TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101inci Birleşim
9 Haziran 2022 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, kurtuluş mücadelesini
başlatan Gazi Mustafa Kemal ve beraberindeki silah
arkadaşlarının 12 Haziran 1919 tarihinde Amasyaya
gelişleri ve 22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Tamiminin
yayımlanmasının 103üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Karabük
Milletvekili Niyazi Güneşin, Karabükün il oluşunun 27nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezginin, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, İstanbulun Büyükçekmece
ve Silivri ilçelerinde toplu taşıma ihtiyacının
arttığına ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili
Ayhan Barutun, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün
raporuna ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, polislerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
4.- Konya
Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının yayınladığı Çocuklar
İçin Doğru Oyuncak ve Kitap Seçme Rehberine ilişkin
açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, Tekirdağ
savcılığınca Halkların Demokratik Kongresine yönelik
yapılan hukuk dışı gözaltı operasyonuna ilişkin
açıklaması
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, Aybüke Öğretmenin
şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
7.- Kastamonu
Milletvekili Hasan Baltacının, İnebolunun 9 Haziran Şeref
ve Kahramanlık Gününe ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, enflasyona ilişkin
açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 3600 ek gösterge
düzenlemesine ilişkin açıklaması
10.- Mersin
Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Aybüke Öğretmenin
şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
11.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Aybüke Öğretmenin
şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, Aybüke Öğretmenin şehadetinin
5inci yıl dönümüne, EFES-2022 Birleşik, Müşterek Fiilî
Atışlı Arazi Tatbikatına ve gayriaskerî statüdeki
adaları silahlandıran Yunanistana hadlerini bilmelerini tavsiye
ettiklerine ilişkin açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, Aybüke Öğretmenin şehadetinin
5inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
14.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Antakya kent merkezinde yer alan Atatürk
Stadyumu yerine yapılmak istenen millet bahçesinin açık cezaevine
benzediğine ilişkin açıklaması
15.- Yozgat
Milletvekili Ali Kevenin, Yozgatın acil sorunlarına ilişkin
açıklaması
16.- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, çözüm sürecinde
barış görüşmelerine katıldığı gerekçesiyle
Vanda geçen hafta silahlı baskınla tutuklanan siyasetçilere
ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, çevreye yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
18.- Konya
Milletvekili Halil Etyemezin, Konyada meydana gelen dolu ve selden etkilenen
vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ve Aybüke
Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
19.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, PTT taşeron işçileri ile
Karayolları müşavir işçilerinin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
20.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, öğretmen
açığına, özel okul öğretmenlerinin özlük hakları ile
ücretlerinin iyileştirilmesi gerektiğine ve Aybüke Öğretmen ve
tüm şehit öğretmenleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, İstanbul
Okmeydanında bulunan Fetihtepe Mahallesindeki vatandaşlara kentsel
dönüşüm adına zulüm yapıldığına ilişkin
açıklaması
22.- Bursa
Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, Gezi Parkına koşa koşa
gidenlerin binlerce ağacın dikileceği Atatürk Havalimanı
Millet Bahçesinde olmadığına ilişkin açıklaması
23.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Aybüke Yalçının şehadetinin
5inci, Cengiz Aytmatovun vefatının 14üncü yıl dönümüne ve 4/B
sözleşmelilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması
24.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şenay Aybüke Yalçının
şehadetinin yıl dönümüne, Eren Abluka-15 Narko Terör Operasyonuna,
uyuşturucuya geçit vermeyen bakanlıkların kahraman
personellerini tebrik ettiğine ve Avrupa Parlamentosunun 2021
Yılı Türkiye Raporuna ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İstanbulun
Beyoğlu ilçesine bağlı Fetihtepe Mahallesinde kentsel
dönüşüm adı altında bölge halkının mağdur
edildiğine, TÜİKteki rotasyona; TÜİKin
açıkladığı yalan rakamlar sonucunda işçinin, emeklinin,
emekçinin sofrasından bir şeyler çalındığına ve
Avrupa Parlamentosunun 2021 Yılı Türkiye Raporuna ilişkin
açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Şenay Aybüke
Yalçının şehadetinin yıl dönümüne, Türkiye Futbol
Federasyonunun 16 Haziranda yapılacak başkanlık seçimine,
İstanbul Beyoğlu Fetihtepe Mahallesindeki vatandaşlara
yapılan zulme ve TÜİKin önünde basın açıklaması
yapmak isterken gözaltına alınan BİRLEŞİK
KAMU-İŞ Konfederasyonu mensupları yerine hırsız
TÜİK Başkanının gözaltına alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Şenay Aybüke Yalçın
Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl dönümüne, EFES-2022
Birleşik, Müşterek Fiilî Atışlı Arazi
Tatbikatına ve İstanbul Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kastamonu Milletvekili Hasan
Baltacının 336 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde gün geçtikçe daha da
derinleşen eğitimde fırsat eşitsizliğinin önlenmesi ve
sebeplerinin araştırılması amacıyla 8/6/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, ekonomideki sorunlara kalıcı
çözümlerin üretilmesi amacıyla 9/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, yanan orman alanlarındaki usulsüzlük
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6114) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin Çevre Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4469) ile Çevre Komisyonu ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporları (S. Sayısı:
336)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Musa
Piroğlunun 336 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 336) Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
9
Haziran 2022 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Enez
KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla,
verilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kurtuluş
mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal ve beraberindeki silah
arkadaşlarının 12 Haziran 1919 tarihinde Amasyaya
gelişleri ve 22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Tamiminin yayımlanmasının
103üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Amasya Milletvekili Mustafa
Levent Karahocagile aittir.
Buyurun Sayın Karahocagil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, kurtuluş
mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal ve beraberindeki silah
arkadaşlarının 12 Haziran 1919 tarihinde Amasyaya
gelişleri ve 22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Tamiminin
yayımlanmasının 103üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya)
Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; sizleri saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekillerim, konuşmamın
içeriği, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Samsuna
çıkışından sonra Kurtuluş mücadelesi için alınan
kararların merkezi yani Amasyamıza gelişinin 103üncü
yılı olan 12 Haziran 1919u kutlamak ve Amasya halkının
Atatürkle vermiş olduğu mücadeleyi anlatmaktır.
Değerli milletvekilleri, Osmanlı Devleti,
Birinci Cihan Savaşında yenik sayılması üzerine, 30 Ekim
1918de imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla
resmen mağlubiyeti kabul etmişti. Artık iyice zayıflayan,
güç kaybeden hasta adamın mirasının
paylaşılmasına başlanabilirdi. Bu nedenle itilaf devletleri
Anadolu topraklarında kol geziyor, mütareke hükümlerine uyulup
uyulmadığını kontrol ediyordu. İstanbul'daki
İttihat Terakkicilerin yaşananlara tepkisi ise İngilizlerle iyi
geçinilmesi ve taşkınlığa sebebiyet verilmemesi telkininden
öteye gidemedi. Vatanın bütünlüğü ve milletin
bağımsızlığının tehlikede olduğu bu
dönemde vatanseverler elleri kolları bağlı bir şekilde
bekleyip bu işgale göz yumamazlardı. Bu mücadele sebebiyle Gazi
Mustafa Kemal Atatürk Samsun'dan sonra Havza'ya geçmiş ancak görevinden
alınacağını bildiğinden, gerekli tetkikleri
yaptıktan sonra, şehzadeler şehri, Osmanlı'nın ikinci
defa kurulduğu, en güvenilir yer olan Amasya iline geçmeyi tercih
etmişti. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Havza'dan ayrıldıktan
sonra onları Amasya'da büyük ve coşkulu bir halk topluluğu
karşılıyordu. 12 Haziran 1919da Mustafa Kemal Atatürk'ü
karşılayan heyetin başında Müftü Hacı Hafız
Tevfik Efendi vardı. Hacı Hafız Tevfik Efendi Amasya halkı
vatan, din ve devlet yolunda mücadele edenleri bağrına basmakla
müftehir olacaktır. Beldemize hoş geldiniz Paşa. Bütün Amasya
emrinizdedir. Gazanız mübarek olsun. sözleriyle, Anadolu
topraklarında Türk Bayrağından başka bir
bayrağın dalgalanmasına asla ve kata müsaade edilmeyeceğini
ve Amasya halkının bu kutlu mücadelede Atatürk ve silah
arkadaşlarının yanında olacağını, tam destek
vereceğini ispat etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Amasya'da
yaşanan bu durumun etkisiyle, daha önceden yapılmasını
planladığı mitingin düzenlenmesine karar verir ve 20 Haziran
1919 tarihinde, kılınan cuma namazından sonra,
yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı mitingde
Mustafa Kemal Paşa Ya istiklal ya ölüm! sözüyle Millî Mücadelenin
başladığını ilan etmiştir. Amasyalılar da
Biz Amasyalılar Mustafa Kemalin etrafında toplanarak
vatanımızı, hürriyetimizi, istiklalimizi kurtarmaya yemin
ettik. diyerek, bu kutlu mücadelede Gazi Mustafa Kemal Paşanın
safında yer aldıklarını cümle âleme duyurarak ilan
etmişlerdir.
Ardından yapılan görüşmeler,
toplantılar ve kararlar doğrultusunda 22 Haziran 1919 tarihinde,
Türkiye Cumhuriyetinin doğum belgesi olan, Millî Mücadelenin yol
haritasını belirleyen Amasya Tamimi yayımlanmış, resmî
olmasa da fiilen millî iradeye geçildiği belgelenmiştir. Yani Amasya
Tamimi bu topraklarda, Amasyamızda imzalanmıştır. Amasya
Tamiminin ilk cümlelerinde geçen Vatanın bütünlüğü, milletin
istiklali tehlikededir. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır. ifadeleri yıkılan mevcut iradenin yerine yeni
bir iradenin, yeni bir devletin kurulacağını işaret
etmekteydi yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunun
miladıdır. Türkiyede halk egemenliğine dayalı demokratik
rejime geçilmesinin ilk adımlarının Amasyada
atılmış olduğunu görüyoruz. Bu kutlu mücadeleyi
başlatan ve zaferle taçlandıran başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, bütün kurtuluş mücadelesi önderlerinin, şehit ve
gazilerimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Devamla)
Ayrıca, ben de Millî Mücadelenin ilk siyasi ve askerî
kararlarının alındığı, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin temellerinin atıldığı bu şehrin
Milletvekili olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşadığımı
belirtmek istiyorum.
Amasya Tamimi, aynı zamanda işgallerin
karşısında gösterilen yerel direniş hareketlerinin
ulusallaşması yolunda çalışmalara geçişin de
başlangıcıdır. Bu itibarla övünç duymak, onurlanmak en
fazla Amasyalıların hakkıdır. Amasya Tamimiyle Millî
Mücadele konusunda şahsi ve bölgelere yönelik çabalar bir merkezde
birleştirilmiş, milletin istiklali ve vatanın bütünlüğü
konusunda birlik olunmuştur. Biz atalarımızla onur duyuyoruz; bu
onuru bizden öncekiler yaşadığı gibi bizlere de
yaşattılar, bizler de çocuklarımıza ve gelecek nesillere
aktararak yaşatacağız inşallah. Bununla birlikte, Amasya
Tamiminde geçen Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır. ifadesi Cumhuriyet Döneminde yapılan
anayasaların temel felsefesi olarak kabul edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Karahocagil.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Devamla) Bu
inançla ve onurla
BAŞKAN Sayın Milletvekilim, uzatma
sürenizi vermiştim ben, yani süre uzatımı verdim size.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Devamla) Son cümlem,
kayıtlara geçmesi için
BAŞKAN Peki, son cümle geçsin kayıtlara.
Buyurun.
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Devamla)
Devletlerin yıkılıp devletlerin kurulduğu bu topraklarda
yeni bir bağımsızlık meşalesinin
kıvılcımlarının çakıldığı il olmanın
verdiği gururla Amasya ve 12 Haziran altın harflerle, silinmemek
üzere tarihimize yazılmıştır.
Bu inançla ve onurla, ruhunu gönlümüzde,
sorumluluğunu omuzlarımızda
taşıdığımız Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin
atıldığı Amasyamızı ve Millî Mücadelenin belgesi
olarak yayımlanan Amasya Genelgesinin 103üncü yılını
kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bir kez
daha minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Karabükün il oluşunun 27nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Karabük Milletvekili Niyazi Güneşe aittir.
Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Karabük Milletvekili Niyazi Güneşin, Karabükün il
oluşunun 27nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Karabükün il oluşunun seneidevriyesindeyiz, bu vesileyle
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, aziz milletimizi ve
kıymetli hemşehrilerimi hürmetle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün, sanayinin beşiği, tarih, turizm,
eğitim ve kültür şehri, büyük ve güçlü Türkiyemizin gücüne güç katan
cumhuriyet kenti Karabükümüzün il oluşunun 27nci yıl dönümünü
kutlamanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz.
Takvimler 3 Nisan 1937yi gösterdiğinde Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün talimatlarıyla dökülen Türkiye demir ve çelik
fabrikalarının ilk harcı, Türkiye Cumhuriyetinin
sanayileşme, büyüme ve gelişmesinin de öncüsü olmuştur. Demir çelik
fabrikalarının temeli atıldığında Safranboluya
bağlı 13 haneli bir köyden ibaret olan Karabük, demir çelik
fabrikalarının gelişmesi, büyümesi ve ülke ekonomisine
katkısının yükselmesiyle birlikte il olma yolunda
hızlı bir trend yaşamıştır. 6 Haziran 1995
tarihinde il olan Karabük, Safranbolu, Yenice, Eskipazar, Ovacık ve Eflâni
ilçelerini bünyesine alarak ülkemizin 78inci ili olmuştur.
Karabük, ülkemizde şehirleşme ve
sanayileşmenin birlikte vücut bulduğu yegâne şehirlerden
biridir. İlk Türk demiri 10 Eylül 1939da, demir çelik fabrikalarında
Fatma isimli yüksek fırında üretilmiştir. Demir çelik
fabrikaları, uzun yıllar boyunca, ülkemizdeki endüstriyel
atılımlara öncülük etmiş, Türk sanayisinin öncüsü ve okulu
olmuştur. Öyle ki adını tarih kitaplarına fabrikalar kuran
fabrika olarak yazdırmış; ülkemizin sanayisine, yurdun dört bir
yanına unutulmaz eserler kazandırmıştır.
Karabük ilimiz, her bölgeden
insanımızın bir arada yaşama tecrübesini en güzel
şekilde sergilediği bir şehirdir, Türkiyenin özeti
durumundadır; ülkemizin dört bir yanından iş bulmak
maksadıyla gelen kardeşlerimizin bir arada yaşama kültürünü en
güzel sergiledikleri yerlerden biridir.
Ülkemizin her bölgesinde Karabükün ve Karabüklü
ağır sanayi işçisinin alın teri ve emeği vardır.
Türkiyenin harcında Karabükün demiri ve çeliği bulunmaktadır.
Ne var ki 1995 yılına geldiğimizde demir çelik fabrikaları
kapanmanın eşiğine gelmişti. 1990lı yıllar
fabrikanın zor yıllarıdır. Bu zorlu günler ve yıllarda
Karabük halkı, topyekûn, fabrikalarının yanında yer
almış, IMFnin kapatma kararına karşı
çıkmış ve kapatmaya izin vermemiştir. 2002
yılından sonra AK PARTİnin tek başına iktidara
gelmesi ve siyasi istikrarın sağlanmasıyla, o dönemde
Başbakanımız Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde uygulanan programlarla bu zorlu
süreci atlatmış ve yeniden atılıma geçerek üretim
kapasitelerini arttırmış ve teknolojisini yenilemiştir.
Eğer KARDEMİR bugün 3,85 milyar kâr açıklamışsa,
üretimde 2,5 milyon tonlara ulaşmışsa ve bünyesinde ilk defa
tren tekeri, tren rayı ve kalın kangal üretebiliyorsa, bunu 2003
yılından sonra yapılan yatırımlara, uygulanan
desteklere ve gayretlere borçludur.
2007 yılında kurulan Karabük Üniversitemiz
şehrimize ayrı bir nitelik kazandırmıştır. Üretim
şehri olmanın yanında, 16 fakülte ve 50 bini aşan
öğrencisiyle eğitim şehri unvanını alarak ülkemizin
tercih edilen üniversiteleri arasında yer almıştır.
Son dönemde ilimize bakanlarımızın
yaptığı ziyaretlerde önemli ve yeni yatırımlar ilimize
kazandırılmıştır. Millî Eğitim
Bakanımızın ziyaretinde, 6 adet anaokulu, 1 özel eğitim
uygulama okulu, 5 ortaokul, 2 lise ve 1 adet ilkokul yapımına onay
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Ayrıca,
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanımız Sayın Murat Kurumun ve Ulaştırma
Bakanımızın ziyaretlerinde ilimiz için önemli kazanımlar
elde edilmiştir. Karabük'ün girişinde ve merkezinde önemli
düzenlemeler yapıyoruz. İhalesi yapılan KARDEMİR
Kavşağı inşaatına başlanmıştır.
Proje tamamlandığında hemşehrilerimizin
yaşadığı trafik yoğunluğu ve zaman kaybı
önlenmiş olacaktır. Karabük ve Safranbolu'ya toplam büyüklüğü
300 bin metrekare olan 4 millet bahçesi çalışmalarımız
hızla devam ediyor. Karabükün merkezinde bulanan, hâlihazırda kent
meydanı olarak kullanılan, mülkiyeti hazineye ve KARDEMİRe ait
yaklaşık 70 bin metrekare olan alanı millet bahçesi
yapıyoruz. Bu projeyle Karabükün kalbini yeniden
canlandıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güneş, teşekkür
ediyorum.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Bir saniye,
selamlayayım.
BAŞKAN İlave süreleri verdim, hakikaten
zorlanıyorum.
Buyurun.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Ayrıca,
Karabük Araç Çayı akarsu havzası üzerinde yapılacak ıslah
ve rekreasyon çalışmaları hızla devam etmekte, bu
çalışmanın Karabükümüze güzellik katacağına
inanmaktayız.
Karabükte yatırımın ve
istihdamın artmasıyla ilgili çalışmalarımız devam
ediyor. Eskipazar Organize Sanayi Bölgesinde son noktaya geldik, firmalar
müracaat etmeye başladı. OSB, Karabük için yeni bir KARDEMİR
olacaktır.
Karabük ve ülkemiz üreterek büyümeye devam ediyor,
2021 yılında Karabükün ihracatı 746 milyon dolar olmuştur.
Üreten, katma değer katan ihracatçı firmalarımıza buradan
teşekkür ediyorum.
Karabük il oluşundan bugüne değin en
önemli aşamalar kaydetmiş, özellikle AK PARTİ
iktidarlarında eğitimde, sağlıkta, ulaşımda
kurumların yenilenmesinde yapılan desteklerle güçlenerek büyüyen
modern bir sanayi ve eğitim şehri olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Sözlerime
son verirken Karabükün il olmasında emeği geçen dönemin
Başbakanı Sayın Profesör Doktor Tansu Çiller Hanımefendiye
teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Güneş, teşekkür
ediyorum.
NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) Şehrimizin
kalkınması, büyümesi için gayret gösterenleri minnetle, ahirete
irtihal eden büyüklerimizi rahmetle anıyorum.
Selam ve saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle ilgili söz isteyen Aydın
Milletvekili Aydın Adnan Sezgine aittir.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
3.- Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezginin, demokrasi ve
hukukun üstünlüğüne ilişkin gündem dışı
konuşması
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken beş
yıl önce bugün terör örgütü PKK'nın hain saldırısında
şehit olan öğretmen Aybüke Yalçın'ı rahmetle yâd ediyorum.
Dün vefat eden Tarhan Erdem'i de rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı
birkaç gün önce yaptığı bir konuşmada Bana saldırmak,
Türkiye'ye saldırmaktır. ifadesini kullanmıştır. Bu
saldırma ifadesinin fiziki anlam taşımadığı ama
siyasi eleştiriyi ihtiva ettiği malumdur. Sayın
Cumhurbaşkanı bu sözle kendisini, AK PARTİ'yi ve Cumhur
İttifakı'nı Türkiye'yle özdeşleştirmektedir. Bu
ifadeler aynı zamanda vatandaşa yönelik bir tahriki de ima
etmektedir. Bana ve AK PARTİ'ye dediğine göre, bu ifadeyi AK
PARTİ Genel Başkanı olarak kullanmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanının iki yıl kadar önce de benzer
ifadeleri olmuştu. Bu ifadeleri de eleştirmiş, iktidarın
totaliter yapıya kaydığını
vurgulamıştık. Siyasi rekabeti siyasi husumet zannedecek ölçüde
demokrasiden uzak bir zihniyet benimsediğinizi biliyorduk ama yine de bu
kadar sağduyu ve olgunluktan uzak, bu kadar totaliter anlam
taşıyan bir beyana karşı duyarsız kalmamız mümkün
değildir. Bu ifadeler otoriter rejimlere özgü bir
yaklaşımın dışa vurulmasından ibarettir.
Hürriyetçi demokrasilerin uzun süre önce tasfiye ettikleri bu yaklaşıma
tarihte çok rastlanmıştır. Bunun
kavramsallaştırılması ta Machiavelliye kadar gider; XIV.
Louisin Devlet benim. Ben devletim. sözleri geçmişteki önemli bir
örnektir. İnsanlığın bu yapıya karşı
haklı mücadelesi sayesinde bugün her çağdaş devletin
benimsemiş olduğu kuvvetler ayrılığı ilkesi
getirilmiştir. Bütün yetkilerin tek adamda toplanmasının bir
ülkeyi çökerteceği geniş kabul görmüş bir gerçektir, Türkiye'ye
özgü başkanlık sistemiyle bunu bir defa daha insanlığa
ispat etmiş olduk. Geçmişte benzer ifadeleri Hitler, Mussolini,
Franco bolca kullanmışlardır hem kendileri hem partileri için.
Arjantin'de Kirli Savaş diye bilinen askerî diktatörlük
yıllarında General Videla, keza Şili'de Pinochet benzer iddialarda
bulunmuştur. Çin'deki Komünist Parti diktatörlüğünün lideri Xi
Jinping vatanseverliğin Çin Komünist Partisi aşkından
bağımsız olamayacağını ifade etmiştir, hatta
Xi Jinping En doğru demokrasi bizdedir. gibi gülünç bir iddiayı da
ortaya atabilmektedir. Rusya Devlet Başkanı Putin Kremlin
Sarayına itaat ile vatanseverliği bir tutan bir tavır
sergilemektedir. Bunlar, gerçeklikten uzaklaşan, kopan ruh hâllerinin bir
sonucudur. Tüm diktatörler veya yarı diktatörler bu yanılsamaya er
veya geç düşerler. Temsil ettiğini iddia ettikleri halktan aslında
öyle uzaklaşmışlardır ki vatandaşlarına da
ağza alınmayacak hakaretleri savururlar, onları hor görürler.
Sayın Cumhurbaşkanının geçtiğimiz günlerde, Gezi
olaylarına katılanlar için kullandığı ifadeler de bu
anlamda fevkalade acıklıdır. Oysa Türkiye, dünyada demokrasi ve
hukukun üstünlüğü normlarını en olgun hâlleriyle
barındıran Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olarak, Avrupa İnsan
Hakları Beyannamesinin yazımına katkıda bulunmuş bir
ülke olarak bu saydığım diktatörlüklerle aynı çizgide bir
yaklaşımı hiç mi hiç hak etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Biz de
Türkiyeyi ve Türkiye'nin büyüklüğünü her şeyin üstünde
tuttuğumuz için AK PARTİye karşı bu siyasi mücadeleyi
veriyoruz, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü yeniden kurmayı azimle
hedefliyoruz. Ancak siyasi mücadeleyi savaş hâli olarak değil, hukuka
dayalı rekabet olarak görüyoruz; husumet değil, olgun rekabet
diyoruz. Bu rekabetin mükemmel sonucunu da önümüzdeki seçimleri kazanarak elde
edeceğimiz artık şüphe götürmez bir gerçekliktir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Arkaz
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, İstanbulun
Büyükçekmece ve Silivri ilçelerinde toplu taşıma
ihtiyacının arttığına ilişkin
açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem İstanbulun Büyükçekmece ve
Silivri ilçelerinde vatandaşlarımız toplu taşıma
ihtiyaçlarının arttığını belirtiyorlar. Mevcut
durumda Beylikdüzüne kadar gelen metrobüs hattı Büyükçekmece ve
Silivriye kadar gelmelidir. Özellikle, Silivride yazın nüfus 1-1,5
milyonu aşmaktadır. Konuyla ilgili, yetkililerin gereken tedbiri
almalarını, vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesini bekliyorum. Emeği geçenlere
şimdiden teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütünün raporuna ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) mazot ve
gübre gibi tarımsal üretim girdilerindeki fahiş fiyat
artışının çiftçileri üretimden
kopardığını açıkladı. Yayınlanan raporda,
fahiş artışların gelişmemiş ülkelerin ithalat
faturasını artırarak gıda güvenliklerini tehdit
edebileceğini belirtti. Geçtiğimiz ayki düşüşe rağmen
küresel ölçekte Gıda Fiyatları Endeksi, Rusyanın
Ukraynayı işgalinin yarattığı endişelerle,
geçtiğimiz seneye kıyasla yüzde 22,8 daha yüksek. Yerli çiftçimizin
geçen sene 6 liraya kullandığı mazot 5 kat artarak bu yıl
30 liraya dayandı, gübreden tohuma tüm üretim girdileri fırladı.
Çiftçi sayısı hızla azalıyor çünkü ürettiğinden
kazanamayan çiftçi tarımı bırakıyor. Küresel ölçekteki
rapor ülkemizdeki vahim durumu teyit ediyor. Yaklaşan gıda krizine
karşı tarımı ve çiftçiyi desteklemek
zorundasınız. İkaz ediyoruz, derhâl önlem alın, tarıma
ve çiftçiye destek verin.
BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya
3.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, polislerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugüne kadar polislere verilen hangi sözün
tutulduğunu merak ediyorum. İçişleri Bakanı, siyasileri,
bürokratları, belediye başkanlarını dinletip
muhalefet-iktidar fark etmeden hepsiyle ilgili arşiv dosyaları
hazırlayacağına polislerin sorunlarıyla ilgilense, intihar
olaylarının altındaki nedenleri çözmeye çalışsa daha
anlamlı olacaktır.
Polislerin yoğun mesaileriyle ilgili söz
verilip Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bütün illere genelge
gönderilmesine rağmen 8/24 çalışma sistemine bir türlü
geçilemedi. Genelgede çalışma saatleriyle ilgili olumsuzlukların
giderilmesi açısından 12/24 çalışma sisteminden
vazgeçilmesi suretiyle 8/24 ve 12/36 olacak şekilde gerekli düzenlemelerin
ve çalışma planlarının bir ay içerisinde
yapılması talimatı verilmiş ama aradan geçen iki üç aya
rağmen bir gelişme yaşanmamıştır.
Artık polisleri kandırmaktan vazgeçin
diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Karaduman...
4.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının yayınladığı
Çocuklar İçin Doğru Oyuncak ve Kitap Seçme Rehberine ilişkin
açıklaması
ABDÜLKADİR KARADUMAN (Konya) - Sayın
Başkan, geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı Çocuklar İçin Doğru Oyuncak ve Kitap Seçme
Rehberi yayınladı. Oyuncak seçiminde dikkat edilecek hususlara
değinilen rehberde Benlik şemalarının oluşmasına
etki edeceği için oyuncak seçerken çocuğun cinsiyetine uygun seçim
yapılmamalıdır. ifadesi yer alıyor. Ne demek cinsiyetine
uygun seçim yapılmamalıdır? Siz bu aklı kimden
alıyorsunuz? Siz hangi milletin, hangi medeniyetin
evladısınız? Türkiye'yi yıllardır kapısında
beklettiğiniz Avrupa Birliğinin bir ev ödevini daha yerine getirmek
mi istiyorsunuz? Bakın, küresel çapta aileyi ve nesli ifsat eden bu
uygulamalarınıza ve Türkiye'yi bu çukura sokmanıza biz asla
müsaade etmeyeceğiz. İnancımıza, kültürümüze ve aile
yapımıza uymayan bu uygulamalar derhâl terk edilmelidir.
BAŞKAN Sayın Gülüm
5.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, Tekirdağ
savcılığınca Halkların Demokratik Kongresine yönelik
yapılan hukuk dışı gözaltı operasyonuna ilişkin
açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Halkların
Demokratik Kongresine yönelik Tekirdağ savcılığınca
hukuk dışı bir gözaltı operasyonu yapıldı; merkez
binası basıldı, 36 arkadaşımız gözaltına
alındı. Gözaltına alınanlar arasında kanser
hastası, yaşı ileri olan, ciddi sağlık sorunları
yaşayan insanlar var; keyfî bir biçimde sekiz gün gözaltında
tutuldular, demokratik siyaset yürüttükleri için gözaltındalar. Talimatlı
yargı talimatları yerine getiriyor, tutuklama kararı veriyor.
Savcı, avukatlara Örgüt mü sizi gönderdi? diye sorabiliyor. Sorgu hâkimi
AKP belediye meclis üyesiyken hâkimlik için istifa etmiş, stajyer hâkimken
AKPnin seçim çalışmalarını bizzat yürütmüş. Hâkimi,
savcısı, polisi AKPnin talimatını ve düşmanla
savaş hukukunu uyguluyor. Baskılarla, gözaltılarla demokrasi
mücadelesi yürütenleri susturacağınızı
sanıyorsanız yanılıyorsunuz;
arkadaşlarımızı derhâl serbest bırakın.
BAŞKAN Sayın Öçal
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın, Aybüke
Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Mağusa
Limanı limandır, liman/Beni öldürende yoktur din iman. diyen 22
yaşındaki Aybüke Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl
dönümündeyiz. Aybüke Öğretmenin de dediği gibi, hiçbir inanç
kırıntısı olmayan, cehaletten ve korkudan beslenen eli
kanlı PKK, sadece güvenlik güçlerini değil, öğretmenlerimizi ve
okullarımızı hedef alarak 147 öğretmenimizi katletti. PKK
ve legal görünümlü siyasi uzantıları bir taraftan
kadınların özgürleşmesinden, Kürtlerin
aydınlanmasından bahsederken diğer yandan da onların kendi
gelecekleriyle ilgili doğru karar vermelerini sağlayacak eğitimi
engelleyerek, öğretmenleri şehit ederek, okullara molotofkokteyliyle
saldırarak, okul çağındaki çocukları sokaklara sürerek
şehirlerin altını üstüne getirmiş ve örgüte katılmaya
zorlamıştır.
Bu vesileyle bütün terör örgütlerini ve
uzantılarını lanetliyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı
7.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının,
İnebolunun 9 Haziran Şeref ve Kahramanlık Gününe ilişkin
açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
9 Haziran, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Gözüm
Sakaryada, Dumlupınarda; kulağım İneboluda. sözleriyle
adını tarihe kazıyan İnebolunun Kurtuluş
Savaşında gösterdiği destansı mücadelenin Meclisimiz
tarafından 1924 yılında Beyaz Şeritli İstiklal
Madalyasıyla tasdik edilip tarihe not düşüldüğü, nesilden
nesile taşınacak günün adıdır. 300 bin ton cephaneyi üç
yıl boyunca denk kayıklarıyla kıyıya, oradan da kağnılarla
cepheye taşıyan İneboluluların, Kastamonuluların bu
toprakları vatan yapma gayretini, 9 Haziran 1921de ilçeyi, ilçe
kıyılarını bombalayan Yunan zırhlıları dâhil
hiçbir güç önleyememiştir. O kayıklarda ve o kağnılarda
sadece cephane değil, aynı zamanda bağımsızlık,
hürriyet ve ulusal onur ateşi taşınmıştır. Millî
Mücadeleyi zafere ulaştıran yolun başlangıcı olan
İnebolunun 9 Haziran Şeref ve Kahramanlık Günü kutlu olsun.
BAŞKAN Sayın Aydın
8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, enflasyona ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ülkemizde -her gün açıklanan verilerle-
pahalılık, enflasyon âdeta aldı başını gidiyor.
Son açıklanan verilerde yurttaşlarımızın yüzde 37si
ağır geçim sıkıntısı çektiğini, yüzde
90ı ise gelirlerinin giderlerini
karşılamadığını söylüyor. Bir yıl önce,
Haziran 2021de 7,80 lira olan benzin ve motorin bugün 28 liraları buldu,
muhtemelen önümüzdeki hafta 30 liraları da geçecek. Referandumda Şu
kardeşinize verin yetkiyi, görün etkiyi. diyenler ise bu konulara âdeta
kör ve sağırlar; hiçbir şey üretmiyorlar, sadece algı
operasyonlarıyla vatandaşlarımıza karşı âdeta kör
ve sağır olmuşlar. Bunların çözümü için biz de söylüyoruz
ki bir an önce erken seçim. Cumhuriyet Halk Partisi ve millet ittifakı
olarak halkımızın sorunlarını çözeceğimizi ifade
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 3600 ek
gösterge düzenlemesine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Kamu çalışanlarımızın
heyecanla bekledikleri 3600 ek gösterge düzenlemesini Bakanlar Kurulu
toplantısından sonra Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan açıkladı. 5,3 milyon kamu çalışanımızın
tamamının faydalanacağı bir şekilde hazırlanan
düzenlemeyle memur ve memur emeklilerine önemli iyileştirmeler
sağlanacaktır. Buna göre tüm memurların ek göstergesi 600 puan
artırılacaktır. 1inci dereceye gelmiş olma
şartıyla tüm meslek grubundaki hak sahiplerinin göstergeleri 3600 ek
göstergeye yükseltilecektir. Ek göstergesi 3600e çıkan otuz
yıllık hizmeti bulunan bir memurun emekli aylığında
1.234 ile 1.391 lira arasında, emekli ikramiyesinde de 44.500 ile 50.150
lira arasında artış sağlanacaktır. İstismar
edilmek istenen bir konuyu daha Sayın
Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde çözüme
kavuşturduk. Düzenlemenin memurlarımıza ve memur emeklilerine
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gül Yılmaz
10.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Aybüke
Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) Seni öldürende yoktur
din iman. Öğretmen oldum ben. diyerek heves ve heyecanla göreve
başladığı Batmanda hain teröristlerin
saldırısı sonucu şehit olan Aybüke Yalçın öğretmenimizi
şehadetinin 5inci yılında rahmetle anıyorum. Bu vesileyle
hain terör örgütünün şehit ettiği onlarca öğretmenimizi ve cümle
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, siyasi
uzantılarını ve destekçilerini lanetliyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi
11.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Aybüke
Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Şehit öğretmenimiz Aybüke Yalçın 22 yaşında, sekiz
aylık müzik öğretmeniydi, PKKlı hainler onu katletti;
unutmadık, unutmayacağız. PKK paçavrası altında
şarkı söyleyeni sanat adı altında savunup Türk
Bayrağı altında görev yaparken şehit olan Aybüke
Yalçını anmayanları da unutmayacağız. Sadece seçim
kazanayım. diye terörü açıkça destekleyenleri ve
evlatlarımızın katillerine ses çıkarmayanları,
yandaş televizyonlarda hain teröristlere demokratik güç diyenleri de
unutmayacağız. Biz Aybüke Öğretmenin anasıyla
babasıyla, sevdikleriyle, öğrencileriyle, söyleyemediği
şarkılarıyla helalleşeceğiz.
Hep söyledim ve uyardım, bir kez daha net ve mert
olarak ifade ediyorum: Terörün, terör sevicilerin girdiği hiçbir denklemde
işimiz olmaz. Bırakın bu denklemlere destek olmayı ancak ve
ancak mücadele ederiz. Bugün tercih zamanıdır; tercihimiz
şehitlerimiz, gazilerimiz, Atatürk ve Türk milletidir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Kılavuz
12.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Aybüke Öğretmenin
şehadetinin 5inci yıl dönümüne, EFES-2022 Birleşik,
Müşterek Fiilî Atışlı Arazi Tatbikatına ve
gayriaskerî statüdeki adaları silahlandıran Yunanistana hadlerini
bilmelerini tavsiye ettiklerine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben de Aybüke Yalçın
kızımızı, şehidimizi rahmetle ve saygıyla
anıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en büyük planlı
tatbikatlarından olan EFES-2022 Birleşik, Müşterek Fiilî
Atışlı Arazi Tatbikatının seçkin gözlemci günü
başladı. Yerli ve millî savunma sanayimizin ürettiği silah ve
mühimmatların etkisinin sahada görüldüğü; övünç kaynağımız
olan, göğsümüzü kabartan Bayraktar TB2 ve Akıncı
TİHAların damgasını vurduğu; Türkün gücünün ve
caydırıcılığının cihana gösterildiği
tatbikatın vatanımıza, milletimize ve devletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Gayriaskerî statüdeki adaları
silahlandıran ve egemenlik haklarımıza küstahça ve hukuksuzca
saldıran Yunanistana da denize dökülen dedelerinden ve tarihten ders
alarak hadlerini bilmelerini tavsiye ediyoruz.
Cenab-ı Allah, Ege ve Akdenizde
kahramanlarımızı mansur ve muzaffer eylesin; aklımız,
gönlümüz, dualarımız onlarla beraberdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
13.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Aybüke
Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ben öğretmen oldum. diyerek duyurmuştu
sevincini sosyal medyadan. Tayini belli olduğunda babasının
Orada terör var, istersen gitmeyebilirsin. teklifine gencecik, o kocaman
yüreğiyle Ben gitmezsem, o gitmezse kim gidecek?
Bayrağımın dalgalandığı her yer benim
vatanımdır. diyerek çok sevdiği mesleğine,
öğrencilerine gitmişti.
Öğretmen, öğrencinin gülüşüne
düşen ilk cemredir. Öğrenciler bahçedir, öğretmen o bahçenin
çiçeğidir. Aybüke Yalçın sadece genç bir öğretmen değil,
ailesinin ve ülkesinin umut çiçeğiydi. O çiçeği solduran şer
çetesini yok etmek insanlık ve vatan borcumuzdur.
Bu vesileyle, şehit Aybüke Öğretmenimiz
başta olmak üzere, vatan ve bayrak uğruna verdiğimiz tüm
şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
14.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Antakya kent merkezinde
yer alan Atatürk Stadyumu yerine yapılmak istenen millet bahçesinin
açık cezaevine benzediğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Antakya kent merkezinde yer alan Atatürk Stadyumu
yıkıldı. Kentin göbeğindeki bu yeri Hataylılar
yeşil alan olarak görmek istediler ve buraya millet bahçesi
yapılacağı ilan edildi. Ancak çalışmalar devam ederken
halkımız ağaç yeşili değil, beton grisiyle
karşılaştı. Stadyumun etrafı beton duvarlar ve demir
korkuluklarla sarmalandı. Planlanan bu, yapılan ise bu. Buradan
iktidara soruyorum: Millet bahçesi mi yapıyorsunuz, açık cezaevi mi?
Burada amaç, vatandaşı doğayla buluşturmak, gençlerin spor yapacakları,
çocukların oyun oynayacakları, halkın yaşamını
aktifleştireceği bir alan yaratmak değil mi? Siz, ucube nedir,
iyi biliyorsunuz. Bu ucube beton-demir yığını nedir? Hatay
halkı açık cezaevi demir yığını değil,
yeşilliklerle dolu park istiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Keven
15.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, Yozgatın acil
sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yozgat İl Özel İdaresine daha önce
ilettiğim üzere Şefaatli Paşaköy'de kanalizasyon
altyapısı bugüne kadar yapılmadı. Çayıralan Evciler
köyünde ise yollar ilkbaharda kilitli parke yapılacaktı, söz
verilmişti ancak bir gelişme yok. Hem Paşaköy hem de Evciler
belediye iken köy yaptığınız büyük yerleşim
yerlerindendir. Bugün 600-700 nüfusu olan bu köylerde altyapı
eksiğinin bir an önce giderilmesi gerekiyor. Paşaköyde Yozgat
Atatürk Yoluna bağlantı yolu
Buradan Sağlık Bakanlığına,
Millî Eğitim Bakanlığına ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına sesleniyorum: Yozgatın acil sorunlarına
lütfen duyarlı olun.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Orhan Işık
16.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, çözüm
sürecinde barış görüşmelerine katıldığı
gerekçesiyle Vanda geçen hafta silahlı baskınla tutuklanan
siyasetçilere ilişkin açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Sayın
Başkan, Van'da geçen hafta silahlı baskınla gözaltına
alınan il yöneticimiz ve Tuşba Belediyesi Eş
Başkanımızın da aralarında olduğu 17 siyasetçiden
9u barış sürecinde barış görüşmelerine gözlemci
olarak katıldıkları gerekçesiyle tutuklandı. Kırk
yıldır süren çatışma ve savaşın bu ülkeye ve
halklarına verdiği zarar, yıkım ve ölümleri durdurmak ve
barış sürecinin sekteye uğramaması için bizzat
iktidarın teşvikiyle kurulan STK temsilcilerinden oluşan heyette
yer aldıkları için bu şekilde cezalandırılmaları
demokrasi ve barış talep edenlere yapılan bir
saldırıdır. Ülkeye barış gelsin. diye emek vermiş
insanların cezalandırılması bu halka yapılan en büyük
kötülüktür. Bizzat iktidarınızın başlattığı
ve içinde yer aldığı çözüm sürecinde kendiniz
dışında herkesi terörize ederek kaos ve karanlığa
sürüklüyorsunuz ülkeyi; suç işliyorsunuz. Sizin tüm kirli oyunlarınıza
ve baskılarınıza rağmen bizler bu ülkeye onurlu bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker
17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, çevreye
yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayat kaynağımız olan çevreye yapılan
yatırımlar insanoğlunun hem ruh sağlığı hem
de beden sağlığı için çok önemli.
Yaşadığımız çevrenin kalitesi fiziksel ve zihinsel
sağlığımızı olumlu veya olumsuz yönde
etkilemektedir. Hatta yapılan çalışmalarda
yaşadığımız fiziksel çevre tasarımının
kalitesi hastalık sürecinde iyileşme hızını ve
kalitesini de etkileyebilmektedir. Hacı Bayram Veli'nin ifade ettiği
gibi insan, şehri inşa ederken aslında taşın
toprağın arasında kendini inşa eder. Gönlünde her ne var
ise şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş,
gönlü aşkla dolanın şehri gülistan olur.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
liderliğinde çevreye yaptığımız yatırımlarla
ülkemiz, Hacı Bayram Veli'nin de dediği gibi, gülistana dönüyor
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Etyemez
18.- Konya Milletvekili Halil Etyemezin, Konyada meydana gelen dolu
ve selden etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini
ilettiğine ve Aybüke Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Konya'mızın Emirgazi,
Güneysınır, Çumra, Meram, Ilgın, Bozkır ve Ereğli
ilçelerinin bazı mahallelerinde meydana gelen dolu ve selden etkilenen
hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tüm ilgili
kurum ve kuruluşlarımız gerekli çalışmaları
yaparak hasar tespit çalışmalarını özenle sürdürmektedir,
hemşehrilerimizin yanındadır.
Değerli milletvekilleri, PKK'lı
teröristler tarafından beş yıl önce şehit edilen Şenay
Aybüke Yalçın henüz 22 yaşındaydı. Batmana
atandığında babası Oralar karışık, gitme.
deyince, Baba, biz gitmezsek kim gidecek oralara? cevabını
vermişti. Takvimler 9 Haziran 2017yi gösteriyordu, eğitim döneminin
son günüydü, çok sevdiği öğrencilerine karnelerini
dağıttıktan sonra evine dönerken hain teröristlerin
açtığı ateş sonucunda şehit olmuş Aybüke
Öğretmen. Bugün Aybüke öğretmenlerimizin idealleri yüz binlerce
öğretmenimizde ve tüm öğrencilerimizde yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köksal
19.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, PTT taşeron
işçileri ile Karayolları müşavir işçilerinin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, PTT'de taşeron işçi olarak çalışanlar asgari
ücretin yüzde 30 fazlasını alırken yapılan sözleşmeyle
1 Ağustos 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak kaydıyla asgari
ücretin yüzde 10 fazlası ile 25 lira brüt yemek ve 15 lira brüt yol
parası alacak, ayrıca, sigorta priminden de yüzde 20 kayıp
yaşayacaklardır. Ekonomik krizde olduğumuz şu dönemde
maaşlarına zam beklerken maaş ve sigorta priminde düşme
yaşayacak olan PTT taşeron işçilerinin bu mağduriyetleri
derhâl giderilmelidir.
Yine, kamudaki taşeron işçilerin kadroya
geçirildiği 696 sayılı KHK kapsamında tüm
şartları taşıdıkları hâlde ihale isminde
sırf danışmanlık kelimesi geçtiği için
Karayolları müşavir işçileri kadro alamamış, kapsam
dışı kalmıştır. Zaman zaman üç dört ayda bir
maaş alan, özlük haklarından yoksun olarak çalışan bu
işçilerin sesini duyun ve kadro verin artık. Kadro tüm taşeron
işçilerin en temel hakkıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aycan...
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, öğretmen
açığına, özel okul öğretmenlerinin özlük hakları ile
ücretlerinin iyileştirilmesi gerektiğine ve Aybüke Öğretmen ve
tüm şehit öğretmenleri rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, eğitim kalitesini artırmak, millî değerlere sahip,
evrensel bilgiye erişmiş, rekabetçi gençlik yetiştirmek
zorundayız. Eğitim kalitesi okulların altyapısı,
sınıflardaki öğrenci sayısı, öğretmen
sayısı ve öğretmen motivasyonuyla ilişkilidir.
Öğretmen açığı olan okullara yeni öğretmen
ataması yapılması 2022-2023 eğitim öğretim dönemine
hazırlık açısından çok önemlidir. Öğretmenin
motivasyonunu artırmak da eğitim kalitesi açısından çok
gereklidir. Öğretmenin saygınlığına her kesim,
özellikle öğrenci ve veliler özen göstermelidir. Özel okullarda
çalışan öğretmenlerin de özlük hakları ve ücretleri
iyileştirilmeli ve ücretleri güvenceye alınmalıdır. Aybüke
öğretmen ve tüm şehit öğretmenleri rahmetle anıyorum.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Nuhoğlu
21.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun,
İstanbul Okmeydanında bulunan Fetihtepe Mahallesindeki
vatandaşlara kentsel dönüşüm adına zulüm
yapıldığına ilişkin açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
İstanbul Okmeydanında bulunan Fetihtepe
Mahallesindeki 950 hanede 5 bin vatandaşımız
yaşamaktadır. Çoğunluğu imarsız, ruhsatsız ve
ekonomik ömrü tükenmiş konutlar deprem riski altında
bulunmaktadır. Son günlerde orada yaşayanlara kentsel dönüşüm
adına zulüm yapılmakta olduğuna dair vatandaşların
feryatları vardır. Feryat eden vatandaşlar, kentsel
dönüşüme değil, yapılan haksızlıklara karşı
çıkmaktadırlar. Çoğunluğu dar gelirli olan halkın
içinde hasta ve öğrencilerin olduğu, elektrik, su ve doğal
gazın kesilerek zorlama yapılması ve polisin devreye sokularak
zor kullandırılması tepkilere yol açmıştır. Hak
sahiplerinin doğrudan muhatap alınması, ikna edilmesi ve adil
bir sözleşme yapılması şarttır.
BAŞKAN Sayın Gözgeç
22.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, Gezi Parkına
koşa koşa gidenlerin binlerce ağacın dikileceği
Atatürk Havalimanı Millet Bahçesinde olmadığına
ilişkin açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) İstanbulun
fethinin 569uncu yılında 560 bin İstanbullu hemşehrimizle
birlikte Atatürk Havalimanı Millet Bahçesinde ilk fidanları toprakla
buluşturmanın coşkusunu yaşadık. 5 milyon metrekare
üzerinde 145.300 ağacın dikileceği 85 milyonun millet bahçesi
geleceğe eser, İstanbula nefes olacak inşallah. Ancak gördük ki
çevreciyiz diyenler, bir ağacı bahane edip sokak terörüyle her
yerin yakılıp yıkıldığı, duvarlara Zulüm
1453te başladı. diye yazıldığı, teröristlerin
sözde bayraklarının asıldığı Gezi Parkına
koşa koşa gidenler, binlerce ağacın dikileceği millet
bahçesinde maalesef yoktular. Çevreyi istismar konusu yaparak kaostan
beslenenleri, millet iradesini hedef alan, ülkemizi 1,5 milyar dolardan fazla
zarara uğratan Gezi Vandallığına sahip çıkanları
milletimizin vicdanını havale ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Evet, ilk söz Sayın Ustanın.
Buyurun.
23.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Aybüke
Yalçının şehadetinin 5inci, Cengiz Aytmatovun
vefatının 14üncü yıl dönümüne ve 4/B sözleşmelilerin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün, 9 Haziran 2017de öğretmenliğinin
ilk karne gününde terör örgütü PKK tarafından henüz 22
yaşındayken Batmanda şehit edilen Aybüke Yalçının
şehadetinin 5inci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Merhum
Öğretmenimiz Aybüke Yalçına bir kez daha Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum. Bu vesileyle, PKKyı ve tüm terör örgütlerini de
lanetliyorum.
Yarın, eserlerinde Türk dünyasının
birleşmesi ülküsünü Türk gençliğine yol olarak gösteren, Türk
milletinin ruhuna ve gönlüne kazınan ve Türk kültür zenginliğini
dünyayla buluşturan Cengiz Aytmatovun vefatının 14üncü
yıl dönümünü idrak edeceğiz. Edebiyat ödüllü yazarımız
merhum Cengiz Aytmatovu saygı ve rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4/B sözleşmelilerle ilgili mağduriyet maalesef devam
ediyor. Yaklaşık 500 bin kişi Hükûmetin uygulamalarından
kaynaklanan bir haksızlıkla karşı karşıya.
Şimdi, konuyu şöyle çok kısa bir hatırlatacak olursak; 2013
yılına kadar alınan 4/B sözleşmelilere kadro verildi ve
onlar tayin hakkını elde etti. Buradaki temel sıkıntı,
en önemli sıkıntı, aslında bir kısmının, 500
bin kişinin tayin haklarındaki kısıt; aileler
parçalanmış durumda, çocuklar yani eşler ayrı ayrı
şehirlerde yaşamak durumunda kalıyorlar. 2013e kadar olanlar
halledildi, 2016dan sonra olanlarda da bu sorun kısmen çözüldü ama 2013
ile 2016 arasında olan bir kısım kurumlarda bu sorun hâlen devam
ediyor. Bunun çözülebileceğine ilişkin tabii biz burada çok
ısrarlı bir şekilde bu konuyu devamlı gündeme getiriyoruz.
Bizim grup toplantımızda milletin kürsüsüne bu konunun
mağdurlarını da çıkardık ve konunun sürekli takipçisi
olduk. Nihayetinde Hükûmet bu konuyla ilgili bir adım
atacağını söyledi fakat bu arada bir şey gerçekleşti.
Şimdi, bu tayin hakkı olmayan 4/B sözleşmeliler yerel
mahkemelere gittiler ve mahkemeler, bunların tayin hakkı olması
gerektiği, hak mahrumiyeti olduğu hususunda kararlar verdi ve tayin
hakkı elde etti mahkemeye gidenler ve tayinleri oldu; kimisi üç
aydır, kimisi beş aydır istedikleri yerlerde
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Başkanım.
Daha sonra yerel mahkeme kararlarına
karşı yani 4/B sözleşmelilerin mağduriyetini haklı
gören yerel mahkeme kararlarına karşı, idare, istinaf
mahkemesine gitti. İstinaf mahkemelerinde de genelde yerel mahkemelerin
kararları isabetli görüldü fakat farklı kararlar
çıktığı da oldu. Bunun üzerine istinaf mahkemeleri
Danıştaydan bir görüş istedi. Danıştay hiçbir
şekilde hukuki olmayan, siyasi güdülerle bir karar, istişari
mahiyette bir karar verdi ve bu karar da yerel mahkeme kararlarının
bozulması gerektiği yönünde oldu. Bunun üzerine şu anda istinaf
mahkemelerinde tekrar yerel mahkeme kararları bozulmaya
başlandı. Yani şunu söylemeye çalışıyorum:
İşte, uzun süredir tayin hakkı olmayan, bölünmüş, parçalanmış
ailelerin sorunları en azından mahkemeler tarafından çözülüyordu
ve bu çözümler sonrasında insanların tayinleri oldu, ailelerine
kavuştu fakat şimdi, Danıştayın o istişari
mahiyetteki kararından sonra istinaf mahkemeleri bu kararları bozmaya
başlayınca bu insanlar şimdi tekrar eski yerlerine gidiyorlar,
tekrar aileler parçalanma sorunuyla karşı karşıya
kalıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) İdare bu konuyu yıl
başında çözebileceğine ilişkin bir şey söyledi.
Buradan şu anda idareye, Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin
Kocaya çağrımız şudur: Yani bir, mahkemelere müdahale
etmeyin. Mahkemelere müdahale ediliyor ve dolayısıyla aslında
hak mahrumiyeti olmasına ilişkin kararlar bozduruluyor. İki,
madem bu işi yıl başında çözeceksiniz, şimdi, üç
beş ay için tekrar insanların tayin oldukları yerlerden eski
yerlerine gitmesi kadar yanlış bir şey olamaz. Yani
insanımıza, çalışanımıza, memurumuza,
gençlerimize eziyet etmekten zevk mi alıyorsunuz? Bu sorunun çözülmesini
talep ediyoruz; önemli bir konudur. Ailelerin parçalanmasına asla müsaade
etmemek gerekir. Bu konuda Hükûmeti ve Sağlık
Bakanlığını tedbir almaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Şenay Aybüke
Yalçının şehadetinin yıl dönümüne, Eren Abluka-15 Narko
Terör Operasyonuna, uyuşturucuya geçit vermeyen bakanlıkların
kahraman personellerini tebrik ettiğine ve Avrupa Parlamentosunun 2021
Yılı Türkiye Raporuna ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehadetinden kısa bir süre evvel söylediği
Beni öldürende yoktur din iman türküsüyle hafızamıza kazınan,
9 Haziran 2017 tarihinde Batmanın Kozluk ilçesinde henüz yedi aylık
öğretmenken dinsiz imansız PKKlı teröristlerin alçak
saldırısı sonucu şehit düşen Şenay Aybüke
Yalçını ve bugüne kadar aziz vatanın her karış
toprağında öğretmenlik gibi kutsal bir görevi icra ederken
şehit edilen bütün öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
Sayın Başkan, Eren Abluka-15 Narko Terör
Operasyonunun Diyarbakır Lice kırsalında
başlatıldığını öğrenmiş
bulunmaktayız. Operasyonun ilk gününde 1 ton esrar, 2 milyon 144 bin kök
kenevir ele geçirilmiştir. Yine, İçişleri
Bakanlığımız tarafından yapılan açıklamada
mayıs ayında yapılan operasyonlarda 756 kilo eroin, 25 kilo
kokain ve farklı cinste çok sayıda uyuşturucu madde ele
geçirilmiş, 1.761 şahsın da tutuklandığı
açıklanmıştır.
Bugün, Ticaret Bakanımız tarafından
gümrük muhafaza ekiplerimizce İstanbulda yaklaşık 2 milyon adet
captagon cinsi uyuşturucu hap, Hakkâri Esendere Sınır
Kapısında ise 742 kilo metamfetamin cinsi uyuşturucunun ele
geçirildiği ifade edilmiştir.
Ülkemizin huzur, refah ve güvenliği için
mücadelesini aralıksız bir şekilde sürdürerek
başarılı operasyonlarla terörün finansmanına ve
uyuşturucuya geçit vermeyen bakanlıklarımızın kahraman
personellerini tebrik ediyor, muvaffakiyetler diliyoruz.
Sayın Başkan, Avrupa Parlamentosu 2021
Yılı Türkiye Raporunda devletimizin bağımsız ve tarafsız
yargısı, dış politikası
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
ve iç
işleri hedef alınmış, devletimizin egemenlik haklarına
karşı gerçeklerden uzak, saygısız ve kesinlikle iftiralarla
dolu bir rapor hazırlanmıştır. Avrupa Birliğinin 2020
yılında ülkemizin hak ve menfaatleri kapsamında Doğu
Akdenizde yürütmüş olduğu enerji rezervleri arama
çalışmalarına karşı almış olduğu
yaptırım kararları ve Avrupa Konseyinin Kavala üzerinden devan
eden, yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan, ihlal
kararlarına paralellik arz edecek şekilde oluşturulan raporda,
sözde Ermeni soykırımını tanıma
çağrısı, Kıbrısta 2 devletli çözüm önerisinden
vazgeçilmesi, Suriye ve Irakın kuzeyindeki meşru terör
operasyonlarının kınanması gibi hadsiz tespitler ve
ifadeler yer almıştır. Bu ifadeleri asla kabul etmediğimizi
ve şiddetle karşı çıktığımızı
beyan ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bununla birlikte
Avrupa Konseyi ve AB normlarını esas almayı kendilerine bir
görev ve amaç edinenlerin, Türkiye'nin hak ve menfaatlerine, egemenlik
haklarına saldırı niteliği taşıyabilecek bu tür
Batı kaynaklı haksız ve hadsiz metinlere tepkisiz
kalmalarını da dikkatle takip etmekteyiz.
Her şeye ve herkese rağmen Cumhur
İttifakının göstermiş olduğu millî ve kararlı
duruş her türlü kötü emeli boşa çıkaracak, devletimiz,
Allahın izniyle, lider ülke Türkiye olma idealine yürümeye devam
edecektir.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
İstanbulun Beyoğlu ilçesine bağlı Fetihtepe Mahallesinde
kentsel dönüşüm adı altında bölge halkının
mağdur edildiğine, TÜİKteki rotasyona; TÜİKin
açıkladığı yalan rakamlar sonucunda işçinin,
emeklinin, emekçinin sofrasından bir şeyler
çalındığına ve Avrupa Parlamentosunun 2021 Yılı
Türkiye Raporuna ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller;
İstanbulun Beyoğlu ilçesine bağlı Fetihtepe Mahallesinde
kentsel dönüşüm adı altında bölge halkı mağdur
ediliyor, dünden beri çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Fetihtepe
halkı, gerçek değerinin çok altında bir bedel ödenerek evlerin
yıkılmasına ve yeni yapılacak evler için yıllarca
borçlandırılmaya karşı çıkıyor ve
yaklaşık iki yıldır da süren bir hukuk mücadeleleri var ve
seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bu yanlış uygulama
olarak adlandırdıkları kentsel dönüşümde evlerinden çıkmak
istemeyen yurttaşlar darpla ve kötü muameleyle karşı
karşıya kalıyorlar. Kentsel dönüşüme karşı bugüne
kadar 160 dava açtıklarını, davalar devam ederken
işlemlerin yapılmaya başlandığını ve
bölgenin mevcut planının mahkemeler tarafından 16 defa iptal edildiğini
belirtiyor yurttaşlar, özellikle müteahhitlere rant sağlamak ve
yaşam alanlarını korumak için geçmişte olduğu gibi
bugün de baskı ve tehditle saldırıya uğruyorlar. Bu durumu
protesto ediyoruz. Yani bir kişinin söylediği çok anlamlı bir
laf var, diyor ki: Zammına, zulmüne dayandık ama yeter! Ne
istiyorsun bizden? 2.500 lira maaş alıyorum, nereye gideyim? diye
bas bas bağırıyor insanlar. İstanbul Beyoğlu ilçesi
Fetihtepe Mahallesindeki bu durumu kınıyoruz ve acilen bu
baskıdan vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha dile getiriyoruz.
Ekonomi konuşurken TÜİKten bahsetmemek
olmuyordu biliyorsunuz. Hep TÜİKin açıkladığı
rakamların asılsızlığını konuştuk,
konuşmaya da devam edeceğiz belli ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Fakat
baktık TÜİKteki son durum nedir diye, TÜİKte o kadar büyük bir
rotasyon yaşanıyor ki başkan, başkan
yardımcıları ve bölge müdürleri açısından baktığımızda
yani aslında TÜİK oturup kendi kadrolarının
istatistiğini hazırlasa daha iyi yapar sanki. Altı yılda 6
başkan değiştirilmiş, bundan sonra piyasadan fiyat
toplayıp enflasyonu hesaplayan Fiyat İstatistikleri Daire
Başkanı görevden affını istemiş, Sağlık
sorunlarım var. demiş ama bu kişi hâlen uzman olarak
çalışmaya devam ediyor. Demek ki uzmanken sağlık sorunu yok
ama başkanken sağlık sorunları ortaya çıkıyor,
belli ki siniri bozuluyor kişinin, o kadar büyük bir baskı
altında ki iktidar tarafından. Tüketici Fiyatları Grup
Başkanı enflasyon verileri açıklanmadan geçen ay görevinden
ayrıldı. Saymaya devam edebiliriz, daha evvel başkan
yardımcılığı yapmış olanlar ve
başkanlık yapmış olanlar da çeşitli şekilde
görevden alındılar. 20 bölge müdürlüğüne yeni atamalar
yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Şimdi, TÜİK neden bu durumda, esas bunu
sorgulamak gerekiyor. Belli ki iktidar enflasyonu düşüremiyor,
enflasyondaki artışı frenleyemiyor, var olan gerçek rakamları
da açıklamaktan çekiniyor, baskı yapıyor TÜİKte
çalışanlara ve bu baskı sonucunda da artık orada
çalışanlar bir yerden sonra vicdan muhasebesi yaparak görevlerinden
ayrılmak zorunda kalıyorlar ya da görevlerinden
alınıyorlar. Ama bir şeyin altını özellikle çizmek
istiyoruz, bakın, TÜİKin geçtiğimiz yıl aralık
sonunda ve bu yıl mayıs sonunda, haziran başında
açıkladığı veriler açısından bunu söylüyoruz:
Şimdi, bu verilere göre, aslında, işçinin, emekçinin ücretleri,
maaşları belirleniyor, emeklinin maaşları belirleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) TÜİKin
açıkladığı bu yalan rakamlar sonucunda işçinin,
emeklinin, emekçinin sofrasından bir şeyler çalınıyor. TÜİKte
çalışanlara sesleniyoruz: Yani siz sadece bir istatistik kurumu
değilsiniz, aynı zamanda sizin açıkladığınız
rakamlar sonucunda insanların masasına gidecek, sofrasına
gidecek maaşlar belirleniyor. Siz aslında
yaptığınız yalan yanlış açıklamalarla, üzerinde
manipülatif oynamalar yaptığınız açıklamalarla
insanların boğazından kesiyorsunuz. Vicdani sorumluluğunuz
çok büyük, vebaliniz çok ağır, bunu bir kez daha vurgulamak
istiyoruz. Bu tür çalışmalarda gerçekten vicdanınıza
danışmadan adım atmayın, bir kez daha sizleri, TÜİK
bürokratlarını uyarıyoruz.
Değinmek istediğim son bir nokta var
Sayın Başkan, zamanım umuyorum yeter.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Zaman yetmedi ama buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Şimdi, Avrupa Parlamentosunun 2021
Yılı Türkiye Raporu yayınlandı. Dün de bugün de bu konuda
çeşitli konuşmalar yapıldı fakat aslında, bu rapora
baktığımızda çok ilginç bir durumla karşı
karşıyayız. Raporun her satırına katılmak ya da
katılmamak diye bir tartışma yapmıyorum burada, hani öyle
bir tartışma olsa çeşitli yerleri
tartışılabilirdir ama çok ilginç şeyler var. Mesela,
raporda diyor ki Türkiyede demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere
saygı alanlarında elle tutulur ilerleme kaydedilmemiştir, bu
olmadan da AByle üyelik müzakerelerinin yeniden başlama şansı
yoktur. Yani rapor yanlış mı söylüyor? Türkiyede demokrasi,
hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklere saygı mı var? Biz bunu her gün
burada muhalefet olarak ifade ediyoruz. Yani Türkiyede toplantı ve
gösteri yürüyüşlerine saygı mı gösteriliyor? İfade ve
düşünce özgürlüğüne saygı mı gösteriliyor? Türkiyede
yargı, hukuk devleti diye bir şey mi kalmış? Mahkemelerin
hâlini her gün burada tartışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bitiriyorum
efendim.
Yani çete reisinden mahkeme reisi yapan bir Hâkimler
ve Savcılar Kurulu var, iktidar da bunu destekliyor. Böyle bir durumla
karşı karşıyayız.
Şimdi Gereken reformlar konusunda siyasi irade
yoktur. diyor Avrupa Birliği raporunda. Allah aşkına, iktidara
soruyoruz: Reform yapacak hâliniz mi var ya? Reform kelimesini unuttunuz,
çoktan sildiniz.
Şimdi Türkiyedeki mevcut ekonomik durum
kaygı vericidir. diyor rapor. Öyle değil mi? Türkiyede ekonomik
durum çok mu iyi? Millet işsizlikle, yoksullukla uğraşmıyor
mu; açlıkla uğraşmıyor mu; enflasyon, hayat
pahalılığı almış başını
gitmemiş mi? Avrupa Birliği raporu ön yargılı ve gerçek
dışı değerlendirmelermiş. Hadi canım sizde!
demek geliyor insanın içinden. Hani vakit olsa daha uzun
tartışırız burada ama herhâlde önümüzdeki hafta bu
imkânı da bulacağız, Avrupa Birliği raporunu
tartışacağız. İktidar hakkındaki Avrupa
Birliği raporunun yaptığı tespitlerin çok önemli bir
kısmı haklı tespitlerdir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
ve muhalefetin
burada ifade ettiği tespitlerdir.
BAŞKAN Buyurun, lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tamam efendim,
tamamladım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
26.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Şenay Aybüke
Yalçının şehadetinin yıl dönümüne, Türkiye Futbol
Federasyonunun 16 Haziranda yapılacak başkanlık seçimine,
İstanbul Beyoğlu Fetihtepe Mahallesindeki vatandaşlara
yapılan zulme ve TÜİKin önünde basın açıklaması
yapmak isterken gözaltına alınan BİRLEŞİK
KAMU-İŞ Konfederasyonu mensupları yerine hırsız
TÜİK Başkanının gözaltına alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, Batman Kozluk ilçesinde, 22
yaşında bir müzik öğretmeni, Şenay Aybüke Yalçın, 9
Haziran 2017 tarihinde hain teröristler tarafından şehit
edilmişti. Tüm Türkiyeyi yasa boğan bu alçak saldırı
yıllar geçse de unutulmuyor ve unutulmayacak. Kıymetli
öğretmenimize, meslektaşıma, evladımıza
Allahımdan rahmet diliyorum, Safranboluda yaşayan ailesine
sabırlar diliyorum ve terör son bulsun diliyorum.
Sayın Başkan; Türkiye Futbol Federasyonu
16 Haziranda başkanlık seçimi yapacak. Futbol, sektör olarak da spor
olarak da çok önemli. Futbola siyasetin bu kadar müdahale ettiği bir dönem
hiç olmadı. Adaylar saraydan icazet peşinde. Kimi FETÖden icazetli,
kimi 5li çeteden ama ne yok? Futbol yok, futbol dünyası işin içinde
yok, sistemden gelen bir aday yok. Siyasete ve saraya bakılıyor.
Milyonların sevdiği bir spor kıyıma uğruyor Sayın
Başkan ve sonra da başarısızlıklar art arda geliyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, futbolu seven bir milletin
mensupları olarak siyasetin, sarayın ve FETÖnün ve 5li çetenin
futboldan elini çekmesini talep ediyoruz.
Sayın Başkan, İstanbul Beyoğlu
Fetihtepe Mahallesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Yıllardır süren bir kentsel dönüşüm uygulamasında gelinen
son nokta, zorbalık ve zulüm. TOMAyla, bariyerle, polisle Fetihtepede
kuşatma yapılıyor, polis ile halk karşı
karşıya geliyor. Kentsel dönüşüme imza vermeyen
insanlarımızın elektriği niye kesilir? Kentsel
dönüşümde polisin, TOMAnın ne işi var? Uygulamanın
yapıldığı 3550 Adada AK PARTİnin oy oranı
neredeyse yüzde 80. Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali
Yıldız, bu halk sana oy verdi, karşılığında
zulme ev sahipliği yapıyorsun. Fetihtepede halkın
rızası yoktur, hukuki altyapı yoktur, üçte 2 çoğunluk
yoktur. Hâl böyleyken, solunum cihazına bağlı kanser
hastasının evindeki elektriği kesmek
ahlaksızlıktır, edepsizliktir Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar) 80 yaşındaki hastayı
zorla evinden çıkarıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çocuğu okula
bırakıp geri dönen anneyi mahalleye almıyorsunuz; sizi
kastetmiyorum. Böyle bir şey olamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN Üzerime alınmadım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 15
yaşındaki çocuğu ters kelepçeyle gözaltına
alıyorsunuz. Ondan sonra demokrasi havarisi kesiliyorsunuz, bunu kabul
etmek mümkün değildir. Bu millet ve Fetihtepe ahalisi, sakinleri zulmü, zorbalığı
değil devletin şefkatli yüzünü istiyor ve bekliyor. Buradan Türkiye
Büyük Millet Meclisinden -dinlerler, dinlemezler- Çevre ve Şehircilik
Bakanını, Beyoğlu Belediye Başkanını,
İçişleri Bakanını ve İstanbul Valisini uyarıyor
ve sesleniyorum: Halka suçlu muamelesi yapmaktan vazgeçin. Halka zulüm etmeyin,
yaptığınız apaçık suç işlemektir ve
günahtır.
Sayın Başkan, müteaddit defalar söyledim,
buradan kendimi tutamayıp bir kere daha söylüyorum: Bu TÜİK
hırsızlık yapmaktadır, milletin sofrasından ekmek
çalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Suç
işliyorum, ne dediğimi bilerek söylüyorum: TÜİK
Başkanı apaçık hırsızlık yapmaktadır ve
binlerce kamu görevlisini temsil eden BİRLEŞİK KAMU-İŞ
Konfederasyonu mensupları TÜİKin önünde en demokratik
haklarını, gösteri ve protesto hakkını kullanmak istiyor,
orada bir basın açıklaması yapmak istiyor ve gözaltına
alınıyorlar. Gözaltına alacaksan ey polis, hırsız
TÜİK Başkanını al gözaltına, açıkça bir ekmek
çalma hikâyesi var. Bakın, Sayın Başkan, artık bu
tabloları görmek istemiyoruz. Bu fotoğraf BİRLEŞİK
KAMU-İŞin Merkez Yönetim Kurulu üyesine ait; hastanede, polis
kanunsuz emir kullanmış, darbetmiş. Bu fotoğraf
EĞİTİM-İŞ Sendikası Sayın Genel
Başkanına ait; hastanede, milletvekillerimiz başında, polis
darbetmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Türkiye Büyük
Millet Meclisi bunlara sessiz kalmamalıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, nerede bir hukuksuzluk, nerede bir adaletsizlik, nerede bir insan
hakları ihlali varsa parti ayrımı yapmadan
karşısında durabiliyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi olur.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Şenay Aybüke
Yalçın Öğretmenin şehadetinin 5inci yıl dönümüne,
EFES-2022 Birleşik, Müşterek Fiilî Atışlı Arazi
Tatbikatına ve İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Şenay Aybüke Yalçın
Öğretmenimizin şehadetinin 5inci yılı. Aybüke
Öğretmen Batmanda sekiz aylık öğretmenken, henüz 22
yaşında hayatının baharındayken terör örgütü PKK
tarafından alçakça şehit edildi. Aybüke Öğretmen söylediği
bir türküde Beni öldürende yoktur din iman. demişti. İyi biliyoruz
ki seni şehit edenlerde de seni şehit edenleri seven, sahip
çıkanlarda da yoktur din iman. Keşke, tüm gruplarımız ortak
olarak Aybüke Öğretmenimizi yürekten anabilseydi. Keşke, birçok
konuya değinen arkadaşlarımızın tümü, atlamadan bu
konuya da değinebilseydi. Şehitliğin âdeta simgeleşen ismi
hâline gelen Aybüke Öğretmenimizi, tüm şehit öğretmenlerimizi
rahmetle, duayla yâd ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; malumlarınız, Egede EFES-2022 Tatbikatı 37
dost ve müttefik ülkeden görevlendirilen 1.100ü aşkın birlik ve
unsurlarla, yaklaşık 11 bin personelin katılımıyla
gerçekleştiriliyor. Yerli savunma teknolojilerinin de
kullanıldığı önemli bir tatbikat. Millî helikopterimiz
ATAK, millî keskin nişancı tüfeğimiz BORA, yeni nesil
CİRİT füzesi, obüsler, zırhlı araçlar gibi çok sayıda
yerli ve millî üretim teknolojilerinin de kullanıldığı
tatbikat, âdeta nefes kesiyor.
Türkiye, duruşuyla, terörle mücadeledeki
kararlılığıyla, sadece vatanımızın
değil, bölgemizin de huzuru ve barışı için büyük önem ve
gayret sarf ediyor. Allah Mehmetçikimizin ayağına taş
değdirmesin diyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
polemikten uzak durarak sadece bir uyarı yapmak istedim.
Kurumların tüm kararları
eleştirilebilir, kurumlarımızın başkanları
eleştirilebilir ancak itham ederek, ilzam ederek, hakaret ederek burada
savunma hakkı olmayan kişileri gündeme getirmenin bize
yakışmadığı kanaatindeyim. TÜİK Başkanı
veya başkası, eleştiriler başım gözüm üstüne ancak
hırsız gibi ağır ithamlarda bulunmanın dava konusu
olabileceğini düşünüyorum, imkân varken Sayın Başkanı
bu konuda düzeltme yapmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Yani dava konusu olup olmaması
önemli değil zaten.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yakışmaz bize,
Engin Beye de yakışmaz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşmadan
mı söz vereceksiniz efendim, yerimden mi?
BAŞKAN Sataşmadı Sayın Altay
yani siz aslında TÜİK Başkanına sataştınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Sataşmadım
BAŞKAN Buyurun, yerinizden.
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, ne yaptığını bilen bir milletvekiliyim, yirmi
yıldır buradayım. TÜİK Başkanına bir ithamda
bulundum ama doğru bir ithamda bulundum.
Şimdi, bütün göstergelere, yapılan zamlara
şöyle bir baktığımızda, yüzde 100ün üstünde bir
enflasyonu yüzde 73 diye gösterirseniz şu oluyor Sayın Başkan,
ekmek şöyle çalınıyor: Fırına gidip ekmek
çalmıyor ki adam. Nasıl çalıyor? Temmuzda memurların,
emeklilerin enflasyon farkına oranlı bir maaş zam farkı
olacak. TÜİK, bu gerçek enflasyonu ilan etse benim emeklim, benim memurum
daha yüksek zam alacak ve evine et alabilecek. Ama sen yüzde 120lik, yüzde
130luk enflasyonu yüzde 70 diye açıklarsan bizim memurumuz, emeklimiz
düşük oranda zam alacak, enflasyon nispetinde zam alamayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) TÜİKin, bu
talimatla enflasyonu makyajlayıp ilan etmesinden sebep... Memurun,
işçinin, emeklinin, dar gelirlinin, dulun, yetimin sofrasından ekmek
çalınıyor; TÜİK Başkanı buna vesile oluyor, sebep
oluyor. Maliye, resmî olarak, enflasyonda TÜİKinkini baz
aldığı için zamları düşük verecek. Yani, adam evine
Sözümün de arkasındayım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ben uyardım
Başkanım, takdir kendilerinindir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani, uyarmak
senin işin.
BAŞKAN Zaten sözünüzün arkasında...
Zaten Suç işlediğimi biliyorum. diyerek başladınız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Ama yakında zaten bu hakaretler
ve sövmeler için bir tarife cetveli oluşturmak lazım, o zaman daha
rahat olur yani kim ne ceza ödeyeceğini işin başında bilir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir dakika
Başkanım, bir dakika...
Sayın Başkan, benim söylediğim
konuşmadan yola çıkarak... Bunu, kastınız benim sözlerimle
ilgili hakaret ve sövmeyse bunu reddederim.
BAŞKAN Yok, yok; ben genele söyledim
canım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lütfen...
BAŞKAN Sizin şahsınızla ilgili
değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Hah, tamam.
BAŞKAN Şahsınızla ilgili
değil, söyledim.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Herhâlde
Cumhurbaşkanını kastettiniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili Şenol Sunat
ve arkadaşları tarafından, ülkemizde gün geçtikçe daha da
derinleşen eğitimde fırsat eşitsizliğinin önlenmesi ve
sebeplerinin araştırılması amacıyla 8/6/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 9 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
9/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 9/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve 20
milletvekili tarafından ülkemizde gün geçtikçe daha da derinleşen
eğitimde fırsat eşitsizliğinin önlenmesi ve sebeplerinin
araştırılması amacıyla 8/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 9/6/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İyi Parti Grubu adına Sayın Şenol Sunat, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL
SUNAT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan
beş yıl önce hain terör örgütü PKK tarafından şehit edilen
Öğretmenimiz Aybüke Yalçın'ı şehadetinin yıl dönümünde
sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.
Evet, ülkemizde yaşanan eğitimde
fırsat eşitsizliği herkesin malumu olduğu için sebeplerinin
araştırılması ve önlenmesi amacıyla verdiğimiz
araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, eğitim, bir
insanın doğduğu yeri ve şartları kaderi olmaktan
çıkartan bir fırsattır. Eğitim, kişinin kendi
hayatı üzerindeki söz hakkını devletin imkân, fırsat ve
desteğiyle elde etmesidir yani anayasal hakkıdır. Devlet,
ülkemizin her bir çocuğuna fırsat eşitliği çerçevesinde
erişilebilir, nitelikli, adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir
eğitim ve eğitim ortamı sunmakla mükelleftir. Evet, yirmi
yıldır ülkeyi yöneten AK PARTİ iktidarı olarak
yanlış, sorumsuz ve liyakatsiz yönetiminizle hem eğitimi
mahvettiniz hem de ekonomiyi yerle bir ederek derin yoksulluğu ortaya
çıkardınız. Her konuda olduğu gibi eğitimde
fırsat eşitsizliğiyle çocuklarımızın
geleceğini kararttınız. Fırsat eşitliğini bize
cumhuriyet sağlamıştır. Bugün bu koltuklarda oturuyorsak
fırsat eşitliğinden yararlandığımız içindir
sayın milletvekilleri. Çocuklarımızın elinden cumhuriyetin
imkânlarını almaya hakkınız yok. Cumhuriyet için
eğitim, köylü -şehirli, zengin- fakir ayırt etmeden her tüten
ocağın geleceğe dair güveniydi.
Cumhuriyet, eğitim seferberliğini köy
okullarıyla başlattı. Son yirmi yılda 20 binden fazla köy
okulunu kapattınız, köyleri boşalttınız; tabii,
böylelikle tarımı da bitirdiniz. Taşımalı eğitim
sistemi denilen garabet bir uygulamaya geçtiniz ve 1 milyonu aşkın
çocuğumuz, öğrenciler başka köylere veya şehir merkezlerine
taşınıyor. En iyi sanatçılar, öğretmenler, bilim
adamları bu köy okullarından yetişmişti sayın
milletvekilleri. Çocuklarımızın elinden
fırsatlarını aldınız, yükselme, başarma
hayallerine kavuşma umutlarını aldınız.
Okul öncesi eğitim alamayan, dengeli ve iyi
beslenemeyen, ailesinin sosyoekonomik durumu ve eğitim seviyesi yeterli
olmayan çocukların eşit şartlarda eğitim alması ve
başarılı olması mümkün mü? Erken çocukluk eğitimi ve
bakım hizmetlerinden faydalanan çocuk oranı en düşük ülke
Türkiye. Anaokulları ne durumda sayın milletvekilleri? Her gün bir
açıklama yapılıyor ama içi boş. Zorunlu hâle getirmeyi
düşünmüyor musunuz? Öğrencilerimizin dengeli ve yeterli beslenmesi
için çözümünüz var mı? Bırakın, yok çözümünüz; gelin, size
yardımcı olalım. Başlatacağımız tarım
reformuyla kırsal bölgeleri cazip hâle getirerek, köy okullarını
yeniden açarak taşımalı eğitime nasıl son
vereceğimizi anlatalım. 6-17 yaş arası 700 bin öğrenci
zorunlu eğitim dışında. Eğitime erişimi olmayan
ve yasa dışı çalıştırılan
çocuklarımız için -ki son verilere göre ülkemizde 720 bin çocuk
işçi çalışıyor- neler yapmamız gerektiğini
sizlerle paylaşalım.
Eğitimde vazgeçebileceğimiz hiçbir
çocuğumuz yoktur sayın milletvekilleri, kalite de yerlerde.
Eğitim, dünyanın değişimindeki en stratejik güçtür. Her
şey düzelir ama iyi eğitim, kaliteli eğitim olmazsa, bu
eğitimi veremezsek sıkıntılar bundan sonra daha da çok
derinleşecektir.
Tüm bu bilgiler ışığı
altında ifade ediyorum ki Anayasamız tarafından güvence
altına alınmasına rağmen eğitim alanında imkân ve
fırsat eşitliğinin sağlanamadığı
ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Eğitimde
fırsat eşitsizliğine maruz kalan öğrencilerimizin
mağduriyetlerini gidermek adına bir Meclis araştırması
önergesini sizlerin desteğine sunuyoruz. Önemli bir konudur,
desteklerinizi bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Kemal Bülbül.
Buyurun Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim denilen insani,
ahlaki, vicdani, bilimsel, demokratik süreç 2 temel alandan oluşur.
Birincisi örgün eğitim, ikincisi yaygın eğitim. Aslında,
şurada, şu anda da bir yaygın eğitim ortamında
bulunuyoruz. Nasıl bir yaygın eğitim ortamı burası?
Davranışsal, sosyopsikolojik, politik, insan ilişkilerine ve
iletişime bağlı bir yaygın eğitim
ortamındayız şu anda ama bizim konumuz örgün eğitim. Örgün
eğitimde fırsat diye bir kavramın olmaması lazım.
Demokraside fırsat diye bir kavram olmaz ancak içinde bulunduğumuz
antidemokratik ve eşitliksiz koşullar nedeniyle bu önergenin
desteklenmesi gerektiği kanısındayız.
Bakınız, yoksulluk söz konusu
olduğunda, cinsiyet söz konusu olduğunda, etnik kimlik, inançsal
kimlik söz konusu olduğunda zaten eğitim ortamında çok bariz bir
eşitsizlikle karşı karşıyayız. Bakınız,
şu halklar Türkiyede kendi ana dilinde eğitim alamamakta: Kürtler,
Romanlar, Araplar, Lazlar, Hemşinler, Çerkezler, Rumlar ve Gürcüler; benim
tespit edebildiğim. Yine, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 17,
29 ve 30uncu maddelerine çekince koyan Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir
bölgede etnik kimliğinden ve inançsal kimliğinden dolayı,
aslında evrensel anlamda hak kazanmış çocuğun
hakkını açıkça ihlal etmektedir ve bu, evrensel hukuka
karşı da çocuk haklarına karşı da suçtur.
Bakınız, taşımalı
eğitim, özel eğitim derken öğretmenin içinde bulunduğu
durum, öğretmenin sözleşmeliliği, öğretmenin maaş
alamaması, öğretmenin kademelendirilmesi ve benzeri gibi
antidemokratik süreçlerin tamamı birleştirildiğinde, zorunlu din
dersi gibi bir zulüm olduğunda asıl olması gereken şey
şudur: Bu eğitim programı tümden ortadan
kaldırılmalı ve tıpkı Anayasa sürecinde olduğu
gibi, bir toplumsal sözleşme özelliği arz eden eğitim için
toplumsal katılımla yeniden demokratik bir eğitim programı
tasarlanmalıdır. Bu programa; bir, eğitim iş kolunda
örgütlü sendikalar; iki, eğitim ve bilim insanları; üç, sivil toplum
örgütleri; dört, öğrenci velileri; beş, öğretmenler; altı,
öğrencilerin kendileri dâhil olmalı ve demokratik tartışmayla
çoğulcu, katılımcı, ana dilinde inançları savsaklamayan,
kabul eden ve herkesin kimliğini, kültürünü, cinsiyetini kabul eden, erkek
egemenliğe karşı, demokratik, eşitlikçi bir eğitim
programı olmalıdır. Bunun dışındaki her türlü
eğitim programı bir hak ihlalidir. Bu hak ihlalini ortadan
kaldırmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayın
sözlerinizi.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Dediğim gibi, eğitim programı da
kamusal, toplumsal bir olgu olduğundan tıpkı Anayasa gibi bir
toplumsal sözleşmedir. Bu toplumsal sözleşmenin taraflarından
biri, Kürt-Alevi kimliğimle, öğretmen ve eğitimci
kimliğimle benim mesela ama bu süreçlere katılamıyoruz.
20nci Millî Eğitim Şûrasının
demokratik, eşitlikçi, adil bir ortamda yapılması gerekirken
götürüldü, saraya hapsedildi, sarayda yapıldı ve oradan çıkan
tavsiye kararlarından, 128 tavsiye kararından biri -ne üzücü ne utanç
vericidir ki- ana sınıfına din dersi tavsiyesi. Bakın, ana
sınıfı öğrencisi din dersi alamaz, ana
sınıfı öğrencisinin anne-babası, öğrencisine,
çocuğuna din dersi telkininde bulunabilir, din telkininde bulunabilir ama
okulda alamaz; bu antidemokratiktir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Suat Özcan.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SUAT ÖZCAN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İYİ Parti
Grubunun eğitimde fırsat eşitsizliğinin önlenmesi ve
sebeplerinin araştırılmasıyla ilgili araştırma
önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Millî eğitim, ağlama duvarı hâline
gelmiştir. Öğrenciler, öğretmenler, okullar yıllardır
sorunlarının çözülmesini bekliyorlar. Sınav sistemi de
eşitsizliği daha çok artırıyor. Velileri kamu-özel
ayrımına sürükleyen eğitimin içeriği ve donanımı
da sorunlu. Bakanlar değişiyor, sorunlar çözülmüyor. Bu sorunlar hem
eşitsizliğe zemin hazırlıyor hem de eşitsizliği
büyütüyor.
Ülkemizde kadrolu, sözleşmeli ve ücretli
öğretmen sorunu var. Atama bekleyen pek çok öğretmen ve
öğretmensiz çok fazla okul varken ücretli öğretmenler istihdam
edilerek ek ders karşılığı derse öğretmen
bulabiliyor Millî Eğitim Bakanlığı ve bu sayede sistemin
açığını kapatırmış gibi yapıyor.
Eğitim sorununa geçici çözümler sunan ve bir de sürdürülebilir kılan
anlayış yönetiyor Millî Eğitimi. İşte, tüm bu
sorunlar, durumlar hem öğretmenlerde hem de öğrencilerde fırsat
eşitsizliği yaratıyor.
Diğer bir sorun olarak, okulların fiziki
durumları
Deprem açısından zayıf, donanımsal olarak
eksik, akıllı tahtalar konusunda sorun yaşayan, FATİH
Projesinin ülke genelinde fiyaskoya dönüştüğü bir durumdan söz
ediyorum, eşitsizlikten söz ediyorum. 1940 yılında açılan
köy enstitüleriyle kentteki ve kırsaldaki çocuklar arasındaki
eşitsizlikleri eşitlemeye doğru bir adım atılmıştı
ama elli yıl sonra yani 2002den günümüze 20 bin civarında köy okulu
kapatılarak eşitsizlik devam ettirildi ve derinleştirildi. Bugün
1,5 milyona yakın öğrenci taşımalı sistemle
şehirlere götürülüyor, son yıllarda da şoförlerin
akaryakıtla başları dertte. Bu öğrenciler, ne zaman
uyansın, ne zaman okula gitsin, ne zaman ders çalışsın, ne
zaman dinlensin? Taşımalı sistem, öğrencilerimize sorun
üstüne sorun da yaşatıyor. Öğrenciler bu zor koşullarda
eğitim süreçlerini sürdürürken sınav merkezli eğitim sisteminin
eleğinden geçiyorlar ve çaresizleşiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SUAT ÖZCAN (Devamla) Partimizin şerh
düştüğü ve Anayasa Mahkemesine verdiği, iktidarın ortaya
koyduğu Öğretmenlik Meslek Kanunuyla uzman öğretmen gibi çok
tartışmalı bir kavram gündeme getirildi. Sınavlarla
öğretmenlerin gelirini artırmayı hedefleyen bu kanun,
öğretmenin mesleki eğitimini artırıyor mu? Öğrenciler
öğretmenlerin uzman olmasından nasıl fayda elde edecek? Uzman
olmayan öğretmeni yetersiz gibi gösteren, sistemde hiç yokmuş gibi
yine ayrımlar ve eşitsizlikler yaratan bu durumun da
karşısındayız.
Ülkemizde her geçen gün derinleşen
eğitimde fırsat eşitsizliğini önlemeyi ve sebeplerinin
araştırılmasını isteyen bu önergeyi destekliyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bütün Genel
Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Nazım Maviş.
Buyurun Sayın Maviş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ
(Sinop) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İktidarlarımız döneminde eğitime
erişim konusunda çok önemli adımlar attık, böylelikle
fırsat eşitliğini sağlamaya çalıştık.
Öğretmen sayımızı, dönemimizde 730 bin civarında yeni
öğretmen atamasıyla birlikte 500 binlerden 1 milyon 200 binlere
çıkardık. 350 bin yeni derslik yapmak suretiyle derslik
sayımızı 600 binin üzerine çıkardık. Böylelikle,
derslik başına düşen öğrenci sayısı 20li rakamlara
indirilmiş oldu ve öğretmen başına düşen öğrenci
sayısı da 15 civarında
sınırlandırılmış oldu. Böylelikle, eğitimde
fırsat eşitliğini sağlayacak, eğitime erişime
dönük önemli adımlar atmış olduk.
Aynı zamanda, eğitim ortamını da
iyileştirdik. BİLSEMlerin, bilim sanat merkezlerinin
sayısını 18den 350ye çıkardık.
Okullarımızda toplam 2.791 spor salonu varken 11 binin üzerinde spor
salonu yaptık. Kütüphane sayımızı 14 binden 50 binlere çıkardık.
4 bine yakın Z-Kütüphane kurduk. Laboratuvar sayımızı 20
binden 53 bine çıkardık. Pansiyon sayımızı 1.500den 3
binlerin üzerine çıkardık. 15.539 tasarım ve beceri atölyesi
açtık. Okullarımızı internetle ve akıllı tahtayla
donattık. Şimdi de inşallah 3 bin anaokulu açmak suretiyle
eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasına dönük
önemli bir adımı daha atmış olacağız.
Değerli arkadaşlar, yeni dönemde bütün
odağımız fırsat eşitliği; bunun için, öncelikle,
son yaptığımız Millî Eğitim Şûrasında
fırsat eşitliğini ana gündem maddelerinden biri hâline getirdik.
Sayın Bakanımızın, bütçe
görüşmelerinde, bu yılki bütçede, bütçeden harcanacak kalemlerin en
önemli kısmının yine eğitimde fırsat
eşitliğinin temin edilmesini hedefleyeceğini açıklaması
da önemli adımlardan bir tanesiydi. Yine, eğitimde fırsat
eşitliğini sağlayabilmek için temel eğitimde 10 Bin Okul
Projesini hayata geçirdik. Bu vesileyle, düşük başarı, disiplin
sorunları, okul terki, altyapı eksiklikleri ve çeşitli
değişkenlerle dezavantajlı pozisyonda olan öğrencilerimizi
güçlendirebilmek için 10 bin okulumuzun altyapısını
güçlendirecek; 10 bin okulumuzun velilerini, öğretmenlerini,
öğrencilerini destekleyecek ve bu okullarımızdaki
başarı düzeyini yukarı çekecek bir projeyi hayata geçirdik.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bravo!
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Kütüphanesiz Okul
Kalmayacak kampanyasıyla, şu anda okullarımızdaki kitap
sayısını 28 milyondan 60 milyona çıkardık,
yakında 100 milyona çıkarmış olacağız.
Matematik Seferberliği kampanyasını
başlattık. Bu seferberlikle, ülkemizdeki öğrencilerin en çok
korktuğu alanlardan biri olan matematikte dezavantajlı
öğrencilerimizi materyallerle, oyunlarla ve matematiği eğlenceli
hâle getirecek çeşitli etkinliklerle desteklemek suretiyle matematiği
korkulu alan olmaktan çıkarıp bu konuda da
çocuklarımızın birbiriyle eşitleneceği, daha
doğrusu fırsat adaletinin sağlanacağı bir
seferberliği başlatmış olduk.
BİLSEMlerin sayısını 350ye
çıkardık. Aynı zamanda, ilk defa bu sene BİLSEM'lerde yaz
okulu açmak suretiyle hem bilim hem de sanat alanlarında
öğrencilerimize kurslar düzenlendik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şu ana kadar sadece bu yıl destekleme
yetiştirme kurslarımızdan 3 milyon öğrenci ücretsiz olarak
yararlandı. EBA yani Eğitim Bilişim Ağı
aracılığıyla bütün öğrencilerimiz istedikleri
videolara, istedikleri dijital içeriklere en kolay şekilde
ulaşabiliyorlar. Şartlı eğitim yardımıyla burs
miktarlarını artırarak, burs alan öğrenci sayısını
artırarak ve bir pilot uygulama olarak Antep, Urfa ve Hatay'da
başlattığımız ücretsiz yemek desteğiyle birlikte
aynı zamanda öğrencilerimizin üzerindeki eğitim maliyetini de
aşağı çekmeye çalıştık.
FATİH Projesiyle bütün okullarımızda
akıllı tahtalar kurduk. Bütün okullarımızı internetle
donattık. Ders kitaplarını ücretsiz verdik. Millî Eğitimin
kültür yayınlarına öğrencilerimizin dijital ortamda
ulaşabileceği portalları öğrencilerimize açtık.
Şimdi de yardımcı kaynakları öğrencilerimize ücretsiz
vermek suretiyle eğitimde fırsat adaletini sağlayacak her
adımı attık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Maviş.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Bizi izlemeye
devam edin. Eğitimde, inşallah, bugüne kadar
attığımız bu olumlu adımlara yenilerini eklemek
suretiyle Türkiyeyi yarınlara hep birlikte
taşıyacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.35
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, ekonomideki sorunlara
kalıcı çözümlerin üretilmesi amacıyla 9/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9
Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
9/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 9/6/2022 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
9 Haziran 2022 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(19095 grup numaralı) ekonomideki sorunlara kalıcı çözümlerin
üretilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 9/6/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklama
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali
Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Türkiyede yaşanan hayat
pahalılığının temel sebeplerinden biri olan üretici
maliyetlerinin artması ve bunların tüketiciye yansıması
üzerine bir araştırma yapılmasını istiyoruz, bu konuda
bir araştırma önergesi veriyoruz ve buna da destek bekliyoruz çünkü
şöyle bir durum söz konusu: TÜİKin -bu
tartıştığımız Kurum var ya TÜİK, bütün bu
tartışmalara rağmen- hani baktığınız zaman
kaçıramadığı, gizleyemediği birtakım gerçekler de
ortada duruyor. Biz zaten o TÜİK verilerini ele alırken 2yle
çarparak ele alıyoruz.
Şimdi, TÜİK diyor ki: Mayıs sonu
itibarıyla tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 73,5;
üretici fiyatlarındaki artış da yüzde 132,1. Şimdi,
üretici fiyatlarındaki artış yüzde 132, tüketici
fiyatlarındaki artış da yüzde 73,5; burada bir tuhaflık var
yani üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında neredeyse
2 kata varan bir fark söz konusu ve ciddi bir sorun var burada. Niye? Eğer
üretici rakamları bu şekilde ise dolayısıyla önümüzdeki
süreçte bütün bunların tüketici rakamlarına yansıması söz
konusu olacak çünkü -üretici fiyatlarındaki maliyet
artışları- üreticinin bu denli yüksek bir maliyet
artışıyla ürettiği ürünü önümüzdeki günlerde, önümüzdeki
aylarda tüketiciye daha fazla rakamlarla satmak ya da piyasaya sürmek zorunda
olduğu ortaya çıkıyor. O nedenle, bütün bu verilerin ve bütün bu
gidişatın araştırılması gerekiyor. Tabii, esas
olarak sorun, enflasyon yani bu enflasyonist ortamda bütün ekonomi bilimine
aykırı politikalarda ısrar eden iktidarın tutumundan
kaynaklı olarak yaşanan enflasyonla ve bunun getirdiği
sonuçlarla karşı karşıyayız.
Şimdi, tabii, üretici rakamlarını ve
tüketiciye yansımasını en çok etkileyen konulardan bir tanesi de
akaryakıt fiyatları. Akaryakıt fiyatlarına neredeyse her
gün zam yapılıyor yani o hâle geldi. Tabii, ilginç bir veri de var
bununla ilgili hepimizin tanık olduğu aslında. Her birimiz
aracımıza akaryakıt alıyoruz ve sürekli yollardayız;
milletvekili olarak en çok da biz bunu hissedenlerden birisiyiz, belki insanlar
başka gerekçelerle bunu çok daha net hissediyorlar ama depo doldurma
anlamında belki de en fazla biz hissediyoruz. Şimdi şöyle bir
şey var: Dolar 17-18 lira olduğu zaman akaryakıt fiyatları
artırıldı, denildi ki: Ya, dolar arttı,
dolayısıyla benzine, mazota zam yapıyoruz. Tamam,
yaptınız, artırıldı. Sonra dolar, euro düştü diye
bayram ettiniz; 11 liraya düştü, 12 liraya düştü, 13 liraya
düştü, sevindiniz. Peki, ama akaryakıt fiyatları düştü mü?
Düşürmediniz, onlar yerinde durdu hatta artmaya devam etti bu arada.
Şimdi dolar tekrar 17 lira, 18 lira seviyesine geldi, şimdi
diyorsunuz ki: Dolar artıyor, o yüzden akaryakıta zam
yapıyoruz. Ya, inerken düşürmüyorsunuz, çıktığı
noktadan devam ediyorsunuz, şimdi tekrar çıktı diye bir daha
artırıyorsunuz. Yani böyle bir ekonomik model, böyle bir
yaklaşım, böyle bir açıklama, böyle bir izah herhâlde bu devirde
olur ancak, başka bir zamanda görülemeyecek bir durumdur. Tabii, mazottaki
bu artış, akaryakıttaki artışlar
Hani hep bir hikâye
vardır ya Ben hep 50 liralık alıyorum. diye, tabii bu 50
liralık meselesi de çok komik; 2003 yılında 50 liraya
Tabii, bütün bunların sebepleri bir taraftan
üretimin desteklenmemesi, bir taraftan enflasyondaki yanlış tutum ve
ekonomik politikalardaki bu ekonomi bilimine aykırı tutumda
ısrardır. Bunlardan kaynaklı olarak önümüzdeki süreçte hem
enflasyon anlamında hem de tüketiciye yansıması anlamında
ciddi sıkıntılar yaşayacaklardır. Bir şeye denk
geldim hafta sonu memleketime giderken, Tokat'a giderken; yol üzerinde tonlarca
soğan çöpe atılmış, tonlarca hatta görüntüledik,
paylaştık onları. Sonra sosyal medyaya bir baktım, birçok
yerde böyle bir şey var. Ya, gittik, konuştuk; niye
atılıyor bu soğanlar, insanlar bir taraftan 5 liraya, 6 liraya
pazarlarda soğan alırken hem de çuvallanmış, hazır,
piyasaya sürülecek soğanlar çöplerde ve tonlarcası yol
kenarlarında diye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Tabii, dediler
ki: Yani bunları 1 lira, 1,5 lira fiyattan piyasaya sürmek istemediler,
ihracata vermek istediler, beklediler, o da olmayınca çürüdü ve çöpe
attılar. Ya, bütün bunların kabahatlisini o çöpe atan diye
düşünebilirsiniz, o üretici diye bir düşünebilirsiniz ama bütün
bunların kabahatlisi aslında bu ülkedeki yönetim
anlayışıdır yani tarım politikaları, bu
politikalardaki yönetim eksikliğidir. Bunu, bu tedbirlerin ya da bu
önlemlerin alınamayışındaki eksiklerin ortaya konduğu
bir sonuç olarak görmemiz gerekiyor. Çünkü, bir taraftan insanlar bunlara, bu
gıda maddelerine ulaşamazken diğer taraftan tonlarca gıda
maddesinin çöpe atılmasının, bütün bunların hepsinin
sorumlusu herhâlde sadece onlar değildir diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET
ÇULHAOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verilen grup önerisi üzerine söz aldım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, mayıs ayında
Türkiye'de ihracat yüzde 15, ithalat yüzde 44 artmıştır. Yani
İhracatı arttırdık. diye övünenler ithalatı da ne
yaptıklarını maalesef vatandaşla paylaşmıyorlar.
Dolayısıyla, gördüğümüz üzere, ihracatımız yüzde 15
artarken ithalatımız da yüzde 44 artmış. Türkiye
ekonomisinin mayıs ayı ihracatı yüzde 15,22 artışla 19
milyar dolar oldu, ithalatı ise yüzde 43,8 artışla 29,7 milyar
dolara ulaşmıştır. Dış ticaret
açığı da yüksek seviyeden enerji ithalatıyla bir önceki
yıl aynı döneme göre yüzde 157 artışla 10,7 milyar dolar
olmuştur. Bu rakamlara göre dış ticaret açığı
mayıs ayında tarihî bir rekor kırmıştır. Hükûmetin
2023 yılı ihracat hedefi Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından 2018 yılında 500 milyar dolar olarak
açıklanmıştı, daha sonra bu hedef On Birinci Kalkınma
Planında 226,6 milyar dolar olarak belirlenmişti. Bu rakamlarla
bırakın ilk 10 ekonomi arasına girmeyi, Türkiye ilk 20 ekonomi
arasına bile girmekten uzaklaşmıştır; şu andaki
verilere göre 22nci ekonomi olma yolunda ilerlemektedir.
İhracatta ilk 10 ekonomi arasına giremedik
ama en yüksek enflasyon konusunda ilk 10 arasındaki yerimizi kimseye
kaptırmıyoruz. Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye ve Zimbabveden
sonra
Onlar bile bizden daha iyi durumda. Tüketici enflasyonu
Hükûmeti
devraldığınız 2002 yılında TEFE 30,8 TÜFE 29,7;
bugün ise TÜFE 39,33 yani aradaki yirmi yılda hiçbir şey
değişmemiş. TÜİKe göre mayıs ayı enflasyonu bir
önceki aya göre yüzde 2,98 oranında artışla bir önceki yıla
oranla yüzde 73,50 olarak gerçekleşmiş; bu, TÜİKe göre, normal
vatandaşın enflasyonu bunun çok çok üzerinde. Evet, enflasyon 1998
yılı Ekim ayından bu yana en yüksek seviyeye çıkarak yirmi
dört yılın zirvesini görmüş. ENAGa göre ise mayıs
enflasyonu aylık bazda yüzde 5,46; yıllık bazda yüzde 160,76
oranında artmıştır. Şimdi, önümüzdeki temmuz
ayında işçinin, memurun, emeklinin aylıklarında bu verilere
göre yani TÜİK'in verilerine göre artış olacak oysa ENAGa göre
olması gereken onun 2 katıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla)
İstanbul Ticaret Odası (İTO) mayıs ayı enflasyonunun
bir önceki aya göre yüzde 5,84 arttığını, bir önceki
yıla göre de yüzde 87,35 arttığını
açıklamıştır. Bu rakamlara göre, dış ticaret
açığının da mayıs ayında tarihî bir rekor
kırdığı ortadadır. Hükûmetin 2023 yılı
ihracat hedefi -biraz önce ifade etmiştim- 500 milyar dolardı,
maalesef bugün bunu yakalama imkânının olmadığını
hep beraber görüyoruz; şu anda 226 milyar doları bile bulamayacak
hâle gelmiştir.
Sonuçta, Hükûmetin ekonomi programı iflas
etmiştir diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülke yangın yerine dönmüş, her şey
ateş pahası ama maalesef, iktidar mensupları saraylarından
ve sırça köşklerinden bu durumu görmüyor ya da görmek istemiyor.
Domates geçen yıl bugün itibarıyla 3 liraydı, bugün 13 lira;
ekmek 1,25 liraydı, Ankara'da bugün itibarıyla ekmek 3 lira; süt
geçtiğimiz yıl bugün 7 liraydı, bugün tam 19 lira.
Vatandaşlar evlatlarına mama alamıyor çünkü
Mamaya alarm
takmışlar, hırsızlık önlemi almış marketler.
Bugün mamaya bile bugün takılmış alarmlar var iken bu durumdan
maalesef iktidar mensupları utanç duymuyor. Başekonomist Erdoğan
Vicdansızlık yapmayın, aç kalan yok. dedi. Bakan Nebati de
çıktı dedi ki: Dar gelirliler hariç üretici ve ihracatçılar kâr
ediyor. Lafa bakar mısınız? Zenginler daha da
zenginleşiyor, orta sınıf kalmamış, yoksul daha da
yoksullaşıyor maalesef. Siz, yandaş zenginlerini seviyorsunuz,
biz bunu biliyoruz. Sizlerin ve yandaşlarınızın bir eli
yağda, bir eli balda, manda yoğurduyla, badem sütüyle
besleniyorsunuz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Olmuyor, olmuyor. Hiç
zorlama kendini olmuyor, tutmadı.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Siz
tepedekiler yutarken vatandaş yutkunuyor, vatandaş yutkunuyor, evet,
vatandaş yutkunuyor. Ülkede açlık sınırı 6 bin lira
olmuş, asgari ücret 4.253 lira. Son bir yılda doğal gaza yüzde
300, elektriğe yüzde 260, motorine yüzde 256, ayçiçeği
yağına yüzde 210, et ve süte yüzde 195, ekmek ve una yüzde 180,
şekere yüzde 340 zam gelmiş, yüzde 340. TÜİK ne diyor? Yüzde
73,5muş. Yalan, vallahi de yalan, billahi de yalan! Bu yalanı herkes
biliyor. Geçen sene 8 lira olan motorin bugün 28 lira, yarın yine zam
geliyormuş -haberlerde var- 30 lirayı geçecekmiş. İnsanlar
marketlere, pazara gidemez oldu.
Sayın AK PARTİ milletvekilleri, sizin,
markete, pazara gidip de bir ürünün fiyatını görüp almaktan
vazgeçtiğiniz hiç oldu mu? Hiç oldu mu? Vatandaş artık
tezgâhlara yaklaşamıyor, vatandaş çocuklarını
artık markete götürmüyor, neden biliyor musunuz? Çocuğumun canı
bir şey çeker de alamam, mahcup olurum. diye utanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Ama bu
durumdan maalesef siz utanç duymuyorsunuz. Siz artık sadece yandaş
zenginlerinizin partisi oldunuz, halktan tamamen koptunuz. AK PARTİ
iktidarında geçen her gün ama her gün artık bu ülkenin
zararınadır. Artık bir an önce sandık gelmeli, artık
ülkeye refah ve huzur gelmelidir. Biz yoksulluğu yönetmeye değil,
yoksulluğu bitirmeye talibiz diyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Semra Kaplan Kıvırcık.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SEMRA KAPLAN KIVIRCIK
(Manisa) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; HDP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tüm dünyayı uzun
bir dönem boyunca etkisi altına alan salgın sonrası artan talebe
karşın tedarik zincirlerinde ham madde ve lojistik kaynaklı
aksaklıkların devam etmesi nedeniyle arz sorunları
kronikleşmiş, bu durum da küresel çapta fiyatların yükselmesini
beraberinde getirmiştir. Tüm bu gelişmelere Rusya-Ukrayna
savaşının etkileri eklendiğinde Dünya Bankasına göre
emtia piyasalarında son yılların en büyük arz şokunu yaratmıştır.
Geçtiğimiz günlerde, önce AB'nin Rusya'ya yönelik 2022 sonuna dek petrol
ambargosu uygulama kararı alması ve bu ay başından itibaren
Çin'deki karantina önlemlerinin büyük ölçüde kaldırılmasıyla
petrol fiyatlarının yükselişi hız kazanmıştır.
Diğer enerji ve gıda emtialarının fiyatlarında da
küresel ölçekte keskin yükselişler kaydedilmektedir.
Öte yandan, hayat pahalılığıyla
mücadele için alınan tedbirler küresel bir resesyon ihtimalini
güçlendirmektedir. OECD ve Dünya Bankası yayımladıkları son
raporlarda küresel ekonomiye ilişkin durgunluk uyarılarında bulunmuşlardır.
Görüldüğü gibi, dünya çapında, önce pandemi, şimdi de
savaş, küresel büyüme beklentilerinin her geçen gün aşağı
çekilmesine sebep olmaktadır.
Sayın milletvekilleri, zayıflayan büyüme
birçok ülke için ihracat gelirlerinin azalması anlamına gelmektedir.
Türkiye ise 2022 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,3
oranında gayrisafi yurt içi hasıla artışı yakalayarak
yüksek oranlı ekonomik büyüme performansını başarıyla
sürdürmüştür. Öte yandan, büyümenin öncü göstergelerinden olan ve sanayi
üretiminde çarkların döndüğünü gösteren Sanayi Üretim Endeksimiz ise
yıllık yüzde 9,6 artmıştır. Tüm bu veriler
aslında ekonomik büyümenin dengeli ve sürdürülebilir bir tabana
oturduğuna işaret etmektedir.
İfade ettiğim etkiler altında ve
böylesi bir küresel ortamda Türkiye ekonomisi 2021 yılında
yakaladığı büyüme ivmesini 2022 yılının ilk
çeyreğinde de devam ettirmiştir. Böylece ülkemiz 7 çeyrek boyunca
ekonomik büyümesini kesintisiz sürdürmüş ve bu alanda yine dünyadan
pozitif ayrışmıştır.
Cumhur İttifakı olarak enflasyonla
mücadeleyi en önemli önceliğimiz olarak koruyoruz.
Uyguladığımız politikalar, vergi indirimleri ve
sübvansiyonlar vasıtasıyla vatandaşlarımızın söz
konusu artışlardan en az düzeyde etkilenmesi amacıyla
çalışmalarımızı kesintisiz sürdürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Devamla) Tamamlayabilir
miyim?
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Devamla)
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
ifade ettiği gibi, yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı
her fırsatta önceliyoruz. AK PARTİ olarak yirmi yıllık
iktidarımız boyunca her zaman vatandaşlarımızın
refah düzeylerini korumaya ve iyileştirmeye yönelik adımlar attık.
Bundan sonraki süreçte de kapsayıcı büyüme
anlayışımızla vatandaşımızın
refahını iyileştirmeye yönelik adımları
kararlılıkla atmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, yanan orman alanlarındaki
usulsüzlük iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/6114) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Haziran 2022 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
9/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 9/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, yanan orman alanlarındaki
usulsüzlük iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/6114) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 9/6/2022 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Erkan Aydın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür
ediyorum.
Orman yangınlarından sonra yapılan
usulsüzlük iddialarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Malumunuz, geçen yıl yangınlarda son yirmi
yılda yanandan daha fazla alan yandı ve gerçekten ciğerlerimiz
kül oldu, gitti. Sadece bir yılda 178 bin hektar alan yandı ve
bunlardan sonra yapılanlar, olaylar ise aslında çok daha vahim.
Şimdi, Tarım ve Orman Bakanı 4 Martta
görevden affını istedi yani aslında görevden alındı.
Yangınlar zamanında yapılan bir sürü usulsüzlük
iddialarıyla ilgili hiçbir hesap vermedi. Cumhurbaşkanına
bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu ilk defa harekete geçti,
Tarım ve Orman Bakanlığındaki usulsüzlük
iddialarını araştırmaya başladı. Birçok konuda
usulsüzlük iddiası vardı; yurt dışından hayvan ithal
etmesinde, DSİnin verdiği birtakım ihalelerdeki yolsuzluklarda
ve yanan orman alanlarının tekrar rehabilite edilmesiyle ilgili
ihalelerde. Anayasaya göre orman köylüsü korunması gereken köylü; orada
orman köylüsü yok sayıldı, onların yapmaları gereken
işler yandaş şirketlere büyük rakamlarla ihale edildi.
Yaklaşık 14 milyon metreküp orman emvali birilerine verildi, fiyatlar
da düşük gösterilerek birilerine yüksek kazanç iddiaları kamuoyunda
yer aldı. Peki, Cumhurbaşkanı kendine bağlı olan
Devlet Denetleme Kurulunu harekete geçirdi de herhangi bir sorumlu
hakkında işlem yapıldı mı? Tabii ki hayır. Bakan
affını istedi, genel müdür yardımcısı görevden
alındı, daire başkanı gitti ama iddiaların hepsi ortada
kaldı ve maalesef olan bizim yeşilliklerimize,
ormanlarımıza oldu. Buradan bir kez daha sesleniyoruz, Sayın
Cumhurbaşkanı kendisine bağlı olan kurumu harekete geçirsin
ve gereğini yapsın diye. Peki, buralarda yapılan
işlemlerde, dikili kesimlerde Tekrar ağaçlandırma
yapıyoruz. diyerek o kadar fazla alan heba ediliyor ki oraların bir
depo alanı olarak kullanılmasında dahi kendiliğinden
yetişecek fidanlar yetişemiyor. En diplerden başlayarak ağaçlandırma
yapılması gerekirken her tarafa birden dozerler, greyderler girerek o
tohumlar dahi yok ediliyor ve geleceğimiz olan ormanlar maalesef bu
şekilde daha az sayıya düşüyor.
Şimdi, yine Türkiye Ormancılar
Derneği ki cumhuriyetle yaşıt, 1924te kurulmuş. Ki ben de
bir orman mühendisi babanın evladı olarak otuz beş yıl bu
devlete hizmet etmiş babamı da buradan rahmetle anıyorum. O
derneğin çok güzel bir çalışması var. Bakın, kendileri
oturmuş, çalışmışlar 1946 yılında, daha
sonra 1963 ve 1973 yılında biten orman alanlarını. Ki o
zamanın imkânlarında Google yok, uçaklar bir kısmını
kaydetmiş, bir kısmını kaydetmemiş. O alanlar,
unutulmuş orman olarak kaydedilen yerler bugün Google Mapste orman
envanterine katılarak sanki orman alanı artmış gibi bir
hile yapılıyor. Açıkçası, bir sahtekârlık
yapılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Sadece
doğu, güneydoğuda 240 bin hektar daha önce aslında orman
alanı olarak var olmasına rağmen işlenmediği için, o
günün koşulları, teknik koşulları yeterli
olmadığı için unutulmuş. Bunlar bugün gösterilip bir de
rumuz değişikliği yapılarak AKP iktidarı sanki orman
alanları artmış gibi bir reklam, bir algı yapıyor.
Kendileri güzel bir çalışma yapmışlar, işin aslı
öyle değil; daha önce olan ormanlar bugün kayıt altına
alınmış, tek fark bu.
Yine, bu orman yangınları
sırasında kamuoyunu o dönem çok meşgul eden, biliyorsunuz, bu
yangın söndürme uçakları meselesi. Türk Hava Kurumunun uçakları
vardı, hangarda yatıyordu, dönemin -affını isteyen- Orman
Bakanı dedi ki: Bunların motorları bile yok, bunlar 69 model,
bunları havalandıramayız. Gerçi işin aslı sonradan
çıktı, Rusyadan bir şirketle ihale anlaşması
yapmış. Onları getirmek için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERKAN AYDIN (Devamla) Onları Rusyadan
getirip birilerine birtakım imkânlar sağlamak için
uçurtmadıkları uçakların yerine şimdi rotayı Rusyadan
Amerikaya çevirmişler. Hani, o gün 69 model, bunların
motorları yok, uçamaz. diyordu ya, bu sene 20 uçak, helikopter ihalesi
yapmışlar, şunları getiriyorlar: 62 model.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Daha eskisi.
ERKAN AYDIN (Devamla) 69a eski diyenler bu sene
dünyayı taramışlar, aramışlar, bulmuşlar, 62
modeli getiriyorlar.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Üst model, üst
model(!)
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Utanmıyorlar.
ERKAN AYDIN (Devamla) Diyorlar ki: Bunlarla da
yangınları söndüreceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Evet, yani hem daha eski uçakları ve helikopterleri
getiriyorlar hem de daha bunların sadece 10 tanesini getirebilmişler
ama orman yangınları başladı, yurdun birçok yerinden
yangın haberleri geliyor. Orman teşkilatındaki,
Bakanlıktaki, affını isteyen Bakandan sonraki gelişmeleri
de ilgiyle, hassasiyetle takip edeceğiz ve husus üzerinden ortaya
çıkaracağız diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Dursun Ataş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
CHPnin, yanan orman arazilerindeki usulsüzlük iddialarının
araştırılması hakkındaki grup önerisi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen yıl
ülkemizin dört bir yanında yangınların
yaşandığı, 15i büyük olmak üzere 299 orman
yangınının çıktığı, 140 bin hektar
ormanlık alanın kül olduğu, Hükûmetin ise bu
yangınları söndürmekte aciz kaldığı bir yılı
geçirdik. Aradan bir yıl geçti, yine yaz dönemi geldi ancak geçen yıl
yangın uçağı kaldırmaktan bile aciz kalan AKP Hükûmeti, bu
yıl da olası yeni orman yangınlarına karşı
yeterli önlemleri almamıştır. Geçtiğimiz yıl
ciğerlerimizin yanmasından tek bir ders çıkarmayan AKP Hükûmeti,
yanan alanlar kime ihale edilsin, nereyi hangi şirket alsın, nerelere
otel yapılsın kaygısındadır.
Türkiye, 23,1 milyon hektar ormanlık alanı
olan bir ülkedir ama ne acıdır ki bu kadar geniş orman
alanı olan bir ülkenin kendi yangın söndürme hava filosu
bulunmamaktadır. Ülkemizin yangın söndürme uçak ve helikopterleri
kiralıktır. Bir kısmı yandaşların zengin edilmesi
amacıyla kiralama yapılırken harcanan paralarla şimdiye
kadar bir yangın söndürme filosu kurulabilirdi ancak şu anda elimizde
ne uçak ne helikopter bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKPnin orman
politikası açıktır; orman eşittir ranttır.
Bakınız, verilere göre, 2020 yılı sonu itibarıyla
Türkiyede toplam 748 bin hektarlık orman alanı madencilikten
enerjiye, turizmden ulaştırmaya, konut yapımından sanayiye
feda edilmiştir yani Türkiyenin ormanları ranta kurban
edilmiştir. İktidar kâğıt üzerinde Orman alanları
arttı. dese de gerçekte olan orman alanlarının bölünüp
parçalanıp ranta kurban edilmesidir. Bakınız, sadece on bir
yılda ormanlarda parça sayısı yüzde 56 artmış, 10
hektardan küçük ormanlar ise yüzde 118 artmıştır. Yani
ormanlarımız parça parça edilmektedir çünkü ormanlara yol, hastane,
cami, Kuran kursu, villa, otel, maden, santral yapılmaktadır. Orman
yangınlarının asıl nedeni de bu tablodur çünkü
korunması gereken ormanlar parçalanmış, villalar
yapılmış, yollar geçirilmiştir. Ormanlar parçalanıp
ranta feda edildikçe orman içindeki insan geçidi artmış,
yangınlar ise çoğalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Allah ormanlarımızı yangınlardan ve AKP
zihniyetinden korusun çünkü AKP Hükûmeti orman yangınlarını
söndürmekten aciz, orman alanlarını rant için imara açmakta ise çok
maharetlidir. Yani AKP, ormanlarımıza yangınlardan daha fazla
zarar vermektedir. AKP zihniyetinin sevdiği tek yeşil dolardaki
yeşildir. Bu yüzden Yanan orman arazileri betonlaşmayacak. deseler
de dolardaki yeşil sevgileri buna engel olmaktadır. AKP
iktidarında Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur. atasözü
bile Bakarsan bağ, yanarsa otel olur. şeklinde
değiştirilmiştir. Ancak bu zihniyet yenilecek, AKP ilk seçimde
gidecek, az kaldı diyor, CHP'nin grup önerisini destekleyeceğimizi
bildirerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Böyle bir
şey yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) CHP konuşsa böyle
konuşmaz ya.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sayın vekiller; son on yılda
ormanlarda birçok yerleşim yeri kurulması, yol, maden ocakları,
enerji tesisleri, RESler, HESler, jeotermaller açılması,
yaşanan iklim krizinin, ekolojik tehditlerin umursanmaması bu
topraklara, Türkiye halklarına yapılan, yapılmış en
büyük kötülüktür. Kâr hırsıyla ciğerlerimiz sökülüyor;
halkın olan varlıklar açgözlü, yandaş para babalarına
aktarılıyor. Öncelikle, ekolojik yıkım demek olan bu
tabloyu durdurmamız lazım.
Sayın vekiller, Kamu İhale Kanunu
yürürlükte girdiği 2003ten bu yana 190ıncı kez, hatta belki
daha fazla değiştirilmedi mi? İhalelerin şeffaf
yürütülmediği, kamu yararı gözetmek yerine yandaş
şirketlere sermaye aktarmanın hedeflendiği zaten ortadadır.
Her ihale değişikliği arkasında kamu
kaynaklarının, varlıklarının sermayeye peşkeş
çekilmesi var. Sayıştay denetim raporlarında 21/b maddesinin
yasaya aykırı şekilde kullanıldığı birçok
kere tespit edilmiştir. O nedenle AKPnin ihale usulsüzlüğünü usul
hâline getirdiğini söyleyebiliriz.
Bakın, basında yer aldı; Kültür ve
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoyun hissedarı ve yöneticisi
olduğu şirketin Bodrumda yapacağı beş
yıldızlı tatil köyü projesine hazineye ait 25 bin metrekare
orman arazisinin dâhil edilmesini yine Kültür ve Turizm Bakanlığı
onaylamıştır. Başka bir ülkede olsa o Bakan o koltukta bir
dakika bile tutulmaz, durmaması gerekir.
Yanan orman alanlarının temizlenmesinin
büyük partiler hâlinde yandaşlara ihale edilmesi, küçük işletmelerin,
orman köylülerinin ve kooperatiflerin elini kolunu bağlayan işlemler,
uzmanlara göre yanan orman alanlarındaki emval değerlerinin
düşük tutulması; tüm bunlar
araştırılmalıdır. Halkımız açlık ve
sefalete mahkûm edilmişken işsizliğin, yoksulluğun,
güvencesizliğin rekor kırdığı şu günlerde
işlerin orman köylüsü, küçük işletmeler, kooperatiflerden
alınıp yandaşa verilmesi utanç verici bir durumdur. Gerçekten
hiç doymuyor musunuz, hiç utanmıyor musunuz?
Öte taraftan, ihaleleri verdiğiniz
şirketler aldıkları işleri cüzi fiyatlara taşeronlara
veriyorlar. Burada taşeron dediğim aslında ailecek
çalışan, güvencesiz, yoksul emekçilerden oluşuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)
Karın tokluğuna, iş güvenliği alınmadan
çalışan bu emekçiler kölece sömürülüyor,
çalıştırılıyor. Pasta yandaşa; emek,
çalışma, sömürülme yine güvencesiz emekçiye düşüyor. Kaymak
tabakayı yandaşlar alıyor, sömürülmek emekçiye düşüyor.
Orman emekçilerinin çalışma
koşulları da iyileştirilmelidir diyoruz. İş
güvenliği önlemleri alınmalıdır. Bu ihale
yolsuzlukları üzerine gidilmelidir. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın İbrahim Aydın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDIN
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
2021 yılında Akdeniz
kuşağında meydana gelen cumhuriyet tarihimizin 2nci büyük
yangınında toplam 132 bin hektar alan zarar görmüş olup, bu
yangınlarda 11,8 milyon metreküp ağaç zarar görmüş; 8 milyon
metreküp dikili ağaç açık ihale yöntemiyle
satılmıştır. Orman köylüsü ve kooperatiflerinin üretimini
yaptığı 3,8 milyon metreküpün üretim süreci devam etmekte olup
üretimi tamamlanıp satış yerlerine getirilen ürünler açık
ihaleyle satılmaya devam edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dikili satış usulüyle ihaleye konu edilmiş olan
sahalarda, ihaleler başladıktan sonra iki aylık süreçte
yaklaşık olarak 2,5 milyon metreküplük dikili ağaç ihalede
alıcı bulamamış ve pazarlığa
kalmıştır. İhalede alıcı bulamayan bu partiler
yeniden ihaleye konulmuş, 2nci ihalede de satılamamış, bir
sonraki ihaleye çıkartılmıştır. Bu süreçte 5inci
ihalede satılan birçok parti bulunmaktadır. Yapılan bu
ihalelerin tamamı tüm müşterilere açık olan elektronik ortamda
yapılmıştır. Yanık sahadaki dikili ağaçlar
elektronik ortamda 5 binden fazla kayıtlı müşterinin
katılabildiği açık artırmalı ihaleyle
satılmış olup ihale sisteminin tabirinizde yer alan
peşkeş çekme özelliği bulunmamakta, en yüksek teklifi veren
ihaleyi almaktadır. İhalelerde 2.229 farklı firma alım
yapmış olup belli başlı firmaların ihaleye katıldığı
iddiası gerçeği yansıtmamaktadır, büyük firmalar haricindeki
başka firmaların ihalelere katılımının
engellendiği iddiası da gerçek dışıdır.
Aslında bu konuları en iyi soyadaşım ve
meslektaşımın oğlu Erkan Bey biliyor yani net bir
şekilde, açık ihale.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kesim faaliyeti tamamlanan sahalarda gençleştirme ve
ağaçlandırma faaliyetleri yapılmaktadır. Bugün dünyada
orman varlığını artıran nadir ülkelerden biriyiz. FAO
raporuna göre dünya orman varlığını artıran ülkeler
sıralamasında 2015 yılında 46ncı sırada olan
ülkemiz 2020 yılında 27nci sıraya yükseldi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Son yirmi yılda 6 milyon hektar
alanda 5 milyardan fazla fidan toprakla buluşmuştur. Bu sayede, FAO
raporunda ifade edildiği gibi, en çok ağaçlandırma yapan ülkeler
sıralamasında Avrupada 1inci ve dünyada 6ncı
sıradayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yanan alanların orman dışı imara açılması gibi
asılsız iddialara karşı Anayasamızın 169uncu
maddesi açıktır: Yanan ormanların yerinde yeni orman
yetiştirilir ve başka amaçlarla asla kullanılamaz. Yanan
alanlar imara açılıyor, otel yapılıyor. gibi iddialarla
kamuoyu yanıltılıyor gördüğünüz gibi.
Buradan örneklerle göstereceğim. Bu, memleketim
olan Antalya Adrasanda yangın çıkmıştı 2014
yılında, bu saha tamamen ağaçlandırıldı. Var
mı bir otel? Yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yine aynı şekilde, Muğla Marmaris
2001 yılında yanmıştı, 2020 yılında -daha
önce de Bölge Müdürlüğü yaptığım yer- bakın, her
tarafı ağaçlandırılmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bir de otel
dikileni göster.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Yine Muğla
Bodrum bak, orası da geldi- 2000 yılında
yanmıştı, 2020 yılında tamamen
ağaçlandırılmıştır, tamamen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine aynı şekilde, Muğla Mumcular
2006 yılında yandı -benim Bölge Müdürlüğü
yaptığım yerler- tamamen ağaçlandırıldı
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, İYİ Parti temsilcisi, içinde otel
falan yok, görüyorsunuz.
BURAK ERBAY (Muğla) Sayın Müdürüm,
Güvercinlikten de bahset, Güvercinlikten.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bak göstereyim
sana, gel.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Her şey
açık, net, maşallah.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) İzmir Foça,
2017 yılında yanmıştı, 2020 yılındaki son
durumu budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Teşekkür
ederim.
BURAK ERBAY (Muğla) Sayın Müdürüm,
Güvercinlikten de bahseder misin.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Yine,
Balıkesir Ayvalık, 2017 yılında yanmıştı,
2020 yılında tamamen
ağaçlandırılmıştır. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bakın,
ben de size göstereyim.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Çanakkale
İntepe, görüyorsunuz, 2008de yanmıştı, tamamen
ağaçlandırıldı.
BURAK ERBAY (Muğla) Sayın Müdürüm,
Güvercinlikten de bahseder misin, otel yapılan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bak ne
olmuş? Ağaç varmış, beton olmuş.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Yok, ben orada
Bölge Müdürlüğü yaptım, orası yanmadan önce turizm alanı
olarak tahsis edilmiş.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sonra
nasıl olduysa yakılmış, sonra da beton dökülmüş ve
sizin döneminizde yapılmış.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) 1987
yılında, daha önce yandı.
Evet, daha yeşil ülkemiz için, daha yeşil
bir dünya için Orman teşkilatı çok güzel çalışmalar
yapıyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Nasıl bir
aksilikse.
BURAK ERBAY (Muğla) Müdürüm, Güvercinlik
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica
ediyorum, böyle müdahale etmeyin ya. Bir tahammül yani, tahammül;
yapmayın.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Ağacın yerine beton dikmişler.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Ben hepsine,
-hem yangın söndürmede hem de yangından sonra
ağaçlandırmada büyük katkıları var- emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
ERKAN AYDIN (Bursa) Aslında bunu kabul
etmeniz gerekiyordu ya.
BAŞKAN Alınan karar gereğince
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, İstanbul
Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Çevre Komisyonu ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin
Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4469) ile Çevre Komisyonu ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 336) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 336 sıra sayılı
Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına
yapılan konuşmalara başlanmıştı.
Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.
Sayın Gaydalı, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
336 sıra sayılı Kanun Teklifinin geneli üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
görüşeceğimiz kanun teklifinin adı Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
olarak belirlenmiştir. 31 maddeden oluşan, 14 ayrı kanunda
değişiklik yapılmasını öngören, 4 tali ve 1 esas
komisyonun ihtisas alanına giren teklifin 9 maddesi Çevre Komisyonunu
doğrudan ilgilendiren hususları içermektedir. Fakat buna rağmen,
bu 9 maddeyi Çevre Komisyonunda da görüşmek yerine, o maddeler de
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunda görüşülmüştür. Çevre Komisyonu zaten
toplantısını yapmış, neden esas komisyon olarak bu
maddeleri görüşemiyor? Kanunun adı Çevre Kanunu, Çevre Komisyonu
tali komisyon. İşte Torbayı dolduralım.
mantığının yanlışlığı buradadır.
Torba yasa dediğimiz bu kötü yasama faaliyeti
Meclisin etkinliğini ve niteliğini yok etmektedir. AKP 3 Kasım
2002de tek başına iktidara geldiği ilk dönemde sadece 2 torba
yasa çıkarmış; 2007-2011de 11, 2011-2015 döneminde 21,
2015-2018 döneminde de 30 adet torba yasa çıkarmıştır.
2018den sonra Cumhurbaşkanlığı sistemiyle komisyonlardaki
yasama çalışmalarının neredeyse tamamı torba yasalar
hâlinde olmuştur. Muhalefete ve yasama etiğine siyasi
kurnazlıklarla yapılan bu saldırının asıl
amacı, birbirinden farklı kanunlar arasına gizlenmiş,
kamufle edilmiş belli başlı, iktidar açısından hayati
öneme sahip konuları oldubitti yöntemiyle yasalaştırmaktır.
Bakanlıkların üzerinde haftalarca, aylarca
çalıştığı bir düzenlemeyi birkaç gün içerisinde Çevre
Komisyonunda, ondan birkaç gün sonra da Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşmek,
muhalefete, sivil toplum kuruluşlarına ve meslek örgütlerine
hakarettir.
Yine, bu kanun teklifinin görüşmeleri süresince
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin genel kurulu
yapılıyordu. Odaların, kendileri hakkında, bu kadar
yakın oldukları bir kanun teklifi üzerinde görüşleri
alınmamıştır. Peki, bu kanun teklifi ilgili meslek
örgütleriyle paylaşıldı mı? Zannetmiyorum. Ben
yaptım, oldu. demekle bu işler olmaz. Bakınız İmar
Kanununda değişiklik diyorsunuz, İnşaat Mühendisleri
Odasıyla görüşülmüyor; Yapı denetim, afet riski altında
alanlar diyorsunuz, Jeoloji Mühendisleri Odasıyla görüşülmüyor. Biz,
odaların bu sürece katılmasını anlamlı buluyoruz.
Meslek örgütleri bu alanda işin muhatabı olarak görülmez ise
mantıktan uzaklaşılacağı açıktır. Kamu
adına yasal değişiklikler yapıp kanun
muhataplarını bu sürecin dışında tutmak büyük bir
noksanlıktır.
Değerli milletvekilleri, maddeler üzerinde
arkadaşlarımız partimizin görüşünü açıklayacaktır
fakat ben bazı maddelere değinmek isterim. 1inci maddede diyorsunuz
ki: Efendim, küresel iklim değişiklikleri ve kuraklık var.
Barajlarda, göletlerde maksat oranlarını Cumhurbaşkanı
belirlesin. Gerçekten etkileyici, çok radikal bir çözüm önerisi(!) Hatta bu
önerinizi Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sunun, belki
dünyayı bile iklim krizinden ve kuraklıktan kurtarabilirsiniz(!)
Sayın iktidar yetkilileri, küresel iklim
değişikliği ve kuraklığa çözüm olarak Maksat oranlarını
Cumhurbaşkanı belirlesin. diyorsanız vay hâlimize! Gerçi iklim
kriziyle ilgili ilk adımı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının adını Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı olarak
değiştirmek olan bir mantığa çözüm konusunda çok da misyon
yüklemek doğru değil.
2nci maddede, Kooperatifler Kanununa eklenen
maddeyle, Kayseri ilinde etap kooperatifçiliğinde uygulamada yaşanan
sıkıntıların çözümüne yönelik düzenlemeler öngörülmektedir.
Yine, 3üncü maddede, 2863 sayılı Kanuna
eklenen geçici maddeyle, Afyonkarahisar ilinde sit alanında kalan
taşınmazlarla ilgili hak sahipliği için kanunun geçici 7nci
maddesinden faydalanma süresini kaçırmış olan vatandaşlara
yeni bir başvuru imkânı getirilmekte. 2nci ve 3üncü maddeleri
olumlu bulmakla beraber, bu hususun sadece Kayseri ve Afyonkarahisar illeriyle
sınırlı tutulmasının yeterli
olmadığını yeniden vurguluyoruz. Kapsamının
genişletilmesi gerekmektedir, bahse konu durumlar Türkiye'nin değişik
illerinde de yaşanmaktadır.
4üncü maddesiyle, 2872 sayılı Çevre
Kanununun 2nci maddesine çevre yönetimi hizmeti çevre yönetim birimi
çevre danışmanlık firması ve ileri atıksu
arıtımı kavramlarının tanımları
eklenmektedir. Yönetim kavramı üretilen çevre mühendisliği
hizmetleriyle birlikte izleme, kontrol ve denetim hizmetlerini de kapsar ise
ortaya yasal açıdan bir sorun çıkacaktır. Denetim hizmetlerini
özel sektöre devretme Danıştay tarafından iptal edilmiş bir
durumdur. Bakan Yardımcısı bu yetkilerin devrinin
olmayacağını belirtse de uygulamada neler
yaşanacağını hep birlikte göreceğiz.
10uncu maddeyle, 3194 sayılı İmar
Kanununa geçici bir madde eklenmektedir. Bu madde, beş yıl içinde
yapıya başlanmaması ya da yarıda kalması durumunda
iptal edilmiş ruhsatların yeniden alınmasına gerek
kalmayacağını düzenliyor. Bu maddenin asıl amacı ne?
Ruhsat alamayacağınız yerler mi var? Bunlar kaybettiğiniz
belediyelerin sınırlarında mı? Bu madde kimleri veya neyi
kurtarmayı hedefliyor?
12nci maddede, 3996 sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanuna ek madde eklenmektedir.
Yap-işlet-devret modeli karanlık bir modeldir çünkü süreç kamuoyundan
kaçırılmakta ve şeffaf yürütülmemektedir. Bizler bunu gerek
şehir hastanelerinde gerek otoyol ve köprü projelerinde deneyimledik.
Bakınız, ben Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığına bu modelle yapılan projelerin her biriyle
ilgili olarak ayrı ayrı soru önergeleri verdim; Antalya
Havalimanını, birkaç tanesini de sayabilirim. Yıllara göre
garanti sayısı nedir, kullanılan araç/yolcu sayısı,
gerçekleşen ödemeler nedir? gibi çeşitli sorular sorduk.
Sorduğumuz sorulara her seferinde gelen cevap şu:
Yap-işlet-devret projesinde tüm iş ve işlemler mevzuata uygun
olarak, uygulama sözleşmelerinde yer alan hükümler çerçevesinde
yapılmaktadır. Meclisin Araştırma biriminden de bu hususta
bir araştırma istedik, onlar bile veriye ulaşamadı; demek
ki bu model, mafyavari bir model. Sayın Komisyon Başkanımız
Tahir Akyürek bu hususta Ulaştırma ve Altyapı Bakanını
uyarmalı; bizler bu soruları kamu adına soruyoruz, cevap vermek
Bakanın tercihi değil, mecburiyetidir.
14üncü maddeyle 4708 sayılı Yapı
Denetimi Hakkında Kanuna bina kimlik sertifikası tanımı
getiriliyor. Bakanlık, afet riski yüksek bu alanlara inşa edilen
binalara nasıl bir kimlik belgesi düzenleyecektir? Bu binalar
sağlamdır. deyip vatandaşımıza kefil olabilecek
midir? Olası afet durumunda bu binalar
yıkıldığında Bakanlık ne tür sorumluluk
alacaktır, belli değil. İnsan hayatına verilen bir
değer söz konusu değil.
Özellikle 19uncu ve 26ncı maddeler birbiriyle
bağlantılı ve önemlidir. 19uncu maddede kollukla
gerçekleşen denetim faaliyeti sonucu ortaya çıkan rapor sonucu
26ncı maddenin hükmüyle zorla tahliye edilecektir. Hatta diyor ki: Kapı,
pencere, mülk sahibinin rızası dışında, zorla
sökülür. Böyle bir madde olabilir mi? Konut dokunulmazlığına
doğrudan saldırı, TCK 116nın ihlalidir. Bildiğiniz
gibi, Bitlis ilinde, riskli alan olarak ilan edilen bölgede birçok sağlam
yapıya millet bahçesi uğruna çürük raporu verildi. Dükkânını
açmayan insanların iş yerine çilingirle girildi ve kapı,
pencereler söküldü. Bitliste yapılanlar suçtur. dedik ve bugün bu madde
gösteriyor ki bu suç kabul ediliyor. İnsanların iş yerlerinden
zorla karot alındı. Kolluk eşliğinde dün yapılan uygulamaların
bugün kanunu çıkarılıyor. Bu mantalite, İçişleri
Bakanının Yıkın, yasa arkadan gelir. Hazine ve Maliye
Bakanının Londrada tefecilere Güç bizde; istediğimiz
yasayı, daha doğrusu istediğiniz yasayı
çıkarırız. istiklal mahkemelerinin İnsanları asın,
yargılaması devam etsin. mantığının ete
kemiğe bürünmüş şeklidir. Daha doğrusu, bu torba teklifte
yapılan düzenlemelerin birçoğu, 85 milyon insanın yararına
değil, iktidarın baskıcı ve otoriter rejimini idame için
yapılan düzenlemelerdir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Gökan Zeybek.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, yasa teklifiyle
ilgili değerlendirmeye geçmeden önce birkaç konuyla ilgili görüş ve
düşüncemi paylaşmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, seçim bölgem
İstanbulun Beyoğlu Fetihtepe Mahallesinde -6306 sayılı
Yasa kapsamında kentsel dönüşüme tabi tutulan mahallede- üç gündür
devam eden, polisin uygulamış olduğu şiddet ve devletin
vatandaşla karşı karşıya getirilmesi, devletin kolluk
kuvvetlerinin vatandaşla karşı karşıya getirilmesi.
Yıllardır söylediğimiz bir olay vardır; Fetihtepede de
gerçekleşen durum odur. Biz kentsel dönüşümü bu riskli yapılarda
oturan yurttaşlar için mi öngörüyoruz, yoksa buraları kat
karşılığında yapacak olan kurum, kuruluş ya da
şirketlerin çıkarlarını sağlamak için mi? Yani bugünkü
koşullarda, İstanbul'da kiranın 6 bin, 7 bin TL olduğu bir
dönemde, insanların evinin elektriğini keserek, onları
yaşam alanlarından mahrum ederek ve onların kalacak konut
sorununu çözmeden bu işin nasıl yapılacağını
anlamak gerçekten mümkün değil. Bir kez daha buradan ilgili Bakanı ve
İstanbul Valisini duyarlı olmaya davet ediyorum.
Yine İstanbul'da, Çekmeköy'de -Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının planını
konuşuyoruz- gerçekten, ciddi biçimde bir park, yeşil alan imara
açılıyor. Kent pazarı yapılmak için, ağaçlar,
yeşil örtü, toprak, ne varsa kazılıyor.
Yurttaşlarımız karşı çıkıyor, direnç
gösteriyor; orada da vatandaş ile kamu kurumu ve güvenlik personeli
karşı karşıya geliyor. Bütün bunlarla ilgili
şikâyetimizi ve eleştirimizi yapıyorum.
Şimdi gelelim görüştüğümüz yasaya.
Şimdi, ne getiriyor bu yasa? Bu bir torba yasa, içinde çok sayıda
yasayı ilgilendiren maddeler var. Bunlardan bir tanesi, Devlet Su
İşlerinin yapmış olduğu barajlardaki, göletlerdeki su
kullanım maksat oranlarını belirleme yetkisini Sayın
Cumhurbaşkanına veriyor. Yani Cumhurbaşkanının
yetkileri zaten olabildiğince az, onun yeniden bir yetki tanımına
ihtiyacı var. Burada, ilgili Bakanlık, kurum ya da kuruluşların
görüşlerini alma ihtiyacı bile hissedilmiyor; düşünebiliyor
musunuz? Hani yapamadığınız bir baraj vardı İstanbulun
içme suyu ihtiyacını gidermek için, Melen Barajı; şimdi,
ola ki bitti, Melen Barajı'ndaki suyun kullanılmasıyla ilgili
maksat oranlarını belirleme yetkisini Cumhurbaşkanına
veriyorsunuz. Zaten İstanbul halkını
cezalandırmışsınız, zaten İstanbul
halkının ihtiyacı olan suyu üretecek olan barajı çatlak
biçimiyle orada bırakmışsınız, yeni
yatırımı yapmıyorsunuz, ödenek göndermiyorsunuz; bir de
bunun yetkisini istiyorsunuz.
Yine, bu hafta Iğdıra gittik.
Iğdır, Aras Nehrinin kenarındaki bir şehir, Çukurovadan
sonra Türkiyenin en verimli tarım topraklarının bulunduğu
bölge. Aras Nehrinin üzerinde enerji amacıyla yapılan tesislerin su ihtiyacını
nereden karşılıyorsunuz? Köylünün tarımda
kullanacağı suyu keserek kullanıyorsunuz. Peki, burada
tercihinizi neden yana belirleyeceksiniz? Tercih, her zaman olduğu gibi,
şirketlerden, ticari kuruluşlardan yana olacaktır.
Yine, bu torba yasanın içinde, destekleme için
başvurmuş, tarım sektöründe destekleme müracaatında
bulunmuş ama bu desteklemeye ilişkin evraklarında eksiklik
olanlarla ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz. Değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinden açıkça ifade ediyorum ki
cumhuriyet tarihinin en beceriksiz, en yeteneksiz, en basiretsiz Tarım
Bakanı, 27nci Dönemde üç yıl burada görev yapan Tarım
Bakanıydı. Onun döneminde Türkiye tarımı tarihinin en büyük
geri gidişini yaşadı ve bu, Türkiye çiftçisinin tarımdan uzaklaşmasına
yol açtı.
Şimdi, siz Bakanı aldınız,
yerine bir Bakan getirdiniz ama ne köylünün ne çiftçinin ne de müstahsillerin
sorununu çözme konusunda bir öneri getirmiyorsunuz. Nedir sorun? Girdi
maliyetleri çok yüksek, enerji maliyetleri çok yüksek, akaryakıt
maliyetleri çok yüksek, gübre ve yemin maliyeti çok yüksek.
Hayvancılıktan kopmuş olan Türk tarımı,
hayvancılıkla beslenen tarım sektörü de ciddi bir kaosa
girdiğinde, Türkiyede tarımla uğraşan çiftçiye
vermediğiniz desteği... Şimdi, Sayın Dışişleri
Bakanı, Rusya Dışişleri Bakanıyla bir araya geliyor
Ukrayna köylüsünün toprağından üretilen buğdayı,
ayçiçeğini nasıl Türkiyeye getiririm? in arayışı
içinde. Ekmediğiniz şeker pancarı, ekmediğiniz
ayçiçeği, ekmediğiniz buğday
karşılığında köylüye vermediğiniz bedelleri
Ukrayna ve Rusyanın çiftçisine vermek için lobi faaliyetinde
bulunuyorsunuz.
Şimdi, bir madde var, 4708 sayılı
Yasaya göre yapı denetim şirketlerinde çalışan mimar ve
mühendislerle ilgili yaş sınırı getirilmişti, 65
yaş; Komisyonda bu, 75 yaşına çekildi. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiyede iktidarınız döneminde üniversiteleri
bitirmiş yüz binlerce iş bulamayan mimar ve mühendisin iş
çığlığına mı yanalım, 65
yaşını bitirdiği hâlde çalışmak zorunda kalan, 4
bin lira, 5 bin lira emekli maaşıyla kirada oturan mimar ve
mühendislerin kendini 75 yaşına kadar çalışmak zorunda
hissetmesine mi yanalım? Yani gençler açısından işsizlikle,
yaşlılar açısından da yoğun bir hayat
pahalılığı ve ekonomik çıkmazla karşı
karşıyayız.
Yine, burada, yasanın içinde başka önemli
düzenlemeler getirildi. Nedir bunlar diye baktığımız zaman:
Çevre Ajansı
Çevre Ajansını Komisyon tutanaklarında ilgili
arkadaşlara da gösterdik, Türkiyeye gelmiş olan yabancı
bandralı yatların, teknelerin bağlanabilmesi için, şamandıra
ve mapa hizmetleri verebilmek için bunu Çevre Ajansının
yapmasını istiyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bir internet sitesine
girin, Türkiye Çevre Ajansının Yönetim Kurulu listesinde 6
kişiden 3ünün fotoğrafı var, 3ünün fotoğrafı bile
yok. Bu Ajansın internet sitesine girdiğiniz zaman ne
yaptıklarına dair herhangi bir bilgi olmadığı gibi,
hayalî bir Ajans olarak ortada duruyor. Şimdi, biz, devletin yapması
gereken gelir elde ettiği kimi iş ve işlemlerin doğrudan
doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay
denetimine tabi olmasını, bu ve benzeri hizmetlerin kamusal hizmet
adı altında devletin ya da o bölgede kurulu bulunan yerel
yönetimlerin eliyle yapılmasını istiyoruz.
Yasa, ağırlıklı olarak
Muğla ve Muğlanın çevresinde bulunan koylara demirleyecek olan
yatlardan elde edilecek olan geliri kimin alacağıyla ilgili. Yerelin
güçlendirilmesiyle 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve
Kalkınma Partisi, 2022 yılında yerel yönetimlerin
olabildiğince yetkilerini daraltıp var olan gelirlerin
tamamını merkeze ve saraya bağlamanın
arayışları içinde. Burada yetkilerin devredilerek gelirlerin
yerele gönderilmesiyle hizmetin çok daha etkin ve verimli
kullanılacağını ısrarla ve inatla söylemeye devam
ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, internet sitesinde
Yönetim Kurulu üyelerinin fotoğrafını ve öz geçmişini bile
yazamayan bir Ajansın Türkiyeye girecek olan bütün yatların
şamandıra ve mapa hizmetini verebilmesini ummak, hayal
tacirliğinden öte bir şey anlamına gelmez.
Yine, yasanın içinde vardı ancak çok
yoğun itiraz ettik, o da şuydu: Yerel yönetimlerin, yasanın
içinde Müsilaj Komisyonundaki çok sayıda arkadaşımızın
yapmış olduğu çalışmadan kaynaklanan bir düzenleme
vardı, o düzenlemeye göre de bazı yeni madde teklifleri geldi.
Bunlardan bir tanesi Marmara Denizinin korunmasıyla ilgili, Marmara
Denizini kirleten etmenlerin ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir
düzenleme yapılmasıydı. Peki, ne önerdi iktidar? İktidar
bize dedi ki: Bunlar yerel yönetimler eliyle yapılsın. Kimin
eliyle? İstanbul, Bursa ve Kocaeli Büyükşehir Belediyeleri başta
olmak üzere yerel yönetimler eliyle yapılsın. Peki, yerel yönetimler
bunlarla ilgili işlemleri yaparken Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı önce dedi ki: Biz size altı aylık bir
termin süresi vereceğiz. Altı aylık termin süresi içinde termin
projesini Çevre ve Şehircilik Bakanlığına onaylatamayan
kuruluşların planlarını ve ihalelerini biz
gerçekleştireceğiz, bunu da sizin bütçe gelirlerinizden
keseceğiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiyede kamu-özel iş birliğiyle yapılan
yatırımların nasıl devletin sırtında bir yük
oluşturduğunu, kamunun sırtına nasıl ek yükler
getirdiğini hep konuşuyoruz. Geçmediğimiz otoyollar için para
ödüyoruz, yatmadığımız hastaneler için bedel ödüyoruz,
uçmadığımız havaalanları için bedeller ödüyoruz.
Şimdi, şu soruyu sorduk tabii: Enerji
maliyetlerinin yüzde 250 ile 400 arasında arttığı, ilaç ve
kimyasal giderlerin yüzde 200-300 arttığı bir dönemde, bu tür
hizmetlerin ola ki kamu-özel iş birliğiyle ihale edildiğini
düşündüğümüzde, bu hizmetleri ticari bir kâr elde etmek için yapacak
olan şirketlerin atık su bedellerinden elde edeceği gelirleri
yurttaşın sırtına nasıl
yansıtacaksınız? Yani kiralarla ilgili bir düzenlemeyi dün
burada geçirdik, yüzde 25le sınırladınız. Peki, kamu-özel
iş birliği yaptığınız projelerle ilgili gelin,
yetki elinizde, güç de elinizde, 5li çete de sizin yanınızda,
onların alacakları bütün alacakları da yüzde 25le
sınırlayan bir düzenlemeyi getirin, bu yasanın içine ilave bir
madde olarak koyun, biz de oy verelim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, görünen o
ki iktidar, kimi alanlarda hizmetleri üretebilmek için yeni kaynaklara ihtiyaç
duyuyor, bu kaynakları üretmek için de yeni yeni yasa tekliflerini ortaya
koyuyor.
Yine, bir başka torba yasanın içinde bir
madde var. Artvin ilimiz Yusufeli Barajı dolayısıyla İskân
Yasası kapsamına dâhil edilen Yusufeli halkının yeni
taşındıkları yerlerdeki iskân edilecekleri
konutlarıyla ilgili onlara rücu edilecek ödemelerin, bedellerin ödemesiyle
ilgili İskân Yasası Beş yıl ödemesiz on beş yıl
vadeyle bu bedeller tahsil edilir. diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Yasanın 21inci maddesinde yurttaşların bu bedellerin yüzde
65ini peşin ödemesi durumunda yüzde 65lik kısmının
affedileceğini yani o kadar bedelin toplam ödemeden düşüleceği
söyleniyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, beş
yıl ödemesiz, enflasyon yüzde 160, beş yıl sonra on beş
yıl vadeyle diyelim ki 500 bin lira ödeyecek olan bir kişiye
Şimdi siz yüzde 35 olarak 175 bin lira bedel öderseniz size tapuyu
devredeceğiz. diyorsunuz. Yüzde 160 enflasyonun, yüzde 140 enflasyonun
olduğu bir ülkede beş yıl ödemesiz, vatandaşa niçin yüzde
65 getiriyorsunuz? Arkadaşlar, enflasyon ortamında zaten beş
yıl sonra sizin rakamlarınız yüzde 10lar seviyesine düşecek.
Yani uyguladığınız ekonomik politika yüzünden zaten
vatandaştan istediğiniz rakam gerçekten çok yüksek.
Buradan ben Artvin ve Yusufelideki bütün
yurttaşlarımıza sesleniyorum: Bu yasa teklifinin bu biçimiyle
sizin lehinize olmadığını, uygulamada sizin aleyhinize
olduğunu, yüksek enflasyon ve enflasyondaki sürekli ve düzenli olarak
artışlar yüzünden size önerilen yüzde 35lik kısmın
ödenmesinin net olarak aleyhinize olduğunu belirtiyorum ve bu manada
değerlendirmelerinizi buna göre yapmanızı istiyorum.
Yine, harita ve kadastrolarla ilgili bir düzenleme
geldi değerli arkadaşlar. Burada, yüzde 100e varan oranda ücretlerde
artışlara gidildi. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
yanlış ekonomik politikalar, iktidarın uyguladığı
beceriksiz ve gerçekten ekonomi bilimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan
kimi saptamalar yüzünden yanlış bir mecraya sürüklendi ve Türk
lirasının yabancı paralar karşısında değeri
hızla düşüyor. Türk lirasının satın alma gücü de
düşüyor. O nedenle, siz bugün, bu yasayla harita kadastro hizmetleri için
bir ücret tarifesi getiriyorsunuz, bu yanlıştan dönmezseniz gelecek
yıl bu yasayı yenilemek için yeni bir teklifle gelmek zorunda
kalacaksınız. Esas olan, bu ücretlerle ilgili tarifeleri her yasa
teklifi gündeme geldiğinde değiştirmek değil, enflasyonu
tekli rakamlara indirerek sürdürülebilir bir ekonomik politikayı mutlaka
hayata geçirmektir.
Şimdi, gelelim, İstanbulu çok
yakından ilgilendiren kimi düzenlemelere. Şimdi, değerli
arkadaşlar, Komisyonda bazı ilerlemeler sağladık, onu
söyleyeyim. Biraz önce söylediğim, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yerel yönetimler üzerindeki
baskısını ve onun belediyelerin yetkilerine müdahil
olmasıyla ilgili, Komisyonda yaptığımız
çalışmalar sonucunda bir uzlaşmaya gidildi, onu buradan aktarmak
istiyorum. O da şu: Yerel yönetimler, kendileri altı ay içinde termin
planlarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
sunacaklar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu talep ettik: Benim
elimde çok sayıda müracaat var. Yerel yönetimler, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, İSKİ; kimi alanlara, kimi bölgelere
arıtma tesisi yapılabilmesi için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına talepte bulunuyor. Kimi zaman ilgili kurum, kimi
zaman Bakanlık bunlara olumsuz cevap veriyor; çoğu zaman da bunlara
hiç cevap bile vermiyor. Yani endişemiz şu: Bakanlığa
altı ay içinde müracaat edildi, termin planı sunuldu ancak
bunların projesinin oluşturulabilmesi, bir yatırım
bütçesine dönüşebilmesi için önce yer tahsislerinin mutlaka ilgili
Bakanlık tarafından onaylanması gerekiyor. Bunlar onaylandı
mı? Hayır. Şu ana kadar pek çok örnek var elimizde; kimi yerler
hastane ve sağlık tesisi alanında, kimi yerler başka bir
planlama alanında. Bunlarla ilgili, 2019 yılından 2022
yılına kadar ilgili kurum ve kuruluşlara yapılan
müracaatların tamamında karşımıza hep ya olumsuz
görüş ya da cevap verilmemenin çıktığını
görüyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir
başka önemli nokta da bu iktidar döneminde 6306 sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasayla
ilgili riskli yapıların dönüştürülmesi ve başta
İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesinde deprem riski taşıyan
yapı stoku konusunda hiçbir biçimiyle bir adım
atılmamasıdır. Hâlâ İstanbulda milyonun üzerinde riskli
yapı var, hâlâ yıkılıp yeniden yapılması gereken
yüz binlerce bina var; bunlarla ilgili herhangi bir düzenleme önümüze gelmiyor.
Biz 6306 sayılı Yasanın demokratik, katılımcı;
halkın, yerel yönetimlerin, meslek odalarının ve meslek
örgütlerinin ortak çalışmasıyla, davul ile zurnayla
mahallelerdeki riskli yapıların dönüşmesinin doğru bir
çözüm olduğuna hep inanıyoruz ama şimdi giderek İstanbulda
merkezî alan diye tarif ettiğimiz şehrin en değerli
bölgelerinde kırk yıl, elli yıl, altmış yıl önce
gelmiş ve buralarda yerleşmiş olan yurttaşlarımızın
mülkleri üzerinde Çevre, Şehircilik ve İklim
Bakanlığının ciddi bir tehdidi vardır.
Şimdi, Çevre, Şehircilik ve İklim
Bakanlığı bir bölgeyi afet riskli alan ilan ediyor, tamam,
ediyor. Örnek vereyim: Mesela, İstanbul Fatih Sultan Mehmet Mahallesi ve
Baltalimanı Mahallesini yani Büyük Armutluyu ve Küçük Armutluyu afet
riskli alan ilan ettiniz; ne oldu peki? 2012 yılından beri, imar
planı yapma yetkisi yerel yönetimlerden alınıyor
arkadaşlar; bir bölge afet riskli alan ilan edildiğinde artık
orayla ilgili plan yapma yetkisi Bakanlığa geliyor. Peki, siz ne
yaptınız? Önce müteahhit aradınız, müteahhitleri
bulamadınız, bulduğunuz müteahhitlerle süreci götüremediniz; bir
Bakan gitti, arkasından bir Bakan daha gitti, arkasından bir Bakan
daha gitti ve vatandaş on yılı aşkın bir süredir
riskli diye tarif edilen bölgede, aslında İstanbulun taş
ocakları diye tarif ettiğimiz en güvenli zemin sahip olan bölgede
hâlâ gecekondularda yaşamak durumunda bırakıldı. Yani
burada siz eğer 6306 sayılı Yasayla birlikte riskli diye
tarif ettiğiniz yapı stoklarının iyileştirilmesi için
adım atamıyorsanız, bütçe oluşturamıyorsanız,
kaynak yaratamıyorsanız, kamunun kaynaklarını, Ziraat
Bankası, Halk Bankası ve Vakıflar Bankasının
kaynaklarını dönüşmesi gereken yapılara değil,
gazetelerin el değiştirmesi için Demirörene vermek huyunuzdan
vazgeçmiş olsaydınız biz yıllar boyunca İstanbulda on
binlerce yapı stokunu iyileştirmiş olurduk.
Şimdi ben sormak istiyorum: Bugün kamu
bankalarından yüzde 14-17yle ticari kredi kullanarak cumhuriyet tarihinin
en büyük servet transferine göz yumuyorsunuz, bir avuç insanı
zenginleştirmek için bütün kamunun kaynaklarını
aktarıyorsunuz ama emekli olmuş, 300-400 bin lira maliyetle evini
yenilemek zorunda kalan yurttaşlarımızı o riskli binalarda,
âdeta tabutluklarda yaşamak zorunda bırakıyorsunuz; onlar için
uygun koşullarda krediyi ve ödenebilir bir takvimi önlerine koymuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; bu yasa ve benzeri yasaların
tümü göstermiştir ki Türkiyede imar ve çevre meselelerinin bir torba
yasanın içine serpiştirilmiş maddelerle düzenlenmesi yerine
gerçekten halkçı, katılımcı, toplumcu, meslek
odalarının, meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, hatta o
bölgede yaşayan bütün insanların sürece
katılımının sağlandığı; üniversitelerin
özerk ve demokratik bir üniversite hâline döndüğü; iş
adamlarının çıkarlarına göre rapor yayınlamak yerine
halkın çıkarlarına göre raporların ve bilirkişi
raporlarının yayınlanmaya başlandığı bir
süreçte biz gerçekten torba yasalar yerine meslek yasalarını,
İmar Yasasını, kentsel dönüşüm yasasını, Çevre
Yasasını yeni baştan yapacağız. Bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde halkçı, toplumcu, kamucu anlayışlarla bütün
bunların düzenlenebileceğine yürekten inanıyorum.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Demir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GBUBU ADINA MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifimiz hakkında söz almış bulunuyorum.
Hazırladığımız ve Komisyonumuzda
görüştüğümüz teklifimiz hakkında kısaca bilgi vermek
isterim.
Kanun teklifimiz, 31 maddeden
oluşmaktadır. 6 madde Yapı Denetim Kanunu, 5 madde Çevre Kanunu,
3 madde İmar Kanunu, 3 madde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili
kanun, 2 madde bazı yatırım ve hizmetlerin yerel yönetimler
eliyle yap-işlet-devret modeli çerçevesinde bir kanun, 2 madde Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun olmak
üzere bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını
öngören kanun tekliflerimizi hazırlamış ve sizlerin huzuruna
getirmiş bulunuyoruz. Bu kanun teklifimizde toplam 14 kanunda
değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Teklifimizle, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından inşa edilen baraj, gölet ve diğer
depolama tesislerinin maksat oranlarının belirlenmesiyle ilgili bir
düzenleme yapıyoruz.
Yine, Kooperatifler Kanununa eklenen maddeyle etap
kooperatifçiliğinde yaşanan sıkıntıların çözümüne
yönelik düzenlemeler yapıyoruz. Bu sayede, mağduriyet yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmesine
yardımcı oluyoruz.
Çevre Kanununa çevre yönetimi hizmeti çevre
yönetim birimi çevre danışmanlık firması ileri
atık su arıtımı şeklinde tanımlamalar
getiriyoruz.
Kıyılarımızda müsilaj sorununun
yeniden yaşanmaması ve kirliliğe sebebiyet veren faaliyetlerin
engellenmesi amacıyla, denizi kirleten deniz araçlarına kesilen
cezaları, gemilerin tonajlarına göre yeniden düzenliyor ve
artırıyoruz. Deniz kıyısı tesislerine ve denize
atık boşaltan, denizlerimizin kirlenmesine neden olan tesislere yeni
yükümlülükler getiriyoruz. Bu sayede, sözünü ettiğimiz tesislere
denizlerimizin korunmasına yönelik sorumluluklar veriyoruz. Özellikle
sanayi alanlarında sanayi kuruluşlarının arıtma
tesislerini yapmalarını teşvik ediyoruz ve arıtılmış
atık suyu yeniden kullanılabilir duruma getirip tekrar kullanan
kuruluşlara arıtma tesislerinde kullandığı enerjinin
yüzde 100üne kadar destek verilmesini öngörüyoruz.
Afyonkarahisar ilinde sit alanında kalan
taşınmazlarla ilgili hak sahipliği için
vatandaşlarımıza yeni bir başvuru imkânı getirerek
burada uzun zamandan beri yaşanan bu sorunun çözümüne katkıda
bulunuyoruz.
Yine, Yapı Denetimi Hakkında Kanun
kapsamında tamamlanan yapıların izlenmelerinin
kolaylaştırılması için bina kimlik sertifikası
uygulaması getirilmesini sağlıyoruz. Binaların hemen girişine
yerleştirilen sertifikayla projelere aykırı yapılan
değişiklikler görülebilecek; bu sayede, alım satımlarda da
yaşanan birçok sorunun önüne geçilecektir. Ayrıca bina kimlik
sertifikası alan yapıların yani yapı denetimin kontrolünde
yapılmış yapıların, beşer yıllık
periyotlarla, Bakanlıkça elektronik ortamda belirlenen kuruluşlarca
denetlenmelerini sağlayacağız. Özellikle, deprem zamanında
karşımıza çıkan ve üzücü olaylara sebebiyet veren
yapının statiğini bozacak tadilatların yapılması
gibi eylemlerin bu şekilde önüne geçmeyi hedefliyoruz.
Laboratuvarlarda yapılacak olan
taşıyıcı sisteme ilişkin deneylerden Bakanlıkça
belirlenen masraflarının yapı denetim kuruluşlarınca
ödenmesinin sağlanmasını düzenliyoruz. Ayrıca,
sorumluluklarını yerine getirmeyenlere uygulanan idari para
cezasının ve belge iptali işleminin kapsamının
genişletilmesini düzenliyoruz.
Tarımsal desteklemelerde yapılan
incelemeler sonucunda dosyalarındaki eksik veya yanlış beyan
nedeniyle aldıkları cezaların sonucunda beş yıl
boyunca yasaklama getirilen gerçek üreticilerin sorunlarının
çözülmesini amaçlıyoruz. Gerçek üreticilerin desteklerden yararlanarak
üretime katkı vermelerini sağlamayı amaçlıyoruz.
İskân Kanununda yapılan
değişiklikle, kanun kapsamında hak sahibi olan ve yıllara
sâri borçlarını peşin ödemeleri hâlinde, ödeyecekleri bedelde
ciddi oranda indirim yapılarak -özellikle Yusufeli Barajı olmak
üzere- büyük yatırım projelerinin gecikmeksizin hizmete geçirmelerini
amaçlıyoruz.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Personeline Ek
Ödeme Yapılması Hakkında Kanunun adı Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi Kanunu şeklinde
değiştirilmekte ve Genel Müdürlükçe yürütülen hizmetlerden
alınan döner sermaye hizmet bedellerini yeniden düzenliyoruz.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanundaki değişiklik teklifimizde ise riskli yapı
tespiti için binaya alınmama gibi durumların ortadan
kaldırılması için yeni düzenlemeler yapıyoruz.
Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda,
özellikle kişisel verilerin korunması noktasında verilen Anayasa
Mahkemesi kararına uygun hâle getirmek için yeni düzenlemeler
yapıyoruz.
Değerli milletvekillerimiz,
hazırladığımız kanun teklifimizde Çevre Kanununda
yapmayı düşündüğümüz değişiklikler ve yeni madde
ihdasları var. Ülkemizin en uç noktalarına kadar hizmet veren yerel
yönetimlerin en önemli görevlerinden biri de çevreyi ve halk
sağlığını korumaktır. Nasıl yerel yönetimler
çöpleri topluyorlarsa, aynı şuur ve sorumlulukla, kentsel atık
suları da asgari ileri biyolojik arıtma seviyesinde arıtmak
zorundadırlar. Mahallî idareler tarafından yapılan çevre
kirliliğini önleyici kapsamdaki, çevre açısından hayati öneme
sahip yatırımların özel sektör eliyle de yapılması ve
işletilmesiyle ilgili yeni usullerin belirlenmesini sağlıyoruz.
Özellikle Marmara havzası özelinde belirtmek isterim ki ileri biyolojik
veya membran gibi üst seviye arıtma tesislerine acilen
ihtiyacımız var. Belediyeler kendilerine sağlanan imkânı
kullanarak bu tesisleri yapmak zorundadırlar. Bu tesislerin acilen
yapılması gerekmektedir çünkü Marmara Denizine her gün 7,5 milyon
metreküp atık su verilmektedir ve bu atık suyun 5 milyon 800 bini
sadece İstanbul kaynaklıdır. Bundan anlıyoruz ki
Marmara'nın kirlenmesine yüzde 75 oranında sadece İstanbul sebep
olmaktadır. İstanbul'dan Marmara Denizi'ne verilen atık
suların sadece yüzde 29u ileri biyolojik arıtmadan geçirilmektedir,
geriye kalanları ise sadece ön arıtmayla yani kabası alınmak
suretiyle Marmara Denizimize deşarj edilmektedir. Müsilaj
Araştırma Komisyonu Raporunda da ortaya konulan bu kirliliğin
çözülmesi muhakkak, acilen gerekmektedir. Artık atık suların en
azından tam arıtılmadan denize ulaşmasının önüne
geçmek zorundayız. Nihai hedefimiz elbette ki Marmara'ya hiçbir
şekilde su deşarjı yapılmamasıdır ama şu an
bunu sağlamak ise ne yazık ki mümkün görülmemektedir.
Değerli milletvekilleri, çevre ve halk
sağlığını ilgilendiren bu problemin çözümü için en
önemli nokta yerel yönetimlerin bu olaya yaklaşımıdır. Bu
nedenle yerel yönetimlerin ilgisinin bu tarafa çekilmesi son derece önemlidir.
Bu kanunla, tesislerin yapımı için yeni bir yol haritası ve
seçeneği sunuyoruz. Yerel yönetimlerin üzerlerine düşen görevi en
hızlı şekilde yapıp sonuçlandıracaklarına
inanıyoruz, aksi hâlde Marmarayı kaybederiz. Bunu üzülerek
söylüyorum, müsilaj sorunu gibi, daha fazla, daha farklı çevre
sorunlarıyla karşı karşıya her an kalabiliriz.
Bu kanun teklifinde çevreyle ilgili
hazırlanmış kanun maddeleri Başta Marmara Denizi Olmak
Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun da
bir tezahürüdür. Bu raporun hazırlanmasında emeği geçen Komisyon
üyesi arkadaşlarımıza bir kere daha buradan teşekkürlerimi
sunuyorum. Ayrıca, Bakanlığımızın
bürokratlarının katkıları ve değerli milletvekili
arkadaşlarımızın görüşleriyle oluşturduğumuz
bu maddelerin Marmara Denizi için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulumuzda görüşülmekte
olan kanun teklifimizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, kanun teklifimizin görüşmelerinde değerli
katkılar, değerli görüşler sunacak olan değerli
milletvekillerimize şimdiden teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, şahıslar adına
konuşmalara başlıyoruz.
İlk söz Sayın Rıdvan Turanın.
Sayın Turan, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu teklif konusunda ilk söyleyeceğim şey
şu: Teklifte imar ve çevrenin beraber ele alınıyor olması
çok ironik olmuş gerçekten. Yani iktidarın inşaat ve imar
sevdasını göz önünde bulunduracak olursak ikisinin aynı torba
içerisine konulmuş olması, çevre aleyhine bir sonuç yaratma
ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu bize gösteriyor. Bakalım
yaratacak mı, yaratmayacak mı?
Şimdi, ne söylüyorsak açık söylemek
lazım, direkt söylemek lazım. Bu kanun teklifinin çevreyle
ilişkili kısmı eğer Marmara Denizinin korunması ise
bunun çok direkt yolları var, çok direkt yöntemleri var. Böyle
dolaylı ifade ediş biçimleriyle bu işin altından kalkmak ne
yazık ki mümkün değil. Kanun teklifinde baştan itibaren yazılmış
Baraj ve göllerin maksat oranları Cumhurbaşkanına
bağlanacak. Ya, buna ne gerek var gerçekten? Hani,
Cumhurbaşkanı bunu hobi olarak mı yapacak, bu kadar bol mudur
zamanı? Bunu yapacak başka kurumlar yok mu? İşte, çevre
yönetim hizmetleri, çevre gözetim birimi, danışmanlık
firmaları gibi atık su arıtma faaliyetinin özel sektöre ihale
edileceği, yap-işlet-devretle buraların
özelleştirileceği adımlar atılmış. Bunun pratik
anlamı nedir arkadaşlar? Pratik anlamı şudur: Atık su
arıtmada ne kadar az arıtırsan o kadar çok para
kazanırsın. Bunu sen özele verirsen bu, şu anlama gelecektir:
Sen buradan para kazan. E, onu işleten, o işletmeyi kuran ne kadar az
elektrik, ne kadar az ara mal, ne kadar az emek kullanırsa o kadar çok
para kazanır. Dolayısıyla arıtma işi -Komisyonda da
daha önce de dönem dönem söylediğim gibi- kamusal bir meseledir. Eve suyun
getirilmesi nasıl kamusal bir vazifeyse, kamunun, kamu
kurumlarının vazifesiyse, atık suyun arıtılması
da böyle bir şeydir. Siz bunu bir kesimin eline verirseniz, birileri
bundan harbiden para kazanır. Para kazanır ama nihayetinde
denetleyemezsiniz bile o suyun ne düzeyde arıtılıp
artırılmadığını.
Şimdi, denizi kirleten tesislere sorumluluktan
bahsediliyor, işte, cezaların artırılmasından
bahsediyor. Ya, arkadaşlar, inzibati tedbirlerle çözebileceğimizden çok
daha fazla bir sorunlar yumağıyla karşı
karşıyayız ne yazık ki çünkü Marmara can çekişiyor.
Denilecek ki: Yahu, kardeşim, siz hep böyle beğenmiyorsunuz,
eleştiriyorsunuz; siz ne diyorsunuz? Biz şunu diyoruz değerli
arkadaşlar: Temizlemenin en kolay yöntemi kirletmemektir bir defa.
Dolayısıyla atık su deşarjının engellenmesi
temeldir; bir başka deyişle, Marmara Denizi'nin alıcı ortam
olarak kabul edilmesi sürdüğü sürece Marmara Denizi'nin temizlenmesi
mümkün değildir. Marmara Denizi alıcı ortam olamaz. Neden olamaz
biliyor musunuz? Zaten Bakanlığın atık su bertaraf
yönetmeliğinde diyor ki: Ya, sudaki çözünmüş oksijen yüzde
90ın altına düşerse buraya deşarj yapamazsınız.
Bu, şu anlama gelir: Suya attığınız kirletici
maddelerin -bunlar kimyasal ya da biyolojik faktörler olabilir- oksitlenmesi
için belli bir oksijen miktarına ihtiyaç vardır, bu oksijen
miktarı düştüğünden dolayı
Oksitlenmenin olmaması
sadece onların yok olmasına değil, aynı zamanda canlı
hayatının da yok olmasına sebep olacaktır. Yani mevzuat var
bu konuda. Dolayısıyla biz bir yasa yapacaksak öncelikle böyle derin
analizler yapmaya gerek yok, var olan, geçerli olan mevzuatı bir defa
uygulamak lazım. O mevzuat emredici hükme sahip Marmara Denizi'ne
atık su deşarjı yapamazsınız. diyor; bir.
İkincisi, derin deşarjdan vazgeçmek
gerekir. Bakın, Marmara Denizi'ni bu hâle getiren derin
deşarjdır. Dalan Marmara'yı gözlerim gibi yapacağım.
dediğinde ve güney Haliç kolektörleri vasıtasıyla Haliç'in
çamurunu Marmara'ya bastığında çok kısa süre içerisinde
-biliyorsunuz- Ahırkapı'dan Kadıköy'e, oradan Kartal'a, Pendik'e
ve Adalar'a kadar geniş bir alanda inanılmaz balık ölümleri
meydana geldi çünkü oksijen miktarı hayvanların
yaşayabileceği kritik sınırın altına
inmişti. Bu ortalama 5 miligramdır litrede, şu anda Marmara
Denizi'nde birçok yerde 2 miligram, daha dibe doğru 2 miligramın
altında ve pek çok yerde oksijensiz alanlar ortaya çıkmış.
Bu ne demek biliyor musunuz ne anlama geliyor? Bu şu anlama geliyor:
Kardeşim, çöp dahi atamazsın, Marmara Denizi'ne deşarj
yapamazsın. Şimdi, bir yasa yapılacaksa ve gerçekten niyet
Marmara Denizi'nin temizlenmesiyse arkadaşlar, bir defa Karada olan
karada kalır. prensibine uygun hareket etmek gerekir. Bunun yöntemi de
öncelikle atık su deşarjını ortadan kaldırmaktır.
Peki, bakalım nerelerden atık su deşarjı var. Evet,
İstanbul'dan ciddi miktarda bir atık su deşarjı söz konusu
ve bunun büyük bir kısmı, gerçekten, sadece kaba kirleri
alınarak, elekten geçirilerek denize veriliyor. Bu denize verilme
hikâyesinin geri planında ne var biliyor musunuz? Bir dönem de birileri
çıktı, dedi ki: Ya, bu Marmara'nın altında böyle bir
akıntı var Karadeniz'e doğru. Buraya
attığınız bütün pislikler Karadeniz'e gider. Karadeniz'de
de dipte hayat olmadığı için atın, gitsin. Oysa bu daha
sonra pek çok oşinograf tarafından, deniz bilimcisi tarafından
çürütüldü. Attığınız bütün kirlilik dönüyor,
dolaşıyor ve Marmara'ya geri dönüyor. Dolayısıyla derin
deşarjı da ortadan kaldırmak lazım. Evet, İstanbul'un
büyük bir deşarj kaynağı olduğunu biliyoruz, 6 milyon
metreküp civarında ama mesela niye Ergeneyi hiç konuşmuyoruz?
Defalarca söyledim, bu kürsüden de söyledim, Ergene derin deşarjından
denize bırakılan suyun içerisinde sadece azot, fosfor falan yok;
aynı zamanda boyalar var, siyanür var, envaiçeşit kimyasallar var
çünkü Ergene Nehri boyunca 2 bin tane sanayi tesisi var; bunlar metal
işliyorlar, tekstil üretiyorlar, boyama yapıyorlar, şunu
yapıyorlar, bunu yapıyorlar. Dolayısıyla Marmaranın
kirlenmesinin başat sebebi olan Ergene derin deşarjını
görmeden adım atmak mümkün değil, Ergene zehir kusuyor
Marmaranın içerisine. Bakanlığın bu konuda raporu var ya!
Ben söylemiyorum, Çevre Bakanlığının Ergene derin
deşarjı devreye girdiğinde Marmaradaki kirlilik 3,5 kat
artacaktır. diye raporu var; ben söylemiyorum yani
Bakanlığın var, açın bakın. Dolayısıyla
oradaki meseleyi çözmek lazım.
Orada ekolojiye ve insan yaşamına o kadar
aykırı bir şey var ki
Bakın, bu firmalar para
kazanıyor değil mi? Dünyanın parasını
kazanıyorlar oradaki fabrikalar. Oradaki akiferlere borularını
daldırmışlar, hepimizin, bütün hayatın ortak
varlığı olan suları diledikleri gibi çekiyorlar,
kirletiyorlar ve Marmaraya veriyorlar. Bu Orayı arıtayım.
diyerek, onun önüne arıtma tesisi kurarak çözülmez. Onlara Şöyle bir
gel bakayım sanayici kardeşim. Senin bu metayı üretmek için
günde
Başka neler var? Mesela, Susurluk
havzasından inanılmaz bir tarımsal kirlilik geliyor.
Geçtiğimiz günlerde arkadaşlar Bursa'daydılar. Bursa Nilüfer
Deresi zehir akıyor. Bunlar bilinen şeyler. Peki, bu mu yalnızca?
Bakın, bunlar var, bunların deşarjı mutlaka engellenmeli
ama iktidarın inşaatçı kafası Marmara'yı kirletmeye
devam ediyor. Marmara bu kadar kirlenmişken, canı burnuna
gelmişken Allah'tan reva mı ya, Balıkesir-Çanakkale
birleşik sahil yolu projesi yapmak, 1.700 kilometreye beton dökmek, çekek
yerleri, yat limanları, şunları bunları yapmak akıl
işi mi Allah aşkına ya? Kanal İstanbul'u yapıp
Küçükçekmece lagününü yok etmek, 5 milyon kişiyi oraya yerleştirmek
suretiyle onların bütün kirliliğini Marmara'ya boca etmek; bu
akıl kârı mı Allah aşkına? Yani biri bize
çıksın desin ki: Ya, biz gerçekten bu Marmara'yı temizlemek
istiyoruz. O zaman bakacağız icraatlarınız nelerdir?
Marmara çevresinde hâlâ inanılmaz bir inşai faaliyet sürüyor.
Bakın, Marmara Adası'nda, çok büyük bir kısmına ÇED
Gerekli Değildir raporu verilmiş olan taş ocakları
çatır çatır çalışıyorlar. Bunların ürettiği
kirlilik oradaki mercanları, oradaki deniz dibi bitkisel hayatı ciddi
biçimde riske sokmuş durumda. Şimdi, bunları konuşmadan
böyle bir yasayla, böyle bir teklifle bu meselelerin çözüleceğini
düşünüyor olmak gerçekten saflık yani olması mümkün değil
bu tür şeylerin.
Mapa ve şamandıra diye bir şeyler
yazmışlar. Mapa ve şamandırayla koyları
toparlayacağız. deniyor. Arkadaşlar, mapa ve
şamandıra şöyle şeyler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Siz o koya mapa ve
şamandıraları koyduğunuzda oraya, o koylara onlarca, belki
yüzlerce yat demirleyecek. Zaten bu sahiller, sığlıklar
balıkların sığınma ve üreme alanlarıdır.
Buralardaki deniz ekosistemini daha fazla bozacak, orası vatandaşa
kapalı hâle gelecek, bir avuç burjuvazinin, sermayedarın
yatlarını demirlediği yerler hâline gelecek. Bunların
başka yolları ve yöntemleri var; bunları böyle görmek
lazım.
Aslında, daha konuşulacak çok fazla
şey var ama netice olarak şunu söyleyeyim: Bu teklif çevre sorununu
ve Marmara sorununu imarın gözünden görüyor. İmarın gözünden
ekolojiye bakarsanız her şeyi inşaat gibi görürsünüz, rant gibi
görürsünüz. Burada da hayra dönük hiçbir şey elde edemezsiniz, aynı
buradaki hükümlerde yer aldığı gibi.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ikinci
söz talebi Sayın Vecdi Gündoğdunun.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yirmi yıldır
yeşil deyince aklına doların yeşili gelenler, rant
uğruna doğaya karşı acımasız davrananlar, kamu
yararı yerine yandaş yararını koruyanlar tarafından
şu anda yönetiliyoruz. Maviyi,
yeşili rant uğruna acımasızca talan ettiniz. Son yirmi
yılda sel, müsilaj, orman yangınları gibi birçok felaket de
yaşadık. 170 bin hektarlık orman alanı gözlerimizin önünde
cayır cayır yandı. Akciğerlerimiz, oksijen
depolarımız neden yandı? Nedeni açık; akılsız,
öngörüden yoksun yönetim, akciğerlerimizi koruyacak üç beş
yangın söndürme uçağını alamadığı için
yandı. Akciğerlerimizin cayır cayır yanmasını,
canlıların küle dönüşmesini günlerce sadece seyrettiniz.
Ormanlarda dinamitler patlıyor, sular kirleniyor, orman ve su
varlığımız azalıyor, gelecek nesillerin yaşam
alanları yok ediliyor, onlar bunu hiç ama hiç hak etmiyor.
Bugün ÇED raporlarıyla hak gördükleriniz
aslında yarınlardan da çaldıklarınızdır,
çalınan gelecek nesillerin hayatlarıdır. Bilim insanları
bıkmadan usanmadan uyarıyor, Trakya'da yer altı
sularının yüzde 85i tükendi. diyor. Trakya'da yer altı
suları alarm veriyor yani bu tüketim biçimiyle yer altı su
seviyesinden artık istifade edemeyecek hâle geldiğimiz görülüyor ve
bu, kaçınılmaz. Dolayısıyla Yer altı sularına
gözünüz gibi bakın. diyor bilim adamları, Koruyun. diyor.
Istrancalar bu nedenle çok ama çok önemli bir doğal
varlığımız diyoruz; Istrancalar tarihi, kültürü, ormanı,
toprağı, suyu, havası, yaban hayatı, doğal ve sosyal
yaşamıyla bizim en değerli hazinemizdir diyoruz; geleceğe
bırakılacak en değerli mirastır diyoruz; mirası
korumak, geleceğe bırakmak için bilimsel gerçekleri göz ardı
etmeden milyonlarca yıllık bu doğal mirası korumak
zorundayız diyoruz. Peki, neler yapıyoruz? Hiçbir şey
yapmıyoruz.
Yerelde yaşayan paydaşların yani
STKlerin görüşlerini dahi alma gereği duymuyorsunuz. Istrancalar
şu anda İstanbul'un nefes borusudur değerli milletvekilleri.
İstanbul'daki barajları dolduracak suyun geldiği yerdir Istrancalar.
Trakya'nın bereketli tarım topraklarını acımasız
ve vahşi rant uğruna şu anda yok ettiniz. Verim düştü;
çiftçi yirmi yıl otuz yıl önceki verimi alamıyor, yoğun
gübreye rağmen verim yükselmiyor, ürün kalitesi de şu anda
yükselmiyor çünkü Trakyada tarım topraklarını kirlettiniz, yer
altı sularını yok ettiniz, soluduğumuz tertemiz havayı
da maalesef katlettiniz ve Trakyayı kronik hastalıkların en çok
olduğu bir bölge hâline de getirdiniz. Trakya çiftçisine kol kanat
gerseydiniz, göz nuru yapsaydınız bugün savaş hâlindeki
ülkelerden yağ, buğday gibi ürünleri nasıl alırız diye
de kara kara düşünmezdiniz.
Dünyadaki petrol fiyatları son bir yılda
yüzde 80,3 arttı; mazot son bir yılda 7 liradan 26 liraya
çıktı, bir yılda tam 3,5 kat mazot fiyatları arttı ve
hâlâ da artmaya devam ediyor. Çiftçi traktörüyle tarladan eve geldi, fiyat yine
arttı; evden tarlaya gitti, fiyat yine arttı. Yeter artık
diyoruz ya, yeter artık; üreticimize, çiftçimize bu kadar eziyet
çektirmeye hiç kimsenin hakkı yok.
Enflasyon ve işsizliğin toplamından
oluşan Sefalet Endeksinde ülkemizi G-20nin açık ara sefalet
şampiyonu yaptınız. Sefalette iflas bayrağını
çeken Arjantine 20 puan, Güney Afrikaya 45 puan, Brezilyaya da 62 puan fark
attık. Sadece hayat pahalılığını değil,
artık açlığı ve yokluğu da konuşur hâle geldik.
Yaşattığınız bu karanlık günlerde millete bir de
büyüme hikâyesi, büyüme yalanı anlatıyorsunuz. Büyüyen ekonomide halk
fakirleşiyor, büyüyen ekonomide işsizlik artıyor; mülteci
geliyor, bizim gençlerimiz dışarıya gidiyor. Büyüyen ekonomide
ülkenin parası her gün değer kaybediyor. Hazine Bakanı
çıkıp Türk lirası daha fazla değer kaybedemez. dedikten
sonra Türk lirası yaklaşık yüzde 15 değer kaybediyor.
Büyüyen ekonomide milletin sırtına yüklenen vergiler her geçen gün
artıyor; 1 telefon parası bayiye, 3 telefon parası vergiye; 1
araba parası bayiye, 3 araba parası vergiye; 1 depo motorin bayiye, 2
depo motorin vergiye. Bu hâle gelmiş; artık şaka gibisiniz ya!
Savaş hâlinde olan iki ülkedeki enflasyon
rakamlarını bilmeyenlere söyleyeyim, hani, hep diyorlar ya, daha
doğrusu içeride yangını dışarıya
bağlayanlara bir sesleneyim: Savaştaki Ukraynada enflasyon yüzde
16,4; Rusyada yüzde 17,8; TÜİKin bütün baskılardan sonra kamuoyuna
açıkladığı enflasyon ise yüzde 73,5; Enflasyonu
Araştırma Grubunun yaptığı araştırmaya göre
ise gerçek tüketici enflasyonu yüzde 160 olmuş. Bunu zaten vatandaş
görüyor, alışveriş yaparken de çarşıda pazarda
gezerken de hissediyor ve yaşıyor.
Enflasyona neden olan, enflasyonu büyüten şu
anda AKP, gerekçe arayan yine AKP. Şimdi de utanmadan,
sıkılmadan hiçbir günahı olmayan Memurun, işçinin,
emeklinin, dulun, yetimin hakkını nasıl ellerinden
alırım, onlara nasıl daha düşük aylık veririm. diye
oturup TÜİKe müdahale eden yine AKP. Siz bugün işçi, emekli, memur
az zam alsın diye enflasyonu düşük tutarsanız yarın da
sofrasını, ekmeğini, aşını
çaldığınız bu insanlar inanın size sandıkta o
hesabı soracak. Bir kez daha işçilere sesleniyorum, emeklilere
sesleniyorum, dul ve yetimlere sesleniyorum, memurlara sesleniyorum:
Hakkınızın yenmesini istemiyorsanız, yoksulluk
sınırının üzerinde ücret almak istiyorsanız gelin,
bize katılın. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, esnaf pandemi döneminde
almış olduğu borcu hâlâ ödeyemedi. Milleti çarpmaya devam eden
elektrik faturaları esnafımızı perişan etmiş
durumda. Esnaf su ve gaz faturalarını da artık ödeyemiyor.
Esnafımız ne kadar dayanabilirim diye gün saymaya başladı.
Akşam eve gittiğinde eşinin, çocuklarının yüzüne
bakamıyor, mahcup durumda. Genç çiftler artık ev
masraflarını karşılayamadığı için
analarının-babalarının evlerine taşınıyor.
AKP seçimden önce ev almak için hâlâ bir hedef vermiş, 2071! Yahu
yazıklar olsun diyorum artık ya! Gençlerin umutlarını
çaldınız, umutlarını yok ettiniz, yuva kurma özlemlerini
dahi yok ettiniz. Geçinemeyen millet borcunu nasıl ödesin? Ödeyemiyor
şu anda. İcra dairelerindeki dosya sayısı son bir
yılda 1 milyon 468 bin artışla 23 milyon 558 bine
yükselmiş. Çiftçilerin sadece bankalarda takibe düşen kredileri 4 milyar
lirayı bulmuş.
Sayın milletvekilleri, biz
yaşadığımız dünyayı gelecek nesillerden ödünç
aldığımızın farkındayız. Biz biliyoruz,
canlı ve cansız varlıklar bu ekosistemin bir parçası.
Sağlıklı bir ekosistem henüz doğmamış olan
nesillerin de hakkıdır. Bizler sürdürülebilir yaşam
anlayışı ışığında bu hakkı
anayasal güvence altına alacağız, çevre talanını
durduracağız ve AK PARTİ yönetimin vermiş olduğu zararların
hızla telafisini gerçekleştireceğiz. Bu topraklarda
umutsuzluğun yeşermesine izin vermeyeceğiz. Bu topraklar
bereketli topraklar, alın teri dökülen topraklar, şehit kanı
gören topraklar. Bu toprakların ruhunda umut vardır, gelecek vardır,
beraberlik vardır, kucaklaşma vardır. Gelin, bize
katılın. diye halkımıza bir kez daha sesleniyorum. Biz
umutların yeşermesini sağlayacağız, güzel günlere
doğru çıkacağımız yolculuğun hizmetkârları
olacağız. Siz varsanız biz varız, biz hazırız.
Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika veriyorum, Grup
Başkan Vekillerimizi de kürsü arkasına davet ediyorum.
Kapanma Saati: 17.29
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 17.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 15inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz,
İYİ Parti Grubu adına Sayın Zeki Hakan
Sıdalının.
Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamuoyunda müsilaj kanunu olarak da bilinen bir teklif üzerine konuşuyoruz
ancak içeriğe baktığımızda Cumhurbaşkanına
yeni yetkiler, Türkiye Çevre Ajansına yeni imtiyazlar ve seçilmiş
şirketlere yeni rant yaratılacağını görüyoruz. Mesele
rant olunca eliniz tutulmuyor, hızınıza yetişilmiyor.
Müsilajın Marmarayı boyaması misali siz de bu kanun teklifiyle
milletin gözünü boyamaya çalışıyorsunuz. Artık
vatandaş görüyor, biliyor, hesabı da sandıkta kesecek. Mesela,
Cumhurbaşkanlığına yeni bir yetki veren maddenin
gerekçesinde küresel iklim değişikliği ve kuraklık
nedeniyle su kaynakları üzerinde artan baskının ülkemizde su
sıkıntısına sebep olacağı belirtiliyor.
Doğru fakat her zamanki gibi eksik bir gerekçe çünkü biz su zengini bir
ülke değiliz ve su sıkıntısı yalnızca
geleceğin değil, bugünün de problemi. Şu an su stresi çeken ülke
kategorisindeyiz, yakın gelecekte ise maalesef su fakiri
olacağız. Bu doğrultuda barajlardaki suların
kullanımı çok önemli. Aslında bu tespitiniz doğru.
Şimdi, böyle ciddi gerekçeleri sıralayınca insan, suların
kullanım şekillerini bilimsel bir kurul belirleyecek, yapay zekâlar
ve algoritmalar kullanılacak, böyle kararlar verilecek gibi bir sonuç
bekliyor sizden. Peki ne oluyor? Sayın Cumhurbaşkanına baraj,
gölet ve diğer depolama tesislerinin maksat oranlarını belirleme
yetkisi veriliyor. Değiştirdiğiniz sistemde bile konuyla ilgili
bakanlık gerekli bilimsel araştırmaları yapıp
oranları teklif ediyor, Başbakanlıksa onaylıyordu.
Şimdi ise aynı kişi inceleyecek, aynı kişi tespit ve
teklif edecek ve aynı kişi onaylayacak. Bu teklif,
iktidarınızın iklim değişikliğiyle mücadeledeki
ciddiyet ve samimiyetinin somut bir dışa vurumu.
Müsilajla mücadeleniz de kuraklık ve su
kıtlığıyla olandan farklı değil. Marmara
Bölgesi'nin başına bela müsilajda bile görüyoruz ki büyük bir çaba,
teknolojik destekle, seferberlik hâlinde çözüme gidilmesi gerekirken sonuç yine
yüzeysel. Teklifteki yasal düzenlemelere baktığımızda
gördük ki yine atılan taş, ürkütülen kuşa değmemiş.
Madem alacağınız tek önlem dört beş kanun maddesinde basit
değişiklikler yapmaktı, neden dört aylık bir Komisyon
çalışması yapıp 570 sayfalık bir rapor
hazırlandı o hâlde? Kanunu çıkarırken bari Komisyon
raporunu kale alsaydınız. Onu da yapmadınız. Siz
bunları yapmazken müsilaj belki yüzeyde azaldı ancak denizin
derinliklerinde yayıldıkça yayılıyor. Deniz
canlılarının oksijensiz kalması ve buna bağlı
olarak beslenememesi tehdidi büyütüyor.
Marmaraya her gün yaklaşık 7,5 milyon
metreküp atık su boşaltılıyor. Bu, azot açısından
yoğun tonlarca su demek. Karasal baskı
azaltılmadığı sürece denizlerdeki kirlilik yükü devam edecek
ve yeni müsilaj vakaları maalesef birbirini izleyecek.
Bu kanunla cezaları
artıracaksınız, caydırıcı olacak ama çözüm
olmayacak. Unutmayın, hava, deniz, kara, fark etmez; kirlilikle
mücadelenin en kesin çözümü temizlemek değil, kirletmemektir. Teklifte
belediyelere arıtma tesisi için altı aylık süre veriyorsunuz. Bu
sürede belediyelerden ne yapılmasını bekliyorsunuz? İş
termin planını Bakanlığa teslim etmelerini yani Yer
seçimi, proje, ihale, inşaat, işletmeye alma süreçlerini
planlayın. diyorsunuz. Eğer yapamazlarsa bütün yetki onlardan
alınacak. Atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri inşa
edilecek arazilerin tespitinin hemen yapılamayacağı
düşünüldüğünde amacınız üzüm yemek değil,
bağcıyı dövmek. Peki, sonrasında ne olacak? Bakanlık
bu tesisleri yapma, yaptırma, işletme yetkilerini belediyeden
devralacak, daha önce yüzlerce emsalini yaşadığımız
gibi seçilmiş şirketlere yap-işlet-devret modeliyle ihale
edecek, nihayetinde de inşa ve işletme sürecinden doğan tüm
maliyetleri belediye bütçesinden kesecek. Yani Hükûmet yine kendisine ait
olmayan kaynakla kahramanlık hikâyesi peşinde.
Kıymetli milletvekilleri, teklifin 15inci
maddesinin ilk hâli 65 yaşın üstündeki denetçi, mimar ve mühendisler
ile yardımcı kontrolörlerin şantiyelerde denetim
yapmasını yasaklıyordu. Çalışma yaş üst sınırının
75 olarak değiştirilmesi olumludur ancak bu alanda uzman yeni
mühendislerin yetişmesi ve piyasada işsiz olan mühendislerin de
istihdama dâhil edilmesi için bir düzenleme yapılması gerekiyor. Buradan
teklifimizi bir kez daha yinelemek istiyorum: Yönetmelikle belirlenmiş
olan beş yıl tecrübe şartını üç yıla indirin.
Genç mühendislerimiz kıdemli mühendislerin yanında süreci daha
yakından görsün ve tecrübelerini perçinlesinler.
Kurulduğu günden beri
tartışmaların odağından hiç düşmeyen, alternatif
bakanlık gibi hareket eden Türkiye Çevre Ajansı her çevreyle ilgili
kanunda olduğu gibi burada da es geçilmemiş. Örneğin bu teklifle
Ajansa depozitoyla ilgili işlemleri yap-işlet-devret modeliyle özel
sektöre yaptırma imkânı sağlanıyor. Depozito sisteminin dünyadaki
örneklerine baktığımızda kâr amacıyla değil,
tamamen çevreci bilinçle hareket edildiğini görüyoruz; size garip
gelebilir. Ülkemizde ise rantın çevreyi kirlettiği bir tablo
karşımıza çıkıyor. İlk önce
Bakanlığın uhdesinde olan depozito yönetimi Türkiye Çevre
Ajansına devredilmişti. Bugün görüştüğümüz teklifle de
Ajanstan özel sektöre bir devir söz konusu. Ajansın kurulmasına
yönelik teklifi Aralık 2020de Genel Kurulda görüşmüştük,
Ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine, izlenmesine
ve denetimine yönelik bir ajans kuruyoruz. İdare tarafından
hızlı ve etkin adımların atılması gerekiyor.
demiştiniz yani Bakanlığın gösteremediği hız ve
etkinliği Ajans gösterecekti ancak şimdi anlıyoruz, Ajans da
gösteremiyor ki Bir de özel sektör yapsın. diyorsunuz. Ne depozito
yönetim sistemiymiş bu ya? Resmen tutanın elini yakıyor,
başkasına devrediyor. Bu değişiklikle resmen, Ajans,
kuruluş kanununda yer alan asıl amacından vazgeçmiş,
çevreyi koruma hedeflerini ranta taşere etmiştir. Peki, bununla
bitiyor mu? Maalesef bitmiyor.
Bir de meşhur 29uncu maddemiz var ki teklifin
en sorunlu maddelerinin başında geliyor. Hem Çevre hem de
Bayındırlık ve İmar Komisyonlarında
yaptığımız öneriler ve toplumdan gelen tepkilerin kısmi
de olsa olumlu sonuç vermesi, demokrasimiz ve Parlamentomuz açısından
kıymetlidir. Ancak gelen tepkilerle teklifi revize ettiğinizde
bakalım nasıl uygulayacaksınız? İlk hâlinde
kıyılarımız ve koruma alanlarımız Ajans
tarafından üçüncü kişilere devredilebilecekti. Turizm alanlarının
işletme hakkının verilmek istenmesi doğrudan Ajansın
kuruluş amacıyla çelişiyor. Mapa ve şamandıra
konusuysa başlı başına bir problem. Bu işin
neticesinde koylarımızın tekne park alanlarına çevrilmesi
söz konusu. Her ne kadar Ajansın mapa ve şamandıraları özel
şirketlere ihale etmesi tekliften çıkartılsa da yeni
şirketler kurma ifadesi kaldı. Yani Sen beceremezsin, ben
yaparım. diyor. Bakanlığın elinden yetkileri alan Ajans,
bu işi de şirketler aracılığıyla yönetecek.
Bakanlık yapamıyor, Ajans yapamıyor ama Ajansın
kurduğu şirket yapıyor. Anlaşılan Ajans, 8-9
maaşta kalıp huzursuz olanların maaşını 10a
tamamlayacak. Bu maddenin teklif metninden çıkarılması önergemiz
reddedildi ama milletimiz merak etmesin bu adaletsiz düzen bitecek, az
kaldı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Kıymetli milletvekilleri;
eczacılarımızın kronik hâle gelen sorunları artık
sabır testisini kıracak hâle geldi. Tüm taleplere ve görüşmelere
rağmen on üç yıldır, tam on üç yıldır güncellenmeyen
ilaç fiyat kararnamesi eczacıları felç etmiş durumda. 2009
yılının şartlarına göre düzenlenmiş bir
kararnamenin bu ekonomik kriz ortamında, hâlen uygulanıyor
olması iktidarı rahatsız etmiyor mu merak ediyorum. Gördüğüm
kadarıyla etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Elbette ki
eczaneler ticarethane değil ancak personel giderlerinden kiralara,
faturalardan prim ödemelerine kadar birçok gideri olan eczacılarımız
artık kredi borçlarını yeni kredilerle ödemek zorunda
kalıyorlar. Şu an 8 bin eczane, evet, 8 bin eczane kapanma riskiyle
karşı karşıya. Gerçi siz Kapatsınlar, yeni mezunlarla
yola devam edebiliriz. de diyebilirsiniz. Ancak biz yıllara sâri hiçbir
kuruluşun kapanmasına göz yumamayız. Pandemi döneminin fedakâr
kahramanları eczacılarımız için gereğini yapın.
İlaç fiyat kararnamesi başta olmak üzere bütün iyileştirmeleri
ivedilikle yerine getirin ki eczacılarımız bir nebze olsun rahat
etsin.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Ayşe Sibel Ersoy.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünyanın her yerinde yayılan sera
gazının yerküredeki etkisi aynıdır. Etkili bir eylem için
küresel iş birliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Küresel
ısınma dünyanın her yerini etkilerken bu etkiler bölgesel olarak
farklılık göstermektedir. İklim kriziyle mücadelede hiçbir
ülkenin tek başına kurtuluş şansı yoktur; tüm dünya
daha fazla zaman kaybetmeden birlikte harekete geçmelidir. Küresel olarak
yıllardır süregelen su, tarım ve enerji politikalarını
değiştirme yönünde karar alınması artık bir tercih
değil bir zorunluluktur. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya
bırakmak için hep birlikte katılımcı ve kalıcı
çözümler geliştirmeliyiz. Ülke olarak, hızlı karar alma ve
uygulama imkânı sağlayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin katkısıyla, küresel iklim değişikliğiyle
oluşabilecek tehditlerin önlenmesi veya en aza indirgenebilmesi için
önemli adımlar atıldı. Bu bağlamda dünyaya örnek
Sıfır Atık Projesiyle evsel atıklarda geri kazanım
oranı 5 puan daha yükseltilerek yüzde 22den yüzde 27e
çıkarılmıştır. Diğer bir ifadeyle, evlerimizde,
iş yerlerimizde ürettiğimiz her 4 birim atıktan 1i geri
kazanılarak tekrar doğal döngüye dâhil edilmiştir. Her
damlasına sahip çıkmamız gereken sularımızın
korunmasında da önemli gelişme sağlanmış, arıtılarak
geri kullanılan su oranı yüzde 10
artırılmıştır. Mavi bayraklı plaj
sayısı 519dan 531e yükseltilmiştir.
Yerli ve millî imkânlarla, hava kirliliğine
neden olan noktaları ve kirlilik kaynaklarının tespitinde, 5
metreye kadar kısa mesafeleri dahi ölçebilen üç boyutlu NEFES
yazılımı geliştirilmiştir. Avrupanın ve
ülkemizin ilk karbon nötr biyorafineri tesisi hizmete açılmış ve
bu yakıtla ilk uçuş gerçekleştirilmiştir. Kurulu güçte 4
bin megavat üzerinde bir artış yaşanmış, bunun
neredeyse tamamı da yenilenebilir yani çevre ve iklim dostu temiz enerji
kaynaklarından sağlanmıştır.
Aralarında hâlihazırda Türkiyenin en
büyüğü olan Başkent Millet Bahçesi de olmak üzere, 3 milyon
metrekarelik alana sahip olan 27 millet bahçesi açıldı. Dünyanın
en büyük 5inci bahçesi olacak Atatürk Havalimanı Millet Bahçesinin de
ilk fidanları toprakla buluşturuldu. Yine, çok sayıda otoyol,
köprü ve tünelle hem ulaşım kolaylaştı hem zamandan hem de
akaryakıttan tasarruf sağlanarak hava kirleticilerinin
salımı böylelikle önlenmiş oldu.
Kıymetli vekiller, sadece ulusal değil,
uluslararası bazda da birçok adım atılmıştır. Bu
çerçevede, geçen yılın mart ayında yüksek küresel
ısınma potansiyelleri sebebiyle iklim değişikliğini
olumsuz etkileyen soğutma gazlarının üretimini ve tüketimini
aşamalı olarak azaltmayı öngören Kigali
Değişikliğine taraf olduk. Eylül ayında 76ncısı
gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından 2053 Net Sıfır
Emisyon hedefimiz dünya kamuoyuna ilan edildi. Akabinde, siz değerli milletvekillerimizin
desteğiyle, geçtiğimiz ekim ayında Paris İklim Anlaşmasına
taraf olduk. Küresel sorun, iklim değişikliğiyle daha güçlü bir
mücadele için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeniden
yapılandırılarak Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı olarak hizmet vermeye
başladı ve bakanlığa bağlı müstakil bir İklim
Değişikliği Başkanlığı kuruldu. Bu senenin
ilk çeyreğinde cıva ve bileşiklerinin sağlıklı
yönetimini konu edinen Minamata Sözleşmesine yine Gazi Meclisimizin
takdiriyle taraf olduk.
Saygıdeğer milletvekilleri, yakın
geçmişimizde yaşadığımız doğal afetler ve
orman yangınları üzüntülü günler geçirmemize neden oldu.
Aslında, bu üzücü hadiseler, oluş ve etkileriyle bizim bu konuya daha
büyük bir hassasiyet göstermemizi sağladı; dünyada da bu hassasiyetin
oluştuğunu görebiliyoruz. Çevresel hassasiyetin gelişimi,
malumunuz, son elli yıl içinde oluştu. Aşırı DDT
kullanımı, Güney Kutup bölgesinde ozon tabakasındaki incelme,
Sanayi Devriminin başladığı Avrupa ülkelerinde görülen
hava kirliliğinin yol açtığı binlerce ölümler, Amerikada
yaşanan petrol sızıntılarının yol
açtığı milyonlarca canlı kıyımı kamuoyunun
dikkatini çekmiş ve uluslararası alanda yasal altyapının
oluşmasında mihenk taşı olmuşlardı. Ülkemizde de
geçtiğimiz yıl ekolojik açıdan çok sayıda
yıkıcı afete tanık olduk. Karadenizde aşırı
yağışlara bağlı oluşan seller, güneyimizde âdeta
ciğerlerimizi dağlayan yangınlar ne yazık ki
hafızalarımıza kazınan, istenmeyen türden hadiselerdi.
Ancak bu afetler karşısında da oldukça proaktif hareket ettik,
afetlerin etkilerini silmek için devlet, millet el ele seferber olduk.
Tarihimizde ilk defa canımızı acıtan yangınlar
sonrası alanında uzman akademisyenlerin katılımıyla
bir ekolojik kurtarma çalışması yürütüldü. Keza, dünyanın
en küçük iç denizi unvanına sahip Marmara'mızı saran, günlerce
koku ve görüntü kirliliğiyle beraber ulaşımın,
balıkçılığın, turizm faaliyetlerinin sekteye
uğradı ekolojik felaket müsilaj sorununu da unutmadık. Müsilajla
mücadele noktasında ilk olarak 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planı
hazırlandı, Marmara hepimizin. şiarıyla hareket edilerek
kıyısı bulunan illerin belediye ve büyükşehir belediye
başkanlarının da altına imza koydukları, diğer
bir ifadeyle uygulayacaklarını taahhüt ettikleri bir çıktı
oldu bu eylem planı. Plan kapsamında 8 Haziran 2021de müsilaj
temizliği seferberliği başlatıldı ve bir ay gibi
kısa bir sürede yüzeydeki müsilaj temizlendi. Marmara Denizi'ndeki
çözünmüş oksijen seviyesini yükseltmek üzere 4 bölgeye oksijen
zenginleştirici cihaz yerleştirildi, atık su deşarj limitleri
daha da sıklaştırıldı. Böylece 10 bini aşkın
çevre denetimi gerçekleştirildi, Marmara Denizi özel çevre koruma
alanı ilan edildi. Gazi Meclisimiz de çalışmalarda üzerine
düşeni yapmış, müsilajla ilgili bir araştırma
komisyonu kurarak çalışmalara destek vermişti.
Kıymetli vekiller, müsilajla mücadelede oldukça
başarılı bir yol izledik, güzel sonuçlar da aldık ancak
böylesi hadiselerin tekrarını önlemek adına daha
kalıcı eylemler gerekiyor. Bunlar için de yasal altyapıya
ihtiyaç var yani mevzuatın günün koşullarına uygun hâle gelmesi
gerekiyor.
Peki, şimdi, burada görüşmelerine
başladığımız kanun değişikliği neler
getiriyor? Aslında temel gerekçe, müsilaj ve benzeri olumsuzlukları
önlemek yani doğamızı, denizlerimizi ve çevremizi korumak.
Düzenlemeyle, atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtmaya
dönüşümü amaçlanıyor; bunun kamu-özel iş birliğiyle
yapılmasının önünü açıyoruz. Belirtilen süre içerisinde
ilgili yönetimce herhangi bir işlemin yapılmaması hâlinde bu
tesislerin bakanlık eliyle yapılabilirliğinin de yasal
altyapısını oluşturuyoruz. Doğal su
kaynaklarımızı korumak için ilave bir adım daha
atılıyor. Bu kanun teklifiyle, arıtılmış
atık suyu yeniden proseslerinde veya tesislerinde kullananlara teşvik
verilerek suyun geri kazanımı sağlanmış olacak. Çok
önemli diğer bir adım da enerji giderlerinin tamamını
karşılayabilecek bir çözüm üretilmesidir. Yani bir işletme veya
belediye, arıttığı atık suyu sulamada, soğutmada
veya daha farklı bir amaçla tekrar kullandığını, bu
esnada da normal su kaynaklarını kullanmadığını
belgelendirildiğinde enerji giderleri bakanlıkça desteklenecek.
Kıymetli vekiller, bu kanun teklifimizin
ülkemize, milletimize ve insanlığa hayırlar getirmesini temenni
ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Oya Ersoy.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu teklifin adı çevreyle
başlıyor ama içeriği tamamen rant olan bir kanun teklifi.
Teklifin gerekçesinde, sadece Çevre Kanunundaki değişiklikleri
ilgilendiren kısımda -hani genellersek- birincisi müsilajın
engellenmesi ve çevrenin korunması; ikincisi de su
varlıklarının korunması, arıtılmış
atık suyun yeniden kullanımının teşvik edilmesi...
Bunlar da daha çok iklim krizine bağlanıyor. Evet, iklim krizi diye
bir canavar var ve bu canavar başımıza gelen her türlü melanetin
sorumlusu; sellerin, yangınların, müsilajın, her şeyin
sorumlusu bu.
Peki, iklim krizi ne? İklim krizi bir sonuç
arkadaşlar. İşin özü, neoliberal politikaların
yarattığı bir ekolojik krizdir ve bu ekolojik kriz bu
politikalar değişmeden gitmez. Sermayenin doğa üzerinde tahakküm
kurma ve doğadan yalnızca rant sağlama düzeni doğal
varlıkların, dünyanın ve tüm canlı yaşamının
sonunu getiriyor, herkes bunu bilerek hareket etsin. Biz bu nedeni, sorumlusunu
göz ardı ederek bu sonucun etkilerini azaltmaya çalışarak hiçbir
şey yapamayız, bunların hiçbiri başarılı olmaz;
sadece bir krizi yönetmekten ibarettir, yönetme çabasından ibarettir.
Siz, bu krizi de sermaye için bir fırsata
çevirip iklim krizinin yani ekolojik krizin sonuçlarını yönetmeyi de
ranta açıyorsunuz. İşte, getirdiğiniz bu yasa teklifinde
çevrenin korunması yok, doğanın talanının engellenmesi
yok, su varlıklarının korunması yok; tam tersine,
şirketlerinize yeni kâr alanları yaratmak var ve tabii, her zamanki
gibi bir de saraya yetki var.
1inci maddeden başlayalım. Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilen baraj,
gölet ve diğer depolama tesislerinin maksat oranlarının
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenip değiştirilmesine
imkân veriliyor ve bu kanun yürürlüğe girdiğinde
Cumhurbaşkanı kendisine verilen bu yetkiyle çoğu büyükşehir
belediyelerinde bulunan içme suyu barajlarının kullanım yöntem ve
oranlarını belirleyebilecek ve istediği dereye HES kurabilecek.
Yani 1inci maddede ne var? Su varlıklarının tamamen
tekelleştirilerek ticarileştirilmesi var, bölgesel olarak suyun
içmede, tarımsal alanlarda ya da enerjide kullanımının
sermayenin çıkarı doğrultusunda yönetilmesi var ve bu konuda AKP
Genel Başkanına tam yetki var.
İktiranız boyunca, yıllardır, su
hizmetini özelleştirdiniz; zaten her şey buradan başladı.
O, su, pet şişelere girdi ya -hani, karikatürize ederek söylüyorum-
buradan başladı ve sulama kanallarına, su kuyularına sayaç
taktınız; suyu alınır, satılır bir meta hâline
getirdiniz. İçme suyu havzalarının üzerinde maden
ruhsatları verdiniz ve vermeye de devam ediyorsunuz; endüstriyel tesisler
kurulmasına göz yumdunuz, hatta içme suyu havzalarını imara
açtınız. En büyük zararı da HESlerle yaptınız, su
havzalarını bütünleşik olarak o şirketlerin
kullanımına sundunuz ve derelerin üzerine kurduğunuz HESlerle
aslında amaç öyle, elektrik üretimi vesaire değil suya sahip olmak,
şirketlerin suya sahip olmasıdır. Pek çok vadide HES yapan
şirketler tünellerle diğer vadiden derelerin sularını
toplayarak yer altı sularını kendi borularına ve
kanallarına aktarıyor ve HESler nedeniyle derelerdeki sular bitiyor,
azalıyor; tünellerle santrale taşındığı için
vadilerde kilometrelerce boyunca derelerin neredeyse kuruma aşamasına
geldiğini görüyoruz. Siz, su varlıklarını kuruturken, tüm
bu yaptıklarınızla yani yağma ve talan politikalarınızla,
halka da dönüp diyorsunuz ki: Suyu tasarruflu kullanın.
Bakalım, TÜİK verilerine göre bile,
kişi başına su tüketimi -bölgelere göre değişmekle
birlikte- 35-
Yapılması gereken belli; su
varlıklarının korunması için doğadan ve halktan yana,
planlı ve ihtiyaca yönelik su, gıda ve enerji
politikalarının oluşturulması şart. Zaten yetersiz
olan tatlı su varlıklarımız madencilik, endüstrileşme
ve çarpık kentleşme tehditlerinden korunmalı ve su
havzalarımız her türlü imara kapatılmalıdır.
Su varlıklarını tehdit eden en önemli
sorunlardan biri de derelerin, nehirlerin, denizlerin kronik kirlenme
sorunudur. Sanayileşme ve üretim sonrasında ortaya çıkan
atıkların denizlere atılması ve gerekli önlemlerin
alınmaması nedeniyle deniz, dere ve su varlıklarını
kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Geçen sene yaşanan
o müsilaj sorunu var ya, o da bunun görünen yüzüdür. Marmara Denizi'nde müsilaj
oluşumunun en önemli nedeni kirlilik yükü çok yüksek olan evsel ve
endüstriyel atık sulardır, bunlara hayvancılık ve
tarımda ortaya çıkan atık suların da doğrudan Marmara
Denizi'ne deşarj edilmesini ekleyebiliriz,.
Bakın, Ergene derin deniz deşarjı; Marmara
Denizi'nde müsilajın oluşmasının en önemli nedeni olarak bu
gösteriliyor. Marmara Denizi'nde derin deşarjı öneren, bütün
atıkları olduğu gibi Karadeniz'e taşıyan
politikanız olduğu sürece Marmara Denizi'ni temizlemeniz mümkün
değil. Gerçekten müsilaj sorununun çözülmesini istiyorsanız ve
çevreyi korumak istiyorsunuz madem, şunları yapacaksınız:
Müsilaja neden olan atıkların derin deşarj yöntemiyle denize
bırakılması derhâl durdurulacak. Derin deniz deşarjı
ve alıcı ortam kavramları bütün kanun ve yönetmeliklerden
çıkarılacak yani mevzuattan çıkartın, kafanızdan da
çıkartın bunu. Arıtılan suların alıcı ortama
verilmesinden ziyade tekrar kullanılmasına dönük planlar yapılmak
zorunda ve arıtılmış suyun karada
kullanılmasının esas olması önemli bu konuda.
Atık suyu arıtmak ve kullanmak çevrenin,
ekolojik dengenin, tarım alanlarının, yaşam
alanlarının ve halk sağlığının
korunması için çok önemli. Oysa siz ne yapıyorsunuz? Bu teklifle,
arıtma hizmetini kamusal hizmet olmaktan çıkarıp özel sektöre
ihale etmenin yasal zeminini oluşturuyorsunuz -yani bu anlamda da
şirketleriniz kâr etsin- ve kâr edebileceği bir meta hâline
dönüştürüyorsunuz. Şirketlerin amacı -adı üstünde,
şirket; Ticaret Kanunu'na da bakın, meta-kâr elde etmektir ve kâr
elde etmek için ne yapar? Az maliyet, çok kâr; ne kadar az maliyet olursa o
kadar çok kâr yani ne kadar az arıtırsa, girdi maliyetlerini ne kadar
düşürürse o kadar çok kâr edecek. Ve atık su arıtmanın
özelleştirilmesi demek, aslında atık suyun
arıtılmaması demek.
Yine, atıkların toplanma,
taşınma hizmetleri, atık işleme, geri kazanım ve
bertaraf tesisleri ile mapa ve şamandıraların
yap-işlet-devret modeliyle özel sektör tarafından
yapılması, onarılması ve işletilmesinin önünü
açıyorsunuz bu teklifle ve tesislerin, bilimin gereklerine göre
değil, tam bir kârlılığa göre yönetilmesi ve yine
şirketlerin kâr etmesi esası var, bu geri dönülemez tahribatlar
yaratır. Denizlerin, su varlıklarının, ekolojinin
korunması, halkın ve doğanın yararına kamusal
politikalarla ve kamusal denetimle olur. Su varlıklarının
korunması, şirketlerin kârlılık hesaplarına
bırakılamaz, teslim edilemez. Arıtma ve geri dönüşüm
politikaları, halkın ve doğanın çıkarı için kamu
tarafından yürütülmek zorundadır.
Teklifte yer alan bir diğer husus da iki
yıl önce kurulan ve çevre politikaları üzerindeki kamu denetiminin
kaldırıldığı Çevre Ajansının yetkilerinin
genişletilmesi ve yine bunun özele devredilmesi. Evet, bu yasa teklifi
geçerse tüm Türkiye kıyılarını kapsayan mapa ve
şamandıra ihale verme yetkisi Çevre Ajansı
Başkanlığına verilecek. Hemen hatırlayalım,
Fethiye ve Dalamanın dünyaca ünlü koylarına 127 mapa ve 47
şamandıra ihalesi yapılmıştı. Kime
verilmişti? Eski bir AKP milletvekiline verilmişti bu ihale ve halkın
tepkisiyle bu ihale iptal edildi. İşte, bu yasa teklifi bu izni Çevre
Ajansına veriyor ve doğal sit alanları yok edilecek, hatta
Kıyı Kanunu kapsamındaki alanlar Çevre Ajansının
kullanımına verildiğinde Ajans buralara özel şirket kurabilecek
veya özel şirketlere devredip işletebilecek. Koylar, yat sahiplerine
tamamen teslim edilecek, halka kapatılacak. Evet, iktidarınız
boyunca yaptığınız en istikrarlı şey,
doğayı ve kentleri sınırsız sermayenin yağma ve
talanına açtınız ve ekonomik krizden çıkış yolu
olarak da doğayı bir meta olarak -kentlerimizi, evlerimizi,
barınma hakkını hiçe sayarak- görmeye devam ediyorsunuz.
İki gün önce başladı, Çekmeköy
Belediyesi, deprem toplanma alanı olan ilçenin en büyük ikinci
parkına dozerleri yığdı, iş makinelerini soktu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) Evet, Çekmeköyde halkın
parkını dozerlerle, iş makineleriyle yapılaşmaya açmak
istiyor ve Çekmeköy halkı orada direniyor.
Yine, memleketim Edremite bağlı
Kazdağı Millî Parkında 80 dönüm arazi telle çevrilerek iş
makineleri ve kepçeler sokuldu, beton hafriyatlar alana
yığıldı. Ya, insanların, bu halkın
parkından, doğasından elinizi çekin.
Yine, Okmeydanında Fetihtepe Mahallesinde
kentsel dönüşüm adı altında rantsal dönüşüm projesini hayata
geçirmeye çalışıyorsunuz. İnsanların mahallesine polis
zoruyla girdiniz, polis soktunuz, elektriğini, doğal gazını
kesmeye kalktınız ve o kestiğiniz evlerde,
kapılarını kırdığınız evlerde insanlar
oturuyor, yaşlılar oturuyor. Bugün herkes kapısının önüne
içeride o astım hastalarının, yaşlıların
kullanmak zorunda olduğu makineleri koydu ve size
bağırıyor, haykırıyor ve diyor ki: Evlerimizden
elinizi çekin. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ulaş
Karasu.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas)
Sayın Başkan, görüşülmekte olan Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Sivas Gemerek
ilçemizde meydana gelen sel felaketinden etkilenen tüm hemşehrilerime
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İlçede oluşan maddi
zararın giderilmesi ve özellikle tarım alanlarında oluşan
zararın tazmin edilmesi hususunda konunun takipçisi
olacağımı belirtiyor, hemşehrilerime geçmiş olsun
diyorum.
Değerli milletvekilleri, teklif tam 14 kanunda
değişiklik yapılmasını öngörüyor; Tarım
Kanunundan İmar Kanununa, Kooperatif Kanunundan İskân Kanununa
kadar birçok kanunda değişiklik amaçlanıyor. Yine torba yasa
mantığıyla birkaç olumlu düzenlemenin yer aldığı,
Cumhurbaşkanına bolca yetki, yandaşa da bolca garantinin
verildiği bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.
Öncelikle, Kooperatifler Kanununa eklenen geçici
maddeyle yapı kooperatifi mağdurları için olumlu sayılacak
bir düzenleme öneriliyor ancak kanun teklifi sadece Kayseriyle
sınırlı. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde benzer
sıkıntılar yaşanıyor mu? Evet, yaşanıyor.
Örnek olarak seçim bölgem Sivasta aynı sorunların
yaşandığı bir kooperatif bulunuyor. Bu düzenlemenin tek bir
bölgeyle sınırlı kalması yanlıştır.
İmar Kanununda değişiklik öngören
birtakım düzenlemeler yer alıyor. Dün kira artışlarına
yüzde 25lik bir üst limit geldi; burada sadece sözleşmesi devam eden
kiracıyı koruyabilirsiniz. Bu aydan itibaren kamuda tayinler
başladı, eylülde üniversiteler açılacak, zaten kira
fiyatları tavan yapacak. Kiracısıyla anlaşamayan ev
sahipleri evlerini satılığa çıkarıyor. Toplumdan o
kadar kopuksunuz ki yılda 1 milyon konut ihtiyacı olan ülkemizde 2022
yılında alınan ruhsat sayısı bu ihtiyacın
yarısını dahi karşılamıyor; alınan
ruhsatların yüzde 50si büyük şehirlerde yabancılara
satılıyor. Kira fiyatlarını düşürmek istiyorsanız
öncelikle yabancılara konut satışını iptal edin;
hazinenin arazilerini birilerine peşkeş çekeceğinize demiri,
çimentoyu, inşaat maliyetlerini düşürün.
Kanun teklifiyle, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından inşa edilen baraj, gölet ve depolama
tesislerinin maksat oranlarını belirleme, bu oranları
değiştirme yetkisi de direkt Cumhurbaşkanına veriliyor.
Devlet Su İşleri öyle bir kurumdu ki içinden Cumhurbaşkanı
çıkardı; siz, Cumhurbaşkanı yetiştiren kurumun
yetkisini elinden alıp Cumhurbaşkanına veriyorsunuz.
Kurumların içinin nasıl boşaltıldığının
en güzel örneğidir bu. Şimdi bu yetkiyi Cumhurbaşkanına
veriyorsunuz ama hepimiz biliyoruz ki Sayın
Cumhurbaşkanının iddiası kendisinin ekonomist olduğu
yönünde. Ekonomist Genel Başkanınız ülke ekonomisini kuruttu;
mali kaynakları kuruttu; emeklinin, asgari ücretlinin maaşını
kuruttu; şimdi sıra barajlara mı geldi? Ekonomiyi kuruttunuz;
bırakın, ülkenin barajları kurumasın.
Cumhurbaşkanı çıkacak Ben bu barajın, bu göletin maksat
oranını böyle yapıyorum. diyecek. Neye göre? Bilinmiyor. Devlet
Su İşleri Genel Müdürüne, Tarım ve Orman Bakanına ne gerek
var, zaten bir yetkileri yok; boşuna maaş vermeyin, o koltukları
boşuna işgal etmesinler.
Değerli milletvekilleri, çok değil bir
yıl sonra iktidardan düştüğünüzde insanlar yirmi
yıllık AKP dönemini bazı kelimelerle hatırlayacak,
baskı yasak yoksulluk yolsuzluk gibi kelimeler bu yirmi
yıllık dönemin özeti olacak. Ancak bir de bunların yanında,
sizleri özetleyecek bir başka durum daha var: Bu dönem hepiniz için bir
utanç dönemi olacak. 85 milyonun çektiği sefalete yüzü kızarmayan
sizlerin yerine ülkeyi düşürdüğünüz durumda bizim yüzümüz
kızarıyor, bizler utanıyoruz. Benzin kuyruklarını,
yağ kuyruklarını, ekmek kuyruklarını gördükçe
utanıyoruz; bir yılda akaryakıta gelen yüzde 300lük zammı
gördükçe utanıyoruz. Paramızı pul ettiniz; dolara baktıkça
utanıyoruz, enflasyonu gördükçe utanıyoruz. Sene başında
350 TLydi, şimdi 1.200 oldu; bir torba şekerin fiyatını
gördükçe utanıyoruz. Çöpten yiyecek toplayan fakiri fukarayı;
çocuğuna mama alamayan, bez alamayan anneyi; tarlasını ekemeyen
çiftçiyi; maaşı eriyen asgari ücretliyi; TÜİK önünde dayak yiyen
işçiyi; kirasını ödeyemeyen emekliyi; barınamayan, sabah
öğlen akşam simit yiyen öğrenciyi; ölüm korkusu yaşayan
hekimi; ülkeden kaçmak isteyen genci; konserleri iptal edilen sanatçıları;
sokak ortasında katledilen kadınları gördükçe utanıyoruz.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) 85 milyonun
yaşadıklarını gördükçe bizler utanıyoruz. Toprak utanıyor,
su utanıyor, gökyüzü utanıyor ama yirmi yıldır ülkeyi
yönetenler utanmıyorlar ama biliyoruz ki 85 milyonun umudu Cumhuriyet Halk
Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu'dur.
Vatandaşlarımız asla umutsuzluğa kapılmasınlar,
bu çürümüş düzeni hep beraber değiştireceğiz.
Değerli milletvekilleri, ülkenin hâli buyken
seçim bölgem Sivas farklı olabilir mi? 2018 yılından bu yana
Parlamentoda artık 4üncü yılımı tamamlıyorum.
Sivas'la ilgili dört yıl önce hangi sorundan bahsettiysem bugün de
aynı sorunlar ne yazık ki devam ediyor. Dört yıl önce Ankara-Sivas
Yüksek Hızlı Tren Hattı demiştim, en son 2019da
bitecekti, hat bugün hâlâ tamamlanamadı. Dört yıl önce lojistik köy
demiştim, her seçim dönemi attığınız temellere göre
çoktan bitmiş olması gerekiyordu, ortada hiçbir şey yok. Dört yıl
önce Geminbeli, Yağdonduran tünelleri demiştim, 2 tünel de hâlâ
bitirilmedi. Dört yıl önce Sivas teşvikte haksızlığa
uğruyor. demiştim, haksızlık aynen devam ediyor.
Bunların yanında bir de Sivas'ın
elindeki değerler gidiyor. Sağlıkta büyük atılım
yaptıklarını söyleyenler, her fırsatta Sivas
sağlıkta çağ atladı. diyen arkadaşlar var, onlara
sormak istiyorum: Ambulans helikopter nerede? Sağlık
Bakanlığı 2021 Ekim ayında sözleşmeyi feshetti,
helikopter Sivas'tan gitti. Her defasında Yeni ihale yapılacak.
dendi ama ortada ne ihale var ne de ambulans helikopter; olan, Sivasa oldu.
Gemerek Barajına 2015 yılında
başlandı, 2018de bitecekti; şimdi
Geçtiğimiz hafta ilçe merkezlerinde, köylerde
hemşehrilerimizle buluştuk. Yusufoğlan, Kurtlapa,
Yakupoğlan; bu 3 köyümüzde ilkokul çağında toplam 750
çocuğumuz var. 2020 yılında bu 3 köydeki okullar
yıkıldı, aradan geçen sürede çocuklarımız yeni
okullarına kavuşamadı, ihale süreçleri dahi
başlayamadı. 3 köydeki 750 öğrenci taşımalı
eğitimle başka köylerdeki okullara gidiyor. Sadece Yakupoğlanda
450 çocuğumuz
Ben de ilkokulu, ortaokulu köyümde okudum,
cumhuriyetin bize sağladığı fırsat
eşitliğinden faydalandım ve bugün milletvekiliyim. Cumhuriyetin
fırsat eşitliği, Ispartadaki bir çobanın çocuğunu,
Kayserideki bir torna ustasının çocuğunu, Rizedeki bir
işçinin çocuğunu getirdi Cumhurbaşkanı yaptı. 750
çocuğun eğitim alamamasından, eşit şartlarda
yarışamamasından hiç mi utanmıyorsunuz? Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da
kürsüden dile getirdi, ben de söylüyorum: Yapamıyorsanız verin
okulların arazisini bize, bir yıl içinde öğrencilerimizi
okullarına kavuşturalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Uzaya insan göndermekten bahseden sizler Sivasta 3
tane köye okul getirmekten âcizsiniz. Sadece bu mu? TÜRK TELEKOMu internet
hattı çekemez, TEDAŞı elektrik direği dikemez, Devlet Su
İşleri barajları bitiremez, Karayolları ve İl Özel
İdaresi yolları yapamaz, Sağlık Müdürlüğü şehirde
doktor tutamaz, Devlet Demiryolları on dört yıldır
hızlı treni getiremez. Yirmi yıldır Sivasın üstüne
karabulut gibi çöktünüz ama unutmayın, her karanlığın sonu
aydınlıktır, gecenin en karanlık anı şafağa
en yakın andır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, şahıslar adına
ilk söz Sayın İlyas Şekerin.
Sayın Şeker, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 336 sıra
sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 31 maddeden
oluşan kanun teklifi, 2872 sayılı Çevre Kanunu başta olmak
üzere çeşitli kanunlarda değişiklikler öngörüyor. Yapılan
bu düzenlemeyle, çevre açısından uygulamada yaşanan,
yaşanması muhtemel olan olumsuzlukların ve
sıkıntıların önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda,
çevrenin korunması, iyileştirilmesi, çevre kirliliğinin
önlenmesi, ön arıtma, kimyasal ve biyolojik arıtma yöntemlerinin
yerine atık suların en az ileri biyolojik arıtmaya tabi
tutulması, kıyılarımızda meydana gelen müsilaj
sorununun yeniden yaşanmaması için düzenlemeler öngörülüyor.
Atık suların alternatif bir su kaynağı olarak değerlendirilmesi
için ileri arıtma teknikleriyle arıtılan atık suları
yeniden kullanan yerel yönetimlere elektrik desteği yüzde 50den yüzde
100e çıkarılıyor. Boğazlar, Susurluk havzası ve
Marmara Denizi hidrolojik havzasındaki belediyelerin ileri atık su
arıtma tesislerinin yapımıyla ilgili iş termin
planlarının hazırlanıp altı ay içerisinde
Bakanlığa sunulması öneriliyor. Bu düzenlemeyle, belediyelerin
Bakanlığa sunacakları termin planlarını
uygulamaları için bütçelerinden pay ayırmaları bir noktada
zorunlu hâle getiriliyor. Yerel yönetimlere bu tesislerin yapımı için
yap-işlet-devret yetkisi de bu yasada veriliyor.
Marmara Denizi'nin daha etkin şekilde
korunması için -özel çevre koruma bölgelerinde 2 kat olmak üzere-
kirliliğe sebebiyet verenlerin idari para cezaları da bu maddede
mevcut.
DSİ'nin inşa ettiği barajların
daha verimli kullanılması için maksat oranlarının
belirlenmesi konusu Sayın Cumhurbaşkanına
bırakılıyor.
Etap kooperatifçiliğinde kooperatif üyelerini
korumak için tapusunu devralan üyenin sonraki dönemlere ait borçlardan sorumlu
olmayacağı, yapı kooperatifleri üyelerinden olan
alacaklarını üçüncü şahıslara temlik edemeyeceği,
açılan davalar kesinleşmeden icra takibi ve haciz uygulamaları yapılamayacağı
da yine bu maddelerde mevcut.
Afyonkarahisar Kocatepe'de 2004 yılında
yapılan kadastro çalışmalarında zilyetlik
şartları oluştuğu hâlde hazine adına tescil
yapılan arkeolojik sit alanlarından, birinci ve ikinci derecede sit
alanları hariç olmak üzere diğerlerinin zilyet ve hak sahiplerinin
adına resen tescil edilmesi için yıl sonuna kadar hak sahiplerine
süre veriliyor ve bu anlamda devam eden davalar da düşecek.
İmar planlarında sanayi, ibadethane,
tarımsal amaçlı silo yapılarına ait bina yüksekliklerinin
de serbest olarak belirlenmesi öngörülüyor. Yapı ruhsatı
alınıp kat irtifakı kurularak inşaata
başlanmış ancak inşaatın tamamı tamamlanmadan
eksik kalan bloklar varsa bu bloklara yeniden ruhsat almak için tüm yapı
sahiplerinin tamamının değil, sadece eksik kalan yapı
sahiplerinin tamamının muvafakatiyle ruhsatları yenilenebilecek.
İmar mevzuatına aykırı yapılan yapılardan
yapı sahibi ve müteahhit de bundan sorumlu olacak. Binalara bina kimlik
sertifikası uygulaması yine bu yasa teklifinde getiriliyor. 5543
sayılı İskân Kanununa göre, hak sahiplerine
taşınmazların bedellerini peşin ödemeleri hâlinde yüzde
65e yakın bir indirim yapılıyor bu yasa teklifinde.
İstanbul Şilede Darlık Barajı
ve Ömerli Barajı'ndan etkilenen ailelerin yeni yerleşim yerleriyle
ilgili düzenlemeler yine bu yasa teklifinde var, bu yasa teklifinde onlarla
ilgili yeni düzenlemeler yapılıyor.
Kentsel dönüşümün hazırlanmasına
yönelik karşılaşılan sıkıntı ve problemlerin
giderilmesiyle ilgili de yine kentsel dönüşüm yasasında düzenlemeler
yapılıyor.
Yine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün döner
sermayesi ve alınan teknik harçlarla ilgili düzenlemeler de bu yasa
teklifi içerisinde mevcut ve bunun gibi daha birkaç kanunda da buna benzer
düzenlemeler yapılıyor.
Ben, şimdiden teklifin hayırlı
olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Emeği
geçenlere teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
Sayın Orhan Çakırların.
Sayın Çakırlar, buyurun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmacıların çoğu Marmara
Marmara Denizi'nin kirlenmesini ve nasıl temizleneceğini
anlatıyor ama öbür taraftan, dünyanın en temiz 3 denizinden biri olan
Kuzey Ege'nin incisi Saros Körfezi'ni kirletiyoruz. Katar doğal
gazını Avrupa ülkelerine sevk etme adına
yaptığımız telafisi mümkün olmayacak bu kirliliğe, bu
katliama bir an önce Dur! demek lazım gelir kanaatini
taşıyorum.
BOTAŞ tarafından yaptırılan FSRU
Limanı ve Boru Hattı Projesi, kendi kendini temizleme özelliğine
sahip Saros Körfezi'nin, yaban hayatıyla, ormanıyla, tarım
alanlarıyla, deniz florasıyla, faunasıyla bütün ekosisteminin ve
habitatının sonunu getirecek. Karbon salımında doğal
filtre görevi gören 6 bin metrekare deniz çayırı, iddia
edildiğine göre, dünyada ilk defa denenen bir yöntemle yerlerinden
sökülmüştür. BOTAŞ tarafından, proje bittikten sonra yerine
dikileceği vadedilmesine rağmen bunun daha önce dünyada örneğine
rastlanmamıştır. Tarım dokusundan gün geçtikçe toprak
kaybeden ülkemiz bu projenin gerçekleşmesiyle birlikte, maalesef, verimli
tarım arazilerini daha da kaybetmeye devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, Saros Körfezi
balık popülasyonu açısından çok zengin bir alandır.
Ayrıca, Bern Sözleşmesinde belirtilen ve kırmızı
listede bulunan koruma öncelikli balık türleri de yaşamaktadır
burada. İnşaatın başlamasıyla birlikte gün geçtikçe
ekosisteme verilen zarar artmakta olup balık türleri de hızla yok
olmaktadır. İnşaat dışında, kirlilikten ve sesten
etkilenen yunuslar bölgeyi terk etmiş ve kıyılara vurmaya
başlamıştır. Proje bölgesi, kuş türleri için de önemli
üreme ve kışlama alanlarıdır. Nesli küresel ölçüde tehlike
altında olan küçük sakarca ve Sibirya kazı bu alanlarda
kışlamaktadır. Proje alanındaki korunması gereken
hayvan türleri Bern Sözleşmesi kapsamındadır, 222 kuş
türünün yaşadığı tespit edilen bölgede çevreye verilen
zararlar sonrasında yaban hayatı yok olma tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Buradan sesleniyorum: Ergene'yi
temizleyemediniz, gelin Saros Körfezi'ne sahip çıkalım.
Tarkanın Geççek şarkısına bu kadar kafayı
takacağınıza keşke Ergene için Saros Gönüllülerinin çevre
mücadelesine kulak verseydiniz.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli
sorun, artık günümüzde dünyanın tuzu olarak isimlendirilen
mikroplastikler sorunudur. Amsterdam Özgür Üniversitesine bağlı
araştırmacılar insan kanındaki mikroplastik
parçacıkların eser seviyesini belirlemek için analitik bir yöntem
geliştirdiler. Bu yöntem 22 isimsiz bağışçının
kanına uygulandı. Buna göre insan kanı plastik yapı
taşları olan 5 farklı polimerin varlığı açısından
incelendi, her bir polimerin kanda ne ölçüde mevcut olduğu belirlendi.
Araştırmanın sonucu Mart 2022de yayınlandı ve bu
durum hiç iç açıcı değil, deneklerin yüzde 80inin kanında
plastik olduğu görüldü. Araştırma, plastik
parçacıkların insan kan dolaşımına
karışabileceğini kanıtlayacak bir çalışma oldu.
Araştırmayla insanların günlük yaşamları çerçevesinde
mikroplastikleri emdikleri ve bu miktarların kanda ölçülebilir olduğu
kesin olarak kanıtlandı. Aynı araştırmaya göre bebek
dışkısında bulunan mikroplastik oranı
yetişkinlerin 10 katıdır. Nisan 2022de İngiltere'deki Hull
Üniversitesinin yürüttüğü bir diğer araştırmaya göreyse
deney yapılan 13 akciğer dokusu örneğinden 11inde plastik
parçacıkların bulunduğu belirlendi. En yoğun görülen
plastik türleri ise ambalaj ve borularda kullanılan polipropilen,
şişelerde kullanılan PET ve kıyafetlerde kullanılan
naylon olduğu ortaya çıktı. Bu plastikler solunumla vücudumuza
girmekte ve vücutta hava yollarından geçerek akciğerin en derin
bölgesine yerleşmektedir.
Peki, bizim ülkemizde durum nedir? Maalesef,
kısa bir süre önce İngiltere'den geri dönüşüm için gönderilen
plastik atıkların Adana'da yakılmak suretiyle yok edilmeye
çalışıldığına şahit olduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ORHAN ÇAKIRLAR (Devamla) İngiltere'nin kendi
vatandaşlarının solumasına engel olmak adına
gönderdiği plastik ambalaj ve poşetlerin ülkemizde yakılıp
karbon salımına katkıda bulunmasını
halkımıza reva mı görüyorsunuz? Artık idareimaslahat yerine
köklü çözümlere yönelmemiz gerekmektedir. Plastik poşetleri paralı
yapmak yerine onları tamamen hayatımızdan
çıkarmalıyız. Bunların yerine içinde hiçbir türlü plastik
madde bulunmayan bez çantalara ve cam şişelere yönelmenin iyi bir
başlangıç olacağı kanaatini taşıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Antalya İzmir İstanbul
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer Filiz
Kerestecioğlu Demir
Mersin Diyarbakır Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECİP NASIR (İzmir)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Filiz Kerestecioğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27nci Dönemde
Meclisten geçen yani daha doğrusu, iktidarın geçirdiği yasalarla
Cumhurbaşkanına bahşedilen bazı yetkilere bakalım:
Seyahat acentelerinin birliğe ödeyecekleri yıllık aidatları
belirlemek, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından
yaptırım listesine alınan kişi ve kuruluşların mal
varlıklarını dondurmak, sigaradan alınan asgari maktu
vergiyi artırma yetkisi, otomobillerden alınan özel tüketim vergisini
3 katına kadar çıkarma yetkisi, tüm kamu idarelerinde görevli bütün
memurlar hakkında disiplin amirliği yetkisi ve daha ilanihaye
birtakım yetkiler sıralanıyor. Şimdi, 12 Eylülden sonra
Kenan Evrenin o kadar çok yetkisi vardı ve o kadar çok her şey
hakkında konuşuyordu ki biz gerçekten hani Şeftalinin iyisi
nereden alınacak? diye de bir gün konuşacak diye düşünürdük.
Şimdi aynı darbeci, tekçi zihniyeti her konuda yetki vermekle bugün
de siz yaşatıyorsunuz.
Görüştüğümüz maddeyle, yine uzmanlık
gerektiren bir alanda Cumhurbaşkanına ucu açık bir yetki daha
veriliyor. Cumhurbaşkanı yeni yetkisiyle içme suyu
barajlarının kullanım, yöntem ve oranlarını
belirlemenin yanında, istediği baraja HES de yapabilecek.
Esasında, tarımsal sulama amacıyla kullanılması
gereken barajlardaki suyun kullanım hakkı şirketlere verilmek
isteniyor. Yirmi yıldır her şey gibi doğayı
metalaştıran ve sadece tüketmeye dayalı iktidar
politikalarıyla karşı karşıya kalıyoruz ve her
gün doğa için, yaşam alanlarımız için mücadele ediyoruz.
Türkiye'de son altmış yılda 60 göl
kuruldu, birçoğu da aşırı kirlenmiş ya da kurumak
üzere. Aşırı su kullanımı, sulak alanların
kimyasal atıklarla kirletilmesi gibi bir dizi sorunla yakın bir
gelecekte temiz suya erişmek de imkânsız hâle gelecek, hatta bu
sorunu yaşamaya başladık, birçok yurttaş içme suyuna gelen
zamlar nedeniyle de artık su almakta dahi zorlanıyor.
Peki, böyle devam etmek zorunda mı? Çözüm yok
mu? Elbette çaresi var ama suda bile balık yerine beton gören bu iktidarla
değil tabii. Öncelikle enerji üretimini holdinglerin tekelinden
kurtarabilir, yerellerde yenilenebilir enerji üretimini destekleyebiliriz.
Belediyeler kendi enerjisini üretebilecek bütçeye sahip. Her köy, her belediye
kendi enerjisini üreterek bağımlılıktan kurtulabilir.
İşin özü, yerelin kendi kendine yetebilmesini sağlamak ve
kolektif üretimi teşvik etmek aslında. Israrla, su tüketimi fazla
olan ve genellikle de biyoyakıt ya da hayvan endüstrisi için yem
üretiminde ya da şeker üretimi için kullanılan bisküvi gibi ürünler
üretiyoruz. Oysa fazla su kullanımı gerektiren bitkilerin
tarımı yerine yörenin ekolojisine uygun ürünler
yetiştirebiliriz. Göl ve göletlerin sanayi ya da evsel atıklarla
kirletilmesine son verebiliriz. Salda Gölü örneğinde olduğu gibi
hassas bölgeleri her türlü insan faaliyetine -yüzmek dâhil- kapatabiliriz.
Baraj ve göletlerden su kullanımında o
bölgede bulunan en büyük toprak sahiplerinin yetiştirdikleri ürünlerin
sulama zamanına göre davranılıyor. Şimdi, bu durumda da
küçük üreticiler bağımsız hareket edemiyorlar, büyük toprak
sahibi ne üretiyorsa onu üretmek zorunda kalıyorlar ve bu da ürün
çeşitliliğini de bitiriyor. Aslında yapılması gereken
çok açık, endüstriyel tarıma son vererek agroekolojik tarıma
geçebiliriz; tarımda şirketlerin, tohum şirketlerinin
egemenliğine son verebilir, GDOlu tohumların
kullanılmasını yasaklayabiliriz. Devlet eliyle organik gübre
üretimini sağlayarak planlı bir şekilde doğal tarıma
geçebiliriz. Bu süreci tamamen kamu kaynaklarıyla ve çiftçilerin
katılımıyla yürütebiliriz. Kuraklığın en büyük
sebebi orman varlığının parçalanması, yok edilmesi
aslında. Türkiye'de muhafaza ormanları yüzde 5ten bile az.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bu oranı en az yüzde 15 seviyesine çıkarabiliriz. Kuzey
Ormanlarını muhafaza ormanı ilan edebiliriz, Karadenizdeki
doğal yaşlı ormanlardaki taş ocağı, yol, maden
faaliyetlerini durdurabiliriz.
Yani sevgili halkımız, aslında
çözümlerimiz var ve bunları biliyoruz. Düşünen, hayal kuran,
geleceği güzelleştireceğine inanan milyonlar var bu ülkede ve
Japonyada yaşamış çiftçi ve filozof Masanobu Fukuoka gibi doğanın
ilkelerini gözeterek çölleşmiş toprakları ve yeni bir
yaşamı yeşertebiliriz. Buna enerjimiz de var, gücümüz de var ama
bu vasat yönetim anlayışını terk edip potansiyelimizi
ortaya çıkarmamız gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, her beş dakikada
bir oylamamız var.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 1 - 18/12/1953 tarihli ve 6200
sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce Yürütülen
Hizmetler Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 15- Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından inşa edilen baraj, gölet ve diğer
depolama tesislerinin maksat oranları, ilgili bakanlık ve
kuruluşların görüşleri de alınmak suretiyle planlama
aşamasında belirlenir. Belirlenen bu maksat oranları ilgili
bakanlık ve kuruluşların görüşleri de alınmak
suretiyle yürütülür.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş
Karasu Hüseyin
Yıldız Burhanettin
Bulut
Sivas Aydın Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECİP NASIR (İzmir)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İsmet Tokdemirin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Çevre
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları karşısında
bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Kanun teklifinin 1inci maddesiyle yapılmak
istenen düzenlemenin gerekçesi olarak Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından inşa edilen baraj, gölet ve diğer
depolama tesislerinin maksat oranlarının Cumhurbaşkanınca
belirlenmesi, değiştirilmesi ve kaldırılabilmesinin
amaçlandığı ifade edilmiştir. Bu maddeyle yapılmak
istenen düzenleme Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denen
yönetim biçiminin yine garip bir uygulaması olarak
karşımıza çıkmaktadır. Kanun teklifinin bu maddesinde
görüldüğü üzere Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde
bürokrasinin azaltılması hedefler arasında
sayılmış fakat barajdaki maksat oranlarının
belirlenmesi için bile Cumhurbaşkanının onayının
beklendiği bu duruma gelinmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
Devlet Su İşlerinin yaptığı baraj, gölet, depolama
tesislerinin hangi amaçla kullanılacağına dair kararın
Cumhurbaşkanına verilmesini yanlış buluyoruz. Bu kararla
tarımsal sulamadaki çiftçilerimizi endişeye sevk ediyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tarımsal sulama ve taşkın
maksadıyla Hatay'ın Amik Ovasında 2010 yılında bir
barajın temeli atıldı. Temeli atılan bu barajın
5/5/2015te bitirileceği dünyaya ilan edildi. Üzerinden beş buçuk
yıl geçti, bu baraj bitmedi. 3 Ekim 2020 tarihinde şatafatlı bir
şekilde Sayın Cumhurbaşkanımın da video konferansla
katıldığı bir törenle açıldı fakat bu baraj
bitmemişti, Sayın Cumhurbaşkanımı yalnız onlar
değil AK PARTİnin iktidar vekilleri de yanılttı.
Barajın açılışının üzerinden yirmi ay geçti; ben
şahsım barajın seddesinin üzerinde bu barajın bitmediğine
dair bir video paylaştım. Bugün, amacımız bir iddiayı
kazanmak değil amacımız o münbit Amik Ovasının
sulanması. Bu barajın bitmesi için komşu vilayetimiz
Kahramanmaraşta bulunan Menzelet Barajından akan suyun, yine
komşu bölgemizde bulunan Tahtaköprüye, oradan da Hatay Karasuya, oradan
da gövdesi tamamlanan bu barajın ana havzasına dev kanallardan
akıtılması. Bu mümkün olmadı ve şu an Hatayda
Bitti. denilen barajdan bir hat tarlasını sulayan bir çiftçi olursa
ben huzurunuzda milletvekilliğinden ayrılırım. (CHP
sıralarından alkışlar) Derdimiz millet, çiftçi. Çiftçimiz
derin kuyularla o kadar yüksek faturalar karşısında ezim ezim
eziliyor.
Vicdanı olan herkese, özellikle iktidar partili
Hatay vekili kardeşlerime sesleniyorum: Bu barajın derhâl bitirilmesi
lazım, insanlar bu elektrik faturaları karşısında
artık çaresiz. Bir taraftan girdiler, bir taraftan gübreye gelen, mazota
gelen zamlar ovamızın insanlarını perişan etti. Bu
barajımız bitsin. Ana gövdeye suyun doldurulmasıyla bitmiyor
baraj; ovada kamulaştırmanın, toplulaştırmanın
yapılması lazım, onun akabinde basınçlı su sisteminin
döşenmesi lazım; bu tür çalışmalar da yok. Hatayda Karaçay
Barajının dışında içme suyu barajımız da
yok. Bugün Hatay Büyükşehir Belediyesi 1 milyon 670 bin nüfusu, üzerine de
500 bin Suriyeli mülteci kardeşimizin suyunu temin etmekte çok ciddi
zorlanıyor. Niye mi? dersiniz, elektrik çok pahalı. Elektriğin
pahalılığı karşısında insanlarımız
artık sulama göleti istiyor.
Devlet Su İşlerinin yetkilileri burada;
Hatay sizden şikâyetçi, iktidar vekillerinden şikâyetçi, Yeter
artık! diyoruz. Bizler, sizler yapmazsanız -buradan taahhüdümüzdür-
Millet İttifakının iktidarında bir an önce
barajımızı bitiririz, çiftçimize tarlasını
rahatlıkla sulayacağı o suyu vermeyi inşallah Cenab-ı
Allah bize nasip eder diyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMET TOKDEMİR (Devamla) Buradan
çiftçilerimizin daha rahat edebilmesi adına derin kuyulardan elektrikle
faydalanan çiftçilerimize barajı bitirinceye kadar iktidarın elektrik
faturalarını sübvanse etmesini istiyoruz. 2018de Artık mazot
paralarının yarısı bizden. diye açıklama yaptınız.
Ben de bir petrolcüyüm, istasyonuma birisi gelse iktidar, Başbakan -o
dönemin Başbakanı- Mazotun yarısı bizden. dese ben ne
diyeceğim? Başbakan doğru söylemedi. mi diyeceğim?
Yazık arkadaşlar, çiftçimize sahip çıkalım, üretenin
yanında olalım. Bu zengin memleketin, bu bereketli toprakların
insanları fakir olmayı hak etmiyor.
Buradan bizleri izleyen bütün hemşehrilerime,
bütün Meclise, herkese canıgönülden sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1inci maddesi ile 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünce Yürütülen Hizmetler Hakkında
Kanuna eklenen ek 15inci maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
EK MADDE 15- Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından inşa edilen baraj, gölet ve diğer
depolama tesislerinin maksat oranları Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından belirlenir, bu oranlar DSİ Genel
Müdürlüğünün bağlı olduğu ilgili Bakanlık
tarafından değiştirilebilir.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş İbrahim
Halil Oral
Adana Ankara Ankara
Dursun
Ataş Abdul
Ahat Andican
Kayseri İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECİP NASIR
(İzmir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Abdul Ahat Andicanın.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün artık AKP'nin klasik bir
kanun yapma tekniği hâline dönüşen bir torba yasayı
görüşüyoruz ve birbiriyle alakasız bir sürü madde olduğu için
her biri için bir cümle söyleseniz zamanın yetmesi mümkün değil.
Bunların arasında bana en ilginç gelenini seçtim: Türkiye Çevre
Ajansı. Türkiye Çevre Ajansı tanımı itibarıyla
Atıkların azaltılması için depozito yöntem sistemi kurmak
diye kurulmuş. Her ne hikmetse bu Ajansın Sayın Emine
Erdoğan himayesinde olduğu söylendi. Bir kamu kuruluşunun neden
bir hamiye ihtiyaç duyduğunu anlamak mümkün değil doğrusu,
cevabı yok.
Bu yıl mart ayında Çevre
Bakanlığı, Göcek kıyılarında mapa ve
şamandıra ihalesine çıktı. Tekneler, demir atmak yerine su
yüzündeki bu şirketler tarafından konuşlandırılan
şamandıralara bağlanacak ve işleten şirkete kira
ödenecek. İlk ihaleyi eski bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili
kazanınca Fethiye, Göcek, Dalaman koylarının yandaşlara peşkeş
çekiliyor olduğu gibi bir izlenim doğdu. Ardından iki ihale daha
yapılıyor ve burada da 100 milyon liralık bir bedelle on
yıllık işletme hakkı veriliyor fakat mahkemeler
açılıyor ve bu mahkemeler Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulunun da onayıyla bu ihaleleri iptal ediyor. Bugün
tartışmakta olduğumuz bu yasa teklifi de işte bu yasal
süreci devre dışı bırakmak amacıyla gündeme
getirilmiş durumda. Bir diğer deyişle cennet görünümlü bu
koylar, Bakanlık aksini iddia etse de bir nevi özeleştiriliyor.
Bir de MUÇEV isimli bir şirket var. Bu
şirket uzunca bir süredir sahillerimizde; özel koruma alanı olarak
ilan edilmiş bölgeler ve buralarda kurulan işletmeler bu şirkete
ihalesiz olarak devrediliyor. Şimdi MUÇEVin de şu anda
konuştuğumuz Türkiye Çevre Ajansına bağlanacağı
söyleniyor. Böylece ciddi manada zenginlere hizmet edecek, sermayeye
peşkeş çekilecek hem kıyıların hem de su yüzeyinin
özelleştirilmesi diyebileceğimiz bir tabloyla karşı
karşıyayız. Bu kıyıların halka
kapatılacağını, sermayeye peşkeş
çekileceğini nereden biliyoruz? AKPnin bugüne kadar olan
uygulamalarından.
Değerli arkadaşlar, 90lı
yıllarda 8inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal Okluk Koyunda bir
yazlık, devlet konukevi inşa ettirdi, yaz aylarında oraya
giderdi. Konukevi 230 metrekarelik 3 oda, 1 salon, tek katlı bir binaydı.
Rahmetli Özal burada üç yıl içerisinde 17 devlet başkanını,
devlet adamını ağırlamıştır. Doğal
ortamı bozmamak için korumalar ve danışmanlar için ayrı
binalar yaptırmamıştır, o yıllarda Özel Kalem
Müdürlüğünü yapan Engin Günerin söylediği kadarıyla korumalar
ve danışmanlar 6 tane karavanın içerisinde yatıp
kalkmaktadırlar. Engin Güner devam ediyor: Özal her gün bir koydan
diğerine yüzer, vatandaşlarla sohbet ederdi. Kendisini teknelere
davet ederler, onlarla çay içer, sonra yüzerek Okluk Koyuna geri dönerdi.
Şimdi, bakın, bir Cumhurbaşkanı, bir
Cumhurbaşkanı
Sonra ne oldu? İtibarı gösteriş
zanneden ve kendisini İtibardan tasarruf olmaz. diyerek açıklayan
zihniyet devreye girdi. 2018 yılında rahmetli Özalın
yazlık konutu yani devlet konukevi şeklinde yapılan konut
yıkıldı. Yerine 640 milyon lira, o günkü kurla hesaplarsak 120
milyon dolar harcanarak yüzlerce odalı 5 yapı inşa edildi, deniz
doldurularak 11 dönümlük bir plaj inşa edildi, gerek yapılar ve
gerekse saraya giden yolu açmak için 50 binin üzerinde ağaç kesildi; bir
diğer deyişle tam bir doğa katliamı yapıldı.
Yazlık sarayı çevreleyen 92 dönüm arazi yetersiz görülerek etraftaki
200 dönümün üzerinde şahıs arazileri istimlak edildi.
Seyretmişsinizdir muhtemelen, meşhur Baba filminde Don Corleonenin
bir repliği vardır, şöyle der: Reddedemeyecekleri bir teklif
yaptık. Buradaki mal sahiplerine, nesiller boyunca orada oturan arazi
sahiplerine, işletme sahiplerine reddedemeyecekleri teklifler
yapıldı ve bu insanlar ağlayarak bölgeyi terk etmek zorunda
bırakıldılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Şimdi,
asıl söylemek istediğim noktaya geldik. Son üç yıldır ne
oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? Okluk Koyunun hemen girişinde,
yazlık sarayın neredeyse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz tamamlandı, ek süre
verdim.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) Peki.
Değerli arkadaşlar, sonuç, millet bu
iktidardan yakında kurtulacak, az kaldı.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.05
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 19.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci
maddesinde 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa eklenmesi önerilen
geçici maddenin birinci fıkrasında yer alan Kayseri ilinde
ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını, (a) bendinde yer
alan etaplar ibaresinin bloklar, (c) bendinde yer alan etapta ibaresinin
blokta olarak değiştirilmesini, fıkrada yer alan yönetim
giderleri hariç olmak üzere ibaresinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş
Karasu Hüseyin
Yıldız Burhanettin
Bulut
Sivas Aydın Adana
Çetin
Arık
Kayseri
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Çetin Arıkın.
Sayın Arık, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Evet, Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konu her ne kadar çevre olsa da 2nci madde
Kayseri özelinde yapı kooperatifi mağdurlarının
sorunlarının çözümüyle alakalı bir madde. Bu
değişiklikle Kayseride sayıları 20 bini bulan kooperatif
mağduru vatandaşlarımız rahat bir nefes alacak. Tabii,
bugün bu konunun bu noktaya gelmesi, bugün Genel Kurulda
tartışılıyor olması çok da kolay olmadı. Biz
Kayseride bu vatandaşlarımızla defaatle bir araya geldik.
Vatandaşlarımızı Kayseride Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğluyla bir araya getirdik.
Sonrasında, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Ali
Öztunçla kara kışta evlerinden atılmak istenen
vatandaşlarımızın yanında olduk. Kooperatif
mağdurlarıyla birlikte Mecliste basın toplantısı
düzenleyerek konuyu Türkiye gündemine taşıdık.
Araştırma önergesi verdik ama araştırma önergemiz MHP ve
AKPnin oylarıyla reddedildi.
Sayın milletvekilleri, burada Kayserideki
kooperatif mağdurları adına Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğluna, Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Ali Öztunça ve bu kanun teklifinde
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Senin de
emeğin çok.
ÇETİN ARIK (Devamla) Tabii,
araştırma önergemiz görüşülürken Onlar yalan söylüyor,
onların doğru söylediğine mi inanıyorsun? diyerek
Kayseriliyi yalancılıkla itham eden, onları ağlatarak Kayseriye
gönderen Sayın İsmail Tameri de mağdurlardan ve tüm Kayseriden
özür dilemeye davet ediyorum.
Sayın Tamer, özür dile; özür dilemek de bir
erdemdir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hani, Mecliste
bile yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yok, yok. Mecliste
bile yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) 3 kişi
var.
ÇETİN ARIK (Devamla) Tabii, bu teklif de
gösteriyor ki ortada bir yalan değil, ortada ciddi bir mağduriyet
var.
Sayın milletvekilleri, aslında kooperatif
meselesi sadece Kayserinin meselesi değil, Türkiyenin meselesi; bu bir
memleket meselesi. Peki, o zaman şunu sorabilirsiniz: Niçin Kayseri
özelinde bir kanun çıkarılıyor? Bakınız, ben
söyleyeyim: Mağdur vatandaşların AK PARTİ Genel
Başkanıyla görüşmesi sonrasında Mustafa, Mehmet;
Kayseride neler oluyor? Kayserideki bu sorunu çözün. demesi üzerine bugün
Kayseri özelinde bir teklifi görüşüyoruz. Eğer ki o bir kişi
Kayserideki değil de Türkiyedeki kooperatif
mağdurlarının sorununu çözün. deseydi bugün teklifte Kayseri
ibaresi olmayacaktı, bugün biz Türkiyedeki tüm kooperatif
mağdurlarının sorunlarının çözümüyle ilgili bir yasa
teklifini görüşüyor olacaktık. Onun için, biz tek adam deyince siz
hop oturup hop kalkıyorsunuz; işte, Kayseri özelindeki bu teklif de
tek adam rejiminin en güzel örneği. Bakın, yine, görüştüğümüz
bu teklifin 1inci maddesinde suyun kullanım yetkisini dahi tek bir
kişiye yani Cumhurbaşkanına veriyorsunuz. Onun için biz tek
adam deyince siz boşuna oturup bağırıp
çağırmayın.
Sayın milletvekilleri, peki, bu Kayseri'deki
kooperatif sorunu ne? Sorunun özü şu: Kooperatif üyesi bir vatandaş,
kooperatif kendisi feshedilinceye kadar üyelikten çıkamıyor.
Çıkamıyor, işte, bu yasal boşluktan yararlanan kimi
kooperatifler de varlığını devam ettiriyor ve
vatandaşa sürekli yeni borçlar çıkarıyor. Bakın, ilim
Kayseri'den bir örnek vereyim: Kooperatif 2004 yılında kurulmuş,
2010 yılında üyelerine kesin hesabı çıkarmış. Üye
de kredi çekerek borçlanmış, döviz borçlanmış, altın
borçlanmış, tapusunu almış, noterden de Bakın, ben,
bütün yükümlülüklerimi yerine getirdim ve üyelikten istifa ediyorum.
demiş, aradan tam dokuz yıl geçmiş, üyeye hiçbir bildirimde
bulunulmamış, hiçbir genel kurula katılmamış ama dokuz
yıl sonra bu üyeye Tam 320 bin lira senin borcun var. diye tebligat
gönderilmiş. Yani kooperatif yönetimi, üyeye sattığı evi
bir kez daha satmak istemiş.
Değerli milletvekilleri, bu sorunun gerçekten
kesin olarak çözümü için tapusunu aldıktan sonra vatandaşın
üyeliği düşürülmelidir. Diyorsanız ki Yok, üyeliği devam
etmesi gerekiyor. O zaman da teklif metnindeki yönetim giderleri hariç olmak
üzere ifadesini bu metinden çıkarmanız gerekiyor. Çünkü yine art
niyetli kişiler bu kez de yönetim giderleri adı altında
çıkardıkları maliyetlerle vatandaşı soymaya devam
edeceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ÇETİN ARIK (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Yine, sayın milletvekilleri, teklifteki etap
ifadesi de blok olarak değiştirilmelidir ve ayrıca teklifteki
Kayseri ifadesi çıkarılarak tüm Türkiyeyi kapsamalıdır.
Yaşanan mağduriyetlerin son bulması
temennisiyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle 24/4/1969 tarihli
ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa eklenen geçici 11inci
maddenin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, aşağıdaki
şartları taşıyan yapı kooperatifleriyle
sınırlı olmak üzere bu madde hükmü uygulanır.
Dursun
Ataş İsmail
Koncuk Ayhan Altıntaş
Kayseri Adana Ankara
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İbrahim
Halil Oral
Adana Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Dursun Ataşın. (İYİ Parti sıralarında
alkışlar)
(Kayseri Milletvekili İsmail Tamer ile Kayseri
Milletvekili Çetin Arık arasında karşılıklı
konuşmalar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Evet,
arkadaşlar hatip çıktı.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Evet, ben
çıktım değerli vekillerim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 2nci maddesi üzerine İYİ Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin
görüşülen maddesi, seçim bölgem Kayseride bulunan kooperatif
mağdurlarıyla ilgili bir yasa teklifidir. Söz konusu maddeyle,
tapusunu devralan yapı kooperatiflerinin ortağına sonraki
dönemlerde kooperatif tarafından çıkarılan borçlanmaların
hükümsüz hâle gelmesi öngörülmektedir. Ayrıca, kooperatif veya
müteahhitler tarafından ortaklar aleyhine açılmış ve hâlen
devam eden davalar nedeniyle verilen mahkeme kararlarına dayanılarak
başlatılan icra takiplerinin, haciz, satış ve tahliye
uygulamalarının durdurulacağını ve konulan haciz
kararlarının kaldırılmasını düzenlemektedir.
Kayserideki bu sorunu yaklaşık üç ay önce
gündeme getirmiştik, bu süreçte mağdur ailelerin yanında olduk;
bir ay önce de Mecliste misafir edip bu konudaki mağduriyetlerini iktidara
ilettik. Bugün, Kayseride 30 bin aileyi doğrudan etkileyen bu konuda düzenleme
yapılmasını olumlu ve önemli buluyoruz. Bu yüzden, Kayseride
yaşayan kooperatif mağdurları hemşehrilerim adına bu
düzenlemede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ancak, bu sorun
sadece Kayseride değil, tüm şehirlerimizde mevcuttur. Bu yüzden,
kanun maddesinin bütün Türkiyeyi kapsayacak hâle getirilmesi, tüm
mağduriyetlerin giderilmesi gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, bu önemli soruna çözüm
getirilirken unutulmaması gereken mağdur bir kesim daha
bulunmaktadır; bunlar imar barışı
mağdurlarıdır. Ruhsatsız ya da ruhsata aykırı
yapıların imar ve iskân sorunlarının çözülmesi
amacıyla 2018 yılında hayata geçirilen imar
barışında binlerce kişinin eksik başvuru, son ödeme
tarihini geçirme ya da uydu görüntülerindeki uyuşmazlık nedeniyle
belgeleri iptal olmuş durumdadır. Binlerce kişi evsiz kalmakla
baş başa bırakılmıştır. Hatırlanacağı
üzere, kanunun çıktığı dönemde Bakanlığın
hazırlamış olduğu reklam filminde, imar
barışı tanıtım, broşür, müracaat
kılavuzlarında Devlet, vatandaşın sorunlarını
çözmek için vardır. denilmekteydi. Doğru düzgün bilgi verilmeden,
hatta bilgi kirliliğine yol açarak konunun teknik, hukuksal ve cezai
boyutları anlatılmadan vatandaşın başvuru yapması
teşvik edilmişti. Bu vatandaşlarımız çoğunlukla
dar gelirli, emekli, kırsal bölgede yaşayan
insanlarımızdır. Vatandaşlarımızın çoğu
başvurularını başka insanlardan yardım alarak e-devlet
üzerinden gerçekleştirmiş, paralarını da
yatırmıştır. Devlet, bu şekilde ciddi miktarlarda para
toplamıştır. Yapılan başvurular gerekli kriterleri
sağlayıp sağlamadığı incelenmeksizin resmî
kanallardan onaylanmış ve yapı kayıt belgeleri
verilmiştir. Yapılan tüm bu işlemler resmî kanallar üzerinden
Bakanlığın bilgisi dâhilinde yürütülmüştür.
Vatandaşlarımız da yapı kayıt belgesi verildiği
için, doğal olarak evlerinin yasal statüye kavuştuğunu
zannederek evlerine taşınmış, hatta yüksek miktarlarda
paralar harcayarak yarım kalan inşaatlarını ve evlerinin
eksiklerini tamamlamışlardır.
Değerli milletvekilleri, imar
barışı mağdurları yapı kayıt belgelerini
aldıktan sonra ilgili belediyeye başvurmuş, numara
almış, deprem sigortalarını yaptırarak elektrik, su,
doğal gaz, telefon ve internetini dahi bağlatmıştır.
Ancak iki üç yıl gibi bir süre sonra, birçoğu hatalı olan uydu
görüntüleri esas alınarak 31 Aralık 2017 tarihinden sonra
yapıldığı ve diğer gerekçelerle ülkemizin her bölgesinde
binlerce vatandaşın yapı kayıt belgeleri iptal edilmeye
başlamıştır. Akabinde, Bakanlık, yapı kayıt
belgelerini iptal ettiği, hayatında çoğu, karakol ve mahkeme
yüzü görmemiş vatandaşlar hakkında imar kirliliğine sebep
olma ve yalan beyan suçlarından dolayı hepsine davalar
açmıştır. Karakollarda, polis merkezlerinde ifadeleri
alınan, haklarında üç aydan iki yıla kadar hapis cezası
istenen vatandaşlara yatırdıkları paralar iade dahi
edilmediği gibi, bir de belediyeler çok ağır para cezaları
kesmiştir. Evlerinin elektrik, su ve doğal gazları kesilmiş
ve en nihayetinde de evleri için yıkım kararları
verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Açılan davalarda
avukat, dosya, bilirkişi, test, harç gibi giderler, imar cezaları,
yıkım kararları vatandaşlarımızı hem
ekonomik hem de psikolojik manada çok yıpratmıştır.
Değerli milletvekilleri, dişinden
tırnağından artırdıkları paralarla kendi tapulu
arazisine ev yaptırmış bu insanları daha fazla mağdur
etmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu sorunun detaylı bir düzenlemeyle
çözülmesi gerekmektedir.
Buradan Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığına imar
barışı çıkarırken kullandıkları sloganı
hatırlatmak istiyorum: Devlet, sorunları çözmek için vardır. Bu
sorunları çözmek de Hükûmetin görevidir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Musa
Piroğlu
Antalya İzmir İstanbul
Ali
Kenanoğlu Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer
İstanbul Mersin Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Musa Piroğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Okmeydanında zulüm var, Okmeydanında devletin halka
karşı zulmü var, Okmeydanı'nda polisin halka karşı,
yoksul halka karşı zorbalığı var. İnsanların
evinin elektriği kesiliyor, insanların doğal gazı kesiliyor
ve insanlar evini terk etmeye zorlanıyor. Ne için? Ranta ve talana açmak
için. Ne için? Yandaş inşaat baronlarını ve onu besleyen,
ondan otlanan, ondan nasiplenen yandaşları zengin etmek için.
Halkın evine, halkın yaşamına göz konuyor. Nasıl ki
halkı sefalete mahkûm edip açlıkla terbiye etmek istiyorlarsa
Okmeydanı'nda da elektriğini ve gazını kesip halkı
terbiye etmek istiyorlar.
Astım hastası çocuğu olan bir
kadın haykırıyor Çocuğum ölecek. diyor. Ben buradan
sesleniyorum: O elektriği kesen bütün sorumlular, kesme emrini verenler,
ona parmak kaldıranlar ve o polisler, o kesmeye gözcülük eden herkes bu
cinayetin suç ortağı olacak ve eninde sonunda yargılanacaklar.
Okmeydanı'nda engelli hastalar, engelli insanlar var, kalp hastaları
var ve insanlar iki gündür mahallelerini korumak için polise direnmeye, polise
karşı mücadele etmeye devam ediyorlar. Bir kadın sesleniyor,
kaldırıma oturmuş, hırpalanmış, dayak yemiş,
diyor ki: Bizim polisimiz bizi dövüyor. Ben diyorum ki devlet inşaat
baronlarının elinde olduğu sürece, devlet patronların ve
zenginlerin elinde olduğu sürece, devlet sarayın elinde olduğu
sürece bu polis o kadını dövmeye devam edecek çünkü polisin bir tane
görevi var, şu andaki görevi, bu yağmaya gözcülük etmek.
Ege'nin bütün kıyıları yağmalanıyor.
Ormanların ateşe verilmesini seyredenler şimdi oralara otel
dikme derdindeler ve hanımefendinin himayesinde bütün
kıyıları yağmalamaya başladılar. Bu himaye
nedir? diye sordu bir konuşmacı. Ben söyleyeyim,
yağmacıların himayesi, yağmacıları korumak için
devreye giriyorlar çünkü halkın direnişi karşısında
halkın karşısına jandarmayı çıkarıyorlar.
Ege kıyılarında köylünün karşısına jandarma
çıkıyor, İkizderede köylünün karşısına jandarma
çıkıyor, Okmeydanında evini savunanın
karşısına polisin zorbalığı çıkıyor. Ve
bilinmelidir ki Okmeydanındaki direniş halkın direnişidir.
Ben buradan bütün İstanbula, bütün ülke halklarına sesleniyorum:
Eğer Okmeydanındaki direnişe sessiz kalırsak eğer
yağma ve talana sessiz kalırsak bilelim ki sıra bize gelecek,
onların evini yıkanlar yarın bizim evimizi yıkacak,
işçiyi işsiz bırakanlar yarın bizim işimizi de
elimizden alacaklar.
Cumhurbaşkanı geçen gün bir konuşma
yaptı, dedi ki: Asgari ücret düzenlemesi için
yılbaşını bekleyin. Ne güzel laf! Karnı tok olanın
aça, sarayda yaşayanın yoksula nasihat vermesi kadar kolay bir
şey yok. Saraydan yoksullara, asgari ücret seviyesinde ücret alan 40
milyon insana diyor ki: Sefalete katlanmaya devam edin, sefalete diz çökmeye
devam edin. Ve Nebati çıkıp açıkça söylüyor: Bizim ekonomi
politikamız zengini zengin ediyor, dar gelirli buradan payını
almıyor. diye. Ve bir AKPli milletvekili geçen günlerde itiraf etti,
dedi ki: Biz yüzde 70 oyumuzu yoksullardan alıyoruz. Ben buradan, AKPye
oy veren o yoksullara sesleniyorum: Oy verdiğiniz bu iktidar size
düşmandır, oy verdiğiniz bu iktidar zenginlerin
iktidarıdır ve zenginleri beslemek için burada duruyor. Nebatinin
gözlerindeki ışıltı, gözlerinin feri sönen o milyonların
yoksulluğu uğruna parlıyor. Nebatiyle beraber 5li çetenin,
sermayenin, zenginlerin gözlerindeki ışıltı, halkın
gözlerinde söndürülen o ferden besleniyor, halkın kanından besleniyor
ve eninde sonunda hesap verecekler. Bu iktidar yıkılmadan, bu
iktidara son vermeden, sarayı yıkmadan bu halkın refaha kavuşma,
bu halkın huzura kavuşma şansı kalmayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSA PİROĞLU (Devamla) Bütün
mitolojilerde halkların halkın kanıyla beslenen
iktidarları, hükümdarları anlattıkları hikâyeleri
vardır. Bunlardan birisi Dahhakın hikâyesidir; yoksul halkın
çocuklarının beynini yiyerek kendi beynini koruyan kişidir.
Bugün bu iktidarın yaptığı budur, halkın
kanını emerek kendi sarayını, kendi iktidarını
korumaya devam ediyor ama unuttuğu bir şey var: Bütün
Dahhakların karşısında bir Demirci Gâve, bütün zorba
iktidarların karşısında halkın büyüyen öfkesi var. Bu
öfke, sarayı da saltanatı da zulmünüzü de yıkacak ve halkın
iktidarını kuracak. O gün hepiniz ama hepiniz halkın huzurunda
yargılanacaksınız. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz, sayın hatibin
bu tarz konuşmalarına alışığız.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Dikkate
almıyoruz, dikkate almıyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konuşmasını yapıyor, çok üst seviyeden bağırarak
çağırarak, hakaret ederek kendince dönüp gidiyor ondan sonra.
MUSA PİROĞLU (İstanbul) Kimse yok
salonda.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bu üslubun hiç kimseye
yakışmadığı kanaatindeyim. Bu Gazi Mecliste bu tarz
yaklaşımların kınanması gerektiği kanaatindeyim.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Gerçekleri duymak
zorunuza mı gidiyor?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Zoruma gidiyor. Terbiyeni
takın!
Sayın Başkan, uyarır
mısınız orayı?
Zoruma gidiyor, evet, zoruma gidiyor.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Ya, adam o kadar
hakaret etti, biz sesimizi çıkarmadık, Grup Başkan Vekilimiz
konuşurken ne konuşuyorsun sen?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Zoruna gitsin o
zaman.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ayıp sana ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Grup Başkan Vekili
lafını söylemiş mi?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) O zaman gidecek,
gitmeye devam edecek.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bak! Terbiyesizlik yapma!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Sensin terbiyesiz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Susar
mısınız. Haddini bil!
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Senin hatibin
konuşacak
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, herkes yerine otursun.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Zoruna mı gidiyor?
nasıl terbiyesizlik oluyor?
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Grup Başkan
Vekili konuşuyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Haddini bil!
BAŞKAN Arkadaşlar, herkes yerine otursun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne demek ya Zoruna
mı gitti?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Sensin terbiyesiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne demek Zoruna mı
gitti?
Sayın Başkan, tutanakları istiyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Zoruna mı gidiyor? lafı neden terbiyesizlik oluyor? (AK PARTİ
ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yerinize
Sayın Turan, kürsüye buyurun.
Sayın milletvekilleri, herkes yerine otursun.
Arkadaşlar, yerinize oturur musunuz lütfen.
Sayın milletvekilleri
Sayın Can,
Sayın Aydemir, lütfen herkes yerine, bütün milletvekilleri yerine.
Evet, Sayın Turan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Müsaade eder misiniz. Bakın, Grup
Başkan Vekiliniz kürsüde.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakınız, konuştuğumuz konu,
Çevre Kanunu; 40 maddeye yakın bir içerik var, bu konu içerisinde de
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Başkan, Başkan
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Otur lan!
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Bana mı
diyorsun?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Otur lan!
Ayağa kalktın, ne yapacaksın?
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Oturmuyorum lan!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ne
kalkıyorsun ayağa lan? Ne ayağa kalkıyorsun?
BAŞKAN Sayın Aydemir
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Onlar
konuşurken hiç sesimizi çıkarmadık Başkanım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Niye
kalktın lan sen teröristbaşı?
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Kalıbının adamı ol. Ona söyle, ona söyle
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ne
kalkıyorsun ayağa lan? Beni mi korkutacaksın lan?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Halkın elektriğini, suyunu kesiyorlar
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
yerinize.
(AK PARTİ ve HDP sıralarından
gürültüler)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sizin
yaptığınız ayıp!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Şımarık şey!
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.58
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 20.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Musa Piroğlu ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Turan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul
Milletvekili Musa Piroğlunun 336 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnanın, samimiyetle söylüyorum, utanarak
konuşuyorum. (HDP sıralarından Niye utanıyorsun? sesleri)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Evet,
utan, utan! Allah aldı utanmanızı.
BÜLENT TURAN (Devamla) Sen utanmayabilirsin, ben
utanıyorum.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) Utan,
utan!
BÜLENT TURAN (Devamla) Dünden beri 4 parti -siz
dâhil- arkada 40 tane toplantı yaptık; uzlaşı, maddeler,
revize
Çok kıymetli bir iş yapıyoruz. Bu Çevre Kanununda tüm
partilerimizin kıymetiyle, katkısıyla muazzam bir yol
aldık, haksız mıyım? Muazzam bir yol aldık. Tüm eleştirilerinizi
dinledik, revize ettik, her türlü mesai harcadık. Konu çevre, konu
görüştüğümüz kanun teklifi. Buraya sadece beş dakika için gelip
en üst perdeden kan emici Zoruna mı gitti? şunlar bunlar; sokak
değil, Kandilde bile olmayacak lafları buradan söylediğiniz
zaman cevabınızı alırsınız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Bu yanlış bir
yaklaşım arkadaşlar, buna gerek yok.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Sana kim, ne dedi ya?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bakınız, HDP
dâhil üç günden beri burada çok yoğun, bu konuya ilişkin mesai
harcıyoruz, güzel işler yaptık, katkı sağladık;
siz, biz beraber işler yaptık. Bu dilin kime faydası var Allah
aşkına? Bu dilin hangi milletin -sosyal
karşılığı- hangi sosyal kesimin derdine çözüm
üreteceğini size sormak istiyorum. Kan emici ne demek ya? Biz kan emici
değil, terörün kanını emen insanlarız, emeceğiz de.
(AK PARTİ, MHP ve Komisyon sıralarından alkışlar) Ama
siz tutarda bize beş dakikalık kürsü hakkını küfür
hakkı olarak değerlendirirseniz, hiç acelemiz yok, sabaha kadar cevap
veririz ama yakışmaz.
Bakın Sayın Vekilim, vekillik bitecek,
camide, yolda, havalimanında, birbirimize bakacağız.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Cemevinde
BÜLENT TURAN (Devamla) Utanacaksınız gün
geldiğinde. Yapmayın bunu, aynı çatı altındaki
insanlara Zoruna gitti. Kan emiyorsunuz. tarzı yüz yüze söylemekten
utanacağınız lafı söylemeyin. Eleştirin, siyasi olarak
bir sürü eksiğimi ben de söylüyorum; eksiğimiz var kardeşim,
eleştirin ama hakaret nedir, bağırmak nedir, üst perde nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BÜLENT TURAN (Devamla) Başkanım, lütfen,
bir dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Turan, biliyorsunuz,
sataşmadan iki dakika...
BÜLENT TURAN (Devamla) Peki, teşekkür
ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve Komisyon
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir)
Beyoğlunu da yemeye karar verdiniz.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Günde 20 defa bize terörist diyorsunuz.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin
Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4469) ile Çevre Komisyonu ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde 2 adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(2/4469) esas numaralı Kanun Teklifinin 3'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 3- 21/7/1983 tarihli ve
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 12-
27/7/2004 tarihinden itibaren yapılan kadastro çalışmaları
sonucu zilyetlik şartları oluştuğu halde sit
alanlarında kalması nedeniyle Hazine adına tespit ve tescili yapılmış
taşınmazlardan 1 ve 2 nci derece arkeolojik sit alanları
dışında kalan sit alanlarındaki
taşınmazların kadastro tutanaklarında zilyet veya hak
sahibi olarak belirtilen kişilerin veya mirasçılarının,
31/12/2022 tarihine kadar Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı birimlerine
müracaatları halinde bu birimlerin talebi ile harca tâbi olmadan resen
ilgilisi adına tescilleri yapılır. Bu hüküm davası devam
eden taşınmazların zilyet veya hak sahibi olan kişileri
veya kanuni mirasçılarını da kapsar. Bu davalarda karar
verilmesine yer olmadığı kararı verilir. Yargılama
giderleri ve masrafları hak sahibi olan kişi ve
mirasçılarına yüklenir.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş
Karasu Hüseyin
Yıldız Burcu
Köksal
Sivas Aydın Afyonkarahisar
Burhanettin
Bulut
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Burcu Köksalın.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Öncelikli olarak,
PKKlı teröristlerce şehit edilen Aybüke Yalçın
öğretmenimizi ölüm yıl dönümünde saygı ve rahmetle anarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Termalin, mermerin ve zaferin başkenti güzel
memleketim Afyonkarahisarla ilgili bir kanun teklifi üzerinde
görüşüyoruz. 27 Temmuz 2004 tarihinden başlayarak yapılan
kadastro çalışmalarında fiilen kullanım hakkı
oluştuğu hâlde, sit alanlarında kalması nedeniyle hazine adına
tespit ve tescili yapılmış taşınmazlardan birinci ve
ikinci derece arkeolojik sit alanı dışında kalan sit
alanlarındaki taşınmazların kadastro tutanaklarında
zilyet veya hak sahibi olarak belirtilen kişilerin veya
mirasçılarının bir yıl içerisinde başvurmaları
hâlinde adlarına tescil yapabilmelerine olanak sağlanmış
ancak süre 2008 yılında sona ermiştir.
Şimdi, bu maddeyle, eski adı Büyükkalecik
olan, bugünkü Kocatepe beldemizde bulunan sit alanındaki
taşınmazlarda hak sahiplerine veya mirasçılarına 31
Aralık 2022 tarihine kadar tescil için hak tanınıyor. Kocatepe
beldemizde yaşanan bu mağduriyeti bizzat yerinde inceleyerek ve
hemşehrilerimizden defalarca dinleyerek öğrendim ve gelip Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bu mağduriyeti, bu sıkıntıyı
dile getirdim. Geç kalınmış olsa da Gazi Meclisimizin sesimize
kulak verip bu düzenlemeyi getirmesinden dolayı son derece memnunuz ve
hemşehrilerimiz adına da teşekkür ediyorum. Doğru
olanı, güzel olanı her zaman destekleriz ve her zaman
yanındayız lakin yanlışın da
haksızlığın da her zaman karşısında
durmayı biliriz.
Şimdi, burası Kocatepe, beldemize
adını veren, 1874 rakımlı Kocatepe. Ethem Tem'in o gün
çekmiş olduğu bu fotoğraf aslında bize her şeyi
anlatıyor zaten. Sabaha karşı işte bu tepede, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ün önderliğinde Büyük Taarruz başladı. Bu Büyük Taarruz
ki Kurtuluş Savaşı'nın nihai zaferidir. Kocatepe Millî
Mücadelemizin temel taşlarındandır, Türkiye Cumhuriyeti'nin
temellerinin atıldığı yerdir Kocatepe. (CHP
sıralarından alkışlar) Kocatepe demek emperyalizme diz
çöktürmektir Kocatepe demek yedi düvele meydan okumaktır. Kocatepe'nin
önemini ve anlamını Atatürk'e alerjisi olanlar Keşke Yunan
galip gelseydi. diyenler ve fesli deli Kadir'in yol arkadaşları
anlamaz, anlayamaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Her yıl Kocatepe'de, Büyük Taarruz'da düşmana
diz çöktüren Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının
izinden yürüyoruz; hemşehrilerimizle, yurdun dört bir yanından gelen
vatanseverlerle, il protokolüyle bu coşkuya ortak oluyoruz, kutluyoruz
ancak iktidar düzeyinde ne yazık ki ne Cumhurbaşkanı ne
yardımcıları ne de bakanlar bu kutlamalara katılmıyor,
sadece ilin vekilleriyle sınırlı kalıyor. Malazgirtte
kutlamalara neredeyse tam kadro katılan AKP, Afyonkarahisar Kocatepeye
gelince ilin vekilleri düzeyinde kalıyor. Neden? Kocatepe olmasaydı,
bu zafer kazanılmasaydı biz tarihimizi ve geçmişimizi
bilmeyecektik; Kocatepe olmasaydı Malazgirt'i kutlayamayacak. 2 zaferi
kıyaslamaya kalkmayın, Kocatepe ve Malazgirt rakip değil,
birbirinin tamamlayıcısıdır; Malazgirt de bizimdir,
Kocatepe de bizimdir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Ya zafer kazanırız ya şehit oluruz! diyen
Sultan Alparslan'la açılan Anadolu'nun kapıları Ya istiklal ya
ölüm! diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu kutlu zaferiyle ebediyen vatan
kılınmıştır.
SALİH CORA (Trabzon) Aynı kanaatteyiz.
BURCU KÖKSAL (Devamla) İşte bu
şanlı zaferi 100üncü yılında taçlandırıp
şanına yaraşır bir şekilde kutlamak için herkesi 24
Ağustosta Dereçine beldemizden başlayan zafer yürüyüşüyle 30
Ağustosa kadar süren bu kutlu zafere ortak olmak için, havası sert,
insanı mert, kurtuluş ve kuruluşun toprağı olan güzel
memleketim Afyonkarahisar'a bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH CORA (Trabzon) Geleceğiz.
BAŞKAN Tamamlayınız.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlayacağım.
Sözlerime Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye
şiirinden şu dizelerle son vermek istiyorum:
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar.
Eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi
kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovasına atlayacaktı.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Antalya
İzmir
İstanbul
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer
Mersin
Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ali Kenanoğlunun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Okmeydanı'nı konuşmaya devam
edeceğiz arkadaşlar. Bu kimseyi rahatsız etmesin çünkü Okmeydanı'nda
ciddi bir dram söz konusu ve hakikaten hiçbir şekilde hakkın, hukukun
tanınmadığı, 16 defa iptal edilen, reddedilen bir karar var
ve buna rağmen de ısrarla orada bir kentsel dönüşüm yapmak isteyen
Belediye Başkanı var. Şimdi, zorla
Yani kentsel dönüşüm
meselesini detaylıca bir çoğumuz biliyoruz. Deprem
Araştırma Komisyonunda birlikte
çalıştığımız arkadaşlar var burada, kentsel
dönüşümün nasıl olması gerektiği üzerine birçok brifing
yapıldı, birçok sunum yapıldı; bu işin toplumun, orada
yaşayan halkın rızası olmazsa eğer nasıl
sorunlara yol açacağı konusunda birçok belge, bilgi ve sunum
toplandı, bu Meclisin arşivlerinde de kayıtlarında da var;
daha bu dönemde yapılan bir şeydir bu. Şimdi, bakıyorsunuz,
Okmeydanı'nda insanların kabul etmediği şekilde, zoraki bir
kentsel dönüşüm söz konusu. Tabii, mahalle halkı da diyor ki: Ya,
bu, kentsel dönüşüm filan değil; bu, rantsal dönüşüm. Yani
belirli müteahhitlerin burada koruyup kollandığı bir sistem
var. Dolayısıyla da biz evlerimizi...
Niye? Çünkü Okmeydanı bölgesi şu anda
kentin tam orta göbeğinde kalmış ve orada geçmişten gelip
gecekondularda oturan insanlar var, aynı Küçük Armutlu'da olduğu
gibi, şehrin diğer göbeğinde kalan başka gecekondu
bölgelerinde olduğu gibi. Yani buralar şöyle görülüyor: Ya,
buralarda büyük rant alanları oluştu, bunlar çeksin gitsin başka
yere; biz buralarda büyük rant merkezleri oluşturacak yapılar,
binalar oluşturalım. şeklinde bir bakış
açısı da var. Küçük Armutlu'daki bakış açısı da
bunun üzerine kurulu. Şimdi, Okmeydanı'nda da benzer şekilde,
vatandaşın, oradaki derneğin, oradaki çevre derneğinin,
oradaki yaşayan insanların da beyanları ve söylemleri bunun
üzerine kurulu.
Şimdi, buradan bakıyorsunuz, bir taraftan
insanların elektrikleri kesilmiş, suları kesilmiş ciddi bir
sorun var. Biraz önce baktım Belediye Başkanı bu konuda ne diyor
diye, Belediye Başkanı tamamen şöyle diyor: Marjinal
grupların söylemi. Başka bir şey değil yani marjinal
grupların söylemi üzerine kurulu bir ideolojik yaklaşımdan
bahsediyor. İzliyorsunuzdur iki gündür -bilmiyorum sizler izliyor musunuz-
biz iki gündür oradaki yaşananları izliyoruz, vatandaşların
evlerinin içerisinden dahi yansıyan görüntüler var. Ya, kimin ne
dediği, kimin ne olduğu belli. Biraz önce, bu konuşmadan önce
oradaki tanıdığım bir dernek başkanını
aradım, dedi ki: Bu mahallede şu anda bu mağduriyeti
yaşayanların büyük çoğunluğu da AKP'ye oy verenler. Hani,
işine gelmediği zaman marjinal ilan ediliyor ya kolaylıkla,
böyle değil. Şu anda o mağduriyeti yaşayanların büyük
çoğunluğu da AKP'ye oy veren mahalleliler. dedi çünkü mahalleden
birisiyle görüştüm. Dolayısıyla buradaki
sıkıntıyı dile getirdiğim zaman
Ya, bu çözülsün diye
dile getiriyoruz biz burada, bunun için konuşuyoruz çünkü hakikaten
insanların hastaları var, mağdur olmuş insanlar var,
engelli insanlar var ve onların orada elektriği, suyu, gazı
kesilerek orada başka bir işkenceye maruz
bırakılıyorlar ve hakikaten ölümlere sebep olacak vakalar da söz
konusu.
Diğer taraftan, Çekmeköy'deki mevzu
Arkadaşlar,
burada deprem için toplanma alanına ve oradaki bir parka
yapılaşma izni veriliyor ve bununla ilgili sıkıntılar
var. Şimdi, burada biz Deprem Araştırma Komisyonundayken
şuna tanık olduk, denildi ki özellikle bazı ilçeler için: Bir
depremde toplanma merkezi sadece mezarlıklar
Bak, sadece
mezarlıklar
Önemli merkezî ilçeler yani şehrin göbeğindeki
ilçeler açısından
Yani sağ çıksanız da depremden
sonra mezarlığa gideceksiniz, öldüyseniz de mezarlığa
gideceksiniz, mezarlıktan başka gideceğiniz yer yok
İstanbul'da şu anda. Şimdi, bütün bunlar niye yok?
İşte, bu tür park alanları imara açılıp
yapılaşmaya açıldığı zaman sizin gideceğiniz
toplanma alanınız da olmaz. E, şimdi, Çekmeköy'deki
vatandaşın isyanı da buna yönelik. Diyor ki: Ya, bizim burada
bir toplanma alanımız var. Niye olmuş bu? İşte, sizin
bildiğiniz o müteahhitlerden birinin imar planı yapılırken
ona ayrılması gereken park alanı ayrılmamış, ona
başka yerden verilmiş, gelmiş, orada halkın ortak park
alanına ve toplanma alanına göz dikmiş ve orası imara açılmış,
orayla ilgili sıkıntılar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sonuçta biz İstanbul milletvekiliyiz ve
İstanbul'daki yaşanan sorunları, sıkıntıları
ve Türkiye'nin birçok bölgesinde, farklı bölgelerinde yaşanan sorun
ve sıkıntıları burada dile getireceğiz ve
bunların çözülmesi konusunda da elimizden geleni yapacağız.
Sizden de talebimiz: Bu sorunları görün, duyun, bilin. Her ne kadar
kulağınızı da kapatsanız, gözünüzü de kapatsanız
biz bu sorunları buradan bunun için dile getiriyoruz çünkü orada insanlar
mağdur ve sıkıntı yaşıyorlar ve bunların
çözülmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge
aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Antalya İzmir İstanbul
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer Dirayet
Dilan Taşdemir
Mersin Diyarbakır Ağrı
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza
sahipleri:
İbrahim
Halil Oral Dursun
Ataş Ayhan
Altıntaş
Ankara Kayseri Ankara
İsmail
Koncuk Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Adana Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Dirayet Dilan Taşdemirin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR
(Ağrı) Teşekkür ederim Başkan.
Televizyonları karşısında bizi
izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta içerisinde
2 ırkçı saldırı sonucunda 2 mülteci yaşamını
yitirdi. Dün Bağcılarda 3 Suriyeli işçi
yaşadıkları evde saldırıya uğradılar. Bu
saldırı sonucunda Şerif El Ahmed ismindeki Suriyeli mülteci,
işçi öldürüldü, katledildi. Diğer ırkçı saldırı
ise Rize'de gerçekleşti; bu saldırıda da Afgan bir mülteci
sadece Afgan olduğunu söylediği için bir ırkçı
saldırı sonucunda yaşamını yitirdi. Yani mültecilere
yönelik bu saldırılar
Yaşanan ekonomik kriz ve kimi popülist
siyasetçilerin söylemiyle yaratılan bu iklim sonucunda katlediliyorlar,
saldırıya uğruyorlar. Yani ülkemizde yaşanan bütün
kötülüklerin kaynağı sanki mültecilermiş gibi, mültecilere
bağlanarak bu, izah edilmeye çalışılıyor.
Açıkçası, bu mültecilere karşı yürütülen nefret siyaseti ve
ırkçı saldırılar bir şekilde iktidarın da
işine geliyor çünkü mülteciler konusunda yürüttüğü politika bir
şekilde sorgulanmıyor, ülkede yaşanan ekonomik krizin bir
şekilde üstü örtülüyor ve bu şekilde bu mültecilere yönelik
saldırılar iktidarın politikalarını örtmesine, gizlemesine
de neden oluyor.
Evet, AKP'nin bir mülteci politikası yok,
mültecileri kendi politik çıkarları için uzun dönemdir
kullandığını biz biliyoruz; yeri geldiğinde Avrupa'ya
karşı bir şantaj aracı olarak kullanıldı, yeri
geldiğinde Suriye rejimini devirmek için mülteciler hep bir sorun gibi öne
sürüldü. Şimdi, mültecilere karşı oluşan bu nefret
ikliminde bir oy kaybı, bir oy telaşı gündeme geldi. Şimdi,
ne tartışılıyor? Deniliyor ki: Zaten mülteci
değiller, geçici olarak koruma altındalar, biz bunları güvenli
bölgelere zaman içerisinde göndereceğiz. Bir dönem Gönüllü
göndereceğiz. bir dönem Zorla göndereceğiz. denildi. Şimdi bu
mesele, güvenli bölge meselesi tartışılıyor.
Açıkçası, biz de soruyoruz: Hangi güvenli bölge? Güvenli bölge
dediğiniz yerler, şu an ÖSO, IŞİD ve envaiçeşit
çetenin cirit attığı bölgelerdir. Bakın, Suriye İnsan
Hakları Örgütünün bu güvenli bölge olarak tarif edilen yerlerde
yaşanan hak ihlallerine dönük yüzlerce raporu var. Bu raporlarda mala el
koyma, taciz, fidye, insan kaçırma, zorla mallarına çökme gibi
insanlara karşı, insanlığa karşı binlerce suç
işlendiği ifade ediliyor. Özellikle Afrinde demografyasına
yönelik bir girişimde bulunuldu; binlerce Afrinli yerinden yurdundan göç
ettirildi. Yani, Afrin gibi zeytinle anılan bir kent şimdi çetelerle
anılır duruma geldi.
Şimdi, savaş politikalarına
karşı çıkmadan Mülteciler niye geliyor? diye sormak ne
ahlakidir ne vicdanidir ne de insanidir. Bakın, 2011 yılında
Suriye savaşı başladığında ne deniliyordu? Biz, Emevi
Camisinde namaz kılacağız. deniliyordu. Yani Emevi Camisinde
namaz kılma hayali binlerce, milyonlarca insanın yaşamına
mal oldu; milyonlarca insanın yerini yurdunu, evini terk etmesine neden
oldu. O dönem bu savaşı alkışlayanlar, Önde yürüyelim.
diyenler, Bizi götür Reis. diyenler ya da bunun yanında duranlar, sessiz
kalanlar, şimdi durmuş diyorlar ki: Bu mülteciler niye geliyor?
Mülteciler niye geliyor sorusunu sormadan önce bir kere savaş
politikalarına karşı çıkacaksınız,
barış siyasetini savunacaksınız; insanların yerinde
kalmasını istiyorsanız öncelikli yapılması gereken
şey bu.
Bakın, şimdi, yine, bir kez daha kuzey
Suriyeye bir operasyon planlanıyor. Bu sefer gerekçe olarak da Kürt
düşmanlığı, Kürtlerin oradaki varlığı sebep
hâline getiriliyor; bir algı operasyonu düzenleniyor ve bir operasyon
hazırlığı yapılıyor. Şundan bir kere ders
çıkarılmadı, 2011den beri yaşanan trajedi, kriz,
insanlık krizi bir kez daha tekrarlanmak isteniyor ama yine bu operasyona,
bu savaşa karşı ses yükseltilmiyor. Bu operasyonun da bir
mülteci krizi yaratacağı, derin bir ekonomik kriz
yaratacağı bilindiği hâlde bu savaş siyasetine herkes
sessiz kalmak istiyor, bir şekilde onaylanıyor.
Ülkedeki ekonomik kriz, yolsuzluk, yaşanan
yoksulluk, yaşanan krizler, gerçekten açlık, sefalet bir şekilde
AKPnin zaten umurunda değil, bu gerçekliği kabul etmek de
istemiyorlar. İşte, her gün televizyonlara çıkıyorlar,
demeçler veriyorlar, diyorlar ki: Yoksulluk yok, açlık yok. Bu
söylediklerini işte, TÜİK aracılığıyla da gerçekmiş
gibi kabul ettirmeye çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla)
Şimdi, AKPnin tek bir gündemi var; algıyla, zorla, şiddetle,
baskıyla, her ne yöntemle olursa olsun, savaşla, operasyonla
iktidarda kalmak; bir tek derdi var, bir tek amacı var,
iktidarımı nasıl sürdürebilirim arayışında ama
bizler şunu çok iyi biliyoruz ki: Bu savaş, operasyon, işgal
ancak AKPnin antidemokratik yönetim anlayışını,
zihniyetini sürdürmesine vesile olur. Onun için de biz mültecilerin hedef
yapılmasına, savaş politikalarına karşı bir kez
daha barışın sesini yükseltmeye, diyaloğun sesini
yükseltmeye tüm Meclisi ve bizi izleyen bütün halkımızı davet
etmek istiyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerindeki söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına
görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine bir AK PARTİ klasiği, yine 14 kanunda değişiklik
yapılması istenen bir torba kanun getirildi önümüze. Arkadaşlar,
Allah aşkına siz 2002den beri Hükûmet değil misiniz?
Getirdiğiniz bu kanun teklifinin 4üncü maddesinde yer alan çevre yönetim
birimi, çevre görevlisi terimini 29 Kasım 2018 tarihli ve 7153
sayılı Kanunun 28inci maddesiyle değiştirmediniz mi?
Değiştirdiniz. Şimdi neden bir daha değişiklik yapma
gereği duyuyorsunuz?
Diğer önemli bir başka husus. Çevre
danışmanlık firması terimini bu maddeye ekleyerek çevre
yönetimi hizmeti vermek üzere Bakanlık tarafından yetkilendirilen
tüzel kişilik tarifi yapıyorsunuz fakat burada yapılan
tanımlar mesleki bir muhtevaya sahip değil. Arkadaşlar, kusura
bakmayın, işin ciddiyetinin farkında değilsiniz herhâlde.
Çevre mühendisliği, biyoloji, kimya ve benzeri alanların işaret
edilmediği bu düzenleme çevre gibi çok önemli, bizim için millî beka
meselesi olan bir hususta yapılan son derece yanlış ve ciddiyetsiz
bir iş. Hiçbir çevre formasyonu olmayan kişilerin bu hizmetleri
vermeleri, şirket kurmaları ve devlet adına iş görmelerinin
önünü açacak bu teklifin İYİ Parti olarak Komisyon
görüşmelerinde verdiğimiz önergeyle metinden çıkarılmasını
istedik ama siz inatla Cumhur İttifakı olarak kanunlaştırmak
istiyorsunuz. Azami kamu yararının aranması gereken çevre gibi
alanlarda özel sektörün vereceği hizmetlerin çerçevesi kanunla ve çok daha
geniş içeriklerle belirlenmeli yoksa Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının kişiye özel
yönetmelik değişikliğiyle oldubittiye getirilecek bir mesele
değil bu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşenerin de 31 Mart 2021 tarihli grup toplantımızda ifade
ettiği gibi, biz İYİ Parti olarak doğa ve çevreyle uyumlu,
ekolojik dengeyi gözeten ve bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir
Türkiye bırakmak istiyoruz. Eğer doğru politikaları
uygularsak dünyada çevre koşulları ve iklim
değişikliği konusunda artan hassasiyeti ülkemiz için çok önemli
bir fırsata çevirebiliriz. İktidara geldiğimizde ilk iş,
Paris Anlaşmasını onaylayacağız çünkü bu
anlaşmayı onaylamadan sanayide yeşil dönüşümden,
çevrecilikte sıfır atıktan bahsetmek mümkün değildir.
Yenilenebilir enerji üretimine yönelik yatırımları
destekleyeceğiz. Hani Bizi kıskanan Almanya. diyordunuz ya,
işte o Almanya elektrikli araçlardan vergi almayıp üzerine bir de
maddi destek verirken sizin Hükûmetiniz elektrikli araçlardan alınan
ÖTVyi artırıyor. Biz tüm ulaştırma
yatırımlarını toplu taşımayı özendirecek
şekilde planlayacak, toplu taşımada elektrikli araç
dönüşümünü başlatacağız. Biz hükûmet olduğumuzda
çevreye, doğaya ve yeşile uyum düzenini ölçen bir derecelendirme
sistemi kuracak, firmaları yeşil dönüşüme uyumu çerçevesinde
tıpkı enerji verimliliğinde olduğu gibi derecelendirip
yüksek not alan firmaları kurumlar vergisinden muaf tutacağız.
Karbon kotası ve yeşil dönüşüm fonunu hayata geçirip ülkemizin
yeşil ekonomik dönüşümünü kolaylaştırıp
hızlandıracağız. Bizim için bir ülkenin nefesi doğa,
emeği çevre, ürünü de topraktır. İşte bu yüzden
atalarımızın kanlarıyla bizlere miras
bıraktığı topraklarımızı koruyacak,
kollayacağız. Verimliliği ve tasarrufu öne çekecek,
çiftçilerimizi destekleyecek, sağlıklı ürünler üreteceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün ülkemizde yaşanan çevre sorunlarının
temel nedeni siyasidir, yanlış politika tercihleridir. Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı beton ekonomisi ve imar rantlarını
dağıtma bakanlığı olmaktan çıkmalı, içindeki
tutarsız ve çelişkili yapıya karşın doğayı
ve çevreyi korumanın ana görevi olduğunu anlamalı ve
gereğini çevreden ve doğadan yana yapmalıdır. Lafın
kısası, öyle kuru kuruya Biz çevre dostuyuz. demekle olmuyor bu
işler. Çözüm bellidir; akla, bilime uygun kararlar alacak ciddi bir siyasi
irade gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) Bunun için
çok az kaldı. İYİ Parti iktidarında çevreye duyarlı,
insan sağlığını önceleyen ve hakkaniyetli bir yönetim
geliyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan veya Bakanlığın ilgili
yönetmelikle belirlediği kişiler ifadesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş
Karasu Hüseyin
Yıldız Burhanettin
Bulut
Sivas Aydın Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
METİN YAVUZ (Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Hasan Baltacının.
Sayın Baltacı, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine bir çevre ve imar kanunuyla karşı
karşıyayız. Bu kanunlarda bugüne kadar yapılan hiçbir
değişikliğin Türkiye'de çevre ve imarla ilgili herhangi bir
sorunu çözdüğünü görmedik. Şimdi size bu konuyla ilgili bir örnek
vereceğim. Şimdi, Kastamonuda bulunan bir yeşil alanın
başından geçen hikâyeyi anlatacağım.
Kastamonunun en büyük mahallelerinden biri olan,
içinde üniversite kampüsünün, devlet hastanesinin, adliyenin, otogarın,
küçük sanayinin ve birçok kamu kurumunun da bulunduğu Kuzeykentteki bu
arazi, 1996 yılında Alparslan Türkeş Botanik Parkı ilan
edilir. On yıl sonra, 2006 yılında, önce sosyal-kültürel tesis
alanı, ardından 2009 yılında 1.80 emsalle konut alanı,
sonra 2015 yılında 2.40 emsalle kültürel tesis alanı ve en
sonunda 2017 yılında, MHPli Meclis üyelerinin de evet oyuyla 3
emsalle ticaret ve konut alanına dönüştürülür. Bu arsa, zaman
içerisinde bölünerek bir kısmına düğün salonu, bir
kısmına da konut yapılır; geriye kalan yaklaşık
17 bin metrekarelik arsa sonunu beklemeye başlar ve en sonunda 2021
yılında Kastamonu Belediyesi tarafından bu arsanın
satış yetkisi alınır. O andan itibaren CHP Kastamonu
İl Başkanı tarafından üzerinde çam
ağaçlarının da bulunduğu bu arsanın
satılmasının doğru olmadığı, bu alanın
kamu eliyle yine Kastamonunun ihtiyacı olan kültür merkezi, öğrenci
yurdu, kreş gibi tesisler için kullanılabileceği hem kamuoyuyla
hem de Kastamonu Belediye Başkanıyla paylaşıldı.
Üstüne, böyle bir projenin hayata geçirilmesi için elimizi taşın
altına koyacağımızı da İl
Başkanımız ifade etti. Ayrıca böylesine önemli bir arazi
üzerinde yapılacak bir tasarrufun geri dönüşünün olmayacağı
için oldubittiye getirilmeden, Kastamonuluların da onayına sunularak
değerlendirilmesi gerektiğini de kamuoyuyla paylaştık çünkü
biz millî iradenin sadece seçim döneminde değil memleketin geleceğini
ilgilendiren her konuda başvurulacak bir güç olduğuna inanıyoruz
ama maalesef eleştiri ve önerilerimiz dikkate alınmadı ve bu
arsa Sayın Belediye Başkanının
Satacağımızı da nereden çıkarıyorsunuz?
demesine rağmen 26 Nisanda 67 milyon 500 bin lira gibi piyasa
değerinin çok çok altında bir bedelle satışa
çıkarıldı. Dahası, İl Başkanımız ve
arkadaşlarımız ihaleyi izlemek için gittiklerinde ihale
salonunun kapısının kilitli olduğuna ve içeriye kimsenin
alınmadığına şahit oldular. Kapalı ve kilitli bir
kapının ardında bu arsa o gün 100 milyon 350 bin TLye
satıldı ancak kararlı mücadelemiz ve kamuoyu baskısı
nedeniyle ihale iptal edildi. Tam bir yanlıştan dönüldü derken
kırk iki gün sonra 7 Haziranda aynı arsa bu sefer 103 milyon 500 bin
lira bedelle yeniden satışa çıkarıldı.
Arkadaşlarımız ihaleyi izlemeye gittiklerinde bu sefer de
kapının sadece kapalı ve kilitli olmadığını,
aynı zamanda önüne barikat kurulduğunu da gördüler. Öncelikle, önüne
barikat kurulan kapalı ve kilitli bir kapının ardında
yapılanın bir ihale olup olmadığı şüphelidir.
Ayrıca bu 2nci ihaleyle arsa bu sefer tam 153 milyon 500 bin liraya
satıldı. Kırk iki gün arayla yapılan iki satış
arasında 53 milyon lira gibi büyük bir farkın olması da
arsanın değerinde satılıp satılmadığı
konusunda Kastamonuluları ikna etmemiştir ama partimizin kararlı
tutumu sayesinde Kastamonu Belediyesine 53 milyondan fazla gelir
sağlanmıştır.
Sonuç olarak, değerli arkadaşlar, yirmi
altı yıl önce Alparslan Türkeş Botanik Parkı ilan edilen
bir yeşil alanın rant uğruna parça parça
yağmalanmasının öyküsü aslında bildiğiniz bir öyküdür.
İstanbula yapılan ihanetin Kastamonudaki tezahürüdür.
Değerli arkadaşlar, mevcut belediye
yönetimi açısından da gelinen nokta şudur: Burası MHP belediyesidir,
istediğimiz arsayı, istediğimiz gibi, istediğimiz fiyata,
kimseye sormadan satarız. İşte geldiğiniz nokta budur.
Oysa orası MHP belediyesi değildir, orası Kastamonu
Belediyesidir; dün başkası yönetiyordu, bugün siz yönetiyorsunuz,
yarın biz yöneteceğiz. Hem öyle satarak değil yaparak
yöneteceğiz, hem öyle En iyisini ben bilirim. mantığıyla
değil Akıl akıldan üstündür. mantığıyla
yöneteceğiz, hem de kapıları kilitleyerek değil tüm
kilitleri açarak yöneteceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Kastamonu
Milletvekili Hasan Baltacının 336 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partili hatibin konuşmasında dile
getirdiği Kastamonu Belediyesi, evet, Milliyetçi Hareket Partili bir
belediyedir ama Kastamonuluların, hemşehrilerimizin helal
oylarıyla seçilmiş olan bir belediyedir, belediye
başkanlığıdır, belediye meclisidir.
İfade edilen hususlarla ilgili olarak tabii ki
bilgi sahibi değiliz. Bu, Kastamonu ili içerisinde gerçekleşen bir
hadise gibi gözüküyor. Bununla ilgili gereken bilgiyi alırız fakat
şunu belirtmem gerekir ki Milliyetçi Hareket Partisi anlayış
itibarıyla Yanlış olmaz, yanlış meydana gelmez.
iddiasında değildir ama yanlışın himaye edilmesi
noktasında olmaz. Mutlaka bununla alakalı gereken makamlar
açıklamayı yapacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bugün burada
bununla yetinmekte fayda olduğu kanaatindeyim fakat ihanet gibi,
şehre ihanet gibi sözleri, efendime söyleyeyim, herhangi ortaya
çıkmış bir soruşturma, bir rapor, bir karar olmadan bu
şekildeki ağır ithamları kabul etmediğimizi ifade
ediyor, saygılar sunuyorum.
VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve 64 Milletvekilinin
Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4469) ile Çevre Komisyonu ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 336) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde aynı mahiyette 2 önerge
vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Antalya İzmir İstanbul
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer Gülüstan
Kılıç Koçyiğit
Mersin Diyarbakır Muş
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş
Karasu Ali
Şeker Burhanettin
Bulut
Sivas İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğitin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Ben bu bölümde, daha doğrusu bu yasa teklifinin
5inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Aslında, bütün
teklife baktığımız zaman yine toplama bir teklif
olduğunu görüyoruz, yine bir torba mantığının burada
da devam ettiğini görüyoruz. Aslında, ihtisas komisyonu olması
gereken Çevre Komisyonunun tali komisyon olarak görevlendirildiğini
görüyoruz ama daha önemlisi, bütün yasa metnine sinen bir süreci
geçiştirme, gerçek anlamda bir çözüm bulmama, palyatif çözümlerle günü
kurtarmaya çalışan bir anlayışın, bir
algının bütün bir yasanın metnine, ruhuna sindiğini
görüyoruz.
Şimdi, çevre gibi içerisinde iklim krizini
yaşadığımız, iklim krizine bağlı olarak
pandemi gibi büyük süreçlerin yaşandığı, insan ve
ekosistemin varlığının tehdit altında olduğu bir
dönemde sadece getirip burada böyle birkaç tane palyatif çözümle sürece cevap
oluşturmaya çalışmanın kendisinin yanlış ve
yanıltıcı olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Şimdi, 5inci maddede ne var? 5inci maddede
aslında Çevre Kanunundaki idari para cezalarını içeren
hükümlerin yeniden düzenlenmesi var ve özel çevre koruma bölgelerinde de bu
idari para cezalarının 2 kat olarak uygulanması öngörülüyor.
Peki, soruyoruz: Siz neden bu çevreyi sadece belirli illerle, işte,
İstanbul, Kocaeli ve Bursayla sınırlandırıyorsunuz?
Ya da sadece cezaları 2 kat artırmak bugün Marmarada yaşanan
müsilaj sorununu, kirlilik sorununu, çevre felaketini gerçek anlamda çözecek
midir? Hayır, tabii ki çözmeyecektir. Bunu siz de en az bizim kadar
biliyorsunuz ama mesele artık o kadar boyutlu bir hâle gelmiş ki,
iş o kadar çığırından çıkmış ki müsilajı
herkes, bütün Türkiye gördü, bütün dünya gördü ve siz de İşte,
bakın, biz de bir şeyler yapıyoruz. diye geldiniz, bu
yasayı buraya getirdiniz.
Şimdi, yıllardır Ergene Nehri zehir
akıtıyor. diyoruz. Bakın, Ergene için hiçbir önlem
almıyorsunuz. Ergene Nehrinde dünya kadar kimyasal, dünya kadar
ağır toksik maddeler her gün denize akıtılıyor ama
hiçbiriniz kılınızı kıpırdatmıyorsunuz, Ya,
biz bu Ergenenin sularını niye Marmara havzasına
aktarıyoruz, niye Marmara Denizine deşarj ediyoruz? Gelin, burada
hem kimyasal hem fiziksel hem de diğer bütün atık su geri dönüşüm
sistemini kuralım. diye düşünmüyorsunuz. Neden? Çünkü o maliyetli.
Sizin için sermayeye yük olabilecek, sermayeye maliyet olacak her şeyden
kaçınmak gerekiyor ama çevreyi kaybetmemizi, ekosistemin tahrip
edilmesini, doğanın katledilmesini bir maliyet olarak ne yazık
ki görmüyorsunuz. Bütün bu yasa teklifinde de aslında bunu
yaptığınızı görüyoruz. Ki biz, atık su
arıtılsa bile denize deşarj edilmemesi gerektiğini
düşünüyoruz çünkü denizin kendisine has bir tuzluluk oranı var,
kendisine has bir pH oranı var ve deniz ekosistemi açısından da
çok özel. Eğer siz herhangi bir suyu, saf su bile olsa,
damıtılmış su bile olsa eğer denize deşarj
ederseniz oranın o biyoçeşitliliğini bozar, geri dönüşü
imkânsız tahribatlara yol açarsınız. Bunun için karada olan karada
kalır ve karada kullanılan atık suyun da geri
dönüştürülmesi ve bir şekilde karada kullanıma yeniden
sunulması gerekir. Türkiye gibi su fakiri olan bir ülkenin hızlı
bir şekilde suyun geri dönüşümü meselesinde, atık suların
arıtılması meselesinde yol alması gerekiyor. Bu mesele özel
sektöre havale edilemeyecek kadar değerli bir mesele çünkü
yaşamımızdan, geleceğimizden ve dünyamızdan
bahsediyoruz. En azından bu meselede bir kârlılık
mantığı gütmeyin ve bu meselede gerçek anlamda bir insani
tutumu, doğadan yana, yaşamdan yana bir tutumu gelin hep beraber
ortaya koyalım diyoruz.
Şimdi, ikinci bir mesele, çevreyi
konuşuyoruz, benim ilimde, vekili olduğum ilde, Varto'da bahar
aylarında bir sel felaketi yaşandı, rögarlar taştı,
evleri su bastı. Kayyum belediyesi arandı, gelmedi; AFAD arandı,
gelinmedi; kaymakam arandı, gelinmedi; biz önerge yazdık, cevap
verilmedi. Ya, soruyoruz, ne yapıyorsunuz, gerçekten ne yapıyorsunuz?
Siz ne zaman yurttaşın yanında olacaksınız? Evini
atık sular basmış insanların son, bütün yardım
çığlıklarına, sizi arayıp dört bir koldan yardım
istemelerine rağmen neden yardımlarına koşmuyorsunuz? Çevre
diyoruz, siz Muş'ta bütün çöpleri yakıyorsunuz ya, Varto'da çöpleri yakıyorsunuz.
Bir tane çöp toplama alanınız yok, katı atık dönüşüm tesisiniz
yok ama gelmişsiniz burada çevreden, doğadan bahsediyorsunuz.
Bunların hiçbirinin inandırıcı
olmadığını ifade edelim.
Diğer bir mesele, demin vekilimiz söyledi,
Okmeydanı meselesi. Bakın, binlerce defa söyledik, bu rantsal
dönüşüm mantığından vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Geçmişte kentin çeperlerinde kalan, Anadoludan
göçüp gelip binbir emekle oralarda yaşam inşa eden, oranın
çamuruna, tozuna, yağmuruna, yolsuzluğuna, susuzluğuna,
elektriksizliğine katlanan insanların -bugün sırf şehrin
içinde kalmış diye- evlerine göz dikmekten vazgeçin. Bakın,
insanlar orada feryat ediyorlar. Benim astım hastası, cihaza
bağlı çocuğum var. diyor. Elektriği kesiyorsunuz,
nasıl yaşayacak bu çocuk? İnsanlar, banyolarını yapmak
için başka mahalledeki yakınlarının yanına gidiyorlar.
Sizin Belediye Başkanınız polis eşliğinde mahalleyi
ablukaya almış; ya, size dokunmuyor mu? İnsanlar ne diyor biliyor
musunuz? Ben de bu iktidara oy verdim ama bu ülkeyi yönetenlerden
utanıyorum. diyor. Açın, sosyal medya, Okmeydanındaki
insanların videolarıyla dolu. Bir tanesini siz izleyin, duyarsız
kalıyorsanız ben size hiçbir şey söylemeyeceğim buradan
değerli arkadaşlar.
Artık elinizi halktan çekin, halkın
kaynaklarından, evinden, aşından, ekmeğinden çekin diyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
ikinci söz talebi Sayın Ali Şekerin.
Sayın Şeker, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Geçen sene müsilaj araştırma komisyonu
kurulsun diye bir önerge vermiştim, o önerge reddedildi. Kamuoyundan gelen
tepki üzerine bir hafta sonra bütün partilerin de katılımıyla o
Müsilaj Komisyonu kuruldu ve o Komisyon süresince biz çalışmalar
yaptık, bölgeyi inceledik ve Ortak akılla bir şeyler yapabilir
miyiz? diye güzel de bir çalışma yaptık. Orada eğer bizim
o Komisyon kararlarımız hiçbir şekilde uygulanmasa hiçbir
anlamı olmayacaktı. Bu konuda Marmarayı koruma yasası
çıkaralım. demiştik. Bu kanunda bununla ilgili bir maddenin
gelmesi, özellikle belediyelerin bir an önce ileri biyolojik arıtma
tesislerini kurmak zorunda olması önemli bir gelişme. Altı ay
içerisinde projelerini verecekler ve üç yıl içerisinde tamamlayacaklar. Bu
konuda bu projelerin bir an önce hayata geçirilmesi için herkes üzerine
düşeni yapmalı, bakanlıklar da üzerine düşeni yapmalı.
Daha önceden birçok kere dile getirdiğimiz bir
sorun var; arsa tahsisi sorunu; Yenikapıda bu sorun var,
Başakşehirde bu sorun var. Bir gecede çıkacak bir imzayla bu
tahsisler yapılabilecekken bir yıl geçmesine rağmen o tahsisler
yapılmadığı için hazır olan tesislerin, o ileri
biyolojik arıtma tesislerinin projeleri hayata geçmedi. Bu projelerin
hayata geçirilmesi için bu tahsislerin mutlaka bir an önce yapılması
gerekiyor. Önce, şu anda, yapılması için engel konulanların
engellerini ortadan kaldıralım, diğerlerinin de projesini
hızla yapalım.
Geçen sene durum buydu, bu sene de buna benzer bir
durum var suyun altında. Adalar İlçe Başkanımız Ali
Ercan Akpolat -her zaman dalış yapan dalgıç bir
arkadaşımız- önceki gün buraya geldi, dedi ki: Marmaranın
altı ölmüş durumda; elinizi kaldırdığınızda
simsiyah bir tabaka çıkıyor, orada ölü deniz kabukları
ortalığı sarmış durumda, balık sayısı
daha da azaldı. Geçen sene durum buydu, bu sene başında
Yalovada durum bu. Yani geçen seneden bu zamana kadar kirletmeyi mi
azalttık? Yok. Sanayi tesisleri mi azaldı? Yok. Doğal olarak
yine şöylesi görüntüleri görmemiz çok uzak değil. Onun için, bir an
önce bu tesislerin hayata geçmesi gerekiyor, kirletmelerin önünün
alınması gerekiyor.
Ergene havzasında geçen hafta İklim
Adaleti Koalisyonuyla birlikte Marmaranın bütün çevresini
dolaştık -yani ben o çalışmaların bir
kısmına katıldım- Ergenede simsiyah, zift gibi zehir
akmaya devam ediyor. Oradaki o fabrikaların o Ergeneyi pervasızca
kirletmesine mutlaka müsaade etmemek gerekiyor. Onun etrafında tarım
alanları var, onun etrafında çeltik alanları var ve insanlar
onları yediğinde zehirleniyor ve kanser olduklarına,
ağır metallerin fazla olduğuna dair Dilovasında, Ergene
havzasında Bülent Şıkın çalışması
vardı; maalesef onların gereği hâlâ yapılmadı. Bir an
önce, sadece Marmaranın değil, bütün Türkiye'deki akarsuların,
denizlerin ve nehirlerin korunması gerekiyor. Onları tekrardan
kazanmak çok daha büyük bir maliyet.
Bizim, altyapı konusunda, Ulaştırma
ve Altyapı Bakanlığından da mutlaka destek görmemiz
gerekiyor. Marmara Denizinde daha önce litrede 7-8 miligram oksijen
vardı, şu anda 2-3 miligrama düşmüş durumda. Levent Artüz,
MAREM Projesiyle araştırma yapıyor ve onlar da bu sene projeyi
yapabilmek için mazot bulamıyorlar yani yıllardır yaptıkları
o projeye devam edebilmek için destek bulamıyorlar. Seneler içerisinde
nasıl öldüğünü takip edip kayda geçirmiş durumdalar ve 5
miligramın altına düştüğünde -alıcı ortam olarak
kullanılmıyor, biliyorsunuz- orada yaşayan canlılar oksijen
olmadığı için ölüyor, balıklar bir bir ölüyor, deniz
kabukları bir bir ölüyor, mercanlar ölüyor, zaten sünger kalmadı
Marmara Denizi'nde doğru düzgün. Bizim tekrardan bu canlanmayı
sağlayabilmemiz için foseptik çukuru gibi kullanmaktan vazgeçmemiz
gerekiyor, derin deşarj yapılan alanlardaki o derin
deşarjların acilen ve acilen ileri biyolojik arıtmaya
dönüştürülmesi gerekiyor. Aksi takdirde Marmara çürüyecek, çürük yumurta
kokusu gibi bütün Marmara'yı saracak. Geçen sene bir imdat verdi, o imdada
bir an önce cevap vermek gerekiyor, bir an önce o tesisleri hayata geçirmek
gerekiyor.
Okmeydanı Fetihtepede vatandaşlar zorla
dönüşüme tabi tutulmak isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ ŞEKER (Devamla) Orada gönüllü olarak
yapılabilecek olan bir dönüşüm elektrikleri kesilerek, suları
kesilerek zorla oradan çıkartılmaya çalışılıyor.
Şehrin merkezinde yoksul insanlar yaşamasın isteniyor. Hâlbuki
bu İstanbul'da, Türkiye'de yoksulu zengini yan yana komşuydu,
birbiriyle bir arada yaşıyordu ama sitelere hapsettiniz
insanları, komşularından uzak kaldılar. Orada bir bilet
parası bulamayan halk, öbür tarafta 5 milyona, 10 milyona araçlara binen
insanlar. Türkiye bu şekilde devam edemez, mutlaka insanların
şehrin her yerinde sınıf farkı olmadan
yaşayabilecekleri bir ortam sağlamak gerekiyor. Onun için rantsal
dönüşüm değil, yerinde dönüşüm gerekiyor; onun için onlara
zorbalık yapmamak gerekiyor, onları gönüllü bir şekilde bu
dönüşümün parçası yapmak gerekiyor.
Biyolojik arıtma tesisleri umut ediyorum bir an
önce hayata geçer. Ancak hayata geçtikten yedi sekiz sene sonra biz
sonuçlarını göreceğiz. Yirmi-yirmi beş sene önce
yapılmayan tesislerin cezasını bugün çekiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şeker, süreniz
tamamlandı.
ALİ ŞEKER (Devamla) Biz, bir an önce
yapıldığında umut ediyorum on sene sonra
sonuçlarını göreceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde 2 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336
sıra sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6'ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 6- 2872
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrası
"Arıtma tesisi kuran, işleten ve yönetmeliklerde belirtilen
yükümlülükleri yerine getiren kuruluşların arıtma tesislerinde
kullandıkları elektrik enerjisi ve doğalgaz tarifesinde, sanayi
tesislerinde kullanılan enerji tarifesinin yüzde ellisine kadar, ileri
arıtma teknikleri ile arıtılmış atık suyu yeniden
kullanan kuruluşlara, yeniden kullanım oranına göre yüzde yüze
kadar uygulanacak indirimlerle ilgili usul ve esaslar belirlemeye
Cumhurbaşkanı yetkilidir. şeklinde
değiştirilmiştir.
Gökan Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş Karasu Burhanettin
Bulut Mehmet
Güzelmansur
Sivas Adana Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mehmet Güzelmansurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 6ncı maddeyle
atık su arıtma tesislerinde kullanılan elektrik enerjisinin
yüzde 50sine kadar olan kısmının ilgili kanun ve yönetmelikler
kapsamında geri ödenmesi hususunu düzenliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
çocuklarımıza, gençlerimize yaşayabilecekleri bir çevre,
içebilecekleri su kaynakları, umutla bakabilecekleri bir gelecek
bırakmak zorundayız. Ancak geldiğimiz noktada, iktidar,
gençlerin umudunu tüketti; gençlere umut değil, gelecek kaygısı
aşıladı. Bu nedenle de gençlerimiz yaşama tutunmakta
zorlanıyor.
Bakın, değerli milletvekilleri, Dante,
dünyaca ünlü edebî başyapıtı İlahi Komedyada cehennemi
tarif eder, burada cehennemin kapısında şu yazar:
Dışarıda bırakın her türlü umudu. Evet, umudun
bittiği yer cehennemdir. İktidar da ekonomik krizle, işsizlikle,
torpille, ayrıştırmayla insanlarımızın,
gençlerimizin umudunu tüketti; ülkeyi gençler için cehenneme çevirdi. Bu
cehenneme dayanamayan insanlarımız intihar ediyor.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Hatayda
sadece son bir ayda 5 vatandaşımız intihar etti.
İskenderundan, Arsuzdan, Erzinden, Samandağdan gelen bu intihar
haberleriyle kahrolduk. 16 yaşında, 25 yaşında, 28
yaşında, hayatının baharındaki çocuklarımız,
gençlerimiz canlarına kıyıyorlar; 3üncü sayfa haberi olarak
geçiştiriliyor, Psikolojik sorunlar nedeniyle denilip üstü
kapatılıyor. Psikolojik sorunlar nasıl oluştu? Neden
psikolojileri bozuldu? Açıklanmıyor, umursanmıyor. Ben size
şimdi Hatayda umutlar neden tükeniyor, psikoloji neden bozuluyor tek tek
anlatayım. On bir yıldır savaşın gölgesinde
yaşamaya mahkûm edilen, sigorta şirketleri, bankalar tarafından
riskli bölge ilan edilen, sınırı terörist yuvasına döndüğü
için can korkusu taşıyan, sınır kapıları
kapatılan, turizmi, ticareti, taşımacılık sektörü
baltalanan, 650 bin Suriyeliyle on bir yıldır aşını
paylaşmak durumunda bırakılan, yeni istihdam olanakları
yaratılmayan, var olan fabrikaları, iş yerleri kapanan, en az
kamu yatırımı yapılan bir ilde yaşıyorsanız
umutlarınızı nasıl canlı tutabilirsiniz?
Yandaşlar alınırken siz üç yıldır KPSSye
çalışıp atanamıyorsanız, işsizlikten,
gelirsizlikten bunalmışsanız depresyona girmez misiniz? Siz
çabaladıkça iktidarın yanlış politikaları,
vurdumduymazlığı sizi kör karanlıklara itiyorsa
psikolojiniz bozulmaz mı? İnsanlarımızın psikolojisini
bozan, depresyona iten, geleceğe dair umutlarını tüketen
iktidarın bizzat kendisidir.
Gençlerimiz, pırıl pırıl
beyinler ya başka ülkelere göçüyorlar ya madde
bağımlısı oluyorlar ya da hayatlarına son veriyorlar.
İktidar, hiç mi sorumluluk hissetmiyor, hiç mi vicdan azabı duymuyor?
Nerede yanlış yapıyorum? Bu insanlara umudu tekrar nasıl
aşılarım? diye durup düşünmüyor mu hiç? Değerli
milletvekilleri, bu soruların görünen net cevabı Hayır.dır.
Dolayısıyla, vatandaşın iktidardan umudu yoktur, bu
kadrolar yönetmeye devam ettiği sürece gelecekten de umutlu
olmayacaklardır.
Peki, çözüm nerede? Çözüm, konulacak ilk
sandıkta işbaşına gelecek olan yeni iktidardadır.
Çözüm de umut da Millet İttifakındadır. Çözüm Kimse
umutsuzluğa kapılmasın. Beş yıl önce ilk
adımını attığımız yürüyüşün finaline
yaklaşıyoruz; az kaldı. Bu kentin bu meydanlarında,
tarlalarında, fabrikalarında, üniversitelerinde özgürce
kucaklaşacağız. diyen Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlundadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Alın teri, göz nuru döktüğü hâlde,
KPSSden yüksek puan almasına rağmen atanamayan öğretmene,
mühendise, sağlıkçılara; sınavlarda, mülakatlarda
haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe uğrayan
herkese; işsizlikten anne-baba eline
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla)
bakmaktan
bunalmış gençlerimize; tweet attığı hâlde evinden
alınan çocuklara; sevdiği, dinlemek istediği müziğe yasak
getirilenlere; bu yönetimden umudu kalmadığı için,
dışlandığı için yurt dışına
yerleşmeyi düşünenlere buradan sesleniyorum: Korkmayın,
sinmeyin, yılmayın, vazgeçmeyin, gitmeyin, kaygılanmayın;
bize katılın, bize! (CHP sıralarından alkışlar)
Umudu beraber yeşertelim, yarınları birlikte
aydınlatalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6ncı maddesinde yer alan eklenmiştir ibaresinin ilave
edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayhan
Altıntaş İbrahim
Halil Oral Dursun
Ataş
Ankara Ankara Kayseri
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu İsmail
Koncuk
Adana Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayhan Altıntaşın.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
6ncı maddede öngörülen
arıtılmış atık suyu yeniden kullananlara sağlanan
indirimin artırılmasını ve böylece,
arıtılmış atık su kullanımının
teşvik edilmesini olumlu buluyoruz ancak AK PARTİnin yirmi
yıllık iktidarında çevre ve su politikalarının
plansız, tutarsız ve duyarsız olduğunu gördük. Maalesef bir
sorun ortaya çıkmadan çözüm aranmıyor, tedbir alınmıyor;
bakın, mesela müsilaj meselesinde bunu gördük. Müsilaj Marmara Denizini
sık sık tehdit ediyor, hatta Marmarada 2007 yılında da
yoğun bir şekilde yaşanmıştı. Daha öncesinde
tedbir alınsaydı, yeşil sanayi desteklenseydi,
atıkların önüne azami derecede geçilseydi, denetimler yeterli
olsaydı geçtiğimiz sene Marmara Denizimizde ortaya çıkan
görüntülerle karşılaşmayabilirdik. Gündelik hesaplarla çevre politikaları
belirleniyor. Daha önce de bahsetmiştim; bir tanesi günde
Değerli arkadaşlar, bugün
karşımızda apaçık duran bir mesele var; su krizi
kapıda. Dün Ankaradaki sel bizi yanıltmasın. Türkiyede 1950
yılından bu yana 2 milyon hektara yakın sulak alan
kaybedilmiştir, kaldı ki yer altı suları da
kaybedilmektedir. Çiftçiler de geçmişte
Yüzey ve yer altı su kullanımı,
Meriç, Ergene, Gediz, Burdur Gölü, Konya Ovası, Asi Nehri gibi birçok
havzada su kaynaklarının kendini yenileyebilme kapasitesinin üzerinde
bir seviyededir. Bu da havzalar üzerindeki baskıyı artırmakta ve
doğal ekosisteme tehdit teşkil etmektedir.
Kaldı ki bir diğer sorun da ülkemizdeki
birçok akarsu yatağında ve gölde yaşanan kirliliktir.
Ayrıca, birçok gölümüz yaşanan tahribatlar, iklim
değişikliğinin olumsuz sonuçları ve kirlilik nedeniyle
resmen can çekişiyor. Ülkemizde 300e yakın irili ufaklı gölün
yüzde 60ının kuruduğu belirtiliyor.
Değerli arkadaşlar, bugün tedbir almazsak
yarın çok geç olabilir. Gelecek on yılın en tesirli küresel
risklerinin arasında su krizi görülmektedir çünkü su bilinçsizce
tüketilmeye devam ediyor, su kaynaklarının kendini yenileyebilme
kapasiteleri dikkate alınmıyor, elimizdeki su kaynakları
yanlış uygulamalarla kirletiliyor. Tatlı su kaynaklarını
korumak için bu hususlara dikkat etmeliyiz. Ayrıca, doğru su
tüketimini sağlamalı, israfı önlemeliyiz. Suların
kirletildiğini de biliyoruz, buna acilen tedbir almalıyız.
Değerli arkadaşlar, doğa gelecek
nesillerin bize emanetidir. Onlara bu cennet vatanı bütün
güzelliğiyle teslim etmemiz gerekmektedir. Onların ihtiyaçları
olan bütün unsurları korumalıyız. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener dünkü grup
konuşmasında Vatanı sevmek, toprağını, ağacını,
suyunu ve mahsulünü de sevmektir ama maalesef iktidar mensupları bu
bilinçten tamamen uzak zihniyetleri ve eylemleriyle bizleri her gün yeni bir
cephede savaşmaya zorluyor. Çevreciliğin destanını
yazdık. diye övünenler âdeta bizlere yaşanabilir bir çevre
bırakmamak için çalışıyor. Döktüğü betonun yanına
peyzaj olarak üç beş fidan dikmeyi çevrecilik zanneden betonarme
çapsızlık bizlerin gönlünde her gün yeni bir yara açıyor.
Artık İYİ Parti var. demişti.
Değerli milletvekilleri, biz doğanın
katledilmesine, su kaynaklarının talan edilmesine, maden bahanesiyle
ormanların yok edilmesine, zeytin ağaçlarımızın
gündelik hesaplara kurban edilmesine, beceriksiz politikalarla
tarımımızın bitirilmesine göz yummayacağız, her
fırsatta buna karşı çıkacağız. Türk milleti artık
biliyor ki yeşiliyle, mavisiyle güzel yarınlara az kaldı diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Antalya İzmir İstanbul
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer Necdet
İpekyüz
Mersin Diyarbakır Batman
BAŞKAN Önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Necdet İpekyüzün.
Sayın İpekyüz, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
ekim ayında bir isim daha eklendi: İklim Bakanlığı.
Bununla ilgili konuşuyoruz ama dünya neyi konuşuyor? Dünya ekolojiyi
konuşuyor, ekonomiyi konuşuyor, iklim krizini konuşuyor,
gıda krizini konuşuyor; Kıtlık gelecek, ne
yapacağız? diye bunun çaresine bakmaya çalışıyor.
Dünyada birçok hükûmet, iktidar, devlet iklimle ilgili düzenlemeler yaparken
önlemek ve korumak üzerine birçok çalışmayı yürütüyor ve
geldiğimiz aşamada şunu öğrenmiş olduk: Ekolojik
toplum dediğiniz, yaşamın olmazsa olmazıdır,
özgürlüklerle beraber vazgeçemeyeceğimiz en önemli koşullardan
biridir. Doğaya sahip çıkarsak özgürlüklere de yaşama da sahip
çıkmış oluruz ama geldiğimiz aşamada biz görüyoruz ki
sermaye doymuyor, sermeye rant ve kâr hırsıyla giderek
doğayı altüst ediyor.
Bir pandemi bize gösterdi ki dünyanın birçok
yerinde nelerle karşı karşıya geliyoruz ve sermaye o kadar
güçlendi ki artık sermaye sahipleri bile dünyadaki eşitsizlikler
konusunda Ne yapabiliriz, bu eşitsizliği nasıl önleyebiliriz?
diye düşünüyor. Ne oldu? Şirketler devletleşti, şirketler
devlet gibi olmaya başladı ve bazı devletler de Biz şirket
gibi olalım. demeye başladı. İşte, böyle
dediğiniz an orada ekoloji yok oluyor, doğa yok oluyor, sermaye
doğayı talan edercesine tahrip ediyor ve beraberinde dünyada iklim
değişiyor, hastalıklar artıyor çünkü insan
doğanın bir parçası olarak değil, kendisini sahibi gibi
görüyor; sahip gibi bakmaya çalışıyor, efendi gibi bakmaya
çalışıyor. Eğer biz doğanın parçasıysak bu
şekilde bakmamalıyız. Nedir? Geldiğimiz aşamada
aslında doğa ve ekolojiyle ilgili birçok başlık
konuşulabilir, birçok başlık ele alınabilir ama burada
benim değineceğim konulardan bir tanesi, bildiğiniz gibi, orman
yangınları. Orman yangınları deyince akla hemen şu
geliyor: Dünyada iklim değişikliğiyle beraber
Avustralyasından birçok deniz ülkesine, birçok yerde orman
yangınları çıkıyor, Türkiye'de de çıkıyor ve
dünyada bunu önlemek, korumak, söndürmekle ilgili bir yığın
çalışma yürütülüyor. Ama Türkiye'de orman yangınlarını
-uçaktan tutun, sulamadan tutun- önlemek dışında, özellikle
Dersimde, Bingölde, Licede, Cudide, Botanda, Siirtte, Zilanda orman
yandığında ormanları söndürmeye gidenler engelleniyor.
Ormanları yakmak suç, peki ormanları söndürmeye gidenleri önlemek suç
değil mi, söndürmeye gidenleri engellemek suç değil mi? Telefona
çıkmayan valiler, kaymakamlar
Giden vekiller, belediye eş
başkanları engellendiğinde suç değil mi? Bu engelleyenlerle
ilgili herhangi bir işlem yapmamak suç değil mi? Bunların hepsi
suç. Ve ne oluyor? Bunu yaptığınız an, siz, işte,
tümüyle doğayı yok ediyorsunuz. Peki, bu yanan yerler ne oluyor?
Sahil kentlerinde turizm otellerine dönüştürülüyor, bir kısım
yerlerde -yasada, işte, çeşitli bahanelerle geldiğinde- karavan
yerlerine, turizm alanlarının açılması gibi alanlara
dönüştürülüyor, yine yok ediliyor; başka yerde tümüyle taş
ocakları, maden ocakları gibi alanlar açılabiliyor. Başka
ne oluyor yakıldığında? Korucular orman kesiyor, korucular
taşıyor ve orada tümüyle bir ranta dönüşüyor, işte
bunların hepsi suç. Ve nedir amaç? Sadece sermaye değil, güvenlikçi
politikalarla doğa, ekoloji yok edilirken iklim de altüst ediliyor.
Bir diğer konu HES'ler. Türkiye'deki HES'ler
şu anda Türkiye'deki enerjinin karşılayabileceğinin 2
katından fazla ama Karadeniz yetmedi, siz Dicle ile Fırat'ın her
yerine HES koymaya başladınız. İnsanların artık
suya ihtiyacı var; insanlar suyla ilgili olarak nasıl tarım
yapabiliriz, nasıl su içebiliriz derdinde; her tarafa HES. Bu güvenlikçi
politikalarla yürüdüğünüz sürece tarım, hayvancılık yok
edildiği gibi bir bölgeyi talan etmeye kalkıyorsunuz, bununla beraber
tümüyle doğa da altüst olmuş oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) Normalde eğer
biz ekolojiyi korumak istiyorsak, doğayı korumak istiyorsak nükleer
termik santrallere, barajlara ve HES'lere karşı
çıktığımız gibi, taş ocaklarına, diğer
kurumlara karşı çıktığımız gibi bizim en
öncelikli görevimiz bu mücadeleyi yürütenlere destek vermektir. Türkiye'de
doğayı tahrip etmek, ormanı tahrip etmek, bazı yerleri
yıkmak sermaye için serbest; onunla ilgili itiraz etmek, Kaz
Dağları'nda, İkizdere'de, Hasankeyf'te, Zorede, Botanda itiraz
etmek ise kolluk güçleriyle karşı karşıya kalmaktır.
Niçin? Muhalefet ediyorsunuz. Bu tarzla siz, gelecekte Türkiye'yi iklim
kriziyle beraber gıda krizine sokmuş olacaksınız ve birçok
krizle beraber baş edemeyecek düzeye getireceksiniz. Önemli olan, hep
beraber doğayı, ekolojiyi korumak, bu konuda duyarlılık
geliştirmek.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ayşe
Sürücü
Antalya
İzmir
Şanlıurfa
Ali
Kenanoğlu Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer
İstanbul
Mersin Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ayşe Sürücü'nün.
Buyurun Sayın Sürücü. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve tüm
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Dünyamızda yaşanan ve Türkiye'de de ciddi
etkilerini gördüğümüz bir iklim kriziyle karşı
karşıyayız. Hava ve çevre kirliliği artıyor, temiz ve
tatlı su kaynakları tükeniyor, mevsim şartlarına göre
şekillenen tarımsal üretim ise kuraklık, ani
yağış ve doludan ciddi düzeyde olumsuz etkileniyor. Buna
rağmen, çiftçilere dönük, iklim krizine ilişkin bir destekleme de
henüz çıkarılmadı. Türkiye'de tamamen AKP iktidarının
insafına kalan ekolojik denge oldukça tahrip edilmiş ve yandaşa
verilmek üzere betona ve ranta açılmıştır.
Bu maddeyle, ileri atık su arıtım
tesisi, arıtma çamuru işleme ve bertaraf tesisi ile atık geri
kazanım ve bertaraf tesislerinin yapımı gibi gözükse de
tesislerin özel şirketlere yaptırılmasının da önü
açılmaktadır. Bu ülkede AKP iktidarı sayesinde kamu hizmeti
adı altında özel şirketlere açılan rantın haddi ve
hesabı yok. Çünkü iktidar kamu hizmeti kavramını
alaşağı ederek halkın hazinesini seçili özel
şirketlerin kasasına taşımaktadır. Bu iktidarın
ekolojik değer ve dengeler konusundaki pratikleri ortadayken yapılması
planlanan bu tesislerin nasıl bir tahribat yaratacağı da
kamuoyunda ciddi bir endişe yaratmaktadır. Bu sebeple tesislerin
yapımının özel şirketlerce değil, doğrudan
bakanlıkça yapılmasının açık bir şekilde kanunda
geçmesi, rantın ve kamu zararının önlenmesi için büyük bir önem
taşımaktadır.
Ayrıca, su varlıklarını korumaya
dönük adımlar atılmadan, acele bir şekilde tesis kurulumu da
samimi bir tutum değildir. Suyu arıtacağız. diyorsunuz.
Peki, mevcut doğal su kaynaklarını koruyor musunuz? Hayır, korumuyorsunuz
çünkü köylerin yanı başında kurduğunuz maden
ocaklarıyla temiz suyu bulandıran şirketler, bir yandan ÇED
raporu karşılığında birilerine sus payı veriyor
bir yandan da HES'lerle dereleri kurutuyor ve o bölgede ekolojik denge tamamen
tahrip ediliyor. Hiç çekinmeden maden şirketlerinin ülkenin dört bir
yanında dinamitler patlatmasına, Kaz Dağları'nda
olduğu gibi suya siyanür bulaştırma tehdidinin
oluşmasına müsaade ediyorsunuz. Örneğin, Adıyaman Kömür
beldesi Male Berde (Serintepe) köyünde açılmasına izin
verdiğiniz mermer ocağıyla halkın elinde kalan temiz su
kaynağına dahi el uzatıldı. Kadınlar, köylüler orada
AKP iktidarının ekolojik katliamına karşı âdeta
ekolojik bir direniş örneği sergiliyorlar.
Değerli halkımız, Orta Doğunun
en uzun ve en geniş havzasına sahip olan Fırat Nehri onlarca
kenti ve milyonlarca insanı beslerken Urfanın Birecik ilçemizin
Ayran, Bağlarbaşı (Sorik) ve çevre köyleri Fırata 3-
Yine, Malatya Doğanşehir
Çığlık köyünde maden ocağı açılmak isteniyor.
Orada da insanların suyunun yok edilmesine izin
çıkarmışsınız ama Genel Kurulda arıtma
tesisinizle övünüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) İşte, tüm
bunlara göz yuman AKP iktidarı, ihalesini kime vereceği şimdiden
belli olan şirketlerin rantı için arıtma tesisi kuralım
diye bir de PR çalışması yapıyor.
Öncelikle doğanın ve doğal su
kaynaklarının korunması gerektiğini belirtiyor,
iktidarı doğayı, doğal su kaynaklarını yok eden
politikalardan vazgeçmeye çağırıyoruz.
Tekrar tüm halkımızı saygıyla
selamlıyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 8- 2872 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 16- Boğazlar ve Susurluk Havzası
dahil Marmara Denizi Hidrolojik Havzasında ve bu havzada yer alan
illerden İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinin tamamında,
büyükşehir, il ve ilçe belediyeleri bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde iş termin planlarını
Bakanlığa sunmak ve 3 yıl sonunda da ileri atıksu
arıtma tesislerini kurup işletmeye almak zorundadır.
Birinci fıkrada belirtilen sınırlar
içerisindeki büyükşehir, il ve ilçe belediyeleri 11 inci maddenin
altıncı fıkrasında belirtilen atıksu gelirlerinin
yarısını birinci fıkrada belirtilen ileri atıksu
arıtma tesislerinin kurulması ve işletilmesinde bu tesisler
kurulana kadar kullanılmak üzere ayırmak zorundadır.
Ayrılan bu gelirler bu maddede belirtilen amaç dışında
kullanılamaz.
Bülent
Turan Muhammed Levent
Bülbül Tamer Dağlı
Çanakkale Sakarya Adana
Gökan
Zeybek Bahar
Ayvazoğlu Ramazan
Can
İstanbul Trabzon Kırıkkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle boğazlar ve Susurluk Havzası
dâhil, Marmara Denizi hidrolojik havzasında ve bu havzada yer alan
illerden İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinin tamamında yer alan büyükşehir,
il ve ilçe belediyelerine maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç yıl içerisinde ileri atık su arıtma tesislerini
kurma zorunluluğu getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.19
ALTINCI
OTURUM
Açılma Saati: 21.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi
BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
336 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
9uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasın arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş
Karasu Hüseyin
Yıldız Burhanettin
Bulut
Sivas Aydın Adana
Ali
Mahir Başarır
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ali Mahir Başarırın.
Buyurun.(CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çevre Kanununu konuşuyoruz. Sürekli olarak
Çevre Kanununda değişiklik yapılıyor ama anlayış
değişiyor mu? Çok tartışmalı. Çevre Kanunu diyorsak
Mersinde son bir ayda yaşanan 2 büyük rezaleti, gerçekten Mersini,
Mersinliyi üzen durumu burada anlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, bakın, Mersinin
Yenişehir ilçesi Çiftlikköy Mahallesindeki bir taşınmaz, kamu
arazisi; 1996 yılında kamu hizmet alanı ve park alanı
olarak Büyükşehir Belediyesi karar aldı, 2021 yılında
Cumhur İttifakının Meclis üyeleri, Millet
İttifakının Meclis üyeleri oy birliğiyle karar aldı
Burası park alanı, yeşil alan. dedi ama geçen hafta Çevre
Bakanı bir kararla burayı konut ve ticaret alanına çevirdi ve
şimdi ihaleye çıkarıyor. Şimdi ben merak ediyorum: Siz, o
Bakan, o Bakanın imzası Mersin halkından güçlü mü? Cumhur
İttifakının Meclis üyeleri, onlar oy vermiş, tüm Mersin oy
vermiş; yaklaşık 12 dönüm bir yer. Şimdi, burayı Çevre
Bakanı ne hakla konuta açıyor? Yani bir kente böyle bir ihanet
yapılabilir mi?
Gelin Erdemliye. Bakın, Erdemli ilçesi
Tırtar Mahallesi; çiftçiler yüz elli yıldır orada
yaşıyor, orada çiftçilik yapıyor dededen, babadan, atadan,
Osmanlıdan beri ve üçüncü derece sit alanı. Aynı Çevre
Bakanı önce orayı sit alanından çıkarıyor, sonra
orayı ticari alan ilan ediyor ve yakın bir şirkete
satıyor. Geçen hafta polis zoruyla o çiftçilerin gözyaşlarıyla
evleri barkları, ahırları yıkıldı. Ben bu
durumdan utanç duyuyorum. Yani Çevre Kanununu değiştirmekle, buraya
bu kanunları getirmekle olmuyor. Gerçekten, bu durumu gözden geçirin.
Çevre Bakanının görevi, Türkiyedeki tarım alanlarını,
sit alanlarını, denize
Değerli arkadaşlar, bakın,
anlamadığım konu şu: Ağaç dikmemeniz gereken yere
ağaç dikiyorsunuz, Atatürk Havaalanına; bizim milyarlarca
dolarlık bir değerimiz. Niye? Birilerine söz verdiğimiz için,
diğer havaalanını korumak için, üçüncü havaalanındaki
şirketin haklarını savunmak için ama Türkiyedeki, her yerdeki
yeşili katlediyorsunuz. Yani şimdi oraya ağaç dikmekle, Atatürk
Havaalanını yıkmakla, oraya fidan dikmekle siz yeşilci,
doğacı, çevreci mi oluyorsunuz? Oraya ağaç dik, Mersinde
tarım alanlarını sat. Oraya ağaç dik, Erdemlide tarım
alanlarını sat. Oraya ağaç dik, Mersin Çiftlikköydeki hazine
arazisini konuta aç, öyle sat.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) Olmaz,
olmaz, olmaz. Yani yakın bir zamanda seçim var, giderayak tüm kamu
arazilerini satıyorsunuz, satışa çıkarıyorsunuz, bunu
parsel parsel yapıyorsunuz ve bu ülkedeki 84 milyona hiçbir faydası
yok. Bakın, yakın bir zamanda milyarlarca lira para ödeyeceksiniz.
Neden dolayı? Kur korumalı mevduattan dolayı. Birkaç zengini
daha çok zengin etmek için topraklarımızı satmayın;
hastane, okul, yeşil alanları katletmeyin.
Hele hele bir Mersin Milletvekili olarak, Çevre
Bakanının yaptığı son rezaleti kınıyorum.
Eğer bir parça vicdanı varsa, bir parça seçilmiş Meclis
üyelerine, Belediye Başkanına, Mersin halkına saygısı
varsa bunu geri alır diyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat Çepni Nuran İmir
Antalya
İzmir Şırnak
Ali
Kenanoğlu Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer
İstanbul
Mersin Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Nuran İmirin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
NURAN İMİR (Şırnak) Sayın
Başkan, Genel Kurulu ve halkımızı sevgiyle
selamlıyorum.
Kapitalist kâr hırsı, insan emeğini
son haddine dek sömürüp neredeyse dünya nüfusunun yüzde 60ından
fazlasını açlığa ve sefalete mahkûm ederken ulus devletlere
bağlı küresel şirketler kârlarına daha fazla kâr katmak
için sonsuz bir büyüme ve zenginleşme perspektifiyle doğaya
saldırmaktadır yani insanlığın geleceği kâr ve
servet uğruna elinden alınmaktadır. Bu çerçevede
bakıldığında ülkemizde uygulanan doğa, çevre ve iklim
politikalarıyla, küresel kapitalizmin bir alt versiyonu olan fakat daha
pervasız ve hiçbir kural tanımaz düzeyde ülkenin tüm toprak, su,
orman ve nehirleri talan edilmekte, yandaş şirket ve sermaye
grupları tarafından yağmalanmaktadır. Görüşülmekte
olan bu torba yasada da yine doğa adına, kıyıda köşede
ne varsa, ne kaldıysa yandaşa peşkeş çekmek için bu torbaya
koymuşsunuz. Torbalarla kanunlar ve yasalar getirmek yerine
doğamızı kapitalizme ve militarizme peşkeş çekmekten
vazgeçin diyoruz.
Bakın, sadece Şırnak ve ilçelerinde
güvenlik politikaları gerekçe gösterilerek her tepeye kurulan karakollar
için tonlarca ağaç kesildi. İki yıldır bizzat devlet eliyle
Cudi ve Besta'da ağaç kesimi yapılıyor. Bir söz var:
Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser.
İşte sizin de ekolojik politikanız bundan ibarettir.
Bunun yanı sıra, Cizre'de nehrin
ortasında, Dicle Nehrinde açılan kuyular her gün can alıyor.
İnsanlığın nefesi olan Dicle Nehri şu an
çocuklarımızın mezarına dönüşmüş durumdadır.
Daha geçen hafta İdris Pütrü ve Zekeriya Negiz adında 2 gencimiz
boğularak hayatını kaybetti. Defalarca buradan söyledik, bugün
tekrar söylüyoruz: Dicle Nehri'nde, şehrin içinde olan kum
ocaklarını kaldırın ve açılan çukurları
kapatın. Göz göre göre her yıl sayısız insan ölüyor,
hayatını kaybediyor. Cizre'ye atadığınız
kayyumunuz nehir kenarlarında güvenlik önlemi alacağına
altı yıldır bir türlü yapamadıkları köprü ihalesinde
nehirdeki kumu firmaya peşkeş çekmekte.
Ayrıca, Dicle Nehri çöpten geçilmiyor; hem
korumasız hem de bakımsız vaziyette. İvedilikle önlem
alınmalıdır, önemli bir durumdur, bunu bir kez daha izah
ediyorum, es geçilmemeli. Bugün Şırnak'ta sendikalar ve Şırnak
Barosu bu duruma ilişkin basın açıklamaları yaptılar.
Şunu net olarak belirtmek istiyorum: Kum ocakları sahipleri bu konuda
ne kadar suçluysa iktidarınız da bu suçtan bir o kadar sorumludur.
Bugüne kadar bu konuda kaç soruşturma açılmıştır?
Gerekli tedbirler neden alınmıyor? Bütün bunlardan sizin
politikalarınız ve sizin güvenlikçi zihniyetiniz sorumludur.
Bir diğer çevre tahribatı ise kömür
ocaklarıdır. Şırnakta kentin en işlek alanlarına
kadar birçok yeri kömür ocaklarına dönüştürmüşler. Ne kent merkezinde
ne de köylerinde sağlıklı bir alan
bırakılmamış. Sular, dereler, caddeler, hatta evler,
içlerine kadar bu ocaklardan gelen kömür külleri nedeniyle nefes
alınamayacak durumdadır. En son Anılmış Gundiki Remo
köyünün arazisi bu kapsamda gasbedildi arkadaşlar. Köylüler itiraz edince
de yandaşlarınız kazansın diye
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu arazileri de
kamulaştırdınız. Siz bu ranttan ne kadar pay
alıyorsunuz bilmiyorum ama bu kamulaştırmayla ocakları
işleten yandaşınız nemalanmaya devam ediyor. Biz buna asla
seyirci kalmayacağız. Şırnakı sahipsiz mi
sanıyorsunuz? İnsanlarımıza zulmediyorsunuz,
doğamıza zulmediyorsunuz, talan ediyorsunuz; buna asla sessiz
kalmayacağız.
Şırnakta bir başka sorun da
doğa kırımı da maden aramadır. TEMA Vakfı raporuna
göre, Şırnakta madencilik çalışma alanı 927 maden
ruhsatına bölünmüş. Buna göre çalışma alanlarının
yüzde 34ü, ormanların yüzde 21i, büyük ovaların yüzde 13ü, koruma
alanlarının yüzde 30u, önemli doğa alanlarının yüzde
56sı, doğal sit alanlarının ise yüzde 45i maden
ruhsatlarıyla ruhsatlandırılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NURAN İMİR (Devamla) -
Ruhsatlandırılan alanların en büyük olduğu yer ise yüzde
96yla Cudi Dağıdır. Beytüşşebap ve Uludere ilçemizde
de neredeyse alanların tamamı madencilik faaliyetleri için
ruhsatlandırılmaya uygun görülmüştür. Bu da doğamıza
yeni bir facianın kapısını açmaktadır.
Şırnakta yaşam alanı bırakılmamış,
hepsi güvenlik ve rant uğruna talan ediliyor. Bu doğa kıyımından
vazgeçin diyoruz. Birkaç yandaşınız kazansın diye
insanların yaşam alanlarını kurban edemezsiniz. Biz buna
asla izin vermeyeceğiz. Bu sebeple yasaların yeniden düzenlenmesi,
kamusal yatırımlarla ekolojiye uyumlu politikaların hayata
geçirilmesi gerekmektedir diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURAN İMİR (Devamla) Bizler HDP olarak
kentlerimizdeki her bir ağaçtan, derelerde akan her bir damla sudan,
yaşayan her türlü canlıdan kendimizi sorumlu hissederek hareket
etmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle bütün halkımızı sevgiyle
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 9uncu maddesinde yer alan
"Sanayi alanları, ibaresinden sonra gelmek üzere "ileri
atıksu arıtma tesisleri, ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Turan Muhammed Levent Bülbül Tamer Dağlı
Çanakkale Sakarya Adana
Ramazan
Can Bahar
Ayvazoğlu Gökan
Zeybek
Kırıkkale Trabzon İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle imar planlarında bina
yüksekliklerinin yençok: serbest olarak belirlenemeyeceğine dair
yapılan düzenleme ileri atıksu arıtma tesisleri
bakımından uygulamada sıkıntılara yol
açacağından madde metni yeniden düzenlenerek ileri atıksu
arıtma tesislerinin yüksekliklerinin serbest olarak belirlenebilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 2 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10'uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 10- 3194 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 25- Birden fazla yapı
için ruhsat alınarak inşaata başlanmış ve kat
irtifakı kurulmuş ancak bir kısmı tamamlanmadan süre nedeni
ile ruhsatı hükümsüz hale gelmiş olan parsellerdeki eksik kalan yapılar
için; ruhsat eki onaylı projenin tamamında değişiklik olmayacak
şekilde ve konum, ortak alan, arsa payı ve kullanım
amacında farklılık olmaksızın yapılacak ruhsat
başvurularında, eksik kalan yapı maliklerinin tamamı ile
parsel maliklerinin çoğunluğunun muvafakati aranır."
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Ulaş
Karasu Hüseyin
Yıldız Burhanettin
Bulut
Sivas Aydın Adana
İsmail
Atakan Ünver
Karaman
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İsmail Atakan Ünverin.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sizlere Karamandan, Karamanın Güneyyurt
beldesinden bir emanet getirdim. Bu emaneti, 7,5 lirayı yüce Meclisin
kürsüsüne bırakıyorum. Bu emanetin sahibi, yerin metrelerce
altında kömür ocağında çalışarak emekli olmuş
madenci bir vatandaş. Bu emekli madencimiz Hatay Milletvekilimiz
Sayın İsmet Tokdemirle birlikte yaptığımız saha
çalışmamızda bize ulaşarak on iki gün önce
aldığı 3 bin lira emekli maaşından geriye kalan son
7,5 lirasını sizlere gönderdi. Bu para helal bir para, bu parada
göçükte kalıp ölümle burun buruna gelme tehlikesi altında dökülen
helal alın teri var. İçinizde, Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğanın Açım. diyen vatandaşa şükür telkin eden
sözlerine haklılık veren varsa konuşmamın sonunda gelsin bu
emaneti buradan alsın, bu parayla on iki gün nasıl geçinilir emeklilere
göstersin. Bu parayı buradan almaya cesaretiniz yoksa gidin Genel
Başkanınıza emeklinin hâlini anlatın Vatandaş
şükürsüz değil yoksul, aç ve perişan hâlde. deyin ve
vatandaştan aldığınız vekâletin gereğini
yapın.
Madenden emekli hemşehrim Ahmet bu parayı
buraya gönderirken Daha on sekiz gün var benim emekli maaşı almama;
milletvekilleri, bakanlar, huzur hakkı alanların maaşlarına
ise on iki gün var. Bu parayla on iki gün geçinirlerse ben de geçineceğim.
Geçinirim. diyenlere helalühoş olsun, maaşımı
aldığımda geriye kalanı da göndereceğim. Geçinemem. diyene,
benim vergimle maaşını alıp bana Şükret. diyene
benim vergimle aldığı para haram olsun. Bana şükretmeyi
kimse tavsiye etmesin; benim Allaha şükür Allaha inancım var, ben
imam-hatip lisesi mezunuyum; kime, nasıl şükredeceğimi
biliyorum. dedi. (CHP sıralarından alkışlar)
Ne yazık ki bugün emeklilerimiz en temel
ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumda, yüzde 70inden
fazlası asgari ücretten az maaş alıyor. Hep dersiniz ya 2002de
şuymuş, şimdi bu olmuş. diye; ben de sizin gibi
söyleyeyim: 2003te en düşük emekli maaşı asgari ücretin
yaklaşık 1,5 katıyken bugün yaklaşık yarısı
düzeyine düşürmüşsünüz, açlık sınırı ise 5 bin
lira. Asgari ücretli de emekli de yoksulluğu ve açlığı
iliklerine kadar hissediyor; bunun temel nedeni AKPden ve MHPden oluşan
Cumhur İttifakının ekonomik tercihidir. Hazine Bakanı
Nebati Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar
kâr ediyor, çarklar dönüyor. diyor; şecaat arz ederken sirkatin söylüyor
Nebati Bey. Anlıyoruz ki iktidarın aklında dar gelirliler yok,
zaten biz de bunu söylüyoruz. Siz zenginlerin iktidarısınız; dar
gelirli, emekli, emekçi sizin gündeminizde yok.
Ramazan Bayramı geçti, Kurban Bayramı
geliyor, emeklinin bayram ikramiyesi günü yaklaşıyor. Bu ikramiyenin
verilmesinin amacı neydi? Emekli, kurbanını alabilsin, torununa
harçlık verebilsin, bayramda misafirine ikramlık bir şeyler
sunabilsin değil miydi? Peki, gelinen nokta ne? 2018 yılında
1.000 lira olarak verilmeye başlanan bayram ikramiyesine karşın
küçükbaş kurbanlıkların fiyatı 800 ile 1.200 lira
arasındaydı. Bugün aradan geçen yıllara ve onca enflasyona
rağmen bayram ikramiyesi 1.100 lira; bu yıl küçükbaş kurbanlık
fiyatları ise 3 bin ile 4 bin lira arasında. 2018 yılında iyi
kötü bir kurbanlık eden bayram ikramiyesi bugün zekât keçisi almaya bile
yetmiyor, ancak 7-8 kilo et alınıyor. Söze gelince dini, imanı
kimseye bırakmazsınız. Vatandaşın ete hasret
kaldığı şu günlerde emeklilere kurbanlık alacak kadar
bir bayram ikramiyesi verseniz, onlar da kurban kesebilse, bayram sabahı
çoluğuyla çocuğuyla bir kurban kavurması yese fena mı olur?
Bir kısmını da et göremeyen torunları için çocuklarına
pay verse fena mı olur? Anlaşılan emeklinin kurban ibadetini
yapıp yapamayacağı umurunuzda değil. Vatandaşın
hâlini umursamadan ülkeyi yönetmek; bu nasıl bir yönetim
anlayışıdır? Ha Emekliler, size kurban kesmek
düşmez. diyorsanız o başka; bu da sizin
ayıbınız, eserinizle gurur duyun. Aslında size biraz da
fazla nefes tüketiyoruz, iktidarınızın son yılına
giriyorsunuz; en geç bir yıl sonra emeklinin, emekçinin, halkın
iktidarı kurulacak ve en düşük emekli maaşını asgari
ücret seviyesine çıkaracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) Emekli
aylıklarının artışında sadece enflasyonu
değil büyümeden kaynaklı refah payını da hesaba
katacağız. Emeklilikte intibak yasasını
çıkaracağız, katsayı ve gösterge sistemini yeniden
düzenleyeceğiz. Emekliye bayramlarda verilen ikramiyeyi en az asgari ücret
seviyesine yükselteceğiz. Emeklilerin sağlık hizmetlerinde
ödediği katılım payını almayacağız.
Emeklilerin sendikal hakları önündeki engelleri
kaldıracağız. Tabii ki emeklilikte yaşa
takılanların mağduriyetini de gidereceğiz. Emeklilerimiz
bilsinler ki yalnız değiller; emekçinin, emeklinin partisi Cumhuriyet
Halk Partisi var onların yanında.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin
10uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İmam
Hüseyin Filiz Mehmet Metanet
Çulhaoğlu İbrahim Halil
Oral
Gaziantep
Adana Ankara
Dursun
Ataş Ayhan
Altıntaş Hüseyin
Örs
Kayseri
Ankara Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İmam Hüseyin Filizin.
Sayın Filiz, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra
sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10uncu maddesiyle ilgili olarak İYİ
Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede ...süre
nedeniyle ilk ruhsatı hükümsüz hale gelmiş parsellerdeki eksik kalan
yapılar için... Projelerinde herhangi bir değişiklik
olmaksızın yeniden yapılacak ruhsat başvurularında,
ruhsat başvurusunda bulunulan ilgili yapı maliklerinin
tamamının muvafakati aranır. denmektedir. Bu düzenlemeye
karşı olmadığımızı belirtmek istiyorum.
Ancak merak ediyorum; süre dolayısıyla ruhsatları hükümsüz hâle
gelmiş kaç konut, tesis ya da otel bulunmaktadır? Komisyonun
cevaplamasını bekliyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ yirmi
senedir ekonomik alanda gelişme modelini tamamen inşaata dayalı
olarak kurgulamıştır. Seçtiği bu modelin doğal sonucu
olarak şehirlerimiz yaşanamaz hâle gelmiş, doğal
alanlarımız, ormanlarımız hızla azalmaya
başlamıştır. Yirmi yıl boyunca planlamaya yön veren ve
sınırlarını çizen mevzuat sisteminde günübirlik, keyfî
onlarca değişikliğe gidilmiştir. Liyakatsiz ellerde
yürütülen yanlış politikalar sonucunda şehirlerimiz hem
kendilerini hem de çevrelerini tüketen birer canavara dönüşmüş
durumdadır. Bunun başlıca sebebi, şehirleri beton
yapılardan ibaret gören anlayıştır. Planlama olmadan
şehirlerin sağlıklı ve dengeli gelişmesi mümkün
değildir. Ayrıca planlar keyfî olarak ve tek bir kişinin istek
ve arzularına göre değiştirilmemelidir. Maalesef, planlar,
inşaat baronlarının kontrolüne bırakılmış,
sırf siyasi kaygılar sebebiyle birçok belediyenin planlama yetkisi
merkezî idareler eliyle gasbedilmiş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, bugün gelinen noktada
Türkiye tümüyle yapılaşması gereken alan olarak görülmektedir.
AK PARTİnin çıkardığı tüm kanunlar da bu amaca
yöneliktir. Hayata geçirilen 5216 sayılı Büyükşehir Belediye
Kanunuyla ülkemizdeki büyükşehirlerde bulunan tüm köyler mahalleye dönüşmüştür.
Eğitimi de olumsuz etkileyen bu uygulamada hedef, kent çeperlerini de
büyükşehir sınırlarına katarak bu alanlarda bulunan ucuz
arazilerdeki rantı yandaşlara aktarmaktır.
Değerli milletvekilleri, bugün
yaşadığımız gıda krizinin arkasında yatan temel
sorunlardan biri budur. TÜİKin 2001 verilerine göre üretim alanı
olan toplam tarım arazilerimiz 41,2 milyon hektardan 2021 yılı
itibarıyla 37,7 milyon hektara, işlenebilir tarım alanları
ise 27,8 milyon hektardan 23,1 milyon hektara düşmüştür. Bunun
arkasında yatan en önemli sebep, kent çeperinde bulunan tarım
arazilerini arsa olarak gören anlayıştan başkası
değildir. Bu sürecin yoğunlaşarak devam edeceği
anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kentsel dönüşüm
ve afetler bugün şehirlerimizde karşı karşıya
kaldığımız diğer bir sorundur. Depremler sonucunda
üretilen çözüm, yıkılan binaların yerine yapı kalitesi
yüksek ancak yapı yoğunluğu daha da yüksek yerleşim alanları
inşa etmektir. Bu anlayışın ülkemiz kentlerini orta ve uzun
vadede başka sorunlarla baş başa bırakacağı
açıktır. Bu anlayışın neticesinde
varacağımız yer insanlar arasındaki kültürel
bağların koptuğu, kentleşme kalitesi ve yaşam standardı
düşük kentlerdir. Kendini tamamen müteahhide terk etmiş bu
anlayışın terk edilmesi tek çözüm yoludur.
Değerli milletvekilleri, şehircilik birçok
bileşeni, birçok konuyu içeren kapsamlı ve geniş
katılımla ele alınması gereken bir konudur. Bu anlamda, tüm
mevzuat sisteminin ve idari yapılanmanın baştan
aşağı yeniden ele alınması gerekmektedir.
Bununla birlikte, şehircilik mesleğini
icra eden şehir plancılarının durumu da bu noktada kritik
önem arz etmektedir. Bugün ülkemizde şehirlerin oluşumunda temel
doküman olan planlara imza atan bu meslek grubundaki insanlar, maalesef,
birçoğunda eğitim kalitesi düşük, öğretim görevlisi
yetersiz, fizik imkânları düşük bölümlerden mezun olmaktadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Üniversitelerdeki 33 bölüme yılda yaklaşık 2.300 öğrenci
alınmakta olup mezunları, derinleşmiş bir işsizlik ve
yoksulluk sarmalının içinde bulunmaktadır. Şehir planlama
bölümlerinde gerekli düzenlemelerle, arz talep dengesi gözetilerek öğrenci
alınmalı ve nitelikli eğitim vermeyen bölümler ivedilikle
kapatılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetlerinin, sayılan bu konu başlıklarıyla beraber, tüm
mevzuat yapısında, idari işleyişte ve akademik düzeyde
gerekli düzenlemeleri yapmadıklarını görüyoruz.
Adaleti gözeterek, ranta fırsat vermeden,
yandaş gözetmeden iyi şehircilik anlayışıyla biz
yaparız diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinde yer alan eklenmiştir
ibaresinin ilave edilmiştir ibaresiyle eğitilmesi arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hüseyin
Örs Behiç Çelik
Adana Trabzon Mersin
Dursun
Ataş Ayhan
Altıntaş İbrahim
Halil Oral
Kayseri
Ankara Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Behiç Çelikin.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 336 sıra sayılı Çevre
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi'nin 11inci maddesi için verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, toplamda 14
farklı kanunda değişiklik öngören bu teklif var önümüzde; Çevre
Kanunu'ndan İmar Kanunu'na, Yapı Denetiminden İskân Kanununa
birçok önemli konuda hükümler içeren bir teklifi görüşüyoruz.
İsterdik ki bu iktidar milletimizin içinde
bulunduğu zorlu koşulları çözmeye niyetlenmiş olsun,
dilerdik ki bu iktidar elini vicdanına koyup ülkenin gerçek
sorunlarına çare arar olsun. Ne yazık ki AKP kafası yine
başka gündemlerin peşine, başka konuların derdine
düşmüş durumdadır.
Görüşmekte olduğumuz bu teklif yeni talan
furyalarına kapı aralamakta, usulsüzlüğe, yolsuzluğa zemin
oluşturmakta, pek çok şaibeyi de beraberinde getirmektedir.
Kısacası, bu teklifin, iktidarın milletimizle kurması
gereken bağları nasıl koparıp attığının
bir tezahürü olduğunu söyleyebiliriz. Sorunları görmeyen, duymayan,
anlamayan iktidar, milletimize beyhude hezeyanlardan başka bir şey
sunamaz durumdadır artık.
Değerli milletvekilleri, teklifin gerekçelerine
baktığımızda, son derece idealist ifadeler de görüyoruz;
müsilaj sorununun tekrarlanmaması, çevrenin korunması, deniz
kirliliğinin önlenmesi, arıtılmış atık su
kullanımının teşviki, imara aykırılığın
caydırılması gibi gerekçeler. Oysa teklifin
hazırlanış sürecinde izlenen yol, maddelere gizlenen
boşluklar, görüşmeler sırasında takınılan
tavır izlenen yanlışları gözler önüne sermektedir.
Örneğin, çevre uzmanlarına, sivil toplum kuruluşlarına,
akademik çevrelere, meslek örgütlerine mikrofon hep kapalı; örneğin,
cehaletin zirve yaptığı noktada, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda tarım görüşülür
hâldedir. Bu teklif neden asli komisyon olarak Çevre Komisyonunda
görüşülmemiştir? Tali komisyonlar olarak belirlenen Adalet, Plan ve
Bütçe ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları neden
toplanmamıştır? Birbirinden kritik konularda düzenlemeler
öngören maddeleri, titizlikle çalışılması gereken
konuları yine tek bir torbada önümüze getiriyorsunuz. Yapılan her
işin altından bir Şark kurnazlığı
çıkmasından, kurulan her cümlede satır aralarına
gizlenmiş şaibelerden bıktık usandık. Kirli
ajandalarınızı, gizli gündemlerinizi artık biliyoruz. Çevre
gibi son derece önemli hususlarda karnesi zayıflarla dolu olan AKP, yap-işlet-devret
uygulamasının önünü açarak rant ve yolsuzluğa zemin
hazırlamaktadır. Devletin bütün kurumlarını
zayıflatmış, bütün gelenekleri bir bir yok edilmiş ve yine
Türkiye Çevre Ajansı üzerinden de kıyılarımıza, sahil
şeritlerimize maalesef göz dikilmiş durumdadır.
Kısacası, giderayak her şeyi eline
yüzüne bulaştırmaya ant içmiş bir iktidar, hatalara,
yanlışlara son sürat devam etmektedir. Doymak bilmez bir iştahla
yağmalanan, alçakça yıkılışına seyirci
kalınan, imara açıp rantçı çetelere peşkeş çekilen
ormanlarımız elan hafızamızdadır. Sahip olduğumuz
onlarca doğal güzelliğin çeşitli maskeler altında menfaat
uğruna talan edilmesini unutmuş değiliz.
Unutulmamalıdır ki AKPnin bütün sabıkaları
hatırlardadır, hafızadadır ve kayıttadır
değerli arkadaşlar. Bugün derin bir buhranın tam
ortasındayız; fiyatlar ateş pahası, milletimiz yorgun ve
bitkin, gençlerimiz işsiz ve ümitsiz hâlde. Düzensiz göçmen cennetine
dönen ülkemizde memur mutsuz, esnaf mutsuz, çiftçi mutsuz. Ciddiyetsiz devlet
yönetiminin ülkemizi içine düşürdüğü durum ise içler acısıdır
değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) O kadar net
görüyoruz ki milletimizden ayrı gündemler izleyen, meseleler edinen
iktidarın, hezeyanlardan, öfke nöbetlerinden ve kaybetme korkusundan başka
bir şeyi kalmamıştır.
Söz konusu 11inci maddeyle İmar Kanununun
42nci maddesinde öngörülen aykırılıktan sorumlu olan yapı
sahibine ve müteahhidine idari müeyyideler getirilmesi söz konusudur. Acaba
kendi çıkardığı kanuna uymadığı
tescillenmiş bir iktidar burada bahsedilen müeyyideleri uygulayabilecek
mi? Bu, ayrı bir konu. İmar yolsuzlukları konusunda suç
dosyası ciddi kabarık olan iktidar bunu uygulayabilecek mi? Bu,
ayrı bir husus.
Değerli milletvekilleri, konuşmamı
sonlandırırken hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Hüseyin
Örs
Adana Ankara Trabzon
Dursun
Ataş İbrahim
Halil Oral Yasin Öztürk
Kayseri Ankara Denizli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Yasin Öztürkün.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve beraberinde
iliştirilmiş bazı kanunlarda değişikliği içeren
kanun teklifinin 12nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 12nci maddesi, AK PARTİsi
iktidarları döneminde bir yağmalama modeline dönüşmüş
yap-işlet-devret modelinin mahallî idarelerin vermesi gereken hizmetlere
de uzanmasının önünü açmaktadır. Neden böyle bir düzenlemeye
gerek duyulmaktadır? Çünkü yap-işlet-devret modeli nedeniyle
yapılan projelere verilen garantiler artık merkezî bütçede
altından kalkılamaz, hesabı verilemez bir noktaya
gelmiştir; şimdi de sıra mahallî idarelerin bütçelerine gelmiştir.
Bir zümrenin garantili zenginleştirilmesi için giderayak yeni mecra
arayışına gidilmiş, mahallî idarelerin bütçelerine göz
dikilmiştir. Düzenlemeyle, yap-işlet-devret perdesiyle gizlenen Yak,
yağmala, yok et. mantığının çevre yönetimine sokulması
suretiyle yeni bir rant alanı oluşturmanın yolu açılmaktadır.
Devletin yapacağı
yatırımların finansmanında kamu için iki seçenek
bulunmaktadır: Kamu, yatırımlarını ya öz kaynaklarla
ya da borçlanma yöntemiyle gerçekleştirebilir. AK PARTİsi iktidarlarının
ekonomi politikaları sonucu öz kaynak kalmamıştır;
borçlanma da doğrudan bütçe rakamlarına yansıyacağı
için kişi başına düşen millî gelir hesaplamaları da
bilançodaki borçtan etkilenecektir dolayısıyla vatandaşın
gözü boyanamayacaktır. Borcunu çeviremeyen iktidar da kurtarıcı
olarak yolu bilanço dışı finansman yöntemini kullanarak
bulmuştur; yatırımı kendisi finanse etmek yerine yüklenici
firmalara devretmiştir. Milletin başına yüklenici firmalara
garanti vermek ve kefil olmak kaydıyla çorap örmüş, bu firmalara
yapılacak ödemeleri de bütçede yıllara bölünmüş olarak
göstererek ekonomideki açığı, bütçedeki zararı
gizlemiştir. Bu, bütçeyle ilgili oyun; asıl oyun ise bu mega
projelerin açık ihale usulleriyle değil de davet usulüyle
yapılmasından sonra başlamıştır. İktidar
ihaleleri kendi tercihleri doğrultusunda dağıtmış, bu
tercihli yükleniciler de zamanı geldiğinde velinimetlerine
saygıda kusur etmemişlerdir.
Değerli milletvekilleri, kamu-özel iş
birliği ya da yap-işlet-devret modeli bizim ülkemize has kamu
yatırımı modeli değildir. Diğer ülkelerde
uygulandığı şekliyle bu ortaklık birtakım
risklerin paylaşımını gerektirir ancak AK PARTİsi
iktidarları sayesinde riski tamamıyla devlet üstlenmiştir.
Köprü, yol, tünel, havaalanı, enerji, şehir hastaneleri gibi birçok
yüksek maliyetli yatırımda, sadece bugünümüz değil
geleceğimiz de ipotek altına alınmıştır.
Geçiş garantisi, hasta garantisi, yolcu garantisi verilen bu mega usulde
garanti kapsamındaki araç, yolcu, hasta sayısı tutsa da tutmasa
da fark ceza gibi hazineye yüklenmiştir.
Şimdi, bu yap-işlet-devret ya da KÖİ
öyle bir model ki garantinin garantisi hiç bitmiyor. Sadece bir örnek
vereceğim: Kamu-özel iş birliği modeliyle şehir hastaneleri
yaptırdınız. Şehir hastanelerinin ihalelerini alan
şirketlere maliyet finansmanı için kiralar yoluyla hazine garantisi,
miktara bağlı hizmetler için hastanelerin yüzde 70 doluluk
oranında çalıştırılacağı garantisi
verilmektedir ama bu yetmemiş olacak ki Ankara Bilkent Şehir
Hastanesi yapılırken hastane kampüsü içinde yer alan Sağlık
Bakanlığı binasını da yasalara aykırı olarak
projeye dâhil ettiniz. Hastaneyi işleten şirkete, Sağlık
Bakanlığı, binanın kullanım bedeli olarak her yıl
kira ödüyor; bu da yetmiyor, ayrıca olağanüstü bakım ve
onarım, mefruşat, merkezî yardım masası ile yer ve bahçe
bakımı gibi hizmetler için de ödeme yapılıyor. Firma hem
hastaneden hem de Sağlık Bakanlığından para
kazanıyor.
Yap-işlet modeliyle yapılan 4 otoyol, 1
tünel, 3 köprünün maliyeti 22 milyar 215 milyon 713 bin dolar. Peki, bu
projelerin kamuya devri gerçekleşene kadar ödeyeceğimiz garanti rakam
ne? 59 milyar 747 milyon 817 bin dolar. Bu süre içinde vatandaş geçiş
ücreti ödemesine rağmen bu yolları ve köprüleri kullanıyor ya da
kullanmak zorunda bırakılıyordu. Şimdi, benzin 30 liraya
yaklaştı, döviz yine önlenemez bir yükselişte. Ne köprüden geçen
kaldı ne otoyolu kullanan, ne olacak şimdi? Alın size garanti.
Sadece o mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Vatandaş otoyoldan,
köprüden kaçak mı geçti? Tahsil edilen ceza yüklenici firmanın
kasasına. Müteahhit bu işi yapabilmek için yurt
dışından kredi mi temin etti? İşi bitiremedi mi?
Kefili hazine. Sözleşmede sorun mu çıktı? Garanti ödemesinde geç
mi kalındı? Git, derdini İngiliz mahkemelerine anlat, söke söke
alırlar. Yüklenicinin maliyeti mi arttı, işi bitirmesi için mi
gecikti? Hemen yapın bir ikmal ihalesi, garantinin garantisi. Vergi
ödemekte bir sıkıntı mı çekti? Bir yapılandırma,
bir teşvik; kendiliğinden sorun çözülür. Alın size katmerli
garanti. Yap-işlet diye yıktınız,
yağmaladınız, yok ettiniz. Bırakın artık mahallî
idarelerin yakasını, bırakın artık milletin
yakasını.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olan 336
sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesi ile 3996
sayılı Kanuna eklenen ek 3üncü maddenin ikinci fıkrasında
yer alan
Bülent
Turan Muhammed Levent
Bülbül Tamer Dağlı
Çanakkale Sakarya Adana
Ramazan
Can Bahar
Ayvazoğlu Gökan
Zeybek
Kırıkkale Trabzon İstanbul
BAŞKAN Önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Başkanım, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle teklifte yer alan 50 milyon TL
meblağının 100 milyon olarak değiştirilmesi suretiyle,
mahallî idarelerin Cumhurbaşkanlığı yetkilendirme
kararı olmaksızın yapabileceği projelere ilişkin
meblağın artırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
13üncü madde üzerinde aynı mahiyette 2 adet
önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Antalya İzmir İstanbul
Rıdvan
Turan İmam
Taşçıer Muazzez
Orhan Işık
Mersin Diyarbakır Van
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı Suat
Özcan
İstanbul Kastamonu Muğla
Erkan
Aydın Burhanettin
Bulut Mürsel Alban
Bursa Adana Muğla
İsmet
Tokdemir Ulaş
Karasu Hüseyin
Yıldız
Hatay
Sivas
Aydın
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk söz talebi Sayın Muazzez Orhan Işıkın
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bu torbada 14 farklı kanunda
değişiklik yapılıyor. AKP torbaları seviyor çünkü
faşizmin acelesi var. Seçim sandığı yaklaştıkça
torba sayısında, sıklığında artış
oluyor. Ülke batmış, dolar yeniden 18e uçmuş, mazot 30 liraya
dayanmış, enflasyon 3 haneli olmuş, hiç önemli değil. AKP
ve MHPnin faşist politikaları halkın emeğini ucuz,
ekmeğini pahalı hâle getirmiştir. Son bir ay içinde doğal
gaza yüzde 30, elektriğe yüzde 15, benzine yüzde 33, motorine yüzde 38 zam
yapıldı. Geçen yıl bu vakitlerde litresi 6-7 lira olan benzin ve
mazota sadece bir ayda gelen zamma bakarsanız ekonomik krizin
boyutlarını anlarsınız. Sofrasını saraydan
kuranlar ve AKP rantçıları hariç ülkede işi iyi giden kimse yok.
Ülkede saray merkezli azınlık bolluk, bereket içindeyken halk yoksulluk
içindedir. Halktan para toplamaya gelince vicdansızca vergi, fatura, harç
ve hatta haraç gibi bedeller toplayan bu iktidar, iş halka hizmet etmeye
gelince yok oluyor.
Bu ülkenin hastaneleri sağlık değil,
sağlıksızlık yayıyor. Yaklaşık beş ay
önce hizmete açılan Çaldıran Devlet Hastanesinin dışı
sizi, içi halkı yakıyor. Hastane çökmek üzere; hastanede MR,
ultrason, röntgen gibi temel tıbbi cihazlar başta olmak üzere hiçbir
cihaz yok. 67 bin nüfuslu ilçeye hizmet veren tek hastanede çocuk ve dâhiliye dışında
hiçbir uzman doktor bulunmamaktadır. Sadece böbrek ve kanser
hastalarının maruz kaldığı sorunları anlatmaya
günler yetmez. Birçok il ve bölgede hastanelerin durumu farklı
değildir. Ortada ne sağlık ne eğitim ne adalet ne de
doğa bıraktınız.
Bu torba kanunun 13üncü maddesinde tam olarak bir
kamu kurumu niteliğinde olmayan Çevre Ajansına taşeron firmalar
eliyle çevreyi koruma görevi veriliyor. Çevrenin korunması
özelleştiriliyor ve bu şekilde çevrenin korunacağı iddia
ediliyor. Özel bir tüzel kişiliği haiz, kendi geliri olan ve bir
şirket gibi yönetilen Çevre Ajansının
yasallaşmasının üzerinden daha iki yıl geçmeden,
Ajansın ve taşeron olarak yetkilendirdiği firmaların
yanında, bu maddeyle özel sektöre yeni bir kâr alanı
açılıyor. Bizler biliyoruz ki kamuoyu denetiminden
uzaklaştırılmış ve piyasa
yaklaşımını esas alan özel sektör
işletmeciliğinin önceliği ekolojiyi korumak değil kâr
oranlarını artırmaktır. Çevre kirliliğinin en önemli
nedeni, kârlarını artırmak amacıyla çevreyi tahrip eden
işletmelerdir. Kirleten ödesin. mantığıyla birtakım
bağış, yardım ve benzeri adlar altındaki kampanyalarla
özel şirketler ve Ajansın iş birliğinin doğa
tahribatını artıracağı açıktır. Ekolojiyi
tahrip edenlere ekolojiyi teslim edemezsiniz. Kirletenler kendisini denetler
mi? Söz konusu depozito sistemli denetlemesi beklenen Çevre Ajansına,
Çevre Kanununda kamu kurumlarına verilen denetim yetkisi de
verilmiştir. Ancak Ajansın Danışma Kurulunda özel sektör
temsilcileri yer alıyor. Ajansın kamusal iç denetim mekanizmalarını
özel sektöre devretmek, halka çevre kirliliği, müsilaj, kuraklık ve
diğer ekolojik felaketler olarak geri dönüyor.
Yine, yapılmak istenen bu
değişiklikle koylardaki ekosistemi kurtarmanın bir yöntemi
olarak sunulan mapa ve şamandıra yöntemiyle koyların yat
sahiplerine terk edileceği, fiilî olarak halkın kullanımına
kapatılacağı da açıktır.
Getirdiğiniz bu torba yasalarla
yaşamı, doğayı yok ediyorsunuz. Birçok yerde olduğu
gibi, Vanda da ekolojiyi tahrip eden, doğayı geri dönülmez biçimde
yıkıma uğratanlar halkın iradesini gasbeden kayyum
rejimleridir. İklim krizi ve kuraklığın sulak alanları
daraltması, yanlış su kullanımı ve sulama
politikaları ekosistemi yok etmektedir. Bölge illerinde de çok etkili olan
kuraklık Van Gölü ve Erçek Gölünde büyük bir çekilmeye neden
olmuştur. Van Gölünü korumak amacıyla Van ve çevresindeki illerden
belediye yönetimleri ve sivil toplum kuruluşlarının
ortaklığıyla kurduğumuz Van Gölü Havzası Koruma
Platformu kayyum tarafından işlevsiz hâle getirildi. Van Gölü
havzasındaki denetimsiz betonlaşma, sahil şeridini işgal
eden kamu ve özel kurum binalarının artıkları, ÇED
raporlarına aykırı HES ve madencilik faaliyetleri, orman
alanlarının güvenlikçi politikalar adı altında iktidar
eliyle yok edilmesi, kayyum belediyeciliğinin yetersiz altyapı
çalışmaları, çevre belediyelerin arıtma sistemlerinin
yetersizliği, çöp ve geri dönüşüm sistemlerinin yokluğu Van
Gölü'nü, Erçek Gölünü ve çevresini yok etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) Burada
yaşayan canlıların ve göç yolu burası olan
flamingoların ve diğer yüzlerce kuş türünün yaşam
alanları yok ediliyor. Çok geç olmadan Van Gölü havzasını koruma
kanunu derhâl yasallaşmalı, Erçek ve Van Gölü için acil bir koruma
planı uygulanmalıdır.
AKP iktidarı torba yasalar, torba davalar,
torba faşizmiyle toplumla savaşıyor ama kimsenin kuşkusu
olmasın; biz AKP'nin ormanları, ırmakları,
doğayı, kısacası yaşamı sermaye gibi gören
düşmanca yaklaşımına son vereceğiz.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ikinci söz talebi Sayın Suat Özcanın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUAT ÖZCAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini
görüşüyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çevre, hayatımızı doğrudan ve
dolaylı etkileyen, bizden önceki ve bizden sonraki kuşak ve nesilleri
ve bizi ilgilendiren çok boyutlu bir konular bütünüdür. Bu kanun teklifi torba
yasa mantığıyla hazırlanmış, buna rağmen
çevre ve ekoloji alanında çalışmaları öngören, bu alanda
uzmanlaşmış ve söz sahibi olmuş sivil toplum örgütlerinin katılımı
kısıtlı olmuştur. Teklifin genelinde atık yönetiminin
kamu elinden özel sektöre verilmesi yani konunun ticarileştirilmesi
açısından endişelerimiz bulunmaktadır.
Madde 13te, Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanuna eklenen ek madde konu
edilmiştir. Türkiye Çevre Ajansı tarafından 9/8/1983 tarihli ve
2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında yer alan depozito
düzenlemelerinin, kamu yatırımlarının özel sektör
tarafından belirli şartlarda ve on yıldan uzun süreli olarak işletilmesi
düzenlenmiştir. Depozito düzenlenmesi konusunda başarılı
örneklerin yüzde 90 iade oranıyla başarılı bir şekilde
çalıştığını görmekteyiz. Toplanan malzemelerden
yeniden ambalaj üretilerek maksimum çevresel koruma sağlanmaktadır.
Ancak, ülkemizde kurulmak istenen sistemde vatandaş depozito için para
ödeyecek ve bu para bir sistemde birikecektir. Bu durum çevresel korumayı
amaçlamamakta, yeni bir rant ekonomisi yaratmaktadır. Özetle, bu işin
kârı şirketlere, zararı vatandaşlara ve ülkenin
yarınına yüklenmektedir.
Bu anlamda şunu da belirtmekte yarar var: Kamu-özel
iş birliğiyle hastane, yol, köprü yaptınız; rant
isteğiniz bitmedi, sıra kanalizasyona geldi. Çevreye
bakışınız bu mu?
Çevre sorunları küresel çapta ilk kez 1972
yılında ele alındı. Kyoto Protokolü 1997de imzalandı
ancak 2005te yürürlüğe girdi. Paris Anlaşması'nı Türkiye
Nisan 2016da imzaladı ancak bu anlaşma da Ekim 2021de
yürürlüğe girdi. Birçok uluslararası sözleşmenin
imzalanmasına rağmen çevre tahribatı devam ediyor.
Temelini insan faaliyetlerinin oluşturduğu
doğanın bilinçli ve bilinçsizce tahrip edilmesi eylemleri hem
ülkemizde hem de Muğla ilimizde çevre sorunlarının
artmasına sebep oluyor. Seçim bölgem Muğla'nın doğası,
denizi, koyları, yeşili, tarım alanları, su kaynakları
talan ediliyor. ÇED kararları doğamızı,
ormanlarımızı, kıyılarımızı, yer
altı ve yer üstü su kaynaklarımızı korumuyor. Muğla'da
şimdiye kadar neredeyse hiç olumsuz ÇED raporu verilmedi. Binlerce
kilometrekarelik alan maden ya da turizm şirketlerinin insafına bırakılıyor.
Yeşili başta olmak üzere verimli topraklarıyla ünlü
coğrafyamızda şu ana kadar bildiğimiz 508 tane ÇED Gerekli
Değildir kararı var, bu kabul edilebilir değildir.
Bodrum, Marmaris, Milas gibi doğa harikası
olan ve hukuken de sit alanları olarak belirlenmiş bölgelerde 32
jeotermal arama sahası belirlenmiş; Fethiye, Göcek, Dalaman, Milas
Güllük, Ula Akyaka'da denizi kirletecek, kıyılara ve yerel
balıkçılığa zarar verecek marina projeleri girişimleri
görülmekte. İlimizin birçok yerinde konut, otel ve sanayi tesisleri ve
enerji tesislerine ÇED raporlarıyla ruhsatlar veriliyor.
Köyceğiz Sandras Dağı'nda maden
sahası ve Balcılar HES yapımı gibi projelerle çevreye su
sağlayan su kaynaklarının yok olması ve Köyceğiz
Gölü'nün kirlenmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Ruhsatların verilmesinde Çevre ve Şehircilik, Orman, Enerji, Kültür
ve Turizm Bakanlıkları öne çıkıyor.
Muğla'nın çok değerli orman
alanları, sulak alanları ve yaşam alanlarının
tahribatı devam ediyor. Milas Akbelen'de ve Muğla'nın her
yerinde Ağacımı kesme, zeytinimi kesme! diyen kadınların
öncülüğündeki yöre halkının seslerini duyun diyorum.
Her yıl ilimiz ormanları, zeytin
ağaçlarımız, meyve ağaçlarımız bir bir
yanıyor. Geçtiğimiz yaz büyük orman yangınında orman
varlığımızın yüzde 8lik alanı yandı,
yangına müdahalede geç ve yetersiz kalındı. Bu yangın
sürerken ve sonrasında başta Muğla Büyükşehir Belediyesi,
Milas, Bodrum, Menteşe, Marmaris, Datça, Fethiye Belediyelerimizle,
Muğladan ve Muğla dışından gelen belediye ve tüm kuruluşlar
ile vatandaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum, hem yangına
müdahale ettiler hem de yaraları sarmaya yardımcı oldular.
Haziran ayındayız, yine yaz ayları
geldi, yangın tehdidi ve tehlikesi devam ediyor. Buradan sormak istiyorum:
Orman yangınlarının önlenmesi ve çıkması dâhilinde
Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere tüm
bakanlıklar ne yaptı, ne yapacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
SUAT ÖZCAN (Devamla) Orman işçileri,
yangın söndürme helikopterleri ve uçakları konusunda aradan geçen bir
yılda neler yapıldı? Orman mahallindeki yerleşim
alanlarında ekip ve ekipmanlar oluşturuldu mu? Bakanlıklar çevre
konularında yerel yönetimlerle iş birliği yapacak
mıdır? Acil bir cevap bekliyoruz. Muğlada yanan alanları
yeşillendirdik. diyenleri Muğlamıza bekliyoruz, son durumu ve
tahribatı birlikte görelim.
Muğla halkı başta olmak üzere
ülkemizi ve dünyamızı ilgilendiren, doğayı katleden
projelere son verilmelidir. Orman, tüm canlılar için yaşamdır,
dayanışmadır, su demektir. Büyük şairimiz Nazım
Hikmetin Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi
kardeşçesine. demesinin üzerinden çok uzun yıllar geçti. (CHP
sıralarından alkışlar) Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun önderliğinde, orman gibi
kardeşçe yaşamayı Millet İttifakının
iktidarında ülkemizin her yerinde yeşerteceğiz diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Ali
Kenanoğlu
Antalya İzmir İstanbul
Rıdvan Turan İmam Taşçıer Şevin Coşkun
Mersin Diyarbakır Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU
(Çanakkale) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Şevin Coşkun'un.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ŞEVİN COŞKUN (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14üncü madde üzerine söz aldım. Genel Kurulu
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifle bina
kimlik sertifikası getirilmek istenmektedir ancak sertifika, binanın
bulunduğu alanın jeolojik ve diğer teknik durumuna ilişkin
bilgilerin tamamını içerecek midir? Beş yılda bir sözde
denetimin yapılacağı hükmedilmekle birlikte, bu denetimlerde
aykırılıkların herhangi bir yaptırımı
olmadığı da açıktır. Barınma hakkı kapsamında
binaların yapım alanlarının doğru tespit edilmesi
anayasal bir zorunluluktur. Bina kimlik sertifikasının önemi için
öncelikle doğru alana doğru binanın yapılması
gerekmektedir. İktidarın inşaat sektöründe gözettiği unsur
ise ranttır; bu rant uğruna binalar riskli alanlarda yapılmaktadır.
Günümüzde 24 kent, 80i aşkın ilçede 100 binden fazla bina aktif fay
hatlarının üzerinde yer almaktadır. Rant uğruna bir yandan
riskli alanlarda yeni binalar yapılmaya devam ederken diğer yandan da
daha önce usulsüz bir şekilde yapılmış binalara imar affı
adı altında ruhsatlar verilmiştir. Bu da iktidarın insan
yaşamını hiçe saydığının bir diğer
göstergesidir. Bu binalarda yaşanan her ölümden sorumlu olacak olanlar
yapımına göz yuman iktidar olacaktır.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin yirmi
yıllık iktidarında neredeyse her yer suç mahalline
dönüşmüş durumdadır. Yaşam hakkı ihlali başta
olmak üzere, hak ihlalleri artarak devam etmektedir. İktidar, bu
hukuksuzluklarla mücadele etmek yerine hak savunucularını
cezalandırmaktadır. TİHV'in verilerine göre 2022 yılının
ilk dört ayında 1.415 insan hakları savunucusu tehditle yargısal
ve idari taciz gibi uygulamaya maruz kalmıştır; insan
hakları faaliyetleri nedeniyle 23 kişiye toplamda 1
ağırlaştırılmış müebbet, iki yüz on bir
yıl dört ay on gün hapis cezası verilmiştir. İktidar,
yaşanan bu hak ihlalleri karşısında itirazları kabul
etmiyor, toplumun sessiz kalmasını istiyor. Hakikati yazanlar ise
âdeta hedef gösterilmekte, sindirilmek istenmekte ve tutuklanmaktadır. Bu
saldırılara en çok maruz kalanlar arasında özgür basın emekçileri
gelmektedir. Özgür basına yönelik elli yıldır devam eden öfke ve
düşmanlık hiç bitmedi. Önceleri JİTEM, Hizbullah, cemaat eliyle
yürütülen saldırılar bugün iktidarın polisi, savcısı
ve yargısı eliyle yürütülmektedir.
Bu arada, 1992de ensesinden tek kurşunla
katledilen Özgür Gündem Diyarbakır muhabiri Hafız Akdemir'in dün ölüm
yıl dönümüydü; buradan saygı ve minnetle anıyorum.
Evet, özgür basının bugün karşı
karşıya olduğu zihniyet 1980'lerdeki, 1990lardaki zihniyetin
devamıdır. Bunun son örneği Diyarbakır'da Dicle Fırat
Gazeteciler Derneğinin yönetici ve üyelerine son bir haftada yapılan
2 operasyondur. Dün, Diyarbakır'da Jin News'e baskın düzenlendi, DFG
ve Mezopotamya Ajansı muhabirleri hedef alındı. Gazetecilere
yönelik hak ihlallerini rapor hâline getiren DFG Eş Başkanı
gazeteci Serdar Altan, Jin News Müdürü Safiye Alagaş'ın da
aralarında bulunduğu 7si kadın 21 gazeteci gözaltına
alındı. Yapılan operasyonda, tekçi ve erkek iktidar, özellikle
kadın kalemini hedef almıştır. Jin News Editörü Gülşen
Koçukun da aralarında bulunduğu 7 kadın gazeteci
gözaltında. Kadın ajansı olan Jin Newse şimdiye kadar 43
kez erişim engeli getirilmiştir.
Basına yönelik şiddeti, hak ihlallerini
her ay raporlaştıran DFGnin verilerine göre Haziran 2022
itibarıyla 60 gazeteci cezaevinde, 56 gazeteci gözaltına
alındı, 28 gazeteci kötü muameleye maruz kaldı. 32 gazeteciye
toplamda 1i müebbet, yetmiş yedi yıl on bir ay hapis cezası
verildi, 31 gazetecinin işine son verildi, 53 haber takibi engellendi, 242
habere erişim engeli getirildi. Rapordan da
anlaşılacağı gibi, bu toplumun haber alma hakkını
sağlayan gazeteciler sürekli hedef hâlindedir. İktidar, yoksulluk,
işsizlik ve şiddet üreten politikaların toplum tarafından
bilinmesini istemiyor. Kadın cinayetlerinin, çocuk ölümlerinin, cezaevinde
yaşanan ölümlerin gizli kalmasını istiyor. Savaş
politikalarının derinleştirdiği ekonomik krizin
yazılması iktidarın işine gelmiyor. Kürtçeye, müziğe,
sanata ve özgür basın emekçilerine düşmanlık devam etmektedir ve
basını susturmaya da çalıştırmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) Özgür
basın emekçileri son yapılan operasyona dair Amedden Ape
Musanın generalleri, Gurbetelli Ersözlerin ardılları
karanlıkları aydınlığa çıkarmak için gerçekleri
yazmaya, hakikati halka ulaştırmaya devam edecekler.
mesajını verdi. Şu iyi bilinsin ki özgür basın
çalışanları saldırılarınızdan daha güçlü ve
iradelidir. Bu iradeyi hiçbir gözaltı, tutuklama ve saldırı
teslim alamaz; gazeteciler derhâl serbest bırakılsın.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kemal
Bülbül Murat
Çepni Sait Dede
Antalya İzmir Hakkâri Ali Kenanoğlu Rıdvan Turan İmam Taşçıer
İstanbul Mersin Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU
(Çanakkale) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Sait Dedenin.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SAİT DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 15inci
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Madde özü itibarıyla bir meslekte bir yaş
grubunun iş ve çalışma hayatını engellemekte. Yine bu
yaş grubunun çalışma hakkı anayasal güvencelere
aykırı olarak ellerinden alınmaktadır. Bu teklifi
hazırlayanlara aslında şunu sormak gerekiyor: İnsanlar
neden belli bir yaşa geldiğinde hâlâ çalışmak zorunda
kalıyorlar? Bugün bu ülkede emekçi sınıfların
yaşlıları yoksullukla, yoklukla karşı
karşıyadırlar; varsa emekli maaşları yetmemekte,
iş bulabilirlerse çalışmak zorundalar. İnsanlar ilerleyen
yaşlarına rağmen geçimlerini sağlamak için bir güvenceye
sahip olmadıklarından çalışmaya devam etmek zorundalar.
Güncel emekli aylıkları yurttaşların insani ve onurlu bir
yaşam sürmesi için asla yeterli değildir. Bu ülkede yoksullar ölene
kadar çalışmak zorundalar.
Bir diğer taraftan da uluslararası
sözleşmelere rağmen bugün milyonlarca çocuk sokakta, tarımda,
sanayide, ağır ve tehlikeli işlerde can güvenliklerini tehlikeye
atarak çalıştırılmaktadır. Krizin,
açlığın, yolsuzluğun, yoksulluğun, şiddetin,
savaşın, her türlü ihmalin ve istismarın bedelini çocuklar
ödemektedir. Çocuk işçiliği ülkemizde önemli bir toplumsal sorun
hâlinde devam etmekte ama bu, iktidarın sorunu değil; iktidarın
tek sorunu, tek derdi, kendi çevresini, sermayeyi palazlandırmak. Aksi
hâlde okullarda eğitim görmesi gerekirken tarlada çalışan
çocuklara bir salkım domates karşılığı kitap
veren bir Millî Eğitim Bakanını kim, nasıl izah edebilir?
Sayın Başkan, AKP iktidarının
tarafı her zaman belli. AKP, o tarım işçisi olan küçük
çocuğun yanında değil, toprak ağasının
yanında; tıpkı Somada durduğu gibi, tıpkı Çorlu
tren kazasında durduğu gibi, tarafı net ve belli. 2022
yılının ilk dört ayında aralarında çocuk ve
yaşlıların olduğu 479 işçi iş cinayetinde
hayatını kaybetti. Bu ülkede insanlar yapılan akıllara
ziyan ihmallerle hayatlarını kaybediyorlar. Bu cinayetleri durdurmak
için en ufak bir adım dahi atılmadı ve atılmıyor da.
Aksine Bunlar olağan şeylerdir, literatürde iş kazası
denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında
bunlar vardır. diyerek ihmali olanları koruyan bir yönetimle
karşı karşıyayız.
Şimdi ben buradan tek adam ve yönetimine
sesleniyorum: Çok ciddi kazalar yaşanmadan, Türkiyedeki havaalanları
ve uçak şirketleriyle ilgili derhâl tedbir alınız. Ortaya
çıkabilecek bir acı tabloda kazaya ve fıtrata
sığınmamıza asla izin vermeyeceğiz. Bakınız,
2015 yılında Yüksekovada Selahaddin Eyyubi Havaalanı
açıldı. Daha proje aşamasındayken havaalanı için
kamulaştırılan bölgenin sürekli sisli ve rüzgârlı
olduğu, uçakların iniş kalkışı için
elverişli olmadığı itirazları yapıldı.
Kaldı ki mevcut havaalanının tam tersi istikametinde insani
yardım için gelen büyük kargo uçaklarının rahatlıkla inip
kalktığı bir altyapı mevcutken bu es geçilerek
havaalanı tam tersi istikamete yapıldı. Şimdi mevsimlik bir
havaalanı var, kışın uçuş yok, hava muhalefeti
deniliyor. Bu mantığa göre, Kuzey Avrupada ve Rusyada hiçbir
uçağın inip kalkmaması gerekiyor.
Tabii, biz hem artan fiyatları hem iptal edilen
seferleri sorduğumuzda Bakanlık bize doğal engellerden
dolayı pistte ILS sisteminin olmadığını söyledi yani
teknik olarak yetersiz bir havaalanı. Şimdi, havaalanındaki
teknik eksikliklere bir de hava yolu şirketlerinin uçaklarındaki
yetersizlikler eklendi. 7 Haziran Ankara-Yüksekova seferini yapan uçak 2 kere
pisti pas geçip önce Diyarbakıra gitti, ardından tekrar
havalanıp Yüksekova Havaalanına iniş yapmak istedi ancak yine
rüzgârdan dolayı pas geçerek Ankaraya geri döndü. Ama aynı gün
İstanbuldan gelen uçak sorunsuz inip kalkıyor ki bu sık
yaşanan bir durum fakat asıl endişe verici olan uçakta
yapılan anons. Bakınız, uçak pilotu uçağın teknik
kapasitesinin Yüksekova Havaalanına iniş için yeterli
olmadığını, uçağın kelebeklerinin rüzgârdan
olumsuz etkilendiğini, bu yüzden dönmek zorunda olduklarını
anons ediyor. Peki, teknik olarak yetersiz olan bir uçağı siz
nasıl yolcularla doldurup sefere çıkarıyorsunuz? Uçakta
bulunanların hiç mi değeri yok? Kim bu hava yolu şirketlerini
kontrol ediyor? Yılın sadece birkaç günü açık olan mevsimlik bir
havaalanı mı olur? Bu durumun ceremesini tüm halk ciddi bir
şekilde yaşıyor ama en fazla yaşayanlar hastalar ve hasta
yakınları.
Şimdi, yapılan hastanelerin de
havaalanlarından çok bir farkı yok. Bakın, Hakkâri merkez ve
ilçelerinde bazı branşlarda ya hiç uzman doktor yok ya da tek bir
doktor olduğundan hastalar ortada kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) Tamamlıyorum
Başkan.
Doktor olan bölümlerde de randevu
alamıyorsunuz. Hem doktor bulma hem randevu alma şansına
sahipseniz bu sefer de ekipman eksikliğiyle karşı
karşıya kalıyorsunuz. Bu yüzden, genelde ilk müdahale
yapılıp hastalar sevk ediliyor ancak özellikle havaalanı
mevsimlik olduğu için hastalar sevk edildikleri yerlere de gidemiyorlar.
Bakın, defalarca Genel Kurulda ve Komisyon
görüşmelerinde dile getirdik ancak sağlık sisteminde ülkenin
genelinde yaşanan sorunlar Hakkâri'de katmerli bir şekilde
yaşanmaya devam ediliyor. Bakın, Sağlık Bakanlığı
verilerine göre, anne-bebek ölüm hızında Hakkâri en yüksek olan iller
arasında yer alıyor. Yine, doğurganlık oranının
en yüksek olduğu iller arasında olmasına rağmen kadın
doğum gibi hayati bir alanda ciddi bir uzman doktor eksikliği
yaşanıyor. Aylarca randevu sırası bekleyen hastalar çaresiz
bırakılıyor. Bu sadece bir örnek, neredeyse bütün
branşlarda durum bu şekilde.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan üzere (2/4469) esas
numaralı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci maddesiyle 4708
sayılı Kanunun 2nci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen
cümlenin yerine aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Denetimin amacı, inşaatı
yapılacak yapının hak ettiği Mühendislik ve Mimarlık
hizmetini alabilmesi için, inşaat ruhsatının eki olan
projelerinin ilgili standart ve yönetmeliklere, hesaplama tekniklerine,
gelişen teknik ve bilimsel verilere, sağlık
koşullarına uygun tasarlanıp
tasarlanmadığını, hazırlanıp
hazırlanmadığını kontrol ederek onaylamak,
uygulamalarını da denetlemektir.
Denetimlerin, Mesleki bilgi ve tecrübeye sahip,
ayrıca proje yönetimi ve denetimi temel eğitimini almış,
meslek içi eğitimlere katılmış Mühendis ve Mimarlar
tarafından yapılması esastır.
Bu kanunun yayımı tarihinde;
a- Yetmişbeş ve üzeri yaşta olup
sağlık kurulu raporu alarak Denetçi belgesi vize edilen ve halen
şantiyelerde çalışan Proje ve Uygulama Denetçisi Mühendis ve
Mimarlar ile Uygulama Denetçisi İnşaat Mühendisleri vize edilen
sürenin sonuna kadar çalıştırılır.
b- Bu sürenin sonunda çalışmaya devam
etmek isteyenlerden tam teşekküllü hastaneden, yapı denetimi işi
yapmasında ve şantiyelerde çalışmasında sakınca
olmadığına dair heyet raporu istenir.
Gökan
Zeybek Erkan
Aydın Kani
Beko
İstanbul Bursa İzmir
Suat
Özcan Türabi
Kayan Yüksel Özkan
Muğla Kırklareli Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU
(Çanakkale) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Türabi Kayanın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, burada diyorsunuz ki: 75
yaşını bulmuş mimar, mühendis veya
yardımcıları artık burada yapı denetimi yapamaz.
Şimdi, değerli AKPliler, gençlere iş sahası
açamıyorsunuz; tecrübe kazanmış yaşlı dediğiniz
mimarlara, mühendislere de Sen artık iş yapamazsın, şöyle
kenara çekil. diyorsunuz, 2.800 liraya, 3 bin liraya mahkûm ediyorsunuz. Yani
kısacası şunu doğru söyleyin: Bu insanlara yat da öl
diyoruz. deyin. Bunu mu istiyorsunuz? Peki, sizlerin içinde 70
yaşını bulan olmayacak mı? Onlara da Yat da öl. mü
diyeceksiniz? Değerli arkadaşlar, takdirini size ve Türk toplumuna
bırakıyorum, bir başka önemli konu üzerinde daha burada
konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ayçiçeği
yağlık bir bitkidir ve insan sağlığına en
faydalı sağlıklı yağı, ayçiçeğinden
alırsınız. Ayçiçeği yağını ayçiçeğinden
üretmek, ayçiçeğinden çıkarmak için çiftçilerimiz gece gündüz
çalışırlar ve sekiz ay çalışırlar; sekiz ay
boyunca toprağını, gübresini, ilacını, tohumunu
vesairesini hazırlar ama bunun yanında da 28-30 liraya mazotunu
alarak. Değerli arkadaşlar, çiftçimiz bu mahsulü eker, ektikten sonra
da hava durumu, yağışlar vesaireden dolayı, soğuk
iklimden dolayı, çıkan gündöndü dediğimiz ayçiçeği dona
tutulur ve köse hastalığı dediğimiz hastalığa
gark olur. Bu mahsul yağ vermez, çiçek vermez. Bu mahsulü tekrar devirir
çiftçi; ikinci defa, üçüncü defa tekrar aynı işlemi ve aynı
masrafı yapmak zorunda kalır.
Değerli arkadaşlar, bugün çiftçinin dekar
başına maliyeti 2.500 liradır. Çiftçinin buradan cebine giren
sadece 2.000 liradır. Şimdi 500 lira masraf daha
yaptırıyorsunuz, 2.500 lira 3.500 lira oluyor. Peki, bunu kim
karşılayacak? Çiftçi, vatandaşın yağ
ihtiyacını karşılamak için gece gündüz çalışacak
fakat cebine para girmediği gibi dekar başına 1.000 lira zarar
edecek. Adalet bunun neresinde, hak bunun neresinde, bana bir söyler misiniz.
Adalet ve Kalkınma Partisisiniz, nasıl kalkınacak bu adam,
söyleyin bana. Türk çiftçisini kalkındırmak için değil,
batırmak için uğraşıyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir vahim
olaya daha değineceğiz. Çiftçinin yanında devlet yok, Hükûmet
yok ama 5li çetenin yanında var. 5li çeteye önce ihale veriyorsunuz,
ihale verdikten sonra bunun sermayesini ayarlıyorsunuz, kredi
buluyorsunuz, kredi bulduktan sonra gidip bu krediye devleti kefil
yapıyorsunuz; o da yetmiyor, bu sefer, Hükûmet vesaire değişirse
bu parayı ödemezler diye Londra mahkemelerine gönderiyorsunuz
insanlarımızı.(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, ülkeyi kazıklayan müteahhidin arkasındasınız
kapı gibi, bire beş kazanan müteahhidin arkasındasınız.
Şimdi, Türk çiftçisi bu işten zarar ediyor, değerli
arkadaşlar, kendisinin burada bir suçu var mı, bir eksiği var
mı, bir hatası, günahı var mı? Yok. Peki, niye zarar
ettiriyorsunuz buna? Burada günah kimin? Burada günah AKPnin, sizlerin,
Hükûmetinizin.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada
tohum üreticisi, çiftçiye gelip de söylemiyor Sen şu tohumu şu
zamandan erken ekersen dona yakalanır. Dolayısıyla, mahsulünüz
köse hastalığına yakalanır, bir işe yaramaz, tekrar
ekersiniz. diye.
Şimdi, insan sağlığı veya
hayvan sağlığı için ilaç üreten firmalar ne
yapıyorlar? Bütün problemlerinin, bütün sorunlarının ne
şekilde olabileceğini, ne zaman kullanılacağını,
dozunun ne kadar olacağını, yaşlısının,
gencinin, çocuğunun ne dozda kullanacağının hepsini
yazıyor mu? Yazıyor. Ama bu tohum firmaları bunların
hiçbirini yazmıyor. Peki, çiftçinin günahı ne? Çiftçi bunu biliyor
mu? Günah sizin, çiftçinin yanında değilsiniz. Çiftçi bu zararı
çekiyor ve siz ne yapıyorsunuz? Hiç yüzünüzü çiftçiye çevirdiniz mi?
Arkadaş senin ne kadar zararın var? dediniz mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Trakyada 50 bin dönüm arazi yeniden ekilmiştir, ikinci,
üçüncü defa ekiliyor, yeniden masraftır. Trakya çiftçisi yeniden 23 milyon
masraf etmektedir. Bu çiftçinin günahı ne, buna yazık değil mi?
Şimdi sizin elinizde her türlü imkân var, tohum üreticisini siz bu konuda
uyaramaz mısınız? Bunu yazmazsan, bunu söylemezsen, bunu yapmazsan
sizin de suçunuz var. diye bu suçun cezasını üzerine yükleyemez
misiniz? Niye yüklemiyorsunuz? Neden? Ama 5li çeteye her türlü garantiyi
veriyorsunuz. Değerli arkadaşlar, böyle toplum yönetilmez, böyle
çiftçi de yönetilmez, böyle tarım da olmaz.
Tarım Bakanı ne iş yapıyor?
Söyleyemez mi Tarım Bakanı yağlı tohumlar dediğimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Trakya Birlike veyahut
da Tarım Kredi Kooperatiflerine söyleyemez mi?
BAŞKAN Evet, Sayın Kayan, süreniz
tamamlandı.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Bunun
zararını tazmin etsin. diyemezler mi? Pekâlâ derler ama kim diyecek?
Siz mi diyeceksiniz?
BAŞKAN Sayın Kayan
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Ülkeyi bu hâle getiren
insanlar ancak böyle karşıdan seyrederler.
BAŞKAN Sayın Kayan, süreniz doldu.
TÜRABİ KAYAN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15inci maddesinde yer alan
eklenmiştir ibaresinin ilave edilmiştir ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
Adana
Ankara Eskişehir
İbrahim
Halil Oral Dursun
Ataş Hüseyin
Örs
Ankara Kayseri Trabzon
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Arslan Kabukcuoğlunun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerine İYİ Parti
Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Yapı denetimi, 2001 yılından bu yana
4708 sayılı Kanun gereğince uygulanmaktadır. On Birinci
Kalkınma Planında yapı denetiminde hedef, güvenilir yapı
stokunun oluşturulmasının yanında yaşam kalitesinin
artırılması şeklinde özetlenmektedir. Kaliteli yapı
stoku oluşturma mevzuatını 1509 yılında II. Bayezit
zamanında ortaya çıkan İstanbul depreminden bu tarafa
görmekteyiz. 1950 yılından itibaren köyden kente göçün artması,
gelir dağılımındaki adaletsizlikler nedeniyle plansız,
altyapısız yapılaşma başlamıştır.
Topraklarımızın yüzde 96sı
farklı oranlarda deprem riski altındadır. Aslında
doğal bir olay olan depremin doğal felakete dönüşmemesi için
yapılması gereken, doğru yer seçimi, standartlara uygun
tasarım, projelendirme ve etkin yapı denetimidir. Yeni üretilecek
yapılarla ilgili sisteme baktığımızda 4708 sayılı
Yapı Denetimi Hakkında Kanunun uygulanmasında denetim hizmetinin
kamusal ayağı yok sayılmış ve
ticarileştirilmiştir. Maalesef yapı denetiminde
çalışan bir kısım teknik personel imzacı tabir
edilen ve çalışmaksızın imza kullanan mühendislerden
oluşmaktadır. Hâl böyle olunca, kontrol mühendislerinin
aldıkları ücret de alabildiğine düşmekte ve
kısıtlanmaktadır. Pek çok şantiyede layıkıyla
yapı denetimi yapıldığını söylemek zordur.
Hizmet bedeli üzerinde pek çok kez
oynanmıştır. Yapı denetim sistemi nitelikli yapı
üretimini sağlama hedeflerinden çok uzaktır. Hukuki deyimle,
şeklî zorunluluktan dolayı oluşturulmuş bir sistemdir.
Kaliteli yapı stoku oluşturmada şimdiye kadar hükûmetler ne
yapmıştır? 13 kez imar affı
çıkarmışlardır. Böylece kaliteli yapı stoku üzerinde
yaptıkları tek değişiklik, gayrimeşru
yapıları meşru yapı saymaktan ibarettir.
Muhtemel İstanbul depremi için bilim
insanları, her defasında doğal deprem olayının
doğal felakete dönüşmemesi konusunda kamu otoritesinin dikkatini
çekmeye çalışmaktadır. Sırf İstanbul'da güçlendirmeyi
bekleyen milyonlarca konut vardır. Hükûmet gereğini yapmaktan geri
duruyor ve icabını yerine getirmiyor.
Ülkemizdeki 124 adet inşaat mühendisliği
ve 122 adet mimarlık fakültesinden yılda yaklaşık 23 bin
inşaat mühendisi ve mimar mezun olmaktadır. 138 bin inşaat
mühendisi, aktif hayatta yer almaktadır. Şantiyelere gidip
bakınız, şakul tutmayı bilmeyen, su terazisi tutmayı
bilmeyen, hele hele açılı imalatı hiç bilmeyen binlerce usta görürsünüz.
Eğitimde herkesin istediği alanı
seçmesi, bir ülkede yapılabilecek en zahmetsiz insan planlama
şeklidir. Herkes ülke ihtiyaçlarına göre değil de kendi
kafasına göre eğitim seçsin; bir taraftan ihtiyaç duyulan personeli
temin edememe, bir taraftan da ihtiyacın çok üzerinde eleman
yetiştirme
Etrafa dönün bir bakın, çözüm bekleyen pek çok sorun arasında
yapı işiyle uğraşan, ustasından mühendisine kadar çok
ciddi problemlere sahibiz. Maalesef, AK PARTİnin şimdiye kadar
istihdam diye anladığı şey Herkes istediği yere
gitsin ve yerleştirebildiğimizi yerleştirelim,
yerleştirilemeyen insanlar açıkta kalsın. şeklinde
olmuştur.
Enflasyon yüzde 73 olmuş, Amerikan doları
18 Türk lirasına gelmiş, gelir dağılımında ileri
derecede bozulma olmuş, 65 yaşını geçmiş bir insan,
karnını doyurmanın yollarını arıyor. Daha
doğrusu Hükûmet, insanların yasal ücretin altında
çalıştığı, inşaat denetiminin
yapılıyormuş gibi yapıldığı bir alanda
istihdam yaratmaya çalışıyor. Ülkeye yararı dokunmaktan
uzaklaşan bu Hükûmet, insanları yoksulluk
sınırının altında, açlık
sınırının altında tutan bu Hükûmet, halkın binbir
güçlükle sahip olacağı mukimlerini riske atan uygulamayı
bırakmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 16 ila 31inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk
söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuşun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde çevre sorunları her geçen gün
artıyor. En önemli çevre sorunlarımızın arasında orman
tahribatı, su kaynaklarının yitirilmesi, iklim
değişikliğinin insan ve doğa üzerindeki etkisi, denizlerin
ve toprağın kirletilmesi, hava kirliliği, fosil yakıtlar,
atık ve çöp sorunları geliyor. Son olarak da hepimizin yakından
takip ettiği Marmara Denizi ve İstanbul Boğazında ortaya
çıkan müsilaj sorunu çevreyle ilgili endişelerimizi daha da
artırmış durumda.
Uzmanlara göre, çevredeki tehlike, müsilaj sorunu
gibi her zaman gözler önüne çıkmıyor, serilmiyor. Gözle
görmediğimiz birçok çevre sorunu insan sağlığına,
doğaya ve tüm canlılara zarar verecek düzeyde gerçekleşebiliyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2018 Yılı
Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporuna göre,
Türkiyenin en önemli çevre sorununun su kirliliği olduğu
açıklandı. 81 ilden toplanan veriler, Türkiyede 30 ilde su
kirliliğinin en büyük sorun olduğunu ortaya koymuştur; su
kirliliğinin 1inci, 2nci ve 3üncü sorun olduğu toplam il
sayısı ise 76dır. 26 ilde hava kirliliği, 21 ilde
atıklar, 3 ilde gürültü ilk sırada yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede 2001den bu
yana, maden faaliyetlerini düzenleyen kanunlar 21 kez
değiştirilmiştir. Her değişiklikte, daha fazla
doğa varlığı, orman ekosistemi, su varlıkları ve
kültür mirası ne yazık ki madencilik faaliyetlerine açık hâle
getirilmiştir. AK PARTİ iktidarı doğayı talan
etmekten, rant uğruna peşkeş çekmekten, maalesef bir türlü
vazgeçmemiştir. Soruyorum size: Tarım alanlarını, zeytinlikleri,
ormanlarımızı, millî parklarımızı talan etmekten,
peşkeş çekmekten ne zaman vazgeçeceksiniz?
Yarattığınız tüm bu tahribatın sonucunda,
doğamız bozulmaya devam ediyor, yaşadığımız
çevre sorunları artık kırmızı alarm veriyor. Siz
görmüyor musunuz Allah aşkına?
Genel Başkanımız Sayın Meral
Akşener bu haftaki grup toplantımızda çevreyle ilgili
şunları söylemiştir: Vatanı sevmek,
toprağını, ağacını, suyunu ve mahsulünü de sevmektir.
Doğayı korumak, kollamak ve gözetmek aslında vatanı
savunmaktır. Suyun kirlenmesine, ağacın kesilmesine,
toprağın yok edilmesine karşı çıkmak; bugünü,
yarını ve geleceği korumaktır. Ama maalesef iktidar
mensupları bu bilinçten tamamen uzak zihniyetleri ve eylemleriyle bizleri
her gün yeni bir cephede savaşmaya zorluyor. Çevreciliğin
destanını yazdık. diye övünenler âdeta bizlere yaşanabilir
bir çevre bırakmamak için çalışıyorlar. Döktüğü
betonun yanına peyzaj olarak üç beş fidan dikmeyi çevrecilik zanneden
betonarme çapsızlık, bizlerin gönlünde her gün yeni bir yara
açıyor.
Mekân değişiyor, zaman değişiyor
ama cennet doğamıza edilen ihanet maalesef değişmiyor.
Nitekim bugün de sistematik bir ihanet zincirinin son halkasına
şahitlik ediyoruz. Marmaris Millî Parkı içerisinde bulunan
Kızılbük Koyunda büyük bir talan, bir doğa katliamı
yapılıyor, rantiyeciler yine işbaşında. Yine bir
hotel, yine bir inşaat projesi uğruna ormanlarımız,
nefesimiz, canımız kesiliyor.
Kâğıt üzerinde Çevre, Şehircilik ve
İklim Bakanı olarak geçen, gerçekteyse çevremizin,
şehirlerimizin ve iklimimizin tarumarına sessiz kalıp yol veren
Murat Kuruma soruyorum: ÇED raporu gerekli değildir. kararını
hangi çıkara, hangi amaca ve hangi beklentiye göre verdiniz? Milletimizin
gözünün içine baka baka patlatılan dinamitlerle millî
parkımızın, ağaçlarımızın ve endemik
bitkilerimizin yok oluşuna neyin karşılığında göz
yumuyorsunuz? İYİ Parti olarak diyoruz ki yapılan
yanlışların peşini bırakmayacağız.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
25inci maddesi, Şile'nin Darlık ve Esenceli köylerindeki
vatandaşlarımızın mülkiyet sorunlarındaki
mağduriyetlerinin çözülmesine yöneliktir ancak oradaki
vatandaşlarımızın orman köylüsü olduğu maalesef
dikkate alınmamıştır.
Bilindiği gibi Büyükşehir Belediyesi
Yasası değiştirilmiş, 30 ilimizde köyler mahalle
olmuştur ancak ekonomik açıdan orman köylüsü özelliği
değişmemiştir ve köylülerin ödeme gücü maalesef çok
sınırlıdır. Mülkiyet sorununun çözüme
kavuşturulmasının sevincini yaşayabilmeleri için ödemede
kolaylık sağlamaya yönelik verdiğimiz beş yıl
ödemesiz, en az yirmi yıllık süreyi kapsayan önergemiz iktidar grubu
tarafından reddedilmiştir. Borçlanmayla ilgili usul ve esasların
belirlenmesiyle yine bu madde de Cumhurbaşkanımıza
bırakılmıştır yani orman köylümüz yine yüzüstü
bırakılmıştır.
Teklifin en sorunlu maddelerinden biri de 29uncu
maddedir. Toplumun bütün kesimlerinden ve meslek kuruluşlarından bize
gelen yoğun talepler, iktidar grubuna da tepki olarak gelmiş
olmalıdır ki geri adım atılmak istenmiş ama gerekli
izin alınamadığı için madde, teklif metninden
çıkarılamadı, kısmen düzeltilmeye gidilmiş oldu. Bütün
kıyılarımızın Çevre Ajansı vasıtasıyla
yerli ve yabancı şirketlere peşkeş çekilmesini sağlamaya
yönelik böyle bir düzenlemenin teklif metnine kimler tarafından,
nasıl sokulabildiğini, iktidar grubuna mensup milletvekillerinin
niçin sorgulamadıklarını ve engellemeye
kalkışmadıklarını doğrusu çok
yadırgadığımızı buradan söylemek zorundayız.
Gerçi, duyacak iktidar partisi milletvekili yoktur ama Komisyonda olan
arkadaşlara duyurulur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye genelinde yer
altı ve yer üstü bütün varlıklarımız yok ediliyor.
Geleceğimiz yok oluyor. dedikçe AK PARTİ iktidarı ısrarla
yanlışlarına devam ediyor. Bakınız, milletvekili
seçildiğim Konya'mız da çevre sorunlarıyla boğuşuyor.
Birçok yerleşim birimimizin içme suyu yok. Köylerimizin büyük bir bölümü
yıllardır asbestli borulardan su içiyor. Tüm köy ve
kasabalarımızın kanalizasyonları arıtmasız olarak
ırmak, dere, göl ve barajlara akmaktadır. Başta Çumra,
Kadınhanı, Derebucak gibi ilçelerimiz olmak üzere, birçok ilçemizin
arıtması yoktur, arıtma tesisi yoktur. Beyşehir ilçemizde
arıtma var, masrafı yüksek diye Büyükşehir Belediyesi maalesef
çalıştırmıyor. Ne yazık ki bu kimyasal
karışımlı sularla tarım yapılıyor,
topraklarımız kimyasal atıkla zehirlenmeye devam ediyor.
Kimyasallarla zehirlenen topraklarımızdan elde ettiğimiz
ürünler, halkımızın sağlığını tehdit
ediyor, halkımız zehirleniyor.
Buradan, Konyalı Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanımızla ilgili birkaç söz
söylemek isterim. Sayın Bakan, Konya'mızın çevre
sorunlarıyla ilgili hiçbir çalışma yapmıyorsunuz ancak
hakkınızı yemeyeyim, borç batağında olan Konya
Büyükşehir Belediyesinin Başkanı gibi görev yapıyorsunuz.
Sayın Bakan, Konya'mızda yaptığı bir açıklamada
diyor ki: Konya merkezde bisiklet yolunu 500 kilometreye
çıkaracağız. Konya'ya 2.500 konut yapacağız. Millet
bahçesi yapacağız. İyi de Sayın Bakan, millet
zehirleniyor, biz ölüyoruz, ölüyoruz; sen bisiklet yolu derdindesin. Ne
hikmetse, halkın sağlığını tehdit eden asbestli
borulardan su içen köy ve kasabalarımızda yaşayanların
sağlığı, maalesef, bizim Bakanı ilgilendirmiyor, suyu
olmayan köyle onun ilgi alanında değil; varsa yoksa konut, varsa
yoksa rant, Sayın Bakanın bütün derdi bu. Sayıları bini bulan
köy ve kasabalarımızda filtresiz ve arıtmasız akan
kanalizasyonların ıslahı için hiçbir şey yapmıyor.
Konya il merkezimiz ülkemizin en yoğun hava kirliliği yaşayan
yerlerinin başında geliyor ama bu hususta da Sayın Bakan
oralı değil, umursamıyor çünkü böyle bir niyeti yok. Bakan Bey,
her yerde olduğu gibi Konyamızda da ranta çalışıyor
ranta.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapma, ayıp ya
Fahrettin Bey!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
Konyamızın ve ülkemizin göz bebeği yüz yıllık Bahri
Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma
Enstitümüzün 1.300 dönümlük birinci sınıf tarım arazisi toplu
konuta açılıyor ve Sayın Tarım Bakanımız ile
Çevre Bakanımız anlaştılar, buraya toplu konut yapacaklar.
Konyada toplu konut yapılacak yer kalmamış, koca Konyada! Ama
gözlerini rant bürümüş. Olur mu canım, olur mu? Olmaz. İlla
birinci sınıf tarım arazisine yapacaklar. Ama
yapamayacaksınız; Allah büyük, Konyalılar büyük, Türk milleti
büyük. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) O
birinci sınıf tarım arazisine konut diktirmeyeceğiz. Bahri
Dağdaşta bitki olacak, Bahri Dağdaşta buğday olacak,
asla konut olmayacak inşallah, bunun önünü keseceğiz, buradan bir
kere daha ilan ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, aslında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının adını AK PARTİye rantiye
sağlayan bakanlık olarak değiştirelim, işi bitirelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hiç
yakışıyor mu bu! Hiç yakışıyor mu bu yaşta,
kocaman adamsın!
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) Ama ne desek
fayda yok size.
Şuradan son sözü şöyle söyleyeyim: Gelecek
nesillere yaşanabilir bir Türkiye bırakmak, hepimizin boynunun
borcudur. Hani bir şarkı vardır ya:
Havasına, suyuna, taşına
toprağına
Bin can feda bir tek dostuma
Her köşesi cennetim, ezilir yanar içim
Bir başkadır benim memleketim.
İYİ Parti iktidarında, yeniden cennet
gibi olacak memleketimiz; ülkemizin her karış
toprağının, bir damla suyunun, bir tek çiçek dalının
dahi kıymetini bileceğiz; iyilikle, güzellikle ağacımızı,
toprağımızı, havamızı koruyacağız.
Şarkı sözünde olduğu gibi, bir
başkadır bizim güzel memleketimiz diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yakışmadı
hiç!
İsmail Bey, hiç yakışmadı
Fahrettin Beye.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Murat Çepni.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız;
evet, bir düzenlemeyle daha karşı karşıyayız. Bugüne
kadar bu Mecliste, henüz, doğanın yararına, insanın
yararına bir yasa yapabilmiş değiliz. Getirilen bütün
düzenlemeler, istisnasız, doğa talanının önünü açmak için
yapılan düzenlemelerden ibaret. Dolayısıyla ortada bir kötü
yönetimden ziyade düpedüz bir tercih var ve bu tercih sermayeden yana bir
tercih ve bu tercih tüm dünyada hem insanlığı hem de
doğayı bir yok oluşa doğru götürüyor. Oysa ormana ve
doğaya zararlı olan doğal olarak insana da zarar veriyor.
Şimdi, ekolojik yıkımı
kapitalist üretim faaliyetleri diye tabir ettiğimiz enerji, yol,
kentleşme, turizm ve benzeri esnalarında açığa çıkan
ve ekosistemlere verilen zarar olarak tarifliyoruz; yine, doğanın
doğal çevrimi yerine sermayenin en kısa zamanda daha çok kâr etme
kanunlarının geçirilmesi demek yani sermayenin zamanının
doğanın zamanına tahakküm kurması demek oluyor.
Evet, ekolojik yıkım küresel çapta meta
üretiminin artması demek; evet, atmosferdeki karbon
emisyonlarının da artması demek ve sonucunda da küresel iklim
krizi demek. Denklem böyle sürüyor. Ekolojik yıkım 7,5 milyar
insanın ortak faaliyeti sonucunda gerçekleşmiyor. Ekolojik
yıkım doğrudan sermayenin şirketlerinin ve devletlerinin
faaliyetleri sonucunda gerçekleşiyor. Ekolojik yıkım bütün
insanlığın bir marifeti değil, birkaç yüz şirketin ve
onların iş birlikçilerinin faaliyetleri sonucunda gerçekleşen
bir faaliyet, bir yıkım. Evet, ekolojik yıkım aynı
zamanda insanın yıkımı demek ve ekolojik yıkım
aynı zamanda emeğin kırımı, işçi
sınıfının ölümü demek.
Burada meslek hastalıkları
birçoğumuzun gündemine geliyor. Meslek hastalıkları hukuken de
kullanılan bir terim ama bunun denetlenmesi ve -diyelim ki- buna
karşılık çözümlerin geliştirilmesi henüz gündemde
değil iktidarlar tarafından; üretim sürecinde kullanılan ham
maddelerin çıkarılması esnasında açığa çıkan
zehirler, işlenmesi esnasında açığa çıkan zehirler,
işçinin maruz kaldığı kimyasallar ve gazlar; işte,
asbest meselesinde olduğu gibi, silikoziste olduğu gibi, yine,
İzmir Aliağada yaşandığı gibi, asbestli
gemilerin sökümünden açığa çıkan kanser vakalarında
olduğu gibi, yine, İzmirin Gaziemir ilçesinde nükleer
atıkların bir bütün olarak Gaziemiri ve bir bütün olarak da
İzmiri zehirlemesinde olduğu gibi.
Marx doğayı insanın inorganik bedeni
olarak tarifliyor yani diyor ki Marx: Doğa ile insan arasındaki
ilişki bütüncül bir ilişkidir, aralarında hegemonik bir
ilişki kurulamaz. Yıkımın merkezinde sermaye var ve
sermayenin politikalarına karşı çıkmak lazım çünkü
sermaye bu bütünlüğü parçalıyor ve doğa da hegemonyayı
insana vererek yani insandan da öte, sermayeye vererek bu hegemonya
ilişkisini kurmaya çalışıyor.
Türkiyede günde en az 20-30 işçi meslek
hastalıklarından dolayı ölüyor. Yine, kanser kaynaklı
ölümlerin yüzde 10u mesleki kanserlerden kaynaklı yani senede 13 bine yakın
insan bu vesileyle hayatını kaybediyor. Yine senede 200-300 bin
arası işçi meslek hastalıklarına yakalanıyor ve
bunların hiçbirisinin esamesi okunmuyor. Dolayısıyla işçi
bir taraftan sermayenin politikalarından, iktidarın
politikalarından, AKPnin politikalarından kaynaklı her gün
açlıkla terbiye edilmeye çalışılırken, aynı
zamanda, çalışırken de bu meslek hastalıklarından
dolayı hayatını kaybediyor. Ekoloji mücadelesi yürütürken bir
taraftan doğayı korurken bir taraftan da bu sömürü, bu talan politikalarının
yarattığı emeğin kırımına karşı da
mücadele etmekle karşı karşıya kalıyoruz. Kazanan, her
durumda bir avuç zengin; kazanan, her durumda AKP etrafında kümelenmiş
bir avuç şirket; kaybeden ise her durumda milyonlarca yoksul.
Bir yanda kutsal değerler arkasına
gizlenen şirketler yani kendi çıkarlarını bütün halkın
çıkarları gibi göstermeyi becermeye çalışan şirketler,
diğer tarafta yine cebini dolduran şirketler, diğer tarafta da
her koşulda açlıkla, ölümle karşı karşıya kalan
milyonlarca yoksul. Fakat her nedense vatan, millet, din, iman diyenler bütün
bu süreçlerden zenginleşerek çıkıyorlar. İçinde
bulunduğumuz sürece pandemiden bugüne baktığınızda bir
kazanan var; o da AKP'nin etrafındaki şirketler, bizzat AKP'nin
beslemesi şirketler, bir de bankalar. Bu şirketler ve bankalar bu
süreçte kârlarına kâr katıyorlar bir, yüzde 300-500 oranında kâr
etmiş durumdalar. Fakat bu hangi dönemde gerçekleşiyor?
İnsanların öldüğü ve -kelimenin gerçek anlamıyla- aç
kaldığı bugünlerde bunlar, şirketler nedense kâr ediyorlar.
Fakat AKP'ye sorarsanız Aynı gemideyiz, yoksulluk varsa hepimizin,
çözümü de hep beraber bulacağız. diyor. Biz de buna hayır
diyoruz. Yoksulluk varsa bunun sorumlusu sizin halkın bütçesini, halktan
topladığınız vergileri bir avuç şirkete
hortumlamanızdan kaynaklıdır, bir avuç şirketin halkın
olanı çalmasından kaynaklıdır ve bu yolsuzluk ve
hırsızlık düzeninden kaynaklıdır. Bunu bir kez daha
buradan söylemeye devam edeceğiz.
Dolayısıyla Devlet kim? sorusunu
soruyoruz. Ekoloji mücadelesi yürüten emekçi köylümüz şu soruyu soruyor:
Devlet kim? Devlet, bu şirketler mi, yoksa biz miyiz? Ama bugün, bu
sorunun cevabı şudur: Devlet bu şirketlerin arkasında; bu
şirketler devletleştikleri için bu sömürü ve soygun düzenini pekâlâ
yürütmeye devam ediyorlar. Bu gerçeği örtmek için bu süreçte iktidar
kendine de beka devşirmek için bir dizi yalan propagandayı ve hamaset
edebiyatını esas alıyor. Tarihin en büyük ekonomik krizinin
yaşandığı bugünlerde iktidar hortumları kesmek yerine
yeni savaş ve işgal politikalarının peşinde gidiyor.
Yine, Kürt halkı başta olmak üzere savaş ve sömürü
politikalarına hız veriyor çünkü nerede milliyetçilik varsa, nerede
hamaset varsa bir bakıyorsunuz ki orada bir soygun ve talan hemen
peşi sıra geliyor. İşte, ekoloji mücadelesi bu anlamda
baştan sona politik bir mücadeledir. Çağrımız, bu anlamda,
ekoloji mücadelesi yürüten emekçi halklarımıza, ekoloji
örgütlerimize, emek ve demokrasi güçlerinedir. Bu anlamda, ekoloji mücadelesini
yürütmek için, kazanmak için, doğayı, suyu, ormanları,
tarım alanlarını kurtarmak için bunun başsorumlusu olan
sermayenin devletine, onun iktidarına karşı mücadeleyi büyütmek
durumundayız. Yani ekmek mücadelesi ile özgürlük mücadelesini ekoloji
mücadelesiyle birleştirmek zorundayız. Savaş politikalarına
hayır demediğimiz koşullarda, ırkçı, hamasi
politikalara hayır demediğimiz koşullarda bu doğa
kırımını engelleme şansına sahip değiliz.
Burada mağdur edebiyatı yapmamıza
gerek yok, biz mağdur edebiyatı yapmıyoruz; çaresiz
değiliz. Bugüne kadar AKP iktidarını en çok zorlayan alanlardan
bir tanesi emekçi köylünün yurdun dört bir tarafında
geliştirdiği ekoloji mücadelesidir; direniyorlar,
karşılarına AKPnin polisi çıkıyor; direniyorlar,
karşılarına hukuk büroları çıkıyor. Nerede bir
isyan varsa orada devletin bütün kurumlarıyla barikatlar kuruluyor ve
sonuç olarak ekoloji mücadelesi her koşulda, her şartta iktidarı
en çok zorlayan alan oluyor ve burada biz sonuçla değil, sebeplerle
ilgilenmek durumundayız. Sebep açık ve net; sebep, sermaye
iktidarının kendisidir. O zaman sermayenin politikalarına
karşı işçi sınıfının yanında bir
sınıf perspektifiyle örgütlenmek ve yan yana gelmek
durumundayız. Evet, bu konuda bizim çözümümüz var, sadece eleştirmekle
yetinmiyoruz, çözümümüz var; çözüm, halktan yana, doğadan yana
politikaları geliştirmektir; çözüm, sermayeden yana olan
iktidarın karşısına halklarımızın demokratik
iktidar mücadelesini dikmekle mümkündür. Enerji politikası da tarım
politikası da ancak bu perspektifle yürütüldüğünde
kazanılabilir. Zayıf değiliz, güçlüyüz, çoğuz ancak bir
araya gelmek ve bu sınıf perspektifini geliştirmekle, bu
demokrasi ve özgürlükler perspektifini geliştirmekle mükellefiz diyorum.
Buradan, bu sömürü ve talan politikalarına
karşı direnen tüm halklarımızı, işçileri,
emekçileri, emekçi köylüleri selamlıyorum; onların yanında
olduğumuz buradan bir kez daha söylüyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Murat Bakan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çevre Kanununu görüşüyoruz. Duyan da sanacak
ki çevreyle ilgili gerçekten hassasiyet içeren bir kanun düzenlemesi var
burada, çevreyi korumak için kanun yaptığımızı sanacak
değerli arkadaşlar. Arada bir kuş taşa değmiyor
değil; bütün bu rant projelerinin içinde çevre hassasiyeti olan bir madde
olabiliyor ama fotoğrafın bütüne baktığınızda,
hangi kanuna bakarsanız, kanunun altından bir rant projesi
çıkıyor; bu kanunun da bir rant projesi var. Bakın, biz burada
2020nin Aralık ayında Çevre Ajansı kurulması hakkında
kanunu görüştük. O zaman dedik ki biz: Bu, Çevre Ajansı değil
rant ajansı, bu depozito sistemiyle birilerine rant
sağlayacaksınız. Daha sonra birtakım duyumlar almaya
başladık Çevre, Şehircilik Bakanlığından bu
depozito sistemiyle ilgili ihale yapılacak. diye. Dedik ki: Bunun hukuki
altyapısı yok. Meğerse o hukuki altyapı bugün
gelecekmiş. Bize Şerhi bir günde, iki günde yazacaksınız.
dediğiniz mevzu
Çevre Ajansı kuruldu, bir buçuk yıldır
faaliyet göstermedi; bir buçuk yıl sonra kamu-özel iş birliğiyle
depozito sistemini -altyapısının da bizim
Bakanlığımız tarafından yapılması yani kamu
yatırımıyla yapılması suretiyle- özel sektöre
peşkeş çekeceksiniz arkadaşlar. Ben diyeyim 10 milyar, siz deyin
20 milyarlık bir rant var bu işin içinde. Yani bütün bu kanunun tüm
maddelerinin içinde asıl önemli olan bu rant projesidir. Çevre
Ajansını rant ajansına çeviriyorsunuz bu maddeyle. Yatırımı
kamu yapacak, parayı özel sektör cebine atacak.
Değerli arkadaşlar, bir genel
değerlendirme yapmak lazım çevreyle ilgili. Türkiye'de çevresel bir
yıkım var ve bu çevresel yıkımın tek sorumlusu Çevre,
Şehircilik Bakanlığı değil, her bakanlığın
da bu çevresel yıkımda ayrı ayrı sorumluluğu var.
Tarım ve Orman Bakanlığı
Adı Tarım ve Orman
Bakanlığı ama bu ülkede tarıma en çok zarar veren,
ormanlara en çok zarar veren, su kaynaklarına en çok zarar veren
bakanlık Tarım ve Orman Bakanlığı maalesef. Biz bu
kürsüden feryat ediyoruz, diyoruz ki: Bir iklim krizi geliyor, iklim krizinin
içindeyiz hatta, bu iklim krizinden de en çok zarar görecek bölge Akdeniz
havzası, Akdeniz havzasında da Türkiye ile Portekiz. Peki, iklim
krizinden, bu varoluş krizinden kurtulmak için Türkiye'nin ne yapması
lazım? Ormanlarına sahip çıkması lazım, sulak
alanlarına sahip çıkması lazım. Ormanlarla ilgili durum
vahim. Bakın, Glasgow'da ormansızlaşmayla ilgili protokole
Türkiye imza attı ama Türkiye hızla ormansızlaşıyor
değerli arkadaşlar. Bunu nereden görüyoruz? Orman Genel
Müdürlüğünün 2020 Yılı Faaliyet Raporundan görüyoruz. 2020
Yılı Faaliyet Raporunda Orman Genel Müdürlüğünün genel bütçeden
aldığı para 1 milyar lira. Peki, ormanların madenlere
tahsis edilmesinden aldığı para ne kadar? 2 milyar 600 milyon
lira. Peki, orman ürünlerinin satılmasından aldığı
para ne kadar? 7 milyar lira. Genel bütçeden 1 milyar lira alan ama onun
dışındaki, ormanların birilerine peşkeş
çekilmesinden, ormanların yaralanmasından, ormanların
bütünlüğünü kaybetmesinden dolayı 10 milyar lira gelir elde eden bir
Orman Genel Müdürlüğünden bahsediyoruz. Geçmiş Orman Bakanı
Bekir Pakdemirli ne diyordu biliyor musunuz? Cari açığı orman
ürünlerini satarak kapatacağız. diyordu. Orman Genel Müdürü de onu
tekrar ediyordu. Yani düşünün, biz orman alanlarına iklim krizine
karşı bizim hava yastığımız, en büyük güvencemiz,
yaşam kaynağımız diye bakıyoruz; vatandaş ormana
kereste, yonga, odun diye bakıyor. Böyle bir anlayıştan
bahsediyoruz değerli arkadaşlar. Muhafaza ormanlarında ağaç
kesimi yapılıyor, millî parklarda ağaç kesimi
yapılıyor, ormanlar madenlere feda ediliyor ve ben soruyorum: Yüz
yıllık ağacı hangi vatan sevgisi, hangi memleket sevgisi
kestirir? Madenler için ormanları feda etmeyin, diyoruz, diyorsunuz ki:
Madenlerimiz bizim millî servetimiz, çıkarmayacak mıyız?
Madenleri çıkaracaksınız elbet ama bir ağacın
dalını, bir yaprağı incitmeden
çıkaracaksınız o madenleri. (CHP sıralarından
alkışlar) Hiçbir ülke değerli arkadaşlar, hiçbir kıta
diyeyim hatta, madenlerini çıkararak zengin olmaz, zengin olsa Afrika
olurdu; dünyanın en zengin madenleri Afrika'da, elmas madenleri orada,
altın madenleri orada ama emperyalizmin ham madde kaynağı
Afrika. Bakın, elimizde telefon var, hepinizin elinde telefon var; şu
telefondaki maden değeri ne kadar? Yani yüzde 1idir, bilemedim yüzde
2sidir maden değeri, gerisi bilgi, teknoloji, inovasyon. Bunlara
yatırım yapmıyorsun, eşi dostu rektör olarak atıyorsun
-ilk 100de Türk üniversitesi yok dünyada, ilk 200de yok, ilk 500de yok, Türk
üniversiteleri eğitimde nal topluyor- sonra dönüyorsun Kaz
Dağları'nı feda ederek, Fatsa'yı feda ederek,
İkizdere'yi feda ederek, maden çıkararak Türkiye'yi
kalkındıracağını söylüyorsun; bu doğru değil
arkadaşlar.
Bakın, sulak alanlarla ilgili durum da
aynı. Dün Rus Dışişleri Bakanı Lavrov geldi, bir
görüşme yaptı. Tahıl koridoru kuruyorlar, tahıl koridoru.
Bizim tahıla ihtiyacımız var yani ülkemizde tahıl yok,
tahıl koridoruna, Ukrayna-Rusya savaşına ara verip oradan
tahılın gelmesine ihtiyacımız var; yazık. Değerli
arkadaşlar, dünyanın en verimli toprakları bu Anadolu
toprakları, dünyanın en verimli toprakları. Bakın, ben
İzmir Milletvekiliyim, Antik Çağda felsefenin, filozofların
çıktığı memleket İzmir. 12 İyon şehrinin 7
tanesi İzmirde. Felsefe nerede gelişir biliyor musunuz? Refahın
olduğu yerde felsefe gelişir. Uygarlık, refahın olduğu
yerde gelişir. Bizim topraklarımızda refahın
olmasının sebebi tarım, zeytin, üzüm, incir. Şu an gidin
Küçük Menderese, Gedize, insanlar tarlalarını ekip biçmiyor.
İnsanlar yaşlılık aylığıyla, emeklilik
aylığıyla, engelli aylığıyla geçiniyor;
yumurtayı bakkaldan alıyor, domatesi bakkaldan alıyor, mazota,
tohuma, gübreye para yetiştiremediği için insanlar toprağını
ekip biçmiyor. Bakın, Antik Çağdan bugüne ekilip biçilmiş
topraklardan bahsediyorum. İki gün önce Elâzığ Baskildeydim,
orada da durum farklı değil; İzmirde de aynı,
Elâzığda da aynı. Ondan sonra tahıl koridoru açmaya
çalışırsınız.
Su kaynakları
Yani su kaynaklarına da
değinmek lazım. Bakın, gıda kriziyle beraber su krizi de
geliyor. Türkiye'de sıcaklığın yükselmesiyle, iklim
kriziyle beraber su kaynaklarında da azalma olacak; buharlaşma
olacak, buharlaşmadan sebeple azalma olacak ama suyun doğru
yönetilmemesinden de Türkiye'de su kaynaklarında azalma var. Dünyanın
en önemli sulak alanları Türkiye'deydi. Meke Gölü var, duydunuz mu Meke
Gölü'nü arkadaşlar? Google'da bakın Meke Gölü'ne, dünyanın nazar
boncuğu olan göl, Meke Gölü. Meke Gölü on bin yıldır vardı,
AKP iktidarına dayanamadı arkadaşlar. On bin yıldır
var olan Meke Gölü'nü yirmi yılda yok ettiniz. Seyfe Gölü,
Kırşehir'de. Ben gittim oraya İklim Komisyonuyla, Seyfe köyünün
Muhtarı Bu gölde yüz binlerce flamingo havalandığında
gökyüzü kararırdı. diyor. Seyfe Gölü yok arkadaşlar şu an,
Seyfe Gölü çöl oldu, Seyfe çölü oldu. Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü Seyfe Gölü'nün yanında sulu tarım yapıyor, sulu
tarım.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Orta
sınıfı kaybettik orta sınıfı, ne gölü!
MURAT BAKAN (Devamla) Bitirmiş göldeki suyu,
yer altından Antik Çağdan bu yana birikmiş yer altı suyunu
çekiyor. Biz bunu yaşadık. Burdur Gölü -burada Burdur
Milletvekilimiz, Meclis İdare Amirimiz de var- dik kuyruklu ördeklerin
yaşam alanıydı, dik kuyruklu ördek yok. Sadece o gölde olan
sazan balığı, göl yok olunca o da yok olacak değerli arkadaşlar.
Peki, Akşehir Gölü, hani Hocanın göle maya çaldığı
göl, o göl duruyor mu? O göl de yok arkadaşlar; Hocanın kemikleri
sızlıyor.
Bakın, Türkiye'nin su kaynaklarını
yok ettiniz, Türkiye'nin ormanlarını yok ettiniz. Yani Çevre Kanunu
getiriyoruz, Çevre Kanunu görüşüyoruz, vatandaş diyecek ki: Ya,
bunlar çevreyle ilgili bir şey yapıyor. Hayır, Türkiye'de çevre
yıkımı var, çevre felaketi var ve daha da fazlası olacak ve
bu iktidarın buna hiçbir hazırlığı yok.
Enerji politikaları nasıl? Geçmişte
dünyada bütün politika ajandalarının en üstünde, arkadaşlar,
enerji politikaları olurdu. Dünyada enerji, savaşlar
çıkarırdı; enerji, hükûmetler devirirdi; enerji, darbeler
yaptırırdı ama şu an, bugün o savaşılan enerji
kaynaklarının hiçbiri kısa süre sonra kullanılmayacak.
Fosil yakıtlardan vazgeçiyor dünya iklim krizi sebebiyle. Artık,
politika ajandasının en üstünde, değerli arkadaşlar, iklim
krizi, iklim politikaları var. İklim politikaları enerji
politikalarını, sağlık politikalarını,
eğitim politikalarını belirliyor. Eğer Türkiye buna uygun
adımları atarsa Türkiye'nin bir şansı var yoksa Türkiye'nin
hiçbir şansı yok. Bugün ülkemizde 5 milyon mu, 10 milyon mu belli
değil, göçmen var, mülteci var -adına ne derseniz deyin- eğer
dikkat etmezsek Sahra ülkelerinden, Sahra Altı ülkelerinden Türkiye'ye bir
o kadar daha göçmen gelme riski var değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MURAT BAKAN (Devamla) Bununla ilgili
iktidarın bir hazırlığı var mı? Bununla ilgili de
bir hazırlığı yok. Türkiye hâlâ enerji politikalarıyla
ülkenin genel politikasını idare ediyor. Dünya kömürden
çıkıyor, fosil yakıttan çıkıyor, bizim Enerji
Bakanlığımız 23 tane kömürlü termik santral planlıyor
arkadaşlar.
Bakın, buradan onlarca defa söyledim
değerli arkadaşlar, aynı şeyi tekrar söylüyorum: Vatan
dediğiniz soyut bir kavram değil, vatan dediğimiz, memleket
dediğimiz
Vatan sevdası, memleket sevdası Fatsa'yı
severek, Kaz Dağları'nı severek, Munzur Vadisi'ni severek, bu
ülkenin derelerini, dağlarını, ovalarını, denizlerini,
göllerini severek ve koruyarak olur. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer siz bunları korumuyorsanız, siz
vatanı sevmiyorsunuz demektir değerli arkadaşlar ama çok
kısa süre sonra bu yıkımı biz durduracağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Geliyor gelmekte olan.
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 336 sıra sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Dair Kanun Teklifi'nin 18inci maddesinin
aşağıdaki şekilde eğitilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 18 -
4708 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan hizmet bedelinin ödenmesi, ibaresinden sonra gelmek üzere beton
deneyine ilişkin laboratuvarca verilen hizmetlerin azami bedeli ve bu
bedelin kimin tarafından karşılanacağı, ibaresi
eklenmiş ve fıkrada yer alan sertifika ibaresi bina kimlik
sertifikası şeklinde değiştirilmiştir.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Burhanettin
Bulut Burak Erbay Erkan Aydın
Adana Muğla Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Burak Erbay'ın.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, hafta sonu 51 ilde 100 küsur
milletvekiliyle Anadolu'yu karış karış dolaştık;
illere gittik, ilçelere gittik, köylere, kasabalara gittik. Burada sivil toplum
örgütleriyle, odalarla, esnafla, tarımla, turizmciyle,
tarımcıyla bir araya geldik. Ben de Ardahan'daydım; üç gün
boyunca Ardahanı dolaştık, Göle'ye gittik, Posof'a gittik,
Hanak'a gittik, Damal'a gittik, Ardahan merkezde dolaştık. Ardahanlı
dostlarımıza, Ardahanlı hemşehrilerimize buradan bir selam
göndermek istiyorum. Onlara söz vermiştik; isminde adalet geçen partinin
onlara ne kadar adaletsiz davrandığını bir de bu kürsüden
ilan etmemi, duyurmamı istemişlerdi, onlara o sözü vermiştim,
yerine getirmek istiyorum çünkü çok mağdurlar; hayvan üreticisi,
tarım üreticisi çok fazlasıyla mağdur. Göçü durdurmak için
yapılması gereken birçok yatırım var ama bunun
yapılmadığını, 2017de temeli atılan Ilgar
Tünelinin tamamlanmadığını, gümrük kapılarıyla
ilgili yaşanan sıkıntıları bir de buradan, kürsüden
dile getirmemizi bizden rica etmişlerdi, onların ricalarını
yerine getiriyorum. Ardahanlı hemşehrilerimizin, dostlarımızın
sorunlarına bir el atın; el atmazsanız, inşallah, iktidar
olduğumuzda en kısa sürede biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
onların sorunlarını çözeceğiz.
Şimdi, görüştüğümüz yasa teklifiyle
ilgili olarak da -birçok defa belirtildi- gene bir yanlış torba yasa
yöntemiyle yasa yapmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili defalarca
uyardık, nitelikli bir yasa yapma yöntemi olmadığını,
doğru bir yöntem olmadığını hep söyledik. Daha yeni,
işte şu anda Adalet Komisyonunda görüşülmeye devam eden
Basın Kanunuyla ilgili olarak da, işte dezenformasyon kanun teklifi
olarak bilinen yasa teklifinde de anlattık; yanlış uygulamalar
vardı. Bakın, orada uluslararası şirketleri ilgilendiren,
sosyal medya ağlarıyla ilgili şirketleri ilgilendiren
düzenlemeler de yapılıyordu. Sadece üç gün, dört gün içerisinde bu
yasa teklifiyle ilgili görüşler bildirilmesi istendi ama o yasa teklifinin
maddelerinin ve gerekçelerinin çevrilmesi bile üç, dört gün sürüyor. Bu
şirketler bu konuda gelip orada, Komisyonda görüş bildirmek istediler
ama maalesef bu kadar kısa sürede böyle bir şansları olmadı.
O yüzden bu niteliksiz yasa yapma yöntemine ısrarla maalesef devam
ediliyor. Şimdi, gene gelen yasa teklifinde de farklı yasalarla bu
yasa yapma, sorunları çözme çabası içerisindeyiz ama maalesef gene
nitelikli bir süreç yürütülmüyor.
Şimdi, elimizdeki yasa teklifine
baktığımızda çevreyle ilgili birtakım düzenlemelerden
bahsediliyor, gerekçeleri okuduğumuzda çok nitelikli. İşte, su
kaynaklarının korunmasıyla ilgili gerekçeler
yazılmış ve maddelere konulmuş. Ama
baktığımızda, maalesef, mevcut AKP iktidarının
hep yaptığı gibi maddelerin arasına
sıkışmış kirli bir hedef var, kirli bir akıl var,
kirli bir el var; ben bunu Komisyonda geçen de söyledim. İşte, bu
kirli oyun bu maddelerin içinde de maalesef sıkışmış
durumda. Biz, bunu, özellikle seçim bölgem Muğlada her dakika
hissediyoruz. İşte burada bahsedilen o özellikle koylardaki mapa,
şamandıra yapılması ihalesinden de bahsedeceğim ama
ondan önce de mesela, yakın zamanda Muğlada yapılan bir
jeotermal ihalesi vardı. 28 tane arkeolojik sit alanı, doğal
koruma alanları jeotermal ihalesine çıkarıldı.
Baktığımızda buralar koruma bölgesi alanlarıydı.
Gittik, Siz burada ne yapıyorsunuz? diye sorduk, gerekli
çağrıları yaptık. Yerel yönetimlere sorduğumuzda
maalesef hiçbirinin haberi yoktu ve burada bu kirli el, kirli oyun bozuldu, o
jeotermal ihaleleri iptal edilmişti. Bunun gibi maalesef Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı üzerinden, TOKİ, Özelleştirme İdaresi,
MUÇEV gibi kirli eller kullanılarak ülkemizin toprakları
peşkeş çekiliyor, talana kurban edilmek isteniyor. Biz her fırsatta
mücadele ediyoruz, hukuki mücadeleler vererek bunların önüne geçmeye
çalışıyoruz.
Muğlamız tarım ve turizm kenti.
Tarım ve turizmle ülkeye ciddi ekonomik katma değer
sağlıyoruz. Narenciyesiyle limonuyla, domatesiyle çam balıyla,
fıstık çamıyla zeytiniyle, zeytinyağıyla, turizmin
değişik sektörleriyle, doğa turizmiyle, kaplıca turizmiyle,
sağlık turizmiyle turizmi on iki aya yayarak Muğlamıza,
ülkemize katma değer sağlamaya çalışıyoruz. Ama
maalesef bunun içeriğindeki kirli oyunlarla işte bu ülkemizin,
ilimizin doğal güzelliklerine büyük zarar veriyorsunuz, kirli oyunlar
oynamaya devam ediyorsunuz ama biz buna müsaade etmeyeceğiz. Bunun için
her ortamda mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bakın, yani sürem de azaldı ama burada
özellikle 29uncu maddede bahsedilen Göcekteki koyları ilgilendiren
ihale. Bundan bir süre önce bir baktık, koylarımızın, Göcek
koylarının, çok değerli koyların mapa, şamandıra
yapılma ihalesine çıkarıldığını duyduk ve
ihalenin arkasında daha önce, işte, kaçakçılıktan
cezaevinde yatmış, daha önce sizin için siyaset yapmış
insanların olduğunu gördük. Bunlar doğru uygulamalar değil
bunlar da işte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BURAK ERBAY (Devamla)
siciliniz de bozuk
olduğu için, o kirli eller her zaman devreye girdiği için bizim
karşı olduğumuz uygulamalar oldu. Şimdi de bakıyoruz,
orada o işi çözemediniz, şimdi yasalarla, Çevre Ajansını
kullanarak birtakım gene kendi yandaşlarınıza, kendi
etrafınızdaki insanlara rant sağlama çabası içerisindesiniz
ve bunu yaparken yerel yönetimleri yok sayıyorsunuz, o bölgede
yıllarca teknecilik yapmış, kooperatiflerde
çalışmış, turizmle uğraşmış
insanları yok sayıyorsunuz; bunu yapmaya hakkınız yok, bunu
yapmaya hakkınız yok. O yüzden o bölge halkı haklı olarak
isyan ediyor, bu uygulamalara isyan ediyor; bundan vazgeçilmesi lazım. Bu
ve benzer uygulamalarla bölge halkını yok sayarak düzenleme
yapamazsınız. Biz buna karşı hem Mecliste hem de hukuki
süreci kullanarak topraklarımıza, suyumuza, ormanlarımıza,
koylarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Keşke bu
kadar zekânızı ormanlarımızı korumak için
kullansaydınız; ormanlarımıza helikopterler alarak, orada
emniyet şeritleri kurarak bir ağacımızın dahi
yanmaması için mücadele etseydiniz diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu maddesiyle 4708
sayılı Kanuna eklenmesi önerilen Ek Madde 1in 1inci
fıkrasında yer alan Bu denetimler Bakanlıkça elektronik ortamda
belirlenen yapı denetim kuruluşları tarafından yürütülür.
ibaresinin Bu denetimler Bakanlıkça elektronik ortamda belirlenen yapı
denetim kuruluşlarınca yürütülür. olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Burhanettin
Bulut Erkan
Aydın
Adana
Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Gökan Zeybek'in.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
4708 sayılı Yapı Denetimi
Yasası, 1999 Marmara ve Gölcük depreminden sonra
çıkarılmış olan bir yasa. 2001 yılında
yürürlüğe girdi, sonrasında, iktidarınız döneminde çokça
4708 sayılı Yasayla ilgili değişiklikler
yapıldı. Esas olan neydi? Kaçak yapının engellenmesi,
ruhsat ve eklerine aykırı yapıların engellenmesi, statik
projesine uygun binaların yapılmasının kontrol edilmesiydi.
Bakın, değerli arkadaşlar, bir
şeyde baştan anlaşmamız gerekir; denetim hizmeti kamusal
bir hizmettir, kamusal hizmet ticari şirketler eliyle yapılamaz.
Burada denetim şirketleri bu görevi yapmasınlar mı? Tabii
yapsınlar ama denetimin yasa gereği asli unsuru kim? Yerel
yönetimler. Ruhsatı kim veriyor? Belediyeler. Binanın ruhsatına
uygun yapılıp yapılmadığını kim kontrol ediyor?
Belediyeler. İskân belgelerini kim düzenliyor? Belediyeler. Peki, burada
yapı denetim şirketleri kime karşı sorumlu? Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığına karşı sorumlu. Bir kere bu, çift
başlılığı yaratıyor.
İki, yapı denetim şirketi ticari bir
faaliyet alanı olarak görülemez, insanlarımızın en temel
hakkı olan barınma hakkını sağlayacak olan konut
imalatı ticari şirketlerin gelir kalemi hâline dönüştürülemez
ama öylesine bir hâl aldı ki iktidarınız döneminde maliyetlerde
meydana gelen artışlar, hayatın pahalanması, son iki
yıl içinde akaryakıt fiyatlarındaki artışlar yüzünden
yapı denetim firmaları teknik elemanlarına, mühendislerine
verdiği ücretten çok daha fazlasını aynı şehir
içindeki araçlarının mobilizasyonuna harcıyor. İstanbul Pendikteki
bir yapı denetim şirketinin Silivrideki bir binayı denetlemek
için günde bin liraya yakın yakıt ücreti ödediğini
düşünürseniz, yapı denetim firmalarına verilecek olan ücretlerin
mutlaka yüzde 1,5 oranının üzerine çıkarılması,
aynı zamanda alanlarının da daraltılması gerekiyor.
Siz ne yapıyorsunuz? Yapı denetim firmalarına ek yükler
getirerek onların -işte, biraz önce oyladık, 75 yaşına
kadar çalışma- düşük ücretle çalışacak mimar ve
mühendislere mahkûm hâle gelmesine yol açacak bir uygulamanın içindesiniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yapı
denetim firmaları binaları kontrol edecekler, afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesiyle biz, riskli
yapılardan kurtulacağız. Peki, öyle mi? Burada konuşmamda
da söyledim, bugün Beyoğlu Fetihtepe Mahallesinde, birkaç kez
gittiğim mahalle
Arkadaşlar, dünyanın neresinde görülmüş
kentsel dönüşüm, TOMAlarla joplarla, polis marifetiyle, baskıyla,
mahalleye giriş-çıkışların engellenmesiyle yapılsın;
kentsel dönüşüm, davulla zurnayla yapılır. Halkın
yararına ise gerçekten burada yerel halkın desteğini almak
gerekir. Şimdi ben soruyorum, Beyoğlu halkı adına,
Fetihtepe halkı adına soruyorum: Neden mimari projeler ortaya
çıkmadan binaları boşaltıyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Neden binalarda kimin kaç metrekare
alacağını, kimin hangi katta oturacağını
belirlemeden binaları boşaltıyorsunuz? İnsanların
herhangi bir arsasının üzerine kat karşılığı
inşaat yapıldığında arsa sahibi, müteahhitle proje
üzerinde anlaşmadan binasını boşaltmıyorsa niçin afet
riski altındaki alanlarda siz cebren boşaltım işlerine
giriyorsunuz?
Bakın, şu fotoğraflar, bu
yakışıyor mu şimdi sizlere? Bu fotoğraflar
yakışıyor mu arkadaşlar? Bunlar İstanbulda bugün
çekilmiş fotoğraflar. Şu arabanın altındaki yurttaşın
hâli
Filistin mi burası ya, burası neresi, Kudüs mü burası?
İsrail askerleri mi, kim bunlar bu vatandaşları böyle
arabaların altına sürükleyecek kadar gözü dönmüş? Nedir
buradaki? Kalp hastası bir insana şu reva görülen doğru mudur?
Kadınlar, evet, size oy veren kadınlar, büyük bir çoğunluğu
Beyoğlunda sizi yirmi beş yıldır iktidar yapan
kadınlardan bahsediyoruz. Bu reva görülen doğru mudur? Ama bütün
bunların altında yatan tek bir neden var: Beyoğlu Fetihtepe
Mahallesi İstanbulun tam orta yerinde, TEM Otoyoluna, E-5 Otoyoluna,
İstanbul Boğazına, her yere çok yakın, raylı
sistemlerin tam merkezinde. Buralarda siz artık yandaş
müteahhitlerinizle birlikte metrekaresi tıpkı Emlak Konutun
İstanbulda 1.100 tane polis lojmanı yıkıldı
Seyrantepede, metrekaresi şimdi kaç paraya satılıyor
inşaatların biliyor musunuz arkadaşlar? 1.100 polisin
lojmanını yıktınız, metrekaresi 120 bin liradan
inşaatları satıyorsunuz. Siz onun için rantın
yanındasınız, onun için rantla birlikte, müteahhitlerle
birliktesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Bir başka önemli nokta
şu: Söz almayacaktım ama buradan ifade edeyim: 25inci maddede
Arkadaşlar, ya, sizin döneminizde Darlık Barajı
yapılırken Darlık ve Esenceli Mahallelerinde kamulaştırılmış
alanlar var. İstanbulun su meselesi İstanbuldaki hiçbir imar
hareketine yer vermeyecek kadar değerlidir. Suyu havzadan toplamak
zorundayız. Havza içinde bulunan kimi alanlar İSKİnin
kamulaştırma planı içinde
kamulaştırılmış ve buralarla ilgili İSKİ,
gerekli bedelleri ödemiş. Darlık köyüyle ilgili, bu teklifle ilgili
herhangi bir görüşümüz yok ama Esenceli Mahallesi doğrudan
doğruya İSKİnin Darlık Barajındaki havzanın
içinde kalmaktadır. Havzanın içinde kalan bir yeri havzanın
dışına çıkarıyorsunuz, kamulaştırma bedelini
ödenmiş olan yerle ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Peki,
İstanbulun suyunu temin eden İSKİnin bu konudaki görüşü
ne? Olumsuz. Peki, o zaman biz bu yasayı kimin için yapıyoruz? Rant
yoksa AKP yok! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
BAŞKAN Sayın Balta, yerinizden bir
dakika söz vereceğim.
Buyurun.
ERTUNÇ ERKAN BALTA (Artvin) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 21inci maddeyle, İskân
Kanununa göre hak sahibi olanların kendilerine verilecek olan
taşınmazları yüzde 65 indirimle peşin alma imkânı
doğmuştur. Yusufeli Barajı sebebiyle Yusufeli ilçesi ve 17 köy
su altında kalacaktır. Bu ilçemizde yaşayan
hemşehrilerimizin bu imkândan yararlanma fırsatı bu düzenlemeyle
doğmuş olacaktır.
Ben bu vesileyle, bu düzenlemede emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum, Yusufelili hemşehrilerimize de
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 22nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çevre Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
25nci maddesiyle değiştirilen 19/4/2012 tarihli ve 6292
sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunun geçici 6ncı maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) Yeni yerleşim yerindeki hak
sahipliğinin tespiti, borçlandırma ve takyide ilişkin usul ve
esaslar ilgili Bakanlıkça belirlenir. Borçlanma süresi beş yılı
ödemesiz olmak üzere yirmi yıldan az olamaz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Aydın
Adnan Sezgin Yasin Öztürk
Adana
Aydın Denizli
Muhammet
Naci Cinisli Orhan
Çakırlar İsmail
Koncuk
Erzurum
Edirne Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerine söz talebi Sayın
İsmail Koncukun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İSMAİL KONCUK (Adana) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İYİ Parti Grubu adına kanun
teklifinin 25nci maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Aslında, maddeyle otuz beş yıldır devam eden bir problem
ortadan kaldırılıyor. Şilenin Esenceli ve Darlık
Mahallelerindeki vatandaşlarımızın bir mülkiyet problemi
ortadan kaldırılıyor. İYİ Parti olarak bu yönünü
destekliyoruz ancak ödeme planının bu kanun teklifi içerisinde
yapılmaması da birtakım endişeler yaşamamıza
sebep oluyor. Çünkü Esenceli ve Darlık Mahallerinde yaşayan
vatandaşlarımız orman köylüsü yani ekonomik olarak
sıkıntı yaşayan insanlar. Dolayısıyla, Komisyonda
İYİ Parti olarak verdiğimiz beş yıl ödemesiz, yirmi
yıl vadeli teklifimiz reddedildi ve yetki Sayın
Cumhurbaşkanına bırakıldı. Umut ediyoruz, Sayın
Cumhurbaşkanının vereceği karar, orada yaşayan
vatandaşlarımızın orman köylüsü olduğu, dar gelirli ve
ekonomik sıkıntılar yaşayan vatandaşlardan olduğu
gerçeği göz önüne alınarak bir ödeme planı ortaya koyar.
İYİ Parti olarak yakından takipçisi olacağımızı
ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, dört buçuk yıl
önce bir söz verdi Sayın Cumhurbaşkanı 3600 ek göstergeyle
ilgili. Dört buçuk yıl sonra bir düzenleme henüz Meclise gelmedi ama
önümüzdeki günlerde geleceğini varsayarak birkaç kelam etmek istiyorum.
İnşallah yeni bir problem yaşamayız yani
çalışanların maaş hiyerarşisinde yeni bir problem
yaşamayız. Ama metnin detayını görmedik,
çalışmanın detayını görmedik çünkü kapalı
kapılar ardında yapılan bir çalışma her zaman
yapıldığı gibi maalesef ama bazı problemler
kulağımıza gelmeye başladı. Mesela, müdürler
arasında bir eşitsizlik yaratacağı; bilhassa şube
müdürleri, şefler arasında bir eşitsizlik
yaşatacağı endişeleri bize ulaşıyor.
Biliyorsunuz, şube müdürlerinin ek göstergeleri 2200, 3000e çıkarılıyor;
şeflerin 2200, 600 puan artırılarak 2800e
çıkarılıyor.
Şimdi, bir hiyerarşi gözetildiğinde,
bu çalışanların ek göstergelerinin de 3600e
çıkarılması gerekir ama böyle olmayacağına dair
endişeler var, tereddütler var. Bizlere de e-maillerden mesajlar geliyor.
Mutlaka sizleri de bu şekilde uyaran mesajlar gelmektedir. Umarım
Çalışma Bakanlığı bu konuyu dikkate alarak bir
çalışma yapar ve yeni bir tartışmaya, maaş konusunda
yeni bir hiyerarşik probleme vesile olmaz diye düşünüyorum.
Tabii, haksızlıklar olacak. Nasıl
olacak? Şimdi, dört buçuk yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı
bu sözü verdiğinde memurlarımız şöyle zannetti: Hemen
beş altı ay içerisinde bir düzenleme yapılır ve biz de 3600
ek göstergeyi elde ederiz, emekli oluruz ama böyle olmadı,
gerçekleşmedi. Geçerlilik tarihi 15 Ocak 2023 olacak. Şimdi, geçen
bir dostum beni arıyor Sayın Başkanım, ben eylülde 65
yaşını dolduracağım, resen emekli olacağım.
Bu düzenleme 15 Ocak 2023ten geçerli, ben emekli tazminatımı
yaklaşık 50 bin lira az alacağım. diyor. Bunun vebali
kimin? Bunun vebali elbette söz verenlerin ve dört buçuk yıl önce
verdiği sözü dört buçuk yıl sonra tutanlarındır yani
geçerlilik süresiyle de beş yıl filan olmuş oluyor. Şimdi,
burada istisnalar koymak lazım. Madem sizin verdiğiniz sözü geç
tutmanızdan kaynaklı çalışanlar bir problem yaşayacak,
o zaman bazı istisnalar koyarak bu problemleri ortadan kaldırmak
mümkün olabilir. Bu kanun gündeme geldiğinde tekrar söz alıp elbette
parti grubumuzun da görüşlerini ifade edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İSMAİL KONCUK (Devamla) Bir mevzuya daha
dokunmak istiyorum burada Sayın Başkanım bir dakika daha
fırsat verirse.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun
Sayın Koncuk.
İSMAİL KONCUK (Devamla) Taşeron
problemini güya çözdünüz, vallahi yeni problemler yarattınız. Yani
taşerondan kadroya geçen de mutsuz, taşerondan kadroya geçemeyen
binlerce KİT çalışanı ya da yüzde 30, yüzde 70 oranına
takılan çalışanlar da mutsuz ve belediyelerde bilhassa o
belediye şirketlerine devrettiğiniz ve Kadrolu oldunuz. diye
maalesef aldatılan belediye çalışanları âdeta isyan ediyor.
Bakın, toplu sözleşme kararı
olmasına rağmen, TÜRK-İŞle yapılan toplu
sözleşmede alınan karar olmasına rağmen, 696
sayılı KHKyle güya taşerondan kadroya geçen işçilerimiz,
hâlâ muadili işçilerin haklarına sahip değil, aile
bütünlüğü sağlanamıyor. Bunları da buradan ifade etmek
istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım,
Komisyon önergeye salt çoğunlukla -14 üyesiyle- katılırsa önerge
üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun
salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifine çerçeve 25inci maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 26 16/5/2012 tarihli ve 6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
on üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, fıkranın son cümlesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki cümle eklenmiş; üçüncü
fıkrasının üçüncü cümlesine "kabul edilenlere"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve diğer hak sahiplerine"
ibaresi eklenmiş, dördüncü fıkrasında yer alan "yapım
maliyetlerinin" ibaresi "yapım maliyetlerinin/rayiç
değerinin" şeklinde değiştirilmiş, beşinci
fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
"Açık artırma ile
satışı yapılacak payların üzerindeki ve Kanun
kapsamındaki alanlarda ve parsellerde anlaşma yolu ile
Bakanlığa, TOKİ'ye veya İdareye bedeli
karşılığında devredilen taşınmazların
sicilindeki ipotek, ihtiyati haciz, haciz ve intifa hakkı gibi haklar,
satış sonrasında satış bedeli üzerinde devam
eder."
"Satış işleminin yargı
kararı ile iptal edilmesi halinde, Bakanlığın durumu ilgili
tapu müdürlüğüne bildirmesi üzerine, satışı yapılan
arsa veya arsa payı, satış işleminden sonra üçüncü bir
kişiye devredilmemiş veya satıştan önceki malik adına
doğrudan tescilini hukuken ve/veya fiilen imkânsız hale getiren bir
uygulamaya tabi tutulmamış ise resen eski maliki adına tescil
edilir ve satış bedelinin iadesi sağlanıncaya kadar
satış bedeli tutarında alıcı lehine kanuni ipotek
tesis ve tescil edilir. Yargı kararı ile satış bedelinin
eksik hesaplandığı gerekçesi ile hissesi satılan malikin
zararının tazmin edilmesi yönünde Bakanlık/İdare aleyhine
karar verilmesi durumunda, ödenmesine hükmedilen bedel,
Bakanlığın/İdarenin bu konuda kendisine yapacağı
bildirim tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde, hisseyi satın alan
malik tarafından hissesi satılan eski malike ödenir. Verilen süre
içerisinde ödemenin yapılmaması sebebiyle bedelin
Bakanlıkça/İdarece ödenmesi halinde, ödenen bedel hisseyi satın
alan malikten genel hükümlere göre tahsil edilir."
"(b) bendi uyarınca yapılacak
satın alma ve trampada; Bakanlıkça yapılan satın
alma/trampa teklifinin malikçe kabul edilmesi durumunda yapılan
anlaşmaya ilişkin bir tutanak düzenlenir ve taraflarca imzalanır.
Anlaşmaya konu taşınmaz malın tüm hukuki ve fiili
vasıfları ile satın alma bedelini, malikin kimlik bilgilerini ve
taşınmazların tapuda tesciline veya terkinine dair kabul
beyanlarını da ihtiva eden bu tutanak malikin ferağ beyanı
ve tapuda Hazine adına yapılacak tescilin hukuki sebebi
sayılır. Taşınmazın Hazine adına tescili veya
terkini bu tutanağa istinaden tapu müdürlüğünce resen
yapılır."
Bülent
Turan Muhammed Levent
Bülbül Tamer Dağlı
Çanakkale Sakarya Adana
Ramazan
Can Bahar
Ayvazoğlu
Kırıkkale Trabzon
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Salt çoğunluğumuz vardır, önergeye
katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir
madde eklenmiştir. Herhangi bir karışıklığa mahal
vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut sıra sayısı
metindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanunun
yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gökan
Zeybek Hasan
Baltacı İsmet
Tokdemir
İstanbul Kastamonu Hatay
Erkan
Aydın Burhanettin
Bulut Ali Haydar Hakverdi
Bursa Adana Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Ali Haydar Hakverdinin.
Buyurun. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Çevre Kanununda değişiklik üzerinde söz
aldım. Şimdi, tabii, Çevre Kanunu, değişiklik ve AK
PARTİ deyince birbiriyle tezat şeyler. Kılı kırk
yararak, kırk düşünerek bir konuşma yapmak lazım çünkü
çevre ve AK PARTİ birbirine gerçekten tezat şeyler. Yirmi
yıllık AK PARTİ iktidarında, gelinen şu süreçte
doğa katliamları, HESlerle derelerin kurutulması, siyanürle
ormanların katledilmesi, Kaz Dağları, zeytinliklerin
katledilmesi falan hangi birini sayalım diyoruz. O yüzden, çok daha
dikkatli davranmak, kanun maddesini çok daha incelemek gerekiyor. Az önce bir
madde ihdas edildi, 26ncı madde. Bu maddede aslında hukukla,
mahkemeyle alınması gereken kararlar idareye veriliyor. Madde
ihdası sırasında idarecilerle konuştuk, diyorlar ki:
Mahkemeler beş yıl sürüyor. Ya, bu kadar uzun sürer mi? O yüzden,
idareye böyle bir yetki verelim. Aslında maddenin içeriği
doğru, niyet doğru ama Hukuk beş yıl sürdüğü için bu
yetkiyi idareye verelim. diye bir konuşma var, bir niyet var. Hani,
aslında hukukun geldiği noktayı da şu kanunda, idareye bu
yetkiyi vermekle kabul etmiş oluyorsunuz. Beş yıl bir dava
sürer mi? diyor idarecileriniz bile. Evet, sürmez ama bunun yolu idareye
hukukun yetkisini vermekle değildir. Maddede amaç doğru olabilir ama
uygun bir usul değil.
Şimdi, geçtiğimiz hafta ben Urfa
Milletvekilimiz Aziz Aydınlıkla beraber Bingöl ilindeydim, dört gün
boyunca Bingöl ilimizde ziyaretlerde bulunduk. Bingöl ilindeki
vatandaşlarımızın AK PARTİli milletvekili arkadaşlarımıza
selamları var, dediler ki: Biz burada göremiyoruz, Mecliste onları
görürseniz bizim yerimize çok selam söyleyin. Selamları üzerimde
kalmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ali
Haydarcığım...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bingöl
Milletvekili her gün orada, Feyzi Baba her gün Bingölde.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Ali
Haydarcığım, bu, güzel değil.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Niye laf
atıyorsunuz? Arkadaşlar gelsin, cevap versin şimdiki
söylediklerimize.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ya,
Bingöl Milletvekilleri her zaman Bingölde, yapmayın!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Bölge
halkına karşı diyecekleri varsa gelsinler, burada
konuşsunlar.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin, zaten
saat on iki oldu, rica ediyorum, lütfen ya!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Tamam
Başkanım.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla)
Şimdi, Bingöl Karlıova Halifan köyünde bir kömür santrali var
arkadaşlar. Aslında kömür santralinde kalori değeri düşük
diye işletme yok uzunca zamandır. Burada bir termik santrali
işletmesi yapılmak isteniyor ve geçenlerde Türkiye Kömür
İşletmelerine ait bu alan Zirve İnşaat denilen bir
firmaya ihale edilmiş. Zirve İnşaatı bölgede herkes
tanıyor, bölge milletvekilleriyle yakınlığı
konuşuluyor. Şimdi, buradaki, termik santraldeki endişe şu:
Gecenin bir vaktinde 3 Amerikan vatandaşı kafalarında o
şapkalarla, aydınlatmalarla bölgede köylüler tarafından
yakalanıyor. Kimlikleri alınıyor, pasaportları
alınıyor, bakılıyor, Amerikalılar; jandarmaya teslim
ediliyor. Bölge halkı tedirgin, Burada Amerikalıların ne
işi var, burada ne iş yapıyorlar? Kömür dışında
bir maden mi arıyorlar? diye tedirginler, Yine
meralarımızı kirletecekler, akarsularımızı
kirletecekler. diye tedirginler ve bir açıklama bekliyorlar. Bu
Amerikalıların orada ne işi var? Ve bölge halkının da
bunu öğrenmeye hakkı var.
Bunun dışında, Bingölde ciddi
anlamda bir sorun daha var ki torpil sorunu, adam kayırma sorunu. Geçen
gün konuşmam yarım kaldı, Bingöldeki işsiz üniversiteli
gençlerle kahvede konuştum. Böyle uzunca bir liste yapmışlar ve
listede her bir ismi, kime yakınlığını bir bir
kayıt altına almışlar. Mesela, özetle söyleyeyim: AKP
İl Genel Meclis üyesinin kardeşi, yok öbürünün kaynı, yok
öbürünün eniştesi, AK PARTİ milletvekilinin kardeşi -isim isim
de söylerim, isteyene listeyi de veririm- eşinin yeğeni,
ağabeyinin kaynı; ismi de var, akrabalığı da var,
nüfustan da çıkarırım. Ya, hep mi AK PARTİliye iş
var, hep mi AK PARTİliye ekmek var? AK PARTİli olmayan kimseye bu ülkede
iş, ekmek yok mu?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Eşitiz, eşit;
85 milyon eşitiz.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) Böyle
torpil, böyle adam kayırmacılık olur mu? Sizin sadece
adınızda adalet kalmış, ülkede adaleti
bırakmamışsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Başka bir şey daha söyleyeceğim:
Bingölde bir üniversite var, adı Bingöl Üniversitesi. Gençler dediler ki:
Bu üniversitenin adı Şaban Üniversitesi olsun. Ne demek bu?
dedim, Bingöl Vekiliniz Şaban köylüymüş; eşini, dostunu,
köylüsünü, yakın köylüsünü Bingöl Üniversitesine yerleştirmiş.
Gençler o yüzden diyor ki: Üniversitenin adı Şaban Üniversitesi
olsun. Bilim yuvasını aile yuvası hâline getirmiş.
Elbette, bu torpiliniz, bu adam kayırmanız ilk seçimlerde bitecek;
hakkaniyetli, adil bir iktidarı hep birlikte kuracağız diyorum.
Gecenin bu saatinde bütün milletvekili
arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde 1 adet önerge var.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 336 sıra
sayılı Kanun Teklifinin mevcut 30uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 30- Bu Kanunun;
a) 15 inci maddesi yayımı tarihinden
altı ay sonra,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Bülent
Turan Muhammed Levent
Bülbül Tamer Dağlı
Çanakkale
Sakarya Adana
Ramazan
Can Bahar
Ayvazoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
Kırıkkale Trabzon Adana
Gökan
Zeybek
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ
(Aydın) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Söz talebi? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle teklifin 15inci maddesinin ve diğer
maddelerinin yürürlük tarihlerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 30uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
31inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, İYİ Parti Grubu adına
Sayın Çulhaoğlunun bir söz talebi var, onu
karşılayacağım.
Sayın Çulhaoğlu, buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 14
temel kanunda değişiklik yapan kanun teklifinin geneline
baktığımız zaman olumlu gördüğümüz maddeler olsa da
bir torba kanun olması, içerisinde kabul edemeyeceğimiz maddeler
bulundurması; Adalet; Plan ve Bütçe; Tarım, Orman ve Köyişleri
gibi ilgili tali komisyonlarda görüşülmemesi, bazı yönlerden Anayasaya
aykırılıklarının tartışılıyor olması,
diğer bazı kanunlarla çelişmesi, şaibeli birçok yönünün
bulunması nedeniyle İYİ Parti Grubu olarak kanunun tamamına
ret oyu vereceğimizi belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde çok vakit almak istemiyorum.
Malumunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisimizde müsilaj vakasından sonra bir
Müsilaj Komisyonu kurulmuş, verimli bir çalışma
yapmıştı arkadaşlar. Bu Komisyon
çalışmasının sonuçları çerçevesinde böyle bir kanun
teklifine ihtiyaç duyulduğu açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak kanun teklifinin çevre ve insan hakları bakımından,
doğa hakları bakımından olabildiğince olumlu hâle
getirilmesi noktasında azami gayreti gösterdik. Gönlümüz bu kanuna evet
oyu vermeyi de isterdi ancak özellikle Çevre Ajansıyla ilgili kimi
çekincelerimiz tümüyle giderilememiştir. Her şeye rağmen
Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyon üyelerinin girişimleriyle kanun
geldiği hâlinden çok daha olumlu bir hâle dönüşmüştür, bunu
kabul ediyoruz ancak Çevre Ajansıyla ilgili çekincelerimizden dolayı
kanuna hayır oyu vereceğimizi beyan ve taahhüt ederim.
Saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN AK PARTİ Grubu adına
Sayın Mustafa Demirin söz talebi var.
Sayın Demir, buyurun.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bir defa bütün parti gruplarının
temsilcileriyle, önerileriyle oluşturulmuş Müsilaj Komisyonunda büyük
bir fedakârlıkla çalışan Komisyon üyesi arkadaşlarıma
buradan teşekkür ediyorum.
Ayrıca, yine müsilaj ve çevreyle ilgili
hazırlanan bu kanun tekliflerinde gerek Komisyonda gerek Genel Kurul
esnasında katkı veren tüm milletvekillerimize buradan teşekkür
ediyorum; hayırlı olsun.
Bir konuya daha değinmek istiyorum Sayın
Başkanım. Şimdi Beyoğluna değinmek istiyorum.
Beyoğlu konusunda kentsel dönüşümle ilgili
arkadaşlarımızın ifadeleri oldu. Doğrusunu söylemek
gerekirse iki yıl önce o toplantıda, Fetihtepe
toplantısında bulunmuştum. Bir defa, arkadaşlar, orada
toplam 937 bağımsız bölüm vardı, şu anda 937
bağımsız bölüm yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Yani
arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi ranta dönük
herhangi bir çalışma yok.
Sonra, bu süreç içerisinde inşaat
maliyetlerinin tespitinde Sayın Bakanımız ile hak sahipleri
arasında yapılan toplantıda inşaat maliyetlerinde yüzde 30;
2 defa üst üste indirim sağlandı ve dolayısıyla da şu
anda yaklaşık bir dairenin orada hak sahiplerine maliyeti 148 bin
lira ortalama. Peki, bunu ne zaman ödeyecekler? Bunu, binalar, evler teslim
edildikten sonra, anahtar teslimi yapıldıktan sonra 148 bin
lirayı tam yirmi yılda ödeyecekler. Şu andaki proje
başlarken değeri, dairelerin değeri orada yaklaşık 300
bin lirayken, şu anda değerler uçtu ve proje bittikten sonra da
yaklaşık 3,5 milyon lira edecek bir projeden bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez söz veriyorum Sayın
Demir, toparlayın.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Donatı
alanları var, yeşil alanlar var, her bağımsız birime
bir otopark var ve projeyle ilgili görüntüleri sizinle paylaşıyoruz.
Gerçekten kentsel dönüşüm adına çok önemli bir çalışma olduğunu
söylüyoruz.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, görüntü şu anda Fetihtepede, hastalar elektriksiz ve
hastanede. Bilgiler doğru değil.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) Ben bunun not
düşülmesi adına konuştum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Mustafa
Demir ve 64 Milletvekilinin Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı :284
Kabul :226
Ret :58(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Açıkgöz Enez Kaplan
Nevşehir Tekirdağ
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizdeki işler
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 14 Haziran 2022 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.07