TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
97nci
Birleşim
29 Haziran 2021
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, İzmitin düşman işgalinden kurtuluşunun
100üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin, aşı karşıtlığı tehlikesine
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Şırnak Milletvekili Nuran
İmirin, Şırnakın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesirdeki su sorununa ilişkin
açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, sağlık çalışanları ile mezarlık
görevlilerine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Kanal İstanbula ilişkin
açıklaması
4.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
Bursa Orhangazideki doğal gaz hattına ilişkin
açıklaması
5.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir Kamandaki doğal gaz hizmetine
ilişkin açıklaması
6.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonudaki TOKİ konutlarına ilişkin
açıklaması
7.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
coronavirüs mutasyonlarına ilişkin açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
İstanbul Sözleşmesine ilişkin açıklaması
9.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, siyasete ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, üniversite öğrencileri ile ehliyetlerine el
konulanlara af çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, gençlerin bağımlılıklarına
ilişkin açıklaması
13.- Antalya Milletvekili Çetin Osman
Budakın, Antalya Kaştaki kaçak yapılaşmaya ilişkin
açıklaması
14.- Diyarbakır Milletvekili Semra
Güzelin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde çalışan bir
müzik eğitmeni hakkındaki taciz iddialarına ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, orman yangınlarına ve Marmaristeki yangında
şehit olan orman işçisi Görkem Hasdemire Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Marmaristeki yangında şehit olan orman işçisi
Görkem Hasdemire Allahtan rahmet dilediğine, İzmitin düşman
işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne, Türk Kara
Kuvvetlerinin 2.230uncu kuruluş yıl dönümüne, Filenin
Sultanları ile Filenin Efelerini tebrik ettiğine, Şehit
Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbabaya, Gazi Meclisin
Doğu Türkistandaki Çin zulmü karşısında güçlü bir iradeyi
ortaya koyması gerektiğine ve Şanlıurfada DEDAŞın
uygulamalarına Hükûmetin dikkatini çekmek istediğine ilişkin
açıklaması
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Havva Şahine Allahtan rahmet dilediğine, Dünya Endüstriyel
Tasarım Gününe, Marmaristeki yangında şehit olan orman
işçisi Görkem Hasdemire Allahtan rahmet dilediğine ve Filenin
Sultanları ile Filenin Efelerini tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Orhan Doğanın 14üncü ölüm yıl dönümüne,
İstanbulda LGBT yürüyüşündeki polis şiddetine, Metin Lokumcu
davasına, bütün gazeteci ve basın çalışanlarıyla
dayanışma içinde olduklarına ve aşılama
çalışmalarında bölgesel eşitsizlik olduğuna
ilişkin açıklaması
19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun özelleştirilmesine, Tank Palet
Fabrikasının devredildiği ve Ethem Sancakın sahibi
olduğu BMC şirketiyle ilgili iddialara ve Elmalıdaki
çocukların istismarıyla ilgili davanın takipçisi
olacaklarına ilişkin açıklaması
20.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Marmaristeki yangında şehit olan orman
işçisi Görkem Hasdemire Allahtan rahmet dilediğine, Genel Kurulda
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun anonim şirket olmasıyla ilgili
bir kanun teklifinin görüşüleceğine, Tank Palet Fabrikasıyla
ilgili Ana Muhalefet Partisinin kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğine
ve Tank Palet Fabrikasının tank üretmek için değil, ithal edilen
tankların tamir, bakım ve bazı teçhizatlarının
montajı için kurulduğuna ilişkin açıklaması
21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna ilişkin
açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 29/6/2021
tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, ülkemizde AK PARTİ iktidarının kronik bir sorun
hâline getirdiği nepotizm gerçeğinin hangi kurum ve kuruluşlarda
nasıl uygulandığının tam olarak ortaya
çıkarılması, konunun tüm detaylarıyla incelenmesi ve
gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 29/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, OHAL Komisyonuyla ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 25/6/2021 tarihinde Ankara
Milletvekili Levent Gök ve arkadaşları tarafından Tuz Gölünün
özelleştirilmesinden doğan mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 275 ve 274 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sırasıyla 1inci ve 2nci sıralarına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 29
Haziran 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde gündemin Seçim
kısmında bulunan RTÜKte boşalacak olan 3 üyelik için seçimin
yapılmasına, çalışma saatlerine ve 275 ve 274 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, (2/3041) esas numaralı 7269 Sayılı Umumi Hayata
Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/135)
VIII.- SEÇİMLER
A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
boşalacak üyeliklere seçim
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 275)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun,
Muğla Vali Yardımcısının Muğla 112 Acil
Çağrı Merkezini ziyaretinde yaşandığı iddia
edilen bir olaya ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin
Kocanın cevabı (7/46973)
29 Haziran 2021 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, İzmitin
düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sami Çakıra aittir.
Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, İzmitin düşman işgalinden kurtuluşunun
100üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İzmitin düşman işgalinden
kurtuluşunun 100üncü yıl dönümü dolayısıyla gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel
Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Koca bir tarihi, işgali, kahramanca bir
direnişi beş dakikaya sığdıramayacağımı
peşinen kabul ettiğimi itiraf etmeliyim.
Öncelikle, bu vatan uğruna can veren tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletlerin tarihinde iyi ve kötü hatıralar her zaman var
olagelmiştir. Bu millet, bu topraklar düşman işgaliyle
karşılaştığı zaman bile hiç yılmamış,
kan vermiş, can vermiş, şehadeti en yüksek mertebe bilerek
bağımsızlık ve özgürlüğünü hep baş tacı
yapmıştır. Onun için şair Bastığın yerleri
toprak diyerek geçme, tanı/ Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı. derken bir gerçeği dillendiriyordu. Onun için şair Dur
yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin
battığı yerdir/ Eğil de kulaklar ver, bu sessiz
yığın bir vatan kalbinin attığı yerdir. derken
geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurulsun istemiştir.
Kurtuluş Savaşı öncesi, 20 Kasım
1918de, İngilizler tarafından işgal edilen İzmit, 27 Ekim
1920de Yunanların işgaline uğradı. Servetiye köyü
önlerinde düşmana sıkılan ilk kurşunun
kıvılcımının İzmitte yaktığı bu
özgürlük meşalesi, Anadolu'yu aydınlatan yanıyla Kurtuluş
Savaşının kilometre taşlarından biri olmuştur.
Emperyalist bir ruhla yapılan bir işgalin ve bu işgalin
beraberinde getirdiği vahşetin bir asır sonra
anılması, anlatılması elbette tarihten alınacak
dersler, çıkarılacak sonuçlar açısından son derece
önemlidir. Yüz yıl sonra bugün bile dünyada aynı işgal
anlayışının, ruhunun hiç değişmediğini,
aynen devam ettiğini görüyor olmamız yarınlar için her daim
teyakkuz hâlinde olmamızı zorunlu kılmaktadır. Onun için şairin
Hazır ol cenge, ister isen sulhusalah. ifadesinin beynimizin bir
kenarında canlılığını koruyor olması
bundandır. Zira, tarihin her döneminde, bu topraklar üzerinde hain
emelleri olanların değişmeyen düşmanlığı da
hep varolagelmiş bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Tarihin
sayfalarında, yağma ve katliamlar, o günlerde İzmit, Adapazarı,
Karamürsel, Kandıra, Yalova, İznik ve havalisinde Yunan askerlerinin,
Rum ve Ermeni çetelerinin sivil, kadın, çocuk ayırmadan
işledikleri dehşetengiz vakalar olarak kayıtlara geçmiş
birer ibret vesikasıdır.
Millî Savunma Bakanlığı resmi
kayıtlarına göre, Kocaeli kenti 1900lü yıllardaki
savaşlarda 1.377 şehit vermiştir. Bilinmeyen ise, gönüllülerden
ölenler, esir kamplarında kaybolanlar ve hastalıklardan şehit
olup kalbimize gömdüklerimizin sayısıdır. Kocaeli,
doğasıyla, deniziyle, körfeziyle, gölüyle, dağıyla güzide
bir şehir, Avrupayı Asyaya, İstanbulu Anadoluya
bağlayan bir geçiş güzergâhı, stratejik konumda olan ülkemizin
güzide bir sanayi şehri ve turizm merkezi olmaya aday bir şehirdir.
O günün tarihinin nice kahramanlarından en
azından birkaçını hatırlamak hem bir mecburiyet hem de bir
hakkın teslimi olacaktır. Yahya Kaptanı, Kara Fatma
lakaplı Fatma Seheri, İpsiz Recepi, Laz Tahsini, Pire Mehmeti ve
onların destansı mücadelelerini anmadan geçemeyiz elbette.
Düşman askerlerinin çekilmesinin ardından sadece İzmit
değil, bir bütün olarak Kocaeli bir katliamın canlı şahidi
olma acısını yaşamak zorunda kalıyordu. O günün
gazeteleri ve tarihçi Toynbee hatıratında bu vahşeti tüm
çıplaklığıyla anlatır. Aynı tarihlerde
Anadolunun muhtelif bölgelerinde de kurtuluş mücadelesi devam ederken
Gazi Mustafa Kemalin İzmitin kurtuluş müjdesini verdiğinde
yaşanan heyecanı, gönüllerdeki aksülameli bugün nasıl tarif
edebilirsiniz.
İzmitin kurtuluşunun 100üncü yıl
dönümü, Toprağın kara bağrında sıradağlar gibi
duranlara sözümüz olsun, emanetlerine sahip çıkma adına üzerimize
düşeni yapacağımızdan şüpheniz olmasın.
Başta Kurtuluş Savaşındakiler
olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle ve gazilerimizi minnetle yâd
ediyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
aşı karşıtlığı tehlikesi hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Ali Şekere aittir.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin, aşı karşıtlığı tehlikesine
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
artış gösteren aşı karşıtlığı
nedeniyle coronavirüs pandemisiyle mücadelede toplumsal
bağışıklamanın önemi üzerine söz aldım.
Burada aşı elimizdeki en önemli silah ve
bir buçuk yılı aşkın süredir dünyayı pençesinde tutan
bir coronavirüs belası var. Bu bela, resmî rakamlara göre 4 milyon ki
kimi rakamlara göre bunun 10 milyona yaklaştığı ifade
ediliyor insanımızı hayattan aldı. Türkiyede 50 bine
yakın resmî rakamlara göre yurttaşımız maalesef
hayatını kaybetti. Bizim, bu kadar büyük kayıp
yaşadığımız bu sorun karşısında en
önemli silahımız aşı. Henüz bir etkin ilaç
geliştirilmiş değil. Bu aşıyı da en verimli
şekilde kullanmak hepimizin sorumluluğu, sadece kendimize
karşı değil bu topluma karşı da bir sorumluluk
aynı zamanda. Aşı ilk Aralık 2020de bulundu ki en
hızlı bulunan aşılardan birisidir coronavirüse
karşı elde ettiğimiz bu başarı ve ocak ayından
itibaren de sağlık çalışanları başta olmak üzere
çok sayıda kişi aşılanmaya başlandı. Şu anda
18 yaş üzerindeki herkesin aşıya erişebilmesi de önemli bir
imkân ancak bu imkânın etkin bir şekilde
vatandaşlarımız tarafından kullanılması
gerekiyor.
Aşıyla önlenebilir bu
hastalıkların hâlâ insanların canını alması
cehaletle ilgili. Aşı karşıtlarının
aşılar karşısında ipe sapa gelmez, bilim
dışı uydurmalarıyla bu insanlar aşıdan
kaçınıyorlar. Her yıl 23 milyon kişi, aşıyla
önlenebilir hastalıklardan aşılanmayla, hayattan kopmuyor ve
aramızda yaşamaya devam ediyor. Bu Mecliste de belki o dönem,
aşılar bulunmasa onlarca kişi bugünlere gelemeyecekti,
hayatlarını kaybedecekti.
Veba salgını, 13461352 yılları
arasında Avrupa nüfusunun dörtte 1ini öldürdü. 1618 yılında, 20
milyonu aşan Meksikanın İnka nüfusunun yüzde 92si çiçek
hastalığından öldü; 1,6 milyona düştü. 1779da Hawaii
nüfusu tifo nedeniyle 500 binden 84 bine düştü. Yine, Birinci Dünya
Savaşı sırasında 21 milyon kişi İspanyol
gribinden hayatını kaybetti. Eğer biz bu dönemde
aşıyı bulamasaydık bu rakamların çok daha üzerinde bir
kayıpla karşı karşıya kalacaktık.
100 kişiden 30unu öldüren çiçek
hastalığından, anne karnında yüzde 40a varan
sakatlıklara yol açan kızamıkçıktan, önceden
kurtulmamızın mümkün olmadığı kuduzdan bugün eğer
insanlar ölmüyorsa, bunlar aşıyla
sonlandırıldığı için bu mümkün oldu. Bundan sonra da
aşıyla sonlanabilir hastalıklardan 1
yurttaşımızı bile kaybetmeyelim.
Kızamık vakaları son dönemde
artıyor. 2016da kızamık vakası 6 iken 2019da 2.897ye
çıktı. Yani bu, aşıdan kaçmanın sonuçlarından
biri. 2011 yılında 183 aile aşıyı reddederken 2018de
23 bin aile -ki bu 40-50 binleri buldu 2021 rakamlarında-
çocuklarının yaşam hakkına kastediyor, onları
aşılatmayarak halkın da sağlığını
tehdit ediyor. Bu aşılar güvenli ve faz 3 çalışmaları
tamamlanmış aşılar, Dünya Sağlık Örgütü
tarafından da onaylanmış aşılar.
Messenger RNA teknolojisi otuz yıldır
üzerinde çalışılan bir teknoloji. Uğur Şahin ve Özlem
Türeci de bunları gayet başarılı bir şekilde daha önce
de uyguluyorlardı, bundan sonraki birçok hastalık için de
başarılı bir şekilde uygulanmaya devam edilecek güvenilir
uygulamalar.
Bizler bu aşılarla, human papilloma
virus dediğimiz, meme kanserinden sonra kadınlarda en sık
görülen kanser türü olan rahim ağzı kanserine karşı
kızlarımızı koruyabilecekken, çocuklarımızı
koruyabilecekken, bu, aşı programına alınmadı. Bu,
aşı programına alınmalı ve fiyatı da mutlaka ve
mutlaka düşürülmeli.
Yine, menenjit ve Rota virüsü aşıları
da bir an önce rutin aşılama programı içerisine konulmalı.
En son şunu söylemek istiyorum:
Sağlıkçılar 2 doz aşı oldu ancak şu andaki yeni
varyasyonlarla birlikte, virüsün geçirdiği değişimle birlikte
mutlaka bir doz daha bu etkinliği ispatlanmış aşıdan
olmaları gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Şırnakın sorunları hakkında söz isteyen
Şırnak Milletvekili Nuran İmire aittir.
Buyurun Sayın İmir. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- Şırnak Milletvekili Nuran
İmirin, Şırnakın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
NURAN İMİR (Şırnak) Sayın
Başkan, Genel Kurulu ve halkımızı selamlıyorum.
Ülke gündemi aslında kaynıyor. Sokaklarda
her gün katmerleşen hak ihlalleri, hukuksuzluklar, sosyal medyada devlet,
mafya, bürokrasi ilişkisi, partimize her gün dozu artan
saldırılar ve siyasi intikam kumpas davaları sürüyor fakat
kentlerde de yoğunca biriken ve çözülmeyen sorunlar mevcut. Bu kentlerden
biri de vekili olduğum Şırnak. Şırnakın
kronikleşen temel sorunlarını üç yıldır bu kürsüde ve
gerekse de yazılı önergelerimizde ifade etmemize rağmen
atılan bir adım görmüş değiliz.
Şırnak Valiliğinin verilerine göre
AKP döneminde Sağlık Bakanlığının 342 milyon,
Millî Eğitim Bakanlığının 975 milyon,
İçişleri Bakanlığının 981 milyon, Ulaştırma
Bakanlığının ise 9 milyar harcama yaptığı
söyleniyor. Ancak dönüp bakıldığında ne elle tutulacak ne
de gözle görülecek bir icraat yok ama siz ne
yaptığınızı, aslında ne
yapmadığınızı ama yapmış gibi göstermeyi iyi
biliyorsunuz. Her gün orada burada açıkladığınız
rakamların gerçeği yansıtmadığını da çok iyi
biliyorsunuz. Ya tutarsa diyorsunuz ve sallıyorsunuz ama artık
tutmuyor. Sizin hayallerinizde yatırım
yaptığınızı zannettiğiniz Şırnak ile
gerçek Şırnak arasında dağlar kadar fark var. 550 bine
yakın nüfusu olan Şırnakın ilçelerindeki mevcut hastaneler
hiçbir koşulda ihtiyaçları karşılayamıyor. Teknolojik
donanımlı cihazların ve hekimlerin eksikliği hâlâ devam
etmekte ve hastalar şehir dışına sevk edilmektedirler.
İşte, birkaç gündür Cizre Devlet Hastanesinin klimaları 50
derece sıcaklıkta çalışmıyor, insanlar bir doktora
görünmek için saatlerce sıcakta bekliyorlar. Hastanede tedavi gören
insanlar ise yattıkları odalar için evlerinden vantilatör
getiriyorlar.
Şırnakın kadın doğum
uzmanı eksikliği de hâlâ devam ediyor. Gittiğim köylerde kurulan
aile sağlık merkezlerinin çoğu binadan ibaret, personel ve
doktor eksikliğinden kaynaklı bir sağlık faaliyetleri de
yok. Diğer ilçelerimizde olduğu gibi Beytüşşebapta da
bütün seçimlerde sözü verilen hastaneden hâlâ bir haber yok. Mevcut hastaneye
hastane demek için bin şahit lazım. Yenisi yapılacak diye de
eskisi de onarılmıyor ve halk çok mağdur durumda.
Değerli halkımız, Kürt ve kadın
düşmanlığıyla ün yapmış iktidar, 1 Temmuz
Perşembe günü, erkek şiddeti başta olmak üzere her türlü
şiddete karşı kadın yaşamını savunan
İstanbul Sözleşmesini iptal edecekler. Yine biliyorsunuz, HDP'li
belediyelerin hepsini gasbettiler, kayyum atadılar. Kayyumların ilk
icraatı, belediyeler bünyesindeki şiddetle mücadele eden kadın
kurumlarını kapatmak oldu. Kadın merkezlerinin hepsinin
kapısına kilit vurdular. Belediyedeki kadın temsiliyetini yok
ettiler. Hem kadına yönelik şiddetle mücadeleyi hem de
kadınların yerel yönetimlerde politika yapma süreçlerine dâhil
olmasını engellediler. Bütün bunları yapan iktidar,
Şırnak merkez, Cizre ve Beytüşşebapta 3 kadın
kooperatifi kurmuş. Buralarda da sadece iktidar yanlısı
kadınlar istihdam ediliyor yani kadınlar için yapılan bir
çalışması yok. Beytüşşebaptaki kooperatifin sadece
ismi var, ortada ne kurum var ne faaliyetleri. Rant ve yolsuzluk üzerine
kurulmuş bu iktidar burada da tezgâhı kurmuş. Halka hizmet
bunların umurunda değil, bunların tek derdi para. Bu
kooperatifleri Şırnakta yandaşa para akıtmak için de
kurmuşlar.
Şırnakta en önemli sorunlardan biri orman
yangınları ve orman yangınlarından sonra, güvenlik güçleri
tarafından kontrollü bir şekilde kesilen orman
ağaçlarıdır. Valilik yaptığı açıklamada
Ormanları seyreltmeye çalışıyoruz. demiş. Ancak bu
yaptığınız ekolojik ırkçılıktır.
Kısacası, bugün işsizlik, yoksulluk, kadına yönelik
şiddet, doğa talanı gibi birçok sorunla beraber
Şırnakta eğitim sorunları, ulaşım,
sağlık
İktidarın bakanlıklar üzerinden milyarlarca para
akıttığı Şırnakta paraların nereye
gittiği, nerede harcandığı belli değil. Buradan bir
kez daha rantçı, talancı, ırkçı zihniyete sesleniyorum:
Şırnak halkı sizi iyi tanıyor,
akıttığınız paraların nereye gittiğini
biliyor. Onurlu Şırnak halkı baskılarınıza boyun
eğmeyecek, şiddet politikalarınıza ve rantçı
düzeninize son verecek, sizinle yargı önünde ve sandıkta
hesaplaşacak. Bizler bu onurlu halkın seçtiği vekilleri olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURAN İMİR (Devamla)
her şartta,
koşulda mücadelenin önünde olmaya devam edeceğimizin sözünü bir kez
daha halkımıza veriyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Fikret Şahin, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin, Balıkesirdeki su sorununa ilişkin
açıklaması
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesirin Sındırgı ilçesi
Yüreğil köyünde AKP tarafından her seçim öncesi söz verilen Sindel
Göleti yirmi yıldan bu yana yapılmamıştır.
Yüreğil Türkiyede kornişon salatanın en çok üretildiği,
iklimsel olarak en uygun coğrafyalardan biridir. Yaşanan iklim
değişikliklerinden dolayı zaten problemli olan su sorunu daha da
artmış, çiftçiler tarım ve hayvancılığı
bırakma noktasına gelmiştir. Acilen Sindel Göleti ve sulama
sistemleri yapılarak Sındırgılı çiftçilerimizin su
sorunu çözülmelidir.
Ayrıca, Balıkesir Kepsut ilçemizden geçen
Simav Çayındaki aşırı kirlilik nedeniyle çevre ve insan
sağlığı tehlike altındadır. Özellikle
Bektaşlar köyündeki kirlilik nedeniyle çayda kitlesel balık ölümleri
görülmektedir. Simav Çayını kirleten sanayi işletmeleri
konusunda Çevre Bakanlığı ile ilgili kurumları acilen
göreve davet ediyorum. Kepsut halkı Simav Çayının eskisi gibi
temiz akmasını özlemle beklemektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
2.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, sağlık çalışanları ile mezarlık
görevlilerine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, on beş
aydır devam eden coronavirüs pandemisi sürecinin hiç şüphesiz
birincil ve gözüken kahramanları, bizlerin sağlığı
için kendi sağlıklarını riske atan sağlık
çalışanları oldu. Kendilerine çok teşekkür ediyor,
şükranlarımı sunuyorum.
Pandemi sürecinin gözükmeyen kahramanları ise
bu coronavirüs salgınında her türlü sağlık riskine
rağmen belediyelerimizin mezarlık hizmetlerini eksiksiz yerine getiren
işçisinden memuruna kadar tüm çalışanlarımızdır.
Bu süreçte cenaze sahiplerini üzmeden, onlara her türlü manevi desteği
vererek görev yapan, mezar kazım işinden nakil ve defin
işlemlerine kadar tüm aşamada samimi, içten ve candan
çalışan bu sürecin gözükmeyen kahramanları olan, işçisinden
memuruna yani tüm mezarlık görevlilerine teşekkür ediyor,
şükranlarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Kanal İstanbula ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumartesi günü İstanbul ve Türkiye için tarihî
bir gün yaşandı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın on yıl önce duyurduğu çılgın
projenin ilk temeli atıldı. On dokuz yıllık AK PARTİ
iktidarında bir baştan bir başa otobanlar, duble yollar,
tüneller, köprüler, demir, deniz ve hava yollarıyla donatılan Türkiye
artık yeni bir su yoluyla tanışacak. Kanal İstanbul
Türkiye'yi müthiş bir rekabetin yaşanacağı 21inci yüzyıla
hazırlayan, şehirlerini birbirlerine ve küresel merkeze
bağlayan, büyük altyapı yatırımlarının
tamamlayıcısı bir proje. Kanal İstanbulla Türkiye'nin
kalkınma tarihinde yeni bir sayfa açıldı, ülkemizin
gelişmesi, milletimizin güçlenmesi yolunda atılan adımlara bir
yenisi daha eklendi. Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en önemli
projesi olarak değerlendirilen Kanal İstanbulu ülkemize
kazandıracak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğana şükranlarımızı arz ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
4.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
Bursa Orhangazideki doğal gaz hattına ilişkin
açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bursa Orhangazi ilçesi Çakırlı ve
Yeniköy Mahallelerine ulaştırılamayan doğal gaz
hattıyla ilgili 13 Kasım 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine vermiş olduğumuz soru önergemize üç ay sonra verilen
cevapta söz konusu hattın yatırım planına dâhil
edildiği belirtilmişti. Akabinde bölgede çalışmalara
başlanmış ancak çalışmalar tamamlanmadan
sonlandırılmıştır. Bursada yarım kalan projeler
arasına dâhil olan doğal gaz hattı nedeniyle Orhangazili
hemşehrilerimiz mağdur edilmiştir. Çakırlı ve Yeniköy
halkı doğal gaza ne zaman kavuşacaklarını soruyorlar.
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
5.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, Kırşehir Kamandaki doğal gaz hizmetine
ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkürler Başkanım.
Kırşehir ili Kaman ilçesinin Çiftlikli
Mahallesi Hamit ve Dağlar Caddesinde bulunan yaklaşık 300
haneye, yani mahallenin sadece çok küçük bir kısmına verilen
doğal gaz, kalan bölümüne hâlâ verilmemiştir.
Vatandaşlarımız yedi yıl önce Kaman İlçe Özel
İdaresi hesabına doğal gaz abonelik ücretlerini ödemelerine ve
her hazırlıklarını yapmalarına rağmen aradan
geçen yedi yılda doğal gaz hizmetini, ilgili şirketin sürekli
bir erteleme yapması sebebiyle bir türlü alamamışlardır.
Ayrıca, ağırlıklı olarak müstakil evlerde oturan dar
gelirli mahalle sakinleri, neden sadece bu hizmetin belirli bir bölgeye
verildiğine bir anlam veremediklerini de ısrarla belirtmektedirler.
2021e gelinmişken ve yıllar önce hizmet
bedelleri vatandaştan alınmışken böyle bir
sorumsuzluğun yapılması sadece ilgili şirketten
değildir. Kamanlı hemşehrilerimizin bu sorunu çözülene dek
konunun takipçisi olacağımızdan kimsenin şüphesi
olmasın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Baltacı
6.- Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının, Kastamonudaki TOKİ konutlarına ilişkin
açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
TOKİnin Kastamonu merkezde emeklilerimiz için
2017 yılında ihalesini gerçekleştirip yapımına
başladığı konutlar hâlen tamamlanamamıştır.
Sözleşme gereği altı yüz günde bitirilmesi gereken
konutların ihale tarihi üzerinden tam bin üç yüz yirmi bir gün
geçmiştir. Hak sahipleri konutlarının teslim edilmesini, yeni
evlerine bir an önce taşınmayı beklemektedir. Emeklilerimizin
yaşadığı mağduriyete seyirci kalınırken 41
milyon liraya Kastamonuda millet bahçesini yapacağını duyuran
TOKİye ve Bakan Murat Kuruma sesleniyorum: Ekonomik kriz ve pandemi
nedeniyle yoksulluğu derinleşen, reva gördüğünüz maaş
zammı enflasyon karşısında bir ayda eriyen emeklilerimiz
millet bahçesinde yuvarlanmak değil, temel ihtiyaçlarından
kısarak taksitlerini ödedikleri evlerinde gönül
rahatlığıyla ve huzur içinde yaşamak istiyor.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
7.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, coronavirüs mutasyonlarına ilişkin
açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, son dönemde insanları tedirgin eden coronavirüs
mutasyonları tüm dünyada endişeye neden olmaktadır. Hindistanda
ortaya çıkan ve ardından İngilterede de görünmeye
başlayan, sonrasında ülkemizde görülen delta varyantı toplumu
haklı olarak tedirgin etmektedir. Delta varyantından korunmak için 2
doz aşı olmanın önemli olduğu, 3üncü dozun
gerekliliği de vurgulanmaktadır. Toplumun tüm kesimleri
tarafından Covid-19 aşılarının delta varyantı ve
diğer mutasyonlara karşı koruma oranı merak ediliyor.
Sağlık Bakanına sormak istiyorum:
Aşılamanın yapıldığı ilk gruplar olan
sağlık çalışanları ile 65 yaş ve üzeri
yurttaşlara delta varyantına karşı etkinliği
kanıtlanmış aşıların randevularıyla ilgili
planlama var mı? Herkesin merak ettiği 3üncü doz aşı ne
zaman yapılacak? Bir hekim olarak toplumun sağlığı
adına da konunun bir an önce aydınlatılması
gerektiğini düşünüyorum. Özellikle sağlık
çalışanlarının -3üncü dozun zamanı geldiği için-
acilen uygun olan aşıyla aşılanması, Covidle
savaşın ön cephesinde olan sağlık
çalışanlarımızın hazırlığı
noktasında çok önemlidir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şahin
8.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin,
İstanbul Sözleşmesine ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) İstanbul
Sözleşmesinden çekilme kararına dayanak olan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yetkisizlikle sakat, Anayasamız
açısından yok hükmündedir; aynı zamanda, uluslararası
hukukta ahde vefa ilkesi olarak ifadelendirilen Türkiye Cumhuriyetinin
sözleşmeye bağlı kalma yönünde iradesini de yok sayan bir
tutumdur. Anayasanın, ulusal ve uluslararası hukukun yok
sayılmasına dayanan bu karar, Türkiye Cumhuriyeti siyasi rejimi
demokrasi sorunu olmuştur. Millî iradenin yürütme eliyle
gasbıdır. Danıştaya, telafisi imkânsız sonuçlar
doğuracak bu çekilme kararına ilişkin ivedilikle yürütmeyi
durdurma kararı verilmesi yönünde sesleniyoruz. Anayasamızın,
hukukun yok sayıldığı bu ortamda Yargı yolu
kapalıdır. imalarıyla dolu savunmaları değil,
Danıştayı, hukukun üstünlüğüne inanan kararını ülkemizin
aydınlık yarınları için bir an önce vermeye davet ediyoruz.
Geç gelen adalet, adalet değildir. Kadınların eşitlik ve
özgürlük
BAŞKAN Sayın Aydemir
9.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, siyasete ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkanım, siyaset, bir meslek değildir; siyaset, yönetim egosunu
tatmin etme adresi de değildir; siyaset, halkı yönetmek değil,
halkın gönlünü anlayıp manalandırmak, ortak bir rota
bulmaktır. Siyaset etmek, halktan daha iyi bilmek, değil halkı
bilmektir. Bunu en iyi bilen kadronun adı ak kadrodur. Bu hâli hayata
geçiren en esaslı siyasi birliktelik Cumhur İttifakıdır.
Yüreklerini halka raptetmiş eşsiz bir anlayış. Böyle
olduğu içindir ki vatandaşın yüreğinde eşi, emsali
olmayan bir yer edinmiştir. Bu hâl, gönül dünyamız için de böyle,
Türk dünyası için de böyle. Bu cümleden olarak ülkemizi ziyaret eden
Kırgız parlamenterleri Meclisimizde ağırladık. Onlar
için de Türkiye'nin zirvelere yürüyüşü iftihar vesilesi. Bu duygularla,
Kırgız milletvekilleri adına Shailoobek Atazov ile Aibek Osmonov
Meclisimizi selamladılar; borç biliyor, iletiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Şimşek
10.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, üniversite öğrencileri ile ehliyetlerine el
konulanlara af çıkarılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Meclis tatile girmeden önce
okullardan değişik sebeplerle kayıtları silinen üniversite
öğrencilerinin okullarına yeniden dönebilmeleri için af
çıkarılmalıdır. 1 milyona yakın öğrenci af
müjdesi beklemektedir. Aynı şekilde, değişik sebeplerden
dolayı ehliyetlerine el konulan, ölümlü kazaya sebebiyet vermemiş 1
milyona yakın ehliyet mağduru için de af
çıkarılmalıdır. Meclis kapanmadan bu iki af mutlaka
Meclisin gündemine alınmalı ve 2 milyon vatandaşımız sevindirilmelidir.
Özellikle üniversite öğrencilerinin yeni dönemde kayıt
yaptırabilmeleri için sezon başlamadan, Meclis kapanmadan önce
mutlaka üniversite öğrencilerine af istiyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
11.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ticaret Bakanlığımıza
bağlı gümrük muhafaza ekiplerimiz, Mersinde bir hafta arayla
gerçekleşen iki operasyonla, ülkemiz tarihinin en yüksek miktarlı
kokain yakalamasını gerçekleştirerek uyuşturucuyla
mücadelede büyük bir başarıya imza attılar. Mersinde gümrük
muhafaza ekiplerimizce yapılan iki başarılı operasyon
sonunda toplam 1 ton 763 kilo kokain ele geçirilmiştir. Gümrüklerimizde ve
ülkemizin her yerinde zehir tacirlerine asla göz açtırmayacağız,
müsaade etmeyeceğiz ve bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Hafta sonu şehrimizi ziyaret ederek bu
başarıyı milletimizle paylaşan Ticaret Bakanımız
Sayın Mehmet Muş başta olmak üzere, emeği geçenlere, tüm
gümrük muhafaza ekiplerimize ve devletimizin ilgili kurumlarına
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, gençlerin
bağımlılıklarına ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gençliğimiz, geleceğimizdir ama onlar,
başta bağımlılık ve başka zararlı
alışkanlıklar olmak üzere, birçok tehlikelerle yüz yüzedirler.
Sanat ve spor, bağımlılıkla mücadelenin panzehridirler.
Çocuklar ve gençler erken yaşlarda sanat ve spora yönlendirilmelidirler.
Çocuklarımızın zihinlerini iyilik, yardımlaşma,
paylaşma, dayanışma, hoşgörü ve kardeşliği odak
alan kültürümüz ve medeniyetimizin büyüklerinin örnek hayatlarıyla
doldurmamız da önemlidir.
Maalesef, çok sayıda genç, en az kimyasal
bağımlılıklar kadar önemli olan davranışsal
bağımlılıkların etkisi altında ve bu
bağımlılık türüyle mücadele etmeye
çalışıyor. Bu bağımlılık onların
gelecekteki tüm hayatını etkileyecek bir hastalık hâlidir. Aile
bağları ne kadar sağlamsa bağımlılık riski o
kadar azdır.
BAŞKAN Sayın Budak
13.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
Antalya Kaştaki kaçak yapılaşmaya ilişkin
açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Ülkemizin göz
bebeği turizm merkezlerinden biri olan Kaş ilçesi göz göre göre talan
ediliyor. Bir kısmı Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde kalan ilçede
imara aykırı tek bir yapıya bile göz yumulmaması gerekirken
bölge açıkça kaçak yapılaşmanın merkezi hâline getiriliyor.
Hem Kaş Belediyesi hem de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, tüm uyarılara rağmen yaşanan
yağmayı görmemezlikten ve duymamazlıktan geliyor. Kaçak
yapılar sadece özel çevre koruma bölgesinde değil, aynı zamanda
sit alanlarında, zeytinliklerde, ormanlık alanlarda, kıyı
kenar çizgisi içinde kalan yerlerde hiçbir yasa, sınır, kural
tanımadan yükseliyor. Sorumluluk sahibi olan iktidara bir kez daha
sesleniyorum: Kaşın doğal güzellikleri daha fazla
betonlaşmaya kurban edilmeden bir an önce kaçak yapılara yönelik
yasal mevzuatı acilen uygulayın.
BAŞKAN Sayın Güzel
14.- Diyarbakır Milletvekili Semra
Güzelin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde çalışan bir
müzik eğitmeni hakkındaki taciz iddialarına ilişkin
açıklaması
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine 2016
yılında kayyum olarak atanan Cumali Atilla döneminde işe
alınan müzik eğitmeni M.D. adlı erkeğin 14
yaşındaki bir çocuğa tecavüz ettiği ortaya
çıkmıştır. Tecavüze maruz kalan çocuk,
savcılıktaki ifadesinde kaçırıldığını,
kendisine şiddet uygulandığını, istismara uğradığını
belirtmiştir fakat kayyum himayesinde çalışan tecavüzcü fail göz
altına alındıktan bir gün sonra serbest
bırakılmıştır. Failin daha önce de evli olduğu 2
kadına da şiddet uyguladığı,
çalıştığı belediyeye bağlı Kültür ve Kongre
Merkezinde ise bir kadını taciz ettiği ve olayın üstünün
kapatıldığı ortaya çıkmıştır. Tecavüz
ettiğine dair mağdur çocuğun ifadesi mevcutken neden fail M.D.
gözaltı işleminden sonra serbest
bırakılmıştır? M.D.ye dair belediye yönetimi
tarafından başlatılan herhangi bir soruşturma mevcut mudur?
Fail M.D. derhâl tutuklanmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Nuhoğlu
15.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, orman yangınlarına ve Marmaristeki yangında
şehit olan orman işçisi Görkem Hasdemire Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
-Teşekkür ederim.
Yangınlar Türkiye için tehdit olmaya devam
ediyor. Son yıllarda orman yangınları, ihmaller ve müdahaledeki
yetersizlikler yüzünden ciddi artış göstermiştir. Evvelki gün
Marmaris'teki yangında şehit olan itfaiye eri Görkem Hasdemire
Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı
dilerim.
Türk Hava Kurumunun uçakları varken Tarım
ve Orman Bakanlığı yurt dışından yüksek
bedellerle yangın söndürme uçakları kiralamasına rağmen,
bunları yangın alanlarında göremiyoruz. Uçaklar hızlı
ve yüksek su kapasiteleriyle çok daha etkiliyken müdahalenin sadece
helikopterlerle veya karadan yapılmasının makul sebebi olamaz.
Yangınlarda olduğu gibi her konuda başarısız olan
Tarım ve Orman Bakanını görevini yapmaya ya da istifa etmeye
çağırıyoruz.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Türkkan, buyurun lütfen.
16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Marmaristeki yangında şehit olan orman işçisi
Görkem Hasdemire Allahtan rahmet dilediğine, İzmitin düşman
işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne, Türk Kara
Kuvvetlerinin 2.230uncu kuruluş yıl dönümüne, Filenin
Sultanları ile Filenin Efelerini tebrik ettiğine, Şehit
Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbabaya, Gazi Meclisin
Doğu Türkistandaki Çin zulmü karşısında güçlü bir iradeyi
ortaya koyması gerektiğine ve Şanlıurfada
DEDAŞın uygulamalarına Hükûmetin dikkatini çekmek
istediğine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Muğlanın Marmaris ilçesinde çıkan
orman yangınında söndürme çalışmalarına katılan
orman işçisi Görkem Hasdemir, maalesef, yaşamını yitirdi.
Orman şehidimiz alevlerle savaşırken can verdi,
Cenabı-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Dün, Sayın Genel Başkanımızla
beraber ailesine taziye ziyaretine gittiğimizde, kısa zamanlı
bir çalışma, mevsimlik çalışma personeli olduğu,
diğer zamanlarda bulduğu her işte çalışan, gerçekten
fakir fukara bir ailenin çocuğu olduğunu gördük. Allah, ailesine,
yakınlarına ve orman camiasına sabır versin, milletimizin
başı sağ olsun.
Geçtiğimiz gün, İzmitin düşman
işgalinden kurtuluşunun 100üncü yılıydı. Türkiye'nin
sanayisine, büyümesine ve gelişmesine öncülük eden İzmitimizin
düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yılını
kutluyorum. Bu vesileyle tüm İzmitli vatandaşlarımıza
saygı ve muhabbetlerimi gönderiyorum.
Mete Hanın ordusundan bugüne kadar
sayısız kahramanlar yetiştirmiş, gurur dolu zaferlere imza
atmış şanlı Türk Kara Kuvvetlerimizin 2.230uncu
kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Başta Komutan Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve
gazilerimizi bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum.
Filenin Sultanları, Kadınlar Voleybol
Milletler Liginde dünya 3üncüsü oldu. Türkiyeyi temmuz ayında, 2020
Tokyo Olimpiyatlarında, takım sporlarında temsil edecek tek
takım olan Filenin Sultanlarını yürekten kutluyorum,
başarılarının devamını diliyorum.
A Milli Erkek Voleybol Takımı da
Belçikada düzenlenen Avrupa Altın Liginde yenilgisiz şampiyon oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Filenin Efelerini de
tebrik ediyorum, başarılarının devamını
diliyorum.
İktidarın Şehit Anaları
Derneği Başkanı Pakize Akbabayla hesaplaşması ne
yazık ki bitmiyor. Pakize Akbabanın Twitter üzerinden
yazdıklarını aynen okuyorum size: Ekrem Raci Geray adlı AK
PARTİli bir vatandaş, Cumhurbaşkanını
eleştiriyorum diye benim için Hain! Sözde şehit annesi! Vatana
ihanetten yargılansın! demiş. Dava açtık, hâkim bu
hakaretleri eleştiri sayıp beraat ettirmiş. Elimizde bu
hakaretlere verilmiş cezalara dair çok sayıda emsal karar var ama
hakaret bana olunca beraat takdirini kullanmış hâkim. Şehitleri
de böldüler. demiş. AK PARTİye boyun eğmiyorsan şehit
annesi de olsan hainsin bunların gözünde demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Oğlunu vatan için
toprağa vermiş bir anne olarak bana vatan haini diyen o şahsa, o
hâkime ve bu iktidara hakkımı helal etmiyorum. demiş şehit
annesi Pakize Akbaba. İki cihanda da ellerim yakalarında olacak.
demiş.
Alman Federal Meclisi, 26 Haziran 2021 tarihinde
resmî sitesinde bir deklarasyon yayımladı, Doğu Türkistanda
Uygur Türkü kardeşlerimize yapılan Çin mezalimini kınadı.
3 Mart 2021 tarihinde, Meclis Başkanı Sayın Mustafa
Şentopa sunmuş olduğumuz dilekçeyle, Doğu Türkistanda
yaşanan bu mezalime karşı Türkiye Büyük Millet Meclisini güçlü
bir irade beyanına davet etmiştik, ne yazık ki bu
çağrımız henüz bir karşılık bulmadı.
Birleşmiş Milletler ve dünya ülkelerinin parlamentoları bu
insanlık suçuna karşı tepkilerini en üst perdeden ortaya
koyarken, isminin başında Türkiye olan Büyük Millet Meclisinin bu
mezalime sessiz kalması kabul edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu vesileyle tekrar bir
çağrıda bulunuyorum ve diyorum ki: Gazi Meclise yakışan
Doğu Türkistandaki Çin zulmü karşısında güçlü bir iradeyi
ortaya koymak olacaktır.
Son olarak Şanlıurfadan söz etmek
istiyorum. Dicle Elektrik Dağıtım AŞ (DEDAŞ),
Şanlıurfada borçlu olsun veya olmasın, kanuna uygun olmayan bir
şekilde bütün çiftçilerin ürün ve doğrudan gelir destekleme
hesaplarına bloke koyuyor. DEDAŞ, sulama birliklerinden tahsil
edemediği alacaklarını tahsil edebilmek için enerji kesme yoluna
gidiyor; bu büyük bir haksızlık. DEDAŞın, sulamanın
yapılacağı hayati dönemde, bu dönemde Sulama birliklerinin
borcu var. bahanesiyle enerjiyi kesmesi, çiftçilerin ekmiş oldukları
ürünlerin ortada heba olmasına sebebiyet veriyor, bu durum büyük maddi
kayıplara yol açıyor, bu yapılanların adı tam
anlamıyla çiftçilere zulüm. Bu konulara Hükûmetin dikkatini çekmek
istiyoruz.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Akçay
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Havva Şahine Allahtan rahmet dilediğine, Dünya Endüstriyel
Tasarım Gününe, Marmaristeki yangında şehit olan orman
işçisi Görkem Hasdemire Allahtan rahmet dilediğine ve Filenin
Sultanları ile Filenin Efelerini tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kıbrıs Barış Harekâtı
şehidimiz Piyade Onbaşı Yusuf Şahin ve ülkücü
şehidimiz Aziz Şahinin muhterem annesi Hava Şahin
Hanımefendi, 27 Haziranda Manisa Turgutluda vefat etmiştir. Hava
annemize ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailesine
başsağlığı diliyorum, mekânları cennet olsun.
Sayın Başkan, bugün Dünya Endüstriyel
Tasarım Günü. Endüstri devrimleri, geçmişten bu yana dünyayı ve
toplumları derinden etkilemiştir. Endüstrileşme, Birinci Endüstri
Devriminin gerçekleştiği 1760lı yıllardan bu yana önemli
evrelerden geçmiş, değişim ve dönüşümler
yaşamıştır. 1840-1870 yılları arasında
yaşanan teknolojik atılımlar İkinci Endüstri Devrimini,
1950lerdeki dijital teknolojik atılımlar Üçüncü Endüstri Devrimini
başlatmıştır. Bilgisayar, iletişim ve internet
teknolojileri endüstrinin dördüncü evresini hazırlamış ve
bilişim teknolojileri ile endüstri bir araya getirilmiştir. Tarih
boyunca yaşanan endüstriyel kırılma noktaları endüstriyel
tasarımının içeriğini ve biçimini de belirlemiştir.
Günümüzde, endüstriyel ürünler fonksiyonel
yapısıyla insan hayatını
kolaylaştırmaktadır. Teknolojik ve endüstriyel
atılımlar kaçınılmazdır fakat endüstriyel
tasarımın estetik boyutu asla ihmal edilmemelidir.
Nesnelerin insan ve toplum psikolojisi üzerinde
önemli etkileri vardır. Teknolojik gelişmelerde ve endüstriyel
atılımlarda odak noktamız insan haysiyeti olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu gelişim ve
atılımlarla, Türk kültür ve medeniyetinin insanı merkeze alan
bakış açısıyla endüstriyel tasarımları ve
çağımızın ötesini bir araya getirmeliyiz. Kaynaklar sonsuz
değildir, üretimde ve tüketimde yer alan kaynaklarımızı hassasiyetle
kullanmalı, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya
bırakmalıyız.
Sayın Başkan, 27 Haziranda
Muğlanın Marmaris ilçesinin İçmeler semtinde bulunan
ormanlık alanda çıkan yangında orman işçisi Görkem Hasdemir
hayatını kaybetmiştir. Merhum Görkem Hasdemire Allahtan
rahmet, kederli ailesi ve orman çalışanlarına
başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, A Millî Kadın Voleybol
Takımımız, 25 Haziran 2021de, İtalyanın Rimini
kentinde Milletler Ligi Dörtlü Finalinde
Japonyayı 3-0 yenerek 3üncü olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Millî Takım Kaptanı
Sayın Eda Erdem Dündar yaptığı 46 blokla turnuvanın en
çok blok yapan oyuncusu olmuş ve en iyi orta oyuncu olarak turnuvanın
rüya takımına seçilmiştir. Üst üste 3üncü kez dünyanın en
iyi 4 takımı arasında yer almayı başaran Filenin
Sultanlarını ve 20 Haziran 2021de Avrupa Şampiyonu olan A Millî
Erkek Voleybol Takımımızı, tüm yönetimi ve teknik ekibi
tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Orhan Doğanın 14üncü ölüm yıl dönümüne,
İstanbulda LGBT yürüyüşündeki polis şiddetine, Metin Lokumcu
davasına, bütün gazeteci ve basın çalışanlarıyla
dayanışma içinde olduklarına ve aşılama
çalışmalarında bölgesel eşitsizlik olduğuna
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Orhan Doğanın ölüm
yıl dönümü bugün. On dört yıl önce, barış, demokrasi ve
özgürlük mücadelesinin kararlı savunucusu olan, onurlu yaşam
meşalesi diye adlandırdığımız Orhan
Doğanı kaybetmiştik. Kendisini sevgi ve minnetle anıyoruz,
anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz ve ona
verdiğimiz sözü, barış ve demokrasiye ulaşma sözünü
gerçekleştirebilmek için mücadelemizi onun açtığı yolda
sürdürüyoruz.
Sayın vekiller, hafta sonunda hiç
İstanbulda olanınız var mıydı bilmiyorum ama belki
bazılarınız televizyonlarda da görmüşsünüzdür,
inanılmaz bir polis şiddeti yaşandı yine İstanbulda,
İstanbul Taksimde ve İstiklal Caddesinde; gerçekten inanılmaz
bir durumdu. Polis, aslında yurttaşın güvenliğini
değil, güvensizliğini sağlıyor bu
yaptığıyla. Yani Konuşanı alın. sözü polisten
çıkıyor. Nerede konuşuyorlar? İşte, LGBT bireyler
kendilerine bir gün saptamışlar, o günde bir yürüyüş yapmak
istiyorlar, Konuşanı alın.la
karşılaşıyorlar. O yetmiyor, kahvede oturanlar var,
Kahvede oturanları alın. Sokaktan geçerken polis çok gürültü
yapıyor, ses bombası patlatıyor, birisi çıkıyor,
camdan Ya, çocuğum uyuyor. diyor, Çocuğu da alın,
konuşanı da alın. onu da alıyorlar. Ya, İstiklal
Caddesinde, yıllardan beri İstanbulda çalışan gazeteci,
uluslararası bir ajansta çalışan gazeteci, fotoğrafçı
Bülent Kılıç vardır. İstanbuldaki herhangi bir Emniyet
görevlisinin, bu eylem/etkinliklere katılan Emniyet görevlisinin
tanımaması mümkün olmayan bir kişidir Bülent Kılıç,
herkes tanır. Boğazına çöküyorlar, öldürme amacıyla
boğazına çöküyorlar, nefes alamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ondan sonra, bu
işlerden sonra sosyal medyaya mesele düşünce, öldürme amaçlı
boğazına çöktükleri görülünce Emniyet açıklama yapıyor,
diyor ki: Gazeteci olduğunu geç fark ettik. Yani bu kadar büyük bir
yalan gerçekten görülmüş bir şey değil. Adamın orada elinde
fotoğraf makinesi var, bağırıyor bas bas Gazeteciyim.
diye, Geç fark ettik. diyorlar.
Şimdi, bunları niye söylüyorum? Bir nefret
dili, bir şiddet dili çok yaygınlaşmış vaziyette; bu
iyi bir durum değil, bunu bir kez daha vurgulayalım. Yani polislerin
sosyal medya hesaplarına baktığınız zaman da bunu
görüyorsunuz, nefret ve şiddet dilinin onların sosyal medya
hesaplarında nasıl yaygınlaşmış olduğunu
fark ediyorsunuz.
Bir taraftan bunlar oluyor, öbür taraftan çok
şefkatli bir polisle de karşı karşıyayız. Yani
mesela, İzmirde Deniz Poyraz arkadaşımızı katleden,
İzmir il binamızı basarak katleden kişiye o polis çok
şefkatli davranıp sırtını sıvazlarken İsmin
neydi ağabeyciğim? diyebiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Demek ki polis
istediği zaman şefkatli olabiliyor, kendisine yakın
hissettiklerine karşı şefkatli davranıyor ama kendisine
yakın hissetmediklerine, muhaliflere karşı inanılmaz bir
şiddet ve baskı dili ve fiziki şiddet uygulayabiliyor.
Bugün Metin Lokumcunun duruşması
görülüyor Trabzonda. Yıllar önce katledilmişti Metin Lokumcu
Hopada, biliyorsunuz. Bir video ortaya çıktı, o videoda polis
komiseri bağırıyor Gebertin onu, gebertin! diye yani dava
dosyasına da girmiş olan bir videodan söz ediyorum.
Şimdi, bugün, Ankarada, gazeteci örgütleri bir
açıklama yaptı; cemiyetler, dernekler, sendikalar, hem ulusal hem
uluslararası kuruluşlar bir açıklama yaptılar ve
Basının nefesini kesemezsiniz, gazetecilere şiddet
uygulanmasını kanıksamayacağız, ellerinizi
gazetecilerin üzerinden çekin. dediler. Evet, bütün gazetecilerle, basın
çalışanlarıyla bizler de dayanışma içindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Üçüncü ve son değinmek istediğim konu,
aşıda büyük bir bölgesel eşitsizlik yaşanıyor. Elimde
bir tablo var, resmî bir tablo; ufak olduğu için göremeyeceksiniz
rakamları ama ben içindekileri söyleyeyim: En düşük aşılama
oranına sahip 13 ilin 7si Doğu Anadoluda, 6sı Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde görünüyor. Bu, bölgeler arasındaki
eşitsizliğin bir sonucu. Şimdi, bu neden böyle? Diyebilirsiniz
ki Kürt coğrafyasında 18 yaş altı nüfus çok yoğundur,
yeni geldi 18 yaş altına. Peki, bunu bir kenara koyalım ama bu
durum ne genç nüfusla ne de aşıya isteksizlikle açıklanabilecek
bir durum değildir, bunu özellikle belirtmek istiyoruz. Evet,
Sağlık Bakanlığı eğer diyorsa ki Bu illere
nüfusu oranında yeterli aşı gönderdik. bu iddiayı ileri
sürüyorsa rakamları açıklamalılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamamlıyorum efendim.
Bunu da bir kenara koyalım ama şurası
çok önemli: Halk, maalesef, aşı konusunda ana dilinde
bilgilendirilmiyor, ana dilinde çağrı yapılmıyor ve
aşılama ana dilinde erişebileceği şekilde organize
edilmemiş vaziyette, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Aşı
randevuları biliyorsunuz internet ve ALO 182 hattı üzerinden
alınıyor, bu da teknolojik cihazlara ve internete erişim ve
bunları kullanabilme imkânı demek, bu açıdan da bir sorun var
çünkü bu ALO 182 hattı da Kürtçe hizmet vermiyor, yine ana dilinde hizmet
yok.
Şimdi, tersi bir örnek var, onu söylemek
istiyorum: Hakkâride İl Sağlık Müdürlüğünce kent merkezi
ve Yüksekovada aşıya ulaşımın
kolaylaştırılması amacıyla aşı çadırları
kuruluyor ve araçlar dolaşıyor, aynı şekilde Bitlisin
Ahlat ilçesinde bunlar yapılıyor ve çok yoğun bir şekilde
vatandaşlar randevusuz aşı olma imkânını
kullanıyorlar, sıraya giriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
Doktorlar kısmen Kürtçe konuştuğu
için ve çağrı yaptıkları için aşı talebi ciddi
biçimde yerine getiriliyor ve hatta kuyruklar oluşuyor aşı olmak
için, bu önemli bir örnek.
Bir kez daha vurguluyoruz, aşı çok önemli,
dolayısıyla yapılması gerekenler şunlar: Bu illerde
mutlaka yaygın aşılamanın gerçekleşmesi gerekiyor,
Hakkâri ve Bitlis örneklerinin her tarafa yaygınlaşması
gerekiyor, gezici aşı araçlarının, aşı
çadırlarının yaygınlaştırılması
gerekiyor. Halka ana dilinde yani Kürtçe bilgilendirme ve çağrı
yapılabilmelidir ve randevusuz aşı erişimi
sağlanmalıdır; bunlar önemli adımlardır,
Sağlık Bakanlığına da bu konularda acil
çağrıda bulunuyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun özelleştirilmesine, Tank Palet
Fabrikasının devredildiği ve Ethem Sancakın sahibi
olduğu BMC şirketiyle ilgili iddialara ve Elmalıdaki
çocukların istismarıyla ilgili davanın takipçisi
olacaklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarının tamamen dolu olmasını çok arzu ederdim
söyleyeceklerim nedeniyle.
Bugün, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
özelleştirilmesiyle ilgili konuyu görüşeceğiz Türkiye Büyük
Millet Meclisinde. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 15inci yüzyıla,
Osmanlı İmparatorluğuna dayanan ve Fatih Sultan Mehmetle
altı yüz yıllık bir geçmişe sahip, aynı Tank Palet
Fabrikası gibi çok önemli kuruluşlarımızdan bir tanesi. O
da tek motorlu uçak, tekstil makineleri, tarım tezgâhları, pil,
elektronik sayaç ve buna benzer birçok ürünü üretmiş, üretmekte olan bir
fabrika. Ankarada, Çankırıda, Kırıkkalede,
Kırklarelide fabrikaları var. Şimdi, böyle bir fabrika zarar
mı ediyor, bunun için mi bir çare aranıyor, oraya bakmak lazım.
2020 yılında 708 milyon lira kâr elde etmiş.
Değerli arkadaşlarım, beni dinleyen
sevgili arkadaşlarım; bir Ethem Sancak vakası geçirdi bu Meclis,
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiyenin en önemli tank palet
fabrikalarından Tank Palet Fabrikası, Avrupa entegre tesislerinin en
büyüğü, hiç, 5 kuruş bedel alınmadan, 5 kuruş bedel
alınmadan yirmi beş yıllığına BMC şirketine
devredildi. Arkadaşlar, BMC şirketini Ethem Sancak 700 milyon liraya
aldı. Sadece TMSFdeki arsasının değeri 1,5 milyar
liraydı. Bunu aldıktan sonra geldi -ben kendi deyimiyle söylüyorum- Ben
savunma sanayisine girmek istiyorum ama param yok. dedim,
Cumhurbaşkanına gittim Beni Katar ordusuna ortak et. dedim, etti.
diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Katar ordusuna ortak
ettikten sonra Ben bir başka ortak daha alayım. dedim. Talip
Öztürk, Sayın Cumhurbaşkanının köylüsü, onu da bana ortak
etti. diyor. Daha sonra Benim bu fabrikayla ilgili bir yer de kurmam
gerekiyor çünkü fabrikam yok. diyor. Sakaryanın Karasu ilçesinde 2
milyon metrekare arazi bedava kendisine tahsis edildi. 500 bin metrekaresi kamu
alanı olarak, bedeli devlet tarafından ödenerek kendisine verildi. 60
milyon liralık altyapı bedelini Ben yapmam. dedi; devlet
yaptı, kendisine verdi ve Türkiyenin en büyük teşvikini verdiler.
Cumhurbaşkanı açıklama yaptı Sakarya Karasuda, dedi ki:
On sekiz ay sonra ilk tank çıkacak. Millî Savunma Bakanımız bu
konuda açıklama yaptı Acil ihtiyacımız var. diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ethem Sancak bir ulusal
televizyona çıktı, Bu nasıl oluyor? diye soran muhabire dedi
ki: Siz de akıllı olun, para kazanın. Hakikaten kendisini
akıllı sanan bu zata, daha sonra hiç söz konusu değilken Tank
Palet Fabrikasını da -fabrikası yok, işçisi yok, mühendisi
yok- olduğu gibi, yirmi beş yıllığına kendisine
verdiler. On sekiz ay geçti, tank var mı ortada? Yok. Yirmi ay geçti, var
mı? Yok. Yirmi dört ay, yirmi altı ay geçti, var mı? Yok. Peki,
Ethem Sancak var mı ortada? Yok. Talip Öztürk var mı? Yok. Bir
gazetenin iddiasına göre 480 milyon dolara BMCyi devretti. Şimdi, bu
iddia doğru mudur, değil midir; Ethem Sancakın çıkıp
bunu cevaplamasını istiyorum. Arkadaşlar, ne yaptı da bu
BMC, ne oldu da 700 milyon TLden 480 milyon dolar değer kazandı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ve Ethem Sancak,
aklıyla -buradaki bu vekillerin aklı yok, Türkiye'deki
yetişmiş iş insanlarının aklı yok ama Ethem
Sancakın aklı var- 480 milyon doları ne yaptı da cebine
indirebildi? Ya, yazık değil mi Türkiye'nin kaynaklarına,
varlıklarına yazık değil mi? Ben soruyorum Ethem Sancaka
Kendisi Televizyonda gel konuşalım. dedi Geliyorum. dedim,
kaçtı. Şimdi hesap vereceği kimse yok, cebine parayı
indirdi. Türkiye'yi terk etmiyorsa gelsin, istediği yerde
konuşalım, bu milletin parasının hesabını versin.
Makine Kimya Endüstrisinin de sonunun böyle olmasını asla
istemiyorum. Tank Palet Fabrikası önce 1. Ana Bakım Merkez
Komutanlığı adı altında değiştirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Peki efendim.
Sonra, anonim şirkete, ASFAT AŞye
devredildi; oradan ihalesiz, 5 kuruş bedelsiz Katar ordusunun
ortağı olan BMCye peşkeş çekildi; aynı şey
Makine Kimya Endüstrisinin başına gelirse bu milletin, Türkiye
Cumhuriyetinin vebali üstünüzdedir, hem bu dünyada hem öbür dünyada, asla
bırakmayız.
Bu arada, Elmalıda
çocuklarımızın istismarıyla ilgili dava yürütülürken
tahliye kararı verildi; bu içimizi acıtıyor, bu davanın da takipçisi
olacağız.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elitaş, buyurun.
20.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Marmaristeki yangında şehit olan orman
işçisi Görkem Hasdemire Allahtan rahmet dilediğine, Genel Kurulda
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun anonim şirket olmasıyla ilgili
bir kanun teklifinin görüşüleceğine, Tank Palet Fabrikasıyla
ilgili Ana Muhalefet Partisinin kamuoyunu yanlış
bilgilendirdiğine ve Tank Palet Fabrikasının tank üretmek için değil,
ithal edilen tankların tamir, bakım ve bazı
teçhizatlarının montajı için kurulduğuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum, hayırlı haftalar
diliyorum.
Öncelikle, Marmariste çıkan orman
yangınında hayatını kaybeden Görkem Hasdemir
kardeşimize Allahtan rahmet, ailesine sabırlar ve
başsağlığı diliyorum.
Değerli Başkan, biraz önce Sayın
Özkoçun ifade ettiği gibi, bugün eğer Genel Kurul kabul ettiği
takdirde, dün Komisyonda kabul edilen Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
anonim şirket statüsü içerisinde faaliyetlerine devam etmesi yönünde bir
kanun teklifi var, o teklifin görüşmelerini tamamlayacağız.
Sayın Özkoç, Tank Palet Fabrikasıyla MKE
arasında bir bağlantı kurmaya çalıştı, MKEnin
kaderi de Tank Palet Fabrikasının kaderi gibi olmaz. diye ifade
etmeye çalıştığını tahmin ediyorum.
Bakınız, değerli milletvekillerim, Tank Palet Fabrikasıyla
ilgili, maalesef, Ana Muhalefet Partisinin kamuoyunu yanlış
bilgilendirdiği, gerçeği hiç yansıtmayan değerlendirmelerde
bulunduğunu ifade etmek istiyorum.
1975 yılında Sakaryanın Arifiye
ilçesinde kurulmuş bir Tank Palet Fabrikası var. Ama bu fabrika
kuruluşundan bugüne kadar hiçbir tank üretmemiş çünkü bu fabrika tank
üretmek için değil, ithal edilen tankların modernize edilmesi,
tamiratlarının yapılması, tank paleti üretilmesi, gece
görüş dürbünü üretilmesi gibi işler için kurulmuş. Yani bu
fabrika tank üretmek için değil, ithal edilen tankların tamir,
bakım ve bazı teçhizatların montajının
yapılması üzerine kurulmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çünkü
kurulduğu dönemde Türkiyenin ufku bir tank yapabilecek şekilde
aydınlık veya ileri görüşte değildi. Tarihten,
geçmişten yaşadığımız meseleleri çok iyi
biliyoruz; otomobil yapıldığında nasıl
engellendiğini, uçak yapıldığında nasıl
durdurulmaya çalışıldığını
Aynı
şekilde de Tank Palet Fabrikasının yurt dışından
ithal edilen tankların sadece tamiratıyla ilgili bir tesis olarak ve
bunlara palet üretilmesiyle ilgili kurulan tesis, 2007 yılında,
artık Türkiye de savunma sanayi konusunda kendine yeter bir noktaya
geldiğinde ve Tank Palet Fabrikasının tank üretmek üzere dizayn
edilmesi gerektiğinde çalışmalara başlamış.
Nitekim, bu konuda, 30 Mart 2007 tarihinde Savunma Sanayii İcra Komitesi
ALTAY adı verilecek olan yerli tankın projesinin
çalışılması üzerine KOÇ Grubu şirketlerinden Otokara
yetki veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam ediniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu şirket
on yıl süreyle Güney Kore menşeli Hyundai Rotemle iş
birliği yaparak ve Alman MTUdan transmisyon konusunda yardım talep
ederek prototipin çalışmasıyla ilgili 2017 yılı
Şubat ayına kadar on yıllık sürede prototip
çalışması tamamlanıyor. Bu prototip
çalışması sürecinde Otokar AŞye 1 milyar Amerikan
doları üzerinde destek veriliyor, yardım yapılıyor,
katkı sağlanıyor ama hem Güney Kore hem Alman
firmalarının birlikte yaptığı faaliyetlerin bir
organizasyon içerisinde olumlu ve ılımlı devam etmemesi üzerine
ve on yılda yapılan prototip çalışmalarının henüz
sonuçlanmaması üzerine, şirketten bu teklifin verilmesini, kendi
başına
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkanım, müsaade edin, bitirmeye çalışıyorum.
BAŞKAN Devam edin lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şirketten
bir teklif isteniyor. Şirket, Otokar, BMC ve FNSS firmalarının
katıldığı 24 kasım tarihinde yapılan ihalede, 3,6
milyar liraya bu tesisin tank yapabileceği şeklinde bir teklif
veriyor ama Otokar firmasının tekliften önce, sözleşme
gereğince Savunma Sanayii Başkanlığının tank
üretmek için kendilerinden istediği yazılı teklifleri 6 milyar
avro olarak ortaya çıkmış ama 24 Nisan 2018 tarihinde
yapılan ihalede 3 milyar 600 milyon avroyla BMC firması bunu
gerçekleştirmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tank Palet
Fabrikasının bu şekilde birikiminin olması ve oradaki 600
milyon avroluk yeni yatırımın, bina inşa edilmesinin yerine
-600-700 milyon avro tutabilecek bir yatırım- Tank Palet
Fabrikasının bu konuyla kurulduğu ve bilgi birikiminin
olduğu, mühendislerinden de faydalanabileceği bir sistemin var
olması ve hızlandırılabilmesi adına yirmi beş
yıl boyunca BMC firmasına devredilmesinden ibarettir. Burada ne bir
peşkeş vardır ne de farklı bir durum söz konusudur. Daha
önce tankların revizyonu ve bunların tamiratıyla ilgilenen bir
kurumun
Tank üretmek üzere millî sermayeyle yapılmış ve dış
kaynaklardan da destek temin edilebilecek bir konunun sanki peşkeş
çekilmiş gibi, Katar ordusuna peşkeş gibi ifade edilmesi
maalesef kamuoyunu yanlış bir şekilde bilgilendirmeden
ibarettir.
Aynı şekilde, MKEyle ilgili kanun
teklifinde de -kanunda açık ve net şekilde ifade edilmesine
rağmen- arkadaşlarımız önergeyle bu konuyu da gündeme
getirmişlerdir ki kanun teklifi görüşmelerinde bunlar
değerlendirilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Son cümlem
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın, mikrofonu
son kez açıyorum.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Umuyorum,
diliyorum, savunma sanayisi konusunda Türkiyenin -son yılda
yakaladığı- muhannete muhtaç olmayan bir ülkenin -hem
karasını hem denizini hem de İstikbal göklerdedir. diye ifade
edilen veciz bir sözün devamı için- kendi silahlarını, kendi
mühimmatlarını, kendi uçaklarını, kendi
İHAlarını ve SİHAlarını yaparak hiç kimseye
muhtaç olmadan, ambargolara maruz kalmadan bundan sonraki süreçte de açtığımız
yolda en iyi şekilde yürüyeceğine inanıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
müsaade ederseniz kayıtlara geçsin diye söz alabilir miyim?
BAŞKAN Kayıtlara geçiyor.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Peki, çok teşekkür
ederim.
Bu arada, Sayın Elitaşın kendisini
de yanıltıyorlar çünkü telefondan okuyor, telefondan okuduğu
şeyler doğru değil, gerçeklerle örtüşmüyor.
Sayın Elitaşa sormak isterim: Acaba
Sayın Elitaş kendi evini yirmi beş yıllığına
bedava, kira almadan birisine verir mi? Devletin malı bu, yirmi beş
yıllığına Ethem Sancaka niye veriyorsun, Ethem Sancak kim,
neden Ethem Sancaka veriyorsun?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, mikrofonu niye açmıyorsunuz, öğrenmek istiyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir dakika, Sayın
Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum bir daha.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Biz duymuyoruz.
BAŞKAN Ben duyuyorum. Müsaade ederseniz
Sayın Yılmaz
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) Hayır, efendim,
biz duymuyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama bizim de
duymamız gerekiyor Başkanım, sizin duymanız yetmiyor.
BAŞKAN Öne gelin Sayın Tanal, arkada
durmanıza gerek yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, önde de ses
gelmiyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
Sayın Özkoç, siz kayıtlara geçsin
istediniz; yerinizden, 60a göre söz istemediniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Evet, doğru,
kayıtlara geçsin istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, kayıtlara geçirin
lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir de prototipini
Türkiyede, burada yapılan millî bir fabrikada
Nasıl orada bir millî
fabrikada prototipi yapılabiliyorsa
Tankın kendisini, obüs
toplarını yapan Tank Palet Fabrikasındaki her işçi Bizim
ufkumuz Sayın Elitaşın ufkundan daha geniştir, biz tank da
yaparız, top da yaparız. diye haykırdıkları hâlde
savunma sanayisinde adı olmayan, bugün ihaleyi, devredip de kaçan Ethem
Sancaka neden vermişlerdir, açıklasın.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir.
Sayın milletvekilleri, müsaade ederseniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benim
anlamadığım şu: Yani hangi milletvekili
Ben şu anda
konuştuğum hâlde yine kayıtlara geçiyor. Kayıtlara geçsin
diye sizin mikrofon açmama hakkınız var mı? Yok. Burada
BAŞKAN Sayın Tanal, benim işimi
bana mı öğreteceksiniz siz.
Lütfen yerinize geçin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani Kayıtlara
geçmiyor. deseniz kayıtlara geçmeyecek mi? Böyle bir şey olabilir
mi?
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 29/6/2021
tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan
tarafından, ülkemizde AK PARTİ iktidarının kronik bir sorun
hâline getirdiği nepotizm gerçeğinin hangi kurum ve kuruluşlarda
nasıl uygulandığının tam olarak ortaya
çıkarılması, konunun tüm detaylarıyla incelenmesi ve
gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
29/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü
Türkkan tarafından, ülkemizde AK PARTİ iktidarının kronik
bir sorun hâline getirdiği nepotizm gerçeğinin hangi kurum ve
kuruluşlarda nasıl uygulandığının tam olarak
ortaya çıkarılması, konunun tüm detaylarıyla incelenmesi ve
gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla 29/6/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 29/6/2021 Salı günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Konumuz, AK PARTİyle birlikte dilimize
yerleşen, ciddiyetle mücadele edilmesi gereken, toplumsal bir soruna
dönüşen nepotizm yani akraba ve yakın arkadaşları
kayırma. Özellikle kamu atamalarında liyakat, tecrübe, eğitim
gibi nitelikler aranmıyor artık. Bu kriterlerin yerlerini partili
akraba ve yakınların tercih edildiği atamalar almış
durumda. Yaşadığımız nepotizmi ak bölücülük olarak
da tanımlayabiliriz.
Nepotizm, AK PARTİnin vazgeçilmez yönetim
tarzı olurken toplum ahlakı, fırsat eşitliği,
rekabetçilik ve adalet kavramları derin yara alıyor; toplumda
huzursuzluk ve büyük bir kırılma meydana geliyor. Nepotizm yüzünden
liyakat, kariyer, çalışkanlık, emeğe saygı gibi
değerler de kıymetini yitiriyor ama en önemlisi, kendisini
dışlanmış, haksızlığa uğramış
hisseden -gençlerimiz ağırlıklı- milyonlarca
insanımızın ülkeye karşı inançları ve
vatandaşlık bağları zayıflıyor, ülkeden
kaçış yaşanıyor.
Nepotizm, ekonomik olarak da yıkıma neden
oluyor. The Economist dergisinin yayınladığı
araştırmaya göre, Türk ekonomisi artık uluslararası
literatürde rekabetçilikten uzak ahbap çavuş sermayeciliği olarak
tanımlanıyor. İş insanları ve gayrimeşru
kişilikler, işlerini iktidar ve bürokratlarla olan yakın
ilişkilerine dayandırarak yürütüyorlar. Uçuk maliyetli, yolcusu olmayan
havalimanlarını, geçiş garantisi verilen köprüleri,
otoyolları, maliyetlerini bile bilmediğimiz hastaneleri bu duruma
örnek olarak sunabilirim.
AK PARTİnin nepotizm uygulamalarını
neden yaptığı belli; keyfî kararlarında liyakat sahibi,
deneyimli, hukuka ve devlete saygısı olan isimlerin kendilerine sorun
çıkarmalarını istemiyorlar. 3-5 maaşlı bürokratlardan,
eş, dost, akraba bakanlardan iş yapmaları beklenmiyor
aslında. Onlardan istenen, yapılanları görmemeleri,
duymamaları, susmaları, paşa çocuk olmaları, oyunun
zararsız parçaları olmaları.
Burada ak nepotizmle ilgili isim örneklerini saymaya
kalksam sürem yetmez. Çoğunu yakından tanıyorsunuz, gerek
bürokraside gerekse iş yaşamında her taşın
altından aynı isimler, aynı aileler çıkıyorlar.
Kurumlar ve sektörler, belli isimlere yakın uygun ailelere tahsis
edilmiş durumda. Bu kayırmacılıkta ana amaç bir yandan
akrabaların, yandaşların kollanıp, kullanılması;
diğer yandan düzeni sömürerek çıkar elde eden ak elitistlerin
kayırılması ve statülerin devamının
sağlanması. Ahlak erozyonuna, adalete güvenin bitmesine, üretmeden
tüketmenin matah sanılmasına, bizleri bir arada tutan toplumsal
değerlerin tahrip olmasına neden olan nepotizme karşı
namuslu insanlar olarak parti gözetmeksizin birlikte hareket etmeliyiz.
Kayırmacılık yüzünden gençlerimiz
gelecek endişesi yaşıyorlar; yuva kuramıyorlar, ülkeye
inançlarını yitiriyorlar. Torpilleri yoksa üniversite mezunu olmak,
KPSSde yüksek puanlar elde etmek işe girmek için ak düzende yeterli
değil. Milyonlarca genç AK PARTİden torpil istemiyorlar,
hakları yenmesin istiyorlar.
Ekonomik kalkınma, geleceğin
inşası nitelikli eğitimle gerçekleşir. Akademik kurumlar
ülkenin beyin gücünü oluşturur. AK PARTİ nepotizmi Türk akademik
hayatını da tıkadı. Gençlerimiz üniversitelere girmek için
aylarca çalışıp çabalarken ülkemizin üniversitelerindeki rektör
atamaları siyasetçi torpiliyle gerçekleşiyor. Bütün bu
saydıklarımın ne farkı kaldı FETÖcülükten?
Nepotizmi önlemenin tek bir yolu var: Düzgün ahlak,
hukuku üstün kılmak. Hukukun yalnızca arkası olmayanlara
karşı değil, muktedire karşı da üstün
kılındığı ve hesap sorduğu düzen bizi
kalkındırır, vatandaşa güven verir, devleti sağlıklı
işletir. Sektörlerin belli ailelere tahsis edilmediği, devlet
ihalelerinde belli şirketlerin kayırılmadığı,
vergilerinin silinmediği, devlet kurumlarında her taşın
altından çıkan ak ailelerin olmadığı, rekabetçi,
medeni bir düzeni güzel ülkemiz sonuna kadar hak ediyor.
AK PARTİ iktidarının ülkemizde toplum
ve devlet yapısını çürüten, âdeta bir millî güvenlik sorunu
hâline getirdiği nepotizm nedeniyle Meclis araştırma komisyonu
kurulması teklifimizin kabul edilmesini diler, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; hepinizi selamlıyorum.
Ben daha öncesini bir kenara bırakayım ama
on dokuz yıldır devlet, halkın devleti olmaktan çıktı.
Bu devlet kimin devleti? Mesela, partinin devleti olabilir, parti içerisindeki
daha küçük bir azınlığın devleti olabilir, bir
oligarşinin devleti olabilir ama halkın devleti ne yazık ki
değil. Şimdi, bakın, örneğin, Türkiyede bir Adalet
Bakanı yok, Türkiyede bir Sağlık Bakanı yok. Bir Bakan var
Adalet Bakanı diye ama birilerinin bakanı, bir tarikatın
bakanı; Sağlık Bakanlığı keza yine öyle. Ya, bu
memlekette bir bakkal dükkânını yönetemeyecekler Maliye
Bakanlığı yaptı; nepotizme bundan daha vahim bir örnek gösterilebilir
mi, bundan daha korkunç bir şey olabilir mi?
Bu ahbap çavuş kapitalizminin ya da nepotizmin
ülkelerin başına ne getirdiğini görmek için bunu test etmeye
falan gerek yok Aynısını biz de yapalım bakalım ne
oluyor?a gerek yok. Mesela, 97 Asya krizinin çok önemli sebeplerinden bir
tanesinin bu ahbap çavuş kapitalizmi olduğuna ilişkin pek çok
iktisatçı fikir birliğinde. Ama Türkiyede gelinen noktada, bu on
dokuz yıllık AKP iktidarının ve onun da son dönemlerinde
artık iyice kristalize olmuş bir oligarşi, devletin bütün
imkânlarını kullanan, devlet ayrıcalıklarının
üstüne yatan bir niteliğe sahip oldu.
Size, çok refere ettiğiniz ama ne kadar
bilindiğinden de emin olmadığım Osmanlı tarihiyle
ilgili bir örnek vereyim: Bakın, devşirmeler
Hani devşirmeleri,
devşirme sistemini makul göstermek adına ya da olumlamak adına
bir şey anlatmayacağım ama Osmanlı
İmparatorluğunun, padişahın kendi ailesinden değil de
yetenekli insanları imparatorluk çatısı altında
toparlayıp bunlara ilmiyede, seyfiyede, mülkiyede büyük işler
vermesinin sebebi sizce neydi? Siz, onun göremediği neyi görüyorsunuz
mesela, o anlayışın görmediği ya da
yapmadığı neyi görüyorsunuz, neyi yapıyorsunuz?
Osmanlı İmparatorluğu gibi geniş
hinterlandı olan bir imparatorlukta dahi aslında o dönemi
yönetenlerin gördüğü şey şuydu: Ahbap çavuşa
kısıtlanmış, iyice daralmış bir iktidar
anlayışının, kendi içerisinde böyle devasa fonksiyonlarla
görevlendirilmiş bir imparatorluğu yönetme şansı yoktu.
Onlar görmüşler ama siz göremediğinizden dolayı şu anda AKP
iktidarı ülkeyi bir avuç saray oligarşisinin eline
bırakmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) Bir dakika vermiyor
musunuz?
BAŞKAN Hayır.
RIDVAN TURAN (Devamla) O zaman son cümlemi
söyleyeyim: Açık söylemek gerekir; bunları araştırmak,
bunları halkın önüne koymak ve sorumlularının
cezalandırılması ancak ve ancak bu devletin halkın devleti
olmasına imkân sağlar; gerisi boştur. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
İYİ Partinin önergesi, Türkiyede
kayırmacılığın araştırılmasına
yöneliktir. Kayırmacılık demek yolsuzluk demektir, rüşvet
demektir, torpil demektir. Eğer MHP Grubu ve AK PARTİ Grubu
Türkiyede kayırmacılığa karşıysa, rüşvete
karşıysa, yolsuzluğa karşıysa, adaletsizliğe
karşıysa, eşitsizliğe karşıysa hep birlikte bu
önergeye parmak kaldırmaları lazım, desteklemeleri lazım.
Bu önergede mevcut olan, burada grubu bulunan tüm siyasi partiler;
kayırmacılığın ahlaksızlıkla eşit
olduğu vurgulanan bir dönemde ne dinimizde ne ahlakta ne pozitif hukukta
ne örf ve âdette benimsenmeyen bu olgunun araştırılmasına
karşı çıkmak... Buna karşı çıkan siyasi partiler
eşitsizlikten yana olacaklar, adaletsizlikten yana olacaklar,
hukuksuzluktan yana olacaklar, çürümeden yana olmuş olacaklar.
Aslında, bu bir nevi turnusol kâğıdıdır; bu turnusol
kâğıdı birazdan oylanacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada
karşı çıkan arkadaşlarımız belki diyecekler ki
Ya, arkadaş, elinizde örnek var mı? Şu anda Vanda Belediyeye
15 zabıta memuru alınıyor. 15 zabıta memuru için -KPSS
sınavında- 75 kişi çağırılıyor ancak 15
kişi alınacak. Mevcut olan bu 75 kişinin içerisine KPSSde ilk
2ye giren -15 kişinin içerisinde olan- 2 kişi girmiş.
Bakın; 71, 69, 65, 92, 61, 55, 52, 41, 40, 34, 24, 21 ve bu sıradaki
kişiler alınmış ancak 2nci, 3üncü, 4üncü, 1inci
sıradaki kişiler alınmamış. Örnek, Van Belediyesi
zabıta memurluk sınavı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, buradan
şunu söylemek istiyoruz: Hiçbir vatandaşımız
umutsuzluğa kapılmasın. Allahın izniyle, milletin
vereceği destekle Cumhuriyet Halk Partisi ve dostlarıyla birlikte
Türkiyede bu kayırmacılığı, liyakatsizliği
bitireceğiz; köklerinden söke söke atacağız değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Onun için hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın,
çare Cumhuriyet Halk Partisi ve demokrasi ittifakıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Demokrasi ittifakına
destek veriniz, Türkiyedeki bu kayırmacılıktan kurtulunuz.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ha, İç Tüzükünüz
varmış elinizde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nasıl
Başkanım?
BAŞKAN İç Tüzükünüz varmış
elinizde, görmemiştim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anlamadım.
BAŞKAN İç Tüzükünüz varmış
elinizde, dedim, yok önemli bir şey değil.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, İç Tüzük
Anayasa 70inci maddede deniyor ki işe
alımda herhangi bir esas hizmetin gerekleri dışında
başka bir husus alınmaz, liyakate göre alınır.
BAŞKAN Evet, sağ olun, teşekkür
ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sen istedin
Başkan, sen istedin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
sen istedin.
BAŞKAN Hayır, ben bir tane gönderecektim
size de o yüzden sordum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Vallahi ben size
hediye edebilirim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İlk önce bir siz
öğrenin, bir okuyun, ondan sonra bana gönderin Başkanım, kitap
güzel bir şeydir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Orhan Yegin, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, İYİ
Partinin vermiş olduğu öneri hakkında grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Nepotizm; akrabalık, eş dost çevresi,
hemşehricilik, komşuluk ve sıkça rastladığımız
aynı siyasi görüşten, ideolojiden ve partiden olma gibi çeşitli
bağlarla ortaya çıkabilmektedir. On sekiz yıllık AK
PARTİ iktidarlarında siyasette ve bürokrasideki yaklaşımımızın
en öncelikli unsurlarından biri liyakattir. Özellikle bürokraside
kişinin kamu görevine nasıl gireceği, görevinde nasıl
yükseleceği, hangi sürede, hangi şartlarda terfi alacağı
gibi pek çok durum zaten açık ve objektif bir şekilde
mevzuatımızda düzenlenmiştir. Bu bürokratlar tercih edilirken
liyakatin tamamen göz ardı edildiği, sadece akraba ilişkisi veya
siyasi görüşlerin dikkate alındığı iddiasında
bulunmak hakikaten haksızlıktır, vicdansızlıktır.
Zira, eğer iktidar bürokrasiye yönetici atarken veya kendi parti içi
siyasi mevkilerine yönetici seçerken nepotizmle hareket etmiş olsaydı
on sekiz yıldır bu millete iş, icraat üretemez; on sekiz
yıldır iktidarda kalamaz ve her seçimden sonra güçlenerek
çıkmazdı. Hak etmediği hâlde ilişkisi veya siyasi
görüşü sebebiyle münferit bazı olaylar da evet,
karşımıza çıkmış olabilir ancak bunu, sanki genel
manada, hep böyle oluyormuş gibi yansıtmanın da doğru bir
muhalefet tarzı olmadığını ifade etmek isterim.
Eğer muhalefetin yapmış olduğu gibi bir anlayışla
olaylara yaklaşırsak bizim de aklımıza bazı ifadeler,
bazı görüntüler gelir. Adam kayırmacılık, liyakatsizlik ve
kadrolaşma denince 18 Ekim 2020de yapılan Büyükşehir Belediye
Meclisi Grubu Değerlendirme Toplantısında konuşan
şahsın, büyükşehir belediyesine alınan personel
kotasının Millet İttifakı ortakları arasında
nasıl paylaştırılması gerektiği, yakasında
rozeti olmayana iş verilmemesi gerektiği sözleri gelir
aklımıza. Yine bir belediye başkanının Ben belediye
başkanı olduğum sürece kendi partililerimi işe almaya devam
edeceğim, partililerimden başkasını işe
almayacağım. sözleri gelir aklımıza. Muhalefet
belediyelerinde oğlunu müdür yardımcısı yapanlar,
şoförünü başkan yardımcısı yapanlar, erkek
kardeşinin üniversite öğrencisi oğlunu tesisler müdürü yapanlar,
halasının kızını halkla ilişkiler müdürü
yapanlar, eşinin akrabasını muhasebe müdürü yapanlar, amca
oğlunun eşini özel kalem müdürü yapanlar hatta belediye
başkanı olup belediye şirketine kendisini yönetim kurulu
başkanı atayanlar ve daha niceleri gelir aklımıza.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) AK
PARTİliler onlar.
ORHAN YEGİN (Devamla) Seçim
kampanyalarında ve Meclis konuşmalarında akraba torpilinin ve
adam kayırmanın kendilerinde asla olmayacağını sürekli
dile getirenlerin nasıl da halkımızı aldattığı
gelir aklımıza.
Kıymetli milletvekilleri; gelin bu tarz
tartışmaları bırakalım, milletimizin ve bu güzel
yurdumuzun yolunu açalım, hep birlikte ülkemizi büyütmenin,
refahımızı artırmanın, kavga etmeden, iftira atmadan,
huzurluca, dostça, kardeşçe yaşamanın yollarını arayalım.
Münferit bazı yanlışlar olabilir veya dışarıdan
bize yanlışmış gibi veya adaletsizmiş gibi gelen
durumlar olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Egemen
Bağışın fotoğrafı çıktı piyasaya
şampanya şişeleriyle.
ORHAN YEGİN (Devamla) Ancak birbirimize
hakaret etmeden
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla)
iftira atmadan,
karşılıklı empati kurarak tatlı bir dille birbirimizi
anlamaya, yanlışlarını güzel bir dille söylemeye gayret
edelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yegin.
Evet, İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Egemen
Bağışın şampanya şişesiyle
fotoğrafları çıktı uçaklarda, jetlerde. Devletin
uçağında şampanya şişesiyle Egemen
Bağış; az önce patladı.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 29/6/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, OHAL Komisyonuyla ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
29/6/2020
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
29/6/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
29 Haziran 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(13435 grup numaralı) OHAL Komisyonuyla ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 29/6/2021 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut
Toğrul.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel
Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında
bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı öncelikle
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında süreci
hep beraber yaşadık; 2016nın 15 Temmuzunda bu ülkede bir darbe
girişimi yaşandı. Darbeye o dönemki tüm siyasi partiler ortak
tavır koymuşken darbeden beş gün sonra olağanüstü hâl ilan
edildi ve hiçbir adli ve idari süreç işletilmeden kamuda, yüz binlerce
kamu çalışanı işlerinden, aşlarından edildi.
Süreç o kadar kötü işletildi ki bu süreçte AKP sadece cemaatle ilgili
değil, muhalifi olan her çevreyi de maalesef kamudan ihraç etmeye
başladı ve bu süreçte hukuka ulaşımı da engellemek
adına bir OHAL Komisyonu kuruldu. Şimdi, OHAL Komisyonu sözde bu
durumu inceleyecek, ilişiği olmayanları göreve iade edecekti.
Yüz binlerce insan kamudan ihraç edilmişti; OHAL Komisyonuna resmî olarak
başvuran kişi sayısı 127 bin civarında. Bugüne kadar
OHAL Komisyonunda toplam 101 bin kişinin başvurusu reddedildi, 14 bin
kişi ise görevine iade edildi.
Bakın, bu arada, OHAL Komisyonunun gerçekten
kime çalıştığı da ortaya çıktı. Gazeteci
sıfatıyla bir kişi Ben gerek Süleyman Soyluya gerek OHAL
İşlemleri Komisyonuna gerek diğer mercilere bugüne kadar, masum
olduğuna inandığım binlerce kişinin
dosyasını götürdüm. Bu insanlar eğer masum çıkmazsa
hesabını benden sorun. dedim. O kadar da kendisine güveniyor.
Araştırmalar yapıldı, hepsinin bir iftiraya kurban
gittiği anlaşıldı, görevlerine iade edildiler; görevine
iade edilen kişi sayısı toplam 14 bin. Bu zatımuhteremin
göreve iadesini sağladığını söylediği
kişiler binlerce. OHAL Komisyonu bu zatımuhtereme çalışmış.
Şimdi, değerli arkadaşlar, OHAL
Komisyonu rolünü artık oynayabilir mi? Buradan birkaç soru
soracağız.
Bir: OHAL İnceleme Komisyonunun
çalışma usulleri içerisinde herhangi bir kişinin emir ve talimat
doğrultusunda karar verme yöntemi var mıdır?
İkinci bir soru: Bu zatımuhterem Süleyman
Özışık kimdir? Dosyalar niçin ona gidiyor? Madem dosyalar o gibi
tiplere gidecekti, o zaman Komisyon niye kuruldu?
Bir diğer soru: Komisyon suç istinadına
ilişkin delil toplama ve değerlendirme yetkisine gazetecileri de mi
katmıştır? Özışıkın diğer merciler
dediği kim ya da hangi kurumlardır?
Süleyman Özışık hangi vasıfla
dosyalara ulaştı ve hangi vasıfla binlerce kişiye
kefilliği kabul edildi?
Süleyman Özışıkın OHAL
Komisyonuna götürdüğü binlerce dosya kimlere aittir?
Süleyman Özışıkın
İçişleri Bakanlığına gönderdiği dosyalar için -bakın,
dikkat edin, başka bakanlıklara değil- Süleyman Soylu nasıl
bir mekanizmayla bu dosyalara bakıp iade ve kabul etme kararı
vermiştir?
OHAL Komisyonu, Süleyman
Özışıkın getirdiği binlerce dosyada iade
kararını neye göre vermiştir, talimatı kimden
almıştır? Bu şekilde iade edilenlerin sayısı
kaçtır?
Sıkça duyduğunuz KHK borsası, FETÖ
borsası, rüşvet iddiaları ayyuka çıktı, hatta
içinizdeki MYK üyesi FETÖ borsasının kurulduğunu açıkça
ifade etti, peşine düşmediniz. Şimdi, Süleyman
Özışık bu borsaların bir aparatı mıdır yoksa
bu işleri babasının hayrına mı
yapmıştır?
Bakın, üyeleri ihraç edilen boşta Kamu
Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu dahi OHAL Komisyonuna
ulaşamazken bu zatımuhterem nasıl olur da bu Komisyona
ulaşmıştır?
Değerli arkadaşlar, bu kişiler, aynı
zamanda, günün yirmi dört saati televizyonlarda partimizi kriminalize eden,
partimize her gün laf eden hain terörist bilmem ne lafları eden
aynı kişilerdir ve bunların yarattığı iklim
nedeniyle İzmirde Deniz Poyraz arkadaşımızı
katlettiler.
Bakın, değerli arkadaşlar, OHAL
Komisyonu daha barış akademisyenleriyle ilgili tek bir karar
vermemiş, barış akademisyenleri için Anayasa Mahkemesi hak
ihlali kararı vermiş, yerel mahkemeler bunları beraat etmişler
ama bu Komisyon hâlâ neyi bekliyor? Süleyman Özışıktan bir
ışık mı bekliyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu komisyonun kurulması zorunludur.
Bu çetenin, bu borsaların içinde kimler varsa
derhâl açığa çıkarılmalıdır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Hasan Subaşı, buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDP'nin grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum.
Bence çok önemli bir öneri, araştırma
komisyonu kurulması lazım ama bugüne kadar sistemin işlemeyen
parçalarından biri maalesef. Eğer biz bugüne kadar
araştırma komisyonları kurabilseydik devletin nasıl
işlediğini, devletin şeffaflığını görme ve
içine girme şansımız olurdu ama maalesef, biz bugüne kadar
Hükûmetle ortaklık yapan FETÖcü veya suç örgütü liderleri veyahut da
televizyonlarda yeni yeni tanıdığımız gazeteciler,
basın mensupları, yandaş kişiler
Ki bunların içinde
maalesef, rektörler, profesörler, hukukçular da var.
Değerli AK PARTİ'li
arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Siz televizyonlara belki
çıkmıyorsunuz ama bu yandaş rektörlerin, profesörlerin ve
gazetecilerin sizi sizden çok daha iyi savunduklarını, müdafiliğinizi
yaptıklarını buradan ifade etmek gerekir. Bizler de arada,
davetler üzerine çıktığımızda yine bu
arkadaşların saldırı paketleri hemen hazır;
muhalefetin bütün milletvekillerine saldırıya hazır
olduklarını görüyoruz ve inanın ki -sizlerden daha çok- AK
PARTİnin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini,
eylemlerinizi, yolunuzu ve yanlışlarınızı savunmakta
da çok mahirler.
Bu arkadaşlardan birkaçı,
Özışık kardeşler, Peker videolarında ve geçen
yılki bir televizyon konuşmasında, bugün bu grup önerisine konu
olan söz konusu araştırma önergesiyle ilgili konu ki bugün için en
önemli konularımızdandır
Türkiyenin bir travma
yaşamasına neden olan FETÖ darbesinin sonucunda yüz binlerce
insanımızın mağdur edildiğini biliyoruz; kurulan OHAL
Komisyonunda 126 bin başvurudan 115 bininin karara
bağlandığını ve 100 bininin olumsuz, 15 bininin de
olumlu karara bağlanıp göreve iade edildiğini öğrenmiş
bulunuyoruz. Bu kadarını biliyoruz ama Özışıkların,
Süleyman Özışıkın söylediği Bakanlarla temasa
geçtim, OHAL Komisyonu görevlileriyle temasa geçtim, binlercesine yararım
oldu ve göreve dönmesine neden oldum. dedikleri bunlar mı acaba? Biz
bunun sonucunu nasıl öğrenebiliriz? Bizim devletimizin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HASAN SUBAŞI (Devamla) İzin verirseniz
BAŞKAN İlave süre vermiyoruz Sayın
Subaşı.
Teşekkür ediyorum.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Teşekkür
ediyorum. (İYİ Parti, CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri;
bu konuda geçen yıl Cumhuriyet Halk Partisi araştırma önergesi
vermişti, reddedildi. Cumhuriyet Halk Partisi iki hafta önce Meclis
Başkanlığına sunduğu 12 yasa önerisinden birini bu
konuya, bu konunun çözümüne özgüledi. Şimdi, HDPnin bu konuda, aynı
konuda verdiği yeni bir araştırma önergesiyle karşı
karşıyayız. Görüldüğü gibi, bu önergelerin reddedilmesiyle
aslında karanlıklar tablosu zifirî karanlığa
dönüşmektedir. Nasıl olmuştur? Yargısız infazlar
karşısında mağdur edilenler yargıya erişmek
istediler, Yargı bağımsız değildir ama biz mahkemeye
gitmek istiyoruz. dediler; katledenler ise, bu kararnamelerin altında
imzası bulunanlar ise Yargı bağımsızdır ama sizi
yargıya göndermiyoruz. dediler. Buradaki ana çelişkiye dikkatinizi
çekmek isterim.
Olağanüstü Hâl İşlemleri
İnceleme Komisyonu kuruldu Mayıs 2017de -tam beş yıl önce-
yani OHALİİK. Ne yaptı OHALİİK? Bir: Paralel idare
işlevi gördü. İki: Paralel mahkeme işlevi gördü. Üç: Paralel
anayasa işlevi gördü. Hepsi fiilî durum. 2021 Haziranına
geldiğimiz zaman Süleymanlar saltanatına, zifirî karanlıkta
Süleymanlar saltanatına, kirli işler ilişkisine, devletin
nasıl çeteleştirildiğine tanık olmaya başladık.
İstisnai olarak bu Komisyonun verdiği kararlar idari yargı
tarafından bozulunca heyet değiştirildi. Bu heyet, Anayasa
Mahkemesinin kararına, ağır ceza mahkemelerinin kararlarına
karşın Barış Akademisyenlerinin dosyalarını
kilitledi. Dolayısıyla Meclis de yaptığı
düzenlemelerle aslında 26ncı Yasama Döneminin yapmış
olduğu Anayasa dışı düzenlemelerini derinleştirdi.
Peki, o zaman hangi aşamaya geldik? Geldiğimiz aşamada esasen,
birincisi, KHK ek listeleri yoluyla Anayasa dışı ve
ayrımcı düzenlemeler yapıldı; ikincisi, OHALİİK
Anayasa dışı ve ayrımcı kararlar verdi; üçüncüsü,
Süleymanlar yani birinci Süleyman Anayasa dışı işleme,
KHKlere imza attı, ikinci Süleyman ise bu kanun dışı
dosyaları yine ayrımcı bir biçimde, kanun dışı
yolla çözmeye çalıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) -
İşte bu nedenle, bizim verdiğimiz bu önergenin önemli
olduğu kadar şu anda karşımızda olan
araştırma önergesi de o denli önemlidir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaboğlu
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Dinliyoruz Sayın Başkan, bitiriyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Buna evet diyelim mağdurlar için, buna evet diyelim Meclisin
saygınlığı için, buna evet diyelim Türkiye
Cumhuriyetinin geleceği için.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; HDP sıralarından
alkışlar
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Salih Cora.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların
Demokratik Partisinin vermiş olduğu önerge aleyhine grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzda, çok hain,
çok kalleşçe, hepimizi etkileyen önemli bir darbe girişimiyle
karşı karşıya kaldık. 15 Temmuzdaki darbe
girişiminin, FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe
girişiminin ardından, Anayasanın 91inci maddesine göre Türkiye
Büyük Millet Meclisi Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi verdi ve bu kanun hükmünde kararnameyle beraber kamuda FETÖyle
iltisaklı olan ve darbe girişiminde bulunanlarla ilgili olarak bir
karar verme zorunluluğu hasıl olmuştur.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, biz
darbe yapanlara karşı yani millete silah doğrultanlara
karşı silah doğrultmadık, silah doğrultanları
hukuka teslim ettik. Yine ihraçlarla ilgili olarak da hukuk yolu
kapatılmadı.
Şunu ifade etmek isterim: OHAL 7075
sayılı Kanunla kuruldu. Bu kanunla -şunu ifade etmek isterim
ki- OHALin kurulmasının amacı ihraçlarla ilgili hukuki süreci
tez elden başlatmaktı. OHAL, hukuk içerisinde delillere göre karar
veren ve yargı denetimine açık bir şekilde karar veren bir
kuruluştur. Masumiyet ilkesine göre karar vermiştir, hiçbir
şekilde yargısız infaz yapılmamıştır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Ya, beş yıldır karar vermiyor! Beş yıl, beş
yıl, beş yıl; beş yıldır karar vermiyor!
SALİH CORA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şunu ifade etmek isterim ki: OHAL, önüne gelen dosyalarla
ilgili olarak beyaz pirincin içerisindeki beyaz taşı arayarak,
kılı kırk yararak sonuca giden ve verdiği kararları hukukun
denetimine sunan bir yaklaşımla hareket etmektedir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Süleyman
Özışık o beyaz taşı mı aradı pirincin
içinde? Pirincin içindeki beyaz taşı mı aradı Süleyman
Özışık?
BAŞKAN Sayın Toğrul, siz
konuşurken kimse müdahale etmedi, rica ediyorum.
SALİH CORA (Devamla) Şu an, OHAL
tarafından 132 bin tedbir işlemi yapıldı, 126 bin
başvuru içerisinde 115 bin karar verildi.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan ama bu kadar insan hâlâ açlığa mahkûm!
BAŞKAN Sayın Toğrul, siz
konuştunuz. Siz İdare Amirisiniz, siz konuşurken kimse müdahale
etmedi.
SALİH CORA (Devamla) 14 bin kabul, 101 bin
ret kararı verildi ve şu an 10.834 başvuru devam etmektedir yani
yüzde 91lik bir karar oranı vardır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Ya, bize istatistikleri anlatmayın, onları biz de biliyoruz!
SALİH CORA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, öyle Ben lafı ortaya atarım, üstüne alan
alır. yaklaşımıyla yol almanız mümkün değildir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Niye karar vermiyor OHAL?
SALİH CORA (Devamla) Ne idiği belirsiz
kişiler tarafından, onların ortaya koyduğu söylemlerle
siyaset inşa etme çabanızdan vazgeçin. (HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SALİH CORA (Devamla) Muhalefet şunu
demek istiyor, siz şunu demek istiyorsunuz: Verilen iade kararları
hukuksuzdur. diyorsunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
İhraçlar hukuksuz, ihraçlar! İhraçlar hukuksuz Sayın Cora!
SALİH CORA (Devamla) Eğer elinizde belge
varsa, somut delil varsa gidin savcılığa, deyin ki: KHKyle
OHAL tarafından iade edilenler tekrar görevlerinden ihraç edilsinler.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
İhraçlar hukuksuz, ihraçlar!
SALİH CORA (Devamla) Cesaretiniz varsa,
buyurun söyleyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, Sayın Cora, teşekkür
ediyorum.
SALİH CORA (Devamla) Öyle laf salatası
yapmaya gerek yoktur.
BAŞKAN Sayın Cora, teşekkür
ediyorum.
SALİH CORA (Devamla) Aynı şekilde,
bahsi geçen ifadeler o gazetecinin iddiası- iddialar safsatadan
ibarettir.
BAŞKAN Sayın Cora, süreniz
tamamlandı.
SALİH CORA (Devamla) Önerge aleyhinde
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 25/6/2021 tarihinde Ankara
Milletvekili Levent Gök ve arkadaşları tarafından Tuz Gölünün
özelleştirilmesinden doğan mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
29/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Levent Gök ve
arkadaşları tarafından, Tuz Gölünün özelleştirilmesinden
doğan mağduriyetlerin araştırılması amacıyla
25/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 29/6/2021 Salı günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Levent Gök.
Sayın Gök, süreniz beş dakikadır,
uzatma yapmıyoruz.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şereflikoçhisar, adından, belli
olduğu üzere, Kurtuluş Savaşı ve Çanakkalede önemli
kahramanlıklar göstermiş canım kardeşlerim, değerli
hemşehrilerimin yaşadığı bir ilçe; 33 bin nüfuslu,
adı da kahramanlıklarından dolayı Şerefli olarak
verilmiş bir ilçemiz. Bu ilçemiz dertli; bu ilçemiz Türkiye'mizin en ünlü
göllerinden biri Tuz Gölünün hemen yanında, bitişiğinde ama Tuz
Gölünden 1 kuruş nasiplenemeyen güzel, şirin bir ilçemiz.
Değerli milletvekilleri, dünya tuz üretimi 220
milyon ton. Türkiye 2,5 milyon tuzla 19uncu sırada, Tuz Gölünden
üretilen tuzumuz ise 1,5-2 milyon ton civarında yani Türkiyedeki tuzun
büyük bir kısmı Tuz Gölünden üretiliyor ama
Şereflikoçhisarlılarının kasasına, cebine 1 kuruş
girmiyor. Devletin işletmesi altındayken Tuz Gölü 2006
yılında özelleştirildi. O zaman tuzun tonu 22 liraydı,
özelleştirildikten sonra bir anda, imza yapıldığı anda
tonu 45 liraya çıktı değerli arkadaşlarım. Daha sonra
2011 yılında tekrar özelleştirildi ve bir kısım
sahalara Şereflikoçhisarlı hemşehrilerimiz kendi aralarında
kooperatifler kurdular, şirketler kurdular, dediler ki: Burnumuzun
dibindeki Tuz Gölünden biz de faydalanalım, çoluğumuzu
çocuğumuzu burada istihdam edelim. ve ihaleye girdiler.
Hemşehrilerimin bir kısmı bu ihaleyi kazandı, ihaleyi
kazandıkları anda 45 lira olan tuzun tonu 20 liraya düştü. Ama
değerli arkadaşlarım, hemşehrilerimiz bu ihaleyi
kazandıktan sonra sahayı işletmek üzere tam 150 milyon
liralık yatırım yaptılar Tuz Gölüne, 68 milyon lira ihale
bedeli ödediler. Sonradan bir dava geldi, meğerse Özelleştirme
İdaresi Kurulunun yaptığı şartnamede bir hata
yüzünden, hemşehrilerimin hatası değil, devletin hatası
yüzünden ihale mahkemece iptal edildi ve mahkemenin iptal edildiği gün
yine tuzun ton fiyatı fırladı gitti çünkü rekabet kalmadı,
tekel olan, daha önceden alan firmalar tuzun fiyatını bir anda
yükselttiler ve Şereflikoçhisarlı hemşehrilerimiz zorunlu
olarak, ihalenin iptal edilmesinden dolayı devlete karşı şu
anda 300 milyon liralık bir dava götürüyorlar. Yani özelleştirmeyi
yapan devlet de mağdur, devletin yaptığı hatayı fark
etmeyerek, bilmeyerek ihaleye giren Şereflikoçhisarlı
hemşehrilerimiz de mağdur.
Değerli arkadaşlarım, bu
görülmüş bir şey değil. Belki bilmiyorsunuz, Türkiye'nin belki
de en çok nakliyecisinin olduğu ilçe Şereflikoçhisardır, bine
yakın nakliyeci arkadaşımız var, çoğu tır sahibi.
Herkes dağıldı, yuvarlar dağıldı, işler
dağıldı ve burunlarının dibindeki Tuz Gölünden tuz
çıkarıp kendi geçimlerini sağlamak üzere, Türkiye
ortalamasına da katkı sağlamak üzere yola koyulan Şereflikoçhisarlı
hemşehrilerimiz yaptıklarıyla kaldılar;
yaptıkları tesisler şu anda çürüyor, atıl vaziyette,
çocuklarımız işsiz. Şereflikoçhisara gittiğimiz
zaman, komşu Evren ilçesinde de hemen herkes yakamıza
yapışıyor İş bulun. diye. Hâlbuki, bu ihale
süreçlerinde bu olaylar yaşanmasaydı Şereflikoçhisarlı
hemşehrilerimizin büyük bir kısmının
çalışacağı bir iş sahası
yaratılmış olacaktı. Şu anda büyük bir mağduriyet
içerisinde olan Şereflikoçhisarlı hemşehrilerimiz bu sorunun
çözülmesini bekliyorlar.
Değerli AK PARTİli yöneticilerimiz,
değerli milletvekillerimiz, değerli arkadaşlarım;
Şereflikoçhisarlı hemşehrilerimiz en iyisine layıktır.
Bu araştırma önergesi sizleri sıkıştırmak için
verilmiş bir önerge değildir. Maddi hakikati ortaya koyuyorum, 300 milyon
lira harcanmış bir ihale süreci, yapılmış binalar,
yapılmış havzalar ama iptal nedeniyle çürüyen ekonomik
değerler ve işsiz kalan Şereflikoçhisarlı
hemşehrilerim; nakliyecisi öyle, Şereflikoçhisarda yaşayan
gençlerimiz öyle, çoluk çocuğumuz öyle. Bunları çözmek
durumundayız. Bu araştırma önergesindeki amaç: Buradaki tuz havzalarını
Şereflikoçhisarlı hemşehrimiz yararına nasıl
değerlendirebiliriz? Bunun araştırmasını yapalım.
Bir yandan devlet 300 milyon liralık tazminatla karşı
karşıya, bir yandan da önünü göremeyen Şereflikoçhisarlı
hemşehrilerimiz.
Değerli milletvekilleri, bu araştırma
önergesini desteklemenizi istiyorum çünkü Şereflikoçhisarlı
hemşehrilerimizin ne tadı kaldı ne tuzu kaldı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İYİ Parti Grubu adına Sayın
Fahrettin Yokuş.
Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tuz Gölü; Ankara, Konya ve Aksaray illerimizin
sınırlarında kıyısı olan bir gölümüzdür.
Yaklaşık 11.900 kilometrekare yağış alanına sahip
bu büyük gölden Türkiyenin tuz ihtiyacının önemli bir bölümü
sağlanmaktadır. Dünyada eşi benzeri olmayan Tuz Gölü, maalesef,
usulsüzlükler ve denetimsizlikler nedeniyle tehdit altındadır.
Uluslararası Ramsar Sözleşmesi kapsamında A
sınıfı sulak alan statüsünde olan Tuz Gölü, özel çevre koruma
alanı olarak da belirlenmiştir. Konya ve etrafındaki çevre
faktörü hiçe sayılarak kurulan sanayi kuruluşlarının
atıkları ve hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan direkt
akıtılan kanalizasyon suları nedeniyle Tuz Gölünde kirlilik
düzeyi tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Geçtiğimiz
aralık ayında, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğü tarafından askıya çıkarılan Tuz Gölü
raporunda çevre sorunları ele alınmış ve Tuz Gölünün
geleceğindeki tehlikeler belirlenmiştir. Söz konusu raporda Tuz
Gölünü tehdit eden çevre sorunları; yer altı sularının
azalması, obrukların çoğalması, hidrolojik değişimler,
kaçak kuyular, meteorolojik değişimler, su kirliliği ve havzadaki
tarım yapısı ve uygulamaları şeklinde 7
başlıkta toplanmıştır. Yine raporda, Tuz Gölü ve
çevresi için hayati önem taşıyan yer altı sularının
bulunduğu Konya kapalı havzasındaki yer altı sularında
son otuz üç yılda ortalama 14 metre azalma meydana geldiği tespit
edilmiştir. Bilindiği gibi, yer altı sularındaki azalmalar
obruk oluşumlarını tetikliyor; malumunuz, Konyamızda
obruklar her yıl katlanarak artıyor.
Kuraklığın her geçen yıl
etkisini daha çok hissettirdiği ülkemizde Tuz Gölü ve havzası can çekişir
hâle gelmiştir. 2002 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kurulan araştırma komisyonu raporunda yer alan Tuz Gölüyle ilgili
çözüm önerileri bugüne kadar hayata geçirilememiştir. On dokuz
yıllık AK PARTİ iktidarında Tuz Gölü daha da büyük tehlikelerle
karşı karşıya kalmıştır.
Tuz Gölünü kurtarmak adına kalıcı
önlemler alınmalıdır, öncelikle kanalizasyonların direkt ve
yer altı sularına karışması önlenmelidir. Tuz Gölü
kaybedilecek bir gölümüz değildir.
Bu hususta yüce Meclisi göreve davet ediyor ve bu
önergeyi desteklediğimizi buradan ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurul saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, iktidarın, özelleştirmeler
eliyle bir şehre, bir ilçeye, bir yaşam alanına nasıl zarar
verdiğini ve nasıl bir tahribata yol açtığını
anlamak için Şereflikoçhisarın geçirdiği evreye, sürece bakmak
gerekiyor.
Tabii, Tuz Gölünden sağlanan bu tuz,
Türkiyenin yüzde 40 ihtiyacını karşılayan bir orana sahip.
Arkasından, TEKEL Genel Müdürlüğünce işletilen
Kaldırım Tuz İşletmesi, Kayacık Tuz İşletmesi
ve Yavşan Tuz İşletmesinin özelleştirilmesi süreciyle
birlikte gelişen bir durum söz konusu. Tıpkı TEKEL sigara
fabrikalarının kapatılması, tıpkı şeker
fabrikalarının özelleştirilmesi ve arkasından
kapatılması süreçlerinde olduğu gibi burada da benzer süreci
görüyoruz.
Tuz Gölünden üretilen tuzun tekelleşmesi yani
özelleştirilmesi ve arkasından da büyük holdinglerin, büyük
kurumların, kuruluşların tuz fiyatlarını kontrol
altında tutmasıyla birlikte bir ilçenin ve birçok ilçenin kaderi
değişiyor. 22 liradan önce 45 liraya, arkasından 2015
yılında 135 liraya kadar fiyatlar yükseliyor ve bu fiyatlar dünya
fiyatlarının çok üzerinde ve göl tuzlarının
özelleştirilmesiyle birlikte tuzda tekelci bir yapı oluşmaya
başlıyor. Sektörde irili ufaklı birçok tesis de bununla birlikte
kapanmaya başlıyor ve Cihanbeyli ve Şereflikoçhisardaki küçük
üretim atölyeleri birer birer kapanıyor. Şereflikoçhisarda faaliyet
gösteren esnaf sayısı 30dan 8e düşüyor. Tuz stokları da
azalmaya başlıyor. Diğer taraftan, enerji maliyetlerindeki artışlar
da bütün bunları tetikliyor. Yine, ekonomik durgunluğun etkisi ve
benzeri oluşan birçok sebepten dolayı da esnaf artık bu süreçle
baş edemez hâle geliyor.
Esasında bütün bu süreç özelleştirme
sonucunda oluşan bir süreç. Bütün Türkiye genelinde yaşadığımız,
tüketicilerin, dar gelirli insanların doğrudan
ihtiyaçlarını karşılayabildikleri, diğer taraftan da
küçük esnafların varlıklarını sürdürebildikleri bütün
alanlar özelleştirilip büyük firmalara, holdinglere devredildikten sonra
ne vatandaş bundan geçimini sağlayabilir hâle geliyor ne de küçük
üreticiler, tüketiciler bu imkânları kullanabiliyorlar. Tamamıyla bir
tekelleşme ve arkasından da belirli sermaye gruplarına
peşkeş çekmenin başka bir yöntemi olarak özelleştirme
uygulanıyor; bu tuz sektöründeki yaşanan da budur,
Şereflikoçhisarın karşı karşıya
kaldığı durum da bu özelleştirmeden kaynaklı durumdur.
Bu araştırma komisyonunun kurulması ve sorunların
giderilmesi elzemdir. Bu anlamıyla önergeyi destekliyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Emrullah İşler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin Tuz Gölüyle ilgili vermiş olduğu grup önerisi
hakkında AK PARTİ Grubumuzun görüşlerini belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergede de belirtildiği gibi, konu Tuz
Gölündeki Kaldırım Göl Tuzlası, Kayacık Göl Tuzlası
ve Yavşan Göl Tuzlasının 2006 yılında
özelleştirilmesi meselesi ve bu konunun uygulanışıyla
ilgili bir öneri verilmiştir, araştırılması
istenmektedir. Tabii, bu konu
Değerli milletvekilleri, ülkemiz 1983
yılından itibaren özelleştirme yapıyor. Benim elimde,
bakın burada, 7-8 sayfalık, bugüne kadar özelleştirilen
kurumların listesi bulunmakta. Bu listeye baktığımız
zaman iktidarımıza kadar yapılan özelleştirmelerde genelde
hep varlık satışı şeklinde özelleştirme
yapıldığını görüyoruz ama bizim
iktidarımızla birlikte aynı varlık satışı özelleştirmesi
devam ettiği gibi, aynı zamanda işletme hakkı devri
şeklinde de özelleştirmeler yapıldığını
görüyoruz. Bu bahse konu özelleştirilen yerlerde de işletme
hakkı devri yapılmıştır ve bu, 21/1/2032 tarihinde
tekrar kamunun eline geçecektir. Dolayısıyla, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 1994 yılında kuruldu ve
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının sitesine
baktığımızda, özelleştirmenin felsefesini şu
şekilde açıklıyor: Özelleştirmenin ana felsefesi, devletin
asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması yolundaki
harcamalar ile özel sektör tarafından yüklenilemeyecek altyapı
yatırımlarına yönelmesi, ekonominin ise pazar mekanizmaları
tarafından yönlendirilmesidir. Özelleştirme programının amaçlarını
ise şu şekilde açıklıyorlar: Özelleştirmeyle devletin
ekonomideki sınai ve ticari aktivitesinin en aza indirilmesi
hedeflenirken, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin
oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün
azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve
atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılması, bu yolla
elde edilecek kaynakların altyapı yatırımlarına
kanalize edilmesi mümkün olacaktır.
Şimdi, bu bahsi geçen, özelleştirilen
Kaldırım Göl Tuzlası, Kayacık Göl Tuzlası ve
Yavşan Göl Tuzlası TEKELe bağlı kuruluşlardı.
TEKELin özelleştirilmesi kararı, bizden önceki iktidarlar döneminde
yani DSP döneminde, rahmetli Ecevit döneminde, 5/2/2001 tarihinde
alınıyor ve uygulaması da 2006 yılında bizim
iktidarımızda gerçekleştiriliyor. Bu özelleştirme
uygulaması neticesinde kamu, göl tuzu üretim ve dağıtım
işinden tamamen çekilmiş bulunmaktadır. Tuz Gölündeki
sahaların özelleştirilmesi neticesinde kamu zararı
oluşmamış olup sahalar, özel sektörde daha rantabl şekilde
üretim yapmaya başlamıştır diyor, bundan dolayı
önergenin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İşler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Özkoç, Sayın
Sarıaslan, Sayın Yıldız, Sayın Şevkin, Sayın
Kaya, Sayın Aydoğan, Sayın Yeşil, Sayın Ünver,
Sayın Sümer, Sayın Şeker, Sayın Polat, Sayın Antmen,
Sayın Kılınç, Sayın Gök, Sayın Özer, Sayın
İlhan, Sayın Özkan, Sayın Serter, Sayın Kaboğlu,
Sayın Kılıç.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum, yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekillerimiz lütfen
Genel Kurulu terk etmesinler. Bir de pusula verdikten sonra sisteme girmeyi
becerebilen arkadaşlarımız lütfen pusulalarını geri
çeksinler.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.02
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 25/6/2021 tarihinde Ankara
Milletvekili Levent Gök ve arkadaşları tarafından Tuz Gölünün
özelleştirilmesinden doğan mağduriyetlerin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Haziran 2021 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun,
bastırılarak dağıtılan 275 ve 274 sıra
sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının sırasıyla 1inci ve 2nci
sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun, 29 Haziran 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde
gündemin Seçim kısmında bulunan RTÜKte boşalacak olan 3
üyelik için seçimin yapılmasına, çalışma saatlerine ve 275
ve 274 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
29/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 29/6/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grubu
Başkan
Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 275
ve 274 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat
geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının sırasıyla 1inci ve 2nci
sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
29 Haziran 2021 Salı günkü (bugün)
birleşiminde gündemin Seçim kısmında RTÜK'te boşalacak
olan 3 üyelik için seçimin yapılması ve bu birleşiminde 275
sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci bölüm görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
Birleşiminde 275 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
275 ve 274 sıra sayılı Kanun
Tekliflerinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması
önerilmiştir.
275 sıra
sayılı Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 96
Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Teklifi (2/3677) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
Birinci Bölüm |
1 ila 7nci Maddeler |
7 |
İkinci Bölüm |
8 ila 12nci maddeler |
7 (Geçici maddeler dâhil) |
TOPLAM MADDE
SAYISI |
14 |
274 sıra
sayılı Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt, İstanbul
Milletvekili Numan Kurtulmuş ve 63 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/3697) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
Birinci Bölüm |
1 ila 14üncü maddeler |
14 |
İkinci Bölüm |
15 ila 28inci maddeler |
14 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
28 |
BAŞKAN Evet, öneri üzerinde söz talebi? Yok.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkinin, (2/3041) esas numaralı 7269 Sayılı Umumi Hayata
Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/135)
17/6/2020
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
7269 sıra Sayılı Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesi
gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Müzeyyen
Şevkin
Adana
BAŞKAN Önerge üzerinde, teklif sahibi olarak,
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin konuşacaktır.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
7269 sayılı Kanun ve bazı kanunlarda
değişiklik öngören ve kısaca fay yasası diye
tanımlayabileceğimiz, fay zonu üzerinde yapı
yapılmasına sınırlama getiren yasa teklifi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüzde depremler 2
türlü yapılarda hasar meydana getirmektedir; birincisi depremin
sarsıntı etkisine ilişkin tedbirler yani bina deprem
yönetmelikleriyle bunlar depreme dayanıklı hâle getirilebiliyor,
ikincisi ise kıta kabuğunun rijit kısmının
kırılarak yırtılmanın yüzeyde meydana getirdiği
deformasyon yani yer kabuğunun 15 kilometre kalınlıkta
olduğunu düşünürsek arkadaşlar, burada meydana gelen bir
yırtılmanın ya da kırılmanın yüzeyde meydana
getirdiği fay zonu üzerinde bina yapılmasına sınırlama
getirilmesine ilişkin bir taslak bu. ABD, Yeni Zelanda ve 27 Avrupa
Birliği ülkesinde bu fay yasası hayatta ve gündemde, uygulanmakta
değerli milletvekilleri. Ülkemizdeyse, depremin sarsıntı
etkisiyle yıkılmasının önlenmesi amacıyla 1945
yılından bu yana bina deprem yönetmelikleri yayınlanırken
ne yazık ki bu fay yasasıyla ilgili, ikinci konuyla ilgili herhangi
bir kanun ya da yönetmelik bulunmamaktadır. MTAnın
yayınladığı diri fay haritasına
baktığımızda, 24 kentimiz, 80 ilimiz, 500ü aşkın
mahalle ve köyümüz doğrudan bu çizgisellik yani bu fay hatları
üzerinde yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, 100 binden fazla
konuttan, 1 milyondan fazla insandan, Allah saklasın, İstanbulda
olası bir depremde 5 milyon insanın ölümüyle sonuçlanabilecek, fay
hattı üzerine oturmuş binalardan bahsediyoruz. Arkadaşlar, 17
Ağustos 1999da Kuzey Anadolu Fayı üzerinde meydana gelen depremde
Ankara-İstanbul Otoyolunda mühendislik eli değmiş bir köprünün
nasıl yıkıldığını ve
yırtıldığını görüyorsunuz. Yine, benzer
şekilde, 5 metre bir ötelenme olduğunu görüyorsunuz.
Dolayısıyla, yerin altından, 15 kilometreden gelen bu enerjinin,
bu çizgisellik üzerinde, hangi tür yapı olursa olsun hasar
oluşturacağı kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri, tabii ki
topraklarımızın yüzde 92si deprem fay hatları üzerinde.
2020 yılında dünya genelinde tam 198 kişinin ölümüyle sonuçlanan
depremler vuku bulmuştur. Peki, bunun ne kadarı Türkiyede? 168i
Türkiyede arkadaşlar. Maalesef, bu ülke, depremler nedeniyle can kaybında
dünyada 1inci sıraya oturmuştur.
Değerli milletvekilleri, fay yasasıyla
birlikte imar, kentsel dönüşüm, yapı denetim, afet yasaları
derhâl günün koşullarına uygun hâle getirilmelidir. Ayrıca,
Komisyon olarak aylardır çalıştığımız yasa
teklifleri mutlaka hayata geçirilmeli, tozlu raflarda
unutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, konu vesilesiyle
İçişleri Bakanlığı AFAD tarafından bir üniversite
grubuna hazırlatılmış bir fay yasası taslağı
olduğunu, sakınım bandı yönetmeliği olduğunu
buradan ifade etmek isterim. Nisan ayından beri masada bekliyor.
Sayın İçişleri Bakanına çağrımdır: Neden
bekliyor, neden bu fay yasası masanızda bekliyor? Madem
hazırlattınız, neden hayatta değil?
Arkadaşlar, daha üzücü olanı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 5 milyon TLyle ihaleye
çıkmış ve aynı yönetmeliği ihale yoluyla yaptırma
yoluna gitmiştir. Aklımızla dalga mı geçiyorsunuz
arkadaşlar? Kimin parasını kime satıyorsunuz? Hazır
yapılmış bir rapor varken neden bunu gündeme getirmiyorsunuz,
neden bu kadar önemli bir konuyu ciddiye almıyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, deprem için, imar
affı sırasında 23,5 milyar lira para toplandı, bunun
hesabı hâlâ verilmedi. 35 milyar 486 milyon lira özel iletişim
vergisi adı altında toplandı, bunun hesabı verilmedi. Çılgın
rant projelerine para ayıran bu Hükûmet nedense depreme karşı
önlem alma konusunda bu kadar cevval değil. Sadece İstanbula
değil, ülkemizin tamamına maddi manevi büyük zarar verecek, henüz ne
kadar para harcanacağı dahi bilinmeyen talan İstanbulu bırakın,
depreme para yatırın diyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün yasa teklifimize
hayır verdiğinizde Sayın İbrahim Bey, sizin; Sayın
Başkanım, sizin çocuğunuz, eşiniz, kardeşiniz
herhangi biri enkazın altında kaldığında bunun
vebalini karşılayacak mısınız? Gelin, bu fay
yasasına evet deyin ve bu fay yasasını bir an önce
çıkaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şevkin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
boşalacak üyeliklere seçim
BAŞKAN Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda 21 Temmuz 2021 tarihinde boşalacak 3 üyelik için
Anayasanın 133üncü ve 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunun 35inci maddesi gereğince seçim yapacağız.
Üst Kurulda boşalacak 3 üyelik için Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna 2, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen
1 üyelik için aday gösterilmiştir.
Adayların adları birleşik oy
pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle
bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde aday listelerinden en
çok oyu olan adaylar seçilmiş olacaktır.
Şimdi adayların adlarını
soyadı sırasına göre okuyorum:
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
tarafından gösterilen adaylar: Mehmet Daniş, Mete
Hacıarifoğlu, Alptekin Deniz İyigün, Orhan Karadaş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından
gösterilen adaylar: Deniz Güçer, Mustafa Yigit.
Şimdi oylamanın sayım ve dökümü için
ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim:
Ahmet Büyükgümüş, Yalova? Burada.
İmran Kılıç, Kahramanmaraş?
Burada.
Abdullah Koç, Ağrı? Yok.
İbrahim Aydemir, Erzurum? Burada.
Ayhan Erel, Aksaray? Yok.
Ahmet Kaya, Trabzon? Yok.
Tamer Osmanağaoğlu, İzmir? Burada.
Hasan Çilez, Amasya? Yok.
Mücahit Durmuşoğlu, Osmaniye? Burada.
Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi
bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.
Oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon sıralarından
birinci sıradaki Kâtip Üye Adanadan başlayarak İstanbula kadar
-İstanbul dâhil- ikinci sırada yer alan Kâtip Üye ise İzmirden
başlayarak Zonguldaka kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan
milletvekillerinin adını defterden işaretleyecektir ve kendisine
birer mühürlü birleşik oy pusulası ile zarf verecektir. Birleşik
oy pusulası ve zarfı alan sayın üye kabine girerek Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden 2 adayın, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu aday listesinden 1 adayın isminin
karşısındaki kareyi çarpı işaretiyle
işaretleyecek ve birleşik oy pusulasını zarfa koyarak
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan
oy kutusuna atacaktır. Aynı zarftan 1den çok oy pusulası
çıkması hâlinde bu oy pusulalarının tamamı, ilgili
aday listesinden seçilecek üye sayısından fazla adayın
işaretlendiği oy pusulalarının ise ilgili kısmı
geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulasında da dipnot
olarak belirtilmiştir. Ayrıca oy pusulalarında oyun kimin
tarafından kullanıldığını belirleyecek bir
işaret, imza, karalama gibi durumlarda da oy geçersiz sayılacaktır.
Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur, sayın üyeler
bu kalemleri kullanacaklardır.
Sayın Kâtip Üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
Oy pusulaları ile zarflar Sayın Kâtip
Üyelere teslim edilsin.
Oylamaya Adana ilinden beşlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN Henüz oyunu kullanmamış olan
sayın milletvekillerimizin oylarını kullanmalarını
rica ediyorum.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oy
kullanma işlemi için son üç dakikadır.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini
alsınlar.
Komisyonda yer alan üyelerin adlarını
okutuyorum:
Sayın Ahmet Büyükgümüş, Yalova; Sayın
İmran Kılıç, Kahramanmaraş; Sayın İbrahim Aydemir,
Erzurum; Sayın Tamer Osmanağaoğlu, İzmir; Mücahit
Durmuşoğlu, Osmaniye Milletvekilleri.
(Oyların ayrımına başlandı)
BAŞKAN Kâtip Üyesi
arkadaşlarımız da Tasnif Komisyonuna yardımcısı
olsunlar lütfen.
(Oyların ayrımına devam edildi)
BAŞKAN Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
üyelikleri için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı
gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunda Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen
2, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için yapılan
seçime 263 üye katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla
arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Üye Üye Üye
Ahmet
Büyükgümüş Mücahit
Durmuşoğlu İbrahim
Aydemir
Yalova Osmaniye Erzurum
Üye Üye
İmran
Kılıç Tamer
Osmanağaoğlu
Kahramanmaraş İzmir
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu Aday Listesi
Mehmet
Daniş: 251
Mete
Hacıarifoğlu: 2
Orhan
Karadaş: 251
Alptekin
Deniz İyigün: 0
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu Aday Listesi
Deniz
Güçer: 243
Mustafa
Yigit: 5
Boş: 1
Geçersiz: 8
Toplam: 263
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, buna göre, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 21
Temmuz 2021 tarihinde boşalacak 3 üyeliğe Adalet ve Kalkınma
Partisi kontenjanından Mehmet Daniş ile Orhan Karadaş, Milliyetçi
Hareket Partisi kontenjanından Deniz Güçer seçilmiştir;
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve 96 milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 275) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 275 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ Parti
Grubu adına Sayın İsmail Tatlıoğlunun.
Buyurun Sayın Tatlıoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi şahsım ve
İYİ Parti adına saygıyla selamlarım.
AK PARTİ Kırıkkale Milletvekili
Sayın Ramazan Can ve 96 arkadaşı tarafından verilen Makine
ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde
genel olarak partimin görüşlerini belirtmek üzere huzurlarınızdayım.
Evvelemirde baktığımızda kanun
teklifi 12 esas ve 2 geçici maddeden mütevellit 14 madde olarak
düzenlenmiş ve kanunun gerekçesi olarak da faaliyet alanıyla ilgili
iş ve işlemlere yönelik mevzuattan kaynaklanan kısıtlamalar
yani bu mevcut hâliyle işletmenin etkin
çalışamadığını, ikinci olarak mevzuattan
kaynaklanan nitelikli personel istihdamının kısıtları
ve üçüncü olarak da savunma sanayisinin gerektirdiği hıza ve
esnekliğe sahip olmaya yönelik hukuksal düzenlemelere duyulan ihtiyaç
olarak belirlenmiş.
Yine kanun teklifinin ilk 2 maddesi giriş maddeleriyle,
3üncü maddesi şirket sermayesinin sahipliğiyle ilgili ve burada
şirketin hisselerinin hazineye devri söz konusu. Sermaye tamamen
hazinenin, ilgili kuruluş olarak da Millî Savunma Bakanlığı
gösterilmiş. 4üncü madde şirketin görev ve yetkilerine ait. 5inci
madde denetimle ilgili. 6ncı madde şirketin yönetimiyle ilgili.
7nci madde personel rejimi ve 8inci madde de şirketin muaf olduğu
kanunlarla ilgili düzenleme olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu 12 madde, artı
2 de geçici, toplam 14 maddelik teklifin Komisyonda görüşülmesi
sırasında ben de bir miktar bu görüşmelere katıldım. 4
önergeyle değişiklikler yapıldı. 3üncü maddede Makine ve
Kimya Enstitüsü Anonim Şirketinde bütçe gelir ve giderlerini
etkileyebilecek olan mali konulardaki kararların sermayedar konumunda olan
Hazine ve Maliye Bakanlığıyla koordinasyon içinde
alınması amaçlanmıştır. şeklinde bir ilave var,
değişiklik var. 8inci maddede şirket, şirketin hisseleri
ve bağlı ortaklıklarıyla ilgili doğrudan
özelleştirmenin önünü kapatan ayrı bir düzenleme var. Personelle
ilgili birtakım değişiklikler yapılmış ve geçici
2nci maddede -gerçekten, niçin yapıldığı da çok
anlaşılmayan bir değişiklik var- ayni, fikrî, sınai
mülkiyet ve patent gibi hakların şirkete devredilmesi maddesi
metinden çıkarılmış. Bu hâliyle Makine ve Kimya Enstitüsünü
konuşuyoruz. Makine ve Kimya Enstitüsü, gerçekten, tarihî süreç içerisinde
Türkiyeye mal olmuş ve Türkiyede marka olmuş bir kurum olarak karşımıza
çıkıyor.
Dün arkadaşlarımız da bahsettiler;
16ncı yüzyıla, 15inci yüzyıla, Sultan Fatih dönemine kadar
giden bir süreç ama esasen 1921 yılında Askeri Fabrikalar Umum
Müdürlüğü olarak organize olmuş, teşekkül etmiş ve 1950de
ise bugünkü adını aldığını, Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu olarak yeniden teşkilatlandığını
görüyoruz.
2000 yılında Millî Savunma
Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak faaliyet yürüten
bu Kurum, bugün itibarıyla 11 fabrika, 2 işletme müdürlüğüne
sahiptir. Yine, Kuruma bağlı HURDASAN işletmesi tüm
hurdaların satışı konusunda imtiyazlı bir
kuruluştur.
Makine ve Kimya Endüstrisi 2.879 işçi, 2.387
sözleşmeli personel ve memurla toplam 5.266 personele sahiptir ve bu
Makine ve Kimya Endüstrisinin -2000li yıllar itibarıyla
baktığımızda- 2017ye kadar bilançosunda ciddi bir değişiklik
söz konusu değil ama 2018de 76 milyon liralık bir vergiyle vergi
verenlerin ilk 100ünde 96ncı sırada, 2019da da 178 milyon
liralık vergiyle 41inci sırada yer alıyor. Makine ve Kimya
Endüstrisisi kamu iktisadi teşebbüsleri arasında bu anlamda en çok
vergi veren 4üncü kuruluş ve savunma sanayisinde de 1inci kuruluş
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kârlılıkla
beraber, AR-GE harcamalarının da artış içerisinde
olduğunu görmekteyiz.
Çok değerli arkadaşlar, bu teklif
çerçevesinde ve bu tanımlar çerçevesinde baktığımızda,
niçin böyle bir kanun teklifine ihtiyaç duyulduğunu tabii ki sorguluyoruz.
Neden böyle bir teklif, özellikle AK PARTİ döneminde yirmi yıl sonra
gelmiştir? Tabii bunun üç ana nedeni öne çıkıyor. Birinci neden
Makine ve Kimya Endüstrisinin etkin çalıştırılabilmesi; bu,
zaten kanun teklifinin gerekçesinde de yer alıyor. Bu anlamda
baktığımızda, teklifteki bu maksadın aslında son
iki yıl içerisinde işlediğini görüyoruz. Bu amaca yönelik,
Makine Kimyada çok ciddi bir gelişme olduğunu görüyoruz,
kârlılığının arttığını ve üretim
ve işletmeciliğinin gerçekten büyük bir ivme
kazandığını görüyoruz. 2018de ve 2019daki -özellikle
2019daki- yaklaşık 1 milyar liraya yönelen geliri bunu bize
açıkça gösteriyor.
Yine, Makine ve Kimyanın düzenlemelerine
baktığımızda, personel kısıtlarıyla ilgili
iddiaların -bir nebze geçerli olsa da- mevcut düzenlemeyle
çözülebileceğine dair Komisyonda da çok ciddi öneriler söz konusu oldu.
Diğer taraftan, bu Makine ve Kimya
Endüstrisinin anonim şirkete çevrilmesinin diğer bir nedeni
İhale Kanunu dışında kalma amacı. Diğer bir
nedeni denetim dışında kalma amacı. İhale
dışında kalma amacı
Biz, geçenlerde -geçenlerde
dediğim bayağı oldu- Toprak Mahsulleri Ofisinin bile Cumhur
İttifakının oylarıyla, AK PARTİnin teklifiyle
İhale Kanununun dışına
çıkarıldığını gördük. Hatta Komisyondaki
görüşmelerde Tahılın, buğdayın ve arpanın
İhale Kanunu dışına çıkarılmasında, bunlarla
ilgili işlerin amacı nedir? diye sorduğumda, dosya
hazırlarken fiyatların hareketli olduğu cevabı geldi.
Hâlbuki, bir ülkede tahıl üretimi ve bunlarla ilgili planlama -her ülkede
olduğu gibi- çok belirgindir, acil hiçbir süreç söz konusu
olmamıştır. Bunun arkasından denetim dışı
kalma amacının çok öne çıktığını görüyoruz.
Çok değerli arkadaşlar, gerçekten anonim
şirket olarak hazineye devrolmasıyla -belki bir müddet sonra buradan
Varlık Fonuna intikal etmesiyle beraber- bugün itibarıyla 1 milyar
lirayı bulan gelirle artan bir seyir içerisinde olan bu yüz
yıllık işletmemiz çok ciddi bir ekonomik rant alanı da
teşkil edecektir.
Ben, bu Parlamentoda çok net bir şekilde ifade
etmek istiyorum: Siyasi iktidarların iki temel meşruiyet
kaynağı vardır. Evet, birincisi seçimdir ama seçim tek
başına meşruiyeti tanımaz ve tanımlamaz,
meşruiyetin tanımlanmasının esas unsuru denetimdir. Bu
kurumları denetim dışına
çıkardığımızda neler olduğunu bundan önceki
firmalarda çok net olarak gördük. Bu bağlamda, kanunun
yapılışına da baktığımızda
şunları ifade etmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, gerçekten Makine ve
Kimya Endüstrisi, milletin üzerinde titizlikle durduğu ve önemsediği
Türkiye'nin markalarından biri. Bu kanun teklifinin alelacele getirilip
hatta sıradan kanun teklifleri dışında görüşülmesi,
hiçbir tartışma yapılmadan, müzakere olmadan, sivil toplumun ve
siyasilerin, geniş kesimlerin düşünceleri alınmadan, kamuoyuna
anlatılmadan kanunlaşması, göreceksiniz birçok hatayı da
beraberinde getirmiş olacaktır.
Şimdi, bu, esasında düzenlemeleri
yapanların ve bugünkü Parlamentoda iktidar olanların kanun yapma kalitesinin
ve bilhassa da partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle kanun
yapma kalitesinin nerelere geldiğinin göstergesidir. Bu teklifin
içeriğinde sorun var ama bu teklife oy verme konusunda, Evet. mi
diyelim, Hayır. mı diyelim? konusunda bizi esas bağlayan, bu
teklif kanunlaştığında yürütücü iktidarın, yönetimin
bundan önceki tavrı, tarzı ve yürüyüşüdür. Burada daha önceki
uygulamalara baktığımızda, bu tür geniş yetki
alanlarının verildiği işletmelerde ve de denetim
dışı kalmış kurumların maruz
kaldığı işlemlere baktığımızda,
gerçekten bu konuda bu teklife Evet. dememiz mümkün
kılınmamaktadır. Mesela, TELEKOMun özelleştirilmesi,
mesela Tank Palet Fabrikasının satışı, mesela KÖİ
sözleşmeleri
Değerli milletvekilleri, hassasiyet göstermesi
gereken Parlamentonun, TÜRK TELEKOM gibi bir özelleştirmede,
özelleştirme yapıldıktan sonra özelleştirmeyi
yapanların yaklaşık 9 milyar doları alarak Türkiye
dışına çıkmalarıyla ve aktifi zayıflatılmış
bir bilançoyla, bunun yarısını karşılayamayacak bir
değerle Türkiyeyi ve bankalarını baş başa
bırakmaları dünya siyasi tarihine geçecek gerçekten örnek bir
olaydır. Bunun yanında, bu Parlamentonun, defalarca bu konudaki
araştırma önergelerine özellikle iktidar tarafından kör
kesilmesi de siyasi bağlamda ayrı bir dikkat çekici konudur ve
gerçekten, ben, önümüzdeki dönemlerin, nesiller için de üniversitelerde ders
niteliğinde okutulacağını, örnek olay olarak
verileceğini düşünüyorum.
Bir başka konu Tank Palet Fabrikası. Çok
dikkate şayan, defalarca yine burada araştırma önergesi verildi.
Burada temel olarak bizim sorguladığımız şey şu:
Niçin bunlarla ilgili bir kereye mahsus bir hassasiyetle bir
araştırma önergesinin kabulü ve bunun, bu konuda temize çıkma
gayreti söz konusu olmadı? Bakın, KÖİ sözleşmeleri. Bu
sözleşmeler ortada yok ve bu sözleşmelerle ilgili denetim yapabilme
kabiliyeti zaten yok. Dün, arkadaşlarımız Komisyonda şehir
hastaneleriyle ilgili yorumlarda bulundular; burada tekrar edeyim hepimizin
bildiğini. İktidarın da muhalefetin de şehir hastaneleriyle
ilgili resmî bir dayanağa, resmî bir belgeye dayanarak konuşma
imkânı yok, muhalefetin yok. Neden yok? Çünkü şehir hastaneleriyle
ilgili sözleşme yok ortada. İşte, hepimiz buradaydık,
Sağlık Bakanına bütün Meclis bunu sordu. Bir kamu
işletmesinin ve kamu eyleminin bu derece milletin denetiminden uzak
kalması iktidarı meşruiyetten uzaklaştırır; bütün
anayasacıların ortak tespiti budur. Osmangazi Köprüsü, burada
belirttik; bunun gibi bütün KÖİ projelerinin sözleşmeleri yok. Kaça
alındığı bilinmeyen bir kamu malı olur mu? Şimdi,
tutup aynı sürece Makine ve Kimyayı nasıl sokarız?
Bakın, yine devletin ana kurumlarından
olan Merkez Bankası, 128 milyar dolar meselesi. Bakın, bu da
denetimle ve devlet etmeyle çok alakalı bir mesele. Çok değerli
milletvekilleri, çok değerli Türkiye Büyük Millet Meclisinin kıymetli
mensupları; Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk defa böyle bir süre içinde
nakitsizdir. Türkiyenin son on yılda ortalama döviz rezervi 30 milyar
dolardır; bugün itibarıyla, bu, eksi 57 milyar dolardır. Normali
gerçekleştirmek istediğinizde 90 milyar dolar satın almanız
gerekir. Hiçbir yurt dışı ödeme yapmasanız, bu satın
alma Türk lirasının 20 lira olmasına neden olur. Türkiye Cumhuriyeti, Merkez
Bankası üzerinden böyle bir güvenlik açığı vermiştir.
Dolayısıyla, Bidenın Ermeni soykırımı üzerindeki
iddialarına karşı duruşumuzun da, Filistin konusunda buraya
yaptırımla gelinmemesinin de arkasındaki nedenlerden biri budur.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu çok
açık
Nedir konu? 128 milyar doları daha önce denenmemiş
metotlarla kamu bankalarının yurt dışı şubeleri
üzerinden satıp 128 milyarı 128 adet nedenle kamuoyuna anlatma
manzarasıyla karşı karşıya kaldık. Türkiyenin ve
Türk milletinin bu süreci bilme hakkı yok mudur? Bunun seçimle telafi
edileceği düşüncesi çağların değil dünyanın bile
dışındadır. Bunlar mutlaka masanın üzerine gelecektir
ve masanın üzerinde görülecektir. Denetim
Bakın, nereye geldik?
Dolayısıyla, Türkiye, partili Cumhurbaşkanlığından
itibaren yaklaşık 200 milyar dolarını yitirmiştir, fakirlik
sürecine gitmiştir; bu, ekonomik olarak. Dün Anayasa Mahkemesi
Başkanının söylediklerini hepimiz duyduk. Bu nedenle,
denetimsizlik nedeniyle geldiğimiz, devlet edememe nedeniyle
geldiğimiz noktayı söyleyeyim ben. Zühtü Arslanın ifadelerinden
benim çıkardığım sonuç şudur: Bir, Türkiyede
demokratik hukuk devleti kalmamıştır. İki, mafya yeni
yargıdır. Üç, yargıda FETÖ benzeri, aklı, hukuku ve
ahlakı dışlayan yapılanmalara vurgu vardır; bunu,
hepimiz, en üst düzeyden sesi duymamız gerekmektedir. Dolayısıyla,
Türkiye'nin içinde bulunduğu fakirleşme süreci sadece ekonomik bir
fakirleşme değildir; bu, sosyal
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Bir
dakika
BAŞKAN Uzatma yapmıyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Bir
dakika
BAŞKAN Efendim, bir dakika da olsa
yapmıyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Yirmi
dakika geneliyle ilgili görüştük Sayın Başkan.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) Olur
mu ya! Grup Başkanı ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla)
Geneliyle ilgili Sayın Başkan.
BAŞKAN Biliyorum yani Sayın
Tatlıoğlu, genel olarak uzatma yapmıyoruz. Selamlama için
açayım.
Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) Evet,
arkadaşlar, biz konuşacağız tabii, her yerde, her zaman
konuşacağız, her şekilde konuşacağız, bunun
için milletin karşısındayız.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Türkkan, size
yerinizden söz vereceğim zaten.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu
konu cidden önemli bir konu, konuşmacılara tekrar müsaade edip
etmemek tabii ki inisiyatifinizde ama bu konunun ciddi olarak müzakere
edilmesinde fayda var yani o bir dakikadan bir şey olmaz ama konu daha
vuzuha kavuşur. Ben bu konuyla ilgili müsaade ederseniz birkaç meseleye
değinmek istiyorum.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kırıkkale
Pirinç Fabrikasında pres atölyesi boşaltılarak özel bir firmaya
tahsis ediliyor. Firma, Nepsa Savunma Sanayi Makine ve Kimya Ticaret Anonim
Şirketi. Firmaya tahsis edilen bölümde, yirmi beş yıl boyunca
Makine ve Kimya Endüstrisi tarafından kendisine verilen alım
garantisiyle hafif silah mühimmatı yani 9 milimetre, 7,62 milimetre, 5,56
milimetre mühimmatlar üretecek bu firma. Hâlihazırda bu mühimmatlar zaten
Makine ve Kimya tarafından Ankarada yerleşik Gazi Fişek
Fabrikasında üretiliyor. Adı geçen Nepsa 2020 yılında
kurulmuş ve ortaklık yapısında da Azerilerin bulunduğu
bir şirket.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şirket kurulduktan
hemen sonra Makine ve Kimyayla bu çalışmalara başlıyor.
Firma, Makine ve Kimyayla arasında gizli tutulan bu sözleşmeyi 2021
Mart ayı içerisinde imzalama aşamasına geliyor ve şu anda
da imzalanmış bu. Bu sözleşme imzalanmadan hemen önce de -ne
tesadüf- 17 Mart 2021 tarihinde Mehmetçik Vakfına bağış
yaparak gümüş ödül alıyor. Makine ve Kimya kendi birikimini, kendi
oluşturduğu bilgi birikimini ve zamanında çok yüksek bedeller
ödeyerek yurt dışından satın almış olduğu
bilgi paketini şimdi bu firmaya bedelsiz tahsis ediyor.
Kırıkkalede kurulu hurda işleme ve Makine ve Kimya Endüstrisi
fabrikalarının pirinç malzeme ihtiyacını
karşılayan Pirinç Fabrikasının en önemli tesisi yerinden
kaldırılıyor, özel bir firmaya yani Nepsaya sessiz sedasız
veriliyor. Firma, şu anda, bu alanda yer görme ve tesis kurma
çalışmalarını Makine ve Kimya personelinden alınan
yardımla yürütüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Pirinç Fabrikası
bünyesindeki bu tesis, yani kovan pres atölyesinin şimdilerde
Kırıkkaledeki Çelik Fabrikasının içine
taşınması için de çalışmalara
başlanmış. Makine ve Kimyanın anonim şirket
olması öncesinde, aynı Tank Palet Fabrikasında olduğu gibi,
özel firmalar Makine ve Kimya Endüstrisi içinde rol kapmaya
başlamış, hatta kurumun ismini kendi şirketlerinin
peşine takmaya başlamışlar. Kurumun en gözde
fabrikaları içine özel sektör sokulmaya daha şimdiden
başlanmış. Makine ve Kimya arazileri, tesisleri üzerinde hem de
tüm bilgi paketleri kendilerine sunuluyor, milyonlarca euro ve dolara sahip
olabilecekleri üretim yeteneği bedavaya bu şirketlere
bahşediliyor.
Yukarıda anlatılan tüm durum, Makine ve
Kimya Endüstrisi üst yönetiminin gizli olarak yürüttüğü konulardır
bunlar. Kurum için biçilen anonim şirket formatında yer alan özel
sektörle ilgili entegrasyon zaten bu hâliyle yürütülüyor ve alt yüklenici
olarak özel sektör yoğun olarak kullanılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitti efendim.
Son zamanlarda, Makine ve Kimya Endüstrisi,
yapmadığı hiçbir mühendislik çalışmasının
içine personelin özellikle dâhil edilmediği, sokulmadığı
projeleri yapmış gibi gösterilerek Kurum için başka
şeylerin planlandığı aşikârdır. Bunu kamuoyuyla,
Türk milletiyle paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu.
Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra
sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Teklifine ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Devletler için beka meselesi olan bir sektör
hakkında görüşmede bulunmaktayız. Türkiyenin savunma sanayisi
denildiğinde akla ilk gelen kurum, kuruluş Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumudur. Bu Kurum, temeli Fatih Sultan Mehmet ecdadımız
tarafından atılan top dökümhanesinden başlayıp Tophane-i
Amire Müşirliğinden günümüze uzayan bir geçmişe sahiptir.
Millî Mücadelenin verildiği yıllarda
Askerî Fabrikalar Umum Müdürlüğü adıyla 1921 yılında ilk
adım atılmıştır. Bu adımı, 1924
yılında Ankarada hafif silah ve top tamir atölyeleri, fişek ve
marangoz fabrikaları, 1928 yılında Kırıkkalede pirinç
ve elektrik makineleri, 1929da mühimmat fabrikası, 1931 yılında
Ankarada Kayaş Kapsül Fabrikası, yine aynı yıl 1931de
Kırıkkale Çelik Fabrikası, 1935de Ankarada Mamak Gaz Maske
Fabrikası, 1936da Kırıkkalede barut, tüfek ve top
fabrikaları izlemiştir.
Burada tarihleri bilerek verdim, bu kadar kısa
süre içerisinde, Kırıkkale gibi, o tarihte köy olan, bugünkü ilimize
yapılan, cumhuriyetin yaptığı yatırımların
hatırlanması açısından.
Bu fabrikalar, 1950li yıllara kadar tek
motorlu Uğur 44 uçağını ürettiği gibi, demir yolu
rayının haddelenmesinden ilk sac ürünleri ve pirinç malzemeye,
takım tezgâhları, pik ve sfero dökümü, elektrik sayaçları, zirai
alet üretimi, tekstil makineleri, dişli ve dişli kutusu imali, çelik
çekme borudan askerî pil yapımına kadar ülkenin ihtiyacı ne ise
ya da kendisinden ne üretmesi istenmiş ise onu üretmiştir. Bunun
yanında, Türk Traktör Fabrikası, Trakmak, TOFAŞ Otomobil
Fabrikası, TOFAŞ Oto Ticaret, TÜGSAŞ, Nitromak gibi dev sanayi
kuruluşlarına büyük ortak olarak öncülük etmiştir. MKE, sadece
Türk sanayisine teknoloji, sermaye ve benzeriyle katkıda bulunmakla
kalmamış; Sümerbankın, Etibankın Paşabahçe Cam
Sanayisinin, Beykoz Ayakkabı Fabrikasının, hatta Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yaptığı gibi bünyesinde verdiği çıraklık
ve kalfalık eğitimleriyle topluma nitelikli eleman yetiştiren
okul görevi, meslek kazandıran meslek okulu görevini de üstlenmiştir.
1921 yılında kurulan Askerî Fabrikalar
Umum Müdürlüğü 1950 yılında lağvedilmiş Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu adını almış ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlığıyla ilişkilendirilmiştir. Bu yapı, daha
sonra, 2000 yılında, 57nci Hükûmet döneminde Başbakan
Yardımcısı Sayın Devlet Bahçelinin öncülüğünde,
asıl hizmet alanıyla doğrudan ilişkili olan Millî Savunma
Bakanlığıyla ilişkilendirilmiştir. MKE, merkez
teşkilatı, 2 işletme müdürlüğü ve 11 fabrika
müdürlüğüyle faaliyetlerini sürdürmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya devletleri rekabet üzerine kuruludur. Devletlerin
mücadeleleri hep üstün olmak, daha etkili olmak, dolayısıyla pastadan
daha büyük pay almak, diğer millet ve devletlerden daha fazla refah içinde
ve daha güvenli bir ortamda yaşamak üzerine kuruludur. Yaşamak için
yarışmak, var olmanızı devam ettirebilmek için de
elinizdekini sürekli geliştirmek zorundasınız. Devletler
arası rekabette ülkelerin bulundukları coğrafya ve
dolayısıyla bu coğrafyanın şekillendirdiği jeopolitik
konum fevkalade önemlidir. Coğrafya, İsviçre, Avustralya ya da Yeni
Zelanda örneklerinde olduğu gibi ülkelere bazen çok ciddi avantajlar sağlarken,
Türkiye örneğinde olduğu gibi çoğunlukla da dezavantajlara,
dolayısıyla tehditlere kaynaklık etmektedir. Dünya üzerinde
konumumuz, dış politika, ekonomi, kültür, sanat, ticaret, güvenlik,
savunma gibi gündemler üzerinde onları şekillendirecek ölçüde
etkilidir, dolayısıyla bu alanlardaki önceliklerimizi belirler. Bu
durumu en fazla etkileyen ise bilimsel ve teknolojik gelişmemiz ile
bunlara bağlı üretimimizdir. Üretimlerimiz arasında ilk
sırayı savunma sektörüyle ilgili ürettiklerimiz alır. Bunu örneklememiz
gerekirse, ellerinden gelse yeryüzünden silmek isteyecekleri Çin ve Rusya'ya
karşı ABD ve AB ülkelerinin acizliği, Çin ve Rusyanın
sahip olduğu gelişmiş savunma sanayisinden kaynaklanan
avantajlı durumundan başka bir şey değildir. Bir başka
örnek ise, Kuzey Kore'nin tüm ekonomik imkânsızlıklarına
rağmen sahip olduğu nükleer silah teknolojisine güvenerek ABD ve AB
ülkelerine rest çekme cesaretini kendinde bulabiliyor olmasıdır.
İştigal alanı savunma araç ve
gereçlerinin üretimi, bakım ve onarımı olarak belirlenen savunma
sanayinin görevi, ülkelerin silahlı kuvvetlerinin dışa
bağımlılığını minimize edecek şekilde
ihtiyaç duyulan stratejik ve taktik mahiyetteki savunma ve taarruz, saldırı
sistemlerinin geliştirilmesi, üretilmesi, bakımı, tadilatı,
yenileme ve onarımlarının yapılmasıdır.
Kısaca özetlediğim alan fevkalade önemli, katma değeri olan bir
alan özelliği taşır.
Devletlerin savunma sanayisini ayakta tutabilmek
için gerektiğinde savaşlara girdikleri de bilinmektedir.
Örneğin, ABD'nin Iraka yönelik askerî harekâtının asıl
nedeninin Saddam'ı ya da Libyaya askerî harekâtının asıl
nedeninin Kaddafiyi devirmek olmadığı, savunma sanayilerini
canlandırmak ve yapılacak askerî harekâtla Irak ve Libya petrollerini
ABD'li petrol şirketlerine bağlamak olduğu bugün artık
kabul edilmektedir. Dolayısıyla, savunma sektörünün, ülkelerin sadece
dışarıdan gelecek saldırıları bertaraf etmek,
terörle mücadelesine katkı sağlamak, caydırıcı olmak,
dış politikasını desteklemek amacıyla
kullanılmadığı, ülkeleri sömürgeleştirmek
maksadıyla da kullandırıldığı günümüzde
artık görülmektedir. Nitekim, Suriyenin kuzeyinde PKK/PYDli
teröristlerin elini sıkan Amerika Merkez Kuvvetler Komutanı General
McKenzie, o teröristi ya da teröristin bağlı olduğu örgütü çok
sevdiği için değil, ABD-İsrail ittifakının
Irak-Suriye-Lübnan stratejisi ile ABD-Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi-İsrail ittifakının Doğu Akdeniz stratejisinde bu
örgüte havale ettikleri görevlerle ilgilidir.
Son dönemde, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa
hatta İspanya merkezli düşünce kulübü görüntülü, aslında kurucu
devletlerin dış ve iç politikalarını desteklemek
maksadıyla oluşturulan sözde think-tank merkezlerinin
yayınlarını incelerseniz Türkiyeye yönelik benzer
değerlendirmeleri ve benzer terminolojiyi kullanarak yöneltilen benzer
suçlamaları görürsünüz. Bu yayınlar, Bidenın küresel
politikalarına hedef olan öncelikli ülkelere yöneliktir ve ABD
Dışişleri Bakanı Blinkenın Dünya kendi kendine
organize olamaz. sözüyle şekillenen çalışmalardır. Bu
sözün özünde Gücümüzün yettiği hedef ülkeleri
değiştireceğiz. denilmektedir. Biden Otoriter rejimleri
devirmek için güç kullanmayacağız. demektedir. Sayın
milletvekilleri, bunun anlamı, kendileri doğrudan müdahalede
bulunmayacak, yerli iş birlikçileri kullanacaklardır, tıpkı
ABDnin PKKnın Suriye uzantısını bölgedeki kara kuvvetleri
olarak kullandığı gibi.
Şimdi gelelim şu sözde think-tank
düşünce üreten kuruluşların değerlendirmelerine.
Onların iddiasına göre Türkiye kusurlu müttefiktir, onların
deyimiyle bir numaralı yöneticisi diktatörleşmiştir,
dolayısıyla bu yönetimin acilen değiştirilmesi
gerekmektedir. O nedenle, bölgede devlet dışı aktörlerle iş
birliği yapılmalıdır. Türkiyede insan hakları
ihlalleri vardır, masum gazeteciler hapsedilmektedir, siyasiler
tutsaktır, kadın hakları ihlalleri vardır, LGBT
hakları ihlal edilmektedir, azınlık hakları ihlal
edilmektedir, nefret dili kullanılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu terminolojinin
aynısı ülkemizde kullanılmaktadır. Altı ay sonra
iktidar olacağını söyleyenler vardır ve bunların
kimlerle iş birliği yaptığı ortadadır. Takdiri
sizlere bırakıyorum.
Tüm bu suçlamaların
yoğunlaştığı döneme baktığımızda
ise bunun, Cumhur İttifakının oluşturulduğu,
Türkiyenin terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürme kararının
alındığı, Suriyede bir terör devletinin kurulmasına
asla izin verilmeyeceğinin net olarak ilan edildiği, Doğu
Akdenizdeki hak ve menfaatlerimizin tavizsiz takipçisi olunduğu, Egedeki
haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizin muhataplarımıza
kesin bir kararlılıkla iletildiği, hukuk reformunun
gerçekleştirildiği, İnsan Hakları Eylem Planının
uygulamaya sokulduğu, savunmamız için gereken ve kendi
üretemediğimiz silah, araç gereç ve mühimmatı bizim için uygun olan
ülkeden tedarik edeceğimizin anlaşıldığı döneme
gelmesi manidardır. Yani Türkiye, artık üzerinde istenildiği
gibi oyun oynanan ülke olmaktan çıkmak üzeredir, dolayısıyla her
türlü tehdit ve saldırıya yerli iş birlikçilerinin
desteğiyle maruz kalması söz konusudur.
Muhterem milletvekilleri, Türkiyenin hak ve
menfaatlerini merkeze alarak bağımsız,
bağlantısız hür iradeyle politika üretebilmesi için, her konuda
caydırıcı nitelikte imkân ve kabiliyete sahip olunması
gerekmektedir. Bu imkânı sağlayacak sacayaklarından birisi
savunma sanayisidir. Savunma sektörünün ihtiyaç duyduğu silah, mühimmat,
araç ve gerecin millî imkânlar dâhilinde üretilmesi hayati önemi haizdir.
Savunma sanayisi Türkiye için bir beka meselesidir.
Ülkemizde hayalleri suya düşen terörist ve
yandaşları kâbus gördükçe, güvenlikçi politikaların
yanlışından dem vurup barış güvercini rolüne
soyunabilmektedirler. Onlar şunu çok iyi bilmeliler ki sözde insan
hakları savunucusu zengin ülkelerin roketleri, misket bombaları ya da
kimyasal silahları fakir ülkelerin gariban insanlarının tepelerine
düşmektedir.
Günümüzde savunma sanayisinin
ulaştığı bilgi birikimi ve sahip olduğu teknoloji
nedeniyle, dünün teknolojisinin ürünü olan silahların çok ötesine
geçilmiş bulunulmaktadır. Dolayısıyla, gelecekte olması
muhtemel savaşların nitelik ve niceliği de süratle değişecektir.
Günümüzde lazer silahları, havada uçarak hedefine ulaşan askerler,
askerî silah, araç gereç ve mühimmatı görünmez kılan ürünler, ses
duvarları, deprem, tsunami, fırtına, toprak kayması,
yağış gibi doğal bilinen ancak suni felaketleri
oluşturan silahlar, uzay kuvvetleri, su altı dronelar,
yıkıcı silahların yerine sadece insanı hedef alan, onu
etkisiz kılacak silahlar üzerinde çalışılmaktadır.
Devletler günümüzde ilk kez duyan için hayalci gibi gelebilecek teknolojiler
üzerinde çalışmakta, o alanlara yatırım
yapmaktadırlar. Örneğin, elektronik ve mekanik darbe silahları
ile Çin ve Kübanın sahip olduğundan bahsedilen sonik atağa
sebebiyet veren teknolojiler. Bu silahlar beyin travmasını andıran,
kısa ve uzun süreli hafıza kaybına sebep olan, baş ağrısı,
ani ve beklenmedik, nereden geldiği bilinmeyen yüksek ses işitme,
işitme kaybı, kulak ağrısı, başta basınç ve
titreme, baş dönmesine bağlı denge kaybı, bilişsel sorunlar,
depresyon ve anksiyete gibi sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu
çağdaş ülkelerin ürettiği silahlar bunlar. Bunlarla
yarışacak şekilde, inşallah, anonim şirket
olduğunda Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi bu işin
altından kalkar diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; savunma sanayisi stratejik bir sektördür.
Dolayısıyla bu sektörün mutlak surette devlet denetiminde olması
zorunluluğu bulunmaktadır. Savunma sanayisinin en güçlü olduğu
ülkeleri incelediğimizde tamamıyla devlet dışı
kurulmuş olanlar da dahi yönetici, danışman ve benzeri
sıfatlarla devlet görevlilerinin yer aldığını
görürsünüz. Bunların ürettiği ürünlerin ihracı özel izne
bağlıdır. Hatta savunma sanayisiyle doğrudan ilişkili
gibi gözükmese ve çok ender olarak savunma sanayisinde kullanılan ham
madde ya da yarı mamul madde olsa bile devletin izniyle ihracatı
mümkündür. Dolayısıyla savunma sanayisinden söz edildiğinde
mutlaka bir şekilde devlet akla gelmek zorundadır ve devletin savunma
sanayisinden, bir başka ifadeyle savunma sanayinin ülkemizdeki lokomotifi
olan Makine Kimya Endüstrisinden çekilmesi söz konusu değildir.
Savunma sanayisi ürünlerinin katma değeri
fevkalade yüksektir. Dolayısıyla uygun pazar bulunduğu takdirde,
ülke ekonomisi için yüksek getirisi olan bir sektör olma özelliğindedir.
Ülkemiz bu imkâna sahiptir. MKEnin önderlik yaptığı ve sahip
olduğu bilgi birikimini paylaştığı çok sayıda
savunma ürünü üreten işletmemiz, atölye, fabrika ile tesislerimiz
bulunmaktadır. Bir dönem gizli, merdiven altı tezgâhlarda üretim
yaparak ata mesleği hâline dönüştürülen tüfek ve tabanca
imalatı, bugün artık uluslararası arenada rekabet edecek güce
ulaşmış hâldedir. Günümüz dünyası rekabet
dünyasıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı
bünyesinde kurulu bulunan savunma sanayisi şirketlerimiz dünya
çapında itibara ve rekabet gücüne ulaşmış bulunmaktadır.
MKE Kurumunun da sahip olduğu bilgi birikimi, nitelikli iş gücü ve
tecrübesiyle dünya çapında hak ettiği yere ulaşabilmesi için
aynı sektör içinde yer aldığı muadili firmaların
hareket serbestliğine kavuşturulması gerekmektedir.
Görüşmekte olduğumuz yasa teklifiyle
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu tıpkı 1950lerde nasıl Askerî
Fabrikalar Umum Müdürlüğü ismini terk ederek Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumu adını almışsa, bu defa Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi adını alacaktır. Kurumun tüm hissesi hazineye ait
yani sermayesi devlet tarafından sağlanan, sermayesinin -bir
başka ifadeyle hissesinin- tamamı devlet tarafından
sağlandığı için Sayıştay ve ayrıca ilave
olarak bağımsız denetim şirketi tarafından denetlenen,
hâlen olduğu gibi Millî Savunma Bakanlığına bağlı
bir anonim şirket olacaktır.
MKEnin özelleştirilmemesi, dünyadaki
muadillerini aşacak seviyeye gelmesi, üretiminin artırılarak
sürdürülmesi ve bulunduğu fabrikalarında -yoğunluklu olarak
bulunduğu Kırıkkaleyle- çalışan personelin hiçbir
şartta mağdur edilmemesi konuları Milliyetçi Hareket Partisi
olarak üzerinde titizlikle durduğumuz bir konudur.
MKEnin özelleştirilmemesi ve bu konudaki
tereddütlerin giderilmesi Millî Savunma Komisyonunda verilen bir önergeyle
netlik kazandırılmıştır. Dolayısıyla
kamuoyunda özelleştirilecek satılacak diye yapılan
kasıtlı dedikodulara itibar edilmemesi gerekmektedir. Söz konusu
önergeyle Şirket, şirketin hisseleri ve bağlı
ortaklıkları; satış, kiralama, işletme
hakkının devri ve/veya sair başka tasarruflar yoluyla yerli veya
yabancı özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine devre konu edilemez.
hükmü teklife eklenmiş olup kesinlik kazanmıştır.
Sayın Bakan Yardımcısı ve Genel
Müdür Komisyonda, AŞye dönüştükten sonra kimsenin Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumundan ayrılması taraftarı olmadıklarını ve
hatta emekli olanlarla da çalışma arzusunda olduklarını
belirtmişlerdir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu bünyesinde
işçi, sözleşmeli personel ve memur olarak üç değişik
kategoride görev yapan personelin özlük haklarında kayıp olmayacak
düzenlemeler getirilmiştir. Ancak, Komisyonda da dile getirdiğimiz
üzere, ailesi ve diğer konular dikkate alınarak başka kurumlara
tercih için verilen sürenin bir yıla çıkarılmasının;
bir idari hata olan, güvenlik görevlilerinin yardımcı hizmetler
sınıfından çıkarılıp genel idare hizmetleri
sınıfına aktarıldıktan sonra gideceklerse başka
kurumlara gönderilmelerinin; diğer kurumlara gidecek personelin
aldıkları ücret, gittikleri kurumdaki emsallerinden yüksek ise dondurulmamasının
ve MKE AŞdeki emsalleriyle eşit maaş almaya devam etmelerinin
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunu yıllarca omuzlamış, dededen
toruna taşımış personele bir vefa borcu olduğu düşüncesindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 275 sıra sayılı Makine
ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifini
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi belirtir, Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, ölüm yıl dönümü
nedeniyle sevgili Orhan Doğan ile idam edilen Şeyh Sait ve
arkadaşlarını saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, 275 sıra
sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Teklifi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım.
AKP iktidarı döneminde yasa yapma tekniği
bütünüyle yürütmenin istek ve taleplerine uygun bir şekilde komisyonlarda
görüşülmekte, bu süreçte muhalefet partilerinin katkı ve önerileri
yok sayılmaktadır. Muhalefet partilerinin verdiği kanun
teklifleri komisyonlarda hiçbir şekilde görüşülmemekte ve gündeme
hiçbir şekilde alınmamaktadır. Öte yandan, komisyon
görüşmeleri tamamlandıktan sonra muhalefet şerhinin
yazılması için normalde belli bir süre verilmesi gerekirken komisyon
bu usule de riayet etmemekte ve İç Tüzük hükümlerini çok açık bir
şekilde ihlal etmektedir. Muhalefet partilerine şerh
yazılması için birkaç saatlik bir zaman verilmesi,
sağlıklı ve nitelikli kanun yapma yönünde çok ciddi bir engel
teşkil etmektedir. İktidar, âdeta yangından mal kaçırırcasına
kanun tekliflerini Genel Kurul gündemine taşıma gayreti
içerisindedir. Ayrıca, komisyon görüşmeleri tamamlandıktan sonra
teklifin Genel Kurul gündemine gelmesi için en az kırk sekiz saat geçmesi
gerekirken teklifler alelacele Genel Kurul gündemine getirilmekte
dolayısıyla Mecliste bulunan vekiller yasa teklifine
hazırlanamamakta, böyle olunca Genel Kurul tartışmaları da
sağlıklı bir şekilde devam edememektedir. AKP iktidarı
getirdiği yasa tekliflerini böylece kamuoyundan da kaçırmış
oluyor. Torba yasa tekniğiyle yasa yapım tekniğinde büyük bir
sıkıntıya yol açan AKP iktidarı, yukarıda sözü edilen
yöntemlerle yasa yapım tekniği ruhuna büyük bir zarar vermektedir.
AKP iktidarı, komisyona getirdiği yasa
tekliflerinin birçoğunda uzman görüşlerini dikkate almamakta,
uzmanlar çoğu zaman komisyona dahi davet edilmemektedir. Bu yasa teklifi
görüşmelerinde de aynı şey olmuş, aynı yol ve yöntem
takip edilmiştir. Örneğin, böyle bir yasa teklifiyle
Kırıkkale ekonomisinin nasıl etkileneceğine, çalışan
memur ve personelinin ne gibi sıkıntılarla karşı
karşıya kalacağına, özelleştirme sürecinde hangi
sorunlar yaşanacağına ilişkin meseleler göz ardı
edilmiştir. Dolayısıyla Meclis, Kırıkkale halkı
için değil sermaye için seferber olmuş, bu süreçte sermayenin
ihtiyaçları doğrultusunda yeni bir kanun teklifiyle karşımıza
çıkmaktadır. Aynı şekilde, bu yasa teklifinin öncelikle
görüşülmesi gereken yerlerden biri KİT Komisyonuyken bu hassasiyet de
göz ardı edilmiş, Kırıkkaleyi Kırıkkale yapan
Makine Kimya Endüstrisinin özelleştirilmesine zemin hazırlama hâline
gelmiştir. Hazırlanan bu kanun teklifinin alt komisyonda uzmanlarla
birlikte değerlendirilmesi gerekliliğiyse gerçek anlamda es
geçilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi,
birçok açıdan sıkıntılı bir yasa teklifidir. Bu yasa
teklifi esasen kamunun tasfiyesini amaçlayan, sermayenin
çıkarlarını gözeten, kamu yararını sermayeye
peşkeş çeken bir yasa teklifidir. Bu yasa teklifiyle kurum
şirkete çevrilerek özeleştirmenin zemini ve yolu
açılmaktadır. Yasa teklifiyle kurum sermayesinin tamamı Hazineye
aktarılacak dolayısıyla, Hazine tarafından kısmi
olarak ya da bir bütün olarak satılması veya
alınmasının veyahut da ortadan
kaldırılmasının, özel şirkete peşkeş
çekilmesinin yolu açılmaktadır.
Denetimden kaçılmadığı iddia
edilmektedir ancak mevcuttaki denetim mekanizmaları bile doğru düzgün
bir şekilde işletilmemekte, anonim şirketin denetlenmesi ya da
yasalara uygun şekilde denetlenmesi ihtimaliyse söz konusu
olmayacaktır. Mevcut iş güvencesine rağmen, personel arasında
ayrım yapan, sürgün ve dışlama gibi birçok baskı
aracını kullanan yönetimler tarafından hiçbir personelin
işten çıkarılmasının kesinlikle söz konusu
olmayacağını ve personelin tüm mali ve sosyal
haklarının korunacağı yönündeki açıklamalara inanmaksa
mümkün değildir değerli arkadaşlar. Böylece Makine Kimya
Endüstrisinin KİT statüsünden daha esnek, özel sektör dinamizmiyle hareket
eden, özellikle personel rejimi açısından çok daha esnek ve işe
alımlarda torpil ve referansın dikkate alınacağı bir
yapıya bürünmesi amaçlanmaktadır. Dahası, sadece MKE değil,
tüm KİTlerin tasfiyesiyle kamu küçültülerek tamamen özel sektörün
insafına terk edilmesi yönünde adım atılmaktadır. Yani
ortak alma, parça parça satma, yap-işlet-devret modeli ve benzeri
yöntemlerle kurumun bütün faaliyet alanlarının özel sektöre peşkeş
çekilmesi için başlangıç adımı atılmış
durumdadır. Son beş yıldır, AKP iktidarı
tarafından kurumun yönetim kadrolarına dışarıdan
kişiler yönetici olarak atanmıştır, bu önemli bir sorundur.
Bu yöneticiler de AKP iktidarı tarafından neden
atandığı veya neden görevden alındığı
anlaşılmadan sık sık değiştirilmiştir, bu da
ayrı bir sorudur. Bakanlıklarda ve birçok kurumda yaşanan
kayırmacılık, sürgün, yer değiştirmeler, Makine ve
Kimya Endüstrisinin de son beş yılına damgasını vuran
bir gerçekliktir değerli arkadaşlar.
Ekonomik olarak ülkeyi krize sürüklemiş olan
iktidar, çözümü bir kez daha kamuyu tasfiye etmekte aramaktadır. Kamu
iktisadi teşekküllerine bir anonim şirket statüsünü
kazandırmakta, bunların satışına zemin hazırlanmaktadır.
Böylelikle, binlerce kamu çalışanın iş güvencesi elinden
alınmış olacaktır. Her ne kadar Makine ve Kimya Endüstrisi
tarafından mevcut kanun teklifinin bir özelleştirme adımı
olmadığı iddia edilse de çalışan personelin
görüşü alınmadığı gibi, personele ilişkin olan
kısımsa kesinlikle ve kesinlikle Özelleştirme Kanunu
kapsamında yer alacaktır. İşçilere, çalışanlara
dair mağduriyetleri biz geçmişte Ziraat Bankasında gördük, ne
yazık ki biz geçmişte TELEKOMun özelleştirmesinde görmüş
bulunuyoruz. Aktif olarak çalışan hatların, milyonlarca adet
alım garantisi verilerek MKEye ait tüm teknik bilgi paketlerinin özel
firmalara satıldığı hatta bunlarla ilgili
sözleşmelerin imzalandığı bilgisi verilmektedir.
AKP iktidarları döneminde yol, köprü
ihalelerinde olduğu gibi alım garantili bir özelleştirme süreci
yaşanacağı bizzat çalışanlar tarafından bizlere
iletilmektedir. Dolayısıyla, tıpkı diğer ihalelerde
olduğu gibi sadece Makine ve Kimya Endüstrisi çalışanları
mağdur olmayacak aynı zamanda kamu kaynakları sermayedarlar için
alım garantili bir şekilde servis edilecektir.
Öte yandan, Makine ve Kimya Endüstrisi yöneticileri
tarafından iddia edildiği gibi mevcut kanundan kaynaklı
sınırlamalar da söz konusu değildir. Mevcut durumda, kendi
istedikleri personele performans ödemesi yapmakta, çeşitli projeler ve
iş kalemleri için hizmet alımı ve benzeri şekilde
danışman, personel veya firma kullanımı yapılmakta ve
dahası mevcut İhale Kanununa rağmen adrese teslim işler
verilmesi konusunda hiçbir engelle
karşılaşmamıştır bu mevcut olan Hükûmet.
Ayrıca, tüm kamuda olduğu gibi Makine ve
Kimya Enstitüsü Kurumu da tepeden inme yöneticiler tarafından
yönetilmektedir. Kurumların kendi içerisinden, liyakat
şartlarına uygun, tecrübe ve bilgi birikimi dikkate alınmadan
yapılan yönetici atamaları sorun olmaya devam etmektedir bütün
kurumlarda olduğu gibi. Atanan veya mevcut yöneticiler, hem memur hem de
işçiler arasında, iktidara yakın ya da yandaş
sendikaların referansları doğrultusunda personel
görevlendirmeleri yapmaktadır.
Bir diğer iddia ise Kurum bütçesindeki,
nitelikli personel istihdamının önündeki engellerin
kaldırılması iddiasıdır. Mevcut yönetim
tarafından bazı projelerde ve yapılan işlerde çok yüksek
ücretlerle danışman adı altında personel istihdamı
ya da danışman firma kullanımında belirgin bir
artış olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bugüne kadar
danışmanlık hizmeti alan kişi ve kurumların hangi
kriterlere göre belirlendiğiyle ilgili tek bir somut çıktı
olmadığı bilinmektedir. Buna dair yapılan bütün
soruşturmalar ve verilen bütün sorular da ne yazık ki cevapsız
kalmıştır.
Bu yasa teklifiyle emekçilerin kazanılan
hakları yok olacak değerli arkadaşlar. Binlerce
çalışan perişan edilecektir, böylesi adımlar AKP
iktidarı açısından artık rutin hâle gelmiş durumdadır.
Daha önce Somada ve benzeri yerlerde özelleştirilen madenler ve termik
santraller binlerce işçinin mağdur edilmesine, insanların
geleceğinin çalınmasına yol açmış ve binlerce
mağdurla karşı karşıya kalınmıştır.
Benzer örnekler yine tarihte ÇAYKUR ve PTT özelleştirmelerinde de yaşanmıştır.
Silah sanayisinin iştah kabartan bir sektör
hâline gelmesi, savaş harcamalarını en üst düzeye çıkaran
AKP iktidarları için bir rant alanı hâline gelmiştir.
Dışarıya silah ihraç eden ülke diye kamuoyunu pekiştirmek
isteyen AKP iktidarı şimdi de gözünü Makine ve Kimya Endüstrisine
dikmiştir. Yasa teklifinin ardında yatan nedenleri anlatmak için
savaş sanayisi ekonomisini anlamak ve çözümlemek önemli bir merhaledir.
Kapitalizm ve savaş ilişkisi kopmaz bağlarla ve evrensel düzeyde
birbirine bağlıdır. Savaş sanayisi dünyanın en
gelişmiş ve kârlı sektörü olarak sermaye birikim rejimlerinin
nefes borusu hâline gelmiştir günümüz dünyasında. Silah sanayisi
özellikle ekonomide daralmanın ve durgunluğun olduğu dönemlerde
sermaye grupları için kârlı bir yatırım alanı hâline
gelmiştir. AKP iktidarlarının özellikle son on yılda silah
yatırımlarına özel bir önem vermeye başlaması sektörün
oranlarıyla yakından ilintilidir. Bu dönemde, AKPnin silah
sanayisiyle ilişkisi stratejik düzeydedir. İleriye dönük hedefleri
açısından, en fazla agresif olarak büyümesi öngörülen sektörler
arasında silah sanayisi en gözde sektörlerin başında yer
almaktadır. ASELSANın bu yılın ilk çeyreği için
açıkladığı 3 milyar TL kârı bu kapsamda örnek olarak
verilebilir ve gerçek anlamda çarpıcı bir örnektir.
Türkiyede işbaşına gelen bütün
hükûmetler hazırladıkları bütçelerde en büyük payı ne
yazık ki silah ve savunma sanayisine aktarmışlardır. AKP
döneminde de bu kural asla ve asla bozulmamıştır. Medya ve
inşaat sektörüne yön veren havuz sistemi, savunma sanayisine de yön
vermektedir ve halkı ciddi bir şekilde yoksulluğa itmektedir.
AKP iktidarı, kamunun elindeki tüm imkânları ve maddi gücü bu
havuzların beslenmesine bağlayarak ciddi oranlarda büyümelerini
sağlamakta ve bunların önünde hiçbir engel bırakmamaktadır.
Gelinen süreçte, silah sanayisine aktarılan kaynaklar ve destekler,
güvenlik yatırımlarına doğru genişleyen bir spektrumda
hem oldukça kârlı bir iş hem de savaş politikalarını
besleyen bir manivela gibi kullanılmaktadır ve bu, iktidarın
gerçek politikası hâline gelmiştir.
2015ten itibaren ekonomik krizin
kaçınılmaz bir hâle geldiğini ve 2002den beri büyümenin
lokomotifliğini yapan inşaat-altyapı-finans üçgeninde yolun
sonuna gelindiğini yavaş yavaş anlayan AKP iktidarı, yeni
dönemde yatırımlarını silah ve savunma sanayisine ve
telekomünikasyona, enerji yatırımlarına yöneltmiştir.
Uluslararası alanda silah ve savunma sanayisindeki gelişmeleri ve
devletlerin silahlanma harcamalarını araştıran bir
kuruluş olan SIPRIye göre, Türkiyede bazı savunma sanayi
şirketleri dünyanın en büyük silah satıcısı
şirketler listesi durumuna gelmiştir. ASELSAN, TAI, ROKETSAN gibi
şirketler ilk 100 içinde yer almaktadır. Savunma sanayisinde yer alan
bazı şirketlerin aile içine veya yakın dostlara ait olması
tesadüfi değildir. Sektörün büyükleri arasında Koç grubu, Nurol, BMC,
NETAŞ, Turbojet, Kale Havacılık bulunurken aile dostları ve
dünürlerinin Albayrak Grubu, Katmerciler, Bayrak Grubu gibi bu sürece
katılımıyla paydaşlar artmış, birçok alanda
oluşturulan havuz yapılarına kaynak verildiği gibi savunma
sanayisinin içinde yer alan şirketlere de büyük teşvikler
verilmektedir. Yatırım arazileri BMC örneğinde olduğu gibi
bedava bir şekilde peşkeş çekilmektedir. AKP iktidarı
kapsamında kriminalize olan geleneksel sermaye ve AKP sermayesi savaş
ve savunma sektörü söz konusu olunca bir araya gelip uyum içinde bir arada
durabiliyor. Hava araçları Bayrak Makina, BÜYÜKMIHÇI, Kale Kalıp
arasında pay ediliyor. Pastanın büyüğünü ise Bayraktar grubu
alıyor, kara araçlarında Otokar, BMC, Hema ve RMK, DER-SAN, Sedef,
Yonca-Onuk, İstanbul Denizcilik, (ADİK) Anadolu Tersanesi gibi yerler
ve mevcut olan kurumlar yer almaktadır. Değerli arkadaşlar,
lojistik, askerî giyim konusundaysa Yakupoğlu, Öztiryakiler, TARGET, Öztek,
TEKSAV, Anel, Mega Teknik önemli paylar almaktadır.
Görüldüğü üzere havuz sistemiyle
oluşturulan rant ve kayırma ekonomisinin tahtında oturan sektör
silah sanayisidir. Demokratik hak temelinde sorunlara karşı
oluşturulan beka retoriği oldukça kullanışlı bir
aparat olarak salıverilmekte ve bu şekilde yepyeni bir engel olarak
toplumun önüne getirilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı tarafından
çıkarılan 696 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle savunma
sanayisini doğrudan kendisine bağlayan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, yönetim kadrosu ve havuz medyası, yerli bir askerî
endüstriyel kompleksi yaratma konusunda ulusal ve uluslararası diplomasi
ve algı faaliyetlerini yürütmeye devam ediyor ve devam edecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 9 Şubat
2019 tarihinde Aydında yaptığı bir mitingde Ben buradan
patatesçilere, domatesçilere sesleniyorum: O 1 tane merminin bedelini biliyor
musunuz? diye bir soru sormuştur. Bakın, mermi parasıyla
kodlanan militarizm ve savaş mekaniği, iktidar bloğunun silah
sanayisi ve ileri teknoloji ürünlerinden iç piyasalara güçlü para
aktarımı sağlamayı hedefleyen bir model üzerinden
işletilmiş ve hâlâ işletilmeye devam edilmektedir. Devletin
bekası söyleminin amacı toplumsal, siyasal muhalefeti bastırma,
bölgesel güç olma hedefiyle özellikle havuz medyası eliyle toplumu
militarize etmeye yönelik olan bir politikadır. Bu stratejinin en
yıkıcı sonucu ise silah ve savunma sanayisinde büyük
yatırımlar yaparak, orduyu yüksek maliyetli teknolojiyle donatarak
toplumsal eşitsizliği ve yoksulluğu büyütmektir ve büyütmeye
devam etmektedir.
Değerli halkımız ve değerli
milletvekilleri, şimdi, mevcut olan bu kanun teklifinin ne anlama
geldiğini kısa bir şekilde anlattım fakat ben bir şeye
daha burada dokunmak istiyorum. Bakın, Anayasa Mahkemesi Başkanı
Zühtü Arslan çıktı, bir iki gün önce bir konuşma yaptı; diyor
ki: Mahkemelerin adalet arayışına cevap vermediği,
bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun bir
şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk
dışı arayışların ortaya çıkması
kaçınılmazdır. Vallahi biz de buna katılıyoruz yani
size de aynı zamanda Günaydın. diyoruz. Neden Günaydın.
diyoruz? Bakın Hukuk devletinde adaletin nihai adresi mahkemelerdir.
diyor. Peki, Türkiyede hukuk devletinde mevcut olan uyuşmazlıklar ve
mevcut olan olayların gerçekten adresi mahkemeler midir? Bizce, ne
yazık ki mahkemeler değil.
Bakın, başka bir söyleminde ne diyor:
Hukuk devletinde uzaktan kumandayla yargı da yargıç da
düşünülemez. Türkiyedeki yargı, şu anda mevcut olan yargı
uzaktan kumandayla yönetiliyor. Sizlere şu kadarını söyleyeyim,
bu kafayla adalete ulaşmak mümkün değildir. İki vatandaş
arasındaki mevcut bir hukuki uyuşmazlığı ancak bu
mantıkla çözebilirsiniz.
Peki, neye uzaktan kumandayla etki edebilirsiniz?
Bakın, uzaktan kumandayla çözemediğiniz şeyler için ben size
birkaç tane örnek vereyim. Faili meçhul cinayetleri çözemediniz çünkü uzaktan kumandayla
yürüyen bir yargı sistemi var. Bakın, siyasal kumpas
davalarını, mevcut olan bu halkın önüne getirdiniz; burada
uzaktan kumandayla işleyen bir yargı sistemi var. Kürtlere yönelik
olaylarda cezasızlık politikası var, burada uzaktan kumandayla
bir yargı sistemi var. Siyasi kumpas davasıyla bir kapatma
davası açtınız, bu kapatma davası sadece milletvekilleri
hakkında yapılan soruşturmaları içermektedir ve hiçbir
milletvekilimizin, hiçbir siyasetçimizin almış olduğu bir ceza
yoktur, kesinleşmiş olan bir cezası söz konusu değildir. Bu
da uzaktan kumandalı bir yargı sistemi ile bu yargı eliyle ancak
devam edecek olan bir durumdur. Bütün bunlar uzaktan kumandalı bir
yargı sistemiyle devam ediyor. O nedenle size, Anayasa Mahkemesi
Başkanına ve diğer yüksek yargı organı
başkanlarının hepsine Günaydın. diyorum. Peki, ne
duruyorsunuz? Genelgeçer eleştiriler yapmakla bu işler çözüme
kavuşamaz.
AİHMin Demirtaş ve Kavala kararı
nerede, niye uygulamıyorsunuz? Yolsuzluk iddiaları korkunç boyutlara
ulaşmış, yargı neden harekete geçmiyor? Olayların
üzerinden altı yıl geçmiş olmasına rağmen uzaktan
kumandalı bir yargı sistemiyle neden partimize karşı dava
açıyorsunuz, Kobani davası ve kumpas davasını
açıyorsunuz? Yargının bir yönünü dokunulmaz
kılıyorsunuz, bir diğer tarafında ise iki vatandaş
arasındaki bir uyuşmazlık için tarafsız ve
bağımsız yargı diyorsunuz. Bu kafayla hiçbir yere
varamazsınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
275 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Teklifin tümü üzerinde siyasi parti grupları
adına yapılan konuşmalarda kalınmıştı.
Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Özgür Ceylanın.
Sayın Ceylan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra
sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Teklifinin tümü üzerine CHP Grubu adına söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, ekranları başında
görüşmeleri takip eden, yıllardır Makine ve Kimyaya alın
teriyle değer katan işçi, memur ve sözleşmeli olarak
çalışan kardeşlerimi selamlayarak başlamak istiyorum.
Teklifin görüşmeleri esnasında,
ısrarla, teklifin havale edildiği komisyonların raporunu
beklemek gerektiğini söyledik, en azından teklifin alt komisyonda
incelenmesi önerisinde bulunduk ama bu önerilerimiz de Acelemiz var,
yetişemez. denilerek kabul görmedi. Komisyon çalışmaları
dün 17.30da bitti, 22.30da muhalefet şerhimizi teslim ettik, bugün Genel
Kurula geldi, şimdi görüşüyoruz. Bu ne acele, anlamış
değiliz. İnsanın aklına Acaba birileri iktidara silah
fabrikası siparişi verdi de onu mu yetiştirmeye
çalışıyoruz?u getiriyor. Bu neyin acelesidir arkadaşlar?
Apar topar, yangından mal kaçırır gibi Meclise getirilen, bir an
önce yasalaşması için iktidarın büyük çaba sarf ettiği bir
teklif bu.
Atölyedeki mala müşteri çıkınca
patron işçileri sabahlara kadar
çalıştırırmış. Bu teklifin süreci de biraz öyle
oldu. Konunun tarafları olan sendikalarla görüşülmeden, kamuoyu
yeterince bilgilendirilmeden, aceleyle hazırlandığı için
tıkır tıkır işleyen MKEnin anonim şirkete
dönüştürülmesi teklifi daha sonra komisyon aşamasında 6
önergeyle tadil edildi yani teklifin yarısı kısmen düzeltilmeye
çalışıldı.
Değerli arkadaşlar, teklifle kamu iktisadi
teşebbüsü olan MKE ilgili bakanlığı Millî Savunma
Bakanlığı olan bir anonim şirkete dönüştürülüyor. MKE,
kamu tüzel kişiliğine sahip, sermayesinin tamamı devlete ait
olan, ürettiği ürünlerin niteliği ve nihai ürünlerin son
kullanıcısı Türk Silahlı Kuvvetleri ve kolluk güçlerimiz
olan bir kurum; dolayısıyla, bir anlamda tekel niteliğindeki mal
ve hizmetleri kamu yararı gözeterek kamu hukukuna tabi süreçlerde üretmek
ve pazarlamak üzerine kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti nedeniyle de
çeşitli imtiyazlara sahip bir kamu iktisadi kuruluşu; bugün
şirkete dönüştürülüyor. Peki, buna neden ihtiyaç duyuluyor?
Yanıtlanması gereken soru budur. Yanıtı, teklifin genel
gerekçesinde arayalım. Gerekçede, MKEnin gelişen teknolojiye ayak
uydurması, üretim imkân ve kabiliyetlerinin artırılması ve
nitelikli personel istihdamının sağlanması gibi nedenlerle
günümüz ticari hayatının gerekliliklerine uygun yapısal
dönüşüme ihtiyaç olduğu yazıyor. İhtiyaç, Kurumun
verimsizliğinden doğmamıştır. Teklifi bu aşamaya
getiren, mevzuata takılmadan iş ve işlem tesis etme, iş
gücü yapısını değiştirerek emek sömürüsü üstünden
kazancı artırma arzusudur. 233 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye göre KİTler,
bu kanun hükmünde kararnameyle saklı tutulan hususlar
dışında özel hukuk hükümlerine tabidir yani Kurumun elini kolunu
bağlayan yoktur. Eli kolu bağlı olmadığı içindir
ki MKE markası tüm dünyada bilinen, itibar edilen bir markadır. Bu
kanunla da amaç, bu markanın pazarlanması öncesi yol temizliği
yapılmasıdır.
Bu arada, üzerinde ısrarla durulması ve
gözden kaçırılmaması gereken kavram, teklifin genel gerekçesinde
geçen ticari hayatın gereklilikleri kavramıdır. Bizatihi bu
kavram dahi, yarattığı havuz medyası ve havuzdan beslenen
yandaş sermaye çetelerinin saraydan doğrudan kelepir şirket
talebinde bulunduklarını göstermektedir.
Arkadaşlar, miting meydanlarında davudi
sesiyle bağırıyordu, Ben buradan patatesçilere, domatesçilere
sesleniyorum: O bir tane merminin bedelini biliyor musun sen? Bunlar nereden
geldi, biliyor musun? diyordu. Biz Kırıkkaleden geldiğini
biliyoruz da demek ki bu soruyu soranlar bilmiyor olacaklar ki nitelikli
personel verimlilik çağı yakalama gibi sözlerle,
Kırıkkaledeki fabrikalarda üretim yapan işçiyi, memuru
beğenmiyorlar.
Anonim şirketleştirilmeye
çalışılan MKE Türk ordusunun gurur kaynağı; onun her
türlü silahını temin eden, savunma sanayisinde Türkiyede ilk 5te
olan bir kurum. En büyük sanayi kuruluşları sıralamasında
da Türkiyede ilk 100de. 2019 yılında 694 milyon, 2020
yılında 925 milyon kâr etmiş. Şimdi şirkete
dönüştürülüyor.
Bu teklif yasalaşırsa nitelikli eleman
alacağız, hızlı hareket edeceğiz, gelişen
teknolojiye ayak uyduracağız. deniyor. Partimizi de yapıcı
eleştiride bulunmamakla eleştiriyor iktidar vekilleri. Allah
aşkına söyleyin, şu anki yapısıyla MKEnin nitelikli
istihdam yapabilmesi için önünde engel mi var? On dokuz yıldır ülkeyi
yöneten, istihdam politikasını belirleyen siz değil misiniz?
Elinizi tutan ne? Ayağınıza pranga olan ne varsa düzeltilmesi
için yasa teklifini getirin kanunlaştıralım, destekleyelim.
Hızlı hareket edemiyoruz. deniyor. Hani tek adam rejiminde her
şey daha hızlı ilerleyecekti, ne oldu? Bu konuda da
hızlanmanızı sağlayacak ne gerekiyorsa getirin
yapalım, yasalaştıralım arkadaşlar. Değişen
teknolojiye ayak uyduramıyor. diyorsanız, kusura bakmayın ama o
da yine sizin ayıbınız; kaç yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz,
böyle mazeret mi olur? Hem övünmüyor muyuz MKEnin ürettikleriyle? Bakın
neler var: FIRTINA, PANTER, YAVUZ, BORAN obüsleri, ALTAY tankı silah
sistemleri, pek çok hafif silah, uçak ve sığınak bombaları,
topçu roketleri ve daha neler neler. En son Değişen teknolojiye ayak
uyduramıyor. dediğiniz bu Kurum maske bile üretti, daha ne
yapsın? Bence sorun Kurumda değil, yönetim anlayışında
değerli arkadaşlar. Kafa aynı olduktan sonra, yapılan
liyakatsiz atamalarla AŞ olduğunda ne değişecek? Biz bunu
anlatmaya çalışıyoruz.
Bakın -Komisyonda da gündeme getirdik- MKE 2016
ve 2017 yıllarında Suudi Arabistana silah satmış, aradan
beş sene geçmiş, hâlâ paramızı alamamışız.
Soruyoruz Ne kadar alacağımız? Kurum zarara
uğratılmış, bunun sorumlusu kim? diye, Bakanlık net
bir cevap vermiyor, ipe un seriyor. Dün Bakan Yardımcısına sorduk,
sağ olsun söyledi, 60 milyon doların üzerinde
alacağımız var." dedi. Sorumlusu kim, hata kimde, bilen
yok. AŞ olunca bunları mı düzelteceksiniz? Hiç sanmıyoruz.
Dediğim gibi, sorun, Kurum yapısında değil, kafa
yapısında; sorun, liyakatli isimlere görev vermemekte direnenlerde.
AŞ olunca durum, inanın, daha kötüye gidecek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir önemli konu da bu Kurum AŞ olduğunda
nasıl bir istihdam politikası yürütüleceğidir. Şimdi, iyi
kötü, işçi alımında KPSS falan söz konusu. Bu yasa geçerse
işçilerin hepsi özel hukuka tabi olacaklar ve işe ona göre
alınacaklar. Zaten bu durumda bile yaptığınız
liyakatsiz atamalar, işe alımlar ortadayken o zaman sizi kim
durduracak? Şirket Genel Müdürü veya Bakanlık yetkilileri siyasi
iradenin İşe alınsın. dediği kişiler için
Olmaz, ben işe alamam. mı diyecekler? Bu mümkün değil. Bütün
bunları düzenleyen şirket ana sözleşmesi bu şirketin tüm
kurallarını belirleyecek olan metindir. Bunun açık ve
şeffaf bir şekilde paylaşılması, işe alım,
disiplin, taşeronlaşma gibi her alanda bu şirketin ne yapıp
ne yapamayacağının net bir şekilde ortaya konulması
gerekmektedir. Şirketleşmeyle birlikte maalesef kurum kültürü
kaybolacak, içerideki tüm örgütlenme değişecek, Kurumu kurum yapan
felsefe yerini şirket mantığına ve kâr hırsına
bırakacaktır. Bu kadar stratejik bir kurumun daha fazla kâr
hırsıyla yönetilmesi ne kadar doğrudur arkadaşlar?
Şüphesiz zarar etmemelidir ama kârlılık da ana hedefi
olmamalıdır; ana hedefi, ordumuzu güçlendirmek, silah sanayimizi
dışa bağımlılıktan kurtarmak olmalıdır.
Kârlılık için ürettiğimiz silahı kim daha çok para verirse
ona mı satacağız? Demek istediğimiz bu. Böyle devlet
yönetilmez, böyle kanun yapılmaz sayın milletvekilleri. (CHP
sıralarından alkışlar)
Siz bence, bu kanunla, özelleştirmeye giden
yolun taşlarını döşüyorsunuz. Kime sorarsanız sorun,
AŞ olmanın amacı Bir şirketin hisselerini paylara bölme ve
borsaya açılma, hisselerini rahatça satma. anlamına gelir; kamuoyunda
yaygın algı budur -ki çoğu zaman şirketler için gerçek olan
da budur- bu yaptığınız işte görünen, halk
tarafından algılanan da budur.
Komisyon toplantımızda MKEnin fişek
üretimini taşeron bir firmaya yirmi beş yıllığına
verdiğini ifade ettik. Daha Kurumla ilgili teklif Komisyonda
görüşülürken MKE ile NP Savunma Sanayi AŞ arasında 4 Haziranda
imzalanan 120 milyon mermi alım garantili bir anlaşmayı inceleme
şansımız oldu. Bu dahi acelenin boyutunu gösteriyor. MKEden 50
milyon kapsül alacak ama 120 milyon mermi satacak. Belli ki 120 milyon mermi
için ihtiyaç duyacağı 70 milyon kapsülü dışarıdan
ucuza temin edecek. Kime satacak? MKEye satacak. MKE bunları üretemiyor
mu? Kurum hem bilgi transferi yapacak hem de Kurumun MKE Pirinç
Fabrikasındaki taşınmazları kullanmasına olanak
verecek. Bakan Yardımcısı bunu ticari sır olarak niteledi
ama bence bu bir ticari sır değildir. Ortada sır olsa zaten
taşeronlaştırmazdınız. Bunun adı kimse görmesin,
kimse bilmesin diplomasisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Kurumun fabrikaları bu taşerona
açılacak, Kurumun yılların deneyimiyle elde ettiği bilgi ve
birikimi bu firmaya aktarılacak; taşeron, MKEnin asli işi olan
mermi üretimi işini yapacak. Alım garantisi, teknoloji transferi
Oh,
ne âlâ memleket! Bu size TÜRK TELEKOM'u, BMC ve Tank Palet hikâyesini
anımsatmıyor mu? Birileri gene çayın taşıyla
çayın kuşunu vuracak, birileri de bu ballı işlere
alkış tutacak.
Arkadaşlar, TÜRK TELEKOM'da da neler
olduğunu hafızalarınızı yenilemek bakımından
kısaca anlatmakta fayda var. On dokuz yılda, Türkiye Cumhuriyetinin
büyük bölümünden kâr elde ettiği işletmeler Zarar ediyor.
söylemleriyle pazarlandı. Kamu yatırımlarında ana ilke kâr
olmamasına rağmen, bu söylemle toplumun geniş kesimleri
hazırlandı. Özelleştirilen kurumlarda çalışan
emekçilere Sizin için her şey daha güzel olacak. denildi. Kâr etmeyen
işletmeler özel teşebbüsün yatırım yapmak istemediği
ancak vatandaş için hizmet üreten işletmelerimizdi.
Satışı önüne ilke olarak koyan iktidar, işletmeleri günün
gelişen üretim araç gereçleriyle yenilemediği için makineleri eskidi,
kadroları şişirildi, en çok da arpalık söylemleri
kullanılarak Türkiye'nin neyi var neyi yoksa satıldı.
İşte bu süreçte, ülkeyi yönetenlerin Katar tutkusuna tanık oldu
Türk halkı. Milletçe Hariri ailesiyle
tanıştırıldık; saray sofralarında
ağırlandı, sırtı sıvazlanıp yolcu edildi.
İktidarınızın millî ekonomiye bakışını
TÜRK TELEKOMda gördük. Katarlı bir firma geldi, gördü ve yenip gitti.
Türkiye Cumhuriyeti göz göre göre, hem de iktidar sahiplerinin bile isteye göz
yummasıyla apaçık dolandırıldı. Nasıl mı gerçekleşti
asrın dolandırıcılığı? Ülkeyi pazarlamakla
görevli olduğunu söyleyenlerin desteğiyle, Türkiye Cumhuriyeti
bankalarından çektiği kredilerle dolandırıldı, hem de
bunu yaparken TÜRK TELEKOMun mülklerini ipotekledi. Özelleştirme
ihalesini kazanan firma birkaç yıl boyunca vatandaştan para
topladıktan sonra ortadan kayboldu. Sonuç mu? Sonuç, pandemide uzaktan
eğitime erişebilmek için yağmur çamur demeden,
kışın soğuğunda dere tepe internet arayan köy
çocukları oldu. Bunun da sorumlusu, babalar gibi satan
iktidarınız ve ülkeyi soyan hırsızı sarayda
ağırlayanlardır.
Bununla da bitmedi arkadaşlar. Hatırlar
mısınız SEKAyı? Dünyanın birçok ülkesine
kâğıt ihraç ederdi, yüzde yüz yerli ve millîydi. Şimdi ne oldu?
Satıldı. Ve şimdi ise tuvalette kullandığımız
kâğıt dahi ithal. Dolar arttıkça vatandaş sayenizde tuvalet
kâğıdı dahi alamaz hâle geldi. Yani olan, bu milletin
dişinden tırnağından arttırarak kurduğu ata
yadigârı KİTlere ve her geçen gün yapılan garanti ödemeli
işlerle içi boşaltılan milletin hazinesine olacaktır.
Bakan Yardımcısına soruyoruz: Makine
ve Kimyada taşeronlaşmanın seviyesinin yüzde 38ler
civarına ulaştığını öğrendik. Bu tehlikeli
bir durum değerli arkadaşlar, vatan savunmasının
taşeronu olmaz. Bu Kurumun önemini anlamıyor musunuz? Bu, gizli
bilgileri içeren, stratejik öneme sahip bir kurum. Bunun
taşeronlaşması mı olur? İlla AŞ gerekiyorsa,
kurun bir AŞ, istediğiniz kadar kâr edin, taşeronlaşın
ama cumhuriyet birikimi MKEye dokunmayın, Makine ve Kimyanın
kimyasıyla oynamayın. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim HAVELSANda ASELSANda da
taşeronlaşma var, biz az bile yapıyoruz. deniyor. Peki,
soruyorum: Bu şirketlerin hangisi bu yeni kurulmak istenen hormonlu süper
AŞnin yetkilerine sahip söyler misiniz? Bu yeni şirket, devletin
bütün kurumlarının hurdalarını alacak, Millî Savunma
Bakanlığına bağlı bütün fabrikalarını, bütün
taşınmazlarını bedelsiz kullanabilecek. Bu ne demek? Devlet
taşeronlaşacak demektir değerli arkadaşlar. Buna izin
verilebilir mi?
Ayrıca, Kurumda örgütlü işçi ve memur
sendikaları Teklif hazırlanırken bizimle görüşülmedi. diyorlar;
tutanaklarda var. Böyle önemli bir konunun paydaşlarıyla
görüşülmesi gerekmez miydi? Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, 11 fabrika,
2 işletme müdürlüğüyle faaliyetlerini sürdürmektedir; Kurumda hâlen
2.879 işçi, 188 memur ve 2.199 sözleşmeli personel
çalışmaktadır. Şirkette çalışan kişilerin
657 sayılı Kanunun 48inci maddesinde tanımlanan şartlar
ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında
Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikin 4üncü maddesinde
belirtilen şartları taşımalarının neden
istenmediği Komisyon görüşmelerinde izah edilememiştir. Personel
temini kriterlerinin söz konusu kamu şirketi açısından önceden
belirlenmesinden neden rahatsız olunur? Bu konunun da kamuoyunda
şüphe bırakmayacak şekilde açıklanmasına ihtiyaç
vardır. 15 Temmuzda FETÖ darbe teşebbüsü sonrasında Ne
istediler de vermedik? diyenler, Aldatıldık,
kandırıldık. diyerek özür dileyenler iş
başındayken kamu güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir meselede
bu neyin öz güvenidir, açıkçası merak ediyoruz.
MKEde çalışmakta olan memur ve
sözleşmeli personele iş sözleşmesi teklif edileceği
düzenlenmiştir. 2008 sonrasında çalışmaya başlayan
memur ve sözleşmeli personelden işçi statüsüne geçenler
açısından sigortalılık statüsünün otomatikman işçi
statüsüne dönüştürüleceği belirtilmiştir. Bu gruptaki personele
seçim hakkı tanınmamıştır. İş gücü
maliyetlerinin düşürülmesinin bir yolu da çalışanların
sendikasız ve güvencesiz istihdam edilmesinden geçtiğinden teklife
imza koyanlar açısından yadırganacak bir durum söz konusu olmasa
da sözleşmeli personelin mali ve sosyal haklarının yönetim
kurulunca belirlenecek olması dahi şirket personelinin ileride
karşılaşabileceği emek sömürüsünün alacağı boyutu
işaret etmektedir.
Değerli arkadaşlar, personel
açısından sorunlar olsa da bu teklifin korkutan yanı, bu yolu
açtıktan sonra bir torba yasaya gece yarısı verilecek bir
önergeyle, içinde süslü laflarla bu Kurumu özelleştirmenizdir. Hatta
Özelleştirmiyoruz, hissesini satıyoruz. Bu bir özelleştirme
sayılmaz. da diyebilirsiniz. Onun için, bu yol hiç
açılmamalıdır. Geçmiş özelleştirmelerden
ağzımız yandı. Tank Palet Fabrikasını nasıl
peşkeş çektiğinizi hâlâ unutmadık. İktidar Babalar
gibi satarım. yaklaşımıyla İSDEMİR, ERDEMİR,
Paşabahçe, Eti Holding, PETKİM, TÜPRAŞ, TEKEL'in alkollü içki
fabrikaları, sigara fabrikaları, İskenderun Limanı, TCDD
Mersin Limanı, Türk Hava Yolları USAŞ hisseleri ve şeker
fabrikaları, daha neler neler, hepsini sattı.
İktidarınız döneminde birer birer satılarak bunların
hepsi nakde çevrildi. Tam 62,7 milyar dolarlık özelleştirme, rekor
kırdınız ama sorun şu ki para ortada yok. Bütçe
açığı rekor seviyelere ulaştı, Merkez Bankası
kasası tamtakır. 128 milyar dolar nerede? diyoruz,
kızıyorsunuz. Hiç kızmayın, bu millete hesap verin. Bu
kadar varlığımız satılırken ülke olarak neden
hâlâ bu hâldeyiz? Pandemide herkes yardım ederken biz niye para
topluyoruz? Enflasyon niye bu kadar yüksek? İşsizlik neden bu kadar
fazla? Hesap verin. Ancak hâlâ gündeminiz yandaşı zengin etmekse,
hâlâ aynı kafadaysanız, görüntü ortada, gidiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına ilk söz
Ramazan Canın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle teşekkür ediyoruz,
Kırıkkaleyi doğrudan ilgilendiren, memleketimizi de
ilgilendiren güzel bir kanunu görüşüyoruz; hayırlı uğurlu
olsun. Siyasi partilerin Grup Başkan Vekillerine, milletvekillerimize,
Komisyonumuzun Başkanına ve değerli üyelerine, Sayın
Bakanımıza ve değerli bürokratlara, Genel Müdürümüze
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, tabii ki siyaset
yapacağız, tabii ki partimizin politikalarını
anlatacağız. Ancak Makine ve Kimya öyle bir kurum ki temelleri Millî
Mücadele döneminde atılmış, hepimizin sahip
çıkacağı, inşallah buradan da oy birliğiyle
çıkacak bir teklifle geldik. Bütün bu tereddütleri karşılamaya
çalıştık.
Arkadaşlar, isterseniz bu kanuna geçerken ben
kendimi de tanıtayım: Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili;
Makine ve Kimya Çırak Okuluna 1984 yılında girmiş, 1984
yılından 1995 yılına kadar çalışmış,
tezgâhların arasından gelen bir kardeşinizim ve benim gibi de
nice kardeşlerimiz buradan ekmek yedi; babam, dedem -Allah rahmet etsin-
herkes buranın ekmeğini yedi. Kırıkkale demek, Makine ve
Kimya demek; Makine ve Kimya demek, Kırıkkale demek. Çırak
Okulunda yetiştikten sonra kalifiye eleman olarak, ara eleman olarak Silah
Fabrikasında işe başladık ve buradan
dışarıdan liseyi ve İstanbul Hukuk Fakültesini bitirerek
ayrıldık. Eğer bugün bu kardeşiniz burada milletvekiliyse,
avukatsa bunda Makine ve Kimyayı kuranların ciddi katkısı
vardır. Millî Mücadele döneminde, o kıt imkânlarda, âdeta
çarığın altındaki deriyi kızartıp yeme durumunda
kalan büyüklerimiz, dişinden tırnağından
artırdıklarıyla Millî Mücadelenin başlangıç
yıllarındaki o kıt imkânlarla büyük bir yatırımı
Kırıkkaleye kazandırmışlardır. Osmanlının
son döneminde projelendirilmiş, 1921de Gazi Mustafa Kemalle
başlayan ve arkadaşlarıyla devam eden bu yatırıma
desteklerinden dolayı -ruhları şad olsun, mekânları cennet
olsun- saygıyla önlerinde eğiliyorum.
Merhum Hüseyin Kahya, Kırıkkalede
arazilerini bağışlamış, hatta yer yer, ortada
başka araziler olmuş, onu cebindeki parasıyla satın
alıp Türk Silahlı Kuvvetlerine hibe etmiştir;
dolayısıyla böyle bir kurumu konuşuyoruz. Bu Kurum bizim
varlık sebebimiz, Türkiye Cumhuriyetinin en önemli kurumlarından
biri, belki de en önemlisi, stratejik. O yüzden dedim Makine ve Kimya, Makine
ve Kimyadan büyüktür diye.
Evet, 1921 yılında kurulmuş, 100üncü
yılındayız. Belki tarihini Fatih Sultan Mehmete kadar
götürebiliriz. 1921 yılında Mermi Mühimmat Fabrikasının
temeli atılmış -2021 yılındayız, 100üncü
yılındayız- Kuranların ruhları şad olsun.
dedik; bu kadro da, bütün Türkiye Büyük Millet Meclisiyle beraber
inşallah, bu yasayla Makine ve Kimyayı taçlandıracağız,
belki de 2nci kuruluşuna vesile olacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Belki yüz yıl sonra buradan bir
milletvekili çıkacak, bu tabloyu ayakta alkışlayacak. Onlar da
belki diyecek ki: 2nci kuruluşu yapanların da ruhları şad
olsun. O nedenle çok önemli bir kurumu konuşuyoruz.
Arkadaşlar, siyaseti her zaman yapabiliriz,
yapacağız da. Bilgi kirlenmesine asla müsaade etmeyelim. Evet, belki
de ortak paydada buluşabileceğimiz en önemli kuruluşlardan
Makine ve Kimyayı konuşuyoruz. 1921de Askerî Fabrikalar, 1950
yılında Makine ve Kimya ismini almış; 1970
yılında Askerî Fabrikalar ve askerî öğrenciler, 1984
yılında KİT, 1994 yılında da Özelleştirme
Kanununa tabi olmuş; özelleştirme baskısı devamlı
üzerinde olmuş dolayısıyla büyümesi imkânsız bir hâle
gelmiş. Efendim, iktidardasınız, bunu çözün. Ben burada kimseyi
suçlamak istemiyorum. 3308 sayılı Yasa çıktığında
ben Çırak Okulunu yeni bitirmiş, Silah Fabrikasına
başlamıştım. 1988 yılında işe giren
kardeşlerimiz, okulu bitiren kardeşlerimiz açıkta kaldı.
Evet, bu ne demektir biliyor musunuz? 1988de Eskişehirdeki Devlet
Demiryolları ve Kırıkkaledeki Makine ve Kimya Çırak Okulu
kapatıldığında
Hâlbuki o zaman bir siyasi irade devreye
girip endüstri meslek lisesi adı altında devam ettirebilirdi.
Kalifiye eleman yetişmesinin önüne set çekildi. Bizim suçumuz, sizin
suçunuz demiyoruz ama Türkiyede bu bir realite. 1988 yılından 2021
yılına kadar kırk üç yıl olmuş. Yılda ortalama
150 kişinin alındığı Çırak Okulunda -toplam 6
binin üzerinde- kalifiye eleman artık yetiştirilemez hâle
gelmiş.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) E, yirmi
yıldır siz iktidardasınız.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bugünkü geldiğimiz
tablo nasıl olmuş? Şu an 2.500-2.600 işçi, 2.500-2.600
civarında memur; beyaz yaka diye tabir ettiğimiz 399
sayılı KHKnin eki (I) ve (II) sayılı cetvele tabi olanlar,
657ye tabi olanlar ve taşeronlar
Evet, bugün Kırıkkale'de,
Çankırıda, Ankarada ve muhtelif yerlerde Makine ve Kimyanın
üretim sathında maalesef 1.500-1.600 kişi çalışırken
yaklaşık 4.500-5.000 kişi, kardeşlerimiz destek elemanı
olarak çalışmakta; üretim sathındaki dörtte 1. Böyle bir silah
fabrikası olmaz. Personel Genel Müdürlüğü Millî Eğitim
Bakanlığında olur, Çalışma Bakanlığında
olur ama silah üreten bir yerde böyle bir yapı olmaz. Bunu hep beraber,
behemehâl düzeltmemiz lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet, bu kanun teklifini AK PARTİ ya da 1inci
imza sahibi olarak yalnız ben hazırlamadım. Bu kanun teklifi,
1980lerden bu tarafa Makine ve Kimyanın mutfağında
hazırlanmıştır. Makine ve Kimyanın
mutfağında, Makine ve Kimyayı özel sektör
mantığıyla dünya silah devleriyle nasıl
yarıştıracağız, nasıl rekabet edeceğiz,
nasıl rasyonel kararlar alabilecek, hep onun muhakemesi
yapılmıştır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Helal
olsun!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Bravo!
RAMAZAN CAN (Devamla) Ama iktidarlar, koalisyonlar
gelmiştir, gitmiştir, kimse buna cüret edememiştir.
CAVİT ARI (Antalya) - Kimse satmadı, siz
satıyorsunuz! Tek işiniz satmak!
RAMAZAN CAN (Devamla) Arkadaşlar, biz bugün
-bunu sadece AK PARTİye mal etmiyorum- Cumhuriyet Halk Partisi,
Halkların Demokratik Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve İYİ
Partiyle beraber, hep beraber bu stratejik kuruma, millî güvenliği,
istihbaratı ilgilendiren bu kuruma sahip çıkmak durumundayız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KANİ BEKO (İzmir) Ne anlatıyorsun
sen, ne anlatıyorsun?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Dinle de
öğren!
KANİ BEKO (İzmir) Satılmadık
fabrika bırakmadınız Türkiyede! Ne anlatıyorsun sen?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Anlattığından öğren, öğren!
KANİ BEKO (İzmir) Kara yolları
nerede? Hava yolları nerede? Demir yolları nerede? Şeker
fabrikası nerede? Silah fabrikası nerede? ÇAYKUR nerede?
BAŞKAN Sayın Beko, müsaade edin lütfen,
oturun yerinize.
KANİ BEKO (İzmir) Hepsini
uluslararası sermayeye peşkeş çektiniz!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Sen
dinlemesini öğren!
BAŞKAN - Sayın Can, siz devam edin.
RAMAZAN CAN (Devamla) Yani bu yasa teklifinden
dünyadaki silah devleri, silah lobileri rahatsız olabilir ama sen niye
rahatsız oluyorsun kardeşim, sen niye rahatsız oluyorsun? (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
KANİ BEKO (İzmir) Yazıklar olsun,
ayıp be!
RAMAZAN CAN (Devamla) Ben burada herhangi bir
siyasi parti ayrımı yapmadım, hep beraber bu kanuna sahip
çıkmamız gerektiğini anlattım.
CAVİT ARI (Antalya) Satmaya
çalışıyorsun, satmaya.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bugün işçi
kardeşlerimiz, bugün Makine ve Kimyadaki işçi kardeşlerimiz
KANİ BEKO (İzmir) Aklını
başına topla, aklını başına topla!
RAMAZAN CAN (Devamla) Bakın, lütfen
İstirham ediyorum, lütfen
KANİ BEKO (İzmir) Aklını
başına topla! Sen ne anlattığının farkında
mısın?
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
lütfen.
RAMAZAN CAN (Devamla) Makine ve Kimyada
çalışan işçi kardeşimiz bugün ortalama
KANİ BEKO (İzmir) Sen masal
anlatıyorsun bana be!
RAMAZAN CAN (Devamla) Lütfen ya
BAŞKAN Sayın Can, siz devam edin;
bakın, süreniz geçiyor.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bugün Makine ve Kimyada
çalışan işçi kardeşimiz ortalama 4.500, ikramiyeyle 5.500
lira almaktadır.
KANİ BEKO (İzmir) Yazıklar olsun
be! Şeker fabrikaları nerede, şeker fabrikaları? Şeker
fabrikası nerede?
BAŞKAN Sayın Can, lütfen Genel Kurula
hitap edin; süreniz geçiyor, son iki dakikanız.
KANİ BEKO (İzmir) Şeker
fabrikası nerede? ÇAYKUR nerede? Kara yolları, hava yolları,
demir yolları nerede?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sen
işçi düşmanlığı yapıyorsun, işçi
düşmanlığı.
RAMAZAN CAN (Devamla) İşçi
kardeşlerimiz 5.500 lira almakta, emekli olduğu zaman 7.500 lira
alıyor.
KANİ BEKO (İzmir) Bırak şimdi!
RAMAZAN CAN (Devamla) O zaman kalifiye eleman
kalmıyor, hepsi emekli oluyor.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) İşçiye
5.500 lirayı çok mu görüyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Diğer taraftan, memur,
tekniker ve mühendis kardeşlerimiz 7.500 lira alıyor. Onlar da emekli
olduğunda emekli maaşı düştüğü için ne yapıyor?
Yaşı bekliyor.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) İşçiye
5.500 lira çok mu?
RAMAZAN CAN (Devamla) Dolayısıyla burada
denge bozuldu, bu dengeyi hep beraber düzeltmemiz lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu dengenin sorumlusu sizsiniz.
demiyoruz, Diğer partiler. demiyoruz; hep beraber sorumlusuyuz, o zaman
hep beraber bunu çözmemiz lazım. (CHP sıralarından gürültüler)
Evet, biz işçi kardeşlerimize diyoruz ki:
Arkadaşlar, sizinle devam etmek istiyoruz. Sizin bu memlekette
emeğiniz var, bu tezgâhlarda emeğiniz var ve sizinle sözleşme
yenilemeyeceğiz, aynı şekilde sözleşme devam ediyor, kamu
işçiliği devam ediyor ve ücretlerinizi artıracağız.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) İşçiler
duysun, işçiler
Ramazan Can, işçiye 5.500 lira çok mu?
RAMAZAN CAN (Devamla) Türkiyede emsalleri olan TAİ,
ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN; onların da üzerinde bir ücrete
kavuşturacağız hep beraber inşallah. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Aynı
yalanları şeker fabrikaları için de söylemediniz mi? Aynı
yalanları şeker fabrikaları için de söylediniz, kapıya
koydunuz işçileri.
RAMAZAN CAN (Devamla) Ve Makine ve Kimyayı,
sadece ROKETSAN, HAVELSAN, TAİ, bunlarla rekabet etmek değil, aksine
dünya silah devleriyle rekabet edecek mevzuata kavuşturuyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) SEKA Kâğıt
Fabrikasını çürümeye terk ettiniz; yandaşınıza
verdiniz, çürümeye terk ettiniz.
RAMAZAN CAN (Devamla) Ne yapıyoruz? Evet,
şu an KİT kapsamından, özelleştirme kapsamından Makine
ve Kimyayı alıyoruz; hazinenin mülkiyetinde, sermayesi hazineye ait,
Millî Savunma Bakanlığıyla ilişkili, Türk Ticaret Kanununa
tabi anonim şirket yapıyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Makinaları
hurda diye sattınız, ondan sonra da kâğıt ithal ettiniz.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Peki, niye yapıyoruz?
Rekabet edebilmek için, rasyonel karar alabilmek için, ivedi davranabilmek
için; bunun için bu yasayı getiriyoruz. (CHP sıralarından
gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ne rekabeti ya, ne
rekabeti!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen biraz
hoşgörü. Ne yapıyorsunuz? Rica ediyorum...
Sizin arkadaşlarınız da
konuşuyor, kimse itiraz etmiyor. Bu ne tahammülsüzlüktür! Rica ediyorum...
Sayın Can, devam edin, son otuz saniyeniz,
buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkanım, sözümü çok kestiler.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, bir örnek vermek
istiyorum: Makine ve Kimya stratejiktir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kırıkkaleye nasıl gideceksin?
RAMAZAN CAN (Devamla) - 1974 Kıbrıs
Barış Harekâtında uçakları kaldıramadık. Ne
oldu? Kaddafinin vermiş olduğu uçak lastikleriyle
kaldırdık. Makine ve Kimya zor zamanlarda, geçen sene bu maskenin çok
önemli olduğu bir zamanda hemen -Genel Müdürümüze teşekkür ediyorum- maske
fabrikası, Kırıkkaledeki meslek lisesiyle beraber maske üreten
fabrika yaptılar; hayırlı uğurlu olsun.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Maske
yaptınız da ne yaptınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu, şu demektir: Zor zamanlarımızda
Makine ve Kimya bizim millî güvencemizdir, stratejik kurumumuzdur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Devamla) Son söz olarak şunu
söylüyorum: Makine ve Kimya üzerinden siyaset yapmayalım.
BAŞKAN Sayın Can, teşekkür ediyorum.
RAMAZAN CAN (Devamla) Hep beraber Türkiye için,
ülkemiz için Makine ve Kimya diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Can, rica ediyorum.
RAMAZAN CAN (Devamla) Kırıkkalemiz
için, memleketimiz için hayırlı uğurlu olsun, Allah
utandırmasın. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
de Sayın Ahmet Önal konuşacak. Aynı muameleyi mi yapsınlar
diğer partiler de diğer milletvekilleri de? Yakışıyor
mu? Rica ediyorum.
Evet, şahıslar adına ikinci söz
talebi Sayın Ahmet Önalın.
Sayın Önal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimiz olmak üzere herkesi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum ya...
Biraz sabır, biraz sakin...
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Biz de
konuşturmayacağız, biz de bağıracağız!
AHMET ÖNAL (Devamla) Başkanım...
BAŞKAN Değişen bir şey yok,
devam edin, buyurun.
AHMET ÖNAL (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Makine ve Kimya fabrikaları, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yurt içi ve
yurt dışı operasyonlarda kullandığı mühimmatı
üreten çok kritik fabrikalardır. Bugün yurt güvenliğini Makine ve
Kimya fabrikalarında üretilen mühimmatla hep birlikte
sağlıyoruz.
Makine ve Kimya fabrikaları, aynı zamanda
Kırıkkaledir; Kırıkkale, Makine ve Kimya
fabrikalarıdır. Üç kuşaktır Makine ve Kimya
fabrikaları Kırıkkalelileri doyurmaktadır; önce dedelerin,
sonra babaların, şimdi de işçi kardeşlerimizin
çalıştığı kurumdur. Makine ve Kimya fabrikaları
Kırıkkalede iş bulma umuduyla yanıp tutuşan
çocukların umududur. Böyle bir ortamda, üstelik bir Kırıkkale
Milletvekilimizin, Sayın Ramazan Canın; üstelik Makine ve Kimya
fabrikalarında çalışmış, o fabrikalarda ter
akıtmış, tezgâhın başında bulunmuş, oradan
kazandığı ekmekle okumuş, bugünlere gelmiş bir
milletvekilinin Kırıkkale tarihinde olmayan bu teklifi Meclise
sunmasının üzüntüsünü yaşıyorum. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Kırıkkalede
hiç kimse ama hiç kimse bu yasa teklifinden memnun değil, Sayın
Ramazan Can dışında; bunun dışında herkes bu yasa
teklifinden son derece rahatsız.
BAŞKAN Sayın Önal, Genel Kurula hitap
edin.
Sataşmayı bırakın lütfen
milletvekili arkadaşlarımız. Rica ediyorum, lütfen...
AHMET ÖNAL (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, bir kanun taslağı hazırlandı. Bu kanun
taslağı önce Komisyona sunuldu, Komisyonda ufak tefek
değişiklikler yapıldı, arkasından Genel Kurula geldi.
Bu kanun taslağı hazırlanırken Kırıkkalede bir
tane işçiye soruldu mu? Bu kanun taslağı hazırlanırken
Kırıkkalede bir tane sendika yetkilisine soruldu mu? Bu kanun taslağı
hazırlanırken Kırıkkalede bir kişinin haberi oldu mu?
Hayır, olmadı. Bu kanun taslağını nerede
hazırladınız? Kim hazırladı bu kanun
taslağını?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sarayda, sarayda.
AHMET ÖNAL (Devamla) Sayın Ramazan Can, ben
bu kanun taslağından sizin hazırlandıktan sonra haberiniz
olduğunu biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Bravo!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne biliyorsun?
AHMET ÖNAL (Devamla) Bu, böyle oldu; bu kanun
taslağı, kanun teklifi hazırlandı, size verildi, siz bu
kanun taslağının ilk imzacısı oldunuz ve Parlamentoya
sundunuz; dediğim gibi, hiç kimsenin görüşünü almadan bu kanun
taslağını buraya getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, size Kurumla ilgili
birkaç örnek vermek istiyorum. Kurumun Kırıkkale için önemi nedir?
Değerli arkadaşlar, Kırıkkale 1920ler köy olan bir yer,
köy; Makine ve Kimya fabrikalarının kurulmasıyla önce kasaba,
sonra ilçe, 1989 yılında da il olmuştur. Bu anlamda, Makine ve
Kimya fabrikaları Kırıkkaleye bugünkü şeklini ve kimliğini
sunmuştur. Bu kadar önemli olan, şehir için bu kadar önemli olan bir
kurumda yapmak istediğiniz bu kanun teklifinde ben iyi niyet görmüyorum
çünkü konunun hiçbir paydaşına haber vermediniz, kendiniz
hazırladınız, buraya getirdiniz, bizim muhalefet şerhini
yazmamızı bile neredeyse beklemeyecektiniz. Yasadan, Anayasadan
doğan muhalefet şerhi hazırlama hakkımızı bile
elimizden almak istediniz. Dün kanun taslağı görüşüldü,
Komisyonda kabul edildi; aradan yirmi dört saat bile zaman geçmeden bugün
aldınız, getirdiniz, Meclise sundunuz. Bu aceleniz niye? Bu
acelenizin altında ne var? Ama ben şunu biliyorum: Bu Kurum, -bizim
göz bebeğimiz- Makine ve Kimya fabrikaları 2019 ve 2020
yılında kâr etmeye başladı, Makine ve Kimya
fabrikaları son iki yıldır kâr ediyor. Bu değişiklik
teklifini alelacele getirmenizin altında başka bir şey mi var?
Ben, bunu bir Kırıkkaleli olarak soruyorum; o şehirde
yaşayan, Kırıkkalede doğmuş, Kırıkkalede
büyümüş, dedesi, amcaları Makine ve Kimya fabrikalarında
çalışmış bir evladınız, bir kardeşiniz
olarak soruyorum: Bunun altında bu mu var? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlar, Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu, Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi olacak.
Bu uygulama daha önce Kırıkkalede ÇELBORda yapıldı. ÇELBOR,
dikişsiz çelik boru üreten, Kırıkkalede tek, dünyada marka olan
bir fabrikaydı. Ne yaptınız ÇELBORU? AŞ
yaptınız, sonra ne oldu? Şirket hisselerini ERDEMİRe
devrettiniz, bugün ÇELBOR diye bir tesis Kırıkkalede kalmadı.
İşte, bunun müsebbibi de sizsiniz. Geçmişten gelen böyle bir
hafızanız ve böyle bir birikiminiz olduğundan biz, sizin Makine
ve Kimyayla ilgili iyi niyetiniz olduğuna da inanmıyoruz değerli
arkadaşlar.
Bakın, değerli arkadaşlar, Makine ve
Kimyadaki olumsuzluklardan bahsetti Sayın Milletvekilimiz. Sayın
Milletvekilim, AK PARTİ iktidarı yirmi yıldır devam ediyor;
Makine ve Kimya fabrikalarına bir yıl genel müdür
atamadınız, Makine ve Kimya fabrikalarını bir yıl
vekâleten bir başka arkadaş yönetti. Makine ve Kimya Kurumuna bir
genel müdür atamayı bile yapamadınız, siz mi Makine ve Kimya
Kurumuna çağ atlatacaksınız? Ben buna inanmıyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, Makine
Kimya Kurumumuz, yurt güvenliğindeki stratejik önemi, savunma sanayimizin
ana omurgasını oluşturması gibi sebeplerle kamuya ait
olmalıdır. Çünkü Makine Kimya Kurumu hem bizim hem sizin hem de
ülkemizin yarınlarının teminatıdır ama siz yurt
güvenliğini özel sektöre devretmek istiyorsanız burada büyük bir hata
yapıyorsunuz. Yurt güvenliği özel sektöre bırakılamaz, yurt
güvenliği kamuya ait olmalıdır.
Bakın, değerli arkadaşlar, bununla
birlikte Kurumda değişiklik yapıyorsunuz, Geçici 1inci maddeyle
beraber personel rejimini de değiştiriyorsunuz. Öncelikle şunu
diyorsunuz; Kurumda işçi var, sözleşmeli personel var, memur var, bu
arkadaşların tamamına diyorsunuz ki: Yasa geçtikten sonra
altı ay içerisinde hepiniz İş Kanununa tabi işçi olarak
Kurumda çalışmak zorundasınız. Arkadaşımız
personel, memur, sözleşmeli memur; siz sözleşmeli memurun
kazanılmış hakkını elinden alıyorsunuz,
diyorsunuz ki: Üretimde çalış, tezgâhta çalış ya da benim
belirlediğim yerde çalış. Çalışmazsan ne olacak? 3
tane tercih hakkın var, bu haklarından birini kullanacaksın,
Kırıkkaleyi terk edeceksin. Değerli arkadaşlar, bu
arkadaşlarımızı sadece kendisi olarak
değerlendirmeyin; eşleri var, çocukları var, anne babaları
var, evlatları var. Bu insanlar altı ay sonra Kırıkkaleyi
terk etmeye hazırlanıyorlar. On binlerce Kırıkkaleli altı
ay sonra Kırıkkaleyi terk edecek, Kırıkkaleliler kendi
yurtlarından gidip başka yerde gurbetçi olacak. Bunu mu istiyorsunuz?
Ben bunu istemediğim için direniyorum, ben bunu istemediğim için
kamuoyuna bunu anlatıyorum ve ben bunu istemediğim için bu kanunun
karşısında konuşma yapıyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu yaptığınız
düzenleme var ya, Özelleştirme Kanununda bile yok. PETKİMi,
SEKAyı, TELEKOMu özelleştirirken bile hiç olmazsa işçi
haklarını, memur haklarını biraz gözettiniz; bu getirmiş
olduğunuz düzenlemede bu bile yok değerli arkadaşlar.
Bakın, Kurumda birkaç yıldır çalışan personel de var,
yirmi beş yıldır çalışan hatta emeklilik hakkı
gelmiş personel de var. Bu insanlar bu saatten sonra nereye gidecekler,
nerede yaşayacaklar? Bu insanlar hayatlarını
Kırıkkalede kurmuş, birçoğunun hasta annesi, babası, evladı,
kardeşi var. Bu insanların bağı bahçesi var, bu
insanların evleri var; bu insanlar kira ödemek zorunda, belki kredi ödemek
zorunda; belki ev aldı, ev kredisi ödüyor. Bunların
tamamını, bu insanları Kırıkkaleden göndererek bu
insanların yaşadığı sıkıntıyı daha
da artırmak istiyorsunuz değerli arkadaşlar.
Bakın, siz ne kadar aksini iddia ederseniz
edin, bugün itibarıyla Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu kamu iktisadi
teşebbüsüdür yani kamu hukuku hükümlerine tabidir. Bu getirdiğiniz
yasayla ne yapıyorsunuz? Sermayesinin tamamı hazineye ait olacak -1
milyar 200 milyonluk bir sermaye getiriyorsunuz- yönetim yetkisi Millî Savunma
Bakanlığına ait ama Makine ve Kimyayı anonim şirket
yapıyorsunuz. Makine ve Kimya anonim şirket olunca ne olacak? Makine
ve Kimyayı, hepimizin güvenliğini ilgilendiren kurumu özel hukuk
hükümlerine göre yöneteceksiniz, Türk Ticaret Kanununa tabi hükümlere göre
yöneteceksiniz. Özel hukuk hükümlerine göre oluşturulmuş Genel Kurul
yetkiyi Yönetim Kuruluna devredecek, Yönetim Kurulu istediği gibi Makine
ve Kimya hakkında tasarrufta bulunacak. Peki, yeni işçi
alımları nasıl yapılacak? Personelin tayini, terfisi,
kademe ilerlemesi, özlük hakları, ücreti; bunlar nasıl olacak?
Bunlara, özel hukuk hükümlerine göre yetkilere sahip Makine ve Kimya Yönetim
Kurulu karar verecek. İşte, arkadaşlar, kamu hukuku
kurallarının uygulandığı bir dönemde bile Makine ve
Kimya işçileri haklarını alamamışsa sizin bunu özel
hukuk hükümlerine göre vermeniz bence mümkün değil. Burada samimi
olduğunuza inanmıyorum değerli arkadaşlar.
Bakın, bir şey daha var: Şu anda,
İş Kanununa tabi olarak çalışan personel var Makine ve
Kimyada. Bu insanlardan kurumda çalışmak istemeyenler için, Millî
Savunma Bakanlığı 3 tane tercih hakkı verecek. Bu 3 tercih
hakkını
Şöyle; Millî Savunma Bakanlığının
verdiği yerlerden birini bu işçiler tercih etmek zorunda yani burada
da işçilere dayatma yapıyorsunuz, işçileri istediği yere
bile göndermiyorsunuz. Bu insanların hepsi yarın çoluğunu
çocuğunu alıp belki de Kırıkkaleden ayrılmak zorunda
kalacak.
İşte, değerli vekillerim, ben bu
vebalin altında kalmak istemiyorum. Yarın, Makine ve Kimya Kurumunun
başına neler gelecek, bunu düşünüyorum ve inanın,
uykularım kaçıyor. O yüzden çok geç değil, burada yetki var;
Kırıkkaleye, Kırıkkalelilere sahip çıkın, Makine
ve Kimya fabrikalarına sahip çıkın, bu şehre sahip
çıkın diyorum değerli arkadaşlar; bunu yapması gereken
sizlersiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bunu
geçirirseniz yani mevcut hâliyle kanun geçerse hem Kırıkkaleye hem
de Türkiyeye yazık olacak diyorum, hepinize saygılar sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Önal.
Evet, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım
BAŞKAN Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) İsmimi de
anarak benim bu teklifi kendim hazırlamadığımı,
ardından da hazırlayanlara elimi verdiğimi söyledi, hakaret
etti. Sataşmaya mahal vermeden
BAŞKAN İki dakika.
Buyurun.
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Ahmet kardeşimin
sataşmasından dolayı, bana sataştığından
bahisle söz aldım ama ben sataşmayacağım.
Şunu söylemek istiyorum: Bu kanun teklifi
gündeme geldiğinde Makine ve Kimya satılacak. Tank Paletle
ilişkili grup
oradan bir siyaset devşirilmeye
çalışıldı. Ben bu konulara da girmek istemedim aslında.
Biz ne dedik? Makine ve Kimya satılmayacak. Aksine, özelleştirmeden
alıp, Makine ve Kimyayı hazineye devredip, Makine ve Kimyayı
özelleştirme baskısından kurtarıp rahat
çalışabileceği Türk Ticaret Kanununa tabi ama devletin
sübvansesinin, sahipliğinin devam ettiği bir yapı kurmak istedik.
Kurmak istediğimiz budur, Kırıkkaleye sahip çıkmak budur,
Makine ve Kimyaya sahip çıkmak budur. Ahmet kardeşim, hep beraber
sahip çıkalım.
Ayrıca, efendim, biz diyoruz ki:
Özelleştirilmeyecek. Siz: Özelleştireceksiniz. İstesek
özelleştiririz, zaten özelleştirme kapsamında. AK PARTİ,
özelleştirmeye karşı bir parti değil ki ama Makine ve Kimya
özelleşmemeli, Makine ve Kimya kırmızı çizgimiz,
vazgeçilmezimiz! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Ne yaptık? 8inci maddede 4046 sayılı
Özelleştirme Kanunundan muafiyet
Muafiyet maddesi var Ahmet
kardeşim de hukukçudur, gayet iyi bilir- muafiyet maddesiyle de
yetinmedik, ne yaptık? Evet, 8/4 Şirket, şirketin hisseleri ve
bağlı ortaklıkları; satış, kiralama, işletme
hakkının devri ve/veya sair başka tasarruflar yoluyla yerli veya
yabancı özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine devre konu edilemez.
Edilemez! Makine ve Kimya özelleştirilemez! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 7nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz talebi, İYİ
Parti Grubu adına Sayın Ataşın.
Sayın Ataş, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine İYİ Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Türk milletini ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşülen kanun
teklifi, ülkemiz için hayati öneme sahip Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
yapısını ve statüsünü değiştirmeyi
amaçlamaktadır. Bir kamu iktisadi teşebbüsü olan Makine Kimyanın
KİT statüsünden çıkarılıp Türk Ticaret Kanunu
kapsamında kamu anonim şirketine dönüştürülmesi istenilmektedir.
Türk savunma sanayisinin temelini oluşturan
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Fatih Sultan Mehmet tarafından
kurdurulan top dökümhanesine dayanmaktadır. Makine ve Kimya, 15inci
yüzyıldan beri Türk milletine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet
etmektedir. Böylesine köklü bir kurum olan Makine ve Kimya, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, roket, araç gereç ihtiyaçlarını
karşılamakla görevli olan kritik öneme sahip bir kurumdur.
Sayın milletvekilleri, böylesine önemli bir
kurumun şirketleşmesinin hatalı olduğunu
düşünmekteyiz. Özellikle Kurumun geleceği ve orada çalışan
emekçilerin durumu bizleri endişelendirmektedir. Cumhuriyetimizin
değerleri olan fabrikaların, bankaların, limanların,
santrallerin, kamu iktisadi teşebbüslerinin önce şirketleştirip
sonra da nasıl satıldığını bilmekteyiz;
Komisyonda da bu itirazımızı dile getirdik. Bu yüzden, teklife
özelleştirme yapılamayacağına dair bir madde eklendi ancak
bu eklenen madde endişelerimizi tam anlamıyla giderememiştir.
Biz, AK PARTİnin ne söylediğinden ziyade,
ne yaptığına bakıyoruz. AK PARTİ ne yaptı? Tank
Palet Fabrikasını 50 milyon dolar için sattı; satın alan
yandaş şirket Tank Palete 50 milyon dolar koyup 3 milyar dolar
kazanacak.
AKP ne yaptı? TELEKOMu sattı; satın
alan kişi arkasında 4,7 milyar dolar borç bırakarak Türkiye'yi
terk edip gitti. TELEKOM üzerinden milyarlarca dolar vurgun yapan bu
kişiyi Türkiye'ye gelişinde Cumhurbaşkanı
karşıladı. Muhalefet olarak İktidara geldiğimizde
Kanal İstanbul için milletimizin parasını bu şirketlere
yedirmeyeceğiz. dediğimizde Sizden söke söke alırlar. diyen
Cumhurbaşkanı, milletimizin 4,7 milyar dolarını bu
kişiden söke söke alamamıştır.
AKP ne yaptı? TEKELi özelleştirdi;
kıraç arazide yetiştirdikleri tütünle geçimini sağlayan 600 bin
aile vardı, bugün 60 bin aile bile kalmadı. Türkiye'de 1936
yılından 2005 yılına kadar SEKA vardı,
özelleştirildiği 2005 yılına kadar ülkenin kâğıt
ihtiyacını karşıladı; Afyon işletmesinde
kamışı, Dalaman işletmesinde pamuk kozasını
ekonomik değere dönüştürdü. AKP, SEKA'yı arazisinden bile ucuza
sattı.
AKP ne yaptı? Şeker
fabrikalarını, TÜPRAŞı, Etibankı, Sümerbankı,
limanlarımızı, Soma Termik Santrali, İkizdere Hidroelektrik
Santrali gibi onlarca santrali sattı. ÇAYKUR'u BOTAŞ'ı Türkiye
Petrollerini ve daha sayısız kurumu Varlık Fonuna devretti.
Zaman kısa, sattıklarınızın
bu ülkeye maliyetini anlatmaya değil on dakika, on gün bile yetmez.
Değerli milletvekilleri, tüm bunlardan sonra,
AKPnin Madde koyduk, satmayacağız. sözlerine nasıl güvenelim?
AKPnin özelleştirme politikaları, iktidarın üretimden vazgeçip
tüketime yönlenme alışkanlığı ve mevcut hükûmet
sisteminde Cumhurbaşkanının bir kararnamesiyle -İstanbul
Sözleşmesinde olduğu gibi- kanunları, Anayasayı hatta
Meclisin iradesini dahi hiç sayıp her şeyi yapabilmesi
karşısında sözlere nasıl inanılır? Bizim de
milletimizin de AKP'ye güveni kalmamıştır. AKP,
uyguladığı politikalarla milletimizin paralarını
yandaşlarına peşkeş çekerek, kurumlarımızı
yok pahasına satarak milletimizin nazarında güvenini
sıfırlamıştır.
Değerli milletvekilleri, Makine Kimyanın
statüsünü neden değiştiriyorsunuz? diye sorduğumuzda Hantal
yapı nedeniyle teknolojik gelişmelerin sağlanması mümkün
değil. dediler. Ancak, Kurumun bilançosu hatta Kurumun Genel Müdürünün
yaptığı sunum bile savunmalarını boşa
çıkarmaktadır. Nitekim, Kurumun 2020 yılındaki net
kârı 925 milyardır, AR-GE harcamaları da 78 milyon liradır;
böylece en çok kâr eden kamu sanayisi kuruluşları arasında ilk
3te yer almıştır, dünyada 40tan fazla ülkeye ihracat
gerçekleştirmiştir. 2019 yılı kurumlar vergisi
beyannameleri incelendiğinde en fazla gelir beyan eden mükellefler
sıralamasında 41inci sırada, KİTler arasında 4üncü
sırada ve savunma sanayisi kuruluşları arasında 1inci
sıradadır. Kaldı ki Makine ve Kimyanın öncelikli amacı
kâr etmek değil millî güvenliğimizdir. Tüm bunlardan sonra
çıkıp hantal yapıdan bahsedilmesinin hiçbir
inandırıcılığı bulunmamaktadır.
Anlaşılan, böylesine gelir getiren bu Kurum birilerinin
iştahını kabartmıştır ama efendiler, sizleri
uyarıyoruz; Makine ve Kimya sıradan bir kurum değildir, millî
güvenlik şirketleştirilemez, özelleştirilemez.
Değerli milletvekilleri, soruyoruz: Anonim
şirket olursa şimdi yapılamayan neyi yapacaksınız,
İhale Kanunu'ndan muaf tutarak ne amaçlanmaktadır, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yani milletin denetiminden bu şirketi kaçırarak ne
yapılacaktır? Daha hızlı ve daha etkin kararlar
alacağız. deniliyor, bu savunma bize tanıdık geliyor, biz
bu senaryoyu hatırlıyoruz, tıpkı bu ucube partili hükûmet
sistemi geçirilirken bahsedilen aynı konu, aynı şekilde
bahsediliyor. Partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi
getirilirken de bu gerekçe öne sürülmüş Bu sistemde etkin ve
hızlı kararlar alınacak, böylece bürokrasi azalacak, ülkemiz
şahlanacak, uçacak, kaçacak. gibi gerekçeler üretilmişti. Sonuç ne
oldu? Kocaman bir hüsran. Gelinen noktada bu hükûmet sisteminin ülkemizi
felakete sürüklediği, ekonomik buhranlar yarattığı ve
sayısız zararlara sebep olduğu ortaya çıktı.
Şimdi aynı gerekçeler Makine ve Kimyanın şirketleşmesi
için söyleniyor. Tıpkı partili Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin ülkeyi felakete sürüklemesi gibi şirketleşme de
Makine ve Kimyayı felakete sürükleyecektir. Amaç eğer hızlı
kararlar almak ve nitelikli istihdam yaratmaksa bu şirketin
yapısı korunarak ilgili kanunlarda düzenlemeler yapılır,
bizler de destek veririz, Kurumun önünü açarız ancak maksat üzüm yemek
değil bağcıyı dövmekse emin olun, aziz milletimiz bunun
hesabını sizden sorar. Makine ve Kimya çok önemli kurumdur. Makine ve
Kimyanın ürettikleri Mehmetçikin elinde olacak. Hepimizin
canının güvencesi, Mehmetçikin de canının güvencesi olacak
bu Kurum için asla ve asla bir şirket statüsü düşünülemez.
Bilindiği üzere, şirketler ticari hayatta kâr amaçlı faaliyet
gösterirler ancak Makine ve Kimyanın öncelikli amacı kâr etmek
değildir, asıl hedefi millî güvenliğimizdir. Tutturmuşlar
bir şirket türküsü. Her şey mi para, her şey mi dolar gözünüzde?
Kıbrıs Barış Harekâtı'nda ne olmuştu
hatırlayınız; tüm dünyanın ambargosuyla
karşılaştık. İşte, Makine ve Kimyanın
ürettiği bu tür ürünleri kendimiz üretmezsek, yerli ve millî olmaktan
uzaklaşırsak paramız olsa dahi dışarıdan bu tür
ürünleri satın almamız mümkün olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Makine ve Kimya,
Kırıkkaleyi 13 haneli bir köyden 280 bin nüfuslu bir şehre
dönüştürmüştür. Şimdi, Kırıkkaleli
hemşehrilerimiz endişelidir. Kanun değişikliği kabul
edilirse Makine ve Kimyada bir tane bile memur kalmayacaktır, nitelikli ve
deneyimli personel bu köklü Kurumu terk edecek, ihtisaslaşmış
iş gücü kaybı yaşanacak, kurum hafızası yok
olacaktır. Bu teklif yasalaşırsa Yönetim Kuruluna savunma
sanayisiyle alakası olmayan, yeterliliği olmayan kişiler
getirilecek, tıpkı diğer kamu şirketlerinde olduğu
gibi AKP'li eski siyasilere, bürokratlara, danışmanlara,
yandaşlara yeni bir maaş alanı yaratılacaktır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak Türk
devletinin millî güvenliği şirketleştirilemez. Memleketin,
ülkenin, milletin bekası diyenler makine kimyayı
şirketleştirerek Mehmetçikin mühimmatını yabancılara
devrederek mi beka sağlayacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Halil Öztürk. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Öztürk.
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Maşallah, bugün herkes Kırıkkaleli
olmuş, tebrik ediyorum Meclisi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 275 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli izleyicileri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüzde savunma
sanayisi, gelişmiş bir ülkede -bizde olduğu gibi- stratejik bir
sektör olarak kabul edilmektedir. Türk savunma sanayisi son yıllarda büyük
başarı elde etmiş ve bu alanda ülkemizin dışa bağımlılığı
yüzde 70lerden yüzde 30lara düşmüştür. Bugün, Türkiye, savunma
sanayisinde 60 milyar doların üzerinde yani 524 milyar Türk lirası
bütçeli 700 projeyi aşan bir seviyeye ulaşmıştır.
Hâlen savunma sanayisinde faaliyet gösteren firma sayımız 1.500e çıkarken
sektörün cirosu da 11 milyar doları aşmıştır. Bu göz
kamaştırıcı tablo ihracatımıza da
yansımış ve Türk savunma ve havacılık ihracatı
2020 yılında 2,2 milyar doları geçmiştir. Dünyanın en
büyük savunma şirketleri listesinde bugün hâlen 5 firmamızın
bulunuyor olması ve Cumhur İttifakı olarak bu sayıyı
yükseltme arzumuz bulunduğumuz yerin önemli işaretidir.
Değerli milletvekilleri, Türk savunma
sanayisinin ve silah endüstrisinin mihenk taşı Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu, başta biz Kırıkkaleliler olmak üzere, her
birimizin göz bebeğidir. Kuruluş mühimmat, silah, roket,
patlayıcı ve diğer savunma ürünleri konusunda Türk Silahlı
Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin en önemli tedarikçisi konumundadır.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun gelişen teknolojilere ayak
uydurması, üretim ve kabiliyetinin artırılması ve bu
doğrultuda personel istihdamının sağlanması gibi
nedenlerle günümüz ticari hayatının gerekliliklerine uygun
yapısal dönüşümlere ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda, Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumunun yapısının, imkân ve kabiliyetlerinin
daha fazla güçlendirilerek sektöründe gelişen teknolojileri izleyip modern
mühimmat, silah ve silah sistemlerini geliştirebilecek ve üretebilecek,
yurt dışı firmalarla rekabet edebilecek, genel ekonomik ve
yapısal değişimlerden etkilenmeyecek, hazine desteğine
ihtiyaç duymadan varlığını ve faaliyetlerini sürdürebilecek
hareket esnekliğine sahip bir organizasyon hâline dönüştürülmesi
gerekmektedir. Bu kanun teklifiyle, Kurumun Türk Ticaret Kanununun hükümlerine
tabi, Millî Savunma Bakanlığına bağlı bir kamu şirketi
statüsünde yapılanması, yoğun teknoloji kullanımı
gerektiren bir sektörde faaliyet gösteren kurum içi kritik ve nitelikli
personelin istihdamını sağlanması, uluslararası ve
yerli savunma sanayisi firmalarıyla ortaklık ve iş birliği
yapılması, AR-GEye ağırlık verilerek ürün
çeşitliliğinin sağlanması ve ihracatının
artırılması adına Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun,
Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi olarak devletin koruma ve
denetimi altında daha esnek, etkin, verimli, modern ve dinamik bir
yapıya kavuşturulması amaçlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Kırıkkaleyi var eden Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
değeri, önemi, kıymetinin benim gibi Kırıkkaleliler için
çok daha fazla olduğunu ifade etmem gerekiyor. Çalışanlarımızın
alın teri ve özverili emekleriyle bugün Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
40tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştirme başarısı
göstermekte ve Türkiye'de savunma sanayisi kuruluşları arasında
4üncü sırada yer almaktadır. 2020 yılında
kârlılıkta en çok kâr eden kamu sanayisi kuruluşları
arasında yaklaşık 926 milyon Türk lirasıyla ilk 3e giren
Makine ve Kimya Endüstrisi, hedeflerini ve vizyonunu daha da
yükseltmiştir. Bu bağlamda Makine ve Kimya Endüstrisi önümüzdeki
teklifle hukuki yapısı değiştikten sonra
kârlılıkta cumhuriyetimizin 100üncü yılında yani 2023
yılında 1,8 milyar Türk lirası hedef koymuştur.
Makine ve Kimya Endüstrisinin güncel durumuna
kısaca göz attığımızda 2020 yılı
itibarıyla 24 adet AR-GE projesini tamamlayan Kurum, 2021
yılında AR-GE bütçesini 244 milyon TLye, yatırım bütçesini
de 393 milyon TLye yükseltme başarısını göstermiştir.
Ben bu vesileyle Millî Savunma Bakanlığı ve Makine ve Kimya
yöneticilerini de tebrik etmek isterim Genel Kurulun huzurunda.
Saygıdeğer milletvekilleri, günümüzde dünya
savunma sanayisi ve üretimin büyük bir bölümü gelişmiş birkaç ülke
tarafından gerçekleştirilmekte, acımasız rekabet
şartları çoğu ülkeyi bu alanda atıl
bırakmaktadır. Bu bakımdan, ileri ve yüksek teknolojili
sektörlerden olan savunma sanayisi, bugün, ulusal düzeyde politika üreten ve
desteklenen bir sektör hâlini almış ve Makine Kimya bu kapsam
altında faaliyetlerini sürdürmektedir.
Görüşülmekte olan kanun teklifine geniş
bir perspektiften bakıldığında yani küresel rekabet
şartları ve ülkemizin jeopolitik, jeostratejik konumu, şirketin
gelecek hedefleri ile vizyonu tümüyle değerlendirildiğinde
değişiklik ihtiyacının önemi daha da fazla
artmıştır.
Kanun teklifinin yakın tarihte bazı siyasi
partilerce siyasi malzeme yapılmasını da bizler üzülerek izledik.
Meydanlarda milleti korku ve endişe söylemleri yayarak bir araya getirmek
hiç kimseye fayda sağlamamıştır. Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun yani MKEKnin açılımını dahi bilmeyenlerin burada
bu kanun teklifine karşı çıkmalarını da bizler,
doğrusu, anlamış değiliz. Önemli olan istemezük demek
değil, masaya oturup, konuya vâkıf olup tüm
çalışanların isteklerinin birer birer teklif metninde yer
almasını sağlayabilmektir. Biz de başından bu tarafa
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu çalışanlarının
desteğiyle bunu yapmayı başardık.
Teklifi gerek Meclis öncesi hazırlık
aşamasında gerekse Komisyon aşamasında yakın takibe
alarak MKE çalışanlarımızın tekliften beklentilerini
azami şekilde karşılamak için gerekli çabayı
gösterdiğimizi buradan söylemek isterim. Sağ olsunlar, gerek AK
PARTİ Grubu gerekse Bakanlık temsilcileri son derece olgun ve vakur
bir yaklaşımla, eldeki tüm imkânları kullanarak işçi,
memur, sözleşmeli, taşeron tüm çalışanların isteklerini
yerine getirme noktasında kararlılık göstermişlerdir.
Saygıdeğer milletvekilleri, aklıselim
Makine ve Kimya Endüstrisi çalışanları durumun
farkındadır, Makine ve Kimya Endüstrisinin anonim şirketi
olmasıyla birlikte kazanacakları yeni hakları konusunda bilgi
sahibi olmaya başlamışlardır. Çünkü teklif sonrası anonim
şirket olacak Makine ve Kimya Endüstrisi, yeni finansal imkânlara
kavuşarak, gerçekleştireceği hızlı
çalışmalarla Kırıkkalede hem yeni yatırımlara
hem de yeni istihdamlara kapı aralayacaktır. Bugün,
yaklaşık 3.500 kişi çalışıyorsa makul bir zaman
dilimi içerisinde bu çalışanların sayısı önce 7
binlere sonra da 10 binlere kadar çıkacaktır. Diğer taraftan,
yeni finansal ve hukuki yapısıyla Makine ve Kimya Endüstrisi
çalışanlarının mevcut mali ve özlük haklarından daha
da iyi şartlara kavuşabilecekleri Komisyon çalışmaları
aşamasında Bakanlık yetkililerince dile getirilmiştir.
Diğer taraftan, özellikle Komisyon
görüşmeleri sırasında Milliyetçi Hareket Partisi olarak teklif
ettiğimiz ve genel kabul görerek kanun teklifi içerisine eklenen bir
maddeyle birçok çalışanın kafasını kurcalayan,
endişe yaratan Ya, ileride ne olacak? sorusunun cevabı artık
bugünden belli olmuştur. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu asla ve kata
özelleşmeyecektir, kanun teklifinin 8inci maddesine de bu
eklenmiştir. Makine ve Kimya Endüstrisi
çalışanlarımızın bizlerden talep ettiği, bizlerin
de onlar adına gerekli girişim ve çabalarda bulunarak kanun teklifine
dercedilen yeni düzenlemelere baktığımızda, az önce
belirttiğim üzere Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu asla ve kata özelleşmeyecektir,
kiraya verilmeyecek ve işletme hakkı devredilmeyecektir. ifadesinin
kanun teklifinde yer almasını sağladık. İşçi
kardeşlerimiz sözleşmeyi kabul etmeyip başka fabrikalara nakil
isterlerse -Bakanlığa- 3 farklı kurumu tercih etme
hakkının yine kanun teklifinde yer alması, bunun bu aşamada
değiştirilerek işçiye seçme hakkı verilmesi işçiyi de
daha da rahatlatacak kanaatindeyiz. Özellikle, tedirgin olan ve
sayıları 1.300ü bulan taşeron işçilerimizin de Makine ve
Kimya Anonim Şirketinde hizmet bitimi çalışmalarına devam
edebilmelerinin önü Makine ve Kimya Endüstrisi ve Millî Savunma
Bakanlığı yönetimiyle görüşmemiz sonucu
netleşmiştir ve Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunda
çalışan, taşeron şirket çalışanları, hizmet
bitimi sonrası Makine ve Kimya Endüstrisi AŞde çalışmaya
devam edecekler. Başka kurumlara nakillerde mehil izni yine
çalışanlarımızın talepleri doğrultusunda beş
günden on beş güne çıkarılmıştır. İşçi
olarak çalışanlarımızla yeniden sözleşme
imzalanmayacak, aynı, daimî olarak sözleşmeleri devam edecektir.
Sermayesi yüzde 100 hazine, yönetimi de tamamen Millî Savunma
Bakanlığı yani devlet olan şirketin işçileri de
elbette kamu işçisi olacaktır. Yani Makine ve Kimya Endüstrisi
çalışanları kanun çıktıktan sonra da yine daimî kamu
işçisi olmaya devam edecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
desteklediğimiz kanun teklifinin savunma sanayimize, Makine Kimya
Endüstrisi Kurumuna, devletimize, milletimize ve ülkemize hayırlar
getirmesini diliyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Uğur Bayraktutan.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz aldım.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Komisyon
çalışmaları sırasında çok ayrıntılı bir
şekilde beyanlarımızı, görüşlerimizi ifade ettik ama ne
yazık ki vermiş olduğumuz önergeler, ileri sürmüş
olduğumuz görüşler Komisyonda dikkate alınmadı.
Değerli arkadaşlarım, biz
ısrarla şunu ifade ediyoruz: Çok alelacele
hazırlanmış, herhangi bir şekilde sivil toplum örgütlerinin
ve sendikaların görüşüne başvurulmamış, onların
görüşleri nazarı itibara alınmamış bir kanun
teklifiyle karşı karşıyayız değerli
arkadaşlarım.
Makine Kimya ne demek? Biraz önce burada
arkadaşlarımız da anlattılar, 11 fabrikanın
olduğu, 2 işletmenin olduğu gerçekten stratejik bir kurum. Yani
ÇAYKUR Türkiye için neyse, FİSKOBİRLİK Giresun için neyse
Türkiye'nin millî güvenliği açısından muhalefetin,
iktidarın olmadığı, ortak bir paydada
buluştuğumuz çok önemli bir kurum ve bu kurum bugüne kadar da
gelmiş.
1921de Atatürk bununla alakalı Bir dalya
demiş, ondan bu tarafa doğru yüz yıl geçmiş; oradan geriye
doğru, ta 15inci yüzyıldan bu tarafa doğru silah sanayisi
içerisinde gerçekten önemli başarıları olan bir kurum. Sayın
Genel Müdür de Sayın Bakan Yardımcısı da görüşmelerde
ayrıntılı bir şekilde ifade ettiler. Bize vermiş
oldukları belgeleri inceledik, gerçekten çok başarılı. 2019
ile 2020 yıllarında, birçok KİTin zarar etmiş olduğu
bir Türkiye gerçeğinde kâr etmiş, en büyük
alıcısının kamu olduğu, gerçekten ciddi anlamda bir
kuruluş. Burada kaygılarımız var değerli
arkadaşlarım, bunu, ben Komisyonda da ayrıntılı
şekilde ileri sürdüm. Dediniz ki: Biz özelleştirmeyeceğiz.
Biz, AŞnin bizi başka yola getireceğine ilişkin
kaygılarımızı ileri sürdük.
Bakın, arkadaşlar, buna ilişkin
çarpıcı örnek şu: Tank Palet, karar sayısı 481;
altında Sayın Erdoğanın imzası olan Tank Paletin, bu
imzanın altında 8 kere özelleştirme geçiyor değerli
arkadaşlarım, 8 kere. O tarihte, Engin Özkoç
Başkanımız, burada birçok kere bunun bir özelleştirme olduğunu,
bunun bir satış olduğunu ifade etti. Siz dediniz ki:
Hayır, bu özelleştirme değildir, işletme devridir.
Bakın, altında imza olan, 8 kere özelleştirme geçen
kararnameyi kabul etmediniz de ne oldu? Bugün nerede? Kimindi Tank Palet?
Ordunundu. Nereye geçti? BMCden şimdi bir özel holding aldı ve
sonunda sattınız değerli arkadaşlarım.
Şimdi Makine ve Kimyada böyle bir şey
olmaz; bizim elimizde, böyle bir özelleştirmeyle alakalı yaparsak
KİTten de yaparız. diyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Biraz önce Sevgili Ramazan Can -çok sevdiğim kardeşimdir- dedi ki:
Makine ve Kimya bizim kırmızı çizgimizdir. Ben de buradan
soruyorum: Tank Palet sizin sarı çizginiz miydi, yeşil çizginiz miydi
değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından
alkışlar) O tarihte de böyle çekincelerimiz vardı.
O nedenle biz diyoruz ki: Bu şekildeki bir
düzenleme yapılıyorken paydaşlarla otursaydınız -biraz
önce Sevgili Ahmet Önal ayrıntılarıyla ileri sürdü- yani o
Kırıkkalede, onda söz sahibi olan kişilerle
otursaydınız, 13 haneden bir kent yaratan bir kurumu konuşuyoruz
değerli arkadaşlarım. Bakın, Komisyonda bunları
görüşüyorken sendika temsilcilerini çağırdık, hatta sendika
temsilcilerinden bir tanesi ısrarla sitem etti, ilk gün dedi ki: Ben ilk
defa hayatımda bir toplantıda dokuz saat boyunca
konuşmadım. İlk gün
hiç konuşturmadık. İkinci güne geldik, ikinci günde de
yaptığımız o görüşmelerin beşinci,
altıncı saatinde 8inci maddeye geçtiğimizde, 9uncu maddeye
geçtiğimizde, 6ncı maddeyle ilgili önerilerini sundu değerli
arkadaşlarım. Yani bu ne demektir? Paydaşlarla oturup
konuşmamız lazım, onların görüşlerini almamız
lazım, Kırıkkalede oturanların görüşlerinin
alınması lazım; ne yazık ki bunlar göz önüne
alınmadı.
Biz diyoruz ki: Özel hukuk hükümlerine tabi olan,
Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olan, AŞyle
başlayacak olan, özelleştirmeyle gidecek olan bir kötü yola
gidiyoruz. Şimdi, şunu ileri sürüyorsunuz: Diğer partiden
arkadaşlarımız da Komisyon görüşmeleri sırasında,
bir düzenlemeyle alakalı burada bir rahatlama olur diye önerge verdiler,
hisse ve devirleriyle alakalı, kamu paylarının özel sektöre
devredilmeyeceğine ilişkin yani özelleştirmenin
olmayacağına ilişkin bir hüküm koydular, buna ilişkin
düzenleme getirdiler. Değerli arkadaşlarım, bu, o andaki
koşullar için olabilir; bu konuda bizim kaygılarımız var,
biz Nostradamusun kehanetinde bulunmuyoruz, önümüzdeki günlerde bunu hep
beraber yaşayarak göreceğiz. Evet, bu önergeyi verdiler, şu anda
özelleştirmeyle alakalı bir bariyer varmış gibi gözüküyor.
Bunu Komisyonda da söyledim kanun yapma tekniği açısından
-yıllardır Parlamento içerisindeyiz- bu şekildeki bir düzenleme
bunu koruyabilir mi? Olur da yarın bir gün, aradan iki ay geçti, üç ay
geçti; kalktınız, bu yasal düzenlemeyle alakalı,
özelleştirmeyle alakalı Yeni bir torba kanun içerisinde bunu
düzelteceğiz. diyerek bu bariyeri kaldırırsanız ne
olabilir değerli arkadaşlarım? Bunu kaldırabilirsiniz,
bunun önünde hiçbir engel yoktur.
Bakın, 11 tane fabrika var. Özel sektöre
devredilmeden AŞ kurulduğu zaman temel faktör millî güvenlikte de
olsa kâr ve zarardır değerli arkadaşlarım. Eğer bu
fabrikalardan herhangi biri, biraz önce ifade ettiğim 2019-2020deki bu
başarı tablosunun ötesinde bir zararla karşı karşıya
kalırsa
Ki olabilir, böyle bir gerçekle de karşı
karşıya kalırız, Türkiye gerçeklerini düşünün.
Eğer bir şeyin içini boşaltıyorsanız önce
özelleştiriyorsunuz; önce AŞ yapıyorsunuz, içini
boşaltıyorsunuz, arkasından da satıyorsunuz. Böyle bir
gerçek değer zarar etme tablosuyla karşı karşıya
kalırsa bir özelleştirme önümüze gelebilir değerli
arkadaşlarım. Bakın, siz ısrarla Olmaz. diyorsunuz,
Kanun içerisine buna ilişkin madde koyduk. diyorsunuz. Olabilir
değerli arkadaşlarım, bu tehlike vardır, Türkiye bu
tecrübeleri yaşamıştır. Bu nedenle biz gerek Komisyon
çalışmalarında yapmış olduğumuz itirazlarla gerek
Genel Kurulda arkadaşlarımızın yapmış olduğu
itirazlarla bunun bir ihtirazi kayıt, şerh olması
açısından bir kere daha yüce Parlamentodan Kırıkkaleye,
Türkiyeye sesleniyoruz değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, ne dediniz? Birçok gerekçe ileri
sürüldü. Sayın Genel Müdüre de Sayın Bakan
Yardımcısına da teşekkür ediyorum, Sayın Başkana
da aynı şekilde; Komisyon çalışmaları sırasında
geniş bir hoşgörüyle bizleri dinlediler ve iyi niyetleri konusunda
hiçbir şüphem yok, onu bir kenara koyalım ama 3 temel argüman
koydular, dediler ki: Gelişen teknolojiye ayak uydurması gerekiyor.
Kanunun gerekçesi bu. İkincisi, üretim imkân kabiliyetinin artırılması
ve nitelikli personel. Bakın, demin sevgili Ramazan Can da söyledi,
gelişen teknolojiye anında ayak uydurdu kurum; tebrik ediyorum
kendilerini. Nasıl ayak uydurdu? Pandemi süreciyle alakalı hemen bir
direnç gösterdiler, hemen fabrika bantlarını değiştirdiler
ve bugün şu anda kendilerinin ifadelerine göre tekrar tekrar tebrik
ediyorum- hemen maske üretimine geçtiler değerli arkadaşlarım.
Demek ki gelişen teknolojiyle alakalı hiçbir problem yok değerli
arkadaşlarım. Ama ne dediler? Sayın Bakan
Yardımcısı ifade etti, dedi ki: İhracat dairemizde 98
kişi çalışıyor, yabancı dil bilen 2 kişi var.
Orada söyledim, burada da söyleyeyim affınıza
sığınarak: Sayın Bakan Yardımcım, Sayın
Bakan; sizi kınamıyorum o konuda, bu ülkede
Dışişlerinde yabancı dil bilmeyen diplomatlar var,
basın ataşeleri var dedim. Yani Makine ve Kimyanın ihracat
dairesinde yabancı dil bilen 2 adam olsa ne olacak yani? Bunları CHP
mi almadı yani, biz mi engel olduk? Siz yabancı dil bilenleri
aldınız da Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz onları
almayın mı dedik değerli arkadaşlar? Yani, buna
ilişkin bir problem var. Bakın, 5 binin üzerinde çalışan
işçi var, memur var. Şimdi, siz diyorsunuz ki Bunlarla alakalı
herhangi bir statü değişikliği olmayacak. Olacaktır değerli
arkadaşlarım, olacaktır.
Bakın, benim seçim bölgemde Murgulda da
aynı şeyleri yaşadık. Karadeniz Bakırları
vardı, Murgul işletmeleri vardı. Hiçbir şey olmayacak.
dediler, İşçileri mağdur etmeyeceğiz, memurları
mağdur etmeyeceğiz. dediler. Gelin, şimdi o küllerinden
doğan Murgulu yok ettik, cumhuriyetin en önemli kurumlardan bir
tanesiydi. İnsanlar tiyatro görmemişlerdi, sinema görmemişlerdi,
kültür görmemişlerdi, oralarda öğrendiler. Biliyorum ki Murgul bizim
için neyse, bakır madeni bizim için neyse, Kırıkkalede de
Makine Kimya bu şekildedir.
Ben Artvinin Milletvekili olarak, dilim
döndüğünce bu kadar anlatıyorum. Ben Artvinden kaygı duyuyorsam
Kırıkkaleyle alakalı, inanıyorum ki Kırıkkale
Milletvekilleri benden daha çok kaygı duymalıdır, onları
incitmek istemiyorum değerli arkadaşlarım. O nedenle, hani
diyorduk ya Tank Palet vatandır. diye, Makine Kimya da vatandır.
Burada size ileri sürmüş olduğumuz bu itirazlarımız, bu
kaygılarımız, bu güzel, güzide kurumun
Türkiye içeride terörle
mücadele ediyorken, dışarıda gerçekten ciddi anlamda sorunları
varken Makine Kimya millî anlamda kamuya en büyük mal satan ciddi bir
kuruluştur ve zarar etmeyen en önemli kamu iktisadi teşebbüsüdür.
Önümüzdeki günlerde bunu yaşayarak
göreceğiz, önümüzdeki zamanlarda bir kısmi satışın,
kısmi özelleştirmenin bu 11 fabrikanın içerisinde herhangi
birisinin bir başkasına devriyle alakalı bir istifhamı
yaşayıp yaşamayacağımızı yaşayarak
göreceğiz. O günlerde Parlamentoda oluruz veya olmayız ama bugünkü bu
Parlamento tutanaklarını ileride okuyacak torunlarımız,
çocuklarımız; o gün kim nerede durmuş, neyi savunmuş, neyi
yaşamışız, Makine Kimya hangi duruma gelmiş, bunu hep
beraber göreceğiz değerli arkadaşlarım.
O nedenle, yürekten diyoruz ki bu kanun teklifini
geri çekin. Yüz yıllık süreç içerisinde Türkiye'de birçok kurumla
alakalı çürümeler olmuş, birçok yanlış olmuş ama
Türkiye'nin gündemi içerisinde herhangi bir vatandaşın, herhangi bir
yurttaşın, herhangi bir yetkili kişinin Makine Kimyayla
alakalı bir sorunu olmamış arkadaşlar. Buna ilişkin
bir yük olmamış Makine Kimya Türkiye'nin üzerinde. Bir şey
yayınladılar, -bütün milletvekili arkadaşlarıma Sayın
Genel Müdür keşke gönderse- gerçekten inanılmaz güzel şeyler
yapmışlar değerli arkadaşlarım, bana göre bunu bugüne
kadar sağlayan bu KİT statüsü. Eksikleri olabilir mi,
yanlışları olabilir mi? Olabilir ama bunlar, o eksiklikleri
düzeltebilecek olan, onun statüsünü değiştirecek, ileriye doğru
özelleştirmeye yol açabilecek bir yolu, bir otobanı açmakla olmaz
diye düşünüyorum.
O nedenle, hepimizin aklını
başına alması lazım. Türkiyenin bu güzide, seçkin
kurumunun bugüne kadar kaygı duymadan cumhuriyetin en önemli
kurumlarından biri olduğu gerçeğinden hareket ederek, bundan
sonra da bu güzide kurum kimliğini taşıyarak içinde bulunduğu
durumun gereğini yapacağına, milletvekillerinin bu
düşünceyle hareket edeceğine yürekten inanıyorum. Yüce
heyetinizi ve bizleri izleyenleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.
Sayın Turan, beş dakika da
şahsınız adına olmak üzere toplam on beş dakika
süreniz var.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Ben bu kanun
teklifini getirenlere bir öneri yapayım: Eğer herhangi bir kamu
iktisadi teşekkülünün daha inovatif, daha yüksek kârlı, daha bilimsel
normlara uygun olmasını istiyorsanız örneğin onları
işçi denetimine açabilirsiniz. Beyaz ve mavi yakalı işçiler
fabrikaları yönetirler, böylece, üretim nasıl oluyor, teknoloji
nasıl geliştiriliyor, bunların hepsini görürsünüz. Bunu
söylememin sebebi, sizin getirdiğiniz bu teklifin zorunluluktan değil
ideolojik bir tercihten kaynaklı olduğunu ispatlamak
açısından bunu söylüyorum. Bu mevzuya birazdan tekrar döneceğim;
işçi denetimi nedir, işçi denetimiyle dünyada bu ve buna benzer
işletmelerin nasıl büyük atılımlar
yaptığını gerekirse anlatırız.
Fakat ondan önce konuşmamın
topoğrafyasına ait bir şey söyleyeyim: İki bölümde
konuşacağım; birinci bölümde bu yasaya ilişkin muhalif
görüşlerim olacak, ikinci bölüm de yine bununla direkt ilişkili
olarak kaleme almış olduğum kooperatifler üzerine 80 küsur
maddelik bir yasa teklifinin tanıtımı olacak.
Şimdi, devletin kamu iktisadi
teşebbüsleriyle derdi çok eskilere dayanıyor. Yani özellikle 1986yla
birlikte Özalizmin memlekette deyim yerindeyse fırtına gibi
estiği dönemde ülkemiz özelleştirmenin ne olduğuyla
tanıştı. Yaşı müsait olanlar
hatırlayacaktır, bize şöyle pazarladılar: Kardeşim,
devlet ayakkabı üretir mi ya? Devlet kumaş üretir mi? Devlet elektrik
üretir mi? Niye üretmez? diye soranların sesi kısık
kaldı, büyük bir medya propagandası çünkü dünyaya Thatcherizm ve
Reganizmin emri buydu. Özellikle bizim gibi ülkelerde, yoğun bir
özelleştirme kampanyasının aslında ülkelere ait olan ulusal
servetin emperyalizme peşkeş çekilmesi anlamına geldiğini
onlar bizden daha iyi biliyorlardı; hem onlar hem de bizim iş
birlikçi iktidarlarımız bu istikamette yol aldılar. Oysa devlet,
vatandaşının ihtiyacı olduğu hemen her alanda elbette
teşebbüslerde bulunurdu. Bulunması son derece akılcı, son
derece rasyonel.
Bir adım daha ileri gittiler,
hatırlayın, dediler ki: Ya, bu KİTler var ya KİTler,
kardeşim, bunlar arpalık. Ağabey, iktidardakilerin amcası,
dayısı, yeğeni, köylüsü, teyzesi hep bu KİTlerin
içerisinde. Ne olacak? Bunlar özelleşince, bunlar anonim şirket
statüsüne geçince -önce komisyonlara devredildi
hatırlayacaksınız, sonra bunlar anonim şirket statüsüne
geçirildi- bunlar temizlenecek ve liyakat esasına göre personel
belirlenecek. Bak ne güzel bir laf ettim, liyakat esasına göre.
Sabahtan, ahbap çavuş kapitalizmine ve
kayırmacılığa ilişkin İYİ Partinin
önergesini konuşmuştuk, hatırlayacaksınız. Şimdi
bir Allahın kulu çıksın desin ki Ya, o zaman bu KİTler
arpalık olduydu, şimdi ise bu özelleştirmelerden sonra, anonim
şirket statüsüne geçirmelerden sonra iktidardan tek bir Allahın kulu
bunların içerisinde yer almadı. Yani iktidarın ahbap çavuş
ilişkileri bu tür kurumların içerisine hiç dâhil olmadı.
Meğerse neymiş? Meğerse mesele KİTlerin arpalık
olması falan değilmiş, mesele ülkemizin cumhuriyetin ilk
zamanlarından bu zamana kadar elde ettiği değerlerin bir avuç
sermayedara ve onların emperyalist merkezlerine peşkeş
çekilmesiymiş ve nitekim böyle oldu arkadaşlar, 70 küsur milyar
dolarlık üretilen bir değer sermayeye peşkeş çekildi.
Aslında tabii, hepimiz şunu çok iyi biliyoruz: Üretilen değer
çok daha büyüktü. Yani ben SEKAyı biliyorum, SEKA direnişinde
devletin şefkatiyle çok muhatap oldum(!) SEKAnın yalnızca arsası
özelleştirilmesi için devlete verilen paranın katbekat üstündeydi.
Hatırlanacaktır bütün bunlar, bundan kamunun hiçbir kazancı
olmadı ve günün sonunda döndük, baktık ki 10 milyar dolar gibi AKP
öncesi iktidarların özelleştirme süreci oldu, 60 küsur milyar civarında
da cumhuriyetin kuruluşundan bu zamana kadar yaratılmış
bütün değer, işte bu para karşılığında
emperyalizme ve onun yerli iş birlikçilerine peşkeş çekildi.
Sonra ne oldu? Örneğin Daha verimli olacak.
iddiasını kanıtlayan herhangi bir özelleştirme pratiği
var mı? Varsa Var. deyin, biri çıksın anlatsın. Daha
verimli olacak, daha iyi teknolojiyi takip edecek, daha çok kâr edecek.
iddiaları ne oldu? Hepsi perişan oldu. Bunu nereden söylüyorum?
Sihirli küreme bakıp da bir kehanette falan bulunduğum yok, hepsini
yaşadık bunların. Mesela, anlatayım, bu memlekette Yoksul,
fakir fukara et yesin. diye kurulmuş olan Et ve Balık Kurumu
özelleştirildi. İddia şuydu: Et fiyatları düşecek,
memlekette vatandaş daha çok müstefit olacak bu durumlardan, daha çok et
yiyecekti. Ne oldu arkadaşlar? Perişanlık. TEKEL
özelleştirilmesinde Ankaradaydık, o zamanki yöneticiler de bunun ne
kadar vatanperver bir proje olduğunu anlatıyordu,
hatırlayın. Hatırlayın, günlerce
çadırlarımızı kurduk Ankaranın meydanına. TEKEL,
öyle bir paraya özelleştirildi ki onu alanlar, o özelleştirme
ederinin katbekatını kazandılar.
Tarımsal KİTler
Hep diyoruz ya,
kardeşim bu girdi faaliyetleri o kadar belalı ki yani çiftçi bu
işin altından kalkamıyor. Gübre Fabrikaları
arkadaşlar, İGSAŞ, TÜGSAŞ
Bunların hepsi aynı
kafayla özelleştirildi. Şimdi, açık söyleyeyim: Böyle, silah
üretilsin, bilmem ne yapılsın, ben bu mevzulara uzak bir insanım
ama şu ağırıma gidiyor, bu ülkenin kamusal
değerlerinin Cambaza bak cambaza! oyunlarıyla bir avuç para
babasına peşkeş çekilmesi bir vatandaş olarak benim onuruma
dokunuyor. Günün sonunda hep beraber gördüğümüz şey, meğerse
bütün anlatılanlar hikâyeymiş, meğerse bu özelleştirme yani
anonim şirket statüsü kazandırılması bu sürecin ön
adımlarıymış ve bunun sonucunda da kamu kaynakları
sermayeye adım adım peşkeş çekiliyormuş, bunu hep
beraber gördük.
Şimdi, Erdoğan ne diyordu geçenlerde,
şurada bir yerde yazmıştım, oradan bakayım. Bu
domatesçiler, biberciler -bana söylüyor, ben domatesçi, biberciyim ya- bir
merminin kaç para olduğunu biliyorlar mı? Ben de buradan Ey
Erdoğan! Ben bir merminin kaç para olduğunu biliyorum. diyeyim fakat
Sen on dokuz yılda perişan ettiğin bu çiftçinin hangi
girdilerle, ne zorluklarla, ne perişanlıklarla üretim
yaptığını biliyor musun? Bilmiyorsun. Niye bilmiyorsun? Çünkü
sen iktidarın boyunca bu tarımsal KİT'lerin her birini
uluslararası sermayeye peşkeş çekmek suretiyle çiftçilerin
üretim dinamizmlerini, üretim potansiyellerini yok ettin. O yüzden girdi bu
kadar büyük bir mesele hâline geldi, o yüzden gübredir, mazottur, ilaçtır,
şudur budur, artık çiftçi bunun arkasından yetişemez hâle
geldi. O yüzden 2,5 milyarla devraldığınız çiftçi
borçları 145 milyara çıktı. Şimdi, bu millî savunmayla bu
meselelerin çok önemi var. Vatandaşın karnı açken silah külah
işleriyle konuşmak, bunları satarak büyük paralar
kazanılacağını anlatmak olsa olsa bir vehmin ötesinde bir
şey değil. Ne yapacağız peki, bunun çözümü nedir?
Şimdi, konuşmanın ikinci bölümüne
geçerken şunu açık yüreklilikle söyleyeyim: Türkiyede
tarımın en temel sorunu örgütsüzlüğüdür; bu ceberut rejime
karşı, bu ceberut iktidara karşı örgütsüz
olmasıdır, tek başına olmasıdır. Çiftçilerin
örgütlenmesi için bir yasa teklifi hazırladık grup olarak; bu, demokratik
ve sosyal kooperatifçilik yasa teklifi. Önerilerimizi çok başlık
hâlinde -zaman daraldığı için- ifade etmeye
çalışacağım değerli milletvekilleri. Avrupadaki bu
kooperatifçilik Türkiyede hiç olmadı; hep bir biçimiyle devlet
müdahalesi, devletin baskısı, kooperatiflerin tepesinde bir
Demoklesin kılıcı gibi yer aldı. Dolayısıyla,
demokratik ve özgür, halkın iradesiyle oluşmuş kooperatifler ne
yazık ki Türkiyede olmadı ve komünist icadı olarak
yaftalandı.
Şimdi, Türkiyede 3 tane kooperatif yasası
var ve 3 tane bakanlık var. Bir defa, Kooperatifler Yasasının
bir başlık altında toplanması gerekli; biz Kooperatifler
Yasasında 3 bakanlığı ve 3 yasayı
değiştirip bunun yerine tek başına bir kooperatifler
bakanlığı kurulmasını öneriyoruz. Kooperatifler
bakanlığı altında tek bir mevzuata bağlı olarak
kooperatiflerin kurulması gerektiğini öneriyoruz. Kooperatiflerin
finansal ihtiyaçlarını, çiftçinin finansal ihtiyaçlarını
karşılamak için bir kooperatifler bankası öneriyoruz çünkü
Ziraat Bankası başka çayırlarda otluyor artık. Bu
kooperatifler bankasının Tarım Kredinin, özel bankaların ve
kamu bankalarının yapacağı işin hepsinden daha
fazlasını yapması için de ayrıyeten bir mevzuat
çalışması şu anda sürdürüyoruz. Yine, kooperatiflerin
örgütlenmesinin önündeki bütün antidemokratik engelleri ortadan
kaldırıyoruz. Kooperatiflerin çiftçilerin iradesiyle
kurulmasının önünü açacak ve devletin yukarıdan
aşağıya müdahalesini engelleyecek tedbirler alıyoruz. Küçük
ölçekli kırsal kalkınma kooperatiflerinin, tarım satış
kooperatifleri ile kadınların, 30 yaşından gençlerin,
engellilerin kurduğu kooperatiflerin tamamen vergiden muaf olması
gerektiğini savunuyoruz.
Yine, kooperatifleri Türk Ticaret Kanunu gibi bir
şirket biçiminde mütalaa eden vergi mevzuatını kaldırarak
küçük ve orta ölçekli çiftçilerin örgütlendiği kooperatiflerin devlet tarafından,
aynı KİTler zamanında olduğu gibi, sübvanse edilmesini
öneriyoruz. Kooperatiflerin üst birlik kurmalarının önündeki
engelleri ortadan kaldırıyoruz. Kooperatiflerin yönetim kurulu gibi,
yetkili kişiler gibi bürokratik ve demokratik muhtevasını ortadan
kaldıran yapıları ortadan kaldırıyoruz; kooperatif
genel kurulu, kooperatif meclisi ve yürütme kurulu gibi daha demokratik
mekanizmaları bu işin içerisine dâhil ediyoruz.
Yine, kooperatifçiliği profesyonelleştiren
-huzur hakkı gibi- bir kısım zümrenin daha fazla para
kazanması ve kooperatifçilikle profesyonel biçimde
uğraşmasına sebep olacak olan bütün maddeleri ortadan
kaldırıyoruz; huzur hakkını mevzuattan tamamen
kaldırmış durumdayız.
En önemlisi, kooperatiflerin ürettiği ürünü
Domates üretti ama mevzuat diyor ki: Sen bunu salça yaparsan bu, Türk Ticaret
Kanununa tabi olur, senden vergi alırım. Kooperatiflerin
ürettikleri ham maddenin mamul hâle gelmesini kooperatif dışı
bir işlem olarak gören mevzuatı değiştiriyoruz ve diyoruz
ki: Kooperatif domates üretebilir, ondan domates salçası üretebilir ya da
benzeri şeyler, konserve üretebilir. Bunu yaptığında önceki
mevzuatta yer alan biçimiyle vergisel boyutu artmayacaktır, vergi
muafiyeti devam edecektir.
Nihai olarak, değerli arkadaşlar,
bunları yapmak iddialı şey; bunun için de yetişmiş
insanlara ihtiyaç var. O nedenle, ilk ve ortaöğretimde tarım
derslerinin ve kooperatif derslerinin yeniden getirilmesini öneriyoruz.
Kooperatifler üniversitelerinin Türkiyede kurulmasını ve
bunların sektörün ihtiyaç duyduğu kalifiye insanları üretmesini
bekliyoruz, umut ediyoruz. Bu teklifin bütün halkımıza ve üreticilere
hayırlı olmasını diliyoruz.
Evet, merminin fiyatını biliyoruz ama
eminiz ki Erdoğan, anlattıklarımızın hiçbir tanesini
bilmiyor, bilmediği için de tarımı yok eden, bu sektörü içinden
çıkılmaz hâle getiren kapitalist politikalarla devam ediyor. Hiç
umutsuz değiliz, kısa süre içerisinde bu fasit dairenin
kırılacağını, demokratik ve halkçı bir rejimin
kurulacağını biliyoruz, buna inanıyoruz, bunun için
mücadele ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
talebi Sayın Emrullah İşlerin.
Sayın İşler, buyurun.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve
güvenlik güçlerinin en önemli tedarikçisi olan Makine ve Kimya Endüstri
Kurumunun Makine ve Kimya Endüstrisi AŞye dönüştürülmesiyle ilgili
275 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bugün Meclis olarak tarihî bir oturum
gerçekleştiriyoruz. Çünkü son yıllarda savunma sanayisi alanında
Türkiye olarak çok büyük atılımlar gerçekleştirdik. Bu kervana
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun da MKE AŞ olarak bugün
itibarıyla katılması için önemli bir karar alıyoruz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Şirketin ne olduğundan haberin var mı senin?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Bu kararda
sizlerin de katkısı olsun diyoruz ve çocuklarınıza,
torunlarınıza yarın hesap verebilesiniz istiyoruz. Makine ve
Kimyayı daha rekabetçi bir hâle getiriyoruz. Benzerleri ASELSAN gibi,
ROKETSAN gibi, HAVELSAN gibi, TAI gibi bir Türkiye markası, bir dünya
markası hâline getiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, daha dinamik bir Makine ve Kimya
Endüstrisi AŞyle 2023te 8 milyar ciroya ulaşmayı hedefliyoruz.
Yine, rekabetçi bir yapıyla da 2023te 2 milyar 750 milyon liralık
bir ihracat rakamına ulaşmayı hedefliyoruz. Geçmişten
günümüze mühimmat, silah, roket, patlayıcı ve diğer savunma
ürünleri konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin en
önemli tedarikçisi konumunda olan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna yerli ve
millî savunma sanayisinin geliştirilmesi hususunda büyük görevler
düşmektedir.
Bu yasal düzenlemeye neden ihtiyaç duyulmuştur?
Mevcut yasa çerçevesinde faaliyetlerin icrasında tabi olunan kamu
mevzuatının eksiklikleri ile nitelikli insan kaynağı
istihdamında yaşanan zorluklar kurumun ileriye yönelik
atılımlarının önündeki en önemli engeldir. Kurumun dünya
çapında rakipleriyle daha iyi rekabet edebilmesinin yolu esnek ve dinamik
hareket yeteneğine sahip olmaktan geçmektedir. Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun imkân ve kabiliyetlerinin daha fazla güçlendirilerek özel sektör
dinamizmiyle hareket edebilecek stratejik ve nitelikli personeliyle sektöründe
gelişen teknolojileri izleyip modern mühimmat, silah ve sistemleri geliştirebilecek
ve üretebilecek, yurt dışında rekabet yetkinliğini haiz,
ekonomik ve yapısal değişimlerden etkilenmeyecek, Hazine
desteğine ihtiyaç duymadan faaliyetlerini sürdürebilecek bir organizasyon
hâline dönüşmesi zorunluluk hâline gelmiştir. Makine Kimyanın
daha vizyoner bir yapıyla hizmet verebilmesi için gerekli yasal düzenleme
gündeme geldiği andan itibaren muhalefet kamuoyunda Makine Kimyanın
özelleştirilmek istendiği algısını oluşturmaya
çalışmıştır. Şu soruyu soruyoruz: Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu özelleşiyor mu, yeni statüsü ne olacak? Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu kesinlikle özelleşmiyor, bilakis bu yasayla Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu mevcut durumda özelleşme baskısı
altındaki KİT statüsünden hak ve sorumluluklar özel kanunuyla güvence
altına alınan bir kamu şirketine dönüşüyor. Yeni durumda
Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi sermayesinin tamamı Hazine
ve Maliye Bakanlığına, yönetim ve denetim yetkisi ise Millî
Savunma Bakanlığına ait olan, özel hukuk hükümlerine tabi bir
kamu şirketi olarak tamamen devlet koruması ve gözetimi altında
olacak ve böylece daha da güçlenerek faaliyetlerini sürdürmeye devam edecektir.
Peki, bu durumda muhalefet bunun neresine itiraz ediyor? Bunu akılla
bağdaştırmak maalesef mümkün değildir. Savunma sanayisi alanında
rekabet edebilmenin en önemli unsuru insan kaynağıdır. Yeni
dönemde kurum mevcut insan kaynağından azami ölçüde istifade ederken,
nitelikli insan kaynağıyla da desteklenecektir. Kamuoyunda ifade
edildiği gibi, kurumun çalışanlarının hak kaybına
uğrayacağı veya işten atılacağı iddiası
asla doğru değildir. Makine Kimya Endüstrisinde çalışan
işçi ve memurların durumu ne olacak? sorusuna cevabımız
ise: Kanun teklifiyle, Makine Kimyada farklı statüde çalışan
memur, işçi ve sözleşmeli personele hiçbir ayrım yapılmadan
sözleşme teklif edilecektir, memur sayısı da oldukça azdır;
188dir. Sözleşme imzalamayı kabul edenler 4857 sayılı
İş Kanununa tabi olarak Makine Kimya Endüstri AŞde çalışmaya
devam edecektir, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına geçmek isteyenlere
ise her türlü özlük hakları korunarak nakil imkânı
tanınacaktır, bu süreç altı ay içerisinde tamamlanacaktır.
Ben vaktim kalmadığı için bu kanun
teklifinin hazırlanmasında emeği geçen bütün bürokrat
arkadaşlarımıza, milletvekili arkadaşlarımıza, kanun
teklifini veren Sayın Ramazan Can kardeşime ve imza koyan bütün
milletvekillerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu kanunun
ülkemiz için, Ankaramız için, Kırıkkalemiz için,
Çankırımız için, Türkiyemiz için hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, birinci bölüm
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağım.
Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
30 Haziran 2018de vefat eden İslam
medeniyetinin altın çağının kaşifi, Müslüman bilim
insanlarının pek çok eser ve buluşunu gün yüzüne çıkaran
dünyaca ünlü bilim tarihçimiz Profesör Doktor Mehmet Fuat Sezgin Eğer
arkanızda inancınız varsa, o sizi yapıcı olmaya
itiyorsa çok şeyler başarırsınız. diyor. Yine,
haziran ayı sonunda vefat eden dünyaca ünlü bilim insanı İbni
Sina da Hiçbir kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. diyor.
Kanun teklifinin hayırlara vesile olmasını
diliyorum ve şu soruyu soruyorum: Savunma sanayisinde 2023 hedefimiz
nedir?
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tarım Bakanına sesleniyorum: Siz devlet
ciddiyeti denilen kavramı unutturdunuz. Tarım Bakanı,
çiftçilere 11 Haziranda yani yaklaşık yirmi gün önce mesaj
atıyor ve 18 Haziranda yağlı tohumlu bitki, hububat ve dane
mısır destekleri ile sertifikalı tohum desteklerini
ödeyeceğiz. diyor. Sonra ne mi oluyor? Yağlı tohum destekleri
ödeniyor ancak hububat, dane mısır ve sertifikalı tohum
destekleri yirmi gün geçmesine rağmen hâlen ödenmiyor. Bu nasıl
devlet ciddiyeti? Pandeminin başından beri birçok ülke çiftçisine ek
destekler yaptı, tarıma ve çiftçiye daha çok önem verdi, siz de 5li
çeteye yani yandaş müteahhitlerinize destek verdiniz. Her geçen gün
üreticiden uzaklaşıyorsunuz. Üretici gübreyi yüzde 100 zamla
almış, yemi yüzde 90 zamla almış; sizin umurunuzda
değil. Kaldı ki ödeyeceğiniz destekler bir yıl öncesinin
destekleri. Çiftçiyi sürekli mağdur ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Özkan
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
yükseköğrenim kurumlarından özel güvenlik ve koruma ön lisans
bölümünden mezun olan gençler KPSS kontenjanlarının çok düşük
tutulması nedeniyle atanamazken diğer bölüm mezunu ve on beş
yirmi günlük eğitim almış bireyler kamu kurumlarında
istihdam edilmektedir. Meslek yüksekokullarından eğitim alıp
uzmanlaşan mezunlar yerine farklı dallarda eğitim gören
kişilerin mülakatla işe alınmaları, mesleki diplomalı
mezunlara haksızlık değil midir?
Türkiye genelinde yaklaşık 55 üniversitede
faaliyet gösteren bölüm her yıl binlerce mezun vermektedir. Özel güvenlik
ve koruma bölümü mezunları için kadro açmayı düşünüyor musunuz?
Şayet kadro açmayı düşünmüyorsanız bu bölümleri neden
açık tutuyorsunuz?
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türkiye ekonomisi büyük bir kriz yaşıyor.
Salgın döneminde düşük faizli krediler piyasaya Türk lirası
olarak pompalandı. Bu süreçte halkın bankalara olan borcu
katlandı. Türk lirasının değeri ise giderek yok oldu.
Yılbaşında 7,30 olan dolar kuru 8,70 seviyelerinde işlem
görmeye başladı. 2018 yılında 100 liraya yapılan
mutfak alışverişinin aynısı, maalesef, bugün
yaklaşık 265 lira tutuyor. Gelişen ülke para birimleri
arasında en çok değer kaybı yaşayan para birimi ne
yazık ki Türk lirası oldu. Artık ekonomik olarak paramız o
kadar değersizleşti ki madeni paranın hurdası TL tutarından
daha pahalı hâle geldi. Bugün 65 lira tutarında 5, 10, 25
kuruşlardan oluşan 1 kilo demir para hurdacıda 100 liraya
satılıyor. Benim alanım ekonomi. diye övünenler parayı
pul, vatandaşın cüzdanını kendilerine yol ettiler.
Hurdası kendisinden değerli bu düzeni Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında değiştireceğiz.
BAŞKAN Sayın Barut...
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Türkiyede yaklaşık 1,6 milyon dönüm alanda yaklaşık 6
milyon ton narenciye üretimi gerçekleştiriliyor. Adana, 500 bin dönüm
narenciye alanı ve 2 milyon tona yaklaşan üretimiyle çok önemli bir yer
tutuyor. Hatay ve Mersin dâhil edilince Çukurova, narenciye üretim merkezi
oluyor. Ülkemiz narenciye üretiminin üçte 1i ihraç ediliyor ama Akdeniz meyve
sineği zararlısı sorunu yaşanıyor. Turunçgiller ve pek
çok meyve çeşidinde büyük sorun yaratan Akdeniz meyve
zararlısıyla bütüncül mücadele şart. Temmuz ayında Akdeniz
meyve sineğine karşı ilaçlama yapılacağı
belirtiliyor ama her yıl tekrarlanan bu soruna karşı kesin çözüm
bulmalıyız. Bu zararlının yayılmaması için
Tarım ve Orman Bakanlığı etkin, önleyici ve
kalıcı tedbirler almalıdır. Üreticilerimizin zararları
karşılanmalı, ilaçlama, gübre ve diğer zorunlu girdi
maliyetleri için destek verilmeli, borçları faizsiz ertelenmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Mehmet Akif Yılmaz?
Yok.
Sayın Yılmazkaya...
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, sulama birlikleriyle ilgili olarak Gaziantep ve Urfada
olduğu gibi Türkiye genelinde çok büyük sorunlar var. Sulama birim
fiyatları çok yüksek. Bu fahiş fiyatlamaların bir an önce
kaldırılması ülke tarımının geleceği
açısından büyük önem arz etmektedir. Sulama mevsimi gelince DSİ
çiftçinin suyunu kesiyor, çiftçimizi mağdur ediyor. On binlerce çiftçi
DEDAŞ, DSİ ve sulama birlikleri tarafından hacizlik durumda.
İcra ve avukatlık masrafları ana parayı geçiyor. Çiftçinin
hesabına yatan destekleme parası bankalar tarafından yasal
olmayan yollarla DSİye veriliyor. Bu yanlış uygulama yüzünden
birçok çiftçimiz mağdur. Hükûmet bu yasal olmayan uygulamadan bir an önce
vazgeçmelidir. Çiftçinin sulama birliklerine olan borçlarının
faizleri silinerek gerekli yapılandırmalar sağlanmalı,
hacizler kaldırılmalıdır. Çiftçimizin üretimden
vazgeçmemesi için her türlü destek sağlanmalı, yüksek olan sulama
birim fiyatları bir an önce düşürülmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Başevirgen? Yok.
Sayın Filiz...
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülen kanun teklifinin gerekçesinde özetle,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun yapısının imkân ve
kabiliyetlerinin daha fazla güçlendirilerek gelişen teknolojileri izleme
kabiliyeti kazandırılacağı, yurt dışı
firmalarla rekabet edebilecek hareket esnekliğine sahip bir organizasyon
hâline dönüşmesi gerekmektedir denilmekte ve MKEnin şirketleşmesi
hâlinde daha etkin ve hızlı kararlar alınacağı belirtilmektedir.
Aslında, karşılaşılan zorluklar, MKEnin statüsüne
dokunmadan, ilgili kanunlarda yapılacak değişikliklerle
giderilebilirdi. Sormak istiyorum, on dokuz yıldan beri sistemi niçin
düzeltip liyakatli kadrolara teslim etmediniz? Çare şirketleşmek
değil, liyakatli kadroları iş başına getirmektir.
Ayrıca, MKEnin anonim şirketi yurt dışında
şirket kurup kurulmuş şirketleri satın alabilecek ya da bu
şirketlere iştirak edebilecektir. Yabancı iştirakleriyle
birlikte ordunun bina
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Karahocagil
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Bugünlerde muhalefetin lideri İktidara geldiğimizde Kanal
İstanbulu durduracağız, firmaların parasını
ödemeyeceğiz, para veren ülkelerle iş birliğini keseceğiz.
gibi laflar ediyor. On dokuz yıl içinde 15 seçim olmuş, hepsinde
yenilmiş, mağlup olmuş bir şahsın bu sözleri
ilgilenenler için caydırıcı bir söz değil. İktidara
gelmek isteyen bir lider, ülkesi için yapılan projelere
Durduracağız, yıkacağız,
dağıtacağız. der mi? Diyor işte. O zaman
karşı çıktığınız, yapılmamasına
gücünüz yetmeyen, hatta en önde kullanıcısı olduğunuz
İstanbul Havalimanını, birinci ve ikinci köprüleri, şehir
hastanelerini yakın, yıkın, silip süpürün. Neron mu
olacaksınız be mübarekler! Partiler yakıp yıkmak için
değil, yapmak, geliştirmek, mamur etmek için halkına söz verir
ama ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz; Gezi olaylarında
ortalığı ateşe veren, yakıp yıkanlarla bir
olmuştunuz. Yakar mısınız? Yakarsınız. Yıkar
mısınız? Yıkarsınız. Tabii, bu millet size
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Çorlu
ilçemizde sahte içkiden zehirlenerek ölenlerin sayısı 7ye yükseldi.
Hastanede, 6sı entübe 14 kişinin tedavisi sürmektedir. Çok üzgünüz,
yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarım Komisyonunda
4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler
İnhisarı Kanunu yapılırken uyarmıştım.
Dünyanın hiçbir ülkesinde içki Türkiye'deki kadar pahalı
değildir; içkiye zam yapıldıkça devlet hem daha az vergi almakta
hem de kaçak içki kullanımını artırmaktadır. Olan
vatandaşımızın canına, sağlığına
oluyor. Uyarıyorum, vergi sistemini bir an evvel makul seviyeye çekin,
insanları kaçak yollara yönlendirmeyin diyorum.
BAŞKAN Sayın Keven
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Esnafımızın
yaşadığı sorunları burada defalarca dile getirdim.
Yozgatta Kahveciler ve Lokantacılar Esnaf Odası Başkanı
Eyüp Coşgunun kendisini ziyaretimde ilettikleri talepleri sizlerle
paylaşacağım. Yüz binlerce esnafımız pandemide çok zor
günler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. 1 Temmuzda
normalleşme başlayacak ancak bugüne kadar neler çektiklerini gidin,
bir sorun. Esnafımız BAĞ-KUR primlerini yıllarca bu devlete
ödedi. Bu dönemde iş yerleri kapatıldı, ödeyemediler. Bu yüzden
ücretsiz sağlık hakkından faydalanamıyorlardı.
BAĞ-KUR borcu olan esnafın sağlık hizmetinden yararlanmasının
önünü açtık. Bu düzenleme ısrarlarımızla yapıldı.
Yıllarca BAĞ-KUR primini ödeyen esnafımıza, bu zor dönemde
ilaç, maalesef, parayla satılıyor. Milyonlarca esnafımız ve
esnaf ailesi adına bu talepleri iletiyorum. Borçlu esnafın
ilacını ücretsiz verelim, pandemide hiç olmazsa bu şekilde
onlara destek olalım, sahip çıkalım.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Şanverdi
Yok.
Sayın Girgin
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Dün Muğlanın Marmaris ilçesinde, oteller
ve yerleşim yerlerinin yakınındaki ormanlık alanda
çıkan yangında 150 futbol sahası büyüklüğünde alan küle
döndü. Kimileri doğayı katleder, kimileri de doğayı korumak
için can verir. Yangını söndürmek için alevlerle savaşırken
orman işçisi Görkem Hasdemir can verdi, ailesine ve orman camiasına
sabır diliyoruz. Sayısız canlıya göğsünü siper eden
kahramanımızı unutmayacağız. Yangın alanına
söndürme helikopterleri niçin geç gelmiştir? Yangın söndürme
uçakları niçin yangında devreye girmemiştir?
Yine, Dalamanda, 25 Haziranda MOPAK Kâğıt
Fabrikasında çıkan yangın sebebiyle oluşan plastik koku ve
dumandan bölge insanı hâlâ nefes alamıyor. 2001 yılında
özelleştirilen, yangın sonrası ise lisansı iptal edilen
MOPAK Kâğıt bugüne kadar kaç kere denetlenmiştir? Yangından
etkilenen sığla ağaçları ve bölgedeki halk
sağlığına yönelik bir çalışmanız var
mıdır? İktidara soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Her kademesinde görev yapmaktan şeref
duyduğum, Türk gençliğine, millî, manevi, insani ve ahlaki
değerlerimizi öğreterek yüce Türk milletine ve kutlu devletimize
hizmet aşkıyla yanıp tutuşanların yuvası olan,
Başbuğumuz Alparslan Türkeş beyefendinin ve şehitlerimizin
emaneti olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı habercilik
adı altında hedef alınmaya ve faaliyetleri yok sayılmaya
çalışılsa da eğitimden sanata, kültürden spora ve çevre
duyarlılığına kadar birçok alanda devre mühür vuracak
işleri ortaya koymaktadır. Çevrim içi eğitim sitesi Bilgi Ocak
ve deneme sınavlarıyla Türk gençliğini istikbale
hazırlayan, Türk Büyükleri Okuma Serisi, çocuk kitapları ve dört
dilde yayınlanan Ülkü Ocakları Dergisiyle
yayıncılıkta çığır açan, Odak 2023 kişisel
gelişim ve hızlı okuma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sürücü
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, geçtiğimiz hafta TİGEM tarafından mağdur
edilen köylüleri ziyaret ettik. Sık sık koyunları
alıkonulan köylülere ceza kesen anlayış TİGEMe hâkim
olmuş durumda. Ceylânpınarda 175 koyunu gözaltına alınmış
olan köylüler, koyunlarını geri alabilmek için koyunların ederinden
daha fazla bir para talep edildiğini bizlere aktardılar. Kurban
Bayramı öncesi bu insanların aşıyla, ekmeğiyle
oynamayın, koyunları bir an önce serbest bırakın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Komisyon
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Genelde hem kanun teklifimizle hem de savunma
sanayisiyle ilgili olanlara cevap vereceğim; tarımla ilgili var, özel
güvenlik ve koruma meslek yüksekokulundan mezunlarla ilgili var, narenciye
üretimiyle ilgili var.
BAŞKAN Teklife ilişkin çok fazla yoktu,
o yüzden üç dakika kaldı size.
Buyurun efendim.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Tamam Başkanım, bitireceğim, özür
diliyorum.
Sadece bir tanesi, Sayın İmam Hüseyin
Filiz Vekilimiz söyledi, dedi ki: Bakın, bu ana kadar on dokuz
yıldır iktidardasınız, savunma sanayisinde ve Makine ve
Kimyada niye bazı şeyleri yapmadınız da bu kanun
değişikliğine şimdi ihtiyaç duydunuz? Tabii, o zaman
şunu söylemem gerekecek: Bakın, 1990larda kendi tankımızı
modernize edemezdik; İsraille sözleşme yaptık, şimdi kendi
tankımızı modernize edebiliyoruz. Yine, daha öncekilerden
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Katar mı
yapıyor?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Modernize ediyoruz, hepsini Türk yapıyor. Türk
yapıyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Katar, Katar!
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Helikopter yapamayan bir devreden şimdi ATAK
ve GÖKBEY helikopterlerini yapan duruma geçtik. Daha önce savaş gemilerini
Amerikadan veya diğer ülkelerden ya yaptırırken ya da hibe
olarak alırken -çağ dışı olanlarını-
şimdi millî tasarımı bize ait, atış kontrol sistemleri
bize ait MİLGEMleri yapar duruma geldik.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Uçan arabayı ne
zaman yapıyoruz (!)
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Daha önce ne balistik füze ne seyir füzesi
yapamayan bir dönemden şimdi hem seyir füzesi SOMu hem de balistik füze
Borayı yapabilir duruma geldik. Tabii, bunun gibi savunma sanayisinde
yapılanları; Hürkuş eğitim uçaklarını, silahlı
silahsız insansız hava araçlarını, ANKAyı,
Bayraktarı, MPT-76yı, zırhlı araçları da
söyleyebiliriz.
Bu ana kadar, inanın, geçmişteki
dışa bağımlılıktan tam bağımsız
olabilmek için, Kuvayımilliye ruhunu yaşatabilmek için, bu zor
coğrafyada bekayı temin edeceği için mutlaka savunma sanayisinde
tam yeterliliğe kavuşmak lazım. Daha önce yüzde 20
dolayında kendi savunma sanayisinde bir şeyler üretirken şimdi
yüzde 70e çıktık. Dolayısıyla Bu geçen sürede niye
yapmadınız? sözü buna tam karşı gelmez.
Yine, Sayın Filiz'in bir sorusu daha var.
Yabancı ülkelerde şirket kurmak veya ortaklıkla ilgili neden
ihtiyaç duyuldu? Bu manada şu ana kadar böyle bir ortaklık yok ama
mevcut Makine ve Kimya Enstitüsünün ana sözleşmesinde, ana statüsünde yurt
dışında firmalar kurabileceği, ortak olacağı
şeklinde de madde var, var ama bu ana kadar bu uygulanmadı.
Bir sorum kaldı Başkanım, onunla
bitireceğim.
Yine, Makine Kimyada yabancı personel
çalıştırılması, çalışma izni ve kleransa
sahiptir.
Bir de Sayın Kahramanmaraş Vekilimiz
sordu. 2023 hedefiniz nedir? Niye yapıyorsunuz? diyerek. Bakın,
sadece Makine ve Kimyayı söylüyorum, çok eskiye gitmiyorum, bizim
dönemimizde -yeni yönetimi tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum- 2017de 43
milyon dolarlık ihracat yaparken, bu yıl 88 milyon dolara yakın
bir ihracat, yüzde 100, üç yıl içinde; Allah için durulmuyor,
çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir cümle daha, yine Ne kadar ihracat
yapacaksınız? Biz de diyoruz ki ne kadar AR-GEye kaynak
ayırırsanız, ne kadar AR-GEye yatırım yaparsanız
o kadar çok ihracat yaparsınız. 2005 yılında, yine bizim
dönemde 300 milyon dolara yakın olan AR-GE harcamaları geçen yıl
1,7 milyar dolara yükseldi. Önümüzdeki dönemde de inşallah, 2025-2030da
da Türkiyenin ihracat projeksiyonunda ilk 10 sektör arasında
olmasını istiyoruz. 2005 yılında savunma sanayi
ihracatımız 340 milyon dolarken 2019 yılında 3 milyar dolar
civarına geldi yani neredeyse 10 kat arttı. Savunma sanayi
ürünlerinin ihracatı vasıtasıyla ülke ekonomisine ne kadar
faydalı olabileceğinin en büyük göstergelerinden biri kilogram
başına ihracat fiyatıdır. Son rakamlara göre, Türkiyenin
kilogram başına ihracat fiyatlarında savunma sanayi mücevherat
sektöründen sonra 2nci sırada gelmektedir. Türkiyenin ihracat
rakamı ne kadardır? 2 dolar mı, 3 dolar mı?
İhracatçı olanlarımız bilir. Ama eğer ATAK
helikopterini ihraç ederseniz kilogramdan 5 bin dolar alırsınız.
Dolayısıyla, savunma sanayisine Önce ülkem, önce vatanım, önce
milletim. diyen herkesin destek vermesini bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçsin
diye söylüyorum, arkadaşlarımızın sorduğu sorulara
cevap verilmedi ama merak ettiğim bir şey var: Adalet ve
Kalkınma Partisinin Başbakanı açıklama
yapmıştı Bir buçuk, iki ay sonra yerli ve millî
uçağımız semalarda uçacak. diye; aradan yıllar geçti, hâlâ
uçan bir uçağımız yok. Söz verdiniz millete Millî araba
yapacağız. diye, prototipini çıkarttınız, millî araba
yok. Arkadan, Cumhurbaşkanı Yardımcınız
çıktı, Yerli ve millî arabayı yapamadık ama uçan araba
yapacağız. dedi, uçan arabadan da bir eser yok. Cumhurbaşkanı
çıktı, Uzaya gidiyoruz. dedi; siz de yanında gidecek misiniz?
Millet çok merak ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Kayıtlara geçti.
1inci madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Gaziantep İzmir İstanbul
Rıdvan
Turan Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya
Mersin Ankara İstanbul
Dirayet
Dilan Taşdemir
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin
Yokuş Orhan
Çakırlar İmam
Hüseyin Filiz
Konya Edirne Gaziantep
Bedri
Yaşar Aydın
Adnan Sezgin
Samsun Aydın
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Hüseyin
Yıldız Ahmet
Kaya Özgür
Ceylan
Aydın Trabzon Çanakkale
Özgür
Karabat Bayram
Yılmazkaya Faruk
Sarıaslan
İstanbul Gaziantep Nevşehir
Gamze
Akkuş İlgezdi
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Filiz Kerestecioğlunun.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kerestecioğlu, süreniz beş
dakikadır, uzatma yapmıyorum.
Buyurunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Biliyorum Sayın Başkan, biliyorum;
iktidarınızı kullanıyorsunuz, çok güzel oluyor(!)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında iki gün sonra 1 Temmuz yani Türkiyenin
İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının, maalesef,
yürürlüğe gireceği gün ve bütün kadınlar isyanda bununla ilgili
olarak; sokakları bırakmıyorlar, terk etmiyorlar ve biz, neden
İstanbul Sözleşmesinden çekilindiğinin cevabını da
bugüne kadar hiçbir yerde net olarak alabilmiş değiliz. Bir aile
düzeni lafı kullanıldı, birkaç kere bunu işittik ama
İstanbul Sözleşmesini bilen insanlar aile düzeniyle hiçbir
alakasının olmadığını, aslında şiddet
gören herkesi şiddetten korumaya yönelik bir sözleşme olduğunu
gayet iyi biliyor ama mesele küçük hesaplar, küçük iş birlikleri ve beka
sorunu olunca, o zaman, işte, kadınların yaşam hakkı,
LGBTİ+ların yaşam hakkı... Çünkü onların
yaşamaması gerekiyor, onların var olmaması gerekiyor zaten.
Onlara gösterilen şiddeti iki gün önce bütün sokaklarda gördük, bugün de
aynı şekilde Ankarada, Tunalı Hilmi Caddesinde gördük ama siz
yok saydığınızda yok olmuyorlar. Alışın,
buradayız! dedikleri gibi, gerçekten bir gün gerçek insan haklarına
sahip olarak, bu ülkede eşit yurttaş olarak
yaşamlarını sürdürecekler kadınlar da ve bütün
yurttaşlar da.
Şimdi, bugün Danıştay bir karar
verdi, İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararına ilişkin
yürütmenin durdurulmasını 3e 2 oyla reddetti. Tabii ki, her zaman
olduğu gibi karşı oylar daha nitelikli ve daha uzun
yazılmıştı. Bu karşı oylarda
yazıldığı gibi yetkide ve usulde paralellik ilkesi
gereği, aslında bu sözleşmeden bu şekilde çekilinmesi 2 üye
tarafından uygun bulunmuyordu ve bunu uzun uzun da ifade ettiler.
Şimdi, evet, işin gerçekliği ve
hukuki yanı böyle ama Türkiye şu anda hukuk tanımaz bir durumda
yani hayatın her alanına baktığınız zaman
gerçekten hukuk tanımazlıkla karşı karşıya
kalıyorsunuz. Şimdi, siz İstanbul Sözleşmesinden çekilme
konusunda, biz, her seferinde, mesela Israrlı takip çok ciddi bir suç ve
ısrarlı takip suçuna karşı yapılacak bir şey
olmuyor, bunun ayrı bir suç olarak düzenlemesi gerekiyor, bu düzenleme
yok. dediğimizde dediniz ki: Dördüncü yargı paketi geliyor,
dördüncü yargı paketinde ısrarlı takip suçu olacak. Var
mı? Hayır, yok. Eski bir şarkı vardı palavra,
palavra, palavra diye hatırlarsınız hakikaten,
yaptığınız birçok düzenleme o palavra, palavra, palavra
şarkısına uyuyor. Böyle kandırmaya
çalıştınız insanları, Israrlı takip, evet, suç
olarak düzenlenecek." diye. Hayır, suçun bazı nitelikli
hâllerine yani kadına yönelik şiddet konusunda kasten öldürme, kasten
yaralama, eziyet ve hürriyetinden yoksun kılmak suçlarının
nitelikli hâllerine sadece failin boşandığı eşe
karşı işlenmesi hâli de ekleniyor. Peki, eş olmasa ne
olacak, partner olsa ne olacak, birlikte yaşadığı olsa ne
olacak, imam nikâhlı eşi olsa ne olacak? Yok, onunla ilgili bir
düzenleme yok çünkü kadını kadın olarak ele alıp da
gerçekten bir birey olarak kabul etmeyi havsalanız, aklınız
almıyor ve bu nedenle, mutlaka, bildiğiniz tek tip bir ailenin
içerisine sokuşturmaya çalışıyorsunuz. O yüzden de ancak
boşanmış eşe nitelikli hâl uygulaması getiriyorsunuz.
Aynı şekilde, çok tehlikeli bir başka
düzenleme delil zorunluluğu, somut delil aranması. Şimdi, bunun
kesinlikle cinsel istismar suçlarında ve çocuklara yönelik özellikle
istismar suçlarında tamamen kapsam dışı
bırakılması gerekiyor.
Bakın, sürem az ve Başkan da demokrat bir
yapıya sahip değil bu anlamda gerçekten diğer başkanlar
gibi.
Elmalı davası diye bilinen çocuk
istismarı davası ortada; iki kardeş, birisi 7 yaşında
daha. Çocuk resmini çizerek anlattı istismarı. Delil aramayın,
delil budur işte. Gerçekten çocukların ve kadınların
hayatına kastedersiniz diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Bedri Yaşarın.
Sayın Yaşar, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
konuşmacıya niye teşekkür etmediniz?
BAŞKAN Tespit için teşekkür ediyorum,
doğru.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, biz
İYİ Parti olarak şunu da Sayın Bakana hatırlatmak
isteriz ki gerek Millî Savunma Bakanlığı bütçesine gerekse
TÜBİTAKla ilgili bütçeye evet oyu vermiştik, bu harcamaları
da yeterli bulmamıştık. Siz, biraz önce AR-GE
çalışmalarına Türkiye bütçesinin yüzde 1ini ayırdı.
demiştiniz, Avrupa Birliği ülkelerinde bu rakam, Sayın
Bakanım, yüzde 2,18. Yani yaklaşık bizim 2 katımız.
Onların bütçesiyle bizim bütçemizi mukayese ettiğiniz zaman, büyüklük
açısından baktığınız zaman arada korkunç bir fark
olduğunu hep beraber görürüz. Dolayısıyla, biz, özellikle
savunma sanayisinde ülkenin geldiği yeri hiçbir zaman yeterli görmeyiz, bu
konuyla ilgili ne kadar yatırım yapılırsa buna da
katkı sağlayacağımızı zaten bundan önceki
toplantılarda arkadaşlarımız, bizler de dâhil ifade ettik.
Şimdi, Makine ve Kimya, tabii, Türkiyenin en
temel kuruluşlarından biri. Şahsen ben de Makine ve
Kimyanın 12 tane biriminin her birinde çalışmış bir
arkadaşınızım. Yani bir kültürü var, bir geçmişi var;
sanayinin her kesiminde, her döneminde katkı sağlamış
özellikle savunma sanayisiyle ilgili. Yani Kapsül Fabrikasından tutun,
Barut Fabrikasından tutun, çelik çekmesi, Top Fabrikası, Kuvvet
Merkezi, Marangoz Fabrikası, Gazi Fişek, Gaz Maske Fabrikası
dâhil Ankara, Çankırı ve başta Kırıkkale olmak üzere
farklı vilayetlerde faaliyetini gösteriyor. Biz, gayet tabii olarak bunun
gelişmesini istiyoruz ama bütün bu gelişmelerin tamamını
yani bizim Bunu anonim şirkete çevirirsek uçar.
mantığını benimsememiz mümkün değil. Yani bir
şirketin vasfını değiştirdiğiniz anda
Bugün
Makine ve Kimya üretim yapıyor mu? Yapıyor. İhracat yapıyor
mu? Yapıyor. Peki, bu şartlar altında kendini geliştiremez
mi? Gayet tabii ki geliştirebilir. Yani biz bunu sadece anonim
şirkete çevirirsek her şey, yeni bir kuruluş gibi
Burada bir
milletvekili arkadaşımız söylüyor, diyor ki: Bugün yapacağımız
kanunla yüz yıl sonra Makine ve Kimyayı yeni bir kuruluşla, yeni
bir hamleyle uçuracağız. Bence zihniyeti değiştirmeden
hiçbir şeyi uçurmamız mümkün değil.
KİT Komisyonundan da alıyoruz. KİT
Komisyonundan kurtarmayla yani denetimden uzaklaştırmayla Makine ve
Kimyanın bütçesinin, ihracatının artacağını ifade
etmek de doğru değil. Bugün KİT Komisyonunda 73 tane kurum var.
O zaman KİT Komisyonunu kapatalım, hepsini anonim şirkete
çevirelim. KİT Komisyonu olarak bu işe engel olmayalım, hepsi
uçsun, kaçsın. gibi bir mantık orta yere çıkar ki buna
katılmamız mümkün değil. Tam tersine, KİT Komisyonu da
aynen Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu millî kuruluşları
denetleyen bir Komisyondur, bundan bahsediyoruz. Ben çok ciddi
katkıları olacağını düşünüyorum.
Sayın Bakanımız, siz arz ettiniz,
söylediniz, dediniz ki
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) KİT Komisyonunda denetim devam ediyor.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Şunu
söyleyeyim: İsraillilerin denetiminden bahsetmiştiniz Tank Paletle ilgili.
Ben o zaman da -2000 yılıydı- yine KİT
Komisyonundaydım, Makine ve Kimya Endüstrisinden değerli
arkadaşlarımız geldi, dediler ki: Biz bu konuyla ilgili
yapabiliriz. O zaman da cesaretlerini orta yere koydular.
Dolayısıyla, bugün de yarın da Makine ve Kimya verilebilecek her
türlü görevi yapar. Ben şahsen iş dünyasından gelen birisi
olarak bir şirketin yönetici ve idarecilerinin kabiliyetli olması
lazım diye düşünüyorum, onlarla başarılar doğru orantılıdır.
Vasfının değişmesiyle bir şeyin
değişeceğine inananlardan değilim. Aynı şekilde,
personeline de diyorsunuz: İsteyen istediği yere gitsin. Hâlbuki
biz, tam tersine; orada bilgisi, birikimi, deneyimi olan insanların o
kurum içerisinde devam etmesini istiyoruz, yoksa bu yapıdan dolayı
herkesin bir tarafa gitmesini arzu etmiyoruz. Bunlar millî
kuruluşlardır, millî değerlerdir, kesinlikle muhafaza edilmesi
lazım, kendi varlıklarıyla devam etmesi lazım.
Biz -şahsen- savunma sanayisi de dâhil, bu
konuyla ilgili her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu
ama bu getirdiğiniz kanundan da doğru düzgün bir şey
anlamadığımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde üçüncü söz talebi Sayın Bayram Yılmazkayanın.
Sayın Yılmazkaya, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada hem ülkemiz için hem de ordumuz için
çok önemli ve bir o kadar da stratejik bir kurum olan Makine ve Kimya Kurumunun
kamu iktisadi teşebbüsü statüsünden çıkarılarak anonim
şirkete dönüştürülmesi için hazırlanan, AKP ve MHP
milletvekillerinin oylarıyla Genel Kurula getirilen bir kanunu
görüşmekteyiz.
Ordumuzun ve Emniyet
teşkilatımızın gerekli askerî mühimmat, malzemeler,
patlayıcı, mermi, obüs topları dâhil birçok malzemesini üreten,
bu anlamda üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmeye
çalışan Makine Kimya her vatansever için paha biçilmez kıymete
sahiptir. Savunma sanayisinin ve ülkemizin en köklü kurumlarından olan,
geçmişi yüz yıllar öncesine dayanan Makine ve Kimya Kurumunun ülkemiz
için ve Silahlı Kuvvetlerimiz için çok önemli olduğu hepimiz
tarafından bilinmektedir. Hatta pandemi döneminde, milletin en çok ihtiyaç
duyduğu zor zamanlarda maske üretimi yaparak 83 milyonun da imdadına
yetişmiştir. Getirdiğiniz bu düzenlemeyle Makine Kimyayı
Meclis denetiminden çıkararak, birçok kanundan muaf tutarak,
çalışanların haklarının ne olacağı tam belli
olmadan ellerinden alarak, yabancı işçilerin bu stratejik kurumda
çalışmasının yolunu açarak millî ve yerli olmayan bir kurum
yaratmaya çalışmaktasınız.
Makine ve kimya fabrikalarının yurt
güvenliğindeki önemi, savunma sanayimizin ana omurgasını
oluşturması ve yarınlarımızın teminatı olması
gerekçesiyle kamuda kalması özelliğinin korunmasının hayati
önemi olduğundan yurt güvenliğinin, özel sektörün inisiyatifine
bırakılmayacak kadar kıymetli ve değerli olduğunu yüce
milletimiz bilmektir ama görünen o ki bu yasa teklifini Millî Savunma Komisyonundan
geçirerek Meclise getiren Cumhur İttifakı milletvekilleri maalesef bu
hassasiyete sahip değiller. Hem Türkiye hem de Kırıkkale için
çok önemli bir kurum olan
Makine Kimya demek Kırıkkale demektir, Kırıkkale
demek de Türkiye demektir arkadaşlar.
Makine Kimyayı anonim şirkete çevirme
meselesi, bu Kurumun özelleştirilmesi için bir ön
hazırlıktır. Teknik, ekonomik ve idari hiçbir neden
gösterilmeksizin Kurumun statüsünün değiştirilmesi geçmişte
örneklerini gördüğümüz KİT özelleştirmelerine benzer bir sürecin
başlangıcıdır. Anonim şirketle amaçlanan, Türk Ticaret
Kanunundaki denetim hükümler ile Kamu İhale Kanunu ve Devlet
Memurları Kanunu başta olmak üzere 17 kanundan muaf ve özel hukuk
hükümleriyle Millî Savunma Bakanlığı kararlarına tabi bir
kurum yaratmaktadır. Bu durum, özelleştirme için uygun
koşulların yaratılması sürecinin
başlangıcıdır. Aklınıza koymuşsunuz, siz
burayı özelleştireceksiniz. Oysa, 2019 yılında 694 milyon,
2020 yılında 925 milyon kâr etmiş, 2021 yılında 1
milyar 200 milyon kâr hedefleyen bir kuruluş olan, on dokuz yıl
yönettiğiniz Makine Kimyada zaten yapılabilecek
değişiklikler için açıkçası elinizi tutan ne var
anlamış değiliz. Alacağınız kararlarla istediğiniz
personel gereksinimi, teknolojik modernizasyon ve ilave yatırımları
bu kadar kârlı bir Kurumda rahatlıkla yapabilirsiniz. Buradan
bakıldığında aklınızda aslında başka
bir amaç olduğu, boşuna bahane aradığınız belli
oluyor. İngilizce bilen sadece 2 personel var. diyorsunuz ama herhâlde
alacağınız kişiler İngilizce bilmiyordu, bilselerdi
hepsini de alırsınız diye düşünüyorum.
Yapılmak istenen değişiklikle özel
hukuk hükümlerine geçilmesi planlanıp mevcut statü tamamen
kaldırılarak ileride özelleştirmeye zemin hazırlanmakta ve
çalışanlar belirsizliğe ve güvencesizliğe itilmektedir. Bu
düzenlemeyle, Makine Kimyada çalışan emekçi arkadaşlara da Ya
burada işçi olarak kalacaksınız ya da başka yerlere zorunlu
olarak gönderileceksiniz. denilmektedir. Bu oluşacak yeni durumun
amirinden memuruna, hizmetlisinden işçisine kadar büyük bir hak kaybı
oluşturacağı bellidir.
Değerli arkadaşlar, bu Kurumun anonim
şirket olmasıyla ilgili çok ciddi kaygılarımız var.
Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz. Burada aynı
yollarla özelleştirilip sattığınız cumhuriyet
kazanımlarını tek tek saymaya kalksam zaman yetmeyecek.
Yaptıklarınızdan dolayı milletin size olan güveni en
diplerde olup
Her yeni kanun getirdiğinizde Acaba ileride altından
ne çıkacak? kaygısı taşıyoruz.
Komisyonda 8inci maddeye eklediğiniz Makine
Kimya özelleştirilmeyecek. değişikliğine rağmen
diğer KİTlere yaptığınız gibi bu kurumu da
anonim şirket hâline getirdiğiniz için önce Varlık Fonuna
devrini, sonra da hayran olduğunuz ve sevginizin bir türlü bitmediği
başka bir ülkeye satmayacağınız ne malum? İşte,
milletimizin ve bizlerin en büyük korkusu bu olup bu konuyu milletimizin ve
Meclisimizin huzurunda tarihe not düşmek istedim.
Ayrıca, daha dün gece Komisyondan geçen,
kamuoyunun ve toplumun yeterince değerlendirmesine fırsat verilmeden,
vicdanları rahatlatmadan sanki Makine ve Kimya Kurumu kaçacakmış
gibi, yangından mal kaçırırcasına ve hazır kanun
teklifleri olduğu hâlde hemen ertesi gün Genel Kurula sunulması da
Galiba çok acil bir planınız var. diye düşündürüyor bizi.
Değerli arkadaşlar, ülkenin güvenliği
açısından bu kadar önemli bir kuruluşun bu şekilde
hızlı bir düzenlemeyle yaptım oldu mantığıyla
ele alınması büyük bir yanlıştır. Bu
yanlışın doğuracağı sonuçları yarın
millete anlatamazsınız. İnşallah, biz
yanılmış oluruz ama görünen köy kılavuz istemiyor. Gelin,
bu yanlıştan en kısa sürede dönelim diyoruz ve bu kanun
teklifini geri çekelim diyoruz. Gerçi, her hâlükârda, bu kurumu satsanız
da ileride, inşallah -iktidarınızda kime verirseniz verin- söke
söke de alacağız diyoruz.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Hüda
Kaya Habip
Eksik
Gaziantep İstanbul Iğdır
Murat
Çepni Dirayet Dilan
Taşdemir Ali
Kenanoğlu
İzmir Ağrı İstanbul
Rıdvan
Turan
Mersin
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Fahrettin
Yokuş Bedri
Yaşar Orhan
Çakırlar
Konya Samsun Edirne
İmam
Hüseyin Filiz Yasin
Öztürk
Gaziantep Denizli
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Özgür
Ceylan Özgür
Karabat Faruk
Sarıaslan
Çanakkale İstanbul Nevşehir
Hüseyin
Yıldız Gamze
Akkuş İlgezdi Ahmet
Kaya
Aydın İstanbul Trabzon
Polat
Şaroğlu
Tunceli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Komisyonun
katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk
söz talebi Sayın Habip Eksikin.
Sayın Eksik, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Zaten, AKPnin her kanun teklifinde olduğu
gibi, yangından mal kaçırır gibi bir an önce bazı
şeyleri halletme anlayışı olduğunu burada da
görüyoruz.
Ben, daha çarpıcı, daha aktüel olan bir
konuya değinmek istiyorum. TÜİK, bu sene 2020nin ölüm sebeplerini
açıklamadı. Bakın, Türkiye İstatistik Kurumu, bu ülkede
verilerin doğru paylaşılmasını sağlayan, o
verileri not eden ve kamuoyuyla paylaşan TÜİK bu sene 2020ye ait
ölüm nedenlerini paylaşmadı. Niye paylaşmadı? Çünkü
TÜİK çok iyi biliyor ki bu ülkede AKP iktidarı, Sağlık
Bakanlığı âdeta yalanlarla bir pandemi süreci yönetti ve bu
pandemi sürecinde yüz binlerce insanımız yaşamını
yitirdi, sağlığını yitirdi. Bugün, maalesef ama
maalesef bundan dolayı da bu verileri açıklamaya yüzleri yok diyoruz.
Bakın, TÜİK bu verileri niye açıklamıyor biliyor musunuz?
Size söylüyorum, iktidar partisinin milletvekillerine. Çünkü sahte raporlar
düzenlettirdi, doktorlara zorla sahte raporlar düzenlettirdi, Covid nedenli
ölen insanlara bulaşıcı olmayan hastalıklar" dedi ya
da yuvarlak cümlelerle bulaşıcı hastalık" dedi, o
şekilde rakamlarla oynadı ve binlerce insanımızın
yaşamını yitirmesine sebep oldu, ülkenin de rezil olmasına
sebep oldu.
Bakın, iki ay önce, ben yine bu kürsüde, bu
konuyu konuşmuştum. Her sene nüfus artış hızı
yüzde 10 civarında, bu şekilde devam eder, 1 milyonun üstünde olurdu
ama 2020de 459 bine düştü yani yarı yarıya düştü. Bunun
temel sebebinin Covid nedenli ölümler olduğunu ya da Covide
bağlı komlikasyonlar nedenli ölümler olduğunu söyledim. Burada
AKP iktidarının milletvekilleri düşünmeden, direkt kendi iktidarlarının
Bakanını korumak için canhıraş bir şekilde savundular
ama bugün, TÜİK bu verileri açıklamayıp, bu ölüm nedenlerini
açıklamayıp aslında bizim ne kadar doğru olduğumuzu
bir defa daha ortaya koymuş oldu.
Bakın, 2019da bebek oranlarına
baktığınız zaman, 2020yle
kıyasladığınız zaman nüfus artışının
aslında üç aşağı beş yukarı yine 900 binlerde
olması gerekirken maalesef 450 binlerde kalmıştır. O
açıdan, tekrar tekrar söylüyoruz: AKP iktidarı, bu pandemi sürecini
kendi bekasını sürdürmek için yalanlarla, orada gerçek
dışı verilerle yönetmeye çalıştı,
çalışıyor ve her gün Twitter bakanlığını
yaparak insanlarımızın ölmesine sebep oluyor Sağlık
Bakanı. Bu açıdan da gün gelecek -buradan net bir şekilde
söylüyorum- bu Sağlık Bakanı Yüce Divanda yargılanacak
çünkü onun yaptığı bu hatalar, sebep olduğu hatalar, bu
pandemi sürecini yönetememe durumu aslında Bosna kasabının
insanları katletmesinden hiçbir farkı yok çünkü Türkiye'de
insanları Sağlık Bakanı ölüme terk etti ve maalesef ama
maalesef sadece Twitter Bakanlığı yapıyor.
SALİH CORA (Trabzon) Çok ayıp!
HABİP EKSİK (Devamla) - Yine, bakın,
Sağlık Bakanlığı bu tablodan utanç duymalı. Kürt
illerine bakın, Kürtlerin yoğun yaşadığı illere
bakın. Hepsinin, 100 binde yapılan aşı sayısına
baktığınız zaman resmen rakamların yerde olduğunu
görürsünüz, çok çok düşük olduğunu görürsünüz. Daha önce de
söylemiştik
Söylüyorlardı ya işte Bu illerde Covid nedeniyle
-100 binde- vaka azdır, biz gevşetiyoruz. falan. Bu illerin hepsini
sürü bağışıklığına sürüklediler, hepsini ve
ondan dolayı da o dönem vakalar az çıktı.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Doğruyu
söyle, doğruyu konuş.
HABİP EKSİK (Devamla) Çünkü bu illerde
insanların ölmesi AKP iktidarının hiçbir şekilde umurunda
değil. Burada yapılan aşı oranlarına
baktığınız zaman utanç duyulacak rakamlar görürsünüz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Utan, utan!
HABİP EKSİK (Devamla) Ben mi
utanacağım, siz mi utanacaksınız?
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen utan!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Utan,
utan!
HABİP EKSİK (Devamla) Ben size
söyleyeyim, rakamı ben sizinle paylaşayım. Sizler, bu ülkeyi
yönetemiyorsunuz ve ayrımcılık yapıyorsunuz. Bakın,
Bartın ile Iğdır aynı nüfusa sahip olmasına
rağmen aralarında, yapılan aşı oranında 2 kat
arasında fark var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Eksik.
Sayın Eksik, süreniz tamamlandı.
HABİP EKSİK (Devamla) Balıkesir ile
Diyarbakır arasında 3 kat fark var. Bu mudur eşitlik? Bu mudur
adalet?
BAŞKAN Sayın Eksik, süreniz
tamamlandı.
HABİP EKSİK (Devamla) - Tek kelimeyle
söylüyorum: AKP iktidarı bu bölgede yaşayan Kürtlere
düşmanlık yürütüyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Doğruyu
söyle, doğruyu söyle! Yalan söyleme, doğruyu söyle!
OYA ERONAT (Diyarbakır) İstanbulda daha
çok Kürt var.
HABİP EKSİK (Ağrı) Hadi oradan
be, hadi oradan!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Bölgenin en büyük düşmanı PKK!
OYA ERONAT (Diyarbakır) En çok Kürt
İstanbulda yaşıyor.
OYA ERSOY (İstanbul) Ağzını
kapa!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Senden izin mi
alacağım, önüne bak!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Utan, utan
bağıracağına!
HABİP EKSİK (Iğdır)
Yapmıyorsunuz, yapmıyorsunuz.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin...
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz
talebi Sayın Yasin Öztürkün.
Sayın Öztürk, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk savunma sanayisinin temelini
oluşturan bir kurumun yapısını değiştirmek üzere
hazırlanmış Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Osmanlı'dan
günümüze kadar devam eden tarihî bir geçmişe sahip olmakla birlikte
cumhuriyetin ilk yıllarında topyekûn sanayileşme ve
kalkınma politikası doğrultusunda 1924-1936 yılları
arasında açılan fabrikalarıyla ülkemizin savunma ve genel
sanayisinin temelini oluşturmuştur. Bu kapsamda hem yerlidir hem
millîdir hem de güvenlik ve sanayi açısından stratejik bir öneme sahiptir.
Kurum sadece savunma sanayisine hizmet etmekle kalmamış, sanayi için
yetişmiş insan gücüyle bir okul, teknolojik gücüyle de bir ekol
olmuştur. Bugün ise MKE, Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik
güçlerinin her türlü silah, mühimmat, roket, patlayıcı madde, harp
araç ve gereç ve ihtiyacını yerli ve millî imkânlarla
karşılamak üzere çalışmaktadır. Yaklaşık 400
farklı grupta millî silah, mühimmat ve patlayıcı üretimi için
gerekli malzeme, ekipman ve bunların alt bileşenlerinin
tamamını üretme kabiliyetine sahiptir. Kurumun son üç
yıllık kârlılık oranı şöyledir: 2018
yılı 177 milyon lira, 2019 yılı 695 milyon lira, 2020
yılı ise 926 milyon liradır. Bununla birlikte bu kâr
oranları böyle bir köklü kurum için yeterli midir? Değildir. KİT
Komisyonunda yakın tarihte görüştük; Kurum bugünkü yönetim, pazarlama
hataları, idare zafiyeti, fabrikaların ve kaynakların yeterince
kullanılmaması, üretimin zamanında yetişememesi, üretim
hataları ve beraberinde gelen iade işlemleri ve gecikme
tazminatlarından dolayı kârdan zarar etmektedir.
Pakistan Savunma Bakanlığının
sipariş ettiği ve çeşitli yıllarda teslimi öngörülen
otomatik bomba atarların teslimatında sorun
yaşanmıştır. Teknik sorunlar ve mühimmat sorunu nedeniyle
Pakistan ilk verdiği siparişi iade etmiş, ikinci siparişi
teslim almamıştır. Bununla birlikte MKE, Pakistandan herhangi
bir tahsilat yapamazken alt yükleniciyle birlikte üretilen OBAlar için alt
yüklenici firmaya fatura bedelinin 7 milyon 944 bin 855 lirasını
ödemiştir. Yine aynı şekilde dış satımlar kapsamında
2014-2015 yıllarında, Filipinler Savunma Bakanlığına
muhtelif mühimmat satışına ilişkin toplam 5 ayrı
sözleşme imzalanmıştır. Siparişlerin üretimi için
gerekli tapalar MKE tarafından üretilmediği, siparişler
zamanında teslim edilemediği için sözleşme hükümleri gereği
gecikme cezası uygulanmıştır. Sipariş neden
zamanında teslim edilmemektedir? Çeşitli nedenleri vardır.
Birincisi, MKE üretim yapabilmek için ihtiyaç duyduğu muhtelif ham madde,
malzeme ve ürünleri tedarik edememektedir. Çünkü yurt dışı
bankalar üretimdeki düzen tutmazlık nedeniyle kesin teminat için
aracılık etmekten kaçınmaktadırlar. İkincisi, üretimle
ilgili olarak açık ve kullanılabilir durumda olan fabrikalar
atıl durumdadır. Evet, herhangi bir savunma tehdidine karşı
fabrikalar çalışamasa bile açık durumda olmalı ve personel
her daim hazır bulunmalıdır ama iç piyasada bile siparişi
yetiştiremediği için ceza ödeyen MKE, bir de fabrikaların
çalışmadığı kısım ve boş işçilik
giderleri için para ödemektedir.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın Tanal, Sayın
Demirbağ; lütfen
Bakın, Sayın Öztürkün insicamını
bozuyorsunuz.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Kurumda yönetimsel,
idari boşvermişlik vardır. İşletme malzemesi
dış alımları ile ticari mallar iç ve dış
alımları için bütçe ödenekleri üzerinde harcama
yapılmış ve bu durum nedeniyle yıl içinde bütçenin revize
edilmesi ihtiyacı doğmuş, bunun için yapılması gereken
Yönetim Kurulunun toplanması ve karar alması, ancak Yönetim Kurulu
toplanamamış.
Değerli milletvekilleri, verdiğim örnekler
MKE bir kurum olmaktan çıkarılsın, şirket
yapılsın, her ne kadar Özelleştirilmeyecek. denilse de
özelleştirmenin önü açılsın. diye yapılmış
eleştiriler değildir. Millî ve yerli bir kurumun mevcut
yapısının değiştirilmesi, yetkilerinin aracı
şirketlere devredilmesi, kamu güvenliğimiz adına, savunma
güvenliğimiz adına bir tehdittir, bir tehlikedir. Bir düzenleme
yapılmak isteniyorsa -Sayıştay, denetimi yapmış,
önerilerini sıralamış, bizlere de KİT Komisyonunda
değerlendirmelerde bulunmuştu- çözüm, kâr eden köklü bir kurumun
yapısını değiştirmeden, mevcut eksiklikleri gidererek
daha fazla nasıl faydalanabiliriz yönünde olmalıydı. Bugün
yapılması planlanan düzenlemeyle kurumun şirket tabelası
asılacaktır ama kamu kaynağını gâvur kaynağı
gibi fütursuzca harcayan bu zihniyet nedeniyle değişen hiçbir
şey olmayacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Tanal, hayırdır,
buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben bu hafta sonu mevsimlik tarım işçilerine
gittim, 60 yaş altındakilere bugüne kadar aşı
yapılmamış. Sayın Bakanın açıklamalarına
göre 25 yaşa indiler ama o 25 ile 45 yaş...
İSMAİL KAYA (Osmaniye) 18e indi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 18 ama o mevsimlik
tarım işçileri hâlâ aşı olmadı. Bu konuda sizden
istirhamım Sağlık Bakanına...
BAŞKAN Kayıtlara geçti, Sayın
Bakana soracağız.
Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
üçüncü söz talebi Sayın Polat Şaroğlunun.
Sayın Şaroğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik kalkınmanın ve
dengenin sağlanmasında sosyal ve siyasi bir denge unsuru olarak
faaliyet gösteren ve kamu yararı gözetilerek kamusal ihtiyaçları
karşılama görevini üstlenen KİTler, on dokuz yıllık
AKP iktidarlarının özelleştirme adı altında içinin
boşaltıldığı, birçok kurumun dönüştürülmesi
sürecinin en önemli aracı hâline getirilmiştir. Bu süreçte
cumhuriyetin birikimi olan yerli ve millî kamu kuruluşu elden
çıkarılarak yerli ve yabancı özel şirketlere
satıldı. TÜRK TELEKOM, Tank Palet, TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM ve
şeker fabrikaları gibi onlarca kurum iş birliği yöntemiyle
bir avuç yandaşa verilerek ülkenin geleceği âdeta ipotek altına
alındı. Bir grup yandaşın cebini doldurmayı amaç
edinen ve ülkenin geleceğini ipotek eden bu çılgın projeler
karşılığında hazineden ne kadar para
ayrıldığı, ödeme yapıldığı ise ticari
sır olarak halktan gizlendi. Gelinen nokta itibarıyla, üçer
beşer maaşla kamu kaynaklarının çarçur edildiği,
kaynak yaratabilme adına birbiri ardına kamu kurumlarının
hiç edildiği bir dönemdeyiz. İşçinin, emekçinin
hakkının yok sayıldığı böylesi bir süreçte
özelleştirme politikalarının son halkası olarak Makine ve
Kimya Kurumunun elden çıkarılmasıyla karşı
karşıyayız. Dolayısıyla iktidar ülkenin içinde
bulunduğu derin ekonomik krizi ve yönetememe sorununu, bir kez daha
binlerce kamu çalışanının iş güvencesini elinden
alarak aşmayı hedeflemektedir.
Savunma sanayimizin temelini oluşturan ve
geçmişi cumhuriyet öncesi döneme kadar uzanan Makine ve Kimya Kurumu,
Kurtuluş Savaşı da dâhil olmak üzere her dönem askerî tedarik
anlamında faaliyet göstererek bu tarihsel süreç içerisinde Türkiye
Cumhuriyetinin ilk sanayi kuruluşu olmuştur. Böylesi bir öneme sahip
olan Makine ve Kimya Kurumu anonim bir şirkete dönüştürülerek tarihî
bir kamu kurumu tasfiye edilmekte ve binlerce kamu
çalışanının iş güvencesi elinden alınmak
istenmektedir. Bu kanun teklifi milletimizin
bağımsızlığı ve bütünlüğü ile ülkenin
bölünmezliğini tehlikeye atacak düzenlemeler içermektedir. Millî güvenlik
hedefleri doğrultusunda savunma sanayimizin temelini oluşturan,
ülkemizin güvenliği açısından kritik bir öneme sahip olan,
memleketimizin güzide kurumunun özelleştirilmesinde herhangi bir kamu
yararı bulunmamaktadır. Ancak iyi bilinmelidir ki ülkemizde strateji
ve güvenlik açısından kritik bir öneme sahip olan, memleketimizin göz
bebeği MKEnin oldubittiye getirilerek özelleştirilmesi demek, millî
bir varlığı gözden çıkarmak demektir.
Bu kanun teklifiyle Makine ve Kimya Kurumu KİT
kapsamından çıkarılarak, birçok kanun ve kararname hükmünden
muaf tutularak partizan ve keyfî bir yönetimin önü açılmaktadır.
Türkiyenin güvenliğiyle ilgili merkezî bir kurum olan Makine ve Kimya
Kurumunun bütünüyle özel hukuk hükümlerine tabi personele teslim edilmesi ciddi
istihbarat riskleri içererek millî güvenlik sorunu yaratacaktır.
Şimdiye kadar özelleştirme yeniden yapılandırma ve
statü değişikliği adı altında yapılan değişikliklerin
neredeyse tamamında, kurum bünyesinde çalışan personelin özlük
haklarında ciddi kayıplar yaşandığını iyi
biliyoruz.
Bu kanun teklifi toplumun çıkarlarına
aykırıdır. Tıpkı Sakaryadaki Tank Palet
Fabrikasının, TÜRK TELEKOMun ve birçok özelleştirmeye
başvurulan, işletme hakkı devri yöntemiyle Katar'a tahsis
edilerek özelleştirilmesinde olduğu gibi. Aynı şekilde TEK,
PTT, Devlet Demiryolları ve birçok örnekte yapıldığı
gibi büyük kamu işletmeleri önce anonim şirketine
dönüştürülmekte ardından parçalama, küçültme yöntemiyle
özelleştirilerek özel sektöre ve yabancı sermayeye peşkeş
çektirilmekte veya son dönemlerde gördüğümüz üzere iktidar tarafından
bir aile şirketi gibi yönetilmektedir. Makine ve Kimya Kurumuna
bağlı fabrikaların ikinci bir Tank Palet Fabrikasına
dönüştürülmesine zemin hazırlayan ve geçmişi cumhuriyetin
öncesine dayanan bir kurumun yüzlerce yıllık birikiminin yok edilmesi
kabul edilemez. Makine ve Kimya Kurumunun lağvedilerek bir anonim
şirkete dönüştürülmesi ve denetimden kaçırılmasının
hem çalışanlar açısından hem de ülke
kaynaklarının kullanımı açısından büyük bir risk
doğuracağı ortadadır. Ülkemizin geleceği, halkın
çıkarlarını görmezden gelen, işçinin ve emekçinin
hakkını gasbeden özelleştirmelerde değil, halkın
kalkınmasını ve sanayileşmesini gözeten istihdam ve halkça
paylaşım politikalarındadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime bir dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
275 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 30 Haziran 2021 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.26