TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
110uncu
Birleşim
30 Haziran
2022 Perşembe
(TBMM
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili İmam
Taşçıerin, Diyarbakırın sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 2 Temmuz
Sivas Madımak olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcanın,
Muğlaya ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, AKPnin ek
bütçe yapmak zorunda kalmasına ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Genel
Kurulda görüşülecek olan kanun teklifleriyle ilgili önerilerine
ilişkin açıklaması
3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın,
71 askerî öğrencinin tahliye edilmesine ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili Bayram
Yılmazkayanın, İçişleri Bakan
Yardımcısının Meclis İnsan Hakları Komisyonunda
Suriyeli mültecilerle ilgili verdiği bilgiye ilişkin
açıklaması
5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Halk
Bankası personelinin yeşil pasaport sorununa ilişkin
açıklaması
6.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 3600 ek
gösterge düzenlemesine ilişkin açıklaması
7.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, girdi maliyetlerinin yükselmesi sonucunda kanola
çiftçisinin yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
8.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal
Fendoğlunun, Malatya Medik Barajına ilişkin
açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, görüşmeleri tamamlanan ek bütçeye ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
ülkemizde de ilk maymun çiçeği vakasının tespit edildiğine
ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın,
Türkiyenin NATOda imzaladığı mutabakat metnine ilişkin
açıklaması
12.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, 3600 ek
gösterge düzenlemesine ilişkin açıklaması
13.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün, Aydının
Efeler ilçesi Ovaeymir Mahallesinde 26 Haziran Pazar akşamı
yaşanan olaya ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın,
Finlandiya ve İsveçin NATO üyeliği konusunda Türkiyenin
isteklerinin kabul edilmiş olmasına ilişkin açıklaması
15.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, 3600
ek gösterge düzenlemesine ilişkin açıklaması
16.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Merzifon 1
No.lu Aile Sağlık Merkezi hizmet binası inşaatına
ilişkin açıklaması
17.- Şırnak Milletvekili Hüseyin
Kaçmazın, halk arasında karınca olarak adlandırılan
vatandaşların son zamanlarda Habur Gümrük Kapısında
yaşadıkları mağduriyete ilişkin açıklaması
18.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın,
Bursanın Gemlik ilçesindeki yerli otomobil fabrikasının
ulaşım yolunun maliyetine ilişkin açıklaması
19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin stat sorununa ilişkin açıklaması
20.- Nevşehir Milletvekili Faruk
Sarıaslanın, 3600 ek gösterge düzenlemesine ilişkin
açıklaması
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
Koruyucu Aile Gününe ilişkin açıklaması
22.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent
Karahocagilin, 2022 yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin
lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği
çalışmalara ilişkin açıklaması
23.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, fındık üreticisinin üretim
maliyetlerini karışlamakta zorlanmasına ilişkin
açıklaması
24.- Ankara Milletvekili Zeynep
Yıldızın, Uluslararası Uydu Yarışmasında
dereceye giren öğrenci ve danışman hocaları tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
25.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan
Aygunun, gıda enflasyonunun ülkenin en büyük belası olduğuna
ilişkin açıklaması
26.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun,
iktidarın AKPye neden kırgınsınız? diye
yaptırdığı ankete ilişkin açıklaması
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, ekonominin âdeta bir deney tahtası hâlinde devam
etmesine, Gazeteci Abdurrahman Göke verilen hapis cezasına, 84
yaşındaki Mehmet Emin Özkanın tutukluluk hâlinin devam
etmesine, infaz yakma uygulamasına, cezaevlerinin bir işkencehaneye
dönüşmesine ve ODTÜde araştırma görevlileri Sibel
Bekiroğlu ve Mehmet Mutlunun Rektörlük tarafından açığa
alınmasına ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın,
dün gece yarısı Meclisten geçen ikinci bütçeye ilişkin
açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın,
Genel Kurul gündeminde bulunan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülen kanun teklifine ve kısa süre içerisinde toplumun
beklediği adımları atacaklarına ilişkin
açıklaması
30.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın,
Amasya Milletvekili Hasan Çilezin İYİ Parti grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman
Tutderenin, Sivas katliamının yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Türk Silahlı Kuvvetlerini yöneten Genelkurmay Başkanlarının
emeklilik yaşına ilişkin açıklaması
33.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, AKP
iktidarının ayrıştırmacı politikalarını
şehit ve gazilere de uygulamaya devam etmesine ilişkin
açıklaması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Muğla
Milletvekili Yelda Erol Gökcanın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Amasya
Milletvekili Hasan Çilezin İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Anayasa Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2001)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Adalet Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2002)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dışişleri Komisyonunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi
(3/2003)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2004)
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Çevre Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne
ilişkin tezkeresi (3/2005)
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair
talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2006)
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/2007)
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dijital Mecralar Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/2008)
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2009)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili
Bedri Yaşar ve arkadaşları tarafından, tarımsal sulama
yapılan araziler için YEDAŞ tarafından getirilen her tarla için
ayrı bir elektrik sayacı bağlanması ve abonelik
uygulaması ile bunun yanında başlatılması planlanan
aylık fatura ödemelerinin çiftçilerimiz, üreticilerimiz ve tarımsal üretim
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 29/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Abdullah
Koç ve arkadaşları tarafından, iklim krizine ve yanlış
çevre politikalarına bağlı olarak ülkemizde meydana gelen sel ve
benzeri doğal afetlerin önlenmesi amacıyla 29/6/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Seyit Torun ve
arkadaşları tarafından, belediyelerin mali
sorunlarının araştırılarak bu sorunlara
karşı kapsamlı çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla
22/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/6268) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30
Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 345 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına alınması ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 30 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde
345 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ve 345
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Bursa Milletvekili Refik Özen ve 67
Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4498) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 343)
2.- İzmir Milletvekili Hamza Dağ ve 11
Milletvekilinin Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4528) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 345)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 343) Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin oylaması
30 Haziran 2022 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Diyarbakırın
sorunları hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili İmam
Taşçıere ait.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıerin,
Diyarbakırın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakırın
sorunları için söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
On iki bin yıllık tarihi geçmişi
olan, onlarca medeniyete beşiklik yapmış olan Diyarbakır bu
döneme kadar yani AKP dönemi öncesine kadar farklı dillerin, farklı
kültürlerin iç içe yaşadığı; cami, kilise, havranın
yan yana kurulduğu bir kültür ve medeniyet şehri. Cumhuriyetle
beraber ismi değişen, önce Diyar-ı Bekr, sonra Diyarbakır
olan Diyarbakırın cumhuriyetten önceki ve tarih boyunca isimlerinin
arasında en önde yer tutan Amid ve Ameddir. Bugün Amed ismi
kullanıldığı zaman iktidar tarafından
saldırıya uğranılmaktadır, hâlbuki on binlerce
yıl bu isim kullanılmıştır.
Yine, tarih boyunca Mezopotamya
uygarlığının merkezi olan ve 1950li yıllara kadar
sanayide, ekonomide gelişkin olan Diyarbakır, 1950den sonra,
maalesef, Türkiye'nin ekonomi alanında -tarım şehri olan Diyarbakır-
tarım alanında, eğitim alanında en son sıralarına
gerilemiş bir durumla karşı karşıya.
Diyarbakır, diğer Kürt illerinde
olduğu gibi, 81 ilin üniversite sınavı sonuçlarında
75lerde. Nedeni ise şu: Ana diliyle eğitim
alınmadığı için. Nüfusunun hemen hemen hepsi Kürt olan Diyarbakır'da
ana dilleriyle eğitim alamadıkları için diğer Kürt
illerinde olduğu gibi üniversite sınavlarında başarı
oranı çok çok düşük ve bu da Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırı. Bir an önce Anayasanın değiştirilerek ana
dille eğitime geçilmesi ve bu eşitsizliğin ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Diyarbakır'a atanan valiler ise hele hele bu
kayyum atamalarından sonra âdeta birer sömürge valisi;
astığı astık, kestiği kestik, AKP il başkanı
görevini gören valiler ve bu valilerin yolsuzluklarına, bu valilerin
rüşvetlerine de hiç kimse Dur! demiyor, bunun durması için de bir
çaba sarf edilmiyor.
Mahkemeye konu olmuş olan basit bir olayı
anlatacağım: Vali, -Diyarbakır Valisi ve kayyumu olan-
Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza reisi dâhil olmak
üzere, yargının bir kısmının da içinde yer
aldığı kişi başına 50-60 milyon civarında
bir paranın kuyumcuya kaptırıldığını hepimiz
biliyoruz ve bu, mahkemelerde şu anda görülen davaların içinde. Vali
kendi sorunlarıyla ilgilenmekten şehrin sorunlarıyla ilgilenmeye
vakit bulamamış ki Diyarbakırda toplu ulaşım içler
acısı. Kayyum valilerinden önce raylı sisteme geçmek
açısından projeler yapıldı ama maalesef raylı sisteme
hâlen geçilemedi. Nüfusu 2 milyonun üstünde olan bir şehirde ve aynı
zamanda bölgenin metropolü olan bir şehirde şu anda raylı sistem
yok ve onun için hiçbir çalışma da yok.
Eğitim alanında sınıf
mevcutları 50-60 civarı; bu, normal liselerde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Ama her yere
açılan bir imam-hatipte ise öğrenci nüfusu, sınıf
mevcutları 8-10 civarında olmasına rağmen, bunlar hâlen
açılmaya devam ediliyor.
Yine, sağlıkta, Türkiye'nin her
tarafında ve Kürt illerinin her yerinde olduğu gibi kuyruklar
alabildiğine fazla, üç aydan, beş aydan önce bazı randevular
alınamıyor ve bu da bir türlü giderilemiyor. Bizim tasvip
etmediğimiz, HDPnin tasvip etmediği şehir hastanelerinin bir
tanesi de Diyarbakırda kurulmak istendi, altı aydır
inşaatı yarım bırakılıp terk edilmiş bir
durumda; sağlık da o şekilde devam ediyor.
Yine, valiler, iş insanlarına
sıkıntı yaratıyor ve Niye beni tebriğe gelmediniz,
niye benimle diyaloğunuz yok? gibi söylemlerle onları tehdit ediyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gökçel...
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçelin, AKPnin ek bütçe
yapmak zorunda kalmasına ilişkin açıklaması
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
AKP, hesabı tutturamıyor, 2022
yılı bütçesini delik deşik etti, altıncı ayında
ek bütçe yapmak zorunda kaldı. Ek bütçe dediler, biz de Bu bütçede
tarıma, hayvancılığa, köylüye ne var? diye baktık.
Maalesef ek bütçede tarıma yer yok; çiftçi borçları rekor
kırmış, cumhuriyet tarihinin zirvesine çıkmış,
çiftçinin, köylünün borcu AKPnin umurunda değil. Ama çiftçimiz merak
etmesin, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun
size sözüdür: İktidara geleceğiz, bir hafta içinde çiftçilerin
Tarım Kredi Kooperatiflerine, özel bankalara, Ziraat Bankasına olan
borçlarının faizlerini sileceğiz, çiftçi borçlarını
yapılandıracağız, çiftçimize derin bir nefes
aldıracağız.
Teşekkür ederim Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, 2 Temmuz Sivas
Madımak olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz,
2 Temmuz Sivas Madımak olayları hakkında söz isteyen, Sivas
Milletvekili Semiha Ekinciye ait.
Buyurun Semiha Hanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri ve ekranları
başında bizleri izleyen saygıdeğer
vatandaşlarımız; hepinizi saygılarımla ve muhabbetle
selamlıyorum.
Tarihimizde hiç kimsenin tasvip etmediği
acı bir olayın, bu topraklarda yaşayan her insanın
yüreğini yakan Madımak olaylarının yıldönümüne
yaklaşmaktayız. Her yıl Yıldızelinin Banaz köyünde
yapılan etkinliklerin, o yıl, Sivas Valisi Ahmet Karabilginin
Başkanı olduğu komitede şehir merkezinde düzenlenmesine
karar verilmişti. Bundan tam yirmi dokuz yıl önce, 2 Temmuz 1993
tarihinde ben Sivasta yaşıyordum. Sizlerden o gün Sivasta olan var
mı? Yok, sanmam.
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Canlı
tanığıyım.
SEMİHA EKİNCİ (Devamla) Sivasta 2
Temmuz 1993 tarihinde sahnelenen bu acı verici olay hepimizi derinden
yaraladı, acısını hâlâ taptaze yaşıyoruz. 2
Temmuz Madımak olaylarında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, aile yakınlarına ve
sevenlerine başsağlığı diliyorum. Bu olayları
tezgâhlayan sinsi güçleri şiddetle ve nefretle kınıyorum.
Sivası ve Sivaslıları sorgulamadan
önce tanımak gerekir. Sivas, Selçuklunun kalbi, Osmanlının
vicdanı, cumhuriyetimizin aklı, 108 gün boyunca Millî Mücadelemizin
başkentliğini üstlenmiş, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve
silah arkadaşlarına ev sahipliği yapan, Peygamber Efendimizin
sancaktarı Abdulvahabi Gazinin, ozanların piri Pir Sultan
Abdalın, Âşık Ruhsatinin, Âşık Veyselin, Muzaffer
Sarısözenin ve şehit lider Muhsin Yazıcıoğlunun
doğduğu, Anadolumuzun güzide ve köklü şehirlerinden biridir.
Köyümüzden, kentimizden, neresinden olursak olalım Selçukluyu,
Osmanlıyı, cumhuriyeti kavramadan Sivaslı olamayız çünkü
Sivas, kadim medeniyetlerimizin tam ortasında, âdeta tarihe köprü
olmuş bir şehrimizdir. Dolayısıyla, tarihî
hafızası güçlü, kültürü zengin, her türlü birikimi yüksek bir
ilimizdir.
Sultan şehrimiz Sivas tarihi boyunca birçok
medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Asla Sivas ve
Sivaslılara mal edilmesi mümkün olmayan 2 Temmuz 1993te yaşanan
provokasyonlar neticesinde sultan şehrimizde meydana gelen Madımak
olayları Türkiyede tüm kesimlerin üzerinde ittifak ettiği
şekliyle, karanlık birtakım odakların planlı
provokasyonlarından başka bir şey değildir. Bunun için
komplo teorilerine de hiç gerek yok, her şey ortadadır. Bu olaylarda
hedef Türkiye'nin iç barışıydı, Anadolunun bir arada
yaşama dokusunu bozmaktı. Bozulamadığı gün sinsi
odaklar karanlık senaryolarını sahneleyerek hain mihraklar
tırnağı etten ayırmak istediler;
farklılıklarımızı istismar etmek suretiyle, yüzlerce
yıllık kardeşliğimizi kanla, gözyaşıyla
sınamak istediler.
O günden bugün tam yirmi dokuz yıl geçti.
Anadolu keder ve kader birliğinin adıdır. Bu topraklar birlikte
yaşama modellerinin en güzel örneği olmuştur. Sünnisi Alevisi,
bizler birlikte yaşamış, kız almış, kız
vermişizdir. Bu birlikteliğimizi çekemeyenler bu
birlikteliğimizi bozmayı defalarca denediler; Maraşta
denediler, Çorumda denediler, Sivasta denediler, Gezi olaylarında
denediler, en son da 15 Temmuzda denediler ama başaramadılar,
başaramayacaklar. Çünkü bu milletin hamurunu Hazreti Mevlânalar, Yunus
Emreler, Hacı Bektaş Veliler yoğurmuştur. Bu hamuru
ayrıştırmaya hiçbir karanlık odağın gücü
yetmeyecektir. Doğarken farklı doğmadık. diyen,
Madımak olaylarında hayatını kaybeden Muhlis Akarsu gibi,
Ne var ise sende, bende/Aynı varlık her bedende/Yarın mezara
girende/Sen toksun da ben aç mıyım diyen Âşık Veysel gibi,
Gel, gel/Ne olursan ol/Yine gel diyen Hazreti Mevlâna gibi. Türkiye
Cumhuriyeti olarak tüm renklerimizle bir bütünüz. Anadolunun özeti de
Türkiye'nin özeti de budur; aynı dertlerle dertlenmiş, aynı
mutlulukları paylaşmışızdır; Kerbelâda susuz
kalmış, Çanakkalede yedi düvele karşı omuz omuza mücadele
etmişiz, ülkemizin birliği için verdiğimiz şehitlerimizi ay
yıldızlı bayrağımıza sarmış, aynı
toprağa yan yana defnetmişiz. Hiçbir güç hiçbir acı birlik ve
beraberliğimizi bozamayacaktır. Bu olayı hatırladıkça
daima kardeşliğimizi hatırlayacağız, birbirimize her
zamankinden daha sıkı sarılacağız. Hünkâr Hacı
Bektaş Velinin dediği gibi Daima bir olacağız, iri
olacağız, diri olacağız. Madımak olaylarını
bize yaşatanlara vereceğimiz en güzel cevap budur.
Çocuklarımıza miras olarak kardeşliğimizi bırakacağız.
Sultan şehir Sivasımızın bu konudaki duruşu gayet net
ve ortadadır. Sivaslılar olarak biz birlikten yanayız,
kardeşlikten yanayız, birliğimizi ve beraberliğimizi daha
ileri taşımak için hep birlikte çalışacağız ve
başaracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun tamamlayın.
SEMİHA EKİNCİ (Devamla) Bir kez
daha 2 Temmuz Madımak olaylarında ve 5 Temmuz Başbağlar
katliamında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum; bu
olayları tezgâhlayan sinsi güçleri şiddet ve nefretle
kınıyorum. Ayrıca, gelecek hafta idrak edeceğimiz Kurban
Bayramının da vatanımıza, milletimize, tüm
vatandaşlarımıza hayırlar getirmesini diliyorum.
Bugün, Sivas adına 2 güzel sonuç aldık.
2022 LYS sınavında 2 Türkiye 1inciliği oldu; birisi, Sivas Zeki
Hayran İmam-Hatip Ortaokulundan hafız öğrencimiz Reyyan Duman;
bir diğer kardeşimiz de, Ayşe Zümra Aksu. Her ikisini de tebrik
ediyorum, gözlerinden öpüyorum, öğrencilerin ailelerini tebrik ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz
Muğla hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Yelda Erol
Gökcana aittir.
Buyurunuz.
3.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcanın,
Muğlaya ilişkin gündem dışı konuşması
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP'li Muğla Büyükşehir
Belediye Başkanlığının Datça'da restore ettiğini
sandığı tarihî cami hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi, aziz milletimizi ve kıymetli
hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçtiğimiz hafta Marmaris'te
çıkan orman yangını için yeryüzü cenneti Muğla'mıza ve
hepimize geçmiş olsun diyorum. Orman yangını sürecindeki ilgi ve
destekleri için başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'a, Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Vahit
Kirişci'ye, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu'ya,
Orman Genel Müdürlüğü ve personeline, AFAD'a, tüm STK'lere ve canla
başla çalışan tüm gönüllülerimize hemşehrilerimiz
adına teşekkür ediyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Belediyeni unuttun.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla kamuoyunu yakından
ilgilendiren ve ulusal basında da tartışılan Datça
Cumalı Mahallesi'nde yedi yüz yıllık tarihî Çeşmeköy Cami
maalesef restorasyon adı altında âdeta yıkılıp
yeniden yapılmıştır. İşte Datça Çeşmeköy
Camisi, yedi yüz yıllık tarihî bir cami. İş bilmez CHP'li
Muğla Büyükşehir Belediyesi tarihsel mirasımıza,
kültürümüze ve emanete ihanet etmiştir. Onaylı restorasyon projesine
uymamış, bambaşka bir yapı yapmıştır.
İşte yıl 2022, caminin son hâli, sıva
yapılmış ve beyaza boyanmıştır.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) -
Mimarı görse ağlar, ağlar!
SEYİT TORUN (Ordu) Anıtlar
Yüksek Kurulundan izin alındı, öyle olsaydı yapamazdı.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Bence siz bir
araştırın.
SEYİT TORUN (Ordu) - Anıtlar Yüksek Kurulu
size bağlı.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Restorasyon, işin
ehli insanlarca ve bu bilince sahip kurumlarca yapılması gereken bir
çalışmadır. Bu yüzdendir ki restorasyon yapılırken çok
dikkat edilmeli ve aslına sadık kalınmalıdır. Yüzlerce
hatta binlerce yıl ayakta kalmayı başarabilmiş tarihî
eserler restorasyon adı altında âdeta kılık
değiştirilebiliyor. İşte, Muğla kamuoyu ve Türkiye
basını bunu nereden öğrendi? CHP'li Muğla Büyükşehir
Belediye Başkanı Sayın Osman Gürün resmî Twitter hesabından
şu şekilde paylaştı: Böyleydi, böyle oldu. dedi.
Bakın, öncesi ve sonrası; işte, CHP'nin restorasyon
anlayışı; işte, CHP'nin vizyonsuzluğu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEYİT TORUN (Ordu)
Yıktırsaydınız, yıktırsaydınız;
yaptırmasaydınız.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Sünger
Bobları unutmadık.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Yedi yüz
yıllık Çeşmeköy Camisinde yapılan restorasyon
çalışması da, maalesef, buna kötü bir örnektir; camimizin tarihî
duvarlarının sıvanarak beyaza boyandığını
görüyoruz.
SEYİT TORUN (Ordu) Anıtlar Yüksek Kurulu
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) CHP'li Muğla
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Osman Gürün kendi zevkine
göre bir cami yaptırmış sanırım, ancak kendilerine
Hayırlı olsun. diyemeyeceğim.
Restorasyonla ilgili olarak Kültür ve Turizm
Bakanlığımızla görüştük, Bakanlık bu konuyla
ilgili bir çalışma yaptı ve rapor hazırladı.
Bakanlık raporuna göre, Datça ilçesi Cumalı Mahallesinde
korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak
tescilli mezarlık ve cami bulunmakta. Mülkiyeti Muğla Büyükşehir
Belediyesine ait olduğu için restorasyonu da Muğla Belediyesi
tarafından yapılmaktadır. Ancak camide, onaylı restorasyon
tadilat projesine uygun çalışma yapılmamış, projeden
farklı olarak Alaturka kiremit parçası baskılı sıva
kalıntıları korunarak tamamlanacaktır. taahhüdüne
uyulmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Camilere kurban
olasınız. Üsküdardaki camileri sattınız ya! Üsküdarda 3
tane cami sattınız. Camiye kurban olasınız. Caminin
üstünden siyaset yapıyorsunuz.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Caminin
çatısında kiriş sayılarının fazla olarak
yapıldığı
MAHMUT TANAL (İstanbul) Oy kaybediyorsunuz;
camiye sarılıyorsunuz; oy kaybediyorsunuz, camiye
sarılıyorsunuz...
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla)
caminin ön
cephesindeki kemerlerin biçimlerinin farklı uygulandığı
görülmüştür. Yapılan onaylı restorasyon projesinden farklı
uygulamalar Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulunun yapacağı ilk toplantıda gündemde
değerlendirilecektir. Görüldüğü gibi tamamıyla keyfî ve
sorumsuzca yapılan bir restorasyonla karşı
karşıyayız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anıtlar Yüksek
Kurulu iktidarınıza bağlı. Anıtlar Yüksek Kurulunun
denetiminde yapıldı, niye yalan söylüyorsunuz ki? Vallahi ya!
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Tarihî eserlerimize,
camilerimize de biz sahip çıkacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz diyoruz ki: Tarihî miras
babanızın malı değil, üzerinde istediğiniz gibi
oynayamazsınız. Bu hakkı nereden alıyorsunuz? Bir camiyi
bile restore edemeyip bozanlar bir de ülkeyi yönetmeye talip oluyorlar. Hadi
oradan!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizi ne din
kurtarır artık ne camiler kurtarır. Dine de ihanet ettiniz,
camilere de ihanet ettiniz vallahi ya!
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Siz restorasyon
değil, heykel yapmaya gidin. Emin olun, sağduyulu CHPli seçmenler de
sizin bu anlayışınızdan ve tavrınızdan oldukça
rahatsızlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onun için
yıllardır kazanamıyorsunuz.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla)
Cumhurbaşkanımız Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın da dediği gibi: CHP bu
anlayışla 3 koyun bile güdemez. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Siz böyle yanlışlar yapmaya
devam edin, Muğla Büyükşehirde gidiş gününüz
yaklaşıyor, gidiyor gitmekte olan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Koyun güttüğünüz
için dolar 17 liraya çıktı, değil mi? Koyun güttüğünüz için
mazot 30 liraya çıktı, değil mi? Koyun güttüğünüz için
benzin 27 liraya çıktı, değil mi?
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Gidiyor gitmekte olan!
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Kıymetli
hemşehrilerimiz, bize inanmaya ve güvenmeye devam etsinler. Bizler bu
sürecin takipçisi olacağız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Koyun gütmekle
milletvekili bir arada olur mu? Gidin, koyun güdün siz.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Bu bilgiler
ışığında Gazi Meclisimizi, aziz milletimizi ve
Muğlalı hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum,
kalın sağlıcakla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) O sahilleri kime
peşkeş çektiniz sahilleri? O sahili kime peşkeş çektiniz?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Kimseye çekmedik,
kimseye. O yüzden mi geliyorsunuz Fethiyeye tatile?
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Tanal, Grup Başkan
Vekilimiz söz istiyor.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Seyit
Torun cevap versin efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Torun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Muğla Milletvekili
Yelda Erol Gökcanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SEYİT TORUN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli Meclis üyeleri; tabii, sayın hatip burada yapılan bir
restorasyonla ilgili eleştirilerini dile getirdi ama tabii, bu
eleştirileri
Nereden o kaynağı aldı, bilgiyi aldı
bilmiyorum. Bir kere bu tescilli bir bina. Tescilli binalarda Anıtlar
Yüksek Kurulundan olurunu almadan çivisini dahi değiştiremezsiniz,
amacının dışında asla yapamazsınız.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Projeye uygun yapmamış, projeye uymamış Büyükşehir.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Projeye uygun
değil.
SEYİT TORUN (Devamla) Muğla
Büyükşehir Belediyesi Muğlada bunun gibi birçok eseri restore
ettirdi, birçok tarihî eseri Muğlanın hizmetine, ülkemizin hizmetine
sundu. Bugüne kadar
O sizin elinizdeki belki farklı.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Osman Gürünün
resmî Twitter hesabı
SEYİT TORUN (Devamla) - Efendim, kurum size
ait, Anıtlar Yüksek Kurulunda siz yetkilisiniz niye müdahale
etmemişler?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Projeye uygun
yapılmamış, projeye uyulmamış.
TACETTİN BAYIR (İzmir) Üç yıl önce
izin alınmış, üç yıl önce.
SEYİT TORUN (Devamla) Şimdi, bakın,
burada sadece bir algı yönetimi var, mavi boncuk bulduk gibi yani biz
burada bir şey bulduk, bunun üzerinden acaba Muğla Büyükşehir
Belediyesini nasıl etkileriz
Onun gibi yüzlerce eseri var Muğla
Büyükşehirin, yüzlerce.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Aslına uygun
yapın.
SEYİT TORUN (Devamla) Ya, efendim, kamu sizin
elinizde, vali sizin valiniz.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Aslına uygun
yapın!
SEYİT TORUN (Devamla) Yani bütün kamu kurumları
sizde. Niye değiştirmedin?
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Kim yaptı kim? Büyükşehir yapmadı mı kardeşim?
Yanlış yapmış, kabul edin.
SEYİT TORUN (Devamla) Geçin o işleri,
geçin.
Siz şimdi yapılan hizmetlerden
rahatsızlığınızı
Orada güzel bir eser ortaya
koyuldu, son derece güzel bir eser ortaya koyuldu, acaba biz ne yaparız,
onun çabası içindeyiz ama geçin o işleri.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Yanlışı bir kere de kabul edin. Bir kere de
yanlışı kabul edin. Ayıp yapmışsınız,
ayıp!
SEYİT TORUN (Devamla) Bu yangında bile
ötekileştirdiniz, bu yangında bile. Burada konuşurken herkese
teşekkür ettiniz ama emeğe saygınız yok, Muğla
Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz orada her türlü katkıyı sundu
ama bir teşekkürü bile çok gördünüz, etmediniz.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Ya, bu camiye mi teşekkür edeceğiz, buna mı edeceğiz?
SEYİT TORUN (Devamla) Beklemiyoruz zaten
sizden bir şey.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Çelebi
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Genel
Kurulda görüşülecek olan kanun teklifleriyle ilgili önerilerine
ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gelen kanunlar hakkında 4 önerimi Genel Kurula
arz ediyorum;
Bir, bugün bedelli ücreti 56 bin 500; yarın, 1
Temmuzda 65 bin lira; bakaya cezası yıllık 9 bin 800 lira, kredi
alacaklar için geri ödemesiyle 97 bin lira. Ek bedel ücreti yıl üzerinden
değil, ay üzerinden düzenlenmelidir. Üç yüz altmış beş güne
bir yıl, üç yüz altmış altı güne iki yıl ceza olmaz ve
düzenleme temmuz zammından muaf tutulmalıdır.
İki, 2015 yılında zaten
intibakları yapılan lise mezunu 2 bin astsubayımız kademe,
derece konusunda kapsam dışı tutulmamalıdır.
Üç, ek maddeyle kronikleşmiş sorunu olan
binbaşılarımıza makam, görev tazminatı verilerek
emekli maaşı haksızlığı giderilmelidir.
Dört, makam tazminatı alamayan polislerimiz lehine
1.200 lira verilmesi güzel ama eksik. Madde TSK, Jandarma, Sahil Güvenlik,
MİT, Emniyet mensupları olarak yeniden düzenlenmelidir diyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karaduman
3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karadumanın, 71
askerî öğrencinin tahliye edilmesine ilişkin açıklaması
ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) Sayın
Başkanım, milletvekili olduğumuz ilk günden bu yana takip
ettiğimiz, suçsuz, günahsız oldukları hâlde müebbet hapis
cezasıyla yıllardır cezaevinde tutulan 71 askeri öğrencinin
tahliye edilmesi vicdanını yitirmeyen herkesi memnun etmiştir.
Bu tahliyeler, umarız ki yıllardır ayaklar altına
alınan hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsenmesi ve adaletin
tecellisi için bir dönüm noktası olur; darısı, suçsuz ve
günahsız diğer öğrencilerin başına. Adil
yargılanma hakkını, siyasi yönlendirme ve baskı
altında olmayan bir hukuk sistemini tesis etmek hepimizin ortak
sorumluluğudur çünkü bir ülkenin yaşanabilir olması adil ve
bağımsız bir yargı sisteminin varlığıyla
mümkündür. Bırakın, adalet yerini bulsun, isterse kıyamet
kopsun.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
4.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
İçişleri Bakan Yardımcısının Meclis İnsan
Hakları Komisyonunda Suriyeli mültecilerle ilgili verdiği bilgiye
ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İçişleri Bakan
Yardımcısının Meclis İnsan Hakları Komisyonuna bilgi
verirken Suriyeli mültecilerden 122 bini kayıp; aradık,
taradık, bulamadık, adreslerine gidip baktık, yoklar.
şeklindeki ifadesi üzerine belki netleşir diye bekledik ama hiçbir
sonuç yok. Hadi, sınırları kevgire çevirdiniz, gelen geçen
giriyor, Suriyelisi, Iraklısı, Afganı. Peki, adama sormazlar
mı, ülkedeki 122 bin kişiyi nasıl kaybedersiniz? 1 kişi
değil, 5 kişi değil, 10 kişi değil. Bu
İçişleri Bakanlığı ne işe yarar? Sadece ülkenin
belediye başkanlarını, siyasileri, genel başkanları,
milletvekillerini mi izler? Kendi vatandaşlarını fişleyeceğine
kaybolan 122 bin yabancının hesabını versin. Bu
yaşanan olay -ilim Gaziantep de dâhil- hem çok büyük bir güvenlik zafiyeti
hem de büyük bir soygunun işareti. Madem, bu kişiler yok, 122 bin
Suriyeliye verilen maaş ve yardımlar nereye gidiyor? Ne ülkenin
sınırlarını koruyabildiniz ne de ülke içindeki
güvenliği sağlayabildiniz. Bu memleket bu kadar sahipsiz mi diyor,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Halk
Bankası personelinin yeşil pasaport sorununa ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
2002 yılında Halk Bankası
özelleştirildiğinde personel, imzalanan sözleşmeyle, 1475
sayılı Yasaya göre çalışmaya devam etti ancak özlük
hakları 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre devam
etti, emekli olduklarında gene devlet memurları maaşına
göre, çalıştıklarını da bu şekilde aldırlar.
Ancak iş yeşil pasaporta geldiğinde on yılını
doldurmuş, 3ün derecenin 6ncı kademesine kadar düşmüş bu
personel maalesef bu yeşil pasaport hakkından yararlanamadı ve
bu kategoride binlerce Halkbank çalışanı var, bize de ulaştılar,
bu konunun Mecliste çözülmesini istiyorlar. Biz de buradan iktidara
sesleniyoruz: Bu arkadaşlarımızı mağdur etmeyelim,
elinizde imkân varken bu sorunu da çözelim diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
6.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, 3600 ek gösterge
düzenlemesine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan, kamu
emekçilerine yönelik ek gösterge konusunu içeren teklif Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşüldü ve kabul edildi. Ne yazık ki milyonlarca
insanın itiraz ettiği düzenlemeyle ilgili önerilerimiz dikkate
alınmadı. İktidarın müjde olarak sunduğu 3600 ek
gösterge değişikliği hayal kırıklığı
yarattı. Kamuda çalışan teknik hizmetler sınıfına
tabi mühendis, mimar ve şehir plancıları bu düzenlemede yok
sayılmıştır. Kamudaki meslektaşlarımızın
üstlendikleri sorumluluk ve ürettikleri hizmetle
karşılaştırılmayacak kadar kötü ekonomik ve sosyal
koşullarla mücadele etmek zorunda kalması ülkemiz için bir
utançtır. Açıklanan rakamlar talepleri karşılamıyor ve
ekonomik olarak yetersizdir. Ülkemizdeki açlık, yoksulluk
sınırları gözetilerek kamu emekçisi mühendis, mimar ve
şehir plancılarının maaşları insanca
yaşanacak bir düzeye yükseltilmeli, 4800, 6400 arasına ek gösterge çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
7.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
girdi maliyetlerinin yükselmesi sonucunda kanola çiftçisinin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Eski Başbakanlardan AKPli Binali
Yıldırım bundan üç ay önce bir Trakya ziyareti yaptı,
üreticilere Ekin kardeşim, ekebildiğiniz kadar ekin, girdiler yüksek
diye düşünmeyin, devletiniz yanınızda. dedi. O bunları
dedikten sonra mazot fiyatları yüzde 200, gübre fiyatları yüzde 300,
ilaç fiyatları yüzde 150 artmasına rağmen, çiftçilerimiz
maliyeti yükselten, gübreyi fazla isteyen kanolayı ektiler. Hafta
başında da kanolada gümrük vergilerini yıl sonuna kadar
sıfırladınız. Şimdi soruyorum: Hem
yanınızdayız, ekin ekebildiğiniz kadar. diyorsunuz hem de
çiftçiyi yalnız bırakıyorsunuz. Çiftçinin maliyeti, ziraat
odaları verilerine göre, ton başına 12 bin lira olmasına
rağmen, şu anda piyasada 11 bin liradan kanola satılıyor
yani bilerek çiftçiyi zarar ettiriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Fendoğlu
8.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlunun,
Malatya Medik Barajına ilişkin açıklaması
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Malatya Medik Barajı, elli yıllık
barajımız olup Yazıhan ve Şahnahandaki tarım
arazilerimizin sulamasında önemli bir yere sahiptir. Bu kapsamda, bu
barajımızın sulama alanıyla ilgili olarak iyileştirme
projesi devam eden Yazıhan Sulaması ve Rehabilitasyonu sonucunda,
Şahnahan, Battalgazi Ovası ve Yazıhan Medik Barajından
sulanan kısım kapalı sisteme dönecektir. Tarım
Bakanlığımızdan çiftçilerimizin bu bölgedeki sulama
sorununun çözülmesi için proje aşamasındaki projelerin
hızlandırılıp yatırım planına
alınmasını çiftçilerimiz adına talep ederiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
görüşmeleri tamamlanan ek bütçeye ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün görüşmelerini
tamamladığımız ek bütçemizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
85 milyona ilave sosyal destek bütçesi diyebileceğimiz
1 trilyon 81 milyar liralık ek bütçenin yaklaşık 650 milyar
lirası memur ve emekli aylıklarında yapılan
artışlara, sosyal güvenlik primlerine, vatandaşın
tükettiği doğal gaz ve elektriği daha ucuza kullanabilmeleri
için fatura desteğine, evde bakım, 65 yaş aylığı
başta olmak üzere sosyal destekler gibi birçok alana kaynak olarak
aktarılacaktır.
Küresel ve bölgesel tüm olumsuz gelişmelere
rağmen, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın güçlü liderliğinde, Türkiye ekonomisi
yatırım, istihdam, üretim ve ihracatla büyümesini güçlü bir
şekilde sürdürürken vatandaşımızı enflasyon
baskısı altında asla ezdirmeyeceğiz diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arkaz
10.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın,
ülkemizde de ilk maymun çiçeği vakasının tespit edildiğine
ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin
Kocanın bu sabah yaptığı açıklamaya göre ülkemizde
ilk maymun çiçeği vakası tespit edilmiştir. Endişelenecek
bir durum yok, maymun çiçeği yeni bir hastalık değildir.
1970lerden beri bazı Afrika ülkelerinde insanlarda görülmektedir. Çiçek
hastalığında olduğu gibi ateş, baş
ağrısı, kas ağrıları, titreme ve
kızarıklık gibi şikâyetleri olanlar mutlaka hekim
kontrolünden geçmelidir. Bu hastalık, solunum yoluyla değil
yakın fiziksel temasla bulaşmaktadır. Hijyen kurallarına,
fiziksel mesafeye ve bağışıklığa dikkat
etmeliyiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, Türkiyenin
NATOda imzaladığı mutabakat metnine ilişkin
açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, dürüst, sözüne
sadık ve güvenilir devlet olmasının yanında siyasi, tarihî,
askerî, kültürel, sosyolojik, coğrafi, diplomatik uluslararası
ilişkiler bakımından önemi haiz, kısacası maddi ve
manevi birçok sebep ihtiva eden bir değer taşımaktadır.
Türkiyenin dış politikadaki gücü NATOda imzalanan mutabakat
metniyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
kararlı duruşu, stratejik aklı ve güçlü liderliğiyle
uluslararası alanda önemli bir diplomatik başarı elde ettik.
Aziz milletimizin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğun
farkında olarak, kadim değerlerimize sahip çıkarak büyük ve
güçlü Türkiyeyi çocuklarımıza emanet bırakmak için
kararlılıkla çalışıyoruz diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Keven
12.- Yozgat Milletvekili Ali Kevenin, 3600 ek gösterge
düzenlemesine ilişkin açıklaması
ALİ KEVEN (Yozgat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çeşitli meslek gruplarına verilmesi
düşünülen 3600 ek göstergeyle ilgili pek çok üniversite mezunu ve
valilikler bünyesinde görev yapan il müdürü, il yazı işleri müdürü,
il sivil toplum ilişkileri müdürü, basın ve halkla ilişkiler
müdürü, il planlama müdürü ve maliye bünyesinde çalışan şeflerin
ek göstergeleri neden 2200 olup 3600 ek gösterge içerisine
alınmamışlardır? Yine, büro iş kolunda
çalışan üniversite mezunu unvanlar, taşra uzmanları,
şube müdürleri yani binlerce kamu çalışanı 3600 ek
göstergeyi alamıyorlar. Devletin valilik kadrolarında görev yapan il
müdürlerinin itibarlarının korunarak hak kaybının
önlenmesi, 3600 ek göstergenin valiliklerde görev yapan il müdürlerine de
verilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla 3600 ek gösterge düzenlemesi
adaletsizliklere yol açmayacak şekilde daha ciddi bir şekilde ele
alınmalıdır diyor, Genel Kurulu selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bülbül
13.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbülün, Aydının
Efeler ilçesi Ovaeymir Mahallesinde 26 Haziran Pazar akşamı
yaşanan olaya ilişkin açıklaması
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insan kültürel bir varlıktır, insanın kültürel
varlığını teşkil eden şey inancı, dili ve
sosyal aktiviteleridir. Bu sosyal aktivitelerden bir tanesi de müzik ve
sanattır. Bakınız, Aydın Efeler ilçesi Ovaeymir
Mahallesinde 26 Haziran Pazar günü akşamı bir düğün salonunda
Kürtçe müzik icra eden Veysi Beltekin düğün salonundan polisler
tarafından gözaltına alınıp götürülmüş ve gece boyunca
gözaltında kaldıktan sonra savcılığın tutuklama
talebiyle hâkimliğe sevk edilmiş ve hâkimlik tarafından
denetimli serbestlikle serbest bırakılmıştır.
Şimdi, bütün Kürt sanatçılar, bütün
muhalif sanatçılar, bütün muhalif siyasetçiler denetimli serbestliğe
dâhil yani AKPnin denetimi ve onun güdümündeki yargının denetimine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çakır
14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, Finlandiya
ve İsveçin NATO üyeliği konusunda Türkiyenin isteklerinin kabul
edilmiş olmasına ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Sayın Başkan,
NATO zirvesinde yaşananlara toplumun her kesiminden farklı
değerlendirmelerin yapıldığına şahit
olmaktayız. Özellikle Finlandiya ve İsveçin NATO üyeliği
konusunda Türkiye'nin isteklerinin kabul edilmiş olmasının
yankıları olumlu ve olumsuz yaklaşımları beraberinde
getirmiştir. İmza altına alınan konuların hâlen
müttefik ülkelerin bazılarınca dikkate alınmadığı
eleştirilmekte, fırsat ele geçmişken çok daha farklı
davranılması gerektiği ifade edilmektedir. Oysa
başından beri bu konuda çekincelerimizi, endişelerimizi
giderecek yaklaşımın gösterilmesini sağlayan bir devlet
bugün kabul edilen bu isteklerin hayata geçirilmesi için de aynı
duruşu ve vakarı gösterebilecek basirettedir. NATOnun, Finlandiya ve
İsveçin resmî açıklamaları bu isteklerdeki
haklılığımızın yanında Türkiye'nin
istediğini aldığını göstermektedir. Bu bir
başlangıç olmalı. Yaşadıklarımız
yarının endişelerini ortadan kaldıracak her
adımın sonuna kadar takipçisi olmak mecburiyetinde olduğumuzu
gösteriyor. Dış politika ayarlarının millî
olmasının ne kadar önemli olduğunu tekrar
hatırlatıyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şevkin
15.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, 3600 ek
gösterge düzenlemesine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Milyonlarca kamu görevlisi ve emeklinin
beklediği 3600 düzenlemesi şube müdürleri ile ilçe müdürü
seviyesindeki kamu görevlilerinin ek gösterge miktarının 2200den
3000e çıkarılıyor olması tepkilere yol açtı. Hâlbuki
Sayın Cumhurbaşkanı bu çalışmanın sadece 4 meslek
grubu için değil, bütün memurları kapsayacak şekilde
yapıldığını belirtmişti. Şube müdürlerinin
beklentisi 3600 ek gösterge ile makam ve görev tazminatıydı. Sadece
ek göstergeyle aylıkları bu durumda 155 lira arttı. Şube
müdürleri, söz verildiği üzere, makam ve görev tazminatıyla birlikte
3600 ek göstergenin verileceği 2 no.lu cetvele eklenmeyi bekliyor. Kanun
teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde bu konunun dikkate alınmasını
yüce Meclisin bilgilerine ve dikkatine sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
16.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Merzifon 1 No.lu
Aile Sağlık Merkezi hizmet binası inşaatına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
Merzifon İlçe Sağlık Müdürlüğü Toplum Sağlık
Merkezi ve Merzifon -6 Hekimli- 1 No.lu Aile Sağlık Merkezi hizmet
binası yıkılmış ve aynı yerde yeni hizmet binası
yapılması için açılan ihale sonucu 15 Ocak 2020 tarihinde
sözleşme imzalanmış ve inşaata
başlanmıştır. İnşaatın bitim tarihi olarak
17 Temmuz 2021 tarihi belirlenmiş ancak bu tarih üzerinden bir yıl
geçmesine rağmen, Merzifon 1 No.lu Aile Sağlık Merkezi hizmet
binası inşaatı bitmediği gibi inşaat
çalışmaları durma noktasında yavaşlamıştır,
ne zaman biteceği ve hizmete gireceği belli değildir. Bu konuda
bilgi de verilmemektedir. İnşaatın bitmemesi nedeniyle 1 No.lu
Aile Sağlığı Merkezine bağlı binlerce
vatandaş mevcut yere çok uzak diş hastanesine gitmek zorunda
kalıyorlar ve mağdur oluyorlar. İnşaatın bir an önce
bitirilip hizmete sokulması konusunda yetkilileri uyarıyor ve
Merzifon halkı adına talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaçmaz
17.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmazın,
halk arasında karınca olarak adlandırılan vatandaşların
son zamanlarda Habur Gümrük Kapısında yaşadıkları
mağduriyete ilişkin açıklaması
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Habur Gümrük Kapısı ve Kürdistan bölgesel
yönetimi arasında günübirlik sınır ticareti yapan ve bölgede
kendilerine karınca şeklinde hitap edilen karınca diye tabir
edilen on binlerce insanı ilgilendiren bir haksızlıkla
karşı karşıya kalıyor yurttaşlarımız.
Bu yurttaşlara niye karınca deniyor diye düşünüyor
olabilirsiniz karınca denmesinin temel sebebi, karınca misali
yazın çalışmazsa kışın aç kalacak ve
hayatını idame ettiremeyecek, toplumun en yoksul, sosyoekonomik
anlamdaki en alt tabakadaki insanlarımız bunlar. Günübirlik giderek,
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde bir ticaret,
sınır ticareti yapmaya çalışıyorlar. Ancak son
dönemlerde pes ettirilmek için beş ile sekiz gün arasında yurt
dışında ve gümrükte toz toprak içinde, insani olmayan
şartlarda bekletilmekle karşı karşıya kalıyorlar.
Buradan bu yurttaşlarımızın taleplerini dile getirmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan
18.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursanın
Gemlik ilçesindeki yerli otomobil fabrikasının ulaşım
yolunun maliyetine ilişkin açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Bursa Gemlik ilçemizde
18 Temmuz 2020 tarihinde inşaatına başlanan yerli otomobil
fabrikasının ulaşım yolu için ilk etapta 53 milyon 813 bin
TLlik ihale yapılmış ve yolun 2021 Ağustosta
tamamlanacağı sözleşmede yer almaktadır. Ancak firma
sözleşmede belirtilen süre içerisinde yol yapımını
tamamlayamamıştır, Karayolları Genel Müdürlüğü
inşaatın tamamlanması için ikmal inşaatı adı
altında ve pazarlık usulüyle 57 milyon 39 bin TLlik yeni bir
sözleşme yapmış ve kamunun kasasından yaklaşık
olarak 111 milyon TL harcanmıştır. Söz konusu yol
inşaatının maliyeti tam 2 katına çıkmış ve
bir kamu zararı oluşmuştur. Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Sayın Karaismailoğlundan konuyla ilgili soru önergemde
yer alan sorulara cevap bekliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin stat sorununa ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Başkan.
Niğde Stadı 1970 yılında
yapıldı, 1987 yılında genişletildi. AKPli yöneticiler
2016 yılında yeni stat müjdesi verdiler. Yeni stat
yapılmadı, 10 Mayıs 2021 tarihinde ise mevcut stat yerine stat
yapılması ihale edildi, Bakan da temel attı. Beş yüz elli
günde stat inşaatı bitecekti, dört yüz gün geçti hâlen çivi
çakılmadı. Niğde Kapalı Spor Salonu da
yıkıldı. Ne stat ne de kapalı spor salonunda bir ilerleme
yok. Dün Niğde Anadolu Futbol Kulübü 12 yaş sporcuları
ziyaretimize geldi. Gençler Stadımız ne zaman yapılacak? diye
soruyor. Biz de soruyu Bakana sorduk, Bakan, yüklenicinin inşaata
başladığını sanıyor, oysa ortada inşaat yok.
Anlaşılan Bakanın Niğdenin statsız
kaldığından haberi de yok. Niğde Stadı ve Kapalı
Spor Salonuna bir an önce başlanılması ve hızla
inşaatın tamamlanması Niğdespor camiasının ve
Niğde halkının talebidir diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıaslan
20.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslanın,
3600 ek gösterge düzenlemesine ilişkin açıklaması
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) Teşekkür
ederim Başkanım.
Gelen kanunla 2015 yılında
intibakları yapılan, yaşları 40-90
aralığında olan lise mezunu 2 bin astsubayımız kapsam
dışı tutulmamalıdır. Ayrıca, lise mezunu
polislerimiz de 3600 ek göstergeden yararlanmalıdır. Şube
müdürlerimize söz verildiği hâlde bundan
yararlandırılmamıştır.
Sayıları 20 bin olan, malul
sayılmayan gazilerimize gazilik beratı ve onuru verilmelidir,
şeref aylıkları bağlanmalıdır. Ek bir maddeyle
binbaşılarımıza makam, görev tazminatı verilerek
emekli maaşlarındaki haksızlık giderilmelidir. Zor
koşullarda görev yapan sözleşmeli erlerimizin özlük haklarında
iyileştirme yapılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aycan
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın,
Koruyucu Aile Gününe ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, 30 Haziran Koruyucu Aile Günüdür. Her çocuğun yeri kendi
ailesidir. Aile kurmak, çocuk dünyaya getirmek büyük sorumluluktur. Hazır
olmadan bu sorumluluğa girmemek gerekir. Annelik, babalık hiç
bitmeyen bir sorumluluktur, hatta inançlarımıza göre ölümden sonra da
devam eden bir sorumluluktur.
Çeşitli nedenlerle çocuklar annesiz
babasız kalmaktadır. Kimsesiz kalan çocuğun her şeyi
devletimizdir. Koruyucu aile uygulamasını destekliyoruz. Günümüzde
7.186 aile 8.703 çocuğa koruyucu ailelik yapmaktadır.
Yaklaşık 13 bin çocuk koruyucu aile beklemektedir. Koruyucu aile kan
bağı yerine can bağıyla kurulan ailedir. Koruyucu aileleri
tebrik ediyoruz. Bu uygulamanın teşvik edilmesini ve özendirilmesini
istiyoruz. Her çocuk mutlaka bir aileye kavuşmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
22.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, 2022
yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin lideri Recep Tayyip
Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği çalışmalara
ilişkin açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
2022 yılı itibarıyla AK PARTİ
Hükûmetinin, lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde
gerçekleştirdiği çalışmaları anlatmaya devam ediyorum.
TÜBİTAKtan sağladığımız burslarda ciddi
iyileştirmeler yaptık. Lisans öğrencilerine verdiğimiz
aylık 750 liralık bursu 1.250 liraya çıkardık.
Başarı performanslarına göre TÜBİTAKtan yüksek lisans
öğrencileri 3.000 lira ile 4.250 lira, doktora öğrencileri 5.500 lira
ile 7.500 lira, doktora sonrası araştırmacılar ise 7.500
ile 10.000 lira arasına kadar aylık burs alabileceklerdir. Aileler ve
öğrencilerin en büyük sıkıntısı olan ders kitabı
ücretleri iktidarımız döneminde tarih oldu. Üstüne bir de
yardımcı kaynaklar ve pandemi döneminde ihtiyacı olan çocuklara
ücretsiz tablet de dağıttık. Yirmi yıldır muhalefetten
kurtulamayan CHPli vekil arkadaşlara, daha nice yirmi yıllar
diliyorum. Rabb'im sabırlarına sabır katsın. Gerçi CHPli
arkadaşlar, muhalefet her konuşmalarında geliyor gelmekte olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tığlı
23.- Giresun Milletvekili Necati
Tığlının, fındık üreticisinin üretim
maliyetlerini karışlamakta zorlanmasına ilişkin
açıklaması
NECATİ TIĞLI (Giresun) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Fındık üreticisi gübre fiyatları çok
yüksek olduğu için bu yıl gübre kullanamamış. Bahçe
altı temizlemenin günlük yevmiyesi şimdilik 1.000 lira; 1.200, 1.300
liraya kadar artması an meselesi. Bu gidişle küçük bahçe sahibi olan
üreticiler verim kaybı ve rekolte düşüşüyle birlikte üretimden
vazgeçer. AKP iktidarından önce 5 ton fındık üreten birisine
fındık ağası denirdi. Bir an varlıklı
dediğimiz bu ağanın 5 ton fındığını
beklettiğini düşünelim. Zaten iktidar İhtiyacınız
kadar fındığı pazara indirin, kalanını bekletin,
fiyat artacak. demiyor muydu? İşte o fiyat arttı, bugün 40 lira
oldu. Ağanın 50 dönüm bahçesi olsa kazanacağı para 200 bin
lira. Buradan Tarım Bakanına soruyorum: Bu ağa maliyeti
düşüp geriye kalan paranın tümünü 50 dönümlük bahçesine harcasa yeni
sezonun üretim maliyetini karşılayabilir mi? Geriye kalanla
karnını doyurabilir mi?
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yıldız
24.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldızın,
Uluslararası Uydu Yarışmasında dereceye giren öğrenci
ve danışman hocaları tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Uluslararası Uydu Yarışması
CanSatte Remote Demonstration Yarışmasında bu yıl ilk 14
takım arasında 7 tane Türk takımı yer aldı yani bir
diğer deyişle dünyanın dört bir yanından gelen
takımların yarısı Türk gençlerinin kurduğu
takımlardı. Bu, yıllarca ülkemizin dört bir yanında
eğitime, dahası gençlerin öz güvenine yapılan
yatırımın bir sonucudur. Söz konusu yarışmada dereceye
giren Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Çankaya Üniversitesi, Karadeniz
Teknik Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi,
Yıldız Teknik Üniversitesi, Erzurum Teknik Üniversitesi
öğrencilerini ve danışman hocalarını çok tebrik
ediyorum, selam ve sevgilerimi yolluyorum.
Birileri siyasetini ümitsizliğe
dayandırırken bizler gençlerin başarılarını
konuşmaya ısrarla ve inatla devam edeceğiz. Zira, çok iyi
biliyoruz ki konuştuğumuz çoğalır.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aygun
25.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
gıda enflasyonunun ülkenin en büyük belası olduğuna ilişkin
açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Başkanım.
Gıda enflasyonu ülkemizin en büyük
belasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Ekonomi Masası olarak dün
Ankara Haline gittik. Patatesin fiyatı geçen yıl nisan ayında 1
lira 9 kuruşken, dün halde fiyat 5-6 lira arasını gezerken
marketteki satış fiyatı ise 10-13 lira arasında,
artış yüzde 300ün üzerinde. Mazot gibi patates de bir yılda
yüzde 300ün üzerinde arttı. Gıda enflasyonu böyleyken, herkes
fiyatların düşmesini beklerken biz bakıyoruz ki Resmî Gazetede
domuz eti grubunun gümrük vergisi yüzde 122den yüzde 99a indirilmiş.
Hayırdır? diyoruz buradan AK PARTİ sıralarına.
Akıl tutulması mıdır bu da tekrar? İşler
doğru gitmiyor.
Yine, bakınız, Millî Eğitim Bakanlığı
illerde protokoller hazırlıyormuş. Meslek teknik liselerinde
günlük halk ekmek üretimi için anlaşmalar yapılıyor. Siz
öğrencilere ekmek yaptıracağınıza ekmek yapacak makine
yapmayı öğretin. Ekmeği devlet ucuza üretip halkına
dağıtır. Devlet güvencesiyle ekmek yapacak teknik
donanımı öğretmesi gerekirken sizler sadece onları emek
hırsızlığıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
26.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, iktidarın
AKPye neden kırgınsınız? diye
yaptırdığı ankete ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İktidar AKPye neden
kırgınsınız? diye anketler yapıyormuş. Ben
Hatayın neden kırgın olduğunu dört yıldır
anlatıyorum; anket yapmasınlar, konuşmalarıma
baksınlar. Bir kez daha özetle anlatayım.
Hatay kırgın çünkü en fazla vergi ödeyen
7nci il ama en az yatırım yapılan 4üncü il. Hatay
kırgın çünkü 600 bin Suriyeli ilimize getirildi, buna rağmen
hastane, okul, yol, fabrika yapılmadı. Hatay kırgın çünkü
barajları yapılmıyor, sulama maliyetleri Türkiye'nin kat kat
üstünde. Hatay kırgın çünkü İstanbulun çılgın
projesinde ısrar eden iktidar Hatayın çılgın projesi
Amanos Tüneline çivi dahi çakmadı. Hatay kırgın çünkü Orta
Doğuya açılan kapıları kapatıldı, nakliyesi,
ihracatı baltalandı. Hatay kırgın çünkü savaşın
gölgesinde yaşamaya mahkûm edildi, riskli bölge oldu,
yatırımcı ve turist gelmez oldu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili
Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu, gündemin yoğunluğu ve
gün içinde yapılacak konuşmalarda gruplarının
görüşlerini zaten ifade edecekleri düşüncesiyle söz talebinden
sarfınazar etmektedir, teşekkür ederim.
Sayın Beştaş
27.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, ekonominin âdeta bir deney tahtası hâlinde devam
etmesine, Gazeteci Abdurrahman Göke verilen hapis cezasına, 84
yaşındaki Mehmet Emin Özkanın tutukluluk hâlinin devam
etmesine, infaz yakma uygulamasına, cezaevlerinin bir işkencehaneye
dönüşmesine ve ODTÜde araştırma görevlileri Sibel
Bekiroğlu ve Mehmet Mutlunun Rektörlük tarafından açığa
alınmasına ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ekonomiyle başlamak istiyorum: Âdeta ekonomi
bir deney tahtası hâlinde devam ediyor ve yeni ekonomik model
iddialarında ortaya bir masal çıkıyor. Nedir bu? Türkiyenin
üreten, işsizliği bitiren, dış ticaret fazlası veren
bir ekonomi olacağı iddiası her gün ifade ediliyor. Hatta Bakan
Nebati Altı ay uyuyup uyanmak yeterli. demişti hatırlarsak.
Altı ay geçti ama hiçbir şey düzelmedi, altı aydır
aynı masal anlatılmaya devam ediliyor. Tabii ki bu masal çok
kısa ve trajikomik aynı zamanda. Çünkü bu masala göre
ihracatımız uçuyor ve AKP Genel Başkanı Hamdolsun, bu bir
rekordur. diyor. Mahir Ünal, Grup Başkan Vekili, o da Türkiye ihracatta
yeni bir rekor kırdı. diye ifadelerde bulundu ama bu sahte bir zafer
tabii ki. Çünkü ihracatı anlatan iktidar, ithalattan hiç bahsetmiyor.
Şimdi, gerçekler er geç ortaya çıkar tabii
ki. Bugün TÜİK tarafından dış ticaret verileri
açıklandı ve hakikat ortaya çıktı. Buna göre 2022
Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre
ihracat doğru- yüzde 15,3 artmış, bu, olayın masal
kısmı; gerçek kısmıysa aynı aya göre ithalat yüzde
43,5 artmış durumda. Yine, TÜİKe göre, 2022 yılı
Ocak-Mayıs ayı döneminde ihracat yüzde 20,4 artmış ama
ithalat yüzde 40,8 artmış. Bütün veriler bunu gösteriyor,
ithalatın ihracattan daha fazla arttığını gösteriyor.
Biz sürekli şunu söyledik ilk günden itibaren: Ara mala
bağımlı ekonomi gerçekliğinden söz ettik ve o zaman,
iktidar, bize kulaklarını tıkadı. Bugün ara mal ithalat
rekorları kırılıyor maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
TÜİK verileri bizi haklı çıkardı. Bu verilere göre,
mayıs ayında ara mallarının ithalattaki toplam payı
yüzde 81,3 oldu yani AKP eliyle, ithalat yapmadan üretemeyen bir ülke
yaratıldı. Ekonomi yönetilemiyor. Tek çözüm var: Kenara çekilmeleri
diyorum.
Sayın Başkan, bugün Abdurrahman Gök isimli
bir gazeteciye, Kemal Kurkutu polisler vururken fotoğraf çektiği
için ve haberleştirdiği için bir yıl altı ay yirmi iki gün
hapis cezası verildi, ertelenmedi. Evet, bu ülkede gazetecilik yapmak
cinayet işlemekten daha ağırmış demek ki. Cinayet
işleyen polisler beraat etti ama bu cinayeti belgeleyen gazeteci ceza
aldı. Bunun ne hukukta ne ahlakta ne de siyasette hiçbir
karşılığı yoktur. Türkiyede gazetecilik suç olarak
kabul ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunu
kesinlikle kınıyoruz; iktidarın ikiyüzlülüğüdür,
taraflılığıdır; iktidar, tamamen gazetecilerin
karşısındadır, Kürt düşmanlığı
politikasını desteklemektedir. Ve Abdurrahman Gökün
yanındayız. Onun işi, belgelemek ve kamuoyuna gerçeği
göstermektir.
Mehmet Emin Özkan -bu sıralardan çokça
söyledim- 84 yaşında, yirmi yedi yıldır cezaevinde ve
yargılamanın yenilenmesi yoluyla bugün Adana Ağır Ceza
Mahkemesinde tekrar yargılaması vardı, 1 hâkim üye ev hapsi için
şerh koydu ama maalesef 2ye 1 tutukluluk hâli devam etti, ATK 7 kez
Cezaevinde kalabilir. dedi. Bu Madımak katili, insanları yakan
Ahmet Kılıçı -tam adını söyleyeceğim- serbest
bırakan siyaset, yargı, akıl Mehmet Emin Özkanı içeride
tutuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bunun
ahlakta bir yeri yok, vicdanda bir yeri yok, insanlıkta bir yeri yok.
Eğer Mehmet Emin Özkan cezaevinde yaşamını yitirirse bunun
sorumlusu iktidardır, bu işin ortağıdır.
Şimdi, cezaevlerine dair infaz yakmaları
çokça söyledik, şu anda Sincan Kapalı Cezaevinde Sabite Ekinci,
Rojdan Erez, Hanım Yıldırım, Berrin Sarı, Sedef Demir,
Dilan Oynaş, Jiyan Ateş Disiplin cezası var. diye altı ay
cezaları ertelenmiş. Bu, açıkça ayrımcı infaz
yasasıyla tutuklular tekrar tekrar cezalandırılıyor.
Şimdi yeni bir forma geçtiler, bu sefer tahliye olanları da Eski
disiplin cezanız var. diye tekrar tutukluyorlar. Bunlardan, hücre cezası
var diye, Kürt yazar Leyla Saraç, Hücre cezası var. diye, tahliye
olduktan sekiz ay sonra tekrar tutuklandı. Yine, Ardahanda yaşayan
Gamze Demirbaş da aynı gerekçeyle tutuklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Cezaevleri her zaman söylediğimiz gibi bir işkencehaneye
dönüştü, Adalet Bakanlığı sesimizi duymuyor, iktidar grubu
bunlara yanıt vermiyor ama söylediklerimizin hepsi hayatın içinden
örnekler, somut vakalar. Bu hukuksuzluk daha fazla devam ettirilemez, insanlara
eziyet ediliyor.
Son olarak şunu söyleyeceğim: ODTÜde
araştırma görevlileri Sibel Bekiroğlu ve Mehmet Mutlu Rektörlük
tarafından açığa alındı, şu anda kendileri içeri
bile giremiyor araçla. Bu gizli tanık beyanlarıyla akademisyenlerin
hayatına son vermeyin diyorum. Eğitim kurumlarını ele
geçirme stratejinizin farkındayız ama
başaramayacaksınız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
28.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, dün gece
yarısı Meclisten geçen ikinci bütçeye ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Zatıalinizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İkinci bütçe dün gece yarısı
Meclisten geçti. Keşke bu ikinci bütçede asgari ücretli, memur, köylü,
Kredi ve Yurtlar Kurumu mağduru öğrenciler, emekliler, EYTliler,
küçük esnaf olabilseydi, olamadı. Dün gördüğümüz manzara, bütçeyi
incelediğimizde tespit ettiğimiz durum şudur: Bu bütçe, kur
korumalı mevduat sahibi zenginler için gelmiştir; bu bütçe, kamu-özel
iş birliği müteahhitleri için, şehir hastanesi, otoyol, köprü,
havaalanı müteahhitleri için, faizden para kazananlar için ve bankalar
için gelmiştir.
Sayın Başkan, geçen sene mayıs
ayında Türkiyedeki bankalar 4 milyar lira kâr etmiş, bu sene
mayıs ayında Türkiyedeki bankalar -Allah verdikçe vermiş- 33
milyar kâr etmiş; geçen sene ocak-mayıs ayında Türkiyenin
bankaları 24 milyar kâr etmiş, bu sene aynı dönemde 132 milyar
kâr etmiş. Şunu söylemeye çalışıyorum: Bu kötü ekonomi
sadece zengini zengin etmeye yaramış yani mayıs ayında
bankaların kârı yüzde 747 artmış -oh ne güzel-
vatandaş inim inim ezilmiş. Burada kur korumalı mevduat sahibi
zenginlere dün 40 milyar para ayırdık, 40 milyar. Şimdi, ben
buradan bütün sayın vekillerin vicdanına, Sayın
Cumhurbaşkanının vicdanına bir çağrı
yapacağım: Türkiyemizde SGK kayıtlarına göre 110 SMA Tip 1
hastası bebeğimiz var, bebeğimiz ve bunların eğer
tedavileri çözülmez ise bu çocuklar 4 yaşını göremeyecek.
Sayın Başkan, hepimizin çocuğu var,
torunu var; 1 trilyon 80 milyar lira Hükûmet buradan bütçe aldı, 1 trilyon
80 milyar lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Allah
aşkına, 1 trilyon 80 milyar lira içinden kur korumalı mevduat
sahibi zenginlere 40 milyar veren bu yüce Meclis, 110 çocuğumuz,
bebeğimiz çocukluğunu, gençliğini görsün, ölmesin diye 1 milyar
800 milyonu veremez mi ya? Sayın Cumhurbaşkanı, senin de -Allah
bağışlasın- evlatların var, senin de torunların
var, Allahım uzun ömür versin, huzur, saadet versin ama 110 bebek ölüme
gidiyor; ey Meclis, ey Cumhurbaşkanı, duy bu feryadı!
Burada bitiriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Turan, buyurun.
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Genel Kurul
gündeminde bulunan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine, İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen kanun teklifine
ve kısa süre içerisinde toplumun beklediği adımları
atacaklarına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın
Başkanım, saygıyla selamlıyorum zatıalinizi ve tüm
vekillerimizi.
Başkanım, bugün Genel Kurulumuzun
gündeminde tüm ilgililerin yakından takip ettiği, özellikle yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya olup bedelli askerlik hizmetinden
yararlanamayan yükümlülerin, bu hizmetten faydalanamayanların, dövizli
askerlik hizmetine ilişkin vatandaşlarımızın
beklentilerini karşılayan, astsubaylarımızdan
subaylarımıza kadar birçok sosyal kesimi de ilgilendiren çok önemli
düzenlemeleri içeren Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'mizi
görüşeceğiz. Tüm partilerimizin katkısını da
bekleyerek başarılı bir gündem olmasını ifade etmek
istiyorum.
Tabii Sayın Altay her zamanki
şirinliğiyle az önce "Bütçe dün bitti ancak bazı kesimlerin
beklentileri karşılanamadı." dedi. Tabii ki bu taleplerin
haklı olduğu yerler var, eksik olduğu yerler var.
Dün bütçenin geç saatte, tüm partilerin
katılımıyla, desteğiyle geçmesinden teşekkür borcumuz
var diye düşünüyorum. Tüm partilerimizin, vekillerimizin
katılımıyla güzel bir çalışma dönemi oldu. Ancak ifade
etmek isterim ki "eksik" diye ifade edilen konulara dair -bütçedeki
artışın dışında-şu an yine kamuoyunun
yakından takip ettiği Plan ve Bütçe Komisyonumuzda çok farklı
sosyal kesimlerin konularının değerlendirildiği,
çalışanlarımızdan emeklilerimize kadar, çiftçilerimizden
üreticilerimize kadar bütün sosyal kesimlerin yakından takip ettiği,
ek göstergelerin, maaş artışlarının içerisinde
olduğu muazzam bir paket hazırlanıyor. Bugün birkaç saate
biteceğini öngördüğümüz bu Komisyon çalışmasının
yarın itibarıyla Genel Kurulumuzda görüşüleceğini ve müjde
anlamını taşıyan bu paketin de tüm partilerimizin omuz
vermesiyle makul, katma değer üreten usulle İnşallah yarın
akşam itibarıyla bitirilmesini öngörüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tüm dertler, bizim
dertlerimiz. Sorunların hepsini biliyoruz. Nasıl ki birçok adım
attık, bundan sonra da adımlar atmaya devam edeceğiz. 3600'ü çok
tartıştık, yerine getiriyoruz. Göreceksiniz, kamuoyu ne
bekliyorsa -eksik fazla- omuz vermek bizim görevimiz.
Dünyada konjonktürel sorunlar var, ülkemize
yansıyan sorunlar var, razı olmadığımız süreçler
var ama savaşlar, pandemiler, birçok mesele ortak meselemiz. Bunları
aşmak için hep beraber yoğun mesai harcayacağız.
Göreceksiniz, inşallah, kısa süre içerisinde
toparladığımızı, toplumumuzun beklediği
adımları attığımızı göreceksiniz.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 9 tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Anayasa Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2001)
29/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Anayasa Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen
bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Adalet Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2002)
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Adalet Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep
İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dışişleri Komisyonunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi
(3/2003)
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dışişleri Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2004)
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
buna bir itirazım var. İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunu da koyun oraya.
BAŞKAN Sayın Tanal, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu salı günü kabul edildi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Edildi mi,
teşekkür ederim. Özür dilerim.
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Çevre Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair
talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2005)
29/6/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Çevre Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair
bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/2006)
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara
vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep
İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler..
Kabul edilmiştir.
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/2007)
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dijital Mecralar Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/2008)
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Dijital Mecralar Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Celal
Adan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/2009)
29/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzük'ün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İYİ
Parti Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri
Yaşar ve arkadaşları tarafından, tarımsal sulama
yapılan araziler için YEDAŞ tarafından getirilen her tarla için
ayrı bir elektrik sayacı bağlanması ve abonelik uygulaması
ile bunun yanında başlatılması planlanan aylık fatura
ödemelerinin çiftçilerimiz, üreticilerimiz ve tarımsal üretim üzerindeki
olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 29/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 30/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20
milletvekili tarafından tarımsal sulama yapılan araziler için
YEDAŞ tarafından getirilen her tarla için ayrı bir elektrik
sayacı bağlanması ve abonelik uygulaması ile bunun
yanında başlatılması planlanan aylık fatura
ödemelerinin çiftçilerimiz, üreticilerimiz ve tarımsal üretim üzerindeki
olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 29/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerin 30/6/2002 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri
Yaşar.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce bugün 30 Haziran
Dünya Emekliler Günü. Asgari ücretin altında aldıkları
aylıkla geçim sıkıntısı çeken emekli
vatandaşlarımız, yaklaşan bayram ikramiyelerine zam
beklerken verilecek 1.100 lira bayram ikramiyesi artan enflasyon altında
ezilmiştir. İYİ Parti olarak Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşener'in ifade ettiği gibi, emeklilerimizin bayram
ikramiyelerinde dolara ya da TÜFEye endeksli zam yapılması
gerektiğini belirtmiştik. Emekliler, AK PARTİ iktidarında
yoksullukla mücadele ederken, torunlarına gönül
rahatlığıyla bayram harçlığı veremez, hediye
alamaz ve bayramı hevesle karşılayamaz hâle gelmiştir.
Emekli vatandaşlarımız bilsin ki, bu düzen böyle devam
etmeyecektir, bayramda torunlarınıza rahatça harçlık
vereceğiniz ve kendinizi mahcup hissetmeyeceğiniz bir refah düzenini
mutlaka ve mutlaka oluşturacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarımsal sulama yapılan tarım arazilerinde YEDAŞ
tarafından getirilen her tarla için ayrı bir elektrik sayacı
bağlanması ve abonelik uygulaması ile bunun yanında
başlatılması planlanan aylık fatura ödemelerinin
çiftçilerimiz, üreticilerimiz ve tarımsal üretim üzerindeki olumsuz
etkilerinin araştırılması amacıyla önerge
vermiştik. Değerli milletvekilleri, tüketici enflasyonu 1998
yılı Ekim ayından bu yana en yüksek seviyeye, yaklaşık
yüzde 73,50'ye ulaştı. Üretici enflasyonu 1995 yılından bu
tarafa, o da yüzde 132,16'ya çıkmıştır. Gıda
enflasyonu 91,63, tarımsal üretime olan ihtiyaç her geçen gün daha da
artmaktadır. 2002de iktidara geldiğinizde Üretici Fiyat Endeksi
yüzde 30, yine Tüketici Fiyat Endeksi de yüzde 29,8di ama bugün
geldiğimiz rakam itibarıyla olayın ne olduğunu siz bizden
daha iyi biliyorsunuz.
Samsun ilimiz tarımsal üretim
bakımından hem ülke kalkınmasına hem de Türkiye
ihracatına önemli katkılar sağlamaktadır. Samsunun hemen
hemen her ilçesinde tarımsal üretim yapılmaktadır. Bugün
Türkiyenin sebze üretiminin yaklaşık yüzde 20si Samsun
Çarşamba, Terme, Bafra, Salıpazarı ovalarında
üretilmektedir. Samsunda toprakların yüzde 30,46sında toplam
Değerli milletvekilleri, her tarla için
elektrik sayacı ve abonelik hizmeti yalnızca bir tarla için
Çiftçimizin 2003 yılında 2,5 milyar TL
olan borcu, maalesef, bugün 172 kat artarak 180 milyar TLye
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Teşekkür
ederim.
Tabii, bunun yanı sıra -Samsun
milletvekillerimiz de var burada- bir Salıpazarı Barajı
meselemiz var. Ülkemizin bazı illerinde sel felaketi yaşıyoruz,
selde kaybolan vatandaşlarımız var, mal
kayıplarımız var; Samsunda da canımız burnumuzda
geziyoruz. Değerli milletvekilim, Salıpazarı Barajı
yapılmadığı takdirde, en ufak bir yağmurda,
ortalamaların biraz üzerinde yağmur yağdığı zaman
biz Çarşambada, Termede sanayinin içerisinde botlarla geziyoruz. Onun
için, bir an önce -Salıpazarıyla ilgili şu an inşaat
durmuş vaziyette- bununla ilgili bir adım atılması
lazım. İklim değişikliklerinden dolayı
yağışlarda dengesizlik var. Buradan uyarıyorum: Bir an önce
Salıpazarı Barajına yeterli ödenek ayrılsın. Hep
şekeri konuşuyoruz, geçen hafta yüzde 67 zam geldi. Samsun
Çarşamba Şeker Fabrikasına 60 milyon ayıramadık,
fabrika orada yatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bunu da sizin
takdirlerinize bırakıyor, ben bu önergeye olumlu oy vereceğinizi
ümit ediyor; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.(İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önergede bahsedilen özel durumla birlikte
ülkede tarımsal üretim maliyetlerinin artmış olduğu su
götürmez bir gerçek. Tohumdan gübreye, mazottan tarımda kullanılan
diğer tüm araçlara her gün rekor düzeye varan zamlar ekleniyor. Artan
yakıt fiyatlarının yanına Türkiyedeki durdurulamayan, daha
da doğrusu durdurulmak istenmeyen döviz fiyatlarındaki
artış da eklenince âdeta çiftçinin beli kırılıyor. Hâl
böyleyken iktidarın çiftçiyi rahatlatacak, üretim maliyetlerini
düşürecek, tarımsal üretimi artıracak uygulamaları hayata
geçirmesi beklenirken çiftçiyi elektrik şirketlerinin insafına terk
ettiğini görüyoruz. Tabii, bunun böyle olacağı çok önceden de
belliydi. Elektriğin Türkiyede özelleştirilmesi, AKP
iktidarının bu politikası aslında tüm yurttaşlarla
birlikte en çok üretici konumunda olan ve yine çiftçilik yapan yurttaşlarımızı
zor duruma düşürmektedir. Bugün Türkiyede elektrik üretim ve
dağıtım şirketlerinin büyük bir bölümü, dediğimiz
gibi, özel şirketlerin elinde artık özelleştirme sonucu. Devlet
eliyle resmen doğal bir tekel yaratılmıştır. En hayati
ihtiyaçlar arasında bulunan elektrikte tek söz sahibi neredeyse elektrik
şirketleri olmuş durumda.
Yine, önergede verilen bilgilere de
baktığımızda, YEDAŞın aldığı son
kararla, Samsun'da tarımsal sulama yapılan arazilerde her tarla için
bir elektrik sayacı bağlanması zorunlu
kılınmış, yine yıllık alınan elektrik
ücretlerinin aylık olarak alınmasına karar verilmiş. Peki,
bunun sonucunda bunun bir maliyeti olmayacak mı diye
baktığımızda da aslında büyük bir maliyetin
olduğu, zaten zamlar altında ezilen çiftçinin, üreticinin
bunların üstesinden gelemeyeceği de aşikârdır. Tek bir
araziden bu alınan uygulamayla, bu kararla birlikte 44 bin liraya
yakın bir masraf çıkıyor, tabii, birden fazla bahçesi,
tarlası olan için de bu maliyet daha da artmakta.
Tabii, bu durum sadece Samsun'da böyle değil,
çiftçiler borçlu, faturalarını ödeyemiyor, üretim yapamaz hâlde.
Tabii, dediğimiz gibi, elektriğin özelleştirilmesiyle birlikte
birçok yerde bu sorunlar karşımıza çıkıyor, özellikle
Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Siirt ve
Şırnak'ta hizmet veren -ki adına hizmet denirse- keyfî olarak
aslında birçok uygulamada toplumu, çiftçiyi, halkı zor durumda
bırakan DEDAŞ adlı bir şirket de var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Ocak ve
Eylül 2021 döneminde elektrik şirketlerinin elde ettiği toplam kâra
baktığımızda 1,5 milyar TL bir kâr söz konusu. Enflasyonu
böyle mi düşüreceksiniz? diye iktidara sormak istiyorum. Çiftçiyi,
üreticiyi böyle mi kalkındıracaksınız? Bildiğiniz
üzere, yaz ayında normalde sebze, meyve fiyatları düşer.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Yaz ayında olmamıza rağmen hâlen
sebze ve meyve fiyatları ateş pahası çünkü iktidar, çiftçinin,
üreticinin yanında olması gerekiyorken, onların girdi
maliyetlerini düşürüp aslında sebze meyve fiyatlarının
düşürülmesini sağlaması gerekiyorken maalesef ki hâlâ elektrik
şirketlerinin, sermayenin yanında yer almaya devam ediyor. Dolayısıyla
bir an önce çiftçinin maliyetlerini azaltacak politikaların
uygulanması gerekiyor, elektrik şirketlerinin
kamulaştırılması gerekiyor, çiftçiden elektrik için
alınan KDVnin sıfırlanması gerekiyor; yurt
dışından tarımsal ürünlerin ithalatının
durdurulması ve yerli üretime hız verilmesi de yine aslında bu
sorunun çözümü için bir ön açacaktır.
Bu sebeple, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün değerli milletvekili
arkadaşımız Bedri Yaşar Beyin getirmiş olduğu
araştırma önergesinde Samsunumuz söz konusu. YEDAŞın
Samsunda almış olduğu kararla her tarlanın
başında bir abonelik... Yani zaten vatandaş normal
elektriğini ödeyemiyor. Her aboneyi aboneliğe
bağlayacaksın, abonelikle beraber parasını ödeyemediği
zaman kes-kapat parası alacaksın yani zulüm.
Şimdi, ülkemizde yıllardır
tarımda üretim yapamayan çiftçimiz bir de Samsunun genelinde,
Çarşamba Ovasında, Bafra Ovasında, Alaçamda, Tekkeköyde,
şu anda zaten zor koşullarda üretim yaparken bir de Sulama enerjisi
kullanacağım. Elektrik kullanacağım. derken üretim
durmakta. Aslında Samsun, Türkiyenin çok önemli kentlerinden, sulama
açısından da çok önemli yere sahip olan bir yer çünkü
Yeşilırmakın bittiği yerde,
Kızılırmakın bittiği yerde, Altınkaya
Barajının olduğu yerde.
Bafra Ovası şu anda tamamen kapalı
sistemle sulanabilir değil. Bunu yirmi yıldır yapamayanlar
Baraj, 1990lı yıllarda bitirildiği hâlde yirmi yılda
sulama alt yapısını bitiremediler. Çarşambada,
Tekkeköyde, Termede, Yeşilırmakın bittiği yerde, Suat
Uğurlu Barajı, Hasan Uğurlu Barajı, Çakmak Barajı
olmasına rağmen, bu bölgede sulama tamamen
yapılamamaktadır. Hâlbuki kapalı sisteme geçilmesi gerekiyor
yani insanlarımızın tarım ürünlerini en iyi şekilde
sulayabilmesi için, sağlıklı sulayabilmesi için kapalı
sisteme yatırım yapılması gerekiyor. Bunların hiçbiri
yapılmadı yani aslında Samsun, Türkiyenin sulamada ilk önce
altyapısının bitirilmesi gereken bir kent olmasına
rağmen bitirilmedi değerli arkadaşlarımız.
Diğer tarafta, Samsunun Havzasının,
Vezirköprüsünün, Ladikinin, Kavakının arazilerinin
tamamının, yüzde 90ının sulanabilir durumda olmasına
rağmen bir şekilde sulanamaz durumda. Çünkü o bölgede Derinöz
Barajı, Dereköy Barajı, Duruçay Barajı, 19 Mayıs Barajı,
Vezirköprü Barajı ve Ladik Gölünün olduğu bir yerde şu anda
halkımız arazisini sulayamaz durumdadır yani altyapı
sorunu
Altyapıyı halkımız, çiftçimiz yapacak durumda
değildir; bunu yapması gereken devletimizdir, Hükûmetimizin
yapması gerekiyor ama ne yazıktır ki çiftçiye, üretime destek
vermeyenler bu altyapıyı da yapmıyorlar.
Diğer tarafta, tabii,
vatandaşımızın sorunu sadece bu mu? Gübre
fiyatlarının artması, diğer taraftan mazot
fiyatlarının artması, üretimde kalitenin düşmesi zaten
üretim verimliliğinin düşmesine neden olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Bu sene kullanılan
gübre miktarı zaten dekar başına çok az olmaktadır, verim
düşüklüğü olacaktır gübreden dolayı. Mazot zaten kendi
başına bir handikaptır. Size soruyorum şimdi buradan: Yani
geçen sene 7 TL civarında olan mazotun bu sene 30 TL olduğu yerde
vatandaşımız nasıl kâr edecektir, nasıl gelir elde
edecektir? Bunu da sormak gerekiyor.
Diğer taraftan, Türkiye genelinde,
Niğdesinde, Nevşehirinde, Konyasında, Eskişehirinde,
Sivasında, Kayserisinde elektriği otomatiğe
bağladılar, bundan sonra her ay yüzde 30 zam yapacaklar. Bu çiftçi
neyle ödeyecek bunu, bu elektriği nereden ödeyecek? Patateste dekar
başına 2.500 TL elektrik yanmaktadır, 1 dekar soğanda 1.500
TL yanmaktadır. Diğer taraftan, Çarşamba ve Bafra
Ovalarında sulanabilir arazisi olan çiftçimiz dekar başına
1.500-2.000 TL civarında elektrik parası ödemektedir, bunu nereden
karşılayacaktır? Üretimden almış olduğu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Zaten ürün bu kadar kâr
elde ettirmiyor. Çeltikte de çiftçimiz
AHMET KAYA (Trabzon) Beş dakika daha
konuşsun Kemal ağabey, iyi konuşuyor.
BAŞKAN Ek süre vermiyoruz. Grup Başkan
Vekillerine bile ek süre vermiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kamu yararı
açısından faydalıdır süre vermek de Başkanım.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) Çeltikte de
halkımız mağdurdur. Onu da mutlaka göz önünde bulundurarak,
Türkiyedeki, Bafradaki çeltik üretiminin sulamayla ilgili olduğunu demek
istiyorum.
Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Amasya Milletvekili Sayın Hasan Çilez.
Buyurun Sayın Çilez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri, aziz
milletim; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
İYİ Parti Grubu adına Samsun
Milletvekili Sayın Bedri Yaşar Beyefendinin vermiş olduğu
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Konu: Yeşilırmak
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi. Samsun ve bölgesinin,
benim de içinde bulunduğum Amasya ilimizin elektrik
dağıtımını yapan firmanın yaptığı
bir uygulamayla alakalı önerge vermiş kendileri. Şimdi, burada
iki hususu zikretmiş Bedri Yaşar Vekilimiz; bunun bir tanesi,
YEDAŞ firmasının almış olduğu kararla her tarla
için ayrı ayrı elektrik sayacı bağlanması. Tabii, bu
söz, aslında ifade çok doğru bir ifade değil, her tarla için
değil, her bir sulama tesisi için bu geçerli olan bir şey fakat
önergeyi de ilk okuduğumda tabii bir telefon açtık, sorduk neyin
nesi? Her tarla için elektrik bağlanması
Tabii, böyle bir husus yok.
Sulama tesisi olan yani kuyu vurmuş, orada bir elektrik enerjisine ihtiyacı
var, elektriğini çekmiş, panosunu çekmiş
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Biz de tam ondan
bahsediyoruz, tam ondan bahsediyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Tabii, tabii.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Abonelik istiyor
işte.
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Yani ben önergede o tam
açıklanmamış diye, onu özellikle belirtmek istedim.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Elektriği
yapacak, niye sayaç takmışlar ya?
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Şimdi,
bakınız, değerli arkadaşlar, tabii hepiniz araziye
gidiyorsunuz muhtemelen -gitmeniz de lazım- bilirsiniz, sulama tesisini
yaparsınız, kuyuyu vurdurursunuz, elektrik enerjisini oraya
bağlatırsınız ve bir sayaç takılır buna. Ha,
bazı uygulamalar varmış; sayaç 1 tane alınıyor, bu
sayacı, benim 5 tane tarlam varsa, 5 tane sulama kuyum varsa bunlardan
birinden söküp diğerine gidiyorum, doğru mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Başkanım,
Şanlıurfada da aynı uygulamayı yapıyorsunuz ya,
yazık günah!
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Şimdi, bu hukuki
mi, değil mi; yasal mı, değil mi; bu, tabii, bakılması
gereken önemli bir husus.
Şimdi, inşaatçıyız, inşaat işlerimiz
var, şantiyelerimiz var. İncek'te bir şantiyemiz var,
Keçiören'de şantiyemiz var, Mamak'ta bir şantiyemiz var. Şimdi,
sayacı oradan sök, diğer inşaata getir tak, oradaki işini
gör, geri
Bunun çok doğru bir uygulama olduğunu düşünmüyorum.
Şimdi, diğer bir husus, bu
uygulamanın sona erdireceği, elektrik okumalarının
yıllık ödeme değil de her ay ödeneceğiyle alakalı bir
konu var. Evet, çiftçilerimiz yılın belli dönemi gelir elde eden bir
gruptur.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) İşte, onu
söylüyoruz biz.
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Biz bununla
alakalı çalışmamızı yaptık, bu
çalışmamız hazır. İnşallah, en kısa zamanda,
çiftçilerimizin bu ödemelerinin aylık değil, sadece hasat dönemlerinde
olmasıyla alakalı -Ziraat Bankası üzerinden bir
çalışma var- bayram sonu, kısa bir süre içerisinde de bu
müjdemiz çiftçimize inşallah verilecek.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İnşallah, inşallah.
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Yani her ay fatura
ödeme diye bir husus olmayacak, bunu bilgilerinize sunuyorum; çalışma
var, inşallah bayram sonu müjde verilir.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
bakın, burada çiftçimizin girdi maliyetlerinin düşürülmesiyle
alakalı hususa değiniyoruz, inşallah tarımsal sulamada
şunu yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Biz, yenilenebilir
enerji kaynaklarını her alanda destekliyoruz, çiftçilerimizin GES
kurmasıyla -güneş enerjisi sistemi- alakalı seksen dört ay
vadeli, sıfır faizli finansman desteğini çiftçimize veriyoruz.
Eğer güneş enerjisi sistemini kurarsa çiftçilerimiz, kurdukları
bu sisteme sıfır faizle destek veriyoruz, eğer
kullanacağı ürünler ithal ürünse faizin yüzde 75ini
karşılayacağız ama yerli ürün olursa yüzde 100ünü
karşılayacağız ve inşallah, çiftçimiz elektriği
bundan sonra parasız kullanmaya başlayacak.
Diğer bir husus da ben çiftçilik yapan, ÇKSye
kayıtlı bir kardeşinizim aynı zamanda. Bakınız,
sürekli girdi maliyetlerinden bahsediliyor; bu, bir gerçek, bir vakıa,
bunu kabul ediyoruz. İşte, burada gübre fiyatlarının
artmasının ana sebeplerini oturup uzun uzun
tartışmamıza da gerek yok, özel tartışalım onu,
herkesle de konuşmaya açığım ancak ürün fiyatları bu
sene çok iyi değerli arkadaşlar. Çiftçimiz bu yıl çok iyi para
kazanacak hasat dönemi sonunda inşallah. Gittiğiniz yerlerde
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Maliyetlere baktın mı maliyetlere?
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Meclisimiz tatile
girince gidiniz, bakınız, çiftçimizle konuşunuz; Allah bir afet
vermezse bu yıl çok iyi miktarda para kazanacaktır, hep birlikte
müşahede edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÇİLEZ (Devamla) Çiftçimizin bugüne
kadar yanındaydık, bugün de yanındayız. Ek bütçede de
-biliyorsunuz- çiftçimize desteklerimizi artırdık, Allah
hayırlı eylesin inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın
Başkanım, sataşmada bulundu çünkü rakamlar doğru
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ya, ikiniz de bize
sataştınız, bir şey demedik ya.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Başkanım,
benim adımı söyledi. 69a göre kürsüden bir söz talebim var.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Kürsüden söz alabilir miyim?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) -
Kürsüden söz verin efendim, sataşma var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Başkanım,
sataşma yok ki zaten.
BAŞKAN - Kürsüden söz veriyorum, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybekin, Amasya Milletvekili
Hasan Çilezin İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarımız; biz, ülkedeki
gerçekleri konuşuyoruz. Yani olan olayları zaten çiftçimiz üreticimiz
yaşıyor, bizim anlatmamıza gerek yok. Siz burada ne
konuşursanız konuşun hepsi boş; halk doğruyu biliyor,
doğruyu yaşıyor! İnsanlar yaşadıklarıyla
mı ilgili kendisini daha iyi anlar yoksa bir başkasının,
birilerinin anlatmasıyla mı daha iyi anlar? Çünkü Samsunumuzda
şu anda Çarşambada, Bafrada üretimin en iyi dönemlerinde dahi,
verimlilik döneminde dahi yaş sebzede insanlarımız istediği
şekilde verim alamıyor, sulamayı zamanında yapamıyor,
altyapı yok, bunu anlatıyoruz burada. Elektrik fiyatları bugün 2
TL 90 kuruş yani bu vatandaş nasıl ödeyecek bunu? Düşürün
fiyatları, sattığınız fiyattan verin yani YEDAŞa
vermiş olduğunuz fiyattan, 550 TLden verin. Biz geldiğimizde
çiftçiye elektrik fiyatlarını sıfırlayacağız,
sıfırlayacağız! (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Halkımız buradan bizi duysun çünkü
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Neyle, neyle?
KEMAL ZEYBEK (Devamla) - Neyle mi?
ERKAN AYDIN (Bursa) - Güneşle, güneşle.
KEMAL ZEYBEK (Devamla) - Neyle? Yandaşa, hak
etmeden kazanana verilen gelirlerin dağıtımında onlardan
kesip halkımıza, çiftçimize, üreticimize vereceğiz! (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi bölgemizde üretim derken sadece
tarım değil, hayvancılık da zor durumda;
insanlarımız zor koşullarda hayvan besliyor. Süt
üreticiliği Samsunumuzun genelinde çok yüksek boyuttadır ama
istediği şekilde verim alamıyor, neden verim alamıyor?
İstediği zaman arazisini sulayamayan, yoncasını ekemeyen,
mısırını ekemeyen, yamaçlarda yüzde 5 eğimli arazileri
ekemeyen halkımız doğru dürüst tarımdan ürün alamıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Devamla) -
tarımdan geçinemiyor,
arazilerimiz boş geçiyor; bunun burada bilinmesini istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Amasyalı çiftçilere haciz
vardı, arkadaş unuttu herhalde.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Beraber gidelim oraya
gel, bayramda oradayım bekliyorum vallahi.
ERKAN AYDIN (Bursa) Ben geziyorum, merak etme.
Seni de gezdireyim yanımda.
BAŞKAN Sayın Yaşar, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşarın, Amasya
Milletvekili Hasan Çilezin İYİ Parti grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ederim Başkanım.
Tabii, hatibin bahsettiği her tarlaya bir
elektrik bağlanması meselesi vardı, ben de tam onu
söylemiştim. Değerli Vekilim, siz de kürsüden söylemiştiniz.
Şu andaki bu uygulama, herkesin 5 tane tarlası varsa sulama
tesisatı -işin başında- sayacı gezdiriyor ve bunu da
sayacı okuyanlar, kurum biliyor; hatta evinde bile gidip sayacı
okuyarak faturayı kestirebiliyor ama şimdi bunu teke
düşürdüğünüz zaman -kürsüde de söyledim- 40 bin lira maliyeti var
yani bunun Keçiörende, farklı yerlerde elektrik aboneliği
bağlanmasıyla arada bir ilişiği yok. Vatandaşın
tarlasının biri burada, biri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Ama maalesef şu ana kadar verilen sözler
veyahut da hedefler gerçekleşmediği için bizim endişelerimiz
var. Siz buradan söylediniz, ümit ediyoruz ki önümüzdeki ay faturayı
Mesela, fındıkta hasat dönemi başlıyor temmuz sonu, siz
Fiyatlar şahane olacak. dediniz, biz 60 lira dedik. Siz de bölgeyle
irtibatlısınız, Samsun Milletvekilimiz de orada;
fındığın da fiyatları ortada, çeltiğin
fiyatları ortada. Ümit ediyoruz, bir an önce rakamlar belli olur ve çiftçi
huzur bulur. Salıpazarı Barajının -orada da söyledim-
ödeneği olması lazım, olmazsa yağmur
yağdığı zaman botlarla gezeriz şehrin içerisinde.
Şeker fabrikası yatıyor. Başkanım, şeker
fabrikası, yazık günah değil mi? 150 milyon dolarlık
yatırım 5 milyon dolar harcanarak devreye alınmıyor. Bunu
konuşmayıp ne yapalım? Ümit ediyoruz, katkısı olur,
size de katkısı olur, en azından sonuç alırız diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Abdullah Koç ve
arkadaşları tarafından, iklim krizine ve yanlış çevre
politikalarına bağlı olarak ülkemizde meydana gelen sel ve
benzeri doğal afetlerin önlenmesi amacıyla 29/6/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 30/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
29 Haziran 2022 tarihinde Ağrı
Milletvekili Abdullah Koç ve arkadaşları tarafından -19721 grup
numaralı- iklim krizine ve yanlış çevre politikalarına
bağlı olarak ülkemizde meydana gelen sel ve benzeri doğal
afetlerin önlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 30/6/2022 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı
Milletvekili Sayın Abdullah Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetlerarası İklim
Değişikliği Raporunda artan emisyonların insanlar ve çevre
için oluşturduğu risklere dikkat çekilerek iklim
değişikliğinin insan refahı ve gezegenin
sağlığı için bir tehdit oluşturduğu vurgulanmıştır.
İklim krizine ve Hükûmetin izlediği çevre politikalarına
bağlı olarak ülkemizde yaşanan sel olaylarında ve
doğal afetlerde sıkça can kaybı ve ekonomik kayıplar
yaşanmaktadır. Hükûmetlerarası İklim
Değişikliği Paneli Raporunda Türkiyeye ilişkin bulgular
da yer almaktadır. Aşırı sıcaklıkların
Türkiyede can kaybına ve önemli ekonomik kayba neden olacağına
dikkat çekilerek Türkiyenin aşırı hava olaylarına
karşı Avrupanın en kırılgan ülkesi olduğu hususu
çok net bir şekilde belirtilmiştir. Raporda, emisyonların önemli
ölçüde azaltılması hâlinde dahi Avrupadaki aşırı
sıcaklıkların 2050 yılına gelindiğinde yılda
30 bin kişinin ölümüne neden olacağına ilişkin tespitler
söz konusudur. Bu vakaların büyük kısmının Avrupanın
Türkiyenin de dâhil olduğu bölgelerinde meydana geleceğine
ilişkin tespitler söz konusudur.
15 Temmuz 2021de Rizenin Ardeşen ilçesinde
etkili olan sağanak ve yanlış kentleşme nedeniyle 5
kişi yaşamını yitirdi, 3 kişi kayboldu, 4 kişi de
yaralanmıştır. Sağanak nedeniyle dereler taşıp
yolları kapatırken bazı evlerin zeminini ve bodrum
katlarını su basmıştır.
22 Temmuz 2021de Rize ve Artvin bölgelerinde gece
başlayan sağanak yağış sabaha kadar devam etmiş,
sel ve taşkınlara neden olmuş ve halk ciddi bir şekilde
zarar görmüştür. 31 Temmuz 2021de Vanın Başkale ilçesine
bağlı Esenyamaç ve Mutluşar köylerinde yaşanan sel
felaketlerinde ağır hasar meydana gelmiş, yüzlerce hayvan telef
olmuş ve tarım arazileri ise kullanılamaz hâle gelmiştir.
11 Ağustos 2021de de Karadeniz Bölgesinin
Batı Karadeniz Bölümünde etkili olan aşırı
yağış sonucu meydana gelen sel, su baskını ve
heyelanlarda -Kastamonu, Sinop ve Bartın illerini etkileyen sellerde-
toplam 82 kişi yaşamını yitirmiştir.
14 Haziran 2022de 15 ilde aşırı
yağış sonrası meydana gelen sellerde birçok ev ve iş
yerini su basmış, yollar trafiğe kapanmış, bu sel
felaketinde Ankarada 4 kişi yaşamını yitirmiştir.
27 Haziran 2022de AFADın uyarıda
bulunduğu 6 ilden biri Kastamonu olurken, diğer iller ise Sinop,
Bartın, Karabük, Zonguldak ve Düzce olmuştur. Kastamonunun
İnebolu ve Bozkurt ilçelerinde sağanağın ardından
taşan çaylar nedeniyle su baskınları oluşmuş, ilçede
gece saatlerinden bu yana etkili olan sağanak nedeniyle İnebolu
Çayı taşmış ve halk çok ciddi bir şekilde zarara
uğramıştır. Taşkın nedeniyle ilçedeki bazı
evlerin alt katları su altında kalmış, Bartının
Kozcağız beldesinde sağanak nedeniyle ev ve iş yerlerinin
zemin katlarını su basmış ve etkisini çok ciddi bir
şekilde artırmıştır.
28 Haziran 2022de Iğdırın
Aralık ilçesi ile Ağrı Dağı eteğinde etkili olan
yağış sele neden olmuş; sel, Ağrı
Dağının eteklerindeki taşları ve toprakları
dağın eteğindeki köyler ile ilçe merkezine sürüklemiştir.
Selle gelen kaya parçaları nedeniyle Iğdır-Nahçıvan kara
yolu da ulaşıma kapanmıştır. İlçeye
bağlı Yukarıtopraklı ve Yenidoğan köylerinde evler sular
altında kalmış, aynı saatlerde Ağrının
Doğubeyazıt ilçesinde de sel suları hem Gürbulak Sınır
Kapısında hem de ilçeye bağlı Karabulak ve Gürbulak
köylerinde etkili olmuştur. Sel sonrasında köylerdeki evler ise sel
altında kalmış ve neredeyse kullanılamaz hâle
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, ormanların
hızla yok edilmesi, dere yataklarının ve vadilerin şantiye
hâline gelmesi, yol inşaatı için su yataklarının
daraltılması, yok edilmesi veya duvarlarla suyun geçiş
alanlarının engellenmesi ülkede yaşanan sel
tahribatlarının başlıca nedenleri arasındadır.
İklim değişikliği sonucu ortaya çıkan hava
sıcaklıklarında ani değişim ve aşırı
yağışların doğa tahribatı ve çarpık
kentleşmeyle birleşmesinin sonuçlarını yaşıyoruz
ne yazık ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Yıllardır
Karadeniz Sahil Yoluyla başlayan, HES'lerle taş ocaklarıyla
devam eden rant ve talan politikaları yüzünden sel felaketleri bitmek
bilmiyor ne yazık ki. İklim krizine ve Hükûmetin izlediği çevre
politikalarına bağlı olarak ülkemizde yaşanan sel
olaylarında ve doğal afetlerde sıkça can kaybı ve ekonomik
kayıp yaşanmaktadır.
Sel ve benzeri doğal afetlerin önlenmesi
amacıyla araştırma önergemize destek bekliyor, Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN
SIDALI (Mersin) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
yalnızca iklim ve çevre politikalarını değil; ekonomi,
sanayi, yatırım ve sosyal koruma politikalarını da yeniden
yapılandırmamız gereken bir iklim çağına giriyoruz. Doğal
varlıkların korunmasına yönelik söylemler yakın zamana
kadar romantik olarak algılanıyordu, artık,
hayatımızın odağı hâline geldi. Çünkü her gün iklim
krizi, biyoçeşitlilik kaybı, ekstrem hava olayları, gıda
güvensizliği gibi konuları hepimiz doğrudan yaşıyoruz.
Geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler Hükûmetlerarası
İklim Değişikliği Panelinde insanlık için
kırmızı alarm koduyla bir rapor yayınlandı. Bu,
şimdiye kadarki en sert uyarıydı, büyük iklim krizlerini
kaçınılmaz ve geri döndürülemez olarak niteledi. Dünya, iklim
değişikliğinin herkes için ve her yerde acil bir sorun
olduğu gerçeğine uyanıyor; peki, siz ne yapıyorsunuz? Çevre
Bakanlığına İklim Değişikliği ibaresini
ekliyor, bu kadar önemli bir problemi Başkanlık üzerinden
çözebileceğinize inanıyorsunuz, bir de hâlâ içini
dolduramadığınız yeşil kalkınma devrimi yürütüyorsunuz.
Biz soyut kavramlar için değil, geleceğimiz için mücadele etmekle
görevliyiz. Kaybedecek vakit kalmamasını bırakın, zaman
bile bizim ilerimizde. İklim krizi artık bizi çoklu krizler
çağına sürüklüyor; ekstrem hava olayları, afetler, iklim göçleri.
Sosyal ve ekonomik krizlerin tetikleneceği bir çağa giriyoruz hep
beraber. Hep söylüyoruz; iklim krizi yalnızca bir çevre meselesi
değil, kalkınma ve güvenlik meselesidir. İklim krizi ciddi ve
teferruatlı bir konu, bu böyle aspirinle geçiştirilecek bir mevzu
değil.
Tüm bunlar yaşanırken sizin konuyu ciddiye
almadığınızı görüyor, almaya davet ediyoruz.
Soruyorum: Ciddiye alan hükûmetin bir bakanı konuyu Sel bölgesinin
kaderi, majör bir problem yok. diye geçiştirebilir mi? Bu 2 cümle bile
sizin zihniyetinizi gösteriyor. Majör problem olarak görmeyip kader diye
nitelediğiniz olaylar şöyle gerçekleşiyor: Küresel
ısınma havanın daha fazla nem tutmasına sebep oluyor. Bu da
özellikle Karadeniz kıyılarında daha sık, ani ve
şiddetli yağışlar yaratıyor. Ekonomi yetmedi ama iklim
konusunda da bilimle kavga içerisindesiniz. Siz her ne kadar kabul etmeseniz de
iklim krizi ülkemiz için majör problem; nokta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Tamamlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın, buyurun.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla)
Biyoçeşitliliğimizi yok eden, sulak alanlarımızı
kurutan, toprağımızı çölleştiren,
sınırlarımıza iklim göçmenlerini dolduracak olan, sosyal
adalet duygumuzu zedeleyen ve yeni krizlere davetiye çıkaran çok büyük bir
problemdir.
Burada, bir araştırma komisyonu
kurulması üzerine konuşuyoruz ancak gördük ki komisyon
kurulmasıyla da bu iş çözülmüyor. Geçtiğimiz yıl bir
komisyon kuruldu ve çok kıymetli bir rapor hazırlandı. Sonuçta
ne oldu? Bugün, hâlâ sizi, iklim krizinin büyük bir problem olduğuna ikna
etmeye çalışıyoruz. Bu sarmaldan çıkmamız ve iklim
kriziyle etkin mücadele etmemiz için gereken, iktidar ve zihniyet
değişikliğidir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Baltacı.
Buyurun Sayın Baltacı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
27 Haziranda yaşanan sel felaketinden
dolayı Bartın, Düzce, Karabük, Kastamonu, Sinop ve Zonguldakta
yaşayan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
Geçen seneki sel felaketinden sonra dedik ki: Dünya
bir iklim krizinin ortasında, Türkiye de bu krizi en şiddetli
yaşayan ülkelerin başında geliyor. İklim krizinin en önemli
sonuçlarından biri aşırı ve düzensiz
yağışlardır. Dolayısıyla sel ve
taşkınlar artacak. Bu nedenle erken uyarı sistemleri çok
önemlidir. Bu sene erkenden yapılan uyarılar sayesinde çok
şükür ki henüz can kaybımız olmadı. Şu anda kayıp
olan 2 insanımıza da inşallah en kısa zamanda
ulaşırız ama eğer Giresun Derelide 2020de yaşanan
felaketten ders çıkarmış olsaydık geçen sene 11
Ağustosta selde kaybettiğimiz 82 canımız bugün aramızda
olabilirdi.
Bunun dışında, bu seneki selin
vermiş olduğu maddi zarar geçen seneyi aratmayacak durumda.
Yağış miktarı geçen sene için metrekareye
Arkadaşlar, hâlbuki elinizde her türlü imkân
var; iktidar sizsiniz, 84 milyonun vergisini siz topluyorsunuz, yardım
kampanyası yapıp eski parayla tam 1 katrilyon para
toplayabiliyorsunuz, istediğiniz gibi ihale yapıp istediğinize
verebiliyorsunuz, tüm kurumları siz yönetiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HASAN BALTACI (Devamla) Hâl böyleyken memleketin
kaynaklarını faizciye, tefeciye, yandaşa aktarmak yerine üç yüz
yirmi gün içinde afet bölgesinde kalıcı yatırımlar
yapabilirdiniz ve şimdi bu manzarayla karşılaşmazdık.
Bir de üstüne Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanık çıkıp utanmadan demiş ki: Bölgenin kaderi bu.
Bölgenin kaderi felaket değildir ama bu ülkenin en büyük kadersizliği
Sayın Yanık gibi bir sosyal medya trolünün Bakan olabildiği bu
düzenin ta kendisidir.
Millete biçtiğiniz kader felaketten başka
bir şey olamayabilir ama unutmayın ki bu millet de kaderini
değiştireceği günü sabırsızlıkla bekliyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ahmet Çolakoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇOLAKOĞLU
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz
milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Başta Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Sinop,
Karabük, Düzcedeki vatandaşlarımıza tekrar tekrar geçmiş
olsun dileklerimizi iletmek istiyorum.
Önergede bahsedilen dünyadaki iklim
değişikliğinin ülkemizde oluşturacağını
öngördüğümüz doğal afetler de Türkiye'mizin gündemindedir. Bu durumda
oluşacak afetlere duyarsız kaldığımız yönündeki
algıyı da kesinlikle ve kesinlikle kabul etmiyoruz.
Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneline Türkiye
dâhil olmak üzere birçok ülke katıldı. Değerlendirme raporundaki
bulgular doğrultusunda iklim değişikliğiyle ilgili mücadeleler,
politikalar bakanlıklarımız tarafından dikkatli bir şekilde
incelendi, önlemler alındı, tedbirler alındı ve planlamalar
yapıldı.
Bununla beraber, Paris İklim
Anlaşması çerçevesinde en ciddi çalışmaları yapan,
İklim Şûrasını gerçekleştiren ülkelerin
başında yine Türkiye gelmektedir. Bu şûrada alınan kararlar
Bakanlığımız tarafından hassasiyetle
değerlendirilmekte ve sonuç raporu da hazırlanmaktadır.
Son yıllarda özellikle Karadeniz Bölgesinde
yaşanan sel ve taşkın felaketlerinden ders
çıkardığımız için meteorolojiden gelen uyarılarda
da hızlı bir şekilde faaliyete geçerek tedbirlerimizi
alıyoruz. Köprülerimizi yeniledik, bununla beraber, ırmak ve akarsu
yataklarındaki taşkın korumaya karşı ıslah
çalışmalarını hızlı bir şekilde yaptık.
Bugünkü mücadelemizi kolaylaştıran bu
yatırımlarımızdır.
Batı Karadenizde etkili olan sel felaketinde
AFAD, Karayolları, Devlet Su İşleri, özel idarelerimiz, orman
bölge müdürlüklerimiz ve belediyelerimiz hızlı bir şekilde
elinden gelen gayreti ortaya koyarak suyun ve taşkının en az
hasarla atlatılması için gerekli çalışmaları
yapıyorlar. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın talimatlarıyla Bakanlarımız ivedilikle
bölgelere intikal ettiler. Olay anından itibaren İçişleri
Bakanımız Süleyman Soylu Bartın iline, Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum Kastamonu
iline, Tarım ve Orman Bakanımız Vahit Kirişci Zonguldak'a,
Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Adil
Karaismailoğlu Sinop'a, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya
Yanık Karabük'e hareket ederek çalışmaları yerinde takip
etmişlerdir. Bununla beraber, bakan yardımcılarımız ve
genel müdürlerimiz de olay yerinde bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, çok kısa bir
zamanda 6.582 personelle, 1.864 araçla, 6 helikopterle anında müdahaleler
de yapılmıştır; 54 milyon 650 bin TL ödenekle yaralar da
sarılmaya başlanmıştır. Çalışmalara destek
veren tüm vatandaşlarımıza, tüm kurumlarımıza buradan
tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Duamız şu: İnşallah tekrar bu
afetler başımıza gelmez. Bu afetler başımıza
geldiğinde ise en az hasarla inşallah bunları
atlatırız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hükûmetler dua etmezler sadece, tedbir alırlar. İşimiz duaya
mı kaldı?
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün
19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
3.- CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Seyit Torun ve
arkadaşları tarafından, belediyelerin mali
sorunlarının araştırılarak bu sorunlara
karşı kapsamlı çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla
22/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/6268) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2022
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/6/2022 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ordu Milletvekili Seyit Torun ve
arkadaşları tarafından, belediyelerin mali
sorunlarının araştırılarak bu sorunlara
karşı kapsamlı çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla
22/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/6268) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/6/2022 Perşembe
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın
Seyit Torun.
Buyurun Sayın Torun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEYİT TORUN (Ordu) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; belediyelerin mali
sorunlarının ve belediyelere sağlanan devlet desteklerinin
araştırılması amacıyla
hazırladığımız araştırma önergesi üzerine
söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada belediye
başkanlarım da var, geçmişte beraber de görev yaptık.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Samsun.
SEYİT TORUN (Devamla) Samsun da var, Fatih de
var görebildiğim kadarıyla; başka var mı bilmiyorum.
Belediyecilik tabii çok farklı bir şey,
sonuçta vatandaşın her şeyinden, günün yirmi dört saatinden, üç
yüz altmış beş gününden sorumlusunuz ve vatandaş her
sorununda sonuçta sizden hizmet ister, çözüm bekler. Ama içinde
bulunduğumuz durum, maalesef artık her geçen gün girdilerinin
artması, maliyetlerinin artması yerel yönetimlerimizi,
belediyelerimizi işin içinden çıkılamaz hâle getirmiştir.
Anayasanın 127nci maddesi şunu emreder: Mahallî idarelere,
görevleriyle orantılı gelir kaynakları
sağlanmalıdır. Sorumluluklar arttı, bedeller arttı
ama gelirler maalesef artmadı. Şu anda, pandemiyle birlikte
arkasından gelen ekonomik krizler işi fevkalade çözümsüz hâle
getirdi. Bunu sadece bizim belediyelerimiz için söylemiyorum, tüm belediyeler
için söylüyorum ve önümüzdeki süreçte eğer kaynakları da
artırılmazsa hizmet veremez hâle gelecekleri de bir gerçek.
Belediyelerin 2012'den bu yana değişmeyen
genel bütçe pay oranları mutlaka ama mutlaka artırılmalı.
Yani bakın, bugün, araçlar, sadece kara yollarında
dolaşmıyor, belediyelerimizin sınırları içerisinde de
hareket ediyor ama motorlu taşıtlar vergisinden pay alamıyorlar.
Yani bugün, içme suyu arıtmadan kanalizasyon arıtmaya kadar birçok
alanda elektrik kullanıyorlar ama ticarethane tarifesine tabiler yani bu,
kabul edilir bir şey değil. Her işlemlerinde, işlevlerinde,
temizlikten tutun birçok hizmetlerinde yakıta bağlılar ama KDV
ve ÖTVyle birlikte bugün normal, araçların aldığı
yakıt ücretlerine tabiler, bu konuda da mutlaka bir indirim yapılmalı.
Ek bütçeyle belediyelere 103 milyar lira aktarıyoruz. diye bir algı
yaratıldı ama belediyelerin genel bütçeden aldıkları pay
oranları, 5779'a göre sabit, genel bütçe gelirlerinden alınan paylar
bunlar; bu oranların artırılması lazım yani bu oranlar
yeterli değil. Sonuçta, 80'lerden sonra 10lar civarındaydı,
şu anda 6 civarında; bu oranın da mutlaka
artırılması lazım.
Buraya kadar genel olarak bütün yerel yönetimlerin
sorunlarından bahsettim ama bir de tabii ki iktidarın bizim
belediyelerimize karşı ortaya koyduğu ayrımcılık
var. İnanın, bu konuyu birçok alanda ifade ettik, iyileşmesini
bekledik ama maalesef bir adım dahi atılmadı. Merkezî yönetim,
belediyelere araç, kredi, hibe destekleri verdi, 10 milyar lirayı buldu
ama maalesef, bizim belediyelerimize damla kadar gelmedi. Bakın,
İLBANKın 2021 yılı Faaliyet Raporundan okuyorum: 1.156
belediye projesine 2 milyar 721 milyon lira kaynak sağlanmış,
bunların yüzde 94,2si Cumhur İttifakı ve kayyum belediyelerine
aktarılmış. 191 belediye projesi de yüzde 100 hibeyle
bitirilmiş, bunların yüzde 98,4ü yine Cumhur İttifakı ve
kayyum belediyelerine ait. Yarıdan fazlasını CHPli
belediyelerin yönettiği bu yapıdan verilen destek sadece yüzde 1.
Bakın, değerli arkadaşlar, Konya ve Trabzona yapılan yardımlar
bile 248 belediyemize yapılanların 1,5 katından fazla; insaf!
Demiyoruz ki: Tamamını verin ya da orana göre verin; geçmişte de
vardı bunlar ama bu kadar partizanca bir davranışı,
inanın, hiç görmedik. Üç yılda belediyelerimizin Çevre
Bakanlığından 293, İLBANKtan 250 talebi reddedildi.
Bakın, 20 milyar lirayı aşkın kredi bulundu, hâlâ
Cumhurbaşkanlığında onay bekliyor. Çevre
Bakanlığı son üç yılda belediyelere 3 bine yakın araç
hibe etti, bunların yüzde 97si iktidar belediyelerine gitti değerli arkadaşlar.
Yani sürekli Sayın Bakana da ricada bulunuyoruz, genel müdürlere de, biraz
hakkaniyet istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Başkan.
SEYİT TORUN (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sonuçta, bizim belediyelerimiz de bir siyasi parti
ayrımı yapmıyor, Buradan oy aldım, buradan oy
almadım. demiyor, tüm vatandaşlarımıza hizmet ediyor.
Buradaki belediye başkanlarımız bilir; sonuçta, bundan o yörede
yaşayan vatandaşlarımız istifade edecek, onlara gidecek bu
hizmet ama maalesef, bu ayrımcılığı her zaman
yaşıyoruz. Tabii, bu ayrımcılık, iktidarın bu
zihniyeti Sayın Erdoğanın zihniyeti; Marmaristeki orman
yangınları için de CHP belediyesi demedik, gittik. dedi. Ya, ne
demek CHP belediyesi demedik, gittik. yani orası başka ülkenin vatan
toprağı mı, başka ülkenin bir yeri mi? Elbette ki o
yangında bütün belediyelerimiz de seferber oldu, yazılı izinler
istediler, destek vermek için her türlü talepte bulundular ama reddettiniz.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Reddettiğimiz
hiçbir şey yok. Hiç öyle bir şey yok!
SEYİT TORUN (Devamla) Bu cümle
ayrıştırıcı bir cümledir; bu cümle, bu ülkeyi yöneten
iradeye yakışmamaktır.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Kimi reddettik? Ne
yaptınız da reddettik? Hadi oradan!
SEYİT TORUN (Devamla) Bu
ayrımcılık kabul edilebilir bir şey değildir.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hiç öyle bir
şey yok, hiç öyle bir şey yok!
KANİ BEKO (İzmir) Konuşma ya!
SEYİT TORUN (Devamla) Sayın hatip de
zaten konuşurken az önce herkese teşekkür etti, bir tek bizim
belediyelerimize teşekkür etmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ne
yaptınız da neye teşekkür edeceğiz? Helikopter yok.
dediniz, tepenizden helikopter geçti.
SEYİT TORUN (Devamla) Oradaki insanlar canla
başla, gece gündüz çalıştılar, her türlü desteği
verdiler ama bir teşekkürü bile çok gördünüz, bir teşekkürü bile
layık görmediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Yalanla ve
yangınla mücadele ediyoruz bizler, yalanlarla ve yangınla mücadele
ediyoruz.
KANİ BEKO (İzmir) Hem suçlu hem güçlüsünüz!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hep öylesiniz, hep
öylesiniz!
SEYİT TORUN (Devamla) Sizin bu
ayrımcı anlayışınız zaten bu ülkeyi bu hâle
getirdi ama başaramayacaksınız, belediyelerimiz her yerde
başarıyla hizmet ediyor; asla önünü kesemeyeceksiniz, asla
kesemeyeceksiniz.
KANİ BEKO (İzmir) Muğlada yakmadık ağaç
bırakmadınız be!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Hiç öyle bir
şey yok, hiç öyle bir şey yok!
SEYİT TORUN (Devamla) Geliyor gelmekte olan.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla)
Muğlalılar artık CHPnin gerçek yüzünü gördü. Yok öyle bir
şey!
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı
KANİ BEKO (İzmir) Muğlada yakmadık ağaç
bırakmadınız, hâlâ car car konuşuyorsun ya! Allah, Allah!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ne diyorsun ya, ne
diyorsun! Ne demek car car ya, ne demek car car ya? O nasıl bir
kelime?
KANİ BEKO (İzmir) Ben Egeliyim, ben de
Muğlalıyım ya!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Milletvekili
olarak, Muğla Milletvekili olarak istediğim yerde konuşurum,
size mi soracağım?
KANİ BEKO (İzmir) Muğlada ağaç kalmadı ya!
Hâlâ konuşuyorsun ya!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Böyle bir usul yok,
yok öyle bir usul!
BAŞKAN Bu doğru değil, bu
doğru değil Sayın Milletvekili, oturunuz yerinize.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Böyle Car car
konuşuyor. diyemez Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Subaşı.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma
önerisini destekliyoruz. Gerçekten yerel yönetimlerimiz zor durumdadır.
Ben de on yıl belediye başkanlığı ve büyükşehir
belediye başkanlığı yapmış bir kardeşiniz olarak
yerel yöneticiliğin yetki ve sorumluluklarını gayet iyi
biliyorum.
Benim 1989 yılında
başladığım dönemde, rahmetli Özal Benim partime oy vermez
de diğer partilerden belediye başkanı seçerseniz ellerini
kollarını bağlarım. diye ilanlar vermek suretiyle ilk
ayrımcılığı göstermişti ama bunun sonucunu da
pahalı ödedi; Malatya dışında bütün belediyelerini,
büyükşehir belediyelerini ve il belediyelerini kaybetmişti. Biz
seçilmiştik; gerçi gelirimiz de yoktu ama proje üretmeye devam ettik,
muhalefet iktidarına rağmen, muhalif belediyeler olmamıza
rağmen, devletin tanıdığı garantörlük neticesinde
bütün yaptığımız yatırımlara kredi bulmuş ve
hizmetlerimizi yapabilmiştik.
Bugün, belediyelerin önemi daha çok öne
çıkmıştır. Hele pandemi sürecinde, akaryakıt fiyatlarının
ve enerji fiyatlarının 3-4 kat arttığı bir dönemde
yerel yönetimlerin gelirlerinin gözden geçirilmesi ve katkının
artırılması gerekir. Şunu anlamak lazım: Yerel
yönetimler devlet dişlisinin bir parçasıdır. Anayasanın
127nci maddesi halkın yerel ihtiyaçlarının yerel yönetimler
tarafından giderileceğini belirtirken, devlete hizmetleriyle
orantılı gelir kaynakları sağlamayı da amir hüküm
olarak yöneltmiştir. Bu devlet dişlisinden birinin durması
hâlinde gerçekten devlet çarkını
çalıştıramazsınız. Onu rahmetli Özal
anladığı için zaman içinde anayasal düzene geçilmiş, sizin
beğenmediğiniz parlamenter sistemde bu devlet dişlisi
çalışmaya başlamıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Ama bugünkü sistemde
yerel yönetimlere o kadar yabancı bir bakışla
bakılıyor ki devlet dişlisinin de
çalışmadığının belki farkında değiller.
Yerel yönetimlere ne kadar yetki ve kaynak aktarırsanız devlet o kadar
halka yakın, dinamik hizmet eder. Devletin en önemli hizmet etme, en
dinamik hizmet etme aracı yerel yönetimlerdir. Eğer bu dişliyi
çalıştırmazsınız merkezî yönetim halka ulaşamaz
hâle gelir. Yerel yönetimler en çok denetlenen, en dinamik, halka en yakın
kurumlardır. Büyükşehir yapmakla bunu tamamen zora soktunuz,
merkezîleştirdiniz, yerel yönetimleri de hizmet edemez hâle getirdiniz,
bunun düzeltilmesi mutlak gerekmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol
Katırcıoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında konuştuğumuz konu Adalet ve
Kalkınma Partisini ne kadar ilgilendiriyor doğrusu bilemiyorum çünkü
Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğundan bu yana kimyası
değişti, her ne sebeple bilmiyorum ama kimyası değişti.
Bir zamanlar yerel yönetimleri göklere çıkaran Adalet ve Kalkınma
Partisi
Hatta Ömer Dinçeri hatırlayacaksınız, kamu reformu
yasa tasarısını getirmişti Meclise ki yerelleşmeyi,
merkezin gücünü dağıtmayı ve yerele geçirmeyi, göçermeyi öneren
bir yasaydı ama biliyorsunuz, bu macera orada kapanmıştı.
Daha sonraki yıllar itibarıyla baktığımızda, her
konuyu merkezîleştirdiğiniz gibi bu konuyu da
merkezîleştirdiniz.
Değerli arkadaşlar, bir kere şunu
görmek lazım: Dünya değişiyor, 1980den beri
değişiyor, adına küreselleşme diyoruz. Küreselleşme
cereyan ederken aslında yerelin öne çıkmasına sebep oluyor yani
küreselleşme yerelleşmeyle birlikte gidiyor. Bu, ülkeler
arasında böyle olduğu gibi ülke içinde de böyle esas itibarıyla.
Yani özellikle ekonomik faaliyetlerin yerele yönelik olmak üzere yeniden
değerlendirildiği bir dönem yaşanıyor, benzer bir
şekilde siyasi anlayışların da paralel olarak
değiştiği bir dönem yaşanıyor.
Değerli arkadaşlar, yerelleşmeyle
birlikte demokrasi konusu gündeme geliyor. Yani demokrasilerin esasında
yerel olması gerektiğini söyleyen bir anlayış
gelişiyor ve dolayısıyla da konu belediyecilik meselelerine
geliyor. Tabii, dediğim gibi, siz bunlarla çok ilgili değilsiniz
çünkü sizin döneminizde belediyelerin mali özerkliklerini neredeyse yok ettiniz.
Onun için Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlar bunu gündeme
getirmişler anlaşılan çünkü birçok belediye esasında
kaynakları itibarıyla merkezin transfer gelirlerine bağlı
hâle gelmiş durumda. Yani benim bulabildiğim rakamlara göre, mesela
2009da belediye gelirlerinin yüzde 51i transfer gelirleri olarak merkez
tarafından sağlanırken, bu oran 2020de yüzde 67ye
çıkmış. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı şudur:
Belediyeler mali bakımdan özerk olamıyorlar. Mali bakımdan özerk
olamayınca demokratikleşme süreci tıkanıyor değerli
arkadaşlar. Dolayısıyla da Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz
ve siyasi kriz esas itibarıyla küreselleşen dünyayı anlamakta
zorlandığınız gerçeğiyle çok ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yani küreselleşme, ekonomik olarak da siyasi
olarak da karar alma konularını yerele geçirirken, siz -tarih de
vereyim- 2011den itibaren bütün her şeyi merkezîleştirdiniz.
Dolayısıyla devlet falan da kalmadı ortada, var olan devlet
kurumları da doğrudan doğruya esasında Adalet ve
Kalkınma Partisinin kurumları hâline dönüştü.
Dolayısıyla, gerçekten de bunları nasıl yaptınız,
hangi düşüncelerle yaptınız bilemiyorum ama gerçekten ülkeyi çok
ciddi bir krize doğru ittiniz ve bu krizden çıkmak da çok kolay
değil. Önümüzdeki dönemde yönetim değişse bile çok çok çok ciddi
sıkıntıları olan bir Türkiyede yaşayacağız
diye düşünüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın İlyas Şeker.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimi saygıyla
hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, belediyelerimizin
genel olarak gelirleri ya genel bütçeden aktarılan paylardan oluşur
veya da öz kaynaklardan, öz gelirlerden oluşur. Öz kaynakların
içerisinde emlak vergisi gelirleri vardır, inşaat ruhsatı ve
iskân harçları vardır, çevre ve temizlik vergileri vardır, kira
gelirleri vardır ve bunun gibi bu kalemler böyle uzar gider. Diğer
tarafta genel bütçeden gelen gelirler de standart hâle getirilmiştir,
şekle bağlanmıştır, kesinlikle bir keyfî uygulama
olması da mümkün değildir.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde
çıkarılan yasayla birlikte hangi belediyeye ne kadar payın
gideceği de açık, net bir şekilde ifade edilmiştir.
Örneğin, burada paylar var. Genel bütçe payları; büyükşehir
belediyelerinde o büyükşehir il sınırları içerisinde
toplanan vergilerin, vergi dairesinde toplanan vergilerin yüzde 6sı
büyükşehirlere aktarılıyor, onun da yüzde 60ı
doğrudan belediyenin bütçesine, yüzde 40ı havuza şeklinde.
Havuzdakinin de yüzde 70i nüfusa ve yüzde 30u da yüz ölçümüne göre
aktarılıyor. Yine, genel bütçeden toplanan vergilerin yüzde 4,5u da
büyükşehir ilçe belediyelerinin paylarına aktarılıyor.
Diğer belediyeler ile özel idarelerde de diğer belediyelere toplanan
genel bütçenin yüzde 1,5u ve özel idarelere de yüzde 0,5u
aktarılıyor.
Evet, önemli olan, aktarılan bu vergileri
gerçekten amacına uygun olarak kullanmak, bütçeyi iyi yönetmek gerçekten
çok önemli. 2019 yılında genel bütçeden mahallî idarelere
ayrılan miktar 74 milyar 339 bin 615; 2020 yılında bu rakam 97,4
milyara çıkarken 2021 yılında 135,5 milyara çıkıyor
yani 2019dan 2020ye geçişte genel bütçeden aktarılan paylarda yüzde
31 oranında bir artış gerçekleşiyor, 2020den 2021e
geçişte de yüzde 39 oranında bir artış gerçekleşiyor.
2022nin ilk altı ayında ise şu ana kadar 119 milyar TLlik bir
bütçe aktarılmış, bu da geçen yılki aktarılan bütçenin
neredeyse yüzde 88ine karşılık geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Ve dün kabul
etmiş olduğumuz ek bütçenin de yüzde 10u olan 103 milyar TLlik bir
aktarım da yine burada gerçekleşti. Tabii, önemli olan -az öncede
ifade ettiğimiz gibi- bu bütçeleri doğru kullanmak.
Yine önergede özellikle Cumhuriyet Halk Partili
belediyelere veya muhalefet belediyelerine destek verilmediği konusunda da
iddialar var. Ben şöyle kısa bir araştırma yaptım:
İller Bankasının şu anda 139 tane SUKAP projesi var; bunun
yüzde 50si hibe, yüzde 50si de kredi. Bunun 26 tanesi CHPli belediyelere ait
ve diğer belediyelerimize de aynı şekilde var. Diğer
taraftan şöyle bakıyoruz, Acaba bir oransızlık mı
var? diyoruz, tüm belediyelere baktığımız zaman, şu
anda Türkiyede mevcut 1.440 tane belediye var, bunun yüzde 54ü AK PARTİli
belediye, yüzde 18i Cumhuriyet Halk Partili belediye.
SEYİT TORUN (Ordu) Hibelere bak, hibelere.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Buradaki orana
baktığınız zaman, bu oran aynen bire bir yansıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYİT TORUN (Ordu) İller
Bankasının 2021 Faaliyet Raporlarına bak. Resmî belgeye
bakın, resmî belgeye.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Gerçekten önemli
olan
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 345 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 2nci
sırasına alınması ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 30 Haziran 2022 Perşembe günkü
birleşiminde 345 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ve 345
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
30/6/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 30/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 345
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 2nci sırasına alınması ve bu
kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 30 Haziran 2022 Perşembe günkü
birleşiminde 345 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
345 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
345
sıra sayılı İzmir Milletvekili Hamza Dağ ve 11
Milletvekilinin Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4528) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE
SAYISI |
1.BÖLÜM |
1 ila
6ncı Maddeler |
6 |
2.BÖLÜM |
7 ila
13üncü Maddeler |
7 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
13 |
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Bursa Milletvekili
Refik Özen ve 67 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî Savunma
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Bursa Milletvekili Refik Özen ve 67 Milletvekilinin
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4498) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 343) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 343 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray.
Buyurun Sayın Çıray. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
mevcut ucube rejimin alametifarikası, ne yazık ki Meclisimizi battal
hâle getirmiş olmasıdır. Bu acı gerçeği maalesef kanun
teklifi süreçlerinde en tatsız hâliyle yaşıyoruz, muhalefetin
önerileri çoğunlukla reddediliyor; ne yazık ki bu durum yine
tekrarlandı. Genel Kurulumuza gelen Askeri Ceza Kanunu Teklifi 20 Haziran
2022'de Meclis Başkanlığına sunuldu. 22 Haziranda Millî
Savunma Komisyonundaki görüşmeleri yapıldı, aynı gün jet
hızıyla geçti. Muhalefetin bütün değişiklik ve düzeltme
öneriler de topyekûn reddedildi. Oysa partimizin teklif ettiği bazı
düzeltme ve önerileri çok önemliydi. Bunlardan birine özellikle dikkat çekmek
istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetler Personel Kanununun
49uncu maddesine göre Genelkurmay Başkanlığına atanan
orgeneral ve oramirallerin yaş haddi 67'dir. Teklifte getirilen
değişiklik, Cumhurbaşkanına bu yaş haddini birer
yıl süreyle 72 yaşına kadar uzatma imkânı vermektedir. Bu,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal yapısı bakımından
âdeta bir tür sabotajdır çünkü bu değişiklik zaten devletin tüm
kuvvetlerini kendisinde toplayan Sayın Cumhurbaşkanına büyük bir
keyifle tepe tepe kullanacağı bir yetki daha vermektedir. Bu,
tarihimizde hiç görülmemiş bir buhrana yol açan ucube rejimin ucubelik
katsayısının artması demektir; bedeli de Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en yüksek komuta kademesinin yozlaştırılmasıdır,
liyakatin şart olduğu bir kurumun en zirvesinden çökertilmesidir;
Âdeta sabotaj dememizin altında yatan sebep budur. Partimiz bu nedenle
söz konusu değişikliğin kanun teklifinden çıkarılmasına
yönelik bir önerge vermiştir ancak önergemiz Cumhur İttifakı
tarafından, milletin değil, bir şahsın
hükümranlığı esas alındığı için
reddedilmiştir.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin
3üncü maddesi bize bir gerçeği ibret verici bir açıklıkla bir
kere daha göstermiştir. Bu gerçek şudur: Tüm bu değişikliklerin
yegâne amacı Cumhurbaşkanının kudretini sonsuz bir
keyfîlikle sınırsız bir maksimizasyona
ulaştırmaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri için bunun
sonuçlarının özellikle orta ve uzun vadede çok ağır ve
yıkıcı olacağı aşikârdır ancak bu
değişiklik, içine girmiş olduğumuz seçim sürecinin
güvenliği açısından da çok ciddi bir sorundur. Yüce Meclis bu
riskleri, bu tehlikeleri bertaraf etmelidir. Dolayısıyla mevcut
kanunun bu maddesine dokunulmamalıdır; milletin ordusunun bir
subayı olarak Genelkurmay Başkanı bir beş sene daha görevde
kalabilmek için ordunun kurumsallığını feda etmemelidir,
teklif kanunlaşsa bile istifa etmelidir. Kısacası değerli
arkadaşlar, maddenin yeniden düzenlenmesi zorunluluktur.
Değerli arkadaşlar, Türkiye bugün
cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş bir buhranın pençesindedir.
Milletimizin ezici bir çoğunluğu kelimenin tam anlamıyla hayatta
kalma mücadelesi veriyor. Düşük gelir grupları artık yarı
aç yarı tok yatıyor, temel ihtiyaçlarını dahi
karşılayamayacak bir hâlde. Barınma krizinin
kırmızı alarm verdiği, bebeklerin, çocukların yetersiz
beslenmenin acil semptomlarını yaşadığı bir ülke
ve kendi bütçesini savunmak için yeterli çoğunlukta bulunmayan ve kendi
getirdiği kanuna sahip çıkmayan bir siyasi iktidar tablosu
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, orta sınıf
neredeyse yok olmak üzere yani karşımızdaki manzara yönetenleri
utanca boğacak kadar ağır. Yaşlılar Böylesini ne
yaşadık ne de bu kadarına şahit olduk. diyorlar, gençlerse
en umut dolu olmaları gereken çağlarında koyu bir umutsuzluk
kıskacında. Doktorlar, AKP sağlık sisteminin
tükenmişliğini örtbas edebilmek adına bilerek suçlu ilan
ediliyorlar, milletle bilerek karşı karşıya getiriliyorlar.
İflas etmiş Sağlıkta Dönüşümün yerine hekimleri
suçlayarak ne yazık ki gençler için artık umudu Türkiye
sınırının ötesinde aramayı zorunlu
kılıyorlar. 1923te çok onurlu bir başlangıç yapmış
millet için ne çok hazin bir durum.
Değerli arkadaşlar, bu içler
acısı noktaya tesadüfen gelmedik. İçlerinizde bazıları
kabul ve itiraf etmekte çok zorlanacaklar biliyorum ama tıpkı
olağanüstü başarıların bilinçle, akılla, bilgiyle, iyi
niyetle ve basiretle tasarlanıp inşa edilebilmeleri gibi, bazen
yıkıcı başarısızlıklar da adım adım
hazırlanırlar, inşa edilirler. Ne yazık ki bu siyasi
iktidar bir yıkıcı başarısızlığı,
bilerek, muazzam bir organizasyonla inşa etmektedir. İddia ediyorum,
ülkemizin yirmi yıllık AKP iktidarları tarafından
getirildiği noktada bu gerçeği bizden daha iyi idrak edebilecek bir
millet yoktur çünkü biz bir siyasi ve askerî dehanın, Mustafa Kemal
Atatürk'ün başarısının hem tanığı hem
mirasçılarıyız. Atatürk, evrensel değerler üzerine
yükselecek bir millî devleti 1919 Mayısında Samsun'a
çıkışından 1938 Kasımında
uğurladığımız on dokuz yıllık süre içinde
kafasında planladığı şekilde adım adım
inşa etti. O inanılmaz bir sağduyu ve birikime sahip devlet
adamı olarak bir devletin sürekliliğinin bütün kurum ve
kurallarıyla kalıcı ilke ve değerlere bağlı
olduğunu çok iyi biliyordu. Mesela, bu nedenle, ekonomide
bağımsızlık, dış politikada Yurtta sulh, cihanda
sulh. ilkelerine çok önem verdi; tarih de bu başarısını
her sınamasında tescil etti.
Değerli arkadaşlar, Türkiye yirmi
yıldır Sayın Erdoğan tarafından yönetiliyor, sonuç tam
bir fiyaskodur. Şu anda, neresinden tutsanız elinizde kalacak bir
devlet yapısıyla karşı karşıyayız. Hâlbuki,
AKP 2002 Kasımında iktidara geldiğinde 57nci Hükûmetin
uyguladığı Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının bir
sonucu olarak Türkiye 2003 yılında ekonomik büyüklük
açısından yeniden dünyanın ilk 20 ülkesine girme
imkânını yakalamıştı. Dünyada gidecek yer arayan bir
para bolluğu vardı ama siz bu imkânları planlı üretime
dayalı ekonomiyi geliştirmek yerine muazzam bir popülizmle iktidar
süreçlerinizi uzatacak şekilde harcadınız. Bir de 16 Nisan 2017
referandumuyla fiilî tek adam rejimine güya anayasal bir kılıf
uydurunca ekonomimizin bozulması gitgide hızlandı, hukuksuzluk
kurumsallaştı, kuvvetler birliği rejiminin kaçınılmaz
neticesi olarak ekonomik kriz derin buhrana dönüştü. Derin buhranlar
insanlara çok daha güçlü acılar verirler, çoklu kurumsal ve sosyal
çöküşlere neden olurlar. Nitekim bugün Türk milleti ne yazık ki çoklu
bir çöküşün altında eziliyor.
Değerli milletvekilleri, genç kuşaklarımıza
artık yargıdan, bağımsız medyadan, yükselen yeni
dünyanın eğitim kurumlarından söz edemiyoruz. Bir de
bileşik kaplar teorisi gereğince radikal ideolojik
saplantılarla, Sayın Erdoğanın ve dar kafalı saray
ekibinin mutlak bir rövanş hıncı içinde tarumar ettikleri
dış politika yıkımlar var. Ancak dış
politikanın tarumar edilmesinde aynı ekonomide olduğu gibi bir
başka faktör de Sayın Erdoğanın dış
politikayı kendi gücünü, iktidarını ve kişisel
çıkarlarını korumak amacıyla
araçsallaştırmış olmasıdır. Takdir edersiniz ki
arkadaşlar, bu tercih, temel varlık sebebi ve misyonu
uluslararasında Türk milletinin yüksek çıkarlarını korumak
olan dış politikamız için tam bir felaket olmuştur. Radikal
ideolojik rövanş hıncı ve hırsı, ne olursa olsun
iktidar süresini uzatmak arzusu, Türkiye'nin uluslararası alanda doksan
yılda ilmek ilmek ördüğü itibar ve saygınlığı
bozuk para gibi harcamıştır. Burada kritik husus, bir iç
politika aracı olarak yürütülen bu dış politikanın, ister
müttefiklerimiz olsun ister olmasın ilişkiye girdiğimiz
neredeyse tüm devletler tarafından bize karşı bir avantaj olarak
kullanılıyor olmasıdır.
Değerli Türk milleti, buradan yüksek sesle ilan
ediyorum: Mutlak bir tek adam rejimine dönüşen yirmi yıllık AKP
iktidarları boyunca Türkiye'nin dış politikada elde ettiği
tek bir somut kazanım yoktur. AKP dış politikaları bir
fiyaskolar zincirinin propaganda ve algı yönetimi gibi güya sofistike
ancak esasen kitlesel bir beyin yıkamadan başka bir şey olmayan
yöntemlerle milletimize başarı diye yutturulması
teşebbüslerinden ibarettir. Ne yazık ki, içine girdiğimiz derin
buhran sürecinde bu rezillik tutmuştur. Sayın Erdoğanın
dünya lideri olarak pazarlanma stratejisi bir süre işe
yaramıştır ancak derin buhran mevcut rejimin fiyaskoları
maskeleme propagandalarını artık etkisizleştirmektedir,
artık bunların işe yaraması söz konusu değildir.
Değerli arkadaşlarım, dış
politika tarihimizin en büyük fiyaskolar döneminin sonuna
yaklaşıyoruz. Sona yaklaşırken ödetilen ağır
bedellerin kısa dökümünü yapmamız gerekiyor. En yakın tarihli
gelişmeden başlayalım. Biliyorsunuz, 28 Haziran akşamı
bütün kanallara bir son dakika haberi düştü. Sayın
Erdoğanın bangır bangır ilan ettiği, Teröristlere verdikleri
desteği ve onlarla ilişkilerini tamamen kesmeden, bunları somut
adımlarla uygulamalarda görmeden evet dememiz mümkün değil.
dediği İsveç ve Finlandiyanın NATO üyeliğine somut bir
sonuç almadan onay vermiş olmaları haberlerin ilk sırasında
yer aldı yani sözünü daha öncekilerde olduğu gibi bir kez daha yuttu.
Doğrusu bu vetonun kalkması Finlandiya ve İsveç için hiç de
sürpriz değildi. Neden? Çünkü bu davranış, bu şablon olarak
kurgulanıp defalarca tekrarlanmıştı. Kurgunun
başında celallenme ve atarlanma, sonra Beyaz Sarayda
ağırlanma veya Başkanla görüşme ve final, istediklerinden
fazlasını alan muhataplarımız. Hep aynı numara, bizim
deyimimizle kayıkçı kavgaları. Bu kayıkçı
kavgalarından devlet, millet zarar görmüş kimin umurunda, gelsin
oylar çünkü külhanbeyi ağzıyla seslenmenin bayağı prim
yaptığını keşfetmişler. Varsın sahne
gerisinde muhatapların bütün talepleri kabul edilmiş olsun. Peki,
süper güçlerin ve ultra petrol zenginlerinin bizim
oynadığımız bu oyunlar umurlarında mı? Tam aksine
çünkü onların ellerinde bu iktidara özel kof propaganda dilini etkisizleştiren
sihirli bir havuç ve sopa politikası var. Bakın arkadaşlar,
samimiyetle üzülerek söylüyorum: Sopalar bazen Obamanın çalışma
masasına dayalı bir beyzbol sopası oluyor, bazen
danışmanın ağzından duyulan bir sifon, Trump gibi
fazlasıyla açık sözlü birisi olduğu zaman Aptal olma!
uyarısı, hâlihazırdaki Başkan için ise aylarca muhatap
alınmamak ve Türk milletini katil ve soykırımcı olarak
niteleme cesaretini vermek. Putin için ise sopa, kapısında
dakikalarca bekletme hakaretiydi. Havuç kısmında ise sadece dostum
olarak nitelenmeye razı olma büyüklüğünü göstermelerimiz var. Dostum
Putin, dostum Bush, dostum Obama, dostum Biden. Hatta bu
tavırlarını abartıp bir de kameralar önünde dostum diye
hitap ettiklerinde değmeyin arkadaşların keyfine.
Büyük Türk milleti, dış politikanın
iç politikaya tahvil edilebilmesi için uygulanan bu kof hamaset siyasetinin
sonucunda, Rusyadan kan bedeli olarak alınan S-400ler yüzünden 21inci
yüzyılda havacılık teknolojisinin en ileri
aşamasını temsil eden F-35 programından
çıkarıldık, orada paramıza el konuldu. Onun yerine,
şimdi bize teknolojisi 20nci yüzyılda kalmış F-16
verecekler diye zafer naraları atan utanmaz arlanmaz yandaşlar var.
Aslında durum Tesla varken Doğan görünümlü Şahine rıza
göstermekten ibaret ama yandaşların ellerine yeter ki birer havuç
verilsin. Havucun asıl zararına bir swap uğruna Sayın
Erdoğanın katil dediği prensin Ankara ziyaretinde de
tanık olduk. Suudiler özgüvenli prens yanında onu çökmüş
gösteren seçilmiş fotoğraflarıyla zevkten dört köşe
oldular. Dua edelim ki prens bu kez Ankarada Suudi Arabistan
Büyükelçiliğinde bir muhalifinin parçalanıp asitte eritilmesine göz
yummamızı istemedi.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz ki bizim
İYİ Parti olarak NATO görüşmeleri konusunda Sayın
Akşenerin, Sayın Genel Başkanın bir ay önce
yaptığı bir açıklama var partimizi temsilen. Bunlardan
birincisi, Putinin Rusyasının saldırgan dış
politikasına karşı NATO ittifakını olabildiğince
güçlendirmek gerektiğiydi. İkincisi ise PKKnın Avrupa topraklarından
bütün unsurlarıyla silinip atılmasıydı; İYİ
Partinin talep ve deklarasyonu buydu. Ne var ki Madridde varılan
mutabakatın daha mürekkebi kurumadan, henüz dostum Biden ile
yapılan havuç toplantısının tadını alamadan Murat
Yetkinin deyimiyle manşet geldi: Dakika bir, gol bir. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar) Daha bir gün önce
Erdoğandan NATO üyeliği onayı alan İsveçin
Dışişleri Bakanı Ann Linde demecini patlattı:
Erdoğana boyun eğmedik. Terör faaliyeti olduğu yönünde delili
olmadıkça hiçbir iadeye razı olmayacağız. Yani maalesef,
Sayın Erdoğan ve arkadaşları, bırakın somut bir
çıkar elde etmeyi, en temel konulardaki beklentilerimizi bile
sağlayamamışlardır.
PKKnın İsveç ve Finlandiya
tarafından terör örgütü olarak tanınması yeni bir durum
değil, önemli olan PKKnın bu iki ülkedeki varlığına
son verecek somut eylemlerin görülmesiydi. Zaten bunların gerçekleşip
gerçekleşmemesini üçlü mekanizma takip edecekti. Şimdi, dikkat Türk
milleti: Bu üçlü mekanizma ne zaman devreye girecekti? İmzaladığımız
mutabakat metnine göre İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olduktan sonra
devreye girecekti. Yani Finlandiya ve İsveç NATOya girdikten sonra bu
mekanizma işlemezse Türkiye hava alacak. Zaten PYD, YPG ve FETÖye terör
örgütü demediler, hatta Finlandiya Cumhurbaşkanı Dokümanda bu
örgütlere terörist muamelesi yapılmıyor ve aynı zamanda
Türkiyenin istediği şekilde isimlendirilmediler, YPGye insani
yardım yapılabilir. dedi. Nasıl? Nasıl kahramanlar, iyi
mi? Üzülüyoruz, içimiz kan ağlıyor arkadaşlar, bu devlet bizim,
bu millet bizim! (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bu, siyasi iktidarı eleştirmenin çok ötesinde,
başka bir şey. Buyurun cenaze namazına! Ama asıl Sayın
Genel Başkanımızın dediği gibi, Sayın
Erdoğan ve arkadaşları açısından aldanmak ve
aldatılmak sıradan alışkanlık olsa da bu durum Türk
milleti için kabul edilebilir değil.
Arkadaşlar, benim bu toplantıda en çok
canımı yakan şeylerden biri sözde Güney Kıbrıs Rum
Cumhuriyeti Başkanının yemeğine
katılmamızdır, fotoğraf vermemizdir. Bu, Türk dış
politikası ve Türk millî meseleleri için bir felakettir.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Skandaldır.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Bütün Türkiye bugün buradan
duysun ki İYİ Parti iktidarında asla bu politikalara izin
vermeyeceğiz, gittikleri yerden geri çevireceğiz herkesi.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar). Yani bu siyasi
iktidar, mutabakat metnini imzalayanlar PYD ve YPGnin PKK uzantısı
olduğu iddiasından vazgeçmiş görünüyorlar, yazıklar olsun!
Değerli milletvekilleri, ABD resmî
açıklamasından öğreniyoruz ki Erdoğan-Biden
görüşmesinde F-16lar da gündeme gelmemiş. Sonuç olarak, Sayın
Erdoğanın bu can bu bedende oldukça diye başlayan boş
afur tafurlarının ardındaki kodları dünya âlem çözdü, derin
ekonomik ve sosyal buhran milletimizin de çözmesini sağladı. Milletimizin
ensar adı altında milyonlarca Suriyelinin neden
sınırlarımızdan geçmesine izin verildiğini artık
idrak ettiğini görüyoruz. Suriyelilerle ilgili AKP
politikalarının vicdan ve merhamet yoksunu bir politika
olduğunun da iyice farkına vardık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Sayın Başkan, bir
dakika daha
BAŞKAN Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Yunanistanın tam on
beş yıl boyunca İzmirin, Aydının dibindeki Ege
adacıklarını silahlandırmasına göz yuman Erdoğanın
neden şimdi Miçotakise atarlanmaya başladığını
da Türk milleti anlıyor. Maksat, suni bir hırgürün içinde tarihimizin
en büyük sefaletinin gündeme oturmasını engellemek, yol
açtığı Bangladeşi aşan yoksulluğun
konuşulmasını önlemek, sahtenin, suninin, yalanın,
kandırmanın ve aldatmanın içinde saf gerçeği eritmek,
hakikatler ters yüz edilemiyorsa onlara giden yolları kapatmak. Maalesef,
kendileri için medeniliğin en yüksek standartlarını isteyen
gelişmiş demokratik ülkeler, sırf bu konudaki
konumlarını korumak adına bu oyuna ortak oluyorlar,
kandırmaya ve yalanın hâkimiyetine yol açıyorlar.
Modernliğin, medeniliğin yolunu dişiyle
tırnağıyla açmış büyük Türk milleti bunu da
aşacaktır.
Saygılarımla. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu.
Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve bizleri ekranları
başında, internet ortamında izleyen ya da radyodan dinleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin temeli milattan önce
209 yılında Mete Han tarafından atılmış olup iki
bin iki yüz otuz bir yıllık tertemiz ve şerefli bir maziye
sahiptir. Coğrafyanın kader olduğu dünyamızda Anadolu gibi
bir vatanınız varsa ancak caydırıcılığı
yüksek güçlü bir orduya, güçlü bir ekonomiye, güçlü bir iç güvenliğe ve
huzurlu bir topluma, etkili bir dış politikaya sahipseniz yaşama
hakkınız vardır. Şükürler olsun ki bu imkânlara sahibiz ve
dosta güven veren, düşmana ise öncelikle caydırıcı ve
gerektiğinde korkutucu nitelikte askerî, ekonomik, sosyal, siyasi ve
diplomatik güce sahibiz. Buna rağmen küresel oyun kurucular ile
komşularımızın ve içinde bulunduğumuz doğal
grupların bize karşı açık veya gizli husumetlerini hesaba
katarak varlığımızı sürdürmek zorunda olduğumuzun
da bilincinde olmak durumundayız. Türk Silahlı Kuvvetleri yüce
milletimizin ve devletimizin bekası için kendisine tevdi edilen görevi
hakkıyla yerine getirmek, egemenliğimizi ve
bağımsızlığımızı korumak, karada,
denizde, havada ve hemen her yerde milletimizin hak, alaka ve menfaatlerine
sahip çıkabilmek üzere görev yapmaktadır. Bu görevlerinin
yanında bölgesel ve küresel kapsamda barışın
korunmasında önemli rol ve görevleri yerine getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifiyle firar ve izin tecavüzü
gibi konularda ön inceleme ve adli soruşturmaların
yapılmasına dair işleyiş, Millî Savunma Bakanlığının
sivil personeli ile askerlik yükümlülüklerini yerine getiren yedek subaylar ve
yedek astsubaylar ile erbaş ve erleri ilgilendiren idari eylem ve
işlemlerde Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Adana ve Erzurum
İdare Mahkemelerinin yetkilendirilmesi, Genelkurmay
Başkanlarının görev sürelerinin 72 yaşına kadar
Cumhurbaşkanının kararıyla uzatılabileceğine dair
düzenleme, ordumuzun bel kemiklerinden astsubayların 9uncu derecenin
1inci kademesi yerine 9uncu derecenin 2nci kademesinden göreve
başlatılmalarına dair düzenleme, askerî araç kazalarında
aracı kullanan personelin kasıt ya da ağır kusurlu
olduğuna dair mahkeme kararı olmaması hâlinde sorumlu
tutulamayacaklarına dair düzenleme, Milli Savunma Bakanlığı
ve bağlı teşkilatlarında teşkil edilen döner sermayeli
işletmelerin sermayelerinin artırılmasına ilişkin
düzenleme; harekât veya yurt dışı operasyon görevleri nedeniyle
uzman erbaşlardan astsubaylığa geçiş sınavlarına
katılamayanlara yeni hak tanınmasına dair düzenleme; yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya olup bedelli askerlik hizmetinden
yararlanamayan yükümlüler ile ödenecek bedellerle ilgili yeni esaslar, ödemeler
de sorun yaşayanlara yeni imkân sağlanmasına dair düzenleme;
askerî okul sınavlarında görev alanlara yapılacak ödemelerle
ilgili esaslar belirlenmiş olup yüce Meclisimizin onayına
sunulmuş bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, bölgemizde hemen her gün hatta
her saat güvenliğimizi etkileyecek gelişmeler
yaşanmaktadır. Bu gelişmelerden olumsuz etkilenmemek için güçlü
teşkilatlarımızın yanında moral gücü yüksek
personelimizin de olması gereklidir. Teknoloji ne kadar gelişirse
gelişsin, insan esastır ve insan faktörü göz ardı edilemez.
Eğitimli ve kararlı insan yeri ve zamanı geldiğinde en
etkili unsur hatta silahtır. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensupları ve emeklilerinin özlük haklarında yapılacak
iyileştirmelerin fevkalade önemli olduğuna ve teklifin bu açıdan
ciddi bir ihtiyacı karşılayacağına inancımız
tamdır. Bununla birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ve
emeklilerinin hâlen bir an önce yapılmasını beklemekte
oldukları bazı yasal düzenleme konularını da burada
seslendirmek istiyorum.
Astsubaylığa girişte lise
mezuniyetinin yeterli görüldüğü dönemde mesleğe girmiş ve önemli
kısmı Kıbrıs Barış Harekâtı ile iç güvenlik
harekâtına katılmış olan emekli astsubaylarımızın
da öğrenim durumlarına bakılmaksızın bu yasayla
sağlanan imkânlara kavuşturulmaları gerekmektedir.
Terör, disiplinsizlik, kasıtlı olarak
devlet malına zarar vermek ve yüz kızartıcı suçlar hariç
olmak üzere kendi kararıyla emekliye ayrılmış olan
binbaşı ve kıdemli binbaşılar meslekten erken
ayrılmaları nedeniyle âdeta cezalandırılmış
durumdadırlar. Bu personele bulundukları üstsubay kategorisinde
uygulanmakta olan makam ve görev tazminat haklarının verilmesi
gerekmektedir.
4678 sayılı Yasa gereği,
sözleşmeli olarak istihdam edilen ve hâlen mesleğini icra etmekte
olan sözleşmeli subay ve astsubaylarımızdan on hizmet
yılını tamamlamış ve sicil not ortalaması 85 ve
üzeri olanların muvazzaf subay ve astsubaylığa geçirilmeleri gerekmektedir.
Göreviyle ilgili bir faaliyette bedenî
sağlığını yitiren ve askerî personel olarak görevine
devamı Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yönetmeliği
hükümlerine göre uygun görülmeyen vazife malullerinin emsalleriyle aynı
haklara sahip olması gerekirken fiilî olarak o rütbede görev
yapmaksızın vazife malulü olarak emekliye ayrıldıkları
için makam ve görev tazminatlarının ödenmeyeceğine dair hüküm
verilmekte ve uygulamalar bulunmaktadır. 5434 sayılı Kanunun ek
77nci maddesinin ruhuna aykırı olan bu kararlar sonucunda -ki ek
74üncü maddesi özellikle terörle mücadelede küçük rütbede vazife malulü olan,
gazi olan ya da şehit olanların mağdur edilmemesi için emsalleriyle
beraber rütbelerinin ve haklarının devamını içeren bir
maddedir- doğan bu mağduriyetleri ivedilikle giderecek tedbirler
alınmalıdır. Vazife malulü, adı üzerinde, vazifesini
yaparken fiziki yeteneklerini kaybetmiş insanlardır.
Dolayısıyla, zorunlu olarak mesleğinden ayrılmış
ve söz konusu rütbe ve makama ulaşamamıştır. Bu, bir keyfîlik
durumu değildir. Bu insana Sen şu rütbeye gelemedin, o nedenle o
rütbenin sahip olduğu haklara sahip olamazsın. demenin vicdani ve
mantıki bir izahı söz konusu değildir.
Sözleşmeli erbaş ve erlerden yedi
yıllık hizmet süreleri sonunda Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilişiği kesilenlerin 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş
ve Er Kanununun ek 1inci maddesinin 1inci fıkrası gereği
kamuya doğrudan geçişlerini sağlayacak düzenlemeye gidilmesi ve
söz konusu kanun hükümlerinin askıda bırakılmamasına
ihtiyaç vardır. Yedi yıllık hizmet sürelerini doldurduktan sonra
Silahlı Kuvvetlerden ilişiği kesilen bu personel kapı
kapı dolanarak -kanun hükmüne rağmen- iş aramaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından
albay rütbesinde Yüksek Askerî Şûra değerlendirilmesine alınarak
değerlendirme sonucunda kadrosuzluk nedeniyle emekli edilenlere 5434
sayılı Kanunun geçici 205inci maddesinde belirlenen yaş
hadlerini doldurmadıkları için emekli aylığı
bağlanamamaktadır. Personelin kadrosuzluk nedeniyle emekliliğe
sevk edilmeleri ve sonrasında emekli aylığı
alamamaları mağduriyete sebebiyet vermektedir. 2018 yılında
yapılan ilk uygulamada yanılmıyorsam 9 ya da 10 personel
vardı, daha sonra 38-40 personele yükseldi bu rakam; her geçen yıl bu
rakam yükselecektir. 5434 sayılı Kanunun geçici 205inci maddesinde
düzenleme yapılarak hukuka ve hakkaniyete uygun hâle getirilmesinin
yaşanmış ve ileride yaşanacak daha büyük
mağduriyetleri gidereceği açıktır.
Terörden fiziki ve psikolojik olarak mağdur
olmuş, zarar görmüş insanlarımızdan gazi sayılmayanlar
bulunmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında görevlerini ifa
ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile, bu görevlerini
yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan kamu
görevlilerimiz, bizatihi terörle mücadele görevi ifa ederken yaralanan
erbaş ve erler ile geçici veya gönüllü köy korucularımız, terör
eylemleri nedeniyle yaralanan yedek subay okulu öğrencileri, harp
okulları ve astsubay meslek yüksekokullarında okuyanlar, Sahil
Güvenlik Komutanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve
Jandarma Genel Komutanlığı adına sivil öğrenim
kurumlarında öğrenim görenler, Emniyet Genel Müdürlüğü veya
Millî İstihbarat Teşkilatı adına öğrenim görenler ile
terör eyleminin ortaya çıkarılması, etkisinin
azaltılması veya bertaraf edilmesinin sağlanmasında
yardımcı ve faydalı oldukları sırada yaralanan
sivillerin de yaralanma derecelerine bakılmaksızın gazi
sayılması hakkaniyete uygun düşeceği gibi, gereksiz
tartışmaları ve istismar konularını da önleyecektir.
Üniformalı meslekler dünyanın her yerinde insan
psikolojisini zorlayan hatta bazen normal dışı karar ve tepkilere
sebebiyet verebilecek ilişkiler içeren mesleklerdir. Bu nedenle, seyrek
olsa bile istek dışı veya meslek standartlarına uymayan
tepkili davranışların yaşanabildiği şartlar söz
konusu olabilmektedir. Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinden resen emekli
edilen bir grup meslek mensubu bulunmaktadır. Kuvvet
komutanlıklarında bulunan dosyaları incelenmek suretiyle üste
müessir fiil, kamu malına kasten zarar vermek ya da yüz
kızartıcı suç nedeniyle ilişiği kesilenler hariç
diğerlerinin itibarlarının iade edilerek haksız yere töhmet
altında kalmalarının önlenmesi yararlı olacaktır.
Yüksek bilgilerinize sunduğum bu konular hakkında yasa teklifleri
Meclis Başkanlığımıza sunulmuştur. Bu
konuların da bir an önce Genel Kurul gündemine alınması önem arz
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dışişleri Bakanı Sayın
Çavuşoğlu ile İsveç ve Finlandiya devletlerinin
Dışişleri Bakanları arasında imzalanan memorandum
fevkalade önem arz etmektedir. Bu konu, diplomasi alanında olduğu
kadar ülkemize yönelik devlet destekli terör... Bunun altını
özellikle çiziyorum, Türkiyeye yönelik terörün arkasında başka
devletler vardır ve bunun uluslararası zeminde tanımı
devlet destekli terördür. Mücadelemiz bakımından önemlidir,
Sayın Bahçelinin ifadesiyle stratejik bir kazanımdır. Türkiye,
Finlandiya ve İsveçin Washington Antlaşmasında belirtilen
ilkeler ve değerlere uyacağının -Washington
Antlaşması NATOnun temel belgesidir- terörizmin tüm biçim ve
tezahürleriyle mücadelede dayanışma ve iş birliği içinde
olunacağının; Finlandiya ve İsveçin, millî
güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye'ye tam destek
vereceğinin; Finlandiya ve İsveçte PKKnın
yasaklanmış bir örgüt olduğundan hareketle bunların,
bunlarla iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütlerin, bunların
içinde yer alan şahısların faaliyetlerinin
engelleneceğinin; Finlandiya ve İsveçte ceza yasası ve terör
suçları yasalarında gerekli değişikliklerin
yapılacağının; silah ambargosu ve silah ticaretiyle ilgili
gerekli tedbirlerin alınacağının ve Türkiye, Finlandiya ve
İsveçin katılacağı Daimî Ortak Mekanizma
oluşturulacağının
kararlaştırıldığı ve imza altına
alındığı görülmektedir. Bu memorandumu eleştirenlerin
hangi mantıkla eleştirdiklerini anlamak mümkün değildir. (MHP
sıralarından alkışlar)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Anlatacağız.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Gruplarında büyükelçiler vardır, uluslararası anlaşmalarda
karşılıklı taahhütlerin nereye kadar uzanabildiğini
çok iyi analiz edebilecek insanlar vardır.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) PYD/YPG adı niye zikredilmedi? Onu eleştiriyoruz.
Bunları eleştirmeyen de sorumludur.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, dinle önce; Sayın Başkan, önce bir dinle.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Dinliyorum zaten. Eleştiren biziz.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Onlara danışmadan bu kürsüye çıkmasınlar.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Biz danışarak çıktık, siz de
danışmanınızdan bilgi alın.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Türkiye'nin
Sayın Başkan, dinle.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) PYD ve YPG ismi niye zikredilmedi, onu söyleyin.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Geliyorum efendim; geliyorum efendim, geliyorum. Bir yere takılıp
durmayın.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bana söylüyorsun, cevabımdan rahatsız oluyorsun.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Türkiyenin İsveç ve Finlandayanın NATO üyeliğine
karşı çıkmasındaki ana hareket noktası bu ülkelerin
teröre verdiği destektir. Bu memorandumla, İsveç ve Finlandiyanın
devlet destekli terör yürüten uluslararası suç örgütü PKKnın
destekçisi, FETÖnün destekçisi, DEAŞın destekçisi olduğu
kayıt altına alınmıştır, kayıt altına
alınmıştır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, oyun değil bu. Siz, orada her
şey yazmaz
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Tabii!
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Büyükelçiniz var, hep rahatsız olan. Bakın, Göteborgs-Posten diyor
ki: Safiyane umutlar tükendi. İsveç gazetesi bu. Ve yine Die Presse:
NATO anlaşmasındaki tuzaklar. Finlandiya ve İsveçin hangi
tuzaklara girdiğinden bahsediyor; bunların hiçbirisini görmüyorsunuz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Onu o tarafa söyle, Tayyip Erdoğanın konuyla ilgili
açıklaması var.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, dinle, dinle.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Dinliyorum zaten, dinlemesem cevap verebilir miyim?
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) Bu
memorandum, Türkiyenin terörle mücadelesinde imza altına alınan en
geniş kapsamlı, uluslararası nitelikli belgedir. Diğer
belgeleri bilen bir insan olarak söylüyorum. Muhataplarımızın
teröre destek verdiklerinin, verdikleri desteği keseceklerinin ve bunun
için ortak bir mekanizma oluşturulmasının kabul ettirilmesi
alkışlanacak bir başarı olup diğer destekçi
devletlerin de uygun zaman ve zeminde bu konuda zorlanması, bu ve benzeri
memorandumların, başta NATO ülkesi olan şu anda isimlerini
zaman nedeniyle saymak istemiyorum- Amerika Birleşik Devletleri ve
İngilteresi, Fransası, İspanyası, İtalyası,
Almanyası da dâhil olmak üzere, onların da önüne konması
gerektiğine inanıyorum. Ve terörle mücadelemizde bu yolda katedilecek
mesafenin önemli bir kazanç olacağının altını
çiziyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Gurubu olarak teklifin
toplumun ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentilerinin bir kısmını
karşılayacağını düşünmekteyiz. Bir
kısmını derken biraz önce ihtiyaç duyulan konuları
zikretmiştim. Bu yaklaşım içinde 343 sıra sayılı
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin kanunlaşması için evet
oyu vereceğimizi belirtir, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli Genel Kurul üyeleri;
herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki eşitliğe, adalete,
varlığa, birliğe, dirliğe, barışa hizmetle ömrünü
geçirmiş bir insan olarak savaşsız, silahsız bir dünya
dileğiyle, ordular yerine müzakerenin, ordular yerine toplumsal
barışın, ordular yerine silah olmaksızın bir arada
yaşamanın ütopyadan çıkıp gerçeğe dönüştüğü
bir dünya dileğiyle Türkiye'yi ve bu duygulara katılan tüm
insanları sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Ancak şu anda
yaşamın bir gereği olarak ordu var ve biz Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerine görüşmeler yapıyoruz.
Teklif alelacele Komisyona geldi ve nefes nefese
Komisyondan geçti. Aşağı yukarı tüm yasa tekliflerinde
olduğu gibi önceden zaman vermeksizin, önceden üzerinde düşünme
olanağı sağlamaksızın, önceden hangi önergeleri
getireceğimiz, hangi boyutuyla eleştireceğimiz olanağı
olmaksızın, sadece Komisyondaki zamanla düşünme
olanağı sağlayarak bir yasa teklifi üzerinde, hele de askerî
yasa teklifi üzerinde konuşulamaz, görüşülemez. Evet, Türkiyede
askeriye ve ordu dendiğinde herkesin mutlaka bir hassasiyeti, bir
bakış açısı vardır. Keşke herkes, insan olarak doğduğu
dünyada barışı, eşitliği, adaleti savunsa, bu
yaşamı vazgeçilmez bir yaşam tarzı olarak görse ve -biraz
önce söylediğim gibi- ordulara ihtiyaç olmasa idi.
Genelkurmay tarafından yapılan
açıklamaya göre -bu kanun teklifini bu boyutuyla da ele almak lazım-
TSKnin, savunma harcamaları bakımından Avrupada 6ncı,
dünyada 17nci sırada olduğunu görüyoruz. Şimdi, bu
artışı sağlayan, bu harcamaları sağlayan, bu
harcamaların gitmesine zemin hazırlayan durum nedir? Bu harcamalar
hangi kalemde yapılmaktadır? Sahiden bir zaruret midir yoksa bir
fuzuli harcama mıdır, bunun tespit edilmesi gerekir. Ayrıca, 12
Ekim 2021 IMF raporuna göre dünya ekonomi sıralamasında ilk 20
arasına giren Türkiye, 21inci, giderek 22nci sıraya
düşmüştür. Acaba bu askerî harcamaların 21 ve giderek 22nci
sıraya düşmesiyle bir ilgisi var mıdır? Varsa hangi
boyutları bakımından ilgisi vardır?
Evet, hiç kuşkusuz Türkiyede şu anda bir
devlet politikası olarak ordu bir ihtiyaç. Yalnız dün,
tıpkı ek bütçe yasası Türkiyenin değil, Hükûmetin ve
AKPnin bir ihtiyacı idiyse bu yasa teklifi de aslında ordunun
değil, AKPnin orduyu dizayn etme ihtiyacının bir sonucu;
ordunun temel bir ihtiyacından kaynaklı olduğu söylenemez.
Ordunun temel politikası, bir devlet politikası olarak cumhuriyetin
kurucu aklı tarafından ortaya konulan bir politika gereği
Yurtta barış, dünyada barış. değil miydi
değerli Genel Kurul? Eğer öyle idiyse nedir bu? Suriyeye savaş,
federe Kürdistana askerî operasyon, Yunanistana tehdit, efendim,
Finlandiyaya sefer, efendim, İsveçe başka bir şey, NATOyla
sorunlar bütünü. Bu nasıl bir askerî politika, bu nasıl bir
dış politika? Hani nerede Yurtta sulh, cihanda sulh; yurtta
barış, dünyada barış. stratejisi? Savaş,
çatışma, silahlanma yerine diplomasi, müzakere, barış
politikası olursa; bu, direkt, sosyal yaşama, kültürel yaşama,
ekonomik yaşama da yansıyacak ve -dün yine, bu kürsüden ifade
ettiğim- dünya sinirlilik endeksinde 3üncü sırada olan Türkiye
insanının sinirlerini biraz daha düşürecek, biraz daha
gevşetecek, biraz daha relaks hâle getirecektir, bundan da hiç
kuşkunuz olmasın.
Teklifin 3, 12, 16, 17 ve 18inci maddelerine
özellikle dikkat çekmek isteriz. 3üncü maddede Genelkurmay
Başkanının yaşının 67den tedricen 72
yaşına kadar birer yıl arayla uzatılması -işte,
biraz önce söylediğim- aslında, ordunun değil; AKPnin bir
politik ihtiyacından, orduyu dizayn etme ihtiyacından
kaynaklıdır ve kesinlikle buna
katılmadığımızı belirtmek istiyoruz.
Yine 12nci maddede genel bütçeye yük getirmeksizin
Millî Savunma Bakanlığına bağlı döner sermaye
işletmelerine ilave sermaye tahsis edilmesi ve tahsis edilen bu bedelin
Cumhurbaşkanı kararıyla 5 katına kadar
çıkarılması işsizlik, yoksulluk, açlık
sarmalındaki Türkiye için çok ağır bir ekonomik yüktür.
Yine bedelli askerlik ve bedelli askerlik üzerinde
yapılan spekülasyon ve âdeta bedelli askerliğin batmış,
tükenmiş, çürümüş ekonomik yapı için bir can simidi telakki
edilmesi de anlaşılır bir şey değildir, kabul
edilebilir bir şey değildir.
Evet, yaklaşık iki yıl önce yine bir
Askerlik Yasası görüşülmüş, o yasada partimiz adına yine
ben konuşmuş ve yine şu öneride bulunmuştum ve basın
yerinden zıplamıştı: Evet, askerlerin sendika hakkı
olmalıdır, askerlerin sendika hakkı olmalıdır.
Askerler bu hakkı kullanarak biraz olsun demokratik yapıya, biraz
olsun hak ve özgürlükler sürecine dâhil olacaklardır. Bu olmuyorsa bile,
orduevlerinde çalışan emekçilerin sendika hakkı olmalı.
Bakınız, orduevlerinde çalışan,
özellikle Antalya'dan bir emekçi bizi arayıp uzunca talepler silsilesi
gönderdi. Bu talepler silsilesinde, bu yaz sıcağında, özellikle
Akdeniz şeridinde kıyafetten, çalışma
koşullarından, çalışma saatinden kaynaklı çok
ağır bir yükümlülük olduğu ve orduevlerinde çalışan
emekçilerin bunu kaldıramadığı şeklinde bu konuda
kıyafet düzenlemesi, zaman düzenlemesi ve çalışma koşullarının
düzenlenmesi gerekiyor orduevinde çalışan emekçiler
açısından; bunu da özellikle belirtmiş olalım.
Evet, biraz önce yapılan konuşmalarda da
üzerinde spekülatif ya da bilgiye dayalı konuşmaların,
düşüncelerin ifade edildiği NATO zirvesi
Bakın, 8 Kasım
2009da Fransa Devlet Başkanı Macron dedi ki: NATOnun beyin ölümü
gerçekleşti. Hemen Putin atladı Evet, doğrusunuz,
haklısınız. dedi, Merkel de buna
katılmadığını söyledi ve üçlü bir kombinasyon
çıktı ortaya. Şimdi, sahiden NATOnun beyin ölümü mü gerçekleşti?
NATO sahiden ölü müydü, yaşıyor muydu? Bu, ayrı bir yana ama
NATOnun beyni var mı, biraz da bunu konuşmak lazım. NATO bir
savaş kurumu mu, yoksa bir barış kurumu mu? NATO militarist bir
kurum mu, NATO demokratik bir kurum mu? NATO dünyanın hangi
ihtiyacına göre ihdas edilmiş bir kurum? Ve NATO, İsveç gibi,
Finlandiya gibi bağlantısızlıklarıyla, demokratik
yapısıyla dünyaya örnek olmuş ülkeleri nasıl oldu da
bünyesine aldı? Nasıl oldu da bir kutupluluk hâli oluşturmaya
çalıştı ve bu kutupluluk hâlinde Putini
kışkırtıp, Ukraynayı işgal ettirip buradan da
NATOnun beyin ölümünün bir operasyona dönüşmesi ve NATOya beyin nakli.
Acaba NATOya beyin mi naklediliyor, yoksa dünyaya yeni bir militarist, yeni
bir emperyalist tehdit mi ortaya çıkıyor? NATO, emperyalizmin,
emperyalist devletlerin dünyaya tahakkümünün bir aracı mıdır,
NATO bir barış kurumu mudur?
Bakınız, Sayın NATO Genel Sekreteri
Stoltenbergin -umarım doğru telaffuz ediyorum- görüntüsüne,
konuşmalarına, duruşuna televizyonda bakın -bire bir
karşılaşmadım; bu arkadaşımız Norveç
İşçi Partisinin Başkanıymış ve gençliğinde
de Norveçte İşçi Partisi yöneticiliği yapmış-
aynı bir robota benziyor; duygu yok, jest mimik yok, efendim, soğuk,
donuk ve duygusuz. İşte NATOnun görüntüsü: Soğuk, donuk,
duygusuz, askerî, militarist ve tahakkümcü. Bu tahakkümcülüğünün bir
sonucu olarak, bakınız, Putine diyor ki: İşgalci Putin!
NATO diyor.
Şimdi, Büyük İskenderin çok güzel bir
örneği var, Büyük İskender -bilenler, mutlaka gidenler olmuştur-
Antalyanın Adrasan Koyuna geliyor; Adrasan Koyunda duruyor,
dünyayı fethetmeye giden İskender orada konaklıyor biraz.
Adrasan Koyunda bir korsan yakalayıp getiriyorlar İskendere.
İskender, korsanı sorguluyor, diyor ki: Utanmıyor musun sen
soygun yapmaya, hırsızlık yapmaya, gemileri soymaya?
Utanmıyor musun? Hırsızsın sen! Korsan diyor ki: Efendim,
aslında ikimiz de hırsızız ancak senin orduların
olduğu için sana İmparator diyorlar, benim ordum
olmadığı için bana hırsız diyorlar. Şimdi,
Putin de NATO da ikisi de aynı ama Putin şu anda tek başına
kaldığı için ona işgalci diyorlar; NATO
genişlediği, NATO tahakkümcü olduğu, NATO bütün dünyaya
hükmetmeye çalıştığı için güya ona
barışçı diyorlar! Hayır, ikiniz de
hırsızsınız, ikiniz de işgalcisiniz, ikiniz de korsan
ve büyük İskender arasında geçen örneğin ta kendisisiniz.
Tam bu noktada sormak lazım: Sayın NATO
Genel Sekreteri, Sayın Biden ve Sayın İngiltere
Başbakanı, sizin Kürt halkıyla derdiniz nedir? Ey NATO! 40
milyon nüfusu bulunan Kürt halkıyla sizin ne alıp veremediğiniz
var? Kürt halkının karşı karşıya
kaldığı statüsüzlük sorununun, Kürt halkının
karşı karşıya kaldığı kimlik sorununun, Orta
Doğu'da Kürt halkının yaşadığı bölgesel
sorunların en büyük sorumlusu Amerika Birleşik Devletleri,
İngiltere, Fransa ve NATOdur. Tıpkı Sykes-Picot
Anlaşmasında İngiltere ve Fransa'nın kafa kafaya vererek
Kürt halkı üzerinde oynadığı oyunlar gibi NATO yeniden
şekillendirilirken bugün, yine, Kürt halkı üzerinde oyunlar
oynanıyor ve bu oyunu öyle ustaca yapıyorlar ki sürekli terörden söz
ederek, sürekli terörü gündem yaparak ama 40 milyonluk Kürt halkının
hiçbir hakkından, hiçbir talebinden söz etmeyerek, 40 milyonluk Kürt
halkının dünyadaki varlığını görmeyerek, göstermeyerek,
farkında olmayarak, ret ve inkâr ederek bir NATO yaşayamaz. Böyle bir
NATO'nun zaten beyni olmaz ve başlangıçta aslında Macron
haklıydı, NATO'nun beyin ölümü de gerçekleşmişti. Zira,
NATO bir barış örgütü değildir; NATO militarist, NATO erkek
egemen, NATO şiddetten yana, NATO barış isteyen bir kurum
değildir. Bakınız, eğer barış istiyorsan bunun en
bariz, en belirgin yeri Orta Doğu'dur, Kürt sorunudur; Kuzey Suriyedir,
federe Kürdistan bölgesidir. Buralarda yaşanacak operasyonlar ve bu konuda
NATOnun tutumu, bu konuda Bidenın tutumudur. Sayın Biden ama
gerçekten baydın yani ha! Hani, politikasınız nedir sizin, Kürt
sorununa dair politikanız nedir? Böyle ikide bir farklı farklı
şeylerden söz etmek, güya Kürt halkına bir şey bahşediyormuş
gibi davranmak, bu sahte politika kesinlikle kabul edilebilir değildir.
NATO çok kültürlü dünyayı kabul etmiyor, NATO
çok dilli dünyayı kabul etmiyor, NATO kadınların özgür
olduğu dünyayı da kabul etmiyor çünkü NATO erkek egemen bir sistem,
NATO militarist bir sistem. Hâl böyle olunca NATOnun baştan sona sorgulanması...
Madrid Zirvesinde 3lü kıskaç içerisinde bulunan Sayın Erdoğan
ne kadar ki mutlu görünüyor, ne kadar ki istediğini almış gibi
görünüyor idiyse de bunun bir yanılsamadan ibaret olduğunu belirtmek
lazım. Neydi o 3lü kıskaç? NATO Genel Sekreteri, ABD
Başkanı ve İngiltere Başbakanı. İngiltere
Başbakanı diyor ki: Çok güzel, çok güzel... Peki, Sayın
Başbakan, nedir çok güzel olan, ne çok güzel? Ne aldınız ne
verdiniz de... Bakınız, lafı hiç oraya buraya çevirmeyelim,
F-16ların yeniden revizyonu karşılığında -tekrar
ediyorum- F-16ların revize edilmesi karşılığında
İsveç ve Finlandiyanın NATO üyeliğine evet demekle sizin
burada sıraladığınız gerekçeler arasında hiçbir
ilgi yok. Kulisler, uluslararası kaynaklar, gazeteciler ve izleyenler
diyor ki: F-16ların revizyonu karşılığında
Finlandiya ve İsveçin üyeliğine Evet. dendi. Evet, bir kere daha
ordusuz, bir kere daha şiddetsiz, bir kere daha silahsız, bir kere
daha halkların, inanç gruplarının, cinsiyetlerin eşit
olduğu, doğanın tahrip olmadığı bir dünya
dileğiyle, militarist yapıların olmadığı bir
dünya dileğiyle yasa konusundaki konuşmamı sonlandırıp
güncel bir konuya değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; cumartesi günü Madımak katliamının 29uncu
yılı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel
Başkanlığı yapmış ve Madımakta katledilen
tüm insanların arkadaşı, canı ciğeri olan biri olarak
şunu söylemek istiyorum: Biz, Sivasa, Sivas halkından hesap sormaya
gitmiyoruz; Sivas halkı canımız ciğerimiz, yârimiz yârenimizdir;
biz, Sivasa, Sivas katliamını yapan zihniyete hesap sormak için
gidiyoruz ve AKP Sivas katliamında taraf olmuştur. Nasıl taraf
olmuştur?
1) Zaman aşımı kararına Bu
karar Türkiyeye hayırlı uğurlu olsun. diyerek.
2) Madımak katilini affederek.
3) Bu süreçte aranan katillerin bulunmaması
için gereken her türlü atraksiyonu dolaylı ve direkt yaparak Madımak
katliamında açık bir taraflılık söz konusudur.
Ey Türkiye halkları, ey inananlar,
inanmayanlar, demokrasi, eşitlik, adalet, özgürlük isteyenler; 2 Temmuz
sabah saat dokuzda Alibaba Cemevi önünde buluşup Madımakın
önüne yürüyüp karanfillerimizi bırakacağız. Bir kere daha orada
11 yaşındaki Koray Kayadan 70 yaşındaki Nesimi Çimene
kadar 17 kadın arkadaşımızı, semah dönmeye giden ve
ateşte turna olan 17 kadın arkadaşımızı,
şairleri, yazarları, dostları, canları anacağız
ve Pir Sultanı anacağız.
Kızılırmak gibi bendinden
boşan,
Hama'dan Mardin'den Sivasa döşen,
Düldül eğerlendi Zülfikar kuşan,
Ali'm ne yatarsın günlerin geldi.
Alim, Hüseyin'im, Zeynep'im, Fatma'm; ne
yatarsınız? Gelin Sivas'a, birlikte eşitlik, özgürlük, adalet
yürüyüşü gerçekleştirelim ve diyelim ki: Biz Türkiye demokrasisinin,
Türkiye'nin laik, demokratik, eşit yurttaşlığın olduğu
bir ülke olmasının garantisiyiz. Bu mücadele için buradayız.
Biraz önce yapılan konuşmada yine et ile
tırnaktan söz edildi. Bir metafor olarak burada söylemiştim, tekrar
söyleyeyim: Biz Aleviler ne etiz ne de tırnağız; biz Kürtler,
Araplar, Romanlar ne etiz ne de tırnağız. Bakınız,
Türkiye'deki halklar birbirinin nesidir biliyor musunuz? Kan ve
canıdır; yazın bir yere, kan ve canıdır. Kürtler ve
Türkler, Aleviler ve Sünniler; eşitlik, özgürlük, adalet isteyenler;
birlikte kimliği, kültürü ve diliyle özgür yaşamak isteyenler
birbirinin eti ve tırnağı değildir, kanı ve
canıdır. Kanla oynamayın can da gider, canla oynamayın kan
da gider. Yani ne demek istiyoruz? Madımak katilini affetmek kanla, canla
oynamaktır. Madımak hakkındaki zaman aşımı
kararına Bu karar Türkiye'ye hayırlı uğurlu olsun. demek
kanla, canla oynamaktır. Bizim anma için gittiğimiz bir
etkinliğe kışkırtma yapmak, bu etkinliğin başka
amaçla yapıldığını söyleyecek kadar çarpıtmak ve
saptırmak kan ve canla oynamadır. Dolayısıyla biz Pir
Sultan olarak ve Madımak'ta Pir Sultanlaşan 35 can olarak bu ülkenin
kanı, canı ve kendisiyiz; kanın ve canın gitmemesi için de
elimizden gelen her türlü dayanışmayı
sağlayacağız. Hani biz şunu da demesini biliriz, Can
Yücelin dediği gibi: Memleket bölünsün istiyorum; namuslular bir yana,
namussuzlar bir yana. Lakin, biz namuslular memleketin kökten kurtulması;
eşitliğe, özgürlüğe, adalete kavuşması için
canımız pahasına da olsa bu mücadeleyi yürüteceğimizden
kimsenin kuşkusu olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Tekrar ediyorum: Madımak katliamı
insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur, Madımak
katliamı Alevi toplumuna, gençliğe, kadına karşı
işlenmiş bir suçtur. Bu suça karşı insanlığı,
adaleti, inanç özgürlüğünü, birlikte yaşamı savunmak ve 35
canımıza sahip çıkmak ve Pir Sultan aşkına bir olmak
için 2 Temmuz 2022'de sizleri sabah dokuzda Ali Baba Cemevinde buluşmaya
davet ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Çanakkale Milletvekili Sayın Özgür Ceylan.
Buyurun Sayın Ceylan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Millî Savunma
Bakanlığı yetkilileri; 343 sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine partimiz
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşmeye
başladığımız kanunla ilgili değerlendirmeye
geçmeden önce bazı hususlara dikkatinizi çekmek istiyorum. Teklifin
görüşüldüğü komisyon toplantımıza 36 muhatap kurum, dernek
davet edilmiştir. Ne ilginçtir ki mavi vatan, Montrö Boğazlar
Sözleşmesi gibi Türkiye Cumhuriyeti için hayati önemi haiz konularda
fikirlerini beyan eden Türkiye Emekli Subaylar Derneği bu muhataplar
arasına girememiştir. Bu davranış, iktidarın kendisi
gibi düşünmeyenlere karşı ne kadar hoşgörüsüz
olduğunun da ispatıdır.
Kanun teklifi, biz Komisyon üyelerine 20 Haziran
Pazartesi akşamüstü gönderilmiş, ardından apar topar 22 Haziran
Çarşamba günü Komisyonumuz toplantıya
çağrılmıştır. Bu aceleyi anlayabilmiş
değiliz. En azından üç beş gün bir süremiz olsa ilaveler yaparak
veya yanlış gördüğümüz şeyler üzerinde tartışarak
daha kaliteli, Meclisin itibarına daha yakışır bir yasama
faaliyeti yapabilirdik. Gerçi, aslında neden bu kadar acele
edildiğini tahmin edebiliyoruz. Hatırlayacaksınız,
Cumhurbaşkanı 23 Mayısta Kabine toplantısı
sonrası yaptığı açıklamada Yoklama kaçağı
gençlerimize bedelli askerlikten faydalanabilme yolunu açıyoruz. Kaçak
yılına göre değişen oranlarda bir rakam ilavesiyle
askerliğini bedelli yapmak isteyen gençlerimiz askerlik şubelerine
başvurabilirler. Bakaya gençlerimizin sıkıntısına
çözüm getiren bu uygulamanın hayırlı olmasını
diliyorum. ifadelerini kullandı.
Meclisin itibarının korunmasından söz
açılmışken, bir ay önce Cumhurbaşkanının bugün
görüşeceğimiz yasayı kanunlaşmış gibi
açıklamasına AKP Grubu ne cevap verecek, doğrusu merak ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu açıklamasının
ardından, bakaya kalmış yurttaşlarımız askerlik
şubelerine müracaat ettiler, askerlik şubelerinin hiçbir şeyden
haberi yok. Cumhurbaşkanı hiç değilse Meclise sevk
edeceğiz, yasalaşırsa bunlar bunlar olacak. şeklinde
konuşabilirdi. Cumhurbaşkanı, Meclisin çalışma
biçimini bilmiyor olamaz, danışmanları da herhâlde yasama
faaliyetlerinin nasıl yürüdüğünü biliyorlardır. Bunun bence tek
anlamı var, Cumhurbaşkanı diyor ki: Ben Meclisi falan takmam,
söyler geçerim. Milletvekilleri de Mecliste sonradan öğrenirler hangi
yasayı çıkaracaklarını. Siz ne düşünüyorsunuz bilmem
ama bence bu tutum başlı başına Meclisi hiçe sayan bir
durum ve bu da hep sizin övgüyle bahsettiğiniz, tek adam rejiminin
çarpıcı bir örneği.
Başta da dediğim gibi kanun teklifi çok
aceleye getirilmiş bir teklif; bu iş için hepimiz mesai
harcıyoruz. Hazır böyle bir çalışma yapılırken
pek çok önemli konunun da çözümü yer alabilirdi bu kanun teklifinde.
Örneğin, emekli binbaşılarımızın yaşadığı
mağduriyeti giderebilirdik, bu komutanlarımız yıllarca
şerefle ülkelerine hizmet etmişler, teröristle
çatışmışlar, canlarını hiçe sayarak
vatanımızı korumuşlar; şimdi geçim
sıkıntısıyla boğuşuyorlar. Bizim bu yaptığımız
vefasızlıktır değerli arkadaşlar. Emekli
aylığının görevdeki maaşa oranına
baktığımızda yine binbaşı gibi üstsubay olan
kıdemli albayın maaşının yüzde 70i, albayın
maaşının yüzde 59u, yarbayın maaşının yüzde
57si bağlanırken bir binbaşımız emekli olduğunda
maaşının ne kadarı emekli aylığı olarak
bağlanıyor biliyor musunuz? Yalnızca yüzde 40ı. Bu oran
astsubaylar için yüzde 54, uzman çavuşlar için yüzde 59. En düşük
maaş bağlanma oranı, maalesef,
binbaşılarımızda değerli arkadaşlar. Bunu
düzeltebilirdik; Komisyonda bu konuda bir yeni madde ihdası teklifimiz de
oldu ancak maalesef, reddedildi. Hâlâ geç kalmış değiliz; bizim
bu konuda bir yeni madde ihdası teklifimiz olacak biraz sonra. Bu konuda
yapılacak her türlü olumlu değişikliğe olumlu
davranacağımızı bilmenizi isteriz.
Başka ne konuda düzenleme yapabilirdik? Mesela,
emeklilikte yaşa takılan albaylarımız var; durumları
vahim, kadrosuzluktan emekli edilmişler ancak gereken yaş
şartını dolduramadıkları için emekli olmayı
bekliyorlar. Onca yıl hizmetten sonra hiçbir gelirleri olmadan beklemek
zorundalar. Bu konuyla ilgili de bir düzenleme yapabilirdik ama maalesef o da
gündemimizde yok. Askerî liselerin ve harp okullarının yeniden
açılması için de bir düzenleme yapabilirdik, maalesef, o da yok
değerli milletvekilleri. Bu okulların kapanması yanlıştır.
Bu yapılan, pire için yorgan yakmaya benzer.
Askerlik, doğası gereği kendine özgü
kuralları olan bir meslektir, aslında bir meslek olmaktan çok bir
yaşam biçimidir. Bu kültürün gençlerimize kazandırılması
küçük yaşlarda başlayan sürekli ve tutarlı bir eğitimle
mümkündür. Yıllardan beri bu amaç için hizmet veren bu kurumlar
kapatılmamalıydı. Bu konuyla ilgili bütün cumhuriyet birikiminin
bir kenara atılması söz konusudur ki bu da ileride kötü sonuçlar
doğurabilecektir. Tıpkı askerî hastaneler ve askerî mahkemelerin
kapanmasında olduğu gibi, iktidar, bu anlayışla askerî
vesayeti bitireceğini iddia etse de partili Cumhurbaşkanı
gücüyle partizan vesayetin önü açılmaktadır. (CHP
sıralarından alkışlar) Yapılması gereken, bu
kurumların aksayan yönlerini düzenleyip yenileyerek aynı kültürün
devamının sağlanmasıdır.
Sözleşmeli er ve erbaşların da pek
çok sorunu var, bu teklifte onlara da çare olabilirdik maalesef o da yok.
Görevde geçirdikleri yedi yılın sonunda devlet memurluğuna
geçiş hakkı tanınmıştı ancak Millî Savunma
Bakanlığı konuyla ilgili yönetmeliği hâlâ
çıkaramadığı için bu askerlerimiz bekliyorlar. Bu ve bunlar
gibi pek çok bekleyen sorunu çözmek mümkündü ancak yapamıyoruz.
Kanun teklifine gelince, bakaya kalanların
bedelli askerlikten faydalanmalarıyla ilgili parti olarak bizim de kanun
teklifimiz mevcut, bu konuda bir sorun yok ancak ödenecek ücret konusunda,
bakaya kalınan her yıl için bir gün bile geçmiş olsa 9.418 lira
ödenecek olması oldukça sıkıntılı. Kredi kartı
faizlerinin bile günlük işlediği ülkede bir gün için bir
yıllık bedel ödenecek olması pek adil değil. 56.500 lira
bedelli parasıyla birlikte değerlendirildiğinde rakam yıla
bağlı olarak hayli yükselebiliyor. Bakaya kalanların içinde
maddi sıkıntılarından ve ailesine bakmak zorunda
olduğundan dolayı askere gidemeyenler var. Yıllık ödeme
için bir düzenleme yapılması faydalı olacaktır diye
düşünüyoruz.
Kanun teklifinde astsubayların özlük
haklarıyla ilgili bir düzenleme de mevcut. Düzenleme, maalesef, bu hâliyle
tüm astsubayları kapsamaması nedeniyle yetersiz kalmış
durumda. Teklif bu şekilde yasalaşırsa sayıları 2 bin
civarında olan 60lı, 70li veya 80li yıllarda emekli olan
astsubaylarımızı kapsamıyor. Yaşları bir hayli
ilerlemiş bu askerlerimizin emekli maaşları şu anda 5.200
lira civarında, yapılacak bu düzenlemeyle maaşları 6 bin
lira civarına çıkarılacak; fark 800 lira, devletimiz için fazla
olmayan bir rakam. Yıllarca ordumuza hizmet etmiş askerlerimiz için
yapabileceğimiz bir şey bu. Ayrım yapılmadan tüm
astsubaylarımızın bu iyileştirmeden
faydalanmasını istiyoruz. Bu konuda Komisyon görüşmelerinde 2
önerge verdik ancak maalesef reddedildi; hâlâ geç kalınmış
değil. Astsubaylarımızın, ayrıca, sicil affı ve
tazminat talepleri de bizleri bekleyen diğer sorunlar. Bu konularda da
atılacak adımları destekleyeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Askeri Ceza Kanunu'nda sanığın
yokluğunda yargılamanın devamına olanak sağlayacak bir
değişiklik teklifte mevcut, sanığın ifadesi
alınmadan süreç devam ettiriliyor. İlgilinin ifadesinin
alınması, ceza hukukunun temel prensiplerinden olan savunma hakkı
ve vicahilik ilkesinin bir tezahürüdür. Sanığın yokluğunda
hüküm kurulabilecek hâller Ceza Muhakemesi Kanunu madde 193, 194 ve 195te,
kaçak sanık bakımından madde 247de
sayılmıştır. Teklifin söz konusu maddesi, ceza muhakemesi
hukuku ile aynı doğrultuda ele alınmalıdır. Bu hâliyle
idarenin suistimaline açık olacaktır.
Yine teklifin 2nci maddesinde, askerî araçları
kullanmakla görevlendirilen yükümlü erbaş ve erlerin aracın
kullanımından kaynaklanan zararından sorumlu olmamalarına
ilişkin bir düzenleme mevcut ama araç kazası nedeniyle harp
malzemesine zarar vermek suçundan kasıt veya ağır kusur
nedeniyle mahkûm edilirse sorumlu tutulacaklar. Burada kasıt ve
ağır kusurun eklenmesi olumludur ancak mahkûm olmaları durumu
hariç ifadesi yargılamanın bitmediği hâllerde
mağduriyetlere sebep olabilecektir.
Mahkûmiyet kararının kesinleşmesinin
beklenmesi yoruma mahal vermeyecek şekilde eklenmelidir.
Teklifin 8inci maddesinde ise askerî
yargılamayla ilgili aslında bir itiraf mevcut. Bildiğiniz gibi,
2017 Anayasa değişikliğiyle askerî mahkemeler
kaldırılmıştı. Maddenin gerekçesinde, mevcut
işleyişte aynı olay ve nitelikteki eylemlere ilişkin
Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki mahkemelerde farklı kararlar
verildiği, bunun da askerî hizmeti olumsuz etkilediği belirtilmekte.
Değerli milletvekilleri, biz de askerî
mahkemeleri kaldırmayın derken tam da bunu işaret etmiştik;
işte, başımıza geldi.
Alıştığımız şekilde, alelacele alınan
bir kararı daha düzeltmek için uğraşıyoruz. Uygulama
birliğinin sağlanabilmesi için 9 bölge idare mahkemesinin
bulunduğu iller yetkili kılınıyor. Biz söyledik, askerlik
kendine özgü bir akışı olan, itaat, otorite ve disiplin yönleri
de olan bir hukuk alanı. Bu alanın adil yargılama hakkının
prensiplerine uygun bir şekilde, askerî mahkemeler ve askerî hâkimlerce
yürütülmesi gerekmektedir, bunun bir askerî vesayet olarak
algılanması yanlıştır. Askerî mahkemelerin,
aksaklıkları varsa giderilerek özel ihtisas mahkemeleri olarak
yeniden açılmaları yerinde olacaktır. Yapılmak istenen
düzenleme yine sorunun temelini yani sivil-asker hayat ayrımını
göze almadığından faydalı olmayacaktır.
Gelelim teklifin en can alıcı maddesine,
deyim yerindeyse zurnanın zırt dediği yere: Teklifin 3üncü
maddesiyle, Genelkurmay Başkanının 65 olan yaş
sınırının Cumhurbaşkanın takdiriyle 72
yaşına kadar uzatılmasına imkân veriliyor. Bir kere, bu
madde başlı başına Anayasaya aykırıdır.
Evet, Anayasa Cumhurbaşkanına pek çok yetkiyi kapsam olarak
vermektedir ama aynı Anayasa Cumhurbaşkanına kişiye özel
bir düzenleme yapma yetkisi vermemektedir. Gerekçede, devam eden terörle
mücadele faaliyetlerinin etkin bir şekilde sürdürülmesi ve harekâtlardan
elde edilen tecrübelerin aktarılması amaçlarından
bahsedilmiştir. Mevcut Genelkurmay Başkanı emekli edilirse
terörle mücadele zafiyete mi uğrayacaktır? Bu Genelkurmay
Başkanı bu mücadeleyi tek başına mı vermektedir?
Mevcut terörle mücadeleyi zafiyete düşürmeden sürdürebilecek hiç kimse
kalmamış mıdır? Harekâtlardan bir tek bu Genelkurmay
Başkanı mı tecrübe elde etmektedir? (CHP sıralarından
alkışlar) Öyleyse vay hâlimize!
Bütün bunlar düşünüldüğünde, bu maddenin
bir tek kişinin görev süresini uzatmak için
yapıldığını görmekteyiz değerli arkadaşlar.
Genelkurmay Başkanının yetkileri zaten kuşa döndürülmüştü,
hatırlarsınız; Jandarma İçişleri
Bakanlığına; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Millî Savunma
Bakanlığına bağlanmıştı yani emrinde muharip
kuvvet dahi bırakılmamıştır, nasıl bir tecrübenin
aktarılmasından bahsediyorsunuz? Kaldı ki mevcut Genelkurmay
Başkanımızın ordunun üst kademelerinde görev
yaptığı dönemde ordu içerisinde yuvalanmış FETÖ, darbe
girişiminde bulunmuştur. Kimse kusura bakmasın, Sayın Bakan
dâhil, icracı komuta kadrosu da bu terör örgütünün Silahlı
Kuvvetlerde yuvalanması sırasında görevde oldukları için
sorumludurlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu sorumluluk
bile başlı başına, ödül gibi yapılacak bir görev
uzatmasının önünde engel olmalıdır. Ayrıca, bu uzatma,
hangi nesnel kriterlere göre yapılacaktır? Partili bir
Cumhurbaşkanının olduğunu unutmayın. Kendi dünya görüşünden
olan bir Genelkurmay Başkanının sadakat ve biat kabiliyeti mi
karar vermede etkili olacaktır?
Görev süresi uzatılan bir Genelkurmay
Başkanı ile uzatılmayan açısından durum ne
olacaktır? 65 yaşın üstündeki vatandaşlarımız,
doktor raporu olmadan noterde arabasını dahi satamazken biz, niye
yaş sınırını 72'ye çıkarmaya
çalışıyoruz değerli arkadaşlar? En başta bu
madde, bize göre 1 kişi için çıkarılmasından dolayı,
kanunun genellik ve soyutluk niteliklerine aykırı olup
Anayasanın 2nci maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesine
uymamaktadır. Genelkurmay Başkanının, koltuğunu koruma
kaygısıyla partizanlaşması ihtimali, ülke savunması ve
demokrasisi açısından ciddiye alınması gereken tehlikeler
içermektedir. Bu da Anayasanın 3üncü maddesindeki devletin
bütünlüğü ilkesiyle çelişmektedir. Ayrıca, Genelkurmay
Başkanının görev süresinin Cumhurbaşkanının keyfî
kararıyla uzatılması, bu kıdemdeki diğer askerlerin bu
olanaktan yoksun hâle gelmelerine yol açacaktır. Bu durum,
Anayasanın Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği
niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez. hükmünü öngören
70inci maddesinin ikinci fıkrasına da aykırıdır.
Madde yasalaşırsa Genelkurmay Başkanının hiyerarşik
astı durumunda olan komutanların terfilerinin engellenmesi ve emekliye
sevk edilmelerinin önü de açılmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, devlette ve kurumlarda
devamlılık, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde statü ve liyakat
esas olmalıdır. Bir hukuk devleti, varsayılan üstün nitelikli,
belirli kişilerin yeteneklerine muhtaç olarak ayakta kalamaz. Devlet,
genel ve soyut normlarla yönetilir ve objektif ölçütlere göre belirlenecek
zamanda haleflere kamusal mevkilerin devriyle yaşamına devam eder. Bu
düzenleme, kişiye özel bir düzenleme çabasıdır ve devlet
işleyişi açısından çok yanlıştır. Eğer
bunun kişiye özel bir uygulama olmadığında
ısrarcıysanız yalnız bu kanunun getirilmeye
çalışıldığı tarihe bakmak bile yeterlidir. Neden
30 Ağustostan, askerî terfilerin belli olacağı, mevcut
Genelkurmay Başkanı gibi, yaşı dolanların emekli
edileceği tarihten önce bu yasa yetiştirilmeye
çalışılmaktadır? Samimiyseniz, buyurun,
değişikliği 1 Eylülden itibaren geçerli olacak şekilde
yapalım, mevcut Genelkurmay Başkanını kapsamın
dışında bırakalım ama maalesef bu mümkün olmayacak, bunu
hissedebiliyoruz.
AKP iktidarı her alanda yanlış
yapmaya devam ediyor. Meclis çalışmalarımızın önemli
bir bölümü hatalı çıkarılan yasaların düzeltilmesi için
yeni yasaların çıkarılmasıyla geçiyor. Ekonomiden
tarıma, dış politikadan sağlığa, millî eğitimden
millî savunmaya bu ülkeyi yönetemiyorsunuz sayın iktidar vekilleri. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tıpkı bu teklifle geçirmeye
çalıştığınız kişiye özel uygulama gibi, bir
kişinin peşine takıldınız ülkeyi uçuruma
sürüklüyorsunuz. Emekli perişan, çiftçi perişan, işçi
perişan, esnaf perişan; bu aziz millet sizleri benzin
kuyruklarıyla, soğan ve patates depolarına
yaptığınız baskınlarla, taneyle satılan domates
ve patlıcanla, milletin aklıyla alay eden, gözlerine
bakılmasını isteyen Bakanınız ve türevleriyle anacak
ve ilk seçimde yandaşa aktardığınız paralarla, arka
kapıdan sattığınız dolarlarla, uydurduğunuz
ekonomi politikalarıyla, halkı birbirine düşürmeye
çalışmanızla, işsizlikle, pahalılıkla gerçekten
bıktırdığınız ucuz ekmek kuyruğundaki
halkımızca gönderilecek ve tarihteki yerinizi alacaksınız.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Teklifin tümü üzerinde şahsı adına
ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Altay konuşacaktır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Tabii, kürsüye
geleceğim ama Başkanım, Kanunlardan mı kaynaklı,
Doğan Kubattan mı kaynaklı, bilmiyorum; bu Meclisin bir usulü
vardır. İktidar yani şahıs adına konuşmalarda
-ben geliyorum kürsüye, sizin lafınızı geriletmem de- muhalefet
son konuşur. Bu teamülün yıkılmamasını da rica
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Çok teşekkür
ederim.
Kısa da tutmaya çalışacağım
zaman ekonomisi bakımından.
Kanun teklifine girmeden önce şunu söyleyeyim:
Dün burada yerimden ve basın toplantısı yaparken basın
salonunda bir feryadı dile getirdim, dedim ki: Plan ve Bütçede biraz önce
kabul edildiğini öğrendiğimiz torbada en düşük emekli maaşı
2.500den 3 bine çıkıyor yani yaklaşık yüzde 20lik bir
artış oluyor.
AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) 3.500 oldu
Başkanım.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) 3,5 oldu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biliyorum, biliyorum,
oraya geleceğim zaten.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yüzde 25.
ENGİN ALTAY (Devamla) Aliciğim bunları
kaçırmayız.
Şimdi burada feryat ettim, dedim ki: Bu,
eşitlikçi bir yaklaşım değil. Niye değil? Devlet
memurları emeklileri ne alacak? Beş aylık enflasyon yüzde 35, bu
ayki de en az yüzde 5 olacak, yüzde 40 alacak; en düşük emekli
maaşı yüzde 20, diğerleri yüzde 40 olacak. Bu hakkaniyetli
değil, adil değil. Çağrımız ses buldu; en azından
yüzde 40 olmalı yani 3.500 olmalı en azından, altını
çizerek söyledim ve Plan ve Bütçe Komisyonumuzun kıymetli üyeleri bu
çağrımıza da kulak verdiler ve en düşük emekli maaşı
2.500 lira değil 3.500 lira olarak geçti. Bu, bu noktada,
eşitliği, oransal yüzde noktasında eşitliği
sağladı ama arkadaşlar, adaleti sağlamadı. Açlık
sınırının 6.391 lira olduğu bir yerde bir emekli 3.500
lirayla ne yapacak ya? Ne yapacak?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ölecek.
ENGİN ALTAY (Devamla) Yani
Allahım
ömür uzun versin ama böyle bir tablo var.
Çağrımızla, zam noktasında
yüzdesel, oransal eşitliği Plan ve Bütçe Komisyonu sağladı.
İnşallah, devlet memurları torba kanununu teklifinin yarın
görüşmelerine başlanırsa adaleti de Genel Kurulumuzun
sağlamasını ve en düşük emekli maaşının da
asgari ücret seviyesine çıkmasını talep ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Asgari Ücret Tespit Komisyonu bitti
mi arkadaşlar? Ben takip edemedim.
ERKAN AYDIN (Bursa) Cumhurbaşkanı
açıklayacakmış cuma namazında.
ENGİN ALTAY (Devamla) Evet, şimdi,
Cumhurbaşkanımız çıkacak, asgari ücret açıklayacak.
Değerli arkadaşlar, açlık
sınırı 6.391 lira, 4.253 lirayı verdiğinizde
açlık sınırının yüzde 6 fazlasını
vermiştiniz. 4.253 lirayı verdiğinizde, verilen asgari ücret
açlık sınırının yüzde 6 fazlasıydı,
şimdi de aynını istiyoruz yani açlık
sınırının yüzde 6 fazlasını, en azından bu
da en azından. (CHP sıralarından alkışlar) Yani ne
olması lazım? 6.770 lira olması lazım. Bunun altındaki
bir rakam -Erdoğana şimdiden çağrı yapıyorum-
zulümdür, zalimliktir, emek hırsızlığıdır,
alın teri soygunculuğudur, bunun da altını çizelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Gelelim kanun teklifine: Bir kere, şunu
yaşatmadınız, buna çok üzülüyorum; her getirdiğiniz kanunda
bizi şuna zorluyorsunuz
Bu kanun teklifine hayır diyecek hâlimiz
yok. Eksik be kardeşim! Bir şeyi bir kere de tam yapın ya, bir
kere tam yapın, bir kere de adil yapın. (CHP sıralarından
alkışlar)
1960, 1970, 1980 dönemi astsubaylarımız
mağdur ediliyor. Evet, astsubaylarımıza, göz bebeklerimize bir
iyileştirme var. Yoklama kaçağı ifadesini, ben kaçakı
çok doğru bulmuyorum; yoklanamayanlara, bakaya kalanlara bir bedelli
askerlik imkânı var, bunlara bir itirazımız yok. Dövizle
askerlik başvurusu yapıp eksik döviz verdiği için askerlik
yapmış sayılmayanlara bir katkı var, evet; bütün bunlara
evet.
Bu kanun teklifinde bir tane kelek var; Doğan
Bey, bir tane kelek var, yakışmayan bir şey var. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, göz bebeğimizin kuvvet
komutanlarını, ordu komutanlarını, generallerini, kurmay
albaylarını aşağılayan bir şey var, o da şu:
Kahraman Mehmetçikimiz, Genelkurmay Başkanından en aşağıdaki
erine kadar, terörle mücadeleyi hep birlikte yürütüyor. Sadece Genelkurmay
Başkanı mı terörle mücadele ediyor? Bu ne demek ya? Genelkurmay
Başkanının emekliliği, yaş haddi birer yıl
süreyle, 72 yaşına kadar Cumhurbaşkanınca
uzatılabilir. Bu ülkenin Kara Kuvvetleri Komutanına Genelkurmay
Başkanına güvendiğimiz kadar güvenmiyorsak orduya fitne
sokmuş oluruz, fitne. (CHP ve İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olabilir mi?
Benim Kara Kuvvetleri Komutanım da Genelkurmay Başkanı kadar
kıymetlidir, değerlidir, görevin gerektirdiği niteliklere
sahiptir. Bu, ayıptır; bu, Genelkurmay Başkanı
dışındaki Türk Silahlı Kuvvetlerinin kıymetli komuta
ve kurmay kadrosunu aşağılamaktır.
Şimdi, bu maddeyi koydunuz. CHP ne yapacak? Bu
yanlış. Bu 3üncü madde, değil mi arkadaşlar? Bu
yanlış. E, ama diğerleri olmalı. Hep bunu yapıyorsunuz
işte. Bir kere içimize sine sine bize bir evet oyu verdiniz
kardeşim. Bir kere de içimize sine sine bir evet oyu verelim ya! Böyle
şey olabilir mi? Yazık!
Evet, kısa konuşacağımı da
söylemiştim. Böylece, bitirirken şunu tekrar hatırlatmak
istiyorum: Dün bütçe bitti. Arkadaşlar, sadece Mayıs ayında
Hani herkes eziliyor -asgari ücret, enflasyon vesair- Türkiye ekonomik bir
buhranda ama bu buhranı Birleşik Arap Emirlikleri Prensi gibi
fırsata çeviren Türkiye'de de birileri var, Türkiye'de de birileri var.
Veliaht Prensin Türkiye'deki krizi fırsata çevirmek için apar topar
gelmesi gibi Türkiye'de de bu ekonomik buhranı fırsata çeviren
birileri var, mesela banka patronları. Allahtan korkun, bankalar kâr
etmesin diyemeyiz tabii ama kardeşim, geçen sene mayıs ayında
bankalarımız 4 milyar kâr edebilmiş, bu sene sadece mayısta
33 milyar; yüzde 742 artırmışlar beyler, bayanlar,
hanımlar. Bankalar yüzde 700 kâr ediyor, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borcu
olan, ödeyemeyen öğrenci icraya gidiyor, çiftçi tarlasına traktör
süremiyor, ev kadını ocağa tencere koyamıyor ya! Bu olur mu
kardeşim ya! Allahtan korkmuyorsanız milletten utanın! (CHP
sıralarından alkışlar) Milletten utanmıyorsanız
Allahtan korkun kardeşim ya! Olmaz ya! 1 trilyon 80 milyarı
istediniz, Meclis size verdi. 40 milyarını kur garantili mevduatta
parası olan zengine peşkeş çekeceksiniz. SMA Tip 1 hastası
110 tane çocuğumuzu kurtarmak için; onların
yaşamasını, çocukluklarını, gençliklerini,
yetişkinliklerini yaşaması için lazım gelen para 1 milyar
800 milyon lira ya. Ey Meclis, bir ayağa kalkın da şu
çocukları kurtarın ya. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Söz verdiğim için on dakikayı tamamlamadan
kürsüden iniyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, 3üncü maddeyi
de geri çekmenizi rica ediyorum.
Sağ olun. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına 2nci
konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Refik Özen.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
REFİK ÖZEN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 343 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin tümü üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Teklifimizin başta Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz olmak üzere ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini
temenni ediyorum. Bu teklifin hazırlanması süresince katkıda
bulunan Komisyonumuzun değerli üyelerine, tüm milletvekillerimize, Millî
Savunma Bakanlığımızın değerli temsilcilerine,
grubumuza ve yasama uzmanlarımıza huzurlarınızda
teşekkür etmek istiyorum. Sözlerimin başında, vatan, bayrak ve
millet uğruna şehadete yükselen tüm kahraman askerlerimizi ve
gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepimizin kabul ettiği üzere, Silahlı Kuvvetlerimiz
aziz milletimizin gönlünde Peygamber ocağı olarak nitelendirilmekte
ve göz bebeği konumunda bulunmaktadır. Gücünü milletimizden,
tecrübesini tarihten alan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz hukukun
üstünlüğü ilkesinin esas alındığı bir
anlayış içerisinde, sürekli değişen risk ve tehditlerin
bulunduğu güvenlik ortamında yüce milletimizin egemenlik ve bağımsızlığını
korumak, kutsal vatan topraklarımızın, mavi
vatanımızın, semalarımızın ve
vatandaşlarımızın güvenliğini sağlama; karada,
denizde ve havada ülkemizin hak, alaka ve menfaatlerini korumak için her türlü
gayreti göstermektedir. Asil milletimizin bağrından çıkan,
mazisi şan ve şerefle dolu Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, sadece
ülkemizin ve asil milletimizin değil, aynı zamanda dost, kardeş,
mazlum ve mağdur ülkelerin huzuru ve güvenliği için de mücadele
etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tevdi edilen bu görevleri
süreklilik, kararlılık ve giderek artan güç ve başarıyla
yerine getirebilmesi, her türlü harekâta hazır, etkin,
caydırıcı ve saygın bir kuvvet olma vasfını
sürdürmesine bağlıdır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde uluslararası ilişkilerde artık bir özne hâline
gelen Türkiyenin etki ve ilgi alanı her geçen gün genişlemekte,
doğal olarak görev ve sorumluluklarımız da artmaktadır. Bu
kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkin, caydırıcı,
saygın niteliklerini artırmak için personel temininden eğitimine,
yeni askerlik sisteminden teşkilat ve lojistik yapısına kadar
reform niteliğindeki birçok yenilik ve uygulama hayata geçirilmiş,
böylece Türk Silahlı Kuvvetlerimiz nitelik ve nicelik olarak sürekli
gelişim kaydetmiştir. Silahlı Kuvvetlerimizin harekât kabiliyeti
ve caydırıcılık gücündeki en önemli etken ise personel
gücünün yanında modern silah araç gereçleriyle teçhiz edilmesidir. Bilim
ve teknoloji alanındaki gelişmelerin ülkelerin savunma ve güvenlik
ihtiyaçlarını değiştirdiği, savunma sanayisindeki
teknolojik bağımsızlıkla yerli ve millî üretimin her
zamankinden daha önemli bir konuma geldiği hepimizin malumudur. Bu
doğrultuda, savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızın yerli ve
millî teknolojiyle karşılanması, savunma sanayimizin
yetkinliklerinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
ihtiyaçlarında dışa bağımlılığın
asgari seviyelere indirilmesine yönelik çok önemli projeler
gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilmeye devam edilmektedir.
Millî teknolojiler ve yerli imkânlarla savunma sanayisinde dışa bağımlılığın
asgari seviyeye indirilmesi temel politika hedefi sayesinde yıllar içinde
açık ve örtülü şekilde uygulanan çeşitli ambargo ve
kısıtlamalara rağmen savunma sanayimizde yerlilik oranı
yüzde 80 seviyelerine ulaşmıştır. Terörle mücadelenin en
kritik anlarında yalnız bırakılan,
sınırlarımız tehdit altındayken ihtiyaç duyduğu
ürünlere sözde müttefik ülkeler tarafından ambargo uygulanan ülkemiz,
kendi ihtiyaçlarını karşılayacak çok ciddi adımlar
atmayı başarmıştır. Bugün millî piyade tüfeklerimizi,
akıllı, hassas mühimmatlarımızı, İHA, SİHA,
TİHAlarımızı, ATAK helikopterlerimizi,
fırkateynlerimizi ve savaş gemilerimizi tasarlayıp inşa,
imal ve ihraç seviyesine gelmiş bulunmaktayız. Daha önce 250 milyon
doları bile bulmayan savunma ve havacılık ihracatımız
bugün 3 milyar dolar sınırını aşmış
bulunmaktadır.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 27nci Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca Millî Savunma Komisyonumuza esas komisyon
olarak 89 kanun teklifi havale edilmiştir. Söz konusu kanun tekliflerinden
7si Komisyonca görüşülerek karara bağlanmış ve
raporları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunulmuştur.
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Asker Alma Kanun Teklifi, Devlet Mezarlığı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifleri Meclis Genel
Kurulumuzca kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; şu an üzerinde görüştüğümüz 343 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle toplam 7 kanunda değişiklik
yapılması öngörülmekte olup yürütme ve yürürlük maddeleri dâhil 20
maddeden oluşan kanun teklifi hazırlanmıştır. Bu kanun
teklifiyle ülkemiz ve devletimizin büyüme ve gelişme potansiyeli
istikametinde bölgemiz ve dünyada artan, gelişen, değişen risk
ve tehditleri doğru analiz ederek Millî Savunma
Bakanlığımızın ihtiyaçlarıyla kamu hizmetinin
değişkenliği ve hukukun dinamik yapısı esas
alınarak düzenlemeler yapılmaktadır. Bu teklif kapsamında
yapılacak düzenlemeyle Genel Kurula özetle arz etmek isterim ki firari ve
izin tecavüzü gibi, hakkında başlatılan ön incelemenin kesintiye
uğramadan yürütülebilmesi ve adli soruşturmanın ivedi bir
şekilde başlatılabilmesi için anılan personel için ifade
alınması zorunluluğundan vazgeçilmesine yönelik düzenleme
yapılması ve böylelikle 1632 sayılı Kanunun 65 ile 71inci
maddelerinde sayılan firar ve izin tecavüzü mahiyetindeki suçlarda ilgili
personelin ifadesinin alınmaması nedeniyle ön incelemenin
zamanında tamamlanamaması ve bu sebeple personel hakkında adli
soruşturmanın başlatılamaması gibi sorunların
bertaraf edilmesi öngörülmektedir.
Millî Savunma Bakanlığı
kadrolarında çalışan kamu görevlileri ile askerlik hizmetini
yerine getiren yedek subaylar ve yedek astsubaylar ile erbaş ve erleri
ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden
doğan uyuşmazlıklarda Bölge İdare Mahkemelerinin
bulunduğu illerdeki idare mahkemelerinin yetkili kılınması
öngörülmektedir. Genelkurmay Başkanının görev süresinin birer
yıllık süreyle 72 yaşına kadar uzatılması,
astsubayların 9uncu derece 1inci kademe yerine 9uncu derece 2nci
kademeden göreve başlamalarına ilişkin düzenleme
yapılması, askerî araç kazası sonucu harp malzemesine zarar
vermek suçundan yargılanan erbaş ve erlerin kasıt veya
ağır kusur nedeniyle mahkûm olma durumu hariç meydana gelen zarardan
sorumlu olmalarına engel olunmasına ilişkin düzenleme
yapılması, Bakanlık bünyesinde teşkil eden döner sermaye
işletmelerinde Cumhurbaşkanı kararıyla sermaye
artırımına dair düzenleme yapılması ve bu karara
müteakip gerekli olan sermayenin döner sermayeli işletmelerin
kaynaklarından tamamlanması, harekât ve yurt dışı
operasyon görevleri nedeniyle uzman erbaşlıktan
astsubaylığa geçiş sınavlarına katılamayan uzman
erbaşlara bu statüye geçiş için ilave sınav hakkı
verilmesine ilişkin düzenlemeler yapılması, yoklama
kaçağı saklı veya bakaya olup bedelli askerlik hizmetinden
yararlanamayan yaklaşık 550 bin yükümlünün bu hizmetten
faydalanabilmelerine dair düzenleme yapılması, ödemeleri gereken
yabancı ülke parasını ödemedikleri veya herhangi bir takvim
yılında toplam yüz seksen dört gün ve daha fazla süreyle yurt içinde
bulundukları için dövizli askerlik kapsamından çıkarılan
vatandaşlarımızın askerlik hizmetini yerine getirmiş
sayılmalarına imkân tanınması hususları yer
almaktadır.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığımızın bir
kısım ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan bu
kanun teklifimizin başta vatan ve millet aşkıyla, yüksek bir
görev bilinciyle emek harcayan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz olmak üzere
ülkemiz ve milletimize hayırlara vesile olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
REFİK ÖZEN (Devamla) Vatan uğruna
canlarını feda eden aziz şehitlerimiz ve gazilerimizi rahmet ve
minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
343 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Tutdere
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Sivas katliamının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman)
Teşekkürler Sayın Başkan.
2 Temmuz, Sivas katliamının yıl
dönümü. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivasta insanlık tarihinin en büyük
vahşetlerinden biri yaşandı, Sivasta büyük bir insanlık
suçu işlendi. Ülkemizin ortak acısı olan bu olayda
yaşamını yitiren canları rahmetle, saygıyla
anıyorum. İnsanlığa karşı bu suçu işleyenleri,
failleri de lanetliyorum. Bu tür olayların bu topraklarda bir daha
yaşanmamasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Bursa Milletvekili Refik Özen ve 67 Milletvekilinin
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/4498) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 343) (Devam)
BAŞKAN Şimdi birinci bölüm
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 10uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz
Ağıralioğlu.
Buyurunuz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ
AĞIRALİOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Mecliste müzakeresini
yaptığımız, komisyonlarda da en rahat geçirebildiğimiz,
mutabık kalabildiğimiz mevzu, galiba, ordumuzla ilgili
hassasiyetlerimiz dolayısıyla yapılan düzenlemelerdir. Türk
milleti hem ordusunu sever hem ordusu için yapılacak
fedakârlıkları sever hem ordusuna fedakârlık yapılmak
istendiği zaman her türlü fedakârlıkta en önde olmak ister.
Dolayısıyla biz parti adına, partimiz adına, Türkiye
tasavvurumuz adına, taşımaya
çalıştığımız yükler adına ordumuza
yapılacak her türlü düzenlemenin arkasında bütün bir kalbimizle
duracağız.
Biliyorsunuz ki Türk milleti tarihî serencamı
içerisinde 3 kıta 7 iklime ordusunun mihmandarlığında
ulaşmış; merhametini, nezaketini, şehirler inşa
edebilme kabiliyetini arkasına çil çil kubbeler serpebilen bir orduyla
dünyaya gösterebilmiş bir millettir. Tarihî metcezrimiz içerisinde, büyük
bir coğrafyadan sıkıştırılmaya
çalışıldığımız bu küçük Anadolu
topraklarında, yine varlığımıza kastetmiş
tasalluta ordumuzla dirayet gösterebilmiş, bu 782 bin kilometrekarelik
aziz vatana ordumuzun mihmandarlığıyla
yerleşebilmişiz.
Efendim, cihan harbi biterken Mim Mim ve Karakol
organizasyonları, daha o zamanlarda, 1917lerde, yenileceğimiz belli
olunca -Almanlar yenilirken bizim de yenileceğimiz belli olunca-
Osmanlı erkânıharbi fark etmişler ki biz Anadoluda bir daha
savaş yapmak zorundayız. Dolayısıyla ordu demek
aslında bir cihetten Türk milleti için yeniden varlık demektir; ordu
demek yeniden mukavemet etmek, yeniden inşa etmek, yeniden dirilmek
demektir. Dolayısıyla Türk ordusu, tarihin en büyük varlığını
gösterdiği büyük coğrafyalardan, sıkıştırılmak
istendiği, boğulmak istendiği o ana kıtada yeniden
savaşma kararını 1917lerde vermiştir. Mim Mim ve Karakol
organizasyonları dâhil verilen karar şudur: Adadoluda bir daha
savaşacağız. Anadoluda varlık iddiamızı
taçlandıracaksak yeniden meydan meydan, yeniden bir daha savaşmak
zorunda kalacağız. Bursa üzerinden, Samsun üzerinden, Trabzon
üzerinden, İzmir üzerinden Anadoluya yığılabildiği
kadar silah yığılmış, kongrelerde, Millî Mücadele
örgütlenmelerinde yeniden Anadoluyu kendisine yurt tutacak olan şuurun
bütün adımları atılabilmiştir. Ordu, Türk milletinin
varlığının, bugün huzurunuzda konuşabilme
imkânımıza kadar ulaşan varlığımızın,
bu Gazi Meclisin, bu elimizi kolumuzu sallayarak güvenle gezebildiğimiz
memleketimizin mimarıdır. Dolayısıyla Türk ordusu sadece
Türk milleti için bir ordudan ibaret değildir; her devletin bir ordusu
vardır, Türk milletinin ordusu varlık meşalesidir, varlık
nişanıdır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla bizim için ordumuz bir cihetten sadece düşmana
tasallut eden ya da düşmanın bize tasallut etmesine engel olan güç
değil, aslında millet varlığımıza nezaret eden
şuurun, devlet ya da dünya tasavvurumuzun ete kemiğe bürünmüş
şahikasıdır.
Ordumuzla milletimiz, ordumuzla devletimizin
tesanüdü olabildiği zamanlarda, ordumuzu güçlü kılmak adına
güçlü ordunun adil devleti, adil devletin güçlü ekonomisi, güçlü ekonominin iyi
eğitim müessesesini birleştirebildiğimiz ve bunları
planlayabilme kapasitesini gösterebildiğimiz zamanlarda Türkün
rönesansından bahsedebiliyorsunuz. Ordumuz sadece müstakil olarak kuvvetli
değildir; ordumuzun kuvvetini sevk ve idare eden, hükûmet etme kabiliyeti
olan bir yönetim aklına, bu aklı besleyen bir devlet cihazına,
bu cihazın üzerinde kendisini gösterebildiği bir adalet mekanizmasına
ve bu adalet mekanizmasını yaşatan bir eğitim planına
ihtiyaç vardır. Dolayısıyla ordumuz güçlü olmalıdır.
Türk yurdu dünyanın hiçbir coğrafyasıyla mukayese edilemeyecek
kadar pahalı bir yurttur, yurdu bu kadar pahalı olanın ordusu
kuvvetli olmak zorundadır. Dünyada, bizim coğrafyamız kadar
pahalı olan, bizim coğrafyamızdaki kadar şehidi olan hangi
kara parçası vardır? Toprağının üstünde
yaşayanlar kadar toprağının altında yatanların
olduğu böyle bir vatanı güçlü bir orduyla beklemek zorundayız.
Ordumuzu güçlendirmek, sadece ordumuzu methetmek ya
da onların özlük haklarını düzenlemekle yeterli,
sınırlı değildir. Ordumuzun bağlı olduğu
iman mihrakını, ordumuzun sevk ve idaresini yapabilen Türk
aklının da muhtevaya, ahlaka, iddiaya, idealizme ihtiyacı vardır.
Bizim memleketimiz, bundan sonra da merhametin, bundan sonra da adaletin,
bundan sonra da nitelikli insan varlığının merkezi olmak
zorundadır. Ordusuyla, siyasetiyle, devletiyle, eğitimiyle,
üniversitesiyle, aydınıyla, münevveriyle bir millet bütün varlığıyla
kuvvetlidir.
Biz Türk milletiyiz, sadece ordumuz asker
değildir, biz de askeriz. Biz, ruhları üniformalı bir milletiz.
Dolayısıyla ordu millet diye tarif edilebilirse bir millet dünyada,
sadece ona örnek olan Türkleriz. O yüzden, Allah nasip eder memleket, millet
hizmeti görürsek de bu hassasiyetler içerisinde ordumuzu bu dünyanın en
belalı coğrafyasında, dünyanın en aziz topraklarında
hem varlığımızın hem bölgemizin huzurunun teminatı
yapmak isteriz. Ordumuza verilen her hakkın, ordumuza verilmesi planlanan
her imkânın arkasında şerefle, hamiyetle, namusumuzla durmak
zorundayız. Biz buralarda konuşurken canlarıyla bizim burada
konuşmamıza imkân veren evlatlarımızın, biz
memleketimizde huzur içinde yaşayalım, evlatlarımızla mutlu
mesut var olalım diye ölümü göze alabilmiş
kahramanlarımızın kendileri için ne fedakârlık
yapılırsa kendilerine yapılacak bu fedakârlıkları az
bildiğimizi bilmek haklarıdır. Dolayısıyla, biz bu
hassasiyetlerin, bu şuurun muhalefetteyken de iktidardayken de
ahlakını temsil edecek olan siyasi iradesinden bir parçayız, bir
cüzüz. Bunları, bizim mesuliyetimiz alanı içerisinde, şunun da
bilinmesini istediğimiz çerçevesiyle arz ediyorum Türk milletinin
vicdanına, muhalefete.
Ordumuzun intikalde, terörle mücadelesinde
başına binbir türlü bela gelmiştir. İntikal imkânları
sınırlı olduğu zaman alçakça pusulara, kahpe tezgâhlara
kurban gitmiştir evlatlarımız. O yüzden
evlatlarımızın kılına zarar gelmesin diye, devletin,
milletin bütün varlığı Türk ordusunun varlığına
kurbandır. Efendim, mermileri bitmiştir çatışmalarda,
evlatlarımız canlarıyla ödemiştir. Kırk
yıldır terör belasıyla karşı
karşıyayız, kırk yıldır. Dağlıca baskını,
Aktütün baskını; birkaç sefer başımıza geldi,
mermilerimiz bitti bazı çatışmalarda. Bu PKK denilen cinayet
şebekesiyle kırk yıldır verdiğimiz mücadelenin
içerisinde yetersizlikten dolayı evlatlarımızın
yaşadığı her acı, Türk milletinin, Türk devletinin
hizmetini görecek her namuslu iktidar için namus borcudur.
Dolayısıyla, Allah nasip ederse, biz memleket hizmeti görürsek
birinci vazifemiz, dünyanın en belalı coğrafyasında
ordumuzun kılına zarar gelmesin diye her türlü
fedakârlığı yapabilmek; ikincisi, güçlü bir ordunun güçlü bir
ekonomiye bağlı olduğunu, güçlü bir ekonominin adaletli bir
memleket yönetimiyle mümkün olabildiğini, adaletli bir memleketin de ancak
nitelikli bir eğitimle planlanabileceğini unutmamaktır.
Hamasete kurban vermeden, memlekette, bizden olsun
olmasın; bizim mezhebimizden, bizim meşrebimizden, bizim
ekalliyetimizden olsun olmasın; bizim dinimizden, bizim dilimizden olsun
olmasın; herkese vadedilen şeyin adı adalettir. Adaletin
olabildiği bir memlekette huzur, adaletin olabildiği bir memlekette
zenginlik, adaletin olabildiği bir memlekette güçlü ordu mümkündür; böyle
bir ideali kovalayacağız, böyle bir idealin gerçekleşmesi için
ömrümüzü harcayacağız. Hayaline ömrümüz kurban olsun, bu
iddianın gerçeğine canlarımız feda olsun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar) İnşallah güzel
günler görürüz; evlatlarımıza içinde huzurla yaşayacakları
bir vatan bırakacağız.
Bu dünyanın en pahalı
coğrafyası diye zikrettiğim bu topraklarda
sıkıştığımızı görüyoruz; Çinde
Doğu Türkistandan, Adriyatik sınırlarından,
kıyılarından
sıkıştırıldığımızı görüyoruz,
Körfezde sıkıştırıldığımızı
görüyoruz, Suriyede sıkıştırıldığımızı
görüyoruz, Irakta
sıkıştırıldığımızı görüyoruz,
Balkanlarda
sıkıştırıldığımızı görüyoruz.
Bu sıkışmadan çıkmayı, güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü
ekonomi, iyi eğitim, ayaklarının üstünde durabilen, üretebilen
bir Türkiyeyle sağlayacağımıza inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Tamamlayayım Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla)
Memleketin, milletin güçlü yarınlarını inşa ederken hiçbir
taviz vermeden, devletin, milletin düşmanlarına gülmeden, devletin,
milletin hasımlarına tebessüm etmeden yürüyeceğiz. Millete,
devlete, tarihe, şehide, şühedeya namus sözümüz olsun: Ordusuyla,
devletiyle millet varlığını bağlı olduğu
iman mihrakıyla güçlendirmiş olan bir ülke olarak biz, üretimde
dünyanın en kaliteli mallarını üretebilen, taklit edilemez Türk
markalarını dünya ticaretinde kendi kuvvetine dönüştürülebilen,
dünyanın en saygın üniversitelerini inşa edebilen,
şehirlerinde güvenle gezilebilen, sınırları korunabilen, 85
milyonu bir aile gibi yapabilen bir Türk aklını inşa etmek için
nefesimizin son anına kadar mücadele edeceğiz.
Bu duygularla parti grubumuzun bu kanun teklifine
evet vereceğini beyan ediyorum, huzurlarınızdan saygıyla
ayrılıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Saffet Sancaklı.
Buyurun Sayın Sancaklı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Değerli
Bakanımız ve Bakanlığımızın personeli,
bizleri televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine
ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve tekrardan,
televizyonları başında bizi izleyen büyük Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Kafkaslardan Afrikaya, Karadenizden Akdenize
kadar pek çok kritik coğrafyada barışın, huzurun,
istikrarın ve güvenliğin tesisi konusunda en kritik görevleri
başarıyla yerine getirmeye devam eden milletimizin göz bebeği
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin öncelik ve ihtiyaçları her zaman bizim
de önceliğimiz olmuştur.
Bugün burada, gerek yurt içinde gerekse yurt
dışında yapılan başarılı operasyonlarda
ülkemizin bekası için kahramanca mücadele veren, barışın
teminatı ve aziz milletimizin baş tacı olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizi
ve Millî Savunma Bakanlığımızı ilgilendiren
birtakım düzenlemeler içeren kanun teklifi hakkında söz
almış bulunuyorum.
Teklif, 7 kanunda düzenleme, değişiklik
öngören ve yürütme, yürürlük maddeleriyle birlikte toplam 20 maddeden
oluşmaktadır. Bu maddelerin bir kısmını sizinle
paylaşmak istiyorum.
Uygulamada, izin tecavüzü ve firar suçları da
dâhil tüm askeri suçlar yönünden ön inceleme yapılmaktadır. Ancak
izin tecavüzü ve firar gibi, personelin ifadesinin alınmasını
imkânsız kılan durumlarda, ilgilinin ifadesi alınmadan
soruşturma izni verilememektedir. Bu durum, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin temeli olan askerî disiplinin tesis ve idamesini
güçleştirmekte, soruşturma sürecini akamete uğratmaktadır.
İlgili personel hakkında bir an önce adli işlem
başlatılarak yakalama kararı çıkartılabilmesi ve
personelin birliğine mümkün olan en kısa sürede getirilmesi
suretiyle, askerî disiplinin tesis edilmesine yönelik düzenleme
yapılmaktadır.
Bir diğeri, askerî araç kazası sonucu,
harp malzemelerine zarar vermek suçundan yargılanan erbaş ve erlerin
kasıt veya ağır kusur nedeniyle mahkûm olmaları durumu
hariç, meydana gelen zararlardan sorumlu olmamaları. Böylelikle, vatani
görevini icra eden, Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelen kınalı
kuzularımızın korunmasına yönelik düzenleme
yapılmaktadır.
Malumları olduğu üzere, Genelkurmay
Başkanı, Anayasanın 117nci maddesi uyarınca,
Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yurt içinde ve yurt dışında kararlılıkla
sürdürdüğü faaliyetleri kapsamında devam eden terörle mücadelenin
etkin bir şekilde yürütülmesi ve harekâtlarda elde edilen tecrübenin
aktarılabilmesi maksadıyla, Cumhurbaşkanının
yapacağı değerlendirme neticesinde Genelkurmay Başkanının
birer yıllık süreyle en fazla 72 yaşına kadar görev süresi
uzatılabilecektir.
Bir diğer maddede, yüksekokul mezunu
astsubayların 9uncu derecenin 2nci kademesinden göreve
başlatılarak personelin motivasyonunun artırılması ve
görevde olan emekli personelin ise 1 kademe verilerek özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Millî Savunma Bakanlığı
teşkilatında meydana gelen değişiklikler kapsamında
3225 sayılı Kanunun başlığının
değiştirilmesi, kanunda yer alan kurum tanımına bazı
birimlerin ilave edilerek bu birimlerde döner sermaye işletmesi
kurulması, döner sermaye işletmelerinin savunma sanayisindeki
yerlileştirme ve millîleştirme çalışmaları
kapsamında sermaye miktarının ve üretim kapasitesinin
artırılması, modernizasyonlarının
sağlanması, muhtemel yeni yatırım fırsatlarına
kaynak oluşturması amacıyla döner sermaye işletmelerine
tahsis edilecek sermaye miktarının 25 milyon liradan 100 milyon
liraya çıkarılması ve bunun genel bütçeye yük getirmeden,
işletmelerin elde ettiği kârlardan karşılanması
amaçlanmaktadır.
Terörle mücadelede yeri geldiğinde
hayatını hiçe sayan ve vatan savunmasında fedakârca görevlerini
ifa eden ancak bu nedenle erbaşlıktan astsubaylığa
geçirilme sınavına katılamayan uzman erbaşlarımıza
yürütülen harekâtlar nedeniyle kullanamadıkları bu sınav
hakları da verilmektedir.
Yoklama kaçağı, saklı veya bakaya
olup bedelli askerlik hizmetinden yararlanamayan yükümlülerin ek bedel
ödemeleri şartıyla sürekli olarak bu hizmetten faydalanabilmelerine
yönelik düzenleme yapılmaktadır. Üç yıldır yürürlükte olan
7179 sayılı Kanunun uygulanmasından elde edilen tecrübeler
ışığında ortaya çıkan ihtiyaçlar ve
vatandaşlarımızın bu konudaki talepleri dikkate
alınarak mülga 1111 sayılı Askerlik Kanunu kapsamında
dövizle askerlik kapsamından çıkarılanların 31/12/2025
tarihine kadar müracaat etmeleri hâlinde askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılmalarına yönelik düzenleme yapılması,
vatandaşlarımızın yabancı ülkelerdeki ekonomik ve
sosyal kazanımlarının korunması, ülkemize aidiyet
bağlarının kuvvetlendirilmesi ve idari davalarla ilgili iş
gücü ve zaman kaybının önlenmesi
Birkaç tanesini
paylaştım; yasa vatanımıza, milletimize, Silahlı
Kuvvetlerimize hayırlı olsun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toprak milletin ve devletindir, verilemez. Bu sözü Mete Han
söylemiş. Ne zaman söylemiş? Milattan önce 209 ve 174
yılları arasında. İki bin iki yüz otuz bir yıldır
ayakta, hâlâ genç, hâlâ güçlü, hâlâ caydırıcı ve etkin Türk Kara
Kuvvetlerimizin 2.231inci kuruluş yıl dönümü kutlu olsun. Milattan
önce 209 yılından bu tarafa büyük Türk ordusu dünyaya adalet
götürmüş, insanı insanca yaşatmanın gayretinde
olmuştur; gönül coğrafyamızın her bir yerinde huzurun
temini ve güvenin tesisini sağlamış, zalimlere Yavuz, mazlumlara
Yunus olmuştur. Kan ve gözyaşının dinmediği
coğrafyalar Türk'ün sancağını gözlemiştir. Çok
badireler atlattık, çok zor günler yaşadık ama ne zaman ki
fitneden, hainlerden arındıkça güçlendik, güçlendikçe yerli ve millî
rotaya girdik. Çok şükür, tüm zorlukları ordu millet
anlayışı ve şuuruyla aştık. Yapamazlar. dediler,
Başaramazlar. dediler ama en zor zamanlarda büyük işler
başardık. Millî varlığımıza ve millî irademize
yönelik tehditleri aşa aşa geleceğe emin adımlarla
yürüyoruz. Şanlı Türk ordusu Ne işimiz var Suriye'de, ne
işimiz var Libya'da? diyenlere inat, Suriye'nin kuzeyinde
oluşturulmak istenen terör koridoru hesaplarını bozdu,
darmadağın etti; kırk yıldır ayaklarımıza
pranga yapılan terörün kökünü kazımaya başladı; 3
tarafı denizlerle çevrili ülkemizi karaya sıkıştırmak
isteyenlere karşı mavi vatana sahip çıktı, egemenlik
haklarımızı çiğnetmedi. Daha neler oldu
saygıdeğer arkadaşlarım? Millî davamız Kuzey
Kıbrıs'ta Türklük kazandı. Esaret altındaki Karabağa
Türkün şanlı bayrağı dikildi. Ayasofya'nın zincirleri
seksen altı yıl sonra kırıldı. Üzerine yemin
ettiğimiz Turan ülkümüz Türk Devletleri Teşkilatıyla ete
kemiğe büründü. (MHP sıralarından alkışlar)
Devletimizin, milletimizin desteğiyle gönül coğrafyamızda
Türkiye'ye rağmen hesap yapılamayacağını dünyaya ilan
etti.
Evet, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
teklife evet diyoruz. Şanlı Türk ordusunun hayrına ne varsa
her zaman evet dedik, destekledik, şimdi de evet diyoruz ve
desteklerimizi de veriyoruz.
Bu vesileyle, şanlı Mehmetçikimiz ve
devletimiz ebet müddet var olsun, aziz Türk milletinin varlığı
daim olsun. Konuşmamı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder
Atatürk'ün hayatımda duyduğum en güzel sözüyle bitiriyorum: Ne mutlu
Türküm diyene. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın İmam
Taşçıer.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İMAM TAŞÇIER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Demokratik, katılımcı ve etkin kamu
yönetiminin oluşturulması, kamu kurumlarının ve
yöneticilerinin kullandıkları yetki ve kaynakların
hesabını verebilmesinden geçer. Savunma harcamaları alanında
hesap veren kamu yönetiminin diğer alanlarda hesap vermeye daha
yatkın olabileceği kabul edilir. Bu nedenle, bu harcamaların
bağımsız kuruluşlarca denetlenmesi ve
sonuçlarının kamuoyuna açıklanması kamu yönetiminde aranan
hesap verebilirlik açısından büyük önem
taşımaktadır.
İktidarın getirdiği bütün yasa
tekliflerinde olduğu gibi bu yasa teklifinde de... Komisyonlara gelir,
noktasına virgülüne dokunulmadan bu yasa teklifleri komisyonlardan Meclise
gelir, Mecliste de onaylanır. Ki biz çok itiraz ettik 72 yaşla ilgili
bölümde; Genelkurmay Başkanının görev süresinin 67
yaşından 72 yaşına çıkarılması tasarrufunun
Cumhurbaşkanında olmasının eşitlik ilkesine
aykırı olacağı, şimdiden sonra da bu tür
eşitsizliklerin önünü açacağı şeklinde itiraz etmemize
rağmen yine noktası, virgülü değişmeden, eşitlik
ilkesi dikkate alınmadan bu kanun teklifi Komisyondan geçti ve şimdi
de Genel Kurulda; biraz sonra oylamaya geçilecek. Aynı zamanda, bu,
hiyerarşiye ve de eşitlik ilkesinin eşitsizliğine yol
açacağından kaynaklı olarak bunun tekrar
çıkarılması konusunda taleplerimiz devam etmektedir.
Bunun dışında, bakaya olan 550 bin
civarında vatandaşın bu bakaya durumlarını da konu
alan bir madde kanun teklifinin maddeleri içinde yer alıyor fakat burada
da büyük bir ayrımcılık var; parası olan ile olmayan
arasında, zengin ve fakir arasında askerlik hizmetinde de bu
ayrım yapılıyor. Bu da parası olmayan vatandaşlara
haksızlık ve bence, beraberinde anayasal bir sıkıntı
doğurur. Zaten bakaya olan ya da askere gitmeyenlerin büyük bir
kısmı gençtir, bu gençlerin de çalışmaya ihtiyacı var.
Belki, şimdiye kadar gitmemeleri zorla iş bulmaları ya da
işini kaybetmek istememeleri açısındandır. Bununla ilgili
de önlemleri alabilmemiz için
Aslında Askeralma Kanununda geçen sene
yine değişiklik yapıldı, bu değişiklik yani
önereceğim değişiklik o zaman olmamıştı. Bence,
partimizin düşüncesinde şu var: Askere gitme gönüllülük temelinde
olmalı. Yurttaş, vatandaş eğer askere gitmek istemiyorsa
kamu hizmetinin herhangi bir yerinde çalışarak hem üretime
katkısı olmalı hem de
Böylece askerlik görevini kamu
kurumlarının birinde yapmış olması açısından
da verimlilik olur diye düşünüyoruz ve işinden de bu sefer
olmamış olur, bu şekilde de bakaya ve benzeri durumlara da
düşülmemiş olur düşüncesi bizde var.
İktidarların kendi iktidarlarını
sonsuza kadar sürdürebilmeleri için iç ve dış
karışıklıklardan yararlanarak sürdürdüğü
anlaşmazlık ve çatışma hâli, vatandaşların ekonomik
ve toplumsal yaşamı üzerinde çarpan etkisi yaparak
vatandaşların yaşamını direkt olarak etkilemektedir.
Bunu AKP iktidarı döneminde zaten görüyoruz ama Türkiye'de çok uzağa
gitmeden son kırk yılda güvenlikçi politikalarla iktidarlar nereye
kadar gelmiş onu bir şekilde anlatmaya çalışacağım.
12 Eylül 1980'de askerî darbe yapıldıktan
sonra çatışma durumu, çatışmayı körükleme,
ayrıştırma durumu daha da yukarılara çıkarak Kürtler
üzerinde baskı durumuna gelmiş, Kürtler cezaevine
alınmış, işkencelere maruz kalmış, idamlar
olmuş, cezaevlerinde yine ölümler olmuş; buna rağmen Kürt sorununu
çözerim, bastırırım. anlamında -tırnak içinde
Çözerim. Yok ederim. anlamında- uygulamaları bir türlü
olmamış, hesap tutmamış. Sonra 12 Eylül yönetimi,
faşist iktidarı görevden çekilmiş, yerine gelen iktidarlarla ise
onu aratır duruma gelen uygulamalarla karşı karşıya
kalınmıştır. 1990lı yıllarda -hepimiz
hatırlarız- özellikle 91-97 yılları arası faili
meçhuller, 17.500 faili meçhul olmuş, 17.500 Kürt vatandaş katledilmiş.
Bu yetmemiş, paramiliter güçler oluşturulmuş bu olayları
yapması için, geliştirmesi açısından; işte JİTEM
ve benzerleri, bunlar da sonrasında yargı önüne
çıkmışlardır. Bu da yetmemiş, köyler
yakılmış, yıkılmış. 4 bin tane köy boşaltılmış,
Kürt köyü, Kürtlerin yaşadığı köyler
boşaltılmış, insanları batıya sürülmüş;
ekonomik düzeyleri bozulmuş, refah düzeyleri bozulmuş, insanlar
köylerinden koparak bir şekilde gittiği yeni şehir
yaşamına ayak uyduramamış, fakirlik ve sefaletle
yaşamışlardır. Bu da yetmemiş, 4 milyon insan yerinden
yurdundan edilmiş. Bunu nereden biliyoruz, nereden anlıyoruz? AKP
iktidarı 2002 yılında iktidara geldikten sonra bu köylülere,
zorla evi yakılan, köyü yakılan vatandaşlara tazminatlar
ödemiş, onların köye geri dönüşü konusunda da projeler
geliştirilmiş ve köylere geri dönmesi konusu teşvik
edilmiş. Neden? Çünkü ekonomi batmış. Bugün tarım ve
hayvancılık kürdistan coğrafyasında ölmüş ve isteyerek
yok edilmiş, insanlar yaylaya çıkamıyor. Yayla yasakları
başlamış, 1990lı yıllardan bugüne kadar, 2022
yılına kadar hâlâ yayla yasakları devam etmekte, bununla da ekonomi
büyük bir zarar görmüştür ve insanlar yine açlığa, sefalete
mahkûm edilmiştir. Yine bu güvenlikçi politikaların devam etmesinden
kaynaklı olarak 1994 krizi oluşmuş ve 2001 krizleri meydana
gelmiş, ülke yönetilemez hâle gelmiştir. Yine, bu güvenlikçi
politikalardan hareketle, Kürt meselesinin çözülmemesinden kaynaklı
krizler bugün de baş göstermeye başladı. 2015 yılından
bu yana Kürt meselesinde atılan yeni yeni adımlar yani olumsuz
anlamda, çözmeme konusunda atılan adımlar; bugün Türkiye yine bunun zararını
görüyor, ülke yönetilemez bir durumda, yeni bir ekonomik krizle karşı
karşıya. Yani böyle, 24 Ocak 1980 Kararlarının, yine, 1994
ekonomik krizinin, 2001 ekonomik krizinin, işte, 2020, 2021, 2022 ekonomik
krizlerinin hepsi temelinde, aslında, Kürt meselesinin çözülmemesinden,
Kürt meselesine güvenlikçi politikalarla yaklaşımdan
kaynaklıdır. Kürt meselesi çözülmüş olsaydı Türkiyeye
demokrasi gelir ve bu sorunları tartışmamış olurduk.
Bunun en basit bir örneğini şöyle
verebiliriz: 2002 yılında iktidara gelen AKP Ben Avrupa
Birliğine girerim. Kürt meselesini çözerim. Demokrasiyi getiririm.
söylemleriyle iktidara gelmiş, 2005 yılında Erdoğan
Diyarbakırda Kürt meselesi benim meselemdir, çözerim ve bu meseleyi
çözmeden ülkeye demokrasi gelmez. sözleriyle hareket etmiş ama 2015te
geldiğimiz süreç çok farklı bir süreç. Yine, 2013 ile 2015
arasında Türkiyede nispi olsa da bir demokrasinin, bir rahatlamanın
var olduğunu görüyoruz. Ama bugün yine, Erdoğan bir merminin kaç lira
olduğunu söyler duruma gelmiş Siz bunun maliyeti biliyor musunuz?
Eğer bir merminin maliyeti çok yüksekse neden bu savaşın ya da
güvenlikçi politikaların hâlen devam ettiği konusu da kendisine
sorulabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) - Yine Kürt
meselesini ben çözdüm. diyor yani çıkıyor televizyonlara Ben
çözdüm. diyor. Bazen Kürt vekiller de Evet, Kürt meselesi çözüldü. diyor
çünkü niye? Kürt sözcüğü kullanılabiliyor. diyor. Ben şu
anda şu kürsüde 2 kelime Kürtçe konuşursam Başkan beni
uyarır Kürtçe konuşmayın. der. Bu nasıl çözüm? 25-30
milyon Kürt Türkiye'de yaşamaktadır, ana dilleriyle eğitim
alamamaktadırlar. Ana dili ana sütü kadar haktır. diyen, yine
aynı zamanda bu iktidarın başı Erdoğan, bugün, ana
dille yapılan eğitimleri de ortadan kaldırmıştır.
Bunun için, bir an önce yasal ve anayasal süreçlerin işlemesi, ilgili
kanunların değiştirilmesi ve ana dille eğitimin
sağlanması gerekmektedir. Yine Kürtlerin kendi kendilerini
yönetmeleri konusunda baskıların olduğu görüyoruz.
İşte, kayyumların atanması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İMAM TAŞÇIER (Devamla) -
seçilmiş
bir iradeyi, halkın, Kürt halkının seçilmiş iradesini
kayyum atayarak yok saymasıdır. Bunun için yasal ve anayasal düzenleme
yapılması gerekir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim, Komisyonda
yaptığımız görüşmelerde de ifade ettim: Kanun
teklifinde bazı iyileştirmeler var, astsubaylara ilişkin, uzman
çavuşlara ilişkin iyileştirmeler var; yeterli midir? Değil.
Yeterli olmamasına rağmen yine de en azından engel olmama
açısından kanun teklifine evet oyu vereceğimizi buradan bütün
Türkiyeye ilan ediyoruz, bu konuda bir sıkıntı yok ama
Komisyonda yaptığımız görüşmelerde de çekincelerimizi
ileri sürdük, bu çekincelerimizi de Genel Kurulda yüce Parlamentoyla
paylaşmak istiyoruz.
Nedir bunlardan bir tanesi? Biraz önce Değerli
Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay da, sevgili Özgür Başkan da
aynı şekilde bahsettiler bunları, problem şu: 3üncü madde.
Komisyonda da söyledik, dedik ki: 3üncü maddeyle alakalı düzenlemeye
gerek yok. 3üncü madde nedir? Genelkurmay Başkanının görev
süresini uzatıyoruz. Genelkurmay Başkanının görev süresiyle
bir ülkenin bekasını yan yana koymaya, aralarında bir
eşitlik koymaya gerek yok değerli arkadaşlarım.
Cumhurbaşkanına, Genelkurmay Başkanının görev süresini
72 yaşına kadar birer yıllık süreler hâlinde uzatma yetkisi
veriliyorken Genelkurmay Başkanının terörle mücadelede
edinmiş olduğu tecrübeler, terörle mücadeledeki yapmış olduğu
çalışmalar, kendisinin içinde bulunduğu durum... deniyor, bir
yandan da tecrübesi, bu konudaki çalışmaları gerekçe
gösteriliyor; böyle bir gerekçe olamaz değerli arkadaşlarım. Bir
ülkenin terörle mücadelesinin odak noktasına Genelkurmay
Başkanının görev süresini koyarsak o Genelkurmay
Başkanı -Allah uzun ömür versin- yarın bir gün öldüğü
zaman
Veya bu ülkenin kırk yıldır, çok uzun süren bir terörle
mücadelesi var; bugüne kadar bir zafiyet içinde miydi ülke? Genelkurmay
Başkanlarının süresiyle bunu nasıl yapabiliriz ki?
Bakın, son dönemde öyle düzenlemeler yaptınız ki Genelkurmay
Başkanının bir muharip birliği bile komuta edebilecek
düzeyde bir Genelkurmay Başkanı kimliği yok. Neden kimliği yok?
Kara Kuvvetlerini, Deniz Kuvvetlerini ve Hava Kuvvetlerini ne
yaptınız? Genelkurmaydan aldınız, Millî Savunma
Bakanlığına bağladınız, Jandarma
Komutanlığını ayrıca İçişleri
Bakanlığına bağladınız. Genelkurmay
Başkanı bir danışma organı bile değil
değerli arkadaşlarım -bir muharip birliği yok- Genelkurmay
Başkanına kimse bir şey danışmıyor; zararı
yok, orada duruyor, kenarda duruyor. Peki, böyle bir gerekçeyle yola
çıktığınız zaman -Sayın Bakan
Yardımcısına da söylemiştim, Şuay Beyin bu konudaki
iyi niyetini de biliyorum- dedik ki: Madem böyle bir gerekçeyle ortaya
çıkıyorsunuz, eğer Genelkurmay Başkanının görev
süresinin uzatılmasının terörle mücadele gerekçesi ise kuvvet
komutanlarını niye buna dâhil etmediniz? Madem böyleyse -buna
ilişkin kuvvet komutanları var; Deniz Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri,
Hava Kuvvetleri Komutanları bizzat terörle mücadelenin içerisinde yer
alıyorlar- madem görev süresinin uzatılmasına ilişkin böyle
bir dayanağımız vardı, terörü ancak bununla sona
erdirebiliyorduk, o zaman kuvvet komutanlarını bu havuzun içine niye
atmadık? Sadece, görüldüğü kadarıyla, Sayın Millî Savunma
Bakanı, Genelkurmay Başkanına ilişkin olarak bir irade
ortaya koyuyor, diyor ki: Biz bunu kenara koyalım, bunun görev süresini
uzatalım. Bu, subjektif bir değerlendirmedir.
Bakın, burada, Parlamentoda hukukçu olan arkadaşlarımız
vardır. Yasalar kişiler için yapılmaz, 1 kişi için
yapılmaz daha doğrusu; yasalar toplum için yapılır yani
Anayasanın koruyucu maddelerinde ortaya konulan irade de budur değerli
arkadaşlarım ama biz ne yapıyoruz? Hayır, biz bunu böyle
yapacağız. diyoruz. Şimdi, bu gerekçe doğru bir gerekçe
değildir, böyle bir gerekçeyle yola çıkamayız.
Bir de Sayın Genelkurmay Başkanı
üzerinden yola çıkalım. Ne yapıyor? Genelkurmay
Başkanının geçmişine baktığımız zaman,
değerli arkadaşlarım, Genelkurmay Başkanı bundan önce
Genelkurmay II. Başkanlığı yapmış, Jandarma Genel
Komutanlığı yapmış, Genelkurmay İstihbarat
Başkanlığı yapmış, Kara Kuvvetleri Komutanlığı
yapmış değerli arkadaşlarım. Bu kadar ulvi görevlerde
bulunan bir Genelkurmay Başkanının görev yaptığı
dönemde, 15 Temmuzda, Mustafa Kemalin En büyük emanetim. dediği
Parlamentoyu bombalama alçaklığını bile yaptı bu
FETÖcüler. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, siz bu
ordunun içerisinde buna sahip çıkamamışsınız, bu
ordunun içerisinde bunu engelleyememişsiniz, Tecrübelerinden
yararlanıyorum. diyorsunuz. Bu 3üncü maddeyi çıkartın
değerli arkadaşlarım, kişiye özgü düzenleme olmaz.
Bu gerekçe eğer haklı bir gerekçe
olsaydı; sizin bu kanun teklifinde getirmiş olduğunuz,
gerekçesinde ortaya koyduğunuz o ulvi gerekçeler pratikte doğru
olmuş olsaydı başka bir şeyin olması gerekirdi, o da
nedir? Albaylar
Bakın, KHKlerle albaylara ilişkin düzenleme
getirdiniz; albayların bir bölümü yaşa takıldı, emekli
olamadılar, büyük mağduriyetler yaşadılar.
Kalktınız, onları KHKlerle emekli ettiniz değerli
arkadaşlarım. Bugün güneydoğuda, doğuda terörle mücadelede
ordunun en tecrübeli mensupları albaylar. Albaylar kimdir? Bir kişi
bir anda albay olamıyor; yirmi bir yılda albay olabiliyor bir
kişi değerli arkadaşlarım, yirmi bir yılda. Biz, yirmi
bir yılda albay olan, terörle mücadelede tecrübeli olan kişileri bir
gecede KHKlerle aldık, kenara koyduk. Onların tecrübelerinden
yararlanmıyoruz; Kara Kuvvetlerinin, Jandarma Genel Komutanlığının,
Deniz Kuvvetlerinin, Hava Kuvvetlerinin tecrübelerinden yararlanmıyoruz,
diyoruz ki: Hayır efendim, bir tek Genelkurmay
Başkanının
Genelkurmay Başkanlığı da icrai
bir organ değil.
Aslında bir şeyi de itiraf edelim: Biraz
önce ifade etmiş olduğum kuvvet komutanlarının aslında
bir subayı, bir teğmeni göreve alacak yetkileri de yok değerli
arkadaşlarım; orduyu biz bu hâle getirdik, onların da hiçbir
yetkileri yok yani bir anlamda bunları yapıyorken bu gerçeği de
ortaya koymamız gerekiyor. O nedenle, 3üncü maddedeki bu düzenlemenin
-biraz önce ısrarla ifade ettiğim gibi, ortaya koyduğumuz tablo
gibi- kesinlikle hiçbir hukuki yararı yok, 1 kişiye özgü düzenleme.
Komisyonda yaptığımız görüşmelerde çekincelerimizi
ortaya koyduk -Sayın Bakan Yardımcısı da söyledi- dediler
ki: Bu, kişiye özgü bir düzenleme değil. Sevgili Özgür Ceylan biraz
önce ifade etti; eğer bu konuda samimiyseniz, kafanızda herhangi bir
problem ve istifham yoksa, madem öyle, şunu yapın dedik: Buna
ilişkin değilse, yapılacak bir önergemizi kabul edin. Önerge
nedir? 1 Eylüle ilişkin olarak Bu düzenleme 1 Eylülden sonra
yapılacak olan atamalarda geçerlidir. deyin, bizim kafamızdaki bütün
soru işaretlerini ortadan kaldırın.
Değerli arkadaşlarım, terörle
mücadeleye ilişkin bir ulvi gerekçe 2021 yılında, 2020
yılında, 2019 yılında getirilmeyip de bir Genelkurmay
Başkanının emekli olacağı süre
yaklaştığı zaman yani bir ay kala bu düzenlemeyi
getirirseniz bunu yutmayız, onu ifade ediyorum. Böyle bir düzenlemeyi
yutmamız mümkün değil, başka bir gerekçe getirin değerli
arkadaşlarım. Ne yaptınız? Genelkurmay
Başkanının dört yıllık görev süresini ortadan
kaldırdınız, tamam, oldu, o da Komisyondan geçti.
Bakın, ısrarla şunu ifade ediyoruz:
Millî Savunma Komisyonunda -Anayasa Komisyonundan başlamak üzere bu
Parlamentoda bütün komisyonlar değerli- kanun teklifleri muhalefetle
geçmedi genelde, çekincelerimizi ortaya koyduk. En önemli çekincelerimizden bir
tanesidir, sevgili Ahmet Önalla çok büyük direnç gösterdik Kırıkkale
Makine ve Kimyaya ilişkin olarak, bunun dışında genelde millî
savunmaya ilişkin bütün kanun teklifleri -Değerli Başkanım
Engin Altay da buna şahittir- hep oy birliğiyle geçti. Biz diyoruz ki
millî savunmanın, ordunun muhalefeti olmaz. Bu ordu, Mustafa Kemalin
ordusudur; bu, cumhuriyetin ordusudur, bunu ifade ediyoruz. Kimse aklından
çıkarmasın; bu ordu, Mustafa Kemalin ordusudur, Mustafa Kemalin
ordusudur, Mustafa Kemalin ordusudur. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, kurucu iradenin
partisi olarak öyle bakıyoruz bu orduya, göz bebeğimiz diyoruz ve
öyle bakıyoruz. O nedenle, biz orduda liyakati ortadan kaldıracak
olan, arkasından gelen subaylarla... Yönetim kademesine ilişkin
olarak herkesin gönlünde bir aslan yatar, kuvvet komutanı olmak ister,
Genelkurmay Başkanı olmak ister; buna ilişkin olarak
hiyerarşik sıralamayı bozan, asker
arkadaşlığı kavramını çöpe atan, ortadan
kaldıran bir düzenlemeyi reddediyoruz, kabul etmiyoruz. Buna ilişkin
belki de parti değerlendirme yapacaktır. Anayasanın 2nci
maddesinde belirtilen eşitlik ilkesinin açıkça ihlal edildiğine
ilişkin açık hüküm karşısında muhtemelen anayasal
yargı denetiminden de geçmesine ilişkin bir düzenlemeyi, bir
dilekçeyi de Anayasa Mahkemesine vereceğiz değerli
arkadaşlarım. Bu olamaz, bunu kabul etmiyoruz, bu çekincelerimizi
ortaya koyuyoruz.
Bunun dışında, daha önce
yapmış olduğumuz, Komisyonda da ifade etmiş olduğumuz,
firar ve izin tecavüzü gibi... Haklarındaki bu ön incelemelere
ilişkin olarak, savunma hakkının kısıtlanmasına
ilişkin bir problem vardı; buna gerekçe olarak da şunu
söylediniz: Bir an evvel ön inceleme tamamlansın. Orada da çekincemiz
şuydu: Ceza hukukunun genel ilkeleri içerisinde savunma hakkı
kutsaldır, bundan bir adım bile geriye atmamalıyız.
şeklindeki itirazımı ve irademizi ortaya koyduk, o genel bir
ilkedir. Ne olursa olsun, kişiye ulaşamasanız bile mutlaka buna
ilişkin, savunma hakkına ilişkin hiçbir çekinceyi, hiçbir
istisnayı bir yasal düzenlemede ortaya koymamamız gerekir ama bu olsa
bile -hadi bunu kabul ettik, hadi böyle bir şey yaptıysanız
bile- izin tecavüzü ile firar arasındaki o ince çizgiyi birbirinden
ayırt etmemiz gerekir değerli arkadaşlarım. Firarda zaten
kişi ortadan kaybolmuştur ama izin tecavüzü yapana ilişkin
-Komisyonda Sayın Başkana da ifade ettim- izin tecavüzü yapan kişi
ulaşılabilir kişidir, kaçak kişi değildir, bu
kişiye hemen ulaşılabilir. Bu düzenlemeyi yapıyorken -en
azından buna ilişkin, savunmaya ilişkin- en azından bunu
ayırt edin. Yani buna ilişkin itirazlarımızın göz
önüne alınmayacağını biliyoruz ama en azından buna
ilişkin çekincemizi ayırt edin yani burada savunma hakkını
mutlaka ortaya koyun. Savunma hakkı ceza yargılamasının,
masumiyet karinesinin en temel ilkelerinden bir tanesidir. Orada da buna
ilişkin itirazlarımızı sunuyorken dediniz ki: Bu, tamam. Zaten
bir soruşturma açılmıyor, daha ön inceleme. Ön incelemede
savunma hakkını verirseniz, belki hiç yola
çıkmayacaksınız, belki olayı baştan
kapatacaksınız. O nedenle, bu şekildeki bir istisnaya neden
ihtiyaç duyduğunuzu anlayamıyorum, bunu bir kere daha ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; bir başka husus da
Sayın Başkan Ahmet
Aydına da bunu ifade ettim, sayın komutanlarımız -bunu
dinlerlerse- ordudaki işleyiş açısından sakıncalı
olduğu söylediler, ben yine de takdirlerine sunuyorum olur mu olmaz
mı diye; özellikle 50 yaş ve üstü firarda olan kişilerle
alakalı, asker kaçağı olan kişilerle alakalı yüksek
bedelle bedelli askerlik yapılmasına ilişkin bir talep var. Bu
kişilerin bu saatten sonra birçoğu yurt dışında;
Türkiyeyi terk etmişler, yurt dışına gitmişler,
ikametgâhları veya
Haklarında her ne kadar tutuklama kararı
filan olmasa da kendi iç dünyaları açısından
yakalandığı yerde tutuklanacaklarına ilişkin
tereddütleri var. Bunlar diyorlar ki: Bize ilişkin düzenleme yapılıyorken
bir bedel koyularak yapacağımız askerlik görevinin ifa edilmesi
anlamında devlet bir af getirebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Başkanım
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) Millî Savunma
Bakanlığındaki Askeralma Genel Müdürlüğünün değerli
komutanlarının ve orada yetki kullanan değerli
komutanlarımızın ve Millî Savunma
Bakanlığının bu konuda irade koymasını ve
yapılacak bir yasal düzenleme varsa mağduriyetin önlenmesi açısından
gerekenleri yapmasını diliyorum.
Bu ileri sürmüş olduğumuz çekincelerin,
ileri sürdüğümüz kaygıların dikkate alınmasını
Komisyonda dikkate alınmadı, burada da alınacağına
ilişkin umudumuz yok ama bütün bu iradelerimiz, bütün bu
açıklamalarımız nezdinde kanunun hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Birinci bölüm üzerinde şahsı adına
ilk olarak Hatay Milletvekili Sayın Barış Atay Mengüllüoğlu
konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) Tüm
emekçi halkımızı selamlıyorum.
Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek
Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak
Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak
Savunmak gerçeği, çoğu kez
Yalnızlığını bilerek
Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak. demiş Ataol
Behramoğlu şiirinde.
Bu zamanda da hâlimiz farklı değil, ülkeyi
bir yangın yerine çevirdiniz el birliğiyle. Bizim görevimizse insan
kalarak yaşamak bu yangın yerinde. Sizler bu ülkeyi hem
yaktınız hem yakılmasına seyirci kaldınız, hem
fiilî anlamda yaktınız hem mecazen yaktınız. Size soru
önergeleri veriyoruz mesela, cevaplamaya tenezzül bile etmediğiniz soru
önergeleri. Örneğin, ormanlar yakıldı geçen yıl, ülkenin
eşi benzeri olmayan yerleri gözümüzün önünde yandı. Yangınlar
devam ederken, bu sene de Sinpaş doğayı katledip inşaat
yasağına rağmen inşaatına devam ederken, başka
yerlerde metrelerle ölçülmüş gibi yangınlar çıkarken otel
yapılmaya devam edildi. Günlerce müdahale etmediniz. Bir yanıyla siz
yaktınız o ormanları; hadi diyelim
ihmalkârlığınızla, umursamazlığınızla,
beceriksizliğinizle ama en çok da rant beklentinizle.
Bir gece yarısı çocuklar yakıldı
Aladağ'da; yangın yerinde çocukların cenazeleri
kalkmamışken henüz, bozulmasın diye 35 kilo etin peşine
düşen insanlar tarafından yakıldı çocuklar, sustunuz,
burada kahkahalarla Ensar Vakfını akladığınız
gibi büyüttünüz o ateşi de.
Enes Kara'nın geleceği yakıldı;
yalvararak, yardım isteyerek kendini öldürdü çocuk, tarikat yurdunu
aklamak için Enes'in yangınına sırtınızı
döndünüz.
Pınar Gültekin; gencecik bir kadın, bir
varile konulup yakıldı, katili öldürdü, yaktı, yetmedi katiline
haksız tahrik indirimi vererek bir kez de siz yaktınız hem de
sadece Pınar'ı değil, bütün kadınları
yaktınız.
Emekçinin evinde yangın
çıkardınız, halk dayanamadı, kendini gerçekten yakanlar
oldu, Provokasyon. dediniz. Günde 10 milyon lira harcayan Genel
Başkanınız sanki tek maaşla yaşıyormuş gibi
Zamdan vazgeçiyor. diyerek gözümüzün içine baka baka alay ettiniz. Şu an
açlık sınırı 6.400 lirayken 4.250 lira alan asgari
ücretliye, 3.500 lira vereceksiniz diye dünyaları veriyorsunuz gibi davrandığınız
emekliye, ürününü iç ettiğiniz köylüye, çiftçiye Genel
Başkanınız 140 bin lira değil de 100 bin lira alacak diye
şov yapıyorsunuz, bir de alkış bekliyorsunuz bunun için.
Soma'da yüzlerce metre derinde havasız
bırakarak işçilerin ciğerleri yana yana ölümüne sebep oldunuz.
Öyle bakıyorsunuz bazen de gerçekten siz sebep oldunuz; patronları
koruyarak, işçileri tekmeleterek, yıllardır haklarını
vermeyerek, seslerini duymayarak oldunuz. Katilleri serbest bırakıp
onları savunan Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay'ı mahpusa
sokarak, tutsak alarak sebep oldunuz bu yangına.
Hendekte havai fişeklerle yaktılar
işçileri; yetmedi, yanmalarına sebep olana moral yemeği
düzenleyerek yaktılar işçileri; yetmedi, sanıkları tahliye
ederek yaktılar aileleri. Daha önce de patlamalar olmasına
rağmen o fabrikaları siz açık tutarak o yangına siz neden
oldunuz!
Cumartesi Annelerinin yangınını
harladınız; yakınlarının cenazesi için dokuz yüz
haftadır mücadele eden insanları yerlerde sürükleyerek,
acılarının karşısına duvar çekerek acımasızca
harladınız o ateşi.
Bunlar sayarak bitmez; Roboskide, Ankarada,
Reyhanlıda, Gezide yüzlerce insan; Nevrozda Kemal Kurkut, Çorluda
Oğuz Arda Sel, Giresunda Rabia Naz, Antalyada Burak Oğraş,
Büyüknohutçu çifti, Dersimde Gülistan Doku ve aileleri yandı sizin
yüzünüzden. Yeter mi? Yetmez!
İnsanları diri diri yaktılar, iki gün
sonra yıldönümü. Sivas Madımakta insanlar yakıldı diri
diri; nefretle, sadece Alevi, devrimci, aydın sanatçı oldukları
için yakıldılar. 93te kameralara elinde benzin bidonuyla
yakalananlar gibi benzin döktünüz bu ateşe. Bazılarınız o
katillerin avukatlığını yaptı,
bazılarınız tahliyelerine Hayırlı olsun! dedi,
tahliye edemediklerini de elindeki güçle affetti ve yirmi dokuz yıldır
sürüyor bu yangın, yirmi dokuz yıldır.
SALİH CORA (Trabzon) Bazılarıyla da
ittifak kurdunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Sus! Bir
sus! Neye konuşuyorsun ya!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Bu
ülke bir yangın yeri! dedik ya, bize de insan kalarak yaşamak
düşer bu yangın yerinde ve direnerek ve mücadele ederek; sizse
çıkardığınız, çıkmasına göz yumduğunuz,
söndürmediğiniz, söndürülmesine izin vermediğiniz
yangınları yalanla kapatmaya çalışıyorsunuz ama biz
asla izin vermeyeceğiz size, haberiniz olsun! Artık bu yalanlara hiç
kimsenin inandığını düşünmeyin.
Şimdi, son sözlerime gelirken, bu sözleri size
söylemekten yoruldum gerçekten, o yüzden direkt halka
konuşacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH CORA (Trabzon) Direkt sosyal medyaya
konuş.
BAŞKAN Buyurun.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) Tabii,
tabii, sosyal medyaya, evet; oradan dinleyebiliyorlar. O sansür
yasasını getirince
Onu da yasaklamaya çalışıyorsunuz
ya!
Son sözlerim halkımızın
ağzından; eğer ses yalan söylüyorsa, söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka her şey, herkes yalan söylüyorsa elleriniz
balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban
köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir ve zaten bu kadar
az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası
dünyada bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. Unutmayın,
kurtuluş sizin emekçi ellerinizdedir, bu yangını hep beraber
söndüreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Türk
Silahlı Kuvvetlerini yöneten Genelkurmay Başkanlarının
emeklilik yaşına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sizin vasıtanızla Sayın
Bakanlığa soru sormak isterim, sorum da şu: 65
yaşını dolduran vatandaşımız bankada para çekme
yetkisini, vekâletnamesini verdiği zaman, araç satış yetkisini
verdiği zaman, tapu satış vekâletnamesini verdiği zaman
hastanelerde sağlık raporu aranıyor yani temyiz kudretine sahip
olup olmadığı aranıyor. Şimdi, Genelkurmay
Başkanı 65 yaşına gelmişse hiç olmazsa emeklilik
süresi içerisinde bir sefere mahsus olsa da çünkü devlet yönetimi burada söz
konusu- sağlık raporu alınması gerekmez mi? Devleti
yönetmek acaba bir araba satışından daha mı değersiz
bir husus? Yani Türk Silahlı Kuvvetlerini yönetmek bir gayrimenkul
satışından veya 10 bin liralık parayı bankadan çekme
vekâletnamesinden daha mı basit bir şey? Hiç olmazsa 65
yaşını dolduran
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Bursa Milletvekili Refik Özen ve 67 Milletvekilinin
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4498) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 343) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci konuşmacı
Niğde Milletvekili Sayın Yavuz Ergun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YAVUZ ERGUN (Niğde) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün görüşeceğimiz
343 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde ülkemizde yaşanan sel
felaketleri ve yangınlarda etki altında kalan illerimize ve orada
yaşayan vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor,
başarılı bir şekilde süreci yöneten ve çok yerinde
müdahaleleriyle büyük bir afat yaşanmadan kontrolü sağlayan tüm
ekiplerimize Allah razı olsun diyorum.
Mete Han tarafından milattan önce 209
yılında temelleri atılan asil milletimizin gurur
kaynağı olan Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın
kuruluşunun 2.231inci yılını da kutluyoruz ve nice
yıllar boyunca milletimize, devletimize hizmet etmeyi Rabbim nasip etsin
diyorum.
Bugün yine Hakka
uğurladığımız Türk sinemasının ünlü aktörü
Cüneyt Arkına Allahtan rahmet, sevenlerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Cüneyt Arkın deyince
aklımıza millî duygularımızı ön plana çıkaran bir
hayat hikâyesi geliyor. Bu durum Her Türk asker doğar. sözü gibi,
ordu-millet anlayışının iki bin yıldır dünyada
nasıl yaşandığını anlatan, disiplini de içinde
barındıran bir yaşam şeklini gösteriyor. Türk askeri, kendi
evlatlarını geride bırakıp başka evlatların
babasız ve annesiz kalmaması için mücadele eden, devletin ve milletin
bekası için gözünü budaktan sakınmayan yiğit demektir.
Gerektiğinde savaş meydanında yenilmez kartal, gerektiğinde
bir ana kucağı gibi şefkatli bir yuva olan Türk ordusunun bu
başarıları disiplinine bağlıdır. Bazen ölmeyi
emir alır ama bir an bile sorgulamaz. İşte bu
anlayışın vücut bulması için iki bin yıllık
tecrübeden çıkan kanunlar ve kurallar vardır. Hayat sürekli
değişmektedir ve bu değişime ayak uydurmak için bazı
kanunları ve kuralları zaman zaman gözden geçirmek, yenilemek
gerekir. Türk ordusu gerçekten dünyanın gördüğü en disiplinli
ordudur. Bu söz savaş meydanlarında hasımlarımız
tarafından söylenmiş bir sözdür. Okçular tepesini terk etmeyen, kurt
kapanıyla yeni yurtların kapısını açan, Şahiyle
çağ açıp çağ kapayan, Sakaryada milletin makûs kaderini
değiştiren, Akıncıyla bağrı kanayan
Karabağın göğsündeki hançeri söken yine bu milletin
şerefli ordusudur. Bu coğrafyada yıkılmadan dimdik
durabilmemiz için bu şerefli orduyu en üstün teknolojiyle donatmak
başta bu Meclis olmak üzere devletimizin asli görevidir.
Bizler, AK PARTİ iktidarlarımız
döneminde ordumuzun teknolojik değişim ve dönüşümünü
hızlandırmış ve ordumuza yeni çarpan değişkenleri
kazandırmanın gururunu yaşarken durmak yok, yola devam
ilkemizi burada da hayata geçiriyoruz.
Millî Savunma Bakanlığımız ve
milletimizin ihtiyaçları kapsamında 7 kanunda düzenleme ve
değişiklik öngören ve toplam 20 maddeden oluşan kanun
teklifimizle birlikte gençlerimizin uzun zamandır beklediği yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya olup bedelli askerlik hizmetinden
yararlanamayan yükümlülerin bu hizmetten faydalanabilmelerine dair düzenlemeyi
yapıyoruz.
Yine, göz bebeğimiz olan
astsubaylarımızın yoğun talebi olan 9uncu derece 1inci
kademe yerine 9uncu derece 2nci kademeden göreve başlamalarına
ilişkin düzenlemeyi de bu kanun teklifiyle düzenlemiş olacağız.
Ayrıca kanun teklifine eklenen geçici maddeyle
harekât veya yurt dışı operasyon görevleri nedeniyle
astsubaylığa geçiş sınavlarına katılamayan uzman
erbaşlara yeniden ilave sınav hakkı tanıyacağız.
Yüz yılın işini yirmi yıla
sığdıran AK PARTİ olarak bizler, bugünden sonra da neye el
atılması gerekiyorsa oraya el atacak ve en iyisini yapmaya devam
edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün görüştüğümüz Askeri Ceza Kanununda ve
bazı kanunlarda değişiklik yapmayı
planladığımız teklifin maddelerinin ordumuza, devletimize
ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Konuşmama Abdülhak Mollanın bir sözüyle
son veriyorum: Hazır ol cenge, ister isen sulh-ü salâh.
Kanun teklifimizin hayırlara vesile
olmasını diliyor, önümüzdeki hafta kutlayacağımız
Kurban Bayramının tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini
temenni ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri ve
varsa madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesiyle 22/5/1930 tarih ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun ek
15inci maddesine sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenmesi
teklif edilen fıkrada yer alan gibi ibaresi yerine sebebiyle ifadesinin
eklenmesi arz ve teklif olunur.
Özgür
Ceylan Kani
Beko Alpay
Antmen
Çanakkale İzmir Mersin
Cengiz
Gökçel Ahmet
Önal İlhami
Özcan Aygun
Mersin Kırıkkale Tekirdağ
Polat
Şaroğlu
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal.
Buyurun Sayın Önal. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde parti grubum adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi ve
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde yeteri kadar çalışılmadığı
her hâlinden anlaşılan bu kanun teklifi askerî personelimizin özlük
haklarını düzenliyor gibi gözükse de uzman
çavuşlarımızın özlük hakları, kadro, tayin, terfi
konusunda askerî personelimizin yaşadığı
sıkıntılar, emeklilikte bağlanan düşük maaşlar
konusunda hiçbir düzenleme içermiyor. Yıllardır vatan
savunmasında en önde giden, göğsünü bu aziz vatan için siper eden
uzman çavuşlarımızın çalışma koşulları
bu kanun teklifinde düzeltilmemiş, kadro talepleri yine
karşılanmamış, statüleri düzenlenmemiştir,
sözleşmeli erlerimizin yaşadığı problemler
çözülmemiştir. Hâl böyle olunca uzman çavuşlarımızdan
subaylarımıza, astsubaylarımızdan tüm askerî personelimize
kadar yıllardır büyük umutla iyileştirmeleri bekleyen askerî
personelimizin hakları yine maalesef verilmemiştir. Her türlü
fedakârlık ve zorlukta görevini ifa eden bu vatan evlatlarının
talep ve isteklerini bugün karşılamayacaksanız ne zaman
karşılayacaksınız? Bu konudaki tavrınızı ve
ısrarınızı 84 milyon vatandaşımızın
vicdanına bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifinde kapatılan askerî hastanelerin
açılması için yine hiçbir düzenleme
yapılmamıştır. Her defasında askerî hastaneler ve
askerî tabiplerin ordumuz için ne kadar önemli olduğunu, bu konunun
ayrı bir uzmanlık gerektirdiğini anlatsak da ısrarla bu
konuda yine adım atmadınız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm çekince ve itirazlarımıza rağmen bu kanun
teklifine evet oyu vereceğimizi söylüyor, bu aşamada seçim bölgem
Kırıkkaleyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Başkentimize sadece
Geçen yıl kuraklık, bu yıl
aşırı yağış ve dolu sebebiyle perişan olan
çiftçimize verdiğiniz sözleri yine tutmadınız. Sulakyurt,
Keskin, Bahşılı, Delice, Karakeçilide çiftçiler perişan, onların
sesini hâlâ duymuyorsunuz. Doğal afet nedeniyle perişan olan
çiftçilerimiz, borçların silinmesini, Kırıkkalenin doğal
afet bölgesi ilan edilmesini, mazot ve gübre desteği verilmesini isterken
siz, sadece görüntü verip çiftçimize uzaktan el salladınız. Dolar
üzerinden ihale alıp servetlerine servet katanların vergi
borçlarını bir çırpıda silerken Kırıkkaleli
çiftçileri görmediniz, duymadınız.
Bakın, değerli arkadaşlar, yine
şehrimle ilgili başka bir sıkıntıyı anlatmak
istiyorum: Kırıkkale'ye koca koca binalar yaptınız,
vatandaş tedavi görebilmek için hastaneden randevu alamıyor.
Vatandaş, MR çektirmek için aylarca sırada bekliyor. Tıbbi
malzeme bulamayan hastalarımız ameliyat olamıyor. Uzman hekim ve
malzeme eksikliği sebebiyle Ankaraya sevk edilen hastalarımız
yollarda perişan oluyor. Bu çağda vatandaşımız,
sağlık hizmetlerine erişemiyor.
Teşvikte, yatırımda, kalkınmada
hep son sıralarda yer alan Kırıkkalemiz, nedense pilot bölge
uygulamasında hep ilk sıralarda yer alıyor. Kara yollarına
döşenen, asıl amacı trafiği düzenlemek olan EDSler
belediyelerin ve şirketlerin geçim kapısı olmuş.
Şehrin dört bir yanını EDSlerle doldurdunuz,
Kırıkkalede her yer kamera. Yüksek akaryakıt fiyatları,
sigorta ve araç muayene ücretleri, yüksek vergiler yetmiyormuş gibi bir de
Vatandaş aracıyla hata yapsın, biz de hemen ceza keselim. diye
bekliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ÖNAL (Devamla) Başkanım,
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
AHMET ÖNAL (Devamla) Yirmi yıldır
Kırıkkalede yerelde ve genelde iktidarsınız, şehrin
hiçbir problemini çözmediğiniz gibi yeni sorunların
oluşmasını da siz sağladınız. Aşsız,
işsiz bıraktığınız, her defasında görmezden
geldiğiniz Nasıl olsa seçimi yine biz kazanırız.
dediğiniz günler Kırıkkalede geride kaldı. Vatandaşa söyleyecek
tek bir sözünüz kalmadı, şimdi söz sırası
Kırıkkalelilerin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere
2 önerge vardır, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan mahkûm olmaları ibaresinin
haklarında mahkûmiyet kararının kesinleşmesi ibaresiyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Bedri
Yaşar Hayrettin
Nuhoğlu Zeki
Hakan Sıdalı
Samsun İstanbul Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Polat
Şaroğlu Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Tunceli Mersin Mersin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifte nihayet erbaş ve
erler büyük bir mağduriyetten kurtarıldı. Bugüne kadar
karıştıkları kazalardan dolayı kusurlu
olmadıkları hâlde hem maddi hem de manevi olarak büyük zorluklar
yaşayan yüzlerce askerimize şahit olduk, hatta terhis olduktan sonra
bile bu sorunlarla uğraşanlar oldu. Çok söyledik, olmamalıydı.
Madde doğru ama eksik. Eksiklik giderilmezse yeni mağduriyetler
yaşanmaya da devam edecek.
Teklifte bulunan mahkûm olmaları durumu hariç
ibaresi yerinde değil, bu ibareyle kesinleşmemiş mahkeme
kararlarıyla kişilerin sorumlu tutulacağı ve zararın
tazmin edileceği anlaşılıyor. Ayrıca,
kesinleşmemiş bir karar sebebiyle kişilere sorumluluk
doğması masumiyet karinesi ilkesiyle de çelişen bir durum.
Komisyon üyesi milletvekillerimiz bu konuya dikkat çekerek bir
değişiklik önergesi vermişti; kabul edilmedi. Gelin mahkûm
olmaları durumu ibaresini haklarında mahkûmiyet kararının
kesinleşmesi ibaresiyle değiştirelim. Yeni mağduriyet
ihtimallerine karşı yaptığımız işi tam yaparak
belirsizliği de hep beraberce ortadan kaldıralım.
Değerli milletvekilleri, biz isterdik ki kanun
düzenlemesi, hayatları mücadele içinde geçen vatan
evlatlarımızın kronikleşen sorunlarına da çözüm olsun.
Biz isterdik ki sözleşmeli, muvazzaf ayırt etmeden tüm subay,
astsubayların özlük hakları iyileştirilsin, artık verilen
sözler tutulsun, uzman erbaşlar ve sivil memurlar hak ettikleri
değeri görebilsin; maddi manevi mağduriyetleri giderilsin.
Ne yazık ki gözleri hedefte, kulakları
Gazi Meclisimizde olan askerî personelimizi yine hayal
kırıklığına uğrattınız. Mesela, terörle
mücadelenin kritik ve vurucu gücü olan uzman erbaşlarımız
branşlarında ne kadar uzmanlaşırlarsa
uzmanlaşsınlar her an işlerini kaybetme tehlikesi
yaşıyorlar, liyakat ve tecrübeye bakılmadan, aldıkları
sıralı cezalarla sözleşmeleri feshedilebiliyor. Bu sebeple uzman
erbaşlar ceza almamak, işten atılmamak adına görevleri
olmayan, kanun ve yönetmeliklerde yer almayan işleri yapmaya mecbur
kalıyorlar.
Uzman erbaşların
yaşadıkları bir diğer önemli sorun kıdemlerinin
rütbeden sayılmaması. Hizmetinin ilk yıllarında uzman
erbaş ile yirmi yıllık uzman erbaş aynı rütbede görev
yapıyor. Bu durum yaklaşık 100 bin uzmanımızı
ilgilendiriyor. 3269 sayılı Kanun çıktığında
uzman erbaşlık 31 yaşına kadar yapılıyordu,
şimdi ise 55 yaşına kadar. Görevde geçirilen sürenin artması
uzman erbaşlar arasında da bir ast-üst ilişkisinin
oluşmasını gerektiriyor. Askerlerimiz bu belirsizliğin
mağduriyetini hem meslek hayatlarında hem de emeklilikte
yaşadıklarını söylüyorlar fakat siz, sorunu çözecek
adımları atmıyorsunuz. Uzman Erbaş Kanununda
değişikliğe giderken bile onların çalışma
koşullarını düzeltmiyor, kadro isteklerini yerine getirmiyor,
statülerini netleştirmiyor, başka kanuna bırakıyorsunuz.
Onlar vatan için canlarını peşin peşin ortaya atıyor,
siz onların haklarını taksit taksit bile ödemiyorsunuz.
Astsubaylarımız için de maalesef durum hiç
farklı değil. Astsubaylarımız da emekliliklerine
yansıyacak makam ve görev tazminatı benzeri tazminatlardan mahrum
kalıyorlar. Bugünkü teklifle nihayet astsubayların
başlangıç dereceleri sorununu çözüyoruz; dört yıl önce söz
vermiştiniz, Beşinci Yasamı Yılının bitimine
günler hatta gün kala nihayet gündeme getirdiniz. Tazminat konusunu çözmek için
ise daha ne kadar bekleyeceksiniz?
Son olarak değinmek istediğim bir
diğer konu Millî Savunma Bakanlığı bünyesindeki istisnai
memurlarla alakalı. İstisnai memurlar çalışma
şartları ve tabi oldukları yasalar bakımından
subaylarla aynı durum ve görevleri icra ediyorlar. Görevleri eşit ama
mali ve özlük haklarının arasında uçurum var. Bu uçurumun giderilmesi
için yıllardır mücadele ediyorlar ancak ortada bir adım yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun toparlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) Teşekkür
ederim Başkan.
Görevde olanlar ve emekliler dâhil toplamda 146
kişiler. Çok fazla bir şey istemiyorlar, yalnızca emsalleri
kadar maaş almak, aynı mali ve özlük haklarına sahip olmak
istiyorlar. Uzun yıllar boyunca milletine şan ve şerefle hizmet
etmiş memurlarımızın taleplerini çok görmeyelim ve
haklarını vererek mağduriyetlerini giderelim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında diğer konuşmacı Tunceli Milletvekili Polat
Şaroğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkede fiilî olarak tek adam rejiminin
başladığı 24 Haziran seçimleri üzerinden tam dört yıl
geçti. Tek adam rejiminin cenderesinde geçen bu dört senelik süreçte ülkemiz
sosyal, ekonomik ve adalet alanında resmen uçurumun eşiğine
getirildi. Verin bu kardeşinize yetkiyi, o zaman görün nasıl
uğraşılır. denildiği günden bu yana saray
etrafında öbeklenen bir grup ayrıcalıklı kesim servetine
servet katarken, asgari ücretli, işçi, esnaf, emekli kendi kaderine terk
edildi. AKP iktidarının yanlış ekonomi politikaları
yüzünden 2022 yılı bütçesi şimdiden iflas ederek yeni getirilen
ek bütçenin kaynağı için bir kez daha yoksul halkın cebine göz
dikildi. Sene başı itibarıyla saray yönetimi tarafından
Vatandaşı enflasyona ezdirtmeyeceğiz. denilse de bugün
milyonlarca insan açlık sınırı altında ezilmeye devam
ediyor. Tek adam rejiminin yarattığı yeni ekonomi modeliyle
yoksulluk sınırı 20.800 lira, 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı ise 6.391 lira oldu. Esnaf, işçi, emekli,
öğrenciler yani ülkenin büyük bir çoğunluğu günü
kurtarmanın, evine bir dilim ekmek götürmenin derdinde; gittikçe
derinleşen ekonomik krize çözüm yaratması gereken saray hükûmetiyse
dar boğazın pençesinde ayakta kalmaya çalışan
yurttaşlarımızı şükür edebiyatıyla avutma telaşında.
Değerli milletvekilleri, bugün
görüştüğümüz kanun teklifinin de hikmetinden sual olunmayan tek adam
rejiminin sınırsız ve keyfî yetkilerinin izlerini
taşıdığını görüyoruz. Yapılan düzenlemeyle
Genelkurmay Başkanının yaş haddini
Cumhurbaşkanının inisiyatifine bırakıyor olmak, bu
garabet sistemin nasıl hukuku ve Anayasayı
tanımadığını bir kez daha göz önüne seriyor. Aynı
şekilde, kanun teklifi, TSK'de üstsubay olarak görev yapan ancak görev ve
makam tazminatı hakkı verilmediği için bugün açlık sınırı
altında maaş alan emekli binbaşılarımızın
ihtiyaçlarını gideremiyor. Üstelik bu teklif, Millî Savunma
Bakanlığı bünyesinde çalışan sivil memurların 926
sayılı Kanunda yer alan tazminat hakkından
yararlanmalarını sağlayacak düzenlemeleri de maalesef içermiyor.
Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık
AK PARTİ iktidarı süresince ülkenin dört bir yanında doğal
yaşam alanları ranta ve talana açılarak bir grup yandaşa
peşkeş çekildi ve doğal yaşam alanlarının
üzerindeki geri dönüşü olmayan büyük bir tahribat yaratıldı;
doğasını, toprağını savunan yaşam hakkı
savunucuları ise hedef gösterilerek düşman ilan edildi. Bunun son
örneğini Erzincan İliçte on iki yıldır faaliyette olan ve
etrafa resmen zehir saçan altın madeni sahasında gördük. Parti
heyetimizle birlikte bir ay önce incelemelerde bulunduğumuz ölüm havuzunun
yetkililerine seslenerek buranın bir an önce denetim altına
alınması, hatta kapatılması gerektiği konusunda
çağrıda bulundum. Ancak tüm uyarılarımıza rağmen
21 Haziran günü Çöpler Altın Madeninin siyanürlü solüsyon boruları
patlayarak kimyasal sızıntı Fırat Nehri havzasına ve
yaşam alanlarına karışmıştır. İlgili
Bakanlığın tüm uyarılarımıza rağmen
almadığı önlemler, uygulamadığı denetimler
sebebiyle suyumuz, toprağımız, halk sağlığı
büyük bir tehlike altına girmiştir. Telafisi güç olan faciadan sonra
Bakanlığın Dostlar çarşıda görsün. misali
işletmeyi geçici olarak durdurması da bir anlam ifade etmemektedir.
Şunu net bir biçimde ortaya koymak gerekiyor: Bu bir fıtrat
değil, göz göre göre gelen bir doğa katliamıdır.
Gelişen kamuoyu baskısı nedeniyle İliçteki işletmenin
faaliyetlerini geçici olarak durduran Bakanlık, konu gündemden
düştükten sonra sessiz sedasız bu maden ocağının işlerine
devam etmesine, çevreyi zehirlemesine göz yumacaktır. Bunun onlarca
örneğini geçtiğimiz yirmi yıl içinde defalarca gördük ancak bu
konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz; bu da böyle biline.
Değerli milletvekilleri, konuşmamı
bitirirken Cumhurbaşkanı Erdoğanın geçmişte
verdiği bir sözü bir kez daha size hatırlatmak istiyorum: 2004
yılında dönemin Başbakanı Erdoğanın verdiği
Pertek Köprüsünü yapacağız. sözü aradan tam on sekiz yıl
geçmesine rağmen yerine getirilmedi. AKP Hükûmeti yap-işlet-devret
modeliyle araç geçiş garantili birçok köprü ve tünel için milyarlarca lira
harcadı, bunların maliyetini halka fatura ederek bölgemizde
yıllardır yaşanan ağır bir mağduriyeti görmezden
gelmeye devam ediyor. Emin olun ki buradan geçecek araç sayısı döviz
garantisi verdiğiniz Çanakkale Köprüsünden geçen araç
sayısından daha fazla olacaktır. Her zaman dediğimiz gibi
5li çeteye, yandaşa para var ancak halkın mağduriyetini ortadan
kaldıracak, yurttaşın ihtiyacını
karşılayacak Pertek Köprüsüne yok. Ülkemizin genelinde olduğu
gibi ilimizde de birçok sorun var ancak çözüm yaratacak bir irade yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, toparlayın.
POLAT ŞAROĞLU (Devamla) Neyse ki
gidiyorsunuz. Ağır bir enkaz bıraktınız ancak büyük
değişime, halkın iktidarına az kaldı. Hiçbir
çocuğun yatağa aç girmediği, ekonomik refahın
sağlandığı, şiddet iklimi yerine
barışın ve huzurun hâkim kılındığı
aydınlık bir düzeni Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
kuracağız.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
343 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
3üncü madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere 3 önerge vardır, bu önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Hayrettin
Nuhoğlu Zeki
Hakan Sıdalı Feridun
Bahşi
İstanbul Mersin Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
İmam
Taşçıer Hüseyin
Kaçmaz Abdullah
Koç
Diyarbakır Şırnak Ağrı Erol Katırcıoğlu Ali Kenanoğlu
İstanbul İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Polat
Şaroğlu Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Tunceli Mersin Mersin
Çetin
Arık Kayseri
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Feridun Bahşi.
Buyurun Bahşi. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 343 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dosta güven, düşmana korku veren kahraman Türk
ordusunun günün değişen koşulları karşısında
mevzuatının eksik kalan kısımlarının
değiştirilmesi çabasını olumlu karşılamakla
birlikte düzenlemenin eksik ve bazı hükümlerinin de hatalı
olduğunu düşünüyoruz. Örneğin arkadaşlarımızın
da belirttiği gibi, astsubayların makam ve görev tazminatı
hakkında hiçbir düzenlemeye yer verilmemesi eksikliktir. Yine,
astsubaylara bir kademe verilmesine yani 9uncu derecenin 2nci kademesinden
işe başlatılmasına bir diyeceğimiz yok ancak bu
düzenlemeye ortaokul ve lise mezunu hâlen çalışan ve emekli olan
astsubaylar dâhil edilmemiştir; bunların da dâhil edilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
yaşadığımız bu kutsal vatan, güçlü devlet ve milletin
varlığını zorunlu kılan bir coğrafyadadır.
Anadolu hiçbir zaman zayıflığa ve güçsüzlüğe tahammül
göstermemiş, bitmez tükenmez bir biçimde üzerinde zayıf iktidar
sahiplerini elemiş sadece güçlü milletlere ve devletlere yaşama
hakkı tanımıştır. Gücünü ve kudretini kaybedenler
kısa zamanda tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır.
Devletleri güçlü kılanlar ise milletin bağrından çıkan
nitelikli siyasi irade ve güçlü ordulardır. Siyasal iradesi ipotek
altına alınmış ve bu coğrafyada tarihî emelleri
olanların küresel hesaplarına teslim olmuş, toplumda gerilim,
kutuplaşma ve ayrışmaları körükleyen hükûmetler
başarılı olamamıştır. Ordusu kendi hükûmetleri
eliyle sürekli hırpalanan, yıpratılan, sindirilen,
etkisizleştirilen bir devletin bu topraklarda bir ve bütün olarak
hükümranlığını devam ettirmesi de mümkün değildir.
Türk ordusu milattan önce 2009 yılında Mete Han tarafından
kurulmuştur ve bu ordu Anadolu'yu Türkleştirip Türk yurdu
yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ'nin Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilgili ilk icraatı 4 temmuz 2003'tür. Bu tarih
Türk'ün hafızasından asla silinmeyecektir. Yapılan
aşağılamaya nota verilmesini isteyenlere Ne notası, müzik
notası mı? cevabını da asla unutmayacağız. Yine,
AK PARTİ olarak Amerika ve cemaatle birlikte orduyu tasfiye kararı
aldık. diyen Diyarbakır milletvekilinin bu sözünü de asla
unutmayacağız. 15 Temmuz hain darbe girişimi bahane edilerek
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısında köklü
değişikliğe gidilmiş, hiyerarşik yapı
bozulmuş, silah arkadaşlığı ruhu ve emir komuta
zinciri tahrip edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri Türk milletinin ve
devletinin en önemli ve güzide kurumlarından biridir ve asla
yıpratılıp siyasete alet edilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, teklifin 3üncü
maddesine gelince: Maddeyle Genelkurmay Başkanının 67 olan
emeklilik yaşına Cumhurbaşkanınca birer yıl olmak
üzere 5 defa uzatılma imkânı getirilmektedir. AK PARTİ
Hükûmetleri Romada milattan önce 91 yılında Rüşvettir. diye
yasaklanan torba yasa uygulamasını hemen her teklifte
uygulamaktadır. Kişiye özel yasa çıkarmayı da zaman zaman
uygulamıştı; bu madde de tam bir kişiye özel yasa
uygulamasıdır. 18 Eylül 1954 doğumlu Genelkurmay
Başkanı geçen yılki YAŞ toplantısında kalan on
dokuz gün sebebiyle emekli edilmemiş ancak bu yıl kesin olarak emekli
edilecekti. Teklif yasalaşırsa Cumhurbaşkanı süresini 5 kez
bir yıl uzatabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) Elde edilen
askerî tecrübelerin aktarılması şüphesiz ki çok önemlidir ancak
mevcut bu ucube tek adam sisteminde yetkinin siyasi olarak kendisine yakın
kişilere kullanılması veya aynı dünya görüşünü paylaşmadığı
başarılı ve tecrübeli kişilerin görev süresinin
uzatılmaması durumu liyakat açısından
tartışmalara ve keyfiyete neden olacaktır. Bu yetkinin aynı
zamanda parti genel başkanı olan Cumhurbaşkanına verilmesi
Genelkurmay Başkanını ve dolayısıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinin saygınlığını ciddi şekilde
etkileyecektir. Bu sebeple teklifin 3üncü maddesinin metinden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Teklifimize tüm milletvekillerinin desteğini
bekliyor, Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bülbül
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, AKP
iktidarının ayrıştırmacı politikalarını
şehit ve gazilere de uygulamaya devam etmesine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
AKP iktidarı ayrıştırmacı
politikalarını şehit ve gazilerimize de uygulamaya devam ediyor.
Kore, Kıbrıs, terör, 15 Temmuz gazimiz var, malul sayılmayan
gazilerimiz var; hepsi gazi ama her biri farklı hak ve statüye tabi.
Şehit yakınları ve gaziler arasında var olan
farklılıkların giderilmesi, ilgili yasal düzenlemelerin
yapılması gerekiyor. Malul sayılmayan gazilerimize gazilik
beratı ve onuru verilmelidir ve şeref aylıkları
bağlanmalıdır. Anayasanın 61inci maddesi Devlet, harp ve
vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve
toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. diyor.
İktidarımızda tüm ayrımcılıklar kalkacak, gazilerimiz
ve şehit ailelerimiz gereken desteği alacaklardır. Başta
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi
saygı ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Bursa Milletvekili Refik Özen ve 67 Milletvekilinin
Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4498) ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 343) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında diğer konuşmacı Şırnak Milletvekili
Hüseyin Kaçmaz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan yasanın 3üncü maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Söz konusu madde
kapsamından da anlaşılacağı üzere Genelkurmay
Başkanının görev süresinin birer yıllık süreler ile 72
yaşına kadar Cumhurbaşkanı kararıyla
uzatılabilmesi amaçlandığı gözükmektedir. Hâlihazırda
Genelkurmay Başkanı için yaş haddinden -biliyorsunuz- emeklilik
yaşı 67dir. Mevcut yasa kapsamında, Orgeneral Yaşar
Güler'in 18 Eylül 2022 tarihinde emekli olması gündeme gelecektir.
Yaşla ilgili değişiklik yapılmadığı takdirde
Genelkurmay Başkanı 18 Eylül -dediğimiz gibi- 2022de veya hemen
öncesinde Ağustos ayında yapılacak YAŞ kararıyla
emekliye ayrılması gerekecektir. Ancak torba kanun teklifinin bu
şekliyle yasalaşması hâlinde Orgeneral Yaşar Güler'in
Genelkurmay Başkanlığı görevi
Cumhurbaşkanlığı tarafından uzatılabilecektir. Bu
düzenleme her şeyden önce kamu personeli arasında Anayasanın
eşitlik ilkesiyle çelişmektedir. Bu madde kişiye özgü, herhangi
bir nesnel gerekçeye dayanmayan, boyutu itibarıyla Anayasaya
-dediğimiz gibi- açıkça aykırılık teşkil
etmektedir.
Herkesin bildiği üzere, normlar
hiyerarşisine göre kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Yaş
sınırının yükseltilmesinde tek ölçü liyakat
olmalıdır. Bu yetkinin de tek başına yine
Cumhurbaşkanına verilmesi de aslında kabul edilemez.
Dediğimiz gibi, 3üncü madde tamamen Genelkurmay Başkanı için
kişiye özgü olarak hazırlanmıştır. Anayasa
uzmanları bu durumun kanun yapmada, kanunun genellik ve soyutluk
ilkeleriyle çeliştiğini açıkça ifade etmektedirler. Açık
bir biçimde soyut normların öngörülmediğinin altını çizerek
ifade etmemiz gereken bir durumla karşı karşıyayız.
Tabii, bu maddeye niye ihtiyaç duyulduğuna ilişkin AKP Grup
Başkan Vekiline sorulan soru karşısında kendisi bu konuda
Millî Savunma Bakanlığından gelen bu süreçle ilgili Daha önce
akademide 75 yaşa çıkarmıştık, benzer düzenlemenin
Genelkurmay Başkanlığına dönük yapılmasına dair
talep makul karşılandı. şeklinde aslında bu soruya
bir cevap niteliğinde de olmayan bir şekilde cevap vermiştir. Daha
önce de tabii Irak-Suriye tezkeresinin bir yıllık
uzatılması teklifi yeni bir değişiklikle iki yıla
çıkarılmış ve Meclise öylece sunulmuştu; bu yöndeki
değişimin kendisi kamuoyu ve tarafımızca iktidarı
korumak amaçlı olduğu şeklinde yorumlanmış ve
eleştirilmişti. Bu teklifte yer alan birer yıllık sürelerle
72 yaşına kadar Cumhurbaşkanı kararıyla
uzatılabilmesi konusu da yine bu durumu ve bu şüpheyi akla
getirmektedir. Bu süre uzatma konusu iktidarın yeni döneme ilişkin
planlamalarının bozulmasından çekindiğini aslında
ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, yaş haddi konusuyla
yapılmak istenen değişiklik Anayasa'ya aykırılık,
kişiye özgürlük ve liyakat ilkesinin ihlali olarak yine
karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenleme, çok net bir
biçimde görülmektedir ki konjonktürel birer düzenlemedir; bu düzenleme,
iktidarın önüne koyduğu yeni dönem konsepti çerçevesinde herhangi bir
pürüz istememesine dönük birer hamledir. AKP iktidarının Orta
Doğu, Akdeniz, Kuzey Afrika, Avrupa ve ABD alanlarındaki
yanlış dış politikalarını göz önünde
bulundurursak Türkiye'nin hem savunma harcamaları hem de silah
ithalatı dış borcu giderek artmaktadır. Çözüm süreci
dönemine baktığımızda 2015 yılında güvenlikçi
politikalara ayrılan pay 50 milyar TL iken 2021'de bu miktar 240 milyar TL
olmuştur. Kürt meselesindeki çözümsüzlük ve çatışmada ısrar
Türkiye ekonomisine son 40 yıllık çatışma ve askerî
operasyonların toplam maliyeti, resmî açıklamaya göre,
yaklaşık 2 trilyon dolardır. Diğer bir deyişle,
çatışma ve çözümsüzlükte ısrarın yıllık maliyeti
yaklaşık 40 milyar dolardır; bu da son yıllarda verilen
yıllık cari açık tutarına denk gelen bir
meblağdır. Bu durum, yirmi yılda millî geliri her yıl
yaklaşık yüzde 1,5 geriye düşürmüştür. İktidarın,
kendi bekası için Türkiye'de ve Orta Doğuda sürdürdüğü
savaş, silahlanma ve çatışma politikalarının ortak toplumsal
yaşam ve genel ekonomi üzerindeki çarpan etkisi de giderek büyümektedir.
Toplumsal kutuplaşma, gerginlik, güvenlikçi
politikalar, komşularımızla çatışma ve savaş
ortamlarına dâhil olma Türkiye'nin iç ve dış politikada
ihtiyacı olan en son şeydir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Savaş, çatışma, silahlanma ve
gerginlik politikaları yerine barış, diplomasi ve müzakere
politikalarında ısrar edilmesi durumunda bütçenin, halkın
refahı, sosyal güvenliği ve nitelikli kamu hizmetleri için harcanabileceği
aşikârdır. Ekonomik, sosyal ve siyasal alanlardaki çoklu krizden
çıkmanın en kolay yolu savaş, çatışma, silahlanma
ekonomisinden ve kutuplaştırıcı gerginlik
politikalarından uzaklaşmaktan geçer. Demokrasi yokluğunun
aşılması ve Kürt sorununda demokratik çözümün gerçekleşmesi
gibi yapısal sorunlarda ısrar, çözüm ve refah getirir.
Bu gerçeği bir kez daha önemle vurguluyor ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
hakkında diğer konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın
Çetin Arık.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Gazi
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, söz konusu madde
Cumhurbaşkanına Genelkurmay Başkanının yaş
haddini birer yıllık sürelerle 72 yaşına kadar
uzatılması yetkisini veriyor; buna gerekçe olarak da terörle mücadele
gösteriliyor, Genelkurmay Başkanının tecrübesine
ihtiyacımız var. deniliyor. Peki, niyet terörle mücadelede
Genelkurmay Başkanının tecrübesinden faydalanmak ise kuvvet
komutanlarının tecrübesinden niçin faydalanmıyorsunuz? Kuvvet
komutanlarının tecrübesine ihtiyacınız yok mu? Yoksa Kara
Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri Komutanları terörle
mücadelede gerekli tecrübeye erişemediler mi?
Bakın sayın milletvekilleri, burada
gözümüzün içine baka baka aklımızla dalga geçmeyin. Niyet terörle
mücadele değil. Terörle mücadeleye can kurban, her türlü desteği de
veririz, veriyoruz ama burada niyet mevcut Genelkurmay
Başkanının Cumhurbaşkanına, Millî Savunma
Bakanına yakın olması, iyi ilişkiler içinde olması.
İyi ilişkiler içinde olmasına da itirazımız yok.
İtirazımız, kurallar, kurumlar, kaideler altüst edilerek tamamen
kişiye özgü, keyfî nitelikte bir düzenleme yapılmasınadır.
İtirazımız, devletin devamlılığının yok
sayılarak kişiye özgü yasa çıkarılmasıdır.
Bakınız sayın milletvekilleri, bu
iktidar aynı kişiye özgü uygulamayı, aynı kişiye özel
yasa çıkarmayı tam 141 kez
ağırlaştırılmış hapis cezası alan
Akın Öztürk için de yaptı; onun için de görev süresini uzattı
hem de 5 kahraman Türk subayının ahını alarak, vebalini
alarak, onları hapse tıkarak. Yani -Allah muhafaza- kişiye özel
bu uygulamayla devletimiz, ülkemiz elimizden gidiyordu. Eğer görev süresi
uzatılmasaydı belki de 251 şehidimiz olmayacaktı. Ya,
şimdi, yine kişiye özel bir uygulama
Yani hani diyorlar ya Bir
musibet bin nasihatten daha iyidir. diye, bu iktidar ne musibetten ne de
nasihatten ders alıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, sayın milletvekilleri, ben sizi
milletin kürsüsünden millet adına uyarıyorum: Kahraman ordumuzun
ayarıyla oynamayın, bu teklifi geri çekin. Bu teklif siyasi
müdahalelere açık bir teklif. Bu teklifte millî ordu yerine parti ordusu
hayal eden bir düzenleme var. Gelin, Türk Silahlı Kuvvetlerimize,
Peygamber ocağı dediğimiz ordumuza bu kötülüğü
yapmayın. Partili Cumhurbaşkanının ülkeyi getirdiği durum
ortada, bir de bu milletin başına partili Genelkurmay
Başkanı çıkartmayın. Genelkurmay Başkanının
itibarını zedelemeyin.
Sayın milletvekilleri, bir düzenleme mi yapmak
istiyorsunuz gerçekten, gerçekten bir hakkı teslim mi etmek istiyorsunuz?
Gelin, general olmayı beklerken işsiz kalan, marketlerde kasiyerlik
yapan, emeklilikte yaşa takılan albaylarımızla ilgili bir
düzenleme yapın sayın milletvekilleri. Bu iktidar hangi gerekçeyle
yaptı bilmiyorum ama bir kanun hükmünde kararnameyle bir yıllık
albayların Yüksek Askerî Şuraya girmesinin önünü açtı.
Sayın komutanlar, sayın paşalar; bakınız, silah
arkadaşlarınız general olmayı beklerken işsiz
kaldılar, iş bulanlar da marketlerde kasiyerlik yapıyor.
Eşi kanser olmuş, sağlık güvencesinden
yararlanamadığı için tedavi yaptıramayan silah
arkadaşlarınız var. Gelin, bir düzenleme de sıra
arkadaşlarınız için, silah arkadaşlarınız için
isteyin. Yani yıllarca EYT sorununu çözemeyen bu iktidar, albayları
da EYTli yaptı ya, helal olsun size.
Bakın, sayın milletvekilleri, bir
düzenleme mi yapmak istiyorsunuz, bir hakkı teslim mi etmek istiyorsunuz?
SADAT için yapın. Bakın, anayasası, ayrı bir yönetim
şekli, askerî gücü, yargısı, başkenti ve Arapça dili olan,
İslam devletleri birliği kurmayı yani Türkiye Cumhuriyetini parçalamayı
hayal eden SADAT için yapın. Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetleri
varken neden böyle bir paramiliter yapıya ihtiyaç duydunuz Sayın
Bakan Yardımcısı, sayın komutanlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÇETİN ARIK (Devamla) - Duymadıysanız,
neden SADATın kurucusunu Millî Güvenlik Kurulu toplantısında
masaya oturttunuz? Gerekçeniz neydi merak ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) 10 defa konuştuk
bunları, yapmayın.
ÇETİN ARIK (Devamla) Hayali, Türkiye
Cumhuriyetini yıkmak olan bir yapının başıyla millî
güvenlik konusunda ne görüşüldü, ne konuşuldu? Bizim bunu bilmeye
hakkımız var bu milletin temsilcisi olarak.
Ben bu yasanın aziz milletimize ve kahraman
ordumuza hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesinde yer alan yürürlükten
kaldırılmıştır ibaresinin mülga edilmiştir
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Müsavat
Dervişoğlu Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ümit
Beyaz
İzmir Adana İstanbul
Zeki Hakan
Sıdalı Aydın
Adnan Sezgin Hayrettin
Nuhoğlu
Mersin Aydın İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde hakkında söz
isteyen Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.
Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teklif edilen düzenleme, yüksekokul
mezunu astsubayların lisans öğrenimini tamamlayarak subay statüsüne
yükselmesi hâlinde subay statüsünde göreve başlayan personelle eşit
şartlara sahip olmasını mümkün hâle getirmektedir. Böyle bir
düzenleme tabiatıyla yararlıdır ancak bu yetersizdir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin diğer asli
unsurları gibi ordumuzun belkemiği olan astsubaylar mutsuzdur.
Görevdeki ve emekli astsubayların başta mali meseleler olmak üzere,
statüyle ilgili konular da dâhil, birçok sorun ve talepleri vardır.
Astsubay sınıfının önemi Ukrayna savaşında bir
defa daha net şekilde ortaya çıkmıştır. Rusya'nın
ülkemizdeki gibi ihtisas alanlarında uzmanlaşmış bir
astsubay sınıfına sahip olmaması ciddi yönetim ve liderlik
sorunlarına neden olarak Rus ordusunun başarısızlığının
temel unsurlarından birini teşkil etmiştir. Eğer gerçekten
sağlıklı işleyen bir Silahlı Kuvvetlere sahip olmak
istiyorsak astsubayların iyice ağırlaşmış
sorunları konusunda somut adımlar atılması elzemdir.
Astsubaylar, tankların, uçakların,
gemilerin, tüm silah ve sistemlerin bakımı ve sevk ve idaresinden
sorumludur; ayrıca, her bölgeden, her kökenden, ekonomik ve kültür
seviyesinden gelen Mehmetçikleri askerliğe hazırlamak da onların
görevidir. İç güvenlikte, asayişte, depremde, sel felaketinde,
kargaşada, bölücü terörde, ordunun her kademesinde ilk müdahaleyi
astsubaylar yapmaktadır ancak astsubaylar hem çalışırken
hem de emekli olurken mağdur edilmektedir.
Emekli astsubaylar yoksulluk
sınırının çok altında emekli maaşı almaktan
muzdariptir. Subaylara emekli aylığı bağlanma oranı
yüzde 70 ila 85 arasındayken, astsubay, uzman erbaş ve kıdemli
çavuş emeklilerinin aylık bağlanma oranı yüzde 40 ila 55
arasındadır. Ordu içindeki çifte standarda en kısa sürede son
verilmesi için bu oranlar artırılmalıdır.
İktidarın yanlış dış
politikası nedeniyle içinden geçmekte olduğumuz bu zor dönemde
yanlışların bütün yükünü Türk Silahlı Kuvvetleri çekmek
zorunda kalmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin beceri kabiliyetinin
ayakta tutulabilmesi ve Silahlı Kuvvetlerimizdeki birlik ve beraberlik
duygusunun perçinlenmesi için astsubaylarımıza sahip
çıkılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle
Silahlı Kuvvetler camiasını ilgilendiren ve daha önce de
seslendirdiğim önemli bir meseleyi yeniden hatırlatacağım:
2018 yılında alınan bir kararla KİTler ve bağlı
ortaklıklarında taşeron olarak çalıştırılan
işçiler kadroya alınmıştır ancak orduevi, polisevi,
öğretmenevi, üniversite ve bakanlıkların misafirhaneleri gibi
kamu sosyal tesislerinde işletme geliriyle çalışan işçilerin
kadro beklentileri karşılanmamıştı yani taşeron
işçilerin kadroya alınması sırasında bir ayrım
yapılarak mağduriyet yaratılmıştır. Kamuda asgari
ücretle çalışan tek personel sınıfı olan bu
kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için kadro ve toplu iş
sözleşmesi taleplerinin karşılanması gerekmektedir; bunu
bir defa hatırlatıyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6ncı
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 7 Kanuna ekli (V) sayılı makam
tazminatı cetveline aşağıdaki rütbe ve sıralar
eklenmiştir.
10) |
Kıdemli
Binbaşı |
1800 |
11) |
Binbaşı |
1600 |
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Alpay
Antmen Cengiz
Gökçel
Mersin Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Salt çoğunluğumuz olmadığından
katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
7nci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7nci maddesi
ile ihdas edilen geçici 49uncu maddenin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrası teklif
metninden çıkarmıştır.
GEÇİCİ MADDE 49 Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte EK VIII/A ve EK-VIII/Cye tabi
astsubayların bulundukları derece ve kademeye bir kademe ilave
edilir.
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Polat
Şaroğlu Alpay
Antmen Cengiz
Gökçel
Tunceli Mersin Mersin
Murat
Bakan
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
İzmir Milletvekili Murat Bakan.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununu
görüşüyoruz. Bu kanunda değişiklik yapan bir kanun teklifini
daha bu Mecliste bir buçuk sene önce görüştük değerli
arkadaşlar. Ve o zaman da astsubayın adalet mücadelesini biz bu
kürsüden haykırmıştık Astsubayların
başlangıç derecesinin 9a 2 olması lazım. diye.
Şimdi, bu teklifle astsubayların göreve başlangıç
derecesini hak ettikleri gibi 9a 2ye getiriyoruz; kısmen, bir
kısmını dışarıda bırakarak. Yaparken
zihniyet yine değişmiyor, Şehit Astsubay Ömer Halisdemire Öl!
emrini veren Ölüme koş! diyen subaya verdiğiniz hakkı, bir
emirle ölüme koşan Astsubay Ömer Halisdemire vermiyorsunuz değerli
arkadaşlar. Türk ordusunun emekçisi astsubayı
ötekileştiriyorsunuz.
Az önce Makam tazminatlarıyla, görev
tazminatlarıyla ilgili ek madde ihdas edilsin. diyen teklifimiz,
önergemiz reddedildi. Siz Ömer Halisdemire 1 tane tazminatı çok
görüyorsunuz, ona ölüm emri veren subaya 7 ayrı tazminat veriyorsunuz
değerli arkadaşlar. Subayların intibaklarını yaparken
yapmadığınızı astsubayın intibakında yapıyorsunuz.
Niye? Subayın intibakını derhâl, astsubayın
intibakını on üç yıl sonra kısmen yapıyorsunuz. Biz,
altı yıl önce -2016 yılında- burada intibaklarla ilgili bir
kanun değişikliği yaptık hep beraber. Astsubayların
göreve başlangıç derecelerini intibakla 10a 1den 9a 1e getirdik
ve lise mezunu ile meslek yüksekokulu mezunu astsubayların arasındaki
ayrımı kaldırdık.
Burada çok önemli bir konuyu dikkatinize sunmak
istiyorum değerli arkadaşlar: 926 sayılı Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanunu madde 137: Astsubay meslek yüksek okulu
mezunları ve kendi nam ve hesabına fakülte, yüksek okul veya meslek
yüksekokulunu bitirerek temel askerlik eğitiminde başarılı
olup astsubay çavuşluğa nasbedilenler, EK-VIII/A sayılı
cetvele göre 9uncu derecenin birinci kademesinden göreve başlarlar. hükmü
yer alıyor. Dolayısıyla yapılan intibaklar da buna göre
yapıldı, eğer o tarihte astsubayların göreve
başlangıç derecesi 9'a 2 olsaydı bugün astsubaylar arasında
lise mezunu, üniversite mezunu diye bir ayrım yapabilecek miydiniz?
Yapamayacaktınız. Bakın, 6801 sayılı Kanunla sanat
okulu mezunu subayları, yedek subaylıktan subaylığa
geçirilen subayları bir gecede dört yıllık lisans mezunu, harp
okulu mezunu gibi değerlendirdiniz ve siz bu subaylara Siz lise
mezunusunuz, makam tazminatı, görev tazminatı alamazsınız,
intibaklarınız yarım yamalak olur. demediniz ama astsubaya
gelince, astsubay için aynı şey geçerli değil arkadaşlar.
Subaya bu hakkı verin, hiç sıkıntısı yok, Türk
subayı her şeye layık; biz bir Türk subayının, Mustafa
Kemal Atatürk'ün açtığı yolda giden insanlarız. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar) Subaya verin ama
aynı hakkı astsubaydan esirgemeyin. O tarihte astsubaylar meslek
yüksekokulu vardı da mezun olmadı mı değerli
arkadaşlar? Yaşı 70'e, 80'e, 90'a gelmiş, ömrünü zaman
mekân ayırmadan, gözetmeden bu vatana hizmetle geçirmiş ve 6656
sayılı Kanun'la intibakları yapılmış emekli
astsubayları yok sayıyorsunuz.
Hulusi Akar, sana soruyorum: Türk Silahlı
Kuvvetlerinde adalet rütbeye göre mi dağıtılıyor? Lise
mezunu subayı bir gecede lisans mezunu yapan kanun, astsubaya gelince mi
adaleti bozuluyor? Subay bu ordunun öz evladı, astsubay üvey evladı
mı? Bizim nezdimizde erinden generaline hepsi öz evlattır
değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bar bar bağırdık bunu düzeltin diye.
Komisyon sözcümüzle beraber Sayın Komisyon Başkanı Ahmet
Aydın'ı ziyarete gittik Haklısınız, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bunu kabul etmiyor polislerle
adalet bozulacak diye. dedi değerli arkadaşlar. Subayla astsubayın
durumu aynı, ikisinin intibaklarını yaptık. Lise mezunu,
iki yıllık üniversite mezunu, üç yıllık harp okulu
mezunları dört yıl gibi işlem yapıldı ve bunlardan
yüksek lisans yapanlar var intibakı yapıldığı için.
Astsubayı ayırdınız.
Şimdi soruyorum: Ey Milli Savunma Bakanı!
Sen necisin, sen ne sıfatla o koltukta oturuyorsun, ne işe
yararsın? Eğer personeline sahip çıkmayacaksan ne vasfın
var? (CHP sıralarından alkışlar)
18 Kasım 2011de Hulusi Akar açıklama
yapıyor, diyor ki: Hâlihazırda hepimizin bildiği gibi, ülkemiz
yurt içinde ve Suriye'de yaklaşık 9 milyon Suriyelinin insani
ihtiyaçlarını karşılamaktadır. 9 milyon Suriyelinin
insani ihtiyaçlarını karşılayan devlet, 2.500
astsubayın sorununu çözemiyor mu arkadaşlar? (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MURAT BAKAN (Devamla) Arkadaşlar, bizler
delikanlı çağımızda sokaklarda top oynarken onların
eli silah tuttu. Biz sevgililerimize kır çiçeği toplarken onlar
terleriyle, kanlarıyla o kır çiçeklerini suladılar. Bizler
sıcak yataklarımızda otururken, uyurken onlar eksi 30 derecede
Gabar'da, Cudi'de, Amanoslarda görev yaptılar, yalçın dağlarda,
azgın denizlerde görev yaptılar. Bizler hafta sonunu ailelerimizle
geçirirken onlar ayın en az on gününü nöbette geçirdi, tatbikatta geçirdi,
operasyonda geçirdi ve tek kuruş fazla mesai almadılar.
Evlatlarının doğumunda, sevdiklerinin mutlu gününde,
acılarında yanlarında olamadılar, görev verildiğinde,
ölüme giderken bunu muhakeme etmediler, bir an bile düşünmediler. Şimdi
sıra bizde değerli arkadaşlar. Bu önergeyi hep birlikte,
Sayın Doğan Kubat, AK PARTİliler de dâhil, oylayalım, bu
şerefi hepimiz paylaşalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 7nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan iki yıl
ve daha uzun süreli yükseköğrenimi ibaresinin lise ve dengi okulu ve
üçüncü fıkrasında yer alan iki yıl süreli yükseköğretim
ibaresinin lise ve dengi okul ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Metanet
Çulhaoğlu Ümit Beyaz Bedri Yaşar
Adana İstanbul Samsun
Hasan
Subaşı Hayrettin
Nuhoğlu
Antalya İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
343 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 7nci maddesi hakkında partim adına söz aldım.
7nci maddeyle, en az iki yıl ve daha uzun
süreli yükseköğrenimini tamamlamış olan astsubayların
bulundukları derece ve kademeye 1 kademe ilave ediliyor. Getirilen bu
düzenleme, lise mezunu olarak görev yapan astsubayları kapsamıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yekvücut olarak cansiparane görev
yürüten yükseköğrenim mezunu astsubaylar ile lise mezunu astsubaylar
arasında teklifte yer aldığı gibi bir ayrım
yapılması yanlıştır, çalışma
barışını olumsuz etkiler.
Türkiye Polis Emeklileri Derneği Antalya
Şube Başkanı Hanifi Eker de bir
ayrımcılığı, aynı görevi yapan polis ve jandarma
arasındaki farklılığı dile getirmişti. Jandarma
Genel Komutanlığı personelinin yüksekokul mezunu astsubaylar
için ek göstergeleri hâlihazırda 3600dür. Emniyet teşkilatı
personelinin yüksekokul mezunu polis memurlarının ek göstergeleri ise
hâlihazırda 2200dür. Aynı Bakanlıkta benzer işi yaparak
yurt içinde, yurt dışında kol kola, omuz omuza görev yapan jandarma
ve polisin aralarında ayrımcılık öz ve üvey evlat muamelesi
görüntüsü vermektedir. 3600 ek gösterge düzenlemesinin TSK ve Jandarma
teşkilatında olduğu şekliyle polislere de
sağlanması için düzenleme yapılmalıdır.
Yeni düzenlemeyle, her ne kadar, eğitim,
sağlık, emniyet ve din hizmetleri grubundakilerden 1inci dereceye
gelmek şartıyla tüm öğretmenler ile iki yıl ve üzeri
yükseköğretim mezunu tüm polisler, sağlık
çalışanları ve din görevlilerine 3600 ek gösterge verilmektedir.
Ancak tüm polislere değil 1inci dereceye gelen ve yükseköğretim
mezunu polislere 3600 ek gösterge sağlanıyor. Bunun yanında,
madde 3'te lise ve dengi öğrenimli polislerin emekli aylıkları
ek ödeme verilerek artırılmaktadır. Böylece, öğrenim durumu
itibarıyla 3600 ek gösterge düzenlemesi kapsamında bulunmayan lise ve
dengi öğretim mezunu polis memurları emekli aylıklarıyla
birlikte 1.200 TL tutarında ek ödemeden yararlanacaktır.
Astsubaylarda olduğu gibi yüksekokul mezunu polis ile lise mezunu polis
arasında da bir ayrım yapılıyor.
Madde 8'de ise 8000 ek göstergeye kadar tüm
astsubayların ek göstergesi 600 puan yükseltilmektedir yani yüksekokul
mezunu jandarma astsubayının hâlihazırda 3600 olan ek göstergesi
4200 oluyor ama yüksekokul mezunu polisin ise 3600 ve ancak 1inci derece olursa.
Yine, kamuoyuna
yansıtıldığının aksine, emekli
aylıklarında artış sadece 2008 öncesi işe girenler
için geçerli olup 2008 sonrasında işe girenler için söz konusu
değildir.
Yine, Jandarmada çalışan askerler
binbaşı rütbesinden itibaren makam tazminatına hak
kazanıyor. Polis söz konusu olduğunda ise birinci sınıf
emniyet müdürleri makam tazminatı alabilirken dördüncü sınıf,
üçüncü sınıf emniyet müdürü rütbesinde bulunan ilçe emniyet
müdürleri, şube müdürleri ile ikinci sınıf emniyet müdürü
rütbesinde il emniyet müdür yardımcıları makam tazminatı
alamıyor. Bu eşitsizliğin de giderilmesi uygun olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Bağlıyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Kısaca, polis ile
polis, astsubay ile astsubay ve aynı görevi yapan astsubay ile polis
arasında eşitsizlik sürdüğü gibi ayrımcılık da
derinleşiyor. Sistemi bir bütün olarak revize edecek ciddi bir kamu
reformuna ihtiyaç bulunmaktadır; onu da biz yapacağız, az
kaldı diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce konuşan her iki
arkadaşımızın önergeleri üzerine ben de söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu,
astsubaylara ilave 1 kademe hakkının verilmesi yine Komisyonda bütün
arkadaşlarımızın oy birliğiyle geçmişti.
Özellikle, hem göreve başlayan hem de görevde olan lise mezunu
astsubayımız yok, yükseköğrenim olmak zorunda ancak emekli lise
mezunu astsubaylara ilişkin genel değerlendirmeler yapıldı.
Yalnız, daha henüz, yeni, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen bir maddeyle,
ek madde 85in kabul edilmesiyle birlikte, 3600 ek gösterge alamayan ve makam
tazminatı almayan herkes için, özellikle polislerle birlikte millî
istihbarat hizmetleri, emniyet hizmetleri sınıfına dâhil
kadrolar, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına
mensup subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaşları da
kapsayarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman)
kapsamı genişletilerek bütün mensuplara bu
anlamda 1.200 TL tutarında ilave ödeme yapılır. maddesiyle
birlikte bu eşitsizlik de Plan ve Bütçe Komisyonumuzda yeni geçmekte olan
ek maddeyle düzeltilmiş oldu. Ben bunu özellikle Genel Kurulun bilgisine
sunmak istedim ve bütün görev alan mensuplara da hayırlı olsun
diyorum.
MURAT BAKAN (İzmir) Sayın Başkan,
intibakları niye yok saydınız? İntibakları niye yok
saydınız? Mevzu o, mevzu sadece para değil.
BAŞKAN 8inci madde üzerinde 2 önerge
vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zeki Hakan
Sıdalı Hasan
Subaşı Bedri
Yaşar
Mersin Antalya Samsun
Ümit
Beyaz Mehmet Metanet
Çulhaoğlu
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Adana
Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 343 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 8inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubumuzun
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
cumhuriyetimizin kurucusu Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, yurt içinde ve
yurt dışında hain teröristlerle mücadele edip şehadet
şerbetini içen Mehmetçiklerimize ve tüm güvenlik güçlerimize Cenab-ı
Haktan rahmet, gazilerimize de acil şifa, ailelerine ve
halkımıza sabırlar diliyorum.
Büyük milletimizin Peygamber ocağı olarak
gördüğü Türk Silahlı Kuvvetlerimiz milletimizin göz bebeği,
yıkılmaz kalesidir. Bu nedenle, İYİ Parti olarak biz,
Mecliste milletimizi temsil etmeye başladığımızdan
beri millî savunma ve güvenlik konularıyla ilgili her konuda hassas
davrandık, bu konuyu hep siyasetüstü gördük fakat her kesimde olduğu
gibi Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve mensuplarının hak
eksikliklerinin düzeltilmesi için yapısal eleştirilerimizi mutlaka
gündeme getirdik ve düzeltilmesini istedik çünkü kanun tekliflerindeki
eksiklikleri, yanlışlıkları söylemek, bunların
düzeltilmesini istemek, vatandaşlarımızın haklarını,
hukuklarını korumak milletvekilleri olarak bizlerin asli görevidir.
Değerli arkadaşlarım, 8inci maddede
getirilen teklifle askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden
doğan uyuşmazlıkların çözümünde davaların Bölge
İdare Mahkemelerinin bulunduğu Ankara, İstanbul, İzmir,
Konya, Adana ve Erzurum şehirlerinde bulunan idare mahkemelerine verilen
yetki yaptığımız itirazlar sonucu bir nebze de olsa
düzeltilmiş; Bursa, Gaziantep ve Samsun İdare Mahkemelerine de
verilmiştir. Ancak belirlenen bu şehirlerin dışında
bir başka şehirde görev yapan askerlerin belirtilen illerdeki
mahkemelere ulaşması bazı güvenlik sorunlarına neden
olacak, bulunduğu birliğinden çıkan askerlerin güvenliğine
tehdit oluşturacak, çeşitli riskleri de beraberinde
getireceğinden dolayı İYİ Parti olarak maddenin teklif
metninden çıkarılması yönünde Komisyonda önerge verdik fakat ne
yazık ki reddedildi.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz,
cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini
yaşamakta. Eğitimden sağlığa, ekonomiden adalete,
özgürlükten güvenliğe akla gelen her alanda yaşanan çok yönlü kriz
hâli asker, sivil tüm vatandaşlarımızın sadece gündelik
hayatlarını olumsuz etkilemekle kalmayıp geleceğe yönelik
umutlarını da yok etmektedir. Bu krizin en önemli sebebi de partili
Cumhurbaşkanlığı sistemidir; bu krizden
çıkışın tek yolu ise millet ve Meclis iradesini
güçlendirmektir. İYİ Parti olarak bizler güçlendirilmiş
parlamenter sisteme geçişi siyasetimizin merkezinde tutma
kararlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz.
İşte, bunun için erken seçim istiyoruz çünkü aziz milletimizin
artık bir ay değil, bir hafta bile bu Hükûmetin beceriksiz ekonomi
politikalarıyla oluşan hayat pahalılığıyla
mücadele edecek güçlerinin kalmadığını gittiğimiz her
yerde bizlere ulaşan vatandaşlarımız söylüyor. Biz bu
kürsüden çıkıp Hükûmetin yetkililerine
vatandaşlarımızın sorunlarını söylüyoruz,
işiten var mı? Yok. Çiftçilerimiz traktörlerini satıyor, süt
hayvanlarını kesime gönderiyor. diyoruz, duyan var mı? Yok.
Esnaflarımız siftahsız kepenk kapatıyor. diyoruz,
esnafın derdine derman olacak iktidar var mı? O da yok. Genç,
dinamik, yetişmiş doktorlarımız yurt dışına
gidiyor. diyoruz, Giderlerse gitsinler. deniliyor. Vatandaşın
alım gücü düştü; en temel gıda maddelerini, peyniri, zeytini,
etini, sütünü alıp da sofralarına koyamıyorlar. diyoruz
Taneyle, gramla alsınlar. diyorsunuz. Milletimiz artık her
şeyi yaşayarak görüyor ama ne hikmetse bir tek AK PARTİ
bunları görmüyor, duymuyor.
Sandık ufukta göründü; Allahın izni,
milletimizin de her geçen gün artan desteğiyle iktidarı
devralmamıza çok az kaldı. Bizim iktidarımızda Türk
lirası da alın teri de emek de değerli olacak; ülkemizde hukuk
da adalet de liyakat de demokrasi de özgürlük de saygı da olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) - Milletimiz
hazır olsun; İYİ Parti iktidarı, hakkı yenilen
milyonların, ezilenlerin, umutları çalınan gençlerin, sesleri
kısılmaya çalışılan kadınların, bir
başına bırakılan emeklilerin, fikri hür, vicdanı hür
nesillerin iktidarı olacak; az kaldı.
Heyetinizi saygıyla selamlamadan önce oyumuzun
renginin de beyaz olduğunu, evet olduğunu ifade ediyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8inci
maddesinde yer alan olduğu ibaresinin bulunduğu şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İmam
Taşcıer Hüseyin
Kaçmaz Erol
Katırcıoğlu
Diyarbakır Şırnak İstanbul
Abdullah
Koç Ali Kenanoğlu Mahmut Celadet Gaydalı
Ağrı İstanbul Bitlis
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen
Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, partim ve Grubum
adına, görüşülmekte olan 343 sıra sayılı Askeri Ceza
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi'nin 8inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
iktidarın yanlış ekonomi politikaları sonucunda derin bir
yoksullukla karşı karşıya kalmıştır. Bu
derinleşen yoksulluk hâli öyle bir boyuta geldi ki artık orta gelir
kavramı tedavülden kalktı. Ya ekonomik yönden güçlüsün ya da tam
tersi bir durum söz konusu. Ekonomik yönden güçlü olan da küçük bir
azınlık. Doktorundan memuruna, iyi bir meslek olarak
adlandırılan birçok iş kolu bugün yoksulluğu en net biçimde
hissediyorlar. 2022 yılının birinci altı aylık
döneminde en düşük memur maaşı 6.429 lira; 2022 Ocak ayı
yoksulluk sınırı 14.228 lira, Nisan 2022'de ise 18.000 lira. Her
geçen gün açlık ve yoksulluk sınırı yükselirken gelirler
ise aynı hızla kaybolmaktadır. Artık asgari ücrete
yapılan zammın ortaya çıkan enflasyon karşısında
hiçbir önemi kalmamıştır. Sadece temel ihtiyaçlar bugün asgari
ücretin yarısına tekabül etmektedir.
Şimdi, önümüzde mübarek Kurban Bayramı
var. Eskiden bayramdan önce kurbanlar alınır, konu komşuya pay
edilirdi, dinî vecibelerle toplumsal dayanışmanın aslında
en güzel örneklerinden birini gözlerimizle görürdük fakat bu bayram insanlar
bırakın kurban alıp kesmeyi, evine
Ey, iktidar mensupları! Siz ne istediniz de bu
halk size vermedi? Bu halkın karşılığında
istediği insanca geçinebilmek, bunu bile çok görüyorsunuz. Hani Memleketi
şirket gibi yöneteceğiz." diyorsunuz ya, bugün sizin bu
şirketinizin kapısının önüne kocaman bir Battık.
yazısı yazmanız gerekiyor. Enflasyon demeyin hayat
pahalılığı deyin. diyerek neyle, kiminle dalga
geçiyorsunuz? Bizler burada paralı yollardan şikâyet ederken halk,
devlet yolunu dahi kullanamayacak duruma geldi.
Şimdi, burada Avrupa şöyle krizde
Almanya bizi şöyle kıskanıyor. diyerek mutfakta kaynayan
tencereye bahane aramayın. Bir tercih yaptınız ve tüm halklara
bu tercihin bedelini ödetiyorsunuz. Neydi bu tercih? Sermaye sahibi, para
sahibi, holding sahibi, nüfuz sahibi insanlara devletin tüm
imkânlarını yağmalama hakkı vermek.
Covid döneminde halkın ne kadar yanında
durduğunuzu net bir şekilde gördük. Tüm ülkeler -esnafından
halkına- destek yarışına girmişken sizler bankalardan
kredi vermeyi hizmet, 3-5 bin lira hibe etmeyi de çözüm olarak masaya koydunuz.
İşte, bugün, yeni Covid-19 dalgasından bahsediliyor.
İnsanlar artık ölmekten de Covidden de korkmuyor; insanlar vakti
geldiğinde, yalnız kalacaklarını, yanlarında kimse
olmayacağını bildikleri için korkuyorlar. İşte, Ankara
Tren Garında işletmeci şirket Covid-19 döneminde kâr etmiyor.
diye sözleşmesi uzatıldı; esnaf dükkân kapattı, kılınız
kıpırdamadı. Seçimler ister zamanında olsun, ister erken;
halk seçimini çoktan yaptı. Zor gününde, dar gününde yanında olmayan,
her başarısızlığına mazeret üreten bu
iktidarın ve ortaklarının hesabı görülecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde 1 önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu
maddesinin çerçeve hükmünde yer alan kapasitelerinin ibaresinin atıl
kapasitelerinin şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Alpay
Antmen Ayhan
Barut Cengiz
Gökçel
Mersin Adana Mersin
Polat
Şaroğlu
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Adana
Milletvekili Ayhan Barut.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, bu yüce
Mecliste ülkemizin kaderi ve halkımızın geleceğiyle ilgili
çok sayıda önemli yasal düzenleme yapıldı ama ne hikmetse AKP
olarak sizler ortak akla hiçbir zaman ihtiyaç duymadınız. Şimdi
görüşülen Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi birbirinden farklı 7 kanunda
değişiklik öngörüyor. Yaklaşık 550 bin civarında olan
yoklama kaçağı ve bakaya gençlerimizi yakından ilgilendiren
bedelli askerlik uygulamasından astsubaylarımızın kademe
ilerlemesine kadar çeşitli konuları içeriyor. İçinde öyle bir
madde var ki açıkça Anayasamıza aykırıdır.
Genelkurmay Başkanının görev süresinin 72 yaşına kadar
uzatılabilmesinin önünü açan adım asla kabul edilemez. Bu teklif
Anayasa'ya aykırılıkların yanı sıra, kişiye
özel yasa yapma niteliğini de taşıyor. Ben yaptım, oldu.
denilerek bunları geçiştirmenize izin veremeyiz. Bu teklifin derhâl
Meclis gündeminden çekilmesini talep ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biliyorsunuz ki ekonomimiz çok kötü. Bunun da sebebi tek adam
rejimidir. CDS denilen bir kavram var değerli arkadaşlar, herhangi
bir ülke hazinesine borç verirken o borcun geri ödenmesine karşı
alınan bir garantidir, her ülke için tespit edilen bir kredi risk primi
vardır ve bunu belirtir. Ülkemizin risk primi ise CDSe göre son on dört
yılın en yüksek seviyesine ulaşarak 820 baz puana çıkmıştır.
Bu, şu demek: Ülkemizin iflas noktasına geldiğinin bir
göstergesi kabul ediliyor. Bu da sizin iktidarınız sayesinde
olmuştur.
İktidarın pembe boyacısı olup ve
âdeta makyaj ustasına dönen, adına TÜİK denilen bir
kuruluş bile bu ülkede enflasyonu yüzde 70'lerde açıklıyor. Oysa
bütün gerçek araştırma kuruluşları yüzde 160'ı
aşan bir enflasyon gösteriyor. Biliyoruz ki enflasyon demek açlık
demek, yoksulluk demek, işsizlik, zam ve sefalet demektir. Bu iktidar
4.253 TL maaş alan asgari ücretliyi de kuru ekmeğe muhtaç
bıraktığı emekliyi de hiç düşünmüyor. Enflasyon ve
zamlarla maaşı eriyip tükenen memurumuz da ve işçimiz de
akıllarına bile gelmiyor. Siftahsız dükkân kapatan
kirasını, vergisini ödeyemeyen, evine ekmek götüremeyen esnafı
bile dikkate almıyorlar. İnsanlarımız kiralarını
ödeyemediği için evlerini boşaltmak zorunda kalırken 5 liraya
ulaşan ekmeği alamaz hâle bile geldiler.
Sayın Başkan, bilindiği gibi
tarım, tüm dünyada stratejik bir öneme sahiptir ve gelişmiş
ülkelerde de gerekli destekleri gören bir sektördür. Ancak ülkemizde AKP
iktidarının kör ve şaşı bakışı
nedeniyle tarım yeterli desteği görememektedir. Bunun sonucunda ise
ne yazık ki AKPnin yirmi yıllık iktidarında Türkiyenin
tarımsal yapısı zayıflamış, ülkemiz tarımda
net bir şekilde ithalatçı konuma düşmüştür.
2003-2021 döneminde tarımsal dış
ticaret açığımız 36 milyar dolardır yani bu, şu
demek: 36 milyar dolar parayı yurt dışındaki üreticilerin,
çiftçilerin cebine gönderdik. Üretene destek vermedikleri için çiftçilerimiz
âdeta tarımdan da uzaklaşmaktadır. 2002de 2,8 milyon olan çiftçi
sayımız, bugün sayenizde 2 milyonlara kadar gerilemiştir. Yani
maliyetlerin altında ezilen, ürettiğinden kazanamayan çiftçi,
tarımdan kaçıyor. Çiftçimizin ve tarım sektörünün bankalara ve
piyasalara olan borçları da 195 milyar lirayı aştı.
Çiftçimiz borçlarını ödeyemediği için haciz, borç takibi, icra
kıskacına alınırken sayenizde bir avuç tefecinin
insafına ve eline terk edilmiştir.
Bizde durum böyleyken 2021 ila 2027
yıllarında tarımsal destek bütçesini planlayan
gelişmiş ülkeler çok önemli adımlar atıyor. Bütçesi
yaklaşık 170 milyar avro olan Avrupa Birliği ülkeleri
tarımına yüzde 35 oranında pay ayırıp 59 milyar avro
tutarında kaynak aktarıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
AYHAN BARUT (Devamla) Uzun soluklu tarım
politikaları geliştiren Amerika ise 42 milyar dolar ayırdı.
Üstelik, Amerika, Biden yönetimi, 2023 bütçesinde tarıma ayrılan
payı yüzde 17,1 oranında da artırmayı kararlaştırdı.
Değerli arkadaşlar, tarımda
sonuçları hep hüsrana yol açan yanlış politikalardan
vazgeçilmelidir. İthalatı değil, ihracatı öncelememiz
gerekmektedir. Üretimi ve üreteni merkeze koyan stratejiler belirlemeliyiz.
Çiftçinin belini büken maliyetleri düşürmeli, girdi temininde ise çiftçiye
destek sağlanmalı, gübreden mazota her alanda çiftçinin elini
güçlendirecek adımlar atılmalıdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 11 ila 20nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben, İYİ Parti Grubu adına ikinci bölüm üzerinde
konuşacağım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken övünç ve gurur
kaynağımız olan kahraman Türk ordusunun üç gün önceki 2231inci
kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Birlik ve beraberliğimizin
teminatı olan ordumuzun her daim yanında olduğumuzu ve
olacağımızı ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle
devletimizin kurucusu aziz Atatürke, şehitlerimize, vefat eden
gazilerimize ve her rütbeden askerimize Yüce Allahtan rahmet niyaz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, kamuoyunda bedelli
askerlik düzenlemesi olarak ifade edilen, Askeri Ceza Kanunu başta olmak
üzere 7 ayrı kanunda değişiklik öngören 20 maddelik bir teklifi
görüşüyoruz.
Yasama faaliyetlerinin nasıl
başıbozuk ve oportünist bir mantıkla yürütüldüğü de
hepimizin malumudur. AKPnin bu alanda sicilinin kabarık olduğunu da
özellikle hatırlatmak isterim.
Geçtiğimiz haftalarda avukatlar,
sağlık çalışanları, hâkimler, savcılar, noterler
için birtakım düzenlemeler yapılmıştı. Hepimiz gördük
ki yasalaşan teklifler kimseyi memnun etmiyor. Şimdi de askerî
personelimizin esas dertleri görmezden gelinerek göstermelik bazı
düzenlemelere gidilmektedir. Bedelli askerlik bekleyen
vatandaşlarımızın da çok açık bir biçimde istismara
maruz kaldığını görüyoruz. Yani kısacası, AKPnin
art niyetli, beceriksiz kadroları ve gayrimillî politikaları bu
ülkeyi uçuruma sürüklemeye yol açmaya devam ediyor; genel icraat bunu
gösteriyor.
Değerli milletvekilleri, son yirmi yılda
ülkemizin en güzide kurumları kasıtlı olarak zayıflatılmış
ya da tasfiye edilmiştir. Yargıyı, tıbbiyeyi, mülkiyeyi,
hariciyeyi, yerel yönetimleri, üniversiteleri, özgür basını,
sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarını bir bir hedef
listesine alan iktidar, Türk ordusunu, çok kıymetli harbiyemizi de büyük
bir yıkıma uğratmıştır. Derin bir öfke ve intikam
hırsıyla türlü eylemlere, yıpratıcı
saldırılara girişmiştir. Unutulmasın ki Türk ordusuna
düşmanlık edenler başka ordulara selam dururlar.
Değerli milletvekilleri, yirmi yıl önce
AKP, milletin hür iradesinden doğan hükûmet etme yetkisini alırken
devleti yönetmeye talipti, fethetmeye değil; milletimize umut, yurdumuza
güven olmaya talipti, dert olmaya, risk olmaya, komşulara düşman
olmaya değil; adaletin kılıcı olmaya talipti, hukuku
katletmeye değil; liyakati getirmeye talipti, eşi dostu
kayırmaya değil; özgürlüğü tesis etmeye talipti, vesayeti yok
etmeye talipti, kendi vesayetini kurmaya değil; kimsesizlerin kimsesi
olmaya talipti, zorbalığa ve zulme değil. Yirmi yıl sonra
AKP vadettiklerinden çok vadetmedikleriyle, hedeflerinden ziyade
eleştirdikleriyle anılan siyasi bir partiye dönüşmüştür.
Yirmi yıllık bu dönüşümün izlerine
Türk ordusuyla girişilen bitmek bilmeyen hesaplaşmada da
rastlanmaktadır. Ergenekon gibi, Balyoz gibi asılsız iddialarla
ordumuza ve kahraman askerlerimize hayâsızsa, haince iftiralar
atılmış ve çetelerin sızmasına uygun ortam
hazırlanmıştır. Çetelerin milletin başına
açtığı belayı hepimiz gördük. Öte yandan çözüm süreci
denilen ihanet sürecinde girişilen kirli pazarlıkların nasıl
ifşa olduğunu ve sonrasında ülkenin başına ne gibi
dertler açıldığını da hep birlikte müşahede
ettik. Hiçbir hatadan ders almayan, hiçbir uyarıyı dikkate almayan
AKP, ülkemizi krizlere sürüklemeye, yeni tehditlere alan açmaya ve milletin
huzurunu kaçırmaya devam etmektedir. İktidarın sadece Türk
ordusuna verdiği zararı konuşmaya başlasak, burada günlerce
konuşsak zaman yetmez, o nedenle bu konuyu burada noktalıyorum.
Görüşmekte olduğumuz teklifin ikinci
bölümüne gelince, birinci bölümde olduğu gibi, yine milletin gerçek
dertlerinden uzak, yine vatandaşın gündeminden farklı konular
var karşımızda. Görüyoruz ki arkadaşlar, bu iktidarın
ajandasında yokluğa, yoksulluğa, hayat pahalılığına,
işsizliğe, çaresizliğe asla yer yoktur.
İşte görüyorsunuz, teklife geçince 11 ile
15inci maddelerinde Millî Savunma Bakanlığı ve kuvvet
komutanlıkları bünyesinde yer alan döner sermaye işletmelerinin
geliştirilmesine dair düzenlemeler bulunmaktadır.
11inci maddeyle döner sermaye işletmesi
kurulabilecek kurumlar artırılmaktadır.
12nci maddede ise Millî Savunma ve Kara Kuvvetleri
bünyesinde var olan döner sermaye miktarının ve üretim kapasitesinin
artırılması hedeflenmektedir.
13üncü maddeyle Millî Savunma tarafından
yürütülen personel temin faaliyetlerinde görevli kamu kurum ve
kuruşlarının personeline döner sermayeden ödeme
yapılması amaçlanmaktadır.
14üncü madde, Millî Savunma Üniversitesi yönetimine
ve personeline döner sermaye işletmesi üzerinden maddi destek
sağlanmasına yöneliktir.
15inci maddede döner sermaye işletmelerine
tahsil edilen 100 milyon liralık sermayenin hâlihazırda
işletilen sermayenin kârından karşılanması
amaçlanmaktır.
16ncı maddede uzman erbaşlıktan
astsubaylığa geçmek için şartları taşıyan,
çeşitli nedenlerle sınava başvuramayan veya katılamayan
adaylara yeni başvuru hakkı tanınmaktadır.
Teklifin 17nci ve 18inci maddesi bedelli askerlik
konusunda bazı düzenlemeler yapmaktadır.
Teklifin kamuoyuyla paylaşılan, müjdelerle
duyurulan maddeleri bunlardır.
Bakalım, kime nasıl bir müjde gelmiş?
17nci maddede bedelli askerlik ücretinin, ödemenin
yapıldığı gün geçerli olan memur aylık
katsayısı dikkate alınarak hesaplanması
sağlanmaktadır. Yoklama kaçağı, saklı veya bakaya olanlara
bedelli askerlik hakkı tanınmaktadır ancak bu kişiler
mevcut durumlarından müracaat tarihlerine kadar geçen süreyle
orantılı şekilde ödeme yapacaklardır. Yani normal bir
vatandaş 56.507 lira ödeyecekken bir yıl yoklama kaçağı,
saklı veya bakaya olan bir vatandaş her bir yıl için 9.418 lira
fazla ödeme yapacaktır. Üstelik, bir yıla ilave bir gün dahi yine bir
yıl şeklinde hesaplanacaktır. İnsanların içinde
bulunduğu bu durumu bir istismar meselesi hâline getirerek buradan
maddiyat devşirmek yine iktidarın yapabileceği ibretlik bir
iştir arkadaşlar. Yine aynı maddede, bedelli askerlik
hizmetinden yararlanamayacaklar belirtilmektedir. Buna göre, fiilî askerlik
hizmetine başlayanlar, bedelli askerlik hakkından vazgeçenler veya
başvuru tarihinden sonra iki ay içinde ödemeyi yapmayanlar da bu haklardan
yararlanamayacaktır.
18inci maddeyle yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız için dövizle askerlik
uygulamasına dair düzenlemeler yapılmaktadır. Yani
arkadaşlar, ekonomideki krizi çözemeyen iktidar, yurt dışında
yaşayan vatandaşımızı sömürme yoluna gidiyor, buradan
gelecek dövize bel bağladığını göstermiş oluyor.
19uncu madde yürürlük, 20'nci madde ise yürütme
maddesi olarak düzenlenmiş.
Görüldüğü üzere, müjdelerle duyurulan bedelli
askerlik düzenlemelerinin satır aralarında bahsettiğimiz
eksiklikleri bu şekilde yüce heyetinize arz etmiş bulunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Devlet-millet
bağını koparma teşebbüslerini tüm hızıyla
sürdüren iktidar, duyurduğu projelerden menfaat kollamaya devam
etmektedir.
Evet, Türk ordusunun töresi, şanı ve
şerefiyle oynayanlar iki dünyada da felah bulmazlar, bizden uyarması.
Bu duygu ve düşüncelerle teklifin ikinci
bölümünde yer alan hususların tekraren dikkatle gözden geçirilmesini,
milletimizle inatlaşma yolunun ivedilikle terk edilmesini ve bir an evvel
ülkenin gerçek meselelerine odaklanma yoluna gidilmesini tavsiye ediyor,
hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben genel olarak adalet konusunda
konuşacağım; yargı, tarafsızlık,
bağımsızlık çünkü aslında demokrasinin bütün temeli,
üçüncü kuvvet ama iktidar bugün tek kuvvete dönüştürdüğü bir rejimle
yoluna devam ediyor.
İlk konu olarak hapishaneleri
anlatacağım. Her gün ifade ediyoruz, her konuşmamızda
değiniyoruz ama iktidar hiçbir şey görmüyor, duymuyor ya da görüp
duyduğu hâlde bu konularda tek bir adım atmıyor; aksine,
hastalar ölüyor, yaralılar ağırlaşıyor, cenazelere
müdahale ediliyor ve her gün hapishanelerden yeni bir ihlalle uyanıyoruz.
Önce genel bir resim vermek isterim. Şu anda Türkiyede 383 cezaevi var,
36 cezaevinin yapımına devam ediliyor, toplam 419 olacak ve AKP
döneminde yapılan cezaevi sayısı yüz yılın en az 5
katına dönüştü; evet, yüz yılın 5 katı cezaevi
yapılıyor. Sadece Diyarbakırda 10dan fazla cezaevi var ve
tabii ki şunu çok iyi biliyoruz: Daha fazla cezaevi demek, daha fazla
kötülük, daha fazla zulüm, daha fazla adaletsizlik demek; yoksa insanlar çok
suç işliyor da bu nedenle hapishaneler yapılıyor falan
değil. Kendisine itiraz eden, iktidarını eleştiren herkes
şüpheli, olağan şüpheli. Bu ülkedeki olağan
şüpheliler: Başta Kürtler, Aleviler, solcular, muhalifler, avukatlar,
öğretmenler. Yani bu liste o kadar uzun ki tabii, şimdi olağan
şüpheli de diyemiyoruz, artık herkes onlara göre birer terörist.
Türkiye'deki terörist sayısı terörist olmayan vatandaşların
sayısını yakında katbekat aşacak çünkü şiir
okuyan, şarkı söyleyen, yazı yazan, konuşan, siyaset yapan,
milletvekili olan, belediye başkanı olan, akademisyen olan herkes her
an terörist diye nitelendirilebilir. Terörist olmakla olmamak arasında
iktidara göre çok ince bir sınır var aslında, her an o
değişebilir, yeter ki iktidarına bir söz söyleyin.
Şimdi, Şili diktatörü Pinocheti herkes
bilir. Kendisi tek adam rejimiyle ülkeyi yönetirken -Adli Tıp Kurumunu
anlatacağım da peşinen söylüyorum- ATK ve benzeri kurumlar için
Bizim kirli çamaşırlarımızı temizleyen
çamaşırhane. dermiş. Evet, Türkiye'de bu tip
çamaşırhaneler çok fazla; başta Adli Tıp Kurumu. Adli Tıp
Kurumu, bu ülkede, şu anda, biliyorsunuz, yargının en temel bilimsel
rapor almak adına bütün dava dosyalarında, özellikle cezada, mesela,
özellikle aile hukukunda, tecavüz dosyalarında, istismar
dosyalarında, işkence dosyalarında; hasta, tutuklu ve hükümlü
dosyalarında belirleyici bir bilirkişi kurulu olarak dikkate alınır.
Peki, Adli Tıp Kurumu ne yapıyor? İktidarın
işkencesini gizliyor, kadına yönelik tecavüzü de mümkün
olduğunca görmüyor, istismarı görmüyor; hasta mahpuslara ilişkin
raporları iktidarı sadece desteklemek ve aklamak için
kullanıyor. Ya, Mehmet Emin Özkanı keşke görseydiniz, ben
gördüm. Hepimizin babası var ya, hepimizin annesi var; umarım 84
yaşına kadar gelirler eğer yaşıyorlarsa. Ya,
yaşlı bir insanı 7 kez ATKya götürüyorlar, yolda işkence
yapıyorlar, biliyor musunuz? Ben 2 defa ziyaret ettim; konuşamayan,
duymayan, yemek yiyemeyen, ihtiyaçlarını karşılayamayan ve
suçu işlemediği için tekrar hakkında yargılama kararı
verilen yeniden yargılama kararı verilen Mehmet Emin Özkan dedeye
Adli Tıp Kurumu bugün yine Cezaevinde kalabilir. demiş. Niye?
Madımak katilini bıraktınız. Neden? İnsanları
diri diri yakan Ahmet efendiyi bıraktınız, affettiniz. Ne
farkı var? Bunun vicdanda bir yeri var mı? Bunun insanlıkta bir
yeri var mı? Tek suçu Kürt olmak mı? İşte, böyle bir ülkede
adaletten söz edemeyiz.
O kadar çok ihlal var ki cezaevlerinde, hangisini
söyleyeceğimi bilmiyorum. Mesela, Aysel Tuğluk; bizim
arkadaşımız, canımız, demans hastası ya. Onun
özel hayatını da ihlal ediyoruz. 2 dönem milletvekilliği
yapmış, Eş Genel Başkanlık yapmış. Annesinin
cenazesi mezardan çıkarılmış ırkçılar
tarafından ve hafızasını orada reddetmiş. Dün
mahkemeye getirdiler ya, Sincanda mahkeme karşısına
çıkardılar ve konuşamayacağını görünce geri
gönderdiler. Şimdi bunun hukukta bir karşılığı
var mı? Yok. Bunun ahlakta bir karşılığı var
mı? Yok. Bunun siyasi etikte bir karşılığı var
mı? Yok. İnsanlıkta ve vicdanda hiç yok zaten. İşte,
böyle günlerden geçiyoruz ve bu normalleştirilmeye
çalışılıyor. Tutuklu Abdülkadir Aksu, cezaevine para
yatıramadığı için, yoksul olduğu için annesinin cenaze
törenine katılamadı -sadece örnek olarak söylüyorum- ve Hedla
Aksunun tek isteği varmış, yıllardır çocuğunu
göremiyormuş -70inde yaşamını kaybetmiş- demiş
ki: Oğlumu görmeden göçüp gitmek istemiyorum, son isteğim budur.
Bunun için oğlu gitmek istemiş, yoksul olduğu için annesinin
cenaze törenine bile gidememiş. Elimde bir tane örnek var, Gezi
direnişi sırasında gaz bombasıyla bacağından
yaralanan Ekim Can Polat. İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonuna milletvekili arkadaşlarımız başvurdu. 16
yaşındayken linç kampanyasına maruz kalmıştı, 19
yaşında tekrar gözaltına alındı, çok ağır
işkenceler gördü ve o işkencelerden dolayı hem ceza aldı
hem de bütün sağlığını yitirdi. Şu anda,
sürgünlerle 4 cezaevi değiştirdi, evet, ve şimdi nerede? Denizli
Cezaevinde. Hangi sağlık sorunları var? Kalp krizi, ritim
bozukluğu, hipertansiyon, KOAH, kemik erimesi, görme kaybı gibi ciddi
rahatsızlıkları var ve tedavisi yapılmıyor, ölüme terk
edilmiş. Bu genç ölüme terk edilmiş -diğeri 84
yaşında- ve açlık grevine başlamış, Ekim Can
Polat Beni ölüme terk ediyorsunuz. diye açlık grevine girmiş.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu yok, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu diye bir komisyon yok çünkü
cevap vermiyor, çünkü işlem yapmıyor. Ben, kendim, neredeyse her gün
başvuru gönderiyorum, bana geçenlerde galiba Giresun Valiliği cevap
verdi. Şaka gibi ya, ben Komisyona başvuruyorum, Giresun
Valiliği bana cevap veriyor çok alakasız bir şekilde cezaeviyle
ilgili. İşte bu kadar gayriciddi, iş bilmez ve böyle tek adam
rejimiyle faşizm adım adım uygulanıyor ve
kurumsallaştırılıyor. Bu nedenle Denizli T Tipi
Cezaevindeki Ekim Can Polat'ı bir an önce ziyaret edin -İnsan
Hakları Komisyonuna sesleniyorum- ve ölümünü tabii ki engelleyelim.
AKP iktidarına şunu söylemek istiyorum:
Siz iktidarınızı bu şekilde işkence yöntemleriyle,
muhaliflerinizi tutuklayarak, muhaliflerinize işkence yaparak,
hastaları bile ölüme terk ederek, tedavi yaptırmayarak devam
ettirseniz ne olur, ettirmeseniz ne olur. Hukuka inanmayan, hukukun gereğini
yerine getirmeyen
Ya, hiçbir şey istemiyoruz biz. Ben şunu HDP
adına söylüyorum; talebimiz şudur: Türkiye'nin taraf olduğu
ulusalüstü sözleşmeler ve iç hukuktaki hükümleri uygulayın ya, sadece
bunu uygulayın; Ceza İnfaz Kanununu uygulayın, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini uygulayın. Ceza usul yöntemlerini, buna
benzer yönetmelikleri orada resim olsun diye tutmuyoruz; bunları
uygulamıyorsunuz. Şu anda Anayasayı yürürlükten
kaldırdığınız gibi binlerce insanı hapishanelerde
-evet, binlerce insanı- işkenceyle teslim almaya
çalışıyorsunuz. Ya, ölenleri teslim alsanız ne olur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Mehmet
Emin Özkan bu şekilde cezaevinde ölürse AKP iktidarı ne kazanacak, ne
kaybedecek; bunu düşünsün. Aysel Tuğluk demans hastası olarak
cezaevinde her şeyi unutmuşken AKP iktidarı onu orada tutarak ne
kazanacak? Hiçbir şey; sadece insanlığını yitirecek.
Ve bizim çağrımız
Bu
çağrılarımın, bu konuşmalarımın hiçbiri de
siyasi değil; bir insan hakları savunucusu olarak söylüyorum bunu,
hayatım boyunca insan haklarını savundum,
öğrenciliğimden beri hukuku savundum, hukukun üstünlüğünü
savundum ama 12 Eylül rejimini aratıyorsunuz. 5 no.lu zindan
diye, 5 no.lu Cezaevini kapatacağız.
diye geldiniz, bütün cezaevlerini Diyarbakır 5 No.lu Cezaevine
dönüştürdünüz.
Bunları size
hatırlatmak için söz aldım. Ya gereğini yapın ya da
Yönetemiyoruz. deyin; başka bir yolu yok. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Bayram Yılmazkaya.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerine partim adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan bu kanun teklifi, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin hâlihazırda görev yapan mensuplarından
tutun da emekli personeline kadar birçoğunu doğrudan ilgilendirmesine
rağmen Millî Savunma Bakanlığındaki işçi ve memur
sendikalarının ve Türkiye Emekli Subaylar Derneğinin
görüşüne başvurulmadığı, bizlerle, hatta aranızda
bile yeterince tartışılmadan geldiği ve birçok personelin
sorununa dair bir düzenleme olmadığı şeklinde
görülmektedir. Bırakın personele yönelik bir düzenlemeyi, yüz
binlerce gencimizin sorunu olan bakaya durumları, asker kaçağı,
bedelli affı gibi konularda bile adaletli ve vicdani bir çözüm
sunulmamıştır.
Düzenlemenin yapılmasıyla öngörülen
değişiklikle, kanunun mevcut hâliyle bedelli askerlik
dışında tutulan yoklama kaçağı, saklı veya bakaya
olanların eğer paraları varsa bedelli askerlik yapma hakkı
âdeta lütfeder gibi tanınıyor. Zaten bütün
uyarılarımıza rağmen, bile bile, açık öğretim
yaş sınırının 29dan 22 yaşa düşürülmesi
sonucu eskiden iki ay olan yoklama süresinin kaldırılmasıyla
birlikte birçok gencimizi haberi olmadan yoklama kaçağı durumuna düşürdünüz.
Üstelik yoklama kaçağı durumuna düşen gençlerimizin üniversiteye
girme hakkı ile askerliği bedelli yapma hakkını da maalesef
ellerinden almıştınız. Bu söylediğim
yaklaşık 3.500 kişilik bir grupla birlikte toplam 500 bin
kişiye yakın mağdur gencimiz üzerinden -bu yasa teklifiyle
görülmektedir ki- büyük bir ekonomik rant sağlanmak istenmektedir.
Doğrusu, bunun neresi çözüm değerli arkadaşlar,
anlamış değiliz.
Bu düzenlemeye göre, başvuru tarihine kadar
yoklama kaçağı, saklı veya bakaya olanlar, bakaya
kaldıkları tarihten başvuru tarihine kadar geçen sürenin her bir
yılı için, normal bedelli askerlik yapanların ödeyeceği
paranın hesaplanmasında esas alınan 240.000 gösterge
rakamına 40.000 ek gösterge eklenerek bulunacak tutar kadar fazla para
ödeyecekler. Yani bedelli askerlik yapacaklar 56.507 lira ödüyor, yoklama kaçağı,
saklı veya bakaya olanlar ise her yıl için fazladan 9.418 lira
ödeyecekler. Bir yılın hesaplanmasında bir günün bile bir
yıl sayılacak olması gençlerimiz için müjde değildir. Bu
rakamların da yeni zamlarla yüzde 40 oranında artış
göstereceği kesindir.
Sizlerin anlamadığı bir nokta var ki
arkadaşlar, bu gruptaki gençlerimizin çoğu imkânsızlıklar
dâhilinde askerliğini yapamamayı tercih etmiştir. Birçok
gencimizin, ailesini ve kendi hayatını idame ettirmek için
çalışmak zorunda olduğu, hayat koşullarının zor
olduğu, zor şartlarda iş bulduğu ve eğer askere
giderse bulduğu işi kaybedeceği gerçeği göz önünde
bulundurulmamıştır. Değerli arkadaşlar, yani bu grubun
çoğu, yaşadıkları hayat içinde maddi manevi yönden
mağdur durumdaki vatandaşlarımızdır, birçoğu sigortalı
ve asgari ücretle çalışarak ailesini geçindirmenin derdinde
olduğu için birikmiş bir paraları dahi yok. Bunlar zaten dar
gelirli ailelerin çocukları, sizlerin takdir gördüğü bu paraları
zaten ödeyemeyecekler. Sizler bu getirdiğiniz yasal düzenlemeyle bu
gençlerimizin sorununu çözmek yerine yeni bir sorun ortaya
koymaktasınız. Eğer düzenleme bu şekilde geçerse
gençlerimiz arasında yeni mağduriyetleri doğuracağı
kesindir.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılında
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Genelkurmay
Başkanlığının Millî Savunma Bakanlığına
bağlanması ve Genelkurmay Başkanının Millî Savunma
Bakanı yapılması, sizlerin her defasında dile
getirdiğiniz askerî vesayetin yasal zeminini oluşturmaktadır,
bundan başka bir şey değildir. Zaten önceki düzenlemeyle
Genelkurmay Başkanlarının tarihsel ve hiyerarşik önemini
hiçe saymıştınız. Geçmişte yaptığınız
o düzenlemeyle bundan sonra her gelen iktidar Millî Savunma Bakanı yapmak
için bir orgeneral veya bir kuvvet komutanı bulmak zorunda çünkü Savunma
Bakanlığına kuvvet komutanları
bağlandığı için askeriyeden anlayan bir kişi bundan
sonra Savunma Bakanı olmak zorunda. Bizim gibi, mesela, eskiden
hukukçulardan, vali gibi mesleklerden Millî Savunma Bakanı olurken bu
şekliyle mecburen bir askerin bakan olmasına zemin oluştu.
Böylece, bizim gibi sivil herhangi bir şahıs Millî Savunma
Bakanı olamayacaktır bu yaptığınız düzenlemeyle
değerli arkadaşlar. Bundan sonra her seferinde asker kökenli,
askeriyeden, kuvvet komutanlığından anlayan bir insan Millî
Savunma Bakanı olacak ki askerî vesayeti kanunla da oturtmuş oldunuz
maalesef.
Bir de üstüne üstlük, getirdiğiniz bu yasal
düzenlemeyle Genelkurmay Başkanlığına atanan orgeneral,
oramirallerin yaş haddi 67 olmasına rağmen
Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanını, yaş haddini
birer yıllık süreyle beş yıl uzatarak 72 yaşına
kadar görevde tutulabilecek. Bu şekilde, görevdeki Genelkurmay
Başkanlarının ordu hiyerarşisinde şahsi hegemonya
kurmasına yol açılmasının yanı sıra; kendisini
Benim görev süremi uzatacaktır. diye bir aidiyet duygusuyla
Cumhurbaşkanına bağlayacaktır. Yani bu düzenleme, aslı
itibarıyla liyakati sadakate çeviren ve devletin
kurumsallığını şahıslara indirgeyen yasal bir
düzenlemedir. Bu düzenlemedeki gerekçede ise devam eden terörle mücadele
faaliyetlerinin etkin bir şekilde sürdürülmesi ve harekâtlardan elde
edilen tecrübenin aktarılması ifadesi yer almıştır.
Değerli milletvekilleri, terörle mücadele
kişilerle değil, devletin sistematik ve kurumsal mücadelesiyle
sürdürülen bir organizasyondur. Bu mücadeleyi kişilere indirgemek çok
yanlıştır, birileri gidince terörle mücadele zafiyete
uğrayacak diye bir şey yoktur. Bu çok yanlış bir yaklaşımdır,
hem kuvvet komutanlarımıza hem de ordumuzun her kademesinde görev
yapan onurlu askerlerimize bir saygısızlıktır. Zaten
Anayasaya göre aykırılık teşkil eden bu düzenleme
kanunlaşırsa Genelkurmay Başkanlığı makamı
liyakate dayalı olmaktan çıkacak, görev süresinin beş yıla
kadar uzatılması Cumhurbaşkanının keyfî iradesine tabi
olan Genelkurmay Başkanı, anayasal yükümlülüklere göre değil,
mesleki kader ile özlük hakları iki dudağı arasında bulunan
ve bir siyasetçi olan Cumhurbaşkanına kişisel
bağlılığı ve biat etmesi üzerinden görev
yapacaktır. Bu durum ve Genelkurmay Başkanının
koltuğunu koruma kaygısıyla partizanlaşma ihtimali, ülke
savunması ve demokrasisi açısından ciddiye alınması
gereken tehlikeler içermektedir maalesef. Genelkurmay Başkanının
bir siyasetçinin şahsi memuru gibi hareket etmesine yol açacak teklif
maddesi bu açıdan Anayasanın 2nci maddesindeki hukuk devleti
ilkesiyle ve 3üncü maddesiyle düzenlenen devletin bütünlüğü ilkesiyle
çelişmektedir. Bu yoldan da yakınken dönülmesi lazım. Soruyorum:
Acaba Hulusi Akar Paşa kendisi Kara Kuvvetleri Komutanı iken bir
önceki Genelkurmay Başkanının süresi
uzatıldığında tepkisi ne olacaktı? Doğrusu merak
ediyorum çünkü duyduk ki bu maddenin, özellikle Hulusi Akar Paşa, mevcut
Genelkurmay Başkanının devamlılığını
istediği için getirildiği söyleniyor. İnşallah öyle
değildir, keşke o duyguları yaşasa diyorum.
Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli
konu, söyleye söyleye dilimizde tüy bitti; askerî hastaneler. Askerî
hastanelerin Sağlık Bakanlığına
bağlanmasıyla askerî doktorların yerine sivil doktorların
getirilmesi gibi önemli bir husus var yani askerî hastanelerde savaş
cerrahisi uygulamasının ortadan kaldırılması. Bir
hekim olarak, bir cerrah olarak bu önemli konuyu her fırsatta dile
getirmekteyim, askerî cerrahinin önemini ve tecrübesini yok sayamazsınız.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde ve birçok ülkede tıp
eğitiminin temeli askerî tabipler tarafından
oluşturulmuştur. Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi
veya eski adıyla GATA 1898 yılında İstanbulda
kurulmuş ve daha sonrasında tıp fakülteleri gelişmiştir.
Askerî hastaneler stratejik anlamda çok önemlidir,
savaş durumları için kurulmuştur, askerî tabibin
tanımı tamamen farklıdır. Osmanlıdan bugüne kadar
ülkemizin girdiği düzenli savaşlarda olsun, sınırlarımızın
içinde veya ötesinde yapılmış harekâtlarda olsun askerimizin en
büyük güvencesi yanı başındaki askerî doktorlardır, askerî
sağlık personelleridir. Çatışma alanında ve askerî
hastanede bulunan askerî doktorlar ve askerî personel düşman unsurlarıyla
çatışmakta olan askerler için en büyük psikolojik destektir çünkü
çatışma alanında bulunan askerler bilir ki: Şehit
olmadığı takdirde hemen yanı başındaki askerî
doktor ona en kısa sürede müdahale edecek ve kendisini hastaneye
göndererek harp cerrahisi uzmanına teslim edecektir.
Askerî doktor sadece klasik tıp eğitimi
alan bir insan değildir, tıp eğitiminin yanı sıra
savaş koşullarındaki tıp eğitimi, askerî psikoloji,
savaş psikolojisi ve askerî yönetim konularında eğitim alarak
donanımlı bir hâle gelmiştir. Cephede ağır yaralanan
askerler için dakikaların bile önemli olduğu
düşünüldüğünde, yaralıya kimin, nasıl ve hangi
koşullarda müdahale edeceğini, hasta naklinin de nasıl
yapılacağını, yolda olabilecek sıkıntılarda
neler yapılabileceğini en iyi askerî doktorlar ve personel bilir.
Askerî doktorlar çatışma veya savaş koşullarında
gerektiğinde silah kullanma ya da gerektiğinde başka bir
komutanın yerine birlikleri komuta etme yeteneğine de sahiptirler.
Sivil doktorların sahip olduğu teçhizat örgütlenme, eğitim ve
çevreyle askerî doktorların sahip oldukları birbirinden çok
farklıdır. Sivil doktorları bugün askerimizin yaşamakta
olduğu çatışma alanlarına gönderemeyeceğiniz gibi her
an başınıza açılabilecek gerilim zamanında bu
sağlık çalışanını da cepheye gönderemezsiniz.
Askerî doktorun görevini sivil doktora yaptırabileceğini sananlar
büyük bir yanılgı içindedirler. Askerî doktorluk, hele de savaş
cerrahisi çok ayrıcalıklı bir meslektir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii,
doktorları çoğunuz tanıyorsunuzdur veya
tanımıyorsunuzdur, doktorlar naif insanlardır, hayatı
boyunca öyle silahtı, silah sesleriydi, çatışmaydı,
kavganın içinde olmayan insanlardır. Gerçi, doktor
arkadaşların arasında birkaçı silaha meraklı olabilir
ama ben şahsen 49 yaşıma kadar elime silah dahi almadım ve
bir anımı anlatayım: Diyarbakırda kısa dönem askerlik
yaptım arkadaşlar, çok önemli bir kalp cerrahi merkezinde kalp
cerrahı oldum, görmediğimiz fazla sayıda ameliyatlar yaptım
ve birçok hastaya müdahale ettim. İlginçtir, doldurboşalt
sırasında -ki bir patlamadan- 8-10 yaralı asker getirdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) O askerlerin acilden
girişi vardı, bize anons ettiler Koşun, koşun. diye.
Arkadaşlar, o 8-10 asker geldiğinde her tarafta yanıklar, kan
revan içinde; ben o kadar deneyimli bir cerrah olarak o an tutuldum ve o
ortamda müdahale edenler askerî doktor arkadaşlardı, askerî genel
cerrahlardı, askerî anestezi doktorlarıydı, askerî personeldi.
Onlar sayesinde, ağır olan 3 çocuğumuza müdahale ettik, hatta
1inin ameliyatını ben yaptım, 1ini kaybettik ve şunu
demek istiyorum: Askerî hekimlik çok farklı bir şeydir
arkadaşlar. Bakın, bu yanlışı her defasında
söylediğimiz hâlde maalesef dönülmüyor. Hangi kuvvet buna engel oluyor? Bu
askerî hastanelerin açılmasını, savaş
cerrahlarının yetişmesini niye engelliyorlar; kim engelliyor,
hangi güç engelliyor, anlamış değiliz. Dünyanın hiçbir
yerinde ordu askerî doktorundan mahrum edilmemişlerdir arkadaşlar.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; İYİ
Parti sıralarından alkışlar) Buradan tekrar söylüyorum;
bakın, bu konu çok önemlidir ve gelin ilk fırsatta bu askerî
hastanelerin açılması için gereken neyse hep birlikte yapalım
diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Birinci bölüm üzerinde şahsı adına
İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlu.
Buyurun Sayın Ağıralioğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biraz önce arz etmeye
çalıştığım çerçeveye devamla
Ordumuzla ilgili
konuşmalarımızı yaparken merkezine başka bir
hassasiyet koyduğumuzu ifade etmiştim. Bir şeyi şerh etmem
lazım, vesilenizle, sizin vesilenizle milletimize de duyurayım; gönlümde
bu vesilelerle demek istediğim nice sözler var, ne kadarını arz
edebileceğim bilmiyorum. Türk milletinin varlığına nezaret
eden, kuruluş zamanımızın -orduyu konuştuğumuz
için- Mustafa Kemal Atatürk'ü ve mümtaz arkadaşlarını da
anmamızın gerekliliğiyle bunları arz edeceğim.
Yokluktan, cephelerde savaşmaktan, dönenlerin
sayısını bilememekten, kalanların kimin neyi olduğunu
kestirememekten, omuzlarına tarihin en ağır yükü binmiş bir
kurmay kadro 8,5-9 milyonluk bir nüfusu planladı. Aslında orduyu konuşuyoruz;
bir cihetten devleti konuşacağız, bir cihetten Hükûmeti
konuşacağız, plan yapabilme kapasitesini
konuşacağız. Ordu yüzyılın başında bir plan
yaptı bize kurmay kadrosuyla Mustafa Kemal Atatürk
başkanlığında. Göz konuşuyorsunuz; kurmay kadronun
gözlerini konuşursunuz. Nureddin Nebati Bey'i ağırladık;
bütün Genel Kurul gözlerine atıf yaparak konuştu. Kurtuluş
Savaşı'nın kurmay kadrosunun şimdi bulabildiğiniz,
bilebildiğiniz bütün resimlerine bakın, her birinin gözlerinde hangi
kararlılığın, hangi devlet idealinin, hangi vatan
iddiasının, hangi kuruluşun, hangi dirilişin, hangi
doğruluşun muhtevası var; görürsünüz, her bir fotoğrafta
görürsünüz Efendim, mesela, Trablusgarp'ta Cemal'in, Enver'in ve Mustafa Kemal'in
aynı karede olduğu bir resim vardır. Cemal Paşa'nın
gözlerinde görürsünüz ki Ben yapacağımı biliyorum. iradesi
vardır. Enver'in gözünde şehadetin izleri vardır, görürsünüz.
Mustafa Kemal'in gözünde Benim başka bir planım vardır.ı
görürsünüz. Kurmay kadrosu diye sayabildiğiniz İsmet İnönü'nün
gözlerinde de görecekleriniz vardır, Rauf Orbayda vardır, Refet
Belede vardır; efendim, Edirne'nin şanlı müdafisi Şükrü
Paşa'da vardır, Nuri Paşa'da vardır, Medine müdafisi
Fahreddin Paşa'da vardır; Kutun kahramanlarında vardır,
gözlerinde vardır.
Plan yapabilme kapasitesi olan bir kadro
vardır. Plan yapabilen Türkler 9 milyonluk bir nüfustan 85 milyonluk bir
vatan bırakabilmişlerdir bize. İçinde, kaynaklarını
doğru yönetemediğimiz, vergilerini doğru toplayamadığımız,
topladıklarımızı doğru harcayamadığımız,
yetişmiş, birikimli insanlarını doğru istihdam
edemediğimiz, eğitimini doğru müfredatla
buluşturamadığımız, kaynaklarını doğru
kullanamadığımız için dünyanın en saygın ilk 10
ekonomisine sokamadığımız hâlde 9 milyonluk bir nüfustan 85
milyonluk dev bir ülkeyi planlayan kabiliyet vardır. Bugün, sahip
olduğumuz imkânları Kurtuluş Savaşı'nın kurmay
kadrosu bulabilseydi bize bir ulus devlet değil, belki bir imparatorluk
kuracaklardı, belki bugün sizin bulduklarınızı
bulsalardı bize bir imparatorluk bırakacaklardı. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Bunu niçin arz ediyorum size? Şu yüzden:
Türk'ün plan yapabilme kabiliyetine ihtiyaç vardır. Bugün düzenlemesini
yaptığınız, özlük haklarını vermeye
çalıştığınız
Her kanun düzenlemesinde
milletvekili arkadaşlarımızın, sizin dâhil
telefonlarınıza Biz de
Biz de
diye feryat figan bir dünya talep
gelmektedir. Bizim de haklarımız
Bizim de haklarımız.
Kendi milletinin haklarını, özlük haklarını bu kadar uzun
süre vermeye gayret eden bir yönetim maharetsizliğinden bahsediyorum.
Münhasıran Hükûmetinizin maharetsizliğinden de değil, Türk'ün
fetreti uzun sürdü, bu kadar uzun sürmemeliydi. Şimdiden, hazinesi dolu,
müfredatı dünyanın en saygıdeğer, nitelikli
insanlarını yetiştiren bir eğitimi, ambarları
ağzına kadar dolu bir üretimi, dünyayla rekabet imkânlarında,
Türk milletini öne geçirecek bir siyasi vizyona bağlı endüstriyi
kurabilmemiz lazımdı; kuramadık, devamlı fetret,
devamlı fetret.
Türkün yöneticilerine soruyorlar. İki yüz elli
üç yüz yıldır durumumuz budur. Ara ara
yakaladığımız ve doğru yapınca
yüzyıllık nefes aldığımız insanları
hatırlatarak konuşuyorum. Ne yapıyorsunuz? Soruyorlar bize,
Türklerin yöneticilerine: Ne yapıyorsunuz? Düzeltmeye
çalışıyoruz. Türkler çok uzunca zamandır iş düzeltmeye
çalışıyorlar. Hâlbuki Türkler düzgün iş yapmak zorunda
olanlardır. Düzgün iş yapabilseydik bugün 720 milyar dolar
olmayacaktı millî gelirimiz. 7.800 dolarlar seviyesine
sıkıştı kaldı kişi başı millî
gelirimiz. 25 bin dolarlar sizin de iddianızdı, biliyordunuz ki bu
millî gelirle rekabet edemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) Bir
dakika alabilir miyim Başkanım?
BAŞKAN Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) O
yüzden, aslında neyin yapılması gerektiğini bilirken
yanılmadınız, yaparken yanıldınız. Adalet ve
kalkınmayı biliyordunuz, üretimle ayağa
kalkılacağını biliyordunuz, faizi engellemenin
gerekliliğine inanıyordunuz; doğru diyordunuz. Ancak üreterek ve
biriktirerek, ancak tasarruf oranlarını artırarak rekabet
edebileceğinizi idrak ediyordunuz, öyle söylüyordunuz. Söylediğiniz,
yazdığınız, programladığınız hiçbir
şeyde problem yok, yaptıklarınızda problem var ya da
yapamadıklarınızda. O yüzden Türk milletinin çok acilen, mümtaz
bir seçkin kadroyla, parti taassubu gütmeksizin bir Türk yönetim aklına
ihtiyacı var. Türkün bütün kapasitesini ortaya çıkaracak;
birikimini, tecrübesini inşa edecek, yeniden Türk milletini tarihî
mesuliyetleriyle buluşturacak bir akla ihtiyacı var. Bu aklın
plan yapabilme kabiliyetine, bu kabiliyetin ahlaka, bu ahlakın gayrete, bu
gayretin iradeye ihtiyacı var. Öyle günler için
koşuşturacağız, parti tahakkukunun dışında
bir gelecek böyle inşa edilecek.
Hürmetler. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İkinci bölüm üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerinde önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
11inci madde üzerinde 2 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci
maddesinde yer alan Bu Kanunda geçen kurum ibaresinin Kanunda geçen kurum
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen Polat
Şaroğlu
Mersin
Mersin Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 11inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ geldiğinden bu yana
yüzyıllık kurumları tarumar etti. Harp okullarını,
akademileri kapattı. Yüzyıllık gelenekleri yok etti.
Yasaları yapboz tahtasına çevirdiler; sürekli değiştirmek,
başka bir şey yaptıkları yok. Esasında ne gelenek
bıraktınız ne de saygın bir altyapı.
Asker tedavisinde, patlamalarda, savaşta
yaralanan askerlere en üst perdeden eğitim veren GATAyı, askerî
hastaneleri kapattınız. Şimdi, durum içler acısı,
sivil hastaneler bu tedavi konusunda yeterli birikime sahip değiller.
Getirdiğiniz yasa teklifi için askerlerin görüşünü dahi
almıyorsunuz, ben yaptım oldu mantığıyla -her zaman
olduğu gibi- hareket ediyorsunuz. Bu yasa teklifi için ne Emekli Subaylar
Derneğinin görüşünü aldınız ne millî savunma
alanındaki sendikal örgütlerin görüşlerini aldınız çünkü
farklı görüşlere, çoğulculuğa, yapıcı
eleştirilere her zaman olduğu gibi kapalısınız.
20 maddeden oluşan ve birbirinden farklı 7
kanunda değişiklik yapan bu torba kanun teklifini önümüze getirdiniz.
Asker Hastanelerinde Döner Sermaye Teşkiline İlişkin Yasada da
yine değişiklik var. Oysa, doğrusu GATAnın yeniden eski hüviyetine
kavuşturulması, askerin tedavisinden sorumlu olması, asker
hekimlerin görev yapmasıdır. Dünyada bu konuda örnek olmuş bir
çalışmamızın FETÖ gerekçesiyle ortadan
kaldırılmasını ben şahsen doğru bulmuyorum.
Terörle etkin mücadelede bu konuda ihtisaslaşmış askerî hastane
yapılarının güçlendirilerek devamı gerekirken yapılan
ortada ve geldiğimiz tablo içler acısı. Ama AK PARTİ
cumhuriyet kurumlarına sırtını dönmüş bir iktidar
olduğu için, sürekli yok eden bir yapı olduğu için
Nasıl
şeker fabrikalarını kapattık, yok ettik, şimdi
dünyadan şeker almak için elimizi avucumuzu açtık ve geldiğimiz
noktada şeker cenneti ülkeyi şeker ithal eden bir ülke hâline
getirdik yani yaparsa AK PARTİ yapar(!)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genelkurmay Başkanının görev süresini 72
yaşına çıkartıyoruz ve bunun Anayasamıza
aykırı olduğunu hepimiz biliyoruz ama geldiğimiz noktada,
bir madde ihdasıyla beraber, burada baskın bir maddeyle beraber yine
kapıları aralıyorsunuz. Genelkurmay Başkanının
görev süresi bellidir, bir kez atanır. Teklifteki düzenleme
kanunlaşırsa Genelkurmay Başkanlığı makamı
liyakate dayalı olmaktan uzaklaşacak, Cumhurbaşkanının
keyfî iradesine tabi olacaktır. Ülke güvenliği için uzmanlık
isteyen bu kurum Cumhurbaşkanının iki dudağının
arasına bırakılamaz. Atatürk, askerî ve siyasi işlerin
ayrılmasını her zaman ifade etmiştir ve buna göre her türlü
tedbiri almıştır, oysa burada Genelkurmay
Başkanlığı koltuğu şahsileştirilmekte,
siyasi araca dönüştürülmektedir.
Sayın Başkan, değerli vekiller; Cumhurbaşkanının
keyfî kararıyla görevdeki Genelkurmay Başkanının görev
süresinin uzatılması askerlikteki hiyerarşiyi bozarak
atama-terfi sisteminde de büyük sıkıntılara yol açacak yani yeni
bir gelenek ortaya koyuyorsunuz.
Yine, bu yasa teklifiyle hukuk kuralları
katledilmekte, firar ve izin tecavüzü gibi gerekçelerle bir askerin ifadesi
alınmadan yargılanmasının önü açılmaktadır. Bu,
savunma hakkının ihlali durumudur.
Yine, bakıyoruz, bu yasa teklifinde en az iki
yıl ve daha uzun süreli yüksek öğrenimini tamamlamış olan
askerlerimizin, astsubaylarımız derece ve kademe almalarındaki
yöntemi maalesef yine unutmuşuz. Bu yolla, hâlihazırda görevde
bulunan lise mezunu 2 bin astsubayımızı alınacak olan karardan
mahrum ediyoruz. Gelin, yol yakınken bundan vazgeçelim, 2 bin
astsubayımızın da bu mahrumiyetini ortadan kaldıralım.
Teklifle askerî personelin özlük haklarına
ilişkin kısmi iyileştirmeler getirilse de bütüncül olarak
baktığımızda eleştiri unsuru konular dikkate
alınmamıştır. Özellikle açlık sınırının
altında emekli maaşı alarak yaşamlarını
sürdürmeye çalışan ve emsali dünyanın başka hiçbir
ülkesinde olmayan kıdemli binbaşılar ve
binbaşıların dramı burada da yine çözülmemektedir.
Bir adaletsiz düzenleme de bedelli askerlik
düzenlemesi arkadaşlar. Bedelli askerlik getiriyoruz ve bedelli askerlik
bedeli 56.507 lira ama yoklama kaçağı, saklı veya bakaya
olanlar, bir gün dahi olsa 9.418 lira ceza ödeyecek. Ya, siz bankaları da
geçtiniz, bankalarda gecikme olursa bir günlük gecikme alınıyor ama
siz burada tam bir yıllık ceza, 9.418 lira alarak adaletsiz bir
sistem getiriyorsunuz ve bundan da vazgeçelim diyorum.
Sayın Başkan, değerli vekiller;
şehit ve gazi maaşlarındaki eşitsizlik de yine burada
giderilmemektedir. Oysa 2007 yılında yapılan
değişiklikle şeref aylığı alan ancak hiçbir
sosyal güvencesi olmayan ve bir işte çalışmayanlara net asgari
ücret tutarında maaş bağlanması kararı
alınmıştır. Vergi ödeyen diğer gazilere ne yazık
ki aynı miktardaki maaş verilmemektedir. Gazi
maaşlarının eşitlenmesi zaruridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla)
Kıbrıs gazisi çocuklarına iş imkânı verilmemektedir.
Muharip gazilereyse faizsiz konut kredisiyle beraber yeşil pasaport
mahrumiyeti burada da sürmektedir. Gelin, bunları bu kanun çerçevesi
içerisinde çözelim diyorum.
Yakın bir zamanda da parti görevim için
Şırnaka gitmiştim, burada oğlunu 1994te PKKya şehit
veren Sekina ana, şehit maaşının 2.200 lira olduğunu
ve enflasyon karşısında bu 2.200 lirayla geçinemediğini ama
ona rağmen kalan 1 çocuğunu da eğitim enstitüsünde okutarak
öğretmen yaptığını söylemişti.
Karşılaştığı sorunları ifade ettiğinde
içim parçalandı.
Gelin, bu şehit annelerimizin de şehit
babalarımızın da maaşlarını artıralım,
şehit ve gazi maaşlarını hak ettikleri seviyeye getirelim
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Maaşlar
arasındaki eşitsizlikleri, adaletsizlikleri bitirmek bizlere
kısmet olsun diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 11- 3225 sayılı Kanunun 2 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 2- Bu Kanunda geçen kurum; Harita Genel
Müdürlüğü, Seyir, Hidrografi ve Oşinagrafi Dairesi
Başkanlığı, Personel Temin Daire
Başkanlığı, Arşiv ve Askeri Tarih Daire
Başkanlığı ile hastane, fabrika, tersane, atölye, dikimevi,
ikmal ve bakım merkezi, matbaa, laboratuvar, müze, mehteran ve bando
faaliyeti yürütenler ile okul ve üniversite gibi askeri kuruluşları
ifade eder.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Ümit
Yılmaz Ahmet
Özdemir İlyas
Şeker
Düzce Kahramanmaraş Kocaeli
Mehmet
Cihat Sezal
Kahramanmaraş
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Uygun görüşle Genel Kurulun yüksek takdirlerine
bırakıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yurt içinde ve dışında icra edilen
festival, yarışma, müzikal ve resmi törenlerde, Türk Silahlı
Kuvvetlerini temsil eden bandolar ile Mehteran Birlik
Komutanlığının, soyut kültür varlığı olarak
özel bir alanda bulunması nedeniyle sanat ve kültür hizmeti üretimi için
gereken ihtiyaçların bütçe imkânları dışında
karşılanarak sunulan hizmet kalitesinin artırılması
maksadıyla Mehteran Birlik Komutanlığı ile bando
faaliyetini yürüten birimlerde döner sermaye kurulması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 11inci
madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 343 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İmam
Taşçıer Hüseyin
Kaçmaz Erol
Katırcıoğlu
Diyarbakır
Şırnak İstanbul
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu Tulay
Hatımoğulları Oruç
Ağrı İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen Adana
Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz pazartesi
sabahı seçim bölgem Adanada yine bir şafak operasyonuna uyandık
ve 36 kişi gözaltına alındı. Evlere yapılan
baskınlarda âdeta evlerde işkence yapılmış insanlara,
aile bireylerinin tişörtlerinde kan izleri basına yansıdı;
bununla da yetinilmediği gibi, tıpkı cezaevinde olduğu gibi
evlerde çıplak aramaya zorlamışlar gözaltına almak istedikleri
şahısları. Operasyonu ilk paylaşan -artık ismi böyle
oldu Türkiye kamuoyunda- suç işleri bakanı Süleyman Soylu; âdeta
yargıya talimat veriyor, Adalet Bakanının görevini de kendi
yapıyor, Adalet Bakanı da İçişleri Bakanının bu
hukuksuzluğunu âdeta izliyor. Bunun gibi vakalar çok; muhalefete kumpas
kurmak, yalanla, iftiralarla dosyalar düzenlemek ki bunlardan bir tanesi
şimdi Adanadaki operasyonda karşımıza çıkıyor.
Yine, bu operasyonda dikkatimizi çeken noktalardan biri, HDPnin büyük
kongresine hazırlandığı günlerde bu operasyon
gerçekleşiyor.
Evet, halklarımız şunu bilmeli ki HDP
var gücüyle kapatma davasına, Kobani kumpas davasına rağmen
kongresine en güçlü şekilde hazırlanıyor, hazırlanmaya da
devam edecek. Bizler bu kötülük düzenine karşı Türkiye
halklarına HDP olarak umut vadeden bir kongre hazırlıyoruz.
Türkiyenin temel ihtiyacı olan katılımcı, demokratik,
özgürlükçü, müzakereci, kuvvetler ayrılığını tam
anlamıyla hayata geçiren, denge ve denetleme mekanizmasını
işleten bir parlamenter sistemi inşa etmek üzere yola
çıktık ve kongremizin temel gündemlerinden biri bu olacaktır.
Kayyumcu değil, güçlü ve yetkileri artırılmış yerel
yönetimleri inşa etmek için yola çıktık. Her gelen
iktidarın kendi kafasına göre işlettiği değil, gerçek
bir hukuk sistemine bu ülkeyi kavuşturmak üzere yola çıktık.
Türkiyenin iç ve dış siyasetini, ekonomisini, toplumsal
yapısını temelden belirleyen Kürt sorununun
barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için yola
çıktık. Sınırları korumak ne mayınla ne de
duvarla değil, yurtta ve bölgede barışı inşa etmekle
mümkündür ve barışı inşa etmek üzere yola çıktık.
Dün Mecliste neredeyse bütçenin tamamı kadar
bir ek bütçe burada oylandı, görüşüldü ve bu bütçe görüşmeleri
sırasında şu sırada oturan Sayın Bakan Nebati,
muhalefet açlık ve yoksulluk anlatırken kendisi bütün akşam
sadece güldü ve telefonuna baktı. İşte bu anlayışa, bu
iktidara karşın bizler açlık ve yoksullukla mücadele etmek
anlamında adil bir ekonomik programı inşa etmek üzere yola
çıktık. Kadın cinayetlerine, gençliğin
geleceksizleştirilmesine, doğa talanına karşı bizler
yine adil bir sistemi, eşitlikçi ve özgürlükçü bir sistemi inşa etmek
üzere yola çıktık. Biz -sürem yetmeyeceği için elbette belli
başlı başlıklara değinerek geçiyorum- bu temel
başlıklar üzerinde kongre hazırlıklarımızı
yaparak, Türkiye ve bütün dünya halklarına, ezilen ve sömürülenlere bir
kez daha HDP vardır, dimdik ayaktadır; kapatma davasına, kumpas
davalarına, her Allah'ın günü bizlere yaşatılan
gözaltı ve tutuklamalara rağmen HDP, halkın sahiplenmesiyle bu
ülkenin ve bu toprakların umudu olmaya devam edecek. bu güçlü
mesajımızı kongremizde vereceğiz.
Ne mutlu ki bize, Türkiye toplumu Cumhur
İttifakı'nın yönetici kademeleri gibi vicdansız değil,
Türkiye toplumu baskı altında olan HDP'ye var gücüyle sahip
çıkıyor ve onun bu ülkenin umudu olduğunun farkında. HDP
bütün dünyanın tanıklık ettiği bir tarih yazıyor.
Değerli şairimiz Ataol Behramoğlu'nun çok güzel dizeleri
şunları söyler:
"Ve cellat uyandı yatağında bir
gece,
Tanrım dedi bu ne zor bilmece.
Öldükçe çoğalıyor adamlar -ben onun
affına sığınarak insanlar diye ifade etmek istiyorum-
Ben tükenmekteyim öldürdükçe.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) AKP ve
ortakları, HDP'ye vurdukça tükenecek, biz de istibdat rejimini tüketene
kadar mücadelemizi sürdürecek ve bunun gururuyla yaşayacağız.
Kongremizi de bu büyük gururla hazırlıyoruz, bu büyük gururla bütün
dünyaya mesajımızı vereceğiz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesinin işlenecek hükmünün 3üncü fıkrasında geçen mahsup
edilir ibaresinin düşülür şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Polat
Şaroğlu Cengiz
Gökçel Alpay
Antmen
Tunceli Mersin Mersin
Suat
Özcan
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
Muğla Milletvekili Sayın Suat Özcan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SUAT ÖZCAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Madde 14le 3225 sayılı Kanuna ek madde
eklenerek Milli Savunma Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi
gelirlerinden yapılacak kesintiler ile tahsil edilecek vergiler,
gelirlerin dağıtımı ve tahsisi ile bu gelirlerden
Üniversitenin rektör dâhil akademik yöneticileri ve genel sekreteri ile sivil ve
asker öğretim elemanlarına yapılacak ödemeler hakkında, (c)
ve (h) fıkraları hariç 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesi hükümleri uygulanır.
denmektedir. Aylıklarını 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa göre alanların 2547
sayılı Kanunun 58 inci maddesine göre ek ödeme
matrahlarının belirlenmesinde, aylıklarını 11/10/1983
tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre alan
aynı akademik unvan ve derecedeki sivil öğretim
elemanlarının mali hakları esas alınır.
9/11/2016 tarihli ve 6756 sayılı Kanunun 8
inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesine göre
yapılacak ödemenin net tutarı, bu madde uyarınca aynı aya
ilişkin yapılacak net ödeme tutarından mahsup edilir.
İster Millî Savunma Üniversitesini kapsayan ister subay, astsubay, uzman
erbaş, emekli ve tüm diğer personelin enflasyon nedeniyle
durumlarını iyileştirecek ve yıllardır bekleyen tüm
sorunlarıyla ilgili önerileri, değişiklikleri destekleyeceğimizi
ifade ediyorum.
İktidar yirmi yıldır hem iç güvenlik
hem de komşularımızla ilişkilerde, uluslararası
ilişkilerde kavgacı gibi görünüp teslimiyetçi anlayışla
ülkemizi uluslararası arenada
yalnızlaştırmıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu
Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Yurtta barış, dünyada
barış. anlayışı bize rehber olmasına rağmen
bu anlayış terk edilmiştir. Bu teklif, Genelkurmay
Başkanının yaşı gibi kişiye özel hususları
kapsayan, Anayasa'ya aykırılıklar içeren bir tekliftir. Askerî
personelin özlük haklarına ilişkin kısmi iyileştirmeler
getirmiş olsa da özlük hakları bakımından Türk Silahlı
Kuvvetleri personelini, aynı meslek grubundaki herkesi tatmin etmekten
uzaktır. Ayrıca, askerî liseler, harp okulları, harp
akademileri, astsubay meslek yüksekokulları ile askerî tıp akademisi
ve askerî hemşirelikle ilgili okulların açılması bu
teklifte düşünülmemiştir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan bugün gündem dışı
konuşmasında Muğla Büyükşehir Belediyesinin Datça ilçesi
Cumalı Mahallesi tarihî Çeşmeköy Camisi restorasyon
çalışmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Ben de bu konuda
sizlerle doğru bilgileri paylaşmak istiyorum. Muğla Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19/9/2003 tarih ve 2713 sayılı
Kararıyla tescil edilmiş, 2014 yılında mülkiyeti Muğla
Büyükşehir Belediyesine geçmiştir. 2015 yılında rölöve,
restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmış olup Muğla
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 22/10/2015 tarihli ve
3727 sayılı Kararıyla rölöve ve aynı Kurulun 21/11/2015
tarih ve 3789 sayılı Kararıyla da restitüsyon ve restorasyon
projeleri uygun bulunmuştur. Sonrasında restorasyon uygulaması
Koruma Kurulunun 23/1/2019 tarih ve 7581 sayılı Kararıyla uygun
bulunmasından sonra 21/8/2019 tarih ve 2919/9 sayı ile
Büyükşehir Belediye Başkanlığınca yapı kullanma
izni belgesi düzenlenen süreçlerden sonra proje gerçekleşmiştir.
Ayrıca, Datça Çeşmeköy Camisi Projesi 2015 yılında Tarihî
Kentler Birliği Başarı Ödülü'ne layık görülmüştür.
İktidar milletvekilimizin bu konuyu gündeme getirme nedeni Marmaris'te
4.500 hektarlık ormanın yanması ve ilk müdahalelerde çaresiz
kalmanın ezikliği içinde dikkatleri başka yöne çekmenin bir yolu
olsa gerek diye düşünüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ne alakası var
ya!
SUAT ÖZCAN (Devamla) Marmaris'te 21 Haziranda
başlayan ve üst üste üç gün süren yangına başta Muğla
Büyükşehir Belediyesi ve Marmaris Belediyesi olmak üzere söndürme ve
müdahalede bulunan kurum, kuruluş, kişiler, orman ve itfaiye personeli...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SUAT ÖZCAN (Devamla) ...ile söndürme
çalışmalarına katılan Jandarma Havacılık
Başkanlığına ait helikopterlerden birini kullanan
kadın pilotumuz dâhil olmak üzere tüm TSK mensuplarımıza ve
vatandaşlarımıza buradan yürekten teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) Doğruları
söylüyor, neden rahatsız oluyorsunuz? Gerçekler insanları niye
rahatsız ediyor, neden gerçekler insanları rahatsız ediyor?
SUAT ÖZCAN (Devamla) Sayın
Cumhurbaşkanı yangınla ilgili açıklamalarında
yaraları saran, kucaklayıcı ve moral yükselten bir dil
kullanmamıştır. İktidarın hiçbir sorunla baş edemediği
ülkemizde, 17 liranın üstündeki dolar, 18 liranın üstündeki euro kurundan,
bin liranın üzerindeki altın fiyatından, 30 lira
civarındaki yakıt fiyatından, 700 lirayı aşan bir
torba gübre fiyatından, yüzde 25leri aşan işsizlikten, yüksek
enflasyondan, açlık sınırı altında maaşla
emekliyi ve halkımızı bezdiren bu düzen ve anlayış...
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun önderliği ve Millet
İttifakının iktidarında, bölgesinde ve dünyada
barışçı, saygın ve refah içinde bir Türkiyeyi yeniden
inşa edeceğiz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde 1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16ncı
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İmam
Taşçıer Hüseyin
Kaçmaz Erol
Katırcıoğlu
Diyarbakır Şırnak İstanbul
Abdullah
Koç Ali
Kenanoğlu
Ağrı
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen yok.
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Astsubaylığa geçmek için uzman
erbaşlara verilecek sınav hakkına ilişkin bu düzenlemeye
göre, başvuru şartlarına sahip ancak yurt dışında
operasyon için görevli oldukları için veya sınava
katılamadıkları için bu sınava giremeyenlere sınav
hakkı tanımayı öngörüyor. Yurt dışı operasyon
nedeniyle kaç kişi bu sınavlara katılamamış veya
başvuramamıştır? Yurt dışında olduğu
için bu sınava katılamayan kişiler hangi yıllarda
neredeydiler? Hangi ülkedeydiler? sorularını sorduğumuzda bir
cevapsızlıkla karşı karşıya kalıyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde 3 önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İmam
Taşçıer Hüseyin
Kaçmaz Erol
Katırcıoğlu
Diyarbakır Şırnak İstanbul Abdullah Koç Ali Kenanoğlu Oya Ersoy
Ağrı İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yirmi yedi yıldır, tam yirmi yedi
yıldır Galatasaray Meydanında toplanıyor Cumartesi
Anneleri. Sadece İstanbulda değil, Diyarbakırda ve Batmanda
da annelerin eylemleri var ve 1995 yılından bugüne kadar,
kayıplarının bulunmasını, faillerin
cezalandırılmasını ve çocuklarının
mezarlarına kavuşmayı talep ediyor aileler.
95 yılında bu Mecliste Faili Meçhul
Cinayetler Araştırma Komisyonu Raporu hazırlandı. O günden
bugüne ne değişti? Bir değişiklik yok ama şu var: 2013
yılında AKP kayıplara ilişkin yaşanan suçları
kabul etti ve bizzat Erdoğan bu süreçte kayıp yakınlarıyla
görüştü. Şu an kaybettiğimiz Berfo Ana'ya söz verdi. O gün
Erdoğan dedi ki: Acılarınızı dindireceğiz. Peki
ne değişti? Değişen de şu: Demokrasi AKP için
zamanı geldiğinde inilecek bir tramvaydı ve o tramvaydan indi.
Evet tek değişiklik bu ve tam iki yüz haftadır Cumartesi
Annelerinin Galatasaray Lisesinde yapmak istediği eylemler, o yirmi yedi
yıldır yaptığı eylemler engelleniyor. Neden? Bu
engelleme aslında kayıplar politikasını bizzat üstlenmektir,
suçu üstlenmektir, iktidar bugün onu yapıyor. O nedenle Cumartesi
Annelerinin eylemine tahammülü yok.
900üncü haftada biz milletvekilleri, İHD
Eş Genel Başkanlarımız Öztürk Türkdoğan ve Eren
Keskinle birlikte, ailelerle Galatasaray Meydanı'na gittik. Tek bir
şey yapacaktı aileler, annelerin tek isteği Galatasaray'da
karanfillerini bırakmak ve bir basın açıklaması
yapmaktı yani yirmi yedi yıldır yaptıkları şeyi
yapmaktı. Bir polis engeliyle karşılaştık ve dedikleri
şey şu oldu: Tamam, gözaltına alın çünkü biz mücadelemizde
haklıyız ve vazgeçmeyeceğiz. Ne oldu peki? Bir koridor
oluşturuldu, anneler bizzat polis aracına giderken, polis
arabasına binmek üzereyken İHD Eş Genel Başkanları dâhil
olmak üzere kelepçe takıldı annelere. Bu, bizzat iktidarın, bir
boyun eğdirme ve bunun için işkence yapma ve onur
kırıcı muamelesidir. O İnsan Hakları Derneği
Eş Başkanlarına takılan kelepçe bu ülkeye takılan
kelepçedir. Evet, anneler eğer orada gitseydi şu açıklamayı
yapacaktı; ben bizzat annelerin açıklamasını buradan size
okumak istiyorum: Biz, evlatları, yakınları güvenlik güçleri
tarafından gözaltında kaybedilen aileler ve hak savunucuları
olarak yürüttüğümüz hakikat ve adalet mücadelemizin 900üncü haftasında
Galatasaraydayız. Biz, dünyanın en barışçıl, en
haklı mücadelesini yürüten anneleriz, evlatlarız, kardeşleriz,
torunlarız ve hak savunucularıyız; Galatasaray'da yaşlanan,
Galatasaray'da büyüyen, Galatasaray'da doğanlarız. Devletin,
varlığını inkâr ettiği sevdiklerimizi
fotoğraflarıyla Galatasaray'da yaşatanlarız.
Galatasaray'ı mekânsız bırakılan sevdiklerimize mezar yeri
yapanlarız. İşte bu yüzden Galatasaray bizimdir. Devletin
gözaltında kaybettiği sevdiklerimizi arıyoruz, Galatasaray bizim
arayışımızın mekânıdır. Gözaltında
kaybedilen sevdiklerimizin başına gelenleri herkes bilsin ve bir daha
asla yaşanmasın istiyoruz. Galatasaray bizim hakikat mücadelemizdir.
Kaybedilen sevdiklerimiz ve onlara yaşatılanlar unutulmasın,
tarihe not düşülsün istiyoruz. Galatasaray bizim hafıza
mekânımızdır. İşte, bu yüzden Galatasaray bizimdir.
Sevdiklerimizi bizden alan zihniyetin devamcısı mevcut rejim, kendi
yasalarını bile yok sayarak Galatasarayı bizden almak istiyor.
Sevdiklerimiz nerede? çığlığımıza hukukla,
adaletle cevap vermek yerine dört yıldır karşımıza
copla, kalkanla, gazla dikiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
OYA ERSOY (Devamla) İstanbulun kalbinde
herkesin kullanımına açık bir meydanı biz orada
olmayalım diye tüm İstanbullulara yasaklıyor. Bizi
baskıyla, polisle, copla, mahkemelerle korkutmak istiyor. Ama
yanılıyorlar, evladını arayan bir anneyi, sevdiğini
arayan bir eşi, annesini, babasını arayan bir evladı,
ablasını, ağabeyini arayan bir kardeşi, dedesini, ninesini
arayan bir torunu kimse korkutamaz çünkü onların maruz
kaldıklarından daha korkunç bir uygulama henüz icat edilmedi.
900üncü haftamız nedeniyle bir kez daha
hatırlatıyoruz: Ne yaparsanız yapın Evlatlarımız
nerede? diye haykırmaktan asla ama asla vazgeçmeyeceğiz. Ne
yaparsanız yapın Evlatlarımızı kaybedenler,
cezasızlık zırhıyla korunmasın,
bağımsız bir yargı önünde hesap versin. talebimizden
vazgeçmeyeceğiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla) Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Askerî Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17nci
maddesinin işlenecek hükmünde yer alan (7)nci fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesiniz arz ve teklif
ederiz.
(7) Müracaat tarihine kadar yoklama
kaçağı, saklı ve bakaya olanlar hakkında, yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya kalınan tarihten müracaat
tarihine kadar geçen sürenin her bir yılı için, bu maddenin birinci
fıkrasındaki tutara ilave olarak ek bedel alınır. Ek bedel,
40.000 gösterge rakamının ödemenin yapıldığı gün
geçerli olan memur aylık katsayısı ile geçerli mazeretler hariç
yoklama kaçağı, saklı ve bakaya kaldıkları toplam
süreye göre hesaplanır. Bu fıkrada belirlenen ek bedele esas
hesabında, 24 saat bir gün kabul edilir. Yılı aşan günler
müteakip yıla eklenerek hesaplama yapılır.
Özgür
Ceylan Kani
Beko İlhami
Özcan Aygun
Çanakkale İzmir Tekirdağ
Alpay
Antmen Baha
Ünlü Cengiz
Gökçel
Mersin Osmaniye Mersin
Polat
Şaroğlu
Tunceli
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen
Osmaniye Milletvekili Sayın Baha Ünlü.
Buyurun Sayın Ünlü. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 343 sayılı Askeri Ceza Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi'nin 17nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bugün görüştüğümüz kanun teklifi, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ilgili ihtisas komisyonlarında yeterince
görüşülmeden, STKlerin görüşleri alınmadan Genel Kurula
getirilmiştir. Ayrıca, teklif aceleye getirildiğinden birçok
eksiklik ve sorun da barındırmaktadır, bu da yasama kalitesini
düşürmektedir.
Teklifin 17nci maddesi bedelli askerliğe
ilişkin düzenlemeler içermektedir. Bu maddeyle hem bedelli askerlik için
ödenen bedel belirlenmiş hem de mevcut kanunun dışında
tutulan yoklama kaçağı, saklı veya bakaya olanlara bedelli
askerlik yapma hakkı tanınmıştır. Bedelli askerlik
için ödenecek bedelin hesaplanmasında ödemenin
yapıldığı gün geçerli olan memur aylık
katsayısının dikkate alınması esas getirilmektedir,
bunun sebebi de memur aylık katsayısının yıl
içerisinde değişmesidir. Mevcut memur aylık
katsayısına göre bedelli askerlik ödemesi 56.500 lirayken yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya olanlar için bu rakama her bir
yıl için fazladan 9.418 lira eklenecektir, üstelik, bir yılın
hesaplanmasında bir gün bile bir yıl sayılacaktır.
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizi de göz önünde bulundurursak bir günlük
gecikme için bir yıl da fazla gecikme ücreti alınacak olması
kabul edilemez; bugün bankalar bile gecikmeler için günlük gecikme faizi
uygulamaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugün görüşülen
kanun teklifi birçok konuda düzenleme içermesine rağmen ordumuzda görev
yapan ve emekli olan subay, astsubay, uzman çavuş, sözleşmeli er ve
erbaşların yıllardır süregelen sorunlarına çözüm
bulmaktan uzaktır. Örneğin, literatüre iktidarınız
döneminde emeklilikte yaşa takılan albaylar sorunu eklenmiştir.
Kadrosuzluk gerekçesiyle genç yaşta emekliye sevk ettiğiniz ama
emeklilik yaşları gelmediği için şu anda hiçbir ödeme
alamayan ve sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında kalan
EYTli albaylar mevcuttur. Yine, ordumuzda şerefiyle görev yapan
binbaşılarımıza, emekli edildiklerinde,
çalışırken aldıkları maaşın yüzde 40ı
emekli maaşı olarak bağlanmaktadır; bu,
üstsubaylarımızın açlık sınırının
altında yaşamaya mecbur edilmesi demektir. Diğer üstsubaylara
verilen görev ve makam tazminatı binbaşılarımızdan
neden esirgenmektedir? Binbaşılar ordunun üvey evlatları
mıdır? Dünyanın neresinde bir üstsubayın astından daha
az maaş aldığı görülmüştür arkadaşlar?
Teklifte astsubaylarımızla ilgili
bazı düzenlemelere yer verilmişken makam ve görev tazminatı
hakkında hiçbir düzenleme yapılmamıştır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin belkemiği olan astsubaylar emekli olduklarında makam ve
görev tazminatı alamamaktadır. Astsubaylara kısmi bir
iyileştirme yapılırken sayıları 2 bin civarında
olan emekli astsubaylarımız bu düzenlemeden faydalanamamaktadır;
bunun da düzeltilmesi gerekirdi.
Teklifte, terörle mücadelede en ön safta yer alan,
vatanı için gözünü budaktan esirgemeyen, şehadete yürüyen uzman
çavuş, sözleşmeli er ve erbaşlarımıza yönelik yeterli düzenlemeler
yapılmamıştır. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Uzman çavuşlarımızın çalışma
koşulları düzeltilmemiş, kadro istekleri yerine
getirilmemiş, altlık üstlük münasebetleri düzeltilmemiş ve
statüleri mevzuat içinde netleştirilmemiştir. Sözleşmeli
erlerimiz refakat izni, mehil izni, asgari geçim indirimi, yol
harcırahı, komando tazminatı ve iyileştirme zammı
haklarından faydalanamamaktadır. Bu gençlerimizin birçoğu çoluk
çocuklarına hasret görev yapmaktadır arkadaşlar. Ayrıca,
sözleşmeli erlerimiz yedi yıl görev yaptıktan sonra memur
kadrolarına geçişte sorun yaşamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAHA ÜNLÜ (Devamla) - CHP Grubu olarak defalarca
belirttiğimiz, düzenlenmesini istediğimiz bir konu da askerî
liselerin kapatılmasıyla ilgilidir. Askerlik doğası
gereği özel bir meslektir. 13-14 yaşındaki bir çocuğu
alıp eğitip asker olarak yetiştirmek, gerektiğinde vatan
için ölmelerini emretmek kolay kazanılır bir meziyet değildir.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu, yıllar içinde
eğitimle kazanılan disiplin, bilgi ve birikimle olur. Askerî
liselerin kapanması yanlıştır ve bu yanlıştan
dönmemiz gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşmama son verirken görüşmekte
olduğumuz bu kanun teklifinin Türk Silahlı Kuvvetleri personeline
ilişkin çok hususta eksiklikler taşıdığını,
bazı olumsuzluklara yol açacak düzenlemeler içerdiğini belirtmek
isterim.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 343 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesiyle 7179 sayılı
Kanunun 9uncu maddesine eklenen (7)nci fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(7) Müracaat tarihine kadar yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya olanlar hakkında, yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya kalınan tarihten müracaat
tarihine kadar geçen sürenin her ayı için, bu maddenin birinci fıkrasındaki
tutara ilave olarak ek bedel alınır. Ek bedel, 3.500 gösterge
rakamının ödemenin yapıldığı gün geçerli olan
memur aylık katsayısı ile geçerli mazeretler hariç yoklama
kaçağı, saklı ve bakaya kaldıkları toplam sürenin her
ayının çarpımı sonucu bulunur.
Bu fıkrada belirlenen ek bedele esas sürenin
hesabında, 1 ila 30 gün bir ay kabul edilir. Bir ayı aşan günler
müteakip aya eklenerek hesaplanır.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Ahmet
Özdemir Mehmet Cihat
Sezal İlyas
Şeker
Kahramanmaraş Kahramanmaraş Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
AYDIN (Adıyaman) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye eklenen (7)nci fıkrayla müracaat
tarihine kadar (bu tarih dâhil) yoklama kaçağı, saklı veya
bakaya olan yükümlülerin diğer yükümlülerden daha fazla bedel ödeyerek
bedelli askerlikten sürekli olarak faydalandırılmaları
hedeflenmektedir. Buna göre yoklama kaçağı, saklı veya bakaya
kalınan tarihten müracaat tarihine kadar geçerli mazeretler hariç yoklama
kaçağı, saklı veya bakaya kaldıkları sürenin her bir
ayı için, bu maddenin birinci fıkrasındaki bedele ek olarak,
3500 gösterge rakamının ödemenin yapıldığı gün
geçerli olan memur aylık katsayısı ve yoklama kaçağı,
saklı veya bakaya kaldıkları ay sayısı
çarpımı sonucu bulunacak bedel tutarının alınması
amaçlanmaktadır. Ek bedele esas ayın hesabında; 1 ile 30 (dâhil)
gün bir ayı, 30'u aşan günler için ise ilave ayın dikkate alınması
esası getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 17nci
madde kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 20nci madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Bursa
Milletvekili Refik Özen ve 67 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı :315
Kabul :305
Ret :10(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Şeyhmus Dinçel Enez
Kaplan
Mardin Tekirdağ
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2nci sıraya alınan, İzmir
Milletvekili Hamza Dağ ve 11 Milletvekilinin Elektronik Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/4528) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- İzmir Milletvekili Hamza Dağ ve 11
Milletvekilinin Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4528) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 345) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 345 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 6ncı maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu
adına Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş konuşacaktır.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, en son yapılan
konuşmalarda bir dakika selamlama talebi olmazsa sevinirim.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
345 sıra sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına ulaştıktan sonra yasal zorunluluk
olan kırk sekiz saat süre beklenmeden Komisyona getirilmiştir. Kanun
teklifinin milletvekillerine kırk sekiz saat hazırlanma süresi verilmeden
Komisyona getirilmesi uygulamada iktidarın acele kanunlaştırma
iradesi sergilediğini göstermektedir. Bu durum, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 26ncı ve 36ncı maddelerinde istisnai
olarak tanımlanmasının yanı sıra, tekliflerin sağlıklı
bir şekilde değerlendirilmesi hususunda da sorun teşkil
etmektedir. Özellikle teknik detay içeren bu teklifin Komisyondaki görüşme
sürecinin kısa tutulması milletvekillerince titiz bir inceleme
yapılmasını imkânsız hâle getirmiştir. Üzerinde
istişare ve tartışma ortamı sağlanmayan kanun
teklifleri sonucunda, maalesef, Meclisin işlevselliği olumsuz
etkilenmektedir. Bu arada belirtmek isterim ki Komisyon görüşmelerine
bizzat katılarak Meclisin önemini ortaya koyan Sayın
Bakanımız Mehmet Muşa özellikle teşekkür ediyoruz. Milletvekilliğinden
Bakanlığa geçmesinin bu duyarlılığa katkı
sağladığına inanıyoruz. Bu tavrı diğer
bakanlardan da görmek istiyoruz.
Komisyon toplantısında Bakanlık
bürokratlarının verdikleri bilgilere göre, pandemi öncesinde, 2019
yılında 136 milyar Türk lirası olan elektronik ticaret hacmi 2021
yılında 381 milyar Türk lirası seviyesine yükselmiştir.
Ayrıca, 2022 yılı sonunda yüzde 73lük bir artış
öngörülmekte ve bu hacmin 661 milyar TLye yükselmesi beklenmektedir.
Ülkemizde şu an 483 binin üzerinde
işletmenin elektronik pazar yerlerinde ticaretle
uğraştığı da bilinmektedir. Elektronik pazar
yerlerinin burada işlem yapan ticari işletmeler
karşısında asimetrik bir güce sahip olması işletmeleri
zayıf duruma düşürmektedir. Dolayısıyla bu konuda düzenleme
yapılmasının bir ihtiyaç olduğunu kabul ediyoruz.
2006 yılında dünyanın en büyük 10
şirketinin 5inin petrol, 3ünün bankacılık, 1inin sanayi,
1inin yazılım ve diğerinin de teknoloji şirketi
olduğu Komisyon toplantılarımız sırasında dile
getirilmişti. Bugünkü duruma bakıyoruz: 2022 yılının
en değerli 2nci şirketi bir elektronik pazar yeri olan Amazon
olmuştur. Dolayısıyla, biz de kendi elektronik pazar
firmalarımızın güçlenmesi için çalışmalıyız,
bunun için gerekeni yapmalı ve uluslararası platformlarda
yarışacak hâle gelmeliyiz.
Kanun teklifinin 1inci maddesiyle çeşitli
kanunlarla kurulan, birtakım özel düzenlemelere tabi olan
bankacılık, sigortacılık, seyahat acenteliği gibi
konularda çalışma yürüten işletmelerin faaliyetleri kanunun
uygulama kapsamı dışına bırakılmaktadır.
Teklifin 2nci maddesi düzenlemenin
tanımlarını ihtiva etmektedir.
3üncü maddeyle elektronik ticaret pazar yerinde
satışa konu mal ve hizmetlerin içeriğine ilişkin bu pazar
yeri işletmecisinin sorumsuzluğu ifade edilmektedir. Bununla
birlikte, hak kayıplarının önlenmesi maksadıyla, hukuka
aykırı içerikten haberdar olunması hâlinde içeriğin
yayımdan kaldırılması ve ilgili kurumların haberdar
edilmesi gibi yükümlülükler öngörülmektedir. Ayrıca yine maddeyle fikrî ve
sınai mülkiyet hakkı ihlallerinin önlenmesi hususunda hak
sahiplerinin bilgi ve belgeye dayanan şikâyeti üzerine elektronik pazar
yerleri tarafından şikâyete konu ürünün yayımdan
kaldırılması gibi bazı tedbirlerin alınması da
öngörülmektedir.
Teklifin 5inci maddesiyle Ticaret
Bakanlığına ticaretin gelişimini sağlamak ve etkin
rekabet şartlarını korumak maksadıyla belirli konularda
ikincil düzenleme yapma yetkisi verilmesi öngörülmektedir. Yine, maddeyle,
Bakanlık, ticari elektronik ileti şikâyet
başvurularının daha kolay ve hızlı şekilde
sonuçlandırılması amacıyla ilgili kamu kurumundan bilgi
almak ve ayrıca teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren konularda
bilirkişi görevlendirmek üzere yetkili kılınmaktadır.
Bakanlığın ticari elektronik ileti gönderen gerçek kişiler
hakkında Bilgi Teknolojileri Kurumundan bilgi alma yetkisine sahip
olması ya da denetim sırasında bu bilgileri edinerek
bilirkişilere aktarabilmesi kişisel verilerin korunmasına
aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca, kullanılan
algoritmaların kontrol edilmesinin güç olduğunu ve
bilirkişilerle paylaşılmasının da fikrî mülkiyet
hakkına aykırı olacağını düşünüyoruz.
Yasa teklifinin 6ncı maddesiyle, gerek
yürürlükteki kanunda yer alan ve gerekse teklifle getirilmesi öngörülen
hükümlere uyulmasını temin etmek ve olası hak ihlallerinin önüne
geçmek gayesiyle çeşitli yaptırımlar düzenlenmektedir.
Teklifin 7nci maddesiyle, özellikle hizmet
sağlayıcı konumundaki satıcıları elektronik
ticaret pazar yeri işleticisi konumundaki aracı hizmet
sağlayıcılarına karşı korumak ve karşılaşılan
haksız ticari uygulamaları önlemek hedeflenmektedir.
Teklifin 8inci maddesiyle, elektronik pazar yeri
işletmecilerine önemli yükümlülükler getirilmesi öngörülmektedir.
Teklifin 9uncu maddesiyle, belirli bir
büyüklüğe ve işlem sayısına ulaşan satıcı
konumundaki elektronik ticaret hizmet sağlayıcılara elektronik
pazar yeri işletmecilerine getirilen yükümlülüklere benzer bir
şekilde net işlem hacmi ve ayrıca işlem sayısı
esas alınarak bazı yükümlülükler getirilmektedir.
Pazarda eşit rekabet şartlarını
temin etmek ve sektörün hızlı, dinamik yapısıyla uyumlu bir
şekilde öncül müdahalelerde bulunmak amacıyla belli büyüklüğe
ulaşmış elektronik ticaret hizmet sağlayıcılara
ile pazar yeri işletmecilerine lisans alma ve yenileme şartı
getirilmesi planlanmaktadır.
Son olarak, teklifin 11inci maddesi intibak
hükümlerini içermektedir.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
sonunda, teklife ilişkin genel değerlendirmelerimizi açıklamak
istiyorum. Öncelikle, elektronik ticaret sektörünün yeniden düzenlenmesi
gerektiği hususuna katılmakla birlikte, bu hususta, Rekabet Kurumu
gibi düzenleyici kuruluşların işlerini daha etkin
yapmasını sağlayacak tedbirlerin alınmamasına anlam
veremiyoruz. Tüm dünyada gelişen elektronik ticaret uygulamalarına
yönelik mevzuat çalışmaları mevcuttur. Avrupa Birliği
düzenlemelerinde elektronik ticaret pazar yerlerine parasal cezai yükümlülükler
getirilse de yasaklamalardan kaçınılmaktadır. Tüketicinin
yanıltıcı reklam, bozuk ürün, yasa dışı ürün
nedeniyle mağduriyetini hızla telafi edecek sistemler kurulması
amaçlanmaktadır. Erişimin engellenmesi ya da bant
daraltılması gibi uygulamaların ise yaygın olarak
kullanılmadığı görülmektedir. Uzun vadede, ülkemizde
elektronik ticaretin büyümesini öngörerek bu ticaretin de yerli ve ulusal firmalarla
yapılmasını sağlamak önceliğimiz olmalıdır.
Bugün, ülkemizde kurulan elektronik pazar yeri firmalarının
hızla yabancı firmalarca satın alınması ve bu
yabancı firmaların da piyasada hâkim hâle gelmelerinin
sakıncaları göz ardı edilmemelidir.
Bu nedenlerle, rekabet ortamının
sağlanması yolunda yapılan düzenlemelere olumlu bakıyoruz
ancak yaptırımların etki analizlerinin de dikkatle
yapılması gereklidir; örneğin Enflasyonun her ay
artış trendini sürdürdüğü bir ortamda, bu pazar yerlerinde maliyet
artışına sebep olmak nihai tüketici fiyatlarında artışı
tetiklemeyecek midir? sorusunu göz önünde bulundurmalıyız.
Başka bir deyişle, kanun teklifinin etki analizinin yeterli
olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla, kanun
teklifinde sonuç projeksiyonu yapılmasını elzem görüyoruz.
Tabii, bunu sağlayabilmek için de yine paydaşlarla istişare
etmek ve tartışma ortamı yaratmak gereklidir. Elektronik ticaret
hususunda dünya çapında önemli konumlara yükselebilecek, ülkemize
katkı sağlayabilecek kuruluşları desteklemek
önceliğimiz olmalıdır.
Bu düşüncelerle, bu kanun teklifinin
milletimize hayırlı olmasını dilerim.
Genel kurulu saygılarımla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederiz, sağ
olasınız.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Abdurrahman Başkan.
Buyurun Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) -
Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin çok değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizi
izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
23/10/2014 tarihinde kabul edilen 6563
sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun'la
e-ticaretin yaygınlaştırılması ve e-ticarette güven
ortamının tesis edilmesine yönelik önemli bir adım
atılmıştır. Dünyada ve ülkemizde son yıllarda
istikrarlı şekilde büyüyen e-ticaret, Covid-19 salgınıyla
birlikte rekor seviyelere ulaşmıştır. E-ticaretin mevcut
durumunda, e-ticaret pazar yerleri önemli bir satış kanalı
olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyadaki e-ticaret
hacmini incelediğimizde, 2020 verilerine göre bu alandaki en büyük
payı 2,31 trilyon dolarla Çin alırken Amerika Birleşik
Devletleri ise 961 milyar dolarla 2nci sırada, AB ise 425 milyar dolarla
bu alanda 3üncü sırada yer almaktadır. Bunların
dışında kalan diğer tüm ülkelerin toplam e-ticaret hacmi
Çinin yarısı yani 1,2 trilyon dolardır. Ülkemizde ise 2019
yılında yüzde 9,8 olan e-ticaretin genel ticarete oranı,
yaklaşık 2 katına çıkarak 2021 yılında yüzde 17,7
olarak gerçekleşmiş olup önümüzdeki dönemde bu oranın daha da
artması beklenmektedir. 2021 yılında perakende e-ticaret hacmi
234 milyar Türk lirası olarak gerçekleşirken bu hacmin
yaklaşık yarısını sektörün önde gelen e-ticaret pazar
yerlerindeki satışlar oluşturmuştur, bu oran da her geçen
gün artma eğilimi göstermektedir. 2020 yılında 256.861 olan
e-ticaret faaliyetinde bulunan işletme sayısı, 2021
yılında yüzde 88lik bir artışla 484.347ye
ulaşmıştır.
Sektörün az sayıda e-ticaret pazar yerinde
yoğunlaşması hem satıcıların hem de tüketicilerin
bu pazar yerlerine olan bağımlılığını
artırmakta ve birtakım sorunları gündeme getirmektedir. E-ticaret
pazar yerlerinde aracılık hizmeti sunulan işletmelerin büyük
bölümünü mikro ve küçük işletmeler oluşturmakta ve elektronik ticaret
aracı hizmet sağlayıcılarının söz konusu
işletmeler karşısında asimetrik pazarlık gücü
bulunmaktadır. İşte, bu konuda, bu kanun teklifi Ticaret
Bakanlığımıza önemli kolaylıklar sağlayacak ve
ticaretin düzenlenmesine de önemli katkılar sağlayacaktır.
Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılar bu gücü kullanarak
haksız ve adil olmayan uygulamalarda bulunabilmektedirler. E-ticaret
faaliyetleri incelendiğinde, elektronik ticaret pazar yerleri
açısından piyasada bir yoğunlaşma söz konusudur.
Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekili arkadaşlarım; yoğun bir reklam sürecini de içeren,
agresif büyüme stratejileri uygulayarak büyük ölçekli hâle gelen elektronik
ticaret aracı hizmet sağlayıcılar, sahip oldukları
ağ etkileri ve ölçek ekonomilerinden faydalanarak pazardaki
konumlarını daha da güçlendirmekte ve pazarlık gücü, tüketici
tercihlerini belirleme yeteneği ve hizmet sağlayıcıları
üzerindeki kontrol imkânlarıyla e-ticaret sektörüne yeni aracı hizmet
sağlayıcıların dâhil olmasını
zorlaştırmaktadırlar. Ayrıca, söz konusu işletmeler,
e-ticaretin tamamlayıcı sektörleri olarak görülebilecek lojistik,
kargo ve ödeme hizmetleri gibi sektörlerde de söz sahibi olmakta ve elektronik
ticaret pazar yerlerine olan bağımlılığı ve
yoğunlaşmayı daha da artırmaktadır. Artan
bağımlılık, uzun dönemde fiyatların yükselmesine,
sunulan ürünlerin kalite ve çeşitlerinin azalmasına, hizmetlerin tekdüzeleşmesine
ve inovasyonun azalmasına neden olabilecektir. Diğer taraftan,
başta ABD olmak üzere, dünya genelinde kamu otoriteleri piyasa
aksaklıklarının önüne geçmek, adil ve şeffaf ticari
koşulları tesis etmek ve rekabeti koruyucu tedbirler alarak gerek
platform içi gerekse platformlar arası dengeyi gözetmek amacıyla
mevzuat çalışmaları yürütmektedir. Bu kapsamda, sektörde
rekabeti bozucu veya sınırlayıcı faaliyetlerin
engellenmesi, e-ticarette çok oyunculu bir yapının tesis edilmesi ve
e-ticaretin sağlıklı bir şekilde büyümesi amacıyla,
görüşmekte olduğumuz Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hazırlanmış ve Meclisimizin onayına sunulmuştur.
Kıymetli milletvekili arkadaşlarım,
Anayasanın Piyasaların Denetimi ve Dış Ticaretin
Düzenlemesi başlıklı 167nci maddesinin birinci
fıkrasında Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet
piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini
sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda
fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve
kartelleşmeyi önler. düzenlemesine yer verilmektedir. Düzenlemenin
gerekçesinde bu maddenin devlete 3 görev yüklediği ifade edilmektedir.
Bunlar, özel teşebbüsün rekabet koşulları içinde yararlı
yönde gelişmesine yardımcı olunması, piyasada fiilî ve
anlaşma sonucu tekellerin önlenmesi ve tekel teşkil etmemekle beraber
fiyat anlaşmaları, üretim hataları, coğrafi bölge
paylaşımı benzeri suretlerde gerçekleştirilecek kartellerin
önlenmesidir. Bu görevlerin yerine getirilmesi sağlıklı toplum
ve sağlıklı demokrasi için vazgeçilmez şartlar olarak
görülmekte, tekelciliğin her türlüsünün zararından fertleri ve
toplumu korumak, toplumun huzur ve refahıyla doğrudan
bağlantılı bulunmaktadır.
Mal ve hizmet taleplerini karşılayan
ticaret sektörünün etkin şekilde işlemesi toplumsal refahın
artırılması açısından önemlidir. Üretim sektörlerinden
farklı olarak ticaret sektöründeki tekelleşme eğilimleri arz ve
talep dağıtım kanalları açısından mal ve
hizmetlerin aracılığında dar boğazlara yol açma riski
taşımaktadır. Ticaretteki tekelleşme, ürün ve işletme
çeşitliliğinin azalması, ürünlerin piyasa koşullarına
göre yüksek olması, üretim, yatırım, inovasyon potansiyelinin
düşmesi işletmelerinin piyasadaki konumlarının serbest
piyasa koşulları yerine tekelci işletmeler tarafından
belirlenmesi gibi hem fertler hem işletmeler açısından
yaygın olumsuzluklar ortaya çıkarabilecektir. Günümüzde elektronik
ticaret de bu kapsamda önemli bir kanal hâline gelmiştir. Bu kanalın
kontrolüne sebep olabilecek tekelleşme eğilimlerinin önlenmesi
bahsedilen gerekçelerle kamu yararlılığı
açısından oldukça önemli bir düzenleme alanıdır.
Kıymetli milletvekili arkadaşlarım,
Değerli Başkanım; konuşmamın bu kısmında
önümüzdeki hafta idrak edeceğimiz Kurban Bayramına değinmek
istiyorum. Kurban Bayramı Cenab-ı Allaha manen yaklaşmanın
mübarek bir fırsatıdır. Ömer Seyfettinin dediği gibi
Benim vatanımın sınırları Edirneden
başlayıp Karsta bitmez. Benim vatanımın
sınırları Adriyatikten Çin Seddine, Türkçe konuşulan
yerde başlar, Türkçe konuşulan yerde biter. (MHP
sıralarından alkışlar) Bizler, Kerkükte kesilen
kurbanın duasını Hakkâride yapan, Tebrizde sunulan ikramı
Ankarada kabul eden, Saraybosnada uzatılan eli Şırnakta
tutan, Urumçide akan gözyaşını İzmirde silen, Baküde
okunun Mushafın duasına Ayasofyada Amin. diyen, İsfahanda
okunan ezana da Selimiyede kıyama duranlarız.
Vatanımızın millî ve manevi bütün değerlerini,
gönüllerimizde bir meşale gibi yanan ve asla sönmeyecek ortak
mirasımız olan Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum.
Sayın Başkanım, kıymetli
milletvekili arkadaşlarım; sözlerime burada son verirken 1-3 Temmuz
tarihleri arasında gerçekleşecek olan 661inci Tarihî
Kırkpınar Güreşleri'nde Dualı Çayıra çıkacak
olan ve inşallah üst üste 3üncü defa Başpehlivanlık
unvanını alarak altın kemerin ebedî sahibi olacak olan Antalya
Korkuteli Belediyesporlu sporcumuz ve Antalyamızın gururu olan
hemşehrimiz Ali Gürbüze sizlerin huzurunda başarılar diliyorum.
Kanunumuzun yüce Türk milletine hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler. (MHP
sıralarından alkışlar)
Bir dakikalara herkes itibar ediyor. Çok
teşekkür ederim.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin kendisi e-ticaret üzerine bir düzenleme.
Esasında pazar yeri diye ifade edilen, şirketler ile pazar yerine
tedarikçi olarak kabul edilen satıcı firmalar arasındaki
ilişkiyi düzenliyor. Diğer bir tabirle, elektronik ortamdaki AVMler
ile o AVM'lerdeki satıcı firmalar, ürün tedarik edici firmalar
arasındaki ilişkileri düzenliyor.
Tabii, yasanın yapımı
açısından, Komisyon aşaması açısından
itirazlarımız var, bunu Komisyonda da dile getirdik. Bir defa, bu tür
yasalar yapılırken sektör temsilcilerinin mutlaka görüşlerinin
alınması gerekiyor. Yani şu anda, e-ticaret kapsamında
pazar yeri olarak faaliyet yürüten firmaların en azından Komisyona
gelip görüş bildirmeleri gerekir mevcut kanunla ilgili düşünceleri
nedir diye. Çünkü, kanun teklifi bir taraftan bu piyasadaki, e-ticaret
sektöründeki tekelleşmeyi de önleyen bir kanun teklifi. Firmalar bu konuda
ne diyor, hangi konularda sıkıntıları var, şikâyetleri
var bunları bilmek gerekirdi. Diğer taraftan, tüketici derneklerinin
görüşlerinin alınması gerekir çünkü e-ticaret özellikle
pandemiyle birlikte çok yaygın bir ticaret alanı hâline dönüştü
ve şu an bu şirketler Türkiye'nin en büyük şirketleri hâline
dönüştü. Dolayısıyla bunu kullanan tüketicilerin de bu konuyla
ilgili ciddi şikâyetleri var yani elektronik ticaretten, internet
üzerinden yapılan alışverişlerden kaynaklı olarak
tüketicilerin şikâyetleri var. Tüketici derneklerinin bu konudaki
şikâyetleri alınarak bu kanun düzenlemesinde yer verilmesi gerekirdi
ve diğer taraftan da tedarikçi dediğimiz üretici firmaların
yani satıcı firmaların bu AVMlerden yani pazar yerlerinden
şikâyetleri var. Bütün bunların da dinlenmesi ve değerlendirilmesi
gerekirdi. Maalesef ki bu aşamaların hiçbiri yapılmadı ve
zaten alelacele bir kanun şeklinde önümüze geldi, burada da bu
şekilde görüşülüyor.
Tabii, diğer taraftan, sektörün sorunları
var. yani sektörün sorunları bir bütün olarak sadece firmalardan ibaret
değil, aynı zamanda çalışanların, buralarda emek sarf
eden insanların da sorunları var. Biliyorsunuz, motokuryelerin
yaşadığı sorun ve sıkıntılara hep birlikte
tanık olduk ve bu birçok greve neden oldu. Bir defa, düşük ücretle
çalıştırılma, kayıt dışı
çalıştırılma, esnaf kurye modeli, sigorta primlerinin
gerçek maaş üzerinden yatırılmaması gibi birçok sorun ve
sıkıntıyla karşılaşan motokuryeler var. Çünkü bu
e-ticaret, bir taraftan da motokuryeler üzerinden yürütülüyor ve erken teslim
rekabeti yaşatılıyor bunlara ve buradan kaynaklı da bir
sürü kazalara ve sıkıntılara yol açıyor.
Dolayısıyla bütün bu kanunları yaparken, bu kanunları ele
alırken bu emekçilerin, burada çalışan, bu sektörde emek veren
insanların da sorunlarının gündeme alınması gerekirdi.
Diğer taraftan, bu kanun teklifi
tekelleşmeyi önlemek, rekabeti sağlayabilmek açısından
getiriliyor. Tabii, burada akla gelen bir soru var: Türkiye'nin bir Rekabet
Kurumu var, o zaman Rekabet Kurumu ne işe yarıyor? Yani, Rekabet
Kurumu eğer işe yaramıyor ise, her sektör kendi içerisindeki
rekabeti düzenleyebilmek için bu tür kanunlar çıkarmak zorunda
kalıyor ise o zaman, Rekabet Kurumu diye adlandırılan kurumlar
ne yapıyor, buradaki insanlar ne işle meşgul oluyorlar? Bütün
bunlara da dikkat etmek gerekiyor çünkü Rekabet Kurumu, şu anda, tümüyle
-özellikle KHKyle çıkartılan bir kararla, tabiri yerindeyse-
Bakanlığa bağlanır hâle getirildi ve bütün o özgün
yapısı da -zaten özerk değildi ama- bağımsız
karar alabilme mekanizmaları da ortadan kalktı ve Rekabet Kurumu bu
anlamıyla görev yapmaz hâle geldi. Bunun en belirgin, en bariz
örneğini bir defa basından biliyoruz yani medya
tekelleşmiş, burada rekabet tümüyle ortadan kalkmış, hem
ticari anlamda ortaklıklar üzerinde hem de haber anlamında bir
tekelleşme medyada sağlanmış durumda ama bunun
karşısında Rekabet Kurumu hiçbir şekilde adım
atmıyor, herhangi bir faaliyette bulunmuyor ve âdeta bunların
seyircisi hâline gelmiş durumda. O anlamıyla Rekabet Kurumu
anlaşılıyor ki e-ticaret sektöründe de görevini yerine getirmiyor.
Diğer taraftan, tüketicinin korunması
önemli dedik çünkü en nihayetinde bizim yasa yaparken geniş halk
kitlelerini de koruyan bir yerden bu yasaları ele almamız gerekiyor
ve bu e-ticaret kapsamı düzenlemesi yapılırken de mutlaka
tüketicilerin bu konulardaki şikâyetlerinin ele alınması
gerekiyor. Şimdi, bu şikâyetlere baktığınız zaman
özellikle indirim dönemlerinde yaşanan şikâyetler var, reklamlarla
yapılan manipülasyonlar var. Bir bakıyorsunuz web sitelerinde
arızalar meydana geldiğini ifade ediyorlar. Bunların da
özellikle indirim zamanlarında yaptıkları birtakım olaylar
var. Esasında, bunlar tümüyle tüketicinin haklarını korumayan
durumlar.
İadede zorluklar yaşadığı
söyleyen bir yüzde 20lik kesim var yani buralardan ürün alan insanlar, e-ticaret
üzerinden ürün alan insanlar İadelerde zorluklar
yaşadıklarını ifade ediyorlar.
Garanti koşulları kapsamında ciddi
sıkıntılar yaşandığı ifade ediliyor ve
diğer taraftan, kimileri de bunların üzerinden bir
dolandırıcılıkla karşı karşıya
kaldıklarını ifade ediyor.
Bir de ürünlerin beklenmedik şekilde yani
satışa koydukları, aslında siz bir elektronik
firmasından yani e-ticaret firmasından ürünü
aldığınız zaman aldığınız ürünün
bambaşka bir hâliyle sizin elinize geçtiği gözüküyor. Bununla ilgili
de çok ciddi şikâyetler var. Bütün bunların esasında bu
e-ticaret düzenlemesiyle ilgili kanun teklifinde ele alınması
gerekiyordu ve tüketicinin mağduriyetlerini giderecek şekilde de ele
alınması gerekiyordu.
Diğer taraftan tabii, şu var: Bu
e-ticaretteki e-ticaret hanesine bu pazar yeri diye nitelendirilen yere biz
esasında büyük AVMler yani elektronik AVMler diyoruz ama bir taraftan
da gerçek AVMler var yani Türkiyenin her bir tarafında doldurulmuş
AVMler var ve diğer taraftan da zincir marketler var. Bunlar neyi ifade
ediyor? Esasında, e-ticaret sektörüyle birlikte, AVMlerle birlikte ve
zincir marketlerle birlikte yok olmayla karşı karşıya kalan
esnaflar var yani bizim esnaflarımız bütün bu yapılar nedeniyle yok
olmakla yüz yüze. Türkiyenin her tarafında, özellikle büyük
şehirlerde şehir merkezlerinde sayısız AVMler oluştu,
bu AVMler her gün açıklar, yirmi dört saat neredeyse açıklar.
Dolayısıyla aslında, Avrupada hem bunlar şehir merkezlerinde
olmuyor yani bu konuyla ilgili kısıtlamalar var hem de günün her
saati ya da haftanın her günü açık olmuyorlar yani bununla ilgili
düzenlemeler var. Bu düzenlemeler de esnafları korumak açısından
yapılıyor ama bizim ülkemizde maalesef bunlarla ilgili hiçbir önlem
alınmıyor. Tabii, AVMlerin başka bir sıkıntısı
da şöyle: Buralar büyük enerji harcayan yerler, ısınmadaki
elektrik sarfiyatlarına baktığınız zaman hane
halkının kullandıklarının katbekat üstünde harcamalara
sahipler. Bütün bunlara baktığınız zaman, AVMlerin ve
zincir marketlerin
Şu anda, neredeyse bin hanelik yerlerde bile,
yerleşim yerlerinde bile zincir marketler oluşmuş durumda. Bütün
bunlar da insanların, esnaflarımızın, o bölgede
yaşayan yerli halkın ticaret hayatındaki varlığını
ortadan kaldıran sonuçlara yol açıyor. Bütün bunları ortadan kaldıracak
şekilde bir düzenleme yapılması gerekiyor.
Tabii, bu düzenlemeyi, esasında, mevcut hâliyle
eksiklerine rağmen olumlu buluyoruz, şunun için olumlu buluyoruz: Bu
yükselen ve büyüyen elektronik ticarette bir tekelleşmeyi ortadan
kaldırdığı ve rekabetin önünü açtığı için
olumlu bulduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektronik Ticaretin
Düzenlemesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde son dönemde alışık olmadığımız
bir şekilde tüm grupların, geneli itibarıyla olumlu bulduğu
bir kanun teklifini görüşüyoruz. Dünyanın en önemli spor
organizasyonlarından biri olimpiyatlardır. Olimpiyatlarda önemli olan
dünya barışı, kardeşlik ve dostluk içinde olmanın
değerinin altını çizmektir, o nedenle sporcular der ki:
Rakibimsin ama düşmanım değilsin. Siyaset aynı
anlayışla yapılmalıdır. Farklı düşüncelere
sahip bizler iktidar mücadelesinde elbette rakibiz ama asla düşman
değiliz ve olmamalıyız. Yüce Meclisin çatısı
altında bir araya gelen bizlerin ortak noktası, bu ülkedeki her bir
ferdin yaşam kalitesini yükseltmek, gelecek kuşaklara ekonomik refah
ve barış içinde yaşanılacak bir ülke bırakma
çabası olmalıdır. Biz bu anlayışla yeterli
çalışma yapılmamış olmasına rağmen,
elektronik ticaret alanını düzenleyen bu teklifi geneli
itibarıyla olumlu buluyoruz. Bankacılık sektöründeki
dijitalleşme ve Covid-19un insanların alışveriş
alışkanlığını değiştirmesiyle e-ticaret
sektörü ticaret hayatında yeni bir alışveriş pazarı
olarak büyümekte ve gelişmektedir. 500 bine yakın firmanın
faaliyet gösterdiği lojistikten taşımacılığa,
ürün tedarikinden paketlemeye geniş bir yelpazede yüz binlerce
kişinin istihdam edildiği, evine ekmek götürdüğü e-ticaret
sektörü için önemli bir yasa değişikliğini görüşüyoruz.
Teklifin gerekçesine göre serbest piyasa koşullarının iyi
işlemediği ve yıkıcı rekabet uygulamalarıyla
sağlıksız şekilde büyüyen bir pazarı düzenlemek
amaçlanıyor ancak bu teklife ihtiyaç duyulmasının ana sebebi
Rekabet Kurumunun e-ticaret sektörüne yönelik çalışmalarını
zamanında yapmamış olmasıdır. Sektördeki pazar
payının yarısından fazlası birkaç firmanın eline
geçmiş durumda, dev hâline gelen firmaların gücü küçük firmaları
ezip geçiyor; sonuçta pazardan çıkmalar başlıyor, ağır
ve yakıcı bir haksız rekabet oluşuyor. Bu düzenlemeyle
haksız rekabetin ve tekelleşmenin önlenmesi olumludur.
Sektöre dair bir diğer sorun, agresif
reklamlarla haksız rekabetin yanı sıra ülkede vergi
kaybının oluşmasıdır. Burada normal koşullarda
beklenen, firmaların gider gösterdikleri kalemlerin bir başkası
içinde de gelir kalemi oluşturması ve vergilendirilmesidir ama bu
durumda öyle olmuyor. Firmalar reklamların büyük bir bölümünü yurt
dışı merkezli sosyal medya kanallarına veriyorlar.
Firmaların bu ülkedeki gideri yabancı ülkelerde gelir olarak
kaydedildiğinden Türkiye'de vergilendirilemiyor. Teklifte bu reklamlara
sınır getirilmesi de olumludur.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar
görevlerini tam olarak yerine getirmemiş de olsa Rekabet Kurumu var. Bu
kurum haksız rekabet hâllerinde ceza vermeye yetkili, teklifle
cezaları vermeye de Bakanlığı yetkili
kılıyorsunuz. Bu düzenlemenin yeniden ele alınması ve
Bakanlık yerine Rekabet Kurumu tarafından idari para
cezalarının verilmesi gerekir. Erişim engeline dair düzenlemede
benzer bir sorun var. Erişim engeli gibi bir cezayı mahkeme yerine
Bakanlığın vermesini öngören düzenlemeye
karşıyız. Burada sulh ceza mahkemesine yetki verilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, Avrupa Önce küçük
olanı düşün." diyor. Yani Her düzenlemede esnafı,
zanaatkârı, kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenleri öncelikli
olarak düşün. Düzenlemenin onlara etkisini değerlendir ve öyle karar
ver. Anayasamızın 173üncü maddesiyle devlet, esnaf ve sanatkârları
koruyucu ve destekleyici tedbiri almakla görevlendirilmiş. E-ticaret
platformlarının üyesi olan küçük işletmelerin yoğun olarak
şikâyet ettikleri bir husus da ödemeleriyle ilgili satışı
küçük firma gerçekleştiriyor, ödemeyi platform alıyor ancak
satıştan sonra belki bir ay, belki üç ay sonra küçük firmalara ödeme
yapıyor. Bu teklifteki özellikle aracı hizmet
sağlayıcıların ödeme sürelerine getirilen beş gün
sınırı olumludur.
Değerli arkadaşlar, ticaret hayatı ve
alışveriş pazarı sadece e-ticaret alanından
oluşmuyor. Değişim de sadece bu alanda olmuyor. Perakende
sektöründe büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor.
Bundan en çok etkilenen ise yine küçük olarak
adlandırdığımız kesim. Yani yıllardır
mahallemizin esnafı ve zanaatkârı bakkal, manav, kasap bizlere
sesleniyor: Yok oluyoruz, bizi üç harflilere ve AVM'lere kurban ediyorsunuz.
diyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu üç harfli
marketler ve alışveriş merkezleri âdeta ahtapot gibi sekiz
koldan pazarı sarmış durumdadır. Gıdadan tekel bayiliğine,
temizlik ürünlerinden mutfak eşyasına, giyimden ev dekorasyonuna,
bahçe ürünlerinden kırtasiyeye çok geniş bir alanda ürün
satışı yapıyorlar ve her geçen gün âdeta piyasadaki küçük
esnafı yutarak, yok ederek kartelleşmeye doğru gidiyorlar. Cadde
mağazacılığı ve mahalle esnafı âdeta can
çekişiyor. Burada, sadece işletmeler değil bir gelenek ve kültür
yok oluyor, bu durumun önlenmesine yönelik bir düzenlemeye ihtiyaç
olduğunu hepimiz biliyoruz. Sizlere buradan sesleniyor ve bir
çağrıda bulunuyorum, sektörün de görüşlerini ve önerilerini
alarak bir perakende yasa değişikliğini yapalım, mahallemizin
esnafını sermayeye boğdurmayalım. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak daha önce de yaptığımız gibi
vatandaşımızın lehine olacak böyle bir düzenlemeye destek vermeye
hazırız. (CHP sıralarından alkışlar) Esnafımızın,
üreticimizin, sanayicimizin, memurumuzun, işçimizin kısaca yediden
yetmişe vatandaşımızın yararına olduğunu
değerlendirdiğimiz her düzenlemenin altına biz de imzamızı
atıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, konuşmama son
verirken sizlerin, vatandaşlarımızın Kurban
Bayramı'nı kutluyor, tüm İslam alemine barış ve
kardeşlik getirmesini diliyorum. Sizleri barışa emanet ediyorum.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederiz Sayın
Milletvekilim. Bir dakikalara dikkat ettiğiniz için size teşekkür
ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Zonguldak Milletvekili Sayın Ahmet Çolakoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇOLAKOĞLU
(Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya ticaretinde
yaşanan dijitalleşme sürecinin geldiği aşamanın bir
tezahürü olarak elektronik ticaretin ülkemizde de oldukça hızlı bir
şekilde artış göstermesini görüyoruz. Geleneksel ticaret
kanallarının yanında yeni bir kanal olan elektronik ticaret de
gün geçtikçe piyasalarda artış göstermektedir. Ülkemizde elektronik
ticaret hacminin her geçen yıl ciddi bir biçimde büyüme kaydetmesi bir
yandan yeni fırsatlar ortaya çıkarırken diğer yandan
ticarette rekabet sorununu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunların
başında pazar yerlerinin, zayıf konumda bulunan
KOBİlerimizin ve esnaflarımızın aleyhine sömürücü
uygulamalarda bulunması ve ağ etkilerinden kaynaklı güç
sayesinde kendilerine bağımlı kılması sonucunu
dayatmasıyla karşı karşıya gelmesinin de
kaçınılmaz olmasıdır. Bu sorunların diğer dünya
ülkelerinde de görülmeye başlamasıyla hukuki düzenlemeler gündeme
gelmiştir. Bu çerçevede yasa ve tasarılar
hazırlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun 2015
yılında yürürlüğe girmiş fakat hızlı bir
değişim ve dönüşüm geçiren sektörün ihtiyaçları dikkate
alınarak yeni düzenlemelerin gerekliliği ortaya
çıkmıştır. Bu kanun teklifiyle piyasaların adil ve
etkin bir şekilde işleyebilmesinin yanında KOBİ ve
esnaflarımızın haklarının korunması da hedeflenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifiyle
pazar yerlerinin esnafımız ve tacirlerimizin ticari faaliyetlerini
önemli ölçüde bozan, makul karar verme yeteneğini azaltan veya belli bir
kararı almaya zorlayarak normal şartlarda taraf olmayacak bir ticari
ilişkinin tarafı olmasına sebep olan uygulamalarda
bulunmaması esas olacaktır. Pazar yerlerinin kendilerine ulaşan
satış bedelini satıcıya beş iş günü içinde
ödemesi de sağlanacaktır. Pazar yerince satıcıların
kampanyalı mal ve hizmet satışına zorlanmasının
da önüne geçilecektir. Pazar yerlerinin satıcıların
satış fiyatlarında tek taraflı bir değişiklik
yapmaları, haksız ticari koşul olarak kabul edilecektir. Pazar
yerleri ile satıcılar arasındaki ticari koşulların
sözleşmeye bağlı olması ve bu sözleşmeye
şeffaflık ekseninde satıcıların kolaylıkla
ulaşabilmesi de sağlanacaktır. Ayrıca, herhangi bir hizmet
verilmediği hâlde satıcılardan bedel alınması
engellenmiş olacaktır. Sözleşmede nesnel bir ölçüt
bulunmaksızın ve kamu kurumlarına ve adli mercilere
başvuruda bulunulduğu gerekçesiyle satıcılar sıralama
veya tavsiye sisteminde geriye düşürülmeyecek, satıcıya sunulan
hizmet kısıtlanamayacak, askıya alınamayacak veya
sonlandırılamayacaktır. Sözleşme hükümlerinde geçmişe
dönük satıcı aleyhine tek taraflı değişiklik
yapılamayacaktır. Pazar yerinin elde ettikleri verileri kullanarak
bünyesindeki satıcılarla haksız şekilde rekabet etmelerinin
de önüne geçilecektir. Satıcıların diledikleri zaman kendilerine
ait verileri diğer pazar yerlerine taşımalarının da önü
açılacaktır. Pazar yerinde satış yapan KOBİlerin izni
alınmadan markalarını kullanarak çevrim içi arama
motorlarında pazarlama ve tanıtım faaliyetleri
yapılamayacak, böylece satıcı, KOBİ ve esnafların
ayrıca pazar yerlerinde marka değeri korunmuş olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu düzenlemeyle
e-ticaretin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması,
sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesi, etkin
rekabetin sağlanması açısından önemli bir adım
olacağını ifade ediyorum.
Ayrıca, Komisyon görüşmelerimizde kanuna
destek veren, maddelere destek veren bütün Komisyon üyelerine, Bakanlık
yetkililerine ve kanun teklifini hazırlayan bütün milletvekillerimize
tekrar burada katıldıkları için ve desteklerinden dolayı
teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştır.
Birinci bölüm üzerinde şahsı adına
Ali Kenanoğlu konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, görüşülmekte olan kanun teklifinin
esasında rekabeti ortaya koyabilmesi açısından ve elektronik
ticarette
Özellikle pandemi sürecinde dünya genelinde -ciddi bir şekilde-
elektronik ticaret ağı oldukça genişledi ve dünyanın en
büyük şirketleri arasında artık elektronik ticaret yapan
şirketler sayılır hâle geldi yani bütün dünyada, bütün
ülkelerdeki elektronik ticaret şirketleri bu alanda sayılı
şirketler hâline dönüştü. Bu şirketler içerisinde
Tabii, bunun
getirdiği riskler var, bu risklerden bir tanesi de tekelleşme.
Küresel firmalar oluştu ve küresel firmalar yereldeki birtakım
firmaları da satın alarak kendi ağlarını
genişletir hâle geldiler. Örneğin Türkiyede iş yapan, bu alanda
çok bilinen firmalara baktığınız zaman, isimleri yerli olsa
da yani Türkçe isimlerle karşınıza çıksa da esasında
bunların büyük çoğunluğu dışarıdaki ülkeler
tarafından satın alınmış firmalar ve şu anda bu
firmalar yerli firmalar değil ama Türkiye pazarında ciddi bir tekel
oluşturuyorlar, sadece Türkiye pazarında değil dünya genelindeki
bütün pazarlarda da tekeller oluşturuyorlar ve bu tekellerin
oluşmasının getirdiği sıkıntılar var ve bu
büyük sıkıntılar da tabii ki esas olarak malı üreten ve malı
pazara süren firmalarla yaşanan sıkıntılar oluyor. Çünkü bu
işin maliyetinde yer alan ya da bu işin üretiminde yer alan firmalar
ciddi bir şekilde bu elektronik ticaret firmalarından kaynaklı
mağduriyet yaşıyorlar. Depo kiralama mevzusu yani ürettiği
ürünü depolamak, bunu bir yerde tutmak, bunu sevk etmek noktasındaki bütün
maliyet ve zahmetin tamamı bu satıcı firmalar veya tedarikçi
firmalar tarafından yapılıyor ve bu firmalardan bu
şirketler ürünlerini alırken, pazarlarken üç ay vadelerle
alıyorlar yani geri ödemelerini bu satıcı firmalara üç ay
vadelerle yaparken kendileri bir ay vade içerisinde tahsilatlarını
yapıyorlar ya da işte kredi kartları üzerinden ticaretlerini
yerine getiriyorlar.
Esasında tedarikçi firmaların yani yerli
firmaların, üretici firmaların, üretim yapan firmaların
malları ve hizmetleri üzerinden kâr elde ediyorlar ve bu anlamda da
korkunç yüksek rakamlara ulaşıyorlar ve diğer taraftan da
bunlar, reklam ağları üzerinden de büyük oranda elektronik ortamdaki,
internet ortamındaki reklamlar üzerinden de çok ciddi bir şekilde
kendilerini tanıtıp çeşitli manipülasyonları ve manipülatif
ortamları da yaratmış oluyorlar. Bu firmalara karşı
yerli firmaların, daha küçük çaptaki yerli firmaların mücadele etme
imkânı ortadan kalkıyor, hem rekabet açısından, reklam
piyasası açısından hem de sağladıkları geniş
ağlar üzerinden bu imkânlar neredeyse ortadan kalkar hâle geliyor. Tabii,
bütün bunların önünü almak gerekiyor. Önceki konuşmamda da
söylediğim gibi, esasında bizim açımızdan yani Türkiye'nin
yerli insanları açısından en büyük risk de bu firmalar yüzünden.
Neredeyse esnaf diyebileceğimiz mahalle esnafları ve yereldeki, il
ve ilçelerdeki satıcı firmalar artık iş yapamaz hâle
geliyor çünkü herkes şu an için elindeki telefonla çok rahatlıkla
istediği ürünü bulabiliyor ve bunların üzerinden de bu ürünleri satabiliyorlar.
Tabii, bir taraftan da cüzdan uygulaması var.
Cüzdan uygulamasıyla da sizin paranızı orada tutuyor, size
çeşitli imkânlar sağlıyor ve sizin sadece bunun üzerinden
alışveriş yapabilmenizi sağlayan ağ oluşturuyor.
Yani siz başka bir yerden alışveriş yapma ihtiyacı
duymuyorsunuz, Nasıl olsa benim burada indirimim var. Nasıl olsa
benim burada cüzdanım var. Birikmiş kredim var. üzerinden
bakıyorsunuz. Aslında, tümüyle yerli firmaları ve yerli sistemin
içerisindeki oyuncuları ortadan kaldıran bir tekelleşmeye yol
açıyor. Bütün bunların önlenebilmesi açısından, bu konuda
Rekabet Kurumunun öncelikli aktif olarak görev alması gerekiyor. Bu kanun
teklifinin bunun önüne geçeceği muhakkaktır ama bununla birlikte
Rekabet Kurumunun da üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
345 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 1 Temmuz 2022 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.51