TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
99uncu
Birleşim
6 Temmuz 2021
Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin
Maçinin, Şanlıurfanın tarımsal sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Zonguldak Milletvekili Ahmet
Çolakoğlunun, Zonguldak Filyos Limanı Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Kayserinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, tütün çiftçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Devlet Demiryolları personel yükseltme
sınavına ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, emekli maaşlarına ilişkin açıklaması
4.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivasa yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin
açıklaması
5.- Kocaeli Milletevkili Sami
Çakırın, Başbağlar katliamına ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, Diyarbakırdaki elektrik
dağıtım şirketi terörüne ilişkin açıklaması
7.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun,
Kırklareli Pınarhisardaki ormanlık alana ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
9.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, Erzurum Pasinlerdeki Vakıf Anıtına ilişkin
açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Başbağlar katliamına ilişkin
açıklaması
11.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, tütün çiftçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Diyanet İşleri Başkanlığındaki
personel yetersizliğine ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, Türk Hava Yolları personelinin maaşlarındaki
kesintilere ilişkin açıklaması
14.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, Tosuncuk lakaplı Mehmet Aydına
ilişkin açıklaması
15.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Başbağlar katliamına ve
kutsal emanetlere ilişkin açıklaması
16.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Devlet Bahçelinin Genel
Başkanlığının 24üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
17.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
elektriğe yapılan zamlara ilişkin açıklaması
18.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının Edirne Keşanda yaptığı
aramalara ilişkin açıklaması
19.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, yer
fıstığı üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
20.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Hatay Samandağdaki Karaçay Barajına ilişkin
açıklaması
21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, kazada şehit olan Polis Serhan Alışkana
Allahtan rahmet dilediğine; Sivas Madımak Otelinde 33 kişinin
yakılmasının, Başbağlar katliamının ve
Urumçi katliamının yıl dönümlerine; TÜİKin haziran
ayı enflasyon rakamlarına, keman sanatçısı İlyas
Tetike Allahtan rahmet dilediğine, salgın yüzünden işini kaybeden
müzisyenlere ve Manisanın sorunlarına ilişkin
açıklaması
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Urumçi katliamı ile Başbağlar katliamının
yıl dönümlerine, bütün terör örgütlerini şiddetle lanetlediklerine ve
Sakarya Kocaalide yaşanan sel felaketine ilişkin
açıklaması
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Aziz Nesin ile Kutlu Adalının ölüm
yıl dönümlerine, hayatını kaybeden duduk sanatçısı
Civan Gasparyanı saygı ve minnetle andığına, Vedat
Aydın cinayeti davasına, Ömer Faruk Gergerlioğluyla ilgili
Anayasa Mahkemesi kararına, Batmandaki su sorununa ve Siirt Eğitim
ve Araştırma Hastanesine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Aziz Nesini rahmetle andığına, Madımak ve
Başbağlar katliamlarının yıl dönümlerine, Tasarruf
Tedbirleri Genelgesine, ülkedeki harami tiplerine ve Şişli Etfal
Dayanışması Platformunun Meclis ziyaretine ilişkin
açıklaması
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Başbağlar katliamının yıl dönümüne,
emeklilere yapılan zamma, müzisyenlere yapılan desteğe,
Cumhuriyet Halk Partisinin siyaseti okuma biçimine ve kullanılan
zamanın millete ait olduğuna ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzcedeki su baskınına ilişkin açıklaması
29.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın Antakya ilçesinin Serinyol Mahallesindeki Ziraat Bankası
şubesine ilişkin açıklaması
30.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
sağlık emekçilerinin nöbet ücretlerine ilişkin
açıklaması
31.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Başbağlar ve Sivas katliamlarının yıl
dönümlerine ilişkin açıklaması
32.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalının, Tatvan Belediyesinde yevmiye usulü
çalıştırılan işçilere ilişkin
açıklaması
33.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, öğretmen atamalarına ilişkin
açıklaması
34.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, engellilere ilişkin açıklaması
35.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Batı Trakya Türklerine ilişkin açıklaması
36.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursadaki depreme dayanıksız okullara
ilişkin açıklaması
37.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlunun, ücretli öğretmenlerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
38.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
39.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin,
Yozgattaki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
40.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Başbağlar katliamının yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu
ziyaret eden Senegal Ulusal Meclisi Senegal-Türkiye Parlamentolar Arası
Dostluk Grubu Eş Başkanı ve Benno Bokk Yakaar Meclis Grubu
Başkanı Aymereu Gningue ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz.
denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Tükiye-Avrupa Birliği Karma
Parlamento Komisyonunda (KPK) Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve
AKDENİZ-PA Türk Delegasyonunda Uşak Milletvekili Mehmet Altaydan
boşalan üyelikler için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Başkanlığınca bildirilen Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait
Kirazoğlunun Türkiye-AB KPK ve Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy
Çelikin AKDENİZ-PA Türk Delegasyonu üyeliklerinin Başkanlık
Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1665)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Senegal Ulusal Meclisi Senegal-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Eş Başkanı ve Benno Bokk
Yakaar Meclis Grubu Başkanı Aymereu Gningue ve Dostluk Grubu üyelerinden
oluşan bir heyetin 5-9 Temmuz 2021 tarihleri arasında ülkemize resmî
bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1666)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin
Kuveyt Ulusal Meclis Başkanı Marzouq Ali Alghanimin vaki davetine
icabetle 11-13 Temmuz 2021 tarihleri arasında Kuveyte resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1667)
4.- Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1668)
C) Önergeler
1.- Başkanlığın,
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ile Ankara Milletvkili Filiz
Kerestecioğlu Demirin Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm
Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliğinden istifalarına ilişkin yazılarının
30/6/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına
ilişkin önerge yazıları (4/139)
2.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
(2/1209) esas numaralı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/140)
D) Duyurular
1.- Başkanlığın, (10/4413,
4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere
ilişkin duyurusu
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 3/3/2021
tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları
tarafından, Giresun ilinde ulaşım, tarımsal üretim ve
turizm konularında yaşanan sorunların
araştırılması ve sorunların çözümü konusunda
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Temmuz 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, 6/7/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, işsizliğin yol açtığı ekonomik
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Temmuz 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
orman köylülerinin sorunlarının araştırılarak bu
sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla
verilmiş olan (10/4476) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6
Temmuz 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 255 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu
kısmın 2nci sırasına alınmasına ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ve Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerine ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434,
4435, 4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliklerine seçim
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve
İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 274)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kocaeli Milletvekili Tahsin
Tarhanın, Meclis Haber Dergisine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/46458)
2.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin,
Yazılı soru ve Meclis araştırması önergeleri ile kanun
tekliflerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/46459)
3.- Batman Milletvekili Necdet
İpekyüzün, Soru önergelerinin cevaplandırılmasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/46460)
4.- İzmir Milletvekili Murat
Bakanın, TBMM personeline gelen kargoların Yerleşke içinde
dağıtımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/46461)
5.- İzmir Milletvekili Murat
Bakanın, Hayvan hakları konusundaki kanun önerisi
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin cevabı (7/46462)
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Türkiye-Venezuela Parlamentolar Arası Dostluk Grubuna
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiçin cevabı (7/46872)
7.- Muş Milletvekili Gülüstan
Kılıç Koçyiğitin, bir ilçe sağlık müdürünün sosyal
medya paylaşımlarına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Fahrettin Kocanın cevabı (7/46977)
6
Temmuz 2021 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99uncu Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Şanlıurfanın tarım sorunları hakkında söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Nusrettin Maçine aittir.
Buyurun Sayın Maçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin
Maçinin, Şanlıurfanın tarımsal sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gündem
dışı söz alarak Urfa ilimizin tarımsal
sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, Urfa ilimizin zenginlik içinde bu denli
yoksulluğu yaşamayı hak etmediğini belirtmek istiyorum. Bir
yandan Urfanın yanı başında geçen tarihî Fırat Nehri,
diğer tarafta Atatürk Barajı ve otuz iki yıllık tarihi olan
GAP projesinin merkezinde olan bu tarihî kentimiz ne yazık ki
tarımsal sorunların, sosyal sorunların, mevsimlik tarım
işçilerinin ve işsizliğin en yoğun olduğu illerimizin
başında gelmektedir. Urfa, kent olarak tarım kentidir.
Tarım ürünlerinin her çeşidi yetişmekte olup ek olarak
mısır, pamuk, şeker pancarı ve 40 binin üstünde
fıstık ağacıyla ilk sırada yer alan bu kentimiz aslında
ikici bir Çukurovadır diyebiliriz. Tarla sulama suyunun, elektrik ve son
zamanlarda tohum, mazot, gübre, ilaç ve diğer girdilerin yüksek
olmasından dolayı çiftçilerimiz üretim yapamaz hâle gelmiştir.
Atatürk Barajı gibi büyük bir nimet yanı başında
olmasına rağmen -su sıkıntısı
yaşamaması lazımken- kuraklıkla boğuşan
çiftçilerimiz Ziraat Bankasına ve Tarım Krediye olan
borçlarını ödeyemez hâle gelmişlerdir.
Bozova ilçemizin Merkez Sulama Birliğinin
kapısına altı yıldır kilit vurulmuş, çürümeye
terk edilmiştir. Suyun Hilvan ilçemizin yanı başından
geçmesine rağmen Hilvana hâlen su verilmiş değildir.
Atatürk Barajı ilimizin olduğu hâlde
pahalı su veriliyor ve birçok mahallede günlük su kesintileri
yapılıyor. İlimizin birçok ilçesinde mera alanları tarımsal
alanlara dönüştürülmektedir. Mera arazilerinin üzerindeki
anlaşmazlıklar yüzünden birçok akraba aile arasında ölümlü
kavgalar yaşanmaktadır. Ayrıca, meraların tarımsal
alana dönüştürülmesiyle hayvancılık yapma imkânları gün
geçtikçe azalmaktadır. DEDAŞ, tarımsal üretimde ve yerleşim
birimlerinde elektrik kesintileri nedeniyle vatandaşı mağdur
etmektedir. Elektrik sayaçları konut içinde değil sokakta olduğu
için vatandaşa çok hayalî faturalar gelmektedir.
Kuraklık ve pandemiyle birlikte Urfa ilimizin mevsimlik
işçi sayısında ve işsizlikte korkunç boyutta bir
artış var. Buna paralel olarak kentimizde uyuşturucu madde
satıcılarına tüm mahalle köşelerinde rastlamak mümkün hâle
gelmiştir. Uyuşturucu madde kullanım yaşı maalesef,
maalesef 14 yaşa kadar düşmüştür.
Yine, sera üreticilerimizin elektrik, su ve
ısıtma maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı sera üretimi
bitme aşamasına gelmiştir.
Urfa halkımızın temel talepleri
şunlardır:
1) GAP
projesinin ivedilikle tamamlanması.
2) Çiftçi borçlarının şartsız, koşulsuz
tamamen silinmesi.
3) Gayrisafi millî hasıladan çiftçiye verilmesi
gereken yüzde 1 dilimin ödenmesi.
4) Çiftçilerin temel üretim materyalleri olan
ürünlerin katma değer vergilerinden muaf tutulması.
5) Mera alanlarının tarımsal alana
dönüştürülmesi çalışmalarının durdurulması.
6) Bölgemizde yaklaşık 20 bin dekar alanda
şeker pancarı üretimi yapılmakta olup kotanın daha
artırılması ve ilimizde şeker fabrikası
açılması.
7) Bütün tarımsal ürünlerin devlet
tarafından güvence altına alınması ve üreticilerimizin
tüccarın eline bırakılmaması, taban fiyat
açıklamaları zamanında yapılarak yetiştirilen
ürünlerimizin heba olmasının engellenmesi.
8) Kentimizin tarımsal alanlarında acilen
sensörlü sulama sistemine geçilmesi gerekir, yoksa tarım arazilerinin
mineral değerleri düşmektedir.
Bir de komşu kentimiz olan Adıyamandaki
tütün üreticilerinin sorunlarına değinmeden geçmeyeceğim. Tütün
üreticilerimizin en temel talepleri tütün üretiminin yasal güvenceye
kavuşturulmasıdır. İkincisi; emeklerinin
karşılığını asgari düzeyde alabilecek taban fiyat
politikasının her yıl yeniden belirlenmesidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Maçin.
Gündem dışı ikinci söz, Zonguldak
Filyos Limanı Projesi hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili
Sayın Ahmet Çolakoğluna aittir.
Buyurun Sayın Çolakoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Zonguldak Milletvekili Ahmet
Çolakoğlunun, Zonguldak Filyos Limanı Projesine ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karadenizin gelişmekte olan,
emeğin başkenti Zonguldak ilimizde yapımı tamamlanan Filyos
Limanı Projesi üzerinde gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
II. Abdülhamit Han döneminde yapılması
planlanan ancak günümüze kadar gerçekleştirilemeyen Filyos Limanı
Projesinin, AK PARTİ iktidarında Bakanlar Kurulu kararıyla
bölgede arsa kamulaştırılmaları ve yer tespiti sonucunda
2014 yılında yapılan ihalenin ardından 19 Temmuz 2016da
inşaatına başlanmıştır. Türkiyenin 3 büyük
limanından biri olan Filyos Limanının altyapı
inşaatı geçtiğimiz günlerde tamamlanarak açılışı
Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde
gerçekleştirilmiştir, üstyapı çalışmalarının
ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın
destekleriyle 2023 yılında tamamlanmasını hedefliyoruz.
Filyos Limanı konteyner, dökme yük ve kuru yükleri elleçlemek üzere
gerekli liman tesislerini bünyesinde barındırırken serbest bölge
ve endüstri bölgesi yatırımlarıyla da tamamlayıcı
özellik taşımaktadır.
Karadenizin en niteliklisi ve en
donanımlısı olarak 23 bin dekarlık alana sahip endüstri
sanayi bölgesinin önünde bulunan 25 milyon ton kapasiteli Filyos Limanı,
kuzey-güney aksını da birbirine bağlamaktadır.
Filyos Endüstri Bölgesinde yapılacak sanayi
üretiminde katma değeri yüksek, orta ve yüksek teknoloji yoğunluklu
sektörlere yer verilecektir. Filyos Endüstri Sanayi Bölgesindeki tüm
parsellerin faaliyete geçmesiyle yaklaşık 12 bin kişilik yeni
istihdam oluşacaktır.
Bölgemize 1,5 milyar dolarlık yatırım
çekileceği, bu yatırımlar sayesinde yıllık 2 milyar
dolarlık satış gerçekleşeceği öngörülmektedir.
Ayrıca, bölgenin tamamının faaliyete geçmesi durumunda
yıllık 750 milyon dolarlık ihracatın gerçekleşmesi de
tahmin edilmektedir. Zonguldak, Bartın ve Karabük illerimizin
ortasında bulunan liman, 3 ilimize önemli katkılar
sağlamaktadır.
Filyos Limanına 8 kilometre mesafede bulunan
Zonguldak Havalimanında Türk Hava Yollarının yurt içi, bununla
beraber SunEkspress ve Corendon Hava Yollarının yurt
dışı seferleriyle hareketlenen bölgemiz demir yolu, kara yolu ve
deniz yoluyla da desteklenmektedir. Filyos Limanı ve Filyos Endüstri
Sanayi Bölgesi kara yolu ve demiryolu iltisak hattı
bağlantısının ihalesi yapılmış olup
çalışmalarına da devam edilmektedir. Geri sahasındaki
endüstri tesisleriyle birlikte sahanın coğrafi
koşullarının uygun olması ve bölgenin Ankara
hinterlandında yer alması dolayısıyla özellikle bir öneme
sahiptir. Ankara sanayisinin denize açılan kapısı olan Filyos
Limanı diğer ticaret ağlarının da Karadenizle
birleşmesiyle çağdaş limancılık hizmetine olanak
sağlayacaktır.
Bölgeye ve ülkeye stratejik ve ekonomik katkı
sağlayacak Filyos Limanı, yıllık 25 milyon ton konteyner
elleçleme kapasitesiyle büyük tonajlı gemilerin yeni adresi
olacaktır, tüm bölgenin yükünü Karadenizden Rusya'ya, Balkanlara hatta
İskandinav ülkelerine taşıyacaktır.
Filyos Vadisinin sanayi, ticaret ve tarım
alanındaki yeni oluşumlara alternatif merkez olma şansına sahip
olmasıyla lojistikte rekabetçi konuma gelmesi hedeflenmekte, tam faaliyete
geçmesiyle İstanbul, Sakarya Limanlarındaki yoğunluğu da
hafifletmesi planlanmaktadır.
Önemli bir ticaret merkezi hâline gelen Filyos
Limanının Türkiye deniz taşımacılığı
ihtiyacının yaklaşık yüzde 15ini
karşılamasıyla doğrudan ve dolaylı istihdam
sağlamasını hedefliyoruz. 14 ve 19 metre derinliğindeki
rıhtımlarıyla büyük yük gemilerine hizmet verecek, aynı
anda farklı boyutlarda 13 geminin elleçlemesi sağlanacaktır.
Karadenizde bulunan doğal gaz keşfinden
sonra Filyos Limanı, önemi bir kat daha artarak enerji üssü olma yolunda
da hızla ilerlemektedir.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın öncülüğünde Türkiye'yi muasır medeniyetler
seviyesine taşıma azmini büyük bir heyecan ve kararlılıkla
sürdürüyoruz.
Mavi vatanda güçlenen hâkimiyetimizin bir
nişanesi olan Filyos Limanı, ülkemizin gurur projelerinden bir
tanesidir. Gençlerimizi yalanlarla kandırmak yerine, eser bırakarak
anılmak istiyoruz.
Kendisini yalana adayan siyasi rantçıları,
yaptığımız hizmetleri ve gençliğimizin gözlerindeki
azmi, heyecanı görmeleri için bölgemize davet ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Kayseri'nin sorunları hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili
Sayın Çetin Arıka aittir.
Buyurun Sayın Arık.
3.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, Kayserinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Güzel kentim Kayseri'nin sorunları üzerine söz
almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kayseri denince sucuktan pastırmaya,
mantıdan yağlamaya enfes tatlar akla gelir. Tabii, başı
karlı Erciyes Dağı, hayırseverlik, ticari zekâ da
Kayseriyle özdeşleşmiştir. Mesela, cumhuriyetle yaşıt
ilk uçak fabrikası Kayseride kurulmuştur. Bizim bir zamanlar
Sümerbank Dokuma Fabrikamız, halı fabrikalarımız, Et ve
Balık Kurumumuz, MEYSU ve MEYBUZumuz, Memleket Hastanemiz, Atatürk
Stadyumumuz vardı; şimdi bunların hiçbiri yok. Memleket
Hastanesini önce yaktılar, sonra özel hastane yaptılar. Atatürk
Stadyumunu yıktılar, yandaşa AVM, rezidans ve otel
yaptılar.
Bizim Kayseride bir söz vardır sayın
milletvekilleri: Hayırlı evlat katar katar yer, hayırsız
evlat satar satar yer. Hayırsız evlat gibi her şeyi
sattılar, Kayseriyi parsel parsel bölüştüler, bölüşmeye de
devam ediyorlar.
Bakınız, Kocasinan Güneşlide
köylünün 1960 yılında ziraat okulu için
bağışladığı 1 milyon metrekarelik alanı
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle konut alanına çevirdiler.
Büyükşehir Belediyesi de köylünün elinden aldığı
toprağı 700 villa parseline dönüştürdü, zenginlere satacak.
Belediye kendisine ait Erciyes manzaralı 221 adet villa parselini toplu
olarak satışa çıkardı; Belediyenin bürokratları,
çocukları, gelinleri kapış kapış
kapıştı, 100 bin liraya aldıkları parselleri ertesi
gün 500 bin liraya satışa çıkardılar. Kocasinan Belediyesi
cami arsalarını satıp baraj manzaralı villa parseli
aldı. Bunu bir CHPli belediye yapmış olsaydı herhâlde
kıyamet kopardı.
Gönül belediyeciliği Kayseride Bilal
Erdoğanın gönlünü hoş etmekten öteye gidemiyor sayın
milletvekilleri. Bilal oğlan Kayseride ok atsın diye bu pandemi
döneminde milyonlarca lira para harcandı Etno Spor Tesisi kuruldu; sanki
Kayserinin tek derdi ok atmak!
Değerli milletvekilleri, iş insanları
Kayserinin ulaşım sorunu çözülsün istiyor, iktidar da on dört
yıldır Kayseriye hızlı tren sözü veriyor. Verdikleri söz
de -seçim dönemlerinde- Kayseri-Ankara arası bir buçuk saat olacak. diye
poz vermeden öteye gidemiyor.
2017 Kasım ayında dönemin
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslana Kayseriye hızlı tren
ne zaman gelecek? Ne zaman binecek Kayserili? diye sordum, Sayın Bakan
Kayıtlara geçmesi bakımından önemli, proje bitti, aralık
ayında yapım ihalesine çıkacağız, üç-üç buçuk
yılda tamamlarız inşallah. demişti. Aradan tam dört
yıl geçti, bırakın hızlı treni, Kayseriye oyuncak
tren bile gelmedi. Seçilmiş bakan gitti, yerine atanmış bakan
geldi, ona da sordum, o da Dış kaynak bulabilirsek yaparız.
diyor. Talan İstanbul için para var, Kayseriye gelince para yok.
Kayseri, otoyol istiyor, iktidar partisinin Genel
Başkan Yardımcısı da Kırşehire kadar çift yol,
oraya kadar gidin, dönün sola, Niğde Otoyolu var. diye akıl veriyor.
Utanmasa hızlı tren için de Sivasa gidin, oradan binin. diyecek.
Bu iktidar on dört yılda 20 kilometrelik Felahiyenin Göğdere yolunu
yapamadı ki hızlı treni yapsın. Proje bitti. dediler,
İhale yaptık. dediler, Göğdere yolu hayırlı olsun.
dediler, şimdi de İhale iptal oldu. diyorlar; güler misiniz,
ağlar mısınız?
Değerli milletvekilleri, Yeşilhisarda
çiftçinin elmasına don vurmuş, TARSİM Ödemem. diyor. Dün
Allahın suyuna para mı olur? diyenler, bugün Tomarzada
Zamantı suyundan tarlasını sulayan çiftçiye ceza üstüne ceza
yağdırıyor. Akkışla
Hayvancılığımız bitti, yetişin. diyor.
Pınarbaşıda Üçpınar, Kazancık, Pazarsu,
Altıkesek Mahallelerini sel basmış; yaralarının
sarılmasını istiyorlar, el uzatan yok. Sarızın devlet
hastanesi vardı, sağlık ocağına dönüştü. Develi
il olmayı beklerken köye dönüştü. Yahyalıda taşıma
esnafı Ciğerlerimizi virüs değil, yoksulluk büzdü. diyor; bu
beyler de tek tek maaş yetmiyor, çifter çifter maaş alıyor.
Sayın milletvekilleri, Kayseri Büyükşehir
Belediyesine ait ne kadar iştirak var, yönetim kurulunda kimler var,
aldıkları huzur hakkı nedir? diye sordum;
aldığım cevap, iştirakler yerine şirketler oldu. Ben
iştiraklerini soruyorum, onlar şirketlerini söylüyor çünkü çift
maaş aldıklarını Kayseri halkından gizlemek
istiyorlar.
Bakınız, burası Kayseri
KCETAŞın Yönetim Kurulu, Başkan Memduh Büyükkılıç, 5
kişilik Yönetimin Kurulunun aldığı maaş tam 413 bin
lira, ikramiye 135 bin lira ve aldıkları harcırah 25 bin lira.
Bu, bizim bildiğimiz, tabii ki buz dağının görünen
kısmı sayın milletvekilleri.
Bu da Enerji Üretim Sanayi
Bakınız, yine
Yönetim Kurulu Başkanı Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet
Çolakbayrakdar, Başkan Yardımcısı Talas Belediye
Başkanı Mustafa Yalçın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÇETİN ARIK (Devamla) Teşekkür ederim.
Bakın, 3 kişiden oluşan Yönetim
Kurulu bir yılda 270 bin lira huzur hakkı alıyor, 83 bin lira da
ikramiye alıyor. Sadece yeni değil, eski belediye
başkanlarımızın da enerjileri maşallah çok yüksek,
onlar da yine birkaç yerden maaş almaya devam ediyor. Bu, Kocasinan eski
Belediye Başkanı; bu, Melikgazi Belediye Başkanı Mustafa
Palancıoğlu; millet aç, milletin çocuğu işsizlikten intihar
ediyor; bu beyler de çifter çifter maaş alıyorlar. Takdir Kayserili
hemşehrilerimin, takdir yüce milletimizin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim.
İlk söz, Abdurrahman Tutderenin.
Buyurun Sayın Tutdere.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, tütün çiftçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Tütün ticaretine hapis cezası getiren zulüm
yasasının 1 Temmuzda yürürlüğe girmesine Türkiye'nin dört bir
yanından tepki yağdı. Çelikhan, Adıyaman, Malatya,
Doğanşehir, Sürgü, Diyarbakır başta olmak üzere Türkiye'nin
her tarafında, hafta sonu, ekmeği için, onuru için,
çocuklarının geleceği için alanlara inen tüm üreticilere, tütün
esnafına ve tüm hemşehrilerime selamlarımı,
saygılarımı iletiyorum.
Bugünkü grup toplantısında, Türkiye'nin
her tarafında mağdur olan tütün üreticisinin sesini bütün dünyaya
duyuran Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğluna da teşekkür ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın
2.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Devlet Demiryolları personel yükseltme
sınavına ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yine bir AKP klasiğiyle karşı
karşıyayız. Devlet Demiryollarında personel yükseltme
sınavlarında, her kurumda olduğu gibi, yüksek puan alanlar
yazılıda eleniyorlar, mülakatta düşük puan verilerek o
hakları âdeta gasbediliyor; yazılıda düşük puan alanlara da
mülakatta yüksek puan verilerek hak yenmeye devam ediliyor. Bunlar kimler?
Bunlar genelde hamili yakın olanlar, AKPye yandaş olanlar, liyakate
değil sadakate göre yükselen kişiler ancak burada bir
haksızlık var, hukuksuzluk var. Bu insanlar sadece bir şey
istiyorlar: Hak edenin, hak ettiği yere gelmesini, liyakate göre yükselme
sınavının yapılmasını, ki böyle
olmadığı zamanda ülkenin ne duruma geldiğini, kurumların
nasıl içlerinin boşaldığını ve âdeta bir
çöküşe doğru gittiğimizi hep birlikte izliyoruz.
Devlet Demiryollarında yaşanan bu personel
yükseltme sınavındaki haksızlığı bir an önce
giderin diye buradan çağrıda bulunuyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas
Şekerin, emekli maaşlarına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, sizinle bir
zaman yolculuğu yapalım. Yıl 1994, Cumhuriyet gazetesinin 7nci
sayfa haberleri aynen şöyle: Emekli maaşlarını geçen ay
yüzde 126 faiz oranında devlet tahvili karşılığı
hazineden borç alarak ödeyen SSK bu ay da çıkmaza girdi. 50nci Hükûmetin
ortaklarından Sosyaldemokrat Halkçı Parti Bakanı Moğultay
Yeterli kaynak birikimi sağlanamamış bulunduğundan bayram
öncesi aylık ödenebilmesi ancak kamunun çok yüksek faiz ödeyerek borç
almasıyla olanaklı bulunmaktadır. diyerek emeklilerin
maaşlarının Kurban Bayramından önce ödenemeyeceğini
söylemiştir. Bugün ise zamlı maaşlar da ikramiyeler de bayramdan
önce ödeniyor. Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ya: Nereden
nereye
Evet, Allaha binlerce şükürler olsun,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde AK PARTİ iktidarıyla nereden nereye geldik.
Değerli halkımızı saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ekinci
4.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin,
Sivasa yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkan.
Sultan şehrimiz Sivasta sağlık
yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.
Yıldızeli Devlet Hastanemiz D statüsünden C statüsüne
yükseltilmiştir. Akıncılar Devlet Hastanemiz, 11 milyon TL
harcanarak, 10 yataklı olarak, 6sı doktor toplam 41 personel ve
3.150 metrekare kapalı alan olarak yenilenerek kıymetli
hemşehrilerimizin hizmetine sunulmuştur. Ayrıca, 25 yataklı
Kangal ve 10 yataklı Gölova Devlet Hastanelerimizin yapımı da
devam etmektedir. Gemerek ve Hafik ilçe hastanelerimizin de ihalesi
yapılıp en kısa zamanda sultan şehrimizin hizmetine
girecektir.
Bu hizmetlerde emeği geçenlere başta
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
5.- Kocaeli Milletevkili Sami
Çakırın, Başbağlar katliamına ilişkin
açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
tarihin kara, karanlık sayfalarına takılıp kalmadan
geçmişte dolaşmayı başararak hüznü, kederi
gözyaşı masumiyetiyle yıkayarak gelecek nesillere
aktarılması gereken günleri çekip çıkararak önümüze
koyabilmeliyiz. Erzincan ilinin Kemaliye ilçesine bağlı
Başbağlarda hain PKK terör örgütünün 33 sivili öldürüp köyü
ateşe verdiği katliamı unutmak şehitlerin ruhunu muazzep,
insanlık vicdanını yok edecek haksızlığın
bir adımı olacaktır. Hafızalara kazınan büyük bir
vahşeti sadece adi bir terör örgütü saldırısı olarak görmek
sığ bir bakış açısı olarak dikkat edilmesi
gereken bir handikap. Büyük resmin görülmesini istemeyen, ülkenin
bütünlüğünü, kardeşliğini bozmaya yönelik gerçek hedef ve
saldırıları basite indirgemeye çalışan aklın bir
oyunudur. Bu önemli günde bize düşen, bu oyunu bozmamız
gerektiğine olan inancımızı dünyaya haykırma
mecburiyetidir.
Fatihalarla anıyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İlgezdi
6.- İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdinin, Diyarbakırdaki elektrik dağıtım
şirketi terörüne ilişkin açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul)
Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta Diyarbakırdaydık.
Bölgede bir elektrik terörü yaşanıyor. Elektrik
dağıtım şirketleri yurttaşlardan ceza adı
altında Deli Dumrul vergisi alıyorlar. Daha yakın zamanda, Sur
ilçesine bağlı birçok mahallede yurttaşlara saatlerin eski
olması gerekçesiyle 5.800 lirayı bulan cezalar kesildi. Bakın,
şu anda bölgede gerçekten bir terör varsa o TEDAŞ terörüdür. Daha
öncesinde insanlar silahlar yüzünden köylerini terk ederken şimdi
TEDAŞ yüzünden köyleri terk ediyorlar. Hepimiz çiftçiyiz, TEDAŞ bizi
soyup soğana çevirdi, bin dönüm buğday sulamışız,
TEDAŞa 147 bin lira ödeme yapıyoruz. diyorlar. Yüzlerce eve, insaf
sınırını aşan bu cezalar nedeniyle haciz geliyor. Bu
haksızlığa daha ne kadar ortak olacaksınız? Sözümüz
söz, Diyarbakırlı yurttaşlarımızın endişesi
olmasın, tedarik şirketlerinin yarattığı bu
mağduriyete, abonelerin faturalarına yansıyan fahiş
ücretlere, millet iktidarında son vereceğiz.
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
7.- Kırklareli Milletvekili Vecdi
Gündoğdunun, Kırklareli Pınarhisardaki ormanlık alana
ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek
istiyorum. Kırklarelinin Pınarhisar ilçesi Hacıfaklı köyü
Ahlatlıgöl mevkisinde bulunan ormanlık alanlarımız tehdit
altındadır. Bölge, tek geçim kaynağı hayvancılık
yaparak ekmeğini kazanan, aşını kaynatan Pınarhisarlı
üreticimiz için yaşamsal önemi olan otlakiye alanıdır ve genç
ormandır. Kırklareli Orman İşletme Müdürlüğü
sınırlarındaki orman alanının, eski AKP
milletvekilinin başkanlığını yaptığı
bir vakfa özel imar, ihya amacıyla verileceği doğru mudur?
Doğruysa orman vasfının değiştirilmesi ekonomik ve
çevresel etkiler açısından bir felakete davetiye değil midir?
Doğru değilse ormanları, otlakiyeleri,
meralarımızı korumakla görevli Bakanlık olarak bölge
halkını tedirgin edecek iş ve işlemlere neden izin
veriliyor, anlamakta güçlük çekiyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özkan
8.- Mersin Milletvekili Hacı
Özkanın, aşılama çalışmalarına ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Türkiye, dünyada salgın
sürecini her boyutuyla başarıyla yürüten tüm ülkelerin ilk
sıralarında yer almaktadır. Ülkemiz, dünyanın en
hızlı aşılama programlarından birini yürütüyor ve
bugün itibarıyla toplam 50 milyon dozu aşan aşı
yaptırılmıştır. Tüm vatandaşlarımıza,
artık 18 yaşın üzerindeki herkese açılmış olan
aşı randevularını bir an önce alarak kendilerini ve
sevdiklerini bu musibetten korumaları çağrısında
bulunuyorum. Toplumsal bağışıklık elde edilene kadar
hep birlikte temizlik, maske, mesafe başta olmak üzere tedbirlere uymaya
devam etmeliyiz. Büyük bir özveri ve fedakârlık göstererek, her
vatandaşımıza ulaşarak sağlık hizmetlerini sunan
başta Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca olmak
üzere tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydemir
9.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Aydemirin, Erzurum Pasinlerdeki Vakıf Anıtına ilişkin
açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Değerli Başkanım, ülkemizin her noktası hazine yüklü.
Çokreşi (Erenler) Mahallesi Erzurumun eşsiz ilçesi Karaçobanda
bulunuyor; üstünde muhteşem bir beşerî kaynak, altında ise
envaitürden parasal nimet yatıyor. Yüzlerce hektar alanda altın ve
değerli taş sahamız var. Arzumuz o ki pandemi öncesi
başlatılan çalışmalara yeniden vira bismillah denilsin.
Bir başka beklenti, Pasinler ilçemizde
inşa edilen Vakıf Anıtının tamamlanmasıdır.
1048de vakıf kavramını tarihimize nakşeden ismin
dadaş olması bizim için iftihar vesilesi. Anıtın
tamamlanmasıyla birlikte Vakıflar Haftası kutlamaları
inşallah her yıl bu adresten başlayacaktır.
Bir de özel hatırlatma yapalım:
Yaşarken yapılacak ilk 100 etkinlik arasına Köprüköy ilçemizdeki
Avnik Kalesi ziyaretini koyalım. Bu sayede hem ruhumuz kıvam
kazanır hem de Timurun aziz ruhu şad edilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, Başbağlar katliamına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yirmi sekiz yıl önce Erzincanın Kemaliye
ilçesine bağlı Başbağlar köyünde PKKlı teröristlerce
kurşuna dizilerek ve yakılarak öldürülen 33 sivil
vatandaşımızı rahmetle anıyor, katliamı
gerçekleştiren bölücü terör örgütünü lanetliyorum.
Otuz yedi yıldır 40 bin
vatandaşımızın hayatına ve 1,5 trilyon dolar
kaynağa mal olan bölücü terör örgütü artık son demlerini
yaşamaktadır. Türkiye artık eski Türkiye değildir.
Özellikle 15 Temmuz sonrası terörle mücadelede çok önemli
başarılar elde edilmiştir. Yerli ve millî İHA, SİHA ve
diğer gelişmiş savunma ve saldırı sistemleri sayesinde
teröristler artık inlerinden başlarını çıkaramaz hâle
gelmişlerdir.
AK PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde terörle mücadelemiz yurt
içinde ve yurt dışında bir tek terörist kalmayıncaya kadar
devam edecektir. Bu vesileyle Başbağlarda hunharca katledilen
vatandaşlarımızı tekrar rahmetle anıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
11.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, tütün çiftçilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Başkanım.
Malatya Doğanşehir, Adıyaman Çelikhan
ve Bulam bölgelerinde üretim yapan binlerce çiftçimizin geçim kaynağı
olan ve bölgemizi doğrudan ilgilendiren tütünle ilgili çiftçilerimiz
mağdur durumdadır. Vatanına ve devletine sadakatle
bağlı olan çiftçilerimiz, yaşadıkları sorunların
çözümü için yapılan tüm kışkırtmalara rağmen Tütün
Yasasıyla ilgili yaşadıkları sorunları
geçtiğimiz günlerde sağduyulu bir şekilde dile getirdiler. Bölge
milletvekili olarak çiftçilerimizin haklı taleplerinde göstermiş
oldukları sağduyu için özellikle teşekkür ediyorum.
Devletimizden, Tütün Yasasıyla ilgili düzenlemeyi
tekrar gözden geçirmesini ve bu konuda bölge halkıyla istişare
yapılmasını, çiftçilerimizin mağduriyetlerinin bir an önce
giderilmesini çiftçilerimiz adına talep etmekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Aycan
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer
Aycanın, Diyanet İşleri Başkanlığındaki
personel yetersizliğine ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, Diyanet İşleri Başkanlığının
nitelikli hizmet vermesi, camilerimizde ve kendine bağlı Kur'an
kurslarında nitelikli ve yeterli sayıda personel atamasıyla
mümkündür. Diyanet İşleri Başkanlığının
personelinin yetersizliğinde veya yokluğunda meydan din
istismarcılarına, terör örgütlerine kalmaktadır. Bu duruma izin
vermemek gerekir. Bu nedenle, camilerimize ve Kur'an kurslarına yeteri
kadar nitelikli personel atanmalıdır fakat büyük personel
açığı vardır. Diyanet İşleri
Başkanlığı, geçici Kur'an kursu öğreticileri ve vekil
imam-hatip atayarak boşlukları doldurmaya
çalışmaktadır. Geçici veya vekil atamalar sorunu çözmemektedir,
hatta yeni sorunlara neden olmaktadır. Çok düşük ücretle kısa
süreli vekil imam atamalarına son verilmesi, gerekli kadro tahsisi
yapılarak Kur'an kurslarına ve camilere nitelikli uzun süreli
personel ataması, doğru dinî bilgilendirme açısından ve din
istismarcılarının ve terör örgütlerinin faaliyetlerine son
verilmesi açısından son derece önemlidir.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
13.- İstanbul Milletvekili Hayrettin
Nuhoğlunun, Türk Hava Yolları personelinin maaşlarındaki
kesintilere ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
2020 yılında 5,6 milyar lira zarar
açıklayan Türk Hava Yolları, pandemi gerekçesiyle personel
maaşlarından ciddi kesintiler yapmıştır. Pilotlarda
yüzde 50, kabin memurlarında yüzde 35, diğer çalışanlarda
yüzde 30 oranında kesintiler meydana gelmiştir. Personel
giderlerinden tasarruf edilen paralar başka kaynaklara
aktarılmış. Yeni Giresun isimli bir internet sitesine içerik
bedeli adı altında aylık 200 bin lira ödeme yapılmış,
sponsorluk için bazı ülkelere dağıtılan paralar ise Türk
Hava Yollarının Özel Büro Başkanı
aracılığıyla gerçekleştirilmiş. AirportHaber
haber dergisinde yazılanlar doğru ise uyarmak istiyorum: Türk Hava
Yolları yönetimi imkânlarını yakınlarına kullanmak
yerine pandemide asıl fedakârlığı yapan personelin
mağduriyetini gidermek için kullanmalıdır.
BAŞKAN Sayın Tığlı
14.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, Tosuncuk lakaplı Mehmet Aydına
ilişkin açıklaması
NECATİ TIĞLI (Giresun) Binlerce
kişiyi dolandıran, iktidar ve AKP bürokratları tarafından
bir dönem oldukça saygın bir iş insanı olarak görülen Tosuncuk
lakaplı eski kaçak Mehmet Aydının Giresundaki kaçak
villasını ülkeden kaçtığında öğrenmiştik.
2020 yılında yaşanan sel felaketi ve etkileri ortadayken
Tosuncukun Espiye ilçemiz Aydınlar köyünde 2016 yılında dere
yatağına yaptırdığı bu villası için neden
bir işlem yapılmamıştır? Kaçak villasında
kullandığı kaçak elektrik için de bugüne kadar herhangi bir
işlem yapılmamıştır. Neden? Kim ya da kimler bu
villanın ayakta kalmasına göz yummuştur? İktidar,
vatandaşın atasından, dedesinden kalan ve yüzlerce
yıldır kullandığı geleneksel yaylaevlerini
acımadan yıkarken, elektrik vermezken nasıl olur da bu
Tosuncukun inşa ettiği villayı ve kaçak elektriği
görmezden gelir ve faturasını vatandaşın sırtına
yükler? Dere yatağında inşa edilen ve akan suya set görevi yapan
bu kaçak villa için işlem yapılacağı haberlerini
aldık. Ne oldu da beş yıldır görmezden gelinen bu kaçak villa
görüldü? Tabii ki de takke düştü, kel göründü de ondan.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kılıç
15.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, Başbağlar katliamına ve
kutsal emanetlere ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbağlar şehitlerini rahmetle
anıyor, katillerini ve onların destekçilerini telin ediyorum.
6 Temmuz 1517, Yavuz Sultan Selim tarafından
Hicaz topraklarının Osmanlıya katılması ve mukaddes
emanetlerin İstanbula getirilmesinin seneidevriyesidir. Osmanlı
sultanları Haremeyn, Kâbe ve Mescid-i Nebevîye hizmeti kutsal bir görev
olarak benimsemişlerdi. Bu anlayış ve yaklaşım esasen
daha önceki İslam devletleri için de geçerliydi. Haremeyne hizmet çok
yönlü bir yelpaze oluşturmaktaydı. Buralarda yaşayanlara her
türlü kolaylığın sağlanması yanında bu kutsal
şehirleri tehlike ve tehditlere karşı korumak, ayrıca
buraları imar etmek çok önemli görülen hususlardı. Günümüzde
Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Saadet Dairesinde muhafaza
edilen kutsal emanetler, yüzyıllardır büyük bir hürmet ve itinayla
korunmuşlardır ve korunmaktadırlar.
BAŞKAN Sayın Kılavuz...
16.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Devlet Bahçelinin Genel
Başkanlığının 24üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey, ömrünü Türk
milletinin hür, bağımsız, güçlü ve mutlu bir şekilde var
olmasına adayan, vatanımızın, milletimizin,
bayrağımızın ve Türklüğün sigortası olan bilge
bir şahsiyettir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün kurduğu cumhuriyeti koruyan, ülkülerini yaşatma iradesi
taşıyan, Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyin
yanından hiç ayrılmayan, sabrın, ferasetin, cesaretin, erdemli
bir duruşun bayrak ismidir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey,
Ergenekondan çıkıp Türke yol gösteren bozkurt gibi, ülkemize
içeriden ve dışarıdan yönelen saldırı ve ihanetlere
karşı kendini siper edip milletine rehber olan Türkün ak
saçlısıdır. Aklı hep Türkiye olan, önce ülkem ve milletim
iradesini ortaya koyan Türkmen Beyimizin Genel Başkanlığının
24üncü yılı vatanımıza, milletimize, camiamıza kutlu
olsun; evladı olmanın haklı onurunu ve gururunu
yaşıyorum, Cenab-ı Allah başımızdan eksik
etmesin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sümer...
17.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin,
elektriğe yapılan zamlara ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yürütülen yanlış ekonomi
politikasının sonuçları ne yazık ki yine
vatandaşımızın sırtına yükleniyor. Özellikle
elektriğe tüm abone grupları için yüzde 15 zam yapılması
çiftçilerimizi de çok zor duruma sokmuştur. Zaten her fırsatta
üretim, girdi maliyetlerinin yüksek oluşunu dile getiren tarım
sektörü bir darbe daha almıştır. Elektrik, şu anda
çiftçilerimizin, hayvan yetiştiricilerinin, tarım sektörü
bileşenlerinin en büyük gider kalemidir. Tüm sektörler, pandemi
şartlarının hafiflemesiyle elektrik ücretlerinde indirim
beklerken yapılan zamlar, saray iktidarının vatandaşın
hâlini anlamadığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Yapılan zamlarla tarım sektörünün maliyetleri ciddi ölçüde
artacaktır. Başta tarım olmak üzere tüm sektörleri büyük bir
çıkmaza sokacak olan enerji zamları geri alınmalı, tasarruf
yeni saraylar yapılarak değil, saray giderlerini kısarak
gerçekleştirilmelidir.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu...
18.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının Edirne Keşanda yaptığı
aramalara ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Son iki haftadır Edirnenin Keşan
ilçesindeki bazı yerleşim birimleri ve köylerdeki ekili arpa,
buğday ve ayçiçeği tarlalarına bir devlet kuruluşu
dadandı; bu devlet kuruluşu Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı. Bu kurum harıl harıl petrol ve doğal
gaz arıyor. Petrol ve doğal gaz aramalarına diyecek hiçbir şeyimiz
yok ancak bölgede arpa hasadı, buğday hasadı devam ediyor; maalesef,
tarlalar talan ediliyor, bozuluyor. Daha bir sürü arazide arama
yapılacağı söyleniyor. Tarla sahipleri merak edip
sorduklarında Size tazminat ödeyeceğiz. diyorlar. Evet, tazminat
ödeyeceklermiş ancak 2020deki verim ve fiyat düzeylerinden tazminat
ödeneceğini Keşan Ziraat Odası ve Keşan Çiftçi Malları
Koruma Başkanlığını ziyaret edince öğreniyoruz.
2020de 1 ton buğday 1.650 liradan satıldı, şimdi
buğday 2.500 lira. Yine 2020de buğday verimi 300 kilogramdı,
şimdi 650-700 kilogram veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ünlü
19.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, yer
fıstığı üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Seçim bölgem Osmaniyede elektrik, mazot, gübre gibi
temel girdilerdeki büyük fiyat artışları sonucu zorlanan yer
fıstığı üreticilerimiz pandemi sürecinde de devletten
gerekli desteği alamamıştır. Hasat döneminde 16-17 lira
olan yer fıstığı satış fiyatı şu an 6-7
liradır. Bir yılı aşkın süredir devam eden pandemi ve
temel girdilerdeki yüksek fiyat artışlarına rağmen yer
fıstığı satış fiyatının sezon
fiyatının bile altına düşmesi sonucu üretici zor durumda
kalmıştır. Ürünleri depolarında kalan çiftçilerimiz
elektrik, mazot, gübre, ilaç, tohum ve kredi borçlarını vadesinde
ödeyememiş, icra takibine düşmüşlerdir. Yer
fıstığı üreticilerinin yok olmaması için derhâl Toprak
Mahsulleri Ofisi devreye girmeli ve yer fıstığı alımı
yaparak fiyatları dengelemelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Topal
20.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
Hatay Samandağdaki Karaçay Barajına ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hatayın Samandağ ilçesinde su
kaynakları ve özellikle Karaçay Barajı var. 21inci yüzyılda bir
ilçede baraj olmasına rağmen maalesef içme suyu yok. Buradan Enerji
Bakanına sesleniyorum: Lütfen, bir an önce Samandağ ilçemizin su
sorununu çözün. Sizler ana isale hattını çözemiyorsunuz,
Büyükşehri de zor durumda bırakıyorsunuz. Bir kez daha
sesleniyorum: Samandağ ilçemizde Karaçay Barajı var ama maalesef su
yok. Sizi göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, İYİ Parti Grup Başkan
Vekili Sayın Lütfü Türkkana ait.
Buyurun Sayın Türkkan.
21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, kazada şehit olan Polis Serhan Alışkana
Allahtan rahmet dilediğine; Sivas Madımak Otelinde 33 kişinin
yakılmasının, Başbağlar katliamının ve
Urumçi katliamının yıl dönümlerine; TÜİKin haziran
ayı enflasyon rakamlarına, keman sanatçısı İlyas
Tetike Allahtan rahmet dilediğine, salgın yüzünden işini
kaybeden müzisyenlere ve Manisanın sorunlarına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iki gün önce Kütahya Tavşanlıda 2
aracın çarpıştığı kazada yol güvenliğini
sağlayan Polis Memuru Serhan Alışkan başka bir aracın
çarpması sonucu şehit oldu. Şehidimize Allahtan rahmet
diliyorum; ailesine, sevenlerine sabır ve
başsağlığı diliyorum; ruhu şad, mekânı
cennet olsun; milletimizin başı sağ olsun.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak Otelinde
yazar ve sanatçılardan oluşan 33 kişi yakılarak öldürüldü.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle
anıyorum ve şunu söylemek istiyorum: Hiç kimse düşüncesi ya da
fikri nedeniyle böyle bir olaya maruz bırakılamaz, hiçbir gerekçe
böylesine insanlık dışı bir vahşeti haklı
gösteremez.
5 Temmuz 1993 günü Erzincanın Kemaliye
ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 33 sivil
vatandaşımız teröristlerce katledilmişti.
Başbağlarda sıkılan kurşunların adresi tek tek
canlarımız değil, vicdanlarımızdı,
insanlarımızdı, bütün milletimizdi. Yirmi sekiz yıl önce
terör örgütü PKK'nın alçak saldırısında şehit olan
vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.
Dün, ayrıca, Çinin Uygur Türkü
kardeşlerimize karşı acımasızlıklarından
biri olan Urumçi katliamının yıl dönümüydü. On iki yıl önce
zalim Çin yönetimi tarafından katledilen binlerce
soydaşımızı rahmetle anıyorum. Çin işgali
altındaki Doğu Türkistanda Uygur Müslümanlarına yönelik
baskı, zulüm ve asimilasyon ne yazık ki hâlâ devam ediyor. Kirli
eller Türk yurdu Doğu Türkistan'ın yakasından düşene kadar
bu konuyu gündemde tutmaya ve dile getirmeye devam edeceğiz.
Türkiye İstatistik Kurumu 2021
yılının Haziran ayı enflasyonunu 1,94 olarak
açıkladı; yıllık enflasyon ise 17,53 olarak
gerçekleşti. Böylece, yıllık enflasyon Mayıs 2019dan bu
yana en yüksek seviyeyi gördü. Neye rağmen? TÜİKin bütün rakamlara
takla attırmasına rağmen. Ona rağmen Mayıs 2019dan
sonraki en yüksek enflasyondu bu.
Sarayın atanmışları ve
maaşlı trolleri hangi masalı anlatırlarsa anlatsınlar
vatandaş çarşıda, pazarda gerçek enflasyonu görüyor. Son bir
yılda yağda yüzde 57, tavuk etinde yüzde 46, yumurtada yüzde 44,
zeytinyağında yüzde 38
Zaten halkın enflasyonu bu. TÜİKin
enflasyon hesabı yaparken kendisine gösterge aldığı
rakamların hiçbirisine vatandaş ulaşamıyor, vatandaş
ancak karnını doyuruyor, karnını doyururken onun enflasyonu
yüzde 40ın çok üzerinde. Esnafı, çiftçisi, emeklisi, memuru, herkes
perişan hâlde bu yüzden. Sarayın atanmışlarının
ve 5 maaşlı o bürokratların durumu iyi olabilir, ihale
şampiyonu yandaş müteahhitlerin durumu da iyi olabilir, enflasyon ve
geçim sıkıntısına mahkûm ettiğiniz esnaf için, çiftçi
için, emekli için, memur için aynı şeyi söyleyebilecek olan var
mı aramızda?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İşsizlikle ve
umutsuzlukla sınanan gençlerimiz için aynı şeyi söyleyebilecek
olan var mı?
Dün Malatyadaydım, gencin birisine sordum,
hayalini öğrenmek istiyorum dedim, Artık, hayalim yok. dedi;
gençlerin durumu bu. Daha geçen gün elektriğe yapılan zam yüzde 15,
doğal gaza yapılan zam yüzde 12. Emeklilerin alacağı zam ne
kadar? 8,45; emeklilere yaptığınız o zam şimdiden eridi
zaten. Hani Türkiye uçuyor kaçıyor, Marsa gidiyor, Aya gidiyor. falan
diyorsunuz ya, son intihar haberini okudunuz mu dün? Türkiyenin en önemli
keman sanatçılarından ünlü besteci İlyas Tetik maddi
sıkıntıları nedeniyle İstanbul Sarıyerdeki evinde
intihar etti. Allahtan rahmet diliyorum; ailesine, sanat camiasına
başsağlığı diliyorum. Aşıda İngiltere
ve Almanyadan örnek veriyorsunuz ama pandemide İngiltere,
vatandaşlarına ayda 2.500 sterlin para ödedi, ayda!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Almanya 750 milyar euro
tutarında bir teşvik paketi açıkladı. Bu ülkelerde,
salgın yüzünden işini kaybedip de intihar eden kaç tane müzisyen
haberi duydunuz? Var mıdır böyle bir şey, mümkün mü? Ama
Türkiye'de işsiz kalan müzisyenler ölüme mahkûm edildiler, ölüme
sürükleniyorlar. Bu insanlar aylarca evlerine ekmek götüremediler ve hâlâ gece
on ikiden sonra müzik yasağıyla bu insanların rızık
kazanmasının önüne geçiyorsunuz.
Sayın Başkan, son olarak Manisadan söz
etmek istiyorum. 20 Haziranda Salihlide etkili olan fırtına, dolu ve
yağışın ardından üzüm bağları, karpuz,
mısır, domates ve biberde yüzde 100 zarar meydana gelirken, toplamda
4 bin dekar tarım alanı zarar gördü. 23 Haziranda yaşanan
sağanak yağış ve fırtınada Akhisar, Gölmarmara ve
Alaşehirde üzüm bağları yan yattı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Üreticilerimiz,
çiftçilerimiz ne yazık ki ciddi anlamda mağduriyet yaşıyor.
Manisa Yunusemre ilçesi Güzelyurt
sınırları içerisinde kamuya ait, ruhsatı pazar yeri olan
araziye Millet Çarşısı ismiyle 24 tane ticarethane
açılarak rant elde edilmek istenildi; Manisada, Yunusemrede
İYİ
Parti olarak buna karşı çıktık ve konuyu mahkemeye
taşıdık. Mahkeme nihai kararında buranın ticarethane
olamayacağına dair karar verdi ancak AK PARTİli Yunusemre
Belediyesi mahkeme kararını tanımayarak ruhsatları iptal
etmedi, hatta yeni ruhsat vermeye devam etti. Bunun üzerine,
savcılığa, görevi kötüye kullanmak sebebiyle suç duyurusunda
bulunduk. Valilik izin verdi ancak altı aydır bu soruşturma
tamamlanamadı. Ranta giden bu yolda, sorumlular hakkında cezai
işlem henüz hiç yapılmadı. İYİ Parti Yunusemre meclis
üyelerimizle birlikte bu konuyu gündemde tutmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Biz teşekkür ederiz.
Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Levent Bülbülde.
Buyurun Sayın Bülbül.
22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün, Urumçi katliamı ile Başbağlar katliamının
yıl dönümlerine, bütün terör örgütlerini şiddetle lanetlediklerine ve
Sakarya Kocaalide yaşanan sel felaketine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5 Temmuz 2009 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti bütün
dünyanın gözü önünde Uygur Türklerini katletmiş, basın ve
iletişimi karartarak dünyanın bilgi almasına engel olmuştur.
Çin devlet yetkilileri, katliama ilişkin delilleri karartmak için, 10
Temmuzda yabancı habercilerin şehri terk etmelerini istemiştir.
Bu sayede, dünya kamuoyu çok ama çok kısıtlı bir şekilde
bölgeden haber alabilmiştir. Urumçide Uygur Türklerine yönelik olarak
yapılan saldırılarda resmî kayıtlara göre 197, resmî
olmayan kaynaklara göre ise binden fazla Uygur Türkünün katledildiği ifade
edilmektedir. Urumçi katliamının 12nci yıl dönümünde,
şehit edilen soydaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor,
ruhları şad olsun diyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
5 Temmuz, tarihi hain terör örgütü PKKnın Başbağlarda
yapmış olduğu katliamın yıl dönümüdür. Bölücü terör
örgütü hain emellerine ulaşmak için geçmişte bu tip
saldırıları defalarca tekrarlamış ve çoluk çocuk,
kadın, yaşlı demeden masum insanlarımızı
şerefsizce katletmiştir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yaşayan insanlarımızı korku ve
dehşet iklimine sokmak ve bölge insanını sindirmek
maksadıyla yapılan bu saldırılarda, terör örgütünün
asıl düşmanının ve hedefinin bölge insanı olduğu,
bu bölgenin sosyal, ekonomik ve kültürel olarak gelişmesinin kendileri
açısından en büyük tehdit olarak algılandığı
açıkça görülmektedir. Erzincanın Kemaliye ilçesine bağlı
Başbağlar köyünde 5 Temmuz 1993te gerçekleştirilen bu
saldırıda 33 insanımız kurşuna dizilmiş, köy de
teröristler tarafından ateşe verilmiştir.
Yine, geçmişten bugüne
bakıldığında, 20 Haziran 1987de Mardinin Ömerli ilçesine
bağlı Pınarcık köyüne düzenlenen saldırıda
16sı çocuk, 6sı kadın toplam 30 insanımız katledilmiştir.
11 Haziran 1990da Şırnakın Güçlükonak ilçesine bağlı
Çevrimli köyüne gerçekleştirilen PKK saldırısında 12si
çocuk, 7si kadın toplam 27 insanımız katledilmiştir. 24
Mayıs 1993te Bingöl-Elâzığ kara yolunda yol kesen PKK terör
örgütü usta birliklerine giden üniformasız askerlerin bulunduğu
otobüsleri durdurup 33 silahsız askerimizi şehit etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Siirt'in Baykan
ilçesine bağlı Derince köyünde 21 Ekim 1993te PKK'lı
teröristler okul bahçesinde 13ü çocuk 22 kişiyi kurşuna
dizmiştir. 12 Mayıs 2017de 15 ton patlayıcı yükledikleri
kamyonu Diyarbakır'ın Dürümlü mezrasında infilak ettiren hain
terör örgütü PKK, patlama neticesinde 16 kişinin yaşamını
yitirmesine, 23 kişinin de yaralanmasına sebep olmuştur. Bugüne
kadar kadın, çocuk, yaşlı demeden, acımasızca ve
alçakça bu tip saldırılarda toplam 6 bin sivil
vatandaşımızı hain terör örgütü PKK katletmiştir.
Teröristin dini, dili, ırkı, mezhebi bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
İnsanların en vazgeçilmez hakkı olan yaşam
haklarını canice elinden alan, başta PKK, PYD, YPG, FETÖ,
DEAŞ, DHKP-C olmak üzere, bütün terör örgütlerini şiddetle
lanetlediğimizi buradan ifade ediyor, aziz şehitlerimize bir defa
daha Allah'tan rahmet diliyoruz.
Sayın Başkan, 3 Temmuz Cumartesi günü
yağan sağanak yağışlar nedeniyle Sakaryanın
Kocaali ilçesinin Alandere ve Demiraçma Mahallelerinde sel baskını
yaşanmış, burada birçok evi su basmış, maddi zarar
meydana gelmiştir. Biz de yaşanan bu su baskını nedeniyle
bölgede vatandaşımızın yanında olduk.
Vatandaşımıza buradan bir defa daha geçmiş olsun diyor,
zararlarının en kısa sürede telafi edilmesini temenni ettiğimizi
dile getiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Evet, söz sırası
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral
Danış Beştaşta.
Buyurun Sayın Beştaş.
23.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Aziz Nesin ile Kutlu Adalının ölüm
yıl dönümlerine, hayatını kaybeden duduk sanatçısı
Civan Gasparyanı saygı ve minnetle andığına, Vedat
Aydın cinayeti davasına, Ömer Faruk Gergerlioğluyla ilgili Anayasa
Mahkemesi kararına, Batmandaki su sorununa ve Siirt Eğitim ve
Araştırma Hastanesine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, Aziz Nesin ve Kutlu Adalı'nın ölüm
yıl dönümü. Eserleri, fikirleri ve kurduğu Aziz Nesin Vakfıyla
gelecek kuşakların yolunu aydınlatan Aziz Nesini ölümünün 26ncı
yıl dönümünde saygı ve minnetle anıyorum.
Yine, silahlı saldırı sonucu
katledilen Yenidüzen gazetesi yazarı Kutlu Adalının 25inci
ölüm yıl dönümü bugün. Son günlerde ortaya çıkan iddiaların
araştırılması ve Kutlu Adalı cinayetinin
aydınlanması talebimizi yineliyoruz ve kendisini de saygıyla
anıyorum. Tabii, kuşkusuz Kutlu Adalı gibi faili meçhul
cinayetlerde yaşamını yitirenlerin faillerinin de bulunması
gerektiğini bir kez daha ifade etmek isterim.
Yine, bugün ünlü duduk sanatçısı Civan
Gasparyan 93 yaşında hayatını kaybetti. Yaşamı
acı ve özlemlerle dolu olan Gasparyan, hüznünü duduk sesine kattı,
bize yaşamı anlattı. Saygı ve minnetle kendisini de
anıyorum.
Vedat Aydın, ilk faili meçhul, daha
doğrusu faili belli ve gizlenen cinayet. JİTEM tarafından
öldürüldü ve otuz yıldır dava dosyası raflarda bekletiliyor. Dün
itibarıyla otuz yıl tamamlandı ve dava zaman
aşımına uğratıldı. Alçakça bir
kaçırmaydı ve işkenceyle öldürüldü. HEP İl
Başkanıydı o tarihte, 91 yılının 5 Temmuzunda
kaçırılmasının üzerinden dün itibariyla tam olarak otuz
yıl geçti. Devlet-mafya-siyaset üçgenini ortaya çıkaran 96daki
Susurluk kazasının ardından hazırlanan rapora da bu konu
yansıdı ve cinayet dosyası otuz yıldır raflarda
bekletiliyordu. Aslında Abdulkadir Ayganın ifadeleri ve birçok
delille Vedat Aydın cinayeti rahatlıkla aydınlatılabilirdi
ama iktidarlar bu cinayetin aydınlatılmasını istemedi ve
zaman aşımına uğratılması için özel bir çaba sarf
etti. Hakikaten bu cezasızlık politikası artık katiller
için bir affa dönüşmüş durumdadır. Vedat Aydını
saygı, sevgi ve minnetle andığımı ifade etmek
istiyorum ve Vedat ağabey, gözün arkada kalmasın, biz seni çok
sevdik, mücadeleni, insanlığını ama senin davanı takip
edemediğimiz için, daha doğrusu gereken cezayı
verdiremediğimiz için bizi affet demek istiyorum fakat bu mücadele
kesinlikle burada bitmeyecek.
Diğer bir mesele, Ömer Faruk Gergerlioğlu
Vekilimizle ilgili durum. Kendisi tabii ki bu halkın vekili ve iradesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Şu
anda Gergerlioğlu Vekilimiz Anayasa Mahkemesi kararına rağmen
Sincanda tutulmaya devam ediyor. Aslında, her geçen saat ve dakika için
hürriyeti tahdit suçu işleniyor. Bu konuda avukatlarımız tabii
ki yoğun bir çalışma içindeler. Neymiş efendim, Anayasa
Mahkemesi kararı yerel mahkemeye ulaşmamış. Biraz önce
baktım, Anayasa Mahkemesi bu konuda açıklama yapma gereği
duymuş, Gerekçeli karar yazılıyor ancak dosyanın altında
zaten karar bölümü var. demiş. Bunu biz de biliyoruz, avukatlar da o
kararla başvuru yaptılar ve şu ana kadar yerel mahkeme bir karar
vermedi. Bu, çok hayati bir mesele çünkü Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü
ve siyaset yapma hakkıyla ilgili oy birliğiyle -altını
çizerek söylüyorum, oy birliğiyle- ihlal kararı verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ömer
Faruk Gergerlioğlunun bir an önce yeniden yargılanması ve
beraat etmesi gerekiyor ve Meclisteki yerine dönmesi gerekiyor; Anayasa
Mahkemesinin kararı bunu gerektiriyor. Biz, bu nedenle, hürriyeti tahdit
suçundan vazgeçilsin diyoruz, vekilimiz derhâl serbest
bırakılsın ve Meclise geri dönsün.
Tabii, bu vesileyle, dün Sincan Cezaevi önünde
oğlu Salih Gergerlioğlu ve diğer bekleyenlere yönelik polis
şiddetini ve vahşetini de kınadığımı ve
kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Diğer bir mesele, Batmanda yaklaşık
10 köyün on üç gündür suları akmıyor. Neden mi? Neden olarak,
DEDAŞ tarafından Batmanın Kozluk ilçesine bağlı
köylerde su faturaları ödenmedi. deniyor ve sıcaklık orada 40
derecenin üzerinde seyrediyor. Hakikaten, susuzluk ölüme bile sebebiyet
veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Susuzluk
bulaşıcı hastalıklara da sebebiyet veriyor bu corona
dönemlerinde. Tabii ki tarım, hayvancılık, bağ ve bahçe
işleri de duruyor ve ekonomik faaliyetler de tamamen askıya
alınıyor. Bu susuzlukla bir an önce ilgilenilmesi ve sorunun
çözülmesi çağrımızı bir kez daha yineliyorum.
Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Bu konuda çokça konuştuk, önerge verdik ama son gelişme tam bir
skandal hakikaten. Nedir? Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinin
Covid-19 yoğun bakım servisinde oksijen tankı arızası
meydana gelmiş ve arızanın meydana geldiği 19 Temmuz 2020
tarihini takip eden günden itibaren pandemi sebebiyle ölümlerin
arttığını biliyoruz. Şikâyetler üzerine Siirt İl
Sağlık Müdürlüğü bir tahkikat başlattı, bunu kamuoyuyla
paylaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez söz veriyorum, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şimdi,
burada, İl Sağlık Müdürlüğünce tutulan tutanakta, hastane
yoğun bakım nöbetçisi olan bir hekim, 19 Temmuz 2020 tarihinde saat
14.00-15.00 sularında oksijen sisteminde arıza meydana geldiğini
doğruladı. Buna ilişkin çokça başka veri de var. Tabipler
Odası Başkanı da bu aktarımları aslında
doğruladı ve oksijen kesintisinin satürasyonu düşük hastalara
zarar verebileceği bilgisi de yer alıyor ve manuel yöntemlerle
hastalara oksijen verilmeye çalışılıyor Siirt Devlet
Hastanesinde. Hakikaten, bu arıza sebebiyle ve ihmaller sebebiyle birçok
hasta yaşamını yitirmiş durumda ve her zaman dediğimiz
gibi, insanı ihmal öldürüyor. Bu hastanedeki durumun bir an önce
açıklığa kavuşturulması ve ölümlerin önlenmesi,
sağlıklı bir tedavi ortamının sağlanması
için yetkilileri göreve çağırıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu
ziyaret eden Senegal Ulusal Meclisi Senegal-Türkiye Parlamentolar Arası
Dostluk Grubu Eş Başkanı ve Benno Bokk Yakaar Meclis Grubu
Başkanı Aymereu Gningue ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz.
denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemize
resmî bir ziyarette bulunan Senegal Ulusal Meclisi Senegal-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Eş Başkanı ve Benno Bokk
Yakaar Meclis Grubu Başkanı Aymereu Gningue ve beraberindeki heyet
şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine ve
değerli heyetine Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyorum.
(Alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Aziz Nesini rahmetle andığına, Madımak ve
Başbağlar katliamlarının yıl dönümlerine, Tasarruf
Tedbirleri Genelgesine, ülkedeki harami tiplerine ve Şişli Etfal
Dayanışması Platformunun Meclis ziyaretine ilişkin
açıklaması
BAŞKAN Söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altayda.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de bu vesileyle Senegal heyetine tekrar
Hoş geldiniz. diyorum.
Sayın Başkan, 6 Temmuz 1995, mizahla
hepimizi düşündüren, Türkiye'nin yetiştirdiği ender yazar Aziz
Nesinin hayatını kaybettiği gündür. Kendisini rahmet ve
minnetle anıyorum. Enteresandır ki Aziz Nesin, bulunduğu
Madımak Otelinden sağ çıkan, sağ kurtulan
aydınlarımızdan biriydi ama o, 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak
katliamında vahşice katledilen aydınları öbür dünyada çok
bekletmedi, onlara ulaştı.
Nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin, hangi
maksatla olursa olsun, teröre karşı Cumhuriyet Halk Partisi her zaman
aynı refleksi göstermiştir. 2 Temmuz 1993 Madımak
katliamının failleri ve müsebbipleri de 5 Temmuz 1993 Erzincan
Başbağlar katliamının failleri ve müsebbipleri de aynı
merkezden emir ve komut almışlardır. Değilse bile ikisinin
yaptığı da Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne büyük,
ağır bir kasttır. Cumhuriyet tarihimizin en karanlık, en
ayıplı iki günüdür. 2 Temmuz Madımak katliamına rağmen
etnik çatışma ve düşmanlık oyununa gelmeyen Alevi vatandaşlarımıza
da buradan şükranlarımızı sunmayı bir görev
sayıyoruz.
Sayın Başkan, atalar bize söyleyecek söz
bırakmamış. Mesela ne demiş? Ele verir talkını,
kendi yutar salkımı. Cumhurbaşkanının 6ncı
Tasarruf Tedbirleri Genelgesinden sonra aklıma bu geldi. Nasıl
gelmesin? Uçan sarayımız, yüzen sarayımız,
kışlık, avlak, yazlık saraylarımız yetmiyor
Sayın Cumhurbaşkanına; Türkiye Büyük Millet Meclisinin uhdesinde
olan Millî Saraylar Dairesine bağlı, İstanbulda 12 tane
köşk, kasır, konak, bunları da aldı. Bu saray
merakını anlamak mümkün değil. İlk seçimlerden sonra,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, başta Millî Saraylar Dairesine
bağlı İstanbuldaki sarayların tamamını, tabii,
Tayyip Bey o zaman Cumhurbaşkanı olmayacak ama seçilen
Cumhurbaşkanının elinden de geri alacağız; bunu da
beyan etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, millet zulüm ve zamlarla
ezilip hayatı çekilmez hâle gelmişken siz sonra tasarruf derseniz
ve bunu 3 tane otomobile 54 milyon TL ödedikten sonra yaparsanız millet
size güler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Erdoğanın ülkede yarattığı harami tipleri
vardır. Mesela a tipi haramiler var; bunlara bir yılda 220 milyar
dolar ihale veriliyor, bunların hepsi 5 kişi. Bunlar
aldıkları bu ihaleyle dünya klasmanında ilk 10a giriyorlar.
Bunlara ilk 10 yetmiyor, Erdoğan bunları alıp Azerbaycana
götürüyor. Türkiyeyi kuruttular, orayı da kurutacaklar; İlham
Aliyevi de buradan uyarıyorum. B tipi haramiler var; bunların hepsi
üçer, dörder maaş alıyor. C tipi haramiler var, bunlar mafyadan
bahşiş alıyor. D tipi haramiler var; bunlar da kamu
bankalarından 750 milyon dolar, 650 milyon TL kredi -güya- alıyorlar,
sonra kredinin üstüne çöküyorlar, yatıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) D tipiyle de
bitmedi, e tipi haramiler var Sayın Başkan; bunlar da Merkez
Bankasının 128 milyar dolarını iç ediyorlar, kur
manipülasyonuyla hepsi bir gecede milyarder oluyor.
Sayın Başkan, bu kadar çok harami üreten,
türeten, türedi zenginler yaratan Cumhurbaşkanımızın
şimdi milletten tasarruf istemeye hakkı yoktur. Şu haramilerin
musluklarını kesse millet bu ülkede güle oynaya geçinir.
Sayın Başkan, bu Genel Kurulda, AK
PARTİ sıralarında, benim gibi maaşa talim eden,
maaşıyla geçinen çok sayıda dürüst, namuslu milletvekili var;
Allah onlardan razı olsun. Ben eminim ki o saygıdeğer
milletvekillerimiz de bu a tipi, b tipi, c tipi, d tipi, e tipi haramilerden
rahatsız. Ben eminim ki AK PARTİnin birçok milletvekili de
şundan rahatsız kardeşim:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, genel bir kaidedir, dünyanın her yerinde ve eskiden
Türkiyede para ticaretten kazanılır idi. Şimdi, dünyanın
her yerinde para yine ticaretten kazanılıyor, Türkiye'de para
siyasetten kazanılıyor. Bu demektir ki siyaset üzerinden millete
çökülüyor, milletin kör kuruşu haramilere peşkeş çekiliyor. Ben,
buna itiraz etmeyim de ne yapayım Sayın Başkan? Ne yapayım,
siz söyleyin.
Sayın Başkan, bugün Mecliste konuklar
vardı, Şişli Etfal Dayanışması Platformu. Meclise
niye gelmişler biliyor musunuz? Yıllardır, yüz yirmi iki
yıldır İstanbul'umuza, özelde de Şişli,
Kâğıthane, Beyoğlu ilçelerinde yaşayan
vatandaşlarımıza sağlık hizmeti veren ve marka
olmuş bir hastaneyi yerinde onarmak yerine hastanenin bulunduğu
geniş araziye göz diken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Başka kupon
arazi kalmadığı için, Şişli Etfal Hastanesinin
arazisine kule yapmak için, Şişli Etfal Hastanesini yerinde yenilemek
yerine taşınmasını da kabul etmiyoruz. Başta
Şişli halkı olmak üzere bölgede yaşayan bütün
vatandaşlarımızın bir talebi olarak yüce Meclis üzerinden
yürütmeye sesleniyoruz: Şişli Etfal Hastanesini yerinden etmeyin,
orayı yerinde rehabilite edin diyoruz.
Sabrınız için teşekkür ederim. Genel
Kurulu ve sizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Biz teşekkür ediyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Mahir Ünal.
Buyurun Sayın Ünal.
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Başbağlar katliamının yıl dönümüne,
emeklilere yapılan zamma, müzisyenlere yapılan desteğe,
Cumhuriyet Halk Partisinin siyaseti okuma biçimine ve kullanılan
zamanın millete ait olduğuna ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Değerli
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bundan yirmi sekiz yıl önce, 5 Temmuz 1993te,
Erzincan'ın Başbağlar köyünde hain terör örgütü PKK o kanlı
yüzünü bir kez daha ortaya koymuş, kadın, çocuk, yaşlı
demeden 33 vatandaşımızı kurşuna dizerek
katletmişti. Bu vesileyle katledilen 33 insanımızı rahmetle
anıyorum, katilleri lanetliyorum.
Sayın Başkan, emeklilerimizle ilgili az
önce bir Grup Başkan Vekilimiz 8,45 çok yetersiz. dedi. Bu,
yılın ilk altı ayı için düzenlenen zamdı;
dolayısıyla, emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik.
Yine, müzisyenlerimize, ocaktan bugüne toplamda 270
milyon TL destekte bulunduk. 1 Ocaktan itibaren 31 bin müzisyenimize,
hazirandaysa 9 bin daha ekleyerek toplamda 40 bin müzisyenimize 270 milyon
destekte bulunduk.
Yine, CHP Grup Başkan Vekili Sayın Engin
Altay, mutat olduğu üzere yine saray Erdoğan ve o çerçevede
oluşturulmuş bir dili ve söylemi tekrar etti. Biz, artık bunlara
cevap vermekten yorulduk ama Cumhuriyet Halk Partisi bunları tekrar
etmekten yorulmadı. Ben bir sataşmaya mahal vermeden, şunu
söylemek istiyorum: İnsanoğlu, dünyayı algıladığı
biçimde ifade eder. Dolayısıyla, bizim ifadelerimiz gerçekliğin
kendisi değil, bizim ifadelerimiz; olan, biten şeyleri algılama
biçimimizden ibarettir. Bunları biz kendi gerçekliğimiz olarak
değil, bunları Cumhuriyet Halk Partisinin Türk siyasetini okuma
biçimi olarak görüyoruz. Bunlarla ilgili biz her ne kadar
En son 52 milyon
TLye araba aldınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 54
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) 54 milyon
liraya alınan araçlar. gibi bir ifade kullanıldı. Biz, en az 10
defa böyle bir araç alımının olmadığını,
bunun mutat, üç yılda bir yenilenen kiralamalardan ibaret olduğunu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
meblağın da o olmadığını ifade ettik ama bu ve
benzeri şeyler tekrar tekrar gündeme getiriliyor. Bu bir iletişim
stratejisi, sistematik olarak devam ettiriliyor; biz de bunun bilincindeyiz.
Ben Meclisin gündemini daha fazla meşgul
etmeden
Çünkü şuna inanıyorum: Biz burada milletin temsilcileri
olarak millete ait bir zamanı kullanıyoruz.
Kullandığımız bu zaman şahsımıza ait değil,
kişisel kavgalarımıza ait değil; bu zaman bizatihi milletin
kendisine aittir ve ben sözlerimi daha fazla uzatmadan neticelendiriyorum.
Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkan.
BAŞKAN Biz teşekkür ediyoruz.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani sataşmadan
söz istemeyeyim zaman tasarrufu bakımından.
BAŞKAN Yerinizden lütfen.
26.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Ünal
benim biraz önce yaptığım konuşmayı bir kişisel
kavga olarak niteledi. Böyle bir yaklaşımım ve
anlayışım yok ama Sayın Ünala şunu söylemek isterim:
Sayın Ünal, ben dört hafta önce 54 milyonluk faturayı Mecliste
söylediğimde, gene siz nöbetçiydiniz Hayır, böyle bir işlem
yapılmadı. dememiştiniz. Merkez Bankasının 128 milyar
dolarının birkaç gece içinde, farklı geceler içinde insanlara
peşkeş çekilip onlarca insanın zenginleştirilmesinin
hesabını sormak kişisel kavga değil, benim görevimdir; önce
onu söylemek isterim. Millet bu kadar fakruzaruret içindeyken Marmariste
yapılan yazlık sarayın, yeni bir saray
yapılmasının doğru olmadığını, bunun
bir israf olduğu söylemek kişisel kavga değildir, benim aziz
milletimizden aldığım görevin yerine getirilme hâlidir; onu
söylemek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Ünal,
ben 5 tip harami saydım, b tipi haramileri de 3-4 maaş alanlar diye
niteledim; çıkın Hayır, devlette 3 maaş alan yoktur.
deyin ve bunu ispatlayın, ben de sizden özür dileyeyim.
Teşekkür ederim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Ünal, buyurun.
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu maaş
konusunda yapılan düzenleme burada kaç defa anlatıldı ve
dolayısıyla 3-5 maaş diye bir maaş biçiminin
olmadığı defalarca burada ifade edildi. Yine bu saray muhabbeti
üzerinden yürütülen tartışmalarda, bunlar Recep Tayyip
Erdoğanın kendi kişisel, şahsi malı değil
buralar devletin yaptığı yerler ve devlete ait. Mesela
Marmaris diyorsunuz; Turgut Özal döneminde yapılmış, daha
sonra da yine Cumhurbaşkanlığı makamı için
yenilenmiş bir yerden bahsediyorsunuz. Geçmişte merdiven altı
hükûmetlerin âdeta siyasetin
itibarsızlaştırıldığı, vesayetin siyaseti
itibarsızlaştırdığı günlerden bugün milletin
layıkıyla temsil edildiği ve aziz milletin mehabetine uygun
yerler yapılmıştır. Buralar Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın şahsına ait yerler değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - 128 milyar
dolar meselesine gelince de tekrar tekrar kendileri de ifade ettiler, kendi
milletvekilleri de ifade etti; 128 milyar doların herhangi bir
şekilde Merkez Bankasından kaybolamayacağını, bunun
Türk lirası, döviz ve altın arasındaki işlemler
olduğunu kendileri de bildiği hâlde bunu tekrar tekrar sormaktan
vazgeçmediler.
Benim kastettiğim ve tekrar ettiğim husus
şudur: Biz, burada birbirimizle cevabı defalarca konuşulmuş
ve cevabı bilinen meseleleri bir bir tekrar kişiselleştirip
konuşmanın doğru olmadığını söylüyoruz.
Tekrar teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hiçbir sorumuzun
cevabı verilmemiştir. Hadi bu sorulardan da vazgeçtim; Mafya ayda 10
bin dolar siyasetçiye para ödüyor. diyen şu anki Hükûmetin
İçişleri Bakanı, söyledi, 80 milyon duydu; bari onu söyleyin,
kim bu ayda 10 bin dolar mafyadan harç, harçlık, maaş alan siyasetçi?
Bunun AK PARTİyle bir ilgisi var mı, yok mu? Onu söyleyin tamam.
Söyle.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu
soruların muhatabı ben değilim.
BAŞKAN Sayın Ünal, söylemek ister
misiniz? Söz vereyim mi?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Peki.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Tükiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonunda (KPK) Konya
Milletvekili Ziya Altunyaldız ve AKDENİZ-PA Türk Delegasyonunda
Uşak Milletvekili Mehmet Altaydan boşalan üyelikler için Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlunun Türkiye-AB KPK ve Hatay
Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin AKDENİZ-PA Türk Delegasyonu
üyeliklerinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1665)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda (KPK) Konya
Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Akdeniz Parlamenter Asamblesi
(AKDENİZ-PA) Türk Delegasyonunda Uşak Milletvekili Mehmet Altay'dan
boşalan üyeliklere 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Başkanlığınca bildirilen ve anılan Kanun'un 12'nci
maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan
incelemede uygun görülen Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu'nun
Türkiye-AB KPK ve Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelik'in AKDENİZ-PA
üyelikleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Senegal Ulusal Meclisi Senegal-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Eş Başkanı ve Benno Bokk
Yakaar Meclis Grubu Başkanı Aymereu Gningue ve Dostluk Grubu
üyelerinden oluşan bir heyetin 5-9 Temmuz 2021 tarihleri arasında
ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1666)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Senegal Ulusal Meclisi, Senegal-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Eş Başkanı ve Benno Bokk
Yakaar Meclis Grubu Başkanı Aymerou Gninguein beraberinde Dostluk
Grubu üyelerinden oluşan bir heyetle 5-9 Temmuz 2021 tarihleri arasında
ülkemize resmî bir ziyarette bulunması Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 18 Haziran 2021 tarihli ve 52
sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7'nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin
Kuveyt Ulusal Meclis Başkanı Marzouq Ali Alghanimin vaki davetine
icabetle 11-13 Temmuz 2021 tarihleri arasında Kuveyte resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1667)
5/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento
heyetinin Kuveyt Ulusal Meclis Başkanı Sayın Marzouq Ali
Al-Ghanim'in vaki davetine icabetle, 11-13 Temmuz 2021 tarihleri arasında
Kuveyt'e resmî bir ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kadına Yönelik
Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonunun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
4.- Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1668)
1/7/2021
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
21/4/2021 tarihinde
çalışmalarına başlayan Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun 30/6/2021 tarihli
toplantısında aldığı karar gereğince,
çalışma süresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca 21/7/2021 tarihinden geçerli olmak üzere bir ay
uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Öznur
Çalık
Malatya
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç
Tüzükün 105inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince Komisyona bir aylık
ek süre verilmiştir.
C) Önergeler
1.- Başkanlığın,
Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ile Ankara Milletvkili Filiz
Kerestecioğlu Demirin Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm
Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliğinden istifalarına ilişkin yazılarının
30/6/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına
ilişkin önerge yazıları (4/139)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel ile Ankara Milletvekili
Sayın Filiz Kerestecioğlunun, Kadına Yönelik Şiddetin
Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliğinden istifalarına
ilişkin yazıları 30 Haziran 2021 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Üç sayın milletvekiline yerlerinden birer
dakika söz vereceğim.
Sayın Yılmaz
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, Düzcedeki su baskınına ilişkin
açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
3 Temmuz Cumartesi günü Akçakoca ilçemizde
yağan yağmur, merkezde bulunan Çivi Deresinin ve Uğurlu
köyünden geçen Esmahanım Deresinin taşmasına sebep
olmuştur. Yaşanan selde, Allaha şükürler olsun can kaybı
yaşanmamış ancak Akçakoca merkezde bazı dükkânları,
Uğurlu ve Esmahanım köyünde bazı evleri su basmıştır.
Her yıl temmuz ayının gelmesiyle,
Düzcede yürekler ağza gelmekte Acaba nereyi sel götürecek? korkusu
yaşanmaktadır. Buradan yetkililere seslenmek istiyorum: Sadece ana
dere yataklarını temizleyerek sel felaketinin önüne
geçilemeyeceği, iki sene önce yaşanan sel felaketinin ardından
geçen gün yaşananlarla ortaya çıkmıştır. Karadeniz
İklim Değişikliği Eylem Planı hayata geçirilmelidir.
Ana dere yataklarının yanında tali yataklar da temizlenerek bir
an önce derelerin ıslah kapsamına alınması gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
29.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
Hatayın Antakya ilçesinin Serinyol Mahallesindeki Ziraat Bankası
şubesine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hatayın Antakya ilçesine bağlı
Serinyol Mahallesi bin nüfusuyla kocaman bir mahalledir; üniversite
öğrencisiyle, çiftçisiyle, ticaret erbabıyla, esnafıyla her
kesimden insanın yaşadığı kocaman bir mahalledir.
Böylesine büyük bir yerleşim yeri olmasına rağmen Ziraat Bankası
burada bulunan şubesini anlamsız bir şekilde kapattı. Serinyol
müşteri potansiyeli, ticaret potansiyeli, çiftçi potansiyeli ve büyüme
potansiyeli yüksek olan bir yerleşim yeri. Dolayısıyla, Ziraat
Bankasının Serinyoldaki şubesini kapatması izaha muhtaç
bir durumdur.
Ziraat Bankasının sayın yetkililerine
buradan sesleniyorum: Bu şubeyi kapatarak Serinyoldaki çiftçiyi, memuru,
öğrenciyi, tüccarı, esnafı mağdur ettiniz. Serinyola
acilen Ziraat Bankası yeniden şube açmalı, bu mağduriyet
giderilmeli.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bulut
30.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulutun,
sağlık emekçilerinin nöbet ücretlerine ilişkin
açıklaması
BURHANETTİN BULUT (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Pandemide ön safta mücadele eden, üç kuruş ek
ödeme verilen sağlık emekçilerinin aldıkları nöbet
ücretleri, şimdi faiziyle geri istenmektedir. 2016 ve 2017
yıllarını kapsayan toplu sözleşmenin 7nci maddesinde
Yoğun bakım, diyaliz, ameliyathane, acil servis ve 112 acil
sağlık hizmetlerinde tutulan nöbetler için ödenen nöbet ücretleri
yüzde 50 artırımlı ödenir. hükmü yer almaktadır. Buna
rağmen Sağlık Bakanlığı, yüzde 50
artırımlı nöbet ücretlerinin yalnızca bu birimlerde
çalışan personele verilmesi gerektiğini savunarak röntgen ve
laboratuvar teknisyenleri için bu birimlerde hizmet veren sağlık
emekçilerinin kapsam dışına çıkartılmasını
talep etmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi
sağlıkçıları haklı bulmasına rağmen
Danıştay aksi yönde karar vererek ödenen nöbet ücretlerinin iadesini
istemiştir. Düşük ücretle çalışan sağlık
emekçileri bu ödemeleri geri yapmak durumunda kalmıştır. Bu
haksızlığın giderilmesi için gerekli düzenlemenin
yapılmasını bir an önce Bakanlıktan talep etmekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 16.19
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare
AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, 3/3/2021
tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları
tarafından, Giresun ilinde ulaşım, tarımsal üretim ve
turizm konularında yaşanan sorunların
araştırılması ve sorunların çözümü konusunda
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Temmuz 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
6/7/2021
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
6/7/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 21
milletvekili tarafından Giresun ilimizde ulaşım, tarımsal
üretim ve turizm konularında yaşanan sorunların araştırılması
ve sorunların çözümü konusunda alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 3/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin
6/7/2021 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisinin
gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın
Bedri Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Giresun ilimizin sorunlarına yönelik 3 Mart
2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine 21 arkadaşımızla
beraber vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Giresun özellikle
ulaşım problemleri açısından ciddi sorunlar
yaşamaktadır. Özellikle güney çevre yolu sorunu Giresunun en
öncelikli ve en önemli sorunlarından biridir. Karadenizde 4 ilin ve hatta
sahildeki ilçelerin bile güney çevre yolu varken Giresunun güney çevre yolu
konusunda maalesef bir adım atılamamıştır.
Dolayısıyla Giresun trafiği tamamen
tıkanmıştır. Giresunun güney çevre yolu sorunu ne
yazık ki bugüne kadar da bir çözüme
kavuşturulamamıştır.
Yine, Giresunda bitmek bilmeyen 20 kilometrelik
Dereli yolunun yapımı senelerdir devam etmektedir. Yine,
ulaştırma projelerinden biri olan Eğribel Tüneli
inşaatı 25 Nisan 2015 yılında başlamış olup
altı senedir devam etmektedir; maalesef bununla ilgili de bir ilerleme yok.
Yine, bu sene Dereli yolu inşaatına 13 milyon liralık ödenek
ayrılmış. Bu 13 milyon lirayla bu yolun bitmesi mümkün
değil, bu da durma noktasına gelmiştir, muhakkak bu projeye de
ödenek aktarılması gerekmektedir. Yine, biliyorsunuz, Derelide
geçmişte sel felaketi olmuştu. Sel felaketi olunca genelde bakanlar
sarı çizmeleriyle beraber sel bölgelerine giderler ve orada bir sürü
vaatte bulunurlar. Bunlardan bir tanesi de özellikle bu yol sorunlarına,
yol problemlerine yönelik ödenek aktarılacağına dair oraya
uğrayan 5 bakanımız da söz vermiş ama maalesef bu yollar
konusunda şu ana kadar ciddi bir adım atılamamış.
Aynı şekilde, Dereli yolu kangren olmaktan da bir türlü
çıkamamıştır. Ümit ediyoruz ki şu yol problemleri bir
an önce çözülür.
Yine, önemli yollardan bir tanesi Tirebolu-Torul
yolu. Bu, Doğu Karedeniz için de önemli bir yoldur. Tireboludan Torula,
oradan limana iner yani daha çok Batı Karadenizi takip eden yol,
Tirebolu-Torul üzerinden limanla buluşmaktadır. Bu yolun Türkiye için
de çok büyük bir önemi var ama maalesef burada da istenilen mesafe
katedilemediği gibi uzunca yıllardan beri de bu yol projesi
sorunları devam etmektedir.
Yine, Derelide geçtiğimiz dönemde,
biliyorsunuz, sel felaketi olmuştu, orada da belli çalışmalar
yapıldı ama maalesef 4 Temmuz Pazar günü yağan yağmurda, o
gün ziyaret ettiğimiz cadde yine aynı sel sularının
altında kaldı. Orada bahsettiğimiz, hemen Derelinin baş
tarafında meşhur bir köprü vardı -o zaman da söylemiştik-
bu köprünün yüksekliği düşük ama aynı mantıkla ilave
edildiği için yine köprünün altında rüsup birikti, çevre yamaçlardan
gelen su burayı tekrar kapattı. Onun için projeleri çözerken,
projelerin üzerinde dururken muhakkak çözüm odaklı, sonuç odaklı
çalışmalar yapmamız lazım.
Yine, bunun paralelinde, özellikle turizm konusunda,
gerçekten, Giresun, yaylalarıyla ve doğal güzellikleriyle tam bir
turizm cenneti ama maalesef Giresunumuz umduğumuz sayıda gerek yerli
gerekse yabancı turistleri ağırlayamamaktadır. 3 yayla
turizm merkezi ilan edilmiş. Merkezleri ilan etmek yetmez, bunlarla ilgili
imar çalışmalarının da yapılması lazım.
Turizm alanı ilan edilmiş olmasına rağmen maalesef imar
planı bile hâlâ daha yapılamamıştır.
Yine, bir yat limanı sorunu vardır
Giresunda. O kadar tarihî ve doğal güzellikler açısından
Özellikle özel şirketler, onlar için yat limanı vazgeçilmezdir ama
yat limanıyla ilgili de bir mesafe katedilemedi.
Yine, özellikle, hızlı tren Türkiyenin
gerçeği. Ben Samsun Milletvekiliyim. Samsun-Hopa arası için de bu
hızlı tren meselesini gündeme getirmiştik. Bu sahil kesiminin en
önemli sorunlarından biri de bu hızlı tren meselesi. Maalesef,
Türkiyede bu demir yolu konusunda umduğumuzu bulduğumuzu
söyleyemeyiz. Projesi var mı, yok mu; varsa kaç yıl içinde bu
projenin yapılacağına dair hâlâ hiçbir fikrimiz yok.
Tabii doğal ve tarihî güzellikler derken
aynı zamanda, buralarda katı atık bertaraf alanlarıyla
ilgili, gerek HESlerden kaynaklanan gerek o bölgelerdeki altın
madenlerinden kaynaklanan doğayı kirletmeyle ilgili, doğayla
ilgili de çok ciddi problemler var. Özellikle Görele Çavuşludaki
Katı Atık Bertaraf Çöp Alanı mutlak suretle
kaldırılmalı, müsait bir yere nakledilmelidir. diyor Giresunlu
hemşehrilerimiz.
Tabii, şu an fındık sezonu
yaklaşıyor. Geçtiğimiz hafta da bununla ilgili bir basın
toplantısı düzenledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Özellikle,
fındık 16 tane ilimizi ilgilendiren temel tarım ürünlerinden bir
tanesi. 500 bin aileyi doğrudan, 2 milyon aileyi de dolaylı olarak
fındık fiyatları, fındık üretimi ilgilendirmektedir.
Biz buradan uyarıyoruz
Yani, bugün, gübreye zam geldi, bunun yanı
sıra, zam gelmeyen hiçbir şey kalmadı. Biz de diyoruz ki: Hiç
olmazsa bu seneki fındık fiyatları bayramdan önce eğer 35
lira olarak açıklanırsa çiftçinin de yüzü güler. Yani yapılan
zamlar konusunu söylememize hiç gerek yok; daha dün elektriğe zam geldi,
daha evvelsi gün doğal gaza zam geldi. Yani, bugün, enflasyon rakamlarına
baktığınız zaman, TÜFEde 17 küsuru, ÜFEde 41 küsuru
konuşuyoruz. Daha bugünden biz sizi uyarıyoruz: Fındık
stratejik bir üründür, bugünden, bayramdan önce bunun muhakkak ilan edilmesi
gerekiyor. Dolayısıyla Giresun Karadenizin en bilinen illerinden bir
tanesidir, sorunları aşağı yukarı Karadenizin de
sorunlarıyla ortaktır. Dolayısıyla Giresunun
sorunlarına çözüm bulmak Karadenizin sorunlarına da çözüm bulmakla
eş değerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
Dolayısıyla bu önergemize evet oyu
vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Giresunun sorunları tabii ki sadece Giresuna
ait değil. Giresun, diyebiliriz ki bütün Karadenizde bulunan illerimizin
kaderini paylaşan bir şehir. Yani aslında yıllar içinde
baktığımızda, bütün bu bölgeye daha yapısal bir
perspektiften yaklaşılıp da bu bölgelerde yaşayan
insanların hayat standardını artırmakla ilgili olarak
yapılacak işler vardı, fakat bu işleri yapmaktansa bu
neoliberal dediğimiz politikalara uyum çerçevesinde bir anlamda, küçük
üreticilerden oluşan bu coğrafyadaki insanlar sermayenin
insafsız ellerine bırakılmış gibi oldu.
Değerli arkadaşlar, bir kere şunu
söyleyeyim: Bu illerin en önemli sorunlarından bir tanesi, çoğu il
esasında tek ürüne bağlı olarak gelir üretiyor yani çaya
Bazı yerlerde daha fazla çay, bazı yerlerde daha fazla tütün,
bazı yerlerde daha fazla fındık. Şimdi,
dolayısıyla da geleneksel olarak baktığımızda,
tarım ürünleri bildiğiniz gibi iklim şartlarından
etkilendiği için devletler bu tarım ürünleri piyasalarını
genellikle regüle ederlerdi, çeşitli kuruluşlarla bunları regüle
ederlerdi ve nitekim fındıkla ilgili olarak da bir FİSKOBİRLİK
vardı. Fakat ne yazık ki 2000li yılların
başında, söylemeye çalıştığım bu eklemlenme
süreci yani neoliberal politikalar çerçevesinde eklemlenme adımları
FİSKOBİRLİKin regülasyon yapma yeteneğini yok etti.
Şimdi, dolayısıyla da anladığımız
kadarıyla ya da gördüğümüz kadarıyla fındığı
üretenler, gerçekten, piyasanın arz ve talep koşullarına
bağlı hâle geldi. Fakat, değerli arkadaşlar, piyasanın
arzına baktığımızda bu, küçük üreticiler dünyası
ama talebine baktığımızda da -en azından son durumdan
gidersek söyleyebiliriz- 3 tane firma alıcı durumda. Yani ne kadar
üretilirse üretilsin neredeyse 3 firma alıyor çünkü biliyorsunuz bu,
ihracat pazarıyla ilgili. Dünya fındığının yüzde
70ini üreten bir ülke olarak esasında bu 3 firmanın fiyat belirleme
gücüne teslim olmuş oldu fındık üreticileri. Şimdi,
bugünlerdeki tartışma, 30 lira mı olacak, 25 lira mı
olacak, 35 lira mı olacak tartışması. Tabii ki, tabii ki,
biliyoruz ki fındığı üreten insanları -demin
konuşmacı arkadaşımız da söyledi- kimisine göre yüzde
18, kimisine göre yüzde 30 hatta yüzde 40 enflasyon olduğu bir ülkede
tabii ki fındık için de gerekli olan girdilerin maliyetlerinde
artış olmasından dolayı esasında neredeyse
zararına satmak zorunda kalacak üreticiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
Dolayısıyla da burada devletin bir biçimde
devreye girmesi lazım ve özellikle Tarım Bakanlığının
bunu yapması lazım ve en azından, çiftçilerin makul bir kâr
marjı elde edebilecekleri seviye -ki 35 olduğunu anlıyorum ben- civarında
bir yerde fiyatın oluşturulmasını sağlamak lazım.
Toprak Mahsulleri Ofisini de burada saymak
lazımdı ama onun da zaten 700 bin ton üretilen bir ürünü
-yanılmıyorsam- 150 bin ton -bilirsiniz siz- civarında bir
stoklama yeteneği var, kapasitesi var; dolayısıyla da TMO da
regülasyon yapabilme yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla da
değerli arkadaşlar, biz, bu araştırmanın yerinde olduğunu
düşünüyor hatta eğer mümkünse daha da genişletilip bütün Karadeniz
şehirlerini içine almasını öneriyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Giresun Milletvekili Sayın Necati
Tığlı.
Buyurun Sayın Tığlı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECATİ TIĞLI (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu
tarafından verilen önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına konuşmak için söz aldım.
Sözlerime başlamadan önce, kıymetli
hemşehrim Aziz Nesini vefatının 26ncı yılında
rahmetle, saygıyla, özlemle anıyorum.
Evet, Giresun ilinin gerçekten çok sorunu var.
Milletvekili seçildiğim günden bu yana çevre yolunun, Dereli yolunun,
Batlama yolunun, Eğribel Tünelinin, hızlı tren hikâyesinin, bu
projelerin neden hayata geçirilmediğini ya da neden yıllardır
bitirilemediğini ilgili bakanlıklara sorduk.
FİSKOBİRLİK gibi çok güçlü bir birliğinin nasıl
zayıflatıldığını ve devre dışı
bırakıldığını, dünyanın en kaliteli
fındığının başına gelenleri, rekolte
tahminlerinin nasıl manipüle edildiğini, alım
fiyatlarının az oluşunu, alan bazlı desteklerin
yıllardır 1 kuruş artırılmayışını,
fındık üreticisinin nasıl tekelcilerin kucağına
itildiğini, fındık alımlarının neden
FİSKOBİRLİK üzerinden yapılmadığını
bazen araştırma önergeleri bazen soru önergeleri bazen de basın
açıklamalarıyla Meclis gündemine defalarca getirdik.
İYİ Partinin Giresunun sorunlarıyla
ilgili sunmuş olduğu katkıya teşekkür eder, Giresun için
AKPnin de sunacağı katkıya koşulsuz destek vermeye
hazır olduğumuzu herkesin bilmesini isterim. Ben Giresunun
evladıyım, söz konusu Giresun olunca Giresun için kim faydalı
işler yapmak istiyorsa tabii ki grubumuz katkı verir, destek verir.
Şöyle geriye dönüp
baktığımızda, AKP iktidarı ve başındaki
kişiler Giresun demir yolunu meydanlarda seçim yatırımı
olarak müjdeledi ama iş icraata gelince bırakın demir yolu
yapmayı, Giresunu demir yolu güzergâhından çıkardılar. Biz
yapılan yanlışı o zaman da söyledik, şimdi de
söylüyoruz: Ordu, Giresun, Trabzon ve Rizeyi kapsıyor. diye meydanlarda
müjdelediğiniz Karadeniz Sahil Yolunun Giresun ayağında
yapılan hiçbir şey yok. Yine burada bir konuşmamda
söylemiştim, Karadeniz Sahil Yolu tüm illerde eş zamanlı
bittiğinde faydalı olur, aksi durumda iktidarın müteahhitleri
hariç kimseye faydası olmaz diye.
Gelelim bitmeyen ama paraları yutan ve
yüklenici firmaları zengin eden Eğribel Tüneline. Ne oldu?
Eğribel Tüneli için savurduğunuz vaatler diğer tüm vaatleriniz
gibi yalan oldu.
Kıymetli milletvekilleri, Giresunda bitmeyen
bir sürü proje var: Batlama kara yolu, Tirebolu-Torul yolu, Görele-Çanakçı
yolu, Güce yolu, Bulancak-Aydındere yolu, su sızıntısı
nedeniyle durdurulan Şebinkarahisardaki gölet projesi, 2020
yılındaki büyük sel afetinden sonra zarar gören ve hiçbir
çalışma yapılmayan Espiye-Ericek yolu. Devam eden inşaat
çalışmalarına rağmen Dereli ilçemizin de hâlâ bir afete
açık olduğunu unutmayalım.
Ama Giresunlu hemşehrilerimiz içini ferah
tutsun, hiç kimse merak etmesin; iktidara geldiğimizde, Millet
İttifakı iktidara geldiğinde Giresunun bütün
sorunlarını çözecek diyorum.
Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Giresun Milletvekili Sayın Cemal Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekilimiz
Bedri Yaşar Bey tarafından Giresunun sorunlarıyla ilgili
verilen önerge üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Giresun ilinin
sorunlarını bölge illerinin sorunlarından ayırmak hatta
Türkiyenin sorunlarından farklı görmek mümkün değil. Önergede
tabii ki belli başlıklar dile getirilmiş ama esas sorun,
bölgedeki göç sorunu. Bu, ta Artvinden başlamak üzere Doğu
Karadenizimizin maalesef yıllardan beri devam eden göç sorunu. Son
yıllarda bu azalmış olmakla beraber, Giresun ilinde 450 bin
hemşehrimiz yaşarken resmî kayıtlara göre sadece İstanbulda
496 bin hemşehrimiz var. Onun yanında, işte Sakaryada,
İzmitte, Bursada, Düzcede, Zonguldakta hemşehrilerimiz var.
Ayrıca, Amerika Birleşik Devletlerinde de toplam 300 bin Türk
vatandaşının 35-40 bini Giresunlu. Yani bu, bölgenin bir göç
sorunu ama belli başlıklar var burada, tabii ki ben onları bu
kadar kısıtlı süre içinde cevaplayamam; şu
kadarını söyleyelim: Giresun ilinin sorunlarını biz
biliyoruz ve bu sorunları çözmek için de Hükûmetimizle koordineli olarak
çalışıyoruz.
Tabii, dile getirildi, fındık en önemli
ürünümüz; nitekim fındık denilince Giresun, Giresun denilince de
fındık akla geliyor. Biz Meclis çatısı altında,
fındık üreten illerin milletvekillerinden oluşturduğumuz
bir fındık çalışma grubuyla birlikte son üç
yıldır, bölgenin ve Türkiyenin en önemli ürünü fındık
konusunda çalışıp görüşlerimizi başta Tarım
Bakanımıza götürüyoruz; o da, Hükûmet de bunları
tartışıyor ve neticede, özellikle son iki yıldır
Hükûmetimizin fındıkla ilgili aldığı kararlar hepimizi
memnun eder nitelikte. Bu konuda, geçtiğimiz hafta da biz milletvekilleri
olarak düşüncelerimizi Tarım ve Orman Bakanımıza ilettik.
Ben eminim, Sayın Cumhurbaşkanımız -bayramdan önce olur,
sonra olur ama- mutlaka temmuz ayı içinde fındıkla ilgili
politikaları, fiyatı belirleyecektir ve ümit ediyoruz ki hem
üreticimizi hem ülkemizi hem ihracatçımızı, sanayicimizi tatmin
edici bir fiyat ve alım politikası izlenecektir.
Tabii, önerge sahibi değerli
arkadaşımız Giresun Çevre Yolundan bahsetti. Bu ufuk proje yani
Türkiyenin projesi, sadece Giresunu ilgilendirmiyor. Bakın, Doğu
Karadenizdeki ana ulaşım akslarından biri -ama büyük bir
yatırım, takdir edersiniz- 49 kilometre uzunluğunda ve bunun 2,7
kilometresi köprü, sadece 32 kilometresi viyadüklerden oluşuyor
coğrafi şartlardan dolayı. Büyük finansman gerektiren projenin
ihalesi yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, tamamlayalım.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) - Bu yolun proje ihalesi
yapıldı. Bitmek üzereyken Ordu ili Gülyalıda bu yolun
başlangıç noktasıyla ilgili mahkemeye taşınan bir konu
vardı, o da bitmek üzere.
Eğribel yolu; bu da yine Türkiyenin projesi
çünkü Giresunu güneye bağlayan, Karadenizi güneye bağlayan bir yol.
Eğribel Tüneli de 2022 sonunda bitecek; ihalesi, ödenekleri her şeyi
tamam, zamana ihtiyacımız var.
Giresun-Dereli yolu, bu da bitmek üzere, 24,5
kilometrelik yolun 10,5 kilometresi açıldı. Sayın milletvekilim,
önergeniz 3/3/2021 tarihini taşıyor, dolayısıyla bugünlerde
10,5 kilometresi açıldı, kalan 14 kilometresi de yapılıyor;
ödeneği de dediğiniz gibi 13 milyon değil, 121 milyon ödenek
konuldu 2021 yılı için, orası da devam ediyor.
Yine, Doğankent yolu, biliyorsunuz orada sel
felaketi yaşadık. Allah razı olsun Hükûmetimizden, bu 22
Ağustostaki selden dolayı çok büyük yatırımlar
yapıldı, işte o köprü kısa sürede,
yılbaşından önce yapıldı ve açıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Öztürk.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım, son cümlemi kayıtlara geçireyim.
BAŞKAN Buyurun.
CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) - Giresunun
sorunlarını biliyoruz, bu sorunlar hepimizin sorunları,
bunların çözümü için de Hükûmetimizle çalışıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
3 sayın milletvekiline yerlerinden birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Karahocagil
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, Başbağlar ve Sivas katliamlarının yıl
dönümlerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Tarih 5
Temmuz 1993, yer Başbağlar. Türkiye Cumhuriyetinin yükselişini
durdurmak, tarihinde defalarca dünyaya hükmetmiş, dünyaya hakkı,
adaleti götürmüş bu milleti maddeden yıpratmak için, kendi
silahlarıyla, kendi askerleriyle karşımıza çıkmaya
cesaret edemeyip yine Müslüman Kürt kardeşlerimiz içinden
satılık vatan, millet hainlerini bulup Türkiye Cumhuriyetine karşı
kışkırtarak dünyada yaptığı kalleşliği
güneyde de gerçekleştiren, Siyonist güçlerin maşası kalleş
PKKlılar tarafından gerçekleştirilen, hiçbir insanın kabul
edemeyeceği, Sivas katliamına karşı
yaptıklarını söyleyerek Alevi kardeşlerimizle de
aramızı açmaya çalışan dış şer güçler,
başaramayacaksınız; dış güçlerin askeri PKKlı
teröristler ve destekleyicileri başaramayacaksınız.
Başbağlarda öldürülen, yakılan 33 vatan evladını,
Sivasta yakılan 35 vatan evladını rahmetle yâd ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaydalı
32.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalının,
Tatvan Belediyesinde yevmiye usulü çalıştırılan
işçilere ilişkin açıklaması
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bitlis Tatvan Belediyesinde yevmiye usulüyle
çalışan 45 kişi maalesef artık
çalıştırılmamakta. Günlük 100 liraya çalışan ve
yemek parası adı altında 15 lira ücreti kesilen bu emekçiler
uzun yıllar Tatvan Belediyesinde çalışmışlardır.
Tatvan Belediyesi İŞKUR üzerinden mesleki eğitim adı
altında üç aylık süreyle 50 kişilik personel
almıştır ve bu 45 kişiyle çalışmalarına son
vermiştir. Bugüne kadar insani yaşam standartlarının
altında çalıştırılan bu vatandaşlarımız
şu an ne yapacaklarını dahi bilmiyorlar. SSKleri olmayan,
hiçbir özlük hakkının bulunmadığı bu
hemşehrilerimize pozitif yönlü bir ayrımcılık tanınmasında
fayda olacaktır. Bu modern kölelik sisteminin bir an önce
sonlandırılması lazımdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İlhan...
33.- Kırşehir Milletvekili Metin
İlhanın, öğretmen atamalarına ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öğretmen atamaları ve
öğretmenlerimizin ekonomik, sosyal ve özlük hakları konusundaki
sorunlar AKP iktidarı döneminde günden güne artarak ilerlemektedir ne
yazık ki. Bugün geldiğimiz noktada iktidar tarafından ataması
yapılamayan yaklaşık 700 bin öğretmen var. Hâl böyle iken
müjdeden çok bir kara habere dönüşen 20 bin rakamı atama bekleyen
öğretmenler arasında büyük bir hayal kırklığı
yaratmıştır. Bu sebeple, bir an önce 40 bin atama şart
ancak bu rakam bile inanın bu sorunu çözemeyecektir.
Değerli milletvekilleri, bu konunun kısa
vadede toplumsal travmalara dönüşme ihtimali ayan beyan ortada iken
plansız ve yanlış politikalar yüzünden oluşan bu devasa
rakamın mutlaka ama mutlaka diğer kamu kadrolarında
değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, bu konunun
çözümüne katkı sağlamak amaçlı, ivedi olarak da Meclis
bünyesinde araştırma komisyonu kurulması da elzem olmuştur.
Zira, bu gencecik insanlara bir gelecek sunmak hepimizin görevidir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 6/7/2021 tarihinde Grup
Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, işsizliğin yol açtığı ekonomik
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Temmuz 2021 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
6/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/7/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
6 Temmuz 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(13501 grup numaralı) işsizliğin yol açtığı
ekonomik sorunların araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/7/2021
Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Diyarbakır
Milletvekili Sayın Garo Paylan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, işsizlik ve
zamlar üzerine verdiğimiz önergemize hepinizden destek bekleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz zaten derin bir
ekonomik kriz yaşıyordu ve Covid salgınıyla beraber bu
ekonomik kriz derinleşti. Sosyal devletler, demokratik ülkeler veya kamu
kaynaklarını halk yararına kullanan ülkeler
kaynaklarını halkı için seferber ettiler. Trilyonlarca dolar,
trilyonlarca avro, trilyonlarca Japon yeni destek o halklara gitti ve
milyarlarca insan pandeminin etkilerini hafifçe yaşadı değerli
arkadaşlar.
Biz de HDP olarak, pandemi başlar
başlamaz, Meclise bir yasa teklifi verdik ve Gelin, bütçe tercihlerini
değiştirelim. Saraylara, savaşlara, yandaşlara akan yüz
milyarlarca lira kaynağı durduralım ve bu kaynakları halk
yararına harcayalım. İşçiye, memura, çiftçiye, emekliye
destek verelim." dedik. Bu teklifimizi AKP ve MHP kabul etmedi. Ne
dediler? Saraylara, savaşlara, yandaşlara para harcamaya devam
edeceğiz. Değerli arkadaşlar, bunun sonucunda da halk aç
açıkta bırakıldı. Son bir yılda yüzlerce
yurttaşımız intihar etti, milyonlarca yurttaşımız
bunalıma girdi, milyonlarca yurttaşımız evine ekmek
götüremedi, on binlerce esnaf dükkânını kapattı, yüz binlerce
çiftçi üretimden koptu ama onlar saraylara giden tercihlerinden vazgeçmediler.
Bakın, daha birkaç gün önce, Sayın Cumhurbaşkanının
eşi Emine Erdoğan ne dedi yurttaşlarımıza?
Porsiyonlarınızı küçültün. dedi ama hemen bu önerinin
arkasından şöyle bir fotoğraf çıktı arkadaşlar -şu
fotoğraflar çıktı, bakın- 640 milyon lira harcanan
yazlık sarayın fotoğrafları çıktı. Bir yandan
saraydan Porsiyonlarınızı küçültün. deniliyor, bir yandan da
400 odalı yazlık saray yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu! Bakın, siyasi etiği geçtim, siyasi ahlakı
geçtim, vicdanı geçtim; ya, bir utanma duygusu da mı kalmadı,
utanma duygusu? Milyonlarca yurttaşınız aç açıktayken
onlara Porsiyonlarınızı küçültün. diyorsunuz ama kendinize 400
odalı yazlık saray yapıyorsunuz. Değerli arkadaşlar,
bu, vicdansızlıktır. Bu vicdansız gidişata Dur.
demeliyiz.
Bakın, bu şartlarda, pandemi sanki hiç
olmamış gibi iktidar şimdi diyor ki: 1 Temmuz itibarıyla
kısa çalışma ödeneğini durduruyorum. Pandemide
yaptığınız tek şey şuydu: Kısa
çalışma ödeneği getiriyorum, kısa çalışma
ödeneği. O da kimlere? Resmî çalışanlara. Ülkede 10 milyon
kayıt dışı çalışan işçi var, onlara 5
kuruş destek yok, kayıtlı çalışan
sınırlı sayıda 1-2 milyon, 3 milyon işçimiz bu
kısa çalışma ödeneğinden faydalanmıştı.
Şimdi, sanki pandeminin etkileri bitmiş
gibi, milyonlarca insanımız işine geri dönmüş gibi,
diyorsunuz ki: Biz kısa çalışma ödeneğini durduruyoruz.
Değerli arkadaşlar, kısa çalışma ödeneğini
durdurdunuz diye yalnızca 2 milyona yakın yurttaşımız
gelirsiz kaldı, bunu biliyor musunuz? İşten çıkarma
yasağını da durdurdunuz, şu anda 100 binlerce işçi
bordrolardan düşürülüyor; hem sosyal güvencelerini kaybediyorlar hem de
işsizlik sigortasından verilen 3 kuruşluk destekten oluyorlar.
Böyle bir vicdansızlık kabul edilebilir mi değerli
arkadaşlar?
Bakın, dünyada pandemide OECD içinde,
gelişmekte olan ülkeler içinde yurttaşına en az desteği
veren ülke Türkiye. Bundan utanç duymalıyız, Türkiyenin Meclisi
olarak bundan utanç duymalıyız. Bununla ilgili, bu vicdansız
iktidarı dengeleyemediğimiz için, onlara karşı halkı
destekleyen yasalar çıkaramadığımız için utanç
duymalıyız. Biliyor musunuz arkadaşlar, bütçeden yalnızca
10 milyar TL destek verildi. Ya, yurttaş sayısına vursanız 100
lira etmiyor. Böyle mi sosyal devlet olacağız değerli
arkadaşlar? Geri kalanı işsizlik sigortasından verildi,
zaten işçinin parasıydı; o paranın da üçte 2si patronlara
destek diye verildi yani işçinin parası patronlara destek diye verildi.
Değerli arkadaşlar, bakın,
yurttaşımız bir tek işsizlikten dolayı bunalıma
girmiyor; yurttaşımızın üzerine zam
yağdırıyorsunuz, zam. Ya, daha dört gün önce elektriğe yüzde
15 zam yaptınız -ya, fıkra gibi arkadaşlar, Temel
fıkrası olsa ancak bu kadar olur- aynı gün Fiyat İstikrar
Komitesi kurdunuz, biliyor musunuz? Yüzde 15 zammı
yağdırıyorsun, aynı gün Fiyat İstikrar Komitesi
kuruyorsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla) Daha ertesi gün de
doğal gaza yüzde 12 zam yaptınız.
Vatandaşımızın üzerine zam yağdırıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, dünyanın en
vicdansız, en ahlaksız vergisi enflasyondur. Türkiye faiz, döviz
kuru, enflasyon sarmalındadır ve enflasyonun en çok kaybedenleri de
yoksullardır. Yoksulların üzerine
yağdırdığınız bu enflasyonu tüketici
fiyatlarıyla yüzde 17 gösteriyorsunuz. Ya, emekliye, işçiye, memura
ne zam vereceksiniz? Yüzde 8,5 değil mi? Doğal gaza, elektriğe
yüzde 15 zam yapıp memura yüzde 8,5 zam veriyorsunuz yani
kaşıkla veriyorsunuz, kepçeyle geri alıyorsunuz değerli
arkadaşlar. İşte, böyle vicdansız bir Hükûmetle
karşı karşıyayız. Bu vicdansız Hükûmete
karşı Meclis mutlaka sorumluluk almalıdır. Bu anlamda
önergemizin siz sayın milletvekilleri tarafından desteklenmesini
talep ediyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye son zamanların en sıcak
yazını yaşıyor, memleket yanıyor âdeta. Yalnız,
bu defaki sıcaklar temmuz ayının sıcaklarından dolayı
değil; memleket zamlardan, işten çıkarılmalardan,
enflasyondan dolayı yanıyor, hatta yanmıyor, kavruluyor.
Üç senedir söylüyoruz, dilimizde bu yangın ve
vatandaşlarımızın geçim
sıkıntısını geldik buralarda defalarca anlattık
sizlere. Önce yoksulluktu durum, daha sonra yokluk oldu ama şimdiki durum
hayatta kalma mücadelesi hâline gelmiş değerli arkadaşlar.
Türkiye sanki için için eridi senelerce ve partili
Cumhurbaşkanlığı sisteminizle beraber, 2018den itibaren
alev alev yanmaya başladı.
Genel Başkanımız Meral Akşener
20 Ocak 2020den beri ilçe ilçe Türkiyeyi geziyor, biz de beraber geziyoruz
veya ayrı ayrı geziyoruz. Türkiyede her yerdeyiz; köylerdeyiz,
ilçelerdeyiz; her yerde durum aynı, hiçbir yerde durum değişik
değil. Sadece son on beş günde Genel Başkanımızla
Niğde, Adana, İstanbul, Ankara, Afyon, Muğla, Kocaeli ve dün de
Malatyadaydık; her yer aynı. Tanık olduğumuz manzara nedir
biliyor musunuz? Bir utanç tablosu. Memleket feryat ediyor Açız, destek
istiyoruz! feryadı bu ama duyan yok. Her yerde bu şikâyet; hayat
pahalılığı, yüksek enflasyon, gelecek kaygısı ve
bakın, dostane söylüyorum: Vatandaş öfkeli artık, çok öfkeliler
size.
Adanadaki karpuz üreticisiyle Niğdedeki
çiftçi aynı şeyden muzdarip. Borda bir emekli abim dedi ki: 1.700
lira aldığım maaş, öleyim mi ben ya! Afyonda bir kasap
kardeşimiz Millet artık kasabın yolunu unuttu, kasap diye bir
şeyin varlığından haberi yok. dedi. Bolvadinde bir
kardeşim, hayvancılıkla uğraşan bir kardeşim:
Yem 160 lira. 80 tane hayvanım vardı, 2-3 tane kaldı; ne
yapayım, onları da satmıyorum, öleyim mi? Mera da yok
artık, ne yapacağımızı şaşırdık!
dedi. Ispartadaki elmacı, gülcü, kirazcı kardeşimin durumu da
aynı, feryat ediyor hepsi. Eskişehirde Sulama birlikleri bizi
haraca bağladı. diyor, oradaki bir çiftçi kardeşim. Ve
Kocaelideki kardeşim ne dediyse Kadıköy sokaklarında
dolaşırken konuştuğumuz esnaf kardeşim de aynı
şeyden şikâyetçi. Öldük! diyor vatandaş.
Dün Malatyadaydık, kayısı ve tütün
üreticisi perişan vaziyette ve onlar ne haykırıyorsa Tunalı
Hilmide -cumartesi günü dolaşırken arkadaşlarımla- kuyumcu
bir kardeşim de aynı şeyden şikâyetçi, diyor ki: Burada
mal var falan sanmayın -yani kuyumcu ya- işte göstermelik bir
şeyler koyduk vitrine. Ve teşkilattaki arkadaşlarımız
dışarı çıktıktan sonra eğildi utanarak bana dedi
ki: Ya, durum şöyle Sayın Vekilim: Kızım üniversite
sınavına hazırlanıyor, içimden içimden İnşallah
kazanamaz. diyecek kadar utanacak bir baba hâline geldim çünkü kazanırsa
nasıl okutacağımı bilmiyorum. Kızıma Seni
okutamam. demenin utancını yaşamak istemediğim için Acaba
kazanamasa mı? diyorum. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla) Yine salgının
başında -30 Mart 2020de ve 15 Nisan 2020de- söylediğimiz
ekonomik tedbirleri almadınız. Ne salgın doğru dürüst
kontrol altına alınabildi ne de esnafın hâli... Şimdi,
vatandaş -otuz yıllık birikimlerini satmış, kiralar,
vergiler, faturalar artmış- perişan durumdayken, bir Bermuda
şeytan üçgenine girmişken -ülke yüksek enflasyon, yüksek zam ve
düşük destekle- siz kalkmışsınız elektriğe yüzde
15, doğal gaza yüzde 12, LPG ve oto gaza yüzde 9 zam yapmışken,
temmuz ayı kira zammı yüzde 14,5ken, memura enflasyon farkı
olarak yapılacak olan zam yüzde 5,45ken siz kalkıp diyorsunuz ki:
Biz kısa çalışma ödeneğini ve işten
çıkarmaları artık serbest bırakıyoruz. Borç
boğazı aşmış, vatandaş icralık,
işsizlik artmış yürümüş ve siz bunu düşünüyorsunuz.
Bakın, yaptığınız memlekete budur, bu bir
buhrandır, bir buhrana soktunuz vatandaşı artık bundan
çıkarmak hepimizin boynunun borcu. Onun için bir iyilik yapın
-gözünüzü seveyim, vatandaş adına size haykırıyorum ben de
buradan- bu buhrandan çıkaralım ülkeyi. Getirin
sandığı biz çözeriz, Türkiyeyi iyileştiririz biz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Ünal
Demirtaş.
Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Covid-19 salgını dünyayı ve ülkemizi
bir buçuk yıldır etkisi altına aldı. Bu salgın birçok
ülkeyi etkiledi ama en fazla etkilenen ülkelerin başında da bizim
ülkemiz geliyor çünkü salgın öncesinde var olan ekonomik kriz Covid-19
salgınıyla birleştikten sonra ekonomik buhrana dönüştü.
Türkiye kötü yönetilmektedir ama kötü yönetimin faturasını da
maalesef işçiler, esnaf, emekliler, çiftçiler ve memurlar yani dar
gelirliler ödemektedirler. Bir yandan elektriğe, doğal gaza, temel
gıda maddelerine, iğneden ipliğe her şeye zam yağmuru
yağarken diğer yandan ise maaşlar eridi,
vatandaşlarımız hızla fakirleşti, işsizlik
patladı, tencere kaynamıyor, milletimiz geçinemiyor.
Değerli milletvekilleri, aslında, AK
PARTİ salgın döneminde tarafını da belli etti, pandemi
nedeniyle iflasın eşiğine gelen esnafı, KOBİleri ve
işçileri yani dar gelirlileri yalnız bıraktı, onların
yanında olmadı. Kırk yıl bu devlete vergi ödeyen esnafa bir
gün bile bakamadınız ama sarayın koruması altında olan
5li çeteye salgın döneminde de her türlü ödemeyi yapmaya devam ettiniz.
Köprülerden, tüp geçitlerden ve otoyollardan araçlar geçmedi,
havalimanlarından uçaklar uçmadı ama garanti ödemelerini takır
takır milletin kesesinden bu 5li çeteye ve yandaşlara
yaptırmaya devam ettiniz. Kırtasiyeciyi, servisçiyi, turizmciyi,
lokantacıyı duymadınız. Bugün esnaf katlanarak artan
borçları karşısında çaresiz durumdadır. Esnafın
dayanacak gücü kalmadı oysa esnafa hibe vereceğinize kredi vererek
onları borçlandırdınız, bir yandan dükkânları kapanan
esnaftan vergiler almaya da devam ettiniz. Dünyanın en geri
kalmış ülkeleri bile vatandaşlarına ortalama 36 milyar
dolar yardım yaparken sizin harcadığınız rakam 7,6
milyar dolardır. Bu utanç size yeter.
Değerli milletvekilleri, oysa
İşsizlik Sigortası Fonundan yaptığınız
kısa çalışma ödeneği ve nakdî ücret yardımları da
zaten işçinin parasıydı yani işçinin parasını
yine işçiye verdiniz ama Bu yardımları biz yaptık. diye
vatandaşı kandırmaya çalıştınız. Siz önce,
pandemi döneminde hazineden ne kadar yardım yaptınız, onu
açıklayın.
Değerli milletvekilleri, Covid-19
salgını iş ve çalışma yaşamını da
derinden etkiledi. Bugün, TÜİKin makyajlı rakamları bile istihdamdaki
kara tabloyu kapatamamaktadır. Bugün, çalışabilir durumda olan
31 milyon kişi iş gücüne dâhil değildir. Türkiye, iş gücüne
dâhil olmayan nüfusta yüzde 45,1lik oranla Avrupa Birliği ülkeleri
arasında 1inci sıradadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 8 milyon kişi kayıt dışı
çalışmaktadır, 10 milyon 500 bin insanımız
işsizdir. İşsizlik gençlerde çok daha fazladır, yüksektir,
3 gençten 1i işsizdir. 1 milyon 369 bin kişi iş bulma ümidini
yitirmiştir. Bu tablo içinde 30 Haziranda işten çıkarma
yasağını kaldırdınız, 1 milyon 176 bin 817
kişiyi kısa çalışma ödeneğinden, 996.727 kişiyi
de nakdî ücret desteğinden mahrum bıraktınız. Üstelik
yapılan bu ödemeler İşsizlik Sigortası Fonundan yani
işçinin parasından yapıldığı hâlde neden kesildi?
Pandemi bitti mi? Hayır, bitmedi. Pandemi bitmemiş olsa bile ekonomi
üzerindeki etkileri geçti mi? Geçmedi. Daha uzunca bir zaman da bu etkiler
devam edecek. Herkes kendi yarasını sarmaya çalışırken
bu desteklerin sona ermesi işsizliği patlatacaktır. Bu
sebeplerle önergeyi destekliyoruz.
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verilen
önerge üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, özelikle bu pandemi ve geçmiş dönemden
başlayan dolar operasyonlarının ve Türkiye ekonomisini
dışarıdan çökertme planlarının arifesinde söz
aldım. Kendi şehrimden bir iki örnek vererek sözlerime başlamak
istiyorum. Bizim, 5inci Organize Sanayi Bölgemiz var. Bu bölgemizde iki
yıl önce yeni bir bölüm açıldı; 4ten 5e geçtik. 5inci
Organize Sanayi Bölgesinin tamamı şu anda doldu, yer yok.
Yatırımlar için organize sanayi bölgemiz şu anda Sanayi
Bakanlığına ve Tarım Bakanlığına başvuruda
bulundu. Büyük bir işçi sıkıntısı var, işçi
talebimiz var ama işçi bulamamayla karşı
karşıyayız, sanayicilerle sürekli çalışmalar içindeyiz
Kalifiye işçi eksiğimiz var. diye taleplerini alıyoruz. Geçen
yıl organize sanayi bölgemizde 200 bin kişi istihdam edildi, bu
yıl, tam bir yıl sonra -resmî rakamlar bunlar- 230 bine
çıktı. Geçen yıl organize sanayi bölgemizde 460 milyon
kilovatsaat enerji tüketildi, bu yıl 510 milyon kilovatsaat enerji
tüketildi aynı bölgede, yüzde 10un üzerinde üretim fazlası var.
İhracatta şu anda çok ciddi rakamlara ulaştık, 8 milyar
doları yakalayarak Türkiye'nin en çok ihracat eden 5inci ili olduk.
Hedefimiz, önümüzdeki yıl yani 2021in sonunda 10 milyar doları
yakalamak çünkü çok ciddi bir potansiyel var, talep var; özellikle, pandeminin
getirdiği sektörel değişikliklere talepler var. Nedir bunlar?
Gıda ve tekstil ürünleri. Bu konuda şu anda çok ciddi talepler var.
Şahinbey bölgesinde organize sanayi yapılmaya
çalışılıyor, yapılacak yerin 8 katı talep geldi,
mevcut organizede de öyle. İslahiye ilçemizde organize sanayi
çalışması var, Nizip ilçemizde var, tamamı taleple dolu.
Tabii, önemli olan, bunları hayata geçirip buralarda insanları
çalıştırıp istihdamı yükseltebilmek. Hedefimiz bu, bu
gayretlerle yürüyoruz, Türkiye de bu gayretlerin içerisinde. Türkiye büyüyor,
birileri tarafından kabul edilse de edilmese de.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Biliyorsunuz,
Türkiye son çeyrekte Çinden sonra 2nci sırada büyüyerek yüzde 7 büyüdü.
Bu rakamları biz üretmiyoruz, bunlar uluslararası rakamlar. Büyüyen
bir ülkeye yapmamız gereken en büyük iyilik, o ülkenin güvenini ve
istikrarını bozmamak olmalıdır çünkü ekonomiler, devletler
güvenle yaşar, istikrarla yaşar, imajla yaşar ama
dışarısı imajı, güveni ve istikrarı
aşağı çekmek için çok gayret gösteriyor; buna hep beraber
müsaade etmemeliyiz.
Arkadaşlar, hepinizi saygıyla muhabbetle
selamlıyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
3 sayın milletvekiline yerlerinden birer dakika
söz vereceğim.
Sayın Öztürk
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Öztürkün, engellilere ilişkin açıklaması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın
Başkan, aracılığınızla toplumumuzun kanayan
önemli bir yarasını gündeme getirmek istiyorum. Bugün, eksik ve
yetersiz de olsa tüm araştırmalar göstermektedir ki Türkiyede
yaşayan engelli kişi sayısı nüfusumuzun yaklaşık
yüzde 10u kadardır. Bu rakam da kabaca 8,5 milyon engelli
vatandaşımıza işaret etmektedir. Hepimizin
yaşayacağı gibi zaman zaman engelli vatandaşlarımız
da ekonomik olarak sıkıntı yaşayabilmekte, bu yüzden
borçlarını öteleyebilmektedirler. Ödemelerini geciktiren engelli
vatandaşlarımızın engelli araçlarına hâlen haciz
işlemi uygulanmaktadır. Oysa haciz konulan araç engelli bireyimizin
eli ayağıdır. Bu bakımdan, engelli vatandaşlarımızın
aracına haciz konulmamasını, önümüzdeki günlerde
görüşülecek kanun teklifine eklenecek bir maddeyle bu mağduriyetin
engellenmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Filiz
35.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin
Filizin, Batı Trakya Türklerine ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1983 yılı sonunda Yunanistanın polis
eliyle İskeçe Türk Birliğinin tabelasını yerinden sökmesi
üzerine, derneğin yürüttüğü hak arama mücadelesi sonunda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi 2008 yılında örgütlenme
hakkının Yunanistan tarafından ihlal edildiğine hükmederek
Yunanistanı derneğin tescili için gerekli düzenlemeleri yapmaya
davet etmiştir. 2017 yılında yapılan yasal düzenlemeden sonra
İskeçe Türk Birliğinin yeniden yapmış olduğu
başvurusu, istinaf mahkemesinin ardından Yunanistan
Yargıtayı tarafından da 30 Haziran 2021 tarihinde
reddedilmiştir. Aslında yüz sekiz yıl önce kurulan ve kısa
bir süre ayakta kalarak tarihe ilk Türk cumhuriyeti olarak kaydedilen Batı
Trakya Türk Cumhuriyetiyle Batı Trakya'nın Türk yurdu olduğu
tescillidir. Yunanistan'ın Batı Trakyada Türk
bulunmadığına dair anlayışını destekleyen bu
kararı kınıyor, Batı Trakya Türklerinin otuz sekiz
yıllık haklı mücadelesinde yanlarında olduğumuzu ifade
ediyor; Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
36.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursadaki depreme dayanıksız okullara
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Bursada, 2014te 13, 2020de 24 olmak üzere toplam 37 okula depreme
dayanıksızlığı nedeniyle yıkım kararı
verilmiş, bugüne kadar sadece 3ü yapılmıştır. Bir
buçuk yıldır okullar kapalıyken bu zaman
değerlendirilmemiştir. Demirtaşpaşa Mesleki ve Teknik
Anadolu Lisesi fiziken olmadığı için öğrenciler tercih etmez
olmuş, okulda bölümler kapanmış, alanında nitelikli
öğretmenler başka okullara kaydırılmış, dört
yıldır yıkılmış okul 3 farklı ilçede
binalara bölünmüş şekilde eğitim vermeye
çalışıyor.
Tarafsız Cumhurbaşkanı olmayan,
hükûmeti atanmış bürokratlardan ibaret bu ucube sistemde
eğitimin sorunlarının çözülmeyeceği de
anlaşılıyor. İlk seçimde iktidar olduğumuzda hepsini
düzelteceğiz ama bazı kayıpların dönüşü olmayacak ve
gençler sizi affetmeyecek.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, orman köylülerinin
sorunlarının araştırılarak bu sorunlara yönelik çözüm
önerileri geliştirilmesi amacıyla verilmiş olan (10/4476) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Temmuz 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/7/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön
Görüşmeler kısmında yer alan orman köylülerinin
sorunlarının araştırılarak bu sorunlara yönelik çözüm
önerileri geliştirilmesi amacıyla verilmiş olan (10/4476) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 6/7/2021 Salı günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Kastamonu Milletvekili Sayın
Hasan Baltacı.
Buyurun Sayın Baltacı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Orman köylülerimizin sorunlarının
araştırılması ve sorunlarının çözümüne yönelik
somut tespitlerle önerilerin getirilmesi amacıyla bir Meclis
araştırmasının açılmasını istiyoruz. Millî
gelirden en az pay alan orman köylülerinin, Türkiye'nin en unutulmuş ve en
yoksul kesiminin sorunlarının
araştırılmasını istiyoruz.
Tarım ve Orman Bakanlığının
yayınladığı raporlarda ve devletin kayıtlarında
bile kaç kişi olduğu bilinmeyen orman köylülerinden bahsediyorum.
Devletin kayıtlarında yok çünkü geçimini ormandan sağlayan
köylünün sosyal güvencesi yok ve neredeyse tamamı kayıt
dışı çalışmak zorunda. Bir örnek vereyim, içimizi
acıtan bir örnek: TARIM ORMAN-İŞ Sendikasının
tespitlerine göre sadece 2020 yılında Orman Genel Müdürlüğünün
üretim alanlarında üretim esnasında en az 4 binin üzerinde iş
kazası yaşandı, 4 bin iş kazasında en az 611 işçi
hayatını kaybetti; bu, bir cinayettir. Bu iş cinayetlerinde
yaşamını yitirenlerin sadece 5i sigortalıydı, yani
sadece 5inin sosyal güvencesi vardı, yani orman köylüsünün ve ormanda
çalışan işçilerin binde 1i bile sosyal güvenceye sahip
değil. Anlayacağınız, ormanlarda İş Kanunu
değil orman kanunu geçerli.
Orman köylüsü ölüm kalım mücadelesi veriyor,
yaşayanlar yoksullukla, yoksunlukla mücadele etmeye devam ediyor. Orman
üretiminde kuralsızlığın hâkim olmasının
sebeplerinden biri dikili ağaç kesiminin yaygınlaşması ise
bir diğer sebebi de yıllardır değişmeyen üretim
fiyatlarıdır. Dikili ağaç kesimi, orman kooperatiflerini devre dışı
bırakıyor, orman köylüsünü de yok pahasına üretim yapmaya
zorluyor, Bakanlık da bunu teşvik ediyor. Bugün 1 metreküp üretim
karşılığında orman köylüsünün cebine sadece 100 lira
ile 120 lira para giriyor; 1 metreküp kesme, sürütme ve soyma
karşılığında 100 lira ile 120 lira. Oysa Orman Genel
Müdürlüğünün depodan satışlarının metreküpü bin
liradan 2 bin liraya kadar çıkıyor. Üretim yapanın cebine 100 lira ile 120 lira, satanın
cebine bin lira ile 2 bin lira arasında para giriyor. Üretim
fiyatları son beş senedir neredeyse hiç değişmiyor ama
satış fiyatları katlanarak devam ediyor. Hâlbuki geçen sene 1
litre mazotun fiyatı 5,70 iken bugün 1 litre mazotun fiyatı 7,40a
yükseldi. Geçen sene traktörünün deposunu 400 liraya dolduran orman köylüsü
bugün traktörünün deposunu 520 liraya ancak doldurabilmekte. Kesim motorunun fiyatı
son bir yılda 4.500 liradan 6.750 liraya yükselmiş; motor
yağının fiyatı 65 liradan 100 liraya yükselmiş; kesim
motorunun zinciri 80 liradan 120 liraya çıkmış; halat tamburu, çekme zinciri ve
testere eğesi gibi tüm üretim araçlarının fiyatı yüzde 50
artmış ama köylünün aldığı kesim fiyatı
değişmemiş. Bu koşullarda orman köylüsünün,
bırakın BAĞ-KUR primlerini ödemeyi, karnını
doyurması bile mümkün değil. Hâlbuki orman üretimi giderek artıyor,
öyle ki Türkiye plan verileri Ülke genelinde 10 milyon metreküp üretim
yapılabilir. derken Orman Genel Müdürlüğü 2020 yılında 37
milyon metreküp üretim yapmış. Dahası 2021de aynı plan 13
milyon metreküpe kadar üretim yapılmasına izin verirken Orman Genel
Müdürlüğü 50 milyon metreküp üretim yapacağım. diyor.
Ormanların yağmalanması böyle son sürat devam ederken daha önce
ikamete göre verilen yakacak yardımını nüfus kütüğü
şartına bağlayan Genel Müdürlük köylüyü yakacak hakkından
bile mahrum etmiş oluyor.
2020 yılında Orman Genel Müdürlüğü
satış gelirlerinden 6 milyar 780 milyon lira yani eski parayla 6
katrilyon 780 trilyon gelir elde etmiş; satış gelirleri yüzde
300 artmış, köylünün payına da yoksulluk, göç ve iş
cinayetleri düşmüştür. Bu iş cinayetlerinde hayatını
kaybedenlerin geride bıraktıkları ailelerinin de herhangi bir
sosyal güvencesi yok. Oysa Orman Genel Müdürlüğü, daha bir ay önce 28
bölge müdürlüğüne 2021 model 4×4; tanesi 2 milyon 156 bin lira olan,
toplam maliyeti ise 60 milyon 368 bin lira olan lüks makam araçları
aldı. Bu 60 milyon ne demek biliyor musunuz? 2020 yılında
hayatını kaybeden 611 orman köylüsünün toplam sekiz yıllık
BAĞ-KUR prim ödemesi demek; bu da en azından geride
kalanlarının bir maaşı olacak demektir. Şimdi, buradan
Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum: Geçen ay Kastamonuya geldiniz
sessiz sedasız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
HASAN BALTACI (Devamla) Tarım ve Orman
Bakanı Kastamonu'ya gelmiş, iktidar partisinin milletvekilinin bile,
partisinin bile haberi yok. Tarım Bakanının geldiğini
iktidar partisi ve milletvekili Cumhuriyet Halk Partisinden öğrendi.
Özrünü defetmek için Sayın Bakan bu cumartesi Kastamonu'ya tekrar
gelmiş ve AKP ve MHP il binalarını ziyaret etmiş,
sonrasında da 30 ve 40 kişinin katıldığı bir
paydaş toplantısı yapmış. Ne demiş o toplantıya
gittiğinde? Müjde açıklamış, orman köylüsüne ormanda
yaptığı üretimin karşılığında,
emeği ve alın teri karşılığında ödenmesi
gereken parayı müjde olarak Kastamonululara sunmuş. Sayın Bakan,
eğer siyasi ömrümüz yeterse ve Kastamonuya tekrar gelirseniz bana kadar
uğrayın; ben sizi Kastamonuda Karadere, Mescit ve
Beşdeğirmenler Orman Depolarına götüreyim; sizi Araçta
Avşar ve Samatlar Orman Depolarına götüreyim; sizi Taşköprü
Ardıçlık, Hanönü Gökçeağaç, Cide Dağlı Orman
Depolarına götüreyim de orman köylülerinin ne
yaşadığını görün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
HASAN BALTACI (Devamla) Son olarak -sürem bitti-
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında sosyal
güvencesi olmayan tek bir orman köylüsü bile kalmayacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP'nin grup önerisi orman köylülerinin
sorunlarına dikkat çekmektedir. Orman köylüleri diyoruz, aslında
ülkemizde ne orman bıraktılar ne de köylü. Köye yönelik husumetle
saldıranlar aziz vatandaşlarımızı öyle bir biçare
duruma düşürdüler ki üretimi ve yurtlarını terk ederek
onları büyükşehirlerin, kent yoksullarının objesi hâline
getirdiler.
Değerli arkadaşlar, bu ülkeye ihanet
nasıl olur? Gaflet nasıl olur? Birçok madde sayılabilir ama biz
konudan sapmadan şunu söyleyebiliriz: 6360 sayılı Kanunu
çıkarmak bir ihanettir, gaflettir. Bu kanun yürürlüğe girdiğinde
ülkemizde 34.283 köy mevcuttu; ardından, köy sayısı 18.143e
düşürüldü. Köylerin adı mahalle oldu, sonra bu çirkin
uygulamanın mahzurları görüldü, dediler ki: Kırsal mahalle.
Niye köy demiyorsun? Çünkü köy olunca 442 sayılı Köy Kanunu
yürürlüğe giriyor, Köy Kanunu yürürlükte olunca hırsızlık,
talan, vurgun olamıyor, onun için kırsal mahalle diyorlar. Köylerin
kırsal mahalle addedildiği bir düzende elbette orman köylüleri de
bundan nasibini alıyor.
Değerli milletvekilleri, orman köylerinin mal
varlıklarının, hatta hazine mülkiyetindeki kırsal
alanların organize hâlde arsa ve arazi çetelerince büyük bir yağmaya
maruz kaldığını müşahede ediyoruz. Köylünün
eşeğini bağladığı, ineğine ahır
yaptığı, badem veya zeytin diktiği yerler bile utanmadan
yağmalanmaktadır. Bu hırs küpü zevat, gücünü siyasetten almakta,
acımasızlığını orman köylüleri üstünde de tatbik
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, orman köylüleri
aynı zamanda orman idarecilerince ormanda
çalıştırılırlar. Köy kooperatifleri
yıllardır idareyle mukavele yaparak emeklerinin
karşılığını kooperatif yoluyla elde ederler ama
bu da değişti, şimdi, araya taşeron girdi, mağdur olan
orman işçisi olan orman köylüleri. Orman köylülerine verilen yapacak ve
yakacak odun hakkı bile artık düzenli tevzi edilmiyor. Orman Genel
Müdürlüğü diyor ki: Amacımız; ormanların korunması ve
geliştirilmesi, orman köylüsünü desteklemek suretiyle yaşam kalitesini
geliştirmek. Şimdi, ben buradan sesleniyorum: Ey iktidar, siz bu
amacın neresindesiniz? ORKÖY pasifize edilmiş midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) 2002de orman
köylülerinin nüfusu ne kadardı, bugün ne kadar? Orman köylülerinin
büyükbaş, küçükbaş hayvanlarına
uyguladığınız acımasız cezalandırma ne zaman
sona erecek?
Evet, burada, bu, büyük vurgun yılları
olarak hatırlanacak; aziz milletimizin hafızasında Türk
tarihinin AKP iktidarı dönemi kara bir dönem olarak yer alacaktır.
Sonuç olarak: Memleketim Mersinde de
yaşadığımız orman köylülerinin sorunlarına dikkat
çekilmesini olumlu buluyoruz ancak AKPde orman köylerine ilişkin çözüm
bulma iradesinin de kalmadığını buradan belirtmek istiyorum.
Grup önerisini destekliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına söz talep eden Van Milletvekili Sayın Muazzez Orhan
Işık.
Buyurun Sayın Işık. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Sayın Başkan, değerli üyeler; işsizlik ve yoksulluk,
rantçı iktidar politikaları sayesinde tüm ülkenin sorunu hâline
gelmiştir. Her hanenin sofrası yangın yerine dönmüş,
ailelerde geçim derdi nedeniyle huzur kalmamıştır. Bu
sorunları daha da ağır hisseden kırsal alanda yaşayan
ve tüm kamusal hizmetlerden mahrum kalan köylülerdir. Orman köylüleri olarak
ifade edilen yurttaşlarımız yanı başlarındaki
doğal zenginlikten, orman ürünlerinden yararlanamazken iktidarın rant
amaçlı politikaları ormanları talan alanına
dönüştürmüştür. Bilinçsizce ve rant amaçlı ağaç kesimleri,
ihmal sonucu ya da bilinçlice çıkarılan orman yangınları
ormanları yok etmektedir. Ormanların yok olması orman
köylülerinin işsizliğine, yoksulluğuna, göçüne neden
olmaktadır.
Orman köylülerinin en temel sorunları
yıllardır çözüm beklemektedir. Bu sorunlar Meclis çatısı
altında defalarca tartışılmış, çözümler ortaya
konmuş ancak rant ve sermaye odaklı politikalarınız
sayesinde çözülmemiştir. Orman işçilerinin güvencesiz ve kayıt
dışı çalıştırılması, iş
sağlığı ve güvenliği hükümlerinin
uygulanmayışı, eğitim verilmeden istihdam edilmesi, insan
onuruna yaraşır çalışma alanı sağlanmaması,
yemek ve servis imkânlarının kısıtlı olması ve
yetersiz ücret en temel sorunlarıdır.
Licede, Bingölde, Dersimde ve Şırnakta
olduğu gibi günlerce süren orman yangınlarına müdahale etmeyen,
ettirmeyen, ağaçlar arasında bile ayrımcılık yapan,
bu, doğa, emek ve toplum düşmanı iktidarın işçi ve
köylü lehine bir şey yapmasını beklemiyoruz elbette.
Değerli milletvekilleri, taşeron ve alt
şirketler eliyle köylüleri köle gibi çalıştıran bir sistem
kurulmuştur. Orman varlıklarını çoğu zaman bir
denetime tabi tutmadan alt şirketler eliyle yok eden bu sistemi kabul
etmek mümkün değildir. Sayısı on binlerle ifade edilen orman
köylerinde yüz binlerce işçi ve köylü bu haksız düzenin içinde emek
sömürüsüne maruz kalmaktadır. Aldığı şartnamenin
dışında bir uygulamaya yol açtığı ve ormana zarar
verdiği için herhangi bir yaptırıma tabi tutulan şirket
sayısına ilişkin kamuoyuna açıklanan bir bilgi yoktur.
Neden? Denetimler mi yapılmıyor, yoksa yandaşlara göz mü
yumuluyor?
Değerli milletvekilleri, köylülerin kendileri
ve kurdukları kooperatifleri şirketlerin ucuz iş gücü aracı
hâline getirilmiştir. Geçici işe alınan işçilerin
sırtından toplanan ranttan şirketler, iktidar ve
yandaşları yararlanırken köylüler ise yoksulluk içinde
yaşamaya devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) Bu
şirketlerin çalıştırdığı köylülerin
çalışma haklarının ihlal edildiği durumlarda da Orman
Bakanlığının işçiden yana bir tutumu da söz konusu
değildir. Bu sömürü düzeni son bulmalı, orman işçileri
kalıcı ve insan onuruna yakışır bir istihdam
koşullarına kavuşturulmalıdır.
Saray sisteminin kullandığı uçan
saraylar satılırsa tüm ülkedeki orman yangınlarına müdahale
edebilecek kaynaklar yaratılabilir. İsraf ve yolsuzluk düzenine son
verildiğinde orman işçileri dâhil tüm işçilere insan onuruna
yakışır iş koşulları sağlanabilir.
Bir kez olsun doğa, emek ve emekçiden yana olun
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın İbrahim
Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDIN
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, orman köylülerimiz Orman
teşkilatımızın paydaşları arasında yer
almakta olup düşük gelir seviyesine sahiptirler. Orman Genel
Müdürlüğü, kendisine verilen yasal görevleri tam olarak yerine
getirebilmek, söz konusu paydaşlarıyla olan ilişkilerini
geliştirebilmek için kendi görev, yetki ve sorumluluk alanları
çerçevesinde orman köylüsünün refah seviyesinin artırılmasına
yönelik önemli çalışmalar yürütmektedir.
ORKÖY tarafından, 1974 yılından 2002
yılına kadar 271 bin orman köylüsü aileye 3 milyar 400 milyon TL
destek verilmişken, 2003 yılından 2020 yılı sonuna
kadar geçen süreçte 244 bin aileye 3 milyar 500 milyon TL destek
verilmiştir. 2021 yılında ise, ekoturizm, kültür
mantarcılığı, lavanta yetiştiriciliği, çilek
yetiştiriciliği, süt koyunculuğu, süt sığırcılığı
ve benzeri ferdi krediler ile hızar atölyesi, tomruk yükleyici, iş
makinesi ve benzeri kooperatif kredilerine toplam 300 milyon TL destek
sağlanması programlanmıştır.
Orman köylülerimizi doğduğu yerde
doyurmak, yaşatmak, kalkındırmak ve göçleri önlemek için 5 Bin
Köye 5 Bin Orman Projesi doğrultusunda, 20152020 döneminde, 5.491 adet
köyde badem, ceviz, kestane, dut, fıstık çamı, alıç, ahlat,
kuşburnu, defne, keçiboynuzu ve benzeri türlerle gelir getirici köy
ormanları tesis edilmiş ve yaklaşık 18 milyon adet fidan
toprakla buluşturulmuştur. 2021 yılı Mayıs sonu
itibarıyla ise 17 adet köyde 181 bin adet fidan toprakla
buluşturulmuştur. Böylece, bugüne kadar toplam 5.508 adet köyde
yaklaşık 18 milyon 500 bin fidan toprakla buluşturulmuştur.
1,8 milyon hektar orman alanında yapılan envanter ve planlama
çalışmalarıyla 250 farklı türde odun dışı
orman ürünleri varlığı tespit edilmiş, ürün
çeşitliliği ve üretim miktarı artırılarak 2020
yılında ülke ekonomisine 6 milyar TL, orman köylüsüne ise 800 milyon
TL ekonomik katkı sağlanmıştır. Bu miktarın 2021
yılında ülke ekonomisine 7 milyar TL, orman köylüsüne ise aynı
dönemde 900 milyon TL ekonomik katkı sağlanması
öngörülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2003-2020 döneminde üretim faaliyetlerinden köylülerimize 34
milyar TL ödeme yapılmıştır. Yine aynı dönemde 2020
yılı kanuni haklardan doğan indirimli satışlarla 8
milyar TL sübvansiyon sağlanarak köylülerimize katkı
sağlanmıştır. Bu kapsamda 2021 yılı üretim
programı esas alındığında üretimde çalışan
köylü ve kooperatiflere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) -
2 milyar 790
milyon TL ödeme yapılması öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman Genel Müdürlüğümüzce köylü ve kooperatiflerin daha
iyi yaşam şartları elde edebilmesi amacıyla düzenlenmiş
olan yönetmelik maddesi kooperatiflerin üst birliği tarafından
açılan dava sonucunda iptal edilmiş olup, dikili ağaç
satışları için Orman Kanununun 30uncu maddesinde yapılan
düzenlemenin iptal edilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa
Mahkemesine götürülmüştür. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi
süreçlerinin tamamlanması ve yeni bir yönetmeliğin
hazırlanıp 20 Haziran 2021 tarihinde yayımlanmasıyla orman
köylerine ve ormancılık kooperatiflerine dikili ağaç tahsisi
uygulaması başlatılarak mağduriyet giderilmiştir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, 3 sayın milletvekiline İç Tüzük
60a göre yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Vahapoğlu
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlunun, ücretli öğretmenlerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullarda çalışmakta olan ücretli
öğretmenlerimizin yaşamakta oldukları sıkıntılara
dikkat çekmek istiyorum. Maaşları asgari ücretin altındadır,
sigorta primleri ayda en fazla on altı gün yatırılmaktadır,
tatillerde ve bayramlarda ücretleri kesilmektedir. Millî Eğitim
Bakanlığının kadrolu ve sözleşmeli
öğretmenleriyle aynı işi yapmalarına rağmen özlük
hakları emsalleriyle aynı değildir. Mazeret izinleri yoktur ve
hastaneye sevk ya da rapor aldıklarında ücretleri kesilmektedir. Üç
yıl ve üzeri hizmeti olan ücretli öğretmenlere daha önce dershane
öğretmenlerine tanınan hakkın bir benzerinin tanınarak
kadroya alınmaları devlete yük getirmeyecektir.
Bakanlığımızı bu konuya el atmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Erel
38.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin,
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Geçen hafta Şereflikoçhisar, Evren ve
Aksarayda tarımla uğraşan vatandaşlarımız ve
sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldik. Buralarda
kuraklıktan dolayı yüzde 80lere varan verim düşüşü meydana
gelmiş. Bu yıl ürettiği mahsulden elde ettiği gelirle tohum
almak isteyen çiftçimizin geliri tohum bedeline yetmiyor. Tohuma para bulamayan
çiftçi Mazot, gübre, ilaç ve diğer masrafları nasıl
karşılarım. diye kara kara düşünüyor. Gelecekte yokluk
yaşamamak için çiftçilerimize devlet, devlet elini uzatarak bu yılki
tüm borçlarını gelecek yıl mahsul sonuna kadar ertelemeli;
tohum, gübre, mazot, diğer girdiler için de yeteri kadar kredi vermelidir.
Kuraklık hibe ödemeleri ve diğer ödemeler derhâl
yapılmalıdır, yoksa önümüzdeki kış Türk milleti ekmek
bile bulamayacak duruma gelecektir diye endişe ediyor, saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Keven
39.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin,
Yozgattaki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Kuraklık Yozgat çiftçisini de ülke çiftçisini
de yakıp kavurdu, üzerine bir de dolu yağışlarıyla tüm
yılın emeği sıfırlandı. Hafta sonu
gerçekleşen dolu afetinden etkilenen Sorgun ilçemize bağlı
köylerimize tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Hemşehrilerimiz yaralarının sarılmasını ve destek
verilmesini bekliyor. Cumhurbaşkanının 4 Haziranda
açıkladığı kuraklık yardımından ses seda
yok, tam bir ay oldu. Birçok bölgede ekin biçildi, ekini olmayanlar saman
yaptırdı, akaryakıt ve gübre masrafını bile
çıkaracak ürün alınamadı. Çiftçimizin gözü kulağı
verilecek bu kuraklık desteğinde ancak sözü edilen dekara 100 liraya
kadar kuraklık desteğinde hâlâ bir gelişme yok. Yüz binlerce
çiftçimiz bu kuraklık desteğinin ödenmesini ve borçlarının
faizsiz ertelenmesini bekliyor, tarımsal desteklerin ödendiği banka
hesaplarına borçlarından dolayı bloke konulmamasını
talep ediyor. Bloke sorununun acilen çözülmesi lazım.
Saygılarımı iletiyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 255 sıra sayılı Kanun Teklifinin bu
kısmın 2nci sırasına alınmasına ve bu kısımda
bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ve Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin
önerisi
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
6/7/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/7/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 255 sıra
sayılı Kanun Teklifinin bu kısmın 2nci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
6 Temmuz 2021 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
7 Temmuz 2021 Çarşamba günkü birleşiminde
256 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
8 Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde
259 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
8 Temmuz 2021 Perşembe günkü birleşiminde
259 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma
günlerinin dışında 9 Temmuz 2021 Cuma günü saat 14.00te
toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi ve aynı birleşiminde 259 sıra sayılı
Kanun Teklifine kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
13 ve 14 Temmuz 2021 Salı ve Çarşamba
günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu
birleşimlerinde saat 24.00'e kadar çalışmalarını
sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerinde söz talebi yok.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İç Tüzük 60a göre Sayın Güneşe söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Güneş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Uşak Milletvekili İsmail
Güneşin, Başbağlar katliamının yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yıl 1993, Temmuz ayının 5i akşamı,
Erzincan ili Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünü akşam saatlerinde
100 civarında terörist basar. Belli bir süre örgüt propagandası
yapıp köylülerden 28 kişiyi köy meydanında kurşuna dizer.
Sonra kadınların ziynet eşyalarını aldıktan sonra
evleri, okulları ve her tarafı ateşe verirler ve bu
yangında 5 vatandaşımız hayatını kaybeder. Toplam
33 vatandaşımızı katleden bu canice ve insanlık
dışı hareket hiçbir zaman unutulmayacaktır. Bu canice
hareketi yapan teröristleri ve uzantılarını destekleyenlere
sesleniyorum: Sizde hiç vicdan yok mudur, insanlık yok mudur? Sizlerin
sahte insanlık sevginize ve demokrasi havariliğinize asla inanmıyoruz.
Sizlerden bu konuda bir hareket de beklemiyoruz. Şanlı ordumuz ve
güvenlik güçlerimiz bunu yapan teröristlere gereken cevabı vermiştir.
Bu elim olayda hayatını kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum. Başbağlarlı kardeşlerimize ve
milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN İç Tüzük'ün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
2.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasunun,
(2/1209) esas numaralı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/140)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1209) esas
numaralı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirilmesini arz ederim.
Ulaş
Karasu
Sivas
BAŞKAN Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
Sivas Milletvekili Ulaş Karasu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Karasu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ULAŞ KARASU (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri ve ekran başında bizi izleyen
başta Sivaslı hemşehrilerim olmak üzere tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Seçim bölgem Sivas istihdamda, üretimde, ekonomide,
tarımda yıllardır hak ettiği değeri görmüyor.
Sivasın en büyük sorunu, yatırım teşvik haritasında
yer aldığı 4üncü bölge. Sivastan giden iş gücünün de genç
nüfusun da yurt içinden, yurt dışından Sivasa gelmeyen
yatırımın da sebebi teşvik bölgesi sorunudur. Sivasla bire
bir neredeyse aynı yapıya sahip kentler teşvik bölgesinde 5 veya
6ncı bölgedeyken ya da cazibe merkeziyken Sivasın bu rekabette
ayakta kalması imkânsız. Bu haksızlık sona ermeden, bu
mağduriyet giderilmeden Sivasın sorunları çözüme
kavuşmayacak.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı 8 Şubat 2019da Sivasa geldi ve birtakım
vaatlerde bulundu. Şimdi ben bu vaatleri kürsüde sıralayınca
iktidar sıralarından tepki geliyor; o yüzden beni değil,
Sayın Cumhurbaşkanını dinleyin.
(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı
dinletmesi)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Böyle bir usul
yok!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Başkan,
kürsüdeki hatip lütfen konuşmasını
ULAŞ KARASU (Devamla) Söylediğinizi
anlatıyorum.
BAŞKAN Sayın Karasu, lütfen Genel Kurula
hitap edelim, böyle bir usulümüz yok.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Kürsüdeki
hatibin orada konuşma dinletmesi usule uygun değil.
ULAŞ KARASU (Devamla) Ben, vermiş
olduğunuz sözü ifade ediyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Yok böyle bir
usul!
BAŞKAN Sayın Karasu, Genel Kurula hitap
edelim lütfen.
Buyurun.
ULAŞ KARASU (Devamla) Ne diyor Sayın
Cumhurbaşkanı? 1) Nuri Demirağ Organize Sanayi Bölgesi için
özel teşvik çıkacak. Şimdi, Nuri Demirağ 2020de
bitecekti, ne zaman biteceği belli değil. 2) Sivasın
tamamında teşvik sınıfının
değiştirilmesi için çalışmalar yapacağız. diyor.
Bu konuşmanın üzerinden iki buçuk yıl geçti, Cumhur
İttifakının ne yazık ki iki buçuk yılda Sivas
aklına gelmedi. Burada ne ben ne de bu talebi gündeme getiren
üreticilerimiz hariçten gazel okuyor. Verilmiş sözler var ve bu sözler
yerine getirilmedi.
Buradan Cumhur İttifakının
milletvekillerine sesleniyorum: Sizler yüzde 70 oy alıp seçim
meydanında Cumhurbaşkanınızın iki buçuk yıl önce
vermiş olduğu sözü yerde mi bırakacaksınız?
İşte sizin için bir fırsat, gelin kanun teklifine destek verin,
en azından bir daha Sivasa mitinge geldiğinizde konuşacak
yüzünüz olsun.
Değerli milletvekilleri, Sivasın sorunu
sadece teşvik mi peki? Sivasın ne yazık ki her tarafı
sorun, nereye dokunsak bin ah işitiyoruz. Ben köy yollarını
gündeme getirince arkadaşların zoruna gidiyor, o kadar
yabancılar ki siyaset yaptıkları şehre. Artık
Sivasın ilçeleri arasındaki yollarda araçlar gidemiyor. En son ne
zaman gittiniz Zaradan Divriğiye? Hafik-Doğanşar yolunun
durumunu gördünüz mü? Sivas-Malatya arasındaki duble yolun Malatya
tarafı biteli beş yıl oldu, bizim taraf ne zaman bitecek
arkadaşlar? Yağdonduran Tüneli, Geminbeli Tüneli ne zaman bitecek? 21
tane beldeyi kapattınız, köy yaptınız, şimdi mezra
yapacaksınız galiba buraları. Beldelerin postanelerini bile
şimdi ellerinden alıyorsunuz. Peki, gerekçe ne? Tasarruf tedbiri.
Cumhurbaşkanı 300 odalı yazlık saray yaparken Sivas'ta
postaneler kapanıyor. Biriniz de çıkıp şunun için bir
şey söyleyemiyorsunuz ya, hepinize helal olsun.
Alacahan köyümüzde kara yolundan tarlalara
geçiş yapmadığınız için insanlar tarlasına gitmek
için bin bir zahmet çekiyor, bir geçit yapmaktan aciz durumdasınız.
Yine, Alacahan Kervansarayı, dört yüz
yıllık bir tarih, bir tane görevli istihdam etmediğiniz için
koca kervansaray kapalı. Çetinkaya'da Ziraat Bankası
bankamatiğini kaldırıp yerine koymadınız. Çiftçiyi
desteklemek için gölet yaptık. diyorsunuz. Peki, fahiş sulama
fiyatları için -bu göletten topladığınız- neden bir
şey söylemiyorsunuz?
Sarıyar, Kargın, Yusufoğlan,
Doğanlı, Aşağıçakmakta dere ıslahı
yapılması gerekiyor ama harekete geçen yok. Bakın, bu
fotoğraf Sarıyardan. Bu köyde yüzde 96 oy aldınız ama
köydeki çocuklar hâlâ bu pis derede oynuyor. 21inci yüzyılda 2 bin
nüfuslu köyün ortasında içine kanalizasyon karışmış
dere akıyor. Şu tabloyu vicdanınız kabul ediyor mu? Bize oy
vermiş, vermemiş hiç önemli değil. Ben Sarıyara gittim,
hemşehrilerimin sorununu dinledim. Soruyorum: Peki, siz buraya en son ne
zaman gittiniz? Divriği'nin köylerine hâlâ su götürmediniz, belediye
köylere su taşıyor. Güneykayada Seyyid İbrahim Gazi Türbesine
hiç gittiniz mi? Restorasyonunu bile yapamadınız, Sivas'ın bir
değeri şu an bakıma muhtaç. Sivas'ın genelinde zirai don ve
kuraklıktan etkilenen çiftçilerimizin borçlarını
erteleyecektiniz, şimdi TARSİM şartı getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Karasu.
ULAŞ KARASU (Devamla) Çiftçilerimizin
birçoğu yararlanamıyor, hepsi Seneye tarlamızı nasıl
ekeceğiz? diye kara kara düşünüyor. Divriği Ulu Cami
restorasyonu ne zaman bitecek? İhalesi 2015 yılında
yapıldı, firma bıraktı, gitti, altı yıl geçti,
siz, dünya mirasını kaderine terk ettiniz.
Sivas için en önemli konu teşvik yasası
ama köylerde de ilçelerde de gördüğünüz gibi büyük
sıkıntılar var. Gençler bir bir intihar ediyor.
Hemşehrilerimiz, doğduğu topraklardan büyük şehirlere göç
ediyor, kendi toprağına dönmek isteyenler de bu koşulları
görüp vazgeçiyor. Bizler İstanbulun 1inci nüfusu olmak istemiyoruz. Bizler,
cumhuriyetin temellerinin atıldığı bu şehirde huzur
içinde yaşamak istiyoruz. Hiç merak etmeyin, gün gelecek
hemşehrilerim Sivası bu duruma düşüren sizlerden sandıkta
hesap soracak. Bizler, yine Sivasın sokaklarında
başımız dik yürüyeceğiz ve bu kanun teklifi şimdi
değilse bile ilk seçimlerden sonra yürürlüğe girecek, Sivasın
hakkı Sivasa teslim edilecek. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İç Tüzükün 37inci maddesine
göre verilmiş olan doğrudan gündeme alınma önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434,
4435, 4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyeliklerine seçim
BAŞKAN Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
Başta Marmara Denizi Olmak Üzere
Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerini Araştırarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırma Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır. Komisyon
üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adaylar listesini
okutup oylarınıza sunacağım.
Başta Marmara Denizi Olmak Üzere
Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/4413, 4430,
4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve
Kalkınma Partisi (10)
Nevzat Ceylan Ankara
Mustafa Canbey Balıkesir
Zafer Işık Bursa
Jülide İskenderoğlu Çanakkale
Eyüp Özsoy İstanbul
Mustafa Demir İstanbul
İsmail Emrah Karayel Kayseri
Selahattin Minsolmaz Kırklareli
İlyas Şeker Kocaeli
Çiğdem Koncagül Tekirdağ
Cumhuriyet Halk
Partisi (4)
Müzeyyen Şevkin Adana
Ali Şeker İstanbul
Emine Gülizar Emecan İstanbul
İlhami Özcan Aygun Tekirdağ
Halkların Demokratik
Partisi (2)
Dilşat Canbaz Kaya İstanbul
Rıdvan Turan Mersin
Milliyetçi Hareket Partisi
(2)
Ayşe Sibel Ersoy Adana
Hasan Kalyoncu İzmir
İYİ Parti (1)
Hayrettin Nuhoğlu İstanbul
BAŞKAN - Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
D) Duyurular
1.- Başkanlığın, (10/4413,
4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere
ilişkin duyurusu
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin 7 Temmuz 2021 Çarşamba günü (yarın) saat 13.30da Yeni
Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku Alt Zemin 1
Numaralı Toplantı Salonunda toplanarak başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum. Komisyon
toplantı gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilecektir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Tokat Milletvekili
Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63
Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve
İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin Ceza
Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3697) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 274) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 274 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu
adına söz talep eden Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine partim İYİ Parti
adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla
selamlarım.
Öyle kavramlar vardır ki çok sık
kullanmamıza rağmen tek bir kelime hatta cümleyle anlamını
bulmakta güçlük çekeriz. Gerek konusu gerekse hayatımızdaki uygulama
alanıyla bu güçlüğü en çok hissettiğimiz kavramlardan biri de
adalet olsa gerek. Tarifinin güçlüğüne rağmen hiç şüphe yok ki
adaletle önce hak ve haklılığın bir arada
kullanıldığını hepimiz bilmekteyiz. Adalet için
Hakkın gözetilmesi, haklı ile haksızın ayırt
edilmesi. diyebiliriz. Bir hakkın yerine getirilmesi de adalettir. Adalet
önce hukuk kurallarına uygun olmalıdır. Bir devlet içinde
yaşayan herkesin, yasalarla sahip olduğu haklarını
kullanması da adaletle sağlanır. Hak elde etmek ya da
haksızlığı kabul ettirmek insanların toplum içindeki
davranışlarıyla ilgili olduğuna göre, adalet ahlak ve din
kurallarıyla da çok yakından ilişkilidir.
Eski çağlardan beri gerek düşünürler gerek
insanlık için söz sahibi bilge kişiler, toplum ve din liderleri
adalet kavramıyla çok yakından ilgilenmişler,
değişik fakat birbirini tamamlayan tariflerle, cümlelerle adalet
hakkında düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Yunan
düşünür Platona göre adalet en yüce erdemlerden biridir ve devletin temel
davranış kuralıdır. Aristoya göre herkese eşit davranmak
hiç de adil değildir. Çinli düşünür Konfüçyüs Devletin hazinesi
adalettir. derken büyük Hint lideri ve devlet adamı Gandhi Adaletsiz
rejimi adaletle yıkınız. diye seslenmiştir. Peygamber
Efendimiz Hazreti Muhammed Adaleti çiğneyen devlet adamlarını
cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır. diye buyurmuştur
ve çok yakından bildiğimiz Adalet mülkün temelidir deyişi
Hazreti Ömere aittir. Acımasız orduların komutanı Timur
bile Memleket kılıçla alınır lakin adaletle muhafaza
edilir. derken âdeta kazandığı zaferlerin altında yatan
gerçeği anlatmıştır.
Gerek tariflerinden gerekse hakkında
söylenenlerden yola çıkarak adalet kavramının önceliği
dağıtıcı özelliğidir. Adaletin ana esasları her
kesime, her kişiye, her statüye ulaşabilen olmalıdır.
Adalet, denkleştirici olmalıdır. Aşağıdaki ile
yukarıdakinin, az ile çoğun farkını gideren adalet gerçek
adalettir, yalansız ve dolansızdır. Adalette eşitlik ilkesi
esastır, herkese eşit davranılmalıdır. Adalet, insan
özgürlüğünü teminat altına almalıdır ancak bir kişinin
özgürlük sınırları bir diğerinin özgürlük
sınırlarını kısıtlamamalıdır. Adaletin
olmazsa olmaz şartı dengedir, denge yoksa adalet var diyemeyiz.
Adaleti sağlayan yasalar hukuk düzeni ve uygulamalardır. Bunlar insan
vicdanına ters düşmemelidir, aynı zamanda herkese
karşı tarafsız olmalıdır. Kendi menfaati, yandaş
hatırı, hısım akraba ricası, dış
baskılar olsa bile adalet tarafsızlığını korumalıdır.
(Uğultular)
AYHAN EREL (Devamla) Adında adalet olan
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimi ya dinlemeye ya da biraz daha
uzağa davet ediyorum, lütfen. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Dinliyoruz biz,
dinliyoruz.
AYHAN EREL (Devamla) Adaletin temellerinden biri
de hâkimiyettir. Adaletin elinde hükmetme, ceza verme ve suçsuzu haklı
çıkarma gücü olmalıdır, bunu yasalar sağlar.
Duruşması yapılmadan aylarca, yıllarca hapishanelerde
bekletilen zanlıların hakkını yeryüzünde ödeyebilecek, geri
verebilecek tek bir merci yoktur. Adalet, hakkın gözetilmesi, haklı
ve haksızın ayırt edilmesidir. Adaleti koruyan hukuk düzeni
güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletten söz edebiliriz. Adaletin var
olması güçlünün hukuku değil, hukukun güçlü olmasına
bağlıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insanlar tarafından yapılan yasaların eksiksiz
olması çok zordur ancak mükemmele yakını kabul edilmelidir çünkü
adaleti yapan, yasaları oluşturan ve uygulayan insandır; insansa
tabiatı gereği taraftır; insan, yanlıdır, doğuştan
egoisttir. Belki de bu nedenle tüm insanlık tarihi boyunca hiçbir ülkede,
hiçbir coğrafyada, toplumda ideal adalet kurulamamıştır.
İnsanoğlu asırlardır peşinde koşmuştur,
koşmaya da devam edecektir. Adaletin önündeki en büyük engel ise hiçbir
yargılayanın kendisini yargılayamamasıdır.
Düşünen, karar veren, yapan ve yazan insandır. Kendi
çıkarlarına dokunulduğunda her insan doğal bir refleksle
karşı koyar, kendini hep haklı ya da daha haklı görmek
ister. İşte, burada hukuktan söz etmek gerekiyor. Hukuk, toplumun genel
çıkarlarını, fertlerini, ortak iyiliğini sağlamak amacıyla
hazırlanan ve kamu gücüyle desteklenen kural, hak ve yasaların
tamamıdır. Başka bir deyişle hukuk, adalete yönelmiş
toplumsal yaşama düzenidir. Ancak egosunu ve yanlış
tavrını yenebilen insandan tarafsız, adil yasa
yapıcıları, doğru uygulayan ve karar veren avukat,
savcı ve yargıçlar olur. Hakkı teslim edenler ve hakkaniyetle
ceza verenler onlardır.
İnsan aklının gelişmesiyle ilim
ve teknoloji de gelişmiştir, yaşam biçimi de gelişmiş
ve zenginleşmiştir. Bunların birleşmesi sonucu, özellikle
20nci asırla birlikte kullanılmaya başlayan sosyal adalet
kavramı hayatımıza girmiştir. Sosyal adalet,
insanların çalışması, bilgisi, kabiliyeti ve gördükleri
iş oranında ve derecesinde haklarını almalarını
anlatır; hiç kimsenin ezilmesine ve sömürülmesine izin vermez;
zayıfların ve güçsüzlerin korunmasını,
kollanmasını öngörür. Sosyal adaleti gerçekleştirmeye
çalışan devlete de sosyal devlet denir. Sosyal devlet, millî geliri
en adil şekilde dağıtmayı sağlar; toplumun içindeki
sınıf farklılıklarını kaldırır, düşmanlıkları
sona erdirir. Sosyal adaleti tam olarak yerleştirebilmiş toplumlarda
insanlar günlük hayatlarında, geleceğe yönelik düşüncelerinde
kendilerini güvende hissederler.
Bütün bu düşüncelerden yola çıkarak
adaletin soyut bir kavram olarak mükemmele doğru yol aldığı
görülebilir fakat buna rağmen uygulamada topal kalmıştır.
Ama yine de ve her vatandaşın adil, tarafsız,
bağımsız yargılandığı; her vatandaşın
eşit, huzurlu, barış içinde bir düzende
yaşadığı; evinde, yolda ve işinde kendisini güvende
hissettiği; karakol, mahkeme kapısı korkusu ve endişesi
yaşamadığı bir Türkiyeye iyileştirilmiş ve
güçlendirilmiş parlamenter sistemle birlikte kavuşacağına
dair ümitlerimiz devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hukukun üstünlüğü Hukuk reformu yapıyorum. demekle
gerçekleşecek basit bir şey değildir. Hukukun üstünlüğünü
sağlayabilmek için, en başta, bunu sağlamaktan sorumlu olan
yargının yapısı, işleyişi, kaynakları,
yetkinliği ve kapasitesiyle çağdaş seviyeye getirilmesi
gereklidir. Yargı, öncelikle, verimli ve hızlı bir şekilde
çalışır, topluma kaliteli hizmet verir, şeffaf ve hesap
verir hâle getirilmeli; bunları sağlayarak
bağımsızlığını kendisi hak etmelidir fakat
bu tek başına yeterli değildir.
Hukukun üstünlüğü için, Türkiyede hâlen
geçerli olan ve kamu görevlilerinin ve yürütmenin keyfî davranabileceğine
yorumlanan, kamu görevlilerinden suç işleyeni yargının
soruşturmasına idare amirinin izin vermesi şartını
ortadan kaldırmak gerekir. Bu şart hukukumuzda olmamış
olsaydı ve kamu görevlilerinin ihmal ve ihlal suçlarını
yargı kendiliğinden soruşturabilir olsaydı Soma, Ermenek
faciaları; Devlet Demiryollarının Pamukova, Çorlu, Sincan
kazaları; Karadeniz Bölgesinde sıklıkla gördüğümüz sel ve
heyelan gibi afetler meydana gelmezdi.
Toplum ve uluslararası piyasalar kapalı
kapılar ardında yargı reformunun hukukun üstünlüğü için ne
kadar önemli olduğunu bas bas bağırırken iktidara çekingen
bir dille söylemekten bile çekinmektedirler. Karşısında ciddi
bir itiraz, duruş ve talep görmeyen iktidar hukukta, demokraside reformu
niçin yapsın ki? Kime söz verecek, sözünün hesabını kim soracak?
Bunlar yapılmadan ekonomide gelişme nasıl sağlanacak?
Hukukun üstünlüğü ve hukukun güvencesi için
kapsamlı yargı reformu şarttır fakat en başta HSKnin
üye yapısı Birleşmiş Milletler kararlarına
aykırı ve yargı bağımsızlığı
fikrine zıttır. Darbecilerin 1981 yılında
çıkardığı kanunla kararları yargı denetimi
dışına çıkarılan, kararlarından yargı önünde
hesap sorulamayan HSK sınırsız ve sorumsuz yetkilerinden neden
vazgeçsin ki? Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanının
reform vaadi ve hemen arkasından taraftarlarının koro hâlinde
seslendirdiği reform konusunda iyimser ve ümitvar olmak için, çok ciddi
hazırlanmış somut önerilerinin ortaya konulmasına, cesur ve
kararlı büyük adımların atılmasına ihtiyaç
vardır.
Değerli milletvekilleri, yargının
bağımsızlığını sağlamak
yargının topluma kaliteli hizmet vermesine bağlıdır.
Yargı teşkilatı ve işleyişi topluma kaliteli hizmet
verecek, katma değer yaratacak şekilde yapılandırılmalı,
şeffaf ve hesap verir olarak tasarlanmadır. O zaman, bu zorlu
meselenin çözümü kendiliğinden görünür olmaktadır.
Yargı teşkilatının merkezine,
hâkim, savcıların özlük ve meslek kuruluşunu değil; hâkim,
savcı ve avukat üçlüsünün hizmetlerini düzenleyen, denetleyen düzenleyici
bir kurum konulmalıdır. Tütün piyasası için düzenleyici kurul
kurmak fakat yargı hizmetleri için kurmamak garip değil midir?
Yargı hizmetleri ülke için tütünden daha değerli değil midir? Yargı
kurullarını siyasilerin, yargıçların veya menfaat
gruplarının kontrolüne bırakmanın acı
sonuçlarını çok ağır yaşamış olan Türkiye,
kimsenin etki ve nüfuzu altına alamayacağı, siyaset, yürütme ve
yasamadan tam bağımsız bir düzenleyici kurul
oluşturmalıdır. Bu yapıda tüm işlem ve kararlar yargı
denetimine açık olmalı, bu amaçla uzman bir mahkeme
oluşturulmalıdır.
Yargıda yenilikçi çözüm Türkiyeyi dünyada en
ileriye götürür. İleri demokrasi için güçler
ayrılığının netleştirilmesi ve diğer devlet
güçleriyle birlikte yargının kendisinin de hukuka hesap verir
olması gerekir. Bu, bütün demokrasilerde özellikle güçler
ayrılığı bakımından sorunludur. Türkiyede
yargı en zayıf devlet gücüdür. Bağımsız
olmadığı gibi, yürütme gücüne tamamen bağımlı ve
onun uzantısı hâline gelmiştir. Yargının tam
bağımsızlığı sağlanarak demokraside güçler
ayrılığı netleştirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılında, dünya çapında, çocuklara yönelik
yapılan cinsel istismar rakamlarında Türkiye, yüzde 56,7yle listenin
18inci sırasında yer almaktadır. Türkiye İstatistik
Kurumunun 2016 verilerine göre, Türkiyede çocuk istismarıyla ilgili dava
sayısı son on yılda yaklaşık 3 kat artmış,
250 bin çocuğumuz istismara uğramıştır. Yine TÜİKin
verilerine göre, 2019da suç mağduru olarak gelen 206.498 çocuğun yüzde
15i cinsel istismar kurbanıydı ancak resmî veriler artık
paylaşılmıyor.
Maalesef, ülkemizde çocuklarımıza yönelik
cinsel istismar suçu yapılan araştırmalara ve verilere göre her
geçen gün daha da artmaktadır. Milletimizin kanayan yarası hâline
gelen bu üzücü olayların son bulması için, geleceğimizin
teminatı olan çocuklarımızı koruma altına almak için
Hükûmeti gereken her türlü düzenlemeyi yapmaya davet ediyoruz. Çocuğa
karşı cinsel istismar suçunu önlemek siyasi iradenin boynunun
borcudur ve siyasi irade maalesef bu konuda sınıfta
kalmıştır.
Çocuğa karşı işlenen cinsel
istismar suçunda son örneğimiz ise Elmalıda yaşanan trajedidir.
2 çocuğumuzun cinsel istismara uğradıkları Adli Tıp
raporlarında sabit olmasına ve çocuklar kendilerine uygulanan istismarı
uzman pedagog ve psikologlar eşliğinde resim çizerek
anlatmalarına karşın, sanıklar hakkında tahliye
kararı verilmesi vicdanlarımızı kanatmıştır.
Hâl böyleyken, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan dördüncü yargı
paketi teklifinde, çocuğun cinsel istismarı suçundan tutuklama
yapılabilmesi için somut delil şartı getirilmiştir.
Dünyanın bütün hukuk sistemlerinde, çocuğa karşı
işlenen cinsel istismar suçlarında mağdurun beyanının
esas alınması temel hukuk kuralıdır. Çocuğa
karşı işlenen cinsel istismar suçlarında mağdur
çocuğun kendisine istismar yapıldığına ilişkin
beyanatı, işlenen vakalarda buz dağının sadece görünen
ucudur. Zira, bu tip suçlarda, mağdur çocuk başına geleni ifade
etmekten her zaman korkar ve çekinir. Hele de ülkemizde gelenekler görenekler,
ağır ailevi baskılar ve mahalle baskıları
düşünüldüğünde, bir çocuk kendisine cinsel istismar
uygulandığını açıkça ifade edebildiyse bu beyanı
hukuk ve hukukçuların göz ardı etmesi, esas almaması ve o
çocuğu korumak yerine suçluyu koruyacak kuralların arkasına
sığınması mümkün değildir. Bu nedenlerle,
görüşmekte olduğumuz yasa teklifindeki somut delil şartı,
bu teklifi hazırlayan siyasi iradenin, çocuğa karşı
işlenen cinsel istismar suçlarında mağdur çocuğu korumak
yerine istismarcıyı koruduğunu açıkça göstermektedir.
İYİ Parti olarak, her bir çocuğumuzun
hakkını ve hukukunu korumayı siyasi vazifeden çok
vatandaşlık vazifesi olarak görmekteyiz. Somut delil konusunun tekrar
ele alınacağı konusunda duyumlarımız var. Hükûmet,
Komisyon ve Meclis derhâl gereğini yapmalı ve somut delil
şartını tekliften çıkarmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, Komisyon toplantısında üzerinde durmamıza
rağmen bir türlü anlaşamadığımız ama AK
PARTİli arkadaşlarımızın da gözlerinden ve vücut
dillerinden anladığımız kadarıyla bize hak
verdiği bir konu daha var. Nedir bu? Teklifte, kasten öldürme, kasten
yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
suçlarının fail tarafından boşandığı
eşine karşı işlenmesi hâlinde
ağırlaştırıcı sebep sayılmaktadır. Ama
boşanmış eşin dışında, birlikte
yaşayanlar var, imam nikâhıyla yaşayanlar var -ne bileyim-
aynı evi paylaşanlar var, ayrıldıktan sonra takip edilip
mağdur olan kadınlarımız var; netice itibarıyla,
nikâhsız şekilde beraber yaşadıkları erkeklerden
şiddet gören kadınları korumaya değer bulmamak ve
onların hayat tarzına müdahale etmek anlamına gelen bu
tasarının bu şekliyle geçmesi olayları önleyemeyecek veya
beklenen taleplere cevap veremeyecektir. Bu nedenle, bizim İYİ Parti
olarak dediğimiz şuydu: Boşanmış eşe ifadesinin
yerine, o maddeleri düzenleyen ifadelerde çocuğa denildikten sonra
kadına denilerek bu problemi kökten çözmek gerekir. Nasıl ki çocuk
kendisini koruyamadığı için kanunlar karşısında
korunur hâle getirilmiş ise kadın da gerek fiziksel gerek duygusal
gerekse zihinsel özellikleriyle kendini zaman zaman koruyamayacak
durumdadır. Bu nedenle boşanmış eşe ifadesinin
yerine kadına kelimesinin getirilmesi bu sorunu çözecektir diye
düşünmekteyiz.
Sizler dünyanın en güzel, içinde adalet olmayan
adalet saraylarını yapabilirsiniz, içini en güzel donanımlarla
donatabilirsiniz ama onun içerisindeki uygulayıcılar eğer
zihniyetlerini değiştirmezlerse, hâlâ birilerine şirin görünmek
için, birilerine güzel görünmek için yasaları bir tarafa bırakarak
duygu ve düşünceleriyle hareket ederlerse adaleti sağlamak, hukuku
gerçekleştirmek mümkün değildir. Yıllarca söyledik, üç
yıldır söylüyoruz: Avukatların, en azından belli siyasi
partilerde yöneticilik yapanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) -
hâkim ve
savcılığa alınmaması, en azından, hâkimlerin
tarafsızlığı hususundaki endişeleri bir nebze olsun
ortadan kaldırır diye düşünüyoruz.
Bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyor, iyi çalışmalar diliyorum. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
274 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz talep eden Sakarya Milletvekili Sayın Muhammed Levent
Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere
temel hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuki
güvenliğin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması,
makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi, yargıya
güvenin artırılması ve insan odaklı hizmet
anlayışının geliştirilmesi, günümüzde hâkim olan ana
ilke ve değerler olarak kabul edilmektedir. Bu ilke ve değerler
kapsamında 2019 yılında kamuoyuyla paylaşılan
Yargı Reformu Stratejisi Belgesi ve bu yıl içinde açıklanan
İnsan Hakları Eylem Planıyla son derece önemli adımlar
atılmış ve atılmaya devam etmektedir.
37 maddeden oluşan birinci yargı paketiyle
ifade özgürlüğü güçlendirilmiş, hak arama yolları
genişletilmiş, onarıcı adalet kapsamında mağdur
hakları güçlendirilmiş, soruşturma evresinde tutuklama süreleri
sınırlandırılmış, seri muhakeme ve basit
yargılama gibi alternatif usuller ceza muhakememize
kazandırılmıştır.
67 maddeden oluşan infaz paketi olarak da
bilinen ikinci yargı paketiyle koşullu salıverme oranları
yeniden belirlenmiş, özel infaz usulleri geliştirilmiş ve infaz
hâkimliği müessesesi güçlendirilmiştir.
62 maddeden oluşan üçüncü yargı paketiyle
hukuk yargılamalarının daha hızlı ve etkin bir
şekilde yürütülmesine imkân sağlayan düzenlemeler
yapılmıştır.
Şu anda Genel Kurulumuzda görüşmekte
olduğumuz 26 maddeden oluşan dördüncü yargı paketiyle yargı
bağımsızlığı ve adil yargılanma
hakkının güçlendirilmesi, hukuki öngörülebilirlik ve şeffaflığın
geliştirilmesi, kişinin maddi ve manevi bütünlüğü, özgürlük ve güvenliği
ile özel hayatının korunmasında daha etkin adımlar
atılması ve insan hakları konusunda üst düzey idari ve toplumsal
farkındalığın artırılması amaçlarına
yönelik olarak belirlenmiş olan faaliyetler hayata geçirilmektedir.
Yine, Yargı Reformu Stratejisi Belgesi ve
İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde mini infaz paketi
olarak ifade edilen 10 maddelik 7328 sayılı Kanun Teklifi, 2017
yılında yapılan Anayasa değişikliği neticesinde
gerçekleşen büyük yönetim reformuna uyum sağlamayı amaçlayan 18
maddelik askerî yargı paketi Genel Kurulda görüşülerek
kanunlaşmıştır. Son olarak hâlihazırda Meclis ihtisas
komisyonunda görüşülen ve 16 maddeden oluşan Hayvanları Koruma
Kanunu Teklifi de inşallah Meclis tatile girmeden büyük bir
uzlaşmayla Genel Kurulda görüşülecek ve kanunlaşacaktır.
İfade etmiş olduğumuz yargı
paketleri ve diğer kanun teklifleri ile Yargı Reformu Stratejisi
Belgesi ilan edildiğinden bugüne kadar toplam 236 maddelik mevzuat
çalışması Türkiye Büyük Millet Meclisi uhdesinde
tamamlanmış olacaktır. Meclis bünyesinde gerçekleşen ve
gerçekleşmekte olan mezkûr yasama çalışmalarının
yanında idare eliyle hayata geçirilen düzenlemelerle yargıya olan
güveni ve erişebilirliği artıran önemli adımlar
atılmıştır. Atılan bu adımlar
vatandaşımızın hayatını
kolaylaştırmış, büyük faydalar
sağlamıştır.
2019 yılında kamuoyuna duyurulan
Yargı Reformu Stratejisi Belgesi kapsamında 9 amaç, 63 hedef, 256
faaliyet ortaya konulmuştur. Belgede yer alan 256 faaliyetin bugüne kadar
129u hayata geçirilmiş, bu sayede Yargı Reformu Stratejisi Belgesinin
yüzde 50den fazlası uygulamaya konulmuştur. Meclisimiz tatile
girinceye kadar çıkaracağımız kanunlarla birlikte bu oran
çok daha yüksek seviyeye ulaşmış olacaktır.
Yine, 2 Mart 2021 tarihinde ilan edilmiş olan
İnsan Hakları Eylem Planıyla özgür birey, güçlü toplum, daha
demokratik Türkiye vizyonu doğrultusunda 11 temel ilke, 9 amaç, 50 hedef,
393 faaliyet belirlenmiştir. Gerek yasama gerekse yürütme organı
tarafından alınan kararlarla uygulanacak olan İnsan Hakları
Eylem Planı iki yıl içerisinde hayata geçirilmiş olacaktır.
Belirtmek gerekir ki bütün bu çalışmalar,
tarihimizde gücümüzün azaldığı, zorluk içinde olduğumuz
dönemlerde emperyal güçlerin veya devletlerin dayatmalarıyla zoraki olarak
gerçekleşen -tırnak içinde- reform faaliyetlerinden değildir.
Aksine, her geçen gün güçlenen, dünya siyasetinde varlığını
ve etkisini artıran, ülkemizde yaşayan insanlarımızın
temel hak ve özgürlüklerini genişleten, adalete güven duygusunu tahkim
eden ve bizzat milletimizin ihtiyaç ve taleplerini esas alan gerçek manada
reform faaliyetleridir. Yapılan bu çalışmaların reform
olarak kabul edilmemesi, küçümsenmesi, karalanması veya
hükümsüzleştirilmeye çalışılması hiçbir şekilde
iyi niyetli ve samimi olarak görülmemelidir.
Türk demokrasi tarihinde gerçekleşen en önemli
yönetim reformlarından biri olan Cumhurbaşkanlığı
yönetim sistemi, diğer bir ifadeyle Türk tipi başkanlık sistemi
üzerine yapılan haksız ithamlar, yalan ve karalama kampanyaları
hangi niyetle yapılıyorsa, yargı reformu
çalışmalarına yönelik ön yargılı, mesnetsiz ve yok
saymaya matuf değerlendirmeler de aynı gaye ile aynı niyetle
yapılmaktadır. Bu niyet sahipleri objektif değildir,
hakkaniyetle hareket etmemektedirler.
Türkiye, istikrarlı yönetimi, adaletli
temsiliyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde
geleceğe çok daha emin ve kararlı bir şekilde yürümektedir.
Biliyoruz ki ülkemizde, milletimizin ve devletimizin ihtiyaç duyduğu
hususlarda reform niteliğinde değişiklikler sırasıyla
hayata geçirilecektir. Yine, Yargı Reformu Stratejisi Belgesinde
gösterilen amaç ve hedeflerin yanında, İnsan Hakları Eylem
Planında belirtilen amaç ve hedefler doğrultusunda faaliyetlerin
devam edeceğinin ifade edilmiş olması da son derece isabetlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27 maddeden oluşan kanun teklifinde kadına yönelik
şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi için birtakım düzenlemeler
yapılmaktadır. Bu kapsamda, kadına yönelik şiddete
karşı sıfır tolerans anlayışıyla hareket
edildiği anlaşılmaktadır. Türk Ceza Kanununda yer alan
kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma suçlarının boşanılan eşe karşı
işlenmesi nitelikli hâl kapsamına alınmakta, cezai müeyyidesi
artırılmaktadır.
İdareye yapılan başvurularda cevap
süresinin kısaltılması son derece önemli bir
değişikliktir. Buna göre, İdari Yargılama Usulü Kanunu
uyarınca yapılan idari başvurulara cevap verme süresi
altmış günden otuz güne indirilmektedir. İdarenin yargı
süreçlerinde çok daha hızlı hareket etmesini sağlayacak olan bu
düzenleme, idari yargılamaların çok daha kısa sürede
sonuçlanmasına hizmet edecektir. Belirtmek gerekir ki idarenin cevap verme
süresi kısaltılmakla birlikte vatandaşın idari yargıda
dava açma süresi olan altmış günlük sürede herhangi bir
değişiklik olmamaktadır.
Yine, ceza yargılamasında koruma
tedbirleri bakımından kişi hak ve hürriyetlerini güçlendiren
düzenlemeler yapılmakta, sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli
kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı dikey itiraz usulü
getirilmektedir.
Sırf ifade almak amacıyla düzenlenen
yakalama emirleri nedeniyle mesai saatleri dışında yakalanan
kişilerin bir defaya mahsus olmak üzere serbest
bırakılabilmelerine imkân tanınmaktadır.
Vatandaşımızın oldukça mağduriyet yaşadığı
bu hususta düzenleme yapılmış olması son derece isabetli
olmuştur.
Tutuklama ve adli kontrol tedbirleriyle ilgili
olarak kişi özgürlüğünü önceleyen düzenlemeler ile iddianame
düzenlenirken özel hayatın mahremiyetine dikkat en üst seviyeye
çıkmaktadır.
Zorla getirme kararlarının telefon,
eposta gibi iletişim araçlarıyla bildirilmesi; iddianame ve
duruşma tarihinin telefon, epostayla sanık, mağdur veya
şikâyetçiye bildirilmesine ilişkin düzenlemeler mahkemeye
vatandaşlarımızın erişim hakkını güçlendirecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ifade etmiş olduğumuz bu düzenlemeler hiç
kuşkusuz insanımızın yararınadır; adalete
erişimi kolaylaştıran, adalete güveni tahkim eden
düzenlemelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha önceki yargı
paketlerinde olduğu gibi bu yargı paketini de kararlılıkla
desteklediğimizi ifade etmek istiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili
Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Adalet Komisyonundan gelen dördüncü yargı
paketini bugün görüşmeye başladık. Teklifin bazı
maddelerine yönelik eleştirilerimiz var. Eksiklikler olması
açısından bu eleştirilerimiz, onları dile getireceğiz
bugün ve yarınki madde görüşmelerinde elbette ki. Yapılması
gereken bazı düzenlemelerde geç kalınmıştır bu
yargı paketinde -bunu özellikle belirtelim- ama eksikliklerin de
giderilmesi gerekiyor, bunu da söylemek istiyoruz.
Maalesef yıllardır üzerinde
durmamıza, somut eleştirilerimize ve konuşmalarımıza
rağmen Türkiye'de bugün adalet mekanizması ve duygusu, en fazla
yıpranmış olan bir alan olma özelliğini korumaktadır.
Bu yıpranmanın en açık ve bariz hâli yargı
mekanizmasına duyulan derin güvensizliktir. Ne yazık ki getirilen
yargı paketleri yargıdaki bu tuz kokma hâlini ortadan kaldırmaya
yetmemektedir çünkü hem savcıların hem de hâkimlerin içinde
bulunduğu durum -üzülerek söylüyorum bunu- kimi yerlerde cüzdanın
vicdan önüne geçmesine kimi yerlerde gelecek, sürgün ve terfi korkusu nedeniyle
evrensel hukuk ilkelerinin, yasaların ve Anayasanın,
uluslararası demokratik sözleşmelerin uygulanmamasına yol
açmaktadır. Yargının iktidarın bir sopası hâline
getirildiği, bağımlı ve taraflı yargı eliyle
siyaset alanının dizayn edilmeye
çalışıldığı bir dönemi bütün
ağırlığıyla bugün maalesef yaşamaktayız.
Yargı eliyle siyaset mühendisliği yapılmaktadır.
Zamanında toplum mühendisliğini eleştiren bu iktidar, şimdi
kendi eliyle demokratik siyaseti masabaşı mühendisliğine tabi
tutmaktadır.
Toplumsal ve siyasal muhalefetin etkisiz
kılınmaya çalışıldığı yargı
müdahalelerinden birisi de Anayasa Mahkemesinde partimize yönelik
açılmış olan kapatma davasıdır. HDPye karşı
yürütülen süreçlerin hiçbir hukuki dayanağı
olmadığını uluslararası kurumlar tespit etmiştir;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, özellikle, en son, Aralık
2020deki Demirtaş Büyük Daire kararıyla 18inci madde ihlalini yani
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki 18inci madde ihlalini
tespitiyle bunu açıkça belirtmiştir, 2015ten bu yana açılan
davaların siyasi nedenlerle olduğunu tespit etmiştir yani siyasi
nedenlerle yargının iktidar tarafından
kullanıldığına karar vermiştir ve Avrupa Konseyi de bu
kararın farkındadır ve bu kararın gereklerinin yerine
getirilmemesini eleştirerek takipçisi olduğunu son
aldığı kararlarla da bir kez daha ifade etmiştir.
Bu kapatma davası da diğer davalarda
olduğu gibi siyasi bir davadır, hukuki değildir kesinlikle.
Tehdit ve şantaja dayalı bir kampanya sonucunda
açılmıştır bu dava. Vatan Partisi Genel Başkanı
Perinçekin başlattığı kampanyayı iktidar
ortakları büyük bir heyecanla devam ettirmiştir.
Önce Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısını âdeta tehdit eden ve baskı altına
alan bir kampanya yürütülmüştür. Anayasa Mahkemesi ilk iddianameyi iade
kararı verince ki bu Türkiye tarihinde bir ilktir- bu kez de Anayasa
Mahkemesi de kapatılmalıdır. kampanyasına geçiş
yapılmıştır. İntikamcı anlayış hukukun
üstünlüğünü zerre kadar takmamaktadır, bu çok açık bilinen bir
durumdur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı eksikleri
tamamladığını iddia ederek iddianameyi tekrar geri
göndermiştir, hem de 7 Haziran 2015 genel seçimlerinin yıl dönümünde,
6ncı yıl dönümünde, 7 Haziran 2021de ve siyasi intikam peşinde
olunduğunu bir kez daha sembolik olarak teyit etmiştir. Siyasi
baskılarla Anayasa Mahkemesi ikinci iddianameyi kabul etmek zorunda
kalmıştır. Savcı iki ay içinde ne buldu da oy
birliğiyle kabul edildi? diye sormayın çünkü ikinci iddianame de
birinci gibidir. Anayasa Mahkemesinin iade gerekçelerinin hiçbiri
tamamlanmamıştır, zaten tamamlanamaz da çünkü HDP ne
odaktır ne de şiddet çağrısında bulunmuştur
tarihi boyunca. Külliyen yalan bir iddianamedir ama siyasi baskılar ve
tehditler bu iddianamenin kabul edilmesi zorunluluğunu ortaya
çıkarmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
bu iddianameyle ilgili olarak Elimizden geleni yaptık. demiştir.
Şiddet ve bölücülük iddiaları o kadar mesnetsizdir ki, uyduruk delil
yaratma çabası o kadar güçlüdür ki, bu açıkça iddianameye
damgasını vururken, maalesef, Yargıtay
Başsavcısının diline de vurmuştur. O zaman sorduk
Elimizden geleni yaptık. ne demek? dedik. Kime dediniz bunu? Neden
dediniz? Elinizden gelen neydi? diye sorduk, bu sorular yanıtsız
kaldı. Öyle mi? Değil. HDPyi kapatmak Anayasa Mahkemesinin namus
borcudur. sözüyle aslında bu soruların da yanıtı
verilmiş oldu.
İktidarın siyasi kıyım
davası böylelikle açığa çıktı. Siyasi iktidardan gelen
talimatı bilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı onlara
hitaben Bu talimatı yerine getirmek için her şeyi yaptım.
dedi. Siyasi kıyım hevesi sınırsız olarak bu
iddianamede ortaya çıktı. 451 kişi için siyasi yasak talep
ediliyor bu iddianamede, aralarında 52 vekil var, grubumuzun 52 vekili
hakkında siyasi yasak talep ediliyor. Kürt halkının ve Türkiye
demokrasi güçlerinin siyasi temsilcileri topyekûn tasfiye edilmek
istenmektedir. HDPyi kapatmak isteyen zihniyetin Kürt
düşmanlığı sınır tanımamaktadır.
Şunu özellikle belirteyim ki: Bu dava
Türkiyede demokrasi, barış ve özgürlük umuduna karşı
açılmıştır. Demokratik muhalefeti ve çoğulcu
demokratik düzeni ortadan kaldırmayı hedefleyen bir iddianamedir.
Eşit yurttaşlık hakkına karşı olan bir iddianamedir.
Bu nedenlerle bu davayı tüm demokrasi güçlerine açılmış bir
dava olarak sayıyoruz ve bu davanın esas savcısı
iktidardır, avukatı da halkın kendisi olacaktır.
Bu iddianame, Kürt halkını demokrasi
dışında bırakmayı hedefleyen bir
anlayıştır, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
14üncü maddesinin ihlalini içermektedir aynı zamanda. Etnik bir kesimi
siyaset dışı bırakmak ayrımcılıktır,
14üncü madde bunu söyler. Kürt sorununun barışçı ve demokratik
çözümünü baltalama amaçlı bir iddianamedir. Geçmişteki partilerin kapatılma
nedeni de buydu, bir siyasi görüş ve etnik kesimin siyaset
dışında bırakılması amacı. Bu dava, devletin
Kürt sorunu karşısında geldiği son aşamayı
göstermektedir. Bu dava, bu sorunun bir yüzyıl daha devam etmesi için
açılmış bir davadır, Kürt sorununda demokratik ve
barışçı bir çözüm olmasın diye açılmış bir
davadır, bu iddianamede geçmiş kapatma davalarının
savunulması da bunun çok açık işaretidir. Şunu da
belirtelim: 2013-2015 arasında yapılan İmralı
görüşmeleri bu iddianamede maddi delil sayılmıştır,
çözüm süreci ve İmralı görüşmeleri bu iddianamenin bir parçası
hâline getirilmiştir. Dolayısıyla, sadece Halkların
Demokratik Partisi değil örtük olarak o dönemin iktidarı, devlet ve
hükûmet yetkilileri de çok açık bir biçimde zan altındadır bu
iddianameyle. Dedik ya, hedef demokratik siyaset, demokratik ve
barışçı çözüm isteyen herkestir aslında bu iddianameyle.
İade edilen iddianame bir soruşturmalar iddianamesiydi, dava
açılmamış, fezleke gönderilmemiş soruşturmalarla
doluydu.
İkinci iddianame ise beraatle veya
takipsizlikle sonuçlanmış davalar ve soruşturmalar iddianamesidir.
İddianameye kaynaklık eden neredeyse tüm dosyalar dava sürecindedir.
İnanılır gibi değil, 844 sayfalık iddianamenin
içerisinde 744üncü sayfaya kadar derdest davalar, fezlekelere atıflar,
sonuçlanmış davalar vardır. Soruşturma var, sonucu belli
değil; kamu davaları var, sonucu belli değil. Kesinleşen
ceza çok az, onlar da 2911 veya 7/2den sonuçlanmıştır;
sonuçlanmış davaların ise bir kısmı beraatle
sonuçlanmıştır, bir kısmı ise Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi açısından ifade özgürlüğü kapsamındadır.
Hem Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru kararlarında hem de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında burada sayılan
eylemler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir. HDP
kurulmadan önceki eylem ve etkinlikler de bu iddianameye eklenmiştir.
2008den başlayan bir iddianamedir, HDP 2012nin sonunda kurulmuştur.
Birkaç örnek vereceğim, bunlar bile bu iddianamenin hukuki bir çöp
olduğunu açıkça göstermektedir. Aslında, mizah konusu olacak
konulardır bunlar, hatta bir komedi filmi bile yazılıp senaryo
hâline getirebilir.
Bakın, bir belediye eş başkanı
ile bir parti meclisi üyesini isim benzerliğinden aynı
kişiymiş gibi her ikisinin dosyalarını
birleştirmiş bu iddianame. Bir milletvekili ile bir vatandaşın
dosyaları karıştırılmış, o dosyaların
karıştırılması sonucunda milletvekilimize yasak
istenmiştir iddianamede. Bir milletvekilinin Meclise gelmemiş olan
fezlekesi varmış gibi iddianameye eklenmiştir. HDPli olmayan
belediye başkanları HDPli gibi bu iddianameye
yazılmıştır. Vekillerin hangi şehirden oldukları
karıştırılmış -ki en masumu bu
yanlışın- parti meclisinde olmayan vekiller öyle gibi
değerlendirilmiştir. Olmadığı hâlde bir vekil HDP
kurucusu olarak yer almış, kapatılma ve siyasi yasak gerekçesi
olarak gösterilen soruşturma, henüz HDPye üye ve milletvekili adayı
olmadan önce farklı bir sivil toplum kuruluşu üye ve yöneticilerine
karşı açılmış olan soruşturma dosyasından
kaynaklanmıştır. İlk iddianamede beraat ettiği dosyaya
yer verilmiş olan bir parti meclisi üyesinin başka bir beraat ettiği
dosya bu kez iddianameye alınmıştır. Yani beraat edenler
iddianamede yasak istenenler arasındadır. Vefat edenler de var yasak
istenenlerde ama onu da masum bir yanlış diye görüyoruz.
Şimdi, bakın, siyasi yasak istenen bir
vekilin soruşturması gerçekten dünya hukuk tarihine geçecek bir
özellikte. Bir toplantıda eş genel başkanın
beyanlarına itiraz etmemesi, susarak propaganda suçu işlemesi
fezlekesidir, siyasi yasak isteniyor bu fezleke nedeniyle o vekil
hakkında. Anayasa Mahkemesinin kapatma kriterlerinde Beyan ve faaliyet
kavramı üzerinden parti kapatmaya sebep olma ibaresi yer alır. Bu
vekil, beyanda da bulunmamıştır eylemde de,
konuşmadığı için siyasi yasaklı olması
istenmektedir.
İlk kez, tanık ve gizli tanık
beyanları bir kapatma iddianamesinde delil olarak yer almaktadır,
üstelik gizli tanıklar da yerel mahkemeler tarafından bulunamayan
gizli tanıklardır. Yok bu gizli tanıklar ortada, bulamıyor
yerel mahkemeler. Ortam dinlemesi kayıtları vardır iddianamede
hem de hukuki olmayan dinlemelerdir. Bitmemiş yargılamalar kapatma
gerekçesi gibi gösterilmektedir, bu yargılamalar daha sonra Anayasa
Mahkemesinin önüne gelecek dosyalardır. Yani Anayasa Mahkemesi
ihsasıreyde bulunmak durumunda kalacaktır bu dosyalar hakkında.
Anayasa Mahkemesinin bu iddia çerçevesinde bir karar vermesi durumunda, Anayasa
Mahkemesini ve yerel mahkemeleri bağlayacak sonuçlar doğacaktır.
Hukuken son derece sakıncalı bir durumdur, hukuk dışı
bir durumdur. Bu yargılamalar kesinleşip Anayasa Mahkemesinin önüne
gelmesi gerekirken, ceza mahkemesinin bir üst mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi
bu hâliyle bu yargılamaları değerlendirirse yargı
bağımsızlığını ihlal etmiş
olacaktır. Bu soruşturma ve kovuşturma dosyalarını
Anayasa Mahkemesi kapatma davasına esas alırsa ihsasırey olur ve
daha sonra da bunların hepsi bireysel başvuru olarak önüne çıkar
ve büyük bir hukuki açmaz yaratır. Kapatma davasında, derdest
davaları Anayasa Mahkemesi tarafından kullanılabilir mi? Henüz
soruşturmaya konu olmayan söylemlerin delil olarak konulması hukuki
midir? Meclis çatısı altında söylenen sözlerin bile bu dosyada
yer alması masum mudur? Bu soruların hepsi çok temel sorulardır
ama bu iddianamenin hukuki bir çöp olduğunu gösteren sorulardır.
Kapatma iddianamesinde Demirtaş yönünden
sunulanlara gelince yani uzun uzun anlatılır ama vaktimiz
sınırlı olduğu için bir şey söylemek istiyorum.
Bakın, Demirtaş HDPye 22 Haziran 2014te üye olmuş.
Demirtaşa isnat edilen ve dolayısıyla HDPnin şiddetin odağı
olduğuna delil olarak ileri sürülen eylem ve niteliklerin yüzde 80i
HDPye henüz üye olmadığı tarihlere aittir. Kesinleşen tek
dosya 2013e aittir yani HDPye üye olmadan önceki bir tarihtir üstelik. Yani
bu kadar gayriciddi ve kasıtlı hazırlanmış, siyasi
nedenlerle hazırlanmış bir iddianameyle karşı
karşıyayız.
Sırrı Süreyya Önder, geçmiş dönem
milletvekilimiz, üç dosya konulmuş iddianameye. Biri yargılaması
devam eden bir dosya, onu geçelim, diğeri Anayasa Mahkemesi Genel
Kurulunun oy birliğiyle ifade özgürlüğünün ihlaline karar verip,
tahliyesini ve beraatini sağladığı dosyadır. Anayasa
Mahkemesi tahliye etmiş o dosya nedeniyle, onu da koymuşlar siyasi
yasaklı yapılsın diye.
Şimdi, o kadar ilginç şeyler var ki
bakın, terör örgütüyle HDP Tüzüğü mukayesesi yapmış
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ibretlik. Parti
tüzüğümüzün 14üncü maddesini illegalize etmeye
çalışmış. Ne diyor parti tüzüğümüzün 14üncü maddesi?
Diyor ki: Genel Kongre partinin en üst organıdır. Bunu illegalize
etmeye çalışmış. Siyasi Partiler Kanununu bilmiyor
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Siyasi Partiler Kanununda
der ki: Siyasi partinin en yüksek organı büyük kongredir. Bunu
almışız tüzüğe, onu da illegalize etmeye çalışmış.
Niyeti bozuk olunca saçmalamanın sınırı olmuyor gerçekten.
Şimdi, eş başkanlık kurumu
iddianamede kriminalize edilmeye çalışılmış. Hâlbuki
eş başkanlık kurumu, ilk Almanyada Yeşiller Partisiyle
ortaya çıkmış bir kurumdur ve başka partiler de bunu
uygulamışlardır Avrupada ve dünyada, Türkiyede de yasa değişikliğiyle
yasal hâle gelmiştir. Eş genel başkanlık kurumumuz
vardır bu partide. Burada konuşan eş genel
başkanlarımızdır ve yasaldır bu. Bunu kriminalize
etmeye çalışan bir iddianame var karşımızda.
Şimdi, iddianamedeki dil de aslında bize
çok şey anlatıyor. Bakın, demokrasi kelimesi iddianamede 131
kere geçiyor, yaklaşık 10 tanesi savcının kendi
yazdığı bölümlerle ilgili, geri kalan 120 tanesi bizim
söylediklerimizden oluşuyor yani HDPliler konuşurken 120 kere
demokrasiyi kullanmışlar iddianameye alınan bölümlerde,
savcı 10 kere kullanmış. İnsan hakları kelimesi
aynı şekilde partinin kendi ifadelerinde geçiyor, savcının
hiçbir ifadesinde yok ama savcının ifadelerinde ne var? 700 kere, 695
kez -700 dedim toplam olarak- devlet demiş savcı. Niye? Çünkü
devlet bekasının tehlikede olduğunu kanıtlamaya
çalışıyor ya bu iddianameyle bütün uyduruk kanıtlarla, onun
için 695 kez devlet demiş. Böyle bir durumla karşı
karşıyayız.
Şimdi, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı Anayasa Mahkemesini Anayasayı çiğnemeye
teşvik ediyor açıkça; zorluyor, dayatmada bulunuyor. Nasıl
mı? Bakın, size onu da söyleyeyim: Türkiyede 65ten bu yana 25 parti
kapatılmış; 19u 1982 Anayasasına
aykırılıktan. Bunlardan bir bölümü Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi önüne gelmiş ve bu davaların hepsinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi ihlal bulmuş, 11inci maddesini ihlal
kararı vermiş; tek istisna Refah Partisi davası. AİHM, bu
davaların hepsinde, siyasi yasak da getirilmişse seçme seçilme
hakkının ihlaline karar vermiş. Bu söylediklerim yorum
değil, çok açık verilerden söz ediyoruz.
Şimdi, hukuk dışı bir yorumla bu
iddianamede diyor ki: Eski partiler de aynı gerekçelerle
kapatılmıştır, HDP bunların devamıdır, o
nedenle HDP de kapatılmalıdır. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi hepsinin kapatılmasını yanlış bulmuş. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesine diyor ki: Çiğne
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını. Bakın,
defalarca burada söyledik, bir kez daha hatırlatıyoruz.
Anayasanın 90ıncı maddesi der ki -Adalet ve Kalkınma Partisinin
yaptırdığı değişiklikle ortaya
çıkmış olan bu 90ıncı madde- Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarıyla ulusal kararlar çelişirse Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararını esas alın. Yani
Başsavcı, aslında, Anayasa Mahkemesini suç işlemeye
teşvik ediyor, çok açık bir biçimde Anayasanın
90ıncı maddesini yok sayıyor ve Anayasa Mahkemesine de diyor
ki: Siz de 90ıncı maddeyi yok sayın ve çiğneyin.
Şimdi, esas itibarıyla durum budur ve
tabii ki bu konuyu daha çok konuşmaya devam edeceğiz. Çeşitli
kısımlarını, bugün burada saydığımız,
âdeta bir komedi hâline dönüşmüş olan iddianamenin
kısımları dışındakileri de çok konuşmaya
devam edeceğiz ama şunu bir kez daha söyleyelim: Aslında HDPyi
kapatmak isteyenler aynı zamanda Anayasa Mahkemesini de kapatmak
isteyenlerdir çünkü onlar için hukukun üstünlüğü geçerli değildir,
onlar için evrensel demokratik hukuk ilkeleri geçerli değildir. Bu
iddianame demokrasi için büyük bir sorundur, toplumsal, siyasal muhalefete
yönelik bir iddianamedir. Bu nedenle, demokratik siyasetteki gücümüzü elbette
ki sonuna kadar kullanacağız, seçeneklerimizi elbette ki
gerçekleştireceğiz ve bizi tasfiye etmek isteyen anlayışa
bunu mutlaka kaybettireceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Şimdi, son bir noktayı daha söyleyeyim.
Anayasa Mahkemesi Başkanı geçtiğimiz günlerde çeşitli
açıklamalarda bulundu ve o açıklamalardan bir tanesinde dedi ki:
Hukuk devletinde adaletin yegâne adresi mahkemelerdir. Doğru ama
Türkiyede, bugün maalesef, adaletin yegâne adresinin mahkemeler olduğu
bir dönemi yaşamıyoruz. Dedi ki: Unutmamak gerekir ki temel hak ve
özgürlüklerin korunduğu, hukuk güvenliğinin
sağlandığı bir hukuk devleti aynı zamanda refah
devletinin de olmazsa olmaz şartıdır. Bugün Türkiyede hukuk
yoktur, hukukun üstünlüğü geçerli değildir, o zaman refah da yoktur.
Bugün yaşanan durum budur esas itibarıyla; yolsuzlukları,
yoksullukları konuşuyorsak bu nedenledir. Ve yine, dedi ki:
Kuşkusuz dün olduğu gibi, bugün de hürriyet ilkelerini ve Anayasayı
yerine oturtma konusunda en büyük görev yargıya düşmektedir. Evet,
bağımsız ve tarafsız yargıya düşmektedir;
bağımlı ve taraflı olanlara değil, iktidarın
sopası hâline gelmiş olanlara değil. Bu görev hakkıyla
yerine getirildiğinde yargıya güven de arzu edilen düzeye
yükselecektir. dedi. Doğru. Bu nedenle yargı mensupları olarak
sürekli bir öz eleştiri ve muhasebe içinde kendimizi gözden geçirmek ve
yenilemek durumundayız. dedi. Çok doğru. Bu, bizim hukuka, adalete
ve son kertede, mensubu bulunduğumuz milletimize olan vicdan borcumuzdur.
dedi. Anayasa Mahkemesi üyelerinin bu vicdan borcunu asla unutmaması
gerekiyor, bunu da bir kez daha vurgulamış olalım. Bu kapatma
davasıyla demokrasiye vurulmak istenen darbeye, demokratik siyasetten
HDPyi tasfiye etme anlayışına karşı mücadele
edeceğimizi ve bu konudaki kararlı duruşumuzu bir kez daha
vurgulamış olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Toparlıyorum
efendim.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bizlere fezleke
hazırlamak için koşuşturan, fezleke hazırlamak için
birbirleriyle yarışan o savcılara sesleniyorum: İki
aydır bu memlekette her gün ama her gün yaşanan yolsuzluklara,
usulsüzlüklere, mafya ilişkilerine, mafyayla iltisaklı iktidar
mensuplarına dair açıklamalar yapılıyor, aranızdan bir
delikanlı savcı çıkmadı ki bunları
araştırsın, soruştursun. Onun için, bizimle
uğraşacağınıza, demokrasiyi katletmek için adım
atacağınıza, esas itibarıyla demokrasi
düşmanlarıyla uğraşın, mafyayla
uğraşın, yolsuzluk yapanlarla uğraşın,
hırsızlık, usulsüzlük yapanlarla uğraşın.
Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Rafet
Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2019
yılında Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Yargı
Reformu Strateji Belgesi açıklandı ve o günden bugüne kadar 3 tane
yargı paketi Meclisten geçti, şimdi de 4üncüsünü görüşüyoruz.
Bu Yargı Reformu Strateji Belgesi ve yargı paketleri şunu
gösteriyor ki evet, yargının sorunlu olduğunu, yargının
adalet dağıtma konusundaki zafiyetini artık AK PARTİ de
Milliyetçi Hareket Partisi de kabul ediyor.
Evet, yargıda sorun var. Bunu nasıl
aşarız noktasına geldiğimizde, maalesef teşhisi eksik
koyuyoruz. Yargının sorunlarını iyi tespit edemezsek
çözümlerini kesinlikle sonuca ulaştıramayız.
Evet, bu yasa teklifinde bizim de olumlu
karşıladığımız düzenlemeler var ama bu
düzenlemeler yargının sorunlarını çözüyor mu derseniz,
maalesef çözmüyor. Daha doğrusu, yapılan düzenlemeler
yargının o esaslı değişikliklerini maalesef içermiyor.
Öyle görünüyor ki bu düzenlemeler Evet, yargının sorunları var
ve biz bunları çözüyoruz. diyerek üstünü örtmeye yönelik düzenlemeler.
Değerli arkadaşlarım, eğer biz
yargının bağımsızlığını ve
tarafsızlığını çok ciddi olarak sağlayamazsak bu
ülkede ne kadar yasa çıkarırsanız çıkarın, ne kadar
düzenleme yaparsanız yapın, ne kadar reform derseniz deyin
yargının sorunları çözülmez. Bu teklifler reform değildir
arkadaşlar, her zaman yapılabilen, belki ihtiyaç da olan ama
yargının temel sorunlarını asla çözmeyen düzenlemelerdir.
Niye getiriyorsunuz demiyoruz, tabii ki getirin ama madem yargının
sorunu var, yargının sorununu çözecek düzenlemeler getirin biz de
destek olalım, bu yargının sorunlarını hep birlikte
çözelim diyoruz; bütün uğraşımız budur. Yoksa, eğer
biz yargı paketleriyle yargının bağımsız ve
tarafsız görev yapabilmesini sağlayamıyorsak, o zaman bunlarda
verdiğimiz emekler maalesef boşuna gidiyor. Belki iyi niyetle
getiriyorsunuz ama kesinlikle yargının temel sorunlarını
çözmüyor, bunu ısrarla söylüyoruz -hep söyledim ben bu kürsüden- sonuna
kadar da söylemeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, 2009 yılında yine bir Yargı Reformu
Stratejisi Belgesi açıklandı Sorunu var yargının. denildi
Adalet dağıtılamıyor. denildi ve 2011 yılında,
2012 yılında, 2013 yılında yasal düzenlemeler
yapıldı yani Yargıyı, evet, adalet dağıtır
noktasına getirmek için çıkarıyoruz. dediniz o zaman ve 2011,
2012, 2013 yıllarında çıkarılan kanunlardan sonra 2014 yılında,
o zaman AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı olan
şimdiki Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül, bakın,
nasıl bir açıklama yaptı: Öncesinde yargıya güven yüzde
60-70lerdeydi, bugün yargıya güven yüzde 20nin altına
düşmüştür. dedi. O 2009-2013 yılları içerisinde
yapılan bütün yasal düzenlemelere rağmen yargıya güvenin yüzde
70lerden yüzde 20nin altına düştüğünü söylüyor Sayın
Bakan.
Değerli arkadaşlarım, o düzenlemeler
kurtarmadı yargıyı, bakın, bu düzenlemeler de
kurtarmayacak, bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Gelin, onun için diyoruz ki:
Böyle günü kurtarmaya yönelik ya da bizim insanlarımızı
kandırmaya yönelik basit düzenlemeler değil, esaslı düzenlemeler
getirin, esaslı düzenlemeler getirin, Türkiyede yargının
bağımsız ve tarafsız görev yapmasını
sağlayacak düzenlemeler getirin; buradan, hep birlikte, biz de destek olalım
ve geçirelim diyorum değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
yargının -o istediğimiz- bağımsız ve
tarafsız olmasını sağlamanın bazı yolları
var yani bu kanun teklifleriyle sağlanmıyor, bunu gördünüz. 3 tane,
işte 2019dan beri kanun teklifi getirdiniz, geçti, yargıya güvende
hiçbir değişiklik olmadı, olmaz da zaten, bunda da
olmayacaktır bakın, bu da hiçbir şey
değiştirmeyecektir.
Onun için, değerli arkadaşlarım, bir
zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır, zihniyete, samimi
olmaya ihtiyaç vardır. Gerçekten yargının sorunlarını
kabul ettiğinize göre yani sorunlu olduğunu kabul ettiğinize
göre, bunun çözümünü aramakta samimi olmak gerekiyor, yoksa böyle yasa
teklifleriyle o şeyi çözemeyiz, inandırıcı
olamazsınız; olmuyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
gerçekten herkese adalet diyorsak, her yerde adalet diyorsak vazgeçilmez
olanımız ne? Bağımsız ve tarafsız bir yargı
değil mi? Bu konuda, bakın, üç yıldır bu Meclise yasa
teklifleri geldi, bir tane yasa teklifi yargının
bağımsız ve tarafsızlığıyla ilgili
değildi, bu konuda hiçbir çalışma yapılmadı.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
zihniyet değişikliği dedim. Evet, adalet isteyeceksiniz,
herkese adalet isteyeceksiniz, sadece kendinize değil ve o adaletin
gerekleri olanları yapacaksınız ve bunun için, değerli
arkadaşlar -o, işte, zihniyet değişikliği- gerçekten
hukuk devleti isteyeceksiniz, yargının herkese adalet
dağıtmasını isteyeceksiniz, yargı üzerindeki
baskıları, yargıya talimatları bırakacaksınız,
ondan sonra -biraz sonra anlatacağım- Anayasa
değişikliklerini yapacaksınız, yasama
değişikliklerini yapacaksınız ve yargıyı bu
milletin yargısı hâline getireceksiniz. Bunun başka bir çözümü
yoktur, bu geçici tedbirlerle hiçbir yol katedemezsiniz, adalet
dağıtamazsınız değerli arkadaşlarım.
Bakın, hâkimler, savcılar şu anda
korkuyor. Siz, işte bağımsız hâkim, savcı falan
diyorsunuz ama hâkim, savcı bağımsız değil. Buradan
ben çok söyledim: Korkak hâkimler, savcılar adalet dağıtamaz,
korkuyorlar. Yani verdikleri karar nedeniyle ertesi gün disiplin soruşturması
geçirenler, sürülenler, görevden alınanlar
Değerli
arkadaşlarım, bu güvenceyle bir hâkim, savcı adalet
dağıtabilir mi? Tarafsız olabilir mi, tarafsız karar
verebilir mi? Şimdi, bununla ilgili hiçbir düzenleme yapıyor musunuz?
Hayır, yapmıyorsunuz, maalesef yapılmıyor. Yani gelin, hep
birlikte bunu yapalım.
Bir şey daha yapalım. Türkiyede
yargının gerçekten adalet dağıtmasını
istiyorsanız gelin Anayasayı değiştirelim. Bakın,
Türkiyede o 2009, 2011, 2012, 2013ten sonra yargı ne kadar güç kaybetti.
Neden kaybetti? Yani yüzde 20lerin altına -Bakanın deyimiyle- neden
düştü? 2010 Anayasa değişikliği nedeniyle düştü. O
Anayasa değişikliğinin yapılmaması gerekiyordu. Ben
çok iyi hatırlıyorum, bakın, bütün muhalefet partileri -MHP de
dâhil- o zaman dediler ki: Şu 2 maddeyi -bakın, 27 maddeydi o-
Anayasa Mahkemesi ve HSK maddesini çıkarın, diğerlerine biz de
oy verelim, çıkaralım. Hayır. dediniz. Bu 2 madde için
çıktı o ve o Anayasa değişikliğini kim istedi, biliyor
musunuz? FETÖ istedi, o istedi diye yapıldı o Anayasa
değişikliği. Ve ondan sonra, bakın, o kalan maddelerle
ilgili hiçbir düzenleme yapılmadı, hemen yürürlüğe girdi,
gidildi işte Anayasa Mahkemesi ve HSK; hemen başlatıldı.
İşte odur darbe. Bakın, o 2011, 2012, 2013te
yaptığınız o yasal düzenlemelerin hiçbir önemi
kalmadı, sıfırlandı gitti. Bunlar da bakın öyle
olacak, eğer bu dediklerimizi yapmazsanız bunlar da öyle
olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
şimdi, birinci şart Anayasa değişikliği, ondan sonra
yasal değişiklikler. Şimdi, yasal değişikliklerin
olmazsa olmazı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununu mutlaka
değiştirmemiz gerekiyor. Eğer biz hâkimler ve
savcıları talimat almaktan, baskı altında tutmaktan
kurtarıp adalet dağıtmalarını istiyorsak Hâkimler ve
Savcılar Kurulu Kanununun mutlaka değiştirilmesi gerekiyor.
Asla getirmiyorsunuz, mükemmel bir kanun gibi görüyorsunuz. Aslında siz de
biliyorsunuz. Bakın, yani bugün yargının bu hâllere
düşmesinin nedeni, bakın, birinci nedeni 2010 yılı Anayasa
değişikliğidir. Orada yanlış görüldü ama gelindi 2017
yılına, 2017 yılında FETÖden teslim alınırken
iktidara teslim edildi yargı. Belki onun etkisinden kurtarmaya
çalıştınız ama bu sefer yürütmenin tahakkümü altına
sokuldu. Yani bir terör örgütüyle bir iktidarın -kim olursa olsun iktidarda-
tahakkümü altındaki bir yargıdan adalet beklenmez,
tarafsızlık beklenmez, bağımsızlık beklenmez
değerli arkadaşlarım. Bunun için -mutlaka yapılması
gereken- biz o esaslı düzenlemeleri derhâl yapacağız. O
esaslı düzenlemeleri yapmadan biz bunu kesinlikle düzlüğe
çıkaramayız.
Değerli arkadaşlarım, biz bu konuyla
ilgili çok ciddi bir çalışma yaptık. 2019 yılı Haziran
ayında Anayasa Komisyonumuz, Adalet Komisyonumuz, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonumuzla, bunların bütün
üyelerinin; yine vekillerimizin yine sivil toplum örgütlerinin,
akademisyenlerin, bütün ilgililerin katılımıyla uzunca süren bir
çalışma yaptık ve bu çalışmalardan sonra 12 tane kanun
teklifi hazırladık -toplamda 189 madde içeriyor- ve biz bunları
Meclise sunduk. Bu kanun tekliflerinin bir kısmını belirtmek
istiyorum özellikle: Bakın, değerli arkadaşlarım, Hâkimler
ve Savcılar Kurulu Kanununda değişiklik yapılması
teklifimizin biri çünkü eğer bağımsız ve tarafsız
yargı istiyorsak bunu yapmak zorundayız. Adil yargılama
haklarıyla ilgili Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklik
yapılmasına dair teklifimiz var. Yine, değerli
arkadaşlarım, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına dair
teklifimiz var. Adil yargılama hakları çerçevesinde Avukatlık
Kanununda değişiklik yapılması teklifimiz var. Devlet
Memurları Kanununda değişiklik yapılması teklifimiz
var. Türk Ceza Kanununda değişiklik yapılmasına dair bir
teklifimiz var. Değerli arkadaşlarım, bakın, yine
İş Kanununda değişiklik yapılmasına dair teklifimiz
var. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda değişiklik
yapılmasına dair teklifimiz var. Basın Kanununda
değişiklik yapılmasına dair teklifimiz var. İl
İdaresi Kanununda değişiklik yapılmasına dair
tekliflerimiz var.
Eğer, bakın Türkiyede yargı
işini yapsın, adalet dağıtsın. diyorsanız gelin,
bizim bu tekliflerimizi Meclis Genel Kuruluna getirelim ve
yasalaştıralım. Göreceksiniz, yarın siz de o adaletten
yararlanacaksınız. Aksi takdirde, bakın, bugün bu kanunlarla
kendinizi kurtaramazsınız. Yarın o yürütmenin kontrolü
altındaki yargı, yürütmenin başına bir başkası
geçtiği zaman onun acısını siz çok çekersiniz. Bakın,
hep öyle olmuştur, adaleti yok edenler en çok adalete ihtiyaç duyarlar;
gelin, bunu yapmayalım.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
şimdi çok basit bazı örnekler vereceğim. 1961 Anayasasında
sadece Yüksek Hâkimler Kurulu vardı. Yüksek Hâkimler Kuruluna üye seçimi,
tarafsızlığı sağlayacak bir düzenlemeydi. 1971
yılında Savcılar Yüksek Kurulu kuruldu, o Savcılar Yüksek
Kurulunun başına Adalet Bakanı getirildi ve
Yardımcısı da doğal üye yapıldı. Tabii, bu
normaldi, Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanının olması
normaldir çünkü o bir iddia makamıdır, karar makamı değildir,
Bakanın olmasının hiçbir sakıncası yoktur. Ama geldik
1982 Anayasasına, devlet gücünü daha da ağırlaştırma
iddiasıyla ikisini birleştirdiler. Yüksek Hâkimler Kurulunun içinde
bakan falan yoktu, müsteşarı da yoktu; birleştirdiler, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu yaptılar, bakanı başkanı,
müsteşarını da doğal üyesi yaptılar. Ta orada
başladı; evet, yargının orada da sorunları vardı.
O nedenle zaten 1980 öncesinde yüzde 80 olan yargıya güven yüzde 70lere
düşmüştü daha sonra. Ama geldik 2010 Anayasa
değişikliğine, darmadağın ettik, yargıyı
darmadağın ettik; daha doğrusu, darmadağın etmedik de
FETÖye teslim ettik, toparladık, FETÖye teslim ettik. 2017 Anayasa
değişikliğine geldik, bu sefer de tuttuk, yürütmeye Buyur, sen
yargıda istediğin gibi hareket et. dedik. Bakın değerli
arkadaşlarım, gerçekten adil yargılama için Hâkimler ve
Savcılar Kurulunu ayırmak zorundayız yani iddia makamı ile
karar makamını ayıramazsak biz asla adil yargılamayı
gerçekleştiremeyiz, bu ayrılmak zorundadır. Yani biz eğer
iddia makamı ile savunma makamını silahların
eşitliği gereği birbirine yaklaştırmazsak, aynı
konuma sokmazsak adil yargılamayı yapamayız. Ben görevim
sırasında da söylüyordum hep yani o kürsüde sadece hâkimler
oturmalı; savcılar yani iddia makamı da savunma makamının
karşısında durmalı, aynı konuma getirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bunun için,
bakın, çok acil olarak şu Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununu
bir değiştirelim ama çok acil olarak. Yine, hâkimlerin,
savcıların coğrafi teminatını sağlayalım.
Yani korkmasınlar Yarın başıma ne iş gelir?
demesinler çünkü onu sağlayamazsak öyle diyecekler. Onların
coğrafi teminatı sağlansın.
Yine, değerli arkadaşlarım,
bakın -çok önemli olan- hâkim, savcı sınavında
mülakatı ya kaldıralım ya da kayıt altına alalım
yani kimse referans peşinde koşmasın; hâkim, savcı
adayları yazılı sınavdan sonra siyasetçi aramasın.
Eğer hâkim, savcı adayları yazılı sınavdan sonra
siyasetçi peşinde koşarsa onlardan kesinlikle tarafsız ve
bağımsız karar beklemeyin, adalet de beklemeyin. Şu anda
Türkiyenin yaptığı budur, tamamen müdahaleye açık bir
şekle getirilmiştir.
Yine, değerli arkadaşlarım,
bakın, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun
değiştirilmesinin bir önemi de onu siyasetin ya da yürütmenin
etkisinden kurtarmak içindir. Bakınız, bugün, daha yeni Hâkim ve Savcılar
Kurulu üyelerini seçtik ama tabii nasıl
çalışacaklarını göreceğiz. Bu seçimden öncekiler
şöyle çalışıyordu: Cumhurbaşkanlığında
bir Hukuk Politikaları Kurulu var. HSKnin yapacağı bütün
işler o Kuruldan geliyor yani saraydan geliyor, deniyor ki Bu kişi
şuraya başsavcı yapılacak, bu kişi şuraya
ağır ceza mahkemesi başkanı yapılacak.
İnanın, çok iyi biliyorum, Hâkimler ve Savcılar Kurulu kendi
iradesiyle karar vermiyor maalesef. Eğer, o Kurul kendi iradesiyle karar
veremiyorsa o Kurula bakmak zorunda olan hâkim ve savcılar da kendi iradeleriyle,
kendi vicdanlarıyla yasalara ve Anayasaya uygun karar veremezler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım Sayın Zeybek.
RAFET ZEYBEK (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, bakın, biz
onun için
Tabii, bu şeylerin bir temel noktası da maalesef bu hâle
gelmesinin, çok ağır bedeller ödememizin bir nedeni de
Cumhurbaşkanının bir partinin Genel Başkanı
olmasından kaynaklanıyor. Temel sorunumuz bu. Eğer, biz
yargımızı da yasamamızı da yürütmemizi de güçlendirmek
istiyorsak Cumhurbaşkanını bir partinin Genel Başkanı
olmaktan kurtarmak zorundayız diyorum.
Hepinize teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş olduğumuz ve
şu an görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle
ilgili AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere
demokratik hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, adil yargılanma
hakkı, temel hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, adalete
erişimin kolaylaştırılması ve makul sürede
yargılanma hakkı evrensel anlamda ortak ana ilke ve değerler
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde de AK
PARTİnin 2002 yılından günümüze kadar aralıksız bir
şekilde süregelen reform iradesi, işte bu temel ilke ve
değerlerin geliştirilmesi bağlamında somut bir adım
olarak hep beraber, birinci, ikinci ve üçüncü yargı paketleriyle o günden
bugüne kadar devam eden reform irademiz tekrar ortaya konulmuş ve şu
anda da dördüncü yargı paketimiz yüce Meclisin gündemine gelmiştir.
Adalet Bakanlığımızca
hazırlanan ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından
30 Mayıs 2019 tarihinde açıklanan Yargı Reformu Stratejisi
Belgesinde güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi, aynı
şekilde, 2 Mart 2021 tarihinde açıklanan İnsan Hakları
Eylem Planı ise özgür birey, güçlü toplum ve daha demokratik bir Türkiye
vizyonunu ortaya koymuştur. İşte, hem strateji belgesi hem de
eylem planının hazırlanması süreçlerinde gerçekten,
katılımcı bir anlayış benimsenmiş, bu kapsamda;
uygulama, yüksek yargı, hâkim savcılarımız,
avukatlarımız, akademisyenlerimiz, sivil toplum
kuruluşlarımız ve birçok paydaşla bu hususlarda görüş
alışverişinde bulunulmak suretiyle bu düzenlemelere yer
verilmiştir.
Değerli arkadaşlar, şu an
görüşmüş olduğumuz teklifle 5 kanunda değişiklik
yapılmakta. 28 maddeden müteşekkil bu teklifle ilgili, hangi hususlar
düzenlenmekte, sizleri kısaca bilgilendirmek istiyorum.
Bu bağlamda, öncelikli olarak kadına
yönelik şiddetle daha etkin bir şekilde mücadele edilebilmesi için
teklifte önemli düzenlemelere yer veriliyor. Türk Ceza Kanununda yaşam
hakkını ve vücut bütünlüğünü korumaya yönelik olarak birçok suç
yer alıyor. Bu suçların eş ve yakın akrabaya, çocuklara
karşı işlenmesi hâli cezanın hakikaten daha da
ağırlaştırıcı bir nedeni olarak
karşımıza çıkıyor. Bu bağlamda mağdurun
boşanmış eş olması durumunda da aynı şekilde
bu ağırlaştırıcı neden boşanmış
eşlere de şamil kılınmak üzere bir düzenleme söz konusu
oluyor. Kadına karşı şiddetle mücadelede kesin
kararlılığımızın bir yansıması olarak
görülmesi gereken bu düzenleme, kadına karşı şiddetle
hakikaten çok yönlü ve bütüncül bir şekilde, tavizsiz bir yaklaşımla
ve sıfır tolerans ilkesiyle hareket ettiğimizin en somut
düzenlemelerinden bir tanesi olarak da bu teklifte yer alıyor. Ülkemizdeki
tek bir kadının dahi şiddete uğramasına asla
tahammülümüzün olmadığını, bu bağlamda 1 Temmuzda
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4üncü Ulusal Eylem
Planımızı tüm kamuoyuyla da
paylaştığımızı yüce Genel Kurula hatırlatmak
isterim. Bu kapsamda Türk Ceza Kanununda yer alan kasten öldürme, kasten
yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
suçlarının boşanılan eşe karşı
işlenmesini nitelik hâl olarak düzenlemek suretiyle bu suçların cezai
müeyyidelerini de önemli derecede artırmış olacağız.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; teklifte Ceza Muhakemesi Kanunu'nda önemli
değişiklikler yapılması da önerilmektedir. Bunlardan ilki,
koruma tedbirleri bakımından kişi hak ve hürriyetlerinin
güçlendirilmesine yöneliktir. Bu kapsamda sulh ceza hâkimliğinin tutuklama
ve adli kontrol kararlarına karşı dikey itiraz usulü
getirilmekte ve bu kararların asliye ceza mahkemesi tarafından
denetlenmesi usulü benimsenmektedir. Sırf ifade almak maksadıyla
düzenlenen yakalama emirleri nedeniyle tatil günlerinde veya mesai saatleri
dışında bu tür bir olayın vuku bulması durumunda
ilgili yargı mercilerine gelip ifade vermeyi taahhüt eden kişiye -cumhuriyet
savcılıklarınca serbest bırakılıp- taahhüdünü
yerine getirme imkânı sağlanmakta, bu taahhüdünü yerine getirmeyen
kişiyle ilgili de idari para cezası uygulanmakta. Bu durum, her bir
yakalama emri için ancak bir kereye mahsus olmak üzere uygulama imkânı
bulmaktadır.
Tutuklama tedbiri bakımından 100üncü
maddenin (3)üncü fıkrasında sayılan katalog suçlarda da
(1)inci fıkrada belirtilen kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunması gerektiği
hususu bu fıkrada da (3)üncü fıkrada da vurgulanmaktadır.
Tutuklamayla ilgili kararlarda mevcut koşullara ilave olarak adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağını gösteren delillerin
de somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilmesi gerektiği
bu teklifle ortaya konulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ceza
yargılamasında kabul edilen koruma tedbirlerinden en
ağırı olan tutuklama, yargılama sürecinde bir
cezalandırma aracı değil, soruşturma ve
kovuşturmaların daha etkin yürütülebilmesi için düzenlenmiş bir
tedbir niteliğindedir. Mevzuatımıza göre tutuklama, istisnai bir
tedbir olup öncelikli olarak değerlendirilecek husus, tutuklama yerine
adli kontrol veya diğer koruma tedbirlerinin yeterli olup
olmadığının her dosyada ilgili yargı mercisince
incelenmesidir. Bu nedenle tutuklama tedbirinin uygulanma şartlarına
ilişkin ilave düzenlemeler yapılarak kişi hürriyeti ve
güvenliğinin korunmasına yönelik güvenceler de bu teklifle
artırılmaktadır.
Şunu bir istatistiki bilgi olarak takdirinize
sunmak isterim ki 2002 yılında hükümlü tutuklu oranı yüzde 52ye
yüzde 48 iken bugün bu oran yüzde 83e yüzde 17 şeklinde tezahür
etmektedir.
Ayrıca teklifte, konutu terk etmeme adli
kontrol yükümlülüğünün cezadan mahsup edilebilmesine imkân
tanınmakta, buna göre yükümlülük altında geçen her iki günün, bir gün
olarak dikkate alınacağı düzenlenmektedir. Adli kontrol
tedbirinin devam edip etmeyeceği hususunun en geç dört ayda bir
incelenmesi zorunluluğu getirilmektedir; talep hâlinde daha önce de ilgili
merci tarafından incelenme imkânına sahiptir. Adli kontrol tedbiri
bakımından azami süreler belirlenmekte, bu süre ağır ceza
mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok iki yıl olarak
belirlenmekte, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha
uzatılabilmektedir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde ise adli kontrol süresi en çok üç yıl olup zorunlu hâllerde
yine gerekçesi gösterilerek üç yıl, terörle ilgili suçlarda ise bu süre
dört yıl olarak belirlenmektedir. Adli kontrol tedbiri altında geçirilecek
azami sürelerin çocuklar bakımından yarı oranında
uygulanacağı da düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere
yargı kararlarında cinsel dokunulmazlığı
karşı işlenen suçlar bakımından mağdurun her
aşamada değişmeyen tutarlı beyanları mahkûmiyet
bakımından çok önemli bir delil olarak görülmektedir ve
değerlendirilmektedir. Diğer yandan, 2019 yılında kabul
edilen 7188 sayılı Kanunuyla Ceza Muhakemesi Kanununun 236ncı
maddesinde cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen
suçların mağdurlarıyla ilgili olarak önemli düzenlemeler
Meclisimizin iradesiyle yasalaşmıştır. Buna göre cinsel suç
mağduru çocukların beyanlarının cumhuriyet
savcısı nezaretinde, uzman kişiler tarafından çocuk izlem
merkezlerinden, diğer mağdurların ifadelerinin ise yine uzmanlar
adli görüşme odalarında alınması zorunlu hâle
getirilmiştir. Dolayısıyla cinsel suçlar bakımından
mağdurların beyanları özel ortamlarda uzmanlar
eşliğinde alınmaktadır. Ayrıca, çocukların beyanları
yeniden örselenmelerini engellemek amacıyla kayda alınmakta,
özellikle bu merkezlerde uzmanlar eşliğinde alınan mağdur
beyanları mahkûmiyet bakımından önemli bir delil olarak kabul
edilebileceği gibi, tutuklama bakımından da suçun
işlendiğine dair somut delil niteliği
taşımaktadır. Dosya kapsamında delilleri
değerlendirecek olan, tarafsız ve bağımsız ilgili
yargı mercileridir.
Diğer taraftan bu teklifle mahkemeye
erişim hakkının güçlendirilmesi de sağlanmaktadır.
Şöyle ki: Mağdur veya şikâyetçinin duruşma öncesinde suçun
hukuki nitelendirmesinden haberdar edilmesini sağlamak amacıyla
kovuşturma evresine geçildiğinde çağrı
kâğıdına iddianamenin de eklenmesi zorunlu hâle getirilmekte;
yazılı tebligat dışında tanık, şikâyetçi ve
mağdurlarla ilgili, dosyasında olması durumunda telefon, faks,
e-posta gibi iletişim araçlarıyla bu durumun kendilerine bildirilmesi
sağlanmaktadır.
Ayrıca, bilişim sistemlerinin ya da banka
veya kredi kartlarının araç olarak kullanılması suretiyle
işlenen suçlarda mevcut yetki kuralına ilave olarak -suçun
işlendiği yer mahkemesinin yetkili olduğu genel kuralına
ilaveten- mağdurun yerleşim yeri mahkemesi de yetkili
kılınmak suretiyle bu konuda kolaylaştırıcı bir
düzenleme teklifle getirilmektedir.
Ayrıca, teklifle, özel hayatın
korunmasına ilişkin önemli değişiklikler
yapılmaktadır. Bu kapsamda iddianamede yüklenen suçu oluşturan
olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer
verilemeyeceği kabul edilmektedir. Böylelikle lekelenmeme hakkına
yönelik özel bir düzenleme de söz konusu olmaktadır. Kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararlarla ilgili kayıtların yok
edileceği hükmüne ilave olarak bu teklifle beraat kararı söz konusu
olduğunda da bu konuda iletişimin tespitine veya dinlenmesine
ilişkin kayıtların yok edileceği de hükme bağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifle, ceza muhakemesi sistemimizde yer alan alternatif
çözüm yöntemleriyle ilgili düzenlemeler de yapılmaktadır. İyi ve
etkin işleyen bir ceza adalet sisteminin oluşturulması hukuk
devletinin temel amaçları arasında yer almaktadır. Bu
amacın gerçekleştirilmesi bakımından toplumdaki
uyuşmazlıkları en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve
en tatminkâr bir biçimde sonuçlandırmak, bunun için de alternatif çözüm
yöntemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
dünya genelinde teşvik edilen uygulamalardır. Bu çerçevede, adil
yargılanma hakkına riayet ederek basit ve hızlı
yargılama usullerinin geliştirilmesi yönünde birçok mevzuat
değişikliğini hayata geçirdik. Bu doğrultuda, 2019
yılında 7188 sayılı Kanunla ceza muhakemesi sistemimize
kazandırdığımız alternatif çözüm yöntemlerinden seri
muhakeme ve basit yargılama usulüne ilişkin yaklaşık bir
buçuk yıllık uygulama da dikkate alınarak
karşılaşılan sorunların çözümüne dönük teklifte
gerekli düzenlemeler, Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararı çerçevesinde
tekrar huzura gelmiştir.
Seri muhakeme usulünde yaptırımın
belirlenmesi bakımından zincirleme suça ilişkin hükümlerin
uygulanabilmesi bu şekilde sağlanmakta ve talep yazısında
olması gereken hususların eksikliği hâlinde, bu eksikliklerin
giderilmesi amacıyla mahkemenin iade kararı verebilme yetkisi bu
teklifle oluşturulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, özellikle
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. temel felsefesi
çerçevesinde, gerçekten, vatandaşlarımızın devlete, kamu
kurum ve kuruluşlarına idari başvurularına ilişkin
daha hızlı cevap verilebilmesini düzenlemek amacıyla ve
özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yürütme
erkinin bu konuda, süreçler bakımından gerçekten daha etkin ve daha
hızlı bir işleyişe imkân tanımasının söz
konusu olması münasebetiyle, vatandaşlarımızın bu
konudaki başvurularına altmış günlük cevap verme sürelerini
otuz gün olarak düzenlemek suretiyle bu konuda hakikaten önemli bir reforma da
imza atacağız. Bütün işlemlerin kaldırılması,
tekrarlanması, değiştirilmesi, geri alınması, yeni bir
işlem tesis edilmesi, üst makama yapılan başvurulara cevap
verilmesi sürelerinin hepsi altmış günden otuz güne indirilmekte. Bu
bağlamda, vatandaşlarımızın idari mercilere dava açma
süresi yönünden herhangi bir değişiklik söz konusu
olmaksızın yine idari dava açma süresi altmış gün olarak
devam etmektedir. Öte yandan, idari yargı mercilerince verilen nihai
kararların, bu kararların ve gerekçelerinin en geç otuz gün içinde
yazılması da burada hükme bağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devleti bir demokratik hukuk devletidir. Yasama, yürütme ve yargı
arasında kuvvetler ayrılığı caridir. Egemenliğin
kaynağı aziz milletimizdir. Dolayısıyla, yasama olarak
Meclis, yürütme olarak Cumhurbaşkanı ve yargı olarak
bağımsız ve tarafsız ilgili adli merciler bu kuvvetler
ayrılığı sisteminin bihakkın yerine getirilmesi
noktasında kendi üzerlerine düşeni yapmaktadır. Anayasa her
kişi ve kurumu bağlayan temel düzenlemeleri ortaya koymuş, bu bağlamda
bütün kanunlar da yüce Meclisin iradesiyle yasalaşmak suretiyle
yürürlüğe girmiş ve ilgili mevzuat çerçevesinde ortaya çıkan,
suç teşkil eden, söz, fiil, davranışların tipe uygun fiil
olarak -Ceza Kanunu bakımından ortaya konan fiillerin-
cezalandırılması hususu da usul hükümleri çerçevesinde net bir
şekilde bir çerçeveye bağlanmıştır. Türk milleti
adına karar veren tarafsız ve bağımsız yargı
mercileri, bu konuda ilgili dosya münderecatı çerçevesinde
değerlendirmelerini yapmakta ve Anayasa, ilgili kanunlar, ilgili mevzuat
çerçevesinde ve vicdani kanaatleri doğrultusunda kararlarını
vermektedir. Dolayısıyla, bu manada en ufak bir tereddüt söz konusu
değildir ve olamaz. İlk derece mahkemesinden istinafa, istinaftan
Yargıtaya kadar bütün hak arama yolları, usulleri net bir
şekilde ilgili mevzuatta belirlenmiştir. Bu noktada gerçekten Türk
yargı sistemi kendi içinde, kendi denetimini de yapmak suretiyle ilgili
mevzuat ve vicdani kanaatleri doğrultusunda, hiçbir kişiden veya
kurumdan emir almaksızın, hiçbir yerden talimat almaksızın,
doğrudan milletten, doğrudan Anayasa ve kanunlardan ve vicdani
kanaatleri doğrultusunda kendi kararlarını
oluşturmaktadır. Bunun dışındaki ithamların
gerçeklikle hiçbir ilgi ve alakası olmadığını buradan
beyan etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlım lütfen Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu vesileyle son bir madde olarak da değerli
arkadaşlar, malumunuz Covid-19 pandemisi nedeniyle hakikaten daha önceki
düzenlemelerde temmuz sonu itibarıyla bitecek olan bu izinli sayılma
durumunun Kasım 2021 tarihine kadar uzatılmasına ilişkin
bir düzenleme de ayrıca söz konusu.
Aynı zamanda, hâkim ve
savcılarımızın Anayasa Mahkemesinde staj yapabilme
imkânı da getirilmekte ve bu bağlamda, hakikaten, hâkim ve
savcılarımızın Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve
görevleriyle ilgili bir tecrübe kazanması da sağlanmaktadır.
Ben bu vesileyle, sayın milletvekillerimiz
başta olmak üzere, Komisyon Başkanımız, Komisyon üyelerimiz
başta olmak üzere, katkı veren bütün milletvekillerimize
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz bitti.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Teşekkürle bağlıyorum.
BAŞKAN Kimseye vermiyoruz ama ikinci
uzatmayı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) O
zaman kayıtlara geçmesi açısından
BAŞKAN Peki, kayıtlara geçmesi
açısından siz teşekkürlerinizi edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla)
Sayın Adalet Bakanımıza, Bakanlık
bürokratlarımıza, bu konuda kamu kurum ve kuruluşlarında
hakikaten bu teklifin oluşmasında katkı verenlere, aynı
zamanda baro temsilcilerimize, bu konuda bu çalışmaya katkı
veren bütün kişi ve kuruluşlara huzurunuzda teşekkür ediyor, bu
paketin nice hayırlara vesile olması dileğiyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şimdi şahıslar adına söz
taleplerine geçiyoruz.
İlk söz talebi Ankara Milletvekili
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım, özür dilerim
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani genel bir
teamül vardı, muhalefet
BAŞKAN Evet, son konuşurdu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Son
konuşurdu, evet.
BAŞKAN Yalnız benim önüme böyle
geldiği için... Bir sakıncası yoksa o zaman Tokat
Milletvekilimizi çağıralım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, bu
teamülü bozmamak lazım.
BAŞKAN Sayın Yusuf Beyazıt
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tamam, olmazsa
konuşsun Başkanım ama bu teamülleri bozmayalım yani.
BAŞKAN Peki.
Şahıslar adına ilk söz talebi Ankara
Milletvekili Sayın Tekin Bingöle aittir.
Sayın Bingöl, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dördüncü yargı paketi görüşülüyor.
Yargı Reformu Stratejisi Belgesi, üstüne üstlük, İnsan Hakları
Eylem Planı gibi birçok rapor kamuoyuyla paylaşıldı.
Şimdi, bütün bunları görünce insan şunu düşünmekten kendini
alıkoyamıyor: Ya, bu ülkeyi on dokuz yıldır Adalet ve
Kalkınma Partisi yönetmiyor da bir başka parti yönetiyor ve Adalet ve
Kalkınma Partisi yeni iktidara gelmiş -aman Allahım- adalette,
hukukta, insan haklarında olağanüstü olumsuzluklar var ve AKP,
iktidarında yargı paketleriyle bu bahsettiğimiz raporları
çıkarıyor. Yani burada çok temel bir çelişki var. On dokuz
yıldır siz neredeydiniz? On dokuz yıldır adaleti
öldürdüğünüzde, hukuk devleti yerinde parti hukukunu, tek adam hukukunu
inşa ettiğinizde siz neredeydiniz? (CHP sıralarından
alkışlar) On dokuz yıldır insan haklarıyla ilgili
olağanüstü ihlaller yaşanırken siz neredeydiniz? Bütün
bunları, bu olumsuzlukları bu ülkeye yaşatan Adalet ve
Kalkınma Partisi şimdi bu tür güzelliklerle halkın
karşısına çıkmaya çalışıyor ama nafile.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi 189 maddelik bir
kanun teklifi hazırladı. Hiç olmazsa CHPnin
hazırlamış olduğu bu kanun teklifini dikkate
alsaydınız da arkadaşlarımızla oturup bu kanun
teklifini birlikte mütalaa edip bu yargı paketiyle daha nitelikli, daha
seçkin, daha uygulanabilir yargı paketini kamuoyuyla
paylaşsaydınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu da yapmadınız çünkü burada niyet önemli, burada düşünce her
şeyin üstünde. Sizin kafanızın arkasında insan
haklarıyla ilgili, özgürlüklerle ilgili hiçbir şey yok. Peki, bu
dördüncü yargı paketinde ne var? Dördüncü yargı paketi 4 ana kanun
üzerine kurgulanmaya çalışılıyor ama
kıyısından köşesinden. Peki, nedir bunlar?
Bu kanunlardan bir tanesi Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, 2012de
yürürlüğe girmiş, tam 9 kez değişikliğe
uğramış.
İkinci kanun ne? İdari Yargılama
Usulü Kanunu AKP döneminde çıkarılmış ve tam 24 kez
değişikliğe uğramış.
Bir üçüncü kanun ne? Türk Ceza Kanunu. Bu da 2004te
yürürlüğe girmiş, 38 kez değişikliğe
uğramış, 38 kez.
Dördüncü ana kanun Ceza Muhakemesi Kanunu. Bu da
2004te, AKP döneminde yürürlüğe girmiş, tam 44 kez
değişikliğe uğramış.
Değerli milletvekilleri, ya, bu kanunları,
bu Anayasayı âdeta yerle yeksan ettiniz. Bir kanun sekiz yıl
içerisinde 44 kez değişikliğe uğrar mı? Onun için
sizin bu yargı paketiniz de sonuç almayacak, daha nice kanun teklifi,
yargı paketi getireceksiniz. Ama Allahtan önümüzde bir seçim var da
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı sonlanacak, yerine kurulacak olan
ve hukuk devletini, Anayasayı, insan haklarını kendisine
şiar edinen bir iktidar sizin bu yıktıklarınızın
hepsini yeniden inşa edecek. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Peki, bu yargı paketinde ne var? Güya, sözüm
ona İnsan Hakları Eylem Planından esinlenilerek
hazırlanmış. Ya, bu İnsan Hakları Eylem Planı o
kadar ilginç ki, bir defa sloganı çok ilginç. Sloganı ne? Özgür
birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye. Sevsinler sizin İnsan
Hakları Eylem Planınızı. Ya, siz bunları perişan
ettiniz, siz bunları ortadan kaldırdınız. Türkiyede
özgürlük mü bıraktınız, demokrasi mi bıraktınız?
Ama slogan tabii kulağa çok hoş geliyor.
Başka ne var bunun içinde? Bunun içinde bir
cümle var ki insan aklıyla alay etmek. Bu cümle ne? Hiç kimse
eleştirisi ve düşünce açıklaması nedeniyle
özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Ya, arkadaş, 2 kişi
sokağa çıkamıyor, hiçbir sivil toplum örgütü kendi
meslektaşlarının hakkını savunamıyor. Ya, herkese
terörist yaftası takıyorsunuz. Nerede kaldı bu sloganın
içeriği? İşte, İnsan Hakları Eylem Planının
da hiçbir hükmünün olmadığının göstergesi.
Ne var bu İnsan Hakları Eylem
Planında? Deniyor ki: Efendim, engelli kadrolarının mutlaka
açılması gerekiyor. Günaydın! Özelde ve kamuda zorunlu olan
engelli kadroları on dokuz yıldır her yıl boş.
Engellileri evlere mahkûm ettiniz.
Başka ne var bu İnsan Hakları Eylem
Planında? Şu var, diyor ki: Görevlilere toplantı ve örgütlenme
hakkına ilişkin eğitim verilecek. Kim bu görevliler? Kolluk
kuvvetleri. Ya, arkadaş, eğitim vermeyin. Eğitim verseniz bile
onlara verdiğiniz talimat sokakta insanları perişan ediyor,
biber gazı ve copa maruz kılıyorsunuz. Neyin eğitimini
vereceksiniz? Talimat verin, talimat; deyin ki: Hak arayanlara
dokunmayacaksınız. Der misiniz? Diyemezsiniz çünkü sizin
düşmanca yaklaşımınız, hak arayanlara karşı
terörist muamelesi göstermek.
Peki, başka ne var? Gene burada diyor ki:
Hükümlüler ve tutukluların aile bağları güçlendirilecek. Ya,
Allah aşkına, yapmayın ya! Ya, yapmayın, buralara
yazmayın bunu; yazmayın, ayıptır, günahtır,
yazıktır. Siz tutuklu ve hükümlüleri yaşadıkları ilden
ya da yargılandıkları illerden kilometrelerce uzaklara
sürüyorsunuz. Sadece tutuklamıyorsunuz, sadece eziyet çektirmiyorsunuz,
sürgüne yolluyorsunuz. Bununla mı sınırlı? Başka bir
şey daha yapıyorsunuz, ailelerine işkence yapıyorsunuz.
Bakın, bir ana, 75 yaşında bir kadın, tek özlemi dünya
gözüyle oğlunu bir kez daha görmek. Kalkıyor, ailesiyle birlikte
oğlunu ziyarete gidiyor; kaza geçiriyorlar, o kadın, o ana şimdi
engelli ve evine hapsedildi. O ana ne diyordu biliyor musunuz? Ben, Recep
Tayyip Erdoğan cezaevindeyken ona her namazımda dua ediyordum.
Şimdi o, benim oğlumu tutukladı, benim oğlumu görmemi
engelliyor. Kim bu ana? Selahattin Demirtaşın annesi, tam 1.700
kilometre uzağa, sürgüne göndermişsiniz. Ne
yaşadığı ilde ne de yargılandığı ilde
cezaevi yok mu? Eğer siz, bu cezaevlerini güvenlikli görmüyorsanız
yazıklar olsun. Her yıl onlarca cezaevi, yüksek güvenlikli cezaevleri
yapıyorsunuz ama bu tutuklu ve hükümlüleri mağdur ediyorsunuz, sürgün
ediyorsunuz, ailelerine eziyet çektiriyorsunuz. İşte, sizin insan
haklarına bakış açınız bu. İnsan hakkı, kul
hakkı; peki, bütün bu insan hakkını yani kul hakkını
yediğinizde ne oluyorsunuz, ne oluyorsunuz bir düşünün. Şu
namaza giderken, secdeye giderken yediğiniz kul haklarının
hesabını nasıl vereceksiniz, bunun hesabını kendinizle
görün. (CHP sıralarından alkışlar)
Başka bir şey
Şimdi, Dünya Hukukun
Üstünlüğü Endeksi var, 128 ülke; 128 ülke arasında Türkiye 107nci
sırada, 107nci sırada. Ya, bu da sizin başarı
hikâyelerinizden bir tanesi, işte böyle başarı hikâyeleri
yazmışsınız(!) Yani bunları söylerken bile inanın
biz utanıyoruz, inanın ülkemizin bu hâle gelmesi gerçekten bizim için
zül. Ama neylersiniz ki bunların hiçbiri iktidarın umurunda
değil, bunun daha da fevkinde işler yapıyor.
Başka ne var? Ya, yetmiş üç yıl önce,
1948de İnsan Hakları Bildirgesi yayınladı. 1949da Türkiye
Resmî Gazetede yayınlayarak bunu kabullendi. Şimdi, yetmiş üç
yıl önce kabullenilen bir İnsan Hakları Bildirgesinin
karşısında, bu ülkede ters kelepçe gibi, gizli tanık gibi
insanlık dışı işler uygulanıyor. Peki, bunu görüp
de hiç Ya, bunlar yanlış. diyemiyor musunuz? Niçin bunlara göz
yumuluyor, niçin bunlar sıradan işlermiş gibi
davranılıyor? Saraydaki hükümdarlıklar ve sarayın
uygulamaları sekiz yüz yıl önce Magna Carta yasasıyla
sınırlandırıldı. Ama Türkiyedeki sarayın
hükümranlığı tam on dokuz yıl sonra kendinden
olmayanların, terörist yaftası taktıklarının insan
olduğunu hatırlıyor, kendi yandaşlarının
dışındakilerin ve partililerinin dışındaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) -
vatandaşlarının da insan olduğunun farkına
varıyor, işte, Yargı Reformu Strateji Belgesi, İnsan
Hakları Eylem Planı yayınlıyor. Bunların hiçbirinin hükmü
yoktur. Bu yargı paketiyle ilgili, elbette bu ülkenin insanları için
iğnenin ucu kadar bir yarar getirecek düzenleme varsa Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz destekleriz. Ama bakın, değerli milletvekilleri,
vallahi, dördüncü yargı paketini de beşi de yayınlasanız,
altıyı da yayınlasanız, buraya getirseniz, hiçbir
şekilde işin esası ve temeli değişmediği sürece
bunların hiçbirini düzeltme şansınız yok.
Acıyı yüreğinde hissedenler ancak bu
sorunları çözer. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu çekilenlerin, bu
acıların hepsini yüreğimizin derinliklerinde hissediyoruz ve
iktidarımızda mutlaka bunları çözeceğiz diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi
açısından ifade ediyorum ki, sayın konuşmacının
bütün iddialarını reddettiğimizi ifade etmek isterim. Meseleye
nasıl baktığımızla ilgili zaten ilgili
konuşmaları yaptık, arkadaşlarımız da ifadelerini
ortaya koydu.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ben de kayıtlara geçmesi bakımından söylüyorum ki,
sayın konuşmacımızın kürsüde dile getirdiği bütün
iddiaların altına grupça imzamızı atıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biz de grupça reddediyoruz.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekilleri, bu konuşmada bir sataşma yok, bir hakaret yok,
kendi tezlerini açıkladı, siz de biraz evvel çıktınız,
kendi tezlerinizi açıkladınız; her konuşmacının
arkasından Katılıyorum. Katılmıyorumu
yapmayacağız burada, böyle bir usul de yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şimdi, şöyle: Bakın, bu değerlendirme
size ait değil.
BAŞKAN Bana ait.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle
Öyle değil.
BAŞKAN Ben size söz vermiyorum
Akbaşoğlu, kalkıyorsunuz, Tutanaklara geçsin. diyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şöyle
Pardon...
Bakın, Tutanaklara geçsin. dedim ancak
aslında bir sürü sataşmada bulundu, ben toptan reddettiğimi
söyledim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaten geçiyor,
İç Tüzük zaten Geçiyor. diyor.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
İç Tüzüke göre hiçbir sataşmada bulunmadı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sataşmada bulundu, sataşmada bulundu. Bunu
değerlendirip değerlendirmemede bulunma hakkı
BAŞKAN Ya, sizin istediğiniz gibi
konuşmayacak ki konuşmacı, siz de
konuşmayacaksınız onların istediği gibi.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) Kul
hakkı yiyorsunuz. dedi Başkanım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, siz, otomatik olarak, ben ayağa
kalktım, bana söz verdiniz; aynı şekilde CHP Grup Başkan
Vekiline de söz verdiniz.
BAŞKAN Size verdiğim için verdim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ama kendisi beyanda bulunduğu zaman ona bir şey
söylemediniz, ayrımcı bir yaklaşımla bana beyanda
bulundunuz.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MAHMUT TANAL (İstanbul) Herkese söyledi
Başkan, herkese söyledi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, biraz evvel CHP sözcüsünün ortaya koymuş
olduğu iddiaların hiçbirine
katılmadığımızı ifade ettim, bundan gocunmaya
gerek yok.
BAŞKAN Hayır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu zabıtlara geçmiş oldu.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir cümleye dahi tahammül edememenin ben
mantığını anlayamıyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, bir
müsaade eder misiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bunu da hem milletvekillerinin hem de milletimizin
takdirine bırakıyorum.
BAŞKAN Bir müsaade eder misiniz. Bir müsaade
eder misiniz.
Teorik olarak normali, katılmamanız, öyle
değil mi? Anormali de şu: İyi bir şey söyler size göre,
Aa, bu fikir güzel bir fikir, ben buna katılıyorum. dersiniz, o
zaman söz istersiniz. Ya, bir muhalefet partisi milletvekili tabii ki çıkacak,
eleştirecek. Siz de konuşmalarınızda
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Eleştiri değil, eleştiri değil. Onun
takdirini ben yaparım.
BAŞKAN Bakın
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Grubumuz adına bunun takdirini Grup Başkan
Vekili yapar.
BAŞKAN Hayır efendim, öyle bir şey
yok, 69a göre sataşma varsa söz istersiniz ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla orada, kürsüde konuşan hatip,
grubumuza yönelik Namaz kılarken şöyle, böyle
vesaire o kadar
göndermelerde bulundu ki ben ona cevap vermeye dahi tenezzül etmiyorum, gerekli
görmüyorum, Reddediyorum. diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak, buna da tahammül etmeniz lazım, adil bir
yönetim sergilemeniz lazım. Bunu da takdire bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu, benim
kadar kim tahammül ediyor Allah aşkına ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN En son suçlanacak olan benim yani
şu Meclis Başkan Vekillerinin içerisinde. Ya, lütfen, çok rica
ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bakın, sonuç itibarıyla siz, 2 Grup Başkan
Vekili arasında kayıtlara geçirme konusunda bir Grup Başkan
Vekiline bir son söz veriyorsunuz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaten kayda geçiyor.
BAŞKAN Vallaha, Akbaşoğlu, siz
gelene kadar o güzel gidiyorduk ki herkes konuşuyordu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
ancak gereksiz bir yere söz alan, biraz evvel
konuşan sözcüsünün cümlelerini tekrar tasdik edici ifadesine hoşgörü
gösteriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, kabul edilemez.
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
grubunuza bir sorun: Siz gelene kadar söz isteyip de almayan bir
arkadaşınız var mı? Siz gelene kadar herkes konuştu,
hiçbir sıkıntı çıkmadı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla, bakın, ben sadece
kayıtlara geçmesi açısından beyanda bulundum, buna dahi tahammül
gösteremiyorsunuz. Bu da Genel Kurul ve milletimizin takdirindedir.
BAŞKAN Ya, her konuşmacının
arkasından bu tutanaklara geçirilmez ki!
Evet, şahıslar adına söz talep eden
ikinci konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Yusuf Beyazıt.
Buyurun Sayın Beyazıt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; ben herhangi bir
sataşma yapmadan tamamen teknik olarak konuşacağım, bu
konuda hepinizi sükûnete davet ediyorum.
Bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş olduğumuz Ceza Muhakemesi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin görüşmeleri için bir araya gelmiş
bulunmaktayız. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun olmak
üzere 4 kanunda değişiklik içermektedir. Teklif 28 maddeden
oluşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilk olarak İdari Yargılama Usulü Kanununda
yapılması öngörülen değişikliklere değinmek istiyorum.
Hak arama hürriyetinin daha da geliştirilmesi amacıyla idari
başvurulara cevap verme süresi altmış günden otuz güne, idari
işlemin kaldırılması, geri alınması,
değiştirilmesi veya yeni bir işlem tesis edilmesi talebiyle üst
makama yapılan başvurulara cevap verme süresi altmış günden
otuz güne, idari eylemler nedeniyle dava açmadan önce idareye yapılan
zorunlu başvurulara ilişkin idareye tanınan cevap verme süresi
altmış günden otuz güne indirilmektedir. Yargılamada
yaşanan gecikmelerin önüne geçilmesi ve makul sürede yargılama
hakkı ile hak arama hürriyetinin daha etkin korunması amacıyla
idari yargı mercilerine verilen nihai kararların gerekçeleriyle
birlikte en geç otuz gün içinde yazılması gerektiği açıkça
hükme bağlanmaktadır.
Türk Ceza Kanununda yapılması öngörülen
değişiklikler kapsamında 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 82, 86, 96 ve 109uncu maddelerinde düzenleme yapılarak
özellikle kadına karşı şiddet eylemleriyle daha etkin
mücadele edilmesi ve caydırıcılığın
sağlanması amaçlanmıştır. Kasten öldürme, kasten
yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetten yoksun kılma
suçlarının fail tarafından boşandığı
eşine karşı işlenmesi hâli suçun nitelikli hâlleri
arasına alınmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanununda yapılması öngörülen
değişikliklerle koruma tedbirleri bakımından kişi hak
ve hürriyetlerinin güçlendirilmesi esas alınmıştır. Bu
bağlamda, Türk sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrol
tedbirleriyle ilgili olarak verdiği her türlü karara karşı
yapılan itirazların, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza
mahkemesi hâkimi tarafından incelenmesi sağlanmaktadır. Sulh
ceza hâkimliği işlerinin asliye ceza hâkimi tarafından görülmesi
hâlinde ise bu kapsamda yapılacak itirazların inceleme yetkisi yargı
çevresinin bulunduğu ağır ceza mahkemesi başkanına
verilmektedir. Böylelikle, sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli
kontrol kararlarına karşı dikey itiraz usulü getirilmekte ve bu
kararların asliye ceza mahkemesi tarafından denetlenmesi
sağlanmaktadır. Sırf ifade almak amacıyla düzenlenen
yakalama emirleri nedeniyle mesai saatleri dışında da yakalanan
kişilerin belirlenen tarihte yargı mercilerine gelip ifade vermeyi
taahhüt etmeleri durumunda cumhuriyet savcısının emri
doğrultusunda, bir defaya mahsus olmak üzere serbest
bırakılmalarına imkân sağlanmaktadır.
Tutuklama tedbiri bakımından 100üncü
maddenin (3)üncü fıkrasında sayılan katalog suçlarda da
(1)inci fıkrada belirtilen kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerinin bulunması
hususu açıkça vurgulanmaktadır. Tutuklamayla ilgili kararlarda mevcut
koşullara ilave olarak adli kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını gösteren delillerin de somut olgularla
gerekçelendirilerek açıkça gösterilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Konutu terk etmeme -adli kontrol- yükümlülüğünün cezadan mahsup
edilebilmesine imkân tanınmaktadır. Buna göre, bu yükümlülük
altında geçen her iki gün, bir gün olarak dikkate alınacaktır.
Adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği hususunun en geç dört aylık
aralıklarla incelenmesi sağlanmaktadır. Adli kontrol tedbiri
bakımından azami süreler belirlenmektedir. Bu süre, ağır
ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok iki yıl olup
zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha
uzatılabilecektir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde ise adli kontrol süresi en çok üç yıl olup zorunlu hâllerde
gerekçe gösterilerek üç yıl, terör suçlarında ise dört yıl daha
uzatılabilecektir. Adli kontrol tedbiri altında geçirilebilecek azami
sürelerin çocuklar bakımından yarı oranında
uygulanması öngörülmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
teklifte, mahkemeye erişim hakkının güçlendirilmesi de
sağlanmaktadır. Bu kapsamda, mağdur veya şikâyetçinin
duruşma öncesinde suçun hukuki nitelendirmesinden haberdar edilmesini
sağlamak amacıyla kovuşturma evresine geçildiğinde
çağrı kâğıdına iddianamenin de eklenmesi zorunlu hâle
getirilmektedir. Mağdur, şikâyetçi ve tanıklar hakkında
verilen zorla getirme kararlarının bildirilmesine ilişkin ilave
bir usul kabul edilerek, bu kişiler hakkında verilen zorla getirme
kararlarının telefon, e-posta gibi iletişim araçlarıyla da
bildirilmesi sağlanmaktadır. İddianameye ilişkin bilgiler
ile duruşma tarihinin telefon, e-posta gibi iletişim araçlarıyla
sanık, mağdur ve şikâyetçiye bildirilmesi öngörülmektedir.
Bilişim sistemlerinin ya da banka veya kredi
kartlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen
suçlarda, mevcut yetki kuralına ilave olarak mağdurun yerleşim
yeri mahkemeleri de yetkili kılınmak suretiyle bir mağduriyetin
daha önüne geçilmektedir.
Teklifte, özel hayatın korunmasına
ilişkin değişiklikler de yapılmaktadır. Bu kapsamda,
iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi
bulunmayan bilgilere yer verilmeyeceği kabul edilmektedir. Yargılama
sonucunda beraat kararı verilmesi durumunda iletişimin tespitine veya
dinlenilmesine ilişkin kayıtların yok edileceği hükme
bağlanmaktadır.
Teklifle, cezada alternatif uyuşmazlık
çözüm yöntemlerinin geliştirilmesiyle ilgili düzenlemeler de yapılmaktadır.
Seri muhakeme usulünde yaptırımın belirlenmesi
bakımından zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanabilmesi
sağlanmakta ve talep yazısında olması gereken
hususların eksikliği hâlinde, eksikliklerin tamamlanması
amacıyla mahkemeye iade kararı verebilme yetkisi
tanınmaktadır. Uygulamada yaşanan sorunların önüne geçmek
amacıyla, seri muhakeme usulü kapsamına giren bir suçun, kapsama
girmeyen başka bir suçla iltisakı hâlinde bu usulün
uygulanmayacağı da düzenlenmektedir. Seri muhakeme usulüne ilişkin
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda düzenleme
yapılmaktadır. Mahkemece iddianamenin kabulünden sonra duruşma
gününün belirlenmesi durumunda basit yargılama usulünün
uygulanamayacağı açıkça hükme bağlanmaktadır.
Teklifte yer alan diğer husus ise hak
kayıplarının önlenmesi amacıyla geçiş hükümlerinin
düzenlenmesidir.
Yine teklifle, hâkim adayları ile avukat
stajyerlerine Anayasa Mahkemesinde staj yapabilme imkânı getirilmektedir.
Böylece hâkim ve avukat adaylarının daha iyi yetişmesi
sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; arz edeceğim son husus açık infaz kurumlarında
barındırılan hükümlülerle ilgili Covid-19 izin süresinin
uzatılmasına ilişkindir. Covid-19 hastalığı,
Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir.
Salgının devam etmesi hâlinde, Covid-19 izin süresi Sağlık
Bakanlığının önerisi üzerine Adalet
Bakanlığı tarafından her defasında iki ayı
geçmemek üzere en fazla 30/11/2021 tarihine kadar uzatılarak salgın
hastalıktan korunma amaçlı tedbirlerin alınmasına devam
edilebilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
YUSUF BEYAZIT (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından 30 Mayıs 2019 tarihinde açıklanan Yargı Reformu
Stratejisi Belgesinde vizyon olarak güven veren ve erişilebilir bir
adalet sistemi vurgulanmıştı. Yine, 2 Mart 2021 tarihinde
Sayın Cumhurbaşkanımızca açıklanan İnsan
Hakları Eylem Planında özgür birey, güçlü toplum ve daha demokratik
bir Türkiye vizyonu ön plana çıkarılmıştı.
Kuşkusuz bundan sonraki süreçte de Yargı Reformu Stratejisi
Belgesinde gösterilen amaç ve hedefler doğrultusunda, İnsan
Hakları Eylem Planında belirtilen amaç ve hedefleri gerçekleştirme
noktasında çalışmalarımız devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yargı bağımsızlığının
ve tarafsızlığının geliştirilmesine, temel hak ve
özgürlüklerin daha etkin korunmasına, adalete erişimin
kolaylaştırılmasına, yargıya güvenin
artırılmasına ve insan merkezli olan hizmet
anlayışının gelişmesine katkı vereceğiniz
umuduyla bu teklife destek vereceğinizi düşünüyor; hepinize
saygılarımı, hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ, CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 274 sıra sayılı
Komisyon Raporunun görüşmelerinin devamı hususunda İç Tüzükün
72nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç Tüzük 72nci madde uyarınca 274
sıra sayılı Kanun Teklifi ve Komisyon Raporunun tümü üzerindeki
görüşmelere devam edilmesini arz ve teklif ederiz.
Engin Altay Zeynel Emre Mahmut Tanal
İstanbul İstanbul İstanbul
Baha Ünlü Erkan Aydın
Osmaniye Bursa
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Önergemizin
oylamasından önce yoklama talebimiz var
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunmadan
önce bir yoklama talebi var, bunu yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Emre, Sayın Tanal,
Sayın Aydın, Sayın Yılmazkaya, Sayın Girgin,
Sayın Sümer, Sayın Ceylan, Sayın Zeybek, Sayın Şeker,
Sayın Özcan, Sayın Arık, Sayın Kılıç, Sayın
Ünlü, Sayın Zeybek, Sayın Bulut, Sayın Hakverdi, Sayın
Ünsal, Sayın Özdemir, Sayın Şevkin.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.42
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Emine Sare
AYDIN (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN 274 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerin devamı hususunda İç
Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş önergenin oylamasından önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
Pusula veren arkadaşlar lütfen salondan ayrılmasın.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter
sayısı bulunamadığından, alınan karar
gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 7 Temmuz 2021 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.46