TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
98inci
Birleşim
30
Haziran 2021 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Refik Özenin, ülkemizde gerçekleştirilen savunma
sanayisi faaliyetlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursanın
İnegöl ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürekin, Sivasa ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, gençlerdeki uyuşturucu ve
internet bağımlılığına ilişkin
açıklaması
2.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, Konya-Karaman Yüksek
Hızlı Tren Hattına ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Dünya Emekliler
Gününe ilişkin açıklaması
4.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, Eskişehirdeki
kiraz ve buğday üretcilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Canlar İçin
Hakikat ve Adalet Buluşmasına ilişkin
açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaeli Belediyesi mezarlık
hizmetlerine ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, kısa çalışma
ödeneği ve işten çıkarma yasağına ilişkin
açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, çiftçilerin borçlarına
ilişkin açıklaması
9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, nakliye
firmalarının geçiş belgesi sorununa ilişkin
açıklaması
10.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, İnova Akademi tarafından
okullara yapılan satışa ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, AK PARTİ Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın Kanal İstanbulla
ilgili sözlerine ilişkin açıklaması
12.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Türkiye ile Katar arasında
imzalanan Askerî Sağlık Alanında Eğitim ve İş
Birliği Protokolüne ilişkin açıklaması
13.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, kamuda engelli
atamalarına ilişkin açıklaması
14.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Muhsin Yazıcıoğlu
Anı Evine ilişkin açıklaması
15.- Antalya Milletvekili Aydın Özerin, Erzurum Pasinlere
yapılacak baraja ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
TÜRK-İŞin açıkladığı yoksulluk
sınırı rakamına, esnafın Halkbanka olan
borçlarına, Fiyat İstikrarı Komitesine, Avrupa Birliği Liderler
Zirvesinin Türkiyeye ilişkin kararları ile Dışişleri
Bakanlığının cevabına ve Mehmet Emin Özkanın
durumuna ilişkin açıklaması
17.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, servet affı yasalarına,
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hukuk dışına
çıkanlara gerekli yaptırımların uygulanacağına ve
nakliye firmalarının geçiş belgesi sorununa ilişkin
açıklaması
18.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, 1 Temmuz
itibarıyla normalleşme dönemine girildiğine, Avrupa ve Dünya
Şampiyonalarında madalya kazanan engelli sporcuları tebrik
ettiğine, Kadın Voleybol Takımı ile Karate Millî
Takımına başarılarından dolayı teşekkür
ettiğine, varlık barışına ve nakliye
firmalarının geçiş belgesiyle ilgili Kazakistan yetkilileriyle
görüşmelerinin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
19.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Avrupa Gençler
Şampiyonasında madalya kazanan güreşçileri
kutladığına, Çocuk Esirgeme Kurumunun 100üncü kuruluş
yıl dönümüne, Antalya Elmalıdaki çocuk istismarıyla ilgili
davanın takipçisi olacaklarına, dördüncü yargı paketine ve
İstanbul Sözleşmesine ilişkin açıklaması
20.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, İstanbul Milletvekili Hüda
Kayanın 275 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7inci maddesi
üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Trabzon
Milletvekili Salih Coranın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlığın, İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliğinden
istifasına ilişkin yazısının 29/6/2021 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin
önerge yazısı (4/136)
2.- Başkanlığın, Samsun Milletvekili Neslihan
Hancıoğlunun Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu üyeliğinden (4/137); Balıkesir Milletvekili Fikret
Şahinin Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden (4/138)
istifalarına ilişkin
önerge yazıları
B) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Ürdün Parlamentosundaki
Filistin-Türkiye Dostluk Grubuna Hoş geldiniz. denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral
ve arkadaşları tarafından, Başkent Ankaranın spor
tesisi eksikliklerinin tespiti, 19 Mayıs Stadyumunun durumunun
araştırılması ve Ankaradaki futbol kulüplerinin sportif
başarısızlıklarında merkezî ya da yerel idarecilerin
ihmallerinin olup olmadığının tespiti ve çözüm
yollarının araştırılması amacıyla 27/5/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, ev emekçisi kadınların ekonomik
sorunlarının araştırılması amacıyla
30/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve
arkadaşları tarafından, Ergene Nehrindeki kirliliğin
nedenlerinin ve canlı yaşamına etkilerinin
araştırılması amacıyla 29/6/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba
günkü (bugün) birleşiminde 275 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 1 Temmuz 2021
Perşembe günü toplanmamasına ilişkin önerisi
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, konuşma sürelerinin
uzatılmasıyla ilgili yaptığı uygulamanın İç
Tüzükün 19uncu ve 60ıncı maddelerine uygun olduğuna ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın 275 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde sataşma nedeniyle değil AK
PARTİ Grubu adına konuşma yaptığına ilişkin
konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık
Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
3.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine
ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve
Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 275)
XI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın 275 sıra sayılı Kanun Teklifinin
ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Genel Başkanına ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
275) Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel'in, İsmet İnönü tarafından yapıldığı belirtilen
bir konuşmaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/46266)
2.- Ankara Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir'in, İçişleri Bakanı'na yöneltilen
yazılı soru önergelerinin cevaplandırılmasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiç'in cevabı (7/46267)
3.-Antalya Milletvekili Rafet
Zeybek'in, Bir suç örgütü lideri tarafından ortaya atılan bir iddiaya
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiç'in cevabı (7/46871)
30 Haziran 2021 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI
(Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündem dışı ilk söz ülkemizde
gerçekleştirilen savunma sanayisi faaliyetleri hakkında söz isteyen
Bursa Milletvekili Refik Özene aittir.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bursa Milletvekili Refik Özenin,
ülkemizde gerçekleştirilen savunma sanayisi faaliyetlerine
ilişkin gündem dışı konuşması
REFİK ÖZEN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde gerçekleştirilen savunma sanayisi
faaliyetleri hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum, bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
savunma sanayisi, bağımsızlığımızı
korumak, barışı sağlamak, muhafaza etmek ve her alanda
ülkemizin, vatandaşlarımızın güvenliğini temin etmek
için güvenlik güçlerimizin ihtiyaç duyduğu teçhizatı geliştirme
yeteneğine sahip kuruluşların tümünü içinde
barındırmaktadır. Günümüzde savunma teknolojilerinde güçlü ve
bağımsız olamayan devletlerin geleceklerine güvenle
bakabilmeleri mümkün değildir. Sadece doğal kaynaklara ve ticarete
dayalı paranızın olması, savunma sanayisinde belli bir
seviyeye ulaşamamışsanız, özgürlüğünüzü tek
başına garanti altına almanıza yeterli olmaz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Kayseride
kurulan uçak fabrikası, Nuri Demirağ, Nuri Killigil tarafından
kurulan yine uçak ve silah fabrikası gibi atılan ciddi adımlar
savunma sanayisinin öncüleri olarak hâlâ hafızalarda yer almaktadır.
Tüm bu projeler dönemin ufuksuz, vizyonsuz idarecileri tarafından sabote
edilmiş, Türkiye âdeta kasıtlı ve bilinçli bir şekilde
savunma sanayisinde yurt dışına mahkûm bırakılmıştır
ve maalesef bu zihniyete sahip olanlar sadece Türk savunma sanayisinin
dikilmiş körpe fidanlarını budamış olmakla
kalmamış, zaman ve kaynak israfının yanında bu
milletin altmış yılını da heba etmiş oldular.
Özellikle AK PARTİ döneminde, başta Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın ortaya koyduğu vizyonla
Savunma Sanayii Başkanlığımızda gerçekleştirilen
dönüşümler ve koordinasyon sayesinde bu alanda müthiş
atılımlar gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam
ediyoruz. 2002 yılında sadece 62 savunma projesi yürütülürken bugün
bu sayı 750yi geçmiş durumdadır. 2002 yılında
yaklaşık 5,5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken
geldiğimiz noktada 60 milyar dolarlık proje hacmine
ulaşılmıştır. Yine 2002 yılında savunma
sanayisinde faaliyet gösteren firma sayımız sadece 56 iken bugün aynı
alanda yaklaşık 1.500 firma faaliyet göstermektedir. 2002
yılında 1 milyar dolar olan ciro rakamı 2019 yılında
yaklaşık 11 kat artışla 10,8 milyar dolara
yükselmiştir. Yine 2002 yılında yalnızca 248 milyon dolar
olan savunma ve havacılık ihracatı 2019 yılında 3
milyar doları geçmiş durumdadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 2002 yılında AR-GEye
ayrılan anlamlı bir bütçe söz konusu değil iken bu faaliyetlere
2019 yılı itibarıyla yaklaşık 1,5 milyar dolar harcama
yapılmıştır ve bugün, dünyanın ilk 100 savunma
şirketi arasında 7 Türk firması yer almaktadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün görüşmesini
sürdüreceğimiz MKE AŞ'nin yasası geçtikten sonra inşallah
bu firmalar içerisinde yer alacağına olan inancımı da ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1937de yaptığı
konuşmada Bundan sonrası için bütün tayyarelerimizin ve
motorlarının memleketimizde yapılması ve harp sanayimizin
de bu esasa göre inkişaf ettirilmesi iktiza eder. Hava Kuvvetlerinin
aldığı ehemmiyeti göz önünde tutarak bu mesaiyi
planlaştırmak ve bu mevzuyu layık olduğu ehemmiyetle
milletin nazarında canlı tutmak lazımdır. demiştir.
Ve bizler, bugün yaptığımız bu çalışmalarla
Gazinin vasiyetini de yerine getirmiş oluyoruz.
AK PARTİ iktidarları döneminde, özellikle
son beş yılda yapılan savunma sanayisi
yatırımlarıyla karada, denizde ve havada güvenlik güçlerimizin
ihtiyacı olan mühimmat ve füzelerimiz yerli ve millî olarak
geliştirildi ve geliştirilmeye devam edilmektedir. Özellikle İHA
ve SİHA üretiminde gösterdiğimiz başarılar bu alanda söz
sahibi olan dünyanın ilk 3-4 ülkesi arasında yer almamızı
sağlamıştır ve bu sayede, geçtiğimiz günlerde Polonya
Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın himayelerinde yapılan imza töreniyle NATO ve AB üyesi
bir ülkeye 24 adet SİHA ile yer kontrol istasyonları ve
mühimmatlarının ihraç edilecek olması da oldukça önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başarımızı daim kılmak,
çıtayı sürekli yukarıya taşımamız gereğini
bilerek hareket ediyor ve o yüzden geldiğimiz bir noktayı da
kendimize yeterli görmüyoruz. Özellikle son yirmi yılda ektiğimiz
tohumların yeşerdiğini, gençlerimizin millî teknolojiye olan
ilgilerinin her geçen gün daha da arttığını bugün her
alanda görüyoruz.
Bu başarıda en büyük pay sahibi olan
başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere büyük bir özveriyle çalışmalarını başarıyla
devam ettiren Savunma Sanayii Başkanımıza, tüm savunma sanayisi
çalışanlarına, firmalarımıza yürekten teşekkür
ediyor, Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz
Bursanın İnegöl ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğluna aittir.
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursanın İnegöl ilçesinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Genel Kurul, ekran başında
bizleri izleyen İnegöllüler ve değerli Bursalılar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İnegöl ilçemiz, arkeolojik kazılara göre
beş bin yıllık bir tarihi olan, 10dan fazla medeniyete ev
sahipliği yapmış olan ve Osmanlı Beyliği
kurulduğunda da ilk fethedilen yerlerden biri. Nüfusu 20 ilimizden yüksek;
281 bin nüfusu var ama bu hâliyle il olamıyor. Ülke ekonomisine
katkısı da çok büyük; İnegöl birçok ili geride
bırakıyor ve geçen seneki verilere göre tam 700 milyon dolar ihracat
fazlası var. Yani 81 ilin bütününü
sıraladığımızda, İnegöl ihracatta 17nci
sırada ve dış ticaret hacminde 21inci sırada; 60 tane, 63
tane ili geride bırakan bir ilçeden söz ediyoruz ama İnegöl il
olamıyor. Niye olamıyor biliyor musunuz? AK PARTİliler diyorlar
ki: Ya, biz bu İnegölü il yaparsak Bursa Büyükşehir Belediyesini
kaybederiz. Arkadaşlar, bakın, zaten biz Bursada oy
farkımızı kapattık, kaldı 20 bin; illaki onu da ilk
seçimde kapatacağız. Bursanın bir sürü sorunu var;
ulaşımı berbat, suyu pahalı, trafik yoğunluğu
var. Zaten biz alacağız Bursa Büyükşehiri. Gelin,
İnegöllüleri süründürmeyin, İnegölü il yapalım diyorum.
Geçen sene Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğluyla birlikte milletvekili
arkadaşlarımızla bir kanun teklifi vermiştik ama maalesef,
buradan geçmedi. Gelin, biz söylememiş gibi, siz bu İnegölü il
yapın, biz de kayıtsız şartsız destek verelim çünkü
İnegöle giderseniz -İnegöle sadece köfte yemeye gitmeyin
değerli AK PARTİli arkadaşlar, İnegöllüleri dinleyin-
İnegölde herkes, odası, çiftçisi, esnafı, işçisi,
mobilyacısı bütün vatandaşlar il olmak istediğini
söylüyorlar zaten. Geçen günlerde de burada gündeme getirmiştim ve
bakın, İnegölsporlular İnegölün il olması konusunu gündeme
getirdiğim için bana teşekkür ettiler. (CHP sıralarından
alkışlar) Şöyle bir forma hediye ettiler; bakın, ne diyor
burada: İnegöllü Vekil Nurhayat. Bu forma benim kara kaşım,
kara gözüm için hediye edilmedi. Bu forma ne demek? İnegöl il olmak
istiyor. diye bas bas bağırıyor bu forma. Bakın,
İnegöl il olmak istiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben buradan İnegölspora, Efsane Maratona da teşekkür ediyorum.
Bakın, onların da elli altmış yıllık, neredeyse
1968 yılında yapılmış bir stadyumu var;
İnegölspor bunu hak etmiyor. Hiçbir yatırım
yapılmıyor, diyorlar ki: Ya, biz iktidara yüzde 60, yüzde 70 oy
veriyoruz diye bizimle hiç ilgilenmiyorlar.
İnegöl niye il olmak istiyor? Maalesef çok
yoğun bir madde bağımlılığı sorunu var,
insanlar AMATEMde fellik fellik yer arıyorlar ve uyuşturucuyla
mücadele konusunda gerçek anlamda bir çözüm üretilmiyor.
İnegöl niye il olmak istiyor? İnegölde,
sanayide kullanılan ham maddelerden olsa gerek, 2 bin yani binlerce, belki
Türkiye ortalamasının üstünde kanser vakası var. İki üç
yıl önce bir kemoterapi merkezi açıldı ama uzman yok; şu
anda 2 binin üzerinde kanser hastası 60-70 kilometre öteye gitmek zorunda
kalıyor kemoterapi tedavisi görmek için. 281 bin nüfustan bahsediyoruz,
bir psikiyatri uzmanı yok, yan ilçeye gidiyorlar ilaç yazdırmak için.
Sanayiden kaynaklı iş kazaları çok yoğun
yaşanıyor, el cerrahisi uzmanı yok, 281 bin nüfustan
bahsediyoruz değerli arkadaşlar. Devlet hastanesi yapıldı
eskisinin yerine. Yine, bir saray sevdası şeklinde belediye
yapılmak isteniyor. Hâlbuki birçok belediyenin devredilen
Büyükşehirden sonra binası var, oralar değerlendirilebilir.
Kanserin yoğun olarak yaşandığı İnegöle
yeşil alanlar katılabilir, buradan bir kez daha sesleniyoruz.
Yine, İnegöl deyince akla ne geliyor köfte
dışında -onu AK PARTİliler biliyor- bir de mobilya. Mobilyada çok ciddi bir
sıkıntı yaşanıyor. Ülkenin ekonomik buhranından
en çok etkilenen yerlerden biri İnegöl ve mobilya sektörü. Ham madde yok,
MDF yok, sunta yok, sünger yok; iş insanları kapılarına
maalesef kilit vurmak, işçileri işten atmak raddesine gelmişler,
direnmeye çalışıyorlar. Ticaret Bakanlığının
artık çözüm üretmesi lazım, çözüm. İnegölde 3 tane organize
sanayi var ve mobilya fuar alanı yapılacak, iş
insanlarının istediği yere yapılmıyor, İhtisas
Organize Sanayinin uzantısına yapılmak isteniyor. Bir ilçeyi
yönetirken, ili yönetirken biraz daha katılımcı olun; orada
yaşayanlara o işin ceremesini çekenlere sorun diyoruz, demokratik bir
anlayışla yönetin diyoruz.
İnegölün altyapısından sonra
üstyapısı bitmiyor. Çünkü efendim, Bursa Büyükşehir gelecek ve
yol yapacak, hâlbuki İnegöl il olsa o yolu kendi belediyesi yapar ama
yapamıyor, maalesef beklemek zorunda kalıyor. İnegölün
sorunları saymakla bitmiyor. Bu sorunları çözmek için, gelin diyorum
İnegölü hep beraber
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ettim, ilave süre vermiyorum.
Çok sağ olunuz.
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Devamla) İnegölü il yapalım diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Bir dakika süre verseniz ne olacak? Milletvekili nerede konuşacak?
ATİLA SERTEL
(İzmir) İnegöllüleri kırdın Başkan, İnegöllüler
de üzüldü.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum arkadaşlar.
Gündem dışı
üçüncü söz Sivas hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Ahmet Özyüreke
aittir.
Buyurun Sayın Özyürek.
(MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Sivas Milletvekili Ahmet Özyürekin,
Sivasa ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sivas ilimizle ilgili şahsım adına
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
19 Mayıs 1919da Samsun'da kurtuluş
yolculuğuna başlayan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk 27 Haziran
1919 tarihinde Sivasımıza ilk defa teşrif etmiştir.
Kurtuluş mücadelesinin kıvılcımını Samsundan
yakmış ve kurtuluş ateşini Anadolu'ya
Sivasımızdan dağıtmıştır. Daha
sonrasında Sivas Kongresi için tekrar Sivas'a gelmiş ve millî
mücadeleyi yüz sekiz gün boyunca Sivastan yönetmiştir. Bugünkü hür ve
bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin temelleri Sivas'ta
atılarak devletimiz bu temellerin üzerine inşa edilmiştir. Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün Sivasımıza ilk defa teşrifinin 102nci
yıl dönümünü yâd ediyor, vatanımızın kurtuluşunu ve
devletimizin kurtuluşunu ilmek ilmek işleyen Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve onun nezdinde vatan uğruna canını feda eden tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde
saygıyla eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri, yine, Sultan Abdülaziz
döneminde bir fikir olarak ortaya çıkan, Abdülhamit Han döneminde projesi
çizilen AkdenizKaradeniz Otoyolu Projesi cumhuriyetin ilk yıllarında
da önemsenmiş, Atatürk döneminde temeli atılarak hayata
geçirilmiştir. Günümüze kadar farklı sebeplerle proje ertelenmiş
fakat her zaman devam ettirilmiştir. Çalışmalar
hızlandırılarak AkdenizKaradeniz Otoyolu Projesinde sona
yaklaşılmıştır. Osmanlı Devleti'nin son dönemleri
ve cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren yapılması
planlanan bu proje Sivasımızın önemini açıkça ortaya
koymuştur. Proje tamamlandığında inşallah
Sivasımızın sanayi kenti olma yolundaki en önemli engeli
aşılmış olacaktır. Demirağ Organize Sanayi
Bölgesinde yatırım yapacak sanayicilerin ulaşım
endişeleri de böylece ortadan kalkmış olacaktır. Bu
gelişmelerin sağlayacağı yatırım olanakları
devlet teşvikleriyle desteklenirse Anadolunun kalbi niteliğindeki
Sivasımızın sanayi, cazibe merkezi hâline geleceğine
inancım tamdır.
Yine, Sivasımızdaki ilçelerimize
gittiğimizde, özellikle Kangal, Ulaş, Divriği, Zara
bölgelerindeki çiftçilerimiz bu sene Sivastaki kuraklık döneminden
dolayı maalesef büyük bir mağduriyet
yaşamışlardır. Çiftçilerimizin ayakta kalabilmesi için
onlara verilen kredilerin yeniden yapılandırılması ve
takviye olarak da yeni kredilerin verilmesiyle beraber çiftçilerimize bir hayat
verilmiş olacaktır.
Yine, Sivastaki esnaflarımızı
gezdiğimizde onlar da maalesef bütün dünyayı etkileyen Covidden
-ülkemiz de Sivasımız da- bundan derinden etkilenmiştir.
Esnaflarımızın almış olduğu kredileri
Bazı
esnaflarımız iş yerlerini açamadığı için
Covidden iş yapamadılar ama kredilerin geri ödemesi geldiğinde
ise bugün bu kredilerini ödeyemiyorlar. O yüzden, küçük ve orta ölçekli
esnaflarımıza verilen kredilerin bir an önce -özellikle
Sivasımızda bu konuda mağduriyetler olacaktır,
olmaması için, önüne geçebilmek için- yeniden
yapılandırılması ve yine onlara destek olunmasını
istiyoruz çünkü esnaflarımız biliyorsunuz yaklaşık iki
yıldır Covidle mücadelemiz devam ettiğinden dolayı ciddi
anlamda sıkıntı yaşıyorlar. Devletimizden tabii ki
almış oldukları destekler var, devletimiz sağ olsun fakat
şu anda destek alıp kredisini alan ama iş yerini açamayan ve
tekrar kredisinin günü geldiğinde ödeme yapacak durumda olmayan
esnaflarımız zor durumda, o yüzden de bu kredileri yeniden gözden
geçirelim. Bu arkadaşlarımızın, Covid sürecinde iş
yerlerini açamayanların tespiti yapıldıktan sonra bunlara
yeniden yapılandırma yapılmasını ve orta ölçek olarak
verilen kredilerin yerine yeniden kredi verilmesini buradan talep ediyoruz.
Yine, vakıflarla ilgili de buradan
Vakıflar Genel Müdürlüğüne bir duyuru yapmak istiyorum:
Sivasımızda vakıflarla ilgili kiralama yapan birçok
esnafımız maalesef Covidden dolayı ciddi anlamda
etkilenmiştir, kiralarını ödeme zorunluluğu vardır
fakat onlar da Covid sürecinden dolayı iş yapamadığı
için onların da kiralamalarında bir iyileştirme bekliyoruz.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. İnşallah, sesimiz duyulmuştur,
Sivasımıza bir hayat vermiş oluruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Kılavuz
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, gençlerdeki uyuşturucu ve internet
bağımlılığına ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Uyuşturucu madde ve her türlü
bağımlılık çağımızın en büyük
felaketlerindendir. Bağımlılıklar özellikle gençler
arasında gün geçtikçe tehdidini artırmaktadır. Uyuşturucu,
madde ve diğer bağımlılıklarla mücadele devlet,
millet, aile ve sivil toplum iş birliğiyle engellenebilir. Bu
noktada, özellikle eğitim kurumlarına büyük bir sorumluluk
düşmektedir. Eğitim kurumlarında tüm
bağımlılık türlerine karşı daha etkin, verimli
eğitimlerin verilip çocuk ve gençlerin bilinçlendirilmesi oldukça
hayatidir. İlk ve orta dereceli okullarda uyuşturucu, madde ve
internet bağımlılığıyla mücadele adlı
dersin zorunlu ders olarak müfredata alınması; kısa film,
fotoğraf sergisi, tiyatro, resim ve öğrencilerin yaşlarına
uygun diğer sanatsal ve sosyal faaliyetlerle bu dersin pekiştirilmesi
yerinde olacaktır. Yeni cephemizin adı, uyuşturucu ve madde
bağımlılığıyla mücadele olmalıdır.
Ey Türk genci, damarlarındaki asil kanı
kirletme!
BAŞKAN Sayın Ünver
2.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan
Ünverin, Konya-Karaman Yüksek Hızlı Tren Hattına
ilişkin açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ulaştırma Bakanına sesleniyorum:
Hayal ticaretini ne zaman bırakacaksınız? Bu yılın
şubat ayında bizzat Bakanın katılımıyla
yapılan test sürüşleri sonrasında, nisan ayında, Konya-Karaman
Yüksek Hızlı Tren Hattının haziran ayında
işletmeye alınacağı açıklanmıştı. Bugün
haziran ayının son günü, hızlı tren hattı
işletmeye alınamadı. Belirtmeliyim ki bu ilk değil,
başladığından bugüne hiçbir bakan ve AKPli siyasetçinin
konuyla ilgili verdiği tarih doğru çıkmamıştır.
İki üç ay sonrasını bile öngöremeyen
Bakan ve Bakanlığı, kalkmış, milyarlarca yılda
oluşmuş dünya ekosisteminin bir parçası olan Marmara Denizi ve
İstanbul Boğazına yapılacak kanalın
faydalarından bahsediyor. Sizin neyinize güvenelim? Bitti.
dediğiniz Konya-Karaman Yüksek Hızlı Tren Hattı neden hâlen
açılmadı? Sözünüze güven olmaz ama tekrar soruyorum: Ne zaman
açılacak? Tavsiyem, bir talan projesi olan Kanal İstanbul
hakkındaki manipülasyonun bırakılıp halkın
beklediği işlerin bitirilmesidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
3.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Dünya Emekliler Gününe ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ömrünün en verimli dönemlerini ülkesine, milletine
ve insanlığa hizmet etmekle geçiren; alın terinin, helal
kazancın timsali emekli vatandaşlarımızın Dünya
Emekliler Gününü tebrik ediyorum. AK PARTİ olarak, 2002
yılından bu yana, emeklilerimizin artan millî gelirden daha fazla pay
alması için bir dizi tedbiri hayata geçirdik: Emeklilerimizin
tamamının banka promosyonu almasını sağladık. En
düşük emekli maaşını 1.500 TLnin üzerine
çıkardık. İş yeri açtıkları takdirde
yatırdıkları yüzde 15 destek primini kaldırdık.
Emeklilerimizin sendikalaşmasının önünü açtık. Emekli
maaş artışlarını memur maaş
artışlarına endeksledik ve enflasyon farkı
almalarını sağladık. Ramazan ve Kurban Bayramı
öncesinde ikramiye ödemelerine devam ediyoruz. AK PARTİ olarak,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde, gelişen, büyüyen ekonomimizle birlikte emeklilerimizin
sahip olduğu ekonomik ve sosyal haklarda iyileştirmeler yapmayı
sürdüreceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakırözer
4.-
Eskişehir Milletvekili Utku
Çakırözerin, Eskişehirdeki kiraz ve buğday üretcilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Eskişehirimizin Mihalıççık
kirazı Avrupadan Japonyaya dünyanın en çok tercih edilen
meyvesidir, Türkiye'nin en önemli ihraç ürünlerindendir. Önceki gün
Mihalıççıktaki kiraz bahçelerini ziyaret ettim. Ömer, Yunusemre,
Sazak, Lütfiye, Kozlu, Dağcı, Camikebir, Medrese köylerinde
aşırı sıcak ve kuru rüzgârlar nedeniyle kiraz
ağaçlarında yüzde 80lere varan ürün kaybı var. Üretici Bu
yıl kasalar dolmayacak. diyor, binlerce dönüm bahçelerde milyonlarca
liralık zarar söz konusu. Üretici çaresiz, TARSİM de zararı
karşılamıyor. Öte yandan, başta Kayı, Yunusemre, Güce,
Karageyikli, Saray, Ahurözü, Ahur, Diközü, Koyunağılı,
Çalcı ve Çardak olmak üzere onlarca köyümüzdeki buğday üreticisi
kuraklık nedeniyle yüzde 60-70 civarında verim kaybı
yaşayacak. Hem kiraz hem de buğday üreticilerimizin iklim
olayları nedeniyle yaşadığı tüm zararlar devletimiz
tarafından karşılanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu
5.-
İstanbul Milletvekili Ali
Kenanoğlunun, Canlar İçin Hakikat ve Adalet Buluşmasına
ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, partimizin Halklar ve İnançlar Komisyonu olarak 25-26 Haziran
tarihlerinde Dersimde Alevi dünyasının önde gelen kurumları,
cemevi yöneticileri, kanaat önderleri ve dedeleri, analarıyla bir araya
geldik. Türkiye'de hak, hukuk, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen
toplumun ihtiyaçlarını bir de Alevi canların sesinden dinledik.
Alevilerin hem inançsal hem de fiziki olarak bir kez daha tehdit altında
olduğu bu dönemlerde dayanışma içerisinde olmak, öte yandan
tarih boyunca aydınlık bir gelecek düşü kurmuş ve
pratiğini yaşamış Alevi canlarımızın öneri
ve eleştirilerini dinlemek demokratik bir düzenin inşası için
bizlere yol gösterici olmuştur. Buradan, Dersimde Hakikat ve Adalet
Buluşmamıza katılan; görüş, öneri, eleştiri ve
taleplerini bizimle paylaşan bütün canlarımıza partimiz
adına bir kez daha teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.-
Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, Kocaeli Belediyesi mezarlık hizmetlerine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, dün, on
beş aydır devam eden coronavirüs pandemi sürecinin gözükmeyen
kahramanlarının belediyelerimizin mezarlık
çalışanları olduğunu ifade etmiştim. Bugün seçim
bölgem Kocaelideki belediyelerimizin mezarlık hizmetlerinden
bahsedeceğim.
Kocaelide günde ortalama 20-25 vefat oluyor.
Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz, hava yoluyla veya kara yoluyla cenaze
nakil hizmetleri, defin işlemleri, kullanılacak tüm malzemeler ve
mezarlık yeri de dâhil olmak üzere, yapılan hizmetler için
vatandaşa masraf yaptırmıyor. Cenaze yakınlarıyla
yapmış olduğumuz görüşmelerde, Kocaeli genelinde,
başta Büyükşehir olmak üzere, cenaze hizmetlerinden yüzde 99lar
seviyesinde memnuniyetin olması bizleri sevindiriyor.
Vatandaşımızın bu acılı gününde destek olan,
yanında olan, başta Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanımız Tahir Büyükakın olmak üzere, ilçe belediye
başkanlarımıza teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
7.-
Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, kısa çalışma ödeneği ve işten
çıkarma yasağına ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün 30 Haziran, kısa
çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı sona
eriyor. Özellikle belediyelerde çalışan, sırf siyasi sebeplerden
dolayı baskıya uğrayan ve uykuları kaçan, evlerine ekmek
götürme mücadelesinde olan işçilerimiz çok büyük bir tedirginlik
içerisinde. İşten çıkarma yasağının mutlaka devam
ettirilmesi, kanun hükmünde kararnameyle taşerondan kadroya geçirilen
işçilerin bu haklarının içerisine haksız yere işten
çıkarma yasağının ek bir maddeyle konularak kanun hükmünde kararnamenin
içerisine mutlaka ilave edilmesi
Aksi takdirde, siyasi sebeplerden işten
çıkarılıyorlar, mahkemelerden işe iade kararı
alıyorlar ama belediye başkanları keyfî uygulamayla, mahkemeden
işe iade kararı alan işçileri bile işe başlatmıyor.
Yani yarın hem belediye hem buradaki idareciler yüklü tazminat ödemek
mecburiyetinde kalacak. Buna mutlaka bir çözüm bulunmasını istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
8.-
Çanakkale Milletvekili Özgür
Ceylanın, çiftçilerin borçlarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
15 Nisan 2021 tarihinde kabul edilen 7316 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda yapılan
değişiklikler çiftçilerimizin derdini çözmekten uzaktır,
çiftçilerin Tarım Krediyle başları dertte. Teklifle umutlanan
çiftçiler aslında bu yapılandırmanın yaralarına merhem
olmadığını gördüler. Çıkan kanundan, ancak Tarım
Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan tarımsal
kredi alacaklarından 31/12/2020 tarihi itibarıyla takibe düşen çiftçiler
yararlanabiliyor. 35 bin çiftçi TTKden kredi kullanmış, büyük bir
bölümü yapılandırmadan faydalanamıyor. İstisnasız,
TTKye borcu olan bütün çiftçiler 7316dan
faydalandırılmalıdır, kamu bankalarına borcu olan
çiftçiler de unutulmamalıdır. Çözüm, çiftçilerin
borçlarının beş yıl süreyle ertelenmesi, faizlerin silinmesi
ve yeni kredi temin edebilmeleri için Ziraat Bankasının ve TTKnin
düşük faizli krediler vermesidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Yalım
9.-
Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, nakliye firmalarının geçiş belgesi sorununa
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Uluslararası nakliye yapan
firmalarımızın çilesi bitmiyor. Türki Cumhuriyetlerine
ihracatımız maalesef on yedi gündür durdu, sebebi ise Kazakistan devletinin
nakliye firmalarımıza verdiği geçiş belgesi yani dozvola
belgesi bittiği için. Şu an, yüzlerce tırımız ve
şoförümüz Hopa Sarp Sınır Kapısı'nda beklemektedirler.
Senelik 30 bin geçiş belgesine ihtiyacımız var. Bu
dozvolaların bir an önce karşılanması adına,
Ulaştırma ve Altyapı Bakanının, Ticaret
Bakanının ve Dışişleri Bakanının Kazakistan
Hükûmetiyle acilen görüşüp, nakliye firmalarımızın
geçiş sorunlarını çözüp tekrar ihracatımızın
yapılması adına gereken belgelerin acilen alınmasını
talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Sümer
10.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
İnova Akademi tarafından okullara yapılan satışa
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Milyonlarca aday hafta sonu üniversite
sınavları için ter döktü. Covid-19 dönemi okulların bir
açık bir kapalı olması, öğrencilerin EBA sistemine
girememeleri gibi birçok konuda Millî Eğitim
Bakanlığının yetersiz kaldığını hep
birlikte gördük. Ancak, Millî Eğitim Bakanlığının bir
başarı örneği var. Ticaret Bakanının kendi
Bakanlığına dezenfektan satışına benzer bir olay
da Millî Eğitim Bakanlığında yaşandı. Oda TV'nin
ortaya çıkardığı olayda, Bakanın kardeşinin
yönetim kurulunda olduğu şirket, son iki yılda, başta özel
okullar olmak üzere birçok kuruma 25 milyon 678 bin 159 TL'lik satış
yapmış. Sayın Bakan bu konuyu yalanladı fakat belgelerle
birlikte incelediğimiz zaman, Bakanlığın talimatıyla
Vakıfbanktan ödeme yaptığı şirketin Sayın
Bakanın kardeşinin yönetimde bulunduğu İnova Akademi
olduğu, ödeme miktarının ise 396.300 Türk lirası
olduğu tespit edilmiştir. Sayın Bakanın bu konudaki
tavrı ne olacaktır, istifa etmeyi düşünüyor mudur?
BAŞKAN Sayın Tanal
11.-
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, AK PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın Kanal İstanbulla ilgili sözlerine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AK PARTİ Genel Başkanı Erdoğan,
partisinin grup toplantısında, Türkiye'nin muhalefet partisini alenen
yabancı ülkelere, Almanyaya şikâyet etti. Erdoğan
Yatırımlarını çekmeye uğraştığımız
ülkeye bile parmak sallıyorlar. Kredi verecek olursanız bunları
ödemeyiz. diyorlar. Deutsche Banka tehdit sallıyorlar. diyor. Bu
sözlerin ne anlama geldiği ortada. Yerli ve millî söylemini kullanan
iktidara bakar mısınız, baş edemediği Millet İttifakına
karşı dış güçlerden medet umacak noktaya geldiler. Rant
kaynağı, ucube proje Kanal İstanbul için daha neler
yapacaklarını merak ediyoruz. Partili Cumhurbaşkanı zaten
Söke söke o parayı alırlar. söylemiyle milletten yana
olmadığını göstermiş oldu.
Devlette devamlılık esastır ancak
kötü niyetle hareket edenlere, yanlış sözleşmelerle Türkiye
Cumhuriyeti devletini zarara uğratanlara müsamaha gösterilemez. Millet
İttifakı iktidara geldiğinde, Kanal İstanbulun zararı
sözleşmeyi imzalayanlardan tahsil edilecektir.
BAŞKAN Sayın Özkan
12.-
Bursa Milletvekili Yüksel
Özkanın, Türkiye ile Katar arasında imzalanan Askerî
Sağlık Alanında Eğitim ve İş Birliği
Protokolüne ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye ile Katar arasında Askerî
Sağlık Alanında Eğitim ve İş Birliği
Protokolü imzalanmış, söz konusu protokolle Katarlı gençlerin
Türkiye'de tıp, dış hekimliği ve eczacılık
eğitimi alabilecekleri medyada yer almıştır.
Başvuruların değerlendirilmesi hangi
kriterlere göre yapılacaktır? 2021-2022 eğitim öğretim
döneminde Katarlı öğrenciler için kaç kişilik kontenjan
ayrılacaktır. Katarlı öğrencilere mevcut yabancı
uyruklu öğrenci kontenjanlarından mı yer verilecektir, yoksa
ayrı bir kontenjan mı açılacaktır? Hangi alanlarda
öğrenim göreceklerdir? Mezun olduktan sonra da kendilerine ülkemizde
çalışma hakkı tanınacak mıdır?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Girgin..
13.-
Muğla Milletvekili Süleyman
Girginin, kamuda engelli atamalarına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Engelliler acilen atama bekliyor. Türkiye'de 10
milyona yakın engelli vatandaşımız var ama istihdam
oranı yüzde 2yi bulmuyor. Engelliler için de engelsiz ve
bağımsız yaşamın en önemli şartlarından biri
çalışma ve istihdam hakkıdır.
2018 ve 2020 yıllarında EKPSSye giren 200
bin engelli kamu personeli adayı atanmayı bekliyor. Sadece kamu
alanında 8 bin kontenjan açığı olmasına rağmen,
engelliler için açılan 2.005 kişilik kadro hayal
kırıklığı yaratmıştır. Bu
kadroların acilen doldurulması gerekmektedir. 2020de
Sağlık Bakanlığı KPSS puanıyla 50 bin personel
almış ancak EKPSS puanıyla hiçbir engelli alımı
yapmamıştır. Millî Eğitim Bakanlığı da
engelli öğretmen atamalarını derhâl yapmalıdır. En az
10 bin ilave atama derhâl yapılmalı ve istihdam kotası yüzde
6ya çıkarılmalıdır. Engelli istihdamından tasarruf
edilemez. Bakanlığın önünde bugün taleplerini haykıran
engellilerin sesini duyun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ekinci
14.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Muhsin Yazıcıoğlu Anı Evine ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Sivas değerlerine sahip çıkıyor. Daha
önce ziyarete açılan Âşık Veysel ve Âşık Ruhsati
Anı Evinden sonra dün de Türk siyasi hayatının önemli ismi
Namlusunu millete çevirenlere selam duramam. diyerek demokrasiden yana
tavır sergileyen hemşehrim merhum şehit liderimiz Muhsin
Yazıcıoğlunun doğup büyüdüğü evin Muhsin
Yazıcıoğlu Anı Evi olarak açılışını
gerçekleştirdik. Şarkışla ilçemizin Elmalı köyünde
bulunan Anı Evinde şehit liderimizin özel eşyaları ve
fotoğrafları bulunmaktadır. Tüm
vatandaşlarımızı ve Muhsin Yazıcıoğlu
sevenleri Anı Evini ziyaret etmeye davet ediyor, başta Sayın
Valimiz olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özer
15.-
Antalya Milletvekili Aydın
Özerin, Erzurum Pasinlere yapılacak baraja ilişkin
açıklaması
AYDIN ÖZER (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
27 Ocak 2021 tarihinde AKP Erzurum 7nci Olağan
İl Kongresinde
Pasinlerin tek aşkı, gelsin Alvar
Barajı.
Arpa, buğday kalmadı, gelsin Alvar
Barajı.
Çiftçinin yok hasadı, gelsin Alvar Barajı.
Ovanın can damarı, gelsin Alvar
Barajı. yazılı bir pankartla seslerini
Cumhurbaşkanına duyurmak isteyen ancak AKP Erzurum Milletvekili
tarafından verilen pankartın indirilmesi talimatına uymak
zorunda kalan Pasinler halkı, yöreye yaptığımız
ziyarette, kendilerine söz verilmesine karşın yıllardır bu
barajın yapılmadığını söylemişlerdir.
Erzurum Pasinler Alvar köyünde on yedi yıl önce
yapılacağı söylenen ve her seçim döneminde tekrar tekrar
yapılacağı sözü verilen baraj neden
yapılmamıştır? Devlette devamlılık esas ise
önceki Bakanın verdiği sözün tutulmamasının özel bir nedeni
mi vardır? Yörede baraja ihtiyaç olduğu doğru değil midir?
Alvar Barajı ne zaman yapılacaktır?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Oluç, buyurun.
16.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, TÜRK-İŞin açıkladığı yoksulluk
sınırı rakamına, esnafın Halkbanka olan
borçlarına, Fiyat İstikrarı Komitesine, Avrupa Birliği
Liderler Zirvesinin Türkiyeye ilişkin kararları ile
Dışişleri Bakanlığının cevabına ve
Mehmet Emin Özkanın durumuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Türkiye halkları tarihinin
en derin yoksulluğunu yaşadığı bir dönemden geçiyor.
Geçenlerde TÜRK-İŞ açıkladı, Yoksulluk
sınırı 2.865 Türk lirası. dedi. Asgari ücret 2.825 Türk
lirası, dolayısıyla asgari ücretin enflasyon karşısında
her gün eridiği bir dönemi yaşıyoruz ve bugün hem yoksulluk
sınırının altında çalışan 10 milyondan fazla
asgari ücretli, aileleriyle birlikte 40 milyona yakın insan açlık
sınırı altında yaşıyor.
Bu arada geçen gün yine bir veri açıklandı
ve 2017 yılında sadece Halkbanka kredi borcu olan esnaf
sayısının 448 bin civarında seyrettiği -aradan dört
yıl geçti- 2021e gelindiğinde borçlu esnaf sayısının
1 milyon 168 bine çıktığı ifade edildi yani Halkbanka kredi
borcu olan esnaf sayısı üç buçuk yılda 3e katlanmış
vaziyette. Sadece bu iki görüntüyle yani açlık ve yoksulluk
sınırında yaşayan insanlar ve borçlu olan insanlar
açısından baktığımızda ekonomide çöküşün
resminin çizildiğini aslında görüyoruz.
Tabii, iktidar bu durumu gördü, çok söylendi ve Fiyat
İstikrarı Komitesi ilan edildi şimdi, Fiyat İstikrarı
Komitesinin kuruluşu
Şimdi, şunu bir kez daha
hatırlatalım, söyleyelim; bunu aynı zamanda daha önce de
tartışmıştık Mecliste: Piyasadaki fiyatlar
tehditlerle, şantajlarla, polisiye önlemlerle ya da cezalarla kontrol
edilebilir değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bunu bir kere
söyleyelim, bir kez daha söylemiştik. Dolayısıyla Fiyat
İstikrarı Komitesi işe yarayacak bir komite olmayacaktır
ekonomi açısından baktığımızda; özellikle
emekçiler, işçiler, esnaf, çiftçiler açısından
baktığımızda işe yaramayacaktır. Bu, bize neyi
hatırlattı biliyor musunuz? 70lerin ikinci yarısında Fiyat
Kontrol Komitesi kurulmuştu o dönemde. O Fiyat Kontrol Komitesinin
çalışması sonucunda 70lerin ikinci yarısında ne
patladı biliyor musunuz? Karaborsa, karaborsacılık büyük bir
artış gösterdi. Şimdi yine, böyle bir tehlikeyle karşı
karşıya olunduğunu bir kez daha vurgulayalım ve Fiyat
İstikrarı Komitesiyle bu tür meselelerin çözülemeyeceğini bir
kez daha hatırlatalım.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde, Avrupa
Birliği Liderler Zirvesi yapıldı ve o Liderler Zirvesinde
Türkiye'ye ilişkin kararlar açıklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bildiride
Türkiye'ye ilişkin bölüm vardı, hepimiz okuduk, baktık,
değerlendirdik elbette; Dışişleri Bakanlığı
da okuyup değerlendirmiş. Dışişleri
Bakanlığı Türkiye başlığı altında
kabul edilen kararlar, beklenilen ve gereken adımları içermekten
uzaktır. ifadesini kullanan bir açıklama yaptı, uzunca bir
açıklama. Tek tek bütün maddelerine girmeyeceğim ama bir konuda
mutlaka bir şeyler söylemek gerekiyor, Dışişleri
Bakanlığına da bunu hatırlatmak gerekiyor. Dışişleri
Bakanlığı Avrupa Birliği, hukukun üstünlüğü ve temel
haklar alanlarında diyalog önermek yerine, katılım
müzakerelerinin önünü açarak, 23üncü ve 24üncü fasıllarda ülkemizde daha
hızlı gelişme kaydedilmesinin zeminini oluşturabilecektir.
diyor, bunun yapılmamasından dolayı eleştiriyor, Hukukun
üstünlüğü ve temel haklar alanında. diyor. Ya, insan biraz
sıkılmaz mı? Dışişleri Bakanlığına
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
Hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanı.
diyor. Ya, siz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020nin Aralık
ayında verdiği Demirtaş kararını, daha önce
verilmiş olan Osman Kavala kararını, üstelik büyük daire kararlarını
uygulamayan bir ülkesiniz, bu ülkenin iktidarısınız ve bu
iktidarın bir parçası olan Dışişleri
Bakanlığı Avrupa Birliğine diyor ki Hukukun üstünlüğü
ve temel haklar konusundaki fasılların açılmasında
kolaylık sağlayın. Hangi hukukun üstünlüğünden bahsediyorsunuz?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayan bir
iktidar, bu ülkeyi bu duruma düşürmüş, bir de konuşuyor
Dışişleri Bakanlığı. Olacak iş değil
gerçekten, insan biraz kendi durumuna bakar, aynaya bakar,
başkalarını ondan sonra eleştirir.
Son bir konuya değinmek istiyorum Sayın
Başkan, izin verirseniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Burada daha
evvel de dile getirmiştik, bir kez daha insanlık dışı
bir durumla karşı karşıyayız. Mehmet Emin Özkan,
biliyorsunuz 83 yaşında ve 5 kez baypas ameliyatı geçirmiş,
sayısız anjiyo olmuş, ayakta durmakta, yürümekte zorlanan bir
tutuklu ve biz defalarca Mehmet Emin Özkanın son dönemini ailesiyle
birlikte geçirmesi konusunda adım atılması için talepte
bulunduk, burada dile getirdik. Şimdi, geçtiğimiz hafta ring
aracına bindirildi Elâzığa götürüldü, ambulansla değil
ring aracıyla götürülüyor; o yetmemiş, ailesinin
aktarımlarına göre Adli Tıp Kurumundan rapor alınması
için İstanbul ya da Elâzığda bulunan akıl hastanelerinden
birine yatırılması için adım atılmaya
çalışılıyor. Yani gerçekten insanlık
dışı bir durumla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem,
bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Adalet
Bakanlığına ve bu iktidara bir kez daha sesleniyoruz: Ya 83
yaşında ve yüzde 87 oranında ağır hastalık raporu
olan bir kişinin hayatının son dönemini ailesiyle birlikte geçirmesi
için yapılan çeşitli çabalara, başvurulara bu kadar suskun
kalmak, bunların hiçbirini duymamak gerçekten insanlık
dışı bir durumdur ve hâlâ Mehmet Emin Özkanın bu
şartlar altında cezaevinde tutulmasının hiçbir anlamı
yoktur, bunu bir kez daha talep ediyoruz ve bu konuda iktidara sesleniyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç, buyurun.
17.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun,
servet affı yasalarına, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
hukuk dışına çıkanlara gerekli yaptırımların
uygulanacağına ve nakliye firmalarının geçiş belgesi
sorununa ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, 2008 yılından bu
yana defalarca varlık barışı adı altında servet
affı yasaları çıktı. Son servet affının süresi de
bugün Cumhurbaşkanlığı kararıyla altı ay daha
uzatıldı. AKP iktidarının en önemli icraatlarından
biri Ecevitin çıkarttığı nereden buldun yasasını
kaldırmak olmuştur. Ülkeyi karanlığa sürükleyen ilk
adım böyle atıldı. Bugün Türkiye Para getir de nereden,
nasıl getirirsen getir. diyen bir ülke hâline getirildi. Paranın
kaynağı hesap sorulmayan, denetimi yapılmayan bir kara para
cenneti hâline dönüştü Türkiye. Son yıllarda ülkemizin dört bir
yanında Rus, Azeri, Gürcü, Kazak, Özbek, Ermeni ve benzeri mafyaların
uç vermesi, milyonlarca dolarlık alımların
yapılmaları, ortaklık kurmaları, yedi
yıldızlı otellerde boy göstermeleri ve ne yazık ki hemen
hepsinin bir günde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına
alınmaları, adlarını, soyadlarını
değiştirmeleri bir tesadüf değildir. Kara para serveti, T.C.
vatandaşlığına tüm kapıların açılması bu
kadar kolay ve ucuz olmamalıydı. Bu kişilerin siyasetin ekonomik
ve adaletin bürokrasisinin en tepelerine rahat erişmeleri normal mi,
hukuki mi, bunu sorgulamak gerekir.
Limanlarımızda art arda çok büyük miktarda
kokain ve uyuşturucu ele geçiriliyor. Buna rağmen kokain ve
uyuşturucu teslimatları, teslim alacak kişinin ya da
şirketlerin teslimat adreslerinin açıklanmaması da hiç
doğal değil. Servetlerinin kaynağını bildirmeden,
vergi ödemeden, servet affı yasalarıyla ülkemize akın eden, dal
budak salan böyle organizasyonların siyasi koruma ve kollama olmadan
hayatta kalmaları, nefes almaları mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Bu yapıların muhakkak nefeslerinin
kesilmesi gerekir. Söz veriyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
kesilecek, nefes alamayacaklar. Halkımızın, insanımızın,
iş dünyamızın, basınımızın nefes
almasını sağlayacağız, bu yapıların nefesi
kesilecek. Bütün usulsüzlükleri araştıracağız, hukuk
dışına çıkanları mutlaka gerekli
yaptırımlarla bu ülkeden göndereceğiz.
Sayın Başkanım, Türkiye
Cumhuriyetinin ihracatı on yedi günden beri durdu. Sebebi ise Kazakistan
devletinin nakliye firmalarımıza verdiği geçiş belgesi yani
dozvola belgesi bittiği için. Şu an yüzlerce tırımız
ve şoförümüz Hopa Sarp Sınır Kapımızda beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam ediniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Senelik 30 bin
geçiş bölgesinde dozvolaya ihtiyacımız vardır.
Ulaştırma Bakanımızın, Ticaret
Bakanımızın ve Dışişleri
Bakanımızın Kazakistan Hükûmetiyle acilen görüşüp, nakliye
firmalarımızın geçiş sorunlarına çözüm getirmeleri,
tekrar ihracatımızın önünün açılması gerekmektedir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elitaş, buyurun.
18.-
Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, 1 Temmuz itibarıyla normalleşme dönemine
girildiğine, Avrupa ve Dünya Şampiyonalarında madalya kazanan
engelli sporcuları tebrik ettiğine, Kadın Voleybol Takımı
ile Karate Millî Takımına başarılarından dolayı
teşekkür ettiğine, varlık barışına ve nakliye
firmalarının geçiş belgesiyle ilgili Kazakistan yetkilileriyle
görüşmelerinin devam ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yarından itibaren, Türkiye yeni bir sürece
giriyor. Bundan önceki dönemde pandemiyle ilgili olan tedbirlerin 1 Temmuz
itibarıyla normalleşme dönemine girdiğini ifade ediyorum. Bu
süreçte, değerli vatandaşlarımızın ve bizlerin,
alınması gereken tedbirlerde önemli bir hassasiyeti göstermesinin,
sadece kendi sağlığımız açısından
değil, muhatap olduğumuz insanların sağlığı
açısından da çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bir de haziran ayı boyunca uluslararası
müsabakalarda ülkemize madalya kazandıran sporcularımıza, Avrupa
ve Dünya Şampiyonalarında gösterdikleri başarılardan
dolayı teşekkür ediyorum. Bedensel engelli sporcularımız 3
altın, 4 gümüş, 4 bronz madalya; görme engelli
sporcularımız 3 altın, 3 gümüş madalya; özel sporcularımız
5 altın, 4 gümüş, 9 bronz madalya; güreşçilerimiz 4 gümüş, 7
bronz madalya; judocularımız 1 bronz madalya; okçularımız 2
altın madalya; yüzme sporcularımız 2 altın, 1 gümüş, 1
bronz madalya; atıcılık ve avcılık dalındaki
sporcularımız 1 gümüş madalyayla toplamda 54 madalya alarak
bizleri gururlandırmışlardır. Kendilerine teşekkür
ediyorum.
Yine, aynı zamanda, Kadın Voleybol
Takımımız da elde ettiği 3üncülükle bizi mutlu
etmiştir, gururlandırmıştır. Karate Millî
Takımımız mayıs sonunda Hırvatistanda, Avrupa Şampiyonasında
6 altın, 2 gümüş, 1 bronz madalya olmak üzere toplam 9 madalya alarak
ülkemizin göğsünü kabartmıştır. Tüm
sporcularımıza başarılarından dolayı
teşekkür ediyorum, bundan sonraki dönemde de
başarılarının devamını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Değerli
arkadaşlarım, varlık barışı diye ifade
ettiğimiz düzenleme
Bildiğiniz gibi 2020 yılından önce
ihracatçıların ihracat gelirlerinin tamamını yurt
dışında bırakma hakları vardı. Yurt
dışında bulunan veya çeşitli sebeplerden elde edilen
dövizlerin Türkiye'ye girişiyle ilgili 2003 yılı ve daha önceki
dönemlerde de yapılmış düzenlemeler mevcuttu. Bazen yüzde 1
civarında vergi tahakkuk ettirilerek, bazen de hiç vergi alınmayarak
yurt dışında birikim yapılan döviz cinsinden birikimlerin
Türkiye'ye gelmesiyle ilgili bir süreçti. Bu konuda da Sayın
Cumhurbaşkanının kararıyla altı aylık daha uzatma
dönemine girilmiş oldu. İnşallah, yurt dışında çeşitli
sebeplerle döviz bulunduran vatandaşlarımız da ülkelerine getirmiş
olurlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Grup
Başkan Vekilimizin söylediği konuyu -iki hafta önce yine
Kazakistan'da olan bir sorun vardı-Balıkesir Milletvekili
arkadaşımız gündeme getirmişti. İlgili Bakanlık
ve Dışişleri Bakanlığıyla
yaptığımız görüşme çerçevesinde araçların
girişiyle ilgili belgeden 3 bin tane artış sağlamıştık,
bugüne kadar ki kota dolmuş ama bu kotanın biraz daha
artırılabilmesi için hem ülkemizin hem Kazakistan yetkilileriyle
yapılan görüşmeler devam ediyor. Sayın Grup Başkan Vekiline
bu konuyu hatırlattıkları için biz de buradan Kazakistan
yetkililerine, dost ve kardeş ülke Kazakistan yetkililerine bize
verdikleri kotanın daha da artırılmasını -çünkü bu pandemi
sürecinde ihracatta önemli bir gelişme var- bu süreye kardeşçe
katkı sağlamalarını temenni ediyoruz.
Saygılar sunuyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Türkkan...
19.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, Avrupa Gençler Şampiyonasında madalya kazanan
güreşçileri kutladığına, Çocuk Esirgeme Kurumunun 100üncü
kuruluş yıl dönümüne, Antalya Elmalıdaki çocuk
istismarıyla ilgili davanın takipçisi olacaklarına, dördüncü yargı
paketine ve İstanbul Sözleşmesine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Almanya'da düzenlenen Avrupa Gençler Güreş
Şampiyonasında millî güreşçimiz Polat Polatçı, serbest
stil 97 kiloda altın madalya kazanarak Avrupa şampiyonu oldu. Yine
millî güreşçimiz Mevlüt Özdemir ve İsmail Küçüksolak da bronz madalya
kazandılar; millî güreşçilerimizi kutluyorum,
başarılarının devamını diliyorum.
Yüz yıl önce bugün Millî Mücadelenin en zor
günlerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürkün öncülüğünde Himaye-i Etfal
Cemiyeti yani Çocuk Esirgeme Kurumu kuruldu. İstiklal mücadelesi veren
Türk milleti, savaşın en çetin günlerinde dahi istiklali kadar
istikbalini de muhafaza etme iradesini ortaya koymuş ve
çocuklarımızın korunması için harekete geçmiştir.
Çocuklarını koruyamayan bir toplumun hayatta kalma şansı
yoktur.
2019 yılında 2 yavrumuzun cinsel istismara
maruz kalmasına ilişkin Antalyanın Elmalı ilçesinde
görülen davada onca maddi kanıta rağmen sanık olan anne ve üvey
babanın serbest bırakılması tüm Türkiyede infial
yaratmıştır. 7 ve 10 yaşında 2 yavrumuz istismarı
yazdılar, yetmedi mi; çizdiler, yetmedi mi; Adli Tıp raporu, o da
mı yetmedi? Buna rağmen bu failler hangi vicdan, hangi adalet, hangi
kanun maddesinin gereği olarak serbest bırakıldılar
bilmiyorum. Türk yargısı yetkisini Türk milleti adına
kullanır. Elmalı davasındaki belgeler ortadayken faillerin
serbest bırakılması kararı Türk milletinin vicdanı
tarafından mahkûm edilmiştir. Çocuklara istismarda bulunan bu alçaklar
en ağır cezayı almalıdırlar. Faillerin en kısa
zaman içerisinde yeniden tutuklanması ve en ağır şekilde
cezalandırılması için bu sürecin sonuna kadar takipçisi
olacağız.
Dördüncü yargı paketi kanun teklifinde,
çocuğun cinsel istismarı suçunda tutuklama için somut delil aranma
şartı istenmektedir. İYİ Parti olarak iktidarı
uyarıyoruz: Yargı paketindeki söz konusu maddeyi Meclis gündemine
getirirseniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
ve
istismarcıların tutuklanmasını zorlaştıracak bir
kanun maddesi ihdas ederseniz bunun bedeli toplum nezdinde sizin için çok
ağır olur. Dünyanın bütün hukuk sistemlerinde çocuğa
karşı işlenen cinsel istismar suçlarında mağdurun
beyanı esas alınır. Çocuklarımızı korumak yerine
istismarcıları koruyan bir kanun teklifini Meclisin gündemine
alırsanız biliniz ki bunun siyasi yükü altında ezilirsiniz.
Devletin idaresini bir kişinin keyfî
kararlarına bağlayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemi, bir gece yarısı yine Ben yaptım, oldu.
anlayışıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul
edilen İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararı
almıştı. Sayın Erdoğanın
Başbakanlığı döneminde imzalanan İstanbul
Sözleşmesi kadınlarımız için hayati bir kazanım
olabilecekken maalesef uygulamaya koyulamamış ve yine Sayın
Erdoğan tarafından bu sözleşmeden çekilme kararı
alınmıştır. Anayasaya aykırı olan bu ucube karar
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener tarafından
Danıştaya taşındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Devam ediniz.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Danıştay
İstanbul Sözleşmesine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı kararının yürütmesinin
durdurulması talebini reddetti. Bizzat Danıştay tarafından
ortaya konulan Bir işlemi sona erdirme hakkı sadece onu yapan makama
aittir. ilkesine rağmen Danıştay kendisiyle çelişerek
başvurumuzu reddetti. Böylece yargı üzerindeki vesayet bir kez daha
ifşa oldu. İstanbul Sözleşmesi diyor ki: Kadınlara
karşı her türlü ayrımcılığı önlemek için
gerekli yasal tedbirler alınmalıdır. Devlet kadına
şiddeti önleyecek etkili ve kapsamlı politikalar
geliştirmelidir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gerekli
finansman ve insan kaynağı sağlanmalıdır.
İYİ Parti olarak, Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener öncülüğünde,
kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığının
sona erdiği, şiddet ve fırsat eşitsizliği
sorunlarının ortadan kaldırıldığı bir
Türkiye vadediyoruz. Kadınlarımızın hakkını
iptidai baskı gruplarına çiğnetmeyeceğiz. Bu ucube sistemi
değiştireceğiz ve İstanbul Sözleşmesini yeniden
yaşatacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlığın,
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin Başkanlık Divanı
Kâtip Üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının
29/6/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin
önerge yazısı (4/136)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin Başkanlık Divanı
Kâtip Üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 29 Haziran
2021 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
2.-
Başkanlığın, Samsun
Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden
(4/137); Balıkesir Milletvekili
Fikret Şahinin Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden (4/138)
istifalarına ilişkin
önerge yazıları
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanlığının İç Tüzükün 21inci maddesi
uyarınca Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlunun
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
üyeliğinden; Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden geri çekildiklerine ilişkin
yazısı 29 Haziran 2021 tarihinde Başkanlığımıza
ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulmuştur.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Ankara
Milletvekili İbrahim Halil Oral ve arkadaşları tarafından,
Başkent Ankaranın spor tesisi eksikliklerinin tespiti, 19 Mayıs
Stadyumunun durumunun araştırılması ve Ankaradaki futbol
kulüplerinin sportif başarısızlıklarında merkezî ya da
yerel idarecilerin ihmallerinin olup olmadığının tespiti ve
çözüm yollarının araştırılması amacıyla
27/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
30/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 20
milletvekili tarafından, başkent Ankaranın spor tesisi
eksikliklerinin tespiti, 19 Mayıs Stadyumunun durumunun
araştırılması ve Ankaradaki futbol kulüplerinin sportif
başarısızlıklarında merkezî ya da yerel idarecilerin
ihmallerinin olup olmadığının tespiti ve çözüm
yollarının araştırılması amacıyla 27/5/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 30/6/2021 Çarşamba günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ Parti Grubu önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere Sayın İbrahim Halil Oral, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Ankara 19 Mayıs Stadının durumu,
spor tesislerinin ve sportif başarının eksikliği üzerine
İYİ Parti Grubu önerisi olarak verdiğimiz Meclis
araştırması önergesinin gerekçesini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime Ankaramızın 2 güzide kulübü
Ankaragücüne ve Gençlerbirliğine Başkan olarak seçilen Sayın
Faruk Kocayı ve Sayın Niyazi Aktaşı tebrik ederek
başlamak istiyorum; Allah yardımcıları olsun, işleri
zor.
Saygıdeğer milletvekilleri, ben kırk
altı yılını Ankarada geçirmiş, Ankara Milletvekili
olmuş bir kardeşiniz olarak Ankarada özellikle futbol ve sonra, spor
tesisleri noktasındaki sıkıntıları gördükçe içim
sızlıyor ve düşünüyorum: Bir başkent bu hâle nasıl
düşürüldü? Bir başkent düşünün ki Avrupa başkentleri
arasında tek şampiyon takımı olmayan bir şehir olsun.
Bir başkent düşünün ki kırk yıl sonra Süper Ligde
temsilcisi kalmamış bir şehir olsun. Bir başkent
düşünün ki yüz yıllık kulüpleri aylarca Eskişehirde,
Afyonda müsabaka oynamak zorunda kalsın ve yine bir başkent
düşünün ki olası bir uluslararası turnuvada müsabaka oynayacak,
UEFA standartlarında, bir stadı eksik olsun ve yine bir başkent
düşünün ki spor tesisi noktasında fakir kalmış olsun. Bir
başkent düşünün ki 2020-2021 sezonunda Süper Ligden 2
takımı, 1. Ligden 1 takımı ve 2. Ligden de 2
takımı küme düşmüş olsun. Ben düşünüyorum ve bu
başkentin Ankara olmasından utanç duyuyorum. Bütün bu felaketlerin
tek suçlusu Ankaralılar mıdır, sormak istiyorum.
Kıymetli milletvekilleri, 2018
yılının Haziran ayında bugün yerinde yeller esen 19
Mayıs Stadyumunda Sayın Cumhurbaşkanımız bir miting
gerçekleştirmişti. Orada 19 Mayıs Stadının
yıkılacağını ve Ankaraya 55 bin kişilik dev bir
tesis kazandıracağını belirtmişti. Yıkım
başlayalı üç yıl geçti, üç yıldır 19 Mayıs
Stadının yerinde yeller esiyor. Dört yılda bitecek. denilen
bu stadın temeli ne zaman atılacak, ne zaman bitirilecek ve ne zaman
müsabaka oynanacaktır? Madem bu işi bu kadar geciktirecektiniz neden
19 Mayıs Stadı yıkıldı? 1936 yılında
yapılmış, tarihî niteliği olan 19 Mayıs
Stadının alelacele yıkılmasının
mantığı neydi? 19 Mayıs Stadı da Eryaman Stadı
gibi yılan hikâyesine dönerse ne olacaktır? Ben bu ve benzeri
sorularımı Bakanlığa ilettiğimde gelen cevapta bana
bir tarih ve ayrıntı maalesef verilemedi, yatırım
programına alındığı söylendi. Şimdi
duyduğumuz kadarıyla sene sonunda da temeli
atılacakmış, bizim tek gördüğümüz yerinde yeller esen
boş bir arazidir. Umuyorum ki Gölbaşı Şehir Geçişinde
olduğu gibi biz konuyu gündeme getirdiğimiz için işler
hızlandırılır, mühendisleri alelacele toplanır ve
tesisi Ankaralıların hizmetine açarsınız.
Sayın milletvekilleri, Cebeci
Stadının yıkımı başlamıştır.
Yıllardır atıl duran bu stadı ikame edecek bir tesis
planı yoktur ve Ostim Stadı da yıkılmıştır.
Bunun dışında Elmadağda yılan hikâyesine dönen ve
çürümeye başlayan yüzme havuzundan tutun Anıttepedeki yok olan yüzme
havuzu tesisine kadar pek çok örneğimiz vardır maalesef.
İktidara sormak istiyorum: Sizin Ankarayla
alıp veremediğiniz nedir Allah aşkına? Bir ülkenin
başkenti o ülkenin itibarıdır. Siz Ankarayı
itibarsızlaştırmak için elinizden geleni yapıyorsunuz,
işte bu sebeple de Ankaralı yerel seçimlerde size gereken cevabı
verdi, vermeye de devam edecektir. Eğer Hayır, biz Ankara için
çalışıyoruz. diyorsanız gelin, bu araştırma
önergesine olumlu oy verin, Ankaranın 36 milletvekili bir araya gelsin ve
çözüm yolları arayalım.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Abdullah Koç.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ ( Ağrı)
Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
İYİ Partinin vermiş olduğu önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri ve değerli
halkımız; şimdi, sporun desteklenmesi ve mevcut olan tesislerin
onarımıyla ilgili maalesef başkentte olduğu gibi yine en
fazla mağdur olan illerin başında Ağrı ili geliyor.
Bakın, AKP hükûmetleri, Türkiyede şimdiye kadar gelmiş
geçmiş olan hiçbir hükûmetin yapamadığı bir şey
yaptı. Ne yaptı? Ağrı ilini her alanda olduğu gibi
gelirde de sporda da Türkiye'nin az gelişmiş ve en alt
sırasına kadar itebildi ve şu anda Türkiye'nin en alt sırasında
Ağrı ili yer almaktadır.
Değerli arkadaşlar, Ağrı ilinde
mevcut olan bütün spor alanları gerçek anlamda hiçbir şekilde millî
gelirden pay alamıyor. Bakın, dünyanın en kaliteli kar
alanına sahip olan Ağrı coğrafyası ne yazık ki
mevcut olan bu imkândan faydalanamıyor çünkü orada yapılması
gereken kayak tesisleri şu anda yapılamıyor ve bu nedenle
Ağrı halkı, bu kadar yoksul bırakılmış olan
Ağrı halkı sadece seyretmeye mecbur kalıyor.
Diğer taraftan değerli arkadaşlar,
Avrupanın en yüksek noktası olan, en yüksek dağı olan
Ağrı Dağında dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş
bir şey var; bakın, yıllık 10 bin dağcı
tırmanış yapıyor, 1 tane dağ evi yok. Bakın,
orada biz yıllar önce 5-6 kamyon çöpü aşağı indirdik ve
çöpün içinden geçilmiyor ve yine Ağrı halkı ne yapıyor?
Sadece seyretmekle kalıyor. Ve bu nedenle bu spor
destinasyonlarının hiçbiri devreye sokulmuyor ve mevcut olan
yatırımlar yapılmıyor.
Peki, Ağrının en önemli
meselelerinden bir diğeri nedir? Ağrı, krosta dünya
sıralamasında 1inci sıraya girdi ve madalyalar aldı
değerli arkadaşlar fakat şimdi, bakıyorsunuz,
kışın ne oluyor biliyor musunuz? Gençlerin hepsi
Ağrı-Erzurum yolunda mevcut olan o karların içerisinde ve
araçların geçiş yaptığı yerlerde antrenman yapmak
durumunda kalıyor. Yani bu AKP hükûmetleri bu konuda da hiçbir
şekilde Ağrıya yönelmiyor ve Ağrıya
yatırım getirmiyor. Dolayısıyla, mevcut olan iktidar,
gelirde olduğu gibi, sporda da Ağrı ilini Türkiye'nin en alt
sırasına yine itmiş durumda.
Peki, muhteşem Diyadin Kanyonuyla ilgili
Spor
alanları ve kanyon geçişleriyle ilgili yatırım
yapılması gereken Diyadin Kanyonu şu anda Koza Altın
Şirketinin tehdidinde ve mevcut olan o siyanürle altın arama
meselesiyle karşı karşıya. Dünyada eşi benzeri
görülmemiş bir kanyon, altın arama ve mevcut bu şirketlere,
mevcut bu yapılara peşkeş çekilmek için yok edilmekle
karşı karşıya.
Bu nedenle, şu anda iktidara sahip olan bu AKP
iktidarının Ağrı halkından hiçbir şekilde destek
almayacağını biz belirtmek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Ankaragücünün ve Gençlerbirliğinin Süper
Ligden düşmüş olmasını ve Ankaranın doğru
dürüst bir stadyumunun olmamasını tartışıyoruz,
sportif bir meseleyi tartışıyoruz ama aslında son derece
politik bir meseleyi tartışıyoruz çünkü hem Ankaranın bir
stadyumunun olmaması politik bir sorun hem takımlarının
Süper Ligden düşmüş olması politik bir sorun. Bu sorun
hepimizin sorunu ama bu sorun, asıl olarak, iktidarın Ankaraya
bakışıyla ilgili bir sorun.
Değerli arkadaşlar, Ankaraya
hıncınız bitmiyor, Ankaranın temsil ettiği
cumhuriyete o bilinçaltınızdan getirdiğiniz nefretiniz her
defasında su üstüne çıkıyor ve Ankarada nerede bir boş
alan görseniz orayı ticaret merkezi ve konut olarak görüyorsunuz.
Dolayısıyla siz Stadyumları, stadyum alanlarını acaba
nasıl ticaret merkezine dönüştürürüz; buraları nasıl
parselleriz, nasıl konut yaparız? diye düşünüyorsunuz. Bu
nedenle de Ankaranın doğru dürüst bir stadyumu yok.
Düşünebiliyor musunuz, koskoca Türkiye Cumhuriyetinin başkentinin
doğru dürüst bir stadyumu yok ve kırk yıldan sonra ilk kez Süper
Ligde takımı yok ve bunun sorumluğu aslında sizin
Ankarayı dışlamışlığınızla,
Ankarayı göz ardı edişinizle, Ankarayı küçültmeye
çalışmanızla birebir ilişkili.
Bakın, 19 Mayıs Stadyumu seksen iki
yıllık stadyum, çürük raporu verdiniz, çürüktü gerçekten; niye? Çünkü
bakımını yapmıyordunuz. Sonrasında İki
yılda yapacağız. dediniz, üç yıl oldu daha temel yok, ne
yapılacağı belli değil. AKMyle birleştirecek misiniz,
Atatürk Kültür Merkeziyle? Somut bir veri yok. Peki, sizin burada Atatürk
Kültür Merkeziyle, 19 Mayıs Stadyumuyla, İnönü Stadyumuyla meseleniz
ne? Onlar hem cumhuriyeti temsil ediyorlar, seksen yıllık birikimi
temsil ediyorlar hem de aynı zamanda tarihimizden getirdiğimiz önemli
önderlerimizin isimleri var. İsimlerle bile mücadele eden bir
anlayışınız var. Ben buradan soruyorum: 19 Mayıs
Stadyumunun, Atatürk Kültür Merkezinin, İnönü Stadyumunun
adını değiştirmeyi düşünüyor musunuz? Eğer bunu
planlıyorsanız aklınızdan bile geçirmeyin. İnönü
Stadyumunu İstanbula tekrar kuracağız, tekrar ismini
İnönü Stadyumu yapacağız, bunu da aklınızdan
çıkarmayın. (CHP sıralarından alkışlar)
Ankara Cebecideki İnönü Stadyumunu
yıktınız, yerine konut yapmayı planlıyorsunuz. Her
şeyden bir rant, her şeyden şehri katleden bir emlak projesi
çıkartıyorsunuz.
Yine, 19 Mayıs Stadyumunun arazisinin üst
tarafında EGO eski hangarlarını ne hâle getirdiğinizi
Ankara biliyor, Türkiye de duysun. Orada şehri katlettiniz, inanılmaz
emsal artırdınız, inanılmaz bir konutlaşma
yaptınız, içine de Medipol Hastanesini kurdunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Emir.
MURAT EMİR (Devamla) Sayın Başkan,
toparlıyorum.
BAŞKAN İlave süre vermiyorum Sayın
Emir, lütfen, rica ediyorum.
MURAT EMİR (Devamla) Peki.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MURAT EMİR (Devamla) AKMnin yanındaki
araziyi de Medipole, her defasında yaptığınız gibi,
peşkeş çekmekten geri durmadınız ama bunların da
Ankara adına, Türkiye adına takipçisi olacağımıza
buradan söz veriyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nevzat Ceylan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NEVZAT CEYLAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin
Ankara spor tesisleriyle ilgili verdiği önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önce sayın milletvekilimize teşekkür
ederim Ankara sporuyla ilgili verdiği önergeden dolayı. Şunu
ifade etmemiz lazım, başta Ankara olmak üzere, büyük şehirlerin
şöyle bir derdi var: Ankarada yaşayanların özellikle Ankaraya
ilgisi son derece az, baştaki sıkıntı bu. Hemşehrilik
duygusu, aidiyet duygusu son derece zayıf. Bu, sadece siyasetçiler için
değil, Ankarada yaşayan bütün hemşehri gruplar için, bütün
iş adamları için ve bürokratlar için geçerli. Dolayısıyla
Mum dibine ışık vermez. denilen bir yer varsa bu da
başkent Ankara olabilir çünkü o duyguların yeterince gelişmediğini
görüyoruz. Herkesin, Ankarada yaşayanların büyük bir
çoğunluğunun spor kulübü olarak tuttukları, başta 3 kulüp
olmak üzere, arkasından da kendi şehirleriyle ilgili kulüpler
vardır ama Ankaragücü olsun Gençlerbirliği olsun veya diğer spor
kulüpleri olsun, Ankaradaki spor kulüpleri olsun onlara sahiplik duygusunun da
son derece az olduğunu görmekten özellikle üzüntü duyduğumuzu
belirtmek istiyoruz. Ankarada 6 milyon insanımız yaşıyor,
Türkiyenin her tarafından gelen insanlarımız Ankarada ikamet
ediyor ama Ankarayla ilgili aidiyet duygusu zayıf.
Efendim, 19 Mayıs Stadyumuyla ilgili olarak
son durumu ben sizlerle özellikle paylaşmak istiyorum. Evet, biraz gecikti
ama Türkiyenin en büyük statlarından ve en güzel statlarından bir
tanesi yapılmak üzere, son noktaya gelindi, önümüzdeki günlerde
inşallah temeli atılacak, 45 bin kişilik stadyum
yapılıyor ve o modern stadyumun içerisinde bütün spor
dallarının da olduğunu burada özellikle belirtmek istiyorum.
Atletizm, basketbol, voleybol, jimnastik, bowling, tenis gibi
aklınıza gelebilecek spor tesisleri olacak şekilde
planlandığını da özellikle söylemek istiyorum.
İnşallah çok kısa sürede de 19 Mayıs Stadyumuna
kavuşmuş olacağız.
Diğer taraftan, yine, amatör spor kulüpleri
için Ankara Yenimahalle Gazi Mahallesinde çok büyük bir alanda spor tesisleri
son noktaya geldi, onu da özellikle belirtmek istiyorum, yakında temeli
atılacak. Burası 190 amatör spor kulübünün faydalanacağı
bir saha hâline getiriliyor; 4 futbol sahası var, 2 antrenman sahası
var, 4 basket sahası var, tenis kortları da olacak burada. Dolayısıyla,
bunu da özellikle müjdelemek istiyorum.
Ankarada, sadece bunlar değil, bütün
ilçelerinde, bütün merkez ilçelerinde de çok önemli yatırımların
yapıldığını ve yapılmaya devam ettiğini de
özellikle belirtmek istiyorum. Ankaranın hiçbir şekilde sporla
ilgili eksiği kalmayacağını da burada yüce Mecliste
söylemekten de gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, ev emekçisi
kadınların ekonomik sorunlarının
araştırılması amacıyla 30/6/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
30/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Haziran 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili
Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen, 13461
grup numaralı, ev emekçisi kadınların ekonomik
sorunlarının araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
30/6/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Dirayet
Dilan Taşdemir, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Ev eksenli çalışan kadınların
sorunlarının araştırılması için partimizin
verdiği önerge üzerine söz aldım. Genel Kurulu da saygıyla
selamlıyorum.
Kadınlar, cinsiyetçiliğe dayalı
ayrımcılıktan kaynaklı, aslında yaşamın her
alanında, hem siyasi yaşamda hem toplumsal yaşamda ve özellikle
iktisadi yaşamda ciddi ayrımcılığa maruz
kalıyorlar ve dolayısıyla iktisadi yaşama katılımda
da ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bu ayrımcılıktan
kaynaklı, kadınlar çoğunlukla güvencesiz işlerde
çalışmak zorunda kalıyor. Bu güvencesiz işlerin
başında da ev eksenli işler maalesef geliyor. Ev eksenli
çalışan kadınlarla ilgili sendikanın yaptığı
araştırma ve verilere göre Türkiye'de her 4 kadından 1i ev
eksenli işlerde çalışıyor. Özellikle pandemiyle birlikte ev
eksenli çalışan kadınların koşullarının daha
da zorlaştığını biz biliyoruz. Malzeme bulmakta,
ürününü satmakta ciddi sıkıntılar yaşıyorlar.
Özellikle pandemi sürecinde ciddi gelir kayıplarına da maruz
kaldılar.
Yine bu ev içi, ev eksenli çalışan
kadınların iş yüklerinin arttığını söyledik
çünkü ev içerisinde ev işlerinin sorumluluğunu almak zorunda
kaldılar. Yine, bununla birlikte, ev içinde şiddet oranlarında
da ciddi artış olduğunu biz biliyoruz. Yani iş yükünde de
ciddi bir artış söz konusu. Ev eksenli çalışan
kadınların sayısı da maalesef yine her gün artıyor.
Özellikle KHKyle işine son verilen kadınlar yüzlerini bir
şekilde tekrar ev eksenli işlere çevirmek zorunda kaldı ve
yüzlerce insan bu şekilde tekrar evde bu işleri yapmak zorunda
kaldı.
Değerli arkadaşlar, biz HDP Kadın
Meclisi olarak birçok ilde hem ev eksenli çalışan kadınlarla hem
de gündelik ve mevsimlik işlerde çalışan kadınlarla bire
bir, yüz yüze görüşmeler gerçekleştirdik; yine çalışma
koşullarına bire bir tanıklık ettik, sorunlarını
dinledik. Özellikle kadınlar bizden şu talepte bulundular:
Yaşadıkları sorunları Meclis kürsüsünde de ifade etmemiz,
buna yönelik Meclisin de bir an önce bu sorumluluğu alması ve
sorunlarının çözülmesi konusunda irade göstermesi talebinde
bulundular. Biz de kadınlara verdiğimiz söz doğrultusunda burada
bu sorunları bir kez daha ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, kadınlar
gerçekten çok ağır şartlarda çalışıyorlar,
emekleri sömürülüyor yani açıkçası bu çalışma
koşullarına kölelik koşulları demek daha doğru. Bir
şekilde, kadınlar bu ağır şartlarda çalışmak
zorunda bırakılıyorlar. Bu kadar ağır şartlarda
çalışıyor olmalarına rağmen kadınlar maalesef
işçi bile sayılamıyor. Yani işçi olarak
sayılamadıkları için de sigortaları yapılamıyor,
emekli olma şansları yok, yine, sağlık güvenceleri de
maalesef bulunmuyor. Bazı kadınlar yirmi yıla yakındır
aynı işleri yapıyor. Bir kez daha ifade edeyim: Bu kadar uzun süredir
bu işi yapıyor olmalarına rağmen yine emekli
olamıyorlar, sağlık güvenceleri yok; çalışmadan
kaynaklı çok ciddi bir fiziki, biyolojik yıpranma da söz konusu. Yani
milyonlarca kadın bir gün evde parça başı iş yapıyor,
diğer gün ise tarlada işçi olarak çalışmak zorunda
kalıyor; özellikle tarlalarda, bağ ve bahçelerde çalışan
kadınlar
Diğer bir sorun ise şudur: Eşit ücret
konusunda sorun yaşıyorlar çünkü aynı işi yapmalarına
rağmen, aynı saatte çalışıyor olmalarına
rağmen erkeklerle eşit ücret alamıyorlar yani aynı
emeği harcıyorsunuz ama aynı parayı alamıyorsunuz. Bu
kadınlar günde on iki saat güneşin altında
çalışıyor ama aldıkları para gerçekten çok
Yani,
insan utanıyor burada ifade etmeye; 60 TL alıyorlar arkadaşlar.
Bir emekçi kadın şöyle demişti: On iki saat
çalışıyorum, aldığım para 60 TL. Ben akşam
evime dönerken bu 60 lirayı alıyorum, markete uğruyorum;
marketten 1 tavuk, 2 kola, 1 de ekmek alabiliyorum ancak. Yani,
dolayısıyla, ben on iki saat -yani tüm gün-
çalışıyorum ama karnımı sadece bir öğün
doyurabiliyorum. Evet, gerçekten bu ülkede tüm gün çalışıp
sadece bir öğün doyabilen milyonlarca insan var ve bunlar içerisinde de en
fazla, en derin yoksulluğu yaşayanlar maalesef yine kadınlar
olmak durumunda.
Kadın yoksulluğu da gittikçe
derinleşiyor. Maalesef kadınların yaşadığı
sorunlara duyarsız olan, önemsizleştiren bir akıl var, bir
politika var. İktidar bu konuda üzerine düşen sorumluluğu almak
yerine daha çok, kadının hayatını zorlaştıracak
kararlar alma konusunda bir tutum sahibi. İşte, bakın, bugün
burada biz bu araştırma önergesini kabul etmenizi, bu kadınların
sesine ses vermenizi ve bu sorunlarının çözülmesini talep ediyoruz.
Umuyorum, diliyorum ki evet diyeceksiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşdemir.
İYİ Parti Grubu adına Sayın
Ayhan Erel konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde Türkiyedeki nüfusun yaklaşık
yüzde 50si kadın, kadınların da yüzde 50si ev
kadınıdır. Kadının ev içindeki görünmeyen emeği
son derece bunaltıcı, son derece kahredici, sürekli tekrar eden ve
kadını tüm gelişmelere, dışarıdaki hayata kapatan
özellikte. Evdeki kadının sabah ezanıyla başlayan
meşgalesi, çilesi çocuklar uyuyuncaya kadar, uyuduktan sonra da Üstü
açık kaldı, kapalı kaldı. endişesi ve
kaygısıyla gece yarılarına kadar devam etmektedir. Evdeki
işin -devamlı çalışma hâlinde- süresi yok, molası yok,
yaz tatili yok, bayram tatili yok, hafta sonu tatili yok. Bu kadar çok işi
gören kadınlarımızın sosyal güvencesine
baktığımızda maalesef yaşlılıklarında
rahat edebilecekleri, gelecekten kaygısı olmayan, huzur içinde
yaşayacakları bir güvenceleri yok. Bizim İYİ Parti olarak,
daha önce, Erzurum Milletvekilimiz Sayın Naci Cinisli tarafından
verilen bir kanun teklifimiz vardı. Özellikle kırsal kesimde
tarım ve hayvancılıkla uğraşan ailelerden her bir
kadının sigortalı olması ve sigortasının devlet
tarafından ödenmesi, belli şartlar yerine geldikten sonra da emekli
olmasının sağlanmasını talep etmiştik. Bundaki
birinci amacımız köyden kente göçün önlenmesini sağlamaktı,
ikincisi ise üretimde devamlılığı sağlamaktı.
Köyde yeni evlenen gençlerden özellikle kadınlarımız, köy
hayatına alışamadığı için veya köy
hayatını benimsemediği için eşine şehre göçmesi
yönünde baskı kurmakta, bu da aile içi tartışmaları,
geçimsizlikleri beraberinde getirmektedir. Sigortalı olduğunu bilen
ve ileride emeklilik hakkını elde edecek olan bu genç
kadının böylece köyden kente göç etme arzusu da sona erecektir diye
düşünüyoruz.
Yine, 3201 sayılı Yasa gereğince,
yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına, belli
oranda prim yatırılması kaydıyla, emeklilik hakkı
verilmektedir. Bu hakkı Türkiyede yaşayan
kadınlarımız da istemektedir. Böylece Anayasanın 10uncu
maddesindeki eşitlike aykırılık da ortadan
kaldırılacaktır diye düşünmekteyiz.
Yine, ev emekçileri kadınlarımıza
baktığımızda, bu kadınlarımız hem kendi
evindeki çoluğun çocuğun, eşinin her türlü temizlik,
barınma, beslenme ihtiyaçlarını gideriyor, bunun
dışında da gündelik temizliğe giderek ev ekonomisine
katkıda bulunuyor. Bunların büyük bir bölümü sosyal güvenceden
yoksun. Bu işler resmî ofislerce veya İŞKUR üzerinden
yapıldığı takdirde bu emekçi
kadınlarımızın, temizliğe giden
kadınlarımızın da bu güvenceye kavuşacağı
kanaatindeyiz.
Toplumda huzur ailede başlar, millete
yansır. Ailede kadın ne kadar huzurlu ve mutlu olursa
(İyi
Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Suzan Şahin.
Sayın Şahin, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Sayın Başkan, değerli üyeler; nüfusumuzun
yarısını oluşturan kadınlar ne yazık ki
eğitimden siyasete, istihdamdan sağlığa kadar
yaşamın birçok alanında ayrımcılığa ve
adaletsizliğe maruz kalmaktadır. Bunun temeli kadına yönelik
ayrımcı söylemler ve eşitliğe inanmadığını
dile getiren eril zihniyet ve kararlı bir iradenin yokluğudur.
Türkiyede kadınların yaşam hakkını doğrudan
tehdit eden şiddet sarmalı ve şiddet karşısında
cezasızlık hâli ne yazık ki ülkemizde yaşayan her 10
kadından 4ünün kendini güvende hissetmemesini sağlıyor.
Ülkemizde var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve
ayrımcılık, bir demokrasi ve insan hakları sorunudur.
Şiddeti önlemek kararlı bir mücadeleyle olur ve politiktir. Bunun
için doğumdan ölüme kadar yaşamın her alanında şiddeti
önlemeye ilişkin politikalar üretilir, uygulanır ve uygulatılır.
Her türlü ayrımcılığı ve eşitsizliği
yasaklayan bütüncül bir metin olan İstanbul Sözleşmesinden çekilme
kararı da bu sorunların ve AKP Hükûmetinin bu konulardaki
samimiyetsizliğinin bir ikrarıdır. Tarihe bir utanç olarak geçen
bu kararla Ben yaptım, oldu. anlayışı ve
kadınların yaşam hakkı tek adamın keyfiyetine terk
edilmiştir. Aynı zamanda, bu hukuksuzluğa Dur! demek konusunda
sorumluluğu olan Danıştayın verdiği vicdanları
kanatan karar, Türkiye'nin geleceği, demokrasi ve siyasi rejimi açısından
da tarihe bir kara leke olarak geçmiştir.
Sayın üyeler, kadınların
yaşamın her alanında karşı karşıya
kaldığı eşitsizlik ve ayrımcılık
çalışma yaşamında daha da belirgin hâle gelmekte.
Kadınlar iş aradığında işsizlik artıyor.
diyen eril zihniyetin sayesinde kadınlar emek piyasasında ikincil
konumda, eğreti istihdam biçimlerine razı, ücret
eşitsizliği gibi ayrımcılıklarla karşı
karşıya kalıyor.
Covid-19 ortamında kadınların
yarısından fazlasının çalışma süreleri
azalmış, yüzde 42si ücret kaybı yaşamış ve
çalışma biçimi erkeklere göre daha fazla değişmiştir. Kadın
istihdamının dünya ortalamalarının çok altında
olduğu Türkiye'de kadın olmak zor, ölmek kolay maalesef. Her 4
kadından sadece 1i çalışıyor. Geniş tanımlı
kadın işsizliği yüzde 37,7. Kadın iş gücü son bir
yılda yüzde 8,2 azaldı. 11 milyon kadın ev işleriyle
meşgul olduğu gerekçesiyle resmî verilerde iş yapamaz olarak
görülmekte. Bu tablo, kadınların güvenceli ve insan onuruna
yakışır bir biçimde eşit işe eşit ücret
taleplerinin yerine getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ücretsiz
kreş, doğum izni gibi sosyal hakların ve aile
sigortasının yerine getirilmesi acil ve zorunludur. Toplumsal
cinsiyet eşitliği kararlı bir devlet politikası hâline
getirilmediği sürece kadın-erkek eşitliği sadece kâğıt
üzerinde kalacaktır. Bu yüzden, kadınları eşit ve özgür birey
olarak gören uygulamalar amasız ve fakatsız olarak uygulanmalı
ve bu yönde bir irade gösterilerek bu kararlı iradeden hiçbir şekilde
taviz verilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şahin.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) CHP gelecek
eşitlik gelecek, adalet gelecek, aile sigortası gelecek diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
konuşma sürelerinin uzatılmasıyla ilgili yaptığı
uygulamanın İç Tüzükün 19uncu ve 60ıncı maddelerine
uygun olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, müsaade
ederseniz ben çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
Bu süre uzatımı vermeme meselesiyle ilgili
olarak milletvekili arkadaşlarımızın tepkileri oluyor ancak
benim yapmış olduğum şey, İç Tüzükün Meclis
Başkan Vekiline vermiş olduğu yetkiyi sonunu kadar uygulamaktan
başka bir şey değil. Yapmış olduğum uygulama
tamamen İç Tüzükün 19uncu ve 60ıncı maddelerine uygundur; verilebilecek
konuşma sürelerinin tavanları yani en üst sınırları
belirlenmiştir, Başkanlara, onun üzerinde milletvekillerine söz
verilmesi ya da süre uzatımına ilişkin bir yetki vermemektedir.
Uygulamam tamamen İç Tüzük hükümlerine uygundur. Bunu bir kez daha sizinle
paylaşmak istiyorum ve bütün milletvekillerimizden de konuşma
süreleri içerisinde konuşmalarını tamamlamalarını rica
ediyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan
Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, ev emekçisi
kadınların ekonomik sorunlarının
araştırılması amacıyla 30/6/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Sayın Nilgün Ök.
Buyurun Sayın Ök. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ olarak, iktidara geldiğimiz
günden bu yana, ayrımcılık, hak gasbı, şiddet
başta olmak üzere, eğitim, iş ve toplum hayatında
kadınların karşı karşıya kaldığı
meselelerin çözüme kavuşturulması için birçok hukuki ve idari reform
niteliğinde düzenlemeleri hayata geçirdik. Biz biliyoruz ki tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de sürdürülebilir kalkınmanın yolu yine
kadının iş gücüne katılımından, iyi
şartlarda çalışmasından geçmekte ve iş hayatına
katılımından geçmektedir. Kadınların her alanda
güçlenmesi, girişimcilik, inovasyon kapasitelerinin
artırılması ve istihdama katılımlarının
önündeki yapısal ve toplumsal engellerin
kaldırılmasını gerçekten önemsiyoruz ve bu alanda
politikalar üretiyoruz. Özellikle bakanlıklarımızın,
KOSGEB, İŞKUR gibi kurumlarımız dâhil olmak üzere,
gerçekten bu konuda çok ciddi, kıymetli çalışmaları
vardır.
Bakınız, bununla ilgili, hükûmetlerimiz
zamanında, iş hayatında ayrımcılığı
önlemek amacıyla eşit işe eşit ücret ilkesini 2003
yılında hayata geçirdik. Kadın istihdamını
artırmak amacıyla kadın çalışanların sigorta prim
teşviklerini sağladık. 18 kadın çalışan istihdam
eden bir iş yerine on sekiz ay sigorta prim teşviği devletimiz
tarafından karşılanmaktır. En önemli kazanımlardan
biri olan, 2010 yılında, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğanın ciddi ve kararlı duruşuyla
Anayasamıza kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık
ilkesini, kavramını getirdik. Yine On Birinci Kalkınma
Planında -ki çok önemsediğimiz bir plan, bizi 2023 hedeflerine
götürecek olan- kadınlara yönelik her türlü
ayrımcılığı önlemek, kadınların toplumsal
hayatın tüm alanlarında hak, fırsat ve imkânlardan eşit
biçimde yararlanmalarını ve güçlenmelerini temel amaç olarak
belirledik ve bu yönde politikalar üretiyoruz ve üretmeye de devam
edeceğiz.
Ev hizmetlerinde çalışan
kadınların sigortalanmasına yönelik de düzenlemeleri hayata
geçirdik. Özellikle, 6552 sayılı Kanunla 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklediğimiz
ek 9uncu maddeyle ev hizmetlerinde çalışanların
tamamının çalışma gün sayısı on gün ve daha fazla
olanlar ile on günden az olanlar şeklinde ikili bir ayrıma giderek
öncelikle ev hizmetlerinde çalışanların sosyal güvenlik
sisteminden yararlanmasının önünü açtık.
Tabii ki şunu da ifade etmek istiyorum, biz
kadınlarla ilgili, kurumlarla ilgili şunu söylemek istiyorum: Her
türlü kurum, işte bakanlıklarımız, Tarım
Bakanlığımız, KOSGEB
KOSGEBde kadın girişimcilere
70 bin liraya kadar kredi desteği, bunun haricinde 100 bin liraya kadar
hibe, eğer bir işletme açıyorsa 340 bin liraya varan makine,
teçhizat destekleri gibi birçok destekler veriyoruz.
HDPnin önergesinde söylediği
İŞKURun sigortalılığı takip etmemesi kesinlikle
doğru değildir. İŞKUR işbaşı eğitim
programlarında iş yerinde üç ay boyunca kadınları
sigortalı olarak takip ediyor, devletimiz tarafından sigortası
karşılanıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ök.
NİLGÜN ÖK (Devamla) Bitiriyorum.
ve sonrasında da sigorta hizmetlerini takip
ediyor.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın ÖK, süreniz
tamamlandı.
Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
3.-
CHP Grubunun, Kırklareli
Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve arkadaşları tarafından,
Ergene Nehrindeki kirliliğin nedenlerinin ve canlı
yaşamına etkilerinin araştırılması amacıyla
29/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/6/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/6/2021 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve
arkadaşları tarafından Ergene Nehrindeki kirliliğin
nedenlerinin ve canlı yaşamına etkilerinin araştırılması
amacıyla 29/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (2678 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/6/2021 Çarşamba
günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Vecdi Gündoğdu.
Sayın Gündoğdu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VECDİ GÜNDOĞDU
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Yüce
Meclise saygılar sunuyorum.
Konumuz yine Ergene. Uzun yıllardan bu yana
maalesef çözülemedi. Bizim Ergene Nehrimiz, Yıldız
Dağlarından doğup 283 kilometrelik bir yolculuk sonucunda Meriç
Nehriyle birleşerek Sarostan Ege Denizine dökülen, Trakyanın
bereketli topraklarını sulayan bir nehirdir ve ilk
çıkış noktasında içilebilecek nitelikte olan bir suya
sahiptir. Sanayi atıklarının yanında zirai ilaçlama,
gübreleme ve evsel atıkların da karıştığı
Ergene Nehri artık halk sağlığı ve gıda
güvenliği sorunu hâline gelmiştir. Bir zamanlar havası ve
bereketiyle ünlü Ergene Ovası artık sürekli kirlilik ve çaresi
olmayan hastalıklarla gündeme gelmektedir. Yirmi yıllık AKP
hükûmetlerinin 8 Çevre Bakanının temizlemeyi başaramadığı
Trakyanın hayat damarları olan Ergene Nehrine neden hâlâ zehir
akmaya devam ediyor? Kimdir bunun sorumlusu? Sorumlular yirmi yıldan bu
yana görev yapanlardır maalesef yani şu andaki AKP hükûmetleridir,
buna Dur! diyemeyen bugüne kadar görev yapan 8 Çevre Bakanıdır.
Sayın milletvekilleri, tarih 6 Mayıs 2011,
dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanının
talimatlarıyla Şafak Harekâtı olarak adlandırılan
Ergene Havzası Koruma Eylem Planı başlatılıyor. Tarih
5 Haziran 2016, Şafak Harekâtından tam beş yıl sonra
Kırklareliyi ziyaret eden Orman ve Su İşleri Bakanı
şunları ifade ediyor: Cumhurbaşkanımız beni
aradı. Ergene neden kirli akıyor? Sen bunu temizle. dedi. Ergeneyi
temizlemek üzere yıldırım hızıyla temizleme
çalışması başlattık. ve Ergene Nehri 2017
yılında temiz akacak. diye söz veriyor Bakan Kırklarelide.
Tarih 16 Mart 2019, AKP Tekirdağ mitingi, ne diyor
Cumhurbaşkanı? Bu yılın sonunda Ergene Nehrinin
suları tertemiz akmaya başlayacaktır. Yine ayrı bir söz.
Tarih 13 Kasım 2020, AKP Tekirdağ İl Kongresine katılan
Cumhurbaşkanı, müjde vererek Ergenenin artık tertemiz
aktığını da söylemişti. Ergeneden atılan
suların Marmara Denizinin deşarj edilmesi aşamasına
geçildiğini belirten Erdoğan, AK PARTİlilere de Ergene şu
an temiz temiz, gürül gürül akıyor mu? diyor, tabii, millet de çaresizce
Evet, akıyor. diyor. Tarih Haziran 2021 yani bugünlere
geldiğimizde, günümüze geldiğimizde Marmarada müsilaj sorunu ve
Marmara nefes alamıyor. Ergene zehir akmaya devam ediyor, balık
adamlar dahi giremiyor, bölgede kanser vakaları rekor düzeyde
artmış ve siz Artık Ergene içilebilir. diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, temizlediğiniz
Ergenenin suyu bu. Bir bakın bakalım şöyle, bir bakın,
içilebilir nitelikte olduğunu gösteren bir kanıt var mı burada?
Maalesef, yok. (CHP sıralarından alkışlar) Buradaki AK
PARTİli milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum: Şundan
yarım çay bardağı içsinler, ben buradaki kavanozu içeceğim.
Sayın milletvekilleri, mevzuat mı, yasa
mı, cezalar mı yoksa irade mi yetersiz? Çözün artık şunu be
kardeşim, çözün. Yirmi yıldan bu yana Ergene kirli, bu söyleniyor ve
hâlâ da beceriksizliğinizden sadece bir düşman yaratıyorsunuz, o
düşmanları da karşınıza alıyorsunuz. Yirmi
yılda 8 bakanın hepsi başarısız. Çıkın,
bunları söyleyin, bir özür dileyin, bir özür dileyin ya, itiraf edin;
sonra da şu komisyonu kuralım, hep birlikte de bunun tekrar düzelmesi
için biz de size katkı koyalım.
Her gün biraz daha fazla zehir saçan, kapkara akmaya
devam eden suyumuzun bugünkü hâli hiç mi yüzünüzü kızartmadı
değerli arkadaşlar? Ama biliyoruz ki Ergeneden akan kara sular
AKPnin yüzünün karası, 8 bakanın da aynı zamanda yüzünün
karasıdır; bunu da unutmayın.
Sayın milletvekilleri, yeni bir
anlayışı yaşama geçirmek zorundayız. Artık
kirleneni temizlemek yerine kirletmemeyi hedef almalıyız,
yıkılanı yapmak yerine yıkılmayanı yapmayı
başarmak zorundayız. Yaşadığımız salgın
bir kez daha göstermiştir ki, bir karış temiz
toprağın, bir yudum temiz suyun, bir nefesin kıymeti inanın
parayla ölçülmüyor. Varlıklarımızı, vatanın her bir
karış toprağını, suyunu, havasını
olağanüstü çabayla koruyup gelecek nesillere yani doğmamış
torunlarımıza tertemiz bir miras bırakmak zorundayız. Yine
gazeteler yazarsa AKP ve MHP oylarıyla Ergene konusu reddedildi. diye,
inanın, Trakya halkı da bunun hesabını sizden soracaktır.
Teşekkür ediyorum, Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına
Sayın Orhan Çakırlar.
Buyurun Sayın Çakırlar. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ÇAKIRLAR
(Edirne) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinize
saygılar sunuyorum.
Söz konusu Trakya olunca, söz konusu Ergene olunca
bu Mecliste bulunan herkesin çevreye duyarlı olduğunu bire bir
konuştuğumuzda duyar gibiyim ama icraata geldiğimizde, maalesef,
böyle bir şeyi görmemiz söz konusu değil. Ergene Nehri; Meriç, Tunca,
Arda gibi dışarıda kökü olan nehir değildir, kendi iç
nehrimizdir. Yani kirletiyorsak bunu ne Yunanistana ne de Bulgaristan'a mal
edemeyiz, bunun maliyeti bizim üzerimizdedir. Bunun maliyetini temizleyecek ve
kurtaracak olan da bizleriz. Çocukluğumda yüzdüğüm, balık
tuttuğum, suyunu içtiğim bir nehrin bugün açık bir
kanalizasyondan daha kötü olduğunu o bölgeyi bilenler, gezenler de
görmüşlerdir.
Şimdi, bunun başka etkileri de var. Bugün
derin deşarjla Marmaraya bastığımız Ergenenin bir
kısım suyunun müsilaja sebep olduğunu söyleyen ilim
adamları var. Şimdi, Ergeneyi kirlettik, Marmarayı kirlettik,
sıra Saros Körfezine mi gelmekte? Bugün Saros üzerinde mahkeme
kararları işlem yapılamamasını istemekteyken bile hâlâ
faaliyet alanının içerisinde. Eğer Ergene Nehrini temizleyemezsek
dünyanın en güzel körfezlerinden biri olan Saros Körfezinin
akıbetinin Marmara gibi, Ergene Nehri gibi olacağından kimsenin
zerre kadar kuşkusu olmasın. Dolayısıyla, mesela bugün
yaşadığımız, dünyanın kabul ettiği bu
Covid-19 hastalığı geçici, bu yıl, belki önümüzdeki
yıl bitecek ama Ergenenin çevreye verdiği zarar, kanserojen
yayılmalar gün geçtikçe artmakta, Trakyada normalde ölüm vakaları
80li yaşlardayken bu daha aşağıya düşmektedir.
Bir de yetiştirdiğimiz ürünleri
düşünün. Marulu biz yiyoruz, ıspanağı biz yiyoruz veya
diğerlerini biz yiyoruz. Bunları kirletmeye, yok etmeye,
insanımızı zehirlemeye hiç kimsenin hakkı yok. Sizden,
bütün Meclis üyelerinden, Meclisteki milletvekili arkadaşlarımdan bu
öneriye destek vermelerini bir Trakyalı olarak, bir Edirneli olarak, bir
evladıfatihan olarak rica ediyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Eğer, bunu biz beceremezsek
Çanakkaledeki şehitlerimizin kemikleri sızlar, Paşa Yiğit
Beyin kemikleri sızlar, Evrenosoğlunun kemikleri sızlar, Gazi
I. Murat Hanın kemikleri sızlar. Gelin, bu araştırma
önergesine evet deyin ve çevreciliğin en güzel örneklerinden birini bu
güzel yurdumuzun bu parçasında gösterelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Murat Çepni.
Sayın Çepni, buyurun.
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
Yıldız Dağlarından tertemiz doğan Ergene Nehri
yaklaşık 10 kilometre sonrasında zehir akmaya başladı.
Peki, Ergene Nehri neden kirlendi? Çünkü etrafında yaklaşık 2
bin tane sanayi tesisi var. Şimdi, biz bu sanayi tesislerinin
çalışma prensiplerini, çalışma durumlarını ele
almadığımızda sanki Ergene Nehri kendiliğinden
kirleniyormuş da iktidar da bunu temizlemeye çalışırken
eksiklikler yapıyor gibi algılanıyor. Oysa tam tersine,
tartışmamız gereken şey bütün bu kirliliklerin temel
sebebinin ne olduğu meselesidir. Aynı şey Marmara Deniziyle de
ilgili çünkü yıllardır Ergene Nehrinin temizlenmesi
tartışması yapılırken Marmara Denizinin
zehirleneceği uyarısını da bilim insanları defaatle
yaptılar fakat bugün acı gerçekle çok net bir biçimde karşı
karşıya kalmış bulunuyoruz. Şimdi, Ergene Nehrinin
temizlenmesi çalışmalarında Derin Deniz Deşarjı
Projesi 2011de devreye giriyor fakat
bunun da Marmara Denizinde olduğu gibi, kirliliği, zehri alıp
halının altına itmekten ibaret bir proje, bir sistem olduğu
ortaya çıktı. Yani zehirleri Marmara Denizine attık ve Marmara
Denizinde bugün ortaya çıkan müsilajın da temel sebebinin kirlilik
olduğunu defaatle ortaya koymuş olduk.
Şimdi, Marmara Denizinin temizlenmesi
aşamasında bilim insanları, biz de buradan
uyarılarımızı ve önerilerimizi sürekli yaptık.
Bunların başında ileri teknoloji biyolojik arıtma
tesislerinin kurulması ve bugüne kadar çalışmayan tesislerin
denetlenmesi de vardı. Şimdi, burada, Mecliste biz bir
araştırma komisyonu kurduk, Müsilaj Araştırma Komisyonu.
Arkadaşlar, bu Komisyon hâlâ kurulmuş değil. Bakın bir aya
yaklaşıyor, Bakanlık göz boyama yapıyor, günlerce Biz
müsilajı temizliyoruz., El birliğiyle temizliyoruz.
kampanyaları, reklamları yapıyor. Oysa müsilaj azalmış
falan değil çünkü meselenin kaynağına dair bir müdahale yok.
Meclisin kurduğu bu Komisyon, meseleyi araştırmak ve müdahale
etmek için kurulmasına rağmen bugün hâlâ çalışmaya
başlamamış durumda. Biz buradan soruyoruz: Bu Bakanlık ne
yapmaya çalışıyor? Biz bu Bakanlığın süper projelerin
makyajlanmasıyla sorumlu bir bakanlık olduğunu biliyoruz. Yani
sarayın süper projelerinin halka yutturulma bakanlığı fakat
ortada bir deniz var, ölüyor, nehirlerimiz ölüyor. Dolayısıyla,
buradan bir kere daha bu Müsilaj Komisyonunun hızlıca
çalışmaya başlaması çağrısını
yineliyoruz çünkü müsilaj azalmıyor, tersine, suyun altına çökerek
artıyor. Buradan bu araştırma önergesini destekliyoruz ve bu
anlamda gerçek çözümlerin peşinde gitmek ve bu sanayi tesislerinin
denetlenmesi ve bunların kirliliğin kaynağı olmaktan
çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Selahattin Minsolmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Ergene Nehrinde kirliliğin
araştırılması ve canlı yaşamına etkileri ile
yapılacak uygulamalar hakkında vermiş olduğu Meclis
araştırması açılması yönündeki grup önerisi hakkında
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, hatipler Ergene Nehrinin kirliliğine
ilişkin önemli açıklamalarda bulundu ve bu konuda hassasiyetlerini
dile getirdiler ama enteresan bir ironi, sayın vekilimin burada
kirliliğe ilişkin göstermiş olduğu kavanozlardaki suyun doğruluğuna
şüphe yok ama Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin Devlet Su
İşleri eliyle yapılmış olan fakat
çalıştırılamayan atık su arıtma tesislerinin
herhâlde alıcı ortama verildiği noktadan
alındığı kanaatindeyiz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Masmavi akıyordu Ergene.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) Evet,
Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönemde
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Ayıp, ayıp! Bir Trakyalı olarak ayıp Sayın Vekil!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Dinle
ya!
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla)
İlhami ağabey, dinlersen anlatacağım ama. Dinlerseniz
bunları da öğrenmenizde fayda var.
Türkiyede bugüne kadar yapılmış en
büyük entegre çevre projelerinden biri Ergene Havzası Koruma Eylem
Planı. Bu eylem planında 15 tane adımın çok önemli
kısımları gerçekleştirildi. Bu eylem planı
başladığı zaman, 10 bin nüfusun üzerinde olan Trakyadaki
13 yerleşim yerinin atık suları hiçbir tanesinin atık su
arıtma tesisi olmadan Ergene Nehrine deşarj ediliyordu. Hamdolsun,
bu proje kapsamında, çoğu da Cumhuriyet Halk Partisi belediyesi olan
bu 12 belediyenin tamamının atık su arıtma tesisleri
yapıldı ve şimdi bununla kalmadı; sanayi alanlarındaki
kirliliği önlemek amacıyla da ıslah OSBler yapılarak, 10
tane ıslah OSB, ıslah şartlarını sağlamak
suretiyle OSBye dönüştürüldü. Müşterek atık su arıtma
tesisi yapılmak suretiyle de sanayi yükünün alıcı ortama
verilmemesi yönünde ciddi bir mesafe katedildi. Tabii, bunlar
yapılırken bu eylem planının içerisinde Tarım Orman Bakanlığının
yürütümü içerisinde aynı zamanda Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının finansmanıyla müşterek arıtma
tesislerinin yapılmasında belli bir noktaya gelindi.
Evet, Ergene Nehri 283 kilometre, Yıldız
Dağlarından başlayıp Saros Körfezine, Ege'ye kadar
gidiyor. Üzücü olan, çevre düzeni planlarının 21inci yüzyıla
kalması. Hamdolsun, bunların da tamamı AK PARTİ döneminde
-2004 yılında 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planları, 2009
yılında revizyonu, 2012 yılında da il çevre düzeni
planları- yapılabildi. Dolayısıyla bugüne kadar AK
PARTİ Hükûmetinden başka hiç kimsenin de samimi olarak Ergenenin
temizlenmesine ilişkin bir çaba sarf etmediğini tarih bize
gösteriyor. Bundan kimsenin endişesi olmasın; Haliçin
temizlendiği gibi Ergene de temizlenecek. Vekilimin gösterdiği gibi
içme suyu kalitesinde bir su seviyesine getirme iddiamız yok, tarımda
kullanılacak su seviyesine getirme çabamız var. Evet, Ergene Nehri
kendi debisinin 4 katı bir debiyle akmaktadır, 3 katı debi
atıklardan gelmektedir. Membasıyla mansabı arasında çok
ciddi fark vardır ama bunun mesulü AK PARTİ olmadığı
gibi yerel yönetimlerin de bu konuda duyarlılık göstermesi
gerekmektedir. Şu an Edirne Belediyesinin atık su arıtma tesisi
yoktur arkadaşlar. Burada bunları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Minsolmaz, süreniz tamamlandı.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
yoklama talebimiz vardır.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi
vardır, önce o istemi yerine getireceğim.
Sayın Özkoç, Sayın Ceylan, Sayın
Sertel, Sayın Kayan, Sayın Gündoğdu, Sayın Kaya, Sayın
Şeker, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Barut, Sayın
Kaboğlu, Sayın Kılıç, Sayın Kılınç,
Sayın Ünver, Sayın İlhan, Sayın Arı, Sayın Sümer,
Sayın Tokdemir, Sayın Alban, Sayın Aydınlık,
Sayın Yalım.
Değerli arkadaşlar, yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanış Saati:
15.48
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati
TIĞLI (Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Kırklareli
Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve arkadaşları tarafından,
Ergene Nehrindeki kirliliğin nedenlerinin ve canlı
yaşamına etkilerinin araştırılması amacıyla
29/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna düşen bazı komisyon üyelikleri için seçim
yapacağız.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş
bulunan 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.-
Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan 1
üyelik için Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.-
Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için Samsun
Milletvekili Neslihan Hancıoğlu aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 275) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 275 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan 3üncü maddesinin önerge
işleminde kalınmıştı. Şimdi önerge işlemini yapacağım.
3üncü madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Hüda Kaya Ali Kenanoğlu
Gaziantep İstanbul İstanbul
Murat Çepni Rıdvan Turan Dirayet Dilan Taşdemir
İzmir Mersin Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar Orhan Çakırlar
Konya Samsun Edirne
Yasin Öztürk İmam Hüseyin Filiz Hayrettin Nuhoğlu
Denizli Gaziantep İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür
Ceylan İbrahim
Özden Kaboğlu Faruk
Sarıaslan
Çanakkale
İstanbul
Nevşehir
Hüseyin
Yıldız Ahmet
Kaya Özgür
Karabat
Aydın
Trabzon İstanbul
Gamze
Akkuş İlgezdi
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Murat Çepninin.
Buyurun Sayın Çepni. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler
Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, Türkiye'nin yüzde 1i ülke servetinin yüzde 42,5una sahip yani 836.143
kişi neredeyse ülke servetinin yarısına sahip. Asgari ücret
2.825 TL, 4 kişilik ailenin açlık sınırı 3.472 TL, 4
kişilik ailenin yoksulluk sınırı ise 11.863 TL.
Evet, tablo bu iken, açlık ve yoksulluk
altında bu ülkenin ezilenleri, yoksulları, işçi
sınıfı ve emekçileri inim inim inlerken ortada bir saadet
zinciri, bir rant düzeni var ve bu rant düzenindeki son on yılda
yapılan vergi ve borç indirimleri düşünüldüğünde,
araştırıldığında Kolin 36 kez, Kalyon 19 kez,
Limak 19 kez, Makyol 24 kez, Cengiz 30 kez bu indirimlerden
faydalanmış.
Tabii, dünyada hırsızlık
denildiğinde yolsuzluk denildiğinde çok sayıda benzer
örneklerle karşı karşıya kalabiliyoruz yani
hırsızlıkta, para kaçırmada, yolsuzlukta, rüşvette Türkiye
dünya ölçeğinde 1incidir diyemeyiz fakat şu konuda 1inci: Dünya
tarihinde hırsızlık açısından bu kadar pişkince
bir sistemin kurulduğu başka bir ülke yok yani Türkiye'de AKP rejimi
sürecinde hırsızlık konusunda, bu konuda çok özel bir
ustalık ortaya konulduğunu net olarak söyleyebiliriz.
Şimdi ben size bir paragraf okuyacağım
arkadaşlar: Bir tarafta Sayın Bahçeli Fetullah Gülen hakkında,
diğer taraftan İsa Gök yine Fetullah Gülen ve onunla birlikte
hizmette bulunan insanlar hakkında çok önemli ve ipe sapa gelmez ama bir
merkezden yönetildiği apaçık olan açıklamalarda bulunuyor.
Türkiyeyi yönetenleri de uyarıyorum, bu aynen 28 Şubat gibi, bu
aynen 12 Eylül öncesi gibi büyük bir senaryodur. Derin devlet bütün ama bütün
her şeyiyle beraber harekete geçmiştir. Bütün dünyanın üzerinde
ittifak ettiği, dünyanın her noktasında okullarıyla,
eğitime yapmış olduğu seferberliğiyle ve dünyanın
her noktasında hem diyaloğa hem dinler arası bir şekilde
uzlaşmayı sağlayabilecek, kavgayı, gürültüyü, düşmanlığı,
nefreti ortadan kaldırabilecek bir anlayışı ortaya koymaya
çalışan mümtaz bir şahsiyete ciddi bir şekilde
saldırı vardır. Bu saldırının sebebi Sayın
Fetullah Gülen değildir, bu saldırının sebebi aslında
Türkiyede mazlum insanlar ilk defa iktidara gelmektedirler. Cemaat dövülerek
ve cemaat üzerinden başka bir algı oluşturularak Türkiyede 12
Haziran 2011 tarihinde yapılacak seçimlerde iktidarın rengini ve
Türkiyenin değişim yönünü bir şekilde etkilemeye
çalışmaktadırlar; işin şekli budur. Bu adamların
çıkıp Bugün niye Fetullah Gülen Amerikada? Bu, Türkiyenin
ayıbıdır. diye sormaları gerekir. Bilin bakalım bunu
kim söylüyor? Var mı fikir söylemek isteyen?
RIDVAN TURAN (Mersin) Soylu.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Evet, bunu, bu kürsüden
Oh! Oh! nidalarıyla şov yapan Süleyman Soylu söylüyor.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Ya, bu Süleyman Soylu
ne yaptı size?
HÜDA KAYA (İstanbul) Niye rahatsız
oluyorsunuz?
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Düşünün ki bu
süreçte, lime lime her taraftan rantın, uyuşturucunun, para
trafiğinin, her türlü rezilliğin ve kepazeliğin ortaya
serildiği koşullarda bu Bakan susuyor, bütün yetkililer susuyor.
Şu anda Görmedim, duymadım, bilmiyorum. oynamaya
çalışıyorlar. Peki, bu bakanlar ne yapıyorlar? Bu bakanlar
kendi pozisyonlarını korumak için ezilenlere, HDPye saldırmayı
temel bir politika olarak belirlemişler. Evet, biz buradan tekrar bir defa
daha soruyoruz: Şimdi, Süleyman Soylu kendi koltuğunu korumak ve
savaş hukukunu işletmek için bu ülkede itiraz eden herkese; Kürt
halkına, sosyalistlere, devrimcilere, kadınlara her gün tehditler savuruyor
ve her gün işkence yapıyor. Bunu yapan kişi aynı zamanda,
bütün bu pislikleri de büyük bir vatanseverlik edebiyatı altında
yapıyor. Demek ki neymiş? O efelenmelerinin hepsinin altında
yatan temel şey bu rant ve soygun düzeninin korunmasıymış.
Demek ki neymiş? O Oh! Oh! çekmelerinin sebebi
hırsızlıkların gizlenmesiymiş. Evet, ortaya
çıkıyor. Süleyman Soylu diyor ki televizyon kanalında: Bir
milletvekili 10 bin
Tam telaffuz edemiyorum. 10 bin dolar maaş
alıyor.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Okumayı
bilmiyorsun.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Okumayı biliyorum
fakat telaffuz edemiyorum. Bizim öyle rakamlarla işimiz yok, siz çok iyi
bildiğiniz için çok rahat söylüyorsunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sizin
çaldıklarınızı okuyamıyoruz bile.
Çaldıklarınızı okuyamıyoruz, o kadar çok
çaldınız ki biz okumakta zorluk çekiyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen bir sus! Sen bir
sus!
HÜDA KAYA (İstanbul)
Hırsızlığınızdan utanın ya! Ya, insan
azıcık utanır, susar.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Cahil cahil
konuşma!
HÜDA KAYA (İstanbul) Ya, susun, susun!
MURAT ÇEPNİ (Devamla) Şimdi, 10 bin
dolar maaş aldığını söylüyor fakat bu Bakan, hâlâ kim
olduğunu söylemiş değil.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer
söz talebi Sayın Hayrettin Nuhoğlunun.
Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Makine ve Kimya
Endüstrisiyle ilgili teklifin 3üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz aldım.
Bu maddede şirket ana sözleşmesinin daha
sonra hazırlanacağı belirtilmiştir. Bu şekilde
şaibeli bir durum yaratılmıştır. Millet geçim
derdiyle, haksızlıklarla ve gelecek endişesiyle
boğuşurken acil olarak gündeme getirilen bu kanun teklifi zaten bir
ihtiyaçtan kaynaklanmamıştır. Görüşülmesi gereken tali
komisyonlardan bile âdeta kaçırılmasını tepkiyle
karşılıyoruz. Bu işin içinde kötü bir niyetin
saklandığını düşünüyoruz. 3üncü maddeye de kanun teklifinin
tümüne de karşıyız.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede bir
süredir, özellikle de partili cumhurbaşkanlığı sistemine
geçildikten sonra olağan dışı şeyler olmaktadır.
Kararnameler çıkarılıyor, kanun teklifleri
hazırlanıyor, dış görüşmeler yapılıyor,
kurum ve kuruluşlarda bazı uygulamalar görüşülüyor ama bunlar
hep gizlilik içinde oluyor. Cumhurbaşkanının etrafında bir
duvar örüldüğü kanaatindeyim. Kimse konuşamıyor,
yanlışlıklar iletilemiyor, korkudan doğru da olsa
farklı ses çıkarılamıyor. Cumhurbaşkanının
geçen hafta sonu Hatay ve İstanbulda yaptığı
konuşmalardaki bazı yanlışları dile getirerek örnek
vermek istiyorum. Cumhurbaşkanı diyor ki: Devletlerde
devamlılık esastır. Söke söke sizden bu paraları
uluslararası tahkim yoluyla alırlar. Devletlerde
devamlılık esastır cümlesi büyük devlet olmanın bir
gereğidir. Devlet bürokrasi denen bir sistemle yönetilir. Bu sistem her
kademedeki memurdan Cumhurbaşkanına kadar uzanan hiyerarşik bir
tablodur. Bizim gibi geleneği oluşmuş büyük devletlerde görev
yapanlarda bazı özellikler aranır çünkü devlet, milletin emanetidir,
emanete ihanet etmemek esastır; onun için eğitim, dürüstlük, liyakat,
uzmanlık, tecrübe ve millete sadakat gibi köklü geleneklerin
yaşatılması şarttır. Bu gelenek Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ilk doksan yılında uygulanmış ne yazık ki
sonrasında bozulmaya başlamıştır. Şimdi ise âdeta
çivisi çıkmış, devlet çarkı dönemeyecek kadar
sarsılmıştır. Söke söke sizden bu paraları
uluslararası tahkim yoluyla alırlar. cümlesi esasen bir
Cumhurbaşkanının devleti ve milleti karşısına
alarak söyleyeceği bir söz değildir. Bu cümleyi konuşma metnine
yazan danışmanlar ülkenin aleyhine olan sözleşmelerin kamu
düzenine aykırılık sebebiyle hukuken geçersiz
sayılacağını ya bilmemektedirler ya da karşı
tarafa mesaj vermek için kasıtlı olarak söyletmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, bu konuşma
çelişkiler ve teknik yanlışlıklarla doludur.
Boğazdan yılda 3 bin gemi geçişi varken günümüzde bu rakam 45
bine ulaştı. sözü bir çelişkidir. On beş yıl önce 56
binlerde olan, 2020de 38 bine düşen gemi sayısının 2021de
düşmeye devam ederek şu anda 38 binin altında kalacağı
anlaşılmıştır. 2050de de gemi
sayısının 78 bini bulamayacağı çok açık bir
şekilde görülmektedir.
Proje çalışmalarında 11 ayrı
üniversiteden 51 bilim insanı görev yaptı. sözü de
Cumhurbaşkanının daha önce yaptığı
açıklamasındaki 7 üniversite ve 55 kurum ifadesiyle
çelişmektedir. Hangisi doğrudur, belli değil. 15 milyar dolarlık
bir maliyetle altı yıl içinde tamamlamayı hedefliyoruz. sözü de
öncekilerden farklıdır. Her defasında farklı fiyat ve süre
telaffuz edilmektedir. Konuşma metnini hazırlayanlar Aşık
Veysele dağları bile deldirmişler. Danışmanlar
hızlarını alamadıkları için ülkemizi yeniden
dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacaklarını iddia
ederken 2023 hedeflerinin revize edilip yarıya düşürüldüğünü de
bilmiyorlar. Cumhurbaşkanı önüne getirilen konuşma metnini
incelemeye vakit bulamayabilir, danışmanların sorumluluğu çok
büyüktür. Külliyede Cumhurbaşkanlığı bünyesine
sızmış Türklük düşmanı kişilerin oradan
uzaklaştırılmasını, yeteneksiz, liyakatsiz
kişilerin de ayıklanmasının doğru
olacağını bu kürsüden defalarca ifade ettim. Ne var ki Cumhurbaşkanının
konuşmalarını hazırlayan ekipte bu çapsız
kişilerin olduğu ve konuşma metnine yanlış bilgileri
koydukları anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı
Hatayda yaptığı konuşmada Tahtaköprü Barajının
yükseltilerek sulama alanını 109 bin hektardan 453 bin dekara çıkarttık.
demiştir. Bu dil sürçmesi değil çünkü ekrandan okundu. 109 bin
hektarın 1 milyon 90 bin dekar ettiğini ve 453 bin dekarın 2,4
katı olduğunu Cumhurbaşkanı görmeyebilir ama nasıl
olur da böyle yanlış bir açıklamayı kendisine
yaptırmış olabilirler?
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanı keşke bu yanlışları görebilse,
karşı fikirdeki bilim insanlarını dinleyebilse Kanal
İstanbulun asla yapılmaması gerektiğini de görebilirdi.
Ben hâlâ yanlıştan dönüleceğini umuyor, selamlarımı
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz, Sayın İbrahim Özden Kaboğlunun.
Sayın Kaboğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; MKEK, KİT
ve AŞ üç kısaltma bu yasa önerisinin ana iskeletini
oluşturmakta, iki de kavram; birincisi ulusal savunma, ikincisi kamu
yararı. Ulusal savunmayı düzenlediği, esasen, genel gerekçeden
anlaşılıyor ve ulusal savunma temeline dayanan bir yasal
düzenleme aslında kamu yararıyla örtüşen bir düzenlemedir.
Şu hâlde bizim bu teklifte incelememiz gereken husus: Acaba kamu
yararını yansıtmakta mıdır? Zira, genel gerekçe de
Türk savunma sanayisinin temelini oluşturan Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumu
Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin en önemli
tedarikçisi konumunda olan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
deyimleriyle tam
bu noktada odaklanmaktadır. Kamu yararı ne demektir şu hâlde?
Bir hukuk devletinde tüm kamu işlemlerinin nihai amacı kamu
yararıdır. der Anayasa Mahkemesi. Yasa koyucuya verilen düzenleme
yetkisi hiçbir şekilde kamu yararını ortadan kaldıracak
veya engelleyecek biçimde kullanılamaz. diyor bir başka
kararında; yine Anayasanın 2nci maddesindeki hukuk devleti ilkesi
gereğince, yasama işlemlerinin kişisel yararları değil
kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla yapılması
zorunludur. der. İşte, bu çerçevede bu teklife
baktığımız zaman esasen bu MKEK KİT statüsünde
bulunmaktadır ve esnek bir statüdür ama AŞye çevrilmek
istenmektedir. Acaba AŞye çevrilmesi kamu yararı gereği midir
ve ulusal savunmaya yanıt vermekte midir? Buna bakmamız gerekir.
Burada birkaç gerekçe var; birincisi teknolojik
gelişme, ikincisi ticari ilişki, üçüncüsü silah
satışı. Burada üç temel amaç söz konusu: Birincisi, acaba
teknolojik gelişme sadece özel sektörde mi mümkündür? İkincisi, MKEKnin
amacı ticaret midir? Üçüncüsü ise silah satışı acaba yurtta
sulh, cihanda sulh ilkesiyle örtüşmekte midir? Bu açılardan konuya
baktığımız zaman esasen, KİT statüsü gibi esnek bir
statüye sahip olan bu kuruluşun anonim şirkete dönüştürülmesinde
hiçbir biçimde kamu yararı bulunmadığı gibi kamu
yararı ihlal edilmektedir. Kaldı ki şu çifte çelişkiyi de
beraberinde getirmektedir: Siyasal iktidara fikren karşı olan
kesimler, devletin bekası ve ulusal güvenlik adına on binlerce
kişi kamu görevlerinden ihraç edildi ama esasen, burada, savunma sanayisinin
bel kemiği olan bir kurumun şirketleştirilmesi ülkenin beka
sorunu olduğu hâlde bu görmezlikten geliniyor.
İkinci ana çelişki ise şudur: 7315
sayılı Yasayla öğretmenlere bile güvenlik
soruşturması getirdik. Örneğin, Ayşe Öğretmen
Danimarkalı sosyal medya arkadaşına yemek tarifi gönderirse bu
güvenlik soruşturmasına takılıyor fakat bu kadar önemli,
ulusal bir sanayide yabancıların
çalıştırılması ulusal güvenlik bakımından
herhangi bir sıkıntı yaratmıyor.
Demek ki burada ana çelişkileri artırabiliriz
ama esasen, ulusal güvenliğin, kamu yararının ve bir devletin
bekasının ne olduğunu göstermesi bakımından bu yasal
düzenleme gerçekten çelişkileri dışa vuran bir düzenlemedir. Bu
açıdan, tabii ki esasen Anayasanın devletleştirme ve
özelleştirme ayrımını koyan 47nci maddesi -madde 43ten
itibaren- kamu yararı ana amacına dayanmaktadır ve MKEKnin bu
statüsünün sürdürülmesi eğer kamu yararına aykırı ise o
zaman ancak bu statüsüne dokunulabilir. Hayır, kamu yararına
aykırı değilse o zaman bu statüsünü değiştirmemiz
aynı zamanda Anayasanın 47nci maddesine de aykırılık
oluşturmaktadır.
Ben istihdam edilen personele, bu personelin bir
süre sonra tamamen eğreti bir statüye geçirileceğine ve ne kadar
yabancının çalıştırılacağı belli
olmayan bu şirketin personel statüsüne girmiyorum fakat esasen, bu yasa,
amaçları açısından, ulusal güvenliğe, kamu yararına ve
devletin bekasına, devamlılığına
aykırıdır diyor ve Anayasaya aykırılığını
da bir kez daha beyan ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Mahmut Toğrul Semra Güzel
İstanbul Gaziantep Diyarbakır
Murat Çepni Ali Kenanoğlu Rıdvan Turan
İzmir İstanbul Mersin
Dirayet
Dilan Taşdemir
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar İmam Hüseyin
Filiz
Konya Samsun Gaziantep
Yasin Öztürk Behiç Çelik Orhan Çakırlar
Denizli Mersin Edirne
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan
Çanakkale Aydın Nevşehir
Ahmet Kaya Özgür Karabat Gamze Akkuş İlgezdi
Trabzon İstanbul İstanbul
Çetin Arık
Kayseri
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Semra Güzelin.
Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından
alkışlar)
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun teklifinin 4üncü maddesine dair söz aldım. Söz konusu maddeyle
şirketin yerine getireceği faaliyetler ve bu faaliyetleri yerine getirirken
sahip olduğu yetkiler düzenlenmektedir. Ayrıca, Millî Savunma
Bakanlığına ait her türlü taşınır ve
taşınmazlardan faydalanabilmesi sağlanmaktadır.
Esasında, Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketinin diğer bir
çok kamu alanında olduğu gibi adım adım
özelleştirilmesinin önünü açan bir tekliftir. Özelleştirmenin
şirketlere daha fazla kâr, halka ve emekçiye daha fazla zarar olmaktan
başka bir mantığı yoktur. AKP Hükûmeti eline geçen her
şeyi kamu kontrolünden çıkartıp dağa taşa kadar
satmaya başladı ve bu durum bugün büyük bir yıkımla
karşımızda.
Değerli milletvekilleri, bizler geçtiğimiz
haftalarda Malatyanın Doğanşehir ilçesine bağlı
Çığlık köyündeydik. Malatyada maden ocakları zulmüne
karşı direnen köylülerle bir araya geldik. Çığlık
köyünde tarım arazilerinin sıfır noktasında demir
çıkarmak için bir maden ocağı kuruluyor. İşletilmek
istenen maden ocağı daha öncesinde devletin teşvikleriyle
başlayan organik tarım arazilerinin içerisinde. Maden
ocağının sağında solunda, önünde arkasında
organik tarım arazileri var ve köylüler Devlet bize bunun için
teşvik veriyor ama organik tarım yaptığımız yere
de maden ocağı izni veriyor. diyor. Aybeks Mineral Madencilik
tarafından çalışmaları devam ettirilen maden bölgesi için
hazırlanan ÇED raporu ise köylünün istememesine ve rıza vermemesine
rağmen olumlu olarak düzenlenmiş.
Türkiyede şu anda 17.400 maden ocağı
işletme ruhsatı var ve 17.400 nokta şu anda delinmiş
durumda. Bakanlık verilerine göre ise on beş yılda madenlere
açılan ormanlık alan 124 bin hektardan fazla; rakamlar, AKP döneminde
orman tesislerinin yüzde 170 ve yüzde 200 artış gösterdiğini
ortaya koyuyor. Sadece Ağustos 2020de çoğu orman arazisi olan 9
milyon dönümlük bir alan madenlere tahsis edildi.
Bildiğiniz gibi, geçen sene Meclisten geçen
torba kanuna son dakikada yapılan eklemeyle maden şirketlerinin
ruhsat alanı dışında da tesis kurmasına izin
veriliyor. 2021 yılında yürürlüğe giren Maden Kanunu o günden
bugüne 21 kez değiştirilmiş ve kanun her
değiştirildiğinde maden şirketlerine imtiyazlar verilmeye
devam edilmiş.
Değerli milletvekilleri, maden ocaklarında
kurallar uygulanmıyor, çevre güvenliği sağlanmıyor,
denetimler yapılmıyor. Maden ocaklarında geleneksel yöntemler
kullanılmıyor, daha ucuz ve çabuk olması için dinamitle patlatma
yöntemleri kullanılıyor. Bu yöntemlerle su kaynakları kuruyor,
topraktaki canlılar yok oluyor, tarım arazileri tahrip ediliyor ve
toprak verimsizleştiriliyor. Köylülere ait üzüm bağları,
kayısı bahçeleri, sebze bahçeleri demir kırma, eleme ünitesinden
kaynaklı ciddi zararlar görmekte, ürünlerin verimliliği
düşmüş durumda. Bununla birlikte neredeyse aralıksız olarak
tüm şehirlerde maden ocağı var.
Bu yılın mart ayında Malatyanın
Hekimhan ilçesinin Deveci, Başak, Güvenç, Karaköcek ve
Aşağısazlıca Mahallelerinin arazilerinde altın,
gümüş, demir madeni arama ve işletilmesi için on yıl süreyle
ruhsat verilmiş. Hekimhanda, Yeşilyurtta, Arguvanda,
Doğanşehirde sıra hâlinde maden ocakları var; Malatya
âdeta delik deşik edilmiş.
Değerli milletvekilleri, ekolojik sistemin ve
doğal olarak tarım arazilerinin bu kadar zarar görmesinin yanı
sıra halk sağlığı tehlikeye atılmış
durumda. Maden ocaklarından çıkan tozlar hava kirliliği
yaratmaya devam ediyor. Pandeminin hâlâ bütün
yakıcılığıyla devam ettiği şu günlerde, solunum
sistemine ciddi zarar veren bu ocaklarda üretim yapılmaya devam ediliyor.
Önce ekinleri, sonra kendileri zehirlenen insanların buradan yavaş
yavaş göç ettirilmesine neden olan bu politikalardır.
İnsanların ekmek kapısı olan tarım bu şekilde
bitiriliyor. Özelleştirmede bu kadar ısrar etmek demek, emeğin,
doğanın, insan hayatının bu şirketlere
peşkeş çekilmesi demektir. İnsanların yaşam
alanlarını tahrip eden, doğayı tahrip eden, halk
sağlığıyla oynayan bu maden şirketleri de dâhil
özelleştirme politikalarına artık son verilmelidir.
Bu halkın, olduğu yerlerden,
toprağından göç etmesine bizler izin vermeyeceğiz. Malatyada
mücadele eden, maden ocaklarına karşı mücadele eden halkın
da yanında olacağımızı ve tüm maden ocaklarına da
karşı aynı mücadeleyi yürüteceğimizi bir kez daha buradan
ifade ederim.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu
ziyaret eden Ürdün Parlamentosundaki Filistin-Türkiye Dostluk Grubuna Hoş
geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Değerli milletvekilleri,
misafirlerimiz var, Ürdün Parlamentosundaki Filistin-Türkiye Dostluk Grubu;
misafirlerimize Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Behiç Çelikin.
Buyurun Sayın Çelik
Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarını karşılayan Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumuna, ürettiği herhangi bir silah, mühimmat, roket, araç ve gereci
kendi dışında başka bir yurt dışı
menşeli şirkete ürettirme, pazarlama ve ticaretini yapma yetkisi
veriliyor. Ordumuzun millî savunma ihtiyacına imkân ve olanak sunan
MKE'nin üretimleri millî güvenlik sırrı niteliği
taşımaktadır. Millî güvenlik sırrı niteliğindeki
her türden araç gereç, bilgi, belge ve projenin paylaşımı tehdit
oluşturur. Önergeyle Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
şirketleştirilmeyecek ve kamu kurumu statüsünde kalmaya devam edecektir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
son söz talebi Sayın Çetin Arıkın.
Sayın Arık, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, iktidar
partisinin Makine ve Kimya Endüstrisini tarumar etme teklifi üzerine söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İşçi perişan, memur perişan,
çiftçi perişan, esnaf perişan; işsizlik
insanlarımızın canını yakıyor, insanlar intihar
ediyor; iktidar partisi de yangından mal kaçırırcasına
büyük bir telaşla bir an önce Makine ve Kimyayı
şirketleştirmek istiyor, sanki Makine ve Kimya
şirketleştirilirse memleketimizdeki bütün bu can yakıcı
sorunlar çözülecekmiş gibi.
Sayın milletvekilleri, bu teklif Türkiye'nin
göz bebeği olan ve Mehmetçike silah, mermi üreten bir kurumu birilerine
peşkeş çekmenin yolunu açan bir tekliftir, dolayısıyla bu
teklif ihanet teklifidir. Bugün de tam Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün Gençliğe Hitabesinde İktidara sahip olanlar gaflet,
delalet, hatta hıyanet içinde bulunabilir. dediği günler
yaşıyoruz. İktidar bu milletin göz bebeği
kurumlarını, cumhuriyetle yaşıt kurumlarını
Babalar gibi satarız. diyor ve maalesef bir bir satıyor, bunu
yaparken de milliyetçilik ve yerlilik kılıfına bürünüyor
tıpkı kurdun kuzu postuna büründüğü gibi.
Sayın milletvekilleri, iktidar Kurum hantal,
daha verimli hâle getireceğiz. diyor ama hantal dediği kurum 2019
yılında 517 milyon lira, 2020 yılında ise 708 milyon lira
kâr açıkladı. İktidar Makine ve Kimyaya nitelikli personel
alımı sağlayacağız. diyor. İyi, güzel,
nitelikten bahsediyorsunuz ama adı rüşvetle özdeşleşen
birisini büyükelçi olarak atayan, arabasına Türk Bayrağı takan
yerli ve millî iktidar değil mi? Hayvanat bahçesinin müdürünü TÜBİTAKın
başına getiren bu iktidar değil mi? Sahte diplomalı
birisini Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi yapan bu iktidar değil mi? Bu
milletin vatanperver, zeki çocuklarını saçma sapan sorularla eleyip,
FETÖnün kirli çocuklarının eline sınav sorularını
tutuşturup devletin kilit noktalarına yerleştiren, sonra da Çok
güzel sınav oldu. diyen bu iktidar değil mi, yoksa ben mi
yanılıyorum? Yoksa bütün bunları Ce-Ha-Pe mi yaptı? Mazi
ortada sayın milletvekilleri.
Şunu da peşinen belirtmek isterim ki
Makine ve Kimya Endüstri Kurumunda çalışan 5.300
yurttaşımız evlerine helalinden ekmek götüren nitelikli
insanlardır. Bugün ülkemizin ihtiyacı olan şey nitelikli bir
iktidardır.
Sayın milletvekilleri, bu iktidar on dokuz
yılda ne söylediyse tam tersini yaptı. Türkiye'ye ileri demokrasiyi
getireceğiz. diye yola çıktı, sonra ikizi FETÖyle birlikte el
ele verip mezardakilere bile oy kullandırdı, 15 Temmuza giden yolun
kilometre taşlarını birlikte döşedi. Şimdi, siz
söyleyin, bu millet bu iktidara nasıl güvensin, nasıl inansın?
Biz, size nasıl güvenelim, mazi ortada?
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) Millet güveniyor.
ÇETİN ARIK (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bu iktidar Makine ve Kimya satılmayacak. diyorsa bilin
ki Makine ve Kimyayı satacaktır. Neymiş efendim, teklifin 8inci
maddesine satılmayacak diye önerge eklenmiş. Sayın
milletvekilleri, daha dün Gazi Mecliste oy birliğiyle kabul edilen
Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu İstanbul
Sözleşmesinden Meclisin iradesi de hiçe sayılarak bir gece
yarısı kararnamesiyle çıkılmadı mı? (CHP
sıralarından alkışlar) Peki, Gazi Meclisin
Başkanı Türkiye bir kişiden büyüktür, Meclisin iradesini
çiğnetmem arkadaş. diyebildi mi? Diyemedi. Peki, yarın Söz
konusu doların yeşiliyse gerisi teferruattır. diyen bir
zihniyet, bir gece yarısı Makine ve Kimyayı sattım
arkadaş. derse buna kim engel olabilecek? Buna kim Dur. diyebilecek?
Sayın Meclis Başkanı mı Dur. diyecek? Sayın Komisyon
Başkanı mı Dur. diyecek? Yoksa, bu teklifin ilk
imzacısı Sayın Ramazan Can mı Dur. diyecek?
Sayın milletvekilleri, daha dün Hayalim.
dediğiniz cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliği olan şehir
hastanelerini bugün Danimarkalılara bir bir satıyorsunuz, yarın
Makine ve Kimyayı satmayacağınıza kim inanır? (CHP
sıralarından alkışlar) Gelin, bu yanlıştan yol
yakınken dönün; gelin, savunma sanayisinin omurgasını
kırmayın, savunma sanayisini felç etmeyin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, birlikte okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin Kanun Teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Mahmut Toğrul Oya Ersoy
İstanbul Gaziantep İstanbul
Murat Çepni Ali Kenanoğlu Rıdvan Turan
İzmir İstanbul Mersin
Dirayet
Dilan Taşdemir
Ağrı
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar İmam Hüseyin Filiz
Konya Samsun Gaziantep
Yasin Öztürk Ayhan Erel Orhan Çakırlar
Denizli Aksaray Edirne
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin
Yıldız
Faruk Sarıaslan
Çanakkale
Aydın
Nevşehir
Gamze Akkuş İlgezdi Ahmet Kaya Levent Gök
İstanbul
Trabzon Ankara
Özgür Karabat
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Oya Ersoyun.
Sayın Ersoy, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İki gündür Türkiye, Elmalı
davasını yani çocuk istismarını konuşuyor.
Elmalıda 2 çocuk; annesi, üvey babası ve daha pek çok kişi
tarafından türlü işkencelerle cinsel istismara uğradı -bunu
yüz bin defa aklınıza yazın- ancak failler serbest
bırakıldı. Neden bırakıldılar? Çünkü ispat
isteniyor, hani dördüncü yargı paketi diyerek haftaya geçirmeye
çalıştığınız madde var ya, o şu an bizzat
uygulanıyor zaten.
Faillerin korunması Elmalıyla
sınırlı değil. Sadece son bir ay içerisinde verilen
yargı kararlarını süre azlığı nedeniyle özetle
size geçeceğim burada: İstanbul Esenyurtta 11 yaşındaki
kız çocuğunu istismar eden fail maddi delillerle desteklenmeyen,
soyut iddialar olduğu gerekçesiyle beraat ettirilerek tahliye edildi.
Adanada 5-6 yaşlarındaki 2 çocuk; 2 çocuğun istismar failinin
aynı gerekçelerle İstinaf Mahkemesi tarafından cezası
bozuldu ve tahliye edildi. Adanada kuzeni olan 2 çocuğu cinsel istismar
eden 17 yaşındaki erkek delil yetersizliği ileri sürülerek
beraat ettirildi. Antalya Kepezde 5 yaşındaki çocuğuna cinsel
istismarda bulunan baba adli kontrolle serbest bırakıldı.
Konyada bir markette 12 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda
bulunan 85 yaşındaki Mustafa, adli kontrol kararıyla serbest
bırakıldı. 8-9 yaşlarından itibaren babası Yücel
Koç tarafından cinsel istismara uğrayan 17 yaşındaki Tuana
Koçun şikâyeti üzerine dava açıldı ancak tüm delillere
rağmen Yücel Koç serbest bırakıldı.
Tüm bu istismar vakalarından sonra sizin
Bakanlarınız çıktı ve Takipçisi olacağız. dedi.
Sizin işiniz istismarı takip etmek değil, önleyici tedbirler
alarak istismarcının bir an önce ağır suçlar kapsamında
yargılanmasını sağlamaktır yani İstanbul
Sözleşmesini uygulamaktır, 6284 sayılı Yasayı
uygulamaktır. Buradan bir kez daha söylüyorum: Çocuğun beyanı
esastır, kadının beyanı esastır.
Evet, yarın 1 Temmuz, yarın saray kadına
yönelik şiddetle mücadele için eylem planı
açıklayacakmış. Çekildim. dediği günden itibaren bu
ülkede 83 kadın katledildi erkekler tarafından, sadece basına
yansıyan. Kadına yönelik şiddeti gerçekten önlemek gibi bir
derdiniz varsa yapacağınız tek şey İstanbul
Sözleşmesinden tek taraflı fesih kararını da geri
aldım. açıklaması yapmaktır. Siz, bilin ki ne
yaparsanız yapın, ister Çekildik. deyin, ister Geri aldık.
deyin, biz İstanbul Sözleşmesinden çekilmiyoruz.
Kadın katillerini, çocuk istismarı
faillerini korurken sizin yargınız, LGBTİ onur yürüyüşü
için Taksimde bir araya gelen kadın ve LGBTİ+lara uygulanan
şiddeti gözler önüne serdi. Bu, sadece bir polis müdahalesi değildir.
Evinin balkonundan Evde çocuk uyuyor, ses bombası kullanmayın, çocuklar
korkuyor. diye uyaran yurttaşa Ne bombası lan yavşak, gel
buraya! diye hakaret ederek bağırmak, Gidin, evinden alın.
talimatı vermek; haber yapmak için alanda bulunan muhabiri yere
yatırıp boğazına basarak nefessiz bırakmak,
fotoğraf makinesini kırmak, ters kelepçe takarak gözaltına
almak; hem onur yürüyüşüne katılmak isteyen yurttaşlara hem de
evinde, çevredeki kafelerde oturan yurttaşlara keyfî olarak şiddet
uygulamak polis müdahalesi değildir; bu, açık açık halk
düşmanlığıdır, halk düşmanlığıdır.
Evet, bu ülkede çocuklar uğradıkları
tecavüzün, yargı ise Elmalı davasında ve Danıştayda
sizin bu ülkeye giydirmeye çalıştığınız rejimin
fotoğrafını çekiyor, resmini çiziyor. Biz kadınlar,
eşit, özgür, barış içinde yaşayacağımız bir
ülkenin resmini LGBTye artık gökkuşağı rengini
yasakladığınız Boğaziçi Kampüsünde, polis
şiddetine rağmen hayatlarımıza ve haklarımıza
sahip çıktığımız sokaklarda İkizdereli
kadınlarla, her seferinde ölüme terk ettiğiniz trans kadınlarla,
hedef göstere göstere, göz göre göre öldürdüğünüz Deniz Poyrazın
cenazesini omuzlayan kadınlarla hep birlikte çiziyoruz.
Haklarımızdan da hayatlarımızdan da İstanbul
Sözleşmesinden de birbirimizden de asla vazgeçmiyoruz. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ayhan Erelin.
Sayın Erel, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz maddeyle, Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumunun belirlenecek kuruluş tarafından
bağımsız denetime tabi tutulacağı düzenlenmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine tabi olan Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun anonim şirkete dönüştürülmesini müteakip şirketin
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine tabi olmaması gibi bir süreci
ortaya çıkaracaktır. Yasanın yürürlüğe girmesiyle Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumunun tüm taşınır ve
taşınmazları, borçları, alacakları, aktifi ve pasifi,
ayni, fikrî, sinai, mülkiyet, patent, marka, endüstriyel tasarım ve
benzeri tüm hak ve yükümlülükleri ile iştiraklerindeki sermaye
katılım payları Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketine
devredilmiş sayılacak. Kurum; Harcırah Kanunu, Taşıt
Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Kamu İhale Kanununu da kapsayan 17
kanunundan muaf tutulacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT
Komisyonu, Anayasanın 165inci maddesinin kendisine vermiş
olduğu yetkiler çerçevesi içinde kamuya ait olan kurumları denetleme
yetkisine sahiptir. Bu denetimler gerek idari, gerekse mali yönden
yapılmaktadır. Bu çalışmalar sonunda, çalışmalarında
büyük aksaklıklar görülen, devleti zarara soktuğu kanaatine
varılan müesseselerin hesaplarının ibra edilmemesi nedeniyle de
savcılıklara suç duyurusunda bulunulur. Ayrıca ilgili
bakanlıklara ve Başbakanlık Teftiş Kuruluna olayın
incelenmesi için Komisyon kanalıyla aktarılır. Yani, Makine ve
Kimya Endüstrisinin yeni statüsünün kabul edilmesi hâlinde Kurum, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yani milletin denetiminden kaçırılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti olarak Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun özelleştirilmesi sürecini başlatan bu kanun teklifini Türk
milletinin yararlarına aykırı olarak görüyor ve karşı
çıkıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
anonim şirkete dönüştürülmesi, kurumun özelleştirileceğinin
ilk kilometre taşı ve habercisidir. KİTleri ve kamusal hizmet
kurumlarını serbestleştirme, özelleştirme
şampiyonluğunu yaşayan bu iktidar döneminde sıranın
savunma sanayisine geldiğini görmekteyiz. Halkın alın teri olan
KİTleri, yerli ve yabancı sermayeye hibe edilmektedir.
Dolayısıyla, iktidarın yerli ve millî söyleminin -savunma
sanayisi de dâhil- inandırıcılığını
yitirdiğini, inandırıcı tarafının kalmadığını
hep birlikte görmekteyiz. Artık herkesin -sivil toplum
kuruluşları, siyasiler, yöneticiler, bürokratlar-
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle özelleştirme kapsamında
satışa çıkarılması planlanan Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu da mı Katarlılara verilecek? endişesi,
isyanı ve feryadı arşa yükselmektedir. Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun kaderi de kamuoyunda bilinen adıyla Tank Palet Fabrikasının
başına gelenlere dönüşecektir. Korkuyoruz ki Tank Palet
Fabrikası, SEKA, Sümerbank, TÜRK TELEKOM ve daha birçok kamu
işletmesinde yaşanan talan ve yağma düzeni şimdi de Makine
ve Kimya Endüstrisi Kurumunda yaşanacak, 3 kuruş veren birilerine
satılacak, sonra bu kurum da Üretmek kârlı değil, ithal etmek
daha ucuz. diyerek üretimi bırakıp ithalata başlayacak.
Teklifin 8inci maddesine Şirketin hisseleri
ve bağlı ortaklıkları; satış, kiralama,
işletme hakkının devri ve/veya sair başka tasarruflar yoluyla
yerli veya yabancı özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine devre konu
edilemez. önergesi eklendi fakat buna inanmak mümkün değil. Ziya
Paşanın söylemini hatırlıyoruz: Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz. Yani insanın aynası iştir,
lafına itibar etmeyiniz. İktidarın bugüne kadar
yaptığı özelleştirmelere baktığımızda
yapacaklarının, yapabileceklerinin bir göstergesidir olarak
düşünüyoruz.
Millî savunma Türk milletinin namusudur, onurudur,
geleceğidir. Dolayısıyla buna dokunmak Türk milletinin kutsal
saydığı değerlere dokunmaktır diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz talebi Sayın Levent Gökün.
Sayın Gök, buyurun lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan yasa teklifinin 5inci
maddesiyle, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun denetimine ilişkin bir
madde tahsis ediliyor. Denetim elbette önemli değerli milletvekilleri ama
denetimin nasıl yapılacağı ondan çok daha önemli çünkü kamu
parasının nasıl kullanıldığı, halkın
parasıyla oluşan bütçenin nasıl kullanıldığı
ya da kullanılmadığı, yolsuzluklarda mı yoksa
yurttaşların yararına işlerde mi
kullanıldığının denetimi demokrasilerin birinci
sorunudur. Bu konuyu çözen ülkeler demokratik ülke sayılır, bu konuyu
çözemeyen ülkelerin demokrasi liginde yeri yoktur. Adı üzerinde diye
denetim diye geçiştiremezsiniz. Denetimin bağımsız ve
tarafsız olması çok önemli; bunu becerebiliyorsak, bunu
yapabiliyorsak bir denetimden bahsedebiliriz. Örneğin, Türkiyede kamu
maliyesinin her kuruşunu denetlemekle, Meclis adına denetlemekle
görevli olan Sayıştayın yapısına bir bakalım.
Sayıştayın bağımsız olduğundan söz edebilir
miyiz değerli arkadaşlarım? Daha geçtiğimiz günlerde bir
Sayıştay Başkanı seçtik. Gönül isterdi ki herkesin üzerinde
anlaşacağı, tarafsızlığı ve
bağımsızlığı konusunda kimsenin söz
söylemeyeceği bir isim olsun ama burada yapılan oylamayla,
çoğunluk oylarıyla ne yazık ki
Cumhurbaşkanlığında çalışan bir bürokratı
Sayıştay Başkanı seçtik. Şimdi, böyle bir
Sayıştay Başkanının olduğu bir yerde
Sayıştayın bağımsız ve tarafsız
olmasından söz edebilir miyiz? Sayıştayın bu
yapısı sadece Sayıştay Başkanıyla
sınırlı kalmıyor değerli milletvekilleri,
Sayıştay Başsavcısı da çok önemli. E,
Sayıştay Başsavcısını kim atıyor?
Sayıştay Başsavcısını Cumhurbaşkanı atıyor.
Bu, ister sizin iktidarınızda ister bizim iktidarımızda ya
da başka partinin iktidarında olmaması gereken bir durum. Neden?
Çünkü parayı kullanan bir makamın ve devletin her kademesine hâkim
olan bir makamın belirlediği bir ismin Meclisten seçilmesiyle ve
atanmış bir Sayıştay Başsavcısıyla siz
topluma bağımsızlık ve tarafsızlık
anlayışını veremezsiniz.
Bütün ülkeler yıllardır bütçe hakkı
üzerinde çalışmışlardır; ta, 1215ten beri, Magna
Cartadan beri gelişen süreçte bütçe hakkının
kullanımı, paranın nereye kullanılacağı, verginin
nasıl toplanacağı, bunların her biri uzun mücadeleler
sonunda günümüze gelmiştir ve
günümüzde demokrasi ligini oluşturan ülkeler de bütçe hakkını
kullanmaktan çok denetlemekle kendilerini ispatlamışlardır. Biz
şu anda Sayıştayın bu yapısıyla Türkiyede bütçe
hakkının halkın yararına denetlenebildiğini
söylemekten çok uzağız.
Peki, ne yapmalı? Bir şeyler yapmalı
değerli milletvekilleri; bu konuda bir Hodri meydan! demeliyiz,
kendimize güvenmeliyiz. İktidarda kim olursa olsun şu öneriyi hayata
geçirebilirsek inanın Türkiye yolsuzluklardan da arınır, her
türlü iddianın ötesine geçer ve daha itibarlı bir ülke hâline gelir.
Şunu öneriyoruz, diyoruz ki: Gelin, Mecliste bir kesin hesap komisyonu
kuralım. Bu kesin hesap komisyonunun başkanı da muhalefetteki en
çok oyu almış partinin milletvekillerinden biri olsun. Bunu
öneriyoruz. Bunu yapabilir miyiz? Yapmalıyız bence. Mecliste iktidar
kim olursa olsun kurulacak kesin hesap komisyonunun
başkanlığını iktidarda olan değil, muhalefette
olan bir partinin milletvekili yaparsa herkesin gönlü de rahat eder, içi de
rahat eder. Bu öneriyi destekleyelim değerli arkadaşlar, bunu mutlaka
yapalım, buna ihtiyaç var Türkiyede; korkmayacağız,
harcamalarımızdan korkmayacağız. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak iktidarımızda, yapacağımız harcamaların
hesabını vermek için bundan çekinmeyeceğiz ve
gerçekleştireceğiz bunu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Demokrasi adına, bence önümüzdeki seçimlerde
kurulacak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına AK PARTİli
kardeşlerim de şimdiden hazırlıklı olsunlar, kurulacak
komisyonun başkanlığına mutlaka bir AK PARTİli
kardeşimizi getireceğiz. Ben bu işe en çok da Sayın
Elitaşın yakışacağını düşünüyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elitaş,
sataşmadan söz istiyor musunuz?
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Mahmut
Toğrul Murat
Çepni
İstanbul Gaziantep İzmir
Dirayet Dilan Taşdemir Rıdvan Turan Ali Kenanoğlu
Ağrı Mersin İstanbul
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar İmam Hüseyin Filiz
Konya Samsun Gaziantep
İbrahim Halil Oral Yasin Öztürk Orhan
Çakırlar
Ankara Denizli Edirne
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan
Çanakkale Aydın Nevşehir
Gamze Akkuş İlgezdi Ahmet Kaya Özgür Karabat
İstanbul Trabzon İstanbul
Baha Ünlü
Osmaniye
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Dirayet Dilan Taşdemirin.
Sayın Taşdemir, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli arkadaşlar, partimize yönelik 7
Hazirandan beri planlı, sistematik bir saldırı söz konusu.
Partimize yönelik neredeyse her gün siyasi bir operasyon yapılıyor,
linç kampanyaları organize ediliyor. Binlerce HDPli partilimiz bu
yürütülen siyasetin sonucunda tutuklandı, şu an cezaevinde.
Televizyon ekranlarında, kürsülerde 7/24 bizlere, partimize yönelik
algı operasyonları yapılıyor, hedef alınıyoruz,
tehdit ediliyoruz. Resmen nefret örgütlendiriliyor ve bu örgütlendirilen
nefretin sonucunda İzmirde partimize yönelik bir saldırı
gerçekleştirildi ve saldırıda Deniz Poyraz adında bir
arkadaşımız katledildi. Katil sadece on sekiz saat
gözaltında tutuldu daha sonra apar topar şekilde tutuklandı. Tek
başına hareket eden öfkeli bir ırkçının
saldırıyı planladığına inanmamızı
istiyorlar. Biz bu senaryolara elbette inanmıyoruz çünkü biz benzer
senaryolara çokça tanıklık ettik tıpkı Tahir Elçide
olduğu gibi, tıpkı Hrant Dinkte olduğu gibi. Yine, bu
kişi eğitilmiş, donatılmış ve partimize
saldırtılmıştır, profesyonel de bir katildir. Öyle ki
Deniz Poyrazı katlettikten sonra da cenazesine işkence
yapabilmiştir; bu kadar öfkeli, bu kadar gözü dönmüş ve
soğukkanlı bir katil olduğunu da bu gösteriyor. Yine, partimize
yönelik saldırılar üzerinden ve arkadaşımız Deniz
Poyrazın katledilmesi üzerinden on dört gün geçti, hâlâ tatmin edici bir
açıklama yapılmadı, hâlâ bu cinayete ilişkin bilinen
iddialar ortada ve tek bir açıklama yapılmadı.
İzmir Milletvekillerimiz Murat Çepni ve Serpil
Kemalbay bu cinayete ve saldırıya ilişkin can alıcı 20
tane soru sordu ve bu sorulara da yönelik hâlâ tek bir açıklama
yapılmadı. Ben, arkadaşlarımızın sorduğu bu
soruları bir kez daha bu kürsüde de sormak istiyorum:
Parti binası ve sokak yirmi dört saat kolluk
güçleri tarafından izlenmesine rağmen katil nasıl aylarca HDP il
binasına dair keşif yapabilmiş ve ardından
saldırıyı gerçekleştirebilmiştir?
Katil, kolluk güçlerinin gözetimi altında
binaya elinde silah çantasıyla ve özel eldivenlerle elini kolunu
sallayarak nasıl gidebilmiştir?
Saldırı ve saldırganın
amaçları hakkında, Millî İstihbarat Teşkilatına
öncesinde bilgi sahibi olup olmadığı sorulmuş mudur?
MİT, saldırı hakkında bilgi sahibiyse HDP il örgütü neden
bilgilendirilmemiş ve neden önlem alınmamıştır?
Saldırgan kim ya da kimler tarafından eğitilmiş,
donatılmış ve finanse edilmiştir?
Katil, sosyal medya hesaplarında silahlı
foto ve cinayet tehdidi içeren çok sayıda paylaşım
yapmış olmasına karşın neden gözaltına
alınmamıştır?
Failin Suriyede sağlık memuru olarak
görevlendirildiği doğru mudur? Doğruysa böyle bir görevlendirme
nasıl bir prosedür izlemiş, bu görevlendirme hangi kurum
tarafından yapılmıştır?
Sağlık memuru olarak Suriyeye gönderilen
kişiler aynı zamanda silahlı eğitim almakta
mıdır? Alıyorlarsa eğitimi kimler ve hangi örgütler
vermektedir?
Katilin Suriye görevinin resmî görevlendirme
belgeleri kamuoyuyla paylaşılacak mıdır?
Sosyal medyada paylaştığı
fotolar göz önüne alındığında, bu kişi Suriyede
çatışmalara katılmış mıdır?
Fail Onur Gencerin banka hesapları
incelenmiş midir?
Katile Ankara Emniyet Müdürlüğünce verilmeyen
silah ruhsatı İzmir Emniyet Müdürlüğünce neye dayanarak
verilmiştir?
İzmir İl Emniyet Müdürü fail Onur Genceri
tanımakta mıdır? Henüz gözaltına alınmamış,
sorgusu dahi yapılmamış saldırganın aklı dengesi
yerinde olmayan biri olduğunu nereden bilmektedir?
Fail Onur Gencer gözaltındayken sosyal medya
paylaşımlarını nasıl silebilmiştir? Kolluk
güçleri telefonunu kullanmasına izin vermiş midir? Aksi hâlde,
katilin sosyal medya hesabını kim kullanmış, kim
yardım etmiştir?
Katilin hâlen İzmir Kemalpaşa Devlet
Hastanesinde görev yaptığı basında yer
almıştır. İzmir Valiliği ise memurluktan istifa
ettiği açıklamasını yapmıştır. Bu duruma
dair resmî belgeleri kamuoyuyla paylaşacak mısınız?
Saldırgan Onur Gencerden başka
saldırıya kaç kişi katılmış, kim ya da kimler
faile yardım etmiştir? Siyasi cinayetin azmettiricileri kimlerdir?
Yine, aydınlatılması gereken çok
sayıda soru varken katil yirmi dört saat bile gözaltında
tutulmamış, apar topar tutuklanmıştır. Bunun gerekçesi
nedir?
HDP il örgütünden hiç kimsenin ifadesi
alınmamıştır. Bunun nedeni nedir?
Biz, bu soruların cevabını alana
kadar sormaya devam edeceğiz. Deniz Poyrazın katilleri
açığa çıkana kadar da her yerde onun mücadelesini
yürüteceğiz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın İbrahim Halil Oralın.
Sayın Oral, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu Hakkında Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu, kapısında 1453 tarihinin olduğu, Türk savunma
sanayisinin günümüzdeki mirasçısı olan stratejik bir kurumdur. Böyle
bir kurum hakkında yapılacak düzenlemelerin geçerli bir
dayanağı olmalıdır. Her bütçe görüşmesinde, KİT
Komisyonu toplantısında övdüğünüz, yere göğe
sığdıramadığınız, 708 milyon lira kâr
etmiş, savunma sanayimize her dönem katkıları göz ardı
edilemez bir kurumu Hantallaştı. diyerek şirketleştirmeye
kalkmanın devlet ciddiyetiyle bağdaşır bir tarafı
yoktur. Muhalefet tepkisini ortaya koymazsa, MKE çalışanları
meydanlara inmezse, sendikalar ses çıkarmazsa özelleştirilemez
maddesini dahi içine koyamayacağınız ve
koymayacağınız bir teklifi önümüze getirdiniz. Bizim bunu
uygulayacağınıza inanmamızı bekliyorsunuz. Bu iktidar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin oy birliğiyle uygun bulduğu
İstanbul Sözleşmesini bir gece yarısı yürürlükten
kaldırmış bir iktidardır. Yarın, noter gibi
gördüğünüz bu Meclise yeni bir düzenleme getirmeyeceğinizin,
sayısal çoğunluğunuza dayanarak MKEyi
özelleştirmeyeceğinizin garantisi asla yoktur. Anonim şirket
olarak dönüşümünü tamamlayan bir şirketi özelleştirmek çok daha
kolaydır. Buna niyetiniz olduğunu bal gibi biliyoruz.
Bundan yaklaşık bir yıl önce
İYİ Parti Kırıkkale İl Başkanımız
Sayın Bülent Altınışıkın
çalışmaları ve bilgilendirmeleriyle öğrendiğim bir
hususu Genel Kurula arz etmek istiyorum: Kırıkkale küçücük bir yer,
kim geliyor, kim gidiyor herkes az çok bilmektedir. MKEnin
fabrikalarının bulunduğu, savunma sanayimizin göz bebeği
Kırıkkaleye bir gün Katarlı şirketlerin temsilcilerinin
geldiği duyulmuştu, bu temsilcilerin MKE fabrikalarını
incelediği ve gezdiği konuşulmuştu. İl
Başkanımız bu konuyu gündeme getirmişti. O kadar da
yapmazlar. diye düşünürken bu kanun teklifini gördük ve içimizden
şunu geçirdik: Elhak yaparlarmış. Şunu asla
unutmayın: Kırıkkaleliler, millî hazinemiz olan MKEyi
Katarlılara peşkeş çektirmezler. Kırıkkaleliler
Hüseyin Kahyanın torunlarıdırlar. Onlar Hüseyin Kahya gibi,
hiçbir menfaat beklemeden canlarını, mallarını Türkiyenin
gelişmesi için hibe eden geniş gönüllülerin
mirasçılarıdırlar. Tank Palet Fabrikası meselesinde olduğu
gibi, MKEnin Kırıkkaledeki fabrikalarını ya da
başkentimizdeki Gazi Fişek Fabrikasını işletme
hakkı devri adı altında Katarlılara, Çinlilere vermeye
kalkarsanız karşınızda İYİ Partiyi ve bizi
bulursunuz, Türk milletini bulursunuz. Bu vesileyle, Kırıkkalede
silah fabrikalarının kurulması için arazilerini hibe eden ve
büyük hizmetler yapan Hüseyin Kahya Hiçyılmazı da rahmetle ve
minnetle anıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
görüştüğümüz 6ncı madde ise ayrı bir faciadır. MKE
gibi stratejik bir kurumun şirketleşmesiyle oluşacak Yönetim
Kurulunu kanunla değil, ahbap çavuş ilişkisiyle
belirleyeceğiniz bir sözleşmeye dayanarak şekillendirmek
istemektesiniz. Türkiye Turizm Ajansının Yönetim Kuruluna kaç
kişinin nasıl seçileceğini ayrıntılı bir şekilde
kanunla belirleyen iktidar, neden MKE Anonim Şirketinin yönetimini
kapalı kapılar ardında belirlenecek ve imzalanacak bir
sözleşmeye bağlamaktadır? Yine kimleri beş altı
maaşlı yönetim kurulu üyesi sıfatına eriştirmek için
böyle bir yolu seçmektesiniz? Katarlı bir iş adamını bir
kararnameyle düzenleme yaparak MKE Yönetim Kuruluna getirmeyi mi
düşünmektesiniz? Karneniz o kadar kötü ki her işinizin ardından
böyle ihtimaller doğmaktadır. Devleti hantallıktan
kurtaracağız. diye getirdiğiniz Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin ülkemizi sürüklediği felaketin bir benzerini MKEye de
yaşatmak istemektesiniz. Bu niyetinizden vazgeçmeli, MKEyi
geliştirmek için başka yollar aramalısınız diye
düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz Sayın Baha Ünlünün.
Sayın Ünlü, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 6ncı
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son dönemde Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülen kanun tekliflerinin hazırlanma
süreçlerine ve dün apar topar Genel Kurul gündemine getirilen kanun teklifine
baktığımızda, iktidarın on dokuz yıldır ben
yaptım oldu anlayışından hâlen vazgeçmediğini
görmekteyiz. Bu kanun teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonu ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda yeterince
tartışılıp görüşülmeden acele bir şekilde Genel
Kurul gündemine getirilmiştir.
Bildiğiniz gibi, Makine ve Kimya Endüstrisi,
sermayesinin tamamı devlete ait olan ve Türk savunma sanayimizin temelini
oluşturan bir kurumdur, yurt savunmamızın teminatı ve
güvencesidir, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Emniyet
teşkilatımızın yurt içinde ve yurt dışında
düzenlediği askerî operasyonlarda kullandığı tüm mühimmat,
silah, patlayıcı ve diğer savunma ürünleri konusunda en önemli
tedarikçidir ve bir anlamda tekel niteliğindedir.
Görüşülen kanun teklifiyle, ilgili
bakanlığı Millî Savunma Bakanlığı olan bir kamu
iktisadi teşebbüsü statüsündeki Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
anonim bir şirkete dönüştürüldüğü görülmektedir. Kurumun kamu
iktisadi teşebbüsü yani KİT olma özelliğinin
kaldırılıp Millî Savunma Bakanlığına
bağlı bir anonim şirket şeklinde bir yapıya
dönüştürülmesi Kurumun özelleştirilmesine ya da özerkleşmesine
giden ilk adım olarak değerlendirilmektedir. Makine ve Kimyanın
kamu hukuku hükümlerine tabi olmasına son verilip özel hukuk hükümlerinin
uygulanması kurumu kamu denetiminin dışına
çıkaracaktır. Kurumun anonim şirkete dönüştürülmesinde kamu
yararı hiç yoktur. Teklifin 6ncı maddesinde, Yönetim Kurulu
üyelerinin nasıl oluşacağı, Genel Müdürün Genel Kurul
tarafından seçileceği ve Yönetim Kurulunun görev, yetki ve
sorumluluklarının düzenlenmesine rağmen Yönetim Kurulunun kaç
kişiden oluşacağı teklifte ifade edilmeyerek ucu açık
bırakılmıştır. Ayrıca, aynı maddeye göre,
Yönetim Kurulunda görev alacak kamu görevlilerine, ilgili yasa ve KHKye göre
KİTlerin yönetim kurulu üyelerine ödenen tutarda ödeme
yapılacaktır. Lakin son günlerde kamuoyunu meşgul eden, birden
fazla kurumdan çok sayıda maaş ve kurum hakkı adı
altında ücret alan iktidara yakın bürokrat, danışman ve eski
siyasetçiler düşünüldüğünde, bu konuya bir
sınırlandırma getirilmesi kamu vicdanı açısından
daha iyi olacaktır.
Teklifin diğer maddelerine
baktığımızda, Makine ve Kimyanın personel rejimi
kökten değiştirilmekte, memur ve sözleşmeli personel
kadroları ve pozisyonları kaldırılmaktadır. Kurumda
kamu işçileri de dâhil tüm personel kurulacak anonim şirkette
çalışmaya devam edecekse 4857 sayılı İş Kanununa
tabi işçi statüsünde çalıştırılacak ve ilgili kanun
nezdinde sigortalı sayılacaklardır. Kurulacak bu anonim
şirket her ne kadar özel hukuka tabi olacaksa da kurumun Millî Savunma
Bakanlığına bağlı olması sebebiyle, istihdam
edilecek personelden 657 sayılı Kanunla aranan niteliklere sahip
olma şartının istenmemesi de teklifte eksik olan unsurlardan
biridir.
Değerli milletvekilleri, teklifte, Makine ve
Kimyanın gelişen teknolojiye ayak uydurması, üretim
kabiliyetlerinin artırılması ve nitelikli personel
istihdamının sağlanması amaçlanmaktadır. Fakat
teklifin maddelerine bakıldığında, bu amaçtan
sapıldığı ve kurumun anonim şirkete
dönüştürülmesi isteğinin iyi niyet
taşımadığı görülmektedir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sonuç olarak, kanun teklifine Anayasa hükümlerine
aykırılığı, kamu yararının göz ardı
edilmesi, çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili
belirsizliklerin ve adaletsizliklerin bulunması, Yönetim Kuruluna çok
geniş yetkilerin tanınması ve Genel Kurul üyelerinin
belirsizliği gibi nedenlerle olumsuz bakıyor ve reddedilmesini
istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla
(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Gaziantep İzmir İstanbul
Rıdvan
Turan Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya
Mersin Ankara İstanbul
Dirayet Dilan Taşdemir
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin Yokuş Orhan Çakırlar İmam Hüseyin Filiz
Konya Edirne Gaziantep
Yasin Öztürk Bedri Yaşar Behiç Çelik
Denizli Samsun Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Hüseyin Yıldız Ahmet Kaya Özgür Ceylan
Aydın Trabzon Çanakkale
Özgür Karabat Gamze Akkuş İlgezdi Faruk Sarıaslan
İstanbul İstanbul Nevşehir
Ayhan Barut
Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Hüda Kayanın.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından
alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın hazırun; sizleri bugün gökkuşağının
renkleriyle selamlıyorum. Bunu neden dediğimi yarınki
açıklamamda ifade edeceğim.
Ayrıca, yarın 1 Temmuz; resmî olarak
İstanbul Sözleşmesinden çekilinen bir tarih olacak. 80 milyondan
fazla insanımızın iradesinin temsili olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, burada, Genel Kurulda herkesin mutabık kalmasıyla
gerçekleşen; kadınların mücadelesiyle, emekleriyle, bedelleriyle
kabul edilen İstanbul Sözleşmesinden -kadın düşmanı
politikaların, kadına şiddet, kadına ve çocuklara,
kız-erkek çocuklar dâhil olmak üzere, taciz ve tecavüzün, her tür
rezaletin ayyuka çıktığı- AKP iktidarının Genel Başkanı
bir gecede aldığı kararla -tek adam tarafından-
çekilineceğini ilan etti. Buradan Türkiye vatandaşı bir
kadın olarak bir kez daha söylüyorum: İstanbul Sözleşmesi dâhil
tüm kadın kazanımlarımız AKP lideri Recep Tayyip
Erdoğanın mücadelesiyle kazanılmadığı gibi, onun
kararıyla da iptal edilmeyecek. Biz kadınlar kendi mücadelemizle,
emeklerimizle, bedellerimizle kazandık; bunları
artıracağız, iptal ettirmeye razı olmayacağız ve
Türkiyenin kadın rengini, kadın kazanımlarını,
kadın özgürlüğünü muhakkak en kısa zamanda bizler
gerçekleştireceğiz sizlere rağmen.
Bugünkü konum, değerli arkadaşlar, yine
AKP politikalarının attığı en popüler adımlardan
rant, yalan, talan, yağma politikalarından bir tanesi olan
İstanbul Tozkoparanda gerçekleştirmeye
çalıştığı talan projesi. Kentsel proje diyerek
rantsal projelere dönüştürdükleri bu adımlarla, AKPnin yandaş
zenginleriyle, sarayın yandaş zenginleriyle, sarayın havuzunu
doldurma iddialarıyla, amaçlarıyla bizim milyonlarca
vatandaşımız mağdur edilmeye devam ediliyor. Bakın,
bir kez daha adres veriyorum size; Tozkoparanda parkta 7/24 nöbet tutan
halkımızı AKP milletvekilleri olarak gidin, bir ziyaret edin.
Ağlıyor insanlar, hastalar, elektrikleri kesildi, suları
kesildi, gazları kesildi; İnsülin ilacım bozuldu, ben
hastayım. diyen insanlar, makineye bağlı insanlar, Bugüne
kadar AK PARTİden başka partiye oy vermedim, bizi sokağa
attı. diyen insanlar. Sizlere Lanet olsun! diyor, ağlıyor
insanlar. Gidin, bir ziyaret edin, bir konuşun bakalım onlarla.
İnsanlar Türkiyenin her bir tarafında feryat ediyor.
İnsanların elinden alınan dairelere insanların talebi çok
net; 1.700 lira maaş alan insanlar var, 2.000 lira maaş alan insanlar
var, 2.500 lira emekli maaşı alıyorum. diyen insanlar var.
Hepsi emekçi insanlar ve elli yıldır, kırk yıldır,
altmış yıldır orada oturan insanlar fakat
aldatıldılar; aldatıldıklarını kendileri iki
gözleri iki çeşme kadını erkeği, yaşlısı
genci anlatıyorlar, anlattıkları örnekler yürek yakıyor ve
Türkiye vatandaşının bir gerçeği bu manzaralar.
İstedikleri şey çok net: Metrekareye metrekare; muvafakatname
değil, resmî sözleşme ve kendilerinin muhatap alınması.
Vatandaş olarak muhatap alınmak istiyorlar.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Ülkemizin her bir
köşesini yalana, talana, yağmaya teslim ettiniz; çetelere, kirli
ilişkilere, insanları aldatanlara, yalancılara teslim ettiniz.
AKP yalanın adresi oldu; AKP talanın, yağmanın,
hırsızlığın adresi oldu. Vatandaş bunları
çok iyi gördü ve artık çözüm istiyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kaya.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz
talebi Sayın Behiç Çelikin.
Sayın Çelik, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN Ne oldu Sayın Cora,
hayırdır?
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hatibin ifadelerini
reddediyoruz.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
7nci madde görüşülürken, özellikle burada,
sendikacılığın marka ismi Kırıkkaleli TÜRK METAL
SENDİKASInın Genel Başkanı merhum Mustafa Özbeki rahmetle
anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Makine ve
Kimyanın şirket statüsüne dönüştürülmesi kabul edilemez.
Kırıkkale Makine ve Kimya fabrikaları 1925 yılında
Atatürkün emriyle temelleri atılan önemli bir komplekstir, savunma
sanayisinin bel kemiğini teşkil eder. Komisyonda da belirttiğim
gibi, Makine ve Kimya demek Kırıkkale demektir, Kırıkkale
demekse Makine ve Kimya demektir. Adapazarı Arifiye Tank Palet
Fabrikası savunma sanayisinin vazgeçilmez bir tesisi iken Katarlılara
peşkeş çekilmesini milletçe yaşadık. Şimdi, o tesisin
bir anlamda amacından
uzaklaştırıldığını açık bir
şekilde görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Kırıkkale
demişken, yine Komisyonda ifade ettiğim gibi, Makine ve Kimyaya
bağlı ÇELBOR yani dikişsiz Çelik Çekme Boru Fabrikası
özelleştirilmişti. ÇELBORdan geriye sadece metruk binalar miras
kalmıştır. Bu, bir ihanettir.
Değerli arkadaşlar, bu tesis yok
edilmiştir. AK PARTİ'nin on dokuz yıllık iktidarında
kaderi ÇELBORa benzeyen yüzlerce tesisten bahsedebiliriz; şeker
fabrikaları, araştırma enstitüleri, fabrikalar ve burada hepsini
sayamayacağım yüzlerce tesis; bunlar hep
kapatılmıştır. Ağır sanayi fabrikaları çok
kötü bir şekilde elden çıkarılmış; âdeta yandaş,
sözde iş adamlarına teslim edilmiştir. Sadece Seydişehir
Alüminyum Tesislerinin kaderi hatırlamamız için dikkat çekici bir
örnektir. Üstüne üstlük Manavgat Oymapınar Barajı bonus olarak
Cengize hediye edilmiştir.İlginçtir, herkes Demirören OYAKa çöktü.
diyor bugünlerde. Türk Silahlı Kuvvetleri personelini bir dinleyin,
anlarsınız.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin Türkiye'nin
gelişmesinde ve ilerlemesinde önceden hazırladığı bir
tarım, sanayi ve genel bir kalkınma planının
olmadığını müşahede ediyoruz. Hatta millî politikalara
husumetle yaklaşan bu zihniyetin Türk milletine ve devletine
karşı ne kadar soğuk olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bu sebeple, AKPnin her girişiminin altında hangi yapılara,
zümrelere rant transferi düşünüldüğü -art niyetlerinden dolayı- aklımızdan
çıkmıyor. Biz İYİ Parti olarak Makine ve Kimyanın
şirketleşmesine bu kuşkularla bakıyoruz.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz tam on dokuz
yıldır soyuluyor. AKP iktidara 3Yyle geldi: Yolsuzluk, yoksulluk,
yasaklarla mücadele. İktidara geldiler ama şimdi 3Ynin
bataklığına saplandılar ve debelendikçe iyice
batıyorlar.
Değerli arkadaşlar, AKP tarafından
Türkiye geniş mikyasta satılmıştır. Son olarak Egede,
Akdenizde, Marmarada, bu bölgelerde kamuya ait arsa ve arazilerin
satışı başlatılmıştır. Bu acı durum
yöre halkını derinden etkilemektedir. Ben diyorum ki, Türkiye Türkiye
olalı böyle bir zulüm görmedi. İşte, bu
açıklamalarımız doğrultusunda Makine ve Kimyanın
anonim şirket hâline dönüştürülmesinde niçin bu kadar
ısrarcı olunduğunu anlamakta güçlük çekmekteyiz. Biz samimiyet
arıyoruz, göremiyoruz.
Değerli milletvekilleri, 7nci maddeyle Makine
ve Kimyanın personel rejimi düzenlenmektedir. Makine ve Kimyada hizmetler
İş Kanununa tabi personel eliyle yürütülüyor, bu durumda Makine
Kimya bünyesinde uzmanlaşma nasıl sağlanacak, acaba
çalışanlar bu statüye sıcak bakıyor mu? Kısaca, Makine
ve Kimyanın şirketleşmesi ulusal savunmamız ve
güvenliğimiz açısından büyük bir boşluk yaratıyor, bu
kabul edilemez.
Türkiyenin öncelikli sorunları tabii ki
açlık, sefalet, pahalılık, enflasyon, işsizlik gibi
konulardır ama bunlarla ilgili bir çalışma söz konusu
değil.
Sonuç olarak, biz böyle yapay ve yapay olduğu
kadar da zararlı yasama faaliyetlerini tasvip etmiyoruz. Türk milleti ve
Kırıkkale halkına diyoruz ki, Makine ve Kimyama dokunma!
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz talebi Sayın Ayhan Barutun.
Sayın Barut, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli
yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Makine
ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 7nci
maddesi üzerinde partimiz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Tam olarak üç yılını geride
bırakan, bizim tek adam rejimi olarak
adlandırdığımız partili
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tam bir kaosa yol
açmıştır. Ortak akla ihtiyaç duymayan, kafasına göre ne
eserse onu yapan, kimsenin uyarılarını, eleştirilerini ve
önerilerini dikkate almayan bu yaklaşım telafisi mümkün olmayan
zararlara yol açmaktadır. Bu teklif de böyle bir anlayışın
ürünüdür.
Atalarımız Hafızayıbeşer
nisyan ile maluldür." der yani insan unutur, unutmak da insanlık
hâlidir elbette. Ama maalesef, acı tecrübeler var
yaşadığımız. Mesela, aynı Tank Palet
Fabrikasında olduğu gibi -o zaman da söylemiştik, yine de
söylüyoruz- Makine ve Kimya Endüstrisi de millî ve stratejik bir kurumdur.
Katarla iş tutanlar, Paramount Otelde ücretsiz konaklayanlar, rant
çarkına girip haksız kazanç elde edenler ülkemizin
varlıklarına artık göz dikmesin. Unutmayın ki MKEye ileri
teknoloji gelecek. MKE özelleşmeyecek.miş gibi cümleleri Tank
Palet Fabrikası için de kurdular ama sonunda ne oldu? Akıbetleri
SEKA, TEKEL, TÜRK TELEKOM gibi oldu. Yerli ve millî olduklarını iddia
edenler, Osmanlı mirası, cumhuriyet yadigârı
kuruluşları bir bir özelleştiriyorlar ve sonrasında
satıyorlar.
Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; hepimizin canının güvencesi, kahraman Mehmetçikin
de canının güvencesi bu kurum için asla ve asla bir şirket
statüsü düşünülemez, o şirket Meclis denetiminden
çıkarılamaz. Ağızlarını her
açtıklarında beka diyenlere ve beka diye bağıranlara
sesleniyoruz: Beka, bir hamaset değildir. Ülkemizin ve
halkımızın bekasına sahip çıkmak böyle kuru bir lafla
olmaz; bugün burada yaptığımız gibi Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumuna sahip çıkmakla olur, aynı Tank Palet Fabrikasına
sahip çıktığımız gibi olur. Bu kurumun, ülkemiz için,
Silahlı Kuvvetlerimiz için ne büyük bir önemi haiz olduğunu hepimiz
biliyoruz. Yanlışa yanlış demek gerekiyor. Gelin,
korkmayın, çekinmeyin; yanlışa izin vermeyin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin stratejik ve güvenlik açısından
geleceğine dair endişelerimizi paylaştık. Ayrıca,
personel rejimini düzenleyen yasa teklifinin 7nci maddesi ve ek geçici 1inci
maddesiyle ilgili kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum: Kamu
kurumu olmaktan çıkarılan ve özel hukuk hükümlerine tabi bir
şirkete dönüşen MKE AŞnin imzalayacağı
sözleşmelere kanun yoluyla bir üst sınır getirilmesi,
çalışmalarımız için hayati önem taşıyan toplu
sözleşme hakkına da müdahaledir. Söz konusu kanun değişikliği
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren MKEde bir kamu emekçisi bile kalmayacaktır;
yılların tecrübesi ve emeğiyle kazanılan haklar yok
edilecektir. Keyfî dayatmaya, millî güvenliğimizin
şirketleştirilmesine, kamu görevlisinin emeğinin ve
hakkının yok edilmesine izin verilemez. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu teklifin Anayasaya da aykırı olduğunu
unutmayalım. Gelin, yol yakınken bu yanlıştan dönün,
haykıran milyonlarca yurttaşın sesine kulak verin. Ne diyorlar
onlar: Özelleştirmeye hayır, MKE halkındır,
satılamaz. Duyun bunları, kulağınızın üstüne
yatmayın. Ülkemizin güvenliğine, yarınlarına, ulusal ve
stratejik kurumlara, emekçilerimize sahip çıkın, elinizi
vicdanınıza götürün. Nasıl ki, Irakın işgali sırasında
1 Martta bu yüce Mecliste tezkereye geçit vermeyerek tarih yazdıysak Makine
ve Kimya Endüstrisi Kurumu için de aynı şanlı tavrı
gösterelim.
Hepinize saygı ve sevgiyle teşekkür
ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici madde 1 ve geçici madde 2
dâhil olmak üzere 8 ila 12nci maddeleri kapsamaktadır.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Sayın Cora
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin ya!
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Kubat, anlamadım, ne
istiyorsunuz?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Az önceki
HDPli hatibin yaptığı konuşmadan dolayı
BAŞKAN Hangi hatibin?
SALİH CORA (Trabzon) HDPli hatibin.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) HDP
milletvekilinin.
BAŞKAN Ne dediler?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Grup adına
Salih arkadaşımız
BAŞKAN - Hayır, ne dediler efendim?
SALİH CORA (Trabzon) Sizi lanetliyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) 60a göre
söz istiyor efendim.
BAŞKAN Ne dediler yani ne dediler?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sataşmadan değil, 60a göre efendim.
BAŞKAN Sayın Kubat, Grup Başkan
Vekili adına yetkilendirmeyle ilgili bizim önümüze herhangi bir yazı
gelmedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
Sayın Elitaş, Salih Cora Beyin grup
adına söz talebi var, kendisine söz verelim mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olur
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Cora.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Trabzon Milletvekili Salih
Coranın, İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7inci maddesi üzerinde verilen önerge
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Değerli
Başkanım, kanun görüşmeleri nedeniyle Meclis
çalışmalarını aksatmamak adına dikkat etmeye
çalışıyoruz ancak HDPli hatip Hüda Kayanın kürsüde
yapmış olduğu konuşmaları, orada
kullandığı ifadeleri hakikaten kabul etmemiz mümkün değil.
Bu dil, öfkeli, saldırgan bir dildir, nefret dilidir
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya yol açmadan,
lütfen
SALİH CORA (Trabzon)
zehirli bir dildir;
ithamların, iftiraların en abes şekilde ifade edilmiş
hâlidir, hakikatten uzaktır; kabul etmiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Yerinizden buyurun.
Ben de Niye böyle sakin gidiyoruz? Yani bir problem
olmalı. diyordum.
21.-
İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun, Trabzon Milletvekili Salih Coranın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, hiçbir hakaretamiz ifade
kullanmamıştır sayın hatibimiz, gerçekleri
anlatmıştır. Tabii, gerçekleri duymak rahatsız ettiği
için Sayın Salih Corayı bundan dolayı üstüne
alınmıştır. Neden üstünüze alınıyorsunuz?
Tozkoparanda yaşanan felaketi anlattı Hüda Hanım. Tozkoparana
gittiniz mi? Gördünüz mü Tozkoparanda halkın bu durumdan nasıl
rahatsız olduğunu ve itiraz ettiğini?
SALİH CORA (Trabzon) Bunlarda problem yok,
hakaret etti, hakaret.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Hakaret etmedi
efendim. Ne hakareti? Bir gerçeği anlattı.
SALİH CORA (Trabzon) Tutanaklara bakın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tutanaklar
gelsin, hakaret varsa Başkan da bakar. Siz gerçeklerin
konuşulmasından rahatsız olduğunuz için dün de bakın
aynı şeyi yaptınız. Siz kendi attığınız
tweetleri unuttunuz, Süleyman Özışık denen adam
hakkında Ne idiği belirsiz adam. dediniz. Hâlbuki siz, Süleyman
Özışıkın ne kadar muhterem bir adam olduğuna dair
sosyal medya paylaşımı yapmıştınız. Kendi
attıklarınızı unutuyorsunuz, kendi söylediklerinizi
unutuyorsunuz
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerinde ilk söz
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin.
Sayın Koçyiğit, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel
Kurulu selamlıyorum.
Şimdi, 275 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum ve bu
teklifin aslında temel olarak Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
özelleştirilmesi hedefiyle kamu iktisadi teşekkülü statüsünden
çıkarılıp özel ticaret hukukuna tabi bir kamu şirketi
olmasına dönük bir teklif olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve yine
aslında 2002den beri iktidara gelen AKPnin doymak bilmeyen özelleştirme
özleminin son kalan kurumları, son kalan kamu kuruluşlarını
da özelleştirerek tatmin etmek istediğini ve aslında kendileri
açısından sıkıştıkları ekonomiye yeni kaynak
yaratma girişiminin bir ön adımı olduğunu ifade etmemiz
gerekiyor. Her ne kadar tasarıda da burada da iktidar partisine mensup
milletvekilleri özelleştirme olmayacağını Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunun stratejik bir kurum olması nedeniyle
verimliliğinin artırılması, genel teknolojiyi
yakalaması, rekabet gücünün artırılması gibi gerçekten
bazı özelleştirme dönemlerinde çokça duyduğumuz o klişe
sözleri söyleseler de biz, asıl niyetin özelleştirme olduğunu ve
bunun için adım atıldığını aslında çok iyi
biliyoruz.
Tabii, burada Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu,
özgün bir kurum, TSKye silah temini yapıyor ama burada üzerinde durulması
gereken meselelerden biri, genel gerekçeye de yazılan şeyler yani
silah üzerinden rekabet meselesini AKPnin kendisine düstur edinmiş
olması. Ne diyorsunuz? Silahlanmalıyız. diyorsunuz. Ne
diyorsunuz? Teknolojiyi yakalamalıyız. diyorsunuz. Ne diyorsunuz?
Biz, yeni teknolojilerle silah ihraç eden bir ülke konumuna gelmeliyiz.
diyorsunuz. Bütün bunları hangi alanda söylüyorsunuz? İnsan
yaşamına mal olan silahlanma alanında söylüyorsunuz. Ama biz,
iktidardan şunu duymadık ne yazık ki: Biz, halkımızın
genel refah düzeyini şu seviyeye çıkaracağız,
aşılanma oranımızı çok hızlı bir
şekilde artıracağız ve pandemiyi şu kadar sürede
ekarte edeceğiz. ya da Aslında çok hızlı bir sürede
kapattığımız Hıfzıssıhhı
kurullarını açacağız, kendi aşımızı
kendimiz üreteceğiz, koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik
vereceğiz. gibi. Temelinde insanı yaşatmak olan hiçbir
politikanız yok ama söz konusu olan öldürmek olunca, söz konusu olan
savaş olunca, söz konusu olan silah ihracatı olunca maşallah,
sizi tutabilene aşk olsun. Her gün İHAlarla övünüyorsunuz,
SİHAlarla övünüyorsunuz ve aslında yaptığınız
yargısız infazlarla övünüyorsunuz. Sizin en iyi bildiğiniz
şeyin öldürmek ve ölüm politikası olduğunu aslında çok iyi
biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi büyük bir
Covid-19 pandemisi var. Bütün dünya ülkeleri, hem yaşam
tarzlarını hem üretim ve tüketim ilişkilerini gözden
geçiriyorlar ama daha önemli bir şey yapıyorlar,
yurttaşlarını korumak için sürekli fon oluşturmaya ve dar
gelirlileri desteklemeye çalışıyorlar. Peki, siz ne
yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Siz ise bu sorun üzerinden
aslında yeni bir toplumsal rejimi ikame etmeye, yeni bir rejimin
ayaklarını oturtmaya çalışıyorsunuz. Örneğin,
pandemi sürecinde İstanbul Sözleşmesinden çekilmenizin tesadüf
olduğunu ifade edebilir miyiz? Evet, bugün 30 Haziran, yarın 1 Temmuz
ve Türkiye resmî olarak aslında konseydeki sözleşmeden çekilmiş
olacak ve ne pahasına? Sizin kendi dinci, milliyetçi, militarist, aileci
toplumsal düzeninizi yerleştirmek pahasına. Bu sözleşmenin bugüne
gelmesinde, bu sözleşmenin imzalanmasında emeği olan, her gün
sokaklarda dayak yiyen, bedel ödeyen ve yaşamlarıyla aslında bu
sözleşmeye imza atan kadınların sesini duymadınız ve
tek adam rejiminiz bir gece yarısı kararnamesiyle sözleşmeden
çekildi ve şimdi, biz kadınların da buna razı
olmasını bekliyorsunuz. Buna razı olacak mıyız?
Hayır. Siz isteseniz de istemeseniz de -bütün anlayışlardan,
bütün ideolojilerden- kadınlar olarak yan yana geleceğiz ve ne olursa
olsun İstanbul Sözleşmesi'ne de yaşamlarımıza da
çocuklarımıza da geleceğimize de sahip çıkacağız
ve sizlerin kurmak istediği bu aileci, bu erkek egemen iktidarı
yıkacağız; eşit, özgür bir toplumsal düzeni mutlaka ama
mutlaka kadınlar olarak inşa edeceğiz.
Şimdi pandemiden bahsettik, ben size aslında
pandemi üzerinden bir iki şey daha ifade etmek istiyorum. Şimdi ben
buradan kürdistan desem hemen zıplarsınız, Kürt
coğrafyası desem zıplarsınız, Kürt
halkının yoğun yaşadığı bölge desem yine
zıplarsınız ama ben size bir oran söyleyeyim ve sizin
aslında fiilî olarak kürdistanı nasıl teyit ettiğinizin de
size gerçek görüntüsü olsun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Öyle bir yer yok.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) -
Bakın, son 11 il, Kürtlerin yoğun yaşadığı ya da
kürdistan dediğimiz iller, kürdistan coğrafyasında bulunan
iller. Son 13 il yani yüzde 35in altındaki aşılama oranı
olan iller yine kürdistan illeri. Peki, siz bununla bu aşılama
oranlarını neyle açıklıyorsunuz? Bunu sadece yurttaşın
aşılama isteksizliği olarak ifade edebilir misiniz? Hayır,
bunu böyle ifade edemezsiniz. En temelde kendi bakış
açınızı, ideolojik motivasyonunuzu ve ayrımcı
politikalarınızı gözden geçirmek zorundasınız; siz
Kürtlere çok açık ve net bir şekilde ayrımcılık
yapıyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Ayrımcılığı yapan, bölücülüğü yapan sizsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Bunu anayasal yurttaşlık anlamındaki
ayrımcılığın da çok ötesine geçirmişsiniz.
İşte burada da görüldüğü gibi aşıda bile ayrımcılık
yapıyorsunuz.
METİN NURALLAH SAZAK (Eskişehir) Tamamen
zırva, tamamen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
18 yaş üstü aşılama oranında Türkiye ortalaması yüzde
52,26; bakın, diğer illerin, son 11 ilin ortalaması yüzde 22
civarında, 13 ilin ortalamasını aldığınızda
yüzde 24lere geliyor. Bunu niye yapıyorsunuz? Çünkü sizin orada
yaşayan halka dair bir kaygınız, bir derdiniz, bir
bakış açınız yok değerli arkadaşlar.
Ben birçok veri sunabilirim ama nihayetinde
şunları söyleyebiliriz ki: Bugün eğitimin,
sağlığın ve diğer bütün kamusal hizmetlerin ana
dilinde sunulmaması temel bir ayrımcılıktır. Siz
Vartonun bir dağ köyünde yaşayan bir annenin ana dilinde
sağlık hizmeti almadığı zaman sağlık hizmeti
aldığını ifade edebilir misiniz? Bugün herkesin internete
eriştiğini, herkesin Türkçe bildiğini varsayarak nasıl
eşitlikçi bir sağlık hizmeti sunmuş oluyorsunuz? Oranlar
ortada ve bu oranların temel müsebbibi sizin hâlâ Kürtlere, Kürtçeye ve bu
ülkede yaşayan diğer farklılıklara yönelik
ayrımcı uygulamalarınız. Oysaki olması gereken
şuydu: Çok hızlı bir şekilde, bütün dillerde olduğu
gibi, bu ülkede yaşayan bütün halkların dillerinde -tabii ki
Kürtçede- kamu spotları oluşturmak, broşürler yayınlamak;
yapılan bütün hizmetlerin Kürtçe ve diğer bütün dillerde verilmesini
sağlamaktı; bunu yapmadınız. Tabii bir diğer neden
size yurttaşın duyduğu güvensizlik.
Bugün bu haritayla ne örtüşüyor biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Bu haritayla HDPnin oy oranlarının
yüksek olduğu iller örtüşüyor mu? Örtüşüyor. Bu haritayla
Türkiye'nin en yoksul illeri sıralaması örtüşüyor mu?
Örtüşüyor. Bu haritayla yani son 11 ve son 13 il üzerinden sizin kayyum
atadığınız, iradesine el koyduğunuz
coğrafyanın haritası örtüşüyor mu? Örtüşüyor. Demek ki
neymiş? Siz iradesine el koyduğunuz, siyasi temsil hakkını
yasakladığınız, seçme seçilme gibi en temel yurttaşlık
hakkına el koyduğunuz Kürt halkının bugün sağlık
hakkını da yok sayıyorsunuz, aşılanması için
elinizden geleni yapmıyorsunuz. Fakat size bir şey söyleyeyim: Bugün
Bingölde aşılamadığınız her bir
yurttaşın İstanbulun ve Türkiye'nin genel aşılama
oranını düşüreceğini, pandeminin yayılmasında,
yeniden alevlenmesinde bir etken olduğunu da unutmamanızı
temenni ediyorum çünkü bu mesele kolektif bir mesele ve sizin bugüne kadar
yaptığınız ayrımcı, ötekileştirici,
dışlayıcı politikalarınızla üstesinden gelebileceğiniz
bir mesele değil.
Son bir cümle de şunun için ifade edeyim: Siz,
bugün Makine ve Kimya Endüstrisindeki MKEyi özelleştiriyorsunuz ama
aslında yaptığınız ne biliyor musunuz? Siz savaş
tacirliği yapıyorsunuz, siz silah tacirliği yapıyorsunuz.
Kürt sorununun demokratik çözümünü istemiyorsunuz çünkü bu sorun üzerinden
besleniyorsunuz, bu sorunu istismar ediyorsunuz, bu sorun üzerinden
işçinin alın terine, köylünün alın terine, ekmeğine el
koyuyorsunuz ve Türkiye halklarının geleceğini karartıyorsunuz.
Onun için de çözümsüzlükte, silahta ve savaşta ne yazık ki ısrar
ediyorsunuz. Bu politikalarınıza karşı mücadele etmeye
devam edeceğiz.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Veli Ağbaba.
Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, konumuz malum,
Türkiyenin gündeminde bulunan MKEnin satışı. Şimdi,
geçmiş uygulamalara ve konuşulanlara bakınca aslında bu
yaşananların çok yabancısı
olmadığımızı görüyoruz. Geçmişte TEKELle,
TELEKOMla, SEKAyla ilgili konuşulanlara baktığımız
zaman aslında bire bir aynı şeyler konuşuluyor. Ne
deniliyor? Yeni teknoloji transferi yapacağız, istihdamı
artıracağız, üretimi artıracağız,
büyüteceğiz. deniliyor. Bu konuşmaların hepsini geçmişte
duyduk. Nerede duyduk? Örneğin, -hatırlar mısınız
bilmiyorum- TEKEL satılırken o medya organlarını kullanarak
TEKELdeki tütün üreticilerimizi ikna ederken TEKELde üretim artacaktı,
TEKELde tütünler daha fazla üretilecekti, Türkiye bir sigara üretim merkezi
olacaktı ama geldiğimiz noktada ne oldu? Tam bir talan oldu, tam bir
soygun oldu. Anlatmak gerekirse aslında -bu TEKELle ilgili çok önemli bir
örnektir- maalesef, TEKEL peşkeş çekildi ve bir tane
çalışan TEKEL sigara fabrikası yok. Bu, biliyorsunuz -hep
eleştirirsiniz- Cumhuriyet Döneminde kurulan, cumhuriyetin en önemli
kurumlarından biriydi.
Şimdi, yine değerli arkadaşlar, ne
deniliyor? Komisyonda konuşuldu Ya, iyi elemanlar alamıyoruz,
liyakat sahibi elemanlar alamıyoruz. diyorlar Ya, bakınca
insanın inanası geliyor. Şimdi, geçmişte burada
milletvekili olup şimdi milletvekili olmayanların büyük
çoğunluğu ne iş yapıyor biliyor musunuz? Devletin
kurumlarında, arpalıklarda görev alıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şu
Cumhurbaşkanlığı sarayına, kaçak saraya bakın,
oradaki danışmanların tamamı geçmişte AKPde
milletvekilliği yapanlar, konumuna göre eğer geçmişte Meclis
Başkanlığı yapıyorsa Yüksek İstişare Kurulu
üyesi oluyorlar ya da Bilim Politikaları Kurulu üyesi oluyorlar,
şimdi gündeme geliyor ya videolarda falan. Değerli arkadaşlar,
orada öyle büyük sahtekârlar var ki -gündeme geliyor ya- onlar gözümüzün içine
baka baka bu milletten maaş alıyorlar. Ya, bakıyorsunuz
Cumhurbaşkanlığı kurumuna,
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kuruluna...
Değerli arkadaşlar, diyorlar ki: AŞ
yapacağız, AŞ. Şimdi birkaç AŞyle örnek vereyim
size. Sayın Elitaş dikkatle dinliyor. Örneğin, Ziraat
Bankası AŞ, Vakıfbank AŞ, Halbank AŞ. Allah
aşkınıza, buralarda görev yapan insanlara bir bakın;
ömründe bankaya para yatırmak, çekmek dışında hiçbir bankacılık
deneyimi olmayan adamlar Ziraat Bankasının Yönetim Kurulu üyesi, Vakıfbankın
Yönetim Kurulu üyesi. (CHP sıralarından alkışlar) Yahu,
insan Allahtan korkar, Allahtan korkar!
Bakınız, Ziraat Bankası ne için
kurulmuş? Çiftçiye kredi versin diye. Kime veriyor? Yandaşlara
veriyor, haram medyasına veriyor, havuz medyasına veriyor. Ya,
Vakıfbanka bakın, Vakıfbanka. Adam İstanbul seçimlerini
kaybetmiş. Ne yapmışlar? Adamı götürmüşler -Mevlüt
Uysalı söylüyorum, Binali Yıldırımı söylemiyorum-
onu ne yapmışlar? Onu da banka yönetim kurulu üyesi
yapmışlar. Ya, başka? Bakın, eski Tarım Bakanı
nerede? Banka yönetim kurulu üyesi beyefendi. Siz, var ya, öyle yetenekli bir
partisiniz ki
Eski Bakan Zümrüt Selçuku demirci yaptınız, demirci;
KARDEMİRin Yönetim Kurulu Üyesi yaptınız ya, 39 bin lira maaş
alıyor. Unutmadan söyleyeyim, bu fakir fukara, insanlar iş
bulamıyor ya, üniversite mezunu iş bulamıyor ya, onlar iş
bulamazken çift maaş, 3 maaş, 5 maaş alanlara o çocukların
hakkı zehir olsun, zıkkım olsun! (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Konuyla ilgili değil.
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi,
arkadaşlar, diyor ki: Özelleştireceğiz. Efendim, liyakat sahibi
insanlar getireceğiz. Ya, bu kadar yalan olur mu! Bakınız, size
bir çiftlik göstereceğim. Bu çiftliğe bakın arkadaşlar.
Şu çiftliğe bakın. Burası Mehmet Aydının
çiftliği değil, daha kötü bir çiftlik. Değerli arkadaşlar,
bu çiftlik ne? Tarım Kredi Kooperatifleri. Kimin olması lazım?
Çiftçinin olması lazım. Kimin olması lazım? Ziraat mühendisinin
olması lazım. Kimin olması lazım? Biraz bu işlerden
anlayan adamların olması lazım. Bak, Fahrettin Poyraz kim?
Fahrettin Poyraz kim? Eski vekil.
SALİH CORA (Trabzon) Sayıştay
üyesiydi, Sayıştayda görev yaptı.
VELİ AĞBABA (Devamla) Köksal Kacır
kim? AKP Bilecik Seçim İşleri Başkanı. Hasan Fehmi Kinay
kim? Eski AK PARTİ Milletvekili. Davut Arpa kim, Davut Arpa? Bu da
Fahrettin Poyrazın danışmanı, danışmanı.
Danışmanını adam genel müdür yardımcısı
yapmış. Başka? Mehmet Aksoy, Gaziantep Milletvekili adayı
AK PARTİ; Zeynep Müjde Sakar, bu kadın çok yetenekli maşallah,
hem üniversite öğretim üyesi hem Cumhurbaşkanı
Danışmanı ve Tarım Kredi çiftliğinde görev
yapıyor. Başka? Burhanettin Topsakal, eski Trabzon Milletvekili
adayı, hemşehrin Cora. Bak bak!
SALİH CORA (Trabzon) Yok yok,
yanlış yanlış. Yanlış konuşuyorsunuz. Yine
yalan konuşuyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Devamla) Sonra başka?
Adem Tatlı, eski AK PARTİ Giresun Milletvekili. Abdürrahim
Akdağ, eski AK PARTİ Milletvekili. Ya, şu çiftliğe baksana
şu, çiftliğe! Şimdi, Biz, Makine ve Kimya Endüstrisini böyle yönetmeyeceğiz.
diyebilir misiniz? Diyemezsiniz.
SALİH CORA (Trabzon) Yine duvara
tosladınız.
VELİ AĞBABA (Devamla) Şu
çiftliğe bak, şu çiftliğe; şu çiftliğe bak! Buraya
bırakıyorum. Ya, isyan ediyor insan ya! Ya, zehir zıkkım
olsun! Çiftçinin traktörü icrada satılıyor, sen buradan 5 maaş
alıyorsun, 5 maaş! (CHP sıralarından alkışlar)
İnsanda biraz ar olur, utanma olur.
SALİH CORA (Trabzon) Yalanın merkezi
Cumhuriyet Halk Partisi.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bunu neyin
adına yapıyor? Muhafazakâr, yerli ve millî adına yapıyor.
Ya, çiftçi aç, çiftçi icrada, bunlar ne yapıyor? Allah sizin
Neyse. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şimdi,
bakın, SEKAyı hatırlıyor musunuz, SEKAyı? SEKA
Balıkesir, 1981 yılında 198 milyona yapılmış, 198
milyon dolara. Albayraklara ihale yapıldı -dikkat edin- 1.1 milyon
dolara. 198de 1ine Albayraklara satıldı. Albayraklar kim? Her gün
muhalefete küfreden, beyleri öven gazete patronu.
SALİH CORA (Trabzon) 28 Şubat sürecinde
VELİ AĞBABA (Devamla) Danıştay
5 kez iptal etti, 5 kez iptal etti, fabrikayı vermedi Albayraklara. Sonra
ne oldu biliyor musunuz? Bir vesileyle Bakanlar Kuruluna aldılar
fabrikayı, Bakanlar Kurulu imzayla o fabrikayı Albayraklara verdi.
198 milyon dolara bak! Giresun farklı mı? Farklı değil. Ne?
Kocaeli farklı mı? Şimdi, 1 kilo kâğıt üretemiyor bu
memleket, 1 kilo kâğıt üretemiyor.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Selüloz bile
üretemiyor. Selülozu dışarıdan alıyoruz.
VELİ AĞBABA (Devamla) Başka,
değerli arkadaşlar, bakın TEKELi anlattım ya TEKELi;
arkadaşlar TEKELin hesabının mutlaka sorulması lazım.
TEKEL ne oldu biliyor musunuz, yerli ve millî iktidar kime sattı?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Limak, Limak
VELİ AĞBABA (Devamla) Önce bir iş
adamı grubuna 292 milyon dolara, bak 292 milyon dolara, sonra 810 milyon
dolara yerli ve millî Hükûmetimiz kime sattı? Önce Amerikalılara,
Teksaslılara, hemşehrilerine. Sonra kime sattı?
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Yarısını, yarısını
VELİ AĞBABA (Devamla) 2.1 milyar dolara
kime sattılar? İngilizlere sattılar, yerli ve millî Hükûmetimiz.
Helal olsun size!
Bakın, TELEKOMu anlatacağım,
TELEKOMu; içim yanıyor, yüreğim yanıyor, bundan daha büyük
talan, daha büyük soygun yok.
Bakın arkadaşlar, hatırlayalım,
TELEKOMun yüzde 55 hissesini Lübnanlı Hariri ailesi on beş yıl
önce 6,5 milyar dolara alıyor, Oger TELECOM.
SALİH CORA (Trabzon) Ne zaman
satılıyor?
VELİ AĞBABA (Devamla) 2005
yılında, 2005 yılında
SALİH CORA (Trabzon) Ne zaman devrediliyor?
VELİ AĞBABA (Devamla) Bak, kasada 2
milyar var, kasada 2 milyar var.
SALİH CORA (Trabzon) İki yıl sonra
devrediliyor ya, iki yıl sonra devrediliyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) Sonra 2005-2015
arasında 14 milyar dolar kâr ediyor. Bu kârın, 2016ya kadar olan
kârın 12,6 milyarını temettü olarak Oger ailesi alıyor
-dikkat edin, neyin- sonra Hariri Oger ailesi 2016nın sonunda TELEKOMu
3,5 milyar borçlandırıyor.
SALİH CORA (Trabzon) Özelleştirme süreci
borcu onlar, tekrar devlete geçiyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) 4,5 milyar dolarla
Türk bankalarının üzerinde kalıyor, Hariri kaçıp gidiyor.
Ya, Allahtan korkmaz mı bir insan ya! Ne yapılması lazım?
Bakın, ne yapılması lazım? Değerli arkadaşlar,
yapılması gereken şey üzerine çökmek lazım -diyorsunuz ya-
bakın, bir aşk var ki bir Hariri aşkı, bu aşkı
anlamak mümkün değil. Peki, arkadaşlar, bu TELEKOMu, fakiri
fukarayı soyan, kanını emen sahtekâr nerede biliyor musunuz
şu anda, göstereyim, nerede biliyor musunuz? Şu anda sarayda. Bu
sahtekâr, başbakan bile değil. (CHP sıralarından
alkışlar) Türkiyeyi soyan bu sahtekâr nerede biliyor musunuz?
Sarayda, sarayda. Diyor ya Sayın Erdoğan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
İzzetüikramda sınır yok.
VELİ AĞBABA (Devamla) Millet
İttifakına, Sayın Akşenere,
Kılıçdaroğluna Kanal İstanbulu ima ederek diyor ki: Söke
söke alacaklar tahkimde, tahkim söke söke alır. Ya, söke söke alacaksan
bu parayı bu sahtekârdan al, bu milletin parasını bu sahtekârdan
al. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, sahtekâr ya! Türkiyeyi
yemiş, içmiş, soymuş. Eğer yiğitsen, eğer
Kasımpaşalıysan bu sahtekârdan parayı al.
Bu toplantıyı nerede yapıyor?
Vahdettin Köşkünde. O kim? İstanbulun anahtarını
İngilizlere, Yunanlılara veren adam. Vahdettin Köşkünde
yapıyor. Değerli arkadaşlar, bakın, bu sevda değişik
bir sevda. Bu sevdayı duymak için ancak bu topraklara düşman olmak
gerekir. Bu topraklara düşman olmasanız bu uygulamaları
yapamazsınız. Bütün özelleştirmelere bakın değerli
arkadaşlar, bütün özelleştirmelere bakın, maalesef durum bu.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, size bir şey söyleyeyim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) Sürem bitti mi?
Sayın Başkan inşallah bir dakika verir.
Şimdi, değerli arkadaşlar
Başkanım, bitiriyorum hemen.
BAŞKAN Bitti bitti, zaten bitti.
Teşekkür ettim.
VELİ AĞBABA (Devamla) Peki, hemen bir
cümle söyleyeyim, selamlayayım.
BAŞKAN Yok, selamı da aldık, kabul
ettik.
VELİ AĞBABA (Devamla) Peki, o zaman ben
buradan söyleyeyim.
Tüyü bitmemiş yetimin, esnafın, çiftçinin,
sanayicinin, fakir fukaranın hakkını sizden söke söke alacağız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, teşekkür
ediyorum, sağ olun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) AK PARTİ
Grubu adına
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İkinci
bölümde AK PARTİ Grubu adına söz almak istiyorum.
BAŞKAN Grup adına buyurunuz.
AK PARTİ Grubu adına Sayın Mustafa
Elitaş.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Ağbaba, her zaman olduğu gibi,
hiç alakası olmayan konuları sanki gerçekmiş gibi gündeme
getirmeye çalıştı.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Ateş olmayan
yerden duman çıkmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ateş
olmayan yerden duman çıkmaz. diye ifade ediyorsunuz. Bakın, Türkiyenin
on dokuz yıllık süreç içerisinde, bugün, geçmişe doğru
dönüp baktığımızda 2021in 30 Haziran tarihinde
geldiği nokta ile 3 Kasım 2001 öncesindeki Türkiyenin hâlini
açık ve net bir şekilde değerlendirmeniz lazım.
Özelleştirmeye karşı olmayan bir siyasi parti olduğumuzu
ifade ettik. Bankalara, Tarım Kredi Kooperatiflerine yönetim kurulu üyesi
olan değerli arkadaşlarımızı zikrettiler.
Fahrettin Poyraz; 22, 23üncü Dönemde,
sanıyorum 24üncü Dönemde de milletvekilliği yapmış,
Sayıştay denetçisi olarak görev yapmış, konulara hâkim,
meseleyi iyi bilen ve Tarım Kredi Kooperatiflerini daha önceki
pozisyonundan bugün önemli bir pozisyona, daha verimli hâle getirmeye
çalışan bir arkadaşımız.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Maaşı ne kadar, maaşı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hasan Fehmi
Kinay; 22nci, 23üncü Dönemde, 24üncü Dönemde milletvekilliği
yapmış, Plan ve Bütçe Komisyonunda hakikaten çok
başarılı görevlere imza atmış değerli bir
kardeşimiz, şu anda Tarım Kredi Kooperatiflerinin bir
şirketinde Genel Müdür olarak devam ediyor.
Yani bir milletvekilinin, milletvekilliği
bittikten sonra başka bir kurum veya kuruluşta görev
yapmasını engelleyecek bir durum söz konusu değil. Mesela,
değerli bir milletvekilimiz vardı, benim de hemşehrimdi,
Avanoslu, Sayın Mustafa Özyürek. Milletvekili olmadan önce Türkiye
İş Bankası Yönetim Kurulu üyesiydi, milletvekili olduktan sonra
da Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu. Nereden?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hesap uzmanı,
hesap uzmanı, hesap uzmanı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hasan Fehmi
Kinay, Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreterliği yaptı, Hasan
Fehmi Kinay öyleydi.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Abdülkadir Aksu
kim? Abdülkadir Aksu kim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Abdülkadir
Aksu, İçişleri Bakanlığı yapmış biri.
VELİ AĞBABA (Malatya) İçişleri
Bakanı, Emniyet Müdürü, eski vali; bankada ne işi var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Emniyet
Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı, valilik
yapmış birisi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bankada ne
işi var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Ağbaba, bir şirketin yönetim kurulunun hangi görevleri icra
edeceğini bilemediğinizden böyle itirazlarınız var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Elitaş, çok zorlanıyorsun, çok zorlanıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Mustafa Özyürek İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliği
yaptı mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) Adam TÜRMOB Genel
Başkanıydı, TÜRMOBun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Grup
Başkan Vekilliği yaptı mı? Milletvekilliği yaptı
mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) TÜRMOB Genel
Başkanı, TÜRMOBun Genel Başkanı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Onlar gelince
her şey iyi ama AK PARTİli biri geldiği zaman peşkeş;
olmaz böyle çifte çelişki, olmaz böyle çifte standart. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun için
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Elitaş, çok zorlanıyorsun, Allah size yardım etsin. Vallahi
Allah size yardım etsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bak, Sayın
Ağbaba, hiç zorlanmıyorum, içimden geldiği gibi söylüyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - O TELEKOMun,
en büyük hissedarı şu anda kim? Bakın, TELEKOMun en büyük
hissedarı şu anda kim? İş Bankası.
VELİ AĞBABA (Malatya) Allah size
yardım etsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İş
Bankası, TELEKOMdaki o şirketin kredisini vermiş.
VELİ AĞBABA (Malatya) Elitaş,
tarihi karıştırmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama
İş Bankası Yönetim Kurulunda Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından temsil edilen 4 kişi İş Bankasının
hakkını koruyamamıştır.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sayın
Elitaş, İş Bankasının
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın
Ağbaba geldi, konuştu, kimse sesini çıkarmadı. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bir anonim
şirkette, eğer
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen,
rica ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Eğer
Ogerin Türk Telekomla ilgili, bir anonim şirkette yaptığı
bir yanlış varsa İş Bankası Yönetim Kurulunda olan 4
kişinin, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından temsil edilen 4
kişinin orada da vebali var. Ama ticari olarak
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Süresi bitti.
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın
Elitaş grup adına konuşuyor. Onun süresine de mi siz karar
vereceksiniz?
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Süresi
BAŞKAN - Kardeşim, grup adına
konuşuyor, söz süresi on dakika, hayret bir şey ya! (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, on beş dakikada cevap veremez, bir saat ver.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, iftiralarına yapılan cevapları doğru olarak
okumadıklarından dolayı maalesef büyük bir gerilim
içerisindeler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir saat verin.
BAŞKAN Ya, bu nasıl bir iştir yani?
VELİ AĞBABA (Malatya) On beş dakika
konuşsa
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi,
bakın, değerli milletvekilleri, tarihi şöyle bir gözden geçirin.
BAŞKAN Ya, Sayın Ağbaba, arada bir
geliyorsun, karıştırıp gidiyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Rahmetli
Demirel barajlar kralı diye ortaya çıktı, Demirelin
yaptığı barajları fareler deler. diye engellemeye
çalıştınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Elitaş, bu çift maaşı söylesene.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) GAP projesi
ortaya çıktı, Fareler deliyormuş, barajlar bitiyormuş.
dediniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Zümrüt Selçuku
demirci yaptınız, demirci; helal olsun size!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 1970lerde
birinci boğaz köprüsü, 15 Temmuz Şehitler Köprüsünün temeli
atılırken hep engel oldunuz
VELİ AĞBABA (Malatya) De ki, hatta deyin
ki: Ezan susmaz, bayrak inmez. böyle söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Doğayı bozacak. diye ifade ettiniz ama -kaderin cilvesine bak- onu
açmak da çok itiraz eden rahmetli Ecevite kısmet oldu.
VELİ AĞBABA (Malatya) Şöyle deyin,
bunu söyleyince deyin ki: Ezan susmaz, bayrak inmez.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi,
ikinci boğaz köprüsüne karşı çıktınız, üçüncü
boğaz köprüsüne karşı çıktınız, şimdi de
Kanal İstanbula karşı çıkıyorsunuz.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Evet,
çıkıyoruz
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bu millet çok
iyi biliyor ki milletin lehine ve menfaatine, Türkiye'nin geleceğine ve
istikbaline yapılan yatırımlara Cumhuriyet Halk Partisi hep
itiraz eder. Cumhuriyet Halk Partisinin itiraz ettiği her şey
doğrudur. diye ve bütün seçimlerde -12 veya 13 sandık gelmiş
bugün önümüze- bütün sandıklarda sizi tuş etmiş. (CHP
sıralarından gürültüler) Yine, inşallah, Haziran 2023 tarihinde
önümüze gelecek sandıkta da millet Cumhuriyet Halk Partisinin
yalanlarına, Cumhuriyet Halk Partisinin iftiralarına hiçbir zaman
prim vermeyecektir. İki sene sonra -bugün 30 Haziran- muhtemelen 2023
yılının 23 veya 24 Haziranında, 26 Haziran tarihinde yeni
bir seçim ortaya çıkacak. Ümit ediyorum, inanıyorum ve bu milletin
keskin terazisine inanıyorum, Cumhur İttifakı yine 2023
yılında yapılacak olan seçimlerde tek başına iktidar
olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanarak bu noktaya
Ayağa kalkma, daha bitmedi, zamanım var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yok, bir saat
konuşabilirsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben sataşmadan
almadım, sataşmadan söz almadım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Elitaş, iki saat konuşabilirsin; ancak cevap verirsin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Grup
Başkan Vekiliniz yok mu?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hatta bir gün bile
konuş, konuş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Arkadaki
arkadaşlar sanki sataşmadan söz aldım gibi zannediyorlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) Önce öyle verdi
Başkan da sonra iş değişti.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sonra grup
adına geçti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Ağbaba, tecrübeli bir milletvekilisiniz ama milletvekili olmak Türkiye
Büyük Millet Meclisi Tüzüğü hakkındaki şeyleri tam bilmek
değil. Genel Başkan Yardımcısı olabilirsiniz
Ben
isterken AK PARTİ Grubu adına söz istiyorum diye söyledim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan yanlış verdi de sonra düzeltti, sorun yok, sizin,
konuşun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli milletvekilleri, iki sene kaldı, iki seneden bir hafta daha
az zaman kaldı. (CHP sıralarından gürültüler)
İnşallah, önümüze gelecek sandıkta Cumhur İttifakı
yine gümbür gümbür sandıklardan çıkacak.
ÇETİN ARIK (Kayseri) Hayal, hayal...
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) On dokuz
yıldır konuşuyorsunuz, on dokuz yıldır iftira
atıyorsunuz, on dokuz yıldır halkı farklı
şekillerde yönlendirmeye çalışıyorsunuz ama hiçbirinde
başaramıyorsunuz. Bu sefer ortaklarınız çoğaldı;
ortaklarınızla beraber kutsal ittifak yapsanız da bu milletin
terazisi sandıkta yine en önemli ittifakını yapacak ve Cumhur
İttifakını tek başına iktidara getirecektir diye ümit
ediyorum.
Yüce milletimize selamlarımızı,
saygılarımız sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
İstanbuldaki gibi, Ankaradaki gibi!
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkanım
Sayın Başkanım...
BAŞKAN Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Mevlüt Karakaya
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Karakaya, aynı zamanda
şahıslar adına da söz talebiniz var, toplam süreniz on beş
dakikadır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, ama yaptığınız doğru değil ki.
Sayın Başkan, Elitaş on dakika sataştı.
SALİH CORA (Trabzon) Yetkisi yok, yetkisi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, niye yetkim olmasın, ben milletvekiliyim.
Sizin yetkiniz yok.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, ne dedi de
sataştı?
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben
söyleyeceğim, şimdi hatibe saygısızlık olmasın,
birazdan söylerim Sayın Başkan, olmaz öyle şey.
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) İsmini zikretti.
VELİ AĞBABA (Malatya) Başkan,
ismimi zikretti, olur mu öyle şey?
BAŞKAN Sayın Karakaya, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra
sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu görüşülmekte
olan teklif bir kamu iktisadi teşebbüsü yani iktisadi devlet
teşekkülü olan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun yapısal
dönüşümüyle ilgili. Bu dönüşümün gerekliliğini, yapılış
şeklini ve statü değişikliğini doğru anlayabilmek için
öncelikli olarak kurumun tabi olduğu mevzuat hükümlerini ve mevzuata
bağlı statüsünü iyi anlamak gerekir.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Dört
yıl bir KİT Genel Müdürlüğü yapmış milletvekili olarak
ve beş yıldan daha uzun süre de KİT Komisyonunda görev yapan bir
Meclis üyesi olarak şunu ifade edeyim ki aslında
mevzuatımızda kamu iktisadi teşebbüsleriyle ilgili bir
tanımlama yoktur. Bu amaçla, kamu iktisadi teşebbüsü nedir,
kriterleri nedir, kime, neye göre kamu iktisadi teşebbüsü
adını vereceğiz, hangi kurul, kurum ya da kuruluş bu
statüde olacak; bunlar karmakarışık olmuş. Biraz, belki de
bugün, iki gündür burada yaptığımız tartışmaların
önemli bir sebebi de bu mevzuatların
karışıklığıyla alakalıdır. Örneğin
hep şu tartışılıyor, deniyor ki: Bu düzenlemeyle
birlikte, AŞ olmayla birlikte Makine ve Kimya Endüstrisi kurumu
Sayıştay denetiminin dışına çıkarılacak.
Değerli arkadaşlar, kamu iktisadi
teşebbüsleriyle ilgili, Anayasamızın 165inci maddesinde denetim
konusu ele alınmış, Kamu iktisadî teşebbüslerinin
denetimi başlığı ve burada da sermayesinin yarıdan
fazlası kamuya ait olan kuruluşlar diye bir tanımlamayla
geliyor, bunlarla ilgili denetimin yasayla ilgili düzenlenmesi gerektiğini
emrediyor. Buna bağlı olarak 3346 sayılı kamu iktisadi
teşebbüslerinin ve fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince
denetlenmesine ilişkin bir kanun çıkarılıyor. Bu kanun da
Anayasadaki gibi sermayesinin yarısından fazlası
tanımlamasıyla bu iktisadi kuruluşların denetiminin
yapılacağını ve o kanunda, aynı zamanda KİT
Komisyonunun nasıl kurulacağını ve nasıl
çalışacağını, denetim süreçlerini, prosedürlerini
anlatıyor.
Yine, aynı şekilde, 6085 sayılı
Kanun yani Sayıştay Kanununu, orada da Sayıştay denetimine
tabi KİTlerle ilgili bazı belirlemeler var. Değerli
arkadaşlar, burada KİT nedir? ya da Kamunun payı bir
ortaklıkta ne kadar olursa KİT olur? şeklinde kesin bir
tanımlama yok ama Anayasadaki tanımlamadan hareket edecek olursak,
denetimle ilgili yarıdan fazlası diyor. Bunları bir kenara
koyalım, bunlar denetimle ilgili yani dikkat ederseniz hem Anayasa 165 hem
Sayıştay Kanunu hem de bu amaçla düzenlenmiş olan kanuna
dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılacak denetim, denetim
konusuyla alakalı düzenlemeler var. Şimdi bir de 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname var; bunlar da KİTlerle ilgili, KİTlerin
kuruluşu, yönetimi, işleyişiyle alakalı. Hep bu
konuşulur, şimdi buraya baktığımızda, burada
KİTlerle ilgili tanımlama, birincisi iktisadi devlet teşekkülleri
-ki ticari faaliyetlere göre, ticari esaslara göre faaliyette bulunur- ikincisi
kamu iktisadi kuruluşları. Bunlar da biliyorsunuz kamuda tekel
niteliğindeki faaliyetleri yürütenler veya kamu yararına
çalışan kuruluşlardır, kamu iktisadi kuruluşlarıdır.
Bunların ikisinin toplamına kamu iktisadi teşebbüsü yani
KİT diyor ama ikisinde de tanımlaması yüzde 100 kamu
ortaklığı arıyor. Şimdi KİT statüsünde 233e tabi
olabilmek için yüzde 100 kamu ortaklığı ama denetim
açısından bakınca yüzde 50nin üzerinde olması deniyor.
Değerli arkadaşlar, uzatmayayım ama
şunun altını çiziyorum: Bu düzenlemeyle birlikte -gerekçeleri
burada izah edildi, bununla ilgili çalışmalar yapıldı,
brifingler sunuldu, tekrar bunlara girmeyeceğim ama- şunu ifade
edeyim ki burada 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
dışına çıkarılması yani Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunun 233 sayılı KİTlerin kuruluşu,
düzenlenmesi, işleyişi, yönetimi vesairelerle ilgili kanun hükmünde
kararnamenin dışına çıkarılması, denetimin
dışına çıkarıldığı anlamına gelmez
çünkü Anayasanın 165inci maddesi, yine 3346 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisince KİTlerin denetimiyle ilgili yasa ve 6085
sayılı Sayıştay Yasası açık, ortada. Yani bunlar bu
şekilde, açık bir şekildeyken
Hatta bir örneği de ASFAT
AŞ, şu anda yine Millî Savunma Bakanlığına
bağlıdır, önümüzdeki dönem -normal prosedürü tamamladı-
KİT Komisyonuna denetim maksadıyla, Meclis denetimi maksadıyla
gelecek. Yani burada Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun da bu mevzuat
hükümlerine göre yine KİT Komisyonuna denetim maksatlı olarak gelmesi
gerekecek, sadece 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
dışına çıkarıldı. Bunun adına özel statülü
KİT diyebilirsiniz, başka şey diyebilirsiniz. Denetimle ilgili
burada başka herhangi bir aksaklık, aksilik söz konusu değil.
Yine, ikinci önemli bir tartışma konusu
özelleştirmeyle alakalıydı. Zaten KİT statüsünde
olduğu için KİTlerin her zaman, gerekli görülmesi hâlinde
özelleştirilmeleri ya da Özelleştirme İdaresi Başkanlığına
devri söz konusuydu. Ancak, bu Kurum özelliği gereği, stratejik
olması gereği, burada da bu kürsüden de hakikaten tüm partilerimizden
burada konuşan milletvekillerimizin de ifade ettiği gibi, yani
devletimizin, milletimizin göz bebeği olan stratejik bir kurum. Bunun
satılmasını, devredilmesini, özelleştirilmesini kimse
istemiyor. E, doğrudur; bizim de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
anlamda özelleştirilmesini uygun görmediğimiz stratejik
kurumların başında geliyor. Kaldı ki 2000 yılında
bu Kurum, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu 11 hatta 19 tane fabrikasıyla
birlikte daha önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığına
bağlıydı. O dönem, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu 57nci Hükûmette,
Milliyetçi Hareket Partisinin sorumluluğunda olan bir
bakanlıktı. O dönem, Milliyetçi Hareket Partisi bu Makine Kimya
Endüstrisi Kurumunun Millî Savunma Bakanlığına devrinin
yapılmasına olur verdi, onay verdi; bu Kurumun özellikle güvenlik
kurumlarımızla, Millî Savunma Bakanlığımızla,
TSKyle yakın, birlikte çalışmasının çok ciddi
katkılar getireceğine inandığı için. Bugün de bu gelen
tekliften bunu anlıyoruz. Yani bu gelen teklifle birlikte Makine Kimya
Endüstrisi Kurumu özellikle millî savunma alanında -ki sivil alanda da
önemli çalışmaları olan bir kurumumuz- burada, bu
çalışmalarını daha ileri götürmek istiyor.
Değerli arkadaşlar, aslında burada,
çok fazla bir şey yok AŞ kelimesine takıldık, ya, bu
kadar da yapmayalım yani. Hepimizin parti programında Serbest piyasa
ekonomisi. diyor, Özelleştirmeye karşı değiliz. diyoruz
ama kaç gündür burada AŞ tu kaka. AŞ tu kaka. Yani bu memlekette
150 bin, 160 bin AŞ var yani milyonlar var, bunun
ortağıydı, çalışanıydı
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Devleti özelleştiriyorsunuz.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Ya, lütfen, ben burada
siyaset yapmıyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Devleti
özelleştiriyorsunuz.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Ben siyaset
yapmıyorum. Özelleştirilme yapılmayacağına dair
burada, yasada hüküm var, bırakın özelleştirmeyi
İşletme hakkının devri bile yapılamaz. diyor,
bırakın onu Kiraya bile veremez. diyor. Dolayısıyla, o
anlamda, eğer dediğiniz anlamda bir özelleştirme
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kanunu niye
getiriyorsunuz?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Bir dinleyin, lütfen!
Dinleyin, itirazınız varsa söylediklerime, itiraz edin.
Burada AŞ kelimesine karşı
çıkıyoruz ama niye çıktığımızı
bilmiyoruz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Niçin
özelleştiriyorsunuz?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Biz, bugün burada
hepimiz serbest piyasa ekonomisini savunuyoruz, liberal ekonomi diyoruz,
serbest ekonomi diyoruz ama serbest ekonominin önemli kuralları
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli)
Bırakın olduğu gibi kalsın. Nasıl milliyetçilik bu!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye
bağırıyorsunuz?
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Bakın, Sayın
Vekilim, bu konuları çok iyi bilen Sayın Vekilim bile
itirazınıza dayanamadı artık çıkıyor.
Dolayısıyla, itirazınızı
serbest piyasanın önemli kavramlarını ciddi bir şekilde tu
kaka olarak ilan ederek yapıyorsunuz, ben bunu anlatmaya
çalışıyorum yani anonim şirketler de tu kaka değil.
Yani bu o kadar
Belki içinizde de anonim şirket sahipleri vardır.
Burada anonim şirket olması hiçbir şeyi değiştirmiyor;
sadece, kurumun sunduğu konu ve alanlarda daha hızlı karar
almalarında, piyasayla rekabet içerisindeki çalışmalarında
daha kolaylık sağlanmasında, o yönde bir katkıda bulunacak.
Değerli arkadaşlar, bakın, AŞ
olması konusunda ve getirilen, bugün önümüzdeki teklifte bazı
muafiyetler var. Kamu iktisadi teşebbüslerinde 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin getirdiği bazı kısıtlamalar
dolayısıyla veya diğer yasalardan gelen bazı
kısıtlamalar dolayısıyla, kamu hizmeti de gören bu kurumlar
zaman zaman muafiyet isterler. Ben Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürüyken
piyasaların regülasyonunu yapabilmek için zaman zaman gümrüksüz
mısır, gümrüksüz buğday, arpa ithalatı yapma yetkisi
isterdim ve bu yetkiyi alırdım. Nitekim bu Kurumda da zaman zaman
kamu hizmeti, savunma sanayisi alanında yaptığı bazı
önemli ve özellikli hususlarla ilgili muafiyetler almışlardır;
bunlar konjonktürel olarak olmuştur, sınırlı olmuştur,
kesikli olmuştur. Şimdi diyorlar ki: Biz burada özel bir şey
istemiyoruz. Hurdalarla ilgili muafiyet zaten vardı, bunları bir
yasada topluyoruz. Personelle ilgili, personel rejimiyle ilgili -çünkü personel
de 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi, 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname 657ye atıfta bulunur, bunların da
getirdiği sınırlamalar var- yani World class dünya
çapında bir rekabet yapılacaksa, daha ileriye gidilecekse, savunma
sanayisi konusunda, teknolojik alanda, diğer alanlarda eğer bir
şeyler yapılacaksa mevzuatın engellememesi gerekir. diyorlar.
Denetim yine devam ediyor.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Tank Palette
olduğu gibi mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Motor yok,
motor.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) Özelleştirme yok.
Burada açık olarak -daha ne yapılacak- kanunda denmiş ki
Bırakın özelleştirmeyi, burada işletme hakkını
bile devredemezsiniz, satamazsınız. Daha önceki hâlinde böyle bir
şey yoktu.
Ben hepinize bu vesileyle teşekkür ediyorum.
Sadece yöneticilere bu süreçte personelle ilgili, evet gerekli tedbirler
alınmış, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda
yapılacak düzenlemelerde, uygulamalarda herhangi bir mağduriyetin yaşanmaması
konusunda dikkatli olunması hususunu tekraren ifade ediyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Karakaya.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Efendim, buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biraz önce
Sayın Elitaş
.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, biraz yüksek
sesle konuşur musunuz, duyamıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Elitaş Genel Başkanımızın ismini zikrederek
sataştı, ayrıca benim de 3 kez ismimi vererek sataştı.
Sataşmadan dolayı
BAŞKAN Ben sataşmayı duymadım,
tutanakları isteyeceğim, sataştığını tespit
edersem söz vereceğim size.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Müsaade ederseniz, tutanakları
VELİ AĞBABA (Malatya) Genel
Başkanımın ismini söyledi, Kemal Kılıçdaroğlu
BAŞKAN Müsaade edin, tutanakları
isteyeceğim, sataşma görürsem söz vereceğim size. Buyurun
yerinize lütfen.
İYİ Parti Grubu adına Sayın
İmam Hüseyin Filiz.
Sayın Filiz, aynı zamanda şahsı
adına da söz talebiniz vardır.
Süreniz on beş dakikadır.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM
HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 275 sıra sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin muafiyetleri
konu alan 8inci maddesiyle, şirket ve sermayesinin yüzde 50sinden
fazlası şirkete ait olan iştirakler, 6245 sayılı
Harcırah Kanunu, 237 sayılı Taşıt Kanunu, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu, 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu, 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu gibi toplam
12 ayrı mevzuattan muaf tutulmuştur. Ayrıca, şirket
yöneticileri ve personeline ödenecek yurt içi ve yurt dışı gündelik
tutarıyla kullanılacak taşıtlara ilişkin usul, esas ve
limitleri belirleme yetkisi de şirket Genel Kuruluna verilmiştir. MKE
AŞnin muafiyetleri 10uncu maddede de devam etmektedir. Madde
uyarınca, şirket gümrük vergilerinden de muaf tutulmuştur.
Geçici madde 1le (1)inci fıkrada,
emekliliğe hak kazananların talepleri doğrultusunda emekliye
ayırma işlemlerinin yapılacağı, kanunun yürürlük
tarihinden altı ay sonra şirkette idare hukukuna tabi olan personel
kalmayacağı düzenlenmiştir. (2)nci fıkrada da
sıralanmış idari görevlilerin görevlerinin yürürlük tarihi
itibarıyla sona ereceği, altı aylık süreyi geçmemek üzere
yerlerine görevlendirme yapılana kadar görevlerine devam edecekleri
düzenlenmiştir. (3)üncü fıkrada, 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek (I) ve (II) sayılı cetveli doğrultusunda
çalışan personele altı ay içerisinde iş sözleşmesi
teklif edileceği, sözleşmeyi kabul edenlerin kıdeme
bağlı hakları tespitinde dikkate alınarak istihdam
edileceği düzenlenmektedir.
Geçici 2nci maddeyle, MKEnin her türlü
taşınır, taşınmaz, taşıt, araç, gereç ve
malzeme, her türlü borç ve alacaklar, hak ve yükümlülükler, yazılı ve
elektronik ortamdaki her türlü kayıtlar ve dokümanlar ile
iştiraklerindeki sermaye katılım payları kurulacak
şirkete devrolacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, araç ve gereç ihtiyaçlarını
karşılamakla görevli Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, savunma
sanayisi alanında faaliyet gösteren Millî Savunma
Bakanlığına bağlı bir kamu iktisadi teşebbüsü
olup sermayesinin tamamı devlet tarafından karşılanarak 15
Mart 1950 tarihinde ilgili yasayla kurulmuştur. 2020 senesinde Kurumun net
kârı yaklaşık 208 milyon 275 bin lira olup, AR-GE harcamaları
da 78 milyon lira olarak açıklanmıştır, en çok kâr eden
kamu sanayi kuruluşları arasında ilk 3te yer
almıştır. 2020 yılı itibarıyla MKE Kurumu
Türkiyenin en büyük 100 sanayi kuruluşundan biri olup, 90ıncı
sırada yer almakla birlikte, Türkiyedeki savunma sanayi
kuruluşları arasında 4üncü ve kamu sanayi kuruluşları
arasında ise 7nci sırada bulunmaktadır.
Temelleri Fatih Sultan Mehmetin Top Dökümhanesinin
kurulmasıyla atılan Kurum, sırasıyla 1832-1908
yılları arasında Tophane Müşirliği, 1909-1921
yılları arasında ise İmalatı Harbiye Müdüriyeti Umumiyesi
adlarıyla Osmanlı İmparatorluğunda hizmet vermiştir.
İmparatorlukun işgaliyle İstanbuldan kaçırılan bir
kısım tezgâh, teçhizat, malzeme ve ustalarla 1921 yılından
itibaren Türk Kurtuluş Savaşında, ulusal
bağımsızlık hareketinin içerisinde yer almıştır.
1921 yılında Askerî Fabrikalar Umum Müdürlüğü adı
altında yeniden teşkilatlandırılmıştır.
Ordunun ihtiyacı olan tüfeklerin, makineli tüfek namlularının,
top tekerleği yapımı, mühimmat imalatı, top arabaları
için ahşap gereçlerin yapımının yanı sıra
kılıç, kasatura onarımları da yapılarak Kurtuluş
Savaşı süresince ordunun cephane ve malzeme ihtiyacı buradan
karşılanmıştır.
MKE, cumhuriyet döneminin, başta savunma
sanayisi olmak üzere birçok farklı sanayi alanında
yapılanmasının temel taşlarından biri olmuştur.
Zaman içinde gerek yurt içi gerekse yurt dışından alınan
önemli siparişler sonucunda ulaştığı ekonomik gücü çok
iyi kullanan MKE, savunma sanayisinin çeşitli alanlarında yatırımlarını
gerçekleştirerek çok önemli hizmetlerine yıllarca devam etmiştir.
Özel sektörün giremediği güçlükle gelişen ve ekonomide darboğaz
yaratan sanayi alanlarına da etkin bir müteşebbis olarak girmesiyle
Türk sanayisinin gelişiminde önemli, itici bir güç olmuştur.
Değerli milletvekilleri, böylece hem savunma
sanayisinin riskini bertaraf etmek hem de yeni gelişen ülke sanayisine
öncülük etmekle de kendini görevlendirmiş olan MKE, Türk Traktör
Fabrikası, TRAKMAK, TOFAŞ Otomobil Fabrikası, TÜGSAŞ,
Nitromak gibi dev sanayi kuruluşlarının kurulmalarında da
büyük ortak olarak öncülük etmiştir.
MKE Kurumu tarafından 1954 senesinde
Türkiye'nin ilk yerli eğitim uçağı olan MKE Uğur-44
üretilerek bir ilke imza atılmıştır. Aynı
şekilde, Türkiye'de ilk askerî pil üretimi ve ilk demiryolu haddelemesi,
ilk sac mamulleri ve pirinç malzeme, takım tezgâhları,
vasıflı çelik haddehanesi, pik ve sfero dökümhanesi, elektrik
sayaçları, zirai mücadele aletleri, tekstil makineleri, dişli ve
dişli kutusu imal tesisleri, çelik çekme boru imalatları da Türkiye'de
ilk kez MKE tarafından yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, aynı zamanda,
diğer sektörlerin ihtiyaç duyduğu üretimleri de gerçekleştiren
MKE tarım sektörü için zeytinyağı üretim makineleri, kuluçka
makinesi, köstebek kapanı, zirai ilaçlama makineleri, çay işleme
makineleri; madencilik sektörü için lokomotif; yerel yönetimler için çöp
kamyonları gibi üretimlerin yanı sıra, inşaat ve kazı
makineleri, takım tezgâhları, dokuma tezgâhları, otobüs, dikenli
tel, kafes tel, gaz ocakları, Güneş kollektörleri gibi çok geniş
bir yelpazede üretim yaparak Türkiye ekonomisinin gelişimine önemli
katkılarda bulunmayı sürdürdü.
Kurum 18 Haziran 1984 tarihinde çıkarılan
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamına alınmıştır ve MKE Kurumu
ana statüsü çerçevesinde tamamen bir ticari kuruluş gibi
kârlılık ve verimlilik esas alınarak faaliyetini sürdüren ve ana
görevi Türk Silahlı Kuvvetlerinin her çeşit ihtiyacını
karşılamak olan Kurum, faaliyetlerine devam ederken şimdi anonim
şirket yapılmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
bu kanun teklifinin gerekçesinde Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
yapısının, imkân ve kabiliyetlerinin daha fazla güçlendirilerek,
sektöründe gelişen teknolojileri izleyip modern mühimmat, silah ve silah
sistemlerini geliştirebilecek ve üretebilecek, yurt dışı
firmalarla rekabet edebilecek, genel ekonomik ve yapısal
değişimlerden etkilenmeyecek, Hazine desteğine ihtiyaç duymadan
varlığını ve faaliyetlerini sürdürebilecek, hareket
esnekliğine sahip bir organizasyon hâline dönüşmesi gerekmektedir.
denilmektedir ve MKEnin şirketleşmesi hâlinde daha etkin ve
hızlı kararlar alınacağı belirtilmektedir. MKEnin
mevcut statüsünde bunlar büyük ölçüde zaten yapılmaktadır.
Karşılaşılan zorlukların statüye dokunmadan diğer
ilgili kanunlarda yapılacak değişikliklerle
giderilebileceği açıktır. Acil ihtiyaç olan durumlar için ihale
kanunlarında bu kurum özelinde mevcut hükümler konularak ve liyakatli
personeller ve yöneticilerle sorunlar çözülebilecekken sonucunun ne
olacağını tahmin edemediğimiz anonim şirket hâline
getirmeyi anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Dün soru-cevap bölümünde de söylediğim gibi, on
dokuz yıllık bir sürede sistemi düzeltip liyakatli kadrolara teslim
edemediniz. Çare, şirketleşmekte değil, liyakatli kadroları
iş başına getirmektir.
Kanun teklifinin 8inci ve 10uncu maddesindeki
muafiyetler, mevcut statü de sağlansa aynı beklentilerin
karşılanabileceğini söylemek zor değildir.
Değerli milletvekilleri; yüzyıllarca
geçmişe sahip ancak Cumhuriyet Döneminde biraz önce
saydığım çok çeşitli ve nitelikli üretim yapan böyle bir
kurumun eksikliklerini gidererek liyakatli kadrolarla gelişen teknolojiyi
de kullanarak üretmeye devam etmesinin sağlanması önemlidir. Gelişmiş ülkelerde
olduğu gibi hem devletin hafızası hem de köklü müesseselere
sahip olmanın gururunu yaşamak oldukça önemlidir.
Değerli milletvekilleri, sizlere bir
hatıramı nakletmek istiyorum: 1971 yılında makine
mühendisliği 2nci sınıf öğrencisiyken Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı Batman Rafinerisinde staj yaptım. Rafinerinin
atölye bölümünde çok gelişmiş tezgâhlar vardı, o
tezgâhların yanında bir tezgâh gördüm, üzerinde MKE 1933
yazılıydı ve kayış kasnak sistemini kullanarak hâlâ
çalışmaya devam ediyordu yani parçalar üretiliyordu. Yani MKE 1933
yılında torna tezgâhı imal etmişti ve ben çok
heyecanlanmıştım. Yabancı markalara
alışmış bir öğrenci olarak Türk malı bir tezgâh
görmüştüm ve bu gerçekten önemliydi. O tarihlerde takım tezgâhı
yapabilen kurumlarımız eğer desteklenseydi ve liyakatli kadrolar
oluşturulsaydı neler yapmazdık. Yılların üretim
tecrübesine sahip bu kurumun, olduğu gibi geliştirilerek
yaşatılması millî hafızamız açısından da
önemlidir. Sonuç olarak, Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifinin ülkemiz ve millî savunmamız
açısından riskli sonuçlar yaratacağı, akıbetinin Tank
Palet Fabrikası gibi olacağı endişesinde olduğumuzu
belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, günlerimiz hep yeni
gündemlerle geçiyor, birçok tartışmalar devam ediyor.
Halkımızda huzur kalmadı, yoksulluk had safhaya gelmiş
durumda. İnsanlarımız artık dayanamaz hâle geldiler.
Toplumun asıl sorunlarına çare bulmak durumunda olanlar maalesef
duymuyorlar. Eğitimde büyük sıkıntılar var, ailelerde huzur
yok, kadına şiddet devam ediyor, değerlerimiz altüst olmuş,
doğru eğriye karışmış. En önemli
sıkıntımız değer yargılarımızın
erozyona uğraması ve uğratılmasıdır. Aile
yapımızı bozan diziler, programlar yandaş medyada bütün
hızıyla devam ediyor, hele bazı programlarda öyle insanlar
gösteriliyor ki Biz bu hâle mi düştük? diyoruz. Düzeltme makamında
olanlar Neme lazım. demeye devam ediyorlar. Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne iş yapar, anlamıyorum.
RTÜK niçin var? Yönetimi eleştirenlerin ekranları
kapatılırken o ekranlar niçin kapatılmaz? Bunun sorumluluğunun
büyük olduğunu ifade etmeliyim.
Değerli milletvekilleri, Gaziantep Cumhuriyet
Başsavcılığının dün yaptığı
yazılı açıklamada kentteki uyuşturucu ticaretine yönelik
operasyon başlatıldığı ve soruşturma
kapsamında 265 adrese baskın düzenlendiği belirtilmiştir.
Gençlerimizi hayattan koparan uyuşturucu odaklarının
çökertilmesi konusunda gösterilen hassasiyet için teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, konuşmalar tamamlandı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, tutanaklara baktınız mı?
BAŞKAN Sayın Ağbaba,
sataşmadan söz talebiniz vardı, tutanaklara baktım, kürsüye
gelebilirsiniz.
Süreniz iki dakikadır, uzatma da yoktur.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
XI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın 275
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Genel Başkanına ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Elitaş, Mustafa Özyürekin İş
Bankası Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu söyledi. Doğru söylediniz
ama Mustafa Özyürek sizinkiler gibi milletvekilliğinden emekli olunca
İş Bankasına arpalık olarak gitmedi. Mustafa Özyürek de bu
Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu en önemli muhasebecilerden
biridir ve TÜRMOBun uzun yıllar Genel
Başkanlığını yapmıştır. (CHP
sıralarından alkışlar) Bilirsiniz de, Kemal
Kılıçdaroğlu ise hesap uzmanlığından emekli
olduktan sonra İş Bankasının Yönetim Kurulu Üyeliğini
yaptı, onu da söyleyelim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben
diyorum ki: Devlet bir çiftlik gibi yönetiliyor ve devlet babanızın
çiftliği gibi yönetiliyor. Bakın, örnek vereceğim: Ya, Ziraat
Bankasının Yönetim Kurulu üyelerine bakın. Veysi Kaynak, eski
bakan, milletvekili yapmadılar, Ziraat Bankasında. Faruk Çelik,
Mahmut Kaçar
Halk Bankasından Mevlüt Uysal
Hele hele -Doğan Kubat,
sana söylüyorum- bir tane Yiğit Bulut var. Sen uzun yıllar emek
çekmişsin, Millî Görüşten gelmişsin, Yiğit Bulut malt
viskiyi alıyor eline, böyle buzla sallıyor içiyor, hem TÜRK
TELEKOMda Yönetim Kurulu Üyesi hem başdanışman, sen
çalış bakalım. 200 bin lira maaş alıyor, 200 bin lira.
(CHP sıralarından alkışlar) Başka? Bak bak, bir tane
bakan var ya, elinde uyuyordu, Atilla Koç, nerenin üyesi? Turkcellin Yönetim
Kurulu Üyesi, çok anlıyor ya, ne özelliği var? Cep telefonuyla
konuşuyor, sadece Turkcellle ilişkisi o. Başka? Hilmi Güler,
onun ne özelliği var? O da cep telefonuna eliyle bakabiliyor. Hüseyin
Aydın
Değerli arkadaşlar, âdeta çiftlik gibi yönetiliyor. Ya,
Cumhurbaşkanı danışmanlarına bakın, milletvekili
yapmamışlar, danışman yapmışlar. Niye? Para
alsın diye. Rektörlere bakın, büyükelçilere bakın, insan
Allahtan korkar.
Bakın, Türkiyede ev genci diye bir deyim
var. Nedir? Ev hanımı gibi, evinde oturup anasından
babasından para bekleyene ev genci deniliyor. Türkiyede her 4 gençten
2si işsiz. O çocukların iki eli sizin yakanızda. Alınan
maaşlar gözünüze dizinize dursun. (CHP sıralarından
alkışlar)
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, AK PARTİ Grubuna sataşma oldu, söz
almıyorlar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerindeki
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.09
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Necati
TIĞLI (Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
275 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Gözün aydın AK PARTİ iktidarı.
Yabancı sigara şirketlerine verdiğiniz sözü tuttunuz,
muradınıza erdiniz. 1 Temmuz 2021 yani yarın, 2017 yılında
çıkardığınız sarmalı tütün ticaretine üç
yıldan altı yıla kadar hapis cezasını öngören zulüm
yasanız yürürlüğe giriyor. Yarından itibaren yüz binlerce tütün
üreticisinin, esnafın, fakirin fukaranın ekmeğine yasak
getiriyorsunuz, hapis getiriyorsunuz. Yabancı tütüne özgürlük, yerli
tütüne yasak. Bu vatan topraklarında üretim yapan Alper amcaya, Emine
teyzeye hapis; Jollye özgürlük. Bu mu adaletiniz, bu mu millîliğiniz, bu
mu yerliliğiniz? Tütün üreticileri ve milletimiz sizi asla affetmeyecek, 1
Temmuzu asla unutmayacak, sandıkta bunun hesabını soracak.
Buradan söz veriyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu zulüm
yasasını da tarihin çöplüğüne atacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Az önce AKPli hatip, Ergeneyi CHPli belediyelerin
kirlettiğini hatta Edirne Belediyesinin biyolojik arıtma tesisinin
olmadığını söyledi. Bu ifadeyi kullanan
arkadaşımızın Edirnede yaşamadığından
böyle bir ifade kullanması çok normaldir. Ergene neresi, Edirne neresi
sevgili arkadaşım? Edirnenin atık suları Meriç Nehrine
arıtılarak bırakılmaktadır. Edirne Belediyesinin dört
yıl önce İller Bankasından kullandığı krediyle
son sistem biyolojik arıtma tesisi vardır. Bunun
dışında bölgemizdeki CHPli belediyelerin tamamında kendi
bütçeleriyle yapılan artıma sistemleri vardır ve AB
standartlarına göre çalışmaktadır.
Ergeneyi kirleten, gelecek nesilleri
düşünmeyen sanayicilerin kâr hırsı ve buna yol veren
iktidardır. Arıtma tesislerini çalıştırmayarak kâr
olarak ceplerine attıkları her paranın bedelini bütün Trakya ve
Marmara Denizi ödüyor.
BAŞKAN Sayın Aygun
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Anayasamızın 10uncu ve 90ıncı maddesi Gereğinde
engelli haklarının korunması, önünün açılması ve kamuda
istihdam edilerek desteklenmeleri gerekmektedir. der. AK PARTİ ise
engelli vatandaşlarımıza gıdım gıdım kadro
vermektedir. 2018 ve 2020 yıllarında yapılan engelli KPSSden
sonra yaklaşık 20 bin engelli kamu personeli adayımız
atanmayı bekliyordu ancak AK PARTİ iktidarı tarafından
sadece 2.005 kişilik kadro verildi. Kamuda yaklaşık 8 bin
kontenjan açığı varken bunun dörtte 1i kadar alım
yapılmasını kınıyorum. 2021 engelli KPSS
sonuçlarına göre 62.311 kişi işe yerleşmek amacıyla
tercih yapmış ancak 1.961 kişi kamuda işe
yerleşmiştir. Yıllardır atama bekleyen yüz binlerce engelli
kardeşimiz 10 bin atama yapılması için bekliyor. Engelli
kardeşlerimiz hem istihdam hem de yoksulluk kıskacındadır.
Kamuda adaletli atama bekliyoruz, engelli kardeşlerimizin haklarının
teslimini bekliyoruz. İki günden beri Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı önünde eylem yapan kardeşlerimiz Sayın
Bakanın duymasını bekliyorlar. Engelli
vatandaşlarımız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıç
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum şu: 275 sıra sayılı Yasa
Teklifi yasalaştığında Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Sayıştay denetimden çıkacak mı çıkmayacak
mı?
Ayrıca bugün, İslam medeniyetinin
altın çağının kâşifi, Müslüman bilim
insanlarının pek çok eser ve buluşunu gün yüzüne çıkaran
dünyaca ünlü bilim tarihçimiz Profesör Doktor Mehmet Fuat Sezginin
vefatının seneidevriyesi. O şöyle der: Müslümanlar
kendilerinden evvelki bilimleri geliştirdiler, bu birincisi.
İkincisi, yeni bilimler kurdular. Bugün Avrupada gelişmiş olan
yeni bilimlerin kısmen temellerini attılar. Miladi 850
yılından itibaren 16ncı yüzyılın sonuna kadar
Müslümanlar ilimde mütemadiyen yeni şeyler keşfettiler. Din
gerilemenin nedeni değildir, bilimle ters düşmez ama biz boş
şeylerle uğraşıyoruz. Zamanın Allahın bize
verdiği büyük bir nimet olduğunu unutuyoruz. Zamana değer verip,
zamana hâkim olmak lazımdır. İnancınız sizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Bursadan gazeteci Yüksel Baysal iki gündür Bursa
Teknik Üniversitesiyle ilgili iddiaları gündeme getiriyor,
anlatılanlar çok vahim. FETÖden alınan Orhangazi Üniversitesi, Bursa
Teknik Üniversitesine devredildi. Görüyoruz ki sadece cemaatin adı
değişmiş; uygulamalar, kadrolaşmalar, mobbingler, yöntemler
aynen devam ediyor. Onlarca bilim insanı gelmiş, mobbinglere
dayanamamış gitmiş. Bursa gibi bir sanayi kentinde bilime,
sanayiye katkısı olması gereken üniversite,
İskenderpaşa cemaatinin çiftliğine dönmüş. Göz göre göre
çürüttüğünüz eğitim sistemini bir cemaatten alıp başka bir
cemaate teslim ediyorsunuz, sonra Allah bizi affetsin, millet bizi affetsin.
diyorsunuz. Allah sizi ıslah etsin diyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, asgari
ücretin 2.825 lira olduğu Türkiyede açlık sınırı
2.864, yoksulluk sınırı da 9,331 lira. Aç varsa siz doyurun.
diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamuda tasarruf adına
yayınladığı genelgede sarayı hariç tuttu. Halk
açlık ve yoksullukla boğuşurken İtibardan tasarruf olmaz.
diyen zihniyetten de zaten bu beklenir. Çünkü 10 milyondan fazla
yurttaşın asgari ücretle yaşama tutunmaya
çalıştığı bu ülkenin Cumhurbaşkanının
maaşı 88 bin lira, sarayın bütçesi ise 4 milyar 39 milyon lira.
Bir dakikalık bütçesi 8 bin liraya ulaşanların halka verecek bir
şeyi yoktur. Çünkü sadece kendilerini, bir avuç yandaşı ve
rantiyeyi düşünüyorlar. Bu kara düzeni mutlaka değiştireceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur...
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
Hatayın Antakya ilçesine bağlı Serinyol Mahallesi 30 bin
nüfusuyla kocaman bir mahalledir. Üniversitesiyle, öğrencisiyle,
çiftçisiyle, ticaret erbabıyla, esnafıyla her kesimden insanın
yaşadığı kocaman bir mahalledir. Böylesine büyük bir
yerleşim yeri olmasına rağmen Ziraat Bankası burada bulunan
şubesini -anlamsız bir şekilde- yıllar önce kapattı.
Serinyol, müşteri potansiyeli, ticaret potansiyeli, çiftçi potansiyeli ve
büyüme potansiyeli yüksek olan bir yerleşim birimi. Dolayısıyla
Ziraat Bankasının Serinyoldaki şubesini kapatması izaha
muhtaç bir durumdur. Ziraat Bankasının sayın yetkililerine
buradan sesleniyorum: Bu şubeyi kapatarak Serinyoldaki çiftçiyi, memuru,
öğrenciyi, tüccarı, esnafı mağdur ettiniz. Serinyola
acilen Ziraat Bankası yeniden şube açmalı ve bu mağduriyet
giderilmeli.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şahin...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sağlık Bakanı dün
yaptığı basın açıklamasında şehir
hastanelerinin arsalarının ve binalarının devlete ait
olduğunu ifade etti. Sayın Bakana soruyorum: Şehir
hastanelerinin binaları devlete aitse neden yirmi beş yıl
boyunca döviz bazında kira ödüyoruz? Devlet kendi sahip olduğu
mülkiyete kira öder mi? Doğrusu şudur: Şehir hastaneleri
binaları şu anda şirketlere aittir. Sayın Bakanın
söylediklerinin bir kısmı maalesef gerçekleri
yansıtmamaktadır. Sayın Sağlık Bakanını
ciddiyete ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Serter? Yok.
Sayın Girgin? Yok.
Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Fabrika yeminde ham madde olarak yüzde 60
oranında dışa bağımlı olan Türkiye, kaba yemde de
önemli sorunlarla karşı karşıya. Samanın tonu 1.200,
yoncanın tonu 1.600 lira seviyelerinde. Kuraklığın da
etkisiyle sap, saman, kaba yem üretimi azalırken fiyat her geçen gün
yükseliyor. Hayvancılık için olmazsa olmaz mera alanları ya
verimsiz ya da amaç dışı kullanılıyor. Meraların
turizm, madencilik, kentsel dönüşüm amacıyla rant gruplarına
tahsis edilmesinden bir an önce vazgeçilmelidir. 4342 sayılı Mera
Kanunu ve orman teşkilatı kanunu mutlaka revize edilmelidir. Hâlen
yurt dışından ithal arpa alınması,
Bakanlığın destek vermemesi çiftçilerimizin ve
hayvancının önemsenmediğini bir kez daha ortaya
çıkarmıştır. Defalarca destek verilmesi gerektiğini
dile getirdik, bir kez daha buradan hatırlatıyoruz: Çiftçisine destek
vermeyen, tarımsal kalkınmayı önemsemeyen bir Hükûmet, Türkiye
modeline, ekonomiye yazık eder ve düzeltemez.
BAŞKAN Sayın Ataş
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Seçim bölgem Kayserinin Pınarbaşı
ilçesine bağlı Uzunyayla bölgesinde yaşanan kuraklık ve son
bir aydır etkili olan dolu yağışı çiftçimizi büyük
zarara uğratmıştır. Zaten sürekli gelen zamlarla, artan
maliyetlerle, Tarım Kredi ve bankalara olan borçları sebebiyle zor
günler geçiren Uzunyaylalı çiftçilerin bu zararlarını
karşılayacak durumu kalmamıştır. Havuz medyasına
kredi sağlayan, spor kulüplerine devasa paralar aktaran, yandaş
şirketlere can simidi olan, eski siyasilerin arpalığına
dönüşen, çiftçinin kötü gün dostu olarak kurulan Ziraat Bankası böyle
günlerde çiftçinin yanında olmalıdır. Tek geçim
kaynağı tarım ve hayvancılık olan Uzunyaylada
çiftçilerimizin zararları TARSİM kapsamına alınarak
karşılanmalı, bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine
olan borçları faizsiz ve uzun vadeli ertelenmeli, Hükûmet zor durumdaki
çiftçilerin yanında olmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Az önce Ergenenin kirliliği konusunda AK
PARTİli arkadaşımız, Ergene Nehrini kirleten Cumhuriyet
Halk Partili belediye başkanlarıdır, Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerdir. dedi. Sayın Başkan, bu bahsettiğimiz
arkadaşımız on beş yıl Lüleburgaz Belediyesinde
memurluk yapmıştır, hatta en son İmar Müdürlüğüne
kadar yükselmiştir. Bu arkadaşımızın Lüleburgaz
Belediyesinin on beş yıldan beri arıtma sisteminin olduğunu
ve sürekli çalıştığını, bunu kendi imkânlarıyla
ve Avrupa fonlarından karşıladığını da
bilmesi lazımdı. Ayrıca, -bahsettiği- Edirnenin
suları Meriçe boşaltılıyor, Ergeneye değil.
Ergenenin suyunun kirliğinden bahsediyoruz biz. Meriçin suyu kirli
değil zaten, arıtılarak geliyor. Sevgili kardeşimiz önce
bunları öğrensin diyorum. Orada suları kirleten, Ergene Nehrini
kirleten tamamen boya fabrikalarıdır.
BAŞKAN Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 6306 sayılı kentsel dönüşüm kanunu temel olarak
doğru bir kanundur, ihtiyaçtır. Şehrim Kahramanmaraşta,
İstanbulda, tüm şehirlerimizde kentsel dönüşüme ihtiyaç
vardır. Binaların sağlıklı, güvenli hâle getirilmesi
acil ihtiyaçtır. Kahramanmaraşta Tekke olarak bilinen mahallenin ve
Menderes Mahallesindeki eski sanayi bölgesinin kentsel dönüşümü öncelikli
konudur. Fakat kentsel dönüşüm Kahramanmaraşta, İstanbulda ve
diğer illerde yavaş ilerliyor veya ilerlemiyor. Mahallelerdeki mülk
sahiplerinin kendi aralarında, belediyelerle veya müteahhitlerle
aralarındaki sorunlar, anlaşmazlıklar sürecin seyrini
yavaşlatmaktadır. Oysa kentsel dönüşüm acil bir konudur, bu
konuda yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır, bu konuda teşviklere
ihtiyaç vardır. Özellikle, müteahhitlere yönelik kolaylaştırıcı
düzenlemeler yapmak gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Komisyon
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Öncelikle, bu kanun teklifi üzerinde fazla soru
olmadı dolayısıyla kanun teklifinin çok iyi
anlaşılmış olmasından duyduğum memnuniyeti ifade
etmek isterim Değerli Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Belki hiç
anlaşılmamıştır Başkanım.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Bir hususu daha ifade etmek isterim: Şimdi,
birçok arkadaşımız -Sayın İmran Kılıç Bey de
söyledi, hatipler de konuşmalarında ifade ettiler- Meclis
denetiminin dışına almakla ne murat ediyorsunuz, niye
yapıyorsunuz? dedi. Oysa çok açık, 6085 sayılı
Sayıştay Kanununun denetime ilişkin 4üncü maddesi çok
açık ve net: Sermayesinde doğrudan ve dolaylı olarak kamu
payı olan özel kanunlar veya Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri ile kurulmuş anonim ortaklıklar Sayıştay
denetimine tabidir. Denetim kapsamına giren şirketlerden
doğrudan veya dolaylı olarak kamu payı yüzde 50den az olup
ilgili mevzuat uyarınca bağımsız denetime tabi olan;
şirketler, bunların iştirakleri ve bağlı
ortaklıklarının denetimi, ilgili mevzuatı uyarınca
düzenlenen, ve Sayıştaya gönderilecek olan bağımsız
denetim raporları esas alınarak yapılır.
Sayıştay, münhasıran kendisine sunulan bağımsız
denetim raporlarını esas alarak hazırlayacağı raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. Kanun, çok açık diyor: Sermayesinin
tamamı, yüzde 50den fazlası kamuya aitse KİT denetimine tabidir,
Meclisteki denetime tabidir; eğer yüzde 50nin altında ise o zaman da
bağımsız denetim yapılacak, bağımsız denetim
raporunu Sayıştaya gönderecek, Sayıştay da o
bağımsız denetim raporu üzerine düzenlediği raporu KİT
Komisyonuna gönderecek. Dolayısıyla, Meclisin denetiminden çıkma
gibi bir husus söz konusu değildir.
Bir de Sayın Lütfü Türkkan, dün NEPSA savunma
firması ile Fişek ve Kapsül Üretim Tesisinin kamu-özel iş
birliği modeliyle kurulmasına dair bir açıklama istemişti.
Söz konusu sözleşme, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından
Kamu İhale Kanununa göre 3/b istisnası kapsamında
yapılmış bir alt yüklenici sözleşmesidir. Diğer kamu
kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunda da buna benzer birçok alt yüklenicilik sözleşmesi vardır.
Kurumun uhdesinde uzun yıllardır alt yüklenici kullanılmaktadır.
Bunlardan birisi de 31 Temmuz 2019da imzalanan Enerjetik Malzemeler Üretim
Tesisi kurulması yönünde alt yüklenicilik sözleşmesidir. Tesis, 29
Nisan 2021 tarihinde hizmete girmiştir. Yine, benzer şekilde 155 milimetre
YAVUZ obüsü araç sistemlerine yönelik alt yüklenicilik sözleşmeleri
mevcuttur. Yine, aynı şekilde TÜBİTAK SAGEyle 1 Eylül 2009
tarihinde yapılan DUPAT Projesi ve yine TÜBİTAK SAGEyle 15 Haziran
2012 tarihinde NEB (Nüfuz Edici Bomba) Projesi de alt yüklenicilik
ilişkisine örnektir. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunda alt yüklenici
kullanılma oranı yüzde 38 olup 2018 yılında 422, 2019
yılında 389, 2020 yılında 269 adet alt yüklenicilik
sözleşmesi imzalanmıştır. Bu ifade edilen sözleşme de
bunlardan biridir. Bu ve buna benzer sözleşmelerde amaç Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu fişek üretimine yetişemediği zamanlarda hem
Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçlarına yetişebilmek hem de yurt
dışına ihraç yapabilmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Başkanım, sözlerimi
tamamlayacağım.
Makine ve Kimya Endüstrisi Gazi Fişek
Fabrikamızın yıllık kapasitesi 240 milyon adettir. 2020
yılı içinde gelen sipariş 658 milyon adettir. Allah için, üretim
kapasiten 240 milyon, talep de 658 milyon olursa ne yapacaksın? Ya
kapasiteyi artırmak lazım ya da alt yüklenici kullanacaksın.
Dolayısıyla burada yapılan husus da budur. İnşallah,
ilave yatırım da yapılacaktır. Yatırım
yapıldıktan sonra yatırımın tamamı Makine ve
Kimya Endüstrisinin mülkiyetine geçirilecektir diyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 8inci madde üzerinde 4
adet önerge vardır. İlk okutacağım 3 önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Murat Çepni Hüda Kaya Mahmut Toğrul
İzmir İstanbul Gaziantep
Ali Kenanoğlu Filiz Kerestecioğlu
Demir Rıdvan Turan
İstanbul Ankara Mersin
Dirayet Dilan Taşdemir
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin
Yokuş Bedri
Yaşar Hasan
Subaşı
Konya Samsun Antalya
Orhan
Çakırlar İmam
Hüseyin Filiz
Edirne Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan
Çanakkale Aydın Nevşehir
Gamze Akkuş İlgezdi Özgür Karabat Ahmet Kaya
İstanbul İstanbul Trabzon
Çetin Osman Budak
Antalya
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Mahmut Toğrulun.
Sayın Toğrul, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekilleri; Genel Kurulu, Genel Kurulun
sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen
sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, iktidar göreve
başlarken işkenceye sıfır tolerans dedi ama artık
neredeyse işkence aleni, sokakta yapılıyor yani sonsuz toleransa
geçtik. Geçen hafta sonu İstanbuldaydık, İstanbulda
LGBTİ+ bireylerin onur yürüyüşü vardı ve Taksim tamamen, tüm
sokaklarıyla giriş çıkışa
kapatılmıştı, hatta oradaki kafelerde oturanlar zorla
dışarı çıkarıldı ve esnafın işleri engellendi
ama orada asıl dikkati çeken, bugünün de yarının da mottosu
olacak bazı sözlerdi.
Bakın, ses bombası atılmasından
rahatsız olan yurttaş Çocuk uyuyor, gürültü yapmayın.
dediğinde orada polis müdürü vatandaşa küfretti -o küfürleri burada
sarf etmek mümkün değil- ve gidip 2nci kattaki o yurttaşı
gözaltına aldılar. Ve yine, polis müdüründen polislere talimat:
Ağzını açanı alın! Herhâlde bugün ve yarın bu
bir simge olacak. Ve yine, değerli arkadaşlar, olayları
basın mensuplarının izlemesi tamamen engelleniyor. AFP Foto
Muhabiri Bülent Kılıçın boynuna, aynen George Floydda
olduğu gibi, diziyle polis basıyor ve Bülent Kılıç Nefes
alamıyorum. diyor; maalesef, o George Floyd örneği Türkiyede aynen
yaşanıyor.
Değerli arkadaşlar, polisin, güvenlik
güçlerinin vatandaşa, yurttaşa bakışı tamamen
düşmanca. Eğer iktidar sahiplerinin bir etkinliği ise her türlü
olanak sağlanıyor ama iktidarı eleştiren kim olursa olsun
-biraz sonra birkaç örnek vereceğim- mutlak düşman gözüyle
bakılıp her türlü şiddet ve müdahale maalesef
gerçekleştiriliyor.
Bakın, Bülent Kılıçın Nefes
alamıyorum
Ve ona rağmen gözaltına alınmasına dün
basın emek örgütleri Ankarada, İstanbulda ve birçok yerde, Nefes
alamıyoruz. diye tepkilerini ortaya koydular. Basın diyor ki: Biz
nefes alamıyoruz.
Değerli arkadaşlar, işçi, emekçi
güvenli iş istiyor, işinde güvenle çalışmak istiyor; Kod
29la veya Kod 46yla işinden atılmak istemiyor, buna yönelik
tepkisini ortaya koyuyor, karşısında polis şiddeti.
Sağlık emekçileri Sağlıkçılara şiddet
uygulamayın, iş yerinde şiddete uğruyoruz. diyor ve buna
yönelik duyarlılık oluşturmak ve insanların dikkatini
çekmek için açıklama yapmaya çalışıyor, aynı
şekilde polis şiddeti. İşsiz gençler iş istiyor,
karşılarında polis şiddeti. Atanamayan öğretmenler atanmak
istediğini ifade etmek istiyor, Ankaraya geliyorlar, yine polis
şiddeti. Esnaf Açım, geçinemiyorum. diyor,
karşısında polis şiddeti. Değerli arkadaşlar,
kadınlar, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz eylemlerine,
olaylarına karşı tepki koymak istiyorlar, karşılarında
polis şiddeti.
İnsanların iradesine el koyuyorsunuz, belediyelere
kayyum atıyorsunuz, belediye başkanları veya yurttaşlar,
iradelerine el konulanlar buna tepki koymak istiyor, yine
karşılarında polis şiddeti. Bakın, Diyarbakıra
kayyum atanması sırasında etkinlik yaptık diye
milletvekillerimiz -ben de dâhil olmak üzere birçok
arkadaşımıza- fezleke geldi. Değerli arkadaşlar,
işinden ettiniz yüz binlerce kamu çalışanını,
KHKlerle yokluğa, açlığa mahkûm ettiniz, çoğu öldükten
sonra göreve döndü ve KHKlere karşı tepkilerini ortaya koyuyorlar,
karşılarında polis şiddetini görüyorlar yani neresinden
bakarsanız bakın
Doğasına sahip çıkıyor
İkizdereli yurttaş, karşısında polis şiddeti,
jandarma şiddeti.
Şimdi, artık bu şiddetle
alacağınız yol yok; bu yurttaş, bizim
yurttaşımız, bu şiddeti kime uyguluyorsunuz? Bundan bir an
önce vazgeçilmeli, vatandaşın demokratik hakkını
kullanmasının önüne geçilmemeli diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Hasan Subaşının.
Sayın Subaşı, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
275 sıra sayılı Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 8inci maddesi
hakkında partim adına söz almış bulunuyorum. Ben kanun
hakkında konuşmadan önce Elmalı davası olarak anılan
konu hakkında konuşmak istiyorum.
Bütün Türkiyeyi, Türkiye kamuoyunu derinden
yaralamıştır ama Antalya Milletvekili, Elmalı doğumlu,
Elmalılı birisi olarak bizim incinmemiz, yaramız daha büyüktür;
Elmalılı hemşehrilerimin de bu konudaki incinmişliği
çok fazladır, ben burada onu da dile getirmek istedim. Olay çok vahim,
tanımlamaktan hicap duyduğum bu çocuk istismarının böyle
anılması çok daha üzücü olmuştur.
Konu Antalya Elmalı sınırları
dışında yıllar önce yaşanmış bir
olaydır ancak ortaya çıktıktan sonra, ihbarlardan sonra failleri
-bulundukları, yaşadıkları şehri terk etmesi üzerine-
Antalyanın ilçelerinden birine yerleşmişlerdir ve davası,
soruşturması orada görülmeye başladıktan sonra da
Elmalı ilçesinde ağır ceza mahkemesi olması nedeniyle dava
Elmalıya intikal etmiştir, orada görülmeye
başlamıştır. Elmalıyla hiçbir ilgisi olmamakla beraber
-benim de doğduğum Elmalı ilçesi, Osmanlı döneminin kadim
bir kültür şehri ve sancak merkezi olarak tarihî önemiyle de anılan
bir yerdir- ilçemden gelen telefonlar ve üzüntülerini bildirmeler üzerine ben
de buradan açıklama gereği duydum. Elmalıyla ilgisi
olmayıp sadece davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi
nedeniyledir.
Tabii, çocuk istismarı konusu son yıllarda
katlanarak artmaktadır. Kadına şiddet, cinsel istismar ve
kadın cinayetleri de yine son yıllarda katlanarak artmaktadır.
Bu olayların failleri cüret ve cesaret kazanmakta, istismara uğrayan
çocuklar ve kadınlar da suskunluğunu giderek muhafaza etmeye
başlamışlardır. Onlara cesaret vermenin yolu, istismara
uğrayanlara cesaret vermenin yolu İstanbul Sözleşmesiydi.
Türkiyede bir ilk olan, bütün kamuoyunun benimsediği, bütün partilerin de
oy birliğiyle benimseyip kabul ettikleri çok önemli bir uluslararası
sözleşme; maalesef, bu fırsat kaçırılmış,
Cumhurbaşkanının tek taraflı bir tasarrufuyla yok
sayılmıştır. Bu ne yapmıştır? Yok
sayılmakla kalmamıştır, cüreti
artırmıştır ve istismara uğrayanların
suskunluğunu artırmıştır.
Ayrıca, önümüzdeki günlerde görüşülmesi
planlanan dördüncü yargı paketinde de çocuk istismarları ve istismar
suçlarında somut delil aranması -aynı bu Elmalı
davasında görüldüğü gibi- uygulamasına şimdiden
geçilmiştir yani delillerin kaybı ihtimali olmadığına
göre, somut deliller de yeterince görülmediğine göre failler tahliye bile
edilmektedir. Dördüncü yargı paketinden sonra, inanın, bu somut delil
arayışından sonra katlanarak bugünlere gelen cinsel istismar ve
çocuk istismarları çok daha büyüyerek içinden çıkılmaz bir hâl
alacaktır.
Yargı niye böyledir? Maalesef, yargı HSK
baskısı ve siyasi baskılarla görevini yapamaz hâldedir. Dün
görüştüğümüz, tartıştığımız OHAL
Komisyonunu da düşündüğümüz zaman onun da yandaşların
telkiniyle görev yaptığı izlenimi vardır ve bu konuda da
açıklama gelmemiştir.
Zamanım bittiği için ben sözlerime son
veriyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz talebi Sayın Çetin Osman Budakın.
Sayın Budak, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, yasanın aleyhine söz alan
neredeyse tüm arkadaşlar Kurumun özelleştirilmeye
hazırlandığını haklı olarak söylediler. Ancak
özelleştirme Makine ve Kimya Endüstrisinin başına gelebilecek
tek felaket değil, burada hepinizin dikkatini rica ediyorum.
Ben, başka bir açıdan değerlendirme
yapacağım, başka bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum. Zaten
AKP temsilcileri de özelleştirme olmayacağını söyleyip buna
dair görüştüğümüz 8inci maddeye bir fıkra ekleyerek bunu ispat
etmeye çalıştılar. Her ne kadar
inandırıcılığınız olmasa da en azından
kayıtlara geçmiş oldu. Kurumun başına gelebilecek en büyük
felaket, bu köklü cumhuriyet Kurumunun Varlık Fonuna devredilmesi
arkadaşlar. Hangi kurum Varlık Fonuna devredilse hemen bir
arpalığa dönüştürülüyor ve o kurum bir daha belini
doğrultamıyor. Buradan çok net soruyorum: Varlık Fonunun yeni
arpalığı Makine ve Kimya Endüstrisi mi olacak?
Değerli arkadaşlar, sizlere örnekler
vererek konuyu biraz daha açayım. ÇAYKUR, 24 Ocak 2017 tarihinde
Varlık Fonuna devredildi. 2016 yılında 82 milyon lira kâr eden
ÇAYKUR fona devredilir devredilmez zarar etmeye başlıyor. 2017
yılında 267 milyon lira, 2018 yılında 657 milyon lira, 2019
yılında 635 milyon lira, 2020 yılında ise tam 547 milyon
lira zarar ediyor. Bir başka örnek daha vereyim: BOTAŞ. 2016
yılında BOTAŞ 8,9 milyar lira kâr ediyor, 8,9 milyar yani eski
parayla katrilyon. Sonra 24 Ocak 2017de Varlık Fonuna devrediliyor,
BOTAŞın 2017 yılındaki kârı 3,3 milyar lira. 2018
yılında 2,5 milyar lira, 2019 yılında ise 5,6 milyar lira
zarar ediyor, 2020 yılının zararı daha belli değil.
BOTAŞ nasıl zarar eder arkadaşlar? Biliyorsunuz, bu, kamunun en
değerli şirketlerinden bir tanesi.
Değerli arkadaşlar, Makine ve Kimya 2019
yılında 695 milyon lira, 2020 yılında da 926 milyon lira
kâr elde etmiş, 2021 hedefi ise 1,2 milyar lira; bütçeye koymuş ve
muhtemelen de tutturulacak. İktidarın aslında
ağzını sulandıran, bu rakamlar, aynı zamanda da 26 bin
dönümlük Makine ve Kimyanın -Antalyadaki kupon arazisi de dâhil olmak
üzere- elindeki araziler. Şimdi, ülkemizin güvenliğine yönelik
sıkıntıları da düşündüğümüz zaman -ki çok
tartışıldı, çok yazıldı arkadaşlar, çok
üstünde durmayacağım- bu anonim şirkete dönüşün
gerekçelerini bir şekilde anlıyoruz.
Değerli arkadaşlar, iktidarın birçok
döneminde tutarsız dış politikalar nedeniyle hem S-400ler için
hem de F-35ler için bu ülkenin 4 milyar doları çöpe atıldı, ne
olacağını da bilmiyoruz. Ve bunlar yetmiyor, şimdi de
Makine ve Kimyanın içinin boşaltılmasını, denetimsiz
duruma getirilmesini -ki Varlık Fonuna geçtiği zaman tamamen özel
denetime geçiyor- bir anlamda sağlıyorsunuz. S-400ler ve F-35lerin
rakamını, 4 milyar doları düşündüğünüz zaman -ben
hesapladım- Makine ve Kimya Endüstrisinin elde ettiği kârın
tamamı otuz sekiz yılda değerlendirilebiliyor yani otuz sekiz
yıl boyunca Makine ve Kimya üretimine devam edecek ve sadece S-400 ve F-35lerin
çöpe atılan paralarını oradan elde edeceğiz, bu kadar net.
AK PARTİ temsilcileri, Komisyonda ve burada Hiçbir
çalışanın işinden atılması söz konusu
değil. diyorlar. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Biz
bu masalları defalarca dinledik. 2005 yılında SEKA
özelleştirilirken de aynı sözler verildi ama özelleştirme
sonrası 800 işçi işten kovuldu, ekmeklerinden oldular. Aynı
şekilde, 2010 yılında TEKEL işçileri, 8 binden fazla TEKEL
işçisi işlerinden oldu özelleştirme esnasında.
Değerli arkadaşlar -burada çok
tartıştık- şeker fabrikalarında da hiç işçi
çıkarılmayacaktı, hele şu son bir buçuk yıl içinde 800
şeker fabrikası çalışanı maalesef işlerinden
oldular.
Ben burada bunları dikkatinize sunuyorum. Beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin (1)inci
fıkrasına "8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu, ibaresinden sonra gelmek üzere "ceza ve yasaklama
hükümleri hariç 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu,
5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu, ibaresiyle maddeye (2)nci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) 2886 sayılı Kanun ve 4734
sayılı Kanun kapsamındaki idareler, Şirketten
yapacakları mal veya hizmet alımları ile savunma ve güvenlik
alanlarına ilişkin yapım işleri yönünden, bu Kanunlarda yer
alan hükümlere tabi değildir. Bu fıkra kapsamında yapılacak
alımlar ile Şirket ve sermayesinin yüzde ellisinden fazlası
Şirkete ait olan iştiraklerin yapacağı alımlara
ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Mustafa Demir Yasin Uğur Mustafa Ataş
İstanbul Burdur İstanbul
Salim Çivitcioğlu
Çankırı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Takdire bırakıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Yasin Uğurun.
Sayın Uğur, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YASİN UĞUR (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Türk savunma sanayisinin temelini oluşturan
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Tophane-i Amire, İmalat-ı Harbiye
Müdüriyeti Umumiyesi, Askerî Fabrikalar Umum Müdürlüğü, MKE Kurumu Genel
Müdürlüğü gibi değişik isimler ve statüler altında 15inci
yüzyıldan bu yana hizmet vermektedir.
Geçmişten günümüze mühimmat, silah, roket,
patlayıcı ve diğer savunma ürünleri konusunda Türk Silahlı
Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin en önemli tedarikçisi konumunda olan Makine
ve Kimya Endüstrisi Kurumu yerli ve millî savunma sanayisinin
geliştirilmesi hususunda büyük görevler üstlenmektedir. Mevcut durumda
faaliyetlerin icrasında tabi olunan kamu mevzuatı
kısıtları ile nitelikli insan kaynağı istihdamında
yaşanan zorluklar Kurumun ileriye yönelik
atılımlarının önündeki en büyük engeldir. Yapısal
sıkıntılara rağmen, Kurum, son yıllarda çok ciddi
ataklar yapmış, Türkiye için son derece kritik projeleri hayata
geçirmeye başlamıştır. 2020 yılında 24 adet AR-GE
projesini tamamlamış, 2021 yılında AR-GE bütçesini 244
milyon liraya, yatırım bütçesini de 393 milyon liraya
çıkarmıştır. Bununla birlikte, Kurumun dünya çapında
rakipleriyle daha iyi rekabet edebilmesinin yolu esnek ve dinamik hareket
yeteneğine sahip olmaktır. Bu nedenle, ülke güvenliğinin ve
savunma sanayisinin gelişimini doğrudan ilgilendiren bu
zorlukların aşılabilmesi adına Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun imkân ve kabiliyetlerinin daha fazla güçlendirilerek özel sektör
dinamizmiyle hareket edebilecek, stratejik ve nitelikli personeliyle sektöründe
gelişen teknolojileri izleyip modern mühimmat, silah ve sistemleri
geliştirebilecek ve üretebilecek, yurt dışında rekabet
yetkinliğini haiz, ekonomik ve yapısal değişimlerden
etkilenmeyecek, hazine desteğine ihtiyaç duymadan faaliyetlerini
sürdürebilecek bir organizasyon hâline dönüşmesi bir zorunluluk hâline
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, burada en önemli
sorulardan birisi: MKE Kurumu özelleşiyor mu, statüsü ne olacak?
Hayır, MKE Kurumu asla özelleşmiyor bilakis bu yasayla MKE, mevcut
durumda özelleşme baskısı altındaki KİT statüsünden
hak ve sorumlulukları özel kanunuyla güvence altına alınan bir
kamu şirketine dönüşüyor. Ayrıca şirket Sayıştay
Kanunu gereği Sayıştay denetimine tabi olacak ve düzenlenecek
rapor yüce Meclisimizin denetiminde olacak. Aynı zamanda Millî Savunma
Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığının
denetim ve gözetim yetkisi de devam edecektir. Yeni durumda Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi sermayesinin tamamı Hazine ve Maliye
Bakanlığına, yönetim ve denetim yetkisi ise Millî Savunma
Bakanlığına ait olan özel hukuk hükümlerine tabi bir kamu
şirketi olarak tamamen devlet koruması ve gözetimi altında
olacak ve böylece daha da güçlenerek faaliyetlerini sürdürmeye devam edecektir.
Bilindiği gibi Komisyonumuzda şirketin ve
bağlı ortaklıklarının, işletme hakkı devri
de dâhil olmak üzere, yerli ve yabancılara satışı ve
kiralanmasının kesinlikle olmayacağı yasa metnine
eklenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada savunma sanayisinin önemi hepimizin malumu ancak bizim
coğrafyamızda çok daha önemli. Özelikle kullanılan araç ve
mühimmatların dışa bağımlı olmadan, yerli
imkânlarla üretilip kullanılabilmesi ülkemizin güvenliği için büyük
önem arz ediyor. Savunma sanayimizin yerlilik oranı 2002 yılında
yüzde 20ler civarındayken şu an yüzde 70ler civarında. Dünyada
en fazla ciro yapan 100 savunma sanayi şirketi arasında 2010
yılında 1 Türk firması varken şu anda 7 Türk firması
var ve son beş yılda da 5 Türk firması bu listede yer
almıştır.
Türk savunma sanayisinin geldiği noktada
açıkça görülmektedir ki AR-GE bu işin en temel noktası. Güzide
devlet şirketlerimizden ASELSAN, TAI, ROKETSAN, HAVELSAN ve diğerleri
bu işi çok iyi başarıyor. Keza, özel sektör de büyük bir
başarıya imza atıyor; yaptıkları ürünler Suriyede,
Irakta, Azerbaycanda, Libyada, bizzat sahada, imkân ve kabiliyetlerini tüm
dünyaya göstermiş ve dünyanın takdirini kazanmıştır.
Buradan bir kez daha büyük başarılara imza atan mühendisinden
işçisine bütün herkese tek tek teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk savunma sanayisindeki bu başarıyı, bu
ivmeyi artırarak daha da yükseklere çıkarmak için marka değeri
yüksek MKE AŞ büyük katkılar sunacak ve kısa zamanda büyük
başarılara imza atacaktır.
Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimizin
devletimize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
9uncu madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Mahmut Toğrul Ayşe Sürücü
İstanbul Gaziantep Şanlıurfa
Murat Çepni Dirayet Dilan Taşdemir Ali Kenanoğlu
İzmir Ağrı İstanbul
Rıdvan Turan Filiz Kerestecioğlu
Demir
Mersin Ankara
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar Orhan Çakırlar
Konya Samsun Edirne
İmam Hüseyin Filiz Aydın Adnan Sezgin
Gaziantep Aydın
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan
Çanakkale Aydın Nevşehir
Gamze Akkuş İlgezdi Ahmet Kaya Özgür Karabat
İstanbul Trabzon İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Ayşe Sürücünün.
Buyurun Sayın Sürücü. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, İzmir il
binamızda katledilen değerli yoldaşımız Deniz
Poyrazı buradan bir kez daha saygıyla anıyor ve onu
mücadelemizde yaşatacağımızın sözünü veriyoruz. Ana
dilimle de Deniz yoldaşı anmak istiyorum.
(x)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Belki küfür ediyor, belki
hakaret ediyor Sayın Başkan.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) Mevcut iktidar,
demokratik siyaseti, HDPyi ve Kürtün temsiliyetini tasfiye etmek istiyor.
Partimizi hedef göstermeleri sonucunda parti üyemiz Deniz Poyraz İzmir il
binamızda katledildi. Denizin katledilmesiyle Kürtler ve HDPnin
demokratik Türkiyede ortak yaşam felsefesi hedef alındı. Bir
tweet ve benzeri basit bir şey için gözaltına alınan insanlar
günlerce gözaltında tutulurken Deniz Poyrazın katili yirmi dört saat
içinde tutuklandı ve etkin bir soruşturma yapılmadı.
Buradan Sağlık Bakanına, Savunma Bakanına ve
İçişlerine soruyoruz: Bu katil hangi amaçla ve nasıl Suriyeye
gitti? Kimlerle bağlantısı var? Katilleri tanıyoruz ve
halkımızla birlikte sonuna kadar hesap soracağız.
Evet arkadaşlar, Türkiye, ilk
imzacısı olduğu ve en önemli kadın
kazanımlarından olan İstanbul Sözleşmesinden çekilmek
istiyor hem de tek bir adamın sözüyle, milyonlarca kadının
iradesi yok sayılmaya çalışılıyor. Her gün
kadınlar katledilirken İstanbul Sözleşmesinden çekilmek kabul
edilecek bir durum değildir. Geçen hafta tüm şikâyetlerine
rağmen eski eşi, Yemen Akkurtu kızının gözü önünde
katlederken Yemen Akkurtun kızı haykırıyor Elli kere
şikâyet ettik, Allah hepinizin belasını versin! diyor. Bu söz,
annesini kaybetmiş bir kız çocuğunun bu Meclisin üstüne
alması gereken bir sözüdür yani bu söz Meclisten dışarı
değildir. Bu kız çocuğu artık sizin adaletinize ne kadar
güvenebilecek? Eğer Yemen Akkurtun şikâyetleri dikkate
alınmış olsaydı, İstanbul Sözleşmesi
uygulansaydı Yemen Akkurt bugün yaşıyor olacaktı.
Kadına şiddet uygulayan, kadını ısrarla takip edip
hayatına kâbus gibi çöken kaç erkeğe uzaklaştırma ve hapis
cezası verdiniz? İktidara diyoruz ki: İstanbul Sözleşmesi
başta olmak üzere tüm kadın kazanımlarını sonuna kadar
savunacağız.
Evet arkadaşlar, seçim bölgem Urfaya
değinmek istiyorum. Urfa, intiharlar, geçim
sıkıntıları, işsizlik, DEDAŞ ve yoksullukla
gündeme gelmekte. Tüm bunlar dile getirilirken AKP iktidarı gözünü ve
kulağını kapatmaktadır. Urfada sağlık
alanında ciddi yetersizlikler yaşanıyor. Türkiye genelinde
anne-bebek ölümlerinin en yüksek düzeyde olduğu il Urfadır çünkü
kadın doğum polikliniği ve uzman hekim sayısı
yetersiz. 2,5 milyon nüfusu olan Urfada çocuk nöroloji uzmanı eksik,
engelli hastalar ve çocuklar muayene olmak için haftalarca hatta bazen aylarca
randevu bekleyip mağdur oluyorlar. En temel ihtiyaçlardan biri olan kan
merkezi yok, aranan kan Antep gibi çevre illerden temin edilebilmekte ve
hastalar için ciddi bir risk oluşturmaktadır.
Bakın, 5 defa şehir hastanesinin temel
atma töreni yapıldı, seçimden seçime reklam ve propaganda olarak
kullanıldı ama hâlen Urfada şehir hastanesi yok. Harran
Üniversitesinde onkoloji, plastik cerrahi, hematoloji, perinatoloji ve
romatoloji uzmanları yok; çocuk yan dallarında ciddi eksiklikler var.
Bu durum öğrenci ve asistan hekimlerin eğitiminde eksikliğe yol
açmakta ve yurttaşları başka illere gitmek zorunda
bırakmaktadır. Evet, Urfada sağlık alanına tahsisli 2
ayrı parsel Cumhurbaşkanı kararnamesiyle iptal edilip imara ve
ranta açılmak isteniyor. Biri 101 dönüm olan kadın ve çocuk
hastanesi, diğeri ise 52 dönüm sağlık tesis alanı.
Karaköprüdeki sağlığa ayrılan bu alanların projesi
iptal edilip imara açılmamalıdır. Kamuya ait, 300 milyondan
fazla değere sahip bu alanları Danıştayın iptal
kararına rağmen konutlaştırıp yandaşa rant
çekmenize fırsat vermeyeceğiz. Urfanın sağlık
alanında ciddi sorunları mevcut.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) İktidar bir an
önce gündemine alıp çözüm üretmelidir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Aydın Adnan Sezginin.
Sayın Sezgin, buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
kamu anonim şirketine dönüştürülmesini amaçlayan bu kanun teklifi
Kurumun özelleştirilmesinin önünü açan ve Kurum personelinin hak
kaybına neden olacak hususlar içermektedir. Teklifin gerekçesinde
Şirketleştirme yoluyla Kurumu özelleştirme
baskısından kurtarmayı amaçlıyoruz. ifadeleri, evet,
kullanılmıştır ancak eminiz ki Kurum
şirketleştirilerek Tank Palet Fabrikası gibi pek çok kamu
şirketinin akıbetine mahkûm edilecektir, bu süreçte İhale Kanunu
dışına da çıkarılacaktır.
Özelleştirmeyeceğinizi ifade ediyorsunuz, Komisyonda da bu yönde
ifadeler kanun teklifine dâhil edilmiştir ancak bir sorununuz var, o da
güvenilir olmamak. Öngörülebilirlik ve güvenilirlikten uzak uygulamalarla dolu
karnenize bakıldığında MKE özelleştirilmeyecek.
sözünüze elbette itimat etmiyoruz. Güvenilirliğinizi yitirdiğiniz
için getirdiğiniz her kanun teklifine olabilecek en büyük şüphe ve
tereddütle yaklaşıyoruz. Uygulamadaki realite şüphelerimizde ne
denli haklı olduğumuzu ortaya koyuyor. Öngörülebilirlik ve
güvenilirlik dış politikada da tamamen
aşılmıştır maalesef. Hukuka bağlılığı
ve idarenin güvenilirliğini bile yok ettiniz, şimdi de muhalefeti
yabancı yatırımcıları korkutmakla, caydırmakla
suçluyorsunuz. Esasen sizlerin yol açtığı hukuk ve adalet
noksanlığı yabancı sermayeyi ürkütmüş,
caydırmış durumda. Bunun seneler itibarıyla istatistikleri
çok açıktır, bunları ifade etmeme bile gerek yok. Biz elbette ki
yabancı sermaye düşmanı değiliz; biz, sizin
çıkardığınız yasalar ve yaptığınız
uygulamalarla adalet duygusunu ve hukuk düzenini yozlaştırmanıza
itiraz ediyoruz; ekonomi alanındaki tutarsız
politikalarınıza ve kamu yararını hiçe sayan iç ve
dış ticari ekonomik sözleşmelerinize karşı
çıkıyoruz, uyarı vazifemizi yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, düzenlemeyle MKEnin
bütün çalışanlarının iş güvenliği de tehlikeye
girecektir. Önlerine konulacak sözleşmeyi altı ay içinde kabul
etmeyen personel, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına
nakledilecektir. Böylece, Kurumun içi boşaltılacak, ardından
ahbap çavuş ilişkileriyle yeniden doldurulacaktır. Kurum
çalışanları teklifle getirilen düzenlemeye rızaları olmadığını
defaatle ifade etmişlerdir. Çalışanlar, teklifle ilgili taleplerinin
Kurum yetkilileri ve Hükûmet tarafından dikkate
alınmadığını belirtmektedir.
Maddelerle ve teklifin içeriğiyle ilgili
çeşitli sakıncalar şu ana kadar etraflıca dile
getirilmiştir, kamuoyunda da teklifin mahzurları
ayrıntılı şekilde tartışılmıştır.
MKEnin akıbetini tehdit eden böyle bir düzenlemenin uygun
olmayacağı çok çeşitli boyutlarıyla ortaya
konulmuştur. Kurumun şirketleşmesine gerekçe olarak hantal
yapısı öne sürülmektedir, daha önce de söylendi. Kurumun 2020
yılındaki net kârı 700 milyon lira civarındadır ve MKE
en çok kâr eden ilk 3 kamu sanayi kuruluşu arasında yer
almaktadır. Mali tablolara bakıldığında Kurumun etkili
ve verimli şekilde faaliyet gösterdiği ortaya çıkmaktadır.
Biz İYİ Parti olarak MKEnin daha büyük
başarılara imza atabileceğini düşünüyoruz, bunun için de
şirketleşmeye gerek olmadığına inanıyoruz.
MKEnin yapısını, imkân ve kabiliyetlerini güçlendirecek
düzenlemeleri hayata geçirebiliriz. Ancak millî sanayimizin göz nuru bu
Kurumun, getirdiğiniz teklifle iğdiş edilmesine onay vermemiz
söz konusu olamayacaktır; sessiz kalmamızı da beklemeyin.
Genel Kurula saygılarımı
sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde son söz Sayın Özgür Karabatın.
Sayın Karabat, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Makine ve Kimya Endüstrisiyle ilgili bu kanun
teklifinin gerekçesini açıklayanlar şöyle diyor: Uluslararası
boyutta rekabet etsin, teknolojik seviyesini yükseltelim ve Kurumun
gelişmişliğini arttıralım. Şimdi, birincisi,
adama sorarlar On dokuz yıldır neredeydiniz, on dokuz
yıldır bu MKEyi yöneten kadroları siz atamadınız
mı, on dokuz yılda yabancı dil bilen sadece 2 kişinin
olduğu, 5 bin kişinin çalıştığı bir
fabrikayı siz yönetmediniz mi? diye. Devamında şöyle diyorlar:
Efendim, bazı mevzuat engelleri var. Bakın, AKP
iktidarının temel anlayışı bu; kanunu, mevzuatı
kendine engel görüyor AKP anlayışı. Niye? Mevzuatı
atlayalım, ihaleleri atlayalım, biz istediğimiz gibi hareket
edelim. anlayışı var değerli arkadaşlar.
İkincisi, ticari gerekçeler diyorlar.
Şimdi, ben bakıyorum, az çok bilançodan, gelir tablosundan
anlıyorum; 2019 yılında 695 milyon kâr etmiş, yine
devamında, 2020de 926 milyon kâr etmiş, 2021de 1 milyar 200 milyon
kâr edecek bir kuruluşla ilgili bir düzenleme yapıyoruz.
Dolayısıyla, gerekçelerinizin çok hak getirir bir tarafı yok. Ne
demek Mevzuat engellerini aşalım. ne demek bu?
Şimdi, üçüncüsü şu değerli arkadaşlar:
Makine ve Kimya Endüstrisi stratejik bir kuruluştur,
dolayısıyla, her zaman kârlılık esas değildir, ülke
güvenliği esastır; krizlere cevap verebilme yeteneği önemlidir
ve kamu yararı önemlidir Makine ve Kimya Endüstrisinde. Bunları hiçe
sayıyorsunuz. Ve başka bir nokta, güvenlik noktası değerli
arkadaşlar. Şimdi, ben bir şeyi merak ediyorum: FETÖ'ye kozmik
odaları açanlar -Makine ve Kimya Endüstrisinin de bu özelliği
olduğunu hepimiz biliyoruz- AŞ yaparak kimlere kozmik bilgileri
açacaklar? Örneğin, uzay sanayisiyle, savunma sanayisiyle ilgilenen bir
damat buralarda gezecek mi mesela, talimat verecek mi? Bunu merak ediyorum
değerli arkadaşlar. Ve şunu söylemek istiyorum: Hani diyordunuz
ya Biz Ergenekon'un savcısıyız. diye, Türk subayını,
bbTürk ordusunu itibarsızlaştırdınız. Bu bire bir Türk
ordusunu güçsüzleştirme tezgâhıdır değerli arkadaşlar,
bire bir aynen Sakaryada olduğu gibi, aynen Sakaryada olduğu gibi
böyledir. (CHP sıralarından alkışlar) Şunu söylemek
isterim ki aynı zamanda Türk subayını
itibarsızlaştıranlar, bugün, Mehmetçiki kurşunsuz hâle
getirmek istiyorlar. Makine ve Kimya Endüstrisi demek Mehmetçike kurşun
demektir, bunu söylemek isterim ama sizin için vatan savunmasında
-Mehmetçikin kurşunuyla mı bilmiyorum- muhalefet edenlere biber
gazı sıkmak ve biber gazının olması yeter depolarda,
öyle bir anlayışınız var. Şunu söylemek isterim ki,
şimdi, yönetim kadrolarını genişletiyorsunuz, hangi yönetim
kadrosu? Bu zamana kadar atadığınız yönetim
kadrolarında hangi olumlu sınavı verdiniz?
Bir başka nokta
Ramazan Can diyor ki: Yasa
var, özelleştirmeyeceğiz. Kardeşler, sizin sabıkanız
var özelleştirme konusunda, sata sata bitiremediniz, 62 milyarlık
özelleştirme yaptınız, TELEKOMu sattınız,
PETKİMi sattınız, her şeyi sattınız, iktidarınızda
309 milyon metrekare vatan toprağı sattınız, 72.053 adet
vatan taşınmazı sattınız. Biz şimdi size
nasıl güvenelim? Nasıl güvenelim size? Nasıl güvenelim? (CHP
sıralarından alkışlar)
Şunu söylemek isterim ki vatandaşlar bize
güvensin, eğer Makine ve Kimya Endüstrisi özelleştirilmeyecekse
şundan emin olsunlar: Zaten CHP iktidara geliyor, dolayısıyla
özelleştiremeyeceksiniz. Hiç boşuna heveslenmeyin, Makine ve Kimya
Endüstrisinin garantörü CHP iktidarıdır değerli arkadaşlar
ve geliyor o iktidar, onu söylemek isterim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şunu söylemek isterim ki bir orduyu yok edenler
başka bir ordu yaratıyorlar, işsizlik ordusu değerli
arkadaşlar. Bugün itibarıyla, kısa çalışma
ödeneği desteği alan ve nakit destek alan 2 milyon kişi
artık bu ödeneği almayacak ve kuvvetle muhtemel 10 milyon
kişilik işsizlik ordusuna katılacaklar. Ben buradan
bağırıyorum Nurşaninin dediği gibi, duymuyorsunuz,
çağırıyoruz duymuyorsunuz. Ekmek olmazsa olmaz. diyoruz,
duymuyorsunuz. Açsa siz doyurun. diyorsunuz ve şunu söyleyeyim
değerli arkadaşlar; Nurşani sizin iktidarınıza
söylüyor: Fakir ölse şaşan olmaz / Evi yansa koşan olmaz /
Mezarını deşen olmaz / Ne olacak garibin hâli? O yüzden,
AŞyle maşeyle uğraşmayın, vatandaşın
hâliyle uğraşın.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 275 sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci
bölümü üzerinde sataşma nedeniyle değil AK PARTİ Grubu adına
konuşma yaptığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Arkadaşlar, tutanaktaki bir
şeyi düzeltmek istiyorum burada. Az önce Sayın Elitaş'ın
konuşması sırasında ısrarla
arkadaşlarımız süreye ilişkin bir itirazda bulundu ve Sayın
Ağbaba da Sayın Şeker de yerlerinden, bizim yanlış
süre verdiğimizi, yanlış yaptığımızı
söylemişti; alakası yoktur. Sayın Elitaş grup adına
söz istemiştir, biz de kendisine grup adına söz verdik. Sadece
Kanunlar ve Kararlardaki arkadaşlarımız ve elektronik sistemdeki
arkadaşlarımız on dakika yerine üç dakikayla süreyi
başlatmışlar; öyle bir yanlışlık vardı,
yoksa söz kendisine grubu adına verilmişti. Bu, tutanaklara da
başka türlü geçtiği için, hani, Başkan yanlış süre
verdi. gibi geçtiği, ifade edildiği için düzeltmek istedim.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN 10uncu madde üzerinde aynı
mahiyette 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Murat Çepni Ali Kenanoğlu
Gaziantep İzmir İstanbul
Rıdvan Turan Dirayet Dilan
Taşdemir Hüda
Kaya
Mersin Ağrı İstanbul
Hüseyin Kaçmaz
Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Fahrettin Yokuş Orhan Çakırlar İmam Hüseyin Filiz
Konya
Edirne Gaziantep
Bedri Yaşar Muhammet Naci Cinisli
Samsun
Erzurum
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan
Çanakkale Aydın Nevşehir
Ulaş Karasu Ahmet Kaya Gamze Akkuş
İlgezdi
Sivas Trabzon İstanbul
Özgür Karabat
İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Hüseyin Kaçmazın.
Sayın Kaçmaz, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şu an görüşülmekte olan yasa dünden beri
defaatle arkadaşlarımız tarafından da yine diğer
muhalefet milletvekili arkadaşlar tarafından da gündeme getirildi.
Tabii, ülkenin başka gündemleri de söz konusu. Ülkenin gündemlerine baktığımızda,
başlıklar itibarıyla, mafya, çete, siyaset, bürokrasi eliyle
hortumlanan milyonlar söz konusu. Ülkenin bu kısmı yani mafya, çete,
siyaset ve bürokrasi kısmı lüks, şatafat içinde yaşarken
diğer tarafta, halka düşen kısımda ise yoksulluk, yasaklar
ve uğradıkları polis şiddeti söz konusu.
Yine, halkın durumuna
baktığımızda, atanmayan öğretmenler -ki sınavdan
sınava koşuyorlar yıllardır- ve yine, en önemlisi de
ilaçları karşılanmayan SMA hastaları. Hani, bu durum, gerçekten,
artık vicdanlarımızın zaten almadığı bir
durumdu, artık akıl da almıyor bunu. Bunu artık
iktidarın vicdanına bırakıyorum çünkü sadece sosyal medya
hesaplarımızdan bile günde bazen onlarca aile sırf kendi
çocuklarına ilaç alabilmek için bağış kampanyaları
başlatıyor ve seslerini duyurmaya çalışıyor ancak
dediğimiz gibi, çeteye, mafyaya ve bürokrasideki bu kirli yapılanmaya
aktarılan milyonlar maalesef ki bu ülkenin çocuklarına, bu ülkenin
SMA hastası çocuklarına aktarılamıyor. Bu durum; hani,
ailelerimiz, yurttaşlarımız aslında bu durumu görüyor ve
ilk seçimde de tabii ki bunun hesabını soracaktır diyorum. Bu,
aslında utanç vermesi gereken bir durum ama bir filozofun da dediği
gibi, utanmamak kadar utanç verici bir durum yoktur herhâlde; şu an
karşılaştığımız durum tam da bu.
Yine, AKP iktidarları döneminde artık yeni
bir şeyle karşılaşır olduk. Eksiden
hırsızlar kafalarına çorap takarlardı ama son dönemlerde
gördüğümüz üzere, artık arkalarına bayrak, yanlarına da
bakan taşıyorlar; böyle fotoğraflarla poz verip sonra bütün
hırsızlıkları yapıyorlar. Bugün ülkenin gündeminde olan
Sezgin Baran Korkmaz, Cihan Ekşioğlu, Korkmaz Karaca, Veyis Ateş
gibi kişiler nereden türüyor acaba? Kimlerden güç alıyor, kimlerden
güç alıyor? Ve yine, Veyis Ateşin aracılık
yaptığı iddia edilen kişi kim? Bu herkesin gündeminde,
herkes bunu soruyor ama iktidar her ne hikmetse üç maymunu oynamaya devam
ediyor.
Değerli arkadaşlar, birçok milletvekili
arkadaşımız şu görseli gündeme getirdi: Bülent
Kılıç; bir foto muhabiri, gazeteci arkadaş Onur
Haftasındaki polis müdahalesini çekerken bu şekilde gözaltına
alındı. Aslında bu sadece Bülent Kılıçın
gözaltına alınma şekli değil, bu aynı zamanda
artık Türkiye Cumhuriyeti devletinde iktidarın oluşturduğu,
bu despot iktidarın oluşturduğu düzenin aslında bir
yansıması, bu şekilde vatandaşın anayasal
haklarına çöküldüğünün de göstergesi. İktidar eliyle Kürt
halkının iradesinin gasbedilerek kayyumlar eliyle çökülen
belediyelerin de bir göstergesidir bu. Yine, İstanbul Sözleşmesi
iptal edilerek neredeyse hayat haklarının ellerinden
alınmasına sebep olacak kadınların ve yine istismara
uğrayan çocukların hayatlarına çöküldüğünün de bir
göstergesidir. Bugün, bir tweet attı diye bu Mecliste Ömer Faruk
Gergerlioğlunun vekilliği düşürüldü ve özgürlüğüne
çöküldü, bu fotoğraf yine onun da yansıması. AKP
iktidarının yarattığı bu düzende hiç kimseye huzur
olmadığı net bir şekilde ortaya çıktı. Tabii,
bununla birlikte, şimdi HDPyi kapatma durumu da aslında bu
fotoğrafta yer alıyor.
Değerli arkadaşlar, tekraren söylüyorum:
Yüz yıllık imha, inkâr, asimilasyon politikası sonrası,
OHALler, 4.500 köyün yakılması, yine 17.500 faili meçhul cinayet ve
yine şu an uğradığımız zulme rağmen HDP
paradigmasının birlikte yaşamda ısrar ve HDP
paradigmasının Kürtleri birlikte yaşamda ısrar konusunda,
birlikte yaşam iradesine ikna ettiği bir dönemde HDPlilerin,
Kürtlerin elini tutacağınız, omuz vereceğiniz yerde
boğazına çöküyorsunuz; tam da bu şekilde. Biz bu durumu kabul
etmeyeceğiz ve dediğimiz gibi ilk seçimde de iktidardan hesap soracağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) İktidar
olacaksın herhâlde, beyanlar güzel!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Muhatap
almıyorum, muhatap almıyorum!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Alsan ne olur,
almasan ne olur!
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
ikinci söz talebi Sayın Muhammet Naci Cinislinin.
Sayın Cinisli
(İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlarım.
Türk sanayisinin temelini oluşturan, Fatih
Sultan Mehmet Han devrine kadar uzanan tarihiyle Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumu her çeşit silah, teçhizat ve malzeme imalatını
gerçekleştirebiliyor. MKE, savunma ihtiyaçlarını ekonomik bir
şekilde üretmek amacıyla kurulmuş stratejik bir kurumumuz.
Kanun teklifiyle, Kurumun kamu iktisadi
teşebbüsleri statüsünden çıkarılıp kamu anonim
şirketine dönüştürülmesi amaçlanıyor. Bu çerçevede, sermayesinin
tamamının Hazineye, yönetim haklarının ise Millî Savunma
Bakanlığına bağlanması öngörülüyor. Bu maddeyle, proje
süresiyle sınırlı olmak üzere sözleşmeli personel istihdam
edilebileceği hükmü yürürlükten kaldırılıyor. Kurumun ülke
güvenliğindeki stratejik önemi ve savunma sanayimizdeki yeri göz önüne
alındığında, istihdam edilecek personelin önemi ortaya
çıkıyor. İstihdam hükümleri devlet aklıyla ele
alınıp değerlendirilmeli.
AK PARTİnin bugüne kadarki siciline
baktığımızda, iyi niyetle hazırlanmış
olduğu savunulan bu değişikliklerin amacından maalesef
şüphe duyuyoruz. Bunun en bariz örneği olarak Sakarya Tank Palet
Fabrikasını verebiliriz. İhale hükümlerinin tamamının
dışında gelişen Sakarya Tank Palet Fabrikasının
devri ve ihale hükümlerinin içinde olan teslim tarihi çoktan geçmesine
rağmen hâlâ üretimine başlanmayan, ordumuzun ihtiyacı olan
tankları göz önüne aldıkça AK PARTİnin millî
kurumlarımıza ve millî çıkarlarımıza olan
bakışına şüpheyle yaklaşıyoruz.
Fırsat eşitliği
kavramının arkasına saklanılarak yakın geçmişte
Millî Piyade Tüfeği Projesinin sızdırılması gibi
acı tecrübeler yaşayan Kuruma yeni bir teknoloji transferi veya bilgi
hırsızlığı yaşatılmasından endişe
ederim.
Kanunun kabulü hâlinde Kurumun özelleştirilip
özelleştirilmeyeceği bir muamma iken AK PARTİnin geçmiş
uygulamaları Kuruma yatırım yapmak yerine Kurumu satın
alabilecek şirketlerin Kurum bünyesine
sızdırıldığını bize gösteriyor maalesef.
Hatta Kurum fabrikalarının özel şirketlere tahsis edilmeye
başlandığı, Kurumun ismini sanki ortaklık
kurulmuşçasına kendi şirketlerinin isminin ardından ifade
ettikleri kaydediliyor. Kurumun on yıllardır üretimde bulunarak elde
ettiği üretim yetenekleri, bilgi paketleri bu şirketlere bedelsiz
olarak sunuluyor. AK PARTİ dönemi özelleştirme tarihine yakından
bakıldığında, kârlı kurumların önce çeşitli
uygulamalarla atıl hâle getirilmesine, kurumların satış
bedelinin düşürülerek sonrasında yakın çevreye
satıldığına sıkça rastladık.
Dünyada 40tan fazla ülkeye ihracat
gerçekleştirmiş olan Kurum İSO 500 verilerine göre 1993te
Türkiyenin en büyük 10uncu sanayi kuruluşu iken 2020de
90ıncı sıraya gerilemiş. Kurum her ne kadar 2019
yılı gelir vergisi mükellefleri arasında 41inci sırada,
KİTler arasında 4üncü sırada, ve savunma sanayisi
kuruluşları arasında 1inci sırada ise de 1993-2020 arası
negatif farkı dikkatlerinize sunarım. Gelişen teknolojiye ayak
uydurma sözü sürekli vurgulanmış olsa da bu soyut bir ifade.
Dönüştürülmek istenen yeni statü anonim şirket ve bilindiği
üzere, şirketler ticari hayatta kâr etmek için faaliyet gösterirler.
Hâlbuki bu Kurumun öncelikli amacı kâr etmek değildir. Ana hedef
güvenlik güçlerimizin savunma sanayisine dayalı ihtiyaçlarını
düşük maliyet ve kaliteli ürünlerle karşılamaktır.
Kanun teklifinde, kuruluşta Hazineye ait olan
payların daha sonra ticaret hukuku çerçevesinde özel şahıslara
devrini önleyen bir hükmün olmaması ciddi bir sorun. Teklifle, Kurumun
kamu hukuku hükümlerine tabi olmasına son verilip özel hukuk hükümlerine
tabi kılınması öngörülüyor. Böyle bir durumda ise Kurum kamu
denetiminden muaf bir hâle getirilmiş olur. Unutmayalım ki denetim
işleri yasama faaliyetleriyle birlikte önemli görevlerimizden biri.
Statü değişikliğiyle Kamu İhale
Kanununa tabi olmayacak Kurumun Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimi
dışına çıkarıldığını ifade eder,
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde üçüncü ve son söz Sayın Ulaş Karasunun.
Sayın Karasu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ULAŞ KARASU (Sivas) Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şu anda Makine ve
Kimyada çalışan kardeşlerimiz herkesten daha fazla gelecek
kaygısı yaşıyor. Kanun teklifiyle, Kurumda kalmayı
kabul eden ve sözleşme imzalayan personel iş güvencesinden
vazgeçmiş olacak. Tamamen İş Kanununa tabi ve iş akdi
işverenin keyfine göre sonlanabilecek. Kanun teklifine göre, artık
anonim şirket olacak burası. Peki, devam eden personele maaş ve
özlük hakkında ne teklif edilecek? Belli değil.
Çalışanın önüne çok kötü şartlarda bir sözleşme
konulursa bunu kim denetleyecek? O da belli değil. Toplu sözleşme
hakkı olacak mı, olmayacak mı? Yine belli değil. Yani
Kurumda kalmak isteyen personeli siz belirsizlikler kuyusuna atıyorsunuz.
Diğer taraftan, sözleşmeye geçmek
istemeyen personel altı ay içinde havuza gönderilecek. Burada da hak
kayıpları mevcut. Birincisi, giden personel kendi haklarıyla
gitmemiş oluyor. Personel, geçtiği kurumdaki ücret skalasına
göre belki iki, belki de üç yıl maaş zammı alamayacak. Tüm
planını ve geçimini maaşı üzerine yapan kardeşimiz
önümüzdeki iki üç sene zam alamayacak. Memuru enflasyona ezdiriyorsunuz.
diyorduk ama siz Makine ve Kimyadaki personeli enflasyona yedireceksiniz.
Burada bir diğer hak kaybı, KİTlerde
olan bazı kadrolar 657de bulunmuyor. Yani ayrılan ve havuza giden
personelin bire bir kendi kadrosu görevlendirildiği kurumda yoksa mesleki
kıdem anlamında hak kaybetmiş olacak. Onlarca yılın
birikimini, kalifiye personeli siz şu an bir çırpıda gözden
çıkarmış bulunuyorsunuz. Daha anonim şirket olarak kanun
teklifini geçirmemişken NEPSA isimli bir firmaya fişek hattı,
kapsül hattı gibi aktif olarak çalışan hatlar -milyonlarca adet
alım garantisi verilerek- Makine ve Kimyaya ait tüm teknik bilgi, üretim
altyapısı ve teknik personel ücretsiz olarak devredildi, hatta
bununla ilgili sözleşmeler imzalandı.
Mayıs ayı içerisinde
Cumhurbaşkanının katılımıyla
açılışı yapılan bir tesisi de yine Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunun asli işi olmasına rağmen Konsept adı
altında, bugün itibarıyla bir web sayfası bile olmayan bir
firmaya yap-işlet-devret modeliyle ve yine alım garantisiyle
devrettiniz.
Kurduğunuz bu yağma düzeniyle Makine ve
Kimyayı çoktan yemeye başlamıştınız, şimdi
hukuki altyapısını oluşturmaya
çalışıyorsunuz. Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa
Türkiye de öyle yönetilmelidir yoksa bileklerine bağlıyorlar
prangayı, yürü yürüyebilirsen, bu ülke bu şekilde sıçramaz.
diyen Cumhurbaşkanı ve onun Hükûmeti bugün bütün ülkenin bütün
değerlerini peşkeş çekiyor. Erdoğanın tek adam
AŞsinin ülkeyi nasıl uçuruma sürüklediğini görüyoruz. Tank
Palet, ÇAYKUR, PTT; Sivasın göz bebeği TÜDEMSAŞ, şimdi de
Makine ve Kimya ile daha onlarca değer kamunun elinden çalınıyor.
Değerli milletvekilleri, burada çok büyük bir
ikiyüzlülükle karşı karşıyayız. Makine ve
Kimyanın mevcut yönetimi, Komisyonda, nitelikli personel ihtiyacı
diye getirip, yapılacak değişiklikle nitelikli personelin
istihdam edileceğini savunuyor. Şimdi ben kendilerine sormak
istiyorum: Madem nitelikli personele bu kadar düşkünsünüz, mühendis
unvanında olan, gerek yabancı dil yeterliliği gerekse de
şimdiye kadar yapmış olduğu işler konusunda herhangi
bir yeterliliği olmayan fakat üst düzey bir generalin yakını
olan kişiyi daire başkanı yaptınız mı,
yapmadınız mı? Yine, Kurum dışından
getirdiğiniz bir sağlık personelini Kurumun en önemli
dairelerinden birinin başına getirdiniz mi, getirmediniz mi?
Sırf size yakın diye, Kurumda şef olan bir kişiyi
başka bir dairenin başkanı olarak atadınız mı,
atamadınız mı? Birilerinin eşini dostunu, hısım
akrabasını, yeni mezunları Kurum gençleşiyor adı
altında daire başkanlıklarına getirdiniz mi, getirmediniz
mi? Bu soruları kamuoyu merak ediyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel
Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 275
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanması hâlinde 1 Temmuz 2021 Perşembe günü toplanmamasına ilişkin
önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
30/6/2021
Danışma Kurulunun 30/6/2021 günü (bugün)
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Engin
Özkoç Hakkı
Saruhan Oluç
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Erkan Akçay İsmail
Tatlıoğlu
Milliyetçi Hareket Partisi İYİ
Parti Grubu Başkanı
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 30 Haziran 2021 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde 275 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 1 Temmuz 2021 Perşembe günü
toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
X.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 275) (Devam)
BAŞKAN Kanun teklifinin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Geçici madde 1 üzerinde 2si aynı mahiyette 3
adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Kanun Teklifindeki geçici madde 1in kanun teklifinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda Kaya Mahmut Toğrul Murat Çepni
İstanbul Gaziantep İzmir
Filiz Kerestecioğlu Demir Ali Kenanoğlu Rıdvan Turan
Ankara İstanbul Mersin
Dirayet Dilan Taşdemir
Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Orhan Çakırlar İmam Hüseyin Filiz Bedri Yaşar
Edirne Gaziantep Samsun
İsmail Tatlıoğlu Fahrettin Yokuş
Bursa Konya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeler
üzerine ilk söz Sayın Ali Kenanoğlunun.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifi üzerinde konuşmacı
arkadaşlarımız bölümler ve kanun teklifinin tümü üzerindeki
görüşlerimizi ifade ettiler. Ben başka bir konuya değineceğim.
Şimdi, iki gün sonra 2 Temmuz Sivas
Madımak katliamının, arkasından 3 Temmuz Çorum
katliamının ve 5 Temmuzda da Başbağlar
katliamının yıl dönümleri ve anmaları var. Tüm bu
katliamlarda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum ve
katliamları lanetliyorum.
2 Temmuz Madımak katliamının
diğerlerinden ayrılan bir özelliği vardı, farkı
vardı; o da sekiz saat canlı yayın esnasında
insanların yakılması, katledilmesi, göz göre göre, göz yumula
yumula engellenmemesi üzerine kurulu bir katliamdı. Biz şunu biliyoruz:
Devletin istemediği hiçbir olay, hiçbir kitlesel olay katliama
dönüşmez. Devlet buna müsaade ediyorsa, izin veriyorsa ya da bizzat
organizasyonun içerisindeyse ancak bu katliamlar gerçekleşir. Niye bunu
diyoruz? Bu katliam 93te gerçekleşiyor ve 90lı yılların
nasıl karanlık bir dönem olduğunu hepimiz söylüyoruz yani bütün
partiler bunu söylüyor. Tabii, 90lı yılların beyaz
Torosları ve bin operasyonları her birimizin hafızasında ve
bugünlerdeki çete liderlerinin beyanlarıyla da yeniden tazelenmiş,
güncellenmiş olarak da karşımıza çıkıyor. Ne oldu
bu katliamda, Sivas Madımak katliamında? Sekiz saatlik canlı
yayındaki, bu engellenmemelere rağmen oluşan katliam sonucunda,
etkinliğe katılan 33 can, 2 otel görevlisi ve 2 de katliamı
yapmak üzere otelin içerisine giren katliamcı yaşamını
yitirdi. Şimdi, dava açıldı, gerçek failler hiç
yargılanmadı yani katliamı organize edenler, sevk edenler,
engellemeyenler, o sekiz saat boyunca bunu izleyenler yargılanmadılar.
Yargılananlar, işte, orada bulunan kişilerdi. Bunların bir
kısmı yargılandı, ceza aldı, bir kısmı
kaçtı gitti yurt dışına. Bunlara kırmızı
bültenle aramalar çıkarıldı ama bakın, nasıl
çıkarıldı onu söyleyeceğim. Hani, diyorlar ya Devlette
devamlılık esastır. İşte, burada, devletin makbul
vatandaşı değilseniz eğer sizin için devamlılık
esas oluyor. Ne oldu? Kırmızı bülten çıkardılar Cafer
Erçakmaka, bir numaralı sanık, bir numaralı. Dünyanın her
tarafında arıyorlar. Nerede çıktı biliyor musunuz? Sivas
merkezde yaşamış, Emniyet Müdürlüğüne 100 metre mesafede
yaşamını yitirdi, orada ortaya çıktı. Ne zaman
çıktı? Mezarlığa gömülünce ortaya çıktı,
mezarlıkta ortaya çıktı. Şimdi, arkasından ne oldu?
2012 yılında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi kimi
sanıklar açısından zaman aşımı kararı verdi.
Peki, Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Başbakanı ne dedi?
Hayırlı olsun." dedi, Hayırlı olsun ülkemize.
Ve son bir şey yaşandı: Hani, bir
Ahmet dedeniz vardı ya, hani, katil Ahmet dedeniz; çok allayıp
pulladınız, çok süsleyip püslediniz, çok mağduriyetine
sığındınız; bu katil Ahmet Turan
Kılıç'ı Yaş haddinden, yaş sınırından
ve mağduriyetinden kaynaklı. diye serbest bıraktı
Cumhurbaşkanı. Peki, Mehmet Emin Özkan bütün raporlarına, bütün
durumuna rağmen, hastaneye yürüyemeyecek durumuna rağmen hâlâ içeride
tutuluyor. Yani, bu, sizin bakış açınızı ortaya
koyuyor yani makbul vatandaş tanımınızı ve sizin
makbul vatandaş tanımınıza uymayanlara yapmış
olduğunuz uygulamayı ortaya koyuyor. Almanya'ya kaçan 3 sanık
var; bunlar nasıl aranıyor biliyor musunuz Almanya'da? 12 defa arama
çıkarılmış, kırmızı bülten
çıkarılmış 12 defa. 8 defasında usulüne uygun
yapılmadığı için reddedilmiş, daha sonra usulüne uygun
hâle getirilmiş ama gerekçe şu şekilde: Toplantı ve gösteri
yürüyüşüne muhalefetten kaynaklı olarak talep ediliyor. Ya, katliam
yapmış, insan yakmış ama buradan talep ediyorsunuz,
istiyorsunuz, verirler mi? Yani Almanya toplantı ve gösteri
yürüyüşüne muhalefet etmiş birini size iade eder mi? Tabii ki etmez,
sonuç bu.
Son skandal ne? Son skandal işte, Metin
Altıokun memleketinde, Bergamada Belediye Başkanınız 2
Temmuz 2021de yani önümüzdeki iki gün sonra bir şenlik düzenliyor, bir
eğlence düzenliyor; son marifetiniz de bu. Hani diyorsunuz ya: Ortak
acılarımızda buluşalım. Ortak acılar ancak sizin
acınız olursa -hani kendinize Müslümansınız ya- ortak
oluyor. Sizin makbul vatandaş tanımınızın
dışında kalanların acısı ortak acı
değil, tam tersine sizin şenliğiniz, eğlenceniz oluyor;
durumunuz, vaziyetiniz bu. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Fahrettin Yokuşun.
Sayın Yokuş, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİnin iktidara geldiği 2002
yılında Kırıkkalenin toplam nüfusu 287 bin idi. 2020
yılında ise 278 bine geriledi. Bu yıllar arasında
Türkiye'nin nüfusu yüzde 27 arttı. Eğer Kırıkkalede
Türkiye nüfusu kadar artış olsaydı bugün nüfusu 360 binlere
çıkardı. Kırıkkale bu süreçte 87 bin kişi kaybetti.
Acaba niye? İşte, Makine ve Kimya Endüstrisini zaman içinde
yavaş yavaş yok etmenin bedelini halkı ödedi.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
şirketleşmesine biz, muhalefet olarak karşı
çıkıyoruz, bize itiraz ediyorsunuz, doğru iş
yaptığınızı söylüyorsunuz ancak bakın, size
itiraz eden başkaları da var. Hani, sizin bir MEMUR-SENiniz var,
beslediğiniz, palazlaştırdığınız yandaş
sendikanız, vallahi onlar da karşı çıkıyor Bu
yanlış. diyor. Daha önemlisi yerli ve millî sendikamız,
TÜRKİYE KAMU-SEN de karşı çıkıyor. TÜRKİYE
KAMU-SEN diyor ki: Makine ve Kimya Endüstrisi ve benzeri kuruluşlar,
üzerinde yükseldikleri topraklarda kimsenin özel mülkiyeti değil,
milletimizin malıdır. Bugün gelinen noktada millî olan her
kuruluşu savunmak, vatanı savunmak kadar kutsaldır. Aynen
katılıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir Ilgın ilçemiz
var, bu Ilgın ilçemizin Çavuşçu Gölünden Ilgın ve
Kadınhanı ilçelerine su gönderilir. Orada bir komisyon kurmuşlar;
Ilgın Belediye Başkanı, Ilgın Kaymakamı,
Kadınhanı Belediye Başkanı, Kadınhanı
Kaymakamı, AK PARTİ ilçe başkanlarınız. Bu
dağıtımda bu yıl kavga çıktı.
Kadınhanının Mahmudiye ve Düğer köylerine yeterince su
verilmiyor. Köylüler diyor ki: Ya, gölde hâlen su var, niye vermiyorsunuz?
Hayır, biz böyle istiyoruz, size vermiyoruz. diyorlar. Ve köylerde
şu anda, bu 2 köyde avarlar yanıyor; ben gittim, gördüm. Bu köylüler
diyorlar ki: Biz hangi suçu işledik. Vallahi, ben de hayretler içinde
kaldım, Mahmudiye köyünün yüzde 90ı AK PARTİ ve ittifakına
oy vermiş.
HAMDİ UÇAR (Zonguldak) Allah razı olsun.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Gerçekten
Allah razı olsun.
Ne güzel ama biz gittik, yarısı sizi terk
etti, bize katıldılar. Yavaş yavaş bu zulümlerin
karşılığını alıyorsunuz. Devam edin
zulmetmeye ama biliniz ki bu haksızlıklarınız devam
ettiği sürece vallahi yol yakın.
Daha başka bir şey anlatayım size:
Ilgının Çavuşçu Gölle aynı ismi taşıyan
Çavuşçugöl Mahallesi var, hani, geçen yıl acele özelleştirmeyle
vatandaşın topraklarına el koymuştunuz ya köyün hemen
bitişiğinde; Danıştay karar verdi, yürütmeyi durdurma
kararı ama dinleyen mi var? Gittim gördüm, şu anda kazım devam
ediyor. Hukuk mu? Hani nerede? Adalet mi? Sadece AK PARTİnin adında
kaldı, Türkiye'den uçtu gitti. Şimdi, hukuk yok, adalet yok.
Çavuşçugöl Mahallesindeki değerli hemşehrilerim soruyor: Biz
hangi suçu işledik, hangi suçu işledik; bize bu zulmü niye yaparlar?
Niye yaparlar biliyor musunuz? Rant için yaparlar. Onları ölüme terk
ediyorsunuz. Yaşam alanının 50 metre bitişiğinde kömür
kazıyorsunuz ama dedik ya feryatları duymuyorsunuz. İyi ki
duymuyorsunuz!
Bir başka feryadı anlatayım size,
Ilgın Belediyesi -burada söyledim- 54 kişinin işine son veriyor.
Eskiden de Ilgın Belediye Başkanı AK PARTİli. Yahu
kardeşim, niye atıyorsun bunları, yasak var? Diyor ki: Ben Ali
kıran baş kesenim, yasak masak tanımam. Yahu, yapma
arkadaş, daha yasak var. Yok, atarım; istediğiniz yere gidin.
diyor çalışanlara, işçilere. İşte, böyle. Niye bunu
diyebiliyor? Eğer bir muhalefet belediyesi bunu yapsaydı, ah ah,
canına okurdunuz siz. İşte, siz, her yerde derebeyliği
kurmuşsunuz.
Vallahi billahi Ilgın feryat ediyor,
Konyanın tüm ilçeleri feryat ediyor, çaresizlikten feryat ediyor,
zulmünüzden feryat ediyor ama bu feryat ne olacak biliyor musunuz? Yüce
Yaradandan bu feryadın hesabı sizden sorulacak, emin olun buna.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 275 sıra
sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında
Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesinin (3)üncü fıkrasında geçen
altı ay içinde ibaresinin bir yıl sonunda olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Özgür Karabat
Çanakkale Aydın İstanbul
Faruk Sarıaslan Gamze Akkuş
İlgezdi Ahmet
Kaya
Nevşehir İstanbul Trabzon
Süleyman
Girgin
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Süleyman Girginin.
Sayın Girgin, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
özelleştirilme girişimine karşı haklarına ve iş
yerlerine sahip çıkan emekçi kardeşlerimizi, mücadeleyi büyüten
sendikaları ve destek veren emek dostlarını selamlıyorum.
Biliyoruz ki, onlar sayesinde iktidar, teklife
MKEnin sermayesinin tamamının hazinede olacağına dair
şimdilik bir madde eklemek zorunda kalmıştır. Ancak
şunu vurgulamalıyız: Kapı artık
açılmıştır. Gördük ki iktidarın asıl amacı,
MKEnin özelleştirilmesidir. Bu kürsüden bizler de ilan ediyoruz ki:
Kamusal varlığımız MKEyi korumak, bizim de
çocuklarımıza boynumuzun borcu olsun. Biliyoruz ki, İstanbul
Sözleşmesinden bir gecede çıkma kararı alanlar; TELEKOMu,
TEKi, TEKELi, SEKAyı ve nicelerini özelleştirenler; Sizden o
paraları tahkim yoluyla söke söke alırlar. diyerek kendi
halkına karşı yabancı şirketleri savunanlar; MKEyi
bir gecede satma kararı alabilir, buna izin vermeyeceğiz. Çünkü biz
gücümüzü 5li çeteden, mafyadan, gözünü rant bürümüşlerden, yandaş
medyadan değil; bu ülkenin taşından toprağından,
insanımızın ferasetinden, çocuklarımızın
geleceğine sahip çıkma görevimizden alıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu teklifi getirmek
için neden bu kadar acele edildi? Ne oldu? Satmak için ya da hisse devri için
paralı iyi bir ortak mı bulundu? Yıllardır belli
aralıklarla ısıtılıp gündeme getirilen MKEyi anonim
şirkete dönüştürme sevdası en büyük heveslerinden biri
iktidarın, bunu biliyoruz.
2021 Martında, görevde yükselme
sınavı yapıldı, başarılı olanlar sözlüye
çağrıldı ancak sonuçlar açıklanmadı. Neden müdürlük
sınavlarının sonuçlarını açıklamıyorsunuz?
Neden sınavı kazananları görevlerine başlatmıyorsunuz?
Burayı anonim şirket yapacağız, bekleyin. mi dendi yoksa
size?
Öte yandan, personel istihdamının
artacağını ve bütün personelle çalışmak
istediğinizi söylemenize rağmen kurum içerisinde norm kadro
çalışması yürütüyorsunuz. Sizin tüm çalışanlarla yola
devam etmek gibi bir niyetiniz yok. Kısa bir geçiş döneminin ardından
kurumun bir arpalığa dönüşeceği çok açık.
Amasız, fakatsız herkese kadro sözü veren ancak kamu
kurumlarında ve belediyelerde binlerce işçiyi kadro
dışı bırakan iktidarın sicili ortada.
Özelleştirilen veya özel şirket hâline dönüştürülen kamu
kurumlarının tamamında çalışanlar mağdur
edilmiş, özlük haklarında büyük kayıplar
yaşanmıştır. Statü değişikliğiyle gözden
çıkarılacak personel, taşeronlar dâhil yardımcı ve
destek personelin tamamı olacaktır. Çok örneğini gördük, havuza
alınarak farklı şehir ve kurumlarda
çalıştırılan memurların sosyal düzenleri bozuldu.
Gönderildikleri kurumlarda ihtiyaç fazlası personel olarak uzmanlık
alanları dışında çalıştırıldı ve
mobbinge maruz bırakıldı. İşçi statüsünde
çalışanlar iş güvencelerini, kadrosuz veya taşeron olarak
çalışanlar ise iş yerini kaybetti.
MKEde yapılacak özelleştirme sonucu
devlet memurlarına ve sözleşmeli personele bir sözleşme teklif
edilecektir. Sözleşme imzalayanlar 4857 sayılı İş
Kanununa tabi olarak istihdam edilecek fakat iş güvenceleri ortadan kalkacaktır.
Değerli arkadaşlar, yapılması
gereken zamana uygun teknolojinin MKEye kazandırılması, liyakat
ve eğitimin temel alındığı iş güvenceli bir
personel rejiminin oturtulması ve kurumların arpalığa
çevrilmediği bir yönetim anlayışının
yaratılmasıdır. MKE üreten, kâr eden, kendini sürekli
geliştiren elde kalmış son kurumlardan biridir. Biz bu filmi
daha önce çok defa gördük. Önce anonim şirkete çevir; sonra böl, parçala,
sat. Bütün özelleştirmeler memur, işçi ve taşeron
çalışanların haklarının elinden alınmasına
sebep olmuştur. Ülkeyi anonim şirket gibi yönetmek istiyorum. diyen
anlayışa diyoruz ki: Sizin değil emekçinin dediği olacak;
MKE halkındır, halkın kalacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2 üzerinde 2 adet önerge vardır,
okutacağım 2 önerge de aynı mahiyette olup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi'nin geçici 2nci maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar Orhan Çakırlar
Konya Samsun Edirne
İmam Hüseyin Filiz Ayhan Altıntaş
Gaziantep Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Faruk Sarıaslan
Çanakkale Aydın Nevşehir
Ahmet Kaya Özgür Karabat Gamze Akkuş İlgezdi
Trabzon İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Ayhan Altıntaşın.
Sayın Altıntaş, buyurun.
Sayın Altıntaş? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifte maddenin ilk hâlinde ayni, fikrî,
sınai mülkiyet, patent, marka, endüstriyel tasarım ve benzeri tüm
hakların şirkete devredilmesi ibaresi yer alırken, Komisyonda
yapılan değişikle bu kısım madde metninden
çıkarılmıştır. Komisyonda yapılan bu
değişiklik bile kanun teklifi üzerinde duyulan endişeleri
haklı çıkarmaktadır. Kamuya ait bir şirket olarak devam
edeceği dile getirilen MKE'nin ayni, fikrî, sınai mülkiyet, patent,
marka, endüstriyel tasarım ve benzeri tüm haklarının
şirkete devredilmesinin iktidar grubunca verilen bir önergeyle metinden
çıkarılması kanuna karşı kamuoyu tepkisinin haklılığını
ispatlamaktadır. Diğer bir boyutuyla her ne kadar "ayni, fikrî,
sınai mülkiyet, patent, marka, endüstriyel tasarım ve benzeri tüm
haklar ile ilgili ibare madde metninden çıkarılmışsa da bu
hususular hakkında ayrıca bir düzenleme yapılmamış ve
bu haklar hususunda belirsizlik oluşturulmuştur. Önergeyle; Türk
Silahlı Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, roket, araç ve gereç
ihtiyaçlarını karşılamakla görevli olan Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu şirketleştirilmeyecek ve kamu kurumu statüsünde
kalmaya devam edecektir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz Sayın Ahmet Kayanın.
Sayın Kaya, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ sıralarına sesleniyorum:
Arkadaşlar, ya, Allah rızası için bir kanun teklifi getirin de,
şu Meclise bir kanun teklifi getirin de biz de gönül
rahatlığıyla bir oy verelim. Memleketin, milletin binlerce
sorunu var, bu sorunlar çözüm bekliyor. Siz duruyorsunuz, duruyorsunuz,
duruyorsunuz, bir kanun teklifi getiriyorsunuz, nereden çıktı, niye
geldi, açıkçası merak ediyoruz. Hangi sorunu çözecek, kimin derdine
derman olacak, gerçekten merak ediyoruz.
Şimdi, arkadaşlar, bu merakımı
gidermek için Bu kanun teklifini getiren arkadaşlar bir amaca hizmet
ediyor; neye hizmet ediyor, bir bakalım. dedim, kanun teklifinin genel
gerekçesine baktım. Genel gerekçede diyor ki: Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun, gelişen teknolojiye ayak uydurulması, üretim imkân ve
kabiliyetlerinin artırılması ve nitelikli personelin
istihdamının sağlanması gibi nedenlerle günümüz ticari
hayatın gereklerine uygun yapısal dönüşümüne ihtiyaç
duyulmaktadır, hareket esnekliğine sahip bir organizasyon hâline
dönüştürülmesi gerekmektedir. Kurum için kritik ve nitelikli personelin
istihdamının sağlanması, uluslararası ve yerli savunma
sanayisi firmalarıyla ortaklık ve iş birliği
yapılması, AR-GEye ağırlık verilmesi, ürün
çeşitliliğinin sağlanması ve ihracatın
artırılması adına Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun
AŞ olması gerekiyor. Genel gerekçe bu.
Arkadaşlar, ben KİT Komisyonu üyesiyim.
Bundan yaklaşık üç ay yirmi bir gün önce KİT Komisyonunda yani 9
Mart 2021 yılında Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunu konuştuk.
Sayın Genel Müdür orada bir sunum konuşması yaptı. KİT
Komisyonu üyesi AK PARTİli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket
Partili arkadaşlarım da o Komisyonda buna tanıktır.
Bakın, Sayın Genel Müdürün orada, KİT Komisyonunda
yaptığı sunumu kısaca sizlere özetleyeyim.
Öncelikle, Sayın Genel Müdür KİT
Komisyonunda Kurumun tarihçesini ve başarılarını
anlattı. Aksayan hiçbir yanının olmadığını,
hiçbir sıkıntısının olmadığını,
gelişen teknolojiye ayak uyduran bir Kurum olduğunu, hareket
esnekliğine sahip bir Kurum olduğunu, AR-GE çalışmalarına
ciddi bütçeler ayırdıklarını ve verimli çalışan
bir Kurum olduğunu, sermayesini artıran ve kâr eden bir Kurum
olduğunu söyledi Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun. Ayrıca,
teknolojisini geliştiren, rekabetçi ve dinamik bir yapıya sahip lider
bir Kurum olduğundan bahsetti. Daha üç ay önceki KİT Komisyonu
görüşmelerinden bahsediyorum.
Yani, kısacası, Sayın Genel Müdür,
orada, KİT Komisyonunda yaptığı sunumda bu güzide
Kurumumuzu, tıkır tıkır işleyen, gelişen
teknolojiye ayak uydurmuş, üretim imkân ve kabiliyeti yüksek, nitelikli
personel istihdam eden, hareket esnekliğine sahip, yerli ve
uluslararası firmalarla iş birliği içinde üretim yapabilen
güzide bir Kurum olarak bizlere anlattı. Arkadaşlar, o sunumdan sonra
-Polat Bey burada, Süleyman Bey burada- KİT Komisyonu üyesi AK
PARTİli arkadaşlarımızın bir çoğu
buradadır; burada onların teşekkür konuşmaları var
Sayın Genel Müdüre ve bu güzide Kurumumuzun işleyişine yönelik Çok
iyi yapıyorsunuz, sizleri tebrik ediyoruz. Daha iyi şeyler
yapmanız için her türlü desteği vereceğiz. İnanın
oradaki tablo bizleri de mutlu etti. Çok başarılı bir Kurumumuz,
hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, tıkır tıkır işleyen
bir Kurumdan bahsettiler orada.
Şimdi, aradan üç ay geçti, o günden bugüne ne
oldu da bu tıkır tıkır işleyen güzide Kurumumuzun bir
anda aksaklıklar yaşadığı, anonim şirket
olması gerektiği, yeni teknolojilere ihtiyaç duyduğu, yeni
gelişmelere ihtiyaç duyduğu konuşulur oldu ve bunu yapabilmenin
yolu olarak da anonim şirket olması önümüze kondu? Arkadaşlar, siz
söyleyemiyorsunuz ama biz söyleyelim: Burada niyet başka çünkü bu konuda
siciliniz bozuk, daha önce de benzer örnekleri yaşadık. (CHP
sıralarından alkışlar) Tank Palet Fabrikasında
yaşadık, önce bir AŞye devrettiniz, sonra o güzide kurumumuz
vatan dediğimiz kurumumuz özelleştirildi, elimizden
çıktı. Benzer bir akıbetin maalesef Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunu beklediğini düşünüyoruz, bu konuda kaygılıyız
ve sizleri uyarıyoruz: Yapmayın, etmeyin.
Bakın, arkadaşlar, bugün o sürekli
sattığınız ve satmaktan övünç duyduğunuz
fabrikaları Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları yaptı,
Cumhuriyet Halk Partisi yaptı. Mustafa Kemal Atatürk Her fabrika bir
kaledir. diyordu, siz her fabrikayı satılacak bir mal olarak gördünüz.
Bu anlayıştan artık vazgeçin diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir de sizlere şu hatırlatmayı
yapıyorum: AK PARTİ, maalesef, yüz yıllık cumhuriyetin
hayırsız evladıdır, mirasyedisidir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 2yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde aynı mahiyette 2 adet
önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar Yasin Öztürk
Konya Samsun Denizli
Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Altıntaş Orhan Çakırlar
Adana Ankara Edirne
İmam Hüseyin Filiz
Gaziantep
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Çetin Arık
Çanakkale Aydın
Kayseri
Baha Ünlü Ali Şeker Faruk
Sarıaslan
Osmaniye İstanbul Nevşehir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz, Sayın Ayhan Altıntaşın.
Sayın Altıntaş, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına
275 sıra sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama kısa bir fıkrayla
başlamak istiyorum: Adamın biri havaalanına gelmiş, 2
bavulu bagaj teslim bankosuna getirmiş Ben New York'a gidiyorum, şu
bavulu New York'a, bu bavulu da Boston'a göndermek istiyorum. demiş,
görevli Biz öyle yapmıyoruz. deyince yolcu cevap vermiş Ama geçen
hafta yaptınız. Sizin iktidarınızın uygulamaları
da aynı bu fıkradaki gibi. Özelleştirme yapmıyoruz.
diyorsunuz, ikna edemiyorsunuz çünkü daha önce yaptınız Tank Palet
Fabrikasını özelleştirmeyeceğiz, acil ihtiyaç var, Katar
teknoloji verecek, finans desteği verecek. dediniz, ordunun bir
parçasını alıp Katar'a verdiniz. Acil. dediniz, üç yıl
geçti, ortada ne tank var ne de palet. Teknoloji. dediniz, Allah
aşkına, Katar'ın ne teknolojisi var? Hantal. dediniz, üç
yılda hiçbir varlık gösteremediniz. Kapattığınız
Tank Palet Fabrikasının personeli ordumuzun bir parçasıydı,
asker gibilerdi, gerektiğinde dağa çıkar araçların
bakımını, tamirini orada yaparlardı. Kısacası,
Tank Palete yazık ettiniz.
Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerine ait
birçok birliğin arazilerini de TOKİye verdiniz. Mesela İstanbul
Samandıra, Çekmeköydeki Hava Savunma Okulunun yemyeşil arazisini
TOKİye devrettiniz.
İSMET YILMAZ (Sivas) Hastane yapılacak.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunun da on binlerce dönüm arazi sahibi olması Acaba
müteahhitlerin iştahı mı kabardı? sorusunu akla getiriyor.
Alman Bosch firmasının kurucusu Robert Bosch İnsanların
güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim. demiş. Siz ise
Para kazanacaksam, vatandaşın güvenini kaybetmeyi göze
alırım. diyorsunuz. Kaybedilen para yeniden kazanılabilir ama
kaybedilen güven kolayca yerine gelmez. Tüm Türkiye size güvenini kaybetti. Bu
yasayla milliyetçiliği ve vatanseverliğiyle önde gelen
Kırıkkale halkının güvenini silip süpüreceksiniz.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ülkemiz için
önemli ve stratejik bir kurumdur. Buraya yatırım çekilmesine, kaynak
bulunmasına karşı değiliz. Kaynak bulunması için,
MKEnin gelişmesi için, üretimdeki verimin artması için üzerimize
düşeni yapmaya hazırız ancak özelleştirilmesine, AŞ
olarak Varlık Fonuna devredilmesine, birkaç kişiye ya da yabancı
firmalara aktarılmasına karşı çıkacağız;
aslında siz de karşı çıkmalısınız. Yerli ve
millî olmak, yabancıya stratejik kurumları satarak olmaz. Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumunu devrederseniz iştiraklerini de devretmiş
olursunuz. Örneğin, ROKETSANın yüzde 15i de Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumuna ait. Yerli ve millî olmak, millî kalkınmayı ve
yerli üretimi de içerir. Milliyetçilik böyle eldekileri yok ederek olmaz.
Değerli milletvekilleri, biz üretimi
desteklemek, hızlandırmak adı altında savunma sanayisini
zayıflatan, yabancı yatırımcıya veya Varlık Fonuna
devreden uygulamalara karşıyız. Eğer aklınızda bu
şekilde uygulamalar varsa biz ecdadımızın, Fatih Sultan
Mehmetin, Atatürkün emanetine sahip çıkacağız. Ordumuzun
mermilerinin, patlayıcılarının, toplarının
üretiminin yabancılara bırakılmasına karşı
çıkacağız. Biliyoruz ki yabancının mermisiyle vatan
savunulmaz.
Ayrıca personelin de emekli olmasını
beklemeden sözleşmeli yapılması, bir süre sonra da tazminat
verilerek kovulması ihtimali de işçilerimizi tehdit eden ciddi bir
unsur oluyor. Emekli olana kadar iş garantilerinin verilmesinin
sağlanması gerekiyor. İnsanları bu ekonomik kriz
ortamında, Türkiye Cumhuriyetinin en ciddi ekonomik krizini
yaşadığımız günlerde işsizlik tehdidiyle karşı
karşıya bırakmaya hakkınız yoktur.
Bu uygulamalara en başta Kırıkkaleli
vatandaşlarımızın büyük destek vereceğine
inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz, Sayın Ali Şekerin.
Sayın Şeker, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının resmî internet sitesinde şöyle bir
şey hemen karşınıza çıkıyor: KDV muafiyeti,
taksit imkânı, harçsız tapu avantajlarından
faydalanabilirsiniz. Yani satılık vatan çok avantajlı bir
şekilde satılıyor ve Özelleştirme İdaresinin
giriş fotoğrafı bu şekilde maalesef. Ve siz diyorsunuz ki:
Biz özelleştirmeyeceğiz, bize güvenin.
Bir kamu iktisadi teşekkülü olan Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu niye anonim şirket oluyor? Bunun nasıl bir
mantığı var, nasıl bir açıklaması var? Hemen
şurada, 3 kilometre ötede, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun Genel
Müdürlüğü var. Orada yaptıkları işleri sergiliyorlar, son
derece başarılı, son derece gelişmiş silahlar
üretiyorlar ki ben bir hekim olarak silahların bu kadar üretilmesini
doğru bulmuyorum, silahsız bir dünya istiyorum ama burada vatan
savunması için bunlar yapılıyorken ve bunlar da doğrudan
orduya satılıyorken ve bu Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun bir
yıllık kârı 1 milyar 200 milyon lirayken, siz Bir
yıllık kârı karşılığında 1 milyar 200
milyon sermayeli bir şirket kuruyoruz. diyorsunuz. Sizin bu
kurduğunuz şirket özelleştirmenin yolunu açıyor ve bunu biz
daha önce gördük, bunu o kadar çok gördük ki Sümerbankta gördük, TELEKOMda
gördük, TEKELde gördük, şeker fabrikalarında gördük, SEKte gördük,
SEKAda gördük, alüminyum fabrikalarında gördük. Ve Seydişehir
alüminyum fabrikalarını bir yandaşa, içinde o
aldığınız paradan çok daha fazla alüminyum külçeler varken,
ham madde varken ona verdiniz, millete küfreden meşhur bir müteahhidiniz
var ya, ona verdiniz. Şimdi, böyle bir müşteri mi çıktı da
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunu siz anonim şirkete
dönüştürüyorsunuz? Katara Tank Palet Fabrikasını verdiniz. 12
bin kişilik ordusu var. 12 bin kişilik personeli olan Katara, tank
konusunda hiçbir bilgi birikimi olmayan Katara verdiniz; Tank Palet
Fabrikası motorsuz tank maket fabrikası oldu. Motoru yok, hâlâ yok,
hiçbir gelişme yok. Siz Özelleştireceğiz,
geliştireceğiz. diyorsunuz; işte yaptığınız
özelleştirme ve gelişmeyi gördük, bunu tekrar Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunda yaşamayalım. Bizim derdimiz bu ülkenin
kaynaklarının bu ülke halkı için kullanılması.
Burada şehir hastaneleriyle ilgili dedik ki:
Devlet arsası kendisinin, binayı bir müteahhit yapacak diye 6 kat-7
kat maliyette biz bunlara vermeyelim. Ne oldu şimdi? Oradaki o hizmetleri
artık yabancı, Danimarkalı şirket bize verecek. Çalışan
personel bizim, aracı şirket Danimarkalı, ondan önce alan
başka bir müteahhit; 2 müteahhit besleyeceğiz biz. Biz kendi
vatandaşımızı çalıştırmaktan bu kadar âciz
miyiz, bu kadar çok mu paramız var bizim?
Biz bu süreç içerisinde kozmik oda olayını
yaşadık. Kozmik odaya bir suikast bahanesiyle, kumpas davasıyla
oraya soktunuz, şimdi de Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna, makine
olarak Türkiyenin, Silahlı Kuvvetlerin bütün donanımını
sağlayan kurumuna yabancıları sokacaksınız. Yabancı
çalıştıracağız, yabancılarla iş birliği
yapacağız. diyorsunuz. Atatürk Her fabrika bir kaledir. derken
işte tam da bugünleri anlatıyor. O kalenin kapılarını
ardına kadar siz açıyorsunuz; sırf kâr hırsına,
sermaye hırsına açıyorsunuz, geride millî güvenlik diye bir
şey bırakmıyorsunuz.
Yönetim kuruluna üç beş maaş
vereceğiniz birkaç yandaşınızı daha yerleştirmek
için maalesef bu kurumları heba ediyorsunuz. O kurumlar o kadar verimli ki
personeli de doğru düzgün maaş alıyor. Daha önce Seydişehir
Alüminyum Fabrikasında maaş alanlar bugünün parasıyla 8-10 bin
lira alırken verimli de çalıştırıyorlardı
orayı, şu anda asgari ücretle bile çalışmıyorlar.
Oradaki çalışanları çıkarıp taşeron üzerinden,
düşük ücretlerle, yaşam şartlarını
sağlayamayacak, standartları aşağı çekecek bir
düzenleme mi yapacaksınız? Gerçekten, hani
Özelleştirmeyeceğiz. diyorsunuz ya, şimdiye kadar deyip de
maalesef sözünüzü tutmadığınız gibi bunu da
yapacağınızı beklemiyoruz. Maalesef bu da özelleşecek
gözüküyor. Bunu yapmanızın tek bir mantıklı gerekçesini
söyleyin, biz de diyelim ki: Ya, biz görememişiz, kusura bakmayın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde aynı mahiyette 2 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Makine ve Kimya Endüstrisi
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifinin 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 12- (1) Bu Kanun hükümleri
Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.
Fahrettin Yokuş Bedri Yaşar İmam Hüseyin
Filiz
Konya Samsun Gaziantep
Yasin Öztürk Şenol Sunat Orhan Çakırlar
Denizli Ankara Edirne
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür Ceylan Hüseyin Yıldız Mehmet Akif Hamzaçebi
Çanakkale Aydın İstanbul
Çetin Arık Okan
Gaytancıoğlu Ali
Şeker
Kayseri Edirne İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep)- Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz Sayın Şenol Sunatın.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu hakkında
verilen kanun teklifinin 12nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım
Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü silah,
mühimmat, roket, araç ve gereçlerini karşılayan Makine ve Kimya
Kurumunu da önce şirketleştirip sonra özelleştirmek, Kurumu
yabancı sermayeye peşkeş çekme yolunu açmak tabii ki devriiktidarınıza
yakışırdı.
Temelleri Fatih Sultan Mehmetin İstanbulu
fethederken kurdurduğu Top Dökümhanesine kadar dayanan Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunu şirketleştirerek yüzde 100 yerli ve millîlikten
çıkararak çok sevdiğiniz acaba Katarlılara mı satacaksınız
yoksa başka alıcılar da sırada mı sayın
milletvekilleri? Ama şüphesiz satacaksınız, aynen müflis tüccar
gibi.
Sayın milletvekilleri, bu teklif, birçok büyük
KİT özelleştirmesinde olduğu gibi şirketleştirme,
anonim şirkete dönüştürme yöntemiyle özelleştirmeyi
amaçlamaktadır. Amaçlanan anonim şirket Türk Ticaret Kanunundaki
denetim hükümleri ile Kamu İhale Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu
başta olmak üzere 17 kanundan muaf; çok güzel. Özel hukuk hükümleriyle de
Cumhurbaşkanlığı kararlarına tabi olacak; ne kadar
güzel. Sayıştay denetiminden de çıkarılacak. Evet,
KİTlerde yapılan bütün kurumsal düzenlemelerin özelleştirmelere
yönelik olması gibi bu özelleştirmede de kamusal kaynak ve
varlıkların talanı söz konusu olacak yani birçok KİTte
olduğu gibi yine talancı olacaksınız.
Sayın milletvekilleri, büyük kamu
işletmeleri önce anonim şirkete dönüştürülüyor, ardından
parçalama, küçültme yöntemleriyle özelleştirilerek özel sektöre ve
yabancı sermayeye peşkeş çekiliyor veya son dönemde
görüldüğü üzere arpalıklara dönüştürülüyor. Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun başına gelecek olan da ne yazık ki, böylesi bir
süreçte, yok ediliştir sayın milletvekilleri. İktidarın
zihniyetini gayet iyi biliyoruz, sağdan soldan bonus toplar gibi paralar
kazanan, birden fazla maaş alan bürokratlarınızı, akrabalarınızı,
eski siyasilerinizi, ihtisası olmasa da
emmioğullarınızı, hala kızlarınızı
huzur hakkı almaları için yönetim kurulu üyesi yapacak
mısınız sayın milletvekilleri?
Kanun teklifinin bu maddesinde
çalıştırılacak personelin işçi statüsünde
çalıştırılacağı ifade ediliyor. Mevcut personele
sözleşme önerilmekte ve âdeta sahip oldukları statü ve hakları
tamamen ellerinden alınmaktadır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kanunu
okumamışsın!
ŞENOL SUNAT (Devamla) Asttan üste kadar tüm
kurum personelini mağdur edecek bu teklifin tartışılmadan,
yangından mal kaçırırcasına Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulması kabul edilemez bir durumdur. Sözleşme
şartlarını kabul etmeyen tecrübeli, yetkin ve nitelikli personele
de yol verilecektir.
İlgili maddede bir başka dikkat çeken
husus ise Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna yabancı uyruklu personeli
istihdam edebilme imkânı yaratılmasıdır. Türk Silahlı
Kuvvetlerine her türlü silah, mühimmat, roket, araç ve gereçleri sağlayan
bu kurumda yabancı personel çalıştırarak millî güvenliğimizi
nasıl bir tehdide sürükleyeceğinizin farkında
mısınız? Ben söyleyeyim, her şeyin
farkındasınız, bugüne kadar yapılanlara kadar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kanunu
okumamışsın, çalış da gel!
ŞENOL SUNAT (Devamla) Siz millî misiniz? Siz
yerli misiniz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kanunu
çalış da gel!
ŞENOL SUNAT (Devamla) Siz kimlere söz
verdiniz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Senden
bin defa daha millîyiz, daha yerliyiz.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Sizi kim köşeye
sıkıştırdı? Bu teklifi reddediyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kanunu
okumamışsın bile.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Cumhuriyetin
kazanımlarına olan bakış açınızı ve
düşmanlığınızın farkında olduğumuzu
biliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Kanunu
okumadı herhâlde.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Mehmet Akif Hamzaçebinin.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz teklifle Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu bir anonim şirkete dönüştürülmektedir. Anonim
şirkete dönüştürülürken yeniden yapılandırma lafı,
kavramı çok kullanılıyor. Ben bu yeniden
yapılandırma lafını duyunca ürkerim biraz. Yeniden
yapılandırma kavramı, kulağa hoş gelen çok güzel
kelimelerle ifade edilir; verimlilik artışı, rekabet, yeni
teknolojilere uyum, kâr, uluslararası piyasalarda güç sahibi olmak gibi;
teklifin gerekçesine baktığımızda bunların hepsini
görüyorum. Ancak, Türkiye 1999 yılından itibaren, IMF
programını uygulamaya başladığı 1999 Aralık
ayından itibaren yeniden yapılandırma reform
kavramlarını çokça kullanmaya başladı ve sonra 2002
yılında AK PARTİnin iktidar olduğu dönemde yine bu program
uygulanmaya devam edildi. O tarihten bu yana da 64 milyar dolarlık
özelleştirme yapıldı. Gel gelelim bunun değil onda 1i
yüzde 1iyle bile bir yatırım yapılmadı, varlıklar
elden çıkarıldı, gitti. Burada da ben bu endişeyle
konuşuyorum. Hayır efendim, burada özelleştirme olmayacak.
denilebilir, ona yönelik bir madde de konulmuş olabilir, ki konuldu,
8inci maddenin son fıkrasına bu özelleştirmeyi önleyen bir
hüküm ilave edildi ama hemen söyleyeyim, bu hüküm şuna engel değil: Makine
ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi örneğin, Kırıkkale
Fabrikasını satabilir, bu engellemiyor onu, başka
işletmelerini satabilir. Özelleştirmeyi önledik. diye buraya bir
madde koydunuz ama bir tarafta da özelleştirmenin, MKE eliyle yapılacak
olan özelleştirmenin kapısı açık
bırakılmış durumda.
Bu teklifin yasalaşması sonucunda ben
büyük bir personel tasfiyesi görüyorum burada. İstediğiniz kadar
Buraya çeşitli önlemler koyduk, personele birtakım seçenekler
sunacağız. deyin, bunun sonucu MKEde büyük bir personel
tasfiyesidir.
Değerli milletvekilleri, buradan başka bir
konuya geçmek istiyorum, yine MKEyle ilgili başka bir konuya. Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu şu anda 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname kapsamında bir kamu iktisadi teşebbüsüdür. Teklifle,
Muafiyet başlıklı 8inci maddede yapılan düzenlemeyle
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu KİT statüsünden
çıkarılıyor ve 10uncu maddede (1) numaralı fıkrada
yapılan düzenlemeyle de 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki kamu iktisadi teşebbüsleri listesinden de çıkarılıyor.
Artık bu teklifin yasalaşmasıyla ve MKEnin anonim şirket
olmasıyla birlikte KİT değil, KİT olmayacak Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu. Bunun şöyle bir sonucu olacaktır,
şaşıracaksınız biraz belki, arzu etmediğiniz bir
düzenleme ama şöyle bir sonucu var: KİT olmaktan çıkınca
Sayıştay denetimi nasıl olacaktır burada?
Sayıştay denetimine tabi çünkü 6085 sayılı
Sayıştay Kanunundan muaf tutan bir hüküm yok burada ama
Sayıştay denetiminin şekli değişiyor.
Bugüne kadar Anayasanın 165inci maddesi
uyarınca ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile
Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun uyarınca KİT Komisyonu tarafından,
Sayıştay raporları üzerinden yapılan denetim şekli
ortadan kalkıyor. Artık bu denetim Sayıştayın 6085
sayılı Kanuna göre yapacağı mali denetim, uygunluk
denetimi ve performans değerlendirmesinden oluşacaktır. Yani
herhangi bir genel bütçeli kurumun denetimi nasıl yapılıyor ise
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun denetimi de bu şekilde
yapılacaktır. Bunu özellikle kayıtlara geçmesi için söylüyorum.
Yarın MKE Hayır, biz onu niyet etmedik, biz yine eskiden KİT
Komisyonunun yaptığı denetimi arzu ediyoruz. demesin
sakın. Artık Sayıştay 6085 sayılı Kanuna göre,
Anayasanın 160ıncı maddesine göre denetleyecek ve denetim
sonuçları Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecektir.
Teşekkür ederim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük 86ya göre lehte ve
aleyhte olmak üzere iki milletvekiline söz vereceğim.
İlk söz, lehte olmak üzere Sayın Salim
Çivitcioğlunun.
Buyurun Sayın Çivitcioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİM ÇİVİTCİOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi
üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 86ncı
maddesi gereğince, AK PARTİ Grubumuz adına, lehte konuşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk savunma
sanayisinin temelini oluşturan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu,
geçmişten günümüze mühimmat, silah, roket, patlayıcı ve
diğer savunma ürünleri konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik
güçlerinin en önemli tedarikçisi konumundadır. Yapısal
sıkıntılara rağmen Kurum son yıllarda çok ciddi ataklar
yapmış, Türkiye için son derece kritik projeleri hayata geçirmeye
başlamıştır. Bununla birlikte, Kurumun dünya çapındaki
rakipleriyle daha iyi rekabet edebilmesinin yolu esnek ve dinamik hareket
yeteneğine sahip olmaktır. Şimdi, en önemli soru: Makine ve
Kimya Kurumu özelleşiyor mu, yeni statüsü ne olacak? Hayır, Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumu asla özelleşmiyor. Bilakis, bu yasayla Makine ve
Kimya, mevcut durumda özelleşme baskısı altındaki KİT
statüsünden hak ve sorumlulukları özel kanunuyla güvence altına
alınan bir kamu şirketine dönüşüyor. Bilindiği gibi kanunda
yer alan 4046 sayılı özelleştirme uygulamasında muafiyeti
olan Makine ve Kimya için 8inci maddenin 4üncü fıkrası
gereğince Şirket, şirketin hisseleri ve bağlı
ortaklıkları; satış, kiralama, işletme
hakkının devri ve/veya sair başka tasarruflar yoluyla yerli veya
yabancı özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine devre konu edilemez.
Yani Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu özelleştirilemiyor, devredilemiyor;
kusura bakmayın kıymetli muhalefet, buradan da size ekmek
çıkmıyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun mevcut
sözleşmeleri, hak ve yükümlülüklerinin durumu ne olacak diye
sorarsanız; Makine ve Kimya Kurumunun tüm taşınır ve
taşınmazları, borçları, alacakları, ayni, fikri,
sınai, mülkiyet hak ve yükümlülükleri ile devir tarihinde yürürlükte
bulunan tüm sözleşmeleri kül olarak Makine ve Kimya AŞye
devredilecektir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunda
çalışan işçilerin durumu ne olacak diye sorarsanız; 4857
sayılı Kanuna tabi olarak işçi statüsünde çalışan tüm
personel, hiçbir ayrım yapılmadan, mevcut iş
sözleşmeleriyle ve toplu iş sözleşmesinde sahip oldukları
tüm haklarla Makine ve Kimya AŞde çalışmaya devam edeceklerdir.
Bu personellerden Millî Savunma Bakanlığı kadro ve
kuruluşlarında yer alan kurumlarda çalışmak isteyenlere her
türlü özlük hakları korunarak Millî Savunma Bakanlığına
bağlı kuruluşlarda uygun kadro ve pozisyonlarda 3 tercih
hakkı sunularak çalışma imkânı sağlanacaktır. İşçilerimizin
emeklilik aylığı ve kıdem tazminatlarında herhangi bir
kayıp söz konusu olmayacaktır. Bu süreç altı ay içerisinde
tamamlanacaktır. Yine, 399 sayılı KHKnin 1 ve 2 sayılı
cetveline tabi olarak görev yapan tüm personele -devlet memuru, sözleşmeli
personel- hiçbir ayrım yapılmadan sözleşme teklif edilecektir.
Sözleşme imzalamayı kabul edenler 4857 sayılı İş
Kanununa tabi olarak istihdam edilecek, diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına geçmek isteyenler için ise her türlü özlük hakları
korunarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil imkânı
tanınacaktır. Makine ve Kimya Endüstrisi AŞde
çalışmayı kabul eden tüm mevcut personelle süresiz sözleşme
imzalanacaktır. Bu düzenlemeyle, diğer kamu şirketlerinde
olduğu gibi, iş güvenliği güvencesi de sağlanmış olacaktır.
Şimdi, tabii, Makine ve Kimyada
Kırıkkaleden bahsedildi, Ankarada da Makine ve Kimyanın
fabrikası var, benim seçim bölgem olan Çankırıda da Makine ve
Kimyanın fabrikası var. Çankırı fabrikamız 330
çalışanıyla geçen yıl toplamda 550 milyon ciro ve 170
milyon kâr etmiş bir fabrikadır. Tabii, BORAN obüsü
Çankırıda yapıldı, OBA bombaatar Çankırıda
yapıldı. İnşallah, biz, ürünlerimizi yapmaya devam
edeceğiz diyorum. Nasıl ki on dokuz yıl içerisinde
ulaşımda Türk Hava Yollarını bir dünya markası yaptıysak
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumumuzu da özelleştirmeden biz dünya
markası yapacağız diyorum. Bizi izlemeye devam edin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Son söz, aleyhte olmak üzere
Sayın Ahmet Önalın.
Sayın Önal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; başta ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimiz olmak üzere herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Bir Kırıkkaleli olarak tarihî bir güne
şahitlik ettiğimizi biliyorum. Kendimi bugüne değin hiç
hissetmediğim kadar sorumlu hissediyorum. Hem bir Kırıkkaleli
hem de Makine ve Kimya fabrikalarında çalışmış bir
ailenin çocuğu olarak tarihe not düşmek istiyorum. Öncellikle, size
Kırıkkale için simge olan bir isimden bahsetmek istiyorum: İsmi
Hüseyin Kahya. Hüseyin Kahya 1883 yılında Kırık köyünde
doğdu, köyünde uzun süre muhtarlık yaptı, Kurtuluş Savaşına
katıldı, 1921 yılında Kırıkkalede
İmalat-ı Harbiye fabrikasının kurulmasına katkıda
bulundu, 1925 yılında top ve mühimmat fabrikalarının
temellerinin atılmasına yardımcı oldu, arazilerinin
çoğunu fabrikalar için devlete bağışladı. 1936
yılında Kırık köyünde rahmetli oldu. Değerli
arkadaşlar, bugün rahmetli Hüseyin Kâhyanın torunları beni
arıyor ve Sayın vekilim, dedelerimizin mirasına sahip
çıkın. diyor.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihimiz
boyunca hiçbir iktidar döneminde yurt güvenliğimizi ilgilendiren, millî
bağımsızlığımızın teminatı olan
kurumlara dokunulmamıştır. Ne zamana kadar? Ta ki AK PARTİ
iktidarına kadar. 2002 yılından itibaren
uyguladığınız yanlış politikalarınız
yüzünden milletimizin elinde neredeyse kamu malı kalmadı,
kalanları da elden çıkarmak için ne gerekiyorsa onu
yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, arkadaşlar, bir aceleniz var, bu
yasayı Meclisten hemen geçirmek istiyorsunuz; bir ısrarınız
var, bu ısrarınız neden kaynaklanıyor, merak ediyoruz.
Makine ve Kimya Kurumu, yaklaşık bir ay kadar önce, yabancı bir
firmayla kapsül ve kovan yapmak için bir sözleşme imzaladı.
Sözleşmenin içeriği savunma sanayisini ilgilendirdiği
gerekçesiyle açıklanmıyor, milletimizden gizleniyor. Henüz bu kanun
Meclise sunulmadan, Kamu İhale Kanununa aykırı olarak Kurum
kendisini nasıl bir taahhüt altına sokuyor? Acaba bir ay kadar önce
yabancı firmaya verdiğiniz garantiler yüzünden mi Makine ve Kimya
Kurumunun yapı ve statüsünü değiştirmek istiyorsunuz,
doğrusu merak ediyorum.
Başka bir konu, Kurumda çalışan
emekçi kardeşlerimiz için neler yapıyorsunuz? Sözleşmeli
personele veya memura Ya benim dediğim şartlarda
çalışacaksın ya da kabul etmiyorsan 3 tane tercih hakkın
var, hakkını kullanıp şehirden ayrılabilirsin...
Peki, bu insanları şehirden ayrılmaya zorlamanın
Kırıkkaleye faturası ne olacak? Kendilerine
Kırıkkalede bir hayat kuran binlerce çalışanı hiç
düşünüyor musunuz? Bu insanları aileleriyle birlikte
yaşadıkları topraklardan ayırmak vicdanınıza
sığıyor mu?
Bunun yanında, Kurumda 4857 sayılı
İş Kanununa göre çalışan binlerce işçi kardeşimiz
var, onlar için ne yapıyorsunuz? Benim dediğim şartlarda
çalışacaksan Kurumda kalabilirsin. İstemiyorsan biz sana 3 tane
tercih hakkı vereceğiz. Tercih hakkını kullanıp
kurumdan ayrılabilirsin. Bu insanlar yılların tecrübe ve
birikimlerini de yanına alıp MKEden ayrılacak. Peki, bundan en
çok kim zarar görecek? MKE ve Kırıkkale zarar görecek.
Bakın, başka bir konu, Kurumda
çalışan taşeron işçilerimiz var. Sayısı
1.300lere kadar ulaşan taşeron işçilerimiz temizlik, güvenlik,
yemekhane görevlisi gibi birçok alanda çalışıyor. Ailelerini de
hesap ederseniz sayısı on binleri buluyor. Üstelik bu insanların
çalıştığı şirketlerin sözleşmeleri
31/12/2021 tarihinde sona erecek. Peki, bundan sonra ne olacak? Madem
işçiyi bu kadar düşünüyorsunuz taşeronların hâli ne olacak?
Kurumda hizmet alımı yöntemiyle çalışan tüm taşeron
işçileri 1/1/2022 tarihinden itibaren kurulacak MKE Anonim Şirketinde
çalıştıracağız. Kendilerine daha önce
vermediğimiz kadro sözünü, Kendilerini anonim şirkette
çalıştıracağız. diye bir taahhütü de vermiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, her yıl
İhaleyi alan firma beni çalıştıracak mı?
İşimi kaybedecek miyim? kaygısı taşıyan
taşeron işçilere yine sahip çıkmıyorsunuz. Bakın,
değerli arkadaşlar, bununla birlikte, size yaşanmış
bir örneği anlatmak istiyorum, 2018 yılında Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtında
kullanılan mühimmatı üreten MKE çalışanları her gün
bir saat fazla mesai yaptı ve bunun ücretini talep etmedi.
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, çok
uğultu var, biraz sessiz lütfen.
AHMET ÖNAL (Devamla) Bizler kahraman ordumuzun
ihtiyacını karşılamak için cephe gerisinde mücadele
ediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin sonuna kadar
arkasındayız. Mehmetçik için bir saat fazla çalışmışız
çok mu? Emeğimiz de canımız da Mehmetçike feda olsun.
diyebilmişlerdir. (CHP sıralarından alkışlar)
İşte, değerli arkadaşlar, siz fedakâr MKE işçisinin
hakkını bile vermiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken
yaptığınız bu hatadan bir an önce dönmenizi, Kuruma ve tüm
çalışanlara sahip çıkmanızı tekrar
hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim, bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, daha henüz
çalışmamız tamamlanmadı, lütfen
Şu an kameralar yayın
yapıyor canlı olarak. Sayın milletvekillerinden bu konuda
hassasiyet rica ediyorum. Sayın milletvekillerimiz, internet üzerinden
vatandaşlarımız Meclisi izlemeye devam ediyor, lütfen
Arkadaşlar, sisteme girebilen
milletvekillerimizden giremeyip pusula veren varsa lütfen
pusulalarını geri alsınlar.
Arkadaşlar, lütfen herkes yerini alsın,
rica ediyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 321
Kabul :
259
Ret : 62 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Necati
Tığlı Bayram
Özçelik
Giresun
Burdur
BAŞKAN Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Alınan karar
gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 6 Temmuz 2021 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.28
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 275 S.Sayılı Basmayazı 29/06/2021 tarihli 97nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.