TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
92nci
Birleşim
16 Haziran 2021
Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili Feleknas Ucanın,
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin,
Salda Gölünün korunması için yapılan çalışmalara
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
sözleşmeli personel atamalarına ilişkin açıklaması
2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Jandarma teşkilatının 182nci
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, ülkemizde temiz siyasetçi, gazeteci ve bürokrat istediğine
ilişkin açıklaması
4.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
5.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
6.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, NATO toplantısından yansıyan görüntülere
ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Azerbaycanın Millî Kurtuluş Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
8.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, Yeniden Asya politikasına ilişkin
açıklaması
9.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, Muğlanın Milas ilçesine yapılması
düşünülen liman projesine ilişkin açıklaması
10.- Muğla Milletvekili Suat
Özcanın, demokrasilerde yetkinin beraberinde sorumluluk da
getirdiğine ilişkin açıklaması
11.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin,
Burdur Şeker Fabrikasına ilişkin açıklaması
12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahyadaki esnafın sorunlarına ilişkin
açıklaması
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, itfaiyecilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, öğretmen atamalarına ilişkin
açıklaması
15.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivastaki sağlık hizmetlerine ilişkin açıklaması
16.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Çanakkalenin Ayvacık ilçesindeki deprem konutları
ile sosyal donatılara ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Berkin Elvanın ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
18.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın, aşılama çalışmalarına ve Türk
Millî Futbol Takımına başarılar dilediğine
ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ezanın aslına uygun olarak okunmaya
başlamasının 71inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisarın neden sürekli göç verdiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
21.- Bolu Milletvekili Arzu
Aydının, 11 Haziran 2021 Cuma günü Boludaki sağanak
yağışın etkilerine ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Soma katliamı davasına ilişkin açıklaması
23.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, fındık taban fiyatına
ilişkin açıklaması
24.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, Menderes Nehrine yeterli miktarda su verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkannın, 16 Haziran Kamu Çalışanları Gününü
kutladığına, Mehmet Akif Bekiroğlunu rahmetle
andığına, Türk Millî Futbol Takımına
başarılar dilediğine, İYİ Parti olarak bilim
insanları Uğur Şahin ile Özlem Türecinin Nobel Ödülüne aday
gösterilmesini talep ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın NATO zirvesinde Amerika Başkanı Bidenle olan
konuşmalarının devlet arşivinde yer alması
gerektiğine, Didim Belediye Başkanı Deniz Atabaya yapılan
saldırıya ve Ağrı ilinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
NATO Devlet Liderleri Zirvesine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
alınmış ve alınacak her kararın arkasında
olacaklarına, Asya Açık Tekvando Şampiyonasında madalya
kazanan sporcuları tebrik ettiğine ve Türk Millî Futbol
Takımına başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Soma davasına, İçişleri
Bakanlığı tarafından Siirt Belediyesi eski Eş
Başkanı Berivan Helen Işık hakkında açılan
soruşturmaya, Nevzat Tarhanın Kadına Yönelik Şiddeti
Önleme Komisyonuna çağrılmasına ve Kahramanmaraşın
Pazarcık ilçesinin Çöçelli mahallesine kurulmak istenen biyokütle enerji
santraline ilişkin açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Türk
Millî Futbol Takımına başarılar dilediğine, 16
Haziran Dünya Ev İşçileri Gününe, Meclis Başkanı Mustafa
Şentopun İçişleri Bakanı Süleyman Soylaya gönderdiği
resmî yazıya ve yaşamak için bu iktidarı ve kirli yönetimi
temizlemek zorunda olduklarına ilişkin açıklaması
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, NATO zirvesine, Azerbaycan Millî Kurtuluş
Gününe, Türk Millî Futbol Takımına başarılar
dilediğine, ilk Türk otomobil projesi Devrim otomobiline, ezanın
aslına uygun olarak okunmaya başlamasının yıl
dönümüne, ayrımcılığa müsaade etmeksizin hizmet etmeye
devam ettiklerine, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bildiği suçları adliyeye şikâyet
etmesi gerektiğine, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun adli
makamlara kendi şikâyetiyle ilgili açıklamasını yaptığına
ve kirli siyasetten temizlenmenin en güzel Cumhuriyet Halk Partisine yakışacağına
ilişkin açıklaması
30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
dış güçlere ilişkin açıklaması
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
dış güçlere ilişkin açıklaması
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Kahramanmaraşın Pazarcık
ilçesinin Çöçelli mahallesine kurulmak istenen biyokütle enerji santraline
ilişkin açıklaması
42.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzcedeki kara yolu yatırımlarına
ilişkin açıklaması
43.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, çiftçilerin destek ödemelerine ilişkin
açıklaması
44.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, gübre fiyatlarına ilişkin açıklaması
45.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, ek
ders ücreti karşılığı çalışan personele
ilişkin açıklaması
46.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
Erzurum Köprüköy Belediye Başkanlığına personel
alımına ilişkin açıklaması
47.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün,
ezanın aslına uygun olarak okunmaya başlamasının
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
48.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, 15-16 Haziran işçi direnişinin 51inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
49.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan
Taşdemirin, Ağrının sorunlarına ilişkin açıklaması
50.- Samsun Milletvekili Bedri
Yaşarın, YKSye girecek öğrencilerin aşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
51.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 267 sıra sayılı Kanun Teklifine ilişkin
açıklaması
52.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 267 sıra sayılı Kanun Teklifine
ilişkin açıklaması
53.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
55.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
56.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Ankarada yapılan basın
açıklamalarına polisin müdahalesine ilişkin açıklaması
57.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonu Devlet Hastanesine ilişkin
açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 2/2/2021
tarihinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları
tarafından, süt üreticilerinin sorunlarının
araştırılması, sorunlarının çözümü konusunda
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun, 16/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, iktidarın her kriz ve sorunda, mafya-çete
yapılanmasında adres gösterdiği dış güçlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, 15/6/2021 tarihinde
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları
tarafından, taşıma sektöründe faaliyette bulunan şoför
esnafı ve nakliye şirketlerinin maliyetlerinin yüksekliğinin
önüne geçilmesi, zarar etmelerinin önlenebilmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267)
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Ankara-Niğde otoyoluna ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/45433)
2.- İstanbul
Milletvekili Özgür Karabatın, Evrensel Hizmet Kanunu kapsamında
toplanan vergilere ve yürütülen işlemlere ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/45956)
3.- İzmir
Milletvekili Bedri Serterin, Çeşme Limanının işletilmesine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/45960)
16 Haziran 2021 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Sibel
ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, cezaevlerinde
yaşanan hak ihlalleri hakkında söz isteyen Batman Milletvekili
Feleknas Ucaya aittir.
Buyurun Sayın Uca. (HDP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili Feleknas Ucanın,
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin gündem
dışı konuşması
FELEKNAS UCA (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; cezaevlerindeki hak ihlalleri üzerinde gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizi izleyen tüm halkımızı
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere
Türkiye açık bir cezaevine dönmüş durumda. Lozan Üniversitesinin
hazırladığı rapor bu gerçeği tekrar ortaya
koymuştur. Rapora göre, Türkiyedeki her 100 bin kişiden 984ü Ocak
2020 itibarıyla ya cezaevinde ya da denetimli serbestlik uygulaması
altında. Bu oran Avrupa ortalamasının 3 katından fazla.
Düşüncesini paylaşan herkesin tutuklandığı, mahkûm
edildiği bir ülkede işkence ve hak ihlalleri de
kaçınılmazdır. Cezaevlerinde yaptığımız
görüşmeler, tutsak yakınlarından edindiğimiz bilgiler ve
bize gelen mektuplar neticesinde, tutsakların tecrit ve kötü muameleye
maruz kaldığını, pandemiye rağmen hijyen
koşullarının yetersiz olduğunu, içme ve kullanma suyuna
erişimde kısıtlamalar olduğunu, hasta tutsakların
muayene ve tedavilerinde ciddi gecikmeler yaşandığını,
sağlık durumlarının daha da bozulduğunu görüyoruz.
Ayrıca, hastane dönüşlerinde zorunlu on dört günlük izolasyon ve
kelepçeli muayene kimi mahpusların sağlık hizmeti almaktan
kaçınmalarına neden oluyor. Hem iç hukukta hem de uluslararası
hukukta kesin olarak yasaklanan işkence ve kötü muamele Türkiyede
sıradan bir cezalandırma yöntemi olarak uygulanıyor.
STK raporlarına yansıyan işkence ve
kötü muamele pratikleri, gözaltı süreçlerinde ve cezaevlerinde çok
yaygın bir devlet pratiği hâline getirilmiştir. Bunun en
ağır örneklerinden biri 83 yaşındaki ağır hasta
tutsak Mehmet Emin Özkan. Birçok kronik hastalığı olan ve
yürümekte bile zorlanan Özkan, her seferinde elleri kelepçeli bir şekilde
hastaneye götürülmüş ve kelepçeli tedaviye zorlanmıştır.
Yüzlerce ağır hasta tutsağa uygulanan işkence bir yanda
dururken, diğer yandan da siyasi tutsaklar çıplak arama, sistematik
bir şekilde işkence, kötü muamele, hakaret, tehdit ve Kürt
kimliği nedeniyle ayrımcılığa maruz
bırakılıyor.
Değerli arkadaşlar, cezaevlerindeki kötü
muamele ve tecrit CPT raporlarına defalarca
yansımıştır. Cezaevlerindeki ve İmralıdaki
ağır tecrit koşullarını raporlayan CPT buna son
verilmesi tavsiyesinde bulunmuştur. İşkencehanelere
dönüşmüş cezaevleri, muhaliflere uygulanan baskılar ve
Sayın Öcalana uygulanan ağır tecrit nedeniyle Avrupa Konseyi
neredeyse her oturumda Türkiyeyi tartışıyor. Bugün tecride,
kötü muameleye karşı onlarca cezaevinde yüzlerce tutsak iki yüz iki
gündür bedenlerini açlığa yatırmış durumda. Yüzlerce
insan, bu ülkenin yasaları, Anayasası uygulansın diye
açlık grevinde. Bu ülkede kişiye, kesimlere özel hukuk
uygulanıyor. Bu çifte standardın sonucunda yargı iktidarın
sopası hâline gelmiştir. Bugün ortaya saçılan hukuksuzluklara,
suç ortaklarına karşı yargı hiçbir adım atmazken,
cezaevleri muhalifler için bir sindirme alanına dönüştürülmüş
durumda. İşte, bu yüzden, tutsaklar cezaevlerindeki her türlü
hukuksuzluğun, İmralıdaki ağır tecridin son
bulması yani eşit bir yargı ve adalet düzeni için açlık
grevinde. Tutsaklar barışın tesisi önündeki engellerin
kalkmasını talep ediyor. Biz bugün burada insanlık
dışı bir suç olan tecridi tartışırken, Güney
Amerikadan Afrikaya, Orta Doğudan Avrupaya dünyanın bir çok
yerinde halk, Ortadoğuda barışın sağlanması için
Sayın Öcalanın özgürlüğüne önemli vurgu yapıyor.
İngilterede 6 milyon üyesi bulunan sendika dâhil dünyanın birçok
yerindeki sendikalar, siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, sizin inkâr
ettiğiniz, önüne engeller koyduğunuz barışın yolunun
İmralıdan geçtiğini görüyorlar. Diyaloğun
olmadığı topraklardan savaşlar eksilmez. Bunu en iyi bu
topraklarda yaşayan halklar bilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Felek Vekilim, buyurun.
FELEKNAS UCA (Devamla) Buradan tekrar söylemek
istiyoruz, bu ülkenin halklarının birlikte, barış içinde
yaşamı iktidarın bekasının üstündedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz Felek Vekilimize teşekkür
ediyoruz.
Türkçesini de bayağı ilerletmiş,
tebrik ediyoruz.
Gündem dışı ikinci söz, Hatayın
sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet
Güzelmansura aittir.
Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktidarın ihmal ettiği Hatayın
sorunlarını konuşmak üzere gündem dışı söz
aldım. Genel Kurulu ve başta Hataylı hemşehrilerim olmak
üzere tüm vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hatay, 500 bin
Suriyeliyle on yıldır yaşamaya mahkûm edilen bir ilimiz.
Hataylılar hiç şikâyet etti mi? 138 kilometrelik Suriye
sınırı terörist yuvasına döndü, tek ses etti mi? On
yıldır savaşın gölgesinde yaşamak zorunda
bırakıldı, bir Allahın günü isyan etti mi? Hataylı
vatanına, bayrağına, devletine bu kadar bağlı
yurttaşlardır. Hataylı bu kadar vefakâr, bu kadar da
fedakârdır ama Hataylı ne kadar fedakâr ne kadar vefakârsa iktidar da
o kadar adaletsiz, hakkaniyetsiz ve kadir kıymet bilmezdir.
Değerli milletvekilleri, 2021 Kamu
Yatırım Programı Hataya yapılan
vefasızlığın, adaletsizliğin, üvey evlat muamelesinin
en büyük kanıtıdır. Bakın, değerli milletvekilleri,
iktidarın 2021 kamu yatırımlarında Hataya layık
gördüğü para 408 milyon lira. 2020de Hatayda toplanan vergi 12,5 milyar
lira yani 408 milyon lira yatırım yapılıyor, bunun 30
katı vergi toplanıyor. Bu mu adaletiniz? El insaf! (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Hatay çiftçisini,
sanayicisini, nakliyecisini, emekçisini düzlüğe çıkaracak önemli
projeler var ama yatırım programında bunların adı var,
ödeneği yok yani sadece adı var, faaliyet yok. Mesela Hatayın
her seçiminde seçim malzemesi olarak kullandığınız Amanos
Tüneli; 2021de ona ayırdığınız para ne kadar, biliyor
musunuz? 1.000 lira, sadece 1.000 lira. Siz, Hassa halkıyla, Hatay
halkıyla dalga geçiyorsunuz.
1.000 lira ödenek ayrılan diğer önemli bir
proje de Büyük Karaçay Sulama Projesi; bölgede tarımsal sulama
açısından hayati önemi olan bir proje. 2008de yatırım
programına alındı, güya 2013te bitecekti. Şimdi diyorsunuz
ki: 2025te bitecek. 1.000 lira ödenekle biter mi bu proje? Siz, Hatay
halkıyla yine dalga mı geçiyorsunuz?
Sayarak devam edeyim mi? İktidarın 1.000
lira ayırdığı diğer bir proje Gönen Çayı
Barajı; Arsuzlu çiftçiler için, ilçede derin kuyulardan elektrikle sulama
yapan çiftçinin maliyetini azaltacak çok önemli bir proje. 2013te
yatırım programına alındı ama aradan sekiz yıl
geçmesine rağmen bir adım bile ilerleme yok; ne proje var ne etüt
çalışması.
Reyhanlı Barajını 5/5/2015te
açacağız. dediniz, 2021deyiz, 1 metrekare tarlasını
sulayan bir çiftçimiz var mı Amik Ovasında?
Hatay EXPO 2021e ev sahipliği yapacak.
EXPOnun tüm maliyetlerini Hatay Büyükşehir Belediyesi
karşılıyor ama Hatay olunca devletin 5 kuruşluk
katkısı yok. Antalya EXPOya oluk oluk para akıttınız
ama Hatay EXPOya 5 kuruş bile yok. Yirmi yıldır
iktidarsınız ama yirmi yıldır Antakyaya kapalı bir
spor salonu bile yapmadınız.
Ölüm yolu hâline gelmiş Samandağ-Antakya
yolunu bitiremediniz. Otoyol Belene kadar geldi, orada kesildi. Sonrası
için projesi hazır ama 9 ilçeye ulaşım sağlayacak bu
otoyolu yapmadınız. Tren İskenderuna kadar geldi ama daha
sonrası yok.
2002de Hatayda Sağlık
Bakanlığına bağlı hastane sayısı 11, yirmi
yıl geçti, bugün hastane sayımız hâlâ 11. Bu mu
sağlıkta çağ atlamak? Yirmi yıldır iktidarın Hataydaki
hastanelerde artırdığı yatak kapasitesi sadece 985.
Suriyeden göç eden insan sayısı 500 bin, artırılan yatak
sayısı 985. Bu mu adaletiniz? 160 bin nüfuslu Defneye bir hastane
yapmaktan bile imtina ediyorsunuz. Defnedeki insanlar hastaneye giderken yollarda
ölüyor.
Değerli milletvekilleri, Hataylılar
artık farkında; yönetemeyen bir iktidarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Güzelmansur.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Adaletsiz, minnetsiz
bir iktidarsınız. Hataylı hemşehrilerimin iktidara bir
mesajı var, diyorlar ki: Ya hak ettiğimiz yatırımı
yapın, teşviki, desteği verin ya da sandığı
önümüze koyun.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Salda Gölünün korunması için yapılan çalışmalarla ilgili
söz isteyen Burdur Milletvekili Bayram Özçelike aittir.
Buyurunuz Sayın Özçelik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin,
Salda Gölünün korunması için yapılan çalışmalara
ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Teke yöresinin, Göller bölgesinin
parlayan yıldızı Salda Gölümüz hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Eski adı Gökçe olan Salda Gölü, sadece
Türkiye'nin değil bütün dünyanın ortak mirası konumuna
gelmiştir. Salda Gölümüz üç yıldır yoğun şekilde
Türkiye gündeminde, sosyal medyada yer almaktadır. Saldadaki her faaliyet
gündeme gelince
2018 yılında 500 bin kişi, 2019
yılında 1 milyon 400 bin kişi, 2020 yılında
salgın olmasına rağmen 765 bin kişi buraya ziyarette
bulunmuştur. Bu yıldan itibaren yabancı turistlerin ve
turların sayısının artacağı, ayrıca Pamukkale-Antalya
arası turistlerin uğradığı görülmektedir. Daha önce
3-4 bin kişinin uğramadığı Beyaz Adalara, beyaz
kumsallara 1 milyon 400 bin kişinin uğraması çok büyük
ihtiyaçları ve eksiklikleri de gündeme getirmiştir. Özellikle
Saldivler denilen beyaz kumsallar ve adalar tarafında yaşanan
olumsuzluklar ise süratle giderilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bilim
Kurulunun her toplantısında Salda Gölümüzle ilgili gelişmeler
değerlendirilmektedir. 2019 yılından önce Saldada sahile, gölün
kenarına kadar, kumsallara kadar otomobiller park ediyordu ve derme çatma
çadırlar vardı, çöp kutuları, konteynerler yoktu.
Kıymetli arkadaşlar,
arkadaşlarımız bazen soruyor Salda Gölünü cazip kılan
nedir yani ne özelliği vardır? Gölün oluşumu, meteor
sonrası tektonik çukurda oluşan göl olması, 184 metre derinliğinde
Türkiyenin en derin göllerinden birisi olması, Salda Gölünde sahilden
itibaren mavinin tüm tonlarının görülmesi, turkuaz suyunun
korunması ve beyaz kumlar üzerindeki sularla doğa harikası
oluşturması. NASAdan bilim adamlarının açıklamaları
ve Salda Gölünün Marstaki kraterlere, göl yapılarına, sahildeki
kumların Marstaki toprak yapısına benzerliği hakkında
yapılan açıklamalar uluslararası basın ve medyada yer
almış ve uluslararası da dikkati çekmiştir.
2019 yılında, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Saldamızda çevreci, ekolojik ve doğa koruma
eksenli çalışmaları başlattı. Bu çerçevede, 14 Mart
2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Özel Çevre
Koruma Bölgesi ilan edildi, bu ilanla beraber 44 kilometrekare olan alan 295
kilometrekare alana çıkartıldı. Salda Gölümüzde 5 noktada su
kalitesinin incelenmesi her daim devam etmektedir ve su kalitesi yakından
takip edilmektedir.
Ayrıca, bir yıldır -hepimiz bu
on-line linki alırsak oradan- gece gündüz, sabah akşam, 7/24 saat
Salda Gölümüz kamerayla takip edilmektedir. Çevre ve Tabiat Varlıkları
Koruma Kurulu ise 14 Ekim 2020 tarihinde almış olduğu kararla
Saldivler dediğimiz beyaz kumsallar tarafında gölümüze ve plaja
girişi yasaklamıştır ama gölün diğer tüm
alanlarında yine gölümüze girilmektedir. Yaklaşık 1,5
kilometrelik sahil şeridinde ise bazı kısıtlamalara
gidildi, bu yıl uygulamaya başlanacak, an itibarıyla, anlık
olarak sahilde 540 kişi ziyarette bulunurken diğer ziyaretçiler
bekletilip bu sirkülasyonla doğa bozulmadan korumaya çalışılacak.
Bu arada, gölün etrafında karayolları var, dolayısıyla bu
yollarla beraber köyleri de içine alarak 43 kilometrelik bir bisiklet yolu
tespit edildi ve bunun için de ödenekler ayrıldı,
çalışmalara devam ediliyor. Salda Gölü'nün Dünya Miras Listesine
girmesine dair de çalışmalar başlatıldı. Bu
yıldan itibaren misafirlerin otomobillerini otoparka bırakarak 1,5
kilometrelik yerden gölümüze intikalleri sağlanmış olacak. Göl
etrafında doğal yapıya zarar vermeyecek millet bahçesi
çalışması başlatıldı, orada betonlaşma
olacağı şeklinde anlaşıldı ama bunun olmadığı
yapılan ahşap doğal yapılarla ortaya çıktı.
Burada sağlık birimleri, yönetici birimleri, otopark, kafe, büfe,
giyinme odaları, satış üniteleri ve mescit
yapılmıştır, seyir terasları ve fotoğraf çekme
alanları ise kısa süre içerisinde tamamlanacaktır. Millet
bahçesi, iki yerde, zaten bahçe diye bahsedilen yer ahşap
yapıların oluşması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - ...bu ahşap
yapılar da iki halk plajı kısmında, 32 birimde bir alan
yapıldı; 2.500 metrekare kapalı alan var yani fırtına
kopartılan konu bu. 32 birimde 2.500 metrekare kapalı bir alan,
Saldivler tarafındaysa 21 ahşap birim var ve bunların
kapalı alanı da 1.900 metrekare alan.
Tabiat varlıklarımız bizlere
emanettir, bu güzelliklerimizi gelecek nesillerimiz için muhafaza etmeliyiz;
Saldanın özel doğasını, özel yapısını
yüzyıllar boyunca korumak için çalışıyoruz.
Tüm milletvekili arkadaşlarımı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanlarını Salda Gölümüzü
ziyarete davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Burdurda, Fethiye
yolunu yapmadınız, kim gelecek? Burdurun Fethiye yolu bozuk. Fethiye
yolu bozuk, nasıl gelecek?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Salda Gölünün
kumları nerede, kumları? Salda Gölünün kumları nerede? Kumlar
yok ortada.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle
söz vereceğim.
Sayın Sümer
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
sözleşmeli personel atamalarına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı tarafından 6/11/2020 tarihinde duyurulan ve özel
şartları ilan edilen 817 sözleşmeli personel alımı
sözlü sınavı değerlendirmeleri tamamlanmıştır.
Sınavı asil olarak kazanan adaylar 21-30 Nisan 2021 tarihleri
arasında tercihlerini sistem üzerinden gerçekleştirdiler. Adaylar
mülakat sonuçlarının açıklanmasını üç ay bekledi,
hâlen atamaların sonuçları açıklanmadı. Sürecin
uzaması maddi ve manevi açıdan yıpratıcı bir durum
yaratmaktadır. Gençlerimiz bu sürecin uzamasıyla mağdur duruma
düşmektedir, geleceklerine dair plan yapmakta zorlanmaktadır. Bu
belirsizlik, sadece adayları değil ailelerini de etkilemektedir.
Ayrıca, tüm bakanlıklarda benzer durumlar vardır. Sınav
kazanmış tüm gençlerimizin atamaları bir an önce
yapılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit
Durmuşoğlunun, Jandarma teşkilatının 182nci
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Milletimizin huzuru ve güvenliği için gece
gündüz demeden fedakârca mücadele eden Jandarma
teşkilatımızın 182nci kuruluş yıl dönümünü
yürekten kutluyor, bize bu toprakları vatan yapan tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Kuruluşundan bu yana daima toplumun huzur ve
güvenliği için gayret gösteren Jandarma teşkilatımız,
hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde bireyin ve
kurumların haklarının gözetildiği toplum destekli
asayiş hizmetini kendine temel amaç edinmiştir. Türk milletinin
sonsuz güvenine mazhar olmayı başaran Jandarma
teşkilatımız, kurulduğu günden bu yana günlük
yaşamın her anında, ülkemizin her noktasında gece gündüz
halkımızın hizmetinde olmuş, bundan sonra da olmaya devam
edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, kutsal vatan
topraklarımızın dört bir tarafında büyük bir özveriyle
çalışan, milletimizin güven ve iftihar kaynağı olan ve her
koşulda canlarını ortaya koyan kahraman Türk askerimizin
kuruluş yıl dönümünü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, ülkemizde temiz siyasetçi, gazeteci ve bürokrat istediğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz.
Temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz bürokrat
istiyoruz.
Temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz bürokrat
istiyoruz.
Temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz bürokrat
istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz.
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz. (CHP sıralarından sürekli alkışlar)
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz.
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz.
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz. (CHP sıralarından sürekli alkışlar)
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz.
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz.
Ülkemizde temiz siyasetçi, temiz gazeteci, temiz
bürokrat istiyoruz. (CHP sıralarından sürekli alkışlar)
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
4.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
İktidarları süresince Türk çiftçisini entübe ettikleri
yetmiyormuş gibi, devletine ihtiyaç duyduğu anda trajikomik destek
paketleri açıklamış; buna karşın, dövize endeksli ve
hiçbir işe yaramayan beton ihalecilerine milletin can çekiştiği
bir dönemde kur farkını da ekleyerek ivedilikle ödemiş ve de
ödeyen bir iktidar gerçeği var ortada ne yazık ki. Bir önceki
yılın aynı dönemine göre yüzde 200lere varan gübre, tohum,
enerji ve diğer tarımsal girdilerdeki artışlar, kuraklık,
sel ve dolu felaketleri, yüksek faizlerle kredi yapılandırmaları
ve hasat öncesi yapılan ithalatlar tarımsal ekonomiyi -hele ki tüm
dünyada gıda tedariki sorunu yaşanıyorken- bitme noktasına
getirmiştir. Birilerine rant kapısı açmaktan başka bir işe
yaramayacak mega projelerinize, ekonomik krizin ve işsizliğin rekor
kırdığı şu pandemi döneminde
kaynaklarımızı savurmayınız. Çiftçinin,
çalışanın, emekçinin, memurun, garibanın, yetimin,
emeğin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güneş
5.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kesimlerin pandemiden
kaynaklanan bazı olumsuzlukları fırsat bilerek Türkiye ekonomisi
hakkında doğru olmayan bilgilerle kamuoyunu
yanılttıklarını görmekteyiz.
AK PARTİ iktidarlarında millî gelirimiz 3
kat artışla 238 milyar dolardan 717 milyar dolara yükselmiştir.
Satın alma gücü bakımından dünyada 18inci sıradan 13üncü
sıraya yerleşmiştir. Bütçeden faize ayrılan pay yüzde
43,2den yüzde 11,1lere düşmüştür. G20 ülkeleri içinde 2020
yılı büyüme oranına baktığımızda, Çinden
sonra yüzde 1,8lik büyümeyle 2nci olmuştur. 2021 yılı ilk
çeyreğinde yüzde 7lik büyümeyle Avrupanın en hızlı büyüyen
ülkesi olmuştur. Mayıs ayı ihracatı yüzde 65lik
artışla 16 milyar 480 milyon dolar olmuştur.
Dün 2 anahtar vadederek milletin
anahtarlarını ellerinden alanları da biliyoruz. Biz 2 anahtar
vadetmeden milletimizin çoğuna
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydemir
6.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
NATO toplantısından yansıyan görüntülere ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Ziya Gökalp
sonrasının sosyolojideki bayrak ismidir. Kendisi dadaştır.
Bir tespiti var, aktarıyorum, diyor ki: Devleti ilgilendiren bir meselede
enfüsi davranış varsa orada örtülü bir ihanet söz konusudur. Rahmet
olsun kendisine. Tespit muhkem ve muhteşem. Bunun son yansıması,
NATO toplantısından yansıyan görüntülere dönük aktarımlardır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın milletimizin asaletine uygun
duruşunu ters yüz edip siyasi çıkar arayanların hâli
Her vesileyle söylüyoruz ki faul yaparsanız
hedefe varmanız mümkün değildir. Hakikat şu ki millet
vicdanı o görüntüyü yüreğinin en mutena yerine kaydetti çünkü orada
himaye gören değil, hami pozisyonu alan vakur bir devlet adamı
profili var; dünyaya ayar veren, ülkesini zirvelere taşıyan bir sima,
84 milyonun yüz akı. Ömrüne bereket olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
7.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, Azerbaycanın Millî Kurtuluş Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Azerbaycan, yirmi sekiz yıldır Ermenistan
tarafından işgal edilen öz topraklarına büyük mücadeleler
neticesinde kavuşmuş ve anlamlı bir zafer elde etmişti.
Dağlık Karabağın kadim
şehri Şuşayı ziyaret eden Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kararlı tutumuyla Türkiyenin her
zaman Azerbaycanın yanında olduğunu bir kez daha
göstermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyevle arasındaki güçlü
dostluk bağıyla iki devlet tek millet bilinciyle hareket ederek
bölgesel kalkınma ve güvenlik için örnek bir duruş
sergilemiştir.
Bu vesileyle, kardeş ülke Azerbaycanın
Millî Kurtuluş Gününü yürekten kutluyor, birliğimizin ve
beraberliğimizin daim olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
8.- Osmaniye Milletvekili İsmail
Kayanın, Yeniden Asya politikasına ilişkin
açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Türkiye olarak 2019da
başlattığımız Yeniden Asya politikası
meyvelerini vermeye başladı. Türk savunma sanayisinin millî projeleri
dünya pazarına açılırken bu alanda da Asya ülkeleri ilk
sıralarda yer alıyor; özellikle Pakistan, Malezya ve Endonezyayla
savunma sanayisinde yeni anlaşmalar, ortaklıklar ve iş
birliği yapılıyor. MİLGEM Projesi çerçevesinde 4 adet
MİLGEM korvetinin Pakistana ihracı planlandığı
şekilde devam ediyor. Yine, Filipinlere millî taarruz helikopteri
ATAKın ihracatı planlanırken, Pakistana da ATAK
helikopterlerinin tedarik edilmesi bekleniyor. Özellikle Kazakistan, Endonezya
ve Malezya silahlı insansız hava aracı Bayraktar TB2 ve ANKA-S
almak için Türkiyeyle görüşmeler yapmaktadırlar. Aziz milletimizin
desteğiyle savunma sanayisi alanındaki
çalışmalarımızla dünyanın bir numarası olmak
üzere gece gündüz demeden çalışmalarımız devam ediyor diyerek
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Girgin
9.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, Muğlanın Milas ilçesine yapılması
düşünülen liman projesine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidara sesleniyorum: Muğlanın
Milas ilçesi Kıyıkışlacık Mahallesinde
yapılması düşünülen liman projesi yaşam alanlarına
huzuru bozacak kadar yakın mesafede yer alacaktır. Bu liman ekolojik
dengeleri bozacak, yaratacağı gürültü ve kirlilik nedeniyle
balıkçılığa, turizme, çevreye ve bölgenin sit alanı
olması nedeniyle kültür varlıklarına zarar verecektir. Deniz
dibi kazısı körfezin ekolojisini bozacaktır. Büyük tonajlı
gemiler körfezi kirletecektir. Hâlihazırda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına göre çok kirli deniz kategorisinde olan körfez en
kirli kategoriye geçecektir. Körfezde ikinci liman körfezin idam
fermanıdır; halk, belediyeler ve MUSKİ dâhil birçok kurum bu
limana karşıdır. Bu projeye onay ve ruhsat verilmesi doğru
değildir. Bu mesele sadece körfezin değil, ülkemizin hatta üzerinde
yaşadığımız yerküremizin meselesidir.
Kıyıkışlacık, Zeytinlikuyu, Boğaziçi ve Güllük
halkının sesini duyun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan
10.- Muğla Milletvekili Suat
Özcanın, demokrasilerde yetkinin beraberinde sorumluluk da
getirdiğine ilişkin açıklaması
SUAT ÖZCAN (Muğla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan
Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik
Öztrakın dediği gibi, demokrasilerde yetki beraberinde sorumluluk da
getirir. Milletin verdiği yetkiyi kullananlar,
yaptıklarının ya da yapmadıklarının
hesabını millete verir. Ülkemizde Erdoğan şahsım
hükûmetinin yetkisi çok ama sorumluluğu hiç yok. Ülkemizi, yetkileri
sımsıkı kucaklayan, sorumluluğu kabul etmeyen bir
anlayış yönetiyor; böyle olunca yandaşa ihale
dağıtmayı, kendilerine saraylar yapmayı, itibardan tasarruf
etmemeyi, saray beslemelerine üçer beşer maaş bağlamayı,
ülkenin dağını taşını, derelerini, denizlerini
talan etmeyi, beytülmali ganimet sayıp yağmalamayı, atadan deden
kalan mirası satıp yemeyi, ülkenin geleceğine geçilmeyen köprü
ve yollarla ipotek koymayı, milletten acımasızca vergi
toplamayı ve koskoca ülkeyi gırtlağına kadar borca
batırmayı devleti yönetmek sanıyorlar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Saygın Göker
11.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin,
Burdur Şeker Fabrikasına ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; nişasta bazlı şekeri artırma
yetkisinin kararnameyle Cumhurbaşkanına verildiği bugünlerde,
daha önce de ihalesi iptal edilen Burdur Şeker Fabrikasının
yeniden satışa çıkarılacağı yönünde haberler
kamuoyuna yansımaktadır. 2018 yılında yapılan
şeker fabrikalarının özelleştirilmesi göstermiştir ki
özelleştirilen bölgelerde özelleştirme öncesi verilen sözler yerine
getirilmemiş, üretici üretimden kopmuş, birçok çalışan ise
işini kaybetmiştir. Burdur Şeker Fabrikası 6 il, 25 ilçe,
155 köyün şeker pancarı üretimini işlemekte ve Burdurla
birlikte çevre illere de destek olmaktadır. İlimiz ve çevre illerin
ekonomisine, çiftçilerimizin üretimine ve çalışanların
istihdamına katkısı göz önüne alındığında
Burdur Şeker Fabrikası özelleştirilmemeli ve halkın
malı olarak kalmalıdır.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kasap
12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl
Kasapın, Kütahyadaki esnafın sorunlarına ilişkin
açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya)- Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tüm Türkiyede olduğu gibi Kütahyada da esnaf
perişan hâlde; işsizlik almış başını gidiyor,
yapılan hibe destekleri hikâye konumunda, dişin kovuğunu bile
doldurmuyor. Kira mı, elektrik mi, doğal gaz mı, vergi mi,
sigorta mı? Bu giderler için yeterli destek yok. Ekonomi bitmiş
vaziyette. Saray beslemeleri üç beş maaşla keyif çatarken vatandaş
işsizlik içinde kıvranıyor. Buradan Genel
Başkanımızın sözleriyle bir kere daha sesleniyorum:
Artık vakit tamam, seçim zamanıdır bu zaman. Milletten korkma,
sandıktan kaçma Erdoğan.
Mücbir sebep ilan etmediniz. 5li çeteye ve
diğer yandaşlara verdiğiniz paralar toplamda bu yıl sonu
itibarıyla toplamda 51 milyar Türk lirası tutuyor. Siz bunun onda 1i
kadar yardım yaptınız halka. Mücbir sebeple hâlâ patronları
zengin etmeye, yandaşları zengin etmeye devam edecek misiniz? Mücbir
sebep derhâl ilan edilmeli.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aycan
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, itfaiyecilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, itfaiyecilik eski mesleklerden biridir, hayatımızın
içindedirler. Her türlü yangında, kurtarmada, afette, kazada,
sıkıştığımız her yerde vardırlar.
İtfaiye teşkilatları belediyeler bünyesindedirler, merkezî bir
teşkilatları yoktur. Bu, iller arasında ve ilçeler arasında
farklılıklara neden olmaktadır. Bunu düzeltmek için merkezî bir
çatı altında toplanması uygun olacaktır. İtfaiyeci,
belediyeler de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
kapsamında çalışmaktadır fakat aynı yerde farklı
statüde itfaiyeciler vardır; işçi statüsünde, sözleşmeli veya
şirket elemanı olarak çalışan itfaiyeciler vardır; bu,
çalışanlar arasında eşitsizliklere neden olmaktadır.
Özlük hakları, statü sorunları çözülmelidir. Öncelikle meslek olarak
tanımlanmalı, görev tanımı yapılmalıdır,
statüleri netleşmelidir, yıpranma tazminatları
artırılmalıdır, görev yaparken ölüm, yaralanma ve
hastalanma hâlleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek
14.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, öğretmen atamalarına ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Millî Eğitim
Bakanlığı 2021 yılında 20 binin üzerinde öğretmen
ataması yapacaktır, yapılacak atamalar için şimdiden
teşekkür ediyoruz. Yalnız, Millî Eğitimde 130 binin üzerinde
öğretmen açığı vardır. Özellikle köy okullarında
ve kırsaldaki okullarda 120 bin civarında, 130 bin civarında
vekil öğretmen her yıl görev yapmaktadır ve
dolayısıyla da bunlar her yıl değişmektedir.
Öğrenciler, her yıl öğretmen değişmesinden dolayı
istedikleri standartta eğitim alamamaktadır.
Bakanlığın Maliye Bakanlığıyla bir uzlaşma
yaparak bu 120-130 bin öğretmenin tamamını atamasını,
gerekirse uygun ücret altında bu öğretmenleri devlet garantisi
altına almasını ve özellikle kırsalda eğitim alan
çocukların daha iyi eğitim almasını
sağlamasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Ekinci
15.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivastaki sağlık hizmetlerine ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. anlayışıyla insan hayatını her
şeyin önünde tutuyor, yeni hastaneler inşa ederken hastanelerimizin
bakımını yapıyor, konforunu geliştiriyoruz. Son on
sekiz yılda 971 milyon TL sağlık yatırımı
yapılan sultan şehrimizde 2002de 6 olan hastane sayımız
18e, hasta yatak sayımız 1.304ten 2.677e, 3.914 olan
sağlık personelimiz sayısı da 6.736a
çıkarılmıştır. Ambulans helikopterimizle, paletli
ambulanslarımızla kesintisiz sağlık hizmeti sunulmaya devam
ediliyor. Bugün itibarıyla sultan şehrimizde 296.302 doz
aşı Sivaslı hemşehrilerimizle buluştu ve bugün
itibarıyla da Sivas Organize Sanayi Bölgesindeki çalışan
hemşehrilerimiz de aşı olmaya başlamıştır;
şifa olması dileğiyle.
Bu hizmetlerde emeği geçen başta
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
16.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, Çanakkalenin Ayvacık ilçesindeki deprem konutları
ile sosyal donatılara ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
2017 yılında Çanakkale Ayvacık ilçemizde meydana gelen depremler
özellikle kırsal kesimde etkili olmuştu. Çanakkale AFAD ekipleri
bölgede 36 yerleşim yerinde 1.071 konut, 134 ahır ve 10 iş yerinin
yıkık ve ağır hasarlı olduğunu tespit
etmişti. Ayvacık ilçesinin güney batısında bulunan
Yukarıköyün nüfusu 1985 yılından beri sürekli artış
göstermektedir. Evleri yıkılan depremzedeler için
yapılacağı ifade edilen konutların bir kısmı hak
sahiplerine teslim edildi, bir kısmı ise henüz teslim edilemedi.
Konteynerlerde çıkan yangınlarda Tabaklar
ve Bektaş köylerinde 2 yurttaşımız vefat etti.
Yukarıköyde -imar planında yer almasına rağmen- aradan
geçen dört yıla rağmen hâlâ ilkokul, anaokulu, sağlık
ocağı ve cami inşasına başlanamamıştır.
Çevre köylerdeki çocuklar da burada hâlâ konteyner okulda eğitim görüyor.
Eksik bırakılan sosyal donatılar ne zaman tamamlanacaktır?
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
.
17.- İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Berkin Elvanın ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Gezi Parkı eylemleri sırasında, 16 Haziran 2013te,
Okmeydanında polisin gaz fişeğiyle vurulan ve iki yüz
altmış dokuz gün komada kaldıktan sonra 11 Mart 2014te, 15
yaşında hayatını yitiren Berkin Elvan, bugün vurulduğu
yerde ailesi ve yakınları tarafından anılacak. Polislerin
göstericiler üzerine hedef alarak attığı gaz fişeğinin
başına gelmesiyle komaya giren ve 15 yaşında 16 kiloya
düşerek yaşamına veda eden Berkin Elvanı burada bir kez
daha saygıyla anıyorum.
Berkin Elvanı vuran polislerin
yargılanmaları hâlen daha tamamlanmamıştır, yedi
yıldır oyalanarak devam eden mahkemelerin karar duruşması
18 Haziran Cuma günü yapılacaktır. Umarız yargı bir kez
olsun bizleri şaşırtır ve suçluları hak ettikleri
cezalara çarptırır. Elbette yitip giden canlarımızın
geri gelmeyeceğini biliyoruz ancak hiç olmazsa bir çocuğun
canına kıyanların bu ülkede cezasız kalmadığını
görmek istiyoruz.
Bu vesileyle onurlu, haklı ve meşru Gezi
Parkı protestolarını bir kez daha selamlıyorum ve Gezi
Parkı protestolarını kriminalize etme girişimlerini de
buradan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Açanal
18.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem
Gülender Açanalın, aşılama çalışmalarına ve Türk
Millî Futbol Takımına başarılar dilediğine
ilişkin açıklaması
ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Tüm dünyada ve ülkemizde etkili olan Covid-19,
yüreğimizde ve çevremizde derin yaralar açtı. Çok şükür, bilim
insanlarının ürettiği aşılar neticesinde insanlar
biraz da olsa refaha ve sağlığa kavuştu. Bu süreçte Türkiye
sağlık alanında takdire şayan bir sınav verdi.
Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Sağlık
Bakanımız Sayın Fahrettin Koca komutasında
çalışan, emek veren, bedel ödeyen değerli sağlık
çalışanlarına Gazi Meclisimizin çatısı altında
teşekkürlerimi sunuyorum ve son günlerde aşıya gösterilen ilgi
için aziz milletimizi yürekten kutluyorum.
Sözlerimi bitirmeden, bugün Gallerle önemli bir
maça çıkacak olan Türk Millî Futbol Takımımıza
başarılar diliyor, Haydi bizim çocuklar! diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
19.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ezanın aslına uygun olarak okunmaya
başlamasının 71inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yakın tarihimizde aziz milletimizin
vicdanını yaralayan tarihî vakalardan biri de tek parti döneminde
-1932-1950 yılları arası- ezanın on sekiz yıl boyunca
asli şekliyle okunmasının yasaklanması hadisesidir.
İslamın şiarı, Müslüman varlığının
sembolü olarak kabul edilen ezanın 16 Haziran 1950 tarihinde aslına
uygun olarak okunmaya başlanmasının 71inci yıl dönümünü
idrak etmekteyiz.
Milletin vicdanından çıkmış
Demokrat Parti 1950 seçimlerini ezici bir çoğunlukla kazandı.
Ardından milletin beklentisine cevap vermek için 16 Haziran 1950
yılında ezanın aslına uygun okunmasına serbestlik
getirdi. Milletimize din ve inanç özgürlüğü sağlayan bu düzenlemeyi
yapan merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarını rahmet, minnet ve
şükranla anıyoruz.
Son olarak millî şairimiz Akifin dediği
gibi Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli/ Ebedî, yurdumun üstünde
benim inlemeli. diyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisarın neden sürekli göç verdiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, Türkiye İstatistik Kurumuna göre Afyonkarahisar ili 2020
yılında 18.438 göç alırken 19.434 göç vermiş yani
Afyonkarahisardan ayrılan kişi sayısı gelen kişi
sayısından fazla. En fazla göç verdiğimiz iller de
sırasıyla Denizli, İzmir ve Antalya. Şimdi soruyorum:
Yıllardır hatırı sayılır bir şekilde AKPyi
destekleyen Afyonkarahisarımız neden sürekli göç veriyor? AKP, bu
göçün sebeplerini araştırıp göçü önlemek için niçin hiçbir
şey yapmıyor? Kavşak noktasında olan, neredeyse bölgeleri
birbirine bağlayan, birçok tarihî ve doğal güzelliklere sahip olan
termaliyle, mermeriyle, tarımıyla ülke ekonomisine katkı
sağlayan zaferin başkenti güzel memleketim Afyonkarahisarı
Egenin incisi yapacağız. diye diye oy istediniz.
Hemşehrilerim size inandı, oy verdi. Niçin
Afyonkarahisarımızı hak ettiği noktaya getirmediniz?
Karayolları Bölge Müdürlüğünü, Vakıflar Bölge Müdürlüğünü
dahi Afyonkarahisarımıza niçin çok gördünüz?
BAŞKAN Sayın Aydın
21.- Bolu Milletvekili Arzu
Aydının, 11 Haziran 2021 Cuma günü Boludaki sağanak
yağışın etkilerine ilişkin açıklaması
ARZU AYDIN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bolu ili merkez ilçemizde 11 Haziran 2021 Cuma
günü aniden bastıran sağanak yağmur kentte yaşamı
olumsuz etkilemiş, sadece yirmi dakika etkili olan yağış
nedeniyle kent merkezindeki yollar sularla kaplanmış, rögarlar
patlarken sularla kaplanan yollar nedeniyle araçlar yolda
kalmıştır. Bu duruma en fazla Bolu Belediyesi tarafından
üstü kapatılan sulama kanalına yağmurlama hattı çekilmesinin
unutulmuş olması sebebiyet vermiştir. Nüfusun önemli bir
kesiminin yaşadığı bu bölgede yaşanan
sıkıntı tüm şehri olumsuz etkilemiştir. Ancak kendi
hatasını örtbas etmek için videolu gösterimlerle eski yönetimi
suçlayarak göz boyamaya çalışan ve iki buçuk senedir bunu âdet hâline
getiren Bolu Belediye Başkanını şikâyet etmekten vazgeçerek
çalışmaya davet ediyor, tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Çepni
22.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin,
Soma katliamı davasına ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekküreler
Sayın Başkan.
Soma katliamı davası bugün verilen,
göstermelik bile olmayan cezalarla sonuçlandı. 2 mühendise on iki buçuk
yıl, maden sahibine ise yirmi yıl ceza verildi, altı ay
yatıp çıkacak. Evet, devletin, sarayın bekası bir kez daha
kurtarıldı, vatan hainlerine karşı bir savaş daha
kazanıldı. Hamdolsun işçiler öldü ama düzen ayakta, hamdolsun
işçiler öldü ama imanımız yerinde, hamdolsun işçiler öldü
ama milliyetçiliğimiz yerinde. 301 işçi kasıtlı ve bilinçli
olarak katledildi; düzenin, sarayın sahipleri kendinizi kutlayabilirsiniz,
bu zafer sizin ama unutmayın ki bu hesap mahkeme salonlarında
kapanmaz, mahşere kalmaz; hesabını mutlaka soracağız.
Somanın hesabı mutlaka sorulacak.
BAŞKAN Sayın Tığlı
23.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, fındık taban fiyatına
ilişkin açıklaması
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
İktidarı, yeni sezonda fındık
üreticisinin kazanacağı bir süreci destekleyecek tutum almaya davet
ediyor; taban fiyatın 35 liradan düşük olmayacak şekilde bir an önce
açıklanmasını üreticimiz adına talep ediyorum.
Fındık üreticisinin emeğinin hakkını alabildiği
dönemlerde ülkemizin tarımsal ihracatının diğer senelere
göre yüksek olduğu görülmektedir. Gerek döviz kurunda meydana gelen
artışın gerek fındığa dünya genelinde talebin göz
önünde bulundurularak taban fiyatın duyurulmasını bekliyoruz.
Ayrıca, Toprak Mahsulleri Ofisi fındık üreticisini bu piyasa
koşullarında koruyamamaktadır. Serbest rekabet ve piyasa
koşulları yoktur ve piyasa 3-4 uluslararası firmanın tamamen
kontrolüne geçmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığının
TMO kanalıyla değil, FİSKOBİRLİK üzerinden destekleme
alımı yapılması üzerine çalışma yaparak
Cumhurbaşkanına sunmasını öneriyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bülbül
24.- Aydın Milletvekili Süleyman
Bülbülün, Menderes Nehrine yeterli miktarda su verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKP iktidarının geleceği öngörmeyen,
plansız ve olmayan su politikaları nedeniyle yaşanan
kuraklık Aydında toprağı sulayacak yeterli suyu bulamayan
çiftçilerden sonra şimdi de balıkları vurdu. Denetlenmeyen
JESlerin ve sanayi kuruluşlarının atıklarıyla
Türkiyenin en kirli nehri hâline gelen Büyük Mendereste yaşayan
balıklar ve birçok canlı türü şimdi de kuraklık nedeniyle
can çekişiyor. Devlet Su İşleri tarafından Denizlide
bulunan Adıgüzel ve Aydın Bozdoğanda bulunan Kemer
Barajından Büyük Menderes Nehrine su verilmediği için balıklar
ve birçok canlı türü, oluşan su birikintilerinde can çekişiyor,
birçoğu da telef oluyor. Bir an önce canlıların
yaşamlarını devam ettirebilmeleri için Menderes Nehrine yeterli
miktarda su verilmeli, balıkların ve nehir ekosisteminin yaşam
hakkı elinden alınmamalıdır.
BAŞKAN Şimdi, sayın grup
başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İYİ Parti Grubu adına Sayın
Lütfü Türkkan.
Buyurunuz Sayın Başkan.
25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkannın, 16 Haziran Kamu Çalışanları Gününü
kutladığına, Mehmet Akif Bekiroğlunu rahmetle
andığına, Türk Millî Futbol Takımına
başarılar dilediğine, İYİ Parti olarak bilim
insanları Uğur Şahin ile Özlem Türecinin Nobel Ödülüne aday
gösterilmesini talep ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
NATO zirvesinde Amerika Başkanı Bidenle olan konuşmalarının
devlet arşivinde yer alması gerektiğine, Didim Belediye
Başkanı Deniz Atabaya yapılan saldırıya ve
Ağrı ilinin sorunlarına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 16 Haziran Kamu Çalışanları
Günü. Tüm kamu çalışanlarımızın gününü kutluyorum.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşenerin de bugünkü
grup toplantımızda söz ettiği gibi, devletimizin her
kademesindeki kamu emekçilerimiz 3600 ek göstergeden enflasyona ezdirilen
maaşlarına ve özlük haklarına kadar çok büyük kayıplar
yaşıyorlar; onların sıkıntılarını her
zaman dile getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz.
Bugün 16 Haziran. Gölcükte, 16 Haziran 1978
tarihinde yaşamını yitiren ülkücü şehidimiz Mehmet Akif
Bekiroğlunu rahmetle anıyorum. Mehmet Akifin ruhu şad olsun,
mekânı cennet olsun.
A Millî Futbol Takımımız Avrupa
Futbol Şampiyonasındaki ikinci maçında bu akşam Galler
karşısına çıkıyor. Azerbaycanın başkenti
Baküde oynanacak olan bu maçta ay yıldızlı futbol
takımımıza başarılar diliyorum, yüreğimiz onlarla
beraber.
Sayın Genel Başkanımızın
bugünkü grup toplantısında vurgu yaptığı bir konuya
ben de buradan bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Değerli bilim
insanlarımız Sayın Uğur Şahin ve Sayın Özlem
Türeci, ülkemizde ve dünyada uzun zamandan beri büyük kayıplara yol açan
Covid-19 salgınına karşı önemli bir başarıya imza
attılar. Pfizer-BioNTech aşısını bularak
insanlığa çok büyük bir hizmette bulunan, milletimizi hem onurlandıran
hem de gururlandıran bu değerli bilim insanlarımızın
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Nobel Ödülüne aday olarak
gösterilmesi İYİ Parti olarak talebimizdir; aynı zamanda
Türklerin gururu olan bu 2 saygıdeğer bilim insanımıza
karşı borcumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu konuda Meclis
Başkanlığına hazırladığımız
dilekçemizi bugün Sayın Başkana takdim edeceğiz. Meclis
Başkanı Sayın Mustafa Şentopun da bunu dikkate alıp
bir an önce işleme alacağını umut ediyoruz. Bu önemli
talebimize Meclisteki tüm siyasi partilerin desteğini bekliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Brükseldeki
NATO zirvesinde Amerika Başkanı Bidenla görüşürken yanında
Dışişleri Bakanlığından veya
Cumhurbaşkanlığı kadrosundan bir tercüman değil, Kuala
Lumpur Büyükelçisi Sayın Merve Kavakcının kızı Fatma
Gülham Abushanabı almış. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı kadrosunda yeterli
tercüman olduğunu biliyorum, Dışişleri
Bakanlığında bu konuda yetkili tercümanlar olduğunu
biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın
Cumhurbaşkanının, bu konuşmaların devletin
arşivinde de yer almasına dikkat etmesi gerekiyor. Devletler bir
kişiyle kaim organizmalar değildir yani şahsımın devleti
değildir o, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. O konuşmalar mutlaka ve
mutlaka arşivde yer almalıdır. Yarın öbür gün
arşivlerde bulunmayan bu konuşmalara karşı Türkiye bir
yaptırımla karşı karşıya kalırsa ne cevap
vereceğiz? Amerika devletinin arşivlerinde vardır o. Bizde var
mı? Yok. Niye? Merve Kavakcı Hanımefendinin kızı
tercümanlık yapmış. Herhangi bir tutanak var mı? Mecliste
bu konuda, tutanakla ilgili bir bilgi verilecek mi? Hayır. Bu
şahsım devleti işinden vazgeçin. Bu bir aile devleti, bu bir
parti devleti değil; bin yıllık kadim geleneği olan Türkiye
Cumhuriyeti devleti. Bu devletin Cumhurbaşkanı olduğunu
unutmamalı Sayın Erdoğan. Yani, orada ne konuşulduğunu
bizim bilmeye hakkımız yok mu ya, Türk devletinin bilmeye hakkı
yok mu, milletin hakkı yok mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz, bütün kuralları
devlet geleneklerine göre değil, kendinize göre işlettiğiniz
için umurunuzda değil bu iş. Orada ne konuşulduğunun
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinin imkânı da bu şekilde
ortadan kaldırılmış. Elçiliklerden veya
Dışişleri Bakanlığından tutanakları tutan
hiç kimse mi yok? Niye böyle davrandılar, bunu hiç anlayamadık. Kadim
Türk geleneğinde böyle bir şey yok. Bu konuda bizi
aydınlatmanızı bekliyoruz.
Geçtiğimiz gün beyzbol sopalarıyla
saldırıya uğradı Didim Belediye Başkanı Deniz
Atabay; beyzbol sopalarıyla, 5 kişi tarafından. Konu
neymiş? İhale. Arkadaşlar, bugün adli kontrol şartıyla
serbest bırakılmış. Ya, bu Vandallığa cevaz
vermeye kalkarsanız bu ülkede yarın öbür gün aday olacak belediye
başkanı bulamazsınız ya, vallahi bulamazsınız!
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Yani,
ihaleyi vermediğiniz adam beyzbol sopalarıyla sizi bir yerde bekliyor
olacak, nasıl olur bu iş? Yarın öbür gün aynı şey
emniyet güçleri için geçerli, hâkimler için geçerli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kendilerine uygun karar
vermeyen hâkimlerin, kendilerini yakalayan polislerin bu tip bir meseleyle
karşısına çıkan bu Vandallara gerekli ceza verilmezse,
hoşgörü gösterilirse bu devlet artık kontrolden çıkar, hukuk
devleti olmaktan çıkar. Bu Vandallığın yanında yer
almayın, karşısında yer alın.
Vandallığın yanında yer alırsanız,
Kanlarıyla banyo yapacağım." diyen şahıs
karşınızda, bu şekilde sizi itham eden suçlamalarda
bulunur. Yarın öbür gün bu adamlar da yine sizin karşınızda
yer alacak. Şimdi, başını
okşadığınız, serbest
bıraktığınız, Bunlar bizim adamlar. dediğiniz
adamlar yarın karşınızda olur. O zaman ne diyeceksiniz?
Şimdiki gibi dut yemiş bülbül olacaksınız. Nasıl hiç
cevap vermiyorsunuz, hiçbir şey olmamış gibi oturuyorsunuz
burada, öyle devam edeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müsaadenizle son olarak Ağrıdan söz etmek istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayım efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Teşekkür ederim.
Ağrılı köylülerimiz girdi
fiyatlarının yüksek olması nedeniyle çiftçiliği ve
hayvancılığı terk etmek zorunda kalmışlar,
şehir merkezine göç etmişlerdir. Ancak bu kez de hayat
pahalılığı köylülerimizi zorlamış,
insanlarımız geçim sıkıntısı çekiyorlar.
Ağrıda yaşayan gençlerimiz de fabrikaların yeterli
olmaması ve çalışabilecekleri iş alanlarının
yetersiz olması nedeniyle işsiz durumdalar. Ağrı merkezde
bulunan orduevi, belediye sarayı yapılmak amacıyla
yıkılmış ancak yüksek fiyatla ihale edildiği ve
sorunlu olduğu için başıboş bırakılmış.
Bu yüzden, madde bağımlılarının uğrak yeri hâline
gelmiş bu binalar. Ağrıda Millet Bahçesi dışındaki
park ve bahçeler bakımsızlıktan oturulamaz durumdadır ve
ayrıca dere ıslah çalışmalarının acilen
yapılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ağrıda
kanalizasyon ve rögarların çok eski olması ve işlevlerini
yitirmiş olmaları nedeniyle şehir geneline ciddi oranda kötü
koku yayılmaktadır. Bu da şehirlerde yaşayanlar
arasında sağlık sorunları yaşanmasına yol
açmaktadır. Hükûmeti, bu konularda Ağrının sesini duymaya
davet ediyorum.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Başkan.
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
NATO Devlet Liderleri Zirvesine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
alınmış ve alınacak her kararın arkasında
olacaklarına, Asya Açık Tekvando Şampiyonasında madalya
kazanan sporcuları tebrik ettiğine ve Türk Millî Futbol
Takımına başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
14 Haziranda Brükselde NATO Devlet Liderleri
Zirvesi ülkemizin de katılımıyla gerçekleşti. Zirveye,
ülkemizi temsilen Sayın Cumhurbaşkanımız katılmış,
Türkiyenin uluslararası meselelerdeki tezlerini ve ülkemizin
müttefiklerinden beklentilerini en iyi şekilde dile getirmiş ve
temsil etmiştir. Zirvede iş birliği ve koordinasyonun
genişletilmesi vurgusu yapılmış, bölgesel ve küresel
güvenlik meselelerine dikkat çekilmiş, NATOnun 2030 stratejisinin ana
hatları çizilmiştir. Türkiye için bu zirvenin önemi, müttefiklik
ilişkilerinin mevcut durumunun değerlendirilmesi ve geleceğiyle
ilgili olmasıdır.
Türkiye, 18 Şubat 1952den beri NATO üyesidir.
NATOnun Balkanlar, Kafkasya, Kuzey Afrika ve Orta Doğudaki
misyonlarında etkin görevler üstlenmiştir. Türkiye, jeopolitik konumu
nedeniyle bölgesel ve küresel güvenlik meselelerinde kritik rol oynayarak PKK,
DEAŞ, El Kaide ve FETÖ gibi terör örgütleriyle kararlı bir mücadele
yürütmektedir.
Türkiyenin güvenliği demek, NATO üyesi
ülkelerin güvenliği demektir. NATO, Türkiyenin terörle mücadelesini
destekleyecek güvenlik programlarını hayata geçirmelidir. NATO üyesi
ülkeler terör örgütleriyle olan bağlarını kesmeli,
müttefikliğin gereklerini yerine getirmelidir. Türkiye, NATOnun eşit
bir müttefiki, münhasır egemenliklere sahip üye bir devletidir. Türkiye,
dış politikaya ilişkin kararları millî
çıkarlarımıza uygun bir şekilde Ankaradan almaktadır.
Herhangi bir meselede, hiçbir devletin ve uluslararası örgütün Türkiye
üzerinde tahakkümü söz konusu olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiyenin NATO
müttefikliği konusunda belirleyici unsurlarından biri de ABDnin
tutumu olacaktır. ABD Başkanı Bidenın Türkiyeye
karşı seçilmeden önce ve seçildikten kısa bir süre sonraki
tutumu hepimizin malumudur. Biden, Türkiyeye yönelik hasmane duruşunu 24
Nisan 2021de sözde Ermeni soykırımını
tanıdığını deklare ederek bir kez daha
göstermiştir. Biden yönetiminin çeşitli kademelerinde yapılan
organize açıklamalarla Türkiyenin meşru hakları görmezden
gelinmektedir. ABD, Türkiyeyle oyun oynamayı bir kenara
bırakmalı, gerçekten müttefikse bunun gereklerini yerine
getirmelidir. ABD, Türkiyeye kasteden terör örgütlerine destek vermekten
vazgeçmeli, Türkiyeyle ilişkilerinde müttefik gibi
davranmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) ABD, Doğu Akdenizde,
Egede, Suriyenin ve Irakın kuzeyinde çetecilik oyunlarını bir
kenara bırakmalı, Türkiyenin uluslararası hukuktan doğan
meşru haklarına saygı göstermeli ve destek vermelidir. ABD, FETÖ
elebaşını ülkemize teslim etmeli, demokrasi ve müttefiklik
söylemlerini ispat etmelidir. ABD, Türkiyeyi Atlantik merkezli okumaktan
vazgeçmeli, dış politikada egemenlik haklarımız
doğrultusunda aldığımız her karara saygı
duymalı ve CAATSA yaptırımlarını geri çekmelidir.
NATO zirvesinin sonuçları ve bu sonuçların
ortaya çıkaracağı yeni ilişkilerin seyri ne olursa olsun
Türkiye kararlılığından taviz vermeyecektir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak devletimizin yanındayız,
alınmış ve alınacak her kararın
arkasındayız.
Sayın Başkan, uluslararası
şampiyonalarda mücadele veren millî sporcularımızdan güzel
haberler gelmeye devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Millî
sporcularımız, Lübnanın başkenti Beyrutta düzenlenen Asya
Açık Tekvando Şampiyonasında 2 altın, 2 gümüş, 4
bronz olmak üzere 8 madalya kazanmışlardır.
Şampiyonanın en iyi antrenörü seçilen Para Tekvando Millî Takım
Teknik Direktörümüzü ve başarılarıyla ülkemizi
gururlandıran sporcularımızı tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
Bugün A Millî Futbol Takımımız
Avrupa Futbol Şampiyonasındaki 2nci grup maçında, saat
19.00da Azerbaycanın Bakü kentinde Galler Millî Takımıyla
karşılaşacak. Kardeş ülke Azerbaycanda gerçekleşecek
müsabakada A Millî Futbol Takımımıza başarılar
diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Başkan.
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Soma davasına, İçişleri
Bakanlığı tarafından Siirt Belediyesi eski Eş
Başkanı Berivan Helen Işık hakkında açılan
soruşturmaya, Nevzat Tarhanın Kadına Yönelik Şiddeti
Önleme Komisyonuna çağrılmasına ve Kahramanmaraşın
Pazarcık ilçesinin Çöçelli mahallesine kurulmak istenen biyokütle enerji
santraline ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, Soma davası bugün karara
bağlandı. 2014 yılında 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan
dava, maden faciası, bütün Türkiye kamuoyunun aslında dikkatle takip
ettiği bir davaydı. Failler, başta cinayetten yargılanan
sahibi- Can Gürkan ve sorumlular, 301 kez olası kastla cinayetten
yargılanıyordu ve bugün kendilerine ödül gibi sözde bir ceza verildi.
Neymiş? Taksirle ölüme ve yaralamaya neden olması suçundan yirmi
yıl verildi Can Gürkana, Soma Kömürleri Anonim Şirketi Yönetim
Kurulu Başkanına. 2 mühendise de on iki yıl altı ay ceza
verildi, diğer Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Evinçe beraat kararı
verildi. Açıkçası bu karar işçi katliamına olur verdi ve ne
dedi faillere? Sizi ödüllendiriyorum. dedi. Diğer bir yönden de bugün
301 madencinin ailesi bir kez daha katledildi, ilk günkü acıyı
iliklerine kadar hissediyorlar.
Biz, yargının tarihsel sorumluluğunu
ve görevini yerine getirmemesinden dolayı bu davanın bitmediğini
buradan ilan ediyoruz. Soma davası bitmedi, biz faillerin kesinlikle
peşini bırakmayacağız ve adil bir yargılamanın
yapılması için mücadelemize devam edeceğiz.
301 canın ailesine bir kez daha buradan selam
ve saygılarımızı gönderiyor, yanlarında
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, Siirt Belediyesine,
bilindiği üzere, 22 Mayıs 2020de kayyum atandı. Kayyumdan önce
HDP yönetimindeki belediyede su borçları alacaklarının
tahsilatının hızlandırılması için ve borçlu
abonelerin borçlarını ödemesi için indirim yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siirt
Belediyesi HDP yönetimindeyken su abonelerinin borçlarından yüzde 90
oranında indirim yaptı ve bu kararı AKPli Meclis üyelerinin
onayıyla birlikte aldı. Sonradan kayyum atandı, aynı kayyum
yani şu anda yönetimde olan kayyum da yine aslında su indirimi
yaptı. Niye anlatıyorum bunları? Çünkü İçişleri
Bakanlığı müfettişleri, su borçlarında indirim
yaptığı için Belediye Başkanı ve Meclis üyeleri
hakkında soruşturma izni verdi ve şu anda Siirt Belediye Eş
Başkanı Berivan Helen Işık ve diğer görevliler
hakkında -soruşturma izni sebebiyle- soruşturma başlayacak.
HDPli olan yönetim indirim yaparsa soruşturma ama kayyum yaparsa hiçbir
sorumluluk atfedilmiyor. Ayrıca, şunu da söylemek istiyoruz: Su
hakkı kapsamında zaten su bedava olmalıdır. İndirim
yaptı diye belediyenin tebrik ve takdir edilmesi gerekirken
İçişleri Bakanı sadece HDPli belediyeye ceza vermek için su
indirimini bile, zam indirimini bile soruşturmaya konu ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Patronların trilyonluk borçlarını silmeyenler,
açıkçası, HDPli belediyeleri bilerek ve isteyerek zan altında
bırakıyor. Bir kez daha Siirt halkına o gerçeği ifade
ediyorum.
Nevzat Tarhan dün sosyal medyada çok konuşuldu,
Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Komisyonuna çağrıldı.
Kimdir Nevzat Tarhan? SADATın psikolojik savaş
danışmanı. Psikolojik savaş danışmanının
Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Komisyonunda ne işi var? diye
soranlara Tabii ki haklısınız. diyorum, orada hiçbir işi
yok. Üstelik Nevzat Tarhanın sözlerinden birini -kadın-erkek
eşitliğine inanmadığını zaten ifade ediyor-
söyleyeyim: Ailenin en büyük düşmanı feminist bakışıdır.
diyen bir zat.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kadının özgürleşmesine aleni karşı gelen ve
kadını sadece anne olarak gören, daha önce kanserden ötürü
yaşamını yitiren Neslican Tayı seküler dünyanın
rüzgârına kapılıp dinlerden faydalanmamakla suçlayan ve yine,
SADATın başdanışmanı olan Tarhan ne yazık ki bir
rektör. Kadına düşmanlık besleyen bir zat geliyor, Kadın
Psikolojisi kitabını yazdığı için ayrıca trajik
bir vaka olarak önümüzde duruyor.
Biz baştan beri söylüyoruz, kadına yönelik
şiddeti önlemede etkili bir mekanizma olan İstanbul
Sözleşmesini kaldıranları, şimdi gelip burada
SADATın psikolojik savaş uzmanını dinleyerek hiçbir
şey yapmayanları, sadece dostlar alışverişte görsün
pozisyonunda bu Komisyonu çalıştıranları bir kez daha
Türkiyeye, bütün kadınlara şikâyet ediyoruz ve bu Komisyondan bir
beklenti içinde olmadığımızı da söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, son olarak çok önemli bir mesele var.
Maraşın Pazarcık ilçesi Çöçelli köyüne 350 metre mesafede
kurulmak istenen biyokütle enerji santralinin inşaatını durdurmak
isteyen köylülere jandarma biber gazıyla saldırdı ve bu
tepkilere saldırı devam ediyor. Biyokütle santralinde saatlik olarak
10,3 ton olmak üzere günde 247,2 ton ve yıllık 77.600 ton orman
ürünleri, talaş ve odun kullanılacak. Biyokütle enerji santralleri
bir yenilenebilir enerji kaynağı değil ve bu santraller fosil
yakıtlı santrallerden çok daha fazla karbondioksit salıyorlar.
BESe 1 kilometre mesafede yaşayan kişilerde alerji, astım,
kronik tıkayıcı akciğer hastalığı ve daha
birçok sorun görülüyor. Çöçelli köylüleri bu santrale neden karşı
çıkıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Toparlıyorum Başkanım.
Çünkü 2002 yılından bu yana
Maraşın yaşam alanıyla, demografik yapısıyla
ciddi biçimde oynanıyor. Orası Kürtlerin ve Alevilerin oturduğu
bir coğrafya ve tarıma son derece elverişli bir arazi,
Türkiye'nin birinci sınıf tarım arazilerinden bir tanesi. Buraya
2 çimento fabrikası kuruldu ve bu ikisi bir arada
değerlendirildiğinde Çin ve Hindistandan sonra dünyanın 3üncü
büyük, Türkiye'nin en büyük fabrikası buraya kurulmuş oluyor ve bu 2
çimento fabrikasının Türkiyedeki 56 fabrikaya denk üretimi var.
Şimdi, burada, açıkçası daha önce de Terolar köyüne bir
konteyner mülteci kenti yapıldı. Böylece, Alevilerin yerleşim
yerinin dibine Suriyeli mülteciler yerleştirildi, şimdi de santral
yapılmak isteniyor. Açıkçası, Çöçelli köylüleri santralle
birlikte yaşam alanlarının iyice tehlikeye gireceğini
görüyorlar. Köylülerin bu mücadeleleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Çöçelli
köylülerinin mücadelesi son derece meşru ve haklıdır. Bölgenin
tarım alanlarını yok etmekten, yaşam alanlarını
tahrip etmekten bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir. Çağrımız
iktidar grubunadır. Biz, Çöçelli köylülerinin de
Maraşlıların da yanındayız. Alevi Kürt köylerine
yönelik bu ayrımcılığı kabul etmiyoruz. Buna
karşı mücadelemiz devam edecek.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Engin Özkoç.
Buyurunuz.
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Türk
Millî Futbol Takımına başarılar dilediğine, 16
Haziran Dünya Ev İşçileri Gününe, Meclis Başkanı Mustafa
Şentopun İçişleri Bakanı Süleyman Soylaya gönderdiği
resmî yazıya ve yaşamak için bu iktidarı ve kirli yönetimi
temizlemek zorunda olduklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün, A Millî Futbol Takımımızın
maçı var, bütün Takıma başarılar diliyorum.
16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü. Bir
kutlama olarak değil, görünmez emeklerini görünür kılabilmek için
gündeme getiriyorum. Sigortasız, güvencesiz çalışıyorlar,
pandemi sürecinde iş yapmadılar, kısa çalışma
ödeneğinden yararlanmadılar, hiçbir ekonomik paketin içinde yer
almadılar, ağır bir yoksullukla yüz yüzeler. Ev işçileri
yaşam, sağlık ve ekonomik güvence altına
alınmalı, İş Kanunu kapsamına derhâl dâhil edilmelidir.
Mecliste bu yönde sunmuş olduğumuz kanun tekliflerimiz var. Bunlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilip
yasallaşmalıdır,
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün 16 Haziran 2021. Sayın Meclis
Başkanı Mustafa Şentopun İçişleri Bakanı
Süleyman Soyluya gönderdiği resmî yazının üzerinden tam yirmi
gün geçti Soyludan hâlâ tık yok. Ucubelik içindeyiz; bir ülkede
İçişleri Bakanı, bir siyasetçinin, suç örgütü liderlerinden,
üstelik de aylık olarak rüşvet aldığını biliyor,
ifşa ediyor ve işlem yapılmıyor. Kim? diyoruz?
Kamuoyunda açıklamam, savcı çağırırsa savcıya
söyleyeceğim. diyor, Suç duyurusunda bulun. diyoruz, bulunmuyor. Bizim
baskılarımızla Meclis Başkanı devreye giriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Meclisin
milletvekilleri ve siyasetçileri zan altında. Rüşvet alan siyasetçi
kimse bilgi ve belge verin. diye Soyluya sesleniyor, resmî yazı
gönderiyor; aradan üç hafta geçiyor, İçişleri Bakanından ses
çıkmıyor. Bu neyin suskunluğu? Kimsenin, toplumu ve siyaseti bu
kadar çürütmeye hakkı yok; ahlaksızlığı,
yolsuzluğu bu kadar topluma yaymaya, bu denli
olağanlaştırmaya da hakkı yok.
Rüşveti bilen İçişleri Bakanı
hiçbir işlem yapmıyor, rüşveti alan siyasetçi adalet önünde
hesap vermiyor. İhaleye fesat karıştıran, yolsuzluk yapan
bakan hesap vermiyor. Soylunun hatırlattığı gibi, para
sayma makineleri olan eski bakanlar hesap vermiyor. Ayakkabı
kutularındaki rüşvet paraları faiziyle geriye ödeniyor.
Rüşvet yiyenler de Türkiye Cumhuriyetinde büyükelçi olarak atanıyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ordunun
fabrikaları peşkeş çekiliyor, on sekiz ayda teslim edilmesi
gereken tanka otuz ayda tek bir çivi çakılmıyor; bir Allahın
kulu hesap sormuyor, ihale iptal edilmiyor. Kimse hiçbir
haksızlığın, usulsüzlüğün hesabını vermiyor,
susuyor, susturuluyor; suskunluk politikası. Suyun başındakiler
konuşanların da üzerine çöküyor, yargı sopasıyla çöküyor,
ekonomik olarak çöküyor, sosyal olarak çöküyor; nefes aldırmıyor. Biz
direniyoruz, müsilaja direnen Marmara gibi. Yaşamak için müsilajı
temizlememiz gerektiğini biliyoruz. Bu iktidarı da böyle kirli bir
yönetimi de temizlemek zorundayız. Yoksa çürüyoruz, çürümeye devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yirmi yılda bunca
zorbalığa rağmen ayakta kalabilen, direnebilen bizler,
Türkiyede demokrasiye, güçlendirilmiş laik parlamenter rejime, adalete
inanan tüm kesimlerle birlikte temizleyeceğiz, birlikte onaracak, birlikte
inşa edeceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurunuz Sayın Başkan.
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, NATO zirvesine, Azerbaycan Millî Kurtuluş
Gününe, Türk Millî Futbol Takımına başarılar
dilediğine, ilk Türk otomobil projesi Devrim otomobiline, ezanın
aslına uygun olarak okunmaya başlamasının yıl
dönümüne, ayrımcılığa müsaade etmeksizin hizmet etmeye
devam ettiklerine, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun bildiği suçları adliyeye şikâyet
etmesi gerektiğine, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun adli
makamlara kendi şikâyetiyle ilgili açıklamasını
yaptığına ve kirli siyasetten temizlenmenin en güzel Cumhuriyet
Halk Partisine yakışacağına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Geçtiğimiz gün Sayın
Cumhurbaşkanımız NATO zirvesine katılarak hakikaten,
proaktif dış politikanın çok yönlü ve gerçekten, trafiği
hızlı olan görüşmeler silsilesinde bulundu ve millî
dış politika ekseninde milletimizin, devletimizin hak, alaka ve
menfaatleri doğrultusunda ikili görüşmelerle beraber NATOnun gelecek
on yılına ilişkin vizyonuna dair görüşlerini ortaya koydu.
NATOdan çıkan sonuç şudur: NATOnun kazananı Türkiyedir,
Türkiye Libyadan Karabağa kadar bütün kazanımlarını bir
yönüyle tescil ettirmiştir ve kendi ısrarlı
yaklaşımlarından da asla ve kata tek bir geri adım
atmamıştır. Bu hakikaten, bir kazanım olarak, tarihî dönüm
noktası olarak hepimizin hafızalarında yer alacaktır.
Şu anda Sayın
Cumhurbaşkanımız Azerbaycanda. Malumunuz, yaklaşık
otuz yıl Azerbaycan toprakları işgal altında kaldı ve
Türkiye'nin de desteğiyle Azerbaycan ordusu işgal edilen
topraklarını geri aldı. Azerbaycanın kültür başkenti
Şuşada Azerbaycanın Millî Kurtuluş Günü, millî günü tek
millet, iki devlet anlayışı çerçevesinde hep beraberce
kutlandı ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
orada gerçekten, Azerbaycanın Türkiye, Türkiyenin
Azerbaycan olduğuna dair Şuşa Beyannamesi imzalandı; tarihî
bir dönüm noktasıdır, çok çok önemli maddeleri ihtiva etmektedir.
İnşallah bugün Azerbaycanda, Baküde EURO
2020 A Grubu karşılaşmalarında Gallerle mücadele edecek A
Millî Takımımıza da üstün başarılar diliyorum.
Bugün aynı zamanda ilk Türk otomobil projesi
Devrim otomobilinin talimatlarının verilmesi ve
çalışılmaya başlanmasının yıl dönümü, 16
Haziran.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) O zaman maalesef, içeriden ve dışarıdan
Şeftali üretin, otomobil üretmeyin. diyenler vardı ve Türk
mühendislerinin çok kısa bir sürede gerçekleştirdiği Devrim
otomobilini maalesef rafa kaldırmayı başardılar. Ancak
kuvvetli bir irade Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde, Allahın izniyle, onun sağlam iradesiyle şu
anda Bursada TOGG fabrikası yükseliyor. Bursadan hem şeftaliyi
üreteceğiz ve ihraç edeceğiz inşallah hem TOGG otomobilini
üreteceğiz ve ihraç edeceğiz; buna kimse mani olamayacak. Türkiye
sevinecek; 1961de Devrim otomobilini içeriden, dışarıdan çelme
takarak engelleyenler, Allahın izniyle üzülecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Türkiye artık İHA ve SİHAda yüksek
teknoloji alanında bir çığır yakalamıştır ve
NATO ülkeleri Türkiyeden SİHA alma sırasına girmiştir. Bu,
uluslararası akreditasyon, yüksek teknolojinin üretilip
kullanılıp ihracı noktasında Türkiyenin hangi noktaya
geldiğinin en güzel delilidir.
16 Nisan aynı zamanda Ezanımuhammedînin
aslına rücu ettiği, Allahuekber, Allahuekber sedalarının
tekrar yankılandığı günün yıl dönümüdür. Bu konuda
merhum Menderes'in samimi ve üstün gayretleriyle hakikaten uydurma ezan
işkencesi ve yasağı kaldırılmış,
milletimizin talepleri doğrultusunda merhum Menderesin öncülüğünde Ezanımuhammedî
aslına dönmüştür. Bu ezanlar ki şehâdetleri dinin temeli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Efendim, 16 Nisan dediniz.
Buyurunuz efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - 16 Haziran efendim. 16 Haziran, uydurma ezanın
ortadan kaldırıldığı, ezanın aslına,
orijinaline uygun bir şekilde okunmaya başlandığı bir
yıl dönümüdür ve merhum Menderes gerçekten milletimizin taleplerini
getirmiş, bu uydurma ezanı -yasağı- ortadan
kaldırmış, aslına rücu ettirerek Allahuekber, Allahuekber
sedalarıyla gök kubbenin inlemesine vesile olmuştur. Bu ezanlar ki
şehâdetleri dinin temeli, / Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
mısraları tekrar bu şekliyle aslına uygun bir şekilde
vücut bulmuştur. Bu münasebetle merhum Menderes'i rahmetle ve minnetle,
hayırla yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli milletvekilleri, aynı zamanda, bu
konuda tabii bazı açıklamalarda bulunuldu biraz evvel, bazı
suçlamalarda bulunuldu; şunu ifade etmek isterim: Biz AK PARTİ olarak
on dokuz yıllık iktidarımız boyunca din, dil, renk, kavim,
mezhep ayrımı gözetmeksizin bu milleti tek bir millet, tek bir vücut
olarak kucakladık; Türk, Kürt, Laz, Çerkez veya herhangi bir şekilde
kimseyi bölmedik; Alevi-Sünni hiç kimseyi ayrıma tabi tutmadık, bir
ve beraber olarak gördük. Bizim umdemiz tek millet, tek bayrak, tek vatan ve
tek devlettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkanım, sekiz
dakika oldu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Dolayısıyla, millet ve devlet
kaynaşmasıyla bir bütünlük içerisinde biz, aziz ve asil milletimize
hiçbir ayrım gözetmeksizin ve ayrımcılığa müsaade etmeksizin
hizmet etmeye devam ettik ve devam ediyoruz. Bunu ifade etmek isterim.
Aynı zamanda, şunu ifade edeyim:
Sayın Kılıçdaroğlu bir zaman byLock kullanan
milletvekilleri var AK PARTİde. demişti ve Külliyeye
çıkıp Külliyeden para alarak Cumhuriyet Halk Partisini bölmek
isteyen siyasetçiler var. demişti. Onların isimlerini verdiler mi
acaba? Hâlâ bekliyoruz. Niçin bildikleri suçu adliyeye şikâyet ederek,
dilekçeyle müracaat ederek bu konuyla ilgili suç duyurusunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Hesap verecekler
hesap soruyorlar.
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum.
CHP yönetimi, CHP Genel Merkezi ve Sayın
Kılıçdaroğlu AK PARTİ içerisinde byLock kullanan bazı
milletvekilleri var. diyerek sayılar veriyordu. Bunlarla ilgili
Bu bir
suç değil mi, byLock kullanılması? Niçin gidip de müracaat
etmiyorsunuz? Müracaat etmemekle -Ceza Kanunu bakımından- niçin suç
işlediğinizi kabul etmiyorsunuz? Külliyeye çıkan CHPli -ki bu
haberi yapan kişi hem Cumhurbaşkanımızdan hem kamuoyundan
özür diledi- CHP Genel Merkezi bana yanlış, yalan bilgi verdi. diye
de ifşa etmişti hatırlarsanız ama iddianızı niye
ispatlamıyorsunuz? Kaldı ki Sayın Soylu bu konuyla ilgili, adli
makamlara kendi şikâyetiyle ilgili açıklamasını da
yapmış vaziyette, bunu da herkes biliyor.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) İsim vermiş
mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, on beş dakika oldu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) -
Sayın İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun kendi şikâyetiyle ilgili bütün bilgileri adli mercilere iletmesi
suretiyle yargısal süreç başlamıştır.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Meclise
getirin. Meclisi tanımıyor.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Hani? Hani?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi adliyede?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bunu siz de biliyorsunuz, kamuoyu da bildiği hâlde
temcit pilavı olarak siz bunu yinelemeye çalışıyorsunuz.
Sonuç itibarıyla, kendinize karşı saygılı olun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İfadeye çağırılan yok
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Aynı zamanda, kirli siyasete bakmak isteyen,
Sayın Kılıçdaroğlunun dün gösterdiği kirli kavanoza
baksın, o kirli kavanoz Ergeneden değil de Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Merkezinden gelmişe benziyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hadi oradan!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Hadi oradan!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Siz kendinizi temizlerseniz daha isabet olur. Kirli
siyasetten temizlenmeniz en güzel size yakışır. İSKİ
Gatei bu millet unutmadı.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
bir müsaade eder misiniz?
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Gelsin de görsün Ergeneyi
ya.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Türkkan.
30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Akbaşoğlunun nitelikli, öğretici konuşmalarından
dolayı teşekkür ediyoruz. Sayın Akbaşoğlu,
Biden-Erdoğan görüşmesini bir kazanç olarak değerlendirdi. Ben
merak ediyorum, F-35e verdiğimiz 1,2 milyar dolar parayı mı
geri aldık, yoksa F-35 programına geri mi alındık? 2,5
milyar dolar verdiğimiz S-400 füzelerini aktive mi ediyoruz, yoksa
Amerikanın gösterdiği bir yere mi saklayacağız? PKK/YPGye
destek vermekten dolayı pişmanlıklarını mı iletti
Sayın Biden, yoksa o konuya hiç girilmedi mi? 24 Nisan Ermeni
tasarısını kabul ettiğinden dolayı Sayın Biden
özür mü diledi, yoksa Sayın Erdoğan ona hesap mı sordu?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Hamdolsun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Nasıl bir kazanç var,
ben onu göremedim.
Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, bir
tek ne oldu biliyor musunuz? O, aşı almak için beklediğimiz
Çine, turist gelsin diye yalvardığımız Rusyaya
Belçikadan yapılan bir gövde gösterisinden başka hiçbir şey
olmadı, keşke olabilseydi ama hiçbir şey olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hamaset yaparak,
gerçekleri çarpıtarak bu milletin gözünden saklayamazsınız, biz
bu gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Türkiye, maalesef, oradan yine eli
boş döndü, sadece affedilmeyi bekleyen ilkokul talebesi
kıvamında bir görüşme oldu.
Teşekkür ediyorum.
ARZU AYDIN (Bolu) Türkiye'yi bu duruma
düşüremezsiniz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
Sayın Başkanım, evet
bana açıkça
BAŞKAN Bir saniye efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
hepimiz konuşalım, en son öyle cevap versin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Buyurun, buyurun.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan
Vekillerimize, aflarına sığınarak, ikişer dakika
tahditli süre takdir ediyoruz.
Sayın Özkoç, buyurunuz efendim.
31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) 2 şey benim çok içimi
acıtıyor, 2 tane gülüş. Türkiye Cumhuriyetinde milletçe,
birlikte, hazmedemediğimiz, içimize sindiremediğimiz şeyler var.
Bir tanesi, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bidenin Ermeni
soykırımıyla ilgili söylediği sözdür. Türkiye
Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı NATO zirvesine gidiyor, gitmeden önce
Ermeni soykırımı meselesi kendisine soruluyor, gündeme
getireceğini söylüyor; dönüyor, konu tekrar soruluyor kendisine
Hamdolsun, gündeme gelmedi. diyor ve gülüyor. Bu gülüş benim çok içimi
acıtıyor. Aynı, 13 tane şehit, vatan evladı yatarken,
AKP kongresini iptal etmeyip de kongreye şehit annesini bağlayıp
siyasete alet edip güldüğü gün gibi içimi acıtıyor. Bunu
başarı gören bir siyaset anlayışı ise Türkiye'nin
hazmedeceği bir siyaset anlayışı değildir. Türkiye,
mafyanın sözünün itibarı olan bir ülke hâline geldiyse bu, yirmi
yıldan beri Türkiye'yi yönetenleri düşündürmesi gereken bir konudur.
Bir siyasetçi, İçişleri Bakanı, bir televizyonda Mafyadan 10
bin dolar maaş alan kişiyi ben biliyorum. diyor, İçişleri
Bakanı olarak dosyasını Millet Meclisinin Başkanına
-sorduğu hâlde- vermiyorsa mafyanın sözünün, itibarının
geçerli olmasının bir numaralı sorumlusu tam da bu
iktidardır. Bütün bunlar yaşanırken yüzleri hiç kızarmadan
hamaset yapanları milletimize havale ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Beştaş.
32.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben de kısaca şunu söyleyeyim: Amerikayla
bütün sorunları çözdük. dediler, galiba Amerikayla yapılan,
Bidenla yapılan görüşmenin çıktısı Afganistana asker
göndermek; başka bir çıktı görmedik. Bunu daha orta vadede, uzun
vadede Türkiye çok tartışacak.
Diğeri de sorularım var: S400 meselesi
nasıl çözüldü, F35 meselesi yani o konuda bir uzlaşınız var
mı? F35e verdiğiniz paralar geri alınıyor mu? Bu
yaptırımlar konusunda nasıl bir gelişme sağlandı?
Bunu Türkiyenin, Türkiye yurttaşlarının duymaya hakkı var.
Demin, benim sözlerime atfen bir yanıt
verdiniz. Tek, tek, tek
diyerek ayrımcılık
yapıldığı yönündeki iddialarımı reddettiniz.
Zaten, sizin tek, tek, teklemeniz ayrımcılığı kabul
etmeniz anlamına geliyor. Şu anda Türkiyede hiçbir sorun yok.
demek, hakikaten bir şeyi görmemek, duymamak, temas etmemek, Türkiyede
yaşamamak anlamına geliyor.
Son olarak şunu da söyleyeyim: Bugün bütün
dünya ve Türkiye, Pekerin videolarıyla yapılan ifşaatları
izliyor. Şu ana kadar tek bir iktidar sözcüsü Burada söylenenler
doğru değildir. demedi, Bunlar gerçek değildir. demedi,
aksini ortaya koyan tek bir belge ve bilgi ortaya koymadı; aksine, sadece
Bunlarla kaybedecek zamanımız yok. dedi Cumhurbaşkanı.
Vallaha zamanımız var, bu suçları ortaya çıkarmak için
zaman ayırmamız lazım. Savcılar soruşturdu, ifade
alıyor. diyor, biz böyle bir savcının ifade
aldığını filan duymadık. Delilleriyle birlikte ortaya
konuyor, bu ülkenin İçişleri Bakanı gidip Siyasetçi 10 bin
dolar maaş alıyor. diyor. Kim alıyor? diyoruz ve hâlâ buna
yönelik bir yanıt yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum, bitiriyorum, son cümlem gerçekten.
MUHARREM VARLI (Adana) Bir tur daha dönse
Sayın Başkan ya! Bitene kadar haber verseniz de öyle gelsek bari bu
Genel Kurula ya! Yeter ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Meclis
Başkanı İçişleri Bakanına mektup yazdı, hâlâ
yanıt yok. Biz bu soruların yanıtlarını almadık
ama iktidar bir şey yapıyor, haklarını yemeyelim, tevil
yoluyla, hukuktaki deyimiyle ikrar ediyorlar. Bu da önemli bir şey.
MUHARREM VARLI (Adana) Ya, bu da milletvekillerine
saygısızlık değil mi?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
İki dakika süreniz.
33.- Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç ile Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biliyorsunuz, Meclis Başkanımız tarafından Sayın
Soyluya yazılan mektup
CHPnin talebi üzerine, ya adli mercilere veya
TBMMye bildirilmesiyle ilgili kendisine bir yazı
yazdığını söylemişti; Sayın Soylu adli mercilere
açıklamış zaten. Dolayısıyla bu mektubun gereği
de yerine gelmiş, bir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, ne zaman
açıklamış?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yok öyle bir şey,
yok. Hangi adli merciye açıklama yapmış?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, bu gizli mi
çalışıyor?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İkinci olarak şunu söyleyeyim:
Soykırımla ilgili 24 Nisan Amerika bildirisiyle ilgili hem 23
Nisandaki telefon görüşmesinde kendisine hem de fiilî olarak Türkiye,
dış politikada yapmış olduğu hamlesiyle cevabını
verdi ve Osmanlı tokadını da indirdi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Hamdolsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne hamlesi, hangi
hamle? Hayır, hangi hamle, hangi tokat?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu biliyorlar. Nedir? Ermeni ASALAnın yerini alan
PKKya gerekli dersi vermek suretiyle.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne söyledi, ne söyledi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, o konuda, buradaki Hamdolsun.
meselesi sadece -tabii, olumlu ve olumsuz gündemler var- olumlu gündemleri
konuşma imkânı bulabilecek şekilde, tıkanmayan bir
görüşme olması münasebetiyledir. Asla ve kata bu konuda en ufak bir
taviz verilmemiştir ve bu, muhataplarına hem ikili görüşmelerde
bildirilmiştir hem heyetler arası görüşmelerde de
şahıslar arası görüşmelerde de Türkiyenin terörle
mücadeleyle ilgili tavrı da anlatılmıştır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) S-400
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, Fatma Gülhan Kavakcı Hanımefendiyle ilgili
sözlere gelince, kimin mütercim olacağı
Cumhurbaşkanımızın takdirindedir.
YILDIRIM KAYA (Ankara) Yok öyle bir şey.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 2015 yılından beri devlet sisteminde, bir
Cumhurbaşkanı Danışmanı olarak, doktora
yapmış, uluslararası ilişkiler mezunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Dışişlerinde hiyerarşiyi kaldırdınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, hayır, bize de verilmedi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama bir dakika, 3 kişiye cevap veriyorum..
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Aynı hak
verilmedi, verilmedi Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama teker teker cevap vermediniz
Sayın Başkanım, bakın,
ikişer dakika, bana sataşıldıktan sonra ben istedim sizden
Hepsine vereceğim. dediniz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İkişer
dakika verdi zaten.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Son olarak
Sözümü tamamlayacağım, son olarak
iki dakika istiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkan, böyle kabul etmiyoruz.
BAŞKAN Lütfen uygulamaya riayet ediniz
Sayın Başkan. Kayda geçiyor; buyurunuz, kayda geçiriniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçiyor,
kayıtlara geçiyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kayda
geçirin, biz de kayda geçirdik.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Konuşun,
kayıtlara geçiyor ama gerçekleri söyleyin tabii.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gerçekler şunlar kayda geçiriyorum
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hamdolsun. nedir,
F-35 nedir?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel teker teker ilgili Grup Başkan Vekilleri
bana cevaben cevap hakkını kullandılar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) S-400ler ne oldu?
Ruhsar Pekcan niye cevap vermiyor?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Normalde siz 3le
çarpacaksınız değil mi, böyle şey mi olur ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Soylu neden
anlatmıyor?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Normal, rutin bir şekilde, bir uygulama olarak
değil; o uygulamayı yaptık, sonra, benim konuşmam üzerine,
benim konuşmama cevaben söz aldılar. O zaman her bir Grup Başkan
Vekilinden sonra benim cevabımın dinlenmesi lazım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öyle bir uygulama yok.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Altı dakika
vereceksiniz o zaman, altı dakika vermeniz lazım!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Adaletli ve eşitlikçi bir yaklaşım
sergilensin. Önemli değil, biz bunları, kamuoyunun gözü önünde her
şeyi gerçekleştiriyoruz. Kimin nasıl durduğunu, ne söylediğini
takdir ediyor milletimiz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Şüphesiz,
şüphesiz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şunu söyleyeceğim: Bu Fatıma Gülhan
Kavakcı Hanımefendi, kendisi mütercimlik konusunda da ileri derecede
ilgili üniversitelerden sertifikasını almış, bu konuda
uluslararası doktorasını yapmış ve 2015
yılından itibaren de
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Resmî
görevi var mı, yok mu?
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) Müdahale etme ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Pardon arkadaşlar, lütfen
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) Ayıp ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir saniye
Arkadaşlar, bir saniye
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
Sayın Akbaşoğlu
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) Şurada
konuşmanız bile ayıp ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Arkadaşlar, bir saniye
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne
ayıp? Ne ayıp diyor?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Konuşmanız bile ayıp. diyor.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) Ya, Grup
Başkan Vekili konuşuyor, bağırıyor
arkadaşınız, doğru mu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, arkadaşlar, yahu her şey meydanda.
Dinlemeyeceksek dinleyemeyelim birbirimizi. Biz daha fazla
BAŞKAN
Anlaşılmıştır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir dakika efendim...
BAŞKAN Efendim,
anlaşılmıştır konu, tekrara düşüyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz gürültüyü sizden daha fazla yapabiliriz yani daha
kalabalığız ama biz sükûnetle dinliyoruz, demokratik olarak
dinliyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hayır, ne
yapacaksınız, dövecek misiniz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Her sözü dinleriz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Niye, daha
kalabalık olunca ne oluyor?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Kalabalık olduğunuz kesin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz daha fazla gürültü yapabiliriz diyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne demek ya, öyle bir
şey olur mu yani?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gürültü yapmaya gerek yok diyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gürültü yapan yok ki
ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Gürültü yapmayalım, dinleyelim, birbirimizi
dinleyelim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne oluyor daha
kalabalık olunca?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Olayın özü şu: Bakın, Fatıma Gülhan
Kavakcı, Cumhurbaşkanı Danışmanı olan, sistemin
içerisinde yer alan bir insandır ve Dışişleri
Bakanlığı görüşmeleri çerçevesinde, diplomatik
görüşmeler çerçevesinde bütün teamüllere uyulmuştur.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Akbaşoğlu.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Ama aynı
şeyi söylüyor Başkan, aynı şeyi söylüyor.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Bu konuda başörtülü mü olması mı acaba
zorunuza gitti diye sormak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Evet, sormak istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yeter ya! Bu kadarı
da fazla ya! Hadi oradan!
BAŞKAN - Lütfen, buyurunuz Sayın
Akbaşoğlu.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Sibel
ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 2/2/2021
tarihinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları
tarafından, süt üreticilerinin sorunlarının
araştırılması, sorunlarının çözümü konusunda
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
16/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 19 milletvekili
tarafından süt üreticilerinin sorunlarının
araştırılması, sorunlarının çözümü konusunda
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 2/2/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 16/6/2021 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın
Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN
ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; süt
üreticilerinin sorunlarının araştırılması ve
sorunlarının çözümü konusunda alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla İYİ Parti Grubu olarak vermiş olduğumuz
araştırma önergesi hakkında konuşmak için
huzurlarınızdayım. Gazi Meclisi,
vatandaşlarımızı ve bilhassa önergeye konu süt üreticilerimizi
saygıyla selamlarım.
Ülkemizde 10 milyon tonu kayıt altında
olmak üzere toplam 23 milyon ton süt üretildiği Tarım
Bakanlığının kayıtlarında görülmektedir. 5488
sayılı Tarım Kanununda belirtilen ulusal tarım
politikaları çerçevesinde çalışmalar yapmak üzere Ulusal Süt
Konseyine ülkemizdeki süt tavsiye fiyatlarını belirleme yetkisi
verilmiştir ancak Tarım Bakanlığı, Ulusal Süt Konseyi
toplantısının yapılmasını bekleyen süt
üreticileri temsilcilerini pasivize ederek, 2020 yılı Ekim
ayında sadece sanayici ve market temsilcileriyle bir toplantı yaparak
süt fiyatlarını belirlemiştir.
Bununla birlikte, üreticinin girdi maliyetleri,
sadece yemde yüzde 40 oranında olmak üzere artmıştır. Bir
yandan ekonomik sorunlar, döviz kurları, girdi maliyetleri, yüksek faizli
işletme kredileri, bir yandan çiftçilerimizin kullandığı
işletme kredilerini zamanında ödeyemeyişi, icra takipleri ve
ülkemizde yaşanan kuraklığın etkisiyle yeterli üretilemeyen
yem bitkisi rekoltesinin düşmesi et ve süt sektörünü çöküntüye götürdü.
Süt üreticisi, yem, işçi, veteriner, ilaç, ahır giderine para bulmaya
çalışmakta, iktidarın maden ve imar yatırımlarına
yer açmak için gözden çıkardığı meralardan da
yararlanılamadığı için tüm yıl, on iki ay boyunca
kapalı alanda hayvancılık yapmakta, dolayısıyla
maliyetleri katlanmaktadır. Yem fiyatlarındaki belirsizlikler,
kontrolsüz fiyat artışları, yem stokçularına muhtaç
edilmiş üreticiler ortadadır.
Süt inekçiliği yapan bir işletmenin ayakta
kalabilmesi için dünyada bilinen bir altın kural vardır, o da 1 süt
ineğine verilen 1 kilo süt yemiyle 2 kilo süt elde etmektir. Ülkemizde
bulunan hayvan kalitesi bu altın oranı verme açısından o
seviyeye ulaşmıştır; ticari olarak elde edilen sütün 1
litresi yem maliyetini karşılar, kalan 1 litre ise işletme
sahibinin ayakta kalabilmesi, diğer giderleri ve kazancı için
değerlendirilir. Yem/süt paritesi 1e 2 olması gerekirken süt
üreticisi bugünkü rakamlarla 1 kilo süt satışından -19 protein
orta kalite yem, 2.750 enerji- 2 kilo süt yemi alabilme imkânına sahip
değildir. Verilen desteklemeler maliyet artışlarına
yetişememekte, üreticiden sürekli fedakârlık beklenmektedir.
Bu sorunlar ne Ulusal Süt Konseyinde ne de içinde
tek bir üretici temsilcisi bulunmayan Tarım Komitesinde dile
getirilmektedir. Aslında olay şudur ki beslediğimiz süt
ırkı canlılar görevini yaparken Tarım Bakanlığındaki
canlılar görevini yapmamaktadırlar. Mezbahalara giden süt ineklerinin
yerine konması mümkün değildir fakat görevini beceremeyen, görevini
yerine getiremeyen canlıların seçeneği mevcuttur.
Bugün itibarıyla, 1 litre sütle üretici 950
gram yem satın alabiliyor. Yani üreticiler zarar ediyor, zarar eden
çiftçilerimiz, zarar eden üreticilerimiz hayvancılığı terk
ediyor ve damızlık hayvanlarını kestiriyorlar. Aslında
bu çözüm değil. Üreticilerimiz de çok iyi biliyor ki kestirilen
ineğin et tutarı 9-10 bin lira tutarken, yeniden
başlanıldığında bugün itibarıyla
damızlık bir ineğin ortalama maliyeti 23-28 bin lira
arasında. Ne taraftan bakarsanız üretici zarar ediyor. Çok ivedi
olarak Tarım Bakanlığını göreve davet ediyorum. Yem
fiyatlarına müdahil olun, süt fiyatını kısa vadede 1e 1,3
pariteye çıkarın; uzun vadede 1e 2 pariteye çıkarın ki
köylerdeki, kasabalardaki et ve süt üreticilerimiz nefes alsın, üretmeye
devam edebilsinler.
Kuraklığı ve tahıl
piyasalarını doğru dürüst yönetemezseniz çiğ sütü 5-6
liraya, kırmızı eti ve karkası da 50 liraya almak zorunda
kalırsınız. Yüzde 60, yüzde 70 oranında bakım ve
besleme gideri olan hayvancılıkta, her hafta yem fiyatlarına
çuval başına 5 lira zam geliyor. Süt yeminin çuvalı yani 50
kilosu 160 liraya, besi yeminin çuvalı ise 150 liraya dayandı.
Bununla birlikte, kaba yem fiyatları: 1 kilo saman 1,3; 1 kilo yonca 1,75;
1 kilo arpa 3,5; 1 kilo mısır 3,5 lira. Protein değerleriyle
oynanıp 3-5 lira düşük fiyata yem satacağız diye yem kalitesini
düşürenler de cabası. Yani hem süt hayvancılığı
hem de besi hayvancılığı zor durumda. Süt üreticileri de
haziran sonu açıklanacak çiğ süt fiyatlarını bekliyor.
Buradan uyarmak istiyorum: Sakın ola çiğ süt fiyatını A
kalite için 3,5-4 liranın altında açıklamayın. Bunun
altında bir fiyat verirseniz, ya piyasalar sizi dinlemez ya da süt
inekleri kesime gider; sonra iş kontrolünüzden kaçar, süt sanayicileri de
dâhil olmak üzere herkes zarar eder. Bu işin çözüm yolu belli: Süt
üreticisini koruyacak, süt üretimini de artıracaksınız. Bu kadar
basit. Çiftçiden kaçan üstün nitelikli Tarım Bakanı bunları
bilmez, bilenleri de dinlemez. Onun için ne yapılması
gerektiğini tane tane anlatalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Yem sanayicisi, yem
ham maddesinin yüzde 65ini ithal ediyor ve ithalatı dövizle yapıyor.
Yem sanayicisinin yem ham maddelerinin bir kısmını Toprak
Mahsulleri Ofisi temin etsin, gerekirse görev zararını üstlensin.
Piyasada işlem gören ve sanayiye giden günlük 25-30 bin ton çiğ sütün
en az 5-6 bin tonunu Et ve Süt Kurumu tarafından satın alın,
bunu yaparken de günlük 500 litre ve altında süt üreten üreticilere
öncelik verin. Küçük süt üreticilerini organize edin, sütlerine de
alıcı olun. Günlük 500 litreden fazla üretim yapanlar için 20
kuruş ilave prim ödeyin. Talep fazlasını sosyal yardımlar
kapsamında milletimizle buluşturun çünkü bu sayede hem küçük süt
işletme sanayisini korumuş olacaksınız hem de inekleri
kesime gitmekten kurtaracaksınız. Üreticiyi doğrudan mağdur
eden bu sorunlardan kurtulmanın ilk adımı, üretici
maliyetlerinin gerçek rakamlarıyla belirlenmesi, verilecek devlet
desteklemesinin bir yıl içinde sık aralıkla artış
gösteren yem fiyatlarını da dikkate alacak şekilde
yapılması ve tüketicinin zincir market sahiplerinin insafına
bırakılmamasıdır. Bu gerekçelerle, bir komisyon kurularak
konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını teklif
ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.
Buyurunuz Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Değerli
Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir selam da ekran başındaki çiftçiler,
özellikle küçük ve orta ölçekte çiftçiler için, üreticiler için.
İki gün önce, Toros Dağlarının
yaylalarındaydık. Orada üreticilik yapan, besicilik yapan Yörüklerle
beraberdik. Gerçekten çok iyi bir ziyaret oldu ve orada bizatihi sorunun
taraflarıyla, Türkiye tarımının önündeki problemler
nelerdir, besicilerin ne türden sorunları var, bu iş böyle gider mi
gitmez mi, bütün bunları değerlendirdik. Tabii, her ziyaret insanlara
yeni şeyler katıyor, yeni şeyler öğreniyoruz. Orada da
gördüğümüz şey, aslında bilinmez, bilinmedik bir tablo
değil. Türkiye tarımını yıllardan beri sürdürülen
neoliberal siyaset sayesinde satanları; büyük market zincirlerini,
tüccarları, sanayicileri zenginleştiren ama üreteni, tüketeni sürekli
köstekleyen bir yapının adım adım, adım adım imar
edildiğini bir kez daha gördük. Yani söyledikleri şey çok açık;
bizim, bu girdi fiyatlarıyla, bu yem fiyatlarıyla, bu veterinerlik
ilaçları fiyatlarıyla, veterinerlik hizmetleri fiyatlarıyla bu
üretimi devam ettirebilmemiz mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada
yalnızca bir üretim yok olmuyor, aynı zamanda bir kültür yok oluyor
yani kadim Türk Yörük kültürü, üreticiler üzerindeki bu iktidar tasallutu
sayesinde adım adım, adım adım tasfiye oluyor. Bir kültür
kırımı yaşıyoruz, bunu net olarak görmek ve tespit etmek
lazım yani yok ettiğiniz şey yalnızca o insanların
üretim biçimleri falan değil, aynı zamanda kültür.
Araştırma önergesi haklı bir önerge
fakat bunların hepsinin temeli, aslında, çiftçilerin, tarım
kesiminin, özellikle küçük ve orta ölçekli üreticilerin örgütsüzlüğü
sebebiyle ortaya çıkıyor. Çözüm çok açık arkadaşlar,
örgütlenmek yani kooperatiflerin çatısı altında yaygın bir
biçimde küçük ve orta ölçekli üreticilerin örgütlenmesi, devletin bu alanı
sübvanse etmesi, devletin alıcı olması, piyasada regülatör
olması, aynı zamanda girdileri sübvanse etmek suretiyle üretimin
önünü açması. Emin olun ki bunun bir başka yöntemi daha yok. Tabii,
alanın baştan sona yeniden düzenlenmesi lazım; mesela, bir
kooperatifler bankasına ihtiyacımız var, bir kooperatifler
bakanlığına ihtiyacımız var, kooperatifler
mevzuatının, üç yasanın tek yasa hâline indirgenmesine ihtiyaç
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Yani aslına
bakarsanız, üretimi artırmanın yöntemi Fiyatları şu
kadar artırayım, süt fiyatını üreticiden alırken 2
kuruş daha artırayım.ın ötesinde bir şey; bunlar
mutlaka gerekli, mutlaka gerekli ama esas mesele, piyasada söz söyleyebilecek
hâlde küçük ve orta ölçekli çiftçinin örgütlenmesi meselesidir. Bu mesele
olmadıktan sonra, bugün iyi olan fiyat, üç gün sonra enflasyon ve kur
farkı sebebiyle kötü fiyat hâline gelir; meselenin temeli budur
değerli arkadaşlar.
Süt üreticisi can çekişiyor,
hayvancılık yapanların işi iyi gitmiyor. Şimdi, Kurban
Bayramı vesilesiyle göreceğiz yani insanlar öldü pahasına
malını melalini pazara getirecek ve sırf zarar etmeyeyim diye
elinden geleni yapacak ama zarar edecek. Dolayısıyla, bu önergenin
desteklenmesi hayırlı olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.
Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisinin yirmi yılda uyguladığı tarım
politikaları ne yazık ki çiftçiyi de besiciyi de bitirdi. Bu
bağlamda geldi duvara tosladı, sorunlar arttı, katlandı.
Sütte eğer bugün yüzde 70 yem gideriyle maliyet çiftçiyi mağdur
ediyorsa orada üretimin olmayacağını herkes bilmeli.
Bakınız, Türkiyede bu süreç bile bile
yaratıldı. Küçük aile tipi işletmeler ve kırsal
desteklenmedi, bunun yanında, ülkemizde tarıma doğru destekler
verilmedi ve bugün yaşadığımız sorunlarla
karşı karşıya kaldık. 5 milyon hektar tarım
arazisinden olduk, 1970te 21 milyon hektar olan mera arazimiz 11 milyon
hektara düştü. İrlandada meradan ot faydası yüzde 97
sağlanıyor, İngilterede yüzde 83 sağlanıyor,
Fransada yüzde 71 sağlanıyor; biz, meraları yok ettiğimiz
için, on iki ay süreyle hayvanları ahırda tutuyoruz ve bu hayvanlar
için de elde edilecek yemin önemli bölümünü ithalatla
karşılıyoruz yani mısırını,
soyasını, ayçiçeği tohumu küspesini, pamuk tohumu küspesini yurt
dışından getirip bu hayvanlara veriyoruz. Fiyatlar sürekli katlanıyor,
besicinin oradan elde ettiği gelir daralınca da sorunlar büyüyor.
Ulusal Süt Konseyi yalnızca sanayici ve
iktidarın el ele yürüdüğü bir alan; orada süt üreticisi
düşünülmüyor, süt üreticisine yeterli destek sağlanmıyor. Geçen
yıl, Ulusal Süt Konseyi bir yıl boyunca sütü sabit tuttu ama sütten
üretilen her ürünün de fiyatı katlandı. Rafa gidiyorsunuz, kilosu 110
liradan peynir var. Türkiyede 10 kilo sütten 1 kilo peynir elde ediliyor;
hesaba vurduğunuz zaman, birileri para kazanıyor, üretenler buradan
para kazanamıyor. Süt üreticiliği, hayvancılık kolay bir
iş değil; yirmi dört saat hayvanla haşır neşir olmak
zorunda, tatili yok, dinlencesi yok; hayvanın aşısı,
veterineri, bakımı sorun.
Ayrıca yem fiyatlarındaki artış
farklı arayışları getiriyor. Yani daha önce yem için
harcadığı parayı bu kez harcayamayan besici ne
yapıyor? Samanı daha çok vermek istiyor ama kuraklığın
etkisiyle bu kere de saman bulmak zorlaştı. Geçen yıl 600 lira
olan samanın tonu bu yıl 1.300 lira, şu anda orada sorun var.
2019da TMOnun arpa alış fiyatı, tonu 1.100 liraydı; bugün
1.750 liraya TMO alıyor, 1.950ye satıyor ama piyasada 2.500 lira.
Yem fiyatı böyle olursa bu üretici ne yapacak? Sorunlar,
sıkıntılar sürekli, artarak büyüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız
efendim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Teşekkürler
Başkan.
Şu konuya da değinmek istiyorum
arkadaşlar -bu, bir saatlik konu- bunun yanında önemli bir olay var:
Bugün Mersin Limanında -Ticaret Bakanı açıkladı- Ekvadordan
gelen muz konteynerlerinin içinde -Valinin belirtmesine göre- kokain
çıktı.
TACETTİN BAYIR (İzmir) 1 ton.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) Ben, bugüne kadar,
olan bu olaylardan hep şüpheliydim. Türkiyede üretilirken niye 150
ayrı ülkeden biz gıda ürünü getiriyoruz? Burada bir çapanoğlu var diyordum ve bu konuda kafam sürekli
karışıyordu. Somut olarak görüldü ki muz getirirken içinde
kokain geliyormuş. (CHP sıralarından alkışlar) Buna
benzer ürünlerin mutlak surette iyi kontrolü, takibi gerekiyor. Bu ithalatı
yapanlar ticari sır olmaktan çıkmalı. Türkiye, kestanede kendi
kendine yüzde yüz yetiyor, fazlası var; kestane ithal ediyor. Böyle bir
anlayış olur mu? Demek ki o ülkelerle kurulan ilişkiler içinde
farklı bir çapanoğlu var. İşte, bu muz olayı somut göstergedir.
Bu konuda da iktidarı bu anlamda uyarıyor, bunları kim ithal
ediyorsa ticari sır olmaktan çıkarılmalı diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Rıza Posacı.
Buyurunuz Sayın Posacı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RIZA POSACI (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetlerimiz döneminde hayvancılık
desteklemeleri son on sekiz yılda 94 kat artmış. Bu kapsamda,
2020 yılında üreticilerimize 7,8 milyar TL destekleme
ödenmiştir. Hayvancılık alanında
yaptığımız atılımlarla büyükbaş
hayvancılığımız yüzde 83, küçükbaş hayvan
varlığımız yüzde 69 oranında artmıştır.
Ülkemizde 2020 yılı itibarıyla yaklaşık 18,2 milyon
baş büyükbaş ve 54,1 milyon küçükbaş hayvan
varlığı bulunmaktadır.
Ülkemiz süt üretiminde FAO verilerine göre dünyada
8inci, Avrupa Birliğinde 3üncü sırada yer almış ve süt
sektöründe 2020 yılında 286,6 milyon dolarlık ihracat
fazlası vermiştir. 2021 yılının ilk dört ayında
ihracatta yakalanan ivmeyle 118,6 milyon dolarlık süt ve süt ürünleri
ihracatı yapılarak geçen senenin ihracatının neredeyse
yarısı kadar ihracat gerçekleşmiştir. Son üç yılda
sağılan büyükbaş hayvan varlığımız yüzde
10luk artışla 6,6 milyon olmuş, aynı dönemde çiğ süt
üretimimiz yüzde 11 artarak 23 milyon tona ulaşmıştır.
Sanayiye giden çiğ süt ise yüzde 8 artışla 9,8 milyon tona
ulaşmıştır; 2021 yılının ilk dört
ayında önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4
artış göstererek 3,8 milyon tonun üzerine
çıkmıştır. Ülkemizde süt ve yem paritesi destek dâhil 2017
yılında 1,27 iken 2018 yılında ortalama 1,33; 2019
yılında 1,34; 2020 yılında ise 1,32 seviyelerinde
gerçekleşmiştir. 2020 yılı içerisinde çiğ süt yem
paritesi 1,50 seviyelerine kadar yükselmiştir. Pandemi süreciyle dünya
piyasalarında yaşanan gelişmeler nedeniyle üreticilerimizin süt
üretim maliyetlerinde yaşanan artışlardan etkilenmesini önlemek
ve paritenin 1,30 seviyesinde kalmasını sağlamak amacıyla
destekleme miktarı 40 kuruşa kadar yükselmiştir. 2017
yılında ödediğimiz çiğ süt desteği 446 milyon iken
2020 yılında yüzde 400 artışla 2 milyar 224 milyon TLye
yükselmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
RIZA POSACI (Devamla) Ayrıca, süt üretiminin
sürdürülebilirliğinin korunması ve ülkemiz süt üretiminin
geliştirilmesi için çiğ süt arzının fazla olduğu
dönemlerde piyasadan çekmek suretiyle üretici fiyatlarında istikrar
sağlanması amacıyla, Bakanlığımız Et ve Süt
Kurumu aracılıyla çiğ süt piyasasını düzenlemektedir.
Nisan ayından itibaren 20 ilde -2 bin ton aylık- 60 bin ton çiğ
süt, süt tozuna çevrilerek üreticimizden satın
alınmıştır. Bu kapsamda, dört yılda piyasadan toplanan
yaklaşık 1 milyon 222 bin 246 ton arz fazlası sütten, 92.330 ton
yağsız süt tozu üretilerek dış piyasaya ihraç
edilmiştir.
Yani arkadaşlar, netice itibarıyla, biz
tüm sektörde olduğu gibi hayvancılıkta da tarımda da
çiftçimizin yanındayız, sıkıntılara rağmen
çözecek çözüm mercisi biziz; çözerse yaparsa AK PARTİ yapar diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 16/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, iktidarın her kriz ve sorunda, mafya-çete
yapılanmasında adres gösterdiği dış güçlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
16/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
16 Haziran 2021 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(13282 grup numaralı) iktidarın her kriz ve sorunda mafya çete
yapılanmasında adres gösterdiği dış güçlerin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/6/2021 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum Başkan.
Sizleri, Genel Kurulu ve Genel Kurulun sevgili
emekçilerini ve yine, televizyonları başında bizleri izleyen
sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, AKP-MHP iktidarı
yaşadığı çoklu krizi aşmak için sürekli dış
mihrak söylemine başvuruyor. Ekonomi berbat hâlde, Türk lirası
tarihin en ağır kayıplarını yaşıyor,
piyasalar çökmüş durumda, milyonlarca insanımız açlık
sınırında yaşam savaşı veriyor; ülke, bir mafya
liderinin mafya-bürokrasi-siyaset ilişkilerinin ifşaatlarıyla
çalkalanıyor fakat iktidar ve ortağı ne yapıyor? AKP ve
ortağının sarıldığı yöntem her zamanki gibi
Türkiyeye karşı operasyon hamasetidir. Dış güçler
saldırıyor. söylemi hamasi duyguları kabartabilir ama
sorunları çözmüyor hatta daha da ağırlaştırıyor.
İktidarın her sıkıştığında
başvurduğu 2 temel söylemi var: Biri, darbe tehdidi üretip bunun
arkasına sığınmak, ikincisi de Türkiyeye karşı dış
güçlerin operasyonunun hamasetine sarılmaktır. Bakın, size
geçmişten bir konuşma hatırlatacağım değerli
arkadaşlar, mutlaka hatırlayacaksınız: Şimdi, tabii,
bizde bir âdet var yani ülkede başımıza bir şey
geldiği zaman hemen dış kuvvetler deriz, dış
güçler deriz, bunlara isimler de bulabiliriz ve Bunlar sebebiyle ayağa
kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz
beraberliğimiz bozuluyor. falan filan. Ben buna katılmıyorum.
Eğer sizin bünyeniz güçlüyse bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin o
bünyenize zarar vermez. Bu sözler size tanıdık geldi mi değerli
arkadaşlar? Evet, yanlış duymadınız, bunları
söyleyen AKP Genel Başkanı Erdoğandır. Şimdi,
aynısına, bu söylemlere katbekat başvuran bizatihi kendisi.
Birlikte iş tutarken, birlikte mitingler yaparken, çantalarla paralar
alırken işler iyiydi, her şey yolundaydı; öküz ölüp
ortaklık bozulunca, rant kavgasına tutuşulunca Türkiyeye
operasyon yapılıyor. öyle mi? Madem öyle siyaset, bürokrasi, mafya
ittifakının karıştığı rüşvet, kara para
trafiği, uyuşturucu ticareti, silah ticareti,
dolandırıcılık, irtikâp, cinayet, tecavüz, gasp, kamu
kaynaklarına çökme ve daha da sıralanabilecek birçok suç Türkiyeye
karşı kimlerin operasyonudur? İktidar tek tek bunları
açıklamakla yükümlüdür, Meclis bunları açıklamak göreviyle
karşı karşıyadır. Mesela iktidar milletvekilinin
mafyadan rüşvet alması -ki bunu İçişleri Bakanı
söyledi- kimlerin Türkiyeye karşı operasyonudur? Buyurun,
bunları araştıralım Mecliste. Venezuela, Kolombiya ve
Kıbrıs arasındaki kara para trafiği kimlerin Türkiyeye
karşı operasyonudur, buyurun araştıralım, Meclis
burada. Venezuelaya maske götürülmediği ortaya çıktı ama
dönerken nelerin getirildiği hâlâ şaibeli, bu durum kimlerin
Türkiyeye karşı operasyonudur, buyurun araştıralım.
Adrese teslim ihaleler, kamu bankasından yandaş medya grubuna
peşkeş çekilen krediler, rüşvetler, kamu kaynaklarına
çökmeler kimlerin Türkiyeye karşı operasyonudur, buyurun
araştıralım. Uluslararası kara para aklama suçundan aranan
bir kişinin yurt dışına kaçışının
sağlanması kimlerin Türkiyeye karşı operasyonudur, buyurun
araştıralım. Savcıların, hâkimlerin, yargı
mensuplarının geceliği 100 bin TL olan lüks otellerde bedava
tatil yaptığı iddiası orta yerde duruyor, üstelik adı
geçen yargıç da diyor ki: Benim servetim ailemden geliyor, asıl siz
yargının içindeki kalan yüzde 25e bakın. Yargının
mafyayla iç içe olması, otellerde buluşması kimlerin Türkiyeye
karşı operasyonudur, buyurun bunu araştıralım.
Organize suç örgütü liderinin AKP için yaptığı seçim mitingleri
kimin Türkiyeye karşı operasyonudur, buyurun
araştıralım bu Mecliste. Ortada bir kadın gazeteci
cinayeti var, soruşturma açılması gerekirken üstü el
birliğiyle kapatıldı, buyurun bunu araştıralım,
bu operasyon kimlerin operasyonudur? Mafya tetikçilerinden biri Kuzey
Kıbrısa gazeteci Kutlu Adalıyı öldürmeye gittim, devlet
bana silah verdi. dedi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
birlikte
gittiği devlet görevlisinin ismini verdi; İçişleri Bakanı
mafya lideri için Gayrinizami harbin bir aparatıdır. dedi. Bu
işlenen faili meçhul cinayetler kimlerin Türkiyeye karşı
operasyonudur, buyurun araştıralım. Suriyeye, El Nusraya
gönderilen silahlar ve gönderenler ortadadır, bu kimlerin Türkiyeye
karşı operasyonudur, buyurun araştıralım. Çökülen
marinalar bellidir, çökenler bellidir, bu kimlerin Türkiyeye karşı
operasyonudur, buyurun araştıralım. Daha
sıralayacağımız onlarca suç iddiası gündemdedir. Her
biri iktidarınızda şu veya bu düzeyde sizinle
bağlantılı olan bu suçlar Kanarya Adalarında değil
beyler, sizin iktidarda olduğunuz Türkiyede yaşandı.
Kaçamazsınız, üstünü örtemezsiniz.
İşte, bugün önergemizde Türkiye Büyük
Millet Meclisi bir görevle karşı karşıyadır. Madem
Türkiyeye operasyon yapılıyor. diyorsunuz, buyurun bunu
araştıralım; herkes, tüm kamuoyu bilgilenme hakkına
sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Tamamlayayım
lütfen.
Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli
şey şu: Bazen bu operasyonlara ülke isimleri de veriyorsunuz; Avrupa
Birliği ülkeleri diyorsunuz, Amerika diyorsunuz, zaman zaman
İsrail diyorsunuz, İngiltere diyorsunuz. Bu ülkelerin
yöneticileriyle görüşmeyince bunalıma giriyorsunuz. Şimdi,
bunlar dost mu, bunlar bize operasyon çeken ülkeler mi? Peki, bizim ticaretimiz
bu ülkelerle niye artıyor? Burada iş birlikçileri mi var bize
operasyon çeken bu ülkelerin? İşte, kamuoyu bunların hepsini
bilmek zorundadır, bunları araştırmak zorundadır. Bu,
Meclisin önünde duran bir görevdir. Meclis bu işi çözmezse artık
iktidar bloku toplumun karşına çıkıp Bize operasyon
çekiyorlar. demesinler.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi grup önerisi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, geçen günlerde
bir karikatür gördüm. Karikatürde vatandaşın biri kapıdan içeri
giriyor, eşi İş buldun mu bey? diye soruyor. Adam cevap
veriyor: Hanım, dış güçler bizi çöktüremez, ezanı
dindiremez, bayrağı indiremez. Ben AK PARTİ
iktidarını tam da bu karikatürdeki iş bulamayan zavallı
vatandaşa benzetiyorum.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Ayıp, ayıp!
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Ne
zaman iktidar zor bir dönemece girse Sayın Cumhurbaşkanı
çıkıyor yüksek tonda Dış güçlere karşı
duruyoruz, bize diz çöktüremezler, asrın muktedirleri bizi yenemez. diye
feryat ediyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Yenemezler Allahın izniyle, yenemezler.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Eyvallah, tabii ki yenemezler. Türk milleti ve Türk devleti binlerce
yıldır ayaktadır, her türlü saldırı ve badireye
karşı da yıkılmamıştır,
yıkılmayacaktır inşallah. Hanedanlar, rejimler, liderler
değişmiştir ama devlet ebed müddet olmuştur ve ayaktadır.
Bunu zaten bütün milletimiz ruhuna nakşetmiştir ama kimdir bu
dış güçler Allah aşkına, ben merak ediyorum; Biden miydi,
Trump mıydı?
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Ali Kemal de
aynısını söylüyordu.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Ve
nihayet hepsine Dostum, kardeşim. dediniz. Bir ara Esat
kardeşinizdi ama sanırım, şimdi onun kategorisi
değişti, dış güçler oldu. Macron muydu desem, o da zaten
size İslama nasıl sıcak baktığını anlattı,
mesele bitti. Herhâlde dizilerde gördüğümüz gibi dünyayı yöneten
değişik bir yapılanma ve organizasyon var, herhâlde onlara
dış güçler diyorsunuz. Ben samimiyetle soruyorum: Bu grup önerisi
hakkında konuşacak AK PARTİli arkadaşımız, bize
dış güçleri isim isim açıklasın, biz de bilelim; yoksa
maazallah bunu da YouTubeda Sedat Peker açıklamaya kalkacaktır, gene
AK PARTİli kardeşlerimiz karışacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, bu soruları
sorarken de bazı arkadaşlarımızın çuvaldızı
kendisine batırması lazım. Gerçekten yabancı, siyasi ve
ekonomik desteklerle ülke bütünlüğümüze saldıran terör örgütleriyle
aralarına mesafe koymalıdırlar. Dış güçler
iddialarının kendi üzerlerinde
somutlaştığını da asla unutmamalıdırlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çeteler, mafyalar
Türkiyeye rehberlik yapamaz.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Değerli milletvekilleri, ez cümle, Türk milliyetçiliğinin unutulmaz
fikir adamı Dündar Taşerin bir sözünü hatırlatmak istiyorum
size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Dündar
Taşerin kemikleri sızlayacak.
BAŞKAN Buyurunuz
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Durum
muhakemesine hasımdan başlanmaz. İbrahim Bey.
Ülkede ters giden bir şeyler varsa
dış güçlere değil, iç beceriksizliklere bakmak gerekir diye
düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.
Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
301 madencimizin katledilmesiyle ilgili Soma
davasında bugün yine adalet yerini bulmadı. Söz veriyoruz ki bu
davanın peşini sonuna kadar bırakmayacağız.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarında
işler iyi giderse kendilerinden, beceriksizlikleri nedeniyle kötü giderse
hep dış mihraklardan
Bir garip ve inandırıcı olmayan
savunma tarzı artık gelenek hâline geldi. Millet yaşam
tarzına müdahalelere karşı çıkmak için Gezi Parkına
iniyor, yanıt: Dış güçler devrede. Ülkede damat bakan
ekonomiyi yönetemiyor, dolar fırlıyor, enflasyon yükseliyor; yine
dış mihraklar
Notlar yükselince reisin, kırılınca
dış güçlerin eseri. Vatansever aydınlara, subaylara birlikte
kumpas kurduğunuz FETÖcüler darbe yapıyor, sorumlusu dış
güçler. Şimdi de suç örgütü lideri Sedat Peker, siyaset, mafya, rant
ilişkisi ve buna aracılık eden yargı mensupları,
bürokratlar, sözde gazetecilerin vahim suç ortaklıklarını
ifşa ediyor. Yapılması gereken belli, savcılar açacak
dosyayı, gittiği yere kadar götürecek. Ama ne gerek var, havale et
dış güçlere.
Değerli arkadaşlarım, burada sormak
isterim: Kim bu dış güçler? Amerika Birleşik Devletleri mi?
İşte, dün Başkanıyla görüştünüz, yüzüne söyleseydiniz
Ey, dış mihrak! diyebildiniz mi? Ülkemize yönelik rencide edici soykırım
iddialarına yanıt verebildiniz mi? Hamdolsun, gündeme gelmedi;
yazıktır yazık! Bu dış düşman NATO mu? Öyleyse
neden gidip Amerika mutlu olsun, NATO memnun olsun diye Afgan
halkının rızası dahi alınmadan asker göndermeye
talipsiniz? Neden NATO Karadenize, Akdenize de gelsin. diyorsunuz? Yoksa bu
dış mihrak İsrail mi? Nasıl bir dış mihrak ki bu,
on dokuz yıllık iktidarınız döneminde ticareti yüzde 340
artırmışsınız. Neden Mavi Marmarada İsrail
kurşunlarıyla hayatını kaybeden
yurttaşlarımızın hak aramasının önünü hem de
kanun çıkararak kestiniz? Gelin, o anlaşmayı lağvedelim.
dediğimizde neden yanaşmıyorsunuz? Bu dış mihrak
İngiltere mi değerli arkadaşlarım? O zaman, neden daha yeni
serbest ticaret anlaşması imzaladınız? Neden bu milletin
vergilerinden milyarları aktardığınız 5li çeteyle
gizli anlaşmalarınızda İngiliz mahkemelerine yetki
veriyorsunuz? Kim bu dış güçler? Çıkın, açıklayın
millete.
Değerli arkadaşlarım, işin
aslı şu: Ülkemizin karşı karşıya
kaldığı sorunların başsorumlusu beceriksiz saray
yönetimidir. 200 liralık banknot dolaşıma girdiği Ocak
2009da tam 131 dolara denk geliyordu, bugün 23 dolar. 2005te
maaşıyla 10 tane çeyrek altın alabilen asgari ücretli şimdi
4 tane çeyrek altın alamıyor. Paramız pula dönmüş. 128
milyar dolarlık rezervimiz alavere dalaverede buharlaşmış.
Bu buhranı, 10 milyon işsizimizi, açlıktan, işsizlikten,
borçtan, icradan yaşanan intiharları dış güçler
edebiyatıyla örtemezsiniz, unutturamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) İşin bir
başka boyutu da şu: Velev ki dış güçler sizi hedefe koydu;
sen, ülkeye hukuk güvenliği getirsen, düşüncesi için zindana
attığın siyasetçiyi, hak savunucularını çıkarsan
onların yerine mafyadan 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiyi koysan;
yargıyı, merkez bankasını, basını rahat
bıraksan; ülkeyi denetimsiz şahsım rejimi yerine demokrasiyle,
KHKler yerine çoğulcu parlamentoyla yönetsen; millî gelirimizi
rüşvete, yolsuzluğa, saray israfına dağıtmak yerine üretime,
girişimciye, çiftçiye, tarıma, esnafa, işçiye versen
dış mihrak sana ne yapabilir? Soruyorum: Ne yapabilir? Hiçbir
şey yapamaz.
Bu gidişin sonucu belli değerli
arkadaşlarım; dış mihrakların değil, milletin
iradesiyle o koltuklardan ayrılacaksınız.
Ayrılacaksınız ki ülkeyi içeride hakkı, hukuku, adaleti;
dışarıda da ulusal onurumuzu her şeyin üzerinde gören bir
anlayışla yönetecek namuslu, temiz, vatan sevgisiyle dolu Cumhuriyet
Halk Partili kadrolar yönetecek.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Denizli Milletvekili Sayın Ahmet Yıldız.
Buyurunuz Sayın Yıldız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YILDIZ (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge sahiplerini tebrik
etmek lazım; bayağı ilginç, zorlama bir önerge olmuş,
bayağı uğraşmışlar konu bulmak için.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi tarafı
zorlama? Sizin söylemediğiniz söylemler mi?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sizi çok
zorluyoruz, doğru!
AHMET YILDIZ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, devletler arası ilişkilerde, rekabette görünen
tabii, sadece diplomasi, müzakere, hatta sıcak-soğuk
çatışmalar olmuyor; görünen siyasi, ekonomik ilişkiler, diğer
ilişkiler yolunda giderken de arka planda istihbarat savaşları,
psikolojik harekât, yıkıcı faaliyetler devam ediyor. Bu, hatta
görünürde müttefik ülkeler arasında da oluyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Allah Allah! Biz bunu
bilmiyorduk(!)
AHMET YILDIZ (Devamla) Bu bilinen bir şey,
yadırganacak tarafı da yok, söylendiği zaman başka
konuları karıştırarak mugalata yapmaya da gerek yok. Hatta
son dönemde devlet dışı aktörler de zaman zaman kendi
amaçları için, zaman zaman başka devletlerin aracı olarak
maalesef bu tür faaliyetlere giriyorlar ve devletlere siyasi, ekonomik,
psikolojik zararlar da verebiliyorlar.
Şimdi, ben bir vakit hariciyeci olarak,
hasbelkader güvenlik işinde de yer almış bir milletvekili olarak
size şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir vakitler ülkemizde
başbakanlık yapmış büyüklerimizin yani Millî
İstihbarat Teşkilatının doğrudan amiri olmuş
büyüklerimizin kendilerine -ismen zikredeyim; Sayın merhum Demirel, merhum
Ecevit, merhum Yılmaz, Sayın Çiller, hatta Başbakan
Yardımcılığı yapmış Sayın Baykal-
eğer sorulursa Türkiyenin diğer ülkelere kıyasla, birçok ülkeye
kıyasla bu tür operasyonlara daha çok maruz kaldığını
söylerler direkt Millî İstihbarat Teşkilatından bilgi
aldıkları için. Tabii, bunun sebepleri var, tarihî ön yargılar
var, güç ilişkileri var, başat güçlerin
kıskançlığı var, ittifak
bağımlılıkları var, bu
bağımlılığın sürmesi istekleri var.
Uluslararası parlamentolara gidiyoruz -ben son dönem milletvekiliyim ama-
şunu da oradan da izliyorum: Son dönemde Türkiyeye yönelik bu
operasyonların daha yoğun ve açık bir şekilde yapıldığını
da görüyoruz, çoğu zaman gizlemek de istemiyorlar, gizlemiyorlar,
söylüyorlar, bazen çıkarımla anlıyoruz; bunu da inkâr etmeye
gerek yok ama şunu da söylemeliyim: Paranoyak olmaya da gerek yok, saf
olmaya da gerek yok.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hangi ülkeler,
hangi?
AHMET YILDIZ (Devamla) Bir yandan bunlar sürerken
bir yandan da biz bütün ülkelerle -bunlar dâhil, işin raconu budur, bütün
devletler bunu yapar- ilişkilerimizi geliştirme, kendimizi anlatma
gayreti içinde oluyoruz, olmalıyız; bunu da
yadırgamanızı doğru bulmuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Dış
güçler hangi ülkeler? Onları bir söyleyin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bize operasyon
çeken ülkeleri bir açıklasanız...
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yıldız.
AHMET YILDIZ (Devamla) Bir yandan bu
saldırıları göğüslemek -uluslararası parlamentolara
beraber gittiğimiz arkadaşlar bunu bilirler- bir yandan da normal
diplomasiyi, uluslararası ilişki faaliyetlerini yürütmek gerekir;
genel resim budur. Tabii ki bu konular bütün devletlerde, yürütmede istihbarat
teşkilatı ile -en yüksek düzeyde- başbakan,
cumhurbaşkanı arasında en gizli yürütülen konulardır;
çoğu zamanda çok sınırlı bilinir, gizli kalır.
Dolayısıyla konunun burada bir araştırma komisyonunda tartışılması
hem amaca hizmet etmez hem de uluslararası ilişkilerimize gereksiz
hasar verir. Çekineceğimiz bir konu olduğundan değil ama bu
gayelerle, bu düşüncelerle bu önergenin aleyhindeyiz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çok
aydınlatıcı oldu.
AHMET YILDIZ (Devamla) Vakit olsa birçok örnek
verilebilir -Utku Bey, NATOPAda görev yaptığımız
arkadaş- Libya konusu bunun çok bariz bir örneğidir ama burada onu
açıklamaya vakit yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Biz dinleriz,
açıklar mısınız?
AHMET YILDIZ (Devamla) Önergenin aleyhindeyiz.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
dış güçlere ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Jeopolitik ve stratejik açıdan çok önemli bir
coğrafyada yaşıyoruz ülke olarak. Emperyal güçler
yüzyıllardır bu coğrafyada vatanımız üzerinde hesaplar
kurmuş ve Sevr hayallerini hayata geçirmek için bin bir oyun
tertiplemişlerdir. Türkiye düşmanı bazı ülkeler ve odaklar
tarafından desteklenip semirtilen terör örgütlerinin yıllarca
yaptıkları terör saldırılarını, on binlerce
şehidimizi görmemek ve çoluk çocuk, yaşlı genç sivil vatandaş
katleden terör örgütünü ve bu örgütleri destekleyen dış ülkelere
Adını da verelim merak edenlere; Amerika Birleşik Devletleri,
Avrupa Birliğinin bazı ülkeleri; hepsi de bizlerce, milletimizce, Türkiye Cumhuriyeti
devletince malumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu sebeple ülkemiz sürekli
olarak siyasi, ekonomik ve terörist saldırıların hedefindedir.
Organize ve senkronize şekilde gerçekleştirilen bu
saldırılar hafife alınamaz. Dış güçleri görmemek bir
aymazlıktır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Son yedi yılda, 6-8 Ekim
2014te Soroscu klikler ve iş birlikçileri harekete geçmiş, terör
olaylarıyla ülkeyi bölmeye tevessül etmişlerdir. 15 Temmuz 2016da
hain FETÖ, emperyalist uşağı FETÖcü teröristler ülkemizi
işgale kalkışmışlardır. FETÖ darbesindeki
dış güçleri görmüyor musunuz? Ülkemizin güney
sınırları PYD-YPG/PKK tarafından kuşatılmaya
çalışılmıştır ve buna ilişkin Türkiye Cumhuriyeti
devleti gereken mücadeleyi de vermektedir. Taşeron terör örgütleriyle
amaçlarına ulaşamayan emperyal odaklar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Ağustos 2018, Mart
2019, Ekim 2019, 6 Mayıs 2020de şiddetli ekonomik
saldırılarla ülkemizi hedef almışlardır. Görmediniz
mi? Küresel ekonominin tetikçileri kur silahlarıyla geldiler,
dış ticaretle tehdit ettiler, faizle sınamaya
kalkıştılar, ekonomik yaptırımlara maruz
bırakmaya gayret ediyorlar; piyasalarla oynayıp milletimizin cebine
göz diktiler. Bu emperyal odaklar darbe, vesayet ve terör odaklarıyla
türlü oyunlar denedi fakat Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk milletinin dirayeti
şer oyunlarını bozmuştur ve bozmaya da devam edecektir.
Ülkemizi içeriden çökertme hevesleri kursaklarında kalan şer
odakları, çevreleme politikalarıyla dış politikada ülkemizi
hedef almışlardır. Doğu Akdenizde, Egede, Libyada, Güney
Kafkasyada, Suriyenin ve Irakın kuzeyinde kurulan şer
ittifaklarıyla Türkiyeyi kuşatma senaryoları yazmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlayacağım.
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Türkiye, söz konusu
bölgelerde uluslararası hukuktan doğan meşru hakları
doğrultusunda meselelere mahkûm değil, hâkim olduğunu defalarca
ispat etmiştir. Ülkemizi hedef alan bu saldırıları yok
sayanlar emperyal odakların iş birlikçileridir. Çok sayıda
devlet tarafından yönlendirilen, desteklenen, finanse edilen PKKya terör
örgütü diyemeyenlerin iddiaları kale alınamaz. Millî meselelerimiz
söz konusu olduğunda kılını bile
kıpırdatmayanların emperyal odaklarla söylem ve eylem
birliği yapması Türkiye düşmanlarıyla birlikte saf
tutmaktır. Dış güçler söylemini alaycı bir şekilde
ele alanlara, ülkemize yönelik tehditleri kale almayanlara şunu söylemek
lazım: Dış güçler vardır, Türkiye
düşmanlıklarıyla meşhur ve mukavimdirler ve hatta bu
odaklarla iş birliği yapan iç güçler de vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ABD Başkanı Bidenin şu sözlerini
daha unutmadık. Bu dış güç gayreti, faaliyeti, operasyonu
değil de nedir? Diyor ki Biden: Bence ona -yani Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğana- çok farklı bir yaklaşım
uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça
göstermemiz lazım. Kim bu muhalif liderler? Muhalif liderler;
Kılıçdaroğlu, HDP Eş Başkanları ve İYİ
Parti Başkanı Sayın Akşener. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP ve HDP sıralarından
gürültüler) Ayrıca devam ediyor -dinleyin, dikkatle dinledik, lütfen
dinleyin- diyor ki Biden: Bir yol haritamızın olduğunu
açıkça göstermemiz lazım. Nedir yol haritası? Kumpas,
operasyon.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Düşündüğümüz
şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli. diyor. Kim
diyor? ABD Başkanı diyor. Bedeli ödeyecek olan kim?
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan yani Türkiye Cumhuriyeti
devleti. Erdoğan üzerinden bu operasyonları yapıyorlar,
görmediğimizi mi zannediyorsunuz? Ayrıca, nasıl
çalışacaklarını anlamak için çevresinde F-15
uçağı uçurdukları savunma sistemi olduğuna göre, Ona belli
silahları satmaya devam edip etmeyeceğimiz konusunda bedel ödemeli.
diyor. Bedel ödetmek, işte, dış güçlerin gayreti, faaliyeti ve
açıkça da ifade etmişler. Çok endişeliyim. diyor yine Biden.
Ama benim yaptığım gibi, onlarla doğrudan temasa geçip
Erdoğanı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk
liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları
güçlendirmeliyiz. 3 parti ağız birliğini de bunun için
yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo,
doğru; çok doğru Başkanım!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ama eskiden olduğu gibi
darbeyle değil, seçim süreciyle. diyor.
Ayrıca, eski ABD Başkanı Donald
Trumpın açık açık açıklamalarını da tekrar bir
hatırlamak lazım: Türkiye, benim büyük ve emsalsiz bilgeliğimle
sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir
şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim, daha
önce yapmıştım. diyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Önerge
üzerinde konuşmayı
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tekrar başka bir
konuşmasında, açıklamasında: Onun ekonomisini
mahvedeceğim. diyor. Büyük bir ekonomik bedel ödeyecek. diyor.
Diyorlar da diyorlar; daha ne desinler, açık
açık da söylüyorlar. Bu dış güçler faktörünü görmemek tam bir
aymazlıktır veya iş birliğidir.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Bravo,
helal olsun! Ağzına sağlık! Başkanım,
ağzına sağlık, teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Beştaş
35.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sataşma var ama ben yerimden uzunca söz kurmak
zorundayım çünkü önergemiz üzerine konuşan
arkadaşımızdan, hatibimizden daha uzun bir konuşma
yaptı, çıkıp önerge üzerine konuşsaydılar anlayışla
karşılardık. Madem bu kadar berrak, bu kadar keskin
düşünceleri vardı, hatiplerini kürsüde dinlemek isterdik
doğrusu, önce bunu söyleyeyim.
Doğrusu, daha düne kadar, 14 Hazirana kadar
Biden ile Cumhurbaşkanı görüşecek diye yeri göğü inleten
yandaş medya, AKP
İlginç, düşmanmış, ABD
düşmanmış. Ben AKP iktidarı grubuna soruyorum: Amerika
Birleşik Devletleri, AB üyesi ülkeler, şu anda ilişkilerinizin
devam ettiği ülkeler gerçekten düşman mı? Şu anda Avrupa
Konseyi üyesi bir ülke olarak Türkiye bu ülkelere düşmansa
Biz iktidar
grubuna söylemiştik ama cevap küçük ortaktan geldi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İltihak mı
edeceğiz yani? Dost olsa bile birbirine iltihak mı edecek yani
devletler? Öyle bir şey mi var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi biz iktidar grubuna sorduk, ortakları cevap verdi; tamam,
kabul, buna da cevap veririz. Şimdi şöyle tane tane söyleyeyim: Daha
dün MHP lideri, dündü galiba
Ya da genel olarak diyorlar ki: Buzlar çözülsün,
ilişkilerimiz gelişsin. İlginç bir tezat yani.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tezat yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Buzlar
çözülecekse, ilişkiler gelişecekse insan düşmanla buzları
çözmez, ilişkileri de geliştirmez.
Şimdi biz ne desek her zaman
karşımıza dış güçler kavramı çıkıyor
ve bunu bir ironi olarak hazırladık, evet; bu önerge, aslında bu
dış güçler dış mihraklar kavramlarının
zemininin ne kadar boş olduğunu anlatmak içindi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siyaset malzemesi
ya.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Sayın Akçay bunun siyaset malzemesi olarak
kullanıldığını aslında ilk elden ya da ikinci
ağızdan bir kez daha teyit etmiş oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi Bidenle niye görüştü? sorusunun cevabını
istiyoruz.
Bu ülkede istinaf mahkemesi başkanı
geceliği 100 bin TLlik otelde kalıyor. Acaba bunun arkasında
İsrail mi var? Gerçekten merak ediyoruz, bir cevap verin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Bidenle ne alakası var?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya da
Demirören grubuna 750 milyon TL karşılıksız hibe veriliyor
ve geri alınmıyor. Bunu Londra piyasalarından mı temin
ettiniz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Nereden
çıkarıyorsunuz ya? Nereden çıkardınız bunu? Aslı
astarı olmayan sözler
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Londra
piyasaları mı bunu karşıladı? Kim müdahale etti? Bunun
cevabını istiyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aslı astarı
olmayan, yalan beyanlara ne gerek var?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Şimdi, her şeye dış güçler denerek aslında işin
esası kaybettiriliyor. Doğru, durum hassas. Yeri geldiğinde
gidip Avrupa Birliği bizim stratejik hedefimizdir. diyeceksiniz,
Bidenle görüşmeyi yere göğe sığdıramayacaksınız,
işte Şu kadar görüştük, şu kadar iyi oldu. Sorun
yokmuş. Hiçbir sorunun çözüldüğü de yok. Sonra, içeri gelince en
ufak bir tartışmada Dış güçler müdahale ediyor.
diyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ya,
peki, sizin ülkeyi teslim ettiğiniz iç güçlere ne diyelim biz, ne diyelim?
Ülkeyi, içeriyi cemaate teslim eden ortağınıza bir sözünüz var
mı? Onlarla birlikte bu iktidarı kurdular, yönettiler, her tarafta
kadrolaştılar, buna niye bir şey demiyorsunuz? Yani burada
açıkçası, Cumhur İttifakı arasında belli ki büyük bir
çatlak var, belli ki var. Biz dış güçler derken kendi hatipleri
kendince ortalama bir konuşma yaptı ama önergeye dair bu kadar ileri
sözler sarf etmedi. Fakat biz ne dediğimizi de önergemizde ne
istediğimizi de gayet iyi biliyoruz. İşinize geldiğinde
dış güçlere göz kırpın, arkalarında dolanın,
işinize gelmeyince içerideki sorunları dış güçlere havale
edin. Yok öyle yağma! Burada kimse çocuk değil, kimseyi
kandıramazsınız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Türkkan
36.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben, Sayın
Akçayın ifadelerinin tamamının yanlış olduğunu
düşünmüyorum, içerisinde ciddi anlamda doğruluğuna benim de
inandığım cümleler sarf etti dış güçler konusunda.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Size de
cevap veririz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İyi de bu
dış güçleri tarif ederken Sayın Meral Akşener hiçbir zaman
dostum Biden demedi, Biz evimizde çay da içmiştik, bizim öyle eski bir
hukukumuz var. deyip bir yakınlık gösterisinde de bulunmadı.
Dış güçlerse dışta kalsın, niye evin içine
alalım? İki: Sağda, solda Orta Doğuyu kan gölüne çeviren
BOP eş başkanıyım diye de caka atmadı Sayın
Meral Akşener; atanlara bu laflar gitsin, Sayın Akçayın o
lafları o atanlara gitsin, Sayın Akşenere değil.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özkoç
37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, birincisi,
Meclisin aklını hafife almamak gerekiyor. Ben sadece Milliyetçi
Hareket Partisinin Grup Başkan Vekiline söylemiyorum. Şimdi burada
bulunan milletvekilleri dış güçler ve Türkiyeyle ilgili ne tür
tezgâhlar oynanıyor bilmiyorlar. Böyle bir bilgi birikimleri yok ve bir
ülkenin kendi menfaatleri ve çıkarlarını diğer ülkelerle
korumaya yönelik hangi tedbirler aldıklarını, diğer
ülkelerin kendi menfaatleri doğrultusunda yaptıkları istihbarat
hatta birlikte yaptıkları çalışmaların ne
olduklarını da bilmiyorlar yani böyle bir akıl yok bu soruyu
soranlarda. Bu soruyu soranların, dış güçlerin, yeri ve
zamanı geldiği zaman Türkiyeyi nasıl manipüle etmeye
çalıştıklarından haberleri dahi yok. Böyle bir şey
olabilir mi? Meseleye buradan bakılır mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Mesele şu
Şimdi ben bunu bir fıkrayla anlatayım: Adamın babası
vefat etmiş, camide cenaze namazı kılındıktan sonra,
defnedildikten sonra imamı ziyaret etmiş, Ya, benim babamın çok
arsızlığı, hırsızlığı vardı,
bu, cehennemde yanmasına neden olur mu? demiş. Hoca Evet. derken
Ama cuma namazını hiç kaçırmazdı. demiş. Arkadan,
imam durmuş, bu yine başlamış: Ya, o kadar çok
ahlaksızlığı vardı, o kadar çok ailesini aldattı,
şunu yaptı ama cuma namazını hiç kaçırmazdı;
iş yerindeki insanları haksızlığa uğrattı,
onlara her türlü haksızlığı yaptı ama cuma
namazını hiç kaçırmazdı. İmam demiş ki ona:
Oğlum, babana öbür dünyada cuma günü hiçbir şey yapmazlar ama
diğer günler anasından emdiği sütü burnundan
çıkartırlar. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Şimdi, Türkiye'nin
bütün meselelerinde, bütün sorunlarında Ama dış mihraklar.
diye o sorunun cevabını vermeye kalkarsan, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki milletvekilleri sana dönerler: Senin bunda hiç mi günahın
yoktu? diye sorarlar. Hiç günahın yok muydu? diye sorarlar. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu var. Güvenlik ve
istihbarat konusunda, AK PARTİ milletvekilinin az önce Bu meseleler
konuşulmaz. dedikleri konunun konuşulacağı yer orası.
Orada, ben Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda görev yapmış bir
kişi olarak söylüyorum, hiçbir şey konuşulmuyor.
Konuşulmadığı için 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi
Türkiyede yargılanamıyor. Konuşulmadığı için
Ruhsar Pekcan gibi, bu ülkenin yargılanması gereken bir Bakanı
yargılanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Konuşulmadığı için Türkiyede suç örgütleri elini kolunu
sallıyor.
Mihraklardan bahsediyoruz. Kolombiyada 4.900 ton
kokainin Türkiyedeki limana gideceğine ilişkin istihbarat alan
Kolombiya İçişleri Bakanlığı -el koyuyor- diyor ki:
Evet, bu Türkiyeye gidecekti. İçişleri Bakanı Soyluya
soruyorlar; Pandemi nedeniyle bakanla yeteri kadar konuşamadık.
diye cevap veriyor.
Sen, suçu dış mihraklara devamlı
atacağına, içindeki mihrakların kim olduğunu bulup
Türkiyeye -dâhilî bedhahlar dedikleri- hainlik yapanların bir an önce
yargı karşısına çıkarılması gerekiyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan
38.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
dış güçlere ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
malum olduğu üzere mesele dış güçler meselesi. Dış
güç dediğimizde ne anlıyoruz? Ülkenin
sınırlarının bittiği yerden itibaren farklı
siyasi yapıları, farklı devletleri kastediyoruz. Bunlar bazen
dost ve müttefik ülke olabilir, bazen dost ve müttefik olsa da Türkiye aleyhine
kasten farklı düşmanlıklar besliyor olabilir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Siz Sedat Pekere
Dış güçlerin maşasıdır. dediniz. Mitingleri kim
yaptırdı? Biz onu soruyoruz. Yargı görevlileri 140 bin lira bir
otele harcıyor, onları soruyoruz. .
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hani, özellikle Gazi
Mustafa Atatürkün Gençliğe Hitabesinde unutulacağı
düşüncesiyle zikrettiği mesele.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yani dâhilî ve haricî
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hani biz dedik, biz
diyoruz ve diyor ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk: Dış güçler var.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) İsim
verebilirler mi acaba?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İstiklal ve
cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, dünyada emsali görülmemiş bir
galibiyetin mümessili olabilir. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İç
güçlerden de bahsedin.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakınız,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; lafı evirip çevirip
oraya buraya götürmeye gerek yok, mesele açık ve net; sadece Mart 2020den
itibaren, salgının dünyayı çepeçevre kavurduğu andan
itibaren ortaya koyduğumuz başarılar var, diplomatik, stratejik,
askerî ve ekonomik başarılar. Sadece son bir yıllık süre
zarfında Suriyede Afrin, Cerablus, İdlib, Münbiç, Ayn el Araptan
Sincara kadar olan bölgede terör koridoru oluşturulma gayretini yerle
yeksan ettik, bir yılda. Akabinde, Libyada, Azerbaycanda askerî
zaferler. Nasıl? Mehmetçikimizle, Silahlı Kuvvetlerimizle, kendi
savunma sanayisi teknolojimizle.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Nerede? Hâlâ oradalar.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Araştıralım dış güçleri; kabul edin,
araştıralım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Rahatsız
oluyorsunuz, biliyoruz, üzülüyorsunuz, cevap yok. (CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ve akabinde, Anadolu
coğrafyasının yarısı kadar büyüklüğünde mavi
vatanı inşa etmişiz, altında trilyonlarca dolarlık
hidrokarbon ve petrol, doğal gaz var. Bitti mi? Elbette bitmedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Uzaya gideceğiz!
Uçan araba yapacağız!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Karadenizde doğal
gazı, üç yüz milyon yılda oluşan doğal gazı
keşfederek milletimizin hizmetine sunduk. Ayasofyayı, Taksim
Camisini hizmete açtık. Daha saymakla bitiremeyeceğiz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Milletvekiline 10
bin doları dış güçler mi verdi?
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Araştıralım o zaman, dış güçleri
araştıralım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
işte, tüm bu çalışmalar ve başarılar nedeniyle
birileri çıktı dedi ki: Türkiye'nin Akdenizdeki, Suriyedeki,
Libyadaki, Azerbaycandaki başarılarından rahatsızız
ve bunun için Türkiyeyi durdurmalıyız. Onun yolu da Recep Tayyip
Erdoğana karşı muhaliflere destek vermektir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ye ye bitmez!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kim o, kim?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya, siz olmadan
görüşme olacak diye bunalıma girdiniz, bunalıma.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Birileri de
çıktı Dostlarımızla beraber iktidar olacağız.
dedi. İşte, dost kim, düşman kim; burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Araştıralım, araştıralım dış güçleri.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Araştıralım, dış güçlerin arkasına
saklanmayın. Niye araştırmıyorsunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun için, 2023
istiklalimize ve cumhuriyetimize kasteden
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kim, kim?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Türkiye'nin egemenlik
haklarına düşmanlık besleyen, ister dost, ister düşman,
Türkiyeye kasteden kim varsa onlardan, dâhilî ve haricî bedhahlardan hesap
soracağız, onlar işte, bu Parlamento çatısı
altında olsa da mücadelemizi sürdüreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, yerimden 60a göre bir söz istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika efendim, buyurun.
39.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, sözü döndü dolaştı, yine Kürtleri yerinden
etmeye, öldürmeye getirdi; ÖSO, IŞİD ve El Kaide eliyle Kürt
halkına nasıl düşmanlık yaptıklarını
anlattı. Bunu unutmayın, IŞİDin lideri Bağdadi burnumuzun
dibinde öldürüldü.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onu ayrı bir
bahiste anlatalım, IŞİDin lideri.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lideri
Bağdadi 5 kilometre ötede öldürüldü.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Türkiye sınırlarında değildi ki ya, Suriyedeydi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdi, bu konuda ben kendi Genel Başkanlarının
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşte, bu
5
kilometre
Bunlar FETÖ söylemleri zaten. Ne kadar FETÖ söylemi varsa,
Türkiyeyi Uluslararası Adalet Divanına götürmek istiyorlarsa hepsini
getirip paket yapıyorlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
dinleyin
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Orada DEAŞ,
IŞİD, PKK, FETÖ; hepsini temizleyeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Recep
Tayyip Erdoğan imzası var. Recep Tayyip Erdoğan ne diyor?
Şimdi, tabii, bizde
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çok
rahatsızsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
kere, bir saygı lazım. Ben sizi dinledim. Bakın, bir saygı
lazım, ben sizi dinledim. Tutanaklara bakın, tek cümle ettiysem kabul
edeceğim. Siz konuşurken ben tek cümle ettiysem kabul edeceğim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bakın, bana, ben
konuşurken grubunuzun cevabı
Grubunuzun
saldırısını yok saydım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben tek
cümle ettim mi size?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ama
arkadaşlarınızın hepsi konuştu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yok, yalan
söylüyorsunuz. Bana ne!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
arkadaşlarıma da kaç defa döndüm.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Siz ayrı, grubunuz
ayrı mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
kendimi söylüyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) CHP ve
arkadaşlarınız hep konuştu.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Oylayalım Başkanım, oylayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sizin
grubunuz bize sataşınca biz, siz konuşurken konuşuyor
muyuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hayır, siz
ayrı grubunuz ayrı mı? Yani onlar bağıracak, siz
susacaksınız. Ben ne yapacağım? Ben nasıl hitap
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Böyle
bir şey olamaz yani!
BAŞKAN Sayın Özkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
burada bu şekilde kendi grup başkan vekilleri susacak, kendi
milletvekilleri bağıracak, ben de burada konuşmamı
yapacağım. Kabul etmiyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan, lütfen
.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Açıkçası,
bir grup başkan vekili konuşurken diğerlerinin dinlemesi asgari
saygı gereğidir. Ben hepsini dikkatle dinledim ve asla yerimden söz
kurmadım, asla itiraz etmedim, kaç defa da arkadaşlarıma döndüm.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ama grubunuz da ses
çıkarmasın. Grubunuz bağıracak, ben konuşmaya
çalışacağım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben, bir
cümle okuyacağım. AKP Genel Başkanı Erdoğanın
sözleri, peşinen söyleyeyim: Şimdi, tabii, bizde bir âdet var. Yani
bu ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen
dış kuvvetler deriz, dış güçler deriz,
yabancılar deriz, şu deriz; bazı onlara isimler de buluruz
ve Bunlar sebebiyle işte biz ayağa kalkamıyoruz,
kalkınamıyoruz, birliğimiz, beraberliğimiz bozuluyor.
filan. Yani bu doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum.
Niye katılamıyorum? Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa
bünyede olan virüs hiçbir zaman bünyenize zarar veremez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz bu
cümlelerin altına imza atıyoruz. Türkiyede demokrasi, insan
hakları, hukukun üstünlüğü tesis edilirse siz dış güçler
yalanına, gerçek dışılığına
sarılamazsınız. Şu anda Türkiyeye neden eleştiri var?
Çünkü Türkiyede işkence var, Türkiyede katliamlar var
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ne
katliamları var ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -
Türkiyede cezasızlık var, Türkiyede kadın
kırımı var, Türkiyede siyaset yasaklanıyor, Türkiyede
çocuklar hapishanelerde, Türkiyede partimize kapatma davası açmışsınız,
3üncü büyük partiye; Türkiyede demokrasi olursa hiç kimse Türkiyeye
karışamaz.
SERKAN BAYRAM (İstanbul) Türkiyede double
demokrasi var, double.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz
içeriyi düzeltelim, kendi evimizin içini düzeltirsek hiç kimse Türkiyeye bir
çift laf edemez. Daha dün Bidenle görüşmek için bu kadar hevesli olan bir
iktidar bloku, bugün düşman ilan ediyor. Helal olsun size(!) (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Oylamaya geçmeyelim mi Sayın
Özkan?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tamamen
şahsımı ifade ederek
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkan.
40.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tabii, biz iktidar, muhalefet; o ittifak, bu ittifak
her zaman tartışacak değiliz; burada Sayın
Beştaşa ben de katılıyorum, altına imza
atıyorum. Ne dedi? Türkiyede insan hakları olursa, hukuk devleti
olursa, güçlü Türkiye olursa, refah ülkesi Türkiye olursa dış güçler
bize bir şey yapamaz. dedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Eleştirilemez. dedi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İşte, onun
için ne kadar toplanır gelirlerse gelsinler; FETÖsü, PKKsı,
DEAŞı, Türkiye düşmanları asla Türkiyeye diz
çöktüremeyecek, asla Türkiyenin yürüyüşünü durduramayacak.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara
geçsin efendim, söz istemiyorum, kayıtlara geçsin.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Söz değil,
kayıtlara geçsin istiyorum.
Bahsettikleri kişi Amerika Birleşik
Devletleridir, Amerika Birleşik Devletlerinin Başkanıdır.
Amerika Birleşik Devletlerinin Başkanının eş
başkanı olduğunu Türkiye Cumhuriyetinde açıklayan tek bir
kişi vardı, adı Recep Tayyip Erdoğandır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tutanaklara geçsin: Şu anda iç güçler tamamen mafyaya teslim
edilmiştir ve iç güçler dediğimden kastım mafyadır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Marshall
yardımında bayraklarını salladınız, Türkiyenin
yaptığı uçakların hurdalığa gönderilmesine neden
oldunuz be!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bidenla
niye görüştünüz? Kayıtlara geçsin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kayıtlara geçti diye söylüyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kayıtlara geçti,
kayıtlara
Marshall yardımında bayrakları salla,
Nuri Demirağın uçakları hurdalığa gitsin, Devrim
arabasını durdurun, ondan sonra da kalkın dış güçler
Diyemezsiniz tabii siz, biz deriz onu. Mücadeleyi biz yapıyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın
milletvekilleri
Öneriyi
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 16/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, iktidarın her kriz ve sorunda, mafya-çete
yapılanmasında adres gösterdiği dış güçlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özkoç, Sayın Kaya, Sayın Gürer,
Sayın Zeybek, Sayın Şeker, Sayın Emre, Sayın
Tığlı, Sayın Ünsal, Sayın Gündoğdu, Sayın Aydoğan,
Sayın Başarır, Sayın Köksal, Sayın Karabat, Sayın
Yalım, Sayın Ünver, Sayın Kaboğlu, Sayın Güzelmansur,
Sayın Hakverdi, Sayın Arık, Sayın Özcan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.58
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 16/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, iktidarın her kriz ve sorunda, mafya-çete
yapılanmasında adres gösterdiği dış güçlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Kılıç...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Kahramanmaraşın Pazarcık
ilçesinin Çöçelli mahallesine kurulmak istenen biyokütle enerji santraline
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi Çöçelli
Mahallemizde inşaatı devam eden tesisle ilgili bir kısım
konular Meclis gündemine taşınmıştır. Bu tesisle ilgili
kamu yararı kararı olup bir taraftan da konu yargıya intikal
ettirilmiş ve yargı süreci devam etmektedir.
Çimento fabrikaları ve inşası süren
mezkûr tesis ile Suriyelilerin şu anda geçici olarak oturdukları
deprem toplanma alanı sadece Alevi vatandaşların değil,
Alevi, Sünni vatandaşların müştereken oturduğu
alandır. Aynı zamanda çimento fabrikaları bölgesinde de Alevi ve
Sünni mahalleleri beraberdir ve hatta Sünniler Alevilerden, Alevi
vatandaşlardan yerleşim olarak daha çokçadır buralarda.
Kahramanmaraş istiklal ve istikbalin
şehridir. Bu güzide ilimizde Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler,
Çeçenler, Sünniler ve Aleviler iç içe, yan yana birlikte ve kardeşane
yaşayagelmiştir. Maraş olayları uluslararası bir
provokasyondur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
42.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzcedeki kara yolu yatırımlarına
ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Allahın on pulunu bekleyedursun on kul / Bir
kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul / Böyle taksimatı kurt
yapmaz kuzulara şah olsa / Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa.
diyen üstat gibi Düzce ilimiz de kara yollarında yarım kalan
yatırımlarını beklemektedir. Özellikle merkezde
kuzeybatı çevre yolu tamamlanmamıştır.
Yığılca yolunda sürmekte olan çalışmalar ödenek
yetersizliğinden durmuştur. Akçakoca-Karasu arasında
Melenağzı bölümünde yol tek şeritten verilmekte, yol
tamamlanmayı beklemektedir. Temmuz 2019da yaşanan sel felaketinin
üzerinden iki sene geçmiş, köprü ve menfez geçişlerinin yüzde 10u
ancak yapılabilmiştir. Hak sahiplerinden 70 kişinin hâlâ evleri
teslim edilememiştir. Üstadın dediği gibi, biz dokuz puldan
payımıza düşeni bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
43.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, çiftçilerin destek ödemelerine ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Pandemi döneminde tüm baskılarımıza,
zorlamalarımıza rağmen çiftçiye, esnafa âdeta sadaka verir gibi
toplam 10 milyar lira hibe yapıldı. Hükûmetin milyonlarca esnaf ve
çiftçiye ödediği para toplam 10 milyar ama aynı dönemde sadece 5li
çeteye verdikleri ise tam 21 milyar lira. İşte AKPnin adaleti,
işte AKPnin çiftçiye, esnafa bakış açısı çünkü siz
üretenin, emekçinin değil yandaşın temsilcisi oldunuz.
Trakyalı, Kırklarelili çiftçi perişan olmuş, hâlâ
ayçiçeği desteklerini alamadılar ve bekliyorlar. Çukurovanın,
Egenin pamuk, hububat üreticileri Fark ödemelerini, desteği hâlâ
alamadık. diye haykırıyorlar. Pandemi dönemi canı
pahasına milletin aşını üreten bu milletin efendisi
köylümüzü daha fazla mağdur etmeyin ve destekleri en kısa sürede
ödeyin.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Filiz
44.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, gübre fiyatlarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2020 Haziran ayındaki gübre fiyatlarıyla
2021 Hazirandaki gübre fiyatları
karşılaştırıldığında, tonu 1.800 TL
olan üre gübresi 4.100 TLye; amonyum sülfat 940 TLden 2.400 TLye; 20-20
gübre çeşidi 1.680 TLden 3.900 TLye ve DAP gübresi tonu 2.250 TLden
5.600 TLye yükseldi. Çiftçilerimiz artan gübre fiyatlarının
tarımsal üretim için büyük tehdit olduğunu belirtiyor, yüksek fiyat
nedeniyle çiftçi ihtiyaç duyulan gübreyi kullanamazsa düşük verim ve
azalan üretim sonunda gıda fiyatları daha da artarak çiftçinin
yaşadığı sorun sofrayı da vuracak. Ham madde
teminindeki sorunlara ilave olarak dövizdeki yükselmeden dolayı ham madde
ve ithal gübre fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan
sorunların giderilmesi için, Tarım ve Orman
Bakanlığından gübre fiyatlarını makul bir seviyeye
çekmesini ve yerli ve millî tarım politikalarını takip etmesi
gerektiğini hatırlatıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
45.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, ek
ders ücreti karşılığı çalışan personele
ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler
Başkanım.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı il müdürlüklerine bağlı olarak ek ders
karşılığı çalışan öğretmen, sosyolog,
sağlık memuru, hemşire ve benzeri personelin özlük
haklarında ve çalışma koşullarında birçok sorun
mevcuttur. Kadrolu meslek elemanlarıyla aynı görev ve işlemleri
sürdürmekle birlikte kadrolu personele ödenen yolluk ücretinden,
yıllık izninden, süt izninden, kıdem ve ihbar
tazminatından, sendikal haklardan, işsizlik maaşından ve
benzeri özlük haklardan mahrum oldukları gibi, sağlık özrü
durumunda alınan raporları da maaşlarından, sigorta günleri
ve primlerinden düşürülmektedir. Hizmet alımı kapsamında
çalışan personelden daha düşük ücretle
çalıştırılmaktadırlar. Toplumsal sorunlar toplumun
tamamını ilgilendiren sorunlardır. Fedakârca çalışan
ek derslilerin kadroyla taçlandırılması hem hakkın
gereği hem de sosyal devletin gerekliliğidir.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ünsal
46.- Ankara Milletvekili Servet Ünsalın,
Erzurum Köprüköy Belediye Başkanlığına personel
alımına ilişkin açıklaması
SERVET ÜNSAL (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Erzurumun Köprüköy ilçe Belediye
Başkanlığı, personel alımıyla ülke gündemine
oturdu.
Üniversite mezunu yüzlerce genç iş için
koştururken, belediye memur alımına ortaöğretim
şartı koştu. Üstelik sözlü sınav için yayınlanan
adaylar listesinde belli soy isimleri dikkati çekti. Köprüköy Belediyesinin
personel alımı pes doğrusu dedirtti. 1i lisans, 6sı
ortaöğretim mezunu olmak üzere 7 tane veri hazırlama kontrol
işletmeni, 1 mühendis, 1 tekniker için iş ilanına çıkan
belediyenin ortaöğretim sınavında 13 kişiden 4ünün
soyadı Belediye Başkanı Osman Belliyle aynı soyadlı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Baştan
belli.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Evet, bu,
arkadaşımın dediği gibi Baştan belli. Bugün Osman
Belli büyük bir sınav veriyor.
Arkadaşlar, ülkeyi her alanda pislik götürüyor,
bugün suçu dış güçlere atıyorsunuz; hiç de dış güçlere
atmayın, işte, bakın, Erzurumda, Köprüköyde
(CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ödünç
47.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünçün,
ezanın aslına uygun olarak okunmaya başlamasının
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 16 Haziran, Türkçe ezan zulmünün
sonlandırılmasının seneidevriyesidir. İnsanların
en doğal özgürlüklerinin içerisinde yer alan dinlerini hür bir
şekilde yaşama haklarının fütursuz bir şekilde on
sekiz yıl gasbedilmesini takiben Menderesin o asıl
inkılabı neticesinde ezan aslına döndürülmüş, o gün Bursa
şehrimizde bir cami müezzini mutluluktan ikindi ezanını tam 7
defa okumuştur. Bu aziz milleti minarelerinde okunan, dinimizin sembolü
olan ezandan uzaklaştırmak bu kadim millete yapılan en büyük
zulümlerden biriydi.
AK PARTİ olarak hayatın merkezine
insanı koyuyor, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde on dokuz yıldır vicdanı
hür, dinini serbest yaşayabileceği, kılık kıyafetinden
dolayı hor görülmeyen modern bir Türkiye'nin inşası için
çalışıyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 15/6/2021 tarihinde
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve arkadaşları
tarafından, taşıma sektöründe faaliyette bulunan şoför
esnafı ve nakliye şirketlerinin maliyetlerinin yüksekliğinin
önüne geçilmesi, zarar etmelerinin önlenebilmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
16/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve
arkadaşları tarafından, taşıma sektöründe faaliyette
bulunan şoför esnafı ve nakliye şirketlerinin maliyetlerinin
yüksekliğinin önüne geçilmesi, zarar etmelerinin önlenebilmesi
amacıyla 15/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (2640 sıra no.lu)
Meclis Araştırması Önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 16/6/2021 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili
Sayın Özkan Yalım.
Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ederim yüce Divan.
Bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Evet, bugün nakliyecilerin sorunlarıyla
alakalı grup önerimiz var ancak maalesef on dokuz yıldır
iktidarda olan AK PARTİ, nakliyecilerin o ağır yüküne değil
destek olan, maalesef köstek olan bir sistemle devam etmektedir. Bu sebepten
dolayı da biz bununla alakalı grup önerimizi verdik. Sorunlarla
alakalı bazı açıklamalar yapacağım çünkü bunlar,
özellikle, kamyoncu, otobüsçü, tırcı tüm nakliyeci esnafının
yani taşıma sektöründeki vatandaşlarımızın ana
sorunlarından bazıları.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Senin 500 tıra
çıktı, 500!
ÖZKAN YALIM (Devamla) İlk önce, 2015
yılına kadar olan araçlara dijital takografları, özellikle bu
ülkede rant kazanmak adına -dijital takograf Avrupada uygulanmazken-
mecburi tuttunuz; TÜVe gittiğinde TÜVden geçirmediniz. Maalesef AK
PARTİ Hükûmeti birilerine rant kazandırmak adına, işte o
dijital takografı, 2015 yılı öncesi olan bütün araçlara mecburi
getirdi ve de her kamyoncuya 3.500 TL yük getirdi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Özkan Yalıma
inanın, rant kazandı, 500 tıra çıktı.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Bunu da Cahit Özkana
özellikle belirtiyorum. Siz AK PARTİ olarak kamyoncunun sırtına
ekstra yük getiriyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 500 tıra
çıktı!
ÖZKAN YALIM (Devamla) Bakın, dijital
takografla bitmedi; bunun yanında, şimdi, günümüzde bir sorun daha
var. Bakın, uygulanması elbette ki doğru, kötü değil ancak
Bu nedir? Saat uygulaması; dört buçuk saat kullanıp kırk beş
dakika mola, tekrar, ikinci kez dört buçuk saat kullanıp, ondan sonra
dokuz saat mola verilmesiyle alakalı. Haftada iki gün de iki saat
kullanabilir. Bunu özellikle anlatıyorum ki bu Haftada iki gün, iki saat
kullanabilir.i çünkü bunu kontrol eden bazı güvenlik kuvvetlerimiz, bunu
bilmediğinden dolayı altını çizerek bunu anlatıyorum.
Peki, bunun şu anda Türkiyede uygulanmasıyla ilgili ciddi sorunlar
var. Bakın, ilk önce dört buçuk saat yol giden bir kamyoncunun kırk
beş dakika mola vermesi gerekiyor, daha sonra ikinci dört buçuktan sonra
dokuz saat mola verdiğinde, bir akaryakıt istasyonuna girdiğinde
akaryakıt istasyonundaki yetkili geliyor, kapısını
çalıyor, kaldırıyor vatandaşı Yer yok, buradan git.
diyor. Peki, siz bu kanunun uygulanması için kara
yollarımızdaki, şehirler arası yollardaki bu dokuz saat
kalabilecekleri dinlenme tesisini yaptınız mı? Hayır,
yapmadınız. Onun için ilk önce bir altyapısını
yapın, altyapısını yapın ki bu uygulamayı
getirin. İlk önce bu altyapı uygun değil.
Bunun yanında, tabii ki bu uygulamayla
alakalı, özellikle acil yük taşıyan nakliyeci firmaların
varacağı yere yetişmesiyle alakalı 2nci şoför
gerekmektedir. Peki, bununla alakalı piyasa algısı oturdu mu?
Oturmadı, henüz daha buna hazır değil. Onun için ben, aynı
veri bildirimi gibi bu kanunun da uygulanmasının 31/12/2023e kadar
uzatılmasını özellikle talep ediyorum.
Diğer bir taraftan, nakliyecinin sorunu
bitmiyor ki. Siz, bakın, özellikle Kuzey Marmara Otobanını
yaptınız, bunun yanında Niğde yolu açıldı.
Bakın, paralı yol Niğde yolu. Ya, Niğde yolunda kuşlar
geziyor, kuşlar. Bakın, burada Niğde Milletvekilimiz var
Sayın Ömer Fethi Gürer.
AYHAN EREL (Aksaray) Ben de varım.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Kimler geçiyor Sayın
Gürer? Sadece ve sadece kuşlar geçiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, kuşlardan başka bu yoldan kimse
geçmiyor.
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN
(Gaziantep) Her hafta sonu gidiyorum, her hafta sonu.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Çünkü bir nakliyeci, bir
kamyoncu, bir otobüsçü o yolu kullanamıyor. Siz motorlu taşıtlar
vergisi alıyorsunuz, motorlu taşıtlar vergisini kamyoncuya
ödettiriyorsunuz; yol yapıyorsunuz, Yol yaptık. diyorsunuz ama
kamyoncunun üzerine ekstra yük getiriyorsunuz. Aynı şekilde, İzmir-İstanbul
yolu; dört buçuk saate indirdiniz. Evet, doğru, inmedi değil, indi
ama peşkeş çektiniz o 5li çeteye. Maalesef yine bizim nakliyecimizi,
vatandaşımızı sömürttürüyorsunuz. Buradan tüm
vatandaşlarımıza
Bu paralı otobanlarla alakalı takdir
onların, hepsi günü geldiğinde gerekli takdiri verecekler.
Tabii ki mazot desteği
Birçok Avrupa ülkesinde
7,5 ton ve 12 ton üzerine mazot desteği veriliyor ama AK PARTİ
Hükûmeti değil mazot desteği hâlâ köstek oluyor. Biliyorsunuz, geçen
hafta şok bir zamla -yüzde 10luk bir zam geldi- bugünlerde bu dövizin artışıyla
göreceksiniz tekrar -en azından yüzde 5lik, yüzde 10luk- bir mazot
zammı da gelmek üzere.
Bitmedi, nakliyecinin sorunu bitmiyor maalesef. K1
ücretleri, taşıma yani belge ücretleri; ya, ülke
dışında böyle bir ücret yok veya minimalize
Bugün nakliyeciye
ekstra bu belgeden dolayı da yük getiriyorsunuz.
Daha o kadar çok sorun var ki
Bakın,
sigortalar, araç sigortaları; bıraktınız
yabancıların ellerine sigortaları; nakliyeciyi, tüm
vatandaşlarımızı
23,5 milyon araç var Türkiyede.
Ülkemizde, maalesef, 23,5 milyon aracı olan
vatandaşlarımızın hepsine ekstra yük getiriyorsunuz. Bunlar
saymakla bitmiyor, semere yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Şehir içi
nakliyecilere de destek verilmedi Özkan Bey.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Özellikle şehir içine bakın, köprü
Osmangazi Köprüsünden kim geçiyor? Orada da bir aracın geçiş bedeli
464 TL, inanın kimse geçmiyor. 40 bin geçiş garantisi veriyorsunuz, 4
bin araç bile geçmiyor. Öbür taraftan, zorunlu, mecbur tuttuğunuz Yavuz
Sultan Köprüsünde ise maalesef bütün nakliyecilerimizi,
kamyoncularımızı, otobüsçülerimizi soyuyorsunuz, o 5li çeteye
soyduruyorsunuz; özellikle buradan bunu da tüm vatandaşlarımızla
bilgi açısından paylaşmak istiyorum.
Diğer bir taraftan -son otuz saniyede-
Sayın Başkan, daha önce söyledim, bakın, gümrüksüz alanda
akaryakıtla alakalı
İpsala, Kapıkule ve Hamzabeyli Gümrük
Kapısının önündeki akaryakıt istasyonunu Cahit Bey, sizin
Eskişehir Milletvekiliniz çalıştırıyor, Karacan Grubu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sana indirimli versin
mazotu.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Karacan Grubu
Her
nasıl oluyorsa -diğer gümrük kapılarına göre 45 ile 55
kuruş arasında- maalesef uluslararası nakliye yapan
firmalarımızı soyuyorlar, soymaya devam ediyorsunuz. Ben buradan
EPDK Başkanını aradım, kendisi dedi ki Yetkim yok. Ey
Ulaştırma Bakanı, ey Gümrük Bakanı neredesiniz?
Vatandaşımızı niye soyduruyorsunuz? Hâlâ buna müdahil
olmayacak mısınız?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Özkan Yalıma
yardımcı olsun herkes.
ÖZKAN YALIM (Devamla) Sayın Cahit Bey, sizi
bu göreve davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 500 tıra
çıktı.
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.
Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin taşımacılık sektörünün
sorunları hakkında vermiş olduğu önerge üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, benden önceki hatip önemli meselelere
değindi ama şunu da unutmayalım ki daha iş akaryakıt
zamlarıyla başladı. Biliyorsunuz akaryakıttaki özel tüketim
vergisi benzinde yüzde 53,87; motorinde yüzde 78,28 oranında
artırılmıştı. Bu artış, benzin ve motorin
fiyatlarında pompaya direkt yeni zam olarak
yansımıştı. Yine, bu zamların çerçevesinde,
bildiğiniz gibi Osmangazi Köprüsünün geçiş ücreti 374 liradan 468
liraya, mecburi yön olarak belirlediğiniz Yavuz Sultan Selim Köprüsünde
170,80 kuruş olan fiyat 213,50 kuruşa yükseldi. Ben buradan şunu
söylüyorum: Bu hem mesafeleri uzatıyor fiyatından dolayı
nakliyecinin maliyeti artırıyor. Yetti mi? Yetmedi. Nakliyeci
esnafının zorunlu olarak aldığı K1 ve K2 belgeleri
var. Onun fiyatı da 10 bin liradan 15 bin liraya yükseldi. Yetti mi?
Yetmedi. Trafik cezaları zaten nakliyecileri canından bezdirdi. Trafik
kontrolüne yakalanan nakliyeci esnafına tam 2.300 TL ceza kesilmektedir.
Yetti mi? Bu da yetmedi. Muayene ücretleri... Yüz seksen gün içerisinde
muayenesini yaptırmadığınız takdirde K1 ve K2
belgeleri iptal ediliyor, fiyatını -zaten muayenelerin tamamı
özel sektöre devredildi- sizler biliyorsunuz.
Peki, pandemi sürecinde nakliyeciler, kamyoncular,
servis şoförleri, otobüsçüler işsizlik nedeniyle yattılar. Biz
bunlarla ilgili herhangi bir destek sağladık mı? Maalesef
sağlayamadık. Özellikle hepimiz biliyoruz ki yurt içi
taşımacılığın yüzde 90ı kara yolu
marifetiyle yapılmaktadır. Bu sektörde çalışan binlerce
kişi pandemi dolayısıyla sokağa çıkma
yasağından dolayı işsiz kalmış ve evine ekmek
götürememiştir. Tabii, bunlar olunca ne oluyor? Otomatikman araç
taksitleri de ödenemez hâle geliyor, özellikle kamyon şoförü,
otobüsçülerimiz ve esnaf ödemelerini maalesef aksatmakta. Bugün onlarca
kamyona, onlarca otobüse maalesef zam gelmektedir.
Tabii, onların da bizden beklentileri var,
diyorlar ki: Hiç olmazsa şu KDVde bir indirim yapın, hiç olmazsa
mazotta bir indirim yapın. Uluslararası arenada bol miktarda yol
gidiyoruz, hiç olmazsa şu araç fiyatlarında, paralı yollarda
payımıza düşeni ödeyelim. 5 müteahhide değil, biraz da bize
dönün ve de bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Ne oldu biliyor
musunuz? Bütün bu zamlar öyle bir hâle geldi ki nakliyecilerin bütün bu
problemlerden kaynaklanan yüklerinin ağırlığı,
taşıdığı yüklerden daha ağır hâle geldi.
Herkes canından bezmiş vaziyette.
Dolayısıyla, bu önemli bir konudur,
nüfusun önemli bir kısmını ilgilendirmektedir. Bu konunun enine
boyuna araştırılması lazım geldiği fikrine bizler
de katılıyoruz, muhakkak bu konu araştırılmalıdır.
Eğer kamyoncunun ahını alırsanız
Kamyonların
arka tarafında, şaselerinde yazılı, diyor ki: Almayın
kamyoncunun ahını
gerisi nokta nokta.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizdeki taşıma sektöründe faaliyette
bulunan şoför esnafı ve nakliye şirketlerinin
karşılaştığı sorunlar üzerine verilen
araştırma önergesi üzerinde söz aldım.
Tabii, bu sorunlar, hepimizin malumu olduğu
sorunlar. Dijital takograf meselesi çok ciddi bir şekilde kamyoncular,
nakliyeciler tarafından sorun olarak iletiliyor. Bu, dört buçuk saat
uygulaması ve arkasından kırk beş dakika mola verme
meselesinde -ki bunun cezai bir durumu da var eğer zaman dolmazsa- oradaki
en büyük sıkıntı, nerede kalırlarsa orada durmak zorunda
kalıyorlar. Hani yollarda giderken bazen otobanlarda, yolun kenarında
tırlar, kamyonlar falan görüyorsunuz ya, işte onlar, bu nedenle orada
beklemek zorundalar ki o süre dolsun, ondan sonra yollarına devam
edebilsinler. Tabii, bir de dokuz saat meselesinde, uygun koşullarda mola
yerlerinin olmaması da sorunlar arasında.
Araç muayene istasyonlarının hakikaten ne
görev yaptığını çok iyi bilmiyoruz. Bunlar öyle on dakika
bir muayene
Araç giriyor, öbür taraftan çıkıyor, parayı
alıp gidiyorlar. Ortalama 400-500 lira para yani otomobilin ya da kamyonun
büyüklüğüne göre.
Şimdi, otoyol ve köprü geçişlerindeki
artışları, bunların ne kadar sıkıntı
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizler bile özel araçlarımızla
giderken bunların ne kadar fahiş fiyatlar olduğunu biliyoruz. Nakliye işi yapan, bu
işlerden para kazanan insanların buradan kaynaklı
sorunlarını da görüyoruz.
Akaryakıt zamları ifade edildi, çok ciddi
bir sorun.
Tabii, kamyoncu ve şoför esnafının
talepleri var, ben bunları ifade etmek isterim, buradan dile getirmek
isterim, onların talepleri: Kamyoncular kilometre üzerinden gelir elde
etmek istiyorlar. Hani, şöyle bir şey var ya: Bir Maliye Bakanı
vardı, şimdi nerede olduğu bilinmiyor, bir televizyon
programındaki soruda Dolar kuru kaç lira? deyince şöyle
demişti: Dolarla mı maaş alıyorsunuz? E, dolarla
maaş alınmıyor, dolarla para kazanılmıyor ama bütün
giderler ve masraflar dolar üzerinden hesaplanıyor. Tabii, bu,
kendilerinin işine gelmediği için o şekilde konuşuyorlar.
Vergi, SGK borçlarının düzenlenerek
faizsiz olarak taksitlendirilmesini istiyorlar. Akaryakıtta indirim
yapılmasını ve çift ceza yazılmamasını istiyorlar.
K belgesi verilirken taban fiyat uygulaması olduğunu ancak hiçbir
zaman uygulanmadığını, bunun kontrol edilmesi
gerektiğini söylüyor nakliyeci esnafı. C2 belgeli araçların yurt
içinde çalışmasını istemiyorlar. Yanlış
kantarlardan dolayı ceza yemek istemiyorlar. Nakliye komisyonculuğu
yapan firmaların kendileri kadar denetlenmesini istiyorlar. Yemek,
yıkama, lastik tamiri, sanayi işçiliği ve benzeri birçok giderin
olduğunu ancak bunların gider olarak görülmediğini, gider olarak
işlenmediğini söylüyorlar ve bunun olmasını istiyorlar.
Yollarda tesis yetersizliğinden dolayı süreye
uyamadıklarını ve dağ başlarında dinlenmek
zorunda kaldıklarını ifade edip yeterli dinlenme tesisi
yapılmasını istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Avrupa
standartları belgesi isteyenlerden aynı standartlarda ücret talep
ediyorlar. Dijital takograf ve veri indirimi uygulamasının
kaldırılmasını istiyorlar.
Sonuç olarak, şoför ve nakliyecilerin
sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Bu sorunların çözülmesi
açısından, araştırma komisyonu kurularak sorunların
tespit edilmesi ve arkasından da gerekli yasaların
çıkarılarak çözülmesi önemlidir. Biz de bu anlamıyla öneriyi
destekliyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ahmet Çolakoğlu.
Buyurunuz Sayın Çolakoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇOLAKOĞLU
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin taşımacılık sektörü hakkında
verdiği grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Taşımacılıkta kara yolu
taşımacılığı, diğer taşıma
türlerine kıyasla daha hızlı olması ve özellikle kısa
mesafeli taşımalarda ucuz olması nedeniyle tercih edilmektedir.
AK PARTİ iktidarında hayata geçirilen
bölünmüş yollar, tüneller, viyadükler, üst geçitler, alt geçitler
sayesinde seyahat süresi azalmış, bununla beraber zaman kaybı
ortadan kalkmış ve yakıtta ise büyük bir tasarruf
sağlanmıştır. Bu yatırımlar sonucu
yıllık 20 milyon TL yakıt tasarrufu
sağlanmıştır. Bu da nakliyeci esnafımız için bir
kazanım olmuştur. AK PARTİ iktidarımızda kara
yollarımızda seyreden araç sayısı artarken ölüm oranı
yüzde 5,72den yüzde 1,21e düşmüştür. Bu da can
kaybımızın azalmasına ve bununla beraber maddi
kazaların da önlenmesine sebep olmuştur. Bu da nakliyecilerimiz için
önemli bir kazanımdır.
AK PARTİ iktidarı boyunca bizler
kesinlikle nakliyecimize köstek olmadık ve -bu sonuçlarla görürsünüz- biz
nakliyecimize her zaman destek olduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; araç muayene ücretleri Karayolları Trafik Kanunuyla
belirlenmekte olup her yıl ekonomik değerlere göre yeniden
düzenlenmektedir. Sayısal takograf süresi ise uluslararası
taşımacılık kapsamında sürüş ve dinlenme
süreleri, ülkemizin taraf olduğu uluslararası kara yolu
taşımacılığına ilişkin Avrupa
anlaşmasıyla belirlenmiştir.
Söz konusu süreler, bilimsel çalışmalar sonucunda trafik
güvenliği esas alınarak belirlenmiştir ve sözleşmeye bütün
taraf ülkeler de uymaktadır.
Değerli milletvekilleri, bununla birlikte yurt
içi taşımacılığındaki çalışma
sürelerine ilişkin nakliyeci esnafımızın
başvuruları dikkate alınmıştır. Ulaştırma
ve Altyapı Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığımız, İçişleri
Bakanlığımız nezdinde çalışmalar
başlatılmıştır. Trafik güvenliği ve
uluslararası kurallar da dikkate alınarak bu sürelerin makul düzeyde
uzatılabilmesi için mevzuat hazırlıkları da
başlamıştır. Sayısal takograf veri yükleme zorunluluğu,
Karayolu Taşıma Yönetmeliği gereği uyarı cezaları
ve bütün diğer cezalar ise hem yurt içi hem de yurt dışı
taşımacılar için de 1/1/2024 tarihine kadar ertelenmiştir.
Dinlenme ve park yerlerindeki sıkıntılar gündeme gelmiştir.
Bu konuda ise çalışmalar devam etmektedir. Şu anda 140 noktada
dinlenme noktası mevcuttur, bu sayının
artırılması için de gerekli kurumlarla görüşmeler,
çalışmalar devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, geçiş belgesiyle
ilgili olarak da şunları söylemek istiyorum: Ülkemiz
yaklaşık 70e yakın ülkeye yılda 1 milyon 300 bin
uluslararası taşıma gerçekleştirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) Bu ülkelerden 24
tanesiyle transit taşımalar serbesttir. Diğer ülkelerle her
yıl 1 milyondan fazla geçiş belgesi temin edilmektedir. Covid-19
sürecinde bazı noktalardan geçişle alakalı
sıkıntılar olduğu için bunlar oluşmuştur fakat bu
da aşılmıştır. Şunu da vurgulamak istiyorum: Bir
yıl öncesine bakarsak şu anda kara yolu
taşımacılığımızda yüzde 25lik bir
artış mevcuttur. Avrupa Birliği ülkelerine ise kara yolu
taşımacılığında artışımız
yüzde 40 düzeyindedir. Bu da taşımacılık yapanlar ve
nakliyecilerimiz için sevindirici bir gelişmedir. Ben bunları
özellikle vurgulamak istiyorum. Biz taşımacılarımıza
köstek değil, her zaman destek oluyoruz ve bu bağlamda Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Girgin
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, 15-16 Haziran işçi direnişinin 51inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye işçi sınıfı hareketinin
doruklarından biri olan 15-16 Haziran direnişini 51inci
yılında saygıyla selamlıyorum. 15-16 Haziranın bize
bıraktığı miras, bugünkü eşitlik, özgürlük, adalet ve
emek mücadelesinin mayalarından biridir. 15-16 Haziranın
yankısı bugün adalet yürüyüşünde, Soma için adalet.
diyenlerde, Berkine sahip çıkanlarda, doğasına,
ağacına, kuşuna sahip çıkan, Kanal İstanbula
Hayır. diyenlerde karşılığını buluyor. 15-16
Haziran, emeğin birliğinden gelen gücünün iktidarı nasıl
sarsacağını gösterdi. Bugün ülkenin her yerine
yayılmış rant, çıkar, mafya ilişkilerinin
karşısında eşit, özgür ve adaletli bir Türkiyenin
yaratılması için daha çok 15-16 Hazirana, emeğin daha çok
örgütlenmesine ve cumhuriyetin demokrasiyle taçlanmasına ihtiyaç var. Emek
en yüce değerdir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Taşdemir
49.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan
Taşdemirin, Ağrının sorunlarına ilişkin
açıklaması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli arkadaşlar, Ağrıdan her
gün onlarca telefon alıyoruz; sağlıktan belediye hizmetlerine
kadar her alanda çok ciddi sorunlar var. Sorunlar dağ gibi birikmiş.
Ağrı Belediyesi üç yıldır kentte neredeyse taş üstüne
bir taş koymadı. Ağrıya gidenler görür; yollar çukurdan
geçilmiyor, kanalizasyon sistemi çökmüş, sular kirli akıyor ama
maalesef belediyede de bir muhatap bulunamıyor. Bu sorunları çözmek
için kent merkezinden 12 muhtar bugün Ankaraya geldi sadece bu hizmet
sorunlarına muhatap bulabilmek için. Düşünün, siz, kentin
sorunlarını çözmek için, bu sorunları gündeme getirmek için ta
Ağrıdan Ankaraya kadar gelmek zorunda kalıyorsunuz çünkü
gerçekten bir muhatapsızlık sorunu yaşıyor Ağrı halkı.
Dolayısıyla Ağrı halkına yapılan bu zulme son
verin. Bu sorunların çözülmesi için de muhtarların dinlenmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yaşar
50.- Samsun Milletvekili Bedri
Yaşarın, YKSye girecek öğrencilerin aşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ederim Başkanım.
26 ve 27 Haziran tarihlerinde ÖSYM takviminde
belirtilen YKS -AYT, TYT- sınavına girecek olan 2,5 milyon
çocuğumuz var, bu çocuklarımızın aşılanması
lazım. YKS sınavından on beş gün sonra DGS sınavı
var, buraya da 500 bin çocuğumuz girecek. Sınava girecek
öğrencilerimizin öncelikle aşılanması gerekmektedir. DGS ve
KPSS sınavlarına girecek olan çocuklarımız için
aşılama yapılmalıdır. Gün geçtikçe zaman aleyhimize
işliyor, neyi bekliyoruz? AYT ve TYT sınavına son on iki gün
kaldı, çocuklarımızın canları bu kadar kıymetsiz
olmamalı. 2,5 milyonu aşkın öğrenci ve ailesi bu süreçte
endişeli bir bekleyiş içindedir. Sınava girecek olan
öğrencilerin velileri bu konuda endişe duymaktadır, her biri yüz
seksen dakika sürecek olan sınavda aşısız durumda
sınava katılacak olan öğrencilerin virüs tehdidiyle
karşı karşıya olacakları aşikârdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Gerek toplum
sağlığı gerekse öğrencilerimizin
sağlığı açısından aşılanmaları
zorunludur.
BAŞKAN Alınan karar gereğince
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Kahramanmaraş
Milletvekili Ahmet Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 267 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi, on beş dakika süreyle soru ve cevap
işlemi yapacağız. Öncelikle dünkü birleşimde sisteme
girmiş olan milletvekillerimize söz vereceğim.
Sayın Taşkın
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sorum Adalet Komisyonu Başkanımıza
olacak. Kanun teklifinde hükümlülerin kamu düzeninin korunmasıyla
kişi, toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması veya suç
işlenmesinin önlenmesi amacıyla cezaevi yönetimi tarafından
dinlenebileceği ve elektronik cihazlar da dâhil olmak üzere
kaydedilebileceği şeklinde düzenleme yapılmaktadır. Bu
düzenlemeyle kişi hak ve özgürlükleriyle özel hayatın korunması
açısından suistimallerin önüne geçilmesi için getirilen
sınırlamalar var mıdır? Kanun teklifi, kamuoyunda mini infaz
paketi olarak adlandırılmakta olup tutuklu hükümlüler ile
yakınları getirilen düzenlemeleri merakla beklemektedirler. Teklifte
hükümlünün ıslahına yönelik, onların dış dünyayla
irtibatlarını güçlendirmek için ne gibi düzenlemeler
yapılmaktadır?
Çıkacak kanunun ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin
Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Tarım arazilerinin verimliliğini ve
işletme bütünlüğünü kolaylaştırmak için, seçim bölgem olan
Adıyamanda arazi toplulaştırma çalışmaları
aradan geçen yıllara rağmen bitirilememiştir.
Çalışmaların uzun bir süreden beri devam etmesi, yıllar
geçmesine rağmen bitirilmemiş olması çiftçilerimizi mağdur
etmektedir. Yaptığımız köy ziyaretlerinde,
vatandaşlarımız, yapılan çalışmaların bir
kısmının hatalı olduğunu, çalışmayı
yapanların arazi durumunu ve çiftçi taleplerini dikkate
almadıklarını tarafımıza iletmişlerdir.
Kuraklık, pandemi ve zamlar nedeniyle mağdur olan çiftçilerimizin
mağduriyeti toplulaştırma çalışmalarının
uzaması nedeniyle katbekat artmıştır. Buradan Tarım
Bakanına çağrıda bulunuyorum: Çiftçilerimizin taleplerini de
dikkate alarak Adıyamandaki arazi toplulaştırma
çalışmalarını bir an evvel bitirin, çiftçilerimizin
mağduriyetine son verin diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Altaca
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Anayasamızın 10uncu maddesi Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. diyor. Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununun 3üncü maddesi Bu
Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep,
felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl,
sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı
ayrımcılık yasaktır. diyor. İstanbul
Sözleşmesinin 4üncü maddesi
mağdurların haklarını
korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk,
dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir
ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum,
cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu,
engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü
gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık
yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.
diyor. Soruyorum: Bu maddeye Eş cinselliği teşvik ediyor.
diyenlerin anlama güçlüğü mü var, yoksa Anayasa ve diğer
kanunlarımızda ayrımcılığı yasaklayan
maddeler de eş cinselliği mi teşvik ediyor?
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, geçen yıl çuvalı 70-80 lira olan yem bu sene 160-170
lira oldu. Süt fiyatı, maliyet artışının altında
kaldı. Süt/yem paritesi 1,5 lira; kazanan 1,5. Kazanan ithalatçılar,
kaybeden çiftçi ve hayvancılıkla geçinen vatandaş oldu. Avrupa
süt üreticisi 1 litre sütle 1,5 kilo yem alabiliyorken bizde üretici 1 litre
sütle ancak 800 gram yemi zar zor alabiliyor. Üretici çiğ sütün referans
fiyatının en az 4 lira olmasını istiyor. Çiftçinin yemine,
gübresine yaptığınız zamlarla belini büktünüz. Besiciler,
süt üreticileri hayvanına yem alamaz hâle gelmişken, çiftçi
tarlasına gübre atamazken, bir yandan zamlar, bir yandan kuraklıkla
uğraşırken üretimden kopuyor. Besici, süt üreticisi
hayvanını kesime veriyor. Sürekli beka sorunundan bahseden AKP, en büyük
beka sorunu sizsiniz. Sizin yüzünüzden çiftçi üretim yapamaz hâle geldi.
BAŞKAN Sayın Sümer
Sayın Gaytancıoğlu
Sayın Kılıç
Sayın Bülbül
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Cezaevleri
İzleme Kurulunun hazırladığı hak ihlalleri
raporları Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna da
gönderilecek. ABnin Türkiye İlerleme Raporunda Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu için şöyle deniyor: Bu Kurumun insan
haklarına yaklaşımı ciddi endişeler yaratıyor.
Kurum yapısal ve finansal olarak Cumhurbaşkanına
bağlı, bağımsız değil. Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu ve cezaevi izleme kurulları etkisiz.
Cezaevlerinde insan hakları üzerinde herhangi gözetim, denetim yok.
Bir başka konu: Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul
edilen Paris İlkeleriyle uyumsuzdur. Kurum, özerk olmayan ve iktidara
bağımlı yapısıyla insan hakları ve eşitlik
ihlallerini engellemek şöyle dursun, bu ihlalleri
meşrulaştırmakta ve Türkiyede ulusal bir insan hakları
kurumunun yokluğunu perdelemektedir.
Kurumun Başkanı Süleyman Arslana gelince
kendisi erken yaşta evlilikleri savunuyor, ülkede 3 kadından 1i
öldürülürken erkek mağduriyetini savunuyor; kadın öldürülüyor, koca
da mağdur oluyor. Bu şahsa nasıl ihlal raporunu
sunacaksınız? Sunduğunuz rapor hakkında hangi
değerlendirmeyi yapmasını bekleyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Türkiye cezaevlerinde, İmralı Cezaevinde uygulanan
tecridin sonlandırılması ve cezaevlerinde artan hak ihlallerinin
sonlandırılması için iki yüz bir gündür süresiz, dönüşümlü
açlık grevi sürdürülüyor. Devam eden açlık grevinin sona ermesi ve
tecride son verilmesi için bir planlamanız var mıdır?
Ayrıca, Adalet Bakanlığı
tarafımızca gönderilen soru önergelerine cevap vermiyor yani bugüne
kadar hiçbir soru önergemize Adalet Bakanlığı tarafından
cevap verilmedi. Bunun özel bir nedeni var mıdır? Bakanın bundan
haberi var mıdır? Yoksa görevini yapmayan bürokratlar mı
sorumludur bu konudan? Bu konunun araştırılması ve denetim
görevimizin yerine getirilmesi açısından, bir milletvekili olarak
anayasal görevimizin yerine getirilmesi açısından bu konunun
açıklanmasını ve sorunun çözülmesini bekliyoruz.
BAŞKAN Sayın Şeker
ALİ ŞEKER (İstanbul) 131
başsavcı
Ülkede usul açısından normalde, şu anda ve
idari açıdan başsavcılar yetkiliyken esasa müdahale edecekler ve
tüm savcıların görevini de üstlenmiş olacaklar. Bu düzenlemeyle
yargıda bağımsız yargılama ilkesinden de
uzaklaşılmış olacak, tek adam rejiminde tek
savcılığa geçilmiş olacak; bunu kabul etmek mümkün
değil.
Acil sorun olan müsilaj konusunda derin
deşarjlar derhâl durdurulmalı, acilen biyolojik ve kimyasal
arıtmaya geçilmeli ve bu tesislerin
çalıştırıldığı mutlaka denetlenmeli ve
çalıştırılması sağlanmalı. Ergene atıkları,
evsel arıtma değil, kimyasal biyolojik arıtma, sanayi
atıklarının arıtılması için tesisler kurularak,
bunlar arıtılarak denize verilmeli. Aksi taktirde bu müsilajı
kıyıdan toplayarak, pösteki sayar gibi temizlemek mümkün değil.
BAŞKAN Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Fransada nişasta bazlı şekerin yüzde
2 olan oranı yüzde 0a indirilmiştir. Fransadan Legion d'Honneur
Nişanı olan Sayın Tarım Bakanımız bizde yüzde 5
olan nişasta bazlı şekeri yüzde 10a çıkarmıştır.
Fransa hem kendi tarım işçisini ve çiftçisini hem de kendi
halkını korurken, bizim Sayın Bakanımız oradan Legion
d'Honneur Nişanı almış iken niçin onların yaptıkları
gibi değil de kendisi başka bir şey yapıyor, Türk
çiftçisine ve Türk halkına zarar veriyor? Ayrıca, geçen yıl,
2020de ekilmiş, dikilmiş ve biçilmiş olan ayçiçeğinin hâlâ
desteği verilmemiştir. Fransa tarımına destek vermekle
övünen bizim Tarım Bakanımız acaba Türk çiftçisini ne zaman
düşünecek diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Komisyon
Başkanımız, cevap için süreniz yedi dakikadır efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Soru
soran milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.
Konuyla ilgili bir birkaç soru var. Diğer
sorular tarım arazileri, çiftçilerle ilgili ve teklifle ilgisi bulunmayan
konularda. Bu sorular zaten tutanaklara geçti, yürütme tarafından da
elbette ki dikkate alınacaktır.
Sayın Taşkın çok önemli 2 hususa
değindi teklifin getirdiği düzenlemelerle ilgili ben kendilerine
teşekkür ediyorum. Teklifle hükümlülerin ıslahına yönelik
onların dış dünyayla irtibatlarını güçlendirmek için
ne gibi düzenlemeler yapılıyor? dedi. Gerçekten, 13 maddelik bir
teklif ama içerdiği maddeler açısından, hükümlülerin
dış dünyayla irtibatlarını güçlendirme açısından
önemli düzenlemeler içeriyor. Hükümlülerin ıslahına yönelik,
geçmişte bu Mecliste gerçekleştirdiğimiz yargı paketleriyle
çok önemli düzenlemeler gerçekleştirmiştik. Bugün görüşmekte
olduğumuz bu teklifte de yine bu amaca yönelik düzenlemeler olduğu
gibi, dördüncü yargı paketiyle ilgili hazırlıklar devam ediyor;
o süreçte de yine, hükümlülerin ıslahına yönelik, aynı zamanda
cezaların caydırıcılığına yönelik de -onu da
ihmal etmeden, her ikisini de düşünerek- önemli düzenlemeler
gerçekleştiriyoruz.
Bu teklifte neler var? Şunlar var: Hükümlülerin
gerekli teknik altyapının bulunduğu kurumlarda -ki bu
altyapı önümüzdeki süreçte tabii ki bütün ceza infaz kurumlarında
oluşturulacaktır, bu hazırlıklar şu anda devam ediyor-
elektronik yöntemlerle de mektup alıp gönderebilmelerine imkân
sağlanacak.
Yine, nakil talebinde bulunup da maddi durumu
yetersiz olan hükümlüler vardı. Bunlarla ilgili, aynen çocuklar
bakımından olduğu gibi, maddi durumunun yetersiz olduğunu
belgelediği takdirde ücreti devlet tarafından karşılanarak
nakil gerçekleşmiş olacak.
Yine, hükümlü ve tutukluların naklinde
kullanılan araçlar ile adliye binalarında bekletildikleri veya
sağlık kuruluşlarında tedavi gördükleri bölümlerdeki
şartları inceleyebilme, buralarda da hükümlü ve tutukluları
dinleyebilme, yönetici ve görevlilerden bilgi alabilme gibi hususlar ceza infaz
kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının görevleri
arasına alınmaktadır. Buralarda da kurullar tutukluları,
hükümlüleri dinleyebilecek ve adliyelerde, bekletildikleri yerlerde
-onları orada dinlediği zaman- sağlık
kuruluşlarındaki şartları ve sorunları raporlara
dercedebileceklerdir; bu da önemli bir imkân.
Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme
kurullarının düzenlediği raporların bir örneğinin Kamu
Denetçiliği Kurumuna ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumuna da gönderileceğine dair önemli bir düzenleme
yapılmaktadır. Bu da hak ve özgürlükler açısından, insan
hakları açısından Kamu Denetçiliği Kurumumuzun -Süleyman
Beyin bahsettiği- Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumumuzun... Önemli bir kurumumuz; süreç içerisinde uygulamalardaki
eksiklikler, aksaklıklar elbette giderilecektir. Bu kurumlara da ceza
infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının raporlarının
gönderilebilmesi ve o kurumlar tarafında da denetleme imkânının
getirilmesi önemli bir düzenleme olarak dikkat çekiyor.
Hükümlü ve tutuklulara hasta ziyareti amacıyla
verilen izinler arasında geçen asgari bir aylık süre şartı
vardı. Tabii, hastalığın ne zaman ortaya
çıkacağı belli olmaz, belki bir hafta süre içinde hastalık
ortaya çıkarsa o bir aylık sürede ziyaret imkânı
kısıtlanıyordu. Bu anlamda da o bir aylık süre
şartı ortadan kaldırılıyor.
Hükümlü ve tutukluların görüş saatiyle
ilgili bir iyileştirme var. Burada bir saati aşmamak
kaydıylaydı görüşme, bu süre bir buçuk saate
çıkarılarak hükümlüler lehine bir düzenleme gerçekleştiriliyor.
Yine, Sayın Taşkının
sorduğu, ceza infaz kurumunda bulunan bazı hükümlülerin
ziyaretçileriyle yaptıkları görüşlerin dinlenmesi ve kaydedilmesiyle
ilgili husus; bu, yeni bir uygulama değil Sayın Taşkın,
aslında devam eden bir uygulama. Neden gündeme geldi? Anayasa Mahkemesi,
yapılan bir bireysel başvuru sonucunda, bu dinleme ve kaydetme
uygulamasının özel hayatın korunması hakkıyla ilgili
olması nedeniyle kanunla sınırlarının belirlenmesi
gerektiği yönünde bir karar verdi; aslında teklifle bu giderilmeye
çalışılıyor, bunun sınırları belirleniyor.
Teklifte, hükümlülerin ziyaretçileriyle yaptıkları görüşmelerin
hangi suçlar bakımından uygulanacağı, bunun
sınırları ve bu kayıtların ne şekilde imha
edileceğine yönelik düzenlemeler var. Öncelikle, hükümlülerin
ziyaretçileriyle yaptıkları görüşmeler her suç
bakımından mümkün olamayacak bundan sonra, bu düzenlemeden sonra.
Hangi suçlar bakımından mümkün olabilecek? Terör suçları, örgüt
kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti
kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olan veya tehlikeli hâlde bulunan
-bu, tehlikeli suçlu tanımını da kanun belirlemiş- veya
dışarıyla iletişiminin kurum güvenliği
açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen
hükümlülerin yapacakları görüşmeler bakımından bu dinleme
ve kaydetme mümkün olabilecek.
Hükümlü ve ziyaretçi bu görüşmenin
dinleneceğini ve kaydedileceğini bilecek, önceden hükümlü ve
ziyaretçi bu konuda bilgilendirilecek. Eğer Ben dinleme ve kaydetme
kapsamında bir ziyaretçi ya da hükümlü değilim. diye bir
itirazı varsa, burada kurum yönetiminin takdir yetkisi geniş
kullanılıyorsa yine bunun da önlenebilmesi için teklifte itiraz
mekanizması var; infaz hâkimine itiraz edebilir, infaz hâkiminin
kararını beğenmiyorsa ağır ceza mahkemesine itiraz
ederek bu hakkını yargı yoluyla da kullanabilir. Burada amaç
kamu düzeninin korunması ile kişi, toplum ve kurum güvenliğinin
sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesidir. Kurum yönetiminin
dinleme ve kaydetmeyle ilgili değerlendirmesi tabii ki bu kanun
teklifindeki sınırlamalara tabi olacak. Tutulan kayıtlar
amacı dışında kullanılamayacak, bu yönde de önemli düzenlemeler
var. Kanunda açıkça belirtilen hâller dışında hiçbir
kişi veya kurumla paylaşılamayacak. Bu kayıtlar herhangi
bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemiş ise en geç bir
yıl sonunda silineceği yönünde de teklifte düzenlemeler var.
Sayın Şekerin dün de sorduğu,
başsavcı-savcı ilişkisiyle ilgili hususu dünkü soru-cevap
kısmında açıklamıştık, aynı
cevabımızı burada tekrarlıyoruz: Burada gözetim ve denetim
yetkisinin hukuki bir denetim olduğu yönünde gerek mevzuatımız
gerek doktrin gerekse uygulama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) İdari
görevi var ama esasa da girecek artık.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009 tarihli kararında da
başsavcıların, savcıların verdiği kararlardaki
görüldü işleminin bir hukuki denetim olduğuna karar vermiştir.
Son durumda, kaçakçılık suçundan bir Ukrayna vatandaşına
savcının takipsizlik vermesi neticesinde dosyanın
kapatılması sonucunda, başsavcının bu işlemin
kapatılmaması yönündeki görüşü nedeniyle Ceza Genel Kuruluna
intikal eden bir hususta -oradaki bir yorum- bu görüldü işlemiyle ilgili
o karar nedeniyle uygulamada bir tereddüt oluştu. Bu tereddüdü gidermek
için getirilen bir düzenleme.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bu, bahane.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Bu gözetim ve denetim yetkisi kanunlarımızda var.
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 5inci maddesi açık; Adlî Yargı
İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev
ve Yetkileri Hakkında Kanunun 16, 17, 18, 20nci maddeleri açık.
Hangi akademisyenin kitabına bakarsanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın)
Kunter, Yenisey, Centel gibi hukuk camiasında duayen
olduğunu bildiğimiz akademisyenlerimizin ceza muhakemesi
kitaplarına baktığımız zaman, başsavcı ve
savcı ilişkisini orada net bir şekilde açıklıyorlar.
Soruşturma makamının bir bütün olduğunu ve bu görevlendirmenin
başsavcı tarafından yapılabileceğini ve bu gözetim ve
denetiminin bir hukukilik denetimi olacağı yönünde akademisyenlerin
de net açıklamaları var. O nedenle bir mahzur yok.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Denetim bu
şekilde olmaz, bu şekilde baskı olur.
BAŞKAN Ben de teşekkür ediyorum.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1-
14/6/2001 tarihli ve 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununun 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasına (1) numaralı bentten sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bent numaraları
buna göre teselsül ettirilmiş, aynı fıkranın mevcut (3)
numaralı bendine "Başkanlığına, ibaresinden
sonra gelmek üzere 'Kamu Denetçiliği Kurumuna ve Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurumuna, ibaresi eklenmiş ve aynı bentte yer alan
"görev alanına giren bir şikâyet konusu bulunduğu takdirde
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
"2. Hükümlü ve tutukluların naklinde
kullanılan araçlar ile adliye binalarında bekletildikleri veya
sağlık kuruluşlarında tedavi gördükleri bölümleri, tutuklu
ve hükümlülerin tutulabileceği diğer tüm yerleri yerinde görmek,
incelemek, yönetici ve görevlilerden bilgi almak, hükümlü ve tutukluları
dinlemek.
Mahmut
Toğrul Kemal
Bülbül Mehmet
Ruştu Tiryaki
Gaziantep Antalya Batman
Murat
Çepni Feleknas
Uca Ali Kenanoğlu
İzmir Batman İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Batman
Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, gündemimiz Ceza Kanunu ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun değişiklikleri.
Ceza kanunları ve infaz kanunlarındaki her değişiklik
doğrudan temel hak ve özgürlükleri ilgilendiriyor. Dolayısıyla,
çok önemli; her bir kelimesi değil, her bir noktalama işareti bile
yaşamsal önemde çünkü yaptığınız düzenlemelerle
doğrudan temel hak ve özgürlükleri kısıtlıyorsunuz.
Teklifin tümü böyle mi, temel hak ve özgürlüklere
ilişkin olumlu düzenlemeler yapıyor mu? Kesinlikle değil,
birazdan anlatacağım ama 1inci maddeyle ilgili şunu söyleyeyim:
İlkesel olarak 1inci maddeye karşı değiliz. Cezaevleri
dışında ring araçlarının, tutuklu ve hükümlülerin
götürüldükleri adliye binalarının ve sağlık merkezlerinin
de incelenmesi, buna ilişkin bilgilerin, bu raporların İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumuna verilmesine
de karşı değiliz, ilkesel olarak doğru. Ama bu aynı
zamanda bir şeyin itirafı anlamına geliyor: Cezaevleri
dışındaki alanlarda aslında bazı temel hak ve
özgürlükler ihlal ediliyor ve bu nedenle buralara da bir izleme getiriliyor.
Peki, bu düzenlemeyle bu aşılacak mı? Hep beraber
göreceğiz.
Şimdi, teklif sahipleri genel gerekçede diyor
ki: Ceza ve İnfaz Kurumlarının yönetimi ve
işleyişiyle ilgili olarak uygulamada bazı
sıkıntılar var, biz bu teklifle bu
sıkıntıları gidereceğiz. Ayrıca, Cumhurbaşkanı
tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planında yer
alan bazı düzenlemelerin gereğini yerine getireceğiz.
Neymiş bu insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili olup Eylem
Planında yer alan? Birincisi şu: Yasa teklifinin 2nci ve 3üncü
maddelerinde, cumhuriyet savcılarının üzerine cumhuriyet
başsavcılarının vesayet yetkisi getiriliyor ve bize bu,
İnsan Hakları Eylem Planının gerekçesi olarak
anlatılıyor.
İkincisi de teklifin 8 ve 9uncu maddelerinde,
cezaevlerindeki hükümlülerin değil, cezaevlerindeki bir kısım
hükümlülerin değil -o nakarat hâline getirdiğiniz terör
suçları falan diyorsunuz ya- bütün hükümlülerin de değil,
cezaevindeki bütün hükümlülerin ve bütün tutukluların dinlenmesi ve bütün
görüşmelerinin kayıt altına alınmasına olanak
tanıyan bir düzenleme getiriyorsunuz. Cezaevinde bulunan 230 bin hükümlü
ve tutuklu, bu düzenleme yasalaşırsa dinlenebilecek, izlenebilecek;
bunlar bir yıl boyunca kayıt altına alınacak. Ayrıca,
bu dinleme ve kayıt altına almaya da bir yargı makamı
değil, cezaevi idaresi karar verecek.
Peki, teklifte iyi bir şey yok mu? Ben size
söyleyeyim: Bir tane iyi şey vardı bu teklifte, teklifin 6ncı
maddesi. Öyle ya da böyle eleştirilerimiz vardı, bu
eleştirilerimizi Komisyonda dile getirdik ama teklifin 6ncı
maddesinde şöyle bir hüküm yer alıyor, deniliyor ki: On yıl ve
altında cezası olan kadınların eğer eşleri de
hükümlüyse veya yaşamını yitirmişse, 15
yaşının altında çocukları varsa, çocukları 15
yaşına gelene kadar cezaları ertelenebilecek. Teklifte bu var.
Ama öğreniyoruz ki teklif sahipleri bu maddeyi geri çekecekler. Tek
olumlu, tartışılabilir madde buydu, bunu da geri
çekeceklermiş. Neden? Belki olur da bir muhalif yararlanır, belki
olur da bir Fetullahçı yararlanır, yararlanmasın diye herhâlde
geri çekmek istiyorlar.
Şimdi, birkaç şeyin daha özellikle
altını çizmek istiyorum. Geri kalan maddelerde ne var? 2 tane madde
teknik madde, son 2 maddesi yürütme ve yürürlükle ilgili ama şöyle 2 tane
madde var -yine İnsan Hakları Eylem Planının parçası
olarak bize yutturulmaya çalışılıyor- bir tanesi şu:
Cezaevinde bulunan bir kişi nakil istediğinde eğer çocuk
yaştaysa veya maddi durumu elvermiyorsa bunların nakil giderleri
Adalet Bakanlığı tarafından karşılanacak. Kim
karar veriyor hangi tutuklunun veya hükümlünün hangi cezaevinde
kalacağına? Diyarbakırda gözaltına alınıp
tutuklanan bir kişinin hangi cezaevine gideceğine kim karar veriyor,
Kayseriye kim gönderiyor; Tekirdağ, Balıkesir Cezaevine kim
gönderiyor? Adalet Bakanlığı. Ama Adalet
Bakanlığı diyor ki: Seni Diyarbakıra gönderirsem
parasını sen vereceksin, bütün giderlerini sen
karşılayacaksın. Şimdi, İnsan Hakları Eylem
Planı olarak bize deniliyor ki: Olur da çocuk yaştaysa veya maddi
durumu elvermiyorsa biz bunun giderini karşılayacağız.
Bir şey daha var -Sayın Başkan arada
söyledi- süreye dair 2 düzenleme yapılıyor, bu da bize İnsan
Hakları Eylem Planının parçası olarak gösteriliyor. Biri,
bir saatlik görüşmenin bir buçuk saate çıkarılması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.
İkincisi de şu: Annesi, babası,
eşi, çocuğu, kardeşi yaşamsal tehlike altında olan bir
hükümlü ölmeden önce yakınlarını görebilecek, 2 kez birer gün
ama arada bir ay olması gerekiyor; mevcut yasal düzenleme bu. Şimdi,
teklif sahipleri diyor ki: Biz İnsan Hakları Eylem Planı
kapsamında bu bir ayı kaldırıyoruz; bütün teklif bu yani,
bize İnsan Hakları Eylem Planı olarak getirdikleri şey.
Ünlü sanatçı Bob Dylanın bir şarkı
sözü var: Evet, bir adam kaç kez başını çevirebilir ve
görmüyormuş gibi yapabilir ki? Cezaevlerinde yüzlerce hasta mahpus var,
cezaevleri tabutluğa dönmüş durumda, her gün, her hafta bir hükümlü
veya tutuklu yaşamını yitiriyor ama Adalet
Bakanlığı da iktidarı elinde bulunduranlar da hasta
mahpuslara, hasta tutsaklara karşı kör ve sağır. Soruyoruz:
Evet, bir adam kaç kez başını çevirebilir ve görmüyormuş
gibi yapabilir ki? Sonsuza kadar mı başınızı
çevireceksiniz? diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle 4681 sayılı Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununun 6ncı
maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinden sonra
gelmek üzere eklenen (2) numaralı bentteki gördükleri ibaresinin
edildikleri şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya
İstanbul
Ali Haydar Hakverdi Turan
Aydoğan
Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Değerli arkadaşlar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Varlık Fonu Başkanı, AK PARTİ
Genel Başkanı ve AK PARTİli Cumhurbaşkanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın işi gerçekten çok zor. Hangi açıdan
zor? Milletvekillerini kontrol ediyor, bakanları kontrol ediyor; havuz
medyasını, gazetecileri kontrol ediyor; bir de bu arada hâkim,
savcıları kontrol etmeye çalışıyor.
Şimdi, getirdiğiniz bu kanun teklifiyle
işini kolaylaştırmaya çalışıyorsunuz. 6588
savcıyı kontrol etmesi zordu, şimdi bu kadar savcıyı
81 savcıya sıkı sıkıya bağlayıp kontrolünün
daha kolay olması için uğraşıyorsunuz. Aman
kaçırmayalım, aman aykırı bir soruşturma
açılmasın, aman bize dokunmasın.
telaşındasınız. Aslında şu an için boşuna
korkuyorsunuz, bugün, AK PARTİnin bulaştığı
haksızlığı veya hukuksuzluğu soruşturacak
herhangi bir savcı maalesef kalmadı. Siz kendinizden nasıl
korkuyorsanız bugünkü savcılar da hem sizden hem kendisinden korkuyor.
İki aydır organize suç örgütünün alt düzey yöneticisi -bakın,
alt düzey yöneticisi- bütün pislikleri ortaya döküyor ama İmamoğlu
elleri arkasında dolaştı diye soruşturma başlatan
savcılar bugün herhangi bir işlem yapmıyor. Ya, lağım
patladı, lağım patladı ama herhangi bir soruşturma
patlamadı. Peki, neden, neden bir soruşturma açılmadı? O
kadar açık ve net ki: Çünkü muhataplar AK PARTİli, başka bir
sebebi yok.
İl ve ilçe başkanlarınızı
hâkim ve savcı atadınız; il ve ilçe başkanlarınız
sizin milletvekillerinizi, sizin bakanlarınızı
soruşturamaz, AK PARTİnin hukukuna, parti içi AK PARTİ
disiplinine aykırı davranabilmesi mümkün değil. Bu sebeple
korkuyorlar, bu sebeple de çekiniyorlar. İlçe başkanı olan
savcınız, Bakanı çağırıp Kim aldı ayda 10
bin doları? Senin bu suç örgütüyle ne işin var? diye soramaz ya da
Gazeteciyim. diye ortada gezen bir şaklabanı çağırıp
da Sen bu kadar parayı nereden aldın? diye soramaz ya da tonlarca
uyuşturucunun peşine düşüp de bir soruşturma açacak
cesareti bulamaz ya da Sayın Binali Yıldırımı
çağırıp Ya, sendeki para hazinede bile yok, nereden buldun bu
kadar parayı? diye soramaz ya da Biz çökmeseydik mafya çökerdi. diyen
İçişleri eski Bakanına Yahu, sen kimsin! deyip devletin gücünü
hatırlatamaz ya da Hazineyi boşalttınız, nerede bu 128
milyar dolar? diye Maliye eski Bakanına soru soramaz ya da 750 milyon
dolar karşılıksız krediyi verenden de alandan da hesap
soramaz. Soramaz çünkü kendisi AK PARTİ ilçe başkanıydı,
muhataplar da AK PARTİli, parti disiplinine aykırı olur;
soramaz çünkü soruşturmada talimat vereceği Emniyet müdürü işe
dahlolan İçişleri Bakanına bağlı. Ülkeyi ne hâle
getirdiniz! Korkmak ve telaş ederek savcıları,
başsavcıya bağlamakta aslında haklısınız ama
ilk seçimde korku iktidarınıza bizler son vereceğiz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hep aynı şeyi
söylüyorsunuz!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) O, elini,
kolunu, gözünü bağladığınız savcıların da
bağımsızlığını yeniden tesis edeceğiz.
Şimdi teklifle ilgili getirdiğiniz
maddelere baktığımızda bizim de olumlu bulduğumuz
düzenlemeler var ancak bu 9uncu maddede görüşle ilgili alt
sınırı yarım saatte bıraktığınız
sürece, o bir saatlik yani Yarım saat ile bir saat arasında
görüşebilir. hükmünde, o yarım saat kalıp da bir saati bir
buçuk saate uzattığınızda hiçbir kıymeti olmayacak.
Çünkü cezaevlerinde kendi içlerinde dahi uygulama birliği yok. Bir günlük
yoldan gelen mahkûm yakınına Yarım saat ile bir saat...
diyorsunuz, idare yarım saat görüştürüyor. Bunu bir buçuk saate
çıkarmanın hiçbir kıymeti yok, adaleti yok; uygulama birliğini
sağlayamazsınız. Bu sebeple alt sınırda o yarım
saat çıkmalı, görüş, doğrudan bir buçuk saat olarak
belirlenmelidir. Aksi takdirde amaçlanan saik sonuç vermeyecektir.
Şimdi ikinci bir önerim daha var: Bu 9uncu
maddenin (4)üncü fıkrası tekliften tamamen
çıkarılmalıdır. Sebebi şu: Mahkûm, 2 görüş yapabiliyor;
biri açık görüş, biri kapalı görüş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Ek süre
alabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Şimdi, kapalı görüşler zaten dinleniyor, kayıt altına
alınıyor. Ayda 1 de ailesiyle açık görüş yapabiliyor,
çocuğu geliyor, eşi geliyor, aslında tek temas edebildiği,
rahatlıkla görüşebildiği yer bu açık görüş ve arada da
bir infaz koruma memuru uygun mesafede izliyor, gözlüyor. Bir de bunu kayıt
altına aldığınızda, aslında ailesindeki
bağı koparırsınız. Bakın, böyle bir güvenlik
tedbirine gerçekten ihtiyacımız yok; askerimiz var, polisimiz var,
MİTimiz var. Suçu, eşiyle yaptığı o görüşmede mi
açığa çıkaracaksınız? Bu, açıkça bir insan
hakkı ihlalidir; gelin bu düzenlemeden vazgeçin.
Sayın milletvekilleri, iyi niyetli öneriler
sunmaya çalışıyorum, Adalet Komisyonu
Başkanımızla paylaştım bunu, Cezaevi Alt
Komisyonumuzla paylaştım, cezaevi yetkilileriyle paylaştım;
iyi bir şekilde bir şeye evirme çabasındayız ve
şuradan şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, tevazu
yüceltir, kibir düşürür. En azından insan hakları konusunda
istişareye açık olun diyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aleyhe beyanları
kabul etmiyoruz. Kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinde yer alan çıkarılmıştır ibaresinin
kaldırılmıştır ibaresiyle değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel İmam
Hüseyin Filiz
Adana Aksaray Gaziantep
İbrahim Halil Oral Orhan
Çakırlar
Ankara Edirne
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.
Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine İYİ Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
insanlığın ortak mirası olan düşünürlerden
Montesquieu, Kanunların Ruhu Üzerine eserinde şu ifadeleri
kullanıyor: Yargılama gücü yasama gücüyle birleşirse
vatandaşların canı ve özgürlüğü üzerinde sahip olunan güç
keyfî hâle gelecektir zira hâkim, bu durumda yasa koyucu olacaktır.
Yargılama gücü ile yürütme gücü birleşirse hâkim bir zorbanın
gücüne sahip olabilecektir. Burada hâkim yerine savcı diyebiliriz,
hapishane müdürü diyebiliriz, pek çok makam ve mevkiyi zikredebiliriz.
Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte
yargı gücü üzerinde yasama gücünün ve yürütme gücünün hâkimiyetinin her geçen
gün arttığını görmekteyiz. Cumhuriyet
başsavcılarının diğer savcılar üzerindeki gücünün
artırılması da bunun bir tezahürüdür, bir örneğidir.
İnfaz kanunlarını da bu bağlamda okumak gerekmektedir.
1inci maddeyle denetim ve inceleme süreçlerinin
güçlendirildiğini görüyoruz ki bu olumlu bir gelişmedir ancak
Montesquieunünde ve işaret ettiği üzere, istediğiniz kadar
kanun yapın, anayasa düzenleyin, işin uygulamasındaki zihniyet
değişmediği sürece insan haklarının korunması
asla mümkün olmayacaktır. Bir avukat babası olduğum için az çok
süreçleri bilmekteyim; bazı cezaevleri ayrı bir cumhuriyet
durumundadır, her cezaevinde kanunların uygulanması,
hakların verilmesi maalesef farklı olmaktadır, farklı
suçlara farklı muameleler yapılmaktadır. İşini
layıkıyla yapan müdür ve personelimizi tenzih ediyorum ama bu konuda
çok fazla şikâyet almaktayız. Türkiye, sürekli, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde açılan davalarda tazminat ödemeye mahkûm
edilmektedir. Hazreti Ali'nin tarihe geçen veciz sözünde olduğu gibi,
devletin dini adalettir, adaletin kılıcının bir tarafı
kör, bir tarafı keskin olmaz ve olamaz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde insan
haklarının korunması her geçen gün daha zor hâle gelmektedir.
Kıymetli milletvekilleri, geçtiğimiz
haftalarda Ankaranın Balâ ilçesinde bir ziyarette bulunduk, İl
Başkanımız, İlçe Başkanımız ve
partililerimizle 7 köyü ziyaret ettik; tarlalara girdik, çiftçilerle sohbet
ettik, gördük ki yağmur oranlarının düşüklüğü ve
zamanlaması çiftçiyi mağdur etmiştir, kuraklık baş
göstermiştir. Ankaranın pek çok yerinde ekinler yanmış,
yanmayanlar da biçerdöver giremeyecek kadar cılız kalmış
durumdadır. Ziyaretimizde bu işlerden dertli bir çiftçi
kardeşimiz bana geldi, sarıldı ve çaresizlikten olsa gerek,
gözyaşlarını da tutamadı. 800 dönüm toprak ekiyorum,
gururum inciniyor, çok zor durumdayım. diye feryat etti. Sulama
masraflarını karşılayamıyorum. Hayvanları ekili
araziye, otlatmaya sokmak zorunda kaldım. Bari hayvanlar aç
kalmasın. dedi. Çiftçinin gözyaşlarına boğulmasına
sebep olanlar utanır mı acaba? Ben hiç sanmıyorum.
Gözyaşı dökmeyi bırakın Aç varsa doyurun. diyecek bir
kayıtsızlığa, aymazlığa erişmiş
durumdadırlar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Doğru söyle
ya.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
İlk sandıkta çiftçinin gözyaşlarında ve oy
kullandıkları sandıkta boğulacaksınız Doğru
söyle. diyen kardeşim.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hiçbir tane
doğruları söylemedin.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, Balâ ve çevresinde çok verimli topraklar
var. Tek yapılması gereken, kapsamlı bir bölgesel sulama
planıdır. Balâ örneğinde anlattığımız
kuraklık bütün Orta Anadolunun içinde bulunduğu bir afettir.
İktidar kuraklığı afet kapsamına alarak hareket etmelidir.
GAP bitirilmeli ve GAP gibi pek çok yeni proje üretilmelidir. Akkoşan
Sulama Projesini tamamlamak, hayata geçirmek ve genişletmek çok mu
zordur? Kanal İstanbula milyarlarca lirayı gömmeye niyetlenen
iktidar, Akkoşan gibi, çiftçinin çaresizliğine son verecek küçük
projeleri neden görmezden gelmektedir? Ben Balâda, Haymanada, Polatlı'da
gözyaşı döken çiftçinin yanındayım; Afşarda,
Suyugüzelde, Çiğdemlide, Belçarşakta kara kara düşünen
çiftçinin tarafındayım ve yanındayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Teşekkür ederim.
İYİ Partinin tarafı ve safı
belli. Ya siz kimin tarafındasınız? Ben söyleyeyim: Siz Kanal
İstanbulu, vatan topraklarını peşkeş çektiğiniz
Katarlıların, Doğu Türkistanda soykırım yapan Çinli
şirketlerin tarafındasınız. Vallahi de billahi de
milletimiz bunu görmektedir, idrak etmektedir ve size ilk sandıkta
cevabını verecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, maddeyi oylayıp
size söz vereceğim.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Altay.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, 267 sıra sayılı Kanun Teklifine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
60a göre pek kısa bir söz talebim oldu,
karşıladınız, teşekkür ediyorum.
Görüşmekte olduğumuz 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifiyle ilgili iki günden beri çoğunluk partisiyle, Cumhur
İttifakıyla bazı görüşmeler yaptık. Bizce 2nci ve
3üncü maddeyle Türkiyedeki 6.500 cumhuriyet savcısı tahrirat kâtibi
olacak, 150 civarındaki başsavcıda bütün yetkiler toplanacak.
Bunu hem yargı bağımsızlığından mahzurlu
görmekteyiz hem adalet mekanizmasının içine bir güven
bunalımı, bir fitne gireceği endişesi ve kötüye
kullanıma çok açık bir durum ortaya çıkmaktadır. Cumhuriyet
savcılarının belli 100 küsur kişiye, yürütmenin eliyle
atanmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
yürütmece
atanmış 100 kişiye bağlanması, adli ve idari olarak
çok mahzurludur. Yasama organının saygıdeğer üyelerini bu
konuda uyarmayı bir görev sayıyoruz.
Sayın Başkan, öte yandan 8 ve 9uncu
maddeyle de Tutuklular için de dinleme ve dinlemelerin kayıt altına
alınması ve yazışmaların kayıt altına
alınması hükmü getirilmektedir. Sayın Başkan,
gelişmiş bütün ülkelerde masumiyet karinesi kapsamında temel hak
ve özgürlüklerin ancak ve ancak hükümle, mahkeme kararlarıyla
engelleneceği, kısıtlanacağı çok açık iken bir
tutuklunun masumiyet karinesi ilkeleri çerçevesinde bütün görüşmelerinin
dinlenmesinin, ceza müdürünün inisiyatifle dinlenmesinin, hangi suçtan hüküm
giyerse giysin, doğru olmadığı kanaatindeyiz. Hep
söylediğim bir şey var: Hiçbir güvenlik kaygısı temel hak
ve özgürlüklerin gasbına dayanak yapılamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son cümlem olsun.
Bu çerçevede Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
Evet, bu kanunda, hamdolsun 1-2 iyi madde var, hatta 1 iyi maddeyi de geri
çekiyor AK PARTİ, 6ncı maddeyi ama AK PARTİnin klasiği
değişmedi; yarım kilo dana etini, yarım kilo domuz etini
karıştırıp, kıyma yapıp servis etme
alışkanlığından da AK PARTİyi vazgeçiremedik.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu tutum ve
anlayışını kayıt ve tutanaklara geçirmek istedim.
Teşekkür ediyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurunuz
efendim.
52.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, 267 sıra sayılı Kanun Teklifine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu iki gündür, evet, görüşmeler
yapıyoruz. Bu kanuna ilişkin, teklife ilişkin
eleştirilerimize dair olumlu bir gelişme olur diye sabırla uzun
süreli görüşmeler de yaptık ama maalesef hiçbir ilerleme
kaydedilmedi, aksine, olumsuz eklemelerle devam ediyor. Bir tanesi şu:
Mesela 6ncı maddeye eleştirilerimiz vardı hakikaten. Önce 6ncı
maddenin ne olduğunu söyleyeyim. Eşi ölen ya da eşi cezaevinde
olan bir kadının 15 yaşından küçük çocuğu varsa
işte, ertelenecekti cezası; yani çocuk o yaşı doldurana
kadar ve cezası on yılın altındaysa. Buna ilişkin
eleştirilerimizi saklı tutmak kaydıyla, biz bunu olumluya
çevirmek isterken maddeyi tamamen çektiler. Yani şu anda cezaevlerinde
anneleriyle tutulan yüzlerce bebek var, çocuk var. Lohusa kadınlar
tutuklanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Lohusa
kadınlar bile tutuklanıyor. Buna ilişkin, bu kısmen olumlu
düzenleme çekildi.
Diğeri, Sayın Başkan, dinleme
meselesi. Şimdi, tutuklu ve hükümlüler -altını çizerek
söylüyorum- haklarında... Tutuklular için söyleyeyim; bir suç
isnadıyla sonuçta tutuklanıyorlar, cezaevine gönderiliyorlar ve
yargılamaları devam ediyor. Bu insanların cezaevindeki hak ve
özgürlüklerinin korunması hem yasaların hem de hepimizin temel
görevlerinden bir tanesi. Cezaevinde tutulan tutuklular için önce söyleyeyim,
suçsuzluk karinesini esas kabul ederek yine söyleyeyim; haklarında hiçbir
delil başlangıcı, bir delil, bir iddia yokken ve savcı
talebi olmadan, yargı makamının hiçbir müdahalesi olmadan,
tamamen cezaevi idaresinin talebi ve oluruyla süresiz dinlenebilecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Kiminle
görüşmeler dinlenecek? Eşi, çocuğu, kardeşi, annesi,
babası, işte, varsa ikinci dereceden hısımları. Niye
dinliyorsunuz bunu? Niye dinliyorsunuz yani? Siz zaten bir yargılama
yapıyorsunuz, orada özel görüşmelerini neden kayıt altına
alıyorsunuz? Bir yıl kayıt altına alınacak; hükümlüler
için, yirmi yıl, otuz yıl cezaevinde olanları da tekrar
aynı sistemle süresiz dinleyebilecekler. Bizim önümüze getirdikleriyse bir
yıl sonunda -bugün pozitif dedikleri şey- bu görüşme
tutanakları imha edilecek. İmha etseniz ne olur, etmeseniz ne olur?
Siz zaten o belgeleri tutuyorsunuz, bütün özel hayatını, kişilik
haklarını ihlal ediyorsunuz. Bu çok vahim bir düzenleme.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum Başkan.
Bu düzenlemeyle aslında şu hedefleniyor:
Dışarıyı cezaevine çevirdiler, yarı açık
cezaevinde yaşıyoruz hepimiz; şimdi cezaevinin içinde
ayrıca, ek yaptırımlarla ve aslında tedbir dedikleri
baskı yöntemleriyle, içeridekileri de dışarıya
çıkarmama, yeni suç tipleri icat etme var.
Son olarak, savcılar üzerine de 2nci ve 3üncü
maddede vesayet geliyor, yeni bir vesayet geliyor. Savcıların
bağımsızlığı -tarafsızlık
demeyeceğim- kalmıyor. Takipsizlik kararı verdi savcı,
savcı neye göre veriyor? Önündeki ceza usul mevzuatına göre, Ceza
Kanununa göre veriyor. Hayır, başsavcı beğenmedi onu,
itiraz edebilir. Yok efendim, iddianame açtı, iddianameyi zaten
değerlendirecek yine başsavcı. Yeni bir denetim mekanizması
geliyor. Kesinlikle, bunların hiçbiri
Türkiye'de, bırakın insan
hakları alanında iyileştirmeyi, tamamen geriye götüren ve insan
hakları paketi adı altında insan haklarını
lağveden bir yaklaşımla karşı
karşıyayız; bunu kabul etmiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Özkan
53.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İstanbul Milletvekili Engin Altay ile Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, yine demokratik hukuk
devletimizin gelişmesi için yeni bir yargı paketiyle karşı
karşıyayız ve hamdolsun, barikayıhakikat müsademeyiefkârdan
tezahür eder anlayışıyla, bütün siyasi parti grupları
olarak meseleyi enine boyuna değerlendirdik; bazı konularda
uzlaştık, bazılarında uzlaşamadık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hiçbirinde uzlaşamadık.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Nerede
uzlaştınız ya?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu da demokrasinin,
hukukun ve millî iradenin gereğidir.
Tabii, bugün evrensel dünyanın kabul etmiş
olduğu adil veya başka bir ifadeyle, dürüst yargılama ilkeleri
var. Bu çerçevede Dürüst yargılama, adil yargılama ilkeleri nedir?
diye baktığımızda, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin bugüne kadar yerleşik içtihatlarında, yine,
Yargıtayımızın yerleşik kararlarında bir taraftan
da lekelenmeme hakkı diye bir durum var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tabii, özellikle
yakın hukuk tarihimize baktığımız zaman, malum
savcılarca paralel merkezlerde hazırlanan iddianamelerle
kumpasların nasıl planlandığını da gördük.
Şu anda 143 başsavcının yüz binlerce iddianameyi tek tek değerlendirerek
bunları reddetmesi zaten hukuken de yasal olarak da mümkün değil. Bu
anlamda diyoruz ki: Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, bugün
gelişmiş demokrasilere baktığımız zaman,
açılan davaların, hazırlanan iddianamelerin kaç tanesi boşa
çıkıyor, kaç tanesi vatandaşlarımızın lekelenmeme
hakkını ihlal etmiştir, buna göre yargıya olan güven
değerlendiriliyor. Bu anlamda diyoruz ki: Savcıların üzerinde
bir vesayet söz konusu olmayacak yani bir başsavcının,
savcıdan gelen, savcının hazırlamış olduğu
iddianameyi reddetmesi gibi bir durum söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Önemli olan,
iddianamenin iadesi müessesesine muhatap olmadan ve
vatandaşlarımızın lekelenmeme hakkını ihlal
etmeden, evrensel hukuk dünyasının kabul etmiş olduğu adil
yargılama ilkelerine uygun bir soruşturma ve kovuşturma süreci
işlesin; derdimiz budur.
Bu anlamda, destek veren bütün siyasi parti
gruplarına teşekkür ediyoruz. İnşallah, yapılan bu
düzenlemenin Türkiyede adil yargılanma ilkesine destek
çıkacağını, güç katacağını ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Altay...
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir tavsiyeye
ihtiyaç vardır; 60a göre pek kısa tekrar söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, 60a göre efendim.
54.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Özkan konuşmasında bu teklifle ilgili
Bazı konularda uzlaştık, bazı konularda
uzlaşamadık. dedi, bu bir yanlış. Dün ve bu akşam
burada uzlaştığımız bir tek konu var, özellikle bu
akşam bu Meclisi oluşturan bütün partilerin
uzlaştığı bir konu var, o da on beş dakika sonra
başlayacak Türk Millî Takımının maçıyla ilgili
galibiyet arzusudur, oradaki başarı arzusudur.
Sayın Özkan, bu kanunun hiçbir noktasında,
ne Komisyon aşamasında ne Genel Kurula geldiği andan itibaren
siz muhalefetin hiçbir talebine müspet bakmadınız,
bakamadınız. Şimdi kalkıp Biz uzlaştık.
demenizi garipsedim. Bir şeyi daha garipsedim: Böyle hâllerde muhalefet
kanunla ilgili pek kısa anlayışını ortaya koyar,
iktidar da kalkıp ona cevap vermezdi; buna niye gerek duydunuz, bunu da
anlamış değilim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Müstefit oldum;
istifade ettik.
BAŞKAN 60a göre, Sayın
Beştaş, buyurunuz efendim.
55.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de düzeltme yapmak zorundayım. İki
gündür görüşüyoruz, doğrudur ama bu görüşmelerde bir
uzlaşma çıkmadı yani Türkiyeyi, yurttaşları
yanlış yönlendirmeyelim. Buradaki amaç: Aslında paralel
iddianameler derken Biz 81 savcıyı kendimiz alacağız,
kontrol edeceğiz, onları kontrol ederken diğer binlerce
savcıyı da kontrol ettireceğiz. diyorlar yani tek adam
rejiminden artık tek savcılara geçen bir döneme tanık
olacağız.
İddianameye katkısı yok. dedi; iddianameye başsavcı olur
vermeden iddianame mahkemeye gidemiyor. Bu da çok önemli bir mekanizmadır.
Uzlaşmadığımızı da
önemle belirtiyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci
madde üzerinde aynı mahiyette 3 önerge vardır, önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç
Batman İstanbul Ağrı
Züleyha Gülüm Kemal
Bülbül Rıdvan
Turan
İstanbul Antalya Mersin
Murat Çepni
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre Aydın Antalya İstanbul
Turan
Aydoğan Ali
Mahir Başarır Ali
Haydar Hakverdi
İstanbul
Mersin Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu İmam
Hüseyin Filiz Dursun
Ataş
Adana Gaziantep Kayseri
İbrahim
Halil Oral Bedri
Yaşar Ayhan
Erel
Ankara Samsun Aksaray
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde konuşmak isteyen, Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli Genel Kurul üyeleri; herkese sevgi ve saygılar.
Bu, modern yaşamda, cumhuriyet ve demokrasi
denen rejim içerisinde hakları düzenleyen bir yasa değil, bu bir
kazasker yasası. Osmanlı kazaskerinin bir muadili oluşturulmak
isteniyor burada. Bu, kazasker yasası. Valiler zaten beylerbeyi
olmuştu, savcılar da kazasker oluyor; kaldı ki ortada savcı
mı kaldı? Savcıya niye yetki veriyorsunuz ki siz? Savcıya
talimat veriyorsunuz zaten. Talimat veriyorsunuz, anında, şak diye
yapıyor; yetkiye gerek yok ki. Sayın Başkan, şimdi, hâl
böyle olunca bunun üzerinde konuşmanın, gündemi buna hasretmenin
hiçbir anlamı yok.
Bakın, 301 kere o mahkeme heyetini ve verilen
kararı kınıyorum ve protesto ediyorum, 301 kere, bir de kendi
adıma, 302 kere olsun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 303, 304 de var; 403
çıktı.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) 403ü, 404ü göreceksin,
dur sen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Otobüs, otobüs;
Mercedes otobüs.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Bugün, Berkin
Elvanın, gaz kurşunuyla, hedef gözeterek vurulduğu gündür.
Berkin Elvan gaz kurşunuyla vurularak insanlığa karşı
bir suç işlenmiştir. Bu, insanlığa karşı suç
işleme sistematiği devam ediyor. Ağzımızı
açıyoruz, fezleke; Antalyada Tahir Elçi anmasıyla ilgili
konuşmuşum, fezleke; Diyarbakır'da yolda yürümüşüm -yolda
yürümüşüm yolda- fezleke. Bu fezlekeler insanlığa, bu fezlekeler
demokrasiye, bu fezlekeler siyaset yapma hakkına karşı suç
işliyor. Fez-leke, leke
İşte, lekelemeye çalışmak
budur; siyaseti lekelemek, siyaset yapma hakkını lekelemek,
demokrasiyi lekelemek. Bu ne ya? Biz seçilmiş milletvekiliyiz; benim
düşünce belirtme hakkım da var, konuşma hakkım da var,
yürüme hakkım da var; bir yurttaş olarak da var, bir vekil olarak da
var.
Dolayısıyla, bakınız,
aslında Kobani kumpas davasının iddianamesini getirip burada
yırtmak istiyordum ama yırtılacak gibi değil, onu yakmak
lazım; yırtmakla kurtulamazsınız, yakmak lazım. Kobani
kumpas davasını üretmişler; yetmiyor, sivil faşistleri
toplayıp, getirip bizi orada tehdit etmeye kalkıyorlar. Siz
demokrasiyi, siz insan haklarını, siz HDPyi, siz Kürt
halkını, siz özgürlükleri sahipsiz mi sanıyorsunuz? Bu ne
magandalıktır! Bu ne faşistliktir! Bunun başka bir
açıklaması yok. Her an her dakika tehdit, her an her dakika
şantaj, her an her dakika bir hak ihlali.
Bakınız, Alevi toplumuna karşı
sistematik suç işleme devam ediyor. İstanbul ambulans müdürü müydü,
neydi? Onun söylediklerini okudunuz değil mi internette? Bu ne
ahlaksızlıktır! Bunun hesabını kim verecek?
Yapmadığınız zulüm kalmadı; yapacağınız
zulümler bitti, tükendi. Zulümden kahroldunuz, zulüm kalmadı, zulüm bile
zulme uğruyor artık. Hâl böyleyken getirip de iki tane kelime
oyunuyla, İnsan Hakları Eylem Planı bağlamında,
efendim, yeni şeyler yapıyorlarmış. Bunlar kelime oyunudur;
bunlar Türkiye'ye, bunlar Meclise, bunlar hapishanelerde inim inim inletilen
insanlara karşı işlenen suçtur.
Bakınız, Ahmet Turan Kılıç,
Madımak katili, yaşlı ve hasta diye Cumhurbaşkanı
tarafından affedildi. Diyelim ki yaşlı ve hasta idi. Peki,
Mehmet Emin Özkan, 83 yaşında, yürüyemiyor, yürüyemiyor. Serum
kolunda takılı, kelepçe de takılı, çocuklarının
yardımıyla yürüyor; bu ne zulümdür! Başka zulmünüz var mı?
Yapacak başka zulüm bulun çünkü zamanınız tükeniyor, zaman
bitiyor, zulümden kahroldunuz, zulüm cehennemi sizi yok edecek, başka
zulüm bulun ya da demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü, adaleti tesis
edecek bir şey bulun. Bu kadar olanağa rağmen, yirmi
yıllık bu süreye rağmen Türkiyeye ne hizmetler
yapılmazdı ki. Ama Türkiyeye hizmet etmek yerine, topluma,
ötekilere, Kürt halkına, Alevilere, kadınlara, emekçilere zulüm yapma
sistematiğini bir siyasetmiş gibi yapıp
Bakınız, ABD
Başkanıyla ne mutluydunuz ama, o ne kahkahaydı, o ne
gülüştü; Türkiyeye gelince de nemrut bir surat, bakar
mısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Hani, bu, sokakta ona buna efendi davranan, gülücük
şey yapıp, eve gelip çocuklarını, eşini dövenler var
ya; onun gibi, git ABDyle, Fransayla gayet güzel tebessümler, kahkahalar,
Türkiyeye geldiğinde tehdit, şantaj, bağırma. Böyle bir demokrasi
anlayışı olamaz.
Sevgili Türkiye halkları, zulmün sonu geliyor
çünkü zulmün ve zulümkârın yapacağı başka zulüm
kalmadı, başka yöntem kalmadı, tükendi. Zulmün artsın ki
zulmünün ağırlığının altında kalasın.
derdi bizim Anadoludaki halk, tam da o gerçekleşmiştir. O nedenle,
bu yasanın bir kazasker yasası ve valilerin beylerbeyi olduğu,
savcıların da kazaskere dönüştürülmek istendiği bir yasa
olduğunu belirtiyor, yasayı ve teklifi protesto ediyor ve asla destek
vermeyeceğimizi söylüyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Beyanların
tamamını reddediyoruz.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ya, katılasın
diye söylemedim ben zaten.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Oraya söyledim; sana
demedim ben, öbür tarafa söyledim.
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın Ali
Mahir Başarır.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında, en tartışılan madde
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Ben, bu 2nci maddenin neden
getirildiğini gerçekten anlamıyorum. Bu yasaları sarayda bir
hukuk kurulu mu hazırlıyor, mutfakta mı hazırlanıyor
bilemiyorum; akıl tutulması.
Bakın, bir soruşturmada savcı
eğer ki takipsizlik kararı verirse başsavcı sulh ceza
mahkemesine itiraz eder, itiraz kabul olursa zaten iddianame düzenlenir.
Savcı soruşturmanın sonucunda eğer ki bir iddianame
düzenlerse, ağır ceza, asliye ceza bir eksiklik görürse iddianameyi
iddia eder. Bakın, iki durumda da bir mahkeme kararı var.
Şimdi, hangi akılla mahkeme kararına
muhtaç bir konuda başsavcıya takdir yetkisi veriyorsunuz? Ya, bu
olabilecek bir şey mi? Bu ülkedeki cumhuriyet savcıları
başsavcının güdümünde karar yazmak zorunda mı? Tüm
hocalarla konuştuk. Bakın, bu yasayı yazan hocayla konuştum
-2siyle özellikle- Olamaz böyle bir şey. diyor ama geliyor.
Bakın, biz savcıların
özgürleşmesini istiyoruz, özgürce karar vermesini istiyoruz,
soruşturmalar açmasını istiyoruz. Artık siyasallaşan
bir yargı yok, saraylaşan bir yargı var, siyasallaşmadan
öte bir durum var. Zaten savcılar baskı altında. Ha,
savcıların hâlini düzelteceğimize neyi getiriyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, bakın, eski bir
resim: Şurada gördüğünüz Kazan eski Belediye Başkanı,
yanında böyle duran Kazan Cumhuriyet Savcısı. Ya, bu Savcı,
bu Belediye Başkanı bir yolsuzluk yapsa nasıl soruşturma
açacak? Bakın, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı
milletvekilleriyle seçim çalışmasında; diğer Ankara
Cumhuriyet Başsavcısı evlenmiş, düğünden sonra
sarayda. Ya, biz bu savcıların normalleşmesini istiyoruz.
Ülkenin hâline bakın, cumartesi akşam
televizyonda konuşuyoruz, pazar sabah soruşturma açılıyor.
Gazeteciler cumartesi yazı yazıyorlar, pazartesi sabah altıda
gözaltına alınıyorlar. Amiraller bir bildiri
yayınlıyor cumartesi günü, pazar günü soruşturma
açılıyor. Ama değerli milletvekilleri, bakın, ülkede neler
oluyor neler, hangi birini anlatayım?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Tıkır tıkır işliyor yargı(!)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Bir
medya patronu sahte ekspertiz raporuyla 750 milyon dolar kredi alıyor. Ya,
kanunda bunun açılımı net; banka
dolandırıcılığı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Zimmet, zimmet.
Bankacılık suçuna girer. Zimmetten yargılanması gerekiyor
eğer o krediyse.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Soruşturma yok.
Hollanda basını, Türkiyede -oğlu
eski Başbakan- şoför Topal Dursunun -saygıyla anıyorum-
evladıyla ilgili 27 milyar dolardan bahsediyor. Ben Türk parasıyla
telaffuz edemiyorum, bir savcı gidip sormuyor.
MASAK raporu gelmeden Sezgin Baran Korkmaz'ın
mal varlığına konulan tedbir kaldırılmış,
bir savcı Neden kaldırdın? demiyor; yurt dışına
çıkış yasağı yok, kaçıyor bu adam, Neden yok?
demiyor.
Gazeteciler pisliğe bulaşmış
-ben gazeteci falan demiyorum onlara, kirli kalemlere- ne iddialar var, hâlâ
bir tek soruşturma yok benim ülkemde. İçişleri
Bakanının oğlu aradı, baskı yaptı, bir Emniyet
Müdürü intihar etti. Ya, Binali Yıldırım'ın oğlunda,
Soylu'nun oğlunda dokunulmazlık yok. Bunların milyonda biri
bizimle ilgili iddia olsa yedi ceddimizi araştırır bu
savcılar. Savcılar bu hâlde; yolsuzluğu,
haksızlığı, adaletsizliği, kirliliği
soruşturamıyor, bir de onu atadığınız 100
başsavcıya bağlıyorsunuz.
Bakın, benim önümde, milletvekilinin önünde
cumhuriyet yazmıyor, kaymakamın yazmıyor, valinin
yazmıyor; bu savcıların sıfatının önünde
cumhuriyet yazıyor, cumhuriyet 84 milyonun hakkını
savunsunlar diye, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunsunlar
diye. Yok, soruşturma yok!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Yani
biz daha mantıklı yasalar istiyoruz, Sayın Grup Başkan
Vekili yargı paketi diyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Reform, reform.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla)
Sayın Başkan, bakın, hangi yargı paketini getirirseniz
getirin, o uyuşturucu paketiyle mücadele etmediğiniz sürece bu paket,
paket değildir. Bazı arkadaşlarınızın
kasasındaki, çantasındaki, cebindeki paketlerle savcılar
mücadele etmediği sürece bu, paket değildir; bu, yargı reformu
falan değil. Ben burada bir adalet göremiyorum, bir rezalet görüyorum.
Lütfen, hâkimleri, savcıları rahat bırakın, özgürce karar
versinler. Bana dava açacak, ona dava açacak, gazeteciye dava açacak; ülkeyi
soyanlara kulaklarını tıkayacak; olur şey değil, olur
şey değil! Sağır sultan duydu, kirli ilişkileri duydu.
Lütfen bu maddeyi çıkarın; bakın, yazık oluyor, yazık!
(CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çetelere, mafyalara bu
ülkeyi terk edemeyiz.
BAŞKAN Kayseri Milletvekili Sayın Dursun
Ataş.
Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
görüşülen bu maddesi uygulamada çok ciddi sıkıntılara sebep
olabilecek bir hüküm getirmektedir. Bu maddeye göre adli bir soruşturma
sonunda cumhuriyet savcısının vereceği karar
başsavcının denetimine bırakılmaktadır.
Cumhuriyet başsavcısı, savcının verdiği
kararı beğenmezse kararı kaldırılabilecektir. Üstelik
maddeye göre de başsavcının bu yetkisini ne şekilde
kullanacağı da açık değildir. Tamamen cumhuriyet
başsavcısının keyfine
bırakılmıştır.
Peki, başsavcıları kim belirliyor?
Hâkimler Savcılar Kurulu belirliyor. Hâkim Savcılar Kurulunu kim
belirliyor? 13 üyesinin 6sını partili Cumhurbaşkanı, 7
üyesini ise Türkiye Büyük Millet Meclisi belirliyor. Yani iktidar
başsavcıyı atıyor, başsavcı da
savcıların kime dava açıp açamayacağını
belirliyor. İşte, size AKPnin yargı reformu. AKP, adında
bulunan adalet ifadesini derhâl değiştirmelidir. Yargı
reformu yapacağız. deyip savcıları, hâkimleri denetim
altına almaya çalışarak vatandaşı aldatan AKPye
adalet yerine aldatma daha çok yakışacaktır.
Değerli milletvekilleri, önerilen
değişiklikle cumhuriyetimizin cumhuriyet
savcılığına son verilmektedir. Hep Bir savcı
çıkıp dava açmayacak mı? diye soruyorduk ya, bu sorunun
sorulmasına bile tahammül edemeyen Ya bir savcı çıkarsa? diye
korkan iktidar hemen bir yasa teklifi hazırlayıp önümüze getirdi.
Zaten uzun süredir başsavcı ne diyorsa o oluyordu. Örneğin
iktidarın başarılı iş adamı Reza Zarrab
olayında da böyle bir takipsizlik kararı verilmişti, sonra ise
hep aynı yol izlenmişti. Hukuk devleti ilkesinin temel
unsurlarından olan bağımsız ve tarafsız olması
gereken yargı, partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle
siyasallaşmış, tek adamın iki dudağı arasına
hapsedilmiş, Anayasa Mahkemesi kararları bile tanınmayarak
ayaklar altına alınmıştır. Şimdi de cumhuriyet
savcılarının takdir hakkı tamamen gasbedilerek
başsavcıya fiilen tam bir hâkimiyet tanınmak istenmektedir. Yani
fiilen yok sayılan cumhuriyet savcılığı makamına
yasal olarak da son verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bu teklif
yasalaşırsa soruşturmayı sonlandıracak kararlar için
kendi belirledikleri başsavcıyı yetkili kılacaklar;
cumhuriyetin savcıları, tek adam rejiminin doğrudan
belirlediği başsavcıların kâtibi, emrine verilmiş bir
çalışanı niteliği kazanacaktır. Böylelikle
cumhuriyetin koruyucu savcılık makamı, hukuk fakültesi mezunu
kâtipliğe dönüştürülecektir.
Değerli milletvekilleri, milletvekili,
büyükelçi, vali, emniyet müdürü, yargıç için cumhuriyet sıfatı
neden kullanılmıyor da sadece savcılar için
kullanılıyor? Bu sorunun cevabını cumhuriyetin ilk
yıllarının Adalet Bakanı şöyle
cevaplamıştır: Devletin her kademesinde olanlar
yanlış yapabilirler, hukuk dışına çıkabilirler.
Onlara cumhuriyet adına hesap soracak olan savcılardır. Onun
içindir ki sadece savcılara cumhuriyet savcısı denilmektedir.
Savcılara cumhuriyet unvanının verilmesi ve bu unvanın
içinin de yetkiyle doldurulması işte böyle başlamıştır.
Yani savcılar, hukuk devletinin varoluş güvencesidir. Atatürkün
mirası cumhuriyetin koruyucuları bu teklifle saf dışı
bırakılmak istenmektedir. Görevlerini tam yetki ve sorumlulukla
yapabilmeleri için savcıların yolları açık olmalıdır,
hukuk devletinin güvencesi budur. Adalet herkese lazımdır, devletin
temel dinamikleriyle böylesine oynanmamalıdır. Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk de cumhuriyet savcılarına seslenişinde En güçsüz
ve en kimsesizin yardımcısı cumhuriyet
savcılarıdır. demektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Yargıdan elinizi
çekin, yargıyı tarafsız ve
bağımsızlığına kavuşturun; böylece,
güçlülerin değil, kendilerini kimsesiz görenlerin yanında cumhuriyet
savcılarının bulunduğunu vatandaş da görsün.
Değerli milletvekilleri, zalime
kılıç, mazluma kalkan olan adaleti, kendilerine kalkan, muhalif
herkese kılıç hâline getiren iktidar unutmamalıdır ki
Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizleri de tartar! diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama talebiniz var.
Sayın Özkoç, Sayın Bakan, Sayın
Köksal, Sayın Bülbül, Sayın Emre, Sayın Hakverdi, Sayın
Gündoğdu, Sayın Başarır, Sayın Şaroğlu,
Sayın Sümer, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın
Güzelmansur, Sayın Aydoğan, Sayın Antmen, Sayın Kaya,
Sayın Şahin, Sayın Zeybek, Sayın Ünsal, Sayın
Sarıaslan, Sayın Girgin.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 2nci madde üzerinde verilen aynı
mahiyetteki önergelerin oylamasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
Pusula takdim eden sayın milletvekilleri,
lütfen Genel Kurulu terk etmeyelim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde edilmiştir.
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde
aynı mahiyette 3 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Züleyha
Gülüm Ali
Kenanoğlu
Batman İstanbul İstanbul
Erol
Katırcıoğlu Murat
Çepni Rıdvan
Turan
İstanbul İzmir
Mersin
Abdullah
Koç
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ali Haydar
Hakverdi Turan
Aydoğan
Ankara İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral İmam
Hüseyin Filiz
Adana Ankara Gaziantep
Bedri
Yaşar Ayhan
Erel
Samsun Aksaray
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Kenanoğlu.
Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi bu madde, deminden beri tartışılan,
esasında savcıların
bağımsızlığını ortadan kaldıracak ve
onları başsavcılara bağlayacak olan maddeye ilişkin
bir değişiklik. Burada, hani iktidar sözcüsü, Grup Başkan Vekili
konuşurken her eleştiri karşısında işte
gelişmiş ülkelerdeki demokrasilere örnek olacak gelişmeler ve
kanunlar çıkardıklarından filan bahsediyor ve
bağımsız savcılardan bahsediyor. Şimdi,
bağımsız savcı var mı, yok mu; şu anda Sincanda
test ediliyor. Ben başından beri Kobani davası
duruşmasını izleyenlerden birisiyim, orada yargılamayı
görseniz; sunulan iddianameyi, iddianamenin içeriğini, yargılama
esnasındaki savcının yargılananlara karşı
sorduğu soruları, yargılanan arkadaşlarımızın
o iddianamede kendileriyle ilgili isnat edilen suçları nasıl yerle
bir ettiklerini, savcının nasıl rezil olduğunu da orada çok
net görürsünüz; âdeta talimatla, âdeta verilen emirle nasıl o iddianameyi
oluşturduklarını görürsünüz. Aslında ortada bir iddianame
de yok, emniyette hazırlamış, polislerin
hazırlamış olduğu, ilgili birimde hazırlanan bir
iddianame var; bu gelmiş savcının önüne, savcı bunu
imzalamış; bundan ibaret. Hatta savcı konuya o kadar
yabancı ki kendi özel başka baktığı davadaki bilgi
notlarını bu iddianamenin içerisinde unutmuş ve iddianameye konu
olmuş bu tutanaklar, oraya eklenmiş ve hâkim de bu iddianameyi kabul
etmiş. Yani şu anda nasıl bağımsız bir
savcılık makamı var, nasıl bağımsız bir
mahkeme var görmek istiyorsanız, gelin, bu Sincandaki Kobani
duruşmasını izleyin.
Şimdi, savcı kontrolü o kadar kaybetmiş
durumda ki suçladığı kişilerle ilgili iddianamede bir
şey bulamayınca orada şu soruyu soruyor yargılanan
arkadaşlarımıza: Şu konuda ne düşünüyorsun? Bu
konuda ne düşünüyorsun? Sanki mübarek kahvede sohbet ediyor, hani
birlikte çay içiyorlar da fikrini soruyor sanki. Yani suçlamalarla ilgili somut
olan bir delil olmadığı için ancak ve ancak sadece düşünce
sorup düşünce üzerinden bir suç üretmeye çalışıyor. Dün
bütün bunlara rağmen dönemin MYK üyesi 4 arkadaşımız
tahliye edildi çünkü haklarında iddianamede dahi somut bir şey yok
ama bunlar dokuz aydır tutuklular içeride.
Şimdi, ne oldu bugün peki? Bugün oraya bir
faşist güruh getirildi, o güruh izinle bizzat orada, koridorlarda gösteri
yaptı, slogan attı ve hâkimi etkilemeye çalıştı. Bugün
hâkim tahliye talepleriyle ilgili karar dahi veremedi.
Şimdi, her ne kadar kontrolden çıkan bir
durum olursa sizin açınızdan hemen onu kontrol altına alacak
mekanizmaları devreye sokuyorsunuz. İşte, bu maddede de
savcılar ola ki sizin bilginiz dışında tavır sergilerse,
sizin bilginiz dışında bir soruşturma
başlatılırsa diye onları kontrol altına
alıyorsunuz, yaşanılan durum bu.
Şimdi, cezaevlerindeki duruma -burada
arkadaşlar da dile getirdiler- bakacak olursak, cezaevlerinde kimi
tutuklular, kimi mahkûmlar sanki sarayda saltanatta yaşar gibi, özel
bakımevlerinde kalır gibi yaşıyorlar, bunu biliyoruz,
birçokları böyle yaşadılar, özel ziyaretçi kabul ettiler, kendilerine
bu konuda imkânlar tanındı ama kimisi de sağlık
koşulları elvermediği hâlde içeride tutulmaya devam ediliyor.
Şimdi, ben bunlardan bir tanesiyle ilgili size
bir örnek vereceğim: Dicle Haber Ajansı muhabiri gazeteci Ziya
Ataman. Ziya Ataman yargılandığı davada örgüt üyeliği
iddiasıyla on dört yıl üç ay hapis cezası almış.
Şimdi, ağır sağlık
sorunları olan bir mahkûm, nefes darlığı, kalp
rahatsızlığı, kronik iç hastalığı
rahatsızlıkları olan ve beş seneden beri cezaevinde tutulan
gazetecilerinden birisi. Hasta tutukluların tutuklu kalmaları en
asgari ölçülere göre bile tam bir vicdansızlık boyutunda. Ziya Ataman
bir mektup gönderdi kamuoyuna açık bir şekilde ve bu mektubunda,
tutsakların -ağır izolasyon-
yalnızlaştırılması, ek keyfî cezalar uygulanması,
işkenceye varan yaklaşımlarla birlikte gönderilen kitap ve
mektupların sahiplerine verilmemesi gibi birçok husustan bahsediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Hasta
tutsakları kelepçeyle, asker eşliğinde ve çıplak aramayla
hastaneye götürme gibi birçok uygulamadan bahsediyor. Van Yüksek Güvenlikli
Cezaevinde bulunan ağır hasta gazeteci Ziya Atamanın gönderilen
mektubundaki bazı kesitler şöyle: Sağlığımda bir
ilerleme yok, bilakis şimdi nefes darlığı ve kalp
rahatsızlığı başladı, gerekli ilaçları kurum
temin ediyor fakat ilaçlar bir fayda sağlamıyor. Şimdi -bulgular
içerisinde olan- kalp hem de astım ilacı kullanıyorum.
Belirtiler, kusma oluyor çoğu zaman, mide dersen kalmadı. Kramplar
durgunlaştığında meydana geliyor. Baş
ağrısı. Ama asıl sorun, dört yıl üç aydır ishal
var. Bütün bu konularla ilgili olarak çok ciddi bir şekilde insan
hakları ihlali var ve bir mesajı var halka yönelik:
Düşüncelerimizin özgür olabilmesi için omuzlarınıza
ihtiyacımız var. diyor.
Şimdi, insanları özgürlüklerinden
alıkoyabilirsiniz ama haklarından alıkoyamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Haklarından
alıkoyduğunuz zaman da siz hem kendi yasalarınızı hem
de uluslararası yasaları ihlal etmiş olursunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan Aydoğan,
İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün Somada bir karar verildi. Hepimizin
yüreğini yaraladı bu karar. Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Özgür Özel, Somada, Manisa Ağır Ceza Mahkemesinin
çıkışında basın açıklaması yaparken gözyaşlarını
akıttı. Aramızdaki fark bu. Biz haksızlığa karşı
direngen bir ekolden geliyoruz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Vah, vah!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Vah, vah. diyecek
kadar sıradan görüyorsunuz değil mi? Zaten o yüzden aramızda
fark var, siz devam edin. Şimdi sizi teşhir edeceğim.
Grup Başkan Vekilimize buradan sesleniyorum: O
gözyaşlarını boşuna akıtmıyorsun Sevgili Grup
Başkan Vekilim. O gözyaşların, bu Vah, vah. diyen
arkadaşların kirlettiği hukukun üzerindeki kiri alacak; hep
beraber alacağız, boşa akmayacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
Size gelince; siz, bu gözyaşlarından
anlayacak durumda değilsiniz; bir fantastik filmin üzerimize çökmüş
bireyleri gibisiniz; nasıl geldiğiniz karışık
olduğu gibi, gidişiniz de bir buhar gibi olacak diye görüyorum.
Çöktünüz. Yavaş yavaş bu milletin adalet duygusunu rahat
bırakacaksınız.
Biz farklıyız; biz, 450 kilometreyi
yürümüş bir Genel Başkanı olan, adalet duygusu çok özel bir
partinin milletvekilleriyiz ama görüyorum ki aramızda aynı dili
konuşabilecek bir hukuk zemini de kalmadı. Takkeyi ters
giydirdiğiniz konuları burada gelişmiş dünya ülkelerinin
hukuku diye yutturmaya çalışıyorsunuz. Bilin ki yine, sizin
Adalet Bakanınız ki saygıyla karşılıyorum
Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.
ifadesini kullandı. Duvar gibisiniz, kendi Adalet Bakanınızın
dediğine bile uymayan duvar gibisiniz. Bu kanunu hangi yüzle getirdiniz
ya? Cumhuriyetin savcılarının bugün, burada, üzerine ezan
okutacak, sela okutacak bu kanunu nasıl getirdiniz ya? Majesteleri emir mi
verdi ya? Ben bu kadar savcıyı kontrol edemiyorum, kirimiz çok, bu
kontrolü 81 tanesi üzerinden yapayım, nasılsa 81i de bana ait. mi
dedi de getirdiniz?
Hiç düşündünüz mü ya? Yargıtay 13ncü Ceza
Dairesi bakın, burada, sıcacık bir karar verdi, yakın
tarihte. Zaten bunun üzerine getirdiniz. Dedi ki savcılar: Sadece
başsavcıya idari açıdan bağlıdırlar denetimsel
olarak, hukuksal nitelemeleri açısından
bağımsızdırlar. Tabii, sizin hukukunuz ile
Yargıtayın hukuku arasında da büyük farklar var.
Hatırlar mısınız?
Uçurtmayı Vurmasınlar diye bir film vardı 1980'li
yılların başında. O filmde cezaevi avlusu üzerinde bir
uçurtma vardı. O uçurtmayı küçücük Barış adlı bir
çocuk güzel güzel seyrediyordu; cezaevinin içerisinde bir çocuk, özgürlük
alanı sadece o uçurtma. Cezaevi müdürü huylandı, 12 Eylül faşizmi
koşulları, hemen akabinde. Cezaevi müdürü huylandı
Uçurtmayı vurun. dedi cezaevi görevlilerine. Bir cezaevi görevlisini
vurmaya gönderdi, arkasından da bir başka görevliye dedi ki: Vuracak
mı, vurmayacak mı? Git, onu takip et. Aynı
durumdasınız, biliyor musunuz? Savcıları
alacaksınız, o savcılar sizin için bir daha takibe
başsavcı kanalıyla el koyulacak hâle getirilecek öyle mi? Ama
filmin o sahnesini ben -size bir şey söyleyeyim- hatırlatayım. O
uçurtmayı vuramadılar, biliyor musunuz? O uçurtma özgür uçtu. (CHP
sıralarından alkışlar) Hukuku vuramazsın, hukuk kendi
kanatları içerisinde uçar gider, seyredersiniz. Burada, bu
getirdiğiniz, başsavcıya bağladığınız
savcılar var ya -kiriniz o kadar çok ki- döner, sizi yargılarlar,
haberiniz olsun. Bu sizin kendi ayağınıza kurmuş
olduğunuz bir tuzaktır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Savcı yargılamıyor ki.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Birbirinize
düştünüz yakın tarihte. Bakın, birbirinizi sırf buradan
yargılatırsınız. Majestelerine karşı hafifçe sesi
çıkan ne olur, biliyor musunuz? O başsavcıya
bağlanmış savcıların iddianamesiyle karşı
karşıya kalır, en çok sizin başınıza gelir bu.
Ha, ben size burada Anayasa falan anlatacaktım
ama artık anlatmıyorum, biliyor musunuz. Anayasanın 2nci
maddesi hukuk devleti, 13üncü maddesi temel hak ve özgürlüklerin
sınırlanması, 20nci maddedeki özel hayat, 22nci madde
haberleşme özgürlüğü. Anlatmayacağım size.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Cumhurbaşkanının görevleri
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Çünkü siz hiç yüzünüz
kızarmadan 83 milyonun özel hayatını
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanının eline teslim ettiniz. Sizin hiç yüzünüz
kızarmadı. O 83 milyonun içerisinde sizler de varsınız,
haberiniz olsun. Az önce söyledim ya, size döner bunlar diye. Zannediyorsunuz
ki iyi bir şey yaptınız. Özel hayatınız, kişisel
verileriniz atanmış bir memurun elinin altında şu anda,
haberiniz var mı? Yoksa çıkardığınız kanundan
haberiniz de mi yok?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) KVKK.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ya, bu
ezbere konuşuyor!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ya, ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Cahit Özkan, senin de
kişisel verilerin saraydaki atanmış bir memurun elinin
altında. Hadi gel buraya da vesayet diye konuş, hani konuş!
Atanmış bir memurun
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Bu yasayı
çıkarıyorsunuz. Bu yasa sizin cumhuriyet savcılarını
sekreter hâline getirmenizdir. Ama siz alışkınsınız,
bakanları da sekreter hâline getirdiniz, kimse ağzını
açamıyor. Tek adam düzeninin özellikleri bunlar.
Ama o arada size başka önerilerde bulunduk -bu
yasayla bir dünya ihlal yapıyorsunuz- dedik ki: Ya, küçücük çocuklar var
cezaevinde 0-6 yaş grubunda. Bunlarla ilgili kanun teklifi verdik. Hiç mi
vicdanınız yok ya, bunların anneleriyle ilgili bir yasa
çıkaralım. El ettiniz, fel ettiniz, karışık
işler yaptınız, bunlara ilgi duymadınız. Özgürlük
düşmanısınız siz, hürriyet düşmanısınız
kardeşim! Burada, bu Mecliste bunu kayıtlara geçireceğim. Siz
tek adam rejiminin burada sadece ve sadece iz sürücülerisiniz. Bizim sizinle
ortak bir hukukumuz yok. Sizin hukukunuzu teşhir ediyorum. Vah, vah!
dersiniz 301le ilgili.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kendinizle karıştırıyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) O Uçurtmayı
Vurmasınlar filmindeki bir sahnenin bugüne özel bir yanını daha
hatırlatayım size. Berkin Elvan uçurtma uçuracak yaşta bugün
sizin sahaya gönderdiğiniz insanların kurşunlarına hedef
oldu, bu da sizin ayıbınızdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Hayatınız senaryo sizin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Beyanları
reddediyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Hayatları senaryo.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın Beştaş
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Ankarada yapılan basın açıklamalarına polisin müdahalesine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Ankarada iki ayrı basın
açıklaması vardı ve ikisine de polis müdahale etti ve tüm
katılımcıları gözaltına aldı. İlki 18:30da,
Sakaryada İstanbul Sözleşmesine sahip çıkan ve 19 Temmuz
İstanbul mitingine davet etmek isteyen Ankara Kadın Platformu üyeleri
gözaltına alındı ve gözaltına alınanlardan İlay,
kendi sosyal medya hesabından ciddi bir şekilde darp ve
işkenceye maruz kaldıklarını ve polisler tarafından
-kendi beyanını söylüyorum- gözaltı aracında taciz ve
şiddet tehditlerine maruz kaldıklarını söylüyor.
Açıkçası, Kadına yönelik şiddetle mücadele ediyoruz. diye
komisyon kuran iktidar aklı, kadınları sokakta engelleyerek
gözaltı yapıyor. Bu kadınları derhâl serbest
bırakın ve İstanbul Sözleşmesinden kadınların
asla vazgeçmeyeceğini bir kez de biz söyleyelim.
Diğer etkinlik 19:00da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diğer basın açıklaması 15-16 Haziran işçi
direnişinin yıl dönümü sebebiyle yapılan, yapılmak istenen
bir açıklama polis müdahalesiyle tümü gözaltına alındı ve
içinde Ankara İl Eş Başkanımız Vezir Parlak da var.
İzne tabi değildir basın açıklaması ama oradaki
polisler ısrarla Valiliğin kararı var. diyorlar. Yani valilik
kararının Anayasa üstünde kabul edildiği bir sistemdir.
Diğeri de Serhat Aktimur ve Muhammet Erkiz;
bugün Serhat İstanbul il binamızın önünde, Muhammet Erkiz
Adanada gözaltına alındı. Aralıksız muhalefete,
basın açıklaması yapanlara yönelik bu gözaltılar
iktidarın aslında yargıyı ve kolluğu hangi konularda
kullandığını ve nasıl bir sopa olarak
kullandığını gösteriyor. Herkesi serbest bırakın,
bu gözaltılarla hiçbir yere varamayacaksınız.
BAŞKAN Sayın Baltacı
57.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonu Devlet Hastanesine ilişkin
açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kastamonu Devlet Hastanesinin bir yıl önce
adı değişmiş ancak hekim açığı
değişmemiştir. 178 uzman hekimin olması gereken
hastanemizde görev yapan sayısı ancak yarısıdır. 377
bin nüfusa hizmet veren hastanemizde aylardır göğüs cerrahı
yoktur. Dâhilî birçok birimde de aylar sonrasına ancak muayene randevusu
alınabilmektedir. Bu tablo, öğle arasında hasta bakıp
fedakârca görev yapan doktorlarımızı hedef hâline getirmektedir.
Geçtiğimiz hafta doktorlarımızdan Fatma Akyel, muayene
odasında saldırıya maruz kalmıştır. Bu
saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Sayın Başkan, hastane kuyruklarına
son verildiğini, sağlıkta Türkiye'nin çağ
atladığını söyleyenler şunu iyi bilmelidir:
Vatandaş 7/24 telefon başında muayene randevusu kuyruğunda
beklemekte, sevk yollarında can çekişmekte, cebindeki son kuruşu
da tedavi olabilmek için yüzlerce kilometre ötede harcamak zorunda
kalmaktadır.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267) (Devam)
BAŞKAN Söz sırası Samsun
Milletvekili Sayın Bedri Yaşarda.
Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
267 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Teklifi İle Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 3üncü maddede
öngörülen teklifle soruşturmayı sonlandıran kararlarla ilgili
olarak uygulamada oluşabilecek farklılıkların önlenmesi ve
uygulama birliğinin sağlanması amacıyla bölge adliye
mahkemesi cumhuriyet başsavcılıklarına sorumluluk
verilmektedir. Düzenlemeyle cumhuriyet başsavcısına,
savcıların verdiği takipsizlik kararını kaldırma
sonucu doğuran bir yetki verilmektedir. Cumhuriyet
başsavcısı, uygulamada ahengi sağlama görevi nedeniyle
cumhuriyet savcılarının kararlarını zaten
denetlemektedir. Ayrıca, bu yetkinin ne şekilde
kullanıldığı açık olmayıp cumhuriyet
başsavcısının keyfîliğine bırakılmıştır.
Bu maddelerle cumhuriyet başsavcısına, cumhuriyet
savcılarının soruşturmayı sonlandıran
kararlarına müdahale etme, denetleme yetkisi verilmektedir. Günümüzde
soruşturma ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararla ya da iddianame hazırlayıp yetkili ve görevli mahkemeye
vermekle sona ermektedir. Uygulamada cumhuriyet başsavcısı, bu tür
kararları görüldü şeklinde şeklî ve usuli bir işlem
yapmaktadır. Siyasi irade bu usuli ve şeklî işlemi esasa
ilişkin yani yargılamayla ilgili kullanmak için bu yasal düzenlemeyi
yapmaktadır.
Günümüzde cumhuriyet başsavcıları,
iktidarın tercihine göre seçildiğinden diğer cumhuriyet
savcılarının, başsavcının vesayetine
dolayısıyla siyasi iradenin emrine gireceği aşikârdır.
Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran
kararları arasında oluşabilecek farklılıkların
giderilmesi ibaresinin metinden çıkarılması ve sadece bu
kararların şekil ve esas yönlerinden kanuna uygunluğunun
denetlenmesi hükmüne yer verilmesi isabetli olacaktır. Bu durumda,
cumhuriyet savcılarının bağımsız soruşturma
yapabilme ve soruşturmayı sonlandırabilme yetkisine müdahale edildiğine
dair bir tartışma gündeme gelmeyecektir. Bu hâliyle biz 3üncü
maddenin zaten kanun metninden çıkarılmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, hepinizin de
bildiği gibi, son dönemlerde özellikle adaleti yönetenler, adaletle
iştigal edenler, adalete güvenin yüzde 30ların altına
düştüğünü ifade ediyorlar. Eğer, adalet yoksa, bir ülkede adalet
yoksa ondan gerisini zaten tartışacak hiçbir şey yok.
Hepinizin bildiği gibi, özellikle son dönemde
ülkemizde işletmeler yarı açık, yarı kapalı
çalışmaktadır. Çoğu işletmenin kazançları
düşmüş, bu işletmelerde kazanç bile
oluşamamıştır. Dolayısıyla, biz geçtiğimiz
dönemlerde, biliyorsunuz, yaklaşık 500 milyar TL civarında SGK
ve vergi borçlarını yapılandırdık.
Artık yine, bunun paralelinde bir
karşılıksız çek meselesi var, hakikaten toplumun kanayan
bir yarası. Biz, bunu 31 Temmuza kadar erteledik ama 31 Temmuz da geldi,
yaklaştı. Türkiye'de pandemi şartları
değişmediğine göre, bu pandemi şartlarında bu insanların
10 taksitle bu borcu ödeme şansı olmadığına göre, biz
31 Temmuzdan sonra bu insanları tekrar hapse mi göndereceğiz? Yani
hepimiz de biliyoruz ki çek suçundan dolayı dolandırıcılar
olabilir ama bu karşılıksız çeklerin sahiplerinin
tamamına dolandırıcı muamelesi yapmak da doğru bir
karar değildir. Yıllardır bu memlekette vergisini, çekini,
senedini vaktinde, zamanında ödemiş bir sürü
tanıdığımız insan var, bunların içeri girmesiyle
bu çekler ödenmiş olmayacak. Dolayısıyla, bu 31 Temmuz kararının
tekrar gözden geçirilmesi lazım ki bu çekten mağdur olan arkadaşlarımız
hapse girmesinler. Dolayısıyla, ekonomik suçun
karşılığı da ekonomik ceza olmalıdır.
Kaldı ki bu yasa 2016 yılından itibaren gündemde, ondan önce
yazılan çek miktarları 2016dan sonra yazılan çek
miktarları arasında bir değişiklik yoktur. Zaten çeklerin
yazılmasıyla otomatik olarak insanların itibarı da
düşmektedir, biz burada her ne kadar onların sicillerini
sildirmiş olsak bile maalesef bankalarda bu siciller hâlâ devam ediyor, bu
karşılıksız çeklerden dolayı zaten bankalarda
işlem yapmaları mümkün görünmüyor. Dolayısıyla, bu 31
Temmuzun bir daha gözden geçirilmesi gerekiyor ki binlerce insan tekrar bu çek
yasasından dolayı hapse girmesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Yeri gelmişken
ben bir kez daha hatırlatıyorum çünkü Parlamentoda bol miktarda
borçların ertelenmesiyle ilgili, SSK, vergi, bunlarla ilgili bir sürü
kanun çıkardık, çekle ilgili de böyle bir beklenti var. Bize gelen
telefonlar, bize gelen mailler, bize gelen bu konularla ilgili insanın
dayanamayacağı bir sürü yazı var Çoluğumuz çocuğumuz
mağdur, biz 31 Temmuzdan itibaren içeri girersek bu çekler ödenmiş mi
olacak? diye bize soruyorlar. Dolayısıyla, bunun muhakkak gözden
geçirilerek tekrar ertelenmesi, mümkünse ekonomik suçun
karşılığı ekonomik olacak şekilde bu yasa tekrar
düzenlenmelidir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Özkoç, Sayın Emre, Sayın Bülbül, Sayın Tanal,
Sayın Şaroğlu, Sayın Kaya, Sayın Altaca Kayışoğlu,
Sayın Arık, Sayın Köksal, Sayın Aydın, Sayın
Budak, Sayın Ceylan, Sayın Zeybek, Sayın Yeşil, Sayın
Baltacı, Sayın Güzelmansur, Sayın Tokdemir, Sayın Karabat,
Sayın Berberoğlu, Sayın Kaboğlu,
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyoruz.
Kapanma Saati: 19.57
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.26
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde verilen
aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce, istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, 4üncü madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç
Batman İstanbul
Ağrı
Züleyha Gülüm Murat
Çepni Rıdvan
Turan
İstanbul İzmir Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.
Buyurunuz Sayın Turan. (HDP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli vekiller; İnsan Hakları Eylem Planı
doğrultusunda kaleme alındığı söylenen ceza infaz
kanun teklifi üzerine konuşuyoruz.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Bunun bir
İnsan Hakları Eylem Planı doğrultusunda kaleme
alındığı koskoca bir vehimdir çünkü ortada bir İnsan
Hakları Eylem Planı yoktur, hiç olmamıştır hatta. Mart
ayında Cumhurbaşkanının telaffuz ettiği İnsan Hakları
Eylem Planının başlangıcından, farazi
başlangıcından bu zamana kadar sayısız insan
hakları ihlali yaşadık. Martın hemen başında, 8
Martta devlet kadınları dövmekle başladı Niye
hopluyorsunuz? Niye hoplayarak slogan atıyorsunuz? diye. Ardından,
marttaki bütün gündemler boyunca devletin baskısı devam etti. Nisan
ayında işçilere, emekçilere, yine, sokağa çıkan ve
İstanbul Sözleşmesini savunan kadınlara karşı devlet
bu ceberut yüzünü gösterdi. 1 Mayısta olağanüstü bir
saldırı dalgasıyla 1 Mayısı kutlamak isteyen
işçilere ve emekçilere yönelik olarak ciddi bir saldırı söz
konusu oldu, çok sayıda insan yaralandı. O zamandan bu zamana da bu
olmayan İnsan Hakları Eylem Planı bütün
olmamışlığıyla, bütün gaddarlığıyla,
bütün ceberutluğuyla ve devletin bütün saldırganlığıyla
bir biçimiyle devam ediyor.
Şimdi, o sebeple, oradan kaynak alan bu kanun
teklifinin de içi dolu değil, onun içi boş. Tutsakları
dinleyeceksin, özel hayatın dokunulmazlığını elinden
geldiği kadar ortadan kaldıracaksın, 15 yaşından küçük
çocukları olan kadınlara yönelik olarak bir infaz ertelemesini son
dakika, acaba bundan teröristlerin çocukları da yararlanır mı
diye ortadan kaldıracaksın, tek savcı vesayetini getireceksin,
ondan sonra da diyeceksin ki: Vallahi, biz acayip güzel bir ceza infaz kanunu
yaptık yani tadından yenmez.
Değerli arkadaşlar, bizim
ihtiyacımız olan bir infaz kanunu falan değil, bizim ceza infaz
kalitemiz düşük, temel sorun bu. Bu kaliteyi yükseltmek için adım
atmak gerekir. Oysa, cezaevleri birer işkencehaneye dönüşmüş
durumda, aklınıza gelebilecek her türlü kötü muamele cezaevlerinde
var. Türkiye cezaevleri baskının, şiddetin, insan hakları
ihlallerinin çok yoğun olarak yaşandığı bir yerdir.
Hariçten gazel falan okumuyorum. Bu Adalet Komisyonu, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, mesela bir cezaevinde
kalmış olanları çağırsın, bir sorsun bakalım
Ya, orada ne yaşanıyor? diye.
Mesela, ben size anlatayım neler
yaşandığını; süngerli odada yapılan
işkenceleri anlatayım, yemeklerinden çıkan fare
kuyruklarından bahsedeyim, görüşlerin nasıl
engellendiğinden bahsedeyim, ayakta sayım dayatmasından bahsedeyim,
haberleşmenin nasıl engellendiğinden bahsedeyim. Ben bunlardan
bahsederim ama şu anda bunların bin katı yaşanıyor,
bin katı. Yani bir yerden duyduklarımızı anlatmıyoruz
size, bizatihi yaşadığımız şeylerden
bahsediyoruz. Şimdi, bunlar hiç mesele olmayacak, ondan sonra
çıkılacak denilecek ki: Ya, biz Ceza İnfaz Kanununda
restorasyonlar yapıyoruz.
Bakın, bu ülkede binlerce siyasi tutsak, hasta
tutsakların sesi duyulsun diye ve İmralıdaki tecrit sistemini
protesto etmek için açlık grevinde. Ya, arkadaşlar, bir devletin
cezaevlerinde olan insanlar devlete yasalarını hatırlatmak için
açlık grevine giriyorsa bundan daha vahim bir şey olmaz, biliyor
musunuz? Oysa, CPT raporları ortadadır İmralıya ilişkin.
Aynı zamanda devletin yasaları, ceza yasaları ve
uluslararası anlaşmalardan kaynaklı olarak yükümlülükleri herkes
tarafından biliniyorken İmralının bir tecrit cezaevine
dönüştürülmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Orada 4 tane
tutsak var ve onların da hakkı anayasal güvence altındadır.
Öcalana karşı duygularınız sizi bağlar değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) Devletin duygusu olmaz,
devletin yasaları olur. Ne zaman ki yasaları ortadan kaldırarak
kendi duygu durumuna göre hareket ediyorsa, işte, orada devasa bir çürüme
ortaya çıkar.
Hasta tutsak sorunu çok büyük, devasa bir sorun;
Mehmet Emin Özkandan defalardır bahsediyoruz. Sivas katliamı
sanığını yaşından ve hastalıklarından
dolayı serbest bırakanlar, Mehmet Emin Özkanın cezaevinde
ölmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Sadece Mehmet Emin Özkan
değil değerli arkadaşlar, 604ü ağır olmak üzere
1.500den fazla hasta tutsak var. Şimdi, bunları görmeyeceksin, ondan
sonra diyeceksin ki: Vallahi biz çok güzel bir ceza infaz kanunu
yapıyoruz, herkesin çok faydasına olacak. Bunları geçin, bunlar
vehim. Bu, otoriter konsolidasyondan faşizme geçiş
programının adımlarından bir tanesidir, biz bunu böyle
okuyoruz. O nedenle de bu teklife sonuna kadar karşı olduğumuz
ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 4- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinin ikinci ve yedinci fıkrasında
yer alan mahkeme veya hakim ibareleri mahkeme şeklinde ve maddenin
beşinci fıkrasında yer alan dayanılarak, ibaresinden
sonra gelmek üzere mahkemece ibaresi eklenmiştir.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Adana Aksaray Denizli
İmam
Hüseyin Filiz Orhan
Çakırlar Bedri
Yaşar
Gaziantep
Edirne Samsun
Arslan
Kabukcuoğlu
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.
Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin
4üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce
yayınlanan verilere göre 6 Nisan 2021 tarihi itibarıyla ülkemizde
toplam 371 ceza infaz kurumu bulunmakta olup bu kurumların kapasitesi
250.576dır. 31 Mayıs 2021 tarihi itibarıyla cezaevlerinde
bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 286.481dır. Bazı
ülkelerde cezaevleri sayısına bakacak olursak Hollandada 14 ve Güney
Korede sadece 53tür. Dünyada ne durumdayız? Avrupada 100 bin
kişide mahkûmiyet oranı 103,2dir. Avrupa Konseyinin
hazırladığı 2020 Yılı Ceza İstatistikleri
Raporuna göre, Türkiye'de her 100 bin kişiden 357si cezaevlerindedir. Bu
hâliyle Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke arasında en yüksek orana
sahip olan ülkedir. Türkiyeyi 356 kişiyle Rusya, 264 kişiyle
Gürcistan, 220 kişiyle de Litvanya takip etmektedir. Türkiye'de cezaevinde
annesiyle birlikte kalan çocuk sayısı 803 olup Avrupada 1inci
sıradadır, 2nci Rusyada bu sayı 423; 3üncü İspanyada
ise 94tür. Bununla birlikte en kalabalık cezaevleri de Türkiye'de
bulunmaktadır. Türkiye'de 100 kişilik kontenjanda 127 tutuklu ya da
cezalı bulunmaktadır. Türkiye'de her cezaevi personeline 4,8 tutuklu
düşerken Avrupada bu oran 1,6dır.
Burada hükümlü, tutuklu ayrımı yapmadan
bir değerlendirme yapacak olursak Türkiye'de suç kategorisine göre
işlenen suçlar sırayla şöyledir: Terör, uyuşturucu,
hırsızlık, adam öldürme, yağma ve diğerleri. Buna göre
47.907 kişi terör suçundan tutuklu bulunmaktadır. Burada da büyük
miktarda oran FETÖ suçlularına aittir. 5.798 kişi ise terör
suçlamasından hükümlüdür. Görüldüğü gibi, terörden tutuklu
sayısı hükümlü sayısından çok fazladır.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Hükûmet
ortağı zaman zaman adalet mevzuatının yetersizliğinden
ve reformlardan bahsetmekte, reform gerektiğini dile getirmektedir.
Ülkelerin adalet parametreleri uluslararası kuruluşlarca
ölçülmektedir. On dokuz yıllık AK PARTİ iktidarında bu
parametreler devamlı kötüleşmiştir. Örneğin, Türkiye, 185
ülke arasında yargı bağımsızlığında
2002 yılında 37nci sıradayken 2019 yılında 109uncu
sıraya düşmüştür. Yargı parametrelerinden hangisini ele
alırsanız alın AK PARTİ iktidarı döneminde hepsi kötüleşmiştir.
Vatandaşlarımızın adalete
ulaşmasında en büyük engel mevzuat değildir. Örneğin,
Anayasanın 153üncü maddesinin son fıkrası Anayasa Mahkemesi
kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel
kişileri bağlar. derken, defalarca Anayasa Mahkemesi
kararlarının uygulanmadığı gibi, Sayın
Cumhurbaşkanı dahi Anayasa Mahkemesi kararına saygı
duymadığını açıklamakta, kurumun itibarını
zedelemektedir. Hâl böyleyken, mevcut kurallar uygulanmazken adalet reformu
yaparak adaletin düzeleceğini iddia etmek sadece bir algı yönetimidir.
AK PARTİ Hükûmeti, mevcut mevzuatı hakkıyla yerine getirdikten
sonra bir yetersizlik saptanırsa yargı reformu o zaman gündeme
gelmelidir.
Görünen köy kılavuz istemez. AK PARTİ
Hükûmeti Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz. dedi.
Geldiğimiz noktada, dünyada en çok hükümlü, tutuklu bulunan 10 ülkeden
biriyiz. Hani bir slogan var Hayaldi, gerçek oldu. diye. O sloganı
şöyle güncelleyebiliriz: Adalet hayal, rezalet gerçek oldu.
Saygılarımla. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 4üncü maddesindeki fıkrasında yer alan
ibaresinin fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ali Haydar
Hakverdi Turan Aydoğan Abdurrahman Tutdere
Ankara İstanbul Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurunuz Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; şu anda kürsüye
koyduğum pudra şekeri değil, Adıyamanın yerli ve
millî sarmalık kıyılmış tütünü.
Değerli milletvekilleri, bugün Adıyaman
başta olmak üzere Malatya, Çanakkale, Artvin, Bitlis, Düzce, Mardin,
Muş, Bingöl, Batman, Diyarbakır, Hakkâri, Hatay ilerimizde
sarmalık tütün üretimi yapan tütün üreticileri ile Türkiye genelinde, 81
ilimizde bunu satarak çocuklarının nafakasını bu tütünden
sağlayan yüz binlerce tütün esnafı adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği
gibi, daha önce bu Parlamentoda, 2017 yılında, hem 4733
sayılı Kanunda hem de 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununda değişiklikler yapıldı. Tütün kanununda
yapılan değişiklikle, özellikle şu tütünü üreten -tek
başına içme özelliğine sahip- tütün üreticilerinin
kuracağı kooperatifler eliyle bu tütünün alımının
satımının yapılması yasallaştı.
Aynı şekilde, Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununda da yapılan bir düzenlemeyle, ticaret belgesi almadan,
bakanlıktan yetki belgesi almadan tütün ticareti yapanlara üç yıldan
altı yıla kadar hapis cezasını öngören yasayı da AK
PARTİ iktidarı geçirdi. Aradan uzunca zaman geçti, bu kürsüde
defalarca dile getirdik: Ey iktidar, aradan yıllar geçti, şu
yönetmeliği çıkarın. dedik, çıkarmadınız. Aradan
üç yıl geçti, tam 31 Aralık 2020 tarihinde, Tarım
Bakanlığı sarmalık tütün üretim kooperatiflerinin
kuruluşuna ilişkin yönetmeliği yayınladı. Tabii, 31
Aralık 2020den bu yana geçen altı aylık süre içerisinde ne
oldu? Pandemi koşulları, sokağa çıkma yasakları ve
ülkemizin içinde bulunduğu sorunlardan dolayı üreticiler
kooperatiflerini kuramadılar, tam anlamda ürünleri pazarlayacak
işletmeleri, tesisleri kuramadılar ve şu anda Türkiyenin her
tarafında bu üreticiler ciddi anlamda iktidardan bir beklenti
içerisindedirler.
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa eklenen üç
yıldan altı yıla kadar olan hapis cezasının da
yürürlük tarihi şimdiye kadar birkaç defa ertelendi, son tarih 1 Temmuz
2021 yani on beş gün sonra bu yasa yürürlüğe girecek.
Ben, şimdi, bütün iktidar vekillerine ve tüm
gruplardaki vicdanlı milletvekillerine açıkça sesleniyorum:
Değerli arkadaşlar, iktidar, Bakanlık bir yönetmeliği üç
yılda çıkarabildi, şimdi, üç yılda
çıkardıkları yönetmeliğe uygun olarak tütün üreticisine
Altı ayda tesisleşmeyi yapın, binanızı yapın,
makinenizi alın. gibi bir dayatma içerisinde bulunmak vicdani midir,
ahlaki midir? Değildir arkadaşlar. Dolayısıyla, bu
altı aylık sürenin içerisinde de -ben baktım, inceledim-
altı ayın iki ayı sokağa çıkma yasağıyla
geçmiş zaten; dört ayda bu gariban üreticiler, bu çiftçiler, zaten
zamlarla ekonomik sorunlarla boğuşan bu insanlar nasıl
kooperatifleri kuracaklar? Kuramadılar, şu anda ciddi bir korku ve
tedirginlik içerisinde Türkiyenin her tarafındaki üreticiler.
Üreticiler sizden, iktidardan şunu bekliyor:
Siz, bu Mecliste, holdinglerin, zenginlerin bütün vergi borçlarını
ötelediniz, bütün alanlarda işlemleri ertelediniz. Bütün üreticiler diyor
ki: Zengine yaptığınız bu kıyağı, pandemi
koşullarından dolayı yapmış olduğunuz bu
ertelemeleri bir kez olsun alın teriyle geçinen, Türkiyenin her
tarafında üretim yapan, emekten yana, tütün üreticilerinden de yana
kullanın. Biz de onlar adına çağrıda bulunuyoruz: Gelin,
bu yüce Mecliste, üreticilerimizi yarın ciddi anlamda hapis
cezalarıyla karşı karşıya getirecek ve büyük travmalar
yaratacak olan bu yasa teklifinin yürürlük tarihini hep beraber erteleyelim.
Üreticilerimize bir yıllık bir süre daha verelim, örgütlensinler,
tesislerini kursunlar, işletmelerini kursunlar ve ondan sonra onlar da
rahat bir nefes alsın. Eğer bu sağlanmazsa, eğer bu süre
üreticilere tanınmazsa Türkiyedeki bütün tütün üreticileri cezaevinin
yolunu tutmak zorunda kalacak. Bu insanların bu tütünü üretmekten
başka alternatifleri yoktur. Bugün Parlamentoda, benim biraz önce
saydığım bütün illerin milletvekilleri de bu işin
tanığıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
milletvekilleri, biraz önce ismini saydığım bütün illerdeki
milletvekili arkadaşlarımızı da bu konuda duyarlı
olmaya davet ediyorum, hepsini göreve davet ediyorum. Biz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak bu soruna acilen bir çözüm bulmak zorundayız, iş
işten geçmeden buna çare bulalım. Eğer, siz bu süreyi
uzatmazsanız, bizler Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak
sahada, alanda, tarlada her zaman tütün üreten üreticilerimizin yanında
olacağız, onlarla beraber mücadele edeceğiz ve ta ki bu
hakkı alıncaya kadar sürekli onların yanında
olacağız. Gelin, üreticilerimizi hapishaneye, cezaevine değil,
hep beraber tarlaya gönderelim; onlar üretsinler, çocukları mutlu olsun,
çocuklarına iyi bir gelecek hazırlasınlar diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Züleyha
Gülüm Mahmut
Toğrul
Batman İstanbul Gaziantep
Erol
Katırcıoğlu Murat
Çepni Abdullah
Koç
İstanbul İzmir Ağrı
Rıdvan
Turan
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
(2/3632) esas numaralı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun
emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Meclis Genel Kurulunda
şu anda görüşmelerini sürdürmeye
çalıştığımız 13 maddelik tasarıya
ilişkin mini bir infaz paketi diyebiliriz. Bize göre, bu mini infaz
paketiyle yargının bağımsızlığı infaz
edilmek isteniyor. Yargının bağımsızlığının
infaz edildiği bir ortamda demokrasinin çatı kavramı olan hukuk
devleti de derin bir yara alır. Aslında, şu anda gelmiş
olduğumuz noktada, hukukun ne kendisi kalmış ne de
üstünlüğü kalmış. 2020 Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 128
ülke içerisinde zaten 107nci sıradayız arkadaşlar.
Anayasada ne yazıyor? Hukuk devletiyiz. diye
yazılı. Fakat geldiğimiz noktada yap yasa, boz yasa yöntemiyle
kanun devleti şekline dönüşmüş durumdayız. Ortalık,
akşamdan sabaha değişen ya da yeniden üretilen, gece yarısı
çıkarılan, amiyane tabirle ifade edecek olursak pijamalı
yasalardan geçilmiyor.
Sayın Başkan, (2/3632) esas numaralı
Kanun Teklifi nisan ayında gündeme getirilmişti fakat gelen
tepkilerden sonra bu yasa çekilmişti. Yasa teklifinin geri çekilip
aynı maddelerin sadece siyasi mahpusların temel haklarını
sınırlamaya çalışan bir düzenlemeyle tekrar Meclis Genel
Kuruluna getirilmiş olması, Anayasanın 10uncu maddesinde yer
alan kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır. Oysa, Türkiye
Anayasasında herkesin kanun önünde eşit olduğu yazıyor.
Bakın, hepimiz biliyoruz ki herkes kanun önünde eşit değil.
Mesela, siyasi mahpuslar adli mahpuslara göre daha uzun süre cezaevlerinde
kalıyor. Örneğin, siyasi mahpusların sağlığa
erişim haklarında ayrımcılık uygulanıyor. 83 yaşında
-burada onlarca kez söylendi- birçok kronik hastalığı olan ve
yürüyemeyen Mehmet Emin Özkan adlı mahpus buna en iyi örnektir.
Bakın, Mehmet Emin Özkanın, 6 kez Adli Tıptan Cezaevinde
kalamaz. raporu almış olmasına rağmen
Dışarı çıkması toplum için zararlıdır.
denilerek dışarıya çıkması ve son günlerini evinde
geçirmesi, maalesef, engelleniyor. Dolayısıyla, hukuk
vicdanından yoksun böyle bir infaz sistemi, mevcut
ayrımcılıklarına yeni ayrımcılıklar
eklenerek devam ettirilmek isteniyor.
Sayın vekiller, hapishanelerde hâlihazırda
mahpusların birçok hak ihlali sorunu bulunuyorken pandemiyle birlikte daha
birçok hakkı, maalesef, askıya alındı. Mahpusların
temel haklarını kısıtlayan düzenlemelerin kamuoyunda
tartışılmadan el çabukluğuyla geçirilmeye
çalışılması, demokratik bir ülkede olması gereken yasa
yapım süreçlerine de aykırıdır. Aynı zamanda, ceza
infaz kurumlarında kısa süreler içerisinde çok sayıda
değişiklik yapılmasının, istikrarlı,
anlaşılır ve karışıklıktan uzak bir infaz
sistemine ulaşılmasını
zorlaştırdığını da ifade etmek isteriz. Deyim
yerindeyse, tam da Ciceronun ifade ettiği gibi Kanunun çok olduğu
yerde adalet az olur. Türkiyede kanun çok, adalet yok aslında.
Sayın vekiller, dördüncü yargı paketinin
bir mini paketi olarak ifade edebileceğimiz bu düzenlemeyle getirmek
istediğiniz, sadece siyasi tutukluların mektup ve görüşlerinin
kayıt altına alınması değildir; aynı zamanda,
siyasi tutukluların fiziki olarak cezaevinde olmasının
yanında, düşüncelerinin de tecrit altına alınmasını
amaçlıyorsunuz. Siyasi tutsakların cezaevinde olma nedeni zaten
düşünceleridir, düzenlemeyle birlikte, tutukluların
düşüncelerinin de cezaevinde tutulmasını amaçlıyorsunuz.
Tutukluların, hüküm giymiş olmaları nedeniyle özgürlükleri
dışında diğer haklarından mahrum
bırakılmaması gerekir. Tutukluların, özgürlüklerinin
elinden alınmış olması dışında tüm
haklarına sahip olmaları beklenir. Bu haklardan biri de
haberleşme hakkıdır. Haberleşme hakkı, hem Anayasada
hem de uluslararası anlaşmalarda, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinde güvence altına alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Son olarak şunu
ifade etmek isterim: AKP-MHP ittifakı olarak yapmış
olduğunuz bu düzenlemeleri reform olarak niteliyorsunuz ama ortada
aslında reform meform diye bir şey yok çünkü bize göre
iktidarınızın hukukta reform yapma ehliyeti yok. Bugüne kadar
kanunlarda yapmış olduğunuz tüm değişiklikler ve
izlemiş olduğunuz politikalarda hukuk devleti ilkesinden
uzaklaşmak ve kendi hukukunuzu yani tek adam rejimini yaratmaktan
başka hiçbir şey yapmadınız. Biz bu maddeye de kesin olarak
karşıyız, çekilmesini istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 5inci maddesindeki maddesinde yer alan ibaresinin
maddesindeki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ali Haydar
Hakverdi Turan
Aydoğan Levent
Gök
Ankara İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
m?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök.
Buyurunuz Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Biz ilginç bir ülkeyiz. Bir yandan kanunları
yaparken şiddeti önlemeye çalıştığımızı
ifade ediyoruz, bir yandan da yaptığımız tasarruflarla da
şiddeti özendiriyoruz, tıpkı İstanbul Sözleşmesinde
olduğu gibi değerli milletvekilleri.
Tarihî bir uyarı yaparak sizlerle bir konuyu
paylaşmak istiyorum. On beş gün sonra İstanbul
Sözleşmesi'nin yürürlükten kalkmasına dair madde yürürlüğe
giriyor yani İstanbul Sözleşmesi ortadan kalkıyor. Ama
bugünlerde dahi karakollarda kadına yönelik şiddet konusunda,
artık bu kanun ortadan kalktı diye geri adımlar var ve
mahkemeler de beklenen kararları vermiyorlar.
Değerli milletvekilleri, bu
Cumhurbaşkanlığı kararının nasıl
alındığına ilişkin gerek gazeteleri gerek medyayı
takip ederken enteresan bir tahlille karşılaştım. BBC
Newste yer alan bir röportajda, AKP'li bir üst düzey yönetici aynen
şunları söylemiş, diyor ki: Biz bu
Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul
Sözleşmesinden çekilirken 2 kararı emsal aldık. Hangi
kararları emsal aldınız? 1990da yürürlüğe giren bir
anlaşmayı ve 2016 yılında yürürlüğe giren bir
anlaşmayı örnek aldık. diyorlar. Neymiş peki bu
anlaşmalar, ben bunları sizlerle paylaşmak istiyorum
değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, 1990 yılında
yürürlüğe giren Sportif Karşılaşmalarda Seyircinin
Şiddet Gösterileri ve Taşkınlıklarının
Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi daha sonra ortadan
kaldırıldı. Nasıl ortadan kaldırıldı? 2020
yılında yani geçtiğimiz mart ayında, bu İstanbul
Sözleşmesi'nin ortadan kaldırıldığına dair
Cumhurbaşkanlığı kararı çıktığı
anda, biz, bir kanunun yine Cumhurbaşkanlığı kararıyla
onaylanmasına tanık olduk.
Değerli milletvekilleri, 1990 yılında
sportif karşılaşmalarda şiddetin önlenmesine dair bir
sözleşmeyi birçok ülke gibi biz de uyguladık. Peki, daha sonra,
bugüne gelindiğinde, bu sözleşmenin yetersizliği ortaya
çıkınca başka bir sözleşme yapılması
ihtiyacı ortaya çıktı ve bu kanun Türkiyeye geldi. Bu kanunun
Türkiyeye geldiği zamanki hâli şudur: Mecliste ekleriyle birlikte
kabul ettik. Ne diyor bu eklerinde? Artık 1990 yılında ortaya
çıkan kanun yetersizdir, şimdi yeni bir kanun çıkartıyoruz
ama bu kanunu onaylayacak ülkeler önceki kanununu feshederse ancak
onaylayabilirler. diye, Meclise ekleriyle beraber geldi ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi önceki kanunu feshederek, eklerinde yazan sözleşmeyi
feshederek yeni kanunu onayladı ve Cumhurbaşkanlığı
kararında da aynen eski kanunun feshedilmesi, yeni kanunun
onaylanmasıyla ilgili olarak kanun onaylandı değerli
arkadaşlarım. Yani Cumhurbaşkanı kararıyla durup
dururken bir uluslararası sözleşmeden çekilinmedi, tam tersine
Türkiye Büyük Millet Meclisine önce fesih, sonra da onaylama yetkisiyle gelen
bir kanun onaylandı ve bu şekilde yürürlüğe girdi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayın Cumhurbaşkanına ve AK PARTİ yönetimine tarihî bir
çağrıda bulunuyorum: Bu konudaki yorumu sizlere iletip de bu
hususları söylemeyenler, gerçekten devlet aklıyla alay
etmişlerdir. Bir devlet yanıltılamaz, doğrusunu yapacaksınız.
Diğer anlaşma da aynı şekilde;
diğer anlaşmada da yine eski sözleşme feshedildi ve yerine feshe
bağlı olarak onay getirildi değerli arkadaşlarım ama
Cumhurbaşkanı da Meclisten çıkmış hâliyle kabul ederek
onu onayladı. Şimdi, AK PARTİli o üst düzey yöneticisi kimdir
bilmiyorum, bunu sorgulamanız lazım ve araştırmanız
gerekiyor. Yani böyle bir tarihî yanılgıyı
Cumhurbaşkanına kim yaptırıyor? Değerli
arkadaşlarım, devlet aklı bu kadar aşağılanabilir
mi? Cumhurbaşkanına diyorsunuz ki: Bu anlaşmaları örnek
alın, buna göre anlaşmadan, feshinden çekilin. Ama diğer anlaşmaya
baktığınız zaman öyle değil. Anlaşma Meclise
geliyor, ekleri arasında önce fesih var, sonra onay var; bu şekilde
kabul ediliyor. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi on beş gün sonra
yürürlükten kalkıyor.
Danıştayda açılan davalar var.
Danıştayın bu konuda süratle yürütmeyi durdurma kararı
vermesi gerekiyor ya da Sayın Cumhurbaşkanının ve iktidar
partisinin, bu kanunun iptal kararına ilişkin kararın
kaldırılması için ellerinden geleni yapması gerekiyor. Bu
tarihî uyarıları yapmak istiyorum ve zabıtlara geçirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyursunlar efendim.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; bu konu önemli. Ya devlet olarak
işimizi doğru yapacağız ya da yanlışlar
arasında ülkemizi itibarsız kılmayacağız. Bu konuyu
neden önemsiyoruz? Çünkü giderek artan kadın şiddetinin,
kadınlara yönelik taciz ve öldürmelerin arttığı bir dönemde
böyle bir yanlıştan dönülmesi hepimizin ortak
çıkarınadır, başta kadınlarımızın
çıkarınadır. Bu tarihî uyarıları ve belgeleri AK
PARTİ yöneticilerine vermeye hazırım, arzu edenlerle de
tartışmaya hazırım. Bu konu böyledir değerli
arkadaşlarım. Uluslararası anlaşmalardan Meclisin
kararı olunmadıkça çekilmek Cumhurbaşkanı kararıyla
mümkün değildir. Cumhurbaşkanına emsal olarak verilen örnekler
de zaten bunu amirdir. Bu konudaki görüşlerimizi, tarihî
uyarılarımızı yaparak ülkemizin menfaatlerinin
korunması yönünde hepimizin ortak adımlar atacağına
inancımla hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz vardır.
BAŞKAN Yoklama talebiniz var.
Sayın Özkoç, Sayın Emre, Sayın
Gündoğdu, Sayın Antmen, Sayın Erbay, Sayın Sümer,
Sayın Tanal, Sayın Köksal, Sayın Karabat, Sayın
Demirtaş, Sayın Tuncer, Sayın Zeybek, Sayın Ünver,
Sayın Ünlü, Sayın Ceylan, Sayın Kaya, Sayın Tokdemir,
Sayın Güzelmansur, Sayın Gök, Sayın Kaboğlu.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:21.08
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 21.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 92nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 5inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından verilen önergenin oylamasından önce, istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet
Özdemir ve 21 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 267) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
5inci maddesinde yer alan değiştirilmiştir ibaresinin
yeniden düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Orhan
Çakırlar
Adana Aksaray Edirne
İmam Hüseyin Filiz Zeki
Hakan Sıdalı
Gaziantep Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurunuz Sayın Sıdalı.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci Dönemde adalet ve hukuk
üzerine 6 farklı kanun düzenlemesi yapıldı. Torba kanunları
saymıyorum bile. Daha önceki konuşmalarıma baktım;
meselelerin sadece kanunları düzenleyerek çözülemeyeceğini, bizim
sadece adalet reformuna değil, adalette zihniyet
değişikliğine ihtiyacımız olduğunu defalarca dile
getirmişiz. Adalette yüzde 20lere düşen güveni ancak bu şekilde
yükseltebileceğimizi söylemişiz. Zihniyeti değiştirebilsek
mevcut kanunlarla bile daha iyi sonuçlar alacağımız kesin ama ne
yazıktır ki zihniyeti değiştirmeden gündelik ayarlarla,
kısa vadeli çözümlerle anlık sorunlara pansuman yapıyoruz;
hâliyle sıkıntı bir türlü iyileşemiyor, yeniden önümüze
geliyor.
Bu durum sadece adalette değil, her
kararınızda böyle; dış politikada, ekonomide, pandemiyle
mücadelede, çevre sorunlarında da böyle; mesela, kuraklık. Dünya
Bankasına göre küresel su tehdidinin en yüksek olduğu bölgeler
arasındayız. Bu sorunlarla hakkıyla mücadele edebilmek için
bugünden farklı bakabilmemiz gerekiyor. Araştırmalarda net su
potansiyelimiz 112 milyar metreküp olarak belirleniyor ki bu, tahminlerin en
iyisi. Günümüzde kişi başına 1.347 metreküp su düşüyor. Bu
miktar 2023 yılında 1.287ye, yüz yılın sonundaysa
kişi başına bin metreküplere düşecek. Şu anda dahi su
stresi yaşayan ülkeler arasındayken yakın gelecekte su fakiri
ülkeler pozisyonuna düşme riski taşıyoruz.
İklim krizinin etkisiyle 2030 yılında
yüzey sularında yüzde 20 azalma, bitkilerin su ihtiyacındaysa yüzde
10 artış bekleniyor. Suya en çok ihtiyaç duyan yüzde 74le tarım
olduğuna göre, su yönetimini disipline etmek, kaynakları doğru
kullanmak ve önleyici çalışmaları da yapmak zorundayız.
Stratejik sektör olan tarımda su yoksa bizim için gıda güvenliği
de yok. Bu sebeple, su arzı ile talebini beraber yürütmek zorundayız.
Su politikasını etkileyen 6 farklı
kanun ve sayısız yönetmelik var. Bunların, bırakın
bütünlüğü, irtibatı dahi yok; birbirinden bağımsız
uygulanıyorlar. Mevcut durum, yetki çatışması ve
karmaşasına, hukuki boşluğa ve nihayetinde yetki
sorumsuzluğuna sebep oluyor. Her kurum topu birbirine atıyor.
Bütüncüllük bir yana sürekli ek madde, ek yönetmelik çıkarılıyor
yani su yönetimi de her yerinden su sızdıran delik bir depoya
dönüyor. Bilimin de bürokrasinin de ısrarlı talebi olan su kanununu
hemen Meclis gündemine getirin. Kaybedecek vakti bırakın, artık
zamanla dahi yarışmıyoruz, zaman bizim ilerimizde.
Değerli milletvekilleri, yapılan
çalışmalarda 5 havzada su kıtlığı, 4 havzada
mutlak su kıtlığı öngörülmekte. Havza koruma eylem
planları var ancak kurumlar arasındaki sıkıntılar yüzünden
uygulamada sorunlar yaşanıyor, planlar kanunun hükmüne
bağlanamıyor, bu karmaşa da hızlıca çözüme
kavuşturulmalı. Kaynaklarımızı verimli ve
sürdürülebilir şekilde kullanmak için entegre toprak ve su kaynakları
yönetimini inşa etmek zorundayız. Bunun ilk adımı kurumsal
yapıları güçlendirmek, strateji ve politikaları
yarının ihtiyaçlarına göre güncellemektir.
Su israfını da azaltmak zorundayız.
Bu, ancak tam anlamıyla modern sulamayla olabiliyor. Salma sistemde yüzde
30 randıman alınırken bu, toprak altı damlama sisteminde
tam yüzde 95lere çıkıyor fakat bu sistem
değişikliğini çiftçilerin tek başına
karşılayabilmesi hâliyle bugün mümkün değil. TAGEMin
yaptığı ankete göre çiftçilerin yüzde 92si yeni sistemler
konusunda devlet desteğinin artırılmasını istiyor.
Destekleme bütçesinin ihtiyaçlara göre revize edilmesi gerekiyor.
Lafın özü, su verimliliğini artırmak
adına tarıma göre sudan, suya göre tarıma geçmek
zorundayız. Ürün desenlerini de iklim ihtiyaçlarına göre düzenlemek
artık tercih değil zorunluluk. FAO, ülkelerin su üretkenliklerini
yani harcadıkları bir metreküp su başına ürettikleri
ekonomik değerleri çıkarıyor. Biz, metreküp başına
0,30 dolardayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun efendim.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Biz 0,30
dolarlardayken en kurak ülkelerde metreküp başına 1,5luk değer
üretenler var. Yani bu örnek dahi iktidarınızın tarım
politikalarındaki yetersizliğinin açık göstergesi.
İYİ Parti olarak toprak, su ve
tarımsal üretim üçgenini bütün olarak görüyor, tarımdan
koparılan her arazinin ve boşa akan her damla suyun
geleceğimizden çalındığı bilinciyle plan
yapıyoruz.
Dünya değişiyor, iklim
değişiyor, bizde zihniyet değişmiyor. Bunun için öncelikle
iktidar değişmeli diyerek yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 6 ila 13üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut.
Buyurunuz Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 267 sıra sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
ikinci bölümü üzerine MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Üzerinde değişiklik yapılması
teklif edilen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun yaklaşık on altı yıllık uygulaması
sırasında zaman zaman değişiklikler yapılmış
ve bu değişikliklerle infaz sisteminin uygulamadaki verimliliği
ve etkinliği artırılmak istenmiştir. İnfaz hukukuna ve
cezanın ıslah amacına uygun, dünyadaki gelişmelere paralel
bir amaç ortaya konularak hükümlülerin dış dünya ve aileleriyle
ilişkilerini teknolojik imkânlardan yararlanmak suretiyle güçlendirmek ve
hayata bağlılıklarını ve elbette
cezalandırmanın temel amacı olan ıslah kurumunu da daha
işlevsel hâle getirmek hedeflenmiştir. Ayrıca, hak ihlallerini
en aza indirgemeye yönelik olarak ceza infaz kurumları ve tutukevleri
izleme kurullarının görev alanı genişletilmiş, bu
kurullarca tanzim edilen raporların Kamu Denetçiliği Kurumu ve
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna da gönderilmesi
sağlanmıştır.
Değişiklik teklifleriyle Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan İnsan
Hakları Eylem Planına uygun olarak bazı faaliyetlerin
gerçekleştirilmesi arzusu da teklif metninin gerekçesinde de ifade
edildiği üzere hedefler arasında yer almıştır.
Teklifin 8inci maddesiyle hükümlülerin teknolojik imkânlardan
yararlandırılması amaçlanmaktadır. Böylece bazı
şartlar altında hükümlülere, teknik altyapıya sahip kurumlarda
Adalet Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara uygun olarak
elektronik yöntemlerle mektup alıp gönderebilme imkânı
sağlanacaktır. Buna ek olarak hükümlülerin resmî makamlara ve
avukatına gönderdiği mektup, faks ve telgrafların da
alıcısı dışındakilerin erişimini engelleyici
tedbirler çerçevesinde elektronik ortamda alıcısına ulaştırılabilmesine
imkân tanınmaktadır. Bu husustaki sınırlama ve istisnalar
da yine kanun teklifi metni içerisinde gösterilmiştir. Buna göre bu
teknolojik imkândan yararlanmak hakkına sahip olanlardan terör suçları,
örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçlarından mahkûm olanlar
ile tehlikeli hâlde bulunan ya da dışarıyla iletişiminin
tehlikeli olabileceği değerlendirilen mahkûmlara ilişkin olarak
bu kişilerin telgraf, faks ya da dijital yazışmalarının
kayıt altına alınabileceği
kararlaştırılmış ancak bunların amaçları
dışında kullanılmayacağı, soruşturma konusu
olmadıkça bir yılın sonunda imha edileceği ifade
edilmiştir. Aynı teklifle hükümlülerin ziyaret süreleri uzatılmakta,
ayrıca mahkûmların başta hasta ziyareti sebebiyle
aldıkları mazeret izinleri arasındaki bir aylık süre
şartı da kaldırılmaktadır. Aynı düzenleme
tutuklular için de geçerlidir.
Bu teklifle, uygulamanın takibi sonucu görülen
eksiklikler çerçevesinde insan hakları odaklı düzenlemelerin
İnfaz Kanununa dercedilmesi arzu edilmiş ve kamuoyundaki
tartışmalar da dikkate alınarak hükümlülerin ıslahı
önceliklenerek ve hükümlülerin dışarıyla bağını
ve iletişimini de güvenlikli bir çerçeve içerisinde artırarak
ıslahına katkı sağlanması arzulanmaktadır.
Cezanın temel işlevlerinden olan ıslah
kurumunun tek başına hürriyeti bağlayıcı bir
cezanın infazıyla mümkün olmadığı, mutlaka
infazın bu amaca hizmet edecek şekilde çektirilmesi gerçeği
karşısında huzurdaki düzenleme somut öneriler getirmekte,
hükümlünün cezasının infazıyla birlikte dışarıdaki
hayata entegrasyonu da etkili bir şekilde temin edilmektedir. Bu çerçevede
huzurdaki kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destekliyor
ve düzenlemelerin milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
müsaadenizle sözlerimin son kısmını özel bir teşekküre
ayırmak istiyorum. Gerçekten, memleketimiz Tokatta cumhuriyet tarihinin
tek seferde en büyük eğitim yatırımı ve hamlelerinden bir
tanesi hayata geçirilmektedir. Tek seferde yeni yapılacak okul
sayısı 76, güçlendirilmesi temin edilecek okul sayısı 72
olarak belirlenmiştir. Bütün bunlar tamamlandığında 1.867
adet derslik yeni yapılmış, yenilenmiş ve
güçlendirilmiş olacaktır. İl geneli bu rakam şu anlama
geliyor: İl geneli okul sayımızın yüzde 24ü, il geneli
toplam derslik sayımızın yüzde 40ı bu vesileyle yeniden
yapılmış, yeniden inşa edilmiş ve güçlendirilmiş
olacaktır. Bu büyük yatırım hamlesiyle birlikte inşallah,
gençlerimiz en kısa zamanda ve tek seferde gerçekleşecek bu
yatırım hamlesiyle yeni eğitim döneminde, yeni dersliklerinde ve
yeni okullarında eğitim alacaklardır. Bu vesileyle, başta
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Millî Eğitim
Bakanımız Ziya Selçuk Bey'e, Millî Eğitim Bakan
Yardımcımız Sayın Mahmut Özer Bey'e, değerli
milletvekillerimize, Tokat Valimiz Ozan Balcı Bey'e, Millî Eğitim
Müdürümüz ve Millî Eğitim bürokratlarımıza ayrı ayrı
şükranlarımı sunuyor, bu yatırımların da genç
kardeşlerimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerine partim İYİ Parti adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında şunu ifade edeyim:
Bugün İçişleri Bakanı Sayın Soylunun 10 bin dolar
maaş alan milletvekilinin adını Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına söylediği iddia edilmektedir. Eğer öyleyse suç
teşkil eden bu olayda suçlu vekil hakkında adli süreci işletmek
gerekir aksi hâlde suç ve suçluyu gizleme tartışması
başlar. Bu tartışmaya mahal vermeden ilgililerin gerekli
açıklamaları yapmasını bekliyoruz.
Teklifin içeriğine
baktığımızda, işkence ve kötü muamelenin önlenmesine
yönelik önlemler, 15 yaş altı çocuğu olan annenin
cezasının ertelenmesi vardı ama aldığımız
bilgiye göre bu kanun maddesi çekilmiş. Yine, e-postayla haberleşme
hakkı, hükümlünün ziyaretçilerle yaptığı görüşme
sürelerinin artırılması gibi değişiklikler söz konusu.
Biz İYİ Parti olarak yüce Türk milletinin
her ferdinin lehine olacak, vatandaşlarımıza ve yüce devletimize
fayda sağlayacak, katma değer sağlayacak her kanunun destekçisi
olacağımızı belirtmek isteriz. Kanun teklifini
hazırlayan arkadaşların iyi niyetinden, bu kanunun taraflarına
menfaat sağlama adına güzel niyetlerinden dolayı herhangi bir
endişemiz yok. Bizim mevzuatımızda, kanunlarımızda
aslında çok büyük bir sıkıntı da yok. Genelde, bu
kanunları uygulayan kişilerin kafalarında
sıkıntılar var. Mesela, getirilen kanun teklifinde şöyle
bir terim var: Kurum güvenliği açısından tehlikeli
olabileceği değerlendirilen hükümlülere bazı
kısıtlamalar getiriliyor.
Şimdi, kurum yöneticisi olan ve belli bir dünya
görüşünün temsilcisi olan yönetici, karşıdaki tutuklu veya
hükümlü de başka bir dünya görüşünde veya kendisine aykırı
bir kutuptaysa Ben bu adama, bu hükümden faydalanarak her türlü yasal
engellemeyi yaparım. şeklinde bir moda girebilir. Bunda Adalet
Bakanının -ne bileyim- cumhuriyet savcısının herhangi
bir etkisi, tasarrufu olmayabilir ama bazı memurlar siyasi iradeye yaranma
adına kendilerine vazife çıkarabiliyorlar. Dolayısıyla,
kanunlarımızın esnek, soyut olmaması gerekiyor; somut bir
şekilde düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Dolayısıyla,
kanunlarımızda, mevzuatımızdaki bu
sıkıntılara mahal vermemek adına, komisyonlarda gerekli
açıklamaları yaptığımız hâlde, maalesef iktidar
partisi bu uyarılarımızı dikkate almıyor. Daha sonra
da çıkıyor, işte Bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen tüm partilere, komisyon üyelerine teşekkür ediyoruz.
diyor. Oysa, bizim hiçbir görüşümüz dikkate alınmıyor, -bunu
daha önce de söyledim- hiçbir görüşümüzü dikkate
almadığınız hâlde lütfen bize teşekkür etmeyin, zira
kamuoyunda sanki biz İYİ Parti olarak sizin
yaptığınız kanunlara destek veriyormuşuz gibi bir
algı oluşuyor. Rica ediyorum AK PARTİ Grup Başkan
Vekillerine, Komisyon sözcüsüne, sadece, bu kanunu kabul eden, Komisyonda kabul
eden siyasi parti mensuplarına teşekkür etsin, gerekiyorsa bizi de bu
kanuna destek vermediğimizden dolayı kınayın, bir
sıkıntı yok.
Yine, diğer bir konu vardı. Biz sadece
hükümlülerin anne sıfatına değer vererek bir düzenleme
yapılmasından dolayı mutlu olmuştuk. Hatta İYİ
Parti olarak, cinsiyet farkının ortadan kaldırılarak bu
hakkın aynı şekilde babalara da verilmesi gerektiğini
Komisyonda talep etmiştik ama bizce bilinmeyen bir nedenle, annelerin,
babaların lehine olan bu madde geri çekilmiş. İnşallah,
daha güzel bir şekilde, önümüzdeki günlerde düzenlenir diye
düşünüyoruz.
Yine, son on yıla
baktığımızda, bazı suçlarda çok
artırıcı cezalar gelmesine rağmen suçların suç
oranlarının arttığını görmekteyiz. Mesela
2009-2019 tarihleri arasında hırsızlık 7 kat, adam öldürme
6 kat, cinsel suçlar 10 kat, uyuşturucu 11 kat, yağma 11 kat
artmış. Demek ki cezaların artırılması suçlarda
caydırıcı olma özelliğini taşımıyor. O zaman,
ne yapmak gerekiyor? Eğer alınan cezalar gereği gibi infaz
edilmiyorsa yani cezaların infazında değişikliklerle,
aflarla, insan ceza aldığı hâlde bu cezasını tam
anlamıyla çekmiyorsa o zaman caydırıcı olmaktan
uzaklaşıyor; verilen ceza uygulanmadığında da adalete
olan inanç ortadan kalkıyor.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; 24 Haziran 2018 tarihinden itibaren, sözüm ona,
şahlanış dönemine girdik. İki yıl on aylık
Başkanlık serüveninde bugün ne faiz ne de enflasyon o günkü seviyelerin
altında. Dolar, avro neredeyse 2 katı fiyatta.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin resmî olarak
başladığı 9 Temmuz 2018 tarihinde dolar 4,5; avro 5,3 Türk
lirası seviyelerinde işlem görüyordu. Bugün itibarıyla dolar
8,55in üstünde, avro ise 10,38e kadar ulaştı. Cari açık,
borçlanma sürekli yükselişte. Ekonomide hiçbir şey istendiği
gibi gitmiyor fakat resmî kaynaklara göre büyüyoruz, şahlanıyoruz,
uçuyoruz. Genel Başkanımız ve milletvekili
arkadaşlarımızla yaptığımız il ve ilçe
ziyaretlerinde biz gerçeği halk gibi görüyoruz. Büyüyenler belli,
şahlananlar belli; onları herkes çok iyi biliyor. Artan, gelir
adaletsizliği; artan, işsizlik. Bir tek ne azaldı? Adalete olan
güven, bağımsız yargı inancı azaldı. Maalesef,
bağımsız yargıya inanç ve adalete güven
vatandaşlarımızın arasında bitme noktasına geldi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener
Hanımefendinin liderliğinde biz İYİ Parti olarak
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde
çalıştık ve en önemli ilkelerinden birini, hukukun
üstünlüğü, tam bağımsız, tarafsız yargı olarak
belirledik. Çünkü bize göre bağımsız ve tarafsız yargı
Türkiye Cumhuriyetinin her vatandaşının sahip olduğu en
büyük teminattır. O nedenle iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemde milletimizin her bir ferdi
şerhsiz, şartsız, kayıtsız kanun önünde eşit
olacak, suç işlediği takdirde bağımsız ve
tarafsız yargı önünde hukukun üstünlüğü prensibi uyarınca
adilce yargılanacak, hiçbir suç cezasız kalmayacak ama bu ülkenin
hiçbir vatandaşı da sahte delillerle, kişiye özel suç icat
edilip cezalandırılmayacak. Geç gelen adalet, adalet değildir.
prensibi ışığında ceza yargılamasında,
soruşturma evresinin daha etkin, güvenilir ve hızlı
olmasını sağlamak adına yalnızca soruşturma
evresinde görevli olmak üzere adli kolluk sistemi kurulacak. Adil
yargılama için hâkim teminatı bir mecburiyettir çünkü adil
yargılama ancak bağımsız ve tarafsız mahkemeler eliyle
yapılabilir. Bağımsız ve tarafsız mahkeme de ancak
hâkimin bağımsız ve tarafsız olmasıyla mümkündür, o
nedenle yargı bağımsızlığının ilk
şartı da hâkim teminatının sağlanmasıdır.
Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı ve bakanlar birçok hukuksuzluğa
maalesef seyirci kalıyor. Yürütme organı siyasi demeçlerle tutuklama
ya da serbest bırakma kararları üzerinde açıkça etkili oluyor.
Böyle hukuk olmaz, adalet böyle sağlanamaz, Türkiye bu adaletsizliği
daha fazla taşıyamaz. İşte, o nedenle,
iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde Türkiye bu
utançtan kurtulacak, Anayasaya hâkim ve savcıların coğrafi
teminatını sağlayan hüküm konulacak. Aynı zamanda Hâkim ve
Savcılar Kurulunun yapısı ve üye atama sistemi
değiştirilecek; adaylar, yargı kurumlarımız, barolar,
üniversiteler tarafından önerilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçilecek.
İYİ Parti olarak, Türkiye Cumhuriyetini
bayrağı ve vatan toprağıyla; çocuğu, genci,
yaşlısı, kadını, işçisi, çiftçisiyle; bilimi,
kültürü ve sanatçılarıyla; vatanını gece gündüz bekleyen
güvenlik güçleri, pandemide yeniden destan yazan sağlık ordusuyla ve
üzerinde yaşayan tüm canlılarıyla ayrılmaz bir bütün olarak
görüyor, bu eşsiz vatanın refahı ve huzurunu daim kılmak
için hep birlikte çalışmaya davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, infaz kanunu
şüphesiz ki bir ülke için en az ceza kanunu kadar önemlidir. Ülkedeki
yargılamanın sağlıklı olması, doğru
olması, bu amaçtır ama öte yandan da infaz kanunuyla amaçlanan
şey ceza almış kişinin topluma yeniden
kazandırılmasına yönelik bir sistemin işletilmesidir. Bizim
İnfaz Kanunumuz da sizlerin özel çabası ve yeteneğiyle
birbirine girmiş durumda. Bazı suçlar dörtte 3, bazıları
üçte 2, bazıları yüzde 40; denetimli serbestlik bazen bir yıl,
bazen üç yıla kadar çıkıyor; erteleniyor, ertelenmiyor, karman
çorman yani hukukçu değil, matematiği güçlü olmayan birinin bu
meseleyi çözmesi çok zor.
Şimdi, yine İnfaz Kanununda bir
değişiklik yapılıyor ve baktığımızda
tartışmalı maddeler şüphesiz var ama aslında
sağlıklı bir uygulama olsa belki başka bir pencereden
bakılabilir. Yani yargılamaların adil olduğunu bilsek,
görsek, duysak belki burada konuşacağımız cümleler biraz
daha farklı olur.
Şimdi, hani bazen böyle sesleniyoruz ya çok
açık yolsuzlukları dile getirdiğimiz zaman: Ya, bu memlekette
savcı yok mu? diye bağırıyoruz ya, Yok mu bir
savcı? diyoruz, hani olur da kaçak falan olur korkusuyla, 6.500
cumhuriyet savcısı var, bunları adli açıdan,
yaptıkları işlem açısından da 148
başsavcının emri altına alıyorsunuz.
Bir diğer nokta, şimdi, cezaevlerinde
yapılacak dinlemeler. Bunların hakkaniyetli, ölçülü bir şekilde
yapılması lazım. Burada böyle bir ölçü görmüyoruz. Tüm cezaevi
müdürleri, Türkiye'deki tüm mahkûmları ister bir yıl yatsın
ister on yıl yatsın, dilediği kadar, dilediği süre, kendi
eşiyle, çocuklarıyla olan görüşmesini dinleyebilecek bir hakka
kavuşuyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, tüm
bunların, bu karmaşıklığın sebebi Türkiye'de
adaletin olmamasıdır, sorun bu. Alanyada bir hâkim tutukluluk
kararına muhalefet şerhi yazıyor. Suçlama şu: 432 gram
uyuşturucuyla yargılanan bir sanık var ve tahliye kararı
yönünde oy kullanıyor ve gerekçeye de aynen şöyle bir ifade
yazıyor: Her ne kadar sanık uyuşturucu madde ticareti suçundan
yargılansa da mafya liderleriyle dans eden birtakım siyasilerin
yakınlarının adı uyuşturucu iddialarına
karışırken ve haklarında soruşturma dahi
açılmazken daha az suç işleyen sanıklara daha ağır
ceza verilmesi adalet anlayışımla
bağdaşmadığından sayın çoğunluğun
görüşüne katılmıyorum. Ne oldu biliyor musunuz? Adamı
Siirte sürdüler hemen, adam gitti Siirte. Şimdi, bu söze itiraz eden
biri var mı? 432 gram, yarım kilo bile değil, öteki tarafta 5
ton konuşuluyor, soruşturma bile yok.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Geldiği yer
belli.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Somada 301
insanımız hayatını kaybetti, katliama uğradı ya
göz göre göre. Denetimlerle tespit edilmiş, yüzde 100 kusurlu tek bir
kişi içeride değil şu anda ve özel olarak büyük gayret sarf
ettiniz o insanları kurtarasınız diye. Yani orada 301
kişinin yakınlarının yerine kendinizi bir koyun, ne
hissedersiniz, ülkenize, adalete karşı duygunuz ne olur sizin? Sadece
yargı alanındaki adaletsizliklerden bahsetsek, açıkçası bu
da yetersiz kalır.
Şimdi, Türkiyede, hâli hazırda müteahhit
firma sayısı itibarıyla tüm Avrupadaki müteahhit
firmalarından, şirketlerinden fazla müteahhit var. Değerli
arkadaşlar, beş yılda, 5 şirkete, 55 ihalede 161 milyar
Türk lirası iş verilmiş ve bütün bunların hiçbirinde
açık ihale yok, çağırmış vermişler 161 milyar TL.
Niye arkadaşlar, Allah aşkına, niye?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - 5li çete.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Yani niye, biz biliyoruz,
siz söyleyin, niye? Siz söyleyemiyorsunuz, onun için ben söyleyeceğim:
Çünkü buradan besleniyorsunuz, sizin medya düzeniniz de siz de bu parasal
ilişkiden besleniyorsunuz, bunun başka izahatı yok. Türkiyede
yapacak iş bulamadınız, sırf bu müteahhit çevresine iş,
istihdam yaratasınız diye Kanal İstanbulu çıkardınız,
oradaki arsa satışıydı, oydu, buydu. 5 firma, başka
kimse yok. Yıllardır bu Parlamentoda milletvekili
arkadaşlarımız Türkiye'nin en büyük medya
kuruluşlarından biri Doğan Medya el değiştirdi. 850
milyon dolarlık yüksek bir meblağ söz konusu, tek bir kuruş
ödemediler. Bu nasıl bir kredi ilişkisi? diye Ziraat Bankasına
soru soruyorlar. Ziraat Bankası cevap vermiyor.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Ticari sır.
diyor.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Bakanlara soruyorsun, cevap
vermiyor; Hükûmete soruyorsun, cevap vermiyor; kimse cevap vermiyor.
Şimdi, bakın, ortaya çıkıyor.
Tabii, Ziraat Bankası bir yandan Varlık Fonuna devredildi, denetim
dışı, değil mi? Kemerburgazda satın alan
kişilere ait bir arazi var, değeri 65 milyon dolar. Bu 65 milyon
dolarlık arazinin imarı söz konusu değil; ormanın içinde,
su havzaları var, bir tane imar örneği yok; öyle bir yerde imar
çıkardığında çok artacağı belli. Oraya bir imar
çıkartıyorlar, değeri 65 milyon dolardan 650 milyon dolara
çıkıyor. Bakın, 650 milyon dolara çıkıyor ama bu
imarlı hâlinin iptal edileceğini herkes biliyor. O hâliyle 65 milyon
dolar ödemeyi kabul ediyor Ziraat Bankası. İmar eski hâline geliyor,
65e düştü bugün, iptal edildi ama ödeme 650 milyon dolar olarak
sayıldı. Şimdi, arkadaşlar, bu, soygun değil mi,
hırsızlık değil mi? Göz göre göre, Türkiyede bu kadar
yoksul insan varken 650 milyon doları bir yanda hiç etmek değil mi,
vatandaşın parasına çökmek değil mi? Artık bu terimler
Türkiyede çok kullanılır oldu. Tüm bunlar karşısında,
bu adaletsizlikler karşısında söylüyoruz, anlatıyoruz, dile
getiriyoruz falan.
Ben geçen konuşmamda konuşmamı
bağlarken şunu söylemiştim: Ya, altın buluyorsunuz
sıkışınca, gaz çıkartıyorsunuz, petrol
buluyorsunuz; hepsinin teslimat tarihi 2023 ama, ondan önce teslimatı yok
bunların, bulduklarınızın yani seçime endeksli.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Müsilaj
peşin.
ZEYNEL EMRE (Devamla) Hani böyle bugün yarın
önümüzde göreceğimiz hiçbir şey yok ama açılış
yapıyoruz, teslimatı 2023.
Şimdi de bir moda oldu, bu
hırsızlıkları dile getirdiğimizde vatan, millet,
Sakarya; FETÖ, PKK, DHKP-C başka bir şey yok. Ya, bu
hırsızlıkla ne ilgisi var? Sen bunu anlat. Sen
hortumlamışsın, ben sana deliliyle, belgesiyle söylüyorum.
Bununla ne ilgisi var? Şimdi Türkiyenin terör örgütleriyle mücadelesi
meşrudur. Ya, arkadaşlar, bu hırsızlıkla bunun ne
ilgisi var? Göz göre göre milletin parasını çalıyorsunuz, 5li
komisyon eliyle ihaleleri de peşkeş çekiyorsunuz, aleni bir
şekilde gidiyor. Belki 50 milyar TLye yapılacak iş 160 milyara
gidiyor, paraların arada kime gittiği belli değil. Ama
bunları dile getirdiğimizde Bu, FETÖnün iddiası. Bunları
dile getirdiğimizde Yok, PKKlılar söylemişti bunu. Ya,
artık şu komik, garip savunmayı bir terk edin ya, yazık
yani. Şu milletin sırtına yük olmaktan vazgeçin. Türkiyenin
birçok zorluğu var, bakın, emin olun, sizin
yaptığınız bu yolsuzluk düzenini durdurabilirsek
-inşallah, Allahın izniyle ilk seçimde bunu
başaracağız- birkaç senede Türkiye ayağa kalkar
arkadaşlar, bundan hiç şüpheniz olmasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yolsuzluk düzenini
millet kaldırdı AK PARTİyle, Cumhur İttifakıyla.
Aleyhe beyanları reddediyoruz.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, yine, ceza infaz mevzuatında bir
değişiklik teklifiyle daha karşı karşıyayız.
Nitekim daha geçen yıl, yine AKP iktidarının gündeme
getirdiği bir başka kanun teklifi bizim muhalefetimize rağmen
buradan hep birlikte çıkarıldı ve bu teklifte ne vardı?
Mafyaya özel af, adrese teslim af vardı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çetelere, mafyalara yol
yok.
OYA ERSOY (Devamla) Suç örgütlerinin
patronlarını ve üyelerini salıverme telaşıyla infaz
değişikliği adı altında bir yasa teklifi buradan
geçirildi. Belli ki hukuki ilke ve değerlerden uzak, akla, bilime ve
toplumun vicdanına aykırı düzenlemeler AKP iktidarına yetmiyor
ve kendi iktidarları için bu tür tekliflerle Meclisi oyalamaya devam
etmekte ısrarcı.
Şimdi, öncelikle şunu söylemek istiyorum:
Cezaevleri bu ülkenin her dönem kanayan yarasıdır, her dönem kanayan
yarası olmuştur ve maalesef binlerce insanı ilgilendiren bu yasa
teklifini burada görüşürken Genel Kurul Salonu boş, erkek
milletvekillerimiz dışarıda maç seyretmekle meşgul.
Dışarıda insan haklarının ve demokrasinin
kırıntılarının bile askıya
alındığı her dönemde, cezaevlerinde zaten var olan sorunlar
katlanarak artar ve bugün de aynı şey yaşanıyor. Önümüze
gelen kanun teklifinin genel gerekçesine bakalım, ne diyor? Ceza infaz
kurumlarının yönetim ve işleyişinde, ayrıca ceza
muhakemesi uygulamasında ortaya çıkan birtakım sorunların
ve farklılıkların giderilmesinin amaçlandığı
söyleniyor. Şimdi sorunları ben bol bol anlatacağım,
arkadaşlarım da anlatmaya devam edecekler. Bu
farklılıkların giderilmesi nedir? Mesela, bundan sonra
İçişleri Bakanınızın, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürünü mafyanın ayağına, cezaevine göndermesini engelleyecek
bir düzenleme var mıdır bu teklifte? Yine, sağlık
raporlarıyla mafyacılara cezaevlerinde kurulan özel saltanatı
giderecek bir düzenleme var mıdır bu teklifte? Ne olmuş, tek tek
dökülüyor, öğreniyoruz. Türkiye'nin hiçbir yerinde hücre cezası
yatamaz. diye sağlık raporu düzenleniyor Çakıcı
hakkında. Bununla da kalmıyor Koğuş kapısı,
havalandırma, bahçe kapısı açık olmak kaydıyla yirmi
dört saat hava almaya çıkabilir. diye rapor düzenleniyor.
Nasırlarını tedavi etmesi için neşter veriliyor cezaevinin
içine, 2 tane. Cezaevi kantininde bulunmayan eski Kars kaşarı
peyniri tüketmesi uygundur. deniliyor, beyefendinin canı Kars
kaşarı seviyormuş demek ki. Haftada üç gün balık, 2 defa ızgara
köfte yemesi; 1 kilo kaymak, taş fırında pişirilmiş
Trabzon ekmeği, Kâbe hurması, devam et, devam et
Yemekleri de
cezaevi yemekhanesinde pişirilmemeliymiş. Kahvenin markasına
kadar belirlenmiş sağlık raporlarıyla. Ölüm riski taşıdığından
birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü derecedeki akrabalarıyla ve yakın
arkadaşlarıyla haftanın yedi günü sağlığı ve
morali için, kişi sayısı sınırlaması
olmaksızın görüşebilir, üstelik odasında açık
görüş yapabilir. diye karar verilmiş. Şimdi, bakın, yirmi
beş yıldır cezaevinde olan, Diyarbakır D Tipi Cezaevinde
bulunan 83 yaşındaki hasta mahpus Mehmet Emin Özkan bugüne kadar 5
kez kalp krizi geçirmiş, 4 defa anjiyo olmuş; kalp, tansiyon, zehirli
guatr, kemik erimesi, böbrek ve bağırsak bozuklukları,
aşırı derecede kilo kaybı, duyma ve görme eksikliği,
hafıza kaybı gibi birçok sağlık sorunu var. 2015
yılında Özkan, sadece refakatçi yardımıyla
ihtiyaçlarını karşılayabiliyor ve vücut
fonksiyonlarının yüzde 87sinin işlevsiz olduğu sağlık
kurulu raporuyla tespit edilmiş ve hâlâ Adli Tıp Cezaevinde
kalabilir. raporu veriyor.
Cezaevlerinde 650si ağır, en az 1.605
hasta mahpus var bugün bu ülkede. Adalet Bakanlığının
verilerine göre, 2019 yılı itibarıyla sekiz yıl içerisinde
hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 2.300; pandemi
dönemindeyse bütün bu sorunlara ek olarak ayrı bir infaz düzenlemesi
getirilmiş durumda cezaevlerinde. Evet, pandemiyi her yerde fırsata
çevirdiniz, cezaevlerinde bunun sonucu çok daha ağır. Ve pandemi
adı altında uygulanan tedbirler -tırnak içinde- mutlak bir
tecrittir. Siz, F tipi cezaevleri de yetmedi; cezaevi içinde cezaevi, tecrit
içinde tecrit uyguluyorsunuz. Mahpuslar tutuldukları koğuşlara
kapatılmış durumda. Spor yapma, kütüphaneye çıkma, sohbet,
kurs gibi zaten sınırlı olan sosyal faaliyetler ve açık
görüş gibi temel haklar yasak. Kitap talepleri
karşılanmıyor, süreli yayınlara erişemiyorlar. Aylarca
aileleriyle görüşemediler, telefon görüş hakları bile
sınırlandı. Keyfî disiplin cezaları ve infaz yakmalar o bir
önceki çıkardığınız İnfaz Yasasına
dayanarak devam ediyor ve biz bunların sayısını bilmiyoruz
çünkü memlekette Adalet Bakanı yok. Bu kadar olan bitenin ortasında
Adalet Bakanından bir tane açıklama duydunuz mu? Üç ay boyunca avukat
görüşmeleri yapılamadı. Karantina koşulları nedeniyle
her şey mahpuslar ile infaz koruma memurları arasında
sınırlı. Bunlar yaşanıyor, ne
yaşandığı konusunda denetim yok. Gerekçe ne? Pandemi. Ama
pandemiyle mücadelede dışarıda sorumluluğu halkın
sırtına yükleyerek sürekli tekrar ettiğiniz o maske, sosyal
mesafe, temizlik mevzusu var ya, bu kurallara cezaevlerinde siz kendiniz
uymuyorsunuz. Dezenfektan malzemeleri, maske, eldiven, temizlik malzemeleri
ücretsiz hiçbir şekilde verilmedi mahpuslara. Bunlar yüksek ve fahiş
rakamlarla cezaevi kantinlerinde satıldığı için mahpuslar
hijyen malzemelerine ulaşamıyorlar ve pek çok cezaevinde sıcak
su ya sabahın erken saatlerinde ya da gece dokuz ve ondan sonra üç saatle
sınırlı olarak veriliyor, o da birçok cezaevinde her gün
verilmiyor, haftada belli günler veriliyor.
Mahpusların yüzde 90ına aşı
henüz yapılmadı ve Adalet Bakanı bilgi
paylaşmadığı için 65 yaş üstü mahpusların ve
hasta mahpusların bile ne kadarına aşı
yapıldığını bilmiyoruz. Ağır hasta mahpusların
bile tedavileri pandemi boyunca durdu. Neden durdu? Çünkü mahpuslar kendi
başlarına, özellikle ağır hasta mahpuslar kendi
başlarına yaşamlarını sürdürme zorluğu çekiyorlar
ve bunlar herhangi bir şekilde hastaneye sevk olup geri döndüklerinde
cezaevinde on beş gün karantinada kalmak zorundalar. Aynı şey,
yargılaması süren tutuklular için de geçerli. Mahkemeye gidip geri
döndüklerinde on beş gün boyunca karantinadalar ve bu on beş günle de
sınırlı kalmıyor, aylarca sürüyor. Bu karantina
koşullarında ne var ne yok? Hiçbir şey yok; ya kalabalık koğuşlarda
ya tek başına hücrede karantinada kalıyorlar ve ne televizyon ne
kitap ne herhangi bir yayın ve kurulu düzenlerine -tırnak içinde-
cezaevinde koşullarında bile kurdukları düzene giremiyorlar, o
nedenle de gitmekten imtina ediyorlar.
Hapishanelerde hem vaka sayısının
artmış olması hem de ölümlerin yaşanması
karşısında Adalet Bakanlığı derhâl açıklama
yapmak zorundadır. Covid teşhisi konulan kaç tane mahpus var bu
ülkede? Aynı şekilde, hasta mahpusların, Covid
hastalığına yakalananların ailelerine de anlık bilgi
verilmesi gerekiyor. Devletin mahpusların sağlık ve yaşam
hakkını koruma yükümlülüğünün olduğunu hiç kimse
unutturamaz. Cezaevindeki mahpusların sağlığından ve
yaşam hakkından siz sorumlusunuz. Bu nedenle mahpusların aşı,
test kiti ve tedavi imkânlarına eşit erişimini sağlamak
zorundasınız. Pandemi koşullarında yapılması
gereken, hasta, yaşlı ve çocuklu mahpusların derhâl tahliyesinin
sağlanması ve tüm mahpusları kapsayacak eşit ve adil bir
İnfaz Yasası değişikliği yapılmasıdır.
Bu teklife geliyoruz, ne var? Tek tek maddelere
girmeyeceğim ama kısaca şunu söylemek istiyorum; 1inci maddenin
olumlu bir düzenleme olduğunu arkadaşlarımız da ifade etti,
yetersizlikleriyle beraber ama şunu söylemek istiyorum:
Yıllardır insan hakları savunucularının
savunduğu, bağımsız insan hakları örgütlerinin ve
ilgili meslek kuruluşlarının temsilcilerinden oluşacak,
tespit ve önerileri kamu makamları için her durumda
bağlayıcı olacak cezaevi izleme kurullarının
oluşturulması şarttır. Yoksa, hani, şıracının
şahidi bozacı mantığıyla cezaevi izleme kurulu olmaz.
Ve son olarak şunu söylemek istiyorum:
Özellikle mahpusların kâğıda, kaleme bile ulaşma
hakkının olmadığı yerde teklifin 8inci maddesiyle
bilgisayar ve internet ortamından yararlandırılması
adı altında mahkûmların mevcut haberleşme ve iletişim
hakkına yönelik denetim mekanizmalarını keyfiyetle
artırmakta olduğunuzu unutmayın; unutturmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
OYA ERSOY (Devamla) Ve burada, özellikle özel
hayatın ve kişilik haklarının ciddi anlamda ihlali var bu
maddede.
Şimdi, bütün bu düzenlemede özellikle sizin,
bir, kendinize biat ettirme çabanız; iki, korkularınız var.
Korkularınız var, kendi iktidar içi
hesaplaşmalarınızdan deneyim
çıkarmışsınız, savcıları özellikle bu kadar
baskı altına aldığınız hâlde bile yetmiyor,
ayrı bir düzenleme yapıyorsunuz, ola ki bir savcı mafya
liderleriyle ilişkilerinize dair videolar bu kadar izlenme rekorları
kırarken kalkar da bir soruşturma açar diye. Peki, bugünkü
yaşananlarda, kendi aranızda, yandaşlarınız
arasında FaceTimeları da mı yasaklamaya
kalkacaksınız? Bundan sonra da bu mu gelecek?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Reklamlar mı var?
OYA ERSOY (Devamla) Ve ben şunu söylemek
istiyorum: Artık insan haklarını ağzınıza
almayın çünkü artık sizin için algıyı yönetme dönemi bitti.
Her şey çıplak ve açık ortada ve ancak biliniz ki bu kadar
yaptığınız kanunlar bile sizi kurtaramayacak ve bu devran
dönecek. (HDP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Açıklamaları
kabul etmiyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Onlar
kabul etmese de hatibimiz tüm gerçekleri bütün
çıplaklığıyla ifade etti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Devran 2002de döndü.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Kaybettiğinizde yanarsınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Milletin
inkişafı, refahı, huzuru, adaleti için mücadelemiz Allahın
izniyle Cumhur İttifakı olarak devam edecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Gerçeklere
karşı çıkmanın hiçbir anlamı yok, kabul etmeleri
gerekiyor. Cahit Özkan Cumhur İttifakı adına sürekli tutanaklara
bir şeyler geçiriyor ama bunların hiçbir realitesi yok. Halk bütün
gerçekleri biliyor.
BAŞKAN Şahıslar adına Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte
olan kanun teklifi hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha önce de ifade ettiğim gibi, biz Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımıza hukuk devleti
ile kanun devleti arasındaki ayrımı bir türlü anlatamadık,
onlar da anlamak istemediler. Kanun devleti ile hukuk devleti arasındaki
farka baktığımızda, hukuk devleti hukukun temel ilkelerini,
evrensel hukuk kurallarını dikkate alarak insanların mutluluğu
için, demokratik hakların kullanılması için mücadele verirken
kanun devletinde devlet yönetimine egemen olan siyasi irade meclisteki
sayısal çoğunluğuna dayanarak istediği kanunu
çıkarabilir. Dolayısıyla, bu kanunlar usul anlamında,
şekil anlamında hukuka uygun ama evrensel hukuk kurallarına baktığımız
zaman bunlara uygun olmadığını görmekteyiz. Mesela, bugünkü
örneği: Bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2nci ve
3üncü maddeleri en çok tartışma konusu oldu. Bu maddelere ne gerek
vardı? Yargıtay kararlarında, uygulamada görüldü ve iade yöntemi
kullanılarak cumhuriyet başsavcısı ve cumhuriyet
başsavcısı vekili tarafından, cumhuriyet
savcısının soruşturmayı sonuçlandıran belgesi
olan iddianameye veya kovuşturmaya yer olmadığına dair
karara müdahale edildiği görülüyor. Bunun dayanağı olarak da
2802 sayılı Kanunun ilgili maddeleri gösteriliyor. Ancak bu
hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili açık hükümleri
karşısında cumhuriyet savcısı tarafından
hazırlanan iddianameye veya kovuşturmaya yer
olmadığına dair karara cumhuriyet
başsavcısının müdahale edebilme yetkisini tanıyan
açıklığa sahip olmadığı, yeterli yasal dayanak
olarak kabul edilemeyeceği Yargıtay kararlarıyla ortaya
çıkmaktadır. Bunun üzerine, AK PARTİli veya iktidara mensup
milletvekili arkadaşlarımızın bunu göz ardı ederek cumhuriyet
savcılarının son kararlarına cumhuriyet
başsavcısının müdahale etme hakkını yasal bir
çerçeveye oturtma sevdası ve çabası içerisinde olduklarını
görmekteyiz.
Esasen, teklife konu hükümler görüldü yetkisinin
yasalaştırılma çabasıdır. Tatbikatta cumhuriyet
başsavcısı vekillerinin kullandıkları ve görüldü
adıyla bilinen yetkinin açık yasal dayanağı yok,
sınırları yasal olarak belirlenmemiş. Böyle bir yetkinin
kullanılmasının kanunlara aykırı olacağı ve
cumhuriyet savcılarının Ceza Muhakemesi Kanununun madde 160 ila
169a göre yürütecekleri soruşturma yetkisine müdahale
sayılacağı tartışmasızdır.
Yine, CMKnin 160ıncı ve 161inci
maddelerini incelediğimizde, cumhuriyet savcılarının görev
ve yetki itibarıyla bağımsız oldukları ve CMK 160/2de
öngörülen şekilde soruşturma yürütmeleri konusunda
tartışmanın olamayacağı açıktır. Cumhuriyet
savcılarının soruşturmayı sonuçlandıran
kararları arasında oluşabilecek farklılıklarının
giderilmesi ibaresinin ne anlama geldiğini anlamak mümkün değil.
Soruşturmayı sonlandıran kararların kanuna uygunluğunu
denetlemek başka, cumhuriyet savcılarının
soruşturmayı sonlandıran kararları arasında
oluşabilecek farklılıkların giderilmesi başka. Bununla
beraber, Türkiyede yaklaşık 241 başsavcının 6 bine
yakın savcıyı egemenliği altına aldığı
ve onların kararlarına, iradelerine ipotek koyacağı, siyasi
iradenin çeşitli konularda açılmasını veya
açılmamasını istediği davalarda baskı yaparak bu
davaların önüne geçeceği konularında herkesin olduğu gibi
bizim de endişelerimiz var. Görüştüğümüz cumhuriyet
savcılarının bugüne kadar kendi hür iradeleriyle soruşturma
yaptıkları ama bu kanunla birlikte artık hür iradeleriyle
soruşturma yapamayacakları; günümüzde başsavcıların
siyasi iradenin il başkanlarıyla birlikte hareket ettikleri dikkate
alınırsa bundan böyle keyfî soruşturmaların
açılacağı veya açılan soruşturmaların keyfî
olarak kapatılacağı da bir gerçek olarak
karşımıza çıkıyor. Bundan vazgeçmek lazım.
Yaptığınız kanun sayısal anlamda, şeklen uygun
ama hukuka uygun değil. Hukuka uygun olmayan kanunların da ömrünün
fazla olamayacağı aşikârdır. Daha önce dayatmalarla
çıkardığınız kanunların üç ay sonra, altı ay
sonra yeniden değiştirilme zorunluluğu ortaya
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYHAN EREL (Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemi yoktur.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, 6ncı madde
üzerinde aynı mahiyette 4 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Kemal
Bülbül Mahmut
Toğrul
Batman Antalya Gaziantep
Rıdvan
Turan Semra
Güzel Hüseyin
Kaçmaz
Mersin Diyarbakır Şırnak
Abdullah
Koç
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ali Haydar
Hakverdi Turan
Aydoğan Alpay
Antmen
Ankara İstanbul Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Aksaray İstanbul
Muhammet Naci
Cinisli Lütfü Türkkan
Erzurum Kocaeli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet Emin Akbaşoğlu Selahattin
Minsolmaz Mustafa
Demir
Çankırı Kırklareli İstanbul
Bekir
Kuvvet Erim Polat
Türkmen
Aydın Zonguldak
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde konuşmak isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra
Güzel.
Buyurunuz Sayın Güzel. (HDP
sıralarından alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifinin 6ncı maddesine dair söz aldım.
Maddeyle toplam on yıl veya daha az süreli
hapis cezasına mahkûm olan kadın hükümlülerin 15
yaşını doldurmamış çocuğunun bulunması ve
babanın da ölmüş veya ceza infaz kurumunda olması durumunda,
toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike
oluşturmayacağının değerlendirilmesi hâlinde,
cezanın infazının çocuğun 15 yaşını
doldurmasına kadar cumhuriyet başsavcılığınca
ertelenmesine ilişkin bir fıkra eklenmiş. Açıkçası bu
düzenlemenin yapılması oldukça önemli bir adımdı, hatta
çokça gecikmiş bir adımdı ama eksiklikleri var tabii. Keza,
bizler uzun zamandır cezaevinde anneleriyle beraber kalmakta olan
çocukların sorunlarını dile getiriyorduk.
Değerli milletvekilleri, düzenleme olumlu
olmakla beraber, yine, içerisine eklenen subjektif bir cümleyle yoruma da
açık bırakılmıştır. Maddede yer alan toplum
güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike
oluşturmayacağının değerlendirilmesi ibaresi keyfî muamele
ve ayrımcılığa yol açabilecek bir koşuldur. Özellikle
politik tutsaklara karşı son dönemlerde verilen siyasi kararlar
ortadayken madde bu hâliyle istenilen yere çekilebilecek esnek bir hâle
geliyor. Politik tutsakların idare ve gözlem kurulları
tarafından koşullu salıverilme süreleri gelmesine rağmen
salıverilmeleri engellenmekte, yüzlerce ağır hasta
tutsağın infaz erteleme talepleri aynı gerekçelerle
reddedilmektedir.
Burada, yine defalarca dile getirdik Kütüphaneden
şu kadar kitap almış. Dinî destek almamış.
Gardiyanlara serzenişte bulunmuş. Pişman olmamış.
gibi son derece soyut gerekçelerle yapılan değerlendirmeler mevcut.
Hâl böyleyken böylesi önemli bir maddede toplum güvenliği
bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmaması
meselesi de yoruma son derece açık. Çocuğun üstün yararı,
herhangi bir koşul ve şart koşmadan, muğlaklığa
yer olmayacak şekilde gözetilmelidir ve ertelenebilir değil
ertelenmelidir ifadesi kullanılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, yine bir diğer
önemli mesele çocuk bakımının bu düzenlemeyle yeniden anneye
bırakılması meselesidir. Çocuk bakımı, sadece annenin
yükümlülüğünde değil, ebeveynin ortak sorumluluğudur. Aksi
takdirde, çocuk bakımını dışarıda olduğu
gibi içeride de annenin üzerine yıkmış oluyoruz. Bu sebeple
maddenin, sadece kadın mahpuslar açısından değil, 15
yaşında çocuğu olan ebeveynler açısından düzeltilmesi
ve eğer 2si de tutukluysa haktan faydalanmak üzere seçimin anneye
bırakılması gerekiyor.
Ayrıca, babanın ölmüş olması
veya hapishanede bulunması şartları getirilirken babanın
gaip olması, babanın hayatta olsa dahi bakım sorumluluğunu
reddetmesi, çocuğa bakabilecek koşullarının
bulunmaması veya çocuğu terk etmesi hâlleri düşünülmemiş.
Bu yüzden bu ek koşullar da maddeye eklenmelidir.
Ayrıca, maddenin tabii ki sadece hükümlüler
için uygulanmaması gerekiyor, tutuklu yargılanan ve anneleriyle kalan
çok sayıda çocuk var. Çocuklar cezaevinde kaldıktan sonra tutuklu
veya hükümlü olmanın bir önemi yok. Kaldı ki Türkiyede uzun
tutukluluk süreleri göz önünde bulundurulduğu zaman maddenin bu
şekilde düzenlenmesi kaçınılmaz bir durum yaratıyor.
Yine aynı şekilde Kamu davası
açılması durumunda erteleme kaldırılabilir. deniyor;
sonuçlanması bile değil, açılması hâlinde
kaldırılması söyleniyor. Burada derdimiz çocuğun üstün
yararı ise neden kaldırılsın?
Değerli milletvekilleri, son olarak, bu
maddeyle 15 yaş altındaki çocuklar için hapishanede
kalmamalarına dair düzenleme yapılırken hâlihazırda 15
yaş ve altında cezaevinde olan çocuklar var ve bunlara dair herhangi
bir düzenleme yok. Dışarıda yaşayan çocukların
bakım yükü düşünülürken içeride tutulan çocuklara dair bir düzenleme
alternatifi bulunmamakta. Maddenin muğlaklığa,
boşluğa, subjektif yorumlara yer bırakmayacak ve
ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi
konularda adaletli olacak şekilde düzenlenmesi ve bu kapsamda ele
alınması gerekmektedir. Aksi takdirde, iktidarın Benden
olmayana yasa işlemesin. görüşü yüzünden muhalif olan ailelerin
çocukları ebeveynleriyle beraber sağlıksız koşullarda
içeride kalmaya ve akranlarına göre çok ciddi bir
ayrımcılık yaşamaya devam edecektir, ki Ola ki küçücük bir
ihtimal olabilir. düşüncesiyle iktidar bu maddeyi çekmek istiyor; biz de
konuşabilmek için, maddenin önemini anlatabilmek için önergemizi bu
şekilde vermek zorunda kaldık. Ama şunu da söyleyelim: Bu yaptığınız
değişiklik bir gün gelip sizi de bulacak, bunu da bilesiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın Alpay
Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adaleti kalmayan bir ülkede ceza infaz üzerine kanun yapmaya
çalışıyoruz. Siz istediğiniz kadar kanun çıkarın,
adil, tarafsız ve halkın yararına olmayan kanunlar kâğıt
üzerinde kalmaya ve günü gelince tarihin çöplüğüne atılmaya
mahkûmdur.
Biz, bu arada, aslında teklifin 6ncı
maddesinde konuşacaktık ama belki de bu kanun teklifinin en iyi ve en
yararlı maddesi eksikliklerine rağmen geri çekilmiş oldu ve bu
nedenle de artık genel konuları konuşmamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlamadan önce, buradan, tüm ülkeyi ilgilendiren çok önemli bir hususa
değinmek istiyorum. Seçim bölgem Mersin Limanında bugün 1 ton
civarında kokain yakalandı. Yani Türkiyede bir yılda
yaklaşık 1,5 ton kokain yakalandığı
düşünüldüğü takdirde
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Muzun içinde mi?
ALPAY ANTMEN (Devamla)
tek seferde, neredeyse bir
yılda, bir yerde yakalanan en büyük miktarda kokain yakalanmış
oldu. Burada, uyuşturucuyla mücadele eden kolluk kuvvetlerimize
şükran borçluyuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Kim
yakalamış, kim? Biz yakaladık. Hükûmet yakaladı, devlet
yakaladı.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Ancak
anlaşılıyor ki onların fedakârca yaptıkları
operasyonları zayi eden bir uluslararası uyuşturucu
mafyasıyla karşı karşıyayız. Defalarca sorduk ama
yanıt alamadık, buradan tekrar soralım: Venezuela ve Panamadan
Türkiyeye gelen yaklaşık 5 tonluk kokainin sahipleri kim?
Uyuşturucunun İzmir ve Mersinde gönderildiği adreslere neden
operasyonlar düzenlenmedi? Kimler bu operasyonu engelliyor? Türkiyede kim ya
da kimler bu büyük kokain sevkiyatının içerisinde yer
almaktadır? (CHP sıralarından alkışlar) Bu
soruların yanıtını alana kadar ve gençlerimizi bu pislikten
korumak için sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Ceza İnfaz Kanunu
değişikliklerini görüşüyoruz. Bilinmelidir ki devletin temeli
adalet, adaletin temeli ise savunmadır yani avukatlardır. Avukat
davanın tarafı değildir. Avukat ne boşanmanın
tarafı ne borcun sebebi ne de uyuşmazlığın
kaynağıdır. Avukat, adil yargılamanın
sağlayıcısı ve savunma hakkının temel
direğidir. Ama dün gördük ki bu ülkede kendini bilmez bir şehir
eşkıyası sadece görevini yapmaya çalışan bir
avukatı görevi nedeniyle silahla, ölümle tehdit edebilecek kadar cesareti
kendinde buluyor. Bu şehir eşkıyasının avukatı
öldürmediğine sevinmeli miyiz, durum bu kadar vahim mi?
Artık şu ülkede kadına şiddeti,
sağlık çalışanlarına şiddeti, avukatlara
şiddeti, çocuklara şiddeti, hayvanlara şiddeti durdurmak için
gerçekten bir şey yapmayacak mısınız? Hep mi holdinglerin
istediklerini yapacaksınız? Hep mi mafyanın istediklerini
yapacaksınız? Hep mi tarikatların istediklerini
yapacaksınız? Hep mi Amerikanın, Rusyanın, Katarın
istediklerini yapacaksınız? Ne zaman güçlüden, zenginden yana
olmayı bırakıp yoksuldan, ezilenden, garibandan, mazlumdan,
kimsesizden yana olacaksınız? (CHP sıralarından
alkışlar) Ne zaman işçiden, emekliden, köylüden, gençlerden ve
kadınlardan yana olacaksınız? Ne zaman Türkiyeden yana
olacaksınız? Irmağının akışına ölürüm
Türkiyem. diyorsunuz ama ormanı, suyu, havayı, Boğazı
Katarlılara peşkeş çekmekten, doğayı öldürmekten
vazgeçmiyorsunuz. Ülkemiz için ölmüyorsunuz -hiç kimse ölmesin- ama ülkemizi
öldürüyorsunuz. Tüm bu sorunlar ilk seçimden sonra siz sandıkta gidince
bizim tarafımızdan çözülecek. O yüzden, bir an önce sandık
diyoruz.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerini
geziyorum. Cezaevi açmakla övünüyorsunuz. Biliyor musunuz ya da umurunuzda
mı bilmiyorum ama cezaevlerinde pek çok sorun var. Elektrik pahalı,
kantinlerdeki ürünler pahalı geliyor, yemeklerden şikâyetler var,
çıplak arama, dayak gibi çok ciddi, çok acı iddialar var.
Bunları neden düzeltmiyorsunuz? Bunları düzeltmek için neden hiçbir
şey yapmıyorsunuz?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Biz düzelteceğiz
iktidara gelince. On dokuz yılda düzeltilememiş, bundan sonra mı
düzeltilecek?
ALPAY ANTMEN (Devamla) Mahpus olmak kişinin
temel hak ve özgürlüklerinin ortadan kaldırılması demek
değildir.
Ben burada bir şey daha söyleyeceğim:
Neden cezaevi personelini güvenlik sınıfına almıyorsunuz?
Cezaevi personeli neden bekçiler kadar maaş alamıyor? Neden cezaevi
yöneticilerine 3600 ek gösterge hakkı vermiyorsunuz?
Yeri gelmişken soralım: Atanamayan
öğretmenler, atanamayan sağlıkçılar, atanamayan milyonlarca
genç sizi hiç üzmüyor mu? İktidar olmak demek ne demek? Garibanın,
mağdurun, işçinin, emekçinin, emeklinin yanında olmak demek.
Tabii, haklısınız; siz, 5li çeteyi doyurmaktan
işsizliğe çare bulamıyorsunuz, Türkiyenin sorunlarına
eğilemiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Milletin gücünün
üzerinde hiçbir güç tanımadık, tanımayız. Sessiz
dünyanın gür sesi, mazlumların hür sesi, kimsesizlerin kimsesi olmaya
devam edeceğiz. Kabul etmiyoruz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne zaman? Emekli
olduğunuzda mı?
BAŞKAN Söz sırası İstanbul
Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz aldım.
Bu kanun teklifiyle ilgili kimse büyük beklentilere
kapılmasın. Teklif kanunlaşıp yürürlüğe girse bile
birikmiş kronik sorunlara çözüm getirmeyecektir. Ayrıca, bazı
maddeler uygulamada yeni sorunlar çıkaracak potansiyele sahiptir,
bazı maddeler de eşitlik ilkesine uymadığı
gerekçesiyle Anayasaya aykırılık içermektedir.
En önemli değişiklik ise cumhuriyet
başsavcılarına verilen yetkidir. Cumhuriyet
savcılarının soruşturmayı sonuçlandıran
kararlarına doğrudan müdahale etme yetkisinin başsavcılara verilmesi
sadece keyfîliğe yol açmayacak, yargı iyice kontrol altına alınmış
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet
savcılarının Anayasaya uygun görev yapmalarına engel
olmakla nereye varılmak istenirse istensin iktidarın ömrünü
uzatamayacaktır. İktidarın kirli ve yanlış işlerini
gizleyerek halkın gözünde yeniden itibar kazanması artık mümkün
değildir.
Halkın iktidardan beklentileri, yaşanan
ekonomik sorunlara çözüm bulmak kadar, yapılan icraatların
şeffaf ve denetlenebilir olmasıdır. Hesap verilemeyecek hiçbir
karanlık konu olmamalıdır. Ülke uzun yıllardır
soyuluyor kanaati artık herkesin ortak kanaati hâline gelmiştir. Bu
iktidar için söylenen Çalıyorlar ama çalışıyorlar. sözü
bir zamanlar çok yaygındı. Ne yazık ki yolsuzlukların
ayyuka çıkması, soyguna dönüşmesinden ve hiçbir hesap sorulamaz
hâle gelmesinden sonra tablo çok daha
ağırlaşmıştır. Cumhuriyet
savcılarının rejime ve devlete sahip çıkmalarına engel
olunduğu gibi yolsuzlukların ortaya çıkarılmasına da
müdahale edilerek engel olunmaya çalışılma ihtimali çok
yanlış bir yoldur. Zaten yolsuzluk dosyalarının savcılıklara
intikal etmemesi için her türlü gecikme ve engelleme yapılmaktadır.
On dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
döneminde, başından itibaren denetim sistematik olarak devre dışı
bırakılmıştır. Önce devlet kurumlarının iç
denetim organları ortadan kaldırıldı, sonra Devlet
Denetleme Kurulu ve Sayıştay kontrol altına alındı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde hesap sorabilmek ve hesap vermek zaten yok.
Yargı ürkek vaziyette birilerinin talimatıyla hareket ediyor. Bu
değişiklikle başsavcılara talimat vermek işleri daha
da kolaylaştıracaktır.
Değerli milletvekilleri, sizlere
İçişleri Bakanlığının el koyduğu küçük bir
yolsuzluk olayı örneği vermek istiyorum. Özellikle küçük
olduğunu söylüyorum, küçüğü buysa büyüğünü Türk milleti tahmin
etsin istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesi, 21
Mayıs 2018de selatin camilerinin ibadete hazır hâlde
bulundurulması hizmet alımı ihalesi bu söz ettiğim. Bu
ihale 99 milyon bedelle bir firmaya verildi. İhaleye çıkınca 30
istekli işe ilgi göstermiş fakat işi alacak firma adrese teslim,
önceden belirlenmiş olduğu için sadece birbiriyle ilişkili 3
istekli firma ihaleye katılmış ve malum firma işi
almış, yapmış, 99 milyonu da kapmış. Süre
dolduktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yeni yönetimi bu
işle ilgili ihale yapmamış, aynı işi kendi ekipleriyle
yapmaya karar vermiş. 41 selatin camisine ilaveten bu camilerin
civarında bulunan hazire ve diğer eserlerin temizliği de dâhil
edilerek yapılmış ve sadece 22 milyon lira
harcanmıştır. Arada büyük fark olduğu görülünce
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu ihaleyi
incelemiş ve ihalede 67 milyon 307 bin lira kamu zararı olduğu
tespit edilmiş. Peki, sonra ne olmuş biliyor musunuz?
İçişleri Bakanlığı olaya el koymuş ve
dosyayı devralmıştır. İncelemenin devam ettiğini
sanıyoruz, yargıya intikal ettirilmesini bekleyeceğiz ve
sonucunu da göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu şaibeli işler hiç olmazsa camiler
üzerinden yapılmasaydı keşke. Bu işi yapan firma, aynı
dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesinden 178 milyon liralık
zabıta destek hizmeti ihalesini de almış bir firmadır. Bu
firmanın kendini aklaması şarttır, bunun için de
dosyanın yargıya intikal etmesi gerekiyor; kimlerin suçlu olduğu
ancak o zaman anlaşılacaktır, ortakları da ortaya
çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri, hak, hukuk ve adaletin
tesisi liyakatli kadrolarla mümkündür. Yolsuzluğa
karışmamış, şaibeden uzak kalmış, liyakatli
ve dürüst devlet memurlarının hâlâ var olduğunu biliyoruz.
Devletin ayakta kalması için direnen bu dürüst kişilere destek ve
cesaret verilmesi gerekir. Bu konuda, Adalet ve Kalkınma Partisi
içerisinde yer alan, devlet umurugörmüş namuslu kişilere önemli
görevler düşmektedir. Onlardan bu görevlerini yerine getirmelerini
bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Son önergenin gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle söz konusu maddenin tekrar
çalışılmak üzere teklif metninden çıkarılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda 6ncı
madde teklif metninden çıkmıştır. Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler
üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki
madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı
esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Sayın milletvekilleri, 7nci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 7- 5275 sayılı kanunun 54üncü
maddesinin 1inci fıkrasına çocuk hükümlüler ibaresinden sonra
gelmek üzere ile maddi durumunun yetersiz olduğunu beyan eden hükümlüler
ibaresi eklenmiştir.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Züleyha
Gülüm Erol
Katırcıoğlu
Batman İstanbul İstanbul
Abdullah
Koç Kemal
Bülbül Murat
Çepni
Ağrı Antalya İzmir
Kemal
Peköz Rıdvan
Turan
Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Kemal Peköz.
Buyurun Sayın Peköz. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 7nci
maddesi üzerinde konuşmak üzere grubum adına söz aldım.
Maddede şöyle bir değişiklik
yapılıyor: Kendi istekleriyle nakil olmak isteyen mahpusların
nakil giderleri koşulunun istisnası olan çocuk mahpuslara ile maddi
durumunun yetersiz olduğunu belgelendiren hükümlüler de dâhil ediliyor.
Bu maddeyle bulundukları yerlerden ailelerinin bulunduğu yere ya da
başka bir yere nakil isteyen mahpusların durumlarını
belgelemeleri hâlinde, ekonomik koşullarının elvermediğinin
belgelenmesi hâlinde nakil ücretini Adalet Bakanlığının karşılayacağı
ifade ediliyor. Ancak bu yetersiz bir yaklaşım çünkü cezaevlerinde
bulunan insanlar sonuç itibarıyla kendi istekleriyle cezaevlerinde
bulunmuyorlar ve genellikle uzak yerlere gönderilmiş oluyorlar yani
Türkiye'nin bir ucundan bir diğer ucuna gönderilebiliyorlar binlerce
kilometre. Bunların ailelerine de aynı zamanda eziyet edilmiş
oluyor; sadece hükümlülerin ya da mahpusların eziyet gördüğünü
değil, aynı zamanda ailelerinin de ciddi sorunlar yaşadıklarını
hep beraber biliyoruz. Onun için, bilaistisna bütün mahkûmların, nakil
olan bütün insanların nakil ücretlerinin çocuk ya da büyük diye
ayrım yapılmadan Adalet Bakanlığınca
karşılanması gerekir.
Nakilleri sırasında, tabii, bunlar
yaşanırken aynı zamanda aileler de sorunlar yaşıyorlar
cezaevlerinin uzak olması nedeniyle. O nedenle bize gelen mektuplar
oluyor, sık sık mektuplar geliyor. Bu mektuplardan birkaç tanesini
okumak istiyorum.
Afyonkarahisar T Tipi Kapalı Cezaevinde olan
oğlunu dört yıldır göremeyen Akide Ertaş da Oğlum
yedi yıldır cezaevinde. İlk tutuklandığında
Mardin Cezaevine gönderildi, daha sonra oradan Afyona sürgün ettiler. Afyon
çok uzak olduğu için, sağlığım da elvermediği
için yirmi iki saatlik yolu gidemiyorum ve dört yıldır oğlumu
göremiyorum. diyor.
Yine, bir başka aile; Trabzon E Tipi
Kapalı Cezaevinde sekiz yıldır tutuklu bulunan Reşit
Uyarın annesi Meryem Uyar ise herkesi duyarlı olmaya
çağırarak şunları söylüyor: Oğlumu görmek istiyorum
ama gidemiyorum. Hem çok uzak hem de ben hastayım ve bu kadar yolu göze
alamıyorum. En son gidişimde trafik kazası geçirdim,
sakatlandım; o gün bugündür gidemiyorum. Onu yakın bir cezaevine sevk
etmeleri için defalarca dilekçe verdim ama her seferinde reddedildi. Tek
dileğim bu ihlallerin bir an önce son bulması ve oğlumu son bir kez
görmektir.
Yine, Rozerin Kalkanın babası İsmet
Kalkan kızının tutukluluğunun 5inci yılına
girdiğini belirtirken Mardin ile İzmir arasındaki mesafenin
getirdiği imkânsızlıklar nedeniyle -hem ekonomik hem
sağlık koşulları, bir de pandemi- ve salgından
dolayı iki yıldır kızını göremediğini ifade
ediyor.
Yine, Nebahat İşçi maddi
imkânsızlıklar nedeniyle yedi yıldır oğlunun
görüşüne gidemediğini, oğlunu en son yedi yıl önce
gördüğünü ifade ediyor.
Tutuklanmasıyla Diyarbakır Cezaevine
konulmasının ardından sırasıyla Balıkesir,
İzmir, Şırnak, Edirne gibi birçok cezaevinde kalan
Kılınç son olarak yine Diyarbakıra sevk edildi.
Kılınçın annesi Hazal Kılınç son on yıldır
hem sağlık sorunları hem de maddi imkânsızlıklardan
dolayı oğlunu göremediğini ifade ediyor.
Yine, Yüksekovadan birkaç sefer bize mektup yazan Meryem
Ertaş, 4 çocuğunun cezaevinde olduğunu, eşinin
çocuklarını ziyaret edememesi nedeniyle çok sıkıntı
yaşadığını ve üzüntüyle kalp krizi geçirip
öldüğünü ifade ediyor. 1.900 lira emekli maaşıyla ailece
yaşamak durumunda kaldıklarını ifade ediyor ve hiçbir
çocuğuna hem ekonomik olarak herhangi bir katkıda bulunamaması
hem de her birinin ayrı bir cezaevinde olması -daha doğrusu
ikisi bir cezaevinde, diğer ikisi de ayrı ayrı cezaevlerinde,
dolayısıyla 3 ayrı cezaevinde- nedeniyle çocuklarını
ziyaret edemediklerini ifade ediyorlar.
Bu durum böyle sürerse sadece tutukluların
cezalandırılması söz konusu olmuyor. Tabii ki Ceza
kişiseldir. diye ifade ediyoruz ama aynı zamanda aileleri de
cezalandırmaya devam ediyoruz, bunun önüne geçilmesi lazım. Talep
edilmesi hâlinde ailelerine en yakın yerlere tutuklular gönderilmeli,
bunların masrafları da yine Adalet Bakanlığı
tarafından karşılanmalı ve insanlar kendi çocuklarıyla
görüşebilmeli ki dünyayla bağları kopmamış olsun,
sosyal hayat içerisinde yaşamlarını sürdürsünler diyor, Meclisi
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 54üncü maddesinin
birinci fıkrasına eklenen ile maddi durumunun yetersiz olduğunu
belgelendiren hükümler ibaresinin ile ekonomik durumunun yetersiz
olduğunu belgelendiren hükümler şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Ali Haydar
Hakverdi
Aydın Antalya Ankara
Zeynel
Emre Turan Aydoğan İsmail Atakan Ünver
İstanbul İstanbul Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Karaman
Milletvekili Sayın İsmail Atakan Ünver.
Buyurunuz Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ceza İnfaz Kanununda değişiklik
yapan teklifi görüşüyoruz. Konuşmamın başında bir
hukukçu olarak söylemeliyim ki bir suç iddiası söz konusu olduğunda
söyleyenin kim olduğuna bakmaz hukuk, iddianın ciddiyetine bakar;
araştırır, soruşturur, gerekiyorsa kovuşturur,
gerekmiyorsa da kovuşturmaz. Daha baştan Söyleyene bak. denilerek
iddiaların geçersizliği savına haklılık
kazandırılamaz. Kumpas davalarında yaşananları
hatırlarsak hukukta İşine gelince öyle, işine gelince
böyle. anlayışı olmaz. Hukuk, her hâl ve şartta herkese
aynı uygulanır ve herkes için aynı sonucu doğurur.
O zaman ortaya saçılan lağımdan
hareketle bir çağrı yapalım: Ey cumhuriyet savcıları,
hukuku işletin, üzerinizde taşıdığınız
sıfatların ve giydiğiniz cübbenin hakkını verin. Neyi
bekliyorsunuz?
Şimdi, bir adım geriye çekilip
iddiaların içeriğine girmeden duruma beraber bakalım. Mafya-siyaset-ticaret-gazeteci
ilişkisine dair iddiaların göbeğindeki mevcut İçişleri
Bakanı, kendisini iddialardan sıyırmak için, suç örgütü liderine
koruma verilmesinin sorumluluğunu, hâlen AK PARTİ milletvekili olan
kendinden önceki bakanlardan birinin üzerine, daha önceki bürokrasideki
görevinden dolayı yıkmaya çalışıyor. Sorarım
size: Valilik, Emniyet müdürlüğü, genel müdürlük, müsteşarlık ve
tarafsız Bakanlık yapan o bürokrat 17-25 Aralık soruşturmalarından
sonra İstanbul Emniyetinde ve İçişleri Bakanlığında
FETÖyle mücadelenin en kritik aktörlerinden birisi değil miydi?
Mevcut Bakan bir şey daha söylüyor: Benden
önceki bakanların çocuklarının evinde para sayma makineleri
çıktı. diyor. Bakan, 17-25 Aralıka yaptığı bu
göndermelerle kime, ne mesaj veriyor, hiç düşünüyor musunuz?
Bakan, yine Ben göreve gelmeden önce ülkenin her
köşesinde bombalar patlıyordu, sokağa
çıkılamıyordu, AVMye bile gidilemiyordu; ben geldim, hepsini
durdurdum. mealinde cümleler sarf ediyor. Yani kendinden önceki bütün İçişleri
Bakanlarını yaylım ateşine tutuyor. Ortada nasıl bir
hesap var, bunu düşünüyor musunuz? Hayır, bunu da
düşünmüyorsunuz.
Yine, İçişleri Bakanı Bir
siyasetçinin mafyadan aylık 10 bin dolar aldığını
biliyorum. diyor. Kamuoyu bu siyasetçinin iktidar partisine mensup olduğu
kanaatinde. İçişleri Bakanının kendi beyanına göre,
bildiği ismi kamuoyuna açıklamaması, soruşturma
makamlarına bildirmemesi ve bu şekilde görevinin gereğini
yapmaması, böylelikle çok sevdiğiniz Bakanınızın
hepinizi töhmet altında bırakması nasıl bir hesabın
parçası? (CHP sıralarından alkışlar) Bu da mı
umurunuzda değil sayın vekiller?
On dokuz yıldır iktidarsınız,
devriiktidarınızda sizin umurunuzda olmayan neler görmedi ki bu
millet. Çikolata kutusunda rüşvet alanı, 700 bin liralık saate
satılanı, çocuğunun evinde para sayma makinesi bulunanı,
Rıza Sarrafa Önüne yatarım. diyeni, sıfırlayanları,
sıfırlamayanları; kendi Bakanlığıyla ticaret
yapıp Bakanlığı tokatlayan Bakanı bile gördü.
Şimdi de mafyayla iş tuttuğu, alacak verecek takipçiliği
yaptığı iddia edilen bir Bakan ortaya çıktı. Bir de
Venezuelaya yardım için el bagajıyla maske ve test kiti götüren
Başbakan çocuğu var, evlere şenlik. Sizden yine ses yok.
Sizin bir milletvekiliniz 17-25 Aralık
sürecinde İnsanların günah işleme özgürlüğü vardır,
buna müdahale ediliyor. demişti. Ya o günah aynı zamanda suçsa?
Özgürlük anlayışını sevsinler! Sessizliğe bakarsak
galiba bu anlayış İktidardakilerin suç işleme özgürlüğü
vardır. şeklinde hâkimiyetini hâlâ sürdürüyor ama ne hikmetse işlenen
suçların hepsi haksız kazanç, haram para ve mala çökme üzerine, aynen
atalarımızın Tilkinin 40 hikâyesi var, 40ı da tavuk
üzerine. dediği gibi. Aslında tek bir günah vardır, o da
hırsızlıktır, diğer bütün günahlar
hırsızlığın çeşitlemesidir. Bir insanı
öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun; yalan
söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını
çalarsın; birini aldattığın zaman doğruluğu
çalmış olursun ve hepsi suçların haksızlık unsurunu
oluşturur. O yüzden hukukun var olduğu yerde hiç kimsenin suç
işleme özgürlüğü yoktur, herkesin kanunlara uymak mecburiyeti
vardır, uymayanlara kanundaki müeyyide uygulanır. Bunun adı
özgürlük değil, adaletin tecellisidir.
Tüm bu dümenler olurken iktidar partisi ve
ortağı ne yapıyor? Kaldır, indir, görmezden gel.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Efendiler,
millet devletin namusunu size emanet etmiş, biriniz çıkın bu
pislikler üzerine bir laf edin, hakkı söyleyin. Onları görmüyor
musunuz, anlatılanları duymuyor musunuz, mideniz kabarmıyor mu?
El insaf yahu! Milletin çoluğuna çocuğuna acımıyorsunuz
bari kendinizinkilere acıyın. Bu düzenin parçası olmayın.
Biz olan neyse, gördüğümüz neyse arı duru
söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz. Belki söylediklerimiz
bazılarına ağır gelecek ama şu bilinsin ki: Zalimin
kanlı bıçağını yalayanlara nezaket olmaz. Elbet bu
çürümüşlük, bu kokuşmuşluk sona erecek, milletimiz temiz bir
iktidarı, Millet İttifakı iktidarını kuracak, bizler
de yargıyı işler hâle getirip haramzadelerin hepsinin
bağımsız yargı önünde hesap vermesini
sağlayacağız. Ne zaman? İlk seçimde. O yüzden
unutmayın, adalet herkese lazım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) O ilk seçim hiç gelmeyecek
çünkü millet kendi iktidarını zaten kurmuş. Aleyhe
beyanları reddediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci
maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Bedri
Yaşar
Adana Aksaray Samsun
Orhan
Çakırlar Arslan
Kabukcuoğlu Yasin
Öztürk
Edirne Eskişehir Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Denizli
Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Her iktidar infaz rejiminde gerekli
değişiklikleri yapma hak ve hürriyetine sahiptir, hatta ihtiyaç
duyulduğunda Meclisin de onayını alarak af da çıkarabilir.
Fakat özellikle bu değişiklikler anlaşılabilir, kabul
edilebilir, adil ve eşit olmalıdır.
Yapılmak istenen iyileştirmelerin gerekli
ancak eksik olduğunu, bu nedenle yasa değişikliği hazırlanırken
muhalefetin düşüncelerine de yeterince önem verilmediğini
düşünüyoruz. Bir grubun veya sınıfın dünya görüşüne
uygun olarak yapılmak istenen değişiklikler toplumsal huzuru
yaralar, vicdanları kanatır. Örneğin, teklifin,
konuştuğumuz 7nci maddesinde kendi istekleriyle bulundukları
kurumdan başka bir infaz kurumuna nakillerini isteyen lakin maddi
yeterliliği olmayan hükümlülerin de 5275 sayılı Kanunun 54üncü
maddesinden yararlanabilmelerinin yolu açılmış olsa da madde
değiştirilmiş hâliyle de eksiktir. Maddenin ilk
fıkrasından sonra gelmek üzere Kendilerine karşı bir
saldırı gerçekleştirilmiş hükümlüler saldırganın
disiplin nedeniyle başka bir kuruma nakledilmemiş olduğu hâllerde,
ilk fıkranın bentlerindeki şartlar aranmadan başka bir
kuruma nakillerini isteyebilirler. fıkrası eklenmelidir. Aynı
kanunun 55inci maddesi Hükümlü, hücreye koyma cezasını gerektiren
eylemlerde bulunması hâlinde kurum yönetimince hakkında disiplin
işlemi yapılır ve kurum en üst amirinin istemi üzerine
Bakanlıkça başka kurumlara nakledilebilir. Disiplin cezaları
yeni kurumlarda da çektirilir. ifadesini içermekte olup disiplin cezası
gerektirecek eylemlerde bulunan hükümlünün nakli, kurum en üst amirinin
istemine ve Bakanlığın takdirine
bırakılmıştır. Bu ise saldırıya maruz kalan
hükümlüler için bazen hayati tehlike oluşturmaktadır, bu yönde de
değişiklik yapılması, infaz kurumlarında meydana gelen
ölümleri ve yaralamaları azaltacaktır.
Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık
iktidarının sonunda AK PARTİsinin adaleti, yargıyı ne
hâle getirdiği ayan beyan ortadadır. Yargı reformu
yapacağız. diye birçok kez Meclise birinci yargı paketi
ikinci yargı paketi olarak isimlendirilen teklifler getirdiniz,
önümüzdeki günlerde de dördüncü yargı paketi Meclise gelecek; bunlar bir
reform hamlesi değildir. Türk yargı sisteminin
kronikleşmiş, dağ gibi problemleri dururken bunları
çözmeden Yargıda reform yaptık. denilemez. Bu sebeple, Türk adalet
sisteminin yapısal, kapsamlı ve gerçek bir reforma ihtiyacı
olduğu açık ancak bu reformun sizin elinizden
gerçekleşmeyeceği daha da açık. İktidarınız bu
ülkede, maalesef sosyal medya adaleti kavramının ortaya
çıkmasını sağlamıştır. Mahkemenin serbest
bıraktığı ancak sosyal medya adaleti sayesinde, suç
işleyen bir kişinin defaatle tutuklandığını
gördük.
İçinde bulunduğumuz dönemde yargıya
siyasi bir müdahale olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Yargı
ile siyasetin iç içe olmasının nedeni sistem sorunudur. Yargı
üzerinde siyasetin, daha da net bir ifadeyle, AK PARTİsi
iktidarının vesayeti çok açıktır. Ülkemizde yargı
reformundan önce yargı bağımsızlığına
ihtiyaç vardır. Yargı bağımsızlığı da
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle değil, milleti
önceleyen, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğü
ilkesi, adaletin bir ülkedeki yaygınlığını ve
demokrasinin sağlamlığını ifade eder. Bir devlet bu
ilkeye ne kadar bağlıysa o kadar güçlü, o kadar itibarlı,
demokratik ve müreffehtir. Bu sebeple, ülkemizin içinde bulunduğu
pozisyonu uluslararası Hukukun Üstünlüğü Endeksine bakarak
anlayabilirsiniz. Bu konuda 126 ülke arasında 109uncu
sıradayız. Sadece bu sıralama bile ne durumda olduğumuzu
gözler önüne seriyor. Adalet mülkün de Türkün de temelidir. Beş bin
yıllık Türk devlet geleneği adalet olgusu üzerine inşa
edilmiştir. Mevcut tabloya baktığımızda Yargıya
güvenin ortak akılla gelişeceğini. söyleyen bir Adalet
Bakanımız var. Sayın Adalet Bakanının söylediğini
biz söylesek ortalığı velveleye verirsiniz. Buradan
anlaşılan durum şu: Vatandaşımız, yargıya
güvenmiyor ve siz de güvenmelerini istiyorsunuz ama sadece istiyorsunuz, zira
bunu sağlamak için yaptığınız olumlu hiçbir adım
yok.
Bir araştırma şirketi geçtiğimiz
günlerde bir anket yayınladı Yargıya güveniyor musunuz?
sorusuna halkın verdiği cevap yüzde 68 Güvenmiyorum. yüzde 20
Kısmen güveniyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Türk milleti, tarihinin
hiçbir döneminde adaletten bu kadar umudunu kesmemişti, bu vahim tablo
sizin eseriniz. Vatandaşlarımızın yargıya olan güveni,
AK PARTİsi iktidarı yargı sistemini arkabahçesi hâline
getirmeden önce zaten var idi. Sizin gelişim dediğiniz en fazla yargıya
güveni eski seviyesine getirmek olur ama o da bu
uyguladığınız politikalarla imkânsız.
Devletin dini adalettir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8inci madde üzerinde 4
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alıyorum.
Okutacağım ilk 2 önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç
Batman İstanbul Ağrı
Züleyha
Gülüm Murat
Çepni Rıdvan
Turan
İstanbul İzmir Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Bedri
Yaşar Orhan
Çakırlar
Adana Samsun Edirne
Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
Aksaray Erzurum
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.
Buyurunuz Sayın Murat Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, insan haklarına karşı yeni bir eylem planıyla
karşı karşıyayız. Son dönemlerde iktidar,
işlediği suçlara yeni kılıflar uydurma peşinde, esasen
bizi bu tartışmalarla oyalamanın peşinde ve işin
esasını tartışmaktan ziyade detaylarda bizi boğmak ve
aslında oradan kendi stratejisine uygun yeni sonuçlar çıkarmanın
peşinde.
Bu akşam Ankarada 2 tane eylem
gerçekleşti: Biri, kadınların gerçekleştirdiği
İstanbul Sözleşmesi açıklamasıydı; sonrasında da
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin anılması eylemi vardı.
Bu 2 eyleme de Ankara polisi çok sert bir biçimde saldırdı, onlarca
insan gözaltına alındı ve bu insanlar işkence edilerek
gözaltına alındılar; yapılmak istenen şey basın
açıklamasıydı. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi'ne
çok güçlü bir biçimde, ısrarlı bir biçimde, kararlı bir biçimde
sahip çıkmaya devam ediyorlar, AKP iktidarının kadın
düşmanı politikalarına karşı alanları asla terk
etmiyorlar fakat saraydan emir almış, suç işleri
bakanlığından emir almış ve cezasızlık
zırhı arkasına saklanmış polisler de kadınlara
saldırmakta tereddüt etmiyorlar. 15-16 Haziran direnişi de 51inci
yılında; buradan bir kez daha selamlıyoruz ama bugün yine 15-16
Haziran direnişini anmak isteyen sosyalist partiler, demokratik kitle
örgütleri çok ağır bir saldırıya maruz kaldılar.
Şimdi, tablo bu iken İnsan Hakları
Eylem Planı ya da yeni infaz düzenlemeleri vesaire
Tabii, bunlara hiç
kimsenin artık inanma şansı kalmadı çünkü deniz bitti,
ortada çok güçlü bir suç şebekesi var ve bu suç şebekesi bir
savaş hukukunu devreye koymuş durumda. Bu savaş hukuku her gün
her biçimde devreye konuluyor. Söylenen, temel olan şey şu: Biz
yerli ve millî olmayan hiçbir şeye müsamaha göstermeyiz. Yerli ve millî
dedikleri de işte zaten son dönem ortaya çıkan suç ittifakı, her
tarafından lime lime dökülen bir pislik çukuru. Şimdi, burada
muhataplar kim, kimlerle karşı karşıya kalıyoruz? Bir
bakıyorsunuz en güçlü vatan, millet edebiyatı yapanlar bir süre
sonra, bir gün sonra, birkaç gün sonra her türlü pisliğin içine
bulaşmış kişiler oluyor; bu, bazen bir gazeteci oluyor,
bazen bir siyasetçi, bazen bir bürokrat, bazen bir güvenlik görevlisi.
Şimdi, tablo bu yani bu devlet bugün bu kadrolar üzerinden halka
karşı çok güçlü bir savaş açmış durumda, savaş
hukuku işliyor.
Şimdi, cezaevleri açısından
baktığımızda da cezaevleri bu savaş hukukunun en
çıplak yaşandığı alanlar. Cezaevleri -devletin,
iktidarın- cezaevi korkusunun işe yaramadığı
koşullarda, bugün, başka türlü, çok daha üst düzeyde bir
işkencehaneye dönüştürülmüş durumda. Son çıkartılan
9/11/2020de İdare ve Gözlem Kurulu üzerinden devreye konulan planlamayla,
infaz düzenlemesiyle de şimdi cezaevlerinde tahliyeler engelleniyor. Hangi
gerekçelerle engelleniyor? Eğer siz, yirmi sene
yatmışsınız, yirmi beş sene
yatmışsınız hâlâ pişman değilseniz, hâlâ Yaptıklarımdan
pişman değilim. diyorsanız yeniden cezaevinde kalmaya mahkûm
ediliyorsunuz. Şimdi, cezaevlerinde çok sayıda insan hakları
ihlali var, işkence var yani Adli Tıp Kurumundan Cezaevlerinde
kalamaz. raporu bulunan 458 ağır, 1.334 hasta tutuklu bulunuyor.
Örneğin, sadece İzmir açısından söyleyeyim, İHD
İzmir Şubesinin verilerine göre Ege Bölgesinde 84ü ağır,
261 hasta tutuklu bulunuyor. Cezaevlerinde bugün açlık grevleri sürüyor,
ikiyüzü aşkın gündür açlık grevleri sürüyor, bunlar ise
cezaevlerinde -başta İmralı Adasında- gerçekleşen
tecride karşı ve cezaevlerindeki işkence ve insan hakları
ihlallerine karşı temel taleplerle sürüyor. Şimdi, bu talepler
bugün neden karşılanmıyor? Çünkü AKP iktidarı bir
savaş hukuku işletiyor ve dolayısıyla bütün toplumu da bir
potansiyel suçlu olarak gördüğü için elinde kalan tek şey çıplak
şiddet, çıplak zor araçlarıdır. Bugün iktidarın elinde
devlet mekanizmaları, bu suç ve mafya ittifakının,
mafya-tarikat-çete ittifakının bir aparatına dönüşmüş
durumda.
Şunu söyleyerek tamamlamak istiyorum: Evet,
cezaevlerinde işkencelere karşı mücadele, bugün sadece
cezaevinde yatanların sorunu olmaktan çoktan çıkmış
durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Cezaevlerinde
yaşanan hak ihlallerine karşı mücadele, tüm demokrasi
güçlerinin, tüm insan hakları mücadelesi yürüten örgütlerin temel gündemi
olmak zorundadır. Örneğin, tecrit meselesi, İmralıdaki
tecrit meselesi, sadece Kürt halkının sorunu olmaktan
çıkmıştır, tüm Türkiye toplumunun sorunu hâline
gelmiştir çünkü tecrit, Kürt sorununda çözümsüzlük demektir. Kürt
sorununda çözümsüzlüğün yarattığı pislik ve çukur, bugün
ortaya maalesef çok çarpıcı bir biçimde
çıkmıştır. İşte tecrit meselesi bu anlamda her
birimizin temel gündemi hâline gelmek zorundadır çünkü bu suç
ittifakı, bu mafya düzeni buradan besleniyor; buna karşı
mücadeleyi çok daha güçlü örgütlemekle yükümlüyüz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Erzurum
Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisliye ait.
Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Görüştüğümüz kanun teklifi önceki 2
yasanın son halkasını oluşturuyor. Teklifte kısmi
olumlu düzenlemeler bulunuyor ancak hükümlü ve tutukluların
sağlık hizmetlerine erişimi, aile görüş hakkı,
yayın yasaklarına ilişkin uygulamalar, görüş yasakları
ve dilekçe hakkının kullanımı gibi alanlarda
karşılaştıkları birçok sorunu var. Bu nedenle insan
hakları ve güvenlik arasındaki dengeyi gözeten, kapsayıcı
bir bakış açısıyla hazırlanmış bir düzenleme
yapılmalı. Aslında daha da önce yapılması gereken,
yargının tarafsızlığı ve
bağımsızlığıyla birlikte adalete güvenin
sağlanması. Yargı, tek bir kişinin işaretini
beklemeden, kendisine Anayasayla atfedilen vazifelerini gerçekleştirmeli.
Söz aldığım maddeyle hükümlülerin
Adalet Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde
elektronik yöntemlerle mektup alıp gönderebilmeleri imkânı
sağlanıyor. Ancak madde teklifinde ifade edilen şu ibareler
metinden çıkarılmalı, okuyorum: ...tehlikeli halde bulunan ya
da dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği
açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen... Bu
ibareleri sakıncalı buluyoruz. Teklif bu hâliyle keyfî uygulamalara
kapı aralar.
İnsan sosyal bir varlıktır ve
toplumsal yaşamda da hakları bulunur. Özel hayat sadece kişinin
özel yaşam alanıyla sınırlı değildir. Toplumsal
yaşamdaki düşünce, ifade, din ve vicdan özgürlükleri bu kapsamda yer
alır. Özel hayat hakkına verilen önem temel insan hakkıdır
ve uluslararası alanda da güvence altına
alınmıştır. Dolayısıyla, bu haklar çerçevesinde
devletlerin kişilerin özel yaşamlarına, aile
yaşamlarına, konutlarına ve haberleşmelerine keyfî
şekilde müdahalede bulunmama, bu haklara dokunmama yükümlülükleri
bulunmaktadır. Cezaevinde de bir hayat olduğu, hükümlülerin de haklarının
bulunduğu unutulmamalı.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin geri kalan
kısmında NATO Parlamenterler Meclisi üyesi bir milletvekili olarak
son NATO zirvesiyle ilgili düşüncelerimi ifade etmek isterim: Öncelikle
NATO'nun bir askerî savunma iş birliği organizasyonu olmasıyla
birlikte yeni süreçte demokrasi ve insan haklarını da savunan siyasi
bir örgüt olma vasfının ön plana çıkacağını
belirtmek isterim. Hepimizin gurur duyduğu askerî gücümüzü ön plana
çıkartarak NATOda sözü geçerli ülkeler içinde
bulunamayacağımızı, aynı zamanda siyasi, demokratik
değerlerimizle NATO içinde çok daha aktif ve sözü dinlenir, yönlendirici
ülke olabileceğimizi AK PARTİ yöneticilerinin anlamaları
gerekiyor. Demokrasi, bireysel özgürlükler, hukukun üstünlüğü artık
NATO'nun çok daha fazla ilgi alanında yani NATOyu yalnızca bir
savaş makinesi gibi görmek doğru olmaz. Eğer öyle
değerlendirirsek o makinenin ancak iş gören veya iş gördürülen
bir parçası oluruz. Ortaklık değerlerine sahip çıkarsak o
makineye yön veren akla da ortak olur, inisiyatif alırız. Türkiye'nin
1952 yılında bu ittifakta yer alma nedenlerinin bir tanesi de
otokratik ülkeler blokunun karşısında demokrat ülkeler
yanında saf tutmak olmasıydı.
Milletimizin demokrasi, hür irade arzusu bugün de
devam etmektedir. Üzülerek ifade etmeliyim ki son NATO zirvesine elimiz güçlü
gidemedik. El nasıl güçlü olur? Güçlü ekonominizle, istikrarlı, güven
veren dış siyasetinizle, iç siyasette milletinizle kurduğunuz
güven ilişkisiyle, hür, bağımsız adalet kurumunuzla,
kurumları işleyen demokrasinizle ve şüphe götürmeyen temiz
siyasetçi sicilleriyle. Aylardır hevesle beklenen NATO zirvesinden ne gibi
avantajlar elde ettik? Sosyal medyalarda yabancı devlet
başkanlarıyla bol gülücüklü pozlarla paylaşılan
fotoğraflar dışında bir şey göremedik. Bu arada
Sayın Bidenla baş başa görüşmenin içeriği devlet
belleğinde mi kaldı, Kavakcı ailesinin belleğinde mi, merak
ediyoruz.
Diğer kritik konuları burada saymaya
vaktim maalesef yok fakat bir konu daha var ki bırakın bir
milletvekili olmayı, bir Erzurumlu vatandaş olarak yalnızca
kendi köyünde Ermeni mezaliminde 587 şehit verilmişken, katledilen
Erzurumlu hemşehrilerimin yüzde 90ının mezarları bile
belli değilken bir gazetecinin Biden sözde soykırım meselesini
gündeme getirdi mi? sorusu üzerine ülkemin Cumhurbaşkanının
gülerek Hamdolsun getirmedi. cevabı içimi acıttı, hem mezalimi
yaşamış hem de iftiraya uğramış ecdadım
adına utandım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Burada konuyu gündeme getirecek kişi Biden değildir zaten, o
getireceği kadar getirmiş ve yıllardır yıkılmayan
kalede delik açmış, Türk milletine iftira atmıştır. Bu
iftiraya vaktiyle gereken, ciddi bir mukabele edilememiştir. O kaleyi
savunduğuna inanmak istediğimiz Türkiye Cumhuriyeti devleti
Cumhurbaşkanının iftirayı masanın tam ortasına
getirmesi gerekiyordu aslında. Bunu yapamadıysa Hamdolsun konu
gündeme gelmedi. demesi gereken kişi de iftiranın sahibi Biden
olmalıydı.
Ayrıca, yine anladık ki liderler
arası direkt görüşmelerin sorunları çözebileceği fikri
değişmemiş, kurumsal diplomasiden uzaklaşmanın
başımıza açtığı büyük sorunlardan hiç ders
alınmamış. Yabancı liderlere Beni direkt özel hattan ara.
tavsiyesi, ülkenin kurumsal tavrını, hafızasını hiçe
saymaktır. Çok net görüyoruz ki AK PARTİnin ülkemiz ve milletimizle
ilgili hassasiyetleri ve duygu birliği kalmamıştır;
bireysel, özel ilgi alanları oluşmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayınız.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
- Bu da ülkemiz, milletimiz devletimiz açısından tahminlerden öte sakıncalar
doğurmaktadır. İktidarı ya aklıselime ya da acil bir
erken seçime davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 8inci maddesiyle 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 68inci maddesine eklenen
fıkranın teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ali Haydar
Hakverdi Turan Aydoğan Burak Erbay
Ankara İstanbul Muğla
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Muğla
Milletvekili Sayın Burak Erbay.
Buyurunuz Sayın Erbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURAK ERBAY (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, dün
İzmir'de mesleğini icra ederken kafasına silah dayanarak
saldırıya uğrayan avukat meslektaşımıza
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, bunun son saldırı
olmasını temenni ediyorum. Yaşanan bu olay bile ülkemizde hukuk
tanımazlığın, mafya düzeninin ne duruma geldiğini göstermektedir.
Siyasi parti liderlerine yapılan saldırıların faillerinin
maalesef ellerini kollarını sallayarak hâlâ sokakta gezdiğini
görüyoruz. Bakanlığı sırasında kendi şirketinden
Bakanlığına mal satıldığı gerekçesiyle
görevden alınan kişi hakkında hâlâ bir soruşturma
açıldığını duymadık. Kadınların
yaşam hakkının teminatı olan İstanbul
Sözleşmesinden bir kişinin kararıyla bir gece ansızın
çekildiğimizi öğrendik. Halk tarafından seçilmiş birçok
kişinin hâlâ cezaevinde tutuklu olduğunu biliyoruz. Mahkeme
kararıyla tahliyesine karar verilen Osman Kavala'nın başka bir
soruşturma gerekçe gösterilerek yaklaşık dört yıldır
tutuklu olduğunu biliyoruz. Birçok habere hukuksuz bir şekilde
erişim engeli kararı verildiğini biliyoruz. Daha bugün 301 maden
işçisinin ölümüne sebep olan davada alt sınırdan ceza
verildiğine şahit olduk. Yine, bugün, tüm kamuoyu tarafından
bilinen ve bütün kumpasın hazırlayıcıları ve karar
vericileri FETÖ iddiasıyla tutuklu bulunan Balyoz davasıyla ilgili
Yargıtay tarafından bozma kararı verildiğini gördük. İşte,
yirmi yıllık ucube iktidarınızın ülkemizi getirdiği
son durum budur. Bu yüzden gençler ülkemizden kaçıyor, bu yüzden gençler
umutsuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu çelişki ve
hukuksuzluklar yumağı içerisinde Ceza ve Güvenlik Tedbirleri
Hakkında Kanun da değişiklikler yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri, yasalar toplumun
ihtiyacı için çıkarılır, değiştirilir ve
kaldırılır. Bu kanunların nitelikli, kapsayıcı ve
köklü çözüm üretebilmesi için sorunların doğru tespit edilmesi, buna
göre çözüm önerileri hazırlanması ve yasal değişiklikler
yapılması gerekmektedir ama yine, bu yasa teklifi gelirken gerekli
tartışma ortamları maalesef sağlanmamıştı.
Oysaki milletvekillerimizin gerçekten bu konuda teferruatlı
hazırladığı raporlar var; Aydın Vekilimiz Süleyman
Beyin hazırladığı Adalet Raporu, yine Ankara Vekilimiz Ali
Haydar Hakverdi Beyin hazırladığı cezaevi raporları
komisyonlara sunulmuş, öneriler getirilmiş olmasına rağmen
hiçbir şekilde maalesef dikkate alınmadı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlanan yeni bir raporda çok ciddi tespitler
yapılmakta. Bakın, bu tespitlerden birkaçını paylaşmak
istiyorum: Raporda, açık ceza infaz kurumlarında toplam 350-360
hükümlünün barındığı ve vardiyalarda da 1 koruma başmemuru
ile 4 infaz ve koruma memurunun görev yaptığı, izin veya
dış görevde olması hâlinde nöbetçi personel
sayısının daha aşağıya düştüğü
belirtilmiştir. Yine bu raporda yapılan bir tespitte, Ordu Açık
Cezaevi İnfaz Kurumunda 2015 yılında 13, 2016 yılında
19, 2017 yılında 28, 2018 yılında 22, 2019
yılında ise 49 hükümlünün, toplamda da 126 hükümlünün duvardan
atlayarak firar ettiğini biliyor musunuz? Bu raporlarda işte bunlar
tespit ediliyor ama maalesef, bunlar bile dikkate alınmadan bir yasa
teklifi getirildi.
Şimdi üzerinde konuştuğum 8inci
madde de Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
düzenleme yapmakta. Bu maddeyle; mektup, faks ve telgraf alma, gönderme
haklarına ek olarak teknik altyapının bulunduğu kurumlarda
hükümlülere, elektronik yöntemlerle mektup alıp gönderme hakkı
tanınmaktadır. Bu madde, iletişim alanındaki
gelişmeler ışığında
değerlendirildiğinde, çağın gereklerin uygun, olumlu bir
adımdır. Ancak, madde, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 8inci maddesi, Anayasamızın da 20 ve 22nci
maddelerine aykırılık içermektedir. Maddede muğlak ve
keyfîliğe açık bir şekilde kısıtlamalar getirilmekte
ve hükümlüler tarafından gönderilecek mektup, faks, telgrafların
dijital ortamda kaydedilmesi ve bir yıl süreyle saklanması hükme
bağlanmaktadır. Ancak, maddede muğlaklıklar vardır;
bunların nasıl kayıt altına alınacağı, hangi
şartlarda saklanacağı, kimlerin erişim hakkı
olacağı, hangi durumlarda kullanılacağı, kimin izniyle
erişim sağlanacağı, hâkim ve savcının karar verip
vermeyeceği düzenlenmemiştir. Bunların hiçbiri belli
değildir. Tamamen keyfiyete bırakılmış durumlar
olduğu görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili
yakın zamanda Anayasa Mahkemesinin verdiği bir karardan bahsetmek
istiyorum. Konya Cezaevinde bulunan bir anne; 3 çocuğu var, 1isi
ilkokula, 2si de anaokuluna gidiyor. Onlarla sabahları 9.00 ile 11.00
arasında görüşmesine izin veriliyor. Okulda oldukları
gerekçesiyle bir dilekçe veriyor; bunun 16.00 veya 17.00ye çekilmesini,
mümkünse hafta sonuna alınmasını talep ediyor. Yerel mahkemede
konu tartışılıyor, reddediliyor; tabii ki talebi
reddedildikten sonra Anayasa Mahkemesine başvuruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BURAK ERBAY (Devamla) Anayasa Mahkemesinde de
bunun hak ihlali olduğu belirtiliyor ve 6 bin lira manevi tazminata
hükmediliyor. Maalesef, o anne, üç yıl boyunca çocuklarıyla
görüşemiyor. Bu şekilde bir Anayasa Mahkemesi kararı
çıkıyor.
Yine benzer bir konuda, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, İtalyan bir başbakanla ilgili verdiği
bir karar var. Özel hayatla ilgili telefon görüşmelerinin daha sonra bir
yargılamada kullanıldığı tespit edilmiş ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesi ihlal edildiği
gerekçesiyle de burada İtalya hükûmeti aleyhine bir karar verilmiş.
İşte, bakın, burada gerekli düzenlemeler
yapılmadığı için, ülkemizin de benzer tehlikelerle
karşı karşıya kalması mümkündür ama maalesef, bu
hususlar gerekli şekilde düzenlenmemiştir.
Yine, Süleyman Vekilimizin
hazırladığı bu raporda 3 tane cezaevinin
açıldığından, 39 yeni cezaevinin yapılmakta
olduğundan bahsediliyor. Bu da aklımıza şunu getirdi: Son
zamanlardaki bu kamera ve tripot kullanılarak yapılan
yayınlardaki sorumlular için yer mi hazırlanıyor acaba? diye
soru aklımıza geliyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 8inci maddesiyle 5275
sayılı Kanunun 68'inci maddesine eklenen 5inci fıkraya ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve
fıkranın mevcut son cümlesinde yer alan "Bu hüküm ibaresinin
Bu fıkra hükmü şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Silme veya imha işlemleri Cumhuriyet
savcısı tarafından denetlenir.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Ergün
Taşcı Semiha
Ekinci
Çankırı Ordu Sivas
Mehmet Doğan Kubat Muhammed
Levent Bülbül Zeynep Gül
Yılmaz
İstanbul Sakarya Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, tutulacak olan dijital veya fiziki
kayıtların şartların gerçekleşmesi hâlinde silinmesi
veya imhası işlemlerinin belirli periyotlarla Cumhuriyet
savcısınca denetlenmesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
8inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 9uncu madde üzerinde 4
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
Okutacağım ilk 2 önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol
Katırcıoğlu Murat
Çepni Abdullah
Koç
İstanbul İzmir Ağrı
Rıdvan
Turan Mehmet
Ruştu Tiryaki Züleyha
Gülüm
Mersin Batman İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Orhan
Çakırlar İbrahim
Halil Oral İmam
Hüseyin Filiz
Edirne Ankara Gaziantep
Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Erel
İstanbul Aksaray
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Günün, daha doğrusu gecenin bu ilerleyen
saatlerinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, görüşmekte olduğumuz Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin kanımca en kritik maddeleri 8 ve 9uncu maddeleri. Biraz önce
söyledim 15 yaşından küçük çocuğu olan mahpuslar için bir umut
olacak 6ncı maddeyi geri çektiniz, kaldı her zamanki gibi güvenlik
devleti. Özgürlük ve güvenlik denkleminde teraziyi her geçen gün güvenlik
lehine değiştiriyorsunuz, elbette bu güvenlik vatandaşın
güvenliği değil, sizin yani iktidarın güvenliği. Amaç
vatandaşın güvenliği olsa bu ülkede Cumhurbaşkanına
hakaret ettiği iddiasıyla gece yarısı operasyonlarıyla
vatandaşlar gözaltına alınırken cinayet
itiraflarının muhatabı iktidara yakın olduğu için
seyirci kalınmazdı.
Şimdi, işin özü şu: Aslında,
cezaevlerinde hükümlü ve tutuklular öteden beri dinleniyordu. Ankesörlü
telefonla görüşürken, yine, yakınlarıyla camın
arkasında telefonla görüşürken dinleniyordu, mektupları da
okunuyordu. Mektuplarda suç şüphesi varsa işlem
başlatılıyor, telefonları da kesiliyordu.
Danıştay yönetmelikle ilgili bir iptal kararı verdi, iletişimlerin
bir yönetmeliğe dayalı olarak dinlenmesini Anayasaya
aykırı buldu çünkü Anayasa uyarınca temel hak ve özgürlükler
ancak kanunla sınırlanabilecekti. Şimdi, teklif sahipleri ve
Adalet Bakanlığının bürokratları burada bir
boşluk oluşmasın diye bu teklifi getirdiklerini söylüyorlar.
Sanki cezaevlerinde her mahpusun dinlenmesi, iletişiminin kayıt
altına alınması kural, dinlenmemesi de istisnaymış
gibi bu teklifi önümüze getiriyorlar. Üstelik bu teklifin içerisinde cezaevleri
yönetimlerine gerçekten sınırsız bir yetki veriliyor. Ben
şimdi size anlatacağım. Bakın, teklifin içerisinde
deniliyor ki: Hükümlülerin iletişimleri dinlenecek ve kayıt
altına alınacak. Oysa biliyoruz ki yine, 5275 sayılı infaz
yasasının 116ncı maddesi uyarınca hükümlülere uygulanan
bütün önlemler aynı zamanda tutuklulara da uygulanabilecek.
Dolayısıyla bu kanun teklifi yürürlüğe girdiğinde
yalnız hükümlüler değil, tutuklular da dinlenebilecek,
iletişimleri kayıt altına alınabilecek. Bu teklifle cezaevi
yönetimlerine sınırsız bir yetki veriliyor çünkü yalnız
belli suçlardan hükümlü olanlar değil, yalnız belli suçlarla ilgili
olarak yargılananlar değil, cezaevindeki herkes hakkında dinleme
kararı alınabilecek, iletişimin dinlenmesi kararı
alınabilecek. Çünkü teklifte önce terör suçları, örgüt suçları,
tehlike suçlarından mahkûm olanlar dense de ardından
dışarıyla iletişiminin kurum güvenliği
açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilenler
denilerek her hükümlü ve her tutuklunun dinlenmesinin ve iletişiminin
kayıt altına alınmasının yolu açılmış
oluyor. Cezaevi yönetimlerine sınırsız yetki veriliyor çünkü
dinleme ve iletişimin kayıt altına alınmasına hiçbir
süre sınırı konulmuyor yani bir hükümlü yirmi yıl boyunca
kesintisiz biçimde dinlenebilecek ve iletişimi kayıt altına
alınabilecek. Bakın, hakkında suç isnadı olan ve
hakkında bir soruşturma yürütülen bir kişinin dinlenmesinin bile
bir sınırı var. Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca suç
isnadıyla bir kişinin dinlenmesine cumhuriyet savcısı karar
verdiğinde -ki bunu mahkemeye sunmak zorunda- yalnızca iki ay için
dinleme kararı alabiliyor ve bunu bir ay süreyle uzatabiliyor. Örgüt
kapsamında işlenen suçlar için ise bu süre üç ay uzatılabiliyor.
Her seferinde birer aylık uzatmalar ve bunun için de bir mahkeme
kararı gerekiyor. Yani hakkında cumhuriyet savcısı
tarafından örgüt üyeliği, örgüt yöneticiliğiyle ilgili
soruşturma yürütülen bir vatandaşla ilgili olarak bile altı
aydan uzun süre dinleme kararı verilemiyor. Ama bu kanun teklifiyle
değil hakkında soruşturma yürütülenler, cezaevindeki bir hükümlü
veya tutuklu yirmi yıl boyunca dinlenebilecek. Yirmi yıl boyunca
bütün görüşmeleri kayıt altına alınabilecek ve teklif
sahipleri bu teklifi, yani hükümlülerin ve tutukluların
tamamının -ki bunun sayısı 200 binin üzerindedir-
dinlenmesini, iletişiminin kayıt altına
alınmasını İnsan Hakları Eylem Planı
kapsamında Meclise getirdiğini söylüyor. Belki de bu teklifin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Sayın Tiryaki, çalışma
süremizin sonuna doğru yaklaşıyoruz. Ek süre vermeyeceğim
ve sizden başlıyorum.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Tamam Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
Sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin nelerle
anılacağını söyleyecektim. Başka bir konuşmamda
bunu söylerim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası Aksaray
Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erelin.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; partim İYİ Parti adına
hepinizi saygıyla selamlamaktayım.
Görüşmekte olduğumuz 9uncu maddeye
baktığımızda, bu madde özel hayat hakkına
aykırı bir teklif; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
8inci, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 12nci,
Anayasanın ise 20, 22 ve 90ıncı maddelerine
aykırıdır, dolayısıyla çıkarılması
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aksarayın nüfusu da derdi de büyük ilçesi Ortaköy; güney
yakasında Ihlara Vadisi, Derinkuyu Yer Altı Şehri ve
Kapadokyayla çevrili olduğu hâlde ne iç ne de dış turizmden
zerrece gelir elde edemeyen, makûs kaderine mahkûm edilmiş, Yunus Emre
diyarı, sahipsiz Ortaköy. Aksaray-Ortaköy kara yolu bir yılan
hikâyesine döndü. Yaklaşık on iki yıldır ihalelere
rağmen bir türlü bitirilemedi. Geçtiğimiz hafta tekrar
sözleşmesi imzalandı, inşallah bu sefer biter diye bekliyoruz.
Yine Ortaköyden Nevşehir istikametine 3
güzergâh var, bu güzergâhtaki yollar içler acısı durumda.
Ortaköy-Balcı-Pirli-Durhasanlı- Ceceli istikameti diğer iki yol
güzergâhına göre biraz daha iyi. Ortaköy-
Bozkır-Sarıkaraman-Satansarı-Fakıuşağı
güzergâhında 40 kilometreden fazla hız yapmak mümkün değil. Bu
yol Kapadokya Havalimanından Yunus Emre Türbesine gelen en kısa yol
ama kullanmak mümkün değil. Yine, Ortaköy-Cumali-Çatin-Ozancık yolu
patates tarlasından beter bir hâlde. Bu güzergâh Ersele Yer Altı
Yerleşkesi civar yolu. Ortaköy ilçesi Ozancık köyü
sınırları içerisinde yer alan, tarihî ve turistik yer altı
şehri Ersele Bizans döneminin yerleşim birimi.
Kapladığı alan itibarıyla çok büyük bir yerleşim
alanına sahip. Şehrin içinde karakteristik tırhaz
taşları ve mekânlar, depo odaları, kurumuş su yolları,
mezar kabartmaları var. Turizm açısından
baktığımızda Buraya yolların yapılması
değmez mi? diye düşünüyor insanlar. Ortaköy-Ağaçören
arasında Akpınar-Tepeköy-Kederli güzergâhı ile diğer
güzergâh ise Gökler Yaylası-Çiftevi istikameti olan 2 adet güzergâh var.
Her iki yol da yer yer asfaltsız ve çukurlarla dolu. Ortaköy-Bozkır-Alaca-Devedamı-Harmandalı
güzergâhının Alacadan sonraki kısmı yer yer çukurlarla
kaplı, tabiri caizse geçit vermez hendekler hâlinde.
Sadece kötü ve bozuk yol ile sınırlı
değil Ortaköyümüzün sahipsizliği, kurak geçen mevsimlerin
susuzluğa olan etkisi tarımı derinden etkilemiş. Daha çok
tarımla geçinen halk kuraklık nedeniyle büyük bir gelir kaybına
uğramış. Bizim Kızılırmaktan bu coğrafyaya
su getirilmesi hususundaki söylemlerden dilimizde tüy bitti ama siyasi irade
bir türlü duymuyor. Otobandan dolayı
Harmandalı-Devedamı-Kırşehir bağlantı yolu
istimlak bedelleri iki yıldır ödenmemiş olup öngörülen
bedellerin enflasyon dikkate alınarak hak kaybına neden olmadan
ödenme talebi var. Ortaköy ilçesine bağlı köylerin en önemli geçim
kaynağı tarım ve hayvancılık. Buradan geçen otoban
Ortaköye 3 kilometre uzaklıkta. Ortaköylü hemşehrilerimizin
tarım ve hayvancılığa dayalı ihtisas organize sanayi
bölgesi kurulması, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi,
böylece her geçen gün nüfusu azalan, göç veren Ortaköyde göçün durması
talepleri var.
Yine, merkeze bağlı köylerimizden
Karakuyu, Karakova, Bayındır, Babakonağı köylerimizin
Nevşehir yol bağlantısına 5 kilometrelik yolu hâlâ
asfaltlanmadı, bunu bekliyorlar.
Yine, Tatlıca, Kalebalta, Susadı,
Büyükpörnekler, Küçükpörnekler köy yollarının bakım ve
onarıma ihtiyacı var. Milletimizin efendisi bu kardeşlerimizin
seslerine devletimizin kulak vereceği ümidiyle hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267
sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 9 - 5275
sayılı Kanun'un 83 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında yer
alan "yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere" ibaresi
"görüşün başladığı andan itibaren bir buçuk saat
olmak üzere" şeklinde değiştirilmiştir.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ali Haydar
Hakverdi Turan
Aydoğan İbrahim
Özden Kaboğlu
Ankara İstanbul İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hocam, bugün hülasanın hülasasını
istiyoruz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli vekiller; madde 9, madde 8le
birlikte bu teklifin en sorunlu maddesi. Bu madde sadece mahpusların
özgürlüğünü ve hakkını sınırlamıyor, mahpuslarla
görüşen herkesin, ailesinin ve üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerini
de sınırlamaktadır. Bu bakımdan bunu geniş olarak ele
almak gerekir.
Altı kategori söz konusu burada ihlal
açısından. Bir: Mahkûmlar kategorisi. Kimler, hangi mahkûmlar?
İki: Muhataplar, görüşülenler. Üç: Amaç. Dört: Kayıt. Beş:
Bunların kullanımı. Altı: Silme işlemi. Bunlar, sadece
Avrupa belgelerine, Avrupa cezaevi kurallarına, Türkiye'nin de taraf
olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
aykırı değil, sadece Anayasanın belli maddelerine
aykırı değil, aynı zamanda yasallık ilkesini de
özgürlüklerin temel ilkesini de tümüyle zedelemektedir, hatta birçok
bakımdan ortadan kaldırmaktadır. Şöyle ki: Birinci olarak
suç tipleri sayılmış olmakla birlikte, Tehlikeli hâlde bulunan
ya da dışarıyla iletişiminin kurum güvenliği
açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlüler
ifadesi hukuki değildir, belirsizdir; böyle bir kavram yasada yer alamaz.
Dolayısıyla, bu konuda bir nesnel ölçüt bulunmadığı
için hapishane görevlileri bu nedenler dizisini genişleteceklerdir ve
istisnasız her mahpusa bu kuralı uygulayacaklardır. Bu itibarla,
Anayasanın özellikle hak ve özgürlükler güvencesi ve
sınırlanmasına ilişkin madde 13, haberleşme özgürlüğüne
ilişkin madde 22 ve özel yaşamın korunmasına ilişkin
20nci maddesine, ayrıca hukuk devletine aykırıdır, ölçülü
değildir. Bu özgürlüğün
sınırlandırılmasının ölçüsü ne olacaktır, bu
öngörülmemiştir. Tabii ki suç tipleri de birbirine girmektedir burada
yapılan sayıma göre.
Muhatap yelpazesi açısından, Avrupa
Mahkemesinin, hükümlünün eşi ve birinci ve ikinci dereceden kan
hısımlarıyla olan görüşmelerinin mutlak bir zorunluluk
olmadıkça kaydedilemeyeceğine ilişkin bir kararı söz konusu
olduğu hâlde, burada hiçbir ayrım yapılmadan en mahrem
bilgilerin bile, en mahrem görüşmelerin bile kayda
alınacağı ve bunların saklanacağı
belirtilmektedir, öngörülmektedir.
Şimdi, burada söz konusu olan, kişi,
toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması, ayrıca kamu
düzeninin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi amaçları varken
neden öngörülmüştür, bu anlaşılamamaktadır çünkü bu
kavramlar da aslında hukuk düzenimize, yasalarımızda bulunmayan
kavramlar olduğu için aykırıdır ve nihayet Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
kuralına çok yönlü olarak aykırılık içermektedir. Zira,
kişisel verilerin korunmasını isteme haklarının
gerektirdiği güvenceler öngörülmemiştir.
1) Söz konusu kişisel verilerin kim
tarafından ve ne şekilde saklanacağı,
2) Kötüye kullanımları engelleyecek somut
güvencelerin neler olduğu,
3) Kişisel verilerin korunması
hakkına yönelik sınırlamalara karşı açık bir
başvuru usulü,
4) Herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya
konu edilmemiş iletişim kayıtlarının en geç bir
yıl sonunda kimin tarafından silineceği ve verilerin silinmesi
için izlenecek başvuru usulü,
5) Herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya
konu edilmiş iletişim kayıtlarının ne zaman, kimin
tarafından silineceği ve verilerin silinmesi için izlenecek
başvuru usulü belirtilmemiştir.
Bu açıdan keyfî kullanıma
açıktır, Anayasa madde 13 ve 20ye açıkça
aykırıdır. 13ün ölçülülük ilkesine aykırıdır
ve hakkın özüne dokunulmaması ilkesine aykırıdır ama
hepsinin ötesinde, en mahrem bilgiler, en ailevi bilgiler, vasiyet hakkı
bile burada bu kapsama girmektedir. Anayasa Madde 17 insan haysiyetine
aykırıdır. Bu saatte böyle bir konuyu görüşmek nasıl
bizim haysiyetimize aykırı ise ve bu nedenle, biz, kendimiz, yüce
Meclis, Gazi Meclis, Büyük Meclis kavramına gölge düşürüyor isek aynı
şekilde yaptığımız ve oylayacağımız
yasayla da sadece mahpusların değil yakınlarının yani
yurttaşlarımızın hak ve özgürlüklerin özüne
dokunacağız.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Hocam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçevesinde 9uncu maddesiyle
5275 sayılı Kanunun 83üncü maddesine eklenen dördüncü fıkraya
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Silme
işlemi Cumhuriyet savcısı tarafından denetlenir.
Muhammet Emin
Akbaşoğlu Muhammed
Levent Bülbül Mehmet
Doğan Kubat
Çankırı Sakarya İstanbul Semiha Ekinci Ergün Taşcı Zeynep Gül Yılmaz
Sivas Ordu Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, tutulacak olan kayıtların
şartların gerçekleşmesi hâlinde silme işlemlerinin belirli
periyotlarla cumhuriyet savcısınca denetlenmesi
sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu
madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 10uncu madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ruştu Tiryaki Erol Katırcıoğlu Abdullah Koç Batman
İstanbul Ağrı Züleyha Gülüm Murat
Çepni Rıdvan
Turan
İstanbul İzmir Mersin
Mahmut
Celadet Gaydalı
Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis
Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede adalet
mekanizması siyasetçilerin güdümünde işliyor ise o ülkede adaletin
tecellisi değil, adaletin tasfiyesi konuşulur; adaletin tasfiye
edildiği yargıda da her türlü hukuksuzluk meşrulaşır,
evrensel norm olarak kabul gören tüm hak ve özgürlükler devletin bekası
için birer tehdit hâline gelir. Bugün üzerinde sıkça durduğumuz
tecrit uygulamaları olsun, cezaevlerindeki kötü muameleler olsun,
işkenceler olsun, her türlü gaddarlığın asıl nedeni
siyasilerin hukuk üzerinde yaptıkları tahribatın tüm kamu kurum
ve kuruluşlarına sirayet etmesinin sonucudur. Türkiyede hukuktan
bahsedemediğimiz gibi kurumlarda da adalet ve hukukun uygulanmasından
bahsedemiyoruz. Özellikle yargı mekanizmasının bu kadar
siyasallaştırıldığı bir ortamda, hukuki tüm
değerlerin her gün biraz daha ayaklar altına
alınmasının da tanıklığını
yapıyoruz. Siyasiler yargı üzerinde o kadar muktedir bir hâle geldi
ki hukuksal bir kararı tanımayacak kadar ileri gitme
haklarını kendilerinde görüyorlar. İşte, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Sayın Selahattin Demirtaş kararında
olduğu gibi Karşı hamlemizi yaparız, bu işi
bitiririz. söylemi, bu hukuksuz ve adaletsiz ortamın âdeta özeti hâline
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, yazılı
hukukun oluşturulmasının temel sebebi, güçsüzü gücü elinde
bulundurana karşı korumaktır fakat bakıldığı
zaman, Türkiyede hukuk güçlünün güçsüzü ezmek için kullandığı
bir aygıt hâline gelmiştir. Yani bir vatandaş siyasal bir
eleştiri yaptığı zaman, savcı kılı kırk
yararak bu eleştiriyi propagandaya çevirip en üst limitten ceza
alması için her türlü oyunu, kurguyu kaleme gönül rahatlığı
içinde alabiliyor fakat mafya-devlet ilişkisi merkezinde yer alan İçişleri
Bakanı hakkında iki satır yazamıyor, bu konuyu
araştıralım diyemiyor. Sadece bu örnek dahi yargının
yanlı ve taraflı olduğunun kanıtıdır. Yanlı
ve taraflı yargı içerisinde övünebileceğiniz tek şey
yaptığınız cezaevleridir. Gelişmiş ülkelerde
mevcut cezaevleri ihtiyaç fazlası görülerek kapatılıyor,
Türkiye'deyse yatırım diye lanse ediliyor. Kara para aklayanlar,
otellere tanklarla çökenler, uyuşturucu sefası yapanlar, gazetecilik
adı altında haraç kesenler, sokak
eşkıyalığına soyunanlar, limanlara çöreklenmiş
olanlar hakkında tek bir soruşturma dahi açamazken
(x)
diyen, özgürlük diyen, barış diyen, kardeşlik diyen, eşit
yurttaşlık diyen binlerce insanı cezaevine atıyorsunuz.
Cezaevleri, milletin verdiği yetkiyi millet adına kullanan
milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla, meclis üyeleriyle,
kısacası sizin çürümüş hukuk düzeninize karşı her
türlü evrensel hukuk haklarını savunan ve tek talepleri demokratik
bir ülke olan seçilmişlerle dolu. Aslında, yargının ne
kadar aşındığını, hukuksuzluğun nasıl
her kademeye yayıldığını sizler de iyi biliyorsunuz
fakat yargıya talimat verme ayrıcalığından ve
konforundan vazgeçmek istemiyorsunuz.
İnsanı, insan hak ve hürriyetlerini o
kadar değersizleştirdiniz ki İnsan Hakları Eylem
Planı adı altında yapılan çalışmalar bile bu
sisteminin kokuşmuşluğuna cevap olamaz. İnsan hak ve
özgürlükleri bağlamında bir çalışma yapmak
istiyorsanız öncelikle cezaevlerinden başlamanız gerekir.
10uncu maddede hükümlülere hasta ziyareti
amacıyla verilen izinle ilgili düzenleme var. Fakat siz, HDPli
siyasetçilere bırakın izin vermeyi, ailelerinin dahi gelip ziyaret
etmelerine izin vermiyorsunuz. Tutuklayıp ailelerinden ve
yaşadığı şehirlerden binlerce kilometre uzağa
atıyorsunuz, ailesinin bile gelip ziyaret etmesini istemiyorsunuz.
Cezaevinde, bırakınız İnsan Hakları Eylem Planı
insanlık ayıbı yaşanıyor.
Değerli milletvekilleri, ambarların
efendisi, Bitlis Ahlatta yapılan cezaevi inşaatını
yatırım olarak gösterip Bitlislilere de yabancı infaz memuru
değil Bitlisli olacak müjdesi veriyor. Peki, bu cezaevlerinin ekonomiye
katkısı ne? Yok; üretime katkısı yok; halkın
refahına katkısı yok. İşsizlik azalacak mı? Yok.
Ahlat Güzelsu köyünün doğru dürüst yolu yok. KÖYDES bütçesinden ihale
aşamasına gelen yolun yapımını ambarlar efendisi iptal
ettirmiş, gerekçesi nedir, kimse bilmiyor. Şilili Şair Nicanor
Parranın güzel bir sözünü hatırlatmak istiyorum: Paranla şeref
kazanma, şerefinle para kazan ki, paran bittiğinde şerefin de
bitmesin. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 10uncu maddesindeki çıkarılmıştır
ibaresinin kaldırılmıştır ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bedri
Yaşar Orhan
Çakırlar Ayhan
Erel
Samsun Edirne Aksaray
İmam
Hüseyin Filiz Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Gaziantep Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 267 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, seçim öncesi,
AK PARTİ iktidarı Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi sayesinde yargı bağımsızlığı
sağlanacak ve tarafsız yargı tam güvence altına
alınacak. demişti. Peki, bu güvenceyi bugüne kadar
sağladınız mı? Tabii ki sağlayamadınız. Bunu
sağlayamadığınız gibi ekonomimizi,
tarımımızı, doğamızı, çevremizi mahvettiniz,
çalışanlarımızın hak kayıplarını
görmezden geldiniz ve ülkemizi beton ekonomisine mahkûm ettiniz. Bugün adalet
konusunda geldiğimiz nokta içler acısı bir hâldedir. Anayasa
Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarından yüzde 76sı adil
yargılama ihlalinden oluşmaktadır. Bu ne demek? Ülkemizin adil
yargılama yapmada oldukça büyük sıkıntıları var demek.
Bunları gidermek için bir adım atıyor musunuz? Hayır.
Ülke olarak, Dünya Ekonomik Forumu ülkeleri
arasında bağımsız yargı konusunda 140 ülke
arasında 111inci sıradayız; Hukukun Üstünlüğü Endeksinde
126 ülke arasında 109uncu sıradayız; İnsan hakları
konusunda reform yaptık. diyorsunuz ya, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi istatistiklerine göre dava başvurusunda 59 ülke arasında en
fazla başvuru yapılan ülkeyiz; İfade özgürlüğünün önündeki
engelleri kaldırdık. diyorsunuz ya, Avrupa Konseyi
raporlarında, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke
arasında 157nci sıradayız. Yani nereye baksak geriye
gitmişiz.
Burada mutlaka değinmemiz gereken bir konu daha
var değerli arkadaşlarım. Geçen sene, 2020 Nisan ayında
çıkarılan afla 100 bini aşkın tutuklu ve hükümlü tahliye
edilmesine rağmen cezaevleri yine doldu taştı. Tutuklu ve hükümlü
sayısı 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 10,1
artarak 291.546 kişiye çıktı. Ekonomik kriz nedeniyle borcunu,
kredisini, çekini, senedini ödeyemeyen ve İcra ve İflas Kanununa
muhalefetten tazyik hapsi verilenler 4üncü sıraya yükseldi. Bugün cezaevlerinde
bulunanlar içerisinde ilk sırada hırsızlık suçundan
yatanlar vardır. Bunda, iktidarın ülkemize
yaşattığı ekonomik krizin çok büyük bir rolü olduğu
aşikârdır. Ülkemiz, nüfusa oranla cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü
sayısında dünyanın ilk sırasında bulunmaktadır.
Gençlerimizin durumu ise gerçekten üzüntü vericidir. Ülkemizdeki genç
işsizlik oranı çok yüksek olduğu için, artık
uyuşturucu ticareti de yaygın suçlar arasına girmiş
bulunmaktadır. İcra dosyalarının fazlalığı
nedeniyle hapiste yatan esnaf, çiftçi, iş insanı sayısı hiç
de az değildir. Muhtarlıklar icra tebligatlarıyla dolmuş
vaziyettedir.
Bugün yargıda çok büyük bir sorunla
karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle güç yanlış
yapılandırılmış, erklerin bir güçte
birleşmesinden, o büyük gücün baskısından yargıç ve
savcı görev yapamaz hâle gelmiştir. Bu, iktidarın istediği
kararları aldırmak için geliştirdiği büyük bir
argümandır. Hâkim ve savcılarımızın coğrafi
teminatı vakit geçirilmeden hemen güçlendirilmelidir. Böylelikle, adalet
dağıtmaya çalışanlar hangi iktidar gelirse gelsin, kim
Cumhurbaşkanı olursa olsun kanuna göre karar verir ve iktidardan veya
bakanlardan gelecek baskıları karşılayabilir.
Devletin bir numarası Aç olarak
dolaşanları buyurun, siz doyuruverin. dedi. Biz hazırız,
milletimizin aç olanlarını doyurmaya hazırız, yeter ki siz
sandığı getirin. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Bu nedenle, milletimizin nefes alması, 84
milyonun geleceği için vatandaşlardan kopmuş bu
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden kurtulmalıyız
diyoruz. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş demokratik
parlamenter sistemi bunun için istiyoruz diyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 10uncu maddesindeki bendinde yer alan ibaresinin
bendindeki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul
Ali Haydar
Hakverdi Turan
Aydoğan Nazır
Cihangir İslam
Ankara İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam.
Buyurunuz Sayın İslam. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bugüne kadarki uygulamalarınızda
sanıkları ve savunmayı susturmayı
başardınız, daha önceki düzenlemelerinizde de hâkimleri HSK
kanalıyla, çıkarttığınız yasalarla ve fiilî
baskınızla etki altına almayı başardınız ama
şu şaibeli dönemde savcıları kontrol altına almak
gerçekten çok çok daha anlamlı; bunu millete anlatacağız.
Değerli arkadaşlarım, size hasta
tutuklulardan bahsetmek istiyorum ki bu olaylardan onlar da ziyadesiyle
etkilenecek.
Bakınız, Mehmet Emin Özkan, 83
yaşında, Diyarbakır'da yirmi altı yıldır
yatıyor, on günde 7 kez hastaneye kelepçeli olarak gitmiş, 5 kez kalp
krizi geçirmiş, işitme ve görme hemen hemen yok ama siz, bunu hâlâ,
kendi ihtiyaçlarını gideremeyen bir hastayı hâlâ cezaevinde
tutuyorsunuz ve bir anlamda cezalandırmayı zulme
dönüştürüyorsunuz. Ahmet Sılık ise 76 yaşında,
alzaymır hastası, felçli, ayakta duramıyor, toplum
sağlığı açısından tehlike
oluşturabileceğine dair rapor var, hastaneye yollamıyorsunuz ve
burada da sizin cezalandırmanız bir zulme dönüşüyor. Ayşe
Özdoğan, şu anda cezaevinde değil, eşi cezaevinde,
çocuğunun kalbi delik, kendisi maksiller sinüs kanseri hastası,
yakın kontrole ihtiyacı var ama siz bunu cezaevine göndermek
istiyorsunuz ve bir cezayı daha zulme dönüştürüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Covid döneminde
sizi uyarmıştık. Ciddi uygulamalara girin, iyi tedbir
alın. dedik, 17 vefat oldu ve bu Covid döneminde bütün tedavi ve
kontroller aksadı. 1.605 tutuklu hastamız var, bunların 604ü
ağır ve bu hastalara yapılan uygulama bir cezalandırma
değil, zulüm. Zulüm dediğiniz şey adaletin yokluğudur
arkadaşlar. İşte, bu yüzden, dört yıl önce, Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde biz bir yürüyüş
başlattık. Haksız bulduğumuz bir yargı kararına
ve bütün bu haksızlıklara itiraz ettik, Hak, hukuk ve adalet
etrafında bu topluma toplanma çağrısı yaptık. Hemen
eleştiri başladı. Bir yandan, baktık, MHP Genel
Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bizi demokrasi ve hukuk çemberinin
dışına çıkmamaya davet etti.
Değerli arkadaşlar, biz, tarihin en büyük
ve en uzun sivil eylemini gerçekleştirdik. Adalet için yola
çıktık, tek kişinin burnunu kanatmadık, tek kişiye
kötü bir söz söylemedik, hakaret edenlerin yanından, sizlerin
yanından selam diyerek geçtik, taş atanlara gül attık,
arkamızda bir tane de pet şişe bırakmadık.
Bakıyoruz, yine o dönemlerde Genel
Başkanınız Sayın Recep Tayyip Erdoğan diyor ki:
Adaletin aranacağı yer bellidir. Yargı kararları
tartışılmaz; sokaklarda hak, hukuk, adalet aranmaz. Arkadaşlar,
yargı kararlarını eğer ille de doğru olarak kabul
ediyorsanız bugün ne sizin partiniz ayakta olurdu ne de sizin Genel
Başkanınız sizin başınızda olurdu. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
İkincisi, eğer sokağı hak arama
yeri olarak kabul etmiyorsanız 15 Temmuz gelirdi, bu ülkeyi dümdüz eder
geçerdi, ne siz ne biz burada hayatta olamazdık. İyi ki sokak var,
iyi ki sokakta hak arama var.
Önemli olan birlik değil değerli
arkadaşlar, ne adına birlik kurduğunuz. Ülkemizde yaşayan
herkesi biz hak, hukuk ve adalet etrafına çağırdık ve
şunun bilincindeyiz değerli arkadaşlar;
sınanmadığımız günahların masumu değiliz,
biz bunun bilincindeyiz ama sizin ders çıkartmadığınız
tarihten biz dersler çıkartıyoruz ve çok kısa bir zamanda, en
kısa zamanda, ilk seçimde bu ülkede bütün müttefiklerimizle birlikte
iktidar olacak ve bu milletin yüzünü güldüreceğiz.
Hepinize saygılarımı sunuyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 11inci madde üzerinde 3
önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ruştu Tiryaki Erol
Katırcıoğlu Abdullah
Koç
Batman İstanbul Ağrı
Rıdvan Turan Züleyha
Gülüm Murat
Çepni
Mersin İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partim adına bu kanun teklifi
üzerine son konuşmacı olarak hemen belirtmek istiyorum ki bu kanun
teklifinde adalet yok, hukuk yok, insaf yok ve insan haklarına dair hiçbir
şey yok.
Peki, bu kanun teklifi nedir değerli
arkadaşlar? Bu kanun teklifinin AKP ve MHP hükûmetinin son beş
yıl içerisinde çözemedikleri, çözmek istemedikleri Kürt sorunuyla ilgili
olduğunu herkes bilmelidir. Nedir sorun? Kürt sorununun çözülmemiş
olmasından kaynaklı güvenlikçi politikalarının sonucudur bu
kanun teklifi.
Peki, ne oluyor bu kanun teklifiyle? Değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifiyle, şu anda yine -tırnak
içerisinde- terörist olarak nitelendirdikleri ve kumpas yoluyla
tarafsızlığını ve bağımsızlığını
yitirmiş olan mahkemeler kanalıyla cezaevlerine almış
oldukları ve alıkoymuş oldukları insanlara dönük,
mahpuslara dönük getirmek istedikleri yine bir kanuni düzenleme söz konusu.
Peki, burada ne var? Değerli arkadaşlar, korkunç bir düzenleme var
şu anda, biz korkunç bir düzenlemeyle karşı karşıya
kalmış bulunuyoruz. Ne yapıyorlar? Kişileri
alıkoyuyorlar, kumpasla alıkoyuyorlar ve alıkoymakla
yetinmiyorlar, bedeniyle alıkoymakla yetinmiyorlar, aynı zamanda
insan haklarına dokunabilecek şekilde, kendi kişisel haklarına
dokunabilecek şekilde çeşitli kısıtlamalarla
karşı karşıya bırakıyorlar bu insanları.
Bakın, sadece Sizleri
alıkoyacağız. demiyorlar, bununla yetinmiyorlar. Ne
yapıyorlar? Bütün görüşmelerini kayıt altına
alıyorlar; bütün telefonlarını, fakslarını,
mektuplarını, üçüncü şahıslarla görüşmelerini, hepsini
Anayasaya aykırı olarak ve uluslararası sözleşmelere
aykırı olarak kayıt altına alıyorlar. Yani
cezaevlerinde yaşama hakkı bile tanımıyorlar değerli
arkadaşlar.
Bakın, bu düzenlemede uygun olabilecek, bir
nebze de insan haklarına uygun olabilecek olan 6ncı maddeyi hiçbir
gerekçe göstermeden geri çektiler. Peki, neden geri çektiler? Çünkü
cezaevlerinde bebekler var, bebekler. Büyükleriyle, anneleriyle birlikte orada,
cezaevinde kalmak zorunda olan bebeklerin
Bu, bir yerden, yukarıdan bir
ses geldi, Komisyona iletildi: Terörist çocukları, terörist bebekleri
dışarı çıkmasın. diye, bu düzenlemeyi geri çektiler.
Bu insanlığa sığmayan, bu şekilde düşmanca bir
hukuk dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş. Bunu neden geriye çektiniz?
Peki, ben buradan size şunu söylemek istiyorum
değerli arkadaşlar: Bunların iradesi var mı? Bu Komisyonun
iradesi yok. Bu Mecliste irade bırakmadılar. Bakın, bu, şu
anda karşımda bekleyen, muhalefet edenlerin dışında
bütün sandalyeler boş. İçinde birileri otursa dahi boştur,
gözümüzde boştur, Türkiye halklarının gözünde boştur çünkü
hiçbir iradeleri kalmamıştır.
Adalet Bakanı ortalıkta Ben
Bakanım. demesin. Dünya yıkılsın, yeter ki adalet yerini
bulsun. demesin. Çünkü adalet yerini bulmayacak bu sistemde. Çünkü bu iktidar
olduğu sürece, bu iktidar burada olduğu sürece bu ülkeye adalet
gelmeyecek. Çünkü bu ülkede düşman hukuku şu anda uygulanıyor.
Bu ülkede ne hak kaldı ne adalet kaldı ne hukuk kaldı. Peki, ne
kaldı? Düşmanlık üretiliyor bu ülkede. Bu ülkede çok ciddi bir
şekilde düşmanlık üretiliyor. Bu düşmanlıkla siz bu
ülkeyi yarına çıkaramazsınız. Sizin
yapacağınız tek şey sandığı getirip bu
halkın önüne koymaktır. Çünkü bu düşmanlıkla bu halkı
bu çıkmazdan çıkaramazsınız. Kürt sorununu çözemeyeceksiniz.
Hak, adalet, hukuku bu ülkeye getiremezsiniz. Çünkü sürenizi doldurdunuz,
miadınız dolmuştur. Siz, bu şekilde yola devam edemezsiniz.
Değerli arkadaşlar, Komisyonda biz
saatlerce düşündük ve bu konuda tartışmalar yürüttük.
Bakın, Covid-19 nedeniyle insanların, açık cezaevinde bulunan
bir kısım mahpusların dışarıya
çıkarılması için önerge verilecek biraz sonra, madde ihdası
yapılacak. Peki, sizlere soruyorum değerli arkadaşlar: Mehmet
Emin Özkan, 83 yaşında, bunun hakkı yok mudur? Cezaevlerindeki
bebeklerin, çocukların hakları yok mudur? Bunlar Covidden
etkilenmeyecekler midir? Yüzlerce mahpus var şu anda, ölümle
pençeleşen insanlar, bunları nereye koyacaksınız? Peki, bu
düşmanlık değil de nedir? Bu nedenle, bu ülkede, bu topraklarda
artık bu AKP ve MHP iktidarının verebileceği hiçbir iyilik
kalmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Önümüze koyacakları
sandıkla biz bunları tarihin çöp sepetine göndereceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar,
bugünkü birleşimde saat 24.00e kadar çalışılması
şeklindedir. Görüşülmekte olan teklifin kalan görüşmelerinde az
sayıda önerge işlemi kalmış olmasına rağmen bu
işlemlerin Genel Kurulun belirlenen çalışma saatini kısa
süreyle aşacağı anlaşılmaktadır.
İç Tüzükün 55inci maddesine göre Zorunlu
hallerde, o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve sona ermek üzere
olan işlerin tamamlanması amacıyla oturumun
uzatılmasına Genel Kurulca karar verilebilir. deniliyor. Bu hüküm
gereğince teklifin geriye kalan maddelerinin ve ardından tümünün
oylamasının tamamlanmasına kadar birleşim uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesindeki çıkarılmıştır ibaresinin
kaldırılmıştır ibaresiyle değiştirilmesini
arz teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel
Kocaeli
Adana Aksaray
Orhan
Çakırlar İmam
Hüseyin Filiz Ayhan
Altıntaş
Edirne Gaziantep Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurunuz Sayın Altıntaş.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına
267 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukukun
üstünlüğü kavramı Türk hukuk sistemine 1982 Anayasasıyla
girmiş olsa da Türk kültürünün önemli bir unsurudur. Çocukluğumuzdan
beri Türk yöneticilerin adalete verdiği önemi görerek büyüdük. Fatih
Sultan Mehmet ile elini kestirdiği Rum mimar arasındaki anekdot
hepimizin hafızalarındadır. Rum mimarın şikâyeti
üzerine davaya bakan Kadı Hızır Bey ne sanığın
padişah olmasına bakmıştır ne de müştekinin Rum
olmasına, kısasa kısas hükmü vermiştir. Bu hak ve adalet,
mimarı o kadar etkilemiştir ki davasından vazgeçmiştir.
Hukukun üstünlüğü budur işte, ne makam dinlemeli ne millet ne de
zenginlik. Milletvekili yeminimiz de hukukun üstünlüğüne bağlı
kalacağıma ifadesini içerir. Kaldı ki 11inci yüzyılda
Yusuf Has Hacib tarafından yazılan Kutadgu Biligin 817nci ve
818inci beyitlerinde de hukukun üstünlüğü vardır. Yusuf Has Hacib bu
beyitlerde Hakan Kün Togdıya şunları söyletmiştir:
Gerek oğlum olsun yakın ya da
yabancı,
Gerek yolcu olsun konuk ya da geçici.
Yasada ikisi de bana birdir,
Karar verirken farklı değildir.
Atalarımız hukukun üstünlüğüne
gereken önemi vermişler, millî ahlakımızın mirası
olarak bize adaletle yönetmeyi de emanet bırakmışlar ama
maalesef her geçen gün bu ahlak ilkelerinden uzaklaşıyoruz.
Ortalıktaki iddiaları görüyorsunuz; yargı mensupları, bürokratlar,
siyasetçiler hakkında korkunç iddialar ama sonuç ne oluyor? Bahsi geçen
kişilerin yargılanmasını bıraktık, aklanması
için ne yapılıyor? Suçsuz olduklarına inanılsa bu durumlar
soruşturulurdu ama ne yazık ki örtbas ediliyor. Varsa suçları
yargının konusudur, araştırmak da yargının görevi
ama bağımsız olması gereken yargı müdahale edemiyor,
kendini bile aklayamıyor. Ülkemizin refahı için hukukun tekrar üstün
olması gerekmektedir. Yargı makam, mevki, güç gözetmemelidir.
Refahı için dedim çünkü ekonomi de, devletin itibarı da,
yabancı yatırım da adaletle bir şekilde
bağlantılıdır. Mesela, Dünya Bankasının bir
yönetişim endeksi var, 1996dan beri yönetişimin 6 temel seviyesi ele
alınıyor: Bir, oy verme hakkı ve hesap verilebilirlik; iki,
siyasi istikrar; üç, yönetimde verimlilik ve etkinlik; dört, mevzuatların
niteliği; beş, hukukun üstünlüğü ve son olarak da
yolsuzluğun kontrolü. Dünya Bankası, bu göstergeleri
yatırımcıların kararlarına yol göstermek
maksadıyla yayınlıyor yani bu göstergeler bir devletin
ekonomisiyle ilişkili. Bir devlet yönetişim alanında ne kadar
başarılı olursa ekonomisi de o denli güçleniyor diyebiliriz
çünkü yatırımcı geliyor, çekinmiyor. Kalkınmanızla,
ekonomik refahınızla bu değerlerin bağlantısı
yadsınamaz. Bu göstergeleri incelediğiniz zaman, ekonomik güçlü
devletler ve güçsüz devletlerin birbirine zıt olduğunu görebiliriz.
Mesela, hukukun üstünlüğü
Endeksteki
açıklamaya göre, bu gösterge kurallara ne ölçüde güvenildiğine ve
uyulduğuna, mülkiyet haklarına, polise olan güvene, yöneticiler ve
vatandaşlar arasındaki hukuki ilişkilere ve en önemlisi de
yargının bağımsızlığına değiniyor.
Bu tablonun 2019 verilerine göre Türkiye, hukukun üstünlüğü kriterinde,
araştırmadaki ülkelerin yüzde 44ünden iyi durumda. AK PARTİnin
iktidara geldiğinin ertesi 2003te ise bu rakam yüzde 59du yani on
altı yılda yüzde 15 gerilemişiz. Biz, Küba, Çin ve bunların
yanında geri kalmış Afrika ülkelerinin, eski Sovyet ülkelerinin
seviyesindeyiz. Bizden geride de diktatörlükle yönetilen, büyük iç savaşlar
yaşamış devletler var. Yani bir devlette hukuk ne kadar üstünse
o devletin ekonomisine güven de o denli güçlü oluyor diye yorumlayabiliriz.
Eğer ülkede adalet yoksa kalkınmak ve ekonomimizi bu krizden
çıkarmak için verdiğimiz çabalar beyhudedir.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 267 sıra
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 11inci maddesindeki fıkrasında yer alan
ibaresinin fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Bülbül Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
Aydın Antalya İstanbul Ali Haydar Hakverdi Turan
Aydoğan Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Ankara İstanbul Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Bursa
Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurunuz Sayın Altaca
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Marmara Denizindeki müsilaj doğanın intikamının
bize görünen yüzü, ben asıl tehlike olan görünmeyen yüzünü
anlatacağım. Bereketli topraklarımız; insanlar
zehirleniyorlar, kanser oluyorlar. Ben beş yıldır bu kürsülerden
defalarca bu konuları gündeme getirdim, bu fotoğrafları
gösterdim, anlattım; derelerin, denizlerin, nehirlerin, göllerin,
ağaçların, kuşların, balıkların dili olmaya
çalıştım ama maalesef, kulaklarınız sağır,
sağır.
Bakın, tarih tarih neler söylemişim. 21
Ocak 2016: Bursa'da Bursanın en önemli içme suyu barajı olan
Doğancı Barajı'na mermer ve taş ocaklarının kiri,
bölgedeki köylerin foseptiği akıyor. Yenişehir'de hâlâ
Boğazköy Barajı'nda sulama yapılamıyor, koca suda
balıklar ölüyor. 10 Mayıs 2016: Bursa'da Karacabey ilçesinin
Gölecik Mahallesi'nde kanalizasyon yapılıyor fakat bu kanalizasyonun
bacası Gölecik Deresine atılıyor. Bir dere, civarındaki
tarım alanlarını suluyor. Dolayısıyla da tarım
alanları foseptikle sulanmış oluyor. 3 Ekim 2017: Bu yıl Karacabey
Canbolu Deresinde 3 kez toplu balık ölümleri yaşandı.
Aslında toplu balık ölümleri Bursa'nın kronik bir sorunu hâline
dönüştü. Bursa'da her yıl Yenişehir Kocasu, İznik Gölü ve
Karacabey Canboluda balık ölümleri yaşanıyor. Her olaydan sonra
yetkililer sorularımıza açıklayıcı cevap vermedikleri
gibi, bugüne kadar bu katliamlara karşı önlem almıyor, denetim
yapmıyor, sorumluları açıklamıyor.
Balıklarının dili yok diye bu zulüm niye? 7 Mart 2018:
Bursada çevre felaketlerinin önüne bir türlü geçilemiyor. Daha dün, Bursanın
İnegöl ilçesi ve Yenişehir ilçesi arasında kalan Kocasu
Çayı üzerinde kurulu Boğazköy Barajında balıklar karaya
vurdu. Burası bir baraj ve bu barajdan binlerce dekar alan sulanıyor.
Balıkların öldüğü bir barajdan ve o baraj sularıyla
beslenen topraklardan söz ediyoruz. Çevre Bakanlığını ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını
göreve davet ediyorum. Çünkü balıklar da balıkların öldüğü
sularla sulanan topraklar da o topraklarda yetişen ürünler de o ürünleri
yiyen insanlar da büyük tehlike altındadır. 18 Nisan 2018: Geçen
hafta sonu Bursamızın Karacabey ilçesinin köylerindeydim,
İsmetpaşalılar köylerindeki Karaderenin kirliliğinden dert
yandılar. Birkaç yıl önce Karaderede balık
tuttuklarını ama şimdi hiçbir canlının
yaşamadığını, dereden yayılan pis kokulardan
nefes alamadıklarını ve bu sularla tarlaları
suladıklarını haykırdılar. Bursanın tarım
alanlarını koruyun, insanların
sağlığını koruyun. demişim. 11 Ocak 2018:
İznik Gölüne sahil projesi yapılıyor, betonlar örülüyor,
İznik Gölü haykırıyor: Ey, insanoğlu bilmez misin bir göl
ancak dalgalarla kıyıya vurduğunda kendini temizler, nefes
alır. Bu duvarları örerseniz ben nasıl
yaşayacağım? 20 Şubat 2019: Şubat ayı
başında Marmara Denizine kıyısı olan Karacabeyde
karaya dev orkinoslar vurdu. Bir değil, birden çok orkinosun aynı gün
ölmesine yol açan neden hâlen bilinmiyor. Bu yönde bir
araştırılma yapıldı mı, bilmiyoruz. Bu süreçte
Marmara Denizinin bir başka kıyısı olan Gemlik Kumlada da
karaya 2 yunus balığı ölüsü vurdu. Arka arkaya yaşanan bu
ölümler düşündürücü olup Marmara Denizinde nadide canlıları yok
eden sebeplerin ve sorunların bulunması; denizlerimizin,
göllerimizin, ırmaklarımızın korunması
çocuklarımıza karşı yetkililerin sorumluluğudur.
demişim. 21 Kasım 2019: Susurluk tarafından gelip Karacabeyde
akan Canboluda her yıl ama her yıl balık ölümleri
yaşanıyor. Yaşanan balık ölümleriyle ilgili sebep
bulunamıyor, çözüm üretilemiyor. Şehri neredeyse boydan boya geçen
Nilüfer Çayı yıllardır lağım kokuyor. Her sene
Çözeceğiz. deniliyor, çözülmüyor. 20 Ekim 2020: Gemlik Fevziye köyünde
gölet kurudu. Bursada 103 kilometre akıp 55 köyden, geçen, şehrin
içinden geçen, Marmara Denizine akan Nilüfer Çayı var. Bu çayla
tarım alanları sulanıyor. Yakın zamanda İnkaya köyüne
gittim. Bu çay zifirî karanlık, kapkara, katran karası bir şekilde
akıyor, kokuyor, köylüler nefes alamıyorlar, uyuyamıyorlar.
Gözümün önünde kimyasallar fokur fokur kaynıyordu ve bu çayla tarlalar
sulanıyor, insanlar zehirleniyor ama hâlâ sanayi denetlenmiyor,
arıtmalar denetlenmiyor, insanlar zehirleniyor. demişim ama beş
yıldır duymamışsınız. Duyun artık, Allah
aşkına duyun, yeter artık duyun doğanın sesini
diyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci madde kabul edilmiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 17 Haziran 2021 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.14
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 267 S. Sayılı Basmayazı 15/6/2021 tarihli 91inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.