TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107nci
Birleşim
23
Haziran 2022 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Amasya
Tamiminin imzalanmasının yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, aile kurumunun
karşılaştığı problemlere ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Amasyayı teşriflerinin 103üncü yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, sözleşmeli
erlerin taleplerine ilişkin açıklaması
2.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, 2019 ve 2021
yıllarında sel felaketiyle karşılaşan Düzceye
DSİ 55inci Şube tarafından tespit edilen ve bir an önce
yapılması gereken yatırımlara ilişkin
açıklaması
3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Mahmut
Ustaosmanoğlunun vefatına ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 24 Haziran
2018 seçimlerinin 4üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 26 Haziran
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, ormanları
yakanların cezalandırılması için en kısa zamanda bir
yasal düzenlemenin yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoyun, Mahmut
Ustaosmanoğlunun vefatına ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Marmariste devam eden
orman yangınına ilişkin açıklaması
9.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, AK PARTİ
iktidarının terörle ve organize suç örgütleriyle
yaptığı mücadeleye ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Eren Abluka-18
Operasyonunda şehit olan Astsubay Kıdemli Çavuş Oğuzhan
Arduç ile Uzman Çavuş Turgut İçene ve terörle mücadeleye
ilişkin açıklaması
11.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, AKP
iktidarında Karaman Ovasının su probleminin bir türlü
bitmemesine ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, iktidarın
verdiği sözleri yerine getirmemesine ilişkin açıklaması
13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, en büyük gider
kalemi akaryakıt olan sektörlerin yaşam mücadelesi verdiklerine
ilişkin açıklaması
14.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, sarımsak
ve çeltik başta olmak üzere kenevir ekiminde bir üs olan Hanönü ilçesinin
ziraat odasının olmadığına ilişkin
açıklaması
15.- Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabekin,
Adapazarının kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
16.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Gökçeada
Havalimanına ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, ormanların
vahşi madencilik ve yangınlarla yok edilmesine ilişkin
açıklaması
18.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin, Hatay Devletinin
Türkiyeye katılmasına ilişkin imzalanan anlaşmanın
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
19.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, polislerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, Emniyet
Genel Müdürlüğünün resmî internet sitesinde bir milletvekilinin hedef
gösterilmesi karşısında kayıtsız kalan Meclis
Başkanı Mustafa Şentop ile susan AK PARTİ Grup
Başkanlığına ilişkin açıklaması
21.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Eren Abluka-18
Şehit Jandarma Onbaşı Doğan Dağcı Operasyonunda
şehit düşen askerler ile yaralı askere, Muğlanın
Marmaris ilçesinde çıkan orman yangınlarına, millî
güreşçilerimizin başarısına, yürütülen ikna
çalışmaları neticesinde PKK terör örgütünden kaçan 4 terör
örgütü mensubunun güvenlik güçlerine teslim olmasına ve Eren Abluka-18
Narko Terör Operasyonuna ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun,
Pençe-Kilit Harekâtı ile Eren Abluka-18 Operasyonunda şehit olan
askerlere, iktidarın orman yangınlarına karşı
hazırlıklarının yetersiz olduğuna, Süleyman Soylunun
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşenere yönelik
ifadelerini aynen kendisine iade ettiğine, afet bölgelerinin siyasi
nutuklar atılacak yerler olmadığına, dış
politikaya, özel okullarda çalışan öğretmenlere,
Yunanistanın adalarda hukuksuz bir şekilde silahlanması ve
askeri üs kurmasına ve iktidarı, Egede ve Doğu Akdenizde
gerekli tedbirleri almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Merkez
Bankasının bugün yaptığı açıklamaya, Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülen 2022 yılı ek bütçe teklifine,
GRECOnun son yayınladığı rapora ve kadın örgütlerinin
ve baroların Danıştayda yapmak istedikleri açıklamanın
engellenmesine ilişkin açıklaması
24.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Irakın
kuzeyinde ve Diyarbakırda şehit olan askerlere, İstanbul
seçiminin 3üncü yıl dönümüne, Hükûmetin orman yangınlarıyla
mücadelesine, Recep Tayyip Erdoğanın 8 uçaklık filosuyla
yaklaşık 25 tane yangın uçağı
alınabileceğine, orman köylülerinin durumuna ve tahıl
ambarı ülkemizde iktidar sayesinde ekmeğin 5 lira olmasına
ilişkin açıklaması
25.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mahmut
Ustaosmanoğlunun vefatına, şehit Jandarma Astsubay Kıdemli
Çavuş Oğuzhan Arduç ile Jandarma Uzman Çavuş Turgut İçene,
Turgut Reisin şehadete ermesinin 457nci yıl dönümüne, Genel Kurul
gündemine ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen 2022 yılı ek
bütçe teklifine ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Antalya
Milletvekili Rafet Zeybekin 339 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Ankara Milletvekili
Murat Emirin 339 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi
üzerinde verilen önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Noterler
Birliği Başkanı ve Yönetim Kuruluna Hoş geldiniz.
denilmesi
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu ve arkadaşları tarafından, devlet
kurumlarının yıpratılmasının sebep ve sonuçlarının,
bu istenmeyen durumun menfi neticelerinin giderilmesi için yapılması
gerekenlerin araştırılması amacıyla 22/6/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 23 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve
arkadaşları tarafından, orman yangınlarına
karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/6/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2022 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç ve Muğla Milletvekili Süleyman Girgin tarafından, ülkemizin
yangınlara yönelik stratejisini güncellemek ve buna uygun bütçe
politikalarını oluşturmak amacıyla 23/6/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 23 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 24, 25 ve 26 Haziran
2022 Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya Milletvekili
İbrahim Aydının HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul
Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 340)
2.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin
Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 339)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 339) Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili İsmail Koncukun, Bakanlığın
Özel Kalem Müdürlüğüne yapılan bir atamaya,
- Ankara Milletvekili Yıldırım Kayanın, sahte
evrak kullandıkları gerekçesiyle haklarında başlatılan
soruşturma sonucunda görevlerine son verilen Bakanlık
çalışanlarına,
- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, engelli öğretmen
atamalarına,
- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun, 15 Temmuz sonrası
Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinde yürütülen denetimlere,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut
Özerin cevabı (7/65279), (7/65477), (7/65478), (7/65480)
2.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, serebral palsili
çocuk ve gençlerin eğitim imkanlarına erişiminin
kolaylaştırılmasına yönelik çalışmalara,
- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, yatılı
okullara güvenlik görevlisi verilmesi talebine,
- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, yatılı ve pansiyonlu
okullardaki öğrencilerin beslenmesine,
İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut
Özerin cevabı (7/65280), (7/65283), (7/65285)
23
Haziran 2022 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Amasya
Tamiminin imzalanmasının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamana aittir.
Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Amasya Tamiminin
imzalanmasının yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Amasya Tamiminin yayınlanmasının
103üncü yıl dönümü münasebetiyle şahsım adına gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi en
derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarının 22 Haziran 1919 tarihinde ilan ettikleri Amasya
Tamimiyle Millî Mücadelenin ilkeleri ve amaçları belirlenmiştir.
Tarihimizin en önemli belgelerinden biri olan Amasya Tamimi, ulusal
egemenliğe dayanan tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin temellerini
oluşturan ilk kuruluş belgesidir. Bu belgeyle Türk milletini tarih
sahnesinden silmek isteyen işgalcilere karşı direnişin
ateşi yakılmış ve Millî Mücadelenin işaret
fişeği verilmiştir. Amasya Tamimi, Millî Mücadelenin
kıvılcımı, işgale karşı direnişin ve
örgütlenişin tüm dünyaya ilanı olmuştur. Türk milleti esareti
kabul etmeyeceğini ve vatan toprağına sahip
çıkacağını tüm gücüyle haykırmıştır.
Genelgenin 1inci maddesinde Vatanın
bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir. ifadesiyle durum tespiti
yapılmıştır. 3üncü maddesinde ise Milletin istiklalini
yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. denilerek Millî
Mücadelenin yol haritası belirlenmiştir. Amasya Tamiminde ilk kez
millî egemenliğe dayalı bir yönetimden bahsedilerek cumhuriyetin ve
demokrasinin temeli olan millî egemenliğe vurgu yapılmış,
kurtuluşun milletin iradesinde olduğu ortaya konulmuştur. Millî
Mücadele komutanlarının imzası ve onayıyla ilan edilen
genelgeyle Türk milletine egemenliği ve
bağımsızlığı yolunda çağrıda bulunulup
kendi kaderini kendisinin tayin etmesi istenmiş ve Millî Mücadelenin
esasları yazılı bir metin hâline getirilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları
Amasya Genelgesiyle millî direniş ilkelerini ilk defa protokol hâlinde
hazırlayarak Türk vatanının hürriyetini ve toprak
bütünlüğünü sağlamak için verilecek mücadelenin planını
ortaya koymuşlardır. Amasya Tamimiyle işgale karşı
direniş ve bağımsızlık için yürütülen faaliyetlerin
millî bir bütünlük içerisinde yürütülmesi ve örgütlenmesi yolunda önemli bir
adım atılmıştır. Aynı zamanda işgallere
karşı gösterilen yerel direniş hareketlerinin
merkezîleşmesi yolundaki çalışmalara geçişin
başlangıcı olmuştur.
Asırlardır Türk vatanı olan,
şehzadeler yetiştiren, tarihimizin değerlerini geleceğimize
taşıyan, Türk-İslam medeniyetinin müstesna simgelerinden biri
olan Amasyada imzalanan bu genelgeyle Millî Mücadelenin temel
taşları döşenmiştir. Millî Mücadelenin sembol
şehirlerinden olan Amasya, kurtuluş sürecinde önemli bir noktada
olmuş ve Amasyalılar Mustafa Kemal Paşayı büyük bir
coşkuyla bağrına basmıştır. Türk milletini
harekete geçirerek istiklal mücadelesinin başladığını
müjdeleyen Amasya tamimi milletin kurtuluşa ulaşacağı yolun
rotasını çizmiştir. Türk milleti istiklali için büyük bir fedakârlıkla
mücadeleye başlamış, kendi iradesinden başka hiçbir güce
boyun eğmeden damarlarındaki asil kanın gereğini
yapmıştır. Türk milleti istiklalinden ödün vermemiş,
zalimlere geçit vermemiş, işgalcilere karşı
vatanını büyük bir fedakârlıkla korumayı başarmıştır.
Amasyada yakılan hürriyet meşalesi millî heyecanla
birleşmiş ve zaferle taçlanmıştır. Amasya
Genelgesiyle cumhuriyetimizin, demokrasimizin ve Büyük Millet Meclisinin
temelleri atılmış, Türk milletinin esarete boyun
eğmeyeceği tüm dünyaya bu vesileyle gösterilmiştir.
Türk milleti, tarih boyunca olduğu gibi,
bağımsızlık ve hürriyetinden ne pahasına olursa olsun
vazgeçmemiştir ve asla vazgeçmeyecektir. Unutulmasın ki aynı
irade ve azim bugün hâlâ Türk milletinde vardır. Ülkemiz üzerinde hesap
yapanlar, Türk milletini kuşatmaya heveslenenler ve yerli iş
birlikçileri, manda heveslileri asla şunu akıllarından
çıkarmamalıdır: Türk milleti bundan bir asır önce
bağımsızlığı uğruna nasıl bir büyük
feraset ve cesaret gösterdiyse bugün de aynı sarsılmaz iradeyi
göstermeye hazırdır. Esaretin karanlığını
yırtarak bağımsızlık yolunu açan Amasya Genelgesi
tarihî bir uyarı olarak her zaman akıllarda tutulmalı, Türk
milletinin bağımsızlığı uğruna verdiği
mücadele asla unutulmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) Cumhuriyetimizin
müjdecisi olan Amasya Tamiminin 103üncü yıl dönümünü kutluyor,
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah
arkadaşlarıyla birlikte Millî Mücadele kahramanlarını
yürekten bir kez daha rahmetle, minnetle ve saygıyla yâd ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
aile kurumunun karşılaştığı problemlerle ilgili
söz isteyen Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumana aittir.
Buyurun Sayın Karaduman.
2.-
Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, aile kurumunun
karşılaştığı problemlere ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Millî görüş hareketi olarak elli iki
yıllık siyasi tarihinde hiçbir zaman aldatılmamış ve
millî görüş hareketi hiçbir zaman aldanmamıştır, hiçbir
günaha, yanlışa ve vebale de ortak olmamıştır ve
bundan sonra da olmayacaktır. Millî görüş hareketi bu milletin her
zaman aslını, inancını ve de değerlerini temsil
etmiştir. Saadet Partisi olarak söylediğimiz sözlerin aksine bir
tavır ve tutum içerisinde hiçbir zaman olmadık. Bugün
söylediğimizi ertesi gün yalanlamadığımız gibi her
güne yüzlerce yalanı sığdıran, bir dediği ötekini
tutmayan, bu milletin maddi ve manevi değerlerini çiğneten, bu
toprakların zenginliklerini har vurup harman savuranlarla da hiçbir zaman
yan yana olmadık.
Bugün, aile kurumu yok edilmek istenmektedir.
Cinsiyetsiz, kimliksiz ve ailesiz bir toplum oluşturulmak istenmektedir.
Bugün televizyon kanalları, yasalar, uygulamalar bu hedef
doğrultusunda birer araç olarak kullanılıyor ve devletin
kurumları da maalesef, buna alet ediliyor. Cinsiyetsizlik aleni bir
şekilde özendirilirken, reklamları yapılırken buna en ufak
bir müdahale dahi maalesef yapılmamaktadır. Maden işçilerinin
yürüyüşleri engellenirken, hakkını arayanlar coplanırken
nesli ifsat eden örgütlere imkânlar tanınıyor, dernek statüleri
veriliyor, Batı tarafından fonlanıyor ve korunup
kollanıyor.
Yarım asırdır her fırsatta millî
görüşçüler olarak dile getirdiğimiz Haim Nahum doktrinleri aziz
milletimizi borca esir etmeyi, işsiz ve aç bırakmayı ve
inancından, değerlerinden uzaklaştırmayı
hedeflemiştir. Milletimiz bir taraftan iş birlikçi yönetimler
tarafından yoksullaştırılırken diğer yandan
küresel oluşumlar aracılığıyla da inancına
saldırılmaktadır. Son zamanlarda artan sapkınlıkları
meşru göstermeye çalışmaları, diğer yandan aile
yapımızı bozmaya dönük hamleleri de bunun en somut
göstergesidir. Bugünlerde yine ısıtılarak önümüze getirilen
küresel dayatmanın bir eseri olan İstanbul Sözleşmesi de bunun
en somut göstergelerinden bir tanesidir. Kadına şiddeti önlemek
İstanbul Sözleşmesinin sadece bir kılıfıdır.
Kadını kalkan olarak, maske olarak kullanıp hem
kadınlığı hem erkekliği bitirmenin, bir toplumu
çökertmenin adıdır İstanbul Sözleşmesi. İstanbul
Sözleşmesinin kadına şiddeti önleyeceğini savunmak,
Amerika'nın Iraka demokrasi götüreceğini savunmakla eş
değerdir. ABD işgal için nasıl ki demokrasiyi istismar ediyorsa
İstanbul Sözleşmesini bize dayatan Batı da kadını
istismar etmektedir. İstanbul Sözleşmesini savunarak
kadını savunmuş olmuyorsunuz, bizatihi kadını istismar
etmiş oluyorsunuz. Bakın, raporlar ortada, bu sözleşmenin en iyi
uygulandığı İskandinav ülkelerinde cinsiyet
değiştirenlerin sayısı korkunç bir şekilde artarken
kadına şiddet düşmemiş ve daha da artmıştır.
İşte, tam da burada Genel Başkanımız Sayın Temel
Karamollaoğlunun da ifadesiyle, İstanbul Sözleşmesi
şiddeti değil, cinsiyeti ortadan kaldırmak istiyor. Bu
sözleşme, aile kurumunun dibine bir bomba yerleştiriyor. Aileyi
korumadan kadına şiddeti önleyemezsiniz. Sadece hukuki düzenlemelerle
bu konunun üstesinden gelmek mümkün değildir. Şiddeti oluşturan bütün
sebepler bütünüyle ele alınmalı ve temel değerlerimizin topluma
aktarılmasına ihtiyaç vardır.
Bizler Saadet Partisi olarak buradan ilan ediyoruz
ki biz var olduğumuz müddetçe bu sapkınlıkları
meşrulaştırmaya hiçbir fâninin gücü yetmeyecektir. Biz, bu
ülkeyi sokakta bulmadık. Buradan bütün milletvekillerimize ve milletimizin
temiz vicdanına sesleniyorum: Kendi evladınızın
başına gelmesini istemeyeceğiniz bir
sapkınlığı sırf egemen güçler istiyor diye ne olur
normalleştirmeyin, ne olur bunu normal karşılamayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) Burada en
büyük sorumluluk da bu zilleti başımıza bela eden iktidarın
üzerindedir. İstanbul Sözleşmesini kaldırmak yetmez, dayanak
oluşturan tüm yasal düzenlemeler iptal edilmeli ve milletimizin
aslına, inancına uygun düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir.
Emperyalizmin kültürel işgaline karşı
çıktığımız için kimse bizi radikallikle, kimse bizi
gericilikle suçlamaya kalkmasın. Biz bu topraklarda küresel güçlerin
taşeronluğunu hiçbir zaman yapmayacağız ve yapanlara da hiçbir
zaman fırsat tanımayacağız.
Herkese sesleniyorum: Şiddeti önlemek için bile
Batının bize dayattığı kanunlara boyun eğeceksek
bu ülkeyi nasıl yöneteceğiz? Biz, Batının kanunlarına
muhtaç değiliz, kendi kanunumuzu kendimiz yaparız diyemiyorsak biz bu
ülkeyi kimin adına yöneteceğiz, milletimizin yüzüne nasıl
bakacağız?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Amasyayı teşriflerinin 103üncü
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Amasya Milletvekili Hasan Çileze
aittir.
Buyurun Sayın Çilez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Amasya Milletvekili Hasan Çilezin, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Amasyayı teşriflerinin 103üncü yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Milletin istiklalini
yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, aziz ve asil milletim; sizleri bundan yüz üç yıl önce
tarihin en şanlı milleti olan Türk milletinin Gazi Mustafa Kemal
Atatürk önderliğinde emperyal güçlere karşı Amasyadan
başlattığı kararlılıkla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin doğum belgesi olan Amasya Tamiminin
yayınlanışının 103üncü yılı kutlu olsun.
Mustafa Kemal Atatürk Samsuna çıktıktan
sonra Rum çetelerinin faaliyetlerinden dolayı Havzaya geçmiş, Havzadaki
çalışmalarından sonra Anadoluya açılmak için Amasyaya
telgraf çekerek ahalinin durumunu öğrenmek istemiştir. Cevabi
telgrafta din ve vatan uğrunda gayret gösterenleri Amasya
halkının bağrına basmaktan müftehir olacağı
bildirilmiştir. Bunun üzerine Atatürk ve arkadaşları 12 Haziran
1919da Amasyaya gelmiş ve Cülüs Tepede Amasyalılar tarafından
büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. Müftü
Hacı Hafız Tevfik Efendinin Amasya halkı emrinizdedir
Paşam, gazanız mübarek olsun. sözü kurtuluşun bir savaşla,
bir gazayla olacağını ortaya koyan ilk sözdür. Amasyadaki
çalışmaların sonucunda 22 Haziran günü Amasya Tamimi
hazırlanır ve dünyaya ilan edilir. Böylelikle cumhuriyetin temelleri
Amasyamızda atılmış olur.
Erzurum ve Sivas Kongreleri sonrası Ankaraya
geçen Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisini kurar ve Kurtuluş
Savaşımız başlar. Milletimizin büyük
fedakârlıklarıyla kazanılan Kurtuluş
Savaşımız sonrası Türkiye Cumhuriyeti devleti Türkün
geleneklerine bağlı olarak ilelebet payidar olma ülküsüyle kurulur.
Demokrasi ve kalkınma mücadelemiz başlar. Tek partili dönem, çok
partili döneme geçiş ve parlamenter demokrasi dönemi, darbeler ve iç
çalkantılarla geçer. Ekonomik ve sosyal kalkınma arzumuz,
dış müdahaleler ve onlara kanan haricî bedhahlarca akamete
uğratılır. Millî ve yerli politikaların izlenmesi zor olur
hatta millî ve yerli politika izleyenler bunu canlarıyla öderler.
2002 yılında milletimiz Söz de karar da
milletindir. diyerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğindeki ak kadroları
işbaşına getirir. O günden bugüne, işbaşına
geldiği bu zor şartlarda, içinde bulunduğu durumun imkân ve
şeraitini düşünmeyip milletin azim ve kararına güvenen, milletin
gücünden daha büyük bir güç tanımayanlar, millî ve yerli
politikalarını her türlü baskı, yalan, iftira ve ihanete
rağmen uygulamaktan geri durmamışlardır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulamaya geçmesiyle
Cumhur İttifakı bu mücadeleyi milletin bekası, vatanın
bölünmez bütünlüğü, milletin huzur ve refahı için büyük bir gayret ve
özveriyle ortaya koymaktadır. Bu mücadelemiz, ülkemizin dört bir
yanını âdeta kuşatma altına alan emperyal güçlere
karşı, onların ekonomik ve sosyal baskılarına ve
iş birlikçilerine rağmen cumhurun gücüyle devam etmektedir.
Ülkemizin geldiği büyük üretim potansiyeli
sanayiden tarıma, enerjiden ulaşıma her alanda kendini
göstermektedir ancak son dönemdeki pandemi sonrası dünyada oluşan
ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların oluşturduğu
enflasyonist baskının milletimizi ve ekonomimizi
zorladığının farkındayız. Bu süreçten ülkemizi
çıkaracak olan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde son yirmi yıldır
ulaştığımız üretim potansiyelimizdir. Üretim, ihracat,
istihdam ve yatırım odaklı ekonomi politikalarımız
bizi bu baskıdan kurtaracak, kalkınmamızı
hızlandıracak ve milletimizin refahını
artıracaktır. Bütün bunları dâhilî ve haricî bedhahlara
karşı başaracağız.
Özellikle teröristlere karşı
başarı elde eden millî ve yerli SİHAlarımızı ve
silahlarımızı eleştirenlerin Mondros Ateşkes
Mütarekesinde bize dikte edilen zihniyetle aynı çizgide oldukları
bilinciyle mandacı ruhlarına asla geçit vermeyeceğiz, felaket
tellallarına itibar etmeyeceğiz. Her olayda, her durumda milletimize
yalan söylemekten, doğruları çarpıtmaktan ve dezenformasyondan
geri durmayanlara fırsat vermeyeceğiz.
Geleceğin büyük ve güçlü Türkiyesini tüm
vatanperverlerle birlikte inşa ediyoruz. Bize miras olarak
bırakılan bu cennet vatanımızın gelecek nesillerimize
bırakılmak üzere ecdadımızdan aldığımız
kıymetli bir hazine olduğu bilinciyle vazifemizi tamam
edeceğimiz güne kadar yorulmadan, durmadan gayret göstereceğiz,
çalışacağız. Milletimizden aldığımız
emanetin hakkını vermek ve Hakkın rızasını kazanmak
en büyük düsturumuzdur.
Bu duygu ve düşüncelerle, vatanı bize
vatan eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi, Amasya Tamimini
yayınlayıp cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını rahmetle ve minnetle anıyorum, Gazi
Meclisimizi ve milletimizi saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle
söz vereceğim.
Sayın Çelebi
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, sözleşmeli erlerin
taleplerine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sözleşmeli erlerimizin taleplerini Genel Kurula
arz ediyorum: Yedi senelik görev süreleri var, bu süre belirli kriterler
dâhilinde uzatılmalıdır. Uzman çavuş alımlarında
öncelik verilmelidir. Yedi sene görev yaptıktan sonra kamuya
alımları kanunla düzenlendi ancak uygulamada problemler var.
Tecrübeleriyle özellikle bekçi alımlarında
değerlendirilebilirler. Mesai sonrası eve gidiş hakları
problemli. Aile bütünlükleri gözetilerek görevi aksatmadan konu çözüme
kavuşmalıdır. Derece kademeleri, ek göstergeleri, emeklilik
hakları yok, eş ataması yok. Hava değişimi ve
istirahat süreleri artmalı, bu konular çözüme kavuşmalıdır.
Libyadan mavi vatana, Suriyeden Iraka, oradan
Azerbaycana, yurt içi ve yurt dışında kutsal nöbetlerine devam
eden kahraman Silahlı Kuvvetlerimize ve yüce Meclise sonsuz selam olsun.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
2.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, 2019 ve 2021 yıllarında
sel felaketiyle karşılaşan Düzceye DSİ 55inci Şube
tarafından tespit edilen ve bir an önce yapılması gereken
yatırımlara ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2019 ve 2021 yıllarında sel felaketiyle
karşılaşan Düzce ilimizde DSİ 55inci Şube
tarafından tespit edilen ve bir an önce yapılması gereken
yatırımlar vardır. Özellikle sel felaketlerinde yıkılan
köprü ve menfez geçişlerinin yapılması aciliyet arz etmektedir.
Yıkılan köprü ve menfezlerin yapılmasının
ardından bir daha aynı felaketlerin yaşanmaması için
yapılacak olanlarsa DSİ Genel Müdürlüğünce belirlenmiştir.
Özellikle sel barajlarının yapılması, erken uyarı
sistemlerinin faaliyete geçirilmesi bunların başında
gelmektedir. Diğer yapılması gerekenler ise DSİ İl
Müdürlüğümüzün tespit ettiği Akçakoca, Cumayeri, Gölyaka ve
Kaynaşlıda dere ıslah çalışmalarının
yapılmasıdır. İklimin hızla değiştiği
son yıllarda bir daha ölümlü ve maddi kayıplı sellerle
karşılaşılmaması için bu yatırımların
yapılması tüm Düzceli hemşehrilerimizin beklentisidir.
BAŞKAN Sayın Karaduman
3.-
Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, Mahmut Ustaosmanoğlunun
vefatına ilişkin açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Bugün, Türkiyemizin manevi öncülerinden Mahmut
Ustaosmanoğlu Hoca Efendinin vefatını bizler de büyük bir
üzüntüyle öğrenmiş olduk. Ben, ülkemizde hakikaten birçok gencin
özellikle inancımız çerçevesinde yetişmesi için önemli çalışmalar
ortaya koyan Mahmut Ustaosmanoğlu Hocamıza Cenab-ı Haktan
rahmet diliyorum; ailesine, sevenlerine, öğrencilerine, milletimize ve
ülkemize de başsağlığı dileklerimi iletiyorum;
mekânı cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Taşkın
4.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 24 Haziran 2018
seçimlerinin 4üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
24 Haziran 2018 seçimlerinin 4üncü yıl dönümü.
Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçtiğimiz 24 Haziran seçimleri siyasal hayatımız ve demokrasi
tarihimiz açısından tam bir milattır.
AK PARTİ olarak,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde, yirmi yıldır Cenab-ı Hakkın
yardımıyla, milletimizin desteğiyle her seçimde 1inci parti
olduk; özgür, müreffeh ve saygın bir ülke inşa etmek için gece gündüz
çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. Bir yandan önümüze
çıkan engelleri milletimizle birlikte aşarken diğer yandan her
alanda ülkemize yeni hizmetler ve eserler kazandırdık.
Gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşümlerle, icraat ve
yatırımlarla, ulaştığımız hedeflerle
Türkiyenin ne denli güçlü bir ülke olabileceğini dosta düşmana
gösterdik.
Aziz milletimizden aldığımız
güçle, Cumhur İttifakı olarak, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde 2023
hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aycan
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 26 Haziran
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 26 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir.
Amaç, uyuşturucu kullanmayan, sağlıklı toplumdur.
Uyuşturucu madde kullanımı tüm
dünyada artmaktadır. 15-64 yaş grubunun yüzde 5,5i en az bir defa
uyuşturucu madde kullanmıştır. Ülkemizde bu rakam yüzde 3,1
olarak belirtilmektedir. Uyuşturucu madde kullanımı ve kaçakçılığıyla
tüm kesimler ve ülkeler mücadele etmeli, iş birliği
yapmalıdır. Terör örgütleri uyuşturucu madde
kullanımını finansman aracı olarak görmektedir, ticaretini
yapmaktadır. Uyuşturucu madde direkt ölüme sebep olabildiği gibi
tüm organları ve sistemleri etkilemektedir. Sadece sağlık sorunu
değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve hukuki sorundur. Önemli olan,
uyuşturucu madde kullanımına başlamamaktır. Bunun için
eğitim, bilinçlendirme yanında uyuşturucu madde ticaretini ve
satışını mutlak önlemek gerekiyor.
Teşekkür ederim, saygılar.
BAŞKAN Sayın Şimşek
6.-
Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, ormanları yakanların
cezalandırılması için en kısa zamanda bir yasal
düzenlemenin yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, yaz aylarının başlamasıyla beraber
çıkan orman yangınları milletimizi derinden üzmüştür. En
son Marmariste çıkan yangında devletimiz bütün imkânlarını
seferber etmiş; helikopter, uçak ve karadan müdahalelerle yangın
söndürme faaliyetleri yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bu süreç
içerisinde, bu yangınlarda kundaklama ve yangını
kasıtlı çıkarma şüpheleri ortaya
çıkmıştır. Yaz aylarının hemen başında
bununla ilgili gerekli yasal düzenlemeler yapılarak kesin kanaat getirilip
tespit yapıldığı zaman, ormanları yakanların en
ağır cezalarla cezalandırılması için mutlaka tedbir
alınmalıdır.
Ciğerlerimiz yanıyor. Geçtiğimiz
yıl birçok ormanımız kül oldu. Bu yıl da yine maalesef
erkenden orman yangınları başladı. Bununla ilgili mutlaka
gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır, ormanları
yakanların ciğeri yakılmalıdır diyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özsoy
7.-
İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoyun, Mahmut Ustaosmanoğlunun
vefatına ilişkin açıklaması
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) (Hatip tarafından
Bakara suresinin 156ncı ayetikerimesinin bir kısmının
okunması)
Büyük İslam âlimi, ömrünü İslama ve
Müslümanlara vakfeden, binlerce âlim ve hafız yetiştirmiş,
ülkemizin manevi rehberlerinden Mahmut Efendi hazretlerinin fâni âlemden ebedî
âleme irtihal ettiğinin haberini almış bulunuyoruz. Efendi
hazretlerine Cenab-ı Allahtan rahmet niyaz ediyor, ailesine, talebelerine
ve tüm sevenlerine sabrıcemil diliyorum. Mekânı cennet olsun.
BAŞKAN Sayın Özkan
8.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Marmariste devam eden orman
yangınına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Şu an Marmariste devam eden orman
yangını ciğerlerimizi bir kez daha yakıyor. Devletimiz tüm
varlığıyla bölgede ve vatandaşlarımızın
yanındadır. Yangına dakikalar içinde müdahale edilmeye
başlandı. Tecrübeli ekiplerimizin insanüstü gayretle
çalışmaları her türlü takdiri hak etmektedir.
Yangının başlamasından sonra
bölgeye intikal eden Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Vahit
Kirişci ve İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman
Soylu başta olmak üzere, karadan ve havadan müdahale ederek
yangını söndürmek için fedakârca mücadele eden tüm ekibe
şükranlarımı sunuyorum.
Sıcaklıkların yavaş yavaş
başladığı bugünlerde tüm
vatandaşlarımızı ormanlarda yangına sebebiyet
oluşturacak konularda daha dikkatli olmaya davet ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
9.-
Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, AK PARTİ
iktidarının terörle ve organize suç örgütleriyle
yaptığı mücadeleye ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarı
olarak, vatanımızın güvenliği, milletimizin huzuru için çok
çalıştık. Güvenlik alanında da yüz yılın
işini yirmi yıla sığdırdık, özgürlük
düşmanı terörle ve organize suç örgütleriyle mücadelemizden hiç taviz
vermedik. Son altı yılda 11.056 terörist etkisiz hâle getirildi, son
beş yılda 2.040 örgüt üyesi teslim oldu. Sınır ötesi
operasyonlarla güneyimizdeki terör koridorunu engelledik. Yerli İHA,
SİHA ve ATAK helikopterlerimizle güvenlik güçlerimiz çok daha güçlü hâle
geldi. Organize suç örgütlerine karşı mücadelede yapılan
operasyon sayısını da artırdık.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarı olarak, güvenlik alanında
da yüz yılın işini yirmi yıla
sığdırdık.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çakır
10.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Eren Abluka-18 Operasyonunda
şehit olan Astsubay Kıdemli Çavuş Oğuzhan Arduç ile Uzman
Çavuş Turgut İçene ve terörle mücadeleye ilişkin
açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
Diyarbakırın Lice ilçesinde Eren Abluka-18 Operasyonu adıyla
yürütülen askeri harekât sırasında çıkan çatışmada
şehit olan Kıdemli Çavuş Oğuzhan Arduç ve Uzman Çavuş
Turgut İçene Allahtan rahmet, yakınlarına ve ülkeme
başsağlığı diliyorum.
Ülkenin her karış toprağını
terör ve teröristten temizleme adına yürütülen bu mücadelede
canlarını seve seve feda eden güvenlik güçlerimize şükran
borcumuzu ne yapsak ödeyemeyeceğimizi biliyorum. Bu öyle bir süreçtir ki
devlet olarak, millet olarak; kan pahasına, can pahasına mücadeleyi
topyekûn sahiplenme ve üstesinden gelme mecburiyetinde olduğumuzu
işaret etmektedir. Terör üzerinden yapılmak istenenlerin, hedeflerinin
üstesinden ancak terörü yok ederek gelinebileceğini ve bunun için
yapılması gereken her neyse yapılacağını
teröristlerin, destekçilerin ve dünyanın bilmesi gereken en önemli husus
olduğunu buradan tekrar ifade etmek istiyorum.
Şehitlerimize Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır diliyorum.
Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ünver
11.-
Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünverin, AKP iktidarında Karaman
Ovasının su probleminin bir türlü bitmemesine ilişkin
açıklaması
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AKP iktidarında Karaman Ovasının su
problemi bir türlü bitmiyor. AKP döneminde bitirilemeyeceği
kesinleşen Konya Ovası Projesi (KOP)tan gelecek sudan umudun
kesilmesinin çiftçimize yaşattığı hüsrana her yıl
yaşadığı su kısıntısı eklenmektedir.
Karaman çiftçisi, geçen yıl boşaltıldığı için
İbrala Barajından sulamada faydalanamamıştı. Bu
yıl yine bölgedeki çiftçilerimize 4 Temmuz itibarıyla barajın
sulamaya kapatılacağı yönünde SMS mesajı gönderilmektedir.
Su kesildiği takdirde Yeşildere, Ağılönü, Canhasan,
Sudurağı, Beydili, Kızık, Salur köylerimizdeki ekili ve
dikili alanlarda bir yıllık emek boşa gidecektir. Tarım
Bakanlığına ve DSİ yetkililerine sesleniyorum: AKP
yöneticilerinin Dağı, taşı ekin. dediği bir dönemde
ekili alanlarda su kısıntısına gitmek de neyin nesi? Su
bile veremeyecekseniz ya Ekin. diyerek çiftçimize hamaset yapmayın ya da
suyu verin, çiftçimizi mağdur etmeyin.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Topal
12.-
Hatay Milletvekili Serkan Topalın, iktidarın verdiği sözleri
yerine getirmemesine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Verilen sözler hâlâ bugüne kadar yerine getirilmedi.
3600 ek gösterge polislere söz verilmişti, bir türlü getirilmedi. Din
görevlilerine, sağlık emekçilerine
Gerçekten arkadaşlar,
hatırlatmıyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanına?
Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor, söz veriyor ama bir türlü
sözünü yerine getirmiyor.
Şimdi, BÜRO MEMUR-SEN bütün milletvekili
arkadaşlarıma mektup gönderiyor. Diğer memurlara da verilmesi
gerektiğini buradan söylüyoruz, çağrıda bulunuyoruz.
Arkadaşlar, bir daha buradan söylüyoruz: Polis arkadaşlara,
sağlık emekçilerine, din görevlilerine, diğer memurlara 3600 ek
göstergeyi ne zaman getireceksiniz? Verilen sözleri bir kez daha
hatırlatıyoruz. İşsizler ordusu yaratıldı
Türkiye'de. EYTliler, öbür taraftan, yani gerçekten ciddi anlamda
sıkıntıdalar, onların da işini çözmüyorsunuz, Çözeceğiz.
diyorsunuz, çözmüyorsunuz. Ne zaman çözeceksiniz arkadaşlar? Çözülmesini
bir an önce talep ediyoruz onlar adına.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tutdere
13.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, en büyük gider kalemi
akaryakıt olan sektörlerin yaşam mücadelesi verdiklerine ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Enflasyon ve hayat pahalılığı
karşısında parası pul olan vatandaşlarımız,
30 lirayı geçen mazot, 30 liraya dayanan benzin fiyatları
karşısında arabalarına binemez hâle geldiler. Otobüsçüler,
nakliyeciler, servisçiler, sürücü kursları başta olmak üzere, en
büyük gider kalemi akaryakıt olan sektörlerimiz ayakta kalmak için büyük
bir özveriyle yaşam mücadelesi veriyorlar. Vatandaşlarımız
artan otobüs bilet fiyatları nedeniyle seyahat edemez hâle geldiler.
Zamlardan nasibini alan sektörlerden biri de sürücü
kursları. Araba ve eğitmen giderleri, iş yeri kirası, araç
sigorta bedelleri sürücü kurslarını Türkiye genelinde iflas eder hâle
getirmiştir.
Kısacası -buradan iktidara çağrı
yapıyorum- vatandaşın zamlarınıza dayanacak gücü
kalmadı. Ya sandığı getirin ya da bu milletin
yakasından elinizi çekin diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı...
14.-
Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacının, sarımsak ve çeltik
başta olmak üzere kenevir ekiminde bir üs olan Hanönü ilçesinin ziraat
odasının olmadığına ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kızılırmakın en büyük kolu olan
Gökırmak havzasında yer alan, sarımsak ve çeltik başta
olmak üzere kenevir ekiminde bir üs olan Hanönü ilçemizde maalesef ziraat
odası yoktur. Gübreye, ilaca para yetiştirememesine rağmen
üretmek isteyen Hanönülü çiftçilerimiz, odanın sorumluluğundaki her
türlü işlem için, mazotun 30 liraya yükseldiği bu dönemde
BAŞKAN Sayın Erdoğan Atabek...
15.-
Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabekin,
Adapazarının kurtuluşunun 101inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Haziranda
Adapazarımızın kurtuluşunun 101inci yıl dönümünü
kutladık. Biz dedelerimizin harp hikâyelerini her dinledikçe bu ruhla
beslendik, büyüdük; bize millet olmanın, ümitvar olmanın, korkmamanın,
birlikte neler yapılabileceğinin
ışığını nakşetti o hikâyeler. Bu milletin
zora düştüğü zamanlara, Çanakkale'ye, Yemene, İstiklal Harbine
baktığımız zaman vatanı ve milleti için gözünü
kırpmadan kurşunların üzerine atlayan Sakaryalıları
görürsünüz. Yüz bir yıl önce Halit Molla ve silah arkadaşlarıyla
şehrini, vatanını, bayrağını, ezanını,
Kur'anını, sınırlarını, namusunu
çiğnetmeyen kahramanların ocağıdır Sakarya. Bu
destanı bizlere armağan eden, canlarıyla, o mübarek
kanlarıyla sınırlarımızı çizen
kahramanlarımızı ve bugün de aynı şuur ve bilinçle
Pençe-Kilit Operasyonunda şehadet şerbeti içen tüm
kahramanlarımızı rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Ceylan
16.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Gökçeada Havalimanına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Çanakkale, tarihî ve doğal güzellikleriyle ülkemizin en önemli tarih ve
kültür turizm merkezlerinden biridir. Milyonlarca lira harcanarak yapılan
Çanakkaledeki Gökçeada Havalimanının on yıldır
kullanılamıyor oluşu trajikomik bir durumdur. Turizmin
geliştirilmesi hedefiyle açılan havalimanının yeniden aktif
hâle gelmesi sağlanmalıdır. Bu ülkenin kıt
kaynaklarıyla yapılan Gökçeada Havalimanının kaderine terk
edilmemesi ve yeniden ticari uçuşların başlaması için çaba sarf
edilmelidir. Kamu yatırımları hayata geçirilirken gerçekçi
fizibilite raporları hazırlanmalı ve kaynakların çarçur
edilmemesi sağlanmalıdır.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şeker
17.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, ormanların vahşi
madencilik ve yangınlarla yok edilmesine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sivas
İmranlı Maden köyünde 23 adet yeni sondaj yapılıyor ve
buralar vahşi madencilikle kirletiliyor. Bir yandan su kaynakları
tehdit ediliyor. Geçen yıl orman alanları tahrip edildi ve oradaki
meşe ormanları yakılarak meşeden kömür elde edilmeye
çalışıldı. O bölgedeki zararları daha da fazla
artırmadan bu vahşi madencilikten vazgeçmek gerekiyor. Vahşi
madencilik, ormanları bir bir yok ediyor, doğayı tahrip ediyor.
Bir yandan bu vahşi madencilik bir yandan da yangınlar
ormanlarımızı yok ediyor. Ek bütçe geldi, bu ek bütçede uçak
almak için para yok ama yangın seyretmek için çok sayıda
uçağımız var. Bizim yangın seyretme uçaklarına
değil, yangın söndürme uçaklarına ihtiyacımız var.
Önümüz küresel iklim değişikliği nedeniyle yangınların
daha da artacağı bir dönem, mutlaka tedbir alınmalı,
uçaklar ihaleyle değil kendimizin olmalı.
BAŞKAN Sayın Özgürsoy Çelik
18.-
Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelikin, Hatay Devletinin Türkiyeye
katılmasına ilişkin imzalanan anlaşmanın yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bundan tam seksen üç yıl önce 23 Haziran 1939
tarihinde Ankarada, farklı dinleri, kültürleri ve çeşitli
zenginlikleri bünyesinde bulunduran, adını Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün verdiği Hatay Devletinin Türkiyeye katılmasına
ilişkin anlaşma imzalanmıştır. Vatanına sadakatle
bağlı olan Hatay halkı seksen üç yıl önce kendisine
vurulmak istenen esaret zincirini kırmış ve şanlı
tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Kırk asırlık
Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz. sözüyle başlayan bu mücadele, 29
Haziran 1939da Hatay Meclisi üyeleri tarafından oy birliğiyle
Türkiyeye katılma kararı alınmış, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabulüyle de Türkiyenin bir vilayeti olarak
sonuçlanmıştır. Hatay Hükûmetine son verilirken Genel Kurulda
Meclis Başkanının Muhterem arkadaşlarım, bugünkü
fevkalade toplantımızda Meclisimiz en şerefli vazifesini
yapmış, Hatayın kopmaz bir parça olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aygun
19.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, polislerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Polislerimizin koşulları çok
ağır. Polis intihar oranı Türkiye intihar
ortalamasının üzerindedir. Önlem istedik, önerge verdik, sonuç
nafile. İçişleri Bakanı Soylu konunun üzerini kapattı.
Hatta Soylu, polislerimizin görev yaptıkları birimler itibarıyla
fazla çalışma ücreti aldıklarını iddia etti; bu, yalan
bilgidir.
Motorin son bir yılda yüzde 320 zamlandı.
Bir polis Ankaradan Van merkeze taşınırsa ev eşyasına
göre en düşük 17 bin lira, en çok 30 bin lira nakliye ücreti ödeyecektir,
ancak polisimize verilen harcırah ise sadece 6 bin liradır.
Polislerimizin aynı zamanda kıdem
mağduriyetleri de vardır. 2019 yılından bu yana lisans
mezunu amirlere dört yılda bir rütbe terfisi verilmeye
başlanmıştır. Hiyerarşi bozuldu, polis amirleri emir
verdikleri astlarından bir müddet sonra emir alacak duruma geldiler.
Polislerimize 2015 yılındaki gibi iki yıllık kıdem
terfi hakkı geri verilmelidir diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yeneroğlu
20.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlunun, Emniyet Genel
Müdürlüğünün resmî internet sitesinde bir milletvekilinin hedef
gösterilmesi karşısında kayıtsız kalan Meclis
Başkanı Mustafa Şentop ile susan AK PARTİ Grup
Başkanlığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) Bacak
kırma, ev yıkma talimatı verip Hukuk arkadan gelsin. diyen
İçişleri Bakanının bir milletvekilini Emniyet Genel
Müdürlüğünün resmî sitesinden düşman ilan ettirmesine
şaşırmıyorum, ona yakışıyor ancak Kötülük
bizim Bakanımızdan gelirse susarız. duruşu sergileyen AK
PARTİ Grup Başkanlığını da milletimizin
vicdanına havale ediyorum. Polisin edepsiz ve hukuksuz tutumunu geçtim de,
Emniyetin resmî sitesinden bir milletvekilinin hedef gösterilmesine nasıl
susarsınız? Ayrıca, bir milletvekilinin asli görevi olan
milletin hukukunu savunması sebebiyle düşman olarak
tanımlanıp hedef gösterilmesi yanında, TBMMnin
aşağılanması karşısında kayıtsız
kalan Meclis Başkanı Sayın Mustafa Şentop Bey'e de sadece
üzüldüğümü ve bu tutumunu ne kendisine ne de makamına
yakıştırabildiğimi belirtmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Noterler Birliği
Başkanı ve Yönetim Kuruluna Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Noterler
Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu Genel Kurulumuzdalar.
Hoş geldiniz. diyoruz efendim. (Alkışlar)
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Muhammed Levent Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
21.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Eren Abluka-18 Şehit
Jandarma Onbaşı Doğan Dağcı Operasyonunda şehit
düşen askerler ile yaralı askere, Muğlanın Marmaris
ilçesinde çıkan orman yangınlarına, millî güreşçilerimizin
başarısına, yürütülen ikna çalışmaları
neticesinde PKK terör örgütünden kaçan 4 terör örgütü mensubunun güvenlik
güçlerine teslim olmasına ve Eren Abluka-18 Narko Terör Operasyonuna
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Lice ilçesi Göçer Mahallesi kırsalında Jandarma
Komando Alay Komutanlığı unsurlarınca dün yürütülen Eren
Abluka-18 Şehit Jandarma Onbaşı Doğan Dağcı
Operasyonunda teröristlerle çıkan silahlı çatışmada
Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş Oğuzhan Arduç, Jandarma Uzman
Çavuş Turgut İçen şehit olmuş, Jandarma Uzman
Onbaşı Mustafa Can Akdoğan yaralanmıştır.
Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve yüce Türk
milletine başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, Muğla'nın Marmaris
ilçesinde çıkan orman yangınları içimizi acıtmaktadır.
Bu yangınlara karşı âdeta son ateş sönene kadar mücadele
etmeye devam edeceğini herkese göstermiş olan devletimiz, Orman Genel
Müdürlüğümüz 20 helikopter, 14 uçak, 220 arazöz, 20 TOMA, 2 İHA ve 55
iş makinesiyle birlikte 688i orman personeli olmak üzere 1.494 görevliyle
yangınlara müdahale etmiştir. İçişleri
Bakanlığımız, Orman Genel Müdürlüğümüz biteviye
yangın bölgesinde bulunmuş, ellerinden gelen gayreti bütün güçleriyle
göstermişlerdir. Sosyal medyada tezvirat amaçlı ortaya çıkan
bütün söylemlerin, bütün samimiyet ve gayretle ortaya konulan bu mücadeleyi
gölgeleyemeyeceğini düşünüyoruz. Bu noktada yapılan tezviratların
kaynaklarının da neler olduğunun farkındayız.
Doğru haber almak isteyenlerin, gerçek habere ulaşmak isteyenlerin
Orman Genel Müdürlüğümüzün sosyal medya hesaplarından verilen
mücadeleyi takip etmelerinde büyük yarar görmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, İtalyada düzenlenen Uluslararası Güreş
Turnuvasında 130 kiloda mücadele eden olimpiyat 2ncisi, dünya
şampiyonu millî güreşçimiz Rıza Kayaalp altın madalyanın
sahibi olmuştur. Ayrıca, 67 kiloda mücadele eden millî
güreşçimiz Furkan Yıldız da gümüş madalya alarak 2nci
olmuştur. Yüreklerimizi kabartan, Türk Bayrağını
dalgalandırma şerefine bir kez daha nail olan millî
güreşçilerimizi yürekten tebrik ediyor, başarılarının
devamını diliyorum.
Sayın Başkan, İçişleri
Bakanlığından yapılan açıklamada, yürütülen ikna
çalışmaları neticesinde PKK terör örgütünden kaçan 4 terör
örgütü mensubunun güvenlik güçlerine teslim olduğu ifade edilmiştir.
Ayrıca, Eren Abluka-18 Narko Terör Operasyonuyla -bir diğer
adıyla terörün kökünü kurutma operasyonu- 11 ilde 4.200 personelimizin
görev alması da tamamlanmıştır. 205 adreste arama
yapılmış; 245 kilo esrar, 10 kilo sentetik uyuşturucu,
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Başta
İçişleri Bakanlığımız olmak üzere tüm güvenlik
güçlerimizi tebrik ediyor, hepsine kolaylıklar diliyor, Yüce Allahtan yâr
ve yardımcıları olmalarını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN İYİ Parti Grup Başkan
Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu
Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.
22.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Pençe-Kilit
Harekâtı ile Eren Abluka-18 Operasyonunda şehit olan askerlere,
iktidarın orman yangınlarına karşı
hazırlıklarının yetersiz olduğuna, Süleyman Soylunun
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşenere yönelik
ifadelerini aynen kendisine iade ettiğine, afet bölgelerinin siyasi
nutuklar atılacak yerler olmadığına, dış
politikaya, özel okullarda çalışan öğretmenlere,
Yunanistanın adalarda hukuksuz bir şekilde silahlanması ve
askeri üs kurmasına ve iktidarı, Egede ve Doğu Akdenizde
gerekli tedbirleri almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Irakın kuzeyinde devam eden Pençe-Kilit
Harekâtında teröristlerle girilen çatışma sonucu askerimiz
Piyade Uzman Çavuş Sercan Baş şehit olmuştur.
Diyarbakırda gerçekleştirilen Eren Abluka-18 Operasyonunda ise
teröristlerle yaşanan silahlı çatışmada 2 askerimiz
şehit düşmüştür. Aziz şehitlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyor, kederli ailelerine ve milletimize
başsağlığı temenni ediyorum; buna vesile olan terör
örgütü PKKyı ve destekçilerini de şiddetle lanetliyorum.
Yaz aylarının gelişi münasebetiyle
sıcak hava dalgası Türkiyeyi etkisi altına almaya
başlamıştır. Bu durumun yangın afetlerine yol
açacağı aşikârdır. Salı akşam saatlerinde
Muğlanın Marmaris ilçesi Bördübet mevkisinde Amazon Koyu Yedi Adalar
bölgesinde çıkan orman yangını da henüz kontrol altına
alınmamıştır. Hazırlıkların yeterli
olmadığı ortadadır ama hamaset üst düzeyde devam ediyor.
Hükûmetin öngörüsüzlüğü ve stratejik planlama eksikliği münasebetiyle
geçtiğimiz sene günlerce devam eden, yeşil alanları kül eden ve
bölge halkının geçimine büyük darbe vuran orman yangınları
yine bugün tekrarlanmaya devam ediyor. Yaşanan acı tecrübenin üzerinden
bir sene geçmesine rağmen gece görüşlü helikopterlerin hâlâ
envanterimizde bulunmaması çok kolay kabul edilebilecek bir durum
değildir. Bu konudaki eksikliğin ikmali için Hükûmetin derhâl vaziyet
almasını tavsiye ediyoruz. Bu sefer de iş bilmezlik ve ihmal
yüzünden aynı felaketler yaşanmaya devam ederse bilin ki bu
sorumluluktan kurtulamayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Orası bir yangın bölgesi, elbette ki afetler üzerinden
siyaset yapılmaz, afetlerden istifadeye kalkışılmaz,
fırsatçı ve faydacı bir yaklaşım da sergilenmez, bütün
bunları kabul ediyoruz ama Hükûmetin bakanları, özellikle biri
sürekli afet bölgesinde; sel olursa sel bölgesinde, yangın olursa
yangın bölgesinde maksadı aşan ifadeler kullanmaya devam ediyor.
Süleyman Soylu'nun Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener'e yönelik ifadelerini aynen kendisine iade ediyorum. Sayın
Genel Başkanımız devlet yönetmeye namzet bir siyasi partinin
lideri olarak kürsülerde, meydanlarda, vatandaşlarımızın
içinde ve onlarla omuz omuza milletin sesi olmaya devam etmektedir. Hamaseti
siyaset zanneden Soylu, evvela İçişleri Bakanı olmanın
gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmek mecburiyetindedir zira
kendisi devlet ciddiyeti ve insanlık noktasında ahkâm kesebilecek bir
seviyede değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - İktidar partisini uyarıyoruz, afet bölgeleri siyasi
nutuklar atılacak yerler değildir. Soylu, doğal afetleri siyasi
malzeme ve kişisel propaganda olarak kullanmayı lütfen bir tarafa
bıraksın; ilk önce, kendi bürokratlarının Türkiyede izini
kaybettiği 122 bin Suriyelinin akıbetini izah etsin.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı
Erdoğanın Suudi Veliaht Prensle yaptığı son
görüşme net bir biçimde ortaya koymuştur ki dış politika,
kişisel ilişkilerle değil devletin ve milletin
çıkarları üzerinden yürütülen bir alandır ve egemenlik,
yalnızca siyasi değil aynı zamanda ekonomi temelli bir
kavramdır. Jean Jacques Rousseaunun bir ifadesi var, onu buradan dile
getirmek istiyorum: Eldeki para hürriyetin, peşi kovalanan para tam
tersine köleliğin simgesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Yanlış ve dirayetsiz bir yönetim anlayışla
Türk milletini köleliğe teslim edeceğini zannedenler
yanıldıklarını da anlayacaklardır.
Özel okullarda çalışan birçok
öğretmen okulların tatil olması münasebetiyle işsiz
kaldı çünkü sözleşmeleri on aylıktı. Yirmi yıllık
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında öğretmenlerin
sorunları her geçen gün büyümeye devam ediyor. Kadrolu öğretmenler
bile maaşlarıyla geçim zorluğu yaşarken iki ay maaş
alamayacak, evine ekmek götüremeyecek öğretmenlerin durumu
nazarıdikkate alınmalı ve bu alanda adalet temin ve tesis
edilmelidir. Öğretmenler, kutsal meslek icra eden ve gelecek nesilleri
yetiştiren saygın eğitimciler olmaları gerekirken mevsimlik
işçi gibi görülüp iki ay işsiz bırakılmaktadır. Hükûmet
iş bilmezliğiyle öğretmenleri güvencesiz koşullarda
çalışmaya mahkûm ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) İYİ Parti iktidarında öğretmenlerimiz hak
ettiği saygıya kavuşacak, ücretli ve sözleşmeli
öğretmen ayrımı kalkacak ve tüm öğretmenler kadrolu
öğretmen çatısı altında birleştirilecektir.
Bu arada, Yunanistan'ın Keçi Adasını
uluslararası hukuka aykırı olarak silahlandırması ve
burada asker bulundurması dün görüntülenmiştir. Adada helikopter
pisti olarak kullanılan bir yer var, prefabrik 4 yapı ile gözetleme
kuleleri ve Yunan bayrağının iki yanına mevzilenen topçu
bataryaları bulunuyor. Uzun süredir 18 adanın Yunanistan
tarafından silahlandırıldığını dile
getirmemize rağmen, Hükûmet konuyu görmezden gelmiş ve
geçiştirmiştir. Yunanistan'ın yanı
başımızdaki adalarda hukuksuz bir şekilde silahlanması
ve askerî üs kurması asla kabul edilemez. Adalarla ilgili bugüne kadar
yaptığımız ikazları dikkate almadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu,
buyurunuz efendim.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İktidarı hiç değilse bundan sonra
Ege'de ve Doğu Akdeniz'de gerekli tedbirleri almaya davet ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç
Buyurunuz Sayın Oluç.
23.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Merkez
Bankasının bugün yaptığı açıklamaya, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülen 2022 yılı ek bütçe teklifine, GRECOnun
son yayınladığı rapora ve kadın örgütlerinin ve
baroların Danıştayda yapmak istedikleri açıklamanın
engellenmesine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, dünyada enflasyonist bir dönem
yaşanıyor, evet ve ciddi olan ülkeler ve iktidarlar para birimlerine
sahip çıkabilmek için, değerini koruyabilmek için çeşitli
önlemler alıyorlar ve bu önlemlerin başında da faizle ilgili
kararlar geliyor. Ama Türkiye'de 2002 yılından bu yana Türkiye
ekonomisini sıcak para-faiz denklemine mahkûm eden bu iktidar ve onun
güdümündeki Merkez Bankası bugün faizi yüzde 14te sabit tutmaya devam
ettiğini açıkladı. Merkez Bankasının
yaptığı açıklamaya baktığımızda dedik
ki: Acaba Türkiye ekonomisini mi inceliyor Merkez Bankası yoksa başka
bir ülkenin ekonomisini mi? Çünkü diyor ki yaptığı
açıklamada: Fiyat genel düzeyinde sağlanacak istikrar
Merkez
Bankası fiyat genel düzeyinde istikrar sağlıyor yani kararlarıyla.
Ve diyor ki: Ülke risk primlerindeki düşüş
Ya, ülke risk
primlerindeki düşüş diye bir şey mi var? Risk primi 800ün
üstüne çıkmış uluslararası alanda ve ciddi bir
yükseliş var, rekorlar kırıyor risk primi her seferinde ama
Merkez Bankası bunu da görmüyor.
Şimdi, tabii, esas meselenin saraydan türeyen
akıl almaz ekonomi modellerinden kaynaklandığını
biliyoruz ve Merkez Bankası bunlarla zaman geçiriyor ve gerçekten
halkın sofrasına çok ciddi darbeler indiriyor. Şunu biliyoruz:
Türkiye'de bugün reel faizler yüzde 20-30 bandında, resmî faiz yüzde 14'te
tutuluyor ama reel faizler yüzde 20-30 bandında sürüyor. En son Ekonomiyi
kurtaracağız. diye yeni bir şey icat ettiniz bu kur
korumalı mevduattan sonra gelir endeksli senet diye. Onun
yıllık bileşik getiri faizi yüzde 23. Hani yüzde 14'tü, hani
nastı? O da geçti, bir kenara gitti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bütün
bunları görünce insanın aklına şu soru sık sık
geliyor yani son aralıktan bu yana bu soruyu defalarca sorduk, bir kez
daha soruyoruz: Bu durum böyleyken Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı Erdoğan'ın Kimse bizden şunu beklemesin: Bu
iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye
devam edeceğiz. sözünü sarf ettiği gün, dolardaki oynamalardan
kimler kazandı? Bu soruyu sorduk ve sormaya devam edeceğiz. Biz bu
soruyu soruyoruz, o arada ek bütçe geldi, Plan ve Bütçe Komisyonu şimdi
toplantı hâlinde, görüşüyorlar. Ek bütçe deniyor ama yani
aslında ek bütçe değilmiş anladığımız, Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanı bir tweet atmış, diyor ki
makro göstergelerde yaşanan gelişmeler nedeniyle gelirlerde
oluşan yüksek artış yüzünden bu ek bütçe gelmiş.
Bayağı iyi yani durum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Bayağı iyi bir durumla karşı karşıyayız.
Gelirlerde artış olduğu için ek bütçe
yapılıyormuş, çok ilginç. Artan gelirler nereden
kaynaklanıyor? Vatandaşın sırtına bindirilen vergilerden,
baktığımız zaman kalemlerden bunu görüyoruz. Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı mızrağı nasıl çuvalın
içine sığdırırım diye uğraşıp duruyor,
akla ziyan bir açıklama ama hadi onu da bir kenara bırakalım;
Hazine ve Maliye Bakanı Nebati burada açıklamalar yapıyor, diyor
ki yan tarafta: Son yüzyılın en büyük küresel sorunlarından
birinin yaşandığını ve 2020 yılında pozitif
büyüme kaydeden, 2021 yılında ise yüzde 11le G20 içinde en
hızlı büyüyen ekonomimiz
Birçok verilere bakıyoruz, bu
söylediğinde çok ciddi bir sorun var; Türkiye G20 içinde değil
artık, değil mi Sayın Elitaş? Yani tahminlere göre 2021de
dünyanın en büyük 21inci ekonomisi konumuna geriledi Türkiye, 2022de
23üncü sıraya düşeceği öngörüleri var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) -
Dolayısıyla G20yi geçmişiz, biz yukarılara doğru
devam ediyoruz. Allah kolaylık versin diyelim yani bu ek bütçenin niye
getirildiğini biz çok iyi biliyoruz, halk da yakında anlayacak. Bunu
bir kez daha söylemiş olalım, önümüzdeki hafta herhâlde bunu Genel
Kurulda uzun uzadıya tartışacağız.
Türkiye hakkında, daha doğrusu Türkiye'nin
de içinde bulunduğu çeşitli raporlar yayınlanıyor. Avrupa
Konseyinin bir organı olan GRECOnun son yayınlandığı
raporda siyaset ve yargı konusunda son derece önemli belirlemeler var
Türkiyeyle ilgili; hani malum, Türkiye de Avrupa Konseyinin bir parçası
olduğu için. Diyor ki raporda: Daha önceki raporda söylenenlere göre 22 tavsiye
yapmıştık, Türkiye sadece 2sini tatmin edici şekilde
yerine getirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ve diyor ki:
Yasama dokunulmazlıklarıyla uğraşırken bu Meclis,
esas itibarıyla milletvekilleri hakkındaki rüşvet
suçlamasıyla yürütülen ceza soruşturmaları ön plana
alınmalıdır. Tabii ki biz tam tersini yapıyoruz her zaman
olduğu gibi.
Hâkim ve savcı adaylarının seçim ve
mesleğe alım süreçleriyle ilgili olarak yargı erkinin
müdahilliği ve sorumluluğu yerine getirilmiyor. diyor. Tabii, belli
kimin getirdiği; yürütme getiriyor bunu. Rapor niye böyle bir şey
yazıyor anlamadık.
Adalet Bakanının, hâkim ve
savcıların görev dokunulmazlıklarının
kaldırılabilmesine ilişkin izin verebilme yetkisini yargıya
devretmemesi eleştiriliyor. Tabii ki yani Adalet Bakanı yargıya
devreder mi? Bütün yetki ve kararlar yürütmede olacak yani yargı ne ki?
Yargı yürütmenin emrinde olursa ancak bu iktidar için yargı olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum.
HSKnin yürütme erkinden ve siyasi etkiden
bağımsız olmadığını tespit ediyor rapor.
Gerçekten bunlar çok ilginç şeyler söylüyorlar. Yani HSK, yürütme erkinden
ve siyasi etkiden bağımsız olabilir mi bu iktidar altındaki
Türkiyede?
Bir de Hâkim ve savcıların yer
değişikliklerinin rızalarına aykırı olarak
yapıldığını tespit ediyoruz. diyor. Tabii, GRECO
nereden bilsin aslında Türkiye'de bir ödül ve cezalandırma sisteminin
esas itibarıyla bu terfilerde uygulandığını. Yani
böyle tuhaf tuhaf şeyler tespit etmişler, biz de bunu bir kez daha
iktidara hatırlatalım.
Son olarak söylemek istediğim bir konu var
efendim. İstanbul Sözleşmesinin fesih kararının iptali
talebiyle açılan davaların bugün 4üncü grup duruşması
görülüyor. Kadın örgütlerinin ve baroların Danıştayda
yapmak istedikleri açıklama yine engellenmeye
çalışıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Yani kadın
cinayetlerini engellemek yerine kadın örgütlerinin ve baroların
kadın cinayetleri yaşanmasın diye verdikleri mücadele
engellenmeye çalışılıyor. İşte, yine
İçişleri Bakanlığı kolluk ve güvenlik kuvvetlerinin
yeni bir müdahalesinden söz ediyoruz. Yani İstanbul Sözleşmesinin
konuşulması için çeşitli illerden Ankaraya gelen kadınlar,
bırakın, kendileri için çok önemli gördükleri bu sözleşme
hakkında görüşlerini, önerilerini, eleştirilerini açıkça
dile getirebilsinler ve katillere haksız tahrik indirimi yapanları
kahredebilsinler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekilini temsilen Sayın Vecdi Gündoğdu.
Buyurun Sayın Gündoğdu.
24.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdunun, Irakın kuzeyinde ve
Diyarbakırda şehit olan askerlere, İstanbul seçiminin 3üncü
yıl dönümüne, Hükûmetin orman yangınlarıyla mücadelesine, Recep
Tayyip Erdoğanın 8 uçaklık filosuyla yaklaşık 25 tane
yangın uçağı alınabileceğine, orman köylülerinin
durumuna ve tahıl ambarı ülkemizde iktidar sayesinde ekmeğin 5
lira olmasına ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irakın kuzeyinde ve
Diyarbakırda şehit olan askerlerimizi rahmetle anıyorum,
ailelerine sabır, milletimize başsağlığı
diliyorum.
Bugün 23 Haziran, demokrasi tarihimizin dönüm
noktalarından biri olan 23 Haziran 2019 İstanbul seçiminin de
yıl dönümü; baskıya, engellemeye, hukuksuzluğa karşı
yükselen tepkinin de 3üncü yıl dönümü. İstanbul'da demokrasi
şenliğiyle kutlayacağız bu yıl dönümünü. Buradan da
İstanbul'a selam göndermek istiyorum ve bir kez daha kutluyorum.
Bir yıl dönümünü de yine orman
yangınlarıyla yaşıyoruz. Geçen yıl çok büyük acı
çektik. Sadece 2021de geçmiş dokuz yıldaki orman yangını
toplamından fazla alan hasar görmüş durumda;
insanlarımızı kaybettik, hayvanlarımızı,
ağaçlarımızı, canlarımızı kaybettik. Bir
yıl oldu, yine aynı hikâyeler, yine aynı beceriksizlikler.
İki gündür ormanlarımız yanıyor ve tüm gece de yandı.
Orman Bakanı Kirişci açıklama yapıyor: Gece görüşlü
helikopterler 4 Temmuzda gelecek. Türk Hava Kurumunun, THKnin uçakları 1
Temmuzda uçuşa başlayacak. Nasıl bir yönetim, nasıl bir
aymazlık bu, hâlâ anlayabilmiş değiliz. Ya çok fazla
beceriksizsiniz ya da rant için ormanlarımızın cayır
cayır yanmasına da göz yumuyorsunuz. Yangın, afet, sizin
keyfinizi, ihale takviminizi bekleyemez. Sosyal medya hesaplarından
onlarca kez sorduk -önergeler, toplantılar, vatandaş tepkisi- neden
adım atmak için yangının başlaması bekleniyor, buna
hâlâ bir anlam veremedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay
açıkladı, resmî olarak Cumhurbaşkanı envanterinde 8 tane
uçak var. Envanterimize kayıtlı 1 tane yangın söndürme
uçağımız var mı, onu da bilmek istiyoruz ama hâlâ yok. Bu
kadar acıya, bu kadar çağrıya dahi 1 tane uçak
alınmadı. Erdoğanın 8 uçaklık filosunun değeri yaklaşık
1 milyar dolar, yaklaşık 25 tane yangın uçağı
alınabilir. Erdoğanın Yangın yerinde incelemeler
yaptık. diye servis edilen fotoğrafları var. Marmariste
yazlık sarayındaydı, Prens Selmanla pazarlığa
giderken aşağıya bakıyor ve Ne var, ne yok? diyordu aslında.
Uçağına binmek için helikopteriyle Dalamana geçerken yangın
bölgesi üzerinden geçiyor, aslında tüm inceleme de buydu. Erdoğan,
Prensi uçağına kadar el sallayıp uğurladıktan sonra
yine Marmaristeki yazlık sarayına döndü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Şimdi göreceğiz bakalım yangın bölgesine gerçekten gidecek
mi. Giderse bir tavsiyemiz olsun, insanlarımızın kafasına
çay atmasın diyorum.
Sayın Başkanım, ormanları
bekleyen, gençleştiren, değer yaratan, yangında, selde,
fırtınada yaşamlarını tehlikeye atan ormanların
bekçisi orman köylülerimiz de maalesef perişan olmuş durumda.
Seslerini bir türlü iktidara duyuramadılar. Orman köylüsü Vahidi
fiyatlarını artırın. diyor, Kesim, soyum ve
taşıma ücretleri artık çok düşük kaldı. Bunları
artırın ve bir çaresine bakın. diyor ama hâlâ iktidarın
kulakları sağır, gözleri kör olmuş vaziyette.
Ve iktidar sayesinde tahıl ambarı
ülkemizde ekmek 5 lira olmuş 8, 10 olur mu? diye de konuşuluyor.
Artık biz de şunu diyoruz: Getirin sandığı, milletin
önüne koyun, millet de bunun cevabını versin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş.
25.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mahmut Ustaosmanoğlunun
vefatına, şehit Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş
Oğuzhan Arduç ile Jandarma Uzman Çavuş Turgut İçene, Turgut
Reisin şehadete ermesinin 457nci yıl dönümüne, Genel Kurul
gündemine ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen 2022 yılı ek
bütçe teklifine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Müfessir ve mutasavvıf, önemli kanaat
önderlerinden Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca Efendi darıbekaya göç etti.
Ömrünü İslam'a ve ilme adayan, birçok talebe yetiştiren Mahmut
Ustaosmanoğlu'na Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine
başsağlığı diliyoruz; mekânı cennet olsun.
Sayın Başkan, Diyarbakır Lice'de
teröristlerle yaşanan silahlı çatışmada şehit olan
Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş Oğuzhan Arduç'a ve Jandarma
Uzman Çavuş Turgut İçen'e Allah'tan rahmet, ailelerine ve aziz
milletimize başsağlığı diliyoruz. Saldırıda
yaralanan Jandarma Uzman Onbaşı Mustafa Can Akdoğan'a acil
şifalar niyaz ediyoruz. Hiçbir şehidimizin kanı yerde
kalmadı ve kalmayacak. Bir kez daha en güçlü şekilde vurguluyoruz ki
terörün kökünü kurutana kadar mücadele etmek boynumuzun borcudur.
Bugün Türk denizcilik tarihinin büyük
kahramanlarından, modern denizciliğin mimarlarından, Trablusgarp
fatihi Turgut Reis'in Malta kuşatması sırasında
şehadete ermesinin 457nci yıl dönümü. Bugün, kahraman
ecdadımızın izinde ana vatanda, mavi vatanda
kararlılıkla mücadele etmeye devam ediyoruz. Akdeniz'de Türk
hâkimiyeti için büyük mücadeleler vererek zaferler kazanan Turgut Reis'i,
ahirete irtihal etmiş denizcilerimizi ve bizlere bu toprakları vatan
kılan tüm ecdadımızı rahmetle, minnetle yâd ediyoruz.
Bugün, biraz sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde bulunan altıncı yargı paketi olarak bilinen 23
maddelik teklifi görüşmeyi planlıyoruz. Görüşmeler
sırasında tüm siyasi parti grupları adına milletvekili
arkadaşlarımız görüşlerini bizimle paylaşacak ve
onlardan feyzalacağız diye umuyor, düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi,
Plan ve Bütçe Komisyonunda 2022 yılına ilave olarak ek bütçe kanun
teklifi görüşülüyor. Kanun teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmeleri sırasında muhalefetten milletvekili
arkadaşlarımız Bu ek bütçe değil, gerçek bütçedir, yeni
bütçedir. diye ifade ediyorlar ama Anayasanın 161inci maddesi açık
ve net olarak ifade etmiş. Bir bütçe en geç ekim ayının 17sine
kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur ve
aynı yılın aralık ayı itibarıyla da bitirilir.
Biz -sanıyorum bu bütçeyi - 17 Aralık 2021 tarihinde 2022
yılının bütçe görüşmelerini bitirdik, gerçekleştirdik
fakat hem Sayın Bakanın açıkladığı hem de
diğer milletvekili arkadaşlarımızın Plan ve Bütçe
Komisyonunda ifade ettikleri gibi küresel mal, hizmet ve emtia
fiyatlarındaki olağanüstü derecede artışın ortaya
çıkardığı giderler karşısında mali disiplini
elinden bırakmayarak Türkiye ekonomisini idare eden Hazine ve Maliye
Bakanlığı ve diğer kurumlar eldeki gelirlerini
artırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yine, 161inci
maddeye göre kaynağı gösterilmeden ek bütçe, ilave bir bütçe
yapılamayacağıyla ilgili düzenleme açık ve nettir.
Biliyorsunuz, normal bütçelerde harcama kalemlerini yaparsınız,
Şu kadar planlıyorum harcamayı, 1 trilyon lira harcama
yapıyorum. dersiniz, karşılığında da gelir
gösterirsiniz, dersiniz ki Bu gelirin şu kadarlık
kısmını da borçlanarak karşılayacağım. Ama
ek bütçe mantığında hem Anayasanın 161inci maddesi hem de
5018 sayılı Kanunun ek bütçeyle ilgili yaptığı
düzenlemelerde kaynak gösterilmeden herhangi bir bütçe ödemesinin
yapılamayacağıyla ilgili kesin hüküm var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın,
size gerçekleşmeleri ve ek bütçe yapma ihtiyacının nereden
doğduğunu ifade etmek istiyorum. 2021 yılı Ocak-Mayıs
döneminde merkezî yönetim bütçe gelirleri 542 milyar iken 2022 yılı
Ocak-Mayıs döneminde 1 trilyon 84 milyar liraya çıkmış yani
merkezî yönetim bütçe gelirleri gerçekleşmesi yüzde 100 olmuş.
Şimdi, yine aynı şekilde söylediler: Bu, halkın
vergileriyle yapılan bir fazla tahsilat; halkın sırtından
aldığınız, yüklediğiniz vergiler sonucunda ortaya
çıkan bir durum. diye ifade ediyorlar. Zaten merkezî idarenin gelirleri
halkın kazançlarından, elde ettiği gelirlerden kanun
gereğince toplanan hasılanın belli bir oranıdır,
bununla gerçekleştirilir.
Şimdi, vergi gelirleriyle ilgili kısma
bakalım, kimden vergi alınmış, kimden vergi
alınmamış konusuna.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Vergi gelirleri
2021 yılı Ocak-Mayıs döneminde 423 milyar 700 milyon iken yine
2022 yılı Ocak-Mayıs döneminde 881 milyar liraya
çıkmış, artış oranı yüzde 108; gelir ve kazanç
üzerinden alınan vergiler 147den 376 milyar liraya çıkmış,
artış yüzde 154; gelir vergisi yani az gelirli, sabit gelirli olan
küçük esnafın gelir vergisi 80den 116 milyar liraya
çıkmış, buradaki artış yüzde 46; kurumlar vergisi 68
milyar liradan 259-260 milyar liraya çıkmış, kurumlar vergisi
tahsilatındaki artış oranı yüzde 282; mülkiyet üzerinden
alınan vergiler yüzde 23 artmış; dâhilde alınan mal ve
hizmet vergileri
Bu dâhilde alınan mal ve hizmet vergilerinin
açılımında ne var? Aldığımız ürünlerdeki
katma değer vergisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Mesela 2021 ile
2022 Ocak-Mayıs dönemlerindeki katma değer vergisini
kıyasladığımız takdirde yüzde 50,4lük bir
artış söz konusu. Kurumlar vergisinde ne kadardı? Yüzde 282.
Özel tüketim vergisinde yüzde 63,5lik bir artış söz konusu. Gümrük
vergilerinde yüzde 117, ithalden alınan katma değer vergisinde de
yüzde 124 vergi artışı söz konusu. Yani burada ortaya çıkan
gelir artışından dolayı hazinenin, Maliyenin, kamunun
elindeki kaynaklarının yine bu insanlara
Bütçe para toplamak,
gelirleri tahmin etmek, temin etmek ve halkıyla paylaşmaktır;
bütçenin esas tanımı, ifadesi budur. Şu anda bizim
toplayacağımız bütçe gelirleri içerisinde ocak-mayıs
döneminde yüzde 100e yakın artışın olduğu dönemde
bunu da vergiyi ödeyenlerle paylaşmak için ek bütçeyi ihdas ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Elitaş, buyurunuz
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan
Bütçe Komisyonunda gerekli açıklamaları yaptı. Şimdi,
maaş alan kesimlere yaklaşık -rakamları tam bilmiyorum ama
haziran sonu enflasyonuna göre değerlendirilecek- yüzde 40 civarında
bir artış sağlanacak. Bizim bu bütçe içerisinde maaş
ödemelerine harcadığımız rakamlar şu anda personel ve
SSKye devlet primi 216 milyar lira, mal ve hizmet alımı
gerçekleşmeleri 86 milyar lira yani bu bütçenin, yaklaşık ek
bütçenin yaklaşık yüzde 22lik kısmı personel ve
harcamalarına, maaş ödemelerine gidecek. Cari transferler 420 milyar
lira, sermaye giderleri 74 milyar lira, sermaye transferleri 13 milyar lira,
faiz giderleri de 89 milyar lira olmak üzere gerçekleşecek; ek bütçe
büyüklüğünün bu şekilde olması gerekiyor. Yani bunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Hem Anayasada açık ve net hüküm varken hem
5018 sayılı Kanunda açıkça izah edilmişken
Ek bütçe
imkânı bugüne kadar sadece 2022 yılında kullanılan bir
değerleme değil bundan önceki dönemlerde de çok
yapılmış; 95te, 96da, 97, 99, 2003, 2004 ve en son da 2022
yılında ek bütçe yapma ihtiyacı hasıl olmuş. Ek bütçe
yapma ihtiyacı da toplanan gelirlerin, kamunun kaynaklarının
yine kamuyla, milletle paylaşması adına yapılan bir
düzenlemedir. Bugün inşallah Komisyon görüşmeleri bitirdikten sonra
tahmin ediyorum önümüzdeki hafta da ek bütçeyi görüşerek hayata
geçireceğiz diye ümit ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Efendim,
Sayın Elitaş adımı vermeden söylediklerime dair birkaç
saptamada bulundu, bir ufak düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Yapın efendim, buyurun.
26.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Elitaş, sizin bu bahsettiğiniz
artış oranı var ya gelirlerde, o neyin artış
oranı biliyorsunuz değil mi? Enflasyon artış oranı.
Yani sizin ekonomi politikalarınızın
yanlışlığından doğan enflasyon artış
oranı işte, bu bütçeyi yapmanızı gerektirdi ve enflasyon
nedeniyle fiyat artışlarından rekor vergi topladınız
halktan -ben halkın sırtından alınanlar derken onu
kastediyordum- ama bunun dağıtımına gelince -siz de biraz
evvel rakamları verdiniz- kimlere
dağıttığınız görülüyor. Mesela faiz harcamalarına
ek 90 milyar lira veriyorsunuz; hani faiz nastı ya, 90 milyar lira oraya
gidiyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Kur
korumalı mevduat, ek 40 milyar Türk lirası; ekonomiyi kurtaracak
büyük icat. Yani vergi yükü arttı halk için ve toplanan bu vergiden
oluşan fazla geliri nereye harcıyorsunuz şimdi, kime
veriyorsunuz? Bu faiz harcamaları ve kur korumalı mevduatla bir avuç
insana. Peki, önemli bir kısmı dediğiniz gibi personel
harcamalarına gidiyor çünkü öyle bir iflas noktasına getirdiniz ki
ekonomiyi, milletin maaşlarını ödeyemeyecek duruma geldiniz,
sorun buradan kaynaklanıyor. Ben bunu anlatmaya
çalışıyordum o yüzden yani bunu, tabii haftaya Sayın
Kubatın söylediği gibi de daha detaylı tartışacağız.
Ben sadece bir ön giriş olsun diye bunları söyledim.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben de bir
saptama yapabilir miyim bu yanlışlarıyla ilgili, farklı
görüş
BAŞKAN Efendim, isminize hitaben bir
açıklamada bulundu, siz de bir cevap verin efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben de cevap
vermek değil de
Ben de farklı bir saptama yapmak istiyorum,
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
27.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi,
Sayın Başkan, 2022 yılı bütçesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kabul ettiği bütçede faiz harcamalarına 240 milyar lira
öngörmüşüz, hedeflemişiz. Şu anda Komisyonda görüşülen ek
bütçede yani ikinci altı aylık süredeki ilave edilecek faiz
harcaması 89 milyar lira koymuşuz. 240 milyar liralık faiz
harcamasının toplam gelirler içerisindeki payı yüzde 13,5 iken
ek bütçeyle birlikte 2022 yılı bütçesinin tamamındaki faiz
payı yüzde 11e düşmüştür. Yani 2022 yılı bütçesi ile
şu andaki bütçeyi birlikte yaptığımızda yüzde 13,5tan
yüzde 11e düşen bir faiz harcamasıyla karşı
karşıyayız. Burada elde edilen gelir
Bakın, pandemi
döneminde olağanüstü derecede emtia fiyatları ortaya çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ben dünyadaki
enflasyon oranlarıyla ilgili bir konuyu ifade etmek istemiyorum.
Bakın, bugün Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 8e
çıkmış enflasyon, İngilterede yüzde 9 küsur olmuş
enflasyon; bütün ülkeler enflasyon canavarıyla mücadele etmek için
ellerinden gelen gayretleri gösteriyorlar. Aynı şekilde, enflasyonla
birlikte muhakkak ki fiyatların göreceli artışından
kaynaklı, fiyatlardan dolayı ortaya çıkacak göreceli
kârların da vergisi ortaya çıkacak ama şurada gördüğümüz
rakamlarda
Bir yıllık, bir buçuk yıllık pandemi döneminde
-ki o çerçevede 250 milyar lira işletmelere, çalışanlara kaynak
desteği sağladık- çalışmayan işletmelerin olduğu,
istihdamın hemen hemen yüzde 60a düştüğü, verimliliğin
yüzde 60a düşürüldüğü bir dönemde bugün yüzde 80e yakın bir
kapasite kullanım oranı yaşıyorsak cumhuriyet tarihindeki
belki en yüksek kapasite kullanım oranlarından birini şu anda
idrak ediyoruz demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu çerçevede,
bir buçuk yıl önce demir fiyatları 5 liraydı, şimdi 14
lira. Eğer stoklarında demir bulunduran bir müessese varsa
2020
yılının başında 4-5 liraydı, şimdi 13-14
lira; 18 liraya çıktı, 14 liraya düştü. Bu çerçevede, 2020
yılının başında herhangi bir emtiasını
elinde bulunduran, stokta bulunduran firmalara, vergi usulü çerçevesinde ve tek
düzen muhasebe sistemine göre, ilk giren ilk çıkar hesabıyla
yapılan muhasebe kayıtlarına göre zaten elde tuttukları
varlıklarının değer artışından ortaya
çıkan bir kazanç vergisi hasıl olmuştur. Burada -dar
gelirlilere, sabit gelirlilere- gıda maddelerinde katma değer
vergisini yüzde 1e düşürdük. Yani aslında o düşmemiş
olsaydı, yüzde 8den yüzde 1e düşmemiş olsaydı; mobilyada,
konutta belirli ölçülerde bunlar düşmemiş olsaydı dâhilde
alınan katma değer vergisi yüzde 50 yerine belki yüzde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitiriyor musunuz efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Son cümlem
Sayın Başkanım, on saniyede bitiriyorum.
Katma değer vergisindeki artışın
ek bütçede
2022 yılı bütçesinde yüzde 50 yerine belki yüzde 70,
yüzde 80lere yani nihai tüketicinin ürün alırken tüketim malına
ödediği verginin belki yüzde 80, yüzde 90lara ulaşacağı
bir durumdu. O anlamda, bu, fazladan elde edilen gelir ve hasılayı
yine milletle paylaşma bütçesidir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yarın
nasıl olsa tartışacağız...
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tabii, tabii; 2
rakamda bir düzeltme yapmak istiyorum sadece, yeni bir sataşma
yaratmayacağım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Oluç.
28.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) OECD
ülkelerinde ortalama enflasyon yüzde 9,18; Çin modeli dediniz, Çinde
enflasyon yüzde 2,1; Güney Kore modeli dediniz, enflasyon 5,4; Japon modeli
dediniz, yüzde 2,5 enflasyon; bizdeki, TÜİKin verilerine göre yani
hormonlu verilere göre yüzde 75 civarında. Şimdi,
dolayısıyla dünyadaki enflasyon ile bizdeki enflasyon arasında
çok ciddi bir fark var.
İkincisi de dünya enflasyon yaşıyor
hakikaten, enflasyonist bir sorun ve bunu çözmek için faiz
artırımı vesaire gibi birtakım enstrümanları
kullanıyorlar fakat siz faiz sebep, enflasyon sonuç diye bir tez
peşinden gittiğiniz için o enstrümanı da kullanma imkânına
sahip değilsiniz artık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Ne oldu
şimdi? Şimdi ek bütçe.
Peki, Sayın Elitaş, bir tek şey
söyleyeceğim size, bunu tartışacağız sonra fakat
bakın, ben 17 Aralık 2021'de, geçen sene burada bütçeyi
konuşurken Bu bütçenin bütün öngörüleri yanlıştır, yüzde
75 sapma var; gelin, ek bütçe konuşalım. dedim altı ay önce.
Şimdi, altı ay sonra geldiniz, yüzde 74 sapmayla ek bütçe
konuşuyorsunuz. Peki, altı ay ne oldu? Yazık değil mi bu
ülkenin kaynaklarına?
Bu kadar söylemek istediğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Oluç, dünya resesyonu tartışıyor; Türkiye büyümeyi
tartışıyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Türkiye
çöküşünü tartışıyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Siz de o
resesyondan biz fırsat yaratacağız diye düşünüyorsunuz ama
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dünya
stagflasyon içinden nasıl çıkarız diye düşünüyor, Türkiye
büyümeyi tartışıyor.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu ve arkadaşları tarafından, devlet
kurumlarının yıpratılmasının sebep ve
sonuçlarının, bu istenmeyen durumun menfi neticelerinin giderilmesi
için yapılması gerekenlerin araştırılması
amacıyla 22/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2022 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
23/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/6/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Yavuz
Ağıralioğlu ve 20 milletvekili tarafından, devlet
kurumlarının yıpratılmasının sebep ve
sonuçlarının, bu istenmeyen durumun menfi neticelerin giderilmesi
için yapılması gerekenlerin araştırılması
amacıyla 22/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 23/6/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Yavuz Ağıralioğlu.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, milletin
kıymetli vekilleri; parti grubumuz adına verdiğimiz önerge,
Türkiye'de biraz önce yaptığımız tartışmayı
da havi bir önergedir. Devlet kurumlarının yıpranması,
yıpratılması; devletin kurumlarıyla tefessüh etmesi üzerine
parti grubum adına kalbinize, vicdanınıza, sizin vesilenizle de
milletin dimağına hatırlatmayı vazife bildiğim birkaç
hususu arz edeceğim.
Devlet milletin teşkilatlanmış,
tecessüm etmiş hâlidir. Türk devletinin hizmetini görmeyi
teşkilatlanarak yapmaya çalıştığı bu cihazın
memleketine, milletine yaşattığı, yaşatabildiği,
sunabildiği konforun, güvenliğin, huzurun sonuçları üzerinden
devletin verimliliği takip edilebilir. Devletin, milletin varlığına
nezaret etmek için teşkilatlanmış bu cihazda; efendim, milletin
zenginliğine, milletin huzuruna, milletin esenliğine, milletin
yarın endişelerine yetebilen, kurumlarıyla gürleyen,
kurumlarıyla varlığını milletine hissettirebilen bir
devletten bahsedebileceksek bu kurumların
saygınlığıyla alakalıdır. Devlet
kurumlarıyla görünür. Devletin kurumları, hizmetine talip olduğu
milletin zenginliğine, konforuna, güvenliğine, hakkına, hukukuna
nezaret edecek olan ciddiyetin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Bütün
kurumlarıyla devlet, aslında Türk varlığının,
Türk milletinin varlığının yarınlara
taşıyabileceği ne varsa kıymetlendiren, verimlendiren,
bunları geliştirebilen, güçlendirebilen iradesinin de görünebilme
imkânını bulabildiği cihazın ismidir.
TÜİK devlet kurumudur, Anayasa Mahkemesi devlet
kurumudur, devlettir; efendim, Millî Savunma Bakanlığı
devlettir, bakanlıklar devlettir; İstatistik Kurumu devlettir.
Devletin hizmetini, milletin hizmetini görsün diye istihdam edip, liyakatli
bulup devletin hizmetiyle buluşturabileceği bütün insanlar aslında
bu verimlilik kapasitesinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
Efendim, Türk milleti fakirse devletin
kurumları niçin itibarlıdır? Efendim, Türk milleti geçim
zorluğu, darlığı çekiyorsa devletin kurumları niçin
başarılıdır? Efendim, Türk milletinin satın alma gücü
bu kadar azalmışsa bu işlere yetebilmek için organize
olması gereken kurumlar niçin başarılı muamelesi
görmektedir, niçin başarılı kurumlardır? Bizim şöyle
bir şeye ihtiyacımız vardır: Türk devleti,
kurumlarıyla, Türk milletinin varlığına nezaret edecek olan
aklı, istihdam politikasını, üretim kapasitesini, liyakatli
istihdam edebilme organizasyonunu, muhasebe edebilmeyi, doğru ile
yanlışı muhasebe edip doğruları yanlıştan
tefrik edebilme kabiliyetini göstermek zorundadır. Devlet birtakım
politikalar uyguluyor Hükûmetiniz vasıtasıyla, sonuçlarını
milletin bu kadar ağır ödediği politikalardan dönme kapasiteniz
nedir mesela sizin? Merkez Bankası bugün enflasyonla mücadele etmek
zorunda olan kurum olarak faizi 14 olarak açıklıyor. Politika
faiziniz ile piyasaya vermek zorunda olduğunuz faiz arasındaki
farkın maliyetini milletimize ödetiyorsunuz; ne olunca devlet dönecektir?
Mesela, devlet kurumlarının zekâsının kapasitesini
nasıl ölçeceğiz biz? Devlet kurumlarının
yanlıştan dönme kapasitesini nasıl ölçeceğiz biz? Dolar kaç
olunca, faiz kaç olunca, enflasyon kaç olunca devlet kurumsal olarak Bu
yaptığımız politika yanlış oldu. deme
imkânı bulacaktır; bunu merak ediyoruz. Efendim, her şeyi yapma
hakkı olan, yürütmenin başında her şeyi yapma yetkisiyle
bulunan Cumhurbaşkanı dâhil, bütün bakanlarımız
uyguladıkları politikalarla Türk milletini bu şartlarda
yaşatıyorlarsa bu kapasiteyi böyle kullanmanın muhasebesini
devletin hangi kurumu yapacaktır?
Devlet, bünye gibidir, insan bünyesi gibidir.
Hastalıklara karşı güçlü olmak, bünyeyi güçlendirip dışarıdan
saldırılara karşı devleti milletiyle beraber güçlü
kılmak zorunda olan bu kapasiteyi kullanan mekanizmayı nasıl
muhasebe edeceğiz biz? Biz, buralarda Hükûmete sorduğumuz hiçbir
sorunun cevabını alamıyoruz. Grup Başkan Vekilleri,
bakanlarımız ya da Hükûmet yetkilileri zaman zaman
yaptığı açıklamalarda istedikleri gibi görme
fırsatını değerlendiriyorlar. Büyümeye eksi büyüme,
enflasyona hayat pahalılığı, işsizliğe de
İş arayanların sayısında artış var. diye
mukabele edince devletin sorunlarla yüzleşme kapasitesinin bile
olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, devlet,
kurumlarının ciddiyetiyle ayakta kalabilir. Meseleleriyle
yüzleşmeyi bile başaramayan bir devletin yönetiminin bir an önce
ciddiyete, bu topraklarda varlığımıza bin yıldır
nezaret eden devlet olma müktesebatına uygun davranmaya yetebilecek
kurumsal kapasiteye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bir
dakika istirham ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Türk
devletinin akla, Türk devletinin izana, Türk devletinin ferasete, Türk
devletinin merhamete, Türk devletinin terbiyeye, Türk devletinin problemlerle
mücadele edebilecek ciddiyete ihtiyacı vardır. Türk devletinin, gürül
gürül çağlayan kurumlara ihtiyacı vardır. Türk devletinin,
istatistiklerinin, hesaplamalarının, öngörülerinin,
programlarının dünya tarafından ciddiye alınacak kadar
detay hâkimiyetine ihtiyacı vardır, liyakate ihtiyacı
vardır, iyi eğitime ihtiyacı vardır, iyi eğitilmiş
bu programlarla yapabildiği programların sonuçlarını
yönetebilecek bir güce ihtiyacı vardır. Yaptığı hiçbir
program hedefi tutmayan, yaptığı hiçbir kalkınma
perspektifi sonuç alamayan, problemlerle yüzleşemeyen, problem çözemeyen,
problem çözme iddiasına rağmen, yetkilerine rağmen memlekete
nefes aldıramayan bu ciddiyetsizlik, devlet kurumlarındaki tefessühün
nerelere vardığının en bariz örneğidir. Toparlamak,
milletin borcudur, millet adına milletvekillerinin borcudur.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
söyleyeyim ki biz ilk olarak insan diyoruz. Devletten önce insan gelir.
Adalet, devletin temelidir. Niye? Çünkü insanlar adalet beklemektedir. Devlet,
insan içindir; bunu unutmayalım. İktidar yıllardır
Şeyh Edebalinin sözünü hatırlatır İnsanı yaşat
ki devlet yaşasın. der fakat uygulamaz. Uygulamada ne vardır?
Devleti güçlendir ki insan haddini bilsin. Bunu yapıyor veyahut da son
günlerde yaptığı gibi insan öldürenle anlaş ki devlet
güçlensin. İktidar bu zihniyette arkadaşlar, İnsan öldürenle
anlaş ki devlet güçlensin. diye düşünüyor. Kral Selmanla
anlaşma nedir ki? Kral Selman Türkiyeye geldi, aynı zamanda dosyanın
Suudi Arabistana gönderilme kararına şerh düşen hâkim de
Kahramanmaraşa gönderildi. Hâkim Nimet Demir bu sürgün
karşısında ne diyor biliyor musunuz? Emekliye
ayrılacağım. diyor. İşte, Türkiyede devletin
tablosu, resmi bu. Kral Selmanın geldiği gün bu karara şerh
düşen hâkimin Maraşa gönderilmesi, emekliye sevk edilmesi, olay bu.
Şimdi, bakın, Türkiyede şu anda
devlet ve millet ayrışmış durumda, büyük bir uçurum var,
insanlar devlete güvenmiyor; ezilenler, her kesimden ezilen insan devlete
güvenmiyor, büyük bir uçurum var. Hukuk devleti diyoruz ama ortada devlet
yok, devlet. Bunları yapan devlet olabilir mi arkadaşlar? Bakın,
devlet olması için çok önemli bir anayasanın ortada olması
lazım. Güçlü devlet aygıtına karşı anayasalar toplumu
koruyan sözleşmelerdir, onlarsız olmaz. Siz devletle neyi
kastediyorsunuz? Bakın, önceden İsraille anlaştınız,
Mavi Marmara meselesini kapattınız; şimdi Suudi Arabistanla
Kaşıkçı meselesini kapatıyorsunuz. Bakın, partimiz
önünde vekilimize Seni duvara çivilerim. diyen kişiye karşı
susmak mı devlet olmak? Sayın Yeneroğluna hakaret, küfürler
eden polis karşısında susmak mı devlet olmak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Boğaziçi Üniversitesinin kapısına, bu üniversitenin kapısına
bilim istediği için zincir vurmak mı devlet olmak? Yazıklar
olsun! 1992lere dönmek mi devlet
1992 Cizre, 2022 Van Başkale
O
günlerde de şiddet estiriliyordu insanların üzerinde, şimdi de
gözaltına almak istediği kişi için 400 mermi sıkan bir devlet
anlayışıyla karşı karşıyayız. Böylesi
bir anlayışı kabul etmiyoruz arkadaşlar. Biz Devlet
sarayla, zorbalıkla olsun. demiyoruz; Devlet hukukuyla, adaletiyle
tezahür etsin. diyoruz, başka bir şey demiyoruz ve gerçekten hiç
olmadığı kadar devletin hukukunun ayaklar altına
alındığı bir dönemde hukuk devleti istiyoruz, başka
bir şey değil.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konumuz, devlet kurumlarının itibarı.
Devlet büyük bir makinedir, çarkları düzgün ve uyumlu dönerse işler.
En başından söyleyeyim: Devletin çarklarına bilerek ve isteyerek
çomak soktu AKP iktidarı, âdeta devlete, devletin itibarına
düşmanlık edildi. Atatürkün kurduğu dış
politikayı terk ettiniz ve maalesef dünyada itibarsız bir ülke hâline
getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, bakın, dün,
katil dediğiniz Suudi Prensini devlet töreniyle
karşıladınız. Bakın, önce selam vermiyordu, selam
vermeden kucaklaşmaya
Bu hâl sizin utancınızdır, bu hâl
sizin utancınızdır değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, bir başka
Video göstereyim size,
bir dinleyin, Allah aşkına bir dinleyin.
(Hatibin tablet bilgisayardan bir ses kaydı
dinletmesi)
VELİ AĞBABA (Devamla) Dinleyin. Marmaris
yanarken sarayda oynuyorlar, Marmaris yanarken sarayda milletin
parasını Arap müziği eşliğinde yiyorlar; haram olsun,
zehir zıkkım olsun bunlar! (CHP sıralarından
alkışlar) Bu memleketin değerlerini yok ettiniz,
parasını iç ettiniz. Maalesef katilini eğlendiren bir siyaset,
katiliyle dans eden bir siyaset. Dün katil dediğiniz adam, bugün sizin
dostunuz, arkadaşınız, dans arkadaşınız
değerli arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, kürsüden bir
şey dinletmeyelim efendim.
Buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi,
Birleşik Arap Emirliklerine Şerefsiz! dediler, sonra para için
eteklerini öptüler; şu düştüğümüz hâle bakar
mısınız, düştüğümüz hâle. Sadece bu mu?
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Eteği sen öpersin
ancak, eteği sen öpersin! Terbiyesizlik etme!
VELİ AĞBABA (Devamla) Dün İbrahim
Anlaşması için meydan okuyanlar ramazan ayında Mescid-i Aksaya
saldırdılar, ramazanda sıcak sıcak mesaj verdiler. Herzog
sizin dostunuz! Katil dediğinizle dost oldunuz!
Değerli arkadaşlar, dış
politikayı yerle bir ettiniz, Türkiyenin itibarını yerle bir
ettiniz! Maalesef ne sizi ciddiye alan var ne de sizinle ciddi konuşan
var. Biliyorlar ki siz paraya teslim olmuş durumdasınız, para
için her şeyi yaparsınız! Nasıl ki Rusyanın
kapısında beklediniz; nasıl ki dün kötü dediğiniz
Mısıra, Sisiye adam gönderiyorsunuz; para için her şeyi
yapacak bir siyaset anlayışıyla karşı karşıyayız.
(CHP sıralarından alkışlar)
Ya, hele şu Marmarise bakın, Marmarise!
Değerli arkadaşlar, bunlar Türk Hava Kurumuna düşmanlık
ettikleri için geçen yıl uçakları kaldırmadılar, Ders
alın. dedik. 20 uçak kiralamışlar değerli arkadaşlar,
ne zaman gelecek? 4 Temmuzda. Ya, insan Allahtan korkar!
Bakın, değerli arkadaşlar, uçak var
ama yangın söndürmek için değil sefa sürmek için var,
yangını seyretmek için var. Buradan söylüyorum: Yangını
seyretme uçağını satın, yangın söndürme
uçaklarını alın. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu yangının sorumlusu sizsiniz; tedbir almayan, çapsız,
liyakatsiz devlet anlayışı değerli arkadaşlar!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Veli Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şimdi ucu size dokunacak, durun.
Bir taraftan evine ekmek götüremeyen insanlar,
KPSSden 100 aldığı hâlde atanamayanlar, diğer taraftan
bankalara, devletin kurumuna yandaş atamalar. Devleti âdeta bir
çiftliğe dönüştürdünüz.
Bakın, şu resme bakın, şu resme,
şu fotoğrafa bakın: Bunların hepsi banka yönetim kurulu
üyesi. İtirazınız varsa söyleyin. Bunların hepsi banka
yönetim kurulu üyesi. Bakın, iyice bakın, devleti âdeta bir
çiftliğe dönüştürdünüz değerli arkadaşlar. Bakın,
Türkiye'de, Anadoluda iki kötü atasözü var. Biri Bal tutan
parmağını yalar. Yahu, siz balı bırakın,
kovanı yediniz kovanı, arıyı yediniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir kötü atasözü daha var: Devletin
malı deniz, yemeyen domuz. İktidara geldiğimiz zaman Devletin
malı deniz, yiyen domuz oğlu domuz. diyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Bağırma!
HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay)
Bağırma!
VELİ AĞBABA (Malatya) Hadi oradan hadi!
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Yakanları,
ormanı yakanları tanıyor musun?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen de var
mısın? Sen de yiyor musun bir şeyler?
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Ormanı
yakanları tanıyor musun?
VELİ AĞBABA (Malatya) Şuna bak ya,
şuna şuna! Utanmazlar!
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Ormanı
yakanları tanıyor musun?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen de aldın
mı ihale? Söylesene!
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Ormanı
yakanları tanıyor musun sen?
VELİ AĞBABA (Malatya) Ormanı yakan
sensin, senin gibi çapsız, liyakatsizler
(CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Geç yerine!
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Tanıyor musun
ormanı yakanları?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hadi oradan! Bir
de devlet yönetiyorsunuz.
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Basın
açıklaması yaptırın ormanı yakanlara.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hadi oradan, hadi!
Çapsızlar!
EYÜP ÖZSOY (İstanbul) Çapsız, yürü!
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar)
Tabii işine gelmiyor, işine gelmiyor.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Yusuf Ziya Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF ZİYA YILMAZ
(Samsun) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
İYİ Parti grup önerisi üzerine AK
PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, değerli
arkadaşlar, biraz önceki hatibin ve ondan önceki hatiplerin de ifade
ettiği tarzda hamasi sözlerle incitilecek, refüze edilecek hatta
tefessüh gibi bir kelimeyle tanımlanacak bir devlet değildir.
Devlet hepimize ait bir şeydir, hepimizin bir üst çatısıdır
ve hepimiz için kutsaldır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin köklü ve güçlü bir devlet olmadığını
kimse söyleyemez; vatandaşıyla bir vücut olmuş, devleti milleti
kenetlenmiş, bu ülkede halkımız devletine, bayrağına,
topraklarına, devletin kurumlarına ayrı bir kutsiyet
atfetmiştir. Bizim bu anlayışımız kültürümüzün,
inancımızın da eksiksiz bir parçasıdır. Anadoluda
1299da küçük bir beylikten dünyanın en büyük imparatorluğu hâline
gelmiş Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetimizin
100üncü yılını kutladığımız bugüne kadar
milletimiz devletimizi tırnaklarıyla gurur duyarak, onur duyarak
inşa etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Cumhuriyeti devleti halkı için vardır. Eğitimden
sağlığa, tarımdan ulaşıma, her alanda köklü
çalışmalar, hizmetler yapmış bir siyasi hareket olarak da
bu devleti onore etmeye, yüceltmeye çalışmaktayız. Devletimizin
her kurumunun güçlenmesi, hizmet alanının daha
sağlıklı hâle gelmesi, her bir
vatandaşımızın devlet hizmetlerinden en iyi şekilde
yararlanması için büyük mücadeleler verilmektedir. Bu devletin hangi
vesayet odaklarının vesayetinin baskısı altından
nasıl demokratik bir devlet hâline geldiğinin son yirmi yıl
içerisinde hepimiz birlikte tanığı olduk.
Değerli arkadaşlarım, ne olursa olsun
devlet kurumlarının ayrım taraf itibarsızlık
gibi söylemlerle bir araya gelmesi asla düşünülemez. Biraz önce
söylediğim gibi tefessüh gibi kelimeler hepimiz için kutsal olan bu
yapıya söylenmiş olan haksız bir tanımdır. Devlet
kurumlarımızın itibarının
sarsıldığı, güven olmadığı, devlet-millet
ayrışması gibi söylemleri ben bu ülkenin bir ferdi olarak kabul
edemiyorum. Özellikle dünyadaki gelişmelerden kaynaklı
sorunların ülkemize yansımalarının ortaya
çıkardığı olumsuzlukları fırsata çevirerek
halkın devletine güveninin azaldığı; mutsuzluk, ümitsizlik,
karamsarlık oluşturmaya çalışılmasının
kimseye bir faydası yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Gençlerimizin,
sağlık çalışanlarımızın,
öğretmenlerimizin, polislerimizin, emeklilerimizin yani bu ülkede
yaşayan herkesin sorunlarını çözen AK PARTİ siyaseti
olmuştur, bundan sonra da yine öyle olacaktır, varsa yine bu
sorunları çözecek yine AK PARTİ siyaseti olacaktır. Devlete
güven hepimiz için vazgeçilmezdir. Başta düşünce, ifade, inanç,
eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlükleri olmak üzere, bütün sivil
ve siyasal özgürlükleri çoğulculuğun, barış ve uzlaşmanın
temel şartı olarak gördük. Bu, bizim parti
programımızın temel felsefesini oluşturmaktadır.
Başka Türkiye olmadığının
altını çizerek tüm siyasi hesapların kenara
bırakılması; özellikle devlet kurumlarımızın
güçlenmesi, devlet-millet kaynaşması için herkesin el ele vermesi
gerektiğini düşünüyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde gereken her şey
yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) Biz devletimize,
halkımıza her zaman güveniyor, her şeyi birlikte
başaracağımıza özellikle inanıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik, laik, sosyal
bir hukuk devletidir. Milletin hizmetinde, milletin refahı için
çalışan bu kurum hepimizin bir üst kurumudur, başımızın
tacıdır.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve arkadaşları
tarafından, orman yangınlarına karşı alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
23/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 23/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Haziran 2022 tarihinde İzmir Milletvekili
Sayın Murat Çepni ve arkadaşları tarafından (19588 grup
numaralı) orman yangınlarına karşı alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 23/6/2022 Perşembe
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Meclis, öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Orman yangınları ve alınması
gereken önlemlerle ilgili verdiğimiz araştırma önergesi üzerine
söz aldım. Bu vesileyle ekranları başında bizleri izleyen
sevgili halkımızı da buradan selamlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ekosistemin,
ormanların aslında ne kadar önemli olduğu ve yasalarla bunun
korunmasının devletin sorumluluğunda olduğu
açıktır. Bakın, Anayasa'nın 169uncu maddesi,
ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi
için gerekli tedbirleri almayı devletin sorumluluğu olarak
belirliyor. Yine, uluslararası birçok sözleşme de bunu ifade ediyor.
Bakın, 1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve
Kalkınma Konferansında yayınlanan Rio Deklarasyonunda, toprak
ve su varlıklarının, biyoçeşitliliğin, ekosistemin
korunması, iklim değişikliğinin etkilerinin
azaltılması açısından ormanların önemi kabul
edilmiştir. Ormanları her türlü tehdit ve tehlikelere karşı
korumayı, güvence altına almayı öngören Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi,
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler
Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi aslında bağlayıcı
kararlardır. Ancak hepimiz biliyoruz ki küresel iklim krizi, enerji ve
madencilik yatırımları, orman alanlarının imara
açılması ve orman alanlarının niteliklerinin
değiştirilerek parçalanması gibi pek çok nedenin yanı
sıra her yıl yaşanan orman yangınlarıyla Türkiye orman
varlıkları günbegün azalıyor, yok oluyor. Bakın, Orman
Genel Müdürlüğünün 2021 Yılı Faaliyet Raporuna göre, 2017
yılında 2.411, 2018 yılında 2.167, 2019 yılında
2.688, 2020 yılında 3.399 adet orman yangını
çıkmış. Sadece 2021 yılında 2.793 adet orman
yangını sonucu 140 bin hektar orman alanı yok olmuş.
Yangınla mücadele için alınan 39 adet yangın söndürme
helikopteri, 3 adet amfibik uçak, 4 adet insansız hava aracı ve 1
adet tanker uçak kiralanmış. Kiralanan 3 uçak için -sadece 3 uçak
için- yüz elli üç gün için 203 milyon 107 bin TL ödenmiş. Bakın,
bilim insanları yüksek meblağlarla kiralanan bu uçakların
Türkiye'nin coğrafi yapısına uygun
olmadığını, dolayısıyla yangın söndürmede
etkisiz olduğunu ifade ediyor. AKP iktidarı daha önce yangın
söndürmede etkin olan THK yani Türk Hava Kurumu uçaklarını saf
dışı bırakmak için ihale yaptı, ihaleye 5 bin litre su
şartı koydu ve su taşıma kapasitesi
Değerli arkadaşlar, şimdi, son
dönemde -hepiniz görüyorsunuz- bu ülkede o kadar algı yönetimi
yapılıyor ki âdeta gözünüze baka baka yalan söyleniyor. Bakın
Her türlü önlem alındı. deniyor, üç gündür Marmaris cayır
cayır yanıyor. Bakın, gece görüşlü ekipman olmadığı
için, uçak olmadığı için Marmaris alev alev yanıyor. Sadece
ormanlar yanmıyor; ormanların içerisindeki tüm börtü böcek,
canlı yanıyor. Bunun vebali hepinizin üzerinde. Peki, Bakan ne diyor?
Bakan diyor ki: Uçaklar 4 Temmuzda gelecek, gece görüşü olan helikopter
de 1 Temmuzda gelecek. Hani tüm önlemleri almıştınız? Hani
tüm önlemler alınmıştı? Âdeta halkla dalga geçiliyor. Bir
gün önce akşam haberlerinde deniyor ki: Yangın kontrol altına
alındı. Ama bakıyoruz ki yangın üç gündür
aralıksız devam ediyor ve Marmaris yanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, önümüzdeki günlerde yangın mevsimine girildi ve
Türkiye'nin ormanlarının, ekosisteminin yok olmaması için
buradan bu konuyu ciddiyetle ele almamız lazım. Onun için orman
yangınlarına karşı gerekli önemlerin alınmasına,
orman yangınlarının nedenlerinin
araştırılmasına, yangın söndürmede etkin müdahalenin
yapılmasına, Türkiye'nin coğrafi yapısına uygun
söndürme uçak ve helikopterlerinin alınmasına, yanan ormanlık
alanlara tekrar orman vasfının kazandırılmasına,
yapılaşmaya, enerji ve maden projelerine açılmasına
karşı, bu verdiğimiz önergenin desteklenmesi gerekiyor. Gelin,
bunu araştıralım, gerekli önlemleri alalım, ekosistemimizi
yok etmeyelim, ormanlarımızı yok etmeyelim diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HDPnin orman yangınlarına ilişkin vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesi üzerinde konuşmak için söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu grup önerisi, orman yangınlarını,
önlemleri, teknik ve insani hazırlıkları, orman vasfına
yönelik müdahaleleri, rantları içermektedir. Bugünlerde Marmaris'te
meydana gelen büyük bir orman yangını da söndürülmeye
çalışılıyor. Yangında görev alanlara ve
halkımıza kolaylıklar diliyorum; kazaya, belaya uğramadan
işlerini tamamlamalarını da Yüce Mevla'dan diliyorum.
Değerli arkadaşlar, yirmi yıldır
iktidarda olmasına rağmen, hâlâ devleti tanımayan, hâlâ sinekten
yağ çıkarmaya çalışan art niyetli bir grupla
karşı karşıyayız. Yangında benim kârım ne
olur? hesabı içerisinde bir anlayış olabilir mi
arkadaşlar? Diğer taraftan, her yangın sürecinin sonunda
yapılan açıklamalarda Soğutma çalışmalarından
sonra derhâl yangın bölgesinde ağaçlandırma faaliyetleri
başlatılacaktır. deniyor fakat ne görüyoruz? Hemen oteller,
tesisler, tahsisler, uydurma ihalelerle yandaşlara peşkeşler
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Öyle bir
şey yok.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
Yaşadığımız bu.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Fotoğraflar
gösteririz size tam bir otel alanının yakıldığına
dair ve sonrasında otel kondurulduğuna dair.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Nitekim daha geçen
hafta Çevre Ajansı ülkenin tüm sahillerinin sahibi oldu. Size soruyorum:
Bu Çevre Ajansının yönetiminde kimler var? Sahil şeridindeki
ormanlık alanlarda Çevre Ajansının etkisi ve yetkisi nedir?
İşte art niyetle, hırsızlıkla, talanla, yolsuzlukla
yola çıkanların bu ülkeye verebilecekleri hiçbir şey yoktur.
Milletimiz, kendisinden aldığı yetkiyi suistimal edenlerden de
hesap soracaktır.
Değerli milletvekilleri, bir; yangınla
mücadelede iktidar mevzuatın dışına çıkmakta, fiilî
durum yaratmaktadır. Yangınla mücadele komisyonu her ilde vali
başkanlığında bir heyetten ibarettir, sorumlusu da
bunlardır. Şov amacıyla Ankaradan olay mahalline giden Bakan ve
diğer bürokratlara ihtiyaç yoktur aslında. Bunlar ancak komisyona
destek verebilirler. Marmariste yapılacak olan iş, komisyonun aktif
çalıştırılmasıdır.
İki; personel, araç gereç temini
şarttır. Gücü zayıflatılan Orman Genel Müdürlüğü
kimsenin çiftliği değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Orman itfaiyesi de
çökertilmiştir. Geçen yıl, 31 Temmuz 2021de başlayan geniş
orman yangınları sürecinde arazözlerde görevli 6 kişiden ancak 2
kişiyi görebildik, diğerlerinin bankamatik memurlarından
oluştuğu ifade edildi. Türk Hava Kurumu uçakları ne yazık
ki yangınlara müdahale ettirilmedi. Sonuç? Tarım ve ormanı
çökerten Bakan Pakdemirlinin başı gitti.
Üç; yangın alanları asla orman alanı
kapsamı dışına çıkarılmamalıdır.
Dört; valiler yoluyla askerî birliklerden, özellikle
Jandarmadan orman yangınlarında destek talep edilebilir; bu
edilmiyor.
Sonuç? Arkadaşlar, aslında söyleyecek o
kadar çok şey var ki
Burada ben bunlarla yetiniyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan.
Buyurunuz Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçen yıl on beş gün süren, 66 bin hektar
alanın yanmış olduğu Muğla yangınından bir
ders çıkartırdık diye umuyorduk ama ne yazık ki böyle bir
dersi çıkaramadık.
Bakın, Sayın Bakan Kirişci dün
yaptığı açıklamada şöyle diyor: Çok korkutucu ve
vahim bir tablo yok. Dün yaptığı açıklamaya fazla
şaşırmadım ama bugün yaptığı açıklama
daha ilginç, açıklama aynen şöyle: Kontrolsüzlük yok, kontrol
altına alınmış bir durum da yok. diyor. Bundan ne
anladı burada, Parlamentodaki milletvekilleri? Yani bu şekildeki bir
demeç bile, yangın karşısında çaresiz kalan bir hükûmetin
Bakanının acziyetini ortaya koyan fiilî bir durum değerli
arkadaşlarım. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Böyle bir tabloyla karşı
karşıyayız.
Sözü uzatmaya gerek yok; bu Hükûmet, yangın
söndürmüyor, köz söndürüyor köz yani geride kalan közleri söndürüyor
değerli arkadaşlarım. Niye böyle? Bakın, şimdi, sizin
Türk Hava Kurumuna karşı bir alerjiniz var. Türk Hava Kurumu kimin
kurumu? Mustafa Kemalin emaneti. Ne yaptınız? Efendim,
uçakların motorlarında kuşlar yuva yapıyor. dediniz. Ne
yapıyorlardı? Bunların uçakları amfibi uçaklardı;
zamanında, gidiyorlardı, denize iniyorlardı, çok kısa
saniyeler içerisinde, yedi dakikada, on dakikada suyu alıyorlardı,
geliyorlardı, söndürüyorlardı.
Bakın, biraz önce, bu kürsüye çıkmadan
evvel yangın bölgesinden TARIM ORMAN-İŞin Başkanı
Şükrü Durmuş'la görüştüm, dedi ki: Yeterli ekipman var, yeterli
ekipman olmasına rağmen yeterli kadro yok. Bir belirsizlik var,
kadrolarda bir eksiklik var. diye ifade etti.
Değerli arkadaşlarım, bir şirket
var, CMC diye bir şirket var. Bu CMC şirketine demişsiniz ki:
Helikopter kirala. Beyefendi, 1962 ve 63 model, 60 yaşına
gelmiş helikopterleri kiralamış değerli
arkadaşlarım; böyle bir tablo olabilir mi?
Bakın, geçtiğimiz dönemde, Pakdemirli
döneminde bazı uçaklar almışsınız. Bu uçaklar Air Tractor denilen,
İspanyadan alınan uçaklar. Bunlara hayır diyemezsiniz. Bu
uçaklar 3-3,5 ton alıyor; bu uçaklar gidip havaalanından, sabit
yerden su alabiliyorlar yani gidip de başka bir yerden alamıyor,
gidip denizden su alamıyor değerli arkadaşlarım. Bu yanlışlık
zamanında uyarılmış; bu uçaklar bir buçuk saatte, iki
saatte 3 ton su alıyor, geliyor, yangın yerine suları döküyor.
Bununla yangının sönmesi mümkün değil. Yani buna ilişkin ne
yapmanız gerekiyor ama Hükûmet ne yapıyor? Biz kıyamet
kopartıyoruz. Cumhurbaşkanlığı sarayına,
Cumhurbaşkanına 8 tane uçak alan bu devlet ne yazık ki yangın
söndürme uçağı alamıyor değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar) Gidip yangın söndürme
alanlarında, onların başında hamaset yapmakla,
yukarıdan aşağı doğru bakıp da Bunu
söndürüyoruz. demekle olmuyor. Ben bugün Sayın Soylu'yu dinledim,
beyefendiyi dinliyorken Devlet, bu; bu ölürse devlet de ölür. dedim; kendisini
devletle özdeşleştirmiş. Böyle bir devlet yok değerli
arkadaşlarım. Bu devlet hepimizin, bu devlet hepimizin. Geçen
yıl bundan niye ders çıkartmadınız? Bakın, üç gündür
yanıyor arka arkaya, üç gündür Muğla'da insanlar feryat ediyor ve
çaresizlik içerisinde. Bugün gördük ki Cumhurbaşkanının
yazlık sarayına doğru gitmeye başladı yangın;
müdahalenin arttığı söyleniyor. Bunlara inanmak istemiyorum ama
buna ilişkin iddialar var değerli arkadaşlarım. Bu tablonun
bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Başkan.
Ne yapılması gerekiyor? Bilime inanan,
pozitif bilime inanan bir insan bu yangınlardan, uğramış
olduğu bu zararlardan kendisine ders çıkartır. Siz ders
çıkartmadınız, sınıfta kaldınız.
Yangının sorumlusu sizlersiniz; sarayda kendisine 8 tane uçak
alandır yangının sorumlusu, buna zamanında müdahale
etmeyendir, 1962 model helikopterleri kiralayarak getirip de onlardan rant elde
edilenlerdir bu yangının sorumlusu. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama gün gelecek, devran dönecek, bir gün hepiniz bunun
hesabını vereceksiniz diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın İbrahim Aydın.
Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDIN
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup
önerisi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, arkadaşlar, son günlerde grup önerileri
arttı; CHP grup önerisi de orman yangınları üzerine, biraz sonra
da Mersin Milletvekilimiz Ali Cumhur Taşkın Bey -orman mühendisi bir
arkadaşımız- bu konularla ilgili bir açıklama yapacak.
Gerçekten, tabii ki çok hassas bir konu, her zaman
söylediğim gibi iç siyasette kullanılmaması gereken bir konu ama
maalesef, biraz önce yine CHPli hatip gelip burada öyle bir gürültülü
konuştu ki hiçbir şey anlayamadım işin açıkçası.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İşinize gelmemiş demek ki, anlayan anlamıştır.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Lütfen bunu iç
siyasete alet etmeyelim, gereken mücadeleler yapılıyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ne
yaptın ya, ne yaptınız? Seyrediyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İç siyasete alet
etmeyelim. mi?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Seyrediyorsunuz, seyrediyorsunuz.
İBRAHİM AYDIN (Devamla)
Karşınızda konuşan kişi, otuz sene devlet
memurluğu yapmış ve Antalyada, İzmirde, Muğlada,
şu anda yangın devam eden yerde yangın söndürmüş ve daha
sonra da oraları ağaçlandıran kişidir; onun için bunu iç
siyasete malzeme etmeyelim diyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - E, ne
yapacağız? Ne yapalım, susalım mı?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Maalesef, yine
aynı şekilde
Cumhuriyet Halk Partisinin -geçen hafta
söylemiştim- Genel Başkanı Deniz Baykal -Allah sağlık
versin- yangın mahalline giderdi ve Yangınla mücadele bir
savaştır, millî mücadeledir, Allah kolaylık versin. derdi.
Şimdiki Genel Başkanınız gidiyor, orada Helikopter yok,
uçak yok
Olumsuz bir hava estirerek oradaki insanların moralini bozuyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yangın devam
etsin ama duyulmasın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Var mı?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Var tabii.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Geceleri de
çalışıyor mu?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) O an
konuşurken üzerinden uçak geçiyordu, helikopter geçiyordu ve o gürültüde
de zor konuşuyordu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya
bırakın, siz de biliyorsunuz, içiniz acıyor ama elinizden
gelmiyor.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Arkadaşlar,
lütfen
Bu bir savaştır, bunu hep beraber söndüreceğiz ve orman
yangınlarıyla ilgili de şu anda Türkiye'de gerekli müdahale
yapılıyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gece görüş
ekipmanı olmadığını Bakan söylüyor ya.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Helikopter
azlığından bahsediyorsunuz, Helikopter az, az. diyorsunuz.
Arkadaşlar, bakın, ben Türkiye'de, orman yangınlarında en
fazla helikopter, uçak veya hava araçlarını yöneten kişiyim;
hâlen daha o rekor bende. Helikopter, doğrudur, ilk anda gider, ilk
müdahale aracıdır, hemen onu söndürür fakat yangın çok
büyüdüğü zaman ancak yer ekiplerini rahatlatmak için kullanılan
araçlardır. Eğer uçakla, helikopterle yangın sönmüş
olsaydı
Geçen sene Amerika 170 tane hava aracıyla Kaliforniya
yangınlarını bir buçuk ayda söndüremedi, Avusturalya yine
aynı şekilde.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Amerikadaki
yangınla burası aynı mı ya?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Evet,
yangın yangındır. Yangını etkileyen faktörler
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yani senin bu kadar
mı liyakatin var?
İBRAHİM AYDIN
(Devamla) Bizdeki
daha zordur.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Orada Boeing var,
Boeing.
İBRAHİM AYDIN
(Devamla) Yangını
etkileyen faktörler, hava hâlleridir ve iklim değişikliği
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Yukarıdan bakıyor Sayın Cumhurbaşkanı, tepeden
seyrediyor yananları. Orada canlılar yanıyor, canlılar.
İBRAHİM AYDIN (Devamla)
Sıcaklık artmıştır -40 derecenin üzerinde- nem
düşmüştür ve mücadele etmeye de devam ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Evet,
şimdi, önümüzdeki günlerde
CEMAL ENGİNYURT (Ordu) Haziranda böyleyse
temmuzda ne olacak, temmuzda?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Bakın,
bekleyin arkadaşlar.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Bekleye bekleye muma döndük.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Önümüzdeki
günlerde -biz Akdeniz çanağında olan, yangına hassas olan bir
yerdeyiz- yangınlar olacaktır.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Neyi
bekleyeceğiz Sayın Vekil? Hâlâ bekleyin diyor, neyi
bekleyeceğiz?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Ama biz, hep
birlikte, siyasete malzeme etmeden erken ve etkin müdahale etmek
zorundayız ve de ediyoruz arkadaşlar, ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Neyi
bekliyoruz?
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Bir dinle! Dinle de
ne söyleyeceksen çık söyle! Ayıp, ayıp!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Neyi
dinleyeceğiz? Dinleye dinleye bak, ülke gitti, ülke; ülke yanıyor.
Ayıp, burada olmaz.
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Tamam da konuştu
sizin vekiliniz, ona cevap veriyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Konuşma!
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Bu nasıl bir
üslup ya?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Bunun için hâlen
daha aynı şeyleri konuşuyoruz. Geçen sene 39 olan helikopter
55e çıkarılmış, 55 helikopterin de 50 tanesini Türk Hava
Kurumunun şirketi kiralamıştır. 20 tane uçak
kiralanmıştır, 4 tane yine Türk Hava Kurumunun uçağı
kiralanmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Engin Bey,
doğru, yanlış. Bu tarafa bağırmasın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tamam, tamam.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Oraya
bak o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Buraya bağırmayacaksın!
Hatibi dinle. diyor sana, başka bir şey demiyor, Hatibi dinle.
diyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tamam, tamam.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Ya,
arkadaşlar, bir dinleyin de bilgi alın. Her zaman aynı
yanlışlıklar yapılıyor İYİ Partinin sözcüsü
geldi, Sayın Valim dedi ki: Yanan yerler yine
ağaçlandırılmıyor. Geçen sefer de gösterdim, yine size
tekrar tekrar göstereceğim. Bakın, burası Muğla Marmaris,
2001 yılında yanmış ve ağaçlandırılmış
mı arkadaşlar? Otel mi yapılmış?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Koruyabildin mi, koruyabildin mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Yine aynı
şekilde gösteriyorum, bakın, Muğla Datça, 2006 yılında
yanmış ve ne olmuş?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Dağıttın,
dağıttın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) CHPli
hatiplerin hepsine laf atıyorsunuz arkadaşlar.
İBRAHİM AYDIN (Devamla)
Ağaçlandırılmış mı arkadaş?
Ağaçlandırılmış. Bu bölgeler yangın bölgesi.
Bunlar da yine yıllar önce yanmış, daha sonra da yanacak
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben konuşurken
şimdi bağırırsınız mesela.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu kadar
dinlemekten korkan bir muhalefet olmaz be!
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Önemli olan,
erken müdahale edip, yangını söndürüp daha sonra da
ağaçlandırmaktır.
Yine, bu yangın Muğla Mumcularda.
21/8/2006 tarihinde yanmış, ne olmuş?
Ağaçlandırılmış arkadaşlar. Görüyorsunuz,
görüyorsunuz bunu.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İşinize gelmeyince oluyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Görürsün
şimdi nasıl laf atılıyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İşinize o gelmeyince öyle oluyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çık bir
kürsüye de gör bakalım, konuşabiliyor musun bir kelime?
Başkasını susturmak sizin için demokrasi olmuş oluyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben cevap veririm.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Yine aynı
şekilde, Antalya Taşağıl yangını. 2008
yılında Türkiyenin en büyük yangınlarından biriydi, ne
oldu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Laf
atmasın, gözümüze batıyor ya.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tamam, tamam
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bak, biz de
geriliyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tamam.
Bir gerilelim bakalım, nereye kadar
gerileceğiz?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Bakın
arkadaşlar, hepsi ağaçlandırıldı bunların. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, Antalya Adrasan yangını. Yine aynı
şekilde, arkadaşlar, hepsi ağaçlandırıldı. Var
mı burada bir otel? Maalesef göremiyorsunuz, yok.
Evet, arkadaşlar, bu bir millî mücadele, bunu
iç siyasete alet etmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Verdim efendim, iki dakika verdim, siz
o heyecandan dolayı
İsterseniz bir dakika daha vereyim.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Yani çok
kısa
Bir selam vereyim.
BAŞKAN Peki, buyurun.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Evet, çok
teşekkür ederim.
Arkadaşlar, bakın, gerçekten, konuşma
metnime falan bağlı kalmadan bunları size anlatmak zorunda
kaldım.
Yani şu anda Marmariste müthiş bir
mücadele veriliyor ama hava hâlleri aleyhimize, arazi yapısı çok sert
ve bu yangın
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gece müdahale
edebiliyor musunuz Sayın Aydın?
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Müdahale
ediliyor hatta bakın, yabancılar
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gece müdahale
etmiyorsunuz işte, biliyoruz yani.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Gece bile
çalışıyor yer ekipleri arkadaşlar. Yabancı ülkelerde
şu vardır: Maksimum
(x),
minimum risk. derler, hiç risk almazlar ama bizim yer ekibimiz gece resmen
yangının içine girer, vücudunu siper eder. Birçok şehit de
verdik; şehitlerimize Allah rahmet eylesin, şu anda orada
çalışan tüm ekipten Allah razı olsun diyorum.
Bakın, ilk günden bu yana
Cumhurbaşkanımız yangın mahallinde miydi? Evet. 2
Bakanımız
Tarım ve Orman Bakanı orada mıydı?
Orada. İçişleri Bakanımız orada mıydı? Orada.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onlar olmasın,
orada ekipman olsun, orada müdahale ekipleri olsun.
İBRAHİM AYDIN (Devamla) Tüm ekipler
orada mıydı? Orada. Kardeşim, bu yangınla başka türlü
Devletin tüm güçleri orada mı? Orada. Ben, hepsinden Allah razı olsun
diyorum ve önümüzdeki günlerde inşallah az bir yangınla mücadelelerle,
fazla orman yanmadan bu sezonu bitiririz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Orman
yangınlarını iç siyasete alet ettiğimizi söyleyerek
sataşmada bulunmuştur; söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özkoç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bir
eleştiri yapmıştır Sayın Başkan. Bütün
laflarımıza sataşma diyorlar. Yani İktidar hiç
konuşmasın. diyorlar, istedikleri bu, "Biz
ağzımıza geleni söyleyelim.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya Milletvekili İbrahim
Aydının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli
konuşmacı, burada konuşma yaparken
Cumhurbaşkanımız yangın yerinde. dedi. Ben size
Cumhurbaşkanının nerede olduğunu gösteriyorum; Okluk
Köyündeki sarayında, bakın.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Yangın
orada zaten şu anda.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Tabii, tabii orada,
hemen yan tarafta ama kendisi daha Marmarise inmiş değil.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yangın
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bak burada.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ben araziyi biliyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Bakın, Cumhurbaşkanı, Okluk
sarayında, burada. Şimdi gösteriyorum, Okluk sarayından
ayrıldı helikopteriyle. Nereye gidiyor? Dalamana gidiyor. Dalamanda
kimi karşılayacak? Katil prensi karşılayacak, katil,
Kaşıkçıya ölüm emrini veren prensi karşılamaya
gidiyor, daha Marmarisin içine yangın bölgesine hiç gitmiş
değil. Oradan diyor ki: Şöyle bir dön, ben şu beceriksiz
yangın söndürme işlemleri ne durumda bir göreyim. Tamam mı
arkadaşlar? Tek tek ispatlıyorum, ispatlıyorum. Oradan
işte
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Orman işçileri
beceriksiz mi? Onların mücadelesini böyle, bu hâle düşürmeyin lütfen.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Yanında
mıydın uçakta?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Arkadaşlar bir
dakika, sakin olun, işte ispatlıyorum, işte
Cumhurbaşkanı.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) O orman işçileri
inan canı pahasına mücadele ediyor ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bakın, prens nerede?
Yukarıda.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sayın Özkoç,
canı pahasına mücadele eden orman işçilerine bunu söylemek
vicdansızlıktır ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Aşağıda
onu uğurlayan kişi kim? Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanı.
DERYA BAKBAK (Gaziantep) İçişleri
Bakanı orada, Tarım Bakanı orada.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Daha hiçbir
şekilde Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı, kendisini bu
noktaya düşürmemişti. Tamam mı arkadaşlarım? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Ne biçim
konuşuyorsunuz! Bakanlarımız orada..
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Şimdi, geriye ne
kaldı?
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Adana,
Mersinden geldi.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Orman işçisinin
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bağırın,
bağırın arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Cumhurbaşkanınız Okluk Koyunda, orada tatil
yapıyor! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ya nerede olacak!
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Havaalanı orada,
uçaklar orada, helikopterler orada. Verilen bu kadar emeği sabote etmek
için konuşuyorsun!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Orada ormanlar
yanıyor, bakanlarınız uçakları getirmedi, hâlâ Yangın
söndürme uçakları 4 Temmuzda gelecek. diyorlar.
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Başka bir şey
söylemek için söz aldınız
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Siz burada yüzünüz
kızarmadan bunları savunuyorsunuz. Yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Sana yazıklar olsun!
Sana yazıklar olsun! Bu kadar verilen emeğe, bu kadar işçinin
emeğine, bu kadar insanın emeğine
Sana yazıklar olsun!
Sana yazıklar olsun!
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve arkadaşları
tarafından, orman yangınlarına karşı alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23
Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Orman işçileri
canını ortaya koydu; utan, utan!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Arkadaşlar
Arkadaşlar
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Bu kadar insan orada emek
veriyor, ateşin içinde yanarak emek veriyor. Sen burada böyle
konuşuyorsun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yalan konuşuyorsun.
Orası devletin yeri, devletin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Arkadaşlar, tartışmaya gerek yok, yaptıkları
yangın ve yıkım muhalefeti zaten!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Senin
Cumhurbaşkanın burada, vekilin diyor.
DERYA BAKBAK (Gaziantep) Bu kadar verilen
emeğe yazık, sabote etmek için konuşuyorsun. Bu kadar
insanın emeğine yazık!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Helikopter yok, yalan konuşuyorsunuz!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
3.-
CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve
Muğla Milletvekili Süleyman Girgin tarafından, ülkemizin
yangınlara yönelik stratejisini güncellemek ve buna uygun bütçe
politikalarını oluşturmak amacıyla 23/6/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 23 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
23/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 23/6/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin
Özkoç ve Muğla Milletvekili Süleyman Girgin tarafından, ülkemizin
yangınlara yönelik stratejisini güncellemek ve buna uygun bütçe
politikalarını oluşturmak amacıyla 23/6/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan (3526 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 23/6/2022
Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Orada şov yapma,
devleti ayaklar altına
Nerede olacak?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Nerede mi olacak?
Ankarada, Ankarada görevinin başında olacak.
BAŞKAN Hatibi davet edeceğim izin
verirseniz.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sadece Ankaradan
mı yönetiliyor? Bu mu kafa yani?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tatil yaparak,
değil mi?
BAŞKAN İzin verir misiniz efendim.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Bir
ihaleyi yapamadınız be!
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya) , Sevda
ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Süleyman
Girgin.
Buyurun Sayın Girgin. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Marmaris üç gündür
yanıyor. Öncelikle, Marmariste çıkan yangında cansiparane
şekilde çalışan orman emekçilerine, başta Muğla
Büyükşehir Belediyesi ve Marmaris Belediyesi olmak üzere bütün ilçe
belediyelerinden katılan itfaiye ekiplerine, diğer illerden gelen
ekiplere ve gönüllülere teşekkür ediyor, kazasız belasız bu
mücadeleyi sonlandırmalarını diliyoruz.
Geçen sene yaşadığımız
cehennemin günleri daha hafızamızdayken yangınla mücadeleyi
beceremeyen bir iktidar yüzünden yine kurduyla, kuşuyla,
ağacıyla bir coğrafya Muğlamız, Marmarisimiz
yanıyor. Şu ana kadar 4.035 futbol sahası büyüklüğündeki
alan maalesef kül oldu. Ülkenin yüreği Muğlada,
Muğlalının gözleri havada, herkes etkin bir mücadeleyle bu
yangın artık sönsün diye bekliyor. Dakikalar geçtikçe ormanda yanarak
kaybettiğimiz canların çığlığı
yüreğimizi dağlıyor. Yangını artıracak en ufak
bir rüzgâr, tüyleri diken diken ediyor. Öfkeliyiz. Şimdi sormak istiyorum:
Bas bas bağırmadık mı, demedik mi size, bu çağ
yangınlar çağı, bu konu ciddiye alınmalı; ekolojik
felaket kapıda, küresel ısınma her yeri yakıyor; özellikle,
Akdeniz havzası uzun süre yanacak?
Yangınla mücadelede en önemli konu; yerinde,
erken ve etkin müdahaledir. Bu noktada, orman köylülerini daha aktif hâle
getirmeliyiz. Böylelikle, hem orman köylüsü desteklenir hem de ormanı iyi
tanıdığı için yangına daha hızlı müdahale sağlanır.
Ayrıca, yangına müdahale uzmanlık işidir. Yangın
işçisi; kurum emrinde, güvenceli ve yangın eğitimini
almış kişilerden olmalıdır. Yangın işçisinin
geçici de olmaması gerekir.
Orman varlığımızın
geleceği için her şeyden önce şu tespiti
yapmıştık: Türkiye'nin orman yangınlarını
söndürme sorunu vardır. Geçtiğimiz yaz, sadece Muğlada meydana
gelen orman yangınlarında 94 bin futbol sahası kadar alanın
küle dönmesi bunun göstergesidir. Ancak siz bu yangınları işaret
fişeği olarak görüp bu seneye daha hazırlıklı,
programlı bir yaklaşım oluşturacak adımları
attınız mı? Üç gündür yüreğimiz yanarak görüyoruz ki
hayır.
Değerli milletvekilleri, ne
olacakmış? Gece görüşü olan helikopterler 4 Temmuzda
gelecekmiş. İhale açacaksanız, zamanında açın. 4
Temmuza kadar ormanların yanmasını mı seyredeceğiz? Bu
nasıl öngörüsüzlüktür. Bu ihale eğer 5li çeteye verilseydi, on
dakikada bitirilirdi.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan
Pakdemirli, 2021 yılının sonuna kadar gece görüşlü 3
helikopter gelecek. demişti. Ne oldu o helikopterlere, niye toplumu
doğru bilgilendirmiyorsunuz? Yalan söylerken hiç mi yüzünüz
kızarmıyor? Bu zafiyetiniz yüzünden neler oluyor görmüyor musunuz?
Zenginin parasını artırmak için kur korumalı mevduata ek
bütçede 40 milyar lira ayırıyorsunuz. Toplamda 1 trilyon 80 milyar
lira ek bütçe getiriyorsunuz. Orman Genel Müdürlüğüne 5 kuruş dahi ek
bütçe ayırmıyorsunuz. Bu ülkenin hem ormanlarını hem de
orman varlığını koruyacak gücünü bu kadar mı gözden
çıkardınız? Ormanı rant olarak asla görmeyin. Orman Genel
Müdürlüğünün değerli bir hafızası var. Siyasi saiklerle bu
hafızayı yok ettiğiniz için yangınları
söndüremiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, on yıl önce
Bakanlığa önerilen ancak uzmanlar tarafından uygun
görülmediği için alınmayan uçaklar, geçen yıl sonbaharda
kiralandı. Bu 10 uçak, ülkemiz coğrafi koşullarına uygun
değildir. Geçen sene
Değerli milletvekilleri, Orman Genel
Müdürlüğüne yangınla mücadele için işçi alımları bu
tarih itibarıyla devam etmektedir. İşçiler, en az bir yıl
önceden alınmalı ve eğitime tabi tutulmalıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
Alınacak işçiler, öncelikle orman
köylülerinden olmalı ve fiziki durumları uygun gençlerden
oluşturulmalıydı; ayrıca, detaylı eğitime tabi
tutulmaları gerekirdi; bunlar da yapılmadı. Hepsi için
önergeler, kanun teklifleri verdik, tek marifeti sarayı dinlemek olanlar
tabii ki dinlemedi. O yüzden üzgünüz, öfkeliyiz. Bu aymazlığınız
karşısında çıldırsak ne fayda ama az kaldı,
hepsini çözeceğiz. Suudi Prensini
karşılayacağınıza ormanda yanan kurdu, kuşu,
böceği düşünün, Türkiyedeki tüm insanları düşünün.
Saygıyla selamlıyorum herkesi. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu konuşacak.
Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN
KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesi üzerine İYİ Parti Grubum
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Her orman yangınında dikkatler daha çok
uçaklara, helikopterlere çekiliyor, oysa yangın yokken yeterli tedbirlerin
alınması en baştaki mücadele nedenidir. Ülkemizde pek çok kez
önleyici faaliyetler dikkate alınmaz, müdahale için acil akut durum
beklenir; selde de böyledir, yangında da böyledir, depremde de böyledir.
Hükûmetin bu konudaki tek istisnası ranttır, rantı
hazırlar, ondan sonra düğmeye basar.
Bize benzer iklim özelliklerine sahip ülkelerde 2021
yılında yangın başına kaybolan orman arazisi
şöyle: İtalyada 20, Yunanistanda 14, Türkiyede 50, İspanyada
860 hektardır. Demek ki bizim bu konuda daha almamız gereken yol
vardır. Orman yangınını söndürmede, tecrübeli, bölgeyi iyi
bilen teknik elemanlar her şeyden kıymetlidir. 2021 yılında
Orman Genel Müdürlüğü 1.500 personel almış ancak bunları
eğitmeden sahaya göndermiştir; bu, önemli bir idari zaaftır.
Orman içi yollar yeterli olmalıdır, orman içi yolların
bakımı yapılmalıdır, orman içinde su kaynağı
olacak su birikintileri sağlanmalıdır.
Orman yangınında esas mücadele karada
yapılmaktadır. Greyderler, dozerler, kepçeler yangının
önünü kesmede ve ona ulaşmada, yangını söndürmede önemli bir
mücadele yöntemidir. Yangına müdahalenin örtü yangınında
yapılması çok önemlidir. Tepe yangını başlayınca
ağaçlar arasındaki mesafe ortadan kalkıyor. Hava araçları
özellikle tepe yangınlarını söndürmekte etkili. Uçakla müdahale,
kıyı bölgesi yangınlarında etkili olup amfibi özellikli
uçaklara gerek duyulmaktadır. Helikopterlerse orman içi göletlerden ve
herhangi bir su kaynağından su alabilmekte, vadi tabanlarına ve
tepelere çıkmakta daha başarılıdır. Dalgalı
arazilerde helikopterler tercih edilir. Herhangi bir helikopter, monte edilen
bambiyle yangına müdahale edebilir hâle gelmektedir.
Orman yangın mücadelesi hiçbir şey yokken
yapılmalıdır. Orman yangın gözetleme kuleleri yetersizdir.
En başta personel eğitimi, orman içi yollar, orman bakımı,
ağaçların seyreltilmesi, orman içi yolların bakımı,
iş makinelerinin planlanması gerekir. Ormanların
saldırıdan korunmasının belki de en etkili yollarından
biri ormanda kaybedilen arazinin arsaya çevrilmemesi, ranta çevrilmemesi; bunun
için gerekli tedbirlerin alınmasıdır.
Orman yangınlarında hayatını
kaybeden orman çalışanları ve vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet dilerim. Yangınla mücadele eden personelimizin Allah
yardımcısı olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Başkanım.
Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin orman
yangınlarıyla ilgili verdiği önerge üzerine söz aldım.
Değerli arkadaşlar, orman yangınları veya herhangi bir
doğal afetin aslında üç aşamalı bir hazırlığının
olması lazım. Bir: Örneğin orman yangınları için
öncesinde alınması gereken önlemler nelerdir? İki: Yangın
sırasında yapılması gerekenler nelerdir? Üçüncüsü de
sonrasında yanan yerlerle ilgili projeler nelerdir? Bunların
ayrı ayrı tanımlanması gerekiyor. Fakat değerli
arkadaşlar, AKP döneminde Orman Genel Müdürlüğü; uzmanların,
sendikaların, orman köylülerinin uyarılarına tamamen
kulaklarını tıkıyor ve Ben nasıl bakarsam öyle
bakın, ben en doğrusunu yapıyorum, ben en doğru önlemi
alıyorum. diyor ama orman yangınlarının azalması
mümkün olmuyor. Bakın, sadece geçen yıl için çıkan
yaklaşık 4 bin yangında 140 bin hektar alan yok olmuş
durumda ve bunlardan maalesef ders de çıkarmıyoruz.
Bakın, Türkiye, orman yangınlarıyla
ilgili mücadelede kullanılacak helikopter ve uçakları kiralama yoluna
gidiyor.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Bu sene
kiralandı hepsi ya.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Kendi rezervindeki
uçakları maalesef bir oyunla,
İBRAHİM AYDIN (Antalya) İş
makinesi aldık hepsinde. Kiralandı bu sene.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Müdahale etmeyin
Vekilim, siz de çıkıp konuşuyorsunuz, halk dinliyor hepimizi.
Orman yangınlarıyla mücadelede de
çalışacak olan işçilerin gerçekten önceden
hazırlığını yapması lazım, bu konuda
eğitimlerini alması lazım.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Yaptılar
ya.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Şu anda hâlâ
işçi alımının devam ettiği söyleniyor. Bakın,
dönem geliyor, siz işçi alımını yeni yapıyorsunuz.
Dolayısıyla bunların hepsi çok önemli sorunlardır.
Bakın, bu ülkede ormanlar, ekosistem hepimiz
için önemlidir. Şu fotoğraflara bakın; bakın, Marmaris üç
gündür cayır cayır yanıyor, siz çıkıp Her şey
mükemmel. diyorsunuz, Her türlü önlemi aldık. diyorsunuz ama Marmaris,
gece müdahalesi olmadığı için yanmaya devam ediyor. Bakın,
sadece ormanlar yanmıyor, börtü böcek, gördüğünüz bir
kaplumbağa; nasıl kömürleşmiş, görün. Yani bu anlamda
herkes gerçekten bu konuya gerekli önemi göstersin.
Bakın, akıl akıldan üstündür, bu
konuyu önümüze koyalım. Biz yaparız, biz her şeyi mükemmel
yapıyoruz. demenizle sorun çözülmüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Gelin, hep birlikte
bu konuyu masaya yatıralım; neler yapılabilir, öncesinde neler
yapılmalı, yangın sırasında neler yapılmalı,
sonrasında neler yapılmalı, eksiğimiz ne, gediğimiz
ne, neden başarısız oluyoruz, bunu tartışalım ve
bunun için de bir komisyon kurulmalı ve bu komisyon gerekli
çalışmaları yapmalı, Hükûmete, uygulayıcılara,
yürütmeye öneriler ve tavsiyeler yapmalı. Bunun önünde engel olmayın,
bu hepimiz içindir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Ali Cumhur Taşkın.
Buyurun Sayın Taşkın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
CHP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Muğla Marmaris'te çıkan orman
yangını dolayısıyla duyduğumuz üzüntüyü belirtmek
isteriz. Devletimiz, tüm güçleriyle, başta Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Tarım ve Orman
Bakanımız, İçişleri Bakanımız yangının
çıktığı ilk andan itibaren yangın mahalline intikal
etmişlerdir. Kötü hava ve arazi şartlarına rağmen,
başta Orman Genel Müdürlüğümüz olmak üzere, tüm devlet kurumları
yangınla etkin bir şekilde mücadele etmektedir.
Değerli milletvekilleri, iklim
değişikliği ve küresel ısınmanın etkileriyle tüm
dünyada ve ülkemizde 2021 yılında orman yangınlarının
sayılarında ve zarar gören alan miktarlarında büyük
artışlar yaşanmıştır. Ülkemizde, 2021
yılında 2.793 adet orman yangını meydana gelmiş ve bu
yangınlarda
Yangınların erken tespiti ve yangın
yönetiminde kullanılan İHA sayısı 2020 yılında 1
iken, 2021de 3e çıkarılmış olup bu yıl ise 8e
çıkarılmıştır. Yangınla mücadelede ortalama ilk
müdahale süresi 2003 yılında kırk iki dakikayken bugün on iki
dakikaya kadar düşürülmüştür. Şu anda devam eden Marmaris orman
yangınına sekiz dakikada müdahale edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2022 yılında, yangınlara
karşı daha etkili olunması için alınan tedbirlerin
bazıları şunlardır: Ormanlarımız 776 kuleden yirmi
dört saat gözetlenmektedir, 160 gözetleme kulesinde 320 kamera
kullanılmaktadır. Orman yangınları için,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
destekleriyle, 2022 yılı için 55 helikopter, 20 uçak, 4 Türk Hava
Kurumu uçağı ve 8 İHA kiralanmış olup ayrıca kara
ekiplerimiz de işçi ve iş makineleri alımı yapılarak
güçlendirilmiştir. Yer ekiplerinin güçlendirilmesi için 2021
yılında 2 bin yangın işçisi alınmış, bu
yıl için de yeni yangın işçisi alımı için süreç
başlatılmış olup işçiler çok yakında işe
başlayacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Devamla) Yangın
gönüllü sayısı artırılarak, 100 bin gönüllüye yangın
eğitimi verilerek yangınlarda ekiplerimize destek olunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, biraz önce
konuşan Antalya Milletvekilimiz Sayın İbrahim Aydının
ifade ettiği gibi, yangınla mücadele millî bir meseledir, iç siyasete
malzeme edilmemelidir. Bugün bize düşen, sahada canla başla
yangını söndürmek için çalışan yangın ekibine destek
olmak, yardımcı olmaktır, onların morallerini yüksek
tutmaya çalışmaktır. Yeşil vatanı korumak için
canlarını ortaya koyan, yangını söndürmede görev alan tüm
çalışanlara kolaylıklar diliyoruz.
Bu vesileyle, ormanlarımızı korumak
için canlarını feda eden tüm orman şehitlerimize de Allah'tan
rahmet, ailelerine ve Orman teşkilatımıza
başsağlığı diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sadece kayıtlara
geçsin diye ifade ediyorum efendim.
Konuşmacıyı dikkatle dinledik,
verdiği bilgiler için teşekkür ederiz ancak düzgün bir konuşma
olduğu zaman doğru bulmasak bile dinliyoruz. Düzgün bir konuşma
ama içeriğinde doğru olmayan şeyler var, bunu da ifade etmek
zorundayız; siyasete alet olsun diye değil. Cumhurbaşkanı
ilk günden beri yangın yerindedir. Hayır, Cumhurbaşkanı
ilk günden beri Okluk Koyu'ndadır, Okluk Koyu'nda tatil yapıyor.
Yangın yerinden helikopterle geçip Suudi Prensini karşılamaya
gitmiştir. Diyorlar ki: Şu kadar uçak kiraladık.
Kiraladığınız uçaklarla ilgili bakanlarınız diyor
ki: Bu kiraladığımız uçaklardan 4 Temmuzda gelecek olan
helikopterlerin gece görüş imkânı olacaktır, onları
bekliyoruz. Şimdi, biz de diyoruz ki: Arkadaş,
ormanlarımız yanıyor, millî bir meselede midir? Gelin, bunu
siyasetüstü görüşelim mi? Görüşelim. Arkadaş, bir yıldan
beri ne yaptınız ya, ne yaptınız!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bütçeye bile
koymamışlar ya!
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti
Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 340)
BAŞKAN 1inci sırada yer alan
Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti
Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, İzmir Milletvekili
Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 339) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 339 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.
Buyurunuz Sayın Bahşi. (İYİ
Parti sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN
BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Yasa Teklifinin geneli üzerinde
İYİ Partinin görüş ve önerilerini arz etmek üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde demokrasi, hukuk, adalet, temel hak ve
hürriyetler günden güne gerilemektedir. Temel hak ve hürriyetleri korumak
amacıyla oluşturulan anayasal ve hukuki mekanizmalar temel hak ve
hürriyetlere müdahale aracı hâline getirilmiştir. Hâkim ve
savcılar temel hak ve hürriyetleri koruyan değil, tam tersi saraydan
gelen talimatlarla hak ve hürriyetlere müdahale eden, hatta haksız tutuklamalarla
insanların hürriyetlerini elinden alan görevliler hâline geldi.
İktidarı sınırlamakla görevli en
önemli organ olan Anayasa Mahkemesi iktidarı sınırlandıran
bir unsur değil, tam tersi onu tahkim eden bir organ hâline
dönüştürüldü. Kısacası, hukuk, muktedirlerin gerektiğinde
tüm Anayasa ve yasaları çiğneyerek her alana müdahale eden uzun eli
hâline getirildi. Artık hukuk siyaseti sınırlamıyor,
tersine siyasetin cenderesi altında. Artık Anayasa ve yasalardaki
kurallara bakmak, karşılaşılan hukuki sorunun nasıl
çözümleneceği konusunda da bir fikir vermiyor. Artık Anayasa
Mahkemesi kararları Anayasaya değil, birtakım hukuk
dışı faktörlere göre oluşuyor. Belirli bir davada Anayasa
Mahkemesinin ne yönde karar vereceği konusunda anayasa hukuku profesörleri
değil, yandaş gazeteciler daha doğru tahminde bulunuyorlar.
Aynı durum, ilk derece mahkemeleri ve istinaf mahkemelerinde de geçerli,
hatta Yargıtay ve Danıştay dahi delilleri, gerekçeleri aynı
olan davalarda kişilere göre farklı kararlar verebiliyor.
İktidarın önem verdiği bir idari
işlemin idari yargı tarafından iptal edilme ihtimali
sıfır hâle geldi. Bugün siyasi niteliği olan bir olayda ki
davanın siyasisi, adlisi olmaz; her dava adlidir. Bunlara muktedirlerin
ilgilendiği davalar diyebiliriz. En kıdemli ceza hukuku profesörleri
dahi gözaltına alınan bir kişinin tutuklanıp
tutuklanmayacağını, yargılama sonunda mahkûmiyet
kararı verilip verilmeyeceğini söyleyemiyor; ceza hukuku
profesörlerinin bilgi birikimleri artık bu konuda bir işe
yaramıyor.
Ülkemizde FETÖ'cü savcılar tarafından
açılan ve yine FETÖ'cü hâkimler tarafından yürütülen kumpas
davalarıyla başlayıp hâlen devam eden hukuksuzluklar
silsilesinde, mahkemelerin uygulama tahmini konusunda, biz uygulamadan gelen ceza
hukukçuları hatta ceza hukuku profesörleri de -dediğim gibi- cahil
kaldık, ceza hukuku konusunda sadece okuryazar durumundayız.
Vatandaş görülmekte olan bir davayla ilgili bize bir soru
yönelttiğinde, ne acıdır ki Normal hukuk uygulaması olsa
diye söze başlıyoruz. Ülkemizde her alanda olduğu gibi,
başta anayasa hukuku olmak üzere hukukun tüm alanlarında bilimin
değersizleştirildiği bir süreç yaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, önceden adı HSYK
yani Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olan hâkim ve savcıların
en üst organının yüksek sıfatı AK PARTİyi
rahatsız etmiş olacak ki kaldırıldı. Ben yüksek
sıfatının kaldırılmasını bu düzende hiç
yadırgamadım. Malum, tek adam rejiminde tek adamdan ya da onun uygun
göreceğinden başkasına yükseklik sıfatı
yakışmazdı. Neyse, bu konuda daha fazla açıklama yapmadan
başka konuya geçeceğim.
Bu Kurum, benim de yargı görevi
yaptığım yıllarda uygulamalarıyla pek çok
yakınmaya sebep olsa da yargılama yetkisinin özüne, görülmekte olan
bir davada nasıl karar verileceğine müdahale etmemesiyle, salt
verilen kararlar sebebiyle hâkim, savcılara soruşturma açma ya da
cezalandırıcı atamaya tabi tutmamasıyla yine de saygın
bir yere sahipti yani atamalarda meslektaş kayırmalarının
olduğuna dair yaygın bir kanaat olsa da hâkimin nasıl karar
vereceğine ilişkin hiçbir baskı gelmezdi. Görevimin büyük
bölümünü ağır ceza mahkemesi başkanı olarak yürüttüm,
kamuoyunun yakından ilgilendiği birçok davaya baktım; belki de
kişiliğimden kaynaklı ama hiçbir baskı ya da telkin ve
tavsiyeye maruz kalmadım.
2010 referandumuyla HSK'nin yapısının
değişmesi ve özellikle HSYK üyeliği seçiminde AK PARTİ ve
Adalet Bakanlığının da taraf olup iradesini ilkokul mezunu,
ağlak gözlü, sümüklü bir meczuba teslim etmiş avaneyi HSYK kurul
üyeliğine seçtirmesiyle tam bir kaos yaşanmaya başladı.
Önce, Adalet Bakanlığındaki yargı bürokrasisi aynı
örgüt tarafından teslim alındı, ardından Teftiş Kurulu
aracılığıyla bağımsız kişilikli,
hukukun üstünlüğünden, bağımsız yargıdan taraf
olabilecek hâkim ve savcıların müfettiş raporlarıyla
sicilleri bozuldu, daha sonra da HSYK sekretaryasını yürüten bu
güruh, hazırladığı kararname taslaklarını çok
kalabalık olması sebebiyle Kurula onaylattırarak özellikle alt
bölgelerde yandaşlarını kilit görevlere getirip kişilikli
hâkim, savcıları tasfiye ettiler. İş birliği AK
PARTİ'nin de işine geldiği için verdiği imkânları tepe
tepe kullandılar. Malum kişinin veciz sözüdür: Ne istediler de
vermedik. Bir taraftan, tarafsız ve adil karar veren hâkim ve
savcılar cezalandırılırken diğer taraftan da kumpas
davalarıyla ülkenin başta ordusu olmak üzere tüm önemli
kurumları tasfiye edildi. Bu süreçte, devlet kurumlarının en
başındaki görevliler gibi başsavcılar dahi
makamlarında gözaltına alınıp tutuklandılar. Hâkim ve
savcılar üzerinde korku imparatorluğu kuruldu, görev
yaptırılmaz hâle getirildi. Diğer taraftan da Adalet
Bakanlığında oluşturulan mülakat komisyonu
aracılığıyla terör örgütü üyeleri düşük puanlarla
mesleğe alındı. Bu düzen 17-25 Aralık tarihine kadar pek
güzel yürüdü ancak, bu tarihte her iki taraf da kendilerine düşen paya
razı olmayıp daha fazlasını isteyince çatışma
çıktı ve kamuoyunun bildiği olaylar yaşandı. Bir
tarafın sıfırlama tapeleri, ardından kriptolu
telefonların dinlendiği feveranları, diğer taraftan
başka feryatlar. Bir meselede iki taraf da haksız ya da haklı
olabilir mi? Normal düzende olmaması gerekir ama burada her iki taraf da
söylediklerinde haklı, maruz kaldığı sözlerde
haksızdı. O gün kendilerini Ergenekon savcısı ilan edip
lüks makam aracını bu savcılara teslim edenler, intihara kadar
giden haksızlıklara uğrayanların feryatlarına
kulaklarını tıkayanlar, kendi menfaatlerine dokunulunca
onları da hain ilan ettiler.
Değerli milletvekilleri, bizim de
istediğimiz terör örgütü üyesi hainlerin tüm devlet kurumlarından
olduğu gibi yargıdan da temizlenmesiydi. 15 Temmuz darbe
girişimine kadar dostlar alışverişte görsün tarzı
uygulamalarla geçiştirildi ancak, 15 Temmuzdan sonra Yargıtayda,
Danıştayda, Anayasa Mahkemesinde ve yerel mahkemelerde de HSK aracılığıyla
bir miktar temizlik yapıldı ama birçok FETÖ'cüye yine
dokunulmadı, hatta Adil ve tarafsız bir yargı
teşkilatı oluşturuldu mu? derseniz, cevabımız tabii
ki Hayır. olur. Bu defa da terör örgütü yerine,
teşkilatlarında siyaset yapan AK PARTİ militanları
yargı kademelerine yerleştirildi. Kamu kurumunda istihdam edilecek
personelin 70 puan alması şartı koşulurken hâkim,
savcı alımlarında taban puan şartı
kaldırıldı. Bir tarafta 96 puan almış adaylar
mülakatta elenirken, diğer tarafta 42 puan almış AK PARTİ
yöneticileri ve bunların bürokratlarının çocukları
mülakatta hâkim, savcı yapıldı. Yargı, cemaat
yargısı olmaktan kurtuldu ancak bu defa da AK PARTİ
yargısı hâline geldi. Bağımsız hareket edebilen hâkim,
savcılar ise korku imparatorluğunun hâkim olduğu bir HSKyle
karşı karşıya kaldı.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu HSKnin
son atama kararnamesinden de kısaca söz edeyim dedim. Bu kararname de
öncekiler gibi toplumda çok tartışma yarattı. İktidarla
emir komuta ilişkisine girmeyen hâkim, savcılar sürüldü. Neden? Çünkü
adalet sistemimiz siyasi müdahaleye açık hâle getirildi. Hâkim
bağımsızlığının ve
tarafsızlığının güvencesi olması gereken HSK,
doğrudan doğruya siyasal iktidar tarafından belirlenmeye
başlandı. Biz, siyaset yapan hâkim ya da savcı istemiyoruz;
siyasetten talimat alan hâkim ya da savcı istemiyoruz; hukukun gereği
neyse onu yapan hâkim gibi hâkim, savcı gibi savcı istiyoruz.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bunun için de
hâkim ve savcıları siyasi iktidara karşı güvenceli hâle
getirecek, aynı zamanda keyfî işlem yapmalarını önleyecek
doğru düzgün bir sistem kurulmasını istiyoruz. Biz, cemaat,
tarikat yargısı da istemiyoruz; biz, partiye bağlı
yargı da istemiyoruz; hukuku üstün tutan, adalet dağıtan,
güvenilir bir yargı istiyoruz, en önemlisi bunu güvenceye alacak bir
sistem kurmak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde
yargıya güveni sağlayan, yargılamanın tarafsız ve
bağımsız olduğunu pekiştiren, adalete erişimi
kolaylaştıran herhangi bir şey bulmak şu anda mümkün
değil. Türkiyede yaklaşık 23 bin hâkim ve savcının
beklediği coğrafi teminat, İnsan Hakları Eylem
Planında verilen sözlere karşı bugüne kadar
gerçekleştirilmedi. Adalet Bakanlığı Nisan 2020de
hazırladığı uygulama takviminde altı ay içinde
getirileceğini duyurdu ancak hâlâ getirmedi. Binlerce hâkim ve
savcıyı ilgilendiren coğrafi teminat sözü ilk olarak 2019
yılında gündeme geldi. Planda, buna ilişkin 2021
yılında mevzuat değişikliği yapılacağı
ifade edilmiş ancak gelen reform ve yargı paketlerinde buna
ilişkin bir değişiklik talebi olmamıştı.
Peki, nedir coğrafi teminat? Yargı
açısından çok önemli bir terimdir. Coğrafi teminat, hâkim ve
savcıların istekleri dışında başka bir yere tayin
edilmemesi, bulundukları illerde sürgün korkusu yaşamadan görev yapması
anlamına gelmektedir. Yargıya güvensizliği ortadan kaldıracak,
hâkim ve savcılara tarafsız, korkusuz, bağımsız karar
vermelerini sağlayacak coğrafi teminat neden getirilmez? 1961
Anayasası sonrası çıkarılan Hâkimler Kanununda
coğrafi teminat tam olarak uygulanmıştı, 12 Eylül
Anayasası bile bugünden daha teminatlıydı. Hâkimler, alt
bölgelere keyfî uygulamalarla ya da verdikleri kararlar sebebiyle,
cezalandırılma amaçlı gönderilemezdi. Bugün, herkesin
bildiği gibi, durum ortada.
Değerli milletvekilleri, hukuki düzenlemeler
son derece yeterli ülkemizde, Türkiyenin ihtiyacına cevap verebilecek
düzeyde; ayrıca, Avrupa Birliği standartlarına da uygun.
İşte, bu kanunların daha düzgün, daha tarafsız
uygulanması için de hâkimlerimizin gerçekten tarafsız ve bağımsız
olmasını sağlayacak sistemin kurulması gerekir. Bunu isterken,
yapılacak sınavlara baktığımızda, kanunda
Yazılı sınav kurulunun başkan ve üyeleri, akademide ders
veren öğretim üyeleri arasından, başkanlar tarafından
seçilir. ibaresine yer verilmiştir. Bu ibare tarafsızlığa
gölge düşürmektedir. Şaibeyi ortadan kaldırmak için kura
çekiminin getirilmesi daha uygun bir uygulama olacaktır.
Biz, bu kanun teklifine reform gözüyle
bakmıyoruz, zaten de bakılamaz. Ne altıncı yargı
reformu paketi denilebilir ne de bundan önce getirilen beş reform
paketinde reform özelliği vardır. Yargının birikmiş
sorunlarını günübirlik çözmeye çalışmak da
imkânsızdır.
Değerli milletvekilleri, teklifin genel
gerekçesine baktığımız zaman, şöyle
başlıyor: Yargı sisteminin en önemli unsuru hiç şüphesiz
insan kaynağıdır. İnsan kaynağının temelinde
ise hâkim ve cumhuriyet savcıları bulunmaktadır. Bu itibarla,
hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olan adil, etkin ve güvenilir bir
yargının temini bakımından hâkim ve savcıların en
iyi şekilde yetiştirilmeleri büyük önem arz etmektedir. Ama İnsan
kaynağının temelinde hâkim ve savcı var. diyerek asıl
bireyin savunma hakkını ihmal ederseniz, savunma hakkını
görmezden gelirseniz, yine ciddi bir şekilde yanlış
yaparsınız çünkü işin özünde, temelinde, odağında
insan vardır; kutsal olan insanın kendisidir. Savunma
ayağını ihmal eden bir sistemin başarılı olma
şansı ise hiç yoktur. Cumhuriyet Döneminde yetmiş sekiz
yılda 24 hukuk fakültesi açılmışken AK PARTİ döneminde
62 hukuk fakültesi daha açılmıştır. Eğitimine dikkat
edilmeden on binlerce hukukçu birikmiştir, staj yapan 25 bin hukukçu
vardır. Tüm hâkim ve savcı adedinden daha fazla, 20 bine yakın
her yıl hukukçu mezun olmaktadır. Görüldüğü gibi, bugünkü hâkim
ve savcı sayısına neredeyse yakındır. Bugün
baktığımız zaman, işin temel esasındaki savunma
hakkının her aşamada ihmal edildiğini görmekteyiz.
Yargının tarafsızlığının,
bağımsızlığının ve temel esasların,
yargıç güvencesinin, teminatların çoğunun, coğrafi
teminatın hâlen sistemimizde olmadığı aşikârdır,
bunlar olmadığı sürece de istediğimiz kadar yargı
reformu paketi çıkaralım, sonuç hüsran olacaktır.
Değerli milletvekilleri, şimdi de noter
meslektaşlarımızın taleplerini, benden isteklerini dile
getireceğim. Gönderdikleri nottan aynen aktarıyorum: Noterlik
Kanununun 27nci maddesiyle getirilen hâl kâğıdına dayalı
atamalar iltimas, adam kayırma, torpil, liyakatsizlik, keyfî atamalara
yasal dayanak oluşturacak, eşitler arasında
eşitsizliğe yol açacaktır. Hukuki güvenliği sağlayan
noterleri, hukuk güvensizlik kurumu hâline dönüştürecektir. Maddenin
metinden çıkarılması gerekmektedir.
Yine, 61/A maddesiyle, taşınmaz
satış işlemleri için Kadastro Genel Müdürlüğü döner sermaye
işletmesine gelir kaydedilmek üzere hizmet bedeli alınır ve bu
işlemler sebebiyle noterlere herhangi bir pay veya aidat ödenmez. hükmü
vardır. Anayasa Mahkemesinin 2018de vermiş olduğu 93
sayılı Kararında İrade dışı
çalıştırmada ücret ödenmiyor veya ödenen ücret bariz bir
şekilde düşük ise angaryadan söz edilir. denilmektedir.
Anayasamızda angarya yasaklanmıştır. Bu düzenlemeyle
noterin emeği, sarf ettiği zaman, yüklendiği sorumluluğun
dikkate alınmış olması gerekir. Taşınmaz
satışına özgü ayrı bir tarifenin düzenlenmesi noterin
üstlendiği sorumlulukla dengeli değildir; farklı işlem,
ilgililer açısından da eşitsizlik yaratan, kanun
sistematiğini bozan bir düzenlemedir. Noterlerin resen araştırma
yetkisi de yoktur.
Harçlar Kanununun 40ıncı maddesinde
Noter harçlarını, harca mevzu olan işlemin
yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftirler.
denilmektedir. Getirilen düzenleme, bu işlemlerde taraf olmayan noterleri
harçtan müteselsil sorumlu hâle getirmiştir. Bunun hukukla, mantıkla,
insafla bağdaşır yönü yoktur. Memur olmadığı
hâlde 128inci madde atfıyla noter, memur statüsüne sokulmak
istenmiştir. 1512 sayılı Kanunun 162nci maddesindeki
değişiklik... Medeni Kanunun 1007nci maddesinde
kopyalayapıştır şeklinde maddede geçen devlet ibaresi
noter olarak değiştirilmiştir, devletin kusursuz
sorumluluğu notere yüklenmiştir. Devletin kusursuz sorumluluğu
Anayasanın 125inci maddesinin son fıkrasında olmasına
rağmen, notere yüklenen sorumluluğun anayasal dayanağı
yoktur yani devlet eşittir noter değildir.
Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 339 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen değerli izleyicileri
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Diyarbakır Lice kırsalında
22 Haziranda icra edilen Eren Abluka-18 Operasyonunda teröristlerle
yaşanan silahlı çatışma esnasında yaralanan ancak tüm
çabalara rağmen kurtarılamayarak şehit düşen askerlerimize
yüce Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabırlar, yaralı
kahramanlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda
Türkiyenin en kritik reform alanlarından biri hiç şüphesiz
yargı reformlarıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından 2019 yılı Mayıs ayında açıklanan
Yargı Reformu Strateji Belgesinde bulunun toplam 256 faaliyetten 171i
geçtiğimiz yıl yürürlüğe girmiştir. 101i idari, 59u
mevzuat değişikliği ve 11i ise hem mevzuat
değişikliği hem de idari nitelik taşıyan faaliyetlerle
Yargı Reformu Strateji Belgesinde tamamlanma oranı
yaklaşık yüzde 67ye çıkmıştır. Bu minvalde, 2019
ve 2020 yıllarında tamamlanması planlanan 50 faaliyetin 48i
sonuçlanırken bir yıldan uzun süreli nitelikte olan 107 faaliyetin ise
99u tamamlanmıştır. Yargı Reformu Stratejisi
kapsamında 2021de toplam 24 faaliyetle ilgili düzenleme
yapılmıştır. Yargı Reformu Stratejisi kapsamında
2009dan bu yana hazırlanan yargı paketlerinden 5 tanesi bu kutlu
çatı altında onaylanarak yasalaştı. Bir yanıyla
yargı sistemimizin bir bütün olarak değerlendirildiğini,
sistemin bağımsızlığı ve
tarafsızlığını uluslararası normlara uygun hâle
getirme amacını taşımakta olduğunu görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
Türkiye'de hâkim ve savcıların mesleğe kabul öncesi
yetiştirilme süreci bugüne kadar hâkim, savcı adaylığı
statüsünde yürütülmekteydi. Görüşmekte olduğumuz teklifle Yargı
Reformu Strateji Belgesinin insan kaynaklarının nitelik ve
niceliğinin arttırılması hedefi kapsamında adalet
sistemimize hâkim ve savcı yardımcılığı
müessesesini kazandıracağız. Aynı zamanda, 2022
Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık
Programında hâkim ve savcı yardımcılığı
oluşturulması için düzenleme yapılacağı; hâkimlik,
savcılık meslekleri için yeni bir mesleğe giriş modeli ve
sınavı getirileceği hedefini de gerçekleştirmiş olacağız.
Değerli milletvekilleri, günümüzde teorik ve
uygulama bilgisi yeterli olmayan, başta hayat tecrübesi olmak üzere
mesleki tecrübesi bulunmayan hâkimlerin baktıkları davalarda
hızlı ve isabetli karar verebilmeleri her zaman mümkün
olmayabilecektir. Hâkimlik mesleğini icra etmekte olan kişilerin
görevlerini ifa ederken hayatın her alanında binbir türlü sorun ve
olayla karşılaşması doğal olup bu sorunlar
karşısında çözüm üretici bilgi ve yeteneğe sahip
olması gerekmektedir. Bu sebeple, genel olarak kamuoyunda hâkimlerin
diğer kamu görevlilerinden farklı birtakım vasıflara sahip
olması beklenmektedir.
Diğer taraftan, Türkiye bakımından
hâkim yardımcılığı kurumuna olan ihtiyacın birçok
nedeni bulunmaktadır. Öncelikle, yargı teşkilatındaki
aşırı iş yükü altında ezilen hâkimlerin bu yükü
hafifletecek bir yardımcıya olan ihtiyaçlarının var
olduğunu dile getirmekte fayda var. Çünkü hâkim başına
düşen dava dosyası sayıları düşünüldüğünde, insanüstü
bir emekle çalışılması gerçeği ortaya
çıkacaktır. Hâkimlerin iş yüklerinin azaltılması ve
onların daha etkin bir şekilde çalışmasını
sağlamak bakımından hâkim yardımcılığı,
adalet teşkilatında varlığı gerekli bir müessesedir.
Avrupa ülkelerinde de yaygın bir kurum olan hâkim
yardımcılığı bizdekine benzer sebeplerle yargı
binasını ayakta tutan 2nci temel sütun olarak
karşımızda durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Hâkimler ve
Savcılar Kurulu mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı esasına göre görev yapan adli ve idari yargı
hâkim ve savcılarımızın bütün özlük işleri
hakkında karar verme yetkisine sahip anayasal, güzide bir kurumumuzdur. Bu
kapsamda Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022-2026 Stratejik Planı'ndaki
kuruma yönelik tespit edilen dış tehditlere
baktığımızda, hâkim ve savcı adaylık
eğitiminden beklenen verimin alınmaması, meslek öncesinde hâkim
ve savcı yardımcılığı veya deneme süresi gibi
müesseselerin olmaması, kamuoyunda ve yargı teşkilatı
içerisinde Kurulun görev ve yetkilerinin yeterince bilinmemesi gibi çözüm
geliştirilmesi gereken önemli başlıkları görmekteyiz.
Diğer taraftan, kurum içi tespit edilen zayıf yönleri arasında da
personelin özlük haklarının yetersizliği ve personel
istihdamında sorunlar yaşanması, hâkim ve savcı
adaylarının staj ve eğitim süreçlerinde Kurulun rolünün
yeterince etkin olmaması, hâkim ve savcı meslek içi eğitim
planlamasında Kurulun istenilen seviyede etkili olmaması
başlıklarının ön plana çıktığını
görmekteyiz. Elbette söz konusu stratejik planda sadece ifade ettiğimiz
başlıklar değil, Kurulun zayıf yönleri ve tehditlerinden
daha fazla güçlü yönleri ve fırsat başlıkları da
bulunmaktadır.
Dile getirdiğimiz ve Kurulca tespit edilen
zayıf yönlerin güçlendirilmesi için ve diğer taraftan yine Kurulca
tespit edilen tehdit başlıklarını bertaraf edecek tüm yasal
düzenlemelere Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugüne kadar olduğu gibi
bugünden sonra da destek olacağımızı Genel Kurulun
huzurunda belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, Yargıtay ve
Danıştay üyeliğinde görev süresi on iki yılla
sınırlı olduğundan, altı yıl sonra yüksek
yargı üyelerinin yarısı ve en kıdemlileri emekli olacak
ve/veya kürsüye dönmek zorunda kalacaklardır. Deneyimli ve kıdemli
üyelerin mahkemelerden ayrılmaları yargıyı olumsuz
etkileyecek, yüksek yargı bu üyelerden en verimli oldukları dönemde
faydalanamayacaktır. Bu sebeple, yüksek mahkeme üyelerinin görev
sürelerinin on iki yıl sınırının uzatılması
veya görev sürelerinin 65 yaşla sınırlandırılması
bu önemli sorunu çözecektir kanaatindeyiz.
Yine, tayin, terfi, özlük hakları gibi
konularda HSKye bağlı olan tetkik hâkimlerinin
kadrolarının Yargıtaya geçirilmesi onları daha güvenceli
hâle getirecektir. Böylelikle her yıl çıkarılan kararnamelerle
görev yeri değişme tedirginliğini yaşamayacaklardır.
Diğer taraftan, Yargıtaya yeni gelecek tecrübesi az hâkimlerin yerine
tecrübeli hâkimlerin yüksek yargıda çalışması
sağlanacaktır. Yine, tüm yüksek yargı hâkim ve
savcılarının özlük ve mali haklarının eşitlenmesi
de hakkaniyeti sağlayacaktır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi
bünyesinde görev yapan idari personele verilmekte olan yüksek yargı
tazminatının yoğun iş yükü altında çalışan
Danıştay, Yargıtay ve Sayıştayda görev yapan idari
personele de verilmesi çalışma barışına katkı
sunacaktır diye düşünmekteyiz. Yine, bu kapsamda adliyelerde görev
yapan idari personele ödenen adalet hizmetleri tazminatının Adalet
Bakanlığı merkez teşkilatında, Hâkimler ve
Savcılar Kurulu ile Adalet Akademisinde görev yapanlara da ödenmesi
hakkaniyete katkı sunacaktır. Zira söz konusu tazminatı
alamayanlar ile alanlar arasında temmuz ayı itibarıyla neredeyse
2 bin lira fark oluşacaktır.
Bir başka önemli husus da özellikle hâlen
bakanlıkların merkez teşkilatlarında silahlı güvenlik
olarak mesai saatleri içerisinde silah taşıma yetkisi olan ancak
mesai sonrası silah taşıyamayan
çalışanlarımızla ilgilidir. Mesai saatleri içinde birçok
kez tehdit ve riskle karşı karşıya kalan güvenlik
çalışanlarına silah taşıma yetkisi verilmesiyle mesai
saatleri sonrasında bu çalışanlarımıza yönelik risk ve
tehditler bertaraf edilecektir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde son
günlerde vatandaşlarımızca oldukça şikâyet konusu
yapılan ve fiyat artışlarını körükleyen stokçuluk
konusunda cezaların artırılması da yer almaktadır.
Bize göre, savaş dönemlerinde karaborsacılık yapan, stokçuluktan
geçinen satılmışların durumu neyse ekonomik
saldırıda ahlaksızlık yapanlar, fiyat etiketlerini şişirenler
de aynıdır. Özellikle ekonomik sorunları kullanarak
vatandaşı Hükûmete karşı kışkırtmaya gayret
eden çevrelerin öncelikle Batılı ülkelerden destek beklemekten
vazgeçmelerini önermekteyiz. Zira onlarla benzer söylemler kullananlar,
yarın öbür gün oy isteyeceği aziz milletimizi galeyana getirmeye
çabalayanlar, Türkiye'yi Karabağ'dan tutun da mavi vatandaki
başarı ve hukuki haklarına kadar eleştiren ve sürekli
yabancı ülkelere şikâyet eden pozisyonunda olanlar unutmasın ki
bugünler geçicidir, Hükûmet işinin başında ve alınması
gereken tüm tedbirleri vatandaşımızın lehine
almaktadır. Bugün Ankara merkezli millî bir siyaset güden Cumhur
İttifakı'nın en temel görevi, Türkiye'yi her alanda söz sahibi
yapmaktır. Nasıl ki tüm dünya yerli ve millî insansız hava, kara
ve deniz üstü, deniz altı araçlarımıza, diğer savunma araç
ve gereçlerimize gıptayla bakıyorsa Türkiyenin 2020 sonrasında
da her alanda imrenilen bir güce erişeceğinden hiç kimsenin
şüphesi olmasın. Hedef, önce lider ülke Türkiye, sonra ise süper güç
ülke Türkiye'dir.
Saygıdeğer milletvekilleri, adli tıp,
tıp bilimiyle ilgili bilgileri adaletin daha hakça oluşabilmesi
maksadıyla hukukçuların anlayabileceği bir biçimde ve düzeyde
hizmete sunan tıp bilimidir. Günümüzde ülkemizde adli tıp üç
sacayağı üzerine oturmakta ve faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu
sacayakları, Bakanlığa bağlı Adli Tıp Kurumu,
üniversitelere bağlı tıp fakültesi bünyesinde yer alan adli
tıp ana bilim dalları ve yine üniversitelere bağlı adli
tıp endüstrileridir.
Türkiyede yargılama sürece ortalama dört,
beş yıl olup bu uzun sürenin önde gelen nedenlerinden biri,
bilirkişi raporlarının sonuçlandırılmasının
yoğunluk sebebiyle uzun sürmesidir. Bu durum, bilirkişi talep edilen
davaların sonuçlandırılmasında da uzamaya sebebiyet vermektedir.
2021 yılı Adli Tıp istatistiklerine
baktığımızda, 81 ildeki şube müdürlüklerinde 374 bin
adli muayene gerçekleştirilmiştir, ölüm muayeneleri de
yaklaşık 25 bin seviyelerindedir. Adli Tıp İhtisas Kurulu
ve ihtisas daireleri dosya sayısı 2014 yılında 206 bin
iken, 2021 yılında 641 bine yükselmiştir. Görüleceği üzere,
Adli Tıp Kurumuna gönderilen dosya sayısı hâlihazırda çok
fazla olup mevcut insan kapasitesinin oldukça üzerindedir. Bu noktada, Adli
Tıp Kurumuna gönderilen bazı dosyaların gerçekten Adli Tıp
Kurumuna gönderilmesinin gerekli olup olmadığı da
değerlendirilmelidir. Üniversiteler, Sağlık
Bakanlığına bağlı adli birimler ve Adalet
Bakanlığına bağlı adli birimler arasındaki
koordinasyonun sistematik bir şekilde gerçekleştirilmesi
gerekliliği de göz ardı edilmemelidir.
Diğer taraftan, Adli Tıp Kurumunun
personel ihtiyacı ve organizasyon yapısı da önümüzdeki süreçte
gelecek olan yargı paketlerinde değerlendirilerek neticelendirilmeli,
buralarda görev yapan tüm personelin de özlük şartları iyileştirilmeli,
diğer adalet çalışanlarını da kapsayacak şekilde
tümünü kapsamalıdır. Bu kapsamda seçim bölgem Kırıkkalede
de bulunan Adli Tıp Şube Müdürlüğünün de
ihtiyaçlarının karşılanması, yaşanmakta olan
gecikmeleri önleyebilecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
konuşmamın bu bölümünde birkaç kelamı da seçim bölgem
Kırıkkaleyle ilgili yapmak isterim. Geçtiğimiz günlerde
Kırıkkalede ve bazı ilçelerinde yaşanan
aşırı yağışlar ve taşkınlar nedeniyle zarar
gören çiftçimizin borçlarının ötelenmesi, Ziraat Bankasına,
Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin
silinmesi ve borçlarının uzun vadelere yayılmasını
önemsiyoruz. Bayram öncesi bu yönde bir müjdenin verilmesini de çiftçilerimiz
adına sevindirici bulacağımızı değerlendiriyoruz.
Yine, sabit gelirli çalışanlara ve
emeklilerimize temmuz ayında yapılacak olan yüksek oranlı
maaş artışıyla enflasyonun etkilerinden korunmaları
amaçlanmaktadır. Ekonomide bir tarafı korurken diğer tarafı
ihmal edemeyiz. Bu bakımdan, özellikle Kırıkkaleli esnaf ve sanatkârlarımızı
da koruyup onlara destek olabilmeliyiz. Başta kredi borçları, prim
borçları olmak üzere, Meclis kapanmadan bazı borçların
affedilmesi -ne bileyim- ertelenmesi veya faizsiz yapılandırılması
büyük bir beklentiyi karşılayacaktır.
Yine, Kırıkkalemizde özellikle okul
taşımacılığı tatil nedeniyle sona eren servisçi
veya minibüsçü esnafımız ile Kamyoncular Kooperatifindeki
esnafımız, taksici esnafımız da bu kapsam içine
alınarak bu kesime ÖTVsiz yakıt desteği, ulaşım
belgelerinde indirimler ve prim desteği vermemiz onları daha da güçlü
kılacaktır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
son bölümünde
Bizler için, adalet ve onun temsilcileri de bayrak, millî
marş gibi mukaddes ve yüce tutulan değerlerimizdendir. Hepimiz
haksızlığa karşı adalete başvururuz, onun
yardımını ve hakkaniyetini isteriz. Bu bakımdan, adaleti,
en kuvvetliye karşı en zayıfı dahi koruyacak kudret ve
kuvvette tutabilmeliyiz yani kuvvetli ondan çekinmeli, zayıf olan da ona
güvenebilmelidir. Görüşmekte olduğumuz altıncı yargı
paketi de böyle kuvvetli ve kudretli bir sistemi gözetmektedir. Adaletin
hızlı, hakkaniyetli ve iş yükü hafiflemiş bir şekilde
tecelli etmesi adına, elbette, bundan sonra da reform niteliğinde
paketler gelecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletimizin huzuru
ve hukuk güvenliği için alınacak her karara, yapılacak her
reforma bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da destek ve katkı
sunacağımızı belirtiyor, bu düşüncelerle kanun
teklifinin adalet sistemimize ve ülkemize hayırlar getirmesini diliyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin tümü
üzerine partimin, Hakların Demokratik Partisinin görüşlerini sizlerle
paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, teklif birkaç başlıkta
değişiklik öngörüyor. Elbette, her zaman olduğu gibi
bunların hiçbiri birbiriyle ilgili değil, klasik bir torba yasa
getirildi gene Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun önüne. İçinde
Hakimler ve Savcılar Yasası'nda değişiklik de var, Türk
Ceza Kanunu'nda değişiklik de var, Noterlik Kanununda
değişiklik de var, Danıştay Kanunu ve Yargıtay Kanununda
da değişiklik var. Ama şöyle düşünmeyin yani hani bu değişikliklerin
birbiriyle alakası yok, tamamen birbirinden bağımsız
konularda düzenlenmiş teklif metinleri. Hakimler ve Savcılar
Kanununda değişiklik en önemli değişiklik olarak
sunulmuş ve kanun teklifine de Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi denilmiş.
Şimdi, hâkimlik, savcılık
mesleğiyle ilgili bir dizi sorun var, bu sorun alanlarından bir
tanesini çözdüğünü düşünüyor siyasi iktidar. Ne o? Yeni bir kurum
getiriyor hâkim ve savcı yardımcılığı kurumu
fakat şöyle de düşünülmesin yani hâkim ve savcı
yardımcılığı kurumu işte bir sınav
yapılacak, hâkim ve savcılık sınavına adaylar
girecekler, bu sınavı kazandıktan sonra belli bir dönem staj
yapacaklar, stajı bitirdikten sonra da hâkim ve savcı yardımcısı
olarak atanacaklar, bir süre görev yaptıktan sonra hâkim ve savcı
olacaklar; böyle değil. Mevcut sistem, hâkimlik ve savcılık
sınavına adayları alıyor, bu sınavı kazananlar
iki yıl boyunca bir eğitim görüyor stajyer hâkim ve savcı
olarak, bunun sonucunda da hâkim ve savcı olarak atanıyor. Teklif
sahipleri, sadece bu iki yıllık eğitim sürecini üç yıla
çıkararak hâkim ve savcı yardımcılığı
müessesini getirdiğini sanıyor. Bunun ismi hâkim ve savcı
yardımcılığı kurumu olamaz, adını
değiştirdiniz diye, stajyer hâkim ve savcının
adını hâkim ve savcı yardımcısı
yaptınız diye dünyanın pek çok yerinde uygulanan bir sistemi
getirmiş olmuyorsunuz. Ama gerçekten, hâkim ve savcı yardımcılığı
getirmek istiyorsanız şunu yapmalısınız: Eğitim
süresi iki yıl veya üç yıl olur, zaten dünyanın pek çok yerinde
de ortalama eğitim süreleri bu kadar. Bunun sonunda, hâkim ve
savcılardan yeterli olanları atayın, belli bir süre alanda hâkim
ve savcı yardımcısı olarak görev yapsınlar ve bu süre
içerisinde, o hâkimleri kürsü hâkimi olarak görevlendirmeyin, o savcılara
doğrudan soruşturma vermeyin, doğrudan bu yetkiyi
taşımasınlar. Eğer böyle yapmazsanız işte bugün,
her gün adliyelerde gördüğümüz gibi 24-25 yaşlarında kürsü
hâkimleriyle karşı karşıya kalırız, 30lu
yaşlarının başında henüz hiçbir hukuksal deneyimi
olmayan kişileri ağır ceza mahkemelerinin başkanı
olarak görürsünüz ve Türkiyede yaşanan en önemli sorunlardan bir
tanesini, hâkim ve savcıların gerçekten nitelik sorunu nedeniyle
verdikleri kararlar sorununu yaşarsınız. Bu konuda bir düzenleme
yapılacaksa söylediğimiz çerçevede yapılmasının daha
doğru olacağını düşünüyoruz.
Bir de bu hâkim ve savcı
yardımcıları belirlenirken ısrarla ve devamlı biçimde
hem staj öncesi hem de staj sonrası bütün işlemlerin mülakatla ve sözlü
sınavla belirlenmesini istiyor siyasi iktidar. Neden? Çünkü istediği
kişileri hâkim ve savcı olarak atamak istiyor. Ayrıca, bu sözlü
ve mülakat sınavlarının da yargı denetimine tabi
olmasını istemiyor. Nasıl? Fiilen yargı denetiminin
dışında tutuyor. Çünkü mülakatların ve sözlü
sınavların hiçbiri kayıt altına alınmıyor,
kayıt altına alınmadığı için de o sözlü mülakat
sınavının iptali için açılan davada mahkemeler gerçekten o
mülakatın içeriği konusunda hiçbir bilgi sahibi olmadıkları
için ayrıntılı inceleme yapamıyorlar. Mülakat
sınavı varsa kadrolaşma vardır, sözlü sınav varsa
kadrolaşma vardır ama eğer kadrolaşma amacıyla
kullanılmadığı iddiasındaysa siyasi iktidar, Hükûmet,
bunları yargı denetimine açabilir, kayıt altına alabilir.
Bunlar hiç de zor uygulamalar olmayacak.
Şimdi, teklifin ilk 8 maddesi bu çerçevede
Hakimler ve Savcılar Kanununda değişikliği öngörüyor,
ardından gelen 9 ve 14üncü maddeleri ise Noterlik Yasasında bir
dizi değişiklik öngörüyor. Şimdi, bu Noterlik Yasasındaki
değişikliği ne zaman getirdi biliyor musunuz teklif sahipleri?
Tam da noterler genel kurul sırasındayken yani Noterler Birliği
genel kurulu yapıyordu ve kimin Noterler Birliğinin başına
geleceği, yöneticisi olacağı belli değilken, henüz
hiçbirisi mazbata almamışken, aralarında görev
dağılımı yapmamışken âdeta Noterler
Birliğinden kaçırarak bir teklifi Komisyona getirdi teklif sahipleri.
Noterler Birliği buna bir dizi itirazlarda bulundu, temsilcileri Komisyona
geldiler, itirazlarını dile getirdiler. Şunu söylüyorlar, diyorlar
ki: Bir; elli yıldır, 1972den beri yürürlükte olan 1512
sayılı Noterlik Yasasında noterliğe atanma, bölgeler
arasında görev yeri değişikliklerinin ve nakillerin tamamı
objektif koşullara bağlanmış durumda. Yani üçüncü
sınıftan ikinci sınıfa, birinci sınıfa
sırayla yükseliyor noterler, bölgeler arasında da başvuru bu
şekilde yürüyor fakat teklif sahipleri bir sınıfı atlayarak
bir üst sınıfa geçmenin önünü açıyorlar yani üçüncü sınıftaki,
bir alt sınıftaki noter bir üst sınıfa geçmeden iki üst
sınıfa geçebilecek. Gerekçesi ne? Bazı yerlerde noterlik için
başvurular olmuyormuş. Noterler Birliği bunu çok açık
söyledi, dile getirdi; dediler ki: Nereye noterlik açılacağına
Adalet Bakanlığı tek başına karar veriyor, biz sadece
buralara noter görevlendiriyoruz. Boşluk oluşmaması için de her
tür diyaloğa açığız. Zaten açtıkları her yere de
kısa sürede görevlendirme yapıyoruz. Bazı yerlerin tercih
edilmemesinin tek nedeni var, çok yakın yerlere noterlik
açılıyor. Ekonomik nedenlerle kabul etmiyorlar. Ama teklif sahipleri
bu konuda bir geri adım atmadı.
Yine bir diğer düzenleme şu: Noterler
bundan sonra taşınmaz mal sözleşmelerini ve buna dair vaatleri,
tapuya konulacak şerhlerin tamamını yapabilecekler. Bu teorik
olarak iyi bir şey, yanlış bir şey değil çünkü
noterlik bir güven mesleği ve bunu yapmalılar ama sorun şu: Bir
eşitsizlik yaratılıyor, daha doğrusu birkaç
eşitsizlik. Bir tanesi, tapuya gittiğinizde ödeyeceğiniz bedel
başka, notere gittiğinizde ödeyeceğiniz bedel başka.
Noterler bunun eşitsizlik olduğunu söylüyor. Bunun üzerinde
çalışılması gerekir, düzenlenmesi gerekir. İkincisi de
şu, diyor ki yine noterler: Biz taşınmaz sözleşmesi
yapacağız. Tapuda görevli memurun sorumluluğu neyse ben de
aynı sorumluluğu almak istiyorum. Kaldı ki Noterler Birliği
Kanununun 162nci maddesi, 1512 sayılı Kanunun 162nci maddesi
noterlerin kusursuz sorumluluğunu düzenlemiş durumda. Tapu memuruna
yüklemediğiniz sorumluluğu bir notere yüklemeniz doğru
değil. Dolayısıyla bu konuda da bir düzenleme
yapılması gerekiyordu.
Teklifin düzenlediği üçüncü konu
Danıştay Kanunu ve Yargıtay Kanunu'nda değişiklik
öngörmesi. Ne bu Danıştay Kanunu ve Yargıtay Kanunundaki
değişiklikler? Sadece bazı kurulların görev süreleri
uzatılıyor; yine, bazı kurullarda görev yapan üye
sayısı azaltılıyor. Şimdi, diyebilirsiniz ki: Yani
bazı kurulların görev süresi değiştirilebilir. Ama
nasıl değiştirilmiş? Ben size şunu söyleyeyim: 2575
sayılı Danıştay Kanunu'nun geçici 24üncü maddesi 2012
yılında değiştirilmiş, denilmiş ki o zaman: Bu
değişiklik 2016ya kadar uygulanmayacak. 2016 gelmiş, bir daha
değiştirilmiş Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin
teklifiyle, 2019a kadar uzatılmış bu süre. 2019 gelmiş,
yine uygulayamamışlar, 2022ye kadar süre uzasın.
denilmiş. Şimdi 2022ye geldik, diyor ki teklif sahipleri: Bu süre
2026ya kadar uzasın. On beş yıl için uzatıyorsunuz, 4 kez
kanun değiştiriyoruz. Ben Komisyonda da söyledim, dedim ki: Biz
sadece Maliye Bakanının ülke ekonomisiyle ilgili öngörülemez bir
siyaset yürüttüğünü, önünü göremediğini sanıyorduk. Meğer
öyle değil, Adalet ve Kalkınma Partili bütün milletvekilleri
getirdikleri her teklifi üç yılda bir, dört yılda bir, iki yılda
bir gereksiz bir şekilde değiştirerek öngörülemez biçimde
Meclisi meşgul ediyorlar. Bu teklifle bunu bir kez daha gördük.
Teklifin içerisindeki bir diğer
değişiklik şu, dördüncü değişiklik: Fiyatları
etkileme suçunun cezasını arttıralım. diyor teklif
sahipleri. Neden? Çünkü stokçular varmış. Onlara daha fazla ceza
verelim. Türkiye'nin bir ekonomik kriz içerisinde olduğu
tartışmasız, bunu herkes kabul ediyor, Türkiye ciddi bir
ekonomik krizle karşı karşıya ama bu ekonomik krizin nedeni
stokçuluk falan değil, insanların satın alma gücünün yetersiz
olması. Yoksa Birileri ta fi tarihinde, işte, yağı, tüpü,
şekeri depoladığı için fiyatlar artıyordu, şimdi
de aynı sorunlar var. Bu yüzden bu stokçuların cezalarını
artıralım. demek gerçeği yansıtmıyor. Bu teklif
sahipleri ekonomik krizin sorumlusu olarak kendilerinin olduğunu kabul
etmeli, bunun günahını, sorumluluğunu zor şartlarda ayakta
durmaya çalışan esnafa atmamalı. Bu, hiçbir derde deva
olmayacak; hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Şimdi, bu değişiklikler bir
yargı paketi olarak sunuluyor. Allah aşkına benim bu
anlattıklarım içerisinde yani bu ülkede kim bu teklifle bu ülkeye bir
yargı reformu getiriliyor diyebilir? Dört tane değişiklik bu.
Birinde Yargıtay ve Danıştay Kanununda kırk defa
değişiklik yapmışsınız, birinde Ceza Kanununda
stokçuluğun cezasını artırmışsınız,
noterlerin bile onayını almadan Noterlik Kanununda sorumluluk
atıyorsunuz, sadece hâkim ve savcıların staj süresini iki
yıldan üç yıla çıkararak diyorsunuz ki: Biz hukuk reformu
yaptık. İşte hukuk reformu denildiğinde halkın
karşısına çıkardığınız örnek bu
olduğu için Türkiye bütün hukuk endekslerinde, adalet endekslerinde son
sırada. Bakın, Adalete Güven Endeksi yayınlanıyor Avrupa
Birliği üyesi ülkeler, OECD üyesi ülkeler için, 41 ülke arasında
40ıncı sırada Türkiye. Türkiye bu alanda sadece Rusyayla
rekabet ediyor. Adalet Endeksinde 41 ülke arasında 40ıncı
sırada. Yine Adalete Güven Endeksi içerisinde yayınlanan
istatistikler var. Mesela, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 126 ülke
arasında Türkiye 109uncu sıradaymış yani Türkiyeden daha
kötü durumda olan, hukuk sistemi daha kötü durumda olan sadece 10-15 tane ülke
kalmış durumda.
Ayrıca, vatandaşlar yani Adalet ve
Kalkınma Partisine oy veren vatandaşlar da içerisinde olmak üzere
toplumun yüzde 62si adalet mekanizmasına güvenmiyor ve emin olun bunun
içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisine oy verenler de var. Peki, bu
durumun nedeni ne? Bu durumun nedeni yargının siyasi kararlar
vermesi, yargının muhaliflerin üzerinde bir sopa olarak
kullanılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
uygulanmıyor olması, tek nedeni bu, başka bir nedeni yok. Yoksa
çok iyi bir hukuk sistemi var da çok iyi bir adalet mekanizması var da
vatandaş kendi kendine güvenmiyor değil ve bunu Adalet ve
Kalkınma Partisi ısrarla sürdürmeye çalışıyor.
Şimdi, son olarak hukuk
tartışıyoruz, hukuk reformundan bahsediyoruz. Hâkimler ve
Savcılar Kurulu Kanununu değiştiriyor Adalet ve Kalkınma
Partisi ama biz bugün çok tarihî bir an yaşıyoruz. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yine bir milletvekilinin dokunulmazlığının
kaldırılmasıyla ilgili fezlekeleri Anayasa ve Adalet
Komisyonundan Kurulu Karma Komisyonda görüşüyoruz. Neden? Nedeni şu:
12 Haziran tarihinde Halkların Demokratik Partisi bazı kurumlarla
birlikte bir açıklama yapmak istemiş. Bu açıklama
sırasında bir güvenlik görevlisine, daha önce Halkların Demokratik
Partisi Milletvekili olan, şu anda Demokratik Bölgeler Partisinin Eş
Genel Başkanı olan sevgili Salihe Aydeniz bir polis memuruna el
kaldırmış. Bu nedenle Salihe Aydenizin milletvekilliği
dokunulmazlığının kaldırılmasını
istiyor Karma Komisyon, bu gündemle bizi toplantıya
çağırdı; tek nedeni bu. Sanırsınız ki Adalet ve
Kalkınma Partisi güvenlik görevlilerine çok büyük değerler veriyor,
çok saygın bir yerde tutuyor onları, hiçbir milletvekili, hiçbir
yerde güvenlik görevlilerine hakaret etmiyor, onlarla
tartışmıyor. Bir tek istisna var; bir milletvekili, Demokratik
Bölgeler Partisinin Eş Genel Başkanı gitmiş bir polis
memuruna fiziki müdahalede bulunmuş da o polis memurunun
saygınlığını korumaya çalışıyor. Peki,
bir milletvekilinin saygınlığının Türkiye Büyük Millet
Meclisi için hiç mi önemi yoktur? Bakın, biz, neredeyse her hafta,
düzenlediğimiz veya düzenlemek istediğimiz her etkinlikte mutlaka bir
güvenlik görevlisinin saldırısına uğruyoruz. Komisyonda da
söyledim; bir güvenlik amiri çıkıp kameraların
karşısında milletvekilimize Seni çivilerim. dedi. Tek bir
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili bunu kınadı mı,
herhangi bir yerde açıklama yaptı mı mensubu olduğu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşüren bu
uygulama nedeniyle?
Yine, bir milletvekilimizin, Hüseyin Kaçmazın,
Şırnak Milletvekilimizin, bakın, bir aydır kolu
alçıda, güvenlik görevlileri müdahalesiyle parmağı
kırıldı, bir aydır Türkiye Büyük Millet Meclisine kolunda
alçıyla geliyor. Ey Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri, tek
biriniz Hüseyin Kaçmaz'ı arayıp geçmiş olsun dedi mi? Bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılmış
haksızlıktır dedi mi? Demedi. Neden? Çünkü meseleniz, mensubu
olduğunuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığı
falan değil. Yeter ki sizin dışınızda birilerine
yönelik bu saldırılar gerçekleştirilmiş olsun. Ama sizin
mensuplarınız, sizin milletvekilleriniz güvenlik görevlilerine
hakaret ettiğinde bunun karşısında sessiz kalabiliyorsunuz.
O gün demiyorsunuz güvenlik görevlilerinin saygınlığına
gölge düşmüştür, bununla ilgili soruşturma
başlatılsın demiyorsunuz. O gün demiyorsunuz o milletvekilinin
dokunulmazlığı kaldırılsın, yargılansın
demiyorsunuz. Peki ne diyorsunuz? Hakaret ettiğiniz polis memurunu
görevden uzaklaştırıyorsunuz. İşte, bunun ismi çifte
standarttır. Güvenlik görevlisine duyduğunuz saygı gereği
yapmıyorsunuz, Halkların Demokratik Partisine, muhalif partilere
duyduğunuz öfke nedeniyle bunu yapıyorsunuz.
Bize Komisyonda dediler ki: Halk galeyana
gelmiş. Bu nedenle biz bu teklifi öne almışız yani bu
fezlekeyi görüşmemizin tek nedeni bu. Komisyonda anlattım, herkes
duysun diye bu kürsüden bir kez daha anlatıyorum. Bakın, 12 Haziran
tarihinde gerçekleştirmek istediğimiz etkinlik nedeniyle 15 Haziran
tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı soruşturmayla
ilgili görevsizlik kararı veriyor, 14-15 Haziran tarihinde. Aynı gün,
Cumhurbaşkanı doğrudan hedef gösteriyor, Biz bunu kabul
edemeyiz, hemen bununla ilgili fezleke Meclise gelmelidir. diyor.
Cumhurbaşkanı doğrudan emir veriyor. Şimdi, ben orada da
söyledim; yasamanın, yürütmenin, yargının
bağımsız olmadığının, tek bir merkezden
yönetildiğinin en açık kanıtı, en açık örneğidir.
16 Haziran tarihinde dosya Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına geliyor, 16 Haziranda. 16 Haziran günü
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bununla ilgili
takipsizlik kararı veriyor 16 Haziran. Aynı gün dosyayı Adalet
Bakanlığına gönderiyor, fezlekeyi. Adalet
Bakanlığı aynı gün, 16 Haziran 2022 günü bu fezlekeyi bir
üst yazıyla Cumhurbaşkanlığına gönderiyor, aynı
gün. 16 Haziran 2022 günü, aynı gün Cumhurbaşkanı bu fezlekeyi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderiyor,
aynı gün. 16 Haziran günü, yine aynı gün, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı bu fezlekeyi Karma Komisyona gönderiyor.
Yine aynı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Karma Komisyona gelen bu
fezleke üzerine biz toplantıya çağrılıyoruz. Şimdi,
burada hiç kimse Yasama bağımsız davranıyor. diyebilir
mi, Yargı bağımsız davranıyor. diyebilir mi, Tek
bir merkezden yönetilmiyor. diyebilir mi? Çok açık biçimde tek bir
merkezden âdeta düğmeye basılır gibi Türkiye'deki bütün kurumlar
harekete geçiyor, neden? Salihe Aydeniz bir polis memuruna müdahale etmiş,
o yüzden dokunulmazlığı kaldırılsın diye. O gün,
o esnada, Salihe Aydeniz kolluk görevlilerinin kalkanlarıyla yere serildi,
yerde sürüklendi, tek biriniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek bir üyesi
Salihe Aydenize yapılan bu haksızlık karşısında
sesini yükseltti mi? Yükseltmedi. Ama biz HDP olarak ne dedik o gün? Grup
Başkan Vekillerimiz çıktı, Salihe Aydenizin güvenlik
görevlilerine yaptığı bu müdahaleyi doğru
bulmadığını söyledi. Adalet mi arıyorsunuz?
İşte, adalet o sıralarda. Biz, gerçekten vicdanımızla
ve nesnel kararlar veriyoruz, sizin gibi bunu bir fırsata çevirip bir
milletvekilinin dokunulmazlığının
kaldırılması için kullanmıyoruz, bu çok açık bir
durum.
Sürem çok az, son olarak şunu söyleyeyim:
Bakın, bizimle ilgili hani yüzlerce fezleke geliyor ya, şimdi
birileri sanıyor ki acaba bizler ne tür işler yapıyoruz? İşte,
basın açıklaması yapmak için bir araya geliyoruz, herhangi bir
konuda kamuoyu oluşturmak için bir araya geliyoruz. Valilikleriniz,
kaymakamlıklarınız, İçişleri
Bakanlığınız yapmak istediğimiz her etkinlikten önce
yasaklama kararı aldığı için o güvenlik görevlilerini,
yüzlerce, binlerce güvenlik görevlisini etrafımıza sarıyor, bizi
kuşatma altına alıyor ve böylece biz yasak bir iş
yapmış göstericiler olarak gündeme geliyoruz, öyle mi? Anayasal bir
hakkımızı kullanıyoruz, Anayasa hükmü çok açık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Anayasa 34e göre, herkes, önceden izin
almaksızın -izne tabi değil, tek bir koşul var- silahsız
ve saldırısız olmak koşuluyla toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapabilir. Dolayısıyla, gösteri yapmak için, toplantı yapmak
için, basın açıklaması yapmak için hiç kimsenin bir validen, bir
kaymakamdan, bir mülki amirden, İçişleri Bakanlığından
izin alması gerekmiyor. Tek bir sınırlama var, silahsız ve
saldırısız olacak. Her bir milletvekilimiz
yaptığı, katıldığı bu etkinliklerde sadece
söz kuruyor. Elinde bırakın silahı, bir tane taş bile yok
ama siz Yasak eylemler yapıyorsunuz. diye Yasak eylemler düzenliyorsunuz,
katılıyorsunuz. diye her bir milletvekilimiz hakkında onlarca
fezleke hazırlıyorsunuz. Yaptıklarımızın
içeriklerine katılmıyor olabilirsiniz ama her yerde söylüyoruz,
Mecliste ne söylediysek o açıklamalarda onu söylüyoruz. O
açıklamalarda ne söylediysek halkın içerisine gittiğimizde de
onu söylüyoruz. Tecride mi karşı çıkıyoruz? Burada da
tecride karşı çıkıyoruz, basın açıklamasında
da karşı çıkıyoruz, sokakta da karşı
çıkıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) Bu
kadar açık ve net diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Rafet Zeybek.
Buyurunuz Sayın Zeybek.
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün
yargı reform paketinin altıncısını görüşüyoruz.
Bundan önce beş paket görüştük, bu paketler yasalaştı ama
yargının sorunlarıyla ilgili hiçbir olumlu adım
atılmadı, hiçbir değişiklik olmadı. Biz durmadan
reform diyerek yasa değiştiriyoruz, yasa çıkarıyoruz ama
yargının sorunu olduğu yerde duruyor.
Arkadaşlar, bugün Türkiyede yargının
çok ciddi sorunları var. Evet, bu yasa teklifinin hâkim ve savcı
yardımcılığı kısmını biz de olumlu
buluyoruz ama bu, yargının temel sorunlarını asla çözücü
bir reform da değildir, bir düzenleme de değildir.
Değerli arkadaşlarım, yargı
Biliyorsunuz, adaleti dağıtmanın yolu bağımsız
bir yargıdan geçiyor. Nasıl demokrasinin vazgeçilmezi kuvvetler
ayrılığı ise yargının vazgeçilmezi de
yargının bağımsızlığıdır.
Eğer bir ülkede gerçekten adalet istiyorsanız, hem de Herkese
adalet. diyorsanız, o ülkede mutlaka bağımsız bir
yargı olması gerekiyor; bu bir zorunluluk.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bir sorunun çözümü için önce o sorunu tespit etmek
lazım. Ya, bu ülkenin şöyle bir sorunu var, bunun çözüm yeri
Meclistir, yasal düzenlemedir ya da Anayasa değişikliğidir. Bunu
kabullenebilmeniz lazım. Siz, hâlâ Türkiyede yargının
bağımsız olduğunu söylüyorsunuz; yapmayın değerli
arkadaşlarım. Bakın, yargının çok temel iki sorunudur.
Biri, yargının bağımsız ve tarafsız
olmayışı; biri de iddia makamı ile savunma makamı
arasındaki eşitsizliktir. Bu iki sorunu çözmeden bu ülkede hiçbir
şekilde adalet dağıtamayız. Onun için, gelin, bu iki sorunu
kabullenin ve ona göre düzenlemeler yapalım. Anlaşılıyor ki
siz yapmayacaksınız ama çok yakında gelecek olan Millet
İttifakının iktidarında biz, bu düzenlemeleri
yapacağız. Hatta yargıyla ilgili konuda neler
yapacağımızı kamuoyuna da açıkladık. Onları
da eğer zamanım olursa söyleyeceğim sizlere.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
birinci sorun bağımsızlık dedik. Evet, siz
Bağımsız yargı diyorsunuz Tarafsız görev
yapıyor. diyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bir ülkede bir
hâkim o ülkenin Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum.
diyorsa o ülkede yargı bağımsız olmaz. Bunu gördük mü,
gördük. Hatta bunu söyleyen hâkim suç işlemiştir; hakkında
disiplin soruşturması yapılması gerekirken Adalet Bakan
Yardımcısı yaparak ödüllendirdik mi, ödüllendirdik. Nasıl o
zaman siz Türkiye'de yargı bağımsız. diyorsunuz. Yani
Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan hâkimi böyle ödüllendirerek
nasıl yargıyı bağımsız hâle getirebileceksiniz?
Yine, değerli arkadaşlarım,
bakınız, bir yabancının Türkiye'de öldürülme olayı
var, biliyorsunuz. Evet, Türkiye'de öldürüldü, Türkiye'de soruşturma
başlatıldı, doğru olarak başlatıldı ama
nedense soruşturma sırasında: Biz, bunu durduralım; bu
dosyayı, bu cinayeti işleyen ülkeye yani Suudi Arabistan'a
gönderelim. dediniz ve gönderdiniz. Değerli arkadaşlarım
bakın, bu kararı veren hâkim asla hukuki
davranmamıştır. Bir yerde suç işlenip
Türkiyede
işlenen bir suçu burada dondurup suç işleyen ülkeye gönderirseniz
bana burada Türkiyede yargı bağımsızdır. demeyin,
söylemeyin onu. Evet, yargı talimatlarla iş yapıyor. Ha, bunu
da söylemeyin, söyleyemezsiniz ama kabullenin, kabul edin ki ona göre çözüm
önerileri bulalım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, yargı gerçekten çok zor durumda yani o kadar zor durumda, o
kadar büyük sıkıntıları var ki bunları böyle yasal
düzenlemelerle ya da geçici şeylerle çözmek mümkün değil.
Bakınız, bu reform dediklerinizi
2005 yılında İnfaz
Yasasında bir değişiklik yapıldı. Şartlı
tahliyeler 1/2ydi yani ikide 1ini yatıyordu öncesinde, 2005
yılında yapılan değişiklikle 2/3 yapıldı
yani Üçte 2sini yatacak. dendi ve o zaman -ben hiç unutmuyorum-
Yargıda reform yapıyoruz. İnfaz Yasasında reformdur
bu. dediniz. Değerli arkadaşlarım, iki yıl önce yine
yargıda reform paketiyle o 2/3ü tekrar 1/2ye indirdiniz ve buna da
Reform. dediniz. Yani 1/2yi 2/3e çıkarıyorsunuz,
artırıyorsunuz yatma süresini, Reform bu. diyorsunuz; geliyorsunuz,
iki yıl önce yine 1/2ye indiriyorsunuz, buna da Reform. diyorsunuz.
Arkadaşlar, bunlar reform değil, bunlar Türkiye'nin yargısının
sorunlarını çözmez. Ya, yapmayın arkadaşlarım. Yani
dediğim gibi, bu yasa teklifine karşı olduğum için falan
böyle demiyorum, evet, yardımcılıkları biz de olumlu buluyoruz
ama buna reform demeyin Yasal düzenlemeler yapacağız, ne
yapabilirsek, hiç olmazsa işte gene de yargıda ihtiyaç duyulabilen
reform değil ama böyle düzenlemeler yapacağız. deyin
geçiştirin yani bunu özellikle topluma Reform yapıyoruz. falan diye
sunarsanız çok yazık olur.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu
ülkenin yargısının çöküş noktalarından biri 2010
Anayasa değişikliğidir. O zaman ben bu mesleğin içindeydim,
siyaset yapmadık ama tanıdıklarımıza,
tanıdığımız AK PARTİlilere Bu Anayasa değişikliğinin
2 maddesi çok tehlikeli -bunun biri Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluydu
o zaman, biri de Anayasa Mahkemesi değişikliğiydi- bu 2 maddeyi
yapmayın. dedik. Hatta o tarihte muhalefet partileri -Milliyetçi Hareket
Partisi dâhil- Bu 2 maddeyi çıkarın, kalan 27 maddeye biz de oy
verelim. dediler ama orada amaç o 2 maddeyi çıkarmaktı.
Çıkarıldı ve yargı, o 2010 Anayasa
değişikliğiyle herkesin gözü önünde FETÖye teslim edildi ve
iddia da şuydu: Biz yargıyı daha güçlendireceğiz yani
hukuku güçlendireceğiz. Hepimiz izledik, gördük, yargıyı
batırdık yani göz göre göre batırdık. O yanlışı
gördük, bu sefer şöyle düşündük, dedik ki: Bu olmadı. 2017
Anayasa değişikliğini yapalım. Orada da bakın, 2017
Anayasa değişikliğinde de cemaatten aldık, doğrudur,
bu sefer yürütmeye verdik yetkiyi.
Değerli arkadaşlarım, eğer
yargı yürütmenin tahakkümü altındaysa orada, işte Yargı
bağımsızdır, yargı şöyle güzel kararlar veriyor,
yargı şunu yapıyor, bunu yapıyor. diye kimse kendini
kandırmasın, kimse bu millete Yargı bağımsız.
demesin, bu milleti kimse kandırmasın, milleti kandırmak
kötüdür.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu Kaşıkçı cinayetine tekrar dönmek
istemiyorum ama bu tür uygulamalar toplumda ciddi rahatsızlık
yaratıyor. Belki o Anayasa Mahkemesi kararına uymayan hâkimin
olayını toplumun geniş kesimi duymuyor ama bu
Kaşıkçı cinayetini herkes duydu, herkesin gözü önünde oldu ve
şimdi herkes de biliyor yani sade vatandaş da biliyor, illa hukukçu
olması falan gerekmiyor, onlar da görüyor gerçeği.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu
yargı bağımsızlığıyla ilgili bir şey
daha söyleyeceğim: 2007 yılı, hatırlıyorum -ya 2006 ya
2007- 2007 yılı öncesinde, 2007 yılından önce hâkim,
savcılar da normal devlet memurları gibi istifa edip seçime
girebiliyorlardı, aday olabiliyorlardı, seçilemedikleri takdirde tekrar
hâkimlik, savcılığa dönebiliyorlardı. 2007 yılında,
AK PARTİ iktidarında Ya, bir hâkim, savcı ayrılıyor,
daha doğrusu istifa ediyor, siyasete giriyor, aday oluyor, o partinin
çalışmalarını yapıyor, siyasi görüşlerini
açıklıyor; bu, tarafsızlığını zedeliyor.
gerekçesiyle, bizim de desteklediğimiz bir gerekçeyle, daha doğrusu
benim desteklediğim bir gerekçeyle -çünkü o zaman görevdeydim- o
yasaklandı 2007de; doğru bir karar. Arkadaş, eğer sen
hâkim, savcı olarak milletvekili ya da belediye başkanı olmak için
istifa ediyorsan bir daha dönemezsin. dendi; doğruydu karar.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu
yasağa rağmen, daha doğrusu İşte böyle görüş
açıkladın, siyasi yönünü belli ettin. kararından sonra yani
yasak kararından sonra AK PARTİ üyesini, yöneticisini, aday
adayı olmuş kişiyi hâkim, savcı yaptınız;
yapıldı, bu bir gerçek. Onun görev yaptığı yerlere
tayin olanlar da var, orada herkes biliyor ki bu hâkim, bu savcı AK
PARTİli, Bunlarda üyeydi, bunda yöneticilik yaptı, bunda aday
adayı oldu. diyor. Şimdi, nasıl izah ediyorsunuz siz bunu,
anlamıyorum. Hem diyorsunuz Görüşünü açıkladı, hâkim,
savcı olamaz. hem de üyelerinizi hâkim, savcı yaptınız.
Değerli arkadaşlarım, ondan sonra da Ya, yargı
bağımsız, mahkemeler bağımsız
Yapmayın ya,
ne bağımsızlığı!
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, yargının o kadar çok sorunu var ama ben biraz da
iddia makamı ile savunma makamının eşitsizliğinden
bahsedeceğim çünkü Türkiyede, özellikle uygulamada bu, çok ciddi sorunlar
yaratıyor.
Değerli arkadaşlarım, 61
Anayasasında Yüksek Hâkimler Kurulu kuruldu, savcılar için bir kurul
yoktu; 71 Anayasa değişikliğinde Yüksek Savcılar Kurulu
kuruldu, ikisi ayrı ayrıydı. 12 Eylülde sırf daha
baskıcı olmak için, Yüksek Hâkimler Kurulu ile Yüksek Savcılar
Kurulunu birleştirdiler Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
yaptılar. Bakın, daha çok baskı kurmak için yapıldı o
zaman. Yani karar makamının yanına iddia makamı da sokuldu.
Bunun amacı 12 Eylülün, o darbe girişiminin faşist
uygulamalarını gerçekleştirmek içindi, onun için
yapıldı ama bugün hâlâ devam ediyor.
Bakın, arkadaşlarım, bir ülkede iddia
makamı ile savunma makamını eşitleyemezseniz, o ülkede
karar makamının tarafsız olmasını
sağlayamazsınız. Bakın, bugün -kendim de yaşadığım
için söylüyorum- karar için ara verir mahkemeler, hâkim; yanında
savcı kalır, savunma makamı, vatandaş hepsi çıkar ama
hâkim ile savcı oturur orada, karşılıklı istişare
yaparlar Ne olur, nasıl karar verelim. derler ve bir karar verirler.
Düşünebiliyor musunuz, karar makamı ile iddia makamı bu; bu
ikisi yapıyor bunu. Bunun derhâl ayrılması lazım. Bizim
iktidarımızda, millet iktidarında yargıda ilk
yapacağımız işlerden biri budur, bunları
ayıracağız. Ben diyorum ki: Beklemeyin, madem
altıncısını görüşüyoruz yargı paketinin, gelin,
gerçekten bir reform yapın, bize kalmadan siz gerçekleştirin; bu
millet de sizi alkışlasın. Ayırın Hâkimler ve
Savcılar Kurulunu; hâkimler kurulu olsun, savcılar kurulu olsun.
Savcıyı da -yirmi yedi yıl savcılık yapmış
bir insan olarak söylüyorum- kürsüden alın, savunma makamının
yanına, daha doğrusu karşısına oturtun.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
yargının bu temel sorunlarının yanında
Gerçekten ben
aslında hukuk konuşurken hiçbir zaman ekonomiye ya da güncel konulara
girmedim ama geçen hafta sonu Antalyada, seçim bölgemdeydim, köy ziyaretleri
yapıyordum Bittik! diye bağıran vatandaş gördüm. Ülke çok
ağır bir ekonomik sorunla karşı karşıya, çok
ağır ama. Gerçi, başka sorunları da var; çok ağır
demokrasi sorunu var, çok ağır hukuk sorunu var, çok ağır
toplumsal barış sorunu var, çok ağır eğitim sorunu
var. Sorunlarımız çok ama şu anda vatandaş inanın
açlıkla karşı karşıya. Eğer tedbirler
alınmazsa vatandaş bu kışı atlatamaz, aç kalır.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu
Meclis Kurtuluş Savaşını yönetmiş bir meclistir, o
nedenle Gazi Meclistir. O zaman yürütme yoktu, yasama olarak bu Meclis,
Kurtuluş Savaşını yaptı; ülkenin sorunlarıyla,
kalkınmasıyla ilgili çok ciddi çalışmalar yaptı. Bu
Meclis önemlidir, bu Meclis güçlü olmak zorundadır. Eğer savaş
yönetmiş, hem de Türkiyedeki bir Kurtuluş Savaşını,
dünyada eşi benzeri görülmemiş bir savaşı
başarmışsa bu Meclis, gelin, bugün bu Meclis sorumluluk
alsın. Bu ülkenin içinde bulunduğu bu kadar ağır
şartlar içerisinde Meclis kenara oturup bu manzaraları seyredemez,
buna hiçbirimizin hakkı yoktur. İnanın, yarın sizin
çocuklarınız sizi eleştirecektir, Ya, ülke bu hâldeyken
oturdunuz orada, hiçbir şey yapmadınız. diyecektir. Bu ülkenin
bu felaketten kurtulmasının yolu Meclisin bu olaya müdahale
etmesidir; bunun yolu da değerli arkadaşlarım, Meclisin derhâl
seçim kararı almasıdır, bu zorlukların çıkış
yolu seçimdir.
Bakın, Sayın Devlet Bahçeli 2001 ekonomik
krizinde enflasyon yüzde 27ye gelince Ekonomi kötüye gidiyor. dedi,
Hükûmetten çekildi; koalisyon ortağıydı. Bugün resmî rakamlara
göre enflasyon yüzde 73, herkes susuyor. Yani gerçekte aslında yüzde 150
civarlarında ama ya 73 de çok yüksek bir rakam. Yani bu kadar
ağır şartlarda bu milleti bu kadar çaresizlik içinde
bırakmaya belki yürütmenin hakkı vardır -yoktur da- Ya
bırakıyorum. der ama bu Meclisin asla hakkı yoktur çünkü bu,
milletin Meclisidir, milletin iradesi budur. O nedenle, artık, bu Meclis
bir seçim kararı alıp, bir an önce millet iradesine başvurup bu
ülkenin içinde bulunduğu ağır sorunların çözüm yolunu
aşması gerekiyor diyor, hepinize saygılarımı
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bülbül.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Antalya Milletvekili Rafet
Zeybekin 339 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partili hatip, Genel
Başkanımıza atfen 57nci Hükûmetten çekilme sebebimizi Ekonomi
kötüye gidiyor. diyerek ifade etti. Yani, o dönemin daha iyi tahlil
edilmesinde kendileri açısından herhâlde fayda var çünkü ekonomide o
dönem itibarıyla alınan tedbirlerin cevap vermeye başladığı,
2001 krizinden sonra enflasyon oranlarının da ciddi ölçüde
düşüşe geçtiği bir dönemde bizim seçim talebimizin söz konusu
olduğunu herkes bilmekte. Orada, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu
durum, Demokratik Sol Partinin içerisine düşürüldüğü durum,
arkasından Türkiye'de siyasi kriz var. diye işte, Kemal Derviş
üzerinden yürütülen süreç, arkasından bunun Amerika'nın Irak'a
giriş süreciyle alakalı, yeni Irak Savaşıyla alakalı
bir sürecin, gelişmelerin öncüsü olduğu bugün artık
kayıtlarımıza girmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Fakat, ne
yazık ki, ilginçtir ki bugün de mevcut olan her şeyi ekonomi ve
bireysel olarak insanların ekonomik varlığı üzerinden
görmeye çalışan veya görmek üzerine ısrarcı olan bir anlayışın,
bugün de Türkiye'nin mücadele ettiği, uğraştığı
meseleler ortadayken o gün de Türkiyenin başından geçen hadiseleri
görememiş olmasını biz, tabii, anormal karşılamıyoruz
ama tarihî gerçekler bizim ifade ettiğimiz gibidir efendim.
Teşekkür ederim.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 339) (Devam)
BAŞKAN Şahısları adına
Çorum Milletvekili Sayın Tufan Köse.
Buyurunuz Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Eren Abluka-18
Operasyonunda şehitlerimiz var, Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş
Oğuzhan Arduç ve Jandarma Uzman Çavuş Turgut İçen. Ben her
2sini de rahmetle anıyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum, milletimizin başı
sağ olsun.
Bugün burada yargı reformu adı altında
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen altıncı yargı paketini
görüşeceğiz. Reform filan yok, onu baştan bir söyleyeyim.
6ncı değil, 66ncı paket de getirilse zihniyet
değişmediği sürece yargıda da bir adım ilerleme
şansımız yok. Yine bir AKP klasiği, yine torba kanun
teklifi hâlinde getirilmiş; yaklaşık 10 kanunda
değişiklik yapılıyor getirilen bu torba kanun teklifiyle.
Yıllar içerisinde bu kürsüden defalarca adalet
hakkında konuştuk, hukuk devleti, yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
hakkında konuştuk; eşitlik dedik, savunma hakkının
kutsallığı dedik, yargının güvenilirliği
dedik, yargıya ulaşılma dedik, adil yargılanma dedik;
bir sürü, bir sürü bir şey dedik ama yirmi yıldır devam eden AKP
iktidarında olumlu yönde bir arpa boyu yol alamadık. Yirmi
yıllık AKP iktidarında adaletin uğradığı
zulmü ya da olmayan adaleti arayan insanlarımızın
uğradığı zulmü de anlatmak için, elbette, önümüzdeki bu on
dakika yetmeyecektir ama dilimizin döndüğünce bir şeyler
söyleyeceğiz.
Şimdi, bu torba kanunda birkaç şey
yapılıyor, bir hâkim ve savcı
yardımcılığı hususu getiriliyor, ona
değineceğim biraz sonra; işin esasında çok da
itirazımız olan bir konu değil. Noterlerle ilgili bir
kısım değişiklikler yapılıyor. Bir de mal ve
hizmet satımından kaçınma filan, enflasyonla mücadele
altında birtakım değişiklikler yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, bu hâkim ve savcı
yardımcılığı olumludur yani olumlu yönleri çok, öyle
diyelim, olumsuz yönleri de var ama binnetice en olumsuz tarafı, burada da
yine bir sözlü sınav getiriliyor; sözlü sınavda nedense bu kamera
kayıtları yani sesli ve görüntülü kayıtlar hâlâ
alınmıyor. Sözlü sınavlar maalesef ülkemizde çok kötüye
kullanılan sınavlar oldu, özellikle de bu iktidar döneminde. Hepimiz
izliyoruz yani sınavların 1incisi olanlar mülakatta eleniyor,
işte 93 puan alanlar 40 puan alanların altına getiriliyor, zaman
zaman mülakatlardaki o puanlar düşürülüyor filan yani çok olumsuz
gelişmeler yaşadığımız için mutlaka sesli ve
görüntülü -Danıştayın da kararları var bu yönde-
şekilde izlenmeli. Sorular mutlaka kura usulüyle çekilmeli. Yani olumsuz
taraflarını da düzeltmek adına bu değişikliklerin de
mutlaka yapılması lazım.
Şimdi, noterlerle ilgili bir kısım
değişiklik var. Arkadaşlar, neredeyse elli yıldır
devam eden, istikrar kazanmış ve kimsenin de şikâyetçi
olmadığı bir Noterlik Kanunu ve işleyişi var; niye
bozmaya çalışıyorsunuz yani ne geçecek elinize anlamak mümkün
değil. Yani Noterler Birliğinin görüşü başka yönde,
onların görüşüne hiç itibar etmedi Komisyonda da Cumhur
İttifakının üyeleri.
Bir de yine bu kanun teklifinde noterlerle ilgili
düzenleme var, olumsuz. Özellikle o şey hakkında da Tapu
memurlarının sorumluluğu olsun. diyor noterler ama kâtipler
hakkında da en küçük bir düzenleme yapılmıyor. Şimdi, tapu
satışları, gayrimenkul satışları noterlere
verildiğinde noterlerde çalışan kâtiplerin iş yükü de
artacak, sorumlulukları da artacak mutlaka. Bunlarla ilgili de bir
kısım düzenleme yapılmasına, özellikle iş yükü artan
noter kâtiplerinin ekonomik olarak durumlarının düzeltilmesi yönünde
de bir kısım düzenlemelere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Arkadaşlar, yirmi yıldır devam eden
bir talan ekonomisi var. Bakın, otuz kırk yıl sonra bile ihtiyaç
olmayacak yerlere viyadükler yaptınız. Ben yolsuzluk falan da
demiyorum; o da çok konuşuluyor, o da var, yolsuzluk da ama yirmi otuz
yıl sonra ihtiyaç olmayacak yerlere viyadükler yapılıyor,
köprüler yapılıyor -ben kendi memleketimden biliyorum- ihtiyaç
olmayan yerlere tüneller yapılıyor. Böyle bir talan ve rant
ekonomisinde, böyle bir inşaat ekonomisinde enflasyonla mücadeleyi cezayla
sağlayamazsınız ki önce sizin zihniyetinizi,
mantığınızı değiştirmeniz lazım. O
yüzden, bu yönde yapılan değişiklikleri de çok olumlu bulduğumu
söyleyemem.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
gelelim asıl meseleye: Şimdi, çıkan bütün
arkadaşlarımız birçok şeyi konuştu. Bu kanun teklifi
her ne kadar reform falan diye sunulsa da yargıya güveni artıracak,
tarafsız ve bağımsız olduğunu pekiştirecek,
adalete erişimi kolaylaştıracak en küçük bir düzenleme yok.
Yargı Reformu Stratejisi Belgesinde ve daha sonrasında İnsan
Hakları Eylem Planında da pekiştirilen ve söylenen, 2021
yılı içerisinde çıkarılacağı söylenen, 22 bine
yakın hâkimin ve savcının beklediği -ki bu 22 bin hâkim ve
savcının da aşağı yukarı 16-17 bini bu iktidar döneminde
atanmış- bir coğrafi teminat hususu var; buna ilişkin
hiçbir düzenleme yok. Hâlbuki konulabilirdi buna ilişkin düzenleme ama
konulmamasının sebebini, işleyişe
baktığımızda, çok daha güzellikle, daha rahatlıkla
anlayabiliyoruz arkadaşlar. Bakın, bütün
arkadaşlarımız söyledi; şimdi, dün ve bugün ülkemizde bir
vatandaş vardı, bu Suudi Arabistanın Veliaht Prensi denilen
vatandaş. Sayın Cumhurbaşkanı da aslında 2018de
Konsoloslukta işlenen Kaşıkçı cinayetinden sonra çok güzel
şeyler söylemiş, bugün baktım ben, Katillerden hesap sormazsak
çocuklarımızın yüzüne bakamayız. demiş, örnek olsun.
Efendim, Batılı yönetimler pek ses etmediler o dönemde,
hatırlarsanız. Onlardan riyalle, dolarla susturulmuş baronlar
diye söz ediyordu o dönemde. Ki bakın, yargı yetkisi bir devletin
olmazsa olmaz yetkisidir aynı bayrak gibi, aynı para basma yetkisi
gibi. Biz ne yaptık? Aynı Batılı baronlar gibi birkaç dolar
veya riyal adına hukuk sistemimizi amuda kaldırdık, adaleti
amuda kaldırdık ve Kaşıkçı cinayetinin dosyasını
aldık, Suudi Arabistan'a gönderdik yani katillere hâkim olma yetkisi
verdik. Verdik ama bu karara muhalefet eden zannedersem- İstanbul 12.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını da -muhalefet şerhi
yazmış Başkan- almışız, Maraş'a
sürmüşüz. Yani bunu kabul etmek mümkün müdür değerli
arkadaşlarım? Böyle bir coğrafi teminatı getirmeden
yargı bağımsız diyebilir miyiz? Bunu içtenlikle
diyebilecek içimizde bir tek arkadaşımız var mı?
Yine, arkadaşlar, bir örnek daha var bununla
ilgili, çok örnek var aslında da ben bir tane daha olumsuz örnek
söyleyeceğim, sonra da olumlu örnekleri söyleyeceğim tabii. Gezi
davasında verilen mahkûmiyet ve tutukluluk kararlarına muhalefet eden
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Kürşat Bektaş'ı
da İstanbul'dan alıyoruz, Tokat'a filan da vermiyoruz, Tokat'ın
bir ilçesi Turhala gönderiyoruz. Nerede yargı
bağımsızlığı? Yani adı var, kendisi yok;
buna kim inanır? Buna anca insanlar gülüyorlar arkadaşlar.
Türkiye'de yargı bağımsız. dediğinde
dışarıdaki bağımsız kaynakların tamamı
gülüyor. Tabii, bir de tersi var bu durumların, hep söylendi ama bir daha
söylemekte beis yok. Gezici hâkim denilen bir adam vardı, gezici heyet;
Çağlayan Adliyesinde geziyor
Cumhurbaşkanının takip ettiği bütün dosyalarda -hem
olumlu hem olumsuz-Cumhurbaşkanının dediği şekilde
karar veren bir adam var: Akın Gürlek. Bizim Sayın Genel Başkan
buna çok güzel bir şey söyledi Bu, ikinci Zekeriya Öz. dedi bunun
hakkında. Tazminat davası falan açtı, mahkeme reddetti tazminat
davasını, ikinci Zekeriya Öz olduğu bu mahkeme kararıyla da
kesinleşmiş oldu. Bir sürü iş yaptıktan sonra bu
vatandaş ne oldu? İşte, Selahattin Demirtaşa -beş
yıldır yatıyor- ceza veren, Canan Kaftancıoğluna,
bizim İstanbul İl Başkanına ceza veren, Türkiye Tabipleri
Birliğinin Başkanına Bu suça ortak olmayacağız.
bildirisine imza attığı için ceza veren, Sözcü gazetesi
yazarlarına FETÖ terör örgütüne üye olmaktan dolayı ceza veren bu
hâkimi, Akın Gürleki Sayın Cumhurbaşkanı aldı -bu
aynı zamanda Anayasa Mahkemesi kararına da uymayan bir vatandaş-
Bakan Yardımcısı yaptı. Akın Gürlek, bizim Enis
Berberoğlu hakkında da karar vermiş. Yani iktidarın
yargıdaki sopası vatandaş Adalet Bakan Yardımcısı
oluyor. E, adalet nerede? Kim diyebilir ki Türkiyede bağımsız
yargı var. diye?
Yine, bir örnek, İrfan Fidan örneği.
İrfan Fidan da 17-25 soruşturmasında o koluna 800 bin
dolarlık saat takan vatandaşa takipsizlik kararı verdi; bir
Sanayi Bakanı vardı, yanlış hatırlamıyorsam,
herhâlde, ona takipsizlik
Rıza Zerraba takipsizlik kararı veren
vatandaşı, işte, Gezi davalarında orantısız güç
kullanan -şimdi Anayasa Mahkemesi üyesi olarak da onlar hakkında hak
ihlali kararı veriyor- Emniyet görevlileri hakkında takipsizlik
kararı veren bu vatandaşı da -Yargıtayda beş gün
üyelik yaptı- hemen Anayasa Mahkemesine üye yaptı. Devamında
Danıştay Başkanı var, onlarca örnek var arkadaşlar,
onlarca tersten de örnek var. Böyle bir yargı düzeninde hukuk devletini
beklemek doğru değil.
Şimdi -zaman çok daraldı- AKP
iktidarının ve sonuçta da işte Cumhur
İttifakının şeyi var; yargı bağımsız
olsun filan istemiyorlar, her attıkları adımla
yargının bağımsızlığını
sağlamak yerine ona nüfuz etmeye çalışıyorlar.
Geçmişte bir FETÖ yargısı vardı hatırlıyorsunuz,
bu memleket FETÖ yargısından darbeden sonra kurtuldu, gelin görün ki cemaat
yargısından kurtulduk ama maalesef, daha sonra Adalet ve
Kalkınma Partisi üniformasını giymiş, AKP
üniformasını giymiş bir yargıyla karşı
karşıya kaldık. Yani iki ucu da kötü, iki tarafı da kötü,
neresine elimizi atsak terse giden bir durum var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
TUFAN KÖSE (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Arkadaşlar, tabii, bu zihniyet
değişmeden yani yargıyı, bağımsız
yargıyı, güçler ayrılığını, kendi
ayağına vurulmuş bir pranga olarak gören bu zihniyet ve bu
zihniyetin başı Cumhurbaşkanı, AKP'nin Genel
Başkanı değişmeden, bu zihniyet değişmeden
bağımsız yargının da olması mümkün değil.
Biz buradan halkımıza söz veriyoruz, bu adaletsiz ve zalim düzeni
kuran Cumhur İttifakı'nı, öncesinde Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarını yapılacak erken ya da zamanındaki ilk
seçimde sandıkta özgür, bağımsız, gelecek günlere güvenle
bakan bir ülke ışığıyla değiştirmenin sözünü
veriyoruz.
Bütün milletimi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifimiz üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Tabii, bugün acımız var; Jandarma Astsubay
Kıdemli Çavuş Oğuzhan Arduç ile Ödemişli hemşehrimiz
Uzman Çavuş Turgut İçen şehit oldu. Ben şehitlerimize
Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
diliyorum, ruhları şâd olsun.
Tabii, değerli milletvekilleri, teklifimizi ilk
aşamada, özellikle Komisyon aşamasında çok önemli görüş ve
önerilerle geliştirerek bugün Genel Kurula getirmiş bulunduk. Orada
da özellikle teklifimize ilişkin pek çok değerlendirme
yapıldı, soyut genellemeler de vardı ama somut olarak da
özellikle ifade edilen hususlar olmuştu. Bunların her birine
ilişkin olarak Komisyonda da ifade ettik ama ben bugünkü konuşmalarda
da görüyorum, teklifimizin içeriğine ilişkin kısaca bir
açıklama yaparak konuşmama başlamak istiyorum.
Tabii ki Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğanca 2019 Mayıs ayında açıklanan Yargı
Reformu Stratejisi Belgesi ve 2021 Mart ayında ilan edilen İnsan
Hakları Eylem Planı insan kaynaklarının niteliğinin ve
niceliğinin artırılması, yargının
etkililiğinin ve kaliteliliğinin artırılması hedef ve
faaliyetlerini içerir. Kamuoyunda da altıncı yargı paketi
olarak bilinen bu teklifimizi 93 arkadaşımızla birlikte Genel
Kurulun onayına sunmuş olduk.
Teklifimiz 23 maddeden ibaret. Hakimler
Savcılar Kanunu, Noterlik Kanunu, Danıştay ve Yargıtay
Kanunları, Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere toplam 10 kanunda
değişiklikleri bu teklifle birlikte öneriyoruz ve reform
niteliğinde. Benden önceki konuşmacılar ifade ettiler, bu reform
tabii -Türk Dil Kurumundaki sözcük manası da belli- önemli bir
değişim ve düzenleme. Burada özellikle hâkim ve savcı yardımcılarımızın
eğitim dönemiyle ilgili, adaylık dönemiyle ilgili reform
niteliğinde önemli değişiklikler gerçekleştiriyoruz.
Evet, hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olan adil,
etkin ve güvenilir bir yargının temini bakımından hâkim ve
savcıların en iyi şekilde yetiştirilmesi büyük önem arz ediyor
ve biz de bu amaçla özellikle Hakimler ve Savcılar Kanununda öncelikli
olarak önemli düzenlemeler gerçekleştirdik.
İlk yaptığımız,
mesleğe giriş usulünü bu teklifimizle birlikte tamamen
değiştirmiş olduk. Burada hâkim adaylığı
müessesesini, savcı adaylığı müessesesini
kaldırmış olduk ve bunun yerine hâkim ve savcı
yardımcılığı müessesesini bu teklifimizle birlikte
getirmiş oluyoruz.
Yine, meslek öncesi eğitim süresini iki
yıldan üç yıla çıkararak bunu 3 kademede gerçekleştirilecek
dönemler olarak belirlemiş olduk. Bunlardan birincisi temel eğitim
dönemi, ikincisi görev dönemi ve üçüncüsü de son eğitim dönemi olarak bu
üç yıllık süre içerisinde hâkim ve savcı
yardımcıları mesleğe hazırlanmış olacaklar.
Eğitimin büyük kısmını görev dönemi demiş olduğumuz-
eğitici hâkim ve savcının nezaretinde fiilen görev yaparak,
âdeta bir usta-çırak ilişkisi içerisinde
meslektaşlarımız, hâkim ve savcı
yardımcıları geçirmiş olacaklar. Temel eğitim ve son
eğitim dönemi Adalet Akademisinde olacağı gibi, görev dönemi noktasında
da iki aşamada yine Adalet Akademisinde hâkim ve savcı
yardımcıları ara eğitimleri alacaklar. Görev dönemi, ilk
derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ile
Yargıtay ve Danıştayda da tamamlanmış olacak.
Yine, hâkim ve savcı
yardımcılarının görevlerini kanunla düzenleyerek uygulamada
yetki ve sorumluluğu olan bir aktör hâline getirmiş de oluyoruz bu
kanun teklifimizle birlikte.
Yine, hâkim ve savcı
yardımcılığı sonunda başarılı olabilmek
için 4 yazılı ve 1 sözlü sınavla birlikte eğitici hâkim ve
savcının kanaatlerini de belirleyici bir hâle getiriyoruz. Burada
özellikle benden önceki konuşmacılar mülakat ve sözlü sınav
hususunu ifade ettiler. Mevzuatta şu andaki mevcut durumda sözlü sınav
yüzde 40ları etkilerken şu an bu getirdiğimiz teklifle bunu
yüzde 25ler seviyesine de çekmiş oluyoruz ama en önemlisi, bakın, 4
yazılı, 1 sözlü ve eğitici hâkim ve savcının
kanaatlerini de belirleyici bir noktaya almış oluyoruz.
Yine, teklifimizle getirdiğimiz önemli bir
değişiklik hâkim ve savcıların birinci sınıfa
ayrılma şartları arasına en az 3 meslek içi eğitim
programına katılma şartını da bu teklifimizle
getirmiş oluyoruz. Hakimler ve Savcılar Kanununda yapmış
olduğumuz düzenlemeler bunlar.
Yine, ikinci olarak, Danıştay ve Yargıtay
Kanunlarında değişiklikler yapıyoruz. Bunlardan birincisi,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun sabit üyeli mevcut
çalışma yöntemiyle daire sayısının 10a
düşürülmesi için öngörülen mevcut süreyi, mevcut iş yükünü de göz
önüne alarak 2026 tarihine kadar uzatıyoruz.
Yargıtay Kanununda ise Yargıtayda,
biliyorsunuz, mevcut daire sayısı 46dan 24e inmiş oldu. Bu
teklifimizle birlikte, buna paralel olarak Birinci Başkanlık
Kurulunun üye sayısını 13ten 9a indirerek bir seçim dönemi
geçmeden yeniden seçilemeyeceklerine ilişkin hükmü de bu teklifimizle
birlikte kaldırmış oluyoruz.
Üçüncü olarak, teklifimiz Noterlik Kanununda çok
önemli düzenlemeler içeriyor. Burada, birincisi, noterlerin düzenlemiş
oldukları satış vaadi sözleşmelerinin talep hâlinde
elektronik ortamda tapu siciline şerh verilme imkânını
getiriyoruz ama çok daha önemli bir düzenleme; Genel Kurulun onayıyla
birlikte bu teklifimizin kanunlaşmasıyla, taşınmaz
satış sözleşmelerinin tapu müdürlüklerinin yanında
artık noterlerde de yapılabilmesi imkânını getiriyoruz.
Teklifimizle birlikte bu işlem için tapu harcı ve döner sermaye
hizmet bedeliyle birlikte taşınmazın değerine göre
vatandaşlarımız 500 ile 4 bin lira arasında değişen
ücretler ödemiş olacaklar.
Son olarak da dördüncü ana başlık: Türk
Ceza Kanunu'nda önemli bir düzenlemeyi bu teklifimizle birlikte getirmiş
oluyoruz. Serbest piyasa rekabetini bozmak suretiyle, haksız ve yüksek
miktarda gelir elde etmek amacıyla stokçuluk faaliyetleriyle daha etkin
mücadele edebilmek için Türk Ceza Kanununun 237nci maddesinde düzenlenen
fiyatları etkileme suçlarındaki ve yine Türk Ceza Kanunu'nun
240ıncı maddesinde düzenlenen mal ve hizmet satımından
kaçınma suçlarındaki cezanın üst sınırını bu
teklifimizle birlikte üç yıla çıkarıyoruz. Suç fiili besin ve
malların değerlerini veya işçi ücretlerini artırıp
eksiltirse veya suçun faili borsa tellalı ya da ruhsatlı simsar
olursa cezayı yarı oranında bu teklifimizle birlikte
artırmış oluyoruz.
Teklifimizin ana olarak ortaya koymuş
olduğu hususlar bunlar. Burada özellikle benden önceki
konuşmacılar da şunu ifade ettiler
Teklifimizdeki mülakatla
ilgili hususu zaten ifade ettim. Bu yeni teklifle birlikte yeni bir düzenleme
zaten bu hususta getirmiş olduk. Yine buradaki mukayeseli hukuka
baktığımız zaman, sözlü sınavların dünyanın
hemen hemen tüm ülkelerinde zaten hâkim ve savcının mesleğe
girişinden itibaren yapıldığını da bu nokta
itibarıyla zaten görmüş oluyoruz. Burada, özellikle, yeni
getirdiğimiz hâkim ve savcı yardımcılarının
eğitici hâkim ve savcıların yanında görev yapmaları
-demin de ifade ettiğim gibi- usta-çırak ilişkisi içerisinde
onların mesleğe hazırlanmaları açısından çok
önemli bir hadise sağlamış olacak.
Tabii, burada tarafsız yargı
Yani soyut
iddialarla özellikle bunlar ifade edildi ama ben şunu
anlatacağım, ifade edeceğim
Benden önce de arkadaşlar
şunu dediler: Hâkim ve savcı sınavlarında AK
PARTİnin il yöneticisi, ilçe yöneticisi gibi kişiler de
alınıyor. Ama hepimizin bildiği çok önemli bir örnek var zaten:
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış Yekta Güngör
Özden 1979 yılında Anayasa Mahkemesine üye oluncaya kadar Cumhuriyet
Halk Partisinin aktif üyesiydi ve aktif çalışmalar yapan bir isimdi.
Dolayısıyla bu noktada özellikle tarafsız yargı ya da bu
noktada yargıda liyakat hususlarındaki değerlendirmeleri,
Cumhuriyet Halk Partisi öncelikle şöyle bir geçmişine bakarak yaparsa
daha isabetli olunacağını düşünüyorum. Ki geçmişte,
burada Adalet Bakanlığı yapmış Mehmet
Moğultayın ifadelerini de tekrar hatırlatmak istemiyorum ama
ortada. İşte Örgütleneceksin, kadrolaşacaksın, bu kadrolar
senin yolunu açacak. ifadeleriyle Adalet Bakanlığı
yapmış isimler Cumhuriyet Halk Partisinde zamanında görev
yapmış oldu.
Şunu konuşacaksak gerçekten, şunu
değerlendireceksek, yargıda gerçekten liyakat istiyorsak bu konuda,
tabii ki bu getirmiş olduğumuz teklifle birlikte hâkim ve savcı
yardımcılarının zaten üç yıla çıkan ve genel
olarak sahada yapacakları, alanda yapacakları eğitim bu noktada
özellikle çok önemli bir kıstas olarak ortaya çıkacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) Ama tabii, benim
gördüğüm -hep de bunu ifade ediyorum- buradaki mesele tarafsız
yargı mıdır yoksa o geçmişe duyulan özlemle vesayet
odağı hâline gelmiş yargı mıdır yoksa yine o
dönemin iktidarlarına bağımlı yargı mıdır?
Tabii, bu ayrı bir tartışma konusu olarak değerlendirilebilir.
Ben, bu teklifimize Komisyon aşamasında
katkı sunan ve Genel Kurul aşamasında da katkı sunacak tüm
arkadaşlarımıza şimdiden de teşekkür ediyorum.
Teklifimizin ülkemize, milletimize, vatanımıza da hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 11inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurunuz Sayın Subaşı.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
339 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü hakkında
partim adına söz aldım.
Görüşmekte olduğumuz teklif, Hükûmet
tarafından altıncı yargı paketi olarak
adlandırılıyor. Yargı reform paketlerinin amacını
ilk kez dönemin Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül, 26 Aralık
2018 tarihinde Adalet Komisyonu üyeleriyle yaptığı
toplantıda dile getirmişti. Sayın Bakana Anayasamızda
yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığıyla ilgili temel hak ve özgürlükler, AİHM
kararları ve uyum konusunda yeterli düzenlemeler olduğunu ancak
sorunun siyasi baskı ve müdahalelerle uygulamada yaşanan
aksaklıklardan kaynaklandığını söylemiştik.
Yargı reform paketleri olarak yapılan sunumun ardından
Cumhurbaşkanı da 2019 yılının Mayıs ayında,
Yargı Reformu Stratejisi Belgesini kamuoyuna açıklamasıyla kanunlarda
art arda değişiklik iradesi ortaya konulmuş oldu. Belgenin
sunumunda; hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, yargı
bağımsızlığı, tarafsızlığı ve
şeffaflığın geliştirilmesi, insan kaynaklarının
niteliğinin ve niceliğinin artırılması, savunma
hakkının etkin kullanımının sağlanması,
adalete erişimin kolaylaştırılması gibi amaçlar
belirlenmişti; belirlenen amaçlar doğrultusunda 63 hedef
konulmuştu. 2019 yılından bugüne 5 yargı paketi geçti ve bu
tekliften önce kanunlaşan reform paketleriyle hedeflenen amaç ve
faaliyetlerin çoğunun gerçekleştiği ilan edildi, edildi ama
neredeyse torba teklif şeklindeki yargı paketlerinden hiçbirinde
yargının temel sorunlarına ilişkin düzenlemeler ve
iyileştirmeler yer almadı.
Basına ifade özgürlüğü getirdiği
açıklanan birinci yargı reformu paketinden hemen sonra basın
mensupları görevleri nedeniyle tutuklandı. Af kanunu olarak
adlandırılan ikinci yargı reformu paketi çıktıktan
sonra Meclise getirilen çoklu baro düzenlemesinde ise baro başkanları
görüşlerini dahi ifade edememişlerdi; anayasal hakları olan
gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak istemişler ama polis
çemberine alınarak engel olunmuştu. Kadına Şiddete
Sıfır Tolerans başlığıyla sunulan reform paketi,
dördüncü yargı reformu paketi öncesi ise İstanbul
Sözleşmesinden tekli iradeyle çıkılmıştı.
Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan Yargı Reformu
Strateji Belgesinde yer alan Belirli bir mesleki kıdeme sahip hâkim,
savcılar için coğrafi teminat getirilecektir. hedefi, yerine
getirilmek şöyle dursun, Kaşıkçı davasında olduğu
gibi, şerh yazan hâkim hâkimlik teminatı yok sayılarak sürgüne
gönderilirken AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan
hâkimlerin terfi ettirildiği, savcıların yargılama faaliyeti
nedeniyle başsavcılara bağlı hâle getirildiği, henüz
hafızalarda yerini korumaktadır.
Söylemek istediğimiz şudur ki: Reform
paketlerindeki söylemler ve ardından gelen eylemler farklıdır ve
söylemlerin artık samimiyetten uzak olduğu kanaati
yerleşmiştir. Yargı reformu adı altında
açıklanan paketlerin hiçbiri reform niteliğinde değildir. Oysa
reform olması için mevcut Anayasada ve yasalarda güvence altındaki
haklardan ileriye ulaşılması gerekirdi. Geçen üç
yıllık süreçte yargıda, hukukta, adalet ve özgürlüklerde
gerilediğimiz, giderek otoriter bir rejime evrildiğimiz artık
tüm dünyanın malumudur. Maalesef, yargıya güven, hiç
olmadığı kadar erozyona uğramıştır.
Baskılara direnen, hukuk ve adaletin hâlâ yılmaz savunucusu hâkim ve
savcılarımız vardır ama azınlıkta
kaldıkları bilinen gerçektir, bir kısmı da artık
mesleği bırakma aşamasındadır.
Yasa teklifinde yer alan hâkim ve savcı
yardımcılığı müessesesini getirme fikrine
itirazımız yoktur ama itirazımız baskı kuran siyasi
erkedir, taraflı Cumhurbaşkanı hükûmet sistemiyle tüm
tarafsız ve bağımsız kurumların tahrip edilmesinedir.
Yine, bu teklifte yer alan noterlerle ilgili
gayrimenkul alım, satım ve tescil işlemine itirazımız
olmamakla birlikte, katılım fikrine yabancı olan iktidar,
muhalefetin görüşlerine yer vermediği gibi, kanun teklifinin
muhatabı olan Türkiye Noterler Birliğinin görüşüne de itibar
etmeksizin teklifi hazırlamıştır. Yasa teklifinde
noterlerle ilgili önemli görülen değişiklik 9uncu ve 3üncü
maddelerde yoğunlaşmıştır. Komisyondaki itirazlarımız
üzerine 9uncu maddenin metinden çıkarıldığı ileri
sürüldü. 9uncu maddeyle noterlerin atanma usulü kökten değişiyordu.
Buna göre, 2 kez ilana çıkmasına rağmen başvuru olmazsa alt
dereceden noter ataması yapılacaktı. Noterler Birliği ise
Bakanlık atama yapmak yerine görüşümüzü alarak başvuru
yapılmayan noterliği kapatıp cazip noktalara yenisini
açabiliriz. diyordu. Burada, noterlerin kaygısı
Güvenilir bir
sistem kurmuş, liyakat ve kıdem esasına dayalı atamalarla
bugün noterlik müessesesi ülkemizin en güvenilir kurumlarındandır.
Onun için, yetişmeden, kıdemi yeterli olmadan boş olan
noterliklere 178 atamayla noterlik müessesesinin
yıpratılmasını, gerekli liyakata sahip olana kadar bu
noterliklere bu hâlle terfilerini doğru bulmuyorlardı ama gelişmeler
sonucunda, 9uncu madde çekilmişti. Şimdi Noterler Birliğiyle
yeni görüşmelerle, belki bir değişiklikle yine liyakate
dayalı, kıdemde iki sene görev yapma koşuluyla bu boş olan
noterliklere atama konusu yeniden tartışılmakta ama umudumuz
odur ki çekildiği gibi kalsın.
Teklifin 13üncü maddesiyle, taşınmaz
satış sözleşmesinin düzenlenmesinden dolayı oluşan
zarardan noterler sorumlu tutuluyor yani noter, kusurundan
bağımsız olarak kusursuz sorumlu kılınıyor. Ancak
Türk Medeni Kanununun 1007nci maddesine göre Tapu sicilinin
tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet,
zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
hükmüyle kusur sorumluluğu esas alınmıştır. Bu çelişkinin
giderilmesi ve kusur sorumluluğunun esas alınması talep
edilmektedir ki haklılardır.
Yine stokçulukla mücadele adı altında
Türk Ceza Kanununun Mal veya hizmet satımından kaçınma
başlıklı 240ıncı maddesinde yapılan
değişiklik, AK PARTİ iktidarının bizzat neden
olduğu sorunları başkalarının üzerine atma
çabasından dolayı yapılan değişiklerdendir. Yalan
haber ve havadisle fiyatları etkileyenler ile mal ve hizmet
alımından kaçınanlara verilen cezaların
artırılmasını hedefleyen teklif sahipleri, aslında
gerçeği gizlemek isteyenlerin aracı olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bu ekonomi modelinin
kaçınılmaz sonucunda yüksek enflasyon oluşmuştur.
Başta tarım olmak üzere her alanda girdi maliyetlerinin en az yüzde
300 üzerinde artış gösterdiği bir ortamda fiyatlar yalan haber
ve havadisle arttı algısı yaratılarak cezaları
artırmak dikkat dağıtmak ve çaresizliğin göstergesidir.
Enflasyon sorunu gerçekçi ve akılcı para ve kur politikalarıyla
ve bu politikalarla uyumlu mali yaklaşımla çözülebilir. Bu tür
cezalarla bunu çözmek mümkün değildir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.
Buyurunuz Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, buraya en son
çıktığımda yine yargı üzerine bir konuyu
konuşurken o zaman demiştim ki: Ya, bir kanun getiriyorsunuz,
işte gazetecilerle ilgili bir kanun geliyor, gazeteciler
karşısında; avukatlarla ilgili bir düzenleme yapıyorsunuz,
avukatlar işin karşısında; doktorlarla ilgili bir düzenleme
yapıyorsunuz, doktorlar bunun karşısında; noterlerle ilgili
bir düzenleme yapıyorsunuz, noterler bunun karşısında.
Yani aynı konuşmayı, bugün aynı başlıkta
güncellemem gerekti. Şimdi, gerçekten hayret verici bir nokta. Yani
herhâlde bu bir inatlaşma, değişik bir yönetim
anlayışı; deney gibi bir şey yapıyorsunuz Biz bu
milletin aleyhine daha ne yaparsak yapalım acaba millet bize nasıl
reaksiyon gösterecek? deneyini yapıyorsunuz. Noterleri ilgilendiren bir
kanun var, Noterler Birliği Başkanı yönetimiyle birlikte geldi,
dedi ki: Biz bunu istemiyoruz. Hiçbir meslek -noterler de- içerisinde daha
Ben bu kanun değişikliğini istiyorum. diyen yok; bunu da bir
tarafa not düşelim. Milletle inatlaşan bir siyasete milletimizin
nasıl reaksiyon vereceğini hep birlikte önümüzdeki seçimlerde
müşahede etmiş olacağız.
Şimdi hâkim, savcı
yardımcılığı
Bakın bu altıncı
yargı paketi diye gelen düzenleme işte 23 maddeden oluşuyor
Türkiye'de yargıyı düzelteceğiz. Reform yapacağız.
Yargıda strateji reform belgesi, İnsan Hakları Eylem
Planı
diye o kadar büyük iddiaları var. Birinci yargı
paketinde neyle başladık? Avukatlara yeşil pasaportla.
Altıncısında neredeyiz, şimdi? Efendim, yeni noterlikler
açılabilsin, işte oralara kadrolar yapılabilsin; hâkim,
savcı yardımcılığı getirelim vesaire gibi
reformun rsiyle alakası olmayan düzenlemeler.
Değerli arkadaşlar, böyle, 6 değil,
66 tane paket getirseniz de hiçbir şey değişmeyecek. Eğer
gerçekten reform yapılmak isteniyorsa madde 1: Türkiye'de tarafsız
ve bağımsız bir yargı düzenini nasıl
sağlarız? Bunun çalışmasını yapmak lazım.
Türkiye'de hâkim ve savcılar özgürce görev
yapamadığı sürece, liyakate göre göreve gelemedikleri sürece biz
Türkiye'de hiçbir şeyi düzeltemeyiz. Şimdi, artık, böyle, bir
klişe hâline gelmiş; ne zaman yargıya ilişkin bir
konuşma olsa, desek ki: Kardeşim Türkiye'de yargı
bağımsızlığı yok
Hâkim, savcı
sınavında -demin Tufan Vekilimizin ifade ettiği gibi- adam
1inci oluyor, sözlüde eleniyor. Diyoruz ki: Ya, sözlüde hiç olmazsa kamera
olsun, denetime açılalım. Bir yerde 100 alan adam ötekinde nasıl
50 alır? Üst üste eleniyor. Böyle, bir sürü, yurdumuzdan insanların
pırıl pırıl evlatları eleniyor, veryansın ediyor.
Gelin, ya bu mülakatı kaldıralım ya da bunu denetime
açalım, bir görülsün, izlensin bakalım bu insanlar, bu çocuklar
nasıl eleniyor.
Şimdi, ne zaman biz bunu söylesek Efendim, biz
sizin döneminizi de biliyoruz -rahmetli Mehmet Moğultay da çok
kıymetli bir devlet adamıdır- Mehmet Moğultay dönemini
biliyoruz, şöyle olmuştu... Bakın, bu klişe itirazlar üzerine,
sözü hiç ortada bırakmamak adına bir kez daha tekrar ediyorum: Adalet
Bakanlığına soru önergesiyle sordum. Ben biliyorum ama sizin
-şimdi, demin de Atilla Bey'in burada dile getirdiği gibi- manipüle
etmenize izin vermemek için, delillensin diye dedim ki: Siz iktidara
geldiğinizde Türkiye'deki hâkim, savcı sayısı kaçtı?
Ben vereyim cevabı: 7 bindi. Şu anda ne kadarı görevde? 2 binden
fazla. Şu an kaç tane hâkim, savcı var? Yaklaşık 25 bin, 4
bin de attıklarınız FETÖcü diye. Değil mi? 4 bin de
atıldı. Peki, kardeşim, bunları kim aldı? Siz
aldınız. Bakın, tane tane anlatıyorum. Soru: Mehmet
Moğultay döneminde Türkiyede hâkim, savcı olan sayı
kaçtır? Birinci sorum buydu. Ben biliyorum, 800 sadece; bakın, 7
kişilik bir kurul; bakan, müsteşar, 3 Yargıtay üyesi, 2
Danıştay üyesi; alınan 800. Bu 800ün şu anda hangisi
hangi görevlerde bulunuyor, kaç tanesi FETÖden işlem gördü? diye soru
sordum. Öyle ya, bir buçuk yıl Adalet Bakanlığı döneminden
bahsediyoruz. Bütün yirmi küsur yıllık iktidarınıza bütün
adaletsizlikleri, hukuksuzlukları
Efendim, biz sizin döneminizi de
biliyoruz. Neyi biliyorsun? Mehmet Moğultay döneminde de biliyoruz. Ne
yapmış? İstanbul il kongresinde siyaseten
sataşmışlar Sen kadrolaştın. diye, Kardeşim,
aldıysam aldım. deyip siyasi bir konuşma yapmış. O
konuşma doğrudur, yanlıştır da demiyoruz -adam vefat
etti, Allah rahmet eylesin- ama bir söz ancak bu kadar manipüle edilebilir!
Üstüne yıllardır köşe yazıları
yazdırıyorsunuz, her konuşmada bunu dile getiriyorsunuz. Peki,
kardeşim, ben sordum size; Bakanlık elinizde ya, söyleyin
Bakanlığa cevap versin; on beş gün içerisinde cevap verme
zorunluluğu var. On beş ay geçti, cevap yok; yirmi beş ay geçti,
cevap yok; defalarca soruyoruz, cevap yok. E, bir söyleyin. Cumhuriyet Halk
Partisi dönemini biliyorsunuz ya anlatın millet de bilsin, 800den kaç
kişiyi almış? Şimdi, 25 bin hâkim, savcının
partizanca alındığı bir dönem içerisindesiniz; sizin ilçe
başkanlarınız, il yöneticileriniz, partinizin milletvekili adayları
gitti hâkim, savcı oldu. Cüppeyi giyince bir şey değişiyor
mu? Sizin içinizden çıktı. Onun önüne de bu milletin insanları
gidiyor -ağırlıklı olarak muhalefet gidiyor
karşısına- hâkim de siyasi bir pozisyonda adil karar verecek.
Ondan sonra ne oluyor biliyor musunuz? İşte bu kararnamede
olduğu gibi Yargıtay üyesi değilse -onlar on iki
yıllığına görev yapıyor, görevden alamıyorsunuz-
hemen bakıyorsunuz, hoşa gitmeyen bir kararda ta Fizana kadar
sürülüyor. Ben size bir şey söyleyeyim: Sürekli kul hakkı kul
hakkı diyorsunuz ya, daha büyük kul hakkı nasıl olur? Vallahi
ben bundan daha büyüğü olduğuna inanmıyorum.
Bir insan düşünün ya boğularak, kesilerek,
parçalara ayrılarak, asitlerde eritilerek öldürülüyor; organize bir
şekilde bir tim geliyor, bunu gerçekleştiriyor. Tüm dünyanın
gözü önünde diyorsunuz ki iktidar olarak: Bizde ses kayıtları var,
ses kayıtları var. Bir ülke düşünün, yargı yetkisini
devrettiği an o ülkeye dünya nasıl bakar? Benim de diplomatik
pasaportum var, sizin de. Gidip Amerikada, Almanyada, Fransada, dünyanın
birçok ülkesinde, Avrupada ağır cezalık bir suç işleseniz
-bırakın böyle 5 parçaya bölmeyi- anında işlem görürsünüz,
gün yüzü göremezsiniz. Derler ki size: Kardeşim, ne yapalım,
yargı işlem yaptı, ağır ceza gerektiren suçüstü
işlem yaptı. Zaten bunun dayanağı olan 1961
sayılı Sözleşmeye, ilgili protokol hükümlerine göre
ağır cezalık suçlarda devletler müdahale edebiliyor, bakın
anında müdahale edebiliyor. Ne oldu? Bugün görüyoruz ki bütün kabine,
başta Sayın Erdoğan olmak üzere Selmanın önünde
bekliyorlar; karşılama, akşam şerefine verilen
eğlence, yemek, ondan sonra birlikte programlar yapmalar. İşte,
Kul hakkı yemek ne? derseniz işte kul hakkı yemek budur.
Yargı yetkisini devredip masum bir insanın, öldürülen, katledilen bir
insanın yargı düzeni içerisinde kanının yerde
kalmasıdır, kamu düzeninin sağlanamamasıdır. Hangi
menfaat olursa olsun, ne verirlerse versinler, hangi teklifle gelirse gelsin
egemen bir devletin yöneticisi böyle davranamaz, buna hakkı yoktur.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
teklifinde bir de şöyle garip bir şey var: Efendim, stokçuluk ceza
alt sınırını üç aydan bilmem nereye kadar
çıkartıyoruz. Türkiye'de stokçuluk çok, bunun önüne geçeceğiz,
vesaire vesaire. Şimdi, tipik -hani geri çekilen kanun var ya- tam,
manipülasyonun, dezenformasyonun, mezenformasyonun değişik
türlerinden böyle işlemler yapıldığını görüyoruz
aslında bizatihi iktidar eliyle. Ya arkadaş, gerçekçi olun yani. Bu
ülkede patates, soğan terör örgütü icat ettiniz sadece algıyı
yönetebilmek için. Bugün esnaf zaten kan ağlıyor. Kaç kişi
yakalandı da kanunlar yetersiz diye işlem yapamaz duruma geldiniz?
Türkiye'de zaten bunun cezası var. Yeni gelmiyor ki bu ceza. Zaten
cezası var ve bu ceza karşılığında kaç
kişiye işlem yaptınız? Deyin ki: Biz şu kadar insana
işlem yaptık; yakaladık, bu kadar malı stoklamıştı
ama bu cezalar yeterli olmadı. Bunun karşısında da kanuna
ilave yapıyoruz. Bu, kötü yönetilen ekonominin sonucunu perdeleme
operasyonudur.
Değerli milletvekilleri, bakın, sözlerimi
tamamlarken bir konuya daha dikkat çekip konuşmamı tamamlayacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Emre.
ZEYNEL EMRE (Devamla) Tamamlayacağım
Sayın Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, geçen sene
orman yangınları oldu ve Türkiye olarak çok büyük zarar gördük. O
yangınlar esnasında -böyle açıklamalara bakıyorum- sabotaj
iddiasını dile getiren, imasında bulunan soruşturma,
araştırma vesairelerden falan bahsedildi, dikkatle takip ettik, bir
yılda bundan ötürü mahcup olan hiç kimse olmadı. Üstünden bir
yıl geçti, bir yıl boyunca orada zaten hiçbir hazırlık
yapmamıştınız, çok kötü yakalandınız, doğru
dürüst uçak uçuramadınız, hiçbir şey olmadı. Ya, bu bir
yıllık süre içerisinde, bari bu dönem hazırlık
yapsaydınız. Bir yıl geçti, yine orman yangınları var.
Bunun adı nedir, biliyor musunuz artık? Bu, görevi kötüye kullanma ve
görevi ihmal suçudur. Normal bir düzende asıl bunların
soruşturulması gerekir.
Değerli milletvekilleri, söylenecek çok
şey var, itiraz edilecek çok nokta var. Sürem itibarıyla
şimdilik burada tamamlıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Ebrü Günay
konuşacaktır.
Şahsı adına da
konuşacağından süresi on beş dakikadır.
Buyurunuz Sayın Günay. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de başlarken ekranları
başında bizleri izleyen değerli halkımızı da
buradan saygıyla selamlıyorum.
Altıncı yargı paketine ilişkin
düzenlemeler içeren Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Şimdiye kadar Hükûmetin
çıkardığı yargı paketlerinin hiçbirinin soruna çözüm
getirmediği, aksine sorunları büyüttüğü ortadayken şimdi de
iktidarın açıkça yargıda kadrolaşma girişimleriyle,
yargı bağımsızlığını ve
tarafsızlığını daha fazla yıpratacak
şaibelerle dolu bir kanun teklifiyle tekrardan karşı
karşıyayız. Söz konusu kanunla yargıda var olan
sorunların daha da büyüyeceği ve daha da derinleşeceği çok
açık bir şekilde aşikârdır ve ortadadır. Ülkenin
içinde bulunduğu mevcut ekonomik ve politik koşullarda hukuk ve
yargının sorunları ve bu sorunların çözüme
kavuşturulması bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasıyla giderilebilir bir durumda değil, daha köklü, daha
esaslı çözümlere ihtiyaç vardır. Palyatif çözüm
anlayışıyla yapılan kanun görüşmeleri ve bu yöntemle
yürütülen yasama faaliyetlerine reform demek mümkün mü? Elbette ki bunlar
reform değil, bunlar tamamen kandırma ve oyalama taktikleri.
Yasa yaparken, kanun getirirken esas olan şey
toplumsal ihtiyaçların giderilmesidir. Oysaki daha önce de defalarca
yaşadığımız şekilde bugün yine iktidar toplumun
ihtiyacını gidermekten uzak, asıl sorunu çözmenin yanından
bile geçmeyen hatta sorunları daha da kronik hâle getirecek bir yasa
teklifi getirmiştir ve daha doğrusu, kendi ihtiyaçlarına göre
bir kanun düzenlemesi yapmaya çalışmaktadır. Üstelik,
yargı, kanun, kural, ilke tanımayan bir hükûmetin getirdiği
paketlerin kime hizmet edeceği de çok açık ve aşikâr bir
şekilde ortadadır. Türkiye'de güvenilir, bağımsız
yargı sorunu bütün toplumsal sorunların başında geliyor.
Birçok toplumsal sorunun çözümünde bağımsız, güvenilir bir
yargıya ihtiyaç olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yargıda
yapılması gereken öncelikli değişiklik, siyasi
iktidarın yargıya müdahale etmekten, yargıya talimatlar
vermekten vazgeçmesiyle mümkün olacaktır.
2010 yılından bu yana kadar sistematik
olarak kullanılan torba yasa sistemi hukuk ilkelerine ve normlarına
aykırı bir uygulamadır. Ülkede, özellikle torba yasalarla çözüm
ve çare aramaktan bir an önce vazgeçilmelidir. Hiçbir sivil toplum
kuruluşu ve meslek örgütleri, hiçbir baro ve dernek dâhil edilmeden bu
hâliyle bu kanun teklifiyle neyi planladığınız, neyi hedeflediğiniz
çok açık bir şekilde ortadadır. Parlamentonun
işlevsizleşmesi ve itibar kaybetmesini sağlamakta ve ülkeyi
hukuk devleti olmaktan açıkça uzaklaştırmaktasınız.
Evrensel standartlardan ve adalet hedefinden kopan yargı sistemi, bugün
bütün hak ve özgürlük alanlarında yaşanan yoğun ihlallerin ana
kaynağı hâline gelmiştir. İktidarın
yaptığı ise sürekli bir şekilde, adına strateji eylem
planı, yargı paketi adı verilen belgeler hazırlayarak
kamuoyunda bir reform algısı yaratmaktır.
2016 yılından bu yana on binlerce muhalif
gözaltına alındı ve delilden yoksun dosyalarla tutuklandı.
Yüzlerce siyasetçi, tamamen siyasi sebeplerle hâlen tutuklu. Kobani kumpas
davası ve partimize yönelik açılan kapatma davası da aynı
şekilde yargının taraflı ve bağımlı hâle
gelmesinin sonucu ve açık kanıtıdır.
Kobani kumpas davasının hâkimi Bahtiyar
Çolak mahkemeler boyunca her türlü hukuksuzlukla, her türlü hukuka
aykırı tavırla birçok kez gündem edildi ve defalarca da hukuka
aykırı ve ayrımcı tutumlarından kaynaklı HSKye
şikâyet edilmesine rağmen hakkında tek bir işlem
yapılmadı. Aynı hâkim Atadedeler çetesine üyelik iddiasıyla
Atadedeler soruşturması kapsamında gözaltına
alındı ve şu an ev hapsinde ve Kobani kumpas davası Bahtiyar
Çolakın vermiş olduğu kararlar doğrultusunda hukuka
aykırı bir şekilde bir kumpas yargılamayla yürütülmeye
çalışılıyor. İşte, kumpas davaları
yargının taraflı olduğunun ve iktidarın aparatı
hâline dönüştüğünün en somut belgesi, en somut göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, mahkemeler tutuklu
muhalifleri serbest bırakmamak için AİHM kararlarına uymuyorlar.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, infaz yakmalar ve taraflı Adli
Tıp Kurumu kararlarına dayanılarak hasta tutsakların
tahliye edilmesinin engellenmesi, işkence vakalarının
cezasız kalması, tutukluların işkenceyle katledilmeleri ve
tüm hukuk dışı uygulamalar taraflı yargı sisteminin
yarattığı sorunlardan sadece birkaç tanesidir. Sadece son bir
yılda Diyarbakırda binden fazla kişi gözaltına alındı
ve çoğu tutuklandı. Adil yargılanma hakkı ortadan
kaldırılmış durumda.
Şenyaşar ailesi hâlâ adalet nöbetinde ve
adaletin sağlanması için atılan tek bir adım yok. Herkes,
Türkiye'nin tamamı ve başta iktidar, Emine Şenyaşar annenin
çığlığını duymamakta ısrarlı, adalet
talebine cevap vermemekte ısrarlı. Hasta ve infazı yakılan
tutuklular için başlatılan adalet nöbeti tam iki yüz gününü
aştı ve bu ülkenin Adalet Bakanı ailelerin görüşme talebine
cevap vermeye dahi tenezzül etmiyor. Gülistan Doku ise tam dokuz yüz bir gündür
bulunamadı; ailesinin, kız kardeşinin ve kadın örgütlerinin
hâlâ ısrarla Gülistan Dokuyu aramasına hiçbir cevap verilmiyor.
İşte, ülkedeki adaletin ve yargının içerisinde olduğu
tablonun kısa bir özeti.
Daha geçen gün Pınar Gültekini katleden
erkeğe haksız tahrik indirimi uygulandı. Kadınlar
işkenceyle öldürülürken yargı faillere ödül gibi cezalar verdi.
Karanlık çeteler tarafından katledilen arkadaşımız
Deniz Poyraz davasındaysa bir arpa boyu yol alınmış
değil, katiller korunuyor ve sırtları sıvazlanmaya devam
ediyor. İşte, bu cezasızlık politikasıdır ki bu
katillere bu kadar cesaret veriyor. Sevgili Aysel Tuğluk
yaşadığı ciddi sağlık sorunlarına
rağmen hâlâ cezaevinde tutuluyor çünkü Adli Tıp Kurumu
bağımsız ve tarafsız değil, yargının ceza
verme aparatlarından başka birine dönüşmüş. Bize, halka
zerre kadar yararı olmayan, aksine verdiği zararların
sayıldıkça bitmeyeceği yargı yasa paketlerinden
bahsetmeyin. Bu bir yargı paketi değil, bu tamamıyla
iktidarın kendisi için hazırladığı bir paket.
Bütün bu hukuksuzluklar yaşanırken
iktidarın bu yasa teklifi yargının sorununu çözmekten çok
kadrolaşmaktan, ideolojik yaklaşımla yeni çıkmazlar
yaratmaktan, yargıyı tekelleştirmekten başka bir anlam
taşımamaktadır. Kanun maddelerinin gerekçelerine baktığımızda
kanunun hangi ihtiyaca cevap olması için
çıkarıldığı diğer maddelerde
arkadaşlarım tarafından daha da detaylı
anlatılacaktır ama söz konusu bu teklifte Hakimler ve Savcılar
Kanununda yapılan değişiklikle yargıda hâkim ve
savcı yardımcılığı müessesesi getiriliyor.
Teklife göre iki yıl olan hâkim ve savcı adaylığı
süresi hâkim ve savcı yardımcılığı adı
altında üç yıla çıkarılacak. Bu üç yıllık süre
temel eğitim dönemi, görev dönemi ve son eğitim dönemi olmak üzere üç
döneme ayrılacak. Temel eğitim ve son eğitim Türkiye Adalet
Akademisi tarafından verilecek, görev dönemiyse yargı mercisinde
fiilen görev yapmak suretiyle gerçekleşecek yani hâkim ve savcı
yardımcıları son eğitim döneminin ardından
yazılı ve sözlü bir sınava da tabi tutulacaklar. Hâkim ve
savcı adaylığının adı hâkim ve savcı
yardımcılığı yapılarak, bu süre üç yıla
çıkarılarak mesleki tecrübesi olmayanların ataması
gerçekleştirilecek ve doğrudan bir kadrolaşma
yaşanacaktır. Öngörülen düzenlemeyle atamalar iktidarın ve
ortağının referansları alınarak belirlenecektir.
Ayrıca, ek mülakat getirilmesi teklifi de başlı başına
bir sorundur. Sözlü mülakat demek iktidarın kadrolaşması,
hukuksuz, haksız atamalar yapması demektir. İşte, birkaç
gün önce bunun yansımalarını görmüştük.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yaz kararnamesi
kapsamında 5.075 adli ve 351 idari hâkim ve savcının görev yeri
değiştirildi. Yapısıyla ve seçim sistemiyle zaten oldukça
şaibeli olan, âdeta iktidarın bir kurumu gibi çalışan
Hâkimler ve Savcılar Kurulu yaptığı bu ödül, ceza
atamalarıyla karnesine yeni bir şaibeli durum daha eklemiş oldu.
Gezi davasında verilen kararlara şerh
düşen İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin üye hâkimi
İstanbul'dan Tokata sürüldü ve Turhal hâkimliğine görevlendirildi.
Kobani davasının iddianamesini hazırlayan ve kimler
tarafından desteklendiği belli olmayan, tam anlamıyla
iktidarın isteklerine göre davranan Savcı Ahmet Altun Cumhuriyet
Başsavcı Vekilliğine atandı. İstanbul'da görev
yaptığı dönemde Reza Zarrabı tahliye eden Ankara
Cumhuriyet Başsavcı Vekili Gaziosmanpaşa Cumhuriyet
Başsavcı Vekili oldu; Cemal Kaşıkçı
davasının Suudi Arabistana devrine ilişkin karara şerh
düşen hâkim ise Kahramanmaraş hâkimliğine sürüldü.
Gözaltına alınan Kürt gazetecilerle ilgili soruşturmayı
yürüten Bismil Cumhuriyet Savcısı İzmir Cumhuriyet
Savcılığına, tutuklama kararını veren hâkim ise
Sakaryaya tayin edildi. Tamamen siyasallaşan ve
tarafsızlığını yitiren bu yargı sisteminde
yapılacak maddi değişiklikler de bu yüzden iktidar
dışında tek bir insana yarar sağlamayacaktır. Bu
yüzden, her şeyden önemlisi, insan haklarını koruma ve
geliştirme konusunda yaşamsal işlevi olan yargı gücü
yürütmeden bağımsızlaştırılmalıdır ki
yargı bağımsız ve tarafsız karar verebilsin.
Yargı, evrensel ölçekte kabul edilmiş
haklara ve özgürlüklere uygun hareket etmelidir. Bu yönde bir zihniyet
değişikliği ve kurumsal yapılanma
gerçekleştirilemediği sürece mevcut yasalardaki
değişiklikler ülkeyi bir adım öteye götürmeyecektir, yargı
iktidarın bir aparatı olmaktan kurtulamayacaktır. Oysa
demokratik bir Türkiye, bağımsız ve tarafsız bir
yargıyla mümkündür.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
Tokat Milletvekili Sayın Mustafa Arslan.
Buyurunuz Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugün, Lice'de hain
terör örgütü PKK'yla yapılan çatışmada şehit düşen
Astsubay Kıdemli Çavuş Oğuzhan Arduç ile Jandarma Uzman
Çavuş Turgut İçen'e Allah'tan rahmet diliyorum;
yakınlarının ve aziz milletimizin başı sağ olsun.
Yaralanan Jandarma Uzman Çavuş Mustafa Can Akdoğan'a da acil
şifalar diliyorum. Şehitlerimizi, gazilerimizi burada
anmışken, Pençe-Kilit Operasyonunda yaralanan ve hâlen tedavileri
devam eden Tokatlı hemşehrilerim, gaziler Hacı Fatih Özdemir,
Murat Çokol, Mehmet Şahin, Murat Yavuz, Burhanettin Öner, Melih
Yılmaz ve Fuat Yanar'a da Rabb'imden hayırlı şifalar
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2019 yılı Mayıs ayında
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından kamuoyuyla paylaşılan Yargı Reformu Stratejisi
Belgesi ve Mart 2021de açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı
kapsamında bugüne kadar 5 tane yargı paketini
kanunlaştırdık, milletimizin hizmetine sunduk. Yargı
paketlerinin altıncısı olan teklifimizle, Yargı Reformu
Stratejisi Belgesindeki 9 amaçtan 1i olan İnsan Kaynaklarının
Nitelik ve Niceliğinin Artırılması ile İnsan
Hakları Eylem Planında yer alan yargının etkinliği ve
kalitesinin artırılması kapsamında hazırladık ve
Meclisimize sunduk.
Kanun teklifimiz 23 maddeden oluşmaktadır.
Bu kapsamda, Hakimler ve Savcılar Kanunu, Noterlik Kanunu,
Danıştay Kanunu, Yargıtay Kanunu ve Türk Ceza Kanunu başta
olmak üzere toplam 10 kanunda değişiklik yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, teklifin birinci
bölümünde yer alan, Hakimler ve Savcılar Kanununda yapılan
değişiklikle, hâkim adaylığı kaldırılmakta,
yerine hâkim ve savcı yardımcılığı
getirilmektedir. Hâkim ve savcı
yardımcılığının süresi üç yıl olarak
düzenlenmekte olup bu üç yıllık süre temel eğitim dönemi, görev
dönemi ve son eğitim dönemi olarak belirlenmiştir. Temel eğitim
ve son eğitim dönemleri Adalet Akademisinde, görev dönemi ise
atandıkları yargı mercilerinde eğitici hâkim ve
savcıların yanında fiilen görev yaparak tamamlanacaktır.
Kanun teklifimizde, hâkim ve savcı
yardımcılarının görev dönemi süresinde alacakları
eğitim ve görev tanımları, görev yapacakları adliyeler
açıkça düzenlemiştir. Hâkim ve savcı yardımcıları
temel eğitim döneminde kendi talepleri ve teşkilatın
ihtiyaçları doğrultusunda hâkim yardımcısı ve
savcı yardımcısı şeklinde görev ayrımına
tabi tutulacaktır; görev döneminde ilk derece yargı mercilerinde,
bölge adliye mahkemelerinde, bölge idare mahkemelerinde, Yargıtayda ve
Danıştayda görev yapacaklardır. Hâkim ve savcı
yardımcıları sadece eğitici hâkim ve savcıların
bulunduğu adliyelere atanacak, görev dönemi süresince 2 defa ara
eğitime alınacak ve yazılı sınava tabi
tutulacaktır.
Hâkim ve savcı
yardımcılarının yetiştirilmesinde önemli görev yapacak
olan eğitici hâkim ve savcılar Adalet Akademisi tarafından
eğitime tabi tutulacak, Hâkimler ve Savcılar Kurulu ile Akademinin
görüşü alınarak Adalet Bakanlığı tarafından
görevlendirilecektir. Temel eğitim dönemi ve görev dönemi
sırasında yapılan sınavlar ile son eğitim dönemi
sonrasında yapılan sınavların değerlendirmesi
sonucunda başarılı olanların mesleğe kabul işlemi
yapılacaktır. Sınav sonucunda başarısız olanlar
istekleri üzerine Adalet Bakanlığı merkez ve taşra
teşkilatında genel idare hizmetleri sınıfında bir
kadroya atanacaktır.
Kanun teklifimizle hâkim ve savcıların
birinci sınıfa ayrılma şartları düzenlenirken Adalet
Bakanlığı ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Teftiş
Kurulunda görev yapan müfettişlerin ek göstergelerinde iyileştirme de
yapılmaktadır.
Kanun teklifimizin hukuk sistemimiz ve milletimiz
için hayırlı uğurlu olmasını diliyor, aziz milletimizi
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 339 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İmam
Taşçıer Züleyha
Gülüm Kemal Bülbül
Diyarbakır İstanbul Antalya
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ebrü
Günay Mahmut
Toğrul
Ankara Mardin Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) Evet, bir yargı
paketi daha. Yine, tabii, yargının sorunlarına çözüm bulan, bu
ülkede adalet sorununa ilişkin bir çözüm bulan bir yargı yasa
teklifinden bahsetmiyoruz, iktidarın çıkarları için bir yasa
teklifi tekrar önümüzde duruyor. Ülkede bir yargı da yok aslında.
Hani bağımsızı, adili boş verdim, yargı da
kalmadı, adalete olan inanç da kalmış değil; saraya,
iktidara, yandaşlarına çalışan bir yargı var.
Şimdi de diyorsunuz ki: Aman şurayı da düzeltelim, burayı
da düzeltelim, tümüyle bize bağımlı yargı olsun, elimizden
kaçan noktalar da olmasın.
Şimdi, bütün bunlar yetmiyor, bu yargı
aynı zamanda ne için kullanılıyor? Bizim vekillerimizin,
halkın seçtiği, halkın iradesi olan milletvekillerimizin
dokunulmazlıklarının kaldırılıp tutuklanması,
gerekirse de vekilliğinin düşürülmesi için kullanılıyor.
Yıllardır arkadaşlarımızı, milletvekillerimizi,
siyasetçileri siyasi rehine olarak tutuyordunuz; bu yetmemiş, şimdi
de Salihe Aydeniz Vekilimizin dokunulmazlığını
kaldırmak için yargıyı kullanıyorsunuz. Partimizin ve
toplumsal muhalefetin, kadınların, LGBT+ların tüm demokratik
eylemlerine valilikleriniz aracılığıyla, kaymakamlık
aracılığıyla keyfî, hukuksuz yasak kararları
getiriyorsunuz. Hiçbir denetim mekanizması yok, zaten isteyen
istediği kararı alıyor, denetleyen bir yargı da yok ortada.
Yargı karar alsa da arada yargı içerisinde gerçekten hukuka uymaya
çalışanlar olsa da bunların kararları da yıllar sonra
verildiği için aslında o sırada hiçbir etkisi olmuyor bu arada
siz de istediğinizi yapıyorsunuz.
Şimdi, ne oluyor? Aslında bu yasak
kararlarıyla partimizin siyasi faaliyetlerini engelliyorsunuz ve suç
işliyorsunuz ama o suça ilişkin bir soruşturma yürütecek
yargı var mı? O da yok. Talimat verdiğiniz emniyet güçleri
halka, vekillere insanlık dışı saldırıda
bulunuyor, cinsiyetçi küfürler ediyor. Bir tanesi soruşturulmuş mu?
Herhangi biri hakkında yargılama var mı? O da yok. Hatta geçtim
yargılamayı, ne yapıyorsunuz? Sırtını
sıvazlıyorsunuz, ödüllendiriyorsunuz, terfi ettiriyorsunuz, daha üst
görevlere getiriyorsunuz. Ülkeyi polis devletine çevirdiniz. Sonra, bu hukuk
dışı müdahalelerinizi gerekçe yapıp, talimatlı
yargınızla soruşturma açıp Dokunulmazlıkları
kaldırıyorum. diyorsunuz. Bir de o kadar orijinalsiniz ki
yargıda hiç olmayan bir şey oluyor; dört ayrı kurum aynı
günde yazışmaları yapıyor, bitiriyor, hemen komisyona
havale ediliyor. Bu hızınız yargıda olsaydı,
diğer sorunlar gerçekten çözülebilirdi ama sizin yargınız sadece
muhalefete çalışıyor. Mesele kendiniz olduğunda, iktidar
vekili olduğunda, polise hakaret etse de ayakta sıraya dizse de
şiddet uygulasa da tehdit etse de asla bir soruşturma yok, zira siz
iktidardasınız. O zaman, nedense, polisin onuru, polisin haysiyeti
diye bir şey aklınıza gelmiyor; bütün bunların
tartışması bize yönelik saldırı dalgasında
aklınıza geliyor. Bu seçilen vekiller öyle sadece kendilerini temsil
etmiyor; tüm baskılara rağmen, tüm yok saymalara rağmen, oy
kullanmanın bile silahların gölgesi altında olduğu
zeminlerde oylarını kullanan binlerce insanın iradesiyle
seçiliyor. Öyle Dokunulmazlıkları kaldırdım. diyerek
vekilliklerimizi düşürüyorsunuz ya da
dokunulmazlığımızı kaldırıyorsunuz diye biz
halkın vekili olmaktan düşmeyeceğiz; bizi vekillikten alabilecek
tek irade halkın iradesidir, sizin göstermelik talimatlarınız,
yargınız değil.
Bu ülkede bin tane suç işleniyor, kadınlar
katlediliyor, ortada polis yok; mülteciler saldırıya uğrar,
atık işçilerinin binaları yakılır, ortada polis yok;
çeteler birbiriyle çatışır, cinayetler işlenir, ortada
polis yok; uyuşturucu ticareti okul önlerine kadar taşınır,
ortada polis yok; insanların mal, can güvenliği kalmamış,
ortada polis göremezsiniz. Adli davalar yıllarca sürer, insanlar mahkeme
kapılarında sürünür, adalet arar, bulamaz; zira ortada halkın
haklarıyla can ve mal güvenliğiyle ilgilenen bir yargı da yok.
Kayyumlar yolsuzluk ve talanda birbiriyle yarışır, ortada
soruşturma açacak bir savcı yoktur, karar verecek bir hâkim yoktur;
yargıdan ses yoktur. İktidar aleyhine binlerce, soruşturma
açılması gereken, suç isnatları ortaya çıkan dosyalar
vardır; yargı yine sessiz, yargı duymazlıktan gelir.
Emniyet güçlerinin de yargının da tek işi, partimizi ve
toplumsal muhalefeti, kadınları, LGBTİ+ları ve
hakkını arayanları susturmak olmuş. İktidara laf
söylendi mi hemen harekete geçer, bir basın açıklaması
yapılacaksa engellemek için hemen harekete geçer. İktidarın
hukuksuzluklarını, halk düşmanı eylemlerini, sözlerini
deşifre mi ettiniz? Hemen sizi susturmak için harekete geçer. Emeğin
hakkı için mücadele eden, sendikalaştığı ve insanca
çalışıp yaşamak istediği için direnen işçileri
susturmak için harekete geçer. Halk rantsal dönüşümle evlerinden
barklarından mı atılacak? Hemen emniyet güçleri harekete
geçirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Gazeteciler, basın
emekçileri gerçeği mi yazdı, halkı mı aydınlattı;
haber alma hakkını, haber yayma hakkını mı
kullandı? Hemen gözaltı, tutuklama. Sokak röportajı verdiniz,
Açız! mı dediniz? Hemen gözaltı hazır. Kadınlar,
LGBT+lar hayatlarını mı savundu? Hemen polis, yargı devreye
girer; sonuç, gözaltı. Doğama, toprağıma, suyuma dokunma!
mı dedi birileri, yaşam alanlarını mı savundu? Hemen
polis, gözaltı, yargı.
Elbette ki içlerinde bu hukuksuzluğu kabul
etmek istemeyen, gerçekten, polis ve yargı görevlileri var mı? Var
ama siz onları da işten atmakla, gözaltıyla, tutuklamayla tehdit
ediyorsunuz. Elinizdeki yargıyla Kürt halkına, tüm dünyanın gözü
önünde düşman hukuku uyguluyorsunuz. Onlarca asker ve polisle Van
Başkalede bir köyü basıyor, bir kişiyi gözaltına almak
için dakikalarca havaya ateş açıyorsunuz; çocuklara silah
doğrultuyorsunuz, kadınları darbediyorsunuz ve tam bir zulme
çeviriyorsunuz. Kürt halkına yaptığınız
düşmanlık uygulamaları, İsrailin Filistin halkına
uyguladığı zulmü bile aratmaz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununun 10uncu maddesinin on beşinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Sözlü sınav; Türkiye Adalet Akademisi
Başkanının başkanlığında, Teftiş Kurulu
Başkanı, Personel Genel Müdürü, devlet üniversiteleri içinde
yükseköğretim programlarına yerleştirme taban puanı en
yüksek hukuk fakültesinden ceza ve idare hukuku alanından birer profesör
ile hâkim ve savcı yardımcılarına ders verenlerin kendi
aralarında seçtikleri iki asıl ve iki yedek üyeden oluşan sözlü
sınav kurulu tarafından yapılır. Sözlü sınav
kayıt altına alınır.
İlhami
Özcan Aygun Kani Beko Zeynel Emre
Tekirdağ
İzmir
İstanbul
Özgür
Ceylan Rafet
Zeybek Alpay Antmen
Çanakkale Antalya Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Alpay Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin
1inci maddesi üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım.
Teklifin 1inci maddesi ve devamında Hakimler
ve Savcılar Kanununun hâkim ve savcı adaylığı
hükümleri değiştirilmekte ve çok ciddi bir sistem
değişikliğiyle hâkim ve savcı adaylığı
yerine hâkim ve savcı yardımcılığı kurumu ihdas
edilmektedir. Bu maddeler üzerinde, özellikle bu 1inci madde ve ilgili
maddeler üzerine gördüğümüz sakıncaları Adalet Komisyonunda tek
tek anlattık, tutanağa şerh ettik ama saray koridorlarında
hazırlanan bu hükümlerin daha iyi hâle getirilmesi için verdiğimiz
önergeler ve sunduğumuz öneriler kabul görmeyerek AKPnin her zaman
yaptığı gibi ben yaptım oldu mantığıyla
kanun teklifi Genel Kurula aynen geldi.
Sayın milletvekilleri, hâkimlik ve
savcılık mesleği alelade bürokratik bir meslek değildir;
mesleğe girişte, meslekte yükselmede tamamen liyakate ve objektif
kriterlere göre hareket edilmesi şarttır. Ancak saray tarafından
özellikle FETÖnün 2016 hain ve alçak darbe girişiminden sonra
mesleğe alınan hâkim ve savcılarda gördük ki hemen hemen
tamamı AKP referansıyla veyahut da AKP il ve ilçe
teşkilatlarında çalışmış, AKP belediye
başkan adayı olmuş, belediye meclisi üyeliği
adaylığı yapmış ve hatta milletvekili adayı
olmuş hukukçulardan ve avukatlardan seçildi. Bu ne anlama mı geliyor?
Biz, maalesef, siyasi görüşü öne çıkmış ve hâlâ
kendilerinin bu aidiyet duygusu devam eden hâkim ve savcılardan objektif
bir yargılama bekliyoruz, beyhude bir bekleyiş içindeyiz.
Değerli milletvekilleri, mesleğe yeni
alınan hâkimler duruşma yapamıyor, bunu hepiniz biliyorsunuz,
bütün hukukçular biliyor; duruşma yapsa karar veremiyor, karar verse
kararı yazamıyor. İşte, öncelikle bu hâkim ve
savcıların yeniden eğitime alınıp yetiştirilmesi
gerekiyor. Şimdi, bunların yerine, bunun yerine, yeniden
eğitilmeleri yerine, hâkim ve savcı
yardımcılığıyla yeni kadrolar ihdas ediyorsunuz, yeni
kadrolar açmak derdindesiniz. Ama açıkça söylüyorum: Hâkim ve savcı
yardımcıları mesleğe geçmeden önce son sınav
yapılacak değil mi? İşte, o son sınav bizim
iktidarımızda yapılacak ama hiç merak etmeyin, adil ve objektif
bir biçimde yapılacak; o arkadaşlarımız da ona göre iyi
çalışsınlar.
Değerli milletvekilleri, hâkim ve savcı
adaylığını getiriyorsunuz; iyi, tamam, güzel. Peki, soru 1)
Bunların devlet personel sisteminde statüleri ne olacak; kuş mu, deve
mi, deve kuşu mu?
2) Bunları adliyelerde nerelere
oturtacaksınız? Yer mi var adliyelerde? Adliyeler tıklım
tıklım dolu.
3) Getirdiğiniz kanun teklifinde hâkim ve
savcı yardımcılarının yargı yetkisini
kullanabilecekleri anlamına gelen hükümler var; bunları neden
ayıklamıyoruz, neden göz ardı ediyorsunuz?
4) Hâkim ve savcı
yardımcılarının üç yıl sonraki sözlü sınavı
neden sesli ve görüntülü kayıt altına alınmasın? Neden
bundan kaçınıyorsunuz? Bu sorular anlamında, bunların
düzeltilmesiyle ilgili verdiğimiz önergeler reddedildiği için
getirdiğiniz kanun teklifi eksik, hatalı ve yanlıştır
her zamanki gibi.
Değerli milletvekilleri, adalet, çocuk
oyuncağı değildir, nefes aldığımız hava
gibidir. İşte şimdi Türkiyede adalet yok,
yaşayamıyoruz, vatandaş nefes alamıyor. Cumhurbaşkanına
hakaretten yargılananların sayısı on binleri
aştı, ağzını açanı içeri atmaya
çalışıyorsunuz. İnsanlar ise adalet için yıllarca
adliye kapılarında bekliyorlar, sürünüyorlar. Davalar bitmiyor;
iş davaları bile altı, yedi yıl sürüyor. Ama adalet
yandaşa var, vatandaşa yok. Örnek mi istiyorsunuz, çok basit: Urfa,
Şenyaşar ailesi davası. Bunları düzelteceğinize, hâkim
ve savcı adayları yerine hâkim ve savcı
yardımcıları getirseniz ne olur, getirmeseniz ne olur?
Sayın milletvekilleri, Türkiye derin bir
ekonomik krizle boğuşuyor. Halkımız açlık
sınırında yaşıyor. Vatandaş adalete
erişemiyor, hakkını arayamıyor. İşin
esasında, ülke yönetilmiyor, savruluyor. En son 5 binin üzerinde hâkim ve
savcı yaz kararnamesinde yer aldı. Tabii, her yıl yaz
kararnameleri çıkar ama Gezi davasında ve Kaşıkçı
cinayetiyle ilgili istediğiniz kararları vermeyen hâkimleri
perişan ederek sürdünüz. Birinci sınıfa ayrılmış
hâkimlerin birisini Turhal ilçesine, öbürünü Maraşa gönderdiniz. Bütün
tayin ve terfilere bakın, hemen hemen tamamında liyakat yok,
yandaşlık var. Seçim kurullarında birçok hâkim görev
almasın diye yerleriyle oynadınız ama size bir şey
söyleyeyim mi? Hâkim ve savcılar gün sayıyor arkadaşlar, hâkim
ve savcılar iktidarınızın gideceği günü bekliyorlar;
emekli olmuyorlar, mobbinge direniyorlar, baskıya direniyorlar, sürülmeye
direniyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Neden? Çünkü bizim
iktidarımızda sizin baskıcı ve otoriter yargı
anlayışınıza son vereceğiz. Vatandaşlar,
emekçiler, emekliler, sendikalılar, kadın, çocuk ve doğa
hakları savunucuları gibi tüm insanlar, ülke sevdalıları ve
hâkim ve savcılar rahat bir nefes alacak; Türkiye'de demokrasiyi, insan
haklarını, eşitliği, birlikte yaşama kültürünü, bütün
vatandaşlarımızla mutlu ve huzurlu bir ülkeyi yeniden inşa
edeceğiz.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin çerçeve 1inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
2802 sayılı Kanunun 10uncu maddesinin on dördüncü
fıkrasında geçen Türkiye Adalet Akademisi Başkanınca
ibaresinin kura ile şeklinde, on beşinci fıkrasında geçen
ilgili bakan yardımcısınca ibaresinin kura ile şeklinde
değiştirilmesini ve on beşinci fıkrasının sonuna
Sözlü sınav kayıt altına alınır. cümlesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Altıntaş
Adana İstanbul Ankara
Yavuz
Ağıralioğlu Behiç
Çelik
İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OĞUZHAN KAYA
(Çorum) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 339 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi için verdiğimiz değişiklik önergesi
üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte
olduğumuz, toplam 10 kanunda değişiklik yapan bu teklif
kamuoyuna altıncı yargı paketi olarak lanse edilmiş olsa
da aslında AKP yönetiminin tükenmişliğini, mevcut sorunları
çözmek bir tarafa çökerten iş bilmezliğini açıkça
sergilemektedir. Her şeyden önce, yine alelacele hazırlanıp
komisyonlarda yeterince tartışma imkânı olmadan Genel Kurula
getirildiği anlaşılıyor. Yani bu teklif, esasa geçmeden
önce, daha usul aşamasında sınıfta kalmıştır
çünkü mecellede ifade edildiği gibi, usul esasa mukaddemdir.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan,
yargı sisteminin gücü devlet-millet bağının
sağlamlığının bir ölçütüdür. Güçlü yargı
sistemine sahip devletler bu sayede her vatandaşının
özgürlüğünü, haklarını, güvenliğini, huzur ve sükûnunu ve
refahını gözetir. Vatandaşların birbirleriyle olan
ilişkilerindeki istikrar ve uyum bu temel üzerinde gelişir, böylece
toplumda kaynaşma olur.
Medeni toplumlar için vazgeçilmez bir husus da hiç
şüphesiz yargı bağımsızlığıdır.
Alınan hukuki kararların başka sebeplerden değil
yalnızca hukuki gerekçelerden kaynaklanıyor oluşu hukukun
üstünlüğü prensibinin benimsenmesi demektir aslında. Nitekim
Anayasanın 138inci maddesi hükmü: Hâkimler, görevlerinde
bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya
kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde
bulunamaz. İşte, biz tam da bu nedenle hâkimlik
teminatının daha sağlam temellere oturtulması için yetki ve
coğrafi teminat güvencesi sağlanması talebimizi defalarca dile
getirdik. Peki, teklifte bu talep karşılanıyor mu? Hayır.
Çok açık bir biçimde yargı erkine müdahale, hâkim ve
savcıların bağımsızlığını tehdit
ve siyasetin yargıya sızmasına teşvik görülüyor.
Değerli milletvekilleri, ilgili teklifle hâkim
adaylığı kaldırılarak yerine hâkim ve savcı
yardımcılığı ihdas ediliyor. Bu süreçte ise öyle
düzenlemelere gidiliyor ki liyakat, esamesi okunmaz bir hâle geliyor,
kayırmacılığa ve gruplaşmaya alan açılıyor,
yargı üzerinde partizanlık meşru kılınıyor.
İşte, arkadaşlar, teklifin 1inci maddesi tam da bu eleştirileri
doğrulayan hükümler içermektedir. Buna göre, hâkim ve savcı
yardımcıları; temel eğitim dönemi, görev dönemi ve son
eğitim dönemi olmak üzere 3 aşamalı bir yarışa
sokulmaktadır. Temel eğitimin sonunda 1 yazılı sınav,
görev döneminde 2 yazılı sınav, son eğitimin sonunda da
yazılı ve sözlü sınav yapılacaktır.
AKP bunlarla da yetinmeyerek yazılı
sınavları yürütecek hâkimlerin ve savcıların Akademi
Başkanınca seçilmesine, sözlü sınavlarda ise Bakan
Yardımcısının 2 asıl ve 1 yedek üye seçmesine olanak
tanımaktadır. Yani mülakatı da bu heyet düzenleyecektir.
Şimdi bu tabloya bakınca sormak gerekiyor: Nerede kaldı
yargı bağımsızlığı? Nerede kaldı
Anayasa madde 138? Nerede kaldı liyakat?
Kısacası arkadaşlar, yirmi
yılın sonunda ülkemize kriz, yolsuzluk, talan ve mutsuzluktan
başka bir şey sunamayan iktidar, içine düştüğü çukurda
çırpınmaya devam ediyor.
Biz İYİ Parti olarak, mülakata son
vereceğiz diyoruz, liyakatle eşitlenmeyi savunuyoruz, adaletle
özgürleşmeyi hedefliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlarımız, Komisyon
görüşmelerinde, atamalarda kura yönteminin benimsenmesini, sözlü
sınavın kayıt altına alınmasını
önermişti; bunları reddettiniz. Bütün bu yapılanların
milletimizin hafızasında saklı olduğunu sizlere
hatırlatıyorum.
Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diliyor,
yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.23
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
339 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İmam
Taşçıer Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul
Diyarbakır Ankara Gaziantep
Ebrü
Günay Kemal
Bülbül
Mardin
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, bu
iktidarın hazırladığı herhangi bir düzenlemenin
yargı reformu filan olmayacağı açık, bunu baştan
söylemek lazım.
Önce, sadece son birkaç günde yargının
aldığı kararlara bir göz atalım. 1998de Mısır
Çarşısındaki patlamaya ilişkin davada hakkında beraat
kararı verilen Pınar Selekin beraat kararı dün bozuldu.
Patlamanın nedeni gaz kaçağıydı, bunu olay yeri inceleme tespit
etti, aynı şekilde kriminal laboratuvar raporu bu yöndeydi. Ve bütün
bunlar böyle olmasına rağmen beraat kararı bozuldu çünkü
Pınar etkili bir muhalifti ve intikam siyaseti yürütülüyordu, sürmeliydi
bu siyaset; tıpkı Gezi davasında olduğu gibi,
tıpkı Kobani davasında olduğu gibi.
Evet, başka ne oldu? Dün gazeteci Hazal Ocakın
Damat İşi Biliyor başlıklı haberi nedeniyle
yargılandığı davada avukatı duruşmayı
beklerken hâkim ne dedi biliyor musunuz? Biz davayı gördük, bitti. dedi
ve avukat duruşmaya giremedi.
Yine ne oldu? Pınar Gültekinin katiline
haksız tahrik indirimi verildi.
Az önce daha, buraya gelmeden okudum, Mersinde bir
esnaf, dükkânına Her yer işsizlik, her yer açlık pankartı
astığı için gözaltına alındı ve
Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılanacak belki.
Evet yargı reformu dediğiniz şey
böyle, onu bir kenara koyalım ve kamuoyunu yakından ilgilendiren
sansür yasasına bir bakalım istiyorum. Sanki basın çok
özgürmüş gibi getirilmek istenen sansür yasasını
konuşuyoruz, oysa hâlihazırda, gazeteciler her gün, işlerini
yaptıkları için yargılanıyor, engellenmek isteniyor ve
hakarete uğruyorlar. Gazeteci Evrim Kepenek, çocuk istismarından
yargılanan Refik Y.yle ilgili haber yaptığı için hakaret
suçlamasıyla yargılanıyor. Kuzey Ormanları Çekmeköy Kışlası
kesinlikle imara açılmayacak. denmişti ama geçtiğimiz günlerde
iş makineleri girip çalışmaya başladı. Bu haberi bize
duyuran BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arıydı, İsmail
Arı için şantiye özel güvenlikleri Bu şahsı iyi tanıyın.
diyerek hedef göstermeye başladılar. Sansür yasasını
protesto etmek için Ankarada gazeteciler bir araya geldi, arama
noktasında bir kadın polis ne yaptı, biliyor musunuz? Gazeteci
Seda Taşkın'a bakıp Sen zaten bir şey giymemişsin,
geç. diyerek taciz etti. Evet, basınla ilgili durumlar böyle.
Peki, sansür yasası geçerse ne olacak? Bu kanun
teklifi geçerse orman yangınlarına ne kadar müdahale
edilebildiği hakkındaki tek bilgimiz, Bakan Kirişci'nin bugün
dediği Kontrolsüzlük yok ama kontrole alınmış bir
yangın da söz konusu değil. garabetinden başka bir bilgi
olmayacak. Nurettin Canikli'nin siyasi nüfuzunu kullanarak elde ettiği
çıkarlara dair Metin Cihan'ın yaptığı somut verilere
dayanan paylaşımlar da gerçeğe aykırı bilgi
sayılabilecek. Başka bir örnek, Erdoğan ailesinin ya da AKP'nin
diğer önde gelenlerinin off-shore hesaplarına ya da mal
varlığına dair herhangi bir bilgi, herhangi bir rüşvet
haberi iktidara göre gerçeğe aykırı bilgi olabilecek.
Evet, yüz elli yıl geriye gidelim,
bakalım. Mesela, istibdat döneminin Matbuat-ı Dâhiliye
Müdürlüğünün 1888 yılında gazetelere ilettiği gizli bir
talimatnameden bir alıntı yapalım. Her türlü kişisel
suçlamalardan en büyük dikkat gösterilerek kaçınılacaktır ve
eğer size şu vali, şu mutasarrıf hırsızlık,
zimmetine para geçirme, cinayet gibi yüz kızartıcı fiillerle
suçlanıyor denilirse olayı kanıtlanmamış bir vaka gibi
kabul ediniz ve mutlaka saklayınız. Evet, Abdülhamit'i kim özlemez?
Hangi baskı rejimi, hangi diktatör acaba Abdülhamit'i özlemez? Bunlar
tabii ki özletecek şeyler onu.
Evet, bunun dışında, şimdi bir
de tersten bakalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bu sansür yasası geçerse eğer, o zaman, asıl bununla
ilgili, buna dayanarak bir yargılama olacaksa mesela, Camide içki
içtiler, camileri yaktılar. diye provokatif yalan söyleyen
Cumhurbaşkanı da cezalandırılacak mı ya da Mart 2019
seçimlerinde kaybetmesine rağmen, İstanbula Biz kazandık.
diyerek afişler astıran, tekrarlanan seçimlerde 800 bin oy farkla
yenilen Binali Yıldırım da yargılanacak mı? Hiç sanmam
böyle bir şeyin olacağını.
Maalesef, kısacası, sansür yasası
geçerse işkenceyi, savaş karşıtlığını,
kadın katliamlarını, yoksulluğu, açlığı, en
önemlisi de gerçeği, evet, gerçeği dile getirmek suç sayılacak.
Ben, tabii ki birileri yargılansın
demiyorum; demin saydıklarıma sadece gülünüp geçilsin, kimse
yargılanmasın bunlardan gerçekten, öyle afiş astırmaktan ya
da yalan söylemekten. Ama bu yasa Meclisten geçmemeli değerli gazeteciler
ve değerli halkımız, sizlerin tepkileriyle ertelendi ama tamamen
tedavülden kalkmadı.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan eklenmiştir ibaresinin
ilave edilmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Yavuz
Ağıralioğlu Hasan
Subaşı Ayhan
Altıntaş
İstanbul
Antalya Ankara
Hayrettin
Nuhoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Aydın Adnan
Sezgin
İstanbul
Adana Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.
Buyurunuz Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 2nci maddesi hâkim ve
savcı yardımcılarının görev ve yetkilerini
düzenlemektedir. Metin, hâkim ve savcılar ile bunların
yardımcıları arasında bir usta-çırak ilişkisi
öngörmektedir.
İcrası birçok açıdan birikim
gerektiren mesleklerde bu usta-çırak ilişkisi muhakkak ki
yararlıdır ancak usta da çırak da mesleklerini icra ettikleri
zemin de temel norm ve değerlere uygun olmalıdır. Ne var ki ülkemizde
yargı iğdiş edilmiştir. Görevli hâkim ve
savcıların pek çoğunun siyasi kadrolardan seçildiği ve
yeterli tecrübeye sahip olmadıkları dikkate
alındığında, öngörülen düzenleme ciddi soru
işaretlerine neden olmaktadır. Yargının esas vasfı
olan tarafsızlık ve bağımsızlık ülkemizde
çürümektedir. Böyle bir ortamda usta-çırak ilişkisinin erdeminden söz
etmek mümkün olamaz. Bugünkü koşullarda hâkim ve savcıların
yetersiz birikimleri nedeniyle, hâkim ve savcı
yardımcılarına olması gerekenden fazla yük yüklenmektedir.
Bunun yanı sıra hâkim ve savcı yardımcıları ile
yargı mercilerinde çalışan diğer personel arasında
sorumluluk yönünden gerginlikler yaşanma ihtimali de mevcuttur. Düzenleme,
sorumluluk paylaşımı açısından geçiş döneminde
yaşanacak sıkıntılara yönelik tedbirleri ihmal etmektedir.
Oysa Anayasa, kamu görevlilerinin görevlerinin kanun düzeyinde net, açık
ve anlaşılabilir şekilde belirlenmesi gerektiğini
söylemektedir. Eklenen maddedeki Mevzuatta belirtilen diğer görevler ile
hâkimin verdiği benzer görevler
ifadeleri görev tanımlarında
muğlaklığa neden olmaktadır. Bu muğlaklık
suistimale yol açabilir. Ayrıca, hâkim ve savcı adaylarının
mesleki yükselmelerinde sözlü sınava ek olarak mülakat sisteminin
getirilmesi liyakat ilkesi açısından sorgulanmalıdır ama
zaten bu, ülkede, ülkemizde çiğnenmiş bulunmaktadır. Bu iktidar
döneminde mülakat sistemi âdeta bir suç işleme mekanizmasına
dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlar, teklif, yargı
sistemimizde uzun süredir devam eden yapısal sorunlara çözüm getirmekten
çok uzaktadır. Hukukun siyasallaşması, hâkim ve
savcılık mesleğinin iktidar partisi tarafından partizan
kadrolarla doldurulması, baroların
kutuplaştırılması gibi müdahaleler sonucunda hukuk sistemimiz
çökmüş, vatandaşın adalete olan inancı tamamen
kaybolmuştur. Bunun en önemli göstergesi Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde bekleyen dosya sayısının 15 bini çoktan
aşmış olmasıdır. Hukuka olan güvenin kaybolması,
ifade özgürlüğünün imha edilmesi, demokratik norm ve değerlerin yok
sayılması elbette böyle bir sonuç getirecekti. Yargı
sistemimizdeki yapısal sorunlar uluslararası endekslerin verilerine
de yansımaktadır. Bu durum Türkiye'ye hiç mi hiç
yakışmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, dün hepimizi
utandıran ama anlıyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanını
fevkalade bahtiyar kılan tabasbus hâlindeki vuslat ve veda sahneleri,
adalet mekanizmamızın nasıl çöktüğünü dünya âleme ilan
etmiştir. Evet, Suudi Veliaht Prensinin ziyareti buna vesile
olmuştur, daha bariz hâle getirmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanı tahassür avuttu, millet mahcup oldu. Bu diz
çöküşün, iktidarın suvap hasretini ve iştiyakını
karşılayıp karşılamadığı da henüz
bilinmemektedir. Devlet geleneği demek olan, olgunluk demek olan, devletin
protokol kurallarını her kim için olursa olsun, ona iltifat
uğruna çiğnememiz ayıptır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) Teşekkür
ederim.
Protokol duygusuzluk kurallarıdır, ilkesi
haysiyet ve mütekabiliyettir, denkliktir. Sayın Cumhurbaşkanı,
devlet başkanı olmayan Prensi uçağın merdivenlerine kadar
uğurlayarak Prensi bahşiş membası gibi görme izlenimi
yaratmıştır. Yeter artık bizi mahcup ettiğiniz!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İmam
Taşçıer Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Bülbül
Diyarbakır Ankara Antalya
Ebrü
Günay Mahmut
Toğrul
Mardin Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de teklifin 3üncü maddesi üzerine söz aldım.
Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve bizleri ekranları
başında izleyen sevgili halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, tabii, boş salonlara
konuşuyoruz ama yine de halkımıza birkaç şey söylemekte
fayda var. Türkiyede yargı her zaman büyük bir sorundur fakat son iki
yılda artık yargı sorunu yok. Neden? Çünkü ortada bir yargı
kalmadı. Yargı, yargı olmaktan çıktığı için
ortada yargı sorunundan bahsedilemez. Siyasi iktidarın her türlü
aracı kendi istediği şekilde kullandığı keyfî bir
düzen var. Başka deyişle, iktidar kendisini başta Anayasa olmak
üzere hiçbir hukuk kuralına bağlı görmüyor ve denetimsiz,
orantısız bir güçle ülkeyi yönetiyor. Mahkemeler
kararlarını hukuk kurallarına göre değil, iktidardan
aldıkları talimatlara göre veriyor. Bu kararlarda en temel insan hak
ve özgürlükleri bile, maalesef, yok sayılıyor. Milletvekillerimiz,
belediye eş başkanlarımız, parti yöneticilerimiz
yıllardır uydurma delillerle, gizli tanık ifadelerine
dayanılarak yargılanmakta ve rehin tutulmaktadır. Her ay düzenli
olarak gerçekleştirilen operasyonlarla yöneticilerimizin, parti
çalışanlarımızın siyaset yapması olanaksız
hâle getirilmektedir. İktidarın örtbas etmeye
çalıştıkları gerçekleri dile getirdikleri için gazeteciler
onlarca yıl hapis cezasına çarptırılmaktadır. Bu
durumun hukuk devleti anlayışı ve hukukun üstünlüğü
ilkesiyle bağdaşması mümkün değildir. Zira, ülkemizin de
bir parçası olduğu uluslararası mahkemeler son yıllarda
verdikleri her kararda bu hukuksuzluğun altını çiziyorlar, insan
haklarını ve evrensel hukuk ilkelerini yok sayan mahkeme
kararlarının düzeltilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
İktidar ve onun payandası durumundaki yargı organları bu
kararlar yokmuş gibi davranmayı tercih ediyor.
Yargının bağımlı ve
taraflı hâle gelmesinin sonuçlarının topluma yansıması
ağır olmuştur. 2016 yılından bu yana on binlerce
muhalif gözaltına alınmış ve delilden yoksun dosyalarla
tutuklanmıştır. Önceki dönem Eş Genel
Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş
başta olmak üzere, yüzlerce siyasetçimiz tamamen siyasi saiklerle tutuklu
bulunmaktadır. Kobani kumpas davası ve partimize açılan kapatma
davası için, yargının taraflı ve bağımlı
hâle gelmesinin vücut bulmuş hâli demek abes olmayacaktır. Mahkemeler
tutuklu muhalifleri serbest bırakmamak için AİHM kararlarına
uymamaktadırlar. AİHM'in sevgili Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın
başvurusu hakkında verdiği ihlal kararının
içeriği ve karara uyulmaması bunun en canlı örneğidir.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, infaz yakmalar ve taraflı ATK
kararlarına dayanılarak hasta tutsakların tahliyelerinin
engellenmesi, işkence vakalarının cezasız kalması ve
saydığımız tüm hukuk dışı uygulamalar,
taraflı yargı sisteminin yarattığı sorunlardan sadece
birkaçıdır.
HSKyle bahsettiğimiz sorunlara en yakın
örnek, Kobani kumpas davasına bakan heyetin başkanı Bahtiyar
Çolaktır. Bahtiyar Çolakın adı ilk olarak Elâzığda
baktığı davalarla kamuoyunda duyulurken HSK tarafından jet
hızıyla, bir kararnameyle Ankaraya atanması dikkat
çekmiştir. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görev yapan hâkim,
bu sırada pek çok kritik davanın da hâkimi olmuştur. Önceki
dönem Eş Genel Başkanlarımızın ve MYK üyelerimizin
yargılandığı Kobani davasının
yargılamaları esnasında hukuka aykırı tutum ve
tavırları nedeniyle pek çok kere HSKye göre şikâyet edilmesine
mukabil, aleyhine tek bir işlem dahi yapılmamıştır.
Tutukluların reddihâkim talepleri ise reddedilmiştir. Kendilerini
derin devletin ticari istihbarat ayağı olarak tanıtıp
dolandırıcılık yaptıkları öne sürülen Atadedeler
çetesine yönelik soruşturmada gözaltına alınıp
hakkında ev hapsi tedbirine hükmedilmiştir. Yargı
organlarının verdikleri bu hukuksuz kararlar, yurttaşların
hukuka güvenini ve toplumsal adalet duygusunu zedeliyor. Yurttaşlar ile
devlet arasında en önemli bağ olan hukuk daha fazla ayaklar
altına alınmamalıdır.
Toplumun adalet duygusunu örseleyen, insan hak ve
özgürlüklerini yok sayan, iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda
verilmiş yargı kararları bir an evvel düzeltilmelidir.
Mahkemelerin Anayasaya veya hukuka değil siyasal iktidara sadakat
göstermesi, ülkemizin geleceğini tehdit eden en büyük tehlikelerden
biridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Türkiye'de yaşayan herkesin yargı
organlarından yegâne beklentisi, tarafsız olmaları ve hukuk
kurallarına uygun kararlar vermeleridir.
Söz konusu maddede, hâkim ve savcı
yardımcıları hakkında eğitim ve görev dönemlerinde
düzenlenecek değerlendirme formları ve bu formları düzenleyecek
kişiler ile bu formların Adalet Bakanlığına
iletilmesine ilişkin hususlar düzenlenmektedir. Maddeyle öngörülen
değerlendirme formu uygulamasının çerçevesi belirsizdir, objektif
değildir, sakıncalı görülmektedir, uygulamada nasıl hayata
geçirileceği açık değildir. Değerlendirme formu
düzenlenecekse bile bunun tarafsız ve sağlıklı bir
değerlendirme olabilmesi için yargı mensuplarının,
baroların ve konunun uzmanlarının görüşlerinin
alınması gerekiyor.
Sonuç olarak, bugün yargının en büyük
sorunu yürütmenin güdümünde olması. Güdümlü bir yargıda adalet
sağlanamaz. Yargı reformu gibi bir derdiniz varsa önce zihniyetinizi
değiştirin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
3üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"değiştirilmiştir ibaresinin "yeniden
düzenlenmiştir ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yavuz
Ağıralioğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Adana İstanbul İstanbul
Ayhan
Altıntaş İmam
Hüseyin Filiz
Ankara Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.
Buyurunuz Sayın Filiz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 339 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü
maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede 2802
sayılı Kanunun 11inci maddesi değiştirilerek hâkim ve
savcı yardımcıları hakkında eğitim ve görev
dönemlerinde değerlendirme formlarını düzenleyecek kişiler
ile bu formların Adalet Bakanlığına gönderilmesine
ilişkin usul düzenlenmektedir. Bu formlar düzenlenirken görevlerini
yapmakta gösterdikleri kabiliyet ve başarı, göreve bağlılığı,
ahlaki gidişi ile iletişim becerisi ve stres yönetimi, kabiliyetine
dair hususların dikkate alınacağı ve bu konuda yönetmelik
çıkarılacağı belirtilmektedir ancak bu hususların
subjektif ve keyfî değerlendirmelerden uzak objektif kriterlere dayandırılması
esastır. Yönetmelik bu konudaki endişeleri giderecek şekilde
hazırlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, konuşmama bir
nasla devam ediyorum. Yüce Yaradan Nisa suresinde buyuruyor ki: Allah size
emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size düşünüp
tutasınız diye öğüt veriyor. Çağ açıp çağ
kapatan, adaletiyle düşmanları tarafından bile takdir edilen
Fatih Sultan Mehmet, akıl, ahlak, kadı, adalet ve devlet
arasındaki ilişkiyi şu sözleriyle açıklıyor:
Aklı öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak öldüğünde millet
bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür,
adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.
Değerli milletvekilleri, hâkimin,
savcının, avukatın, ilim adamlarının ve din
adamlarının cübbelerinde düğme olmadığı gibi
cepleri de yoktur. Bunların ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu
görevde bulunanlar hiç kimsenin karşısında düğme
iliklemezler yani kimsenin karşısında eğilmezler, emir
almazlar ve sadece kendi iradeleriyle hareket ederler. Cepleri de yoktur ki
parayla, menfaatle iş yapmazlar yani rüşvet almazlar. şeklinde
yorum yapılır. Bu cübbeleri giymenin sorumluluğunu idrak
edenlerin yürütmenin baskılarına karşı dik durma mücadelesi
hep olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, ülkemizin
durumunu inceleyecek olursak; 2018 yılından beri uygulanan, tek adam
rejimi olarak özetlenen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde
denge denetleme mekanizması yok olmuş, yargı maalesef
siyasallaştırılmıştır. Beğenmedikleri
kararlara imza atan hâkim ve savcıları görevlerinden alıp
sürgüne gönderiyorlar. Yargıya müdahaleye çok örnek var; Rahip Brunson
davasının nasıl sonuçlandığını, 301
madencimizin yaşamını yitirdiği Soma davasında
sorumluların nasıl korunduğunu, Kaşıkçı cinayeti
ve Gezi davalarında şerh koyan hâkimlerin ve daha nicelerinin
başlarına gelenleri burada tekrarlamanın bir anlamı yoktur,
herkes biliyor zaten.
Siyasallaşmadan Diyanet de üniversiteler de
paylarını almışlardır. Diyanetin Hükûmetin
yaptıklarına destek çıkan fetvaları yanında artık
hocaların büyük ölçüde cübbelerini düğmelemeye benzer şekilde
kapatmaları anlaşılır gibi değil. Üniversiteler ise
tam olarak siyasetin kontrolüne girmiş durumdadır. Hep
söylediğim gibi, birçok üniversitede yapılan atamaları ve
yönetimlerin nelerle uğraştığını görünce
liyakatten eser kalmadığı açıkça
anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, konumuz hukuk
olduğuna göre hukuk fakültelerinden bahsetmek istiyorum. 2002
yılına yani AK PARTİ iktidarına kadar 24 hukuk fakültesi
varken YÖK Başkanının verdiği bilgiye göre, şimdi bu
sayı 47si devlet, 37si vakıf olmak üzere 84e
çıkmıştır. Staj yapan 25 bin hukukçu var ve bu sayı Türkiye
genelinde görev yapan 22 bin 820 hâkim ve savcıdan daha fazladır.
Ayrıca, 161 bin avukat bulunmakta ve hukuk fakültelerinden her yıl
yaklaşık 15 bin mezun verilmektedir. Bu sayılar öğrenci
kontenjanlarının önemli ölçüde azaltılmasını ve
nitelikli eğitim vermeyen hukuk fakültelerinin
kapatılmasını gerektirmektedir. Bu arada, YÖKün hukuk
fakültelerine yerleşebilmek için başarı
sıralamasını 125 binden 100 bine yükseltmesini olumlu
bulduğumu da belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımızın
nas diyerek faiz konusunda gösterdiği hassasiyeti diğer naslara da
göstermesini bekliyoruz. Emekli 2.500 TL, asgari ücretli 4.200 TL alırken,
köylü, çiftçi, esnaf, memur yüksek enflasyon altında ezim ezim ezilirken
danışmanların 5-6 maaş almaları hangi nassa uygundur
diye sormak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak,
sorunların çözümü, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sisteme geçmek ve devlette kuvvetler ayrılığı prensibini
yeniden esas hâline getirmek ve emaneti ehline vermekten geçmektedir. Bunu biz
yaparız, az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 339 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İmam
Taşçıer Filiz
Kerestecioğlu Demir Kemal
Bülbül
Diyarbakır Ankara Antalya
Ebrü
Günay Mahmut
Toğrul Fatma
Kurtulan
Mardin Gaziantep Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Fatma Kurtulan.
Buyurunuz Sayın Kurtulan. (HDP
sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hâkimler ve Savcılar Kanunu İle Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine konuşuyoruz. Elbette ki, özellikle, HDP Grubumuzda bulunan
arkadaşlar yargının içinde bulunduğu durumu çok iyi izah
etmeye devam ediyor. Özellikle, hâkimler ve savcılar deyince yani yargı
sistemi deyince elbette ki hepimizin bildiği gibi her gün mahkemelerde
-özellikle bizim arkadaşlarımızın başta Kobani
davası olmak üzere- mahkeme salonlarında yargının
kendisinin yargılandığını çok iyi görüyoruz. Artık,
aslında, bu durum Türkiye genelinde yaşanıyor. Yargı
artık kendisini yargılar durumda. Tümüyle hukuku ayaklar altına
alan, Anayasayı ayaklar altına alan, Anayasaya aykırı
kararlar veren, hak ve özgürlükleri tümüyle yok sayan bir yargı
mekanizmasıyla karşı karşıyayız. AKP'nin
ihtiyaçları doğrultusunda hareket eden bir yargı
mekanizması ne yazık ki ülkemize hâkim olmuş durumda. Bugün de
yargıya talimat niteliğinde bir Komisyon çalışmasına
tanıklık ettik. Karma Komisyon toplantısına
katıldık, orada Salihe Aydeniz arkadaşımızın bir
polisi tokatladığı yönündeki duruma dair dokunulmazlığının
kaldırılması tartışıldı, günlerdir
işlenen Polisimize hakaret etti, şiddet uyguladı. denilen
durumu. Bu Komisyonda, böyle bir itham görmedik, daha çok Kürt sorununa dair
beyanlar vardı. Özellikle, Cumhur İttifakı'nın hukuk
alanındaki akıl hocaları falan orada bulunmuşlardı.
Her zaman söyledikleri gibi aslında Kürt sorununun yok olduğunu,
demokrasiyle çözülecek bir durum olmadığını, söylediler
hatta daha da ileri giderek PKK tarihini bize izah ettiler. 74te Fis köyünde,
bir köyde 25 kişinin katıldığı bir toplantıyla
kendini ilan ettiğini bize anlattılar; sonunda Kürt sorununu getirip
PKKye bağladılar. Oysaki Tarihi ben iyi araştırdım.
diyorlarsa eğer, PKKden önce de 28 defa Kürtlerin bu sisteme inkâra
dayalı bir ret durumu yaşadıklarını, itiraz
ettiklerini biliyor olmaları lazımdı.
Arkadaşlar, bu fezlekenin, Salihe Aydeniz
şahsında yaşananın aslında adı tam da şudur.
Yani Diyarbakırda bu ilk değil tabii, daha önce Musa
Farisoğullarının Leyla Güven arkadaşımızla
birlikte milletvekilliğini düşürdünüz. Yani Diyarbakır
milletvekillerine
Diyarbakır ilk kayyum atadığınız
yerlerden biri oldu, hatta seçim akşamı Diyarbakır Belediyesine
kayyum atanması gerektiği yönünde görüşmeleriniz basına
yansımıştı zaten. Selçuk Mızraklı, orada seçilen
milletvekilimiz, sonra Belediye Başkanı oldu, şu an tutuklu.
Semra Güzeli alavereyle dalavereyle
Hemen, bunu da işlediniz, çözüm
sürecinin verdiği rahatlıkla yapılan bir durumu suç olarak
gördünüz; sonradan yine bir oyunla Yoklama alıyoruz. dediniz, şimdi
Semra Güzele dair muhtemelen devamsızlıktan daha önce Faysal
Sarıyıldıza, vesaireye uyguladığınız gibi
bir oyunla milletvekilliğini düşürme planı içerisindesiniz.
Salihe üzerinde de yaşanan aynı. Diyarbakır seçimlerini
aslında iptal ediyorsunuz, Diyarbakır halkının iradesini
yok sayıyorsunuz; adım adım, böyle tek tek çeşitli
gerekçelerle Diyarbakırın, Kürt halkının seçme seçilme
hakkını aslında ihlal ediyorsunuz.
Sizin de belirttiğiniz gibi, hem Polise
şiddet uyguladı. deyip de hiç üzerinde
durmadığınız gibi, Kürt sorunu odaklı konuşmalar
yaptığınız gibi kaldı ki bir milletvekilinin
dokunulmazlığı kalkıyor, bir insanın geleceğini
masaya yatırmışsınız güle oynaya, öyle keyifle hemen
yarım saat içerisinde alelacele Bunu bitirelim,
dağılalım. dayatması içerisinde oldunuz. Kürt sorununun
demokratik çözümünü bu masaya yatırmadığınız sürece
-bugün Salihe, yarın da başka başka olur- ancak bu mücadele, bu
direniş burada devam edecektir; Kürt sorununun demokratik çözümü olmazsa
olmazdır. Eninde sonunda bu Meclis -belki bizler değişiriz ama-
mutlaka bu Meclis Kürt sorununun demokratik çözümünü önüne koymak zorunda. O
toplantılarda Meclis rol alacak, Meclis inisiyatif alacak Ben Kürt
sorununu hangi yol, yöntemle, şiddet dışındaki yol,
yöntemlerin hangisiyle tartışayım? diye eninde sonunda sevgili
arkadaşlar, bu Meclis bunu gündemine almak durumunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
FATMA KURTULAN (Devamla) Yapılması
gereken şey şudur: Bunu mutlaka ele alacak, Meclis rol alacak,
demokratik bir anayasayla Kürt sorununun demokrasiyle çözülmesini mutlaka
sağlayacak.
Tecride çok öfkelisiniz, dile getirdiğimizde
bunu suç sayıyorsunuz. Evet, tecridi şu anlamda çok önemsiyoruz:
Tecridi uygulayarak yönünüzü savaşa döndürdünüz, insan haklarını
ihlal etmeye çevirdiniz; tecride yönünüzü dönerek, tecridi derinleştirerek
diyalog yollarını kapattınız, oranın
kapılarını açtığınızda biliyorsunuz ki
sizler bu koltuklarda oturamayacaksınız, Kürtlere böyle
saldıramayacaksınız; koltuklarınızın ömrünü
uzatmak için bu yöntemlere başvuruyorsunuz. İnanın kaybeden
Türkiye oluyor, hepimiz oluyor, tüm halklarımız oluyor. Gelin, bu
yöntemden vazgeçin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KURTULAN (Devamla)
demokrasi, demokrasi,
demokrasi deyip yönünüzü demokrasiye çevirin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına
Görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin çerçeve 4üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Altıntaş Arslan
Kabukcuoğlu
İstanbul Ankara Eskişehir
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yavuz
Ağıralioğlu
Adana İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.
Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde İYİ Partimizin görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 24 Şubat 1983 tarihli, 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanunu'nun 13üncü maddesinde yer alan Adli ve idari hâkim ve
savcılar için meslek öncesi eğitim sonunda yapılan
yazılı ve sözlü sınav neticesinde ibaresi kaldırılıyor.
Yani, yazılı ve sözlü sınavını kaldırıp daha
aday olan hâkim ve savcıları hâkim ve savcı
yardımcısı unvanıyla atama imkânı geliyor. Peki, neye
göre ve nasıl başarılı sayılacaklar? Kıstas
nedir? Mülakat kaldırılsın tamam fakat biz yazılı
sınavın yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Böylece, uygulamada haksızlık yapılmamış,
ayrımcılığın önüne geçilmiş olur. Bu maddede çok
belirsizlik mevcut ve teknik olarak acilen düzeltilmeye muhtaç bir konu.
İkincisi, mevcut kanunun ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenmek istenen üçüncü fıkradaki
hâkim ve savcı yardımcılığı sonunda
sıralamada ilk 3e girenleri nasıl belirleyeceksiniz? Öyle ya,
yazılı sınavı da sözlü sınavı da
kaldırıyorsunuz; neye göre ilk 3, kime göre ilk 3! Bu nasıl
belirlenecek? Eğitime katılan katılmayan diye mi yoksa AK
PARTİye yandaş olan yandaş olmayan diye mi? Bu madde tamamen
yeniden düzenlenmeli. AK PARTİ Hükûmeti Kendi adamlarımızı
hâkim ve savcı yapalım, yargıyı ele geçirelim. derken
alelacele yaptığı bu yanlıştan bir an önce vazgeçmeli.
Bu yanlışlığın düzeltilmesini teklif ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adaletin terazisini bozmaya devam eden, adalete olan
inancı günden güne bitiren atamalara bakınca, avukatlıktan
hâkimliğe geçiş sınavının yazılı aşamasında
yüksek puan alan birçok aday mülakat aşamasında elenmiş.
Yazılı sınavda bir şey yapamamış olanlar; bilgi
sahibi olmayan vasıfsız avukatların, bakan
çocuklarının, gelinlerinin, yakınlarının, milletvekili
yakınlarının, iktidar yanlısı dernek, vakıf,
cemaat avukatlarının, AK PARTİ il, ilçe
teşkilatlarında görev yapanların yani mülakatlarda puanları
eşitlenerek, şişirilerek savcı, hâkim
yapılanların hepsi hakkında boy boy gazetelerde ve
televizyonlarda haberler yayınlanmakta. İktidar hâlâ geçmişte
yaptığı hatalardan ders çıkarmıyor, işi liyakatli
kişiye değil yandaş kişiye vermeye devam ediyor ve bu
yanlışta da ısrar ediyor.
Biz İYİ Parti iktidarında
milletimize, hukuk okuyan gençlerimize, hâkimlerimize,
savcılarımıza söz veriyoruz; sadece kâğıt üzerinde
değil, uygulama ve teşkilatlanma bakımından da
aldığı kararları gerçekten millet adına verebilen,
tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin
kurulmasını sağlayacağız.
Hâkimlik teminatının daha sağlam
temellere oturtulması için yetki ve coğrafi teminat güvencesini
hayata geçireceğiz.
Adalet Bakanı ve Müsteşarı Hâkimler
ve Savcılar Kurulunda yer almayacak.
Hâkim ve savcıların mesleğe
kabullerinde ve yükselmelerinde objektif kriterler esas alınacak, hukuk
eğitiminin kalitesini yükseltmek amacıyla hukuk fakültelerinin
sayısı azaltılacak, akademik kadro ve müfredat konularında
kapsamlı iyileştirmeler yapacağız.
Hâkimlerin, çok daha özenli davranmalarını
sağlamak amacıyla, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatları ile verdikleri kararların uyumunu
temel terfi ve yükselme ölçütlerinden biri hâline getiren düzenlemeler
uygulamaya alınacak, titizlikle de takip edilecektir.
Hukukun evrensel ilkelerinden kasten
uzaklaşarak sebep-sonuç ilişkilerini muhakeme yerine siyasi
konjonktüre göre kuran, görevini kötüye kullanarak yargıya, hukuka,
adalete güveni ortadan kaldıran, Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği hak ihlali kararlarına sebep olan,
devleti tazminata mahkûm ettiren veya zarara uğratan hâkim ve savcılara
tazminat rücu edilecek.
Tutuklamanın keyfîlikten uzak, kurallara
bağlı ve istisna olması için kesin, objektif, vicdana ve hukuka
uygun düzenlemeler hayata geçirilecek. Tutuklama ve gözaltı
işlemlerinde yetki ve uygulama sorunlarına çözüm bulmak adına
cumhuriyet başsavcılığına bağlı adli kolluk
teşkilatını hayata geçireceğiz.
Çoklu baro uygulamasına son verecek, Türkiye
Barolar Birliği seçimlerinde temsilde adaleti sağlayacağız
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İmam
Taşçıer Filiz
Kerestecioğlu Demir Ebrü
Günay
Diyarbakır Ankara Mardin
Mahmut
Toğrul Kemal
Bülbül
Gaziantep Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Antalya
Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.
Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bazı kanunlarda değişiklik
torbasının 5inci maddesi üzerinde konuşmak için söz
almış bulunuyorum.
Memlekette yasa yapmayı torbayla sağlayan
bir mantıktan nasıl hukuk reformu, nasıl yeni anayasa,
nasıl adil bir hukuk, nasıl adalet beklenir? Birincisi bu.
İkincisi: Yargı yargılanmadan
Türkiyede adalet olmaz, yargının yargılanması lazım;
adil bir sistemle, hakkaniyetli bir sistemle, hukuki bir sistemle yargının
yargılanması lazım. Yargının iktidarı
oluşturmak, iktidara zemin sağlamak, iktidarı her türlü konuda
rahatlatmak için bir araç değil; topluma, sosyal, kültürel, siyasi,
ekonomik yaşama adaleti, eşitliği getirmek için bir araç, bir
sistem olduğu ortaya çıkmadan, anlaşılmadan,
yaşamsallaşmadan yargıda adaleti ya da yargıda reformu
konuşmak mümkün değil.
Bakınız, değerli milletvekilleri,
birçok dava
Örnek vereyim, işte, Anayasa Mahkemesinin kararını
tanımayan hâkimler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararını tanımayan hâkimler, Anayasayı tanımayan
hâkimler; bir anayasasızlık sorunu ve bu anayasasızlık
ortaydayken yasa yapma sorunu. Bir anayasasızlık var Türkiye'de,
şu anda yürürlükte bir anayasa yoktur. Bu anayasasızlıkta yasa
yapmanın ne anlamı var?
Bakınız, Demokratik Toplum Kongresiyle
ilgili verilen karar düşmanca uygulanmış bir karardır;
Halkların Demokratik Kongresiyle ilgili verilmeye çalışılan
karar yine aynı; Kobani kumpas davası yine aynı. Kobaniye
IŞİD işgalini protesto etmek nerede suç oluyor?
IŞİDin işgalini, caniliğini,
barbarlığını, tecavüzcülüğünü proteste etmek ne zaman
suç oldu? HDPyi kapatma davası hukuka, siyaset yapma hakkına,
insanlığa ve HDP camiasını teşkil eden
yaklaşık 40 milyon insana karşı işlenmiş bir
suçtur, bu suçun bir numaralı sanığı davayı açan
kişidir; o yargılanmalıdır, o yargılanmadan Türkiye'de
hukuk ve adaletin olması mümkün değildir.
Başka, Madımak katliamı
Yirmi dokuz
yıldır, yirmi dokuz yıldır bulunamayan sanıklar var ve
Madımak Oteline
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, Demokratik Toplum Kongresine dönemin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekin Meclis
antetli kâğıtla davetiye yazdığını, Anayasa
tartışma sürecine katılmasını istediğini herkes
biliyor, bu, Meclis kayıtlarında da var. Buna rağmen, DTKyi
yargılıyorsanız Cemil Çiçeki de
yargılayacaksınız. DTKyi yargılıyorsanız o
mektubu gönderenleri de yargılayacaksınız. Böyle bir şey
olmaz. Dolayısıyla, biz, burada yandaş hâkimler, yandaş
savcılar ve benzeri bir sürecin oluşumuna değil; hukukun,
adaletin, eşitliğin oluşumuna hizmet etmek için buradayız.
O nedenle, böyle bir yasa teklifini, böyle bir yasa manzumesini, böyle bir yasa
bütünlüğünü kabul etmememiz mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Sayın Başkan,
izninizle bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın efendim.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ederim.
Bakınız, Birinci Dünya Savaşı
sırasında İttihat ve Terakki içerisinden türedi zenginler
çıkmış. Bu türedi zenginleri kendisi de bir ittihatçı olan
Ömer Seyfettin herhâlde biraz vicdanı sızlamış olmalı
ki eleştirmiş ve Ömer Seyfettinin bu eleştirisi
karşısında ittihatçıların en önde gideni olan Doktor
Nazım Bak. deyip, ayağını kaldırarak
tabanını ve delik ayakkabısını, böylelikle de
ittihatçıların namuslu olduklarını, çalıp
çırpmadıklarını göstermek isteyince Ömer Seyfettin Ah
cancağızım, herifin siyasi namusu ayağının
altında! demiş.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
5inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
değiştirilmiştir ibaresinin yeniden düzenlenmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Yavuz
Ağıralioğlu Hayrettin
Nuhoğlu
Adana İstanbul İstanbul
Ayhan
Altıntaş Yasin
Öztürk Hasan
Subaşı
Ankara Denizli Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Denizli
Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin başlığı
farklı olsa da kamuoyunda yer alan şekliyle altıncı
yargı paketini görüşüyoruz. Çok ilginçtir, AK PARTİsi paket
paket getirdiği bu kanun teklifleri serisini yargıda reform olarak
nitelemektedir. Beşinci yargı paketini geride bıraktık,
bugün altıncısı önümüzde. İktidar, bu paketlerin güven
veren adalet hedeflerine katkı sağlanması için
çıkarıldığını söylese de ne yazık ki hiçbir
pakette adalet terazisi dengede duramamıştır. Her yargı
paketi, vatandaşın adalet duygusunu güçlendirmek yerine, AK
PARTİsi iktidarına gelmesi muhtemel her tehdidi bertaraf etmek üzere
kurgulanmıştır. İnsan hakları denildiğinde daha
çok kısıtlama, özgürlük denildiğinde daha çok yasak, demokrasi
denildiğinde daha çok baskı vatandaşın üzerine balyoz gibi
indirilmiştir.
Altıncı paketin ana konusu, 2019
yılı Mayıs ayında Cumhurbaşkanı tarafından
açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde insan
kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılmasıdır.
Burada insan kaynakları bahsine konu olan insanlar hâkim ve
savcılardır. Bu pakette hedef ise bu insanların mesleğe
giriş usulünün değiştirilmesi ve mesleğe hazırlık
döneminin daha etkin hâle getirilmesidir.
Teklifle hâkim adaylığı statüsü
kaldırılacak, yerine üç yıl sürecek hâkim ve savcı
yardımcılığı getirilecektir. Hâkim ve savcı
yardımcılarının iyi şekilde yetişmesi
amacıyla Türkiye Adalet Akademisinde ders verilecektir. Türkiye Adalet
Akademisinin sicili ortada; Akademi hâkim ve savcıları eğitmek,
yargıda bağımsız kararların hâkim olmasını
sağlamak amacıyla 2003 yılında kurulmuş, darbe
girişiminden sonra Gülen yapılanmasının hizmetinde.
denilerek 2018 yılında kapatılmış, 2019
yılında ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle
yeniden kurulmuştur. Cemaat yapılanmasının hizmetinde
olduğu gerekçesiyle kapatılan kurum, yeniden
açıldığında siyasi iktidarın hizmetine girmiş ve
Akademiden kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle
verilen görevleri yapması istenmiştir; üstüne de her türlü yardım,
bağış ve vasiyeti gelir olarak kaydedebilme yetkisi
verilmiştir. Kabul ettiği yardım ve bağışlar bir
kurumu ne kadar bağımsız kılabilir?
Teklifte mevcut hâkimler ve savcılar için ne
yapılacaktır? Eğer birinci sınıfa ayrılma gibi
hedefleri varsa kanunun ilgili maddesinde sayılan şartlarla birlikte
en az 3 meslek içi eğitim programına katılma
şartını da yerine getireceklerdir. Yargıda eğitim
eksikliği de sizin döneminizde başladı, aynı şekilde
yargıda siyasallaşma da sizin döneminizde başladı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından
yaklaşık 4 bin yargı mensubu meslekten ihraç edildi. 2016'dan
sonra 14 bin hâkim ve savcı staj bile yapmadan mesleğe
başlatıldı. Yazılı sınavda aranan en az 70 puan
alma şartı kaldırıldı, liyakat gözetilmedi,
başarılı adaylar mülakatta elendi. Alımları
doğrudan yapan Adalet Bakanlığı, oluşan boşluğu
gidermek amacıyla avukatlara da kontenjan ayırdı. Bu isimler
arasında AK PARTİsi teşkilatlarında görev yapan çok
sayıda avukatın da yer alması kimse için sürpriz olmadı.
AK PARTİsi, güven veren adalet için yola
çıktıysa hâkim ve savcıların eğitimini içeren teklif
serisini 6ncı sıraya alarak çok geç kalmıştır. Bugün
14 bin savcı ve hâkimin kıdemi beş yıl civarında, 28
ilimizde birinci sınıf hâkim yok. Bu durum, ülkede ne kadar
kıdemsiz hâkimin olduğunu açıkça göstermektedir. Birçok
şehrimizde ağır ceza mahkemelerinde birinci derece hâkim yok.
Konu birinci derece hâkimlerden açılmışken, Milletvekili Seçimi
Kanununda geçtiğimiz ay bir düzenleme yapıldı. Kanun teklifi
görüşülürken üzerinde en fazla tartışma yaşanan maddelerden
biri, il ve ilçe seçim kurulu başkan ve üyelerinin bölgedeki en
kıdemli hâkim yerine, kuraya dâhil olmak isteyen birinci sınıfa
ayrılmış hâkimler arasından çekilecek kurayla belirlenmesi
düzenlemesiydi. Oyun planınıza göre, haziran ayında Hâkimler ve
Savcılar Kurulu yaz kararnamesini açıklayacaktınız ve 5
binin üzerinde hâkim ve savcının yerini değiştirerek seçim
kurullarında görev almasını istemediğiniz hâkimleri saf
dışı edecektiniz ya da istediklerinizi getirecektiniz. Ve
beklenen oldu, yaz kararnamesi açıklandı, 5.426 hâkim ve
savcının görev yeri değişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Arada, bir de Gezi
davasında verilen karara şerh düşen hâkimi İstanbuldan
Turhala, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçının öldürülmesine
ilişkin dava dosyasının Suudi Arabistana gönderilmesine
şerh düşen Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını da
Maraşa sürdünüz. Bu kanun teklifini hazırlarken keşke
hâkimlere, savcılara bir sorsaydınız, ne istiyorlar? Mesela,
hâkim ve savcılar özlük haklarında Adaleti sağlamak adına
hangi kararı verirsen ver, başına bir şey gelmeyecek.
garantisinin verilmesini istiyorlar. Mesela, hâkim ve savcılar
vicdanlarına göre karar vermelerini sağlayacak coğrafi
güvencenin teminat altına alınmasını istiyorlar yani sürülmek
istemiyorlar. Yargı mensupları, geçen beş yargı paketinde
de bu teminatı istediler, altıncı yargı paketinin ana
konusu olurken de bu taleplerini dile getirdiler. Seslerini duydunuz mu?
Duyamazsınız çünkü işinize gelmez. Bu paket, yargı
bağımsızlığını sağlamadan sadece
yargı içindeki örgütlenme şemasını değiştirecek
bir düzenlemedir. Adaletin temelinde iyi ve cesur olmak vardır. İyi
ve cesur insanlar ülkenin ihtiyaç duyduğu adaleti de tesis edecektir; az
kaldı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerine 1 önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde geçen gelmek üzere
ibaresinin gelecek şekilde olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İmam
Taşçıer Filiz
Kerestecioğlu Demir Ömer Faruk
Gergerlioğlu
Diyarbakır Ankara Kocaeli
Kemal
Bülbül Ebrü Günay Mahmut Toğrul
Antalya Mardin Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerine söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakimler ve Savcılar
Yasası üzerine konuşuyoruz ama coğrafi güvencenin
yıllardır sağlanmadığı bir Türkiye'de bunu
konuşuyoruz. Yahu, her şeyi bırakın coğrafi güvenceyi
ne zaman vereceksiniz? Ey AK PARTİ vekilleri, Sayın Yılmaz Tunç;
defalarca insan hakları eylem planları
Coğrafi güvence ne zaman
verilecek? Coğrafi güvencesiz hâkim ve savcılar siyasi baskıya
boyun eğmek zorunda, başka bir şey değil; kaçıncı
siyasi karar oldu, maalesef ki hâlâ devam ediyor.
Bakın, birçok örnek var. Kandıra
Cezaevinden bir örnek vereyim size. Gözlem Kurulu toplanıyor 12 Haziranda;
Yunus Ölmeze denetimli serbestlik veriyor; değişen hiçbir şey
yok, aniden vahiy mi geldi, nedir, 15 Haziranda Gözlem Kurulu bir daha
toplanıyor savcının isteğiyle ve denetimli serbestlik
iptal. Peki, burada savcıyı etkileyen güç ne? Ne oluyor, ne bitiyor,
neyle tehdit ediliyor; cevap verin, bütün belgeler elimizde.
Ya, adalet nerede var Allah aşkına?
Bakın, biz nerede bu yasayı konuşuyoruz? Selahattin
Demirtaşın, Osman Kavalanın AİHMdeki hak ihlali
kararına rağmen, hâlâ cezaevinde olduğu bir ülkede konuşuyoruz,
18inci madde ihlalinin olduğu bir ülkede konuşuyoruz. Selçuk
Kozağaçlının, Alparslan Kuytulun, Kobani kumpas
davalarının görüldüğü bir ülkede konuşuyoruz. Düşünen,
itiraz eden herkesin cezaevinde olduğu bir ülkede konuşuyoruz.
Bakın, Afyon Cezaevinde üniversite çağındaki Kürt
öğrencilerin açlık grevinde olduğu ve tüm
itirazlarının reddedildiği bir ülkede konuşuyoruz ve bundan
dolayı öğrenciler açlık grevinde. Sibel Balaç ve Gökhan
Yıldırımın, adil olmayan yargılamalar sonucu
yargılandığı ve cezaevinde ihlal üstüne ihlal gördüğü
bir ülkede, açlık grevi içinde oldukları bir ülkede konuşuyoruz.
Hepimiz elimizi vicdanımıza koyalım ya, Allah aşkına,
insanlar ölmek üzere. AK PARTİli vekiller, bakın, yarın öbür
gün öldüğünde İsmini duymadık. demeyin; Sibel Balaç, Gökhan
Yıldırım, Cumali Yıldırım. Bu insanlar açlık
grevinde ve ölebilirler. Hiç mi sesinizi çıkarmıyorsunuz, hiç mi
umurunuzda değil ya! Ya, ben anlayamıyorum gerçekten.
Akın Gürlek boşuna mı Adalet Bakan
Yardımcısı oldu? Yani neler yaptığını
biliyoruz. Kendisi seyyar hâkimdir değil mi? Çok iyi biliyorsunuz;
mahkemelerden mahkemelere atlıyor, her siyasi mahkemede onun
kararları ve daha sonra taltif edildi, Bakan Yardımcısı
yapıldı. Gezi kararında karara şerh düşen hâkim nerede
şu anda? Coğrafi güvence yok; kendisini Tokat Turhalda buldu. Böyle
bir ülkede hangi yasadan bahsediyoruz arkadaşlar ama ben bunu kamu
görevlilerine hatırlatıyorum: İktidar yakın sürede
değişiyor, artık adil kararlara dönün, bunun hesabını
veremezsiniz. Uzağa gitmeye de gerek yok. Bakın, kendimden örnek
vereyim; komik bir yargılamayla burada vekilliğimin
düşürüldüğünü, cezaevine atıldığımı hepiniz
biliyorsunuz ve vicdanların kabul etmediği bir karardı, döndüm
geldim. Peki, Anayasa Mahkemesinin hakkımda ihlal kararı verdiği
gün ne yaşandı biliyor musunuz sayın vekiller? Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı hemen aynı gün koşturup
hakkımdaki bir soruşturmayı bahane ederek hakkımda yurt
dışı yasağı koymuş. 16 Temmuzda ben buraya vekil
olarak geldim, dokunulmazlığım var ve adli kontrol kararı
devam ediyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gidip
hatırlattık, kararlarından dönmediler. 2. Sulh Ceza Hakimliğine
şikâyet ettik, maalesef işte Yurt dışına
gittiğin zaman siyaset yapmazsın efendim, sen Türkiye'de siyaset
yapıyorsun. gibi abuk sabuk bir cevap verdi ve şu anda biz Anayasa
Mahkemesine gittik. Yani hangi birinizin vicdanı kabul ediyor, hepiniz
vekilsiniz. Allah'tan korkun! Ya, hiçbir gerekçe yokken, bir milletvekilinin
dokunulmazlığı varken hakkında yurt dışı
yasağı konulması neye sığar ya? Niye susuyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla)
Anayasanın hangi hükmünde var bu? Olacak şey mi? Birçok
arkadaşımıza da yapılıyor bunlar, yarın öbür gün
size de yapılır.
Bakın, ben, aynı zamanda Ankara
Adliyesinde 21 savcı ve 3 hâkim hakkında HSK'ye şikâyette
bulundum. Neden? Ya, bize o kadar ağır hakaretler ediliyor ve bütün
bu savcıların, hâkimlerin elinden geçen bu kararlarda sürekli
takipsizlik kararları var; olacak iş değil. Süleyman Soylunun
hakaret etmediği kimse yok, bana da etti, mahkemeye gittik, hâkim bir
buçuk yıldır karar vermemek için kıvranıyor ya,
kıvranıyor yani; hakkımda kesin hiçbir hüküm yok, hakaret
apaçık, hâkim kıvranıyor sürekli Hakkında bir
soruşturma var mı bir sorulsun. Reddihâkim istiyoruz, reddediliyor.
Ya, Allah aşkına hangi Hakimler ve Savcılar Yasasından
bahsediyorsunuz ya? Nerede, neyden bahsedeceğiz? Böyle bir Türkiye'de bu
yasadan nasıl bahsedilebilir? Olacak bir şey değil!
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler... 8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 339 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 9uncu maddesiyle 1512 sayılı Noterlik Kanununun 28inci
maddesinde yapılan değişiklikteki vazgeçme talebi ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Uğur
Bayraktutan Rafet
Zeybek Alpay Antmen
Artvin
Antalya Mersin
İlhami
Özcan Aygun Kani Beko Zeynel Emre
Tekirdağ
İzmir İstanbul
Özgür
Ceylan
Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Artvin
Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan.
Buyurunuz Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Noterlik Kanunu üzerinde yapılan düzenlemelere
ilişkin bir tereddüt var ne yazık ki. Buna ilişkin bir
konuşma yapmak zorunda kaldım.
Öncelikle şunu belirteyim: Noterler
Birliği ve Türkiye'deki bütün noterler bu konuda bir çekince içerisinde.
Ne yazık ki bu konuda bir görüş birliği yok, bir görüş
ayrılığı var Hükûmet ile Noterler Birliği ve noterler
arasında.
Değerli arkadaşlar, burada 2 maddede sorun
var. Bunlardan bir tanesi 9uncu madde, bir tanesi de 14üncü madde. 9uncu
maddedeki düzenleme şu: Şu ana kadar bütün yapılan
şeylerde, ta 1972den bugüne kadar, elli yıllık süre içerisinde
noterlere ilişkin atamalarda gerçekten bir hakkaniyet var. Türkiye'de
birçok kurum çürümüş olmasına rağmen, birçok kurumda sadakat ile
liyakat aradaki ince çizgide ne yazık ki atama yönetmeliklerinde,
atamalarda subjektif değerlendirmeler olmasına rağmen noterler
bugüne kadar, bu elli yıllık süreç içerisinde kendi atamalarına
ilişkin olarak bütün meslek gruplarının da hepsinin saygı
duymuş olduğu bir atama sistemini getirdiler. O da nedir? Mesela,
üçüncü sınıf bir noter göreve başladığı andan
itibaren dört yıllık görev süresini doldurmadan ikinci
sınıfa geçemiyor. İkinci sınıfta dört yıl
yıllık görev süresini tamamlıyor, bütün o diğer yasal
dayanakları da şeyleri de oluşturduktan sonra birinci
sınıf notere geçiyor. Şimdi, biz burada, noterliklerde
birtakım gerekçeleri ileri sürerek değerli arkadaşlarım
Bu
da nedir? 178 tane muhdes noterliğin olduğunu, bu noterliklerin
dolmadığını ileri sürerek bu noterleri doldurma
anlamında yeni bir sınıflandırma yapmaya
çalışıyoruz. Yani üçüncü sınıftaki bir kişiyi
ikinci sınıf noterliğe getirmeye çalışıyoruz
belirli sürelerle. Burada bir yıllık, iki yıllık
birtakım süreler var, bu konuda içeride görüşmeler yaptık,
Sayın Bakanı ve Bakanlığı ne yazık ki ikna
edemiyoruz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bir ülke düşünün. Bir ülkede
Bugün
İstanbulda, Ankarada birinci sınıf noterliklerde 2 bin
işlem yapan noterler var. Bugüne kadar Bakanlık bu atamaları
yapıyorken ne yazık ki Noterler Birliğinin görüşünü
almadan, noter odalarının görüşünü almadan subjektif işlem
tesis etti; noter odalarına sordu, onları dinlemedi, kendisine göre
noter açtı. Herhangi bir şekilde herhangi bir noterlik boş
olmamasına, muhdes noterlik olmaması rağmen 2017
yılından bugüne kadar ciddi şekilde bir patlama oldu
değerli arkadaşlarım. Bu nereden kaynaklandı? Demek ki
burada Adalet Bakanlığının yapmış olduğu
yanlış bir işlem var. Adalet Bakanlığı
-yapmış olduğu yanlış işlem- bugüne kadar
noterlerin liyakat sistemini, hakkaniyetle yürütmüş oldukları bütün
atama sistemini çöpe atarak Ben sizde liyakati bir kenara koyarak,
noterliğin bugüne kadar aralarında olan o meslek
dayanışmasını yok ederek üçüncü sınıftaki bir
noterliği hiç hak etmediği şekilde, süreyi doldurmadan ikinci sınıf
noterliğe getirip atamak istiyorum. diyor değerli
arkadaşlarım. Bu konuda noterler, noter odaları ciddi çekince
içindeler. Türkiye'de 2 bine yakın noter var değerli
arkadaşlarım. Aslında Adalet Bakanlığı bu konuda
duyarlılık gösteriyorsa
Sayın Başkan beni dinliyor mu
bilmiyorum! 1.800 notere yeşil pasaport vermeyen Adalet
Bakanlığı bu konuda kendisini noterlerin yerine koyup, kanun
koyucu gelip Ben sizin yerinize karar alırım, irademi koyarım.
diyor değerli arkadaşlarım. Bunu yapmayın; bu, bir
yanlıştır, bu yanlıştan dönmeniz gerekiyor, bu
yanlışlığın acilen düzeltilmesi gerekiyor değerli
arkadaşlarım. Neden düzeltilmesi gerekiyor? Çünkü, bu atama
yönetmeliğine ilişkin olarak, hukuk fakültesini bitiren bir kişi
noterlik belgesini alınca kendinin bugüne kadar görev süresinin nasıl
alındığını, ne zaman geleceğini biliyordu.
Eğer bunu bir denersek, Noterlik Kanunu'ndaki atamalara ilişkin bir
yanlış işlem yaparsak muhtemelen bundan sonra gelecek olan bir
yasada da torba yasanın içerisine başka bir düzenlemeyi koyarız
ve noterlerin bu atama yönetmeliğindeki hakkaniyeti ortadan
kaldırırız. Bu konuda, komisyonlarda Bakanlık
yetkilileriyle, Bakanla, Bakan
Yardımcılarıyla noterler ilgili görüşmeleri yaptılar,
uyarılarını söylediler ama ne yazık ki duvara konuştular
değerli arkadaşlarım.
Bakın, bu saatte -Parlamentoda ne yazık ki
televizyon saatini geçtik- bizi kimse dinlemiyor ama 2 bine yakın noter bu
konudaki çığlığını,
haykırışını ileri sürüyor. Bunu yapmayın, bundaki
hukuki yarar nedir değerli arkadaşlarım? Kanun koyucu, bunun
hukuki yararı yokken neye göre bu işlemi yapıyor değerli
arkadaşlarım? Neden yapıyor? Bir bakan, bir Bakanlık bir
yerde noter açıyorken hangi kriterlere dayanarak, objektif kriterlere
dayanarak noter açar? Bir bakan gider de karşısında siyasi
olarak topluluk varken onlara şunu diyebilir mi? Birisi kalkıp oradan
Efendim, şurada noter açın, Bakanlığa talimat verin,
şurada noter açın. diyebilir mi değerli arkadaşlarım?
Bugün, bu noterliklerin işlem yapmamasının, bu noterliklere
birilerinin başvuru yapmamasının o noterliklerin muhdes
kalmasının nedeni Bakanlığın yaptığı
yanlış işlemlerdir değerli arkadaşlarım,
Bakanlığın siyasi saikle hareket etmesi ve oradaki ortamı,
durumu, ekonomik durumu ve o koşulları göz önüne almayarak
almış olduğu kişisel tavırlarla noterlik
açmasıdır. Bu yanlışı Bakanlık yapıyor,
gömleğin ilk düğmesini Bakanlık yanlış ilikliyor,
şimdi noterlere diyor ki: Ben, sizin yıllardan beri yapmış
olduğunuz, elli yıllık bu sistemi çöpe atıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Bu konuda ne yazık ki yanlış bir
işlem içerisindesiniz, bu yanlışın düzeltilmesi gerekiyor.
Tekrar tekrar söylüyorum değerli arkadaşlarım: Bakın,
noterliğe ilişkin bugüne kadar, o elli yıl içerisindeki
yapılmış olan bütün kural ve atamaların hepsi hakkaniyet
içerisindedir. Hiçbir Allahın kulu, hiçbir noter, yapılan atamalara
ilişkin bir soru işareti içerisinde olmamıştır ama
bunu yaptığınız zaman, bu düzenlemeyi buradan geçirirseniz
-ki sayısal çoğunluğunuz var, geçireceksiniz- bunun
düzelmeyeceğini, kafalarda istifham oluşacağını, soru
işaretleri olacağını ve noterlerin bunu kabul etmeyeceğini
buradan açıkça ifade ediyorum.
Bu siyasal iklim değişecektir, bu siyasal
iklim değiştiği zaman da bu yasayı çöpe atmak bizim onur ve
namus görevimiz olacaktır değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu, buradan, açıkça bütün
Türkiyeye ve Türkiye'nin her tarafında onuruyla görev yapan noterlere
saygıyla bildiriyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor,
saygılarımı arz ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 12 ila 23üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ
Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk
milleti; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerine partim İYİ Parti adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun genel gerekçesine
baktığımızda Yargı sisteminin en önemli unsuru hiç
şüphesiz insan kaynağı, insan kaynağının
temelinde de hâkim ve savcılar bulunmaktadır. denilmekte. Hukuk
başlangıcında, hukuk eğitimi alırken
yargının üç ayağı olduğu ve siyasilerin de her zaman
bunu dile getirdiği ancak bunlardan bir tanesinin savunma yani avukatlar
olduğu söylenmekte lakin burada avukatlar her zamanki gibi es geçilmiştir.
Kanun teklifinde yargıya güveni sağlayan, yargılamanın
tarafsız ve bağımsız olduğunu pekiştiren, adalete
erişimi kolaylaştıran herhangi bir şeyi bulmak mümkün
değildir. Mesela yargı
bağımsızlığının en temel unsuru olan
coğrafi teminat bu kanun metninde maalesef bulunmamaktadır. Oysa
yaklaşık üç yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan
tarafından yargı reformu paketinde hâkim ve savcılar için
coğrafi teminat getirileceği açıklanmıştı.
Açıklamasında Hâkim ve savcılar için coğrafi teminat
getiriyoruz. Coğrafi teminat, hâkim ve savcıların isteği
olmaksınız başka yere tayin edilememesi anlamına geliyor.
Mesleki teminatlarının güçlendirilmesini hedefliyoruz. ifadelerini
kullanmıştı. Yaklaşık 22 bin hâkim ve
savcının beklediği coğrafi teminat İnsan Hakları
Eylem Planında verilen sözlere karşın maalesef hayata
geçirilemedi. Adalet Bakanlığının Nisan 2021de
hazırladığı uygulama takviminde altı ay içinde
getirileceğini duyurduğu coğrafi teminatın uygulamaya
konulmaması nedeniyle hâkimler, beklediği yasal güvenceye kavuşamadı.
Peki, coğrafi teminat neden önemli? Coğrafi teminat, hâkim ve
savcıların, istekleri dışında başka yerlere tayin
edilmemesi ve bulundukları illerde sürgün korkusu yaşamadan görev
yapması anlamına geliyor. İktidarın hoşuna gitmeyen
kararları veren hâkimlerin görev yerlerinin değiştirildiği
son kararnamede de bütün çıplaklığıyla ortadadır. Bir
hâkimin karar verirken Acaba bu karardan sonra başka bir yere tayin
edilir miyim? veya Özlük haklarımda sorunlar olur mu? diye
düşünmemesi gerekir. Eğer reform yapmak istiyorsak yargı
bağımsızlığıyla olur; yargı
bağımsızlığını sağlamak istiyor,
hâkimlerin korkusuz, tarafsız ve bağımsız karar vermesini
arzu ediyorsak bunun en önemli unsuru olan coğrafi teminatı
getirmemiz gerekmektedir. Coğrafi teminat getirilmediği takdirde
hâkimlerin tayin, sürgün veya disiplin soruşturması nedeniyle
bağımsız ve korkusuz, tarafsız karar vermeleri mümkün
olmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hâkim, savcı yardımcılığı için
bugüne kadar çok geç kalınmıştır, çok daha önce kabul
edilip uygulanması gerekirdi. Günümüzde çok sayıda ve kıdemsiz
hâkim, savcı görevlendirmesi ve bunların iyice yetiştirilmeden
sisteme dâhil edilmesinin sakıncaları ve ortaya
çıkardığı sonuçlar her gün yaşanmaktadır.
Gelişmiş hukuk devletlerinde bu kadar deneyimsiz ve kıdemsiz
hâkimlerin, savcıların, hatta avukatların görevlendirilmesi
görülmemektedir. Hâkim ve savcılık öncelikle üst seviyede bir bilgi
gerektirse de bunun yanında bilgiye dayanmayan belirli tecrübe, etik
davranış, olgunluk ve bunların bir bütün olarak yerleşmesi
gerekir. Hâkim, savcıların göreve başlatılmaları
yerine hâkim, savcı yardımcısı olarak bunları kademe
kademe eleme yoluyla bu görevi en iyi şekilde yaparak mesleğe
kazandırmak en doğru olanıdır. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu
sorunların büyük bir kısmı bağımsız yargı
sisteminin kurulmamış olmasındandır. Bunun sonucunda da
hukuk devleti hatta kanun devleti bile
olamayışımızdır. Bir yandan Anayasanın ilk 4
maddesi arasında Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu
yazarken Adalet mülkün temelidir. özlü sözünü mahkeme salonlarında
hâkimlerin arkasına asarken, diğer yandan hukuk devletini inşa
edecek olan bağımsız yargı sistemini bırakın
kurmayı, var olanı da politik amaçlar doğrultusunda hoyratça yok
ederken, makyaj niteliğinde yasal düzenlemeler yaparak ortada bir hukuk
devleti varmış gibi göstermeye çalışmak, hukuk devleti ve
adalet özlemi içerisinde bulunan milletimizin taleplerine cevap vermemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasamızın 159uncu maddesine göre HSK adli ve
idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etmekle
görevlidir, uygulamada ise Adalet Bakanlığının hâkim,
savcı yardımcısı olarak kabul ettiği kişiler
arasından ve onun belirlediği kişiler kabul edilecektir. Bu
kişilerin nasıl seçildiği konusuna girmek istemiyorum, bu
uygulama Anayasaya aykırıdır. Hâkim, savcı
yardımcısı alımları Adalet Bakanlığı
tarafından değil, Anayasaya uygun şekilde HSK tarafından
yapılmalıdır. HSK, hâkim ve savcıları mesleğe
kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci
sınıfa ayırma, kadro dağıtma, görevden
uzaklaştırma ve benzeri işlemleri yapmakla görevli olduğuna
göre, hâkim, savcı adaylarını da HSK almalı, meslek içi
eğitim sınavlarını HSK yapmalı ve bu eğitimler
sonucunda da başarılı olanlar mesleğe kabul edilmelidir.
Sınav komisyonlarında belirli kıdem ve nitelikli öğretim
üyelerinden ve Barolar Birliğinden de temsilci bulunması
sınavların hem daha sağlıklı hem objektif
olmasını sağlayacak, şaibeleri de ortadan kaldıracaktır.
Bugün yargı teşkilatındaki en büyük
sorunlardan biri de uzmanlıktır. Hâkim adayları yönünden ceza ve
hukuk hâkimi ayrımı yapılmalı, bu alanlarda uzmanlaşma
sağlanmalıdır. Eğitim dönemlerinde bu
yapılmadığı gibi, mesleğe başladıktan sonra
da böyle bir uzmanlaşma yoktur. Uzun yıllar hukuk mahkemesinde
çalışmakta iken bir sabah ceza hâkimi veya uzun yıllar ceza
mahkemesi hâkimiyken bir sabah hukuk hâkimi olarak uyanabilmektedir. Hukuk çok
geniş bir bilim dalı olup bir kişinin tüm dalları bilmesi
insan doğasına aykırıdır. Her şeyden önce, hukuk,
canlı bir organizma olup sürekli kendisini yenileyen bilim
dalıdır. Bu nedenle, hâkim yardımcıları temel bir
eğitimden sonra, öncelikle ceza ve hukuk hâkimi yardımcısı
olarak ayrılmalı, görevlendirmeleri de aldıkları
eğitime göre yapılmalıdır. İleriki aşamada da
hâkim yardımcıları; aile hukuku, ticaret hukuku, iş hukuku
gibi alanlara ayrılmalı, uzman oldukları alanlarda görev almalıdırlar
ve uzman oldukları alanlardaki görevleri de değiştirilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklif metnine baktığımızda 19uncu ve
20nci maddeler Türk Ceza Kanunu'nun 237nci maddesinde Fiyatları
etkileme, 240ıncı maddesindeki Mal ve hizmet satımından
kaçma başlıklı cezaların artırılmasını
öngörmektedir. Bu cezaların artırılmasının gerekçesi
enflasyonla mücadeleye dayandırılmaktadır. Allah
aşkına, enflasyonla bu şekilde nasıl mücadele edeceksiniz?
Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı enflasyon
oranları ile sokakta, markette, çarşıda, pazarda
yaşadığımız ve hissedilen enflasyon arasında
zaten yaklaşık 2 kat fark vardır. Üretici, satıcı,
esnaf ne yapsın? Maliyet artışlarını fiyatlara
yansıtmasın mı? Sadece enerjiye kamu eliyle yüzde 250, akaryakıta
yüzde 300e yakın zam yapıldı. Buna göre de işletmeler
fiyatlarını artan maliyetlerden dolayı güncellemek zorunda
kaldılar. Enflasyon kolluk kuvvetlerinin marketlere, işletmelere
müdahalesiyle düşmez, işletmelere kesilen cezalarla düşmez. Bu
arz talep meselesidir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.
Buyurunuz Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, biz yine bir yargı paketini görüşüyoruz,
altıncı yargı paketi. Bu görmüş olduğunuz
altıncı yargı paketi, Hakimler ve Savcılar Kanunu ile
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören
bir kanun teklifi. Peki bazı kanunlar dediğiniz nedir? Sadece
Hakimler ve Savcılar Kanununu içeren bir kanun teklifi değil, içinde
noterlerle ilgili maddeler var, aynı zamanda temel Ceza
Yasasını da değiştirecek olan bir teklif söz konusu.
Dolayısıyla, yine bir torba yasayla biz karşı
karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu
altıncı yargı paketi aynı zamanda şunu gösteriyor:
Türkiyede bu AKP Hükûmeti 27nci Yasama Dönemine başlarken çeşitli
kriterlerle karşımıza çıktı. Ne dedi? Yargıyla
ilgili bir strateji belgesini yayınladı ve bu strateji belgesinde
Hak ve özgürlükler korunacak, yargı tarafsızlığı ve
bağımsızlığı sağlanacak, insan hakları
artırılacak, performans ve verimlilik artırılacak, savunma
hakkının etkinliği sağlanacak, adalete erişim
kolaylaştırılacak, ceza adaleti sağlanacak,
yargılamalar sadeleştirilecek ve alternatif çözüm yolları
belirlenecek. dendi. Peki, paket paket hâlinde gelen bu yargı
reformları bu sorunlara çözüm getirdi mi? Kesinlikle getirmedi. Neyi
getirdi bu? Çeşitli yasaklamalarla toplumun gerçek anlamdaki
sorunlarının hiçbir tanesi görülmedi ve görülmemeye de devam edecek.
Bakın, bu yargı reformlarında, aynı zamanda, Türkiye'nin
çok temel sorunu olan adalet sorununu, adalete olan güven problemini çözmek
değil, biraz daha geçiştirmeye yönelik olan bir yargı paketiyle
biz karşı karşıyayız. Halk ne bekliyor? Bu paket bana
neler getirecek? diyor halk. Yani bu yargı reformu, bu mevcut olan yasa
teklifleri, bu kadar yasalarda değişiklikler halkın derdine
çözüm olabilecek mi? Olmayacak maalesef. Ne getiriyor? Peki, açlığa
bir çözüm getirecek mi? Bakın, insanlar aç, insanlar çocuklarını
aç bir şekilde yatağa götürüyorlar; buna bir çözüm getirecek mi bu
yargı paketi? Getirmeyecek, bunu herkes çok iyi biliyor. Güven
sağlayacak mı bu yargı paketi? Yani topluma bir güven getirecek
mi? Getirmeyecek yani, herkes çok iyi biliyor çünkü şu andaki, son dönem
yasama Meclisinin yapmış olduğu işlemler bunlar, yirmi
yıllık bir sürecin de sonucu da budur. Bu, halka güveni getirmiyor ve
getirmeyecek. Gençlere umut olabilecek mi bu yargı paketi? Gençlere
herhangi bir umut getirmiyor çünkü gençlerin yüzde 90'ı bu Hükûmete
güvenmiyor ve çözümü dışarıda buluyor yani siz şu anda
gençlerin önünü açın, gençlerin yüzde 90'ı Avrupa ülkelerine göç
edecek. Adalet sağlayacak mı? Adaleti sağlaması mümkün
değil çünkü adaletin yapısal problemleri var. Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun hâkim ve savcılar üzerindeki mevcut olan tahakkümü
resmen saraydan talimat alır niteliktedir. Peki, bir hâkim nasıl
tarafsız ve bağımsız olabilir? Bir gece uyuyor, sabah
kalktığı zaman bir ülkede 5.426 hâkimin yaz kararnamesiyle
yerleri değiştirildi. Peki, siz bu adalet sisteminden gerçekten bir
yargı, gerçekten tarafsız ve bağımsız bir karar
bekleyebilir misiniz? Ya, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmüş
bir şey değil; bir gece yarısı 5.426 hâkim ve
savcının yeri değiştiriliyor. Yer teminatı yok,
güvencesi yok; âdeta, sarayın emri hâline gelmiş olan bir yargı
sisteminden bahsediyoruz yani yargıçların tamamının gözü
kulağı sarayda. Saray hangi işareti verdiyse ona göre hareket
edebilecek olan bir yargı rejiminden bahsediyoruz.
Bakın, yine son günlerde başka bir
şeyle daha karşı karşıyayız. Yine halkın
vekillerine yönelik olan bir yönelimden bahsedeceğim size.
Anayasanın 34üncü maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkını düzenliyor. Bu iktidar diyor ki Hiçbir sorun yok, herkes bu
anayasal hakkını kullanabilir. Peki, ne yapıyor bunu
kullandığınız zaman? Biz milletvekilleri olarak halkın
sorununu, halkın problemini, açlık meselesini, halkın karşı
karşıya kalmış olduğu baskıyı dile getirmek
istediğimiz zaman Siz kamu düzenini sarsıyorsunuz. diye valilikler
ve kaymakamlıklar yasaklamalar getiriyor. Hemen yasaklar getiriyor ve bu
yasaklarla milletvekilleri ablukaya alınıyor. Milletvekillerini
ablukaya alıp halkın derdini, halkın sorunlarını dile
getirme olanağı ortadan kaldırılıyor.
Bakın, Süleyman Soylu ne dedi? Süleyman Soylu
bir beyanatında Biz Halkların Demokratik Partisinin
milletvekillerini ablukaya alıyoruz Ablukaya alın ve iş
yapmasını engelleyin. dedi, buna benzer bir cümle kullandı ve
bunu başka bir söylem hâline getirdi. Ablukaya alınan milletvekilleri
ile kolluk kuvvetleri karşı karşıya
bırakılıyor ve milletvekilleri darbediliyor ve bu, bizim
defalarca yaşamış olduğumuz bir mesele. Ablukaya
alınan milletvekillerine yönelik olan bu hukuksuz gözaltı Anayasanın
83üncü maddesinin açık bir şekilde ihlali anlamına geliyor,
milletvekilinin hürriyetine karşı işlenen bir suçla
karşı karşıyayız. Milletvekilimiz Salihe Aydenizle
ilgili olan mesele aynen bu şekilde meydana gelmiştir. Kendi anayasal
hakkı olan 34üncü maddedeki toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkını kullanırken, yine Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 11inci maddesinde mevcut olan hakkını
kullanırken polisler tarafından tartaklandı ve yere
düşürüldü. Daha sonra da bu getirildi, ne yazık ki şu anda Karma
Komisyonda -Karma Komisyonun alt komisyonu da oluştu-
dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin olan
bir kararla karşı karşıyayız. 12 Haziranda bu
toplantı ve gösteri yapılıyor, basın açıklaması
yapılıyor ve mevcut olan olay nedeniyle polise, darba uğradıklarını
iddia ettikleri mesele nedeniyle 16 Haziranda Adli Tıp Kurumundan rapor
veriliyor.
Adli Tıp Kurumuyla ilgili ben size bir şey
söyleyeyim: Bakın, üç yıldan, dört yıldan daha fazla süredir
dosyalar bekleniyor ve hiçbir şekilde çözüme ulaştırılmıyor.
Adli Tıp Kurumu iktidarın temel ayağı ve bir aparatı
hâline gelmiş durumda. Böyle bir meseleden dolayı sizin ne aceleniz
var? Acele ediyorlar çünkü bu meselede bizim milletvekilimiz şu anda
hedefe alınıyor ve Adli Tıp Kurumu dört beş gün içerisinde
bir rapor düzenleyerek alelacele bir şekilde Adalet
Bakanlığına ve ondan sonra da Meclise kadar
ulaştırıyor. Bu yargının mevcut olan yapısal
sorunları Türkiyenin problemlerine çözüm getirebilecek bir meseleden
artık uzak bir noktada.
Bakın, 1990lı yıllara uzanan zorla
kaybettirme, gözaltında kaybettirme, insanları işkenceyle
öldürmeye ilişkin olan dosyaların hemen hemen hepsi yirmi
yıllık zaman aşımına uğramış durumda,
sadece birkaç tanesi şu anda devam ediyor. Bu yargı, bu şekilde
ağır davranan bir yargı. Bir milletvekilimiz için,
İstanbulda meydana gelen bir olayı, sadece iki gün içerisinde, bir
buçuk gün içerisinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
ulaştırıyor, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından
da Meclise. Meclis de Karma Komisyonu toplayıp bu milletvekilimizin
dokunulmazlığını kaldırmaya ilişkin karar almak
üzere toplanıyor.
Yirmi yıldır insanlar gözaltında
kaybedildi, yirmi yıldır insanlar işkenceden öldürüldü. Peki,
işkenceye maruz kalmış, gözaltında kaybedilmiş olan,
insanlığa karşı işlenmiş olan bu suçlarda neden
yirmi senedir bir karar veremiyorsunuz? Neden bu kararlar gecikiyor? Binlerce
kayıp vakasından sadece 16sı için dava açıldı.
16sı için açılan davada da dava içinde mevcut olan 30a yakın
olan sanık hakkında yani göz göre göre bu suçu işleyen
sanıklar hakkında da beraat kararları verildi. Yani biz böyle
bir yargıyla şimdi karşı karşıyayız. Biz bu
yargıdan nasıl adalet bekleyeceğiz? Biz bu yargıya
gerçekten nasıl güveneceğiz?
Bu yargıya olan güven Türkiyede yüzde 30un
altındadır. Bakın, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir
güvenle biz karşı karşıyayız. Bir kesim halka gelince,
demokratik haklarını kullanan bir kesime gelince aslan kesilen,
acayip bir hızla işleyen bir yargı rejiminden bahsediyoruz ama
başka bir tarafa gelince yirmi yıllık bir süreçte
dosyaların, davaların zaman aşımına
uğramasına neden olan bir yargı sisteminden, rejiminden
bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız efendim.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Dolayısıyla,
ezcümle şunu belirtmek isteriz: Bu paketlerle, bu yargı paketleriyle,
birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı yargı
paketleriyle siz bu sorunu çözemezsiniz. Bu mantıkla, bu ideolojik
yaklaşımla Türkiyenin mevcut olan adalet sorununu çözemezsiniz,
Türkiyenin ekonomik çöküntüsünü de çözemezsiniz, Türkiyenin adalet sistemini
de çözemezsiniz, Türkiyede mevcut olan gençlerin artık çareyi yurt
dışında bulma meselesini de çözemezsiniz. Kadın
cinayetlerini çözemezsiniz bu yargı sistemiyle, çocuklara olan cinsel istismarı
da çözemezsiniz. Dolayısıyla, bu yargı paketlerinin hepsi
boştur ve bu halka, bu topluma, bu halklara ve bu coğrafyaya
kazandırılabilecek ve getirilebilecek hiçbir yeniliğe sahip
değildir. Biz bu şekilde olan bu paketleri kabul etmiyoruz,
baştan itibaren de karşı olduğumuzu belirtiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.
Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yargı paketi dediğimiz şey var
ya; böyle, aslında, yargının içine konulan bir saatli bomba. Ne
zaman iyi bir kanun, iyi bir uygulama değiştirilmek istense, ona bir
suikast düzenlenmek istense pat diye bir yargı paketi geliyor ve iyi olan
şeyler bozuluyor.
Bakın, iktidar, AKP yargıyı bile
kendi yargısına göre şekillendiriyor; kararını
beğenmediği hâkim ve savcıyı sürgüne yolluyor,
talimatına uymayan savcıyı da gönderiyor. İşine
geldiğinde Anayasa Mahkemesi kararını alkışlıyor,
işine gelmediğinde Anayasa Mahkemesi kararını
alkışlıyor, işine gelmediğinde Anayasa Mahkemesi
kararlarını tanımıyor. Danıştayda önünü ilikleyen
sözde hukukçuları atıyor fakat aynı Danıştaydaki
onurlu hâkimler Atatürk Orman Çiftliği arazine saray yapılmasına
hukuken karşı çıkınca saç baş yoluyor. AKP iktidara
gelirken Yargıyı ayağa kaldıracağım." dedi,
şimdi ise yargı yerlere düştü, ayağa kalkan tek şey
ise önünü iliklemeye çalışan yargı mensupları oldu.
Bakın, siyasi iktidar yargıyı önce
FETÖye teslim ediyor, sonra FETÖ yargıyla darbe yapmaya kalkınca
avazı çıktığı kadar veryansın ediyor ve
mağduru oynuyor. Adalet anayı önce öldürüyor, sonra da
başında ağlıyor; timsah gözyaşlarıyla AKP
yargısını görüyoruz.
AKP, suça göre ceza uygulamıyor, suçluya göre
kanun uyduruyor ve bir yandan adalet sarayları açıyor, diğer
yandan da hukukun üstünlüğünün tabutuna çiviyi çakarak kapatıyor.
Bir de şirketler var değerli
milletvekilleri. Vatandaşın malını, birikimini ve devletin
gelirlerini yağmalıyorlar. İktidar bir yandan bu çetelere ihale
veriyor, diğer yandan da Bunlara dokunmayın." diye
savcılara talimat yağdırıyor; hele vergi memurlarına
Sakın onlara uğramayın." diyor.
Uyuşturucu satıcıları, mafyalar,
kadın katilleri, dolandırıcılar,
üçkâğıtçılar ve fırsatçılar dışarıda;
doğayı, insanı, havayı, suyu, vatanı koruyanlar
içeride. Bir de İçişleri Bakanı var, düşman
başına... Fotoğraf albümündekileri alın, tutuklayın,
ülkede suç oranı yarı yarıya azalır.
Bir gazeteci İstanbulun ortasında
iğneyle uyuşturuluyor, sonra doğranıyor, ardından da
bavullara konup götürülüyor; daha cesedini bulamadık. Sayın
Erdoğan çok haklı olarak bir şey söylüyor, Siz milleti enayi mi
zannediyorsunuz?" diyor ama sonra bakıyoruz, doğanın yeşili
yerine doların yeşili geliyor, katliamın başsorumlusu
kapılarda karşılanıyor, saraylarda
ağırlanıyor, uçak başlarında uğurlanıyor.
Sayın milletvekilleri, gündemde sözde bir
yargı paketini tartışıyoruz. Bunun içinde yargıyı
hızlandıracak bir şey var mı? Yok. Adil yargılanma
hakkı için, savunma hakkı için, avukatlar için, vatandaşlar için
bir şey var mı? Yok. E, tek derdimiz, hâkim ve savcı
adaylığı süresini üç yıla çıkarıp hâkim ve
savcı yardımcılığı ihdas etmek miydi yoksa
taşınmaz malların noterler tarafından satış
işlemlerinin yapılması mıydı yoksa ekonominin kötü
gidişinin suçunu esnafa yüklemek için iki suçun cezasını
arttırmak mıydı? Niye bu kanun teklifini getirdik? Niye bu kanun
teklifini görüşüyoruz? Kanun yapacaksak halk için yapalım, hukuk için
yapalım, adalet için yapalım. Boş işlerle
uğraşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir yerde adalet yoksa
orada devlet yoktur, eğer adalet yoksa orada devlet yoktur ve ortada büyük
bir organize suç örgütü vardır. Bakın Pınar Gültekin adlı
bir kız kardeşimiz öldürüldü, yakıldı, bir bidona konulup
üzerine beton döküldü. Caninin karar duruşmasında haksız tahrik
indirimi yapıldı. Osman Kavala idam kalkmasaydı
asılacaktı, ona müebbet verdiler. Bir kadını öldürüp,
yakıp üzerine beton döken cani yirmi iki yıl yedi, belki aftan
yararlanıp karşımıza çıkacak. Bu arada, Bakanlık
ve Başsavcılık kararı istinaf edecekmiş. Bir zahmet
yapsınlar! Ama İstanbul Sözleşmesi'nden çıkarken aklınız
neredeydi? Kadına yönelik şiddetle ilgili neden hiçbir kınama
duymayız? Neden? Kadınlar ikinci sınıf vatandaşlar
mı? Ama Cumhurbaşkanına hakaret edeni anında yaka paça
toplar, adliyelere götürürüz. Sanki adliyeler Erdoğan'ı
eleştirenleri avlama kurumuna çevrildi. Bakın, Twitterı,
Facebooku takip ettiğiniz kadar kadın katillerini takip etseydiniz
bu kadınlar öldürülmezdi. Gazeteleri, yazıları, YouTubeu
izlediğiniz kadar çocuk istismarcılarını izleseydiniz
Türkiye çocuk istismarında dünya 3üncüsü olmazdı. Doğa
savunucularını, havamızı ve suyumuzu korumak isteyen
aktivistlerin peşine düştüğünüz kadar doğayı
yağmalayanları kovalasaydınız bu kadar
ormanlarımız yanmaz, suyumuz kirlenmezdi. Hakkını arayan
emekçilere sıktığınız suyu orman yangınlarında
sıksaydınız, sıkmadınız. Şehirlerde muhalif
avlamak için kullandığınız helikopterleri ağaçlar
yanarken kullanmadınız. Somada işçi tekmelediniz, Taksimde
doktor dövdünüz, Kızılayda kadınlara gaz
sıktınız. Sakaryada, evet Sakaryada işçi yerine iş
güvenliği kuralına uymayan patrondan yana oldunuz. Doktor yerine
doktor döven saldırganları kayırdınız. Kadınlar
yerine kadınlara şiddet gösterenden yana oldunuz. Herkesten yana
oldunuz da bir şu halktan yana olmadınız, buna yanarım.
Şimdi de sözde yargı paketi adında çok da önem arz etmeyen
hükümleri kanunlaştırarak sözde Yargı reformu yaptık.
diyeceksiniz. Rahmetli Erbakan Hoca olsaydı ne derdi biliyor musunuz?
Hadi oradan canım sen de. derdi.
Sayın milletvekilleri, kanunun ikinci
bölümündeki maddelere de bakacak olursak; noterlere taşınmaz
satışı yetkisi veriyoruz. Tapunun görevini noterlere
vereceğiz; iyi, güzel ama burada iki önemli husus var. Birincisi,
noterlerin taşınmaz mal satışından doğan
zararlardan kusursuz, sınırsız sorumlulukları var.
İnanın, noterler bundan sonra üzerlerinde mal varlığı
tutmayacaklar ve bu sorumluluğun kapsamının tapu
memurlarıyla aynı olması gerekiyor. Neden eşitsizlik
yapıyorsunuz? Tapu ve Kadastroda çalışan tapu memuru bir
işlem yaptığı zaman sorumluluğu neyse noterin de tapu
işlemlerinden doğan sorumluluğunun aynı olması
lazım; bu, Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesinin
bir sonucudur.
Peki, bir de şu var: Noterler tapuda
taşınmaz satışı yapacak -çok yüksek miktarlı
alışverişler de oluyor- iki taraf da maktu ücret vererek
avukatla burada temsil edilsin. Niye düşünmediniz? Ne vatandaşlar
dolandırılır ne de noterler bu kadar ağır bir
sorumluluk altına girer ama anlatamıyoruz.
Yine, Türk Ceza Kanunu hükümlerinde 2 tane
değişiklik yapmak istiyorsunuz. 237nci maddedeki, TCK 237deki
fiyatları etkilemek için yalan haber yayma ve yine Türk Ceza Kanununun
240ıncı maddesindeki mal veya hizmet satımından
kaçınma suçlarında cezaları bir yıldan üç yıla
artıracaksınız. Neden? Algı operasyonu yapacak, Ekonomiyi
bunlar bozuyor. diyecek ve ondan sonra bu vatandaşın, bu
esnafın tutuklanmasının yolunu açacaksınız.
Değerli arkadaşlar, ekonominin bugünkü hâlinin, doların 17,5
liraya doğru tırmanmasının, mazotun 30 lirayı
geçmesinin, enflasyonun yüzde 160lara varmasının suçu esnaf, halk,
emekli ya da emekçinin değil bizatihi sizin, sizin
iktidarınızın ve burada Türk Ceza Kanunundaki suçları
artırarak bu suçu hiç kimsenin üzerine atamazsınız. Algı
operasyonu da yapmanıza gerek yok, yapacağınız çok basit
bir şey var, ya ekonomiyi düzeltirsiniz ya da Arkadaş, biz bu
işi yapamıyoruz. dersiniz, o zaman sandığı getirir,
milletin hakemliğine gidersiniz.
Değerli milletvekilleri, adalet, ekmek gibi, su
gibi bir ihtiyaçtır, olmazsa olmazdır. Hep söylüyorum ama sakın
unutmayın, adalet, sadece yasa yapmak ve ceza vermek demek değildir;
adalet, sosyal haklar, ekonominin adil dağıtılması
demektir; adalet, ekmektir, sudur, havadır. En büyük adaletsizlik ise
halkı aç bırakmaktır, önce halkı aç bırakıp sonra
da o halk aç kaldığı için haklı olarak isyan ettiği
zaman onu yaka paça tutmak, dövmek, cezaevine atmaktır. Bakın,
eskiden insanlara elektrik verilirdi, tazyikli su
sıkılırdı, işkence yapılırdı. O
günlerden insanların evlerindeki elektriğin, suyun kesildiği
başka işkence günlerine geldik. İnsanların evinin
elektriği kesiliyor, suyu kesiliyor, gazı kesiliyor ve insanlar
açlıkla boğuşuyorlar. Yerinden yurdundan edilen milyonlarca
yabancı insana ev sahipliği yapıyoruz, iyidir kötüdür
tartışıyoruz ama diğer yandan
vatandaşlarımızı, insanlarımızı yerlerinden
yurtlarından ediyoruz. İnsanlar geçinemiyor; insanlar aç; insanlar
kiralarını ödeyemiyor; insanlar çocuklarını doğru
düzgün okutamıyor; insanlar makarnayla, ekmekle, peynirle -o da
bulurlarsa- karınlarını doyurmaya çalışıyorlar.
Bunlardan hicap duymak gerekiyor. Bakın, insanların en temel
ihtiyaçlarını tehdit olarak kullanmak, insan haklarının
değil insanlığın sorgulandığı bir nokta
artık. Vatandaş doğuştan gelen barınma, güvenlik,
eğitim, sağlık hakkını soruyor, AKP iktidarı ise
halktan hesap soruyor. Halkın ne günahı var? Allah aşkına,
emanet onun zaten, bizler sadece emanetçiyiz.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi iktidara
gelecek, Millet İttifakı iktidara gelecek; ilk sandıkta
göreceğiz, o sandık gelecek nasıl olsa.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Öyle bir düzen kuracağız
ki -Allah nasip ettiği zaman- Hakkâri'deki çiftçi de, Mersin'deki esnaf
da, İstanbul'daki kadın da, Diyarbakır'daki genç de
Cumhurbaşkanıyla eşit olacak, bakanlarla eşit olacak,
valilerle eşit olacak, belediye başkanlarıyla eşit olacak.
Lafla değil hem kanunlar hem vicdanlar önünde herkes eşit olacak,
herkes haddini de bilecek, kimse vatandaşına kötü muamelede
bulunamayacak. Öyle bir düzen kuracağız ki Türkiyede yaşayan
her vatandaş göğsünü gere gere Ankarada hâkimler var, onlar
hakkımı Cumhurbaşkanına da valiye de zenginlere
karşı da korur, yedirmem. diyecek; bu duyguyla uyuyacak, bu
düşünceyle uyanacak. Güneş, elbet bu topraklarda yeniden
doğacak. Ayrıcalık değil eşitlik talep edenler kazanacak.
Bu kısır döngü kırılacak, bu zulüm elbet bitecek. Halktan
hesap sorma günleri bitiyor, halkın hesap sorma günleri geliyor. Geliyor
gelmekte olan deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyor, teklif sahibi arkadaşlarıma
bu kanun teklifinde yargıya güveni sağlayan, yargılamanın
tarafsız ve bağımsız olduğunu pekiştiren, adalete
erişimi kolaylaştıran hangi maddeler var diye sorarak
konuşmama başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yargının
birikmiş sorunları günübirlik yapboz kararlarla çözülemez. Bugün baktığımız
zaman, yargının tarafsızlığının ve
bağımsızlığının, yargıç güvencesinin,
teminatların, coğrafi teminatın hâlen sisteminizde olmadığını
görüyoruz. Bunlar olmadığı sürece 1, 3, 5, 6 yargı reformu
paketi de yapsak bunlardan bir sonuç alma imkânı yoktur. Unutmayalım
ki hukuk devletinin ön şartı yargının
bağımsızlığıdır.
Değerli milletvekilleri,
sağlıklı işleyen bir demokrasi ancak özgür bireylerle ve
ideal hukuk sistemiyle kurulabilir. Devlet gücünün tek bir kişide veya
grupta toplanması, tarihteki örnekleri gibi, zaman içinde o kişilerde
güç zehirlenmesine yol açarak yanlış kararlar almalarına neden
olmakta ve bu da acı sonuçlar doğurmaktadır. Çağdaş
demokrasiler, güç zehirlenmesini seçilmişlerin görev sürelerini
sınırlama, kuvvetler ayrılığı, hesap verme
zorunluluğu, denge ve kontrol sistemleriyle çözümlemişlerdir. Bu
önlemleri almayan demokratik sistemlerin acı sonucu ise milletin, kendi
norm ve düşüncelerini dayatan ve her şeyin sahibi olduğunu
zanneden kötü yöneticilerin eline düşmesidir. Demokrasi, yönetenlerin
yetkilerini sınırlayan, vatandaşların keyfî yönetimlerin
eline düşmesine engel olan ve muhalefette olanların da
haklarını koruyan sistemdir. Demokratik bir hukuk devletinde adalet
anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz, aynı
zamanda insanların hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için
karşılarına çıkan engelleri kaldırır,
fırsatların kapılarını açar yani toplumsal
gelişimin de önünü açar.
Peki, bir devlet, adaleti nasıl sağlar?
İlk önce milletinin adalete olan inancını koruyarak sağlar,
sonrasında bireyin ve kamunun vicdanının sesini duyarak
sağlar ve en son olarak da bu sesi hem yasalarla hem de kurumlarla
gözeterek sağlar. Bu üç aşamanın her biri, devlet-millet-adalet
ilişkisinin sağlamlığı için çok önemlidir
arkadaşlar. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk Bir
memlekette adalet olmazsa o memlekette anarşi var demektir, orada hükûmet
yok demektir. sözleriyle adaletin önemini en doğru ve net bir
şekilde ortaya koymuştur.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiyede cevabını
aradığımız üç önemli soru var: Memleketimizde adalet var
mı? Memleketimizde hukuk var mı? Memleketimizde hakkı koruyan
var mı? Maalesef, bugün bu sorulara vereceğimiz tek kelimelik bir
cevap var: Yok.
Ben buradan, yüce Meclisin kürsüsünden
kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaş almışıyla
tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum: Çoğu gitti, azı
kaldı diyorum; demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin tam ve
kâmil uygulandığı günlere az kaldı diyorum; gençlerimizin
geleceklerine umutla bakacakları günlere az kaldı diyorum;
üniversitelerin, işsizliği dört yıl öteleyen kurumlar olmaktan
çıkacağı günlere az kaldı diyorum; vatandaşın
güvenliğine dair kaygılarının son bulacağı
günlere az kaldı diyorum. Hülasa, milletimizle el ele, kol kola hep
beraber ülkemizin geleceğini inşa edeceğimiz günlere az
kaldı diyorum.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 1 önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
13üncü maddesiyle 1512 sayılı Kanunun 162nci maddesine eklenmesi
öngörülen fıkrada geçen noterler de ibaresinden sonra gelmek üzere
kusuru varsa ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Metanet Çulhaoğlu Hayrettin
Nuhoğlu Ayhan
Altıntaş
Adana İstanbul Ankara
Yavuz
Ağıralioğlu Ayhan
Erel
İstanbul Aksaray
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MAHMUT ATİLLA
KAYA (İzmir) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Hâkimler ve Savcılar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerinde partim İYİ Parti
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 13üncü maddeyle,
taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlenmesinden
dolayı oluşan zarardan noterlerin sorumlu olacağı, bu
zararın devlet tarafından ödenmesi hâlinde, devletin, sözleşmeyi
düzenleyen notere rücu edeceği hüküm altına
alınmıştır. Notere karşı açılacak davalar,
tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülecektir. Türk Medeni
Kanununun 1007nci maddesinde tapu sicilinin tutulmasından doğan
bütün zararlardan devletin sorumlu olacağı, devletin ancak
zararın doğmasında kusuru olan görevlilere rücu edeceği
hükmü bulunmaktadır. Komisyon görüşmelerinde, teklif metninde
öngörülen değişiklikle, noterler açısından da aynı
şekilde kusur sorumluluğunun esas alınması gerektiğini
belirttik fakat bu görüşümüz dikkate alınmayarak vermiş
olduğumuz önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; noterlerle yaptığımız görüşmeler
neticesinde noterlerimizin taleplerini aynen iletiyorum: 9uncu madde her ne
kadar bugün Genel Kurula inmediyse de ileriki zamanda ineceğini
düşünerek, teklifin 9uncu maddesinin çıkış amacı
boş noterliklerinin doldurulmasına yönelik olduğu için 178 adet
dolmayan münhal ve muhdes noterlik bulunmakta olup, Türkiye Noterler
Birliğine süre verildiğinde, kısa zamanda odalarımızla
beraber yapacağımız çalışmayla boş kalan noterliklerimizin
ihtisas alanlarını değiştirerek, iş yapabilme
kapasitesini yüksek yerlere taşıyarak sorunu çözebiliriz. Teklifteki
noterlerin sorumluluğunun, tapu memurunun sorumluluğu gibi kusurlu
sorumluluğa dönüştürülmesi gerekir. Mesela, aynı binadaki 1 numaralı
dairenin satışı tapu memuru huzurunda, 2 numaralı dairenin
satışı noter huzurunda gerçekleştiğinde noterin
ağırlaştırılmış kusursuz sorumluluğa
tabi olması Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır. Taşınmaz satışlarında
noterlerin sorumluluğunun Medeni Kanununun 1007nci maddesinde yer alan
tapu memurunun sorumluluğuyla aynı olması gerekmektedir.
Noterlere ilişkin düzenlemelerin yürürlük tarihinin 1 Temmuz 2023 olarak
belirlenmesi, hazırlıklarımızı tamamlayabilmemiz ve
sorunsuz bir geçiş sağlayabilmemiz için önemlidir.
61/A maddesindeki 492 sayılı Kanunun tapu
harçlarına ilişkin hükümleri ve gerekli harcı tamamen almadan
işlem yapan noterler hakkında aynı kanunun 128 inci maddesi
hükmü uygulanır. hükmü de noter harçlarını düzenleyen Harçlar
Kanununun ikinci kısım hükümlerine aykırıdır. Zira,
noter harçlarıyla ilgili düzenlemeler 38 ile 47nci maddeleri
arasında yer almaktayken 128inci madde de Gerekli harçları tamamen
almadan işlem yapan memurlar harcın ödenmesinden mükellefler ile
müteselsilen sorumludurlar. denilmektedir. Oysa, Harçlar Kanununun
40ıncı maddesi Noter harçlarını, harca mevzu olan
işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle
mükelleftirler. şeklindedir. Harçlar Kanununun hükümler
çatışmasına yol açacak bir düzenlemedir.
Taşınmaz satış
sözleşmelerinin sadece noterler tarafından imzalanabilmesi gerek
vekâlet döneminde gerekse noterlik işlemlerinin ifası
sırasında kamu hizmetlerinin aksamasına neden olacaktır.
Vazgeçme hakkının kalkması özellikle üçüncü sınıf
noterlerin mağduriyetine yol açacaktır. Vazgeçme hakkını
kullanan az sayıda noter bulunmaktadır.
Pazar günü az sayılı işlem
yapıldığı dikkate alınarak sadece cumartesi günü nöbet
tutulması konusunda noterlerin talebi de vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; adalet sadece yargıda değil her alanda
olmalıdır diyorum. Mesela, devletimiz sosyal devlet ilkesi
gereğince yoksul vatandaşlarımızın doğal gaz
tüketimlerinin bir kısmını karşılarken, doğal gaz
kullanılmayan kırsaldaki vatandaşlarımızın
mutfağında, banyosunda kullandığı tüp gazlar hususunda
da bir düzenleme yaparak bu vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYHAN EREL (Devamla)
giderilmesi hem sosyal
devlet anlayışına hem de Anayasadaki eşitlik ilkesine
uygun olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifnin 14üncü
maddesiyle 1512 sayılı Noterlik Kanununa eklenen GEÇİCİ
MADDE 21in ikinci fıkrasının son cümlesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeynel
Emre Uğur
Bayraktutan Nihat
Yeşil
İstanbul Artvin Ankara
Polat
Şaroğlu Ali
Keven
Tunceli Yozgat
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MAHMUT ATİLLA
KAYA (İzmir) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Artvin
Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan.
Buyurunuz Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
1512 sayılı Noterlik Kanunundaki en
önemli düzenlemelerden bir tanesi bu. Bütün noterleri ilgilendiren, noterlerin
şahsi sorumluluğunu, bir anlamda noterlik mesleğini tehlikeye
düşüren bir düzenleme. Bu nedir? Burada şöyle bir düzenleme
getiriliyor: Bunun olumlu tarafı şu: Noterlere tapuda satış
ve satış sözleşmesine ilişkin yetki veriliyor, bir anlamda
bir problem yok gibi gözüküyor ama esas problem bunun arkasından geliyor.
Burada şöyle bir durum var: Tapuda işlem yapan tapu memurlarına
ilişkin düzenleme yapılıyorken, çok açık bir şekilde
onları herhangi bir sıkıntıya sokmadan bir kusur
sorumluluğu mevcut iken ne yazık ki noterlerle alakalı bu
düzenleme göz ardı ediliyor değerli arkadaşlarım. 1512
sayılı Noterlik Kanununun 162nci maddesinde noterlerin kusursuz
sorumluluğuna ilişkin açık hükümler var. Hüküm aynen şöyle
ifade ediyor: Noterler, bir işin yapılmamasından veya
hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş
olanlara karşı sorumludurlar. Bu, hukukta açık bir şekilde
kusursuz sorumluluğu ifade ediyor, genel bir hüküm; 1512 sayılı
Noterlik Kanununda böyle bir hüküm var. Bunun yanında, Medeni Kanunun
1007nci maddesinde, tapu sicil memurlarının yaptığı
işlemlerden doğan zararın kusurları oranında onlara
rücu edeceğine, onların hakkında sorumluluk doğuracağına
ilişkin açık hüküm var. Şimdi şöyle düşünün
değerli arkadaşlarım: 2 tane kurum var, siz 2 kuruma da
aynı işlemi yapmaya ilişkin bir yetki veriyorsunuz; bir tarafta
tapu sicil müdürlükleri, bir tarafta noterlikler. Anayasanın 10uncu
maddesi gayet açık bir hüküm içeriyor. O da nedir? Eşitlik ilkesi.
Yani bir anlamda, noter de kamu görevlisi, tapu sicil memuru da kamu görevlisi;
bunlar açısından, bunların içinde bulundukları statü
açısından hiçbir eksiklik yok ama kanun koyucuyu, buraya bu
düzenlemeyi getirenler hangi saikle hareket ederek, bu teklifi buraya
getiriyorken hangi amaçla hareket ederek bunu getirmişler? Tapu sicil
memurları bu hususta düzenleme yapıyorken herhangi bir eksiklik
çıkarsa sorumluluklarının gereği olarak sorumlulukları
ölçüsünde cezalandırırlar. denilmesine rağmen Bunu tazminle
yükümlü olmalıdırlar. denilmesine rağmen ne yazık ki
aynı düzenleme noterlerle alakalı değil. Noterlerle alakalı
düzenleme aynen şöyle: Taşınmaz satış
sözleşmesinden dolayı oluşan zararlardan noterler sorumludur.
diyor. Bunun Türkçesi şu değerli arkadaşlarım: Kusursuz
sorumluluktur, noterler bütün işlemlerden dolayı sorumludurlar. Bu
konuya uzak olanlar, bu mesleği bilmeyenler belki anlamayabilirler; bu,
şu demek değerli arkadaşlarım
Şimdi şu var:
Özellikle büyükşehirlerde büyük işlemler yapılıyor. Küçük
işlemler için belki bu çok hayati önem taşıyor olmayabilir ama
gayrimenkul satışlarının yoğun olduğu
İstanbul, Ankara, İzmir gibi inanılmaz miktarların
olduğu yerlerde, -Allah göstermesin- bir noter eksik işlem
yaptığı zaman, değerli arkadaşlarım, bunun
altından bunun yedi göbeği bile bunu kurtaramaz; hiçbir şekilde
bunun kurtulması mümkün değildir. O nedenle diyorlar ki: Kusur varsa
sorumluluk da olmalıdır. Ama noterin kusursuz bir şekilde
sorumlu olmasını anlatmak, onlara, bu mesleğe bunu anlatmak
mümkün değil. Yani 2 ayrı meslek grubu; biraz önce de ifade
ettiğim gibi bir yerde noterler var, bir yerde tapu sicil memurları
var. Kanun koyucu bu düzenlemeyi getiriyorken neye göre yapmış?
Şimdi, bir tartışma var
aramızda; bir bölüm arkadaşlarımız diyorlar ki: Efendim,
bu kusursuz sorumluluk değildir. Noterler kusurları oranında
yargılanırlar. Ben bu istifhamı ortadan kaldırmak
açısından, gerekirse Sayın Komisyon Başkanının
bir açıklama yapmasını istiyorum. Eğer kanun koyucu Biz
burada kusursuz sorumluluk bağlamından hareket etmiyoruz, sadece
kusur varsa buradan hareket ediyoruz. diyorsa söyleyecek bir lafımız
yoktur; olması gereken de budur. Yani siz kamu görevlisini
İki
ayağını düşünün; bir ayağındaki tapu sicil
memurunun yaptığı işlemde kusur varken
yargılıyorsunuz, orada kusursuz sorumluluk yok ama öbür taraftaki
notere diyorsunuz ki: Hayır efendim, ben sana çifte standart
uygulayacağım. Anayasanın 10uncu maddesini çöpe
atıyorum. Böyle bir anlayış Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır değerli
arkadaşlarım. Bu şu demektir: Devlet kendi noterine yani en çok
güvenmiş olduğu, mührünü vermiş olduğu Benim en
güvendiğim memurum. dediği notere güvenmiyor değerli
arkadaşlarım. Tapu sicil memuruna güveniyor ama notere güvenmiyor. Bu
nasıl anlayıştır, ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Bütün noterlere -bakın, Türkiye'de şu anda 2 bine yakın noter
var- hepsine tek tek sorun, deyin ki: Bu uygulama doğru mudur? Bir
Allah'ın kulu Evet. derse benim bu konuşmamı unutun, çöpe
atın değerli arkadaşlarım.
Bakın, böyle bir infial var. Bu düzenleme niye
gelmiştir, kim getirmiştir, hangi saikle getirmiştir, hangi kamu
yararı vardır, bu kamu yararına göre niye bu düzenleme buraya
getirilmiştir; anlamak mümkün değildir. Burada noterlerin görevlerini
yapmalarını ciddi anlamda engelleyecek bir mağduriyet durumu söz
konusudur, Türkiye'deki bütün noterler bu hatanın düzeltilmesini
istiyorlar. Bu, yanlıştır; bu teklifin içerisindeki en büyük
saatli bombalardan bir tanesi de budur değerli arkadaşlarım.
Şunu diyebilirsiniz: Efendim, noterlere biz satış yetkisini
vermeyelim. O kolaycılık, onu zaten vermemişsiniz ama
veriyorken bari kamunun bütün kurallarını, kamudaki bütün görevlilere
eşit şekilde uygulayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Tapu sicil memuruna ne diyorsanız notere de
aynısını deyin, tapu sicil memuruna hangi işlemi
yapıyorsanız notere de aynısını yapın veya tam
tersi noter hakkında hangi işlemi yapıyorsanız tapu sicil
memuruna da aynısını yapın; eşitlik ilkesinin
gereği bu değil midir değerli arkadaşlarım? Devlet 2
memuru hakkında, devlet 2 kamu görevlisi hakkında hangi saikle böyle
bir yol ayrımında, böyle bir ayrım içerisinde hareket ediyor?
Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi Sayın
Başkan veya Komisyon üyeleri, teklifi getirenler Bu konuda kusursuz
sorumluluk değil, kusura dayanan bir sorumluluk var. diyorlarsa da
açıkça ifade etsinler. Yoksa yarın bir gün uygulamada, tekrar tekrar
söylüyorum, görev yapacak noter bulamayacaksınız, noterler
yaşları geldiği zaman emekli olacaklardır. Eğer bu
düzenlemeyle bunu amaçlıyorsanız başarılı
olacaksınızdır. Hiçbir noter bu şekildeki bir mali
yükümlülüğün altına girmez, bu şekildeki bir tehlikede görev
yapmayı da sürdürmez diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İlhami
Özcan Aygun Murat
Emir Kani Beko
Tekirdağ Ankara İzmir
Alpay
Antmen Rafet
Zeybek Zeynel Emre
Mersin Antalya İstanbul
Özgür
Ceylan
Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Sayın Murat Emir.
Buyurunuz Sayın Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, tırnak içerisinde reform
adını verdiğiniz ama içi boş bir yargı paketiyle
karşımızdasınız; bu, altıncısı. 2019da
büyük iddialarla adaleti yerlerde süründürdüğünüzü siz de kabul ederek bir
Yargı Reformu Stratejisi Belgesi açıkladınız. Bu belgenin
en önemli maddelerinden biri de coğrafi teminattı çünkü
yargıçları dilediğinizce oradan oraya savurduğunuzu
biliyordunuz, yargıçların bağımsız karar
veremediği apaçık ortadaydı ve dediniz ki: Biz reform
yapacağız ve coğrafi teminat getireceğiz. Yargıçlar
karar verirken aynen 138inci maddede olduğu gibi, gerektirdiği gibi
bağımsız davranacaklar. gibi bir iddiayla
çıktınız ama hâlâ getirmediniz. Her pakette geliyoruz buraya,
soruyoruz: Niye yok coğrafi teminat? Çünkü siz, yargıçlar
sarayın ağzının içine baksın istiyorsunuz. Bakın,
Nazi döneminde de böyleydi; Nazi yargıçları Führer ne düşünür
acaba bu yargılamada? diye düşünsün, ona göre karar versin
isterlerdi, bunu söylerlerdi. Siz de istiyorsunuz ki yargıçlar saraya
baksın, saray ne istiyorsa onu söylesin, o kararı versin.
Gezi davası yargıcı
Niye sürdünüz?
Hangi gerekçeyle sürdünüz? 2020de beraat etmiş sanıklara daha sonra
müebbet veren bir mahkemeden bahsediyoruz ve şerh düşen hâkim de
diyor ki: Hukuka aykırı delillerle bu karar kurulamaz. Siz o
kararı değiştireceğinize, o şerhin arkasında
duracağınıza o yargıcı sürmeyi tercih ediyorsunuz ve
sonuçta da adaleti katlediyorsunuz. Mesela Kaşıkçı davası,
burada defalarca söylendi, Türkiyeyi ayaklar altına alan bir davadır
bu ve o mahkemeye, o davada, o karara şerh koyan yargıcı
Maraşa sürdünüz ve o hâkime hanım şu anda istifa etmeyi
düşünüyor. Niye biliyor musunuz, o hâkime hanımın suçu ne
biliyor musunuz? Sizin bilmediğiniz kavramları söylüyor, diyor ki:
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında böyle bir cinayetin işlenmesi
Türkiyenin onur ve saygınlığına büyük bir
saldırıdır.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) - Maraş
mahrumiyet bölgesi mi, herkesin gelmek istediği yer.
MURAT EMİR (Devamla) Onur ve
saygınlık deyince siz ne anlıyorsunuz? Bugün ne
anladığınızı anladık. Ve diyor ki: Bu
dosyanın Suudi Arabistana geri verilmesi sanığın, kendi
davasında hâkim olmasıdır. Doğru değil mi?
Bakın, sanığa siz de biliyorsunuz sanık olduğunu,
defalarca söylediniz- dosyayı gönderdiniz, sanığı kendi
davasının hâkimi yaptınız. Utanacağınız
yerde, Suudi Arabistan Prensiyle geçen akşam cümbüş yaptınız,
eğlence yaptınız, yemek yediniz, kucak kucağa oldunuz;
utanmalısınız bundan ve bugün uçağa kadar
uğurladınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Türkiyeye diz çöktüremezsiniz ama siz Suudi Arabistan Veliaht Prensi önünde
diz çöktünüz, bir katilin önünde diz çöktünüz; bundan da yüzünüz kızarmıyor
ama siz hâkimle hesaplaşma yoluna gidiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Çok ayıp ya!
MURAT EMİR (Devamla) - Bakın, Özgür
Özelin Hulusi Akarla davası. Hulusi Akarın tazminat talebini
reddeden bölge adliye mahkemesi hâkimini Ankara mahkemesi hâkimi yaptınız;
daha bundan açık bir şey olur mu?
Ters örnek yok mu? Ters örnek de var tabii ki. Sizin
bütün tetikçiliğinizi yapan, Gezi davasında, Enis Berberoğlu
davasında Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan, Canan
Kaftancıoğluna dokuz yıl önceki tweetlerinden dolayı
ceza veren hâkimi Adalet Bakan Yardımcısı yaptınız.
Şu mesajı veriyorsunuz siz yargıya: Bizim sözümüzü dinlerseniz,
sarayı mutlu ederseniz, bu davalarda tetikçilik yaparsanız -yani bir
önceki Zekeriya Öz gibi yaparsanız- siz yükseltilirsiniz, bakan
yardımcısı bile olursunuz, milletvekili olursunuz, her şey
olursunuz ama eğer sarayın istemediği bir kararı verecek
olursanız kendinizi sürülmüş bulursunuz. Sizin yargı
anlayışınız budur. Hâlâ yirmi yıllık
iktidarınızda yargıyla oynamaktan vazgeçmediniz ama şunu
unutmayın: Ölçüsünü bozduğunuz kantar gün gelir sizi de tartar. En
çok sizin adalete ihtiyacınız olacak ve içinizden gelebilenler olursa
-ki çoğunuzun gelemeyeceğini biliyoruz- gelip burada adalet diye
konuşacaksınız ama bunları hatırlatacağız.
ARZU AYDIN (Bolu) Buna sen mi karar veriyorsun?
Millet kararını veriyor. Ona da mı karar veriyorsun?
MURAT EMİR (Devamla) Son söz olarak şunu
da söyleyeyim arkadaşlar: Suudi Arabistan dosyayı istediğinde
Cumhurbaşkanı ne demişti? Dosyayı, delilleri gönderelim de
onları da yok edin. Siz milleti, insanları enayi mi zannediyorsunuz?
demişti. Ben son söz olarak Enayi kim? sorusunu buraya
bırakıyorum, gelin, cevaplayın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Ayıp, ayıp!
MURAT EMİR (Ankara) Ayıp sizin. Bir tane
yanlış varsa çık söyle!
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) Ayıp!
MURAT EMİR (Ankara) Yanlış varsa
söyle!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Enayi menayi, ne
o öyle? Ayıp!
MURAT EMİR (Ankara) Cumhurbaşkanı
söyledi.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Herkes
sıfatını söyler Başkan ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Oylayayım maddeyi ondan sonra
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Tunç.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Ankara Milletvekili Murat Emirin
339 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesi üzerinde
verilen önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, biraz önce hatibin üslubunu tasvip etmemiz mümkün
değil. Yargı bağımsızdır, yargı
kararları elbette ki eleştirilebilir ancak yargı
kararlarını yine yargı içerisinde düzeltilebilecek mekanizmalar
vardır. Bu anlamda, istinaf, temyiz, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru
Tüm bunları, şu geçtiğimiz on-on beş
yıllık süreç içerisinde, AK PARTİ iktidarı döneminde ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu yasa yollarını açan bir
iktidarız. Biraz önce, Türkiye Cumhuriyeti devleti
Cumhurbaşkanının diz çöktüğü yönündeki ifadeler kesinlikle
kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hiçbir zaman diz
çökmez; bunu buradan ifade ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Devletler arasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) Türkiye değil, dünya
gördü. Dünya gördü, uçağa el sallayan resim bütün dünyanın
kayıtlarına girdi.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi oradan!
ATİLA SERTEL (İzmir) Boynunu büktü.
MURAT EMİR (Ankara) Üzülüyoruz, sizin
adınıza üzülüyoruz. Türkiye bunu hak etmiyor.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sıfatını
söylüyorsun herhâlde.
ATİLA SERTEL (İzmir) Boynunu büktü,
fotoğraflar var boynunu bükerken.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bahsedilen Cemal
Kaşıkçı dosyasıyla ilgili olarak burada daha önce de
açıklamalarda bulunmuştuk. Cemal Kaşıkçı cinayetinin
aydınlatılmasıyla ilgili olarak, özellikle o diplomatik mekânda
gerçekleştirilen suç unsurlarını, delilleri toplayan ve
kararlılıkla toplayan
ATİLA SERTEL (İzmir) Sonra ne oldu?
MURAT EMİR (Ankara) Ve prense yollayan
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
ve bütün dünyanın
şahit olduğu bir soruşturma aşaması
gerçekleşmiştir.
ATİLA SERTEL (İzmir) Sonrası vahim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Efendim, Sayın Grup Başkan
Vekili konuşuyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bu
soruşturmanın neticesinde bir dava açılmıştır,
durma kararı verildikten sonra yabancı mahkeme mahkûmiyet kararları
vermiştir ve süreç içerisinde, Uluslararası Adlî İş
Birliği Kanunu çerçevesi içerisinde de İstanbul Ağır Ceza
Mahkemesi gerekli kararı vermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Bu kararlar üzerinden ve
devletler arası ilişkiler noktasında Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının, Türkiye Cumhuriyeti devletinin diz
çöktüğü anlamında ifadeler kullanılması talihsizliktir
diyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) 60a göre söz talep
ediyorum efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
31.-
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin
Cumhurbaşkanının söylemediği karşı bir
iddiası yoktur. Bu davayla ilgili, Kaşıkçı davasıyla
ilgili Cumhurbaşkanı aynen şöyle ifade etmiştir: Biz bu
davanın belgelerini Suudi Arabistan'a verecek kadar enayi değiliz. Bu
belgeleri oraya verirsek belgeler karartılır. demiştir. Bunu
biz söylemedik, Cumhuriyet Halk Partisi söylemedi, bunu Cumhurbaşkanı
söyledi. Şimdi, durum böyleyken bu sözün üstüne eğer kalkıp da,
bu dava götürülüp de Suudi Arabistan'a teslim ediliyorsa bunda iyi niyet
görmüyoruz, bunun doğru olmadığını düşünüyoruz.
Bunu arkadaşımız en net biçimde eleştiriyor,
eleştirmekte de haklı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Şimdi ikinci bir
konuya gelelim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; burada bulunan milletvekili arkadaşlarım kan
parası ne demek, çok iyi bilirler. Türkiye'yi ziyaret eden Suudi Prens,
Kaşıkçı'nın ailesini ve çocuklarını
çağırarak kan parası ödediler. Yani ölümü kabullendirdiler, Biz
öldürdük. dediler, kan parası budur. Cinayeti işleyen taraf,
karşı tarafa kan parası öder. Şimdi, durum bu kadar netken,
bu kadar açıkken bu dava dosyasının Suudi Arabistan'a
gönderiliyor olmasına muhalefetin ne demesini bekliyor iktidar, anlamak
mümkün değil. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 339) (Devam)
BAŞKAN 16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İlhami
Özcan Aygun Kani Beko
Zeynel Emre
Tekirdağ İzmir İstanbul
Özgür
Ceylan Rafet
Zeybek Alpay Antmen
Çanakkale
Antalya Mersin
İsmail
Atakan Ünver
Karaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MAHMUT ATİLLA
KAYA (İzmir) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Karaman
Milletvekili Sayın İsmail Atakan Ünver.
Buyurunuz Sayın Ünver. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifi 30 Mayıs
2019da AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından
açıklanan Yargı Reformu Stratejisi Belgesinden sonra
getirdiğiniz altıncı paket. Bugün Türkiyede adalet o günkü
durumundan daha iyi değil, hatta daha kötü. 6 tane paket
getirmişsiniz ama yargının ve adaletin içinde bulunduğu
durum ortada. O zaman siz bu paketleri niye getirdiniz veya niye
getiriyorsunuz? Hâkimler Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyorsa hatta
uymayanlar ödüllendiriliyorsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları yargı makamları nezdinde bile hiçbir anlam ifade
etmiyorsa, ülkeyi yöneten irade için Anayasa bir kitapçık olmaktan öte bir
değer taşımıyorsa, bakanlar pişkin pişkin Siz
yıkın, yargı arkadan gelsin. diyebiliyorsa ve sizden hiçbir
tepki görmüyorsa neyin reformundan bahsediyorsunuz? Bu anlayışla 6
değil, 66 paket bile getirseniz bir arpa boyu yol alamazsınız.
Hukuk bizim istediğimiz gibi olsun.
anlayışı doğru değildir. Hukuk, güçlülerin ya da
üstünlerin korunduğu bir disiplin değildir; sade vatandaşı,
güçsüzü güçlüye karşı, üstünlere karşı koruyan bir
disiplin, tutunacak tek daldır. Evrensel hukuktan kopmuş, demokrasi
iddiasından vazgeçmiş, demokrasiyi sadece seçimlerde az ya da çok oy
almaya indirgemiş, manipüle edilmiş seçimlerle devlet gücünü eline
geçirmiş, mutlu azınlığın tahakkümündeki yargı
eliyle askıya alınmış özgürlüklerin kavgasını
verenlerin susturulmaya çalışıldığı bir Türkiye
fotoğrafı içinde siz ne anlatırsanız anlatın kimseyi
ikna edemezsiniz.
Bazı davalarda sanıkları
kafanızda mahkûm etmişsiniz. Sizin düşünceniz
dışında bir karar çıkınca, mesela sanıklar beraat
edince ya da tutuklulukları kaldırılınca ne kendi koyduğunuz
kanunları ne de hukuku tanıyorsunuz. Fincancı dükkânına
girmiş fil gibi siz de adalet dükkânına bodoslama dalıyor ve ne
hak ne hukuk ne de vicdan bırakıyor; hukuku, adaleti, vicdanı,
hepsini darmadağın ediyorsunuz. Size yapılan somut
eleştirilere de Bizden öncekiler de şu zamanda şunu
yapmıştı. diye savunma geliştiriyorsunuz. Sizden öncekiler
velev ki kötüydü, bu millet sizi Kendinizden öncekilerle kötülükte
yarışın. diye mi yetkilendirdi, yoksa kendisine umutlu, iyi bir
gelecek hazırlamanız için mi? Yirmi yıldır
iktidarsınız, hâlâ Geçmişte şu olmuştu, bu
olmuştu. diyorsunuz, bırakın bu boş lafları,
yaptıklarınıza bakın.
Tek merkezden yönetilen bir koronuz var; içinde
siyasetçisi, gazetecisi, televizyoncusu, gazetesi, televizyonu, trolleri var;
işaret geldi mi hep bir ağızdan aynı şeyi söylüyorlar
ama söylenenler gerçekler değil sizin uydurmalarınız. FETÖ de
böyle yapardı, önüne engel gördüklerini önce kamuoyunda linç eder,
itibarsızlaştırır sonra düzmece mahkemelerde, sözde
savcıların hazırladığı iddianamelerle, sözde
hâkimlerin kararlarıyla mahkûm ettirirdi. Bugün bazı davalara
bakınca sanki karşımızda FETÖ yargısı
varmış duygusuna kapılmamak elde değil. Türkiye'de
yargının temel sorunu bağımsızlığının
olmamasıdır. Siz yargı
bağımsızlığı denilince her mahkeme birbirinden bağımsız,
kendi başına olsun denildiğini mi anlıyorsunuz?
Mahkemelerde alt üst mahkeme ilişkisi yoktur. mu diye anlıyorsunuz?
Alt mahkemeler Anayasa Mahkemesini, AİHM'i tanımıyor, böyle yargı
olur mu? İçinizden birisi çıkıp Bu böyle olmaz. demiyor, diyemiyor.
Bir hukukçu olarak isyan ediyorum, sizin içinizde de hukuk fakültesi
mezunları var, olur mu böyle şey? Adalet Bakanına sesleniyorum:
Adaletin olmadığı yerde Adalet Bakanına da gerek yoktur. Ya
ülkedeki bu gidişata müdahale ediniz ya da fuzuli işgal yapmayınız.
Adalet, 6 harfin bir araya gelmesiyle oluşmuş alelade bir sözcük
değildir; adalet, sözlüklerde yer alan milyonlarca sözcükten herhangi biri
de değildir; adalet, saraylarla mana kazanmış bir sözcük de değildir.
Adalet anlamını vicdanlarda bulur, vicdanı olmayanın
adaleti de olmaz ya da kim ki adaletsizlik yapıyor, bilin ki onda vicdan
da yoktur. Yirmi yıldır ülkeyi tek başınıza
yönetiyorsunuz. Gidin, aynaya bir bakın ve kendinize sorun, hiç adaletsizlik
yapmış mısınız? Yapmadık. diyebiliyor musunuz?
Diyemezsiniz. Mesela, FETÖ elebaşısıyla fotoğraf
çekilmiş kişiler bakan, bakan yardımcısı olurken yani
FETÖ'yle fotoğraf çekilmiş olmak yüksek mahfillerde âdeta makbul bir
referans olarak görülürken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla)
yıllar önceki bir tweeti yüzünden insanları
tutuklattırıp cezalandırmak, işinden atmak,
kazanılmış seçimi iptal ettirmek, açık kanun hükmüne
rağmen mühürsüz oy zarfları ve pusulalarını geçerli saydırtmak
hangi vicdana, hangi adalete sığar? Bu soruya vicdani bir cevap
verebilecek olanınız var mı? Siz göz göre göre, bile isteye o
kadar çok adaletsizlik yaptınız ki devriiktidarınız hukukun
katledildiği, adaletin yok edildiği yıllar olarak
hafızalara kazındı bile; hayrını görün.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde 1 önerge vardır,
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 339 sıra
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19uncu
maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
İlhami
Özcan Aygun Kani Beko Rafet Zeybek
Tekirdağ İzmir Antalya
Zeynel
Emre Alpay Antmen Özgür Ceylan
İstanbul Mersin Çanakkale
Abdurrahman
Tutdere
Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MAHMUT ATİLLA
KAYA (İzmir) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurunuz Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurul saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin 19uncu
maddesi üzerine söz aldım. Teklifin 19uncu maddesinde, Türk Ceza
Kanununun 237nci maddesindeki cezaların artırılmasına
ilişkin bir düzenleme var. Tabii, bu 237nci maddede ne var? Özellikle fiyatları
etkileme suçu düzenleniyor. Nereden icap etti, buradaki cezaları
artırmaya niye iktidar acaba ihtiyaç duydu? Bu soruyu sormakta yarar
görüyorum. Bu kanun maddesi 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş, aradan
on beş yıl geçmiş hiçbir gün bu iktidarın aklına bu
cezaları artırmak gelmemiş ancak bugün ne hikmetse buradaki
cezaları artırma gereği duymuş.
Tabii, iktidar özellikle buradaki, Türkiyedeki
ekonomik kriz nedeniyle, enflasyon nedeniyle hızla yükselen fiyatları
kontrol etmek için yine cezai müeyyidelere başvurmuş, yine polisiye
tedbirlere başvurmuş. Peki, bu kanun teklifinde bu cezaları
artırmakla -iktidara sesleniyorum- sizler fiyatları kontrol
edebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Türkiyedeki fiyatlar, hızla
yükselen fiyatlar bu cezanın düşüklüğünden mi
kaynaklanıyor? Hayır. Türkiyede eğer bugün adan zye her
şeye zam geliyorsa sebebi belli. Sebebi, Türkiyenin içinde bulunduğu
derin ekonomik kriz, sizin iktidarınızın beceriksizliği ve
yüksek enflasyon.
Peki, siz bu yüksek enflasyonu, bu
vatandaşı canından bezdiren hayat
pahalılığını önlemek için tedbir
alacağınıza ne yapıyorsunuz? Ceza Kanunundaki cezayı
artırarak vatandaşları cezalandırmaya
çalışıyorsunuz. Şimdi size soruyorum: Bugün, özellikle,
tarımdaki girdi fiyatlarının, mazotun, ilacın pahalı
olmasından dolayı un fiyatlarına zam gelmişse, elektrik
fiyatlarına zam gelmişse, bir fırıncı ekmeğe zam
yapmışsa fırıncı mı suçlu yoksa bu zamları
yağdıran iktidar mı suçlu? Tabii ki iktidar suçlu. Yine, bir
pastaneci hızla artan şeker fiyatlarından dolayı eğer
tatlı fiyatlarını artırıyorsa burada kim suçlu?
Buradan bu ülkenin şeker fabrikalarını satan, Türkiye'yi
ithalatçı bir tarım politikasıyla yöneten siz sorumlusunuz.
Dolayısıyla, bu yükselen fiyatlardan ve bu fiyatları kontrol
edememekten kaynaklı bir ceza varsa bu cezayı ödeyecek olan
sizlersiniz, sizin bu cezayı ödemeniz lazım. Ancak onun da zamanı
gelecek.
Değerli milletvekilleri, iktidar, Anadolu'da,
Türkiye'nin dört bir yanında özellikle yaşanan hayat
pahalılığı konusunda şikâyetçi olan, sesini yükselten,
fiyatlara tepkisini koyan, iktidarın beceriksizliğini dile getiren,
iktidarın ekonomideki basiretsizliğinin maskesini düşüren
insanları bu şekilde kontrol etmeye çalışıyor. Geçen
yıllarda da yaptınız, hatırlıyoruz hepimiz; patates
terör örgütleri yarattınız, domates terör örgütleri
yarattınız; zabıtalarınızı, polislerinizi
marketlere, kasaplara gönderdiniz. Ne oldu? Değişen bir şey oldu
mu? Fiyatları durdurabildiniz mi? Durduramadınız çünkü
fiyatları yükselten sizin beceriksizliğinizdir; sizin bu ülkenin
başına getirdiğiniz kontrolsüz, ne olduğu belirsiz olan
ucube sisteminizdir. Hukuku yok eden, denetimi yok eden, ülkenin
kaynaklarını çarçur eden bu anlayışınızdır.
Fiyatları dengelemek istiyorsanız, sabit tutmak istiyorsanız
yapacağınız bazı işler var. Nedir? İsrafı
önleyeceksiniz, hukuku egemen kılacaksınız. Bu milletin çarçur
ettiğiniz 128 milyar dolarının hesabını vereceksiniz.
Siz bu hesabı verirseniz ancak Türkiye'ye güven gelir, fiyatlara istikrar
gelir. Bunun dışında, bunu yapmadan cezaları
artırarak, Ceza Kanununda değişiklikler yaparak bir ülke
ekonomisini düzeltemez. Ekonominin düzelmesi üretimle mümkün olacaktır;
ekonominin düzelmesi, fiyatlardaki istikrar, bu ülkedeki hukuk
güvenliğiyle mümkün olacaktır. Siz bunları yapmıyorsunuz,
işin her zaman olduğu gibi zorlu kısmına kaçıyorsunuz;
vatandaşları ezmeye, susturmaya, sopayla terbiye etmeye
çalışıyorsunuz. Sizin bu düzenlemenizle hiçbir şekilde
fiyatlar yerinde durmayacak. Vatandaşlarımız,
esnaflarımız maalesef sizin kötü yönetiminizden dolayı her gün
etiketleri değiştirmekten bıkmış durumdalar. Ancak,
onun da zamanı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Şimdi, siz bu
cezalarla fiyatları kontrol edeceğinizi düşünüyorsunuz ancak bu
mümkün olmayacak. Ben sizlere şunu açıkça söylüyorum ve sizlere
açıkça çağrı yapıyorum: Siz fiyatlardan esnafı,
kasabı, manavı sorumlu tutarak, bunları hapse atarak bu
işten kurtulamazsınız. Zamanı gelecek, sandık gelecek;
o gün geldiğinde esnaf, manav, kasap, Türkiyenin dört bir yanından
bütün insanlarımız sizi cezalandıracaklardır, sizin bu
hapis dayatmanıza en güzel cevabı vereceklerdir. Halkımız
sizi sandıkta cezalandıracak, Allah da sizi cezalandıracak; bu
ülkenin çocuklarını işsiz bırakan, yoksul bırakan,
şu anda pahalılıkla, zamlarla baş başa bırakan
sizin iktidarınızı da cezalandıracak. Allah da sizi
cezalandıracak, Allahın kulları da sizi sandıkta
cezalandıracak ve gönderecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.22
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah
ERDOĞMUŞ
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Necati
TIĞLI (Giresun)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 24, 25 ve 26 Haziran 2022 Cuma,
Cumartesi ve Pazar günleri toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No: 78 23/6/2022
Danışma Kurulunun 23/6/2022 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantıda, Genel Kurulun daha önce
haftalık çalışma günlerinin dışında
çalışılmasına karar verilen 24, 25 ve 26 Haziran 2022 Cuma,
Cumartesi ve Pazar günleri toplanmaması önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Süreyya
Sadi Bilgiç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Yılmaz
Tunç Engin
Özkoç
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Hakkı
Saruhan Oluç Muhammed
Levent Bülbül
Halkların
Demokratik Partisi Grubu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İYİ
Parti Grubu
Başkan
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
VIII.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) ve Adalet Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 339) (Devam)
BAŞKAN - 339 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon yerinde.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
İç Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun
rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer kişiye beşer dakika
söz vereceğim.
Lehte Çorum Milletvekili Sayın Oğuzhan
Kaya.
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 339 sıra sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Yıkılmasın diye devlet, bölünmesin
diye millet canlarını veren şehitlerimizi rahmetle, minnetle
anıyorum; şehitlerimizin ailelerine ve milletimize de
başsağlığı diliyorum.
23 maddeden oluşan bu kanun teklifiyle 10
kanunda değişiklik yapıyoruz; hâkim, savcı
adaylığı müessesesini kaldırıp yerine hâkim,
savcı yardımcılığı müessesesini getiriyoruz.
Yine, noterlerle ilgili düzenlemede noterlere tapu
işlemi yapma yetkisi veriyoruz. Yine, stokçulara verilen cezaların
alt sınırını artırıyoruz ve hâkim,
savcıların birinci sınıfa ayrılmasına
ilişkin düzenlemeler
Yine, Danıştay ve Yargıtay
kurullarına ilişkin düzenlemeleri yerine getiriyoruz.
Ben, kanun teklifinin bu aşamaya gelmesinde
katkısı bulunan teklif sahiplerine, Adalet Komisyonu üyelerine,
Başkanına ve siyasi parti gruplarımıza teşekkür
ediyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyor, oyumuzun renginin
lehte olacağını belirtiyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Sakarya Milletvekili Sayın
Engin Özkoç.
Buyurunuz Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bulunan milletvekilleri yasama görevini yapıyorlar yani yasa
çıkartıyorlar. Çıkartılan yasalardaki hassasiyetimiz
yasaların uygulanıp uygulanmamasıyla ilgilidir. Yasaları
biz çıkartıyoruz fakat bu yasalar uygulanıyor mu?
Bakın, şurada gösterdiğim kişi
başkentte silah kaçakçılığı, uyuşturucu
satıcılığı, örgüt yöneticiliği yapan Serkan Tosundur.
Operasyonda yakalandı Serkan Tosun; üstelik de bu operasyonu yapan Ankara
Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele ekipleri, dört aylık takibin sonucunda
örgüt lideri Serkan Tosunu yakaladı. Yakaladığında
arabasında ne buldu? Uyuşturucu buldu. Başka ne buldu?
Kullanılması yasak mühimmat buldu. Serkan Tosun mahkemeye sevk
edildi. Peki, arkadaşlar, tutuklandı mı? Hayır,
tutuklanmadı, serbest bırakıldı. Arkasından, serbest
bırakıldıktan sonra Serkan Tosun gitti, E.Ö. adındaki bir
vatandaşa Beni sen şikâyet ettin, şikâyetini geri al! dedi.
E.Ö. Ben şikâyetimi geri almıyorum çünkü sen bu işi
yaptın, ben adalete götürdüm. dedi; Serkan Tosun da çıkarttı
pompalı tüfeği, bu arkadaşı vurdu. Vurduktan sonra Serkan
Tosun tekrar mahkemeye çıkartıldı. Ne oldu Serkan Tosun'a?
Serkan Tosun tekrar mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki insanlar adalete nasıl güvenecekler?
Gelelim ikinci konuya. Sezgin Baran Korkmaz. Sezgin
Baran Korkmaz, suçuyla ilgili kara para akladığı gerekçesiyle kırmızı
bültenle aranmaya başlandı. Türkiye Cumhuriyeti'nde mahkemeler,
Sezgin Baran Korkmaz'ın mal varlığına el koydular, yurt
dışına çıkma yasağı getirdiler; aynı
mahkemeler, aradan bir ay geçmeden bu sefer mal varlığına
koydukları yasağı kaldırdılar, yurt
dışına çıkma yasağını da
kaldırdılar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu,
İçişleri Komisyonunda aynen şöyle dedi... O kişiyle o gece
buluştunuz mu? diye sorulunca Evet, buluştuk. Biz büyük bir
belayı defettik devletin bütün birimleriyle beraber yani yargıyla
beraber. Sezgin Baran Korkmazla yurt dışına çıkmadan bir
gece önce görüştüm ve yurt dışına kaçtı, bunu biz
yaptık. dedi. Bunu Süleyman Soylu -kayıtlarda var söyledikleri,
olduğu gibi kayıtlara geçti- kendi ağzıyla söyledi.
Şimdi, bir İçişleri Bakanı bunu yapıyor. Hasan
Yılmaz, bu mahkemeleri geri çekiyor ve ondan sonra tekrar bu mahkemelerde
-Sezgin Baran Korkmaz yurt dışına kaçtıktan sonra- ona yurt
dışına çıkma yasağı gibi komik bir kararı
koyduruyorsa Türkiye Cumhuriyeti'nde artık adalete güven kalmamıştır.
Yargıyla gelen kararların bizim nezdimizde herhangi bir
geçerliliği yoktur. O yüzden diyoruz ki değerli
arkadaşlarım: Suudi Arabistanla ilgili söylediğimiz şey
çok nettir, Suudi Arabistan Prensi, buraya gelip de
Cumhurbaşkanını ziyaret eden Prens, Suudi Arabistanda
Kaçıkçının yakınlarını, çocuklarını ve
oğlunu çağırarak kan parası ödemiştir. Kan parası
ödediyse bu Onun katili benim, sana da kan parası ödüyorum."
demektir.
Şimdi, katil olduğunu açıklayan bir
kişiyi ta havaalanına kadar Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanının uğurluyor olması, Türkiye
Cumhuriyetine itibarsızlık kazandırır, itibar
kazandırmaz. İşte tüm bu yönetim anlayışından
dolayı bu kanuna ret veriyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Tunç...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yabancı adli
makamlarla ilgili olarak, kan parası olarak ifade edilen hususun Türkiye
Cumhuriyeti devletiyle bir alakası yoktur.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Buyurunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne alakası var?
Türkiyede de kan parasının bazı geleneklerde olduğunu
gayet iyi biliyorlar, kan parasının ne demek olduğu da gayet iyi
biliyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yabancı ülkedeki
tazminat...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Burada sufle yoluyla
yapılan konuşmalar doğru değil çünkü yanıltır
Grup Başkan Vekillerini.
BAŞKAN Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kaya ve 93 Milletvekilinin Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 269
Kabul
: 226
Ret
: 43(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
İshak
Gazel Necati
Tığlı
Kütahya Giresun
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizdeki iş
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince kanun teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 28 Haziran 2022 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.49