TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
95inci
Birleşim
23 Haziran 2021
Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün,
Denizli Çivril Işıklı Gölünde yaşanan çevresel sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvinin Yusufeli ilçesinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın, mesleki ve teknik eğitime ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Durmuş
Yılmazın, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin
açıklaması
2.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir Devlet Hastanesi Ek Bina
inşaatına ilişkin açıklaması
3.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin,
Yozgatta etkili olan sağanak ve dolu yağışına
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, PTT tarafından Bosna Hersek Devlet
Başkanlığı Konseyi Başkanı Dodik adına pul
bastırılmasının hata olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, aydınlara ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Kocaelideki tarım topraklarını toplulaştırma
çalışmalarına ilişkin açıklaması
7.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, İstanbul Güngörendeki kentsel dönüşüm
çalışmalarına ilişkin açıklaması
8.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivastaki kırsal altyapı yatırımlarına ilişkin
açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
öğretmen atamalarına ve vefat eden Niğde Üniversitesi kurucu
Rektörü Oktay Yazganı rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
10.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, geçici yangın söndürme işçilerine ilişkin
açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, yerli aşı çalışmalarına ilişkin
açıklaması
12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesirdeki yol çalışmalarına
ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Adanadaki kamu arazilerine ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, kısa çalışma ödeneği, işten
çıkarma yasağı ve ücretsiz izin desteğine ilişkin
açıklaması
15.- Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem
Sedefin, Yozgatta etkili olan sağanak ve dolu
yağışına ilişkin açıklaması
16.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Hatayın ekonomik sorunlarına ilişkin açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ulaşım projelerine ilişkin
açıklaması
18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, mültecilere ilişkin açıklaması
19.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
Aksaraydaki telefon ve internet altyapı hizmetlerine ilişkin
açıklaması
20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisardaki kentsel dönüşüm projelerine
ilişkin açıklaması
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Sayıştay Başkanlığı
seçimine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetkiyi doğru bir
biçimde kullanarak haksızlıklara, yolsuzluklara karşı
mücadelelerini sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, hayatını kaybetmiş bütün denizcileri rahmetle
andıklarına ve TÜRKPAya Özbekistanın da
katılmasının Türk dünyası için anlamlı bir adım
olduğunu düşündüklerine ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, gazetecilik ilkelerine, OHAL Komisyonunda bir borsa
oluştuğuna ve Yeni Şafak gazetesinin HDPnin sokakları
karıştıracağıyla ilgili manşetine ilişkin açıklaması
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP
Grubundan 100 milletvekilinin 23 Haziran İstanbul zaferinin 2nci yıl
dönümünde İstanbul sokaklarında olduklarına; İstanbulda
yoksulu kucaklayan, ihtiyaç duyanın yanında olan belediyecilik
anlayışının önümüzdeki dönem Millet
İttifakının iktidarını müjdelediğine; Türkiyeye
gelen doğrudan yatırım rakamlarına ve Sayıştay
Başkanlığı seçimine ilişkin açıklaması
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Sayıştay Başkanlığı seçimine, seçimlerde
aldıkları zaferlerin gelecekte yapılacak seçimlerde
arkasına milletin desteğini alanların yazacağı
zaferlerin müjdecisi olduğuna ve aşılama
çalışmalarına ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Ümit
Beyazın, İstanbul Avcılar Tahtakale Mahallesinde yaşanan
imar sorununa ilişkin açıklaması
36.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
AKP Gebze İlçe Başkanlığında şanlı
bayrağımızın masa örtüsü olarak kullanılmasına
ilişkin açıklaması
37.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
Adanada yaşanan boğulma sonucu ölümlere ilişkin açıklaması
38.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursa ve çevresindeki çevre kirliliğine ilişkin
açıklaması
39.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, Nevşehirdeki çiftçilerin kuraklık ve sel
nedeniyle yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklaması
40.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlunun, Bulgaristanda yapılacak seçimlere ilişkin
açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, İstanbul Güngören Tozkoparan için hazırlanan
TOKİ projesine ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kilis
Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
45.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın Gürsu ilçesinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
47.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, Kayserideki Suriyelilerle ilgili sorunlara ilişkin açıklaması
48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
49.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
PTTdeki zimmete para geçirme olaylarına ilişkin açıklaması
50.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, küresel çölleşme krizine ilişkin
açıklaması
51.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
tarımsal yayın ve danışmanlık hizmeti veren
danışmanların sorunlarına ilişkin açıklaması
52.- Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun, Samsunun Ondokuzmayıs ilçesinde bir basın
emekçisine yapılan saldırıya ilişkin açıklaması
53.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisarlı çiftçilerin sulama sorununa ilişkin
açıklaması
54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun 268 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
55.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
56.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağın 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
60.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
61.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
62.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
63.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Soma
davasının hâkiminin nasıl değiştirildiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, Grup Başkan Vekillerinin yaptıkları
konuşmaların basın toplantısıyla
değerlendirilmesi konusunda çok mesaj aldığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesiyle darbecilerin
isimlerinin Türkiyeden silinmesi konusunu oy birliğiyle
çıkardıklarına ve milletimizin büyük bir mücadeleyle demokrasiyi
kazandırdığına ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, her bir milletvekiline saygı duyduğuna
ancak bundan sonra kendisi Meclisi yönetirken konuşmacıya laf atan
milletvekiline saygı duymayacağına ilişkin
konuşması
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklaması sırasında İYİ
Partiye ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşenere
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021
tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve
arkadaşları tarafından, işsizleri korumak,
çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik
tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve
üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin araştırılarak
sorunların belirlenip çözüm üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun, 23/6/2021 tarihinde Batman
Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, İzmir
saldırganının Kuzey Suriyedeki ilişkilerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların tespit edilerek bu
sorunların çözümü ve yaşam standartlarının yükseltilmesi
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/807) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, Bakanlık ve bağlı
birimlerince kullanılan hizmet binalarına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/46389)
23 Haziran 2021 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Denizli Çivril
Işıklı Gölünde yaşanan çevresel sorunlar hakkında söz
isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün.
Buyurun Sayın Öztürk.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün,
Denizli Çivril Işıklı Gölünde yaşanan çevresel sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; Denizlimizin tabiat
varlıklarından Işıklı Gölü hakkında konuşmak
için gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu, Gazi Meclisi ve ekranları
başında bizi izlemekte olan yüce Türk milletini
saygılarımla selamlarım.
Işıklı Gölünü besleyen su
kaynaklarımıza baktığımızda buradaki suyun yüzde
46sını Büyük Menderesin bir kolu olan Suçıkan diye
bildiğimiz Dinar kolu, yüzde 30unu Kufi Çayı ve kalanını Işıklı
Dağından çıkan kaynak suyu oluşturmaktadır. Bu kaynak
sularının üzerinde yapılan baraj nedeniyle Dinar suyundan yeterli
su bırakılamamaktadır. Ayrıca
taşıdığı kirlilik yükü nedeniyle ayrı bir
sıkıntıya sebep olmaktadır.
Yine, Kufi Çayını besleyen havzanın Sandıklı
sınırları içerisinde kalan kolları üzerinde
iktidarınız döneminde yapılan küçüklü büyüklü göletler yüzünden
bu çayın Işıklı Gölüne girdisi yok denecek seviyeye
düştü. Kaynaklardan yeterince beslenememesi ve gölden çekilen
tarımsal sulama suyunun doğru yönetilmemesi nedeniyle su yüzeyi her
geçen gün gerilemekte ve su miktarı her geçen gün azalmaktadır. 1987
yılında göldeki su yüzeyi 67 kilometrekare iken bu oran 2020li
yıllarda 10 kilometrekarelere kadar gerilemiştir. Yarın çok geç
olabilir çünkü bu kötü sonu yaşayan ülkemizde birçok tatlı su gölü
vardır. Ülkemizde son altmış yılda Marmara Denizinin yüz
ölçümünden büyük yer kaplayan, neredeyse Van Gölünün 3 katı
büyüklüğünde 70 tatlı su gölümüz kurudu. Ispartada Eğirdir ve
Kovada Gölü, Beyşehir, Sapanca, Bafa Gölü ve daha birçok tatlı su
gölümüz kuruma ve çok ciddi kirlilik sorunlarıyla karşı
karşıya. Son elli yılda ülkemizde, hidrolojik bakımdan
göllerimiz âdeta iflas etti. Bunların neredeyse tamamının koruma
altına alınması gerekiyor. Sadece Göller yöresinde, Burdurda,
altmış yıl önce 20ye yakın doğal göl varken bugün bu
sayı 5e düştü. Örnek mi? Burdurda Kestel Gölü; Antalyada Kara Göl,
Tecer Gölü; İç Anadoluda Seyfe Gölü, Ilgın Gölü gibi.
Başka yaşanmışlıklardan
ders alıp Işıklı Gölümüzü kurtarmalıyız.
Işıklı Gölümüz, göçmen kuşların göç yolu üzerinde
konaklama yaptığı, dinlendiği, aynı zamanda kuluçkaya
basıp yavruladığı, doğa harikası bir göldür.
Dönem tam olarak gölde açan dünyanın en gizemli, nadide, tabiat
harikası nilüfer çiçeklerinin açma dönemi. Normalde haziran, temmuz aylarında
açan, gölümüzde insanlarımıza görsel bir ziyafet sunan bu güzel
çiçek, iklim değişikliğinden ve su seviyesinin iyice
düşmesinden dolayı bu mevsim bir ay önce açtı. Göstermiş
olduğum görseller daha on gün önce, gölümüzde yaptığım
kısa turda çekilen resimler. Özellikle, nilüferlerin çiçek
açtığı dönemde, Işıklı Gölümüz Çivril ilçemizin
tanıtımına, turizmine, dolayısıyla ekonomisine büyük
katkı sunmaktadır.
Aynı zamanda 63 su bitkisi türünün
yaşadığı, göçmen kuşlar dışında 153
kuş türünün bulunduğu, sazan balığı ve halk
ağzıyla dişli diye tabir ettiğimiz turna
balığı ve 14 balık türü için, tatlı su kereviti için,
nilüfer çiçekleri için, her şeyden önemlisi ülkemiz için, Denizlimiz
için, Çivrilimiz için, çocuklarımız için, geleceğimiz için
Işıklı Gölünü yaşatmalıyız, gölümüzü kurumaktan
kurtarmalıyız. Peki ne yapmalıyız? Her kim iktidar olursa
olsun devlet adına yapılması gerekenler
Hem siyasi
iktidarın temsilcisi Hükûmet olarak hem de vatandaş olarak ne
yapabiliriz? Öncelikle, gölün kıyı çizgisi ve statüsü
belirlenmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı, Devlet Su
İşleri, Su Ürünleri, atık sulardan dolayı Çevre Yönetimi
Genel Müdürlüğü, belediye; devletin 10a yakın kurumunu ilgilendiren
tam bir yetki ve statü karmaşası var. 216204 sayılı
Bakanlık Oluruyla gölün bir kısmı -5.944 hektar alanı-
nitelikli doğal sit alanı; bir kısmı -3.732 hektar
alanı- sürdürülebilir doğal sit alanı olarak tescil edilmiş
durumda. Yani göldeki su yüzeyi alanımızın otuz beş
yılda 7 kat azalmış durumda olduğunu Bakanlık da kabul
etmiş. Çevre Şehircilik Bakanlığı Tabiat
Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü göl üzerinde
yetkilendirilmelidir. Ülkemizde su kanunu acilen çıkarılmalı,
yeni bir su yönetimi oluşturulmalıdır.
Su çıkan ve Kufi Çayı üzerinde bulunan
baraj ve göletlerden gölümüze yeterli su gidişi
sağlanmalıdır. Göle dökülen su kaynaklarının
getirdiği tortuların göl kenarına girmeden çökertilmesi
sağlanmalıdır. Göle dökülen sanayi ve kanalizasyon atıklarının
önlenmesi sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Başkan, buyurun
toparlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Baraj gövdesi
ıslah edilip dip çamuru temizleme çalışmaları
başlatılmalıdır. Vahşi salma sulama terk edilip
damlama sulama yöntemine geçişte çiftçimize kolaylık sağlanmalı,
gerekirse tarımsal teknolojiye geçmeleri için geri ödemesiz,
karşılıksız hibe verilmelidir. Bunlar aslında bilinen
önlemler ve dünyada örnekleri mevcut. Yeni bir şey
keşfetmeyeceğiz, sadece bu önlemleri uygulayabilecek bir siyasi
iradeyi hep birlikte ortaya koymamız gerekir.
Işıklı Gölümüz ışık
saçmaya devam etsin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Durmuş Yılmaz,
mazeretiniz varmış, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Durmuş
Yılmazın, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
ilişkin açıklaması
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Asli görevi, imara uygun arsalar ve dar gelirli
yurttaşlara uygun fiyatla konut üretmek olan Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı bu görevini unutarak emlakçılık
yapmaya başladığı maalesef herkesin bildiği bir
durumdur.
Sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeyi
harekete geçirip, gelir artışının
sağlayacağı nakit akımlarıyla iş yapmak yerine
imar planlarında yeşil alanlara, çocuk parklarına ve spor tesislerine
ayrılan arsaları tarla vasfıyla satarak kaynak
yarattığını sanan TOKİ haziran ayı
başlarında 32 ilde 278 gayrimenkulü satışa
çıkarmıştır. 2nci etap TOKİ binalarının tam
ortasında bulunan ve imar planında kamusal kullanıma tahsis
edilen söz konusu arazilerin 2 adedi Uşak ilindedir. Bu imar bilgisiyle
konut alan Uşaklı yurttaşlar, TOKİnin bu uygulamayla
kendilerini yanılttığını ve
aldattığını düşünmektedirler, dolayısıyla, TOKİnin
söz konusu satış sözleşmelerine sadık kalarak işlemin
derhâl sonlandırılmasını talep etmektedirler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Metin Bey.
2.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir Devlet Hastanesi Ek Bina
inşaatına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Devletin temel görevlerinin başında her
vatandaş için eşit, ücretsiz, nitelikli ve kolay
ulaşılabilir bir sağlık sistemini sağlamak
bulunmaktadır. 14 Ocak 2017 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
yatırım programına göre, 150 yataklı Kırşehir
Devlet Hastanesi Ek Binası inşaatının 2019 tarihi
itibarıyla tamamlanmış olması gerekiyordu. Ancak türlü
şahsi ve siyasi emellerle proje iptal edilmiş ve yerine 35 dönüm
içerisine 802 metrekare oturum alanlı, sağlıklı hayat
merkezî, aile sağlığı merkezi ve 112 acil sağlık
istasyonundan oluşan bir yapı planlanmıştır. Projenin
mevcut durumuna bakıldığında Bakanlığın
sitesinde fiziki ilerleme oranı yüzde 25 olarak gözükmektedir. Ancak
projenin temeli henüz bu hafta atılmaya başlanmıştır.
Covid-19 ile mücadele sürecinde çok ihtiyaç duyulduğu hâlde
Kırşehirlileri tek hastaneye mahkûm edenler inşaat
firmasına temel bile atılmadan hakedişlerini ödemekte tereddüt
etmemişlerdir.
Teşekkür ederim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvinin Yusufeli ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Artvin Yusufeli ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutana aittir.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, çok Değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları
başında izleyen yurttaşlarımı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere
Yusufelide çok büyük bir baraj inşaatı, baraj
çalışması mevcut ve bundan dolayı da derin
mağduriyetler var. Bunları yüce Parlamento
aracılığıyla paylaşmak istedim.
26 Şubat 2013 tarihinde, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Genel Başkanı grup toplantısında
yaptığı konuşmada -bu barajın temel atma töreninde-
diyor ki: Ne zaman teslim edilecek? Dört yıllık bir süre konuluyor
ve yüklenici firmanın sahibi 29 Mayıs 2018 tarihinde söz konusu
barajın faaliyete geçeceğini ve enerji üreteceğini söylüyor. O
tarihten bugüne kadar yaklaşık dört yıllık bir sapma var
değerli arkadaşlarım, dört yıldır baraj
inşaatı hâlen devam ediyor. Baraj inşaatının ne zaman
biteceğiyle alakalı, tahmin ediyoruz, önümüzdeki yıl içerisinde
enerji üretimine başlayacak. Bununla alakalı bir problem var,
sözlerimin başında bunu ifade etmek istedim.
Değerli arkadaşlarım, barajla
alakalı ciddi sorunlar var. Daha önce yapmış olduğum
konuşmalarda, baraj inşaatında, Yusufeli ilçe merkezinde ilçe
merkezine nakledilmeden yapılan viyadük çalışmasının
derin mağduriyetlere yol açacağını, özellikle toz ve
dinamit atımları nedeniyle büyük infialin olduğunu burada
belirtmiştim; ne yazık ki bunda haklı çıktım.
Özellikle, daha yakın zamanda, 2 Haziran tarihinde Yusufelide yapılan
dinamit atımları neticesinde 2 yurttaşımız
yaralandı, araziler büyük zarar gördü, gerçekten büyük bir mağduriyet
yaşadılar. Ben de Yusufeliyi ziyaret ettiğim zaman, Kaymakam
Beyi de ziyaret ettiğim zaman, tam odada oturuyorken arkadaşlar,
dinamit patlaması değil, sanki bir yere bomba
atılıyormuş gibi bir tabloyla karşı karşıya
kaldık. Bu konuda müteahhitler ne yazık ki fütursuzca
çalışıyorlar. İlçe halkı derin bir mağduriyet
içerisinde, toz, duman ve bu dinamit sesleri nedeniyle ilçe halkında büyük
şikâyetler var.
Covid bizde bir işe yaradı değerli
arkadaşlarım, şu maske takmak var ya, Yusufelili maske
taktığı için bu şeyden etkilenmiyor, eğer maske
takmasalar derin hastalıklarla mücadele edecekler. Bu konuda buradan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden, ilçenin Kaymakamının, Valinin,
yetkililerin, fütursuzca çalışan müteahhitlerin yapmış
olduğu bu çalışmaların durdurulması anlamında
gerekli müdahalenin yapılması için talimat vermesini diliyorum,
Yusufeli de bu talimatı bekliyor. Bugün Yusufeliye gidin, bu saatte bile,
gündüz, toz toprak içerisinde olan, çocukların kaygı duyduğu,
sağlıklarıyla alakalı ciddi tereddütler içerisinde
olduğumuz bir ilçe merkezini göreceksiniz değerli
arkadaşlarım. Yusufeli feryat ediyor. Bakın, Yusufeli
canını veriyor, toprağını veriyor, malını
veriyor, devleti hiç tartışmıyor, cumhuriyet değerleriyle
hiçbir problemi yok değerli arkadaşlarım ama bununla
alakalı diyor ki: Bu badireyi en iyi şekilde, herhangi bir zarar
görmeden atlatmak istiyor.
Değerli arkadaşlarım, Yusufelide
yeni bir yerleşim yeri kuruluyor, bununla alakalı da derin
mağduriyetler var. Evet, büyük bir çoğunluğu tamamlandı,
şu anda en aşağı 500 konutla alakalı şey devam
ediyor ama hak sahipliğiyle alakalı problemler var,
kamulaştırmayla alakalı problemler var. Bakın, biraz önce,
konuşmaya gelmeden evvel, sanayi çarşısından bir esnaf beni
aradı, dedi ki: Bakın, sanayi çarşısında 250
metrekare dükkânım var, burayı versem bile gidip orada yer alamıyorum.
Hayvancılıkla uğraşan bizim hemşehrilerimiz var, orada
ahırlarla alakalı problemlerimiz var. Tek tip bir yapılanmayla
alakalı, esnaflarla alakalı dükkânlar var, bunların
depoları var, başka ihtiyaçları var, ne yazık ki bunlar göz
ardı ediliyor, bununla alakalı da sorunlar var değerli
arkadaşlarım.
Yusufeli şunu söylüyor: Aşağıda
bir sorun yaşıyorum ben. Aşağıda ne
yapılıyor? Dinamitle alakalı, tozla alakalı,
çalışmalarla alakalı sorunlar yaşıyorum; o nedenle
yukarısı bitmeden, yukarıdaki yerleşim birimi tamamlanmadan
ben herhangi bir şekilde yukarıya gitmek istemiyorum. diyor, feryat
ediyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, biz Yusufeliyi epey zamandır
unuttuk, yani, evet, barajlarla
Sağ olsunlar, devletimize bir şey
dediğimiz yok, Yusufelinin de böyle bir problemi yok ama yerleşim
yeriyle alakalı problemler devam ediyor ve bu problemlerin de bir an önce
giderilmesi gerekiyor; bunu buradan bir kere daha onların
aracılığıyla haykırmak istiyorum değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Hak sahipliği nedir? Bakın, Esnaf ve
Sanatkârlar Odası, Şoförler Odası, diğer sivil toplum
örgütleri Bize paramızla yukarıda bir yer verin. diyorlar. Onlara
paralarıyla yer vermiyoruz değerli arkadaşlarım.
Bakın, ben burada kimseyi incitecek
şekilde konuşma yapmak istemiyorum, yani yapıcı
olalım, üzülmeyelim, bağcıyı dövmeyelim; Yusufeliyi bir
kere kamulaştırılıyoruz değerli
arkadaşlarım. Türkiyede bir ilçenin 16 köyünün kısmen
kamulaştırıldığı, bir ilçenin
anılarıyla beraber yok edildiği başka bir yer yok
değerli arkadaşlarım. Bakın, Hasanağa diye bir mahalle
var, mahallede mezarlarımız var
Hadi canlılardan vazgeçtik
arkadaşlar, canlılara zaten eziyet çektiriyoruz ama değerli
arkadaşlarım, mezarlara bile eziyet çektiriyoruz, ölülerimize bile
eziyet çektiriyoruz. Daha önceki konuşmalarımda söyledim, siz hiç
babasının, amcasının, dayısının
mezarındaki kemikleri çıkartıp çuvala koyup Devletimize Allah
zeval vermesin. diyen bir başka topluluk gördünüz mü değerli
arkadaşlarım? İşte, burası Yusufelidir, başka
bir şey anlatmaya gerek yok.
O nedenle, biz buradan, Parlamentodan -hangi siyasal
görüşten ve gelenekten gelirsek gelelim- bu çığlığa el
uzatmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Yusufeli'nin
yaşamış olduğu bu mağduriyetin giderilmesi
açısından bu çığlığa el uzatmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Ben buradan
özellikle konut fiyatlarındaki belirsizliğin giderilmesi
açısından
Bir de hak sahipliğinde problemler var
değerli arkadaşlarım. Bakın, işletmeler varken
Bazılarının o tarihte ikamet şartı
olmadığı için dükkânları yok, iş yerleri yok.
Bazıları o tarihte, 2011 ve 2014teki hak sahipliği
açısından ikamet şartını yerine getirmediği için
veya sonradan evlendiği için değerli arkadaşlarım
Bakın, 500e yakın aile var Yusufelide bu şekilde. Biz bu
insanlara diyoruz ki: 2011-2014te hak sahipliğiniz yok, o nedenle biz
size yeni yerleşim yerinden ev veremeyiz. Bunu şiddetle reddediyoruz
değerli arkadaşlarım.
Akıl mantık şudur: Yusufeliliyi
karşına alacaksın, Yusufeliliyi dinleyeceksin, hepsini
dinleyeceksin, hepsinin ortak görüşü, ortak bir noktada
buluşmasıyla alakalı talepleri nedir diye ve onun gereğini
yapacaksınız değerli arkadaşlarım.
Ben onların adına buradan, Parlamentodan
bir kere daha diyorum: Lütfen bunun gereğini yapın, Yusufeliyi ve
Yusufeliliyi dinleyin, onların görüşlerine kıymet verin, bu
mağduriyetleri giderin diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Keven
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin,
Yozgatta etkili olan sağanak ve dolu yağışına
ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Yozgat Baltasarılar, Türkmensarılar,
Bişek, Kırım ve Gülyayla köylerimizde etkili olan sağanak
ve dolu yağışı maalesef tarım alanlarında çok
büyük miktarda maddi zarar yaratmıştır. Yaklaşık 6 bin
dekar buğday, arpa, ay çekirdeği, fasulye ve nohut ekili alanda hasar
oluşmuştur. Bunun 2 bin dekarında sel suları ürünleri
tamamen sürükleyip götürdü, yüzde 100 kayıp var, telef olan küçükbaş
ve büyükbaş hayvanlar var. Yozgatta zarar gören bu bölge acilen
doğal afet bölgesi ilan edilerek Afet Fonu içerisine alınmalı ve
sosyal devlet olarak vatandaşlarımızın zararı
karşılanmalıdır. Bu köylerde çiftçilerimizin
borçlarıyla ilgili düzenleme yapılmalı ve hibe desteğinde
bulunulmalıdır.
Tekrar geçmiş olsun diyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Hayrettin Nuhoğlu, buyurun.
4.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, PTT tarafından Bosna Hersek Devlet
Başkanlığı Konseyi Başkanı Dodik adına pul
bastırılmasının hata olduğuna ilişkin
açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
17 Haziranda Antalyada gerçekleştirilen
Güneydoğu Avrupa İş Birliği Süreci Devlet ve Hükûmet
Başkanları Zirvesinde toplantıya katılan Bosna Hersekin
Sırp bölgesi eski Cumhurbaşkanı ve Bosna Hersek Devlet
Başkanlığı Konseyi Başkanı Dodik adına bizim
PTT jest olsun diye pul bastırdı. Adına pul bastırılan
bu Dodik, Srebrenitsadaki katliamı yok sayarak Bosnalı
Müslümanların bir efsanesi yoktu. Bu nedenle bir efsane inşa etmek
istediler. demiştir. Bosna-Sırp ordusu tarafından binlerce
Müslümanın katledildiği, yüz binlercesinin zulme
uğradığı belgelerle kanıtlanmışken bunu yok
sayan biri adına pul bastırılması hiçbir vicdan sahibinin
kabul edeceği şey değildir. Dışişleri
Bakanlığının ve PTT Genel Müdürlüğünün bu büyük
hatayı telafi etmelerini ve özür dilemelerini bekliyoruz. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın, mesleki ve teknik eğitime ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
mesleki ve teknik eğitim hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Zeynep Yıldıza ait.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekranları başından bizleri takip
eden necip milletimiz; hepinizi saygı ve hürmetlerimle selamlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun
bir üyesi olarak, Dijital Mecralar Komisyonunun bir üyesi olarak, ayrıca
TBMMnin en genç üyelerinden biri olarak öngörülü bir istihdam projeksiyonunun
ortaya konulması ve gerçekçi bir gelecek yaklaşımının
ortaya konulması hususunda çok önemsediğim mesleki ve teknik
eğitime ilişkin olarak söz almış bulunmaktayım.
Malumunuz olduğu üzere Einsteina atfedilen bir
söz vardır: Arılar yok olursa insanlık da birkaç yıl sonra
yok olur. der Einstein. Einstein bu sözü gerçekten söylemiş midir
söylememiş midir, o başka bir tartışma konusu olarak
kenarda dursun ama teşbih doğru bir teşbihtir. Eğer bir
ekosistemi göz önüne alacak olursak ekosistem içerisindeki önemli
bileşenlerden biri yok olursa o ekosistemin yok olacağına dair
önemli bir benzetmedir bu. Ekosistem diyecek olursak eğitim de önemli
bir ekosistemdir ve bana kalırsa eğitim ekosisteminin en önemli
bileşenlerinden biri de mesleki ve teknik eğitimdir.
Mesleki ve teknik eğitim hususunda, her
birimizin malumu olduğu üzere, ne yazık ki ideolojik saiklerle,
ideolojik körlükle, katsayı problemiyle çok ciddi anlamda mücadele edildi.
Böylelikle aslında mesleki ve teknik eğitim alan gençler mağdur
edildi, meslek liseleri itibarsızlaştırıldı ve
eğitim ekosistemi özü itibarıyla çok ciddi bir darbe almış
oldu. Tabii ki her vesayetle mücadele edildiği gibi eğitim
alanındaki vesayetle de adım adım mücadele sürdürüldü ve
katsayı eşitsizliği sorunu ortadan
kaldırılmış oldu. Bunun hemen akabinde de mesleki ve teknik
eğitimi eski itibarlı günlerine tekrar eriştirmek için sektörel
gerekliliklerle birlikte iş gücü niteliğinin örtüşümünün
sağlanması hususunda çalışmalara evleviyetle
başlandı. Bunun sonucunda da etkili bir istihdam
mekanizmasını hayata geçirecek adımlar peyderpey
atılıyor. Dilerseniz kısa bir mukayese yapalım: 2002
yılında mesleki ve teknik eğitime ayrılan bütçe
yaklaşık 1,5 milyar lirayken, 2021 yılında bu bütçe 18
milyar 132 milyona çıkarıldı yani mesleki ve teknik eğitime
ayrılan bütçe yüzde 1041 arttırılmış oldu. Bunun
yanı sıra, tabii ki yürütmenin yanı sıra yasama
ayağında da peyderpey çeşitli düzenlemeler
gerçekleştirildi. Askerlik tecilinden tutun da beceri ve staj
yaptıran işletmelere, işletmenin büyüklüğüne göre 2/3
veyahut 1/3 oranında devlet katkısı sağlandı;
böylelikle staj imkânlarının geliştirilmesi hedeflendi. Bunun
yanı sıra, KOSGEB girişimcilik eğitimine katılan
öğrencilere kendi işletmelerini açmaları hâlinde 50 bin lira
hibe, 100 bin liraya kadarsa faizsiz KOSGEB girişimci desteğine başvurma
imkânı tanındı. Bunun yanı sıra, ekonomik reform
paketinde önemli bir başlık vardı Genç İstihdamı ve
İş Gücü Niteliğiydi bu başlık. Bu başlık
altında kalfalık eğitimi noktasında ve aynı zamanda
gençlerin bu istihdam edilmesi hususunda işletmelerin üstünden
çeşitli yükleri alacak destekler öngörüldü. Böylelikle, kalfalık
eğitimi esnasında da meslek liselerinin tercih edilmesi, cazip hâle
gelmesi hususunda gerekli adımlar da peyderpey atılıyor olacak.
Tabii ki, bunların her birini
gerçekleştirirken organize sanayi bölgelerine entegre bir mesleki ve teknik
eğitimi kurgulamak meselesi çok önemli ve bu noktada bizim elimizde çok
değerli örnekler var. Böyle bir harita göstermek istiyorum size:
Ülkemizdeki 72 organize sanayi bölgesinde 81 tane meslek lisesi var, aynı
zamanda 13 organize sanayi bölgesinde 15 tane meslek yüksek okulu var. YÖK de
son almış olduğu kararlarla organize sanayi bölgesi içerisinde
kurulan meslek yüksek okullarına ayrıca çeşitli desteklerde
bulunuyor. Yani, sanayi ile eğitimi bir araya getiren modelin çok güçlü
örnekleri var ve bu güçlü örnekler de devlet tarafından çok güçlü bir
şekilde destekleniyor.
Tabii, ben Ankara Vekili olunca Ankaraya
değinmeden konuşmamı bitiremem. Kahramankazanda Uzay ve
Havacılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesinde Gazi Üniversitesi
ve TUSAŞın birlikte yürüttüğü bir meslek yüksek okulu var.
Yani, sanayi ve sektör temsilcilerinin ve aynı zamanda akademinin birlikte
hareket ettiği bir sistem kurgulanmış vaziyette. Sadece sanayi
odaklı değil aslında, Kalecikteki bir MYOda
bağcılık, Beypazarıda dokuma, bunun yanı sıra
Kızılcahamamda termal turizme ilişkin meslek yüksek
okulları var yani mesleki ve teknik eğitime bütüncül bir perspektifle
yaklaşımımızı sürdürüyoruz.
Bunun yanı sıra, liselere gelecek olursak
MYOların dışında, Sincanda Ankara Sanayi
Odasının mükemmel kurguladığı bir sistem var. Ana
sınıfından başlayarak çok daha ilerleyen safhalara kadar,
sürekli eğitim merkezine kadar, örgün eğitim dışındaki
insanları da kapsayacak şekilde kurgulanmış olan bir kampüs
var Sincan OSBye entegre edilmiş şekilde. Ostimde ASELSANın
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi var ve yüzde 1lik dilimden öğrenci
alıyor bu lise.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) Bir dakika daha rica
edebilir miyim Başkanım?
BAŞKAN- Buyurun, toparlayın.
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) Yine benzer şekilde,
İvedikte de meslek lisesi tamamlanıyor ve önümüzdeki yıldan
itibaren öğrencilerini kabul edecek. Akyurtta bir OSB yok ama güçlü bir
sanayisi var, orada da bir sürekli eğitim merkezi hayata geçiriyor
olacağız.
Bunun yanı sıra, bizim, sadece, tabii ki,
klasik mesleki ve teknik eğitim yöntemlerini değil
dijitalleşmeye ayak uyduran yöntemleri de peyderpey hayata geçiriyor
olmamız çok önemli.
2 tane çok güzel haberim var Altındağ ve
Keçiörenden. Altındağ Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
öğrencileri iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında
bir proje yaptılar ve bu proje dünya 1incisi oldu. Keçiören Kalaba
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi içerisinde de dijital görsel içerik
geliştirme AR-GE merkezi kuruldu ve bunlar BİLSEMlerde
yaygınlaştırılacak.
Tabii ki bunların
yapıldığından haberdar olmayanlar olabilir, ilk kez
keşfediyor gibi davrananlar olabilir ancak bu sistemler var ve
bunların akılcı bir biçimde yarına söz söyler hâle gelmemiz
hususunda, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
hususunda inisiyatif almayı sürdüreceğiz.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Aydemir
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, aydınlara ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, sahasında mümtaz bir dadaş simamız var,
Profesör Doktor Mümtaz Turhan. Garplılaşmanın Neresindeyiz?
isimli eserinde bir tespit yapıyor ve diyor ki: Türk halkı ile
diğer medeni milletler arasında bilgi bakımından bir fark
yoktur. Fark, münevverler arasındadır ve geri
kalmışlığımızın temel sebebi de budur.
Elhak doğru bir tespit. Bizim bildiğimiz, aydın demek,
düşünen ve kayıt düşen demektir. Keşke öyle olsa, öyle
değil maalesef. İstisnalara saygı duyuyoruz. Ne ki siyasete
angaje ve ideolojik saplantıyla yürüyen, sözüm ona aydınların
ortak özelliği, zihinlerinin zifirî karanlık olmasıdır.
Öldük, bittikten öte bildikleri yoktur. Bu hastalığın tedavisi
mümkün olsa keşke diyoruz. O vakit AK yönetimlerle yirmi yılda
aldığımız iki yüz yıllık mesafeyi çok daha fevkinde
artırmış oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, Kocaelideki tarım topraklarını
toplulaştırma çalışmalarına ilişkin
açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, su ve hava gibi toprak
da canlı yaşamın olmazsa olmazıdır. Parsellenen
tarım topraklarının ekonomik verimliliğini artırmak
için toplulaştırma yapılması önemlidir. 3083
sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım
Reformu Kanunu, dağınık hâlde bulunan ve ekonomik açıdan
tarımsal işletmeye uygun olmayan büyüklükteki tarım arazilerinde
tarım toprağının daha verimli ve ekonomik büyüklüğe
çıkarılması, tesviye, yol ve sulama sistemlerinin kurulması
için toplulaştırma yapılmasını önermektedir.
Seçim bölgem Kocaelide Derince ilçemizde 7, Körfez
ilçemizde 8 mahallede toplulaştırma çalışmaları devam
ediyor. Derincede; Tahtalı, Geredeli, Terziler, Çavuşlu, Toylar,
Kaşıkçı ve Karagöllü Mahallelerinde sona gelinen toplulaştırma
çalışmalarında yüzde 90ların üzerindeki memnuniyet bizleri
sevindirdi. Bu memnuniyet Kandıra bölgesinde de yapacağımız
toplulaştırma projesi için bizleri ümitlendirdi diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ataş
7.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, İstanbul Güngörendeki kentsel dönüşüm
çalışmalarına ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz hafta parti
çalışmaları kapsamında İstanbul Güngörendeydim.
Güngören ilçemizin Tozkoparan Mahallesinde kentsel dönüşüm adı
altında mağdur edilen vatandaşlarımızla görüştüm.
Konumuyla rantçıların iştahını kabartan Tozkoparanda
mahalle sakinleri bir taraftan ranta karşı mücadele ederken bir
taraftan da geçim kavgası vermektedir. Buradan belirtmek isterim ki,
yeşil alanları katlederek kentsel dönüşüm yapılmaz; rant
elde etmek için kentsel dönüşüm yapılmaz; zor kullanarak, polisle
vatandaşı karşı karşıya getirerek kentsel
dönüşüm yapılmaz; mahalle sakinleri evlerinden henüz
çıkmamışken elektrik, su ve doğal gazları kesilerek
kentsel dönüşüm yapılmaz. Kentsel dönüşüm vatandaş için
yapılır. Tozkoparanda yapılan kentsel dönüşüm değil,
rantsal dönüşümdür. Bir an önce vatandaşımız muhatap
alınmalı, sorunları dinlenmeli, mağduriyetleri
giderilmelidir; rantçılar için değil, vatandaşlar için
adımlar atılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
8.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivastaki kırsal altyapı yatırımlarına ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Cumhuriyetin temellerinin
atıldığı sultan şehrimiz Sivasımızda
2003-2020 dönemi kırsal altyapı yatırımları olarak
2.431 adet içme suyu çalışması yapılmış, kapalı
şebeke ünite oranımız yüzde 97ye yükseltilmiştir. 866 adet kanalizasyon
çalışması tamamlanmış, kanalizasyonlu köy
oranımız yüzde 74e yükseltilmiştir. 10.483 kilometre stabilize
yol onarımı, 936 köy ve 991 mezraya 7,5 milyon metrekare parke
taşı döşemesi tamamlanmıştır. Birinci kat asfalt
yol oranımız yüzde 54e yükseltilmiştir. 1.225 köyün içme suyu
depolarına klorlama cihazı takılmış, 580 köye 6.575
adet çöp konteyneri konulmuştur. Kırsalda bulunan çeşitli
okullara ve köylere 73 adet halı saha yapılmıştır.
Köylerimize KÖYDES programları kapsamında 463 milyon, il özel idaresi
bütçesinden de 513 milyon TL harcanmıştır.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun,
öğretmen atamalarına ve vefat eden Niğde Üniversitesi kurucu
Rektörü Oktay Yazganı rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Öğretmenlerimiz bizleri sevgisiyle ve
şefkatiyle eğiten, millî, manevi, insani ve ahlaki değerlerimizi
öğreten ulvi bir vazifenin mensuplarıdır. Böylesi kutsal bir
vazifeyi icra eden öğretmenlerimizin gözü kulağı yüce
Meclistedir. Öğretmenlerimiz ek 40 bin atama beklentisi içerisine
girmiştir. Ülkemizin dört bir yanında fedakârca görev yapmaya
hazır olan öğretmenlerimizin tek gayesi çok sevdikleri mesleklerini
yapmak ve vatanına, milletine hayırlı insanlar yetiştirmektir.
Öğretmenlerimizin taleplerini ve beklentilerini karşılayarak
yüzlerini güldürelim, ek 40 bin öğretmen atamasıyla müjdeli bir haber
verip okullarına ve öğrencilerine kavuşturalım.
Öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi saygıyla selamlıyorum.
Son olarak, bayrak bir isim, yüksek bir
şahsiyet olan Niğde Üniversitesi kurucu Rektörü Oktay Yazgan
Hocamızı vefatı nedeniyle rahmetle ve hürmetle anıyor,
ailesinin ve sevdiklerinin acısını yürekten
paylaşıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
10.- Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, geçici yangın söndürme işçilerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
yaz aylarıyla birlikte orman yangınlarıyla mücadelenin önemi
hatırlanıyor. Sayın Bakan, Orman Genel Müdürlüğünün orman
yangınlarıyla mücadele ve ormancılık faaliyetlerinde
çalıştırılmak üzere geçici işçi alımı için
talepte bulunduklarını, Hazine ve Maliye Bakanlığınca
2 bin kişilik alım müsaadesi verildiğini müjde gibi
açıklamıştı. Bildiğiniz gibi mevcutta Tarım ve
Orman Bakanlığı bünyesinde geçici yangın söndürme
işçileri var, sayıları yaklaşık 8.600 kişi, bu
işçiler senenin altı ayı çalışabiliyorlar. Bu
emekçilerin Hazine ve Maliye Bakanlığı vize verirse yani
şansları yaver giderse çalışma süreleri senede dokuz ay
yirmi dokuz güne çıkarılabiliyor. Bu süreci yalnızca geçici
istihdamla çözmek yerine bu insanlara iş güvencesini de kapsayacak
şekilde kalıcı olarak çözüm sunmak için Bakanlık acil bir
çalışma yapmalıdır.
BAŞKAN Sayın Özkan
11.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, yerli aşı çalışmalarına ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ülkemizi salgın cenderesinden bir an önce
kurtarmak, milletimizin sağlığını güvence altına
almak için kendi aşımıza sahip olmamız kritik öneme
sahiptir. Yerli Covid-19 aşısının faz 3
çalışması kapsamında gönüllülerle yürütülen
aşılama programımızın son dönemecine girmiş
bulunuyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan tarafından Turkovac olarak adlandırılan yerli
coronavirüs aşımızın gururu aziz milletimize aittir. 3üncü
fazının uygulaması gerçekleştirilen bu
aşımızla birlikte Türkiye artık yeni bir dönemin
kapılarını aralamaktadır. Ülkemizde geliştirilen yerli
aşılardan 3üncü faza geçen bu çalışmanın
hayırlı olmasını temenni ediyor, emeği geçenlere
teşekkür ediyor, Genel Kurul saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Akın
12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, Balıkesirdeki yol çalışmalarına
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, Balıkesirimizde bitmeyen yollar
vatandaşımızı mağdur etmekle kalmıyor,
canlarını da alıyor. Savaştepe, Kepsut, Dursunbey
ilçelerimizin yolları bölünmüş olması gerekirken hâlâ tek
şerit. Geçen hafta Bakan Bey geldi, yıllardır bitirilmeyen 40
kilometrelik yolun 7 kilometresini hizmete açtı, kalanı için 2022
yılına söz verdi. Sandık sandık, çuval çuval AK
PARTİye oy taşıyan, oy çıkan bu 3 ilçemizden
hemşehrilerimiz oylarının
karşılığını alabiliyor mu? Hayır,
alamıyor. Balıkesirin bu yolları kaç bakan, kaç genel müdür,
kaç müteahhit eskitti ama bir türlü hemşehrilerime verilen sözler yerine
gelmedi. Bir can daha verilmeden elinizi taşın altına koyun ve
verdiğiniz sözleri tutun diyoruz.
Dün Balıkesir Savaştepe ilçemizde trafik
kazasında yitirdiğimiz BASKİ Daire Başkanımız
Mustafa Karakuzuya, arkadaşı Ali Erdene ve hemşehrimiz Mesut
Cüceye Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
Adanadaki kamu arazilerine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adananın en güzel yerlerinde bulunan kamu
arazileri ne yazık ki bir bir satılıyor. Şehrin tam
merkezinde olan RTÜK arazisi, uyarılarımıza rağmen daha
önce satışa çıkarılmıştı. ÇUKOBİRLİK,
5 Ocak Stadyumu, havaalanı arazilerinin durumu belli değil. TRT,
TEKEL, Karayolları gibi birçok kurum müdürlüğü de kapatılarak
başka illere taşınmıştı. Biz her fırsatta on
dokuz yıllık AKP iktidarında Adana yatırım fakiri,
gerekli yatırımlar yapılmıyor. dedikçe iktidar,
Adananın değerlerini satmaya, şehrin içini boşaltmaya
devam ediyor. Şimdi de yine Adananın en güzel yerinde Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının vagon, lokomotif atölyelerinin
taşınma kararı açıklandı. Bu tavır çok açık
gösteriyor ki iktidarın Adanayı düşündüğü yok. Kurulan
şantiye işletmeciliği anlayışıyla şehrimizin
en güzel arazilerinin talan edilmesine, satılıp saray çevrelerine
peşkeş çekilmesine Adanalılar olarak kesinlikle karşı
çıkacağız.
BAŞKAN Sayın Şimşek
14.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, kısa çalışma ödeneği, işten
çıkarma yasağı ve ücretsiz izin desteğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Pandemi sürecinde istihdam kaybını önlemek
amacıyla uygulanan ve geçen yıl mart ayından beri devam eden
kısa çalışma ödeneği desteğinde süre 30 Haziranda
doluyor. On gün içinde yeni bir düzenleme olmazsa kısa çalışma
ödeneği, işten çıkarma yasağı ve ücretsiz izin
desteği uygulamaları son bulacak. İş dünyası ve
işçiler, uygulamanın yeniden uzatılmasını, bu
konularla ilgili gerekli çalışmaların yapılarak destekleyici
tedbirlerin uzatılmasını talep ediyor. Yine ayrıca,
belediyelerden haksız yere siyasi sebeplerle işten
çıkarılan ve mahkeme kararıyla işe iade kararı alan
işçiler işlerine dönmek istiyorlar. Bu düzenleme içerisinde
mahkemelerin aldığı kararların uygulanmasıyla ilgili
de bir ek madde konulmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Sedef
15.- Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem
Sedefin, Yozgatta etkili olan sağanak ve dolu
yağışına ilişkin açıklaması
İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İlimiz Yozgatta dün öğleden sonra merkeze
bağlı Gülyayla, Bişek, Baltasarılar, Kırım ve
Türkmensarılar köylerimizde yoğun yağış neticesinde
sel afeti gerçekleşmiştir. Daha sonra akşam saatlerinde ise
Kırım, Evci, Alemdar ve Topaç köylerinde sel, Karacalar ve
Türkmensarılar köylerinde ise 2nci kez yoğun yağış ve
dolu neticesinde ekili alanların yüzde 100e yakını ve
yerleşim yerleri altyapılarıyla birlikte zarar görmüştür.
Çok şükür can kaybımız olmadı ama hemşehrilerimiz,
bölgenin acil bir şekilde afet kapsamına alınmasını ve
yaralarının devletimizin güçlü elleriyle sarılmasını
beklemektedirler. Evleri ve arazileri zarar gören tüm Yozgatlı
hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
16.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Hatayın ekonomik sorunlarına ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Hatayda ekonomik krizin
yarattığı işsizlik her geçen gün artıyor.
İlimizde bulunan sadece Antakya Organize Sanayi Bölgesinde son bir
yılda 63 olan firma sayısı 51e düştü. Bu süreçte sadece
OSBde 315 gencimiz işini kaybetti. Şu anda birçok firma yarı
kapasite çalışıyor, birçoğu icralık oldu.
Hükûmete Hatayla ilgili buradan defalarca
çağrı yaptık, Hatayın içinde bulunduğu
sıkıntıları anlattık, bu
sıkıntıların da uzun yıllardır Suriye
savaşından kaynaklı sorunlar olduğunu dile getirdik.
Şimdi bir kez daha sesleniyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı,
sayın bakanlar; Hatayın sorunlarını dinleyin, Hataya
ekonomik destek paketi açıklayın, ekonomik nefes borusu olan
Yayladağı Sınır Kapısını açın. Hatay
nefes alırsa Türkiye rahatlar. Lütfen Hatay halkının
feryadına kulak verin. Hatay, fedakârlığının
karşılığını ceza olarak ödemesin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, ulaşım projelerine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
On dokuz yıldır
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Türkiyeyi bir baştan bir başa bölünmüş yol ve
otoyollarla, demir yolları ve hızlı tren yollarıyla
birbirine bağladık. Tüm projeler, insan ve çevreyi korumak üzere,
çevresel etki değerlendirmesi çalışması doğrultusunda
hayata geçirildi. Bu amaçla, yaban hayvanı türlerinin otoyollardan
etkilenmeden hayatlarına devam etmeleri amacıyla ekolojik köprüler
inşa edildi. Türkiyede yaban hayatı geçişi öncelikli olarak
düzenlenen ilk yaban hayatı köprüsü, seçim bölgem Mersinin Tarsus Gülek
Boğazı ile Akdenizi İç Anadoluya bağlayan Tarsus-Pozantı
Otoyolunda Orman Ekosistem Köprüsü adıyla inşa edildi.
AK PARTİ olarak geçtiğimiz on dokuz
yıllık dönemde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde bütün dünyada gıptayla bakılan
devasa ulaşım projelerini ülkemize kazandırdık, hizmete
açtık ve de inşa etmeye devam ediyoruz diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
18.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, mültecilere ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mülteciler sorunu dünya ve ülke gündeminde önemli
bir konudur. Herkesin bir gün mülteci durumuna düşebileceği
unutulmamalıdır. Hayata tutunabilmek için göçenlerdir mülteciler. En
çok etkilenen masum çocuklardır. Mülteci olmak tercih değil,
mecburiyettir. Dünyada her iki mülteciden 1i çocuktur. Bunların
sayısı 170 bin olup sadece Avrupada kaybolan veya ailesinden
ayrılan mülteci çocuk sayısı 100 bindir. Kaybolan
çocukların nerede olduğu bilinmiyor.
Aslında kapatılan sınırlar
değil, çağdaş denilen dünyanın vicdanıdır.
Dünyada çeşitli sebeplerle yerlerinden edilen insan sayısı 80
milyonun üzerindedir. 7 Haziran 2021 tarihi itibarıyla sadece Akdenizde
boğularak ölen mülteci sayısı 20.358 kişidir. İnsani,
vicdani, hukuki, tarihî görevini yapan Türkiye dünyada en fazla mülteciye
koruma sağlayan ülkedir.
BAŞKAN Sayın Erel...
19.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
Aksaraydaki telefon ve internet altyapı hizmetlerine ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Pandemiden dolayı her derecedeki okul
öğrencilerimiz on-line eğitim görmekte, sınavlar da yine
internet üzerinden yapılmaktadır. Seçim bölgem Aksarayın
Ağaçören ilçesinden, başta Kurtini köyü olmak üzere birçok köyümüzden
şikâyet gelmektedir. Şöyle ki: Gerek internet gerekse telefonlar için
altyapılar yetersiz olduğu için hem derslerde hem de sınavlarda
sıkıntılar yaşanmıştır. Üniversite
öğrencileri internet üzerinden sınavdayken kesilen
bağlantılar nedeniyle mağdur olmuşlar ve
başarısız duruma düşmüşlerdir. YÖK, bir karar alarak,
on-line üzerinden sınava tabi tutulan öğrencilerimizden isteyene bir
kez daha sınav hakkı vererek mağduriyetlerini gidermelidir ve
Altyapı ve Ulaştırma Bakanlığı da en kısa
zamanda Aksarayın internet ve telefon altyapı hizmetlerini yerine
getirmelidir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Burcu Hanım, mazeret
belirtmiştiniz siz.
Buyurun.
20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisardaki kentsel dönüşüm projelerine
ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili merkeze
bağlı Mısri Mahallesinde uygulanmak istenen kentsel
dönüşüm projesinde aylardır verdiğimiz mücadelelerle ihaleler
ertelendi. Belediye Başkanı ile Çevre ve Şehircilik Bakanı,
mahalleli hayır derse bu projeyi uygulamayacaklarını belirtti.
Mahallelinin yüzde 90ı projeye hayır dilekçesini vermek için
kentsel dönüşüm ofisine akın etti. Şimdi, Çevre ve
Şehircilik Bakanından ve Afyonkarahisar Belediye Başkanından
verdiği sözü tutmasını ve projeyi iptal etmesini bekliyoruz.
Mısri Mahallesini bu hâliyle bırakın; nasılsa ilk seçimde
gideceksiniz ve biz Allahın izniyle iktidar olacağız,
iktidarımızda orada yerinde dönüşüm yapacağız. Kimseyi
mağdur etmeden, borçlandırmadan, tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yemeden, birilerine rant sağlamadan bu işi
çözeceğiz, çözeceğiz, çözeceğiz!
BAŞKAN Şimdi, söz talep eden Grup
Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Sayıştay Başkanlığı
seçimine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetkiyi doğru bir
biçimde kullanarak haksızlıklara, yolsuzluklara karşı
mücadelelerini sürdüreceklerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan
seçimde Sayıştay Başkanlığına
Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürü Metin
Yener seçilmişlerdir. Kamu idarelerinin gelir ve giderleri ile
mallarının kullanımını millet adına denetlemek ve
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla sorumlu
kurum olan Sayıştayın yeni Başkanı,
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğanın yıllardır
yakın bürokratı olarak görev yapan,
Cumhurbaşkanlığının maaşlı bir eski
çalışanı olmuştur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin Türkiyeyi getirdiği vahim tablo dün bir kez daha gün yüzüne
çıkmıştır. Kuvvetler ayrılığı ortadan
kaldırılmış, denetleme mekanizması işlemez hâle
getirilmiş, Meclisin etkisizleştirilmesinden sonra, yargı da
denetleyici organ olmaktan çıkarılmıştır.
Sayıştay, denetlemesini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
yapmaktadır; bu sebeple, yapılan bu atamayla, millet iradesine ve
Meclis iradesi ve yetkisine Cumhurbaşkanlığı tarafından
el konulmuştur. Gerçek anlamda denetlenmekten korkan Hükûmet, yargının
denetleme ayağı olan Sayıştaya yaptığı
atamayla liyakat, hukuk, adalet ve demokrasiyi bir kez daha ayaklar altına
almıştır.
Ne yaparsanız yapın ama unutmayın ki
yolsuzluk söz konusu olursa, haksızlık söz konusu olursa,
liyakatsizlik söz konusu olursa İYİ Partinin nefesi ensenizdedir.
Millet iradesinin yansıdığı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
etkinliği, tek adam hâkimiyetinden alınıp tekrar milletimize
verilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) İYİ Parti olarak bu, öncelikli meselemizdir.
Türkiyeye nefes aldıracak tek çıkış yolu kuvvetler
ayrılığını esas alan iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemin mutlaka tesis edilmesi
sağlanacaktır.
İYİ Parti olarak Türkiyenin her
köşesini adım adım dolaşıyoruz. Halkın ekonomik
krizi en derin şekilde hissettiği şu günlerde AK PARTİli
yöneticiler lüksten ve israftan feragat edemiyorlar, kamuda israf almış
başını gidiyor. Her alanda olduğu gibi, devlet kurumları
da iyi yönetilmiyor, zarar ettiriliyor; daha sonra da bu zarar bahane edilerek
kurumlar ya satılıyor ya özelleştiriliyor. İsraf ve
liyakatsizlik dört bir yanımızı sarmaya devam ediyor. Bu
gidişe müsaade etmemiz söz konusu olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Türkiye Büyük Millet Meclisinde üzerimize yüklenen
sorumluluğu, milletin bize verdiği yetkiyi doğru bir biçimde
kullanarak haksızlıklara, yolsuzluklara karşı mücadelemizi
sürdüreceğimizi buradan ilan ediyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, hayatını kaybetmiş bütün denizcileri rahmetle
andıklarına ve TÜRKPAya Özbekistanın da
katılmasının Türk dünyası için anlamlı bir adım
olduğunu düşündüklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk tarihinde sayısız zafer ve kahraman mevcuttur.
Kara savaşlarında elde edilen destansı zaferlerin yanında,
denizlerde de önemli zaferler elde edilmiştir. İlk Türk amirali olan
Çaka Beyle başlayan deniz zaferlerimiz, büyük komutanlarımızın,
denizcilerimizin kazanmış olduğu zaferlerle devam etmiştir.
Bundan dört yüz elli altı yıl önce Malta
kuşatması sırasında şehadete ermiş olan
Trablusgarp fatihi Turgut Reis de bu büyük denizci komutanlarımızdan
biridir. Akdenizde Türk hâkimiyeti için büyük mücadeleler verip
başarılar kazanmış olan Turgut Reisin torunları bugün
de mavi vatanda destan yazmaktadır. Bu vesileyle, dünden bugüne
hayatını kaybetmiş olan bütün leventlerimizin, denizcilerimizin,
şehadete ermiş olanların, gazilerimizin hepsini rahmetle ve
minnetle yâd ettiğimizi ifade ediyor; mavi vatanda mücadele eden
donanmamıza Allah kolaylık versin, kazadan ve beladan muhafaza etsin
diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21 Kasım 2008 tarihinde İstanbulda Azerbaycan,
Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye Cumhuriyeti Parlamento
Başkanlarının imzalamış olduğu anlaşmayla
kurulan, Türk dili konuşan ülkeler ve diğer bölge ülkeleri
arasında karşılıklı, faydalı ve eşit düzeyli
iş birliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmak, tarih,
kültür ve dil ortaklığına dayanarak ulusal yasamaların
yakınlaştırılması ve parlamentolar arası iş
birliğine ilişkin diğer konularda karşılıklı
faaliyetin daha da yoğunlaştırılması gibi anlamlı
ve önemli hedefleri bulunan Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter
Asamblesi TÜRKPAya dün itibarıyla Türk dünyasında mümtaz bir yeri
bulunan kardeş Özbekistanın da katılmış
olduğunu, katılma kararı vermiş olduğunu
öğrenmiş bulunmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu kararın,
Tunadan Altaylara kadar güçlü ve kaynaşmış bir Türk
dünyası için anlamlı bir adım olduğunu düşünmekteyiz.
Her geçen gün bu faaliyetlerin ve bu katılımların
artacağını düşünmekteyiz ve Türk dünyasının
birliği, beraberliği hususunda önemli mesafeler katedileceği
kanaatindeyiz.
Bu karardan duyduğumuz memnuniyeti belirtiyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, gazetecilik ilkelerine, OHAL Komisyonunda bir borsa
oluştuğuna ve Yeni Şafak gazetesinin HDPnin sokakları
karıştıracağıyla ilgili manşetine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, gazetecilik yapmak eskiden
gerçekten onurlu bir görevdi ve aslında halkı, toplumu
aydınlatmak, haber alma hakkını yerine getirmek, iletişim
yapmanın sağlanması, bunların hepsi çok önemli
şeylerdi ve evrensel olarak da baktığımızda,
gazetecilik ilkeleri, gazetecilik etiği, ahlakı diye bir dizi kural
vardı. Maalesef, Türkiyede son zamanlarda bu çok aşındı ve
hani, sahiden gazetecilik yapmaya devam eden, habercilik yapmaya devam eden ve
halkı hakikatler doğrultusunda aydınlatmaya, bilgi vermeye devam
eden insan sayısı maalesef çok azaldı, bu yönde gazete ve
basın yayın organları da çok azaldı. Özgür bir şekilde
onlar yapmaya çalışıyorlar -ağır baskı
koşullarında- ama zor yapıyorlar.
Şimdi, kara para aklayanlarla iltisaklı ve
organize suç örgütleriyle iltisaklı ve irtibatlı gazeteciler var;
isimlerini saymak istemiyorum, herkes her gün onları çeşitli yerlerde
okuyor, görüyor. Bunlardan birisi OHAL Komisyonuna ilişkin sözler -sözler
tüyler ürpertici gerçekten- söylemiş, demiş ki: Soyluya
-İçişleri Bakanını kastederek- masum olduğuna
inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm,
görevlerine iade edildiler. OHAL Komisyonundan bahsediyor. Burada bir borsa
oluştuğu çok açık. Bu korkunç sözler karşısında
en ufak bir açıklama gelmedi, yalanlama gelmedi İçişleri
Bakanlığından. Bugüne kadar suskun kalındığına
göre biz de bunu doğru kabul ediyoruz o zaman, en azından açıklama
gelebilirdi. Bu Komisyonun çalışma usulleri belli. Üyeler ve
Komisyon çalışmalarında görevlendirenler, görevlerini yerine
getirmeleri sırasında edindikleri, kamuya, ilgililere ve üçüncü
kişilere ait gizlilik taşıyan bilgileri, kişisel verileri
veya ticari sırları ve bunlara ait belgeleri
diye devam eder,
üçüncü kişilerin veya kendilerinin yararına kullanamaz. der;
Komisyonun çalışma usulü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani
muhatabı bile ulaşamıyor sır dosyalara fakat bir kişi -bu
adam- ulaşıyor; yetmiyor, kanaat bildiriyor, göreve iade edilmelerini
sağlıyor.
Şimdi, bu OHAL Komisyonuna 28/5/2021
itibarıyla başvuru sayısı 126.674 olmuş, verilen karar
sayısı 115.130; bunların içinde 14.072si kabul edilmiş,
101.058i reddedilmiş. Yani öyle bir durum var ki nasıl oluyor da bir
gazeteciye başvuranlar OHAL Komisyonunda aklanıyor da görevlerine
dönebiliyorlar? Nasıl oluyor da bir bakanlığa,
İçişleri Bakanlığına bu başvuru
yapılıyor? Bir sürü bakanlık var, KHKyle görevinden
uzaklaştırılmış olan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç,
toparlayalım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bir sürü
bakanlık varken neden tek adres İçişleri
Bakanlığı, bu da belli değil. Yani binlerce KHKli
açlığa, yoksulluğa mahkûm edildi, onlarcası intihar etti,
aileler parçalandı, insanlık dışı manzaralar
yaşandı ama birileri de komisyonculuk yapmış ve borsa
kurmuş belli ki.
Şimdi, bu gazetecilik müsveddeleri bitmiyor.
Yeni Şafak diye bir sözde gazete var. Bu, iktidarın gazetesi sözde
gazetesi en son yine HDPyi manşet yapmış Sokak ihalesi HDPye
kaldı. diyor. Neymiş mesele? HDP, Merkez Yürütme Kurulunda karar almış,
sokakları karıştıracakmış. Ya, ne kadar
provokatör, nasıl tetikçi bir gazeteden bahsediyoruz, gazete
parçasından bahsediyoruz. HDP Merkez Yürütme Kurulu karar almış
Miting yapacağız. diye, efendim Sokakları
karıştıracak. diyor. Ya, izinli miting yapacağız,
sokakları karıştırmakla ne alakası var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Seçimlerden
daha güçlü mitingler yapalım. demişiz Aha, işte,
sokakları karıştıracaklar Kobani dönemindeki gibi. diyor.
Niye? Seçimlerden daha güçlü miting yapalım. demek İzinli
mitingler yapalım. demek niye suç oluyor bir siyasi parti
açısından? Halk toplantıları yapacağız.
demişiz Aha, işte, sokakları karıştıracaklar.
diyor. Ya, utansınlar ya! Gazete diye geçiniyor bu provokatör
yayın; işte, bu organize suç örgütleriyle iltisaklı, iktidarla
iltisaklı bir yayın, HDP hakkında bu provokatörlüğü, bu
tetikçiliği yapıyor. Kınıyoruz, protesto ediyoruz. Ciddiye
alınacak bir şey değil ama şimdi bunları bir kez daha
söyleyelim, yarın öbür gün başka provokasyonlar da
yapacaklardır, biz şimdiden uyaralım yapmamaları
doğrultusunda.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Basın, hür
basın; dememek lazım yine de.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hür basın
değil; o, iktidarın basını; hür basın baskı
altında.
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Veyis
Ateş de hür basın, biliyorsun değil mi(!)
BAŞKAN Beyler, Değerli Grup Başkan
Vekilleri; Özgür Bey konuşacak.
24.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP
Grubundan 100 milletvekilinin 23 Haziran İstanbul zaferinin 2nci yıl
dönümünde İstanbul sokaklarında olduklarına; İstanbulda
yoksulu kucaklayan, ihtiyaç duyanın yanında olan belediyecilik
anlayışının önümüzdeki dönem Millet
İttifakının iktidarını müjdelediğine; Türkiyeye
gelen doğrudan yatırım rakamlarına ve Sayıştay
Başkanlığı seçimine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bugün
23 Haziran 2021. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak ilk kez
bu kadar yalnız ve bu kadar mutluyuz. Çünkü grubumuzdan 100 milletvekili,
23 Haziran 2019 günü elde edilen büyük İstanbul zaferinin 2nci yıl
dönümünde, altmış gün boyunca çalıştıkları
sokaklarda yeniden çalışmak için, Biz geldik, size söz verdik,
nasıl yönetiyoruz İstanbulu? diye sorabilmek için,
alınları açık, başları dik İstanbul
sokaklarındalar.
Yirmi beş yıl boyunca, Recep Tayyip
Erdoğan ya da onun gösterdiği adaylar seçildiler, İstanbula
hizmet ettiler; israflarıyla, şeffaf olmayan ihaleleriyle,
İBBnin Cumhurbaşkanlığına, AK PARTİ İl
Başkanlığına, Genel Merkezine tahsis ettiği yüzlerce,
binlerce aracıyla, birtakım vakıflara kamu
kaynaklarının -kamu yararına vakıf statüsü verilen,
başında aileden kişilerin bulunduğu vakıflara-
İBBnin kaynaklarının aktarılmasıyla. İstanbulda
son derece rahatsızlık yaratan bu anlayışa karşı
Ekrem İmamoğlu, 31 Mart tarihinde dürüst, samimi, temiz bir
belediyecilik vaadiyle seçimi kazandı. Hazmedemediler, kişisel
verileri istismar ettiler, İstanbulda psikiyatri kliniklerine giden,
oradan ilaç alan, rapor alan herkesin raporlarını bavullarla Yüksek
Seçim Kuruluna taşıyıp psikiyatriste gitmeyi Efendim,
bunların akıl sağlığı yerinde değil, oy
kullandılar İstanbulda. diyecek noktalara geldiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ve sonra dediler ki: Seçim
yenilensin. YSK bu yenilemeyi yaptı; önce coştular, sonra duvara
tosladılar. Bir baktılar ki iş öyle değilmiş, bana
verilince millî irade baş tacı, bana verilmeyince
alaşağı; bana verilince muhterem, verilmeyince mundar. Bir
bakıldı ki iş öyle değilmiş, Osmanlı tokadı
atacağız 23 Haziranda. diyenler demokrasi tokadını
yediler. (CHP sıralarından alkışlar) Ve o günden bugüne
şeffaf
Dün, gurur duydum, Recep Tayyip Erdoğan diyor ki:
Şeffaf belediyecilik yapın, gerekirse ihaleleri televizyondan
yayınlayın. On dokuz yıldır aklınız neredeydi?
Adrese teslim verirken, 5li çeteyi semirtirken, parası sabit, gününü
düşür, önceden söylensin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
on yedi gün viyadüğü,
kırk iki gün tünelleri, adrese teslim ihaleler; hepsinden
bıkmış millet, şimdi diyorsunuz ki: Gerekirse siz de
şeffaf yapın. Gerekirse
On dokuz yıldır aklınız
neredeydi? İstanbuldan biz çok şey öğrendik, İstanbuldaki
hizmetimizden de birileri çok şey öğrenecek. İş işten
geçti ama İstanbulda yoksulu kucaklayan, elimiz kolumuz bağlansa da
ihtiyaç duyanın sırtına dokunan, onlarla birlikte olan belediyecilik
anlayışımız, önümüzdeki dönem Türkiye yönetimini ve oradaki
Millet İttifakının, Türkiye ittifakının
iktidarını müjdelemektedir; Türkiyeye hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, iki husus var;
birisinden çok utanıyorum, sizin de hassasiyet göstereceğinizden
eminim. Türkiyeye gelen doğrudan yatırım açıklandı,
2015te 19,3 milyar dolarken düşmüş mü 7,8 milyar dolara? Kötü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama her gelen 100 doların
64 doları gayrimenkul alımı -36sı fabrika, doğrudan
yatırım, imalat, istihdama katkı sağlayacak- 2020de 64
doları ev almak, konut almak, dükkân almak, büro almak için gelmiş.
Sayın Başkanım, bu ilanlarla dolu İstanbulun her yeri Suitable
for citizenship. diyor, Vatandaşlığa elverişli daire.
Bakın, 250 bin dolar verirse, bu evi alana -üstünde al bayrağın
olduğu pasaportu basmışlar Sayın Başkanım-
pasaportu veriyorlar. Türkiye Cumhuriyeti pasaportu hepimizin, hepimizin onurla
taşıdığı o pasaportu önce 1 milyon dolara, sonra yüzde
75 tenzilatla 250 bin dolara Daireyi alana pasaport bedava. noktasına
getirdiler. Bu, utanç verici bir durumdur. Gelen 100 doların 64ü bunun
için geliyorsa bu Meclisin buna bir şey yapması lazım. Benim
tüylerim diken diken oldu bunları görünce. Bir kez, bu uygulama gözden
geçirilmeli.
İkincisi: Bu tip kampanyalarda pasaportun, ay
yıldızın kullanılması, vatandaşlığa
elverişli daire gibi alaycı ifadeler... Ey, Millî Takımda
oynayanlar, millî forma taşıyanlar; bakın, şimdi 250 bin
doları basan 187 tane ülkenin vatandaşı çatır çatır
alıyor, kampanya yapmışlar! Bir tane video da buna çeksenize,
bir tane de buna çeksenize. Vlaovici düşürmeyip Fair Play Ödülü
aldınız ama bunu düşürürseniz hepimiz alkışlarız;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) Seni çekmek
daha güzel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
son söyleyeceğim sözüm şu: Dün bir oylama yapıldı. Tüm
gruplar Meclis adına denetim yapan Sayıştaya,
Sayıştayın önünden bile geçmemiş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
...Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürünün
kayyum olarak atanmasına vicdanımız el vermedi. Yahu,
Sayıştayda görev yapmış diğer adaya mı versek -bu
2 aday da AKP, MHP oylarıyla biliyorsunuz Plan ve Bütçeden indirildi-
öbürü de Sayıştay da olmuş ama açıköğretim mezunu,
liyakatte çok soru işaretleri... Girmeyeceğiz buna dedik, bu kayyum
atamasına alet olmayacağız dedik; hatta Tasnif Komisyonuna
kurada çıkan arkadaşlarımızı da vermedik. Birlikte
kabinlere girildi. 10 boş, 1 geçersiz, 4 diğer adaya olmak üzere -AK
PARTİ ve MHP dışında milletvekilinin oy vermediği
yerde- 15 tane, ilk adım için küçük ama anlamlı bir direniş,
haykırış ve itiraz çıktı. Bakın, belki Bir tek
benimdir. deyip boş oy atan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) ...belki Tek
başınayım ama benim de vicdanım bu kadarına el vermez
ya! Sayıştaya, Sayıştaya girmemiş adamı
atamayalım. diyen; o boş oyu, o geçersiz oyu atan, tekim sanan
vekilim en az 15 kişi olduklarını gördü. Bu, çok önemli bir
vicdan hareketidir. Bazı sevaplar çok günahı örter. Bundan sonraki
süreçte -15ler belki 75, belki 100 kişisiniz siz- belki bu mafyatik ilişkilerden
rahatsız olan onlar, yüzler bu Türkiyenin kurtuluşunu öne
çekebilirler. Ben, her ne kadar farklı partilerde de olsak dün saray
talimatına, grup disiplinine rağmen o kabine girip küçük ama
anlamlı ve umut verici direnişin bir parçası olan 15 Cumhur
İttifakı milletvekiline şükranlarımı,
teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Başkanım.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkanım, şimdi, Sayın Özel konuşması
sırasında bir ifadede bulundu; tabii, açıköğretimlilerin
herhangi bir siyasi partisi yok ama en azından açıköğretimli
kardeşlerimiz adına bir şey söylemek gerekiyor herhâlde.
Biliyorsunuz, açıköğretim mezunları Anadolu Üniversitesinden
mezun olmuş insanlarımızdır ve bunlar şu an Türkiyede
bütün sektörlerde, çok farklı alanlarda çok değerli hizmetler sunan,
gayet liyakatli, gayet özel, gayet önemli kişilerdir. Bu noktada, bir
Sayıştay üyesinin adaylıkla ilgili durumunu ifade ederken
açıköğretimli kardeşlerimizin, mezunlarımızın
hakkında bu şekilde ifadelerde bulunulması herhâlde sehven oldu
ama bu yanlışlığın da düzeltilmesinde fayda görüyorum.
Onu ifade etmek için söz aldım.
Sağ olun.
BAŞKAN Özgür Bey yapmaz böyle bir şey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey.
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
partimizde dünya kadar önemli görevlerde olan var, benim kendi eczanemdeki
arkadaşlarım var; hepsi harika insanlar da her göreve herkesi atamak
mümkün değil. Zaten açıköğretim mezunu, niyeti ve yine de
Sayıştayda bulunmasına rağmen tutup da tavşan aday
yapmışsınız
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Usulsüz mü?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
sizin talebinize uymayan 15
vicdanlı vekil kendisine oy vermiş; verenlere de alana da bütün
açıköğretim mezunlarına da helal olsun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Açıköğretim mezunları Sayıştay mensubu, üyesi olamaz
mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Esas mesele,
açıköğretim mezunları her göreve gelebilirler
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Hah, bu güzel
işte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
ancak siz onu tavşan
aday yaparsanız, CVsini dağıtırsanız, bütün
milletvekilleri fısır fısır ama öbürü de
Niye biliyor
musunuz? Sayıştaya kayyum atamasına karşı öyle bir karşı
CV koyuyorsunuz ki size isyan edeceklerin bile dikkatini çeksin, eli de oraya
gitmesin diye. Kendinize güvenseniz o kayyumun karşısına
liyakatli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu
açıköğretimliler meselesini bir düzelt bence.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi şöyle
yapabilseydiniz: Sayıştayın mevcut Başkanı
adaydı. Biz yetersiz de görsek; yolsuzlukları, eksiklikleri,
aksaklıkları yazdı diye sizin Muhalefete koz veriyor. dediğiniz
-sizin derken sarayı ve ittifak ortağınızı
söylüyorum- mevcut Başkanı yukarıda elediniz. Mevcut
Sayıştay Başkanı ile kayyumunuzu koysaydınız da
bakalım 15 fire mi oluyordu, 150 fire mi oluyordu; onu görseydiniz
Beyefendi.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şu
açıköğretimlileri bir düzelt sen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karşısına
koymuş açıköğretimliyi, tavşan aday yapmış.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bak, hâlâ
açıköğretimli diyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
27.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Sayıştay Başkanlığı seçimine, seçimlerde
aldıkları zaferlerin gelecekte yapılacak seçimlerde
arkasına milletin desteğini alanların yazacağı zaferlerin
müjdecisi olduğuna ve aşılama çalışmalarına
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin kurumlarına kimin nasıl
gelip nasıl görevden ayrılacağını
ayrıntılı bir şekilde belirtmiş ve demokrasi
tarihimizdeki teamüller çerçevesinde de bunlar yerleşmiştir. Bu
çerçevede, Parlamentonun görevlerini yerine getirirken yapmış
olduğu iş ve eylemlerinden dolayı
itibarsızlaştırılmasının doğru
olmadığı ve olmayacağı kanaatindeyiz. Elbette
demokrasilerde gerek milletvekillerinin gerek Meclisin veya diğer anayasal
kuruluşların seçmen olduğu süreçlerde aday olanların bir
kısmı seçilebilir, bir kısmı seçilemez. Bu anlamda,
Parlamento Anayasada yazan görevlerini yerine getirmiştir ve bugüne kadar
Sayıştayın yapmış olduğu,
hazırlamış olduğu raporları Mecliste veya kamuoyunda
bir taraftan anlatıp, onlara itibar edip onların
hazırlanmasında görevlerini yerine getiren Sayıştay
Başkan ve yöneticilerini de itibarsızlaştırmanın tam
tutarlı bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyiz.
Diğer taraftan, tabii, demokrasilerde özellikle
siyasi partilerin seçim zaferlerini kutlamaları doğaldır,
güzeldir çünkü millete olan bağlılığın, millete
sırtını dayamanın en güzel örneğidir. Bu anlamda, biz
de zaferlerle dolu geçmişimizde, yine, büyük bir zafere imza
attığımız haftanın içerisinden geçiyoruz. 24 Haziran
2018 seçimleri, AK PARTİ ve Cumhur İttifakı olarak hem
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hem de genel seçimlerde her 2
kişiden 1,5inin yani bir buçuğunun oyunu almak suretiyle tarihin en
büyük zaferine imza attığımız yıldır, gündür;
kutlu olsun; bir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) Nasıl 2de 1,5 oluyor?
Nasıl buldun o hesaplamayı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İki: 10
Ağustos, tarihte seçimle gelen ilk Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğanın yine yüzde 53 oy oranıyla seçildiği kutlu
bir tarihtir; milletimiz adına kutlu olsun.
BAŞKAN Beyler meydanlarda mıyız, ne
oluyor?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yine, devamla 1
Kasım, 3 Kasım, 12 Haziran, 24 Aralık, 22 Temmuz, 31 Mart seçim
zaferleriyle dolu. 25 Mart, 27 Mart, 28 Mart, 31 Mart
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Hazirandayız, haziran!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bitti mi? E, bir de
referandumlar var; sayıyorum: 16 Nisan, 21 Ekim, 12 Eylül millî iradenin
hâkimiyeti adına önemli referandum tarihleridir; milletimize kutlu olsun,
hayırlı, mübarek olsun.
BAŞKAN Evet, gündeme geçiyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İnşallah, tüm
bu zaferler gelecekte yapılacak seçimlerde millî iradenin, arkasına
milletin desteğini alanların yazacağı zaferlerin de
müjdecisidir; şimdiden hayırlı, mübarek olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; son olarak tabii ki
ERKAN AYDIN (Bursa) Reis ne diyordu:
İstanbulu kaybeden Türkiyeyi kaybeder.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İstanbulu
kaybetmedik, Mecliste biz çoğunluktayız. Şu anda kim doğru
işler yapar, kim temel atmama törenleri yapar, kim milletten hizmetleri
sakınır, kim millet için yapılacak hizmetlerin takipçisi olur;
onu da 2024te biraz önceki zaferlerin müjdecisi olarak hep beraber
göreceğiz.
Sayın Başkanım, elbette çok tarihî
bir andan geçiyoruz bilim dünyamız adına. Bakınız, şu
anda 11 merkezde başlayan coronavirüs aşı
çalışmaları devam ediyor ancak bunlardan bir tanesi bizi dünya
ligine soktu. Ne olduk? Dünyada aşı üreten ilk 10 ülkenin içerisine
girdik, artık bir Türk aşısı var. Biraz önce, dün yine bir
Grup Başkan Vekilimiz burada ifade etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, aşıya devam edin.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Nasıl dünyada ilk
aşıyı bulan bir Türk vatandaşı BioNTech
aşısını bularak tarihe geçmişse bugün Türkiye
Cumhuriyeti, Türk bilim adamları dünyanın ilk 10 aşısından
1i olan Turkovac coronavirüs aşısını bulmak suretiyle
tarihe geçmiştir; kutluyorum, hayırlı ve mübarek olsun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Onu Tayyip Bey bulmadı mı!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 40 bin gönüllünün
aşılanmasıyla faz 3 çalışmalarına geçilmiş
ve milletimiz bu çalışmaya güvendiği için 450 bin civarında
18 ve 55 yaş arası gönüllümüz müracaatını
yapmıştır. Bu çalışmalarla beraber güçlü
sağlık altyapımızla nasıl Covid-19la mücadele
etmişsek inşallah, en kısa zamanda Covid-19un sosyal, ekonomik
ve sağlık üzerindeki etkilerini de bu aşının başarılı
sonuçlarıyla da göreceğiz. Şimdiden hayırlı mübarek
olsun diyor, bilim dünyamızı ve aziz milletimizi kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bitireyim
Başkanım artık.
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hayırlı ve
başarılı bir çalışma günü temenni ediyor, Genel Kurula
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tayyip Erdoğan dururken bilim dünyası nasıl
aşı buluyor!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Özgür Bey, söz talebiniz var mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var efendim.
BAŞKAN Gündeme geçeyim Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok kısa
BAŞKAN Buyurun.
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
birincisi, bugün 23 Haziran. 24 Haziranda söz alıp kutlarsınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bugün bitebilir belki
Meclis.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama şöyle bir şey
söyleyeyim: Verilen rakamlar yürütülen vekâletle de ilintili. Dün Sayın
Recep Tayyip Erdoğan gençlerle yapmış olduğu
toplantıda, herhâlde bilmiyor ki televizyonlara Fahrettin Altun bunu
yollayacak, Eskiden üniversitelere 10 gençten 1i girerdi, sınava
girenlerden yerleşirdi, benim dönemimde artık 10da 10." diyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bravo! İşte
kutlanması gereken bir şey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oysa, tabii, hemen dönüp
baktığınızda 100 gençten 32,5unun
yerleşebildiğini, kalanının yerleşemediğini
görüyoruz yani 10da 10 değil, 10da 3.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 2nci üniversite o,
2nci üniversite okumayı diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biraz önce verdiği rakam
24 Haziranda Cumhur İttifakı olarak her 2 oydan 1,5unu aldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, zafer.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2de 1,5 yüzde 75 yapar. Yüzde
75 oyu ne zaman aldınız, nasıl aldınız?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tutanakları
getirin, 2 oydan 1,5 dedim ya, yüzde 1,15.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Madem öylesiniz neden tek
başınıza çoğunluk bile sağlayamayacak
durumdasınız. 2 oyda aldığınız 1,5i savunuyorsan
yüzde 75i ispatlayacaksın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tek kusurumuz bu kadar
olsun Başkanım, bu kadar kusurumuz olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Verdiği her rakam
düzeltilmeye mecbur ve muhtaç olanların tutanak altında
düştükleri durumu takdirlerinize arz ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 1,15 diyecekken 1,5
demişiz; tek kusurumuz bu olsun. Tek kusurumuz bu olsun ya, tek kusurumuz
1,15i, 1,5 demişiz bu kadar.
Teşekkür ediyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ee desene Para görüşmüyoruz. diye, yani parayı
bölerken
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Vay be, bu kadar
kuruşa kadar düştük ya yani o bir kusuru
Helal olsun yani! O kadar
kusurumuz olsun.
BAŞKAN Sayın Oluç
Buyurun.
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben çok ufak bir düzeltme yapacağım. Sayın Özkan
heyecana kaptırdı kendini tarihler sayıyordu, tarihleri sayarken
yıllarını da belli etmediği için 12 Eylül millî iradenin
tecelli ettiği gün. dedi, tutanaklarda düzeltilirse 12 Eylül
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Referandum, referandum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Evet
Referandum. demediğiniz için ve tarihini de söylemediğiniz için -12
Eylül askerî darbenin tarihidir, millî iradenin tecelli ettiği gün
değildir- düzeltilsin tutanaklarda diye söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım,
müsaade ederseniz bu çok önemli.
BAŞKAN Buyurun.
30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, teşekkür
ediyorum Başkanım.
Evet, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan
referandumun, özellikle milletimize ağır ve acı bedeller ödeten,
ülkemizin emanetini emperyalistlere peşkeş çektiren hain darbe
girişiminin gününde tevafuk etmesi bizim için çok önemli ve anlamlı.
12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandum, darbe kültürü
anayasal düzenin demokratikleşmesi istikametinde çok büyük mesafeler
aldığımız bir tarihtir. Onun için demokrasinin
örselendiği bir tarihte demokrasi adına gerçekleştirilen bir
referandum, anlamlı ve önemli olduğundan bahisle, bunu tarihe not
düşmek için bir zafer günü olarak ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bu konuyla ilgili iki kelime de ben sarf etmek istiyorum. Genel
Kurulu tekrar saygılarımla selamlıyorum.
12 Eylül 1980
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Cezaevine girdiği
için
ERKAN AYDIN (Bursa) Ya mezardakiler bile oy
kavgası
Onu mu söylemek istiyorsun?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Siz Anayasa Mahkemesine
müracaat ettiniz de Anayasa Mahkemesinde bir kelimeyi iptal ettirdiniz, ondan
sonra FETÖ onu söyledi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Cahit Bey, size söylüyorum.
BAŞKAN Grup Başkan Vekili konuşuyor
arkadaşlar.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yok, 12 Eylül 1980i tashih ettiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onu sizin mahkemeye
müracaatınız neticesinde FETÖ elebaşısı söyledi, bir
kelimesini iptal etti
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Dinleyecek misiniz, belki cevap verme ihtiyacı hasıl
olur.
12 Eylül 1980 ile 12 Eylül referandumundaki
yanlış anlaşılmayı tashih ettiniz fakat onu
düzeltirken daha büyük bir hata yaptınız. 12 Eylül 2010 tarihinde
gerçekleştirilen referandum, Türkiyede 15 Temmuz hain darbe
teşebbüsünü getiren referandumdur. O gün, Anayasada
gerçekleştirilmiş olan birtakım değişikliklerle hem
yargının hem Silahlı Kuvvetlerin hem Emniyet
teşkilatının FETÖ terör örgütünün hizmetine sunulduğu
gündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Dolayısıyla 12 Eylül 2010 tarihi eğer Adalet ve
Kalkınma Partisinin zaferi ise bu, bizim açımızdan, Türkiye Büyük
Millet Meclisi açısından ve aziz milletimiz açısından
Adalet ve Kalkınma Partisinin zafer günü değil utanç
vesikasıdır; belirtmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Bana göre bu konu çok
tartışıldı, Türkiye kamuoyunda çok
tartışıldı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım ama
çok büyük bir itham, çok büyük bir ithamda bulundu.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Büyük bir itham, evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama çok haklı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Çok haklı olarak
şimdi gizli Anayasaya da gireceğiz, hepsini şöyle toparlayarak
inşallah, çok önemli bir konu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Haklı derken Sayın
Müsavat Dervişoğlunu kastettim. Tutanağa öyle geçsin.
32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1876dan günümüze Türkiyenin
anayasacılık tarihine şöyle bir göz atacak, inceleyecek olursak
bu ülkede millî iradenin kendi geleceğini tayin etmek ve kendi sivil,
demokratik anayasa yapma arzusunu hayata geçirmek için sarf edilen sözler dahi
maalesef darbe teşebbüslerine, cuntalara, vesayetlere, AK PARTİ gibi
demokrasi mücadelesi vermiş partilerin kapatılması süreçlerine
götürmüştür. Yani Türkiyede milletin kendi kaderini belirlemesi, kendi
geleceğini tayin etmesi ve sivil demokratik anayasa arayışı
maalesef geçmişte parti kapatmalarıyla, darbelerle
karşılaşan, sonuçlanan bir süreç anlamına geliyordu ve bu
anlamda daha bundan çok değil on üç yıl önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Emin olun bu konu başlı
başına bir konu, Türkiye'de bütün kamuoyunun duyacağı
şekilde liderler tarafından dile getirilen, partiler tarafından
dile getirilen bir konu.
Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Araştırma
önergesi verdik, FETÖnün siyasi ayağını ortaya çıkaracak
araştırma önergesi verdik ve siz orada plakanız neden FG diye
aldığınızı söyleyemediniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şimdi, insan
nisyan ile maluldür. Daha çok değil, bundan on üç yıl önce, belki de
burada görev yapan milletvekillerimizin çoğu Parlamentoda
milletvekilliği yapmıyordu, milletvekili değildi
ORHAN SÜMER (Adana) Başkanım, basın
açıklaması yapsın bununla ilgili.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ancak malum olduğu
üzere AK PARTİnin yaptığı o reformlar sayesinde
milletvekilleri şu garnizon sınırının ötesine
geçebildi, orayı milletvekilleri geçemiyordu arkadaşlar.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Yalan! Yalan!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şu anda burada
bilen var, bilmeyen var. Bu ülkede maalesef 80 darbecilerinin millî irade
üzerinde oynadıkları oyun, anayasal hukuk düzenimiz üzerinde ve
uygulamalar üzerinde çok büyük ihlallerle bizi karşı
karşıya getirmişti. Hasılıvelkelam, son cümle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bu konu çok
tartışıldı Türkiye'de Sayın Özkan.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Türkiye'de 2010
yılı referandumu milletin kendi anayasasını, sivil
demokratik anayasa yapma ihtiyacını ortaya
çıkardığı ve bu yetkiyi millete verdiği tarihtir. Bu
anlamda, biz davet ediyoruz, gizli kapaklı kapılar arkasında
değil milletin önünde, milletle paylaşarak yeni anayasa sürecinde
desteğe davet ediyoruz.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, Grup Başkan Vekillerinin yaptıkları
konuşmaların basın toplantısıyla
değerlendirilmesi konusunda çok mesaj aldığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Ben, şimdi, dün bir şey
söyledim, bir daha tekrarlıyorum: Buradaki her bir milletvekili büyük emek
sarf ederek, şerefli bir göreve gelmiştir, bu saygıyla takip
ediyorum. Grup Başkan Vekillerimiz, partilerinin genel
başkanlarını temsil eden konumdadırlar, onları da
saygıyla takip ediyorum. Ama Grup Başkan Vekillerinin yaptığı
konuşmaların basın toplantısıyla
değerlendirilmesi konusunda çok mesaj aldım, kim görmek istiyorsa
gelsin göstereyim. Milletvekillerimizden de büyük mesaj aldık ama
alkışlayıp çıktı, Özgür Bey söyledi bunu. (AK
PARTİ, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkanım, ben,
bir satır başı açmıyorum, lüzumu üzerine cevap verme ihtiyacı
hissediyorum.
Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli Grup Başkan Vekili,
mevkidaşım Cahit Bey bir yanlışını düzeltirken
başka başka yanlışlar yapıyor; ben aslında ona işaret
etmek istedim. Ama 1876dan aldı darbeler tarihini, günümüze getirdi.
Yani siz, gelenek olarak aldatılmaya ve
kandırılmaya çok müsait bir siyasi kurumsunuz ve bu sebeple milletle
defalarca helalleşip özür dilediniz. Şimdi aynı şeyi siz
yapın yani Biz 12 Eylül 2010 referandumunda yine
aldatılmıştık, yine
kandırılmıştık, HSYKyi FETÖnün emrine verdik,
Emniyeti onlarla doldurduk ve Türkiyeyi 15 Temmuz sürecine taşıyan
hatalı ve olumsuzluklara vesile olabilecek yanlış adımlar
attık. diyebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Siz milletten özür dilediğinizde millet sizi affediyor, o
seçimleri öyle kazandınız. Bence o yolu kullanın
başkalarını suçlamak yerine.
Ayrıca ben o dönemde milletvekili
değildim, ben 24 Haziran 2018den beri milletvekiliyim. Bir
milletvekillini Garnizon sınırlarından içeri giremez. ya da
Oraya doğru yürüyemez. diye itham edemezsiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ya, öyleydi ama
öyleydi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Biz darbelerde idam sehpalarına yürüyen bir neslin
temsilciyiz, biz yeni çıkmadık ortaya.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım,
şimdi
BAŞKAN Ne yapacağız şimdi?
Hayır, ne yapalım?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Grup Başkan Vekilleri bir araya
gelsinler, biz bu gündemi değiştirelim, darbeyi
tartışalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyur, buyur kardeşim, buyur;
isterseniz onu yapalım yani gündemi değiştirelim, 12 Eylül,
darbe falan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başkanım,
olabilir.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesiyle darbecilerin
isimlerinin Türkiyeden silinmesi konusunu oy birliğiyle
çıkardıklarına ve milletimizin büyük bir mücadeleyle demokrasiyi
kazandırdığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Darbeyi biz yendik, biz. Cumhuriyet
Halk Partisinin bir önergesi vardı darbecilerin isimlerinin Türkiyeden
silinmesi konusunda. Cenab-ı Allaha şükürler olsun, o gün de ben
Meclisi yönetiyordum. Ben Mamak Cezaevindeydim 1980de, uzun yıllar
hapishanede kaldım, mahkemelerin kararıyla beraat ettim, zaman
aşımından beraat etmedim. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisini
yönetirken darbecilerin Türkiyeden isimlerinin silinmesini oy birliğiyle
çıkardık. Biz kazandık, milletimiz büyük bir mücadeleyle
demokrasiyi kazandırdı. Bu konuyu isterseniz başka bir zaman
tartışalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, ben o zaman kayıtlara geçmesi için
şunu söyleyeyim.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İç Tüzükte Yeni
bir başlık açmak için konuşmuyorum. diyerek cümleye
başlandığı zaman yeni bir başlık
açılmış olmaması veya cevap hakkının doğmaması
diye bir durum söz konusu olmuyor. Yani bir
BAŞKAN Ne yapacağız şimdi? Ama
gündeme bağlı kalalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tamam, müsaade edin
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Keşke Sayın
Dervişoğlu bu hususta diyeceğini dedikten sonra, madem ben de
dedim, bitmişti. Tekerrür eden aynı konuşmaya benim de cevap
vermem lazım. Şimdi, yine söz alırsa İç Tüzükün 69uncu
maddesinin ilgili hükümleri neyi gerektiriyorsa yapacağız.
Bakın, tekrar söylüyorum: Bu, tarihe
düşülen nottur, bunun aksi söz konusu değildir. 2010
yılında nakış nakış, ilmek ilmek biraz önce
saydığım referandum tarihleri hayata geçmemiş olsaydı
bugün sivil, demokratik yeni anayasa yapma çalışmasını
darbe sebebi olarak, kapatma sebebi olarak göreceklerdi. Onun için, diyorum ki
o tarihte FETÖnün Evlerinizden çıkın, mezarlarınızdan
çıkın, gelin, oy kullanın. ifadesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Size yaradı ya,
şimdi FETÖ mü diyorsunuz?
BAŞKAN Buyurun ama bu tam
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Anayasa Mahkemesine
yapılan müracaat neticesinde, FETÖ unsurlarının külliyen HSYKye
girmenin yolu açıldıktan sonra FETÖ elebaşı
söylemiştir; onun da arkasının çok iyi takip edilmesi
lazım.
Sizden talebim şudur, siz mademki söz
aldınız, bana cevap verin: Gizli anayasayı kimlerle
yaptınız? Hangi konulara oturdunuz, hangi konularda
uzlaştınız? Bu hususlarda bizi bilgilendirin. Milletten hiçbir
şey kaçırmayın, gizli anayasa yaparak milletin
barışına hizmet edemezsiniz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Şimdi Sayın
Dervişoğlu söz istemese ara verecektim
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Efendim, ben
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Cevap verin
ağabeyciğim, gizli anayasanın maddelerini istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bakın, ben
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Gizli anayasayı.
Herkes ayrı ayrı konuşuyor.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Müsaade edin.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Şimdi ben FETÖ deyince
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ya, gizli
anayasayı söyleyin, kiminle oturdunuz?
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Ya, dinle, dinle!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Ya söyleyeceğim.
Arkadaş, ben FETÖ deyince senin neden
paniğe kapıldığını biliyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Cevap verdik ya, merak
etme.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Şimdi, endişeye hiç mahal yok, endişeye hiç mahal
yok çünkü ben malumun ilamından yana değilim; zaten malum ortada.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) FETÖ bize beddua etti,
birilerine de şefaat verdi, daha ne istiyorsunuz?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Eğer Anayasa değişikliğiyle alakalı
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bize beddua etti, biz
kökünü temizliyoruz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bakın, bakın
Ama nezaketen bak paşa paşa dinlemeye bile
tahammül edemiyorsun.
Şimdi
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ben konuşurken
gürültü had safhadaydı Sayın Dervişoğlu, öyle olmaz.
BAŞKAN Hayır, tamam, şimdi,
bırak yahu!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sen de gürültü yap o
zaman.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz ona rağmen
konuştuk, demokrasi mücadelesi böyle.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tamam, mademki sen konuşurken gürültü had safhadaydı,
ben konuşurken istediğin kadar gürültü çıkarabilirsin ama biz
gürültüye pabuç bırakmayız Sayın Özkan. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bakın söylüyorum; o az önce ortaya koyduğunuz, az
önce
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tankların önünden
çekilen biz değiliz, gizli anayasayı yapan biz değiliz, 15
Temmuzdan sonra Başbakan olacağım. diyen biz değiliz.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Başkanım, gündeme geçelim.
BAŞKAN Ya arkadaş, ya bir dakika; siz
yerinizden müdahale etmeyin bana, ben görüyorum her şeyi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Sayın Başkanım, ben kendimle ilgili
soruların cevabını oturduğum yerden veririm ama Sayın
Özkan şimdi partimi
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 15 Temmuzdan sonra
Başbakan olacağım. deyince mi cevap
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir)
.ve partimin Genel Başkanını itham eden bir
beyanda bulunmuştur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ne dedim?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) 69a göre kürsüden konuşmak istiyorum, gözüne baka baka
konuşacağım.
BAŞKAN Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hayır, söylesin
canım 15 Temmuzdan sona Başbakan olacağım. diyen genel
başkanı. (İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Daha fazlasını söyleyeceğim, daha
fazlasını.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Nereden nereye geldin,
bittin tükendin be!
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklaması sırasında İYİ
Partiye ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşenere
sataşması nedeniyle konuşması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Müsaade buyurun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, hayatımız boyunca çok çeşitli iddialara,
ithamlara ve iftiralara cevap vere vere geldik; biz gül bahçesinden gelmiyoruz,
biz hiç kimsenin himayesinde de siyaset yapmadık. İYİ Partinin
kuruluşunun demokrasi ve hukuk mücadelesinden kaynaklanarak,
kurduğunuz her türlü tuzakları ve oyunları bozarak
gerçekleştiğini idrak etmek mecburiyetindesiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ümit Özdağ öyle
demiyor.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Ben aslında size kendinizi kurtarabilme imkânı verdim. Türkiyenin
felaketine sebep olan bir Anayasa değişikliğinin, esasen
Türkiyede 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne vesile olduğunu,
dolayısıyla 12 Eylül 1980le birlikte o ifadenizi de tashih etmenizi
temenni ederek söz aldım. Oysa siz partime ithamda bulundunuz, Genel
Başkanımıza ithamda bulundunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) 15 Temmuzdan sonra
Başbakan olacağım. dedi ya.
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Yok öyle bir
şey ya!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Yalancı!
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Dinle, bak, dinle, hâlâ yalan konuşuyorsun, hâlâ iftira atıyorsun,
müfterilik yapıyorsun; dinle, boş yere konuşma. Benim fikir
insicamımı bozamazsın.
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Ben şu sıraların olduğu, Milliyetçi Hareket Partisi içinde
önemli görevler deruhte etmiş, o tarihte o partinin şerefli bir
mensubuydum. O partinin içinde demokrasi ve hukuk mücadelesi vererek kongre talebinde
bulunduk. Bize, o dönemde, 15 Mayıs 2016 tarihinde kongre
yapacağımıza dair -sizin o engellediğiniz kongreyi
kastediyorum- o kongreyi yapacağımıza dair gün verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Müsaade edin efendim.
BAŞKAN Bir dakika söz veriyorum, buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Sayın Genel Başkanımızın o ifadesinin içinde sizin
söylediğiniz gibi 15 Temmuzdan sonra Başbakan olacağım.
cümlesi yok, 15 Temmuz ifadesi de hiç yok. O çıkardığınız,
troller vasıtasıyla yaydırdığınız
Ki o
dönem onun da arkasında FETÖ örgütü vardı, onun trolleri vardı.
Ayın 15inden sonra her şey başka olacak. ifadesi var; onun 15
Temmuz hain darbe teşebbüsüyle ilişkilendirilmesi en basit tarifiyle
siyasi namussuzluktur. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar) Buradan ilan ediyor, Genel Kurula
saygılarımı sunuyorum.
ÜMİT YILMAZ (Düzce) O kongre tarihini veren
hâkim de FETÖcü çıktı Başkanım.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez Kaplan
(Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021
tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve
arkadaşları tarafından, işsizleri korumak,
çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik
tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve
üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin
araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
23/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve 20
milletvekili tarafından, işsizleri korumak, çalışmayı
desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik tedbirleri alma
yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve üniversite mezunu genç
işsizliğin nedenlerinin araştırılarak sorunların
belirlenip çözüm üretilmesi amacıyla 29/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
23/6/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın
İmam Hüseyin Filize söz veriyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; genç işsizlik ve üniversite mezunu genç
işsizliğin nedenlerinin Meclis tarafından
araştırılmasına ilişkin grup önerimiz üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üniversite mezunu
gençlerimizi en çok ilgilendiren, sıkıntıya sokan,
gelecekleriyle ilgili endişelendiren sorunların başında
işsizlik gelmektedir. Uzun süren bir eğitim maratonunun ardından
işsiz kalarak bir işe yaramadıkları psikolojisine
kapılmaları onları da ailelerini de bizleri de rahatsız
etmektedir. Bir durum tespiti yapmaya çalışırsak, ülkemizde 10
milyonun üzerinde oluşan işsizler ordusunun 2 milyon 800 bini 15-34 yaş
arasındaki gençlerimizden, 1 milyon 100 bine yakını da
üniversite mezunlarımızdan oluşmaktadır. Bu durum
gösteriyor ki en iyimser tahmin ile üniversite eğitim görmüş her 4
kişiden 1i iş bulamamaktadır.
Değerli milletvekilleri, sizlere bazı
sayılar vermek istiyorum. Hâlen 460 bin işsiz öğretmen ve içlerinde
atama bekleyen 60 bin öğretmen bulunmaktadır. İktisadi ve idari
bilimler fakültelerinde işsiz mezunların sayısı 450 bini
aşmış durumda. TÜİK verilerine göre 40 bini 30 yaş
altı olmak üzere günümüzde işsiz mühendis sayısı 110 bin
sınırlarındadır. Bir çalışmaya göre erkek
mühendislerde işsizlik oranı yüzde 30, son beş yılda mezun
olan kadın mühendislerin işsizlik oranı daha da vahim olup yüzde
46ya ulaşmıştır. Üniversite mezunlarının iş
bulması için bazen yıllarını vermeleri gerekiyor. Bazı
mezunlar bu süreçte pes edip alanlarından farklı işlere
yöneliyor ya da işsizliği kabulleniyorlar. Örneğin, ziraat ve
tarım bölümü mezunlarının yüzde 45,3ü, siyaset bilimi ve kamu
yönetimi mezunlarının yüzde 43,2si, güzel sanatlar
mezunlarının yüzde 36,5i, iletişim mezunlarının yüzde
33,3ü bir yıldan uzun süreyle iş arıyor.
Değerli milletvekilleri, gençlerimiz uzun süren
iş arayışlarından sonra da mezun sayısının
fazlalığı nedeniyle düşük ücretlerle işe başlamak
zorunda kalıyorlar. Birçok bölüm mezunlarının yarısından
fazlası asgari ücretle işe başlıyor. Bu oran arkeolojide
yüzde 76, siyaset biliminde yüzde 67, inşaat mühendisliğinde yüzde
57, mimarlıktaysa yüzde 60 gibi yüksek bir orandır. Ayrıca
KPSSyle açılan kadrolar kısıtlı olduğundan bu da
işsizliğe çare olamıyor. 2018 yılından bu yana KPSSye
giren 682 bin gencimizden sadece yüzde 1,5i bir kamu kurumuna
yerleşebilirken yüzde 98,5i açıkta kaldı. Yani KPSS onlar için
bir umut olmaktan çok uzakta kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, üniversite
mezunlarının işsizlik durumunu mevcut durumdan bir kesitle
sunmaya çalıştım. İşsizlikle ve artan
yoksullaşmayla baş etmeye çalışan, kendisinin ve ailesinin
geçimini sağlamakta güçlük çeken gençlerin birçoğu ruhsal çöküntü
içindedir. İş aramak dışında aktiviteleri kalmayan,
para harcamamak için evden dışarı çıkamayan, sosyal
hayatları bitmiş, hiç arkadaşları kalmamış, özel
hayatlarında problemler yaşayan gençlerin istikballerine yönelik
endişeleri artmış durumdadır. İş arama süreleri
uzadıkça psikolojik sorunlar, sosyolojik bir sorun hâline dönüşüp
toplumu bunalıma sürüklemekte ve huzursuz bir toplum
oluşmaktadır. Buna ailelerin içinde bulunduğu durumu da ilave
etmek lazım. Bütün imkânlarını zorlayarak ekmeğinden,
aşından, kendi rızıklarından keserek okuttukları
çocuklarının durumları her bakımdan onları üzmektedir.
Kısacası, gençlerimizin hâli iç
açıcı değil, gelecek göremedikleri için yetenekli ve
çalışkan öğrencilerimizin önemli bir kısmı yurt
dışına gitme eğiliminde olup fırsat bulanlar da
farklı ülkelere gitmektedir. Daha da ilginci, yurt dışında
eğitim gören çocuklarımız ülkeye dönmek istemiyorlar.
Değerli milletvekilleri, gençlerimizin
işsizlik ve işsizlikle ilgili sorunlarının
kaynaklarını sıralarsak; en başta Hükûmetin istihdam
yaratmayı hedeflemeyen, daha doğrusu işsizliği gerçek bir
sorun olarak görmeyen sanayi ve eğitim politikaları; gerekli
altyapı olmadan üniversitelerin açılması; pek çok üniversitenin
neredeyse üniversite vasfını yitirmiş olması; mezunlarına
ihtiyaç duyulmadığı hâlde bölümler açılarak arz-talep
dengelerinin yönetilememiş olması; mesleki ve teknik eğitim
branşlarına önem verilmemesi; ortaöğretimde sınavlardan
bunalmış olarak üniversiteye girmiş yorgun öğrencilerin
iş bulamama endişesi içinde eğitimlerine devam etmeleri;
ülkedeki siyasi ortamın üniversitelere yansıtılması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
gençlerimizden iş müracaatlarında üç yıllık bir deneyim
istenmesi gibi sebepler ileri sürülebilir.
Değerli milletvekilleri, mezunları
istihdam eden tüm sektörleri de dâhil ederek işsizliğin giderilmesi
konusunda olması gereken çabaların tespit edilmesi
açısından bu grup önerimize destek verilmesi gençlerimiz kadar
ülkemizin de geleceği açısından çok önemlidir.
Son olarak bu hafta sonu üniversite
sınavına girecek olan 2 milyon 600 bin gencimize
sınavlarında başarılar diliyorum. İYİ Parti
olarak gençlerin gelecek kaygısının olmadığı bir
Türkiye yaratmaktaki kararlılığımızı ifade
ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beyaz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Ümit
Beyazın, İstanbul Avcılar Tahtakale Mahallesinde yaşanan
imar sorununa ilişkin açıklaması
ÜMİT BEYAZ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Seçim bölgem İstanbulda 85 bin kişilik
dev bir mahallenin, Anadoludaki birçok ilden büyük olan Avcılar Tahtakale
Mahallesinin yaşadığı imar sorununa dikkat çekmek
istiyorum. Kırk yıllık bir mahalle olmasına rağmen
hâlâ imar sorunu çözülmemiş Tahtakale sakinleri öyle ilkel şartlarda
yaşamak zorunda bırakılmış ki emlak vergilerini
ödeyemiyor, doğal gaz bağlatamıyor, hâlâ odun kömür
yakıyor. Yaptığımız ziyaretlerde yıllardır
siyasiler tarafından kandırıldıklarını, imar
sorununun çözülmediğini söyleyen Tahtakale sakinleri, kendilerine verilen
sözlerin tutulmasını istiyor. En son Çevre ve Şehircilik
Bakanının Yarın imar sorununu çözüyoruz. sözleriyle umutlanan
Tahtakale sakinleri bu sözlerin üzerinden iki yıl geçmesi üzerine
seslerinin yüce Mecliste duyulmasını, imar sorununun
aşılması için Mecliste bir adım atılmasını
istiyor.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Suzan Hanım, buyurunuz.
36.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
AKP Gebze İlçe Başkanlığında şanlı
bayrağımızın masa örtüsü olarak kullanılmasına
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Seçim
hazırlığı diye toplantı yapılan AKP Gebze
İlçe Başkanlığının masasında şanlı
bayrağımızın masa örtüsü olarak kullanılarak üzerinde
yemek yenildiği görüntüler içimizi yaktı. Devletin tüm
imkânlarını ailesi ve yandaşlarına aktararak onların
zenginleşmesi için uğraşan, telefonlarda paraları
sıfırlattığı, çocuklarının bir tanesine
bedelli, diğerine çürük raporu alıp milletin çocukları askere
gidip, şehit düşüp, anaların bağrı yanarken
şehitlere kelle diyen zihniyetin ilçe binasında sofra kurarak Türk
Bayrağı üzerinde yemek yemesi asla kabul edilemez. Ne kahraman
şehitlerimiz kelle ne de şehitlerimizin kanlarıyla
sulanmış şanlı bayrağımız masa örtüsü
değildir. T.C.leri kaldırdınız, Ne mutlu Türküm
diyene! yazılarını kazıdınız,
Andımızı yasakladınız, yeter artık! Türk
Bayrağı üzerinde sofra kurmak ne demek! Bu hadsizliklerinize, bu
sahte ve sözde millîlere de milletimiz gerekli cevabı ilk seçimde
verecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021
tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve
arkadaşları tarafından, işsizleri korumak,
çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik
tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve
üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin
araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, gençler mutsuz ve umutsuz. Aslında
Türkiyede demokrasiden uzaklaştıkça, demokratik kurumlar
zayıfladıkça plansız büyümeyle beraber baskı artmakta,
otoriterleşme artmakta, keyfiyet artmakta ve beraberinde ne gelmekte? Bir
korku imparatorluğuyla beraber bütün anketlerde şu çıkmakta:
İşsizlik, yoksulluk en başta gitmekte, makas açılmakta,
eşitsizlik açılmakta. Biz baktığımızda Türkiyede
gençler şu anda işsiz, gençler sağlık açısından
dezavantajlı konumda, eğitim açısından dezavantajlı
konumda ve topluma katılım açısından da sözlerini,
seslerini çıkarttıklarında giderek baskıyla
karşılaşmakta. İktidara bir önerimiz var: Hiçbir zaman
Gençler yarınımızdır, umudumuzdur. diye söylemesinler.
Gençlerde bu baskı ortamında umut da kalmamış, yarın
da kalmamış ve nitekim, bütün çalışmalarda Z
kuşağı ne yapacağını göstermekte, bugününü
gasbedenlerden en erken seçimde bunun hesabını soracak.
Peki, arkadaşlar, bu gençler işsiz,
gençler iş bulamıyor, özellikle üniversite mezunları iş
bulamıyor ve üniversite mezunları arasında da en fazla
kadınlar iş bulamıyor. Peki, bunlar kim? Bir çalışma
yapılmış -Rawest diye bir araştırma şirketi- Kürt
illerinde en çok gençler işsiz. Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt,
Şırnak, Urfa, Van, Bitlis işsizliğin en fazla olduğu
yerler, istihdamın en az olduğu yerler. Peki, buradaki gençler ne
yapıyor? Güvencesiz bir şekilde farklı illere gidiyor. Biz
iş, aş buluşmaları nedeniyle mart ayında
Mersindeydik. Sabah 5.30da portakal toplamaya gidenleri ziyarete gittik. O
karanlıkta minibüsün içinde 20den fazla kişi var, en arkada oturan
kişiyle konuştuğumda -üniversite öğrencisi- sabah
beşte gidiyor, hava karanlıkken gidiyor, hava kararırken
dönüyor. Daha geçen hafta Antalyadaydık, Finikede Mardinli genç karanfil
ekiyor Ben artık okumaktan vazgeçtim. Zaten bir türlü yaşama
koşullarım olmadığı için oradan buralara geldim,
burada da bu şans elimden alınıyor. Siz, üniversite
sayısını artırdıkça çözemezsiniz; siz, ülkenin gerçek
meselelerine dönmedikçe işsizlik artacak. Ne oluyor? İzmirde
Torbalıya gittik, Ağrı Patnostan gelen genç de tekrar
aynı şeyi söylüyor. Peki, gençler nasıl iş buluyor,
işsizlik var? İnanın, okuma falan kriter değil, referans
dediğiniz şey torpil olmuş, torpil olmuş,
gönderdiğiniz kartvizit olmuş; gençlerin tümü bunu bilmekte.
Yapılan çalışmalarda ne deniyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gençlere öyle bir gelecek vadediyorsunuz ki
Türkiyedeki gençlerin çoğu şu anda yurt dışına gitmek
istiyor ve Türkiyenin geleceğinde çok etkili olabilecek insanlar bugün
kapıları zorlayıp yurt dışına gitmeye
çalışıyor; siz, bu duruma getirdiniz. Ne istihdam alanında
ne diğer çalışmalarda hiçbir ilerleme yapamıyorsunuz. Ama
ne yapıyorsunuz? Üç gün önce, Babalar Günü nedeniyle Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı gençlerle buluştuğunda
şunu diyor: Yeni moda, 30 yaşın altında kimse evlenmiyor.
Evlenirseniz 3 çocuk doğurun. Ya, gençler nasıl evlenecek? Evlenmek
için işe, aşa ihtiyaç var. Bu, moda değil, zorunluluktan
kaynaklanmakta. Siz, bu politikaları sürdürdüğünüz sürece bir yere
gidemezsiniz.
Ne yapmak lazım? Gençlerin önünü açmak
lazım. Neydi? Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri eylem
yaptılar, itiraz ettiler, kalktınız, KYK kredilerini kestiniz,
borçlarını istemeye çalışıyorsunuz. Siz, gençlere
böyle baktığınız sürece geleceği kuramazsınız.
Ama gençler geleceği kuracaklar, bundan hiç kimsenin şüphesi
olmasın.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ülkemizin en önemli meselesi, kanayan
yarası gençler ve genç işsizlik. Maalesef AK PARTİ iktidarı
Türkiyeyi ve Türkiyenin gençlerini yoksullaştırarak, işsiz
bırakarak bu ülkenin geleceğini çalmaya devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, biz, tabii, 8 ve 12
Haziran tarihlerinde Genel Başkan Yardımcımız Sayın
Faik Öztrak ve Genel Başkan Yardımcımız, Malatya
Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbabanın öncülüğünde hem esnaf
masası olarak hem de ekonomi masası olarak Siirt, Bitlis, Bingöl,
Muş ve Diyarbakır illerinde bir dizi çalışmalar
gerçekleştirdik, sahada vatandaşlarımızla, gençlerimizle
bir arada olduk.
Tabii, bölgenin ve bölge illerinin en temel sorunu
işsizlik, yoksulluk. Siirtte, Muşta, Bingölde, Diyarbakırda,
Bitliste sokakta karşılaştığımız en vahim
tablo yüksek orandaki genç işsizlik idi. Nereye gitsek, adımımızı
nereye atsak gençler işsiz olduklarını, Türkiyeye dair
artık bir umut taşımadıklarını ve bu iktidardan
da beklentilerinin olmadığını ifade ediyorlardı. Bu,
ülkem adına gerçekten üzücü bir durum çünkü bu ülkenin geleceği olan
gençler artık işsizlik girdabında, artık hayal kuramaz hâle
gelmişler ve ülkeden umutlarını, iktidardan umutlarını
kesmiş durumdalar.
Bölgenin en temel sorunu bölgede özellikle
işsizlik oranı Türkiye ortalamasının da çok üstünde;
sokaktaki gençlerin tamamına yakını işsiz, yüzde 50lerden
fazla bir işsizlik oranı var. Bununla birlikte, bölgede, özellikle
Diyarbakırda karşılaştığımız genç
işsizlerle birlikte sokakta çalışan çocuklar, 9-10 yaş
arasındaki çocuklar ve onların içerisinde bulundukları durum...
Değerli milletvekilleri, şu an ben size
bir fotoğraf göstereceğim. Bu, Diyarbakır Ofis semtinde
çekilmiş bir fotoğraf. Bakınız, burada ayağında
terliği olmayan, ayakkabısı olmayan çocuklarımız,
gençlerimiz. Buradaki Zozan, Dilan ve Diyar çöplerden kâğıt
toplayarak ailelerinin geçimlerine katkı sağlayan
çocuklarımız. Bu çocuklara ayakkabı giydiremeyen, bu
çocukları bu yaşta çöplerden kâğıt toplayarak ailelerinin
geçimine katkı sağlamaya zorlayan AK PARTİ
iktidarıdır. İşte, siz burada her gün anlatıyorsunuz;
yollar yaptık, köprüler yaptık, şunu yaptık, bunu
yaptık. Gidin, Diyarbakır meydanındaki çocukların hâline
bakın. Sizin ekonomide, işsizlikte, yoksullukta ülkeyi nereye
getirdiğiniz açık ve açık ortadadır. Biz bu
fotoğraftan utandık, inşallah siz de utanırsınız
ve bu çocuklarımıza güzel bir gelecek hazırlarsınız,
gençlerimize umutlu bir gelecek hazırlarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Türkiyede ve bölgede işsizlik gerçekten can
yakıcı durumda. Muşta
karşılaştığımız bir tabloyu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Adana Milletvekilimizle birlikte sokakta gezerken karşıdan
gelen 3 gençle merhabalaştık, tanıştık; 3ü de
üniversite mezunuydu, sağlık bölümünü bitirmişlerdi. Sorduk,
Kaç defa sınava girdik, almadılar bizi. dediler. Neden? dedik.
Çünkü torpilimiz yoktu, Ankarada dayımız yoktu. dediler.
İşte, gençleri torpille, liyakatsizlikle kamuya yerleştiren AK
PARTİ iktidarından Anadolunun dört bir yanından gençlerin
talebi var: Gençler sizden iş istiyor, sizden istihdam istiyor. Buradan,
milletin Meclisinden sesleniyoruz: Gençlerimizi işsiz bırakan, yoksul
bırakan bu iktidarı en yakın seçimde birlikte göndereceğiz
ve gençlerimizin umutla yaşadığı, mutlu
yaşadığı bir Türkiyeyi hep beraber inşa
edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.
Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti
Grubunun vermiş olduğu öneri üzerinde Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, işsizlik,
günümüz şartlarında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en
büyük sorunlardan biridir. Bu sorunun gençlerimizde biraz daha derinden
hissedildiği de elbette bir gerçektir. Türkiye, nüfusu genç olan bir
ülkedir; hâlen 8 milyondan fazla üniversite öğrencimiz var ve Avrupada
yükseköğretim alanında 2nci sıradaki ülkeyiz. Bu durum ülkemizin
geleceği adına gurur duyduğumuz bir tablodur elbette ancak
illerimizi yeni üniversitelere kavuşturduk diye sorumluluğumuzun
bitmediğinin de farkındayız. Genç nüfusumuzun bize
getirdiği avantajların yanında, bu durum elbette ki
omuzlarımızdaki yükü de ağırlaştırmaktadır,
bunun bilincindeyiz. AK PARTİ, ülkemizdeki sorunları gençliğe
özgü bir dinamizmle ele alan ve sorunlarla esaslı mücadeleyi hedefleyen
bir partidir. Beşerî sermayemiz olan gençlerimizin eğitim hakkından
yararlanmaları için sarf ettiğimiz çabanın daha çoğunu
gençlerimizin istihdama katılabilmeleri için sarf ediyoruz, bundan hiç
kimsenin şüphesi olmasın. Hiçbir şey yapılmıyor,
gençler kendi kaderine terk ediliyor. tarzındaki söylemlerin haksızlık
olduğunun hep beraber altını çizmemiz gerekir aslında.
Bakın, bu kapsamda dünyada neredeyiz, bu sorunu
aşmak için neler yapıyoruz, kısaca aktarayım: Türkiye,
2007-2019 yılları arasında genç istihdamını en fazla
artıran ülke olmuştur. OECD ülkeleri başta olmak üzere Avrupa
bölgesi ve G7 ülkelerinde genç istihdamı azalırken,
ülkemiz genç istihdamını artıran ülkeler arasında dünyada
bu yıllar arasında 1inci olmuştur.
Yine, 2007-2019
döneminde Avrupa Birliği ülkelerinde genç iş gücü 4,5 milyon
azalırken, ülkemiz genç iş gücü sayısını
yaklaşık 1 milyon kişi artırmayı başararak
OECDye üye ülkeler arasında 1inci ülke konumuna gelmiştir.
Mesleksizlik ve tecrübe sorununa çözüm olarak
mesleki eğitim kursları, işbaşı eğitim
programları ve girişimcilik eğitimleri düzenliyoruz ve bu
kapsamda, 2012den 2021 Mayısına kadar yaklaşık 1,6 milyon
gencimizi bu hizmetlerden yararlandırdık, faydalandırdık.
Genç istihdamını korumaya ve
artırmaya yönelik faaliyetlerimize de devam ediyoruz. 2012den 2021
Mayısına kadar 470 binin üzerinde gencimizi mesleki eğitim
kurslarından yararlandırdık. 2012den 2021 Mayısına
kadar 1 milyonun üzerindeki gencimize işbaşı eğitim
programlarıyla deneyim kazandırdık ki bugün bu eğitimlerde
sağlık sigortası primi, meslek hastalığı primi ve
benzeri primsel ödemelerin yanında, günlük 109 TL eğitim için
harçlık verilmektedir, günlük, net olarak bu programlara katılanlara
ve 2012den 2020ye kadar 75 binin üzerinde gencimizi girişimcilik
eğitim programlarından yararlandırdık. Tüm uygulama ve
projelerimizin eksenine gençlerimizi aldık, teşviklerimizle de
gençlere özel düzenlemeler getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Başkanım...
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ORHAN YEGİN (Devamla) Bu kapsamda
sayabileceğimiz çok şey var aslında, süre yetmeyecek
bunları saymaya kalksak. İlave istihdam teşvikinde gençlere özel
olarak tanınan süreden tutalım da eğitimden iş
yaşamına geçişi hızlandıran; çırak, aday
çıraklar, mesleki eğitim gören kişilere karşı verilen
eğitim-iş hayatı arasındaki ilişkiyi güçlendiren
desteklere kadar, üniversite öğrencilerimizin hızlı bir
şekilde iş yaşamına geçişini sağlamak
maksadıyla AR-GE merkezlerinde, sanayi kuruluşlarında ve benzeri
yerlerde yapacakları uygulamalara, eğitimlere verdiğimiz
desteklere kadar hepsini saymak mümkün.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi
işsizlikle ilgili gerekli adımlar atılırken gençlerimizin
istihdama katılabilmeleri için de ekstra bir çaba sarf ediyoruz. Ancak
takdir edersiniz ki dünya çok çetin bir sınavdan geçiyor. Pandemi sadece
bir halk sağlığı krizi olmadı, aynı zamanda
istihdam ve insani bir kriz olarak ortaya çıktı maalesef.
Uluslararası Çalışma Örgütü,
salgının yarattığı istihdam krizinin -lütfen dikkatli
dinleyin- 2019a kıyasla 108 milyon insanı daha yoksul ve
aşırı yoksul kategorisine ittiğini açıkladı ve
ILO, iş gücü piyasasında salgın nedeniyle yaşanan krizin
henüz sona ermekten uzak olduğunu ve istihdam oranının
salgın öncesi döneme en erken 2023te ulaşabileceğini
açıkladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) Başkanım,
süre vermiyorsunuz değil mi?
BAŞKAN Bir dakika verdim değil mi size?
ORHAN YEGİN (Devamla) Verdiniz efendim.
BAŞKAN Bir dakikadan sonra vermiyoruz.
ORHAN YEGİN (Devamla) Tamam
Başkanım, teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunmadan
önce bir yoklama talebi var, yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Özel, Sayın Köksal, Sayın
Gökçel, Sayın Aydın, Sayın Şahin, Sayın Ceylan,
Sayın Ünsal, Sayın Sarıaslan, Sayın Hakverdi, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Biçer Karaca, Sayın Bulut, Sayın
Arık, Sayın Keven, Sayın İlhan, Sayın Bingöl, Sayın
Önal, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Bakan, Sayın Gök.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.13
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisinin
oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021
tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve
arkadaşları tarafından, işsizleri korumak,
çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik
tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve
üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin
araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 23/6/2021 tarihinde Batman
Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, İzmir
saldırganının Kuzey Suriyedeki ilişkilerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
23/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Haziran 2021 tarihinde Batman Milletvekili
Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından (13361 grup
numaralı) İzmir saldırganının Kuzey Suriyedeki
ilişkilerinin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 23/6/2021
Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç.
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP İzmir
il binamıza gerçekleşen saldırıda yaşamını
kaybeden Deniz Poyrazı saygıyla anıyorum, ailesine
başsağlığı dileklerimi sunuyorum.
Evet, 17 Haziranda İzmir il binamıza
gerçekleşen silahlı saldırı sonucu Deniz Poyrazı
katleden Onur Gencerin sosyal medya hesaplarında yapmış
olduğu paylaşımlar kamuoyuna yansıdı. Sosyal medya
hesaplarında eski tarihli paylaşımlarında silah
eğitimi aldığı görülmüş. Menbiçte Suriye
hatırası adı altına paylaştığı
silahlı pozlar yansıdı sosyal medyaya. Antepte Görev
dönüşü notu ile Halep'te askerî kamuflaj giyimli bir şekilde bozkurt
işareti yaptığı fotoğraflar da yansıdı
medyaya. Tabii ki bu konuda biriken o kadar çok soru var ki ben de sürem
yettiğince birkaçını buradan paylaşmak istiyorum. Onur
Gencer hangi sıfatla Suriyede bulunmuştur? Sağlık
çalışanı olduğu iddia edilen -bunu İzmir Valiliği
bu şekilde açıklamıştı- Onur Gencer Suriyeye
nasıl gitmiş, silah eğitimini nasıl
almıştır? Suriyede hangi görev tanımıyla
bulunmuş ve Antep'e nasıl dönmüştür? Halep'te bozkurt
işareti yaptığı fotoğrafta neden askerî kamuflaj
giyimlidir? Onur Gencer'in bağlantıları kimlerdir? Onur Gencer
gibi Suriyede bulunup Türkiyeye dönen başka kimseler var
mıdır, bunlar kaç kişidir, bunların takibi yapılmakta
mıdır? Suriyede gayriresmî eğitim organizasyonlarında
bulunulduğundan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Millî Savunma
Bakanlığının haberi var mıdır?
İçişlerinde huzur sağlamak dışında her türlü
işe koşturan İçişleri Bakanının bunlardan haberi
var mı, bu konuda neden hiçbir açıklama yapmadı? Gözaltına
alındıktan sonra sosyal medya hesapları siliniyor Onur
Gencer'in. Saldırı esnasında da binamızın önündeki,
7/24 takip altında olan binamızın önündeki polisler bunlara
izleyici olarak kalabilmektedir.
Tabii ki sorularımız çok fazladır ama
Meclis bu konunun üzerine büyük bir ciddiyetle, büyük bir hassasiyetle
eğilmelidir. Aksi takdirde, Meclis çoğunluğu, İzmir'in
göbeğinde işlenmiş bir cinayete, yapılmış bir
katliama izleyici kalmış olur. Ne yazık ki Meclis
çoğunluğu Reyhanlı, Ankara Gar, Suruç, Roboski, Antep
katliamlarına seyirci kaldı ve bu nedenle bunların devamı
geldi. Ülke karanlık bir girdabın içine sokuldu. Gayrinizami harp
yöntemlerini kendi yurttaşlarına uygulayan bir iktidarla
karşı karşıya kaldık. IŞİD, El Nusra ve
uzantısı çeteler Türkiyenin dört bir yanında, Ankaranın
göbeği dâhil olmak üzere her yerde cirit atmaktadırlar. Sadece onlar
değil, Onur Gencer gibi gönderilip özel eğitim aldırılıp
karanlık işlerde kullanılmış insan
sayısının az olmadığı kanaatindeyiz. Bu hücreler
iktidara rağmen katliam yapıyorsa iktidar bu ülkeyi yönetemiyor
demektir; gücü katillere değil, sadece tweet atanlara, demokratik
siyaset yapanlara yetmekte demektir ve bu sebeple Hükûmet derhâl istifa
etmelidir.
Bu araştırma önergesi Cumhur
İttifakının oylarıyla, şayet bizi
şaşırtmazlarsa, reddedilecektir. O zaman bir katliamın daha
üstü kapanmış olacaktır ve iyi çocuklarını bir kere
daha, katilleri bir kere daha korumuş olacaktır. Bu sefer, bu
katliamın üstünü örttükleri için istifa etmelidirler. SADAT ve
başkaca paramiliter güçler karanlık mafyatik işlerine devam
etsin, ülke kan gölüne çevrilsin diye bu Meclisin çoğunluğu bunu
izlemiş olacaktır. Denizin katledilmesine ve ülkenin getirildiği,
daha da getirilmek istenen bu rejimin zalimliklerinde
sınırsızlığa göz yuman vicdan sahibi bir insan olamaz
gerçekten.
Bu tepkiyi veren herkese yani Deniz
kızımızın katledilmesine tepki veren herkese bizler buradan
hem partimiz adına hem insanlık adına müteşekkiriz.
Ayrıca, biliyoruz ki Bu kadar
vicdansızlık da fazladır. diyen o kadar çok insan var ki hem bu
Meclisteki sıralarda hem dışarıya
baktığımızda, değerli
yurttaşlarımızın çoğunda. Bu kadar
vicdansızlık yeter, bu kadar zalimlik, mezalim yeter. diyor
insanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Ama
iktidardaki bir avuç kaymak tabakası bunları görmemekte
diretmektedir. Bütün bu işleri tezgâhlayan gladyodan korktukları için
de konuşamamaktadır tabii ki bir bölümü.
Şunu unutmayalım: Korku,
kişiliği ve toplumu çürütür. Haklının cesareti
barışa, huzura, demokrasiye, özgürlüğe, adalete ve elbette bütün
bunların tesis edilmesinde asla vazgeçilmeyecek olan çimento vicdana
hizmet eder.
Bu sebeple, ben bütün milletvekillerinin burada
cesurca bu araştırma önergemize evet demesi gerektiğini
düşünüyorum ve vicdan sahibi herkesi bu konunun
araştırılması için önergemize evet oyu kullanmaya davet
ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Beyanları
reddediyoruz. Türkiye yurt içinde ve yurt dışında PKKyla,
terörle mücadeleden başka, insanımızın güvenliğini
sağlamaktan başka hiçbir iş yapmaz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Çok üzüldük
beyanları reddettiğiniz için ve şaşırdık tabii
ki. Aklınıza da hayran kaldık.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Tarih yazacak,
haklı çıkaracak.
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
yani 22 Haziran günü yine HDP'nin grup önerisi üzerine İYİ Parti
adına söz almıştım. Bugün de benzer bir konu üzerine söz
aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz Türkiyenin Suriye politikasının
hatalarını yıllardır söylemekteyiz. Oynak, çapsız,
istikrarsız, güvensiz bir Suriye politikası Türkiyenin
dostlarını uzaklaştırıp düşmanlarını
sevindiren bir mahiyet arz etmektedir. Şöyle düşünelim: 5,3 milyon
Suriyeli Türkiyede yaşıyor. Bunlar Suriyenin bir bölgesinin etnik
arındırma yapılmasından dolayı Türkiyeye zorunlu göç
ettirilenler. Bu, yetmiyor. Fırat Kalkanı, Barış
Pınarı ve Zeytin Dalı Harekâtları sonucu giriş yaptığımız
bölgelerde yaşayan 3 milyon Suriyeli daha var. Toplamda 8 milyon
Suriyeliye bakan bir Türkiyenin bunun altından kalkması
imkânsızdır. Daha iki yıl öncesinde 58 milyar dolar
harcandığı söyleniyordu, bugün belki 80 milyar dolar
civarında olmuştur, bilemiyoruz çünkü rakam verilmiyor. Bölgede Türk
lirası geçerli hâle getirildi. Hastaneler, okullar, askerî birlikler,
belediyeler vesaire hep Türkiye tarafından kuruluyor, yönetiliyor ve
sarfiyat yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, Suriyeye Türkiyenin
sokulması Obama Doktrininin bir sonucudur. Esadı devirme üzerine
kurgulanan bu politika neticede akim kalmıştır.
İhvancı bir Suriye rejimi tasavvuru Obamanın da desteğini
çekmesiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ne
var ki bölgeye Rusya ve ABDnin gelerek güney komşumuz olmasına da
yol açılmıştır. Teröre elverişli bir bölge hâline
gelen Suriyede her türlü Selefi, bedevi, ilkel sözde İslamcı
örgütlerin yuvalandığını da görüyoruz. Zaman zaman Türkiye
cenahında bunların doğrudan ya da dolaylı
desteklendiği de bilinmektedir. Diğer taraftan Suriyenin kuzey
doğusunda bir PKKistan kurulmakta olduğu da açıktır.
ABDnin yapmış olduğu yığınak, adım
adım tehdit ve tehlikenin büyüklüğüne işaret etmektedir. Bu
bataklık alanında daha ne militer veya paramiliter grupların
larva hâlinde fırsat kolladığını da yüce heyetinize
hatırlatmak isterim. Eğer iktidar gerçekten millî bir dış
politika ve güvenlik politikası izlemek isterse önce
bataklığın kurutulmasına yardım edecek yol ve
yöntemleri denemelidir yoksa ihvan siyasetiyle milletçe belaya savrulmakta
olduğumuzu artık anlamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz son gelişmeler karşısında ülkemizde
mevcut manzarayı tek kelimeyle ifade etmiştik, buna çürüme dedik,
çürüme; her yerde ve her anlamda çürüme. Tükenmiş bir AKP iktidarı
ömrünü uzatmak için bir yerlere taviz vermemelidir.
Değerli arkadaşlar, arz etmiş
olduğum İzmir cinayeti sadece bir kadının katledilmesi
değildir, bundan Türkiye Cumhuriyeti büyük zarar görüyor; devletimizin
itibarına yapılmış bir suikasttır.
Diğer taraftan, devletin ve milletin
bekası için her türlü hain örgütlerle canla başla mücadele eden
güvenlik güçlerimizin haklı ve meşru mücadelelerine gölge
düşürülmeye yeltenilmektedir. Biz her zaman ve her şartta kahraman
Mehmetçikin, yiğit güvenlik güçlerimizin arkasındayız ve
arkasında olmaya devam edeceğiz ancak bu tür mertliği kendinden
menkul şahsiyetlerin hak ettikleri cezaya
çarptırılmalarını da bekliyoruz.
Sonuç olarak, milliyetçi, demokrat ve
kalkınmacı bir parti olan İYİ Parti her zaman şiddete
karşı olmuştur, karşı olmaya da devam edecektir,
İYİ Parti iyi yönetimiyle ülkenin gidişatını olumluya
değiştirecektir.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
17 Haziranda gencecik bir kadın, mütevazı bile
denemeyecek kahvaltısı sırasında, yirmi dört saat Emniyetçe
takip edilen, gözlenen İzmir HDP il binasında katledildi. Bu olay
gerçekten çok endişe verici ve vahim bir olaydır. Öncelikle
Halkların Demokratik Partisine ben buradan
başsağlığı diliyorum. Bundan hemen iki gün sonra da
Diyarbakırda bir saldırı gerçekleşti ve AK PARTİ ilçe
binasına bir saldırı oldu. Allahtan can kaybı
yaşanmadı. AK PARTİye de buradan Geçmiş olsun. diyorum.
Şimdi, İzmirde gencecik kadını
katleden irade ile Diyarbakırda AK PARTİ binasına
saldıran, saldırı düzenleyen irade aynı hedefi, aynı
saiki gütmekte ve aynı yere hizmet etmektedir. Her iki saldırı
da ülkemize karşı barışımızı, huzurumuzu
hedef almaktadır. Her iki saldırı da aynı merkezden
organize edilmiştir ve her iki saldırıyı yapanlar da
ülkemizin düşmanıdır.
Yine, bunun yanında
ayrıştırıcı dil kullanan siyasiler de bu
saldırıya ortaklık etmektedir. Bu saldırılar
karşısında aldığımız pozisyon aslında
tam da bugün önem arz etmektedir. Çünkü İzmirde katilin yakalanır
yakalanmaz ilk açıklaması şuydu: Ben bu
saldırıyı tek başıma yaptım. Şimdi, katilin
paylaşımlarını kısaca şurada, çok kısa
paylaşmak istiyorum. Bu adamın Menbiçte ne işi vardı, bu
uzun namlulu silahla nasıl bir görevi vardı vesaire. Katilin biz bu
olmadığını biliyoruz yani bu adam aslında sadece
tetiği çeken. Şimdi, asıl katili biz yıllardır
biliyoruz, ben katilin kendisini buraya getirdim; katil burada, katil burada
arkadaşlar, beyaz Toros. Her şeyi organize eden katil burada, beyaz
Toros.
Şimdi, bu ülke çok acılar yaşadı
gerçekten, derinden acılar yaşadı ve bu organizasyonlar
sonrasında toplumsal olarak yaralar, kapanmaz yaralar hâlâ buramızda
durmakta. Çorum, Maraş, Sivas, Gazi Mahallesi katliamı dün gibi taze.
Bunun yanında yakın tarihte Gar katliamı ve Suruç katliamı
da yaşadı, bütün bu katliamlar aslında aynı merkezden
organize edilmekte.
İzmirde yaşanan saldırıyı,
katliamı katil tek başına yapmadı; Diyarbakırdaki
saldırıyı da katil tek başına yapmadı, daha
doğrusu saldırgan tek başına yapmadı. Peki, aslolan,
burada bu saldırılar sonrasında bizim tavrımız ne,
tarzımız ne olacak, nasıl bir tavır
takınacağız? Önemli olan bence burası. Bu
saldırının arkasında duran ya da bu saldırıya Oh
olsun. diyen anlayış bu saldırıya ortaklık
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Kim bu
saldırının üzerini kapatmak istiyorsa, örtmek istiyorsa,
araştırılmasın istiyorsa saldırganların
amacına hizmet ediyor demektir. Bugün yapılması gereken, hukuk
dışı yöntemlerin önüne geçmek, suikastten ve toplumsal
kutuplaşmadan faydalanmak isteyenlerin önüne geçmek, ülkeyi 90lardaki o
kontrgerilla stratejisine teslim etmek isteyenlere karşı
durmaktır. Burada yapmamız gereken, bize düşen görev bu
saldırının arkasındaki sorumluları açığa
çıkarmaktır. Beyaz Toroslar artık yok, yerini panelvanlar
aldı. Bu Torosun anahtarı kimdeyse, bu Torosun sahibi kimse ve kim
örtmeye çalışıyorsa her iki saldırının da mesulü
odur. Bu sebeple Meclise düşen yüce görev, bu saldırının
açığa çıkartılması için komisyon kurmaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, bir dakika talepler söz konusu. Milletvekillerimiz geliyorlar
ama... Grup Başkan Vekilleri, Özgür Bey ben bir dakikada ısrarcı
olanlara bir dakika söz veriyorum, ondan sonra arazi oluyorlar haberiniz olsun.
Hakikaten bakın vallahi, geliyor buraya Önemli diyor, veriyorum; sonra
takip ediyorum, bir dakikadan sonra çekip gidiyor. O bakımdan özel olarak
bir görüşelim biz bu konuyu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
Tamam Başkanım.
BAŞKAN
Burhanettin Bulut...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
Adanada yaşanan boğulma sonucu ölümlere ilişkin
açıklaması
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kazaya bağlı
ölümler sıralamasında trafik kazalarından sonra 2nci en önemli
vaka boğulmalardır. Seçim bölgem Adanada da sıcaklar hepinizin
malumu. Kavurucu sıcakların yaşandığı Adanada
nemin artmasıyla birlikte hissedilen sıcaklık 45 dereceye kadar
çıkıyor. Serinlemek için tedbirsiz bir şekilde sulama
kanalları ve baraj göllerine giren özellikle 20 yaş altı grubu
gençler ve çocuklar hayatını kaybetmektedir. Daha yaz sıcağı
başlamadan Adanada 9 kişi boğularak hayatını
kaybetmiştir. Hem hemşehrilerimizin baraj göllerine ve sulama
kanallarına girmemesi hem de yetkililerin tedbir alması konusunda bir
defa da Meclisten uyaralım.
Teşekkür
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 23/6/2021 tarihinde Batman
Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, İzmir
saldırganının Kuzey Suriyedeki ilişkilerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Atay
Uslu.
Buyurun Sayın
Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ATAY USLU (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri ve aziz milletimizi, yüce Meclisimizi hürmetle
selamlıyorum.
17 Haziran tarihinde
İzmirde gerçekleştirilen provokatif saldırıyı en
şiddetli şekilde kınadık, bugünde en şiddetli
şekilde kınıyoruz. Yakalanan failin önündeki ve arkasındaki
tüm ilişkiler ortaya çıkarılacaktır. Emniyet güçlerimiz,
yargı olayı tamamen aydınlatacaktır. İnanıyoruz
ki faile de en ağır ceza verilecektir.
Türkiye'nin her
yerinden sağlık personelinin Güvenli Bölge Harekâtında
görevlendirildiğini biliyoruz. Fail de sağlık personeli olarak
2020 Ocak ayında bir ay kadar sınırda, Kilis merkezde görev
yapmış, daha sonra İzmire -görevine- dönmüştür. Sonraki zamanlarda
İzmirde çalışmaktayken farklı zamanlarda işe
gelmemiş, gerekli işlemler yapılmış, işlemler
sonucu faile menfur olaydan önce memuriyetten çıkarma cezası da
verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, her türlü
terör faaliyetiyle, terör örgütüyle mücadelesini sürdürmektedir. Ülkemizin
asayişine, milletimizin her ferdinin güvenliğine karşı
eylem içinde olan tüm terör örgütleriyle, tüm terör gruplarıyla, tüm suç
örgütleriyle en güçlü bir şekilde mücadelemiz devam ediyor. Türkiyenin
güney komşularında terör faaliyetleri içinde bulunan DEAŞ,
PKK/PYD-YPG terör örgütlerine karşı amansız mücadelemiz devam
ediyor ve devam edecektir. Türkiye, Suriyede DEAŞ terör örgütüne
karşı küresel koalisyonun tüm üyelerinden daha fazla
savaşmış, en ağır bedeli ödemiştir. Ülkemiz,
Suriyede DEAŞ terör örgütüne karşı göğüs göğüse
çarpışan tek NATO ülkesidir. Aynı kararlı mücadeleyi PKK
terör örgütüne, onun Suriye kolu olan YPGye, PYDye karşı da devam
ettiriyoruz.
PKK ve onun Suriye uzantısı PYD öyle bir
terör örgütü ki hem DEAŞla pazarlık yapmakta hem de o bölgedeki
sivillere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar düzenlemektedir.
PKK terör örgütü ve Suriye kolu olan YPG terör örgütü, 2019dan bugüne kadar 6
binden fazla DEAŞ militanını rant
karşılığında, para
karşılığında serbest bırakmıştır.
Aynı terör örgütü PKK ve YPGnin Suriyeli sivillere yönelik terör ve
şiddet saldırıları son yıllarda artmış, son
bir buçuk yılda 450nin üzerinde terör saldırısında
yüzlerce sivil ölmüş, binlercesi yaralanmıştır.
Bakıyorum ben, Meclisimizde bazı siyasal
partiler eli kanlı PKK/PYD terör örgütüne karşı sessiz
kalıyorlar ve terör örgütleri arasında ayrım yapıyorlar.
Arkadaşlar, terör örgütleri arasında ayrım yapmak büyük bir
hatadır, büyük bir gaflettir, ülkemize ve insanlığa büyük bir
ihanettir.
Sayın milletvekilleri,
sınırımıza mücavir toprakların teröristlerden
arındırılmasına yönelik çabalarımız bir yandan
güvenlik ve istikrarı sağlamakta, diğer yandan da Suriyelilerin
evlerine dönmesini sağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATAY USLU (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ATAY USLU (Devamla) Teşekkür ederim.
Hem Güvenli Bölge Harekâtımızın
başarısı hem de devamında Kuzey Suriyede
sağladığımız eğitim, sağlık,
altyapı gibi insani destekler sayesinde bugün yaklaşık 450 bin
Suriyeli evlerine geri dönmüşlerdir.
Hasılı, DEAŞla, PKKyla, PYDyle,
YPGyle, FETÖyle, tüm terör örgütleriyle yaptığımız
mücadeleye hiçbir şekilde kimse gölge düşüremez. Mücadelemiz -nerede
olursa olsun- istiklalimiz ve istikbalimiz için, milletimizin güvenliği
için, milletimizin her ferdinin güvenliği için, ülkemiz için devam
edecektir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Erkan Bey söz istiyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Denetimli serbestlik
yapacağım efendim.
BAŞKAN Vermeyeyim mi Özgür Bey?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Verin efendim.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Bursa ve çevresindeki çevre kirliliğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Çevre kirliliği hem ülkemizde hem de Bursada
ve çevresinde artık ürkütücü boyutlara gelmiş durumda. İznik
Gölüne akan Karasu Deresi âdeta simsiyah rengiyle zehir saçmakta, gelen pis
kokular da cabası. Türkiye'nin en büyük 5inci tatlı su gölü olan
İznik Gölü eğer bu derelerdeki arıtma işlemleri düzgün bir
şekilde yapılmazsa yakın bir zamanda kuruyacak.
Bursa Büyükşehir Belediyesine bağlı
arıtma tesisinin kapasitesinin fazlasını arıtmadan göle
akıttığıyla ilgili iddialar var; bu konunun takipçisi
olacağız ancak buradan sesleniyoruz Bursa Büyükşehir
Belediyesine: Bu atık arıtma tesisini verimli bir şekilde
çalıştırın, lütfen suları arıtmadan da göle
göndermeyin. Bu doğa hepimizin, böyle giderse yok olacak diyorum;
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Faruk Sarıaslan
39.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, Nevşehirdeki çiftçilerin kuraklık ve sel
nedeniyle yaşadığı sorunlara ilişkin
açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Teşekkür
ederim Başkanım.
Nevşehirin ilçelerinde ve köylerinde
çiftçilerimiz kuraklık ve sel felaketinin yol açtığı
zararla karşı karşıya kalmıştır. Bu dönemde
çiftçilerimizin yoğun emek vererek ürettikleri ürünlerin kuraklıktan
ve sel felaketinden büyük zarar gördüğü, üretime harcanan emeğin,
kullanılan tohumun, atılan gübrenin ve ilacının
karşılıksız kaldığı görülmüştür.
Tarım ve Orman Bakanına soruyorum:
Kuraklıktan ve sel felaketinden zarar gören üreticilerin Tarım Kredi
Kooperatiflerine, Ziraat Bankasına ve özel bankalara olan kredi
borçlarının uzun vadeli ve faizsiz ertelenmesini düşünüyor
musunuz? Çiftçilerin borçlarından dolayı elektriklerinin kesilmemesi
için, sulama ücreti ile elektrik fiyatlarında indirime gidilmesini
düşünüyor musunuz?
TARSİM sigorta primlerinin düşürülmesi
düşünülmekte midir?
Hazine arazilerini eken, Çiftçi Kayıt
Sistemine kayıtlı olmayan üreticilerin de destekten
yararlanması için bir çalışma başlatacak
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Vahapoğlu
40.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlunun, Bulgaristanda yapılacak seçimlere ilişkin
açıklaması
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Malumlarınız olduğu üzere,
Bulgaristanda seçimlerin yenilenmesi kararı alınmış
bulunmaktadır. 11 Temmuz tarihinde Bulgaristanda yapılacak seçimler,
gerek ülkemizde ve gerekse Bulgaristanda yaşayan soydaşlarımız
ve kardeşlerimizin hak ve menfaatleri açısından büyük önem arz
etmektedir. Bulgaristana giderek oy kullanabilecek
soydaşlarımız için beklemeden coronavirüs aşısı
olabilmelerini temin maksadıyla gerekli organizasyonlar
yapılmış bulunmaktadır.
Seçimlerin, komşumuz ve ortak
çıkarlarımız olan Bulgaristan için hayırlara vesile
olmasını şimdiden diler, saygılarımı
sunarım.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bundan
sonra bir dakika talepleri olmasın.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların tespit edilerek bu
sorunların çözümü ve yaşam standartlarının yükseltilmesi
için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/807) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
23/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, polisleri intihara sürükleyen
mevcut sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü ve yaşam
standartlarının yükseltilmesi için yapılması gerekenlerin
belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/807) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
23/6/2021 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Murat Bakana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir)
Değerli arkadaşlar, konumuz polis intiharları ancak buna
geçmeden önce bugün Maçka Parkı ve Esenyurt Polis Karakolunda polis
şiddetiyle ilgili haberler kamuoyuna düştü. Bununla ilgili şunu
söylemek istiyorum: Polisin hukuk dışına çıkması,
ölçüsüz şiddet kullanması ve bir devletin değil, partinin polisi
gibi davranması asla kabul edilemez.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede meslek
grupları içinde en çok intihar eden meslek grubu polislik. Bu yeni bir
sorun mu? Değil. Yıllardır polisler intihar ediyorlar. Ben de bu
kürsüden defalarca gündeme getirdim. 2015ten beri takip ediyorum, intihar eden
her polis kardeşim için ayrı ayrı soru önergesi vermiş bir
arkadaşınızım. Bir tanesine yanıt alabildim mi
arkadaşlar? Bir tanesine bile yanıt alamadım. Soru şu:
Polis neden intihar eder? Daha vahim soru şu: Altı ayda 34 polis
memuru neden intihar eder değerli arkadaşlar? Biz sebeplerini biliyoruz,
İçişleri Bakanı da sebeplerini biliyor ama kimse bir şey
yapmıyor.
Polisler feryat ediyor, intihar notları
bırakıyorlar, Çok çalışıyoruz. Sosyal
yaşantımız yok. Ağır baskı
altındayız. Amirlerimiz bize zulmediyorlar. diyorlar ama seslerini
duyuramıyorlar. Polis sahipsiz, arkadaşlar, polisin derdiyle
dertlenen yok.
Geçmişte polis intiharlarını
duyardım, genç polislerin intiharlarını duyduğumda
şöyle düşünürdüm: Ya, hayatının baharında,
delikanlı çağında bu çocuklar neden intihar ediyor? Şimdi
on beş yıllık, yirmi yıllık polisler intihar ediyor
arkadaşlar. Emeklilik yaşına gelmiş bir polis neden intihar
eder hiç düşündünüz mü?
2014 yılında Kamu Denetçiliği
Kurumunun raporu var, diyor ki o raporda: Haftada kırk saat
çalışması gereken polis haftada elli dokuz saat
çalışıyor. Yine, aynı raporda Polislerin ağır
çalışma şartları nedeniyle psikolojilerinin
bozulduğunun, cinnet vakalarının, intihar vakalarının
meslek içerisinde çok sık görüldüğünün, aile ve sosyal
hayatlarında sıkıntıların, şiddetli geçimsizlik
ve boşanma vakalarının çok sık yaşandığının,
yaşam kaliteleri ve standartları ile mesleki
motivasyonlarının düştüğünün tespit edildiği
yazıyor.
Polis, Fransada günde sekiz saat
çalışıyor, Danimarkada sekiz saat çalışıyor,
İtalyada altı saat çalışıyor, Türkiyede on-on iki
saat çalışıyor arkadaşlar. Bir de ek görevler var polisin
yaptığı; maç angaryası var, devlet büyüklerini
karşılama var; polisin 30 tane ek görevi var arkadaşlar.
Her gün intihar haberlerini duyduğumuz
polislerle ilgili ağır çalışma koşulları
sorulduğunda Süleyman Soylu ne diyor biliyor musunuz? Hangi meslek grubu
1 çalışıyorsa güvenlikle ilgili meslek grupları 24 kat
fazla çalışmak zorunda. Polislik maaş mesleği
değildir, kim böyle düşünüyorsa bir dakika durmasın. diyor. Ey
Süleyman Soylu, bu çocuklar maaş için mi bir emirle ölüme gidiyor? Ey
Süleyman Soylu, bu çocuklar maaş için mi bir emirle ölüme gidiyor?
Nasıl bir söz bu, maaş için mi çalışıyorlar polisler?
(CHP sıralarından alkışlar) Bakın, her meslek grubunun
insanca çalışmaya, dinlenmeye, ailesine zaman ayırmaya
hakkı var; polisin yok mu arkadaşlar? İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin 24üncü maddesi İtalyan polisi için geçerli de
Türk polisi için geçerli değil mi? Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin kölelik ve zorla çalıştırma yasağı
Alman polisi için geçerli, Türk polisi için geçerli değil mi? Bakın,
size 6 Haziranda, Giresunda, hayatının baharında -24
yaşında- intihar eden Semanurun notunu okumak istiyorum: Ben
mesleğime âşıktım; küçük düşürdüler, tükendim, ruhumu
erittiler. Allahım sen yardım et, sadece sana
sığındım Rabbim. diyor.
Arkadaşlar, polis sahipsiz; polis kurumsal
olarak sahipsiz, polisin haklarını koruyacak sendikası yok.
Dünyanın her ülkesinde polis sendikası var. Bakın, Fildişi
Sahilinde var, Nijerde var, Avrupada da var, her yerde var. Almanyada 2
tane polis sendikası var. Yine, Avrupada EuroCOP var, Polis
Sendikaları Konfederasyonu. Ne yapıyor polis sendikası? Alman
Polis Sendikasının sitesinden aldım bunu, diyor ki: Polisin ve
emekli polisin mesleki, toplumsal, ekonomik, ekolojik ve kültürel
çıkarlarını savunur. Sendika her şeyden önce özellikle
üyelerinin genel çalışma ve yaşam koşullarının
düzeltilmesi, memuriyet ve iş hukukundaki haklarının
iyileştirilmesi için çalışır. Bakın, dikkatle
dinleyin, Polis sendikası kendini hükûmetlerden, yönetimlerden, siyasal
partilerden ve dinî topluluklardan bağımsız görür. diyor.
Polislik mesleğinin militarist değil, sivil olduğunu savunur ve
bunu korur. diyor. Güvenlik hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı
çıkar. diyor, polis sendikasından bahsediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT BAKAN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MURAT BAKAN (Devamla) AK PARTİli ve MHPli
arkadaşlarım, size sesleniyorum: Polis intiharları için bu
araştırma komisyonunu kuralım. Şu her konuda bizi
kıskanan Avrupa var ya, bırakın, Allah aşkına bir de
polis haklarıyla ilgili bizi kıskansın. Şu komisyonu
kuralım arkadaşlar. Eğer bu komisyonun kurulmasına burada
oy vermezseniz, bundan sonraki polis intiharlarının her birinde
vebaliniz olur arkadaşlar. Bu işin vebali büyük diyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına
Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında, polis
teşkilatımızın aziz şehitlerini rahmetle anıyor,
gazilerimize sıhhat, afiyet diliyor, tüm teşkilat mensubu
kardeşlerimize sağlık dolu, başarılı vazifeler
temenni ediyorum. Bu değerli hizmetlerinde Allah
yardımcıları olsun.
Polislerimizin iş yükü her geçen gün
artıyor, haftalık çalışma saatlerinin çok üstünde fedakârca
çalışıyorlar. Bunun yanında, özellikle büyük
şehirlerde yaşam koşulları oldukça zorlaştı.
Ağır koşullar altında fazla mesai ücreti
almaksızın görev yapan polislerimiz ailelerini bile göremiyorlar.
Diğer yandan, ülkemizin son dönemde yaşadığı ekonomik
krizden polislerimiz de etkileniyor. Ekonomik kriz ağır iş
yüküyle birleşince polislerimiz için alışılması zor
bir psikolojik durum oluştu. Vatanı uğruna gözlerini
kırpmadan canını vermeye hazır olan kahraman polislerimiz
çaresizlikten maalesef canlarına kıyıyor. EMNİYET-SENin
verilerine göre 1990 yılında 5 polis intihar ederken bu rakam 2011
yılında 26ya çıkmış. 2011 yılından sonra
resmî istatistiklere ulaşılamamakla birlikte, basına yansıyan
haberlerden 2013-2020 yılları arasında yılda 30 ila 53
polisin intihar ettiği, bu sayının en az üçte 1i kadar da
intihara teşebbüs eden polis olduğu anlaşılıyor.
Uygulanan sansür nedeniyle ulaşamadığımız hakiki
intihar vakalarının çok daha fazla olduğundan endişe
ediyoruz. İntiharların çoğunlukla mesleğin ilk
yıllarında olan polis memuru kardeşlerimiz arasında
görülmesi, ağır çalışma koşullarının
yarattığı stres ve baskıdan dolayı
gerçekleştiği intibasını kuvvetlendiriyor. Ayrıca,
maddi şartların yetersizliği, düzensiz beslenme, uzun
çalışma saatleri, siyasi mobbing ve bütün bunların
tetiklediği ailevi sorunlar dolayısıyla ortaya çıkan
etkenlerin polis intiharlarının sebepleri olduğunu ifade
edebiliriz. Bu sorunların önlenmesi için Emniyet mensupları
arasında artan intihar vakaları araştırılmalı,
özellikle üzerlerindeki yük azaltılmalı, Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde rehabilitasyon alanında hizmet veren etkin bir birim
kurulmalı, polislerimize psikolog ve sosyolog desteği
sağlanmalı, tedavi gören polislerimiz mesleki açıdan da güvence
altına alınmalı, meslek öncesi Emniyet mensuplarına
sağlıklı psikolojik teknik değerlendirme testi
uygulanmalı, polislik tekrar eski cazibeli günlerine dönmeli, mecburiyet
yüzünden yapılmamalı. Her seçim öncesinde söz verilmesine rağmen
bir türlü gerçekleştirilmeyen 3600 ek gösterge gibi Emniyet
mensuplarının özlük haklarının iyileştirilmesi
gerekliliğinin altını çizerek bir kez daha İYİ Parti
olarak ifade ediyoruz.
Polisliğin gıdası elbette ki millet
ve vatan sevgisidir fakat polislerin robot olmadıkları, aileleri
olan, insani yaşam koşullarını hak eden bireyler
oldukları da unutulmamalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim.
Sorumlular talihsiz beyanlardan uzak
durmalılar. Mesleğin ve bu kıymetli kardeşlerimizin
değerlerinin bilinmesini özellikle vurgular, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerine
söz aldım.
AK PARTİ iktidarı, yolsuzluklarına,
hukuksuzluklarına, mafya, çete iş birliklerine toplumun
karşı çıkmasını engellemek adına aslında
ülkeyi polis devletine dönüştürdü, öncelikle bunu ortaya koymak
lazım.
Polisin güvenliği sağlamak, suçu önlemek
gibi temel görevlerini yerine getirmediğini geçtiğimiz hafta bir kez
daha gördük. İzmirde partimize saldıran katile kol kanat gererken
saldırıyı protesto edenleri yaka paça gözaltına
almalarına tanık olduk. Dün aynı şekilde piknik yapan
LGBTİ+lara, yine bugün kadın örgütlerine saldırılar
gerçekleşti. Avrupada ortalama 100 bin vatandaş için 340 polis
bulunurken Türkiyede 100 bin kişiye 494 polis düşüyor; sayı her
geçen yıl artıyor çünkü üniversite okuyan, meslekleriyle alakalı
iş bulamayan gençler son çare olarak polislik başvurusu yapıyor.
Çoğu zaman, tekrar işsiz kalma korkusuyla emirlere sorgusuz sualsiz
itaat etmek, mobbinge sessiz kalmak zorunda hissediyorlar kendilerini. En çok
polis şiddetine maruz kalan bir partinin mensubu olarak söyleyebilirim ki
ben yüzlerinde görüyorum bunu, bazıları ne kadar saldırgansa
bazıları da o kadar mahcup aslında.
Toplumu sindirmek için kullanılan polis gücü
kendi mensuplarını da tüketiyor çünkü iktidar
yandaşlarının suçlarını örtmek polislerin âdeta asli
görevine dönüştü. Bu söze itiraz edebilirsiniz ama itiraz etmeden önce
cevaplamanız gereken sorular var. Silivride intihar eden Emniyet Müdürü
Hakan Çalışkanla ilgili iddialar niçin
araştırılmıyor? Soylunun oğlunun arkadaşı olan
ve hakkında yakalama kararı olan birisi gözaltına
alındıktan sonra, usulsüz biçimde, serbest bırakılsın
diye baskı yapıldı mı? Çalışkan bu baskılara
dayanamadığı için mi intihar etti? Evet, AKP-MHP
iktidarının bu baskı rejimi değişmeden polisin,
askerin, doktorun, işçinin, kadının, avukatın, hâkimin, hiçbir
yurttaşın huzur bulamayacağı ortada. Sadece 2021
yılında şu aya kadar 600e yakın insan intihar etti. Sadece
polisler değil, gerçekten, bugün polisler gibi sadece iktidara hizmet
etmesi beklenen ya da iktidar yandaşı olmadığı için
iş bulamayan, işsiz kalan, ülke talan edildiği için
yoksullaşarak çaresiz kalan ve intihar eden çok sayıda
yurttaşımız için çare bu iktidara bir an önce son vermektir,
bunun için de çare intihar değil örgütlenmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Örgütlenmek önemlidir, değiştirmenin önemli
yollarından ve güçlerinden biridir.
Yaşamdan ne olursa olsun asla vazgeçmeyin
diyorum.
Teşekkürler. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülger.
Buyurun Sayın Dülger. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların
araştırılması ve önlenmesine yönelik CHP Grubunun
vermiş olduğu araştırma komisyonu kurulması önergesi
aleyhinde söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, öncelikle
vatanın birliği, ülkenin selameti açısından
canlarını ortaya koyan tüm güvenlik güçlerimizi, polislerimizi,
silahlı kuvvetlerimizi, jandarmamızı, bu uğurda can veren
herkesi saygıyla, minnetle, rahmetle anıyorum.
Sözlerime başlamadan önce bir konuya da
açıklık getirmek istiyorum. Fransadan örnek verildi; Fransada
intihar hızı 34, Türkiyede intihar hızı 15.
MURAT BAKAN (İzmir) İntihar
hızı ne demek?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Dünya
Sağlık Örgütünün verilerine göre bugün dünyada her kırk saniyede
1 intihar meydana gelmekte ve yılda 1 milyon kişi intihar nedeniyle
hayatına son vermektedir.
MURAT BAKAN (İzmir) Polis, polis.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Türkiye
dünyada tek başına yaşayan bir ülke olmadığına,
dünyanın yaşadığı sorunlardan soyutlanarak
irdelenemeyeceğine göre elbette ki bu ortamda bütün meslek
mensuplarında da intihar görülebilir. İntiharı
irdelediğimiz vakit, bilimsel olarak incelediğimiz vakit şu
gerçeği görebiliyoruz: Her gelişim döneminde görülebilen bir
irrasyonel davranıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok talihsizce bir
konuşma. Somayı araştırmayalım. diyen arkadaş
nasıl mahcup oldu, siz de olacaksınız.
MURAT BAKAN (İzmir) Altı ayda 34 polis
intihar etmiş, altı ayda.
ORHAN SÜMER (Adana) İntiharları
savunuyorsun.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Fakat
konuşarak dinleme şansınızın
olmadığını biliyorum, konuşarak asla dinleyemezsiniz
ORHAN SÜMER (Adana) İntiharları
savunuyorsun Sayın Vekilim.
MURAT BAKAN (İzmir) Altı ayda 34 polis
intihar etmiş.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Yine, bir
konuyu özellikle belirtmekte yarar görüyorum: Bu konuların gündeme çok
getirilmesi, özellikle Werther sendromuna göre, toplumda özentiye yol
açmaktadır; özellikle bu konunun da bilinmesinde yarar görüyorum.
MURAT BAKAN (İzmir) Sessiz mi
kalacağız? Polisler intihar edecek, sessiz mi kalacağız?
Polisin hakkını savunmayacağız mı?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Sessiz
kalmamız asla düşünülemez fakat köklü bir geleneğe sahip olan
İçişleri Bakanlığı ve onun bünyesindeki Emniyet Genel
Müdürlüğü, kendi bünyesindeki polislerin her türlü gelişmesini,
yetişmesini ve sosyal davranış biçimlerini, yetişmelerini
fazlasıyla araştıran, inceleyen, bu konuda tedbirler alan bir
kurumdur.
MURAT BAKAN (İzmir) Kamu Denetçiliği
Kurumu raporunda 2014te yayınlanmış, niye işleme
koymadınız?
MURAT EMİR (Ankara) Gruptan yanlış
konuşma göndermişler sana. Yanlış konuşma
yapıyorsunuz; konuşmalar karışmış,
konuşmalar karışmış!
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) 2017den
bu yana konuyla ilgili kapsamlı çalışmalar
yapılmış. Bu konuda Mülkiye Teftiş Kurulu, yine bu konuda
Polis Akademisi, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulunca çok ciddi
bilimsel araştırmalar yapılmış; bunların
incelenmesinde yarar görüyorum.
MURAT BAKAN (İzmir) Danıştay
kararı var 2011 yılında.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Rehberlik
ve psikolojik danışma servisleri faaliyete geçirilmiş,
yılda 8 bin polisimiz bu servisten faydalanırken 2020
yılından itibaren teşkilatın yarısı bu konuda
gerekli denetimden geçirilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MURAT BAKAN (İzmir) O servislerin tedavi
yetkisi yok, sevk ediyor sadece polisi.
MURAT EMİR (Ankara) Niye yapıyorsunuz o
zaman? Polisin yarısını niye tedaviden geçiriyorsunuz?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) 112 bin
personelle görüşme yapılmıştır.
MURAT EMİR (Ankara) Sorun yoksa polis
memurlarının yarısını niye tedaviden geçiriyorsunuz o
zaman?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Emniyet
Teşkilatı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Uygulamaları
Yönetmeliği günün şartlarına göre yenilenmiştir.
MURAT EMİR (Ankara) Polis
memurlarını hastanelik ettiniz, haberiniz yok.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Bu konuda
rehberlik, psikolojik, danışma şube müdürlükleri il bünyesinde
kurulmuş, aynı zamanda her 100 bin kişiye şu an
itibarıyla toplam teşkilattaki rehberlik ve psikolojik
danışman sayısı 250lere yaklaşmıştır
ve Şubat 2020den itibaren 64 bin personel bu konuda izne
çıkarılmış, gerekli tedavileri
sağlanmıştır. Bu konuda, personel ve amirler sürekli
eğitimden geçirilmekte olup personelin bu konuda yetiştirilmediği,
sosyal durumlarının göz önüne alınmadığı gibi bir
iddiaya katılmak mümkün değildir. Ancak, bilinmesinde yarar
gördüğüm başka bir konu var. Bazı görevler vardır ki yirmi
üç buçuk saat değildir, yirmi dört saat devam eden görevler vardır; bunlar
sağlıktır, güvenliktir, adalettir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum... Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Oluç önce söz
istemişti.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, İstanbul Güngören Tozkoparan için hazırlanan
TOKİ projesine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, biraz evvel İstanbuldan
yurttaşlar telefonla bir sorunlarını bildirdiler, kısaca
dile getirmek istiyorum. Güngören ilçesinde yaşanıyor; orada,
Tozkoparanda Güngören Belediyesi ile Çevre Bakanlığının
ortaklaşa hazırladığı bir TOKİ projesi var, 90
binayı ilgilendiriyor, yaklaşık 950 daire civarında.
Oraları bilenler bilirler, Tozkoparan oranın en güzel yerlerinden, en
yeşil yerlerinden bir tanesidir. Tabii, Mertere yakın
olmasından dolayı da rantı en yüksek olan yerlerdendir.
Şimdi, orada bu projeyle ilgili 74 itiraz
davası var, yürütmeyi durdurma kararları verilmiş ancak üç dört
gündür orada bir abluka sürüyor ve bugün dozerlerle su ve doğal gaz
kesiliyor. Buna itiraz eden, bu işi protesto eden ve evlerini
yıktırmak istemeyen, savunan yurttaşlara karşı gaz
sıkılıyor, yurttaşlar bir baskı altına
alınıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ciddi bir sorun
yaşanıyor. Bu meselenin yurttaşlarla konuşularak çözülmesi,
onların taleplerinin dinlenmesi ve yerine getirilmesi büyük önem
taşıyor. Aynı zamanda hukuk sürecinin de tamamlanması önem
taşıyor.
Yurttaşların talepleri aslında basit,
buradan büyük rant elde etmek isteyenlere diyorlar ki: Aynı konut
biçiminde konutlarımız yeniden inşa edilsin, bize verilsin. Bu
süre boyunca kiralarımız ödensin. Buna benzer talepleri var. Biz de
bunu, yurttaşların taleplerini dile getiriyoruz ve hem Güngören
Belediyesine hem de Çevre Bakanlığına çağrıda
bulunuyoruz. İnsanların üzerine gaz sıkarak, dozerleri sürerek
değil, konuşarak, müzakere ederek bu sorunun çözümü için adım
atılması gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Özgür Bey, buyurun.
42.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kilis
Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgerin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce çok talihsiz bir konuşma dinledik ve çok talihsiz bir oylama
yaptık. Polis intiharları gibi, Türkiyenin gündeminde olan, her
geçen gün oran olarak artan ve hani, bu Meclisin Bunu da
araştırmayacaksa neyi araştıracak? diye
düşünebileceğimiz bir hususta, Efendim, Fransada da intihar
oranı, intihar hızı
falan, alakasız rakamlar. Ve polisle
ilgili bir çalışma değil, Fransadaki bir rakamı Türkiyeye
hangi kaynaktan olduğu belli olmadan intihar hızı falan diyor
yani böyle bir rakam veriyor; tamamen bilim dışı, tamamen gerçek
dışı. Esas sorun şu: Türkiyedeki polis, kaskını
yastık yapıp yatıyor geceleyin, gözümle gördüm, gözümle. Seçim
olur, polis çalışır; bayram olur, polis çalışır;
maç olur, polis çalışır; miting olur, polis
çalışır; darbe olur, polis çalışır; salgın
olur, polis çalışır; sokağa çıkmak yasak, sokakta onlar
çalışır; intihar oranı artıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) En çok kandırılan,
en çok söz verilen, verilen sözlerin tutulmadığı meslek grubu;
3600 ek gösterge. Kırk saat yerine elli dokuz saat
çalıştırılıyor, 1 kör kuruş fazla mesai
almıyor, çaresiz kalıp intihara yelteniyor. Çıkıp şunu
diyeceksiniz: Sorun var. Belki bugün değil ama grubumuz gelecek hafta
bunu yapabilir, biz de istiyoruz. Hakları ödenmez ama ödemeliyiz. Ya,
bunu söylemek yerine çıkıp da orada Bazı meslekler yirmi dört
saatliktir. Yirmi dört saat çalışıyor, doğru ama sen onun
hakkını vermiyorsan
Hepimizin vergileriyle ödenecek o maaşlar.
Onlardan birisi sana hakkını helal eder mi bu konuşmadan sonra?
Bu kabul edilecek bir konuşma değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özel, toparlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, müzakereler
sırasında salonda olmayan arkadaşlara Yoklama var, oylama var,
girin; reddedin, çıkın tekrar
Bu vicdan değil. Bakın,
bizde hemen hemen, Genel Başkanımız hariç koruma
kullananımız yok ama büyük bir merakla koruma kullanıyorsunuz,
yanınızda sizi koruyan o arkadaşlardan utanın. Allah
aşkına, bir daha kürsüye böyle konuşacak bir hatip
çıkarmayın böyle konularda.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tabii, her çocuk doğduğunda, büyüdüğünde polis olmak ister çünkü
polisler huzurumuz, sağlığımız, güvenliğimiz için
yüreklerini, bedenlerini ortaya koyarlar. Bu anlamda, polislerin özlük
hakları, standartları, psikolojileri, huzuru, saadeti, aile mutluluğu
bizim için çok önemli.
Bu anlamda, özellikle son on sekiz, on dokuz
yıllık süre zarfında bu ihtiyaçlarımızı
karşılamak, ülkemizin huzuru ve barışı için ciddi
anlamda polis alımları gerçekleşti ve özellikle özlük
hakları açısından, aile saadetleri, huzurları
açısından ciddi anlamda çalışmalar yapıldı. Bu
anlamda, çalışma saatleri itibarıyla da özellikle dinlenme ve
çalışma sürelerinin görevin gerektirdiği standartlara uygun
olarak yapılmasına büyük oranda gayret edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şu anda
almış olduğumuz yani İçişleri
Bakanlığımızın yurt genelinde genel olarak
Genel
olarak diyoruz çünkü bazen bazı noktalarda belki polis
sayısından kaynaklı değişiklikler olabilir ancak
dinlenme ve çalışma süreleri görevin gerektirdiği ihtiyaca uygun
bir şekilde planlanmaktadır. İnşallah, elimizden
geldiği müddetçe, bu ülkenin huzuru ve barışı için
çalışan polislerimize daha güzel, daha iyi özlük haklarını
hayata geçirmeye de devam edeceğiz.
Genel Kurulun bilgilerine sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir dakika bir şey
söyleyebilir miyim?
BAŞKAN - Özgür Bey, buyurun.
44.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
bu polisi devletin emanet ettiği bir Bakan var değil mi? O Bakan ile
İstanbul Emniyet Müdürü arasında kalan gencecik Silivri Emniyet
Müdürü intihar etti mesela, değil mi? Şu anda o Bakan duruyor. O
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Süleyman Soyluyla
çatışıyorlar, bu konuda Beni görevden almak o kadar kolay
değil! diyor. Düşünebiliyor musunuz, bu devlette bunlar
yaşanıyor.
SALİH CORA (Trabzon) İntihar nedeniyle
ilgili sen yorum yapıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Polis, Süleyman Soylu ile o
dönemin İstanbul Emniyet Müdürü arasında, Süleyman Soylu ile
kendinden önceki İçişleri Bakanları arasında, Süleyman
Soylunun Anadolu Ajansına servis ettirdiği evraklar üzerinden 17-25 Aralığın
ak saraydan özel görevlendirilmiş grubunuzda ve FETÖcülük karası
alnına en çalınmayacak adama kara çalınmış kişi
arasında çelişkiniz var, çatışmanız var. Polisin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, gündeme geçelim
Buyurun tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum efendim.
Mevcut İçişleri Bakanı diyor ki:
Oğluma söyledim, bizden öncekilerden para kasaları
çıktı... Siz ona kumpas diyorsunuz, Süleyman Soylu Benden
öncekinden çıktı. O dönemin İçişleri Bakanının
oğlu gibi olma. diyor. Kendinden önceki Efkan Ala için Onun döneminde, o
tarihlerde -benden önce- AVMye gidilemezdi. diyor. Polis böyle bir
adamın elinde, böyle bir anlayışın elinde arada kaldı,
arada kaldı, perişan oldu.
SALİH CORA (Trabzon) Polis, evladı gibi
seviyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eğer yasama bu işe
denetim göreviyle el koymayacaksa o çocuklar perişan olmaya, intihar
etmeye devam edecekler, aklımızı başımıza
alalım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
45.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, tabii, özellikle terörle
mücadele sürecinde son kırk, elli yıllık süre zarfındaki en
etkin terörle mücadele sürecinden geçiyoruz ve bu noktada hem Savunma
Bakanlığımız hem İçişleri
Bakanlığımız bizzat Süleyman Soylu Bakanımızla
yüreğini ortaya koyuyor.
MURAT BAKAN (İzmir) İntihar eden polis
sayısı coronadan ölenlerin sayısından daha fazla.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Düşünün, hepimiz bayram
günlerinde ailelerimizle beraber bayramı kutlarken ve kendi evlerimizde
sılayırahim içerisinde olurken Süleyman Soylu Bakanımız
bayram günlerinde, herkesin ailesiyle beraber geçirdiği ortamlarda gidip
Polis Özel Harekâtla, polislerimizle her bir noktada
kahvaltılarını, hayatını ve bayramlarını
paylaştı.
MURAT BAKAN (İzmir) Coronadan ölen polis
sayısından daha fazla intihar eden polis var. Hiç mi
vicdanınız sızlamıyor?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu anlamda,
polislerimizin psikolojisi, aile huzuru, sağlığı,
mutluluğu ve huzuru için çalışma yapan ve bu mücadeleyi
gerçekleştirirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
terörle mücadeleyi
gerçekleştirirken polislerimizle omuz omuza, aynı sorumlulukla, daha
fazla sahada, polislerimizle daha fazla beraber olarak çalışan
Süleyman Soylu Bakanımızın bu gayretleri ve
çalışmalarıyla, polislerimizle beraber terörle mücadeledeki en
büyük başarının ortağı olduğuna,
başarıyı beraberinde getirdiğine inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Samsun Milletvekili
Orhan Kırcalı ve 98 milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 268 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına
ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden
Kaboğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz yasa teklifi 44üncü torba düzenlemesi, Askerî Ceza
Kanunu torbası. Bugüne kadar görüştüğümüz 2.290 maddenin
1.432si torba şeklinde görüşüldü yani yüzde 64ü. Tam da bütçeden
sonra Adalet Komisyonu ikinci torba komisyonuna dönüştürüldü. Bu yasa
teklifiyle, bu torba yasa teklifiyle 5 kanunda 18 maddede değişiklik
yapılıyor. Değişiklik yapılan kanunlarda 1den çok kez
değişiklik, 27ci Yasama Döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda 5 kez değişiklik yapıldı. Bunun
anlamı, demek ki torba yoluyla yapılan düzenlemenin, esasen,
önerilerin, Mecliste değil Meclis dışında yazıldığı,
Meclis dışından geldiği, bu nedenle birbiriyle
bağlantısız yasal önerilerden oluştuğu, bu yönüyle de
öngörülebilir, ulaşılabilir ve anlaşılabilir
özelliklerinden yoksun olduğu ortaya çıkmaktadır ve torba yasa,
nitelik olarak Anayasaya aykırıdır. Gerçekten, 27nci Yasama
Döneminde yapılan yasalara karşı Anayasa Mahkemesi
başvurularında Anayasa Mahkemesinin karara
bağladığı 14 başvurunun 8indeki iptal kararı da
torba yasalara ilişkindir ama torba yasa yapılmasına devam
ediliyor. Gerçekten, Adalet Komisyonu açısından konuya
bakıldığı zaman, sürekli çalıştırılan
Adalet Komisyonu toplam 20 kanunda 84 maddeyi son bir ayda görüşmüş
ve bu kanun teklifi, bu torba yasa görüşülürken aynı zamanda
yukarıda, Adalet Komisyonunda dördüncü yargı paketi adı
verilen bir torba yasa görüşmesi de devam etmektedir.
Üzülerek söylemek gerekir ki biraz önce Adalet
Komisyonunda görüşülen dördüncü yargı paketi
çalışmalarına katılmış bir vekil olarak bizim iki
yıldır hazırladığımız ve esasen Adil
Yargılanma Hakkı Yasa Önerileri başlığı
altında 189 maddeden oluşan 12 yasa önerisinden hiçbiri Cumhur
İttifakı tarafından dikkate alınmadı ve bunlar mevcut
paketle birleştirilmediği gibi, örtüşen maddelere yönelik hiçbir
iyileştirme önerimiz de kabul edilmedi. Bu da gösteriyor ki aslında
iki yıl önce açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi ve üç ay
önce açıklanan İnsan Hakları Eylem Planında dile getirilen
18 amaç, 113 hedef ve 649 faaliyetin herhangi bir anlamı
bulunmamaktadır. Çünkü bunlar esasen bazı sorunları ikrar
etmiş olduğu hâlde genellikle sanki bu sorunların Anayasa veya
yasalardan kaynaklandığı biçiminde bir izlenim
uyandırmakta. Eğer burada bir samimiyet olsaydı, en azından
bu yasama Meclisinin neden olduğu özellikle olağanüstü hâl kanun
hükmünde kararnameleri yoluyla yol açılan mağduriyetlere çözüm için
en ufak bir adım atılırdı. Dolayısıyla bizim hak,
hukuk, adalet doğrultusunda yaptığımız
çalışmaları örtme çabası, aslında, yapıcı
muhalefet yönünde attığımız adımın,
uzattığımız elin geri itilmesi anlamına gelmektedir.
Bu da şunu gösteriyor: Demokratik bir Anayasa yolunda ne kadar daha
kararlı çalışmamız gerektiğini ve Türkiye'nin,
Anayasanın 2nci maddesinde öngörüldüğü üzere, insan haklarına
dayanan, demokratik bir hukuk devletine yaraşır Anayasaya olan
ihtiyacını ortaya koymaktadır. Çünkü bu süreç ne uzlaşma ne
de müzakereyi beraberinde getiren bir süreçtir.
Şimdi, bunu belirttikten sonra, bu ön
saptamaları yaptıktan sonra, bu yasanın ilgili maddelerinde
ayrıntılı olarak belirtilecek ama Komisyonda da dile
getirmiş olduğumuz bazı maddelerde somutlaşan sorunlara
dikkat çekmeye devam edeceğim.
Madde 3te tutuklama kararı veya yakalama emri
düzenlenmesini gerektiren hâllere ilişkin yakalama yetkisi
açısından 1632 sayılı Kanuna eklenmesi teklif edilen ek
madde 13ün ikinci fıkrasında, tutuklama kararı veya yakalama
emri düzenlenmesini gerektiren hâllere ilişkin yakalama yetkisine sahip
kişi ve merciler asker kişiler bakımından oldukça
geniş bir şekilde öngörülmüştür. Düzenleme, askerler
arasında silahlı çatışma riskine ve her hâlükârda kötüye
kullanımlara yol açabilecektir.
5inci madde ise askerî suçların
soruşturulmasının izne tabi olması genel
kuralını koymaktadır. Askerî suçların
soruşturulmasının izne tabi olması genel kuralı,
düşük rütbeli askerleri yüksek rütbeli askerler karşısında
kırılgan ve her türlü kötüye kullanıma açık hâle
getirebilecek ve Anayasanın 10uncu maddesinde düzenlenen yasa önünde
eşitlik ilkesine aykırı sonuçlara yol açabilecektir.
Madde 6da ise yüksek rütbeli askerlerin
işledikleri askerî suçların soruşturulmasının
Cumhurbaşkanının takdirine bırakılması da
sakıncalıdır. Çünkü Cumhurbaşkanı, anayasal
tarafsızlığına karşın, uygulamada parti Genel
Başkanı olması nedeniyle siyasal çatışmaların
merkezinde yer alan bir makam konumunda değil, tam tersine, siyasal
çatışmaların yaratıcısı, taraflı bir makam
konumundadır. Bu ise askerî disiplin, askerî hiyerarşi ve askeriyenin
tabi olduğu kurallar açısından ciddi risklere yol açacaktır.
6ncı maddenin bu bakımdan gözden geçirilmesi gereği
açıktır.
Madde 12 ve 13, hakkında mahkûmiyet ve hak
yoksunluğu kararı verilen personelin tekrar Türk Silahlı
Kuvvetlerinde istihdam edilememesi konusunu düzenliyor fakat bunu düzenleyen
madde, mahkûmiyetin tespitine ilişkin bir kural koymamaktadır. Zira,
bilindiği üzere, on yıl önce Anayasada yapılan
değişiklikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu
açılmıştır. Acaba mahkûmiyet Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yolunu kapsıyor mu, kapsamıyor mu; bunun buraya
konulması gerekirdi, bu konudaki önergemiz reddedilmiş bulunuyor.
Askerî kaynaktan stajyer müfettiş
alımına gelince -madde 14- bu konunun düzenlenmesi, sınav
koşulları yönetmeliğe bırakılmıştır ve
yeterlilik sınavının usulünün yönetmeliğe bırakılmasının
Anayasanın 128, 124, 70 ve 10uncu maddelerine aykırılık
teşkil ettiği açıktır.
17nci maddeye gelince, yargı yolu kapalı
disiplin cezaları bakımından askerî öğrenciler ile
erbaşlar ve erler hakkında verilen disiplin cezalarına
ilişkin olarak yargı yolunu kategorik şekilde kapatan kural
ölçüsüz sonuçlara yol açabilecektir, bu ölçüsüzlük nedeniyle de özellikle
Anayasanın 13üncü maddesine aykırıdır ve ayrıca, bu
tür bir düzenleme Silahlı Kuvvetler bünyesinde mobbing
uygulamalarını engellemeyi güçleştirecektir. Bu itibarla,
görüldüğü üzere, bu Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, torba kanun
teklifi, birçok sakıncayı -olumlu düzenlemelerin yanı sıra-
Anayasaya aykırılıkları da içeren bir düzenlemedir. Esasen
ana neden şudur: İster sivil yargı olsun ister askerî yargı
olsun, mahkeme hakkı, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
hakkı, silahların eşitliği ilkesi, açık usul ve
çabukluk ilkesi, suçsuzluk karinesi, savunma hakları, yargı
kararlarını uygulama zorunluluğu gibi adil yargılanma
hakkının 7 ana ilkesini bütün olarak ele almadan yapılan
düzenlemeler her zaman eksik kalacaktır, Anayasaya aykırı
olacaktır. Gerçekten, Adalet Komisyonu tarafından bir ayda
yapılan 4 torba düzenleme bu olumsuzluklarla maluldür. O nedenle, bizim
yapmış olduğumuz, hazırladığımız 12
ayrı yasa önerisi, 189 maddelik yasa önerisi bu çerçevede
hazırlanmıştır; dikkate alınmamış
olması, belirttiğim gibi, bu Meclis adına bir
kayıptır, bir fırsatın kaçırılmasıdır.
Teşekkür ederim dikkatle dinlediğiniz
için. (CHP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Diğer paketlerde
dikkate alacağız Hocam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, ya; on sekiz senede
yapmadık
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Kalkıp bir laf söyleyin o zaman yani hangi maddesine karşı
çıktığınızı bir söyleyin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Karşı
çıkmıyoruz canım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
O zaman kabul ediyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Gelecek paketlerde
değerlendireceğiz teklifleri.
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı Samsun Milletvekili Sayın Orhan Kırcalı.
Buyurun Sayın Kırcalı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORHAN KIRCALI (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimiz; teklif sahibi olduğum 268 sıra sayılı
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizlerde, Türklerde ordu her zaman devletin en temel
teşkilatlarından biri olmuş ve önemini daima korumuştur.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz şühedanın kanlarıyla
yoğrulan aziz vatanımızı, mavi vatanımızı,
semalarımızı korumakta ve yeri geldiğinde de
sınırlarımızın dışında ülkemizin hak ve
menfaatlerini kararlılıkla savunmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliği, desteği ve teşvikleriyle, bir taraftan Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin eğitiminin en iyi şekilde
yapılması için gerekli imkânlar sağlanırken diğer
taraftan da üstün teknolojiye sahip, yerli üretim harp araç gereç ve sistemleri
ordumuzun kullanımına sunulmuştur. Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz tüm bu imkân ve kabiliyetleriyle dünyanın en güçlü
orduları arasında elde etmiş olduğu haklı ve mümtaz
yerini daha da sağlamlaştırmaktadır.
Değerli milletvekilleri, iki bin yılı
aşkın tarihî geçmişi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz,
millî, manevi ve mesleki değerleriyle destanlaşan birçok zafere imza
atmıştır. Bu büyük başarıların temelindeki en
önemli unsurlardan biri de dünyanın hayranlığını
kazanan disiplinli yapısıdır.
Askerî disiplini sağlama zorunluluğunda,
genel ceza hukuku ve usul kurallarının yanı sıra, ordulara
özgü kurallara da ihtiyaç duyulmaktadır. Ordunun düzeni işlenen bir
suç nedeniyle ihlal edildiğinde düzen ve disiplin süratle ve adaletli bir
şekilde yeniden tesis edilmelidir. Bu süreçte, askerlik müessesesinin
kendine has yapısı ve özelliğiyle birlikte askerlik hizmetinin
gerekleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Mukayeseli hukuk örnekleri
incelendiğinde, asker kişiler bakımından farklı cezai
düzenlemelere duyulan ihtiyaçlara rağmen bu kişiler
bakımından ayrı bir yargı kolu oluşturulmasında
da zorunluluk bulunmadığı aşikârdır.
Değerli milletvekilleri, 6771 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 13üncü maddesiyle Anayasanın 142nci
maddesinde yapılan düzenleme kapsamında, barış
zamanında disiplin mahkemeleri dışında askerî mahkeme kurulamayacağı
hükme bağlanmıştır. Buna göre, askerî mahkemeler
kaldırılmıştır ve sadece savaş dönemlerinde asker
kişilerin görevleriyle ilgili işledikleri suçlara ilişkin
davalarla sınırlı olarak kurulabilmeleri öngörülmekte,
olağan dönemlerde askerî suçlara ilişkin yargılama yapma görevi
adli yargı mercilerine verilmektedir. Askerî suçların
yargılanmasında uzmanlaşmanın sağlanması için
askerî suçlara ilişkin davalara bakacak mahkemelerin belirlenmesi ve
uygulanacak usule ilişkin yeni hükümler getirilmesi gerekmektedir. Böylece
askerî hizmet işleyişine ve askerî disiplin tesisine katkı
sağlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifiyle 4 kanunda değişiklik ve düzenleme yapılmakta,
ayrıca 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanunu yürürlükten kaldırılmaktadır.
Anayasa değişikliğiyle askerî mahkemelerin
kaldırılması sonrası asker kişiler tarafından
işlenen askerî suçlara ilişkin usul hükümlerini içeren 353
sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanununun yapılan düzenlemeyle yürürlükten
kaldırılacağı hususu da göz önüne
alındığında, mezkûr kanunda yer alan usul hükümlerinin,
hukukun dinamik yapısı da göz önüne alınarak askerliğin
temeli olan disiplinin muhafazası ile idamesini sağlayan 5237
sayılı Türk Ceza Kanununa göre özel kanun niteliğini haiz 1632
sayılı Askeri Ceza Kanununa dâhil edilmesine de ihtiyaç
duyulmuştur.
Değerli milletvekilleri,
yaptığımız düzenlemeyle yürürlükteki askerî mevzuatta
bulunmayan askerî suç ve sırf askerî suç tanımı 1632
sayılı Askeri Ceza Kanununa eklenen 11inci maddeyle kanunilik
ilkesine uygun olarak belirlenmektedir. Düzenlemeyle asker kişiler
arasında işlenen suçlarda yakın akrabalık ilişkisi
olanların birbirlerine karşı işledikleri suçlar
bakımından üst-ast ilişkisi dikkate alınmayacaktır.
Yükümlü erbaş ve erler arasında işlenen suçlar
bakımından da ast-üst veya amir ilişkisinin dikkate alınabilmesi
için fiilin askerî hizmet ve görevlerden kaynaklanması gerektiği belirtilmektedir.
Burada erbaş ve erlerle ilgili lehte bir düzenleme
yapılmaktadır. Asker kişilerin yakalanması ve
tutuklanmasında uygulanacak ilave hükümler ile istisnai hükümlere yer
verilmektedir.
5271 sayılı Kanunun 90ıncı
maddesinde yer alan herkes ibaresi yürürlükten kaldırılacak olan
353 sayılı Kanunun 79uncu maddesinden de aynen
alınmıştır. Herkes tarafından yakalama
yapılabilecek hâller ile tutuklama kararı veya yakalama emri
düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet
savcısına derhâl başvurma olanağı
bulunmadığı takdirde amir, üst, askerî karakol, nöbetçi,
devriye, askerî inzibat ve kolluk memurlarının asker kişiyi
yakalayabilecekleri düzenlenmektedir. Yakalanan asker kişi ve olay
hakkında cumhuriyet savcısına derhâl bilgi verilmesi ve
alınan talimat doğrultusunda da işlem yapılması
gerektiği, asker kişiliğin gözaltına alınması
veya tutuklanması hâlinde ise 5271 sayılı Kanunun 107nci maddesinde
belirtilen kişilerle birlikte ayrıca kıta komutanı veya
askerî kurum amirine de derhâl haber verileceği düzenlenmektedir. Askerî
suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında
uygulanacak usul hükümlerine ilişkin düzenleme de yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, asker kişilerin
işlediği askerî suçlarda yürütülecek soruşturma ve
kovuşturmalardaki izin usulü ile izne karar verecek merciler bu yasal
düzenlemeyle belirtilmektedir. Asker kişilerin işledikleri askerî
suçlardan dolayı soruşturma izni verecek makamlar asker
kişilerin görevlerine göre belirlenmektedir. Bununla birlikte
ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü hâllerinde
soruşturma, izin aranmaksızın, doğrudan genel hükümlere
göre yapılacaktır.
Ayrıca, bu madde kapsamında,
soruşturma izni vermeye yetkili makamların bu yetkilerini
devredebilmesine ilişkin usul ve esaslar da düzenlenmektedir. Yüce Divanda
yargılanacak asker kişilerin işlediği askerî suçlarda
yürütülecek soruşturma ve kovuşturmadaki izin usulü ile izne karar
verecek merciler belirtilmektedir.
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanları hakkında soruşturma yapılması izni
verilmesi veya verilmemesi hususu kaldırılacak olan 353
sayılı Kanunun 15/(a) maddesinde Başbakan yetkisindeyken bu
yetki devlet ve yürütmenin başı durumunda olan ve Anayasanın
117nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetlerinin de
Başkomutanı olan Cumhurbaşkanına verilmektedir.
Soruşturma izni verecek mercinin yetkileri ve soruşturma izni
konusundaki kararlara karşı itiraz yolu da düzenlemektedir.
Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması müessesesi bakımından incelenecek olursa,
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanununun ek 4üncü maddesinde yer alan hükümler, 353 sayılı
Kanunun yürürlükten kaldırılmasıyla 1632 sayılı
Kanuna taşınmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 231inci maddesinde düzenlenen ve onarıcı adalet
anlayışının hâkim olduğu bir kurum olan hükmün
açıklanmasının geri bırakılması müessesesi, kural
olarak 1632 sayılı Kanunda düzenlenen suçlar bakımından da
uygulama imkânı bulacaktır.
Bununla birlikte, 353 sayılı Kanunun ek
4üncü maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararının verilemeyeceği istisnai
durumlar maddede aynen korunmaktadır. Anayasa
değişikliğiyle, askerî yargı kolunun
kaldırılması ve askerî suçların yargılama görev ve
yetkisinin adli yargı mercilerine devredilmesinin tabii bir sonucu olarak
da bu suçların soruşturma ve kovuşturulmalarında da 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun uygulanacağı açıkça
düzenlenmektedir.
Yine, asker kişiler tarafından ülke
sınırları dışında işlenen askerî suçlarla
ilgili dava ve işlerde birinci fıkra kapsamındaki Ankara
mahkemelerinin bakması da hükme bağlanmaktadır.
Askerî suçlara ilişkin
soruşturmaların, suçun işlendiği yerin bağlı
olduğu ilin adıyla anılan cumhuriyet
başsavcılığınca, yine birinci fıkra uyarınca
Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenen ilçe cumhuriyet
başsavcılığınca yürütüleceği ve bu
başsavcılıklarda askerî suçlar bürosu kurularak buralarda yeteri
kadar cumhuriyet savcısının görevlendirileceği de
düzenlenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ORHAN KIRCALI (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Askerî Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizin milletimiz
için hayırlı olmasını diliyorum. Adalet Komisyonundaki
çalışmalarımızda katkı veren değerli milletvekili
arkadaşlarıma da buradan teşekkür ediyorum,
çalışmalarımızda kolaylıklar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın Gürsu ilçesinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçen hafta sonu Gürsu ilçemizde birtakım
ziyaretler gerçekleştirdim. Gürsuyu oy deposu olarak gören AKPli
yöneticiler Nasılsa, hizmet etmesek de bize oy veriyorlar. diye
düşündüğü için olsa gerek, altyapıdan sosyal alanlara,
ulaşımdan yaşam alanlarına kadar çalışma
yapmıyor ve hizmet götürmüyorlar. Gürsulular hastane yolunun yenilenmesini
istiyorlar. Yenidoğan Mahallesinin yolunun yenilenmesini,
altyapısının yapılmasını istiyorlar çünkü her
yağmurda mahalleyi sel götürüyor. Yine, şehirler arası otobüs
için ve hızlı tren için -tabii, bitmedi ama- durak
yapılmasını istiyorlar. Buradan yetkililere duyuruyorum.
BAŞKAN Dursun Ataş, buyurun.
47.- Kayseri Milletvekili Dursun
Ataşın, Kayserideki Suriyelilerle ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kayseride Suriyeli problemi giderek artıyor.
Hemşehrilerimiz sürekli şikâyet hâlindeler, Suriyelilerden ve
yarattıkları asayiş olaylarından çok rahatsız ve
huzursuzlar. Yoksulluk ve açlıkla boğuşan hemşehrilerimiz
bu yükü daha fazla taşımak istemiyor. Zamanında geçici olarak
geldiği söylenen Suriyelilere özel okullar yapılmakta,
çıraklık ve mesleki eğitim projeleriyle Suriyeliler
şehrimizde kalıcı hâle getirilmeye
çalışılmaktadır. İşsizlikle mücadele eden
Kayserili işini ve aşını Suriyelilere kaptırma
tehlikesiyle karşı karşıyadır. 80 bin Suriyeliye ev
sahipliği yapan huzur şehri Kayseride Suriyeli sorununu çözmeye
yönelik gerekli adımlar iktidar tarafından bir an önce
atılmalı, vatandaşlarımızın ve şehrimizin
huzuru ve güvenliği sağlanmalıdır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sefer Aycan
48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, birçok kamu kurum ve kuruluşlarında çok sayıda
kişi geçici işçi, mevsimlik işçi statüsünde
çalışmaktadır. Bu kişiler genellikle altı ay süreyle
çalışmaktadır. Bazı yıllar bu süre bir, iki ay
arttırılmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullarda ise okul güvenlik personeli olarak
çalışanlar da sadece okulun açık olduğu dönemlerde
çalışmaktadır. Her sene de yeniden kura işlemine tabi
olmaktadırlar. Bu kişiler sıkıntıdadır. Kısa
süreli olarak çalıştıklarından, süre bittiğinde
işsiz, gelirsiz ve sigortasız kalmaktadırlar. Bu kişilerin
bakmakla yükümlü olduğu aileleri ve çocukları vardır. Bu duruma çözüm bulmak gerekir. Bu durumdaki kişiler, işlerinin tam ve
daimî süreli hâle getirilmesini istemektedirler. Mümkünse kadroya geçmek
istiyorlar. Ayrıca kurumlarına kadrolu işçi alımı
olduğunda kendilerine öncelik verilmesini istemektedirler. Deneyimli
mevsimsel işçilerin kadroya geçirilmesi, kendileri açısından ve
kurumları açısından uygun olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Sümer...
49.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
PTTdeki zimmete para geçirme olaylarına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ne yazık ki on
dokuz yılın sonunda ülkenin dört bir yanına sirayet eden talan,
rüşvet, zimmet olaylarına her gün bir yenisi ekleniyor.
Sayıştay raporlarına yansıyan bir bulgu üzerine KİT
Komisyonunda PTT yönetimine cevaplanması talebiyle soru soruyoruz, sorumuz
şu: 2018 ve 2019 yıllarında meydana gelen zimmet olayları
var mıdır? 2020 yılında da zimmete para geçirme olayı
gerçekleşmiş midir? Bu tutar ne kadardır? Kurumun
yazılı olarak gönderdiği cevaba göre, milletin Covid-19 nedeniyle
derdine düştüğü yılda PTTde, 2020 yılında 1 milyon,
2018 ve 2019 yıllarında toplam 5,5 milyon liralık yani son üç
senedir toplam 6,5 milyon liralık zimmete para geçirilmiştir. Benim
yandaşım, benim memurum işini bilir. anlayışıyla
rüşvetle, talanla, zimmete para geçirmeyle, devleti soymayla, milyonluk
ihalelerle, çift maaşlarla cebi dolan ama gözü doymayanların Allah
gözünü doyursun diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kılıç...
50.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, küresel çölleşme krizine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kuraklık, iklim
değişikliği, biyolojik çeşitlilik erozyonu, arazi bozunumu,
yoğun tarım uygulamaları ve zayıf su yönetimi, diğer
etkenlerin yanı sıra, 165ten fazla ülkeyi küresel çölleşme
krizi noktasında olumsuz etkilemiştir. Bu kriz, ortak çevre
mirasımız üzerinde çarpıcı bir etkiye sahiptir ve bunun
yanında küresel barış ve sürdürülebilir kalkınma için
önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Gezegenimizin canlı dokusunu
korumak için acil olarak topluca harekete geçilmesine ihtiyaç vardır. Bu
noktada ekosistem merkezli adaptasyon kavramı öne çıkıyor ve
bu, yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Bu konuda, bilinçlendirme,
kapasite ve teknoloji gelişimi, mali kaynak tahsisi vasıtasıyla,
kuraklığın olumsuz etkilerini ve çölleşmeyi azaltan,
bozulan arazileri düzelten, kırsal kalkınmayı, yerel
katılımcılığı ve uluslararası diyaloğu
geliştiren politikalara ihtiyaç vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN
Soru-cevap yapmayacağız.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 11inci maddeleri
kapsamaktadır.
Grup Başkan Vekillerimize bir teknik sorun
bildirildi zannediyorum. Bunun için birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.56
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
268 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 11inci maddeleri kapsamaktadır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde İYİ Parti
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde görüşlerimizi açıklamak
amacıyla İYİ Parti Grubu adına söz aldım.
Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 2si yürürlük
maddesi olmak üzere 20 maddeden oluşmaktadır.
Kanun teklifiyle 5 kanunda değişiklik ve
düzenleme yapılmakta, ayrıca 353 sayılı Askeri Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu da yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Her ne kadar Komisyon görüşmelerinde ve Genel
Kurul görüşmelerinde temel kanun olarak adlandırılsa da
aslında AK PARTİ iktidarında olağan bir uygulama hâline
gelen torba kanun teklifidir. Öyle ki 20 maddelik bu teklif şu kanunlarda
değişiklik öngörmektedir: Askeri Ceza Kanunu, Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu, Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu, 353 sayılı Askeri Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu.
Görüşmekte olduğumuz bu teklif, askerin ve
askerî kurumların sorunlarını çözmekten uzak ve asıl
sorunları görmeyen pansuman niteliğinde bir torba tekliftir. Kanun
teklifiyle Askeri Ceza Kanununda hangi suçların askerî suç, hangilerinin
sırf askerî suç olduğu, askerlerin suç işlemeleri hâlinde kimler
tarafından yakalanıp tutuklanacağı, askerî suçlarla ilgili
soruşturma ve kovuşturmaların nasıl
yapılacağı ve kimlerin soruşturma izni vermeye yetkili
olduğu; Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanlarının suç işlemeleri durumunda haklarında
yürütülecek soruşturmalarda izlenecek yöntem ve
Cumhurbaşkanından izin alınması gerektiği; hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasının hangi
cezalarda uygulanmayacağı, subay ve astsubayların askerî
kapsamda olmasa da belli suçlardan mahkûm olması veya kasten işlenen
bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla hapis cezasına
çarptırılması hâlinde başka hiçbir işleme gerek
kalmaksızın Türk Silahlı Kuvvetlerinden
çıkarılacağı; askerî öğrenciler ile erbaş ve
erlerin hakkında verilen disiplin cezaları ile subay, astsubay, uzman
erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erlerin de hakkında verilen
uyarma, kınama ve hizmete kısmi süreli devam cezalarının
yargıya taşınamayacağı düzenlenmektedir.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta
görüştüğümüz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin genel gerekçesinde, cumhuriyet
savcılarının idari denetim dışında yargısal
faaliyetlerinde başsavcıya bağlanması, kanun teklifinin can
alıcı ama gözden kaçırılmak istenen noktasıydı
çünkü savcılar yargısal faaliyetlerinde bağımsız
olarak kamu adına soruşturma açabilir, sonucunda iktidarın
aleyhine birçok delil ortaya çıkabilirdi. O nedenle, iktidar, 6 binin
üzerinde savcıyı aslında iktidarın kontrolüne
almış oldu.
Bu kanun teklifinin genel gerekçesinde önemli
değişikliklere yer verilmiş ancak teklifin 3üncü maddesine yer
verilmemiştir. Oysa bu madde tartışmalı ve önemlidir.
3üncü maddedeki Asker kişiye suç işlerken rastlanılması
ve suçüstü yapılması hâllerinde herkes asker kişiyi
yakalayabilir ve tutabilir yani asker kişi herkes tarafından
yakalanabilir. hükmü muğlak ve risklidir, sonuçlarını öngörmek
zordur. Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan düzenleme aynıyla buraya
alınmıştır. Bu hükmün açıklığa
kavuşturulması gerekecektir yoksa bunun ileride büyük
sıkıntıları beraberinde getireceği kanaatini
taşıyoruz. Maddenin herkes tarafından uygulanmasında suç
kanaati nasıl oluşacak? Gözetim altında tutma yetkisi, gün
sınırı var mı burada? Yakaladı, ücra bir bölge,
cumhuriyet savcısına haber veremedi; ne kadar tutacak, nerede
tutacak? Bunlar hep belirsiz ve öngörülemeyen sonuçları olabilecek
muğlak bir maddedir.
3üncü maddenin arka planında askerimize
güvensizlik yatmakta, hatta Darbe yapabilir. kuşkusu bulunmaktadır,
Asker üzerinde siyasi kontrol olmalıdır. düşüncesi
baskındır. Oysa askerimizin, ordumuzun büyük yara almasının
nedeni tam da bu düşünce tarzıydı. Liyakat yerine kendilerinden
olanı, yakın ve yandaş gördüklerini kamunun makamlarına
yerleştirdikleri için 15 Temmuz felaketiyle karşı
karşıya gelinmiştir. Yandaş ihanetinin
yarattığı bu travma, tam da tersini yapmakla yani hukuk, adalet
ve liyakat mantığıyla onarılabilir. O günlerde, komplolarla
ordu hallaç pamuğu gibi atılmış, Genelkurmay
Başkanı ve birçok değerli kurmayımız komplolar sonucu
terörist sayılarak cezaevine konulmuş, acılar çektirilmişti.
Hâlen, sarıklı, cübbeli generaller muvazzaflar arasında yer almakta;
buna işaret eden, uyaran emekli amiraller ise darbecilikle
suçlanabilmektedir.
Değerli arkadaşlar, askerliğin özünün
disiplin olduğu tartışmasız bir gerçektir. Üstlenilen
görevin önemi ve asker kişinin diğer meslek mensuplarından
farklı olarak hem fiziksel hem de düşünsel hazır olması
ancak disiplinle mümkündür, bu takdirde askerî başarı
sağlanabilmektedir. Disiplin, belli ölçülerde kapalı bir yapıya
sahip olan askerlikteki özgün ilişkilerin de temelidir. Ast-üst
ilişkilerinde hiyerarşinin korunması ve dengede
tutulmasıyla ancak bu disiplin muhafaza edilebilir. Ast ya da üst biri
lehine terazinin kolunun ağır basması disiplini ortadan
kaldırmaya yeter. Liyakati ve statüsü ne olursa olsun hukuk önünde
eşitliği esas almayan bir disiplin anlayışının
disiplinsizliğin kaynağı olması
kaçınılmazdır.
Değerli arkadaşlar, bu düzenleme
aslında bize yabancı değildir. Çok yakından biliyoruz.
Nasıl mı? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
getirdiği mantık her alana sirayet etmektedir. Askerî düzende astlar
zaten üstlerin idare ve komutasındadır. Bu düzenleme diyor ki:
Yetmez; uyarı, kınama, ceza alsan da itiraz edemezsin, amir hep
haklıdır. Peki, haksız uygulamalar sonucu birkaç disiplin
suçuyla işinden olanın telafisi de mümkün olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, disiplin sağlamak
adına kanunların temel hukuk ve adalet anlayışından
koparılacağı anlamı çıkarılmamalıdır.
Üstlerin görev sınırları dışında sorumsuzca hareket
edebilme hakkı yoktur. Geldiğimiz noktada, cumhuriyetin
başsavcıları var ama sadakatlerini iktidara ispat ettikleri için
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi gibi kurumlara liyakata
bakmaksınız atamaları yapılabiliyor, İrfan Fidan
örneğinde olduğu gibi. Yine, gelinen noktada AYM
kararlarını tanımıyorum. diyen mahkemelerimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Ordumuzda olup da
dergâhta sarıklı cübbeli görünen, yaranmaya çalışan
generallerimiz var ve terfi bekliyor. OHAL Komisyonu gibi,
çalıştırılamayan birçok kurumun aslında nasıl
çalıştırıldığını bize tarif eden
Süleyman Özışık gibi yandaşlarınız var. Ne kadar
memnunsunuz bilmiyorum ama sizden ve yandaşlarınızdan başka
kimse, bu gelinen noktadan maalesef memnun değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra sayılı
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin genel
gerekçesinde de ifade edilmiş olduğu üzere, güçlü ordular için askerî
disiplin olmazsa olmaz unsurlardan biridir. Askerlik hizmetinin temelinin
dayandığı disiplin kavramının tesis edilebilmesi için
askerlik hizmetine yönelik özel ceza kurallarının ihdas edilmesi
gerekliliği kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle toplumun
genelini ilgilendiren genel ceza hükümleri dışında ordulara
yönelik olarak ve askerlik hizmetine ilişkin özel düzenlemeler tüm
ülkelerde mevcut bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin temel amacı,
askerliğin temeli olan disiplini tesis etmek suretiyle orduyu her türlü
harekâta her an hazır, etkin, verimli, caydırıcı ve
saygın bir konumda tutabilmektir. Askerlik hizmetine ilişkin olarak
getirilen ve genel ceza hükümlerinden farklılık arz eden hükümler,
tarihsel bir birikimin ve elbette muharebe alanlarında kazanılan
tecrübelerin bir neticesidir. Bu yönüyle genel mevzuattan ayrılan ve
askerlik hizmetine ilişkin olarak getirilen düzenlemeler ülkemizin göz
bebeği ordumuzun varlığı için kaçınılmaz
düzenlemelerdir.
Daha önce yargı sistemimiz içerisinde yer alan
askerî mahkemeler, 21 Ocak 2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun çerçevesinde kaldırılmış, sadece savaş
dönemlerinde kurulabilmeleri öngörülmüştür. Olağan dönemlerde askerî
suçlara ilişkin yargılama görevleri de adli yargı mercilerine
bırakılmış; nitekim kanun teklifinin gerekçesinde de ifade
edilmiş olduğu üzere, askerî suçlara ilişkin yargılama
faaliyetlerinin mutlaka ayrı bir yargı kolu tarafından icra
edilmesine gerek duyulmayan başkaca örnekler de mevcut olup Almanya,
Belçika, Fransa, Hollanda, Macaristan gibi ülkeler buna örnek olarak
gösterilebilecektir. Bu doğrultuda huzurdaki kanun teklifiyle beraber 353
sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu
yürürlükten kaldırılmaktadır. Ayrıca, 1632 sayılı
Askeri Ceza Kanununda da değişiklik yapılmak suretiyle askerî
suçların soruşturma ve kovuşturmasında uygulanacak istisnai
hükümlerle soruşturma ve kovuşturma mercileri de belirlenmektedir.
Nitekim kanun teklifinin 1inci maddesiyle askerî suçların
tanımı yapılmakta ve sırf askerî suç kavramı da
netleştirilmektedir. Bugüne kadar Askerî Yargıtay içtihatlarıyla
şekillenmiş ve askerî mevzuatta tanımı bulunmayan bu
kavramların tanımı da kanunda yer bulmuş olmaktadır.
Kanun teklifinin 2nci maddesinde ise amir-maiyet ve
ast-üst ilişkisinin hangi durumlarda dikkate alınmayacağı
netleştirilmektedir. Maddede yer alan düzenlemeyle birlikte kanun
teklifinde sayılan hâllerde genel mevzuatın uygulanması
öngörülmüş, bu gibi hâllerde genel hükümlere göre yetkili ve görevli
mahkemenin tespit edilmesi sağlanmıştır. Yine aynı
madde çerçevesinde yükümlü er ve erbaşların da lehine bir düzenleme
getirilmiştir. Er ve erbaşların kendi aralarında
işlenen suçlar bakımından ast-üst ilişkisinin dikkate
alınması için fiilin askerî hizmetlerden kaynaklanması gerekmektedir.
Böylece sürekli bir arada yaşayan er ve erbaşın askerî hizmet ve
görevlerine ilişkin bir muameleden kaynaklanmayan suçlar
bakımından ast-üst ve hiyerarşi ilişkisi dikkate
alınmayacaktır.
Kanun teklifinde Ceza Muhakemesi Kanununun
90ıncı maddesine paralel olarak bir düzenleme getirilmiştir.
Teklifin 3üncü maddesiyle eklenen maddenin ikinci fıkrasında yine
5271 sayılı Kanunun 90ıncı maddesi esas alınmak
suretiyle tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, cumhuriyet savcısına
derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde
amir, üst, askerî karakol, nöbetçi, devriye, askerî inzibat ve kolluk
memurlarının asker kişiyi yakalayabileceği
düzenlenmektedir. Yakalanan asker kişi ve olay hakkında cumhuriyet
savcısına derhâl bilgi verilmesi ve alınan talimat
doğrultusunda işlem yapılması gerektiği de
düzenlenmektedir. Cumhuriyet savcısı, yakalanan kişiyi serbest
bırakmaz ise en yakın askerî inzibat karakoluna ya da askerî makama
veya adli kolluk görevlilerine teslim edilmesine karar verecektir. Özellikle
suçun işlendiği yerde askerî inzibat karakolu ya da askerî
makamların bulunmadığı yerlerde suç işleyen
kişinin adli kolluk görevlisine teslim edilmesi zorunluluğu yine
kanuna dercedilmiştir, bu nedenle cumhuriyet savcısına
alternatifli bir yetki tanınmaktadır. Ayrıca asker
kişilerin gözaltına alınması ve tutuklanması
hâllerinde kıta komutanı ve askerî kurum amirine de bilgi verileceği
düzenlenmiştir.
Askerî suçların soruşturulması ve
kovuşturulmasına ilişkin düzenleme de kanun teklifi içerisinde
yer bulmuş, 1632 sayılı Kanuna eklenen 14üncü maddeyle subay
ve astsubayların şüpheli sıfatıyla ifadelerinin bizzat
cumhuriyet savcısı tarafından alınacağı, askerî
amirlerin suçun işlendiğini öğrendiklerinde cumhuriyet
savcısının olaya el koymasına kadar delillerin
kaybolmasını önleyecek tedbirleri alabileceği, ülke
sınırları dışında görev yapan birliklerde ya da
sınır ötesi harekât gerçekleştiren birliklerde işlenen
suçlarda delillerin kaybolmasını önlemek ve diğer
soruşturma işlemlerinin yapılmasını sağlamak
üzere cumhuriyet savcısının adli kolluk görevlileri
tarafından yapılması gereken soruşturma işlemlerinin
Millî Savunma Bakanlığınca yurt dışında
görevlendirilen hukuk sınıfı subaylar tarafından yapılmasını
isteyebileceği, sırf askerî suç nedeniyle askerî disiplinin
ağır şekilde ihlal edilmesi ve kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunması hâlinde
asker kişi hakkında tutuklama kararı verilebileceği,
sırf askerî suçların işlenmesi durumunda askerî disiplinin temin
edilmesi amacıyla tutuklama yasağına ilişkin hükümlerin bu
suçlar bakımından uygulanmayacağı düzenlenmektedir.
Yine, kanun teklifiyle birlikte askerî suçlara
ilişkin soruşturma ve kovuşturmalardaki izin usulü ve izin
vermeye yetkili merciler netlik kazanmakta ve usul, kanuni bir düzenleme hâline
getirilmektedir. Aynı çerçevede, Yüce Divanda yargılanacak asker
kişilere mahsus olmak üzere izin usulleri de kanuni bir çerçeveye
kavuşturulmuş olmaktadır. Ayrıca, askerî yargı kolunun
kaldırılması neticesinde, adli yargı kolunun görevli
olduğu askerî suçlara ilişkin yargılamalarda belirli bir
ihtisasın sağlanabilmesi için kanuni düzenleme
yapılmış, il ya da ilçe merkezlerinde bulunan asliye ceza
mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerinden bir tanesinin askerî suçlara
ilişkin yargılamaları yapmakla görevlendirilebileceği hükme
bağlanmıştır. Böylece, askerî yargı kolunun
kaldırılması sonucunda oluşan uzmanlaşma boşluğu
adli yargıda yeniden tesis edilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletimizin göz bebeği olan Türk Silahlı Kuvvetleri
millî birliğimizin ve bu topraklarda hür ve bağımsız
yaşamamızın teminatıdır. Ordumuzun disiplini,
etkinliği ve saygınlığı elbette ki milletimizin
istikbali ve gelecekteki birliği için hayati önem
taşımaktadır. Bu nedenle huzurdaki kanun teklifi bu amaca matuf
bir düzenleme olmakla, MHP Grubu adına desteklediğimizi bir daha
ifade etmek isterim.
Silahlı Kuvvetlerimizin özverili
çalışmaları, milletimiz için yüksek fedakârlığı
karşısında ordumuzu hedef alan her türlü çarpık zihniyet ve
küresel iş birlikçilere karşı Silahlı Kuvvetlerin
itibarının muhafazasını sağlamak, ordumuzun manevi
şahsiyetini korumak her Türk evladı için millî bir görevdir. Anadolu
evlatlarından müteşekkil bu kutlu dergâh milletimiz tarafından
Peygamber ocağı olarak adlandırılmaktadır. Kendi
ordusuna Peygamber ocağı payesini veren, evlatlarını bu
kutlu ocağa düğün bayramla teslim eden dünyada başka bir millet
var mıdır? Milletimiz kendinden ayrılmaz bir parça telakki ettiği
bu kutlu makamı ve onun şerefli mensuplarını kendi
evladı gibi görmekte ve sahiplenmektedir. Milletimizin ordusuna
karşı sarsılmaz hisleri, şefkati ve sevgisi, siyaset
kurumunun da yetki aldığı Türk milletinden kendisine tevdi
edilen mübarek bir emanettir.
Bugün, sinsice bütün kurumlarımızı,
başta Silahlı Kuvvetlerimiz olmak üzere güvenlik güçlerimizi
itibarsızlaştırmak, milletimizin bu kurumlara olan sonsuz
güvenini sarsmak gayesiyle algı yönetimi yapan odaklar bilmelidirler ki bu
kurumlar Türk milletinin bizzat kendisidir. Bizler, başta ordumuz olmak
üzere güvenlik güçlerimizi bölücülere gözyaşı dökenlerin gözünden
değil, bu millet uğruna şehit düşenlere ağıt
yakanların dilinden tanımaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle, bu toprakların huzuru, selameti
ve birliği uğruna şehit düşen bütün memleket
evlatlarını bir kez daha rahmetle anıyor, ailelerine
sabırlar diliyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Rafet Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türk
Silahlı Kuvvetleri bu milletin göz bebeğidir, evet ama bir dönemde bu
Silahlı Kuvvetlerini, içine terörü sokarak, siyaseti sokarak maalesef çok
yıprattık. Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz,
ordumuza karşı yapılan o kumpas davalarında çok liyakat
sahibi, vatansever, kahraman subaylarımız, astsubaylarımız
ya tutuklandı ya haklarında dava açıldı. Ama onlar
tutuklanırken ya da haklarında dava açılırken onların
yerine maalesef o dönemde hizmet hareketi dediğiniz FETÖnün
teröristleri girdi. Bakınız, o liyakat sahibi
subaylarımızın hakkında davalar açtınız,
terfilerini engellediniz, terfilerle o makamları hak etmeyen işte o
FETÖcü subayları getirdiniz.
Yine, değerli arkadaşlarım,
bakın, 2002 yılından sonra o şerh düştüğünüz
subayların ya da astsubayların Meslekten atılmasın.
dediğiniz o insanların -sonra görüldü ki- hepsi FETÖcü
çıktı. Bunlar görmezlikten gelindi. Bu ordu bu tür kumpaslarla
etkisizleştirildi. Amaç, diyordunuz: Askerî vesayeti
kaldıracağız. ama Türk yargısını o dönemde
çökerttiniz değerli arkadaşlar. Şunu asla unutmayın: 15 Temmuza
giden yol askere diye yapılan bu kumpaslardır. 15 Temmuzun yolunu
açtınız. O yetkili yerlere getirdiğiniz FETÖcüler maalesef
işte bizi 15 Temmuza götürdüler. Bu gerçeği görmediniz. Biz o zaman
çok dedik: Ya, bu kumpas davalarının biz avukatıyız. Siz
de dediniz ki: Biz de savcısıyız. Türkiye
normalleşiyor. Ya, Türkiye felakete sürükleniyor. Türkiye
normalleşiyor
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bağırsaklarını temizliyor.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Ha,
bağırsaklarımız temizleniyor, evet, böyle söylediniz ama
yargıyı çok yıprattınız. Bugün de hâlâ
yargıyı -bir siyasi baskı altında- içerisine siyaseti
sokarak yine yıpratıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bu milletin
yargısının üzerinden elinizi çekiniz. Bırakın
yargı kendi işini yapsın.
Bakın, bu yasayla yine sakıncalı
birçok şey getiriyorsunuz, biraz sonra maddelerde anlatacağım.
Askeriyeyi, orduyu güçlendireceğiz. diyorsunuz ama öbür taraftan
yasalarla, uygulamalarla çökertiyorsunuz yani etkisizleştiriyorsunuz.
Yapmayın bunu, bu çelişkidir.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
maddelere de değineceğim, sırası geldikçe diğer
konulara da değineceğim ama zamanım olmayabilir. Örneğin,
teklifin 3üncü maddesinde -askerleri herkes yakalayabilecek- böyle bir
şey getirdiniz. Daha doğrusu, işte, suçüstü hâlinde ya da kaçma
şüphesi olduğu durumlarda olanları herkes yakalayacak. Yine, bu
durumda olmayanlarla ilgili yaptığınız düzenlemede
askerleri o kadar çok kişi yakalayabilecek ki yani şöyle bazısını
söyleyeyim; amiri, üstü, askerî karakol, nöbetçi, devriye, askerî inzibat,
kolluk. Arkadaşlar, bakınız, bunu yaparken de gerekçesinde
diyorsunuz ki: CMKnin 90ıncı maddesiyle uyumlu hâle getiriyoruz.
CMKnin 90ıncı maddesi yakalamayı sadece kolluk kuvvetlerine
vermiştir, sadece kolluk kuvvetleri yakalama yapabilir. Siz, burada... Ya,
askeri bütün millet yakalayabilir. Ayrıca, o suçüstü olmayan hâllerde 10
tane şey mi yakalar askeri? Bakın, değerli
arkadaşlarım, bu madde bu hâliyle yasalaşırsa asker askerle
çatışır, asker siville çatışır, bu hâle getirirsiniz
askeriyeyi. Bu nedenle bu maddeyi mutlaka gözden geçirin, bir kez daha okuyun
ve geri çekin, yoksa uygulamada çok ciddi sorunlar
yaşayacaksınız.
Yine, değerli arkadaşlarım,
bakın 4üncü madde var. Gerçi sırf askerî suçlarla ilgili
demişsiniz ama tutuklanma yasağı dışına
çıkarıyorsunuz yani iki yıldan aşağı hapis
cezası olanlarda tutuklama yasak ya askerî suçlarda bu tutuklanabilir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, sırf askerî suç
diye eğer herkesi tutuklayacaksanız -cezası ne olursa olsun- çok
mağduriyet yaratacaksınız ordunun içerisinde, o kadar keyfî
tutuklamalara neden olacaksınız; onu yapmayın.
Bakın, altı ay hapis cezası
gerektiren bir suçtan bir asker tutuklanmaz. Öyle ya, işte Burada
tutuklanma yasağı uygulanmaz. ibaresini çıkarın oradan.
Yani öyle bir şey olabilir mi? Bu 4üncü maddeyi 7nci maddeyle uyumlu
hâle getirin. 7nci maddede de belirteceğim ama 7nci maddede hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili deniyor
ki Altı ay ve yukarısında ceza alanlarda hükmün
açıklanması uygulanmaz, altı ayda uygulanır. Şimdi,
altı ay hapis cezası olan bir suçtan bir kişi tutuklanacak,
yargılanacak; hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilecek. E, o zaman niye yatırdık
ki o insanı, niye yatırıyoruz, niye tutuklamak zorunda
kalıyoruz? Bunu mutlaka değiştirin, aksi takdirde 7nci maddeyle
çok çelişkili olur. Çünkü orada hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasında altı aylık bir şey öngörüyorsunuz
ama tutuklamada hiçbir sınır tanımıyorsunuz,
Tutuklayın. diyorsunuz, İstediğiniz gibi
tutuklarsınız. diyorsunuz; bu çok tehlikelidir, bunu da
dikkatlerinize sunuyorum.
Yine, değerli arkadaşlar, 6ncı
madde
Evet, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarına
Cumhurbaşkanının izniyle soruşturma yapılması
doğrudur ama eğer bu bir siyasi partinin genel başkanıysa o
ordudaki görevliler, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları
açısından bir biat etmeye dönüşür; bu da tehlikeli bir maddedir.
Bugün evet, Cumhurbaşkanlığı makamı bizde. dersiniz,
yarın bir başkasına geçtiği zaman dersiniz ki Ya,
nasıl bir siyasi parti lideri Genelkurmay Başkanının
soruşturulmasına izin veriyor? Bu da sakıncalıdır,
daha doğrusu sistemden kaynaklı sakıncalı; yoksa,
Cumhurbaşkanının elbette böyle bir yetkisinin olması
doğru ama parti genel başkanının böyle yetkisinin
olması yanlıştır.
Yine, değerli arkadaşlarım,
bakınız, 12 ve 13üncü maddelerde
Yani gelin, çok ciddi tehlikeli
şeyler var burada. Özellikle işte, Mahkemeler askeriyedeki görevine
son verir. hükmü getiriliyor burada, bunu mahkemelere vermeyin değerli
arkadaşlar. Bakın, Devlet Memurları Kanununda düzenlenmiş:
İşte, altı ay ve daha fazla ağır hapsi olan, bir
yıl daha
Şimdi, öyle bir şey getirin, yoksa, eğer
kesinleştiği zaman meslekten atılan o asker, Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunursa ve haklı görülürse geri dönemeyecek.
Yani böyle bir madde nasıl getirilebilir? Biri, 12nci madde subaylarla
ilgili, 13üncü madde astsubaylarla ilgili. Bu maddeyi de mutlaka çekiniz,
yoksa o kişinin hakkını ta baştan ihlal etmiş
olursunuz, bu yanlışlığı yapmayın değerli
arkadaşlarım.
Bakınız değerli
arkadaşlarım, bu 4 ile 7nci maddenin şu şeyini bir kez
daha tekrar etmek istiyorum: 4üncü maddenin (e) fıkrasında
Sırf askerî suçlarda, tutuklama yasağına ilişkin hükümler
uygulanmaz. Yani tutuklanır, hangi suçtan olursa olsun tutuklanır
ama 7nin (A) fıkrasında Sırf askerî bir suçtan dolayı
altı ay veya daha fazla süreli hapis cezasına hükmedilirse hükmün
açıklanmasının geri bırakılması uygulanmaz ama
altı aydan aşağı bir ceza verilirse hükmün açıklanmasının
geri bırakılması uygulanır. diyor. Şimdi, bu
işte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın Sayın
Zeybek.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bakın, bir tarafta Hiç süre koymadan
tutuklanabilir. deyip öbür tarafta Altı aydan aşağı hapis
cezası alanlar hakkında hükmün açıklanmasının geri
bırakılması uygulanır. demek bir çelişkidir, bu
çelişkiyi mutlaka gidermeniz gerekiyor.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben bugünkü konuşmamda partimiz HDP
hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak birkaç şeyi
paylaşmak istiyorum. Bunu paylaşmak istememin temel nedeni şu:
Muhtemelen akşamları fırsat buldukça televizyon izliyorsunuzdur,
izleyenler var. Onlarca televizyon kanalında, onlarca -tırnak
içerisinde- akademisyen, gazeteci partimiz hakkındaki kapatma
davasını tartışıyor, fikir üretiyor, neden
kapatılması gerektiğini söylüyor veya çok nadir de olsa
doğru olmadığını söyleyenler de var ama bütün bu
tartışmalarda bir şey eksik, HDPnin temsilcileri yok. HDPli
herhangi bir temsilci davet edilmiyor, bizim gıyabımızda HDPnin
kapatılması tartışılıyor. Ben bu nedenle, bu
fırsatı bulmuşken bu kürsüden partimiz hakkındaki kapatma
davasını sizinle biraz paylaşmak istiyorum.
Biliyorsunuz, ilk iddianame 17 Mart tarihinde
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
Anayasa Mahkemesine sunulmuştu. Neden 17 Mart tarihinde?
İktidarın küçük ortağı ısrarla HDPnin
kapatılmasını istiyordu, eğer kapatılmazsa bizzat
kendisinin başvuracağını söylüyordu. Âdeta hediye olarak,
18 Mart tarihli kongreden bir gün önce HDP hakkındaki kapatılma
iddianamesi Anayasa Mahkemesine sunuldu. Anayasa Mahkemesi Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusunu
reddetti. Usuli ret gerekçeleri vardır T.C. kimlik numarası
olmayanlar, yaşamını yitirmiş kişilere ilişkin
siyasi yasak istenmesi falan gibi ama Anayasa Mahkemesi çok önemli bir şey
söylemişti Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına. Siz HDPnin
kapatılmasını istiyorsunuz ama hangi gerekçeyle HDPnin
kapatılmasını istiyorsunuz? demişti. Şaka değil,
Anayasa Mahkemesi Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına bunu sormuştu. Çünkü Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı,
hazırladığı iddianamede, yalnız ve yalnız,
partimizin yöneticileri, eş genel başkanları, milletvekilleri ve
belediye başkanları hakkındaki soruşturmalar,
hakkındaki ceza davaları -yaklaşık 500 sayfa- üst üste
konularak HDPnin bütün yöneticileri yargılanıyor, HDPnin bütün
yöneticileri, vekilleri hakkında soruşturmalar var, öyleyse HDP hakkında
bir kapatma kararı verin. demişti. İşte, Anayasa Mahkemesi
bu nedenle bu iddianameyi geri iade etti.
Şimdi, 7 Haziran tarihinde, yine bir siyasi
mesajla, 7 Haziran 2015 seçim yenilgisinin yıl dönümünde Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2nci kez
iddianame hazırlandı ve bu iddianameyle kapatma davası
açıldı. Önceki iddianameden özü itibarıyla hiçbir farkı
yok. Yine bu iddianamenin neredeyse yüzde 80i yöneticilerimiz hakkındaki
ceza davaları, soruşturmalar; ben birazdan onu anlatacağım
ama içinde başkaca şeyler var.
Bu arada, iddianamenin başında,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Aslında benim
iddianamem düzgün bir iddianameydi, birkaç tane eksiklik vardı, sen
onları tamamlayabilirdin; söyleseydin ben tamamlardım. deyip Anayasa
Mahkemesine âdeta fırça atıyor ama sonuçta kendince yine Anayasa
Mahkemesini dinleyip iddianameyi yenilemiş.
Şimdi, bu yöneticilerimiz, vekillerimiz,
eş genel başkanlarımız hakkındaki iddialar arka arkaya
sıralanmış diyorum ya, bunların bir mahkeme kararı
olduğunu falan düşünmeyin, önemli bir bölümü şu anda devam eden
yargılamalar yani bir suç olup olmadığı konusunda mahkemece
verilmiş bir karar yok; hatta, daha büyük bir bölümü, henüz dava konusu
edilmemiş soruşturmalar. Yani soruşturma yürüyor, henüz dava
konusu edilmemiş, onlar bile bu iddianamede yer alıyor. Hatta, henüz
soruşturma konusu olmamış, fezleke hazırlanmış
ama soruşturma konusu olmamış iddialar da bu iddianamede arka
arkaya sıralanarak HDPnin kapatılması istenmiş. İddia
bile olmayan fezlekeler üzerine HDPnin kapatılması isteniyor.
İddialar, o iddialara dayalı olarak iddialar ve HDPnin
kapatılmasının istenmesi.
Şimdi, yöneticilerimizin yaptıkları
konuşmalar var, milletvekillerimizin yaptıkları konuşmalar
var, eş genel başkanlarımızın yaptıkları
konuşmalar var, uzun uzun bu konuşmalar. Bakın, sevgili halkımız,
bu konuşmalarla ilgili şöyle şeyler canlanmasın: Eş
genel başkanlarımız bir milletvekiliyle veya bir
başkasıyla konuşunca silahtan, şiddetten, bombadan,
başka bir şeylerden bahsettiğini falan düşünmeyin. Eş
genel başkanımızın bir milletvekiliyle, eş genel
başkanımızın bir belediye başkanıyla, eş
genel başkanımızın bir başka yöneticiyle
yaptığı konuşmalar arka arkaya konulmuş. Birkaç örnek
Örneğin, Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş,
önceki dönem Grup Başkan Vekilimiz olan Ahmet Yıldırımla
bir konuşma yapıyor. Ahmet Yıldırım henüz milletvekili
değil, Dicle Üniversitesinde akademisyen. Konuşmanın özü ne? Ana
dilde eğitimle ilgili olarak yapılan akademik çalışmalar.
Bu konuşma, bundan on yıl önce yapılmış bu
konuşma gerekçe gösterilerek HDPnin kapatılması isteniyor veya
geçmiş tarihteki bir kapatma davasıyla ilgili bir başka
yöneticimizle yaptığı konuşma, bu konuşma uzun uzun
iddianameye konulmuş ve bu gerekçeyle HDPnin kapatılması isteniyor
ya da bir belediye başkanıyla yaptığı görüşmeler
var, toplumsal bir olay olmuş, yaptığı görüşmeler var;
bu görüşmeler uzun uzun konulmuş ve HDPnin kapatılması
istenmiş.
Ayrıca, sanki tek referans oymuş gibi,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesi eski
kararlarını referans göstermiş yani daha önce işte, Refah
Partisi hakkındaki, Fazilet Partisi hakkındaki, HEP hakkındaki,
DEP hakkındaki, DTP hakkındaki, TBKP hakkındaki bir sürü kapatma
davasını referans göstermiş, Anayasa Mahkemesi kararları
uyarınca kapatılabileceğini söylemiş ama bunların
tamamıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Bu
kapatma kararlarının tamamı Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırıdır. bölümünü unutmuş. Bunlar
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne gitmiş. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi sadece bir tane başvuru hakkında ret
kararı verdi -Refah Partisi- onun dışındaki bütün kapatma
kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırı buldu ve aynı gerekçelerle, daha önceki kapatma
davalarındaki benzer gerekçelerle yine HDPnin bugün kapatılması
isteniyor.
Konuşmanın bu bölümünde birkaç tane
içeriği özellikle söylemek istiyorum. Bakın, bir tanesi -gerçekten
büyük bir haksızlık, bunu söylemezsem çok üzülürüm- şu:
Biliyorsunuz, IŞİDin bu ülkedeki en büyük katliamlarından bir
tanesi Suruçtaki 33 gencin katledilmesidir, bir canlı bombayla 33 genç
katledilmişti. Bu çocuklarla ilgili herhangi bir soruşturma yok, bu
çocuklarla ilgili bugüne kadar hiç kimse bir suçlama yöneltmiş değil.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iddianamenin içerisinde
teröristler diyor o çocuklara. Bu iddianamede diyor ki: HDPnin yöneticileri
teröristlerin öldürülmesini protesto etti. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının yaptığı,
yazdığı iddianamenin bu bölümünü unutmayacağız, hiç
kimsenin de unutmaması gerekir diyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bir de -konuşmalar var diyorum ya,
yöneticilerimizin konuşmaları- yöneticilerimizin
konuşmalarının gerçekten bir yargı kararına
dayalı olarak dinlenip dinlenmediği belli değil. Ayrıca, bu
konuşmaların gerçekten yapılıp
yapılmadığı da belli değil, nereden
alındığı da bilinmiyor. Ama Şu tarihte şununla
şöyle bir konuşma yapmış, şurada şöyle bir
konuşma yapmış
Büyük bir bölümü Google taramalarıyla
yapılmış konuşmalar. Bunlarla ilgili, önemli bir bölümüyle
ilgili bir dava bile açılmamış ama bir intiba yaratmak istiyor.
Soruşturma konusu bile edilmemiş konuşmalar üzerinden HDPnin
kapatılmasını isteyebiliyor.
İddianamenin son bölümünde onlarca
itirafçının beyanına yer verilmiş, onlarca itirafçının
beyanına. Bu itirafçı beyanları doğru mu, bu itirafçı
beyanları gerçek mi; buna dair bir şey yok. Ha, itirafçı
beyanları üzerine elbette soruşturma başlatılabilir, biz
soruşturma başlatılamaz demiyoruz ama itirafçı
beyanları esas alınarak, doğru kabul edilerek bir parti
hakkında kapatma davası açılamaz, bunun üzerine bir karar
verilemez. Ayrıca, itirafçı beyanlarına çok değer
veriyorsanız Sedat Pekerin iddiaları üzerine de, itirafları
üzerine de bir soruşturma açmanızı öneririm.
Özellikle Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlara iki şey söylemek istiyorum. Bir tanesi şu: Çözüm
sürecinde yapılanları HDPnin kapatılmasının gerekçesi
olarak yazmış Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, çözüm
sürecinde yapılan konuşmalar ve HDPnin yöneticilerinin
bulunduğu, yürüttüğü girişimler. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı herhâlde 6551 sayılı Yasadan haberdar
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Ama
diyelim ki haberdar ve buna rağmen kapatma davasının gerekçesi
olarak görüyorsa Adalet ve Kalkınma Partisi buna çok sevinmesin,
yarın öbür gün, gün olur devran döner, biz bu çözüm sürecinin tarafı
değil, sadece aracısıydık ama taraflarından biri
olarak sizler mahkûm edilirsiniz; bu, kulağınızın bir
tarafına küpe olsun derim.
Çok zamanım yok, o kadar çok şey söylemek
istiyorum ki onlarca not almıştım ama son olarak şu var:
Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası
açıldığında 2008 yılında, 17 Haziranda savunma
yapmıştı ve o savunmanın altında da Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanının imzası vardı,
orada diyordu ki: Bir siyasi partinin yöneticilerinin yaptığı
konuşmalar gerekçe gösterilerek bir parti hakkında kapatma
davası açılamaz. O gün bunu söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi
bugün ya kıs kıs gülüyor ya bıyık altından seviniyor
ya da Bu iddianame haksızdır, yanlıştır, kapatma
davası doğru değildir. diyemiyor diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bağımsız, tarafsız yargı kararını verebilir.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Öyle,
öyle!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Parti
kapatmalarını zorlaştırmaya gayret eden de biziz.
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına ilk olarak Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan
Kabukcuoğlu.
Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Askerî yargı örgütü, Osmanlı döneminde
Orhan Bey zamanında düzenli orduların kurulmasıyla hayata
geçmiştir. Milletimiz bu hâliyle yedi yüz yıllık bir askerî
yargı tecrübesine sahiptir. Bu mahkemeye atanan kadılar da
kadıasker ve zamanla da kazasker ismini almış olup zaman
içinde kazaskerlik makamı kuvvetlenmiş, başlangıçta sadece
askerlerin yargılanmasına bakan bu kişiler, zamanla devlet
içinde diğer kadıları denetleyen, hatta onların tayinlerini
yaptıran bir makam hâline gelmiştir.
Devletin egemenliğine dayanarak yerine
getirilen bir işlem olan yargılamanın devletin egemenliği
gibi tek olması, kural olarak bir zorunluluktur. Yargılama
birliği diye ifade edilen şey, devlet içinde yargılamanın
egemenlik gibi tek olması, o devletin egemenliğine tabi
vatandaşların tek bir yargılama kuvvetine bağlı
olmasıdır. Yargı birliği anayasa hukukunun önemli
ifadelerinden biridir.
Diğer taraftan, devletin hukuk düzenini korumak
devletin başlıca görevi olduğu gibi aynı zamanda
hakkıdır da. Bu düzenin en şiddetli ihlali suç tarzında
belirtildiği için ceza da aynı düzenin korunması
bakımından zorunludur ve devlet, kendi varlığını
korumak için orduya ve millî savunmanın düzenlenmesine ihtiyaç duyar. Bu
ihtiyaç, millî savunmaya özgü bir hukuk düzenini zorunlu
kıldığı gibi, bu düzenin suçlarla ihlali ihtimalini de
öngörmek gerekir.
Bazılarınca sivil ve askerî olmak üzere
ikili bir yargının anayasa ve devlet örgütlenmesinde yer alması
çağdaş hukuk anlayışıyla
bağdaşmamaktadır. Askerlik ile hâkimlik mesleğinin
birbirleriyle bağdaşmayacağını, askerliğin
temelini disiplin ve otoritenin oluşturduğunu, bunun sonucu olarak
katı bir hiyerarşik yapıyı gerekli
kıldığını; hâkimliğin ise
bağımlılığı dışlayan, hiçbir hukuk
dışı kuruluş ve kişilerden emir almayan,
dolayısıyla tam bir bağımsızlık gerektirdiği
üzerine kuruludur. Bu görüşte olanlar, ayrı bir askerî yargıya gerek
olmadığını, bu nedenle de genel ceza kanununun askerlik
hayatının gerektirdiği tüm ilişkileri öngörmesi
gerektiğini ileri sürerek ayrı bir yargı sistemine ihtiyaç
olmadığını savunmaktadırlar. Askerî yargı
örneği pek çok dünya devletinde mevcuttur. Askerî yargının
düzenlenmesinde diğer yargı sistemlerine nazaran çok daha hassas usul
kuralları benimsenir ve uygulanması gerekir.
Askeriye devletimizin çok önemli bir unsuru olsa da
nihayetinde devlet içinde bir kurumdur. Savaş ve benzeri hâllerde bir kurumun
kendisine has yargı kurumunun bulunması normal
karşılanabilir. Bu durumların önüne geçebilmek için görev alacak
hâkim ve savcıların da mutlak bağımsız olması
gerekir. Hâkim ve savcıların meslek hayatları boyunca emir
komuta zincirine bağlı olmaları, tüm hassasiyete rağmen
askeri hâkim ve savcıların önünde duran büyük zorluklardan biridir.
Bu görüşler dışında üçüncü bir
karma görüş vardır. Buna göre askerî yargının ilk derece
mahkemelerindeki şekliyle varlığına karşın yüksek
mahkeme yönünden adli yargıya tabi olmasıdır. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, bağımsızlık ve
tarafsızlık teminatlarına uyulması hâlinde askerî
mahkemelerin varlığını kabul eder. Modern dünyada devletlerin
var olmasında kurumların ne kadar önemli olduğu defalarca
vurgulanmıştır. Türk milleti beş bin yıldır
vardır, Türk ordusu iki bin iki yüz yıllık bir kurumdur. AK
PARTİ, her kurum gibi ordu kurumuna da karşıdır, maalesef,
Milliyetçi Hareket Partisi de bu karara ortak olmaktadır. Bu işte ilk
olarak Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanı arasındaki
bağın kopartılması, askerî hastaneler ve askerî
okulların kapatılması, şimdi de askerî mahkemeler
hedeflenmiş bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin tahkimi herkesin
birinci görevidir. Kurumları korumamız lazım,
kurumlarımıza sahip çıkmamız lazım. Bu kanunun
çıkarılmasında Mecliste bulunmak ise ayrı bir
şanssızlıktır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkayaya aittir.
Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları
başında bizi izleyen aziz milletimiz; 268 sıra sayılı
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Kuzey Irakın Hakurk bölgesinde, PKK
terör örgütünün atmış olduğu bir bombanın,
arkadaşlarını korumak için üzerine atılıp
bacağını kaybeden ve şu anda tedavi olan
Afyonkarahisarlı aziz hemşehrimizin
kahramanlığını kutluyor, Yusuf Yayla kardeşimize acil
şifa diliyorum ve bütün şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
Aziz milletvekilleri ve aziz milletim, niçin bu
kanunda değişiklik yapıyoruz? Malum, 2017 yılında
Anayasa değişikliğiyle birlikte askerî mahkemeler
kaldırıldı ve Türk milletinin bütün yargısı tek
yargı ilkesi çerçevesinde yargı içine alındı; adli
yargı, idari yargı. Askerî mahkemeler, Askerî Yargıtay ve Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi kapatıldıktan sonra bu görev ve yetkiler
genel mahkemelere devredilmiş oldu. Genel mahkemelerde dört
yıllık uygulama süreci içinde yaşanan tecrübeler dikkate
alınarak bir kısım değişikliklerin yapılması
zaruri görüldü. Özellikle geçmişte, bilhassa 2010lu yıllarda
yaşadığımız bir kısım
sıkıntılardaki kanun boşlukları da dikkate
alınarak
Zira Yargılama hukuku Anayasa gereğince mutlaka
kanunla düzenlenmesi gerekir, kanunla düzenlenmeyen zamanlarda ise genel hukuk
kuralları geçerlidir. ilkesi çerçevesinde Yüce Divanda yargılanan
kişilerin soruşturulması ilk derece savcılar
tarafından yapılmıştı. İşte bu yaşanan
süreçlerdeki sıkıntılar dikkate alınıp kanun
değişiklikleri daha sonra yapıldı. Şimdi, bu kanun
teklifiyle, bir: Öncelikle, askerî suç ve sırf askerî suç kavramları
açık bir şekilde kanunla tanımlandı. İki: Asker
kişilerin görev suçlarıyla ilgili hususlarda izin ve soruşturma
müessesesi. Yani kamu görevlilerindeki 4483 sayılı Kanunda
olduğu gibi burada da aynı müessesenin benzeri düzenlenmiş oldu
ve soruşturma usulü ve izin verecek kişiler belirlenmiş oldu,
buna göre ilgililer belirlendi; general ve amiraller açısından Millî
Savunma Bakanı; yargılama mercisi, soruşturma Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcı Vekili veya Başsavcısı ve
Yargıtay ilgili ceza dairesi; kuvvet komutanları ve Genelkurmay
Başkanı hakkındaysa bizzat Sayın
Cumhurbaşkanının izin vermesi ve Anayasa Mahkemesinde
yargılanmalarıyla ilgili ilke kuralı getirilmiş oldu.
Dolayısıyla, buradaki düzenlemeyle geçmişte yaşanan bir
kısım boşluklarla ilgili hususlar giderilmiş ve bir hukuki
güvence netleştirilmiş oldu.
Yine bu kanunda getirilen en temel ilkelerden biri,
bugünkü yargılamada ceza mahkemeleri, asliye ceza mahkemeleri ve
ağır ceza mahkemelerinde ilgili
Diyelim ki Ankarada 50 tane asliye
ceza mahkemesi varsa tüm mahkemelerde yargılanabiliyor.
Dolayısıyla, burada ihtisaslaşmanın getirdiği
sıkıntıların önüne geçmek açısından ilde bir
asliye ceza mahkemesi bir de ağır ceza mahkemesi Hâkimler
Savcılar Kurulu tarafından sırf askerî suçlara bakmak için
görevlendirilmiş olacak, cumhuriyet savcıları da birçok
büyükşehirde büro esasına göre çalışır, burada da bir
cumhuriyet savcısı bu soruşturmaları görevli bir
şekilde yürütecek, böylece daha iyi ihtisasla daha doğru, daha
hızlı bir karar vermeyi sağlamış olacağız.
Türk Silahlı Kuvvetleri iki bin iki yüz
yıllık tarihe sahip, gerçekten kahramanlığı,
disipliniyle milletimizin övünç ve güvenç kaynaklarından biridir. Bu
ordunun disiplinini korumak, kişi hak ve hürriyetlerini de dikkate alarak
temin etmek hepimizin görevidir. İşte bunun için de bir
kısım kurallarda normal yargılama ilkelerinin
dışına çıkmak tüm dünyada da kabul edilen hususlardan
biridir. 2 kamu görevlisinin kendi içindeki bir tartışmasındaki
basit fiziki bir müdahale belki hoş görülebilir veyahut da bir tutuklama
sebebi kabul edilmeyebilir ancak bir alay seviyesindeki veya bir tugay
seviyesindeki bir komutan alt derecedeki bir astı tarafından fiziki
bir müdahaleye maruz kaldığında Ya, bunu da hoş görelim,
bir problem yok, müessir bir fiil de olmamış. gibi bakmak orada
disiplini imkânsız hâle getirir, disiplin sağlanamaz, disiplinin
olmadığı bir yerde de bir ordudan, bir silahlı kuvvetlerden
bahsetmek mümkün olmaz. İşte bunları temin edecek, bunları
daha iyi, daha hızlı, daha doğru bir şekilde sağlayacak
olan bu kanun teklifi getirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) Komisyon
çalışmaları sırasında da gerçekten bütün
tarafların görüşleri, önerileri ve dikkatleri esas alındı
ve Adalet Komisyonumuz tarafından kabul edilip yüce Meclisin, Genel
Kurulun gündemine getirilmiş oldu.
İnşallah bu kanunla, hâkimlerimiz hem Türk
Silahlı Kuvvetlerindeki disiplini sağlayacak, daha dikkatli, daha
hızlı, adil kararlar verecek hem de genel hukuk ilkelerine
bağlı kalacak. Bu, yargı ilkesini ve birliğini,
tekliğini sağlayacak bir kanun olduğu için, bu kanun teklifini
inşallah yüce Meclis de kabul eder ve kabul ettikten sonra da
yürürlüğe girer diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gökçel
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin,
tarımsal yayın ve danışmanlık hizmeti veren
danışmanların sorunlarına ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) AKP, tarımsal
yayım ve danışmanlık hizmeti veren danışmanlara
zulmediyor, danışmanlık hizmeti veren ziraat mühendisi,
veteriner ve teknikerleri iki yıldır aynı ücrette köle gibi
çalıştırıyor. Ücretlere bir kuruş zam yapılmadı.
Allahtan korkunuz, enflasyon iki yıldır almış
başını gidiyor, danışmanlara iki yıldır
Aynı ücrete çalışın. diyorsunuz. Sanki ülkede her
şey güllük gülistanlık, enflasyon artmıyor, hayat
pahalılığı yok. Size göre, danışmanlar
aldıkları maaşla paşa gibi geçiniyor, sanki sarayda
yaşıyor. Allahtan korkun, 1.500 liraya ziraat mühendisi, 1.500
liraya veteriner, tekniker çalışır mı? Diyarbakırda,
Konyada, Trabzonda, Edirnede, Aydında, Mersinde; nereye gitsek
danışmanlardan aynı şikâyeti duyuyoruz: Geçinemiyoruz.
Aslında Türkiyenin sorunu belli, Türkiyenin
sorunu AKP iktidarıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hancıoğlu
52.- Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun, Samsunun Ondokuzmayıs ilçesinde bir basın
emekçisine yapılan saldırıya ilişkin açıklaması
NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önceki gün Samsunun Ondokuzmayıs ilçesinde bir
basın emekçisine menfur bir saldırı gerçekleşmiştir.
İbrahim Akkuş isimli gazeteci, 21 Haziran günü İlçe Belediye
Binasında bulunduğu sırada, binaya dışarıdan
gelen 3 kişinin gerçekleştirdiği saldırı
sonrasında çeşitli yerlerinden yaralanmıştır.
Saldırının sebebi, gazetecinin bu ilçede yapımı
tamamlanan ve teslim aşamasında olan devlet hastanesi
inşaatındaki eksiklikleri ve proje hatalarını
haberleştirmesidir. Hastane teslim aşamasında ama her yeri
dökülüyor. Yağmur yağmış, binayı su basmış,
binanın birçok bölümü rutubetten çürümüş, boyalar dökülmüş.
İşte görüntüler burada.
Milletin parası heba edilmesin diye çabalayan
yetkilileri uyarmaya, halkımızı bilgilendirmeye
çalışan bu gazeteci kardeşimize yapılan
saldırıyı lanetliyor, saldırıyı
gerçekleştiren ve azmettirenlerden yargı önünde hesap
sorulmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
53.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu
Köksalın, Afyonkarahisarlı çiftçilerin sulama sorununa ilişkin
açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Dinar ilçesine
bağlı Sütlaç köyü yıllardır AKP tarafından kendilerine
verilen sözün tutulmasını bekliyor. Yer altı su kuyuları
vuruldu ama kuyular hâlâ faaliyete geçirilmedi. Köylünün ekinleri susuzluktan
kurudu. Köylü soruyor: Bu kuyular söz verilmesine rağmen niye
çalıştırılmadı, gösteriş amaçlı mı
vuruldu?
Ayrıca, Sultandağ ilçemize bağlı
Çukurcak köyünde de su sorunu yıllardır çözülmedi. Çukurcakta
yaşayan hemşehrilerimin günahı ne? Yazık değil mi
orada yaşayan insanlara? Eber ve Akşehir göllerine yakın olup da
sulama yapamadıkları için bu yıl ekinleri kuruyan
Karapınar, Çukurcak, Karakışla ve Üçkuyu köylerindeki çiftçiler,
geçtiğimiz günlerde de bu kez aşırı yağış
nedeniyle zarar gördüler. Yıllardır iktidarın ihmal ettiği,
görmezden geldiği çiftçiler Bizi görün, feryadımızı duyun,
zararımızı karşılayın. diye
haykırıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
Aynı mahiyette olan bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal Peköz Kemal
Bülbül Abdullah
Koç
Adana Antalya Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan
Erel Ayhan
Altıntaş
Adana
Aksaray Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu Muhammet
Naci Cinisli
Eskişehir Erzurum
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Burhanettin
Bulut Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Adana
Mersin
Mersin
Süleyman
Bülbül
Aydın
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Abdullah Koç.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli halkımız;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, devletin resmî
makamları tarafından uygulanan, 1993 konseptiyle uygulanan strateji
Kürtleri yok etmek, sindirmek, Türk olmayı kabul ettirmek için
insanlık dışı yöntemlere başvurmuştu ve
başvurmaya devam ediyor. Kürt sorununu canlı tutacak bütün alanlar
saldırı altında, coğrafyayı yakıp yıkma,
zorla göç ettirme, devlet terörünün Kürtlerin yaşadığı tüm
kentlere yayılması, Kürtlere dair bütün kurumların yok edilmesi,
Kürt siyasi kurumlarının kapatılması, Kürt siyasetçilerine
yönelik 15 bine yakın faili meçhul, 5 bin köyün
boşaltılması ve Türkiye tarihinin en kirli dönemini
oluşturan insan kıyımı. Bütün bu yaşananların
temel nedeni bütün yakıcılığıyla devam eden Kürt
sorununun çözülmemiş olmasıdır. Kürt kıyımı devam
etmektedir değerli arkadaşlar. AKPnin, Kürt sorununun çözümüne
yönelik olan bütün taleplere karşılık Kürtler
kardeşlerimizdir. Kürtler cezaevlerinde Kürtçe konuşabilir ama onun
haricinde her tarafta Kürtçe dili yasaktır. 15 bin Kürt siyasetçi
cezaevindedir. HDPye yönelik kapatma davası ve HDP binalarına
yönelik saldırı ve kıyımlar.
Değerli arkadaşlar, AKP ve MHP Hükûmeti
kendi dönemini karanlık bıraktığı gibi önceki dönemde
olan karanlık tarihi de yeniden canlandırmaktadır. 93 konsepti
devam etmektedir. Emniyet, İçişleri, istihbarat bürokrasisi, paralel
iç hat örgütlemesi devam etmektedir, bunlar devreye girmiştir. 1993
konseptinde işlenen politik cinayetler devam etmektedir değerli
arkadaşlar. Bakın, HEP Diyarbakır İl Başkanı
Vedat Aydın katledildi. Musa Anter, Ape Musa katledildi ve buna benzer
şeyler devam ediyor. 4 Eylül 1993 tarihinde Mardin Milletvekili HEPin
kurucularından Mehmet Sincar katledildi ve hâlâ buna benzer olaylar devam
ediyor.
Roboskide onlarca insan katledildi bombalarla,
Kürtlere yönelik olan muamele hâlâ bu şekilde devam ediyor. Tahir Elçi 28
Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Meydanında katledildi, buna
ilişkin soruşturmalarda hâlâ failleri bulunmadı ve bulunmayacak
da. Değerli arkadaşlar, Deniz Poyraz 17 Haziran 2021 tarihinde, yine
İzmirdeki il örgütümüz basılmak üzere katledildi ve mevcut olan
yaklaşım aynı şekilde devam ediyor değerli
arkadaşlar.
Deniz Poyrazın cinayeti diğer politik
cinayetlerin devamıdır değerli arkadaşlar. Katliamın
planlanması, yapılması, azmettiricilerin, devlet güçlerinin
onlara olan yaklaşımı ve soruşturmanın
yapılış şekliyle görünen, bir caninin tutuklanmasıyla
gerçek failler meçhul bırakılmak istenmektedir. Biz bu filmi son otuz
yıldır sürekli seyrediyoruz.
Bakın, bilinen bir devlet adamı ne diyor?
Derin devlet gelenek hâline gelmiş, bu ifade Osmanlı'dan bu yana
kullanılıyor. Kurumların içindeki çeteleşme diyebiliriz. Bu
tür bir yapı var." diyor. Yıl 2006, Recep Tayyip Erdoğan.
Yine başka bir devlet adamı ne diyor? Seçilmiş sistem zaafa
düşerse arkadaki sistem devreye girer. Derin devlet budur. Süleyman
Demirel.
Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu
çözülmediği sürece seçilmiş sistem sürekli zaafta olacaktır. Bu
inkârla hiçbir zaman zaaf bitmedi ki, bunu kabullenmeniz gerekmektedir. Siyasi
cinayetlerin üstünü örten, suçun arkasındaki güçleri ortaya
çıkarmayan bir siyasi iktidarla biz karşı
karşıyayız değerli arkadaşlar ve değerli
halkımız. Bizim halkımıza, Türkiye halklarına ve
siyasi cinayetlere kurban giden bütün şehitlerimize sözümüzdür, bütün bu
karanlık güçleri elbette ki bir gün gün yüzüne çıkaracağız
ve bunlar, tarih gösterecek ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Demokratik güçlerin,
demokratik yapının iktidar olması hâlinde, bu karanlık
güçlerin bir gün mutlaka ama mutlaka tarih önünde ve mahkemelerin önünde hesap
verecekleri gün yakındır değerli arkadaşlar. Yine,
halkımıza ve bütün şehitlerimize, bu şekilde katledilip de
hiçbir şekilde failleri bulunmayan ve failleri saklanan bütün
şehitlerimize sözümüz de şudur değerli arkadaşlar: Kürt
sorunu muhakkak ki demokratik yollarla çözüme
ulaştırılacaktır; sistem, bu şekilde, demokratik bir
iktidarla zaafa düşmeyecektir. Bizim, halkımıza sözümüz budur;
bütün halkımız bu konuda kesinlikle müsterih olsun, bütün sözümüz
halkımıza bu şekilde olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun 268 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devleti anayasal hukuk devleti olarak demokrasinin, hukukun, evrensel hukuk
prensiplerinin gereği çerçevesinde hem özgürlüklerimizi güvence
altına alırken hem de güvenliğimizi milletimizin huzuru ve
barışı için hayata geçirmektedir. Bu anlamda, Türküyle
Kürtüyle, Lazıyla Çerkeziyle 85 milyon
vatandaşımızı bir, beraber ve kardeş olarak görüyoruz.
Bu anlamda vatandaşlarımızın her türlü özgürlüklerini
kullanmalarına, etnik kimlik ifadelerini, lehçelerini, dillerini
kullanmalarına olabildiğince imkân sağlayarak bunları
öğrenebilmeleri için eğitim kurumlarının da
açılışını hamdolsun sağladık. Televizyon
yayınlarıyla vatandaşlarımızın kendi kültürlerini
yaşamaları ve yaşatmalarının önündeki bütün engelleri
hamdolsun kaldırdık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, tamam mı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bitiriyorum.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Devam etsin
Başkanım(!)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Elbette, özellikle Kürt
vatandaşlarımızın Türkiyede sorunları var mıdır?
Elbette vardır. Bugün PKKsı, FETÖsü, DEAŞı, DHKP-Csi,
coğrafyamızı kan gölüne çevirmek isteyenler, açıkçası
coğrafyamızda terör üzerinden emperyalizme destek olmaktadırlar.
Silah, petrol ve faiz üzerinden yürütülen, maalesef, bu emperyalizme
karşı hem vatandaşlarımızın özgürlüğünü,
güvenliğini sağlayacağız, 85 milyon aziz milletimizin
birlik ve beraberliğini güvence altına alacağız hem de
devletimizin bu topraklarda bekasının gereğini hayata
geçireceğiz. Bu anlamda, devletimiz, vatandaşlarımıza karşı
bir hukuksuzluk varsa bunun hak, hukuk arayışını her türlü
yargısal mercilerde hem de uluslararası mekanizmalar mercisinde,
nezdinde takibinin yapılabilmesine imkân sağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım artık.
Beyler, Grup Başkan Vekillerinin
milletvekillerinden ayrı bir hakkı yok.
Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Çok doğru
söylediniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu çerçevede, özellikle
Türküyle Kürtüyle, Lazıyla Çerkeziyle, Alevisiyle Sünnisiyle
bizlerin arasına farklı nifak tohumları ekilmesine, bu yönde her
türlü söylem ve eylemden kaçınılmasına dikkati çekmek istedim.
Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
55.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, biz tam tersini ifade ediyoruz ama
Sayın Grup Başkan Vekili sözlerimizi hep tersten yorumlayarak
başka bir hikâye anlatıyor ama gerçek mesele şudur: Bu, Tahir
Elçi. Bizim hatibimiz bu topraklarda yaşanan cinayetleri, faili meçhul
cinayetleri, katliamları ve bunlara uygulanan cezasızlık
politikasını anlattı. Kürt halkına karşı bugüne
kadar Türkiyenin tarihi boyunca olan ve bu iktidar döneminde de devam eden
ayrımcılığı, inkârı, asimilasyonu ve siyasi
cinayetleri anlattı.
Tahir Elçinin katili neden korunuyor?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ya, PKK terör
örgütünden bahsediyoruz. Tahir Elçinin hakkını, hukukunu savunmak
zaten milletimizin, devletimizin görevi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Tahir
Elçi benim arkadaşım aynı zamanda, birlikte üniversite
okuduğum bir arkadaşım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz PKK diyoruz, sen
Tahir Elçi diyorsun, başka şeye getiriyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Diyarbakırın göbeğinde, Dört Ayaklı Minarenin orada
siyasi bir suikastle öldürüldü.
Roboskide, Türkiye tarihinde ilk defa
kaçınılmaz hata denilerek Türk savaş uçaklarının
bombalarıyla 34 Kürt çocuğu öldürüldü ve takipsizlik kararı
verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Takipsizlik kararından sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı
askerî yargıya gitti, askerî yargıda temyiz de reddedildi, diğer
aşamalar da reddedildi. Ya, bütün dünya biliyor ki ve Türkiye de kabul
etti, savaş uçaklarının öldürdüğü gençlerin katillerinin
soruşturması yapılmadı. Bize anlatmayın bunları,
biz belgelerle, bilgilerle, hafızamızla konuşuyoruz. Bu ülkede
Kürtlere karşı ayrımcılık vardır, dilleri inkâr
edilmektedir, kimlikleri inkâr edilmektedir. Biz HDP olarak, bir arada
yaşamı savunuyoruz, herkes gibi, herkesin bir arada eşit ve
özgür koşullarda yaşamını savunuyoruz.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; Askerİ Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin 1inci maddesiyle, 1632 sayılı Askeri
Ceza Kanununa eklenen ek 11inci maddeyle kanunilik ilkesine uygun olarak askerî suçların tanımı yapılmakta,
sırf askerî suçlar belirlenmektedir. Yürürlükteki askerî mevzuatta askerî
suç ve sırf askerî suç tanımı bulunmamaktadır. Söz konusu
tanımlar Askerî Yargıtay içtihatlarıyla
şekillenmiştir.
Maddenin birinci
fıkrasında askerî suçlar, 1632 sayılı Kanunda düzenlenen
suçlar ile asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak
işlediği suçlar olarak tanımlanmaktadır. Maddenin ikinci
fıkrasında sırf askerî suçların hangi suçlar olduğu
düzenlenmemektedir. Bu suretle sırf askerî suçlara bağlanan
suçların sadece bu fıkrada düzenlenen suçlar bakımından
uygulanması sağlanmaktadır. Ancak ilgili maddeyle askerî suç
tanımlanmış, sırf askerî suç ise teorik olarak
tanımlanmamıştır. Böyle maddeler hâlinde saymak yerine
teorik tanım verilmesi, böylelikle ileride kanunda yapılacak
olası değişikliklerde oluşacak sırf askerî suç mu,
değil mi gibi tartışmaların önüne geçilmesi gerektiği
kanaatindeyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerimiz neticesinde,
sayıları yüz binleri aşan kahraman evlatlarımız, uzman
çavuşlarımız yıllardır biriken sorunları,
yaşadıkları mağduriyeti sizlerle birlikte bize de defalarca
ilettiler. Bu sorunlar hakkında, uzman çavuşlara hakları
konusunda söz verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar bu sözlerin
yerine getirilmemiş, yine görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde
uzman çavuşlarımızın beklentileri, maalesef,
karşılanmamış ve yine mağduriyetlerini yaşamaya
mahkûm edilmişlerdir. Doğuda beş yıl görev süresini
tamamlayan uzman çavuşlar, doğu görevini tamamladık sevincini
yaşamadan kaydırma birliklere verilerek tekrar doğuda görev
yaptırılmaktadır. Subay ve astsubaylarımız
rahatsızlandığında iki yıla kadar rapordan
faydalanırken, en çok şehit ve gazi veren uzman
çavuşlarımız üç aylık raporu geçtikleri takdirde
sözleşmeleri feshedilmektedir. Kahraman uzman çavuşlarımızın
kaderi bürokratik hiyerarşinin kaderine terk edilmiş durumdadır.
Savaşta ve cephede en önde olan kahraman uzman
çavuşlarımız, ödülde ise en arka sıradadır. Kahraman
vatan evlatları uzman çavuşlarımız atama
yönetmeliğinin, 3600 ek göstergenin, sağlık yönetmeliğinin
olmamasından dolayı mağduriyet yaşamaktadırlar ve bir
an önce mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzman çavuşlarımız Türk ordusunun mensubu
olmalarına rağmen, maalesef, orduevlerine girememektedir. Evli
personel, eşinden ve çocuklarından uzun zaman ayrı
kalmaktadır. Uzman erbaşlara bekçiye verilen haklar verilmemektedir.
Bekçilerimize sağlanan haklar kadar bu kahraman evlatlarımıza da
bu hakların sağlanmasını beklemekteyiz. Uzman
çavuşlarımızın bize ilettiği bir konu ise kendilerine
beylik tabancası verilmemesi. Uzman çavuşlarımız için kadro
verileceği her seferinde dile getirilse de kadro sözü verilse de uzman
çavuşlarımız kadrolarını
alamamışlardır. Evli uzman çavuşlarımız eşi
doğum yapmadan önce babalık iznine gönderilmemektedir ancak eşi
doğum yaptıktan sonra, hastane doğum raporunu gönderdikten sonra
babalık iznine gönderilmektedir. Bu kahraman evlatlarımıza
muayene sonucunda doktor tarafından otuz veya kırk beş günlük
rapor verildiğinde, raporun üzerinde Evinde geçirmesi uygundur.
yazılmadığı takdirde kışlada geçirmek zorunda
kalmaktadırlar.
Bu ayrımcılığa son verilmesi
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz iyi yönetilmiyor. Ülkemizde,
on dokuz yıllık AKP iktidarında, yıllardan beri
kurumsallaşan kurumların içi boşaltılıyor ve Türkiyede
insanlar yoksul, Türkiyede insanlar haklarını arama kabiliyetinden
yoksun ve yasaklarla memleket yönetiliyor.
Bakınız arkadaşlar, Türkiyede
özelleştirmeler yapıldı. AKP yapmış olduğu
özelleştirmelerle devletin kasasına 62 milyar dolar para koydu. Bu
paralar nereye gitti? Bu paraların hesabı verilmiyor. Şimdi,
çıkıldı, Varlık Fonu diye bir yer kuruldu, Varlık
Fonunun içine Ziraat Bankasından tutun diğer bankaları da
koydular ve içerisinde TÜRK TELEKOM, ÇAYKUR ve birçok yılların
kuruluşu boşaltıldı; içi boşaltıldı, zarar
zarar etmeye başladılar. PTTnin zararı ortada, TÜRK TELEKOMun
durumu ortada ve cumhuriyetin yıllardan beri gelen kuruluşları
bu hâle getirildi.
Şimdi ne oldu? Şimdi sıra OYAKa
geldi. OYAK nedir? Ordu Yardımlaşma Kurumu. OYAK, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, üyeleri Türk Silahlı Kuvvetleri olan, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
mensupları olan -kendi ifadelerine göre- tamamlayıcı bir mesleki
emeklilik dalı. 2016 yılına kadar 8 sektörde ve 39 şirkette
çalışma içerisinde olan, parasını değerlendiren OYAK,
Coşkun Ulusoy ve ekibinin FETÖ alt suçlamalarıyla görevden
istifaları sağlandıktan sonra ne yapıldı? AKPli
yönetici, liyakatsiz kişilere bırakıldı. Kime
bırakıldı? Genel Müdür Süleyman Savaş Erdeme
bırakıldı. Kimdir bu vatandaş? Bu vatandaş Devlet
Denetleme Kurulu üyesi ama ilginç bir özelliği var: 17-25 Aralıkta o
4 Bakan var ya 4 Bakan, 4 Bakanı aklayan raporun altında imzası
olan kişi arkadaşlar, bu kişiye bırakıldı. Bu
kişi
O 4 Bakanın biliyorsunuz, 800 binlik saatler, para sayma
makineleri
17-25 soruşturmaları şu anda daha çözülmedi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) FETÖnün kumpası,
FETÖnün şantajı bu.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Çözülmedi ama
İçişleri Bakanı hatırlarsanız geçenlerde bir
açıklamada bulunuyor Ben İçişleri Bakanı olduğum
zaman oğluma Para sayma makinesini evine koyma. dedim. diyor
İçişleri Bakanı. Kime söylüyor bunu? AKPliler bilecek onu kime
söylediğini. Sonra, bu Süleyman Savaş Erdem, yapmış
olduğu çalışmalarda içini boşaltmaya başladı. OYAKın
içini boşaltmaya başladılar; ilk yaptıkları, Genel
Kurulun yetkisinden alıp Yönetim Kuruluna verdiler, 7 kişilik Yönetim
Kuruluna. Neyi? Artık yapacakları iştiraklere
katılımları 7 kişilik Yönetim Kurulu karar verecek. Neler
yaptılar? İlk yaptıkları şey, Ziraat Bankasından
750 milyon dolar para alıp da, kredi alıp da ödemeyen Demirörenin M
Oil ve Total şirketini 450 milyon dolara satın aldılar;
arkadaşlar, 450 milyon dolar yapmayacak iki şirketi.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Onda 1i etmez.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) M Oili 90 milyon dolara
aldılar, 30 milyon dolar yapmaz ve pazar payı dört sene önce 5,6 olan
Total şu anda 5,5. Düşünebiliyor musunuz yani tam anlamıyla
peşkeş çekildi. Bunun dışında ne yaptılar?
Sagrayı aldılar, batan Sagrayı aldılar. Bunun
dışında ne yaptılar? TUKAŞı, kâr yapan
TUKAŞı satıp gidip de TAMEKi aldılar ve Emlakın
bütün arsalarını almaya başladılar. Nereden aldılar?
Gittiler, Ankara'ya 37 kilometre uzaklıkta olan Ballıkuyu mevkisinden
2,5 milyon metrekare arazi aldılar. Nereden aldılar? Urla'dan 400 bin
metrekare arazi aldılar, Yalova'dan 1,5 milyon metrekare arazi
aldılar. Elli yıllık konut ihtiyacını
karşılayacaklar. Kimin paraları bunlar? Şehitlerin
paraları bunlar. (CHP sıralarından alkışlar) Kimin
paraları bunlar? Terörle mücadele eden, iki bin beş yüz
yıllık Türk Silahlı Kuvvetlerinin çalışanlarından
kesilen paraları peşkeş çektiler. Bunun hesabını
soracağız, bunun hesabını Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında soracağız ve mutlaka soracağız
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli
arkadaşlar, bu da bitmedi, bu da bitmedi, bu OYAK dosyasını çok
açacağız, çok açacağız burada, çok açacağız
arkadaşlar.
Şimdi, biraz önce AKP temsilcisi, sözcüsü
geldi, disiplinden bahsetti. Siz hangi disiplinden bahsediyorsunuz ya, hangi disiplinden?
Cübbeli Amiral Mehmet Sarı denen kişi askerî elbisenin üzerine
cübbesini, takkesini giyip de tarikatta bulunduğundan dolayı hangi
soruşturmayı sonuçlandırdınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) Disiplin
soruşturması ne oldu? Sayın Cumhurbaşkanı size buradan
sesleniyorum, ne demiştiniz, 5 Nisanda ne demiştiniz: TSK'nin
disiplin anlayışıyla bağdaşmayacak fotoğraf veren
askere de olumlu bakmadık, bakmayız. dediniz. Ne oldu disiplin
soruşturması? Sayın Millî Savunma Bakanı, hani bayramda
sonuçlanacaktı? Hangi bayram bu? Gelecek sene Kurban Bayramında
mı sonuçlandıracaksınız? Yazıklar olsun
arkadaşlar, böyle şey olmaz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İki bayram arası
tahkikat olmaz. diyorlar.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) İki bayram
arası olmaz. deniliyor.
Değerli arkadaşlar, ben Egede Aydın
Milletvekiliyim. Ya, bu adalar ne oldu, adalar? 20 tane ada Yunanlılar
tarafından işgal edildi; Yunanlılar tarafından işgal
edilip orada silahlandırıldı -Aydının
karşısındaki Eşek Adası- yazık değil mi?
Yunan Cumhurbaşkanı gelip de orada mangal açarken
Yazık
değil mi arkadaşlar? Arkadaşlar, bu memleket sahipsiz
değil; bu memlekete sahip çıkacağız, hep birlikte sahip
çıkacağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Adaların
işgali
Bunları kabul etmiyoruz, asılsız iddialar. Türkiye
ta Libyaya, Azerbaycana
Misakımillî hudutlarında artık tam
bir tahakkümle egemenlik kurmuş vaziyette.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
yoklama talebimiz var aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Özel, Sayın Sarıaslan,
Sayın Kılınç, Sayın Antmen, Sayın Bülbül, Sayın
Bulut, Sayın Kayışoğlu, Sayın Köksal, Sayın Beko,
Sayın Aydoğan, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Keven,
Sayın Tüzün, Sayın Aydın, Sayın Budak, Sayın Zeybek,
Sayın Taşcıer, Sayın Gökçel, Sayın Sarıbal,
Sayın Arık.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.39
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 268 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN - 268 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Teklifin 1inci maddesi üzerindeki aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesini teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal
Bülbül Kemal
Peköz Musa
Piroğlu
Antalya Adana İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu.
Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Güngören Tozkoparanda gecekondularında yaşayan insanlar
bugün polisin gazlı, plastik mermili müdahalesiyle zorla evlerinden
çıkarıldı. Tıpkı İkizderede jandarmanın
Cengizin kepçesine siper olması gibi polis de burada müteahhitlerin önüne
siper oldu ve halkı zorla çıkardı. Dün AKPnin Grup Başkan
Vekili dedi ki: Biz 85 milyonun partisiyiz, hükûmetiyiz. Yanlış.
AKP, gecekondularında ve köylerinde topraklarını savunan
insanların karşısında, inşaat baronlarının,
Cengizin, Kolinin ve maden baronlarının partisidir.
Temmuz geliyor, emekliler, memurlar ve kamu
işçileri zam alacak. Yapılacak zam oranı enflasyonla
hesaplanıyor ve yüzde 7den söz ediliyor. Yüzde 7nin 3 bin lira maaş
alan bir kişi için karşılığı 210 liradır.
Yüzde 7nin aşağı yukarı 1.500 lira maaş alan
emekliler için hiçbir karşılığı yok çünkü
maaşı 1.500 liraya çıkardığınızda emeklilere
zammı da kestiniz. İşçiler, memurlar, yoksullar, emekliler yüzde
7yle 200 lira zam alacak, vekil maaşlarına 2 bin lira zam
yapılacak. Sıkıntı tam da burada başlıyor, öyle
bir gelir uçurumu yarattınız ki, öyle bir maaş farkı
yarattınız ki, milletvekili maaş zammı, bir işçinin,
emeklinin aylık maaşından fazla. 2002 yılında iktidara
geldiğinizde ülkede 8 bin milyoner vardı, bugün 300 bin milyoner var.
Sadece salgın döneminde, halkın yoksullukla ve işsizlikle
kıvrandığı, yoksullukla uğraştığı
salgın döneminde 80 bin milyoner çıkardınız. Bu milyonerler
nasıl mı çıkıyor? İki tane yöntemle çıkıyor.
Birini Peker açıkladı, yolsuzlukla ve rüşvetle zengin oluyorlar.
Sarayın eteğinden tutanlar parmağını bala
batırıp yalıyor ve zengin oluyor. İkincisi, işçinin ve
yoksulun kanı üzerinden zengin oluyorlar çünkü AKP o, on altı
yıllık, yirmi yıllık iktidarında ülkeyi işçilere
bir cehennem, patronlar içinse ucuz emek cennetine çevirdi. 85 milyonun
hükûmeti değilsiniz; patronların, zenginlerin ve yolsuzluk yapanların
hükûmetisiniz.
Yoksulun çocuğu açlıktan intihar ediyor,
yoksulun çocuğu işsizlikten intihar ediyor; esnaf, küçük esnaf
yoksulluktan, iflastan intihar ediyor; köylünün toprağına haciz
geliyor ama siz, zenginlerin, milyonerlerin vergi borçlarını affetmekle
uğraşıyorsunuz. Sizin çocuklarınız pudra şekeri
partileri düzenliyor, sizin çocuklarınız lüks ve sefahat içinde
yaşıyor, sizinle fotoğraf çektiren herkes milyon dolarlarla
oynuyor, yolsuzlukla zengin oluyor, Avrupaya kaçıyor ama ülke yoksullukla
kıvranmaya devam ediyor. Yoksulun karşısında zenginin
partisisiniz.
Esenyurt Karakolu, İstanbul. Geçtiğimiz
günlerde Birol Yıldırım karakolda darp nedeniyle
hayatını kaybetti. Aynı Esenyurtta nisan ayında bir
kadın sokak ortasında darbedildi ve hastanelik yapıldı.
Polis, şiddeti sokakta insanlara karşı hoyratça
kullanılıyor ve siz bunu çözmek için hiçbir şey
yapmıyorsunuz çünkü bu yolsuzluk düzenini, bu mafyatik düzeni korumak için
halkın üzerinde şiddeti arttırmaya, polis terörünü
arttırmaya devam ediyorsunuz çünkü istek basit: Eğer sokakta devletin
terörü, polisin terörü artarsa, eğer sokakta Veli
Saçılıkın üstünde yapıldığı gibi
insanların sırtına binip ana avrat küfür edilirse, çocuğuna
küfür edilirse sanıyorsunuz ki halk sokağa çıkmayacak,
sanıyorsunuz ki öğrencilerin, üniversite öğrencilerinin kolu
kırılırsa, sanıyorsunuz ki hak arayan herkes sokakta
darbedilirse, sanıyorsunuz ki Migros işçisinin
karşısında siz Tuncay Özilhanın binasını
korursanız siz kazanacaksınız ve insanlar geri çekilecek ve
sizin hükümranlığınız, sizin saltanatınız devam
edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Sözlerimi
bitirirken yoksullara ve işçilere söylemek istiyorum. Bu iktidarın
kimin iktidarı olduğu belli. Yoksuldan oy alan, işçiden oy alan
bu iktidar patronların; yoksuldan oy alan bu iktidar zenginlerin;
yoksuldan oy alan bu iktidar, köylüden oy alan bu iktidar maden
baronlarının, Cengizin, Kolinin iktidarı ama yakınmakla
bir şey olmuyor. Onlar sokağı boşaltmamızı
istiyor, onlar hak aramaktan vazgeçmemizi istiyor, onlar sadece şikâyet
edip Twitterda, sosyal medyada konuşup yerimizde oturmamızı
istiyor. Ve ben buradan diyorum ki: Bu iktidarı süpürmeden, bu
iktidarı devirmeden, yoksulun hakkını alma şansı yok
ve devlet iktidarı ve bu iktidar ve Hükûmet zenginin elinde, yoksula
karşı, işçinin karşısında, patronun elinde
olduğu sürece polis her zaman barikatın karşısında
olacak. Yapılması gereken tek şey var: Omuz omuza
geleceğiz, HDP binasının önündeki çığlığa
ses vereceğiz, birlikte devireceğiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İşçinin,
köylünün, esnafın, halkın, milletin iktidarına mesnetsiz
iddiaları reddediyoruz.
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Hep
ediyorsun sen.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununa eklenen EK MADDE 12deki
hâller ibaresinin durumlar şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Cengiz
Gökçel Burhanettin
Bulut Alpay
Antmen
Mersin Adana Mersin
Süleyman
Bülbül
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün çok güzel bir gündeyiz, İstanbuldan
dünyaya demokrasinin ilham kaynağı olacak eylemin 2nci yıl
dönümündeyiz. Sizin açınızdan da anılacak bir yanı var
tabii; 2 kez hukuku bir şekilde halkın iradesine mavzer gibi çevirip
halktan cevabı aldığınız gündür; siz de onu
hatırlayın ve bir daha asla tevessül etmeyin, bir daha sakın
tevessül etmeyin, halkın iradesine saygı göstermeyi becerin.
İstanbulda Tozkoparanda feryat figan olaylar
var, az önce sevgili milletvekilim buradan da dile getirdi. Ortalama
altmış yıldır Tozkoparanda yaşayan aileleri
sokağa döktünüz, onlara gaz sıkıyorsunuz, evsiz bıraktınız,
elektriklerini kestiniz, sularını kestiniz, yaşamsal hiçbir
ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle getirdiniz. Niye? Bu ülkede
sosyal devlet yok mu? Bu ülkede sosyal devlet insanları evsiz
bırakmak için mi var? Siz sosyal devleti temsil etmiyor musunuz?
Vatandaşı ortaya, sokağa döküyorsunuz, sonra da ona gaz
sıkıyorsunuz, orada insanlar fenalık geçiriyor. Ben sizi
yarın Güngörene davet ediyorum, hadi gelin, hadi gelin ben Güngörende
olacağım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz Tozkoparan
çocuğuyuz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Bir daha o sokaklara
sizi çıkartacak mıyım göreceksiniz.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) Bravo.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ben o bölgenin
vekiliyim, yarın Güngörendeyim. (CHP sıralarından
alkışlar) Yarın ve yarından sonra her gün sizi Tozkoparana
davet ediyorum, hadi gelin bakalım. Öyle, milletin ağzına
gazı sokacaksınız, evsiz bırakacaksınız, yurtsuz
bırakacaksınız, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme
çevireceksiniz, sonra o sokaklarda da bizim karşımıza
geçeceksiniz... Davet ediyorum; buyurun, bu davet size.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz Tozkoparan
çocuğuyuz.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ha, sosyal devlet
dedim ama yanlış anlamayın, sosyal devlet derken sizin
yönetiminizi kastetmedim, Anayasada var olan sosyal devleti kastettim. Sizin
bununla bir alakanız kalmadı, siz parti devletisiniz, onu başka
yerlerde de gösteriyorsunuz. Anayasanın 25 ve 26ncı maddesine göre
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri eylem yapıyorlar, 34üncü
maddedeki toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullanıyorlar,
burslarını kesiyorsunuz ya, nasıl bir şeysiniz siz ya?
Anayasa tanımıyorsunuz, kanun tanımıyorsunuz, hukuk
tanımıyorsunuz. Bu Anayasanın 42/8 maddesi eğitim
hakkından bahsediyor Devlet başarılı öğrencilere
eğer ihtiyaç hâli varsa burs verir. diyor, Siz bu Anayasayı
açıktan ihlal ediyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Recep Tayyip
Erdoğan öğrencilere burs verirken sizin şikâyetlerinize
bakıyordu Danıştay.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ama millet size
nasıl cevap veriyor, onu da söyleyeyim. Şimdi herkes diyor ki: Siz
kesecekseniz, biz burs vereceğiz bu öğrencilere. halk bunu söylüyor
sosyal medyada. İzleyeceksiniz bu halkın size karşı
tepkilerini, izleyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Rüya
görüyorsun, rüya!
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Nasıl ki Saat
on ikiden sonra, kusura bakmayın müzik yapamazsınız. dedi
Sayın Cumhurbaşkanı, sosyal medya çalkalanıyor Kusura
bakıyoruz. diyor, size karşı duruş gösteriyor, nah
işte burada da Boğaziçi öğrencilerine karşı halk diyor
ki: Biz varız, korkmayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İlk burs senden Vekilim.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) İlk bursu ben
veriyorum, ilk bursu ben veriyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar).
Parti devletinizle baş başa
bırakacaklar sizi, haberiniz olsun.
Askerlerle ilgili kanun çıkarıyorsunuz
öyle mi? Askerleri siz yirmi yıldır bir kaşık suda
boğdunuz, şimdi işinize gelen kanunları çıkarmaya
çalışıyorsunuz. Askerleri konuşacaksak başka askerleri
konuşalım sizinle, olur mu, ister misiniz, ben size
hatırlatmalar yapayım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Suriye, Libya,
Azerbaycanda zaferden zafere koşan Mehmetçikimizi konuş.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Astsubaylara söz
verdiniz, yedi sekiz yıldır, Sayın Cumhurbaşkanı söz
verdi, Sayın Binali Yıldırım Başbakanken söz verdi;
görev tazminatı, makam tazminatı, temsil tazminatı,
komutanlık tazminatı, kadrosuzluk tazminatı, bunlar bir yerden
tanıdık geliyor mu size? Niye vermediniz kardeşim? Niye
süründürüyorsunuz insanları?
Ha, askerlerle ilgili bir şey daha
anlatayım ben size, madem yine askerleri konuşacağız. Harp
okulu öğrencileri var, biliyorsunuz değil mi? O melanet örgütün
finansörlerine bir günde, bir günde, finans ayağına bir günde
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı
çıkardınız, uçaklarda gezdiriyorsunuz ama gariban harp okulu
öğrencileri, komutanların Tatbikat var. diye yola
çıkardığı yerde, hiçbir delil yokken otuz yıl ceza
aldılar. Şu anda ne yaşıyorlar biliyor musunuz? Silivri
5inci kısımda revire çıkmak isteseler bile diş
ağrısıyla alakalı, aylarca ihtiyaçları
karşılanmıyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Masum olanlar beraat
etti.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Siz,
cezalandırılması gerekenleri Sayın
Cumhurbaşkanının uçağında taşıyorsunuz,
ajanslara yönetim kurulu üyesi yapıyorsunuz, Sayın
Cumhurbaşkanının avukatı bir günde onlara takipsizlik
kararı alıyor, gariban öğrencileri de içeride çürütüyorsunuz. Bu
halk bunun hesabını sizden alır. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bağımsız
yargıyı itibarsızlaştırmayın lütfen Turan Bey.
Bağımsız yargıyı
itibarsızlaştırmayın, kimseye yararı olmaz.
ORHAN SÜMER (Adana) FETÖ borsasına para
yatıranlar çıktı.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Ha, bu kanunla
beraber bir şeyi daha yapıyorsunuz, bir şeyi daha
yapıyorsunuz: Kast sistemini geliştiriyorsunuz, kast sistemini, kast
sistemini geliştiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Bakın, bu
kanunda müfettişlikle ilgili bir hüküm getirdiniz, diyorsunuz ki:
Binbaşının üstüne müfettişlik kadrosu veririz. Subaylar,
astsubaylar, aşağıdakiler niye alınmıyor kardeşim?
MİT Müsteşarı astsubay değil mi? Onu yıllardır
orada tutuyorsunuz; başarılı, sorun yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Astsubayları niye
küçümsüyorsun? Niye aşağılıyorsun astsubayları?
Astsubayları niçin aşağılıyorsun?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Demek ki kendini
yetiştirmiş olan astsubaylar 2-3 fakülte bitirebilir. Gariban halk
çocuklarının, kısa yoldan ekmeğini kazanmak zorunda kalan
kaliteli insanların yolunu niye kapatıyorsunuz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Astsubayları
aşağılama. Astsubayı niye öyle görüyorsun?
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Hani vesayet rejimine
karşıydınız? Vesayetin allahını
yapıyorsunuz, allahını.
Orduyu milletin önüne atıyorsunuz 3üncü
maddeyle beraber. Suç işlediği iddiası olursa insanlar, sivil
insanlar ordu mensuplarına müdahale edecek öyle mi? Etrafı çetelerle,
milislerle, suç örgütleriyle sarılmış bir hâle getirdiniz,
yarın bunlar karşılıklı olarak kendi güvenliklerini
sağlarlar ordunun üzerinde. Siz, nefretinizi kusuyorsunuz orduya karşı.
Burada Orduyu koruyacak bir yasa çıkarıyoruz. diye sakın
söylemeyin, nefretinizi kusuyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ordumuz Libyada,
Suriyede, Azerbaycanda, mavi vatanda destanlar yazıyor.
TURAN AYDOĞAN (Devamla) Yirmi
yıldır orduyu tahrip etmekten başka hiçbir şey
yapmadınız, yapacağınız da yok.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ayhan Erel Şenol Sunat
Adana Aksaray Ankara
Muhammet Naci
Cinisli Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
Erzurum Ankara Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, tıpkı
yakın geçmişte askerî hastanelerin, askerî liselerin ve
okulların kapatılmasının Türk Silahlı Kuvvetlerine hiçbir
katkı sağlamadığı hatta zarar verdiği gibi, bu
teklifin de Peygamber ocağı Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde
pek çok keyfî uygulamaya yol açabileceğini ve ast-üst ilişkisini
bozabileceğini düşünmekteyiz.
Peki, bunları neden düşünüyoruz sayın
milletvekilleri? Çünkü sizlere, iktidarın grubuna güvenmiyoruz, iktidara
güvenmiyoruz. Çok değil, altı yedi yıl önce FETÖ tarafından
Türk Silahlı Kuvvetlerine Ergenekon, Balyoz kumpasları kurulurken siz
bu sıralarda yine alkış tutuyordunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya!
ŞENOL SUNAT (Devamla) Şimdi ise
Pardon. mu diyorsunuz? Ya da diyemiyorsunuz, demiyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Diyemiyorlar, öyle.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Hiç zannetmiyorum,
Adalet ve Kalkınma Partisinin tarihi ve sicili maalesef bu konuda çok
kirli.
Sayın milletvekilleri, kamunun tüm
kaynaklarının bir terör örgütüne peşkeş çekildiğini,
bakanlıkların resmî kurumlarının birer birer Ne istediniz
de vermedik? anlayışıyla verildiğini, FETÖ'yle iş
birliği yaparak milliyetçi, Atatürkçü, günahsız Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının ordudan tasfiye edildiğini hepimiz
hatırlıyoruz, siz hatırlıyor musunuz? Sayın
milletvekilleri, bunların sonucunda 15 Temmuz gecesi
yaşadığımızı da umarım
hatırlıyorsunuzdur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Cumhurbaşkanımız vardı hedefte,
Cumhurbaşkanımız vardı 15 Temmuzda hedefte.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Evet, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin harimiismetine, devlet sırlarının bulunduğu
kozmik odaya casuslar ve terör örgütü mensupları ellerini
kollarını sallayarak girerken yine aramızdaki, aranızdaki
bazı arkadaşlarınızın bu hıyaneti
alkışlamakla meşgul olduğunu da bir kere daha
hatırlatıyorum.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde
bağımsız ve tarafsız bir yargının
olmadığı aşikâr. Adalet terazisinin hep sizin taraftan,
sizden yana olmasını istediğinizi de biliyoruz. Peki, siz ne
yapıyorsunuz? Evet, partili Cumhurbaşkanına, bu maddelerle,
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında askerî
suçlardan dolayı kovuşturma izni yetkisini veriyorsunuz. Sayın
Erdoğanın bu izni AKP Genel Başkanı olarak mı yoksa
Cumhurbaşkanı olarak mı vereceğini düşünüyorsunuz, onu
da açıklayın. Bu teklif, siyasetin ordu üzerinde kurduğu
vesayetin perçinlenmesidir. Dünyanın en şerefli ordusunu mesnetsiz
ithamlara karşı savunmasız hâle getirmek istiyorsunuz. Tarihi
milattan önceye dayanan, binlerce yıllık Türk ordusuyla artık
oynamayın, yeter!
Sayın milletvekilleri, şimdi sırada
bildiğiniz gibi Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu var. Sakarya Tank Palet
Fabrikası özelleştirilmedi, satmıyoruz. diyordunuz, hâli
ortada. Benzer hikâyeleri şeker fabrikalarında, TÜRK TELEKOMda,
SEKAda duymuştuk; bunların hepsi stratejik
kuruluşlarımızdı bizim. Kurtuluş Savaşında
silah ve cephane yoksunluğu çeken o vizyoner aklın kurduğu,
sonrasında da Kıbrıs ambargoları üzerine gelişen
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun yok olmasını mı
istiyorsunuz? Ya, bu cumhuriyet kazanımlarına
düşmanlığınızı anlamak mümkün değil! Kamusal
niteliğini kaldırıp atadığınız yönetim
kurulu eliyle kötü niyetli işlerinize alet mi edeceksiniz?
İktidarınıza ve yapabileceklerinize güvenmiyoruz sayın
iktidar yetkilileri ve milletvekilleri. Bütün stratejik
kurumlarımızı yabancı sermayeye peşkeş çeken bu
zihniyetiniz millî güvenliğimize doğrudan etki edecek bu
şirketleştirmeyi de yakın tarihte kuşkusuz önümüze acı
bir şekilde getirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ŞENOL SUNAT (Devamla) Bir dakika
Bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Yüzde 100 yerli ve
millî olan bütün kurumlarımıza
düşmanlığınızın, onların yabancı
ortaklı şirketlere satılması konusunda
heyecanınızın farkındayız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yerli ve millî
kurumlara düşmanlık değil; onları muasır medeniyetler
seviyesi hedefinin üzerine çıkarmanın mücadelesini veriyoruz.
İHA, SİHA, ATAK helikopteri, GÖKBEY, Millî Piyade Tüfeği
ŞENOL SUNAT (Devamla) - İYİ Parti
olarak, bunları ne yapmak istediğinizi gayet iyi biliyoruz.
Bildiğiniz gibi, kol kola girdiğiniz kara para
aklayıcılarıyla yine ne filmler çevireceğinizi artık
bu millet çok daha iyi görmeye başladı. Yani, aşağıdan
yukarıdan yolun sonu görünüyor sayın milletvekilleri.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı
mahiyette olan bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal Bülbül Kemal
Peköz Tulay
Hatımoğulları Oruç
Antalya Adana Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turan Aydoğan Rafet
Zeybek Süleyman
Bülbül
İstanbul Antalya
Aydın
Burhanettin Bulut Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Adana Mersin Mersin
Zeynel
Emre
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Hayrettin
Nuhoğlu
Adana Aksaray İstanbul
Muhammet Naci Cinisli Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
Erzurum Ankara
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları
Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından
alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
saldırısını, HDPye dönük saldırıyı çok
konuştuk ve çok konuşacağız; çok
konuşmalıyız bu Mecliste. Ve burada şu soruyu sormak
istiyorum: İktidar ne yapmak istiyor? Sarayın 1.001
odasının birinde kuvvetle muhtemel çeşitli birimler AKPnin,
Cumhur İttifakının kitleler nezdindeki kaybının önüne
nasıl geçebiliriz? diye plan ve projeler peşindeler. Ve biz, Deniz
Poyrazın katledilmesini, HDPye dönük yapılan bu
saldırıyı, bu plan ve projelerin dışında
görmüyor, bağımlı olarak görüyoruz; 7 Haziranı, 1
Kasımı yaşadık çünkü Türkiyede ve insanlık tarihi
asla ve asla bunu unutmayacak.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İhanetin kökünü
araştıracağız; PKK, FETÖ, derin, paralel, DEAŞ, ne
kadar bağlantı varsa ortaya çıkaracağız.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Değerli halklarımız, şu an bizi ekranları
başında dinleyen halklarımız; AKP sıralarında
oylama dışında 1 vekil bile doğru düzgün bulunmaz ve bize
sataşma Grup Başkan Vekiline kalmış durumda. Bütün gün Grup
Başkan Vekili bize laf yetiştirmekle meşgul, buradan da bütün
Türkiye halkları bunu görsün ve bilsin diye ifade etmek istedim.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bir dakika ya! Nasıl bir konuşma bu ya?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Evet,
düğmeye basıldı; 7 Haziran-1 Kasımdaki dönem gibi.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın Hatip,
nasıl konuşuyorsun ya?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ne biçim
bağırıyorsun oradan ya? Niye oradan bağırıyorsun
ya?
OYA ERSOY (İstanbul) Dön arkana bak!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Arkana
bak!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Tek adam
rejimini tahkim etmek istiyorlar, bunun çabası içindeler ama şunu
bilmelisiniz ki bir suyla iki kez yıkanılmaz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Ya, ne demek ya!
Nasıl konuşuyorsun?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Katiller, teröristler,
suikastçılar, hepsi yargıda hesap verecek.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bize ayar vermeye
mi çalışıyorsun!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatibin yanında durmuş,
bağırıyor. Olur mu öyle şey ya!
BAŞKAN Laf atmayın sayın
milletvekilleri.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) 7
Haziran-1 Kasım döneminde saldırı, karanlık senaryo
devredeydi; aynı senaryoyu şimdi devreye sokamayacaksınız,
Türkiyedeki halklar buna asla müsaade etmeyecek. Halkın parasıyla,
halkın parasını çalarak üzerine çöktüğünüz havuz
medyanız dahi artık size ilaç olamayacak, lehinize algı
yaratamayacak. Yeterince teşhir oldunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz
sırtımızı millete dayadık; medyaya değil,
millete.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Tek adam
rejimini kalıcılaştırmak için belli ki fiilî
hazırlık yaptığınız kadar yasal
hazırlık da yapmaya çalışıyorsunuz ama nafile.
Cumhurbaşkanı diyor ki: Olacakları
kınayacağız. Cumhurbaşkanı 83 milyon
yurttaşın karşısına çıkıp neyi
kınayacağını -demek ki biliyor ki- anlatmalıdır,
kamuoyuna bir açıklama borcu vardır. O, dil sürçmesi değildir,
niyetin ifade edilme biçimidir.
Muhalefete İyi günleriniz daha, göreceksiniz.
Bugünü mumla ararsınız. diyenler, HDPlilere haşere diyenler
işte bu iklimi yaratmak istiyor ama nafile.
Şu bilinmeli ki partimize dönük, muhalefete
dönük saldırıların devamı gelirse sorumlusu
iktidardır. Bireylere, gazetecilere, aydınlara, yazarlara dönük
herhangi bir saldırı olması hâlinde bunun sorumlusu saraya
bağlı gladyodur.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKKdır!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) PKK var, terör var,
FETÖ var; hepsiyle mücadele edeceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Kesinlikle iktidardır!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Sağ
muhafazakâr kesime dönük saldırılar gerçekleşirse, hatta ve
hatta AKP binalarına dahi gerçekleşen saldırıların da
sorumlusu bu karanlık denklemin ta kendisidir.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKKdır!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hukuk sistemini
gerçekleştireceğiz, hukuku koruyacağız, anayasal düzeni
koruyacağız. Derin mihraklar umduklarını bulamayacaklar.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Sevgili
Deniz, adını Deniz Gezmişten almış olan sevgili
Deniz. Deniz Gezmişin mücadele arkadaşı ve bir dönem burada
milletvekilliği yapmış sevgili Ertuğrul Kürkcü şöyle
ifade etti, her iki Denizi tanıyan Ertuğrul Kürkcü: Her iki
Denizin kalbi aynı şey için atıyordu. Son soluklarını
aynı yolda verdiler; biri 1972de, biri 2021de. Deniz Gezmiş
darağacının altındayken Yaşasın Türk ve Kürt
halklarının bağımsızlık mücadelesi! diye
haykırmıştı.
Türkiyenin gelecek ufku, Türkün Kürtle
ortaklık aramasından ve birlikte bağımsızlık
mücadelesi vermesinden geçer. Kürt halkına önemli oranda gönül vermiş
olan, Kürt halkının gönül verdiği HDPye dönük kumpas
davaları, kapatma davaları, sürgünler, cezaevleri asla ve asla
Denizlerin anılarının ve mücadelelerinin, üstünü örtemez. Ve
şunu çok iyi biliyoruz ki Kürt halkının Türk halkıyla
eşit, barış içinde, kardeşçe yaşayabildiği
olanakları bu ülkede tesis edebilirsek biz, bu karanlığı
işte o zaman hep beraber dağıtabiliriz. Denizlere ve umuda
kurşun sıkanlar bilsin ki HDP halktır. Tek adam rejimine
karşı mücadele eden HDP tabelası değil; HDPye güç veren,
tek adam rejimine karşı olan halktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) Halk
doğruları söylemeye devam edecektir, halk doğrular için mücadele
etmeye devam edecektir. Halka ve halklara, umuda, ekmek mücadelesine, adalet
mücadelesine kurşun işlemez, tarih boyunca işlemediği gibi.
Bu zalimliğe en iyi cevabı Türkiye halkları, Türkiyedeki
ezilenler ve sömürülenler verecektir. Bu iktidar yaptığı bütün
bu karanlık işlerin, çetevari faaliyetlerin, ifşaatlarla
açığa çıkanların ne yaparsa yapsın üstünü örtemeyecek;
bu ifşaatların hesabını Türkiye halkları tek tek
sizden soracak. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) PKKya da hesap
soracak.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Kes sesini,
kes sesini! Terbiyeli ol!
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sen terbiyeli
olacaksın!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Asılsız ve
mesnetsiz iddiaların tümünü reddediyoruz. Hukuk, demokrasi ve özgürlük
mücadelesini ilelebet sürdüreceğiz.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Terbiyeli
olacaksın! Dinlemeyi de bileceksin! PKK da PKK
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bir bayan olarak
sana cevap vermeyeceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama o
bayan değil, kadın. O kadın, o bir milletvekili.
BAŞKAN Sayın Beştaş
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bu aziz millet
PKKdan da YPGden de hesap soracaktır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) O bir
milletvekili, milletvekili o, tamam mı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bir bayan olarak
sana cevap vermeyeceğim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sen
nasıl bir milletvekiliysen o da milletvekili.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul)
Saygısızsın!
BAŞKAN Abdullah Bey
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Haddini
bileceksin!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana)
Saygısız sensin!
BAŞKAN Sayın Beştaş
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sana cevap
vermeyeceğim.
BAŞKAN Abdullah Bey
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Ben
konuşurken ağzını kapatmayan sensin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Böyle
gidip orada oturup saldırmakla olmaz!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Kadın olduğun için cevap vermiyorum. dedi sana.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Bu aziz millet
PKKdan da YPGden de hesabını soracaktır.
BAŞKAN - Ya Abdullah Bey, ne yapıyorsun
kardeşim sen? Niye laf atıyorsun ya burada? Yapma ya!
Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerî Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz aldım.
Bu maddedeki değişikliğin uygulamada
bazı sıkıntılara yol açacağı ve
sonuçlarının şimdiden öngörülemeyeceği kanaatindeyiz.
İktidarın FETÖyle beraber yürüdüğü ve her istediklerinin
verildiği 2009 yılında çıkarılan bir kanunla asker
kişilerin özel yetkili sivil mahkemelerce yargılanma yolunun
açılmasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesinin
Ergenekon ve Balyoz gibi çok sayıda davayla tasfiye edilmesi
gerçekleştirilmişti. Bu şekilde 15 Temmuz darbe girişiminin
yolunun açıldığı öngörülememişti.
Bu maddeyle amacın ne olduğu da tam
anlaşılmamaktadır. Komisyonda İYİ Partili üyelerimizin
3üncü maddenin teklif metninden çıkarılması için verdikleri
önerge reddedildi. Aynı önergemiz doğrultusunda şimdi burada bu
maddenin metinden çıkarılmasını öneriyoruz. Askerî
kurumların çoğunun kapatılması ve Genelkurmay
Başkanlığına bağlı hiyerarşinin
bozulmasından sonra, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ast-üst
hiyerarşisinde de intizamı bozacağı ve keyfîliğe yol
açacağı öngörüsüyle 3üncü maddedeki düzenlemeyi kabul etmiyoruz.
Cumhurbaşkanlığı eski
Başdanışmanı sakallı general bir
konuşmasında aynen şöyle demiştir: Anayasa teklifimizdeki
Silahlı Kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
tespitlerimizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuzdan sonra
yürürlüğe girmiştir. Kuvvetlerin Millî Savunma
Bakanlığına bağlanması gerekir. dedik, Harp
okullarının, askerî okulların, Jandarma Genel
Komutanlığının Genelkurmayla göbeği kesilsin, Yüksek
Askerî Şûranın yapısı değişsin, askerî yargı
kalksın. dedik; hepsi gerçekleşti. Başkanlık sistemi
gelsin. dedik, o da geldi. Bu önerilerimizin tamamına yakını 15
Temmuzdan sonraki yeniden yapılanmada gerçekleşti. İşte,
dedikleri zaten hepimizin gözü önünde oldu.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetlerine karşı her tavrın Türkiye Cumhuriyeti devletine,
kurucularına ve kuruluş felsefesine açılan bir savaş
olduğu kanaatindeyiz. Türk ve Atatürk düşmanlığı
Kurtuluş Savaşından zaferle çıkıp Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kurulmasıyla birlikte başladı, hiç durmadı ama
son yıllarda ayyuka çıktı. İstiklal Harbine
karşı çıkanlar, düşmanla iş birliği yapanlar,
saltanat ve hilafet fanatikleri, Atatürk ve Kuvayımilliyecilerin idamına
fetva verenler, iç isyanları çıkaranlar, asker kaçakları,
istiklal mahkemelerinde yargılananlar, kapatılan tekke ve zaviyelerin
mensupları, yeni Türk devletine karşı olanlar, inkılaplara
karşı çıkanlar, Türklüklerinden şüphe edenler; işte,
bugün Türk ve Atatürk düşmanlığı yapanlar onların
torunlarıdır.
Dün burada Andımızla ilgili kanun
teklifimizi reddedenler de hâlâ bu gerçeklerin farkında
olmayanlardır. Küreselleşmenin millî devletleri tehdit ettiği
bir dönemde birlik ve beraberliğimizi devam ettirecek bütün millî
değerlerimiz gibi Andımıza da sahip
çıkılmalıydı. Danıştay tarafından
alınan devlet madalyalarından Atatürk kabartmasının
çıkarılması kararı da aynı kesimler tarafından
gerçekleştirilen bir karardır. Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları
Yönetmelikleri Atatürk adını ve ilkelerini ihtiva ettiği için yürürlükten
kaldırıldı, Millî Savunma Üniversitesi
Harp Okulları Yönetmeliği ile Astsubay Meslek Yüksekokulları
Yönetmeliğinde giriş şartları arasında bulunan
İrticai ve bölücü görüşleri benimsememiş ve bu faaliyetlere
karışmamış olmak. hükmü de kaldırıldı.
Millî Savunma Üniversitesi bünyesindeki subaylık ve astsubaylık temel
askerlik anlayışı kursları yönergelerinden ve
müfredatından Atatürkün adı ve ilkeleri de
kaldırıldı. Bu Atatürk ve Türk düşmanlığı
karşıtı uygulamalar, her yerde olduğu gibi başka birçok
bakanlıkta da devam etmiştir. İlkokullardan harp okullarına
ve devlet kurumlarından madalyalara kadar Türk ve Atatürk
düşmanlığının bu boyutlara gelmesiyle gönüllerden
Atatürkü sileceğini zanneden zavallılara buradan özellikle
hatırlatmak istiyorum: Türkü tarihten silmek için, yüz yıl önce,
dünyanın bütün emperyalist güçleri Türk milletini mağlup etmeyi
başaramadı. Siz kimsiniz ki buna cüret ediyorsunuz? (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Türkün
bayrağı, al bayrağın gölgesinde
yaşayacaksınız, bütün nimetlerden faydalanacaksınız,
sonra da kalkıp Türkün ülkesi Türkiyede, Türkü ve Atatürkü silmeye,
yok etmeye çalışacaksınız.
Değerli milletvekilleri, bu çatı
altında bu kürsüde ettiğimiz yemine sadık kalarak bütün bu
tezgâhları bozmak ve Türklük düşmanlarına hak ettikleri
cevabı vermek hepimiz için görev olmalıdır. Hiç kimsenin
şüphesi olmasın, kurucu iradeye bağlı kalarak, millî birlik
ve beraberlik içinde Türkiye Cumhuriyeti devletini ilelebet yaşatmayı
başaracağımızı ilan ediyor, selamlarımı
sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Alpay Antmen.
Buyurun Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şu anda görüştüğümüz 3üncü madde bu
teklifin en hatalı maddelerinden biri. Bakın, teklifin 3üncü
maddesiyle Askerî Ceza Kanununa eklenen Yakalama ve tutuklama başlıklı
bu maddenin birinci fıkrası uyarınca, asker kişiye suç
işlerken rastlanması hâlinde ve suçüstü bir fiilinden dolayı
kaçma olasılığının bulunması veya hemen kimliğinin
belirlenme olanağının bulunmaması durumunda, asker
kişi herkes tarafından yakalanabilecek. Kim buna karar verecek, neye
göre yapılacak? Belli değil. Sivil kişilere, asker kişilere
karşı söz konusu geçici yakalama yetkisinin
tanınmasının ne kadar büyük riskler taşıdığını
iktidar ya bilmemekte ya da Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarda olduğu gibi
hiç önemsememektedir. Bu hüküm asker kişilerin terörle mücadele iş ve
eylemlerinde onları engelleyici durumlara da yol açabilecek kadar vahim
bir durumdur. Kaldı ki bu maddenin ikinci fıkrası uyarınca,
tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve
gecikmesinde sakınca bulunan, cumhuriyet savcısına derhâl
başvuru olanağı olmayan hâllerde amiri, üstü, askerî karakol
nöbetçisi, nöbetçi, devriye, askerî inzibat ve kolluk görevlileri asker
kişiyi yakalama ve tutma yetkisine sahip olacaktır. Yani mesela, bir
er, komutanı, albayı tutacaktır, bırakmayacaktır. Bu,
orduda askerî disiplini yok edecektir. Asker kişilere ilişkin
istisnai yakalama yetkisinin suçüstü hâlinin ötesinde tanınması büyük
bir vahamettir.
Değerli milletvekilleri, ardı ardına
Adalet Komisyonundan geçen kanunları Genel Kurulda görüşüyoruz. Az
önce, üç haftada dördüncü kanun teklifini, sözde dördüncü yargı paketini
Adalet Komisyonunda kabul ettik. Ancak ardı ardına, sözde reform
adı altında kanun yapılan ülkemizde adaletsizlikler had safhaya
çıktı. Mahkeme kararlarına rağmen hiçbir şekilde
hapiste olmaması gereken siyasetçilerin, gazetecilerin, iş
insanlarının, avukatların bir esir gibi cezaevinde
tutulmalarının normalleştiği, cezasız hukuk
politikaları adı altında suç işleyen kamu görevlilerinin
kollandığı, korunduğu çarpık bir düzeni utançla,
açıkça görüyoruz. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün
ortadan kaldırıldığı, yandaşa başka hukukun
uygulandığı, Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Korkusuz ve Evrensel
gazetelerine Basın İlan Kurumu tarafından verilen ilanların
kesildiği, Halk TV ve TELE 1e ekran karartma ve para
cezalarının verildiği, sırf gazetecilik
yaptıkları için çok sayıda gazetecinin cezaevine
atıldığı, FETÖyle açık açık mücadele eden Sözcü
ve Cumhuriyet gazetelerinin yazarları ve yöneticilerinin ise kumpas
davalarıyla karşı karşıya
bırakıldığı bir düzende hem adaletsizliği hem de
hukuksuzluğu tekrar tekrar bizlere gösteriyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İşkenceye sıfır tolerans
açıklamalarınıza rağmen 11 polisin Esenyurt Karakolunda
gerçekleştirdikleri işkence ve kötü muamele sonucunda,
ayaklarıyla yürüyerek karakola giren Birol Yıldırımın
karakoldan tabutunun çıkmasına ne yaptınız?
İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı bu ülkede ne işe
yarar? Ne yapıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli milletvekilleri, 2020
yılında Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 128 ülke arasında
Türkiye, temel haklarda 123üncü sırada, adil hukukta 103üncü sırada
yer aldı. Eserinizle övünüyor musunuz? Hukukun Üstünlüğü Endeksinde,
iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler kategorisinde Türkiye 113
ülke arasında 3üncü ülke; arkadaşlar, üstümüzde bir tek Zimbabve ve
Venezuela kaldı. Geldiğiniz, yaşattığınız,
Türkiyeye reva gördüğünüz tablo bu. AKP gelmeden önce Avrupa Birliği
ve OECD ülkeleriyle kendimizi kıyaslarken şimdi Afrika ülkeleriyle
kıyaslıyoruz; yazıktır, günahtır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Devam edelim, Dünya Basın Özgürlüğü
Endeksinde Türkiye 180 ülke arasında 154üncü sırada. Dünyada en çok
gazetecinin tutuklu olduğu 2 ülke var; biri Türkiye, diğeri Çin.
Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Aşıdan
bahset, aşıdan.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Türkiye, Küresel Cinsiyet
Eşitliği Raporuna göre 133 ülke arasında 130uncu sırada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Milletvekili.
ALPAY ANTMEN (Devamla) Bakın, Katar,
Endonezya, Mısır, Burkina Faso gibi ülkeler Türkiye'nin önünde yer
alıyor; utanmıyor musunuz? Yazıklar olsun! Siz bu tablodan mutlu
musunuz, mesut musunuz? Yüzünüz kızarmıyor mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, biz istediğimiz
kadar kanun yapalım, siz buraya reform adı altında uyduruk
kanunları getirin ama ülkemizde adaletten, hukuktan
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Özgürlük
ALPAY ANTMEN (Devamla)
bağımsız
yargıdan, eşitlikten söz edemedikten sonra bunların hiçbir
anlamı yok. Utanın, utanın da biraz yüzünüz kızarsın.
(CHP sıralarından alkışlar) Tuz koktu, su çürüdü; bu da sizin
eseriniz, bunu da madalya gibi üzerinizde taşıyın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Milletin iktidarı
bütün idealleri gerçekleştirecek, millet adına.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Adalet
bırakmadınız, adalet!
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal Bülbül Kemal
Peköz Sait
Dede
Antalya Adana Hakkâri
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Muhammet
Naci Cinisli
Adana Aksaray Erzurum
Ayhan Altıntaş Arslan Kabukcuoğlu Aytun
Çıray
Ankara Eskişehir İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sait Dede. (HDP
sıralarından alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, HDP
İzmir il binamızda vahşice katledilen Deniz Poyraz
arkadaşımıza, yoldaşımıza Allahtan rahmet,
ailesine ve tüm halkımıza başsağlığı
diliyorum.
Tüm demokrasi güçlerine ve insanlığa
karşı yapılan, Kürtlerin ve HDPnin ön planda olduğu bu
organize ve planlı saldırıyla karanlığı
derinleştirmenin hedeflendiği çok açık bir şekilde
görülüyor. Siyaseten ve ellerinde bir oyuncak hâline getirdikleri, eğip
büktükleri hukuk yoluyla HDPyle baş edemeyenler, boyun
eğdiremeyenler, bu acı olayda da görüldüğü üzere eli
silahlı katillerini yeniden sahneye çıkarmışlardır.
Geçmişte olduğu gibi bu katliamda da katilin yalnız
olmadığını çok iyi biliyoruz. Bunun emarelerini
katliamın öncesi ve hatta sonrasında bile nefret söylemleriyle
meşrulaştırılmaya çalışılmasında da net
bir şekilde görüyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Bu cinayetin
arkasında PKK var, FETÖ var, DAEŞ var. Bunlar yalnız değil,
hainler yalnız değil.
SAİT DEDE (Devamla) Başka nerede
görüyoruz? Geçmişten bugüne Türkiyede işlenen siyasi cinayetlerin
faillerinin cezasızlık zırhıyla korunmasında
görüyoruz; bunun artık Türkiye pratiğine dönüşmesinde, normalleştirilmesinde
görüyoruz. Türkiyenin geçmişten bugüne normali bu şekildedir.
İşte, bu yüzden bu ülkede işlenen hiçbir siyasi katliamda katil
tek başına değildi. Yıllardır partimize yönelik kullanılan
düşmanlaştırıcı dil, HDPyi kapatma davası,
kumpas davaları, Denizin katledilmesine kadar giden yolu
aralamıştır.
Bakın, şu anda Sincan Cezaevinde önceki
dönem eş genel başkanlarımıza, milletvekillerimize, partili
arkadaşlarımıza yönelik bir kumpas davası devam ediyor.
Karanlıktan iktidar devşirenlerin talimatıyla muhaliflerin,
demokratik siyaset yapan siyasetçilerin, partililerimizin kumpas
davalarıyla tutuklu olduğu; demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin büyük
bir saldırı altında olduğu bir süreç geçirmekteyiz. HDPyi
yargıladıklarını düşünenler büyük bir yanılgı
içerisindeler. HDP, Sincanda Denizin katillerini yargılıyor; HDP,
Sincanda IŞİD zihniyetini yargılıyor; HDP, Kemal Kurkut ve
Uğur Kaymazı öldürenleri, Roboski ve Somada halkı
katledenleri, Berkin Elvanı vuranları, hâlâ görev başında
olan rantçı hırsızları yargılıyor.
Bakın, tüm dünya basını ve kamuoyu,
Türkiyede yaşanan rüşvet, yolsuzluk, kara para aklama,
uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, cinayet,
tehdit, şantaj, uluslararası cihatçı terör örgütlerine
yapılan yardımları konuşuyor. Tüm bu mafya, devlet, siyaset
üçgenindeki hukuksuzluğun örtülmesinde, suçu ve suçluları perdelemede
Kürt sorununun nasıl kullanıldığını taraflı
anlatımlarında, suçlama ve savunmalarındaki itiraflarında
net bir şekilde bir kez daha görüyoruz. Bir kez daha diyorum çünkü bu
çürümüşlüğün, bu kirli, derin yapıların yeni
olmadığını biliyoruz. 3 Kasım 1996da Susurlukta
ortaya saçılan çürümüşlüğü Kürt halkı aslında çok
yakından tanıyordu. Bu kadar aleni bir ifşaya rağmen ve
anayasal zeminden meşruluğunu alan silahlı grupların
çetelerle olan ilişkilerinin Susurluk Komisyonunda belgelenmesine
rağmen o karanlık perdenin aralanmamasının,
hesabının sorulmamasının bizi bugün
yaşadığımız çürümüşlüğe getirdiğini
görüyoruz. İşte, bu yüzden bugün sorulmayan hesapların
karanlık yarınların habercisi olduğunu biliyoruz. Türkiye
tarihi, Kürt meselesinde çözümsüzlüğü dayatma, inkâr ve imha
konseptlerinin kanlı ayağı olarak kullanılan paramiliter
güçlerin ülkeyi siyasi, sosyal ve ekonomik olarak sürüklediği
karanlık süreçlerin tekrarıyla doludur. 90lı yıllarda
işlenen on binlerce faili belli cinayetin; yakılan,
boşaltılan yüzlerce köyün, yerinden edilen milyonlarca insanın
hesabını soramayan bir sistem çürümeye mahkûmdur. Bu çürümüş
sistemle bugün yaşanan yaşam gasplarının, hak ve hukuk gasplarının
hesabının sorulması da elbette mümkün olmamaktadır. Elbette
ki demokrasinin, hak ve özgürlüklerin olmadığı bir ülkede ne
huzurun ne barışın ne de eşitliğin olmayacağı
çok açıktır.
Romalı muzaffer bir komutan edasıyla
yapılan savaş söylemlerinin ardında yatan gerçekliği
artık halklarımız görüyor, içeride ve dışarıda
topluma dayatılan savaş politikalarıyla aslında neyin
amaçlandığını herkes artık net bir şekilde
görüyor. İktidarın bu korkunç tabloyu normalleştirmek,
yapılan hukuksuzlukları perdelemek, katliamları
meşrulaştırmak için Kürt meselesinde çözümsüzlüğe
ısrarla sarıldığını görüyoruz. Kırk
yıldır yapılan sınır ötesi operasyonları
çözümmüş gibi pazarlamaya, Kürt halkının iradesine kayyum
atamaya, gözaltı ve tutuklamalarla demokratik siyasetin önünü
tıkamaya, hamasetle toplumu kutuplaştırmaya, nefret
söylemleriyle katilleri azmettirmeye devam ediyor. İktidar ve
arkasındaki karanlık güç yurttaşa nefes alma şansı
bırakmamaya yeminli, demokrasinin esamesinin okunmadığı bir
yaşamı dayatmaya devam etmektedir ancak ömrünü savaştan,
gözyaşından beslenerek uzatacağını sananlar nasıl
bir yanılgı içinde olduklarını geçmişe
baktıklarında göreceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
SAİT DEDE (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Varlığını Kürt inkârı
üzerinde inşa eden her siyasi düşünce eninde sonunda siyaset
sahnesinde yok olmuştur. Bunun Türkiye siyasi tarihinde sayısız
örneği bulunmaktadır. Yoksulluk ve açlıkla mücadele eden
yurttaşa hamaset yapmak dışında verecek hiçbir şeyi
kalmayan bu iktidarın artık hiçbir
inandırıcılığı kalmamıştır. Çok
iyi bilinmelidir ki yaratılan bu nefret ortamında kimlerin neyi
amaçladığını çok iyi biliyoruz. Biz hiçbir baskı ve
katliama boyun eğmedik, bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz.
İktidarlarının ömrünü uzatmak için her yola başvuranlara en
iyi cevabı halklarımız verecektir, bundan hiç kimsenin
kuşkusu olmasın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aleyhe beyanları
reddediyoruz; asılsız, mesnetsiz iddialar yok hükmündedir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz de
aleyhte beyanları reddettiği için gerçekleri reddetmiş kabul
ediyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Aytun Çıray.
Buyurun Sayın Çıray. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün oturum
açılırken Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili
ilginç bir konuşma yaptı ve bu konuşmasında 12 Eylül 2010
referandumunun Türkiye'de 15 Temmuz hain kalkışmasının
sebebi olduğunu ifade etti. Herhâlde Sayın Özkan bu
konuşmayı bir suçluluk duygusuyla yapmış olmalı çünkü
kendisi 12 Eylül 2010 referandumunun en başta gelen savunucularından
biriydi.
Esasen, 15 Temmuza giden yol için
başlangıç vardır, kırılma noktaları vardır.
Başlangıç 2002 yılıdır, 2002 seçimleridir;
diğerleri kırılma noktalarıdır. İlk kırılma
noktası, 2004 Millî Güvenlik Kurulu toplantısında alınan
tavsiye kararına uyulmamasıyla ortaya çıkmıştır.
Nitekim zamanın Başbakanlık Müsteşarı, 2004
yılında FETÖnün bir terör örgütü olarak tanınmasına dair
Millî Güvenlik Kurulu tavsiye kararını, kendisinin hukuki sorumluluğu,
Sayın Başbakanın siyasi sorumluluğu alarak rafa
kaldırdıklarını kitabında ifade etmiştir.
Başka kırılma noktaları da
vardır; bunlardan bir tanesi, Türk ordusunda emekliliği
kolaylaştırarak, Türk ordusunu boşaltarak FETÖnün rahatça
yerleşmesini sağlayacak kanunların çıkartılmasıdır
ve 2010 referandumu, tam bir cemaat-Adalet ve Kalkınma Partisi iş
birliğiyle, hatta mezardakilerin dahi oy kullandırılması
tavsiyesiyle yapılmış ve Türkiyeyi aşama aşama 15
Temmuz hain kalkışmasına getirmiştir. 17-25 Aralık
yolsuzluk tabanlı darbe kalkışması olmasaydı, hatta 25
Aralık olayı olmamış olsaydı -çünkü 17 Aralıktan
sonra Amerikaya, Fetullah Gülen'e Sayın Fehmi Koru'yu devlet yöneticileri
temsilci ve barış elçisi olarak gönderdiler- eğer
anlaşmış olsalardı belki de aynı menzile yürümeye
devam edilecekti.
Peki, bütün bu olan biten ne ortaya
çıkarmıştır? Bütün bu olan biten; Türk Silahlı
Kuvvetlerinin parçalanması, hiyerarşik düzeninin bozulması ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yavaş yavaş disiplininin
bozulması gibi bir netice ortaya çıkarmıştır. Şu
anda terfi etmek isteyen bazı üst düzey subayların ne yazık ki
Adalet ve Kalkınma Partisi ilçe başkanlıklarının, il
başkanlıklarının kapısını
aşındırdığını duyuyoruz. Bu topraklarda, bu
coğrafyada ordusuz yaşayamayız. Onun için, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bu hâlinden derhâl çıkartılması lazım. Benim
şimdiki Millî Savunma Bakanı Sayın Akarı ziyaretimin
sonunda çıkarken Bana en son ne diyorsunuz? diye sorduğunda
kendisine dedim ki: Buradan siz gittiğinizde kimin geleceği belli
değil, şu Türk Silahlı Kuvvetlerini tekrar eski hiyerarşik
düzenine kavuşturun.
Bakınız, bu cemaat konusunda
sabıkalısınız, eğer değilseniz burada bizim
verdiğimiz siyasi ayağın araştırılması
konusundaki önergeye evet oyu vermeliydiniz. Burada kendisi yok ama
Sayın Özkan, Sayın Devlet Bahçelinin Cemaat faaliyetlerini
askıya alsın. diye uyarısını ciddiye almak yerine Bu
bir terör örgütü değildir, böyle yaklaşamazsınız.
demişti zamanında ve ne yazık ki Türkiyeyi bu noktaya
getirdiniz. Şimdi de Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli
mensuplarını ve ordunun bütününü ne yazık ki dış
politikanızın başarısızlığının bir
aracı hâline getirdiniz.
Son olarak yaptığınız vicdani
bir mesele var -şu anda süremiz müsait değil- soykırım
iddiasına hayır demeye gittiniz, Afganistanı
kucağınıza aldınız geldiniz. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
O nedenle, buradan tekrar uyarıyorum: Bu
topraklar, bu coğrafya Türk Silahlı Kuvvetleri olmadan
yaşanabilecek topraklar değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerine
evet darbecilere hayır o, ayrı mesele ama darbe paranoyasının
artık darbe uydurmasına dönüştüğünü görüyoruz; buna da izin
vermeyeceğiz.
Sevgiler saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesiyle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununa eklenen EK MADDE 14teki
hâlinde de ibaresinin durumunda da şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre İstanbul Antalya İstanbul Burhanettin Bulut Cengiz Gökçel Süleyman Bülbül Adana Mersin Aydın Alpay Antmen Ali Haydar Hakverdi
Mersin Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Biz parti olarak hep söyledik, söylemeye de devam
ediyoruz: Camiye ve kışlaya siyaseti sokmayın diyoruz; siz de
hep tam tersini yapıyorsunuz. Bugün, siyasetin göbeğine dini
yerleştirdiniz ve maalesef, inanç üzerinden sömürü yapıyorsunuz.
Yine, orduyu hem siyasete hem de dine alet edip maalesef, ordumuzu
yıpratıyorsunuz.
Ülkemizin kaderiyle kaderi ortak olan Türk
Silahlı Kuvvetlerine terör örgütünün operasyon yapmasına izin
verdiniz; FETÖcülere devletin mahremini, kozmik odayı açıp subaylara
operasyon yapmalarına izin verdiniz. Siyasi iradenin izni, desteği
veya muvafakati olmadan yurtsever subaylarımıza bu
operasyonların yapılması mümkün değildi. Öyle ki Ergenekon
ve Balyoz kumpaslarında terör örgütü üyelerini gizli tanık olarak
dinleyip komutanları mahkûm ettirdiniz hatta canlarına
kıymaların da sebep oldunuz. Buradan, zulmünüze karşı
dayanamayıp canına kıyan onurlu subay Yarbay Ali Tatarı
rahmetle anıyorum ve sorumluları, ortaklarını buradan
lanetliyorum. O dönemin Başbakanı, şimdinin AKP Genel
Başkanı ve Varlık Fonu Başkanı ve taraflı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında
çıkıp Ben bu dosyanın savcısıyım. diye
meydanlarda bağırıyordu ve sonradan da çıkıp dedi ki:
Kandırıldım. Allah affetse de Ali Tatar'ın ailesi onu
affetmeyecektir. Şimdi, sürekli kandırılan Erdoğana
komutanların yargılanması için onay yetkisi veriyorsunuz, iznine
tabi tutuyorsunuz. Getirdiğiniz bu torba kanunla bir şekilde yetkiyi
Erdoğan'a verip güya daha güçlü kılmaya
çalışıyorsunuz. Aslında, bu kadar gücün bir kişiye
verilmesi, bir faniye verilmesi, bu kadar yükün yüklenmesi hem kendini hem de
ülkeyi zafiyete uğratır.
Değerli arkadaşlar, komutanları hukuk
ve anayasal hiyerarşinin dışına çıkararak
soruşturma iznini Erdoğana bağlamak genel hukuk
kurallarına ve Anayasaya aykırıdır. FETÖ'nün önünü
açtınız, 251 vatandaşımız şehit oldu,
başımıza bombalar yağdırdılar. Bugün, devletin
bütün kurumlarında benzer cemaat yapılanmalarına izin
veriyorsunuz. Siz FETÖ'den ders almamış ya da dersinizi FETÖ'den
almışsınız. Gelin, yol yakınken bugün, başka
cemaatlerin devletimize çöreklenmesine izin vermeyin, hele de Türk Silahlı
Kuvvetlerine bu cemaatlerin çöreklenmesine izin vermek ülkenin geleceğine
dinamit koymaktır. Yakın zamanda gördük, bir amiral askeri
üniformasının üzerine cübbesini çekip kışla yerine tarikat
evine gitti, hakkında da hiçbir işlem yapılmadı. Buradan uyarıyorum,
tarihe not düşüyorum: Yine başımıza bela açacaksınız,
zaten kandırılmaya müsaitsiniz, gelin, yol yakınken dönün.
Bugün güya hâlâ FETÖyle mücadele ediyorsunuz.
FETÖnün kendisi yok ama borsası çok hareketli, rakamlar da yüksek;
açılış 100 bin liradan başlıyor, 100 milyon dolarlar
havada uçuşuyor. FETÖ borsası resmî borsayı geçti, FETÖ
borsası Amerikan ve Çin borsasının önünde gidiyor.
Yandaş gazeteci Süleyman, adaşı Bakan
Süleymana binlerce FETÖ dosyası gönderdiğini söylüyor, hem de diyor
ki: Bunlar masum çıkmazsa hesabını benden sorun. Sen kimsin? Sen
kimsin Süleyman, kendini ne yerine koyuyorsun; sen hâkim misin, savcı
mısın? OHAL Komisyonuna 126 bin başvuru yapılmış,
parayı basan dışarıda. Peki, yazık değil mi
parası olmayan ve gerçekten masum insanlara? Yazık değil mi o
askerî öğrencilere? Peki, kim karar veriyor masumiyete? Buradan soruyorum:
Kaç paraya masum olunuyor Süleyman, kaç paraya masum olunuyor?
Asıl suç Süleymanda değil, asıl suç
Süleymana yol verenlerdedir diyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 4 önerge vardır. İlk
okutacağım 3 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Filiz
Kerestecioğlu Demir
Adana Antalya Ankara
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Muhammet Naci
Cinisli Ayhan
Altıntaş
Adana Erzurum Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu Bedri
Yaşar Ayhan
Erel
Eskişehir
Samsun Aksaray
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Turan Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Süleyman
Bülbül Alpay
Antmen Burhanettin
Bulut
Aydın Mersin Adana
Cengiz
Gökçel Burcu
Köksal
Mersin Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran
sabahı kolluk güçlerinin gözetiminde İzmir il binamızda bir cinayet
işlendi. Bunu aslında tekrar tekrar söylemek istiyorum. İzmir il
binamızda, Halkların Demokratik Partisinin, bu ülkenin 3üncü büyük
partisinin il binasında bir cinayet işlendi. Katil, kolluk
kuvvetlerinin gözetiminde olan bir yere çantasıyla elini kolunu sallayarak
girdi. Normalleştirmeyin, lütfen normalleştirmeyin çünkü gerçekten
çok büyük bir olayla karşı karşıyayız. Yakamda bugün
bu resmi, Deniz Poyrazın resmini görenler, ondan ziyade ceketimin rengini
görüyorlardı. Ne kadar hazin bir şey, değil mi? Gencecik bir
Kürt kadını bu ülkede, bizim parti binamızda katledildi.
Onun hikâyesini ben size çok kısaca ifade etmek
istiyorum. Bugün sadece Deniz katledilmedi. Aslında 90lı
yıllarda Mardinde gördükleri işkenceden usanıp İzmire
göçen bir ailenin ferdiydi Deniz. Ancak devlet baskısı orada da
peşlerini bırakmamıştı. 94te evleri basıldı
İzmirde ve Fehime Hanım o zaman daha genç bir kadındı,
bebeği vardı, altı aylık bir bebek. Evlerini basıp
kapıyı kıran polis, kapıyı üstüne düşürüp o
bebeğin burnunu kıracak kadar insafsızdı ve aynen şu
lafları kullandı: O, yılanın yavrusudur. Büyüdü mü o da
bizi sokacak. diyerek yaralı bebeği bırakarak annesi Hastaneye
götürmeliyiz. demesine rağmen anneyi gözaltına aldı. Hangi yeri
bıraktınız siz gerçekten Poyraz ailesine? Mardinden göçtüler,
İzmire geldiler, İzmirde başlarına bu geldi ve
İzmirde ondan sonra, güya AKP'nin en demokrat olduğu 2000lerde de
Poyraz ailesinin payına düşen yine gözaltı, yine tutuklama ve
cezaydı. Anneleri Fehime Poyraz o zaman yaşadıklarını
şu sözlerle anlattı: Bütün annelerin üstünde zulüm var, benim
üstümde de zulüm var. Bu zulüm yüzünden felç geçirdim. Artık yeter,
anneler ağlamasın. Nereye kadar ağlayacağız?
Artık yeter, özgürlüğümüzü istiyoruz. Otuz senedir benim ailem,
eşim, amcalarım, akrabalarım, herkes devletten işkence
görüyor. Bu zulmün üstüne de 3 çocuğum tutuklandı.
Amcalarımın yaşadığı zulmü şimdi
çocuklarım çekiyor.
Evet Artık yeter! isyanının
üzerinden on yıl, çözüm sürecinin buzdolabına
kaldırılmasının üzerinden altı yıl,
Erdoğanın 7 Haziranı unutmayın. demesinin üzerinden bir
hafta geçtikten sonra Deniz Poyraz katledildi ve dediğim gibi gözümüzün
önünde. İl binamızın karşısına kurulmuş o çadırda
onu koruyan polisler binaya giren çıkanlara istedikleri zaman GBT bile
yaparken kaç gündür orada keşif yapan kişiyi görmezden geldiler.
Evet, biz soruyoruz: Sağlık çalışanı kisvesi
altında bu adamı kim işe aldı? Kim maaşa
bağladı? Kim Suriyeye gönderdi? Kim kamuflajlı giysileri ona
verdi? Kim silahları eline verdi? Daha cinayetten on sekiz saat önce
partimizi ve herkesi nefret kusarak tehdit eden
paylaşımlarını kim görmezden geldi? Her bir tweetin
peşinde koşanlar o zaman neredeydiler? İçişleri Bakanı
bu ülkede mi hâlâ? Savunma Bakanı bu ülkede mi hâlâ?
Evet, istifaya davet ediyorum. Kınamaya falan
değil, istifaya davet ediyorum çünkü sorumlu, başsorumlu olanlar
onlardır. Bu ülkenin katillerini biz yıllardır biliyoruz; Mehmet
Ali Ağcasından Ogün Samastına, işte bu Onur -soyadı
her neyse- ona, hepsinin profilleri birbirine benziyor; geçmişten bugüne
yaratılan katiller. Geleceğin katillerini yaratmamalıyız,
bunun kimseye bir faydası olmaz. HDPyi kapatmanın da kimseye bir
faydası olmaz, bu katilleri yaratmanın da geleceğe bu katilleri
taşımanın da kimseye faydası olmaz.
Evet, annesinin dediği gibi Denizler gider,
Denizler gelir. Biz buna inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Evet, biz buna inanıyoruz. Gerçekten bu ülkede; Denizleri
yaşatmayan, çok kısa yaşatan, çok genç ömürlerinde bizlerden
alan bu ülkede daha çok Deniz olacak ve inadına
yaşayacağız, inadına yaşayacağız,
ölmeyeceğiz, gerçekten birlikte bu sistemi değiştireceğiz
ama sizler kendi bekanız için gerçekten bu ülkeye kıyacaksanız;
o zaman sadece kendi bekanız değil bu ülke olmayacak. Bize
kalkıp Devleti bölmek istiyorsunuz, şudur, budur. demeyin; gerçekten
bugün bunu yapan, gelecekte barışı bu ülkeye getirmek için
hepimizin el ele vermesini engelleyen sizlersiniz ve bu ülkenin geleceğini
de engelleyecek olan sizler olacaksınız o zaman. O zaman hepinize
yazıklar olsun!
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler hakkında
söz isteyen Samsun Milletvekili Bedri Yaşar
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İade ediyoruz,
iade ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İade edecekleri hiçbir şey yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aleyhe olanları
iade ediyoruz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Gülmeden iade et bari, gülmeden. Bir kadının
yasını tutmayı beceremediniz ya, yazıklar olsun!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Yazıklar olsun, şehitler için bir gün yas tutmadınız ama
maalesef ya!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yazıklar olsun!
Öğretmen edasıyla olmaz o, öyle olmaz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yaşar.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Biz
herkes için yas tutuyoruz ama siz insanlığa dair bir şey
yapmıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin yönettiğiniz
memlekette sürekli yas var zaten. Bir o tutuyor, bir o tutuyor, bir o tutuyor;
sizin yönettiğiniz memlekette.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Sözlerime
başlamadan önce Samsunda 19 Mayıs Mahallesinde yerel gazetecimiz
var, İbrahim Akkuş. Tek görevi, tek hedefi
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ayıp ya, gülerek yasla ilgili konuşan Vekil yani helal olsun!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Biz
gülmüyoruz.
BAŞKAN Milletvekillerinin birbirine laf
atmaları
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Böyle bir usul
geliştirdiler Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Vallahi,
Cahit Özkanın
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Böyle bir usul
geliştirdiler yani böyle bir usul olabilir mi? İç Tüzük diye bir
şey var.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Siz
başlattınız, hiç susmadınız maşallah.
BAŞKAN Bir dakika, Grup Başkan Vekilleri
laf atıyor birbirine kardeşim, yapmayın ya.
Baştan başlatın Bedri Beyin
süresini.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Eskiden şöyle
İç Tüzükü elimize almadan çıkmazdık yani nasıl bir
iştir bu?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Kendinize
söylüyor musunuz bunları? Bugün hiç susmayan sizdiniz farkında
mıydınız?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Böyle usul mü olur?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sırıtma, İade ediyorum. de, sırıtma bana!
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, fikirlerimizi ifade edelim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekili.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Samsun 19 Mayıs ilçemizde İbrahim
Akkuş yerel gazeteci; yaptığı tek bir şey var, o
bölgedeki olumsuzlukları kendi sayfasında gündeme taşımak
ama maalesef bir kamu kurumunun içerisinde, belediye binasında
dışarıdan gelen 3 kişi tarafından darbediliyor. Dolayısıyla
bunu benimsememiz, bununla ilgili tepkisiz kalmamız düşünülemez. Ben
buradan bu saldırıyı kınadığımı ifade
etmek istiyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İkincisi: Bildiğiniz gibi biz hafta
sonları seçim bölgelerimizdeyiz. Geçtiğimiz haftada İstanbuldaydık,
39 tane ilçede çalışmalar yaptık, zaman zaman oradaki
problemleri Meclis Genel Kuruluna da taşıyoruz. Geçtiğimiz hafta
Esenlerde gıda mühendisimiz Sait Yılmaz -ona söz verdim, ilk kürsüye
çıktığım zaman sizin problemlerinizi gündeme getireceğiz
diye- diyor ki: Biz, gıda mühendisleri olarak istihdam edilmiyoruz.
Bugün, özellikle 2020 yılında 61 üniversitede gıda
mühendisliği bölümü var, her dönem binlerce mezunumuz var ama maalesef
Tarım Bakanlığına sadece 363 gıda mühendisinin
alımı yapılmaktadır. Ya bu bölümleri kapatın ya da hiç
olmazsa teknik elemanlarla ilgili gerek Tarım Bakanlığında
gerekse diğer bakanlıklarda bize yer açın. Ben de onun
adına, Sait Yılmaz adına buradan bu meseleyi gündeme
getiriyorum.
Tabii, devamında bugün çıkardığımız
askerî kanunla ilgili konuşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, hukuk,
evrensel anlamda masumiyet karinesinin işleyişine zemin
hazırlayan, haklı ile haksızın ayırt edilmesine
yönelik hükümler barındıran bir sistemler bütünüdür. Hukuk, asker ya
da sivil fark etmeksizin herkes için evrenseldir. Yargı
bağımsızlığı, bir ülkenin
bağımsızlığı konusunun vazgeçilmez unsurudur.
Burada da hatipler söylüyor, maalesef biz gerek hukuk gerek adalet gerekse
basın özgürlüğü konusunda 186 ülke arasında hep 100lerin
üzerindeyiz. 100lerin altına düşemediğimiz sürece
yatırımlar dâhil
Bu ülkeye yabancı yatırımların
gelmesini de hepimiz canıgönülden arzu ediyoruz ama hukuk
olmadığı sürece bu alanda mesafe katetmemiz mümkün değil.
Yine, askerî hastaneler meselesi var. Hepimiz biliyoruz,
burada hekim olan arkadaşlarımız var, onlar da biliyor ki bugün
harp durumunda, savaş durumunda askerî doktorların gösterdiği
performans ile sivil doktorların gösterdiği performans arasında
dağlar kadar fark var.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Öyle bir şey
yok.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Siz
katılmayabilirsiniz. Zaten her şeye katılmak da
farklılık da
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hangi doktor
hastasına bakmıyor?
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Doktor muhakkak
farklıdır. Hepsinin yemini vardır ama bizler özellikle Gülhane
Askerî Akademisinin devamından yana olduğumuzu ifade ediyoruz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Doktora hakaret
ediyorsun.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Vekilim,
katılmayabilirsiniz, katılma mecburiyetiniz de yok.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ne demek
katılmayabilirim?
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Fikrimizi
söylüyoruz.
Devamında, aynı şekilde söylüyorum
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bedri Bey, bir
doktor olarak askerî hastaya nasıl farklı müdahale edilir?
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Biz o manada
söylemiyoruz. Herkesin bir uzmanlık alanı vardır. Bakın,
değerli hocam
BAŞKAN Bir dakika Sayın Milletvekili...
Ya, niye laf atıyorsunuz arkadaş ya?
Neden?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Ama olmaz böyle
bir şey.
BAŞKAN Orada Grup Başkan Vekiliniz var,
çıkar konuşur; siz çıkar, konuşursunuz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkan, doktorlara hakaret bu.
BAŞKAN Anladım da şimdi ne
yapacağız yani? Ne yapalım? Biraz sonra kavga mı olsun, ne
yapalım yani? Bu çözüm mü sizin yaptığınız ya!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Bir doktor olarak
kabul etmiyorum.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Siz kabul
etmeyebilirsiniz, ben söylüyorum. Özellikle travmatoloji, özellikle bu fiziksel
hastalıklarla ilgili, ruhsal hastalıklarla ilgili biz kanaatlerimizi
söylüyoruz. Siz öyle düşünebilirsiniz, ben sizin gibi düşünmüyorum.
Sonuç itibarıyla bizler
İSMAİL TAMER (Kayseri) İYİ
Partide doktorlar var. Yok böyle bir doktorluk.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Değerli
Başkanım, buyurun söyleyin, kürsü sizin. Buyurun, gelin söyleyin.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Gerekirse
söylerim ben.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Biz bu manada
GATAnın tekrar mevcut durumunun devamından yana olduğumuzu
ifade ediyoruz.
Aynı şekilde askerî kurumların
özelleştirilmesine de karşı olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Bakın, bugün Makine Kimyayı konuşuyoruz. Makine Kimyanın
yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi var. Bugün
şehirle beraber
İSMAİL TAMER (Kayseri) Doktorlara
hakaret
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Sayın
Başkanım, yani
BAŞKAN Ben üzüntülü olduğumu ifade etmek
istiyorum. Bir milletvekilinin kendi düşüncelerini ifade etmesinin
karşısında sabırsızlık son derece ayıp bir
şey, size yakışmıyor beyler. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Tekrar söylüyorum: Özellikle savunma sanayisiyle
ilgili tesislerin özelleştirilmesini benimsememiz mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Önümüzde de Makine
Kimyayla ilgili meseleleri görüşüyoruz. Makine Kimyanın da
özelleşeceğine dair duyumlar alıyoruz. Bugün Makine
Kimyanın kuruluş yeri Kırıkkaledir yani
Kırıkkale bir köyken orada bir savunma sanayisi kurulmuş; top
fabrikasından, silah fabrikasından, barut fabrikasından, çelik
çekmesi dâhil bugün Kırıkkaleyle beraber orada bir sanayi
gelişmiştir. Dolayısıyla, orada bir kültür var, orada bir
sanayi var, aynı şekilde, Ankarada Gazi Fişek Fabrikası da
dâhil Makine Kimyanın bir sürü yan kuruluşu var. Türk silah
sanayisinin yüz yıllık geçmişi de dâhil bunları özelleştirerek
yok edemeyiz, özelleştirmemeliyiz, tam tersine bunları son model
teknik cihazlarla donatarak varlığını devam ettirmek bizim
görevimiz. Biz parti olarak böyle düşünüyoruz Sayın
Başkanım, siz farklı düşünüyorsanız o da sizin
yoğurt yiyişiniz. İnşallah, tez zamanda siz gidersiniz, biz
geliriz; bizim de düşüncelerimizi uygulama fırsatımız olur
diyor, yüce heyetiniz sayıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce
Pençe-Yıldırım Harekâtında silah
arkadaşlarının canını kurtarmak için kendini feda
ederek yaralanan kahraman hemşehrim, Piyade Uzman Çavuş Yusuf
Yaylaya acil şifalar diliyorum.
268 sıra sayılı Kanun Teklifinin
5inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu maddeyle
asker kişilerin işledikleri suçlarla ilgili soruşturma izni veya
bu soruşturma iznini verecek yetkili merciler düzenlenmektedir ancak
ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde
soruşturmanın genel hükümlere göre yapılacağı
belirtilmektedir. Burada ağır ceza mahkemesinin görev alanına
giren suçüstü hâlleri dışında askerlerin görevleri
sırasında işledikleri askerî suçların
soruşturmasının izne tabi olması son derece suistimale
açık bir durumdur. Şöyle ki: Yüksek rütbeli bir askerin bu sayede
düşük rütbeli bir askere karşı birtakım siyasi
baskılar kurabilmesine, yanlış davranışlarda
bulunmasına, soruşturma iznini o askere karşı âdeta bir
silah gibi tehdit unsuru olarak göstermesine sebep olabilir. Ayrıca bu
durum, Anayasanın 10uncu maddesinde Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. şeklinde
düzenlenen eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil
etmektedir.
Askerî yapıyı kendi içinde, kendi
mantığıyla değerlendirmek, bu konuda kötü niyete veya
suistimale açık düzenlemeler yapmamak gerekmektedir ama tabii, burada,
teklifi hazırlayanların bu hususları düşündüğünü ya da
bu mealdeki eleştirileri dikkate aldığını da
düşünmüyorum çünkü AKP mantığında, kanun teklifleri
saraydan gönderilir, komisyonda ve Genel Kurulda parmak
sayısının çoğunluğuyla kabul edilir; yoksa, teklifin
vatandaşa ya da ilgili olduğu o sektöre getirisi mi, götürüsü mü var
hiçbir şekilde bakılmaz. Yani son tahlilde sarayın dediği
olur.
Biz de diyoruz ki: Keşke o saraydan
vatandaşın feryadı duyulup o feryatların çözümüne yönelik
teklifler gelse. Keşke emeklilikte yaşa takılıp da ne
emekli olabilen ne de iş bulabilen ama seçim meydanlarında AKP
tarafından, emeklilikte yaşa takılanlara Mağduriyetinizi
çözeceğiz. diye verilen sözler tutulmuş olsa. Keşke tüpçüye
Ziraat Bankasından tahsis edilen 750 milyon dolar acilen tahsil edilip
çiftçinin bankalara ve Tarım Krediye olan borçları en az bir yıl
süreyle ve faizsiz olarak ertelense. Keşke yem ve gübrede yapılan
zamlara bir Dur. denilse. Keşke esnafa kapalı olduğu dönem için
NACE koduna falan bakılmaksızın geliri oranında destek
verilip o dönem için BAĞ-KUR primleri, borçları silinse. Keşke
KYK borçlarını ödeyemediği için icralık olan gençlerimize
ve çeşitli sebeplerle okullarından ayrılmak zorunda kalan öğrencilerimize
af gelse. Keşke sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen
annelere müjde verilse. Keşke polise, öğretmene, hemşireye
verilen 3600 ek gösterge sözü AKP tarafından tutulsa. Keşke
sayıları yaklaşık 11 milyonu bulan işsizimiz için
şurada bir istihdam alanı yaratacak bir düzenleme gelse. Keşke
138.393 öğretmen açığının tamamı için atama
bekleyen öğretmenler arasından liyakatle atama yapılsa.
Keşke kamudaki engelli kotası artırılsa, üniversiteli
işçilerin beklediği statü değişikliğiyle kamudaki
süresiz sözleşmeli personellerin tayin, nakil, terfi gibi özlük
hakları düzenlense. Keşke gazilerin ve şehit
yakınlarının almış olduğu maaşlar en yüksek
devlet memuru maaşıyla eşitlense ve kamudaki gazi ve şehit
yakınlarına karşı mobbingi önleyecek düzenlemeler
yapılsa. Keşke emeklinin yıllardır söylediği ama AKPnin
bir kulağından girip öbür kulağından çıkan intibak
yasası şu Mecliste yapılsa, çıkarılsa.
Bunlar vatandaşın istediği
düzenlemelerden birkaçı ama siz bunları görmezden de gelirsiniz,
duymazdan da tıpkı yol arkadaşınız Cemil Çiçekin
Çantalar dolusu para iddialarını görmezden gelemeyiz. dediği
hâlde o iddiaları görmezden ve duymazdan geldiğiniz gibi;
tıpkı 128 milyar dolar nerede? sorumuzu görmezden ve duymazdan
geldiğiniz gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) İlhan
Kesiciye sorsana onu.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) İlhan Kesici
biliyor, İlhan Kesici.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Tıpkı Süleyman
Soylunun Mafya liderlerinden 10 bin dolar alan siyasetçi var.
iddialarını görmezden ve duymazdan geldiğiniz gibi.
Çuvalladınız, ülkeyi yönetemiyorsunuz,
kabul edin artık. Bakın, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan ne diyor: Vatanı satmak yüksek faizle, yüksek enflasyonla,
kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur.
Sonuna kadar katılıyorum ve şimdi soruyorum: Ülkemizde yüksek
faiz var mı? Var. Yüksek enflasyon var mı? Var. Kötü yönetim var
mı? Var. Ülkenin ve milletin kaynakları heba ediliyor mu? Evet. O
zaman size daha da söylenecek bir şey yok. Bu vatanı satan, bu vatana
ihanet eden her kim olursa olsun Allah belasını versin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne diyorsunuz ya, ne
diyorsunuz! Bana sus diyemezsiniz, bana sus diyemezsiniz, haddinizi bilin!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri
. Bir
dakika
Bir dakika
Evet, değerli milletvekilleri, aynı
mahiyetteki
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakınız, oyladım ellerinizi
kaldırmadınız
Bir dakika ya, gündemi takip ediniz.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Celal Adanın, her bir milletvekiline saygı duyduğuna
ancak bundan sonra kendisi Meclisi yönetirken konuşmacıya laf atan
milletvekiline saygı duymayacağına ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, ben her
bir milletvekiline saygı duyuyorum. Meclisi ben yönetirken
konuşmacıya laf atan milletvekiline saygı duymayacağım
bundan sonra. Ayıp ya! (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Bir milletvekili konuşuyor gelip
Ayrıca,
bu laf atanları da takip ediyorum, sekiz saattir yok, bir dakika geliyor,
bir de laf atıyor. Ayıp ya! (CHP, HDP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Burada ben Meclisi yönetiyorum arkadaş, dikkat
edeceksiniz, herkes dikkat edecek. Ben -herhangi bir milletvekili, hangi
partili olursa olsun, bu Meclis Türkiye Büyük Millet Meclisidir, milletin
Meclisidir- adaletli ve saygılı bir şekilde yönetiyorum. Ben
böyle yöneteceğim, son bir dakika geleceksiniz, bir milletvekili konuşurken
laf atacaksınız, o laf üzerinden bir şey geliştireceksiniz.
Yok öyle şey! (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı
ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifinin
çerçeve 5inci maddesiyle 1632 sayılı Kanuna eklenen ek 15inci
maddenin yedinci fıkrasında yer alan "teşkilatında
bulunan ibaresinden sonra gelmek üzere "hukuk sınıfından
olan ya da 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun geçici 45inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca atanmış olan
ibaresinin eklenmesini ve sekizinci fıkranın birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İzin vermeye yetkili merci, ihbar veya şikâyetin işleme
konulması hâlinde bir ön inceleme başlatır, ön incelemeyi bizzat
yapabileceği gibi, izin vermeye asıl yetkili merciin emrinde olan ve
hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki asker
kişilerden birine de yaptırabilir.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Muhammed
Levent Bülbül
Denizli İstanbul Sakarya
Zeynep Gül
Yılmaz Müşerref
Pervin Tuba Durgut Ahmet
Özdemir
Mersin İstanbul
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, subay ve astsubaylar hariç, diğer
askerî kişilerin işledikleri askerî suçlara ilişkin
soruşturma izni verme yetkisinin izni vermeye yetkili komutan veya askerî
kurum amiri tarafından teşkilatında bulunan hukuk
sınıfından olan ya da 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun geçici 45inci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca atanmış
olan hukuk hizmetleri başkanı veya hukuk hizmetleri birim amirine
devredilebileceği, yetki devrinin söz konusu olması hâlinde ise ön
incelemeye ilişkin usulün açık bir şekilde düzenlenmesi
suretiyle uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanun ile uyumlu olarak soruşturma
izni verecek yetkili merci tarafından ihbar veya şikâyetin
işleme konulması hâlinde ilgilisi hakkında bir ön inceleme
başlatması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 4 önerge vardır.
İlk okutacağım 3 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal
Bülbül Kemal
Peköz Oya
Ersoy
Antalya Adana İstanbul
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Dursun
Ataş
Adana Aksaray Kayseri
Muhammet Naci
Cinisli Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
Erzurum Ankara Eskişehir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Süleyman
Bülbül Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Aydın Mersin Mersin
Burhanettin
Bulut Faruk
Sarıaslan
Adana Nevşehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH
TOPRAK (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Söz aldığım teklifin 6ncı
maddesinde, Genelkurmay Başkanının, kuvvet
komutanlarının görevleriyle ilgili suçlardan dolayı
yargılanmaları Cumhurbaşkanının takdirine ve keyfine
bırakılıyor. Ama sadece bu kadar değil, daha önemli bir
konu var, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının 17nci
maddesi de araya sokulmuş. Yargıtay cumhuriyet
başsavcılığı 6,5 milyon yurttaşın oyunu alan
ve bu ülkenin en büyük 3üncü partisi hakkında talimatla kapatma
davası açarken kuvvet komutanlarının ve Genelkurmay Başkanının
hakkında irtikâp, rüşvet, zimmet, görev sırasında veya
görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihaleye fesat
karıştırma gibi suçlar isnat edildiğinde
Cumhurbaşkanının iznine tabi tutulacak. Buna niye ihtiyaç
duydunuz? Yarın yine biz bu konuda FaceTime görüşmelerden mi bilgi
alacağız? Bu konuda bizzat bu Meclisi bilgilendirin derim.
Şimdi, şunu sormak istiyorum: Siyaset
nedir? Muhtelif tanımları var. Siyaset, belli bir toplumda
çatışma hâlinde olan düşüncelerin
uzlaştırılması faaliyetidir. Bir başka
tanımı, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla
ilgili özel görüş ve anlayış olarak geçiyor. Osmanlıda
siyaset denince, atın idare edilmesi anlaşılıyormuş.
Siyaseti nasıl tanımlarsanız tanımlayın, yaparken
vazgeçilmez olan şeylere ihtiyaç var. Ne bunlar? Akla ihtiyaç var, bilgiye
ihtiyaç var ve ikna edici yol ve yöntemlere ihtiyaç var. İşte tam da
bu noktada bugünün iktidar sahiplerinin hiçbirinde bunların hiçbir
özelliği yok. Peki, akıl, bilgi ve ikna edici yöntemi olmayanlar
siyaset yapamaz mı? Yapar tabii. Nasıl yapıyor peki, neyle
yapar? Korkuyla, zorbalıkla, yalan ve manipülasyonla siyaset yapar.
İşte, siz, tam da bunu yapıyorsunuz. Kadınlardan
korkuyorsunuz, o nedenle AKP Genel Başkanı bir gecede İstanbul
Sözleşmesinden çıktım. diye karar verebiliyor ve siz de hem
ondan korktuğunuz için hem de kadınlardan korktuğunuz için bu
kararı destekliyorsunuz çünkü akıl ve bilgi olmadan
kadınları ikna edemezsiniz.
Yıllardır Kürt halkını ikna
edemediniz, HDPden vazgeçiremediniz. Yalan ve zorbalık siyasetiniz
yetmedi, şimdi yargıyı tetikçi olarak kullanıp HDPyi
siyaset sahnesinden dışlamayı hedefliyorsunuz. HDPyi kapatma
davası ne biliyor musunuz? AKP ve MHPnin siyasi
başarısızlığının, aczinin itirafı ve
ifşasıdır. Diyorsunuz ki: Biz HDPyle baş edemiyoruz, bir
gerekçe uydurup kapatacağız. Korkunun siyasi ecele faydası yok,
bunu söyleyeyim.
Selahattin Demirtaş beş yıldır
tutsak. Neden? Çünkü, sarayda oturan tek adam, onunla meydanlarda, sokaklarda
baş edemedi; siyasi rakibini aklıyla, bilgisiyle alt edemeyeceği
için cezaevine gönderdi. Peki, uydurma tanıklarla, uydurma gerekçelerle
baş edemediğiniz siyasetçiler cezaevine gidiyor; kasaba
meydanlarında, ara sokaklarda linç girişimine maruz kalan Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu ve sevgili Barış Ataya
yapılan saldırılar da siyaset kapsamında mıdır?
Ve Deniz Poyraz
Hastalıklı birinin
aşırı siyasi duygularına kapılıp
işlediği cinayet. deyip kapattırmayacağız. Deniz
Poyrazın katledilmesi siyasi bir cinayettir ve o katilin işverenleri
bu katliamdan siyasi bir sonuç elde etmek için yapmışlardır,
bunu aklı olan herkes biliyor ve görüyor çünkü onlarca kez
tekrarlandı aynı tezgâh. AKP Genel Başkanı Benzerlerini de
kınayacağız. diyor. Ne demek bu? Yani Benzerleri de olacak ve
bizim taziye mesajımız cebimizde. mi diyorsunuz?
Kaybettiğiniz o 7 Haziran ile 1 Kasım
seçimleri arasında bu ülkede Suruç katliamı, Ankara katliamı
yaşandı ve yine, Ceylânpınar provokasyonu yaşandı,
HDPye saldırılar yaşandı.
Hepiniz biliyorsunuz ama hiçbiriniz
konuşmuyorsunuz, eski Başbakan Davutoğlu'nun Defterler
açılırsa birçok insan, insan içine çıkamaz. dediği gibi
birbirinizi ancak tehdit ediyorsunuz. Sözde siyasi başarı için her
yol mübah mıdır sizin için?
Size hodri meydan diyorum, aklınıza
güveniyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
OYA ERSOY (Devamla) Bilginizin yeterli
olduğuna inanıyor musunuz? Kendi ideolojinizi ve kendi siyasi
projelerinizi, yaptıklarınızı ve
yapacaklarınızı, farklı fikirleri ve projeleri olan
insanlarla karşı karşıya getirmeye hazır
mısınız? Gelin, Mehmet Cengiz ile İkizdere'nin Fadime
kadını bir televizyon programına çıksınlar da Cengiz
ikna etsin bakalım doğa katliamına Fadime kadını.
Fahrettin Altun, LGBTİ+yla karşı karşıya gelsin
bakalım bir televizyon kanalında; onun onurlu duruşu
karşısında nefret ve ayrımcılık dolu
ağzını açabilir mi? Merkez Bankası Başkanı,
Ziraat Bankası Genel Müdürü Korkut Hocayla karşı
karşıya bir gelsin bakalım. Aynı yöntemi bütün konularda
deneyebiliriz. Recep Tayyip Erdoğan herhangi bir siyasi rakibiyle yüz
yüze, karşılıklı bir siyasi tartışmaya
çıkabilir mi televizyon kanallarında, buyurun açın hepsini.
HDPnin kapatılmaya çalışıldığı şu
dönemde bütün HDP yöneticilerine televizyonlar kapalı, meydanlar yasak,
bir de bizden dinlesinler gerçekleri; üstelik biz kavun seçer gibi televizyon
karşısında gazeteci de seçmeyiz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı
maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
görüşülen bu maddesiyle Yüce Divanda yargılanacak asker
kişilerin işlediği askerî suçlarda yürütülecek soruşturma
ve kovuşturmadaki izin usulü ile izne karar verecek merciler
belirlenmektedir. Teklife göre, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet
komutanları hakkında askerî suçlardan dolayı kovuşturma
yapılması Cumhurbaşkanının iznine
bağlanmaktadır. Ancak partili Cumhurbaşkanlığı
sistemi nedeniyle bu teklif ciddi sıkıntılar
doğurabilecektir. Bu ucube hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanı
aynı zamanda bir partinin genel başkanı konumundadır. Yani
Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları hakkında bir
soruşturma yapılıp yapılmayacağına bir siyasi
partinin genel başkanı karar verecektir. Peygamber ocağı
dediğimiz, vatanımızı emanet ettiğimiz, tarihi
şan ve şerefle dolu Türk ordusunu ve bu ordunun
komutanlarını bu tip siyasi baskılardan uzak tutmak herkesin, en
çok da biz siyasilerin görevidir. Şanlı ordumuzun üzerindeki siyasi
vesayete derhâl son verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, öyle bir sistem
düşünün ki yasalar tek adamın sarayında hazırlanıyor,
yasalar yine aynı tek adamın sarayından yürütülüyor, hâkim ve
savcıları sarayda toplayıp atamaları yapılıyor,
askerler hakkında soruşturma açılıp açılamayacağına
tek adam sarayından karar veriliyor ve o tek adam hem
Cumhurbaşkanlığı hem de bir partinin genel
başkanlığını yapıyor. O sınırsız
yetkilere sahip genel başkan muhalefet partilerini tehdit etmekten de geri
durmuyor. Bunlar daha iyi günleriniz, daha durun siz! diyerek muhalefeti sindirmeye
çalışıyor. Kendine muhalif az sayıdaki medyaya elinde
tuttuğu kılıcı olan RTÜK aracılığıyla
cezalar kesiyor, saat kaça kadar müzik dinleyip dinlemeyeceğimize bile o
karar veriyor. Ne yazık ki bir ülke bu şekilde yönetilmeye
çalışılıyor ve bu bahsi geçen ülke Mozambik veya Gambiya
değil, Atatürkün kurduğu demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti.
Değerli milletvekilleri, bu partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkemizde yol
açtığı tahribatları en başından beri
anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Ekonomiden adalete, tarımdan
dış politikaya, eğitimden askerî sisteme ülkemizde her şey
kötüye gitmektedir. Sonuç olarak, bu hükûmet sistemi açıkça iflas
etmiştir. Ülkemizin iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş
parlamenter sisteme acilen ihtiyacı vardır. İstikrar sürsün,
hızlı kararlar alınsın. diye getirdiğiniz partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmeden önce 4,6 olan
dolar şimdi yaklaşık 8,8 seviyelerinde. Bu ucube sisteme
geçilmesinden beri finansal istikrardan sorumlu Merkez Bankasında üç
yılda tam 4 başkan değişti, tam 3 kez TÜİK Başkanı
değişti, defalarca birbiriyle tutarsız ekonomi paketleri
açıklandı. Vatandaşa İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün.
derken insan biraz utanır.
Değerli milletvekilleri, tabii,
haklarını da yemeyelim, iktidarın istikrarlı olduğu
konular da yok değil. Mesela, ülkenin tüm rantını çok
istikrarlı bir şekilde aynı 5 müteahhide yediriyorlar. Yine,
örneğin, tüm pandemi döneminde vatandaşa doğrudan yardım
yapma konusunda sonunculuğu hiçbir ülkeye bırakmadık.
Cumhurbaşkanına yetki verme konusunda da Allah var çok
istikrarlıyız, tıpkı bu kanun teklifinde olduğu gibi
gelen tüm kanun tekliflerinde mutlaka Cumhurbaşkanına üç beş
yetki veriyoruz. Üç beş demişken sarayın yandaş
danışman ve bürokratlarına üç beş maaş verme konusunda
da çok istikrarlılar. Yani, kısaca, iktidarın istikrarlı
olduğu konular da az değil ama bu istikrarın ülkeye de
vatandaşa da faydası yok, orası da ayrı bir konu.
Değerli milletvekilleri, tüm bu olumsuzluklara
rağmen vatandaşlarımız umutsuzluğa
kapılmasın, her gecenin bir gündüzü var; İYİ Parti
iktidarı ufukta, güneş doğmaya çok yakın, umutsuz değil
hâlimiz. Cumhuriyete bir reklam arası diyenlerin kendileri ilk seçimde
demokrasi tarihimizin bir reklam arası olacaktır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hukuk devleti Eylem ve işlemlerinde hukuk
kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuki güvenlik
sağlayan devlet. şeklinde tanımlanabilir. Hukukun hedefi
vatandaşı idareye karşı korumaktır, adaleti tesis
etmektir. Hukuk devletine inananlar bilir ki adalet kudretini ve haysiyetini
kaybederse sosyal bağlar kopar, anarşi olur, kargaşa olur.
Adaletin tecellisi yolunda iyi bir hukuk sistemine sahip olunması her ülke
için bir zorunluluktur. Maalesef, üzülerek söylüyorum ki ülkemiz hukuk
devletinden uzaklaşmış, uzaklaştıkça da borç
batağına girmiştir. Yüksek faizle bile para bulmakta zorlanan
Türkiye, üretip kazanmak yerine, 6 kez çıkardığı
varlık barışıyla kaynağı belirsiz paranın
yurt içine vergi vermeden, kaynağı sorgulanmadan rahatça girmesine
olanak vermiştir. Türkiye, güvene, hukuka dayalı doğrudan
sermaye yatırımlarını getiren bir ülke değil,
sıcak para cenneti bir ülke hâline gelmiştir. Bu sıcak ve kara
paranın -uluslararası mafyanın kendilerine iş birlikçi de
sağlayarak- cirit attığı bir ülke olmuştur. Bunu en
iyi bilen de herhâlde İçişleri Bakanı Soyludur. Bildiği
içindir ki ulusal bir televizyon programında, kimin verdiğini ve kime
verildiğini hissettirerek Türkiye Cumhuriyetinde bir eski milletvekili
siyasetçiye mafya liderinin ayda 10 bin dolar para verdiğini biliyorum.
demiştir. Anlaşılıyor ki buralar buz dağının
görünen yüzüdür. İçişleri Bakanı Soylu bildiği hukuk
dışılığı ve suçluyu Türk Ceza Kanununun 279uncu
maddesine göre savcılığa bildirmek zorundadır, bunu
bildirmeyerek suç işlemiştir.
Sayın milletvekilleri, Pandoranın kutusu
artık açılmıştır. Lağım patlamış,
her tarafı pis kokular sarmıştır. Şimdilerde bir de
Sezgin Baran Korkmaz olayı patlamıştır. Yurt
dışına kaçan bu şahıs hakkında, önce, 30 Eylül
2020 tarihinde yurt dışına çıkış yasağı
konulmuş, mal varlıklarına el konulmuş. Sonra ne
olmuş? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı
Terör ve Örgütlü Suçları Soruşturma Bürosu tarafından Türkiye
Bankalar Birliği Başkanlığına bir yazı gönderilip
Korkmaz ve diğer 13 şüpheli hakkında, şirket ve
kişisel banka hesaplarındaki blokaj ve tedbirlerin
kaldırılması ivedilikle istenmiş.
Değerli milletvekilleri, sevgili Türk
halkı; kim istemiş biliyor musunuz bunu? Şu an Adalet Bakan
Yardımcısı koltuğunda oturan şahıs, Hasan
Yılmaz. Şimdi, bu Hasan Yılmaz, tedbir konulan, yurt
dışına yasak konulan şahsın, Cumhuriyet
Başsavcı Vekili olduğu dönemde -hem de terörden sorumlu-
attığı bir imzayla yurt dışına kaçmasına
olanak sağlamış, mal varlığı üzerindeki
tedbirlerin kaldırılmasına da olanak sağlamıştır.
Buradan bu şahsa sesleniyorum, bu şahsı bu göreve getirenlere de
sesleniyorum: Siz suçu ve suçluyu koruyanları ödüllendiriyor musunuz?
Bildiğim kadarıyla savcılık makamından Adalet Bakan
Yardımcılığı daha üst bir görevdir. Bu şahıs
o görevden acilen istifa etmelidir, Türk milletinin karşısına
çıkıp hesap vermelidir. Şimdi, sizler, bu
vatandaşlarımıza yüzde 2, 3 zam yaparken, ayda 1.200 liraya,
1.300 liraya insanları geçinmek zorunda bırakırken milyarlarca
doların yurt dışına kaçırılmasına neden
müsaade ettiniz? Sonra, bir de utanmadan, sıkılmadan yurt
dışına kaçan bu şahsı yazı yazıp Avusturyadan
istiyorsunuz çünkü sizden önce Amerika istedi, Vallaha, biz istedik de
Amerikalılar verdirmedi. diyeceksiniz. Amerikaya hangi sırlarla
gittiğini biliyor musunuz? Biliyorsunuz.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Elbette ki biliyorlar
FARUK SARIASLAN (Devamla) Ama orada
konuştuğunda Türkiyenin ne hâllere geldiğini biliyor musunuz?
Belki de perdenin arkasında pazarlık yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK SARIASLAN (Devamla) Başkanım, bir
dakika müsaade ederseniz.
BAŞKAN Buyurun.
FARUK SARIASLAN (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti
devleti saygın bir devlet. Devlet suç işlemez, devleti yönetenler suç
işler. Suçu devletin üstüne atamazsınız; milliyetçisi de atamaz,
muhafazakârı da atamaz, sağcısı da atamaz, solcusu da atamaz.
Bu devleti yönetenlerden bunların hesabı -unutmayın- mutlaka ama
mutlaka sorulacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Devleti ben zannedenlerden, FETÖ nasıl ki bugün içeride
kıvranıyorsa aynı şekilde bunları yapanlardan da
hesabı sorulacaktır. Türk milleti bu kadar güçlüdür, devleti
güçlüdür, haysiyetlidir, şereflidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hatibin gerçek
dışı iddialarını kabul etmiyorum, reddediyorum.
Asılsız iddialar bizim için yok hükmündedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Sayın Özel, yoklama talebiniz mi
var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynı mahiyetteki
önergelerin oylamasından önce Cumhuriyet Halk Partisi olarak yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın Emre,
Sayın Sümer, Sayın Hakverdi, Sayın Kılınç, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Köksal, Sayın Zeybek, Sayın
Hancıoğlu, Sayın Sarıaslan, Sayın Yavuzyılmaz,
Sayın Ünsal, Sayın Keven, Sayın Zeybek, Sayın
Başarır, Sayın Gündoğdu, Sayın Antmen, Sayın
Bulut, Sayın Ceylan, Sayın Gökçel.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.08
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 268 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Teklifin 6ncı maddesinde
üzerinde aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
268 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
6ncı madde üzerinde diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6ncı
maddesiyle 1632 sayılı Kanuna eklenen ek 16ncı maddenin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İzin
vermeye yetkili merci, ihbar veya şikâyetin işleme konulması
hâlinde bir ön inceleme yaptırır.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Muhammed
Levent Bülbül
Denizli İstanbul Sakarya
Meliha
Akyol Atilla
Ödünç Zemzem Gülender
Açanal
Yalova Bursa Şanlıurfa
Ahmet
Özdemir
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunla
uyumlu olarak soruşturma izni verecek yetkili merci tarafından ihbar
veya şikâyetin işleme konulması hâlinde ilgilisi hakkında
bir ön inceleme yaptırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk
okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte
işleme alacağım, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak
Gaziantep
Batman
Kemal
Peköz Ömer
Öcalan Kemal
Bülbül
Adana Şanlıurfa Antalya
Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Süleyman
Bülbül Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Aydın Mersin Mersin
Burhanettin
Bulut
Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan.
Ömer Bey, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
17 Haziran 2021, Deniz Poyrazın, partilimizin,
yoldaşımızın İzmir HDP il binasında vahşice
katledilmesi büyük bir milattır; ailesine sabır diliyorum,
halkımıza sabır diliyorum.
Bakınız, iktidar ve iktidar ortakları
bu noktada gayriciddi yaklaşımlarını devam
ettirmektedirler. İlerleyen süreçte göreceğiz, bu siyasi, politik
suikastın sonuçları daha da ağırlaşacaktır çünkü
alttan alttan bir daha bu işi pompalama durumu vardır. Medyanız
tetikçilik yapmaya devam ediyor, her gün, sabah, akşam, öğle.
Milyonlarca dolar bu halkın vergilerinden topladığınız
paraları tetikçilere ayırarak medyada insanların katledilmesi
için yol yöntem gösterilmektedir. Oraya düzmüşler bir sahne, stüdyo
oluşturmuşlar, kimisi diyor Asalım. kimisi diyor
Gırtlaklayalım. diğerleri diyor Boğazlayalım. ve
bu suikastlar böyle sonuca gidiyor.
Arkadaşlar, ülkenin içinde bulunduğu durum
hiç iyi değil, farkında değilsiniz. Bu suikast burada durmayacak
gibi görünüyor; hiç olumlu yaklaşmıyorsunuz, üst perdeden
kınamıyorsunuz, tetikçiyi on yedi saatte gözaltına alıp
cezaevine mi, başka bir yere mi gönderdiniz, kimse bilmiyor. Bakınız,
bu ülkede bir tweet atan, bir paylaşım yapan, düşüncesini
ifade eden insanlar 4+4+4 on iki gün, on bir gün, sekiz gün gözaltında
kalıyor ama siz bu tetikçiye on yedi saatte, on sekiz saatte ne
yaptınız? Ne sordunuz? Hangi ilişkilerini
araştırdınız? SADATla ilişkisi nedir? Münbiçe
nasıl gitmiş bu, İdlibe nasıl gitmiş? Üniformayı
nasıl giymiş? O silahları nasıl eline almış?
Bunları araştırmadan bu işi oldubittiye getirmek... Kimisi
çıkıp diyor: Psikolojik sorunları var. Kimisi çıkıp
diyor: Biz kınamışız, iş bitmiş, bundan sonra da
kınamaya devam edeceğiz. Bu hangi siyasi akla uygundur, hangi
mantığa uygundur?
Biz buradan uyarılıyoruz, tabii ki bu
işin en büyük bedelini de biz ödüyoruz. Türkiye siyasi tarihinde,
kapının önünde onlarca polis olmasına rağmen hangi partinin
il binasına girilip insanlar infaz edilmiştir? İlimde, Urfa
şehrinde, kapının önünde yıllarca, aylarca il eş
başkanlarımıza GBT yapılıyor ama orada bu iş
tertiplendi; büyük bir organizasyondur, organize işlerdir. Bunu
provokasyon diyerek, bunu psikolojisi bozuk bir ruh hastası diyerek
geçiştiremezsiniz. Ülkeyi iç savaşa götürüyorsunuz, iç savaşa,
farkında değilsiniz ama bazı işler
çığırından çıkarsa kontrol altına
alamazsınız.
Gençlikler diyorsunuz, ocaklar diyorsunuz.
Dağıttığınız binlerce silahı siz
biliyorsunuz, AKP iktidarı ve ortağı biliyor. Bu şehirde,
bu ülkede 15 Temmuzdan sonra onlarca, yüzlerce, binlerce silah
dağıtıldı; bunun bedelini kim ödeyecek? Bu
sorumluluğun altından kim kalkacak? Bu ülkede derin fay hatlarının
olduğunu herkes bilmektedir ama siz, siyasi olgunlukla
yaklaşmıyorsunuz.
Gündeminiz nedir? Gündeminiz... Sincanda -bugün de
gittik- arkadaşlarımız savunmalarını yapıyor.
6-6,5 milyon oy alan bir partiyi kumpas, düşmanlık, nefret söylemi
üzerinden kapatmaya çalışıyorsunuz. Bunun AKPye ne faydası
olacak? AKP herhâlde rüya görüyor. Partiyi kapatınca bu 6-6,5 milyon oy
AKPye mi gidecek; böyle mi düşünüyorsunuz? Size oy veren sağduyulu,
olgun kesim de vermeyecek, sizden kopacaklar ama binmişsiniz bir alamete,
kendinizi kıyamete götürmüyorsunuz, bu ülkeyi kıyamete
götürüyorsunuz. Göreceksiniz, üç beş ay sonra bu siyaset tarzı, bu
ülkeyi farklı noktalara taşıyacaktır, farklı yerlere
götürecektir. Bakınız, yol yakınken dönün diyeceğim ama
dönmeyeceksiniz çünkü siz kararlısınız. Cumhurbaşkanı
bu işin üzerine gitmesi gerekirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanının bu işlerin önünü alması gerekirken,
bu işleri durdurması gerekirken
Bugünler sizin iyi günleriniz,
bugünler bizim iyi günlerimiz ama bugünler sizin de iyi günleriniz. Yarın
bir gün bu ülkede bir kötülük olacaksa bu kötülükten herkes zarar görecek.
Herhangi bir kargaşa durumunda, çatışma durumunda, kaos
durumunda AKPye üye olanlar
AKPli, çalışanların alnında
AKPli mi yazacak? Bu işten dönmeniz gerekiyor, sağduyuyla hareket
etmeniz gerekiyor ama maalesef ben bunu görmüyorum. Sıkıntılar
çok büyüktür, tarihe not düşülsün diye söylüyorum, bu iyi günlerimiz.
Cumhurbaşkanı söylemi doğrudur çünkü kendisi, partisi ve
partisinin arkasında duran karanlık güçler bu ülkeyi
çatışmaya götürüyor, bu ülkeyi bölünmeye götürüyor. Biz kısmen,
gücümüz oranında bu ülkenin demokrasisine, barışına
katkı sunmaya çalışıyoruz.
Tüm halkımızı tekrardan
selamlıyorum.
Herkese iyi akşamlar diliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Mesnetsiz
iddiaları reddediyoruz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Şimdi,
HDPli hatibin, özellikle -tamamına karşı kabul etmemiz mümkün
değil ama- dağıtılan silahları gerek AK PARTİnin
gerekse MHP'nin bildiği noktasında bir değerlendirmesi oldu,
konuşması oldu. Bunun kabulü mümkün değildir efendim. 15 Temmuz
sonrasında kime ne şekilde silah dağıtılmış,
biz böyle bir şey bilmiyoruz ve bunu da kabul etmiyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisi, Türkiyede hukuka uygun şekilde siyasetini yürüten
meşru bir harekettir. Onun yine gönül bağı olan, organik
bağı olmasa da gönül bağı olan ve hepimizin
yetiştiği Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, yine
hukuk çerçevesinde, Türk gençliğinin millî, manevi değerler
çerçevesinde en güzel şekilde, ahlaklı bir şekilde
yetişmesi için çaba sarf eden bir vakıftır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Türkiyede
birtakım illegal işlerle, illegal faaliyetlerle bu noktada bir
bağlantı kurulmasını şiddetle reddediyor ve bu
açıklamayı kınadığımızı buradan ifade
etmek istiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Cahit Bey.
57.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, şu anda Türkiye Cumhuriyetine hükûmet
etme yetkisi, milletin seçmiş olduğu Cumhurbaşkanı ve
Parlamentonun yapmış olduğu yasalar çerçevesinde anayasal
kurumlarımızdadır. Bu anlamda, elbette devlet güvenlik, adalet
ve sağlık gibi temel görevlerini yerine getirirken bu görevleri
devletin kolluk güçleriyle yerine getirir yani Jandarmasıyla, Silahlı
Kuvvetleriyle, polisiyle, emniyet güçleriyle, zabıtalarıyla. Bu
çerçevede, hamdolsun, kendi millî ve yerli silahlarımızla,
İHAlarımızla, Millî Piyade Tüfeklerimizle devletimizin adalet
ve güvenlik görevlerini yerine getirecek kamu personellerini donatıyoruz.
Bunun dışında, PKKya, terör örgütlerine silah gönderenleri,
gönderdikleri silahlarla beraber, terör örgütü mensuplarını Afrinde,
Cerablusta, İdlibde, Münbiçte, bulundukları illerde yerle yeksan
ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Onun haricinde, kamu
görevlilerinin dışında haksız, hukuksuz, hukuka
aykırı bir şekilde silah taşıyanları,
bunları derin ve paralel yapının ellerine
taşıyanları, çeteleri, mafyaları, onları
savunanları da hem siyaset nezdinde hem hukuk nezdinde hem de güvenlik
güçlerimizin güvenlik ve adalet operasyonlarıyla inşallah tarihin
gerisine, karanlık sayfalarına göndereceğiz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
58.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, doğrusu, söyleyecek çok şey var silahlara
dair. Şöyle bir açıklama söyleyeyim, Ankara Valiliği 15 Temmuz
gecesi şöyle bir açıklama yapmıştı: Emniyet
Müdürlüğünün deposunda bulunan silahlara ilave olarak Emniyet Genel
Müdürlüğünden kamyonla gönderilen silah ve mühimmat da aynı yöntemle
dağıtılmıştır. ve benzeri
Bir kere, bu
silahların nasıl dağıtıldığı, nerelere
gittiği yıllardır bu Mecliste konuşuluyor; MİT
tırlarından bugünlere kadar geldik. Ancak Sayın Öcalanın,
hatibimizin söylediği mesele şudur: Katilin, İzmirde Deniz
Poyrazı katleden katilin belinde ruhsatlı silah var ve bu
ruhsatlı silahı kim verdi, neye dayanarak verdi, bunu sorguladı.
İkincisi: Bu katil Münbiçe, Suriyeye giderek MKE yapımlı,
TSKye ait, TSK envanterinde kayıtlı silahlarla nasıl poz verdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu
soruyor, çok net soruyoruz, biz de soruyoruz. Ve bu katil, bu cani aynı
zamanda Sağlık Müdürlüğünde bir sağlık
çalışanı olarak, memur olarak görülüyor. Bunları lütfen,
bütün milletvekilleri yan yana getirsin. Sayın Özkan Kolluk gücümüz
görevini yapıyor. diyor ama bütün kolluk gücüne bir şey diyemem.
Bizim derdimiz onlara emir verenlerle, İçişleri
Bakanlığıyla, valiyle.
Kolluk mensubu kapıda dururken bir il
binasının içinde 35 kurşun sıkılıyorsa ve ilk
anda katile Adın ne ağabeyciğim? diye soruluyorsa bu cinayetin
arkasında kolluk da vardır, bunun başka bir şeyi yoktur;
nokta.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Yargının
önünde hesabını soracağız.
Bağlantılarını da açığa
çıkaracağız.
KEMAL PEKÖZ (Adana) Araştırmaya niye
karşı çıkıyorsunuz o zaman?
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme, Anayasanın Kanun önünde
eşitlik başlıklı 10uncu maddesine
aykırılıklar içermektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 7nci maddesiyle 1632 sayılı Kanununa ihdas
edilmesi öngörülen ek 17nci maddesinin birinci fıkrasının (B)
bendinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Muhammet Naci
Cinisli
Adana Aksaray Erzurum
Arslan Kabukcuoğlu Ayhan
Altıntaş
Eskişehir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İktidarın bütün bu paramiliter güçlerle olan
bağlantısı çıkıyor zaten; yavaş yavaş ortaya
çıkıyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hepsini ortaya
çıkaracağız, yargı önünde hesap verecekler.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Cahit
Özkan bize tutanaklara konuşmayı öğretti, gerçekten yani.
BAŞKAN Milletvekiline söz verdim değerli
Grup Başkan Vekilleri.
Buyurun.
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İYİ Parti adına
7nci maddeyle ilgili önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta sonu, İstanbulda, İlçe Başkanımız
Serkan Yalım, İl Başkanımız Buğra Kavuncu,
İstanbul Milletvekilimiz Ümit Beyaz Beyle birlikte Avcılar Tahtakale
Mahallesi sakinleriyle buluştuk. Sıkıldık, yorulduk, gerildik.
diyorlar. Tahtakale Mahallesi 2012 yılında rezerv alan ilan edildi.
Tahtakale Mahallesi gönüllüleri, kırk yıldır mahallelerine imar
planı çıkmadığını ifade ederek mahallelerini
çevreleyene Ispartakule, Bahçeşehir, Kayaşehir, Başakşehir
gibi merkezlere dört ay içinde imar planı
hazırlandığını belirtiyorlar. Mahalledeki tüm
binaların deprem öncesi yapılar olduğundan, ince inşaat
demiri ve deniz kumuyla yapılmış bu dayanıksız
yapılarda yaşamak zorunda olduklarından dert yanıyorlar
çünkü tam kırk yıldır imar yok. Tahtakale, devlet arazisi
üzerine kurulmuş bir gecekondu mahallesi değil. Bu mahallenin büyük
bir kısmı şahısların müstakil arsalarından ve
binalarından oluşuyor. Tahtakale halkı kimseden bir lütuf
istemiyor, hakkı olanı istiyor. İmar planları onaylansın,
eski yapılar yıkılıp yenilensin; arsalarına, imar
planına uygun sağlıklı konutlar yapılsın
istiyorlar. Deprem korkusuyla yaşamak istemediklerini
haykırıyorlar. Şimdiden sonra kaybedecek bir tek günümüz yok.
diyorlar. Olası bir İstanbul depreminde molozlar altında
kalıp can verecek her bir yurttaşın vebalinin Tahtakaleyi
görmezden gelen, ihmal eden makamların boynunda olduğunu söylüyorlar.
Göçük altında değil, şimdi el uzatılmasını
istiyorlar. Kısacası, Tahtakale diyor ki: İmar sorunumuzu
çözün. Bulunduğunuz makamların gereğini yapın. Bizi
seçimden seçime hatırlamayın. Bizim derdimizi kendi derdiniz gibi
görün. 35 bin can deprem tehdidi altındadır. Bu gerçeği görün ve
Allah rızası için çözüm üretin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 7nci madde hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin. Hükmün açıklamasının
geri bırakılması demek, sanığa verilen cezanın
belirli bir denetim sürecinde hukuken sonuç doğurmaması demek.
Sanık, denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemezse
ceza düşebilir, denetim sürecinde sanığın yaşamı
etkilenmez yani aslında sanığa verilen ikinci bir şans
gibidir. Maddeyle bu durum, bazı hâller haricinde, askerî suç ve cezalar
için de öngörülmektedir. Burada esas sorun madde içerisindeki muğlak
ifadelerdir. Ağır şekilde tehlikeye düşürme zafiyete
uğratma öznel ifadelerdir. Bu ibarelerin sınırı belli mi?
Değil.
Değerli arkadaşlar, bu madde keyfî
uygulamalara yol açabilir, mağduriyetler yaratabilir. Bu nedenle, biz bu
maddeye karşıyız fakat bu maddeye karşı olmak da
yetmiyor. Hemen her kanun teklifinizde muallaklar meydana geliyor; bu yüzden,
açıkçası, 7nci maddeye şaşırmadık. Bu durumu
artık basit hatalar ya da iyi niyetli yaklaşımlar olarak
görmüyoruz. Görünen o ki kanun tekliflerinizde
kullandığınız muğlak ifadeler marifetiyle
kanunları keyfî kullanabilmeyi umuyorsunuz. Sizin iktidarınızda
kanunlar sadece adaleti sağlamak için yapılmıyor; bu dönemde
tecrübe ettik, kanunların tek amacı insanlığın salt
temel değerlerini korumak değilmiş, kanunlarla adalet de
zedelenebiliyor, eşitsizlik yaratılabiliyor.
Bakın, kanunlar adalet için kullanılmıyor,
iktidarın gücünü pekiştirmek için kullanılıyorsa kanun
hâkimiyeti yoktur. Profesör Doktor İskender Öksüzün tabiriyle Kanunla
hâkimiyet vardır. Maalesef, Türkiyede bugün kanunla hâkimiyet devri yaşanıyor.
Yandaşı, iktidarı, güçlüyü korumak için güçsüzü iyice ezmek;
yandaş olmayana, muhalife gözdağı vermek için kanunları
kendinize araç ettiniz. Devlet, adaletin tecelligâhıdır;
vatandaşın huzur ve refahı adaletle sağlanır; ekonomi
adaletle güçlenir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Ayhan Bey.
AYHAN EREL (Devamla) Bu yüzden bizim
önceliğimiz adil bir düzen kurmak olmalıdır diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde 3 önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Nuran
İmir
Adana Antalya Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Muhammet
Naci Cinisli Ayhan
Altıntaş
Adana Erzurum Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu Behiç
Çelik Ayhan
Erel
Eskişehir Mersin Aksaray
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Nuran İmir.
Buyurun Sayın İmir. (HDP
sıralarından alkışlar)
NURAN İMİR (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri ve bütün
halkımızı sevgiyle selamlıyorum.
Yirmi yıldır AKP iktidarının
uçuruma sürüklediği bu ülke artık baş aşağı
düşüyor. Ülke henüz bu noktaya gelmeden ikazlar yapıldı, çok kez
yapıldı. Bu iktidarın gittiği yolun yol
olmadığı, toplumu kutuplaştırdığı,
ekonomik krizi doğurduğu, hukuku rafa kaldırdığı,
kadına karşı şiddetin artık tavan
yaptığı, demokratik değerlerin tüketildiği defalarca
bu kürsüden söylendi. Ama her demokratik çağrıya, her
yapıcı zemine karşı iktidarınız
saldırılara devam etti, şiddeti daha fazla
tırmandırdı.
Şu açık ve net olarak ortadadır:
Artık gideceğinizi biliyorsunuz, ülkenin gündemi uzun süredir
gideceğinizle meşgul iken sizler HDP binalarına saldırarak,
Kobani kumpas davasıyla, HDPyi kapatma davasıyla 6 milyonun
iradesini yok sayarak devam edeceğinizi düşünüyorsanız büyük
yanılıyorsunuz; saldırılarınızda ve savaş
zihniyetinizde boğulacaksınız. Sizin iktidarınız
yarattığınız mağduriyetlerle anılacak. Kürt ve
kadın düşmanlığıyla anılacaksınız. Bir
enkaza dönüştürdüğünüz hayatların acıları, bir ömür
boyu boynunuzda kalacak. Ne yana yüz çevirirseniz
yıkımlarınızın resmini göreceksiniz.
Bugün, milyonlarca insanın oyunu
almış partimizi kapatmak istiyorsunuz. Bir mafya işleri
bakanlığı var; tüm işleri bir kenara
bırakmış, bizlere yönelmektedir. Algı oluşturuyor,
komplo kuruyorsunuz. Önlerinde karakolların olduğu parti
merkezlerimize saldırılar düzenleniyor, katliamlar
gerçekleşiyor. Bina önlerine provokasyon için yandaş gönderiyorsunuz.
İçişleri Bakanı ise mafya tezgâhlarıyla meşgul.
HDPyi, demokratları, siyasetçileri, kadınları
yıldırmak için gece gündüz operasyon yapıyorsunuz. Medyaya
ambargo uyguluyorsunuz. En demokratik eylemi bile şiddetle
bastırıyorsunuz ama sonuç alamıyorsunuz ve
alamayacaksınız; dimdik ayaktayız ve
karşınızdayız.
Mücadelemizi haykırıyoruz: Bizler bir
isimden, bir amblemden ya da bir binadan ibaret değiliz; bunu en iyi siz
biliyorsunuz. HDP kapatılmalıdır. diyorsunuz, kirli
politikalarınızla bizi yıldıramadınız,
halkımızla aramızı açamadınız, şimdi kapatma
gündemiyle yeni bir algı oluşturuyorsunuz ama yine sonuç
alamayacaksınız. Halkımız, HDPnin kapatılmasına
asla izin vermeyecektir.
Bizler sokaklardan gelen bir hareketiz; demokratik,
haklı mücadelemizden ödün vermeden her gün, her koşulda, her yerde
çoğalarak geleceğiz. Halk her şeyi iyi biliyor, iyi görüyor. Her
sokak başında görevlendirdiğiniz, özellikle sizin
görevlendirdiğiniz iktidarınızın polisleri kadınlara
cinsiyetçi küfürlerle hakaret edip kadınları darbediyorlar. Daha bu
hafta Şırnak ve ilçelerinde Deniz Poyraz için yapmış
olduğumuz basın açıklamalarımızda kadınlara
karşı çok ciddi cinsiyetçi küfürler, hakaretler edildi ve tacizler
yaşandı.
Sizler hâlâ burada güvenlik güçlerinin
zırhını artıran yasalar çıkarma peşindesiniz.
Ülkeyi bir polis devletine dönüştürdünüz, insanların özgürlüklerine
dair tek bir alan bırakmadınız. Ne amaçlıyorsunuz? Bu
sınırsız yetki halka zulüm ve ölüm olarak dönüyor, bunun
farkında değil misiniz? Amacınız sizden olmayan herkesin
ölmesi mi? Bu şekilde daha da mı rahat edeceksiniz? Sokaklara
koyduğunuz her polis kendini devlet olarak tanımlıyor. Bundan
haberiniz var mı? Her bir polisiniz bir devlet olmuş, aslında
devletiniz çoktan bölünmüş, sizin bundan haberiniz bile yok.
Bizim alnımız ak, tarih
karşısında da halklar karşısında da insanlık
karşısında da. Bütün siyasi tarihimiz boyunca tek
sloganımız barış ve demokrasi olmuştur. Bu ülkede barışı
ve demokrasiyi sağlamadan da mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
NURAN İMİR (Devamla) Biz eşit
yaşamı, demokrasi ve özgürlüğü savunanlar nasıl daha önce
ülkenin uçuruma sürüklendiğini öngördüysek bugün de Türkiye
halklarının ve kadınlarının, HDPnin bu
gidişatı durduracağını biliyoruz. Bir devir bitiyor,
faşizm ağları çözülüyor; kral artık
çırılçıplak ve hiç kimse kralı örtmek için elbise
uzatmayacak, halk artık gerçeği görüyor. Ne hayalî hobiler söylemi ne
düşmanlaştıran halklar senfonisi ne nefret
açıklamaları ne de yücelttiğiniz o militarizm artık sizi
kurtaramayacaktır.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Gerçek
dışı, temelsiz iddiaların tamamını reddediyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Söz konusu teklifin konusu, askerî ceza
mevzuatında mevcut otokrasiye göre değişiklikler yapmaktır.
Çivisini çıkardığınız, emir komutayı
mahvettiğiniz, kaynaklarını kuruttuğunuz bir orduya tecziye
mekanizması kurmak istiyorsunuz. Debelendikçe çamura gömülen her organizma
gibi, ne yaparsanız yapın, mukadderat değişmeyecektir çünkü
Türk Silahlı Kuvvetleri bağlamında, fıtrata
aykırı oldukça fazla cürmünüz birikti.
Taltif ve tecziye, her kurumun olduğu gibi Türk
ordusunun da vazgeçilmez uygulamalarıdır. Başarıyı
ödüllendiren, yanlışı, hatayı, ihmal ve terahiyi
cezalandıran bir sistemde eğer doğru işletilirse de
başarı kaçınılmazdır.
Değerli arkadaşlar, mesleği askerlik
olan, mukaddesatıvatanı ve milleti için ölmeyi göze alan kahraman
komuta kademesi Türk ordusunun beynidir. Ordunun beyni kirletilmişse bunun
çaresine bakmak lazımdır. Atatürk, Afyonkarahisarda Türk milletini
mahvetmek isteyen düşmanlar evvela zabitana savaş açar, onları
öldürürler. demektedir. Türk askerine saldırıların işte
asıl sebebi budur. Türk ordusu çökertilmedikçe Türk milleti, Türk devleti
asla teslim olmayacaktır. Bunları niye anlatıyorum?
Değerli arkadaşlar, BOP projesi icraata
sokulduğundan beri ordumuza yönelik sistemli saldırılar
başlatılmıştır. FETÖ ve benzeri örgütlerle
onların türevlerinin saldırıları durmak bilmiyor. Bugün,
Türk ordusu her şeye rağmen varlığını ispat için
mücadele etmektedir. Ne var ki birtakım çevrelerin, ordumuzu maceraya
sürükleyecek ölçüsüz, dayanıksız yön göstermeleri hüsranla
sonuçlanabilir.
Değerli milletvekilleri, biz, milletçe
birbirimize muhtacız. Bizim başkalarından yardım ve medet
ummamız bizi alçaltır. Gidip ecnebi kapılarında Türkiye
Cumhuriyetinde hüküm sürmek için nöbet tutmak alçakça bir tutumdur. Günümüzde,
bu aziz milleti onurlu ve şerefli yaşatmak bizim esas misyonumuz
olmalıdır, milletin bağımsızlık ve
egemenliği de bir mücevher gibi korunmalıdır. Ekonomiden
eğitime, sağlığa tarıma, sanayiye, bilgiye ve
kurumsallaşmaya daha fazla kaynak aktararak, total ekonomik güç hâline
gelerek bu ekonominin desteklediği millî ordu, kendi görkemini
göstermelidir.
Değerli arkadaşlar, ezik ve çaresiz bir
kurumsal yapı, devletin aygıtını
kısırlaştırarak yetkiyi tek başına ele
geçirenlere felaketler getirmekten başka bir işe yaramaz. Onun için
Türk ordusunu eski görkemine kavuşturmak her zaman tercih edeceğimiz
bir yol olmalıdır. Vesayet diye diye yok ettiğiniz
kurumların yerine ne idiği belirsiz bir avuç bürokratın eline
kaldı devlet; milletse fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş
durumda.
Tekrar orduya dönersek, bu basit Askeri Ceza Kanunu
değişikliklerinden çıkarak daha esasa dair
yapılandırmaya gitmemiz gerekiyor. Ben, AK PARTİye şunu
soruyorum: Var mısınız bu esasa dair değişikliklere?
Tabii, AK PARTİ içerisinden eminim ki Varız. diyeceklerin olduğunu
düşünüyorum ancak üstten, çekirdekten buna izin alamazsınız. O
nedenle bu Meclis aritmetiğinde yerinde saymaya, sürünmeye devam
edeceğiz. Her şey bozulacak, her şey değiştirilecek
ama milletin harimiismeti bu dokuyu reddedecek ama bir gün Türk milleti yani
şaheser uyanacaktır. Biz yine millî birlik ve beraberliği
sağlayacak, Türk ordusunun şeref ve izzetini korumasını
bileceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ordu demek disiplin
demektir; sadece ordu değil, Emniyet, Jandarma gibi teşkilatlar da
buna dâhildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Disiplini tahrip eden faktörlere
baktığımızda, öncelikle, kötü örnek olan siyasiler,
liyakatsiz amir ve komutanlar, kötü yönetim, moral ve motivasyon
yoksunluğu, astlarına mütehakkim, üstlerine mütebasbıs
bürokrasi, millî iradeyle çelişen Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve
infiltrasyon dediğimiz sızma. Orduya sızılmıştır,
Emniyete sızılmıştır, Jandarmaya ve İstihbarata
sızılmıştır; bunun yaralayıcı etkisi bir
süre daha devam edecek gibi gözüküyor. Ancak sel gider, kum kalır;
değerli arkadaşlar, Türkiye iyi yönetimi bekliyor, millet bizi
çağırıyor.
Değerli milletvekilleri, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8inci
maddesi ile 1638 sayılı Askeri Ceza Kanununa eklenen EK MADDE
18deki olarak ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek
Burs İstanbul Antalya
Zeynel
Emre Süleyman
Bülbül Cengiz
Gökçel
İstanbul Aydın
Mersin
Burhanettin
Bulut Alpay Antmen
Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Genel Kurul, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum.
8inci maddede Anayasayla askerî yargı
kolluğu kapatıldığı için askerî suçlarla ilgili
soruşturma ve kovuşturmalarda uygulanacak usuller ve hükümlerin 1632
sayılı Kanunda olmaması hâlinde 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun hükümlerinin uygulanacağı belirtiliyor. Genel olarak
burada bütün arkadaşlarımız kanunla ilgili çekincelerden
bahsettiler, birtakım ilkelerden, belirlilik ilkesinden, kanunilik
ilkesinden, eşitlik ilkesinden, hukuk devletinden, Anayasaya
aykırılıktan. Ben bunu biraz somutlaştırmak istiyorum.
Şimdi, bütün konuşmalarımızda hep anlatıyoruz ya,
hukuk devletine aykırı, Anayasaya aykırı, eşitlik
ilkesine aykırı, kanunilik ilkesine aykırı; bunlar çok
soyut geliyor size herhâlde, o yüzden böyle, bir kulaktan giriyor,
diğerinden çıkıyor, eller kalkıyor, iniyor, kanun
yapım süreciyle ilgili eleştirilerimiz hiç göz önüne alınmadan
aynı şekilde devam ediyor. Bu ilkeler durup dururken birileri
tarafından oturulup yazılmış şeyler değil.
Demokrasi, özgürlükler, haklar, hukuk; hepsinin altında yaşanmışlıklar
var, özellikle de hepsinin altında acılar var, binlerce, milyonlarca
insanın çektiği eziyet var, bedeni var. Bakın, mesela şu,
İkinci Dünya Savaşından, bir faşist diktatörün
hırsıyla 60-70 milyon insanın öldüğü savaştan bir
fotoğraf, insanların bedenleri. Bu, Orta Çağda işkence
aleti; bakın, insanı koyuyorlar içine, burada çiviler var,
kapatılıyor ve o çiviler insanların bedenine batıyor. Yine
bir işkence sandalyesi ve işte, yine bir Orta Çağ görüntüsü;
kazıklar, insanlar. İnsanlık buralardan geçerek geldi, bu
ilkeler böyle belirlendi, masa başında belirlenmedi arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar) Ne oldu? Tabii, 2 dünya
savaşı yaşandı, kayıplar verildi, 1949 Avrupa Konseyi,
sonra insan haklarını korumak için insanlar bir sözleşme imzaladılar,
o da yetmedi, güvence altına almak için, yaptırım uygulasın
diye devletlere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini kurdular ama bu
mahkeme de bu sözleşme de kadınları korumaya yetmedi. Bu yüzden
ne diyorlar? İnsan hakları canlı belgelerdir, bu metinler
canlı metinlerdir ve sürekli gelişir, değişir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bizimle ilgili verdiği bir karar
neticesinde de bizim öncülüğümüzde İstanbul Sözleşmesi
imzalandı çünkü kadınları koruyamıyordu o sözleşmeler
ve bu sözleşme maalesef, içinde yer alan eşitlik maddesiyle ilgili,
ayrımcılık yasağıyla ilgili bir maddeden dolayı
Yok efendim, eşcinselliği teşvik ediyor. diye bir gece
yarısı iptal edildi. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Kadın
cinayetleri her gün devam etti.
Bakın, değerli arkadaşlar, geçen
hafta İnegöldeyim. İnegöl Kıran köyünde 29 yaşında
Bircan Doğan eşi tarafından öldürüldü. Uyuşturucu
içmiş, kadının çalıştığı okula gidiyor
ve 26 bıçak darbesiyle öldürüyor. Cenazesine katıldım. 2,5
yaşında ve 9 yaşında 2 çocuğu vardı. 2,5
yaşındaki çocuk annesinin tabutuna bakarak ne dedi biliyor musunuz?
Anneme oradan bakalım mı? dedi. Anneme oradan bakalım. dedi
hepimizin huzurunda, yürek dayanmaz, yürek dayanmaz arkadaşlar. Siz de
yürek varsa nasıl dayanıyor bilmiyorum gerçekten. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) Ne alakası
var?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) Çok
alakası var. İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi kadın
cinayetlerini teşvik ediyor, cesaretlendiriyor erkekleri, nasıl
alakası yokmuş? (CHP sıralarından alkışlar) Daha
ertesi gün hemen çıkıp hashtagler yaptılar, utanmadan dediler
ki: Artık daha rahatız, kadının beyanı esas
alınmayacak. bir sürü şeyle yola çıktılar ve her gün
kadın cinayetleri işleniyor. Sizin yüreğiniz
sızlamıyor mu?
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) CHPdeki taciz ve
tecavüzlerle ilgili konuş.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Neyle ilgili konuşayım söyle, onunla ilgili konuşayım.
BAŞKAN Buyurun, siz Meclise hitap edin.
Buyurun cevap verin Meclisimize, laf atanlara cevap
vermeyin.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Başkanım, neyle ilgili konuşmam gerektiğini söylüyorlar da.
Onlar her şeyi biliyor ya! Onlar bu ülkenin her şeyini biliyor;
kadınları biliyor, çocukları biliyor, hakları biliyor,
insan haklarını biliyor, demokrasiyi biliyor, her şeyi
biliyorsunuz siz. Sandıkta göreceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) O
yüzden düzenleme yaparken bilin ki, bilin ki her bir kelime, her bir nokta,
virgül insanların hayatını etkiliyor, insanların
geleceğini etkiliyor; ya insanları mutlu ediyor, yaşatıyor
ya da insanların hayatını karartıyor. Bunu bilerek kanun
yapın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 4 önerge vardır. İlk
okutacağım 3 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Erdal
Aydemir
Adana Antalya Bingöl
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Muhammet Naci
Cinisli Ayhan
Altıntaş
Adana Erzurum Ankara
Arslan
Kabukcuoğlu Ayhan
Erel Yasin
Öztürk
Eskişehir Aksaray Denizli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Süleyman
Bülbül Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Aydın Mersin Mersin
Burhanettin
Bulut
Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Sayın Genel Kurul; geçen hafta
Elâzığ ili merkez ve ilçelerine; sevgili, çok değerli
Elâzığlı hemşehrilerimize ziyarette bulunduk. Tabii bu
ziyaretimiz esnasında
Özellikle Elâzığ merkezde bulunan eski
Hastane Caddesi üzerinde yaklaşık 450-500 esnaf ticari faaliyette
bulunmakta; bu esnaflarımızı ziyaret ettiğimizde bize önce
hangi partiden geldiğimizi sordular. Elbette ki biz de HDPyi temsilen
esnaflarımızı ziyarete geldiğimizi kendilerine ilettik.
Eğer siz bizim milletvekilleri gibi gelip dinleyip gidecekseniz, hiç
gelmeseydiniz daha iyiydi. Biz de cevaben şunu söyledik, dedik ki: Sizin
sorunlarınızı yerinde, ayağınıza gelerek
dinleyeceğiz ama maalesef bugün itibarıyla hükûmet ve iktidar
olamadığımız için bu sorunlarınıza çözüm
bulamayabiliriz. Onların da talebi şu yönde oldu, dediler ki: O
zaman bu sorunlarımızı Meclis kürsüsünden dile getirin ki
Elâzığ milletvekilleri ve iktidar partisi utansın. Bu borcu da
yerine getiriyoruz. Elâzığ eski Hastane Caddesinde bulunan bütün
esnaflar kan kusuyor. Orada bulunan hastanelerin tümü farklı
sağlık rantından yararlanmak için Elâzığ
sınırları içerisinde farklı yerlere, farklı bölgelere
çekilmiş. Bundan dolayı yeni bir hastanenin, kurulmakta veya
planlanmakta olunan diş hastanesinin, eski devlet hastanesinin yerine
inşası için bir teklifleri var, biz de buradan bunu yüksek sesle
dillendirelim.
Yine, Sayın Meclis, Elâzığ merkez
Şahinkaya Mahallesi
Bu mahallenin şöyle bir özelliği var:
Yeknesak, hepsi Alevi toplumundan oluşan bir mahalle, yaklaşık
on beş yıldan beridir Elâzığ belediye
sınırları içerisinde imar planı kapsamında,
Elâzığ ilinde 2021 tarihinde kanalizasyon altyapısı olmayan
mahalle. Dedik ki: Vekillerinizin haberi var mı? Dediler ki:
Vekillerimiz Yalıkavak Marinaya çökmekle meşgul. Evet, evet, aynen
öyle dediler. Dediler ki: Siz bunu gidip dillendirin, biz de Şahinkaya
Mahallesi Muhtarlığı adına bunu yüksek sesle ifade
ediyoruz. Sürem çok kısıtlı, çok kısa.
Yine, vekili bulunduğum Peri Vadisi boyunca,
Peri Çayı boyunca yaklaşık 6 tane HES barajı
tamamlandı, bitirildi; bunu müteakip şimdi de maden
çalışmaları yapılması kapsamında doğa
talanına geçildi. Bingöl ilinin KAYY-DER ismindeki -Karakoçan, Yayladere,
Adaklı, Kiği, Yedisu ilçelerimizden oluşan- bir federasyon
şeklindeki bu derneğimizin bir kampanyası var: Peri Vadisi yok
olmasın. HESlerle yapılan barajlar sonucunda doğal kaynak
sularının hepsi kurudu, şu anda kazma vuracağınız
yerden su fışkırması gereken yerlerde maalesef köylü içecek
su bulamıyor, bulamamasının tek sebebi de
Yine,
kaldırın bakın altına, kim çıkıyor? Limak
çıkıyor. Kim çıkıyor? Özaltın çıkıyor. Kim
çıkıyor? Cengiz çıkıyor. Kim çıkıyor? 5li çete çıkıyor.
Arkadaşlar, yine 14 Haziran 2020 tarihinde
Karlıova-Yedisu depremi gerçekleşti, bu depremden en fazla zayiat
gören Liçik, Dinarbey ve Elmalı köylerimizdi. Aradan bir yıl
geçtikten sonra bu köylerimizi ziyaret ettik, dedik ki: Acaba burada evleri
yıkılan, hayvan barınakları yerle bir edilen köylülerimizin
bu mağduriyetleri giderilmiş mi? Maalesef, bırakalım bu
ihtiyaçlarının giderilmesini, bir çivi bile
çakılmamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Arkadaşlar,
zamanım çok kısıtlı, umarım yarın konuşma
sıram gelir, o zaman daha farklı konulara girme şansım
olur. Tabii, konuşmamı sonlandırırken şöyle bir
bağlamayla, bir hatırlatmayla yine geçeyim: Denizler mavidir; mavi,
umuttur; umutlar çoğaldıkça maviler yoğunlaşacaktır.
Mavi kalpli insanların partisi, Denizler şahsında HDPdir.
Eğer kalp taşıyorsanız, eğer umudunuz varsa, eğer
kalpleriniz insanlık için, insanlık onuru, insanlık haysiyeti
için çarpıyorsa buradan da tüm Denizlere sözümüzdür; seni hep
kalplerimizde yaşatacağız.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 9uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Son günlerde kamuoyunun gündeminde olan bir kamu
iktisadi teşekkülünden bahsetmek istiyorum. Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun şirketleşmesi hakkındaki kanun teklifinin
görüşmelerine yarın Millî Savunma Komisyonunda başlanacak.
Amaçlanan anonim şirket, Türk Ticaret Kanunundaki denetim hükümleri ile
Kamu İhale Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu başta olmak üzere
17 kanundan muaf ve özel hukuk hükümleriyle Cumhurbaşkanlığı
kararlarına tabi olacak. Sayıştay denetiminden,
dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden de
çıkarılacak olan Makine ve Kimya Endüstrisi, bağımsız
denetim kuruluşlarının, yani piyasa denetim kuruluşlarının
sözde denetimine tabi olacak. Bu işleyişin, özelleştirmeyi amaçladığı
ve kurum kaynaklarını diğer kurum ve kuruluşlarda
gördüğümüz üzere iktidarın keyfiyetine tabi kılacağı
açıktır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 1950 yılında
kamu iktisadi kuruluşu olarak kurulmuş, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak işlevini
sürdürmekteyken 16 Haziran 2000 tarihinden bu yana Millî Savunma
Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak faaliyetlerine
devam etmektedir. Kurumun amacı kalkınma planları çerçevesinde
imalat sanayisi alanında her çeşit silah, mühimmat,
patlayıcı madde, makine ve teçhizat kapasitelerini
kararlılık ve verimlilik esaslarını dikkate alarak
savunma ve sivil savunma ihtiyaçlarına göre planlama, üretim ve pazarlama
yapmak olarak belirlenmiştir.
2019 yılı itibarıyla, kurum
teşkilatında merkezde genel müdürlük birimleri ile 11 fabrika, 2
işletme, 3 hurda müdürlüğü ve 17 yerleşkesi bulunmaktadır.
Mühimmat fabrikasında tüfek bombaları, havan mühimmatı, tank
topu mühimmatı, obüs mühimmatı, top mühimmatı, roket
başlığı, uçak bombaları, el bombaları; roket ve
patlayıcı fabrikasında kara barut, havan barutu, dinamit,
antitank roketi, füzesi, uçak bombası dolumları; Çankırı
Silah Fabrikasında makineli tüfek, otomatik bombaatar, uzun ve kısa
tamburlu bombaatar, 25 milimetre Giat otomatik top ve bu ürünlere ait muhtelif
yedek parça; Kırıkkaledeki Ağır Silah Fabrikasında
105 milimetre ve 120 milimetrelik tank topları, 155 milimetrelik obüs
silah sistemleri, 60, 81 ve 120 milimetrelik havanlar ve 76 milimetrelik deniz
topu namlusu üretimi ve işlemleri yapılmaktadır. Ayrıca
kapsül, fişek, gaz maskesi, çelik çekirdek, pirinç kovanlar ve vesaire
ürünler, tabanca ve tüfek üretimleri mevcuttur.
Ayrıca, Kurumun ROKETSAN Anonim Şirketinde
yüzde 15,19; Kırıkkale Üniversitesi Teknokent AŞde yüzde 17;
Mercedes-Benz Türk AŞde yüzde 2,96 hisse oranında ortak olduğu
iştirakler mevcuttur. Hâlihazırda 74 adet öz kaynaklı AR-GE
projesine devam edilmekte olup ayrıca 11 adet sözleşmeli AR-GE
projesi yürütülmektedir. Yani Kurum bir yandan kendini güncellemeye,
yenilemeye, teknolojik olarak da geliştirmeye devam etmektedir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 2019 faaliyetleri
sonucunda 208 memur, 2.297 sözleşmeli personel ve 3.065 işçi olmak
üzere toplam 5.570 personel ile ayrıca 1.343 taşeron personel
istihdam ederek 694,7 milyon lira dönem kârıyla
kapatmıştır. Bu durumda olan bir kurumda neyi
yapamıyordunuz da şirketleşerek eksik
kaldığınız neyi yapacaksınız? Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunun yapısını sil baştan
değiştirerek şirkete dönüştürme girişimiyle, kâr eden,
aynı zamanda savunma ve güvenlik anlamında stratejik öneme sahip bir
kurumumuzu özelleştirmek, yabancılara açık hâle getirmek
nasıl bir anlayış? Kurumda yabancı personel
alınmasının önü açılarak savunma ve güvenlikle ilgili
devlet sırrı niteliğindeki bilgilerin tehlikeye
atılacağına dair derin şüpheler var. Bu da yerli ve millî
olduğunu iddia eden iktidara yakışırdı zaten.
Özelleştirme olmayacak. denmesine rağmen, Kurum personeline,
memuriyetten istifa ettirilerek İş Kanununa tabi personel
statüsüne geçirmeye yönelik sözleşme dayatılıyor ve personel
Kurumdan ayrılmaya mecbur bırakılıyor. Yetişmiş,
tecrübeli Kurum personelinin memuriyet hakkı elinden alınarak Kuruma,
vatandaş dahi olmayan yabancı personel takviyesi
yapılmasının önü açılıyor, savunma ve güvenlikle ilgili
devlet sırrı niteliğindeki bilgiler tehlikeye
atılıyor. Metnin hiçbir paydaş kurum ve kuruluşlarla
görüşülmeden alelacele ve gizlice hazırlanması, taslakta büyük
boşluklar ve belirsizlikler bulunması, Kuruma verilecek olan muazzam
yetki ve imtiyazlar vatandaş, devlet ve millet açısından büyük
tehlikeler içeriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) MKEye hareket
alanı ve hız kazandırma iddiasıyla yeni bir yapı ve
statü tasarımını içeren kanun taslağı kamuoyuna
yansımıştır. MKE anonim şirkete dönüştürülerek
sermayesi Hazineye aktarılıp personel rejimi kökten
değiştirilmek istenmektedir. Mevcudu statü
değişikliği adı altında özelleştirmeye zemin
oluşturan, asttan üste kadar tüm Kurum personelini mağdur edecek bu
kanun teklifinin, tartışılmadan, âdeta yangından mal kaçırırcasına
bu yoğun gündemde apar topar geçirilmesi akıllarda şüphelere yol
açmaktadır çünkü bu konuda vukuatınız o kadar çok ki hangi
birini sayalım; Tank Palet Fabrikası yeter de artar bile.
Katarlılar geçenlerde MKE'yi gezdi Bunlar niye geldi? dediğimizde
Tank Palet Fabrikasında tank üreteceğiz, tankın üstüne
konulacak top namlularını tespit etmeye geldiler. dediniz. Geçin
bunu. dedik. Deseniz ya Alıcı gözüyle gezdirdik. Bu üzerimize
düşen sorumluluğumuz gereği testi kırılmadan
uyarıyoruz: Yarın bu vebalin altından kalkamazsınız.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme, doğal hâkimlik ilkesine
aykırılıkları taşımaktadır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 9uncu maddesi ile 1632
sayılı Kanuna eklenen ek 19uncu maddenin ikinci fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını, diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini ve mevcut üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Birinci fıkra uyarınca belirlenen
mahkemelerin görev alanına giren suçlara ilişkin davalarla;
a) Diğer mahkemelerin görev alanına giren
suçlara ilişkin davaların aralarındaki bağlantı
nedeniyle birlikte yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde davalar, birinci
fıkra uyarınca belirlenen mahkemelerde,
b) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü
Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde
tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlara
ilişkin davaların aralarındaki bağlantı nedeniyle
birlikte yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde davalar, bu bentte
belirtilen suçlara bakmakla görevli mahkemelerde,
birleştirilir.
Cahit
Özkan Mehmet
Doğan Kubat Muhammed
Levent Bülbül
Denizli
İstanbul Sakarya
İbrahim
Halil Fırat Ahmet
Özdemir Atilla
Ödünç
Adıyaman Kahramanmaraş Bursa
Müşerref
Pervin Tuba Durgut
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, askerî suçlar ile diğer suçlara
ilişkin davaların bağlantı sebebiyle birleştirilmesi
gerektiği hâllerde birleştirmenin hangi mahkemede
yapılacağına dair usul hükmü açık bir şekilde
düzenlenmektedir.
BAŞKAN Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal
Peköz Kemal
Bülbül Dersim
Dağ
Adana Antalya Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce,
İzmirde katledilen Deniz Poyraz arkadaşımızı
saygıyla anıyor, ailesine ve tüm yoldaşlarına başsağlığı
diliyorum.
Sevgili arkadaşlar, her şeyden önce
şunu belirtmek isterim ki bir genç olarak, bir kadın olarak üzgünüm
ve çok ama çok öfkeliyim. Emin olun ki şu an milyonlar benimle aynı
duyguları yaşamakta, benimle aynı ruh hâli içerisinde. Bu
öfkenin, bu kızgınlığın mimarı da AKP-MHP
iktidarıdır. Sizlerin, devletin tüm imkânlarıyla partimize dönük
yürüttüğünüz algı operasyonları Denizin katledilmesine neden
oldu. Bizler çok iyi biliyoruz ki Denizin katili sadece Onur Gencer adlı
çete üyesi değildir, asıl katiller onu azmettirenlerdir, onu
Suriyeye gönderip eğitenlerdir. Denizin katilleri er ya da geç bu halka
hesap verecektir. Öyle, televizyonların karşısına geçip
Deniz Poyraz teröristti, HDPliler terörist. deyip bu meseleden
kurtulamazsınız. Denize ve partimize Teröristsiniz. diyenlerin azılı
terörist olduğunu çok açık bir şekilde görüyoruz.
Konuşmalarınız nefret ve kin söylemleriyle dolu. Savaştan,
talandan, baskı ve zulümden başka bildiğiniz bir şey yok.
Sevgili arkadaşlar, partimize dönük, özellikle
medya üzerinden çok kirli bir algı operasyonu yürütülmektedir. Tamamen
asılsız, gerçeği yansıtmayan haberler servis edilmekte,
partimizin tüm faaliyetleri illegalize edilmektedir. Sabah akşam
iktidarının kalemşorları bu kirli amaca hizmet etmek için
gazetelerde ısmarlama yazılar yazmakta, televizyonlarda partimize
saldırmaktadır. Satın aldığınız medya
grupları size biat etmiş gazetecilerle her alandan partimize
saldırmaktadır. Medya camiasında
yarattığınız, zerre kadar gazetecilik etiği ve
onurundan nasibini almamış bu grup kokuşmuşluğunu
İzmir İl Binamıza yapılan saldırıda bir kez daha
ortaya koymuştur.
Partili arkadaşlarımızın dahi
çoğu zaman polis tarafından içeri alınmadığı il
binamıza bir çete üyesinin çantasında silahlarla rahat bir
şekilde girmesi ve yoldaşımız Deniz Poyrazı
katletmesini havuz medyasının yansıtma biçimine bakalım:
Takvim gazetesi: HDP İzmir İl Binasında çatışma.
Yeni Şafak gazetesi: HDP İzmir il binasında çatışma.
Milliyet Gazetesi, İzmirde HDP binasında silah sesleri. Bu
görselleri artırabiliriz arkadaşlar, bunlar sadece birkaçı.
İl binamıza göz göre göre bir saldırı oluyor,
arkadaşımız katlediliyor ama sizlerin yarattığı
bu kirli medya kliği, olayı bir çatışma olarak göstermeye
çalışıyor. Tabii, bu olayı kimlerin çarpıtmak
istediğini çok iyi biliyoruz. Medya patronlarını satın alan
iktidar tüm medya aygıtlarıyla istediği şekilde algı
yönetmeye, yeri, zamanı geldiğinde hedef göstermeye,
hukuksuzluklarını örtmeye çalışmakta. Tabii, medyaya
yaptırdığı bu kirli işler karşılığında
da çok ciddi paralar ve makamlar sunmaktadır.
Hepinizin bildiği ama gündeme geldiğinde
suspus olduğunuz Ziraat Bankasının Demirören Grubuna
verdiği 750 milyon dolarlık kredi bunun en bariz örneğidir.
Yurttaşların açlık, yoksulluk ve işsizlikle cebelleşip
intihar ettiği böylesi bir dönemde medya patronlarına 750 milyon
doları peşkeş çekenler ve bu kredinin geri ödenmemesini dahi
kendine dert edinmeyenler, intihar eden gençlerin, bu medya grubunun
yarattığı nefret dilinden kaynaklı öldürülen tüm
yurttaşların katili sizlersiniz. Şunu iyi bilin ki: Parayla
satın aldığınız bu medya patronları,
ayağınızın tökezlediği ilk gün sizleri
satacaktır.
Sevgili arkadaşlar, özellikle baharın
başlamasıyla bölgede neredeyse her ilde askerî operasyonlar
yürütülmektedir. Bu operasyonlar kapsamında ciddi bir doğa
talanı yapılmaktadır. Bir yandan ormanlar ateşe verilmekte,
bir yandan da ağaçlar kesilmektedir. Sadece son iki ay içerisinde Cudi ve
Gabar Dağlarında, Dersimin Hozat ilçesinde, Diyarbakırın
Lice ve Dicle ilçelerinde birçok orman yangını meydana geldi. Bölgede
ciddi tahribatlar yaratan, yurttaşların hayatlarını
tehlikeye sokan bu yangınlarla ilgili Meclise onlarca soru ve
araştırma önergeleri vermemize rağmen gerekli müdahaleler
yapılmamış ve bu konu araştırılmamıştır.
Ülkenin dört bir tarafında ormanları yok etmekten, dereleri
katletmekten, denizleri kirletmekten başka yaptığınız
hiçbir şey yok. Sadece Kürte değil, ekolojiye, doğaya ve tüm
canlılara düşman bir iktidarsınız. Söylemleriniz ve tüm
politikalarınızla bunu açık bir şekilde ortaya
koyuyorsunuz. Buradan bir kez daha belirtmek istiyorum ki o kirli zihniyetinizi
ve ellerinizi doğamızdan çekin. Bizler sizin kirli
politikalarınıza karşı doğamıza ve
geleceğimize sahip çıkmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağın 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
hatibin kürsüden temelsiz, mesnetsiz, ayrımcı ve itham edici, tahrik
edici dilini reddediyoruz. Bu ülkede toplum kesimlerini birbirine düşüren,
toplumun birliğini, beraberliğini, kardeşliğini,
bütünlüğünü tehdit eden dili telin ediyoruz, lanetliyoruz.
Burada eğer bir barış isteniyorsa
önce o barışı istemenin bir dili vardır. Bu ülkede
demokrasi reformlarını yaparken, hukuk reformlarını
yaparken, yapayalnız bu mücadeleyi ortaya koyduğumuz dönemde
yanımızda olmayıp böylesi bir ihanet, böylesi bir
saldırı karşısında bütün siyasi parti grupları
olarak meselenin lanetlenmesine rağmen, kınanmasına rağmen,
böylesi bir ortak dil demokrasimizin ve hukuk devletimizin kazanımı olmasına
rağmen buralardan ülkemizdeki birlik, beraberliği, bu ülkede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
millî iradeyi temsilen
millete hizmet etme görevini deruhte eden Hükûmetimize, güvenlik güçlerimize,
adliye teşkilatımıza topyekûn bir saldırı
niteliğindeki beyanları kabul etmemiz mümkün değil. Buradan bir
barış istemek, kesinlikle Zehirli ağacın meyvesi de
zehirlidir. anlayışıyla, maalesef ihanet kokmaktadır.
Üstüne basa basa söylüyorum: Bu ülkede devletimiz ve milletimiz adına
çalışan güvenlik güçlerimizi, adliye
teşkilatlarımızı ve yurt dışında görev yapan
diplomatlarımızı katleden terör örgütü PKK ve eli kanlı tüm
terör örgütlerine karşı duyarsız kalan, kulağını
tıkayan, üstüne yatan, daha sonra da kalkıp burada, maalesef, hain
bir saldırı üzerinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Başkanım,
bunlar çok söz götürecek meseleler. Buna müsaade etmemiz mümkün değil,
saat kaç olursa olsun.
BAŞKAN Evet, tabii, ama
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
ülkemizdeki böylesi
bir hain saldırı üzerinden böylesi birlik beraberliğimize
kasteden
Bir tarafta İzmir HDP binası diğer tarafta
Diyarbakır Hanide AK PARTİ teşkilatı
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Kendi yöneticiniz
yaptı, kendi yöneticiniz yaptı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
veya başkaca bir
yerde başkaca saldırılar.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Kendi yöneticiniz
yaptı ya.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Böylesi derin ve
paralel yapılar üzerinden, terör örgütleri, çeteler, mafyalar üzerinden sözüm
ona barış dili üretmeye çalışmak
NURAN İMİR (Şırnak)
Yandaşlarınıza para yetiştiremediğiniz için iç
çatışmalar oluyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
onların
ekmeğine, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmekten başka
hiçbir anlam taşımaz.
Bakınız, birkaç on yıl sonra
göreceksiniz ki bu PKK terör örgütünün, FETÖnün, DEAŞın âdeta bir
haşhaş gibi ezilerek, güvenlik güçlerimizin ve güçlü Türkiyemizin
birlik ve beraberliği sayesinde kökü kazınacaktır ve Türküyle Kürtüyle
kardeşçe, barış içerisinde yaşadığımız
-ve bugün Avrupanın biraz önce ifade edilen hukuk ve insan hakları
tarihindeki, geçmiş olduğu o süreçlerdeki acıları biz de
geride bırakmış olarak- aydınlık, çağdaş,
modern yarınlara inşallah ulaşacağız. Onun için bütün
siyasi parti grupları olarak bu dilden -maalesef,
ayrıştırıcı, tahrik edici, birlik ve
beraberliğimize kastedici bu dilden- kaçınmamız gerektiğini
yüksek sesle milletimiz adına ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
SERVET ÜNSAL (Ankara) Bu hukukla mı
yapacaksın?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Destekle o zaman, o
dili destekle o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bağırma
milletvekilime!
Bağırma, bir saattir seni dinliyoruz.
Bağırma milletvekilime! Hukuk eleştirisi yapıyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) O dili destekliyor o
zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Dili mili desteklemiyor, senin
hukuk sistemine söylüyor. Sana mı soracağız kimi destekleyip
kimi desteklemeyeceğimizi!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Sabaha kadar kin,
nefret söylemi kullanıyorsunuz, kendi dilinize bakın!
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) Baksana, biri para
sayma makinesi, biri
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Arkadaşlar, ben konuşuyorum.
Sayın Başkan..
BAŞKAN Şimdi, sizin Grup Başkan
Vekiliniz söz istemiş durumda.
60.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, ben tek tek yanıt vereyim.
Hatibimizin ne söylediğini ben de dikkatle
dinledim, kendileri de dinlediler; bütün Meclis gibi, hepimiz tabii ki
çıkan hatipleri dinliyoruz. Ne dedi? Diyor ki: Bizim kolluk gücümüzü,
iktidarımızı, güvenlik güçlerimizi tahrik etti, hedef gösterdi
ve bu olayı hepimiz kınadık. Galiba iktidar grubunun Grup Başkan
Vekili olarak Sayın Özkan rolünün, görevinin ve
sorumluluklarının farkında değil. Ben kendisine
hatırlatayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
iktidar grubunun temsilcisi ve sözcüsü olarak burada konuşmanın
ağırlığını ve özellikle sorumluluk boyutunu
hukuken hatırlatmak isterim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Katil sizsiniz. ne
demek? Onu sordum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bir
kere, iktidarın Ben bu olayı kınadım, ne olursa olsun,
gerisi umurumda değil." deme gibi bir lüksü yoktur.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Katil sizsiniz."
demedi mi? İade ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bakın, ben sizi dinledim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Katil sizsiniz."
dedi. Başka şeye çekme. Lafı başka yere çekme!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben sizi
dinledim. Bakın ama, lütfen
Birbirimize saygı göstermezsek
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ben burada
konuşurken sizinkiler de konuştu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben sizi
dinledim.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Biz burada
konuşurken sizinkiler de konuştu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Dünya
kadar laf söylediniz, ben sizi dinledim, siz de dinleyin. Birbirimizi
dinlemeyeceksek konuşmayalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Başka şeye
çekiyorsun, başka yere çekiyorsun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bu ülkenin İçişleri Bakanı, Millî
Savunma Bakanı, bütün bakanlıkları ve Cumhurbaşkanı
iktidar grubuna aittir, tek başına bir partiye aittir. Bu ülkede,
Türkiye'de ilk defa bir partinin il binası basılıyor ve bir
katil 2 kişiyle beraber bizim arkadaşımızı katlediyor.
Şu ana kadar sorduğumuz hiçbir soruya yanıt alamadık. Millî
Savunma Bakanı nerede diye dün burada sordum. Dedim ki: Her Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı işine geldiğinde elini kolunu
sallayıp üstüne askerî
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Her
Türkiye vatandaşı üstüne askerî kıyafet giyip elinde TSKye ait,
envanterine ait silahlarla Suriyeye, Münbiçe ya da başka bir yere
gidebiliyor mu? Cevap alamadık. İçişleri Bakanı bir
haftadır nerede, niye bu olaya ilişkin bir açıklama yapmadı
dedik, cevap yok. Dün buraya araştırma önergesi indirdik; katil
korunuyor, katilin arkasındaki güçler korunuyor, bu bir örgüt işidir,
bu bir planlı cinayettir dedik, buna ilişkin araştırma
önergemiz reddedildi. Hem Sağını solunu, önünü
arkasını araştıracağız. diyeceksiniz hem de
önergelerimizi, soru önergelerimizi, suç duyurularımızı görmezden
geleceksiziniz. HDPyi hedef gösteren, bizzat iktidarın paralarla ihya
ettiği, yaşattığı bu medyadır. Demin, hatibimiz
orada, o medyanın hangi manşetleri attığını
gösterdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN Bitirelim.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ayrıca,
şunu da hatırlatıyorum: Bizi ihanetle falan suçluyor ya, bunu
kendisine aynen iade ediyorum. Neden biliyor musunuz? Bu ülkeye ihanet etmek,
barış istemek değildir, savaş istemektir. Bu ülkeye ihanet
etmek, milyonlarca dolar parayı halkın boğazından,
kursağından alıp kendi yandaşlarına peşkeş
çekmektir. Bu ülkeye ihanet, mafyaya ülkeyi, çıkarlarını teslim
etmektir. Bu ülkeye ihanet, bu cinayetleri örtbas etmektir. Kimse bizi ihanetle
suçlamasın.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Muhatap almadan
açıklamanızı yapın. Herhangi bir partiyi, herhangi bir
yeri
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
müsaade edin. Zaten buna hassasiyetle dikkat ediyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın,
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada bir hain saldırı var diye bütün
siyasi parti grupları olarak bunu kınadık, lanetledik. Hiçbir
şekilde demokratik siyasete, sivil alana bu tür eli kanlı terör
örgütlerinin, çetelerin müdahalesine asla müsaade edilemez, devlet de bunun
takipçisidir ve inanıyoruz ki bunu yargı ortaya
çıkaracaktır. Orada HDP binasına gerçekleştirilen
saldırıyı takip etmek ile sınırlarımızın
içerisinde ve dışarısında bütün terör odaklarını
tespit etmek ve onlara hesap sormak hukukun gereğidir; birini
diğerinden ayırmayız.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyoruz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Demek istediğimiz
mesele şudur Başkanım, bunu ifade edeyim
BAŞKAN Ama aynı mahiyette
konuşmalar, hep aynı şeyler konuşuluyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Hayır efendim.
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Şimdi, burada,
Mecliste, milletin kürsüsünde herkes istediği konuşmayı
yapabilir hür ve özgür bir şekilde, Anayasa ve İç Tüzükün güvencesi
altındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Son cümlem.
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Ancak burada hiç
kimsenin, AK PARTİ Grubunun veya diğer siyasi parti
gruplarının şu ifadeleri kabullenmesi mümkün değil Meclisin
mehabeti açısından, ben bunu vurgulamak için söz aldım: Katil
sizsiniz, azmettirici sizsiniz. ifadesi kabul edilemez arkadaşlar; sizin
için de kabul edilemez, başka gruplar için de kabul edilemez. Bunu ifade
etmek istedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, bir cümle
BAŞKAN Şimdi okutacağım 2
önerge
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, lütfen yani bir cevap hakkımız var.
BAŞKAN Anladım da Sayın
Beştaş, hep aynı şeyler konuşuluyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Sataşmadık
efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Başkanım, ben aynı şeyi
BAŞKAN Hayır hayır, yani Grup
Başkan Vekiline söz vermeme gibi
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, iki cümlemi tekrar ettiğimi tespit edin, ben
konuşmayacağım yani tekrar etmemeye çalışıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
62.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Denizli Milletvekili Cahit Özkanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) HDP
binasını takip etmek konusunda bir cevap vereceğim. Doğru,
HDP binalarını takip ediyorsunuz, yirmi dört saat gözetliyorsunuz
kamera kayıtlarıyla ve bizim Eş Genel Başkanımız
HDP binasına girdi diye kapatma davasına konu olmuş. Yani HDP
binalarını, HDPyi, HDPlileri hedef gösteren, evet, iktidar
partisidir ve azmettiricisiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) Aynen iade ediyoruz.
PKKnın siyasi uzantısı kimse hesabını
soracağız, hem PKKdan hem siyasi uzantılarından
soracağız; bu da geçsin tarihe.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Şimdi okutacağım 2
önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10uncu maddesiyle 1632
sayılı Kanuna ihdas edilmesi öngörülen ek 20nci maddenin (F)
bendinde yer alan Askeri hakim ibaresinden sonra gelmek üzere ilgisine göre
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Erel Aydın
Adnan Sezgin
Adana Aksaray Aydın
Muhammet Naci Cinisli Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
Erzurum Ankara Eskişehir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Süleyman
Bülbül Burhanettin
Bulut Cengiz
Gökçel
Aydın Adana Mersin
Alpay
Antmen
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.
Şöyle diplomatik bir yumuşak dille
mesajınızı alalım biz.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hâkimlik ve sulh ceza hâkimliği
kurumları birbirinden farklı olmasına rağmen, bu maddede aynı
yerde kullanılmasına kanun teklifinin Komisyondaki görüşmeleri
sırasında İYİ Parti olarak itiraz etmiştik. Bu
maddedeki askerî hâkim ibaresinden sonra gelmek üzere ilgisine göre
ibaresinin eklenmesine ilişkin teklifimiz Komisyonda reddedilmiştir.
Bu hususu bir defa da Genel Kurulun dikkatine sunmak istedik.
Değerli arkadaşlar, İYİ Partinin
diğer hatipleri teklifle ilgili görüşlerimizi
ayrıntılı şekilde ve isabetle
aktarmışlardır. Ben, memleketim Aydının önemli bir
sorununa değineceğim.
Aydın-Denizli Otoyolunun temelinin
atıldığı 16 Kasım 2020 tarihinden bu yana hem otoyolun
hem de bağlantı yollarının güzergâhında sıkça
değişiklikler yapılmaktadır. Özellikle bağlantı
yollarıyla ilgili çok önemli şikâyetler vardır. Projenin
Buharkent mevkisindeki bağlantı yollarında, nedeni kamuoyuna
açıklanmayan 2 değişiklik yapılmıştır.
Değişiklikler sonucunda bağlantı yolu verimli tarım
arazilerini yok edecek şekilde konumlandırılmıştır.
Ayrıca, henüz kamulaştırma işlemi gerçekleştirilmeden,
projeyi alan özel şirkete ait iş makinaları bölgede halkın
özel mülkü olan arazilere girip çalışmaya başlamış
veya bu yönde teşebbüslerde bulunmuştur. Bölgedeki toplam 47 köy bu
değişiklikten mağdur olacaktır.
Kuyucaktaki proje de değişikliğe
tabi tutulmuştur. Kuyucak Çamdibi Mahallesindeki 2.500 zeytin, incir ve
muhtelif meyve ağaçları, 150 dönüm arazi, 5 ev, 5 ahır otoyolun
altında kalacaktır. Yamalak Mahallesinde 20 bin ağaç, 450 dönüm
arazi kaybı olacaktır. Bunlar sadece birkaç örnektir.
Aydında faaliyet gösteren çeşitli kurum
ve STKlerin açıklamalarına göre, benim de yaptığım
tespitlere göre, Aydın-Denizli Otoyolu için 25 bin dönüm meyve bahçesi ve
tarım arazisi yok edilecektir. Otoyolun Büyük Menderes havzasını
ikiye bölecek olması nedeniyle ekosistemin de zarar göreceği
aşikârdır. Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanına bu
konuda sorduğum yazılı suallere süresi dolmasına
rağmen henüz yanıt verilmemiştir. Proje revize edilmezse otoyol
Aydının ve Büyük Menderes havzasının tam kalbine bir
kılıç yarası açacaktır. Kamulaştırma maliyetleri
de kamu tarafından üstlenileceği için devlet ağır bir
zarara uğratılacaktır.
Bakanlığa sorduğum soruların
bazılarını burada da tekrar etmek istiyorum: Aydın-Denizli
Otoyolu Projesinin ihale şartnamesinde belirtilen güzergâh neden sürekli
olarak değiştirilmektedir? Güzergâh değişikliklerinin
müteahhit firmaya ya da üçüncü kişilere ilave avantajlar
sağlanması amacıyla yapıldığı iddiaları
doğru mudur?
Otoyol projesinde yapılan ve müteahhit firma
dışında herkes için zarar getiren değişiklikler iptal
edilmelidir. Otoyoldan birtakım kişi ve firmalar değil, tüm
vatandaşlar faydalanabilmelidir. Günlük 35 bin araç geçiş garantisi
verilen ve kilometre başına 5 sent/avro geçiş ücreti
alınacak olan otoyolun maliyetinin toplam 700 milyon avroyu
bulacağı hususuna ise hiç girmiyorum. Bu konu çok
tartışıldı ve tenkit edildi.
İktidar sadece tarlaları, evleri ve
ağılları değil, tüm Aydını ve
Aydınlıları otoyolun altında bırakacak olan,
ayrıca Denizli ve Denizlililer için de ciddi sakıncalar yaratacak bu
projeyi bir an önce bölgedeki vatandaşların taleplerine ve
yararına göre revize etmelidir.
Konuşmamı Sayın Genel
Başkanımızın bugünkü grup toplantımızdaki şu
sözleriyle bitirmek istiyorum: Biz, milliyetçi, demokrat ve
kalkınmacı bir partiyiz. Milliyetçi bir parti olarak, çevreyle,
doğayla dost olmayan bir büyüme ve kalkınma modelini reddediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çünkü milliyetçiliği
topraklarımızın, suyumuzun bereketinden ayrı
düşünemiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Hâkimlik ile sulh ceza hâkimliği kurumları
birbirinden farklı olup veya bağlacı konulup aynı yerde
kullanılamaz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 4 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
268 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Kaçmaz Mahmut
Toğrul Necdet
İpekyüz
Şırnak Gaziantep Batman
Kemal
Bülbül Kemal
Peköz
Antalya Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, öncelikle, kaybettiğimiz Deniz
yoldaşımızı anmakla başlamak istiyorum. Aslında
birçoğunuz bilir, Gabriel García Marquezin Kırmızı
Pazartesi isimli bir öykü kitabı vardır, herkesin
işleneceğini bildiği bir cinayeti anlatır bu öykü
kitabında. Bugün bu yaşadığımız durum aslında
hepimizin işlenebileceğini bildiği bir cinayetin öyküsünün
gerçekleşmesiydi. Çünkü sadece AKP iktidarı döneminde, özellikle
çözüm sürecinin bitmesi sonrası değil, neredeyse yüz yıllık
cumhuriyet tarihi boyunca sürekli ret, imha, inkâr, asimilasyon politikalarına
maruz kalan Kürt halkı maalesef ki tarihin birçok döneminde büyük bedeller
ödemiştir.
Tabii, bununla birlikte -hani, acıların
tarafı olmaz tabii ki, herkes büyük acılar, büyük bedeller ödedi-
maalesef bu, bu ülkede yaşayan tüm halklara kaybettirdi ve kaybettirmeye
devam ediyor. Özellikle bu son beş yılda, çözüm sürecinin bitmesiyle
birlikte başlayan çatışmalı süreç, şehirlerimizin
talan edilmesine, viran edilmesine, insanlarımızın hayatını
kaybetmesine ve yine toplumun daha da bir kutuplaşmasına sebep oldu
ancak AKP iktidarı, son yıllarda özellikle HDPyi, HDPlileri
şeytanlaştıran, kriminalize eden söylemlerle aslında bu
cinayetin taşlarını döşemiş oldu. Bugün, bizler dâhil
olmak üzere, biz siyasetçiler sizin bu nefret diliniz sebebiyle bir suikasta
maruz kalabiliriz. Çok net bir şekilde söylüyorum; bizler de dâhil olmak
üzere, sizlerin kullandığı bu nefret dili sebebiyle bir
cinayete, bir suikasta maruz kalabiliriz. Ancak bu durum bile bizim hakikatten
şaşmamıza, doğruyu söylememize engel olmayacaktır,
bedeli ne olursa olsun.
Daha önce de söyledim, -birçok arkadaşım
da öyle- benim hayata uyanmam savaşla oldu arkadaşlar. Hayata dair
hatırladığım ilk anı, Saddam Hüseyinin Halepçe
katliamından sonra, bizleri de tehdit eden, Tüm Kürtleri kimyasalla yok
edeceğim. tehditleriyle ailemin birkaç parça eşyayı bir kamyon
arkasına yükleyip bizleri Türkiyenin başka bir metropolüne götürmek
için yola çıktığı anıdır; ilk
hatırladığım anı budur. Cumhuriyet tarihi boyunca da
maalesef ki birçok zorunlu iskân politikaları, göç ettirme
politikaları, hem olağanüstü hâl bölge mahkemeleri hem o dönemde
yaşananlar ve bugün geldiğimiz noktada yine çözümsüzlükte ısrar
eden bir akıl, bir anlayış var.
Değerli arkadaşlar, evet, tarihi net bir
şekilde hepimiz biliyoruz. Neredeyse 3 kıtada hüküm sürmüş
Osmanlı İmparatorluğunun kalan bir bakiyesi var elimizde. Evet,
büyük acılar yaşandı, Kuzey Afrika cephesinde, Kafkasyada,
Balkanlarda büyük kayıplar yaşandı, esir düşen yüz binlerce
asker, hepsini biliyoruz. Ancak, bu ülkede bugün sıralarında siyaset
yaptığımız Halkların Demokratik Partisinin parti
programı ve birlikte yaşama paradigması, bu topraklarda birlikte
yaşayabileceğimizin inancı, bizleri bu topraklarda birlikte
yaşamaya ikna etti. Bizler birlikte yaşayabileceğimize
inanıyoruz ve bunda ısrar da ediyoruz, bu kadar baskıya, bu
kadar ötekileştirmeye rağmen.
Bizler, hiçbiriniz gibi normal bir vekil statüsünde
hiçbir yerde karşılık bulmuyoruz. Size söyleyeyim, hemen birkaç
yüz metre ötede, Güvenparkta birkaç gün önce kolluk güçleri tarafından,
sadece basın açıklaması yapılmak istendiği için
engellenen vatandaşlarımızın yanında bulunduğumuz
için hakarete, tehdide, saldırıya, fiziksel saldırıya dahi
maruz kaldık ve bu her zaman başımıza geliyor ancak bizler,
bunlara rağmen, tüm bu düşmanca politikalarınıza
rağmen, nefret dilinize rağmen yine birlikte yaşamda ısrar
ediyoruz çünkü çözümün, çünkü barışın, çünkü huzurun bu
paradigmada, bu bakış açısında olduğunu biliyoruz.
Yani, bu saatten sonra tek bir canın bile toprağa düşmeyeceği
bir ülke, bir yarın hayal ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım, müsaadenizle
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Yani, bu ülkede
insanların daha fazla birbirine nefret duymayacağı, birbirini
ötekileştirmediği ve daha fazla birbirine
kutuplaşmadığı bir yarın diliyoruz. Bugün kapatmaya
çalıştığınız bu parti, milyonlarca insanı
buna ikna etmiş bir partidir ve bu paradigmasıyla bu coğrafyaya
huzuru, barışı getirmekte ısrar ediyor. Sadece, sırf
kendi bekanız için, kendi iktidarınızın bekası için bu
kadar öfke ve nefret dili bu ülkeye bir şey kazandırmaz, kaybettirir.
Bazen söylediğimizde itiraz ediyorsunuz yani Kürte
düşmansınız. ya da Kürte düşman
politikalarınız. dediğimizde itiraz ediyorsunuz ama
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Biz bunu söylerken, dediğiniz gibi
Kürt kökenli vatandaşları kastetmiyoruz, Kürtlüğünde ısrar
edenlere karşı düşmansınız diyoruz; Kürtçe dilinde
ısrar eden, kültüründe ısrar eden, tarihinde, kimliğinde
ısrar edenlere düşmanlık yapıyorsunuz diyoruz ve bugün bu
yaptıklarınız bu ülkeye kazandırmıyor, kaybettiriyor.
Geçmişi değiştiremeyiz ama bu
anı yakalayıp geleceği inşa edebiliriz diyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesiyle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununa eklenen geçici madde
3teki yürürlüğe ibaresinin uygulamaya şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Aydoğan Rafet
Zeybek Zeynel
Emre
İstanbul Antalya İstanbul
Süleyman
Bülbül Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Aydın Mersin Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle, yasalarda öz Türkçe
kullanılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 11inci maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Muhammet
Naci Cinisli Ayhan Erel
Adana Erzurum Aksaray
Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu Hasan
Subaşı
Ankara Eskişehi Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
268 sıra sayılı Yasa Teklifinin
11inci maddesi hakkında konuşmak üzere söz aldım. 11inci madde
askerî suçlara bakma konusunda illerde ve ilçelerde mahkemelerin belirlenmesine
ilişkin olup bu kanun yürürlüğe girdikten itibaren bir ay içinde
belirlenmesi hükme bağlanmıştır ve görülen askerî
dosyaların da yine, bir ay içinde bu mahkemelere devredilmesi hususu hükme
bağlanmıştır. AK PARTİ, kovuşturması
başlamış olanların sürmekte olan mahkemesinde davanın
devam etmesine ilişkin yeni önerge vermiştir. Bu değişiklik
önergesi de tarafımızdan olumlu bulunmuştur. Usule ilişkin
bir maddedir, bu maddeyle ilgili herhangi bir itirazımız
bulunmamaktadır.
Onun için, ben Antalyayla ilgili, çevre konusundaki
bir hususu belirtmek istiyorum ve ondan önce de bugün Genel Başkan
Sayın Meral Akşener Hanımefendinin grup konuşmasından
birkaç cümleyi aktarmak istiyorum. Şöyle söylemişti: Biz milliyetçi,
demokrat ve kalkınmacı bir partiyiz. Milliyetçi bir parti olarak,
çevreyle, doğayla dost olmayan bir büyüme ve kalkınma modelini
reddediyoruz çünkü milliyetçiliği topraklarımızın,
suyumuzun bereketinden ayrı düşünmüyoruz. Ve sonra da Türkiyenin
enerji politikasıyla ilgili önemli birtakım bilgiler vermiştir.
O da şöyle: Türkiyenin enerjide toplam kurulu gücü 97 bin
megavattır. Yine, yıllık 100 milyon ton petrole eş değer
güneş enerjisi potansiyelimiz bulunmaktadır. Bu rakam ne demek?
İranın yılda ürettiği toplam petrol kadar güneş
enerjisi potansiyelimiz var demektir. Biz enerjiyi nereden
sağlıyoruz? Türkiyede sağladığımız
enerjinin önemli bir bölümünü kömürden sağlıyoruz. Oysa kömür
dünyanın gelişmiş ülkelerinde vazgeçilen bir teknolojidir,
vazgeçilen bir enerji kaynağıdır.
Bakın, Belçika beş yıl önce kömür
santrallerini kapatmıştır, Avusturya ve İsveç geçen
yıl tüm kömür santrallerini kapatmıştır; Fransa bir
yıl içinde, İngiltere üç yıl içinde, İtalya da dört
yıl içinde kömüre veda ediyor; kömürle enerji üretimi artan tek ülke ise
maalesef Türkiye. Almanyadan bir örnek vermek gerekirse, Almanyanın
güneş enerjisinde kurulu gücü 54 bin megavattır, Türkiyenin ise 7
bin megavattır yani Almanyanın güneşten elde ettiği enerji
bizim tam 8 katımızdır. Oysa Türkiyenin Almanyadan çok daha
güneşli olduğunu biliyoruz ve coğrafyasının,
topraklarının da 2 kat daha geniş olduğunu biliyoruz. Ben
bunu niye söylüyorum? Geçtiğimiz günlerde Korkutelindeki Dereköy
Yaylasında önemli bir yeşil vadinin 1.976 dönümünün kömür için
tahsis edildiğini buradan vurgulamak için, huzurunuzda bunları
önemine binaen belirtiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Ben bu yaylaya
gittiğimde, Küçükköy, Dereköy, Varsak, Sülekler, Yağca ve Akyar
Yaylası ile Başpınar ve Taşkesiği Mahallelerini
ilgilendiren 7 bin konutluk meskûn alanda, tam da orta havzada, hem de su
kaynaklarının bulunduğu, birinci sınıf tarım
topraklarının bulunduğu yerde, 400 dönüme indirmek suretiyle
ÇED Gerekli Değildir raporu alınmıştır ve kömür
madeni için, bu kadar geri bir teknoloji için ruhsat
alınmıştır. Buradaki 40 bine yakın hayvan varlığını,
5 bine yakın konutu ve yaşayanları önemli tehlike ve tehdit
beklemekte ve maalesef bu konuda hâlâ Türkiye'de kömürle ilgili birinci
sınıf tarım topraklarında ve su havzalarımızda bu
cinayetler işlenmektedir. 56ncı maddeye göre çevreyi korumak önce
devletin ve yurttaşın görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Devlet
korumadığına göre biz yurttaşlar olarak korumak
zorundayız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 268 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 11inci maddesiyle 1632
sayılı Kanuna eklenen geçici 3üncü maddenin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bu Kanun uyarınca askerî suçlara bakmak
amacıyla il ve ilçelerde belirlenecek mahkemeler, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde belirlenir.
Belirleme tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş askerî
suçlara ilişkin dava dosyaları, belirlenen bu mahkemelere
devredilemez, kesinleşinceye kadar açıldıkları mahkemelerde
görülmeye devam olunur.
Cahit
Özkan Mustafa
Canbey Muhammed Levent
Bülbül
Denizli Balıkesir Sakarya
Mehmet
Doğan Kubat Mücahit
Durmuşoğlu Mustafa
Açıkgöz
İstanbul Osmaniye Nevşehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle bu kanun uyarınca askerî suçlara
bakmak amacıyla il ve ilçelerde belirlenecek mahkemelerin bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde belirleneceği,
belirleme tarihi itibarıyla kavuşturma evresine geçilmiş askerî
suçlara ilişkin dava dosyalarının belirlenen bu mahkemelere
devredilmeyeceği, kesinleşinceye kadar açıldıkları
mahkemelerde görülmeye devam olunacağı hükme
bağlanmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu dosyalardan kanun yolu
incelemesi sonucunda mahalline gönderilenler de açıldıkları
mahkemelerde görülecektir. Böylelikle, usul ekonomisi gözetilerek mevcut
yargılamaların makul sürede tamamlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
söz hakkı.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
63.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Soma
davasının hâkiminin nasıl değiştirildiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz
önce Adalet ve Kalkınma Partili ve Milliyetçi Hareket Partili sayın
milletvekillerinin önergesi oylandı, kabul edildi. Önerge, gerekçeden de
anlaşıldığı gibi, bir mahkeme görülüyor -bu
yapılan yeni düzenlemeden sonra- şu ana kadar gelmiş olan
yargılama -işte, delilleri değerlendirmişler, çapraz
sorgulamaları yapmışlar- tam karara doğru ilerliyor, konuya
hâkimiyet kazanmış olan bir mahkeme varken bunu alıp da bir
yerde sil baştan başlanmasın diye verilen bir önerge, doğal
hâkim ilkesine de uygun olarak verilmiş bir önerge. Burada da Meclisin
iradesi bu yönde değil mi? Efendim, Somada, 4 terabaytlık veri yani
belki 200 cilt ansiklopedilik dosyayı gören hâkimi karardan hemen önce
değiştirip dosyaya hiçbir hâkimiyeti olmayan bir hâkimi getirdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O hâkim de olası kastla
açılmış olan davayı taksire çevirip, bir tane tutuklu bırakmayıp
301 madencinin anasını, çocuğunu, babasını,
kardeşini gözyaşları içinde bırakarak bir hukuk cinayeti
işledi.
Bu Meclis doğal hâkim ilkesine
saygılıysa, dosyaya hâkim olan hâkimin karar vermesi gerektiğini
düşünüyorsa bir sorsunlar bakalım, birtakım atama
oyunlarıyla Somanın hâkimini nasıl değiştirdiler,
Somada adaletin canını okuyup 301 kişiyi ve ailelerini bir kez
daha nasıl yaktılar? Bu gece yatmadan önce herkes bunu bir
düşünsün.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Samsun Milletvekili Orhan
Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)
BAŞKAN Birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.04
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 95inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
268 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 24 Haziran 2021 Perşembe günü Saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.06