TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91inci
Birleşim
15
Haziran 2021 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Aksaray Milletvekili
Ramazan Kaşlının, Aksarayın il statüsünü
kazanmasının 32nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, 27nci Yasama Döneminin
Üçüncü Yasama Yılının anayasal ve siyasal bilançosunu
değerlendirmeye ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bitlis Milletvekili Vahit
Kilerin, Bitlise yapılan yatırımlara ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.- Bitlis Milletvekili Vahit
Kilerin, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Bitlis Milletvekili Mahmut
Celadet Gaydalının sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Bitlis Milletvekili Vahit
Kilerin, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ile Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
9.- Bitlis Milletvekili Vahit
Kilerin, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ile Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
11.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
12.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
13.- Bitlis Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
14.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
17.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
18.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Bursa Milletvekili
Yüksel Özkanın, sağlık çalışanlarının maruz
kaldığı saldırılara ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Marmara Denizindeki müsilaj sorununa ilişkin
açıklaması
23.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Jandarma teşkilatının 182nci
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
24.- Sivas Milletvekili
Semiha Ekincinin, aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
25.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, Kütahyanın Altıntaş ilçesinin
Beşkarış köyünün sulama sorununa ilişkin
açıklaması
26.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursada SGKnin sağlık kısmının
taşınmasına ilişkin açıklaması
27.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, atlı cirit sporuna ilişkin
açıklaması
28.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, Bakırköy Botanik Parka ilişkin
açıklaması
29.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Mersinin Çamlıyayla ilçesine yapılacak baraja
ve yola ilişkin açıklaması
30.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, AK PARTİ hükûmetlerinin
yatırımlarına ilişkin açıklaması
31.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, sağlık çalışanlarının
sorunlarına ilişkin açıklaması
32.- Kırşehir
Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehirdeki tarımsal sulama
çalışmalarına ilişkin açıklaması
33.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Kahramanmaraştaki geri
dönüşüm çalışmalarına ilişkin açıklaması
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, boşanmalara ilişkin
açıklaması
35.- Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçelin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
36.- Ankara Milletvekili
Ayhan Altıntaşın, Marmara Denizindeki müsilaj sorununa
ilişkin açıklaması
37.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirli süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
38.- Adana Milletvekili Orhan
Sümerin, Adananın Yüreğir ilçesindeki enerji üretim tesisine
ilişkin açıklaması
39.- Gaziantep Milletvekili
Ali Muhittin Taşdoğanın, Dündar Taşerin 49uncu ölüm
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
40.- Amasya Milletvekili
Mustafa Levent Karahocagilin, Amasya Tamiminin 102nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
41.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisardaki sulama projelerine
ilişkin açıklaması
42.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay ve
avukatına yapılan saldırıya ilişkin
açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin
51inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
44.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Mardin Nusaybinde trafik kazasında
hayatını kaybeden öğretmenler Suzan Basın ile Büşra
Yıldıza Allahtan rahmet dilediğine, Jandarma
teşkilatının 182nci kuruluş yıl dönümüne,
astsubayların görev ve makam tazminatlarının verilmesi
gerektiğine, Azerbaycanın Millî Kurtuluş Gününü tebrik
ettiğine, Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay ile Yomra Belediye
Başkanı Mustafa Bıyıka yapılan saldırılara,
RTÜKe yapılacak üye seçimine ve ülkede hukukun katledildiğine
ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, şehit Korucubaşı Abdurrahman Avcı ile
bütün şehitlere bir kez daha Allahtan rahmet dilediğine ve Dündar
Taşer, Cemil Meriç ve Peyami Safanın ölüm yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
46.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin
51inci yıl dönümüne, Ethem Sarısülükün ölüm yıl dönümüne, Kars
Sarıkamıştaki ağaç kesimine, İstanbul İl
Ambulans Komuta Kontrol Merkezi Başhekimi Doktor Adil Yetiş
Sarıhasanoğlunun sosyal medyada yaptığı
ırkçı ve cinsiyetçi paylaşımlara, nefret suçları
yasasına, Bitlis Ensar Vakfıyla ilgili iddialara,
Diyarbakırın Bağlar ilçesinde motosikletli yunus polisinin
yaptığı kazaya ve İçişleri Bakanlığı
ile iktidarın bu konuya önem vermesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
47.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, tütün ticareti yapanlara, Didim Belediye Başkanı
Deniz Atabay ile Yomra Belediye Başkanı Mustafa Bıyıka
yapılan saldırılara, erken seçim istemenin teröristlik
olmadığına ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Ermeni soykırımı ile Afganistan Kandahar
Havalimanının korunmasıyla ilgili sözlerine ilişkin
açıklaması
48.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Ermeni soykırımı ile
Afganistan Kandahar Havalimanının korunmasıyla ilgili sözlerini
çarpıtarak askeri, orduyu, milleti ve devleti
itibarsızlaştırmanın millete ve devlete bühtan
olduğuna, RTÜK kontenjanına, Çankırı Nüfus
Müdürlüğüyle ilgili iddianın iftira olduğuna ilişkin
açıklaması
49.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
51.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altay ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın İYİ
Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
53.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
54.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
56.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
57.- Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
58.- Ankara Milletvekili
İbrahim Halil Oralın, Bitlis hakkında yapılan
tartışmalara ilişkin açıklaması
59.- Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, Diyarbakırlı öğrenci ve
sporcuların başarılarına ilişkin açıklaması
60.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili
İbrahim Yurdunusevenin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
61.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
62.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
63.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
64.- Aksaray Milletvekili
Ayhan Erelin, küçükbaş kurbanlık kesim fiyatlarına ilişkin
açıklaması
65.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, doğa katliamlarına
ilişkin açıklaması
66.- Bursa Milletvekili
Atilla Ödünçün, Azerbaycan Millî Kurtuluş Gününe ilişkin
açıklaması
67.- İstanbul
Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, Andımızın
okutulmasını yasaklayan Danıştay kararının
gerekçesine ilişkin açıklaması
68.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun 267 sıra sayılı Kanun
Teklifinün tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Tekin
Bingölün, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bitlis Milletvekili
Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin yaptığı
gündem dışı konuşması sırasında CHP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuşun, başta Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler olmak üzere heyetteki arkadaşların
incinmeyeceği üsluba riayet edilmesi konusunda çok daha dikkatli
olunması gerektiğine ilişkin konuşması
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Tükiye-Avrupa Birliği
Karma Parlamento Komisyonunda Erzurum Milletvekili Zehra
Taşkesenlioğlu Bandan boşalan üyelik için Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Ankara
Milletvekili Lütfiye Selva Çamın üyeliğinin Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1641)
B) Önergeler
1.-
Başkanlığın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün Dışişleri Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişkin önerge (4/131) yazısı
2.- Uşak Milletvekili
Özkan Yalımın, (2/3159) esas numaralı Muhtar Ödenek ve Sosyal
Güvenlik Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/132)
IX.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, TÜRK TELEKOM özelinde özelleştirme işlemlerinin ülke
ekonomisine fayda ve zararlarının değerlendirilmesi ve
özelleştirme sürecinde kamu ve özel kesimin zarara uğramasına
sebep olacak ihmaller ile bu ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi
amacıyla 15/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, hasta mahpusların yaşam hakkının güvence
altına alınması için çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 15/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, iflas talebinde bulunan AtlasJet
Havacılık Anonim Şirketinde görevli personele ait
maaşların ve tazminatların ödenmemesinin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/4222) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
15 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dışişleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
XI.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Ahmet Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 267)
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ordu Milletvekili Mustafa
Adıgüzelin, Sabahattin Alinin ölüm sebebinin
araştırılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45207)
2.- Iğdır
Milletvekili Habip Eksikin, 23 Nisan nedeniyle koltuğunu devrettiği
bir çocuğa yönelik sözlerine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45209)
3.- Iğdır
Milletvekili Habip Eksikin, bir üniversite rektör
yardımcısının sosyal medya paylaşımına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45210)
4.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Sözleşmesinden
çekilmeye yönelik karara ve bu süreçte kadınlara yönelik şiddet
vakalarında meydana gelen değişime ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45212)
5.- İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın, bir kripto para borsası platformuna yönelik
yürütülen soruşturmaya ve çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45213)
6.- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücünün, Şanlıurfada temeli atılan
şehir hastanesinin yapımının tamamlanmasına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45214)
7.- Şırnak
Milletvekili Hüseyin Kaçmazın, İstanbulda gözaltındayken
yaşamını kaybeden bir kişiye kötü muamelede
bulunulduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45215)
8.- Siirt Milletvekili
Sıdık Taşın, Bingölde bulunan bir kişiden 1980
yılından bu yana haber alınamamasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45216)
9.- İzmir Milletvekili
Serpil Kemalbay Pekgözegünün, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45218)
10.- İstanbul
Milletvekili Dilşat Canbaz Kayanın, Bingölde bir kamu görevlisi
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45219)
11.- İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45220)
12.- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, Bingölde bir kamu görevlisi
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45221)
13.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45222)
14.- Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaranın, Bingölde bir kamu görevlisi
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45223)
15.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45224)
16.- Batman Milletvekili
Feleknas Ucanın, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45225)
17.- Muş Milletvekili
Şevin Coşkunun, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45226)
18.- Mardin Milletvekili Ebrü
Günayın, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45227)
19.- Mardin Milletvekili Pero
Dundarın, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45228)
20.- Van Milletvekili Muazzez
Orhan Işıkın, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45229)
21.- Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzelin, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45230)
22.- Muş Milletvekili
Gülüstan Kılıç Koçyiğitin, Bingölde bir kamu görevlisi
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45231)
23.- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücünün, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45232)
24.- Bingöl Milletvekili
Erdal Aydemirin, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45233)
25.- Ağrı
Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemirin, Bingölde bir kamu görevlisi
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45234)
26.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Bingölde bir kamu görevlisi
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45235)
27.- Şanlıurfa
Milletvekili Ömer Öcalanın, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45236)
28.- Şırnak
Milletvekili Nuran İmirin, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45237)
29.- Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulanın, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45238)
30.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45239)
31.- Diyarbakır
Milletvekili Dersim Dağın, Bingölde bir kamu görevlisi
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45240)
32.- Diyarbakır
Milletvekili Remziye Tosunun, Bingölde bir kamu görevlisi hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45241)
33.- Mersin Milletvekili
Rıdvan Turanın, pandemi nedeniyle faturalarını ödeyemeyen
vatandaşlara yönelik destek çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45318)
34.- Mardin Milletvekili Pero
Dundarın, Mardin esnafına verilen ve verilecek desteklere
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45320)
35.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, Dilovası Belediyesinin sosyal yardım
harcamalarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi
Elvanın cevabı (7/45360)
36.- Aydın Milletvekili
Süleyman Bülbülün, Adnan Menderes Üniversitesinde işletme ve sermaye
piyasası bölümlerinin açılması isteminin reddine ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45434)
37.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Dünya Bankasının Nisan
2021de yayımlandığı Türkiye Ekonomik İzleme
Raporundaki tespitlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45439)
38.- Eskişehir
Milletvekili Arslan Kabukcuoğlunun, Çanakkalede faaliyet gösteren bir
maden arama şirketinin beyan ettiği harcamalara ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45440)
39.- Van Milletvekili Muazzez
Orhan Işıkın, Türkiyedeki engelli bireylere dair bazı
verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45442)
40.- Kütahya Milletvekili Ali
Fazıl Kasapın, polis, öğretmen, hemşire ve din
görevlilerinin ek göstergelerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45595)
41.- Adana Milletvekili
İsmail Koncukun, din görevlilerinin ek göstergelerinin 3600e
yükseltilmesi talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45597)
42.- Ankara Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demirin, Eskişehirde yapılan pandemi
yardımlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45725)
43.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, haklarında sınır
dışı edilme kararı verilen 4 mülteci kadına
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/45726)
44.- Van Milletvekili Muazzez
Orhan Işıkın, kamu hizmetlerinde Kürtçe dilinin
kullanımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45729)
45.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, millet bahçelerine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45821)
46.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoyun, İstanbul Sözleşmesinden çekilme
kararı sonrasında kadına karşı şiddet
vakalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/45967)
47.- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücünün, Şanlıurfada son 5 yılda
silahlı kavgalar neticesinde hayatını kaybeden kişi sayısı
ile silahlı korucu uygulaması ve bireysel silahlanmanın
önlenmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/45968)
48.- İstanbul
Milletvekili Züleyha Gülümün, sınır bölgesinde yaşanan bir
olaya ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktayın cevabı (7/46053)
15 Haziran 2021 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Aksarayın
il statüsü kazanımının 32nci yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlıya aittir.
Buyurun Sayın Kaşlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlının, Aksarayın il statüsünü
kazanmasının 32nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Aksarayımızın
vilayet oluşunun 32nci yıl dönümü. 15 Haziran 1989da bu salonda
elli altı yıllık hasret son bulmuş ve 1933e kadar vilayet
olan, evliyalar diyarı, medeniyetlerin beşiği; batı ile
doğunun, kuzey ile güneyin kesişim noktasında bulunan
Aksarayımız il olma hakkını yeniden
kazanmıştır. O tarihte bu sıralarda oturan o günün
milletvekilleri ve 8inci Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal başta
olmak üzere basından bürokratına, sivil toplum
kuruluşlarımızdan sivil toplum platformlarına, emeği
geçen herkese Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bir kez daha teşekkür
ediyor ve hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler,
Rahmetirahman'a kavuşanlara Yüce Allah'tan rahmet diliyorum; kabirleri
nur, mekânları cennet olsun.
Kıymetli milletvekilleri, Aksaray tarihî ve
kültürel birikimiyle her dönemde siyasi, askerî, iktisadi ve kültürel yönden
önemli bir merkez olma özelliğini korumuş, tarih boyunca
insanlığın büyük hadiselerine sahne olmuştur. Sizlere
Hitit, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu, Karaman ve Osmanlı gibi güçlü
medeniyetleri görerek cumhuriyet dönemine kadar gelmiş bu güzel şehrimizden
bahsetmek istiyorum. Aksaray'ın tarihî serüveni 11 bin yıl önce
yerleşik hayata geçilen ve ilk beyin ameliyatının
yapıldığı Gülağaç ilçemize bağlı
Kızılkaya köyümüzde bulunan Aşıklı Höyükte
başlamıştır. Aksaray, güçlü tarihî ve kültürel birikiminin
yanında, ilçe olması için kanun teklifi verdiğimiz ve
kıymetli Aksaray Valimizin tabiriyle Türkiye'nin Davosu olmaya aday
doğa harikası Helvadere kasabasıyla, havasıyla, suyuyla
Hasan Dağı, Aksaraylının ise huzur dağı; Ihlara
Vadisi, Tuz Gölü, Narlıgöl gibi harikulade tabii güzellikleri, kaya oyma
mimari yapıları, yer altı şehirleri, kervansarayları,
cami, türbe ve tarihî şahsiyetleriyle aynı zamanda turizm
alanında Kapadokya bölgesinin en gözde şehirlerinden biridir.
Özellikle eski adı -güzel su anlamına gelen- Gelveri olan Güzelyurt
ilçemizle birlikte dünya kanyonu Ihlara Vadimiz her yıl 1 milyonun
üzerinde yerli ve yabancı turist ağırlamaktadır. Hasan
Dağımızın kuzeybatısında yer alan ve tarihin en
önemli kervansaraylarından birine sahip olan Sultanhanı ilçemizde
binlerce el dokuması halı tezgâhıyla yılın üç yüz
altmış beş günü üretime katkı sağlanmaktadır. Tuz
Gölüyle iç içe olan ve Anadolu Selçuklularından kalma Ulu Camisiyle
Eskil ilçemizin de tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Bugün
itibarıyla on bir bin yıllık kültür ve medeniyet şehri
Aksaray, sahip olduğu değerleri gelecek kuşaklara aktararak
kendini daha iyi tanıtabilmenin gayretiyle birlikte, gelecekle ilgili daha
büyük hedefler belirlemektedir.
Gelişen sanayisi, tarım, ticaret ve turizm potansiyeliyle ülkemizin
en zinde şehirlerinden biri olan Aksaray, Anadolunun parlayan
yıldızıdır.
Bu kıymetli tabii güzelliklerimize, doğal
zenginliklerimize göz diken hainler tarihin her döneminde olduğu gibi,
bundan sonra da olacaktır. On gün önce Ihlara Vadisinin
başlangıcına yani Ihlara kasabasına defnettiğimiz
şehit Uzman Çavuş Şahin Sarılmaz kardeşimizi
uğurlarken binlerce Ihlaralı aynı anda Şahinler ölmez,
vatan bölünmez! diye haykırırken Şahinimizin babası arkadaşımız
Şenol Sarılmaz sıkılı yumruklarıyla Ihlara
Vadisinden yankılanan Vatan sağ olsun!
haykırışıyla içteki ve dıştaki hainlere en
ağır cevabı vermiştir. Bizler de
yaşadığımız bu kadim coğrafyanın
kıymetini biliyor, tarihimizden aldığımız güçle
geleceğe emin adımlarla yürüyoruz.
Sarıyahşimizden Ağaçörenimize,
Ortaköyümüzden merkez ilçemize sizlerle iç içe yaşayan ve
çalışma ekibimizle birlikte gece gündüz demeden dertlerinizle
dertlenmeye, çözüm üreterek cevap vermeye, iyi ve kötü gününüzde
mutluluğunuzu ve acınızı paylaşmaya, yanınızda,
yakınınızda olmaya devam edeceğimizi Meclis kürsüsünden bir
kez daha dile getirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle 15
Haziran 1989 yılında yeniden vilayet olan
Aksarayımızın vilayetlik yıl dönümünü bir kez daha kutluyor,
Aksarayın vilayet olmasında ve gelişiminde emeği geçen
organize ve orta ölçekli sanayicisiyle, esnafıyla, çiftçisiyle birlik
beraberlik içinde Anadolunun özü Aksaray için gönül birliğiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
RAMAZAN KAŞLI (Devamla)
çalışan
çabalayan Valimizden il Belediye Başkanımıza, ilçe ve belde
belediye başkanlarımızdan muhtarlarımıza, bütün
seçilmişlere; sivil toplum kuruluşlarımızdan
bürokratlarımıza ve bütün hemşehrilerimize minnet ve
şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
27nci Yasama Döneminin Üçüncü Yasama Yılının anayasal ve
siyasal bilançosunu değerlendirmek üzere söz isteyen İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğluna aittir.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, 27nci Yasama
Döneminin Üçüncü Yasama Yılının anayasal ve siyasal bilançosunu
değerlendirmeye ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; üç yıl önce
seçilerek geldiğimiz Meclisin bugünkü yasama bilançosunu ortaya koyarsak,
biz, 600 vekil, Mecliste 2.275 maddeden oluşan 183 öneriyi görüştük,
bunların 108i uluslararası sözleşmeler. Saray ise tek
başına 2.370 maddeyi gerekçesiz bir biçimde yürürlüğe koydu
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yoluyla. Bizim
yasalaştırdığımız yasaların çoğu torba
nitelikte, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin önemli bir
kısmı da yine torba CBK nitelikte.
Peki, acaba bu tablo nasıl ortaya
çıktı? Bu bir paralel yasama mı, bu nitelikli yasama mı
yoksa bir sistem sorunu mu? Şu ön saptama yapılabilir; 24 Haziran
2018den sonra yürürlüğe konulan anayasal yapının
başlıca özellikleri şunlardır: Hükûmet ve kurul hâlinde
siyasal karar düzenekleri lağvedildi, devleti temsil ve yürütme yetkisi
tek kişide toplandı, anayasal denge ve denetim düzenekleri
kaldırıldı, siyasal sorumluluk ilkesine son verildi, hesap
verebilirlik ilkesi kaldırıldı. Peki, acaba bu durum Türkiyede
nasıl bir üç yıllık tablo, siyasal ve anayasal tablo
yarattı? Bu durum, aslında parti başkanlığı
yoluyla devlet yönetimi, mutlakiyetten tanzimata ve meşrutiyetten
cumhuriyete uzun bir evrim sürecinde oluşan kurallar ve kurumlar ile geleneklere,
OHAL ortam ve koşullarında birkaç ay içinde âdeta tarihi geri çevirme
iradesiyle son verilmesi sonucudur. Bu bakımdan, üç yıllık
görünüme gelince, esasen tarafsız bir Cumhurbaşkanı yerine parti
başkanı yoluyla devlet yönetimi söz konusudur. Bu çerçevede, siyasal
partiler ve serbest seçim ilkesi çok yönlü olarak zedelenmektedir. Bunu,
kayyum, kapatma ve fezleke üçlüsüyle özetleyebiliriz.
Yasama organı yasa koyma ve kaldırma
yetkisine sahip olduğu hâlde öneriler Meclis dışında
hazırlanmakta, demokratik muhalefetin hiçbir önerisi gündeme gelmemekte
ama İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi zaman zaman gece
yarısı kararlarıyla uluslararası sözleşmelerden
çıkılabilmektedir. Yargı ise anayasal yargı
bağımsızlığına rağmen, öncesi, esnası
ve sonrası müdahalelerle artık devlet-çete ilişkisi üzerine bile
gidemez hâle gelmiştir. Anayasa Mahkemesi, tehdit altında
olmanın ötesinde kapatılmakla tehdit edilmektedir. CBKler yoluyla
kamu yönetiminin geleneksel yapısı altüst edilmiştir. Kamu
yönetimi, âdeta şu 3 sözcükle özetlenebilir: Çeteleşme, çifte
maaşlar ve çürümüşlük. Merkezin yerel yönetimler üzerindeki
baskısının ise Anayasa madde 124ün dışında
olduğu bilinmektedir.
Ülke yağmalandı, toplum ise
yoksullaştırıldı bu dönemde. Kişisel iktidar
ereğinde, merkezleşme yoluyla Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararları
ihlal edilerek doğal, tarihsel ve kültürel miras yağması
hız kazandı. Kamu İhale Kanunu delik deşik edildi ve âdeta
bir iç deniz, ölü denize dönüştürüldü. Sosyal devlet gerekleri yerine
devletin paraları inatlaşma projelerine yönlendirildi. Bu şekilde
ülke yağmalanmakta, halk ise yoksullaşmaya yönlendirilmekte, sevk
edilmektedir.
Özetle, parti başkanlığı yoluyla
devlet yönetimi sonucu devlet partileştirildi ve parti
devletleştirildi; her ikisi kişiselleştirildi.
Anayasasızlaşma ve çifte anayasa çelişkisi ayrıca üzerinde
durulması gereken bir konudur.
Tarihine
yabancılaştırılmış bir toplum, uluslararası
alanda yalnızlaştırılmış bir devlet içerisinde
yaşamaktayız; gelinen nokta budur. Peki, ya çözüm nerededir? Çözüm
aslında demokratik anayasadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Peki, bu nedir? Bu, anayasal denge ve denetim
düzeneğinin görev, yetki ve sorumluluk ilkesinin, hesap verebilir bir
hükûmetin olduğu anayasal düzendir. İşte, burada, bizim
demokratik muhalefet olarak irademiz esasen bu yöndedir ama Cumhur
İttifakının çelişkisi şudur: Biz ne zaman demokratik
anayasa dediysek üç yıldır hep karşı çıkan Cumhur
İttifakı son üç aydır anayasa demeye
başlamıştır, Şimdi yeni anayasa vakti! demeye
başlamıştır ama kuşkusuz bunu demesi yetmez. Bu
anayasa, tıpkı demokratik muhalefetin istediği gibi demokratik
bir anayasa mı olacak yoksa bu anayasa monokratik anayasanın
derinleştirilmiş biçimi mi olacak? İşte, cumhuriyetin
100üncü yılına iki yıl kala toplumda demokratik anayasa
yanlıları ile monokratik anayasa yanlıları arasında
ayrışma derinleşmekte ama burada anayasal bilgilenme hakkı
ile anayasal kamuoyu başlıca dürüstlük ölçütü olacaktır.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel sayın
hatibi dinledik. Biz, çok farklı düşündüğümüzü beyan etmek
isteriz. Yorumlarına katılmadığımızı, daha
uygun bir süreç içerisinde ve platformda her türlü bu müzakereyi, demokratik
tartışmayı, fikirlerin teatisini de her zaman
yapabileceğimizi ancak baştan sona bütün bu yorumların hiçbirine
katılmadığımızı sadece kayıtlara geçmesi
açısından ifade ettim.
Teşekkür ediyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlunun yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Konuşmacı muhterem, saygıdeğer
İbrahim Kaboğlu Hocamız, konuşmasını yaptı.
Kendisinin, tabii, bir anayasa profesörü olarak bu konuyu daha detaylı
incelemesi ve araştırmasını beklerdik. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yeni bir anayasa görüşümüzü, yıllardır
sürekli, defaatle ifade eden ve bunu da seçim beyannamelerine derceden bir
siyasi partiyiz. Dolayısıyla, son üç ayda gündeme gelmiş bir
mevzu değildir ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak da 100üncü
Yılda 100 Maddelik Anayasa başlığı altında ana
hatlarıyla toplumla paylaştığımız ve Cumhur
İttifakının paydaşı Adalet ve Kalkınma
Partisiyle de paylaştığımız teklifi de sunduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ve şunu da biliyoruz ki
2018 seçimleri öncesi Sayın İbrahim Kaboğlu
başkanlığında, değişik siyasi partilerin
temsilcilerinin de katıldığı anayasa görüşmelerini
yaptıklarını bizzat kendisi defaatle ve isim vermek suretiyle de
ifade etmişti. Dolayısıyla, bizim bu yeni anayasa
görüşümüzü yadırgamasını doğrusu
yadırgadığımızı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu
2.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun, Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Teşekkürler.
Sayın Başkanlar, gösterdiğiniz
tepkiler için teşekkürler.
Özellikle Sayın Akçayın saptaması
üzerine
Ben Anayasa çıkışınızı
yadırgamadım. Üç yıldır her anayasa önerimizde Artık
bu sayfa kapanmıştır, anayasa sayfası
kapanmıştır. dediğiniz için böyle bir
çıkışınız ile o söyleminiz arasında çelişki
olduğunu belirttim.
İkinci olarak ise, önemli olan demokratik bir
anayasa yapıp yapmama iradesidir. Eğer anayasa monokratik olacaksa,
monokratik iktidarın anayasasını derinleştirecekse, hesap
verme olmayacaksa, denge ve denetim düzeneği olmayacaksa, görev, yetki ve
sorumluluk ilkesi konulmayacaksa o zaman bu, demokratik anayasa
olmayacaktır. Önemli olan, demokratik anayasa yolunda ilerlemektir, bunu
vurgulamaya çalıştım. Tabii ki zaman çok sınırlı
olduğu için konuyu açamadım, umarım bir başka vesileyle bu
konuyu açma şansım olur.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin, Bitlise yapılan yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz
Bitlise yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Bitlis
Milletvekili Vahit Kilere aittir.
Buyurun Sayın Kiler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Çok merak ediyoruz,
ne yapmışlar Bitlise?
VAHİT KİLER (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün vadideki güzel şehir Bitlisimizi size
anlatacağım. Tabii, öncelikle yatırımlarla ilgili
Aslında yatırımları anlatmaya kalksam herhâlde akşama
kadar sizden süre talep etmem lazım
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Dinleriz
Başkan, dinleriz.
VAHİT KİLER (Devamla) -
çünkü son on
sekiz yılda vadideki güzel şehir Bitlisimize eski parayla 18
katrilyon, bugünkü parayla 18 milyar yani cumhuriyet tarihi boyunca kurulan 57
hükûmetin yaptığının tam 3 katı yatırım
yapıldı, elhamdülillah. Sağlıkta, eğitimde,
ulaşımda yaptığımız yatırımlar
yaklaşık 18 katrilyon 300 trilyon Türk lirası. Tabii, ben
yapılan yatırımları burada sizlere anlatmayacağım.
Ben burada, açıkçası, uzun yıllardır Bitlisin sorunu,
kangreni hâline gelen bir dere üzeri kentsel dönüşüm projesini
anlatacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Esnafları olduğu gibi sokağa attınız.
VAHİT KİLER (Devamla) Son otuz
yıldır gündemde olan ama hiçbir şekilde kimsenin cesaret edip el
atamadığı bir projeden bahsedeceğim: Özellikle, on
yıldır çalışıyoruz; dere üzerinde, beş yıl
önce, şu anda mevcut 700 iş yeri bulunan bir ticaret merkezi
yaptık. Proje hazırladık, dere üzerindeki bütün mal sahipleriyle
tek tek anlaşarak kamulaştırma paralarını ödedik;
kiracılar için de -mevcut, şu an yapılmış olan-
ticaret merkezinde yer ayarlayarak, bütün kiracıları oraya kira
paralarını da vererek, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız taşınma ücretlerini de vererek
(CHP
sıralarından gürültüler) Dinleyin
Bakın, sizin gibi yalan
siyaseti yapmıyorum, ben burada gerçekleri anlatıyorum; tamam
mı! (CHP sıralarından gürültüler) 700 iş yerinin
tamamına iş yeri ayarlayarak projemizi gerçekleştiriyoruz.
Tarihî köprüleri hayata geçiriyoruz; dere üzerinde hiçbir cami, tarihî eser ve
okul yıkmıyoruz.
Şimdi, ben özellikle, geçen hafta
üzüldüğüm bir şeyi burada söylemek istiyorum: Tekin Bingöl -bizim
Ankara Milletvekilimiz, hemşehrimiz, CHP Milletvekili- geçen hafta burada
yanlış bilgilerle Meclisi bilgilendirdi, ben isterdim ki gerçek
bilgiyi benden alsın. Ne diyor? Dere üzerindeki tarihî Ulu Cami
yıkılacak. Dere üzerindeki Ulu Cami yıkılmayacak; Valilik
açıklaması, Çevre ve Şehircilik Bakanımızın
açıklaması burada. Dere üzerinde olmayan Kazımpaşa
İlkokulu yıkılacak. diyor; Kazımpaşa İlkokulu
yıkılmayacak. Yıkılırsa
Bırakın Ulu
Camisini, derenin üzerinde herhangi bir tarihî eser olmayan cami dahi
yıkılmayacak; hiçbir cami yıkılmayacak, oradaki
yaklaşık 20 tarihî eser, köprü hayata geçirilecek.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) İçinde molozlar
dolu oradaki caminin.
VAHİT KİLER (Devamla) Benim, tabii,
asıl üzüldüğüm nokta şu: Biraz evvel, CHP grup
toplantısında CHP Genel Başkanı ilk defa altına imza
attığım bir şey söyledi. (CHP sıralarından
gürültüler)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Dinleyin,
öğrenin.
VAHİT KİLER (Devamla) Kemal
Kılıçdaroğlu, ilk defa, altına imzamı
attığım bir şeyi söyledi, çok doğru söyledi:
Yalancıdan siyasetçi olmaz. dedi.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Bence de.
VAHİT KİLER (Devamla) Çok doğru;
Yalancıdan devlet adamı olmaz." dedi, çok doğru,
altına imza atıyorum.
Geçen hafta 17 milletvekilinin, Genel Başkan
Yardımcılarının, Faik Öztrakın da olduğu bir
heyet Bitlis Ulu Camisi önünde konuşuyor. Faik Öztrak ne diyor?
Gelmişler burada camiyi yıkacaklar. Yalan! Yalancıdan
siyasetçi olmaz; bakın, yalan, yıkılmayacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Camilere zaten
girilmiyor ki. Gidelim, bakalım beraber.
VAHİT KİLER (Devamla) Ne diyor? Ben size
-bırakın milletvekilini- yalan ufku sınırsız olan
birine desem ki: Ya, bir yalan uydur, şöyle bir hayal kur, ne yalan
söylersin? Faik Öztrak ne dedi? Ya, biliyor musunuz, aslında bu dereyi
güzelleştirmek için yıksalar biz onları takdir edeceğiz;
burayı güzelleştirmek için yıkmıyorlar, derenin içinde
define arıyorlar." dedi.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Definecilikte
sabıkanız var çünkü.
VAHİT KİLER (Devamla) Allah
aşkına, bugün akıl hastanesindeki aklı olmayan hangi insana
bunu derseniz, güler. Niye? Yıllardır -çok affedersiniz- bütün
pisliğin aktığı o derenin içinde, orada biz define
arıyormuşuz. Bitlisi Kilere peşkeş çektirmeyecekmiş,
hadi oradan Allah aşkına! Yalan olur da bu kadar yalana da pes denir
artık, bu kadar yalana da pes olur!
Peki, Allah aşkına, akşamdan sabaha
konuşuyorsunuz Basın şöyle, basın şöyle...
Almışsınız 17 milletvekilini önünüze, Bitliste kadrolu
olan fitneci birini basına saldırtıyorsunuz -çok affedersiniz-
basına havlatıyorsunuz, Bitlis TVnin ekibine havlatıyorsunuz.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Ayıp ya!
VAHİT KİLER (Devamla) Kadrolu
fitnecileri önünüzde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Kiler.
VAHİT KİLER (Devamla) Bir defa, kiminle
yol yürüdüğünüze bakacaksınız. Bitliste yol yürüyorsunuz, orada
Genel Başkan Yardımcısının önünde Bitlis TV ekibine...
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, özür dilemesi gerekiyor. İnsanlara Havlıyor. diyemez.
Böyle bir dil olmaz!
VAHİT KİLER (Devamla) Bakın,
dinleyin, gelin, cevap verin; laf atma oradan.
Milletvekiline demiyorum, orada 17 milletvekiline
itlik yapana söylüyorum, itlik yapana söylüyorum, tamam mı?
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Ayıp ayıp!
ERKAN AYDIN (Bursa) Ayıp ya!
VAHİT KİLER (Devamla) - Önüne
almış orada Bitlis Ticaret Odası Başkanını, daha
önce herkese itlik yapan o iti orada havlatıyorsunuz!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın
Başkan, Ticaret Odası Başkanına it diyor.
VAHİT KİLER (Devamla) - Evet, ondan sonra
da basın özgürlüğünden bahsediyorsunuz!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ayıp
ayıp!
VAHİT KİLER (Devamla) - Basını
tehdit ediyorsunuz, Bitlis TV muhabirini orada tartaklıyorsunuz, hakaret
ediyorsunuz!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
Vatandaşa köpek diyemezsin!
VAHİT KİLER (Devamla) - Bu mu sizin demokrasiniz?
Bu mu sizin özgürlüğünüz?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Özür
dileyecek Sayın Başkan.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Öyle bir şey
olmaz!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ticaret
Odası Başkanına it mi diyorsun sen?
VAHİT KİLER (Devamla) - Ben hak edene hak
ettiği şekilde cevap veririm, bu kim olursa olsun.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sen
Bitlisliye köpek diyemezsin!
VAHİT KİLER (Devamla) - Siz bir defa
kiminle yol yürüdüğünüzü bileceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sen
vatandaşa köpek diyemezsin!
VAHİT KİLER (Devamla) - Değerli
Başkanım...
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kiler.
VAHİT KİLER (Devamla) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Bitlis Milletvekili Vahit
Kilerin yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir
milletvekilinin kürsüden, seçim bölgesindeki bir gazeteciyi O iti
havlatıyorsunuz! diye itham etmesini Meclisin şerefine
düşmüş bir gölge kabul ederiz. Çıkıp bütün gazetecilerden
özür dilemesi gerekir. Bu, sadece o milletvekilini... Ayrıca, Bitlis
Ticaret Odası Başkanı için de ağır hakaret
kullandığını arkadaşlarım söylüyor, bu ayrı.
O sizin ve Sayın Milletvekilinin meselesidir. Ben beklerdim ki Sayın
Kiler burada şunu desin: CHP Bitlise gelmiş, hoş gelmiş,
sefa gelmiş. 17 milletvekili gelmiş, eksik olmayın. diye söze
başlasın.
Siyaset vicdan ve nezaket işidir, size bunu
hatırlatmak benim haddim değil ama öyle bir konuşma
yaptınız ki bunu hatırlatmayı bir görev saydım.
Diğer siyasi partilerin Grup Başkan Vekillerinden de sizi nezakete ve
edebe davet etmesini, ayrıca oturumu yöneten Sayın Başkanın
da aynı şekilde size sözlerinizi tashih etmeye davet etmesini
beklerim.
Ancak, burada benim ayrıca meramım var:
Sayın konuşmacı, Sayın Tekin Bingölün daha önce
yaptığı bir konuşmaya atfen, konuşmanın
yanlışlar üzerine kurgulandığını söylemek
suretiyle, bir yalan söylediğini ifade etmek suretiyle
sataşmıştır.
Bir: Sayın Tekin Bingöle sataşmadan söz
talep ediyorum.
İki: Sayın konuşmacı Sayın
Genel Başkanımızın bugün yaptığı
konuşmaya atfen Sayın Genel Başkanımızı yalan
söylemekle itham etmiştir.
VAHİT KİLER (Bitlis) Asla! Asla!
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Genel
Başkanının Vekili olarak onun adına da ben iki dakika
ayrıca söz talep etmekteyim.
VAHİT KİLER (Bitlis)
Çarpıtmayın Engin Bey, çarpıtmayın!
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben
söyleyeceğim şimdi, kimden yanayım.
VAHİT KİLER (Bitlis) Genel
Başkanınızı referansla takdir ettim,
konuşmasının altına imza attım.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Yakışmıyor.
BAŞKAN Sayın Bingöl, sataşmadan
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Büyük bir üzüntü
duydum.
VAHİT KİLER (Bitlis) Siz iftira
atacaksınız, yakışacak değil mi?
Konuşacağız.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Büyük bir üzüntü
duydum.
VAHİT KİLER (Bitlis) Ben de aynı
şekilde.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bir Bitlis
Milletvekilinin görevi, durumu ne olursa olsun, it diye çirkin bir tabir
kullanmasını esefle karşılıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu benim tarzım değil, ben
o üslupla konuşmayacağım. Ancak
VAHİT KİLER (Bitlis) Tekin Bey,
yanınızdaki arkadaş it dediği zaman niye müdahale
etmediniz?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bak, ben seni
orada sessizce dinledim
VAHİT KİLER (Bitlis) Niye müdahale
etmedin?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Ben orada seni
dinledim, lütfen, sözümü kesme. Bak, ben seni dinledim.
VAHİT KİLER (Bitlis) Tekin Bey, senin
önündeki arkadaş
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Vahit, ben seni
dinledim, beni dinle.
VAHİT KİLER (Bitlis) Eyvallah, tamam.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Beni dinle, ben
seni dinledim.
VAHİT KİLER (Bitlis) Senin önündeki
arkadaş it dediği zaman niye müdahale etmedin?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Ben seni
dinledim, beni dinle.
VAHİT KİLER (Bitlis) Ama doğruyu
söyle.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Ben
hayatımda yalan atmamışım, tamam mı?
VAHİT KİLER (Bitlis) Çarpıtma!
Çarpıtma!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Üslubuna dikkat
et! Üslubuna dikkat et!
VAHİT KİLER (Bitlis) Burada işte!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Seni de Bitlisli
tanıyor, beni de. Tamam mı?
VAHİT KİLER (Bitlis) Çok iyi
tanıyorlar.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Senin de aileni
tanıyor, benim de ailemi tanıyor. Sen benim önüme geçecek adam
değilsin. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
VAHİT KİLER (Bitlis) Senin de kim
olduğunu biliyorlar, benim de kim olduğumu biliyorlar.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Sus, tamam,
biliyorlar.
VAHİT KİLER (Bitlis) Her ikimizin de
asaleti belli, konuşma!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Haddini bil!
Benimle ilgili böyle konuşamazsın! Çarpıtma, yalan; bu benim
üslubum değil, dikkat et!
VAHİT KİLER (Bitlis) Gidip Bitliste
gazeteciye it diyemezsin.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Kim demiş
it, kim? Ben mi demişim?
VAHİT KİLER (Bitlis) Önündeki adama
dedirttin.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Ondan hesap
sorarsın, yüreğin yetiyorsa gidersin hesap sorarsın! (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHİT KİLER (Bitlis) Yüreğim
yetiyor.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Yüreğin
yetiyorsa git, o arkadaştan hesap sor.
VAHİT KİLER (Bitlis) Ben yirmi
yıldır senin gidemediğin
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Burada ahkâm
kesme!
VAHİT KİLER (Bitlis) PKKnın orada
ahkâm
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Ahkâm kesme!
Orada, orada! O arkadaş orada! Yüreğin yetiyorsa git, ondan hesap
sor.
VAHİT KİLER (Bitlis) Ben yirmi
yıldır sizin gidemediğiniz
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bitlise
gidemiyorsun
BAŞKAN Sayın Bingöl
VAHİT KİLER (Bitlis) Gitseydin
şimdiye kadar.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Gidiyorsun,
televizyona çıkıp kaçıyorsun, o televizyon da senin
televizyonun.
BAŞKAN - Sayın Bingöl
VAHİT KİLER (Bitlis) Ben 4 dönemdir
orada milletvekiliyim.
BAŞKAN Sayın Kiler, lütfen
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Lütfen benim
süremi başlatın.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Asıl
değinmem gereken konular var.
BAŞKAN Siz Genel Kurula hitap edin Sayın
Bingöl.
VAHİT KİLER (Bitlis) Senin
gidemediğin dediğin şehirde 4 dönemdir milletvekiliyim.
BAŞKAN Sayın Kiler, lütfen
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, ben o gün
(Gürültüler) Arkadaşlar, lütfen,
bir müsaade edin.
Benim süremi tekrar başlatın ama
Ben
cevap vermekten hiçbir şey konuşamadım ki.
Değerli arkadaşlar, bakın, ben geçen
haftaki konuşmamda Bitlisin çok temel bir sorunundan bahsettim. Öyle
zırt pırt boş laflarla bu kürsüye çıkan bir
arkadaşınız değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Size bir dakika süre veriyorum
efendim.
Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakikayla buna cevap verme şansım yok, lütfen.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) İki
dakika Başkanım, iki dakika
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Şimdi,
burada, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi var, karar
sayısı 2448. Cumhurbaşkanı bile
yanıltılmış, doğru dürüst bilgi verilmemiş. Bu
kararnamede şöyle bir kroki var, bunun devamı şurada.
Şimdi, deniliyor ki: Efendim, cami yıkılacak. Ya, bir de cami
yıksaydınız, bir de cami yıkılsa
VAHİT KİLER (Bitlis)
Yıkılmadı.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Ha, cami
yıkıldı mı? Yıkıldı. Bitliste Köyhizmetleri
Camisi yıkılıp yerine dükkân yapıldı. İnkâr
edebilir misiniz? Edemezsiniz, yıkıldı. Biz Cami
yıkılsın. demiyoruz ama şurada doğru dürüst bir
çalışma yapılmadığı için -şu projede- Ulu
Camisi, Hacıbehiye Camisi, yüzyıllık Kazımpaşa
İlkokulunun hepsi bu proje içerisinde. Numaralarını vereyim,
saklı gizli iş yok.
Bakın, Hacıbehiye Camisi beş yüz
yıllık cami 98e 27, burada, açıp bakabilirsiniz. Ulu Camisi
99a 13, riskli alan ilan edilmiş ve Riskli alan yıkılacak.
diye bir karar var. Biz Cami yıkılsın. demiyoruz ki, cami
yıkılıp projeye alınmış, projenin içinde.
VAHİT KİLER (Bitlis)
Yıkılmadı, Valilik kararı var.
TEKİN BİNGÖL (Devamla)
Kazımpaşa 55e 14, Paşa Hamamı 97ye 2. Hadi bunları
bir tarafa bıraktık.
Değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Sayın
Başkan, lütfen...
BAŞKAN Peki, ben sürenize riayet ederek bir
dakika daha veriyorum.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) 700 dükkândan
bahsediliyor. Geçen ayın 30unda tebligat yapılmış Bu ay
sonuna kadar o dükkânları terk edeceksiniz. diye. Bir ay içerisinde 700e
yakın esnaf nereye gidecek Allah aşkına ya!
Vicdanınıza soruyorum sizin, nereye gidecek? 700 dükkân
yapıldı. deniliyor. Şimdi, ben hiç kimseyi yalancılıkla
itham etmem ama bu var ya külli yalan, külli yalan! (CHP sıralarından
alkışlar) 700 dükkân nerede yapılmış ya? Artı bu
insanlar 12 kilometre ileriye, yeni yerleşim yerine taşınmak
isteniyor. Bitlis tarihî bir kent, beş bin yıllık tarihi var;
bir merkezi var, hayat orada dönüyor, orayı bir Mardin yapmak lazım.
Başka önemli bir şey var: Biz
arkadaşlarımızla gittik. Ya, bir basın toplantısı
mitinge dönüştü, mitinge. Siz hayatınızda orada öyle
kalabalıkla miting yapamadınız. Basın toplantımız
miting oldu.
Başka bir şey: Vali daha sonra bir
açıklama yapıyor. Ya, sen Bitlisin milletvekilisin. Vali senin
halkını, seçmenini tehdit ediyor, tehdit; onun yakasına
yapışman lazım. Altta ne yazıyor, biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VAHİT KİLER (Bitlis) Doğru
söylemiyorsun, yalan söylüyorsun!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Diyor ki:
Ayın 30una kadar dükkânları boşaltmazsanız
elektriğinizi, suyunuzu keseceğim, giriş
çıkışları kapatacağım. Yazıklar olsun,
yazıklar olsun! Size de bu yakışır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
VAHİT KİLER (Bitlis) Yazık sana ya,
vallahi yazık ya!
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Ayıp!
Yakıştı mı sana? Sen işine bak, işine.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sana yazık.
Terbiyeli ol biraz ya, terbiyeli ol!
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Adamın
asabını bozma!
VAHİT KİLER (Bitlis) İftira etme.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tartışma biterse konuşacağım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Grup
Başkan Vekili bekliyor.
Buyurunuz Sayın Beştaş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bitlis
Milletvekili Vahit Kilerin yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben de önce söyleyeyim, sonra sataşmadan Bitlis
Milletvekilimiz için söz istiyorum.
Bir kere, her şeyden önce, Sayın Kiler
kürsüde hakikaten Meclisin vakarına yakışmayan ve çok daha basit
kavramlar üzerine bu Meclisin işlem yaptığı kavramları
kullandı. Kulağımla duymasam inanmazdım hem it kavramını
kullandı hem de havlamak kavramını kullandı ve bunu
insanlar için söyledi. Bunu kabul edilemez bulduğumuzu ve bu dili
reddettiğimizi önemle söylemek istiyorum.
Ayrıca, 2 gruba dönerek sanırım
ikimizi kastetti, diğerlerini görmedim- Yalan siyaseti
yapıyorsunuz. diye sanırım 2 defa doğrudan gruba
sataşmada bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum
Bitlis esnafının
yaşadıklarına dair gerçek olmayan bilgiler verdi. Bu konuda
grubumuza sataştığı için Bitlis Milletvekilimiz Sayın
Gaydalıya söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Gaydalı.
(HDP sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlis Milletvekili
Vahit Kilerin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben kısaca değineceğim. Ben bu
hususta basın açıklaması yaptım. Gönül isterdi ki
Sayın Kiler çıkıp benim basın açıklamasına cevap
verebilsin. Bir sürü hamaset nutuklarıyla 20 katrilyon, bilmem ne
Ya, o
çok eskiye meraklıysanız ne kadar mecidiye ediyor onu da söyleyin,
herhâlde halk daha iyi anlar. Bugünkü paralarla konuşun. Siz hâlâ Bitlis
Deresindeki transit yolu bitiremediniz, siz hâlâ 2 tane köprülü kavşağı
beceremediniz; bu beceriksizliklerinizi neye yüklüyorsunuz?
VAHİT KİLER (Bitlis)
Yapılanları anlatacaksın, yapılanları.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Orada 2 milyon
Sus, otur! Sus, dinle!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Dinleyin, dinleyin.
VAHİT KİLER (Bitlis) Dinliyorum, merak
etme.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) 2 milyon lira
restorasyon için harcadınız mı orada kardeşim? Ne
yaptınız? Aynı restore ettiğiniz dükkânı bugün
yıkıyorsunuz.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Doğru, gördüm.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Bu, çelişki
değil midir? Madem restore ettiniz, o zavallı esnaf da orada
kalacağını düşünerek bir sürü masraf yapmış,
içini düzeltmiş. Bunun altından kalkabilecek misiniz? Niçin
bunların tazminatlarını ödemiyorsunuz?
VAHİT KİLER (Bitlis) Kuruşu
kuruşuna ödeniyor.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Hayır, yalan
atıyorsunuz. İşte, siz yalan atıyorsunuz.
VAHİT KİLER (Bitlis) Yalan
söylüyorsunuz! 155 trilyon para ödendi, 155 trilyon.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Konuşma,
dinle!
BAŞKAN Sayın Gaydalı, Genel Kurula
hitap edelim, lütfen.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Ben halkın
aktardığını size aktarıyorum, halk bize ne dediyse biz
onu söylüyoruz. Ben esnaftan dinlediğimi söylüyorum sana, sen afaki
şeylerle
VAHİT KİLER (Bitlis) Vatandaşa,
kamulaştırma bedeli 155 trilyon ödedik; devlet ödüyor, ben
ödemiyorum.
BAŞKAN Sayın Kiler, lütfen müdahale
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Ya, herhâlde
kendi
BAŞKAN Sayın Gaydalı, lütfen
Sayın Gaydalı
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Kiler Holdinge
aktardınız o paraları. Nereye gitti paralar? Ne
yaptınız Bitliste, ne yaptınız ya; bir iş alanı,
bir yatırım var mı?
VAHİT KİLER (Bitlis) Bitlise verildi.
Burada yalan yanlış bilgi verme.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) İşsizlikten
dökülüyor halk.
Dinleyin
İşsizlik diz boyu, açlık diz boyu;
siz burada hamaset yapıyorsunuz.
VAHİT KİLER (Bitlis) Sizin Bitlisten ne
haberiniz var?
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Senin nerede
haberin var?
VAHİT KİLER (Bitlis) Dağdaki teröristi
sorsak haberin var.
BAŞKAN Sayın Kiler, lütfen
Sayın Gaydalı
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Sen
İstanbula git kardeşim.
VAHİT KİLER (Bitlis) Eyvallah.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Madem öyle mert
adamsın, polis korteji olmadan Bitlisli esnafı gez de göreyim ben.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) O da
geziyor, ben de geziyorum. Kim gezemiyor?
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Halt
etmişsin!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Boş
versene sen onu.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bitlisin
sahibi konuşuyor. Bitlis sana mı kaldı?
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, bir talebiniz
olmuştu ama
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Kiler,
konuşmasında Ankara Milletvekilimiz Tekin Bingölü yalancı olup
itham etmekle kalmamış, Genel Başkanımızın bugün
yaptığı grup konuşmasına atıfta bulunarak Genel
Başkanımızı da yalancılıkla itham etmiştir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne itham
etti adam ya, tam tersi methetti ya!
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHİT KİLER (Bitlis) Genel
Başkanınızın konuşmasına imzamı attım.
Yalancıdan siyasetçi olmaz. dedi, katılıyorum dedim ama burada
kuyruklu yalan var, yalan değil kuyruklu yalan var.
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Bitlis Milletvekili Vahit
Kilerin yaptığı gündem dışı konuşması
sırasında CHP Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Şimdi ben de
birkaç tane kuyruklu yalan söyleyeyim.
AK PARTİnin şöyle bir özelliği
vardır: Ne zaman mahcup olunacak bir hâl içinde olurlarsa, ya terörle
mücadele hamaseti yaparlar ya darbe simsarlığı ya FETÖyle
mücadele ya doğal gaz müjdesi ya da altın müjdesi; bunlara
alışkınız. Bugün yeni bir şey gördük, lokal olarak,
buna bir de şimdi Parlamentodan gazetecilerle ve ticaret odası
başkanlarıyla ilgili benim şimdi kürsüden ağza almayı
doğru bulmadığım çok ağır, vahim ifadelerde
bulundu.
Sayın Başkan, benim size âcizane, haddim
olmayarak önerim, ricam ve talebim; sayın milletvekilinin
tarafınızca uyarılarak bu sözlerinin buradan düzeltilmesidir.
Aksi hâlde, yasama meclisinden, yasama organından basına yönelik,
böyle çok ağır bir hakaretin sadece sayın milletvekilinin
kastettiği gazeteciyi değil, bütün basın mensupları için de
çok incitici olması gerektiği kanaatini taşıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ancak, değerli milletvekilleri, hemen,
hızla ben size birkaç yalan söyleyeyim: 22 Eylül 2005 Oferle hiç
görüşmedik. 23 Eylül 2005 Oferle Davosta görüştük. 27
Aralık 2010 Tek dil, tek din. 27 Mayıs 2011 Tek dil demedim. 1
Mart 2011 NATOnun Libyada ne işi var? 23 Mart 2011 NATO, oraya
gitmeli. 16 Kasım 2010 Kürecik füze komutası bizde olmazsa olmaz.
23 Kasım 2010 Komutanın NATOda olması gerektiğini söyledik.
22 Ağustos 2010 Terör örgütüyle görüştük iddiası alçak bir
iftiradır. 28 Aralık 2012 İmralıyla görüşmelerimiz
sürüyor. 21 Ağustos 2001 Bu millet isterse laiklik gidecek. 16
Mayıs 2007 Laiklik yaşam biçimi için güvencedir. 14 Ocak 2009 BOP
Eş Başkanlığını insani bir görev olarak
üstlendik. 22 Ağustos 2009 BOP Eş Başkanı olduğumu
ispat etmezseniz alçaksınız, namussuzsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Hamdolsun(!)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu devam ediyor böyle,
bu devam ediyor böyle. Hamdolsun diyelim, hamdolsun diyelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir) Hamdolsun ki
sormadı, hamdolsun ki sormadı. Ne hâle geldi memleket?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hamdolsunu
ayrıca konuşuruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Altay.
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah
Erdoğmuşun, başta Bitlis Milletvekili Vahit Kiler olmak üzere
heyetteki arkadaşların incinmeyeceği üsluba riayet edilmesi konusunda
çok daha dikkatli olunması gerektiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; teeddüben kendi adıma söylüyorum, dille
ilgili, üslupla ilgili buradan heyetinizi uyarma gibi bir haddim yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Temiz dile davet
etme iç tüzüksel göreviniz efendim.
BAŞKAN Ama başta Sayın Kiler olmak
üzere ve siz değerli arkadaşlarımdan özellikle istirhamım
şudur: Buradaki arkadaşların incinmeyeceği üsluba riayet
edilmesi konusunda -ki hepiniz bunun ehlisiniz- çok daha dikkatli olmamız
gerekir hususunu hatırlatmak istiyorum ve Sayın Kilerden de bunu
istirham ediyorum.
VAHİT KİLER (Bitlis) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kiler.
VAHİT KİLER (Bitlis) Müsaade ederseniz
kürsüden konuşayım.
BAŞKAN - Yerinizden efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VAHİT KİLER (Bitlis) Sayın
Başkan, bir defa, CHP Genel Başkanıyla ilgili benim
yalancılıkla suçlamam tamamen yanlış. Ben onun bugünkü grup
konuşmasındaki Yalancıdan siyasetçi olmaz. sözünden referans
alarak imzamı atıyorum, yalancıdan siyasetçi olmaz,
katılıyorum dedim. Bu yalan değil, bunlarınki kuyruklu
yalan. Niye? Burada, kürsüde bunları defalarca ikaz ettik. Kürsüden,
özellikle biraz evvel konuşan sayın milletvekili Bitliste Ulu
Camiyi yıkıyorlar; yıktırmayız. Bitlis'te
Kazımpaşa İlkokulunu yıkıyorlar;
yıktırmayız. dediği için bunu konuşuyorum; bir.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Projenin içine
alındı, projenin içine.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Sen sözlerini geri
alacaksın.
VAHİT KİLER (Bitlis) Diğeri: Ben
bir gazeteciye değil, gazeteciyi savunarak bu lafları söylüyorum.
Bitlis'te CHP heyeti önüne aldığı mihmandarına, Bitlis
TV'nin muhabirine ve kameramanına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Kim o, kim?
VAHİT KİLER (Bitlis) Bitlis Ticaret
Odası Başkanı.
Bırakın söylüyorum.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
Buyurun.
VAHİT KİLER (Bitlis) Bakın,
Bitliste önünüze aldığınız şahıs, Bitlis'in
kadrolu fitnecisi şahıs, orada sizin yanınızda -bakın
sizin yanınızda- milletvekillerinin yanında, Genel Başkan
Yardımcısının yanında Bitlis TV muhabirine ve
kameramanına saldırıyor. Vahitin... Bakın, kameramana it
diye saldırıyor. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler) Bir
dinleyin, Allah aşkına! Bunu Tekin Bingöl biliyor çünkü Tekin
Bingölün yanında saldırıyor, hakaret ediyor, küfrediyor;
televizyon muhabirine yapıyor bunu. CHP milletvekillerine
mihmandarlık yapan insan yapıyor. Ben burada Bitlis TV ve oradaki
bütün gazetecileri korumak adına bunu söylüyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Özür
dilemeniz lazım.
VAHİT KİLER (Bitlis) Orada kimseye it
diyemezler. Yirmi sene sonra Bitlise gidip gazeteciye
saldıramazsınız. Hele hele ben HDP için söyleyeyim, çıkan
Sayın Milletvekili için söyleyeyim: Sizin Bitliste yapılan
yatırımlarla oradaki köydeki insanın durumuyla, yollarıyla,
hastaneleriyle hiç alakanız yok. (CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi...
VAHİT KİLER (Bitlis) Size sorsam anca ne
bilirsiniz? Hangi köyün hangi dağında kaç terörist var, onu
bilirsiniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren...
VAHİT KİLER (Bitlis) Siz şehirde
yapılanı bilmezsiniz. Siz ortaklarınızla beraber ancak
dağdaki teröristi bilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Beştaş...
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Aynısını tekrar etti.
VAHİT KİLER (Bitlis) Tekrar
edeceğim tabii, doğru neyse onu söyleyeceğim. Siz gidin
teröristlerle orada, bakın...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yerinden açıkça grubumuza sataşmada
bulunmuştur.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ya,
bir dakikamız var, şurada yani.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
sisteme giren...
Sayın Beştaş...
VAHİT KİLER (Bitlis) Doğruyu
savunacağım yine. (HDP sıralarından gürültüler) Bitlis
esnafını teröristler orada haraca kestiği zaman biz sahip
çıktık, ne CHP sahip çıktı ne siz sahip
çıktınız.
BAŞKAN Sayın Beştaş...
Sayın Kayışoğlu...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Ben
çıkmak zorundayım. Bu durumda bir dakika hakkımı saklı
tutuyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Neydi konu Sayın
Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz
Bitlisin yollarından, yatırımlarından
anlamazsınız. yine törörö laflarıyla doğrudan
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
VAHİT KİLER (Bitlis) Bununla gurur
duymanız lazım, neye itiraz ediyorsunuz?
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan...
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bitlis
Milletvekili Vahit Kilerin yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan, bu kürsüden 1 milyon kere söyledik, 1 milyon kere daha
söyleyeceğiz. Hırsızlıklarınızı,
yolsuzluklarınızı, cinayetleri, tecavüzleri her türlü kirli
işinizi törörö diye kapatamazsınız. Tamam mı?
VAHİT KİLER (Bitlis) Hepsi sizsiniz,
hepsi sizde var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir
kere sen git Kiler Holdingde ne hırsızlık
yaptığını anlat ya! Sen esnaftan ne anlarsın ya! (HDP
sıralarından alkışlar) Sen o holdingde Bitlislilerin kanını emdiğini anlat ya! Biz, bu
ülkede hırsızlığın da yolsuzluğun da her türlü
mafyanın da karşısındayız ve olmaya devam
edeceğiz. Ben sizin yerinizde olsam yüzümü dışarı
çıkaramam ya.
VAHİT KİLER (Bitlis) Hırsız
seninle iş tutandır.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Hani temiz lisan
kullanacaktık? Utanın biraz ya!
VAHİT KİLER (Bitlis) Kiler Holdingde en
az 10 bin işçi çalışıyor. Utan! Utan!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir
mafya lideri çıkmış, hakkınızda bütün dünyaya
ifşaatlarda bulunuyor, siz kafanızı kuma gömmüşsünüz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ne
ifşaatı? Mafyayla nasıl da böyle kardeş oldunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hani o
sizi savunan Veyis Ateş var ya, hani o Veyis Ateş var ya; 10 milyon
TLlerle, dolarlarla çalışıyormuş.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Her akşam bize
bağıran var ya, her akşam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Parayla siz basını yönetiyorsunuz, parayla yandaş
basını ihya ediyorsunuz. Şimdi, gelmişsiniz Bitlisliler
adına bize ahkâm kesiyorsunuz.
Böyle bir dili bir kere
Bir milletvekiline
yakışmaz ama belli ki size yakışıyor çünkü siz çok
ileri gittiniz.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Esas sizin diliniz...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
grubumuza yönelik bu kadar ağır ithamlarda bulunmanız haddinize
değil, tamam mı?
VAHİT KİLER (Bitlis) Sizin haddinize
değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
hayatınızda ilk kez kürsüye çıkmışsınız. Ben
sizin daha cisminizi, isminizi görmemişim. İlk kez gündem
dışı konuştunuz, tek işiniz bize sataşmak.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Kuyruk
acısı!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz
Bitlislileri düşünseydiniz
O esnaflar her gün bas bas
bağırıyor biliyor musunuz? Bana binlerce mesaj geldi.
VAHİT KİLER (Bitlis) O esnaflar
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Dinle! Dinle!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bizi
yerimizden çıkarıyorlar, bizim paramızı yediler,
burayı tekrar imara açıyorlar. diye isyan ediyorlar ama siz
Bitlisliler sizin umurunuzda değil
VAHİT KİLER (Bitlis) Sizin umurunuzda
değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
cebiniz umurunuzda, oturduğunuz koltuk umurunuzda ve bulmuşsunuz bir
nakarat, onunla daha fazla gidemeyeceksiniz.
Bu ülke size hesap soracak. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:15.47
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa
KADAK (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Sayın Kilerin yerinden söz talebi var.
Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VAHİT KİLER (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz evvelki konuşmada, benim ilk başta
konuştuğum ve özellikle Bitlisle ilgili mevzuda -tabii,
arkadaşlar farklı yere çekse de- ben oradaki Bitlis TV muhabirinin
hukukunu korumak üzere, onu savunmak üzere bir söylemde bulundum. Ona
yapılan bir hakaret vardı. Oradaki kılavuzluk yapan ve
engellemeyen CHP milletvekillerini eleştirmek için söyledim ve o hakaret
edene de aynı dille cevap vermiş oldum.
Diğer taraftan, biraz evvel burada konuşma
yapan HDP Milletvekili özellikle bizim ailemiz ve holdingle ilgili
hırsız ifadesinde bulundu. Elhamdülillah, kırk
yıldır ticaret yapan, her dönemde ticaret yapan bir aile olarak bizim
hiçbir zaman böyle bir işle ilgimiz olmamış, olmadığı
gibi, bizi Bitliste de İstanbulda da ticari hayatta da şirketlerde
de herkes tanır. Elhamdülillah, böyle bir şeyimiz olmaz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Tabii, tabii!
VAHİT KİLER (Bitlis) Ama ben o aynı
üslubu kendisine iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bingöl
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, ikinci konuşmasında tekrar adımı zikrederek
sataşma yaptı.
BAŞKAN Yerinizden Sayın Bingöl.
Buyurunuz.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Lütfen, çok
kısa
BAŞKAN Yerinizden 60a göre söz veriyorum
Sayın Bingöl.
Buyurunuz Sayın Bingöl.
7.-
Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, milletvekili birkaç kez Bitlis Ticaret ve Sanayi
Odasının Başkanının adını zikrederek çok
ağır hakaretlerde bulundu; havlama dedi, it dedi. Ticaret
Odası Başkanının bizim savunmamıza ihtiyacı yok,
yirmi beş yıldır orada Ticaret Odası Başkanı.
Bitlis Milletvekili gider, onunla bir hesabı varsa o hesabı orada
görür; burada, bu Parlamento çatısı altında, meydanı
boş bulup hakaret etmek hiç de şık değil.
İkincisi, Bitlis TV zaten Vahit Kilerin
televizyonu; dolayısıyla kendi televizyonuyla ilgili
Oradaki
muhabirin dolaşarak çekim yapması esnafı rahatsız etti.
Bunun üzerine de Ticaret Odası Başkanı
Ben
arkadaşımla sohbet ediyordum, tartıştılar,
tartışmayı ben sonlandırdım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Vicdanı varsa
sorsun; tartışmayı ben sonlandırdım, ben müdahale
ettim, ayırdım.
Üçüncüsü, ben
Lütfen, lütfen
BAŞKAN Sayın Beştaş
Lütfen, Sayın Bingöl
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Lütfen, Sayın
Başkan, bitiriyorum.
Kayıtlara geçsin: Biz, 16 milletvekili
arkadaşımla birlikte Bitliste bir tek emniyet görevlisi talep
etmeden dolaştık; ilçesini, ilini. Ama arkadaşlar Bitlise
gittiğinde 50-60 emniyet görevlisi olmadan sokağa
çıkamıyorlar. Bunu da milletvekillerimiz
(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
8.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bitlis
Milletvekili Vahit Kilerin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler
söylediğim kavramları bana iade etti. Ben de bunları neden
söylediğimi bir izah edeyim.
Kütahya Şeker özelleştirildikten sonra
TÜRKŞEKERe ait 113 dönümlük taşınmazı üstüne geçirmiş
-yani bunların hepsi basında çıkan haberler- Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü de bu başvuru üzerine İşlem yolsuz. diye
açıklama yapmış.
Yine başka bir şey; AKPli belediyenin -bu
da bir haber ve dayanağı var bende- 28 milyonluk ihalesi nereye
verilmiş? Balıkesir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel
Müdürlüğü (BASKİ) ile birlikte kiralama maliyeti 28 milyon TLye
çıkıyor ve bunu kim almış biliyor musunuz? Kiralayan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Neyi tamamlayacak
Sayın Başkan?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Vahit Kilerin ortağı olduğu Turex Turizm
çıkmış bunun ortağı.
Şimdi, Turex Turizm, diğer söylediklerim
Açıkçası, üzülerek belirteyim ki: Vahit Kiler adını
Googlea yazdığımızda yolsuzluklar ve ihaleler
dışında başka bir bilgi çıkmıyor ama sizin,
orada, her zaman dediğiniz gibi, kolayına kaçarak, en ufak bir
itirazımızda, en ufak bir sözümüzde HDPye yönelik terörö
laflarını biz de size iade ediyoruz.
Biz buraya, siz kimin oyuyla geldiyseniz, aynı
kitlenin oyuyla geldik. Siz, yaptığınız her şeyin
üstünü bu sözlerle örteceğinizi sanıyorsunuz ama artık bu,
dünyanın her yerinde ayyuka çıktı. Vatan, millet
edebiyatıyla daha fazla bu halkı sömüremeyeceksiniz. Su bitti, deniz
bitti, maskeler düştü.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden söz
vereceğim.
VAHİT KİLER (Bitlis) Sayın
Başkan
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bakın
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Kaç kere cevap
vereceksin?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Bir milyon defa söz istiyorlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, ben elimi kaldırdım,
siz görmediniz. Şimdi
BAŞKAN Sizin mi talebiniz var efendim?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Efendim, şöyle: Evet, ben bir söz talebinde bulundum
ancak siz beni görmediğiniz için devam ettiniz. Biraz evvel Sayın
Grup Başkan Vekili sayın milletvekilimizle ilgili bazı
suçlayıcı bilgiler ve ithamlarda bulundu, kendisi de söz istedi.
Sonuç itibarıyla, kendisine bu manada açıklama yapmak için söz
verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Efendim, biz daha önce o söz
taleplerini yerine getirdik. Eğer izin verirseniz...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tamam, ben de grubumuz adına
BAŞKAN Siz yerinizden buyurunuz Sayın
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben grubumunuz adına Vahit Beyin, konuyla ilgili,
açıklığa kavuşturması için, kendisine söz verilmesini
talep ediyorum. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Başkan, lütfen, siz
buyurun; Sayın Kiler adına siz
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kendi adıma Vahit Beye söz veriyorum.
BAŞKAN Yerinizden buyurunuz Sayın Kiler
9.-
Bitlis Milletvekili Vahit Kilerin, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ile Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VAHİT KİLER (Bitlis) Teşekkür
ederim.
Tabii, Grup Başkan Vekili iftiralarına
devam etmekte. Ben yirmi yıldır bölgede siyaset yapıyorum, ben
yirmi yıldır Bitliste siyaset yapıyorum; yirmi yıldır
Bitlise her gittiğimde elimi kolumu sallayarak gidiyorum. Bitlisteki her
seçmenle, her vatandaşla, 350 bin kişiyle sürekli, yirmi
yıldır hemhâlim. Öyle, yirmi senede bir gitmiyorum, gittiğim
zaman sadece kampları ziyaret etmiyorum, sizler gibi, gidip dağdaki
teröristlerle orada hemhâl olmuyorum. (HDP sıralarından gürültüler)
Köydeki vatandaşlarımızla, köydeki mağdur insanlarla,
oradaki yetimle, fakirle, herkesle biz iç içeyiz; yirmi yıldır
beraberiz. Sizler gibi, bölgeye gittiğim zaman adresi belli olan yerlere
gitmiyoruz. Elhamdülillah, yirmi yıldır orada alnı açık siyaset
yapıyoruz, kırk yıldır da ticaret yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VAHİT KİLER (Bitlis) Helalinden,
alnımız ak ticaret yapıyoruz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Onu geç şimdi;
öbürlerine gel, öbürlerine gel öbürlerine.
VAHİT KİLER (Bitlis) Bunların
hepsini size iade ediyorum.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Hani cevap
verecektin, ne oldu? Cevap verecektin, ne oldu?
BAŞKAN Müsaadenizle efendim
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Doğrudan iftiralarına devam etti, terörö laflarını
kullandı. Sataşma var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Niye? O
niye kürsüden de bize yerimizden? Böyle şey olur mu!
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Meral
Beştaşa kürsüden söz veriyorsun Başkan, bize gelince kürsüden
söz vermiyorsun.
BAŞKAN Sayın Başkana da kürsüden
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Başkanım, siz niye cevap veriyorsunuz onlara? Grup Başkan
Vekiline iftira atıldı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terörist dedi
Grup Başkan Vekiline ya!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
İftira attınız.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Böyle
haksızlık olur mu efendim?
(AK PARTİ ve HDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bitlis
Milletvekili Vahit Kilerin yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, değerli halkımız; burada, iktidar
partisinin bir milletvekilinin somut olarak yolsuzluk, ihaleye fesat
karıştırma ve KPSS sınav sonuçlarını
tanımadığına dair elimde sayısız veri var; bu 17
Aralığa kadar gider. Ben bunları anlatıyorum burada
değerli Türkiye halkı, o çıkmış Gittiğiniz
kampları anlatın. diyor, yine terörö laflarının
arkasına sığınıyor.
Benim size söylediğim çok somut veriler var; Turexle
ortak mısınız değil misiniz? Siz, Bitlisli gençlere
İşe alacağım, KPSS önemli değil. dediniz mi
demediniz mi?
VAHİT KİLER (Bitlis) Demedim, yalan
söylüyorlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz
yine şöyle bir şey dediniz mi
VAHİT KİLER (Bitlis) Kayıtlarda
var, kayıtlarda var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yalan
söyleyen sizsiniz! Bakın, dilinizi temiz olmaya davet ediyorum.
Karşınızda bir milletvekili var, lütfen.
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hem istediğini
diyeceksin hem temiz dilden bahsedeceksin; ayıp ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben
bunu belgeliyorum, ben bunu belgeliyorum. Şimdi, burada, Turex Turizme
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hem istediğini
diyeceksin hem temiz dilden bahsedeceksin sonra Başkan seni kürsüye
çıkaracak; böyle tarafgirlik olmaz ya!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Cevap verin, cevap
verin suçlamalara!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ya,
bir dakika
Haddinizi bilin, ne biçim sataşıyorsunuz ya!
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ne demek Haddinizi
bilin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Evet,
değerli halkımız, burada AKP her zamanki gibi ihalelerini,
yolsuzluklarını örtmek için muhalefeti suçlama yolunu tercih ediyor
ama bu konuda artık mafya liderlerinin açıklamalarını bile
duymazlıktan gelen bir iktidar partisi var.
Bizim, Bitlis Milletvekiline söz söyleme gibi bir
durumumuz yoktu; biz, Bitlisli esnafın sorunlarını buradan ifade
etmeye çalıştık çünkü Bitlisli esnafın dükkânları
başlarına yıkılıyor, çünkü açlar, çünkü pandemi var
ama onlar çıkmış yine -sanırım kendisi de Kürttür-
Kürt halkına olan düşmanlığının gereğini bir
Kürt olarak yapıyor bir de; bu daha da vahim, bu daha da vahim.
VAHİT KİLER (Bitlis) Ben Kürtüm, sizin
gibi Kürtçülük yapmıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Kürt
düşmanlığını terör kavramıyla örtmeye
çalışıyorlar. Size göre Türkiye'de 20 milyon terörist var. (HDP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Kürt
düşmanı PKK, PKK!
VAHİT KİLER (Bitlis) Siz Kürtçülük
yapıyorsunuz. Biz Kürtün yanındayız, Kürte hizmet ediyoruz.
Bugüne kadar hangi Kürtün başını okşadınız?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
10.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz evvel kürsüde konuşan hatip AK PARTİyle ilgili kesinlikle
gerçek dışı ithamlarda bulunmuştur ve milletvekilimiz
üzerinden de AK PARTİye Kürt düşmanı yaftasını
takmıştır. Kürt düşmanı, olsa olsa PKKdır,
PKKnın sözcülüğünü yapanlardır. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri) Bu konuda asla ve kata Türk, Kürt, Arap
ayrımı yapmadan, mezhep ayrımı yapmadan 84 milyon iyi
insanımızı kucaklayan, onların hak ve hukukunu koruyan ve
sessiz devrimlerle bütün toplum kesimlerinin önünü açan, demokratik devrimler
yapan partinin adı AK PARTİdir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Yürü be(!)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Helal olsun(!)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sonuç itibarıyla, bu konuda asla ve kata
kendilerinin AK PARTİye söyleyebilecek en ufak bir sözü yoktur.
Yolsuzluğu, terörü kendi içlerinde aramalıdır AK PARTİye
iftira atanlar.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade
edin gündeme geçelim sayın milletvekilleri.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Kendileri müsaade etsin Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kendileri müsaade etsin.
BAŞKAN Konu anlaşıldı
Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kendileri müsaade etsin.
Ben yerimden söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden Sayın
Beştaş.
11.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bizim
alnımız açık, başımız dik. Biz Demirörene
karşılıksız 750 milyon dolar para verip, hibe edip bütün
kanalları kendimizin borazanı yapmadık. Biz, Veyis Ateş
gibi şarlatanları haber sunucusu yapıp -tamam mı- 10 milyon
dolarlar peşkeş çekmedik. Bizim milletvekilimiz, MYK üyemiz 10 bin
dolar para alıp -tamam mı- bir mafya lideriyle iş tutmadı.
Biz bunların hiçbirini yapmadık. Suç listesini sayarsam burada
saatlerce saymam gerekiyor. Bizim alnımız açık,
başımız dik. Sizin suç listeniz buradan Edirneye kadar,
Hakkâriye kadar yol olur.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Söylediklerinizin hepsi yalan! Hepsi yalan bunların!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
İçişleri Bakanı yalan mı söylüyor? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) İçişleri Bakanı söylüyor.
Senin İçişleri Bakanın söylüyor İbrahim Bey.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sisteme giremiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Açık efendim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Süleyman Soylu yalan
mı söylüyor?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
İçişleri Bakanı ayakkabı kutusu diyor.
12.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, şunu ifade etmek isterim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) İçişleri
Bakanının 10 bin dolar
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) HDPli belediyelerin nasıl PKKya, Kandile
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Bir tane var
mı, bir tane? Bir tane örnek göster!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, evet, bir sürü.
Hakikaten, yolsuzluklarla milletin
parasını Kandile peşkeş çektiğinizi bütün
Güneydoğu Anadoludaki insanlarımız şahit olarak ortaya
koyuyor.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Bir
tane örnek ver!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, bu iddialarla ilgili, Türkiye
Cumhuriyeti devleti demokratik bir hukuk devletidir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Örnek
vereceksin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kimin iddiası varsa, bağımsız ve
tarafsız yargıya başvurmak suretiyle herkes iddiasını
ispat edebilir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım efendim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) 10 bin doları
kim aldı, kim?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Hangi tarafsız
yargı? AKPnin yargısı tarafsız yargı mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
şikâyetini ortaya koyup
araştırılmasını isteyebilir. Kimin elinde ne delil
varsa, kiminle ilgili delil varsa, kim yolsuzluğa,
arsızlığa, hırsızlığa başvurmuşsa,
gitsin, yargıya başvursun, sonuna kadar bunun takipçisi hep beraber
olalım.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Siz gidin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak, kendileri hırsızlık,
arsızlık, yolsuzluk yapanlar masum insanları iftira atarak,
yalanla, dolanla asla ve kata rehin alamazlar. Bu konuda bizim
anlımız ak, adımız da AK alnımız da ak. Sonuç
itibarıyla, hiç kimse bizi töhmet altında bırakacak bir söz
söylemeye salahiyettar değildir.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Bu kadar imzaya
rağmen soruşturma açmıyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Bu manada kimin elinde ne delil varsa savcılığa
başvursun. Bu konuyla ilgili, kamuoyunun huzurunda hiç kimse,
birtakım mafya babalarının, terör örgütlerinin ağzıyla
konuşarak, onların kendileriyle ilgili suçlamalarını
görmezden gelerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım mikrofonu.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Sana oy topluyordu,
ne oldu şimdi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
hakikaten AK PARTİnin tertemiz yapmış
olduğu hizmetleri karalamaya, sicilini bozmaya dönük asla ve kata kurumsal
anlamda bir söz söyleme imkânına sahip değildir.
GÜLİSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Beraber yürüyordunuz o yollarda, ne oldu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kimin bir yanlışlığı varsa da
bu, mahkeme huzurunda, savcılık kanalıyla çıkacaktır.
Sayın Soylunun, Sayın İçişleri Bakanımızın
ifade ettiği şey de yargıya intikal etmiştir. Bu konuyla
ilgili şikâyetler mutlaka kamuoyunun huzuruna da gelecektir. O zaman
herkes Hanya ile Konyayı mutlaka bilecektir. Gölge dövüşü
yapmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sizin içinizdeki yolsuzlukları AK PARTİye mal
ederek bizi bir şekilde suçlama cihetine gitmeyin çünkü sizin böyle bir
altyapınız, böyle bir haklı deliliniz olamaz. Elinde delili olan
da mahkemeye başvursun, her türlü meseleyi bağımsız
yargıya taşısın diyorum.
Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Başkan, Sayın
Gaydalı mı istiyor söz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Evet,
Bitlise ilişkin, yerinden istiyor.
GÜLİSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Sataşmadan Sayın Başkan, adını söyledi.
BAŞKAN Sayın Gaydalı, neydi konu?
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Bitlisle ilgili,
bütün vatandaşlar, televizyon seyreden vatandaşlar habire telefonla
beni arıyorlar Ne olur bunu da konuş -aynı söylediğim,
bilmem ne gibi- ona da bildir. diyorlar. Ben o kelimeyi
kullanamayacağım kendisi için, aynen söyledikleri budur.
Müsaade ederseniz.
BAŞKAN Peki, yerinizden efendim.
Buyurunuz.
13.-
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının, Bitlis Milletvekili
Vahit Kilerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu konuşma başladığından
beri Bitlisteki hemşehrilerim telefonla beni arayıp duruyorlar.
Söyledikleri şu: Kendi ilçe başkanı benim kardeşimi
işten atarak PKKli damgası vurarak kendi kardeşini işe
aldı. Bunun gibi binlerce serzenişte bulunan
vatandaşlarımız var. Kendisi söylüyor Elimi kolumu sallayarak
geziyorum. diye ama havaalanından polis kortejiyle gittiğini bütün
herkes bilsin. Halkın içinde öyle rahat gezemiyor.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sayın
Başkan
Sayın Akbaşoğlu
BAŞKAN Sayın Beştaş, aynı
konulara girmeyelim lütfen.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Yeter ya,
burada insanlar bekliyor!
BAŞKAN Nedir konu Sayın
Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Belediyelerimizin hırsızlık yaptığını
söyledi.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş,
yerinizden.
14.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bu belediyeler meselesini çok konuştuk,
konuşmaya devam edeceğiz. Bir kere, belediyeleri gasbeden, halk
iradesini hırsızlayan -altını çizerek söylüyorum- ve hiçbir
iddiasını ispatlayamayan bir iktidar grubu var
karşımızda. Biz sürekli bu konuda şunu dedik: Hodri
meydan! Hangi belediyemiz hangi hırsızlığı
yapmış, hangi yolsuzluğu yapmış, getirin, önümüze
koyun. Bugüne kadar tek bir dava dosyasında, iddia ettikleri gibi
belediyelerimizden Kandile, şuraya, buraya para gönderildiğine dair
ellerinde bir ispat yok. Biz Açıklayın. diyoruz; getirin,
açıklayın. Ama biz açıklıyoruz; Mardinde kayyum belediyeyi
yemeye kalkıyor ya. Mardin kayyumu ve şürekâsından gözaltına
alınmayan kalmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kaçıncı kayyumdur, kayyum yerine kayyum atanıyor? Kayyumlar
hırsızlık yapıyor, tespit ediliyor, yeni kayyum
atanıyor. Ya, Diyarbakır Belediyesi kayyumu 3 milyonluk banyo
yaptı, 3 trilyonluk ve Doktor Selçuk Mızraklı şu anda
Kayseri Cezaevinde. AKP bu hikâyeleri tüketti. Bizim belediyelerimize dair
varsa iddiaları buyursunlar, ispatlasınlar. Hepsi siyasi, hepsi
onların rakibi olduğumuz için. Benim vekili olduğum ilde, Siirt
Belediyesinde yolsuz ihalelere dair sayısız önerge verdim, tek bir
tanesine yanıt verilmiyor. Bizim alnımız ak,
başımız dik. Sizin gibi hamaset yapmıyoruz, biz veriyle
konuşuyoruz, veriyle ifade ediyoruz.
Süleyman Soyluya gelince, hiçbir savcı
kendiliğinden İçişleri Bakanını soruşturamaz.
Biraz hukuk okuyun derim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de söz talep
ediyorum.
15.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hiçbir şekilde yatırım yapmayan, sıfır lira
yatırıma para harcayan HDPli belediyelerin varlığı ve
işe aldıkları üzerinden Kandile aktarılan paraların
varlığı, oradaki bizzat yaşayan halk tarafından zaten
görülen, bilinen bir
Genel kültür bilgisi olarak insanlara sorarsa Sayın
Meral Hanım, onları vatandaştan öğrenebilir. Bu konuyla
ilgili mahkemeler tarafsız ve bağımsızdır, bu konuyla
ilgili şikâyette bulunan Sayın Soyludur, bu konuyla ilgili
açıklamalarda bulunan da kendisidir. Dolayısıyla, bütün savcılar
kendi uhdelerinde olan soruşturma yetkisini sonuna kadar kullanıp
neyin ne olduğunu ortaya koyabilecek cesarete, bilgiye, birikime sahiptir.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) 10 bin
dolar kime verildi, hâlâ savcılar sormadılar. Neden acaba?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
İçişleri Bakanı söylüyor ya!
BAŞKAN Sayın Altay
16.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Parlamentoda gelenek şöyledir: Çoğunluk
partisi kanun tekliflerini komisyonlarda görüşüp Genel Kurula indirme
ehliyetine ya da yetkisine ya da gücüne sahiptir. Genel Kurulda da
çoğunluk partisi teklifinin bir an önce görüşülmesi için zaman
konusunda daha tasarruflu, daha temkinli olur, az konuşur diye bilinir
fakat Sayın Akbaşoğlu belli ki Parlamentoyu
çalıştırmamakta kararlı, öyle görüyorum.
Yalnız Elinde bilgisi, belgesi olan
savcılara gitsin. dedi ya, şimdi, Türkiye 15 Nisan 2021den beri
cesur, namuslu, hukuk normlarına saygı gösteren 1 savcı
arıyor, bulamıyor. Hiçbir savcıyı itham etmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 6.588
savcımız varmış, 6.588 savcımızın içinde 15
Nisandan beri Türkiyede vatandaşın, herkesin konuştuğu
devlete bulaşan kirden, devlete bulaşan çamurdan, devletin içine
düştüğü kepazelikten devleti çıkaracak 1 savcı
bulamadık. Ne acıdır ki bugün de 267 sıra sayılı
Kanun Teklifiyle AK PARTİ şunu yapmak istiyor: 6.588
savcının yetkisini 81 savcıya devredelim, 81 savcıyı
daha kolay kontrol ederiz. Maazallah, ola ki 6.588 savcıdan 1 cesur yürek
çıkabilir endişesiyle bugün Genel Kurulun gündemine gelen kanun
teklifinin özü şudur: 6.588 savcı kendi başına soruşturma
evrakı açamayacak; öyle mi? 81 başsavcıyı bunlar atayacak,
81 kapı kulu sarayın emrine girecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu madde bu tasarıdan çekilmediği müddetçe, bugünkü
teklifte olumlu maddeler de var ancak buna tahammülümüz demokrasimiz adına
yok, tahammülümüz yasama adına yok, tahammülümüz Türkiye adına yok,
tahammülümüz adalet adına yoktur.
Yüce Genel Kurula arz ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Birazdan Sayın Grup Başkan
Vekillerine söz vereceğiz ama
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok doğru
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Akbaşoğlu.
17.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, bakın, Sayın
Grup Başkan Vekili üyelerin konuşmaları ile benim hepsine birden
cevap verme süreme lütfen, bakın
ENGİN ALTAY (İstanbul) Vermek zorunda
mısın canım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Öyle mi? Siz söyleyin, siz her türlü ağır
eleştiriyi, her türlü ithamı
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne yaptım?
Yapmadım bir şey.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Genel olarak söylüyorum. Grup Başkan Vekilleri
olarak partimize, milletvekillerimize, politikalarımıza her türlü
ağzınıza gelen şeyi söyleyin, biz de susalım; öyle bir
durum yok, neyse cevabını veririz. Bu konuyla ilgili de
ENGİN ALTAY (İstanbul) Cevabını
da veremiyorsun ayrıca.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Şiir
okuyacak şimdi
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, şiir okuyayım isterseniz?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Patlat
şiiri Başkanım
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Şiir şu bak
Size şiiri inşallah
millet okuyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz zalimin hasmıyız ancak mazlumun
yanındayız ve biz her zaman, merak etmeyin, hakkı tutar
kaldırırız. Bizim siyasetimiz hakikat siyasetidir; yalan
siyaseti, iftira siyaseti değil. Bunu da en güzel maşerî
vicdanında egemenliğin kayıtsız şartsız kendisine
ait olduğu millet, sandık terazisinde ve hükmünde ortaya koymuştur.
Onun için biz iktidarız değerli arkadaşlar, onun için şiiri
en güzel okuyan aziz ve asil milletimizdir. Ben milletime tebrik ve
teşekkürlerimi bu vesileyle tekraren arz ediyorum.
ERKAN AYDIN (Bursa) Bedrin aslanları Başkanım!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla beraber, değerli arkadaşlar, şunu
ifade ediyorum ki: Biraz sonra inşallah gündeme geçtiğimizde
görüşeceğiz, ilgili arkadaşlarımız da niçin böyle bir
düzenlemenin gerektiğini ortaya koyacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu düzenleme, bir zorunluluk nedeniyle uygulamadaki
birliği -idari anlamda, sadece idari tasarruf anlamında,
yargısal bir tasarruf anlamında değil- sağlamaya dönük bir
yaklaşımdır. Yanlış bilgi ve yanlış yoruma
dayalı bir ithamda bulunulmuştur. Şimdi, ithamda
bulunacaksınız, her türlü suçlamayı yapacaksınız,
sarayın yargısı diyeceksiniz, yargıyı töhmet
altında bırakacaksınız, hâkim ve savcılara her türlü
hakareti yapacaksınız, biz hak ve hukuku savununca da buna
karşı çıkacaksınız. Bu kabul edilemez. (CHP
sıralarından Talimatlı yargı. sesi)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkanım, çok kısa
BAŞKAN Hayırdır Sayın
Beştaş?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Çok
kısa bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Bu kadar da
olmaz ki ya!
18.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hani dedi ya: İçişleri Bakanı
hakkında savcı soruşturma yapar; yargı tarafsız,
bağımsız
Doğrusu, buna sadece bir hukukçu olarak çok
üzülüyorum. İki örnek: Esat Toklu geceliği 100 bin lira olan bir
otelde bedava tatil yapıyor ve açıklama yapıyor, diyor ki: Yargının
yüzde 25i daha büyük olanaklara sahip. Sadece bir bilgi olarak söylüyorum.
Diğeri de, Eyüp Akbulut, pandemi dönemindeki önlemler hukuka
aykırıdır diye soruşturma açtı, görevden
uzaklaştırıldı. Ya, hangi savcı İçişleri
Bakanı hakkında soruşturma açsın? El insaf ya! Savcı
ve hâkimlerin elini kolunu, gözünü, ağzını
bağlamışsınız
Ya itaat edeceksiniz ya da bu görevde
kalamazsınız. diyorlar.
BAŞKAN Sayın Altay
19.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben ya da
grubumuza mensup hiçbir sayın milletvekili, Sayın
Akbaşoğlunun biraz önce itham ettiği gibi hâkim ve
savcılara hakaret etmedik ama bir durum tespiti yapmak siyaset müessesesi
olarak bizim hakkımızdır. Diyoruz ki: Türkiyede maalesef
yargı, sarayın basıncı, baskısı, vesayeti
altındadır. Erdoğana hakaret edildi diye 60 bin kişiye
soruşturma açan savcılar 15 Nisandan beri ortaya saçılan bu
kanalizasyon patlağını niye görmüyor? Burunları bu kadar
tıkalı mı, gözleri kör mü, kulakları tıkalı
mı, ağızları bantlı mı, elleri bağlı
mı? Böyle savcı olur mu? (CHP sıralarından alkışlar)
6.588 savcı, neredesin kardeşim? Ben Tayyip Erdoğana laf edince
resen soruşturma başlatıp Meclise fezleke yollamayı
biliyorsun. Yolladığın fezlekeler de hukuk garabeti. Bunu
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu, yargıya
bir hakaret değildir. Yargıya hakaret eden bizatihi Sayın
Erdoğandır. Onlara bu kadar baskı yaparak, çay bahçesinde cübbe
iliklettirerek yargıya biri hakaret etmişse Erdoğan
etmiştir. Ve çok bilinen bir söz vardır: Makamı kendi mülkü
zanneden önce yargının gırtlağına çöker.
Tıpkı Erdoğanın yaptığı gibi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bunda ne var?
Savcılara hakaret etmedik dedik.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, sonu
gelmeyecek bunun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ara ver
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ara
verin Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle efendim: Bunu toparlaması gereken
sizsiniz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ara verin
Başkanım o zaman.
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Ama suçlamaları devam ettirenler, yeni yeni
suçlamalara yol açanlar da
Nereden geldiği görülüyor.
BAŞKAN Ben söz hakkı veriyorum,
buyurunuz efendim.
20.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sonuçta Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna yüksek
değil alçak demek hâkimlere ve savcılara hakaret değil midir?
Bunu kamuoyunun takdirine sunuyorum. Bütün, bu manada
(CHP
sıralarından gürültüler) Bakın, kime yapılırsa
yapılsın hakaret suçtur. Eleştiri başka, hakaret
başka. Kim kime hakaret ederse bir suç işlemiştir ve bir de
olabilir bin de olabilir, hakaret suçtur.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kim hakaret ederse suç işler ve savcılar da
gereğini yaparlar.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Hırsızlık, yolsuzluk, cinayet, bunlar suç değil mi ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hepimiz için eşit ve geçerli olan hukuk düzenini
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Tek
suç, Cumhurbaşkanına hakaret.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
birtakım yorumlamalarla buradan sarayın
yargısı diyerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir) Vallahi buna kimse
inanmaz.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sarayın yargısı diyerek hem yürütmeyi
hem milletin seçtiği, yürütme gücünü kullanan devlet
başkanını hem de bütün yargı camiasını itibarsızlaştırmaya
dönük yaklaşım hakaret değil de nedir?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Aha, beni hedef
gösteriyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla bunlar hakarettir. Hiç kimsenin
kimseyi baskıladığı falan yoktur, hiç alakası yoktur.
Tamamen bir gölge boksu olarak bir uydurma söz konusudur.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Ya,
memleket kaydı gitti, bir tane soruşturma yok Başkan ya. Ya,
memleket battı
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Vekilin bir tanesi
10 bin dolar maaş alıyor ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Uydurduklarınıza inanarak burada gündemi ve
Türkiye Büyük Millet Meclisini meşgul etmeyin. Sonuçta herkes gündeme
dönmek durumundadır. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri ara vermek
zorunda kalacağım, müsaade edin devam edelim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN İstirham ediyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben söz istemek
zorundayım efendim. Takdir sizin ama istiyorum.
BAŞKAN Ben sizden istirham ediyorum
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sizi
kırmayayım Başkanım, peki, tamam.
BAŞKAN Şimdi, sisteme giren sayın
milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Özkan
21.-
Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, sağlık
çalışanlarının maruz kaldığı
saldırılara ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçenlerde Ankarada bir hekim
arkadaşımızın görevi başında
uğradığı bıçaklı saldırı sonrası
Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği (TOTBİD) bir
duyuru yayınladı. Bir dakikalık konuşmamda bu duyuruyu
özetleyerek paylaşmak istiyorum: Sağlık çalışanlarının
maruz kaldığı saldırılar karşısında
yapılan yasal düzenlemelerin yetersiz kalacağını
belirtmiştik. Devlet, yetiştirdiği değerlerini korumakta
neden yetersiz kalmaktadır? AVMler ve birçok kurumda alınan önlemler
neden hastanelerde alınmamaktadır? Kişiler hastanelerde silahla
nasıl dolaşabilmektedir? Bir canın bedeli hangi harcamayla
kıyaslanabilir? Ölüme kadar varan şiddet olaylarından kimleri
sorumlu tutmalıyız? Yetkililerden yanıt bekliyor ve acilen
gerekli önlemleri almalarını talep ediyoruz.
TOTBİD Yönetim Kurulu.
BAŞKAN Sayın Şeker
22.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Marmara Denizindeki müsilaj
sorununa ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilk defa 1900lerde Adriyatik Denizinde, 2007de de Marmara
Denizinde görülen müsilaj, ülke gündemini meşgul ediyor. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda birçok kurum ve
kuruluş deniz kirliliğini önlemek için çalışmalara başladı.
Maalesef, Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri sırtını
bilime dönmeye devam ederken birçok üniversitemizde bilim insanları AR-GE
faaliyetlerine başladı. Seçim bölgem Kocaelide bilimle
uğraşmayı kendine vizyon edinen Gebze Teknik Üniversitesi Harita
Mühendisliği Bölümü, uzaktan algılama yöntemiyle 100 kilometrekarelik
bir alana yayılan müsilajın yoğunluk, derinlik ve zamansal
değişim haritalarını yüzde 99 doğrulukla yaptı.
Şimdi, modellemelerle müsilajın ne kadar çoğalacağı,
ne zaman biteceği konusunda araştırmalara devam ediyorlar.
Çalışmalarından dolayı üniversitemize ve proje yöneticimiz,
meslektaşım Profesör Doktor Taşkın Kavzoğluna teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
23.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Jandarma
teşkilatının 182nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Tarihi
şan, şeref ve kahramanlıklarla dolu milletimize hizmete her daim
hazır olan Jandarma teşkilatımız, 182 yaşında.
Huzur ve güvenliğin sağlanmasında büyük fedakârlıklar
gösteren Jandarma teşkilatımızın 182nci yıl dönümünü
kutluyorum. Geçmişten gelen tecrübesi ve milletinin dualarından
aldığı güçle hizmet eden Jandarma teşkilatımız,
gözünü kırpmadan, canı pahasına milletimize ve ülkesine hizmet
etmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
yerli ve millî savunma sanayisi yeni ürünlerini Jandarma
teşkilatımıza kazandırmıştır. Özellikle ATAK
helikopteri, İHA, SİHA, İKU, dronerler ve diğer teçhizatlar
Jandarmanın başarısını daha da
artırmıştır. Kuruluşundan günümüze Jandarma
teşkilatımızın bugünlere ulaşmasında emeği
geçenleri, şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve şükranla
anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
24.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, aşılama
çalışmalarına ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Bugün
itibarıyla 35 milyon vatandaşımıza Covid-19
aşısı yapılmıştır. Tüm SGKlilerin ve 40
yaş üstü vatandaşlarımızın aşı randevusunun
açılmasıyla 14 Haziran Pazartesi günü 842.494
vatandaşımızın aşısı
yapılmıştır. Üretimin durmaması adına organize sanayi
bölgelerinde çalışan vatandaşlarımıza da
aşıları mobil ekiplerce yapılacaktır. Bu hizmetler
için başta fedakâr sağlık çalışanlarımıza,
Sağlık Bakanımıza ve lider Türkiye yolundaki emekleri için
dünya lideri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana şükranlarımı sunuyorum.
Genel Kurulu ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz hemşehrilerimi de saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap...
25.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahyanın
Altıntaş ilçesinin Beşkarış köyünün sulama sorununa
ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Geçen hafta sonu Altıntaş
Beşkarış köyünü ziyaret ettim, hani meşhur Zafer
Havalimanının olduğu ilçemiz. Köy halkı sulama
yapamıyor. Baraj köyün dibinde. Köyün adı Beşkarış,
barajın adı Beşkarış ama köy sulama yapamıyor.
Bakana sorduk. Soru önergemize 9.500 hektar arazinin tamamının
sulandığı yönünde cevap geldi. Ya, tamam, Bakan gitmiyor ama
Altıntaş İlçe Tarım Müdürü de mi gitmiyor, kaymakam da
mı gitmiyor, il tarım müdürü de mi gitmiyor? Bu cevaplar yalan,
doğru değil.
Ekinler yandı, kurudu; pancar, mısır
su istiyor. Memleketi kuruttunuz, Kerbelaya çevirdiniz; tarımı da
hayvancılığı da çiftçiliği de yok ettiniz.
Yalancıdan Bakan olmaz. demişlerdi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın...
26.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursada SGKnin sağlık
kısmının taşınmasına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bursa nüfusuyla, 3 milyon 120 bin kişiyle
Türkiyenin 4üncü büyük şehri. Ancak Adalet ve Kalkınma
Bankası, Partisi... Bak, banka da yaptık sizi, hep bunlar
konuşulunca... Türk Telekom Müdürlüğünü İzmire
taşımak istedi birkaç ay önce ve bizim protestolarımız
sayesinde geri döndürdü.
Bugün de SGKnin sağlık
kısmını İstanbul ya da İzmire taşımak için
bir çalışma başlattığı bilgisine
ulaştık. 3 milyon kişinin sağlıkla ilgili en basit bir
bilgi almak için İstanbul ya da İzmire gidecek olmasını
hiç düşünmüyor musunuz? Ayrıca, eczanelerin ve hastanelerin
faturalarını buralara göndermek zorunda kalacağını,
ufacık bir itirazda oralara gidip itirazlarını yapmak zorunda
kalacağını hesap etmiyor musunuz? Buradan AK PARTİli
milletvekillerine, özellikle de Bursa Milletvekillerine sesleniyorum: SGKnin
bu sağlık kısmının başka bir ile, İstanbul
ya da İzmire taşınmasına izin vermeyin. 3 milyon
halkımızın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yalım...
27.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, atlı cirit sporuna
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Spor Bakanına sesleniyorum: Ülkemizde
geçmişi en eski olan ata sporumuz atlı cirit sporudur, Uşakta
iki yıldır bu sporumuz oynanamıyor. Rahvan atı sporu
başladı ancak hâlâ ata sporumuz olan atlı cirit sporumuz
Uşakta maalesef oynanamıyor. Ancak Uşaktaki bu
sporcularımızın tekrar oynayabilmesi için Sayın Spor
Bakanından bu iznin çıkarılmasını talep ediyorum.
Uşakta 35 adet cirit kulübümüz var, yaklaşık 500 adet de
sporcumuz var. Bunların her biri sabırsızlıkla spor
faaliyetlerinin başlamasını talep ediyorlar. Ben buradan
Sayın Spor Bakanına hem bu spor faaliyetinin başlaması hem
de bu 35 kulübümüze ve Türkiye'deki diğer spor kulüplerine destek
verilmesiyle ilgili özellikle çağrıda bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
28.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, Bakırköy Botanik Parka
ilişkin açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim.
Seçim bölgem olan İstanbul 3. Bölgedeki
Bakırköy ilçemizde 2013 yılında 96 bin metrekarelik alana
inşa edilmiş olan ve o dönemde İstanbulda gezilip görülebilecek
yerler listesinde yer alan Botanik Park şu günlerde bakımsız ve
terk edilmiş durumdadır. Geçen yıl aynı parkta yabancı
uyruklu olduğu söylenen bir çocuğun parktaki gölete düşüp
hayatını kaybetmesi ve yine, parkta bulunan bir kafede alacak verecek
meselesi yüzünden çatışma çıkmasına rağmen parkın
güvenliksiz ve korumasız olması Bakırköylüleri büyük
endişeye sürüklemektedir. Atıl duruma gelen bu park yok
olmaktadır ve Bakırköylüler, dolayısıyla
İstanbulluların hakkıyla inşa edilen bu parkın
güvenliği ve yaşatılması için İstanbul Büyükşehir
Belediyesini ve Bakırköy Belediyesini göreve çağırıyoruz ve
konunun takipçisi olacağımızı belirtmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şimşek
29.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinin Çamlıyayla
ilçesine yapılacak baraja ve yola ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye son yılların en kurak sezonunu
yaşamaktadır ve çiftçilerimiz özellikle sulama suyuyla ilgili
sıkıntılar yaşamaktadır. Türkiye'nin en büyük
barajlarından bir tanesi, seçim bölgem olan Mersin Çamlıyaylada
yapılmaktadır. Gövde inşaatı bitme aşamasına
gelmiştir, yalnız sulama suyuyla ve içme suyuyla ilgili olan
projelerde aksaklıklar vardır. Bunun hızlandırılarak
önümüzdeki sezonda mutlaka -suyun bu kadar önemli olduğu dönemde-
çiftçilerimizin ve Mersinli hemşehrilerimizin hizmetine sunulması
beklentimizdir.
Yine, Mersinimizin şirin Çamlıyayla
ilçesinin yolunun yaklaşık 35 kilometrelik kısmı
tamamlanmıştır. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Kalan 25 kilometrelik kısmıyla ilgili birtakım
sıkıntılar yaşanmaktadır kamulaştırmayla
ilgili ve projelerin ihalesiyle ilgili. Bunun da hızlandırılarak
bu yolun mutlaka tamamlanmasını -çünkü yazın 100 bine yakın
nüfusa hitap ediyor- talep ediyor, teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
30.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, AK PARTİ hükûmetlerinin
yatırımlarına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Hizmet eden izzet bulur. anlayışıyla
81 vilayetimizin tamamına sürekli yeni eserler kazandırarak ülkemizi
kalkındırmak için gece gündüz demeden çalışıyoruz.
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bugüne kadar
gerçekleştirdiğimiz çalışmaların ne derece kritik ve
önemli olduğu, Türkiye, 2023 hedeflerine yaklaştıkça daha iyi
anlaşılmaktadır. Mesela, salgın döneminde sağlık
altyapımızın önemine hep birlikte şahit olduk. İnşa
ettiğimiz barajların, sulama ve içme suyu tesislerinin önemini de
iklim değişikliklerinin etkisi arttıkça beraberce
yaşayıp göreceğiz. AK PARTİ hükûmetleri eser ve hizmet
siyasetiyle ülkemizi bugünlere getirdi. İnşallah geleceği de
aynı şekilde hep birlikte taşıyacağımıza
inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
31.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sağlık
çalışanlarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sağlık çalışanları pandemi
döneminde büyük özveriyle çalışmışlardır, bir
yılı aşkın süredir yoğun mesai yapmaktadırlar.
Hastane görevlisinden doktor ve yöneticilere kadar hepsine
fedakârlıklarından dolayı teşekkür ederiz. Sağlık
Bakanlığında hizmet alım sözleşmesine takılıp
kadro verilmeyen hastane bilgi işlemcileri, görüntüleme merkez
çalışanları, yemekhane, sosyal tesis çalışanları
ve kamuda kiralık araç şoförlerine bir an önce kadroları
verilmelidir. Ayrıca 143 ayrı üniversitede sağlık bölümleri
bulunmaktadır. Buradan farklı branşlardan mezun olan binlerce
sağlıkçı atanma için tarih istemektedir. Sağlık
yönetimi mezunu olup meslek tanımlaması dahi olmayanlardan 2017
yılında kapatılan 60 bin mezunu bulunan ortaöğrenim
hemşiresine kadar atanma beklentileri karşılanmalıdır.
39 farklı branşta 670 bin sağlıkçı aylardır
iktidarın ataması için seslerini duyurmaya
çalışmaktadır, iktidar bu sesleri duymalıdır.
Sağlık mezunu atama bekliyor.
BAŞKAN Sayın İlhan
32.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
Kırşehirdeki tarımsal sulama çalışmalarına
ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Kırşehir, sınırları
içerisinde Hirfanlı Barajını barındırmasına
rağmen ildeki derelerin az olması ve trajik bir şekilde
Kızılırmaktan yararlandırılmaması sebebiyle,
ovalık alan ve sulanabilen tarım arazileri bakımından
oldukça yetersizdir. DSİ tarafından Hirfanlı Barajından
Konya kapalı havzasına sulama maksatlı proje işi
sözleşmesi yüklenici firmayla imzalanmıştır.
Kırşehirin kendi il sınırları içinde yer alan baraj
göletinden tarımsal sulama anlamında yararlanamıyor olması
ve sulama projelerine başka iller dâhil edilirken Kırşehirin
dışlanması büyük tepki toplamıştır. Diğer
alanlarda olduğu gibi bu konuda da Kırşehir Hükûmetçe görmezden
gelinmiş ve cezalandırılmıştır. İktidar
partisi yetkilileri de Kırşehirlileri manipüle etmek ve kendi âcizliklerini
örtmek için 2013 yılından bu yana yılan hikâyesine dönen Yamula
Barajı Sulama Projesiyle aziz Kırşehirlileri aldatma
aymazlığına düşmüşlerdir.
IPARD gibi tarımsal hibe desteklerinden de
siyasi saiklerle muaf tutulan Kırşehir çiftçisi hak ettiği
cevabı iktidara seçimde mutlaka verecektir, bundan kimsenin şüphesi
olmasın.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kılıç
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
Kahramanmaraştaki geri dönüşüm çalışmalarına
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyemiz
tarafından hayata geçirilen Kürtül Katı Atık Entegre Tesisinde
şehrimizin çöpü elektriğe dönüştürülüyor. Günde toplanan 600 ton
atıktan 4,8 megavat enerji üretim kapasitesine sahip tesisle 15 bin
hanenin elektrik ihtiyacı karşılanabiliyor. Büyükşehir
Belediyemiz yenilenebilir enerji uygulamalarını başarıyla
sürdürüyor. İl genelinden toplanan günlük 600 ton atık geri
dönüşüm için ayrıştırılıyor,
dönüştürülemeyen atıklar ise Çevre Sağlığı ve
Güvenliği Yönetmeliğine uygun olarak depolanıyor. Buradan
doğal gaz olarak salgılanan metan gazı otomasyon sistemleri
aracılığıyla toplanarak elektriğe dönüştürülüyor
ve çevreci uygulamalar gerçekleştiriliyor. Bu tesisin
aynısını kuzey ilçelerimize de kazandırma
çabalarımız devam ediyor.
BAŞKAN Sayın Aycan
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, boşanmalara
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, aile yapımız, toplumumuzun temelidir. Aile
yapımızı korumak ve geliştirmek gerekir fakat toplumda
boşanmalar artmaktadır. Her boşanma birçok sorunu da beraberinde
getirmektedir. Çocuklu ailelerin boşanmasında ise daha fazla sorun
ortaya çıkmaktadır. Boşanma sonrası ebeveynlerden herhangi
biri çocuğuna karşı suç işlememişse çocuğun
velayeti ortak olmalıdır; bu, her anne-baba için haktır.
Boşanma sonrası mahkeme kararına anne ve baba
uymalıdır. Her çocuğun anne ve babasıyla, her
anne-babanın da çocuğuyla ilişki kurması haktır, bu
haklar korunmalıdır. Mahkeme kararına uymayan ebeveynler
yüzünden çocukların icra yoluyla teslimi uygulamasına son verilmeli,
çocuklar örselenmemelidir. İcra işlemine sebep olan ebeveyne
yaptırım uygulanmalı ve bu duruma müsaade edilmemelidir.
Saygılarımla. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gökçel
35.-
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Türkiye'nin dört bir yanını adım adım
geziyoruz. Hangi çiftçiyle konuşsak girdi maliyeti diyor, gübre
fiyatları diyor, yem fiyatları diyor. Son bir yılda gübre
fiyatları, yem fiyatları yüzde 100ün üzerinde arttı. Geçen
yıl 2.250 lira olan DAP gübresine yüzde 140 zam geldi. Üretici yemin
yanına yaklaşamıyor, çiftçi toprağına gübre atamayacak
duruma geldi, mazota sürekli zam geliyor. Soruyorum: Bu çiftçi nasıl
üretecek?
Geçen hafta heyet olarak Siirt'te, Bitlis'te,
Muş'ta, Bingöl'de, Diyarbakır'daydık. Çiftçi hep aynı
şeyi sordu: Biz nasıl üreteceğiz? Buradan uyarıyorum,
çiftçimiz üretemezse insanımız aç kalır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altıntaş
36.-
Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaşın, Marmara Denizindeki
müsilaj sorununa ilişkin açıklaması
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biri
çevre kirliliği ve müsilaj. Bunun bir örneğini Marmara'da görüyoruz.
Marmara Denizi'nde yıllarca kirlenmeye karşı yeterli tedbir
alınmadı. Nihayet geçtiğimiz hafta çevreyi kirlettikleri
gerekçesiyle 51 tesise idari para cezası kesilmiş. İnsan merak
ediyor şimdiye kadar neden ceza kesilemiyordu? Cezalar için denizin
müsilajla kaplanması mı beklendi? Denizlerin temizliğinde hayati
önemi haiz; 1 tanesi günde 350 kilogram, yılda 120 ton kumu ağır
metallerden arındıran deniz patlıcanları Çine,
Yunanistan'a, Uzak Doğuya peşkeş çekildi. Üstelik Sayın
Bakan Bu ihracattan yılda 30 milyon dolar kazanç sağladık.
diye övünerek demeç verdi. Yani Marmara Denizi'ni bu hâle getiren en temel
neden Hükûmetin ve Tarım Bakanlığının yanlış
politikaları ve uygulamalarıdır diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
37.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirli süt
üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, Balıkesirli süt üreticilerimizin AK PARTİ Hükûmetine bir
çağrısı var: 1 litre çiğ süt
sattığımızda 1,5 kilo yem alabilirsek üretime devam
edebiliriz. Yem paritesini 1,5 seviyesine getirin. diyorlar. Süt üreticimizin
bu haklı talebini yerine getirmezseniz ne olur biliyor musunuz? Süt
üretimi yapacak üretici bulamayız, samanı ithal ettiğimiz gibi
sütü de ithal eden bir ülke oluruz. Ülkemize, üreticimize ve
insanlarımıza, gelecek nesillerimize bu
haksızlığı yapamazsanız. Süt üreticimize kulak verin. Süt
paritesini, süt-yem paritesini 1,5 seviyesine getirin. Hayvancılık
desteklerini artırarak devam ettirin. Sürekli artan yem fiyatlarına
müdahale edip radikal tedbirler alın. Yemde tavan fiyat uygulayın.
Hiçbirini yapamıyorsanız, korkmayın sandığı
getirin, biz üreticimize rahat bir nefes aldırırız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sümer
38.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adananın Yüreğir ilçesindeki
enerji üretim tesisine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adananın en bereketli topraklarının
bulunduğu Yüreğir ilçemiz Doğankent, Solaklı bölgesinde,
Zağarlı Mahallesinde kurulan enerji üretim tesisi
vatandaşlarımızı isyan ettiriyor. Faaliyeti durdurulma
kararına rağmen çalışmayı sürdüren tesis bölgede
tarımı bitirme noktasına getirdi. Üretim tesisi deposu ve
aynı zamanda öğütme tesisi olarak kullanılan bu alandan
çıkan tozlar ve asit halk sağlığını tehdit
ediyor. Tesis yüzünden, bölgede bulunan binlerce dekarlık tarım
arazisinin verimi yüzde 90 düştü. Vatandaşlarımız
yılda 3 kere ürün aldıkları, her çeşit tarım ürününde
üst düzey verim sağlayan topraklarda kurulan, 1inci sınıf sulak
tarım arazisi üzerindeki öğütme tesisinin
kapatılmasını istiyor. Yetkililer bölge halkının bu
çığlığına derhâl çözüm bulmalıdır diyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşdoğan
39.-
Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğanın, Dündar
Taşerin 49uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, siyaset adamı olma özelliğinden
ziyade davamızın ve ülkülerimizin adamı olan Dündar Taşer
Beyefendiyi vefatının 49uncu seneidevriyesinde rahmet ve minnetle
yâd ediyoruz. İdeolojik mimarlarımızdan olan Türkmen
Ağası Dündar Taşer, vatan, devlet, milliyet, tarih ve gençlik
tahlil ve perspektifleriyle düşünce dünyamızı
aydınlatmış, dava adamlığı ve
teşkilatçılığıyla Anadolunun her köşesinde
ülkücü hareketin filizlenmesine büyük emek vermiştir.
Dün Başbuğ Türkeş Birlikte
kurduğumuz iman ocağının sönmeden yanacağına ve
bir gün milletimizin kara talihinin değiştirileceğine manevi
huzurunda söz veriyoruz. demişti. Bugün de Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin ifade ettiği ve
merhum Dündar Taşerin vurguladığı üzere, bu vatanı
birkaç nazariyecinin safsatasına, birkaç hainin hesabına, birkaç
ahmağın gafletine kurban etmeyeceğiz.
Teşekkürler. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Karahocagil
40.-
Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, Amasya Tamiminin 102nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kuruluş meşalesinin yakılarak ilk
adımının 12-22 Haziran 1919da Amasya Tamimiyle
atıldığı günlerin yıl dönümündeyiz. Bundan yüz iki yıl
önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını büyük bir
coşkuyla bağrına basan Amasya, cumhuriyete giden bu tarihî
çizginin en önemli mihenk taşlarından biridir. Milletin istiklalini
yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. ilkesiyle başlayan
tamimdeki en önemli maddeler, Türk illerinin düşmana şu veya bu suretle
terk olunmaması, hiçbir himaye ve mandanın kabul edilmemesi,
vatanımızın bütünlüğünün ve
bağımsızlığının korunması gibi hayati
ilkeler taşıyordu. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun
besmelesinin çekildiği bugünlerde Atatürk ve arkadaşları ile
onları Şehr-i Şirinimizde bağrına basarak Millî
Mücadelenin başlangıcına vesile olan Müftü Tevfik Efendi ve
Abdurrahman Kâmil Efendi özelinde tüm ecdadımızı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal
41.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisardaki sulama
projelerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sandıklı
ilçesine bağlı Menteş köyünde yapımına 2014
yılında başlanan Menteş Göleti aradan geçen yedi yıla
rağmen hâlâ tamamlanmadı. Her seçim dönemi tamamlanma sözü verilen
göletin tamamlanmaması yüzünden, bu yıl da yağışlar
yetersiz olunca köylü ekinlerini sulayamadı.
Ayrıca, Dinar ilçemize bağlı
Çobansaray, Alacaatlı, Akgün, Karakuyu, Akçaköy, Burunkaya, Gökçeli,
Çapalı, Eldere, Dombay köylerini kapsayan sulama projesi her seçim dönemi
söz verildiği hâlde yapılmadı, hâlâ daha tarih yok;
Yapacağız, edeceğiz.le millet geçiştiriliyor, köylü
susuzluktan perişan hâlde. Millet artık AKPden oy avcılığı
için verilen sözleri duymak istemiyor; icraat görmek istiyor, icraat.
BAŞKAN Sayın Bülbül
42.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, Didim Belediye Başkanı
Deniz Atabay ve avukatına yapılan saldırıya ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Didim Belediye Başkanımız Sayın
Deniz Atabaya ve avukatına dün akşam bir saldırı
düzenlendi.
Didim Belediyemizin Didim ilçemize olan hizmetleri
ve Başkanımızın Didime kazandırdıkları
ortadadır. Tüm bu hizmetleri usule aykırı hâle getirmek isteyen
rant çeteleri tarafından düzenlenen bu alçak saldırıyı
şiddetle kınıyorum. Yasa dışı her türlü
faaliyetin karşısında olan CHPli belediyelerimize yönelik bu
mafyavari saldırılar bizi halka hizmet etmekten alıkoyamaz.
Yapılan bu saldırı sadece
Başkanımıza değil, tüm Didim halkına ve Didimlilere
yapılmıştır. Rant çeteleri tarafından
Başkanımıza yapılan bu saldırının
cezasız kalmasına izin vermeyeceğiz. Failler ve
arkasındakiler en kısa sürede yargı önüne
çıkarılmalıdır. Biz, adalet yerini bulana kadar olayın
peşini bırakmayacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gülüm
43.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, 15-16 Haziran büyük işçi
direnişinin 51inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Bugün, 15-16 Haziran
Büyük İşçi Direnişinin 51inci yıl dönümü. 1970te Toplu
İş Sözleşmesi, Grev Ve Lokavt Yasası ile Sendikalar
Yasasında değişiklik yapan tasarıya karşı
işçi sınıfı tarihimizin en büyük eylemlerinden birini
gerçekleştirdi. Öncelikle bu direnişte yaşamını
yitirenleri saygıyla anıyorum. Büyük işçi direnişi
sonrası iptal edilen yasa, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü
kısıtlıyor, devlet eliyle sendikal bürokrasiyi güçlendirmek
istiyordu. Sömürü ve sermaye iktidarına karşı işçi
sınıfının meydanları doldurduğu bu direniş
bugün hâlâ mücadeleye ışık tutuyor, sermaye yanlısı
Hükûmeti ve patronları korkutmaya devam ediyor. İşçilerin ve
ezilenlerin mücadele tarihine ışık tutan bu direnişe, emeğini
ve hakkını savunan tüm emekçilere selam olsun.
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili
Sayın Türkkan konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Türkkan.
44.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Mardin Nusaybinde trafik
kazasında hayatını kaybeden öğretmenler Suzan Basın
ile Büşra Yıldıza Allahtan rahmet dilediğine, Jandarma
teşkilatının 182nci kuruluş yıl dönümüne,
astsubayların görev ve makam tazminatlarının verilmesi
gerektiğine, Azerbaycanın Millî Kurtuluş Gününü tebrik
ettiğine, Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay ile Yomra Belediye
Başkanı Mustafa Bıyıka yapılan saldırılara,
RTÜKe yapılacak üye seçimine ve ülkede hukukun katledildiğine
ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mardin Nusaybinde görev yapan öğretmenler
Suzan Basın ve Büşra Yıldız, yaya geçidinden yolun
karşısına geçerken bir aracın çarpması sonucu
ağır yaralandı, tüm müdahalelere rağmen, ne yazık ki 2
öğretmenimiz, 2 genç kızımız hayatını kaybetti.
Genç yaşta trafik terörüne kurban verdiğimiz öğretmenlerimize
Yüce Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine, öğrencilerine
başsağlığı diliyorum, mekânları cennet olsun.
Başta terörle mücadele olmak üzere,
devletimizin ve milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamak için
çalışan kahraman Jandarma teşkilatımızın 182nci
kuruluş yılını gururla tebrik ediyor, aziz
şehitlerimizi burada bir kez daha rahmetle yâd ediyorum. Bu vesileyle
Parlamentoda sık sık gündeme getirip takipçisi olduğumuz uzman
jandarmaların özlük ve sosyal haklarının diğer
meslektaşlarıyla aynı duruma getirilmesi ve askerî
eğitimlerinin hizmetten sayılması, lojman
kontenjanlarının artırılması gibi
sorunlarını bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Ayrıca, astsubayların görev ve makam
tazminatları verilmelidir. Astsubaylar emekli olduğunda tazminatlarını
alamadığı için emekli maaşları da yarı
yarıya düşmektedir. Astsubayların göreve başlama
derecelerinin 9un 2sine yükseltilerek görev ve makam
tazminatlarının verilmesi gerekmektedir.
Bugün Azerbaycanın Millî Kurtuluş Günü,
kardeş ve can Azerbaycanın Millî Kurtuluş Gününü en kalbî
duygularımla tebrik ediyorum. Tek millet iki devlet
anlayışıyla ebedi beraberliğimiz daim olsun, aziz
Azerbaycan halkının bağımsızlık ve hürriyeti
kutlu olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Dün Didim Belediye
Başkanına bir saldırıda bulunuldu, üç gün evvel de
Trabzonun Yomra ilçesi Belediye Başkanımız Mustafa
Bıyıka silahlı bir saldırıda bulunuldu -her ne ise-
bu arkadaşımızın uğradığı
saldırıda ateş eden 18 yaşında bir genç. İlk
demeç şuydu: Faili hemen yakalarız. Faili yakalamak bir şey
değil ki ben size 18 yaşında 50 tane adam göndereyim fail
diye. Onu azmettiren kim? Onu o noktaya getiren kim? Bu adamlara bu cesareti
veren kim? Bu ülkedeki Belediye Başkanına oturduğu restoranda
beyzbol sopasıyla saldırılıyorsa -makamına giderken-
18 yaşında bir çocuğun eline bir silah verilip ateş
ettirilebiliyorsa, bunlar bu cesareti nereden buluyorlar biliyor musunuz? AK
PARTİ Hükûmetinin meşruiyeti gittikçe kaybetmesinden. Birtakım
yasa dışı çevrelerle yaptıkları iş
birliğinin sonuçlarıdır bunlar, bunlar bu cesareti ondan alıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Buna fırsat
verirseniz biliniz ki bu silahlar bir gün size de döner çünkü bunların
doymak bilmeyen bir kazanma arzuları var. Sizinle beraber oldukları
için değil, sadece kazanmak istedikleri için yanınızda
duruyorlar. Ama siz, kendilerine böyle fırsatları verirseniz, dün
miting yaptırdıklarınız bugün karşınızda
ifşaatlarıyla yer alır. Dün sizin için oy isteyenler, bugün sizi
bu şekilde zora sokar. Yani bu gayrimeşru ilişkilerinizi gözden
geçirin diye özellikle söylemek istiyorum.
Bir RTÜK konusu var. Mecliste RTÜKe üye seçimi
yapacağız. İYİ Partiye 1 tane daha üye düşüyordu ama
bu üye gasbedildi, sebebi şu: Hesaplamayı yaparken mevcut
milletvekili sayısına göre değil, gruplardaki milletvekili
sayısına göre yapılıyor. Peki, ben size bir şey
söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şu anda Mecliste 583
milletvekili var, bunların 563ü 5 tane gruba ait. Arkadaşlar, bu
20si ne, milletvekili değil mi? Saymıyor muyuz onları yani bu
Meclisten saymıyor muyuz onları?
ERKAN BAŞ (İstanbul) Saymıyoruz!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim, işte, hukuk
böyle, kanun böyle, tüzük böyle
Ya, kanun Anayasanın ruhuna
aykırıysa bu kanunu niye değiştirmiyorsunuz? Ama
işinize geliyor. Yine kanunun arkasından dolaştırıp
RTÜKte 1 üyeyi AK PARTİye seçtirecekler. Aslolan şu, doğru
olan şu: RTÜKe grubu olan her partiden mutlaka 1 aday seçilebilir, onun
dışında da Mecliste seçim yapılması gerekiyor. Hayır
efendim, biz sadece grubu bulunan siyasi partilerin milletvekili
sayısını esas alırız, ona göre hesaplama yaparız,
o hesaplamaya göre de bize düşüyor. Ya, Anayasanın arkasından
dolana dolana yirmi yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, kanunu eze eze
yönetiyorsunuz, kanunları yok sayıyorsunuz, söz konusu RTÜK olunca
Biz kanun ve tüzüğe uymak zorundayız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün görüşeceğimiz kanunla ilgili bir
kelam etmek istiyorum. Beyler, ülkede en büyük problem ne biliyor musunuz? Bu
ülkeyi hukukun olmadığı bir ülke hâline getirdiniz. Bunun
sonuçlarını ekonomide de yaşıyoruz, kimse bu ülkeye güvenip
para vermiyor, kredi vermiyor. Çinle swap anlaşmalarıyla ekonomiyi
düzeltmeye çalışıyorsunuz. Ya, hukukun rafa
kaldırıldığı ülkeye yabancı sermaye nasıl
gelsin, kim kredi versin? Verirler mi ya, hava sahasından geçmezler, dolaşırlar.
Yine, hukuku katleden bir kanunla geliyorsunuz karşımıza bugün.
Efendim, savcıların verdikleri
kararların nihai mercisini başsavcıları
yapmışsınız yani Türkiyedeki savcılara
güvenmiyorsunuz. Arada kaçak olur diye başsavcıları, 81ini,
biz el altında tutalım, herhangi bir yerden kaçak olmasın,
kontrol altına alalım. Ya, katlediyorsunuz hukuku, yemin ediyorum
katlediyorsunuz, günah ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu ülke sizin bu siyasi
ihtiraslarınıza kurban edilecek kadar küçük bir ülke değil.
Sizin beyninizde canlandırdığınız o ülke Türkiye
değil, o sizin hayalinizde; Türkiye çok büyük bir ülke, Türkiye bin
yıllık kadim geleneği olan bir ülke. Hukuku katlede katlede
bugüne kadar geldiniz ama bu katlettiğiniz hukuk en sonunda bir gün sizi
de o katledilmiş hâliyle yargılamaya kalkar. O zaman ne
yapacaksınız, onu merak ediyorum. Bu getirdiğiniz
kanunların hepsi, yemin olsun size, karşınıza sizin
aleyhinizde kullanılmak üzere gelecektir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay.
45.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, şehit Korucubaşı
Abdurrahman Avcı ile bütün şehitlere bir kez daha Allahtan rahmet
dilediğine ve Dündar Taşer, Cemil Meriç ve Peyami Safanın ölüm
yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
12 Haziran 2017de Şırnakın Cudi
Dağı bölgesi Kemerli köyü mevkisinde terör örgütü PKK tarafından
düzenlenen hain saldırıda güvenlik korucubaşı Abdurrahman
Avcı şehit olmuştu. Şehidimiz Abdurrahman Avcı terör
örgütü PKK tarafından 1995 yılında Gabarda, 2016
yılında Şırnak merkezde düzenlenen hain saldırılarda
yaralanmış, gazi olmuştu ve iyileşir iyileşmez de
görevinin başına dönmüştü. Şehit Abdurrahman Avcı
vatan müdafaasında hep en ön safta olmuş, şehit olmadan önce
Ben bu cennet vatanım için ölmeyi göze aldım, sizler
yaşamayı göze alıyor musunuz? sözleriyle vatan sevgisini dile
getirmişti. Şehidimizin çocukları Metehan, Hilal, Pelin, Zeynep
ve Reyhan önce Allaha, sonra bizlere emanettir. Bu vesileyle başta
şehidimiz Abdurrahman Avcı olmak üzere şehit olan tüm güvenlik
güçlerimize bir kez daha Allahtan rahmet, gazilerimize şifalar diliyor ve
şükranlarımızı sunuyoruz.
Sayın Başkan, bu hafta ülkemizin önemli
fikir, siyaset ve edebiyat adamlarını da saygıyla anıyoruz.
13 Mayıs 2021, partimizin kurucularından ve fikir
kaynaklarımızdan, siyasetçi, asker ve devlet adamı Dündar
Taşerin vefatının 49uncu yıl dönümüdür. Dündar
Taşer, Türk milletinin son yüzyılda yetiştirdiği önemli
fikir ve dava adamlarından birisi ve örnek bir şahsiyettir. Dündar
Taşer, kırk yedi yıllık kısa hayatını büyük
Türkiye idealine ve Türk milliyetçiliğine adamış, her fikir ve
hadiseyi Türkün tarihi içinde teşekkül etmiş millet ve devlet
anlayışına göre değerlendirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dündar Taşer, siyaseti
ülkesine, ülküsüne ve Türk milletine hizmet etmenin bir aracı olarak
görmüş, meseleleri millî tarih şuuruyla ele almıştır.
Cemil Meriç, bu şuurun önemini şu sözlerle dile getirmiştir:
Dündar Taşer haklı: Yarınki büyük Türkiye'nin başlıca
mimarı; şuur, millet ve devlet şuuru, tarih şuuru.
Taşer'i sevenlerin Taşer'den öğrenecekleri çok şey var.
Dündar Taşerin En büyük meselemiz büyük Türkiyedir. sözlerinin
ışığında yürünecek uzun yolumuz vardır. Bu
vesileyle Dündar Taşeri rahmet ve şükranla anıyorum.
Sayın Başkan, 13 Haziran 2021 büyük Türk
aydını, yazar ve düşünür Cemil Meriçin vefatının
33üncü yıl dönümü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Cemil Meriç, yetmiş bir
yıllık ömrüne büyük bir irfan ve medeniyet telakkisi
sığdıran, eserleriyle düşünce atlasının
genişliğini ortaya koyan bir mütefekkirimizdir. Cemil Meriç -kendi
tabiriyle söylemek gerekirse- muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir
istikbale bağlayan köprüdür. Cemil Meriç Bu Ülke, Mağaradakiler,
Umrândan Uygarlığa, Işık Doğudan Gelir, Jurnaller
gibi eserler başta olmak üzere tüm eserlerinde Türkistan medeniyetinin
tahlilini yapmış ve kurtuluş reçetelerini sunmuş ve
düşünce dünyamızı zenginleştirmiştir. Cemil Meriçin
olaylar ve olgular hakkındaki tespit ve telkinleri bugün de güncelliğini
korumaktadır. Bu vesileyle Cemil Meriçi bir kez daha rahmetle
anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, ayrıca, Türk
edebiyatının ve düşünce dünyasının önemli
simalarından olan Peyami Safanın da ölüm yıl dönümüdür. Peyami
Safa fikirleriyle ve edebî eserleriyle gerçek bir mütefekkir, gerçek bir
aydındır, iyi bir romancı ve yazardır. Dokuzuncu Hariciye
Koğuşu, Fatih-Harbiye, Yalnızız gibi daha pek çok eseri
Türk edebiyatının mihenk taşları arasındadır.
Peyami Safa medeniyet, kültür değişmeleri, milliyetçilik, din,
birey-toplum ilişkileri, doğu-batı kavramları, cumhuriyet
inkılapları konularında gerçekçi ve tutarlı fikirler
üretmiştir; bu vesileyle Peyami Safayı rahmet ve şükranla
anıyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş
Buyurun Sayın Beştaş.
46.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, 15-16
Haziran büyük işçi direnişinin 51inci yıl dönümüne, Ethem
Sarısülükün ölüm yıl dönümüne, Kars Sarıkamıştaki
ağaç kesimine, İstanbul İl Ambulans Komuta Kontrol Merkezi
Başhekimi Doktor Adil Yetiş Sarıhasanoğlunun sosyal
medyada yaptığı ırkçı ve cinsiyetçi
paylaşımlara, nefret suçları yasasına, Bitlis Ensar
Vakfıyla ilgili iddialara, Diyarbakırın Bağlar ilçesinde
motosikletli yunus polisinin yaptığı kazaya ve
İçişleri Bakanlığı ile iktidarın bu konuya önem
vermesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Önce Sayın Lütfü Türkkana -lütfen- Meclise
Beyler! diye hitap etmemesini önemle hatırlatıyorum; kadınlar
da var burada.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Özür
diliyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bugün
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 51inci yıl dönümü. 3
işçi hayatını kaybetmişti 15-16 Haziran direnişinde.
Bugün de, pandemi sürecinde de maalesef işçi ve emekçilere yönelik
saldırılar, haksızlıklar büyüyerek devam ediyor.
15-16 Haziran direnişi, tarihinde bugüne kadar
bize şunu gösterdi ki: İşçiler, emekçiler yan yana
geldiğinde, ortak mücadele ettiğinde ve taleplerini yüksek sesle
haykırdıklarında, direndiklerinde aslında kazanabilirler.
Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak her
zaman işçilerin yanında olduk, taleplerinin arkasında durduk;
bugün de yanındayız ve bugün de bu vesileyle direnen bütün
işçileri saygıyla selamlamak istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Ethem Sarısülükün, dün 14 Hazirandı, ölüm
yıl dönümüydü, daha doğrusu katledilmesinin yıl dönümü.
Öncelikle kendisini saygıyla anıyorum ve anısının
-Gezi direnişiyle beraber- sürekli devam edeceğini,
unutmayacağımızı ifade etmek istiyorum.
Cezasızlık politikasının nelere
mal olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum. Ethem Sarısülükü
Ahmet Şahbaz isminde bir polis katletti ve yargılama sonucunda ilkin
yedi yıl dokuz ay on gün ceza aldı fakat sonrasında
Yargıtaya gitti ve Yargıtay bu cezayı fazla diye bozdu ve Polis
Ahmet Şahbaz 15.200 TL para cezasıyla cezalandırıldı
yani bir insanı katletmenin cezası 15 bin TL. Bu korkunç bir tablo
yani bu insan öldürmenin, cezasızlığın geldiği
aşamayı gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tekraren, Ethem Sarısülükü ve Gezi direnişinde yaşamını
kaybeden herkesi buradan saygıyla selamlayarak anmak istiyorum.
Sayın Başkan, bir de orman
yangınları var. Kars Sarıkamışta ağaç kesimi
bölge halkı açısından büyük endişeyle izleniyor.
Doğrusu birkaç gündür çokça telefon ve şikâyet aldık. Her
yıl binlerce ağaç kesiliyor Sarıkamışta ve
ormanların kesilmesi neticesinde ekolojik denge ciddi bir biçimde
bozuluyor ve yaban hayatı da âdeta yok ediliyor. Bölgenin endemik türü
bilindiği üzere sarı çamlardır, aslında koruma altına
alınması gerekiyor fakat şu anda yok ediliyor ve
açıkçası kuraklık kıtlığa, kıtlık da
açlığa yol açıyor. Bu ağaçların, ormanların bu
şeklide heba edilmesi ciddi bir şekilde ekolojik dengeyi bozuyor,
yaşamı zorlaştırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ormanları kesmeyin, kıymayın. Doğaya düşmanlık
yapmaktan vazgeçilmesi yönündeki çağrımızı tekraren ifade
temek istiyorum.
Şimdi, iki gün önce İstanbul İl
Ambulans Komuta Kontrol Merkezi Başhekimi Doktor Adil Yetiş
Sarıhasanoğluna ait ırkçı ve cinsiyetçi bir
paylaşım sosyal medyadan tüm kamuoyuna yansıdı. Twitterda
yapıldı bu paylaşım, Kürt halkına ve Alevilere
yönelikti. Açıkçası, büyük bir tepkiyle karşılandı
sosyal medyadan yayılması üzerine ve hâlâ bu başhekim görevde
-yani şu ana kadar en azından bunu biliyoruz- ve bu başhekim
gücünü nefret dilinden almaktadır, iktidarın nefret dilinden bu gücü
ve cesareti alıyor. Kürtlere ve Alevilere yönelik, kadınlara yönelik
bu ırkçı ve cinsiyetçi yaklaşımları asla kabul
etmeyeceğiz ve bunun karşısında sessiz
kalmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Nefret
suçları yasasının çıkması için defalarca kanun teklifi
verdik. Bu vesileyle, bu yasayı bir an önce çıkarmayı bütün
Meclise öneriyorum, önümüzdeki en önemli meselelerden bir tanesi.
Diğer bir mesele Ensar Vakfıyla ilgili.
Bitlis Ensar Vakfına din kültürü öğretmeni olarak atanan O.S. ve
M.Ö.nün vakfa ait evlerde kalan kadınlara şantajla tecavüz
ettiği yönünde iddialar kamuoyuna yansıdı. Açıkçası,
Ensar Vakfını saygın bir kurum olarak görenler bu konuya ne
diyorlar? Yani bunun, saygın bir kurumla yan yana gelemeyecek iddialar ve
vakalar olduğunu kamuoyunun takdirine sunuyorum. Ayrıca, etkin bir
yargı süreci işletilmediği müddetçe ve cezasızlık
politikası devam ettirildiği sürece bu olaylar bitmeyecektir. Bu
konuda tutum almayanlar bunun sorumluluğundan kaçamayacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bu
meseleye dair şunu da söylemek istiyorum: Valilik, millî eğitim
müdürlüğü ve güvenlik birimlerine, Hersan Karakolu ve Mustafa Yeter
Karakoluna yapılan şikâyetlerin ve ihbarların da görmezden
gelindiğini önemle ifade etmek istiyorum, derhâl bu failler hakkında
gerçek bir yargılama yapılması çağrısını da
tekraren söylüyorum.
Son olarak, Diyarbakırın merkez
Bağlar ilçesinde motosikletli yunus polisi yine çocuklara çarptı.
Hiçbir yerde bu kazalar olmasın, ne yunus polisleri ne panzerler ne de
TOMAlar tabii ki çocuklara çarpmamalı ama bu çarpma hadiseleri Rize'de,
Trabzon'da, Antalyada, İzmirde olmuyor, Diyarbakırda, Hakkâride,
Şırnak'ta, Mardin'de ya da Siirt'te oluyor. Bu da Kürtlere yönelik
ayrımcı politikaların ve onları düşman olarak görmenin
bir yansımasıdır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Allahtan korkun ya,
Allahtan korkun!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Sayın Akçay, diğer illerdekine örnek verirseniz memnun olurum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nereden bileyim. Her yerde
olabilir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Kent
sokaklarında bu askerî araçlar, yunuslar dolaşarak halkı taciz
ediyorlar ve sözde güvenliği sağladıklarını iddia
ediyorlar ama güvenliği kendileri ortadan kaldırıyorlar.
İzmir İHD şubesinin Haziran 2019
Raporuna göre, son on yılda en az 63 zırhlı araç çarpması
olayı gerçekleşmiş, 16sı çocuk ve 6sı kadın
olmak üzere, toplamda 36 kişi yaşamını yitirmiştir, bu
konuda en tipik ve en korkunç örneklerden biri Silopide evlerinin içinde
uyuyan -evin içinde- 6 ve 7 yaşındaki Muhammed ve Furkanın
panzerin evin içine girmesi suretiyle yaşamlarını kaybetmesidir.
Evet, bu kürdistan kentlerinde sıkça yaşanmaya başlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
konuda İçişleri Bakanlığının ve iktidarın,
iktidar grubunun bu meseleye ehemmiyet vermesi, daha fazla can kaybı
olmaması, çocukların yaşam hakkının tehdit edilmemesi
için gerekli önlemlerin alınmasını önemle talep ediyoruz ve
duyuruyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Altay.
Buyurunuz Sayın Altay.
47.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, tütün ticareti yapanlara, Didim
Belediye Başkanı Deniz Atabay ile Yomra Belediye Başkanı
Mustafa Bıyıka yapılan saldırılara, erken seçim
istemenin teröristlik olmadığına ve Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın Ermeni soykırımı ile
Afganistan Kandahar Havalimanının korunmasıyla ilgili sözlerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Adıyaman başta olmak üzere Malatya, Çanakkale, Artvin, Bitlis, Düzce,
Mardin, Muş, Bingöl, Batman, Diyarbakır, Hakkâri ve Hatay illerimizde
yoğun tütün üretimi var ve maalesef, yetki belgesi almadan tütün ticareti
yapanlar hakkındaki Kaçakçılık Kanununda yer alan üç
yıldan altı yıla kadar hapis cezası 1 Temmuz 2021 tarihi
itibarıyla yürürlüğe girecek ama kooperatiflerin kuruluşuna
ilişkin yönetmelik üç yıl aradan sonra ancak 31 Aralık 2020
tarihinde çıkarıldığından saydığım
illerdeki vatandaşlarımız, çiftçilerimiz, köylülerimiz,
kooperatifleşme sürecini devletten kaynaklı bir aksamadan dolayı
tamamlayamadılar. Bu kanunun yürürlüğe girmesi daha önce de
Meclisimizce ertelenmiş idi. Adıyaman Milletvekilimiz Avukat
Abdurrahman Tutdere, bugün, siyasi parti grupları arasında mekik
dokuyor, Adıyaman başta olmak üzere biraz önce saydığım
illerdeki tütün üreticilerinin kaçakçı damgası yememesi için feryat
ediyor, cansiparane çalışıyor. Mecliste bulunan diğer
siyasi parti gruplarına Adıyaman Milletvekilimiz adına buradan
çağrı yapıyorum: Adıyaman başta olmak üzere biraz önce
saydığım illerdeki köylülerin kaçakçı damgası,
yaftası yememesi için bu kanunun yürürlük tarihinin tekraren ertelenmesi
bir zorunluluktur.
Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum.
Sayın Başkan, Yomrada Belediye
Başkanı kurşunlanıyor, Didimde Belediye
Başkanımız Deniz Atabay 5 kişi tarafından hunharca
darbediliyor. Bu insanlar bu cüreti nereden alıyor? Bu insanların
arkasında kimler var? Bir belediye başkanı kaçak binayı
mühürlediği için sokak ortasında beyzbol sopalarıyla
darbediliyorsa bu devlet nerededir? Sayın Genel
Başkanımızın müteaddit defalar söylediği gibi,
hakikaten artık Türkiyede kimsenin can ve mal güvenliği
kalmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yürütme
organından bu konuda bize bilgi vermesini ve suçlarla ilgili gerekli
işlemlerin yapılması konusunda adil
davranılmasını ve hak edilen noktada gerekli işlemlerin
yapılmasını talep ediyoruz.
Sayın Başkan, erken seçim istemek
dünyanın hiçbir ülkesinde erken seçim isteyenleri terörist yapmaz ama
Türkiyede Cumhur İttifakı yöneticileri, liderleri erken seçim
istediğimiz zaman bizi teröristler korosuna katılmakla itham
ediyorlar. Genel olarak muhalefetin seçim istemek, olmazsa olmaz
görevlerindendir. Seçim istemenin teröristlikle nasıl bir bağı
kuruluyor merak ediyorum, bunun açıklanmasını istiyorum.
Memleket yangın yerine döndüğü için seçim istiyoruz, memleket
yönetilemediği için seçim istiyoruz ancak terörist ilan ediliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gerçi
Erdoğanın huyudur; hoşuna gitmeyen bir şey söylendiği
zaman hemen bir terörist damgası; olmadı, FETÖ damgası;
olmadı, PKK damgası; olmadı, Ce-Ha-Pe der hamdolsun.
Hamdolsun demişken Sayın Başkan,
Ermeni soykırımı iddiasının Türk milletine
yapılmış ağır bir iftira olduğunu öteden beri
söyleyegeldik ancak buna itiraz etmemenin ve bu iddiayı yapan Devlet
Başkanıyla görüşmesinde Hamdolsun, bu konu gündeme gelmedi.
demenin bizim nezdimizde karşılığı bir teslimiyettir,
görevin gerektirdiği niteliklere sahip olmamaktır, aziz milletimizin
tarihine ihanettir. Buradan sormak istiyorum: Sayın Erdoğan 13
Haziranda yola çıkmadan önce Bidena 24 Nisanı ve F-35i
soracağım. dedi, güzel; dedi de 13 Haziran 2021 saat 15.00te iki
saat otuz dakika süren bir uçak yolculuğu yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu iki saat otuz
dakika süren uçak yolculuğunda -Sayın Akbaşoğlunun da buradan
dikkatini çekmek isterim- bir hain var, bu uçakta bir hain var. Erdoğana
Hamdolsun 1915 gündeme gelmedi. dedirten, Erdoğanı, Bidena Bu
1915 kepazeliğinin hesabını ver. demekten alıkoyan hain
Erdoğanın uçağında, Erdoğanın
uçağında. (CHP sıralarından alkışlar) İki
saat otuz dakika süren o yolculukta
Ben o uçakta kimlerin olduğunu da
söyleyeceğim: Dışişleri Bakanı var, Millî Savunma
Bakanı var, İletişim Başkanı var,
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü var, Ömer Çelik var, Osman
Aşkın Bak var. Erdoğana Hamdolsun 1915 gündeme gelmedi. dedirten
hain bunlardan hangisidir? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Türkiye
Cumhuriyeti adına, Türk milletinin tarihi adına bunu bir utanç olarak
görüyor ve algılıyoruz.
Öte yandan, Sayın Başkan, Afganistan
Kandahar Havalimanını beklemek ve orayı Talibandan korumak
konusunda çok hevesli olan Erdoğanın şu sözleri bana 2003
Irak'ı hatırlattı, o sözler şu: Eğer Afganistandan
çıkmamız istenmiyorsa, özellikle orada belli bir desteğin
verilmesi isteniyorsa, diplomatik, lojistik, bunun yanında mali konularda
Amerikanın bize vereceği destek büyük önem arz ediyor. Yuh
artık! Yuh ki yuh! Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı diyor ki:
Ben Afganistanda senin bekçiliğini yaparım, sen yeter ki paradan
haber ver. Bu ülke, bu devlet, bu millet bu aşağılanmayı
hak etmiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok sağ olun
Başkanım.
Biz bu senaryoyu 2003te gördük. Kuzey Irakla
ilgili tezkere öncesinde yine Erdoğan Başkanlığındaki
Hükûmette -o zaman Erdoğan Başkan değildi herhâlde- yani
Erdoğanın partisinin devleti yönettiği dönemde Dubaide 8,5
milyar dolar karşılığı, bir kısmı hibe, bir
kısmı kredi olarak Kuzey Irakta Türk askerlerini Amerikanın
emrine vermek; limanlarımızı, üslerimizi Amerikaya açmak
karşılığı 8 milyar dolar
pazarlığının utancını daha
unutmamışken, Kandahar Havalimanını beklemek için
Amerikadan para istemek, Para verirlerse yaparız. demek, bu milletin
şan ve şerefini ayaklar altına almaktır. Yazıklar
olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
48.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Ermeni
soykırımı ile Afganistan Kandahar Havalimanının
korunmasıyla ilgili sözlerini çarpıtarak askeri, orduyu, milleti ve
devleti itibarsızlaştırmanın millete ve devlete bühtan
olduğuna, RTÜK kontenjanına, Çankırı Nüfus
Müdürlüğüyle ilgili iddianın iftira olduğuna ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tabii, muhalefetin
işi gerçekleri çarpıtmak.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Sataştı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kesin olarak, çarpıtarak, Her şeyi doğru
yapsanız dahi biz bunu kabullenmeyiz. demek.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Biz
Alkışlamayız. dedik, Kabullenmeyiz. demedik.
Çarpıtmayı sen yapıyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu konuyla ilgili, Sayın
Cumhurbaşkanımızın üzerinden, gerçekten devletimizi,
milletimizi
Biraz evvelki konuşmalara baktığımızda
nasıl bir çarpıtma olduğunu, ne söylediğinizi -biraz sonra
alırsınız, bakarsınız tutanaklara- meseleleri
nasıl çarpıttığınızı görürsünüz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Hamdolsun(!)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hamdolsun
çarpıtmadık(!) Hamdolsun(!)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuçta, Sayın Cumhurbaşkanımız, bu
24 Nisanla ilgili kararı 23 Nisan gecesinde verdi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ne kararı
verdi ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu burada hep beraber konuşmuştuk.
ASALAnın -Ermeni terör örgütü Taşnakın devamı olan-
devamı PKKya yapılan o harekâtla, 23 Nisan gecesinde yapılan
harekâtla gereken cevap verilmiştir. Telefonda da gerekli cevap
Bidenın suratına verilmiştir. Aynı şekilde, Bakanlar
Kurulu sonrasında da gerekli bütün cevaplar, bütün dünyanın gözü önünde
verilmiştir.
ERKAN AYDIN (Bursa) Niye bunu yazdı o zaman?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bununla beraber siz, yanınızda oturan HDPnin
MYKsinin 24 Nisanla ilgili soykırım sözüne tek bir cümle sarf
etmediniz Sayın Engin Altay.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sabah yalan mı
söylüyor?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Tek bir cümle sarf etmediniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani siz dönün de kendinize
bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz ne gerekiyorsa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hak,
alaka ve menfaatleri neyi gerektiriyorsa onurlu bir dış politika
duruşu olarak bunları yaparız.
CAVİT ARI (Antalya) Siz kendinize bakın,
kendinize.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) F-35e 1,5
milyar dolar kaptırdınız, geri alın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Lütfen susar mısınız? Bakın, ben
biraz evvel
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Niye
susalım ya, milletin parası.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir saniye
Rica ediyorum, bağırmıyorum da
bak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, tamam
efendim. Mehter hazır, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İsteyen istediğini söylesin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) 1,5 milyar
dolarımız geri alınsın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Herkes isteğini söyleyebilir, herkese
cevabını okkalı bir şekilde veririz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ya, okkalı
cevap verdiğin falan yok, keşke versen ya, keşke versen ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Okkalı cevap veriyoruz, okkalı cevap veriyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Keşke versen
ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bak, biz cevabı verdiğimiz zaman Osmanlı
tokadıyla veriyoruz Sayın Altay. 23 Nisanda bütün dünyaya işte,
bunun cevabını Allahın izniyle, hep beraber verdik. Nasıl
verdik?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bravo!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Besleme
gazeteler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 23 Nisanda ve hemen Bidenla, Bidenın araması
üzerine yapılan telefon konuşmasında -Bidenın yüzüne,
bununla ilgili haksız ve hiçbir şekilde kabul edilemeyen- milletimizi
ve devletimizi töhmet altında bırakıcı soykırımla
ilgili bu karar hem Bidenın yüzüne söylenmiştir hem gerekli cevap
sahada verilmiştir hem de Bakanlar Kurulu sonrasında yapılan
deklarasyonda Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleriyle
bütün dünyaya duyurulmuştur.
ERKAN AYDIN (Bursa) Yalanlasınlar bu
gazeteyi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunda en ufak bir tereddüt yoktur. NATO bünyesinde teknik
konular görüşüldüğü ve bu bağlamda konuşulduğu için
bununla ilgili orada konu gündem maddeleri çerçevesinde ele alınarak
gündemle ilgili konuşulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yeter ya!
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Soykırım iddiasıyla ilgili gereken
cevaplar kendilerine zamanında verilmiştir. Ancak, CHP Genel
Başkanı dâhil olmak üzere, CHP, ittifak ortağı HDPnin hem
CHPyi hem Atatürkü hem Osmanlıyı hem ecdadımızı katil
olarak nitelendiren ve soykırımcı devlet olarak nitelendiren
HDP MYKsiyle ilgili hiçbir cümle sarf etmemiştir. Bunu milletimiz takdir
edecektir.
Bununla beraber, milletimize bühtanda
bulunmayın. Askerimize lejyoner diyenlerin, askerimize, ordumuza
satılık yaftasını yapıştıranların
asla ve kata bu konuda bizimle muhatap olabilecekleri bir cümle sarf etmeleri
mümkün değildir; çünkü biz, kendi onurlu dış politikamız ve
hak, alaka ve menfaatlerimize göre hareket ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hiç kimsenin bekçiliğini yapmayız; biz, kendi
vatanımızın, kendi devletimizin kendi hak, alaka ve
menfaatlerimizin, millî menfaatlerimizin bekçiliğini yaparız. Biz Libyadayız,
biz Suriyedeyiz, Iraktayız; biz zaten şu anda
Afganistandayız. Dolayısıyla, meseleleri çarpıtarak
askerimizi, ordumuzu, milletimizi, devletimizi hakikaten
itibarsızlaştırmaya çalışmak bu millete ve devlete
bühtandır; asla ve kata kabul edilemez; hainlik, olsa olsa, devletimize,
milletimize, askerimize, ordumuza bühtanda bulunmaktır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) On altı
dakika oldu ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sizden daha az, sizden daha az.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Ayrıca, RTÜK kontenjanıyla ilgili bugüne kadar
ne İç Tüzük ne de uygulamaya mugayir en ufak bir durum söz konusu
değildir; teknik olarak bunun da bilgisini vermek isterim.
Bakınız, CHP nedir? İşte
bakın, CHPnin iddialarını ispatlayacak, pazar günü Türkiye'yi
meşgul eden şu örnekler yetiyor da artıyor bile: Neymiş
efendim, Çankırıya gelmiş CHP heyeti, orada ismi Recep Tayyip olan
bir çocuk varmış, onun babası Nüfus Müdürlüğüne
gitmiş, ismini değiştirmek istemiş, oradaki memur da
Hayır, bu olamaz, bizi buradan sürerler. demiş. İşte
CHP'nin Genel Merkezinin raporuna göre bir senaryo yazılmış.
Çankırı Valiliği asla ve kata böyle bir durumun söz konusu
olmadığını
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Çankırı Kızılırmakta HES patlamış,
muhtarlar Akbaşoğlunu oraya davet ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
bunun tamamen yalan ve iftira olduğunu, gerçek
dışı, asparagas haber olduğunu hem Nüfus Müdürlerimiz hem de
Valiliğimiz açıklamıştır. Ben, dün bununla ilgili
basın toplantısında Sayın Kılıçdaroğluna
seslenerek Varsa böyle kendi görevini yapmayan, vatandaşın talebini
geri çeviren ve güya siyaseti, devleti töhmet altında bırakan bir
kimse, gelin, hep beraber, bununla ilgili gereğini yapalım. dedim.
Eğer böyle bir şey yoksa ki böyle bir kimse yok, böyle bir
başvuru yok, Nüfus Müdürlüğünden böyle bir talepte bulunmanın
zaten yeri yok çünkü mahkeme kararıyla ancak isimler
değiştirilebilir, Nüfus Müdürlüğüyle isim
değiştirilemez bunu yazanlar, masabaşı, bu yalan haberi,
iftirayı yazanlar burayı atlamışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Yirmi dakika
oldu Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, öyleyse Ey Kılıçdaroğlu,
Çankırıdan, Çankırılı hemşehrilerimizden,
devletin kurumlarından, aziz milletimizden özür dileyin.
çağrısında bulundum. Hani, bunun gerçekliğini ortaya
çıkarmak, bu vatandaş kimse, bu nüfus memuru kimse ortaya
çıkarmak sorumluluğu CHP'ye aittir. İddia eden
iddiasını ispatla mükelleftir, aksi takdirde müfteridir.
Dolayısıyla, CHP Genel Merkezine dayandırılarak
yapılan bu haberler bir iftiradır; milletten, Çankırıdan,
Çankırılıdan özür dilemelisiniz. Bu habere kaynaklık
teşkil eden böyle bir raporun olmadığını CHP
açıklamalı, eğer böyle bir rapor varsa da sonuç itibarıyla
raporuna sahip çıkmalı. Nerede vatandaş, nerede
vatandaşın talebini reddeden nüfus memuru
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla, işte hakikat burada.
Bakın, oradan ne sonuç çıkarıyorlar: Korku imparatorluğu.
Evet, bu gazetenin, CHP Genel Merkezinin raporuna dayandırarak pazar günü
bütün Türkiyeye servis ettiği, bütün sosyal medyanın
çalkalandığı bu haberle ilgili içerideki başlık ne
biliyor musunuz? Korku imparatorluğu. varmış Türkiyede.
İşte siz böyle temelsiz iftiralarla, böyle siyasi sonuçlar elde etmek
istiyorsunuz. Bir korku imparatorluğu var evet, o CHP Genel Merkezinde
kumpas siyasetiyle, kaset siyasetiyle işbaşına gelenler ve
CHPnin içerisine âdeta HDPvari bir gecekondu siyasetini oraya konduranlar,
HDPnin kendi vesayeti içerisinde hareket edip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yeter ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) HDPnin
vesayeti mi diyor, anlamadık.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Akbaşoğlu, biz anlayamadık onu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
devleti itibarsızlaştırmaya
çalışanlar kesinlikle bu konuda gerçekleri ortaya koymak
durumundadırlar. Bu çağrımı yineliyorum CHP Genel Merkezine
ve sayın mevkidaşıma.
Evet, Çankırıda böyle bir isim
değişikliğini siyaseten Biz sürdürülürüz. diye reddeden memur
kimse ortaya çıkartın, iddianızı ispatlayın.
Çankırıdan da Türkiyeden de kirli siyasetinizle ellerinizi lütfen,
buradan, çekin.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz ne
dediniz biz anlamadık Akbaşoğlu?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Sayın Akbaşoğlu, şimdi Çankırı ile HDPyi
nasıl bağladınız biz anlamadık?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Çankırının Kızılırmak ilçesinde HES patlamış,
bir aydır Akbaşoğlu gitmemiş, muhtarlar onu oraya
çağırıyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bizi askerimizi itibarsızlaştırmakla suçladı
ve soykırımı tanımamakla ya da soykırım
iddiasına ses çıkarmamakla suçladı. Sataşmadır,
buradan ya da oradan söz talep ediyorum.
BAŞKAN Yerinizden efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yerimden daha
iyi, geniş oluyor.
49.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben önce şunu söyleyeyim: Millî meseleler
hamasetin konusu olamaz. Biraz önce söyledim, Soykırım iddiası
aziz milletimizin tarihine ihanettir, saygısızlıktır.
dedim. Ben, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanından -içeride
tartışırız, münakaşa ederiz ama- Türkiye
Cumhuriyetinin ve aziz milletimizin hak ve menfaatleri konusunda daha
omurgalı bir duruş beklerim. Mesela merak ediyorum, Hamdolsun,
gündeme gelmedi. ne demek Sayın Akbaşoğlu? Nerede o gazete?
Ayın 13ünde de Yeşilköy Havalimanında diyor ki: Bunları
gündeme getireceğim. Dedi mi, demedi mi? Net, kısa gidelim.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Erdoğan
ayın 13ünde Bunları gündeme getireceğim. dedi mi, demedi mi?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dedi, gazetede
haber var. Getirdi mi, getirmedi mi? Getirmek şöyle dursun, Hamdolsun,
gündeme gelmedi. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Benim sorum
şu, ben direkt Erdoğana kızmıyorum zaten: O uçaktaki hangi
hain Erdoğanın ayın 13ünde söylediği açıklamayla
ilgili kafasını karıştırdı ki Erdoğan Çok
şükür, bu, gündeme gelmedi. dedi? Ya, gündeme getirecek olan Biden
değil ki, gündeme getirecek olan Erdoğan. Buna sen bir
başarı diyorsan, buna bir de Osmanlı tokadı diyorsan
yazık ki yazık. Size adamlar beyzbol sopası gösterdi, size
adamlar aptal olmayın akıllı olun diye aba altından sopa
gösterip tehdit ve hakaret etti. Siz herhâlde rüyanızda bir Osmanlı
tokadı atmışsınız ama Türkiyeye tokat yedirmeyin
kardeşim, Türkiye babanızın çiftliği değil.
Çıkın, deyin ki: Sayın Erdoğan, şu gerekçelerle bunun
gündeme gelmemesinden hoşnut.
Ayrıca soruyorum: Ne yaptınız S-400,
F-35i? Ne yaptınız Halk Bankasını?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne
yaptınız Suriyeyi? Ne yaptınız FETÖnün iadesini? FETÖnün
iadesini talep bile edemediniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitireyim
Başkanım, on altı dakika konuştu Sayın
Akbaşoğlu.
BAŞKAN Bitirelim, bitirelim Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son olsun, tamam.
Tuttunuz buradan, bütün başarı hikâyeniz
Kandahar Havalimanında Batının bekçiliğini yaparız
ama para verirseniz yaparız
Eğer siz bundan incinmiyorsanız
size de yazıklar olsun, size de yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş
50.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Akbaşoğlunun ufkuna
hayranım gerçekten. Yani Çankırı, HDP, vesayet, CHP. bu
kavramları nasıl bir araya getirdi, niye getirdi, amacı nedir,
onu bilmiyorum ama şunu öğrendim: HDP, uykuları
kaçırıyor, kaçırmaya devam ediyor ve biz kaçırmaya da devam
edeceğiz. Karşınızda her hâl ve şartta HDP var olacak,
hakikatleri söyleyecek ve siz kıblenizi şaşıracaksınız;
anladığım bu. Yani başka ne anlatayım ben?
Çankırıda Nüfus Müdürüyle, isim değişikliğiyle,
mahkeme kararıyla ilgili biz bu konuda tek söz etmemişiz. Yani illa
bir yeri vururken HDP üzerinden birbirlerine vuruyorlar; ya, biz
buradayız, niye bizi alet ediyorsunuz? Bize bir sözünüz varsa direkt
söyleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
şey hatırlatacağım ve bitireceğim.
Haftalar önce burada bir tartışma oldu ve
ben defalarca yine Akbaşoğluna şu soruyu sormuştum: 14
Haziranda Cumhurbaşkanı ile Biden görüşecek mi,
görüşmeyecek mi? Bunun cevabını istiyoruz. demiştim.
Birkaç kere sordum, en sonunda şu cevabı verdi: Tabii ki
görüşecek, aslanlar gibi görüşecek. dedi, o güzel, böyle
şairane sözüyle. Evet, dün Biden ile Cumhurbaşkanı aslanlar gibi
görüştü. Hayırlı olsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, çok
kısa lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Gene mi? Ee,
bitmez ki bu. Ben de istiyorum, peşin.
51.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tebrik ederim, siz de
Aslanlar gibi. görüşünü kabul ettiniz, evet, tebrik ederim. (HDP
sıralarından gülüşmeler) Evet, sonuç itibarıyla
ikrarınızda hakikati ortaya koymuş oldunuz ama sizle ilgili değil,
CHPyle ilgiliydi bizim söylediğimiz ama
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
HDPvari ne demek? HDPvari dediniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
evet, CHPnin içerisine HDPyle ilgili siyaset
gecekondusu üzerinden bir konuşmaydı. Size de, zaten üzerinize,
doğrudan söz söylüyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ha, siz
Bidena laf söyleyemiyorsunuz da geliyorsunuz bize söylüyorsunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bidena biat edin, Bidena.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Soykırımla ilgili mesele üzerinden CHPye,
sizin MYK bildirinize, o, bu milleti Doğuda, Güneydoğuda özellikle
Kürt ve Türk Müslüman ahaliyi yok eden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
Ermeni Taşnak ve Hınçak terör örgütlerine, o
soykırımı gerçekten kendileri yapan Ermeni terör örgütlerine bir
şey söylemeyip
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bidena
söyleyin, Bidena.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Bidena söyleyeceksin Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
bu terör örgütlerini muhafaza ederek, maalesef, Türkiye
Cumhuriyeti devletini, Atatürkü, Osmanlı Devletini
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya,
tarih anlatmayın!
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Hamdolsun. demeyeceksin, Bidena söyleyeceksin Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
katil ve soykırımcı olarak nitelendiren
sizin bildirinize tek bir laf etmemelerini, CHP Genel Başkanının
bir tek laf etmemesini söyledim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Hamdolsun. demeyeceksin, Bidena söyleyeceksin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Buyurun Şunu söyledik. desinler. Siz niye CHPyi
korumaya çalışıyorsunuz onu anlayabilmiş değilim.
Gizli ittifakınız nedeniyle mi? (CHP sıralarından
gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
kendimizi koruruz, kendimizi.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bir dakika Sayın Başkanım.
Bakın, biz hem Bidena hem HDPye cevap verdik
o zaman. 23-24-25-26 Nisanda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tekrarı oldu efendim, konu
anlaşılmıştır Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Böyle bitmez
Sayın Başkan, böyle bitmez.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Akbaşoğlu, müsamereye çıkmış sanki.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz
gerektiği zaman
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne zaman gerekecek,
ne zaman?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Ne zaman?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
Bidena da dışarıya da HDPye de onlara
sessiz kalanlara da cevabımızı verdik; hiçbir
değişiklik yok tutum ve davranışımızda. S-400le
de F-35le de ilgili hiçbir değişikliğimiz yok.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) O zaman ne zaman
gelecek?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Millî dış politikamızı millî eksen
içerisinde başı dik, onurlu bir şekilde milletimizin,
devletimizin menfaatleri doğrultusunda icra ediyoruz, bundan kimsenin
şüphesi olmasın. İkili görüşmelerle de bu detaylar
muhatapları tarafından birbirlerine ifade edilecek.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Üç ay telefon
beklediniz, üç ay.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Erken seçim istemek teröristlikle eş değer
nasıl tutulur? dendi, bizim öyle bir tutum ve davranışımız
yok. Erken seçim talep edebilirsiniz, bunun
kararlaştırılacağı yer Meclistir. Mecliste
çoğunluğu ortaya koyan da AK PARTİ ve MHPdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) İçişleri
Bakanı cevap verdi mi daha?
BAŞKAN Bitmiyor Sayın Başkan.
Buyurunuz lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, Başkan, yeter
artık ya, vallahi bıktık ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum, bitiriyorum. (CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, sonuç itibarıyla herkes erken seçim
isteyebilir, herhangi bir problem yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu iş bir zulme
dönüştü Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Devam edebilirsiniz, erken seçim isteyebilirsiniz. Erken
seçimin kararlaştırılacağı yer başka bir yer mi
başka mahfiller mi yoksa millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye
Büyük Millet Meclisi mi? AK PARTİ ile Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur
İttifakı diyor ki: Haziran 2023te yapılacak seçimler. Ama siz
diyorsunuz ki: Ya seçimle veya seçimler dışında başka bir
yolla.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Seçimle, seçimle.
Emin olun, seçimle sizi göndereceğiz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Kalan 2021in altı aylık bütçesini biz
kullanacağız. diyenler var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Seçimle, seçimle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 104 amiralin bildirisine sahip çıkan darbeci
anlayışlar var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi git be, saçmalama. Bu
kadar saçmalama fazla. Saçmalama haddini doldurdun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Heyhat, buna asla ve kata geçit verilemez.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen saçmalama haddini de
doldurdun ya! İnsanlar gülerek izliyor seni. İnsanlar gülüyor ya,
farkında değil misin sen? Kendi grubun da gülüyor sana. Bu kadar
komik olmayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Darbeci anlayışa geçit verilemez, herkes millî
iradenin üstünlüğü prensibine uymak durumundadır. Bunu da
hatırlatmak bizim görevimizdir.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17:46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK
(İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Tükiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonunda Erzurum Milletvekili
Zehra Taşkesenlioğlu Bandan boşalan üyelik için Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Ankara
Milletvekili Lütfiye Selva Çamın üyeliğinin Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1641)
11/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento
Komisyonunda Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Bandan
boşalan üyelik için, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 2nci maddesine göre Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Başkanlığınca bildirilen ve anılan kanunun
12nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun görülen Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çamın
üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
B)
Önergeler
1.-
Başkanlığın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay
Pekgözegünün Dışişleri Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişkin önerge (4/131) yazısı
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın
Serpil Kemalbay Pekgözegünün Dışişleri Komisyonu
üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 10 Haziran 2021
tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, TÜRK TELEKOM özelinde özelleştirme
işlemlerinin ülke ekonomisine fayda ve zararlarının
değerlendirilmesi ve özelleştirme sürecinde kamu ve özel kesimin
zarara uğramasına sebep olacak ihmaller ile bu ihmallere sebep olan
görevlilerin tespit edilmesi amacıyla 15/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
15/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 15/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü
Türkkan tarafından TÜRK TELEKOM özelinde özelleştirme
işlemlerinin ülke ekonomisine fayda ve zararlarının değerlendirilmesi
ve özelleştirme sürecinde kamu ve özel kesimin zarara uğramasına
sebep olacak ihmaller ile bu ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi
amacıyla, 15/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 15/6/2021 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın
Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın
Akbaşoğlu; Türkiyeye, Türk milletine ait olan bir TÜRK TELEKOM
şirketi vardı, hatırlar mısınız? Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı döneminde özelleştirilmeden önce bu
şirket, üst üste dört yıl en fazla kurumlar vergisi ödeyen ve
Türkiyenin en çok kâr eden kamu iktisadi teşebbüsüydü. Bu kurumun 2004
yılında 2,2 milyar lira net kârı vardı, 60 bin
çalışanı vardı ve Türkiyenin en köklü kurumlarından
biriydi; ta ki 2005 yılına kadar, 2005 yılında iktidar
tarafından Lübnanlı Hariri ailesine haraç mezat satılıncaya
kadar.
Lübnanlılara devrettiğinizde TÜRK
TELEKOMun devlete ödediği vergi oranı kaçtı? Yüzde 30.
Sattığınızdan altı ay sonra vergi oranını
yüzde 20ye düşürdünüz. Hariri kim yani nasıl bir ilişkiniz var
bilmiyoruz. Sadece bir senede Türkiyenin zararı 200 trilyon liradan fazla
o dönemin parasıyla ancak TÜRK TELEKOMun soygun hikâyesinde bu
yalnızca bir başlangıç.
2005 yılında TÜRK TELEKOMun yüzde 55lik
hissesini 6,5 milyar dolar karşılığında Lübnanlı
Hariri ailesi ile Suudilerin ortak olduğu Oger Telecom şirketine ait
OTAŞa devrettiniz. Hariri ailesine peşkeş çekilen TÜRK TELEKOM
6,5 milyar dolarlık yüzde 55 hisseyi on iki sene içinde amorti etti yani
siz TÜRK TELEKOMu on iki yıllık kârına sattınız. Yani
Sattınız. derken Para aldınız. demiyorum ha,
sattınız! Üstelik, özelleştirme bedelinin büyük bir bölümünü de
onlara verdiğiniz kredilerle ödediler, ceplerinden üç kuruş ya
ödediler ya ödemediler.
2013 yılına gelindiğinde TÜRK
TELEKOMu devrettiğiniz Lübnanlı Hariri ailesi borçlarını
ödeyemediği için bir kere daha kredi çekti. Peki, Haririye krediyi kim
verdi? Yine Türk bankaları. İnsan söylerken dahi kulaklarına
inanamıyor gerçekten. Türk bankaları TÜRK TELEKOMun
satılması için Lübnanlılara kredi veriyor, bu sefer 4,75 milyar
dolar; akıl alır gibi değil. Hariri ailesi Türk
bankalarından borç alarak TÜRK TELEKOMu devraldı, bu yetmedi, TÜRK
TELEKOMdan gelen 7 milyar dolarlık kâr payını aldı,
Lübnana kaçırdı, 7 milyar dolar. OTAŞ ve Hariri TÜRK
TELEKOMdan kazandıkları milyarlarca dolar temettüyü cebine
koymasına rağmen sonunda dedi ki: Ben bu borcu ödeyemiyorum,
buyurun, TÜRK TELEKOMu benden alın. TÜRK TELEKOMu peşkeş
çektiğiniz o Hariri kaçtı gitti ancak Hariri ailesinin elinde içi
boşaltılmış TÜRK TELEKOMun öngörülebilir kârları Türk
bankalarının verdiği krediyi ödemeye yetmedi. TÜRK TELEKOMu
Lübnanlılara verip zararını ise Türk bankalarının
sırtına yüklediniz, kaybeden maalesef yine Türkiye oldu.
TÜRK TELEKOMun üzerinde kayıtlı, PTTye
ait olan, Türkiyenin dört bir yanında, kırsal kesimde, il ve ilçe
merkezlerinde arsalar vardı, araziler vardı, binalar vardı,
eğitim tesisleri vardı, sayısı çok fazla taşınmaz
mülk vardı; TÜRK TELEKOMun arsaları, arazileri, binaları
Lübnanlılar tarafından gözümüzün önünde satıldı; buna
nasıl sessiz kaldınız bilmiyorum. Bu milletin mülkleri gözünüzün
önünde yağmalandı, 10 milyar dolar zarara uğrattınız
Türkiyeyi, 10 milyar dolar arkadaşlar. Yazık ya! Günah değil
mi? Bu gariban halkın 10 milyar dolarını aldınız
halkın cebinden, elin Lübnanlısına verdiniz. İnanın,
benim midem kabul etmiyor bu rezilliği, sizinki nasıl kabul eder onu
da bilmiyorum. Koskoca ülke olarak bir şirkete
dolandırıldık biz, koca ülkeyi bir şirkete
dolandırttınız, sonra da gidip bu adamlarla hiçbir şey
olmamış gibi Sayın Cumhurbaşkanı oturup görüştü,
ocak ayında bir araya geldi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dostları,
dostları.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sanki hiçbir şey
olmamış, Türkiyeyi dolandıranlar onlar değilmiş gibi.
TÜRK TELEKOMun içini tamamen boşaltırken binalardan bakır
kablolara kadar her şey göz göre göre satılırken bu
satıştan, bu alışverişten kimler maddi kazanç sağladı,
bunun açıklığa kavuşması lazım. Kimler komisyon
aldı bu işlerden, kimler Türk milletinin parasını ve
mülkünü yağmalayanlarla iş birliği yaptı ya da
yapılırken kulağının üzerine yattı? Vallahi, size
yemin olsun, bu sorumluların hepsini bulacağız ve hepsinden tek
tek hesap soracağız, Türk milletine de buradan da sözümüz olsun.
Bu konunun araştırılması için bu
araştırma önergemize destek vermenizi istiyorum. Bu konuda
samimiyseniz, bu konuda Hayır, Türkiye soyulmadı. Türkiye 10 milyar
dolar parayı kendi vatandaşının cebinden alıp
Lübnanlılarının cebine koymadı. diyorsanız destek
vermenizi bekliyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yakın dönemimizin
bütün yolsuzluk iddiaları ortaya dökülmüş durumda, kanalizasyon
patladı, her yer lağım kokuyor ama hiç kimse bu yolsuzlukların
üzerine gitmiyor, bu Meclis üzerine gidemiyor, tek bir savcı -bu kadar
pisliğin- harekete geçmiyor arkadaşlar.
Bakın, İYİ Parti Grubu önerisi de
TÜRK TELEKOMla ilgili olan önerisi de aslında yakın tarihimizin en
büyük organize dolandırıcılık dosyasıdır
arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları telefon
faturaları ödüyorlar, ödediler, trilyonlarca lira fatura ödediler ve göz
bebeğimiz olan bir kurum, kâr eden bir kuruluş bir yandaş
şirkete peşkeş çekildi, üç kuruşa peşkeş çekildi
ve o şirket TÜRK TELEKOMun kâr paylarını -milyarlarca dolar-
alıp yurt dışına çıkardı ama borcunu Türkiyenin
bankalarının üzerine bıraktı yani Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarının üzerine bıraktı.
Arkadaşlar, çok büyük bir organize
dolandırıcılıkla karşı karşıyayız.
Peki, bu organize dolandırıcılığa kimler yol verdi?
Bakın, TÜRK TELEKOM Yönetim Kurulunda kimler var, kimler bu kâr
paylarının dağıtılmasına yol verdi? Buyurun,
isimlere bakalım. TÜRK TELEKOM Yönetim Kurulu Başkanı kim?
Mohammed Hariri, malı götüren kişi, milyarlarca doları yurt
dışına götüren kişi. Peki, TÜRK TELEKOM Yönetim Kurulunun
Başkan Yardımcısı kim? Türkiyenin şu andaki
Başkan Yardımcısı Fuat Oktay. Peki, TÜRK TELEKOMun Yönetim
Kurulu üyelerini sayalım, kimler var? Değerli arkadaşlar,
Yiğit Bulut var ve hâlâ da Yönetim Kurulu üyesi. Başka? Fahri
Kasırga var, daha pek çok isim var; AKPnin, sarayın
yakınındaki isimler. Yönetim Kurulu toplanıyor: Bu kadar milyar
dolar kâr ettik, ne yapalım? Bunu dağıtalım.
Arkadaşlar, içinizde şirket yönetmiş olanlar da vardır, bir
şirketin borcu varsa veya bir şirketin hâkim ortağı
yabancı bir ortaksa, o ortak da parayı her yıl alıp
alıp dışarıya kaçırıyorsa, şirketin içini
boşaltıyorsa, şirketin mal varlıklarını
peşkeş çekip paraları yurt dışına
kaçırıyorsa, yönetim kurulu üyelerinin Ya, bundan benim haberim
yoktu, ben bilmiyordum. deme şansı yok. Önce memlekete olan borcunu
ödüyor mu, ödemiyor mu diye o yabancıya bakarsınız. Türkiyenin
bankalarına milyarlarca dolar borç takmış o kişi,
Kârları dağıtalım. diyorlar. Nereye gidiyor paralar? Yurt
dışına gidiyor. Beş kuruş para vermemişsin,
milyarlarca doları organize bir şekilde yurt dışına
kaçırmışsın ve Türkiyenin şu andaki Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay, Yiğit Bulut, Fahri Kasırga gibi
pek çok insan buna yol veriyor. İşte, arkadaşlar, bu organize
dolandırıcılığın üzerine hep beraber
gidebilmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, buradan
başlayalım; bu organize
dolandırıcılığın içinde kim vardı, kim yol
verdi, kim komisyon aldı -hani bazı yandaş gazetecileriniz 10
milyon avroyla piyasayı açmış ya- kim onlarca milyon dolar, avro
komisyon aldı? Çünkü bir soygun varsa o soyguna siz sessiz
kalıyorsanız, o soygunda milyarlarca dolar götürülüyorsa siz buna iki
türlü yol verirsiniz: Ya ahmaklığınızdan yol verirsiniz;
Ya, ben görmedim, bilmedim, ilgilenmiyordum. dersiniz ya da suçun
ortağısınızdır arkadaşlar. İşte,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiyenin 84 milyon yurttaşının,
tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak için bu organize
dolandırıcılığın üzerine gitmelidir
arkadaşlar. Gelin, yolsuzluk çarkının içine buradan nifak
sokalım, yolsuzluk çarkını kıralım arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.
Buyurunuz Sayın Yavuzyılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİli
bürokratlar birden çok yerden TL, dolar, avro üzerinden devasa tutarda
maaş, prim, ikramiye, ücret, huzur hakkı, kâr payı almaya devam
ediyor. Bu şirketlerden biri de TÜRK TELEKOM.
TÜRK TELEKOMun Yönetim Kuruluna bakalım. TÜRK
TELEKOMun Yönetim Kurulunda 3 Ulaştırma ve Altyapı Bakan
Yardımcısı var, 1 Hazine ve Maliye Bakan
Yardımcısı var, 1 de Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı var. Yani 9 Yönetim Kurulu üyesinin 5i AK
PARTİli. AK PARTİ âdeta TÜRK TELEKOMun yönetimine çökmüştür.
Bakınız, aldıkları maaşlar:
Bakan yardımcılarının aylık maaşı 27.917
lira. TÜRK TELEKOMun Genel Kurul toplantı tutanaklarına göre
aylık ortalama maaşları 33.849 lira yani aylık toplam
gelirleri 61.766 lira. Aynı zamanda, 2019 yılında 2 maaş
ikramiye aldılar. 2020 yılında vatandaşlarımız
coronavirüs sürecinde ekonomik krizin altında ezilirken, gençlerimiz
iş bulamazken, esnaf kepenk kapatırken 4 maaş ikramiye
aldılar ve 2021 yılında da 6 maaş ikramiye alacaklar, durum
bu kadar vahim.
Şimdi, sadece TÜRK TELEKOMun Yönetim Kurulu
mu? Hayır, bir de alt şirketleri var. Bakın, alt
şirketlerinde yönetici kimler var: Karayolları Genel Müdürü
Abdulkadir Uraloğlu, TT Mobil Yönetim Kurulu üyesi; Millî Piyango
İdaresi Genel Müdür Vekili Bekir Yunus Uçar aynı zamanda SEBİT
Bilgi Teknolojileri Anonim Şirketinin Yönetim Kurulu üyesi, bordrolu
personeli. Ve tüm TÜRK TELEKOMun kasası boşaltılırken,
bakın, Yönetim Kurulunda kimler vardı: Fuat Oktay vardı,
Cumhurbaşkanı Yardımcısı; Fahri Kasırga,
Yiğit Bulut Cumhurbaşkanı Başdanışmanları;
İsmet Yılmaz, Savunma eski Bakanı; İbrahim Eren, TRT Genel
Müdürü; İbrahim Şahin, TRT eski Genel Müdürü; Süleyman Karaman ve
Mehmet Habib Soluk da şu anda milletvekilleri.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hamdolsun,
hamdolsun(!)
KANİ BEKO (İzmir) Haram olsun, haram!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Tamamlayınız Sayın
Yavuzyılmaz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) TÜRK TELEKOMun
kasasının nasıl boşaltıldığını bu
AK PARTİli bürokratlar, yetkililer yüce Meclise açıklamak
zorundadır, aynı zamanda bu sürecin de sorumlularıdırlar.
Vatandaşımız, SMA hastalarının aileleri bir kuruş
daha toplamak için, çocuklarının hayatını kurtarmak için
çırpınıyor. EYTliye çift dikiş
yaptırmayacağız. diyen AK PARTİli yetkililerin hepsi çift
dikiş, üç dikiş maaş almaya, vatandaşın
hakkını yemeye devam ediyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Haram olsun!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Dinle, dinle!
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
İş Bankasını anlat, İş Bankasını!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan.
Buyurunuz Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Bakanım, sen temiz adamsın, bu çift dikişçileri savunma bize!
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi
ve ekranları karşısında bizleri izleyenleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, rakamları
doğru ortaya koymazsanız elbette ki yanlış yorumlar
yaparsınız. İmtiyaz anlaşmasıyla TÜRK TELEKOMun
işletme hakkının yüzde 55i yirmi bir yıllığına
verilmiştir. Yani 2026 yılı itibarıyla Türkiye tekrar bu
imtiyaz hakkını vererek oradan bir gelir elde edecektir. OTAŞ
-hani kuruş almadan deniliyor ya- denilen şirket yüzde 20si
peşin, beş yıl vadeli, 6,5 milyar dolar ödemek zorunda
olduğu hâlde Danıştayın bir kararı nedeniyle 7 milyar
55 milyon doları peşin vermiştir. İşte, peşin
verdiği için de daha sonraki yıllarda aldığı
temettüyle elbette ki verdiği paranın bir kısmını
almıştır. Hazineye bu dönemde toplam 15,5 milyar dolar para
aktarılmıştır. Yine, değerli arkadaşlar, OTAŞın
bankalarla yaptığı anlaşma gereği -TELEKOM zarar
etti. deniliyor, TELEKOM hiçbir şekilde bu kredinin tarafı
olmamıştır- özel bankalar OTAŞa kredi vermişlerdir
hissesini karşılık göstererek. Devlet, TÜRK TELEKOMun
işleyişinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi,
TÜRK TELEKOMun büyümesine bakar; TÜRK TELEKOMun ortaklarından birinin
başka bir alanda hangi bankayla ne tür bir kredi ilişkisine
girdiğine bakmaz. Nitekim, o bankalar -siz de söylediniz- özel banka. Özel
bankalar bir değerlendirme yapıp kredi veriyor, günün sonunda da bu
kredisini alamayınca hisseyi devralıyorsa bizim buna yapacak bir
şeyimiz yok. Biz kamunun menfaatine bakarız değerli
arkadaşlar. Bu çok önemliydi.
Ve yine TÜRK TELEKOM, özelleştirme sonrası
önemli bir yapısal değişikliğe giderek, birçok ortak
şirket kurarak Türkiye'nin ilk ve tek entegre telekomünikasyon
şirketi topluluğuna dönüşmüştür ve böyle olunca da 23
milyon mobil abone, 13,4 milyon genişbant internet abonesi, 3,1 milyon
televizyon abonesi ve 336 bin kilometre fiber altyapısıyla 2020
yılında yüzde 19,6 büyüyerek 28,3 milyar Türk liralık gelir ve
3,2 milyar liralık net kâr elde etmiştir. Bu yılın ilk
çeyreğinde de yine yüzde 20,4 büyümeyle, gelir büyümesiyle kârını
yüzde 105 artırmıştır ve TÜRK TELEKOM yıllar
itibarıyla güçlenmeye, finansal performansını artırmaya
devam etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Arslan.
AHMET ARSLAN (Devamla) Arkadaşlar, sadece
pandemi döneminde 2,2 milyon vatandaşımıza sabit internet
hizmeti götürmüştür. TÜRK TELEKOM altyapısının gücünü ve
yapılan yatırımların boyutunu göstermesi adına bu çok
kıymetlidir. Özelleştirme yıllarında mobil iletişim
alanında neredeyse varlığı olmayan TÜRK TELEKOM, bugün,
artık hem bu pazarın hem de ülkemizin en çok kazandıran
firmalarından biri hâline gelmiştir ki devlet hâlâ bunun
ortağıdır. TÜRK TELEKOM atıl ve kullanılmaz durumdaki
gayrimenkulü satmıştır. Arkadaşlar, burası çok önemli,
lütfen, dinleyin. TÜRK TELEKOM atıl ve kullanılmaz durumdaki
gayrimenkulleri satmış, buradan 500 milyon lira para elde
etmiştir. Aldığı gayrimenkuller ve yaptıkları ise
tam 2 milyar Türk lirası, 4 katı arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 1 satmış, 4
katını yatırım olarak buna değer katmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Bursa) Paralar nerede, nerede?
ARZU AYDIN (Bolu) Bilmiyorsunuz, dinleyin bari.
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım çok özür dilerim, son birkaç saniye daha.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bütün bunlar yapılırken yönetim kurullarında yer alan
arkadaşlar da dâhil bu ülkenin menfaatini, bu ülkenin gelecek hedeflerini
gözetmişlerdir.
ERKAN AYDIN (Bursa) Bu ülkenin paraları
nerede?
AHMET ARSLAN (Devamla) Hiçbiri ahmak da
değildir, hırsız da değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ancak kürsüye çıkıp
kendinizi tarif ediyorsanız buna da diyebileceğimiz bir şey yok.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN PURÇU (İzmir) Aynı anda 3 yerden
maaş alınır mı?
AHMET ARSLAN (Kars) Ne yapacaktım, sizin gibi
yalan mı söyleyeceğim?
BAŞKAN Sayın Altay...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama talebimiz
vardır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yoklama
talebi var.
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın
Hakverdi, Sayın Bülbül, Sayın Beko, Sayın Zeybek, Sayın
Purçu, Sayın Arı, Sayın Gürer, Sayın Budak, Sayın
Öztunç, Sayın İlhan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın
Yavuzyılmaz, Sayın Gökçel, Sayın Özkan, Sayın Yeşil,
Sayın Emir, Sayın Göker, Sayın Ceylan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK
(İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - İYİ Parti grup önerisinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan tarafından, TÜRK TELEKOM özelinde özelleştirme
işlemlerinin ülke ekonomisine fayda ve zararlarının
değerlendirilmesi ve özelleştirme sürecinde kamu ve özel kesimin
zarara uğramasına sebep olacak ihmaller ile bu ihmallere sebep olan
görevlilerin tespit edilmesi amacıyla 15/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Türkkan
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
52.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
biraz evvel kürsüde konuşan Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili
hatip Türkiyenin buradan ne kadar kazançsız çıktığına
dair bazı rakamlar ortaya koymaya çalıştı; kendisini çok
suçlamak istemiyorum, hak da veriyorum. Zira TÜRK TELEKOM öyle bir hâle geldi
ki Adalet ve Kalkınma Partili siyasetçilerin arpalığı
hâline getirdiler, bir sürü insan orada yönetim kurulu üyesi gibi vazifeler yaptı,
Sayın Ahmet Arslan da onlardan birisiydi, dolayısıyla
savunmasını normal karşılıyorum. Ama ben kendisine
bazı rakamlar okuyacağım -bunları ben söylemiyorum- TÜRK
TELEKOMun kendi sitesinden rakamlar okuyacağım.
TÜRK TELEKOMun resmî internet sitesinde
yayımladığı bilgilere göre, 2006-2018 Haziran dönemi
arasında net kârı 18,6 milyar lira, dağıtılan brüt
temettü tutarıysa 21,4 milyar lira yani kârından daha fazla temettü
dağıtmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunun da 10,6 milyar
lirası yani 6,5 milyar doları OTAŞa ödenmiş; bunu TÜRK
TELEKOMun sitesi yazıyor. Şirketin kendi yaptığı
açıklamadan da anlaşılacağı gibi, 2006-2018 yılları
arasında borçlarını ödeyebilecek kadar kazanç elde
edilebilmesine rağmen, bu borçları ödemek yerine şirket
kalkmış, kendi ortaklarına dağıtmış,
bunların önemli bir kısmı da yurt dışına
kaçırılmış ve sizler de bu işe vesile olmuşsunuz.
Kala kala ne kalmış? Kredi kullandıran konsorsiyumdaki ve
diğer 3 banka kredi tutarının karşılığında
sadece kendi paylarına düşecek bir hisse senedi kalmış.
Aynı süreçte OTAŞın hizmet kalitesini geliştirmesi,
altyapı yatırımlarını artırması beklenirken
bunları gerçekleştirmediği ve şirketin potansiyel
kârlılık seviyesinden de uzaklaştığı görülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öyle ki 2005
yılında, özelleştirmeden önceki dönemde yıllık net
kârı o günkü kurla 2,1 milyar Amerikan doları iken, 2016da 205
milyon Amerikan doları zarar etmiş şirket, o seviyeye
gerilemiş. Yani yıllık cirosu o dönemde 7,3 milyar dolarken 5,3
milyar dolara gerilemiş. Bu rakamlardan anlaşılacağı
gibi, daha ileri teknolojiyle daha ucuza hizmet sunulması
amaçlandığı söylenen bu özelleştirme süreci hüsranla
sonuçlanmış; Türkiye Cumhuriyeti kamu ve özel şirketleri,
kaynakları bu Hariri ve ortağına heba edilmiş.
Bizim anlamak istediğimiz konu şu: Bu
Hariri ile bu satışı yapanlar arasında bir organik bağ
var mı, bunu çözmeye çalışıyoruz. Tarih bu soruların
cevabını mutlaka verecektir ve sorumluları da mutlaka
cezalandırılacaktır.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arslan
Buyurunuz efendim.
53.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; özelleştirme yapıyorsanız ve bunu
da uluslararası arenada ilan ediyorsanız birileri gelip teklif
verecek. Dolayısıyla, birilerini tanıyor veya
tanımıyor olmanız önemli değildir; önemli olan, ticaret
kuralları çerçevesinde bunu yapabilecek birileri olması; birincisi
bu.
İkincisi, daha özelleştirme anında 7
milyar dolar bir para vermişse birileri, bunu cebinden çıkarıp
vermiyor, elbette ki ticari olarak bir yerlerden buluyor ve bunun bir maliyeti
var. Dokuz sene sonra siz bu işten çekiliyorken elbette ki o güne kadar
kullandığınız paranın maliyetini de çıkarabiliyor
olmanız lazım; sistem tamamen bunun üzerinedir.
Özellikle, polemiğe girmemek adına
farklı bir şey söylemek istemedim ama hazırunun bilgisine de
sunmak istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Türkkan
54.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, Sayın Milletvekilinin söylediklerine
katılıyorum. Yatırdığı paranın
karşılığını almış, doğru; nereye
götürmüş? Lübnana. Bu paraları nereden almış? Türkiye
Cumhuriyeti bankalarından almış. Paraları kredi
aldığı bankalara ödemek yerine, almış, yurt
dışına kaçırmış, götürmüş, bu banka
borçları da maalesef bu bankaların üzerinde kalarak, hem özel hem
kamu bankaları zarara uğratılmış. Bunu izah etmeye
çalıştım.
Türkiye, TELEKOM vasıtasıyla
dolandırılmış, ciddi anlamda
dolandırılmış. Buna vesile olanlara -bir daha söylüyorum-
bunun hesabını mutlaka soracağız, bu hesabı vermeden
de hiç kimse bu dünyadan göçmeyecek Allahın izniyle.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz efendim.
55.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET ARSLAN (Kars) Muhterem Başkanım,
yine yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum söz hakkı verdiğiniz için.
Tekrar söylüyorum, amacım uzatmak değil,
ancak, 7 milyar dolar para veriyorsanız ve bunu da bir yerlerden
getiriyorsanız elbette ki sonra bunu oralara götüreceksiniz; bu birincisi.
İkincisi ve tartışma konusu olan, daha sonra TELEKOMla hiçbir
ilgisi olmadan Ogerin ayrıca
borçlandığı bir paradır ki onu özel bankalarla ticaret
hukuku çerçevesinde borçlanmıştır, o ne TÜRK TELEKOMun
problemidir ne de Türkiye Cumhuriyetinin problemidir; bunu özellikle vurgulamak
isterim.
Saygı sunuyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bakın, kamu
Müsaade ederseniz bir cümleyle
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Yeter ya!
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
56.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yeter değil, 10
milyar dolar öyle kolay geçmez. Yeter. olur mu ya, 10 milyar dolar ya! Sizin
için ufak para ama Türkiye için büyük para bu arkadaş. 10 milyar dolardan
bahsediyorum ben. Kamuyu yanıltmamak lazım. Bu paraları
aldığını kabul ediyor ama Bu paraları peşin
ödedi. diyor ya, Oradan kâr etti. diyor ya. Ya, bu paraları
aldığı bankalara bu parayı ödemedi, aldı yurt
dışına götürdü. Söylemek istediğimiz şey aynı
şey, beyefendi de aynısını söylüyor. Kamu bankaları o
borcu, başka borçları değil
TELEKOM için aldığı
kredi borçlarıdır bunlar, hiç öyle kamuyu yanıltmaya da gerek
yok.
Teşekkür ediyorum.
AHMET ARSLAN (Kars) Değerli
Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bakan.
57.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET ARSLAN (Kars) Bir şey
anlaşılmıyor, onu özellikle söylemek isterim. Söz konusu olan ve
Ogerin ödeyemediği, bankalarla problemli hâle geldiği, TELEKOMu
aldığı zaman getirdiği para değildir; çok daha sonra,
özel hukuk çerçevesinde, özel bankalardan aldığı bir kredidir ve
bu kredide TELEKOMun hiçbir şekilde dahli yoktur; TELEKOM garantör de
değildir, kefalet de vermemiştir. Özel bankalar verdikleri bir
kredinin parasını alamayınca dönüp onun hissesini
devralmışlardır, Türkiye Cumhuriyeti de bunu uygun
görmüştür, özellikle Bakanlık ve bununla ilgili yetkililer. Bu konu
hep karışıyor. Baştan getirdikleri parayla daha sonra
alıp ödemedikleri kredi çok farklı şeylerdir, bunu arz etmek
istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir çeteye Türkiyeyi
soydurmuşsunuz, tek kelimeyle bu, başka bir anlamı yok bunun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Oral
58.-
Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oralın, Bitlis hakkında
yapılan tartışmalara ilişkin açıklaması
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, bir çalışmam olduğu için Genel Kurulun
başında memleketim Bitlis hakkında yapılan
tartışmalarda burada bulunamadım. Bu konuyu ben de daha önce
Genel Kurulda dile getirmiştim. Bu hafta sonu da İYİ Parti
heyeti olarak Genel Başkan Yardımcılarımız ve
milletvekillerimizle birlikte Bitliste olacağız. Bitlis Deresi
etrafındaki mağdur esnaflarımızı dinleyip aklıselimi
dile getireceğiz, onların tercümanı olacağız.
Ayrıca, yirmi küsur senedir Bitlisin seçilmiş Ticaret Odası
Başkanlığını yapan bir kişiye Sayın Kilerin
kullandığı ifadeleri kendisine
yakıştıramadım ve ayrıca, o dönemin milletvekili
olarak 57nci Hükûmette Bitlise neler yapıldığını
Sayın Kilere bizzat anlatabileceğimi ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Eronat
59.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Diyarbakırlı
öğrenci ve sporcuların başarılarına ilişkin açıklaması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakırdan güzel
gelişmeleri anlatmaya devam ediyoruz. Diyarbakırdan 3
evladımız Harvard ve Brown Üniversitelerini tam burslu kazanarak orada
okumaya hak kazanmışlardır. Çocuklarımızdan Nehir
Toklu Harvard Uluslararası İlişkiler ve Matematik Bölümüne,
Dicle Ezgi Ekinci Harvard Biyomühendislik Bölümüne, Seyit Metin Barut ise Brown
Üniversitesi Bilgisayar Bölümüne girmeye hak kazanmıştır. Yine,
2020 Tokyo Olimpiyatlarında da Diyarbakırlı millî
sporcularımız -atletizmde Meryem Bekmez ve Ayşe Tekdal,
atıcılıkta Ömer Akgün- Türkiyeyi temsil edeceklerdir. Nereden
nereye diyoruz. Huzur ve güven ortamı sağlandığında Diyarbakırın
bağrında ne güzel güller açtığına şahitlik
etmekteyiz. Evlatlarımıza başarılar diliyorum,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz de üstün başarılar
diliyoruz.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, hasta mahpusların yaşam
hakkının güvence altına alınması için çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 15/3/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
15/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 15/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Mart 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen (13269 grup numaralı) hasta mahpusların yaşam
hakkının güvence altına alınması için çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 15/6/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bugün 15-16 Haziran büyük işçi
direnişinin yıl dönümü. Ben de bu vesileyle bu direnişi ve bu
direnişe öncülük edenleri selamlayarak başlamak istiyorum. Ve bu
büyük işçi direnişinde yaşamını yitiren işçi
yoldaşlarımızı da ayrıca anıyorum.
Aslında bugün hâlâ -geçmişte olduğu
gibi- o büyük işçi direnişinin sermayenin ve iktidarın korkulu
rüyası olduğunu da iyi biliyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, üzerinde grubumuz adına söz
aldığım önergenin gerekçesine gelirsek değerli
arkadaşlar; sizlerin de bildiği gibi, ne yazık ki ülkemiz büyük
bir açık cezaevine dönmüş durumda. Fakat sadece ülkenin açık
cezaevine dönmesi meselesi değil, aynı zamanda cezaevlerinin de çok
yüksek kapasitelerde işletildiğini ve mevcut AKP
iktidarının da sürekli cezaevi yapmakla övündüğünü çok iyi
biliyoruz.
Örneğin, 2021 yılının Mayıs
ayı sonu itibarıyla şu andaki tutuklu ve hükümlü
sayısı 283.481 değerli arkadaşlar. Normalde Türkiyede 371
ceza infaz kurumu var ve bunların kapasitesi 250.576. Aradaki fark ne
kadar? Aradaki fark 32.907 kişi yani fazladan, kapasite üzerinde 32.907
kişi cezaevlerinde tutuluyor ve bu insanların bütün hakları
ihlal ediliyor. En başta bu insanların yatma, sağlık,
beslenme, barınma, havalandırma gibi sayamayacağımız
hakları da aslında bu vesileyle ihlal ediliyor.
Fakat benim aktarmak istediğim bu genel cezaevi
tablosu içerisinde çok daha özgün bir konu değerli arkadaşlar. O da,
defaatle partimizin, Eş Genel Başkanlarımızın, Grup
Başkan Vekillerimizin ve milletvekili arkadaşlarımızın
dile getirdikleri, hepimizin burada bir şekilde, artık isyanla ifade
ettiği hasta mahpuslar sorunu. Evet, bu ülkenin bir hakikati olan hasta
mahpuslar sorunu ne yazık ki AKP iktidarının hiç de umurunda
değil ve cezaevlerini tabutluğa çevirmekten hiçbir şekilde
imtina etmeyen, cezaevlerini ezaevlerine çeviren ve insanların son
nefesinde vedalaşma hakkını bile tanımayan bir iktidarla
karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Biliyorsunuz, geçen yıldan başlayan, bütün
dünyayı kasıp kavuran bir Covid-19 pandemisi var. Bu pandemiye
ilişkin bir infaz paketi çıkarıldı, bir düzenleme
yapıldı ama gelin görün ki söz konusu olan böyle can alıcı
bir salgında bile hasta mahpuslar dikkate alınmadı, hasta
mahpusların tahliyesi için hiçbir adım atılmadı,
onların koşullarını düzeltmek, onların yaşama
tutunmasını sağlamak bir yana, koşulları daha da
ağırlaştırıldı. Neden koşulları daha da
ağırlaştırıldı değerli arkadaşlar?
Çünkü pandemi nedeniyle cezaevlerinden sağlık kuruluşlarına
gitmek zorlaştı, sevkler engellenmeye başlandı ve en kötüsü,
yaşamını tek başına idame edemeyecek hâlde olan hasta
mahpuslar, hastaneye gidip geldikten sonra, depolardan bozma karantina
odalarında on dört gün tek başlarına tutulduklarında
aslında ikinci bir mağduriyeti, ikinci bir hak ihlalini
yaşıyorlardı. Bunları defaatle buradan ifade ettik ama ne
yazık ki sizler ne vicdanlarınızı ne gözlerinizi ne de
kulaklarınızı açmadınız ve bu meseleye duyarsız
olmaya devam ediyorsunuz.
Bu kürsüden çokça arkadaşımın ve
benim de gösterdiğim kişi var: Bu, Mehmet Emin Özkan amca.
Söylüyorsunuz amca diyorum çünkü çok yaşlı. Benim için nasıl,
ne suç işlediği, ne yaptığı hiçbir şekilde önemli
değil. Bu insan cezaevinde ve en son cezaevinden sağlık
kuruluşuna götürülürken böyle görüntülendi. Evet, siz bu resmi
vicdanınıza sığdırıyorsanız yani dedenizin,
babanızın yaşında olan -buradaki bazı vekil
arkadaşların yaşıtı da olabilir- bir insanın bu
şekilde muamele görmesine razıysanız size hiçbir şekilde
söyleyecek sözümüz yok. Ama biz şunu çok iyi biliyoruz: Bugün Mehmet Emin
Özkanın yeri cezaevi değildir, hastanedeki mahkûm koğuşu
değildir; Mehmet Emin Özkanın yanı çocuklarının
yanıdır -vedalaşma hakkıdır- torunlarının
yanıdır. O öldüğü zaman Türkiye daha iyi bir ülke olmayacak,
öldüğü zaman bu ülke huzura kavuşmayacak, bu ülkenin toplumsal
barışı, bir arada yaşama iradesi ve gelecek ülküsü
aslında yaralanmış olacak ve bu yaralanmaya sizler insan
yaşamına kastederek aslında katkı sunmuş
olacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, elimizde
birçok veri var. Bakın, 2021 yılının sadece ilk iki
ayında cezaevlerinden cenazeler çıkmaya yine devam ediyor. 22 Nisanda
İsa Gültekin Mersin 3 No.lu Cezaevinde hasta mahpustu,
yaşamını yitirdi, kanser hastasıydı ve sizler tahliye
etmediniz. Evet, sizin Adalet Bakanlığınız, sizin ideolojik
saiklerle kurumsallaştırdığınız Adli Tıp
Kurumunuz rapor vermediği için, ceza infaz kurumları Evet, tahliye
edilmelidir. demediği için İsa Gültekin yaşamını
yitirdi. Sadece o mu? Hayır, Hayrettin Yılmaz da hem verem
hastasıydı hem akciğer CA hastasıydı, birçok kronik
hastalığı vardı ama tahliye etmediğiniz için
yaşamını yitirdi, tıpkı Koçer Özdal gibi,
tıpkı Takiyettin Özkahraman gibi, tıpkı Ali Boçnak gibi ve
diğer adını sayamadığım hasta mahpuslar gibi.
Sizler yandaşlarınıza aslında iltimas tanırken
insanlığı öldürüyorsunuz, insanlığın
vicdanını öldürüyorsunuz. Ben buna hakkınız
olmadığını düşünüyorum. Bir kez daha vicdanlarınıza
seslenmek istiyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ömrümüz cezaevlerinde geçti; avukatlık
mesleğinde, baro başkanlığında, Türkiye İnsan
Hakları Vakfının temsilciliğinde, İnsan Hakları
Derneği kuruculuğunda ve şimdi de Parlamentoda, yani
cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleriyle geçti ömrümüz. Şimdi de
İnsan Hakları Komisyonundayız, gerçekten
şahsımıza gelen yüzlerce şikâyet var, ihlal var ama buna
duyarsız kalan hükûmet var, buna duyarsız kalan idare var.
Ben, her hafta pazartesi günleri saat on birde, bana
gelen bu mağduriyetleri bir vesileyle kamuoyuyla paylaşıyorum ve
Hükûmete de iletmeye çalışıyorum. İnanın, bakın,
bunların yüzde 1ini duysanız, yüzde 1ini duysanız milletvekili
olmaktan da ve burada da görev yapmaktan da utanırsınız ama
sizlere gelmiyor, bakın, sizlere bu ihlaller gelmiyor.
Yurttaşlarımıza karşı, cezaevindeki
yurttaşlarımıza karşı düşman ceza hukuku
uygulanıyor, düşman ceza hukuku; özellikle belli bir kesime ve siyasilere,
öyle bir durumla karşı karşıyayız ve siz bunlara
tamamen duyarsızsınız. Bu dönem yaşananlar 12 Eylül
döneminde yaşananlardan çok daha ağır aynı zamanda.
Sistematik bir biçimde ve Türkiyenin her yerinde
cezaevlerinde çok ağır ihlaller var. Bakın, 2020
yılında sadece 60 kişi öldü cezaevlerinde; 18i intihar. 1.500
civarında hasta var, bunun 500ü ağır hasta. Şimdiye kadar
41 kişi kanserden öldü cezaevlerinde ve sağlık hakkına
ulaşamadılar, böyle bir ağır tablo var. Bebekleriyle
cezaevinde kalan yüzlerce kadın var. Yani, doğumevi
salonlarının önünde tutuklanan veya yeni doğmuş
bebekleriyle cezaevlerine gönderilen anneler var. 80 yaşında
hükümlüler var, 80 yaşında, kendi bakımlarını yapamayan.
Ama bunlara gerçekten son dönemlerde düşman ceza hukuku uygulayan
insafsız bir uygulama var, insafsız. Bunlara duyarsız
kalamazsınız. Türkiyede 270 bin tutuklu ve hükümlü var, 270 bin ve
büyük kısmı zulüm görüyor cezaevlerinde, zulüm görüyor ve bu
sistematik olarak yapılıyor, Adalet ve Kalkınma Partililer de
kulaklarını tıkıyorlar.
Şunu söyleyeceğim son olarak;
ağır bir dönemden geçiyoruz ama bu dönemin tortuları geçecek,
sizler de vicdanen bunun yükü altında kalacaksınız.
Son kez, şunu söyleyeyim: Cezaevlerinde infaz
ve gözetleme kurulları kurdunuz, yeni kurdunuz. İnsanların
cezası bittiği hâlde bu kurullar şartlı salıvermeye
karar vermediği için insanlar cezaevlerinde kalmaya devam ediyor ve bu,
yeni bir uygulamadır, yeni bir uygulama. Altı yıl üç ay ceza almış,
insanların tahliye olması lazım, süresi dolmuş ama infaz
kurulu Yok, bu itirafçı olmadı; yok, bağımsız
koğuşa geçmedi; yok, davranışlarıyla örgütle
ilişkisi devam ediyor. diye tahliyeye karar vermiyorlar. Böyle zalimce
uygulamalar var, zalimce ve insanlar maalesef seslerini duyuramıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Ben, sizleri, burada oturan AK PARTİli
milletvekillerini sadece etrafınızda cezaevlerinde kalan
yurttaşlarımız bakımından biraz
duyarlılığa çağırıyorum.
Bakın, daha geçen gece yani dün değil,
önceki gece bir avukat meslektaşımla görüştüm, bana
ulaştılar. Harp okulu öğrencisi bir öğrenci İstanbul
Silivride tutuklu. Ailesini, Samsundan Ünyeye geçerken annesi ve
babasını kaybetmiş, annesi ve babasını kaybetmiş.
Normalde yasa uyarınca cenazeye katılma hakkı var, cenazeye
katılma hakkı var. Bu genç subaya izin verilmedi, Jandarma nedeniyle
izin verilmedi, annesinin, babasının cenazesine gidemedi; tutuklu
olduğu hâlde, bakın, hükümlü değil, dosyası Yargıtayda
bozulmuş. Şimdi, bütün bu zalimlikleri, bütün bu zulmü nasıl
tarif edeceksiniz, nasıl? Ben tekrar sizleri vicdana, hukuka, ahlaka ve
adalete davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın İbrahim Yurdunuseven.
Buyurunuz Sayın Yurdunuseven. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisi ve ekranları
başında bizleri seyretmekte olan aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükümlü ve tutukluların tedavilerinde gerekli
görülen her türlü ilaç, muayene, tetkik, tahlil ve tıbbi malzemeler
Bakanlığımız tarafından
karşılanmaktadır; ayrıca, hükümlü ve tutuklulardan maddi
imkânı yetersiz olanların hijyen malzemeleri de
Bakanlığımız tarafından tedarik edilmektedir. Bakanlar
Kurulu kararıyla kabul edilen Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem
Planının 2nci sırasında yer alan Kötü Muamelenin
Önlenmesi başlıklı maddesinde, tutuklu ve hükümlülerin fiziksel
ve psikolojik muayenelerinin ceza ve infaz kurumlarına
alınmaları sırasında ve bu kurumlarda bulundukları
süre içerisinde periyodik olarak daha etkili şekilde yapılması
ve gerekli tedavi imkânlarının sağlanarak durumlarına uygun
ortamda barındırılmaları amaç edinilerek cezaevi
yaşamının uluslararası insan hakları kuralına
ilişkin gerekleri pekiştirilmiştir.
Bakanlığımızca hükümlü ve tutukluların gerek
psikolojik gerek fiziki olarak tüm rahatsızlıkları tedavi
edilmektedir. Ayrıca, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve
tutuklular Sağlık Bakanlığına bağlı hizmet
sunucularından yedi gün yirmi dört saat üzerinden
yararlanmaktadırlar.
HDP grup önerisinde bahsedilen, hükümlü ve
tutuklulara psikolojik destek verilmediği kısmına
katılmamız mümkün değildir. Zira, Kayseri ve Elâzığ
Devlet Hastaneleri yanında bulunan özel tutuklu ve hükümlü adli psikiyatri
servisimiz hizmet vermektedir. Yine, Ankara Bilkentte, aynı nitelikte bir
servisin iç tefrişatı yapılmakta olup bir ay içerisinde de
hizmete alınacaktır. Van ve Samsun illerinde birer servis
açılması da planlanmaktadır. Bunun yanı sıra, Manisa
ve İstanbul gibi özel ihtisas hastanelerine sevkle tedaviler de
gerçekleştirilmektedir.
Yine, grup önerisinde söylenenin aksine,
ağır hasta sayısı belirtildiği kadar değildir.
Bir hükümlü veya tutuklunun ağır hasta kabul edilebilmesi için Adli
Tıp tarafından Ceza tehiri gerekir. raporu alınması
gereklidir. Bununla ilgili şu anda işlemleri devam etmekte olan
hükümlü ve tutuklular bulunmakta olup, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 16ncı maddesine göre, eylem ve
tutumları nedeniyle toplum güvenliği açısından
sakıncalı kişiler bundan yararlanamamaktadır.
Dünyayı sarsan Covid-19 salgını
kapsamında, hükümlü ve tutuklular da, normal
vatandaşlarımızdan ayrılmaksızın, önce 65
yaş ve kronik hastalıklardan başlanarak
aşılanmış, şu anda da 40 yaş üzeri
aşılanmaya devam etmektedir ve Sağlık
Bakanlığımızın kriterleri çerçevesinde
aşılama devam edecektir.
Yine, annelerinin yanında kalmakta olan
çocukların sağlık nedeniyle kurum dışına sevk
edilmesi hâlinde annesinin kendisine refakat etmesi imkânı verilmekte ve
çocuğun sağlık giderleri Bakanlığımız
tarafından karşılanmaktadır.
2020 yılı içerisinde Sağlık
Bakanlığımızın verdiği hizmetler hariç, sadece
Adalet Bakanlığımızın verdiği, hükümlü ve
tutuklular için yaptığı sağlık gideri 189 milyon liradır.
Bu yıl, 2021 yılı için, şu an itibarıyla da bu rakam
66 milyon liradır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) Bugüne
kadar cezaevlerinin iyileştirilmesiyle ilgili yaptığı proje
ve yatırımlardan dolayı başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Adalet
Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül Beye, bugüne kadar görev
yapmış tüm Adalet Bakanlarımıza, Adalet
Bakanlığımızın merkez ve taşra
teşkilatında görev alan tüm personelimize, cezaevi personelimize ve
özellikle gerçekten büyük bir özveriyle çalışan ceza infaz kurumu
memurlarına teşekkür ediyorum.
Gazi Meclisi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş,
buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
60.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevenin HDP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu iktidar adına konuşan
Sayın Vekil, maalesef, yine hiçbir şeyi söylemedi.
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Bir sürü şey söyledik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yani
güllük gülistanlık bir tablo çizdiniz, hakikaten bu doğru değil.
Hakikaten çok insani, çok vicdani bir meseleden söz ediyoruz ve genel
görüşme istiyoruz. Bu genel görüşmeyi kabul ederseniz, burada, Genel
Kurulda tek tek hastaların kaç yaşında olduğunu, hangi
hastalıklara sahip olduğunu, bu 60 kişinin nasıl
yaşamını yitirdiğini, cezaevlerinde yaşanan çok
ağır hak ihlallerini tartışmak istiyoruz, gerçekten
tartışmak istiyoruz.
Mesela Mehmet Emin Özkan bir sembol oldu, onu her
seferinde gösteriyoruz; 83 yaşında, üç hafta içinde 6 defa acile
kaldırılıyor ve Adli Tıp rapor verir. diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Adli
Tıp rapor vermiyor, Adli Tıp tamamen iktidarın görüşü
doğrultusunda tutuklu ve hükümlüler arasında bir ayrım yaparak
siyasi suçtan hükümlülerse ve tutuklularsa rapor vermiyor. Mehmet Emin Özkana
Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi yüzde 78
oranında iş göremez raporu verdi, Adli Tıp reddetti; biliyor
musunuz?
Mesela, şu anda, Adnan Marhan var -yani
dinliyorsa çok ayrıntıya girmeyeceğim- kanser teşhisi
konulmuş, denetimli serbestlikten yararlanması lazım, 27
yaşında bir genç ve Pişmanlık dilekçesi imzalamazsan seni
denetimli serbestlikten yararlandırmayacağız. diyorlar. Devrim
Ayık yine böyle. Yani biz iktidardan şunu istiyoruz: Vatandaşları
cezaevinde öldürmeyelim, onları yaşatalım; onlar sadece
vedalaşmak için dışarı çıkacaklar. 83
yaşındaki bir insan tek başına hareket edemezken
dışarı çıkıp hangi işi yapacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Özür
dilerim, uzattım.
Savcılar Dışarıya moral olur.
diye rapor veriyorlar. Bir tanesine Köyde karşılama olur. diye
savcılık olumsuz rapor vermiş. Yani özcesi şunu söylüyorum:
Bu hasta tutuklu ve hükümlü meselesi her türlü siyasi görüşün
dışında objektif bir değerlendirmeye ihtiyaç duyuyor ve ben
defalarca görüşme yaptım ve maalesef, görüştüğüm ilgili
kişiler cezaevinde yaşamını yitirdi. Birisi Sabri Kaya;
acildeyken, yoğun bakımdayken defalarca Bakanlığı da aradım,
Adli Tıbbı da aradım ve en son kızı arayıp
Babamı kaybettik." dedi. Yeni ölümler olmaması için bu genel
görüşme talebini kabul edelim ve hazır infaz paketi
görüşülüyorken bu soruna çözüm üretelim ya. Yaşam hakkına,
insani ve vicdani bir mesele olarak bu soruna yaklaşım gösterilmesini
istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Akbaşoğlu.
61.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel Adli Tıp
Kurumunun siyasi baskı altında kararlar verdiği söylendi. Adli
Tıp Kurumu özel kanunla kurulmuş bir bilirkişilik kurumudur ve
orada, özellikle saygın üniversitelerimizin öğretim üyelerinden
teşekkül etmiş, tamamen bağımsız, bilimsel kurullar
söz konusudur. İhtisas kurulları kendi kanununda belirtilen bilim
dallarına göre oluşan ve tamamen ilmî ve vicdani, dosyadaki
münderecatı çerçevesindeki tıbbi bilgiler çerçevesinde kanaatleriyle
oluşan raporlar vermektedir. Bunu bir teknik bilgi olarak da dikkatinize
sunmak istedim.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sadece
Açmayın Başkan.
Adli Tıp Kurumu
Ben çok pozitif bir yerden
BAŞKAN Açalım Sayın Başkan.
Buyurunuz efendim.
62.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Akbaşoğlu, ben avukatlık yaptım, siz de
yaptınız. Adli Tıp Kurumunun nasıl çalıştığını
gerçekten biliyoruz. İlime, bilime, insaniyete göre
çalışıyor. demekle çalışıyor olmuyor. Size
diyorum ki: Adli Tıp Kurumu, yüzde 78 engelli heyet raporu olan 83
yaşındaki bir vatandaşa Cezaevinde kalabilir. diyor ve
cezaevinde biri ona bakıyor, yürüyemiyor; ben görüşe gittim,
tekerlekli sandalyeyle geldi, kulağı da işitmiyor ve her an
düşebilir diye ödüm koptu, yirmi dakikada gönderdim. Adli Tıp Kurumu
keşke, keşke dediğiniz gibi olsaydı. Bu soruna
insancıl hukuk temelinde yaklaşalım diyorum. Yani Devlet
yaşatmak içindir. diyorsunuz her seferinde ama devlet bu tutumuyla
cezaevinde insanları öldürüyor. Bir yıl içinde 60 cenaze
çıkması normal değil, normal değil. Ya, ev hapsi verin, ev
hapsi verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne
yapıyorsanız yapın, yeter ki ailesinin yanında... En
azından eşi, çocuğu, kızı gelini bir tas su versin,
diyoruz yani bu insan zaten dışarı çıkamıyor ki; bizim
söylediğimiz bu.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu.
63.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, bakın, Adli Tıp Kurumu
üzerinden hem devlet hem Hükûmete dönük birtakım suçlamalarda bulunuldu.
Adli Tıbbın nasıl çalıştığını çok
iyi bilen bir kimse olarak Adli Tıpta görev yapan insanların
hakikaten haksız yere eleştirilmemesi ve bu manada, üniversitelerin
öğretim üyesi olan hocalardan müteşekkil bu kurulların
raporlarının tamamen bilimsel ve tarafsız olduğunu ifade
ettim ancak bu cevap demek ki beğenilmedi. Kendi istedikleri cevaba
gelinceye kadar söz alınır ve söz verildikten sonra tekrar ayrı
suçlamalarla Devlet oradaki insanları öldürüyor. denirse biz buna cevap
vermeyecek miyiz? Adli Tıp asla ve kata bilimsel görüş
dışında bir karar vermez, mahkemelere görüş bildirir,
tıbbi görüş bildiren teknik raporlar, tıbbi raporlar veren bir
bilirkişilik kurumudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açalım efendim, açalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu kanuni çerçeveyi ortaya koymamız sizin
hoşunuza gitmese de hakikat budur, bunu söylemek durumunda olduğumuzu
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, hasta mahpusların yaşam
hakkının güvence altına alınması için çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 15/3/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY ( İstanbul) Yoklama talep
ediyoruz. Belli ki Akbaşoğlu kanunu bitirmek istemiyor.
BAŞKAN- Sayın Altay...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, ancak hakkın suistimalidir.
BAŞKAN Sayın Aydın
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel, daha yarım saat önce, yoklama
yapılmıştır.
BAŞKAN Yoklama alıyoruz efendim, yoklama
alıyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, hakkın da suistimalidir. Bunu
vatandaşlarımızın bilgisine sunuyorum. Böyle bir hak ve
yetkileri de, aslına bakarsak, kesinlikle İç Tüzük kuralları
gereğince de yoktur.
BAŞKAN Sayın Aydoğan, Sayın
Sertel, Sayın Kayan, Sayın Gaytancıoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet, kayda geçmesi açısından bir daha
söylüyorum. Bu, hakkın kötüye kullanılmasıdır. Meclisi
çalıştırmamaya dönük bir usul olarak CHP Grubu tarafından
benimsenmiştir. Bunu milletimize şikâyet ediyorum, milletimizin
takdirine sunuyorum.
ERKAN AYDIN (Bursa) Şu anda Grup Başkan
Vekili Meclisi çalıştırmıyor.
BAŞKAN Sayın Kaya, Sayın Öztunç,
Sayın Bülbül, Sayın Purçu, Sayın Zeybek, Sayın İslam,
Sayın Ünver, Sayın Budak, Sayın Kasap, Sayın Yalım,
Sayın Kaboğlu, Sayın Demirtaş...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Aynı anda kalkmaları lazım gelirken
aynı anda da kalkamamış görünüyorlar herhâlde, evet.
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 20yi geçti.
BAŞKAN 2 kişi var efendim, 2 kişi
istiyoruz sizden.
Sayın Girgin, Sayın Baltacı.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.45
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK
(İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, hasta mahpusların yaşam
hakkının güvence altına alınması için çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla 15/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, iflas talebinde bulunan AtlasJet
Havacılık Anonim Şirketinde görevli personele ait
maaşların ve tazminatların ödenmemesinin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/4222) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
15 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 15/06/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
ALTAY
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler Kısmında yer alan İflas talebinde bulunan
AtlasJet Havacılık Anonim Şirketinde görevli personele ait
maaşların ve tazminatların ödenmemesinin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/4222) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
15/6/2021 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Çetin Osman Budak.
Buyurunuz Sayın Budak. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayıları yaklaşık 2 bin
kişiyi bulan ama on altı aydır içerideki
maaşlarını ve tazminatlarını alamayan AtlasJet
(Atlasglobal) çalışanlarının hâlen devam eden
mağduriyetleriyle ilgili önergemiz adına söz aldım.
Değerli arkadaşlar, konuyu kısaca
anlatacağım. Türkiyenin önde gelen hava yolu şirketleri
arasında yer alan, 2019da en büyük ilk 500 şirket
sıralamasında 103üncü sırada bulunan, net satışı
o dönem 2 milyar 779 milyon lira olarak açıklanan AtlasJet
Havacılık yani Atlasglobal, 2019 yılının Kasım
ayı itibarıyla personelinin maaşlarını ödememeye
başladı. Nakit sıkışıklığı buna
gerekçe olarak gösterildi, hatta şirketin büyük hissedarı Ali Murat
Ersoy çalışanlarla toplantılar yaptı. Onlara
maaşlarının biraz gecikmeli olsa da ödeneceğini, kendisinin
ve ailesinin mal varlığının herkes tarafından
bilindiğini ve alacaklarının ödeneceği teminatını
verdi. Tabii, personel bu duruma güvenerek çalışmaya devam etti ancak
ne 2019 Aralık ayı ne 2020 Ocak ayı ne de şubat
ayının maaşları ödendi. Her ödeme dönemi geldiğinde
Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Ersoy çalışanlarla 12
Şubat 2020 tarihine kadar toplam 7 toplantı yaptı ve hatta
şunu dediği ifade edildi çalışanlar tarafından: Biz
Ersoylarız, bizde kimsenin alacağı kalmaz. Aynı
şekilde, aile bireylerinden Mehmet Nuri Ersoy'un Kültür ve Turizm
Bakanı olmasının da ima edilerek şirketin
batmayacağının, Ankara'nın devreye gireceğinin ve
kimsenin alacağının kalmayacağının kendilerine
söylendiği tekraren mağdurlar tarafından ifade edildi. Ancak
alacaklar kaldı ve hâlâ hiç kimse bugüne kadar 1 kuruş alamadı.
Arkadaşlar, çünkü şirket son toplantısından sadece iki gün
sonra yani 14 Şubat 2020 tarihinde iflas başvurusunda bulundu ve 2
bine yakın çalışanın hem maaşları hem
tazminatları hem de diğer özlük haklarının hiçbiri ödenmedi.
14 Şubat 2020de Bakırköy İcra Mahkemesine iflas
başvurusunda bulunan şirketin kayıtlarına göre mağdur
personele olan borç miktarı 18 milyon 838 bin 393 lira 74 kuruş
olarak görüldü. Söz konusu miktarda tazminatlar ve diğer özlük
hakları yer almıyor yani bu emekçiler çok ciddi bir mağduriyet
yaşadılar, yaşamaya da devam ediyorlar; bu işin en önemli
boyutlarından biri de budur.
Tabii, bir de işin başka boyutları
var. Ticaret sicil kayıtlarına göre AtlasJet patronu Ali Murat
Ersoy'un Türkiye'de 41 farklı şirket kurduğu, İsviçre'de de
6 şirketinin olduğu iddiaları kamuoyunda ve basında yer
aldı. Şunu sormak istiyorum: Neden diğer şirketler
faaliyetlerine devam ederken Atlasglobal iflas ettirildi?
Atlas Zedeler Adalet Platformu adını
verdikleri platformda birleşen mağdurlar şirketin iki ayrı
bilanço düzenlemek suretiyle çeşitli muhasebe hileleri yoluna
gittiğini, bu şekilde hem mahkemenin iflas kararına zemin
hazırlandığı hem de şirketin içinin
boşaltılarak şirketten alacaklı firmalar -burası da
çok önemli- dâhil olmak üzere şirket çalışanlarının
maaş ve tazminatlarının ödenmediğini iddia ediyorlar.
Bunlar çok ciddi iddialardır, bu konuların her birinin
araştırılması gerekiyor.
Yine, aynı şekilde, farklı bilançolar
arasında özellikle ortaklara aktarılan ve ortaklar ile şirket
arasındaki para alışverişinin şaibeli ve tutarsız
olduğu iddiaları da var. Şöyle ki: Şirketin sunduğu 31
Aralık 2019 tarihli bilançoda ortaklardan alacak miktarları görünüyor
ama 9 Mart 2020 tarihinde sunulan bilançoda ise ortaklardan alacaklar
sıfır. İki bilanço arasındaki bu farklılık dahi
mağdur personelin alacakları açısından incelenmesi ve
araştırılması gereken bir durumdur.
Bir başka iddia ise, ilişkili firmalara ve
ortaklara transferler yapılarak çalışanlar
dışında alacaklı firmaların da mağdur
edildiği iddiasıdır. Bunun da üzerine gidilmesi ve üstünde
durulması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
Diğer yandan, sipariş avansı
adı altında buranın altını çiziyorum- şirketten
çıkarılan paraların vergi ziyaına neden olduğu
iddiaları da bütün iddiaların içinde en önemlilerinden bir tanesi.
Bunları görmezden gelemeyiz. Hem yılların alın terinin hem
de kamu alacaklarının takibinin yapılması vicdanların
rahatlatılması açısından önemlidir ve bu bizim asli
görevlerimizin içindedir.
Özetle, burada aileleriyle, çoluk çocuklarıyla
birlikte borçlarıyla baş başa kalmış 2 bine yakın
insandan bahsediyoruz. Hakları var ama alamıyorlar, üstelik de
şu anda Kabinede bulunan bir bakanın adı kullanılarak bu
insanlara borç takılmıştır, çok net gözüküyor. Seslerini
duyurabilmek için ellerinden geleni yaptılar, Bakan Ersoy belki seslerini
duyar diye onun şirketinin önünde bile çadır kurdular ama yetkililerden
duyan olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Çok kısa
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) - Üstüne bir de
pandemi koşulları ortaya çıktı, dolayısıyla yeni
iş bulamaz, mümkün değil bulamaz durumdalar. Kredi borcuyla baş
başa kalmışlar, hiçbiri hakkı dışında hiçbir
şey istemiyor, kendilerine verilen sözlerin, sadece kendilerine verilen
sözlerin yerine getirilmesini istiyorlar. Emeklerinin
karşılığını istiyorlar. Dolayısıyla,
konunun enine boyuna araştırılıp bu mağduriyetin
giderilmesi gerekiyor ve bunu da özellikle AK PARTİ Grubundan da istirham
ediyorlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Son yıllarda ülkemizde yaşanan ekonomik
kriz asırlık birçok şirketi iflasa ya da konkordatoya
sürüklemiştir. 2018in en büyük 500 firması arasında 103üncü
sırada bir şirketten bahsediyoruz. Yani Türkiyedeki şirketlerin
özellikle son beş yılına, on yılına
baktığınız zaman o ilk 500ün içindeki şirketlerin
önemli bir kısmının bugün olmadığını
görürüz. Şimdi, bu çerçevede, tabii Atlasglobalde 2019 ve 2020
yılında yaklaşık 18 milyon 838 bin 393 liralık
personel maaşı ve tazminatları var. Aslında bu şirketlerin
40a yakın farklı firmaları var. Burada işçinin hakkı
var, emeği var, alın teri var, öncelikle buna bir saygı duymak
lazım. E, bugün devleti idare eden bir de Bakanımız var, onunla
da bir irtibatı var, en azından bunun ödenmesine yönelik bir çare bulunmasında
fayda var. Özellikle Türkiyede bunlar bilinen şirketler olduğu için,
halkın gözünün önünde olan şirketler olduğu için belki
bunların çalışanları bir şekilde seslerini duyurma
fırsatına sahipler. Ama bunun yanı sıra, mesela, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinin verilerine göre 2018 yılında
12.564 şirket, 2019 yılında 13.197 olmak üzere son iki
yılda 25.761 şirket kapanmış. Yine, Ticaret Sicili
Gazetesinin verilerine göre 2018de 1.094, 2019da 899 olmak üzere
konkordatoya başvuran şirket sayısı da 1.993.
Yine, bugün Türkiyedeki deve dişi gibi
şirketlerin konkordato veya iflas masasında olduğunu hepimiz
biliyoruz. Atlasglobal, İnci Deri, BETA ayakkabı, Yörsan gıda,
Borajet, Ulusoy ve Hakan Çanta gibi bilinen şirketler maalesef iflas
masasında ya da konkordato masasında. Bu konkordato masasına
gidenlerin önemli bir kısmı geri gelmiyor yani bir yıl süre
alıyorlar, iki yıl süre alıyorlar; bunların yüzde
90ı, yüzde 95i maalesef ticari faaliyetlerine devam edemiyor, ancak
yüzde 5i ayakta kalıyor. Dolayısıyla, bizim buna bir çözüm
üretmemiz lazım.
Özellikle bunların alacaklıları var,
borçluları var, çalışanları var. Hâlbuki bugün bizim bütün
iş verenlerimizin İşsizlik Fonu diye ödediği primler var.
Yani buradan kıdem tazminatlarını, ihbar tazminatlarını,
çalışamayanların alamadıkları
maaşlarını devletin bir şekilde garanti altına
alması lazım, çalışanların hak ve hukukunu
koruması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Aynı
şekilde bugün Samsunda da Köytür var; yaklaşık 5 bin nüfusa
hitap eden bir hinterlant üzerinde çalışma yapıyor, bu da
konkordato masasında.
Yani Türkiye bu işletmeleri zor kuruyor, kolay
kaybediyor. Onun için, bunlar neticede bu ülkeye hizmet eden kurum ve
kuruluşlar, bunların çalışanları da dâhil olmak üzere
devletin muhakkak bu işi yeniden gözden geçirmesi lazım.
İşsizlik Fonunda toplanan bir sürü para var. Hiç olmazsa bu toplanan
paralar üzerinden bu konkordato masasında olan, iflas masasında olan
şirketlerin çalışanlarına yönelik ve onların
kıdem tazminatlarına, ihbar tazminatlarına yönelik muhakkak bir
çalışmanın yapılması lazım. Ülkenin önemli bir
sorunudur, muhakkak araştırılması lazım. Bunun
üzerinde de Parlamentonun üzerine düşen görevi yapması lazım
gelir diye hepinizi tekrar bu kürsüden uyarıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
bu önerge Atlasglobal şirketinin iflası ve iflası
sonrasında ortaya çıkan ödemeler sorunuyla ilgili bir önerge.
Aslında, doğrusunu isterseniz, diyebilirsiniz ki: İyi de yani
bu nedir? Sonuç olarak bir şirket, iflas etmiş, ne yapalım yani?
Ödeme zorluğu içinde, evet, doğru. Yani, bu niçin Meclise getirildi,
niçin bu önerge tartışılıyor? Değerli
arkadaşlar, galiba birkaç tane mesele var: İflasın
danışıklı dövüş olduğuna dair iddiaların
olmuş olması, bu bir. İkincisi: Atlasglobalin sahibinin
ağabeyinin veya kardeşinin Kültür ve Turizm Bakanı olmuş
olması. Diyebilirsiniz ki: Bunlarda ne var? Üç: Ticaret
Bakanının -kendisinin açıkladığı gibi- kendi özel
şirketinden Bakanlığa dezenfekten almış olması ve
bunun sonucunda görevden alınmış olması. Fakat en sonunda
da Sedat Pekerin özellikle iktidarın içinde olduğu veya iktidara
yakın insanların içinde olduğu bazı yolsuzluk
iddialarında bulunmuş olması. Dolayısıyla da bu önerge
gerçekten sadece Atlasgloballe ilgili bir önerge olamaz gibi geliyor bana,
bunu daha geniş bir çerçevede ele almamız gerekir diye
düşünüyorum ve bu çerçevede bir araştırma önergesinin
anlamlı olacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, şunu
söyleyeyim size: Daha henüz iktidarın içine düştüğü ve içinden
çıkması zor olan koşulları anlamış değilsiniz
çünkü tek adam yönetimi -ne derseniz deyin, tek adam yönetimi-
kaçınılmaz olarak yolsuzluk üretir, tek adamın isteği
dışında dahi olsa da bu böyledir; dolayısıyla da
iktidar öyle bir yere gelmiş durumdadır ki gerçekten, iktidara
yakın olan insanlardan oluşan büyük bir çıkar grubu veya
farklı çıkar gruplarını içine alan büyük bir çıkar
grubu oluşmuş durumda. Bu da Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi denilen sistemin ne menem bir sistem olduğunu bize
anlatıyor; siz anlamıyorsunuz ama ne yapalım, belki bir gün
anlayacaksınız. Ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin gerçekten, bu hâliyle -Ahmet Şık
arkadaşımız söylüyordu- bir mafya teşkilatından
farkı yoktur, mafya teşkilatı ile devlet
teşkilatını ayıran tek şey hukuktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Eğer hukuk yok olmuşsa, ilişkiler
bireysel ilişkiler hâline dönüşmüşse ve bunlar güç
ilişkileri hâline dönüşüyorsa kaçınılmaz olarak
yolsuzluklar ortaya çıkar değerli arkadaşlar ve bu da bütün
iktidarların, sonuç olarak, demokratik bir sistemde iktidarını
sürdüremez koşulların oluşmasına sebep olur.
Hatırlayın, rahmetli Menderes iktidara
geldiğinde -tabii, herkesin hatırlama ihtimali yok ama- çok iyi
işler yapmıştı fakat en sonunda yayınevlerini basan
bir otoriter sisteme dönmüştü ve sonunda da bildiğiniz hadiseler
gerçekleşti. Dolayısıyla da eğer tarihten ders alacak
olursak Adalet ve Kalkınma Partisi -tekrar ediyorum- 2010dan itibaren
özelliğini kaybetmiştir ve geldiği yer de -sizin
sorumluluğunuzda bence- bir yolsuzluk sistemidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.
Buyurunuz Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun vermiş olduğu öneri hakkında grubumuz adına söz
almış bulunuyorum, aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, çıkan hatipler
bazı iddialar veya yakıştırmalar üzerinden;
akrabalıklar, ilişkiler üzerinden -o açıdan- konuya
baktılar diye biz de o açıyı doğru kabul edip ona göre bu
mesele üzerinde konuşacak değiliz. Konu emek meselesidir, emeğin
karşılığını bulması, bulmaması
meselesidir. Bizim inancımız ve kültürümüzde emek kutsal bir
kavramdır, alın teridir ve ter kurumadan o hakkın verilmesi
herkese tembih edilmiştir.
İşveren ve çalışanın
çalışma hayatının temel tarafları olarak
kurdukları münasebetin modern olarak tanımlanan çağda
çeşitlenmesinin getirdiği karmaşıklıkla beraber
özellikle sermaye tarafının koşullarının veya art
niyetinin -ne sayarsanız sayın- hak, hukuk, vebal, vicdan gibi
değerlerden uzaklaşmasıyla bir tarafın diğer tarafa
haksızlığı oluşunca veya oluşmadan yasalar ve
uygulamalarla hakkı sağlamak yönetimlerin öncelikli
sorumluluğudur; bunun altını çizmek gerekir elbette. Bu
anlayışla iş, işveren ve işçi arasında birbirinin
içine geçmiş bu ilişkiyi ve dengeyi hep çalışan lehine
koruyacak düzenlemeleri on sekiz yılda birer birer mevzuatımıza
kazandırdık. 4857 sayılı yeni- İş Kanununu
çıkardık, bu kanunu ILO sözleşmeleri ve AB normlarına uygun
olarak düzenleyip yürürlüğe koyduk. Çalışan
alacaklarının önceliğini zorunlu kılan düzenlemeleri hayata
geçirdik. Mobbingle mücadele konusunda önemli adımlar attık.
Kadın istihdamının, engelli istihdamının
artırılması ve çalışma hayatında dezavantajların
giderilmesi için önemli programları ve düzenlemeleri hayata geçirdik. 2014
ve 2023 yıllarını kapsayan Ulusal İstihdam Stratejisini
uygulamaya koyduk. Ücretlerin hem nominal hem de reel olarak daha yükseğe
taşınması gayretinde olduk. 1 milyona yakın taşeron
emekçisine kadro vererek kıdem tazminatı, işçi
alacağı, yıllık izin gibi birçok problemli alandan,
durumdan onları uzaklaştırdık. Kayıt
dışı çalışma sorununu belki tamamen çözememiş
olsak da neredeyse yarı yarıya azaltabildiğimiz bir
iyileşmeyi sağladık. İş sağlığı ve
güvenliği uygulamalarının lüks olarak görüldüğü bir ortamda
tarihî bir reform mahiyetinde olan İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununu çıkardık. Sosyal güvenlik
kurumlarını tek çatı altında topladık ve özellikle
sağlık alanında herkesin aynı kalitede hizmet alabilmesini
sağladık. Ara buluculuk düzenlemesiyle alacakların tahsilinde
tez zamanda netice alınacak bir alan oluşturduk. Görüldüğü gibi,
çalışma hayatının her alanında çok önemli
düzenlemelere, iyileştirmelere imza attık hamdolsun.
İşçimizin, emekçimizin her daim yanında olduk, yeterli mi?
Yetmez. Hep beraber onlar için de daha çok çalışmaya devam
edeceğiz.
Kıymetli milletvekilleri,
mevzuatımızda, çalışan alacaklarına ayrı bir önem
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla) Ve İcra İflas
Kanunundaki düzenlemeyle işçilerin ihbar ve kıdem tazminatları
dâhil alacakları, alacaklar içerisinde öncelikli hâle getirilmiştir.
Bununla birlikte konkordato, iflas veya iflasın ertelenmesi nedenleriyle
işçilerin ödenmeyen ücret alacaklarının üç aya kadar Ücret
Garanti Fonundan karşılanacağı bir düzenlemeyi hayata
geçirdik. Ücret Garanti Fonu kapsamında yapılan ödemeler, ilgili
kanun ve madde uyarınca belirlenen günlük kazanç üst
sınırına kadar da alınabilmektedir ki rakamsal olarak
söyleyeyim, 2021 yılı için bir aylık en yüksek Ücret Garanti
Fonu ödeme miktarı 19.450,24 TL olarak net ödemedir. Önergeye konu olan
mağduriyetle ilgili olarak Atlasglobal çalışanlarının
sesine kulak veriyoruz. Ücret Garanti Fonundan faydalanabilmesi için
İŞKURa herhangi bir yazılı başvuru
yapılmamış olabilir, bu konuda henüz mahkeme süreci bekleniyor
olabilir. Anlaşıldığı kadarıyla adli mercilere
iflas başvurusu yapılmış. Bu başvuruya ilişkin
hukuki sürecin açıklığa kavuşmasıyla işçi
alacaklarına ilişkin husus da inşallah hızlıca çözüm
yoluna kavuşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Yarım dakika
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ORHAN YEGİN (Devamla) Her birimiz kendi
kulvarımızda hangi mücadeleyi verirsek verelim, mesele emek
olduğunda hep beraber aynı safta, aynı ortak paydada
buluşabiliriz diye düşünüyoruz. Hiç kimsenin, bahanesi ne olursa
olsun, çalışanın emeğinin neticesi olan
alacağını yok etmesine, onu ondan esirgemesine veya
kaçırmasına hiçbirimiz rıza gösteremeyiz. Devletimiz de her
zaman çalışanlarımızın yanında olmuş ve
olmaya da devam edecektir.
Söz konusu firma hususunda
çalışanların bir mağduriyeti olduğunu düşünüyor,
yargı sürecinin sonucunda emekçilerimizin bu mağduriyetlerinin
giderilerek haklarına kavuşacaklarını ümit ediyor, süreci
hep beraber takip edeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Erel
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
64.-
Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, küçükbaş kurbanlık kesim
fiyatlarına ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler
Başkanım.
Diyanet İşleri
Başkanlığı, ülkemiz sınırları içinde
İslami şartlara uygun vekâletle küçükbaş kurbanlık kesim
fiyatlarını 1.125 TL olarak açıkladı. Binbir emek ve
zahmetle yetiştiriciliğini yapan
Yem ve saman fiyatları bu
kadar yüksekken Diyanetin açıkladığı bu kurbanlıklar
yurt içinden mi yoksa yurt dışından mı temin ediliyor? Yurt
dışından temin ediliyorsa daha vahim. Şu anda
kurbanlık koyunlar 1.500-2.000 TL arasındadır. Diyanet
İşleri bu kurbanlıkları 1.125 TLye nereden, nasıl
alıyor? Üreticiler devletimizden haklarının korunmasını
beklerken farklı devlet kurumları haksız rekabetle haklarını
gasbediyor. Üreticiler umutlarını kurbana bağlamışken
kendileri kurban olmaya başladılar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
65.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, doğa
katliamlarına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin dört bir yanında doğa
katliamları yaşanıyor. 100 bin hektarın üzerinde orman
alanı madenlere açılıyor, maden ve taş
ocaklarının sayısı hızla artarken ormansız alanlar
da giderek büyüyor. Birkaç gün önce Bursanın can damarı
Uludağda da ağaç kesimleri yapılıyordu. Uludağ
yamaçlarında Zeyniler Mahallesi civarında yaşanan ağaç
kesimiyle ilgili daha önceki kesimlerde olduğu gibi gençleştirme yapıldığı
söyleniyor. Oysa uzmanlar ekosistemin sürdürülebilirliği için
yaşlı ağaçların önemli bir yeri olduğunu
belirtiyorlar. Bursada son yıllarda Keleste, Altıntaşta,
Yenişehirde, Gündoğduda gençleştirme adı altında
veya başka gerekçelerle sayısını bilmediğimiz binlerce
ağaç kesildi. Son dönemde çok ağaç diktik. diye övünüyor AKPliler
ama buradan anlıyoruz ki bu ağaçları da büyütüp
gençleştirme adı altında satacaklar. Ağaçlar adına
buradan sesleniyorum: Doğa er ya da geç intikamını alır.
BAŞKAN Sayın Ödünç
66.-
Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün, Azerbaycan Millî Kurtuluş Gününe
ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri;
bağımsızlığının ilk yılları olan
1991 senesinde Azerbaycan Cumhuriyeti çeşitli siyasal, toplumsal
baskılar ve ekonomik zorluklara maruz kalmıştır. Özellikle
Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ Savaşı,
Azerbaycan devletini birçok açıdan etkilemiştir. 1993e doğru
ülkede kaos baş göstermiştir. Toplumun huzurunu kaçıracak
gelişmeler üst üste yaşanmış ve dayanılmaz hâl
almıştır. İçerisinde bulunan durumun ciddiyeti
karşısında ülkenin saygın isimleri bu duruma son vermek
için o dönemde Nahcivan Özerk Cumhuriyeti yönetiminde bulunan Haydar Aliyevi
Baküye davet etmiş, Aliyev yoğun istek sonucunda Baküye gelmiş
ve halkın kurtuluş misyonunu üstlenmiştir. Gelişmelerle
birlikte, dönemin devlet temsilcileri tarafından gelen yoğun istekle
Aliyev, 15 Haziran 1993te Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Konseyine Başkan
seçilmiştir. Bu tarih Azerbaycan halkının hafızasına
Millî Kurtuluş Günü olarak yerleşmiştir. 1997den beri
Azerbaycan halkının Millî Kurtuluş Günü olarak
kutlanmaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
67.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun,
Andımızın okutulmasını yasaklayan Danıştay
kararının gerekçesine ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Andımızın okutulmasını
yasaklayan 4 Şubat tarihli Danıştay kararının
gerekçesi geçen hafta açıklanmıştır. Oy birliğiyle
alınamadığı anlaşılan karara göre,
Andımızın metninin Anayasada ve Millî Eğitim Temel
Kanununda yer alan temel ilkelere aykırı olmadığı,
uygulamada takdir yetkisinin idarede olduğu belirtilerek sorumluluk Millî
Eğitim Bakanına atılmıştır. LGS sınavına
hile karıştığı için liseye girecek öğrenci ve
velilerin gözünde itibarı kalmayan Millî Eğitim Bakanı, hiç
olmazsa yeni dönemde takdir yetkisini kullanarak Andımızı ya
tekrar okutmaya başlatmalı ya da artık istifa etmelidir.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
2.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, (2/3159) esas numaralı
Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/132)
BAŞKAN İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/3159) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Özkan
Yalım
Uşak
BAŞKAN Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
Uşak Milletvekili Özkan Yalım konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yüce heyeti selamlıyorum, bizi izleyen
vatandaşlarıma da saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık
dört yılı geçen bir süre öncesi 13 Ocak 2017de yine
muhtarlarımızla alakalı bir kanun teklifi vermiştim.
Vermiş olduğum bu kanun teklifi mart ayı sonlarında gündeme
geldi. Daha sonra, bu konuşmayı yaptıktan sonra 17 Nisan 2017de
-iki hafta sonrası- Sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etti.
Şimdi, muhtarlarla ilgili vermiş
olduğum bu kanun teklifi neydi? Sayın muhtarlarımızın
sosyal sigorta priminin devlet tarafından ödenmesi ve bunun yanında
ödeneklerinin belirli bir rakama gelmesi ve silah ruhsatlarının
-çünkü birçok köyde muhtarlarımız değişik olaylarla
karşı karşıya geldiklerinden dolayı, güvenlik görevini
de yaptıklarından dolayı- verilmesiydi. Bu, 17 Nisan 2017de,
biz konuşmamızı yaptıktan, kanun teklifimizi verdikten iki
hafta sonra gerçekleşti. Umarım bugünkü vermiş olduğum
kanun teklifi de
Gerçi, büyük bir ihtimalle önergem sayın AK PARTİli
milletvekilleri tarafından reddedilecektir ama büyük bir ihtimalle
Cumhurbaşkanı bir iki hafta sonra kabullenecektir. Tabii ki buradan
takdiri bizi izleyen tüm muhtarlarımıza bırakıyorum;
özellikle belirtiyorum, altını çiziyorum.
Peki, bugünkü kanun teklifim nedir?
Muhtarlarımızla ilgili eksiklikler nedir? Bunun da bir açıklamasını
getirmek istiyorum: İlk önce, muhtarlarımıza bir ödenek verildi,
şu an ister büyükşehirlerde olsun, ister beldelerde ister köylerde
olsun bütün muhtarlarımız 2.300 ila 2.400 TL civarında bir
ödenek almaktadırlar. Tabii ki onların sigortası yatıyor.
Ülkemizde toplam 50.278 muhtarımız bulunmaktadır, şu anda
bunlar -dediğim gibi- 2.400 civarında, asgari ücretten daha
düşük bir ödenek almaktadırlar.
Peki, benim kanun teklifim ne? Tüm
muhtarlarımızın yani seçilmişliğin başlangıcı
olan tüm muhtarlarımızla ilgili, buradaki tüm partilerin onaylayacak
olduğu bir kanun teklifi aslında. Neden? Seçilmişliğin
başlangıcı olan muhtarlarımızın asgari ücret
seviyesinde bir ücret alması benim kanun teklifim yani ister köydeki olsun
ister şehirdeki olsun, ister mahalledeki ister beldedeki, hangi muhtar
olursa olsun asgari ücretle endekslenmesi. Böylelikle -asgari ücretten daha
düşük rakam altında kalmış olan 2.400 seviyeleri- her
asgari ücret belirlendiğinde, muhtarlarımızın ödenekleri de
otomatik olarak asgari ücretle birlikte -eş değer rakam-
belirlenmiş olacak, böylelikle enflasyonun altında da ezilmemiş
olacaklar. Bununla alakalı bu kanun teklifimiz geldi. Buradan -hem AK
PARTİye- Cumhur İttifakının ortaklarına özellikle
sesleniyorum: Umarım, kabul edersiniz çünkü bu karar bütün
muhtarlarımızın lehine olacak olan bir durumdur.
Bunun yanında, biliyorsunuz, sayın
muhtarlarımız, özellikle köylerdeki muhtarlarımız
şehre defalarca gelmek zorunda kalıyorlar; bu sebepten dolayı bu
ödeneğin de yükselmesi gerektiğinin özellikle altını
çiziyoruz.
Tabii ki özellikle belirli bir nüfustan daha yüksek
olan büyük şehirlerde muhtarlık yapan mahalle muhtarlarımız
ise ciddi anlamda bir sorunla karşı karşıya. Bu nedir?
Biliyorsunuz, tek başlarınalar, herhangi bir izin günleri yok vesaire
yani -telefonla ulaşılabilir de oluyorlar- ciddi anlamda mesai
yapıyorlar. Bu sebepten dolayı muhtarlarımıza
yardımcı personel verilmesiyle alakalı da bizim bir kanun
teklifimiz var. Umarım, bunu da kabul edersiniz. Bir yardımcı
personel ve de onun sigortasını belirlenecek olan bir ödenekle
Çünkü
biliyorsunuz, 50 bin, 100 bin, 150 bin nüfuslu mahallelerimiz var,
muhtarlarımız buralara yetişmekte zorluk çekiyor. Bu sebepten
dolayı yardımcı bir personel verilmesini özellikle talep
ediyoruz.
Diğer bir taraftan, biliyorsunuz, Sayın
Cumhurbaşkanı, özellikle muhtarlarımızı sık
sık ülke dışına götürdü, onlara bir şekilde, geçici de
olsa bir pasaport verildi ama bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün
muhtarlarımızın en azından görev yaptıkları süre
içerisinde, kendi ihtiyaçları doğrultusunda, ailelerini de ziyaret
edebilmek adına yeşil pasaport verilmesiyle alakalı da bir
önergemiz var.
Ben buradan tüm muhtarlarımızın
görevlerini daha iyi yerine getirmesi adına, bu kanun teklifimizin tüm
partiler tarafından kabul edilmesi dileğiyle hepinizi en içten
duygularımla, saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına
geçiyoruz.
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Dışişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Dışişleri Komisyonunda
boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen 1
üyelik için Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğit aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK
(İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kahramanmaraş
Milletvekili Ahmet Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 267) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 267 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Türkkan. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında grubum adına söz aldım. Bu vesileyle Gazi Meclisi bir
kez daha saygıyla selamlıyorum.
Uzun bir süredir temel kanun gelmiyordu, tam
sevindik temel kanun geldi diye, bu sefer de kanunun içeriğine
bakınca hevesimiz kursağımızda kaldı yani Türkiyede
hukuk sistemini katletmeye yönelik bir kanunla daha karşı
karşıyayız.
Türkiye uzun süredir toplumun pek çok kesimi
tarafından tecrübe edilen derin bir ekonomik krizle karşı
karşıya. Bunun yanı sıra küresel salgın
koşullarıyla ve son günlerde iyice berraklaşan bir yönetim kriziyle,
bir siyasi buhranla da karşı karşıya ve onunla mücadele
ediyor. İYİ Parti olarak uzun süredir iktidarın yönetim
kapasitesinin çöktüğünü, kurumsal mekanizmalarımızın felce
uğradığını, siyasi ikballer uğruna ülkemizin
geleceğiyle kumar oynandığını pek çok kamusal alanda
dile getiriyoruz. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener
tarafından gerçekleştirilen esnaf ziyaretlerine yönelik tehdit ve
şiddet içerikli cevaplar da ne yazık ki iktidarın otoriter
doğasını gözler önüne seriyor, ayrıca vatandaşların
taleplerine yönelik yapıcı herhangi bir çözüm önerilerinin de kalmadığını
ifşa ediyor. Hukukun üstünlüğüne, insan hakları ile temel hak ve
özgürlüklere, kuvvetler ayrılığının tam manasıyla
tatbikine âdeta hava ve su gibi ihtiyaç duyduğumuz artık
yadsınamaz bir gerçek. Bugünlerde bahse konu olan hususlarla yakından
ilişkili bir kanun teklifinin Meclise sunulması çok büyük önem arz
ediyor. Ne var ki bu kanun teklifi ne yargı erkinin ideal şekilde
işlemesini temin edecek düzenlemeler ihtiva etmekte ne de Türkiye'nin
ihtiyaç duyduğu yapıcı siyasal atmosfere katkı
sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurul gündemine
gelen söz konusu teklif, esas itibarıyla resmin bütününe odaklanmayan,
sorunların tamamına kolektif çözümler sunmayan, tabiri caizse günü
kurtarmaya yönelik konjonktürel düzenlemeler içeren oldukça yetersiz bir
tekliftir. İktidar cephesinin alışkanlığı
olduğu üzere, araya her zaman olduğu gibi makul ve her kesimin
onaylayacağı birtakım düzenlemeler serpiştirilmiş,
ancak dikkatli bir göz bu düzenlemelerin sorunları ortadan
kaldırmayı değil, halının altına süpürmeyi
amaçladığını hemen fark ediyor. Görünen o ki iktidar
partisi, dışı süslü ancak içeriği sonuca etki etmeyen
düzenlemeleri reform olarak etiketleyerek önümüze getirme
alışkanlığını devam ettiriyor.
İlk olarak önemle belirtmek gerekir ki gerekçesi
incelendiğinde, teklifin hazırlanma sürecinde konunun
muhataplarının, bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum
kuruluşlarının ve ilgili paydaşların görüşlerine
başvurulmadığı açıkça görülüyor. Asıl hedefin
Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve Cumhurbaşkanınca
açıklanan İnsan Hakları Eylem Planında yer alan
birtakım faaliyetlerin gerçekleştirilmesi olduğu
anlaşılmakta. Son derece kısa kaleme alınmış bir
genel gerekçeden ve Uygulamadaki tereddütleri gidermek. Uygulama
birliği sağlamak. gibi genelgeçer madde gerekçelerinden ibaret bu
bahse konu olan teklif, uygulamada pek çok soruna ve keyfiyete yol açabilecek
muğlak düzenlemeler ihtiva etmektedir.
Malumunuz olduğu üzere, Meclis
Başkanlığına ulaşan kanun tekliflerinin konusu ve
kapsamına göre esas ve tali komisyonlara havalesi İç Tüzükümüzün
23üncü maddesi uyarınca gerçekleştirilmektedir. Tali komisyonlar,
doğası gereği, işin kendilerini ilgilendiren yönü veya
maddeleri üzerine görüş bildiren komisyonlardır. Ne var ki
uygulamada, iktidarın alelacele kanunlaştırma arzusu bu
komisyonları devre dışı bırakmakta.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir bütün olarak esas ve tali komisyonların birlikte
çalışması gerekiyor. Uzun bir süredir, kanun yaparken tali
komisyonları çalıştırmıyorsunuz. Tüm paydaşların
katılımıyla ideal bir tartışma atmosferi içerisinde
faaliyet göstermesi aslında zaruri bir iş, ne var ki içerisinde
bulunduğumuz bu ucube sistem pek çok diğer mekanizma gibi
komisyonların fonksiyonunu da maalesef tahrip etti. Bugün, tali
komisyonlardan, kendilerine tali olarak havale edilen teklifi
görüşemeyeceklerine dair bir yazı alınıyor ve teklif
yalnızca esas komisyonlarda görüşülmek suretiyle
kanunlaştırılıyor. Ne yazık ki üzerinde konuştuğumuz
bu teklif de aynı kaderi paylaşan tekliflerden oluşmuş. Temel
insan haklarıyla ilgili önemli düzenlemeler içeriyor bu kanun,
milletvekillerine yeterince inceleme imkânı tanınmıyor. Tali
komisyon olan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda
görüşülmeden âdeta yangından mal kaçırır gibi esas
Komisyonunda görüşüldü ve gündeme alındı ve siz değerli
milletvekillerinin önüne getirildi. Komisyonda muhalefetin tespit ettiği
ve çözüm önerilerini de getirdiği olumlu, yapıcı hiçbir öneri
dikkate değer görülmemiş oysa özellikle teklifin 8inci ve 9uncu
maddeleri özel hayatın gizliliği, haberleşme özgürlüğü gibi
önemli insan haklarına dair maddelerdir. Teklifin tali komisyon olan
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda görüşülmesinin
olumlu katkı sunacağı ve yasama kalitesini
artıracağı ortadayken bir formalite sürecinden ibaret hâle gelen
Komisyon sürecinde teklifin esasına olumlu katkı sağlayabilecek
hiçbir süreç işletilmemiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifle getirilen en
önemli düzenleme, cumhuriyet savcılarının yerel mahkemelerde ve
istinaf mahkemelerinde idari ve yargısal anlamda cumhuriyet
başsavcılarına mahkûm hâle getirilmesidir. Düzenlemeyle,
cumhuriyet başsavcısına, savcıların verdiği
takipsizlik kararını kaldırma sonucu doğuran bir yetki
verilmektedir. Hâlihazırda mevcut bulunan mevzuat uyarınca cumhuriyet
başsavcısı ahengi sağlama görevi nedeniyle cumhuriyet
savcılarının kararlarını zaten denetliyor. Teklifle
arttırılması öngörülen bu yetkinin ne şekilde
kullanılacağı açık olmuyor. Keyfî sonuçlar
doğurması da kuvvetle muhtemel. İktidarın otoriter
yapısı nedeniyle yürütme ve yargı erkleri arasındaki
çizginin giderek daha da görülmez hâle geldiği bu sistemde cumhuriyet
başsavcısının yetkilerinin arttırılması,
maalesef, yargının siyasallaşmasını arttıran bir
unsur olarak dikkat çekmektedir. Hep kızıyorsunuz ama artık herkesin
de kabul ettiği, sizlerin de bildiği yargının sarayın
vesayeti altında olduğu düşünüldüğünde, bu düzenlemenin
doğuracağı vahim sonuçları şimdiden öngörmek hiç zor
değildir.
Az önce belirttiğim üzere, teklifin 8inci ve
9uncu maddeleri özel hayatın gizliliği gibi temel hak ve
özgürlüklere ilişkin önemli düzenlemeleri bünyesinde
barındırmaktadır. Ünlü Alman kamu hukukçusu Georg Jellinekin
temel hak ve özgürlükleri sınıflandırma yöntemi olan Jellinek
Üçlüsü, bu teorisi uyarınca negatif statü hakları, bireyin devlet
tarafından dokunulmayacak haklarını ve bu hakların
kullanımının sınırlarını çiziyor.
Niteliği itibarıyla devlete bireylerin kişisel haklarına
saygı duymak, sınırlarını işgal etmemek
yükümlülüğü yüklüyor. Kamusal hayat içerisinde bir birey yalnızca
temel hak ve hürriyetlerin tamamına külli olarak sahip olmak
şartıyla özgür olabilir. Bu kapsamda, üzerinde konuştuğumuz
teklifin, bir negatif statü hakkı olan özel hayatın gizliliği
gibi hususlara dokunan 8inci ve 9uncu maddeleri büyük önem arz etmektedir.
İYİ Parti olarak, Türk Ceza Kanununun
örgütlü suçlar ile anayasal suçlar başlıkları altında
değerlendirilen suçlara ilişkin ve Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında değerlendirilen suçlara ilişkin yaklaşımımız
ve ulusal güvenlik hassasiyetimiz ortadadır. Bununla birlikte, Anayasayla
güvence altına alınmış ve Türk devletine Türk
vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini güvence altına
alma yükümlülüğü öngören negatif statü haklarına ilişkin
düzenlemelerin de çok dikkatle ve katılımcı süreçler vasıtasıyla
kaleme alınması gerektiği kanaatindeyiz. Bu hususa ek olarak,
ilgili maddelerde yer alan
veya tehlikeli halde bulunan ya da
dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği
açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen
ifadesi
uygulamada keyfiyete yol açacaktır. Kamu güvenliği
açısından tehlikeli olma hâlinin yahut tehlikeli hâlde bulunma
durumunun hukuken sınırları belli değildir. Bu düzenlemeyle
amaçlanan, iktidarınıza yönelik tehlikeleri hüküm kapsamına
almak mıdır, onu bilemiyoruz. Sizleri korkutan, böyle muğlak bir
düzenleme getirmenize sebep oluşturan hususlar nedir, onu da merak
ediyoruz. İYİ Parti olarak bunları da sorgulama
ihtiyacını hissediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis Genel Kurulunda birkaç ay önce, zor şartlar altında
görevlerini yapmaya çalışan polislerimizin hayatlarına son
verdiğinden söz etmiştik ve bir yıl içerisinde 80 polisimizin
intihar ettiğini dile getirmiştim. Ne yazık ki polis
intiharları devam ediyor. Üzülerek söylüyorum ki, Emniyet
teşkilatı ülkemizde intihar oranları en yüksek meslek
gruplarının başında geliyor; gencecik fidanlar
hayatlarına son veriyorlar.
İnternette bile polis intiharlarına dair
küçük bir arama yapıldığında, son yıllarda onlarca
intihar haberinin olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Emniyet-Senin
raporuna göre, sadece 1996-2016 yılları arasında ülkemizde 650
Emniyet mensubu intihar ederek hayatına son vermiş. Sadece 1 Ocak-8
Şubat 2020 tarihleri arasında, sadece otuz sekiz gün içerisinde 8
polis memuru, 1 Emniyet müdürü, 1 bekçi ve 2 emekli polis yaşamına
son verdi, sadece otuz sekiz günde.
Bugün, yine, sosyal medyada bir polisimizin intihar
haberini gördük. Bu genç kardeşimize, intihar eden polis kardeşimize
Allahtan rahmet diliyorum; yakınlarına, Emniyet
teşkilatına başsağlığı diliyorum.
Polisleri intihara sürükleyen sebepler ne? En
başta ne geliyor, biliyor musunuz? Mobbing. Polisler çok ciddi mobbinge
uğruyor. Eskiden polislikte, rütbenin dışında, mesleki
kariyerin verdiği bir ağabeylik vardı. Ben hatırlarım,
çok gençtim, İstanbulda Ahmet Ateşli diye bir Cinayet Masası
Amiri vardı, başkomiserdi Ahmet Ateşli. O zamanki İstanbul
Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Ateşliye ağabey diye
hitap edip onun fikirlerinden faydalanırdı. Şimdi, eski
polislerin bir an önce emekli olması için her şeyi yapıyoruz.
Niye? Alttan Biz ak polis getireceğiz. uğraşısı
içerisindesiniz, onlara mobbing uyguluyorsunuz.
Eski polislere ikinci şark hizmeti
çıkarıyorsunuz. İpka yapacak -eskiden, engelli anne ve
babası veya bakıma muhtaç anne ve babası varsa bu İpka
nedeni sayılıyordu- onu kaldırdınız, onları bir
daha şarka gönderip emekli olmasını veya istifa etmesini
istiyorsunuz. Bu mobbingden dolayı ciddi anlamda intiharlar var,
geçtiğimiz günlerde kamuoyunda çok konuşulan Silivri Emniyet Müdürü -genç
müdür- gibi.
İkincisi; iş yükü. Bu pandemi döneminde en
az sağlık çalışanları kadar çalıştılar
polisler. Pandemi döneminin en çok çalışanları sağlık
çalışanlarıyla beraber polislerdi on iki/yirmi dört değil, yirmi dört/on iki
çalıştılar, yirmi dört saat çalışıp on iki saat
istirahat ettiler ve bu iş yüküyle bu genç insanlar bunalıma girip
yaşamlarına son verdiler.
Tercih dışı şark ve ikinci
şark tercih problemleri bunların hayatlarına son verecek
bunalımları getiren sıkıntılardan bir tanesi. Özlük
hakları var onların, özellikle hâlâ getirmediniz; seçim döneminde
bizim de söylediğimiz, söylemeye devam edeceğimiz ama sizin her
mecrada söz verdiğiniz 3600 ek göstergeyi hâlâ getirmediniz. Bunların
dışında polis sandığı kesintileri var.
Covid-19 pandemi süreci yoğunluğundan
bahsettim biraz evvel, çok daha önemlisi ne, biliyor musunuz? Bu polislerin
dertlerini anlatabilecekleri, şikâyetlerini iletebilecekleri makam yok,
bulamıyorlar, sahipsiz bir Emniyet teşkilatıyla karşı
karşıyayız. Bunları ben söylemiyorum aslında,
bunları, zaman zaman sıkıntılarını dile getiren
Emniyet teşkilatına mensup arkadaşlarımız,
kardeşlerimiz söylüyor.
Polislerimizden bize ulaşan bir
sıkıntıdan daha söz etmek istiyorum. Böyle bir kanunda polisi
konuşmak zorunda kaldığımız için hepinizden özür
diliyorum ama polislerimizi konuşan yok, polislerimizin derdine kulak
veren hiç yok. O yüzden bu kanun teklifini konuşurken polislerimizi de
konuşmayı kendime vazife bildim.
Polislerimizin askerlik hizmeti ve üniversite
eğitimi daha önce hizmet borçlanması kapsamında
değerlendirilirken yapılan değişikliklerle bu kapsamdan
çıkarıldı ve birçok polis mağdur oldu. Emniyet
teşkilatında görev yapan personele yönelik uygulanan hizmet
borçlanmasındaki hizmet, sistem eşitliğine ve adalete
aykırı sonuçlar doğuruyor. Bize ulaşan bir
arkadaşımız diyor ki: 2010 yılında hizmet
borçlanması nedeniyle o zaman kredi çektim, 12 bin lira para verdim. 2023
yılında emekli olacaktım, sonra mevzuat
değişikliği nedeniyle emeklilik yılım 2033 oldu yani
emekliliğimi on yıl sonraya attı. Polisler de bu hâliyle bir
nevi EYTli oldular. Böyle mağdur olan birçok polis
arkadaşımız var. Polislerimiz 3600 ek göstergeyle, mevzuat
değişiklikleri nedeniyle yaşadıkları
mağduriyetleri geçtiler, artık ne istiyorlar, biliyor musunuz?
İnsan gibi çalışmak istiyorlar, sadece o, insan gibi
çalışmak.
Umuyorum, polislerin bu dileklerini ilgili merciler
duyuyordur, buradan milletimize biz bir kere daha haykırdık.
Onların da bu sorunlarının çözümü yönünde bizler burada
konuşmaya, sizleri çalışmaya sevk edeceğiz.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
267 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle,
hükümlülerin dış dünyayla ilişkilerini teknolojik imkânlardan
yararlanmak suretiyle güçlendirerek cezanın ıslah amacına
yönelik birtakım yeni düzenlemeler yapılması ihtiyacının
giderilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Teklifte ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının
görev ve yetkileri yeniden düzenlenmekte, kurullar tarafından
hazırlanan raporların bir örneğinin Kamu Denetçiliği Kurumu
ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna gönderilmesi
öngörülmektedir. Yine, görüşmekte olduğumuz teklifle ceza infaz
kurumlarının yönetim ve işleyişi hususunda meydana gelen
aksaklıklar giderilmekte, Türk Ceza Kanunu'nda yapılan
değişiklikle uygulamada ortaya çıkan bazı farklılıklar
giderilmeye çalışılmaktadır. Yine, son günlerde Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan İnsan Hakları
Eylem Planı çerçevesinde bazı faaliyetlerin hayata geçirilmesi söz konusu
olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamda özellikle, 2019 yılında ilan
edilmiş olan Yargı Reformu Strateji Belgesi ile bu yıl içinde
ilan edilmiş olan İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde
yapılan veya yakın dönemde yapılması planlanan faaliyetlere
değinmek istiyorum. Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, hak ve
özgürlüklerin daha etkin bir şekilde korunup geliştirilmesi,
yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığının güçlendirilmesi, sistem
şeffaflığının artırılması,
yargısal süreçlerin basitleştirilmesi, adalete erişimin
kolaylaştırılması, savunma hakkının güçlendirilmesi
ve makul sürede yargılanma hakkının daha etkin korunması
hususunda, belirlenen hedeflere yönelik olarak öngörülen faaliyetlerin bugüne
kadar yüzde 50'den fazlasının hayata geçmiş olduğunu ifade
etmek istiyorum. 2019 yılında ilan edilmiş olan Yargı
Reformu Strateji Belgesinde güven veren erişilebilir bir adalet vizyonu
ile 9 amaç, 63 hedef, 256 faaliyet ortaya konulmuştur. Belgede yer alan
toplam 256 faaliyetin 129u hayata geçirilmiş böylece bugüne kadar
Yargı Reformu Strateji Belgesinin yüzde 50den fazlası uygulamaya
konulmuştur.
7188 sayılı Kanunla hayata geçirilen
birinci yargı paketi kapsamında, bireylerin hak ve özgürlüklerini
genişleten, haber verme sınırları içerisinde kalma
kaydıyla eleştiri amacıyla yapılan düşünce
açıklamalarının suç oluşturmayacağını
düzenleyen maddeler yürürlüğe girmiştir. Yine, tutukluluğun bir
cezalandırma aracı olmadığını, soruşturma ve
kovuşturmanın etkili yürütülebilmesi amacıyla ortaya
çıkmış bir tedbir olduğunu teyit edecek şekilde
soruşturma sürecinde başvurulan tutuklamalarda tutukluluk süresi için
üst sınır belirlenmiştir. Çocuklar bakımından da
tutukluluk süreleri kısaltılmak suretiyle temel hak ve özgürlükler
yönünden önemli düzenlemeler yapılmıştır.
Vatandaşın uzun yargılama sürelerinden mağdur
olmaması, işlerinin kolaylaştırılması ve
lekelenmeme hakkının daha etkin korunması gayesiyle ön ödeme,
kamu davasının açılmasının ertelenmesi, basit ve seri
yargılama usulleri getirilmiştir. Çocukların lekelenmeme
hakkının korunması için çocuklara özgü kamu davasının
açılmasının ertelenmesinin kapsamı genişletilmiş,
özellikle cinsel şiddet mağduru çocukların ve
kadınların adli süreçlerde ikincil örselenme yaşamaması
için çocuk izlem merkezi ve adli görüşme odaları
kullanılması zorunlu hâle getirilmiştir. Günümüzde yaşanan
hızlı değişimler ve gelişmeler girift hukuki
ihtilaflara neden olmakta, liyakatli ve iyi yetişmiş
hukukçuların varlığını zorunlu hâle getirmektedir. Bu
çerçevede, birinci yargı paketiyle hukuk mesleklerine giriş
sınavı getirilmiş, bu mesleği icra eden kişilerin
yetkinliğinin artırılması hedeflenmiştir.
İkinci yargı paketi olarak takdim edilen
7242 sayılı Kanunla, yargılama sonunda hükmedilen ceza ve
güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi sırasında alınacak
kararların infaz hâkimliği tarafından verilmesi sağlanarak
infaz işlemlerinin tek bir yargı mercisinde toplanması, bu
işlemlerde ihtisaslaşmaya gidilmek suretiyle infaz hizmetlerinin
etkinliğinin ve kalitesinin artırılması ve yargılama
yapan mahkemelerin iş yükünün azaltılması
sağlanmıştır.
İnfaz hâkimliğiyle ilgili düzenlemeyle
birlikte ikinci yargı paketinde ceza infaz hukukuna ilişkin olarak
önemli kalıcı düzenlemelerin yanında, bir defaya mahsus olmak
üzere birtakım geçici düzenlemeler de yer almıştır.
İnfaz sistemi revize edilmiş, alternatif infaz usulleri getirilerek
infazda adalet temin edilmeye çalışılmıştır.
Hapis cezalarının hafta sonu, geceleyin ve konutta infazına
ilişkin uygulama genişletilmiş, kadınlar ve yaşlılar
için söz konusu olabilen konutta infaz usulünün ceza sınırı
artırılmış, çocuklar da bu uygulamaya dâhil
edilmiştir. Yine, bazı kadın hükümlülerin cezalarını
konutta çekebilmeleri ve hamile hükümlülerin cezalarının bir buçuk
yıl ertelenebilmesi imkânı getirilmiştir. Hükümlülerin eş
veya çocuklarının sürekli hastalık ve malullüklerinin mevcut
olması hâlinde infaza ara verilebilmesi söz konusu olmuştur.
Cezaevlerindeki kapasiteyi çok aşan doluluk sorunu, koşullu
salıverme sürelerinde yapılan geçici düzenlemelerle bertaraf
edilmiştir. Açık ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülere
ilişkin izin uygulamasıyla birlikte, Covid-19 pandemi sürecinde
cezaevlerinde bulaş riskini minimuma indiren tedbirler
alınmıştır. Bu vesileyle, pandemi sürecinde
sağlık çalışanlarımız ve güvenlik güçlerimizle
birlikte insanüstü fedakârlık gösteren cezaevi personelimize ve hassaten
infaz koruma memurlarımıza buradan teşekkürlerimizi sunmak
istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilerek kanunlaşan üçüncü yargı paketiyle 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuk yargılamasına
hâkim olan ilkeler kapsamında gözden geçirilmesi, doktrinde ve uygulamada
ortaya çıkan aksaklıkların ortadan kaldırılması
maksadıyla önemli ve yararlı değişiklikler yapılmıştır.
Bu sayede hukuk yargılamalarının etkinliği ve
verimliliği artırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen ve
kanunlaşmış yargı paketlerinin dışında,
idare tarafından alınan karar ve yapılan düzenlemelerle hayata
geçirilmiş olan faaliyetler de bulunmaktadır. Bu çerçevede,
yargıya güveni ve erişilebilirliği artırmak amacıyla
oldukça önemli adımların atıldığını,
atılan bu adımların vatandaşımıza büyük faydalar
ve kolaylıklar sağladığını ifade etmek
gerekmektedir. Yapılan düzenlemelerle tüm yargı
mensuplarını ilgilendiren Türk Yargı Etiği Bildirgesi
kamuoyuna ilan edilmiş, Türkiye Adalet Akademisi yeniden kurulmuş,
noterlikler hafta sonunda da hizmet vermeye başlamıştır.
Hukuk fakültelerine girişte başarı
sıralaması, YÖK kararıyla, ilk 190 bine giren öğrenciler
seviyesinden ilk 120 bine giren öğrenciler seviyesine
yükseltilmiştir. Yine, Kayseri, Van, Diyarbakır, Trabzon bölge adliye
mahkemeleri faaliyete geçirilerek bölge adliye mahkemesi sayısı
11den 15e çıkarılmıştır.
Hâkim ve savcılık mesleğinin daha
etkin bir şekilde icrası ve terfilerin daha objektif kriterlere
bağlı olarak yapılması hususunda da önemli kararlar
alınmış ve uygulamaya konulmuştur. Buna göre, hâkim ve
cumhuriyet savcılarının kararlarının, Anayasa
Mahkemesi ve AHİM kararlarının meslekte yükselme süreçlerinde ve
denetimlerinde gözetilmesi sağlanmıştır. Hizmet içi
eğitimler hâkim ve savcıların terfilerinde dikkate alınan
kriterlerden biri hâline getirilmiş, yine, HSK Teftiş Kurulu
bünyesinde Yargıda Performans Ölçüm ve Takip Merkezi kurulmuştur.
Vatandaşlarımızın dava
masraflarının azaltılması gayesiyle bazı alanlardaki
avukatlık hizmetleri için belirlenmiş olan KDV oranı yüzde
18den yüzde 8e düşürülmüştür. Bu sayede, yargıya erişim
daha kolay hâle gelmiştir.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın dış temsilciliklerde
yapmış oldukları noterlik işlemlerinin, Bilişim Sistem
Entegrasyonuyla Türkiyede en yakın noterden anında
alınabilmesi sağlanmıştır. Daha önce posta ve kargo
yoluyla gönderilmek zorunda olunan bu evrak ülkemizdeki herhangi bir noterden
alınabilir hâle gelmiştir.
Vatandaşlarımızın yurt içi
seyahatlerinde ve yurt dışına çıkışları
sırasında yargısal bazı işlemlerden dolayı
gözaltına alınması ve geceyi nezarette geçirmesi gibi
mağduriyetlerin yaşandığı hepimizce malumdur. Bu
çerçevede, dünyada bir ilk olarak 7/24 hizmet veren bir adliye İstanbul
Havalimanında açılarak vatandaşlarımızın adalete
erişimini kolaylaştıran bir uygulama hayata geçirilmiştir.
Daha önce basit bir ifade işlemi için gözaltına alınıp,
mahkemeye gönderilmek zorunda olup uçağını kaçıran ve bütün
programı altüst olabilen vatandaşımız, açılan bu
adliyeler sayesinde havalimanında on dakika içerisinde işlemlerini
halledip hiçbir aksama olmadan uçuşuna ve programına
yetişebilmektedir.
Değerli milletvekilleri, özellikle, pandemi
döneminde yargı işlemleri zaman zaman kesintiye
uğramış, yargı faaliyetlerinin devam ettiği süreçte de
bulaş riski vatandaşlarımızı ve
mensuplarımızı tedirgin ederek etkisi altına
almıştır. İl dışında duruşması
bulanan avukatlarımız duruşmalara katılım konusunda
kısıtlamalar nedeniyle büyük sıkıntılar
yaşamışlardır. İşte, bu
sıkıntıları gidermek maksadıyla e-duruşma
uygulaması hayata geçirilerek vatandaşlarımıza ve
avukatlarımıza devrim niteliğinde bir hizmet hayata
geçirilmiştir. Taraflardan birinin talebiyle, talep eden tarafın veya
taraf vekilinin video konferans yoluyla bulundukları yerden duruşmaya
katılmalarına ve usul işlemlerini yapabilmelerine karar
verilebilmiştir.
Yine, mağdurlara adli süreç boyunca
bilgilendirme, yönlendirme ve psikososyal destek hizmetleri sunmak
amacıyla adliyelerimizde adli destek ve mağdur hizmetleri
müdürlükleri kurulmuştur.
2001 yılında yürürlüğe giren 4675
sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunuyla cezaların
infazı aşamasında verilecek bazı kararların infaz
hâkimliği tarafından verilmesi sağlanmıştır.
Ancak, uygulamada infaz aşamasında verilecek birçok kararın
yargılamayı yapan mahkeme tarafından verilmesi infaz
hâkimliği hususunda uzmanlaşmanın gerçekleşmesine mani
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, 2 Mart 2021 tarihinde
kamuoyuna ilan edilen İnsan Hakları Eylem Planı özgür birey
güçlü toplum daha demokratik Türkiye vizyonu doğrultusunda 11 temel
ilke, 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyetten oluşmaktadır. İnsan
Hakları Eylem Planını oluşturan takvim çerçevesinde, iki yıl
içinde kısa, orta ve uzun vade olmak üzere 3 farklı zaman diliminde
bu planın hayata geçirilmesi düşünülmektedir.
İnsan Hakları Eylem Planının
uygulama sürecine ilişkin olarak 30 Nisan 2021 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle İnsan
Hakları Eylem Planı İzleme ve Değerlendirme Kurulu
oluşturulmuştur. Ayrıca, Adalet Bakanlığı
bünyesinde İnsan Hakları Eylem Planı Takip Kurulu
oluşturulmuş, eylem planı kapsamında Adli Destek ve
Mağdur Hizmetleri Yönetmeliği 30 Nisan 2021de yürürlüğe
girmiştir.
Plan çerçevesinde, öncelikli olarak kapalı ceza
infaz kurumlarındaki çocukların ziyaretçileriyle tüm görüşmeleri
açık görüş şeklinde yapması, adli yardım
başvurularının e-devlet üzerinden yapılabilmesi, hükümlü ve
tutuklularının hak ve imkânlarının genişletilmesi
planlanmaktadır. Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan
Hakları Eylem Planı kapsamında önümüzdeki süreçte hak ve
özgürlüklerin korunarak geliştirilmesi, yargı bağımsızlığının,
tarafsızlığının ve
şeffaflığının geliştirilmesi, insan
kaynaklarının nitelik ve niceliğinin
artırılmasıyla performans ve verimliliğinin
artırılması söz konusu olacaktır. İfade etmiş
olduğumuz bütün bu faaliyetler, açık bir şekilde
anlaşılıyor ki, insanımızın iyiliğinedir,
faydasınadır. Ülkemizde yargıya olan güveni artıran,
erişimi kolaylaştıran, yargılama süreçlerinin öngörülen ve
hedeflenen süreler dâhilinde nihayete ermesini sağlayan, yargı
mensuplarının ihtisaslaşmasını, mesleki haklarının
tahkim edilmesini ve daha fazla teminat altına alınmasını
sağlayan bütün bu düzenlemeler hiç tereddütsüz ve apaçık bir
yargı reformu niteliği taşımaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yukarıda
ifade edilen hedeflere, amaçlara ve faaliyetlere ulaşmanın ülkemiz,
milletimiz ve demokrasimiz açısından
taşıdığı ehemmiyetin farkında olduğumuzu ve
bu nedenle, dün olduğu gibi bugün de atılan adımların
yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.
Bu vesileyle, Genel Kurulda görüşülmekte olan
kanun teklifini desteklediğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Evet, yine, İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde getirilen ama
aslında insan haklarını yok sayan bir yasayla karşı
karşıyayız.
Şimdi, iktidar neyle meşgul? Bu ara iyice
ortalığa saçılan suçlarının üstlerini örtmeye
çalışırken yine herkesi terörist ilan etmeye, neredeyse
milyonları teröristlikle suçlayarak onlara cezaevlerinin
yollarını göstermekle meşgul, e, tabii, böyle olunca da sürekli
bir cezaevi inşaatı yapmak zorunda kalıyor, yeni cezaevi açmakla
da övünüyor; çok ilginç. Bir ülkede hani cezaevi açmakla değil,
cezaevlerinin kapanmasıyla övünülür ama bu iktidar cezaevi açma müjdeleri
veren bir iktidar.
Türkiye, Ocak 2020 itibarıyla Avrupa Konseyinin
47 üyesi arasında, her 100 bin kişiye düşen tutuklu ve hükümlü
sayısında ilk sırada. Tabii ki, özellikle siyasi mahpuslar
açısından durum daha da vahim. Zira, ülkede herkes terörist ilan
edilince artık kendileri de kavram bulamamış herhâlde, en
terörist olanlar diye yeni kavramlar üretmek zorunda kaldılar.
Şimdi, şunu biliyoruz: Evet, bu,
kapitalist sistem. Patriarkal kapitalizm eşitsizlik üzerine kurulu bir
sistem ve bu eşitsizliği de garanti altına almak için kendi
hukukunu, kendi yargısını, kendi cezalandırma sistemlerini
kurar ve bu çerçevede -aslında, korunan yarar hani hep bize
anlatılıyor ya, halkın yararı, halk için adalet gibi-
aslında yönetenlerin, sermaye gruplarının,
iktidarlarının geleceğini garantiye almak isteyen bir hukuk
sistemiyle yönetilir. Şimdi, bizim ülkemiz, tabii, burjuva hukukunun
uygulandığı ülkeler açısından şöyle bir fark
gösteriyor: En azından kısmi burjuva hukukunun uygulandığı
ülkelerde bu hukuka bir saygı duyulur, o çerçevede durulur ama bizde öyle
değil, bizde düşmanla savaş hukuku devreye giriyor ve siyasi
mahpuslar tam da bu savaş hukukunun gereği olarak yok edilmesi gereken
kişiler olarak düşünülüyor. Ceza içinde ceza, tek tipleştirme ve
ceza sisteminden sonra da yani cezaevinden çıktıktan sonra da denetim
altına alınması, düşünce sisteminin denetim altına
alınması gereği bütün koşulları yerine getirmeye
çalışıyor bu iktidarlar. Türkiye cezaevlerinde, siyasi mahpuslar
açısından yaşanan tüm bu hak gasplarının nedeni, tam
da bu sömürücü çete-mafya düzeninin ayakta tutulmak istenmesinin sonucudur.
Tarih boyunca cezaevleri hep zapturapt altına
alınmak istenmiş ama buna karşı da siyasi tutsaklar her
zaman cezaevlerinden seslerini yükseltmişlerdir. Bugün de hapishanelerden
tecride, hak gasplarına, hak ihlallerine karşı bir ses
yükseliyor. Cezaevinde seslerini başka türlü duyuramadıkları
için, başka kanallar bırakmadığınız için mecburen
bedenlerini açlığa yatırarak tecride karşı, hak gasplarına
karşı açlık grevini sürdüren insanlar var. Ama tabii siz bu hak
gasplarınızı ortadan kaldırmak yerine, hukuku, adaleti
sağlamak yerine açlık grevinde olanlara yeni soruşturmalarla,
yeni disiplin cezalarıyla cevap veriyorsunuz.
İmralı'da
uyguladığınız tümüyle hukuksuz, ciddi bir insan hakkı
ihlali olan tecridi hukuki gibi göstermek için insan aklıyla alay
edercesine disiplin cezaları uyguluyorsunuz, herhâlde kendiniz bile ikna
olmuyorsunuzdur. Zira, siz de uyguladığınız tecridin ne
ulusal ne de uluslararası mevzuat açısından kabul edilebilir
olmadığını çok iyi biliyorsunuz, zaten
açıklayamıyorsunuz.
Aynı zamanda tecridi -hukuken kabul
edilmezliğinin yanında- Kürt sorununun demokratik çözümünün
kanallarını tıkayan bir yöntem olarak da kullanıyorsunuz.
Ne zaman tecrit derinleşse Kürt sorununda savaş politikalarına
yöneliyor, Kürt halkına yönelik inkârcı politikalarınızla
birlikte tüm halka yoksulluğu, açlığı, antidemokratik uygulamaları
dayatıyorsunuz. Zira, Kürt meselesinde çözümsüzlük sizin için çok
kullanışlı bir durum. Savaş politikalarınızla
halka, işçilere, emekçilere, kadınlara yönelik
suçlarınızın üstünü örtüyor, beka söylemleriyle
politikalarınızı meşrulaştırmaya
çalışıyorsunuz. Elbette ki bu savaş düzeninizin aynı
zamanda çete-mafya düzenini de daha fazla büyüttüğü ve neredeyse
aslında iktidarınızın ortağı hâline
getirdiği de çok açık. Oysaki çözüm sürecinde, tecridin kısmen
de olsa kalktığı dönemde bu ülkede Kürt sorununda demokratik
çözüm umudu tüm toplumdan onay almış; bu memlekette demokrasi
adına, özgürlükler adına, bir arada, eşit koşullarda
yaşam adına kanalların açılabileceği umudunu
yaratmıştı. Ancak barış umudunuzun demokratik
kanalların açılmasının iktidarınıza
kaybettirdiğini gördüğünüz anda masayı devirdiniz; zira, sizin
için önemli olan, bu ülkenin geleceği, halkın geleceği
değil, her koşulda kendi iktidarınız, kendi bekanız
idi. Savaş politikalarına dönüş ve tüm ülkeye yönelik
baskıcı, otoriter, emek düşmanı siyasetiniz tüm toplumu
baskı altına almaya çalışırken aynı zamanda tabii
ki cezaevlerine de yöneldi. Zira, şu çok netti ki ne zaman toplum
baskı altına alınmak istense, susturulmak istense ilk
saldırılan yerler hep cezaevleri oldu; darbe dönemleri, 1990lı
yıllar, 12 Eylül cezaevleri, F tiplerine geçiş sürecinde yaşanan
19 Aralık katliamı ve arkasından gelen F tipi uygulamaları
hep bunların örnekleriydi. Hani Kenan Evrenin Asmayalım da
besleyelim mi? dediği sözü bugün belki sizin tarafınızdan
söylenmese de aslında pratikte uygulanan bir düşünce olarak
hâkimiyetini sürdürüyor.
Elbette ki tüm topluma yönelik gözaltılarla,
tutuklamalarla, cezaevine konulma tehditleriyle toplumu susturmaya
çalışıyorsunuz; cezaevi koşulları ağır,
katlanamaz olduğunda da Eğer sesinizi çıkarırsanız
sizi bu ağır insan hakları ihlallerinin olduğu cezaevlerine
tıkarım. diyerek toplumu tehdit ediyorsunuz. Cezaevleri
uygulamaları sadece toplumu tehdit eden değil, aynı zamanda
muhalifleri sisteminize onay vermeye zorlayan mekanizmalar olarak devreye
giriyor. Adalet, eşitlik, özgürlük, barış, Kürt sorununda
demokratik çözüm, halkların bir arada, eşit koşullarda
yaşamasını, emeğin sömürülmemesini, kadın-erkek
eşitliğini, LGBT+ların yok sayılmamasını,
engellilere yaşanabilir bir ülke yaratılmasını isteyenlere;
doğanın tahrip edilmediği bir dünya için mücadele edenlere
diyorsunuz ki: Bu düşüncelerinizden vazgeçeceksiniz, bizim
istediğimiz gibi düşüneceksiniz. Bütün bu ceza infaz sisteminiz
muhalifler açısından aslında bu anlama geliyor, tüm cezaevlerine
yayılan tecrit sisteminizin nedeni de bu. Tüm ülke tecrit altına
alınmaya çalışılırken cezaevlerini de öncelikli tecrit
alanları hâline getiriyorsunuz. Cezaevlerinde ceza içinde ceza uyguluyor,
hatta bu yetmiyorsa hasta tutuklular aracılığıyla
hayatlarını kaybetmeleri sizin için daha makbul. Zira siz,
muhalifleri hakları olan bir insan olarak görmek yerine, yok edilmesi
gerekenler olarak görüyorsunuz. Ceza infaz hukukuna ilişkin
yaptığınız her düzenleme, fiilî, keyfî uygulamalar,
öylesine ya da cezaevi müdürünün ya da gardiyanın kişisel tercihlerinden
ya da yönelimlerinden olmuyor; bu yasaları siz çıkarıyorsunuz,
bu fiilî uygulamalara yönelik talimatları siz veriyorsunuz, bunların
her birinden haberdar olduğunuzu ve bilinçli politikalarla
ürettiğinizi biliyoruz.
Patriarkal kapitalizmin yarattığı yoksulluk
ve çaresizlik, suçsuz insanların suça itilmesine, cezaevlerine
tıkıştırılarak insani koşullardan mahrum
bırakılarak yaşamasına sebep oluyor. İktidarların
halkın kaynaklarını sermaye için ya da şatafatlı
hayatları için kullanması bu ülkede suç olmazken bir çocuğun
baklava çalması ya da aç olan insanın karnını doyurmak için
mecburen hırsızlık yapması suç sayılabiliyor.
Bankacılık sistemi, yasal tefecilik
sistemi olarak çalışırken yasal olarak
adlandırıldığı için suç olarak sayılmazken
binlerce insan bu çete-tefeci düzeninin eline düşüyor. Adalete güvenin
kalmadığı yerlerde insanlar çete-mafya düzenine mahkûm
bırakılıyor, insanlar kendi adaletini aramak zorunda
kalıyor.
İşte, suç ve suçluyu yaratan sisteminiz
bununla da yetinmiyor, suçlu diye tariflediği ve cezaevlerine
tıktığı insanlar üzerinden kâr sağlamak, sermayesine
sermaye katmak için uğraşıyor. Hiçbir sınır
tanımayan kapitalist tekeller cezaevlerini bile bir kâr alanı olarak
görüyor. Mahpuslar ucuz emek gücü olarak görülüp zorla
çalıştırılıyor, düşük ücretlerle
çalışmaya zorlanıyor. Ve cezaevleri kâr sağlayan kurumlara
dönüştürülüp sermayedarların gözünde mahpusların sömürüsüne
dayalı fabrikalar olarak konumlandırılıyor. Hapishaneler
adli mahkûmlar açısından bir ıslah yeri olarak tarif edilse de
gerçek böyle değil; güçlünün güçsüzü ezdiği, parası, gücü
olanın rahatça yaşadığı -aynı çete, mafya
liderlerinin yaşamları gibi- yoksulların hem gardiyanlar hem de
diğer mahkûmların baskısı altında
yaşadığı yerler. Hırsızlık suçundan içeri
giren bir kişi bir çetenin üyesi olarak dışarı
çıkıyor. Hapishaneye girenlerin çoğunluğunun eski
mahkûmlardan olması akıllara Hapishane bir suç okulu mudur?
sorusunu beraberinde getiriyor. İnsanların dışarı
çıktıklarında hayatlarını sürdürebilecek bir iş
bulmaları mümkün değil, zira işsizliğin bu kadar yoğun
olduğu bir yerde sabıkası olan bir insanın iş
bulması ise hiç mümkün olamıyor.
Yine, erkek egemenliğini besleyen kadın
düşmanı siyasetiniz erkeklikle birleşince kadına yönelik
şiddeti, kadına yönelik suçları çok daha fazla
artırıyor. Kadınlar, dışarıda şiddete
uğrarken aynı zamanda hayatlarını korumak zorunda
kaldıklarında, yaşamlarını savunmak zorunda
kaldıklarında cezaevlerine atılıyor, ne meşru müdafaa
hakkı ne de kendini savunmak zorunda kalması dikkate alınmıyor
ve içeride de aynı cinsiyetçi yaklaşımdan kaynaklı emek
sömürüsüyle, yine içeride cinsiyetçi uygulamalarla karşı
karşıya kalıyor.
LGBTli mahpuslar ise en göz ardı edilenler.
Özellikle trans tutuklu ve hükümlüler açık bir nefrete, şiddete,
ayrımcılığa ve aşağılanmaya maruz
kalıyor. Cinsiyet geçiş operasyonları engelleniyor.
Beyanları dikkate alınmadan sadece kimliğin rengine
bakılarak erkek veya kadın cezaevlerine gönderiliyor, kantinden
ihtiyaçları karşılanmıyor, açık cezaevine güvenlik
gerekçesiyle geçirilmiyor, atölyelere dahi alınmıyorlar, sosyal
haklardan da yararlanamıyorlar.
Şimdi, bugün getirilen, muhteşem diye
geçmiş dönemde de sunduğunuz birtakım düzenlemeler var; yine
onları da insan hakları demokrasi kavramıyla sundunuz. Bir
bakalım, cezaevlerinde neler oluyor? Hapishanelerde her türlü hak talebine
ya da ihlallere karşı verilen tepkilere hapishane idareleri tutanak
tutarak, disiplin soruşturması başlatarak
karşılık veriyor. Üstelik bu uygulamalar mahpusların
birbiriyle selamlaşmaları ya da hâl hatır sormaları gibi
son derece keyfî gerekçelere dayanabiliyor. Hapishanede yaşanan hak
ihlallerini ve baskıları dışarıya bildirmek
istediklerinde ise yeni bir disiplin soruşturmasıyla karşı
karşıya kalıyorlar. Soruşturma ve cezalar bahane edilerek
infazlar yakılıyor. Son geçirdiğiniz yasayla birlikte gözlem
kurulu dediğiniz kurullarla birlikte tutukluların, hükümlülerin
denetimli serbestlik hakları ve şartlı salıverme
hakları yakılmaya başlandı. Özgürlüğe kavuşma
hakkı, umut hakkı ellerinden alınıyor. Cezaevlerinde
hükümlülüğü sona eren veya serbest kalma süresi çok yakın olup da
infazı yanan çok sayıda hükümlü var. Ayrımcı İnfaz
Yasası, siyasi nedenlerle ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası alanların hiçbir şekilde serbest
kalamayacağı, ömür boyu hapishanede kalma sonucunu doğuracak
uygulamalarla karşı karşıya; AİHM kararlarıyla da
aslında ömür boyu cezaevinde kalmanın bir işkence olduğu
tespit edilmesine rağmen.
Şimdi, birkaç cezaevinden örnek: Tekirdağ
2 No.lu F Tipi Hapishanesinde Aydın Akdoğana pişman olup
olmadığı sorulmuş, onun da Pişmanlık
duyacağım bir şey yapmadım. demesi üzerine iyi hâlli
olmadığına karar verilmiş. Bolu F Tipi Hapishanesinde
Bayram Arinin oda değişiminde sorun çıkardığı
gerekçesiyle yine koşullu salıverilmesi engellenmiş. Bolu F Tipi
Cezaevinde otuz yılını doldurmuş olan Fahrettin
Şahinin şartlı salıverilmesi hiçbir gerekçe gösterilmeden
yakıldı. Edirne F Tipi Hapishanesinde bulunan Yusuf Dağın
yine gerekçesiz olarak, iyi hâlli olmadığı söylenerek
koşullu salıverilmesi engellendi. Kişilerin özgürlüğünün bu
kadar keyfî kararlarla ihlal edilmesi kabul edilebilir değil.
Hak ihlalleri sadece bunlarla da bitmiyor,
sağlık hakları bakımından çok ciddi sorunlar
yaşanıyor. Aşırı kalabalık koğuşlarda
tek kişilik, sağlıksız, tabutluk denilen nakil
araçlarıyla sevkler yapılıyor. Özellikle kalp, astım,
epilepsi hastalarının sağlıkları daha da
kötüleşiyor. Mahpuslar kelepçeli muayene ediliyor, hasta mahpuslar revire
geç çıkarılıyor, hastane sevkleri ya geç yapılıyor ya
da hiç yapılmıyor. Adli Tıp Kurumunun verdiği raporları
ise hepimiz biliyoruz; politik gerekçelerle Cezaevinde kalabilir.
raporlarıyla ünlü bir kurumdan bahsediyoruz. Üniversite hastanelerinin,
tam teşekküllü hastanelerin ise raporları zaten dikkate
alınmıyor. Kendi öz bakımını yapamayacak düzeyde
psikolojik rahatsızlığı olan mahpuslar dahi tahliye
edilmiyor.
Bakırköy Kadın Hapishanesi, Gebze
Kadın Hapishanesi, Düzce T Tipi, Kandıra 1 No.lu F Tipi,
Tekirdağ 1 ve 2 No.lu F Tipi, Maltepe 1 No.lu L Tipi, Metris R Tipi ve
Silivri 5 No.lu L Tipi Hapishanesinde temizlik ve hijyen malzemeleri ya hiç verilmiyor
ya çok az veriliyor; ilaçlamalar yapılmıyor ya da üstünkörü
yapılıyor. Silivri 5 No.lu Hapishanesinde sadece koğuşlarda
arama yapıldığı zaman dezenfekte yapılıyor, bunun
dışında dezenfekte ürünleri verilmiyor. Sıcak su kesiliyor,
aktığı zaman da çamurlu sular akıyor. Ortak alana
çıkma hakları da -çok fazla sayıda cezaevinde- pandemi
bahanesiyle ihlal edilmeye, yok sayılmaya devam ediliyor. Mart
ayından beri hapishanelerde spor, sohbet gibi ortak alan faaliyetleri
yaptırılmıyor. Allahtan pandemi geldi de yine Allahın
lütfu! deyip Bütün hakları nasıl yok ederim? diyerek ona
bakıyorsunuz.
Batman T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
ulaşımda zorluk yaşayan cezaevlerinden bir tanesi. Avukatlar,
aileler ve ziyaretçiler cezaevi ulaşımı konusunda büyük
sıkıntı yaşıyor. Beşiri ilçesinden cezaevine
gidişlerde ulaşım aracı olmadığı için bu
sebepten dolayı mahpus yakınları cezaevine görüşe giderken
yaklaşık 2 kilometrelik yolu yürümek zorunda bırakılıyor;
bu da yetmiyor, cezaevine giriş çıkışlarda HES kodu
adı altında aslında GBT uygulaması yapılıyor.
Van T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
girişinde mahpuslar Ceyda Dindar, Gülistan Önver, Azize Önerden
çıplak arama adı altında tüm kıyafetlerinin
çıkarılması istenmiş; personel 3 defa eğil kalk ve
öksür şeklinde söylemlerde bulunmuş; saç dipleri, dili,
dişleri dâhil olmak üzere vücutlarının her yerine ince arama
yapılmış; personel tarafından şu cümle
kullanılmış: Ben bu işi zevkle yapıyorum. Karantina
odasında temel ihtiyaçlarının ve kantin ihtiyaçlarının
karşılanmasına dahi izin verilmemiş. Hani siz diyordunuz ya
Çıplak arama yok. diye!
Şimdi, cezaevinde tüm bu sorunlar
yaşanırken, siz İnsan Hakları Eylem Planından
bahsederken getirdiğiniz yasa ne diyor? Aslında Biraz daha
cezaevlerinde baskıları artıralım. demekten başka bir
şey söylemiyor.
Şimdi, 1 ve 2nci maddeye
baktığımızda, ne söylüyor? Diyor ki: Cumhuriyet
savcılıklarının soruşturmayı sonlandırmaya
ilişkin kararlarını başsavcılık denetleyecek.
Buna neden ihtiyaç duydunuz acaba? Ya, zaten bütün savcıların yerlerini
değiştirdiniz, atamalarını yenilediniz, istediğinize
HSK aracılığıyla istediğiniz yeri açıyorsunuz;
herhâlde yetmemiş olacak ki Aman ola ki bu ifşalardan sonra
hakkımızda bir dava açılır, aradan kaçar, gözden
kaçırırız, o arada biri gider davayı açar. diye
düşünüp bunu da bir zapturapt altına almaya
çalışıyorsunuz. Bugün -bütün cümleleri şöyle kuruyordunuz-
Dava açılsın, her şey açığa çıksın,
soruşturma yürütülsün. diyenler, niye acaba bu kadar cumhuriyet
savcılıklarını denetim altına almaya
çalışıyor, bir de onu izah etseler güzel olur.
Diğer bir hak ihlali noktanız
-yetmemiş olacak ki size- hem elektronik iletişimin, mektubun,
telgrafların kayda alınması hem de mahpusların
yakınlarıyla yaptığı görüşmelerin kayda alınmasını
düzenleyen bir madde getiriyorsunuz. Şimdi, özel hayatın
gizliliğini ihlal, ifade özgürlüğünü ihlal, aile yaşamına
dair bir ihlal
Bu sadece cezaevindeki kişinin de değil, aslında
onu görüşe gelen kişinin de tüm haklarını ihlal eden bir
düzenleme ama sizin için zaten insan hakları diye bir kavram
olmadığı için, buradan tartışmak çok abes de
olabiliyor.
Çocuklarla ilgili düzenleme... Şimdi, dediniz
ki: Çocuğun üstün yararı. Çocukları korumak gerek.
İşte, anneler cezaevinde olduğu için çocuklar bütün bu çocuk
haklarından mahrum kalıyorlar. O zaman, on yıl ve daha az süreli
hapis cezalarında 15 yaşını doldurmamış
çocuğun bulunması hâlinde anneler için infaz ertelemesi getirelim.
Şimdi, bir kere, yine çocuğa bakım
yükünü, kadına yükleyen bir yaklaşımı annelik üzerinden
tartışıyorsunuz. Her 2 ebeveyne verilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Ebeveynlerin 2si de tutukluysa kiminle ilgili
olacağı konusunda anlaşmazlık çıkması hâlinde bu
konuda kadına öncelik tanınmasını söyleyeceğim ama
yine bir ayrımcı uygulama Toplum güvenliği bakımından
ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı
diyorsunuz.
Yani: Eğer hükümlü siyasiyse ben çocuk yararı falan gözetmem.
Siyasinin çocuğu benim açımdan çocuk haklarına falan sahip
değildir. O nedenle onları ayrı tutuyorum, onları bu
haklardan yararlandırmayacağım. diyerek, bir kez daha,
aslında çocuk hakları meselesinde öyle söylediğiniz gibi bir
düşüncenizin olmadığını çok açık olarak ortaya
koymuş oluyorsunuz.
Şimdi, diğer bir düzenleme de nakille
ilgili bir düzenleme. Cezaevlerinden nakilde ekonomik koşul
yetersizliğinin ispatı hâlinde ücretsiz nakil. diyorsunuz. Ya,
şimdi, önce kendiniz hakları ihlal ediyorsunuz, ondan sonra da
lütfeder gibi Bakın, bunu parasız hâle getireceğim.
diyorsunuz. Şimdi, zaten siz cezaevlerinde insanları
tutukladığınız zaman ailelerinden binlerce kilometre uzakta
ya da yargılandığı yerden binlerce kilometre uzakta bir
cezaevine gönderiyorsunuz, o da yetmiyor oradan oraya naklediyorsunuz, sürekli
yer değiştirtiyorsunuz. Bütün bunları yaptıktan sonra E,
eğer talep ediyorsa ekonomik koşuluna bakacağım, yetersizse
o koşulda ekonomik giderlerini ben karşılayacağım.
diyorsunuz. Tam tersine cezaevindeki bir insanın bunun giderlerini
karşılamasına zaten olanak yok. Dolayısıyla da nakil
ücretinin aslında tümüyle idare tarafından karşılanması
gerekiyor, bunun şarta, vesaireye bağlanmaması gerekiyor ama
öncelikle de şunun kabul edilmesi gerekiyor: Mahkûmların,
mahpusların nakil taleplerinin bir an önce kabul edilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Kilometrelerce uzaktaki
cezaevlerinden şunu da yapıyorsunuz: Tutuklu diyor ki: Ben
duruşmama gitmek istiyorum. Çok uzak, bu koşullarda götüremem, seni
SEGBİSle bağlayayım. diyorsunuz. Kendi
yarattığınız koşulları SEGBİSle
katılmaya zorunlu kılmak için bir de bunları gerekçe
yapıyorsunuz. Oysa yakın bir cezaevinde olması hâlinde zaten
duruşmaya bizzat katılma hakkı var. Duruşmada aleniyet
ilkesi geçerli, yüz yüzelik ilkesi geçerli ama tabii, bunlar sizin
açınızdan geçerli hükümler değil.
Sonuç olarak, siz Cezaevleriyle ilgili ya da genel
olarak ceza hukukuyla ilgili ya da işçilerle, emekçilerle ilgili bir
düzenleme yapacağız. dediğinizde ve bunu insan hakları
bağlamında, demokrasi bağlamında söylediğinizde, ya,
ne hikmetse her seferinde ya işçi düşmanı ya kadın
düşmanı ya da cezaevindeki mahpuslar açısından yeni bir
düşmanla savaş hukuku uygulamasını getirecek düzenlemeler
yapıyorsunuz. O yüzden artık lütfen şu insan hakları
lafını bari kullanmayın, niyetiniz neyse açık söyleyin.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi hakkında geneli üzerinde konuşma yapacağım.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
sözcüleri buraya geldiği zaman ilk değindikleri nokta şu:
Yargı Reformu Strateji Belgesi, arkasından yargı reformu
belgeleri, İnsan Hakları Eylem Planı ve yargı paketleriyle
beraber Türkiyede adaletin sağlandığı, yargının
düzene girdiği, vatandaşın hak arama hürriyetlerini
kolaylaştırıcı düzenlemeler yapıldığı,
yargının kararlarında hızlı karar vermesinin
sağlandığı, verilen kararların infazında da insan
haklarına uygun bir infaz sistemi getirildiği söyleniyor.
Arkadaşlar, paketlerle adaletin
sağlanamayacağı, paketlerle insan hakları ihlallerinin
önlenemeyeceği artık bir gerçek. Yaşadıklarımıza
bakacağız, gerçeklere bakacağız, gerçekler ortada.
Türkiyede şu anda yargı tamamen siyasallaşmış
durumda, Türkiyede yargı bu ucube sistemde saraya
bağlanmış durumda ve yargı mensupları
korkularından Türkiyede son zamanlarda bir soruşturma açmaktan
korkar hâle geldiler. Ne yapacaksınız? Siz adaleti paketlerle mi
sağlayacaksınız? Bu paketlerle adalet sağlanmaz, anayasal
hak ve özgürlüklerin toplumda uygulama alanlarını genişletmek
lazım. Uygulama önemli, paket önemli değil. Bu çerçevede, aynı
şekilde, vatandaş mahkemeden almış olduğu cezayı -infazla-
çekerken Anayasaya aykırı, eşitliğe aykırı
birçok insan hakları ihlalleri ortaya çıkıyor.
Bakınız, arkadaşlar, Türkiyede 474
tane cezaevi var, bunun kapasitesi 250 bin ama şu anda 283 bin kişi
var; yüzde 110luk bir doluluk oranı var. Aynı zamanda, şu anda
42 farklı ilde yapımı süren cezaevleri var ve 2021de de 39
cezaevi inşası gündemde. Bakıyoruz, 2020 yılında
cezaevleri için harcanan para 4 milyar 449 milyon lira, 2021 yılında
ise 2 milyar 246 milyon lira ödenek ayrılmış durumda.
Arkadaşlar, bu cezaevlerini kimler için
yapıyorsunuz? Hani hak ve özgürlükler? Hani demokrasi? Hani adalet
paketleri? Siz cezaevleri kurarak, paket göstererek vatandaşları, hak
arayanları, insan hakları ihlalleriyle birlikte cezaevlerine mi
sokacaksınız? Ne oldu? 90 bin kişiyi geçen yıl
çıkardınız ama siyasi tutukluları, gazetecileri, yazarları
ve muhalifleri cezaevinden çıkarmadınız. Cezaevindeki kapasite
ne oldu? 283 bine çıktı. (CHP sıralarından
alkışlar) Demek ki Türkiyede özgürlük iklimi olmadan, Türkiyeye
demokrasi gelmeden, Türkiye hukuk devleti olmadan, ne yaparsanız
yapın, hangi paketi getirirseniz getirin Türkiyeye adalet de
gelmeyecektir.
Arkadaşlar, bakınız, bu cezaevleri
yine muhaliflere göre yapılıyor, bu cezaevleri hak arayanlara göre
yapılıyor. Niye? Sesini çıkaran -Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanununa muhalefetten- cezaevine, barışçıl
çalışmalar içerisinde bulunan vatandaş cezaevine, ifade
özgürlüğünü kullanan cezaevine. Ya, arkadaşlar, Avrupada
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün açıklamalarında
biz basın özgürlüğünde 180 ülkeden 153üncü olduk ve şu anda
cezaevinde en fazla gazeteci olan, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
yer Türkiye. Bakınız, hukukun üstünlüğünde 107nci
sıradayız.
Arkadaşlar, Türkiye'nin Avrupa insan
hakları karnesine bakınız. AİHM kararları nedeniyle
Türkiye 265 milyon TL tazminat ödedi. Bu tazminat 2003 ile 2019
yılları arasında ödendi, yıl başına 16,5 milyon
liraya tekabül ediyor. Bu parayı bizlerin, çalışanların
vergilerinden alıyorsunuz. Neden o hatalı, insan hakları
ihlalleri yapan hâkimlerden, savcılardan bunun hesabını
sormuyorsunuz; devlet ödüyor, neden sormuyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar) Şundan sormuyorsunuz: Hak ihlali yapacak hâkim, hak
ihlali yapacak savcı, ondan sonra ne olacak? Çıkacak, devlete
dayanacak. Ondan sonra, gidip de suç çetesinin otellerinde kalacak, gidip de
burada fotoğraflar çektirecek; adaleti sağlayacak. Haydi, gidin
arkadaşlar! Haydi, gidin arkadaşlar! (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Bakınız, suç işleme çetesinin
liderlerinden birisi diyor ki: Savcı listesi var. Böyle şey
olabilir mi? Böyle şey olabilir mi? Bu memlekette, MASAKın
kararı olmadığı hâlde, 5 Kasımda çıkıp da
MASAK kararı var. diye bir suç örgütü liderinin mal
varlığındaki tedbiri kaldırmaya cüret eden o hâkimden o mal
varlığındaki tedbir kalktıktan sonra kaçan malların
hesabını sormayacak mıyız? Ve bu talepte bulunan, o zaman
İstanbul savcı vekili olan, şu anda Adalet
Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak görev yapan
Bakan Yardımcısından bunun hesabını sormayacak
mıyız? MASAKtan mı bekleyecektik? 9 Haziran 2021de Bizim böyle
bir kararımız yoktur. Bizim 28 Aralıkta vermiş
olduğumuz -burada- kara para aklama raporumuz vardır.ı mı
bekleyecektik?
Arkadaşlar, Türkiye, hukuk devleti olacaksa
yanlış yapandan hesap sorulacak. Türkiye, hukuk devleti olacaksa
Türkiyede insan hakları ihlallerinin içinde olanlardan hesap sorulacak.
Bu hesaplar sorulmadığında, bu hesaplar sorulmazsa Türkiyede
cezaevleri daha çok artırılır, daha fazla cezaevi
yapılır.
Bakınız, arkadaşlar, şimdi,
cezaevi nüfusunda 1incilik var; saygı duyuyorum. AKP iktidarına
saygı duyduğum bir nokta var arkadaşlar: Birinciliklerimiz var; arkadaşlar,
cezaevi nüfusunda Avrupada 1inciyiz. 100 bin kişiye, 352,5 kişi;
cezaevi nüfusunda 1inciliği almışız. Onunla birlikte,
şartlı salıverme konusunda da 1inciyiz.
Dışarıda, gene Avrupa 1incisiyiz. Burada da 100 bin kişide
627 kişiye tekabül ediyor. Daha başka birinciliklerimiz var. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvuru sayısında da
Rusyadan sonra 2nciyiz, özür dilerim ama karar bekleme sırasında da
yine 1inciyiz, tazminatta da 1inciyiz. Arkadaşlar, bakın, daha
birinciliklerimiz bitmedi. OECDnin vermiş olduğu tavsiye
kararlarını yerine getirmemekte de birinciyiz.
Hatırlıyorsunuz 12nci tavsiye kararını; bas bas
bağırdık Kara para aklanmasında politikacıların
ve siyasetçi yakınlarının o kanuna girmesi gerekir, onlar
hakkında soruşturma yapılması gerekir. diye, bunu da
konuştuk. Ne yaptınız? Altı ay önce reddettiniz. Bakın
şimdi siyasetçilerin yakınlarına; birisi 10 tane maskeyle,
yanında kitlerle Venezuelaya gidiyor, ondan sonra Resmî Gazetede
yayımlanıyor, peynirimiz eksik gibi -kaç çeşit peynirimiz var,
kaç çeşit mahsulümüz var- peynir ithali gümrüksüz olarak
yapılıyor. Böyle şey olabilir mi arkadaşlar? Siyaset
yakınlarının kara para aklaması konusundaki iddialar
konusunda savcılarımız harekete geçsin. diye niye bas bas
bağırıyoruz? Nasıl geçecek savcı, nasıl geçecek?
Bakın, siyasetçilere bakın, gözünüzün önündekilere bakın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde
getirilen bir nokta var. O nokta nedir? Bakınız,
başsavcılar, artık savcıların vermiş olduğu takipsizlik
kararlarına ya da dava açmayla ilgili vermiş oldukları kararlara
Kardeşim, ben burada bu kararı onaylamıyorum. diyecek ve
takipsizlik kararı verdirmeyecek, dava açılmasıyla ilgili süreci
de engelleyecek. Neden bunu getiriyorsunuz? Neden bunu getiriyorsunuz
arkadaşlar? Bunu getirerek acaba, 6.588 savcı var, 81i çıkar,
6.507 savcıyı 81 başsavcılığa bağlayıp,
başsavcıları da saraya bağlayıp da saraydan talimatla
siyasilerin ya da yolsuzluğa bulaşmışların
soruşturmalarını mı engelleyeceksiniz, bunu mu
engelleyeceksiniz? Zaten sarayın istemediği kararlar
çıkmıyor. Hangi kararlar çıkıyor? Sarayın
istediği kararlar çıkıyor. Talimatlı yargı var.
Yargı mı bağımsız, yargı mı tarafsız?
Paketlerle adaleti sağlayamadığınız ortada değil
mi? Şimdi, burada, yani bir savcı soruşturmaya takipsizlik
kararı verecek ya da dava açılmasını isteyecek,
başsavcı diyecek ki: Ver bir ben bakayım, nasıl karar
vermişsin. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir hiyerarşik
yapı olabilir mi? Arkadaşlar, siz savcıların kararlarını
denetleyen, kararları üzerinde baskı kuran hatta onlar yerine karar
veren yürütmenin, sarayın yanına başsavcılık kurumunu
da yardımcı olarak atıyorsunuz. Böyle hukuk düzeni mi olur,
böyle hukuk devleti mi olur arkadaşlar? Siz diyorsunuz ki: Bu kanunu
çıkarınca yasallığı sağlayacaksınız.
Yasallığı sağlamanız meşruluğu
sağlamanız anlamına mı geliyor? Türkiye dünyada tek ülke
değil ki; uluslararası hukuk var, insan hakları
sözleşmeleri var, onlara uyacaksınız. İnsan Hakları
Sözleşmesinin 10uncu maddesindeki ifade özgürlüğü ihlallerine
bakıyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.
Arkadaşlar, siz bu kanun teklifine bu maddeyi
koyup da İstanbul grubunuz ve saraydaki avukatlarla savcıları
daha çok kontrol etmek amacıyla mı getiriyorsunuz? Arkadaşlar,
cumhuriyet savcılarını bu değişikliğinizle saray
savcısı yapıyorsunuz, sarayın savcısı.
Arkadaşlar, devlet sizin oyuncağınız değil ama
mafyaların, suç örgütlerinin elinde bu ülkeyi oyuncak ettiniz. Bir aydan
beri, bir buçuk aydan beri suç örgütü liderleri bu ülkeyle oyuncak gibi
oynuyor. Bu doğru değil mi? Görüyorsunuz, 120 milyon kişi ne
izliyor? Video bekliyor. Ne hâle getirdiniz memleketi, ne hale getirdiniz? Biri
nerede? Biri Kıbrısta dostlarıyla beraber, özel afla
çıkardığınız vatandaş. Diğeri nerede?
Diğeri ise tamamında sizinle beraber yapmış oldukları
kirli işleri açıklıyor. Niye engel olmuyorsunuz, nereye kadar
gidecek? Engel olmak isteğiniz, iradeniz var mı? Yok. Memlekete
yazık ettiniz, bu memleketi bu hâle getirdiniz, yazık ettiniz. Hak
arayan insanların, Somada, Çorumda hak arayan insanların,
evlatlarını yitirmiş insanların haklarında dava
açtınız; davalarla haklarını aramalarını
engellediniz. Şimdi, arkadaşlar Savcılar ise susuyor. diyoruz;
Sarayın talimatını bekliyor. diyoruz ama bundan sonra
artık savcılar tamamen susacak bu maddeyle gelindiği zaman.
Bir de arkadaşlar nakiller var, nakillerle
ilgili bir düzenleme yapmışsınız. Bu nakillerle ilgili
düzenleme çok ilginç. Yani burada, cezaevlerindeki nakil sorununu
Eğer
hükümlü maddi durumunun yetersizliğini belgelendirirse nakil giderlerinden
muaf olacakmış. Yahu, merak ediyorum arkadaşlar, ortada bir
nakil süreci var mı? Nakil süreci bıraktınız da Nakle
gidecek adamın cebinde parası yok, hadi biz gönderelim. mi
diyeceksiniz? Bakın, arkadaşlar, uygulama önemli bizim için, bizim
için metin önemli değil. Uygulamaya bakacağız. Şimdi, hangi
mahpus kendisine tanınmış hakları kullanıp da usulünce
nakil oluyor? Ben soruyorum. Ama şunu yapıyorsunuz: Siz
insanları aileleriyle görüşmesin diye, haklarından mahrum
kalsın diye, yalnızlaşsın diye bilerek, isteyerek ikamet
adresinden ve ailesinin bulunduğu adresten yüzlerce kilometreye göndererek
sürgün ediyorsunuz, sürgün. İşte çözüm: Ne yapın? Mahkûmu
getirin, nakil talepleriyle uğraşacağınıza, ailesinin
bulunduğu, ikametgâhının bulunduğu yakın cezaevlerine
bırakın ama amacınız o değil ki; amacınız,
mahkûmu yalnızlaştırmak, ceza üzerine ceza vermek. Mahkeme zaten
cezayı vermiş, bir de siz ceza veriyorsunuz. Zaten salgın
nedeniyle nakil var mı arkadaşlar? Nakiller durmuş durumda. Bu
ne biliyor musunuz? Nakil bahane, sürgün şahane arkadaşlar; bu
işin açıklaması bu. (CHP sıralarından
alkışlar) Nakil bahane, sürgün şahane. Şimdi, olmayan
nakiller üzerinden burada Nakilleri kolaylaştırıyoruz. diye
hiçbir şekilde iyi niyet söylevlerinde bulunmayın.
İnsanları ikametine yakın cezaevlerinde tutun da kendilerinin
yanında bir de ailelerine ceza çektirmeyin. Yahu, vatandaşı
cezaevine atıp da orada ihlallerde bulunuyorsunuz, bir de ailesine ceza
çektiriyorsunuz. Böyle şey olabilir mi? Birisinin yakını ölüyor,
cenaze izni söz konusu, cenaze iznini de keyfî veriyorsunuz; ondan sonra bir de
para ödemesini istiyorsunuz. Yazık arkadaşlar ya; anası,
babası ölmüşse bırakın ya, izin verin ya; gitsin
vatandaş ya, anasını, babasını görsün; son, cenazesine
katılsın. Yani arkadaşlar, biraz hukuk ya, biraz vicdan ya! Ama bir
de AKP'nin bir taktiği var, hukuku arkadan dolaşıyor. Bir örnek
mi vereyim? Yine Amme Alacakları Usulü Hakkında Kanun gelmişti
ya nisan ayında; hatırlıyor musunuz bir madde vardı kanun
teklifinde? Cezaevinde bulunan hükümlülerin mektup, faks, telgrafla
görüşmeleri dinlenecek, kaydedilecek. Bu hüküm o zaman itirazlar nedeniyle
çıkarıldı o torba yasadan, şimdi, yeniden getirildi, iki ay
sonra. Yahu arkadaş, birçok Anayasa Mahkemesi içtihadı var, burada
kişilerin haberleşmesine ilişkin mevcut koşullar bile ihlal
oluşturuyor, siz haberleşme hürriyetinden yoksun olan hükümlülere ne
yapıyorsunuz? Mektup, faks ve telgraf görüşmelerini kaydedeceksiniz,
görüşmeler dinlenilecek, saklanabilecek. E, bunlar nasıl
yapılacak, kim kayıtları dinleyecek, nasıl saklayacak, kim
değerlendirecek arkadaşlar, kim değerlendirecek? Yapmayın
eylemeyin! Bu maddelerin tümünün, Anayasanın 2nci maddesini,
cumhuriyetin niteliklerini, hukuk devletini; 12nci maddesini, temel hak ve
hürriyetlerin niteliğini; 13üncü maddesini, temel hak ve hürriyetlerin
sınırlandırılmasını; 17nci maddesini, kişi
dokunulmazlığını; 20nci maddesini, özel hayatın
gizliliğini, kişisel verilerin korunmasını; 22nci maddesini,
haberleşme hürriyetini; 25inci maddesini, ifade özgürlüğünü;
26ncı maddesini, ifadeyi yayma özgürlüğünü ihlal ettiğini
söylüyoruz, siz de biliyorsunuz; biliyorsunuz ama neden yapmıyorsunuz?
Çünkü saraydan talimat almıyorsunuz arkadaşlar, her şeyi saray
belirliyor. Yapmayın eylemeyin!
Şimdi, bir de kamu düzeni
çıkarmışsınız, kamu düzeni; her şeyde bir kamu
düzeni var. Yahu, maddenin gerekçesinde kamu düzeni denmiş ama buradaki
asıl gerekçeyi biz biliyoruz, hepimiz biliyoruz Kendimizden olmayanı
nasıl daha fazla içeride tutabiliriz? Hak savunucularını
nasıl daha fazla yıldırabiliriz?
Yaptıklarımıza, getirdiğimiz kurallara insanların
sorgusuz sualsiz nasıl biat etmesini sağlayabiliriz?
İnsanları, tüm toplumu nasıl tek tip hâline getiririz? Temel
haklara erişimi nasıl sönümlendirebiliriz? Sizin kanun yapma
amacınız işte bu. Tutturmuşunuz bir kamu düzeni gerekçesi
ne isterseniz buna dayandırabileceğinizi sanıyorsunuz. Vallahi
sormak istiyorum, gerçekten kamu düzeni nedir? Bulmuşsunuz, geniş,
belirsiz, yoruma açık bir kavram, işinize ne geliyorsa o
kavramın içine sokuyorsunuz. Arkadaşlar 8 Martta eylem yapmak
isterler, Kamu düzeni gerekçesiyle izin yok
29 Ekim Cumhuriyet
Bayramını kutlamak isteriz, çelenk koymak isteriz Kamu düzeni
gerekçesiyle izin yok... Adanalı milletvekilleri var, Adana Kebap ve
Şalgam Festivali yapılacak, kamu düzeni gerekçesiyle izin
çıkmaz. Tiyatro oyunu oynanacak, kamu düzeni gerekçesiyle izin
çıkmaz. İçkiye yasak gelir, gerekçe yine kamu düzeni. OYAK var, OYAK,
daha sonra OYAK dosyalarına geleceğiz, OYAKın içinin nasıl
boşaltıldığı anlatacağız daha sonra
konuşmalarımızda, OYAKın içinin
boşaltılmasına karşı eylem yapmak isterler, kamu
düzeni gerekçesiyle yasak. Yahu, neymiş kamu düzeni arkadaşlar ya?
Sizin anlayışınıza göre, mevzuatınızdaki suçlarda
çifte standart var. Bu standardın denklemi de kamu düzeni.
Bitiremediğiniz kamu düzeni toplum güvenliği kavramlarıyla
yasaları istediğiniz şekle sokabileceğinizi
sanıyorsunuz ama artık bunu kimse yemez arkadaşlar, hiç kimse
yemez. Arkadaşlar, hukuk sadece sizin belirlediğiniz kurallarla
değildir. Vicdan... Cezasızlık, cezalandırma
politikası vicdanla olacak, vicdanınız sızlamayacak.
Arkadaşlar, bunlar nasıl çözülecek biliyor
musunuz? Bunların çözümü basit: Bunların çözümü demokrasi,
bunların çözümü özgürlükler, bunların çözümü Anayasadaki hak ve
özgürlüklerin kullanılması, bunların çözümü hukuk devleti,
bunların çözümü bu iktidarın gönderilmesi, başka çözüm yok. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve bu olacak ve bu olacak.
Arkadaşlar, bizim sözümüzdür, cumhuriyetin
100üncü yılında parlamenter demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü
bu ülkenin insanlarıyla birlikte getireceğiz. Siyaset-mafya
ilişkilerinin tepesine çökeceğiz ama bizim çökmemiz farklı,
onların çökmelerine benzemiyor, bizim çökmemiz sizin gibi değil;
hukuk, demokrasi ve özgürlüklerle birlikte düzenleme yapacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tuğlayı var ya, tuğlayı,
arkadaşlar, tuğla muhabbeti var ya
Sayın Ağar, Yenipazar
Cezaevinde nasıl yattığını biliyorum Sayın Ağarın,
ben Aydın Milletvekiliyim. Tabii, Çakıcıyı da
Ya,
arkadaşlar, ya, sahte raporla
Şimdi burada biz cezaevine girmiş
mahpusların tamamının düzenlemelerini yapıyoruz; ne
yapacaklar, haberleşme falan. Ya, arkadaşlar, Çakıcı
Çakıcı, Kars kaşarı, yirmi dört saat misafir -ilginç olan
bir şey daha var- ekmek, Karadeniz ekmeği, kendi istemediği
sürece -uçakla, gemiyle- arabayla Kırıkkale dışına
gidemezmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Tabii,
Kırıkkalede deniz var ya! Rapora bakın, rapora, Keskinin
raporuna bakın, Keskinin halk sağlığı merkezinin
raporuna bakın. Ee, ne olacak, nerede eşitlik, nerede eşitlik?
Tabii, onu özel afla çıkardılar da
Ya, Sedat Peker de bekliyor
anlaşmayı, ona da bir şeyler yapın, nasıl olsa
siyaset-mafya-ticaret bu iktidarın bugüne getirdiği, on dokuz
yıldan sonra getirdiği durum arkadaşlar ama biz çözeceğiz,
bir sıkıntı yok.
Şimdi yirmi iki saniyem kaldı, bu yirmi
iki saniyemde de biliyorsunuz, Sayın AKP Grup Başkan Vekilimiz
konuşurken Şiir okuyacağım. dedi, unuttu, şiir
aklına gelmedi; düşündü, düşündü aklına gelmedi. Ben bir
şiir okuyorum, Musa Eroğluna ait: Bana ne yazdan bahardan, bana ne
borandan kardan/ Aşağıdan, yukarıdan yolun sonu görünüyor/
Geçtim dünya üzerinden, ömür bir nefes derinden/ Bak feleğin çemberinden
yolun sonu görünüyor/ Bu dünyanın direği yok, merhameti, yüreği
yok/ Kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor. AKP iktidarı.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Evet, yolun sonunda, AKP dediğiniz, AK PARTİ iktidarı
görünüyor. Hakikati söyledi, teşekkür ederim. Sağ olun, sağ
olun.
BAŞKAN Şahısları adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yargıyla ilgili burada çok konuştuk, yine
konuşuyoruz ama sonuçta bir yargı mensubu olarak da konuşuyorum
çünkü avukatlar aynı zamanda yargı mensubu. Yani Türkiyede
yargıyı berbat hâle getirdiniz, kendi kontrolünüze aldınız
ve yargıyı yürütme organının bir parçası hâline
getirdiniz. Şimdi, getirilen düzenlemede, 13 maddelik düzenlemede olumlu işler
var tabii ki, yani evet dediğimiz ama gerçekten çok daha berbat hâle
getirdiğiniz başka düzenlemeler de var. Yani yıllarca burada
bebekli annelerin, hamile kadınların cezaevinde olmaması
gerektiğini, gözaltına alınmaması gerektiğini
savunduk. Şimdi, bunca mağduriyetten sonra, işte hükümlü
kadınlar bakımından bir düzenleme getiriyorsunuz fakat
eşitliğe aykırı bir düzenleme. Ama asıl bu
düzenlemenin tutuklu kadınlar için de olması lazım çünkü
yargı mensupları tutuklu kadınlar için bu düzenlemeyi aleyhte
kullanıyor. Dolayısıyla babası hükümlü, annesi tutuklu
yüzlerce çocuk var cezaevinde. Bu yargı mensuplarıyla nasıl bu
düzenlemeyi yapacaksınız? Cezaevinde tutuklu kadınlar var,
hükümlü babalar var veya tutuklu babalar ile tutuklu anneler var, bunların
çocukları dışarıda. E, bunlara ilişkin bir düzenleme
var mı? Yok.
Hâkimlere takdir hakkını vermişsiniz
ama bu hâkimler bu takdir hakkını sonuna kadar kötüye
kullanıyor, sonuna kadar. Bakın, daha Hatayda dün ben
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hâkimlere
verilmiyor ya! Başsavcılık
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Arkadaşlar, bir saniye
Bu, hükümlüler için iki gözüm, hükümlüler için.
Tutuklu kadınlar için bir düzenleme var mı? Tutuklu anne, tutuklu
baba.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Hâkimlerle ilgili
bir düzenleme yok ki.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bak,
anladım da tutuklu anneler için ne yapacaksınız?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya, o ayrı;
teklifle bir ilgisi yok ki.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) E, tamam
da yok işte, eksik diyorum ben de buna. Niye anlamıyorsun?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) İyi
anlatın ama.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) İyi
anlatıyorum da sen anlamıyorsun Abdullah.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Mevcudu anlat,
mevcudu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Ya, mevcut
değil iki gözüm, eksik diyorum bu.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Tamam, devam et.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Eksik
diyorum. Tutuklu anneler için ne yapacaksınız? Yani cezaevinde
şu anda olanların daha çoğu tutuklu anneler, tutuklu babalar.
Dolayısıyla birinin tutuklu olmaması lazım ama sizin
yargıçlarınız, atadığınız bu yargıçlar
bu haklarını kötüye kullanıyorlar. Dolayısıyla bunlar
bakımından da takdir yetkisini sınırlayan bir düzenleme
olması lazımdı bunun içinde; bu, yok. Dolayısıyla bu
soruna bir çözüm olmayacak ve biz de sizleri eleştirmeye devam edeceğiz.
Daha dün, bakın, yani işte beş aylık hamile kadın dört
gün Hatayda gözaltında kaldı, gözaltında kaldı. Yani niye?
Yani dört gün boyunca hamile bir kadın gözaltında kalır? Niye
yani beyanı iki saatte, üç saatte alınmaz, bunu yapacak mekanizman
yok mu? Kadın canlı bomba mı? Hayır, ya bir bankaya para
yatırmış zamanında ya da bir okulda okumuş. Bu zulüm
değil mi? Bakın, buna ilişkin bir düzenleme yok.
İkinci olarak yani iletişimin dinlenmesi,
görüşmelerin dinlenmesi, kayıt altına alınması. Bir
taraftan düzenleme getiriyorsunuz, teknolojiye uyuyorsunuz ama diğer
taraftan da özel yaşama en ağır müdahaleyi yapıyorsunuz, en
ağır müdahaleyi. Dolayısıyla bakın bu düzenlemeler
güvenlikçi anlayışın ve insan hakları ihlallerine yol açan
anlayışın bir devamıdır. Bunlardan bir yol
alamayız yani bir düzenleme yaparken en berbat düzenlemeyi de hem de kendi
kontrolünüzde olan savcılara ve cezaevi yönetimine
bırakıyorsunuz. Bunun bir şeyi yok ki. Cezaevi yönetimlerinin,
infaz savcılarının nasıl bu hakları kötüye kullandığını
sahadan çok iyi biliyoruz ama şimdi, çok kötü bir takdir
hakkını, daha ağır bir biçimde, bu düzenlemeyle bunlara
bırakıyorsunuz. Bakın, çok açık söylüyorum, şu anda
cezaevlerinde infaz ve gözetleme kurulları şartla salıverme
süresi dolmuş, disiplin cezası almamış tutukluları
tahliye etmemek için elinden gelen her şeyi yapıyor.
İnsanların cezası dolmuş, almışlar ceza bir
vesileyle, altı yıl üç ay, bakın hiçbir delil olmadan almışlar
bu cezayı, tahliye olamıyorlar. Niye? Efendim, biz gözetledik de aslında
bu adam örgütle ilişiğini kesmemiş. Ya cezaevindeki adam
örgütle nasıl ilişiğini kesmez? Mektubu kontrol altında.
Görüştüğü kişiler kimler? Eşi, çocukları,
avukatı. Telefonlar kayıt altında zaten. Nasıl örgütle
ilişiğini kesmemiş? O zaman niçin cezaevinde, niçin kontrol
altında değil? Bu infaz kurulları doğrudan doğruya,
bakın, doğrudan doğruya -şu andaki kurulları
söylüyorum- hürriyeti tahdit suçu işliyorlar, bir mahkeme kararı
olmadan insanları hapiste tutuyorlar. Şimdi, bu yapılıyor,
bunu da bize iyi düzenleme diye getiriyorsunuz ama sahadan gerçekten
haberiniz yok. Bakın, binlerce insan, binlerce insan cezaevinde şu
anda bundan mağdur. Bütün cezaevlerinden yazıyorlar Tahliye
olamıyoruz. diyorlar. Disiplin cezası almamış, bir
itirazları yok, ki bir şey yapmamışlar, olamıyorlar.
Buna ilişkin bir düzenleme var mı bunun içerisinde? Hayır, yok.
Yargıyı berbat hâle getirdiniz, onu söylemeye
çalışıyorum. Bakın, niye berbat hâle getirdiniz, biliyor
musunuz? Bütün kuruluş değerlerinden uzaklaştınız. Bunu
söyleyeceğim de kayıtlara burada geçsin diye söyleyeceğim. Ne
hâle geldiniz, bakın, şu fotoğrafa iyi bakın;
Diyarbakırda sivil toplum kuruluşları, ben de baro
başkanıyım, 19 Mart 2008 tarihi yani aynı zamanda, AK
PARTİye karşı kapatma davasının
açıldığı tarih. Diyarbakırdaki sivil toplum
kuruluşları, meslek örgütleri, baro, ticaret odası, esnaf
odası falan ortak açıklama yapıyor. Bu açıklamada aynen
şunları söylüyoruz. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Nereden
nereye geldiniz. Bakın, ne söylemişiz o zaman? On üç yıl önce
Türkiyenin demokratikleşmesinin en etkili yolunun AB üyeliği
yolunda gerçekleştirilmesi gereken reformlar olduğunu
hatırlayarak, duraksayan, geri bırakılan reform süreci,
kararlı bir iradeyle, yeniden yapılmalıdır. Siyasi partiler
ve seçim kanunları derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
alınarak demokratik bir hâle getirilmeli, siyasi partilerin yargı
erkinin keyfî, siyasi ve denetimi mümkün olmayan takdir hakkıyla
kapatılmasının önüne geçecek bir düzenlemeye
kavuşturulmalıdır. Türkiyede gerçek demokrasi isteyen
çevrelerin iş birliğiyle Türkiyenin temel sorunlarının
çözümüne cevap verecek bir içerikte yeni sivil bir Anayasanın en
kısa zamanda hazırlanması için çalışmalar hızlandırılmalıdır.
Bunu biz on üç yıl önce, AK PARTİnin kapatılmaması için
söylemişiz. Şimdi, siz yani bu AKP Grubu başka bir siyasi
partinin kapatılmaması için talimat veriyorsunuz yargıya,
HDPnin kapatılması için. Bakın, nereden nereye geldiniz,
farkında değilsiniz. Nereden nereye geldiniz. Bakın, biz hâlen,
on üç yıl önce orada toplanmışız ve sizin partinizin
kapatılmaması için demokratik bir irade ortaya koymuşuz ama
şimdi, siz zalim oldunuz, zulüm yapıyorsunuz ve aynı zamanda,
başka siyasi partilerin kapatılması için de tamamen bu
ideallerden uzaklaşarak adımlar atıyorsunuz. Bakın, dün
-bununla bağlantılı olarak- talimat verdiniz Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısına ve bu dava açıldı. Dün, Kobani
davasını izledim, sizin Kobani davası dediğiniz
davayı izledim. Ya, içimizde gerçekten
vicdan sahibi hukukçular var ya;
gidin, dinleyin. Ya, bakın, orada o başkanı dinlediğiniz
anda isyan edersiniz avukat olarak ya, isyan edersiniz, isyan. Hepsi kayıt
altında, merak eden izlesin bunu. Bakana da seslendim ben dün oradan. Ya,
bu başkanı bir dinleyin ya. Avukatlara, bakın, o kadar insan
içerisinde bu şekilde bağıran bir başkan nasıl adil
yargılama yapacak ya, nasıl yapacak adil yargılama? Böyle bir
düzen var, böyle bir düzeni kurdunuz.
Bakın, orada yargılananlar kimler? Bu
kürsülerde oturan grup başkan vekilleri, milletvekilleri, belediye
başkanları. Onların avukatlarına ve onlara bu şekilde
davranan bir yargı düzeni yarattınız. Ne diyor biliyor musunuz
başkan duruşmada? Efendim, bir davanın hızlı
sonuçlanması da adil yargılamanın gereğidir, biz de onu
yapıyoruz. Yani kardeşim, bana bir görev verdiler, biz sizi mahkûm
edeceğiz bir an evvel; o yüzden ne avukatları dinlerim ne sanıkları
dinlerim, hiç kimseyi dinlemem, taahhütlerinizi yerine getirmem. Bunu açık
açık söyleyen başkanlara özel görev verdiniz.
Bakın, size karşı kapatma davası
açılmıştı ama şimdi siz aynı zalimliği,
aynı zulmü başkalarına karşı yapıyorsunuz. Size
anlatayım, bakın, yarın Soma davası var ve karar verilecek;
haberiniz var mı? Vallahi bilmiyorsunuz, gerçekten bilmiyorsunuz. Bilseniz
bu kadar sessiz durmazsınız. Ya, Soma davasında sonuçta bu
Yargıtay, bu Yargıtayın kendisi, daire, bilinçli taksirden ceza
verdi, bilinçli taksirden. Öyle bir şey yapıldı ki çünkü büyük bedeller
var, büyük paralar var işin içerisinde, sanıklar bilinçli taksirden
ceza aldılar ve cezaevinde kalacaklar; ne oldu biliyor musunuz?
Başsavcılık bu kararı mahkemesine göndermedi. Ne zaman?
İki ay, üç ay boyunca göndermedi. Gönderse çünkü işinde giden bir
yargılama başlayacak. Sonra, aynı dairenin, oy birliğiyle
karar almış dairenin 3 üyesi değiştirildi, 3 üyesi; oraya
yeni Yargıtay üyeleri atandı. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı olmayacak bir şey yaptı,
olağanüstü kanun yoluna yani karar düzeltmeye başvurdu. Aynı
daire, bakın, aynı daire yeni atanan 3 üyenin oyuyla kendi
kararını kaldırttı, Hayır efendim, bu bilinçli taksir
olmaz. dedi.
Ya, bakın, bu, yargı tarihinde
olmamış bir şey ya. Hadi, avukatsın, kalk, bir şey
söyle, buna bir şey söyle, hadi bakalım, biraz önce bana laf
söylüyordun. Yargı tarihinde bunun örneği var mı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Talimat mı
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, yargı tarihinde bunun örneği yok. Niye? Adamlar
paralı ve bir sürü kirli ilişki var. Sizin döneminizde bunlar
yapılıyor, bakın, sizin döneminizde. Ya, biraz vicdan olsa,
biraz utanma olsa, biraz ahlak olsa çıkar burada bir şey söylersiniz
ya! Yarın karardır. Adamlar bilinçli taksirden ceza alacaklar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) 301
işçinin katilleri ellerini, kollarını sallayarak
dolaşacaklar. Ve bakın, bütün bunları yargı
operasyonlarıyla, sizin vasıtanızla yapıyorlar. Bu kadar mı
vicdansız oldunuz ya, yani kendi çocuklarınıza bu kadar mı
hesap veremez noktaya geldiniz? Daha açık nasıl söyleyeyim sizlere? O
yüzden, bakın, bütün bu paketlerin bir anlamı yok. Bunların
hesabı tarih önünde, vicdanen ve ahlaken sizden sorulacak.
Yargıyı bir tarafa bırakıyorum ama bu operasyonların
sonuçları vicdanen, ahlaken sorulacak.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
68.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinün tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel kürsüde konuşan hatibin bütün
ithamlarını reddettiğimizi ve
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Buyurun, cevap verin, buyurun cevap verin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Cevap veriyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Buyurun, burada cevap verin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Cevap veriyorum, bak, cevap veriyorum. Yani kayda geçsin,
gerek yok, gerek yok.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Meclisi siz mi
yönetiyorsunuz, Başkan mı?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Somut, somut söyledim bak. Somut, somut söyledim. Yargıtayla ilgili
söyledim, Kobani davasıyla ilgili söyledim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Yani hepsi yanlış. Kendi
suçlamalarınızla ancak ve ancak kendi tarifinizi yapıyorsunuz ve
kendi kafanızın arkasındaki özlemlerinizi, faşizan özlemlerinizi
dile getirdiğinizi beyan ediyorsunuz.
Çok teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın
Başkan, faşizan dedi, hakaret etti.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Faşizan özlemlerinizi diyerek tarafıma hakaret etti efendim.
Sataşmadan söz almak istiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Hayır, sataşmadan değil, ben sadece
Sataşma değil,
bak, burada, kayda geçsin, kayda geçsin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Faşizan dedi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Faşizan özlemlerinizi
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanrıkulu.
(CHP sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Grup Başkan Vekili, siz de hukukçusunuz, ben de hukukçuyum,
somut bilgi olmadan, belge olmadan buradan konuşmamaya özen gösteriyorum.
Bakın, size somut olgular söylüyorum. Dolayısıyla da sizi, sizin
için tarif ediyorum. Yani cevap vermek zorunda değilsiniz, susmak da bir
erdemdir aynı zamanda, susarsınız, erdemli
davranırsınız ama çıkıp cevap verme konusunda da, bir
şey söylediğiniz zaman da bakın, benim bu dediklerime,
Yargıtay üyeleri sözüme somut cevap verin, somut cevap verin. Yarın
Soma davası var, siz de avukatlık yaptınız, namusunuza
şerefinize, böyle bir şey Yargıtayda olmuş mu,
olağanüstü kanun yoluyla mahkeme heyeti değiştikten sonra karar
düzeltme yoluyla karar kaldırılmış mı? Bana bir tane
karar bulun Yargıtayda. Kim için yapılmış? Soma davası
için yapılmış. Arkadaki karanlık ilişkileri
araştırın. Ben size söylüyorum, iktidar sizsiniz ya. Bu kadar
somut, bu kadar somut bakın, bu kadar somut. Çıkın buna bir
cevap verin, niye değiştirdiğinizi söyleyin. Niye 3 üye
atandı ve atanan 3 üye kararın kaldırılmasında oy
kullandı, 3e 2 karar alındı? Çıkın söyleyin ya, bunun
cevabını verecek olan sizsiniz. Niye geçici heyetler oluşturdunuz?
Neden? Neden? İstanbul Adliyesinde neden oluşturdunuz? Söyleyin bana,
bu Parlamentoya, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, neden
kayyum atadınız?
Yargıçların altındaki arabalara
bakarsanız, sadece bakarsanız rüşvet ilişkisinin nasıl
olduğunu anlarsınız ya. Tabii, sizlerin altında da
aynı araçlar var, o yüzden hicap duymuyorsunuz. Biraz etrafınıza
bakın, etrafınıza bakın, kibirden uzaklaşın.
Bakın, ben sizlere kavga etmek için söylemiyorum, etrafınıza bir
bakın, nereden nereye geldiğinizi görün. Demem budur benim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz cevabımızı aynen veriyoruz, aynı
cevabı yineliyoruz.
XI.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 267) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; bugün, bizim ve imzası bulunan
diğer milletvekillerimizin vermiş olduğu Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizin
görüşmelerine başladık. Komisyon aşamasında da makul
bir ortamda geçen teklifimizin Genel Kurul aşamasında da aynı
şekilde tamamlanmasını temenni ediyoruz.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun yaklaşık on altı yıllık uygulaması
sırasında zaman zaman değişiklikler yapılmış
ve infaz sistemimizin daha etkin, verimli ve insan haklarına duyarlı
bir şekilde işlemesi sağlanmıştır. Malumunuz,
2020 yılı Nisan ayında çıkardığımız ve
kamuoyunda infaz paketi olarak bilinen 7242 sayılı Kanunla da
infaz sistemimizde önemli değişiklikler yapmıştık.
Bugün getirdiğimiz teklif, insani, vicdani, teknolojik gelişmelerin
uygulamaya uyarlanması, sahadan alınan verilerin mevzuata
dönüştürülmesi ve uygulamada birlik oluşturmayı hedefleyen
düzenlemeler içermektedir. Yapılan bu değişikliklere ek olarak
hükümlülerin dış dünyayla ilişkilerini daha da güçlendirmek
istiyoruz. Teknolojik imkânların gelişmesiyle birlikte ceza infaz
kurumlarında dijital dönüşümün gerçekleşmesi amacıyla
bazı düzenlemeler yapılması ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Böylelikle hükümlülerin dış dünyayla
ilişkilerinin iyileştirilmesi de daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmiş
olacaktır.
Öte yandan teklifte, Adalet
Bakanlığınca hazırlanan ve Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından 2 Mart 2021 tarihinde kamuoyuna
açıklanan İnsan Hakları Eylem Planında yer alan bazı
faaliyetlerin gerçekleştirilmesi de hedeflenmiştir. Teklifimiz 13
maddeden oluşmaktadır. Teklif içerisinde, 5275 sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Türk Ceza
Kanunu, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanunu, Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
olmak üzere 4 farklı kanunda değişiklik
yapılmıştır. Bu değişikliklerle ilgili,
kısaca üzerine değinmek istiyorum.
Birincisi, Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda yapılması öngörülen
değişiklik. Mevcut düzenlemede izleme kurullarının görev ve
yükümlülükleri infaz ve ıslah uygulamalarına ilişkin işlem
ve faaliyetleri yerinde görmek, incelemek, yönetici ve görevlilerden bilgi
almak, hükümlü ve tutukluları dinlemek iken, bu kapsam daha da
genişletilerek elverişli bir inceleme ve daha iyi bir sonuç verisi
amaçlanmıştır. Bu kapsamda, Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri İzleme Kurullarına hükümlü ve tutukluların naklinde
kullanılan araçlar ile adliye binalarında bekletildikleri veya
sağlık kuruluşlarında tedavi gördükleri bölümleri yerinde
görebilme, inceleyebilme, yönetici ve görevlilerden bilgi alabilme, hükümlü ve
tutukluları dinleyebilme yetkileri verilmektedir. İzleme
kurulları tarafından düzenlenen raporların bir örneğinin
Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumuna da gönderilmesi sağlanmaktadır. Bu
şekilde, inceleme kurulu kararlarının daha şeffaf,
denetlenebilir, kamuoyunu bilgilendirme vasfı güçlendirilmiştir.
Ayrıca, bu raporların infaz hâkimliklerine gönderilmesi bakımından
da önceki düzenlemede bir şikâyetin yapılmasına bağlı
iken, bu şikâyet şartı ortadan
kaldırılmıştır.
Türk Ceza Kanununda yapılması öngörülen
değişikliklere gelince, bu düzenlemeyle mevcut mevzuattaki mahkeme
ve hâkim kavramlarına açıklık getirilerek, uygulamada birlik
oluşturulması açısından, infaz aşamasındaki
görevlerin infaz hâkimine verilmesine dair bir açıklık
getirilmiştir. Yabancı hükümlüler hakkında denetimli serbestlik
tedbiri uygulanarak cezaların infazına karar verildikten sonra
sınır dışı edilme işlemleriyle ilgili olarak da
bu hükümlülerin durumlarının İçişleri
Bakanlığınca değerlendirilmesine imkân
sağlanmaktadır. Nakil talebinde bulunan hükümlülerin maddi
durumlarının yetersiz olduğunu belgelendirmeleri durumunda bu
hükümlülerden nakil giderlerinin alınmaması ve nakil
sırasında yaşayacakları mağduriyetlerin önüne
geçilmesi sağlanmıştır.
Gelişen teknoloji, dış dünyada
herkesin zaman zaman hayatını kolaylaştırabildiği gibi
hükümlülerin de bu imkânlardan faydalanması tarafımızdan önemli
görülmektedir. Mevcut düzenlemede hükümlü kendisine gönderilen mektup, faks ve
telgrafları alma ve ücretlerini de karşılamak suretiyle
göndermekteyken bu düzenlemeyle hükümlülerin gerekli teknik
altyapının bulunduğu ceza infaz kurumlarında elektronik
yöntemlerle mektup alıp gönderebilmesine imkân tanınmaktadır.
Düzenlemeyi yaparken bazı vekillerimizin bu
imkânı sağlasak bile fiziki engelleri sebebiyle bunu kullanamayacak
mahkûmlarla, hükümlülerle ilgili komisyon aşamasında talepleri
olmuştu. Bu konuda bir alt yönetmelikle onlara yardımcı olacak
yardımcı personel uygulamasını da en kısa sürede
getireceğiz.
Hükümlüler tarafından resmî makamlara ve
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgrafların
da elektronik ortamlarda alıcısına
ulaştırılabilmesine imkân tanınmaktadır.
Mevcut mevzuatta cezaevlerindeki tüm mektup, faks ve
telgrafların denetlenebilmesi söz konusu iken, getirdiğimiz
düzenlemeyle bunların sadece örgütlü suçlar ve terör suçlarıyla
sınırlandırılması söz konusu olmuştur.
Bu düzenlemenin devamı olarak, ceza infaz
kurumunda bulunan hükümlülerin ziyaretçileriyle yaptıkları
görüşmelerde de mevcut durumda dinlenebiliyor ve kaydedilebiliyorken bu
suçlardan ceza infaz kurumunda bulunan bu hükümlülerin ziyaretçileriyle
yaptığı görüşmelerin dinlenmesi ve kaydedilmesi bir
sınırlandırmaya tabi tutulmuştur. Mevcut mevzuatta şu
anki cezaevlerinde bulunan 290 bin civarında kişinin dinlenebilmesi
ve kaydedilmesi imkânı varken, getirdiğimiz düzenlemeyle bu
sınırlanmış, sadece yüzde 10a kadar düşürülmüştür.
Düzenlemedeki kastımız terör suçları ve örgütlü suçlarla
sınırlandırılmıştır. Bu düzenlemeyi yaparken
de bize dayanak noktası olan şey Anayasa Mahkemesinin verdiği
kararlardır. Anayasa Mahkemesinin kararlarını inceleyerek o
muvacehede bir düzenleme getirdik. Anayasa Mahkemesi bu konuyla ilgili
şöyle bir gerekçe üretmişti, bize de yol tutan bir gerekçeydi bu:
Kapalı görüşlerde yapılan konuşmaların idare
tarafından kamu düzeninin ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin
sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi gerekçesiyle
dinlenemeyeceği veya kaydedilemeyeceği kural olarak söylenemez.
Ancak, ziyaret anında yapılan görüşmelerin teknik araçlarla
dinlenip kaydedilmesinin özellikle haberleşmenin gizliliği, özel
hayata ve aile hayatına saygı haklarına yönelik ağır
bir müdahale içerebileceği gözetilerek, sistematik dinleme ve kaydetmenin
sınırlarının idarenin takdir yetkisini de kapsayacak bir
şekilde kanunla belirlenmesi gerekir. kararı doğrultusunda bu
mevcut düzenlemeyi getirmiş bulunmaktayız. Hükümlülerin 1 saat olan
ziyaret süresini 1,5 saate çıkarıyoruz. Bu konuda yine Komisyon
aşamasında vekillerimizin fiilî ziyaret süresiyle ilgili bir talebi
olmuştu. Ziyaret Yönetmeliğinin 5inci maddesinde de buna
ilişkin özel bir düzenleme var, fiilî ziyaret süresini 1,5 saat olarak
geliştiriyoruz.
Yine, hükümlülere ve tutuklulara hasta ziyareti
amacıyla verilen izinler arasındaki bir aylık bekleme süresini
de kaldırıyoruz. Böyle bir hastalık durumu söz konusu
olduğunda bu bir aylık bekleme süresi mevcut yasada mevcutken artık
bu süreye riayet etmeksizin hasta ve yakınlarını ziyaret
edebilecekler. En önemlisi, söz konusu olan, kamuoyunda da konuşulan,
hâkim ve savcıların denetimine bir üst merci yani Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılarının bir denetim yetkisi oluşturduğuna
dair bir düzenleme vardı. Gerekçesini şöyle açıklayalım:
Soruşturmayı sonlandıran kararlarla ilgili olarak uygulamada
oluşabilecek farklılıkların önlenmesi, uygulama
birliğinin sağlanması amacıyla Cumhuriyet
Başsavcılarına ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına sorumluluk verilmektedir. Böylelikle
uygulamada benzer olaylarda birbirleriyle çelişen kararların ortaya
çıkmasının da önüne geçilmiş olmaktadır.
Burada aslında mevcut kanundaki düzenleme ile
getirdiğimiz düzenleme arasında çok bir fark yok. Mevcut Kanunda
Asliye Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısının o yer
yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları ile
bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır. diye
bir hüküm var zaten. Biz bu düzenlemeye bir açıklık getirdik.
Şöyle ki: Cumhuriyet savcısı, cumhuriyet
savcılarının soruşturmayı sonlandıran
kararları arasında oluşabilecek farklılıkların
giderilmesiyle bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi
hususunda görevli ve yetkilidir. hâline dönüştü. Sebebi şu: Ceza
Genel Kurulunda bir karar çıktı bir savcının verdiği
kararla ilgili Başsavcının gözetim ve denetim yetkisi içinde
midir, değil midir? diye. Oy çokluğuyla çıkan bir Ceza Genel
Kurulu kararı sebebiyle bu düzenlemeye gittik ama kamuoyunda şöyle
tartışmalar oldu: Savcının verdiği kararlar üzerinde
yeni bir denetim yetkisi ve vesayet oluşturuluyor. denildi. Hâlbuki
savcıların verdiği takipsizlik kararına itiraz mercisi
bellidir, sulh ceza mahkemelerine itiraz edilir; savcıların
açtığı davaların itiraz mercisi de bellidir, iddianamenin
kabulü ya da iadesi şeklindedir. Burada getirilen düzenleme uygulama
birliği sağlamaya yönelik. Şöyle örnek verirsem belki kamuoyunca
daha iyi anlaşılacak: Bazen dolandırıcılık
suçundan mağdur olan vatandaşlarımız savcılığa
başvurduğunda bazı savcılıklar bunun hukuki ihtilaf
olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı veriyorlar. Aynı
yargı çevresi içerisinde bazı savcılarımız bununla
ilgili ceza davası yani bir iddianame düzenliyorlar. Burada kastedilen, bu
uygulama farklılığını önlemeye yönelik bir düzenleme,
yoksa savcıların yargılamaya yönelik verdiği nihai
kararları bertaraf etmeye yönelik bir düzenleme değil. Ayrıca
şunu da söylemek istiyorum, asıl önemli olan da şu: Aslında
bu konuda dosyalara bakmakla yetkili olan asıl makam zaten Yargıtay
cumhuriyet başsavcıları. Cumhuriyet başsavcıları
kendi adına bu işleri yapması için ilgili savcılara bu
dosyaları tevzi ederler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla)
Dolayısıyla, bunun bir vesayet, bir gözetim ve denetim yetkisinin
kötüye kullanılmasına dair olduğunu söylemek aslında bu
anlamda mantıksız çünkü bütün savcılar cumhuriyet başsavcıları
adına iş ve işlemlerini yürütüyorlar. Bu yaptığımız
düzenlemeyle aslında bu konuya açıklık getirmiş
bulunmaktayız.
İnşallah, bu getirdiğimiz
düzenlemelerin hem yargı camiamız için hem cezaevindeki hükümlü ve
tutuklular için iyi sonuçlar, hayırlı sonuçlar vereceğini
temenni ediyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, pandemiden en çok etkilenen esnaf ve sanatkârlar ile gerçek
kişi tacirlere 3 bin ve 5 bin liralık hibe desteği
verileceği belirtildi ancak bu destekten gelir vergisi mükellefi olan ve
Bakanlıkça desteklenen NACE kodları arasında yer alan esnaf ve
sanatkârların yararlanabileceği açıklandı. Buna göre
pandemiden etkilenen şehir içi nakliyeci, bakkal, büfe, kaynakçı,
hırdavatçı, hurdacı, ambalajcı, biçerdöver
işletmeleri, un, yem satıcıları gibi meslek grupları
dâhil edilmedi. Zaten pandemide yeterince destek vermediğiniz esnaflar
arasında şimdi niçin bu ayrımı yapıyorsunuz?
Ayrıca, esnaf ve sanatkârlar, verilen 25 bin
liralık kredilerin geri ödemesinde büyük sıkıntılar
yaşamakta, çoğu esnaf ödeyememektedir. Bu nedenle bu kredinin de geri
ödemesinin en az bir yıl ertelenmesini ve en az bir yıl ödemesiz ve
faizsiz uzun vadeli kredi imkânı sağlanmasını istiyorlar.
Yeter artık, koltuklarınızdan kalkın, esnafın imdat
çığlığını duyun.
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiye Petrolleri Bölge Müdürlüğü, ilimiz için
çok önemli bir kamu kurumu niteliğindedir. Son günlerde, Bölge
Müdürlüğünde çalışan işçiler hakkındaki hukuk
dışı uygulamalarla işçilerimiz ve ailelerimiz mağdur
durumdadır. İşçilerimizin, rızaları
dışında Batman ve Diyarbakıra gönderilmesini kabul etmek
mümkün değildir. Sürgün niteliğindeki bu uygulamalar ve daha önce
kapalı cezaevindeki kamu personellerinin de komşu illere gönderilmesi
kent ekonomisini de olumsuz etkilemektedir. Buradan Enerji
Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Adıyamandaki
TPAO işçilerinin rızaları dışında başka
illere sürgüne gönderilmesi uygulamasına son verin, ilimizdeki tek bölge
müdürlüğü olan TPAO Bölge Müdürlüğünün kapatılması sonucuna
yol açacak bu uygulamadan vazgeçin diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur? Yok.
Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Lüleburgazdan Pınarhisara kadar olan yol, 5
köyün içinden geçmektedir. Turgutbey, Eskitaşlı, Hamzabey, Ceylanköy
ve Ataköy olmak üzere 5 köyün içinden geçen bu yol hem zikzaklı hem de çok
dar bir yoldur. Pınarhisarda bulunan Limakın işlettiği
Pınarhisar Çimento Fabrikası vardır; günde yüzlerce kamyon her
gün çimento ve malzeme taşımaktadır, ağır tonajlı
bu kamyonlar yolu ezmektedir. Köyleri ikiye bölerek geçen bu kamyonlar her
yıl yaptıkları kazalarla can ve mal kaybına sebebiyet
vermektedirler. Lüleburgaz'dan Pınarhisar'a direkt olarak giden bu yolun
mutlaka duble yol olması ve köylerden geçerken de çevre yolu şeklinde
geçmesi can ve mal kaybını sona erdirecektir diyorum, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Pandemi döneminde milyonlarca esnafa sadece 10
milyar lira, beşli çeteye ise 21 milyar lira verildi. Dul-yetim
maaşı alanlar 763 lirayla geçinmek zorunda. 7,9 milyon emekli asgari
ücretin altında maaş alıyor. 2002 yılında en
düşük emekli maaşıyla 7 çeyrek altın alınırken,
şimdi 2 tane bile alınamıyor. 7 milyon 769 bin 346 kişi
asgari ücretin üçte 1inden, yani 1.192 liradan az ücret alıyor.
On dokuz yıllık AKP iktidarı sonunda
10 milyondan fazla işsiz var. Geçen hafta Çankırı'da bir çiftçi
Pandemide biz çiftçilere hiç destek verilmedi. dedi.
22 milyon icra dosyası var, 5 milyon gencin
kredi borcu var. Açları siz doyurun. diyorsunuz. Bu tablo
karşısında sandığı getirmek için daha ne
bekliyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Nasıl ki Geciken adalet, adalet
değildir. diyorsak geciken desteklemeler de inanın hiçbir işe
yaramıyor; bir de desteklerden zaten yüzde 4 kesinti yapıyorsunuz.
Şimdi, bakın Türkiye
hayvancılığı çöküyor. diyoruz Yem fiyatları süt
fiyatlarından pahalı oldu. diyoruz ama siz hâlâ 2020
yılından kalan buzağı desteklemelerini ödemediniz.
Yağ fiyatları uçtu gitti. diyoruz Çözüm üretin. diyoruz siz hâlâ
ayçiçeği desteklerini, soya, kanola desteklerini ödemediniz. Organik gübre
desteklerini ödemediniz, 2019da ekildi bunlar, 2020de hasat edildi, yıl
2021in ortası. Yani böyle geciktiği zaman inanın hiçbir
işe yaramıyor. Şimdi çiftçiye gübre lazım, tohum lazım
ama siz destekleri ödemediniz, bir de bunlara yüzde 100 zam yaptınız.
BAŞKAN Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanlığına: Türkiye
genelinde belediyelerde çalışmakta olan 16 bini aşkın
sözleşmeli personel olmakla birlikte, kamu kurumlarıyla birlikte bu
sayı artmaktadır. Sözleşmeli personeller ile kadrolu personeller
arasında özlük haklarına dair farklılıklar,
çalışanlar üzerinde huzursuzluk ve mağduriyet
yaratmaktadır. Bu personeller arasında kademe ilerlemesi ve derece
yükselmesi, iş güvencesi, sosyal güvence, yıllık izin
hakkı, kurumlar arası yer değişikliği, mazerete
bağlı yer değişikliği, ücretsiz izin uygulaması,
yabancı dil tazminatı, arazi tazminatı ve vergi
açısından farklılıklar söz konusudur. Bu
farklılıklar personellerimizin niçin kadroya geçmekte ısrar
ettiğini açıklamaktadır. Aynı işi yapan personele
aynı haklar verilmelidir. Belediyelerde ve kamu kurumlarında
çalışan sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi yönünde bir
çalışmanız var mıdır? Sizce de kadro talepleri
haklı değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan
SUAT ÖZCAN (Muğla) Kültür ve Turizm
Bakanlığına
Muğlanın Dalaman ilçesinde turizme
açılması hedefiyle Tarım ve Orman Bakanlığı
uhdesinde yer alan 5.849 dekar alan Kültür ve Turizm Bakanlığına
devredilmiş midir? Böyle bir devir gerçekleştiyse bu alanda 3 adet
golf sahası yapılacağı doğru mudur? Ege Bölgesinin en
verimli tarım arazilerinden birine sahip olmasının yanı
sıra hayvancılık ve arıcılıkta büyük
başarı elde eden Türkiye Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü Dalaman Tarım İşletmesinin ekim
yaptığı yerlere turistik tesisler yapılması için
halkın, uzmanların ve sivil toplum örgütlerinin görüşü
alınmış mıdır? Bölgede tarım arazilerinin yok
edilmesine karşı vatandaşlarımız kaygılanmaktadır.
Bu kaygıları tarım arazilerinin korunması teminatıyla
giderecek bir adım atacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tüm kamuoyu Ziraat Bankasının belli bir
medya grubuna verdiği milyonlarca dolarlık geri ödenmeyen krediyi
konuşuyor. Ziraat Bankasının Yönetim Kurulu kararıyla
verdiği ancak geri alamadığı birçok kredi bulunuyor.
Bunlardan bir tanesi de memleketim Adanada yaşanmıştır.
Sayıştay raporlarına yansıyan bu durumla ilgili tüm denetim
yollarını işletmemize rağmen sonuç alamadık. Ziraat
Bankası Adana Kurumsal Şubesinden bir şirkete 321 milyon lira
kredi veriliyor ve geri ödenmiyor. Bu 321 milyon lirayla Adanaya onlarca
fabrika kurulabilir, on binlerce vatandaşımıza ekmek
kapısı açılabilirdi. Yine, on binlerce
esnafımızın borcu ödenir, çiftçilerimize destek
sağlanırdı. Tekrar tekrar soruyorum, tüm yetkilileri göreve
davet ediyorum: Ziraat Bankası Adana Şubesinden 321 milyon lira
alıp Adanaya bir kuruş yatırım yapmayan bu firma kimdir?
Kredi neden geri ödenmiyor? Adanalı çiftçinin, esnafın parasına kimsenin
çökmeye hakkı yoktur.
BAŞKAN Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kızılay, yardım ve hizmetleri
karşılıksız, kamu yararına çalışan, millî,
gönüllü bir sosyal hizmet kuruluşumuzdur. Kurulduğu 1868
yılından bu yana toplumsal dayanışmayı sağlamak,
sosyal refahın gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç
insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı
ulaştırmak gibi çalışmalar yapmaktadır. Afet
zamanlarında milletimizin yardımına ilk önce koşan
Kızılay, yüz elli üç yıldır yurt dışında da
pek çok ülkede gıda başta olmak üzere her türlü yardım
çalışmaları yürütmektedir. Kızılayın hayati öneme
sahip faaliyetlerinin başında kan hizmetleri gelmektedir. Ülkemizin
ihtiyacı olan kan, gönüllü ve sürekli bağışçılardan
Kızılay vasıtasıyla karşılanmaya
çalışılmaktadır. Bu vesileyle tüm
vatandaşlarımızı Kızılaya kan
bağışında bulunmaya davet ediyorum.
153üncü kuruluş yılında
başarılı çalışmaları dolayısıyla tüm
Kızılay ailesini tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Başsavcılık makamı sadece idari
bir görevdir. İdari görevden dolayı başsavcıyı
diğer savcıların amiri pozisyonuna getirecek olan düzenleme
etkin soruşturmaya engel olacaktır, cumhuriyet
savcılarını sıradan bir memur pozisyonuna getirecektir. Bu
kabul edilemez. Hukuk devletinde bunun yeri yoktur, böyle bir düzende hukukun
da adaletin de yeri olmayacaktır. Böyle bir düzenlemenin geri çekilmesini
talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
En küçüğünden en büyüğüne bütün biyolojik
hayatı ayakta tutan ortak unsur sudur ve bütünden
ayrıştırıldığında kendi başına
anlam taşıyan en temel parçadır. Bugün susuzluktan toprak,
bitki, hayvan, insan, tabiat varlıklarının her biri nasibini
almaktadır. Tatlı ve temiz suların ana kaynakları orman,
mera ve yüksek dağ ekosistemleridir. Yeryüzündeki su
kaynaklarının binde 3ü kullanılabilir ve içilebilir
özelliktedir. Su, tüm kaynaklar gibi sonsuz olmadığı gibi bir
artış da söz konusu değildir. Tüm dünyayla birlikte kendimizi
felaketin eşiğinde bulmak istemiyorsak tüm tabiat
varlıklarına saygı göstererek onları israf etmeden yeryüzünde
varlığımızı devam ettirmeyi öğrenip gereğini
uygulamak zorundayız.
BAŞKAN Sayın Başkan, cevap
işlemi için süreniz on dakikadır.
Buyurunuz Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Soru soran milletvekillerimize de teşekkür
ediyorum.
Sayın Köksal pandemi ve hibe destekleriyle
ilgili, Sayın Tutdere Türkiye Petrolleri Bölge Müdürlüğünde
çalışan işçilerle ilgili, Sayın Kayan Lüleburgazdaki
bölünmüş kara yolu çalışmalarıyla ilgili, Sayın Altaca
Kayışoğlu emekli maaşları ve benzeri konularla ilgili,
Sayın Gaytancıoğlu tarım ve hayvancılık
desteklemeleriyle ilgili, Sayın Girgin sözleşmeli personelin özlük
haklarıyla ilgili, Sayın Özcan Kültür ve Turizm
Bakanlığına devredilen araziyle ilgili, Sayın Sümer Ziraat
Bankasıyla ilgili, Sayın Taşkın Kızılayın
153üncü kuruluş yıl dönümüyle ilgili -biz de
Kızılayın kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz ve bütün
Kızılay gönüllülerine buradan şükranlarımızı
iletiyoruz- Sayın Şeker başsavcılık
makamının gözetim ve denetim yetkisiyle ilgili tereddütlerini dile
getirdi, Sayın Kılıç da su ve suyun önemiyle ilgili. Burada bu
sorular içerisinde sadece Sayın Şekerin sorusu kanun teklifiyle
alakalı. Burada tabii ki başsavcılığın gözetim ve
denetim yetkisiyle ilgili getirilen düzenlemeler hem mevcut mevzuatımıza
uygun hem de doktrinde ifade edilen görüşlere de uygun, bugüne kadar
gerçekleştirilmiş olan uygulamalara da uyan düzenlemeler.
Soruşturma makamı esasen cumhuriyet
başsavcılığıdır Sayın Şeker. Cumhuriyet
başsavcılığı soruşturmayı cumhuriyet
savcıları vasıtasıyla yürütmektedir. Ceza muhakemesi, ceza
yargılaması faaliyeti kolektif olup bu sürece katılanlara
şahısları bakımından değil işgal ettikleri
makam dolayısıyla erk ve ödevler verilmiştir. Doktrinde makam
itibarıyla süjelik olarak ifade edilir bu durum. Erklerin ve ödevlerin
şahıslardan gelmeyip işgal edilen yerden geldiğini,
muhakemede şahısların değil makamın nazara
alındığını göstermektedir. Ceza muhakemesi iddia,
savunma, yargılama makamlarından oluşmakta; her 3ü de makam
itibarıyla süjedir. Bu nedenle aynı muhakemeye birden fazla
savcı farklı zamanlarda katılabilmektedir. Aynı
şüpheli veya sanık birden fazla müdafi tarafından
savunulabilmektedir. Yine, iddia (savcılık) makamı bir kül,
bütün olarak ifade edilmektedir. Bu anlamda ceza muhakemesi faaliyetinin
yürütülmesi kural olarak cumhuriyet savcısı tarafından yerine
getirilmektedir. Cumhuriyet savcısı ile başsavcı
arasındaki ilişki ise -yine doktrinde- bölünmezlik ilkesi olarak
açıklanmaktadır. Savcılık teşkilatı kendi içinde
hiyerarşik yapıya sahip bir bütün olarak adlandırılmaktadır.
Keyman, Centel
Yani hukukçu arkadaşlar bu kaynaklara
baktıklarında bunu net olarak görebileceklerdir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) İdari
anlamda.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) İdari anlamda,
idari anlamda. CMK 173
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Mevzuata da geleceğim Süleyman Bey, acele etmeyelim.
Bölünmezlik ilkesi anlamında savcılar
bir bütün içinde kaynaşmakta, makam itibarıyla süjelik ilkesinden
hareketle her bir savcı tek başına ceza muhakemesi faaliyetine
katılabilmekte, muhakeme işlemi gerçekleştirebilmektedir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Görevden de
alınabilmekte!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Şimdi, gelelim, doktrin, akademisyenler
başsavcılık ve savcılık arasındaki ilişkiyi
bu şekilde tanımladıktan sonra mevzuatımız nasıl
tanımlıyor? İlgili kanunlarda nasıl yerini almış
bu husus? 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 5inci
maddesinde
ağır ceza Cumhuriyet başsavcıları, merkezdeki
Cumhuriyet savcıları ile bağlı ilçe Cumhuriyet
başsavcıları ve Cumhuriyet savcıları üzerinde, gözetim
ve denetim hakkına sahiptir. hükmünü haizdir. Yine, 5235 sayılı
Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 17nci maddesi var, bir
de 18inci maddesi var. 17nci maddesi cumhuriyet
başsavcılığının görevlerini belirlemiş,
18inci madde de cumhuriyet başsavcısının görevini
belirlemiş yani cumhuriyet başsavcılığının
görevleri, cumhuriyet başsavcısının görevleri. Cumhuriyet
başsavcılığının görevleriyle ilgili maddeye
baktığımız zaman, 1inci fıkrası şudur:
Kamu davasının açılmasına yer olup
olmadığına karar vermek üzere soruşturma yapmak veya
yaptırmak. Kimin görevi kanunumuza göre? Cumhuriyet
başsavcılığının görevi. Gelelim 18inci maddeye,
cumhuriyet başsavcılığını kim temsil eder? Yine,
18inci maddenin 1inci fıkrasına göre cumhuriyet
başsavcılığını başsavcı temsil eder.
Dolayısıyla, başsavcının görevi, kamu
davasının açılmasına yer olup olmadığına
karar vermek üzere soruşturma yapmak ve yaptırmaktır. Bunu
nasıl yaptırır? Savcılar vasıtasıyla
yaptırır. Yine, son fıkra da Ağır ceza mahkemesi
Cumhuriyet başsavcısının; ağır ceza mahkemesinin
yargı çevresinde görevli Cumhuriyet başsavcıları,
Cumhuriyet başsavcıvekilleri, Cumhuriyet savcıları ile
bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır.
hükmünü haizdir, şu andaki mevcut durum. Asliye ceza mahkemesi cumhuriyet
başsavcısının o yer yargı çevresinde görevli
cumhuriyet savcıları üzerinde de gözetim ve denetim yetkisi
vardır. Bu gözetim ve denetim yetkisi nedeniyle bugüne kadar gelinen
uygulama da, başsavcıların, savcıların yürüttükleri
soruşturmalarda verdikleri kararları görüldü yaparak sisteme bu
şekilde girmeleri. Bugüne kadar uygulamada, doktrinde ifade edildiği
şekilde ve mevzuatımızda yer alan hükümlere uygun
gerçekleştirilmiş olan kararlar cumhuriyet başsavcısı
tarafından görüldü şeklinde uygulamayla bu gözetim ve denetim
yetkisi uygulanmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bir
olayla ilgili verdiği karar neticesinde bu gözetim ve denetim yetkisinin
kapsamıyla ilgili uygulamada bir tereddüt ortaya çıkmış ve
bu tereddüdü gidermek için kanun teklifinde böyle bir düzenleme
gerçekleştirilmektir. O nedenle başsavcılık
makamının gözetim ve denetim yetkisiyle ilgili endişelerin
gerekçesi yoktur.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Kararların
esasını denetleme yetkisi getiriyorsunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kanun teklifinde çok önemli düzenlemeler var.
ALİ ŞEKER (İstanbul) O öyle gidiyor
yani!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde 3 farklı kanunda düzenleme
yapılıyor. Birincisi, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
İzleme Kurulları Kanununda yapılan değişiklikler
önemli değişiklikler. Bunlar: Ceza infaz kurumları ve
tutukevleri izleme kurullarına hükümlü ve tutukluların naklinde
kullanılan araçlar ile adliye binalarında bekletildikleri veya
sağlık kuruluşlarında tedavi gördükleri bölümleri yerinde
görebilme, inceleyebilme, yönetici ve görevlilerden bilgi alabilme, hükümlü ve
tutukluları dinleyebilme görevleri verilmektedir. İzleme
kurulları tarafından düzenlenen raporların bir örneğinin de
Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumuna gönderilmesi sağlanmaktadır. Böylece Sayın
Cumhurbaşkanımızın açıklamış olduğu,
kamuoyuyla paylaştığı İnsan Hakları Eylem
Planına uygun düzenlemeler gerçekleştirilmektedir.
Türk Ceza Kanununda yapılması öngörülen
değişiklikler de önemli. Fiili işlediği sırada
akıl hastası olanlar hakkında verilen güvenlik tedbirlerinin
infaz usulü belirlenerek infaz aşamasında verilecek kararların
infaz hâkimleri tarafından verilmesi gerektiği açıkça teklifte
düzenlenmektedir.
Yine, yabancı hükümlüler hakkında
denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezalarının infazına
karar verildikten sonra sınır dışı edilme
işlemleriyle ilgili olarak problemler yaşanıyordu. Bu problemi
ortadan kaldıracak ve bu hükümlülerin durumlarının
İçişleri Bakanlığınca değerlendirileceğine
ilişkin bir düzenleme de yapılmaktadır.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunda da önemli düzenlemeler var. Burada nakil talebinde bulunan
hükümlülerin maddi durumları yetersiz ise bunu belgelendirmeleri durumunda
bu hükümlülerin nakil giderlerinin devlet tarafından
karşılanacağı hükme bağlanmaktadır. Hükümlülerin
gerekli teknik altyapının bulunduğu kurumlarda elektronik
yöntemlerle de mektup alıp gönderebilmesine imkân
sağlanmaktadır.
Yine, hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgrafların
da posta yoluyla ve elektronik ortamda alıcısına
ulaştırılabilmesine imkân sağlanmaktadır.
Yine, önceden bilgilendirilmek suretiyle,
kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan ve terör suçları, örgüt
kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti
kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olan veya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın)
tehlikeli hâlde bulunan ya da dışarıyla
iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli
olabileceği değerlendirilen hükümlülerin kamera kaydıyla ilgili,
dinlenebilmesiyle ilgili Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda
sınırları belirleyen bir düzenleme gerçekleştirilmektedir.
Ben teşekkür ediyorum soru soran
milletvekillerimize.
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 5inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurunuz Sayın Subaşı.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
267 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde görüşlerimizi açıklamak amacıyla İYİ
Parti Grubu adına söz aldım.
Görüşmekte olduğumuz teklif 2 maddesi
yürürlük maddesi olmak üzere 13 maddeden oluşmaktadır. Her ne kadar
Komisyon görüşmelerinde temel kanun olarak adlandırılsa da
aslında AKP iktidarında olağan bir uygulama hâline gelen torba
kanun teklifidir. Öyle ki 13 maddelik kanun teklifi 4 farklı kanunda
değişiklik öngörmektedir: Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu, Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun, Türk Ceza Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun görüşmekte olduğumuz bu teklifte
hukuk, adalet ve yargıda yaşanan faciaları ve devasa
sorunları görmezden gelen ama asıl amacı yetki ve kontrolü
merkeze toplama anlayışıyla kaleme alınmış bir
kanun teklifidir.
Kanun teklifinin genel gerekçesine göre 1 ve 7nci
maddelerle infaz sistemimizin daha etkin ve verimli işlemesi için Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda 4üncü ve 5inci
maddelerle uygulamada ortaya çıkan bazı farklılıkların
giderilmesi amacıyla Türk Ceza Kanunu'nda 6, 10 ve 11inci maddelerle
İnsan Hakları Eylem Planında yer alan bazı faaliyetlerin
gerçekleştirilmesi amacıyla değişiklik öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, teklifin 6ncı
maddesiyle on yıl veya daha az hapis cezasına mahkûm edilen
kadın hükümlülerin 15 yaşını doldurmamış
çocuklarının bulunması ve babanın da ölmüş veya mahpus
olması durumlarında infazın ertelenmesinin önü
açılmaktadır. Çocuğun üstün yararı esas alınarak
yapılan düzenleme makul ve gereklidir, aynı imkân baba için de
sağlanabilirdi. Öte yandan babanın ölmüş veya mahpus olması
seçenekleri yeterli değildir. Baba ölüm tehlikesi içinde kayıp
olabilir ve hakkında gaiplik kararı verilmiş olabilir, bu
ihtimaller göz ardı edilmiştir.
Yine, teklifin genel gerekçesinde Hükümlülerin
dış dünyayla ilişkilerini teknolojik imkânlardan yararlanmak
suretiyle güçlendirerek cezanın ıslah amacına yönelik
birtakım yeni düzenlemeler yapılması ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. ifadesi yer almıştır. Bu da
8inci ve 9uncu maddelerdeki düzenlemeler için olsa gerek. Bu maddelere göre
bazı hükümlülere gelen mektup, faks ve telgraflar dijital olarak
kaydedilecek veya fiziki olarak alıkonularak saklanacak. Yine aynı
şekilde tehlikeli hâlde bulunan ya da dışarıyla
iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli
olabileceği değerlendirilen hükümlülerin eşi, üçüncü dereceye
kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi ve
kayyımıyla yapacağı görüşmeler kurum yönetimi
tarafından dinlenebilecek ve elektronik cihazlarla da olmak üzere
kaydedilebilecektir. Genel gerekçeye göre bu maddelerin, hükümlülerin dış
dünyayla ilişkilerini güçlendireceğinden söz ediliyor. Böyle bir
durumda, hükümlünün eşi ve akrabasıyla görüşmesi ve kayıt
altına alınmasıyla bu yararları
sağlayacağından söz etmek mümkün değildir.
Madde Anayasanın güvencesindeki temel
özgürlükleri kısıtladığı gibi, muğlak ifadelerle
keyfî tutumlara yol açacak uygulamalara da neden olabilecektir. Tüm bu
maddeler, öyle ya da böyle genel gerekçede yer alıyor. Eksik ve
hatalarına rağmen öne çıkarılmış ama kanunun
asıl yapılış amacı 2nci ve 3üncü maddelerdir. Genel
gerekçede gösterilmeyen maddeler, teklifin 2nci ve 3üncü maddeleri gözden
uzak tutulmuş. Getirilen düzenlemeyle cumhuriyet
başsavcısı, cumhuriyet savcılarının
soruşturmayı sonlandıran kararları arasında
oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu
kararların kanunlara uygunluğunun denetlenmesi hususunda görevli ve
yetkili kılınmaktadır. Bu değişikliğin
anlamı şudur: Zaten idari yönden cumhuriyet
başsavcılarının denetimi ve gözetimi söz konusudur. Bu
teklifle cumhuriyet savcıları artık yargısal
kararlarında da başsavcıların gözetimi ve denetimi
altında olacaktır. Oysa Anayasanın 139uncu maddesine göre,
sadece hâkimler değil, savcılar da teminat altına
alınmıştır. Savcının yargısal faaliyetinde
bağımsız olması, kimseden emir almaması, baskıdan
uzak olması ve kanunları tam olarak uygulaması gerekir. Bu
sebeple savcılar görevlerinde bağımsız ve teminatlı
olmalıdırlar. Savcıların bağımlı olması
siyasi baskı altına alınması demektir. Bu teklifin kanunlaşmasıyla
iktidarın HSK yapısı nedeniyle rejimin kontrol altında olan
az sayıdaki başsavcının talimatlarına göre hareket
etmesi demektir. Zaten başsavcıların idari denetimi
bulunmaktadır ama serbestçe yapılabilecek yargısal faaliyetlere
de sınırlama getirmek amaçlanmıştır. Unutulmamalıdır
ki savcılık, Hükûmet temsilcisi değil, kanunun temsilcisidir.
Mevcut Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği
otokratik düzen, Meclis ve yargı da dâhil her alanda hâkim olmak
istemektedir.
HSK 2019 verilerine göre, ilk derece mahkemelerinde
221 cumhuriyet başsavcısı ve 5.927 savcı
bulunmaktadır; toplamda 6.148 savcı vardır. Gerekçede gizlenen
ama teklifin asıl amacını teşkil eden husus, 5.927
savcıdan görevini layıkıyla yapmak isteyen ve korkmayan
savcıların olabileceği düşünüldüğünde iktidar için
rejimin sorgulanması tehlikesi bulunmaktadır. Onun içindir ki Hükûmet,
olası risklerden, korkusuzca yapılabilecek soruşturmalardan
korunmak ihtiyacındadır. HSKnin yapısı nedeniyle, 221
başsavcının Hükûmete yakın olanlarından
atanmaları zor olmadığı için iktidarın görüş ve
talimatları etkili olmaktadır. Dolayısıyla, artık
5.927 savcı da soruşturmalarında ve tüm yargısal
faaliyetlerinde iktidarın denetim ve kontrolünde olacaktır.
Dar ve vizyonsuz bir anlayışla ülkemizin
doğası, dağları, ormanları, denizleri ile tarihî ve
kültürel varlıklarımız tümden heba olmak üzeredir. Ülkenin
Meclisi, yargısı, akademi dünyası ve bürokrasisi görev yapamaz
hâldedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Sivil toplum ve bilim
dünyasının tüm birikimleri yok sayılmıştır.
Yeniden ortak akıl ve demokrasi yoluyla tüm değerlerimizi
korumanın, kaynak ve birikimleri kullanmanın yolu bu rejimden
kurtulmak ve demokratik, güçlü bir parlamenter sisteme ulaşmakla mümkün
olabilir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde,
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde Nisan 2021
tarihi itibarıyla farklı statülerde toplam 371 ceza infaz kurumu
bulunmakta olup bu kurumların kapasitesi 250.576 kişi olarak
gözükmektedir. Bu bağlamda, hâlen hizmet veren 371 ceza infaz kurumunda
toplam 70.768 çalışan hizmet vermektedir.
Çalışanlarıyla birlikte 330 binleri bulan ceza ve tevkifevleri
neredeyse 25 ilimizden büyük bir nüfusu teşkil etmektedir. Kadro
sayısı böylesine büyük, devasa bir yapıya sahip olan yerde
çalışanların sayısı yetersiz kalmakta; çalışanlarımız,
bu noktada, aynı zamanda özlük haklarının iyileştirilmesini
de beklemektedirler. Bu bakımdan, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün bütçesinin artırılmasının mevcut sorunlara
kısmen çare olabileceği düşüncesini sizlerle paylaşmak
isterim.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2001
yılında, 57nci Hükûmet döneminde yürürlüğe giren kanuni
düzenlemeyle ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulları
oluşturulmuştur. O dönem İngiltereden esinlenerek hayata
geçirilen izleme kurullarıyla ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin
sivil ve bağımsız denetime tabi tutulması yönünde önemli
bir adım atılmıştır.
Günümüzde izleme kurullarının Avrupa
ülkelerinde de birbirinden çok az farklılıklar oluşturduğu
görülmektedir. Örneğin, Fransa'da Controleur General
adında
bağımsız bir kurum varken Birleşik Krallıkta ise
çeşitli denetim kurumları bu yetkiyi paylaşmaktadır.
Ülkemizde izleme kurulu raporlarının
titizlikle değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Adalet
Bakanlığımızın bu önerilerden bireysel ve somut nitelikte
olanlarını mevzuat çerçevesinde büyük bir gayretle
gerçekleştirmeye çalıştığını memnuniyetle
gözlemekteyiz. Sistemsel önerilerin ise zaman içinde bütçe imkânları
çerçevesinde değerlendirileceğini yine Bakanlık yetkililerinin
yaptığı açıklamalardan anlamaktayız.
Saygıdeğer milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle cezaevi izleme kurullarına
yeni görevler tevdi edilmektedir. Buna göre, izleme kurulları hükümlü ve
tutukluların naklinde kullanılan araçlar ile adliye binalarında
bekletildikleri veya sağlık kuruluşlarında tedavi
gördükleri bölümleri yerinde görebilecek, inceleyebilecek, görevlilerden bilgi
alabilecek, hükümlü ve tutukluları dinleyebilecektir. Yine, izleme
kurulları tarafından cezaevlerinin yönetim, işleyiş ve
uygulamalarına yönelik düzenlenen raporlardan birer örnek, teklifin
yasalaşmasıyla birlikte Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna da gönderilecektir. Kamu
Denetçiliği Kurumu tarafından yapılan ve basına
yansıyan açıklamalara göre cezaevlerine yönelik şikâyetlerde
kurum tarafından yapılan inceleme ve araştırmalar, belge ve
bilgi isteyerek yapılmaktadır. Oysa, bunun bir adım ötesine
gidilerek kurum tarafından yerinde inceleme ve değerlendirme yapılması
çok daha verimli sonuçlar doğurabilecektir.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki 13 maddelik
kanun teklifinde bazı diğer düzenlemeler de yer almaktadır. Bu
minvalde teklifin içeriğine genel olarak baktığımızda
işkence ve kötü muamelenin önlenmesine yönelik tedbirler, e-postayla
haberleşme hakkı, hükümlünün ziyaretçileriyle yaptığı
görüşme sürelerinin artırılması gibi önemli düzenlemeler
olduğunu görmekteyiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, istatistikler
incelendiğinde Türkiyede hüküm giymiş ve en çok suç
işleyenlerin ilkokul mezunu, ardından lise ve dengi meslek
yüksekokulu mezunu oldukları görülmektedir. Öte yandan, hüküm giyenlerin
çoğunluğunun maddi durumunun yetersizliği ve
imkânsızlığı da bilinen bir gerçektir. Teklifte yer alan
düzenlemeyle bulundukları ceza infaz kurumundan başka bir ceza infaz
kurumuna nakil talebinde bulunan hükümlülerin maddi durumlarının
yetersiz olduğunu belgelendirmeleri durumunda bu hükümlülerden nakil
giderleri alınmayacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bundan tam
otuz iki yıl önce bugün yani 15 Haziran 1989 tarihinde bu ulu çatı
altında, Kırıkkalenin il olması Genel Kurul kararıyla
kabul edilmiştir. O günden bugüne, gelişmişlik düzeyi yüksek bir
il olabilmek için bütün Kırıkkale olarak mücadele vermekteyiz. Tam bu
noktada hâlen sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi bakımından
33üncü sırada yer alan Kırıkkalemizin daha fazla desteklenerek
üst sıralara çıkması gerektiğini kürsüden Genel Kurulda
bulunan siz değerli milletvekillerimize haykırmak isterim. Bu
bağlamda, gerek yatırım teşviklerinde gerekse diğer
sosyal teşviklerde Kırıkkaleye verilecek önem güzide ilimizi
hak ettiği noktaya taşıyacaktır çünkü
Kırıkkaleye yapılacak yeni yatırımlar ve
açılacak yeni istihdam alanları ancak ve ancak özel ve ayrıcalıklı
destek ve teşviklerle mümkün olabilecektir. Böylelikle
Kırıkkalemizin ve gençlerimizin yüzlerini güldürebileceğimiz
yeni iş imkânlarını sağlayabileceğiz.
Kırıkkaleli gençlerimize gelecekleri adına umut sağlayacak
yeni ve öncü yatırımların gelmesi adına Kırıkkale
Milletvekili olarak tüm desteğimi ve enerjimi
kullandığımı ve bundan sonra da
kullanacağımı buradan söylemek isterim.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Kırıkkalede tarım alanlarımıza yani çiftçilerimize
kuraklığın vermiş olduğu yaralar henüz sarılmak
üzereyken bu kez de aşırı yağışlar
Kırıkkalemizi vurmuştur. Geçtiğimiz hafta sonu Çerikli
beldemizde yaşanan aşırı yağışlar nedeniyle
beldemizin içinden geçen Çıtırık Deresi taşmış ve
sel meydana gelmiştir, çok sayıda ev ve iş yeri bu selden etkilenmiştir.
Bir an önce tespit edilen hasar bedellerinin, şartsız bir
şekilde, vaktinde ödenerek Delice ve Çerikli için gerekli her
yardımın sağlanmasını beklemekteyiz.
Diğer taraftan, malumları olduğu
üzere, Kırıkkaleli esnaf ve sanatkârlarımız pandemi
sürecindeki tedbirlere büyük bir özveriyle riayet etmiş, aylarca ekmek
teknelerini kapalı tutmuşlardır. Son açıklanan pandemi
kararları kapsamında Kırıkkalede açılan iş
yerlerine yeni destekler sunulması olumlu etki yapacaktır. Çay
ocaklarını, kahvehaneleri, restoranları, kafeleri, servisçileri,
kuaförleri, ses ve müzik sanatçılarını daha fazla
destekleyebilirsek, onlara yalnız olmadığını
hissettirebilir ve içinde oldukları süreçten daha hızlı
çıkmalarına katkı sağlayabiliriz. İnanıyorum ki
devletimiz, dile getirdiğim sektörlere sunacağı ek hibe ve
desteklerle Kırıkkalede yüzleri güldürecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hem Adalet Komisyonunda desteklediğimiz ve
katkı sunduğumuz hem de Genel Kurul aşamasında destek
vereceğimiz kanun teklifinin adalet sistemimize ve hukuk sistemimize,
ayrıca ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu tekraren
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç
Buyurunuz Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli
halkımız; şu anda görüşülmekte olan mini bir yasa yani,
İnfaz Yasasında değişiklik yapılmasına dair
birkaç maddeyi görüşüyoruz. Bu yasa teklifinin birinci bölümü üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi mini
bir yasa teklifi olmakla beraber sonuçları itibarıyla devasa
hukuksuzluklara neden olabilecek bir kanun teklifidir. Bakın, toplumsal
muhalefeti baskılamak, düşünce hürriyetini baskılamak ve her
türlü yolsuzluğa bulaşan iktidarını sürdürmek amacıyla
tüm kanuni düzenlemeler Terörle Mücadele Yasası gölgesi altında devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bakın, bir
basın açıklamasının yapılması, hukuksuz bir
uygulamanın eleştirisinin yapılması, bir tweet
paylaşımının yapılması, basın
açıklaması veya bir milletvekilinin kürsü konuşması
yapması, bir sanatçının eleştiri içeren bir eserinin ortaya
çıkması, bilimsel bir makalenin yayınlanması, gazetecinin
güvenlik görevlilerinin hukuksuzluklarını haber yapması,
akademik çalışma yapan birinin bir bildiriye imza atması, bir
avukatın müvekkilini savunması, bir siyasi partiye üye olmakla siyasi
partinin çalışmasına katılınmış olması,
sendikal çalışmalar yapan bir sendikanın yapmış
olduğu muhalefet, daha saymakla bitmeyecek şekildeki bütün bu
olaylar; demokratik kitle çalışmaları, düşünce
açıklamaları, muhalefete dair her şey -tırnak içerisinde-
terör soruşturmasıyla baskıya maruz kalmakta ve bu şekilde
Terörle Mücadele Yasasıyla karşı karşıya kalmaya
neden olunmaktadır. Özel mahkeme kararlarıyla bu tür faaliyetler, bu
tür mevcut olan düşünce açıklamaları terörist olarak
nitelendirilmekte ve kararlar bu şekilde sonuçlarıyla beraber
karışımıza çıkmaktadır.
Bakın, onlarca avukat tutuklandı ve mahkûm
edildi. 2015 tarihinden bu yana 18.240 partilimiz gözaltına
alındı ve 3.867 kişi terör suçlamasıyla tutuklandı.
Çağdaş Gazeteciler Derneğinin 2020 verilerine göre 127 kişi
gözaltına alındı ve onlarca gazeteci ve yazar tutuklandı.
32 gazeteci hakkında toplam yüz otuz bir yıl sekiz ay hapis
cezası istendi. RTÜK tarafından 30 basın-yayın
kuruluşu toplam 29 kez program durdurma, beş gün yayın durdurma
yaptırımlarıyla ve idari kararlarla karşı karşıya
bırakıldı. Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı 63
bin dava açıldı, 9.554 kişi hakkında hapis kararı
çıktı. Toplantı ve gösteri özgürlüğünün askıya
alındığı bir dönemde, Van ilimizde, 2016 yılından
bu yana, bin sekiz yüz otuz dokuz gündür yasaklama kararı var. Binlerce
kişi kötü muameleye maruz kaldı ve işkence gördü. 2020
tarihinden bu yana 56 kitaba yasaklama kararı geldi. İşte, bütün
bu soruşturmaların tamamı Terörle Mücadele Yasası
kapsamında yürütülmektedir.
Peki, başka ne oluyor değerli
arkadaşlar? Bu yasayla da bütün bu soruşturmalar, uydurma mahkeme
kararlarıyla suçlanan insanlar, bu mevcut olan, görüşülen yasayla bu
kıskacın altına ikinci defa alınıyor. Ne
yapılıyor peki? Değerli arkadaşlar, bu infaz yasasıyla
birlikte, bu suçlamalardan dolayı, bu düşüncelerini
açıklamalarından dolayı, muhalefet eden kişilerin yapmış
oldukları bu faaliyetlerden dolayı, toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkını kullandıklarından dolayı
terörist yaftasıyla karşı karşıya kalmakta ve bu
yetmiyormuş gibi, cezaevlerinde tutuklu olmaları durumunda, bu tür
suçlardan dolayı mahkûm olmaları durumunda ne yapılmak isteniyor?
Yirmi dört saat ve süresiz bir şekilde bu insanların dinlenilmesi
kararı alınacak. Bu ne demek? Mahkeme kararıyla suçları
sabit oluncaya kadar kişiler masum olmalarına rağmen, tutuklu
kişiler bu mevcut olan yasa kapsamında dinlenecek ve yeniden,
Türkiyede Anayasa, hak ihlal edilecek.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; yargı, yargı olmaktan çıkmış durumda.
Davaların hepsi kumpas niteliğindedir. Adil yargılanma
hakkı kalmamıştır. Bunları sadece biz söylemiyoruz,
bunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, Büyük Dairenin vermiş olduğu kararlar
söylüyor. Kanuni fakat meşru olmayan mahkeme kararları nedeniyle
oluşturulan bu cezalar artık gerçek anlamda bir alıkoyma
niteliğindedir. Bakın, işkencedir. Cezaevleri, siyasi
tutsakların alıkonulma ve rehin tutulma alanları, yerleri hâline
gelmiş durumdadır. Avrupa Konseyinin verilerine göre 47 ülke
arasında Türkiye bu -tırnak içerisinde- terör suçları konusunda
1inci sıradadır.
Bakın, Bahçeli ne diyor? Anayasa Mahkemesine
hitaben HDPnin kapatılması artık bir namus borcudur. diyor.
Artık hukuk sistemi ortadan kaldırılmış ve
mahkemelerin mevcut olan yapılanmaları ve işleyişi namus
borcu hâline getirilmiştir. Bu beyanla Anayasanın 138inci maddesi
ihlal edilmektedir, Hiçbir organ, makam, merci veya
kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hakimlere emir ve talimat veremez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. diyor. Peki,
Anayasa suçu işleniyor, buna karşı harekete geçen var mı?
Yok; çünkü Türkiyede adalet yok. Suç liderinin açıklamalarına
karşın Allahın bir kulu harekete geçmiyor. Kürtlere
karşı, muhaliflere karşı aslan kesilen bu yargı süt
dökmüş kediye dönmüş durumdadır. Bir tane savcı ortaya
çıkıp bunlara karşı bir soruşturma yürütmüyor ve
soruşturmaya dair bir cümle dahi laf etmiyor. Peki neredesiniz sizlere
sesleniyorum ey savcılar? Hani birileri diyor ya Ey!.. Ey savcılar,
siz neredesiniz? Tweet atan, Çocuklar ölmesin. diyen Ayşe Çelik
Öğretmene karşı aslan kesiliyorsunuz ama suç liderine
karşı, bu kadar suça bulaşmış olan bu yapıya
karşı suspus durumdasınız.
Bakın, Doğan medyayla ilgili bir şey
söyleyeceğim: Doğan medyaya karşı 2009 yılında ne
yapıldı? 6,8 milyar lira vergi borcu çıkarıldı, o
tarihte 4,5 milyar dolara ulaşan bir vergi borcu çıkarıldı
kendisine. Bunu kim yaptı? FETÖ yaptı. Aydın Doğan ne
diyordu biliyor musunuz? Genel Yayın Yönetmenini arayarak Artık
dayanacak gücüm kalmadı. diyordu o dönemde. Peki, daha sonra ne oldu?
Bakın, Anayasa 28inci madde Devlet, basın
ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. diyor. Bunlar
hangi tedbiri aldılar değerli arkadaşlar? Bunlar Ziraat
Bankasından almış oldukları 750 milyon dolar krediyle bu
Doğan medya grubuna el koydular. Doğan medya grubuna el koymakla birlikte
bu iktidar ne yaptı? Kendi yolunu, bugünkü tek adam sistemini, tek adam
rejimini kurmanın yolunu kurdu o dönem. Bakın, o dönem -mevcut olan-
yola döşenmiş olan taşlar bugünkü tek adam sisteminin, tek adam
rejiminin yolunu açıyordu değerli arkadaşlar. Peki, Cem Küçük ne
diyordu? Doğan Medya Grubunun satış haberlerinin ardından
yazar Cem Küçük şunu diyordu: İşten çıkarılanlar
haklarını alacaklar. Bu ne demekti değerli arkadaşlar? Bu,
mevcut olan haber alma, mevcut olan basın özgürlüğünü yok etme, mevcut
olan şu andaki dikta rejimine benzer olan bir rejimi tahakküm etme,
oluşturma aşamasıydı. 750 milyon dolar alan Demirören 750
milyon kere toplumun hakkına girmiş durumdadır, çiftçilerin
destekleme hakkını gasbetmiştir. Çiftçiler Tarım Krediye
olan borcu nedeniyle haciz kıskacındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bu Demirören medyası
AKPnin yandaşıdır. FETÖvari kumpaslar hâlâ devam etmektedir.
Bunlar tezgâhını kurmuşlar; medya ellerinde, mahkemeler
ellerinde, 128 milyar dolar ceplerinde, gel keyfim gel. Çok
sıkıştıkları zaman da hedef HDP ve Kürtler.
Dağı taşı bombala, sesini çıkarana karşı
beka ve terörist muamelesi göster. Değerli arkadaşlar, bu halk
artık bunları yemez, bu halk sizin bu tür kirliliklerinizi örten bu
tarzdaki faaliyetlerinizin farkındadır. Bu nedenle biz buradan size
sesleniyoruz: Sizin bir seçimlik canınız kaldı. Bir seçimden
sonra siz bu koltuklarda oturmayacaksınız ve bu halklar kendi
iradesiyle bu Meclisi oluşturacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Rafet Zeybek.
Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yaklaşık
iki haftadır hem Adalet Komisyonunda hem de Genel Kurulda bazı
yasalarda değişiklikleri konuşuyoruz,
tartışıyoruz ama hem Anayasa Komisyonundan apar topar
geçiriyoruz hem Genel Kurula getiriyoruz Bir an önce nasıl bitiririz?
diyoruz, ondan sonra da hem komisyonlarda hem Genel Kurulda bir yılda
aynı yasayı 3 sefer değiştiriyoruz. Bunu bırakmak
lazım. Yine, o torba yasaların içerisine değişik maddeler
sokuyoruz, ondan sonra, üç ay sonra tekrar değiştiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu yasa teklifinde, evet, bizim de desteklediğimiz
maddeler var ama bu olumlu maddelerin içinde, getirdiğiniz her kanun
teklifinde mutlaka bu memleketin yargısına zarar verecek çok ciddi
maddeler oluyor, biraz sonra değineceğim, bu kanun teklifinde de var
benzer şeyler.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Türk yargısının çok ciddi sorunları var.
Türk yargısının sorunları böyle münferit yasalarda
yapılan küçük değişikliklerle çözülmeyecek kadar büyüktür. Bir
kere, ben ısrarla söylüyorum, dilimizde tüy bitti artık, eğer bir
ülkenin yargısı bağımsız değilse o ülkede hukuk
devleti iddiası yoktur. Eğer, bir ülkenin hâkimleri ile
savcıları iktidarın yani yürütmenin tahakkümü altına
sokulduysa o ülkede adalet yoktur. Türkiyede maalesef, yargı da
bağımsız değildir, Türkiyede adalet de
dağıtılmamaktadır. Övünerek söylüyoruz, Devletin temeli
adalettir. diyoruz. Eğer hâlâ bu ülkede, biz adaleti güçlendiremediysek o
zaman devleti çürütüyoruz demektir, bunun temel sonucu budur.
Değerli arkadaşlarım, hepimiz, gelin,
kabul edelim, bu ülkede hâkimlik teminatı yoktur. Bu ülkede hâkim,
savcıların coğrafi teminatı yoktur. Eğer verdiği
karara göre ertesi gün bir hâkim, savcıyı tayin ediyorsanız ya
da hakkında, verdiği karar nedeniyle disiplin soruşturması
açıyorsanız -hiç kimse kusura bakmasın- karşımıza
çıkıp Türkiyede bağımsız ve tarafsız yargı
var. deme hakkınız yoktur. Belki kendinizi kandırabilirsiniz
ama bu millet artık kanmıyor, bu milleti ne olur kandırmayın.
Gelin, bir sorunu çözmek istiyorsanız onun teşhisini koyun,
Türkiyede yargı sorunludur. deyin, Türkiyede yargı
bağımsız ve tarafsız değildir. deyin, ancak o zaman
çözebilirsiniz. Yani şu maddeleri getirseniz ne olacak, getirmeseniz ne
olacak? Bu maddeleri, bu yasaları kim uygulayacak değerli
arkadaşlar? Hâkim, savcılar uygulayacak. Bağımsız
olmayan bir hâkim, savcı bu yasaları doğru şekilde
uygulayabilir mi? Ben ısrarla söylüyorum, birçok sorun kanunlardan
kaynaklanmıyor, uygulamalardan kaynaklanıyor. Ne kadar iyi kanun
çıkarırsanız çıkarın eğer uygulamada
bağımsız bir yargı yoksa, bağımsız hâkim,
savcılar yoksa hiç uygulamayın daha iyi. Çünkü o zaman daha çok zarar
veriliyor, o zaman bu millet daha çok mağdur ediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, gelin, bu ülkede yargının sorunlarını
çözeceksek böyle madde değişiklikleriyle değil, başta
Anayasa değişikliğiyle başlayalım. Bakın
Yargı reformu paketi getireceğiz. diyorsunuz. Eğer böyle
maddeler getirecekseniz getirmeyin, katkısı olmuyor. Bakın, 2009dan
beri özellikle, üç yılda bir yargı reformu paketi, her yıl kanun
teklifleri ama yargıya güven bir türlü yükselmiyor, hâlâ yüzde 20lerde
duruyor. Ben Yargıya güven yüzde 70lerden yüzde 20lere indi. deyince
bozuluyorsunuz ama bakın, 2014 yılında o tarihte AK PARTİ
Genel Başkan Yardımcısı olan şu andaki Adalet
Bakanımız Dün Yüzde 70lerdeydi, bugün yüzde 20lerin altına
düştü. dedi. Bu gerçeği görmek lazım.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
özellikle, bu birinci bölümün 2nci ve 3üncü maddesi
Bakın, Türkiyede,
evet, yargının sorunları var, yargı bağımsız
ve tarafsız değil. diyoruz ama o tarafsız ve
bağımsız olmayan cumhuriyet savcılarının üstüne
getiriyorsunuz, bir kişiyi oturtuyorsunuz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Tek savcı
sistemi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Tek
adamın tek savcı sistemi.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Ben yine bu kürsüden
ısrarla söylüyorum Şu kişileri güçlendirmeyin, kurumları
güçlendirin. diye, şimdi 81 başsavcıyı güçlendiriyorsunuz,
bütün yetkileri veriyorsunuz, savcıları onun tahakkümü altına
sokuyorsunuz; yapmayın değerli arkadaşlarım.
Bakınız, iddia makamının
arkadaşlar, özellikle hukukçu arkadaşlara sesleniyorum- içtihat
yapma yetkisi yoktur. Biraz önce şahsı adına konuşan AK
PARTİli değerli milletvekili arkadaşımız dedi ki:
Ya, dolandırıcılıktan savcının biri dava
açıyor, biri açmıyor. Öyle olacak zaten. Değerli
arkadaşlar, Yargıtayda dairenin biri bir karar verir, biri bir karar
verir. Kim birleştirir onu? Yargıtay Genel Kurulu birleştirir.
Yani, şimdi, Yargıtay Genel Kurulunun yaptığını
sen başsavcıya vereceksin. Savcılara diyecek ki: Dolandırıcılıktan
şöyle olursa açın, şöyle olursa açmayın.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Thodexe dava
açmayacaklar yani.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Etmeyin, etmeyin; içtihat
yarattırmayın! Eğer illaki burada bir değişiklik
yapmak istiyorsanız -bakın, çok samimi önerimdir- Şeklî denetim
yapar. deyin, Şeklî denetim yapar başsavcılar. deyin ve
şunu kabul edin: Değerli arkadaşlarım, savcılar da
bağımsızdır yani idari anlamda
bağımlıdır ama görev anlamında yani hukuk
anlamında bağımsızdır. Eğer birilerinden emir
alacaksak o zaman, yani ne olacak ki? Ha, şöyle yapın: Yine çok
ısrarcıysanız savcı
yardımcılığını getirin, yardımcı
savcılar olsun. Bakın, inanın, uygulamadan gelen bir insan olarak
söylüyorum: O kadar çok sorun olacak ki iddia ediyorum, değiştirmek
zorunda kalacağız ama yapmayın, bu yasaları sık
sık değiştirmeyelim. Sık değiştirilen yasalar bu
millete güven vermez. Gerekli araştırmayı, gerekli özeni,
gerekli incelemeyi
Diyorsunuz ki: Yargıtayın şöyle
kararı
Ya, bilim insanlarının da farklı düşünceleri
var. Gelin, çekin bu yasayı, tartışalım, her yönüyle
araştıralım. Ama göreceksiniz, bakın, göreceksiniz,
başsavcılar orada tek savcı olacak, tek.
Bakın, daha maddelere geçmedik, şu iki
maddeyi çekelim, tekrar daha uzun süre tartışalım ama zaten
yeterince bağımsız olmayan savcıları iyice bir
kişinin şeyi altına sokmayın ya. Yani idari denetim ile
hukuki denetimi karıştırmayalım. Hukuki denetim
yaptırmaya başlarsak savcılara, inanın, savcılar
hiçbir şey yapmaz. Şimdi bas bas bağırıyoruz
Savcılar niye oturuyor, niye susuyor, niye harekete geçmiyor? diye.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Ceza Muhakemeleri Kanununun
160ıncı maddesinde de şöyle diyor: Başsavcı
demiyor, cumhuriyet savcıları bir ihbar, şikâyet
aldığı anda yani bir suç iddiasını öğrendiği
anda harekete geçer. Şimdi kim geçecek harekete? O suçu öğrenen
başsavcı geçecek değil mi? Savcının geçme hakkı
yok. Başsavcı Geçme. derse geçmeyecek Geç. derse geçecek. E,
şimdi zaten bu sıkıntıyı yaşıyoruz.
Bakın, bunu uygulamada, daha doğrusu, fiilî durum
Türkiyede çok
yaygınlaştı Ya, fiilî bir durum var. Arkadaşlar,
bakın, bu fiilî durumlarda çok sıkıntı da
yaşanıyor. Örnek olarak veriyorum: Cinayet Büroda görevli 2-3
savcı var, soruşturma yapıyor, başsavcı O
dosyayı bana gönderin. diyor, daha doğrusu, O dosyada şöyle
yapın, soruşturmayı böyle yapın. diyor, o zaman savcı
diyor ki: Al, sen yap. Şimdi biz bu duruma diyoruz ki: Yasaldır bu,
istediği gibi müdahale eder, istediği şekilde yönetir, İstediğin
soruşturmalarda şundan dava açacaksın. diyebilecek yani
cinayette diyecek ki: Davayı hırsızlıktan aç. Yani
abartıyorum ama böyle değişiklik yapacak. O dosyaya sen
bakmayacaksın, ver, ben bakacağım. diyebilecek.
Arkadaşlar, yapmayın, bakın, bu gerçekten çok ciddi sorunlar
oluşturur.
Bir de şu fiilî durumlara yasal kılıf
bulmak çok tehlikelidir yani fiilî durum şudur: Fiilî durum
hukuksuzluktur, eğer hukuksuzluğu hukukun içine sokarsanız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Zeybek.
RAFET ZEYBEK (Devamla) ...orada bana adaletten de
söz etmeyin, bağımsızlıktan da söz etmeyin. Gelin, o zaman
Türk yargısını çökertelim. derseniz yapalım bunu ama hâlâ
biz diyoruz ki: Ya, bu Türk yargısını güçlendirelim, milletin yargısı
yapalım. Ben zamanında çok mücadele ettim, dedim ki: Bu, bu
milletin yargısıdır, cemaatin yargısı olmaz,
yürütmenin yargısı olmaz, grupların olmaz, mafyanın
yargısı olmaz. E, şimdi, bakıyoruz hepsinin
yargısı var. Yürütmenin yargısı var, mafyanın
yargısı var; devletin o güçlerinin içine, yasamanın içine mafya
giriyor, yürütmenin içine mafya giriyor, yargının içine mafya
giriyor.
Değerli arkadaşlarım, yapmayın,
bu memlekete yazık etmeyin diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına
İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli vekiller, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu kanun teklifinin gerçekten, ben bir
hukukçu değilim ama dinledikçe, okudukça sıkıntıları
var. Demin konuşan arkadaşımızın altını
çizdiği gibi, açıkçası başsavcılığa verilen
yetki bir anlamda savcılık makamının yetkilerinin
merkezîleşmesi anlamına geliyor ki, bu, aslında Hükûmetinizin
ülkeyi bu hâle getirmiş olmasının da asıl sebebi bir
tarafıyla bakarsanız çünkü Hükûmetiniz merkezîleşmeden medet
uman bir noktaya gelmiş durumda.
Şimdi, ben genel birkaç şey söylemek
istiyorum. Şöyle bir Latince aslında ifade vardır:
Koruyuculardan bizi kim koruyacak? veya bunu başka biçimde
söyleyebiliriz Gözcüleri kim gözleyecek? veya Bekçileri kim bekleyecek? Bu
sorunun cevabı yani toplum olarak bizlerin koruyucusu olduğunu iddia
edenlerin denetlenmesini ima eden bir ifadedir bu ve modern demokrasilerde de
hukuka işaret eder, yani bir toplumda eğer hukuk
çalışmıyorsa orada toplumu koruyacağını söyleyen
kişilerden de aslında korunmanın gerektiği durumlar ortaya
çıkabilir demektir. Dolayısıyla da geldiğimiz noktada,
benim görebildiğim kadarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisinin uzun
bir zamandan beri bütün kararları neredeyse merkeze çeken, neredeyse
saraya ve bir kişiye doğru yönlendiren bir anlayışla
yönetildiğini görüyoruz. Tabii, bu, sadece partinin böyle yönetilmesinden
söz etmiyorum; ülkenin böyle yönetildiği bir duruma doğru
evriliyoruz. Değerli arkadaşlar, bu çok tehlikeli bir durum.
Esasında bugün itibarıyla yaşanan bütün sosyal, siyasi ve
ekonomik sorunların altında da bu -yine altını çizerek
söyleyeceğim- Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yani
tek adam yönetiminin etkisi olduğunu söylememiz lazım.
Bakın, ben demin düşünürken 3 tane hadise
hatırladım, belki daha fazlası da vardır ama ben
aklıma gelenleri size söylemiş olayım.
Bunlardan bir tanesi, biliyorsunuz, Berat Albayrak
bakanken istifa etti. Değerli arkadaşlar, istifasını
yandaş medya diye ifade edilen yani Hükûmet yanlısı medya konu
edemedi haberlerinde, uzun bir süre konu edemedi; ertesi günü yine bu
medyanın gazeteleri konuyu yazamadı. Bu ne demektir? Bu şu
demektir: İnsanlar yani iktidarın etrafında bu türden gücü
elinde bulundurmuş olan insanlar esasında iktidara ve
dolayısıyla da Tayyip Erdoğana bakıyorlardı, oradan
gelen mesaja göre yazmaya veya yazmamaya veya haberlerde konu edip etmemeye
karar vermek durumundaydılar.
Bir diğeri yakın bir zamanda oldu, hepiniz
hatırlayacaksınız; Sedat Peker birtakım iddialarda bulundu
fakat uzun bir süre hiç kimseden ses çıkmadı neredeyse, ta ki
Sayın Cumhurbaşkanı grup toplantısında bu olaya
ilişkin sayılabilecek olan bir cümleyi sarf edene kadar. Ondan sonra
savcılar Sedat Pekerle ilgili olarak bir soruşturma açma
ihtiyacı hissettiler. Burada da açıkçası savcılar yani
yargı sistemi doğrudan doğruya Sayın Erdoğanın
ne söyleyeceğine kendisini bağlamış durumda.
Son olarak demin yine bir konuşma
sırasında geldi, onu da hatırlamakta yarar var. Günlerce Marmara
Denizindeki deniz salyası konuşuldu, günlerce konuşuldu,
yazıldı çizildi fakat hiçbir kamu otoritesi bir adım
atmadı, ta ki Sayın Erdoğan yine konuya girip de konuyu gündeme
getirince bu konuda gerekli tedbirler konusu konuşulur hâle geldi.
Dolayısıyla da değerli arkadaşlar, yani bu toplumun dokusu,
bu toplumun gelenekleri görenekleri içinden baktığımız
zaman başkanlık sistemi denilen bu sistemin gerçekten başkanın
da aleyhine çalışan bir sistem olduğunu yakında göreceksiniz
çünkü gerçekten de herkesin Yukarıdaki biliyor. diye
davrandığı bir sistem düşünün, yukardakinin biliyor olup
olmaması önemli değil ama birileri bir işler kotarırken
Yukarısının haberi var. dediği zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) -
Dolayısıyla da yapmak istediğini yapabiliyor ki bu,
inanılmaz bir şekilde kişisel inisiyatiflerin, kişisel
çıkarların doğrudan doğruya öne çıkmasına yönelik
bir ortam oluşturuyor ve bu ortamda, şu anda içinde bulunduğumuz
ortamda değerli arkadaşlar, savcıların kendi
inisiyatifleriyle dava açabilme yeteneklerini dahi
başsavcılığa yönlendirmiş olmak da esasında
-demin konuşan CHPli arkadaşımızın da söylediği
gibi, tamamen katılıyorum- başsavcıları gerçekten tek
savcı hâline getirecektir. Dolayısıyla da değerli
arkadaşlar, yani sizi ikna etmek zaten mümkün değil, biliyorum onu da
fakat hani bunların da konuşulması lazım. Bazı
arkadaşlar diyorlar tutanaklara konuşmak diye bir tabir var, hani
ben de tutanaklara konuşmuş oldum ama gerçekten bu konuların
yarın öbür gün yine gündeme geleceğini göreceksiniz.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum, sağ olun.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın
Hayati Arkaz.
Buyurunuz Sayın Arkaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
267 sıra sayılı Kanun Teklifi
görüşmeleri kapsamında birinci bölüm üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve büyük Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şu anda
gündemimizde olan coronavirüs aşısı hakkında bilgi vermek
istiyorum. Başta doktorlarımız olmak üzere, sağlık
ordumuz bir buçuk senedir coronavirüs mücadelesinde fedakârca
çalışmaktadır. Buradan, doktorlarımıza, sağlık
çalışanlarımıza, emeği geçen herkese teşekkür
ediyor, şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 11 Ocak günü
başlayan aşılama çalışmaları devam etmektedir ve
riskli meslek grupları aşılanmıştır. Bu meslek
grupları içerisinde cezaevi personeli de vardır. Ayrıca,
hükümlüler 40 yaşına kadar aşılanmıştır. On
beş gün içinde mahkûmların tamamı aşılanacaktır.
Bu vesileyle, Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışan
cezaevi personeline ve idarecilerine de teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, an itibarıyla bir
günde 1 milyon doz aşı hedefimize ulaştık. Temmuz sonuna
kadar tüm vatandaşlarımızın aşılanması
sağlanacaktır. Bilindiği gibi toplamda 240 milyon doz olmak
üzere nüfusumuzun yaklaşık 3 katı kadar aşı
anlaşmaları yapılmıştır. Sputnik V
aşısının ülkemizde üretilmesi için Rusyayla gerekli
imzalar atılmış, ayrıca Sputnik V
aşısının ilk teslimatı dün itibarıyla
gelmiştir. Sinovac ve BioNTech aşılarıyla da an
itibarıyla 35 milyondan fazla insanımız
aşılanmıştır.
Ülkemizde yürütülen yerli aşı
çalışmaları da büyük bir özveriyle devam ediyor, eylül
ayında kendi aşımızı kullanmaya
başlayacağız, inşallah, sonbahardan itibaren, temennimiz
odur, maskeden de kurtulacağız. Burada çok önemli bir temennim var,
onu da söylemek istiyorum: Maskelerin, mesafenin ortadan
kalktığı, hepimizin aşılandığı, Ben de
corona oldum. cümlesinin duyulmayacağı, vaka sayısı
ölüm sayısı entübe kavramlarının unutulduğu,
yaşlıların huzur bulduğu, çocukların sokakta
cıvıl cıvıl oynadığı, yoğun
bakımların bomboş kaldığı, kısıtlamaların
hatırlanmadığı, tüm milletimizin geleceğe güvenle
bakacağı, coronavirüs salgın hastalığından
kurtularak güçlü Türkiye yolunda adım adım yürüyeceğimiz
sağlıklı ve güzel günler temenni ediyorum. Bu çok önemlidir,
hepimiz için hayırlısı olur inşallah.
Değerli milletvekilleri, yerli
aşımız geldiğinde kullanılarak Influenza
aşısında olduğu gibi her yıl
aşılanmamız lazım, başka türlü virüsü kontrol
altına alamayız. Unutmamamız gereken bir nokta var ki global bir
dünyada yaşıyoruz, küresel bir salgınla karşı
karşıyayız. Bu yüzden aşılamanın da küresel
olması lazım, bir ülkenin sadece kendi nüfusunun
aşılanması yetmez çünkü tüm tedbirlerin ve mücadelenin,
tedavinin, özellikle aşının dünyanın her ülkesinde
yapılması gerekiyor, coronavirüs aşısı
insanlığın ortak malı olmalıdır. Ayrıca,
ulaşamayan milletlere, ekonomik olarak yetersiz ülkelere ve mazlum
coğrafyalara aşının mutlaka
ulaştırılması lazım.
Çocuk felci aşısını bulan Doktor
Jonas Salka 1955te verdiği bir röportajda soruyorlar, diyorlar ki: Bu
bulduğun aşının patenti sana mı ait? Diyor ki:
Aşının patenti olmaz. Nasıl ki güneşin patenti yoksa
aşı da milletin ortak malıdır. Ben buradan şunu
söylemek istiyorum: İmkânı olup aşıyı bulan
devletlerin, güçlü ülkelerin veya imkânlı ülkelerin patent ve para
peşinde koşmayıp dünyanın her köşesine
aşıyı ulaştırması lazım, öbür türlü kontrol
altına almamız mümkün değildir.
Tıpkı diğer salgınlar gibi
coronavirüs salgını da elbette bitecek, inşallah,
insanoğlunun hafızasından silinecek ancak bu süreçte yitirilen
canların acısı hep yüreklerimizde kalacak. Coronavirüs
salgınıyla kaybettiğimiz herkesi rahmetle anıyorum,
ruhları şad olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.53
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK
(İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
Çalışma süremiz sona erdiğinden,
alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Haziran 2021
Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.05