TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
100üncü
Birleşim
8
Haziran 2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Alanyadan gelen
muhtarlara Hoş geldiniz. denilmesi
2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Bucak
Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası temsilcilerine Hoş
geldiniz. denilmesi
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın,
Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi, İstanbulun fethinin 569uncu
yıl dönümü ve bölgedeki gelişmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kayseri Milletvekili İsmail Özdemirin, Kıbrısta,
egemen, eşitlik temelli 2 devletli çözüm ve Doğu Akdenizdeki
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Erzincanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Yunanistanın
adaları silahlandırmasına ve seksen günlük NAVTEX ilan etmesine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, İstanbulun
Beyoğlu ilçesine bağlı Fetihtepe Mahallesindeki kentsel
dönüşüm için imza vermeyen mahalle sakinlerinin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın
Orhaneli ilçesinde bulunan Orhaneli Termik Santralinin özelleştirilmesi
sonucu mağdur olan işçilere ve Orhanelide bulunan 112
sağlık ekibinin önemine ilişkin açıklaması
4.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, pasaport sorununa
ilişkin açıklaması
5.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün,
Kırıkkalenin sağlıkta ve haberleşmede yaşadığı
sorunlara ilişkin açıklaması
6.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Nevşehirlilerin
yaşadığı ekonomik sıkıntıya ilişkin
açıklaması
7.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Osmaniyeye
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, AK
PARTİ iktidarında yapılan çevre yatırımlarına
ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, bir lisede
Kuran-ı Kerime yapılan saygısızlığa
ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Öğretmen
Şenay Aybüke Yalçının şehadet yıl dönümüne ve Türkiye
Cumhuriyeti devleti ve büyük Türk Milletinin bölünmez bütünlüğü için
canlarını feda eden şehitlere ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, ülkücü şehitlere
ilişkin açıklaması
12.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Kirazlıdere
Termik Santraline ilişkin açıklaması
13.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
İznik Gölü, Salda Gölü, Apolyont Gölü gibi göllerin can çekişmesine
ilişkin açıklaması
14.- Erzincan Milletvekili Burhan Çakırın, Peygamber
Efendimizin ahirete hicretinin miladi yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
15.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, soru
önergelerinin Meclis Başkanlığınca engellenmesine
ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Mardinin
Yeşilli ilçesindeki kamulaştırma sorununa ilişkin
açıklaması
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
sağlık personelinin ekonomik koşullarının ve
çalışma şartlarının iyileştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaelinin daha
yeşil bir kent hâline gelmesine ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersinin tarihî ve
doğal güzelliklerine ilişkin açıklaması
20.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, besi
maliyetlerindeki artışın nedenlerine ilişkin
açıklaması
21.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, yerli
elektrikli traktör projesine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, AKP saray
iktidarının kendilerine muhalif olanları ayrım yapmaksızın
tutuklamaya devam etmesine ilişkin açıklaması
23.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, motorin zamlarının
ulaştırma ve tarım sektörüne olan etkisine ilişkin
açıklaması
25.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Peygamber Efendimizin
dünyasını değiştirmesinin seneidevriyesine, Yusuf
İmamoğlunun şehadetinin 52nci yıl dönümüne, İYİ
Parti Gençlik Kolları üyesi ve ODTÜ Ekonomi Bölümü öğrencisi Murat
Dursunun hedef gösterilmesine, Hükûmetin tarıma daha fazla destek vermesi
gerektiğine, emekliye ödenen bayram ikramiyelerine, MÜSİADın
asgari ücrete ilişkin açıklamasına, Cumhurbaşkanı ile
Hazine ve Maliye Bakanının konuşmalarının
piyasayı bozucu etkisi olduğuna ve uygulanan ekonomi
politikasıyla bir yere varılamayacağına ilişkin
açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Peygamber
Efendimizin ahirete irtihal edişinin yıl dönümüne, Yusuf İmamoğlunun
şehadetinin seneidevriyesine, 2 EOKA militanının
Kıbrıs Rum kesiminde bir TV kanalında yaptıkları
itiraflara, Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan silahlı
çatışmanın perde arkasına ve Yunan halkının,
Yunan Hükûmetinin uyguladığı akla ziyan siyasete karşı
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Hazine ve
Maliye Bakanının açıklamalarına, Ipsosun ve İstanbul
Ekonomi Araştırmanın yeni sonuçlarına, Diyarbakırda
bugün sabah erken saatlerde gazetecilerin evlerine polis baskını
yapılmasına ve Adana ve Mersin Valiliklerince kamu güvenliği
gerekçe gösterilerek Molierein Tartuffe adlı eserinin Kürtçe
oynanmasının yasaklanmasına ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülen
(2/4485) esas numaralı Kanun Teklifine ve Hükûmetin kira
artışlarını sınırlamaya yönelik
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Peygamberimizin
miladi olarak vefatının yıl dönümüne, Ankarada kısa süreli
yağış sonrası yaşananlara, Avrupa Parlamentosunun 2021
Yılı Türkiye Raporuna ve İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün, Van Milletvekili Osman
Nuri Gülaçarın HDP grup önerisi üzerindeki konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Bingöl İl Özel
İdaresinde işe alınanların listesine ilişkin
açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tarhan
Erdemin vefatına ilişkin açıklaması
35.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Tarhan Erdemin
vefatına ilişkin açıklaması
36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Tarhan Erdemin
vefatına ilişkin açıklaması
37.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Tarhan Erdemin
vefatına ilişkin açıklaması
38.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Tarhan Erdemin
vefatına ilişkin açıklaması
39.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Tarhan Erdemin
vefatına ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve
arkadaşları tarafından, gül çiçeği üretimi ve maliyetleri,
gül üreticisinin sorunları ve talepleri hakkında üreticilerimizin
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 8/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 8
Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve
arkadaşları tarafından, TÜİK verilerine göre bölgesel
eşitsizliğin sebeplerinin araştırılması
amacıyla 8/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 8
Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel
tarafından, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK)
internet servis sağlayıcılarının talep ettiği
abone bilgilerinin kişisel verilerin güvenliğini ihlal ettiğine
yönelik iddiaların araştırılması amacıyla
7/6/2022 tarihinde Türkiye Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 8 Haziran 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Van
Milletvekili Osman Nuri Gülaçarın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul
Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlunun 328 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli
Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 328)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin
Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4469) ile Çevre Komisyonu ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 336)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun İslam
İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve
Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma
Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, Ankara Fuar ve Kongre Alanı
projesinin akıbetine,
- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgenin, Tarım,
Hayvancılık ve Arıcılık Platformuna,
- İzmir Milletvekili Atila Sertelin, belediyelerde taşeron
olarak çalışan zabıta ve itfaiyeci sayısına,
- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu Büyükşehir
Belediyesinin Fatsa Adasına rıhtım yapılması
projesine,
- Denizli Milletvekili Yasin Öztürkün, Millî Eğitim
Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelike,
İlişkin soruları ve İçişleri Bakanı
Süleyman Soylunun cevabı (7/64269), (7/64272), (7/64273), (7/64416),
(7/64526)
2.- Muğla Milletvekili Suat Özcanın, 2021-2022 eğitim
öğretim yılında istihdam edilen öğretmen sayısı
ile kamuda öğretmen açığı sayısına,
- Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün, özel eğitime ihtiyaç
duyan çocuk sayısına ve Bakanlığın özel eğitim
için ayırdığı kaynak ve personel miktarına,
- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün,
Bakanlığın bir öğretmenin sözleşmesine onay
vermemesine,
- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaelinin Gölcük
ilçesinde bulunan ve hakkında yıkım kararı alınan bir
okul binasının akıbetine,
- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, özel
eğitim öğretmenleri ile engelli öğretmen atamalarına,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut
Özerin cevabı (7/64300), (7/64324), (7/64422), (7/64427), (7/64429)
8
Haziran 2022 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
100üncü Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla, verilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Alanyadan gelen muhtarlara
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Alanyadan gelen muhtar
arkadaşlarımıza da Hoş geldiniz. diyoruz.
(Alkışlar)
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Atatürk
Havalimanı Millet Bahçesi, İstanbulun fethinin 569uncu yıl
dönümü ve bölgedeki gelişmeler hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Halis Dalkılıça aittir.
Buyurun Sayın Dalkılıç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın, Atatürk
Havalimanı Millet Bahçesi, İstanbulun fethinin 569uncu yıl
dönümü ve bölgedeki gelişmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİS DALKILIÇ (İstanbul)
Saygıdeğer Başkanım, merhameti, adaleti, iyilik
yapmayı kendine şiar edinmiş aziz milletimizin değerli
temsilcileri, kıymetli milletvekillerimiz; her birinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
Bugün iki meseleyle ilgili düşüncelerimi,
duygularımı sizlerle paylaşmak için
huzurlarınızdayım. Bir tanesi, hem yaşamaktan hem hizmet
etmekten şeref duyduğum aziz şehrimiz İstanbulumuz ve
yatırımları hakkında. 1994 yılında devraldığımız
yaşanamaz İstanbuldan, hamdolsun, yaptığımız
yatırımlarla, altyapı, ulaşım, kültür sanat
yatırımlarıyla, yeşil alanlarla bugün dünyanın
gerçekten gıptayla baktığı muhteşem bir şehir
Çok şükür, yatırımlarımız bu manada devam ediyor. En
sonuncusu, İstanbulu kimsenin insafına terk etmeden, belediyesinin,
yerelinin kimde olduğuna bakmadan İstanbula hizmet etmeye devam
ediyoruz, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi. Fethin 569uncu yıl
dönümünde Atatürk Havalimanı Millet Bahçesinde yaklaşık 5
milyon 100 bin metrekare yeşil alanı oluşturmak üzere
İstanbulun en güzel lokasyonunda insanlarımızın
hayatını kolaylaştıracak, İstanbullulara değer
katacak, İstanbula değer katacak, fethin ruhuna uygun bir projeyi
gerçekleştirmek için, meselesi ağaç olan, meselesi yeşil olan,
meselesi çevre olan yüz binlerce İstanbullunun katılımıyla,
Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle ilk
fidanları toprakla buluşturduk. Bundan dolayı, verdiğimiz
sözleri tutmanın bir bir haklı gururunu yaşıyoruz. 81 ilde
81 milyona millet bahçesi yapacağız. Karbon salımını
azaltan, bölgedeki trafiği azaltan ve bölgeye değer katan bir proje.
Bundan dolayı Saygıdeğer Cumhurbaşkanımıza,
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanımıza ve emeği geçenlere İstanbullular adına
teşekkür ediyorum. Biz İstanbula verdiğimiz sözleri tutuyoruz,
Türkiye'nin her yerinde hizmet etmeye devam ediyoruz.
Bir üzüntümü paylaşmak istiyorum: Biz
milletimiz adına, milletimizin yüzünü güldürmek, kardeşliğini
büyütmek, ekmeğini büyütmek, huzurunu büyütmek için ayağa kalkıp
terör örgütlerine, dünyanın ağababalarına kafa
tuttuğumuzda, meydan okuduğumuzda bakıyoruz ses içeriden
geliyor, ses içeriden geliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sınır ötesi operasyona çıkıyoruz ses
içeriden geliyor, Doğu Akdenizde haklarımızı savunuyoruz
ses içeriden geliyor, ülkemizi kalkındıracak her hamlede ses içeriden
geliyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İstanbulu
bıraktın sınır ötesine geçtin ya! İstanbulu anlat,
İstanbulu.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Bakıyoruz,
helalleşmekten bahsedenler hemen grup toplantılarında -izledim
dün, bugün- hesaplaşmaktan bahsediyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İstanbulu
anlat! Sokağa çıkabiliyor musunuz?
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Siyaset nezaket
işidir. Biz hesaplaşmadan bahsederken biz zaten millet ve memleket
düşmanlarıyla hep hesaplaştık.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
İstanbulda sokağa çıkabiliyor musun, onu anlat!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Hiçbir siyasi parti
bizim düşmanımız değil. Bu milletin 85 milyon ferdiyle
-bizim garantörlüğümüzde- kardeşliği savunduk,
barışı savunduk, huzuru savunduk ve bunun gereğini de
bugüne kadar yaptık.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yemiyor
artık, kimse yemiyor bunları. Bunları kimse yemiyor, bayat!
Bayat, bayat!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Bir taraftan
Kaçacaklar. ifadesi
Ya, insan utanır, utanır. 15 Temmuzda
tankların arasından kaçanlar ile milletin bağrına
koşanları millet biliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bayat, bayat!
Dolar 17,5 lira oldu, 17,5!
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Milyarlarca
doları Amerikaya kaçıranlar utansın.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Biz
koşarız, bize kaçmak değil, millete hizmete koşmak
yakışır. Kaçmanın kime ait olduğunu millet de biliyor,
biz de biliyoruz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sürtük.
lafı nezaket işi mi?
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Doğrusu,
şimdi bakıyoruz, pandeminin ağır şartları,
gerçekten küresel sıkıntılar; tedarik zincirlerinde
sıkıntılar yaşanıyor; işte yanı
başımızda Rusya-Ukrayna krizi hayatı
zorlaştırıyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Uzaylılar!
Uzaylılar!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bizim gündemimiz milletin ekmeğini, huzurunu büyütmek.
Milleti tehdit ederek, toplumun her gün bir kesimini tehdit ederek, parmak
sallayarak Türkiyeye ne vadettiğinizi bir kere gözden geçirin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Millette ekmek
kalmadı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Dolar 17,5 lira,
haberin var mı? Dünden bugüne 1 lira arttı.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Sürekli kaos,
sürekli intikam yeminleriyle Türkiyeye neyi vadediyorsunuz? Biz Türkiyeye
vadettiğimiz kardeşliği hamdolsun gerçekleştirdik,
dünyadaki terörün ağababalarına rağmen gerçekleştirdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sizin
getirdiğiniz askıda ekmek.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tayyip Beye
iletin de sussun, sussun; yoksa, sonumuz
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Dünyayı küresel
haraca bağlamış çetelere rağmen gerçekleştirdik ve
görüyoruz ki milletimizin huzurunun, kardeşliğinin büyümesinden
dışarıda rahatsız olanlarla birlikte içeride de son dönemde
ilginç bir dil kullanılıyor. İktidara talip olanlar
Ben
iktidara talip olan muhalefet partisi görmüyorum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Sen
göremediğin için zaten
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Grup
toplantılarında şunu görüyorum: Acaba ana muhalefet partisi
hangimiz olacağız? diye birbirinizle yarışıyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ne güzel! Ne
güzel!
HALİS DALKILIÇ (Devamla) İktidara
yarışanın milleti tehdit etmeyeceğini, böyle siyaset
yapılmayacağını bilmemiz lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Dönüp bakıyoruz, toplumun
farklılıklarını, toplumun renklerini zenginlik olarak
görmeyip düşmanlık hâline
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ne oldu, millet
bahçesini unuttun ya.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Toplumun
zenginliğini düşmanlık hâline getirmeye çalışan,
buradan siyasi rant devşirmeye çalışanlara inat diyoruz ki
ALİ ŞEKER (İstanbul) Kim o? Kim o?
Aynaya bak da konuş.
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
85 milyon milletin
evladı kardeştir. Sınır ötesinde, sınır içinde
terörle mücadeleyi yapan biziz, ülkenin huzurunu getiren biziz ve şunu
söylüyoruz değerli kardeşlerim, değerli milletvekilleri: Her
şeye rağmen, herkese rağmen, işte, 2023e gidiyoruz, 15
seçimdir gidiyoruz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Zaten 15
seçimdir yalanla kaldınız.
HALİS DALKILIÇ (Devamla) Siz yalan söylemeye
devam edin, siz tezvirata devam edin; biz millete verdiğimiz sözleri
tutmaya devam edeceğiz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 469 cuma oldu,
hâlâ açıklamadınız görüntüleri.
HALİS DALKILIÇ (Devamla)
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı
indireceğiz diye el birliğiyle söz birliği
yaptığınızı görüyoruz, başka bir projeniz yok;
bunu başaramayacaksınız, ağababalarınız emretse
de başaramayacaksınız. Yirmi yıldır iktidardayız,
inşallah devam edecek bu hizmet kervanı. 2023ü
aldığımızda haykıracağız diyor ve yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hayallerinle
yaşa, hayallerinle.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkanım
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkanım, burada bir sataşma var.
BAŞKAN -
Kıbrısta egemen,
eşitlik temelli, 2 devletli çözüm ve Doğu Akdenizdeki
gelişmeler hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili İsmail
Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Kayseri Milletvekili İsmail Özdemirin, Kıbrısta, egemen,
eşitlik temelli 2 devletli çözüm ve Doğu Akdenizdeki
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Kıbrıs Adası, sahip olduğu
jeostratejik konumu sebebiyle tarihin her döneminde büyük önemi olan, sadece
Doğu Akdeniz kıyı şeridi açısından değil,
Anadolu, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika hâkimiyeti için de merkez
kabul edilen politikaların odağında olmuştur. Bu hâliyle
Kıbrıs Adası sadece denizin ortasında bulunan bir ada
vasfıyla ikmal noktası olarak değil, bölgesel ve küresel
hâkimiyet için mutlaka korunması gereken bir alan olarak ön plana
çıkmıştır.
Osmanlı döneminde Akdeniz hâkimiyetimizin
mihenk taşı konumunda olan Kıbrıs, 1500lü
yılların ikinci yarısından sonra kalıcı bir Türk
vatanı hâline gelmiştir. Birinci Dünya Savaşına giden
süreç ve sonrasında yaşanan gelişmelerden etkilenen
Kıbrıs, 1950li yıllardan sonraysa adaya düzenlediğimiz
Barış Harekâtına kadar geçen süre zarfında acı ve
gözyaşıyla anılır olmuştur. Enosis hedefiyle Rumlarca
başlatılan toplu katliam ve soykırımlar Kıbrıs
Türklüğünün yaşamını tehdit ederken Türkiye'nin garantör
ülke olarak adada barışın tesisi ve kalıcı hâle
gelmesi için yaptığı müdahale, dökülen kanın son
bulmasını sağlamıştır.
Kıbrıs Türklüğünün yaşam
mücadelesi, azim, kararlılık ve istiklal hakkının neticesi
olarak öncelikle 1975te Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur.
15 Kasım 1983 tarihine gelindiğinde ise Kıbrıs Türk Federe
Devleti Meclisi self determinasyon hakkını kullanarak oy
birliğiyle aldığı bir kararla Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetini ilan etmiştir. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin ilk ve kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf
Denktaşın ifadesiyle, bu devlet şaka olsun diye
kurulmamıştır.
Yine, dönem içerisinde tabii olarak
Kıbrısta iki kesim ortaya çıkarken kalıcı
barışın tesisine yönelik garantör ülkelerin de katılımıyla
Birleşmiş Milletler gözetiminde çok sayıda görüşme ve
girişim yapılmıştır. Uzun yıllara mal olan süreç
içerisinde özellikle federasyon temelli yapılan müzakereler adaya ne yazık
ki barışı getirmemiştir. Bu süre boyunca Rum kesimi
kasıtlı ve sistemli bir şekilde sürekli ödüllendirilmiş,
Kıbrıs Türklüğü ise yaşadığı katliam ve
soykırımlar görmezden gelinerek âdeta tecride maruz
bırakılmıştır. Haklının ve haksızın
maksatlı tutumlarla birbirine
karıştırıldığı açıkça
gözlemlenmiştir. Kıbrıs Türklüğü her defasında
mağdur edilmiştir. Dolayısıyla, Kıbrıs
Adasında Türklerin yaşam hakkı ile egemenliğinin
korunması noktasında artık yeni bir yaklaşım ve
ölçünün belirlenmesi zaruri bir hâl almıştır. Bu şartlar
altında Kıbrıs Türklüğünün kendi iradesiyle egemen,
eşitliğe dayalı 2 devletli yapının kurulması
fikri doğru, tutarlı, hakkaniyetli olarak öne çıkmış
ve kalıcı barışı sağlayacak tek
çıkış yolu olarak her tarafın malumu olmuştur.
1 Ağustos 1571de adanın fethiyle birlikte
buraya yerleşen Türkler, aradan geçen dört yüz elli bir yıl boyunca
hiçbir vakit devletsiz kalmamıştır. Bu tarihî hakikati görmezden
gelmeye çalışan ve Kıbrıs Türklüğünü küçümseyip yok
saymaya uğraşan çevreler Kıbrısın Türklerin
vatanı olduğu gerçeği altında her defasında ezilmekten
kaçamayacaktır. Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türklüğün
mevcudiyet ve kudreti Kıbrısta ezanı dindirmeyecek, yükselen
bayrağı indirmeyecek ve çok daha yükseklere elbette
taşıyacaktır. Türklüğün çelikleşmiş iradesi, yanan
hürriyet ve istiklal alevini koruyacak, Kıbrıs Türklüğü kendi
devletiyle, yaşama iradesiyle geleceğe doğru emin adımlarla
yol almayı sürdürecektir. Dolayısıyla, adaya korsan edayla
dışarıdan müdahale girişiminde bulunmaya çalışan
çevrelerin bu hakikati görerek hareket etmeleri gerekir.
Değerli milletvekilleri, Rum kesiminin
şımarık, kendini ve haddini bilmez tutumlarına sessiz
kalmanın bölgesel barışın önünde engel teşkil
ettiği gerçeği görülmelidir. Bilhassa, Yunanistan'ın Ege ve
Doğu Akdeniz'deki kışkırtıcı, hukuksuz ve
haksız tutumu böyle devam ederse Türkiye'nin kuvvet ve kudretinin nelere
kadir olduğunu bir kez daha tecrübe etmek durumunda kalacağı iyi
anlaşılmalıdır. Zira, Türkiye'nin egemenlik
haklarından taviz verebileceğini düşünmek tarihî bir hata olarak
yorumlanmalıdır.
Bölgede enerji-politik eksenli gelişmeler,
özellikle Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan savaşla beraber
hız kazanmışken Avrupa, Orta Doğu ve hatta Afrika'nın
barış, huzur, istikrar ve refahı için Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'nin, adada egemen, eşitliğe dayalı 2 devlet
kurulması önerisinden hareketle gelecek tasavvurunda bulunması
herkesin yararına olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) Bu vesileyle,
sözlerime de son verirken Gazi Meclisimizi tekraren sevgi ve
saygılarımla selamlıyor; başta merhum Fazıl Küçük
olmak üzere, Rauf Denktaş ve Kıbrıs davasına gönül, can ve
kan veren tüm kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
(MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Erzincan'ın sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Ali Şeker'e aittir.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, Erzincanın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Erzincan ilinin ve
Erzincanlıların sorunlarını dile getirmek için söz
almış bulunuyorum.
Erzincan'da 1991-1993 yılları
arasında hekim olarak önce sağlık ocağında, sonra da
devlet hastanesinde başhekim olarak görev yaptım ve Erzincan'ın
sorunlarıyla sık sık ilgilenip oralarda çözümlerin
bulunması için yardımcı olmaya çalışıyorum.
Mecburi hizmetim sırasında 653
vatandaşımızı kaybettiğimiz Erzincan depremini
yaşadım ve orada hekim arkadaşlarımızla yaraları
sarmaya çalıştık. Bu sefer gittiğimde de gördüm ki hâlâ
köylerde kerpiç evlerde insanlar depreme karşı savunmasız, korunmasız.
Aradan geçen bunca yıla rağmen, otuz yılın üzerinde bir zamana
rağmen hâlâ önlemlerin alınmayışı yeni tehlikelere de
maalesef kapı aralıyor. Mart ayında esnaf masasıyla gittik,
esnafın durumunu yerinde gördük, o zaman Veli Ağbaba
önderliğinde gitmiştik, bu sefer de Utku Çakırözerle Erzincana
gittik ve orada bütün ilçeleri dolaşarak vatandaşların
sorunlarını tek tek tespit ettik. Daha önce de, geçen ay İliç
madenini yani Çöpler köyünde yapılan o madenin kapasitesinin
genişletilmesiyle ilgili çalışmaları yerinde görmek için
Orhan Sarıballa oraya gitmiştik. Orada bir maden var. Maden daha da
yükseltilerek, dolgu yapılarak havuzun kapasitesi artırılmaya
çalışılıyor ve oradaki maden Fıratın
kenarında -Karasu Fıratın en büyük kolu- oradan Kebanı
tehdit ediyor, Karakayayı tehdit ediyor, Atatürk Barajını,
bütün Doğu ve Güneydoğu Anadoluyu tehdit ediyor. Orada
yaşanacak bir felaket, özellikle iklim değişikliğinin bu
kadar tehlike saçtığı bir dönemde her an Karasuya, her an
Kebana, oradan da diğer barajlara ve bütün Anadoluya zehir olacak. Orada
siyanürle altın ayrıştırılıyor ve orada devlete
kalan para çok komik. Daha önce Çanakkalede Kaz Dağlarında bütün
işletme boyunca kalacak para 50 milyon dolar demiştim, düşünün
Kaz Dağlarını yok ediyorsunuz o bölgede koca ormanları,
yetişmiş ağaçları ve devlete kalacak olan para -o da
kalırsa- 50 milyon dolar yani İstanbulda bir apartman parası.
Bizim bunun için ülkeyi tehlikeye atmamamız gerekiyor. Erzincanlılar
sandık için gün sayıyor ve gelirleri her gün düşmüş olan
çiftçi perişan durumda. Orada işsizlik ödeneğine başvuran 3
vatandaştan ancak birisi işsizlik ödeneğini almaya hak
kazanabiliyor. İcra dosyaları maalesef dağ gibi olmuş.
Kahveye girdiğimizde kahvede dediler ki: Geçen sene 33 liraya
aldığımız şeker -bugün geldi- toptancıda 185
lira. Yani 33ten 185e, 6 katına çıkmış neredeyse
şeker fiyatı. Erzincan şeker pancarını üretiyor,
şeker fabrikası var, o şeker fabrikasını siz
Albayraklara sattınız, artık köylüler şeker alamaz hâle
geldi, çayı şekersiz içmek durumunda kaldı. Sadece çay
değil, orada arıcılık da var, arıcılık
yapanlar arılarına şeker alamaz hâle geldi kendi memleketinde
şeker pancarı üretilip şeker fabrikası olduğu hâlde.
İliçte madenin hemen yanındaki Çöpler
köyü hemen merkeze yakındır. İlçe sakinleri, orada, eskiden biz
kalktığımızda kuş sesleriyle uyanırdık,
artık kuş sesi duymaz olduk, kuşlar birer birer ölüyor
artık kuş türlerinin sayısı da gittikçe azaldı, zaten
ortadan kalktı diyorlar. Bizim o dönemde, yetmiş yıl önce
yapılmış olan bir köprünün halatını bile bugün
yapamamış olmamız
Orada, Bağıştaş'tan
karşıya geçen yetmiş yıllık köprünün halatı
senelerdir kopuk ve hâlâ yapılmadı, bir an önce yapılması
gerekiyor. Yol yok, çocuk parkı yok, okullar yok ve insanlar isyan
ediyorlar. Geçmişte, emekli olanlar, emekli aylıklarıyla çok
güzel geçinebilirken, ev alabilirken emekli ikramiyesiyle, bugün açıklanan
Emekli ikramiyesini iyileştirdik. dediğiniz rakamlarla evin ancak
mutfağını alabiliyorlar, mutfağın içerisindeki
buzdolabına koyacak yemek için cebinde bir para kalmıyor artık.
Batıya tayini çıkan oradaki memurların Bizim batıya
tayinimiz çıkarsa, sahil kesimlerine tayinimiz çıkarsa nasıl
orada kira ödeyeceğiz, nasıl geçineceğiz? diye ödleri kopuyor,
insanların korkulu rüyası olmuş.
Küçükbaş hayvan sayısı İliçte
10 binken 2.200e düşmüş yani tulum peynirinin merkezinde; orada
artık koyun kalmadığı için tulum peyniri bile tehlikeye
girmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ ŞEKER (Devamla) Bir kuzuyu
yaşatabilmek için, diğer kuzulara yem olabilsin diye diğer bir
kuzuyu satıyoruz diyorlar. Orada büyükbaş hayvan sahipleri de yem
fiyatlarına artık yetişemez oldular. Erzincanın köylerinde
telefonlar çekmiyor, internet yok, biz Gençlerimizi orada tutalım,
üretime katalım; tarımda, hayvancılıkta iş
yapsınlar. diyoruz ya ama orada, Erzincanın merkez köylerinde bile
internet dâhi yok.
Refahiye-İliç yolu hâlâ bitirilmemiş, bir
an önce bitirilmesini bekliyorlar, insanlar bir an önce oranın
açılmasını istiyorlar.
Erzincan Orda bir köy var, uzakta. dizeleriyle
tanınan şair Ahmet Kutsi Tecerin memleketi. Onun dizelerini
hatırlatarak bitirmek istiyorum konuşmamı. Gitmeseniz de
kalmasanız da görmeseniz ve görmek istemeseniz de orada bir Erzincan var,
sorunları var ve sorunlarına çözüm bekliyorlar, hâlâ siz çözmediniz,
biz geldiğimizde çözeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Başkanım,
Erzincanla alakalı tezviratta bulundu, onu düzeltmemiz lazım.
BAŞKAN Böyle bir usul yok.
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Ama bu sefer üstü
kapalı kalır. Küçükbaş 60 bin olduğu hâlde Ali Bey 10 bin
dedi.
BAŞKAN Sayın Çelebi
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Yunanistanın adaları
silahlandırmasına ve seksen günlük NAVTEX ilan etmesine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
1923 Lozan ve 1947 Paris Anlaşmalarıyla
gayriaskerî statüde olmak kaydıyla Yunanistana devredilen 23 ada
bulunmaktadır. Bu adaların silahlandırılması ülkemiz
için çok ciddi bir millî güvenlik sorunudur. Bu adaların egemenliği
artık tartışmalıdır. Birleşmiş Milletler ve
NATO gereğini yapmalıdır. Muhalefet sessiz kalmayıp tam
desteğini Hükûmete bildirmelidir.
Ayrıca, Yunanistan bugün tatbikat
maksatlı, hukuka aykırı bir şekilde, çocukça davranarak çok
uzun bir süre seksen günlük NAVTEX ilan etmiştir. Bu kabul edilemez.
İstesek bir öğle yemeği arası, bir kahve molasında
haddini bildireceğimiz emperyalizmin şımarık çocuğu
Yunanistan, tekrar kukla olmaya soyunmuşsa bilsinler ki akıbetleri
yüz yıl önce olduğu gibi yine Egenin derin ve soğuk suları
olacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Gülüm
2.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, İstanbulun Beyoğlu
ilçesine bağlı Fetihtepe Mahallesindeki kentsel dönüşüm için
imza vermeyen mahalle sakinlerinin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Okmeydanında
zulüm var. İstanbul Beyoğlu Fetihtepe Mahallesi polis
kuşatması altında. Rantsal dönüşüme karşı
çıkan, dönüşüm için imza vermeyen mahallelinin elektrik, su ve
altyapı hizmetleri polis zoruyla kesiliyor. Altyapı hizmetlerinin
kesilmesine ilişkin belediye kararına karşı yürütmeyi
durdurma kararı var. Mevcut plan mahkemeler tarafından 16 defa iptal
edildi. Planın olmadığı yerde hukuksuz uygulama
yapılıyor. Riskli olmayan yerlerin riskli alan olduğunu
söylüyorlar çünkü buralar rantı yüksek yerler. Polisin zorla müdahalesi
sonucunda 2 mahalle sakini baygınlık geçirerek hastaneye kaldırıldı.
Halk Zorla dönüşüm istemiyoruz. derken Beyoğlu Belediyesinin AKPli
Meclis üyesi mahalleliye Provokatör. diyor, hakaret ediyor; elinizi
halkın yaşam alanlarından çekin.
BAŞKAN Sayın Aydın
3.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın Orhaneli ilçesinde
bulunan Orhaneli Termik Santralinin özelleştirilmesi sonucu mağdur
olan işçilere ve Orhanelide bulunan 112 sağlık ekibinin önemine
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bursa ili Orhaneli ilçesinde bulunan Orhaneli Termik
Santralinde 2015 yılında, o kadar uyarmamıza rağmen,
özelleştirme yapıldı. İşçilerin birçoğu da
dağıtıldı; bir kısmı 4/Bli olarak devlet
kurumlarına gitti, bir kısmı da Kütahya Seyitömer Termik
Santrali statüsünde gösterilerek işlerine son verildi. İşçiler
mahkeme kapılarında sürünüyor. Şu anda, en son, karar
Danıştayda bekliyor. Ancak bu işçiler arasında yapılan
adaletsizlikler gerçekten orada çalışan işçileri perişan etti.
Bunun bir an önce çözülmesini talep ediyorum.
Yine, Orhanelinde bulunan 112 sağlık
ekibi -doktorlu sağlık ekibi- 4 dağ ilçesine hizmet ediyor;
bunun da bir şekilde kapatılacağı bilgisi bize
ulaştı. Bakın, oradaki 112 sağlık ekibi çok kısa
sürede hastaneye hastaları getiriyor, bu kaldırılırsa
birçok yurttaşımız hayatını kaybedebilir. Bu
yanlıştan da bir an önce dönülmesini talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Karaduman
4.-
Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, pasaport sorununa ilişkin
açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yurt içi ve yurt dışında yaşayan
binlerce vatandaşımız pasaport temininde problem
yaşamaktadır. Pandemi sürecinde ortaya çıkan çip kriziyle
birlikte yeni nesil çipli pasaport üretimlerinde ciddi sorunların
olduğu, çip tedarik problemi sebebiyle de pasaportların
basılamadığı belirtilmektedir. Başvuru sonrası en
geç dört iş gününde kargoya teslim edileceği belirtilen
pasaportların haftalardır basılamadığı ve
yaşanan soruna ilişkin yurt dışı temsilciliklerimizden
bilgi alınamadığı ifade edilmektedir. Özellikle, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
pasaport gecikmelerinden dolayı vize işlemlerinde mağduriyet
yaşadığı, eğitim amaçlı yurt
dışına çıkmak isteyen öğrencilerimizin başvuru
dönemlerini kaçırdıkları ifade edilmektedir. Yaşanan bu
sorunların çözümüne dair acilen adımlar atılmalı, gerekirse
kullanım süreleri uzatılmalı ve mağduriyetler
giderilmelidir.
BAŞKAN Sayın Öztürk
5.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, Kırıkkalenin
sağlıkta ve haberleşmede yaşadığı sorunlara
ilişkin açıklaması
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem Kırıkkalede üniversite
bünyesinde bir diş hekimliği fakültesi hastanesi ve Sağlık
Müdürlüğü bünyesinde bir ağız ve diş
sağlığı merkezi bulunmaktadır. Her iki hastanemizde de
çocuk diş sağlığı başta olmak üzere, birçok
bölümde personel yetersizliğinden dolayı aksaklıklar ve
gecikmeler yaşanmakta, randevular olması gerekenden daha ileri bir
tarihe verilmektedir.
Ayrıca, savunma ve petrokimya tesislerinin yer
aldığı Kırıkkalemizde, Ankaranın hemen
yanı başında olmasına rağmen, birçok köyde, hatta ilçe
merkezlerinde de cep telefonlarının çekmemesi, internet
ağının bulunmaması teknoloji çağıyla tezat
teşkil etmektedir.
Bu önemli sorunların bir an önce çözülmesiyle
ilgili gerek Sağlık Bakanlığını gerekse
Ulaştırma Bakanlığını göreve davete ediyoruz.
Ayrıca, tüm telekomünikasyon şirketlerimizin çalışma
yapmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
6.-
Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Nevşehirlilerin
yaşadığı ekonomik sıkıntıya ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
geçtiğimiz üç gün boyunca Nevşehir Milletvekilimiz Faruk
Sarıaslanla birlikte tarımın, ticaretin ve turizmin önemli
merkezlerinden biri olan Nevşehirdeydik. Tüm Türkiyede olduğu gibi
Nevşehirde de çiftçisinden esnafına herkes perişan hâlde;
köylerde, şehir merkezinde, cadde ve sokaklarda, pazar yerlerinde
görüştüğümüz herkes feryat ediyor. Simit satarak geçinmeye
çalışan bir gazi askerimiz Bataktayım,
sıkıntıdayım, siftah yapamıyorum. Un 460 lira oldu
dün, evvelsi gün 380 liraydı. diye isyan ediyor. Pazarda çaydanlık
satan bir yurttaşımız Çaydanlığın en iyisi 100
liraydı, şimdi 450 lira oldu, vatandaş alamıyor, biz
satamıyoruz. diyor. Elektrik
faturalarını ödemediğini aktaran bir teyzemiz
geçinemediğini söylüyor. Bir yetiştiricimiz ise Kazanamıyorum,
yem olmuş 300 liranın üzerinde, nasıl alıp yedireceğiz
hayvana; ayağıma giyecek pantolon alamıyorum. diyor. Bu
sorunlara çare bulun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
İsmail Kaya
7.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Osmaniyeye yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Binlerce yıllık köklü
tarihi ve doğal güzellikleriyle kaleler şehri Osmaniye ilimize,
iktidara geldiğimiz günden bu yana Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde eğitimden
sağlığa, altyapıdan ulaştırmaya, tarım ve
hayvancılığa, orman ve KÖYDES projelerine, enerjiden sanayiye,
kültürden spora tüm alanlarda yaklaşık 12 milyar lira tutarında
kamu yatırımı yapılmıştır. Üretimi, istihdamı,
ihracatı ve teknoloji ağırlıklı
yatırımları artırmak için ülkemize, ilimize yapılan
destek her dönemde artmaktadır. Ülkemiz ve Osmaniye'miz için 2023, 2053 ve
2071 vizyonumuz kapsamında Durmak yok, yola devam. diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
8.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, AK PARTİ
iktidarında yapılan çevre yatırımlarına ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK PARTİli olarak
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde iktidara geldiğimiz 3 Kasım 2002 tarihinden
bugüne her alanda olduğu gibi çevre konusuna öncelik vererek
asırlık yatırımları yirmi yıla
sığdırdık. Atık su arıtma tesisi sayısı
145ten 1.176ya ve atık su arıtma hizmeti verilen belediye nüfusunu yüzde 35ten yüzde 90a
çıkardık. Toplam 446 millet bahçesi projemizden 128ini
tamamladık. TOKİ eliyle toplam 1 milyon 100 bin konut ürettik, 3
milyon konutun dönüşümünü tamamladık. Orman
varlığımızı 21 milyon hektardan, 23 milyon hektara çıkardık.
AK PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın güçlü liderliğinde, çevrenin bize kalan bir miras
değil, gelecek nesillere bırakacağımız bir emanet
olduğu bilinciyle hareket ediyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
9.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, bir lisede Kuran-ı Kerime
yapılan saygısızlığa ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
bir lisede gençlerin sınıfta Kur'an-ı Kerim'i top yerine
kullanıp oyun oynamasının, Kur'an'ı tekmelemesinin hiçbir
şekilde izahı mümkün olmayan, son derece çirkin ve ahlaksız bir
görüntü olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz. Yaşanan bu olay bireysel
olarak kabul edilse bile, savrulmaların nerelere sıçrayabileceğini
göstermesi açısından son derece önemlidir. Saygı ve sevginin yok
edildiği, inanıp inanmamakta hür bırakılan insanın en
azından insani boyut itibarıyla dikkat etmesi gerekenlerden
uzaklaştıkça çok aşağılara düşmesi kaçınılmazdır.
Temel değer yargılarının bu kadar ters yüz edildiği
gerçeği, hızla koştuğumuz yarının kötücül
dünyasına koşar adım gidildiğini görmek ve itiraf etmek
durumundayız. Yetişme ve yetiştirilme saiklerinde tüm eksiklik
ve sorumluluk toplumun her kesiminin, her kademesinin, hepimizin uhdesindedir.
Medeniyetimizin bize bıraktığı güzelliklerden
uzaklaştıkça çağın sapma ve saplantılarının
esiri olmaya mahkûmuz diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arkaz
10.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Öğretmen Şenay
Aybüke Yalçının şehadet yıl dönümüne ve Türkiye
Cumhuriyeti devleti ve büyük Türk Milletinin bölünmez bütünlüğü için
canlarını feda eden şehitlere ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
9 Haziran 2017de Batman'ın Kozluk ilçesinde
şehit olan Aybüke Öğretmeni şehadetin yıl dönümünde
rahmetle anıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve büyük Türk
milletinin bölünmez bütünlüğü uğruna canlarını feda eden
şehitlerimize rahmet, kahraman ailelerine bir kez daha
başsağlığı diliyorum. Aybüke Yalçın'ı, Necmettin
Öğretmeni, Bedirhan bebeği, Yasin Börü'yü, Eren Bülbül'ü ve
adını sayamadığım nice şehitlerimizi
unutmayacağız; ruhları şad olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz...
11.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, ülkücü şehitlere ilişkin
açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
8 Haziran 1970te şehit edilen Yusuf
İmamoğlu, son sözü Vatan sağ olsun. olan Fikri Arıkan
Mustafalar ölür, Allah davası ölmez. diyerek şehadete yürüyen
Mustafa Pehlivanoğlu, şehadetlerine tanıklık eden
imamın Vallahi evliyaydılar. dediği Selçuk Duracık ve
Halil Esendağ, son arzusunda bayrak ve Kuran isteyerek
inandığı değerleri bayraklaştıran Cengiz Baktemur
ve Cevdet Karakaş, Allah yolunun yolcusu İsmet Şahin Ölsem bile
ölmeyeceğim. diyen Ahmet Kevser, hatmini tamamlayacağı için
ertelenen idamına sevinen Ali Bülent Orkan, önde giden Önkuzu, ülkü
uğruna şehit Özmen, mukaddesatımız uğruna
kızıl kurşunlara hedef olan Kılıçkıran
Mücadelemizden yılmayacağız. diyen, şehitler
kervanımızın şehidi Fırat Yılmaz
Çakıroğlu, Türkistan davamızın Kutup Yıldızları
olan, yezitlere karşı duruşunu değiştirmeyen, baş
veren ama baş eğmeyen, şehadetleriyle devleşen
şehitlerimizi rahmetle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
minnetle anıyor,
aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
12.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Kirazlıdere Termik
Santraline ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
ÇED yönetmeliğine göre, yedi yıl içinde mücbir sebep
bulunmaksızın yatırıma başlanmaması durumunda
ÇED olumlu kararı geçersiz sayılır. Kirazlıdere 1 ve
Kirazlıdere 2 Termik Santralleri ilk ÇED olumlu kararını 2013
tarihinde almış, daha sonra Endüstriyel Atık Depolama Alanı
ve İskele Projesi de dâhil edilmiş, Mart 2015te ÇED olumlu
kararları verilmiştir. ÇED kararları üzerinden yedi yıldan
fazla süre geçmiş ve yatırıma
başlanmadığından raporlar geçerliliğini
yitirmiştir. Kirazlıdere Termik Santraline ilişkin uygulama imar
planı değişikliği Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığınca 19 Nisan 2022 tarihinde
onaylanmış mıdır? Şayet onaylandıysa ÇED olumlu
kararları zaman aşımı dolayısıyla geçersiz duruma
gelmiş bu projede imar planı değişikliği hangi gerekçe
ve yasal dayanakla yapılmıştır?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
13.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, İznik
Gölü, Salda Gölü, Apolyont Gölü gibi göllerin can çekişmesine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Yıllardır dile getiriyoruz, soru ve araştırma önergeleri
verdik; İznik Gölü kuruyor, kirleniyor ve suyu çekiliyor.
Araştırılsın diyoruz, çözüm üretilsin istiyoruz. Göl suyunu
kullanan fabrikalar ne kadar su çekiyor, ilgilenen yok. Göl,
bataklığa dönüştü. Geçen gün bir video ve görüntüler geldi
-şöyle, kameradan görünemiyor herhâlde- İznik Gölü'nün
kıyısında müsilaj benzeri görüntüler oluşmuş durumda
ve İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesinden Profesör Doktor Meriç
Albay İznik Gölü'ndeki müsilaj benzeri görüntünün nedeni olarak
siyanobakteri artışını işaret ediyor ve Gölde mutlaka
yüzme yasaklanmalı. diyor.
Çevre denilince aklına göller, dereler,
denizler, ormanlar değil de sadece içinde binalar bulunan millet bahçeleri
gelen anlayış sayesinde göllerimiz maalesef kuruyor, yok oluyor ve
İznik Gölü, Salda Gölü, Apolyont Gölü gibi göller can çekişiyor.
BAŞKAN Sayın Çakır
14.-
Erzincan Milletvekili Burhan Çakırın, Peygamber Efendimizin ahirete
hicretinin miladi yıl dönümüne ilişkin açıklaması
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) Âlemlere rahmet olarak
gönderilen, insanlığın rol modeli, önder ve öğreticisi
Peygamber Efendimizin (AS) ahirete hicretinin miladi yıl dönümü. 8
Haziran 632de Refiki Âlâya, en yüce dosta irtihal eden Sevgili Peygamberimiz
Hazreti Muhammed Mustafa Efendimize (AS) sonsuz selam ve salat olsun. Rabbim
bizlere şefaatiyle şereflenmeyi nasip etsin.
Onun aziz ruhlarına ithafen: Mucize
saltanatın taşları ayna yapar/Her ırmak ve her deniz, her
leyl-ü nehar sana/Senin Zâti Akdesin âlemlere rahmettir/Cibrîl vefalı
yoldaş, Yüce Allah yâr sana/Bu nice iştiyaktır, ey en güzel sevgili/Asırlardır
koşuyor, genç ve ihtiyar sana.
Ona salat ve selam olsun.
BAŞKAN Sayın Gergerlioğlu
15.-
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, soru önergelerinin
Meclis Başkanlığınca engellenmesine ilişkin
açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Soru
önergelerimiz anlamsız gerekçelerle engellenmektedir. İçişleri
Bakanlığına Aynur Doğanın Kürtçe konserinin neden
engellendiğini sormamız da Meclis Başkanlığınca
engellendi, soru önergem iade edildi. Soru önergemde Batmanlı gençler Cumhurbaşkanı
Erdoğan'a Dar Hejiroke şarkısını söyleyebilirken,
Derince Belediyesinin Detaylı inceleme yapınca iptal ettik. diyerek
Aynur Doğan konserini iptal etmesindeki çelişkiyi gündem etmiştim.
Tek amacı istişare sağlamak. diyerek önergemizi reddeden
Meclis Başkanlığı, aslında Kürtçe konserin
yasaklanmasını sormamızı engellemiş, siyaset yapma
hakkımızı gasbetmiştir. Kaba ve yaralayıcı
ifadeler var. diyerek işkenceye uğrayan mağdurların
ifadelerini önergelerimizde kullanmamızı reddeden ve önergelerimizi
reddeden Meclis Başkanı Mustafa Şentop'u kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
16.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Mardinin Yeşilli ilçesindeki
kamulaştırma sorununa ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçen hafta Mardin'de çeşitli ziyaretlerde
bulunarak vatandaşlarımızın sorunlarını dinledik.
Özellikle, Yeşilli ilçesinde vatandaşlarımızın
şikâyetçi olduğu sorunların başında Gül ve
Tepebaşı Mahallelerindeki bazı taşınmazların
Danıştay kararına rağmen, Cumhurbaşkanlığının
acele kamulaştırma kararının uygulanmasıyla
yaşanan mağduriyetler, hak kayıpları ve hukuksuzluklar
gelmektedir. Danıştayın riskli alan kararını iptal
etmesi üzerine, iki mahalleyi kanuna aykırı bir şekilde rezerv
yapı alanı ilan ettiren Yeşilli Belediyesinin, kanuna
aykırı, keyfî kararlarla yıkım yaptığı ve
taşınmazlara düşük bedeller biçildiği bizlere
iletilmiştir. Ben buradan Çevre ve Şehircilik Bakanına sormak istiyorum:
Mağduriyet yaşadıklarını söyleyen
vatandaşlarımızın iddialarıyla ilgili bir inceleme
yapıldı mı? Yeşilli Belediyesinin bu keyfî
uygulamalarına ve hukuk tanımazlığına duyarsız
kalınmasının gerekçesi nedir?
Vatandaşlarımızın mağduriyetlerine Bakanlık neden
sessiz kalmaktadır? Ve değerli milletvekilleri, konunun mahkemeden dönmesi
karşısında kamu zararından
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, sağlık
personelinin ekonomik koşullarının ve çalışma
şartlarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, sağlık personeli, yaklaşık 1 milyon
kişidir. Sağlık personeli özveriyle
çalışmaktadır. Yedi gün yirmi dört saat esasına göre
çalışırlar. Hekim başta olmak üzere eğitimleri ve
çalışma hayatları çok zordur fakat hekim ve tüm sağlık
çalışanlarının aylıkları sanılanın
aksine düşüktür, çalışma süresi ve şartları ise çok
ağırdır. Sağlık personeli farklı şekillerde
ek ödeme almaktadır. Ek ödeme iller arasında, kuruluşlar
arasında, branşlar arasında ve mesleklere göre farklılık
göstermektedir. Bu durum çalışanlar arasında sorun
oluşturmaktadır. Hekim ve sağlık
çalışanlarının esas aylığında kuruluş,
branş ayrımı olmadan; aylara göre değişmeyen
iyileştirme yapılmasını ve bunun emekli
aylıklarına yansımasını, böylece emekli sağlık
personeli aylıklarında da yapılacak iyileştirmeyi
destekliyoruz.
Ayrıca, sağlık personelinin
çalışma şartlarında, nöbet ve icapçılıkta
iyileştirme yapılmasını da destekliyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Şeker
18.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaelinin daha yeşil bir
kent hâline gelmesine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kocaeli çevreye
yapılan yatırımlarla sanayinin yanında yeşil ile
mavinin buluştuğu bir kent hâline geldi. Kocaeli Çevre
Şehircilik ve İklim Değişikliği İl
Müdürlüğünce sanayi tesislerinin hava kalitesi, baca gazı emisyon
ölçümleri yapılıyor, gece görüşlü kamerayla tesisler
denetleniyor.
Şehrin dışından geçen Kuzey
Marmara Otoyoluyla şehir merkezine salınan egzoz emisyonu ve gürültü
kirliliğinde azalma sağlanıyor. Büyükşehrin
yaptığı yatırımlarla, ileri atık su arıtma
tesisleriyle, dere ağızlarındaki atık toplama
bariyerleriyle, denizlerdeki atık toplama gemisiyle, deniz süpürgesiyle,
deniz uçağıyla yapılan denetimlerle İzmit Körfezinin
kirlenmesi önlenmektedir. Çevreye yapılan yatırımlarla
Kocaelide kişi başına
BAŞKAN Sayın Özkan
19.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Mersinin tarihî ve doğal
güzelliklerine ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Mersin dünyanın, Türkiyenin ve Akdenizin en
güzel kentidir. Mersin tarihî ve doğal güzellikleri ve her açıdan
yaşanılabilir zenginlikleriyle turizm cennetidir. Mersin, denize
kıyı tüm kuşaklarında binlerce yerli kültürün, geçmiş
medeniyet ve uygarlıkların, insanların izlenimlerinin bugüne
taşındığı, doğal zenginlikleriyle, kimi zaman
Toroslardaki ardıç ağaçları ve keklikle buluşan kokusu,
kimi zaman narenciyenin insana sunduğu çok özel ve güzel meyvesi ve
yeşilin zenginliği, kimi zaman yaşanılabilir, gezilip
görülmesi gereken bir şehirdir.
Okulların tatilleriyle birlikte vatandaşlarımızı
çocuklarıyla beraber, denizin ve yeşilliğin buluştuğu
Mersinin güzelliklerini görmeye, eşsiz lezzetlerini tatmaya davet ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN- Sayın İlhan
20.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, besi maliyetlerindeki
artışın nedenlerine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Ülkemizde besi maliyetlerindeki
artışın temeli kesif ve kaba yem fiyatlarının
yüksekliğine dayanmaktadır. Özellikle son bir yılda döviz
kurlarının yükselmesine bağlı olarak üretim girdilerinde
önlenemez, yukarı yönlü, ivmeli bir artış
yaşanmaktadır. Yem endüstrisinin yaşadığı arz
sorunu ve biraz da kriz fırsatçılarının aç gözlülüğü sebebiyle
ayda bir yapılan fiyat güncellemeleri artık günlük hâle
gelmiştir.
Hayvancılık ve besi çiftlikleri
Kırşehir ekonomisine lokomotif olan katma değerli bir sektördür.
Ancak ne kadar acıdır ki elimde görmüş olduğunuz
fotoğraftan da anlaşılacağı üzere Kırşehirli
besicimiz hayvanlarını artık sarı sitelerde ve araç
takası opsiyonu da dâhil satmak istemektedirler. Buradan
Kırşehirin gerçeklerinden uzak yerel bürokratlara ve Hükûmet
yetkililerine seslenmek istiyorum: Tarım ve hayvancılıkla
uğraşan çiftçimize gerekli desteği bir an önce sağlayınız.
Aksi hâlde tahıl ürünlerinden sonra kırmızı ette de büyük
bir arz sorunu yaşanacağını söyleyebilirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aygun
21.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, yerli elektrikli traktör
projesine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) AK
PARTİ çiftçi için sadece hayal kırıklığıdır.
AK PARTİnin bizzat kendisi üretimin önündeki engeldir. Bir önceki Bakan
Pakdemirli iktidarın en iddialı ve en önemli projesinin yerli ve
millî traktör olduğunu ballandıra ballandıra
anlatmıştı. Hatta 16 Ekim 2021 tarihinde, Ocak 2022
yılı itibarıyla seri üretime geçileceğini
müjdelemişti, yakıtta yüzde 80-90 tasarruf
sağlanacağını anlattı. Dün konuşan yeni
Tarım Bakanı ise elektrikli traktörün ilgi alanında
olmadığını, seri üretim konusunda ise hiçbir bilgisinin
olmadığını söyleyiverdi. Öğrendim ki Sanayi
Bakanlığı ilgili firmaya projeyi reddettiklerini bildirmiş.
Yani elektrikli traktör hayali büyük bir fiyasko oldu. Bu proje
Erdoğanın izni olmadan bitirilemez. Çünkü Erdoğan 26 Temmuz
2019da yani iki yıl önce büyük bir şov yaparak Pakdemirliyle
birlikte bu yerli elektrikli traktörü kullanmış, pullukla tarla
sürmüştü ama tarlaya ayağındaki galoşla girmişti.
Projenin göstermelik olduğu bu galoştan belliydi. Güldürüyorlar
herkesi. Bu iktidar elektrikli traktörü beceremedi, uzaya nasıl
çıksın diye soruyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
22.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, AKP saray iktidarının
kendilerine muhalif olanları ayrım yapmaksızın tutuklamaya
devam etmesine ilişkin açıklaması
HÜDA KAYA (İstanbul) Teşekkürler.
AKP saray iktidarı kendilerine muhalif
olanları, Gezi ve Kobani olaylarında da olduğu gibi ayrım
yapmadan tutuklamaya devam ediyor. Son operasyonlardan biri de geçtiğimiz
günlerde Vanda oldu. Tutuklanan 9 kişiden 1isi Van MAZLUMDER eski
Başkanı Yakup Aslan idi. Sebebi, 2013 yıllarında çözüm
süreci kapsamında yürütülen geri çekilmenin sağlıklı bir
şekilde tamamlanması için iktidarın teşvikiyle MAZLUMDER
öncülüğünde farklı çevrelerden, STKlerden 14 kişilik bir izleme
heyeti oluşturulmuştu ve o da içindeydi. O dönemde iktidarın
teşvikiyle ve bilgisi dâhilinde gerçekleşen Kato Dağındaki
girişimlerde oradaki onlarca basın mensubunun takip etmesi sonucunda
o gün çekilen fotoğraflar şimdi tutuklanma sebebi oldu. Saray ve
iş birlikçilerine bir kez daha sesleniyoruz: Yakın zamanda tarih
olacaksınız ve tüm tutsaklarımız özgürleşecek.
BAŞKAN Sayın Karaman
23.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, İstanbul Milletvekili Ali
Şekerin yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli üyeler, Sayın Ali Şeker
Erzincanı kısa bir süre ziyaret edip bilgiler
aldığını söyledi ama çoğu yanlış bilgi.
İliç altın madeninde atık su riski olduğunu söyledi ama
tesise ait maden ocağı depolama alanında alıcı ortama
herhangi bir atık su deşarjı söz konusu değildir. Her ay 19
adet yer altı kaynak su deposu ve çeşmeden, 8 adet yüzey suyu
noktasından örnekler alınmakta. Yer altı suları ayda 1 kez,
yüzey suları ayda 2 kez olmak üzere örneklenmekte, yurt içi, yurt
dışı laboratuvarlarda incelenmektedir. Biz hemen her hafta
halkımızın sağlığıyla ilgili
çalışmalara devam ediyoruz.
İliçte hayvan sayısı 2.020ye
indi. dedi ama 62.500e çıktı. Bağıştaşta
köprü dar. diyor ama oraya viyadük yapıldı, büyük bir ihtimalle
göremedi. Refahiye-İliç arası duble yol yapılıyor.
Sayın Ali Şeker Erzincana hizmet ettiği yıllarda
kalmış. Başbakanımızın deyimiyle dostluğun,
kardeşliğin ve hoşgörünün şehri Erzincanda
Biz her hafta
oradayız ve bütün bu konuları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan Yalım
24.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, motorin zamlarının
ulaştırma ve tarım sektörüne olan etkisine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, dün akşam gelen
afaki zam sonrası motorin yani yerel deyimle mazot 28 TL oldu. En büyük
hizmet sektörü olan ulaştırma sektörü, kamyoncu, otobüsçü, minibüsçü,
taksici, dolmuşçu yani tüm yük ve insan taşıyan sektör çok zor
durumda; kontak çevirmekte zorlanıyorlar, insanları
taşımakta, servis yapmakta zorlanıyorlar. Lütfen, Sayın
Ulaştırma Bakanından ve de Maliye Bakanından özellikle
talep ediyorum tüm sektör adına; gelin üzerindeki ÖTVyi
kaldıralım, KDVyi yüzde 18den yüzde 8e düşürelim, bu sektör
ayakta kalabilsin diyorum.
Bunun yanında, çiftçimiz nasıl ekecek,
nasıl biçecek? Traktörüne mazot alamıyor. 28 TLye mazot alabilen bir
çiftçi kaldı mı? Gerçekten hem traktörüne hem biçerdöverine mazot
almakta zorlanıyor. Gelin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi Sayın Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Usta, buyurun.
25.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Peygamber Efendimizin
dünyasını değiştirmesinin seneidevriyesine, Yusuf
İmamoğlunun şehadetinin 52nci yıl dönümüne, İYİ
Parti Gençlik Kolları üyesi ve ODTÜ Ekonomi Bölümü öğrencisi Murat
Dursunun hedef gösterilmesine, Hükûmetin tarıma daha fazla destek vermesi
gerektiğine, emekliye ödenen bayram ikramiyelerine, MÜSİADın
asgari ücrete ilişkin açıklamasına, Cumhurbaşkanı ile
Hazine ve Maliye Bakanının konuşmalarının
piyasayı bozucu etkisi olduğuna ve uygulanan ekonomi
politikasıyla bir yere varılamayacağına ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz
Hazreti Muhammed Mustafanın dünyasını değiştirmesinin
seneidevriyesini idrak ediyoruz. Hicretin 11inci yılı, rebiülevvel
ayının 12si, miladi takvime göre 8 Haziran 632 tarihine tekabül
etmektedir. Allah onun mütevazı yaşantısını, güzel
ahlakını ve dürüstlüğünü şiar edinen kullardan olmayı
bizlere nasip etsin, ahiret gününde de Peygamber Efendimizin şefaatine
nail eylesin. Salat ve selam Peygamberimizin üzerine olsun.
8 Haziran 1970 tarihinde, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesinde öğrenim gördüğü sırada alçak bir
saldırıyla şehit edilen Yusuf İmamoğlunu
şehadetinin 52nci yılında rahmetle anıyorum. Ruhu şad,
mekânı cennet olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ODTÜde, partimizin gençlik kolları üyesi ve ODTÜ Ekonomi
Bölümü öğrencisi Murat Dursun kardeşimizin fotoğrafları
üniversitenin girişine ve duvarlarına asılarak çirkin bir dille
hedef gösterilmiştir. Bu, alçak ve vicdandan yoksun provokasyonu
şiddetle kınıyorum. Yedi yıl önce benzer olayı
acı bir tecrübeyle yaşamıştık. Ege Üniversitesinde
fotoğrafları kampüsün çeşitli yerlerinde asılarak
fişlenen ve hedef gösterilen gencecik evladımız Fırat Yılmaz
Çakıroğlunun kampüs içinde şehit edilmesi hâlen
hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Böylesi
acıları tekrar yaşamamak için İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu başta olmak üzere ODTÜ Rektörü ve üniversite yönetimini
ivedilikle gerekli tedbirleri almaya davet ediyorum. İkinci bir Fırat
Çakıroğlu vakasının tekrarlanmasına müsaade
etmeyeceğiz. Konunun takipçisi olmaya devam edeceğimizin de
bilinmesini istiyorum.
Değerli arkadaşlar, dün buğday
konusunu gündeme getirmiştim. Sayın Cumhurbaşkanı geçen
hafta çay taban fiyatını açıkladı biliyorsunuz,
desteklemelerle birlikte 7 lira olarak açıklamıştı.
Şimdi, açıklanan fiyat hiçbir şekilde çay üreticisini tatmin
etmemiştir. Elbet, geçen yılki 4 liraya göre yüksek bir
artış görünmesine rağmen girdi fiyatlarındaki artışlar
dikkate alındığında bunun çok yetersiz
kaldığını; bu yıl ve önümüzdeki dönemde de çiftçiyi
mağdur etmeye devam edeceğini görmemiz gerekiyor. Ayrıca, tabii,
kota uygulaması var, ÇAYKUR alımlarda kota uyguluyor
dolayısıyla bu kota
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
uygulamasının bu
şekilde katı olarak devam etmesi de ayrıca çay üreticisini
mağdur ediyor; fiyatlar aşağı doğru geliyor çünkü özel
sektör hiçbir zaman ÇAYKURun aldığı fiyattan çay alımı
yapmıyor, dolayısıyla kota kaldırılsın, çayı
parça parça almaktan da vazgeçsin ÇAYKUR. Bu 7 liralık fiyatın da
tekrar bir gündeme getirilmesi lazım. Çiftçiyi her şartta yani
buğday üreticisini de çay üreticisini de fındık üreticisini de
-fındık demeyelim ama- diğer bütün üretim dallarını da
veya ürünleri de ithalatla terbiye etme anlayışından bu
Hükûmetin artık vazgeçmesi lazım, tarıma daha fazla destek
vermesi lazım. Ekilmeyen alanların ekilmesine teşvik edecek
politikaların uygulanmasını Hükûmetten bekliyoruz.
Şimdi, ramazan ayının
başında da emekli ikramiyeleri gündeme gelmişti, şimdi
bununla ilgili tekrar bir kamuoyu var. O zaman da biz
değerlendirmelerimizi yapmış, Hükûmete bu 1.100 lira olan bayram
ikramiyesinin artırılması yönünde talepte bulunmuştuk,
Sayın Genel Başkanımız da bunları ifade etmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Tabii, Türkiyede enflasyon
sürekli arttığı için, mesela o zaman için 3.700 lira -kuru
dikkate aldığımızda, 250 dolarmış ilk
çıktığında- olması gerekir demiştik, bugün baktığımızda
bunun 4.300e yükseldiğini görüyoruz veya diğer bir gösterge:
Emeklilerin harcamalarının malum önemli bir kısmı gıda
harcamalarına gidiyor. Gıda enflasyonunu dikkate alarak yaptığımız
hesapta da 2.860 lira çıkmıştı ramazan ikramiyesi için
şimdi aynı hesabı yapıyoruz, 3.300 lira çıkıyor.
Dolayısıyla 3.500-4.000 lira civarında bir emekli ikramiyesinin
Kurban Bayramı için bu seviyeye yükseltilmesi bir nebze olsun hiç olmazsa
bu mağduriyetin giderilmesine yardımcı olacaktır. Yani dört
yılda, bu kadar yüksek enflasyon varken emekli ikramiyelerinin, daha
doğrusu bayram ikramiyelerinin sadece yüzde 10 artırılması
vicdanla bağdaşmamaktadır. Bu konuda Hükûmeti karar almaya davet
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) MÜSİADın bir
açıklaması oldu, zaten biz bunu sürekli gündeme getiriyoruz ama
MÜSİAD iktidara yakın bir örgüt olmasına rağmen oranın
dahi, artık onların da vicdanı kanadı demek ki,
işverene yük getirmeyecek şekilde asgari ücretin
arttırılması gereğine ilişkin bir açıklaması
oldu. Buna katılıyoruz yani belli bir yük getirilebilir ama bir
kısmını hazine üstlenerek mutlak suretle, aslında üç ayda
bir yapılmalı diyorduk, nisanda yapılmadı ama temmuz
ayında asgari ücretin mutlaka güncellenmesi gerekiyor. Yani şu anda
yaklaşık açlık sınırının 1.800 lira
altında olan bir asgari ücreti yaşıyoruz. Yılın sonuna
kadar bu 3.000-3.500 lirayı bulacak yani asgari ücretin
arttırılmaması vicdansızlık olur, Hükûmete de bu
anlamda çağrı yapıyoruz.
Son olarak da Sayın Başkan, Sayın
Cumhurbaşkanı tabii konuşuyor. Sayın
Cumhurbaşkanının her konuşmasının piyasaları
bozucu bir etkisi var, işte evvelsi gün yine konuştu, kur bugün
17,15e geldi yani bir yandan Hazine Bakanlığı, bir yandan
Cumhurbaşkanı birbirleriyle yarışıyor, piyasayı
bozma konusunda çok gayretliler maşallah. Ne yapıyorlar, neyi
amaçlıyorlar onu anlamış değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) Neyi hedef alıyorlar, niye
böyle bir şey yapıyorlar yani bunu izah etmek mümkün değil.
Şimdi, yine 2023 hedeflerini on bir yıl
önce koyduğumuzda burun bükmüşlerdi. dedi, sanki hedefleri çok
gerçekleşmiş gibi. Bakın, 2023 hedefleri nedir, şu anda
hangi durumdadır ona bakalım, Hükûmetin rakamlarıyla
bakalım hem de. En son açıklanan orta vadeli programda 2023
rakamları var. On bir yıl önce 2023e ilişkin millî gelirin,
Türkiyenin toplam millî gelirinin 2,1 trilyon lira olacağı söylenmişti,
sonradan millî gelirde bir revizyon yapıldı, o revizyonu da
yansıttığımızda aslında hedefi 2,4 trilyondu;
bunun karşılığında, Hükûmet kendi -ki bu rakam da
gerçekleşmeyecek, bunun altında kalacak- 925 milyar dolar olacak. diyor
millî gelire yani hedefinin 1,5 trilyon lira altında. Hedefinin yüzde 61
altındayken şimdi tutuyor Cumhurbaşkanı diyor ki: 2023
hedeflerimize burun bükmüşlerdi, şimdi de 2053e burun büküyorlar.
Ya kardeşim, burun bükmenin ötesinde bir şey, sizin 2023 hedefleriniz
fiyasko olmuş, çöp olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Tamam.
Teşekkür ederim Başkanım.
Buna rağmen
Yani bu rakamları görmüyor
mu? Bu rakamları birisi Cumhurbaşkanına anlatmıyor mu? Bunu
bile bile konuşuyor, toplumu yanıltmak mı amacı anlamak
mümkün değil.
Bakın millî gelir sıralamasında ilk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
ERHAN USTA (Samsun) Tamamını
doldurmayacağım.
Dolayısıyla şunu yapması
gerekir: Yani kapsamlı bir ekonomik program uygulayarak, lafla bu
işlerin yürümesi artık mümkün değil, Hükûmet milleti
fakirleştirmekten vazgeçsin. Bakan Nebati zaten kendi söyledi, Bizim
politikalarımız dar ve sabit gelirliyi fakirleştirdi ama biz
ihracatçıyı zenginleştiriyoruz. diye bir şey söyledi yani
aslında ihracatçı da tam zenginleşmiyor, topyekûn, sadece
yandaşı zenginleştiren ve bir kısım üst gelir grubunu
zenginleştiren bir ekonomi politikası uygulanıyor. Bununla bir
yere varmak mümkün değildir, milleti daha fazla fakirleştirmekten
vazgeçilmesini istiyoruz. Bunun da yapılacağı yol, Türkiye'nin
yeniden güven kazanacak bir iktidara kavuşmasıdır,
sandığın milletin önüne konulmasıdır.
Teşekkür ederim.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Çeşitli İşler (Devam)
2.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Bucak Şoförler ve
Otomobilciler Esnaf Odası temsilcilerine Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN - Bucak'tan gelen, Şoförler ve
Otomobilciler Odasından arkadaşlarımıza Hoş geldiniz.
diyoruz.
Sayın Bülbül, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Peygamber Efendimizin ahirete
irtihal edişinin yıl dönümüne, Yusuf İmamoğlunun
şehadetinin seneidevriyesine, 2 EOKA militanının Kıbrıs
Rum kesiminde bir TV kanalında yaptıkları itiraflara, Rusya ve
Ukrayna arasında yaşanan silahlı çatışmanın perde
arkasına ve Yunan halkının, Yunan Hükûmetinin uyguladığı
akla ziyan siyasete karşı çıkması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; âlemlere rahmet olarak gönderilen, iki cihan serveri Peygamber
Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) 8 Haziran 632 tarihinde ahirete
irtihal etmiştir. Onun güzel ahlakını ve tüm insanlığa
örnek olan yaşantısını hayatımıza tatbik
edebilmeyi ve ebedî âlemde onun sancağı altında toplanmayı
Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, Peygamber Efendimizi rahmet, minnet,
hürmet ve özlemle anıyoruz.
Sayın Başkan, Türk gençliğini şanlı
tarihinden aldığı ilhamla yeni seferlere çağıran,
ülkücü hareketin, şehitler kervanının
yolbaşçılarından Yusuf İmamoğlu 8 Haziran 1970
tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde öğrenim
gördüğü sırada hainler tarafından katledilmiştir. Şehadetinin
seneidevriyesinde vatan ve millet sevdalısı,
ülküdaşımız Yusuf İmamoğlu'nu rahmet ve minnetle
anıyoruz. Ayrıca, şunu hatırlatmakta da yarar görüyoruz:
Ülküdaşlarımızın, şehitlerimizin davasının
takipçisi ülkücü, milliyetçi hareket olmuştur bugüne kadar, bundan sonra
da yine milliyetçi hareket olacaktır.
Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde
Kıbrıs Rum kesiminde bir TV kanalında itiraflarda bulunan 2 EOKA
militanı, yoldan geçen Türk otobüslerini durdurarak içindeki Türkleri
indirip önce paralarını alıp gasbettiklerini, sonra silahla
vurduklarını, sonra da şişleyerek onları
öldürdüklerini ve çukurlara gömdüklerini itiraf etmiştir. EOKA terörünün
yapmış olduğu bu vahşi katliamlar, militanları aracılığıyla
yıllar sonra bir defa daha itiraf edilmiştir. 68 Türkü
öldürdüklerini bizzat itiraf eden EOKAcı katillerin, insanlık suçu
olarak görülen soykırım suçundan yargılanmalarını
talep etmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu vesileyle eli
kanlı EOKA terör örgütünün katlettiği Kıbrıs Türkü
soydaşlarımızı rahmetle yâd ediyoruz.
Sayın Başkan, yaklaşık beş
aydır Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan silahlı
çatışmanın perde arkasında Batılı birçok ülkenin
ve bilhassa ABDnin Ukraynayı savaşa teşvik eden,
cesaretlendiren politikaları dünya kamuoyunun malumudur. Son günlere kadar
bütün uzlaşma çabalarını engelleyen ve Ukraynada uzun bir
çatışma arzuladığı anlaşılan ülke yine ABD
olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde İsviçrenin Davos
kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumunda konuşan ABD eski
Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Ukraynanın
Rusyanın taleplerini kabul etmesini, Rusyaya toprak vermesi
gerektiğini açıklamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Son Kievli kalana
kadar Ukraynanın savaşması gerektiğini ifade eden ABD
Başkanı Joe Biden, Kissingerın bu açıklamasından
sonra Barış için Ukraynanın toprak konusunda taviz verip
masaya oturması gerekebilir. şeklinde açıklamalarda
bulunmuştur. Yine, Fransa Cumhurbaşkanı Macron da
barış için Ukraynanın Rusyaya toprak vermesi
çağrısında bulunmuştur. Bir yandan Ukraynayı
savaşa teşvik eden açıklamalarda bulunup özellikle işgalin
gerçekleştirilmesini sağlayan, diğer yandan da Ukraynanın
toprak vermesi çağrısında bulunarak Ukraynayı âdeta bozuk
para gibi harcayan ABD ve Batılı ülkeler olmuştur. Bu ülkeler,
her zamanki gibi ikiyüzlü siyasetiyle mazlum Ukraynalıların felaketi
hâline gelmiştir. Ukraynada yaşanan savaş nedeniyle 5 milyonu
aşkın insan yurdundan göç etmiş, binlerce insan da
hayatını kaybetmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Son haberlere
göre, Ukraynada 200 bin çocuğun kaybolduğu, bu çocukların organ
tacirlerinin eline düştüğü ve hatta insan ticaretine alet
edildiği yönünde bilgiler paylaşılmaktadır. Bu acı ve
ibretlik gerçeklikler karşısında, son dönemde, Yunan yönetiminin
oldukça mütecaviz ve dolduruşa geldiği anlaşılan
tavırları ve siyasetinde, Ukrayna meselesinde gelinen noktayı
nazarıdikkate alması önem arz etmektedir. Ülkesini ABD üssü hâline
getirmekte bir beis görmeyerek Batının ve ABDnin gazına gelen
Yunan yönetimi, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde
gayriaskerî statüdeki adaları silahlandırıp kapasitesini
aşacak şekilde aşırı silahlanmaya devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) NATO üyesi olan
Yunanistan, ülkesini sadece ABDnin askerî üssü hâline getirmekle
kalmamış, uluslararası terör örgütlerinin üs ve karargâh bölgesi
hâline getirmiştir. Bilindiği üzere, Atinaya
Savaş
çığırtkanlığı yapan sabıkalı
emperyalistlerin şemsiyesine sığınarak bu tarz düşmanca
faaliyetlerde bulunan Yunan yönetimi, Ukraynanın içine düştüğü
ibretlik durumu ve tarihte yaşadığı büyük hezimetleri
unutmamalıdır. Yunan halkı, Türk devletinin dostluk ve
komşuluk ilişkilerini önceleyerek şeffaf bir şekilde
yürüttüğü diplomasiyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Son cümlelerim
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
ve her şeye
rağmen göstermiş olduğu sabırlı tutumu iyi idrak
etmeli ve Yunan Hükûmetinin akla ziyan bu siyasetine karşı
çıkmalıdır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
27.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Hazine ve Maliye
Bakanının açıklamalarına, Ipsosun ve İstanbul Ekonomi
Araştırmanın yeni sonuçlarına, Diyarbakırda bugün
sabah erken saatlerde gazetecilerin evlerine polis baskını
yapılmasına ve Adana ve Mersin Valiliklerince kamu güvenliği
gerekçe gösterilerek Molierein Tartuffe adlı eserinin Kürtçe
oynanmasının yasaklanmasına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller -haberlerde, eğer
doğruysa- Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Nebatiye konuşma
sınırlaması getirilmiş saray tarafından. Yapmayın
lütfen ya, yani gerçekten konuşsun istiyoruz, yapmayın; Hazine ve
Maliye Bakanının düşünce ve ifade özgürlüğünü
sınırlamayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Saray sol tarafta, niye
buraya bakıyorsunuz Sayın Oluç?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi niye
böyle söylüyorum? Biraz bozuk saat misali olsa da günde 2 defa doğruyu söyleyen
-sadece- tek Kabine Bakanı, Kabinedeki tek Bakan Nebati. Geçen gün
-biliyorsunuz- dedi ki: Enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler
alabilirdik. Almadık. diyor yani, sert tedbirler almamışlar
enflasyonu düşürmek için; ikrar. Sonra Enflasyonla birlikte büyümeyi
tercih ettik. yani Memlekette enflasyonu bu hâle getirdik. diyor, sonra da
diyor ki: Bu sistemden, dar gelirliler hariç, üretici firmalar,
ihracatçılar kâr ediyorlar. Ya, bu dar gelirliler dediği var ya,
dar gelirliler; yoksullar, asgari ücretliler, emekliler, orta sınıf
yani Hazine ve Maliye Bakanı, açıkça Biz, bütün yükü, aslında
krizin bütün yükünü dar gelirlilerin üstüne yıktık. dedi.
Şimdi, bunun konuşmasını engellemeyin lütfen, doğru
şeyler söylüyor. Bu dar gelirli dediğiniz yaklaşık 10
milyon emekli, yaklaşık 12 milyon asgari ücretli, 8 milyon işsiz
yani neredeyse 30 milyon insan; haneleriyle birlikte
hesapladığımızda geriye zaten bir sizin müteahhitler, bir
de çoklu maaş alan saray bürokratları kalıyor, başka kimse
kalmıyor.
Şimdi, biliyorsunuz, bakın, Ipsosun ve
İstanbul Ekonomi Araştırmanın yeni sonuçları var,
diyor ki: Her 10 kişiden 9u geçim sıkıntısı çekiyor.
Halkın yüzde 75i önümüzdeki altı ay içinde faturalarını
ödemekte zorlanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Halkın
yüzde 37si Geçinemiyoruz. diyor. Geçinmekte zorluk
yaşadığını söyleyenlerin oranı yüzde 33. Ucu
ucuna geçinebildiğini söyleyenler de eklenince, Türkiye'de geçim
sıkıntısı yaşayanların oranı neredeyse yüzde
90lara varıyor bugün. Ekonomi yönetimi Türkiye'yi bu hâle getirdi. E,
işte, Hazine ve Maliye Bakanı bunu itiraf etmiş, itiraf
etmiş açıkça. Yani siz iktidar olarak Hepimiz aynı gemideyiz.
diyorsunuz ya, yani aslında halkın yüzde 90ına
yakınını siz gemiden atmışsınız çoktan,
bütün krizin yükünü onlara yıkmışsınız. O yüzden,
lütfen, Hazine ve Maliye Bakanının konuşmasını sınırlamayın,
engellemeyin, daha çok konuşsun, konuştukça gerçekler daha çok
görünüyor çünkü.
Şimdi, bu Hazine ve Maliye Bakanına
sesleniyorum: Ben buraya inmeden evvel baktım, dolar 17 lira 14
kuruştu, şimdi belki daha da yükselmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Mayıs ayı
başından bugüne kadar Türk lirasının değer kaybı
yüzde 12ye ulaşmış vaziyette. Şimdi kur korumalı
mevduat diye bir şey icat ettiniz, o kur korumalı mevduatla hazineyi
batırdınız, batırdınız ve aslında bugün yine
o kur korumalı mevduatı icat ettiğiniz Büyük icat, ekonomiyi
kurtaracağız, yeni ekonomik model. diye
anlattığınız duruma geri döndü doların seviyesi. E,
peki, ne oldu? Hazineye mal olmuş yaklaşık 100 milyar Türk
lirası
Bu 100 milyar Türk lirası kimin parası? Halkın
vergilerinden oluşmuş olan para. Siz halkın vergilerinden
oluşmuş olan parayı, 100 milyar Türk lirasını kur
korumalı mevduat, yeni ekonomi diye bir avuç insana peşkeş
çektiniz ya, peşkeş çektiniz ve bunu yapan Hazine ve Maliye
Bakanı Nureddin Nebati. O daha çok konuşsun, daha çok modeller
üretsin ki aslında bu iktidarın nasıl bir iktidar olduğunu
halk biraz daha fazla görsün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) O nedenle,
Nureddin Nebatinin konuşmasını sınırlamayın,
daha çok konuşmasını sağlayın diyoruz.
Sayın iktidar, bakın, bugün
Diyarbakırda sabah erken saatlerde gazetecilerin evlerine polis
baskını yapıldı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği
-yasal bir dernek- JINNEWS -kadın haberleri- ve Mezopotamya Ajansı
üye ve çalışanları; yaklaşık 20 kişi
gözaltına alındı. Neden? Gazetecilik yapıyorlar. Nasıl
gazetecilik yapıyorlar? Özgür gazetecilik yapıyorlar. Yani
yolsuzlukları, hırsızlıkları, kayyumların
yaptıklarını, ceberut devlet uygulamalarını, insan
hakları ihlallerini yazdıkları için özgür gazetecilik
yapıyorlar ve siz buna tahammül edemiyorsunuz. 20ye yakın gazeteciyi
gözaltına aldınız, belki onların bir kısmını
da tutuklayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Toparlıyorum.
Ya, bunlar gazetecilik yapıyorlar, suçları
gazetecilik yapmak; böyle, durum bu.
Şimdi, bakın, Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütü açıkladı: Türkiye, dünyada 180 ülke
içerisinde basın özgürlüğünün en kötü olduğu ilk 30 ülke
arasında. Kim bunu bu hâle getirdi? Bu iktidar bu hâle getirdi. Yani bu
gazeteciler, şimdi, gözaltına aldığınız
gazeteciler, aynı zamanda Kürtçe gazetecilik yaptığı için
de tutuklanıyor, gözaltına alınıyor. Yani bir kez daha
söylüyoruz: Gazetecilik yapmak suç değildir, Kürtçe gazetecilik yapmak suç
değildir. Bu Dicle Fırat Gazeteciler Derneğine, JINNEWSa ve
Mezopotamya Ajansına yönelik bu saldırılarınızdan
vazgeçin, gazetecileri serbest bırakın.
Bununla bitmiyor, bakın, Moliere diye biri
var, duymuşsunuzdur; bir de onun ünlü oyunu var, Tartuffe, onu da
duymuşsunuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim. Molierele bitiriyorum.
Moliere bunu yeni yazmamış,
yaklaşık dört asır evvel, 1664 yılında bu Tartuffe
adlı komedi oyununu yazmış. İşte, o zamandan beri
dünyanın bütün ülkelerinde birçok dilde oynanan bir oyun. Şimdi, bu
Tartuffeu Kürtçe oynamak için çalışmalar yapıldı ve oynanıyor
da. Son dört yılda 140 kez sahnelenmiş bu oyun. Adana Valiliği
keyfî bir şekilde yasakladı Molierein Tartuffe oyununun
oynanmasını, arkasından Mersin Valiliği de yasakladı.
Gerekçe ne, biliyor musunuz? Kamu güvenliği. Ya, dört yılda 140 kere
oynanmış, Türkiyedeki birçok devlet sahnesinde Türkçe
oynanıyor, kamu güvenliği tehdit altında değil, Tartuffe
Kürtçe oynanıyor diye kamu güvenliği tehdit altında, öyle mi?
Adana ve Mersin Valiliği, sizin yapacak
işiniz yok da Molierein Tartuffeünü mü yasaklıyorsunuz Kürtçe
oynanıyor diye? Bu nasıl bir Kürtçe düşmanlığı
ya, nasıl yani?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Öyle değil, öyle
değil. Biz Kürtçeye özgürlük getiren insanlarız.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Değil değil. diyorsunuz da böyle.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim, son
sözümü söylüyorum.
BAŞKAN Evet, son kez söz veriyorum.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim, son
sözümü söyleyeyim. Kürtçe oyun oynanmasını yasaklamak, Kürtçe
konserleri yasaklamak, bunlar uygun işler değil, bu tür işlerden
vazgeçin. Eğer siz İktidar olarak biz bunu yapmıyoruz.
diyorsanız, o zaman valilerinize, kaymakamlarınıza haber verin
Bu yaptığınız uygun değildir. diye. Yoksa, valinin,
kaymakamın her yasağı doğrudan doğruya iktidarın
yaptığı, İçişleri Bakanlığı eliyle
yaptığı yasaklamalardır, bunu halk biliyor ve bu Kürtçe
düşmanlığıdır, bir kez daha çok açık
vurgulamış olayım.
BAŞKAN Sayın Altay
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülen
(2/4485) esas numaralı Kanun Teklifine ve Hükûmetin kira
artışlarını sınırlamaya yönelik
yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Zatıalinizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda sağlık çalışanlarıyla ilgili bir teklif
tali komisyon olarak görüşülüyor. Şimdi, bilindiği üzere, bu
teklif 1 Aralıkta Meclise gelmiş ve doktorlarımız
bakımından, sağlık çalışanları
bakımından bir bölümü Genel Kurulda da
yasalaşmıştı. Sonra, Sayın Bakan -bu, 1 Aralıkta
oldu- 3 Aralıkta geri geldi, Ya, biz bunu tabip dışı
çalışanlar için de yapacağız, cuma günü Meclisi açalım
mı? dedi. Evet, açalım, bir yaraya merhem olacaksa elbette
hazırız. dedik. Cuma günü Meclisi açtık, teknik kadro geldi,
Biz vazgeçtik. dediler. Yapmayın, etmeyin, sağlıkçılar
zorda, darda. dedik, dinletemedik. Şimdi, yeni bir teklif gelmiş,
üzülerek görüyoruz ki 1 Aralıktaki teklifin çok gerisinde. Hem
doktorlarımız, hemşirelerimiz bakımından hem tabip
dışı personel bakımından, 1 Aralıkta kamuoyuyla
paylaşılan ve Genel Kurulda kısmen kabul edildikten sonra
Komisyona geri çekilen taahhüdün, vaadin çok gerisinde bir teklif var. Bu kabul
edilemez, bunu doğru bulmuyoruz. Türkiyede sağlık sektöründe,
sağlık alanında vatandaşlarımız ve
sağlık çalışanlarımız çok büyük bir
sıkıntıyla karşı karşıya. Bunun en temel
sebeplerinden birinin -tabii, tıbbi cihaz eksiği vesaire var ama-
asıl sebebinin yeterli uzman doktorun bulunamaması olduğunu
hepimiz biliyor ve görüyoruz.
Küçük bir örnek vermek isterim: Tabii, daha önce
doktorlarımız için Giderlerse gitsinler. diyenler Şimdiye
kadar niye gitmemiş bunlar? mealinde bir teklifi bugün Komisyona
getirmişler. İnşallah, Komisyonda akıl galip gelir de 1
Aralıktaki teklifin daha altında olmayan bir öneri
olgunlaşır ve Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama Sayın
Başkanım, bizler milletvekilleri olarak -siz, biz, hepimiz- en güzel
sağlık hizmetini alıyoruz, almalıyız da buna bir
itirazımız yok fakat şunu doğru bulmuyorum: Ankaranın
merkezinde, Çankayada oturan bir vatandaşımız randevu sistemine
giriyor, örneğin, dâhiliyeden muayene talebi var,
vatandaşımız nereye yönlendiriliyor biliyor musunuz Sayın
Başkanım? Haymanaya. Ya da Altındağdan bir
vatandaşımız sisteme giriyor, vatandaşımız
Polatlıya yönlendiriliyor. Bu nasıl garip bir tablodur? Böyle bir
şey olabilir mi? Tabii, bunun bir sebebi var; hekimler göçü var, Kavimler
Göçü bitti bu topraklarda, hekimler göçü başladı, Türkiyede
doktorlarımızı tutamıyoruz ve Türkiyede bugün
itibarıyla -çıksın, Sağlık Bakanlığı
söylesin- hiç genel cerrah olmayan, bir tek bile genel cerrah olmayan
vilayetimiz var. Bursa Uludağ Üniversite Hastanesinde çocuk onkolojisi
kapatılmış uzman doktor yok diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, takdir edersiniz ki Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, toplumun
özellikle de sağlık konusunda en hassas olduğu konuda bu
yetersizlikleri ve eksiklikleri gündeme getirmek bizim en temel görevimizdir.
Sağlık Komisyonuna, Plan ve Bütçe Komisyonuna ve çoğunluk
grubuna sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen bu teklif 1
Aralıkta gelen teklifin çok gerisindedir. Lütfen bu teklifi en
azından 1 Aralıkta gelen teklif noktasına getiriniz yoksa
sağlık çalışanları ve doktorlarımız yeni ve
büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaklar; bunun
altını çizmek isterim.
Bir de bugün Hükûmet açıklama yaptı -dün,
bugün- kira artışları 2023 Temmuzuna kadar yüzde 25te
sınırlandırıldı. Benim bildiğim, Türkiyede
savaş kararını almak Türkiye Büyük Millet Meclisinin işidir
ve böyle işler ülke savaş hâlindeyken olur. Mesela, İkinci Dünya
Savaşında bir Millî Korunma Kanunu çıkarıldı ve belli
tedbirler alındı, fiyatlarla ilgili belli yasal müdahaleler
yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Hükûmet, yirmi senelik beton ekonomisinin iflasını bu teklifle
belgeliyor, yabancılara konut satışından dolayı konut
fiyatlarındaki artışın sebebi olarak ortaya çıkan yeni
ve bu vahim durumu
Millet zorda ve darda, kiracı da zorda ve darda, konut
sahibi de zorda ve darda ama bunun bir tane sorumlusu var; Hükûmet. Şimdi,
Vay efendim, ben yüzde 25in üstünde kira artışı
yapılmasını engelleyecek bir yasal düzenlemeyi Meclise getireyim.
Ya, kardeşim, getir de bu, kayıt dışılığı
artırmaktan başka hiçbir şeye yaramaz. Kiracı-ev sahibi
ilişkisi bakımından bu, kayıt dışı bir
ilişkiye yol açar. Bu, ne kiracıyı kurtarır ne konut sahibini
kurtarır. Buradan yürütmeye
Sayın Başkan, eğer bir fiyat
sabitlemesi yapacaklarsa elektrikte, doğal gazda, benzinde ve mazotta bir
fiyat sabitlemesi yapsınlar, bakın, kiracı-ev sahibi
kavgası, çatışması, çekişmesi kendiliğinden sona
erer.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Beyefendi kendi
belirlediği fiyatları sınırsızca yükseltirken
kiracı-ev sahibi bakımından kanunla bir düzenleme yapmaya
çalışıyor. Bu illa yapılmasın demeyiz ama bu, sorunu
çözmez; bu, sadece kayıt dışı ilişkileri
artırır. Bunun yerine çözüm, elektrik başta, doğal gaz
başta, benzin, mazot başta ve temel gıda başta olmak üzere
bunların fiyatlarını ister kanunla ister yönetmelikle
sabitlemektir. Milletin aklıyla alay etmeyin diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan
29.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Peygamberimizin miladi olarak
vefatının yıl dönümüne, Ankarada kısa süreli
yağış sonrası yaşananlara, Avrupa Parlamentosunun 2021
Yılı Türkiye Raporuna ve İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 8 Haziran, âlemlere rahmet olarak
gönderilen Peygamberimizin miladi olarak vefatının yıl dönümü.
Batılı yıkmak için kuşandığın
kılıcın kabzasında bir dirhem gümüş de ben
olsaydım. duasıyla Hazreti Peygamberimize salat ve selam
gönderiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün Ankarada kısa süreli bir yağış oldu.
Ne yazık ki bu yağış hemen sele dönüştü ve birçok vatandaşımız
ciddi mağduriyetler yaşadı. Yolda kalan araçlar, mahsur kalan
vatandaşlarımız, ölümden dönenlerimiz; çok büyük bir bedel
ödendi.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Utanman da yok, utanman
da yok!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sağanak
yağış biraz daha devam etse, yıllardır bir ironiyle
beraber ifade edilen, şakayla söylenen Ankaraya deniz getirme vaadi
neredeyse gerçek olacaktı.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Utanman gerek, utanman!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Belediyecilik gönül
işidir, böyle olmalıdır. Hadi mazgalları temizleyemediniz,
hadi gerekli tedbirleri alamadınız, hiç olmazsa yağmur dinince
çıkın da vatandaşa Geçmiş olsun. deyin de Ankaranın
Başkanı var mı yok mu herkes görsün Sayın Başkan.
Tüm Ankaralı kardeşlerimize tekrar
geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yetkilileri de göreve davet ediyorum.
O bağıran çok arkadan
bağırdı, duyamadım. Neye bağırdınız?
Kime kızdınız?
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Ben
bağırdım, ben.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Siz mi
bağırdınız?
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Utanman yok senin!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne yok?
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Yirmi beş
yıldır Ankarayı yönetiyorsunuz. Ayıp!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Beyefendi milletvekili
mi? Gözükmüyor bile, çok arkada. Ön taraf boş, öne gelin de duyalım.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Seni herkes tanıyor,
merak etme!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Önden
bağırsın, buyurun. Kim beyefendi? Çok uzak, görmüyorum,
gerçekten görmüyorum yani.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Gözlüğünü
değiştir o zaman.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Beyefendi, bugün yoklama
var diye geldiniz ve gideceksiniz biliyorum. Ön taraf boş, gelin.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Sen kendi arkandaki
sıralara bak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kürsü hakkımdan
feragat edeyim konuşsun, kimi savunuyor anlayayım ama buradan
bağırarak
Çok tecrübeli bir kişi olduğunu düşünüyorum
yaşınızdan dolayı. Bu tarz uygun değil. Ne
bağırıyorsunuz anlamadım ki! Mazgalı
temizlememiş, bağırıyor burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Haluk Bey mi? Hiç
yakıştıramadım Haluk Bey size. Haluk Bey, çok teessüf
ediyorum!
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Ben de size teessüf
ediyorum! Yirmi beş yıl Ankarayı yönettiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Parlamentosu, dün, 2021 yılı
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen müsaade eder
misiniz?
Sayın Koç, Grup Başkan Vekillerine
sırayla söz veriyorum ama hiçbir milletvekili bir Grup Başkan
Vekiline bu şekilde davranmıyor.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Sayın Başkan,
yirmi beş yıldır Ankarayı yöneten zihniyetin bunları
söyleme hakkı yok!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakıştıramadım Haluk Beye gerçekten.
BAŞKAN Siz tecrübeli bir milletvekilisiniz ve
yapmış olduğunuz davranış da doğru değil.
AHMET HALUK KOÇ (Ankara) Yazıktır,
ayıptır! Yirmi beş yıldır Ankarayı yöneten bir
zihniyet bunları söylüyorsa
BAŞKAN Devam edin Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Parlamentosu 2021 Yılı Türkiye
Raporunu dün açıkladı, siyasi saiklerle ve terör destekçilerinin
propagandasından etkilenerek hazırlanan, tek taraflı ve objektif
olmaktan uzak rapora tarafımızca herhangi bir değer atfedilmesi
mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Avrupa Birliğiyle
tarihsel, kültürel, siyasi ilişkilerimizin olduğu bir gerçek. Avrupa
Birliği üyeliği bizim stratejik hedef olarak sürdürdüğümüz bir
başka gerçek ancak ülkemize yönelik haksız tutumlara, ithamlara sessiz
kalamayız, kalmamalıyız. Avrupa Parlamentosunun Türkiye
Raporundaki ön yargılı ve gerçek dışı
değerlendirmelerini en güçlü şekilde reddediyoruz. Kendileri
açısından son derece talihsiz bir rapor olmuştur. Avrupa
Birliğinin Türkiye'ye ilişkin tutumu Türkiye ve Avrupa Birliği
arasındaki ilişkileri, etkileşimi ve diyaloğu
karşılıklı çabayla güçlendirilebilir; bu konudaki tüm
tarafları hassas olmaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm dünyada pandemiden, savaşlardan, enflasyon merkezli
ekonomik sorunlardan kaynaklı çalkantı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu çalkantıdan
ülkemiz de maalesef zarar görmekte. Tüm sorunları biliyoruz. Tüm
sorunları, sosyolojik kesimlerimizin dertlerini masaya yatırıp
tüm ilgililerle görüşerek önemli adımlar atıyoruz. Az önce
Sayın Grup Başkan Vekilinin ifade ettiği kiracı-kiralayan
ilişkilerindeki sözleşmelerin bir döneme mahsus olarak belli bir
oranı aşmamasına ilişkin teklifimizi aslında ben özel
görüşmede değerlendirecektim ancak Sayın Başkan
açtığı için burada değerlenmek durumundayım. Bu
konuların hiçbiri esaslı, kalıcı konular değil; sürece
ilişkin sıkıntılar var, bu sıkıntıların
aşılmasına ilişkin tüm partilerimize ben çağrıda
bulunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Gelin,
kiracı-kiralayan sözleşmelerinde ileriki yıllarda büyük
sıkıntılar olmasın diye, kötü niyetli yaklaşımlar
olmasın diye kısmen de olsa bir rahatlama sağlayacak, taraflara
belli bir oranda değerlendirme imkânı verecek, kira
sözleşmesinin yüzde 25ten fazla artışına izin vermeyen
düzenlemeyi beraber değerlendirelim, beraber teklif olarak verelim veya
madde ihdası yapalım. Bu çağrımı tüm kamuoyunun önünde
yeniliyorum.
Bunu yaparken tabii ki bunu bir yıl, iki
yıl süreli yapmak lazım diyorum. Tabii ki bu, ekonominin çözümü için
her şeyi ifade eden bir teklif değil -bunu da biliyorum- ama en
azından Türkiye'deki bir sorunu kısmi olarak çözer diye
düşünüyorum ve tekrar açık yüreklilikle bütün partilerimizin bu
konuya destek olmasını talep ediyorum. Hani zaman zaman diyorsunuz ya
İktidarın yaptığı iyi şeylere destek oluruz,
iktidarın yaptığı kötü şeylere destek olmayız.
diye. Bunun ben küçük de olsa iyi bir iş olduğu kanaatindeyim, tüm
sözleşmeleri nizasız, ihtilafsız hâle koyacak olan bir
sözleşme olduğu kanaatindeyim. Bütün partilerimize bu konuda
çağrıda bulunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu son kez açıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İlerleyen süreçte
beraberce Genel Kurulun takdirine sunmayı teklif ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Altay...
Buyurun Sayın Altay.
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şunu çok
garipsedim: Yirmi beş yıl Ankara'yı yönetip yirmi beş
yılda Ankara'nın altyapısını çözemeyen bir zihniyetin,
üç yıldır toparladığımız Ankara'da Allah'tan
gelen bir afetten dolayı iki rögarın tıkanmasından siyaset
devşirmeye çalışması komik ötesi bir durumdur. Yirmi
beş yıldır Ankarayı yönettirdiğiniz insanı niçin
görevden indirdiğinizi önce bir açıklayın, önce Ankaralılardan
bir özür dileyin, ondan sonra son üç yılda Ankara Büyükşehir Belediyesi
neyi yapmış neyi yapamamış bunlara beraberce bakarız
ama gördüğüm bir şey var: İktidar partisinin Ankara ve
İstanbul yenilgisinin acısı hâlâ üç yıl önceki kadar
sıcak ve taze; buna alışsanız iyi olur, bu
büyükşehirleri bir daha siz zaten hiçbir şekilde göremeyeceksiniz.
İkinci durum; efendim, bir çağrı
yaptı, görüşümüzü tekrar sordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonu son kez açıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Kiracı-ev
sahibi ilişkisiyle Sayın Erdoğanın
batırdığı ekonomiyi ev sahiplerinden fedakârlık
isteyerek kurtarma niyetini de anlamak mümkün değil. Kiracılar çok
zor durumda, sebebi Erdoğandır; ev sahipleri çok zor durumda, sebebi
Erdoğandır. Ben çağrımı yineliyorum, bu olmaz
demiyorum, bu olabilir ama bu çözüm değil, çözüm şu: 1 Temmuz 2023e
kadar elektrik, doğal gaz, mazot ve benzine zam yapmamak; çözüm budur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan
31.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, polemik uzasın istemem, ben Çanakkale Vekiliyim ancak
Ankarada yaşıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben de
yaşıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Benim, şehrimin
belediye başkanının, yağmurda felç olan bir şehrin en
azından sıkıntısı geçince sahaya
çıkmasını bekleme hakkım var diye düşünüyorum; bu olay
siyaset falan değil. Yoksa kar yağar, biri balık yer, kar
yağdıktan sonra, balıktan sonra açıklama yapar; biri,
yağmur yağar, sel olur, hiç gözükmez; bu, doğru bir
yaklaşım değil demeye çalışıyorum Sayın
Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Buna cevap
vermeye bile gerek görmüyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Verme Başkanım,
sağ olasın.
BAŞKAN Kürsü olarak biz de bu topa
girmiyoruz, evet.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Girmeyin zaten.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve
arkadaşları tarafından, gül çiçeği üretimi ve maliyetleri,
gül üreticisinin sorunları ve talepleri hakkında üreticilerimizin
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 8/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 8
Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
8/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8 Haziran 2022
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili
tarafından, gül çiçeği üretimi ve maliyetleri, gül üreticisinin
sorunları ve talepleri hakkında üreticilerimizin
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 8 Haziran 2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 8 Haziran Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Aylin Cesur.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kürtçeye karşı
değiliz, kayda geçsin arkadaşlar.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Kürtçe olduğu için oyun yasaklandı, karşı ol,
olma; fark etmez ki.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım, kayda
geçsin: Kürtçeyle ilgili iddia doğru değilmiş Sayın
Başkanım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Allah Allah, nasıl değilmiş, Tartuffe oyunu yasaklanmamış
mı?
AYLİN CESUR (Isparta) Yeniden
başlatabilir miyiz?
BAŞKAN Başlatırız, mikrofonu
tekrar açalım arkadaşlar, beş saniyeyi geçmesin.
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Terör
kayıtları olduğu için, oyuncuların ve organize edenlerin
terör kaydı olduğu için yasaklanmış.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hapisteler miymiş?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın hatibi
dinliyoruz.
AYLİN CESUR (Isparta) Tartışma
bittikten sonra isterseniz
Size laf atıyorlar.
BAŞKAN Tartışma yok, buyurun, bana
bir şey
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) O
Valiliğin zihniyeti terör odaklı, siz o Valiye bakın, Valiye!
AYLİN CESUR (Isparta) Size laf
atıyorlar, süremi yeniden başlatır mısınız?
BAŞKAN Bana laf atabilirler.
Mikrofonu yeniden açın arkadaşlar.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN
CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum ve güzel ülkemin gülmeye
susamış gül yüzlü insanlarını saygıyla
selamlıyorum.
Selamlamamdan da
anlaşıldığı üzere konumuz gül. Evet, tarihi
insanlığın tarihinden öncesine dayanan gül; Mezopotamyada,
Giritte milattan önce 1600lerde bir duvar freskinde çıkan,
Kleopatranın ayaklarına Marcus Antoniusun yapraklarını
döktüğü, mitolojik öykülerde tanrıların el ele verip
yarattıkları söylenen ve Romalılarda suyunun antiseptik olarak
kullanıldığı gül; Afroditin oğlu Erosa hediyesi ve
böylece, sevginin ve sessizliğin sembolü gül; doğudan batıya
taşınan ve yüzyıllarca bu taşınmanın sonunda Osmanlıda
damıtılarak sanayileşmesine başlanan gül; evet, bazen
Allahın güzelliği, bazen Hazreti Muhammedin simgesi olmuş
hatta güzel koktuğu için Peygamberimizin terine ismi
yakıştırılmış olan gül; evet, yüzyıllar
boyunca sanata bezeme elemanı ve dünya edebiyatında sevgiliyi temsil
eden gül; bu kadar güzel anlattığım gülün mitolojisi ve
tarihinden sonra, şimdi Hafızın kabri olan bahçede bir gül
varmış/Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. evet,
Rindlerin Ölümü şiirinde, üreticisinin akmayan gözyaşlarında
kanayan gül.
Neden kanıyor gül? Yağlık gül
üretiminin Türkiyeyi 1inci yapan ve bunun da yüzde 85lik üretiminin
Ispartada olduğu gülün üreticisinin elini tutalım diye veriyoruz
önergemizi değerli arkadaşlar. Gül üreticisinin elini tutmak için
veriliyor bu önerge. Neden kanıyor gözyaşları gül üreticimizin?
Evet, ben birkaç gün önce, Keçiborlunun Senir köyünde, sabah beşte, gül
üreticisi kadınlarımızla beraber 1 dönüm tarlanın gülünü
topladım. Ellerimde hâlâ onların dikenleri ama onların
artık dikenden ellerinin, avuçlarının içi görünmez hâlde. Çok
zordur gül toplamak, çok zordur, çok emek ister;
karşılığını da alır ancak geçimini
sağlayacak kadar ve onu yeterli bulur gül üreticimiz, çok
kanaatkârdır. Her sene Girdiler arttı. diyoruz, buradan
sesleniyoruz. Bu sefer söyledi köylülerimiz, 1 dekar kıraç tarladan
-topladıktan sonra oturduk konuştuk- 400 kilo gül üretimi üzerinden
hesaplandığında 17 liraya çıkmış maliyetler.
2021de 1 kilo ürün karşılığı
Kilogramı 17 liraya mal olan güle, sakın
ha -ben bunu söylemeye geldim buraya- bakın, 16-17 lira filan gibi,
fısıldadığınız rakamları
aklınızdan bile geçirmeye kalkmayın. Maliyetinin altında,
üreticinin kâr edememesini sağlayan hiçbir fiyatı kabul etmiyoruz,
kabul edilemez hiçbir fiyat çünkü.
Ben burada gül üreticilerimizin
sorunlarını her sene söylüyorum. Birkaç sene önce çıktım
Gülü toprağa gömdünüz. dedim burada, duyulmadı, iktidar kanadı
reddetti önergelerimizi ve bana da çıkıp Gülü siyasete alet
etmeyin. dediler. Ne yapacaktık yani? Gül üreticisi perişanken ben
gelip burada, milletin vekili olarak onların problemlerini dile
getirmeyecek miydim? Tabii ki getirdim. Bir sonraki sene geldim buraya, ilk ben
kullandım Ne yapacak köylü, taş mı yiyecek? Taş mı
yesin köylü? diye ve yine önergemiz reddedildi. İşte bugün de
buradayım.
Bugün burada asıl bulunma nedenim ne, biliyor
musunuz? Aman ha! demek için, Allah'tan korkun! demek için, Yukarıda
Allah var! demek için ve Allah aşkına, köylümüzün sesini duyun.
demek için buradayım.
Kilogram başına gül çiçeği taban
fiyatı 2017de 8,70 -2,41 dolar- bu her sene artarak gidiyor; 7,80; 0,86
dolara kadar düşmüş. Şimdi, girdi maliyetlerinin ne kadar
arttığına ve üreticinin ne kadar zor durumda olduğuna
bakarsanız ve az önce söylediğim rakamlarla beraber, gül üreticisine
Aman ha! Allah aşkına! Allahtan korkun değerli arkadaşlar.
(İYİ Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Şimdi, rakibimiz Bulgaristan. Bizim
GÜLBİRLİK gidip Bulgaristan'dan gül alıyor, onları filan
burada çok konuştuk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYLİN CESUR (Devamla) Sağ olun.
Çünkü Bulgaristan devleti olması gereken
destekleri veriyor gül üreticisine; ek destek veriyor, ÖTV iadesi veriyor,
dönüm başına toprak sübvansiyonu sağlıyor ve bütün
bunları Türkiye'nin de yapması gerekiyor. Neyle yapacak? İyi bir
yönetimle yapacak; siz yapmayacaksınız, biz yapacağız.
Hedef sürdürülebilirlik, tanınırlık, katma değerin
arttırılması, Isparta gülünün havza modeliyle örgütlenerek
üreticiye, gül endüstrisine teşvik verilmesi, sanayinin de teşvik
edilmesi, çiftçiye girdi desteklerinin tam olarak verilmesi ve festivallerin
-sadece skandallarla değil- gerçekten üreticinin katıldığı
festivaller olması; biz bunların hepsini yapacağız.
GÜLBİRLİK yetkililerine de buradan sesleniyoruz: Aman ha! diyoruz
onlara da ve ben bugün burada diyorum ki: Az kaldı, biz geleceğiz ve
birliğe birlik, üreticiye efendi
gibi davranacak bir devlet yönetimi anlayışını esas
alacağız. Biz, seneye kimseyi kimseye muhtaç etmeden, önceliği
üretici Türk köylüsü ve çiftçisi olan bir tarım politikasıyla bunu
düzelteceğiz; düzeltmekle de kalmayacağız, dökülen her
gözyaşının o güzelim cefakâr, vefakâr Türk köylüsünün eline batmış ve
karşılığını alamadığı her dikenin
de ve akan her bir damla terin de hesabını soracağız
değerli arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Cesur, süreniz doldu.
AYLİN CESUR (Devamla) Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum, gelin, önergemizi kabul edin diyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; şimdi gülü konuşuyoruz, bir dönem
oluyor, fındığı konuşuyoruz, çayı
konuşuyoruz; ne kadar tarımsal üretim varsa bu kürsüde bir defa
dillendiriliyor. Niye böyle oluyor? Çünkü üretici bir yüksek girdi, yüksek
maliyet ve düşük fiyat kıskacının içerisine girmiş
durumda. Hâl böyle olunca, az önce sözünü ettiğim tarımsal
emtialarda, şimdi konuştuğumuz gülde üretici bir türlü
emeğinin karşılığını alamıyor. Peki, ne
olacak? Yani ne yapsın bu gül üreticisi? Çok zor koşullarda yüzlerce
yıldan beri sürdürmüş olduğu bu geçimlik faaliyetini terk mi
etsin? Çiti çubuğu bir kenara bırakıp büyük kentlere gidip orada
ucuz emek pazarı hâline mi dönüşsün? Şimdi, bir devlet bunlara
bakmayacak, bu meseleyi çözmeyecek, bununla ilgilenmeyecek de neyle ilgilenecek
Allah aşkına? Yani bir bütün olarak bakıldığında
tarımsal alan perişan vaziyette; üreten ürettiğinden memnun
değil, kazancından memnun değil çünkü girdi fiyatları
tarihte görülmemiş biçimde artıyor. Dün, iktidar üyesi bir hatip
Dünyadaki enflasyon da çok yüksek, o sebeple bu memlekette de böyle oluyor.
falan dedi de bu işler böyle değil. Yani dünyada yakıt
fiyatları artıyor, iyi, anladık da Brent ham petrolü 100
doların altına düştüğünde de bizde mazot yükseliyor, 120
dolarlara geldiğinde yine yükseliyor, niye? Çünkü yakıttan
alınan vergi alması çok kolay vergi, vatandaşı
söğüşlemenin iktidar açısından en rasyonel yöntemi
yakıtı yani mazotu yükseltmektir. Şimdi, burada, iktidarın
yapacağı bir şey kalmamış yani umut
bağlamanın falan da anlamı yok. Ancak ve ancak tarımsal
üretici kesimler, gül üreticisi örgütlenmediği koşulda, kendini
üretimden gelen gücüyle dayatmadığı koşulda bu
zevatın, bu insanların derdiyle dertlenmesi, bu dertlere çare
bulması falan mümkün değil. Nasıl örgütlenecek? Bizim önerimiz,
kooperatifler biçiminde örgütlenmesidir. GÜLBİRLİKin ne dediği,
gül toptancılarının ne dediği, fiyatın nasıl
belirlendiği meselesi ancak ve ancak üretici kendi fiyatını
belirleyecek örgütlü güce sahip olduğunda değişir. Bunun
haricinde, iktidarlar bu işi yapmazlar; iktidarın tarım
politikasının temeli zaten budur. O sebeple, bu piyasada dolaşan
taban fiyat korkutucu bir fiyattır ve bu fiyat geçerli olduğunda,
mesela, Isparta'daki gül üreticisi kardeşim Bulgaristandaki üreticiyle
nasıl rekabet edecek ya, bunun mümkünatı var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Ne olacak? İnsanlar
açlık sınırında, atadan, dededen gördüğü şeyi
üretmeye devam edecek.
O sebeple, bütün tarımsal üretici kesimler
özellikle kooperatiflerde, üretici kooperatiflerinde ve çiftçi sendikalarında
mutlaka örgütlenmek zorundalar. Örgütlüysek başarırız,
örgütlüysek iktidarın ve fiyat belirleyicilerinin karşısına
güçlü çıkarız; tam tersinde, yalnızca ve yalnızca
yaptığımız iş ağlama duvarı olur.
Buradan gül üreticisi bütün vatandaşlarımıza
saygılarımızı gönderiyoruz ve bu mücadelelerinde
onların yanında olduğumuzu, bu önergeye de destek
vereceğimizi ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Göker.
Sayın Göker, siz, Isparta'nın
işlerine karışmayacaktınız, öyle
anlaşmıştık ama.
MEHMET GÖKER (Burdur) Son kez efendim.
BAŞKAN Son kez.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye'de gül üretiminin
yaklaşık yüzde 85i Ispartada, yüzde 8,2si de seçim bölgem olan
Burdurdadır. Ülkemiz dünyanın en büyük gül yağı üreticisi
olmasına rağmen gül üreticilerimizin yaşamış olduğu
sıkıntılar ve ülkemizde yaşanan ekonomik buhrandan gül
üreticileri de nasibini almakta; sürekli artan üretim maliyetleri, döviz
kurlarındaki artış ve GÜLBİRLİK tarafından
beklenen taban fiyatlarının yetersizliği gibi nedenler
üreticimizi ciddi anlamda zora sokmakta. Bakın, 2010 yılında gül
çiçeğinin kilogram fiyatına 7 lira 65 kuruş verilirken 2021
yılında gül çiçeği kilogram fiyatı 7 lira 80 kuruş
olarak açıklandı. Yani bu süreç içerisinde dolar 3 kat
artmış ama gül üreticimize sadece 15 kuruş zam verilmiş. Bu
seneye geldiğimizde de yine girdi maliyetleri, yükselen mazot ve ekonomik
buhran neticesinde GÜLBİRLİKten ekonomik olarak bir taban
fiyatı açıklanması bekleniyor. Dolar olarak değil, mazot
artışına göre bu fiyat açıklanacak olur ise taban
fiyatın en az 25-26 lira olarak açıklanması gül üreticisinin
beklentisidir. Zira gübreye gelen yüzde 400lük zam, tarım
ilaçlarındaki fiyatların 2ye, 3'e çıkması, yükselen üretim
maliyetleri sadece gül üreticilerinin değil, çiftçimizin üretimini de
etkilemekte.
Sadece çiftçilerimiz değil, her gün una,
şekere, yağa ve temel gıda maddelerine gelen zamlarla bunun
yanı sıra elektrik, doğal gaz, akaryakıt gibi sektörlere
gelen zamlarla tüm toplum bir ekonomik kıskaç altında ve buhranda.
Buna uyguladığınız yanlış ekonomi
politikaları nedeniyle vatandaşın alım gücünün
düştüğünü de ekleyecek olursak inanın insanlar içler
acısı bir şekilde yaşantılarını devam
ettirmekte ve her gün çaresiz 3-5 telefon telefonumuzu, kapımızı
aşındırmakta. Tek adam sisteminin getirmiş olduğu
ekonomik buhranın netice itibarıyla bunun ana yapısını
oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, bu sistemden bir an önce
vazgeçilmeli, sisteme ve Türkiye'nin ekonomik gücüne olan güvenin tazelenmesi
için erken seçim bir an önce gerçekleşmeli, sandığa, milletin
takdirine gidilmelidir.
Son olarak, Burdurumuzda son beş günde 3 tane
sel afeti yaşadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET GÖKER (Devamla) Beş günde
yaşadığımız 3 sel felaketi, Burdur merkezde,
Yeşilovanın köylerinde ve Tefenni ilçemizde meydana geldi ve
maalesef ki bu sel felaketlerinde 1 canımızı kaybettik.
Şimdi, bunu sadece doğal afete
bağlayıp geçiştirmek bana göre yetersiz bir sonuç olur. Zira,
gelecek zamanda da bu tür sıkıntıların, felaketlerin
böylesi can kayıplarına sebep oluşturmaması, neden
olmaması için sorumluların -kurum ya da kişilerin- bir an önce
ortaya çıkarılması ve bu konunun
araştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Uğur Gökgöz, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Isparta) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
İYİ Parti Grubunun gül üretimi ve üreticileriyle ilgili vermiş
olduğu grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken Ispartamıza gülü
getiren ve yağının çıkarılmasının öncüsü
Gülcü İsmail Efendiyi rahmetle ve minnetle anıyorum.
Ispartamızda 1889 yılında
başlayan gül üretimi, 1930lu yıllarda 450 bin kilograma kadar
çıkmış, köylülerin kendi imkânlarıyla işlenip 700
kilograma kadar gül yağı üretilmiştir. Gelişen
gülcülüğe paralel olarak, dönemin Ekonomi Bakanı Celal Bayar
tarafından 1935 yılında Ispartada Gül Yağı
Fabrikasının temeli atılmış ve 1936da fabrika usulü
gül yağı üretilmeye başlanmıştır. Süreci dikkatle
takip eden gülcüler tarafından 1954 yılında 9 birim kooperatifin
birleşmesi sonucunda da GÜLBİRLİK kurulmuştur. 8 bini
daimî, 4 bini aktif çiftçi üyesi olan GÜLBİRLİK, 4 ünite gül
yağı ve gül konkreti tesisiyle hizmet vermektedir. Isparta ilimiz
dünya gül yağının yaklaşık yüzde 65ini
karşılamakta ve sektöründe dünyada 1inci sırada
bulunmaktadır.
Bu kısa özeti geçtikten sonra İYİ
Parti Grubunun iddialarına cevap vermek istiyorum. Birincisi: Dünyada gül
çiçeği üretimi bahsedildiği gibi 15-16 bin ton değildir, bu
miktarın katbekat fazlasıdır ama buna karşılık
Türkiyedeki üretim 15-16 bin ton civarındadır.
İkincisi: Türkiyede gül çiçeği üretimi
durma noktasında olmayıp arz fazlalığı söz konusudur.
AYLİN CESUR (Isparta) Köylüyle konuş,
köylüyle.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Devamla) Öyle ki son
yıllarda üreticiler tarafından, işçi yetersizliğinden
dolayı mevcut bahçelerin gül çiçeklerinin günlük toplanamaması dahi
tarafımızca bilinmektedir.
AYLİN CESUR (Isparta) Ama gereğini
yapmıyorsunuz.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Devamla) Üçüncüsü:
GÜLBİRLİK, bir kere, herhangi bir kamu kuruluşu değildir.
Bu itibarla GÜLBİRLİKin taban fiyatı açıklaması asla
söz konusu değildir. Böylelikle bir sorumluluğu da yetkisi de yoktur.
Pazar şartlarına göre tespit edilecek olan en iyi fiyatı her
zaman olduğu gibi vermektedir. Tekrar ediyorum, GÜLBİRLİK asla
taban fiyatı açıklamamaktadır, bu kamu kuruluşu
değildir, böyle bir uygulama da söz konusu değildir.
Bununla birlikte şunu özellikle belirtmek
isterim ki: Göreve geldiğimiz 2002 yılından itibaren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Devamla) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Gül üretimi 2002 yılında 5.828 ton ve ekim
alanı 15.635 dekar iken 2021 yılında gül üretimimiz 15.259 tona
yükselmiş ve ekim alanlarımız ise 33.170 dekara
çıkmıştır.
Değerli Başkan, kıymetli
milletvekilleri; muhalefet partilerinin tabii ki önerge verme adına grup
önerisi vermeleri, araştırma komisyonu kurulmasını
istemeleri alıştığımız bir durum. Yalnız,
gül üretimi noktasında Türkiye'nin medarıiftiharı konumunda
bulunan Ispartamızı ve sektörün önemli lokomotiflerinden olan
GÜLBİRLİKimizi dile dolamak, sırf eleştirilecek bir
şey bulmak adına, sorunsuz işleyen sisteme sekte vurmaya
çalışmak iyi niyetle bağdaşmaz.
AYLİN CESUR (Isparta) Ya, köylüyle
konuşsana, neresi sorunsuz kardeşim! Köylüyle konuş, köylüyle.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Devamla) Bu vesileyle
İYİ Parti önerisine aleyhte oy kullanacağımızı
belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) İyiyse
araştırılsın.
AYLİN CESUR (Isparta) Gül üreticisine
bunları söyleyebilecek misiniz Sayın Vekil? Gül üreticisine
söyleyebilecek misiniz?
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
AYLİN CESUR (Isparta) Kabul, kabul; sayar
mısınız? İtiraz ediyoruz Başkanım.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları
tarafından, TÜİK verilerine göre bölgesel eşitsizliğin
sebeplerinin araştırılması amacıyla 8/6/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 8 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
8/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2022 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul Grup Başkan Vekili
Öneri:
8 Haziran 2022 tarihinde, Batman Milletvekili Sayın
Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından, TÜİK
verilerine göre bölgesel eşitsizliğin sebeplerinin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan -19703 grup numaralı- Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
8/6/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet
İpekyüz.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bölgeler arası eşitsizlik veya
Türkiye'de geri bıraktırılmışlık, geri
kalmışlık bir kader midir, bir tercih midir ve nedenleri
nelerdir? Türkiye'de birçok problemi gündeme getirdiğimizde göz ardı
edilmekte ama burada bazı verilerle bunu sizlerle paylaşmak istiyoruz
ve bu konuda da araştırma önergemize destek vermenizi istiyoruz.
Bir ülkede ekonomik refah, adalet, güven hissi,
barış ve demokrasiyle ilgili, yaşayanların doğduğu
yere, eğitim gördüğü yere, çalıştığı yere,
coğrafyasına bakılır; burada ayrımcılık var
mı, kutuplaşma var mı yok mu. Burada yaşayanların
etnik kimliği, inancı, cinsel yönelimi, dili, ana dili; bu konularda
neler hissediyorlar, neler yaşıyorlar, onlara da bakmak lazım.
Eğer eşitsizlik bir yerde sürekli varsa, eşitsizlik bir yerde
sürekli, hep gündemde duruyorsa o zaman tanıyı doğru koymak
lazım.
Türkiyede, son yıllarda, Parlamentoda biz
vekiller olarak birçok kez soru sorduğumuzda çeşitli verilere
ulaşamıyoruz. Batman Vekiliyim; Batmanla ilgili çeşitli,
ayrıntılı verilere, oranın ilçeleriyle ilgili verilere
ulaşamıyoruz. Türkiyede bütün bunlara rağmen, resmî
kurumların, Türkiye İstatistik Kurumunun, Sanayi
Bakanlığının yaptığı çalışmalardan
size veriler sunmuş olacağım.
Şimdi, arkadaşlar, daha önce de
sunmuştuk, şöyle bir harita var. Bu haritaya göre -12 Mayısta
TÜİKin açıkladığı bir rakam- 2021 yılında
Türkiyede yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir fert
geliri 37.400 lira -Türkiye genelinde, ortalaması- en yüksek 51 binle
İstanbul ve çevresi; koyu kırmızı. Peki, açık olan
yerler nereler? Açık olan yerler kayyumun olduğu yerler değil,
faili meçhul cinayetlerin olduğu yerler değil, köy boşaltmalarının
olduğu yerler değil, insan hakları ihlallerinin olduğu
yerler değil; bu yerler bu dönemde
Şimdi, denilebilir ki: Sadece bu
yıla mı özgü? Şark Islahat Planına da baksanız,
mecburi İskân Kanununa da baksanız, olağanüstü hâle de
baksanız birçok dönemde bu iller böyle. Şimdi, sadece Adalet ve
Kalkınma Partisi değil, cumhuriyetin 100üncü yılı
bitmişken, önümüzdeki sürece girmişken bunları görüp bazı
isimleri koymak lazım, nedenlerini bilmek
lazım. Şimdi ora, bölge, Kürt, Kürtlerin
yaşadığı, Kürtlerin yoğun olduğu iller
dediğimizde bir kısım insanlar hemen itiraz ediyor fakat seçim
dönemlerinde gittiğimizde hepimiz bu süreci biliyoruz ve bunu görmemiz
lazım. Bu iller geri bıraktırılmış mı, kader
mi bunu bilmemiz lazım ve burada bizim bu sonuçları görmemiz
lazım.
Peki, TÜİK bu rakamları
açıklarken ne diyor? Bunun dışında, en yoksul iller:
Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan, Muş, Bitlis, Bingöl,
Diyarbakır, Urfa, Elâzığ, Batman, Siirt, Şırnak. Bu da
mı tesadüf? Bunu geçtik arkadaşlar.
Değerli vekiller, bir
başka harita; Türkiye'de 973 ilçe var, 973 ilçe. Bu ilçelere
baktığımızda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
bir çalışma yapmış yeni, nisan ayında; az önceki
mayıs ayındaydı, bu nisan ayında. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı yaptığı çalışmada 56
parametreye bakmış, 56 parametreye. 56 parametrenin içinde
yaşam, eğitim, sağlık, finans, birçok başlık var.
Bu başlıkları, Türkiye'nin neleri eksik
yaptığını, önümüzdeki dönem neleri daha çok yapması
gerektiğini incelemiş ve 6 bölgeye bölmüş. 6 bölgeye
baktığımızda tekrar aynı harita aynı şekilde
görünüyor. 6ncı kademedeki ilçeler en dipte olan ilçeler. Neresi
burası? 5inci ve 6ncı kademede olan ilçelerin çoğunluğu
burada. Peki, bu tesadüf müdür? Şimdi denilebilir ki: Biz bu farkı
giderdik. Siz farkı gideremediniz, eşitsizliği gideremediniz.
Sadece bu döneme de özgü değil, bu otuz yıl önce de öyleydi,
kırk yıl önce de öyleydi. Ne yapılırsa yapılsın
siz eşitsizliği çözmediğiniz sürece gitmez.
Peki, eşitsizliği çözmek nedir? Sadece ekonomik meseleler, toprak ağası, toprak reformu, geri
kalmışlık falan değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
geri
bıraktırılmış, adı konmamış Kürt
meselesiyle ilgili şeydir. Neden? Çünkü biz bunları görmediğimiz
zaman ne ekonomik kalkınma olabilir ne barış gelebilir ne
özgürlük gelebilir ne de demokrasi gelebilir. Adı konulduğu zaman,
bir meseleye tümüyle eğilindiği zaman; cumhuriyeti demokratik bir
sürece evirmek istiyorsak önümüzdeki yüzyılda, bunun bir tesadüf, bir
kader olmadığı, geri bıraktırma süreci olduğunun
adını koymak, cesur olmak lazım. Cesur
olmadığımız sürece bu eşitsizlik sadece oraya özgü
değildir, bütün Türkiye'de yaşayan herkesi etkileyecektir.
Bu bütçe, şu anda, önümüzdeki dönemde 400
milyarını faize veriyor, 400 milyarını güvenliğe
veriyor; Türkiye bütçesinin yüzde 60ı buraya gidiyor. Siz, Kürt
meselesiyle ilgili cesurca konuşmadığınız sürece,
bölgeler arası eşitsizliği dile getirseniz de çözüm bulamazsınız.
Çözüm; barış, diyalog, müzakere ve cesurca konuşmaktır.
Bu konunun araştırılması
gerekiyor, Meclisin bu konuda acilen görev alması lazım. Hepinizden
destek bekliyoruz.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Behiç Çelik.
Sayın Çelik, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDP'nin grup önerisi üzerine söz aldım. Sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir ülkenin
yaşama azim ve iradesi; bir ülkenin mevcudiyeti ve bunun
sürdürülebilirliği; bir ülkenin refah ve mutluluğu; bir ülkenin
güvenliği, adaleti, hukuka bağlılığı; bir ülkenin
özgürlüklere verdiği değer o ülkenin dünyada saygın bir yere
sahip olduğuna en büyük delildir. Ülkemizin zengin doğal
kaynakları, üstün vasıflı insan gücü, bölgesel pazarlar, küresel
piyasalar, herkesin malumudur. Peki, niye tüm bu imkânlara rağmen ülkemiz
bütünüyle kalkınamıyor? İnsanlar aç, işsiz, perişan;
yokluk, zorluk ve fukaralıkla karşı karşıya. Üretimin,
yatırımın, tasarrufun, istihdamın istenilen seviyeye
çıkarılamadığı bir yönetimle karşı
karşıyayız. AKP iktidarlarının halka reva
gördüğü, kaynaklarımızın hoyratça
kullanıldığı ve iktisadi sürecin israfa sokulduğu,
böyle giderse iflasın kaçınılmaz olduğu bir tuzağa
çekildiğimiz gerçeğidir.
Meclis araştırması önergesiyle,
Türkiyemizin mümtaz illerinden bazılarının ayıklanarak
istatistiki verilere konu edilmesi, diğer illerin içinde bulunduğu
zorlukları görmezden gelmemize yol açmamalıdır. Yani AKP
iktidarları, neredeyse tüm illerimizi yokluğa, açlığa,
sefalete, işsizliğe, perişanlığa düçar etmiştir.
Asıl mesele, 85 milyon insanı mutlu edecek ulusal politikalar
üzerinde kafa yormaktır. GAP projesinin bitirilememiş olması,
tarımın can çekişiyor olması, bölgesel pazarların
Doğu ve Güneydoğu Anadolumuza ekonomik katkısının
sağlanamaması, çökmüş bir Suriye politikasının yöre
halkını olumsuz etkilemesi temel etkenlerdir.
Değerli arkadaşlar, AKP 2013
yılında, 2023 yılı için 2 trilyon dolar millî gelir, 500
milyar dolar ihracat, fert başına 20 bin dolar millî gelir
hedeflediğini ilan etmişti. Ne oldu? Bir yıl sonra 2023
yılı geliyor. Neredeyse moratoryuma gidecek bir ülke tablosuna bizi
ulaştırdılar. Türkiye buna layık değildir, Türkiye
zengin ve güçlü bir ülkedir ancak hırsızlık, yağma, talan,
yolsuzluk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
AKP'nin millî
serveti eşe dosta yağmalatması milletçe sefaletimizin,
açlığımızın temel nedenidir. İşte, önemli
olan, bu sarmaldan çıkabilmektir yani AKP'den kurtulmaktır; adalete,
hakkaniyete, liyakate dayalı, aklı, bilimi ve vicdanı esas alan
bir idareye kavuşmaktır. Bunun uzak olmadığını
hepimiz biliyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ensar Aytekin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
önerge üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel
kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de geri
dönüşü olmayan bir açlık örgütleniyor. Ülkede bir avuç zenginin
serveti katlanarak artarken o serveti yaratan halk taze ekmeğe muhtaç hâle
geldi. Yaşanan derin yoksulluk kuşkuya yer bırakmayacak
şekilde gelecek nesilleri de etkisi altına almış görünüyor.
AKP'nin inşaat ekonomisiyle büyüttüğü neoliberal balon patladı.
Akaryakıt fiyatlarına gelen zam taksimetre gibi çalışıyor.
Türkiye'de zam gelmeyen tek şey, marketlerin sattığı 25 kuruşluk
poşet; bunun dışında her şey uçuyor. İktisatta
karşılığı olmayan Faiz sebep, enflasyon sonuç.
saçmalığı, bugün, bütünüyle bir ülkeyi yoksulluğa teslim
etti. Peki, kim kazanıyor? AKP'nin yarattığı zenginler,
yandaşlar kazanıyor; köprücüler, garanticiler, 5li çeteler,
uyuşturucu baronlarıyla poz verenler kazanıyor;
garajlarında milyon dolarlık arabaları olanlar kazanıyor;
özetle, AKP ve AKP çocukları kazanıyor. Kaybeden kim? Çocuğunu
okula gönderemeyen anne kaybediyor, harçlık veremeyeceği için çocuğu
uyuduktan sonra eve giden baba kaybediyor, hastanedeki doktor kaybediyor,
tarlasını ekemeyen çiftçi kaybediyor, dişi süt
hayvanını mezbahaya gönderen üretici kaybediyor, ay sonunu
getiremeyen emekli kaybediyor, üniversite mezunu genç işsizler kaybediyor;
özetle, halk kaybediyor.
Sayın milletvekilleri, göreve geldiği
günden bugüne Bakan Nebati ilk defa doğru bir açıklama yaptı ve
AKP'ye ilişkin bizim yıllardır söylediğimiz cümleyi kendisi
itiraf etti. Sayın Bakan Aldığımız tedbirler sonucu,
dar gelirliler hariç, üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. dedi
yani itiraf ediyor Biz dar gelirlileri öldürdük, küçük esnafı bitirdik.
diyor.
Bundan iki yıl önce bu kürsüden şu
cümleleri kurmuştum, yine aynı cümleleri tekrarlıyorum: Bu
ülkede 2 tane TCK vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti Karayolları,
diğeri Türk Ceza Kanunu. Bu ikisi birbiriyle ne kadar alakalıysa
adalet ve kalkınmanın da AKPyle alakası o kadardır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Osman Nuri Gülaçar.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN NURİ GÜLAÇAR
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, HDP Grubunun,
Kürt nüfusunun yoğun olduğu şehirlerin -2021 ve 2022
yıllarına ait bazı verileri baz alarak- ekonomik olarak,
kasıtlı olarak geri bırakıldığı iddiası
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Söz konusu iddia, filin ayağını tutup
gerisini göremeyen basiretsizlerin iddiasına benziyor. Söz konusu
iddiayı ortaya atanlar biraz daha vicdanlı davranıp şöyle
cumhuriyetin kuruluş yıllarından 2002 yılına kadar
baksalardı görecekleri tablonun içler acısını olduğunu
fark edeceklerdi. Bugün birlikte yol yürüdüğünüz Ce-Ha-Pe zihniyeti içme
suyunu bile şehirlerimize çok görmüş bir zihniyetti. Son yirmi
yılda, Türkiyenin tüm şehirlerinde olduğu gibi, Doğu ve
Güneydoğu şehirlerimizde seksen yılda yapılmayan
hizmetlerin katbekat fazlası yapıldı. Havalimanları,
barajlar, yollar, tüneller, hastaneler, okullar, altyapı, konutlar, on
binlerce eser Recep Tayyip Erdoğan imzası taşıyor.
Şunu da unutmayın: Halkımız size de yetki verdi
belediyeleri yönetmeniz için; Van, Hakkâri, Diyarbakır, Ağrı,
Mardin gibi şehirlerin tamamının belediye yönetimleri sizdeydi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Siz de el koydunuz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Hangi projeleri
hayata geçirdiniz? Anlatabiliyor musunuz?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Gasbettiniz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
Yaptığınız tek şey, yatırım için gelen
bütçeyi
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sanki gasbetmemiş gibi konuşuyorsunuz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
gençler için
harcanması gereken bütçeyi terör örgütüne peşkeş çekmek oldu.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Yalan! yalan!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Nerede yazıyor? Nerede yazıyor?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) İftira!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
Şehirlerimize yatırım yapmak yerine hendeklerle, çukurlarla
binlerce gencin mezarını kazdınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Yalan!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Tüm bunlara
rağmen, cumhuriyet tarihi boyunca batı illerimize göre geri
bırakılan şehirlerimizin
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Siz Cami yakıldı. diyebiliyorsunuz ya!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
tamamı
için yirmi yıldır elimizden ne geliyorsa yaptık ve bundan sonra
da yapmaya devam edeceğiz.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) İhalelere bak,
ihalelere!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Bizim için
şehirlerimizin ekonomik kalkınması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Vallaha, hepsini çaldılar!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
gençlerimizin
istihdamı, insanımızın şehircilik hizmetlerine
kavuşması
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Bir sürü hırsız kayyum var.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
terör örgütünün
masasına meze yapılacak propaganda malzemesi değildir.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Hırsız kayyumlara ne oldu acaba?
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sen önce hırsızlığın
hesabını ver, hırsızlığın.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Eğer
bunlardan şikâyet ediyorsanız, elinizi taşın altına
koyun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul)
Taşı çaldınız, taşı!
BAŞKAN Tamamlayın sözleriniz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Terörün dimdik
karşısında duracaksınız
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Vallaha, her konuda cevabınız aynı: Terör de
terör, terör de terör!
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla)
sonra da
şehirlerimizin kalkınması için her türlü adımı
atacaksınız. Bizim mücadelemiz bundan ibarettir, sizi de değerli
bir mücadeleye davet ediyorum.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Mücadeleniz cebinizdir, cebiniz. Çok iyi biliyoruz.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Devamla) Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz istiyorum. Sataşmadan söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun, kürsüden iki dakika.
Yani Ne dedi? diye sormayacağım,
dinledim.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Van Milletvekili Osman
Nuri Gülaçarın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, yani bu vekilimizin
geldiği ili bilmeseydim Kenyadan gelmiş bir vekil burada
konuşuyor derdim, Kenyadan gelmiş bir vekil. Bu kadar gerçeklikten
uzak
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hiç
anlamıyorsunuz ki
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Bağırmayın,
gelip burada konuşun.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Konuşuyoruz
işte.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Klasik, sizin
işinizden bıktık.
Kesin sesinizi!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sana mı
soracağım!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) Şimdi,
bakın, belediyeleri yönetmek için yetki verdi halk, doğru. Siz o
seçilmiş olan belediyelere kayyum atadınız ve o yetkiyi,
halkın iradesini gasbettiniz, bunu konuşamıyorsunuz;
gasbettiniz, gasp! Vandan geliyorsunuz, Van Büyükşehir Belediyesini,
halkın iradesini gasbettiniz, bunu konuşmuyorsunuz. Yetkiyi halk
verdi ama bu iktidar gasbetti o yetkiyi, onu konuşalım; bir.
İkincisi: Ya, hep aynı şeyi
söylüyorsunuz: Teröre, teröre
Bütçeyi terör örgütüne peşkeş
çekmek
Külliyen yalan, külliyen yalan. Elinizde bir tane belge yok, bir tane
mahkeme kararı yok, bu konuda bir tane iddianame yok, sürmekte olan bir
dava yok ama koskoca bir yalanınız var. Siz
yalanınızın altında eziliyorsunuz ya, eziliyorsunuz!
Şimdi, bakın basiretsizliğin
iddiası diyorsunuz. Ya, ne diyorsunuz siz? Biz diyoruz ki: Şark
Islahat Planından beri kürdistan coğrafyasında
yaşananları ve bugün olanları gelip konuşalım.
Basiretsizlikten bahsediyorsunuz, ne basiretsizliği ya? Yoksulluk o
bölgede, işsizlik o bölgede, en düşük ücretler o bölgede, en kötü
beslenme o bölgede. Bunlar TÜİKin rakamları, Birleşmiş
Milletlerin raporları; gelin, bunları araştırıp
konuşalım diyoruz; siz diyorsunuz: Basiretsizsiniz. Ne
basiretsizliği ya? Siz gerçekleri görmüyorsunuz. O bölgenin
insanısınız, Kürtsünüz ama gerçeğin üstünü örtüyorsunuz;
basiretsizlik budur. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İpekyüz, buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Efendim, benim
söylediğim rakamların tümüyle gerçek dışı
olduğunu, çarpıttığımı, bilerek
BAŞKAN Bu bir sataşma değil ama
yerinizden açıklama için bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Batman Milletvekili Necdet İpekyüzün, Van Milletvekili Osman Nuri
Gülaçarın HDP grup önerisi üzerindeki konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Şimdi,
Sayın Gülaçarı dinlerken
Aslında kendisinin de bildiği,
Vanda çok ünlü bir deyim var: 3 şey önemlidir, 3 tane e harfi; ekonomi,
eğitim, ehlak demişler. Yani şimdi bir şeyi çarpıtmaya
gerek yok; ben TÜİKin rakamlarını verdim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının rakamlarını verdim,
Birleşmiş Milletlerin rakamlarını verdim. Yoksulluktan söz
etmiyor, işsizlikten söz etmiyor; tek dediği, kayyum. Ya,
kayyumların hırsızlıklarını,
baklavalarını, tespihlerini bütün dünya âlem biliyor. Kayyumlara kayyum
atadınız; birinci kayyum dönemi, ikinci kayyum dönemi, üçüncü kayyum
dönemi. Tek dediğiniz o. Yoksullukla ilgili dediğiniz bir şey
var mı? İşsizlikle ilgili dediğiniz bir şey var
mı? Fert geliriyle ilgili dediğiniz bir şey var mı?
Perişanlıkla ilgili dediğiniz bir şey var mı? Hiçbir
şey yok. Tek söylediğiniz şey
İşte bunu ne Van
halkı ne bölge halkı ne Kürt halkı kabul edemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Keşke Kürtçeyle
ilgili, tiyatroyla ilgili bir şey söyleseydiniz
(HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel tarafından,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) internet servis
sağlayıcılarının talep ettiği abone bilgilerinin
kişisel verilerin güvenliğini ihlal ettiğine yönelik
iddiaların araştırılması amacıyla 7/6/2022
tarihinde Türkiye Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 8 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
8/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2022 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel
tarafından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK)
internet servis sağlayıcılarından talep ettiği abone bilgilerinin
kişisel verilerin güvenliğini ihlal ettiğine yönelik
iddiaların araştırılması amacıyla 7/6/2022
tarihinde Türkiye Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis Araştırması Önergesinin (3478 sıra no.lu)
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 8/6/2022
Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Sayın Onursal
Adıgüzel.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun
internet servis sağlayıcılarından istediği bazı
bilgilerin Kişisel Verilerin Korunması Kanununa uygun
olmadığıyla ilgili iddialar var, bu iddiaların
araştırılması için vermiş olduğumuz
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, belki de bugün
cumhuriyet tarihinin en önemli fişleme skandallarından birini
görüyoruz, biriyle karşı karşıyayız. Birçoğunuzun
hatırlayacağı üzere 2013 yılında Amerika Birleşik
Devletleri Ulusal Güvenlik Dairesi çalışanlarından Edward
Snowden bir açıklama yapmıştı, telekomünikasyon
şirketleri aracılığıyla gerçekleştirilen dinleme
ve izleme olaylarını paylaşmıştı. Bu, büyük bir
skandaldı. Bugün bunun bir benzeri de Türkiye'de yaşanıyor.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu gizli ibaresiyle 313 servis
sağlayıcısına bir yazı yazdı.
Kullanıcıların abone desenlerini ve log
kayıtlarını istiyor. Geçen hafta Dijital Mecralar Komisyonunda
konuyu gündeme getirdik; BTK Başkanı oradaydı, konudan sorumlu
Bakan Yardımcısı oradaydı. İkisi de
yalanlamadılar, tam tersi bu izlemenin olduğunu söylediler; hatta 313
kurum olduğunu da Sayın Bakan bizlerle paylaştı.
Peki, nedir bu log kayıtları; nedir bu
abone deseni? derseniz; bir internet kullanıcısının hangi
saatte hangi internet sitesine girdiği, burada ne kadar
kaldığı, buraya bir yükleme yapıp yapmadığı,
buradan bir şey indirip indirmediği kayıt altına
alınıyor ve her saat başı BTK'ye gönderiliyor. Tabii, BTK
bu yazıyı gizli ibaresiyle paylaşıyor, böylece kamuoyunun
dikkatinden kaçırmış oluyor, ortaya
çıkmayacağını sanıyor fakat gerçekler her zaman
olduğu gibi ortaya çıkıyor. Tabii, sadece siteye hangi saatte
girdiği ve ne kadar kaldığının yanında,
abonelerin T.C. kimlik numarası, adresi, vergi numarası, meslek
kimliği, sunduysa onun seri numarası, hatta ve hatta anne
kızlık soyadı da talep ediliyor.
Değerli arkadaşlar, bazı güvenilir
firmalar bu konuyu kişinin mahremiyetini tehlikeye soktuğu için ve
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na aykırı olduğu
için mahkemeye taşıdı. Fakat hepimizin cep telefonlarına da
hizmet veren 3 büyük kuruluştan ses yok. Görülüyor ki bunlar bu bilgileri
paylaşıyor.
BTK kendini ne görüyor? Onursal Adıgüzel'in, Bülent
Turanın, Enis Berberoğlunun, Ayhan hocamın hangi internet
sitesine girdiği, orada kaç saat kaldığı onun için neden
önemli? Burada bir profilleme mi var? Acaba Onursal Adıgüzel hangi
gazeteleri okuyor, buradan onu mu takip ediyor; hangi başlıklara ilgi
duyuyor, buradan onu mu takip ediyor? Sadece Onursal için değil, bütün
internet kullanıcıları için böyle bir sorunla baş
başayız. Bu bize neyi hatırlatıyor biliyor musunuz?
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı diye bir
kuruluş vardı, 15 Temmuz sonrasında da kapatıldı;
hatta FETÖ yuvası. dendi, Sayın Cumhurbaşkanı da buraya
Pislik yuvası. diyordu. Şimdi o kurumun yaptığı
izinsiz skandal dinlemeleri başka bir kurum eliyle hayata mı geçirmeye
çalışıyorsunuz? Hiç mi ders almıyorsunuz, hiç mi
aklınız başınıza gelmedi?
Değerli milletvekilleri, CMK 135e göre bir
iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayıt altına
alınması ancak mahkeme kararıyla mümkün, istisnai bir durum
varsa yirmi dört saat içinde hâkim onayıyla mümkün. Peki, 85 milyon için
bir mahkeme kararı var mı? Anladığımız
kadarıyla yok. O zaman BTK buradan neyi amaçlıyor, 85 milyon
vatandaşın hangi internet sitesine girdiğini her saat
başı takip ederek neyi amaçlıyor?
Şunu biliyoruz: Dünyada Cambridge Analytica
diye bir skandal yaşandı; Amerika seçimleri, Brexit manipüle edildi;
bu manipüle edilirken kişilerin verileri toplandı, sonra da
manipülasyonlarla kullanıldı. BTK de kendi Cambridge
Analyticasını mı yaratmaya çalışıyor? Yoksa bu
bilgileri Fahrettin Altunla paylaşarak Fahrettin Analyticayı mı
hayata geçirecek? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Başkanım, bir
dakika daha alabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Bu verilerin
paylaşılmayacağının garantisi var mı? Bu
verilerin Adalet ve Kalkınma Partisiyle ya da kötü niyetli bir kurumla
paylaşılmayacağının bir garantisi var mı?
Değerli arkadaşlar, bugünkü veri
analitiği teknolojisiyle bir kişinin telefonda ne kadar
konuştuğunu, saatini öğrenip cinsiyetini ve
yaşını hesaplayabiliyorsunuz. Buradan görün ki bir kişinin
hangi internet sitelerine girdiği, orada nerede kaldığıyla
ne analizler ne hesaplamalar yapılır.
Ben buradan uyarıyorum: Aklınızı
başınıza alın, özellikle bürokratlar; oturduğunuz
koltuklardaki FETÖcülerin akıbeti ortada, hukukun dışına
çıkmayın. Sayın Genel Başkanımız bürokratlara bir
çağrıda bulundu, Sakın ha, sakın; çılgınca
işler yapmayın, bunun hesabı sorulmaz sanmayın. dedi
Değerli arkadaşlar, ben, buradan AKP
yetkililerine ve MHP yetkililerine diyorum ki: Bu taraklarda bezimiz yok.
diyorsanız, gelin, birlikte araştıralım; yoksa da
yarın Biz yanıldık, biz kandırıldık. demeyin.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta yapılan Dijital Mecralar Komisyonu
toplantısında BTK tarafından gizli kayıtlı bir
yazı yazılarak internet servis sağlayıcı
şirketlerden tüm abonelere ait kişisel verilerin talep edildiği
bilgisi gündeme getirildi. Bu konuyu CHPli üyemiz Sayın Onursal
Adıgüzel dile getirdi ve olayın ortaya çıkmasının
sebebinin de mahkemeye konu olmasıyla gizli olan olayın ortaya
çıktığını belirtti.
BTKnin, bu kayıtları adli süreçlerde
gerekli olabileceğini öngörerek istediğini, soykırım suçu
gibi suçlarda süre aşımı bulunmadığı için bu
verileri süresiz olarak tuttuğunu da ifade ettiler. Bu
kayıtların soykırım suçu gibi zaman aşımı
olmayan suçlarla ilişkilendirilmeye çalışılması
başlı başlına bir skandaldır. Hayatımız,
milletimizin soykırım yapmadığını anlatmakla
geçti ama bir kurumumuzun soykırım suçu şüphesiyle
vatandaşlarımızın iletişim bilgilerini toplaması
kabul edilemez. Burada talep edilen abone bilgilerinin kullanıcı
adı, T.C. kimlik no.su, anne kızlık soyadı,
kullandığı cihazı tanımlayan IP bilgisi, trafik
başlama zamanı, trafik bitiş zamanı, erişilen web
adresi, indirilen veya yüklenen veri miktarı olduğu da söylendi yani
tamamen 1984 romanındaki Büyük birader seni izliyor. senaryosu. Bu,
Trumpın seçilmesinde Facebookun üzerindeki Cambridge Analytica
profillemesinin bir benzeridir arkadaşlar. Eğer, yukarıda belirtildiği
gibi BTK saydam bir süreç izlememişse bütün bu işlemler Kişisel
Verilerin Korunması Kanununa aykırıdır çünkü kanun,
kişisel veri işlenmesini belli kurallara bağlayarak disiplin
altına almaktadır. Kanunun 10uncu maddesi kişisel verilerin
hangi amaçla işlenebileceği, işlenen verilerin kimlere ve hangi
amaçla aktarılabileceği, kişisel verileri toplamanın hukuki
sebebinin açıklanması hususlarında kurumları sorumlu
kılmıştır, buna da aydınlatma yükümlülüğü
denmektedir. Bir vatandaş olarak rızam olmadan bu bilgilerin
aktarılması ve işlenmesi bu yükümlülüğün ihlalidir.
Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 18inci maddesine göre kamu
kurum ve kuruluşları da bu yükümlülüğe tabidir. İlgili
kamu kurum ve kuruluşlarında bu eylemi işleyenler hakkında
disiplin hükümlerine göre işlem yapılır. denilmektedir.
Ayrıca, kanunun 4üncü maddesinde kişisel
verilerin işlenmesinde uyulacak ilkeler de şöyle belirlenmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) Belirli, açık
ve meşru amaçlar için işlenme; işlendikleri amaçla
bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma; ilgili
mevzuatta öngörülen ve işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar
muhafaza edilme. BTKnin talebinde bu hususların ne kadar açık
olduğu bilinmemektedir. İlgili toplantıda mevcut bulunan
Sayın Bakan Yardımcımız, talebin mahkeme kararına
dayalı olduğunu ifade etmiş ve detaylı bilgi
vermemiştir, 313 değişik kurumdaki tüm abone bilgilerinin belli
bir standartta birleştirilerek abone deseni
çıkarıldığını ifade etmekle yetinmiştir.
Dolayısıyla konu belirsiz ve muğlak kalmıştır. Bu
nedenle bu konuda bir Meclis araştırması
yapılmasının uygun olduğu kanaatindeyiz ve önergeye olumlu
oy vereceğimizi belirtiyoruz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, kişilere dair internet
kayıtlarının tamamının tutulduğuna dair bir iddia
var yani Türkiyede interneti kullanan herkesin bütün
kayıtlarının tutulduğuna dair bir iddia var. Hangi
bilgisayardan, hangi telefondan, hangi IP adresinden ne zaman hangi internet
sitesine girmişsiniz, bunlara dair bütün kayıtların
tutulduğunu söylüyor bu önerge sahipleri, geçmişe dönük olarak;
süresini bilmiyoruz, bir yıl, üç yıl, beş yıl, on yıl;
bilmiyoruz. Bu kayıtların tamamı tutuluyor. deniyor, böyle bir
iddia var. Bu, çok hayati bir iddia arkadaşlar, çok hayati bir iddia;
doğru veya yanlış. Fakat doğru olma ihtimali daha yüksek.
Neden? Çünkü Kurumun Başkanı üstü örtülü bir şekilde bunu kabul
etti, İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar
olabilir -değil mi, insanlığa karşı işlenmiş
suçlar olabilir- süreye bağlı olmadan soruşturulması
gereken suçlar olabilir ve bu nedenle bu kayıtlar tutuluyor. dedi yani
aslında Kurumun Başkanı da bu kayıtların
tutulduğunu bir şekilde kabul etmiş oldu.
Anımsarsanız -bu Fetullahçı
hâkimler. diyorsunuz ya- Ankarada bir mahkeme Türkiyenin tamamında
bütün telefonların dinlenmesine dair karar almıştı.
Bakın, il sınırı yok, 81 ilde, 922 ilçede, 85 milyon
yurttaşın bütün iletişim kayıtlarının
dinlenmesine dair süresiz bir karar almıştı;
hatırlıyor musunuz bunu? Daha sonra bir gazeteci arkadaş bunu
ortaya çıkardı, sadece bu mahkeme kararına dayalı olarak
güvenlik birimleri hiç kimseye hiçbir şey sormadan herkesi dinleyebilirdi,
herkesi izleyebilirdi ve bunların kaydını tutabilirdi. Bugün,
BTKnin yaptığının bundan hiçbir farkı yok. Bu, çok
tehlikeli bir düzenleme, çok tehlikeli bir iş. Eğer BTK gerçekten bu
işi yapmışsa mutlaka araştırılması, soruşturulması
gerekiyor.
Bu kayıtlar öyle vatandaşlar arasında
ayrım yapmaz, Adalet ve Kalkınma Partilileri kaydetmeyip Cumhuriyet
Halk Partilileri, İYİ Partilileri, HDPlileri kaydetmiş olamaz,
bütün yurttaşları kaydetmiştir. Sizlerin her birinizin bütün
bilgisayar kayıtlarını kaydetmiştir, bütün iletişim
kayıtlarınızı. Yarın öbür gün birilerinin bunu sizin
karşınıza çıkarması ihtimali vardır. Eğer
doğru buluyorsanız elbette buna itiraz etmeyebilirsiniz, bir
araştırma komisyonu kurulmasını da istemeyebilirsiniz.
Fakat unutmayın, gerçekten bu uygulama çok tehlikeli, geleceğe dair
büyük tehditler içeriyor. O yüzden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
hep
birlikte bu önergeyi kabul edelim, gerçekten bunu ortaya çıkaralım,
araştıralım bunu. Eğer bunu yapmayacaksanız da mutlaka
içinizde bundan vicdanen rahatsız olacak insanlar vardır. Bunu
araştırsınlar, bunu sorsunlar, eğer BTK böyle bir
hukuksuzluğa imza atmışsa engellenmesi için girişimde
bulunsunlar diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Zeynep Yıldız.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP YILDIZ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları
başından bizleri takip eden necip milletimiz; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisine ilişkin olarak AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan evvel içtenlikle şunu
ifade etmek isterim: Kişisel verilerin korunmasına ilişkin
olarak geliştirilen her türlü hassasiyet bizim için gerçekten çok önemli
ve değerli. Dolayısıyla, hâlihazırda yüce Meclisimizin
çatısı altında böyle bir hassasiyetin ne başlıkta
olursa olsun geliştirilmiş olması çok önemli ve değerli.
Biz, vatandaşımızın kişisel verilerinin
korunmasına dönük geliştirilen her türlü hassasiyetten ancak ve ancak
milletimiz adına memnuniyet duyarız.
Kişisel veriler özel hayatın
gizliliği bağlamında hem uluslararası sözleşmelerce
hem Anayasa'mızca hem de kendi kanunlarımızca korunuyor
hâlihazırda. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8inci
maddesinde, kendi Anayasa'mızda Özel hayatın gizliliği
başlığı altında zaten kişisel verilerin
korunmasına ilişkin hüküm anayasal bir hak ve aynı zamanda
uluslararası sözleşmelerce çerçevesi belirlenmiş bir hak olarak
tanım buluyor. Bu anayasal çerçeve ışığında biz
dünya mevzuatındaki gelişmeleri de takip ederek kendi
mevzuatımıza zaten bunu en hızlı adapte eden ülkelerden biriyiz.
Malumunuz olduğu üzere -konuyla bir şekilde ilgilenenler çok iyi
bilirler- Avrupa Birliğinde 95 Direktifinin peşi sıra, güncel
ihtiyaçları karşılamak adına Avrupa Birliği Genel Veri
Koruma Tüzüğü (GDPR) çıkarılmıştı, 2016
yılında bu Avrupa Parlamentosunda kabul edildi. Biz 2016
yılında Kişisel Verilerin Koruması Kanunu'nu
yasalaştırdık ve gerçekten bu noktada bu güncel gelişmeleri
en hızlı takip eden ülkelerden biri olduk. Ben açıkçası
bunların her birini bir genç olarak çok değerli buluyorum. Burada bir
özel hayatın gizliliğini korumaya dönük devletimin bu kadar hızlı
bir şekilde adımlar atmış olması çok önemli, buna
ilişkin uyumlaştırmayı en erken harekete geçiren ülkelerden
biri oluyor olmamız gerçekten önemli. Biz, bu bakımdan, bir yandan
veri ekonomisine bir paydaş olurken bir yandan da
vatandaşımızın verilerinin korunmasına ve dijital
dünyada aslında onların haklarının daha etkin bir biçimde
korunmasına ilişkin bu dengeli bir yaklaşımı
benimsemiş vaziyetteyiz ülke olarak ve buna ilişkin olarak da yasal
düzenlemeleri peşi sıra zaten yakından takip ediyoruz. Dünyadaki
gelişmeleri takip ettiğimizde şunu çok yaygın bir
şekilde görüyoruz: Çok başat şirketler var bu alanda faaliyet
gösteren ve bu şirketler uluslararasılaşmış bir
vaziyette dünyanın çok farklı alanlarından çok farklı
kişilerin verilerini bir yerde topluyorlar, anonimleştirdikleri
iddiasıyla bir şekilde bu verileri değerlendiriyorlar ve bunun
bir ekonomiye dönüştüğünü iddia ediyorlar ve bu noktada dünya
devletleri de çıkıp soruyor, Bu algoritmaların şeffaflığı
nedir? deniliyor. Dolayısıyla, bu şeffaflık bahsine
ilişkin olarak dünyadaki tartışmaları da yakından
takip ediyoruz ve gerçekten vatandaşımızın da bu noktada
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) Birilerinin, işte, bu
küresel şirketlere Bırakınız yapsınlar,
bırakınız geçsinler demeksizin, bu noktada,
vatandaşın kişisel verilerini nasıl
kullandıklarını, bu soruları, belirli noktalarda dünya
devletleri o şirketlere, küresel şirketlere sorarken biz de bunlardan
geri durmuyoruz.
Söz konusu öneriye ilişkin olan husus,
yargıya intikal etmiş bir husustur. Dolayısıyla şu an
mesele, yasamanın değil, yargının konusudur.
Anayasamızın 138inci maddesinin üçüncü fıkrası bu konuda
açıktır.
Bu vesileyle kişisel verilerin, mahremiyetin
korunmasının bizler için çok önemli olduğunun bir kere daha
altını çizmek istiyorum. Hem dijital ekonomiye adapte olurken hem de
vatandaşımızın verilerinin korunması bizim için çok
kırmızı ve net bir çizgidir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi var,
onu yerine getireceğim.
Sayın Altay, Sayın İlgezdi,
Sayın Aygun, Sayın Aydın, Sayın Koç, Sayın
Berberoğlu, Sayın Aytekin, Sayın Yıldız, Sayın
Sarıaslan, Sayın Özdemir, Sayın Şevkin, Sayın
Hakverdi, Sayın Kaya, Sayın Erdan Kılıç, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Ceylan, Sayın Kaplan, Sayın
Zeybek, Sayın Kılınç, Sayın Önal.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel
Kuruldan ayrılmasınlar.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel tarafından,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) internet servis
sağlayıcılarının talep ettiği abone bilgilerinin
kişisel verilerin güvenliğini ihlal ettiğine yönelik
iddiaların araştırılması amacıyla 7/6/2022
tarihinde Türkiye Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 8 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.-
AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/6/2022 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer işler" kısmında bulunan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin bu kısmın 2'nci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun; 9 Haziran
2022 Perşembe günkü birleşiminde 336 sıra sayılı Kanun
Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi, 336 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması
önerilmiştir.
336 Sıra
Sayılı İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin
Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4469) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 15inci Maddeler |
15 |
2. Bölüm |
16 ila 31inci Maddeler |
16 |
Toplam Madde Sayısı |
31 |
BAŞKAN Sayın Hakverdi, size yerinizden
bir dakika söz vereceğim.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Bingöl İl Özel
İdaresinde işe alınanların listesine ilişkin
açıklaması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Bingöl ilinde dört günlük bir çalışmamız oldu. Bingöl
ilinde üniversite mezunu, kahvede oturan işsiz gençler İl Özel
İdaresine işe alım listesi yapmışlar. Bu liste çok
uzun bir liste ama şöylece özetlenebilir: AKP İl Genel Meclisi
üyesinin kardeşi, milletvekilinin kardeşi, AKP il yöneticisinin
oğlu, AKP milletvekilinin teyzesinin oğlu, AKP milletvekilinin
abisinin kaynı, AKP Belediye Başkanının oğlu, AKP
İl Genel Meclisi üyesinin kardeşi, AKP milletvekilinin köylüsü, AKP
Belediye Başkan Yardımcısının amca oğlu. Devlet
orada çiftlik olmuş resmen, çiftlik gibi kullanıyorlar. Bir de
gençler dedi ki: Bingöl Üniversitesi var, bu Bingöl Üniversitesinin
adını değiştirelim. Ne olsun? dedim. Şaban
Üniversitesi olsun. dediler. Ne demek? dedim. Bölge milletvekili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Kayıtlara geçsin diye devam edecektim ama basında da
söyleyeceğim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.-
AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisinin
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Genel Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan
ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili
Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 328) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde 328 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına
konuşma yapılmıştı.
Şimdi, gruplar adına söz sırası,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Koçun.
Sayın Koç, buyurun.
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli
halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Avukatlık Kanununun
değiştirilmesi üzerine Meclise gelen kanun teklifini
görüşüyoruz. Bu Hükûmet son dönemlerde her anlamda hızlandı ve
âdeta kanun çıkarma makinesine dönüşmüş durumdadır.
Halkın desteğinin yüzde 30un altına düşen bir hükûmetin bu
düzenlemeleri yapmasını kabul etmek mümkün değildir. Bir
taraftan, baroların bölünmesini yasallaştıran, sosyal medya
üzerinde kısıtlamalar getiren, Basın Kanununu kendi ideoloji ve
ihtiyaçlarına göre düzenleyen, diğer taraftan Danıştay
Kanununda değişiklik yaparak -İstanbul Sözleşmesi gibi-
şehir planlayıcılarının açmış oldukları
davaların akıbetlerini değiştirme niyetinde olan bu
iktidar, hâkimlerin sürelerini değiştirmeye çalışan bir
kanun teklifiyle karşımıza çıkıyor. AKP ve MHP
Hükûmetinin halkın ihtiyaçlarına, ekonomik krize, yoksulluğa
çözüm getirme kaygısı yoktur ne yazık ki, tek amacı
iktidarını sağlamlaştırmak ve bu soygun düzenini
sürdürmekten ibarettir. Bu iktidar, iktidar hayallerini, ilkelerini, dünya
görüşünü ve ideolojik dayatmalarını içeren yasa tekliflerini
halka dayatan bir iktidar hâline gelmiştir. Başından beri bu
yasalaştırma çabaları, ötekini yok sayma, baskı altına
alma, ötekinin varlık sebebini ortadan kaldırmaya yönelik bir
çalışma içerisindedir. Sözüm ona demokrasi havarisi kesilmelerinin
temel nedeni de budur. Bunu Seçim Yasasıyla yaptılar, İnfaz
Yasasıyla yaptılar ve şimdi de Avukatlık Yasası ve
sosyal medya yasasıyla yapmaya çalışıyorlar. Ülke tam bir kaos
ortamı yaşıyor. Bir yandan fütursuzca kamu
kaynaklarının kullanımı, diğer yandan gözaltılar,
tutuklamalar ve derinleşen ekonomik krizle karşı
karşıyayız. Bunların derdi asla halk değildir;
yoksulluğa, gıda krizine karşı yasal düzenlemelerin ve
tedbirlerin alınmasına ilişkin önerilerimize karşı
duyarsız kalan iktidarın tek derdi iktidarını ayakta
tutmaktan ibarettir.
Bu yasa teklifiyle, baroların sorunlarına,
avukatların sorunlarına çözüm değil; bilakis, mesleği bölme
ve bölmüş olduğu baroyu ayakta tutma adına kaynak aktarmaktan
başka bir şey değildir. Avukatlar intihar ediyor,
bürolarının kiralarını dahi ödeyemiyorlar. Yapmış
oldukları savunmalar nedeniyle tutuklamalar yaşanıyor, cezaevleri
avukatlarla dolu. Bu iktidar ne yapıyor? Büyük kentlerde kurulan ikinci
baroları ayakta tutmak adına adli yardım paralarını
adaletsiz bir şekilde bu yeni kurulan barolara aktarıyor. Böldükleri
baroları ayakta tutma çabası bu yasa teklifiyle getirilmeye
çalışılıyor. Bütün barolar bu kanun teklifine
karşı, meslek örgütleri bu kanun teklifine karşı ama tek
adam rejimi hiçbir meslek kuruluşunun görüşünü almadan bu yasa
teklifini topluma ne yazık ki yine de dayatıyor.
Ankarada kurdukları ikinci baro yeterli
sayıya ulaşamıyor. Bu nedenle, bu kanun teklifi avukatların
yararına olan bir teklif değildir. Bizler buna şiddetle
karşı çıkıyoruz. Buradan söz veriyoruz, oluşacak olan
demokrasi ittifakında ilk işimiz bu kanunların
tamamını yeniden düzenlemek olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
halkımız; halk yoksullaştı, insanlar büyük acılar
çekiyor. Muhalefet partileri dâhil olmak üzere herkes sokağa
çıkıyor ve halkın içine düşmüş olduğu
yoksulluğu binlerce kez dile getiriyor. Artık tespitte
bulanmanın zamanı çoktan geçmiş bulunuyor. Derhâl harekete
geçmek gerekiyor. Bu halkın yoksulluğuna ve derinleşen ekonomik
krize bir çare, bir çözüm üretme zamanıdır artık. Bu
iktidarın halkın sorunlarına dair önereceği herhangi bir
çözüm yolu da kalmamıştır. Derhâl seçim kararının
alınması gerektiğini halkımızla paylaşmak
istiyoruz. Halklarımızın, iktidarlar uğruna kaybedecek
hiçbir zamanları da kalmamıştır.
Dün piyasaların durumuna ilişkin notlar
tutmuştuk. Bu sabah notlara baktığımız zaman
değerlerin aynı miktarda kalmadığını,
rakamların yerinde durmadığını çok acı bir
şekilde görüyoruz yani her yeni günde toplum biraz daha fakirleşiyor,
kriz günbegün daha da derinleşiyor. Dolar 17,20 TL üzerinde, euro 18,50
civarında, benzin 27 TL, mazot 28 lira, doğal gaza yüzde 30 zam
yapıldı, elektriğe yüzde 15 zam yapıldı, zam üstüne
zam. Enflasyon can yakıyor; bir yandan enflasyon miktarlarını,
sözüm ona gıda stokçuluğunu Ceza Yasasında yapılacak
değişikliklerle, cezaların artırılmasıyla
önleyeceklerini sanıyorlar. Diğer yandan enflasyonun gerçek
miktarını gösteren bilimsel kurumların sesini kısmaya
yönelik sosyal medya yasasıyla getirilecek sansürle hakikatleri
engellemeye çalışıyor bu Hükûmet yani iktidarına, tek adam
rejimine karşı ses çıkaracak muhalefeti susturmaya yönelik yasal
düzenlemeler hız kesmeden Meclis gündemine giriyor. En korkunç olanı
da Açım! diyen, feryat eden halkı cezaevine atmakla tehdit eden bir
iktidarla biz karşı karşıyayız. Bu baskılar ancak
istibdat rejimlerinde olur, ülkesinin hakikatlerini cezalarla bastırmaya
çalışan diktatörlüklerde olur ancak bu anlayış.
Halklarımız bu rejimin baskılarına karşı dik
durmaya devam edecektir, toplumun sindirilmesine asla izin vermeyeceğiz.
Gıda krizi korkunç boyutlardadır,
Avrupada yıllık ortalama gıda enflasyonu yüzde 10ken
Türkiyede yüzde 150 civarındadır ve bu durum da tarımda ve
çiftçide çöküşe yol açmaktadır. Bu Hükûmetin politikalarıyla, tarım,
sermayenin saldırısına açık hâle getirildi. Halkların
çıkarına olabilecek olan tüm kurumlar özelleştirildi,
satıldı, bir yok etmeyle karşı karşıya
bırakıldı. Tüm halka ait olan kurumlar sermaye şirketlerine
peşkeş çekildi. Et ve Balık Kurumu özelleştirildi, Kurumun
önünde kuyruklar artınca kuyrukları azaltmak için fiyatlar
yükseltildi. denilerek halkla alay edildi. Süt Endüstrisi Kurumu
özelleştirildi, halk temel gıda ihtiyaçlarını
karşılayamaz hâle geldi. Yem sanayisi özelleştirildi, üretici
yem bulamıyor; bu da başka krizlere neden oldu. Bu anlamda
yapılan özelleştirmeler, peşkeş çekilmeler sonucunda
Türkiye halkları temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle
geldi.
Kürt köyleri yakılıp
yıkıldı, 5 bin köy boşaltıldı, meralar yok
edildi. Meraların yasaklanmasıyla birlikte bölge kentleri, meralar
çölleşti ve bütün bu uygulamalarla birlikte gıda krizi giderek
derinleşti ve halkımız daha da yoksullaştırıldı.
TEKEL, ÇAYKUR özelleştirildi ve tasfiye edildi, şeker
fabrikaları satıldı, dışarıdan şeker ithal
ediliyor; bununla da kalınmadı Tarım Satış
Kooperatifleri Birliği etkisizleştirildi.
Köylüler, emekçiler yok sayıldı sadece
sermayedarların çıkarları gözetildi. Akıl almaz bir
yağma politikası sonucunda doğa yağmalandı, ülke
çölleşti, üretim durdu, çiftçi, üretici yok edildi, ekonomi çöktü. Bütün
bunlara rağmen Hükûmet çiftçiye destek olamıyor, üreticiye destek
olamıyor, halkın sorunlarına çözüm üretme kapasitesini yitirmiş
durumda.
Bu Hükûmetin tek gündemi var: Demokrasiyi yok etmek.
Her gün gözaltı ve tutuklamalar yaşanıyor ve Meclise sunulan
kanun teklifleriyle de toplumun tüm kesimleri susturulmak isteniyor.
Halkın gündemi ise tecrittir, gözaltılardır, cezaevleridir; açlıktır,
gıda krizidir yani yaşam mücadelesidir.
Değerli halkımız, bütün bu kaos, kriz
ve çöküşün ortasında söz edemeden geçemeyeceğim bir mesele var.
Ağrı ili daha da derin bir yoksulluğa mahkûm ediliyor ve öteki
muamelesini görüyor. Ağrı'da sağlık çökmüş, hizmet
çökmüş ve yatırım yok; yoksulluk artmış ve gençlerin
neredeyse tamamı yurt dışına çıkmış durumda.
Ağrı şoför esnafının
sorunlarını daha önce de Meclis gündemine
taşımıştım. Ağrı'da yollar çok kötü, taksi
esnafı ve halk, kazançlarının bir kısmını da sanayide
tamir parasına veriyor ya da taksi esnafına kesilen trafik
cezalarını ödemek durumunda kalıyor. Ağrı esnafı
zor durumda ve geçinemiyor. Bu, Ağrının yolları,
bakabiliyor musunuz? Ağrıya yönelik olan tutumunuzdan derhâl
vazgeçin. Bu, Ağrının yolları. Ağrı
esnafının bana göndermiş oldukları yolların
durumları budur ve Ağrının yollarını yapın
diyoruz, en azından iktidardan giderken göreviniz olanın yüzde 1ini
gerçekleştirin ve Ağrıyı bu yoksulluktan ve bu mevcut olan
yol mevzusundan kurtarın diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Yine, daha önce gündeme
getirmiştim, Ağrıda Halk Ekmek fabrikaları
satıldı, anayasal hak olan ucuz ekmeğe ulaşma hakkı
halkın elinden alındı. Buradan bütün dünyanın huzurunda sizleri
protesto ediyorum.
Ağrıda sağlık sektörü
çökmüş durumda, hastanelerde doktor bulunmuyor. Ağrı Eğitim
ve Araştırma Hastanesinin hâli bütünüyle
İnsanlar kuyrukta
bekliyor. Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesine derhâl
doktor gönderin. Halk saatlerce kuyrukta bekliyor ve randevu almadan hastaneden
ayrılmak durumunda kalıyor. Sizin sağlık reformu
dediğiniz reformun Ağrıya getirdiği yenilik de budur ne
yazık ki.
Türkiye geneline de
baktığımızda, halkın yüzde 70i derhâl seçim istiyor.
Bu oran Ağrıda yüzde 90 yani Ağrı halkı dört gözle
seçim bekliyor. Ağrıya dair tüm sorunları tespit ederek
yatırım, ulaşım, eğitim, turizm, tarım ve
hayvancılık olmak üzere bütün sorunları ve çözüm önerilerimizi
Meclis gündemine getirdik, buna da kendimiz çözüm getireceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Tufan Köse.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesi üzerine grubumun görüşlerini açıklayacağım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Avukatların acil çözüm bekleyen onlarca sorunu
varken bundan yaklaşık iki yıl kadar önce Türkiye Barolar
Birliğinin karşı çıkmasına karşın, 80 ilin
barosunun karşı çıkmasına karşın o gün çoklu
baroyu düzenleyen kanun teklifini getirdiniz ve Meclis çoğunluğunuza
dayanarak geçirdiniz. O gün de söylemiştik Çoklu baro bölücüdür, çoklu
baro ele geçiremediğiniz her noktayı böl-yönet taktiğinizin bir
ürünüdür ve tutmaz, ölü doğan bir kanundur. demiştik; bugün de
gördüğünüz gibi, ölü doğan kanunu bu düzenlemeyle yeniden canlandırmaya
çalışıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Şimdi
Sayısı 5 bin avukatı geçen barolarda 2 bin imzayla birlikte
ikinci baro kurulabilir. hükmü vardı o ölü doğmuş kanunda.
Öncelikle sadece İstanbulda kuruldu, Ankarada kuruldu devamında ama
Ankarada kurulan sayısal çoğunluğunu yitirdi, şu anda iki
aylık bir süresi kaldı sayısal çoğunluğu
tamamlaması için; İstanbul Barosunda da 3 bin avukat
sayısıyla baro kimliğini korumaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, bunu yaparken
de hem Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Cumhur
İttifakının diğer ortağı Milliyetçi Hareket
Partisinin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ikinci barolara
sanki kendi siyasi partilerinin bir uzantısıymış gibi sahip
çıktılar. Kamu avukatlarını sözleşmelerini feshetme
tehdidiyle beraber bu barolara üye yaptılar, buna rağmen tablo
ortada. Ölü doğan kanunu canlandırmak mümkün değil, ikinci baro
Ankarada kapanıyor, iktidar değişsin, İstanbuldaki ikinci
baronun da kapanması çok yakın olacak.
Ne yapıyorsunuz bu kanunla? Bu kanunla
yaptığınız yine bir adaletsizlik örneği. Bu kanunla
örnek olsun
Hatta bu kanuna barolar bile aslında razı değil.
İstanbul 2 Numaralı Barosunun avukat sayısı 2.400
civarında, hâlbuki Gaziantep Barosunun avukat sayısı 3 bine
yakın. Bu kanunla yaptığınız olay şu: Gaziantep
Barosu adli yardımdan 2 milyon 787 bin lira alacakken, İstanbul 2
No.lu Barosu -avukat sayısı da az olmasına rağmen- 4 milyon
435 bin lira para alacak. Arkadaşlar, avukatlar böyle küçük paralara tamah
etmezler, büyük paraya da tamah etmezler. Avukatlar tarih boyunca ne köle
kullandılar ne de hiç kimsenin kölesi oldular ne de kimse onların
efendisi oldu. Yani bu parayla siz ölü doğmuş kanunu, ölü
doğmuş 2 numaralı baroları canlı
tutamayacaksınız.
Şimdi, arkadaşlar, avukatların birçok
sorunu var dedim az önce, hakikaten de çok sorunu var. Bir dünya sorunu varken
bu kanunların görüşülmesi de aslında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin manevi ruhuna da uygun değil. Şimdi, avukatlar bir kere
geçim sıkıntısı çekiyor. Bütün Türkiye'de avukatların
önemli bir kısmı yoksulluk sınırının altında
yaşıyorlar, hak ettikleri saygıyı görmüyorlar, mahkeme
salonlarında, karakollarda, adliyelerde, icralarda, hacizlerde fiilî
tecavüze uğruyorlar, dayak yiyorlar, kaba kuvvete maruz kalıyorlar.
Davalar çok geç bitiyor, davaların çok geç bitmesinin sebebi
tamamıyla yargıdaki problemlerdir ama bunların sorumlusu sanki
avukatlarmış gibi muamele görüyor avukatlar.
Türkiye'de şu anda 165 bin avukat var, 25 bin
de stajyer var, her yıl da 20 bin yeni mezun veriyor, 15 bin kişi de
staja başlıyor. Bu hukuk fakültesi eğitiminin de mutlaka yeniden
düzenlenmesi lazım.
Şimdi, bu kanunda hâkim stajyerlerinin
maaş alması düzenleniyor ama hiçbir geliri olmayan avukat
stajyerleriyle ilgili staj boyunca en küçük bir ekonomik desteğe
ilişkin bir düzenleme yok. Yargının üç ayağı var
diyoruz; iddia, savunma ve yargı. Savunma ayağındaki stajyerlere
niye devlet ekonomik katkıda bulunmuyor, bunu açıklamak mümkün
değil.
Değerli arkadaşlarım, az evvel dedim
ki avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar, hiçbir zaman da efendileri
olmadı ama bu ekonomik adaletsizlik ve zalim ekonomik düzen devam
ettiği sürece avukatlar bizzat birbirlerini köle olarak kullanmaya
başlayacaklar ve kendilerinin de birer efendileri olacak, görünen tablo o.
Şimdi, avukatların sorunları çok ama
ülkemizde bağımsız olmayan, tarafsız olmayan, olamayan
yargının da bizatihi kendisi bir sorun olmuş. Yargı
siyasallaşmış ve iktidarın elinde muhalifleri susturma
aracı olarak kullanılıyor. Bakın, arkadaşlar, son
beş yıl içerisinde AKPli avukatlar hâkim oldu; AKPli avukatlar,
parti yöneticileri, kadın kolları, gençlik kolları, il
başkan yardımcıları hâkim oldu, üstelik de çok düşük
mülakat puanlarıyla ama 18 bin adayın katıldığı
bir sınavda 13üncü olan bir kardeşimiz mülakatta elendi. Bunu
anlamak mümkün değil, 18 bin kişi girmiş, 93 puanla 13üncü
olarak kazanmış ve bu arkadaşımız mülakatta nasıl
bir soru sordunuz da cevap veremediyse elenmiş. Yani öyle
kanıksamış ki artık toplum da sizin adaletsizliğinizi
ve zalimliğinizi, çocuk diyor ki: Benim annem ev hanımı, babam
kahveci. E, benim elenmem normal. Düşünebiliyor musunuz, bunu hangi
vicdan kabul eder?
Değerli arkadaşlarım, tabii, Liyakat
yok. diye başladım, şimdi hepiniz izliyorsunuz; Akın
Gürlek vardı Akın Gürlek, bu gezici hâkim, İstanbul Adliyesinde,
Ankara Adliyesinde nerede bir iktidarın gözü önünde olan dava varsa o
davaların peşinde gider, ceza verir filan. Buna bizim Sayın
Genel Başkanımız da yeni, ikinci Zekeriya Öz vakası
demişti. Zekeriya Özü biliyorsunuz hepiniz, Fetullahın birinci
dereceden savcısıydı. Sayın Genel Başkana 75 bin
liralık tazminat davası açtı, davası da reddolundu. Yani
Zekeriya Öz olduğu tespit edildi işin esasında. Bu gezici heyet
başkanı Selahattin Demirtaş'ı yargıladı,
İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu'nu
yargıladı, Sözcü gazetesi yazarlarını Fetullah Gülen
örgütüne üye olmamakla beraber, propagandasını yapmaktan
yargılayıp ceza verdi, Türk Tabipleri Birliği Başkanı
Şebnem Korur Fincancı'yı Bu suça ortak olmayacağız.
bildirisi yayınladı diye iki buçuk yıl hapis cezasına
çarptırdı, ÇHDli avukatları terör örgütü üyesi olmaktan
yargıladı, cezalandırdı filan; böyle bir adam yani
iktidarın yargıdaki sopası olmuş bir adam geçtiğimiz
günlerde maalesef Cumhurbaşkanının imzaladığı bir
kararnameyle Adalet Bakan Yardımcısı oldu arkadaşlar. Bunu
hangi vicdan kabul eder? Ya, nereye gitti bu yargı, nereye götürüyorsunuz?
Yani biliyorduk biz ama bu kadarını tahmin etmiyorduk.
Yine, arkadaşlar, bir vatandaş daha
vardı, hatırlarsanız, İrfan Fidan zannedersem ismi. Bu,
İrfan Fidan kardeşimiz de hepiniz hatırlayacaksınız,
İstanbul'da 17-25ten önce İstanbul'da başsavcı vekiliydi,
sonra 17-25in soruşturmalarını yaptı, Reza Zarrab
hakkında takipsizlik kararı verdi, efendim, burada 800 bin
dolarlık kol saati taşıyan o bakanlar hakkında takipsizlik
kararı verdi. Sonra bu, İrfan Fidan kardeşimiz Gezi
davasında abartılı güç kullanan birçok Emniyet mensubu hakkında
takipsizlik kararı verdi, barış bildirisi hakkında ağır
cezalar istedi, vesaire. Bu arkadaşımız da bakın, önce
Yargıtaya üye yapıldı; Yargıtayda daha bir tek dosya
görmeden ve Anayasa Mahkemesine üye seçimleri de ertelenerek, Yargıtaya
üye seçilmesinden beş gün sonra adaylık başvurusu yaptı ve
Anayasa Mahkemesine üye yapıldı. Yazıktır bu memleketin
adaletine, yazıktır bu memleketin yargısına.
Değerli arkadaşlarım, hakikaten
yazık. Şimdi, birileri Türkiyeyi zifirî karanlığa
sürüklemek istiyor; bunu hepimiz görüyoruz, gözlüyoruz. Yaratılmak istenen
bu korku ikliminin aparatlarını da hepimiz çok iyi biliyoruz.
Birincisi ve en önemlisi, işte az evvel bahsettiğim, bu
siyasallaşmış yargıdır bu korku ikliminin en birinci
aparatı. Devamında, mafya var, uyuşturucu kaçakçıları,
uyuşturucu baronları var, paramiliter yapılar var, -geçenlerde
Genel Başkanımız birini, seçim güvenliğini de tehlikeye
sokacak bir yapıyı ifşa etmek üzere gitti; SADAT
mıdır, nedir ismi- 5li çeteler var, yandaş medya ve beslemeleri
var bu karanlık yapının içerisinde. Efendim, bu karanlık
çetenin içerisinde insan kaçakçıları var, trol ağları var,
var da var yani var da var, silah kaçakçıları var ama var ya, hepsi
birlikte çalışıyorlar ve bir tek amaçları var; korku
iklimini yaratmak ve bu korku ikliminden nemalanmak, bu korku iklimini devam ettirerek bu adaletsiz ve zalim düzeni bir
süre daha devam ettirebilmek ama buradan söz veriyoruz
yurttaşlarımızın huzurunda, buna biz izin
vermeyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, kanun üzerinde
aslında konuşacak çok şey var ama biraz da, geçtiğimiz
hafta biz de Çorum'daydık, memleketimizdeydik, milletvekili
arkadaşlarımızla beraber sahadaydık, oradan da bahsetmek
istiyorum. Şimdi, Çorum'da bir vatandaş, çiftçi vatandaşın
tarlasına gittik, 240lık bir Massey Ferguson traktörü var,
zannediyorum, 20-25 yaşlarında bir traktör. Vatandaş diyor ki:
Arkadaş, ben bunun gazına basmaya korkar oldum artık, traktörün
gazına, bir depo mazot 1.240-1.300 liraya doluyor. Aldık çubuğu
elimize, benzin deposuna soktuk, vallahi ucunda, 200-250 liralık mazot
almış, alamamış yani vatandaş. Çiftçiler -açlık
sınırının altında- gübre atamıyorlarmış
tarlalarına, gübre atamadıkları için verim almaları da
mümkün değil; bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çorum'un çok yakıcı bir sorunu var, onu da
hemen burada söylemiş olayım. Çorum'un sanayisi kendi
işvereninin, girişimcisinin, işçisinin, emekçisinin
katkılarıyla, bileklerinin hakkıyla bir noktaya geldi yani en
ufak bir devlet yatırımı, katkısı filan yok, gerçekten
de yok. Bir şeker fabrikası vardı, özelleşti; bir de
çimento fabrikası vardı, yıllar önce özelleşti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TUFAN KÖSE (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
Ama Çorum sanayicisini uçuracak bir şey var, o
da konvansiyonel hat; önce konvansiyonel hat, devamında hızlı
hat da olabilir taşımacılık üzerine. Bir demir yolu
hattına Çorum sanayicisinin, Çorum girişimcisinin,
esnafının, Çorumdaki üreticilerin acilen ihtiyacı var,
devamında havaalanına da ihtiyacımız var ama öncelikle
demir yolunun bir an evvel hayata geçirilmesi lazım. Burada AKP'li
milletvekili arkadaşlarımız vardı, beş
yıldır, altı yıldır, yedi yıldır hatta
geliyorlar, diyorlar ki: İşte, Çorum'daki demir yolu 2023te olacak,
hayata geçecek. Ben de diyorum ki: Kardeşim, bakın, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının 2023 planlamasında Çorum'a
ilişkin en ufak bir planlama yok. Yok. diyordum, Yok, var.
diyorlardı 2023. E, geldi 2023, nerede Çorum'un demir yolu? Ne olmuş
şimdi? Kim doğruları söylemiş? (CHP sıralarından
alkışlar) Söz veriyoruz, söz veriyoruz; Cumhuriyet Halk Partisinin,
Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı
Cumhurbaşkanı olduğunda Çorum için ilk
yapacağımız şeylerden biri de demir yollarıdır.
Ben, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, gruplar adına söz talepleri
karşılandı.
Şimdi şahıslar adına ilk söz
Sayın Faruk Sarıaslanın.
Buyurun Sayın Sarıaslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Avukatlık Yasası'nda yapmak
istediğiniz değişiklikle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Söz geçiremediğiniz avukatları 11/7/2020
tarihinde çıkardığınız yasayla bölüp parçalamak, diz
çöktürmek istediniz. Başarılı olamadınız,
olamayacaksınız. Şimdi de getirdiğiniz bu yasayla
avukatlara çıkar vadederek, parçalamayı devam ettirmek istiyorsunuz;
yine başaramayacaksınız. Baroları ve avukatlık
mesleğini düzenleyen 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 76,
95/21 ve 110/17nci maddeleri, baroları ve Türkiye Barolar Birliğini,
hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, bu
kavramlara işlerlik kazandırmakla yükümlü ve görevli
kılmıştır. Bunun içindir ki savunmadan hiç hazzetmediniz,
ilk fırsatta kapılarınızı ayırdınız,
sonra susturmaya çalıştınız, bölüp parçalayarak susturacağınızı
zannettiniz, beceremediniz, şimdi de teslim
alamadığınız avukatların cübbelerine ilik açmaya,
düğme dikmeye çalışıyorsunuz. İstiyorsunuz ki
yargının son ayağı da size bağlansın,
istiyorsunuz ki herkes sussun, istiyorsunuz ki bu karanlık böyle sürsün.
Hukuka aykırı yasa değişikliğiyle bu
karanlığı sürdüremezsiniz. Unutmayın, tarih;
aydınlık için, umut için, insanlık için mücadele edenleri, umudu
savunanları yazar.
Eğer bu yasayı getirmekle
amacınız nitelikli yargı ve adaleti gerçekleştirmek ise öncelikle
nitelikli hukuk eğitiminden başlamanız gerekir. Nitelikli bir
hukuk eğitiminden sonra nitelikli hukukçu yetiştirebilirsiniz. Bugün
Türkiye'de hukuk fakültesi sayısı 79, öğrenci sayısı
76 bin -arkadaşlar, üzülerek söylüyorum- profesör sayısı topu topu
494; her fakülte başına düşen profesör sayısıysa
sadece 6; anayasa hukukçusu profesör sayısı 42, ceza profesörü
sayısı ise sadece 34. Peki, biz bu kadroyla istediğimiz
nitelikte hukukçu yetiştirebilir miyiz? Elbette ki yetiştiremeyiz.
Aşağı yukarı nüfusumuzun aynısı olan Almanyada
ise fakülte sayısı ne kadar biliyor musunuz, sadece 34; profesör
sayısı ne kadar, 900; öğrenci sayısı sadece 100 bin;
fakülte başına düşen profesör sayısı bizde 6 iken
Almanyada 26. Şimdi, bizi kıskanan, çatır çatır çatlayan
Almanyanın niye başarılı olduğunu bu rakamlar bize
gösteriyor. (CHP sıralarından alkışlar) Sanayisi
gelişmiş, kişi başına düşen millî geliri
artmış, insanları refah ve mutluluk içerisinde yaşarken,
öğrencileri, gençliği yurt dışına gitmek istemezken
işte böylesine kötü bir hukuk sisteminde biz tam tersini
yaşıyoruz.
Sayın milletvekilleri, hâkim alırken bu
fakültelerden mezun olanların içinden en iyi fakülteyi bitirmiş,
sınavda en yüksek puanları almışlardan değil de
kendinize yakın olanlardan mülakat adı altında hâkim
yetiştiriyorsunuz, hâkim alıyorsunuz. Bu almış olduğunuz
hâkimlerle de Türkiyede adalet
dağıttığınızı iddia ediyorsunuz, bizim
aklımızla alay ediyorsunuz. Ehliyet ve liyakati olmayan insandan
adalet beklemek hayaldir. Ehliyet sahibi olanlar, dirayet sahibi ve
bağımsız olurlar. Ehliyet ve liyakatten mahrum olanlar veya
başkasının desteğiyle atananlar yahut terfi edenler, hangi
siyasi ya da sosyal görüşte oldukları fark etmeksizin, hukuk ve
adaleti değil, kendilerini oraya
getirenlerin istediklerini öncelikle yerine getirirler. İşte, tam da
bunun içindir ki bugünkü siyasal iktidar hiçbir dönemde olmadığı
kadar hâkim ve savcıların kararları üzerinde etkilidir ve
etkindir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK SARIASLAN (Devamla)
Başkanım, az kaldı.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FARUK SARIASLAN (Devamla) Bunu
bilen iktidarınız, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan,
uymayı taahhüt ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarını tanımayan, Türk hukuk sisteminin genel kabullerini
reddederek, hukuk dışı, adaleti zedeleyici kararlarıyla ün
salmış bir hâkimi, Akın Gürleki Adalet Bakan
Yardımcısı yaptınız.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, birilerinin hak ederek değil, birilerine yaranmak için
kararlar veren, Türkiye'de hukuku yok sayanların Adalet
Bakanlığını yönettiği bir ülkede adalet olmaz, hukuk
yerine gelmez. Sadece o Türkiye Cumhuriyeti devletinin Adalet Bakanı
değil, o, oraya getirenlerin Adalet Bakanı olur. En kısa zamanda
iktidara geleceğiz, Türk milleti bunu görecek, bunlara son vereceğiz
diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, madde
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Madde üzerinde 2si aynı
mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır.
İlk okutacağım 2
önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya
Ersoy Hişyar
Özsoy Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul Diyarbakır Ankara
Rıdvan
Turan Hüseyin
Kaçmaz
Mersin Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Alpay
Antmen Tufan
Köse Zeynel Emre
Mersin Çorum İstanbul
Rafet
Zeybek İlhami
Özcan Aygun Lale
Karabıyık
Antalya Tekirdağ Bursa
Erkan
Aydın Abdurrahman
Tutdere Ali Haydar Hakverdi
Bursa Adıyaman Ankara
Sevda
Erdan Kılıç
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz, Sayın Sevda Erdan Kılıç.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Avukatlara büyük bir müjde veriyormuş gibi
Meclise sunulan yasa teklifi, aslında ihtiyaçlardan çok uzakta,
baştan sakat doğmuş bir tekliftir. Bu teklif
hazırlanırken, her zamanki gibi yine baroların görüşü
alınmadı, yine meslektaşlarımızın fikri
sorulmadı. Bu nedir baktığımızda? Daha doğrusu,
bütün kanunlar böyle yapılıyor; bu hemen hemen her açıdan
kibirdir, egodur her şeyi ben bilirim anlayışıdır ve
bu anlayışla da nitelikli kanunlar yapmamız mümkün
değildir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifine
baktığımızda Herhangi bir işte sigortalı
çalışmak avukatlık stajına engel teşkil etmez. diyor.
Her yıl 20 bin kişi hukuk fakültesinden mezun oluyor, bunlardan 15
bini staja başlıyor. Bu sayısal artışın
getirdiği ekonomik sorunları bu maddeyle mi çözeceğiz? Tabii ki
hayır. Bu madde sadece stajyer avukatların başka bir sömürü
düzenine hizmet etmesini sağlar, bundan başka bir şey de
sağlamaz. Tabii, kişiye özel, liyakatsiz üniversite kadrolarına,
her ilde mantar gibi türeyen hukuk fakültelerine Dur! demeden bu sorunlara da
çözüm olamayız.
Hâkim ve savcılar gibi, avukatlar da
yargının bir parçası. Nasıl ki hâkim ve
savcıların stajyerleri devletten maaş alıyorsa avukat
stajyerleri de devletten maaş almalı ama siz Avukatlar hem staj
yapsın hem mesleği öğrensin hem de bu arada çalışsın.
diyorsunuz ki bu zaten mümkün değil; bunu avukat olanlar bilir ama tabii,
cübbesi, düğmesi olmayan avukatlar bilir.
Adli yardım ödeneğine bakarsak da barolar
arasında pay edilmesine ilişkin bir husus var; bununla da etki
altına alamadığınız barolara karşı
örgütlediğiniz 2nci baroları yani bu paralel yapıyı maddi
anlamda da ihya etme anlayışı yani bir nevi
kutuplaştırma, ayrıştırma projesi de devam etmiş
oluyor.
Değerli milletvekilleri, gelelim başka
önemli bir konuya. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin
Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik, bu sistemden dar gelirliler hariç
üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyor. gibi itiraflarıyla
aslında yarattıkları yoksulluktan hiç
utanmadıklarını hep beraber görmüş olduk. Ücretli,
çalışan, esnaf, çiftçi, memur her gün enflasyonun altında
eziliyorken maalesef bir avuç kayrılan, bir avuç yandaş büyümeye
devam ediyor. Şimdi, bu sistem şöyle: Yoksuldan alıp zengine
veriyor. Biz bu sistemi kesinlikle kabul etmiyoruz. Ben dün bu konuşmaya
bakarken dolar 16 liraydı, bugün baktığımızda 17
olmuş; altının gramı 1.000 lirayı geçmiş.
Şimdi, eğer
ışıltılı hayatından vakit ayırabilirse
-tabii, bugün itibarıyla konuşma yasağı da geldi Sayın
Bakana- Sayın Nebati'ye üniversite yıllarında okuduğuna pek
emin olmadığım bu İktisada Giriş kitabını
hediye etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç
okumadıysa Sayın Bakan vah! Ama okuyup da bunları yapıyorsa
vah ki vah! Hatta kendisinin mezun olduğu üniversitenin İktisat
Anabilim Dalı Başkanının kitabı bu. Hakikaten
eğer biraz zaman ayırıp, bu kitabı okuyup idrak ederse en azından
görevinden affını isteyeceği süreye kadar hem kendisi
açısından hem de devletimiz açısından yararı olur diye
düşünüyorum, yarın da bunu kargoya vereceğim Sayın Bakana.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bir başka önemli
konu var. AKP Genel Başkanı, biliyorsunuz, Gezi Parkı
direnişine katılanlar hakkında ağza alınmayacak, benim
burada zaten söyleyemeyeceğim sözler sarf etti. Gezi olaylarının
olduğu dönem ben Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Sekreteriydim.
Her ilde olduğu gibi İzmir'de de bu onurlu direniş devam
ediyordu ve kolluk kuvvetleri orantısız güç uyguluyordu. Ben, o gün,
kolluk kuvvetlerinin darbından kaçan gençlere İl
Başkanlığının kapılarını açıp o
darptan kurtardım, hatta yaka paça polislerin elinden alıp
kapıdan içeri soktuğum gençler oldu. Karakolların önünde
sıraya dizdiler gençleri, fıskiyeli sularla su
fışkırttılar, copladılar; ben yine oradaydım ve
üç gün boyunca evime gitmedim onları savunacağım diye;
avukatlıklarını yaptım, davalarına da baktım. O
yüzden, Geziyle ilgili söylenecek her şeyi biz üstümüze
alınırız, Geziye söylenecek her şeyin
karşısında biz dururuz. Bu sebeple de bu kötü sözlerin sarf
edildiğinin ertesi sabahı suç duyurusunda bulundum. Peki, ne mi oldu?
Tabii ki ak troller hemen harekete geçtiler. Benimle ilgili hakaretlerin,
küfürlerin, tehditlerin bini bir para. Şaşırdık mı?
Şaşırmadık. Hani, bir söz vardır Balık
baştan kokar. diye, o yüzden hiç şaşırmadım ama ben
buradan, bu onurlu direnişe katılanlara bir kez daha seslenmek
istiyorum: Kimseden korkmadık, bundan sonra da korkmayacağız. O
yüzden, herkesi suç duyurusunda bulunmaya, manevi tazminat davası açmaya
davet ediyorum.
Bir söz vardır Muhakkak kısa çöp, uzun
çöpten hakkını alacaktır. diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki diğer
önerge için gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemenin adli yardım ödeneğinin
barolara kayıtlı avukat sayısı dikkate alınarak
eşit bir şekilde dağıtılmasının ötesine
geçtiği 2 no.lu barolara adli yardım ödeneğinden daha fazla
miktar aktararak bu baroları talep edilir kılmak, korumak ve hatta
kayırmak amacıyla getirildiği görülmektedir. Hâlihazırda
kentin nüfusu ve avukat sayısına göre düzenlenen adli yardım
ödeneğinin teklifle toplam puanın yüzde 40'ının aynı
ildeki 2 baroya eşit olarak dağıtılacak olması adil ve
hakkaniyetli olmayacaktır. Şöyle ki teklifin bu hâline göre; 2022
rakamları baz alınarak yapılacak bir paylaşımda 56 bin
avukatın bulunduğu İstanbul Barosunun adli yardım
ödeneğinden 3,5 milyon lira, 2.300 civarı üyesi bulunan 2 No.lu
Baroya aktarılacaktır. Bir başka anlatımla, İstanbul
Barosunun yasa gereğince hak ettiği ödenekler yüzde 14.06
oranında azaltılırken 2nci baronun ödeneği yüzde 305.41
oranında arttırılmaktadır. Üstelik bu açık
adaletsizlik sadece 2nci baroların kurulduğu yerlerdeki barolar
açısından değil, başka barolar açısından da ciddi
eşitsizlikler doğurmaktadır. Teklifte öngörülen şekilde bir
dağıtım esasının belirlenmesi hâlinde İstanbul 2
No.lu Barosu, kendisinden 2 misli daha fazla üyeye sahip olan diğer il
barolarından daha fazla ödenek alacaktır. Çünkü düzenleme, genel
esaslar çerçevesinde değil, özel olarak 2nci barolar çerçevesinde
yapılmıştır. 2nci baroların kurulmasına olanak
veren yasa değişikliğiyle bir ildeki 2 baronun ortak
oluşturacağı ve masraflarına ortak olarak
katılacakları bürolar öngörülmüşken daha yasa
değişikliği üzerinden iki yıl bile geçmeden bu
büroların ayrılması yoluna gidilmesi izaha muhtaçtır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328 sıra
sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 3- 1136 sayılı Kanunun 180inci
maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
Paraların barolar
arasındaki dağıtımında o ilde levhaya
kayıtlı toplam avukat sayısı esas alınır.
Dağılım o ilde levhaya kayıtlı toplam avukat
sayısına bölündükten sonra elde edilen rakamın her baronun üye
sayısına çarpımı sonucuna göre elde edilecek sonuca göre
dağıtılır.
Aydın
Adnan Sezgin Ayhan
Altıntaş Orhan
Çakırlar
Aydın Ankara Edirne
İmam
Hüseyin Filiz Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Gaziantep Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra sayılı Kanun
Teklifinde İYİ Parti Grubumuzun vermiş olduğu
değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, paraların barolar
arasındaki dağıtımında her baronun üye
sayısına göre yapılması denkleştirici adalet ilkesine
daha uygundur. Zaten çeşitli şaibeler altında olduğu iddia
edilen 2nci barolar sağlanmak istenen ekonomik avantajla bu
iddiaların daha da fazla artmasını beraberinde getirecektir.
Tarafsız, doğru, korkusuz olduğuna inandığımız
adaletin savunucusu avukatların oluşturduğu baroların bu
şekilde vesayet altına alınmasının da önüne
geçilecektir.
AK PARTİ iktidarı ülkemizi her alanda
kutuplaştırdığı,
ayrıştırdığı gibi baroları da gündemine
aldı ve hukuki sistemimiz yerle yeksan oldu. Bu sistemle, kendinize göre
makbul avukatların iktidarının adalet
anlayışını uygulamakta zorluk çekmemelerini murat ettiniz.
Kendi atadığınız savcı ve hâkimlere yardımcı
olacaklarını düşünerek kendinize yakın olmayanları
etkisizleştirip yetkisiz konumlara iletilmesini sağlamayı
amaçladınız. Avukatların savunma işlevlerini özgürce
yürütememesinin, baroların etkisizleştirilmesinin çok ağır
sonuçları olacaktır demiştik, oldu da. Biz İYİ Parti
olarak bunların hepsini yüce Meclis çatısı altında söyledik
ve geldiğimiz noktada da haklı çıktık.
Bakın, değerli arkadaşlarım, 5
Nisan 2022 tarihinde İYİ PARTİ Grubu olarak Meclis
araştırma önergesi verdik ve avukatlarımızın
yaşadığı sorunlara çözüm bulunmasını istedik.
Önergemiz çoğunluk oylarıyla maalesef reddedildi. İktidarı
hep uyardık, uyarmaya da devam edeceğiz. Her alanda
kutuplaştırma siyasetinden vazgeçin artık arkadaşlar.
Unutmayın ki yargı sisteminde savunma makamı, iddia ve karar
makamlarıyla eş değerdedir.
Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ PARTİ iktidarında ülkemiz adaletle
buluşacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak,
ülkemiz hukuk devleti olacaktır. Bu Hükûmet, her alanda olduğu gibi,
yargı ve adalet sisteminde de büyük bir erozyona sebep olmuştur.
Yargı kararları, gündelik siyasi hesapların parçası hâline
getirilmiş, hâkimler ve savcıların yer ve yetki teminatları
gasbedilerek verdikleri ve verecekleri kararların kontrol altına
alınması amaçlanmıştır. Devlet ve milleti bir arada
tutan en önemli unsur adalet duygusu haddinden fazla yara
almıştır. İYİ Parti olarak bizler sadece
kâğıt üzerinde değil uygulama ve teşkilatlanma
bakımından da aldığı kararları gerçekten millet
adına verebilen tarafsız ve bağımsız bir yargı
sistemi kurulmasını sağlayacağız. Hâkimlik teminatının
daha sağlam temellere oturtulması için yetki ve coğrafi teminat
güvencesini sağlayacağız. Adalet Bakanı ve
müsteşarına Hakimler Kurulunda yer vermeyeceğiz. Hâkim ve
savcıların mesleğe kabullerinde ve yükselmelerinde objektif
kriterleri esas alacak, hukuk eğitiminin kalitesini yükseltmek
amacıyla hukuk fakültelerinin sayısını azaltacak, akademik
kadro ve müfredat konularında kapsamlı iyileştirmeler
yapacağız. Hâkimlerin çok daha özenli davranmalarını
sağlamak amacıyla, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla verdikleri kararların uyumlu,
temel terfi ve yükselme ölçütlerinden biri hâline getirilen düzenlemeleri
uygulamaya alacak, titizlikle de takip edeceğiz. Hukukun evrensel
ilkelerinden kasten uzaklaşarak sebep, sonuç ilişkilerini mahkeme
yerine siyasi konjonktüre göre, görevini kötüye kullanarak yargıya,
hukuka, adalete güveni ortadan kaldıran, Anayasa Mahkemesi veya Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği hak ihlali kararlarına
sebep olan, devleti tazminata mahkûm ettiren veya zarara uğratan hâkim ve
savcılara rücu edilmesini sağlayacağız. Tutuklamanın
keyfiyetten uzak, kurallara bağlı ve istisna olması için kesin,
objektif, vicdana ve hukuka uygun düzenlemeleri hayata geçireceğiz.
Tutuklama ve gözaltı işlemlerinde yetki ve uygulama sorunlarına
çözüm bulmak adına cumhuriyet başsavcılığına
bağlı adli kolluk teşkilatını hayata geçireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çoklu baro uygulamasına son verecek, Türkiye
Barolar Birliği seçimlerinde temsilde adaleti sağlayacağız
diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
328 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte
olan teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan ancak teklifle çok
yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç
Tüzükün 87nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Söz konusu
önerge bu mahiyette olmamakla birlikte, önergenin işleme
alınması hususuna siyasi parti gruplarından bir itirazın
bulunmaması nedeniyle, emsal teşkil etmemek üzere önergeyi işleme
alıyorum.
Şimdi söz konusu önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla -14 üyesiyle-
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 328 sıra
sayılı Kanun Teklifinin adının Avukatlık Kanunu ile
Türk Borçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi şeklinde değiştirilmesini ve teklife 3üncü maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 4- 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1- Konut kiraları
bakımından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ilâ 1/7/2023
(bu tarih dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde
uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir önceki kira
yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek
koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira yılının tüketici
fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim
oranının yüzde yirmi beşin altında kalması halinde
değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun
süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek
şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersizdir.
Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca
hâkim tarafından verilecek kararlar bakımından da
uygulanır.
Bülent
Turan Selami
Altınok Şahin
Tin
Çanakkale Erzurum Denizli
Muhammed
Levent Bülbül Ahmet
Özdemir Necip
Nasır
Sakarya Kahramanmaraş İzmir
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkanım, Adalet Komisyonumuzun salt
çoğunluğu vardır, ilgili önergeye salt çoğunluğumuzla
beraber katılıyoruz.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz talebi yok; yalnız, Grup Başkan Vekillerimizin
yerlerinden söz talepleri var, önce onu karşılayacağım.
Sayın Usta, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi yirmi
yıldır ülkeyi yönetiyor, yüzde 30la aldığı enflasyonu
yüzde 100ün üzerine taşımayı başardı bu dönem
içerisinde, Türkiye'yi enflasyon şampiyonu yaptı dünyada. Şimdi,
enflasyonla mücadele etmeyen, enflasyonun nedenleriyle mücadele etmeyen fakat
enflasyonun sonucuyla uğraşan bir iktidar var; bu akıl işi
değil bir defa, bunu bütün alanlarda şu anda görmeye
başladık. Hatta Hazine Bakanı ne dedi? Biz enflasyonu
düşürmeyi değil, büyümeyi tercih ettik. diye de bunu itiraf etti.
Yapılması gereken şey enflasyonun düşürülmesi. Şu anda
yeni madde ihdasında yapmaya çalıştığımız
husus ne? Tabii, enflasyon çok artınca Türkiye çok ciddi bir barınma
krizi yaşıyor. İnsanların gelirleri artmadı fakat
konut fiyatları aşırı yükseldi. Konut fiyatlarını
aşırı yükselten de Hükûmetin yanlış politikaları.
Yani Hükûmet, sürekli, konut sektöründe fiyatları yükseltecek kredi
genişlemesi gibi diğer hususlarda birtakım politikalar uyguluyor.
Bu, konut fiyatlarını yükseltiyor; beraberinde de kiraları
yükseltti.
Şimdi, geldiğimiz noktada insanların
gelirini artırmayan, asgari ücreti artırmayan, emeklilerin, memurun
maaşını artırmayan bir Hükûmet var. E, ne yapalım bu barınma krizini çözmek için? Konut
kiralarına sınırlama getirelim. gibi bir noktaya gelindi. Bu
anlamda bakılan şey iktisaden son derece yanlış bir
şey. Fakat bir de ihtiyaç var ortada tabii, şu anda insanlar ciddi
sıkıntı içerisinde yani kiralarını ödeyemiyorlar;
yüksek kira artışlarıyla, böyle bir durumla karşı
karşıya kalıyorlar. Yani bu, ekonominin -zaten her alanın
kötü yönetilmesi gibi- kötü yönetilmesinden kaynaklanan bir sorunla
karşı karşıyayız.
Şimdi, esas yapılması gereken
şeyi önce biz söyleyelim, sonra bu konuya ilişkin görüşümüzü
söyleyeceğiz. Bu barınma krizinin aşılması için bir
defa vatandaşın gelirini artıracak politikaların
uygulanması lazım. İşte, asgari ücret, emekli
maaşı, memur maaşı, işçi maaşı
Ekonomiye
bir güven, istikrar getirilip ekonomide üretimin artırılması
lazım -bunlar yapılmıyor- veya şimdi, muhtaç ailelere kira
yardımı yapılması lazım. Hükûmet kendi elini cebine
sokmuyor, Hükûmet ancak yandaşı beslemekte. Yandaşa para
transferinde hiçbir beis görmeyen, kur korumalı mevduatta şu ana
kadar doğan yükümlülük 200 milyar lirayı aşmış fakat
barınma krizi yaşayan, kirasını ödeyemeyen vatandaşa
da kira yardımı yapmayan bir iktidarla karşı
karşıyayız. Esas olarak yapılması gereken bu veya kira
vergileri
Şimdi, kira üzerinden hâlâ yüzde 20 stopaj alınıyor.
Ya, böyle bir ortam var madem, bunun üzerindeki bir miktar vergiyi niye
düşürmüyorsunuz? Bunu da düşünmüyor, ondan sonra
Dolayısıyla, konut fiyatlarını artırmaktan,
artıran politikalardan vazgeçin diyoruz, her gün bunu konuşuyoruz,
bundan da vazgeçmiyor ve dediğim gibi enflasyonun sonuçlarıyla
uğraşan bir yapı var. Şimdi, bunun sonucunda ne olacak, onu
baştan söyleyelim? Şu anda Türkiyede unda, yağda, şekerde
hatta faizde ikili fiyat var yani kamu bankalarından konut sektörü için
veya belli alanlarda kredi alırsanız yüzde 16 faiz var ama normal bir
vatandaş olarak, normal bir ticaret erbabı olarak kredi almak
istediğinizde en az yüzde 35 kredi faiziyle
karşılaşıyorsunuz, böyle bir ikili yapı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Bunun aynısı unda
var, şekerde var, yağda var. Şimdi, bu düzenlemeden sonra bu,
kirada da oluşacak; ikili bir fiyat yapısı oluşacak,
kayıt dışı bir kira oluşacak veya eğer bu
oluşmazsa konut arzında, kiralık konut arzında Türkiye
ciddi sıkıntıyla karşılaşacak. Yani burada biz
şu anda kiraları, evet, sınırlandıralım ve
kiracıları koruyalım derken aslında Türkiye, maalesef
kiralık ev sıkıntısıyla da
karşılaşacak. Dolayısıyla, arkadaşlar,
sonuçlarıyla değil, nedenleriyle uğraşılması
lazım. Enflasyonu düşürmek gerekiyor, bunu söylemekten bizim
dilimizde tüy bitti fakat tabii, Hükûmetin artık bunu ne anlayacak,
kavrayacak bir kapasitesi kaldı ne de öyle bir dürüstlüğü kaldı.
Evet, biz buna itiraz etmedik, bizim
itirazımız olsa bu madde görüşülemezdi, itiraz etmiyoruz bu
anlamda, içeriğiyle ilgili kaygılarımızı söylüyoruz
ama AK PARTİye çağrım şudur: Beceremiyorsunuz, bu ülkeyi
yönetemiyorsunuz, çekin gidin kardeşim!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Son cümlemi tekrarlayayım,
bitireyim.
AK PARTİye çağrımız şu,
hakikaten bu yani bu çok yürekten söylediğim bir şey: AK
PARTİnin bu Türkiyeye verecek, bu millete olumlu anlamda verecek hiçbir
şeyi kalmadı; yaptığı her şey bu milletin
zararına çalışıyor. Dolayısıyla, çekin gidin
kardeşim! Getirin şu sandığı, millet bu
değişimi yapsın.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bülbül...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, görüşülmekte
olan kanun teklifinin içerisine, özellikle konut kiralarında son dönemde
yaşanan düzensizliği ve kiracılar ile kiraya verenler
arasındaki -kiralayanlar arasındaki- sıkıntıları
gidermek maksadıyla bir düzenleme öngörülmüştür. Bu teklifin imzacılarından,
imzalayanlarından birisi olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına bu çalışmanın hayırlı olacağı
kanaatindeyiz. Piyasadaki düzensizliği ve kiracıların
mağduriyetini gidereceği gibi, aynı zamanda, yıl esas
alındığında, inşallah, bu yüzde 25 oranı
kiralayanlar açısından da isabetli bir oran olacaktır.
Spekülatif bazı girişimler -efendime söyleyeyim- insanları
suistimal eden, barınma ihtiyaçlarını suistimal eden
yaklaşımları da önlemiş olacaktır. Bu noktada, biz, bu
teklifi, bu maddeyi olumlu addetmekteyiz.
İnşallah, süreç içerisinde, dünya
çapında yaşanan ekonomik sıkıntılara, birtakım
enflasyonist gelişmelere karşı Türkiye ciddi bir
çalışma içerisinde; bunların en kısa sürede neticelerini
vermesini bizler de beklemekteyiz.
Memleketimize, insanlarımıza
hayırlı olsun diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Türkiye
yakın tarihinin gördüğü en büyük ekonomik buhranlardan birini
yaşıyor ve hemen hemen her alan bu buhrandan etkileniyor.
Aslında, hiperenflasyon
yaşadığımızı söyleyebiliriz bugünlerde ve bu
iktidar Türkiye ekonomisini fiyatlama yapılamayan bir
istikrarsızlık içine sürükledi. Maliyetler o kadar yüksek ve o kadar
hızlı ki kimsenin bir adım ötesini göremediği bir fırtınayla
karşı karşıya kalmış vaziyetteyiz, bu
fırtınadan en çok etkilenenlerin arasında da kiracılar
geliyor ve kiralardaki korkunç artış barınma hakkının
dahi bu ülkede nasıl tahrip edildiğini gösteriyor.
Baktığımızda, sadece büyükşehirlerde değil,
metropollerde değil, bütün şehirlerde kiralarda çok ciddi bir
artış yaşanmakta olduğunu görüyoruz.
Peki, bu kira artışlarındaki korkunç
gelişmeyle ilgili olarak, bu yarayı tedavi etmek için herhangi bir
köklü önlem alınıyor mu? Hayır. Ne yapılıyor? Palyatif
bir çözüm ileri sürülüyor şimdi, görüyoruz ve bir kira
artışı sınırlaması getiriliyor. Şimdi, çok
iyi biliyoruz ki aslında -iktidar partisi de bunu biliyor, muhalefet de
biliyor ki- bu kira sınırlamasıyla yani geçici bir pansumanla
sorunu çözebilecek bir duruma gelmeyeceğiz. Dolayısıyla, bu
teklifin yetersiz bir teklif olduğu çok açık ortada ve tabii Peki,
ne yapılması gerekir? sorusu gündeme geliyor. Eğer gerçekten bu
ülkede yaşayan insanlara bir iyilik yapmak istiyorsa bu iktidar, öncelikle
enflasyonu düşürmek için doğru adımlar atması gerekiyor
yani mesela Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip
Erdoğanın çıkıp Enflasyon yok aslında, teknik olarak
hayat pahalılığı var. gibi acayip bir cümleyi
kurmaması gerekiyor çünkü dört ay önce Enflasyonu biz
düşüreceğiz. demiş kişi de aynı kişidir aslında.
Şimdi, dolayısıyla Enflasyonu düşürmek için hangi
tedbirler alınması gerekir?i tartışmayan bir iktidarla
karşı karşıyayız. Birinci sırada
tartışılması gereken bu enflasyon ve faiz arasındaki
hani Faiz sebep, enflasyon sonuç. tuhaf tezinin, tez bile denemeyecek olan
cümlenin aslında ortadan kaldırılması ve bunun sonucunda
Türkiye ekonomisine verilmiş olan büyük zararın ama çok büyük
zararın telafi edilmesi için oturulup konuşulması gerekiyor ama
maalesef iktidarın bu adımları attığını
göremiyoruz.
Şimdi esas itibarıyla şunu söylemek
istiyoruz: Bu getirilmiş olan madde ihdasıyla vatandaşın
vatandaştan alacağına bir sınır koyuluyor, palyatif
bir tedbir, kiracıların çok büyük ihtiyaçları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Dolayısıyla bu tür tedbirlerle, palyatif tedbirlerle sorunu
çözemeyeceğimizi söyledik ama kiracıları en azından bir
yıl için rahatlatma adımı olarak değerlendirilebilir ama bu
bir usul hâline gelmemelidir, bunu özellikle vurgulamak istiyoruz.
Peki, vatandaş ne bekliyor bu iktidardan? Hani
vatandaşın vatandaştan alacağına sınır
koyuyor bu iktidar şimdi ama vatandaş başka bir şey
bekliyor; beklediği, iktidarın, devletin ve şirketlerin,
holdinglerin vatandaştan aldığına sınır
koyulmasıdır esas itibarıyla, tartışılması
gereken budur. Yani doğal gazda, elektrikte, suda, benzinde, motorinde
vatandaştan alınana sınır koymuyor bu iktidar, esas
itibarıyla şirketlerin, holdinglerin çıkarları
doğrultusunda davranıyor; olması gereken bunun
tartışılmasıdır, bunu bir kez daha özellikle
vurguluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Palyatif bir
tedbirdir, esas olması gereken, dediğim gibi, yurttaşı
büyük bir sıkıntıya sürüklemekte olan enflasyonun
düşürülebilmesi için, hayat pahalılığının ortadan
kaldırılabilmesi ve sınırlandırılabilmesi için
vatandaştan alınanın, holdinglere ve şirketlere
aktarılanın engellenmesi, sınırlanması gerekiyor;
bunun altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, sizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Keşke bir çözüm üretiyor olsak şimdi. Yani
beyefendi yanlış üstüne yanlış yapıyor, millete fatura
çıkarıyor, milletten fedakârlık istiyor. Tamam da nereye kadar?
Burada bir sınır yok, burada geleceğe umutla
bakabileceğimiz bir emare de yok, bir iş ve işlem de yok.
Şu var, beyefendi şöyle bir laf etti -anlamış değilim,
anlayan varsa lütfen biri bana izah etsin- dedi ki tam olarak: Teknik olarak
enflasyon yok, fiilî olarak hayat pahalılığı var. E,
TÜİK? TÜİKi de hasta etmişler, TÜİKin 7 mensubu bu
enflasyon açıklamasından önce hasta olmuş -Allah şifa
versin- rapor almış hepsi; herhâlde bu kadar ayıba ortak
olmayalım diye düşündüler.
Makyajlı enflasyon yüzde 70i
aşmış ve ne yapıyoruz şimdi? Kiralar yüzde 25te
kalsın. Kalsın da bu neyi çözecek Sayın Başkan? Bu, yeni
sorunları beraberinde getirecek. Evet, kiracılar çok mağdur,
biliyorum. Bazı ev sahipleri çok yüksek artışlar da talep
ediyor, bunu da biliyorum. Ortasını bulmak konusunda yukarıdan,
kanunla, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir sınır koymanın bu
soruna çözüm getireceğine inanamıyoruz; keşke inansak. Çözümü de
söyleyeceğim tabii. Ama bu ne yapacak? Kiracıların tahliyesi
hızlanacak, ev sahibi ile kiracılar arasında yeni gerilim
alanlarına yol açacak, ilk defa kiralanacak evler için çok yüksek
Bir
yıl boyunca yüksek artış, enflasyona göre artış
yapamayacağım. diye -ilk defa evini kiraya verecek olanlar- yeni
binaların kiraları daha da artacak; bu da başka bir yanlış.
Doğuracağı üçüncü yanlış sonuç, kayıt
dışılık artacak; kayıt dışı ev sahibi-
kiracı ilişkileri, sözleşmeleri ortaya çıkacak.
Şunu da anlamıyorum: Bu yılın
ilk dört ayında bankaların kârı, geçen yılın ilk dört
ayına göre yüzde 374 artmış yani millet yanıyor, bankalar
kârına kâr yapıyor, kâr katlıyor; 5li çetenin kârına kâr
katlanıyor yani Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir.
hesabı, zenginimiz zenginleşiyor, fakirimiz daha çok
fakirleşiyor.
Ben çözümü de söyleyeyim, bunun daha pratik bir
çözümü var: Yürütme organı kiraya bir sınır koyacağına,
mazota, benzine, doğal gaza, elektriğe ve gübreye zam yapmasa, oraya
bir sınır koysa mesela yıl içinde en fazla yüzde 25, yüzde 20
zamla bunu sınırlasa belki de Türkiye ekonomisi şu
yaşadıklarımızı yaşamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu getirilen
teklif, bu madde ihdası şudur: Yürütmenin yirmi senelik beton
ekonomisi çökmüştür ve Erdoğanın
yanlışlarının bedelini vatandaş ödeyecektir,
kiracı olarak ya da ev sahibi olarak hiç fark etmez.
Bu vesileyle, kiracıların içinde
bulunduğu zor durumu da anlayarak, İç Tüzük 87nin üçüncü
fıkrasının emsal olmamak üzere, bir defaya mahsus, toplumun
genelini ilgilendiren bir konuyu ilgilendirdiği için kullanılmasına
Cumhuriyet Halk Partisi olarak -ve diğer partiler- itiraz etmedik ama bu,
yapılan işin çok doğru bir iş olduğu anlamına
gelmez. Vatandaşlarımız, buradan -maalesef bunu üzülerek
söylüyorum- umduklarını bulamayacaklar. Bu teklif dostlar
alışverişte görsün teklifidir; keşke bir derde çare olsa, bir
yaraya merhem olsa diye düşünüyorum.
Her şeye rağmen hayırlısı
olsun diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yaklaşık iki yıldır
pandemiyle, savaşlarla uğraşıyoruz. Tüm dünyada üretim
azalması, emtia sıkıntısı, fiyat
artışları görünür bir problem. Bu alanlardan biri de konut
kiralarındaki fahiş fiyat artışları. Milletimizin bu
süreçten en az hasarla geçmesi için azami gayret gösteriyoruz. Bu tür
sorunları, mağduriyetleri gidermek için anlık müdahale etmeye
çalışıyoruz. Bu tür sorunların çözümü, Meclisimizin
anlık müdahale etmesi Meclisin bir başka görevi.
Bugün de tartıştık, konuştuk tüm
arkadaşlarımızla, partilerimizle; geçici de olsa konuya ilişkin
bir madde ihdasını doğru bulduk. Bu kapsamda, bir yıl
boyunca, geçici olarak, konut fiyatlarında kira bedelinin yüzde 25i
aşmamasını kurala bağladık. Nasıl ki çiftçimizin
üretim imkânları değerlendirilip beklenenin üzerinde bir fiyat
açıklaması olmuşsa, nasıl ki 3600ü artık Meclise
getirme aşamasına gelmişsek, nasıl ki KDV indirimleri
yapmışsak, nasıl ki sağlık
çalışanlarımızın özlük hakları için Sağlık
Komisyonumuz şu anda toplantı hâlindeyse tüm sorunların
değerlendirilmesi için önemli mesai harcıyoruz. Tabii ki bu düzenleme
ekonomiyi düzeltecek olan çok köklü bir düzenleme değil ancak bunu
bekleyen milyonlarca kiracımız var, milyonlarca insanımız
var. Bu yüzden çok kıymetli bir adım olduğunu düşünüyorum.
Milletimize hayırlı olması ümidiyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Yeni maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Yeni madde
kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.
Herhangi bir karışıklığa
mahal vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut sıra
sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek,
kanunun yazımı esnasında madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk
söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Behiç Çelik'in.
Sayın Çelik, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 328
sıra sayılı Teklifin 4üncü maddesi için verdiğimiz
değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1136 sayılı
Avukatlık Kanununda değişiklik öngören 5 maddelik bir teklif
var önümüzde. İlginç bir şekilde genel gerekçe ile madde
gerekçelerinin sıkça tekerrüre düştüğü, Barolar Birliğinin
bile tekliften amacın ne olduğunu anlayamadığı
anlamsız bir yasama faaliyetiyle karşı
karşıyayız. 1,5 sayfadan oluşan teklifin
kitapçığına göz atmak bile AKP'nin hukuka, adalete verdiği
değeri, kamu vicdanına yönelik sahip olduğu bakış
açısını özetliyor.
Şimdi, yirmi yıllık iktidar süresince
ayrışmadan, kutuplaşmadan ve istismardan beslenmiş AKP
yönetiminin, ülkemizdeki hukuki yapıya verdiği tahribattan bahsetmek
istiyorum. Elimizdeki veriler, yapılan bilimsel çalışmalar ve
kamuoyu araştırmaları ne yazık ki zayıflarla dolu bir
karne çıkarıyor bu iktidar için. Dünyanın en itibarlı
araştırmacılarından olan World Justice Projectin Hukukun
Üstünlüğü Endeksi her yıl devletleri değerlendirmeye tabi
tutuyor. Fazla eskiye gitmek istemiyorum, sadece geçen yılki
sonuçları aktaracağım sizlere. 138 bin katılımcı
ve 4.200 uzmanla yapılan çalışmada hukukun üstünlüğü
bakımından 139 ülke arasında 117nciyiz. Aynı
çalışmadaki, en temel insani hakların korunmasında tablo
daha da kötü; bu kez 133üncü sıradayız. Niteliksiz ve
gelişigüzel düzenlemelerle âdeta yamalı bohçaya çevrilen
mevzuatın uygulamasında kaçıncıyız arkadaşlar?
119uncu olmuşuz. Bu ne demek? Bu, şu demek: Yani bu iktidar kendi
çıkardığı kanuna kendisi bile uymuyor demek.
Değerli arkadaşlar, hukukun
üstünlüğü, vatandaşların ve onları yönetenlerin aynı
hukuka uyması, aynı hukukla sınırlanması ve aynı
hukukla korunması anlamına gelir. Bir suçun cezası belirlenirken
inanca, etnisiteye, hemşehriliğe, zenginliğe,
meslektaşlığa vesaire bakmadan haklının
hakkını alabildiği bir sisteme işaret ediyorum.
İşte bunun adı, AKP'nin tahribatta sınır
tanımadığı hukuk devletinin ta kendisidir. İşte
bu yüzden hukukun üstünlüğü meselesi modern dünyada demokrasi
olduğunu iddia eden her devletin sahip olması gereken temel
koşuldur.
Dünya çapındaki devlet ve Hükûmet
başkanları, Birleşmiş Milletler 2005 Dünya Zirvesi sonuç
dokümanında hukukun üstünlüğü prensibine ulusal ve uluslararası
düzeyde bağlılık göstereceklerini kabul etmişlerdir.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği de bu konuyu teyit
etmiştir çünkü arkadaşlar, hukuk üstün
kılındığında hakkaniyet ve adalet sağlanmış
olur; böylece adalet ve vicdan, muğlaklık ve keyfiyete terk
edilmemiş olur.
Evet, tabii, bir de adaletin temelinde yatan sivil
ve siyasal haklar meselesi var; orada da AKP iktidarının ülkemizi
maruz bıraktığı çürümüşlüğü görüyoruz. Darbe
dönemlerinden bile daha aşağıda olan puanlar var
karşımızda. Bakınız, Freedom Houseun 2022
yılı en güncel özgürlük verilerine göre AKP'nin puanı 100
üzerinden 32. Bu puanlamadaki 2 temel sütuna baktığımızda,
sivil haklarda 60 üzerinden 16, siyasal haklarda 40 üzerinden yine 16 olarak
gözüküyor. Yayınlanan raporda geçen ifadeyi aynen aktarıyorum: AKP
Hükûmeti 2016dan beri geniş kapsamlı bir baskı uyguladı.
2017deki Anayasa değişiklikleri, gücü başkanın elinde
toplayarak denge, denetimi ortadan kaldırdı. diyor. Yani
anlaşılan odur ki arkadaşlar, AKPnin 16 Nisan 2017deki Anayasa
referandumuyla tescil ettiği bu otokratik rejimi bütün dünya biliyor,
bütün dünya kınıyor; milletimiz zaten biliyor.
Değerli arkadaşlar, bir ülkenin hiçbir
derdini çözemeyen, milletin hiçbir yarasını saramayan bu ucube tek
adam rejimi, kurulduğu ilk günden bugüne kadar ülkemize krizden, iflastan,
yokluktan, yoksulluktan, pahalılıktan başka hiçbir şey
sunamamıştır. Bu vizyonsuz, misyonsuz, kalitesiz sistem,
iktidarı bu ülkenin acı gerçeklerine karşı kör
etmiştir.
Çok ciddi sorunlar yumağına sahip
ülkemizde AKPnin sorunlar listesine bir bakalım. O listede
sığınmacılar var mı? Yok. Hayat
pahalılığı var mı? Yok. Geçim zorluğu, yokluk,
yoksulluk var mı? Yok. Adalet, özgürlük, güven var mı? Yok. O listede
işsizlik, umutsuzluk, tükenmişlik yok; kadın cinayetleri yok;
polis intiharları yok. Peki, hedefler listesinde ne var? Basına
sansür koyma var; elektriğe, akaryakıta, doğal gaza ve temel
gıda ürünlerine zamlar var; hariciyeyi, tıbbiyeyi, mülkiyeyi, orduyu,
yargıyı yerle yeksan etmek var; şerefli Türk
vatandaşlığını parayla satmak var; toplumu bölmek,
ayrıştırmak, kutuplaştırmak var; bir travmaya
dönüşmüş olan Gezi'den intikam almak var; sınırları
yolgeçen hanına çevirme, toplumsal dokuyu paramparça etme var;
istediğini tutuklama, dilediğini ihya etme var; yalan dolan,
istismar, yolsuzluk, talan var. İşte, Sayın Akşener bay
kriz dedikçe celallenen, küfreden bir şahsiyetin artık
sağlıklı düşünebilme yetisinin
kalmadığını görüyoruz. Bu kafa yapısıyla devlet
idare edilmez arkadaşlar. İşte bu nedenle, kurucu bir ruhla
devlet idaresinin yeniden tesisini savunuyoruz.
Görüşmekte olduğumuz teklife gelince,
yine, görüyoruz ki AKP, her alanda olduğu gibi yargı alanında da
bir fethetme gayretini sürdürüyor. Bu ülkenin devletini ve
kurumlarını, bu milletin kazanımlarını yönetmeye
değil, fethetmeye odaklanmış hâldeler. Milletimiz bu iktidara
doğruca, dürüstçe, adilce idare etme imkânı vermişti; oysa bu iktidar,
milletimizden aldığı yetkiyi ve güveni istismar etmiştir.
Bu teklif münderecatında, her alanı tarumar eden, her kurumun
itibarını bitiren, her organı yozlaştıran iktidar, bu
teklif münasebetiyle yargıyı da yine bir yönüyle tarumar etme
niyetini gösteriyor. Baroların tarafsızlığına,
bağımsızlığına ve kişiliğine kastetme
iradesi var.
İki yıl önce bütün uyarılara
rağmen baroları bölenlere buradan soruyorum: Çoklu barolar
milletimizin hangi derdine derman olmuştur? Şimdi, kimsenin
güvenmediği, tercih etmediği yandaş barolara ödenek vermek,
ödenek usullerinde düzenleme yapmak ve kaynak oluşturmak hangi aklın
eseridir? Evet, size kaybettiren, sizi tarihe bir leke olarak kaydeden ve size
yolun sonunu gösterecek olan, sizin millî ve manevi değerlere olan
samimiyetsiz duruşunuz ve genel yolsuzluklar maalesef AKP'nin karnesini
oluşturuyor. Değerli arkadaşlar, yargı kararları
gündelik siyasi hesapların parçası hâline getirilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Bizler,
İYİ Parti iktidarında işte bu bozuk düzene, işte bu
adalet cellatlığına, işte bu hoyratlığa,
nobranlığa, buyurganlığa kesin suretle son vereceğiz;
kararları millet adına verebilen tarafsız ve bağımsız
bir yargı sistemi kuracağız; kuvvetler ayrılırken
milletimizin birleştiği, ülkemiz kazanırken tek adamın
kaybettiği günlere kavuşacağız; kısacası,
adaletle özgürleşen bir Türkiye'yi tesis edeceğiz. Kahrolsun
istibdat, yaşasın hürriyet! dememizden rahatsız olanlara
hatırlatalım. Biz geliyoruz, az kaldı.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, kanunun tümü üzerinde görüşlerimi
açıkladım. Komisyondaki tartışmalar doğrultusunda
avukatlık stajına ilişkin olarak bir ortaklaşma
yaşandı; en azından, sigortalıların tamamı
eşit hâle getirildi, kamu görevlisi olmayanlar da devlet memurları da
istifa etmeden avukatlık stajını yapabilecek buradaki mutabakat
sonucu. Fakat 2nci baro konusundaki ısrarınızı
sürdürüyorsunuz, hâlâ 2nci baroya ekonomik olarak yeni olanaklar yaratmaya
çalışıyorsunuz; temelinde bu var ve sadece bu nedenle bu
yasayı getirdiniz. Çoklu baroyu getirdiniz; o size yetmedi, yeterince
kişiyi bu barolara üye yapamadınız, şimdi de o barolara
ekonomik olanak yaratmaya çalışıyorsunuz.
Emin olun, avukatlık örgütleri, hukuk örgütleri
bunu asla unutmayacak, on yıl sonra da Adalet ve Kalkınma Partisinden
bahsedilirken bu yasa konuşulacak, yirmi yıl sonra da Adalet ve
Kalkınma Partisinin tarihinden söz edilirken bu yasa konuşulacak,
elli yıl sonra da -Adalet ve Kalkınma Partisinin- bir meslek
örgütünün, avukatlık örgütünün, yargının asli unsurlarından
biri olan avukatların öz örgütlerinin içinin nasıl
boşaltıldığını mutlaka yazacak. Neden? Birkaç
milyon TL para transfer edebilmek için bu yasa teklifini getiriyorsunuz.
Ben iki konuyla ilgili kısaca görüşlerimi
söyleyeceğim. Şimdi, bir tanesi şu: Espiye Cezaevinden,
partimizin bileşenlerinden birisinin daha önce İl
Başkanlığını yapmış bir
arkadaşımız bize ulaştı, Mehmet Candemir. Bakın,
diyor ki arkadaşımız: Rahatsızlığı
nedeniyle hastaneye giden mahpusların ağızlarının içi
aranıyor. Bakın, çıplak aramadan söz etmiyorum; cezaevinde
kalan, neredeyse haftada bir koğuş araması yapılan bir
cezaevinden, yine cezaevine ait, askerlerin eşlik ettiği ring
aracıyla hastaneye giden bir mahpusun ağzının içi
aranıyor. Bu aşağılanmayı kabul etmeyen mahpuslar da
sırf bu nedenle hastaneye gitmiyor. Yani zaten bu insanları
aldınız, tutukladınız, yargıladınız,
cezalandırdınız, hapse attınız; onurlarını
bu kadar ayaklar altına almaya çalışmayın. Bu kesinlikle
insanlığa karşı bir suç olarak addedilmesi gereken bir
meseledir.
Bir başka mesele şu: Bakın,
Halkların Demokratik Kongresi ile Göç İzleme Derneğinin üye ve
yöneticilerine birkaç gün önce bir operasyon yapıldı. Onlarca
kişi gözaltına alındı. Kadınlar var,
yaşlılar var, kanser hastaları var bu kişilerin içerisinde.
Neden? Adresleri belli, yaşadıkları yerler belli, kim
oldukları belli. Serbest bırakıldıklarında, tutuksuz
yargılanmalarına karar verildiğinde nerede oldukları belli
olan kişilerden bahsediyoruz. Savcı tamamı için, gözaltına
alınanların tamamı için tutuklama istiyor. Ben size daha dramatiğini
söyleyeyim: Hâkim tutukluluğa sevk edilen herkesle ilgili tutuklama
kararı veriyor; kadınlar hakkında, yaşlılar
hakkında kanser hastaları hakkında. Peki, bu kararı veren
kim, biliyor musunuz? Bu kararı veren Bilal Çıkrık diye bir
hâkim. Bilal Çıkrık Adalet ve Kalkınma Partili belediye meclis
üyesiyken hâkimlik için istifa etmiş bir kişi ama stajyer hâkimken
bile siyasi çalışmalara devam etmiş bir kişi. Bunu nereden
biliyoruz? Kendi sosyal medya hesabından biliyoruz, sosyal medya
hesabında paylaşıyor bunu. Bir stajyer hâkim Adalet ve
Kalkınma Partisinin gençlik kollarının
çalışmasına katılıyor, bir stajyer hâkim Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Mehmet Muş'la birlikte esnaf
ziyaretine gidiyor, stajyer hâkimken yapıyor bunu. Bakın, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa göre, siyasi faaliyet bırakın,
hâkimler için söylüyorum- kademe ilerlemesinin durdurulması cezası
gerektiriyor, siyasi parti üyeliği devlet memurluğundan
çıkarılma cezası gerektiriyor. Doğru veya yanlış,
bunu tartışmıyorum, ben kamu görevlilerine siyaset
yasağına karşı çıkmış birisiyim ama sorun
şu: Bu kişi stajyer hâkimliğe devam ediyor, aynı stajyer
hâkim bugün sulh ceza hâkimi olarak görevin başına oturuyor ve Adalet
ve Kalkınma Partisine muhaliflere yönelik bir operasyonda, gözaltına
alınan kişilerin yaşlı olduğuna bakmaksızın,
hasta olduğuna bakmaksızın, kadın olduğuna
bakmaksızın, işine, adresine bakmaksızın, sadece
demokratik çalışma yürüten bu kişilerle ilgili tutuklama
kararı veriyor; bu büyük bir adaletsizlik, emin olun Adalet ve
Kalkınma Partisi bunun altında kalacak.
Grup Başkan Vekillerinin anlaşması
üzerine sözümü burada keseceğim. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Rafet Zeybek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Adalet
Komisyonunda Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda yapılan
değişiklikler görüşülüyor, Genel Kurulda Avukatlık
Kanunu'nda yapılan değişiklikler görüşülüyor yani
yargının 3 ayağının; iddia makamı, savunma
makamı ve karar makamının kanunlarında değişiklik
yapılıyor. Şu anda Adalet Komisyonundaki görüşmeler devam
ediyor, Genel Kurulda yine bu 3 ayakla ilgili görüşmeler devam ediyor; biz
bir Adalet Komisyonuna gidiyoruz, bir Genel Kurula geliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, giderayak bu
telaş, bu acelecilik neden? Yani bir gün Adalet Komisyonunda Hâkimler ve
Savcılar Kanunu görüşülsün, bir gün Genel Kurulda Avukatlık
Kanunu görüşülsün. Çok mu zor ya da yani bu kadar acil mi?
Değerli arkadaşlarım, maalesef,
kişiler için kanun yapma
alışkanlığınızı devam ettiriyorsunuz.
Bakınız, iki yıl önce Avukatlık Kanunu'nda
değişiklik yaptınız, baroları böldünüz. Amaç neydi?
Bir genel ihtiyacın sonucu muydu baroların bölünmesi? Hayır, bir
kişiyi nasıl Barolar Birliği Başkanı yaparız diye
böldünüz; onun için kanun çıkardınız, değiştirdiniz.
Şimdi ne yapıyorsunuz? O yanlışın üstüne bir
yanlış daha ekliyorsunuz. Kurulan 2 tane -ki biri düşecek,
görülüyor- baroyu nasıl destekleriz, nasıl onlara avantaj
sağlarız, nasıl ekonomik olarak güç katarız? diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, yazıktır, günahtır. Yani
adalet duygunuzu kaybettiniz ama vicdanınızı kaybetmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar) Olmaz. Yani bu kadar adaletsiz bir
kanunu nasıl düzenleyebilirsiniz? Baronun birini koruyacaksınız,
ona fazla para verilmesini sağlayacaksınız, diğerlerini yok
sayacaksınız; yazıktır.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
adli yardım ödeneklerinde inanın
2nci baronun herhâlde 2.400
civarında üyesi var ama onlara bu ödeneklerden verilen para 3 bin üyesi
olan barodan daha çok. Nasıl izah edilir ya, nasıl izah edilir? Yani
düşünün; daha çok avukatı olan baro, daha az avukatı olan
barodan daha az adli yardım ödeneği alacak. Bu, kabul edilemez
değerli arkadaşlarım yani bu kadarını lütfen
yapmayın.
Yine, adli yardım bürolarını
bölüyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bakın, yarın
uygulamada onun çok ciddi adaletsizlikleri görülecek. Adli yardım
büroları bölünür mü? Böldünüz, bölüyorsunuz; bununla bölüyorsunuz
maalesef.
Bakın, stajyer avukatlarla ilgili düzenleme
görünürde tabii ki iyi yani stajyerler avukatlar için ama onun da inanın,
ileride sıkıntıları yaşanacaktır; daha
doğrusu liyakat sistemini zayıflatacaktır maalesef. Yani
liyakat
O iki yılda keşke stajyer avukatlara devlet ücret
imkânı sağlasa da liyakatli olsa, hatta adliyelere gelmesi zorunlu
olsa, gelse, bilgi birikimini artırsa, liyakatli olarak
avukatlığa başlasa; onu da yapmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
Türkiye'de yargının temel iki sorunu var. Bunlardan biri -hepimizin
bildiği- bağımsız ve tarafsız olmayışı,
birisi de iddia makamı ile savunma makamının eşitsiz
olması.
Değerli arkadaşlarım, hep söylüyoruz:
Ya, yargı bağımsız değil, talimata göre iş
yapıyor. Yok, bağımsız. diyorsunuz, İşte,
yargı şöyle tarafsız. diyorsunuz falan ama öyle
olmadığını kendiniz de biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa
Mahkemesi kararını tanımayan bir mahkeme, bir hâkim
bağımsız ve tarafsız olmaz; hele o hâkim Adalet Bakan
Yardımcılığına atanıyorsa hiç tarafsız
olmaz. Bakın, bugün tabii ki kamuoyunu ilgilendiren davalarda her
şartta hâkime de savcıya da talimat veriliyor; bu gerçeği
kabullenin.
Değerli arkadaşlarım, diğer sorun
iddia makamı ile savunma makamının eşitsizliği dedim.
Gerçekten, yargının o 3 ayağından iddia makamı ve
savunma makamı eşitlenmediği sürece, daha doğrusu iddia
makamı, karar makamından ayrılmadığı sürece
yargıdaki sorunları çözmek mümkün değil. Şimdi, kendim
yaşadığım için biliyorum; yargılamalar
sırasında ara verir hâkim, mütalaa verilmiştir, karar
açıklanacaktır, savcı da yanındadır ama savunma
makamı çıkmıştır, odada kimse kalmaz, hâkim ile
savcı oturur Ya, ne yapalım, nasıl karar verelim, ne olur? bunu
konuşur, savunma da dışarıdadır. Şimdi, bunu
kabul etmek mümkün mü arkadaşlar? O nedenle, gerçekten bu ülkede
yargının işlevli çalışabilmesini sağlayacaksak
iddia makamını da o hâkimin kürsüsünden çekmemiz gerekiyor. Daha
doğrusu, Hâkimler Savcılar Kurulunu sadece hâkimler kurulu sadece
savcılar kurulu olarak düzenlemek gerekiyor. Hepiniz biliyorsunuz, 1961
Anayasası'nda sadece Hâkimler Kurulu vardı, 71 Anayasa
değişikliğinde Savcılar Kurulu kuruldu; Hâkimler Kurulu
ayrı, Savcılar Kurulu ayrı görev yapıyordu ama 12 Eylül
anayasasında daha çok cezalandırmak, iddia makamı ile karar
makamını aynı yerde tutarak -güçlü güya-
insanlarımızı, yurttaşlarımızı daha
baskı altına almak için birleştirildi. Arkadaşlar, bir
darbe sonucu bu hâle geldi, buna hâlâ devam ediyoruz. Yani artık, iddia
makamı ile savunma makamının kesin olarak eşitliğini
sağlayacağız, hatta öyle ki o hâkimin oturduğu kürsüden
savcıyı aşağıya indireceğiz, savunma
makamıyla aynı statüde oturacak, karşı karşıya
oturacaklar ve her ikisinin de karara karşı hiçbir etkisi olmayacak.
Şu anda oluyor değerli arkadaşlarım, maalesef şu anda
gerçek budur.
Bu nedenle böyle, işte, baroları bölerek
ya da yargı üzerinde, hâkim, savcı üzerinde baskılar yaparak bu
ülkede adalet dağıtılmaz değerli arkadaşlarım,
kendimizi kandırmayalım. Bu ülkede şu anda adalet
dağıtılmıyor, şu anda bu ülkede yargı
bağımsız ve tarafsız değil. Yargının çok
ağır sorunları var, çok ağır sorunları var. Bunu
çözemediğimiz sürece Adalet mülkün temelidir. sözünün gereğini hiç
yapmamış oluyoruz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 328 sıra sayılı Avukatlık Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü
maddesindeki yürürlüğe ibaresinin uygulamaya şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alpay
Antmen Tufan
Köse Zeynel Emre
Mersin
Çorum İstanbul
Erkan
Aydın Rafet
Zeybek Suzan
Şahin
Bursa
Antalya
Hatay
Lale
Karabıyık İlhami
Özcan Aygun
Bursa
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Suzan Şahinin.
Buyurun Sayın Şahin. (CHP
sıralarından alkışlar)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; savunma, hak ve özgürlüğe
saldırıya itiraz edendir. İtiraz edene, muhalefete tahammülü
olmayanların ise baroları ve avukatları etkisizleştirmek
istemesi tabii ki şaşılacak bir şey değildir.
Bağımsız ve tarafsız bir yargı sadece ülke üzerinde
yaşayan bireylerin değil, aynı zamanda hukuk devletinin ve
demokrasinin de güvencesidir ama AKP bunu yok etti.
Cumhur İttifakına çoklu baro
bölücülüğü yetmemiş olacak ki şimdi de İstanbul ve
Ankarada kurulan 2nci barolara verilecek adli yardım ödeneğine ve
stajyer avukatların sigortalı bir işte çalışabilmesine
ilişkin bir kanun teklifini önümüze getirdi. Değiştirilmek
istenen maddelerin ilkinde, avukatlık stajına fiilen engel olmamak
şartıyla herhangi bir işte sigortalı olarak
çalışabilmenin önü açılıyor. Staj sırasında
yapılan işin avukatlık mesleğine engel teşkil edip
etmeyeceğine kimin nasıl karar vereceği dahi belirtilmeden âdeta
naylon stajın önü açılıyor, liyakat sorunu önümüze konuyor.
Bu düzenlemeyle amaçlanan bellidir. AKP, meslek
sahibi değil, diploma sahibi yapmayı hedefleyip, kütüphanesi dahi
olmayan üniversiteler açmış, öğretim görevlileri konusunda kaliteyi
düşürüp, bilgi ve eğitim yetersizlikleriyle binlerce öğrenciyi
mezun edip eline hukuk diploması vermiştir. TÜRGEV, TÜGVA torpil
listelerinde gördüğümüz yandaşları gibi kendi
yandaşlarını kısa yoldan avukat yapıp mesleği,
hukuku ve liyakat kavramını itibarsızlaştırma
niyetindedir.
Sayın milletvekilleri, muhatabı olan
barolara sormadan, Komisyonda baro başkanlarının Eşitlik
nerede, hangi ihtiyaç doğrultusunda bu düzenlemeye gerek duyuldu?
sorusuna dahi cevap veremeyen AKPnin hazırlayıp dayattığı
bu kanun teklifiyle yapılmak istenen bu vahim düzenlemede, 2 no.lu baro
planı tutmayanlar, bugün, yandaş yapılarına kamu
kaynağı aktararak cazip hâle getirmek suretiyle bu paralel
baroları yaşatmak istemektedir.
Türkiyenin en fazla nüfusa sahip iki ilinde bulunan
yandaş 2 no.lu boralarla aynı avukat sayısına, hatta daha
fazlasına sahip olan Anadolu barolarına verilen ödenek ile 2 no.lu
barolara verilecek ödenekler arasında büyük bir eşitsizlik ortaya
çıkacak, Anadolu baroları çok daha az ödenekle zor durumda
bırakılırken 2 no.lu barolar ise büyük kaynaklara sahip olacak.
AKPnin her getirdiği yasa, daha çok adalet getireceğine yeni bir
adaletsizliği, yeni bir kaosu, eşitsizliği beraberinde
getiriyor. Yandaş baroları güçlendirmeye yönelik hazırlanan bu
operasyonel düzenleme Anayasanın eşitlik ilkesine açıkça
aykırıdır ve asla kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, avukatların
içinde bulunduğu sosyoekonomik sorunlar ve bu sorunların tekabül
ettiği şiddet ve intihar vakaları ortadadır. Son dört
yılda 22 avukat intihar etti. Kamu avukatlarının ek gösterge,
mobbing ve mesleki bağımsızlıklarının
korunması sorunu hâlâ çözülmedi. Hiçbir tarafı siyasete dayanmayan,
tamamen avukatın yaşam hakkını ilgilendiren sorunda dahi
avukat intiharlarının arkasında yatan sebepleri ortaya koymaktan
kaçınanlar, avukatların sorunlarının
araştırılmaması için, Mecliste bir araştırma
komisyonu kurulması önerisini reddedenler sorun çözemez. Yine de
hatırlatalım, hukuk fakültesi kontenjan ve sayılarının
ihtiyaç durumu gözetilmeden ve barolara danışılmadan
arttırılması avukatlık mesleğinde nitelik kaybına
sebep oluyor. Üniversiteye giriş sınavında hukuk fakültesi
barajının yükseltilmesini sağlayarak meslekteki
niteliksizleşmenin önüne geçmek zorundayız. Kamu hizmeti yapan
avukatlar vergisini, harcını, primini eksiksiz ödüyor ancak
emeklilikte asgari ücretin altında aylıklara mahkûm ediliyor.
Yargının üç ayağı olan hâkim, savcı ve avukatlar
arasında gelir adaletsizliği ortadan kaldırılmalıdır.
Her baronun üye sayısı dikkate alınarak kademeli bir adli
yardım ödeneği dağıtılmalıdır. Bu
sorunların giderilmesi için ivedilikle iyileştirmeler, avukatlık
mesleğini itibarlı hâle dönüştürmeye yönelik adımlar
atılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) Bugün
sayıları 160 bine ulaşmış olan avukatların
sorunlarının çözümü konusunda eylem planı oluşturarak
gerekli çalışmalar derhâl yapılmalıdır. Unutulmamalıdır
ki savunma yoksa yargı da yoktur. Vekil oldukları gün Anayasaya sadakat
andı içen, namus ve şeref sözü veren AKPli milletvekillerine bu
yemini hatırlatıyor, anayasal düzen açısından son derece
kaygı verici olan bu teklifin geri çekilmesi konusunda bir kez daha
uyarıyoruz. Hukuk sistemine müdahale etmekten vazgeçin. Adalete olan
inancı yok etmeyin, unutmayın ki adalet mülkün temelidir. Bu ülkede
kurumsal olarak adaleti sağlayan hâkimler, savcılar ve
avukatların üzerinden elinizi çekin, yeter artık! Unutmayın,
adalet gün gelecek sizin için de lazım olacak, geliyor gelmekte olan,
bütün sorunları çözeceğiz diyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:19.00
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
328 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE
5- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz İYİ
Parti Grubu adına Sayın İbrahim Halil Oralın.
Sayın Oral, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5inci maddesi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri Adalet mülkün
temelidir. şiarı medeniyetimiz ve kültürümüzde çok köklü bir
anlayışın eseridir. Hazreti Ömer'den Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'e kadar dilden dile söylenmiş olan bu söz, laf olsun diye sarf
edilmemiştir. Hazreti Ali Efendimiz Devletin dini adalettir. derken
adaleti koyduğu nokta Bir insan için iman ve inanç ne ise devlet için de
adalet odur. noktasıdır. Kaşgarlı Mahmut Kutadgu Biligte
Ülke bırakılır ama töre bırakılmaz. derken adaletin
vatan savunması kadar kıymetli olduğunu işaret etmektedir.
Her cuma hutbesinde dinlediğimiz Yüce Allah'ın adaleti
emrettiğini anlatan ayetikerime ise kulaklarımızdan ve
zihnimizden asla silinmemesi gereken bir değerdir. Yüce Allah,
Kuran-ı Kerimde defalarca adaleti emretmiştir. İşte bu
tarihî çerçevede yüce dinimiz İslamın işaret ettiği toplum
düzeninde adaletin ne denli kıymetli bir kavram olduğunu görüyoruz.
Görüyoruz ama günümüzde maalesef adaleti mumla arıyoruz.
Değerli milletvekilleri, toplumsal adaletin
enkaz hâline geldiği zamanımızda vicdanlara huzur vermesi
gereken adalet sistemimiz rezil olmuş durumdadır. 2021
yılında KONDA'nın yaptığı bir ankette toplumun
yüzde 69unun adalete güvenmediği, yüzde 72sinin ise insanların
haksız tutuklandığı algısına sahip olduğu
ortaya çıkmıştır. Yine, MAK Araştırmanın bir
anketine göre Yargıya güveniyorum. veya Yargıya çok güveniyorum.
diyenlerin toplamı sadece yüzde 18dir. Bu fecaat rakamları gören
iktidar mensuplarının vicdanları hiç mi
sızlamamaktadır? Teröristbaşı Gülen'in İmkân olsa
mezardakileri bile kaldırarak referandumda evet oyu kullandırmak
lazım. dediği referandumdan sonra yargı FETÖ'nün çiftliği
olurken üç maymunu oynayanlar hiç mi utanmamaktadır?
15 Temmuz sonrasında 4 binden fazla hâkim ve
savcının ihraç edildiğini ve bu ihraçların hâlâ devam
ettiğini düşünürsek bu ülkede adaletin mahkeme duvarlarında yer
alan bir söz dahi olamayacağını görmek zorundayız. 4 binden
fazla FETÖ'cü hâkim ve savcının verdiği hangi karara
güvenebilirsiniz? Bu FETÖ'cülerin mağdur ettiği milyonlarca
insanın hakkını nasıl ödeyebiliriz ve nasıl
ödeyebileceksiniz? İşini hakkıyla yapan, cübbesine düğme
diktirmeyen, adalet terazisini vicdanında kuran bütün hâkim ve
savcılarımızı tenzih ediyorum ancak ortada bir gerçek
vardır: Adalet sistemi artık güven vermemektedir. Atasözü içeren bir
tweet atan genci sırf İYİ Partili olduğu için günlerce
Silivride tutan adalet sistemi, Çubukta Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kılıçdaroğluna linç
girişiminde bulunanlara ceza vermemek için elinden geleni
yapmıştır. Bu mudur mülkün temeli olan adalet? Bugün, istinaf
mahkemelerinde hâkimler, bir alt mahkemeden gelen kararları hâkimlerin
sicillerini 15 Temmuz öncesi ya da 15 Temmuz sonrası göreve
başlamış. diye bölerek incelemektedir. Yanlış
duymadınız, 15 Temmuz sonrasında gelen hâkimlerin pek çoğu
yetersiz ve tecrübesiz görülmektedir. Dosyalar hâkim sicillerine bakılarak
Bunlarda kesin bozulacak bir şey vardır. denilerek incelenmektedir.
Hâkimin hâkime güvenmediği, peşin hükümle baktığı bir
yargı sisteminden topluma adalet duygusu verilebilir mi Allah
aşkına? Ülkede her şeyi talan eden iktidar vicdanlardaki adalet
duygusunu da kör etmiştir.
Sayın milletvekilleri, işte böyle bir
ortamda gelen 5 maddelik Avukatlık Kanunu değişikliğini
görüşmekteyiz; kısacası, devede kulak kalan bir işle
uğraşmaktayız. Bu teklifle, iktidar, avukatlarda
karşılık bulmayan çoklu baro uygulamasına can suyu olma
derdindedir. Bugün Ankara 2 No.lu Barosu, varlığını
sürdürebilmesi için ihtiyacı olan 2 bin üyenin de altına
düşmüştür; bu gidişle de kapısına kilit
vurulacaktır. İktidar çoklu baro inadını sürdürmek için
adli yardım bürolarında ikilik yaratmakta, vatandaşı da bu
oyuna alet etmeye çalışmaktadır. Avukatlara, kurulan 2 no.lu
barolara üye olma baskısı şimdi de vatandaşlara kurulup
adli yardımı 2 no.lu barodan isteme baskısı yapılacaktır.
Bu, yandaşlığın bir işareti olarak da
sunulacaktır; bu da yetmemiş gibi Türkiye Barolar Birliğinden
gelen bütçelerde adaletsizlik yaratacaktır. Adaletin tecillisi için
savunma yapan avukatların kuruluşu olan barolara mali
adaletsizliği hâkim kılmak tam da AK PARTİ iktidarına
yakışan bir harekettir. Barolar Birliğine gönderilecek delege
sayısında yapılan adaletsizlik gibi bütçe aktarımında
da adaletsizlik kanunla yapılmaya çalışılmaktadır.
Adaletsizlikle kurulan bir yapıdan adaletli savunma beklemek ne kadar
mantıklıdır? Çoklu baro ısrarının da sebebi
nedir? İşte, üye sayıları ortadadır,
iktidarınızın bütün nimetlerini kullanmanıza rağmen
hukukçular baro fitnesine kanmamıştır, toplum bu bölünmeyi kabul
etmemiştir. O zaman ısrarınız nedir, niyedir, neyedir?
Derdiniz üzüm yemek midir yoksa bağcıyı dövmek midir? Amacınız
sizin emir ve tesiriniz altına girmeyen
baroları sindirmek midir?
Saygıdeğer milletvekilleri, barolar ve
bütün meslek kuruluşları temel görevleri olan mesleki
dayanışmayı sağlama ve kamu hizmeti yürütme
amaçlarından sapmamalıdır. Barolar siyasi hesapların ve
siyasi organizasyonların oyuncağı hâline gelmemelidir. Barolar
siyasi partiler gibi davranmamalıdır. Adalet herkese
lazımdır, adaletin sağı, solu, çağdaşı,
demokratı olmaz; adalet, adalettir. Barolar da bu adaletin
sağlanması için çalışırken üyelerinin en iyi
şekilde meslek icra etmelerini sağlamalıdırlar.
Bir avukat babası olarak süreçler hakkında
az da olsa bilgiye sahibim. Duruşmalar arasındaki bekleme süreleri ve
saatinde asla başlamayan duruşmalar avukatların verimliliklerini
yok etmektedir. Birikmiş dosyalar ve karara bağlanmayan yargı
süreçleri âdeta çığ altında kalmış bir adalet
görüntüsü vermektedir. Avukat sayısının niteliksiz bir
şekilde hızla artması mesleğin kalitesini maalesef
düşürmektedir, avukatların sürümden kazanan toptancılar gibi
iş görmeye başlamasına sebep olmaktadır.
Buradan sormak istiyorum: Hukuk alanında
liyakati tesis etmek için getirilen hukuk mesleklerine giriş
sınavına ne oldu? Hukuk fakültesi sayısının
çokluğundan dem vurularak getirilen bu sınavın yasalaşmasından
sonra kaç tane daha hukuk fakültesi açılmıştır?
İstanbulda apartman dairelerinde sözde eğitim veren pek çok özel
üniversitede, taşrada yeterli hocaya dahi sahip olmayan, âdeta profesör
görmeden mezun veren okullarda yetişen öğrencilerden ne gibi bir
adalet beklenebilir? Buralardan eğitim almaya çalışan
öğrenciler neden bilgisizliğe mahkûm edilmektedir?
Stajyerlerin dışarıda sigortalı
çalışmalarının önünü açan düzenleme olumlu olsa da geçici
ve yetersiz bir çözümdür. Stajyer avukatlar âdeta köle işçi gibi
çalıştırılmaktadır. Stajyerlik, bir eğitim
faaliyeti olmasının yanı sıra bir iş sürecidir.
Hukuken stajyerlerin çalışan pozisyonda olması
bağlamında kanundaki belirsizlik acilen giderilmelidir. Tıp
alanı gibi pek çok alanda stajyerlerin alacakları maaşlar yasal
olarak düzenlenmelidir. Avukatlık stajı ve adliye stajı yapan
genç hukukçuların da bu haklara kavuşması
sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Çok
teşekkür ederim.
Bürolara yük olmasın isteniyorsa
İŞKUR üzerinden ya da Adalet Bakanlığına yeni bir
bütçe kalemi eklenerek bu finanse edilmelidir. Staj bitimiyle ruhsat alma
arasındaki süreç kısaltılmalıdır.
Kısacası, avukatlara ve stajyerlere
adaletle davranılmalıdır. İddia, savunma ve karar
makamlarının adaletin sacayağının eşit
unsurları olduğu anlayışı bütün yargıya hâkim
kılınmalıdır. Derdimiz, çoklu baroya can suyu değil,
adalete omuz vermek olmalıdır.
Unutmayın, bir ülkede adalet yoksa zulüm
vardır. Tarihin iktidarınızı zalimler diye yazmaması
için az bir vaktiniz kaldı. Milletimizin yüzüne utanmadan bakabilmek için
iyi değerlendirmenizi tavsiye ederiz.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Avukatlık Yasasıyla da
yargıyla da doğrudan ilintili bir konu. Yargılamalar ve özel
olarak da Kobani kumpas davasına ilişkin son iki haftadır ve
öncesinde başlayan hukuksuzlukları size çok kısa bir kesit
hâlinde anlatmak istiyorum. Ona geçmeden önce AKP iktidarının,
yargı, hukuk, yargılama sistemi, adil yargılama konularında
ne kadar büyük dönüşümler ve değişimler
yaptığını ve buna rağmen hâlâ bundan
vazgeçmediğini de anlatmaya çalışacağım.
Evet, AKPnin, iktidarını devam ettirmek
için yaptığı en büyük yatırım nedir diye
sorarsanız ben yargı derim. Evet, en büyük
yatırımını yargıya yaptı. Tabii, paraları,
dolarları, milyon dolarları falan geçiyorum, maddi olarak bir
yatırımı var hem içeride hem dışarıda, bavullarla
dolarlar hâlâ hafızalarda bugün gibi duruyor. Peki, yargıya
nasıl bir yatırım yaptı? Mahkemeler lağvetti, yeni
mahkemeler kurdu, binlerce hâkimi, savcıyı görevden aldı,
binlerce yeni hâkim ve savcıyı kendi PMsinden, il
başkanından, ilçe başkanından, adaylarından
atadı. Bir amacı vardı, çok önemli bir şey aslında.
İktidar, yargıyı kendine hizmet etmesi için dizayn ediyor.
Nasıl hizmet? Şunu yapıyor, diyor ki: Benim işlediğim
suçları, benim yaptığım hırsızlıkları,
benim yaptığım yolsuzlukları, rüşvetten irtikaba kadar
her türlü suçu aklayacaksın. Nitekim yargılanan bir AKPli duydunuz
mu, duydunuz mu hiç? Fezlekesi olup da yargı önüne çıkan ya da
önceden AKPli olanı duydunuz mu? Yok. Bir bu yönüyle yapıyor çünkü
işlediği suçların ne kadar büyük olduğunu biliyor, bu
konuda kendini korumaya alıyor. Hâkim, savcıların kesinlikle bir
AKPliyi, bir milletvekilini bırakalım, bir yöneticiyi
yargılaması söz konusu bile değil, söz konusu bile değil
çünkü yargı kendilerinin silahı, kendilerinin arkasındaki en
büyük güç. Diğer amacı ne? Kendisine muhalif olan herkesi bu
yargı eliyle suçlamak, mahkûm ettirmek, siyaset dışına
itmek, işte sivil toplumu susturmak, basını susturmak.
Demokratik sistemi tamamen ortadan kaldırmak için yargı da güçlü bir
silah olarak kullanılıyor. Peki, burada temel amaç ne? Rakiplerini
yargı silahıyla susturmak. Ve hatırlayın, geçmişte
yargıdan en çok şikâyet eden iktidardı çünkü o zaman kendi
elinde değildi. Bunları saatlerce anlatabiliriz ama ben konuma gelmek
istiyorum.
Şimdi muhalefete yönelik çokça dava var, yalan
ve iftiralar üzerine kuruluyor -dün bile burada bir yalanı
ispatladık- tamamen yalan: Gezi yalanı, Kobani yalanı,
vekillerimiz hakkında koca koca yalanlar, emrindeki savcılara eski
tarihli, yedi yıl, sekiz yıl, on yıl, on beş yıl önceki
iddialarla ilgili yeni davalar açtırmak. İşte bunlardan bir
tanesi de Kobani kumpas davası; altı yıl sonra bir
soruşturma, yeni bir soruşturma, özel bir savcı çünkü yeni bir
hikâyeye ihtiyaçları vardı. Kendi ihtiyaçları üzerinden
yargı mekanizmasını işletiyorlar.
Şimdi burada, Kobani davasında ne oluyor?
Baştan sona asılsız, baştan sona yalan; bir tweetten
binlerce klasör, sayfa çıkardılar, hepsi de yalan, iftira ve kendi
dizaynları doğrultusunda kendilerinin işledikleri suçları
HDPye yükleme temelli bir kurgu dava, bir senaryo davası. Ya, bir öyle
bir dava ki mahkeme başkanı Atadedeler çetesinden şu anda ev
hapsinde, gözaltına alındı, günlerce gözaltında kaldı,
şimdi soruşturması devam ediyor. Dava açıldı mı,
bilmiyoruz. Avukatlar diyor ki: Bu hâkimin -bu çete üyesi, en azından
hakkında iddia var- yaptığı işlemleri geçersiz kabul
etmeniz lazım. Reddediliyor ve şu anda mahkeme başkanı ve
diğer üyeler de bu mahkeme başkanıyla çalışmış
hâkimler; birini mahkeme başkanı yapmışlar. Hepiniz gelin,
izleyin. O mahkemenin mahkeme heyeti olduğunu söylerseniz her türlü
tartışmaya ve kabule hazırız. Özel bir yaklaşımla
hâkimlik dışında her şeyi yapıyorlar. Gizli
tanıklar dinleniyor, her yerden tanık toplanıyor çünkü ellerinde
hiçbir şey yok, veri yok, bir suç delili yok. Bir gizli tanık ne
diyor, biliyor musunuz? Hâkim bey, kimin hakkında ifade vermemi
istersiniz? Bu, tanığın tutanaklara geçen sorusu. Tanık
Geçen hafta duruşma salonuna izleyici
alınmadı; evet, bu da yapıldı. Mesela, Menderes Öner
-bilerek açıklıyorum bunları- Ben kimseyi tanımıyorum.
diyor. Bu arada, bütün tanıkların da hepsi onların bu oyununda
isteyerek ya da istemeyerek -yalan ya; yalan bir yere kadar,
yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor- gerçekleri
çözülüyorlar. Ben bunları basından ve konumlarından dolayı
tanırım. Zaten benim hiçbir ilgim yok bu işle ve böyle bir ifade
vermedim. diyor.
Yine Turan Türköz isimli bir tanık aynen
şunu söylüyor, mahkeme başkanı yine bütün isimleri okuyor: Kürt
halkının seçilmişleri olduğu için Selahattin
Demirtaşı ve Figen Yüksekdağı tanıyorum. Onları
tüm dünya tanıyor, keşke bire bir tanışma şansım
olsaydı, kendilerinin hayranıyım. diyor yani böyle tanık
beyanları var.
Başka bir tanık beyanı: Mahkeme
başkanı siyasetçileri özel olarak SEGBİS'ten gösteriyor ya da
duruşma salonundan ve tanık dönüp diyor ki: Ya, ben bölgede
değildim, Kobani olaylarıyla bir ilgim yok, oradakiler ne
yapıyordu bilmiyorum çünkü tanımıyorum. Bunlar tutanaklardan
okuduğum bilgiler. Başkan SEGBİS aracılığıyla
Ne biliyorsunuz? diye soruyor, Malazgirt Çoğunu duydum, basından
okudum. şeklinde cevap veriyor. Çoğu zaten tanımıyor,
bilmiyor. Bir polis memurunun çok ilginç beyanı var, bu polis memuru -daha
önce Şikâyetçi değilim. demiş bu polis memuru- aynen
şöyle söylüyor: Ben medyadan takip ediyorum. İnsanları
sokağa kimin döktüğünü biliyorum. Bu nedenle siyasetçilerden
şikâyetçiyim. İşte, Erdoğan'ın ve AKP'nin
yaptığı bu, gece gündüz bir propaganda yapıyor ve polis
memurları da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
...tabii ki kendini mecbur hissediyor. Bu konuyu konuşmaya devam
edeceğiz ve bitirmeyeceğiz. Ne yapmak istediğinizin
farkındayız, dava dosyasında delil yarattınız, delil
ürettiniz. Yalancı tanıklar tıpkı sizin yalan
attığınız gibi gelsin orada yalan atsın diye her türlü
devlet mekanizmasını kullanıyorsunuz. Tek amacınız
var, HDPlileri siyaset dışına itmek, demokratik siyasetten
menetmek. Siz bizi demokratik siyaset dışına itemeyeceksiniz,
bizim siyaset yapmamızı engelleyemeyeceksiniz.
Arkadaşlarımız var gücüyle, bir direnç içinde içeride kitap
yazıyorlar, çok güçlü bir duruşla bu mücadeleye oradan omuz
veriyorlar. Bütün arkadaşlarımı da grubumuz adına sevgiyle
ve özlemle selamlamak istiyorum; iyi ki varsınız. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri;
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 44 milletvekilinin imzasını
taşıyan 328 sıra sayılı yasa önerisini
görüşüyoruz. Bakıyorum sol tarafa, Cahit Özkanı ve
arkadaşlarını göremediğim gibi
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz buradayız
Başkanım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
44
yerine 22 saysak 22 vekil de yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çünkü hep aynı
şeyi söylüyorsunuz.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Seçmenlerin temsilcilerinin faaliyetlerinden bilgilenme hakkı adına
bunu dile getirmiş bulunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım, ben
de kınıyorum, gidiyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Hayır, siz burada kalın çünkü şimdi sizinle ilgili de
konuşacağım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmadan söz
alırım Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kaboğlu, bence kanun metni
üzerinde konuşsanız yani şahıslar özelinde
konuşmasanız.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Öyle yapacağım.
Avukatlık Kanunu; bütün vekilleri dinledim,
dolu dolu konuşmalar yaptılar, 3 ön sorun var. Aslında,
yargı adına yapılması gereken, yargı bütünlüğünü
kapsamına alan adil yargılanma hakkı gerekliliği reformu.
Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru hakkını
tanıdıktan sonra böyle bir reformu yapmadığımız
sürece bireysel başvurunun etkili olması mümkün değildir.
Birinci sorun bu.
İkinci sorun ise, savunma mesleğinin
yargı bütününde düşünülmesi, adil yargılanma hakkı
temelinde ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tam bir yıl önce Meclis
Başkanlığına 12 yasa önerisi teklif ettik, bunun içerisinde
Avukatlık Yasası da var, burada ama burada bir başka yasa
önerisi de var, Sayın Bülent Turanın bu sabah Siz
yapmıyorsunuz. biçimindeki Genel Başkanımıza yönelik daha
farklı sözleriydi ama
Sayın Turan, Terörle Mücadele Kanununda
(Düşünce ve İfade Özgürlüğünü Güvenceleyen)
Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi de bu
12 yasa önerisi arasındadır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kaç madde Hocam?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) 2
madde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 2 madde. Vaat o
değil ama.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Hayır, şimdi konuşuyorum, Sayın Başkan, süre
ENGİN ALTAY (İstanbul) Dur ya, buradan
laf atma ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ama isim veriyor
Başkanım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) Ben
sizden nakit istemiyorum ama vakit rica ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Peki.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Şimdi,
bakın, burada TMK madde 6 ve 7; terör eylemle olur, terör fikirle olmaz.
İşte, bizim düzenlememiz bunu ortaya koyuyor. Ve biz önerdik ama
çoğunluk muhalefet etti, muhalefet etmeye devam ediyor. Biz hep olumlu
önerilerde bulunuyoruz. Şimdi, ikinci konu bu.
Üçüncü konu da biraz sonra belirteceğim gibi
madde 138in çoğunluk partisi tarafından kullanılma tarzı,
Anayasa madde 138in. Burada üç hafta önce verdiğimiz pilot kararlara
ilişkin araştırma önergesi de reddedildi, daha sonra
yargısal sorunları araştırma önergeleri de reddedildi
Kobani dâhil olmak üzere. Madde 138 gerekçe gösterildi, oysa madde 138 bunun
için bir engel teşkil etmemektedir.
Şimdi, avukatlık mesleği,
avukatın adil yargılanma hakkı gereklerinin neresinde
olduğu sorusu
Avukat, adil yargılanma hakkının tümünde
var. Bu nedenle avukat yalnızca savunmayla ilgili maddede değil,
Anayasa madde 138 ve devamı madde 160a kadar olan bütün maddelerde var. Avukat
madde 36dan itibaren usule ilişkin bütün maddelerde var çünkü
mahkemelerde uzmanlaşma söz konusu hâkimler arasında ama avukat ilk
derece mahkemesinden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar bütün
aşamalardaki yargı sürecini izlemek durumunda. Bu nedenle, bu yasal
düzenlemenin amacını biliyor olmakla birlikte avukatlık
mesleği gibi bu kadar önemli bir mesleği düzenleyen 3 maddelik bir
yasayla Meclisin meşgul edilmesini en azından yasama ciddiyeti
açısından, savunma mesleğinin ciddiyeti açısından
doğrusu çok ciddi bir tavır olarak görmüyorum.
Şimdi, çoklu baro, 7249 sayılı
Yasayla hukuk nosyonu ve hukuk formasyonuna aykırı bir düzenlemeydi.
Bu düzenleme, esasen iki yıl önce yapılan düzenlemenin,
baroların parçalanmasına yönelik amacın tutmamış
olması ve bunun derinleştirilmesi ve hâliyle ana barolar ile sonradan
kurulan barolar arasındaki büyük orantısızlığın
bu yolla giderilmesini amaçlayan bir düzenleme. Bu da zaten ayrımcı
bir düzenleme, bunu dile getirdik ve getirmeye devam edeceğiz ilerideki
aşamalarda.
Fakat burada çok ciddi bir sorun sayın
vekiller, avukatlık mesleğine bakış açısı. Hukuk
fakültelerindeki öğrenimin niteliği üzerinde durmaksızın
avukatlık mesleğinin bu şekilde parçalanması, staj ile kamu
görevinin bağdaşırlığı gibi, esasen ciddi bir
formasyonun söz konusu olması gerekirken, bu şekilde sırf
palyatif birtakım önlemlerle bir taraftan hâkim ve savcı
yardımcılığı öngörülürken öbür taraftan avukat
stajyerliğinin hafife alınması esasen sav-savunma-hüküm
üçgenindeki savunmaya bakışın ne kadar yüzeysel olduğunu,
gayriciddi olduğunu göstermektedir.
Şimdi, tabii ki bir adil yargılanma
hakkı reformu yapma gereği bulunmaktadır ama biz onu beklerken
geçen yıl bu vakitler bunu sunduğum zaman Sayın Cahit
Özkanın ayakta Biz de destekliyoruz. diye alkışlamasını
sizlere hatırlamakla yetinirken esasen burada, bugünlerde, şu
sıralarda tanık olduğumuz adil yargılanma hakkı
ihlalleri Anayasamıza rağmen, ilgili yasalara rağmen yargı
çevrelerinin anayasal kurallara uymamasından kaynaklanmaktadır.
Burada 2 dizi dava söz konusu; biri siyasal davalar, öbürü ise çevre
davaları. Siyasal davalar, bilindiği gibi
Mesela dün
Danıştay önünde görülen dava, Danıştayda, İstanbul
Sözleşmesi'nden çıkış tipik bir siyasal davadır ve
tabii, biraz sonra belirteceğim gibi, bir rejim sorunudur. Ama Gezi
davası ve o karar, 615 sayfalık karar hukuk adına utanç
vericidir. Hakeza İmamoğlu davası, Kaftancıoğlu
davası, biraz önce Sayın Beştaş'ın dile getirdiği
Kobani davası
Ama bütün bunlarla yargıçlar meşgul edilirken
Çubuk davasında, o linç girişiminde herhangi bir tutuklama olmuyor,
karar çıkmıyor. Çubuk davasında siz oradaki
yargıçların saray gölgesinin dışında,
bağımsız bir biçimde karar verebileceğini
düşünebiliyor musunuz? Ya da çevre davalarına gelmeden, 138
çerçevesinde, madde 138in öncesi, esnası ve sonrasında yürütmenin
sürekli müdahalesi dikkate alındığı zaman
yargıçların bağımsız bir biçimde karar vermeleri
mümkün olabilir mi? Demek ki bir taraftan siyasal davalar söz konusu seçime
yönelik olarak, öbür taraftan ise çevre davaları söz konusu,
tıpkı dün saydığım üzere Cerattepe'den Kaz
Dağlarına kadar, Tokat'tan Ordu'ya, Erzincan'a kadar Türkiye'nin
maden ruhsatlarıyla yağmalanması sonucu ortaya çıkan
yüzlerce ve binlerce davalar gibi. Ayrıca termik santrallere
karşı, HES'lere karşı davalar ve orman kırımlarına
karşı davalar ve bunlarla yurttaşlar, kamu görevlilerinin
işlediği suçlara karşı yurtseverler, mahkemelere gitmek
suretiyle, masraf yaparak, davalar yoluyla yurtseverlik görevlerini yerine
getiriyorlar. Peki ne oluyor, ne oluyor? Çevre kirletiliyor, bilgi
kirliliği eşliğinde kirletiliyor tıpkı Gezide
olduğu gibi ama bunun yükünü yurttaşlar çekmektedir. Çevre suçunu
Türkiye'de siyasal ve kamusal görevliler işlemektedir ve bu süreklilik
taşımaktadır. Bu nedenle, yürürlükteki hukuk çerçevesinde adil
yargılanma hakkının anayasal bağlamda
kullanılması, yasaların uygulanması yeni anayasal düzene
kadar bizim yakın takibimizde olacaktır ama tabii ki biz böyle bir
ortamda, 2017 Anayasa kurgusu çerçevesinde, Anayasanın var olan hükümleri
bağlamında adil yargılanma hakkının tesis edilmesinin
mümkün olmadığını biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çünkü 2017 Anayasa değişikliğinde
tarihimizde ilk kez, tarihimizde ilk kez bütün siyasal karar düzenekleri
tasfiye edilmiştir. Fatih'ten bu yana hükûmet, sadrazamlık ilk kez
kaldırılmıştır. Hiçbir ülkenin tarihinde bu
şekilde kendi anayasal ve siyasal belleğine ihanet eden bir siyasal
yapı, siyasal grup, siyasal bir akım ortaya
çıkmamıştır. 2017 bu bakımdan bizim tarihimizde öncesi
ve sonrası olmak üzere bir milattır. Bu bakımdan demokratik
hukuk devletini kurma yolunda çaba göstermek, çalışmak bütün
yurtseverlerin görevidir. O nedenle, biz, demokratik hukuk devleti için parti
başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve
yürütmeye son vermek için sistemli ve azimli bir biçimde çalışmaya
devam ediyoruz. Sayın Turan, sizleri de davet ediyoruz. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN 5inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Başkanım,
sataşmadan söz istiyorum. Hocama saygımdan yerimden mi
konuşayım, kürsüden mi konuşayım?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ne
sataştı ya?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hoca kimseye
sataşmaz ya.
Sayın Başkanım, hocamız kimseye
sataşmaz.
BAŞKAN Efendim, şöyle: Sayın
Kaboğlu direkt olarak Sayın Bülent Turan'ın ismini vererek
sataştı, onun için iki dakika kürsüden.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tutanaklara
bakın Sayın Başkan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) O, övdü onu;
övdü, övdü.
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlunun 328 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hocamızı keyifle dinledim, teşekkür
ederiz. Keşke tüm muhalif konuşmalar benzer içerikte olsa biz de
istifade etmeye çalışsak. Kanunun sonuna geldik, benzer ifadeler
çokça dile getirildi. Değerli arkadaşlar, çoklu baro daha demokratik
bir hak için ortaya konuldu. Tutmadı, başarılı
olamadı. iddiası yersiz bir iddia, zaten 2 bin sınırı
var. Teknik olarak İstanbul, Ankara'dan başka yerde ikinci baro imkânı
yok ama arzu ederseniz 2 bini 200e indirelim
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yakında
100e de indirirsiniz siz ya, tutmazsa.
BÜLENT TURAN (Devamla)
100e indirelim, bütün
Türkiye'de olsun. diyebilirsiniz ama Başarılı olamadı.
iddiası doğru bir iddia değil. Ben, takip ediyorum
baroları, bütün gayretleriyle, samimiyetleriyle büyük işler
yapıyorlar.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ankara nereye
düşerse oraya düşürür.
BÜLENT TURAN (Devamla) Stajyer
çalışmaları, sempozyumları, konferansları; büyük
işler yapıyorlar. O yüzden her avukat kıymetlidir, her baro
kıymetlidir. Ona bu itham, buna bu itham bize yakışmaz diye
düşünüyorum.
Sayın Hocam, bir diğer iddianız:
Terörle Mücadele Yasası'na ilişkin Sayın
Kılıçdaroğlu'nun AB elçilerine ilişkin vaadini sanki daha
önce Mecliste verilen bir önerge var, o yüzden, bizim iddiamız
yanlışmış gibi ifadenizi şaşkınlıkla
karşıladım. Şu yüzden: O bahsettiğiniz kanun teklifi 3
maddeden oluşuyor, ilk imza sahibi Sayın Altay. Eğer
Kılıçdaroğlu'nun vaadi olan içerik o kanun teklifiyse bunu
basına vermesi lazımdı, Şu tarihte Engin Altay'ın
verdiği teklif var. Ben onu vadediyorum. demesi gerekirdi. O teklif
devede kulak, bir şey yok orada. Vaat bambaşka. Ben iddia ediyorum: O
konuşmadan mahcup oldum bir vatandaş olarak. Şu yüzden
dolayı: Terörle mücadele ortak bir mesele, her partiyle
tartışabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Devamla) Engin Bey, izin verirseniz
bir
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Devam etsin
Başkanım.
BAŞKAN Ama biliyorsunuz sataşmada iki
dakika.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ben niye vereyim,
Başkan ben miyim?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Devam etsin
Başkanım, söz hakkı olsun. Sorun değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) Başkanım, bir
dakika verirseniz. İstirham ediyorum.
BAŞKAN Peki, bir dakika.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Devamla) Bütün partilerle bu konu
değerlendirilir, eksik varsa bu da telafi edilir ama sizin 3 maddelik
teklifiniz bu konu değil. Siz, AB elçilerine büyük vaatte bulunup buradaki
eski bir teklife atıfta bulunarak o konuyu kapatamazsınız.
Değerli arkadaşlar, kim olursa olsun,
terörle mücadele ortak meselemiz. Askerimiz sınır ötesinde, çok da
hassas bu konuları konuşmak durumundayız. Askerimizin
motivasyonunu azaltan, endişesini artıran, devletin elini kolunu
bağlamayı vadeden yaklaşımlar büyük yanlış olur
diye düşünüyorum. Kaldı ki o tarz önemli konuların daha önceki
zamanlarda mektup aracılığıyla şikâyetlerini
duymuştuk ama açık bir ortamda AB elçilerine bu vaadin
yanlış olduğu kanaatindeyim. Bu konunun tekrar CHP'nin
ulusalcı, milliyetçi vekillerince değerlendirilip makul bir yere
çekilmesidir kanaatimiz.
Saygılar sunuyorum Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terörle
mücadelede devletin elini kolunu bağladığımızı
iddia etmek suretiyle çok aleni bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Evet efendim, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan,
mevkidaşınız kürsüde.
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok
teşekkürler.
Keşke burada terörle ilgili konularda
konuşurken Sayın Turan tebessümler yaparak konuşmasa. Zenginimiz
bedel öder, askerimiz fakirdendir. Terörle mücadele vaatle, kanunla olmaz,
kararlılıkla olur. (CHP sıralarından alkışlar)
Siz terör örgütü elebaşına Sayın Öcalan aldığı
kellelerin hesabını veriyor. derseniz sonra da Bebek katili.
derseniz terörle mücadele edemezsiniz. Yirmi yıldır bu ülkeyi
yönetiyorsunuz, yirmi yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Sizin
partinizin Genel Başkanı kendini Hazreti Ömere benzetti Fıratın
kenarında kaybolan kuzunun mesuliyeti benim. dedi. Bu şehitlerin
mesuliyeti kimin kardeşim, kimin bu şehitlerin mesuliyeti? (CHP
sıralarından alkışlar) Devletin ordusu emrinde,
jandarması emrinde, MİTi emrinde. Her gün cenaze geliyor, evlere
ateş düşüyor.
NİLGÜN ÖK (Denizli) Niye
bağırıyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Terörle mücadele
Terörle mücadele
REFİK ÖZEN (Bursa) Hepsinin
intikamını alıyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Terörle mücadele lafla da
olmaz, kanun teklifiyle de olmaz. Türkiye'nin terörle mücadelede AB
normlarına geçmesinin taahhüdü de yanlış bir iş
değildir, sizin de taahhüdünüzdür. ABye ben gitmedim koşa koşa,
2005in Aralık ayında gün ortasında Kızılayda havai
fişekleri ben atmadım. Allah aşkına, bir şey rica
ediyorum: Her şeyin istismarını yapıyorsunuz ama şu
şehitlerin istismarını yapmayın; yazıktır,
günahtır, bu millete yazıktır. Vatan, millet, bayrak diyerek
vatan, millet, bayrak ayakta kalmaz. Öyle olsaydı Süleyman Şah Türbesinden
şanlı bayrağımızı yere dikip de koşa
koşa kaçırmazdınız. Ayıptır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ve -şurada çok
eski vekiller var, siz de eskisiniz- Hükûmet terörle mücadele konusunda hangi
teklifi getirmiş de Cumhuriyet Halk Partisi karşı
çıkmış?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Tezkereye niye
hayır dediniz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Tezkereye,
tezkere.
REFİK ÖZEN (Bursa) Tezkereye hayır
demedi mi bunlar ya?
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Unutmayın, eskiler
bilir, 6 maddelik bir teklif getirdiniz, 6 maddelik; insan hakları
bakımından sakıncalıydı ama Bu terörü bitirecekse
buyurun, getirin. demedik mi? Niye nankörlük yapıyorsun? Buradan sana
ekmek çıkmaz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Tezkereye
hayır dediniz ya.
REFİK ÖZEN (Bursa) Tezkereye hayır
demediniz mi?
ENGİN ALTAY (Devamla) Tekrar söylüyorum
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Ne
bağırıyorsun? Yavaş yavaş konuşamıyor musun
ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) Yavaş da
yavaş da konuşurum merak etme, gürültü yapmayın siz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Tezkereye
hayır dediniz ya.
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Tezkereye niye
hayır dediniz, tezkereye?
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Tekrar söylüyorum: Biz
12 başlıkta 180 maddelik bu konuda farklı kanunlarda
değişiklik yapılmak suretiyle terörün bitirilmesine yönelik
sağlıklı ve ciddi bir çalışma yaptık. Siz
işinize gelince Terörle mücadele ortak konumuz iş birliği
yapalım. diyorsunuz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) YPG terör örgütü
mü, değil mi?
ENGİN ALTAY (Devamla) İşinize
gelmeyince Muhalefetin aklına ihtiyacımız yok. diyorsunuz.
Böyle de bu işler yürütülmez.
Son cümle şu olsun
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Gölge etmeyin
başka bir şey istemeyiz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Terörle mücadele size
kalırsa Türkiyeye Eyvah! olsun zaten, ne gölgesi, ne gölgesi? (CHP
sıralarından alkışlar)
REFİK ÖZEN (Bursa) Siz tezkereye hayır
dediniz ya, tezkereye hayır dediniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Kaybettiğimiz her
Mehmeçikimizden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla)
kaybettiğimiz her
Mehmetçikimizin kanından, akan her ananın gözyaşından
Recep Tayyip Erdoğan suçludur. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Hadi oradan!
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
lütfen.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Ya, hem suçlu
hem güçlü. Böyle bir şey var mı ya?
TAMER DAĞLI (Adana) Masanın
altındakilere söyle, masanın altındakilere.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Turan, ne için söz
istediniz?
Size nankör diyerek sataşmada bulundu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yerimden
BAŞKAN Sataşmadan kürsüden iki dakika
verebilirim ama yerinizden açıklama yapmanıza gerek yok.
ERHAN USTA (Samsun) Bülent Bey, yeter ya, yeter.
Hem Tasarruf edelim. diyorsunuz... Arkadaş, biz konuşmaları
çekiyoruz sizin yaptığınıza bakın ya.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Haklısınız, doğru söylüyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun.
4.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Altaya dedim ki: İlk imza
sahibisiniz. Beklerdim ki bu kanunu anlatsın, AB elçilerine hangi vaatte
bulunduğunu anlatsın, biz de aydınlanalım ancak klasik,
bağıran çağıran, kızan, başı sonu
farklı bir konuşmaya şahitlik ettik.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Her
zamanki gibi.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Canı sağ olsun,
biz Engin Beyi böyle kabul ediyoruz, böyle seviyoruz, canı sağ
olsun. Fakat değerli arkadaşlar, Terörle mücadele lafla olmaz.
ifadesini iki dakikada 5 defa tekrar etti.
Arkadaşlar, dünyaya terörle mücadele nasıl
oluru bu Hükûmet gösterdi, siz de öğreneceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) Tüm dünya terörle
nasıl mücadele ediliri, sosyolojik olarak, askerî olarak, ekonomik olarak,
terörle nasıl topyekûn mücadele ediliri göstermiş olduk.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) 100 milyar
doları çöpe atarak mı mücadele ettiniz? 100 milyar doları çöpe
atarak mücadele ettiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Hatta bunu CHPnin
hayır demesine rağmen, tezkereye hayır demesine rağmen
yaptık. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Sınırları koruyamıyorsunuz, terörle mücadele edeceksiniz(!)
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, hiç kimsenin kanı akmasın isteriz, hiç kimse
üzülmesin isteriz. Bunun için büyük bedeller ödedik, büyük riskler aldık
ancak Allah aşkına, terörle mücadelede o adımı atarken
yoksunuz, bu adımı atarken yoksunuz, tezkerede yoksunuz, kanunda
yoksunuz. Benim hakkım değil mi, AB elçilerine vaat ettiğini
bana da söyle demek hakkım değil mi arkadaşlar? Söylediğim
bu! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sizin terörle
mücadele mantığınız bu ülkenin yoksulluk nedeni.
Yoksulluğun nedenisiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) - O yüzden söylüyorum: Bu
konu polemik konusu değil, bu konu bize parmak sallama konusu değil
Sayın Altay. Bu konuda oturup konuşalım diyorum, AByi
bırakın, bizle konuşun diyorum, siz diyorsunuz şehitlere
kelle dendi, şu dendi, bu dendi. Ben, o şehitlerin kanında
nasıl terlediğimizi, boğulduğumuzu bilen bir insanım.
Hiç kimsenin bu konuda bedel ödemesini istemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Devamla) Ancak dünyanın da bir
gerçeği var, Türkiyede yedi düvele karşı savaşan da bir
iktidar var. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar, MHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) Onlar tezkereye
hayır dediler çünkü.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) O
lider de Recep Tayyip Erdoğan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Garip
gurebanın çocuklarını askere gönderip burada konuşuyorsunuz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Terörle
mücadelede yoksunuz. demek suretiyle terörü desteklediğimizi ima eden bir
konuşma yaptı.
BAŞKAN Yok, direkt olarak söyledi Tezkereye
hayır oyu vererek terörü desteklediniz. dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hayır
Terörle mücadelede yoksunuz. ne demek?
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
tabii konuşsun ama tezkereye hayır dedi; bu. Destek olmadılar.
BAŞKAN Bakın Tezkereye hayır oyu
vererek teröre destek verdiniz. dediniz canım.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Tezkereye hayır dediniz, neyi savunacaksın ya? Hadi evet dedik
de.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Tezkereye ne
verdiniz Sayın Altay?
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tezkereye
hayır dedik, böyle tezkerelere gene hayır deriz. Sizin terörle
mücadele için Suriye merkezî yönetimini hedef alan bir tezkereye
ihtiyacınız yok, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinden
doğan haklar bunu veriyor zaten. Göz boyamak için yalandan Suriye Merkezî
Yönetimini hedef alan bir tezkereyle meseleyi hedef dışına
saptırmak anlamsız. Tezkere, terörle
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) O zaman, daha
önce niye evet verdiniz ya? 9 sefer evet verdiniz.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
İtiraf et, itiraf.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şurada ayıp
ediyorsun
REFİK ÖZEN (Bursa) Iraka da hayır
dediniz, Suriyeye de hayır dediniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sakin ol.
Biz o tür tezkerelere her zaman hayır deriz.
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şurada, terörle
mücadelede hangi kanuna hayır dediğimizi, gel, burada söyle.
Gardiyan gibi gezeceğine gel, burada hangi kanuna hayır
dediğimizi söyle. İstediğiniz kadar konuşun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, şuna üzülüyoruz
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Sayın Başkan, asker gönderme tezkeresine hayır dediniz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Milletin vicdanında
mahkûm olunca gardiyan gibi görürsün.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sandığı
getir de milletin vicdanında kim mahkûm oluyor, görürsün.
Şuna üzülüyoruz: Bu Meclisin terör üzerinden
siyaset devşirme kafası kötü bir kafa, gayriahlaki bir kafa. 2002de
AK PARTİ Türkiye yönetimini teslim aldığında Türkiye
Cumhuriyetinde sıfır terör vardı, sıfır terör. Yirmi
yılda terörü ne hâle getirdiğinizin hesabını millete
verecek olan sizsiniz. Şehit tabutlarına
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Bitirdik.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
İnlerine girdik, inlerine.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
niye müdahale etmiyorsunuz?
ŞAHİN TİN (Denizli) Kökünü kazıdık.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şehit
tabutlarına böyle el koyup mikrofon alıp nutuk atmak şehitlere
yapılabilecek saygısızlığın en büyüğüdür, en
büyüğü. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Şehitlerin kanı yerde kalmasın diye teröristlerle mücadeleye
devam.
ENGİN ALTAY (Devamla) Terörle mücadele
konusunda bizi dinleseydiniz Türkiye zaten bu noktada olmazdı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Terör mü
kaldı?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Terörle mücadelede
yaklaşımımız çok net, şudur: Hiçbir hak talebi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkan,
bitiriyorum.
Hiçbir hak talebi
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Neyi ifade ettiniz, neyi
izah ettiniz şimdi Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Kavramımız
çok net. Terörle mücadeleyle ilgili neye hayır dediğimizi
Tezkereyi karıştırma
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Niye?
ENGİN ALTAY (Devamla) Tezkere terörle
mücadele tezkeresi değil.
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Tezkereye ne dediniz, siz ona bakın.
NİLGÜN ÖK (Denizli) İşine gelmedi
değil mi? İşine gelmedi tabii.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ya, değil
kardeşim, değil ama bizim yaklaşımımız şu
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) O
tezkere ne tezkeresiydi? Terörle mücadele için asker gönderme tezkeresiydi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Geleceksin, biz
şöyle bir kanun getirdik terörle mücadelede sen hayır dedin
diyeceksin; bir. Yaklaşımımızı çok net söylüyorum,
hiçbir hak talebi terörizme meşruiyet, teröriste masumiyet sağlamaz
ama hiçbir güvenlik kaygısı da temel hak ve özgürlüklerin
gasbına gerekçe yapılamaz. Bizim tutumumuz bu kadar net, bu kadar
açıktır. Avrupa Birliği normlarıyla ilgili bizden çok ABye
sizin taahhüdünüz var, bunun da altını tekrar çizmek isterim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tekrara düştünüz,
gerek yok Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hangi kanuna
karşı çıktım, söyle.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hepsine.
ENGİN ALTAY (İstanbul) O tezkereyi gene
getir, gene hayır derim. Terörle mücadele değil o, terörle mücadele
değil.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Tezkereye karşı çıktın, tezkereye.
REFİK ÖZEN (Bursa) Tezkere başlı
başına yeter yani. Tezkere başlı başına yeter.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
biraz sessizlik.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili
Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 328) (Devam)
BAŞKAN İç Tüzük 86ya göre oyunun
rengini belirtmek üzere, lehte ve aleyhte olmak üzere 2 milletvekiline söz
vereceğim.
Önce, lehte olmak üzere, Sayın Yasin Öztürk.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde İç Tüzük 86ya göre söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Yargının iddia, savunma ve karar olmak
üzere üç sacayağından biri olan avukatlarımız
İnsanlık, adil yargılama arayışı ve gelişen
adalet sistemi arzusuyla avukatı önemseyen bir bakış
açısı geliştirmiştir. Peki, ülkemizde öyle mi? Kendi
söküğünü dikemeyen terziler gibi sizin döneminizde avukatlarımız
da kendi haklarını savunamayan, daha doğrusu savundurulmayan,
ağızları mühürlenen, elleri ayakları bağlanan bir
konuma hapsedilmişlerdir, yargı kutuplaştırılmıştır.
İtirazı olan var mı? Bugün bir kamuoyu
araştırması yapın bakalım, yargıya güvenen,
yargının tarafsız karar alabildiğine inanan kaç
vatandaşımız kalmıştır? Bu iktidar döneminde
birileri istedi diye HSYKnin yapısı bozulmuştur. Bu iktidar
döneminde bir baro başkanının Sayın
Cumhurbaşkanını eleştirmesi üzerine baroları birbirine
düşürecek, baroları kutuplaştıracak,
ayrıştıracak bir kanun yürürlüğe sokulmuştur. Yine bu
iktidar Ne istedin de vermedik? dediği kişi istedi diye yüksek
mahkemelere atama yapmış, yine o istedi diye yargıda sürgünlere
imza atmıştır ama yargıyı rahat bırakarak
Adaletin kestiği parmak acımaz. ve avukatların savunma
hakkına saygı duyarak Söz savunmanın. diyememiştir.
Değerli milletvekilleri, ekonomide
almış başını giden enflasyon artışı
gibi bazı mesleklerde de üniversitelerimizdeki bazı bölümlerde de
genç işsizlik artışını örtbas etmek için öğrenci
enflasyonu oluşturulmuştur. Bu bölümlerin başında da mezun
sayısı her geçen gün artan hukuk fakülteleri ve mezun olduktan sonra
işsizler ordusuna dâhil olan avukatlar gelmektedir. Dekanını
bile hukukla uzaktan yakından alakası olmayan meslek
gruplarından atadığınız, tabela niyetine
açtığınız, hocası bile olmayan hukuk fakültelerinden
mezun olan gençlerimiz bugün asgari ücretin altında çalışmayı
kabul eder noktaya gelmiştir. Her sene binlerce yeni mezunun katılmasıyla
arz talep dengesinin bozulduğu, azımsanmayacak bir bölümünün ekonomik
kaygılar taşıdığı bir sektörün sürdürülebilir
olması mümkün değildir. Eğer avukatları dert ediyorsanız
çözüme bu noktadan başlamalısınız.
Bugün ülkemizde kendi avukatlarımız iş
bulamazken yabancı avukatlık büroları örtülü yollarla faaliyet
yasaklarını çiğnemekte, hatta bazı kamu kurumları Türk
avukatlar yerine yabancı avukatlık bürolarını tercih
etmektedir ve hatta iktidar kamu-özel iş birliği,
yap-işlet-devret projeleri söz konusu olunca Londra mahkemelerini yetkili
kılmaktadır. Ne yazık ki fazla mesai ücreti olmayan, düşük
ücretle çalışmak zorunda kalan genç avukatlar da avukat enflasyonu
karşısında kendilerini savunamamaktadırlar ve bunun
sonucunda iktidarın yap-işlet-devret modeli gibi
yak-yağmala-yok et mantığıyla işsizler ordusuna
adım atmaktadırlar.
Sadece avukatlarda mı işsizlik oranı
fazla? Bugün birçok üniversitemizden mezun olan mühendis de öğretmen de
iletişim fakültesi mezunu da işsiz; kalifiye işsizler, KPSSden 93,
95, 97 puan almalarına rağmen dayısı
olmadığı için mülakatta elenen genç işsizler. Ancak,
işsiz sayısı bu kadar fazlayken bir de iş sayısı
birden fazla, başını kaşıyacak vakit bulamayan, üç
beş maaşlı heykeli dikilecek yetenek abideleri de var, kimler bunlar?
Başta kamu iktisadi teşebbüsleri dediğimiz kısa adı
KİT olan kuruluşlarımızda yönetim kurullarında boy
gösteren şanslı bürokratlarımız. KİT Komisyonu
üyesiyim, incelemeye aldığımız her kurumda, kuruma
bağlı iştiraklerde üç beş maaşlı
bürokratların yanı sıra, KİT'lerin yönetim
kurullarının müdavimleri eski bakanlar, eski milletvekilleri, eski
belediye başkanları, kaybedilen belediyelerin daire
başkanları, bakan yardımcıları, milletvekili adayları,
CVsinde siyasi parti faaliyetinde bulunduklarını beyan edenler,
resmiyette kamu yararı adına dernek ve vakıflarda görev
aldığını söyleyen, gerçekte ise iktidara
yakınlığının göstergesi bu vakıfları yönetim
kurulu üyeliğine geçiş için basamak olarak kullanan AK PARTİ'si
yandaşları. Geçen gün Komisyonunda bir kamu bankasının
raporunu görüştük. Bankanın bağlı ortaklıkları
fazla olunca yönetim kurulunda görev alan şanslı üye sayısı
da bayağı ona göre çoğalmış. Bir baktık ki
yönetim kurulu üyelikleri Meclise kadar uzanmış, Meclis Genel
Sekreterinden AK PARTİsinin Grup Amirine, bakan
yardımcılarının özel kalem müdürlerinden Mecliste görev
yapmış birçok danışmana kurumla alakası, geçmişi,
ehliyeti ve liyakati olmamasına rağmen yönetim kurulu üyelikleri bahşedilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Kamu görevlerine,
yönetim kuruluna yapılan çok görevli atamalarla iktidarın ulu
reisinin ailesinin tercih ettiği bakan, genel müdür, yönetim kurulu üyesi
atamaları usule ve kamuoyunun vicdanına uygun düşmemektedir. Bu
ülkede hiç kimsenin, kimsenin işinde, parasında gözü yok ama
işsizlik bu denli artmış durumdayken, vatandaş yoksullukla
savaşırken kamu kurumlarının özellikle de KİT'lerin AK
PARTİsinin arpalığı hâlini almasına artık
kimsenin tahammülü de yok. İşin acı tarafı, kurumlardan
yüksek maaş almalarına rağmen, KİT'lere atanan bu yönetim
kurulu üyeleri çeşitli bahaneler sunarak toplantıya dahi
katılmaya gerek duymamaktadırlar. Ne diyelim? Yiyin efendiler, yiyin,
nasıl olsa az kaldı; gün olur, bu millet burnunuzdan fitil fitil
getirir. Az kaldı. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, oyunun rengini belirtmek üzere,
aleyhte olmak üzere Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Öncelikle, Avukatlık Kanunuyla ilgili teklife
biz ret oyu vereceğiz ama gerekçelerini de sayacağım. İlk
önce, kira kanunuyla ilgili bir giriş yapmak isterim.
Değerli arkadaşlar, 2012de -adına
kira reformu dediğiniz- Borçlar Kanunu 344üncü maddede, kira bedeline
ilişkin, ÜFE, TÜFE ortalamasının üzerinde artış
yapılamaz dediniz, hâlen yapılıyor, engel olunamadı.
İki, 2018 yılında çıkan Cumhurbaşkanının 85
sayılı yabancı parayla sözleşme yapılamaz Kararnamesine
rağmen, iktidar, gayet rahat gerek şehir hastaneleri, gerek köprüler,
gerek havaalanlarının hepsinde dolar üzerinden kira sözleşmesi
yapıyor, vatandaş buna mecbur bırakılıyor; buna engel
olunamadı. Üçüncüsü, 2019 yılında 7161 sayılı Kanunda
Kiraya ÜFE ortalamasına göre artış yapılamaz. dendi,
maalesef, buna engel olunamadı. Dördüncü reform dediğiniz... Bugün
için 2022 yılında kira bedeli bir yıl süreyle yüzde 25ten
fazla artırılamaz. dediniz.
Değerli arkadaşlar, bunların
yapılmasının amacı ne? Enflasyonla mücadele etmek. Biz,
gerçekten enflasyonla mücadele etmeye samimiysek, eğer bu konuda dürüstçe
davranıyorsak arkadaşlar, gelin, şu zamları bir
düşürelim, bu zamları yapmayalım, elektrik fiyatının,
doğal gaz fiyatının artışını
yapmayalım, unun fiyat artışını yapmayalım,
akaryakıt fiyat artışlarını donduralım,
yapmayalım. Yani aslında, burada, bir yıllık kira
parasında yüzde 25 artış yapılmasının nedeni
2023 yılında seçim olduğu için, üç beş oy devşirmek
için bunu yapıyorsunuz. Siz burada kiracıyı
düşünmüyorsunuz, AK PARTİyi kollamak için, iktidara gelmek için,
iktidar kürsüsünü kollamak için, onu sahiplenmek için bu kanunu getiriyorsunuz.
Kanun bir yıllık yapılmaz ki, eğer bir yıllık
diyorsanız da
Kanunlar sürekli yapılır, on
yıllığına yapılır, devamlı
yapılır. Sizin burada tek bir amacınız var;
kiracıyı korumak değil, iktidarı korumak uğruna, üç
beş oy devşirmek uğruna böyle geçici olarak bir kanun
getirdiniz. Bilemiyorum, bu konuda antant kalmanız lazım. Gerçekten
enflasyonla mücadele ediyorsak, samimi ve dürüst davranıyorsak bunu geçici
madde olarak getirmezdiniz.
Kirayla ilgili düzenlemeler ne zaman
yapılır? Burada çok iyi hukukçu arkadaşlarımız var;
ekonomik buhranın olduğu 1929 yılında müdahale
edilmişti, 24 Ocak Kararlarında müdahale edilmişti ve siz,
iktidarınızda 4 sefer müdahale ettiğiniz hâlde bunu
başaramıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, eğer bunu
başarmak istiyorsak bunun reçetesi
Yani iktidarınızda ekonomik
istikrar kalmadığı gibi hukuki istikrar da kalmadı, hukuki
güven de kalmadı; bu ekonomik istikrarın, hukuki istikrarın
sağlanmasının yegâne reçetesi ülkede hukuk güvenliğini
egemen kılmaktır. Kirayla ilgili düzenlemeyi burada
bırakıyorum, gelelim avukatların sorunlarına.
Değerli arkadaşlar, bir, avukatlar
adliyeye girişte, savcıyla, hâkimle aynı konuma sahip
olduğu hâlde hâkim ve savcılar x-ray cihazından geçmiyor,
avukatlar x-ray cihazından geçiyor. İki, hâkim ve savcının
kullandığı asansör faklı, avukatın
kullandığı asansör faklı, bu zenci muameleye son verelim.
Üç, hâkim ve savcıların kullandığı otopark ücretsiz,
avukatların kullandığı otopark ücretli, bu zenciliğe
son verelim. Dört, değerli arkadaşlar, hâkim ve savcıların
can güvenliği nedeniyle aldıkları ruhsatlı silahlar
ücretsiz olduğu hâlde, harç ücretini ödemediği hâlde avukatlar harç
ücretini ödüyor. Beş, stajyer hâkim ve savcı
arkadaşlarımıza stajyerlik döneminde maaş verildiği
hâlde, sigortasını devlet yaptığı hâlde stajyer avukat
arkadaşlarımıza bu yapılmıyor, en azından asgari
ücret üzerinden sigortası devlet tarafından
karşılanmalı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Yavaş biraz, sesini
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sesimden rahatsız olduysanız
Duymadığınız için mecburen ben yüksek sesle
konuşuyorum, belki duyarsınız diye, bana söz verirsiniz diye ben
söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bundan
rahatsız olduysanız sizden özür dilerim ama ne olur, bu dediklerimiz
doğru şeyler, bunlara da biraz kulak vermenizi istirham ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
Başkanım, yani burada avukatlar hakikaten haksızlığa
karşı adaleti savunuyorlar. Eğer bir ülkenin siyasi
yapısını, siyasi rejimini öğrenmek istiyorsanız onun
turnusol kâğıdı siyasal iktidarın avukatlara vermiş
olduğu değer ve önemle ölçülür. Ama görüyoruz, mesela Can Atalay, ya,
arkadaşlar, Can Atalayla terör suçu yan yana gelmez, Can Atalayla suç
yan yana gelmez, Can Atalay adalet dışında, demokrasi
dışında, sağlıklı bir çevrede yaşama dışında
bir şey isteyen bir arkadaşımız değil.
Değerli arkadaşlar, sizden istirham
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Hukukçular siyasi savunma
yaptıkları için terör saymayın.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu adalet hepimize
lazım yani ileride sizlerin de bir sıkıntıya
düştüğünüz zaman yine bir hukukçuya ihtiyacınız var.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bülent Bey
avukatlığınızı yapmaz ama ben yine
avukatlığınızı yapmaya devam edeceğim çünkü
Cumhuriyet Halk Partisi varsa herkes için var diyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür
ediyorum.
Sayın Oluç, buyurun yerinizden.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Tarhan Erdemin
vefatına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, acı bir haber aldık.
Siyasetçi, araştırmacı ve yazar, bakanlık yapmış,
milletvekilliği yapmış Tarhan Erdem maalesef vefat etti.
İnsan hakları mücadelesi, demokrasi ve adalet mücadelesi konusunda
hep ön saflarda yer almış bir kişiydi. Gerçekten çok üzüldük,
Kürt halkının dostuydu. Kendisine rahmet, ailesine ve dostlarına
başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Altay
35.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Tarhan Erdemin vefatına
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Ben de yeni kanuna geçilince bu konuda söz talep
edecektim. Eski Genel Sekreterimiz ve Sanayi ve Teknoloji eski
Bakanlarımızdan Sayın Tarhan Erdemin vefatını biraz
önce üzüntüyle öğrendik. Merhuma Allahtan rahmet diliyorum. Ailesinin,
Cumhuriyet Halk Partisi ailesinin ve ulusumuzun başı sağ olsun.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Turan
36.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Tarhan Erdemin vefatına
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
biz de Tarhan Erdeme Allahtan rahmet diliyoruz. Ailesine, sevenlerine, CHP
camiasına başsağlığı diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Usta
37.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Tarhan Erdemin vefatına
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de İYİ Parti Grubu olarak Tarhan
Erdeme Cenab-ı Allahtan rahmet diliyoruz. Ailesine, sevenlerine
başsağlığı diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Bülbül
38.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Tarhan Erdemin vefatına
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim.
Biz de Sayın Tarhan Erdeme Allahtan rahmet,
ailesine ve sevenlerine, Cumhuriyet Halk Partisi camiasına da
başsağlığı diliyoruz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili
Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 328) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
2nci sıraya alınan, İstanbul
Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Çevre Komisyonu ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin Çevre Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4469) ile Çevre Komisyonu ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (S. Sayısı:
336)
(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 336 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzük'ün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerine ilk söz gruplar adına
İYİ Parti Grubu adına Sayın Hayrettin Nuhoğlunun.
Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli üzerine İYİ Parti
adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.
Yürütme ve yürürlükle beraber 31 maddeden
oluşan bu torba kanun teklifiyle 14 temel kanunda değişiklik
yapılmak istenmektedir. Maddeleri ayrı ayrı
değerlendirdiğimizde, bazılarının ihtiyaçtan
kaynaklandığını ve yerinde olduğunu gördüğümüzden
dolayı Komisyonda verdiğimiz önergelerle eksikliklerin
tamamlanmasına katkıda bulunmaya çalıştık.
Teklifin detaylarına girmeden önce dikkat
çekmek istediğim bazı hususlar vardır. Birincisi, alt birimlerin
karar verebileceği kadar basit konularda bile karar verme yetkisinin
ısrarla Cumhurbaşkanına verilmek istenmesidir. Biz
önergelerimizle genel müdürlüklerin ihtisas sahasında olan konularda karar
vermelerini, eksik görülen hususların değiştirilmesi yetkisinin
de ilgili bakanlığa bırakılmasını istedik ama
Komisyondaki iktidar milletvekilleri tarafından reddedildi, bütün
yetkilerin Cumhurbaşkanına verilmesi sağlanmış oldu.
Biz, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin zaten
tıkandığını, Cumhurbaşkanına daha fazla yük
verilmemesi gerektiğini samimiyetle dile getirirken iktidar grubu
ısrarla tersini yaptı. Bu konudaki ısrarın sebepleri
hakkındaki sorularımıza ise cevap verilememiştir. Ya Cumhurbaşkanı
kendisi bu yetkileri istediğine dair talimat vermektedir ya da iktidar
grubuna mensup birileri kasıtlı olarak sistemi iyice tıkatmak ve
Cumhurbaşkanını daha da zora sokmak için çaba sarf etmektedir.
Arz edeceğim ikinci husus, torba kanun tekliflerinde,
son mahallî seçimlerde iktidarın yirmi beş yıl sonra
kaybettiği İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerine intikam
hırsıyla her türlü engellemeyi yapmak için maddeler arasına
bazı ifadeleri gizlemek istemesidir. Bu belediyelerde geçmiş döneme
ait büyük yolsuzlukların olduğunun ortaya çıkmaya
başlamasıyla birlikte, hem deşifre olmanın tepkisi hem de
oradan sağlanan kaynakların kesilmiş olması böyle bir
davranışa sebep olduğu kanaati oluşturmaktadır. Devlet
yönetiminde böyle bir anlayışın yeri olamaz. Bırakın
engellemeyi, hiçbir ayrım gözetilmeden, partisine bakılmadan mahallî
idarelere eşit muamele edilmelidir.
Üçüncü hususa gelince; Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarının, uzun süreden beri ülkeyi kendi mülkleri, devlet
kurumlarını kendi çiftlikleri gibi görmeleri sebebiyle her kanun
teklifinin tek adamın istek ve arzuları doğrultusunda
hazırlanması anlayışıdır. Bu anlayışa
göre, kamu yararı hiç gözetilmeden, sadece yandaşların
menfaatlerine uygun düzenlemeler yapılmaktadır.
Dikkat çekmek istediğim son husus da
hazırlanan kanun tekliflerinin Anayasaya uygunluğuna veya diğer
kanunlarla çelişip çelişmediğine bakılmamasıdır;
daha doğrusu, hiç aldırış edilmemesi, önemsenmemesidir.
Değerli milletvekilleri, konuları
itibarıyla bu torba kanunun Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna gelmeden önce, tali komisyonlar
olarak Çevre, Adalet, Plan ve Bütçe ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonlarında görüşülmesi gerekirken sadece Çevre Komisyonunda görüşülmüş
olması Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma usul ve
esaslarını zorlamaktan başka bir şey değildir.
Diğer taraftan, kanun teklifinin Meclise getirilmesinden itibaren asgari
sürelere uyularak komisyonlardan geçirilmek istenmesindeki acelecilik makul bir
davranış olarak görülemez. Zaten hazırlık sürecinde teklif
maddelerinin bir ihtiyaçtan doğup doğmadığı tam olarak
araştırılmamıştır. Konunun muhataplarıyla
veya paydaşlarıyla yeterli görüşmelerin yapılmadığı
da bilinmektedir. Onun için beklentiler tam olarak
karşılanamamıştır. Böyle olunca da kısa süre
sonra yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulması kaçınılmazdır.
1inci maddede, Devlet Su İşlerinin
ihtisas ve görev alanındaki suların kullanma, maksat ve
oranlarının tespit yetkisi Cumhurbaşkanına verilmek
istenmektedir. Oysa bu yetki, konuyu en iyi bilen Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğünde olmalıdır, şayet eksiklik görülürse
ilgili Bakanlığa yetki verilmelidir. Cumhurbaşkanına yetki
verilmesinin iyi niyetli ve makul bir izahı yoktur. Düzenlenmesi yönünde
verdiğimiz önergeler iktidar milletvekilleri tarafından
reddedilmiştir.
2nci madde bir ihtiyaçtan doğmuştur, on
binlerce kooperatif mağdurunu ilgilendirmesi açısından
önemlidir. Ne var ki mağduriyet sadece bir ilimizde değil, ülkemizin
birçok yerinde yaşanmaktadır. Komisyonda verdiğimiz
değişiklik önergesi doğrultusunda kooperatiflerden kaynaklanan
sorunların çözümünün genele yayılmasındaki
amacımızın anlaşılması için konuya
açıklık getirdik, karşı çıkan olmadı ama önergemiz
gene de reddedildi. Genel Kurulda kapsamının
genişletilebileceğine dair verilen sözlerin yerine getirilmesini
bekliyoruz.
Yerinde bir düzenleme olarak makul gördüğümüz
3üncü maddede Kurtuluş Savaşımızın en çetin
geçtiği yerlerden birisi olan Afyonkarahisardaki mağduriyetin
giderilmesi için süre verilerek yeni bir hak tanınması uygun bir
düzenlemedir.
4üncü maddede çevreyle ilgili kavramlar
tanımlanmaktadır. Çevre yönetim birimi/Çevre görevlisi
tanımlaması Çevre yönetimi hizmeti şeklinde
değiştirilmek istenmektedir. Yönetim içerisinde görev alacak
kişilerin belirlenmesiyle ilgili olarak Çevre Bakanlığına
yönetmelik çıkarma yetkisi verilmektedir. Öyle anlaşılıyor
ki çevreyle ilgisi olmayan yandaşlara imkân sağlanacaktır. Kamu
yatırımlarının titizlikle korunması gerekirken çevre
gibi çok önemli bir alanda bu yapılmak isteneni doğru bulmuyoruz. Bu
madde için verdiğimiz önerge Komisyonda iktidar milletvekilleri
tarafından reddedildi. Ayrıca, bu maddenin yansıması olan
7nci maddedeki değişiklikle yönetimi hizmeti ibaresi kullanılarak
kamu hizmeti sulandırılmaktadır. Oysa bu alanda liyakate önem
verilmeli, çevre mühendisleri istihdamının mecburiyeti yanında,
kimya mühendisleri, kimyagerler ve biyologlara da görev verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifin en çok
tartışılan maddelerinden biri 8inci maddedir. Başta müsilaj
olmak üzere, kirlilikle mücadele kapsamında düzenlendiği izlenimi
verilmek istense de açıkça İstanbul Büyükşehir Belediyesinden
intikam alma duygusu taşıdığını anlamak zor
değildir. Madde metnine Bursa ve Kocaelinin göstermelik
yazıldığı bellidir. Bizce ciddiyetten uzak bir tavırla
İBBye müdahale edilmektedir. İleri biyolojik arıtma
sistemlerinin kurulması elzemdir, buna kimsenin itirazı yoktur. Daha
geçen ay çalışmaları bitirilerek sonuçları Genel Kurula
sunulan Müsilaj Komisyonu raporundaki önerilerin başında, ileri
biyolojik arıtma sistemlerinin kurulması gelmektedir. Marmara
Denizi'ni ölme noktasına getiren aşırı kirlilik tabii ki
önemlidir, bu önlenmelidir. Bunun sağlanması için de başka bir
yöntem bugün için bilinmemektedir. Ne var ki bu tesislerin kurulabilmesi için
gerekli olan sadece projelendirme ve karar verme iradesi değildir. Ondan
önce tesis kurulabilecek arazi ve finans kaynağının temin
edilmesi gereklidir. Bu ikisi yoksa Çevre Bakanlığı yetki alsa
ne yapacaktır? Kaldı ki yirmi beş yıl kesintisiz İBB
Başkanlığını yürüten AKP'nin denizi temizleme ve temiz
tutma konusunda büyük bir başarısından söz edilemez.
Başarılı olunsaydı bugün bunları konuşuyor olmazdık.
Madde kapsamında
Cumhurbaşkanlığı da ihmal edilmemiş başta su
havzaları için tek yetkilinin Cumhurbaşkanlığı
olduğu belirlenmiştir. İktidar milletvekillerinin niçin
Cumhurbaşkanlığına yetki verildiğinin gerekçelerini
akıllarına bile getirmedikleri, sormadıkları veya
soramadıkları anlaşılmaktadır. Bu maddenin metinden
çıkarılması için Komisyonda verdiğimiz önerge iktidar grubu
tarafından reddedilmiştir.
12nci madde ise bütün
kıyılarımızın, çevre kirliliğini önleyici iş
ve eylemler maskesiyle gizlenerek, kamu-özel iş birliği sürecinin
başlatılarak peşkeş çekilmesine yol açacaktır. Yap-işlet,
yap-işlet-devret, yap-kirala -devret gibi isimlerle gerçekleştirilen
kamu-özel iş birliği uygulamaları için kamuoyu yanlış
bilgilendirilmekte, yaratılan algıyla aldatılmakta ve hiç para
harcamadan gerçekleştirilen projeler olarak takdim edilmektedir. Oysa bu
projeler için verilen garantiler, ödenen yüksek faizler ve kur farkları
devlet açısından yükümlülükler getirmekte ve en önemlisi, hepsinin
karşılığı Türk milletinin cebinden
çıkmaktadır. Şaibeli gördüğümüz bu madde için
verdiğimiz önerge, gene, Komisyonda reddedilmiştir.
Tekliften çıkarılması gereken bir
başka madde de 13üncü maddedir. Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının yetkisinde olan
depozito toplama ve iade işlemlerinin Türkiye Çevre Ajansına
devredilmesi ve bu suretle asıl yapılmak istenen özel yandaş
şirketlere imkân sağlanmasıdır. Türkiye Çevre
Ajansının, amaçları dışında yandaşlara
hizmet verecek paravan bir kuruluş hâline getirilmesini uygun görmemiz
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifleri, bir
ihtiyacı karşılamak için hazırlanıyorsa o
doğrultuda ihtiyaç duyulan alanlardaki muhatapların ve
paydaşların görüşlerinin tespit edilmesi büyük önem arz eder.
Başka kesimlerin zarar görmemesi ve yeni bir boşluk
oluşturmaması da önemlidir. Bu açıdan
bakıldığında, denetim bürolarıyla ilgili 15inci madde
tam araştırılmadığı için hangi ihtiyaçtan
kaynaklandığı bilinmemektedir. Ülkemizde inşaat
mühendislerinin sayıca yeterinden fazla olduğu, ne var ki iyi
yetiştirilmediği bir gerçektir. Özellikle yeni mezun inşaat
mühendislerinin asgari ücretle bile iş bulamadıkları bir ortamda
denetim bürolarında görev alıp şantiyelerde
çalışmaları iyi bir düşünce olarak görülmektedir. Ancak iyi
yetiştirilmeyen genç mühendislerin donanım ve becerilerinin denetim
yapacak düzeyde olmadıkları göz önüne alınmalıdır.
Denetim yapacak düzeye gelebilmeleri tecrübeli büyüklerinin yanında
yetişmeleriyle mümkün olabilir. Bu sebeple, 65 yaşındaki
inşaat mühendislerine şantiyeleri kapatmak makul görülemez.
Başta İstanbul ve İzmir olmak üzere birçok ilimizdeki denetim
bürosu yetkilileri meydana gelecek yetkin mühendis boşluğuna dikkat
çekmiştir, büroların büyük çoğunluğunun denetim yapamaz
duruma geleceğini beyan etmişlerdir. Çok kısıtlı zamana
rağmen yaptığımız araştırma ve tespitlere
göre, 65 yaş sınırından vazgeçilmesi gerektiğini,
mühendislikte geçen beş yıllık alt sınırın da üç
yıla indirilmesi gerektiğini belirttik ve değişiklik
önergesi verdik. Komisyonda alt sınırın üç yıla indirilmesi
reddedilirken 65 yaş sınırının 75e
çıkarılması bütün partiler tarafından kabul edilmiş
oldu.
20nci madde, tarıma verilen desteklerden
dolayı yaşanan bir mağduriyetin çözümüne yöneliktir.
Tarımda olumsuz neler olduysa Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldikten sonra oldu değerli milletvekilleri. Tarım ürünleri
konusunda üretimden vazgeçilerek ithalata yönelmek Adalet ve Kalkınma
Partili tarım bakanlarına ve ithalatçı yandaşlara büyük
paralar kazandırdı ama bugün Türk milleti açlık tehlikesiyle
karşı karşıya kalmıştır. Tarım,
İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener'in
kurulduğumuzdan bu yana meydanlarda olsun, Meclis grubunda olsun her
fırsatta en çok dile getirdiği konudur; ne yazık ki iktidar
duymadı, duymak istemedi. Tarımla uğraşanlar hor görüldü,
analarıyla beraber tarlalarından kovuldu. Tarlasını ekmeyenlere
para verildi. Fabrikalar kapatıldı. Kanunlardaki hükme rağmen
gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1i pandemi döneminde bile
üreticilerden esirgendi, verilmedi. Hukuki süreç için Avukatlık Kanunu'na
ters düşülmemesi gerektiğini belirttiğimiz bu maddeye
karşı olmamakla birlikte, gelinen noktada tarım alanındaki
sorunların krize dönüştüğünü ve krizden çıkmak için
İYİ Partinin üretimden ve üreticiden yana mükemmel
hazırlıkları olduğunun da bilinmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü bünyesindeki döner sermaye harcamalarına ve tarife
cetvelindeki oranlara karar vermesi için Cumhurbaşkanının
yetkili kılınmasına yönelik 23üncü maddeyi de uygun
görmemekteyiz. Tekrarlamakta fayda görüyorum. Böyle yetkiler
Cumhurbaşkanının kendisine de makamına da zarar vermekte ve
sistemi tamamen tıkamaktadır.
Çözüme yönelik maddelerden biri olan 25inci maddede
ise çok uzun süredir mağduriyet yaşamakta olan Şile'nin
Darlık ve Esenceli köylerindeki vatandaşlarımızın
mülkiyet sorunları çözüme kavuşturulmak istenmektedir. Ancak oradaki
vatandaşlarımızın orman köylüsü olduğu dikkate
alınmamaktadır. Büyükşehir Belediye Yasası
değiştirilerek mahalle olmakla ekonomik açıdan orman köylüsü
özelliği değişmemiştir ve köylülerin ödeme gücü çok
sınırlıdır. Mülkiyet sorununun çözüme
kavuşturulmasının sevincini yaşayabilmeleri için ödemede
kolaylık sağlamaya yönelik verdiğimiz beş yıl
ödemesiz, en az yirmi yıllık süreyi kapsayan önergemiz iktidar grubu
tarafından reddedilmiştir. Borçlanmayla ilgili usul ve esasların
belirlenmesiyse gene burada da Cumhurbaşkanına
bırakılmıştır.
Darlık ve Esenceli başta olmak üzere
Şilenin bütün köyleri hatta İstanbulun diğer köyleri çok
çalışkan vatandaşlarımızın
yaşadığı yerlerdir. Kıt imkânlara rağmen hâlen
hayvancılık ve ziraatla uğraşmalarını takdirle
takip ediyoruz. İYİ Parti iktidarında şimdiden tespit
ettiğimiz bütün sorunlarını çözeceğimizi ve üretimi
artırmaları için her türlü desteği vereceğimizi de buradan
bildirmek istiyorum.
Teklifin en sorunlu maddelerinden biri de 29uncu
maddedir. Toplumun bütün kesimlerinden ve meslek kuruluşlarından bize
gelen yoğun talepler iktidar grubuna da tepki olarak gitmiş
olmalıdır ki geri adım atılmak istenmiş ama gerekli
izin alınamadığı için madde teklif metninden
çıkarılamadı, kısmen düzeltmeye gidilmiş oldu. Bütün
kıyılarımızın Çevre Ajansı vasıtasıyla
yerli ve yabancı şirketlere peşkeş çekilmesini
sağlamaya yönelik böyle bir düzenlemenin teklif metnine kimler
tarafından nasıl sokulabildiğini iktidar grubuna mensup milletvekillerinin
niçin sorgulamadıklarını ve engellemeye
kalkışmadıklarını doğrusu çok
yadırgadığımı da buradan söylemek istiyorum. Gerçi
duyacak iktidar partisi milletvekili yoktur ama Komisyonda olan arkadaşlar
duyuyor.
Teklif metninden çıkarılmayan Çevre Ajansının,
yeni şirket kurmak suretiyle bazı niyetlerinin gerçekleşmesi tam
olarak engellenememiştir. Burada, yeni kurulacak şirketlerin yönetim
kurullarına 3üncü, 5inci maaşlar için yandaş atama düşüncesinin
var olduğunun da unutulmaması lazımdır. Önergemiz
Komisyonda reddedilmiştir. Teklif maddesi son hâliyle kanunlaşsa bile
kabul edemeyeceğimiz bir madde olacaktır ve sonuçlarını
yakından takip edeceğimizin bilinmesini isterim.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
geneline baktığımız zaman olumlu gördüğümüz birkaç
madde olsa da bir torba kanun teklifi olması, Adalet, Plan ve Bütçe;
Tarım, Orman ve Köy İşleri gibi ilgili tali komisyonlarda
görüşülmemesi, bazı yönlerden Anayasaya
aykırılığının tartışılıyor
olması, diğer bazı kanunlarla çelişmesi, şaibeli
birçok yönünün bulunması, zaten tıkanmış olan ve sonuna
yaklaşıldığını tahmin ettiğimiz partili
Cumhurbaşkanlığı sistemini Cumhurbaşkanına
verilen yeni yetkilerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) Bitirmek üzereyim.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim.
daha da tıkayacağı belli olduğu
için, doğaya ve çevreye olumsuz etkileri olacağını da
gördüğümüzden dolayı, katkı yapmak amacıyla eksiklik
gördüğümüz maddelerde verdiğimiz önergeler doğrultusunda
düzeltmeler yapılmasını beklediğimizi beyan eder,
saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bankoğlu
(CHP
sıralarından alkışlar)
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
39.-
Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlunun, Tarhan Erdemin vefatına
ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
1933 yılında Bartın'ın
Kurucaşile ilçesinde doğan, geçmiş dönem Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Sekreterimiz, 16ncı Dönem milletvekilimiz, Sanayi ve Teknoloji
Bakanımız, KONDA Araştırmanın kurucusu, değerli
büyüğüm ve hemşehrim Tarhan Erdem'i kaybetmenin derin üzüntüsü
içindeyiz. Ailesinin, tüm sevenlerinin ve Bartınımızın
başı sağ olsun; mekânı cennet olsun.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin Çevre Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4469) ile Çevre Komisyonu ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (S. Sayısı:
336) (Devam)
BAŞKAN Evet, şimdi gruplar adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Hasan Kalyoncu, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Yusuf İmamoğlu ağabeyimizin
şehadetinin yıl dönümü; ruhu şad, mekânı cennet olsun.
İstanbul Üniversitesinde öğrenimine devam ederken, 8 Haziran 1970te,
hocalarının odasından çıkarken komünist teröristler
tarafından kurşunlanmış ve yaklaşık yirmi beş
dakika ölümü beklenmiş, bu süreçte yanına kimse
yaklaştırılmamış ve ambulans üniversite kampüsüne
sokulmamış ve polis bir buçuk saat sonra olay yerine gelmiştir.
Terörün kahpeliğine, şerefsizliğin geldiği uç noktaya
bakınız. Terör örgütlerinin tümünü lanetliyorum.
Sayın milletvekilleri, gezegenin
istikrarının bozulmasına etki eden faktörler arasında
biyoçeşitlilik ve su döngüsündeki değişimler ve bozulmalar da
yer almaktadır. Bu bozulan sistem, tarımda ve besin zincirinde yer
alan azot-fosfor döngülerinin değişimi sonucunda beslenme ve kirlenme
sorunları oluşturmaktadır.
Tarım toprakları oluşturmak için
doğal sistemler tahrip ediliyor, sanayideki gelişmelerle hem karasal
hem sucul ekosistemler kirletiliyor, tüm sistemi riske atacak şekilde
ormanlık alanlarımız da yok edilmeye devam ediliyor.
Tüm ağaçlar gezegenin dengesini ve
istikrarını korumada büyük önem arz etmektedir. Öyle ki dünyadaki
ormanlık alanların yalnızca yüzde 25inin bile kaybolması
felakete ulaşacak eşik noktalarını geçme riskini
artırır. Bugünkü durumda neredeyse yüzde 40ı yok olmuş
durumdadır, artık dünya tehlikeli bölgeye girmiş,
sınır eşik değerlerini geçmiş durumdadır.
Ormansızlaşmanın en büyük ikinci sonucu ise
biyoçeşitlilikte yaşanan ve yaşanacak kayıplardır.
Aynı durum, sucul ekosistemlerde atık sularla etkilenmekte ve sucul
ekosistemlerin dengeleri bozulmaktadır. Bugün, doğa, insanlık
tarihinde eşi benzeri görülmemiş şekilde tahrip edilmektedir.
Dünyada birçok bitki ve hayvan türü yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Eğer bu negatif durum devam ederse 6ncı
kitlesel yok oluşa doğru gidilebilir. Yaklaşık elli
yılda insanlık, vahşi yaban nüfusunun yüzde 68ini yok
etmiş durumdadır. Bu durum bize bir biyoçeşitlilik krizinin de
tam ortasında olduğumuzu göstermektedir. Biyoçeşitliliğin
kaybolması insan yaşamını tehdit etmektedir.
Biyoçeşitlilik kaybı besin kaybını beraberinde
getirmektedir. İnsanların beslenebilmesi için iyi işleyen bir
doğaya ihtiyaç vardır. Biyoçeşitliliğin korunması
yalnızca ahlaki sorumluluktan dolayı değil aynı zamanda
insanlığın yaşaması için gereklidir. Gıda
üretimi, temiz hava, temiz su, karbon emilimi ve besin dönüşümünün
işe yaraması için gerekli en önemli parça, sağlıklı
biyoçeşitlilik ve sağlıklı bir doğadır.
Tarım geliştikçe doğal alanlar yok
edilmiş ve edilmeye devam edilmektedir. İnsan yapısı
kirleticiler, nükleer atıklar, kalıcı organik kirleticiler,
ağır metaller, mikro plastikler dâhil olmak üzere, insanlar binlerce
yeni materyal oluşturmuştur. Bunların her birinin çevreye
felaket niteliğinde etkileri olabilir. Bunun uzun vadeli ve kümülatif
etkileri bilinmemektedir fakat kontrol altına alınmaz ise gezegen
çapında bozulmaya sebep olacak etkilere neden olabilir.
İnsanların hayatta kalabilmesi için
kişi başına 3 bin litre yani 3 ton suya ihtiyaç
duyulmaktadır; temizlik ve içme suyu için yaklaşık
Küresel ısınma, iklim
değişikliği ve çevre kirliliği sucul ekosistemler üzerinde
büyük bir baskı oluşturmaktadır. Bu baskı, bazı
türlerin ortamdan yok olmasına, bazı türlerin ortamdan
uzaklaşmasına, bazılarının aşırı
derecede çoğalmasına sebebiyet vermektedir. Bu oluşan
baskı, organizmaların göç etmesine, bazılarının göç
ettikleri yerlerde istilacı olmalarına neden olmaktadır. Bütün
ekosistemlerde canlılar arasında rekabeti kazanan türler uygun ortam
bulduklarında aşırı derecede çoğalma eğilimine
girerler. Bu aşırı derecede çoğalma, sucul ekosistemlerde
herhangi bir etken tarafından kontrol edilmez ise sonuçta; müsilaj,
ötrofikasyon ve red-tide gibi olayların oluşumuyla karşı
karşıya kalınır. Oluşan bu yapılar hem görsel
kirlenmeye yol açarken hem de oluşturduğu ekosistemdeki dengeyi
bozar. Tüm şartlar uygun olsa da canlıların çoğalabilmesi
için olmazsa olmaz elementler vardır, bunlar içerisinde ana elementler ise
azot, fosfor ve karbondur. Bu elementler doğal sistemlerde genellikle
denge içerisindeyken kirleticiler tarafından artırılır.
Diğer şartlar da uygun olduğu takdirde aşırı
derecede çoğalırlar. Bu sebeple, doğal ortamlar alıcı
ortam olarak kullanıldığı sürece, bu süreçle sürekli olarak
karşılaşmamız kaçınılmazdır, bu da demek
oluyor ki atıklar hiçbir şekilde doğaya
bırakılmamalıdır. Doğal ortamlara bırakılan
atık suların da alıcı ortama göre standartlarının
değişmesi gerekmektedir. Atık sular, ön arıtımla sucul
ortamlara ister derin deşarjla, isterse yüzey deşarjıyla
bırakılsın, her ikisinde de kirletici etmen durumundadır ve
sucul sistemi kirletmektedir.
Sayın milletvekilleri, iklim değişikliğiyle
beraber su sıkıntısı çekeceğimiz açıkça
ortadadır. Bu durumda bizim
İklim değişikliği, küresel
ısınma ve çevre kirlenmesi ülkemizi bu denli etkiliyorken tüm
belediyelerin bir an önce altyapıya yönelmeleri ve altyapı
sistemlerini tamamlamaları gerekmektedir. Sadece su kirliliği ve su
tasarrufu açısından değil, aynı zamanda -dünkü
yağışlarda Ankarada şahit olduğumuz gibi- sel ve su
baskınlarının önlenmesi ve aşırı
yağışla şehrin sokaklarında foseptik
akışından kaynaklı oluşacak hastalıkların
bertaraf edilmesi açısından da büyük önem arz etmektedir.
İklim değişikliğiyle birlikte
barajlarda ve HESlerde öngörülen su tahsislerinde büyük sorunlar
yaşanacak ve bu durumun yol açacağı sıkıntılarla
ileride karşı karşıya kalınacaktır. Bu sebeple,
bazı yerlerde su tahsislerinin değişimi ve iptali gerekecektir.
Bu kanun çerçevesinde bu yetki Cumhurbaşkanına verilmiş ve
oluşacak karmaşanın da önüne geçilmiştir.
Kıymetli milletvekilleri, sucul ekosistemlerde
kirlenme sorunu sadece müsilaj değildir ve sadece Marmara Denizinde
görülmemektedir. Bugünlerde İzmir Körfezinde de kirlenmeden kaynaklı
sorunlar net olarak gözlenmektedir. Koku oluşumu, dip çamuru, red tide
ve deniz marulunun aşırı derecede çoğalması gibi
sorunların tamamını İzmir Körfezinde görebilmek mümkündür.
Bunun yanında, diğer körfezlerimiz ve lagünlerimizde de bu sorunlarla
karşılaşmamız söz konusudur. Bunun yanında, iç
sularımızda; göl, gölet, baraj gibi durgun sularımızda,
aşırı kirlenmeye maruz kalan akarsularımızda bu tür
kirlenmeleri görebilmek de mümkündür. Özellikle durgun iç sularımızda
kirlenme sonucu oluşan ötrofikasyon etkileri geri dönüşü olmayan bir
hâl alabilir, ekosistem dengeleri tamamen altüst olur ve birçok türün yok
oluşuna şahitlik ederiz. Onun için, Marmara Denizinde öngörülen
önlemler paketi tüm Türkiye genelinde vakit kaybetmeden devreye
sokulmalıdır. Havza yönetim planları oluşturulan havzalarda
tüm önlemler paketi uygulamaya sokulmalı ve sıkı bir
şekilde denetlenmelidir. Bunun yanında, Marmara havzası özelinde
noktasal ve yayılı kaynaklar tam olarak kontrol altına
alınmalı, sadece atık su arıtma tesisleri değil,
dereler ve atık üreten tüm tesisler kontrol altına
alınmalı. Bunun yanında, havzanın tamamında iyi
tarım uygulamaları devreye sokulmalı, kullanılan gübre ve
ilaçlar denetime tabi tutulmalı ve çiftçilerimiz bu konuda da
eğitilmelidir. Ayrıca, denetimlerin sadece atık su
çıkış noktalarında değil, alıcı ortamlarda
da yapılması gerekmektedir. Bugün gündemimizde olan bu kanun teklifi
birtakım yasal düzenleme ihtiyaçlarını
karşılamaktadır fakat gecikmeye mahal bırakmadan su kanunu
ve iklim değişikliği kanununu da Gazi Meclisten
çıkarmamız gerekmektedir. Geleceğe yönelik düzenlemeleri de
gerçekçi öngörü ve planlamalar ışığında şimdiden
yapmamız gerekmektedir; her şey olup bittikten sonra kanun
çıkarmanın etkisi ve önemi de yoktur.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisinin siyaset anlayışı içerisinde oluşabilecek
sorunları önceden öngörerek onlara karşı çözüm üretmek de önemli
yer tutmaktadır. Çevre ve tabiata yaklaşımımızı
binlerce yıllık millî kültür birikimi ve İslam imanıyla
yoğrulmuş Türk irfanı şekillendirmektedir. Bu çerçevede,
insan ancak doğal denge içerisinde sürdürülebilir bir yaşam şansına
sahiptir. Doğal çevremizi oluşturan canlı veya cansız bütün
varlıklar insanlar içindir ancak bu onların yok edilmesi ve
köklerinin kesilmesine sebebiyet verecek bir Vandallığı
açıklayamaz. Doğa insan için bir nimettir. Kadim
anlayışımıza göre, her biri kutludur ve kirletip tahrip
edilemez. İmanımıza göre, doğa ve sergilediği denge
Allahın birer ayeti ve insanoğluna bir emanetidir. İnsan
kendisine ilahi bir lütufla emanet olarak verilen bu dengeyi gözetmek, korumak
ve geliştirmek zorundadır.
Üzerine kafa yorduğumuz, dertlendiğimiz
küresel ısınma, iklim değişikliği ve kirlilik insani
ihtiyaçların ötesinde bir hırsın, tamahın ve bunların
harekete geçirdiği sömürünün eseridir. İnsanın doğal
kaynakları kullanması da ilahi düzenin bir yansıması olan
doğal dengenin içerisinde olmalıdır. Doğal olmayan, kara ve
kızıl rengi değişse de emperyalizmin
yıkıcılığıdır. Kapitalizmin vebal listesinin
başında, sömürge topraklarından elde edilen doğal
kaynaklar, sonrası hesaplanmadan yok edilen bugünkü dünyayı üretirken
kızıl emperyalizmin listesi daha az değildir. Aral Gölünün
neredeyse yüzde 90 kaybolmasına yol açan kontrolsüz kullanım,
Türkistan coğrafyasında yaptıkları nükleer ve kimyasal
silah denemeleri, radyoaktif ve kimyasal kirleriyle kurtarılamaz hâle
gelen alanlar bir sömürü düzeninin eseridir. Bugün, bütün dünya bu sömürge
rekabetinin ürünü olan çevre yıkımını ve etkilerini küresel
ölçekte yaşamaktadır. Türkiye olarak bizim, örneğin karbon
salımına toplam katkımızın yüzde 1 civarlarında
olması, ekolojik sorunların etkilerine açıklık
bakımından hiçbir avantaj sağlamamaktadır. Türkiye, yine de
taahhüt ettiği sıfır karbon hedefi için
çalışmalarına başlamıştır ancak küresel ısınmanın
yol açtığı istilacı türlerden iklim göçünün hedefi olmaya
varıncaya kadar birçok etkiyi yaşamaya
başlamıştır. Keza iklim etkilerinin yanı sıra
Ukrayna-Rusya savaşının yansıması olarak dünya
genelinde ortaya çıkan gıda tedarik eksiklikleri de bu kapsamda
değerlendirilmelidir.
Onun için, diyoruz ki: Çevre sorunları millî
güvenlik yaklaşımıyla da ele alınmalıdır. Bu
dünya bugün üstünde yaşayanların tüketim malı değil,
yarınlarımızın hayat kaynağıdır. Vatan,
sadece siyasi bir sınır çizgisinin içinde olan bir arazi değil;
taşı, toprağı, havası ve suyuyla; kurdu, kuşu,
böcekleriyle; denizi, gölü, akarsuyu ve ormanıyla; tarlasıyla,
tabanıyla ve hiçbir ferdinden vazgeçemeyeceğimiz insanıyla bir
bütün olarak kutlu bir beşiktir. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu beşik ilelebet Türk
nesillerine kucak açacak bir ana gibi azizdir. İnsan değerlidir,
içinde yaşadığı doğa değerlidir. Bu
değerler, Yunusun Yaratılanı severiz Yaradandan ötürü. veya
Veyselin Benim sadık yârim kara topraktır. sözlerini söyleten bir
aşkın konusudur.
İşte, bu yüzden diyoruz ki: Milliyetçilik
aynı zamanda çevreciliktir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Önce ülkem
ve milletim. düsturuyla Türk milletinin ve devletinin varlığı,
dirliği ve birliği için, istiklal ve istikbalini güvence altına
almak için öngörüler ve çözüm önerileri sunmaktadır çünkü millet
dağıtılır, vatan yitirilir, devlet yıkılırsa
hepimiz altında kalırız. Bunun için çevre sorunlarına,
stratejik ve hayati bir konu olduğunun bilinciyle, parti
çekişmelerinin üstünde millî bir anlayışla bakmak
zorundayız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşmekte
olduğumuz kanun teklifine destek veriyoruz.
Hayırlı bir adım olması
dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime bir dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.06
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan 127 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun İslam
İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve
Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan 313 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik
Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 9 Haziran 2022 Perşembe
günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.08