, bir müsilaj sorunuyla karşı karşıyayız,
Marmara ölüyor. Her gün bir çevre katliamı haberiyle ya da bir çevre
tahribatıyla uyanıyoruz ve vicdanlarımız sızlıyor;
azıcık vicdanımız varsa vicdanlarımız
sızlıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Menderes Nehri Sökeden denize dökülüyor, Doğanbey ve
Tuzburgazından; denize dökülürken, tabiat, binlerce yıllık bir
tabiat harikası oluşturmuş: Menderes Deltasında bir güzel
Karina Dalyanı var. Karina Dalyanı insanın yapabileceği bir
şey değil, tabiatta binlerce yılda oluşmuş
muhteşem bir yer ve şimdi orada, Doğanbeyde, Karina
Dalyanında ve onun yakın çevresinde, Tuzburgazında, mera
alanlarında yeni bir karides çiftliği kurma girişimi var.
Muhtarlar rahatsız, vatandaş rahatsız Dalyanı yok
etmeyin. diyorlar. Hesap etmişler, bu, beş yıl içerisinde
oksijeni tüketecek ve o binlerce yıllık doğa harikası yok
olacak. Ya, yazık değil mi, yazık değil mi? Her yerde
yapılabilecek bir şeyin -beş yıllık ömrü olan- bir
karides çiftliğinin, sadece rant hırsıyla o güzel tabiat
harikasını, Menderes Deltasını yok etmesi vicdanlara
sığar mı?
Değerli arkadaşlar,
bütün Türkiyeye sesleniyoruz: Artık, çevre katliamından ve çevreye
dönük bu saldırılardan vazgeçelim. Karina Dalyanını,
Doğanbey ve Tuzburgazını ranta kurban etmeyin, ranta kurban
etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, arkasından,
hemen yanında, Didimde uzun zamandan bu yana bir başka problem,
balık çiftliklerini getirdiler, Didimin deniz suyunu kirletecek
şekilde; yıllardır mücadele ediyoruz. Üstüne üstlük, şimdi
Didimde deniz ürünleri organize sanayi yapma girişimi var, o, denize
ayrı bir tahribat. Ya, biz, turizm
Bakın, şimdi, şu
pandemide herkes neyin peşinde? Turizm gelirlerini nasıl
artırabiliriz, 3 turist daha fazla gelirse acaba Türkiye bu
sıkıntıdan kurtulabilir mi diye bir telaş içerisinde ama
dönüp bakıyorsunuz, denizlerimizi, kısa günün kârı uğruna,
rant uğruna katleden bir anlayış Türkiyenin her yerinde tabiata
saldırıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir başka şey,
işte, bugün Marmarayla ilgili araştırma önergesi
görüşülecek. Marmara Denizi gözümüzün önünde gitti. Şimdi, Sayın
Erdoğan dün talan İstanbul! projesinin temelinin
atılacağını söyledi. Yani, göz göre göre Marmarada bunlar
yaşanırken deniz patlıcanlarının denizi
temizlediği bilinmesine rağmen bir başka yerde deniz
patlıcanlarının avlanması ve ihracatı devam ediyor.
Didimde vatandaşlar Bırakın, bu, denizi temizliyor. diyor.
Denizi temizleyen, doğanın kendini temizlediği en önemli bir
ürünü ihraç etmeseniz ne olur? 3 kuruştan mahrum olsanız ne olur? 3
kuruş eksik kazansanız ama o güzel Didimin denizi temiz kalsa ne
olur? Bu rant hırsı Türkiyenin her yerinde havayı,
toprağı, suyu, denizi kirletmeye devam ediyor. Denizi yok etmeyin,
bugünün kârı uğruna çocuklarımızın geleceğini yok
etmeyin. Bakın, deniz salyası meselesini gördük Marmara Denizinde.
Ya, bununla mücadele etmek için burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Meclis
araştırması komisyonu kuracak. Bütün bilim insanları, bugün
değil, bir yıl önce, iki yıl önce Bu kanalı açarsanız
Marmara Denizi ölecek, çürük yumurta kokacak, deniz yaşamı bitecek.
diyor ama göz göre orada hangi ailelere, hangi arsalar peşkeş
çekildiyse çocuklarımızın geleceği peşkeş
çekiliyor; yapmayın, kıymayın, bu memlekete kıymayın;
söylediğimiz şey bu değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Son, bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Devam edelim.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bakın, biz, yol
yapılmasına karşı değiliz, yolsuzluğa
karşıyız; yola karşı değiliz, yolsuzluğa
karşıyız. Aydında otoyol yapılsın, otoyol
yapılmasın diyen yok. Ya, projeyi yapıp işi ihale ettikten
sonra 3 kere güzergâhı niye değiştirirsiniz? Oraya da gittik,
Çamdibi köyüne gittik, Buharkent'e gittik, Kuyucaka gittik; gezdik orayı
da, gördük vatandaşı. Öyle Tarım arazilerine dokunmamak için
çaba harcıyoruz. sözünü bırakın. Tam tersine, tarım
arazilerini yok edecek şekilde, orada arazisi bulunan hatırlı bazı
kişilerin çıkarlarını koruma adına 3 kere yer
değişti ya da inşaatı yapan müteahhidin maliyetini
düşürmek adına. İhaleyi yapıyorsunuz, belli bir bedel
üzerinden ihaleye çıkıyor, sonra maliyet düşürmek üzere
vatandaşın evini yık, arsasını böl,
tarlasını böl, vatandaşı tarım yapamaz hâle sok
Değerli arkadaşlar,
son sözüm şudur: Öyle bir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
bütün bunlar yaşanırken bunların yaşanmasına sebep
olan anlayış nedir diye dönüp merak ettiğinizde, aslında o
anlayışın şifrelerini hep beraber dün Sayın
Erdoğanın konuşmasında duyduk ve dinledik. Millet açsa
siz doyurun. diyor. Açın hâlinden anlamayan ve Millet açsa bu benim
derdim değildir. diyen bir iktidarla dün dehşet içerisinde
karşı karşıya kaldık. Sayın Erdoğan, biz
doyururuz, aç olan milleti biz bugün belediyelerden nasıl destek
veriyorsak doyururuz ama önce sizin gitmeniz lazım. Koyun
sandığı milletin önüne, bakın, biz gelip nasıl
doyuracağız.
Hepinize teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BEKİR KUVVET ERİM
(Aydın) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bekir Bey,
burada bir sataşma yok. Siz kendi açınızdan anlattınız
Aydını, Bülent Bey de kendi bakış açısıyla
anlattı; bir sataşma yok.
BEKİR KUVVET ERİM
(Aydın) 60a göre ya
BAŞKAN 60ı yok
ama. Şimdi, bir sataşma da yok. İki dakika da fazla
kullandırdım, biliyorsunuz. Onun için, kusura bakmayın.
Gündem dışı
üçüncü söz, Samsunun sorunları hakkında söz isteyen Samsun
Milletvekili Sayın Bedri Yaşara aittir.
Buyurun Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
3.-
Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın, Samsunun sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
BEDRİ YAŞAR
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun ilinde
yetiştirilen kenevirin sorunlarıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kenevir 1980 yılına
kadar, özellikle Samsunun Vezirköprü ilçesinde ekilmekte idi. O zaman 333
üyesi olan bir kooperatif vardı, aynı zamanda da kenevirle ilgili
Vezirköprüde haftada bir gün pazar kuruluyordu. Burada üretilen kenevirin
tohumundan, bildiğiniz gibi, özellikle ipler yapılıyordu,
sapından da -o zaman Kastamonuda bir SEKA Kâğıt Fabrikası
vardı, orada- kâğıt üretiliyordu. Tabii, SEKAların
özelleştirilmesinden sonra, aynı zamanda, buna paralel, alternatif,
naylon, polietilen, polipropilenden üretilen ipler de piyasaya
çıkınca, otomatikman kenevirin yıldızı sönmüş
oldu. O dönemdeki tek kazancımız, özellikle yerli ve millî tohum
olarak vezir ve nazlı isimli 2 çeşit tescillenmiş kenevir
tohumunu bu ülkenin kazanması oldu. Ne zaman ki Sayın
Cumhurbaşkanımız Samsunda 2016 yılında, yine, Amasya,
Antalya, Bartın, Burdur, Çorum, İzmir, Karabük, Kastamonu, Kayseri,
Kütahya, Malatya, Tokat, Uşak, Yozgat ve Zonguldak gibi 19 ilde kenevir
ekimine başlanacağını müjdeledi, buna paralel olarak da bu
müjdeli haberin üzerine, özellikle Vezirköprüde çiftçilerimiz kenevir ekmeye
başladılar. Bu kapsamda 2016 yılında 27 çiftçimiz 70 dönüm (dekar) alanda kenevir ekimi yapıyordu,
2017 yılında 26 çiftçimiz 71 dekar alanda, 2019da 58 çiftçi 428
dekar alanda, 2020 yılında 39 çiftçimiz 1.470 dekar alanda bu üretimi
yapmaya başladı. Başlangıç itibarıyla kenevirin kilogram
fiyatı 40 lira olarak tespit edildi. Tabii, Sayın
Cumhurbaşkanının bu müjdeli haberi üzerine diğer satın
alma işi yapan tüccarlar devreye girdi, devletin
açıkladığı 40 liralık fiyata karşılık
60 lira fiyat önerdiler. Doğal olarak 60 liralık fiyat üzerinden özel
sektöre kenevir tohumlarını satmaya başladı Vezirköprülüler
ama 2020 yılına gelindiğinde bununla ilgili altyapı,
bununla ilgili sanayi oluşmayınca maalesef, kenevir tohumunu özel
sektör almadı; almadığı gibi bugün 700 milyon
civarındaki bir borcu da Vezirköprülülerin sırtına yüklemiş
oldu. Bugün, bu manada da ciddi bir mağduriyet var. Tabii, bu ölçülerde
bizim Samsunumuzun deneyimli gazetecisi Necdet Uzun diyor ki: Vezirköprü
ilçemizde kenevir üretiminde ortaya çıkan yüzde 90lık üretimdeki
düşüş dikkate alınarak anlıyoruz ki konu
Erdoğanın bilgisi dışında. Yani Sayın
Cumhurbaşkanımız bununla ilgili müjdeli haberler vermişti.
Yoksa hiç kimse onun bizzat ilgilendiği bu konuda buna cesaret edemezdi.
Yani Olup biteni Erdoğan bir duyarsa vay hâlinize. diyor. Ben de bugün
bu konuyla ilgili gündem dışı
söz aldım. Bak, buradan ben size söylüyorum: Sayın
Cumhurbaşkanım, Sayın AK PARTİnin değerli
yöneticileri; şu an maalesef, Vezirköprüde sadece 5 üretici kenevir ekti,
sadece 105 dönümde; hâlbuki bugün, endüstriyel kenevirin küresel piyasadaki
hacmi yaklaşık 4 milyar dolar, 2025 yılı hedefi de 9-10
milyar dolar olarak belirlenmektedir. Yani dolayısıyla bu millî ve
yerli ürünlerin, özellikle tarımın
Sizin son dönemde bir türlü
üzerine eğilmeye zamanınız olmadı,
fırsatınız olmadı, ben artık başka bir şey
söylemek istemiyorum. Ekilebilir alanlar daralıyor, hâlâ bizim Tarım
Bakanımız diyor ki: 17 milyar dolar civarında ihracatımız
var, daha ne istiyorsunuz? 17 milyar dolar değil, bugün Hollandaya baktığınız
zaman, yaklaşık Konya kadar bir Hollanda 130 milyar dolar
civarında ihracat yaparken 17 milyar dolarla övünen bir Tarım
Bakanını da herhâlde burada ilk defa hep beraber biz görüyoruz. Bu
konuda muhakkak TİGEMin devreye girmesi lazım. Yani vatandaşa
Ek. demeyle bu iş bitmiyor. Muhakkak bu satın almaların
yapılması lazım, bu çerçevede endüstriyel tesisler için bölgede
her türlü teşvikin ve her türlü desteğin verilerek bu bölgelerde bu
fabrikaların, bu imalathanelerin kurulması lazım ki kenevir ekimine
Samsunlular devam etsinler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Toparlıyorum Değerli Başkanım.
Aynı zamanda da bu tür
mağduriyetler giderilsin.
Bakın, bunlar önemli.
Tarımın muhakkak desteklenmesi lazım, yani savunma sanayi ne
kadar stratejikse tarım sektörü de o kadar stratejiktir, o oranda
desteklenmelidir. Buradan sesimizi duyurmuş olduk. Ümit ediyorum ki
Sayın Cumhurbaşkanımız da bu kürsüden bizim sesimizi
duymuştur, Vezirköprülüler de bundan sonra kenevir ekmeye devam ederler.
Devlet de bu çerçevede bununla ilgili sanayi tesislerini yapar, çiftçinin ve
üreticinin önünü açar diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika söz vereceğim.
Sayın Kılavuz
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Siirt Pervaride şehit edilen
güvenlik korucusu Mehmet Babata Allahtan rahmet dilediğine ve Mersinin
turizm potansiyeline ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Siirt Pervaride hain
saldırı sonucu şehit olan güvenlik korucumuz Mehmet Babata
Allahtan rahmet, yaralı güvenlik korucularımıza acil
şifalar diliyorum, ailelerinin acılarını yürekten
paylaşıyorum.
Terörle mücadelede güvenlik
korucularımızın hakkı ödenmez, kahramanlıkları
anlatmakla bitmez. Bütün güvenlik korucularımızı saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum.
Mersin, ülkemizin önde gelen
turizm şehirlerindendir. Turizm sezonunun açılması sebebiyle
Mersinimize yatırımların yapılıp Mersinimizin turizm
değerlerinin yükseltilmesi hem bölge hem de ülke ekonomisine olumlu
katkılar sunacaktır. Mersinimiz oldukça yüksek bir turizm
potansiyeline sahiptir; antik kentleri, tarihî kaleleri,
kalıntıları, doğal güzellikleri, inanç merkezleri,
sahilleri ve eşsiz koylarıyla cenneti andırmakta, deniz, kültür,
doğa ve yayla gibi birçok turizm türü şehrimizde yapılmaktadır.
Turizmle alakalı bir eylem planı hazırlanarak şehrimizin
cazibe merkezi hâline getirilmesine yönelik tanıtımlarının
yapılması acil bir ihtiyaçtır.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
2.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, TÜİKin nisan ayı
işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün açıklanan resmî
verilere göre işsizlik oranı nisan ayında yüzde 0,9 puanlık
artışla yüzde 13,9a yükseldi, işsiz sayısı 275 bin
kişi artarak 4 milyon 511 bin kişiye çıktı. İş
bulma ümidi olmayanları ve eksik istihdamı da eklersek geniş
tanımlı işsizlik oranı yüzde 27,4 olurken işsiz
sayısı da 9 milyona yaklaştı ama en önemlisi genç
istihdamı hızla düşüyor, her üç gençten 1i işsiz.
İşte on dokuz yıllık bu iktidar döneminde ve üç
yıllık Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde
korkunç boyutlara ulaşan işsizlik sorununa çözüm üretilmemiştir,
sorunların maliyeti her geçen gün katlanmaktadır. Bu iktidarın
ve bu yönetim sisteminin iş, istihdam, refah ve huzur getirmediği
ortadadır. Tek kişiye dayanan bu sisteme halk ve gençler ilk seçimde
son verecektir. Ancak değerli milletvekilleri, şu an Hükûmetin
gündemi olmayan işsizlik sorunu Parlamentonun temel gündemi
olmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çakır
3.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, 5-11 Haziran Çevre Koruma
Haftasına ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, öncelikle Çevre Koruma Haftası
dolayısıyla çevre duyarlılığını öne
çıkaracak her adımı önemsediğimi ifade etmek istiyorum.
Çevre ve şehirciliği bir iyilik hareketi olarak görerek yapılan
ve yapılacak tüm çalışmaların temelini bu felsefe üzerinde
gerçekleştirmeyi başarabildiğimiz kadar kaliteli
şehircilikten, korunabilmiş çevre varlığından bahsetme
hakkımız olacaktır. Dünyayı bir ham madde gibi işleme
alışkanlığı anlayışı zamanla bir
tahribat alanına dönüşen bir gerçeklikle bizi yüz yüze
bırakmıştır. Çevre kültüründen
uzaklaşıldığı her günün yeni acılar ve
sonuçları beraberinde getirdiği, yaşadığımız
dünyanın tam bir gerçeği olmasının yanı sıra
yarının felaketini hazırlayacak bir unsur olarak önümüzde
durmaktadır. Dünyanın çevre duyarlılığını
yeniden gözden geçirmesi şarttır ve tehir edilemez. Zira size gülen
bir çevre, sizin güleceğiniz bir dünya demektir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
4.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaelide çevreyle ilgili
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
tüm dünyanın ortak sorunu hâline gelen çevre kirliliği hepimizin
yaşam standardını etkiliyor. 2004ten itibaren AK PARTİ
yerel yönetimlerinin çevreye yaptıkları yatırımlarla seçim
bölgem Kocaeli artık temiz, yeşil ve mavinin buluştuğu
yaşanabilir bir kent hâline geldi. 13 adet sabit hava kalitesi ölçüm istasyonu
ile 7/24 saat ölçüm yapılmakta. Türkiyede ilk defa sürekli baca gazı
izleme sistemi ile 37 tesisin 110 bacası sürekli takip edilmektedir. Gece
görüş kamerası yeşil gözle de tesisler gece de denetlenmektedir.
23 adet atık arıtma tesisiyle, dere ağızlarındaki
atık toplama bariyerleriyle, gemi atık alım sistemleriyle, deniz
süpürgesiyle, deniz uçağıyla verilen hizmet, yapılan kontrol ve
denetimlerle İzmit Körfezi akvaryuma dönüştü, Mavi Bayrak
plajlarına sahip oldu. Denizler bizim soframızdır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Erdem
5.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, sözleşmeli ve ücretli
öğretmenlere ve eğitim müfredatına ilişkin
açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
geleceğimiz olan çocuklarımız aynı zamanda bizim
teminatımız, umudumuz ve gençlerimiz bizim için özellikle, bundan
sonra geleceğimizi şekillendirecek olan güvencemiz. Bu hususta,
öğretmenlerimizle ilgili yapılması gereken düzenlemelere
ilişkin her birimizin bir çalışma yapması gerektiğini
düşünüyorum. Sözleşmeli öğretmenlerimizin, ücretli
öğretmenlerimizin sorunlarını gözden geçirip yapılması
gerekenler hususunda özellikle gerekli duyarlılığı
göstermemiz gerekiyor. Ayrıca, eğitim müfredatına millî ve
manevi değerlerimizin güçlendirilmesi için gerekli müfredatın eklenmesi
ve gerekli eğitim materyallerinin eklenmesi hususu da hepimiz için
kıymetlidir diye düşünüyorum.
Her birinizi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Çepni
6.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, halk adına mücadele edenlerin
hamasi nutuklarla linç edilmeye çalışıldığına
ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Halk organize bir saldırı altında, bir avuç harami ülkeyi
soygun alanına çevirmiş durumda, halk adına mücadele edenler de
hamasi nutuklarla linç edilmeye çalışılıyor. Suç ittifakı
tüm çıplaklığıyla ortaya serilmesine rağmen adım
atmak yerine linç siyasetiyle gerçekler örtülmeye
çalışılıyor. HDPye ve Ahmet Şıka
saldırı bu amaçladır. Ahmet Şık, hayatı boyunca
mücadele ettiği mafya düzeninin hedefindedir. Katiller değil,
katledilenler hedef alınıyor. Ahmet Şık onurumuzdur, Ahmet
Şık yalnız değildir.
BAŞKAN - Sayın
Şimşek
7.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersindeki yol
çalışmalarına ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Mersin-Antalya
yolunun yaklaşık yüzde 60ı tamamlanmış, 28 tünelin
15i milletimizin hizmetine sunulmuştur. Yalnız, trafiğin en
yoğun yaşandığı Mezitli-Erdemli taş
ocağı arasındaki yol çalışması bir türlü
başlamamıştır. Mezitli-Erdemli arasında da
yapılan çift yönlü yoldaki çalışmalardan dolayı yaz
sezonunda yol tek şeride düşmüş, on beş dakikalık yol
turizm sezonunun başlamasıyla bir buçuk, iki saatte
aşılamamaktadır. Karayollarının ve Ulaştırma
Bakanlığının buradaki çalışmalara hız
vererek bir an önce bu çift şeritli yolu hizmete açmasını ve
ayrıca da Çeşmeli-Taşucu arasındaki otoban
inşaatının bir an önce başlayarak Mersinli ve
Antalyalı hemşehrilerimizin hizmetine sunulmasını talep
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
8.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yeni doğal gaz
rezervlerine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın yeni doğal gaz rezervleri müjdesi
milletçe hepimizi sevindirdi. Karadenizde Tuna-1 bölgesinde bulunan 405 milyar
metreküplük doğal gaza ilave olarak açıklanan Amasya-1 kuyusunda
bulunan 135 milyarlık doğal gaz rezerviyle Karadenizdeki toplam gaz
keşfimiz 540 milyar metreküpe ulaştı. Enerjide elde edilen
başarılar sadece doğal gazla da sınırlı
değil, geçen haftalarda Diyarbakır ve Kırıkkaledeki 3
kuyudan günlük 6.800 varillik petrol keşfi yapıldı. Bu
keşifler Türkiye'nin ileride önemli bir doğal gaz ve enerji üreticisi
ülke konumuna geleceğinin de bir işaretidir.
On dokuz yıldır
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde eser ve hizmet siyasetiyle milletimizin emrinde olan AK
PARTİ, her alanda olduğu gibi enerji alanında da
çalışmaya, üretmeye gece gündüz devam ediyor diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Özcan
9.-
Muğla Milletvekili Suat Özcanın, Muğlada ormana zarar veren
uygulama ve projelere ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem
Muğlanın Milas ilçesi İkizköy Mahallesi Akbelen mevkisinde
termik santrale kömür temini için ağaç kesimi, yine Milas ilçesi Tuzabat
Mahallesinde bal üreten basra böceğinin yaşadığı
ormanlık alana maden işletme ruhsatının verilmesi
kararları bölgenin suyunu, ormanlarını, ekolojik dengesini,
balcılığını, basra böceğinin geleceğini
tehdit etmektedir. Yine, Milas ilçesi Beçin ve Çamovalı Mahalleleri
ormanlık alanında endüstriyel ağaç kesimi
yapılmış, kesim yapılan alana dikilen fidanların
kuruduğu görülmüştür. Muğla ve Milas ormanlarının yaz
döneminde yangınlarla da başı derttedir. Yerel halk ormana zarar
veren uygulama ve projelerden bir an önce vazgeçilmesini istemektedir. Gelecek
nesillere susuz, çorak, yeşilsiz, ormansız bir Milas mı
bırakacaksınız? diye soruyorlar iktidara.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Aydemir
10.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin, açıklanan iktisadi verilere
ilişkin açıklaması
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Efendim, nitelik sahibi
olanların düştüğü özel bir not var, diyorlar ki:
Başkalarının kusurunu bulmaktan nefret et, bir şeyi
beğendin mi takdirini söylemekten zevk al. Bizim siyasi
tarzımız her daim bu uyarı üzere oldu. Hangi cenahtan gelirse
gelsin doğruya doğru dedik ancak muhalif olanlar bu
yaklaşıma hep uzak durdular, dahası, gerçekleri ters yüz ettiler
ve yine dahası, küresel yönelmelere aleni destek verdiler, ülkemizi diz
çökertme girişimlerine payanda oldular fakat başaramadılar,
başaramazlar; zira, işin sırrı samimiyette. Kalbî
olursanız, ilahi korunma şemsiyesiyle kuşanırsınız.
Açıklanan iktisadi veriler buna örnektir. Avrupada 1inci, dünyada 2nci
olmak bir büyük başarının adıdır; bunu temin eden
tarzın ismiyse dürüst ve nitelikli siyasettir. Ne mutlu bu hâl üzere
olanlara.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
11.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, TÜİKin nisan
ayı işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TÜİK nisan ayı
işsizlik rakamlarını yayınladı. Yapılan bütün
hesaplama oyunları acı gerçeği örtmüyor. Vatandaş
işsiz, umutsuz. İşsiz sayısı 2021 yılı Nisan
ayında bir önceki aya göre 275 bin kişi artarak 4 milyon 511 bin
kişi oldu. İşsizlik oranı yüzde 13,9. Tarım
dışı işsizlik oranı ise nisanda yüzde 16,2. Atıl
yani boşta kalan iş gücü yüzde 27,4. Yani her 3 kişiden 1i
işsiz ve iş aramaktan da vazgeçmiş.
Vatandaşlarımıza
buradan sesleniyorum: Atıl olan, bu ülke için umut vermeyen, yolsuzluk
batağında eriyen AKPdir. Türkiye'nin sorunu çoktur ama çözümsüz
değildir. AKP Genel Başkanı dün Aç olanları siz doyurun.
demiş. Sözümüz olsun, 3-5 yandaşı semirtmeyecek; kaynaklarımızı
işçimiz, emeklimiz, esnafımız, çiftçimiz için
kullanacağız. Hiçbir yurttaşımız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Ünver
12.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, ekonomik krize ilişkin
açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER
(Karaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKPnin yaşanan ekonomik
krize ve halkımızın içine düştüğü ekonomik
çaresizliğe karşı duyarsızlığı devam ediyor.
AKPli Cumhurbaşkanı dünkü grup toplantısında muhalefete
Aç olanları buyurun siz doyuruverin. diyerek halka ne kadar uzak
olduğunu gözler önüne sermiştir. Zira, AKP ve yöneticileri herkesi
saray efradı gibi zannetmektedirler. Elbette, sarayda ve çevresinde
açlık, fakirlik yok. Oradakiler üçer beşer maaş alıyor ama
millet öyle mi? Cebindeki son parayı eşine vererek intihar eden
eşler, günlerdir siftah yapmadığını söyleyip
oğlundan özür dileyerek intihar eden babalar ve daha nicelerinin vebali
ülkeyi yönetenlerin ve destekçilerinin üzerindedir. AKPli
Cumhurbaşkanı Neymiş? Millet açmış. diyor,
açlığı kabul etmiyor. Zaten tok, açın hâlinden anlamaz.
Milletin kendisine inanmıyorsanız milletin hâlini askıda ekmek
kampanyası düzenleyen ittifak ortağınız MHPden sorun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yalım
13.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, iktidara geldiklerinde
sorunlarını çözecekleri mağdurlar kitlesine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
pandemiden dolayı gündemde olamayan, ancak bizim Cumhuriyet Halk Partisi
olarak hiç unutmadığımız ve ilk seçimlerde iktidara
geldiğimizde en kısa sürede sorunlarını çözeceğimiz
mağdurlar kitlesine sesleniyorum:
1) AK PARTİ
tarafından söz verilip de yapılmayan, emeklilikte yaşa
takılan EYTlileri, hakları yenilen değerli
vatandaşlarımızı unutmadık.
2) AK PARTİ
tarafından da söz verilip hakları verilmeyen 3600 mağduru
öğretmenlerimizi, polislerimizi, hemşirelerimizi ve din
görevlilerimizi unutmadık.
3) AK PARTİ
tarafından söz verilip de yapılmayan, asgari ücretten daha
aşağı maaş alan emeklilerimizi de unutmadık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Özkan
14.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, millet bahçelerine ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
AK PARTİ hükûmetlerimiz
döneminde çevre alanında gerçekleştirdiğimiz hizmetleri millet
bahçeleri projelerimizle taçlandırıyoruz. Ülkemizin tamamında
toplam 56 milyon metrekarelik bir alanı bulan 324 millet bahçesinin 61
tanesini bugüne kadar tamamlayarak hizmete sunduk. 46 ilimizde 10 milyon
metrekarelik bir alana sahip 80 millet bahçesi şu anda yapım
aşamasındadır. Bu kapsamda, hafta sonu, Sayın
Cumhurbaşkanımızın videokonferansla, Hazine ve Maliye
Bakanımız Sayın Lütfi Elvanın ve milletvekillerimizin
bizzat katılımıyla, Mersinde yapımı tamamlanan millet
bahçesini hemşehrilerimizin hizmetine açtık. Bu projeleri
şehrimize ve ülkemize kazandıran başta
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere, değerli bakanlarımıza, milletvekillerimize ve emeği
geçenlere teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Filiz
15.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, NACE Kodu sorununa
ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ticaret
Bakanlığının bilgi sistemi ESBİS üzerinde NACE koduyla
ilgili olarak Türkiye genelinde sorunlar yaşanmaktadır. Gaziantep
Umum Minibüs Sahipleri Odası mensupları değişik bir sorun
yaşıyorlar. Odaya kayıtlı esnaflar 2013 yılında
Belediyenin kararıyla minibüslerini otobüslerle
değiştirmişler, toplu taşımada otobüs kullanmaktalar.
Sisteme NACE kodunu Oda ismiyle girmek istediklerinde, araçları otobüs
olduğu için sistem kabul etmemektedir. Buna karşılık,
Kamyoncular, Kamyonetçiler ve Otobüsçüler Odasına tahsis edilmiş 15
meslek ve NACE kodu vardır. Otobüsçülüğü meslek unvanına
ekleyemiyorlar yani iki arada bir derede kalmış durumdalar.
Otobüsçüler Odasına da kaydolmak istemiyorlar çünkü 1996 yılında
kurulmuş olan ihtisas odalarının kapanmasını
istemiyorlar.
Ticaret
Bakanlığınca NACE kodu sorununun çözülerek araç cinsine
bağlı olmadan toplu taşımacılık mesleğinin
tanımlanmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kabukcuoğlu
16.-
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, TÜİKin nisan
ayı işsizlik rakamlarına ilişkin açıklaması
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiye İstatistik
Kurumu nisan ayı işsizlik verilerini açıkladı. Dar anlamda
işsizlik oranı yüzde 13,9; geniş anlamda işsizlik
oranı yüzde 27,4 olup 9 milyon 837 bin kişi işsizdir. 15-24
yaş grubundaki genç nüfus işsizlik oranı yüzde 25,6yla OECD
ülkeleri arasında rekordur. Gençlerimizin yüzde 75i ülkeyi terk etmeyi
düşünüyor. Gençlerine istikbal sağlayamayıp onlara başka
ülkeye göç etmeyi düşündüren, evine ekmek götüremeyen çaresiz
insanların bulunduğu bir ülke inşa etmek
taşınması zor bir kusurdur.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel
17.-
Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, pandemiyle ilgili soru önergelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Milletvekili soru
önergelerine Anayasamıza göre on beş gün içerisinde cevap verilmesi
gerekiyor. 8 Ağustos 2019 tarihinde sorduğum yarım sayfa soruya
31 Mayıs 2021de yani tam bir sene dokuz ay sonra, yaklaşık iki
yıl sonra tek satırlık bir cevap verdi Sayın Koca. Zahmet
etmiş Sayın Koca. Zahmet olmazsa ona pandemiyle ilgili sorduğum
ve henüz bir tanesine bile cevap vermediği 156 soruya da cevap vermesini
istiyorum.
Ayrıca pandemi döneminde
bulaşıcı hastalıktan ölüm sayısını defaatle
sorduğumuz hâlde cevap vermedi. Geçtiğimiz bütçe görüşmelerinde
bununla ilgili Yıl sonunu bekleyin. demişti; bir yıl geçti,
acaba hangi yılın sonunda verecek cevabı, merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Kadak
18.-
İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadakın, İBB faaliyet raporuna
ilişkin açıklaması
RÜMEYSA KADAK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu hafta 2 kez söz alıp
İBB yönetiminin çalışmalarını İBB yönetiminin
kendi verileriyle birlikte anlattım. Maalesef burada çokça sataşma ve
bağırmayla karşılaşınca otomatik olarak şunu
düşündüm: Yani burada bir milletvekiline, Genel Kurulda canlı
yayınlanırken bunu yapan vatandaşa neler yapmaz, sosyal medyadaki
gençlere neler yapmaz diye düşünerek, açıkçası bunu bir
sorumluluk bilerek, İBBnin resmî verilerini tekrar dile getirmeye karar
verdim.
Bugün de konumuz bütçe.
Normalde 2018de İBB bütçesinin yüzde 71i merkezî hükûmetten, yüzde 29u
da İBBnin kendi kaynaklarından geliyordu. Şimdi
bakıldığında, yüzde 91i merkezî hükûmetten geldi;
başarısızlığa bakabilir misiniz?
Yine aynı şekilde,
Sayın İmamoğlu, tüm bu seçim sürecinde İBBnin öz
kaynaklarını yüzde 50 artıracağını
söylemişti. Keşke buradan Yüzde kaç artırdı biliyor
musunuz? diye sorabilseydim ama yüzde 9a düşürdü. Yani özetle, bu ekip
galiba yönetmek için hazırlıksız yakalandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Süre
yetmedi eleştirmeye.
BAŞKAN Sayın
Gürer
19.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdeye verilen desteklerin
yetersiz olduğuna ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Niğde ili Bor, Çamardı, Ulukışla, Altunhisar
ve Çiftlik ilçesi AKP iktidarları döneminde gerekli yatırımlar
yapılmadığı için yeterli gelişememektedir. Niğde
çevre iller içinde AKP döneminde sürekli kan kaybetmiştir, iş
alanları daralmıştır, esnafların sorunları
katlanmıştır, işsizlik artmıştır, kahve
işletmecileri çok mağdurdur. Esnaf, çiftçi, emekli sorunlarla
mücadele etmeye çalışmaktadır. Niğde 42 ilin
alındığı Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma
Destekleri kapsamına alınmamıştır. Lisanslı
depoculuktan da Niğde yararlandırılmamıştır.
Niğde Kapadokyada olmasına karşın, turizmden yeterli
payı almasının yolu açılmamıştır.
Niğde, AKPnin üvey evlat muamelesi yaptığı il
durumundadır. Niğdeye verilen sözler bir an önce
tutulmalıdır. Niğdeye enerji ihtisas bölgesi, havaalanı,
fabrika gibi yatırımlar yapılmalıdır. Niğdeliler
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde yeterli desteği alamamıştır.
Bu anlamda verilen sözler tutulmalıdır.
BAŞKAN Sayın
Kılıç
20.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, suyun
önemine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evren ve gezegenimiz bir
dengeyle yaratılmıştır. Bu dengede anasırıerbaa
denilen güneş, hava, toprak ve su olmazsa olmazlardandır. En küçük
canlı organizmalardan en büyük canlı varlığa kadar bütün
biyolojik hayatı ayakta tutan ortak unsur sudur. Bütünden
ayrıştırıldığında da kendi başına
anlam taşıyan en temel parçadır su.
Göğü Allah
yarattı, yükseltti; denge ve ölçüyü o koydu ki dengeden
sapmayasınız. Rahman suresi 7-8.
Göklerle yer bitişik
iken onları ayırdığımızı ve her
canlıyı sudan var ettiğimizi görmezler mi? Hâlâ inanmayacaklar
mı? Enbiyâ suresi 30uncu ayet.
İnsanların kendi
elleriyle ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah,
dönüş yapsınlar diye, işlediklerinin bir kısmını
onlara tattırıyor. Rûm suresi 41inci ayet. Çünkü dengeye müdahale
eden insandır ve bu, dama taşı etkisi yapıyor.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, milletvekili arkadaşlarımızın söz
taleplerini karşıladık. Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağız.
İlk söz İYİ
Parti Grup Başkan Vekili Sayın Müsavat Dervişoğlunda.
Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
21.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Siirt
Pervaride şehit edilen güvenlik korucusu Mehmet Babata Allahtan rahmet
dilediğine, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları Avrupa Kota
Müsabakalarında altın madalya kazanan Buse Naz Çakıroğlunu
tebrik ettiğine, Yazar Cengiz Aytmatovun 13üncü ölüm yıl dönümüne,
TÜİK nisan ayı işsizlik rakamlarına ve Marmara Denizindeki
çevre felaketini araştırmak ve çözüm üretmek için Meclis
araştırması komisyonu kurulacağına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
PKKlı teröristler
tarafından dün gece Siirt Pervaride İlçe Jandarma
Komutanlığı sorumluluk bölgesinde bulunan Doğan köyü
Değirmentaşı Üs Bölgesine uzun namlulu silahlarla
saldırı düzenlenmiştir. Saldırı sonucunda Güvenlik
Korucumuz Mehmet Babat şehit olmuş, yine Güvenlik Korucumuz
Sıddık Bulut ise yaralanmıştır. Şehidimize Allah'tan
rahmet, kederli ailesine ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum. Yaralı korucumuza da acil
şifalar temenni ediyorum.
2020 Tokyo Olimpiyat
Oyunları Avrupa Kota Müsabakalarında altın madalya kazanan
kadın boksörümüz Buse Naz Çakıroğlunu tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
Bizi birbirimize
yaklaştıran, tarihimiz ve dilimizdir. Bizden sonrakiler, siz ve
sizden sonrakiler, Türk dünyasının birleşmesine çok önem
vermelisiniz. ülküsüyle Türk gençliğine ufuk açan, Türk milletinin
aklına ve vicdanına kazınan ve Türk kültür zenginliğini
dünyaya tanıtan, edebiyat ödüllü yazarımız Cengiz Aytmatovu
vefatının 13üncü yıl dönümünde saygı ve rahmetle
anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Bugün, Türkiye
İstatistik Kurumu nisan ayı işsizlik rakamlarını
açıkladı; işsiz sayısı 270 bin artarak 4 milyon 511
bin kişiye ulaştı. Bunlar TÜİKin rakamları. Üzülerek
ifade ediyoruz ki biz bu rakamların çok daha fazla olduğunu
gittiğimiz her il ve ilçede yaptığımız ziyaretler
esnasında gözlemliyoruz. İş bulmak ülkemizde neredeyse bir lüks
hâline dönüşmüştür. Yapılan araştırmalara göre,
gençlerimizin büyük bir bölümü de maalesef yurt dışında
yaşama hayali kurmaya başlamıştır. Gençlerimizin
yarınlara daha umutlu bakabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
istihdam konusunda daha güçlü adımlar atmamız en büyük
sorumluluğumuzdur. İktidar işsizlik konusunu bir çekişme
alanı olarak görmemeli; hep birlikte, gençlerimiz için atılması
gereken adımları zaman kaybetmeden atmalıyız.
Bugün Genel Kurulda Marmara
Denizindeki çevre felaketini araştırmak ve çözüm önerilerini
tartışmak ve üretmek üzere Meclis araştırması
komisyonu kuracağız. İYİ Parti olarak, kurulduğumuz
günden bugüne kadar, çevre konusundaki hassasiyetlerimizi en yüksek seviyede
dile getirmiştik. Bu komisyona destek vererek bu tarz çevre felaketlerinin
sonlandırılması ve bir daha yaşanmaması için gereken
adımların atılmasını Genel Kurulun bilgisine arz
ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Levent
Bülbül nerede? diye bağırmak lazım şimdi Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet,
bağırmıyoruz öyle Sayın Özel.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Cesaret olması lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Levent
Bülbül nerede? diye bağırayım.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Cesaret olması lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yok mu
bende? Cesaretimin zekâtı sana yeter. Benim cesaretimin zekâtı yeter
sana.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Biz biliyoruz ne kadarına yeter.
BAŞKAN - Sayın
Levent Bülbül yok herhâlde.
Evet, Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç.
22.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Lozan Üniversitesinin
Avrupa Konseyi için hazırladığı Türkiyeyle ilgili rapora,
HDPye açılan kapatma davasına, 5 Haziran 2015 tarihinde
Diyarbakırda meydana gelen patlamayla ilgili tazminat davalarına,
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Metin Bulunun yalan beyanda
bulunduğuna ve görevinden ayrılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller,
İsviçredeki Lozan Üniversitesi, Avrupa Konseyi için bir rapor
hazırlamış. Bu rapora göre, Türkiyedeki her 100 bin
kişiden 984ü 31 Ocak 2020 itibarıyla cezaevinde ya da denetimli
serbestlik uygulaması altındaymış. Avrupada başı
çeken bir oran, Avrupa ortalamasının 3 katından fazla. Avrupada
ortalama 100 bin kişiden 265i aynı kapsamda yer alıyor yani
cezaevinde ya da denetimli serbestlik uygulaması altında.
2019a göre Türkiyedeki bu
oran denetimli serbestlik açısından
baktığımızda- yüzde 6,1 artmış. İlk 3 ülkeye
baktığımızda denetimli serbestlik altındaki kişiler
açısından, Polonya 1inci, Türkiye 2nci, Litvanya 3üncü, Gürcistan
4üncü sırada oluyor; gayet ilginç bir tablo. Denetimli serbestlikte
Avrupa ortalaması 100 bin kişide 149 kişi, Türkiye'de ise 100
bin kişide 627 kişi. Yani bu rapor gösteriyor ki Türkiye'de denetimli
serbestlik ve cezaevinde tutma meselesi aynı anda, yüksek oranda cereyan
ediyor. Yani denetimli serbestlik, tutuklama aleyhine bir işlem olarak
kullanılmıyor. Bu raporu bir kenara koyalım; bir veri olarak
bunu söylemek istedim.
Şimdi, Halkların
Demokratik Partisi hakkında kapatma davası açmış olan
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bugün uluslararası bir
konferansta, Antalya'da bir konuşma yapmış; o
konuşmanın içinde Halkların Demokratik Partisine
açılmış olan davayla ilgili, kendi
hazırladığı iddianameyle ilgili demiş ki: Biz
elimizden geleni yaptık. Çok ilginç, değil mi? Biz elimizden geleni
yaptık. hukuku bu. Şimdi, bu Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısına sormak istiyoruz: Nedir elinizden gelen?
Yaptığınız ne? Kimin için yaptınız? Kime söylüyorsunuz
bu sözleri yani bu hesabı kime veriyorsunuz?
Şimdi, biz hep,
başından beri söylüyoruz Bu, hukuk değil, siyasi intikam
davasıdır; bu bir tasfiye davasıdır. diye. Elimizden
geleni yaptık. hukuku nedir? Elimizden geleni yaptık. hukuku
gerçekleri çarpıtmaktır, eğip bükmektir, evrensel ve demokratik
hukuk ilkelerini yok saymaktır, Türkiye'nin imzalamış
olduğu uluslararası demokratik sözleşmeleri çiğnemektir,
Kürt siyasetçilere ve Kürt seçmene düşman hukuku uygulamaktır,
milyonlarca seçmenin iradesini tasfiye etmek için adım atmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Elimizden geleni yaptık hukuku budur işte.
Zihniyettir bu, bir zihniyettir bu ve -işte Allah söyletti, Allah
söyletti- işin hukukla alakası yoktur, gerçeklerle alakası
yoktur. Birilerine yaranmak için, bir siyasi tasfiye operasyonunu
gerçekleştirmek için, demokratik siyasetten Halkların Demokratik
Partisini tasfiye etmek için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Elimizden geleni yaptık. diyor. Bu da tarihe böylece geçmiş olsun.
Bu işin peşini elbette ki bırakmayacağız. Elimizden
geleni yaptık. hukuku, evrensel, demokratik hukukla, bunun ilkeleriyle
alakası olmayan bir tutumdur; çok açık ve net ortadadır.
Bağımlı ve taraflı yargının tutumudur bu
işte Elimizden geleni yaptık. hukuku.
Bakın, ben size bir
Elimizden geleni yaptık. hukuku örneği daha vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Toparlıyorum efendim.
5 Haziran 2015, 7 Haziran
seçimlerinden iki gün önce Diyarbakırda mitingimiz var. IŞİD
ortaya çıktı, bir bomba patlatıyor mitingde ve 5
insanımızı kaybediyoruz, yüzlerce yaralı. Bundan sonra
davalar açılıyor, tazminat davaları açılıyor ve
tazminat davalarında yerel mahkeme bu davayı açmış
olanları haklı buluyor ve idareyi kusurlu bularak maddi ve manevi
tazminata hükmediyor. Ne oluyor? İstinafa gidiyor dava, Elimizden geleni
yaptık. hukuku devreye giriyor ve istinafta bozuluyor tazminat meselesi.
Bakın, diyor ki istinaf mahkemesi kararında: Olaya sebebiyet veren
patlayıcı maddenin terör örgütü -IŞİDi kastediyor-
mensubunca yerleştirilmesi fiilinin belli bir aldatma kabiliyeti
içerdiği ve esaslı bir kamufleyle donatıldığı
hususu dikkate alındığında idarenin kusuru
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ya, idarenin kusuru nasıl yok? Yani özenli ve dikkatli
bir arama yapmamış idare, hizmet kusuru var, çok açık. Bomba
patlamış, insanlar ölmüş ve yaralanmış, ya Aldatma
kabiliyeti içeriyormuş. diyor. Şimdi, böyle bir Elimizden geleni
yaptık. hukuku örneği de budur işte, bunu da vurgulamak istiyoruz.
Son bir noktaya değinmek
istiyorum efendim. Bu Elimizden geleni yaptık. hukuku; bir de Elimizden
geldiği kadarıyla akademisyeniz. hukuku var, biliyorsunuz.
Boğaziçinde Melih Bulu, Rektör sıfatıyla ortalıkta gezen
kişi, geçen gün Boğaziçi İşletme Bölümünde sekiz sene
boyunca fiilen ders verdim. diye bir açıklama yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Oluç, son kez açıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Son kez efendim.
BAŞKAN Bitirelim
lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Fakat, araştırmalarda ortaya çıktı ki
Melih Bulunun resmî bir görevlendirme belgesi yok ve gerçekten
Yükseköğretim Kanununa göre -madde 40 ya da madde 31e göre- herhangi bir
şekilde orada ders filan vermemiş. Yükseköğretim Akademik Arama
sitesinde de bu yönde bir kayıt yok, herhangi bir belge de yok yani Rektör
sıfatıyla orada dolaşan bir kişi yalan beyanda bulunuyor
ya. Ders verdim üniversitede. diye yalan beyanda bulunuyor ama hâlâ orada
Rektör olarak duruyor. Daha önce de teziyle ilgili intihal iddiaları
ortaya atılmıştı yani bu da Elimizden geldiği
kadarıyla akademisyeniz. örneği belli ki. Gerçekten insan
utanıyor. Akademik utanma diye bir şey vardır yani buna ne
denir, eziklik mi denir, ne denirse denir ama Rektörlük yapmak değildir. O
Boğaziçi Üniversitesinden o adamın bir an evvel ayrılması
gerekiyor; net, açık yalan söyleyen Rektör olmaz.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel.
23.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Meclis personelinin mesai saatlerine,
Mecliste 4/Alı çalışan personelin durumuna, Soma Uyar
Madencilikte çalışan işçilerin tazminat sorununa ve 13
Mayıs 2014te Somada meydana gelen maden kazasıyla ilgili davaya
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Meclisimizde çalışan
arkadaşlarımızın, birlikte görev
yaptığımız arkadaşlarımızın iki önemli
sorunu var; bunları sizin, Başkanlık Divanının ve
Meclis Başkanının dikkatine sunma ihtiyacı duyuyoruz.
Pandemi tedbirlerinden
dolayı, Mecliste görev yapan arkadaşlarımızın
çalışma saatleri 08.00-16.00 olarak revize edildi. Bu, idarenin
aldığı bir karar; arkadaşlarımız bu karara
uyuyorlar ama Meclisin uzun çalışma saatleri olduğu günlerde,
örneğin akşamleyin beş saat, fazla mesai yapıyorlar.
Arkadaşlarımız fazla mesaiyi hak ettikleri hâlde Siz, günde
ikişerden haftada on saat eksik çalışıyorsunuz. deyip, on
saati mahsuplaştırıp gece yarısı 01.00e kadar
çalışanın hakkını vermiyor Meclis. Diyor ki: Zaten
ikişer saat eksik çalıştınız. Bu, idarenin bir
kararı; arkadaşlarımız altıya kadar çalışmak
üzere göreve geliyorlar Dörtte eve gidin. deyip gece yapılan mesaiyle
bunun mahsuplaştırılması doğru bir yaklaşım
değildir, Meclisimizin de böyle bir şeye ihtiyacı yoktur; bu
hatalı uygulamanın düzelmesini bekliyoruz.
İkincisi, geçen sene
kasım ayında mülakatlı ve sınavlı şekilde 4/A
yani memur statüsünde çalışanlar alındı; berber,
bulaşıkçı, çaycı, garson ve çok sayıda temizlik
işçisi var. 2011de çıkan 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameden dolayı, aynı işi yaptıkları 4/Alı
diğer personel 7.500 lira maaş alırken bu
arkadaşlarımız 4 bin liranın biraz altında ya da biraz
üstünde maaş alıyorlar. Eşit işe eşit ücret çok
temel bir prensipken
Elbette kıdem farklılıkları,
kıdem fazlası maaşa yansır ama bu kadar büyük bir
farkın oluşmaması gerekir. Sorunlar iletildiğinde hep
Meclisin bir teşkilat yasasının çıkarılacağı
söyleniyor. 4/Alı personelin bir kısmı yaş olarak çok
ileri, verilen görevi yapamayacak durumda, onlar emeklilikle ilgili teşvik
edici bir düzenleme bekliyorlar; genç arkadaşlarımız da
Koşturarak çalışıyoruz, eve gidince kolumuzu
kaldıracak hâlimiz kalmıyor, çocuğumu göremeden uykuya dalacak
kadar yorgun oluyorum. diyor. 4/Alı personelin hem emekliliğiyle
ilgili hem de eşit işe eşit ücret noktasındaki, teşkilat
yasasıyla ilgili bir çalışmanın bir an önce
yapılmasını, buna Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da müspet
katkı sağlayacağımızı tutanaklara geçirmek
istedim Sayın Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün hem
iktidarın hem bizim ziyaretçilerimiz vardı; onlar, Soma maden
faciasından sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğanın da görüştüğü ve söz verdiği Uyar Madencilik
işçileriydi. Bir hülleyle, bir muvazaayla madenini kapatıp kaçan ama
Ermenekte ve Türkiyenin dört bir yanında devletten aldığı
madenleri işleten, ciddi paralar kazanan ama 800ün üzerindeki Somalı
madencimize hakkını vermeyen Uyar Madencilik var. Bunun içinde, iki
gözü kör olmuş, iki ayağı da kopmuş, kazalarda malul duruma
düşmüş kişilerin tazminatları da dâhil. O
arkadaşlarımız dün buradalardı, görmeyen gözleriyle
Mecliste adalet aramaya devam ettiler. Hem AK PARTİyi hem MHPyi hem
muhalefet partilerini ziyaret ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz, bu
konuda, nasıl Soma'daki diğer şirketteki sorunları hep
birlikte çok geç de olsa çözdük ve artık oradan bir şikâyet
gelmiyorsa Uyar Madencilik işçilerine verilmiş bu devlet sözünün de tutulması
lazım. Sayın Elitaşla da görüşmüşler; ilk torba
yasada bu sorunu çözecek bir düzenleme için biz hazırız, bekliyoruz.
Sayın
Başkanım, son olarak da yine Somadan bahsedeceğim. 13
Mayıs 2014te 301 baba, 301 eş, 301 evlat kaybedildi; bütün Türkiye
ağladı, aylar değil yıllarca
atlatamadığımız bir travmaydı. 22 blok duruşma
oldu, seksenin üzerinde gün dava takip ettik biz orada, o dönemin
milletvekilleriyle ve şimdiki milletvekillerimizle birlikte. Grubumuz
yüksek hassasiyet gösteriyor ancak orada bütün ailelerin razı olduğu
bir hâkim karardan hemen önce değiştirilip başka maden
kazalarında ölenleri suçlu bulan bir hâkim getirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 301 kez
ölüme sebebiyet vermeden cezalandırılması beklenen suçlular -on
yıl, on beş yıl, on yedi yıl- yattığı süre
göz önünde bulundurularak, iyi hâlden, kravattan indirimlerle hepsi
bırakılmıştı, sadece 5 kişi tutukluydu. 30 Eylül
2020de Yargıtay 12. Ceza Dairesi toplandı, 5-0 bir karar verdi Bu
kadar açık ihmallerin, kusurların olduğu bir davada bu kadar
hafif cezalar olur mu? dedi, bozdu. Dosyanın mahkemeye intikali
beklenirken şaşılacak bir şekilde yollanmadı,
yollanmadı, yollanmadı; sonra 3 yeni hâkim atandı 12. Ceza
Dairesine, bunlardan birisi de meşhur Kenan İpek. Sonra, 30 Eylüldeki
kararı -şubat ayında- 5-0lık kararı yeni 3 hâkimin
oyuyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
açıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
yeni
oluşturulan heyet 3e 2 bozdu Sayın Başkanım; Kenan
İpekin de içinde olduğu, 3 yeni üyenin olduğu 5 kişilik
yeni heyet 3e 2 bozdu, tekrar yolladı; apar topar iki duruşma
yapıldı, pazartesi son duruşma var. Somada suç işlenecek
değerli milletvekilleri ve bu iş kapatılacak. Ayrıca bu
kararla birlikte 5 tutukluyu da saldılar, hiç tutuklu da kalmadı.
Analar ağlıyor, evlatlar ağlıyor, kardeşler
ağlıyor ve şimdi Yattıkları yeter, kravatı da
taktılar, iyi hâlleri de var. diye bıraktılar ve Soma
davası kapanacak.
Bütün milletvekillerimizi, o
günlerde Somaya ağlayan herkesi, Unutursak yüreğimiz kurusun.
diyen herkesi, gelebileni Somaya bekliyoruz; gelemeyen, sosyal medyada iki
satır yazsın Soma için adalet! diye.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki,
selamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Pazartesi sabah ekmek alırken bakkala Bugün Soma davası var.
deseler, metrobüste sıkış tepiş giderken yanındakine
Bakalım bugün Soma davası ne olacak? deseler; birlikte çalıştığı
tezgâhta, iş yerinde, fabrikada, dokuma atölyesinde yanındaki
emekçiye Somayı unutmayalım. deseler Somanın kaderi
değişecek. Ama kamuoyu ilgisi azaldığı için birileri
siyaset, sarı sendika ve sermaye üçgeninin yuttuğu 301
evladımızın hakkını yiyecek, analarını
ağlatacak. Pazartesi günü için Somaya ilgi, alaka, destek, hiçbir
şey yoksa insanların dualarını bekliyoruz, Somaya ilgi
göstermelerini bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.
Buyurun Sayın Turan.
24.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Şırnakta şehit
olan Jandarma Uzman Çavuş Adil Yılmaza Allahtan rahmet
dilediğine, Yazar Cengiz Aytmatovun 13üncü ölüm yıl dönümüne, 2020
Tokyo Olimpiyat Oyunları Avrupa Kota Müsabakalarında altın
madalya kazanan Buse Naz Çakıroğlunu tebrik ettiğine ve HDPye
açılan kapatma davasına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şırnakta silah
kazasında hayatını kaybeden, şehit olan Jandarma Uzman
Çavuş Adil Yılmaza Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, dünya edebiyatının önemli
isimlerinden Cengiz Aytmatovun vefatının 13üncü yılı.
Kadim Kırgız kültürünün unsurlarını eserlerine
yansıtan, evrensel duygularla insana dokunan Aytmatov dünya
edebiyatının en önemli isimlerindendir. Eserleri, bilinen tüm dillere
çevrilmiş olan Aytmatov, büyük bir fikir ve dava insanı, aynı
zamanda önemli bir devlet adamıydı. İnsan için en zor şey
her gün insan kalabilmektir. diyen bozkırın bilgesini rahmetle,
saygıyla yâd ediyoruz.
Son dönemlerde millî
sporcularımızın başarıları göğsümüzü
kabartmaya devam ediyor. Cumhuriyet tarihinde olimpiyat oyunlarına kota
alan ilk kadın boksörümüz Buse Naz Çakıroğlunu tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; az önce Sayın Grup
Başkan Vekilinin tekraren ifade ettiği siyasi intikam davası
söylemini daha önce tartışmıştık, tekrar söylüyorum:
Biz bu iddiayı reddediyoruz. Konu, yargının önündedir;
savcılık da görevini yapmıştır, bundan sonraki süreçte
Anayasa hükümleri çerçevesinde, ceza hükümleri çerçevesinde ilgili
yargıçlar çalışmalarını yapacaklardır. Bu dava
Anayasa Mahkemesinin önüne geldikten sonra, her gün Mecliste gündem
yapmayı açıkçası hem yargıya baskı olarak
düşünüyoruz hem de şık olmadığını ve
Meclisin gündemini çok farklı konulara çektiğini düşünüyoruz.
Bugün ortak bir kanaatimiz var; çevre hassasiyetimizden kaynaklı tüm
partilerimizin katılımıyla bir önerge verdik, bunu
görüşeceğiz ama olayı sürekli buraya çekmenin doğru
olmadığı kanaatindeyim. Kaldı ki savcı beyin Elimizden
geleni yaptık. söylemini Çok büyük bir risk. olarak ifade etti
Sayın Grup Başkan Vekili. Ben Elimizden geleni yaptık.ı
şöyle yorumluyorum: Bunu bir konuyla ilgili bir vekil söylese Tüm
hassasiyetimi, görevimi, mesaimi buna harcadım. olarak yorumlarım;
savcı beyin de bu söylemini Dosyada teknik olarak, Anayasanın
gerektirdiği işlemler olarak bir eksik olmamasına azami gayret
gösterdik. demek olarak yorumluyorum. Ama şu vicdana çok dokunan bir
şey Sayın Başkan: Ben çok iyiyim, herkes çok kötü.
yaklaşımını vicdandan uzak olarak değerlendiriyorum.
Sanki her şey yasalara uygundu, cumhuriyetimizin tüm
insanlarının kıymet verdiği bir süreçte demokratik
olgunlukta yürüyordu da bir savcı -tırnak içerisinde- gaza geldi ve
böyle bir kriz çıkardı; bu, yanlış bir yaklaşım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bakınız, savcının bu ifadesine
kızdığınız kadar, savcının bu ifadesine
tepki gösterdiğiniz kadar siz Aponun heykelini dikeceğiz.
diyenlere; siz Sırtımızı PKKya dayadık. diyenlere;
siz PKK sizi tükürüğüyle boğar. diyenlere yani yöneticilerinize
tepki gösterseydiniz bugün Meclis başka konuları görüşüyor
olacaktı. Ama siz dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir dili, bir terör
dilini kendi yöneticilerinize âdeta sıradan bir olaymış gibi her
gün tekrar ettireceksiniz, bir savcıya da adım atınca
kızacaksınız. Dünyanın neresinde bir milletvekili
teröristin elinden aldığı bir telefonu polis almasın diye
gizler, dünyanın neresinde teröristi aracında saklar? Bunları
görmeden savcıya kızmak, yargıca kızmak adalete, vicdana
dokunur diye düşünüyorum Sayın Başkanım.
Kaldı ki bir şey
daha ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) AK
PARTİ kurulduğu günden beri demokrasinin, partilerin, fikir
hürriyetinin hep büyümesini isteyen bir söylem içerisinde oldu. Büyük riskler
aldık, kavgalar yaptık, Anayasa değişiklikleri yaptık,
reformlar yaptık. Bu reformlardan bir tanesi de o malum Anayasa
değişikliği içerisindeki bir maddeydi. Dedik ki: Bu ülkede parti
kapatmaları tarihe gömülsün, olmasın artık; kapatmak değil
de başka cezalar olsun. Para cezası var, ilgili şahsın
dokunulmazlığının kaldırılması var, hazine
yardımının engellenmesi var gibi. Fakat bugün çok büyük seslerle
bağırıp yargıçlara kızan bu arkadaşlar, o paket
gündeme geldiğinde parti kapatmaları maddesine Evet. demeyip o
maddeyi paketten çıkaran insanlar. Siz dün Anayasa
değişikliğinde parti kapatmalarına Evet. demeyeceksiniz,
bu konuda demokrasinin yanında yer almayacaksınız, mevzuata
uygun adımların atılmasında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım Sayın Turan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Memleketi kapattınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Anlayamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Memleketi kapattınız, parti kapatmadınız. Anayasa
değişikliği rejimi kapattı.
BAŞKAN Siz devam edin
Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Peki, ben reformla ilgili konuşurken, peki, ben PKK tükürüğüyle
boğar tarzı tepki gösterirken Sayın Özel sana ne oluyor? Sakin
ol, sakin ol!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Apoyu
paşa yapalım. diyen biz miyiz? AK PARTİliler. Apoyu
paşa yapalım. diyen sizsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
yüzden diyorum ki: Ne zaman HDPnin ayağına bassak kimin ses
verdiğini görmüş olduk tekrar. Gerek yok, sakin ol! Bak, senin de
konuştuklarına katılmadım ben ama ağzımı
açmadım. Yapma bunu, yeni vekil değilsin. Birbirimizi tanıyoruz,
arkadaşız; yapmayın bunları!
Grup Başkan Vekilleri
konuşurken sataşan başka adam var mı Sayın
Başkan? Herkes konuştu; ben de katılmadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, ben
sataştım mı? Kendi kendime Ülkeyi kapattınız. dedim,
o kadar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Ben katılmadım HDPnin dediklerine, ben katılmadım CHPnin
dediklerine ama tek partici, tek anlayış, tek zihniyetçiye en iyi
örnek bu örnek işte.
O yüzden Sayın
Başkan, sözün özü şu: İstiyoruz ki yargıya
bırakılan bu konuyla ilgili bırakın savcılar,
bırakın yargıçlar işini yapsın; biz de işimizi
yapalım.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oluç
buyurun, niye söz istediniz?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Oluç, önce bir meramınızı anlatın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Yani söyledikleri her şeyiyle sataşma.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Neresi Sayın Başkan?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bütün, başından aşağıya yani her
şeyi. İsterseniz tutanaklara bakın, baştan
aşağı sataşma.
BAŞKAN Ama siz Grup
Başkan Vekilisiniz, yöntemi biliyorsunuz. Siz bana diyeceksiniz ki:
Şu sözleriyle bana sataştı. Ben de tespit ettim
sataşmaları da siz bunu söyleyeceksiniz, ben de size söz
vereceğim. Hatta sataşmadan kürsüden söz veriyorum iki dakika. Ama
Baştan aşağı demeyeceksiniz, söylediği sözleri
söyleyeceksiniz, ben de size söz vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hangi ifade Sayın Başkan?
BAŞKAN - Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller,
aslında ben iktidara doğrudan bir şey söylememiştim
yaptığım konuşmada ama, tabii, Sayın Bülent
Turanın verdiği cevapla Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının Elimizden geleni yaptık.
lafını kime söylediğini anlamış olduk.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Vicdan yaptı, vicdan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla)
- Hani, sordum ya Kime söylüyorsunuz bu lafı Sayın Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı? diye, size söylemiş. Yani, tam da
işte, anlatmaya çalıştığımız buydu,
teşekkür ederim onun için; haklı çıkardınız bizi.
Bakın, çok açık ve
net, bunun bir siyasi intikam davası olduğunu iddianamenin Anayasa
Mahkemesine gönderildiği günden beri söylüyoruz. 7 Haziran 2015-7 Haziran
2021. 2015 seçimlerinin intikamı. Zaten, sizin Genel
Başkanınız da grup toplantısında bunu
kanıtladı söyledikleriyle: 2015 seçimlerini unutmayın. dedi
size. Bak, siz unutmuşsunuz, ben size burada hatırlattım.
Şimdi, Sayın Bülent
Turan, sizin söylediğiniz her şeyi tartışmaya hazırız,
her şeyi tartışmaya hazırız. Bu, siyasetçiler
arasında tartışılır, siyasi partiler arasında
rekabettir, yapılır. Bunlara hiçbir itirazımız yok ama
sizin yaptığınız nedir şimdi? Yargı eliyle bir
siyasi partiyi kapatmaya çalışıyorsunuz. Yani siz, siyasi olarak
rekabet edemediğiniz, politik olarak üstesinden gelemediğiniz bir
partiyi yargı eliyle kapatmaya çalışıyorsunuz. Bu, siyaset
değil; bu, yargı sopasıyla siyasi alanı dizayn etmedir esas
itibarıyla. Yani hukuk ile siyaseti iç içe soktunuz ve bağımlı
ve taraflı yargı eliyle bizi demokratik siyasetten tasfiye etmeye
çalışıyorsunuz. Bunun rekabetle alakası yok.
Ve parti kapatmayı
iktidar istiyor; çok açık, ortada, net. Yani bütün
yaptığınız konuşmalar da bunu gösteriyor. Yani
şunu da beklemeyin bizden ya lütfen: Partiyi kapatacak iktidar, biz de
elimizi böğrümüze koyacağız ve sizin bunu yapmanızı
bekleyeceğiz, sesimizi çıkarmayacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Oluç.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sataşmalara cevap vermedi Sayın Başkan Kıymetli Grup
Başkan Vekili.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Daha ne, siz yaptınız dedim.
BAŞKAN
Sataşmalara cevap vermedi, sataşma da yok Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Aponun heykeli, PKKnın tükürüğü, Sırtımızı
dayıyoruz. Hangisine cevap verdi? Aynı şeyleri tekrar etti
Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkandan mı soracaksın onun hesabını?
BAŞKAN Tamam,
sataşma da yok ama bu arada.
Sayın Özel, siz niye söz
istediniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, ben, İç Tüzük 60a göre, kendi konuşması
sırasında, benimle hiç ilgisi olmadığı hâlde, bana
karşı sarf ettiği, üslubu kötü ve içeriği sataşma
niteliğindeki konuşmalarından dolayı yerimden kısa bir
söz talebim var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hiç yakışmadı, hiç yakışmadı. Sataştım Cevap
vereceğim. de.
BAŞKAN 60a göre
sadece bir dakika yerinizden söz veriyorum, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, şimdi, sadece, maskenin altından,
tutanağa bile geçmeyecek kadar Siz, memleketi kapattınız.
dedim; döndü dünya kadar söz söyledi. Siz hukukçusunuz, ben değilim ama
partimde dünya kadar çok deneyimli hukukçu var. Yargıyla ilgili bir
şey konuşuyorsunuz, bana şunu söyleyin: Yargıtayda, bir
kararı almış olan mahkemenin
Soma kararını 5
kişilik heyet aldı. Ölüm, emeklilik, hastalık gibi özel hâllerde
o üyenin değişmesi dışında -Yargıtayın
geleneğinde, tarihinde olmayan- heyete, daireye 3 yeni üye atayıp
aynı kararı tekrar görüşmek üzere 5 kişiden 3ünü o yeni
atananlardan oluşturan bir heyetin oluşması yargıya
müdahale değil de nedir? Sipariş bir kararı çıkartma
değil de nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiriyorum Sayın Başkanım, son cümlem.
BAŞKAN Peki, son
cümlenizi alıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Parti
kapatmayı engelleyecektik, bunlar engel oldu. diyor.
Kardeşim, siz Parti
kapatmayı engelleyeceğiz. diye yola çıktınız;
geldiğiniz yerde, demokrasiyi kapattınız, adaleti
kapattınız, ahlakı, vicdanı kapattınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Aynaya baksın Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bugünden sonra, git oraya ve Yargıtayda alınan bir kararı
değiştirecek kadar üyenin o daireye atanması ve heyetin
çoğunluğunun o üyelerden oluşması Yargıtay
geleneğinde vardır. de, o kararı savun, ben sana hiçbir
şey demiyorum ama vicdanı kapattınız, vicdanınız
kararmış sizin.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Özgür Beyin oyununa gelmeyeceğim, bu konu
başka bir konu. Hukuk herkese her yerde lazım, kim yanlış
yaptıysa gerekenin yapılması lazım.
BAŞKAN Peki.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Evet, size de lazım, size de lazım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
HDPye ayrıcalık yapacak, tamam.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Küresel İklim
Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi,
Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli
Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun
görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza
İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının
Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, görev süresinin uzatılmasına
ilişkin tezkeresi (3/1640)
8/6/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
23/3/2021 tarihinde
çalışmalarına başlayan Küresel İklim
Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi,
Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli
Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun 8/6/2021 tarihli toplantısında aldığı
karar gereğince, çalışma süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 105inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca, 23/6/2021 tarihinden geçerli olmak üzere bir ay
uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Veysel
Eroğlu
Afyonkarahisar
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç
Tüzükün 105inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince Komisyona bir aylık
süre verilmiştir.
Gündemin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmına geçiyoruz.
Alınan karar
gereğince başta Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj
sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433,
4434, 4435, 4436, 4437 ve 4438) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergelerinin birlikte yapılacak
görüşmelerine başlıyoruz.
VII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI (x)
A)
Ön Görüşmeler
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve 26 milletvekilinin, Marmara
Denizindeki müsilaj sorununun sebeplerinin tespit edilerek alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4413)
2.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve 20 milletvekilinin, Marmara Denizinde
görülen deniz salyası sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4430)
3.-
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve 20
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz salyası sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4431)
4.-
İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Marmara Denizinde
görülen müsilaj sorunu ve denizlerdeki kirlenmenin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4432)
5.-
MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Marmara Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4433)
6.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22 milletvekilinin, Marmara
Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4434)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 71 milletvekilinin, başta
Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj sorununun sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespit
edilebilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4435)
8.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 25 milletvekilinin, Marmara Denizi
ve çevresini tehdit eden müsilaj sorununa karşı alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4436)
9.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve 24 milletvekilinin, ekolojik
bir felaket olan müsilaj sorununu ortandan kaldırmak ve insan
sağlığının korunmasını sağlamak için
yapılacakların belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4437)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 31 milletvekilinin, Marmara
Denizinde görülen müsilaj ve kirlilik sorununun nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4438)
BAŞKAN - İç
Tüzükümüze göre Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunda sırasıyla siyasi parti gruplarına
ve önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onun göstereceği bir
diğer imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, dünkü
birleşimde alınan karar gereğince gruplar için otuzar dakika
olacaktır ve bu süre en fazla 3 konuşmacı tarafından
kullanılabilecektir. Önerge sahiplerinin konuşma süreleri ise onar
dakikadır.
Şimdi söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar: İYİ Parti
Grubu adına Hayrettin Nuhoğlu, İstanbul Milletvekili; Behiç
Çelik, Mersin Milletvekili; Ayhan Altıntaş, Ankara Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Hasan Kalyoncu, İzmir Milletvekili; Ayşe Sibel
Ersoy, Adana Milletvekili.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Züleyha Gülüm, İstanbul Milletvekili; Murat
Çepni, İzmir Milletvekili; Rıdvan Turan, Mersin Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ali Öztunç, Kahramanmaraş Milletvekili; Ali Şeker,
İstanbul Milletvekili; Türabi Kayan, Kırklareli Milletvekili.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Mustafa Demir, İstanbul Milletvekili; Muhammet
Müfit Aydın, Bursa Milletvekili; Mehmet Naci Bostancı, Ankara
Milletvekili.
Gruplar adına ilk söz,
İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun Sayın
Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son haftalarda Marmara Denizinde
etkisini artıran deniz salyasından temelli kurtulmak için
yapılması gerekenlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir komisyon
tarafından tespit edilmesini önemli ve acil görmekteyiz. Daha önce bu
konudaki önergelere iktidar tarafından destek verilmedi; tam bir buçuk
yıl önce, 15 Ocak 2020de İYİ Parti olarak verdiğimiz
önergeyle deniz kirliliğini araştıralım istedik ama iktidar
tarafından reddedildi. Biz, ülkemizin birikmiş bütün sorunlarına
çözüm üretmek için kurulmuş bir partiyiz; bilim insanlarıyla
çalışıyoruz, hazırlanıyoruz, kadrolarımıza
güveniyoruz şimdi bu konuya da inanarak destek vereceğiz çünkü deniz
salyası, ister tabii yollarla ister komplo teorilerindeki gibi biyolojik
bir saldırı sonucu meydana gelmiş olsun, denizin insan eliyle
kirletilmesiyle oluşmuş, karşımızda duran bir çevre
felaketidir ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Onun için, hep beraber Marmara
Denizinin ölmesine engel olmalıyız, daha temiz bir deniz
olmasını sağlamalıyız, Marmarayı su ürünleri
üretim üssü hâline getirmeliyiz. Bunun için kesintisiz bir projeyi uygulamaya
koymalıyız.
Değerli milletvekilleri,
bu Hükûmetin her konuda olduğu gibi denizcilik konusunda da devlet
hafızasını yok ettiğini ve Denizcilik
Müsteşarlığını 2011 yılında
kapattığını üzülerek hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, bu müsilajla mücadele bir kurumsal otoriteye ihtiyaç
duymaktadır yani bu mücadelede uygulanacak olan projenin sahibi
olması gerekir. Mevzuatın en kısa zamanda tamamlanarak
uygulamaya derhâl geçilebilmesi için bütün detayların yer
alacağı fizibilite raporu da en kısa zamanda
hazırlanmalıdır. Yapılacak işler aslında
bellidir, bu işler kontrol altına alınarak kurumlar
arasında koordinasyon sağlanacaktır. Marmara Denizine
deşarj olan bütün sanayi tesislerinin, devam eden veya planlanan sanayi
tesislerinin ve evsel atıkların tespit edilerek coğrafi bilgi
sistemi içinde kapsamlı bir envanteri çıkarılmalıdır;
deniz araçlarından kaynaklanan her türlü kirlenme de kontrol altına
alınmalıdır. Artık hiçbir şekilde atıklar denizi
kirletmemelidir. Temizleme çalışmalarının hangi metotla
yapılması gerektiğine, bilim insanlarının
görüşleri alınmadan karar verilmemelidir. İster temizleme ister
bundan sonraki koruma tedbirleri olsun, yürütülecek çalışmalara
oluşturulacak bir bilim kurulu sürekli danışmanlık
yapmalıdır. Denizin İmdat! sesini nihayet duyduk. Marmara
Denizi ölmeden seferberlik ilan edilmelidir. Bilim kurulunun öncülüğünde,
bu salyalar dibe çökmeden toplanmalı, denizin içinde olan veya dibe kadar
çöken salya varsa onlar da temizlenmelidir; aksi hâlde, başta
balıklar olmak üzere, bütün canlılar ölecek ve Marmara Denizindeki
ekosistem altüst olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bu salya felaketinin, çılgın proje olarak ısrar edilen Kanal
İstanbuldan kurtulmaya vesile olmasını beklerken
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı tam tersi bir açıklama
yapmış, Kanal İstanbul yapılırsa Karadenizden gelecek
temiz suların Marmara Denizini temizleyeceğini söylemiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanı da Marmara Denizini salyadan kurtarmak
için yapılan toplantıdan sonraki açıklamasında Kanal
İstanbul Projesi, teknik verilerin ışığında,
bırakın İstanbula zarar vermeyi, İstanbula fayda sağlayacak.
demiştir. Bilim insanları da diyor ki: Karadenizden gelecek kanal
akıntısıyla Marmara Denizi, kısa zamanda, bir daha geriye
dönüşü olmayacak şekilde ölecektir. Bu konuda çalışan çok
değerli bilim insanlarının emeklerine ve ortaya koydukları
bilimsel sonuçlara saygı göstermeyen Bakanların görüşlerine asla
katılmadığımı ifade ediyor ve bilim
insanlarının tümüne saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı dünkü AKP Grubunda yaptığı
konuşmada Cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden biri olan Kanal
İstanbulun inşasına başlıyoruz. Yürüyüş ve
bisiklet yollarıyla ekolojik koridorlara ev sahipliği yapacak bu
proje İstanbulun ve ülkemizin iftiharı olacaktır. Nice
zırvayla engellemeye çalışanlar laf etsinler, biz iftiralara
bakmadan hayırda yarışmayı sürdüreceğiz.
demiştir. Kimin zırvaladığını bilmiyorum ama
birilerinin Cumhurbaşkanını yanıltmaya devam ettiğini
biliyorum. İstanbulun yeni yapılacak şehirdeki yürüyüş ve
bisiklet yollarına değil, öncelikle işe, aşa ve depreme
dayanıklı yapılara ihtiyacı olduğuna, hayırda
yarışın da bu şekilde daha doğru olacağına
inanıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Gene, dün, İYİ
Parti grup toplantısında konuşan Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşener Bilimin tüm uyarılarına rağmen,
ekonomistlerin ikazlarına rağmen, İstanbullu açıkça
İstemiyorum. diyorken kime ne söz verdilerse ısrarla ve inatla
Yapacağız. dedikleri o ucube kanalı yapmalarına,
Marmarayı ölüme mahkûm etmelerine izin vermeyeceğiz. Bu proje,
İstanbula yeni bir ihanettir. Bu proje, milletimizin kutlu iradesine
yapılan bir saygısızlıktır. Bu proje,
haddizatında bir proje değil, düpedüz bir soygun planıdır.
Buradan o ranta göz diken, bu soyguna ortak olmaya heveslenen yerli ve yabancı
her kim varsa onlara seslenmek istiyorum: Boşuna heveslenmeyin,
boşuna avuçlarınızı ovuşturmayın; bu devran
dönüyor, ilk seçimde bu iktidar gidiyor, bu saray sefası bitiyor.
Şimdiden uyarıyorum: O kutlu gün geldiğinde, milletimiz yetkiyi
verdiğinde bir kuruş bile alamazsınız. Sayın
Erdoğan ve AK PARTİ iktidarına güvenip de sakın ola bu
hukuksuzluğa, sakın ola bu vicdansızlığa ortak
olmayın, sonra çok üzülürsünüz. şekline konuşmuştur. Bu
konuşmaya Kanal İstanbulla ilgili olan herkesin kulak vermesi
gerekli ve çok önemlidir.
Cumhurbaşkanı,
gene, dünkü konuşmasında Haziran sonunda temel atacağız.
derken kendisini bilgilendiren hiç kimse yok mudur? Temel atmak için süreç
şöyle işler değerli milletvekilleri: Bir
yatırımın yapılmasına karar verilmeden önce böyle bir
yatırıma ihtiyaç olup olmadığına bakılır.
Projenin ekonomik, teknik ve hukuki açıdan etkinliği
araştırılarak ihtiyaç kriterleri belirlenir, bu konularla ilgili
bilimsel gerçekler ortaya konulur. Bilimsel gerçeklerin seçilen kriterleri
sağlaması aranır. Çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkileri
araştırılır, olumsuz etkiler varsa önlenmesi veya en aza
indirilmesi için tedbirler tespit edilir. Bunun için, kısaca ÇED diye
bilinen çevresel etki değerlendirmesi raporu hazırlanır. Bu
rapor doğrultusunda da fizibilite raporu hazırlanır. Bu rapor,
yapılabilirlik anlamı taşır, uygulanıp
uygulanamayacağına bu rapora göre karar verilir. Bu rapor, aynı
zamanda alternatif çözümler için de yol göstericidir. Sıra gelir projeyi
yapmaya. Büyük yatırımlar için bütüncül bir proje
hazırlanması şarttır. Sonrasında ÇED raporu,
fizibilite raporu ve projeye uygun olarak bir ihale dosyası
oluşturulur. İhale şartnamesi bu dosyada yer alır.
Şartnameye uygun yerli veya yabancı istekliler ihale
evrakını alır, ilan edilen günde de ihale gerçekleştirilir.
İhaleyi kazanan istekli yani yüklenici olan müteahhit firmayla
sözleşme imzalanır ve süresi içerisinde yer teslimi
yapılır. İşte, ondan sonra, temel atma
hazırlığını yüklenici firma yapar ve yetkililerin
katılacağı törenle temel atılır. Bütün bu süreç
şeffaf herkese açık ve kanunlara uygun olarak yürütülür. Böyle bir
süreç gerçekleşti mi? Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletiyse
bütün Türk milletini ilgilendirecek, Cumhurbaşkanının ifadesiyle
dünyanın en büyük yatırımında böyle mesnetsiz temel atma
töreni uygun düşmez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Atılacak olan temel sembolik olarak sadece bir köprü temeli
bile olsa devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Harcanan her kuruşa
yazıktır.
Ayrıca Kanal
İstanbulun kaç liraya mal olacağını bilen var mı?
Başlangıçta ifade edilen 75 milyar lira ve 15 milyar dolar yerine
Çevre ve Şehircilik Bakanı salı günkü konuşmasında:
Elimizde yaklaşık 20 milyon metrekare arazimiz var. demiştir.
Bu arazileri değerlendirerek oradaki cazibeyi yap-işlet-devret
modeliyle hayata geçiririz. demiştir. Bedel gene yok çünkü fizibilite
raporu yok, ÇED raporu da çelişkilerle doludur. Daha önceleri de ifade
ettiğim gibi bedel en az 300 milyar lira olacaktır. Kanal için harcanacak
bu paraların sadece yüzde 2,5uyla Marmara Denizi temelli olarak
temizlenebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Bugün siz çok toleranslıydınız ama. Lütfen hemen
selamlayacağım.
BAŞKAN Peki, bir
selamlama için buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Diğer hatipten alınabilir Sayın Başkan, dinleriz keyifle.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sen ne
karışıyorsun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayır ama Başkan bıraksın.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Meclisi Sayın Başkan yönetiyor efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çevre
için Başkanın gönlünden bir dakika daha, çevre için verir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konuşsun diyorum adam.
BAŞKAN Siz devam edin
Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, ülkemizin en büyük çevre felaketi
iktidarın anlayışında ve icraatlarında
yatmaktadır. Felakete yol açan her icraatlarını güzel cümleler
kurmak suretiyle olumlu algıya dönüştürme becerilerini artık
millet fark ediyor. Onlar söyledikleri yalanlara utanmadan inansalar da Türk
milleti inanmıyor. Bir bilimsel araştırmadan çıkan sonuca
göre yalan söylemeye alışan insan beyninde utanma duygusu yok
olmaktadır. Tam da buna uygun bir iktidarla karşı
karşıyayız.
Kurulacak olan komisyonla,
Kanal İstanbuldan bağımsız olarak, başta Marmara
Denizi olmak üzere bütün denizlerimizdeki deniz kirliliği ve müsilaj
sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin objektif olarak tespit edilmesini diliyor, selamlarımı
sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAMİL AYRIM
(İstanbul) Yalan, soygun, iftira
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) - Gel konuşalım, ispat edeyim sana.
ŞAMİL AYRIM
(İstanbul) Konuşalım dışarıda.
HAYRETTİN NUHOĞLU
(İstanbul) Gel, ispat edeyim rakamlarla.
BAŞKAN Evet,
Sayın Nuhoğlu, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bu
kadar güzel konuşmaya bile laf atıyorsunuz ya, bravo yani!
OYA ERONAT (Diyarbakır)
- Tutanakları bir istesene Başkan.
ŞAMİL AYRIM
(İstanbul) Şuraya bak ya: Yalan, iftira, soygun
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yaşına yakışmadı öyle bir şey demişse ya!
OYA ERONAT (Diyarbakır)
- Hiç yakışmadı, hiç yakışmadı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, İYİ Parti adına ikinci konuşmacı
Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika. Lütfen
süreye uymaya çalışalım.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; söz konusu Meclis araştırması
önergeleri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konumuz, başta Marmara
olmak üzere denizlerimizin elden çıkmaya başlamış
olmasıdır. Toprakta kirlenme ve yapılaşmayla birlikte
kaybımız; gaz salımı nedeniyle hava kaybımız;
evsel ve endüstriyel atık nedeniyle derelerimizin, çevremizin,
nehirlerimizin, denizlerimizin aşırı kirlenmesi yüzünden
kaybımız; bu menfi süreç 2020 yılından sonra
doğanın dev isyanıyla bizi karşı karşıya
getirdi. Birçok isyan olmakla birlikte en büyük isyan, doğa isyanı
Marmara Denizindeki müsilajdır.
Değerli arkadaşlar,
ben bu konuya Marmara ve Trakya ile denizin ve su havzalarının
yönetim planlaması yönünden girmek istiyorum. Geçmişte biz savunma
açısından ülkeyi iki kısma ayırırdık tahliye
bölgeleri ve kabul bölgeleri diye. Muhtemel bir savaşta millî
kaybımızı asgaride tutmak için tahliye bölgesinde ilave nüfus
artışı istenmez, yatırım belirlenen oranda olur ve
kentleşmede artış da arzu edilmezdi. İnsan, hayvan ve tüm
mal varlıklarının süratle kabul bölgelerine intikali
hesaplanırdı. İşte Trakya Bölgesi ve İstanbul çevresi
millî savunma konseptinde tahliye bölgesi ilan edilmişti, Anadolu'nun
derinliği ise kabul bölgesiydi. Bunun anlamı şudur:
İstanbul ve çevre kentlerde nüfus ve yatırım yatay veya genel
ortalamanın altında seyretmesi anlamına geliyordu.
Değerli milletvekilleri,
bahsettiğim planlar bütünüyle kaldırıldığından
bölge âdeta iç göçün cazibe merkezi hâline getirilmiştir. Bir anda,
çevresiyle birlikte, Bursayı da sayarsak, 20 milyonu aşan devasa bir
nüfusa ulaşmıştır. Bu da yetmemiş, ülkenin
kıymetli sanayi tesisleri Marmara Denizi havzasına kurulmuştur.
Bu asil millet köyünden, kasabasından, şehrinden koparılarak
bölgeye âdeta zorunlu göçe zorlanmış, ülkenin nüfus dengesi
tepetaklak edilmiştir. Bölge belediyeleri imkânsızlıklar
içerisinde altyapı ve kanalizasyona çözüm bulmaya
çalışırken nüfus yoğunluğu ve yetersiz tesislerden
dolayı istenen düzeye ulaşmakta zorlanmaktalar. Dolayısıyla
Marmara Denizi ve çevre kaynaklar; göller, dereler, ırmaklar, yer
altı suları aşırı kirlenmiştir. Bu kirlilik,
yıllarca can çekişen Marmarayı müsilaj görünümüyle kendi
elimizle nasıl öldürdüğümüzü teyit ediyor. Ben hava kirliliğine,
tuzlanmaya ve çoraklaşmaya girmiyorum bile. AKPnin son yirmi yılda
İstanbula ihanetini diyeceğim ama ben demiyorum, Sayın
Cumhurbaşkanı bizzat kendisi Biz İstanbula ihanet ettik.
demiştir. Evet, betona boğulan, ranta kurban edilen, iliklerine kadar
sömürülen bir İstanbul. Yok edilen korular, dereler; betonlaşan,
doğa karşıtı hâline getirilen ve dikey büyütülen bir
İstanbul. İşte, AKPnin arabesk İstanbul
iştihası.
Değerli milletvekilleri,
devletin stratejilerinin kalıcılığı sürdürülseydi
muhtemelen İstanbulun nüfusu bugün zaten yarı yarıya olmuş
olacaktı, sanayi Anadoluya yayılacaktı, köyler daha modern ve
yeterli nüfusu barındıracaktı, Anadolu şehirleri bugüne
kadar daha gelişmiş olacaktı; böylece, denizlerin kirliliği
de asgari düzeyde kalabilecekti. İşte, AKP yirmi yılda -bunun
yirmi beş yılı belediye yönetimi- Türkiyenin bu enfes
diyarını müsilaja getirip dayadı.
Değerli arkadaşlar,
1994 yılında, Karadenize kıyıdaş ülkelerce
Karadenizin kirliliğinin ve su kaynaklarına olumsuz etkilerinin
giderilmesi amacıyla Viyanada bir toplantı
yapılmıştır. Birleşmiş Milletler Viyana Ofisinde
yapılan bu toplantı İstanbul hakkında da bilgiler
içermektedir. O zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesini temsilen
Sayın Mustafa Öztürk katılmıştı, ben de bu toplantıda
İçişleri Bakanlığını temsilen -heyette-
bulunuyordum. İstanbulun yer üstü ve yer altı sularının
nasıl aşırı kullanıldığını,
nasıl kirletildiğini de burada ifade ettik. Bu toplantıda,
Karadenizin nasıl kirletildiği anlatıldı, sene 1994ün
sonu. O günden bugüne yirmi yedi sene geçti, menzil bitti ve
karşımızda deniz salyası. Ama deniz salyasına
değinmeden âlemi sersem sanarak hâlâ Kanal İstanbul
yapacağım. diye konuşmak hangi ölçüye ve mantığa
sığar? Bu hırsa nasıl bir isim verebileceğiz?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; su kendini yenileyebilen bir değerdir.
Dünyanın yüzde 71inin suyla kaplı olduğunu
düşündüğümüzde bunun ancak yüzde 1inin kullanılabilir
olduğunu unutmamalıyız. Ancak küresel ısınma suyun
hidrolojik çevrimine olumsuz etki etmektedir. Artan nüfus
karşısında suyun oldukça tasarruflu kullanılması
gerekir. Kullanım suyu ve endüstriyel suyun derin deniz
deşarjıyla Marmara Denizine verilmesi içler açısıdır.
Bir de denizler ölmeye, artık mızrak çuvala sığmamaya
başlayınca Çevre ve Şehircilik Bakanının devreye
sokulması geç kalınmış bir karardır. Şaka gibi! 5
Haziran Dünya Çevre Gününde, müsilajın sularımızın
yüzeyini kapladığı zamanda hiç yüksünmeden, hatta utanmadan
çevreden bahsedilmesi ve törenler yapılması ayrı bir
seremonidir, ayrı bir gülünç durumdur.
Değerli arkadaşlar,
ben AK PARTİ'li arkadaşlara Profesör Mustafa Öztürkü davet ederek
deniz salyası, Kanal İstanbul hakkında düşüncesine
başvurulmasını tavsiye ediyorum. Biliyorsunuz, Sayın Öztürk
Sayın Erdoğanın yakın mesai arkadaşıdır, en
son Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Müsteşarlığı da yapmıştır. Marmara ve
Karadeniz ile İstanbul'un yer altı sularının nasıl
kirlendiğini, yer altı sularının aşırı
kullanımdan dolayı nasıl tuzlanmakta olduğunu da çok iyi
bilir. Tedbir var mı? Tedbir yok.
Müsilajın en önemli
nedenlerinden olan kanalizasyon ve atık suların İSKİ eliyle
toplanıp deşarj edildiğini biliyoruz. İSKİ,
bilindiği gibi, içme ve kullanma suyu, sanayi suyu ihtiyaçlarını
karşılar, kullanılmış suları ve yağmur
sularını toplayarak bertaraf etme işlemlerini yapar,
kaynakların ve kıyıların evsel ve endüstriyel atık
sularla kirletilmesinin önüne geçmeye çalışır ve kendisine tevdi
edilen diğer işleri yapar. Buradan anlaşıldığı
üzere SUKİler yani su ve kanalizasyon idareleri başlı başına
deniz salyasıyla baş edecek güce ve imkâna sahip değildir.
Değerli milletvekilleri,
o hâlde bir eş güdüme ihtiyaç var. Ölmek üzere olan Marmaranın
kurtuluşunu zorlu ve sabırlı bir çalışmayla
sağlamalıyız ancak bunu yapsak bile üç ile altı yıl
arasında bunu komadan çıkarmamız mümkündür. Peki, buradan
müsilajın nedenlerine değinirsek; biraz önce de ifade ettiğimiz
gibi, kanalizasyon ve endüstriyel atık deşarjının
yapılmasını, denizin çöplüğe çevrilmesini, kömür
santrallerinin soğuk su alıp sıcak suyu derin deniz
deşarjına vermesini; inşaatları, tesisleri, santralleri
-çimento, petrokimya- sayabiliriz. Evet, tüm bunlara arıtma zorunlu
tutulmalıdır; aldatmaca bir arıtma değil, aksine, kimyasal
ve biyolojik arıtma zorunlu olmalıdır, arıtması
olmayan tesisler derhâl kapatılmalıdır. Deniz kirliliğinin
maksimuma çıkması, ekosistemin sınırlarının
aşılması Marmarayı komaya sokmuştur, buna dikkat
edilmelidir. Bugün deniz salyası diye bas bas bağırırken
biz İYİ Parti olarak daha bir buçuk yıl önce Meclis
araştırması önergesi vererek uyarı yapmıştık
ancak 15 Ocak 2020 tarihinde vermiş olduğumuz bu Meclis
araştırması önergemiz de asla dikkate
alınmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çelik, tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
Peki, facianın sorumlusu kimdir? Tabii ki iktidardır. Müsilajı
kim temizleyecek? Yine iktidar temizleyecek. Böyle komik bir iş olabilir
mi? Tür çeşitliliğinin azaldığı, küresel iklim
değişikliğinin de etkisiyle farklı türlerin işgaline
uğramaya başlayan Marmara Denizi bizi kara kara düşündürmelidir.
Değerli arkadaşlar,
Marmara Denizine günde 5 milyon ton atık su verilmektedir. Her ne olursa
olsun bunu millî bir dava olarak görmeli, Marmarayı
kurtarmalıyız. Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener, daha çarşamba günü deniz ve çevre kirliliğine yönelik
ikazlarda bulundu ve Türk kamuoyunu bu konuda bilgilendirdi, ikazını
da iktidara yaptı. Sonuç olarak bir araştırma önergesinin kabul
edilmesini yüksek heyetinizin takdirine sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına son konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın
Ayhan Altıntaş.
Sayın
Altıntaş, buyurun. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına deniz salyası
araştırma komisyonu kurulması hakkında söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Maalesef ülkemizin gündemi
kirlilik. Siyasette, medyada ve bürokraside kirlilik biliniyordu ama Sedat
Pekerin açıklamalarıyla kirlilik ortaya çıktı, görünür
oldu. İktidar mensubu arkadaşlar Sedat Pekere organize suç örgütü
lideri demeye başladılar, demek ki bir organizasyon var. Bu organizasyonda
tesadüfe bakın ki hep iktidara yakın isimlerin adı geçiyor yani
organize suç örgütü lideri ifadesiyle kendi kendilerini ihbar ediyorlar. Ama
bağımsız olması gereken yargı maalesef harekete
geçemiyor, savcılar kirliliklerin zamanla uçup dağılmasını
bekliyorlar; hâlbuki bilmiyorlar ki bu tür pislikler uçarak yok olmazlar,
çoğalır ve yaygınlaşırlar, o nedenle hemen müdahale
etmek gerekir.
Değerli arkadaşlar,
bir diğer kirlilik konumuz, bugün acilen gündeme almak zorunda
kaldığımız deniz salyası da denilen müsilaj konusu.
Müsilaj, fitoplankton adı verilen tek hücreli bitkisel
mikroorganizmaların denizde aşırı artmasından
kaynaklanıyor. Bu mikroorganizmalar denizde kendilerine uygun ortam
bulduklarında aşırı derecede artıyor, besin rekabetine
giriyor ve denize salgılarını bırakıyorlar. Bunun
sonucunda da su üstünde ve dibinde sümüksü bir yapı oluşuyor. Bu
organizmalar ışık, sıcaklık gibi uygun şartlar ve
atıklar nedeniyle büyüyüp gelişiyor yani deniz kirliliği ve
iklim faktörleri organizmalar için uygun ortam oluşturuyor. Biliyorsunuz,
bakteriler birkaç dakikada ikiye bölünüp çoğalabiliyorlar ve geometrik
olarak artıyorlar, uygun besin ortamı bulurlarsa birkaç günde çok
geniş alanlara yayılabiliyorlar. Bu yapı yüzeyden
başlayarak 30 metre kadar derine devam ediyor. Denizin derinlerinde
bulunan bu yapının bir kısmı parçalanarak yüzeye çıksa
da bir kısmı dibe çöküyor. Yani bütün sorun denizin üzerinde
gördüğümüz değil, görüntüyü düzelterek bu işten
kurtulamayız. Geleceğe dönük geçerli ve doğru tedbirler
almamız gerekiyor. Aslında müsilaj problemi yeni bir problem de
değil, senelerdir dünyanın birçok bölgesinde yaşanıyor ve
Marmara Denizini de sık sık tehdit ediyor. Marmara Denizinde 2007
yılında da yine çok yoğun bir şekilde görülmüştü.
Müsilajın tek etkisi kötü görüntü değil, mesela balıkçılar
da müsilajdan direkt etkileniyorlar. Bu oluşum denizdeki oksijeni
azaltıyor ve zamanla çöktüğü için balıkların yumurtlama
alanlarını daraltıyor. Ayrıca, balıkçılar
ağlarını yüzeye çekmekte zorlanıyorlar. İş gücü
ve yakıt masrafı artıyor, av araçları zarar görüyor,
ağlar normalden çok kirleniyor.
Değerli arkadaşlar,
Marmara çevresinde yaklaşık 25 milyon insan yaşıyor. Bu
nüfusun ve civardaki zirai ve sınai atıkların büyük
çoğunluğu doğrudan veya dolaylı olarak Marmara Denizine
bırakılıyor. Bu atıklar da azot ve fosforu yüksek oranda
içerdiğinden denizin besin elementlerinin ve besin tuzlarının
miktarını artırıyor. Sonuç olarak, başta da
söylediğimiz gibi, bazı plankton türleri de bu azotu ve fosforu
tüketmek için çoğalıyorlar. Besin rekabetine giriyor ve denize
salgılarını bırakıyorlar. Kısacası, deniz
kirliliği meselenin temelini teşkil ediyor. Aslında bütün
atık sularımız bir şekilde denizlere gidiyor. Örneğin,
Ankaranın atık suyu da Sakarya üzerinden Karadenize gidiyor.
Marmaraya, Karadenizden ve Boğaz üzerinden de kirlilik geliyor ama
uzmanlar kirliliğin esas kaynağının Marmaraya yeterli
önlem alınmadan, arıtılmadan akıtılan atık su ve
kimyasallar olduğunu söylüyorlar. Müsilaj, Marmaranın
tamamını sarmış durumda. Yakında Egede de
yaygınlaşabilir. Denizlerimizi yıllardır çöplük olarak
kullanıyoruz, özellikle bir iç deniz olan Marmara Denizini hasta
etmiş durumdayız. Bir diğer deyişle müsilaj birdenbire
ortaya çıkan bir olay değil, zaten hasta olan denizin uygun ortamda
hastalık belirtilerinin görünür hâle gelmesidir. Hatta, bir
hocamızın Covid örneğini vermesi gibi, Marmara Covid olmuş
durumdaydı. Daha önceleri belirtiler hafifti ama şimdi yoğun
bakım gerektiren bir duruma geldi. Bugün, oksijen o kadar azaldı ki
solunum cihazına bağlamamız gerekiyor. Bu kirliliği önlemek
için çeşitli arıtma sistemleri senelerdir kuruluyor fakat bu
problemlerin yaşanması tesislerin yetersizliğini ve
kontrolsüzlüğünü gösteriyor. Ayrıca, arıtma sistemlerini
bazı bölgelere kurmak yeterli değil; tüm denizlerimiz, göllerimiz,
akarsularımız ve özellikle Marmara Denizimiz bir bütün olarak ele
alınmalı. Evsel ürünlerin arıtımı yapılsa da bu
tek başına yeterli değil; derelerden gelen atıklar,
tarımsal atıklar, endüstriyel arıtım, hepsi sıkı
denetim altına alınmalı. Aksi hâlde, denizlerimizden elde edilen
balık, midye, karides gibi ürünlerin hepsi zehirlenecek. Bugün bile
uzmanlar deniz ürünlerinin tüketilmemesini tavsiye ediyor.
Denetim konusunda bir örnek
vermek istiyorum: Bodrumda tur teknelerinin yüzme molası verdikleri bir
yerde, öğleye doğru sahilde köpükler oluşmaya
başlıyor; belli ki tekneler sintine boşaltıyorlar,
akıntıyla sahile vuruyor. Vatandaşlar çevre müdürlüğüne
şikâyet ettiklerinde Sintine boşaltıldığını
gösteren resim yollayın. diyorlar. Vatandaşın onu yapması
mümkün değil. Dolayısıyla tedbir ve yaptırım
olmayınca vatandaş ancak sabah erken denize girebiliyor.
Cumhurbaşkanına
tweet atanı anında tespit eden devletimiz doğayı
katledenleri seyrediyor. Biz de bu rejime Halk egemenliği. deyip
kendimizi avutuyoruz. Bugünden başlayarak hemen sıkı tedbirlere
başlamalıyız, Kendi kendine geçer. diye beklememeliyiz.
Uzmanlar ağlarla temizleyerek bu müsilajdan kurtulmanın mümkün
olmadığını söylüyorlar. Bakterileri tahrip eden virüsler
yoluyla yapılacak mücadele için de geç
kaldığımızı söylüyorlar. Bu manada,
Bakanlığın eylem planı çalışması olumlu bir
gelişmedir. Bakanlık derhâl içinde mikrobiyologların da
olduğu bir bilim kurulu oluşturmalıdır. Bu bilim kurulu
Sağlık Bakanlığının yaptığı gibi
göstermelik, halkı ikna amaçlı akil insanlar heyeti gibi
olmamalıdır. Açık, şeffaf, aldığı
kararların kamuoyuyla derhâl paylaşıldığı,
tedbirlerin hangilerinin uygulandığı, hangilerinin
uygulanmadığının belli olduğu,
çalışmaların sonuçlarının izlenebildiği, yetkili
ve sorumlu bir kurul olmalıdır. Bu kurul, İstanbul
kanalını da ilk gündem maddesi olarak ele almalıdır. Bu
kadar açık tehlikeden sonra Kanal İstanbulu yapacağız.
demek çılgınlıktır, zaten Cumhurbaşkanı da
projeye çılgın demişti, bir anlamda dürüstçe söylemişti.
Bürokrasinin mevzuları
zamana yayarak, güzel sözlerle halkı oyalayarak tehlikenin
kendiliğinden geçmesini beklemek gibi bir
alışkanlığı vardır. Özellikle, yurt
dışında her güzel sözleşmeye imza atıp sonra
gereğini yapmamak gibi bir huyumuz da var; Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, Kyoto Protokolü, Rio Birleşmiş Milletler Çevre
Zirvesi, Barselona Sözleşmesi gibi. Hepsinde imzamız var ama
hiçbirini hakkıyla yerine getirmiyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanının İstanbul Sözleşmesinden çekilme
kararı bir bakıma dürüst bir adım çünkü zaten gereğini
yapmıyorduk. Şimdi Biz kadına şiddeti önemsemiyoruz,
takmıyoruz. diye açıkça söylemiş oluyoruz, ikiyüzlülüğü de
bırakmış oluyoruz. Artık AK PARTİye oy verenler,
özellikle kadınlar olayın muhasebesini kendileri yapsınlar.
Son olarak, bir önceki
cümlemde zikrettiğim Akdenizin kirliliğe karşı
korunması hakkındaki Barselona Sözleşmesinde ne yazıyor,
ona bakalım. 1978 yılında imzalanan sözleşmenin 7 protokolü
Dışişleri Bakanlığının web sayfasında
var. Bizimle ilgili olan 2 tanesini okuyorum: Akdenizde Gemilerden ve
Uçaklardan Boşaltma veya Denizde Yakmadan Kaynaklanan Kirliliğin
Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılması Protokolü, Akdenizin Kara
Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerden Dolayı Kirlenmeye Karşı
Korunması Protokolü. Geçen kırk üç yılda bu protokollerin
gereğini yapsaydık müsilaj sorunu yaşar mıydık?
Değerli arkadaşlar, Avrupayı kandırıyoruz sanıyoruz
ama kendimizi kandırıyoruz. Mavi vatan deyip denizlerimizin
uğruna kanımızı dökmeye hazırlanıyoruz ama
aynı denizlerimizi çöplük gibi kullanıyoruz; bu ne yaman çelişki
böyle.
Her ne kadar geç de olsa
deniz salyası konusundaki araştırma önergesine olumlu oy
vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.53
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Başta Marmara Denizi
olmak üzere, denizlerimizdeki müsilaj sorununun sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerinin birlikte
yapılan görüşmelerine devam ediyoruz.
Söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Hasan Kalyoncuya aittir.
Buyurun Sayın Kalyoncu.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta
Marmara Denizinde ve denizlerimizde yaşanan müsilaj oluşumunun
araştırılması için araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin önergeler üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu vesileyle, konuşmama
başlamadan önce bozkırın bilge kalemi Cengiz Aytmatovu
vefatının 13üncü yılında rahmetle anıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye olarak dünyanın kirletilmesi sürecine
katkılarımızı azaltırken, küresel sorunların
ülkemizde yol açacağı etkileri ortadan kaldırma, azaltma veya
ona uyum sağlama yönünde millî tedbirler geliştirmek zorundayız.
İnsanlık fosil yakıtların keşfine kadar doğayı
kullanarak yaşarken, fosil yakıtlardan sonra
yaşanmışlıklarla yaşamaya başladı. Yani,
yaşamış canlılardan oluşan fosil yakıtlarla
sanayi devriminden sonra doğayı kirleterek. Gelinen durumda tekrar
doğaya dönmeye çalışıyoruz, yeni yenilenebilir enerji
kaynaklarına, dijitalleşmeye dönmeye çalışıyoruz çünkü
yaşanmışlıklar havamızı, suyumuzu,
doğamızı kirletti ve mikroplastiklerle içimize kadar
yerleşmeye başladı. İnsanoğlu, sanayinin ve
paranın varlığında bile yaşayabilmek için doğaya,
toprağa ve bütünüyle çevreye muhtaç olduğunu anlamaya
başladı ve yeryüzünde yaptığı bozgunculuğun
etkilerini yaşamaya başlayarak gördü. Bunlar henüz
başlangıç olan felaketlerdir. Yüce Yaradan Kuran-ı Kerimde
mealen Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. diye buyuruyor. Ekosistem
dengelerini bozmak da yeryüzünde bozgunculuk yapmak anlamına geliyor ve
etkilerini de görmeye başladık. Milliyetçi ülkücü hareket, her türlü
bozgunculuğa hem imanımız gereği hem de
imanımızla paralellik gösteren Türkün töresi gereği hep
karşı duruş göstermiştir. İçinde
yaşadığımız hem fiziksel çevreyi hem doğal
çevreyi vatan sevgisinin içinde bilmiş ve gelecek nesillere
bırakılması gereken bir emanet olarak görmüştür. Her türlü
bozgunculukla mücadele ederek Türk milletine karşı
sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirmeye gayret etmiş
ve bu gayret ülkücü nesillerle beraber insanlık var olduğu sürece
devam edecektir. Geçmişin hem kültürel mirasını hem de bize
emanet edilen doğa ve çevreyi koruyacak her türlü olumlu girişimin
yanında yer almak, taşıdığımız sorumluluk
gereği yapılması gerekendir. Bu sebeple, Marmara Denizinde
büyük sorunlara yol açan müsilaj oluşumu ve bertaraf edilmesi konusunda
yapılacak tüm çalışmalara Milliyetçi Hareket Partisi olarak tam
destek vermekteyiz. Bu durum, Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçeli tarafından net şekilde ifade edilmiştir. Milliyetçi
Hareket Partisinin çevre politikaları bu anlayışın
eseridir. Bu anlayışla bütüncül bir çevre politikası yürütülmeli
ve sürdürülebilir kalkınma yaklaşımıyla desteklenmelidir.
Sayın milletvekilleri,
deniz salyası denilen müsilaj, deniz ekosisteminin
uğradığı tahribatın sonucudur. Özellikle şunu
ifade etmek gerekir ki müsilaj oluşumu, Marmara Denizinin ekosistem
dengesinin insan eliyle bozulmasının bir sonucudur. Müsilajın
oluşumunu tetikleyen ana sebep, oradaki mikroskobik bitkilerin üreyip
çoğalabileceği besleyici elementlerin bizim tarafımızdan
Marmara Denizine bırakılmasıdır fakat yaşanan
gelişmeler bazı diğer faktörlerin de bu durumda etkili
olabileceğini akıllara getirmektedir. Bu değişimler her ne
olursa olsun, besin maddesi olmaksızın bu durum ortaya çıkamaz
çünkü müsilaj organik bir maddedir ve oluşabilmesi için mikroskobik
bitkisel organizmaların yoğun besleyici maddelere ulaşabilmesi
gerekmektedir. Bu bahsettiğimiz diğer etmenleri küresel ısınmanın
etkisi olarak görmekteyiz. Bunlardan ilki sıcaklık
artışı, buharlaşma ve denize giren tatlı su
miktarının azalışı sonucu tuzluluk
değişimleri ve Marmarada akıntıların ve dalga
hareketlerinin değişimi sonucu durağanlıktır. Tüm bu
faktörler bir araya geldiğinde neler olabileceğinin bir
kısmını müsilaj bize net olarak göstermektedir.
Kıymetli
milletvekilleri, Marmara Denizinde karşı karşıya
kalınan deniz salyası akşamdan sabaha oluşan bir durum
değildir. Birikimli şekilde artan denize bırakılan
atıkların ekosistem tarafından tolere edilemez düzeye
geldiğinin bir yansımasıdır. Evsel ve endüstriyel
atıklarla denizin ve denize ulaşan akarsuların kirletilmesi,
kıyıların doldurulması, betonla çevrilmesi, Marmara
Denizinin ekosisteminde dönüşüme ve müsilaj oluşumuna yol
açmaktadır. Marmara Denizinin normal ekosisteminde özellikle
fitoplanktonun bahar aylarında artışı ve yaz aylarında
azalması gözlenmektedir. Küresel ısınma ve deniz suyu
sıcaklığındaki artış ile kirlilik, bu canlıların
doğal dengenin dışında çoğalmasına da yol
açmış olabilir çünkü çoğalmaları için gereken fiziksel
şartların ve haddinden fazla besin kaynağının
varlığı aşırı müsilaj oluşumuyla
sonuçlanmaktadır. Müsilaj deniz yüzeyini ve nihayet tabanını
kaplayacak şekilde yoğunlaştığı zaman, bugün
Marmara Denizinde gözlenen şekilde görüntüler ortaya
çıkmaktadır. Müsilaj oluşumuna bağlı olarak denizin
dibindeki oksijen azalması, deniz dibinde yaşayan özellikle midye ve
sünger gibi hareket edemeyen canlıların da ölümüne sebebiyet
vermektedir. Müsilaj yapışkan yapısı dolayısıyla
balıkların solungaçlarına yapışarak
balıkların boğularak ölmesine neden olmaktadır.
Müsilajın deniz tabanındaki yoğun birikimi devam ederse,
yaşanacak oksijen azlığı nedeniyle balık ölümlerinde
de artış gözlenecektir. Keza, balıkların beslenmesi,
üremesi ve göçleri olumsuz etkilenmekte ve askıda katı madde yükü
fazla olduğu için denizel sistemde ışık geçirgenliği
azalarak deniz bitkileri ve mikroorganizmaların fotosentez imkânı
olmamaktadır.
Somut olarak Marmara
Denizindeki müsilaj yoğunlaşmasında toksin oluşumunun olup
olmayacağı ve parçalanma esnasında havaya karışacak
gazlarda toksik etki yapıp yapmayacağı da
araştırılmalıdır. Bu durum turizmi sekteye
uğratacağı gibi, Marmara Denizi çevresinde yerleşik
insanlarımızın denizi kullanamamasına ve sağlık
sorunlarına sebep olabilecektir. Balıkçılar bu sorunun yol
açtığı zararları zaten yaşamaktadır. Marmara
Denizimiz alarm verirken çevresindeki insanlarımız da ekonomik
olarak tehdit altına girmektedir. Bu kapsamda, Tarım ve Orman
Bakanlığının balıkçılara yönelik desteklerini
takdirle anmak gerekir.
Sayın milletvekilleri,
denize ulaşan atıkların arıtılması konusunda
çevre belediyelerin sorumluluğu önceliklidir ancak sanayi
kuruluşlarının atıkları ve atık
sularının arıtılması konusunda Hükûmetin üzerine
düşen sorumlulukları da ortadadır. Bunlarla birlikte, deniz
araçlarının atıkları, liman işletmelerinden ve
gemilerden denize bırakılan kirleticiler, kaçak
avcılığın ekosistemde yol açtığı tahribat
çok yönlü olarak değerlendirilmelidir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı öncülüğünde uygulamaya geçirilen eylem planı
değerlidir. Aynı zamanda, atık suların
arıtılması sorunu sadece doğrudan denize ulaşanlar
açısından değil, kıyı bölgedeki karasal alan
kirlenmesi de denizel ekosistemi olumsuz etkilemektedir. Etki altındaki
denizel sisteme evsel, endüstriyel ve kanalizasyon atıkları gibi
noktasal kaynaklı kirleticiler ile tarımsal araziler gibi
yayılı kaynaklardan gelebilecek kirlilik yükünü bertaraf etmek üzere
bütüncül planlamalar yapılması zorunluluktur. Ekosistemle barışık
bir yerleşim, tarım ve sanayi üretimi ile kirleticilerin
arındırıldığı bir atık yönetimi
oluşturulması ertelenemez bir ihtiyaçtır.
Kıymetli
milletvekilleri, küresel ısınma denizel ekosistemlerde büyük tahribat
yapmaktadır. Denizlerimizdeki kirlenme kontrol altına alınmaz
ise özellikle körfez alanlarında benzeri sorunlarla
karşılaşacağımız açıktır. En temelde
çevrede atık yönetimi ve sıfır atık
çalışmaları kapsamında atıkların
kaynağında ayrıştırılması konusunun ülke
genelinde uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. Keza, evsel veya sanayi
kaynaklı atık suların arıtılması ve
arıtılmış suyun kullanma ve sulama suyu olarak
değerlendirilmesi, millî su varlığımızın
sürdürülebilirliği açısından da elzemdir. Atık suların
sulamada kullanılması konusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından 2010 yılında yayınlanan
bir tebliğle standartlar ve uygulamalar düzenlenmiştir ancak, bu
tebliğ mevcut ihtiyaçlara cevap vermez hâle düşmüştür. Bu
nedenle, Bakanlığın günün ve geleceğin
ihtiyaçlarını göz önünde tutarak atık suların yeniden
kullanılması için gerekli düzenlemeleri gecikmeden hayata geçirmesi
gerekmektedir. Bu sayede sulama sularının kalitesi ve izlenmesinin
yanı sıra, sadece evsel atık suların değil bütün
kullanılmış su çeşitlerinin de yer üstü, yer altı
sularının beslenmesi ve zirai sulamada kullanılmasına
ilişkin kriterler belirlenmelidir. Ayrıca, sürekli ifade
ettiğimiz yağmur hasadı konusunda da millî bir politika
geliştirilmesi gereklidir. Marmara Denizindeki kirlilikte, Sayın
Genel Başkanımızın da işaret ettiği gibi,
Karadenize dökülen akarsularla Karadenize taşınan kirleticilerin de
payı bulunmaktadır. Bundan dolayı, kıyıdaş
ülkelerde Karadenizin kirlenmesinin önüne geçecek etkin ve acil
çalışmalar hızlandırılmalıdır.
Buradan müsilaj oluşumu
ve çevresel felaketlere karşı alınması gereken önlemleri ve
tespitlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
1) Marmara Denizi farklı
ve özel bir ekosisteme sahiptir. İklim değişikliği, küresel
ısınma sonucu Marmara Denizindeki su
sıcaklıklarındaki artış nasıl değişim
gösterecek? Aynı zamanda, Karadeniz ve Ege Denizinde bu artış
düzeyleri nasıl olacak? Bunların araştırılması
gerekmektedir.
2) Karadenizde
sıcaklık artışı ve buharlaşma hızındaki
değişim nehirlerdeki su miktarının azlığına,
tuzluluk seviyesinde artışa sebep olacaktır. Aynı şekilde,
Ege, Marmara ve Akdenizde de bu artışlar olacaktır. Bu
artışlar öngörülmeli ve bilimsel olarak ortaya
konulmalıdır.
3) Tüm bu sıcaklık
artışları ve tuzluluk değişimleri boğazdaki
akış sistemlerinin değişimine ve tabakalaşmaya
nasıl etki edeceği araştırılarak gelecek senaryoları
ortaya konulmalıdır.
4) İstilacı türleri
sadece balon balığı üzerinden almayıp tüm flora ve fauna
elemanları gözden geçirilmeli, mikro istilacılar da dikkatle
incelenmelidir. Müsilaja sebep olduğu ifade edilen fitoplankton, sucul sistemlerde
besin zincirinin ilk halkasını oluşturmaktadır.
İstilacı türlerin varlığı veya flora
elemanlarındaki değişimin tarihî verilerle
karşılaştırılarak incelenmesi gerekmektedir. Bu sayede
besin zincirinde meydana gelebilecek değişimler ortaya
çıkartılabilir.
5) Eğer akıntı
ve dalga değişimleri durgun su etkisi oluşturdu ise
sıcaklık artışı ve besin bolluğuyla planktonik
organizmaların duruma tepki olarak bir çoğalma gerçekleştirip
gerçekleştirmediği de araştırılarak ortaya
konulmalıdır.
6) Azot miktarının
artışı öncelikli olarak ele alınmalı ve diğer
besin tuzları ve kirleticilerin değerleri yine tarihî verilerle
karşılaştırılarak güncel durum ortaya konulmalı,
değişimler varsa öncelikle bu kirleticilerin üzerine gidilmelidir.
7) Organik maddelerin
parçalanmasında anoksik koşulların oluşumu, oksijen
seviyesinde düşüş ve organik madde parçalanması sonucu toksik
gazların oluşumunun olup olmadığı
araştırılmalı ve eğer böyle bir ihtimal söz konusu ise
vatandaşlar olay gerçekleşmeden uyarılmalıdır.
8) Sıcaklık
artışının flora ve fauna elemanlarının ölümünü ya
da ortamdan uzaklaşmasını tetikleyip tetiklemediği
araştırılmalı, sebep olduğu ekolojik
değişimler belirlenmelidir.
9) Sıcaklık
farklılıklarının ve tuzluluk
farklılıklarının azalması ve tabakalaşmanın
ortadan kalkması durumunda Marmara Denizinde yaratacağı etkiler
ve alınacak önlemler ortaya konulmalıdır.
10) Fitoplanktonik flora
çeşitliliği ortaya konulmalı, geçmiş verilerle
karşılaştırılmalı ve yabancı tür
varlığı tespit edilerek hangi türlerin bu müsilaja sebebiyet
verdiği belirlenmelidir.
11) Üreme mevsimlerini ve
dönemlerini sıcaklığın değiştirip
değiştirmediği ortaya konulmalı ve canlıların
buna nasıl tepki verdiği belirlenmelidir.
12) Derin deniz
deşarjının Karadeniz'e giden akıntıya
yapıldığı ve deşarjın Karadenizin
kirliliğini artırdığı ortadadır. Bu kirlenmenin
en azından bir bölümünün Karadeniz'den gelen akıntıyla tekrar
Marmaraya dönüşü ve akıntı yönlerinin nasıl olduğu
araştırılmalıdır.
13) Karadeniz çevresindeki
ülkelerin derin deniz deşarjları dâhil tüm kirlilik yükleri ortaya
konularak azaltılması yönünde çalışmalar
hızlandırılmalıdır.
14) Öncelikle Tuna Nehri'nden
gelen kirliliğin boğazlarımız ve Marmara Denizi üzerindeki
etkileri netleştirilmelidir.
15) Arıtma tesislerinin
kapasitesi artırılmalı, modern teknolojiler
kullanılmalı, ileri biyolojik arıtım uygulamaları ve
denize deşarj yerine sulama ve kullanma suyu olacak şekilde
planlanmalı, gelecekte oluşacak kuraklık için de çare olabilecek
şekilde dizayn edilmelidir.
16) Marmara Denizini etkileyebilecek
tüm tarım alanlarında, gerekirse destek verilerek sulama sisteminde
toprağı değil bitkiyi sulayacak sistemler kurulmalı, bu
kurulacak sistemlerde tarımda kullanılan ilaç ve gübreler de denetim
altına alınmalıdır.
Yüzey sularıyla Marmara
Denizine girişler en az düzeye indirilmelidir. Tarım
uygulamaları açısından da pilot bölge olarak örnek
uygulamaları beraberinde getirecek bir yaklaşım olur.
17) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının açıkladığı eylem
planı titizlikle uygulanmalı ve denetlenmelidir. Bugün yüzeydeki
müsilajı toplama işi devam ediyor. Bu, yapılması gereken en
iyi çalışmalardan birisi çünkü orada
bıraktığınız sürece, deniz dibinde
yoğunlaşmayı artırarak anoksik koşulların
oluşmasına sebebiyet verecektir.
18) Sıcaklıklardaki
artış organizma çeşitliliğini değiştirip göç
etmelerine sebebiyet vermektedir. Yapılan bir bilimsel çalışmada
200 kilometreye kadar kuzeye doğru kaymalar olduğu ifade edilmekte.
Bu sebeple, tüm denizlerimizde, özellikle koylar ve körfezlerde kirlilik
etkileşiminin ortaya benzer durumlar çıkarabilmesi mümkündür. Bu
sebeple, bilimsel çalışmaların öncelikli olarak bu alanlarda bir
an önce başlatılması gerekmektedir ve gelecek tahminleri ortaya
konulmalıdır.
Şimdi, bilimsel
çalışmaların tek bir bilim dalı çerçevesinde yapılmaması,
birçok bilim dalının bir araya gelerek olayı
değerlendirmesi gerekmektedir. Burada, özellikle Marmarada ekosistem
farklı özellikler taşımaktadır. Bunun için,
akıntı sistemleri, biyolojik yapıyla ilişkisi, meteorolojik
değişiklikler, iklim değişiklikleri ve etkileri, birçok
disiplinin bir araya gelerek çalışması gereken bir konudur. Bu
tür bir çalışma yapılıp ortaya çıkarılan
sonuçlar, önlem paketleri uygulanırsa Marmara Denizinde gelecekte sorun
yaşanmayacağı kanaatindeyiz.
Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ikinci ve son konuşmacı Adana
Milletvekili Sayın Ayşe Sibel Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AYŞE
SİBEL ERSOY (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan önerge
çalışma sonuçlarının, şimdiden ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Kıymetli vekiller,
insanın doğa üzerinde baskın güç olduğu aşikâr. Çok
değil birkaç gün önce atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu yeni bir
rekor daha kırdı. Sanayi öncesi döneme göre tam yüzde 50 artışla
419 ppm değerini aştı. Bu artış, hiç kuşkusuz beraberinde
birtakım sorunlar da getirecek. Bir taraftan aşırı
yağışlara şahit olurken, diğer yandan yaşanan
kuraklık bunların en bariz göstergesi. Sorunlar bununla da
sınırlı değil; oluşan atık miktarı her geçen
gün artıyor, su kaynakları üzerindeki baskılar eriyor, sonuçta
doğa kendisini korumaya alıyor. Doğamız oluşan
kirlilikle mücadelesini sürdürüyor ancak o da bir noktaya kadar. Belli bir
kirliliği tolere edebilen dünyamız eşik değerler
geçildiğinde de tepkiler veriyor, âdeta vücudumuz gibi. Hepimiz biliyoruz:
Yabancı bir cisim, bir mikrop vücudumuza girdiğinde vücudumuz onunla
mücadele veriyor. Mikrop yoğunluğu düşük olursa ona galip
gelebiliyor ancak mikrop yoğunluğu fazla olunca vücudumuz mücadelede
yetersiz düşebiliyor ve sonuçta hastalık oluşuyor.
Dünyamızda da böyle bir
yapı, böyle bir mekanizma, böyle bir düzen var; yüksek miktarda kirlilik
yükünü artık tolere edemiyor. Bunun karşısında da sorunlar
baş gösteriyor. Bir buçuk yılı aşkın süredir
yaşadığımız salgın bunun bir göstergesi,
aşırı tüketimin ve üretimin bir sonucu. Ancak böyle devam
etmemiz hâlinde de bu salgının ne ilk ne de son
olmayacağını da biliyoruz.
Kıymetli vekiller, büyük
bir baskı altında yer alan kaynaklarımızdan biri de
sularımız. Enerji üretiminden ulaşıma, gıdadan turizme
kadar bizlere çok yönlü hizmetler sunan sularımız da büyük bir tehdit
altında. Sularımız yaşadıkları bu tehdidi de
bizlere çeşitli işaretlerle gösteriyor. Son yıllarda
sayıları artan alg patlamaları bir gösterge esasında.
Hâlihazırda yaşadığımız deniz salyası,
diğer bir tabirle müsilaj da bunun bir göstergesi. Peki, neden ve
nasıl oluyor bunlar? Saygıdeğer vekiller, her iki hadiseye de
yol açan canlılar fitoplankton olarak adlandırılan, suda
yaşayan mikrocanlılar aslında. Fitoplanktonların deniz
yaşamı için çok önemli rolleri var, besin piramidinin en altında
yer alırlar. Fotosentez yaparak kendi besinlerini üreten bu canlılar,
bunlarla beslenen diğer canlılar için besin kaynağı
oluşturuyorlar. Fotosentez anında da ortama yaşam
kaynağı oksijen vererek bir manada çift katkı sunuyorlar. Bilim
insanlarına göre aldığımız her iki nefesten birini bu
canlılar sunuyor bize, dolayısıyla, önemleri yadsınamaz.
Bu canlıların
aşırı çoğalması için de uygun şartların
oluşması lazım. Bu şartların başında
sıcaklık ve besin geliyor. Besin olarak da protein sentezi için azot
ve fosfor gibi elementlere ihtiyaç duyarlar. Ortamda bu besinlerin
fazlalığı ve uygun sıcaklık çoğalma için ideal
ortamı sunuyor. Sıcaklık hepimizin malumu, özellikle de küresel
sorun iklim değişikliğinin etkileriyle Akdeniz havzasında
sıcaklıkların normallerin üzerinde seyrettiğini biliyoruz.
Peki, besin nereden geliyor?
Kirlilikten. Evet, kirlilikten, azot ve fosforca zengin atık sulardan.
Ortamda fazla kirlilik olduğunda son derece faydalı olan bu
canlılar kirliliği gidermek için bunu tüketiyorlar. Besinin tükenmesi
sonucunda ne yazık ki ölüyorlar. Alg patlamasından farklı olarak
da müsilajda da ortama bir salgı veriliyor. Müsilaj esasında hemen
hemen her bitkinin salgıladığı bir mukus. Bu salgı bir
şeker aslında, glikoz türevi polisakkarit, dolayısıyla
zararsız ancak virüs ve bakteri gibi patojenler için müthiş bir üreme
ortamı sunarlar; aynı zamanda denizdeki canlıların üzerini
kaplayarak onların ölmelerine yol açarlar. Deniz yüzeyinde bir tabaka
oluşturarak hem görüntü hem koku hem de deniz içine ışık
girişini engelleyerek canlı yaşamı için risk
oluştururlar. Ekolojik etkilerinin yanı sıra deniz turizmi,
balıkçılık, deniz ulaşımı gibi çok yönlü etkileri
de var.
Kıymetli vekiller,
Marmarada gördüğümüz, tanık olduğumuz hadise elbette ki ne
bugünün ne de dünün sorunu. Aynı şekilde geride
bıraktığımız on yılın sorunu da değil,
aynen atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunu da sadece son yirmi
yıla, son elli yıla mal edemeyeceğimiz gibi, bunu da böyle
edemeyiz.
Marmara Bölgesi sanayinin
yoğun olduğu bir bölge. Su kullanımına ihtiyaç duyan birçok
sektör buraya konuşlanmış. Bu ihtiyacı düşük maliyetle
karşılamak için su kaynaklarına yakın bölgeler tercih
edilir. Enerji üretimi, demir çelik gibi kirletici potansiyeli yüksek birçok
tesis de burada. Bölgede iş gücünün yoğunluğu
dolayısıyla yaşam alanı sayısı da fazla.
Ülkemiz aynı zamanda
tarım faaliyetlerinin yoğun olduğu da bir bölge. Kimyasal gübre
kullanımının yoğun olduğu alanlar ki bu gübreler azot
ve fosforca zengin birer kaynak. Yeterli bir arıtıma tabi tutulmayan
evsel ve endüstriyel atık sularla birlikte tarımsal alanlardaki
gübrelerin de yağışlarla birlikte denize ulaşması
besin açısından bölgeyi zenginleştirdi. Sınır
aşan bölgelerden Karadenize ulaşan ve oradan da yine üst
akıntıyla Marmaraya ulaşan bir kirliliğin
varlığını da biliyoruz. Bütün bunları üst üste
koyduğunuzda ortada yılların büyük birikiminden bahsedebiliriz.
Her ne kadar bir zamanlar etkin bir şekilde temizlik ve koruma hizmetleri
yapılmışsa da en nihayetinde her dönem bir miktar kirlilik
denize verildi. Herhangi bir arıtmanın olmadığı 70li
ve 80li yıllarda yapılan atık boşaltımları
Marmaranın doğal dengesini bozdu, denizin kirlilikle mücadele etme
kapasitesini aştı. Artık doygunluğa ulaşmış
olan deniz bir şekilde tepki olarak müsilajla dikkatleri kendisine çekti.
Kıymetli vekiller,
bizler de Gazi Meclisimizde bu çağrıya kulak vereceğiz. Bu
duruma yol açan, birçok sektörü olumsuz etkileyen bu çevre felaketini her
yönüyle tartışacağız. Konunun uzmanı bilim
insanlarını dinleyeceğiz. Devlet, ilk günden beri konuyu takip
etti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bilfiil saha
çalışmalarına katıldı, çalışmaları
koordine etti, Marmaraya kıyısı bulunan bütün illerle bir araya
geldi; yüzlerce bilim insanının katkısıyla bir eylem
planı ortaya çıkardı. Milletin temsilcileri olarak bizler de
bunun takipçisi olacağız, eylem planının uygulanması
sürecinde aktif rol oynayacağız. Marmarayı etkisi altına
alan bu çevre felaketini görmezden gelemeyiz.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Görmezden geldiniz geçen hafta.
AYŞE SİBEL ERSOY
(Devamla) Kirliliğin sınır tanımadığı
dünyamızda müştereken hareketle bu sorunun üstesinden geleceğiz.
Evet, el birliğiyle bu soruna biz yol açtık, hepimizin az çok etkisi
var. Dolayısıyla bu yükü de birlikte sırtlayacağız.
Bu itibarla hazırlanan
araştırma komisyonuna desteğimizi sunuyor; ülkemiz, milletimiz
ve mavi vatan denizlerimiz için hayırlara vesile olmasını
diliyor, Gazi Meclisimizi ve yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bülbül, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Pervaride şehit
edilen güvenlik korucusu Mehmet Babata Allahtan rahmet dilediğine, 10
Haziran 1990 tarihinde Şırnakın Güçlükonak ilçesinin Çevrimli
köyünde PKK tarafından şehit edilen 27 vatandaşımıza
bir kez daha Allahtan rahmet dilediğine, Yazar Cengiz Aytmatovun 13üncü
ölüm yıl dönümüne ve EURO 2020 Turnuvası kapsamında
İtalyayla karşılacak olan Millî Takıma
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Siirt Pervaride üs bölgesine teröristlerin
saldırısı sonucu şehit olan güvenlik korucusu Mehmet Babata
Allah'tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı dilerken yaralanan güvenlik korucusu
Sıddık Buluta da acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, 10
Haziran 1990 tarihinde Şırnakın Güçlükonak ilçesine
bağlı Çevrimli köyünde 12si çocuk, 7si kadın, toplam 27
vatandaşımız hain terör örgütü PKK tarafından kalleşçe
şehit edilmiştir. Gece saat on bir civarında üç koldan köye
saldıran PKKlı militanlar ile korucular arasında çıkan çatışma
yaklaşık iki saat sürmüş ve teröristlerin korucu evlerine düzenledikleri
bombalı saldırılarda 27 masum vatandaşımız
yanarak can vermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bu vesileyle 1990 yılında Şırnak Çevrimli
köyünde şehit olan 27 vatandaşımıza bir kez daha Allah'tan
rahmet diliyor, mekânları cennet olsun diyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bizi birbirimize yaklaştıran tarihimiz
ve dilimizdir. Bizden sonrakiler, siz ve sizden sonrakiler Türk
dünyasının birleşmesine çok önem vermeliler. diyerek
milletimize olan bağlılığını ve asırlar
boyunca yaşanmış olan şanlı tarihimizi ve
zenginliklerimizi eserleriyle sadece kendi ülkesinde değil
-Kırgızistanda değil- aynı zamanda Türk dünyasına ve
bütün dünyaya tanıtmış olan, Gün Olur Asra Bedel, Dişi
Kurdun Rüyaları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Beyaz Gemi, Toprak Ana, Elveda Gülsarı, Cemile gibi daha
birçok eseriyle de kültür dünyamıza, hayatımıza ve
geleceğimize büyük katkılar sunmuş olan usta yazar Cengiz
Aytmatovu vefatının yıl dönümünde saygıyla rahmetle yâd
ediyoruz.
Son olarak, EURO 2020
Turnuvası kapsamında yarın İtalya karşısında
ilk maçına çıkacak olan Millî Takımımıza
başarılar diliyoruz. Futbolcusundan teknik heyetine kadar her
kademede yer alan Millî Takım heyetimizin sonuna kadar yanlarında
olduğumuzu, başarıları için duacı olduğumuzu
ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Divan
olarak, Millî Takıma başarılar dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de bu
vesileyle Millî Takımımıza başarılar diliyoruz Divan
olarak. Umarım her şey güzel başlar. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A)
Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve 26 milletvekilinin, Marmara
Denizindeki müsilaj sorununun sebeplerinin tespit edilerek alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4413) (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve 20 milletvekilinin, Marmara Denizinde
görülen deniz salyası sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4430)
(Devam)
3.-
Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve 20
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz salyası sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4431) (Devam)
4.-
İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Marmara Denizinde
görülen müsilaj sorunu ve denizlerdeki kirlenmenin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4432) (Devam)
5.-
MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Muhammed
Levent Bülbülün, Marmara Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4433) (Devam)
6.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22 milletvekilinin, Marmara
Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4434) (Devam)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 71 milletvekilinin, başta
Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj sorununun sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespit
edilebilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4435) (Devam)
8.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 25 milletvekilinin, Marmara Denizi
ve çevresini tehdit eden müsilaj sorununa karşı alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4436) (Devam)
9.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve 24 milletvekilinin, ekolojik
bir felaket olan müsilaj sorununu ortandan kaldırmak ve insan
sağlığının korunmasını sağlamak için
yapılacakların belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4437)
(Devam)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 31 milletvekilinin, Marmara
Denizinde görülen müsilaj ve kirlilik sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4438)
(Devam)
BAŞKAN Evet, söz
sırası Halkların Demokrat Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Züleyha Gülümde.
Buyurun Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) Merhabalar.
Evet, sonunda Marmara Denizi
isyan etti ve Beni yok ederseniz, yaşam alanlarımı, benim
yaşayacağım bir dünyayı yok ederseniz ben de sizi yok
ederim. dedi. Ancak ondan sonra aklınız başınıza
geldi, umarım gerçekten gelmiştir. Yoksa yine göstermelik bir
komisyon, işte Aman, üç beş tedbir aldık, hallettik. diye
toplumu mu kandırmaya çalışacaksınız, göreceğiz.
Zira, bugüne kadar kadın meselesinde, kadına yönelik şiddet
meselesinde kurduğunuz komisyonlardan hiçbir sonuç
alamadığımızı, yine aslında bildiğiniz o
erkek egemen yaklaşımınızla devam ettiğinizi de çok
iyi biliyoruz. Umarız ki bu sefer aklınız
başınıza gelmiştir, umarız ki bu sefer ülke
zararına, halkların zararına bir şeyler
yapmazsınız diye söyleyerek başlamak istiyorum.
Şimdi, aslında
mesele, sadece Türkiye'yi de ilgilendiren bir mesele değil; dünyada bir
iklim krizi var, bir ekolojik kriz var ve bu ekolojik krizin ana
kaynağı -açık söylemek gerekir- erkek egemen kapitalist
sistemden kaynaklıdır. Bu erkek egemen kapitalist sistem tam da kâr
mantığına dayalı olduğu için, her şeyi para
olarak gördüğü için -aynı sizin her ağacı para olarak
görmeniz gibi- her şeyi paraya dönüştürmeye çalışır;
doğanın ne olduğuna, yaşam alanlarının ne
olduğuna, işçilerin, emekçilerin, halkların,
kadınların yaşamlarının ne olacağına bakmaz.
Kendileri için yaşanabilir kentler kurarlar, özel güvenlikli bölgeler
oluştururlar. Özel güvenlikli şehirler oluşturursunuz, kendiniz
orada yaşarken yoksul halklar, emekçiler, özellikle kadınlar iklim
krizinin karşısında ağır koşullarda
çalışmak zorunda kalırlar.
İklim krizi erkek egemen
sistemin bir sonucu olarak kadınları çok daha fazla etkiler çünkü
kadınlar ve yoksullar en alt tabakada yer alır, yaşam
koşulları itibarıyla zaten hiçbir olanağa sahip
değildir. Erkek egemenliğin baskısıyla kadınlar zaten
bütün eve dair işleri yapmaya zorlanır, ücretsiz olarak bütün bu emek
gücünü vermeye zorlanır. İklim kriziyle, susuzlukla, kuraklıkla
ya da sel baskınlarıyla ya da iklim krizinin sonucu olarak
bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşmasıyla
yine kadınlar fazla uğraşmak zorunda kalır.
İşte
kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin
yarattığı bu bağ nedeniyle de bugün, iklim krizine
karşı, doğanın talanına karşı, yaşam alanlarının
talanına karşı direnişlerde hep kadınları
görürüz. Her yerde kadınlar öndedir çünkü en fazla kadınları ve
tabii ki işçi sınıfını, ezilenleri vurur iklim
krizinin kendisi. Yani iklim krizi öyle söylediğimiz gibi Hepimizin
payı vardır, hepimiz bu konuda sorumluyuz. dediğimiz bir alan
değildir, o sizin klasik lafınızla hepimiz aynı gemide
falan değiliz; yine, iklim krizi de sonuç olarak yoksulları,
emekçileri, kadınları, halkları vuruyor maalesef.
Şimdi, dünyada
kapitalizmin krizi olarak ortaya çıkan bu mesele bizim ülkemize
geldiğimizde nasıl oluyor? Vallahi, en dehşetlisi herhâlde bizim
ülkemizde yaşanıyor çünkü gördüğünüz her şeyi ranta çevirme
ihtiyacı hisseden bir iktidarsınız. Ekonomik krizinizin, para
kaynaklarını bulamayışınızın çözümünü de
hemen nerede bir doğa var, nerede bir kaynak var, nerede bir ağaç var
-aynı Gezi direnişinde gerçekleştiği gibi- gördüğünüz
her yeri bir ranta çevirmeye çalışıyorsunuz; oradan büyük
sermaye gruplarınıza, yandaş gruplarınıza nasıl
kaynaklar aktarabiliriz, bunun derdine düşüyorsunuz. Orada yaşam
alanlarında bulunan insanların büyük itirazlarına rağmen,
hayatlarını ortaya koymalarına rağmen Ya, buraya bunu
yaparsanız biz burada yaşayamayız, nerede
yaşayacağız? diye ısrar etmelerine rağmen siz
ısrarla bütün o yaşam alanlarını talan etmeye devam
ediyorsunuz. Ha, bu arada, direnişe katılanlara da yaşam
alanlarını savunanlara da polislerinizle, gazınızla,
copunuzla müdahale ediyorsunuz ve onları susturuyorsunuz. Şimdi
geliyorsunuz Bir araştırma komisyonu kuralım. diyorsunuz,
gerçekten, tabii, insanın aklına soru işaretleri geliyor. O
zaman, neden yaşam alanlarını savunanları gözaltına
aldırıyorsunuz? Neden baskı uygulayarak tehditlerinizle,
şantajlarınızla onları mücadelelerinden geri çekmeye
çalışıyorsunuz? O zaman bu soruyu sormaya gerek oluyor maalesef.
Şimdi, Marmara
Denizinde ortaya çıkan deniz salyası gerçekten büyük bir felaket.
Üstünde göründü ama mesele sadece üstünde görünmesi değildi, altı da
çok ciddi anlamda canlıların yok olduğu bir felakete doğru
giden bir durumda aslında. Buna ilişkin de yıllardır bu
alanda çalışan kurumlar söylüyor aslında size, Çevre
Mühendisleri Odası söylüyor, bu konuda çalışan demokratik kitle
örgütleri söylüyor. Ya Kanal Ya İstanbul diye bir grubumuz var,
bilmiyorum hiç takip ediyor musunuz. Adı üstünde Kanal İstanbulu
yaparsanız İstanbul olmayacak. diyor, bunu açıkça söylüyor ama
bilmiyorum siz bunu duymak ister misiniz. Şimdi, yıllardır
söylenen şeye siz kulak asmadınız, bugün artık görünen bir
noktaya geldiği için diyorsunuz ki: Bu konuda bir tedbir alalım.
İnşallah alırsınız.
Şimdi, İstanbul
açısından yoğun bir nüfusun olduğu, ülke endüstrisinin
yarıya yakınının çevresinde yer aldığı
Marmara Denizi, yıllar boyunca derin deşarj yöntemiyle, çoğu basit
bir arıtmadan geçen kentsel ve endüstriyel atık sular ve
yağışlarla taşınan, tarımsal üretimde
kullanılan gübre ve pestisitler, büyüklü küçüklü binlerce sanayi tesisinin
boşalttığı zehirli sular, daha birçok kirlilik yüküyle
âdeta katledildi. Kıyı dolgularıyla denizin en zengin ekolojik
alanları yok edildi, bölgedeki havzalarda tarım ve evsel atık
kaynaklı azot ve fosfor kirliliği ciddi boyutlara ulaştı,
denizdeki sayısız canlı türü yok olmaya yüz tuttu; bugün de
kurtarılabilir mi, gerçekten onu da bilemiyoruz.
Marmara Denizi artık yok
olmanın eşiğinde ama aynı zamanda, hem içinde
barındırdığı yaşam hem de
kıyılarındaki yaşam çok ciddi bir tehdit altında.
Artık, bir damla evsel veya endüstriyel atığın ileri
biyolojik ve kimyasal arıtmadan geçmeden denize şarj edilmesi demek
bu cinayete ortak olmak anlamına gelecek. Dolayısıyla,
alınacak olan tedbirlerin öyle geçici tedbirler değil, gerçekten
çözüm üreten tedbirler olması gerekiyor. Buna ilişkin
Ulaştırma Bakanının geçenlerde bir cümlesi oldu. Dedi ki:
Kanal İstanbul yapıldığında Marmaranın su
kalitesi artacak, böylece Kanal İstanbul deniz salyasının
önlenmesi konusunda da katkıda bulunacaktır. Yani herhâlde ya konu
hakkında bilgisi yok ya Kanal İstanbulu normalleştirmek için bu
cümleleri kuruyor. Yani, kendi aslında ÇED raporunu, kendi
yandaşlarınızın verdiği ÇED raporunu bile yalanlayan
bir cümle kurdu.
Şimdi,
yıllardır çevre mühendisleri odaları, Ya Kanal Ya İstanbul
Grubu, akademisyenler, bilim insanları çalışmalar yapıyor
ve bu çalışmalarda diyor ki: Kanal İstanbul, yıkıma
ve felakete yol açacak. Şimdi, Karadenizin zaten kirli olduğunu,
Karadenizde akıntıların saat yönünün tersine olması
nedeniyle -Tuna Nehri kaynaklı yoğun sanayi atıkları-
Türkiye'nin kuzey kıyılarında kirliliğin, Karadeniz
ortalamasından çok daha fazla birikmesine neden olduğunu söylüyor.
Karadenizdeki kirliliğin mevcut durumda Boğaz üzerinden Marmaraya
taşınması hâlinde, Kanal İstanbulun kirliliği çözmek
yerine çok daha yoğunlaştıracağını söylüyor;
buradan Bakana iletmiş olalım, kimden bilgi alıyorsa bir daha
sorsun.
Bir diğer şey,
deniyor ki: Eğer Kanal İstanbul yapılırsa bu sorun
çözülecek. Şimdi, projenin yapım süresi ne kadar? On yıl. On
yıl Marmara Denizinin zamanı falan kalmadı, hani Kanal
İstanbul çözmeyecek de ama varsayalım ki çözeceğini
düşünürseniz -on yıllık bir süre- bekleyecek hâli yok, ölüyor,
size ölme sinyali veriyor.
Tıpkı
doğayı talan eden diğer projelerde olduğu gibi -hani öve
öve bitiremiyorsunuz ya mega projeler, köprüler, tüneller, havalimanları,
otoyollar- dediniz ki: Bunları yapacağız, ülke kalkınacak,
yoksulluktan kurtulacağız vesaire, dünyanın en büyük
ekonomilerinden biri hâline geleceğiz. Ne oldu? Halk
yoksullaştıkça yoksullaştı, bu projelerin hepsinden sadece
sermaye grupları zenginleşti. Üstelik de bu zarar eden, geçiş
garantileri verdiğiniz meselelerde zararları da halkın cebinden
karşılamaya başladınız. Mesela ne? Üçüncü köprü,
üçüncü havalimanı gibi bütün bu büyük iddialarla ortaya koyduğunuz
meselelerin hepsi aslında, özellikle Marmara ve Türkiye'nin geneli
açısından ekolojik yıkıma neden oldu. Bütün bunlar da
yetmedi; dolar garantileriyle köprüler yaptınız, tüneller
yaptınız, otoyollar yaptınız ve bunu da halkın
cebinden karşılamaya çalışıyorsunuz.
Üçüncü havalimanı
meselesi; itiraz ettik, herkes itiraz etti, Yanlış yere
yapıyorsunuz, doğayı talan edeceksiniz, ormanları yok
edeceksiniz. denildi. Çok ciddi iş cinayetlerinin
yaşandığı bir yerdi. Geçenlerde, havalimanında
hayatını kaybetmekten kaynaklı olarak orada çalışan
işçilerin bir etkinliği olmuştu, seslerini çıkarmak
istemişlerdi. Buna karşı yine siz polisinizle, emniyet
güçlerinizle müdahale etmiştiniz, ona dair dava vardı. Siz, sesini
çıkaranı yargıladığınız gibi havalimanı
işçilerini de yargılamaya, onları susturmaya devam ediyorsunuz
ama yine onların sözlerini, belki o gün söylenenleri dinlemiş
olsaydınız bugün bütün bunlarla karşılaşmış
olmayacaktınız.
Peki, bu Kanal İstanbul
yapılırsa ne olacak? Biraz bunlardan bahsedelim, çok kez
anlatıldı ama bir kez daha anlatalım. Ekolojik
yıkımlar ve ekonomik zararlar çok daha fazla katlanacak. Kanal
İstanbul Projesinde ısrar etmeniz hâlinde
134 milyon metrekare
tarım alanı yok olacak, yaklaşık 13 bin hektar orman
arazisi etkilenecek, yüz binlerce ağaç kesilecek, güzergâhındaki
alanda bulunan su kaynakları yok olacak. Olası bir depremde tsunami
dalgaları riskini artıracak, havayı kirletecek ve halkın
sağlığını tehlikeye atacak bir projeden bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Marmara Denizi ölü denize dönüşecek çünkü deniz suyunun pH dengesi
değişecek, su altı bitki örtüsü geri dönülmez şekilde zarar
görecek, Marmara Denizi mikroplardan kendi kendine arınma yeteneğini
kaybedecek. Kanal İstanbulun yapım aşamasında her gün tek
adımda 11 tona yakın dinamit patlatılacak olması, patlatma
işlemlerinin yıllarca sürecek olması kanal güzergâhındaki
aktif faylarda enerji birikimine neden olacak, bu da beklenen depremin çok daha
fazla şiddetli olmasına yol açacak. Kanal İstanbul, daha fazla
demir çelik, daha fazla çimento, beton ve asfalt, daha fazla iş makinesi
ve hafriyat dolayısıyla da daha fazla fosil yakıt ve sera
gazı demek yani yeniden bir çevre kirliliği demek.
Aslında, ülkenin her
bölgesinde doğayı talan eden faaliyetlerinize devam ediyorsunuz. Kaz
Dağları, Rize İkizdere, Bursada Kirazlıyayla,
Şırnakta ve pek çok bölgede maden işletmeleri bunların
birkaç örneği.
Kısaca, özetle şunu
söylemek istiyorum: Önce doğayı talan etmekten vazgeçin, ondan sonra
araştırma komisyonları kurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepnide.
Buyurun Sayın Çepni.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız; dünyamız kapitalizmin kâr odaklı sistemi yüzünden
yok olma tehlikesi altında. Sermaye, kendi krizini, emeği ve
doğayı vahşice sömürerek, yeni savaşlar çıkararak
aşmaya çalışıyor. Sosyalizm karşısında tarihin
sonunu ilan eden kapitalist emperyalizm, çok geçmeden insanlığın
ve doğanın en tehlikeli düşmanı olduğunu
ispatladı. Neoliberal politikalar kısa zaman içerisinde
tıkandı. Tek çare diye sunulan sistem yerini krizlere
bıraktı. Daha çok serbestleşme, daha çok demokrasi, daha çok
özgürlük, daha çok refah. diye zihinlere boca edilen neoliberalizm,
emperyalist küreselleşme evresiyle varoluşsal krize saplandı.
Bu aşama, daha çok emek
sömürüsü, daha çok doğa talanı demek; tıpkı AKP gibi
statükoyla, vesayetle mücadele diye gelip devraldıklarına rahmet
okutma duruşu. Maskeler düştü, geriye Bir merminin fiyatı kaç
TL biliyor musunuz? kaldı, geriye Aç varsa doyurun. kaldı.
Yaşanabilir bir dünya ve doğa mücadelesi kapitalist sisteme
karşı mücadeleyi kapsamadan yürütülemez. Bir ağacın kaderi
buna bağlı, bir böceğin kaderi buna bağlı.
Doğayı, sermayenin devletlerine karşı koruma mücadelesi
veriyoruz. Sermaye her koşulda kârı hedefler; sermayenin temiz,
yeşil politikaları olamaz. En yeşil görünenin
yaptığı iş, suçu başka ülkelere paslamaktır.
Tıpkı Avrupanın çöplerini Türkiyeye göndermesi gibi,
tıpkı asbestli gemilerin sökümünü Türkiye gibi ülkelere
yaptırmaları gibi, tıpkı fabrikalarını Türkiye
gibi emeğin ucuz olduğu, güvencesiz olduğu, doğa
talanının kolay olduğu ülkelere kaydırmaları gibi.
AKP, uluslararası
sermayenin Türkiye ayağıdır, şirketler koalisyonudur.
Bakmayın büyük devlet ve millet hamasetlerine, kastettikleri
doldurdukları kasalarıdır. Son dönem ortaya serildiği gibi
mızrak çuvala sığmıyor. Pandemi sürecinde destan
yazdılar, evet, doğru, yazdılar ama bu destan işçi ve emekçilerin
ölümleri ve açlığı üzerinden yazıldı. Düşünün,
pandemi sürecinde tüm dünyada, özellikle de Türkiye'de büyüyen tek şey
şirketlerin kârları oldu, zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu.
Doğaya yönelik cinayetler durmadı; tersine, yasaklar fırsata
çevrildi, dozerler çalıştı, ağaçlar katledildi, ihaleler
yapıldı, yeni maden sahaları açıldı.
Müsilajın serüveni de
paralel bir süreç, öyle sürpriz yumurtadan falan çıkmadı, olağan
bir doğa felaketi ise hiç değil, küresel iklim krizinin
olmadığı gibi. Marmara Denizi, Türkiye kapitalizminin
gelişim sürecine paralel olarak ölü denize döndü. Sermaye büyüdü; Marmara
Denizi, göller, doğa küçüldü, öldü. Müsilaj, denizlerdeki biyolojik
yaşamın başlangıcı olan fitoplanktonların
aşırı çoğalması sonucu ortaya çıktı.
Marmara'da ilk 2007 yılında görüldü fakat bu sefer durum ciddi ve
yayılıyor; esas sebebi ise azot ve fosfor kirleticileri; denizlerin,
kentlerin çöplüğüne, kanalizasyonlarına dönüşmesi. Yani tam
olarak kentsel girişimi betonlaşmayla eş değer hâle getiren,
kara yolunu, asfaltı temel ulaşım yöntemi olarak gören,
inşaatı ve enerji yatırımlarını da temel birikim
modeli olarak gören siyasi anlayışın marifetleri. İlkin,
kentsel atıkların, apartman atıklarının
arıtılmadan denize verilmesiyle başlandı, 80'lerden sonra
buna hızla çoğalan fabrikaların atıkları eklendi,
90lı ve 2000li yıllarda ise gelişen fabrikaların zehirli
atıkları eklendi. Fabrikalar gelişirken yaşam adım
adım yok olmaya başladı ve bu bize kapitalist kalkınma
diye yutturulmaya çalışıldı. Süper mega projelerin devasa
hafriyatları da Marmara Denizine döküldü.
Marmara Denizi çevresinin
nüfusu 25 milyona yaklaştı, ülke sanayisinin de yarısından
fazlası bu denizin çevresinde. Oysa Marmara Denizi, milyonlarca
yıllık ve nadide özelliklere sahip çok sayıda canlıya ev
sahipliği yapan bir deniz ve iç deniz niteliğiyle nispeten
hareketsiz, sadece 2 boğazla beslenen hassas bir deniz. Çöp dökmek bir
yana özel olarak korunması gereken bir deniz fakat ne acıdır ki
Salda Gölüne inşaat yapmayı çevrecilik olarak pazarlayan bir
iktidarla Marmara Denizini kurtarmayı konuşuyoruz.
Marmara Denizi son kırk
yılda normalden 2,5 derece daha fazla ısınmış durumda;
sebebi ise deniz kirliliği, fosil yakıtların
yarattığı sera etkisi gibi
Evet, kirlilik ve su
sıcaklığı müsilaj için uygun koşulları
yarattı.
Bugünlere nasıl gelindi?
2006 yılında Kentsel Atıksu Arıtımı
Yönetmeliği açıklandı ancak uygulanmadı. Oysa yönetmelikte
arıtma tesislerinden çıkan azot ve fosfor değerlerinin düşürülmesi
vardı. Yani sürpriz bir durumla karşı karşıya
bulunmadığımız gibi, çevre açısından da yola ilk
defa çıkılmış değil, bu konuda bilim
insanlarının çok sayıda araştırması var. Fakat
mesele yasal düzenlemeler değil, onu uygulayacak siyasi akıl, nitelik
meselesi; mesele tercihler meselesi. Mevcut arıtma tesislerine ise 23
Aralık 2016dan sonra yedi yıl geçiş süreci tanındı.
Marmaraya ölümcül darbe ise Ergene Nehri atıklarının Marmara
Denizine dökülmesiyle oldu. Ergene Nehri, evsel ve endüstriyel
atıklarıyla zehir saçmaya devam ediyor.
Tüm dertlere derman olarak
devreye sokulan derin deniz deşarjı yöntemi ise tam olarak
kirliliği evin bir diğer odasına süpürmek anlamına geliyor.
Kanalizasyonları, fabrika atıklarını toplayıp
borularla denizin altına pompalamak deniz deşarjının
yöntemi. Deşarj edilen sular ters akıntıyla Karadenize
gönderilecek; bir denizi kurtaralım derken diğer denizi kirletmek.
Peki, böyle mi oluyor? Hayır. Birincisi: Deşarj edilirken
atıklar ön arıtmadan geçiriliyor; sadece katı olanlar
kalıyor, eleniyor, gerisi olduğu gibi denize gönderiliyor.
Ayrıca, hafriyatların oluşturduğu tepecikler ters
akıntıyı da engellediğinden sular Karadenize de
ulaşamıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Küresel İklim
Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi,
Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli
Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonundan verilen bilgiye göre, arıtılan suların sadece
yüzde 37sinin temiz, yüzde 23ünün kirli, yüzde 40ının da çok kirli
olarak akarsulara gönderildiği belirtiliyor.
Başta da
belirttiğimiz gibi, Türkiye sermayesinin neredeyse yarısından
fazlası Marmara Denizi etrafında kurulu. Daha ekonomik olsun diye
denizin hemen kenarında konumlanmışlar, böylece mesafe ve
soğutma suyu masrafından da kâr etmiş oluyorlar, 50 işçiden
fazla çalışanı olan iş yerlerinden çoğunluğunun
arıtma tesisi bile yok.
Peki, ne yapmak lazım?
İlk elden, Marmaraya giden tüm atıklar kesilmelidir. Marmara
etrafındaki tüm işletmeler -İzmitten Trakyaya kadar-
durdurulmalıdır, ileri arıtma sistemi olmayanların
ruhsatları iptal edilmelidir. Atıklar, arıtıldıktan
sonra denize değil, tarımda ve ikinci dereceden kentsel ihtiyaçlara
kullanılmalıdır. İleri biyolojik arıtmaya
geçilmelidir. Bu konuda gerekli olan bütçe, halka değil, şirketlere
yüklenmelidir. Salya sadece yüzeyde olmadığından, yüzey
temizliği sırasında daha fazlası dibe de çökebilir, bu
konuda bilim insanlarıyla, çevre mühendisleri odalarıyla ortak
çalışma yürütülmelidir. Arıtma tesislerinin geçtiğimiz
süreçte çalıştırılıp
çalıştırılmadığı bağımsız
heyetlerce denetlenmelidir. Tüm arıtma tesisleri de
bağımsız kurumlarca denetlenmeli, çevre mühendisleri bu
denetleme işinin de bir parçası hâline getirilmelidir.
Yeni planlamada, Marmara
Bölgesinde sanayileşme durdurulmalıdır, yeni kentleşme ve
nüfus akışı engellenmelidir. Kanal İstanbul Projesi derhâl
durdurulmalıdır çünkü Kanal İstanbul, hem Karadenizden gelecek
kirliliği artıracak hem de bölgede kentleşmeyi
artıracaktır, basıncı artıracaktır.
Dünya yok olma tehdidi
altında, geçici çözümler değil, kalıcı çözümlere ihtiyaç
var. Ülkeyi şirket gibi yönetmek isteyenlerle bunu başarma
şansımız yok. Müsilajla mücadele de doğayı kurtarma
mücadelesi de aynı zamanda bu şirket gibi yönetme mantığıyla
mücadeleden geçiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına son konuşmacı, Mersin
Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.
Buyurun Sayın Turan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
Hayvan hakları
yasasına ilişkin araştırma komisyonunda neredeyse bütün
partiler muazzam bir mutabakata varmışlardı ama bugün
yasanın ne biçimde çıktığını gördüğümüzde o
günkü tespitimin doğru olduğunu düşünmeye başladım, o
tespit de şuydu: Herkesin bu kadar hemfikir olması herhâlde
araştırma komisyonundaki doğrultuda bir yasanın
çıkmayacağının göstergesi demiştim ve ne yazık ki
öyle oldu. Umarım, Marmara Denizi'ne ilişkin, tartıştığımız
bu musibetin çözüme kavuşturulması için kurulacak olan komisyon buna
uygun bir çerçeve oluşturur.
Belki, önce mevzunun
felsefesiyle başlamak lazım. Dünyayı o kadar bizden ibaret
görüyoruz ki her şeyin bizim için olduğunu, her şeyin bizim için
var olduğunu düşündüğümüzden dolayı bizim dışımızdaki
her şeye karşı son derece hoyratız. Kavramlar önemli
değerli arkadaşlar, daha önce de defalarca söyledim; kaynak mı
diyeceğiz, varlık mı diyeceğiz? Su kaynakları mı,
su varlığı mı? Deniz kaynakları mı, deniz
varlığı mı? Orman kaynakları mı, orman
varlığı mı? Kaynak dediğiniz şey tüketmeye dönük
bir şeydir, kaynak olan şeyi kullanırsınız;
varlık olan şeyi muhafaza edersiniz, o sebeple bunların her biri
bizim sahip olduğumuz değil, çocuklarımıza bırakmak
zorunda olduğumuz değerler olarak görülmeli, varlıklar olarak
görülmeli.
Bir diğer problem de
şu çevre kavramı. Bu, doğru bir kavram değil. Çevre,
kendimizi merkeze koyan bizi ve periferiyi tarif eden şeydir; merkezde
olan kıymetlidir, periferide olansa merkezde olana hizmet etmek üzere kurumsallaşmıştır.
Bir de bu sağ siyasetin bir kavramı var İnsan
eşrefimahlukattır. diye. Ya kurbağanın,
tosbağanın, börtü böceğin, eşeğin ne
haysiyetsizliğini gördünüz? Yani kardeşim, insanı merkeze
aldığında, bütün ötekileri insan için görmeye
başladığında, Marmara Denizi'nin kirlenmesi senin
açından vakayiadiyeden bir meseledir. Kirlenmiştir, doğal bir
meseledir, uygun şekilde de temizlenebilir. Dağı, ormanı
kesersin, taş ocakları açarsın, işkencelerle perişan
edersin, Salda Gölüne tecavüzde bulunursun, Kanal İstanbul yaparsın;
öyle ya insan eşrefimahlukattır, onun dışındaki
mahlukatların hukukunu, hakkını savunan bir üst bilince
ulaşmadıktan sonra
Bak, şimdi Marmara'yı konuşuyoruz
ama meselenin bir taraftan da önemi yok çünkü bu zihniyet, bu ülkeyi yönetmeye
devam ettiği sürece
AKP'yi kastetmiyorum sadece, yani yirmi
yıllık dönemde, bu hızlı kapitalistleşme sürecinde
doğal varlıklarımızı en fazla yok eden partidir, onun
hakkını verelim ama cumhuriyet iktidarlarının tümü üç
aşağı beş yukarı aynı kafaya sahip oldukları
için doğanın bu hâle gelmesinde kümülatif olarak hepsinin etkisi var
değerli arkadaşlar.
Bir, Marmara Denizi'ne bakmak
lazım, bu Marmara Denizi nasıl bir deniz? Altı-yedi bin
yıllık çok genç bir denizden bahsediyoruz, dünyanın en genç
denizi ve ekolojik açıdan da son derece hassas. Biliyorsunuz üst
akıntının Karadeniz'den geldiği, oksijenin son derece az,
anoksik ama besinin yoğun olduğu; alt akıntının
Akdeniz'den geldiği, oksijeni bol ama besini az suyun birleşmesinden
kaynaklı, bazı bilim insanlarının astımlı bir
bebek olarak tarif ettikleri, ekolojik hassasiyetinin son derece
kırılgan olduğu bir deniz. Bunu yıllardan beri biliyoruz.
Şimdi, peki bu müsilaj nereden kaynaklandı? Bir defa 1960tan
itibaren hızlı kapitalistleşme, Haliç bölgesindeki özellikle
sanayileşmeye dönük atılan adımlar kirliliği
başlattı ama tetiği esas çeken şey, Haliçin temizlenme
projesiyle birlikte kuzey ve güney kolektörlerinin yapılması,
Haliçin Dalanın gözleri gibi olması projesi çerçevesinde
oranın çamur atığının ve ardından ilçelerin,
ardından tatil köylerinin, ardından sanayi tesislerinin tümünün
atığının derin deniz deşarj sistemiyle
Ahırkapının açıklarında 63 metrede denizin
altına basılmasıyla oldu. O zaman millet zıpladı.
Şimdi Kanal İstanbul için zıplıyor ya herkes yani bilim
çevreleri Bu yanlıştır. diyor ya, işte o zaman da denildi
ki yurt içindeki ve yurt dışındaki bilim otoriteleri
tarafından: Ya kardeşim, bu yanlış. Sanki bir bant var,
onu siz denizin altına attığınızda alt
akıntı onu alacak, götürecek, Karadenize boşaltacak; böylece ne
olacak? Marmara temizlenecek. Yani var ya, ne ahlak var bu anlayışta
-bak, ahlaksız bir anlayış çünkü Karadenizi kirletmeye aday- ne
de bilimin bsi var. Bilimsel araştırmalara göre ancak yüzde 10u bu
dip akıntıyla Karadenize taşınabilir niteliğe sahip.
Bunun sonucunda, bu hassas ekolojik yapıya sahip olan şeyde
yoğun bir kirlenme söz konusu oldu mu? Oldu. Bu hızlı
sanayileşme, her şeyi para olarak gören, her şeyi rant olarak
gören bakış açısı, Marmara Denizini bir foseptik çukuruna
çevirdi ya da bir arıtma tesisinin çökeltme havuzuna çevirdi.
Bunun sonucunda bu
fitoplankton garibanı ne yapsın? Yani fitoplankton dediğiniz
şey, ekolojik sistemin temelinde olan ve olmazsa denizde hiçbir
canlının yaşayamayacağı bir şey aslında, bu
kadar kıymetli bir şey. Fakat siz bu kirlilik sayesinde
fitoplanktonları tüketecek olan organizma zincirini, o besin zincirini
kırdığınızdan dolayı; bunları yiyecek,
hazmedecek, tüketecek yapılar ortadan kalktığından
dolayı; daha büyük yapılı, daha yüksek yapılı organizmalar
ortamdan yok olduğundan, öldüklerinden dolayı; bu oksijensizlikten
dolayı burada bir olağanüstü patlama oldu. Ayrıyeten fosfor ve
azot gibi elementlerle beslenmesi, bu patlamayı daha da fazla
artırdı.
Bakın, bu bir küresel
ısınma meselesi değildir. Meseleyi öznesiyle tartışmak
gerekir. Bu, küresel ısınma işi değil. Niye değil
biliyor musunuz? Marmarada ısı 3 derece arttı, Karadenizde,
Egede 1 derece arttı. Marmara küresel ısınma sebebiyle 1 derece
ısındı, Marmaradaki diğer 2 derece ısınmayı
biz kendimiz yaptık yani atıklarımızı oraya atmak
suretiyle, güneş ışınlarının denizden
yansımasını engellemek suretiyle, suda daha fazla
askıntı madde deşarjı yapmak suretiyle oradaki
ısıyı artırdık. Bunun sonucunda şu anda böyle bir
durumla karşı karşıyayız. Bu hepimizin sorunudur,
bilmem
Ya, hepimizin sorunudur da hepimiz eşit derecede sorumlu falan
değiliz. Bu, esasen, sermayenin ülkemize yaptığı ihanettir,
ihanet. Bu, büyük bir alçaklıktır. Bilim çevrelerinin uyarılarına
rağmen, bu zamana kadar ettiği laflara rağmen bunu yapmak ülkeye
ihanettir. Aynı şeyi şimdi
Bakın, Bakan bir
şey açıkladı: Beş yılda bu mesele çözülecek. diyor.
Ya, niye insanları aldatıyorsunuz? Bu mesele çözülmez. Bu mesele
ancak ve ancak biyolojik olarak müsilajın parçalanmasıyla, bakteriler
tarafından parçalanmasıyla çözülebilir. 2007 müsilaj
atağının parçalanması iki yıl sürmüştü, denizde
oksijen fazlaydı; şimdi denizde oksijen son derece az, ne kadar
süreceğini bilmiyoruz, ayrıyeten, bunları parçalayacak
bakterilerin biyokütlesinin ekolojiye ne türden zararlar vereceğini de
bilmiyoruz. Böyle hamasi şeylerle Beş senede biz bunu
çözeceğiz. falan demek ayıptır ya! Yani insanları
akılsız yerine koymamak gerekir. Hele çıkıp da İstanbulun
kurtuluş projesidir Kanal İstanbul. demek bilime ne kadar büyük bir
ihanettir biliyor musunuz? Niye ihanettir? Anlattığım şey
şu değerli arkadaşlar: Marmara Denizindeki temel sorun
oksijensizlik ve buna bağlı olarak suyun ısınması,
bunların tümünün de sanayi ve evsel atıklar sayesinde ortaya
çıkması. Marmara Denizi zaten astımlı bir çocuk; sen oraya
bir kanal daha açtığında, zaten oksijeni az olan Karadenizin
suyunu başka bir kanalla tekrar Marmaraya dolduracaksın. Bak, kurban
olayım, yani memleketin geleceği üzerine konuşuyoruz ha. Bu,
oradaki oksijensizliği daha da fazla artıracak, oradaki kimyasal ve
biyolojik aktiviteyi daha da fazla artıracak ve bu Marmaranın toptan
yok olması anlamına gelecek, nüfus göçleri anlamına gelecek.
Şimdi bile Marmara bitti değerli arkadaşlar. Yani, öznesiz
konuşmayalım, bunun bir öznesi var; bir sermaye düzenidir bunun
öznesi ve şunu da bilerek konuşmak lazım ki Marmara Denizi öyle
beş yılda, on yılda, yirmi yılda, otuz yılda geriye
gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam ediyor
musunuz?
RIDVAN TURAN (Devamla)
Lütfen.
BAŞKAN Bitirelim
lütfen.
RIDVAN TURAN (Devamla)
Karekin Deveciyan diye 1915te İstanbul Su Ürünleri Müdürlüğü
yapmış bir Osmanlı Ermenisi var; yazdığı kitapta
124 tane ticari değeri olan balığın Marmara Denizinde yakalandığını
anlatıyor. Kitapda çok güzel bir kitap, 60 lira, size de tavsiye ederim,
herkes alsın. Ya, şu anda 10 tane değil biliyor musunuz
Karadenizdeki ticari değere sahip olan bu balıklar. Yani, muazzam
bir yok oluş içerisindeyiz. Hani ben dalış falan da
yapıyorum, nerede ne var onu da biliyorum; Marmara Denizi çoktan bitti.
Eğer, bunu biraz daha derinleştirelim deniyorsa Kanal İstanbulu
da yapın kardeşim, daha çok sanayi tesisi de yapın! Bundan
kurtulmanın tek yöntemi, bu sanayinin, bu betonlaşmanın, bu
kimya şirketleri, plastik şirketlerinin, ne diyelim, derin deniz
deşarjının, Çanakkaledeki termiklerin ortadan
kalkacağı ve doğayla barışık bir
kalkınmanın olacağı bir planlamadır.
Teşekkür ederim. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 2008
yılında Mecliste verilen soru önergelerinde Marmara Denizinde
müsilaj benzeri bir değişim görüldüğünden bahsedildiğine ve
dönemin Tarım Bakanı Mehdi Ekerin cevabına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, pek çok tartışmada verilen önergeler, kurulan
komisyonlar, kurulmayan komisyonlar konuşuluyor ve Meclisin tutanak
altında yaptığı her işlemi çok kıymetli
bulduğumuzu hep ifade ediyoruz. Bir çalışma yaptım.
Yaptığım çalışmada, tüm milletvekillerini anarak
söyleyeceğim; 2008 yılında Marmara Denizinde müsilaj benzeri
bir değişim görüldüğünde Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız, Balıkesir Milletvekili Hüseyin
Pazarcı, Mersin Milletvekili Behiç Çelik, Bursa Milletvekili Kemal
Demirel, Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan soru önergeleri vermişler bu konuda. Önergelerin hepsine
birden dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker cevap vermiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Soruyu
şöyle özetlemiş Mehdi Eker kendisine sorulan bütün soru önergelerine
tek yanıt verirken: Marmara Denizinde salya tehdidi
yaşandığı, bölge
balıkçılığının bu durumdan olumsuz
etkilendiği doğru mudur? Eğer salya salgını
yaşanıyorsa salgın çevre kirliliğinden ya da başka bir
nedenden mi kaynaklanmaktadır? Bakanlığınızın
salya salgınının nedenini açıklayabilecek bir
çalışması var mıdır? Cevap: Konuya ilişkin
yapılan araştırmaların sonuçlarından, salya
salgını oluşumuna ve bunun nedenlerine ilişkin bir sonuca
ulaşılmadığından Bakanlığımızca
alınmış bir tedbir bulunmamaktadır. Yapılan araştırmaların
yıl ortasına doğru sonuçlanması beklenmektedir.
Tutanaklardan
bulduğumuz, kayıtlardan bulduğumuz -soruları tüm
partilerden arkadaşlarımız, büyüklerimiz vermişler, hemen
hemen 2si dışında Mecliste olan yok; 1 MHP, 1 İYİ
Parti Milletvekili Mecliste- bu önergelere, tarih önünde, Sayın Mehdi Eker
Şubat 2008de bu cevabı vermiş. Bunu tutanağa geçirmek
istedim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve 26
milletvekilinin, Marmara Denizindeki müsilaj sorununun sebeplerinin tespit
edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/4413) (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve 20
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz salyası sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4430) (Devam)
3.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğit ve 20 milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz
salyası sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4431)
(Devam)
4.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan
Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Marmara
Denizinde görülen müsilaj sorunu ve denizlerdeki kirlenmenin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4432) (Devam)
5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Marmara Denizinde ortaya çıkan
müsilaj sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4433)
(Devam)
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22
milletvekilinin, Marmara Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4434) (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 71
milletvekilinin, başta Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj
sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4435) (Devam)
8.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 25
milletvekilinin, Marmara Denizi ve çevresini tehdit eden müsilaj sorununa
karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4436)
(Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve 24
milletvekilinin, ekolojik bir felaket olan müsilaj sorununu ortandan
kaldırmak ve insan sağlığının
korunmasını sağlamak için yapılacakların belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/4437) (Devam)
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 31
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen müsilaj ve kirlilik sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4438) (Devam)
BAŞKAN - Söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Ali Öztunça aittir.
Buyurun Sayın Öztunç.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekillerimiz, sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Yanlışın
neresinden dönersek kârdır. demiş atalarımız. Bir
yanlış vardı geçen hafta uygulanan; geçtiğimiz hafta müsilajla
ilgili bir komisyon kurulması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerge
vermiştik ama reddedilmişti iktidar bloğunun oylarıyla.
Yanlıştı, aklınız başınıza gelmiş,
doğru bir karar vermişsiniz, kutluyoruz. Şimdi bu komisyonun
kurulması doğrudur. (CHP sıralarından alkışlar)
Darısı mafya-siyaset ilişkilerinin
araştırılmasına ilişkin olsun, darısı kendi
Bakanlığına malzeme satan Ruhsar Pekcanın soruşturmasına
ilişkin olsun diyorum.
Evet, değerli
arkadaşlar, son aylarda yaşanan en büyük sorun, müsilaj. Bu
konuşuluyor son birkaç aydır. Bilim insanları müsilaj
diyorlar, vatandaş salya diyor, balıkçılar ise kaykay sorunu
diyorlar bu soruna. Bu sorun var mı? Var. Ne zamandır var? Uzun
yıllardır var ve konuşuluyor. Bakın, hemen söyleyeyim, 2010
yılında
2007-2014 yılları arasında Marmara Çevre
İzleme Projesi kapsamında 9 ayrı rapor
hazırlanmış. 9 ayrı raporda müsilaj sorununa yani kaykay
sorununa dikkat çekilmiş, Aman ha aman. denmiş, Marmara Denizi
ölüyor. denmiş, herkes kulağının üstüne yatmış.
Marmara Belediyeler Birliği 21-22 Kasım 2017 tarihlerinde bir
çalıştay yapmış, çalıştayın
sonuçlarında demiş ki: Marmara Denizi ölecek, Marmara Denizi
bitecek, aman ha aman. diye uyarılmış; yine herkes
kulağının üzerine yatmış.
Bugün geldiğimiz noktada
doğru bir karar yapıldı, Sayın Bakana teşekkür
ediyorum, Sayın Kuruma. Geçtiğimiz hafta bir çalıştay
gerçekleştirildi, çalıştaya bilim insanları davet edildi,
yerel yöneticiler davet edildi, hep birlikte el ele verildi ve bu sorunun
çözümüne ilişkin 21 maddelik bir rapor hazırlandı.
Marmara Denizi CHPlilerin
denizi değil sadece, AK PARTİlilerin değil, MHPlilerin
değil. Ya, Marmara Denizi bütün milletimizin ortak bir malıdır.
O yüzden buna bakarken siyasi bakmamak gerekiyor, siyasi davranmamak gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta -üzüldük birazcık da- bazı milletvekili
arkadaşlarımız birtakım değerlendirmelerde bulundular,
işi Efendim, şu belediye kazandı da, böyle oldu da, şu
gitti de, şundan kaynaklandı da
gibi yorumlara getirdiler. Hiçbir
bilimsel açıklaması olmayan, hiç akla mantığa uymayan
birtakım yorumlar yapıldı. Oysa bu, siyasi bir konu değil,
bu, tamamen çevreyle ilgili ve tümümüzün, hepimizin el atması gereken bir
konu. Sebep nedir? Sebep şüphesiz ki küresel ısınmanın
etkisi var, yaklaşık 2-2,5 derece bir deniz suyu
sıcaklığı var, şüphesiz bunun etkisi var, evsel
atıkların etkisi var, kimyasal atıkların etkisi var, Ergene
Nehrinin etkisi var çünkü Ergene Nehri kirli akıyor değerli
arkadaşlar -birazdan Ergene Nehriyle ilgili de
konuşacağım- ve Marmara Denizinin bir iç deniz olmasından
kaynaklı bir sıkıntı var. Marmara Denizi bir iç deniz ama
böyle giderse maalesef iç çöl olacak, iç çöl çünkü bir anlamda, bir foseptik
çukuru hâline getirilmiş durumda Marmara Denizi ve bunda herkesin
günahı var. İnsanlar atıyorlar, fabrikalar kimyasal
atıklarını atıyorlar; yerel yönetimler
aracılığıyla kanalizasyon atıkları tam çözülmeden
buralara veriliyor. Derin deşarj diye bir yöntem getirildi ve bu,
Marmara Denizini kirletti. Bunların hepsinin bir kez daha
değerlendirilmesi ve bu denizin temizlenmesi için gereğinin de yerine
getirilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz hafta biz Ergene Nehrindeydik, bir grup milletvekili
arkadaşımızla birlikte Trakyadaydık. Ergene Nehrinin
bulunduğu 3 ili de ziyaret ettik, 3 ilde de çalıştık yani
Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne illerinde. Ergene Nehri kirli
akıyor arkadaşlar; Ergene Nehrinden zehir akıyor, kimyasal
atıklar akıyor; fabrikaların atıkları Ergene Nehrine
gidiyor.
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Arıtmaları yok.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) -
Yıllardır Ergene Nehri temizlensin. deniyor, her dönem Ergene
komisyonu kuruluyor ama tık yok.
Hoş geldiniz. Salih Cora
Bey geldiler. Birazdan laf atacağı için bana, şimdiden tedbirini
alayım istedim ben.
On dokuz yıldır
Hükûmetsiniz, şu Ergene Nehrini niye temizlemediniz ey AK PARTİ ya?
SALİH CORA (Trabzon)
Temel atmama töreni yaptınız.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Ben dedim ya Geldi, laf atacak. diye; geldi, hemen laf attı. Hoş
geldin, hoş geldin Salih.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Fotoselli
o, fotoselli!
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı 12
Kasımda partisinin il kongresine katılıyor video konferans
yöntemiyle ve diyor ki: Nasıl, Ergene Nehri nasıl? Karşı
taraftan Sayın Bakan cevap veriyor Temiz akıyor Sayın
Cumhurbaşkanım, tertemiz. diyor. Yazık ya, Ergene Nehri temiz
akmıyor arkadaşlar. Temiz aktığını iddia eden
varsa buyursun, beraber gidelim, hep beraber orayı görelim.
İnşallah, bu komisyon kurulunca bu komisyon Ergene Nehrine gider,
Ergene Nehrinin hâlini görür.
Ergene Nehrini derin
deşarjla Çorlu üzerinden Marmaraya verme fikrinden vazgeçin
arkadaşlar. Ergene Nehrinin temizliği sadece derin deşarjla
olmaz. Bir bardak düşünün, o bardak ağzına kadar su dolu, bir
damla daha gelirse o bardak taşar; Ergene Nehri, o bir damladır
arkadaşlar. Marmara Denizini bitirecek en önemli işlerden birisi
Ergene Nehrinin Marmara Denizine deşarj edilmesidir, bundan vazgeçmeniz
gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta
Alpullu, Çorlu, Uzunköprü, tamamında gezdik, tamamında ziyaretlerde
bulunduk; insan yaşamaz, samimi söylüyorum, o kokudan durulmaz ve insanlar
mecburlar, evleri oranın dibinde hemen, oraya gidiyorlar, orada
yaşamaya çalışıyorlar. Bu Ergene Nehri sorununun çözülmesi
gerekiyor, Ergene Nehrine ilişkin de ciddi adımların
atılması gerekiyor. On dokuz yıldır Hükûmetsiniz, on dokuz
yıldır Çözeceğiz. diyorsunuz, maalesef çözemediniz.
Peki, başka ne olacak?
Az önce sayın hatip söyledi, değerli arkadaşlar, Kanal
İstanbul Projesi ucube bir projedir, Kanal İstanbul Projesi Marmara
Denizinin tabutuna çakılmış dördüncü çivi olacaktır, bu
yanlış bir projedir. Marmara Denizini bitirecek olan Kanal
İstanbul Projesidir. Sonra Ah, vah! dersiniz, sonra Eyvah! dersiniz,
sonra çıkar Yahu kandırıldık. dersiniz ama iş
işten geçer, Marmara Denizi biter. Kanal İstanbul Projesinden
mutlaka vazgeçilmesi gerekiyor.
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) Yapılan her şeye karşısınız.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Efendim
MUHAMMED FATİH TOPRAK
(Adıyaman) Yapılan her şeye karşısınız
siz.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Nereden biliyorsunuz, nereden biliyorsunuz karşı olduğumuzu?
Evet, doğru söylüyorsun, yolsuzluğa karşıyız. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Doğru söylüyorsun,
hırsızlığa karşıyız; çete, mafya, siyaset
üçgenine karşıyız. Doğru söylüyorsun, Ruhsar
Pekcanın, bir Bakanın kendi Bakanlığına, kendi
şirketinden mal satmasına karşıyız, karşı
olmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bir
mafya liderinin Türkiyede cirit atmasına, bir mafya lideriyle bir siyasi
partinin bu kadar içli dışlı olmasına
karşıyız, doğru söylüyorsun, doğru söylüyorsun.
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) Marmarayı konuş.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Yapma Allah aşkına. Ben Marmarayı konuşuyorum, oradan laf
atıyor. Ne yapayım Değerli Vekilim Allah aşkına? Ben
gazetecilikten geliyorum, laf gelirse cevabını veririm,
yapıştırırım cevabı ya, yapmayın.
Neyse arkadaşlar,
bakın, benim seçim bölgem Kahramanmaraşta da aynı sorun var.
Aksu Çayı, Allah aşkına el vicdan, Aksu Çayı diye bir çay
var, zehir akıyor, zehir, zehir. Bölgemizin milletvekilleri de biliyorlar,
bölgemizin milletvekilleri de bu görüşteler. Zehir akıyor, bir
şey yapmamız gerekiyor, temizlememiz gerekiyor burayı.
Oranın da etrafında insanlar özellikle yazın oturamıyorlar,
hava sıcaklığı olduğu zaman kokudan duramıyorlar;
oranın da temizlenmesi gerekiyor.
ORHAN SÜMER (Adana)
Elbistandaki bacalar ne oldu, bacalar?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) -
Aksu Çayı diğer çaylarla birleşiyor, denize dökülüyor
tıpkı Bursadaki Yenişehir Çayı gibi, zehir akıyor,
oradan Ergene, buradan Yenişehir; hepsi toplanıyor
SALİH CORA (Trabzon)
Silahtarağadan bahsetsene. Silahtarağada arıtma tesisinin
temel atmama törenini büyük bir coşkuyla kutladınız, buna ne
diyeceksiniz Ali Bey?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Sana ne, sana ne? Seni ne ilgilendiriyor?
SALİH CORA (Trabzon)
Sana ne? olur mu ya? Burası İstanbul, benim hemşehrilerim
yaşıyor orada.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Bu millet Ekrem İmamoğluna dedi ki: Ey Ekrem İmamoğlu,
sen bu belediyeyi yönet çünkü sana güveniyoruz. Senin adayına dedi ki:
Sen yönetme, sen evinde otur. Hadi, işine bak.
SALİH CORA (Trabzon)
Sizin hizmet anlayışınız bu mudur ya?
Yakışıyor mu?
BAŞKAN Sayın
Cora, Sayın Cora, lütfen.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Milletin vekiline böyle cevap verilmez.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Nasıl cevap vereyim Hanımefendi? Sayın Vekilim, Allah
aşkına söyleyin, ne söyleyeyim? Geldi, Hoş geldin. dedim,
biliyorum laf atacağını çünkü. Bakın, beyefendi laf atma
konusunda zaten AK PARTİ grubu içerisinde ya 1 ya 2nci sırada gelir.
Burada gelir, oturur, işi laf atmak; başka bir işi yok zaten;
Trabzonlulara hizmet derdi de yok maalesef, Geleyim, laf atayım, çekip
gideyim. diye uğraşıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar
bakın, ya, bir komisyon kurulacak, doğru bir komisyon kurulacak.
Komisyonun doğru olduğunu söylüyorum, Salih Cora buna bile
dayanamıyorsun ya, biraz sabır lütfen.
Aksu Çayı kirli
akıyor, Aksu Çayının temizlenmesi gerekiyor.
Ekrem İmamoğlu iki,
iki buçuk yıldır İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı. Ekrem İmamoğlundan önce İstanbulu AK
PARTİ yönetiyordu, ondan önce Refah Partisi yani sizin Genel
Başkanınız İstanbulda Büyükşehir Belediye
Başkanıydı. Eğer, Marmara Denizi bu kadar kirlendiyse
SALİH CORA (Trabzon)
Haliçi kim temizledi?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
son iki yılın mı suçudur, son yirmi yılın mı
suçudur? İlkokul seviyesindeki bir çocuğa, ilkokul 1e, 2ye giden
bir çocuğa soralım, der ki Sadece bir kişinin değil; yirmi
yıl, otuz yıl hangi partili olursa olsun, bunların ortak
sorumluluğu. Ama Salih Coraya sorduğunuz zaman -anaokulu seviyesi
galiba- Ekrem İmamoğlu. diyor, maalesef öyle söylüyor.
SALİH CORA (Trabzon)
İstanbulun beklentilerine cevap veremiyor.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, kurulan komisyon doğru bir komisyon
olmuştur, umarım başarıya ulaşır,
başarıya ulaşması için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Salih
Coranın talebi üzerine sözünüzü bir dakika uzatıyorum.
Buyurun.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Salih Coranın ben AK PARTİde Grup Başkan Vekili olmak istediğini
biliyordum, meğerse, Sayın Başkanım, Meclis Başkan
Vekili mi olmak istiyor acaba?
SALİH CORA (Trabzon)
Kışkırtma yapıyor.
BAŞKAN Öyle bir talebi
oldu, ben de süreyi veriyorum size.
Buyurun.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla)
Komisyon doğru bir komisyon olmuştur, umarım komisyonda
çalışmalar başarılı olur, Ergeneye gitmek gerekir;
Marmara civarındaki bütün o illeri ziyaret etmek gerekir, denetlemek
gerekir; sanayi tesislerini denetlemek gerekir; yerel yönetimlerin, hangi
partili olursa olsun -Bursa Belediyesi AK PARTİdedir, Bursa dâhil,
İstanbul Belediyesi dâhil- hangi belediye olursa olsun hepsinin
sıkı bir denetime alınması gerekir ve hepsinin kanalizasyon
atıklarını özellikle biyolojik arıtmayla gerçekleştirmesi
gerekir.
Hayırlı uğurlu
olsun; darısı, mafya-siyaset ilişkilerini araştıracak
olan komisyona olsun diyorum.
Saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şekerde.
Buyurun Sayın
Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ŞEKER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen hafta, burada, bu komisyonun kurulması için önerge
verdiğimde sırf Muhalefet milletvekili Marmaranın
geleceğini düşünüyor, araştırılmasını
istiyor. diyerek reddettiniz. Bugün bu aşamaya gelmeniz umut verici. Umut
ediyorum ki Marmaranın tekrardan canlanması için katkı sunar,
sadece göstermelik bir komisyon raporu şeklinde kenarda tutulmaz.
Nasıl ki Atıksu Arıtımı Yönetmeliği on beş
yıldır uygulamaya konulmuyor, hâlâ bütün denizlerimiz kirletilmeye
devam ediyorsa
Biz, buradan alınan kararların hayata geçirilmesinin
önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bu, bir ekolojik felaket.
İç denizimiz ve sorumlu sadece Türkiye yani başka bir ülkenin
kıyısı yok Marmaraya. Bu neoliberal yağma politikası
ağzının salyası geldi, denizden çıktı. Buradaki
yağmalarınız, kâr hırsınız, denetlenmeyen sanayi
tesisleri, yapılmayan biyolojik arıtma tesisleri, maalesef,
Marmarayı perişan etti.
Şurada gördüğünüz,
müsilajın deniz yüzeyindeki hâli; ayağıyla basıyor ve
ayağı aşağı inmiyor. Burada Marmara Denizindeki bir
dalgıcı görüyorsunuz. Marmaranın altı da bu şekilde
maalesef. Burada denizin 30 metre üst yüzeyi, aynı örümcek ağı
gibi, bu deniz salyası tarafından kaplanmış durumda. Bu
deniz salyası, balıkların solungaçlarını
tıkıyor, onların ölümüne yol açıyor. Bu deniz salyası,
yüzeyi kapatıyor, deniz çayırlarını öldürüyor ve denizin
dibi artık oksijensiz kalıyor. Denize attığımız
bu atıklar gübre muamelesi görüyor. Yani gübreyi doldur doldur bir yere,
ne olacak? Orada bir çürüme meydana gelecek, bir kokuşma meydana gelecek.
Sahipsiz bırakılan, çevreye yüklenen bu kirlilikler gelecek
kuşaklara çok büyük maliyetler oluşturuyor. Bazıları diyor
ki: Biyolojik arıtmanın maliyeti fazla. Çocuklarımıza
bıraktığımız böyle bir berbat çevrenin maliyeti daha
mı az? Çocuklarımızın geleceğinden çalınan bu
güzellikler daha mı az bir maliyet oluşturuyor? Bu sürecin sonunda
şunu da uyarıyorlar: Eğer siz Kanal İstanbulu
yaparsanız İstanbul, Marmara Denizi çürük yumurta gibi kokacak.
diyor bilim adamları. Daha önce Ergene Nehrinin kirli suyu denize
boşaltılırsa Marmara Denizi üç ay içerisinde kullanılamaz
hâle gelecek. denmişti. Biliyorsunuz, Ergenenin suyu derin deşarjla
Marmaraya boşaltıldı, üç ay geçmedi, müsilaj belasıyla
karşı karşıya kaldık. Ergenenin kirliliği;
görüyorsunuz, böyle akıyor. Buna diyebilirsiniz ki: Eski fotoğraf.
Bir saat önce çekilen fotoğraf. Bir saat önce Ergeneden çektiler ve bize
gönderdiler; Ergenede durum bu. Ergenenin suyu, çıktığı
kaynakta bu şekilde, pırıl pırıl ve geçmişte
denize de böyle dökülüyordu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İki elinle al şöyle, ikisini bir görelim.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Bu su, görüyorsunuz, Lüleburgazda bu hâle geliyor; kaynağında bu,
Lüleburgazda bu. Siz de diyorsunuz ki: Bunu biz Marmaranın altına
vereceğiz. Marmaranın altına verdiniz, üç ayda müsilaj her
tarafı sardı. Buna artık bilimsel bir çözüm bulmamız
gerekiyor. Bu bilim adamlarının sözüne kulak vermediniz Ergeneyle
ilgili; Kanal İstanbulla ilgili bir an önce kulak verin ki daha fazla
katliama yol açmayın.
Bakın, bunlar Marmara
Denizinden görüntüler ve dünyaya servis ediliyor. Bu, ne oluyor? Bir yandan
balıkçılığı öldürüyor, bir yandan turizmi öldürüyor,
bir yandan insan sağlığını tehlikeye atıyor.
Gördüğünüz, bunlar, Marmaranın dört bir yanından. Bu, ebru
sanatı değil, sizin sanatınız ve burada da görüyorsunuz,
arıtıp denize dökmek var kanalizasyonları, atıkları
ama siz kanalizasyonu doğrudan döküyorsunuz, denizi kirletiyorsunuz,
denizden vidanjörle çekiyorsunuz. Bu da akla zarar bir durum ve bu trajikomik
süreci yaşatıyorsunuz memlekete. Bizim burada yapmamız gereken,
şu mercanları gelecek kuşaklara canlı bırakmaktı
ama maalesef öldürdünüz; maalesef öldürdünüz, mavi vatan dediğiniz vatan
bu hâle geldi, gri bir vatan oldu müsilaj yüzünden.
Benim çocukluğumda,
Marmara Denizinde, Avcılar Ambarlı Sahilinde Dünya
Zıpkınla Balık Avlama Şampiyonası
yapılıyordu, çeşit çeşit balıklar avlanıyordu ama
şimdi orada 1 metre, 2 metre balçık var; orada, yabancılara
sattığınız o limanların atıkları var;
şehirlerin arıtmadan attığınız
atıklarının yarattığı çamurlar var ve artık
nefes alamıyor Marmara Denizi. 1954 yılında Marmara Denizinde
litrede 7-8 miligram oksijen varken şu anda litrede 1-2 miligrama
düşmüş durumda. Normalde, 5 miligramın altına düşerse,
canlı hayat tehlikeye giriyor ve o tehlikeden dolayı o 124 tane
balık türü, ticari değeri olan 124 tane balık türü bugün bir
elin parmaklarına düştü. Dalyan kalmadı, Marmara Denizinde
dalyan kalmadı; balıkların yumurtalarını
bırakacakları, orada küçük balık yavrularının
büyüyeceği dalyanlar kalmadı artık, balıklar bir bir
ölüyor.
Ve denizin altına
süpürdüğünüz bu kanalizasyonlar, bir bir öldürdükleri o denizi artık
kokuttu ve kokusu artık müsilaj olarak çıktı. Bundan
sonrasında, daha da fazla olmasın diye, Kanal İstanbulu
yapmamanız gerekiyor. Eğer parası varsa Türkiye'nin, Kanal
İstanbula değil, kanalizasyonunu arıtmaya harcaması
gerekiyor bu bütçeyi ki biz kalan İstanbulu, kalan Marmara Denizini
kurtarabilelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz, Türkiye olarak, küresel
ısınmayla ilgili Paris İklim Anlaşmasını
onaylamayan 6 ülkeden 1iyiz ve küresel iklim krizinin en çok zarar
verdiği ülkelerin de başında geliyoruz. Bir an önce bizim
Eritre, İran, Irak, Libya, Yemenin yanından kurtulup medeni bir ülke
gibi normal gelişmiş ülkelerin yanına geçmemiz gerekiyor. Siz
diyorsunuz ki: Çevrecilik marjinal bir iş. Çevrecilik marjinal bir
iş değil; onurlu bir şekilde, herkesin yapması gereken,
çocuklarımızın doğal bir çevrede yaşama
hakkını savunmaktır. Siyasetçilere de düşen, onlara
marjinal gözüyle bakmak değil; saygın bir insan olarak, bütün dünyada
yaşayan canlıların hakkını savunan kişiler olarak
görmeleri gerekiyor.
Derin deşarj
uygulamaları, Ergene Nehrini temizlemeyi bırakın, Marmara
Denizini de bir bir öldürecek. Siz akılla inatlaşıyorsunuz,
bilimle inatlaşıyorsunuz. Bülent Şık Dilovasında
denize dökülen o atıkların yarattığı kanser
vakalarını, denizdeki canlılığın son
bulmasını anlattığında siz onu görevden
aldınız KHKyle, hapse atmaya kalktınız. Hâlbuki Bülent
Şık haklı çıktı. Ahmet Şık diyor ki:
Katilleri devletten temizleyin, devlet katil olmaktan çıksın. Siz
onu da mahkûm etmeye çalışıyorsunuz.
Sözenin
başlattığı Baltalimanı, Riva ve Kadıköydeki tam
biyolojik arıtma tesisleri, ileri biyolojik arıtma tesisleri
Erdoğan göreve gelir gelmez durduruldu 94lerde. Onlar zamanında
yapılsaydı biz bu süreci yaşamayacaktık. Biz bu süreçte
sadece denizi öldürmüyoruz, ucuz protein kaynağı olan balıktan
da insanların
Hani Aç kalan insanları doyuralım. diyorlar ya,
aç kalan o insanların, ucuz balıkla beslenecek olan insanların o
besin kaynağını da yok ediyoruz. Turizm etkileniyor ve insan
sağlığı etkileniyor.
Ambarlıya bir petrol
limanı yapılmıştı o zaman ve o sürecin sonunda
Ambarlı Limanının yanı, daha sonraki limanlarla birlikte
maalesef balçığa döndü. Şimdi aynısını Sarosa
yapıyorsunuz, Sarosa doğal gaz limanı yapıyorsunuz,
orayı da öldürüyorsunuz. Orayı da öldürmeyelim, Egeyi de müsilaj
belasıyla muhatap eden bu sorunu ortadan kaldırmak için
Marmarayı kurtaralım ki maalesef bu iş kuzey Egeye
ulaşmış durumda, Karadenize ulaşmış durumda;
birçok şehirde, şehir kıyısında -Ordu da dâhil-
müsilaj başlamış durumda. Biz pisliklerimizi denizin altına
süpürmekten vazgeçelim. Termik santrallerle, HESlerle doğayı tahrip
ediyoruz. O termik santraller bir yandan denizleri ısıtıyor, bir
yandan da küresel ısınmaya hizmet ediyor. Bizim, bu biyolojik
arıtma tesislerini, kimyasal arıtma tesislerini teşvik etmemiz
gerekiyor, onlara o fahiş elektrik faturalarını
çıkartmamamız gerekiyor. Siz özelleştirmelerinizle çok yüksek
enerji maliyetleri getirdiniz, orada da sanayici Ben çok elektrik parası
vermemek için yapıyorum, şekil olarak gösteriyorum ama çalıştırmıyorum.
diyor, siz de bunları denetlemeyerek bunlara yol veriyorsunuz. Suçlusunuz,
bu suça artık devam etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ALİ ŞEKER (Devamla)
Bu arıtma tesislerine uygun fiyatlarla elektrik vermek gerekiyor.
Bu iyileşme başladığında,
altı yedi yıl sonra ancak bu temizlik başlayacak,
sonuçlarını görmeye başlayacağız. Bu
araştırmaların bir an önce yapılması, önce kirletmenin
durdurulması, fosfat ve azot yükünün daha fazla yüklenmemesi, özellikle o
fabrikalardan doğrudan denize dökülen atıkların idaredeki
boşluklardan dolayı doğrudan denize boca edilmemesi gerekiyor,
arıtmayla birlikte bir an önce önünün
Bu konuda, önce durduralım,
sonra Marmaranın canını kurtaralım diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı Kırklareli Milletvekili
Sayın Türabi Kayan.
Buyurun Sayın Kayan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
İşsizlik,
intiharlar, Açız, açız. diye bağıran
insanlarımız; gittikçe büyüyen gelecek korkusu; ekonomik buhranlar;
arazisi, traktörü haczedilen çiftçiler; üretmekten vazgeçmek zorunda
bırakılan halkımız; vergiler ve zamlar neticesinde soluksuz
kalan halkımız; emeklilikte yaşa takılanlar.
SALİH CORA (Trabzon)
Gündeme gel, gündeme.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Müsilaj
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Eğitimli, ümitsiz genç nüfus ve daha niceleri.
Salih, duyuyorsun değil
mi? En çok da size bunlar.
SALİH CORA (Trabzon)
Müsilaj, müsilaj
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Son on dokuz yılın maalesef tablosu böyle. İnanın,
fazlası var ama eksiği yok.
Son günlerde dertlerimize bir
yenisi daha eklendi; müsilaj yani deniz salyası. Deniz salyası
diyoruz, müsilaj diyoruz, AK PARTİli arkadaşlarımız
diyorlar ki: Salya sümük FETÖ Amerikada, burada değil, sen ne
Marmaradan bahsediyorsun? Arkadaşlar, biz salya sümükten bahsetmiyoruz;
salyadan bahsediyoruz, müsilajdan bahsediyoruz ve Marmaranın
mahvoluşundan bahsediyoruz. Bilim insanları diyorlar ki: Marmara
Denizi bitti, artık başka bir şey konuşun, bunu
konuşmanızın bir anlamı dahi kalmadı. On dokuz
yıldır iktidardasınız, yirmi beş yıldır da
İstanbulda iktidardaydınız. Yirmi beş yılda Marmara
Denizini bir foseptik çukuru hâline getirdiniz, bu becerinizle ne kadar
övünseniz azdır.
Değerli arkadaşlar,
bu neden böyle oluyor? Marmara Denizi niçin bu hâle geldi? Aç gözlü
siyasetçilerden, plansız ve doymak bilmeyen -maalesef- vahşi kapitalizmden.
Değerli arkadaşlar,
dünyada nadir olan bir iç deniz var. Arkadaşlarımız bahsettiler
altı bin, yedi bin yıllık genç bir deniz olduğundan. O
kadar genç olmasına rağmen o kadar çabuk bitirdiniz, bravo size
diyorum ben(!)
Değerli arkadaşlar,
deniz salyası, müsilaj, hepimizin bildiği gibi -benden önce de teknik
konularını arkadaşlarımızın
anlattığı gibi- bitkilerin çıkardığı bir
biyolojik atık.
SALİH CORA (Trabzon)
Sizden duymak istiyoruz.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Aynı zamanda, denizin içindeki oksijeni de bir şekilde bitiren bir
bakteri.
Değerli arkadaşlar,
bu neden meydana geliyor?
SALİH CORA (Trabzon)
Niçin?
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Anlatacağım şimdi.
Değerli arkadaşlar
-az önce arkadaşımız bahsetti- 2008 yılında kendi
bölgemden olan Kırklareli Milletvekilimizin de buraya imzasını
koyduğu, Turgut Dibek arkadaşımızın da
yaklaşık on üç yıl önce gündeme getirdiği bir konuydu,
aynı şekilde diğer arkadaşlarımızın da. Ne
demiştiniz o zaman, sevgili arkadaşımız anlattı.
Böyle bir şey yok, bunun için hiçbir telaşa da gerek yok.
demiştiniz. Gerek olduğunu Marmara Denizi hepinize çok güzel
anlattı değerli arkadaşlar ve bundan sonra da anlatmaya devam
edecek, hiç merak etmeyin.
Bunun yanında, Ergene
Nehri... Arkadaşlar, Ergene Nehri kaç yıldan beri zehir akıyor?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Beş altı bin yıl oldu.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Siz iktidara geldiğiniz günden beri.
SALİH CORA (Trabzon)
Ergene Havzası Koruma Eylem Planını biz yaptık.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Sevgili arkadaşlar, ben Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesindenim ve
Lüleburgaz ilçesinin Yenibedir köyündenim. Yenibedir köyü de Ergene Nehrine
sınırdır. Değerli arkadaşlar, Ergene Nehrinin suyu
bu, görüyorsunuz değil mi!
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Belediyeleri kimin?
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Şimdi, Ergene Nehrine boşaltan kaç tane il var biliyor musunuz, kaç
tane yerleşim yeri var biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz.
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Hepsi de CHP belediyeleri, hepsi de.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Tekirdağ Ergeneye boşalmaz, Çorlu Ergeneye boşalmaz. Sevgili
arkadaşlar, peki, bu su nereden?
SALİH CORA (Trabzon)
Bunlar CHP belediyeleri değil mi?
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Bilmiyorsan söyleyeyim: Bu bölgede plansız bir şekilde
yapılmış 2 bin tane sanayi var.
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) CHP kirletti Marmarayı.
ORHAN SÜMER (Adana) Yuh
artık! On dokuz senedir
Yuh yani ya! Böyle bir şey olur mu ya!
Ayıp ya!
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Bu sanayilerin her biri bin, 1.500, 2 bin, 4 bin çalışanı olan
büyük sanayi kuruluşudur. Şimdi bu sanayiler sürekli olarak atık
üretiyor değerli arkadaşlar. Bakın, şimdi, bu atıklar
nasıl bir Ergene yaratıyor, size bir göstereyim.
Sevgili arkadaşlar, bu,
Ergene Nehri. Rengini görüyorsunuz değil mi? Bu renk
kıpkırmızı.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Yüz kızarması var mı?
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Çünkü boya sanayisinin kirli suyunu akıttığı anda çekilen
bir fotoğraf bu.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı seyrediyor.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Görüyorsunuz değil mi? Nasıl olduğunu da fark ettiniz mi?
Değerli arkadaşlar,
bu size gösterdiğim renk skalası değildir; bu gösterdiğim,
Ergene Nehrinin rengidir. Şimdi hangi renkte? Şimdi de mavi çünkü
burada akıtılan kimyasalın rengi mavi. Görüyoruz değil mi arkadaşlar?
SALİH CORA (Trabzon)
Belediyeler çalışmıyor orada.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, daha bitmedi, devamı da var.
Şimdi, bir de şunu görüyorsunuz: Bu gördüğünüz köprü,
İstanbulun alınışından önce yapılmış olan
Uzun Köprü, ilçeye de ismini veren Uzun Köprü. Bu Uzun Köprü, Ergene Nehrinin
son noktasına yakın bir yerdedir değerli arkadaşlar; oraya
kadar da bir sürü nehir bu suya katılır, temiz su olarak
katılır. Bu kadar su katılmasına rağmen şu anda
Uzun Köprünün altından akan Ergene Nehrini görüyorsunuz değil mi
arkadaşlar? İşte, bu su 50 kilometre sonra Egeye
boşalıyor, Ege Denizine dökülüyor. Bu derin deşarjın
birini Marmaraya, birini de Egeye akıtacaktınız.
Değerli arkadaşlar,
o zaman Su Ürünleri Fakültesinden bir hocama özellikle sordum Hocam, böyle bir
çalışma var, ne diyorsunuz? diye. Marmara Denizi belli
balıkların kuluçka yuvasıdır, onların tamamı ölür
ve Marmaradaki o bahsedilen, sadece oraya özel balıkların hiçbir
tanesi bir daha Türkiyede bulunmaz ve dünyada da bulunmaz. dedi.
Arkadaşlar, ne yaptığınızın farkındasınız
değil mi?
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Farkında olmazlar Türabi ağabey.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Bu neden kaynaklanıyor? dedi Salih, size
kısa kısa anlatacağım.
Değerli arkadaşlar,
toprağını işleyen bir çiftçi Türkiyede
toprağını satar hâle geldi; hacizden, tarlasını satar
hâle geldi, traktörünü satar hâle geldi. Aynı zamanda
plansızlıktan, dışarıdan ithalat yapmanızdan
dolayı Türkiyede sanayi teker teker fabrikalarına kilit vuruyor
değerli arkadaşlar. Bu plansızlık, bu
programsızlık Türkiyenin başına büyük bir çorap örüyor.
Değerli arkadaşlar,
Ergenenin bir kısmının da Egeye
boşaldığını söyledik. Değerli arkadaşlar,
Ege sadece bizim denizimiz değil, aynı zamanda Yunanistanın,
aynı zamanda diğer ülkelerin, özellikle Balkan ülkelerinin de denizi
ve bu olayda yarın öbür gün Yunanistan bizi mahkûm edecek. Yasal olarak
mahkûm edecek ve bizi sürekli olarak bu mahkûmiyet altında ezecek, her
gittiğimiz platformda bunu yapacak. Farkındasınız değil
mi ne yaptığınızın?
Değerli arkadaşlar,
kendi sanayicisine, kendi çiftçisine ve kendi tüccarına değer
vermeyen kendi denizine de değer vermez, kendi nehirlerine de değer
vermez.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada, yeraltı dünyasının liderinin enteresan
lafları var, enteresan suçlamaları var. Demek ki geldiğiniz
günden beri sadece nehirlerimizi, sadece denizlerimizi değil, siyasetimizi
de kirlettiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu siyaset için
de gelin bir önerge verelim, gelin bir komisyon kuralım,
araştırma yapalım; siyaseti kim kirletmiş, niçin
kirletmiş, niçin bu hâle gelmiş? Dünyaya rezil olduk değerli
arkadaşlar. Bu rezaleti kaldırmamız için aynı bugün
olduğu gibi bütün partiler bir araya gelelim ve bunun için de gelin bir
komisyon kuralım, araştırma komisyonu kuralım, bunu da araştıralım.
Hepimizin üzerinden bu şüphe gitsin değerli arkadaşlar, 600
milletvekilinin hepsi zan altında; 10 bin dolar rüşvet
alıyormuş bu milletvekillerinden birisi. Bu rezaleti
düşünebiliyor musunuz? Değerli arkadaşlar, böyle bir şey
olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Şimdi, size
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bitti
ağabey, bitti.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Hayır, bitmedi.
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Bitti, bitti.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bitmedi.
BAŞKAN Söz talebiniz
mi var Türabi Bey?
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Evet.
BAŞKAN Peki.
Toparlayın lütfen,
bitirelim.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlarımız
gösterdiler ama ben de üzerine basa basa göstermek istiyorum ve Türkiyedeki
bütün vatandaşlarımıza, hatta bütün dünyaya göstermek istiyorum.
On dokuz yıldan beri bizim denizlerimizi, özellikle de Marmara
Denizimizi, iç deniz olarak övünmemiz gereken denizimizi AK PARTİ
iktidarları bu hâle getirdi.
Değerli arkadaşlar,
bu ayıptan kurtulmamız lazım. Onun için bu
kuracağımız komisyonda sağlıklı bir şekilde
çalışalım ve oradan çıkan sonucu da sağlıklı
bir şekilde, ülkemizin menfaatine, toplumumuzun menfaatine yararlı
bir hâle getirelim diyorum.
SALİH CORA (Trabzon)
Düzelecek inşallah.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Evet, arkadaşlar, işte bu; dünyaya örnek olarak göstermemiz gerekir.
Sayın Başkan, kaç
tane iç deniz var dünyada?
SALİH CORA (Trabzon)
Başkanın görev alanına girmiyor.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Çok azdır değerli arkadaşlar, parmakla gösterilecek kadar
azdır. Bu kadar az olan bir denizin sahibiyken
yaptığımız işe bakın, gösterdikleri marifete
bakın arkadaşlar. Nedir bu? Kirlilik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Evet, bu kirliliği temizlemek bizim görevimiz değerli
arkadaşlar.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Sizler temizleyemezseniz eğer, en kısa zamanda, en yakın
zamanda, yapılacak olan seçimlerde iktidar değişikliğiyle
biz bu işi başaracağız diyoruz.
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) Çalışın, çalışın.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
O da inşallah, bizim
(CHP sıralarından alkışlar)
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) Çalışmanız lazım Türabi Bey.
TÜRABİ KAYAN (Devamla)
Çalışacağız, merak etmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kayan.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Sevgili kardeşim, biz çalışarak vatanı kurtardık, biz
çalışarak cumhuriyeti kurduk, biz çalışarak bu ülkeye
demokrasiyi getirdik.
SALİH CORA (Trabzon)
Daha çok çalışacaksınız.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) -
Dünyanın mazlum ülkelerinin en örnek aldığı bir devlet iken
şimdi dünyanın en rezil devleti hâline getirmekle övünün! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kayan.
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu)
Başkanım, size sataştı.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Sataşma yok Başkanım, isim yok, cisim yok.
BAŞKAN - Sadece Salihe
sataştı, söz talep ederse Salihe vereceğim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Salih
Bey oturduğu yerden kürsüden sataşılan ilk milletvekili oldu.
BAŞKAN Ama Sayın
Özel, Salih Bey gelene kadar gayet sükûnet içerisinde götürüyorduk. Hiç olmazsa
böyle Meclis neşelendi.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Sayın Başkanım, Salih Bey bu işin
uzmanı, görevlisi; sataşma konusunda son derece uzman.
Salih, kutluyorum seni!
BAŞKAN Onun için
herkes sizi takdirle karşılıyor, sıkıntı yok.
Evet, söz sırası
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda ve ilk konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Demir.
Buyurun Sayın Demir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsilaj nedeniyle Meclis araştırması
çalışması için görüşlerimi bildirmek için
huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla sevgiyle, muhabbetle
selamlıyorum.
Şimdi, deminden beri
özellikle CHP Grubunun temsilcisi arkadaşların müsilajla ilgili
yaptığı konuşmalara karşılık olarak bir
paragraf okumak istiyorum, Hidrobiyolog Levent Artüzün makalesinden bir
paragraf, diyor ki: Bu münferit bir olay değil; bu, bir zincirdir ve
zincirin sonucudur. Bundan sonra da böyle anormallikler göreceğiz. Marmara
Denizi haddizatında 1989 yılında öldü. Gördüğümüz, bir
cesedin çürümesidir ve müsilajı kavrayabilmek için de tarihine bakmak
gerekir. Ben de buna katılıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakın, ANAP döneminde, çürüyen, bozulan Haliçin temizlenmesi için çok
büyük bir yanlışlık yapıldı. Neydi biliyor musunuz?
Oradaki çamurun Marmaraya aktarılması gibi bir
yanlışlık yapıldı ve aslında Marmaranın
kirlenmesinin başlangıç noktalarından biri budur. Ama ondan
sonra da bir CHP dönemi vardı biliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sözen
durdurdu o işi biliyorsunuz.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Sözen durdurdu o işi.
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Tabii, Sözen durdurdu fakat CHP döneminde Haliçle ilgili gelinen durum
şuydu: Haliçi dolduralım. ve Haliçi kurtarmanın yolu
Haliçi doldurmaktan geçer. diye ciddi ciddi bilimsel öneriler ve makaleler
olmuştu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin
arkadaşlarınız Apoyu paşa yapalım, oturtalım.
diyordu ya, aynı düzeyde bir öneri o yani; aynı.
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Korkarım, korkarım Haliç
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin
arkadaşlarınızın o önerisi ne kadar ciddi bir
ağızdansa o da
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Haliçi doldurmayı düşünen kafa şu anda iktidar olsaydı
Marmara için neler düşünürdü bilemiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet, değerli
arkadaşlar, hemen hemen tüm bitkiler ve bazı mikroorganizmalar
tarafından üretilen, kalın ve yapışkan bir madde olan
müsilajın, biyolojik ve kimyasal etkenlerin de bir araya gelmesiyle
oluştuğunu hepimiz biliyoruz. Küresel iklim
değişikliğiyle birlikte denizlerdeki
sıcaklığın aşırı artması denizlerdeki
ekolojik yapıya doğrudan etki etmekte, bu da denizlerdeki
canlıları olumsuz yönde etkilemektedir. Genel olarak
karşımıza çıkan 3 faktör bazı fitoplankton türlerinin
daha hızlı çoğalıp sorunun büyümesine neden olmuştur.
Bundan önceki konuşmacılar da bundan bahsettiler. Bunlar: Bir, deniz
suyunun sıcaklığının aniden artması
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Kıyı dolguları
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
iki, Marmara Denizinin durgun yapısı; üç, kirliliğin
artışı. Bunlar üst üste geldiği zaman, alg
patlamalarıyla birlikte, günümüzde giderek görünürlüğü artan
müsilajla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri,
bu yaşadığımız problemlerde bizleri öncelikle
ilgilendiren ve kontrol edilmesi diğerlerine göre daha mümkün ve elzem
olan konu hiç kuşkusuz kirliliğin önüne geçmektir. Özellikle de evsel
ve endüstriyel atık sular büyük bir organik kirlilik yükünü içermekte ve
sağlıklı bir arıtmaya tabi tutulmaksızın
denizlere verildiğinde fitoplanktonların aşırı
çoğalması için en uygun ortam oluşmaktadır.
Kirliliğin nedenlerine
gelirsek eğer; herhangi bir arıtmaya tabi tutulmadan ve yoğun
olarak denize yapılan derin su deşarjları, düzensiz atık
sahalarında oluşan sızıntılar, tarımsal faaliyetlerde
kullanılan kimyasal gübrelerdeki azot ve fosforun denize kontrolsüz bir
şekilde ulaşması, deniz yüzeyindeki
sıcaklığın aşırı derecede artması,
Akdeniz ve Karadenizden gelen su akıntılarının tuzluluk
oranı dolayısıyla farklı yoğunluktaki iki katmana
sahip olan Marmara Denizinde olması gereken dikey
karışımın yeterince oluşmaması, sanayi
atıklarının arıtmaya tabi olmadan denize verilmesi
şeklinde sıralanabilir ancak bu etkileri -arkadaşlarımızın
söylediği gibi- çoğaltmak da mümkündür.
Değerli milletvekilleri,
Marmara Denizinde yaşanan sorun deniz yaşamı
açısından da çok önemlidir. Atık sularla taşınan
organik, inorganik kirlilik sonucu oluşan yoğun fitoplanktonla
müsilajın bozulması esnasında ortamdaki oksijen tüketilmektedir.
Bu durum, çözülmüş oksijen seviyesini azaltarak deniz altı
yaşamını tehdit eden bir hâl almaktadır. Bu organik
atıklar bakteriler tarafından ayrıştırılmakta,
ayrışma olayı sırasında sudaki diğer canlıların
yaşamı için gerekli olan oksijen tüketilmekte, bunun sonucunda suyun
oksijen konsantrasyonunda, dolayısıyla da kalitesinde bir düşme
görülmektedir. Marmara Denizinde karşı karşıya
olduğumuz müsilaj sorununun ana sebebinin yetersiz oksijen olduğunu
da hepimiz biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
çevresel yatırımlar AK PARTİ döneminde hız kazanmıştır.
Atıkların düzenli depolanması ve geri kazanımı,
atık suların tek elden depolanması için kolektörlerin ve
kanalizasyon sistemlerinin yapılması, atık su arıtma
tesisleri
Yapılan bu yatırımlar, alanlarında geçmişle
mukayese edilmeyecek derecede önemli gelişmelerdir. Ülkemiz genelinde
atık su arıtma tesisi sayısı 2002 yılında 145
iken 2020 yılında yaklaşık yüzde 700 artarak 1.170e
yükselmiştir. Yine, İstanbulda 2002 yılında sadece 12
atık su arıtma tesisi varken 2020 yılında bu arıtma
tesisi sayısı 87ye yükselmiştir. Atık su arıtma
hizmeti veren belediye nüfusunun oranı 2002de yüzde 35 iken 2020de yüzde
89a çıkmıştır. Burada yapılan çalışmalar ve
katedilen mesafe son derece önemlidir, geleceğimize ve çevreye büyük bir
hizmettir bütün bunlar; bunu da burada ifade etmek bizim boynumuzun borcudur.
AK PARTİ olarak
denizlerimizin korunması konusunda da ciddi çalışmalar
yaptık. Deniz kirliliğinin önlenmesine yönelik olarak yapılan
çalışmalar sayesinde temiz denizlerin bir göstergesi olan Mavi Bayraklı
plaj sayımız 2002de 127yken 4 kat artarak bugün 519a
çıkarılmıştır.
Yine, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından atık su
kalitesinin yükseltilmesi ve doğal kaynakların korunması
amacıyla atık su arıtma tesisi kuran ve mevzuata uygun
çalıştıran kuruluşlara enerjide teşvik
verilmiştir. Dolayısıyla 2011den 2020ye kadar tam 606 milyon
TL destek sağlanmıştır.
2002 yılında deniz
çöpleriyle mücadeleye yönelik herhangi bir çalışma bulunmazken 2020
yılında denize kıyısı bulunan tüm illerimizde Deniz Çöpleri
İl Eylem Planını uygulamaya koyduk. Sıfır Atık
Mavi hareketiyle birlikte denizlerin korunması ve deniz temizliği
çalışmalarında 2019-2020 yıllarında toplam 85 bin ton
çöp deniz yüzeyi, kıyı, plaj ve deniz dibinden toplanarak bertaraf
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Marmara Denizinde müsilaj sorunu nedeniyle Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, yaşanan bu
olaya karşın Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızı harekete geçirmiştir.
Bakanlığımız öncelikle deniz yüzeyindeki salyaları
temizlemek için çalışmalar başlatırken Marmara Denizini
kaderine terk etmeyeceğiz anlayışıyla 22 maddelik müsilaj
eylem planını gerçekleştirmiştir. Marmara Denizi
çevresindeki illerimizin vali ve belediye başkanlarıyla ortak
akılla hazırlanan Marmara Denizi Koruma Eylem Planı üzerinde
görüşmeler yapıldı ve hızlı bir mücadele
başlatıldı.
Değerli milletvekilleri,
başlattığımız acil çalışmayla
Marmaranın hemen her yerinde deniz yüzeyini kaplayan müsilaj temizleme
çalışmalarını başlattık. Bu çalışmalar
yeterli olmayacaktır elbette, sorunun temeline inmek ve
sıkıntıları çözmek için gerekli çalışmalar her
yönüyle devam ediyor. Öncelikle bilim insanlarımız, tarımsal
kirlilikler, gemilerden kaynaklı kirliliğin durumu ve oranı,
Marmara Denizinin ekosistemi, kentsel atık su yükü ve
projeksiyonları, derin deniz deşarjları, endüstriyel atık
su kontrolü ve denize oluşturduğu yük gibi konularla ciddi
çalışmalar yapacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MUSTAFA DEMİR (Devamla)
Değerli milletvekilleri, denizlerimizin korunması, gelecek
nesillerimize daha yaşanabilir temiz bir çevre bırakmak adına
sadece ekoloji değil, ekonomik ve sosyal etkenleri de bulunan müsilaj
sorununa neden olan sebeplerin tespit edilmesi, sorunun detaylı bir
şekilde analiz edilmesi ve gerekli önlemlerin alınabilmesi için çözüm
önerileri de ortaya konmalıdır. Bu amaçla, Meclis
araştırması açılması için bugün buradayız ve
kurulacak olan araştırma komisyonumuzda gerekli çalışmalar
yapılarak oluşturulacak stratejiyle büyük bir değerimiz olan
Marmara Denizinin korunmasını ve temiz olarak gelecek nesillere
miras bırakılmasını sağlayacağımıza
olan inancım tamdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Özel...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sataşmaya cevaben değil ama yerimden kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mustafa Demirin birleştirilerek görüşülmesi kabul
edilen (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergeleriyle ilgili AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, tabii, bu meseleyi bir iktidara, bir döneme yükleme
gibi bir gayret yok ama yirmi yıldır ülkeyi yönetenlerin de
çıkıp Efendim, bu sorun bizden önceydi de falandı
filandı... deme lüksleri de yok.
Bir paragraf okundu,
aynı yazının devamı okunduğunda bunun gerçekten
Haliçi temizlemek gibi iyi niyetli ama kötü bir çözümle oraya çamur
basılmaya başlanmasının
1989 denildiğinde
Cumhuriyet Halk Partisi anlaşılmasın; Nurettin Sözerin
iktidarı devralır almaz İstanbulda ilk yaptığı
iş Dalanın bu Haliçin çamurunu basma projesini durdurmaktır.
Nurettin Sözen geçtiğimiz günlerde yaptığı bir
açıklamada Recep Tayyip Erdoğan, görevi aldığında
Baltalimanı, Riva ve Kadıköydeki tam biyolojik arıtma projelerini
maliyetli bulduğu için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
yüksek maliyetli bulduğu için bu projeleri rafa kaldırdı;
yerine maliyeti düşük ancak Marmaranın kirlenmesine neden olan
atık suları deniz dibine deşarj etme yolunu seçti. diye
söyledi. Sayın Nurettin Sözene bu açıklamasından dolayı
herhangi bir yalanlama gelmediği gibi, yaptığımız
bütün çalışmalar da projesi tamamlanmış, kaynağı
ayrılmış bu 3 arıtma tesisinin durdurulduğunu
doğruluyor.
Biraz önce laf atma
mahiyetiyle tutanaklara geçen Silahtarağa Arıtma Tesisinin iptali
konusu geldi temel atmama diye. O konuda da 1.525 milyon TLlik bir
yatırımdır falan filan ayrı konu ama İTÜ Çevre
Mühendisliği Bölümünün verdiği raporda bunun İstanbul master
planında olmadığı, Haliçin korunmasına ilişkin
en temel kabulün arıtılmış olsa dahi Haliçe su
basılmaması gerektiği
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Özgür.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hemen
topluyorum.
bunun için orada
yapılacak olan tesisin -435 bin metreküplük hacimdeki tesisin- yerine
Yenikapı ve Baltalimanının 2,5 milyonluk artışa dahi
hazır olduğu, bu suyun Yenikapı ve Baltalimanına
basılmasının doğru olduğu yönündeki raporu sonucunda o
projeden vazgeçilmiş ve anıt ağaç niteliğindeki 2 bin
ağacın da kesilmesine engel olunmuştur. Tutanaklarda bir
hatanın kalmaması açısından ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
CİHAN PEKTAŞ
(Gümüşhane) Doğru değil, o bilgi tamamen yanlış,
doğru değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, grubumuz adına Mustafa Bey cevap verecek konuyla
ilgili.
BAŞKAN Hangi soruya
cevap verecek?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
60a göre iki dakika yerinden söz istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir
sataşma yok Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sataşmadan değil Sayın Başkan, az önce
Sayın
Başkan, hem yanlış bilgi
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Yanlış bilgiyi düzeltsin.
CİHAN PEKTAŞ
(Gümüşhane) Bu bilgi doğru değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, bugün vaktimiz müsait, bizi kırmayın.
BAŞKAN Peki,
yerinizden Mustafa Bey.
Buyurun.
29.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Peki, çok teşekkür ederim.
Şu unutulmamalı ki
aslında, Marmara Deniziyle mukayese edildiğinde Haliç onun öncüsüdür
ve etrafında yaklaşık 4 milyon insanın
yaşadığı Haliçteki bütün atık suların
toplanıp Yenikapı deşarja getirilmesi projesi de bizim ve onu
hayata geçiren de biziz. Son derece önemli bir çalışma bu.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Projesi Sözenin, Sözenin.
MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Şu anda ileri biyolojik arıtmada günde
yaklaşık 400 bin metreküp su sadece fizyolojik arıtmayla derin
deşarja Marmaraya atılıyor. Biz onu önlemek için
Silahtarağayı yapmıştık zaten ve siz onu yapmamakla
şu anda Marmarayı kirletiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Teşekkür ederiz Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, öyle bir şey yok.
Sayın Başkan,
Bülent Turanın İç Tüzükü zorlayan, vaktimizin olduğu
gerçeğini hatırlatan ve sizin iyi niyetinize sığınan
yöntemiyle ben de arkadaşımıza bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın
Şeker.
30.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin,
İstanbul Milletvekili Mustafa Demirin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben öğrenciyken
Sayın Nurettin Sözen, Yenikapı Arıtma Tesisinin temelini
attı ve faaliyete geçmeye başladı -yani Sayın
Başkanın o konuda bir eksikliği var, bunu düzeltmek istedim- ve
daha sonra da birçok biyolojik arıtma projesinin projelerini yaptı,
iktidarı uygun gelmedi ve ondan sonra gelenler de bunları durdurdular
ve derin deşarjı seçtiler. Derin deşarj sonucunda bugünleri
yaşıyoruz.
Bir başka problem de
şu: Gerek Dalan döneminde gerek Erdoğan döneminde yapılan
kıyı dolguları, kıyı florasını tamamen
bozmuştur, oradaki canlı yaşamı tahrip etmiştir ve
Yenikapıdaki, Maltepedeki o dolgular ve sahil dolguları bugünleri
getirmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yenikapıyı dolduran Belediye Başkanına sormak lazım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Marmara Denizi sadece İstanbuldan ibaret değil
arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, kaldı ki İSKİyi
BAŞKAN Bizde 112
kilometre sahil, 45 tane liman var. Kocaelide Körfezde 3 kilometreye 1 liman
düşüyor. Lütfen, çok rica ediyorum, sadece İstanbul olarak
düşünmeyin bunu; tüm Marmara Denizini birlikte düşünmek lazım.
Eksik yapılmış, fazla yapılmış; şimdi düzeltilmesi
ve önlem alınması gerekiyor, acil önlem alınması gerekiyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Onun için de bütün gruplar bir
araya gelmişler, bu araştırma önergesinde çok doğru
konuşmalar yapıyorlar. Bunu daha fazla germeye gerek olduğunu
düşünmüyorum.
VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve 26
milletvekilinin, Marmara Denizindeki müsilaj sorununun sebeplerinin tespit
edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/4413) (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve 20
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz salyası sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4430) (Devam)
3.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğit ve 20 milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz
salyası sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4431)
(Devam)
4.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan
Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Marmara
Denizinde görülen müsilaj sorunu ve denizlerdeki kirlenmenin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4432) (Devam)
5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Marmara Denizinde ortaya çıkan
müsilaj sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4433)
(Devam)
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22
milletvekilinin, Marmara Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4434) (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 71
milletvekilinin, başta Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj
sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4435) (Devam)
8.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 25
milletvekilinin, Marmara Denizi ve çevresini tehdit eden müsilaj sorununa
karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4436)
(Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve 24
milletvekilinin, ekolojik bir felaket olan müsilaj sorununu ortandan
kaldırmak ve insan sağlığının
korunmasını sağlamak için yapılacakların belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/4437) (Devam)
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 31
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen müsilaj ve kirlilik sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4438) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına 2nci konuşmacı Bursa
Milletvekili Sayın Muhammet Müfit Aydına söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; açılacak olan araştırma
komisyonuyla alakalı olarak toplanmış bulunuyoruz. Hepinizi saygıyla
sevgiyle muhabbetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
her zaman bir metin hazırlıyorum bu metne de bağlı
kalayım diyorum fakat buradaki hatiplerin konuşmalarından sonra
doğrusu, bazı şeyleri söylemekte de kendime bir mecburiyet hissediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Nedir bu?
Değerli arkadaşlar,
ilk önce, sanayinin Marmara Bölgesine getirilmiş olmasını AK
PARTİ veyahut da şimdiki Cumhurbaşkanı yapmadı;
bunları çok iyi bilelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) E, CHP
de yapmadı, CHP de yapmadı.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Yani hayır, ne dönemde gelmiş onları biliyoruz ve
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kimin
döneminde geldi?
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Hayır, Özgür, burada senin kendi üzerine almana gerek yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır, hayır; Astılar, astılar. diyorsun ya Menderesi,
Menderesin döneminde geldi.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Özgür Bey, o bölgesel iktisadın konusu, başka bir şey
değil.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Ben Marmara Bölgesini söylüyorum.
Evet, bununla beraber neler
gelmiş, onu arz edeyim. Şimdi, Toyota fabrikası
açılırken o zamanın yetkililerinin konuştuğu bir
ifadeyi hiç unutmam: Bundan sonra burada patates değil, Corollalar
çıkacak. dedi; demedi mi? Ve bir başka fabrikanın
açılışında da -ben, kendim o anda orada bulunuyordum- Owens
Corning fabrikasının açılışında -bu da Sakaryada
bir fabrika- Bundan sonra burada mısır tarlalarının
arasında dumanları ve sanayiyi göreceğiz. dedi.
Değerli
arkadaşlarım, biz geldiğimiz zaman, 94 yılında
İstanbul entübe olmuştu; su yok, çöp yığınları;
korkunç bir şey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi siz, çevreciliği başlattığınız zaman
biraz da kendinize bir bakın, kendinizi bir görün; bu yaşamınızı
unutarak söylediğinizde o zaman üzülüyoruz gerçekten.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Tertemizdi dedik, tertemiz.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) - Bakın, bugün çok iyi niyetle toplanılmış ve çok
da güzel bir konuyla alakalı bir karar verilecek. Bir haftadır
Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakanımız başta olmak
üzere, buna nasıl bir neşter vurabiliriz, nasıl bir çözüm
bulabiliriz
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Geciktiniz, geciktiniz.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) - Burada hiçbir tarafı da ayırmadan, ötelemeden, bütün
muhalefet partilerini de içine alarak toplantılar yapıldı;
İstanbulda, Kocaelide bu toplantılar yapıldı.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ettik, doğru dedik.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) - Size şunu söyleyeyim: Belki cumhuriyet tarihinde Türkiyemizde
ilk defa bir çevre olayına bu kadar samimi ve şiddetli bir
şekilde Hükûmetin desteğini gördük, bugüne kadar böyle bir şey
yoktu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Yirmi yıldır yoktu, doğru.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Bir haftada değişmesi bizi sevindirdi.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) - Fakat, burada size de teşekkür ediyoruz; Kocaelideki
toplantıda ben vardım, Komisyon üyesiyim, sizden de bir arkadaş
vardı, Vecdi Bey, biz de oradaydık, bütün partilerin belediye
başkanları orada, valiler orada, Bakan orada ve herkes bu konuyu daha
önce konuşmuş, STKlerle, bilim kuruluşlarıyla birlikte
oraya gelmiş.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Biz de teşekkür ettik, bir şey demedik,
teşekkür ettik.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) - Bunun üzerine ne oldu biliyor musunuz? Ertesi gün 15 noktada hemen,
acil bir su temizleme olayı başladı; STKlerle birlikte, bilim
kuruluşları ve devletin bütün güvenlikleriyle birlikte.
Şimdi, biz olaya bu
kadar samimi bir şekilde yaklaşırken sizin çıkıp da bu
tür konularla ilgili bizi töhmet altında veyahut da
sıkıntıya sokacak ifadeler kullanmanızı da
anlamıyoruz. Niçin biliyor musunuz? Değerli arkadaşlarım,
keşke biriniz bir gün buraya çıktığınız zaman
şunu deseydi: Siz şu işi yaptınız, teşekkür
ediyorum. Böyle bir şey yok sizde. Var mı? Bugüne kadar Türkiye
Cumhuriyetinde yapılan hiç mi güzel bir şey yok? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Yok, yok, olsa teşekkür edeceğiz ama yok.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Doğru yaptığınız bir işiniz
yok!
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) - Özür diliyorum, Türkiye'de hiç güzel bir şey
yapılmadı da İstanbuldan İzmire üç buçuk saatte giderken
çok rahat gidiyorsunuz, Osmangazi Köprüsünü kullanırken çok rahat
kullanıyorsunuz, metroyu, tramvayı kullanırken çok rahat
kullanıyorsunuz ama iş
ALİ ŞEKER
(İstanbul) 200 lirayı çok rahat veriyoruz(!)
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Kanal İstanbuldan vazgeçin, sizi burada
kutlayacağız. Kanal İstanbuldan vazgeçin size burada tebrikler
yağdıracağız.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) - Hayır.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi şunu arz etmek İstiyorum; ben
burada kimseyi germek için söylemiyorum ama sizden de şunu istiyorum:
Sizin bir Grup Başkan Vekiliniz -ki kendisini sayarım, severim-
şunu söylemişti: Yani, bizim sizi en azından takdir etmemizi
beklemenizi istemiyoruz. Yani bu çok zor bir şey. Ne demek?
Türkiyenin, bu ülkenin, milletin menfaatine olan bir şeyde takdir
edilmemek, bu yanlış bir şey değil mi? Bunu siz de
yapsanız takdir edilmesi lazım, biz de yapsak takdir edilmesi
lazım. Bu ifade doğru bir ifade değildi.
Değerli
kardeşlerim, şimdi geliyoruz, katı atıklarla ilgili neler
yaptık?
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Orada bizi ha bire yerin dibine sokmaya
çalışıyorsun.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Katı atıklarla ilgili biz büyükşehir
belediyelerimizin tümüne destek verdik; bu destek yetmedi, dedik ki: Siz
burayı ne olursunuz çalıştırın, enerjisinin yüzde
50sini de biz verelim. Buna rağmen, enerjisinin yarısı bizden
olmasına rağmen çalıştırmayan belediyeler var hâlen ve
bu belediyelerin çoğunu da söylemek istemiyorum, burada hepsi bende
kayıtlı.
Değerli
arkadaşlarımız, şapkayı önümüze koyduğumuz zaman
her şeyi doğru söylemek mecburiyetindeyiz, sadece kendimize yontmak
değil. Biz bir ülke yönetiyoruz, bu ülkede hepimiz bir geminin içindeyiz
ve bu gemiye bir zarar gelirse hepimiz zarar göreceğiz. Ne olursunuz,
zaman zaman bu şekilde bir düşüncenin içine girin yani.
AHMET KAYA (Trabzon) Biz
hep böyle düşünüyoruz.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Denizlerdeki koruma bölgelerini biz 2 kat daha artırdık
bölgeler itibarıyla, denizlerin bütün korumalarını 2 katına
çıkardık.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Bunu
bırakıp biyolojik arıtma yapalım bol bol.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Önemli değerlendirmelerimizden olan Salda Gölünden de biraz
önce bir arkadaşımız bahsetti.
Cumhurbaşkanımızın kararıyla özel çevre koruma bölgesi
ilan edildi; sadece yüzey alanı koruma altına alınmadı,
etrafı da dâhil edilerek koruma kalkanı 7 kat büyütüldü değerli
arkadaşlar. Salda Beyaz Adalara girişler yasaklandı,
dumansız hava sahası ilan edildi. Gölün içine kadar araçlarıyla
girenler; yediklerinin, içtiklerinin artıklarını
gelişigüzel oraya bırakanlar; çok affedersiniz ama hacetlerini
giderecekleri bir yer dahi bulamayanlar gelmiş şimdi Göle şöyle
ettiniz, böyle ettiniz. diyorlar. Üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Çevre felaketlerini anlat.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Sularımızı da korumak için arıtma tesislerini
biraz önce arz etmiştim. Buna rağmen, maalesef, bakın işte,
bir zahmetle temizlenen Haliç, son zamanlarda yine bir kirlilikle
karşı karşıya. Rivanın karanlığa mahkûm
edilişini biraz önce Grup Başkan Vekilimiz bahsetti, tekraren
söylüyorum gördük. Marmarada alg patlamalarını konuşurken
birden etrafımızı saran müsilajla bulduk. Bütün bunlar gerçekten
tesadüf olabilir mi, yoksa ilgisizliğin, basiretsizliğin,
samimiyetsizliğin göstergesi mi?
Birçok bilim insanı,
ortak kanaat olarak müsilaja yol açan birkaç temel faktörden en önemlisinin
kirlilik olduğunu söylüyor. Çevre yatırımlarını
durdurdunuz, arıtmalara yüzde 50 destek vermemize rağmen, bu
desteklere rağmen arıtma tesislerini çalıştırmadınız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu müsilajla ilgili bilgileri biraz önceki
arkadaşlarımızın hepsi detaylı bir şekilde
anlattı, ben bunu anlatmak istemiyorum. İlk kez 1729
yılında Adriyatik Denizinde kaydedilmiş. Müsilaj oluşumunu
etkileyen 3 temel faktör var: Bir, deniz suyunun artması; iki, deniz
şartlarının durağan olması; üç, karasal kökenli
noktasal ve yayılı kirlilikler yani atıklar.
Değerli milletvekilleri,
müsilaj oluşumu deniz canlı yaşamının,
balıkçılığın ve turizmin olumsuz etkilenmesine
sebebiyet vermektedir. Son günlerde Marmara Denizimizde meydana gelen müsilaj
sorununun çözümüne yönelik olarak Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca konu sıkı bir şekilde takip
edilmekte ve konuya ilişkin gereken tüm adımların
atıldığını da memnuniyetle hep beraber izliyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Nilüfer Çayı temiz mi Sayın Vekilim?
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurumun
Başkanlığında ilgili bakanlıkların bütün
yetkilileri, STKler, üst düzey bürokratlar, Marmara Denizi havzasında yer
alan 7 ilin valisi, büyükşehir belediye başkanları,
bunların tümünü topladık ve 22 maddeden oluşan Marmara Denizi
Eylem Planı kamuoyuyla paylaşıldı. Ayın 8inde de
biraz önce arz ettiğim gibi ne yaptık biz? 15 noktada bu temizliğe
derhâl başladık ve hâlen devam ediyoruz, o devam edecek.
Yeterli arıtılmayan
atık suların yol açtığı kirlilik maliyetlerini
düşürmek için çalıştırılmayan ancak yapımı
yüz milyonlarca liraya mal olan teknolojik arıtma tesislerine kilit vurulması,
on yıl öncesinde Belediye Meclisince yapımına karar verilen
ancak yeni yönetim tarafından gereksiz bulunan ve çevre kirliliğine
yol açacağı -nasıl oluyorsa bu bilmiyorum- gerekçesiyle rafa
kaldırılan en gelişmiş arıtma teknolojilerinden biri
olan membran arıtma sistemiyle çalıştırılması
hedeflenen Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi Projesi
niçin durduruldu? Bilmekte ben doğrusu hayretler içinde kalıyorum. Ne
acı değil mi? Bu tesis yatırımlarını yapanlar
alkış dahi beklemiyorken yatırımların önüne set
çekenler bu davranışlarından ötürü alkış bekliyorlar.
Biliyoruz ki çevre
yatırımları süreklilik ister. Bir şey yapmaya gerek yok,
yapmamaya gerek yok dediğiniz an felaketler kapınızı
çalacaktır. Bunun en büyük sonucunu, tüm dünyayı etkileyen küresel
iklim değişikliğinin etkilerinde görüyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Kafan çok karışık
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Nilüfer Çayı temiz mi Sayın Vekilim? Nilüfer
Çayı temiz akıyor mu Sayın Vekilim?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Sayıları ve etkileri şiddetle artan
salgınları da görüyoruz, yer değiştiren türleri de
görüyoruz, kapımızdaki tehlike olan kuraklığı da
görüyoruz.
Evet, insanlık ne
yazık ki ektiğini biçiyor; geçmişte yaptığı hataların,
kaynakları fütursuzca kullanmanın cezasını çekiyor,
salgınlarla, aşırı yağış ve
sıcaklıklarla, kuraklıklarla, fırtına ve
kasırgalarla. Ancak unutmamalıyız ki kirlilik de bir döngüye
sahip, dönüp dolaşıp bizi bulur; besin zinciri yoluyla gelir, havayla
gelir, suyla gelir ama bir şekilde gelir. Dün alg patlaması, bugün
müsilaj olarak karşımıza çıktığı gibi
bunları yaşamamak da elimizde.
Bu düşünceyle Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, partimize, grubumuza sataşmalar oldu ama
İç Tüzük 60 kapsamında yerimden cevap vermek istiyorum kısaca.
BAŞKAN Peki, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Muhammet Müfit Aydının birleştirilerek
görüşülmesi kabul edilen (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435,
4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergeleriyle ilgili AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Öncelikle TRTnin yaptığı, bütün Meclise yaptığı
büyük bir haksızlığı dile getirmek isterim. Adalet ve
Kalkınma Partisinin verdiği önergeyle görüşmeler sürüyor. diye
alt yazı geçiyorlar, haber metni okuyorlar; bu, bütün siyasi partilere
karşı yapılmış çok büyük bir haksızlık.
İlk önerge Ali Şeker tarafından 1 Haziran günü verildi. Bugün
birleştirilen 10 önergenin 5i Cumhuriyet Halk Partisine aittir, 2si
Halkların Demokratik Partisine, 1i MHPye, 1i İYİ Partiye,
sonuncusu da AK PARTİye aittir. Geçen hafta burada reddedildi. Ali
Şeker bazı milletvekillerimiz tarafından da önce
eleştirildi Ya niye bizi hedefe koydun? Müsilajı reddettiler
dedin. diye. Ama o kamuoyu duyarlılığı ve o tepkiler
yükselmeseydi bugün bunu da konuşmuyor olacaktık ama gelinen nokta
doğrudur.
İkincisi: Ben Müfit
ağabey diyeyim çünkü o çok samimi Özgür diye seslendi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın vekilimiz şöyle bir şey söylüyor: Ya bir kere de
teşekkür edin. Ya bu tamamen çok büyük bir haksızlık. Naci Hoca
yanınızda, hemen arkanızda; Naci Hoca şahittir; Somadaki
madencilerin sorununa altı yıl uğraştık hep beraber
-en çok da Erkan Akçay ve ben dile getirdik bu Mecliste- altı yıl
sonra çözüldü; ağız dolusu teşekkür ettim, ağız
dolusu, tek tek anarak ve önceki Grup Başkan Vekiliniz Sayın
Zengine, ismini vererek Cumhuriyet Halk Partisine çok yer veren bütün
televizyonlarda hâlen teşekkür ediyorum, orada samimi gayret gösterdi
diye.
Hayvan hakları
yasası 2020nin ilk işi. dediğinde Meclis Başkanına
özel teşekkür ettim, kendisi de biliyor. Hatta Meclis
Başkanının taraf olmayıp da aktivasyon gösterdiği
konuların Meclisin lehine olduğunu, bir basın özetinde 3 Meclis
Başkanı haberi çıkıyorsa, tarafsızlığını
koruyorsa iyidir dedim, teşekkür ettim.
İstanbul Sözleşmesi
AK PARTİ tarihinin yapmış olduğu en iyi iştir diye
bütün Türkiye söyledi; e siz ondan geri adım attınız, orada da
kusura bakmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayım
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiriyorum Başkanım.
Sonra tutturmuşsunuz
Yok, CHP teşekkür etmez, etmez. Ya iyi işler yapın, hele iyi
işler yapın da yaptıklarınıza teşekkür ediyoruz
ama karnenin yüzde 99u kırık olunca o yüzde 1le ilgili
teşekkürün sayısının azlığı ve sizin
duymazdan gelmeniz, bizim değil sizin kötü iş yapmaktaki
maharetinizden ve skorunuzdan kaynaklanıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, zabıtlara geçmesi için söylüyorum.
Zaman zaman muhalefetteki
arkadaşlarımız Önerge verdik, reddoldu. diye
paylaşımlarda bulunuyorlar, az önce ifade edildi.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Verdik, reddoldu.
BAŞKAN Siz devam edin
Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bakınız, Genel Kurulda sayılar, usuller, Tüzük; bunlar
kıymetli değerler. Bizler hangi konuda, ne zaman önerge
vereceğimizi, hangi partilerle bunu
konuşacağımızı bilen insanlarız. Çevre konusu
madem bu kadar hassas, ortak konu o yüzden, bunları siyasi polemiğin
içine almayı doğru bulmuyorum, uzatmıyorum ama geçen hafta
reddoldu, bu hafta evet dendi; bu, sebebi bilinen bir gerçek. Geçen hafta
Bakanlıkla görüşüldü, yürütmenin ardından
tartışıldı, diğer partilerle görüşüldü. Biz
ittifak partimizin beraber yürüyoruz, bir ekibiz, MHPyle görüştük,
dolayısıyla beraberce bu hafta diye kararlaştırdık
zaten. O yüzden Siz reddettiniz, bu hafta verdiniz. Bu, çok sığ bir
yaklaşım diye düşünüyorum. Yakıştıramadım
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki,
tutanaklara geçmiştir.
VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve 26
milletvekilinin, Marmara Denizindeki müsilaj sorununun sebeplerinin tespit
edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/4413) (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve 20
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz salyası sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4430) (Devam)
3.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç
Koçyiğit ve 20 milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen deniz
salyası sorununun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4431)
(Devam)
4.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan
Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Marmara
Denizinde görülen müsilaj sorunu ve denizlerdeki kirlenmenin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4432) (Devam)
5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Marmara Denizinde ortaya çıkan
müsilaj sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4433)
(Devam)
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22
milletvekilinin, Marmara Denizinde ortaya çıkan müsilaj sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4434) (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 71
milletvekilinin, başta Marmara Denizi olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj
sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4435) (Devam)
8.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 25
milletvekilinin, Marmara Denizi ve çevresini tehdit eden müsilaj sorununa
karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4436)
(Devam)
9.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve 24
milletvekilinin, ekolojik bir felaket olan müsilaj sorununu ortandan
kaldırmak ve insan sağlığının
korunmasını sağlamak için yapılacakların belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/4437) (Devam)
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 31
milletvekilinin, Marmara Denizinde görülen müsilaj ve kirlilik sorununun
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/4438) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi adına son konuşmacı Ankara Milletvekili
Sayın Mehmet Naci Bostancı.
Buyurun Sayın
Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önergeyi hep birlikte
verdik, inşallah hep beraber onaylayıp Mecliste Marmara Denizindeki
müsilaj meselesine ilişkin ortak bir perspektif geliştirerek bu
meselenin çözümüne çok önemli ve ciddi bir katkı vereceğiz, öyle
inanıyorum. Komisyonda tartışmalar, değerlendirmeler sürerken
zaman zaman muhakkak geçmişe ilişkin, biraz da siyasal angajmana ve
rekabete dayalı bir dille konuşmalar yapılabilir, burada da
yapıldı; bunlar da kıymetlidir ama sonuçta, hepimiz rasyonel
insanlarız, meselenin hepimizi aşkın bir boyutu olduğunu
biliyoruz. O çerçevede, ortak akıl istikametinde -tıpkı bu
önergede olduğu gibi- toplanıp o katkıyı vereceğimize
inancımı buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Marmaradaki müsilaj meselesi muhakkak çözülecek ama mesele acaba sadece
Marmara meselesi mi, Marmarayı aşan boyutu nedir? Böyle baktığımızda,
aslında uzunca bir süreden beri bu çevre meselesinin yükseldiğini,
çok tartışıldığını, niçin birtakım
problemler yaşadığınıza ilişkin hem akademik
literatürde hem de siyasette çok çeşitli ve zengin değerlendirmelerin
yapıldığını biliyoruz. Mesela dünya
ısısı artıyor, küresel ısınma, şu anda 1,5
derece civarında tutmaya çalışıyorlar, o yönde çabalar var.
Her 1 derecede her yerin ikliminin nasıl değiştiği ve bu
çerçevede habitatın, oradaki canlıların biyolojik
yapısının, tarımın bu değişmeyi takip ederek
ne tür insani dramlar yaratacağını bir öngörüyle insanlar
görüyorlar; o yüzden de ortak bir akıl geliştirerek küresel
ısınmayı bir yerde tutma çerçevesinde bir tutum almaya
çalışıyorlar hem siyaset marifetiyle hem alana ilişkin
bilgisel müktesebatı çalıştırarak. Keza, suların
kirlenmesi meselesi, bunlar son derece önemli.
Denizlerdeki bu kirlilik
meselesi sadece Marmarada değil, unutmayalım Atlas Okyanusunda bile
kirlilik var ve orada çok geniş naylon dağları teşekkül
ediyor, plastik poşetlerden oluşan büyük adalar teşekkül ediyor.
Dolayısıyla, burada konuştuğumuz konu elbette dramatik bir
şekilde öne çıktı ve bizim de konumuz Marmara olduğu için
bunun üzerinde konuşacağız ama unutmayalım ki Marmaradaki
kirliliğin burada sayılan ve ifade edilen konuların
dışında genel ve küresel bir arka bağlamı var ve
muhakkak, bu komisyon Marmara meselesini konuşur ve buradaki
müsilajın nedenleri üzerine tartışmaları yürütürken
aynı zamanda bu küresel backgrounda ilişkin de niçin insanlık
çevreye ilişkin felaketlerin habercisi olan birtakım durumlarla
yüzleşiyor, bunun arkasındaki -bir bakıma- ortak
akılsızlık nedir, buna ilişkin de bir perspektifin, bir
hassasiyetin, bir değerlendirmenin bu komisyonun işi olduğunu
düşünüyorum.
Ortak
akılsızlık dedim, işin tarihsel perspektifine bakacak olur
isek aslında insanoğlunun, çok değil, kabile dönemine gidersek
-dünyanın yaşı çok fazla, biliyorsunuz ve dört bin
yıllık bir yazılı tarih var; bu, antropologların kabilelere
ilişkin 18inci, 19uncu yüzyılda, 20nci yüzyıla doğru
yapmış olduğu çalışmalar- kabile dönemindeki
insanların tabiatla olan ilişkisi modern insanın
kavrayamayacağı bir ilişki biçimidir. Sinclairin,
Malinowskinin, Radcliffe-Brownun, Claude Levi-Straussun
çalışmaları okunduğunda gerek Brezilyadaki yerlilerin
gerek Kuzey Amerikadaki yerlilerin yahut da Avustralyadaki insanların
tabiat ile insan arasındaki ilişkiyi bir denge ve bir kozmik bütünlük
çerçevesinde gördüklerini müşahede ederiz. Mesela Claude Levi-Strauss
Yaban Düşüncede, yerlilerin topraktan bir şey alırken bir
ağacın yumrusunu söktüklerinde veyahut ağacın dalından
bir meyve aldıklarında tabiata mukabele etmek ve
karşılığında bir hediye vermek şeklinde bir davranış
içinde olduklarını söylüyor. İnsanların o dönemde
tabiatın anlamlı bir parçası, o kozmik bütünlüğün, ona
eklemlenen, tabiatın devamı olarak kendisini gören bir hayat
telakkisi çerçevesinde baktıklarını gözlemliyoruz. Keza, Claude
Levi-Strauss her ne kadar antropolog olsa da çok pırıltılı
bir üslubu vardır ve eminim arkadaşlar Hüzünlü Dönencelere
ilişkin gözlemlerini okuduklarında, kendi gözlemlediği, birinci
elden müşahede ettiği kimi kabilelerde insanların aynı
zamanda tabiatı istismar etmemenin, tabiata karşı o saygılı
davranışlarının bir göstergesi şeklinde
sınırlı bir tüketimle hayatlarını sürdürdüklerini bize
söylüyor.
Kastım, kabile dönemine
bir övgü yapmak ve Yeniden geçmişe dönelim. demek elbette ki değil,
böyle bir şey mümkün de değil ama buradan, insanlığın
geçmişteki tecrübesinden, tabiatla kendisini bir bütün olarak gören hayat
anlayışından modern insanın da çıkarması gereken
bir netice var ve aynı zamanda Biz bu noktaya nasıl geldik? Küresel
birtakım çevre felaketlerine ilişkin dinamikleri nerede aramamız
lazım? meselesinin tarihsel izini de sürmemiz gerektiği çok
açık bir şekilde ortadadır. Bu izi sürdüğümüzde,
avcılık ve toplayıcılık döneminde, tarım
döneminde insanoğlu tabiatla ve toprakla ilişki kurduğunda,
tabiatı istismar etmek ve onu geri çevrilemeyecek bir şekilde
kirletmek, dönüştürmek şeklinde bir davranışı, bir
yaklaşımı olmadığını görüyoruz. Ama ip ne
zaman kopuyor? İp, modernleşmeyle birlikte kopuyor, bunu
unutmayalım. Aslında, 1680lerden itibaren aydınlanma,
pozitivizm, sekülerizm, dünyanın dünyalaşması, Max Weberin
dediği büyü bozumu bütün o tarihsel seyir içerisinde ipin de kopmaya
başladığını görüyoruz. Böyle söylediğimde
akılcılığa, pozitivizme, dünyanın
dünyalaşmasına, büyü bozumuna, fizik ve metafizik arasındaki
sınırın belirginleştiği bir yaklaşıma
bütünüyle olumsuz ve eleştirel baktığım düşünülmesin.
Aydınlanmanın da,
pozitivizmin de mutlak surette insanoğlunun gelişmesine ve medeni
gelişmenin bugün bizim memnuniyetle
karşıladığımız birçok ürününe ve sonucuna çok
hayati katkılar sağladığını biliyoruz. Ama
aynı zamanda, modernleşme dediğimiz paradigma beraberinde
efendi-insan; tabiattan kendisini ayıran ve tabiatı sadece istismar
edilecek bir alan olarak gören insan profilini güçlendirdiğini bize
söylüyor. Özellikle, bunun da tarihteki düşünsel izleri takip
edildiğinde, mesela Frankfurt Okulu vardır -buradaki arkadaşlar
bilir- 20nci yüzyılda önemli eleştirel ekollerden birisidir. Onlar,
modernliğe ilişkin çok sağlam eleştiriler
getirmişlerdir ve bu efendi-insan yaklaşımının tabiatın
geri çevrilemeyecek bir şekilde kirlenmesinde ne kadar önemli bir rolü
olduğunu çok detaylı bir şekilde ortaya koyarlar, sadece
onlardan ibaret değildir tabii ki bu eleştiriler.
Şunu unutmayalım,
kapitalizm gerçekten çok önemli işler yaptı modernleşmeyle
birlikte -hikâye derin ve uzun- kitlesel üretimler büyükşehirler,
metropoller doğurdu. Nüfus, 18inci yüzyıldan sonra Avrupa'da ve
dünyanın her tarafında çok olağanüstü bir şekilde
arttı, bugün 8 milyara yaklaşan bir dünya nüfusu var. Bütün bu
insanların beslenmesi, hayatlarını sürdürmesi için kitlevi
üretimler, teknolojik gelişmeler çok önemli katkılar verdi ama
unutmayalım, hemen tam da saydığımız bu olumlu
hususların paralelinde, işte bugün üzerinde konuştuğumuz
tabiat felaketlerinin de tarihsel izi kayda geçti. O bakımdan,
modernleşmenin bir yüzü ilerleme, gelişmeyse modernleşmenin
diğer yüzü de insanoğlunun bugün karşı karşıya
olduğu ekolojik, küresel problemlerin henüz ipuçları ortaya
çıktı ve eğer böyle bir akılsızlıkla, kolektif akılsızlıkla
gidersek felaketlerin karşımıza
çıktığını göreceğiz.
O bakımdan, gerek
kapitalist dünyada gerekse
Biliyorsunuz Rusyada bir komünist tecrübe oldu ama
oranın da tabiata bakışında kapitalizmden herhangi bir
farklılığı yoktur. Onlar da acımasız bir biçimde
o kitle üretiminin, o sanayileşmenin, o hızlı gelişmenin,
metropollerin arkasına düştüler, orada da farklı bir durum
olmadı. Kapitalizm kadar komünizm de modernizmin çocuğu olarak hayat
buldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Hocam.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Marmarayı konuşacağız,
tartışacağız. Marmaraya ilişkin muhakkak çok önemli
katkılar sağlayacağız ama bu komisyon, Türkiyede bütün
siyasi partilerin katılarak, farklı siyasi ekollerin
yaklaşımıyla bu çok önemli mesele üzerine
tartışmayı yürütecek bu komisyon, aynı zamanda
insanoğlunun tarihsel hikâyesinde, çevreye ilişkin bu problemlerin
geçmişi, müktesebatı nasıl teşekkül etti, bu ekolojik
felakete giden yolların kaldırım taşları nasıl
döşendi, buna yönelik bir perspektif de koyarsa, bizim
yapacağımız çalışma sadece Marmara gibi mikro düzeyde
herhangi bir işe ilişkin bir çalışma olarak kalmaz,
aynı zamanda, eminim ki küresel ölçekte ekolojiye destek veren çok
farklı siyaset ve ülkelerdeki bu yöndeki çalışmalara da
anlamlı ve önemli bir destek olarak kendisine yer bulur. İnanıyorum
ki buradaki insanların aklı ve sağduyusu, hem Marmaranın
kurtarılmasında hem de insanlığın bu ortak meselesinde
bu katkıyı, bu değerlendirmeyi yapacaktır diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Bütün arkadaşlara, komisyon kurulurken burada
yaptıkları konuşmalar için teşekkür ederken, inşallah
komisyon olarak da başarılı, verimli bir çalışma
yaparak, bu önemli hususu, Türkiyenin ve ümit ederim bu konuyla ilgili
çeşitli uluslararası komisyonların, çalışmaların
gündemine getirecek tarzda tekemmül ettirirler diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun, var olun.
(Alkışlar)
BAŞKAN Meclis
araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
Meclis
araştırması açılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 19 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden
başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.
Alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 15 Haziran 2021 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
18.39
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.