TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü
Birleşim
2
Kasım 2021 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya Milletvekili
Ahmet Tanın, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya ve
değerlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ordu
Milletvekili Seyit Torunun, Ordunun sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin, Şırnakın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, halka ve bilim insanlarına kulak
verilip Çeşme Turizm Projesinin iptal edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, yağmur gibi
yağan zamlara karşı kara kış fonunun kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Karabük
Milletvekili Hüseyin Avni Aksoyun, antiemperyalist bir parti olan Memleket
Partisinin memlekete sahip çıkıp tezkereye evet dediğine
ilişkin açıklaması
4.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, çiftçilerin
borçlarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Osmaniye
Milletvekili İsmail Kayanın, Türk Kızılayının
dünyanın önde gelen kuruluşları arasında yer
aldığına ilişkin açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa halkının Yunuseli
Havaalanı arazisinin imara açılıp
açılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
7.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, sağlık emekçilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Meclisimizin 26 Ekim günü onay
verdiği Suriye-Irak tezkeresinin önemine ilişkin açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, ihracatta kırılan
rekorlardan ötürü tüm ihracatçılarımızı tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
10.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, bir an önce kara kış fonunun
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın, asgari ücretlilerin maaşından
alınan gelir vergisinin kaldırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
12.- Aksaray
Milletvekili Ayhan Erelin, asgari ücret, EYT ve 3600 ek gösterge
konularında iktidar vatandaşa umut vermeye çalışsa da
zamların üst üste geldiğine ilişkin açıklaması
13.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Kâhta-Sincik,
Adıyaman-Çelikhan bağlantı yollarının söz verilmesine
rağmen yapılmadığına ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, ülkedeki derin
yoksulluğa karşı kara kış fonunun kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Amasya
Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasyadaki soğan üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
16.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, gübre fiyatlarındaki
artışa ilişkin açıklaması
17.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, Rizenin sorunlarına
ilişkin açıklaması
18.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, 2017de Ayvacıkta meydana
gelen deprem sonrasında köylülerin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
19.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, yaz saati uygulaması
kararından dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- Van Milletvekili
Muazzez Orhan Işıkın, Sincan Kadın Kapalı
Cezaevindeki hak ihlallerine ilişkin açıklaması
21.- Tokat
Milletvekili Yücel Bulutun, gübre fiyatlarındaki artışa ve
yerli ve millî gübre üretiminin desteklenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, Adnan Özcan ve Erol Doku rahmet ve
minnetle toprağa verdiklerine ve Adım Adım 2023: İl
İl Anadolu temasıyla Bingöl ve Tunceliye gerçekleştirdikleri
ziyaretlere ilişkin açıklaması
23.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, evim firmaları denilen
şirketlere paralarını yatıran vatandaşların
mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.-
Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantep
Şehitkâmil Belediyesinin ilçe sınırları içerisinde bulunan
37 mahallenin birleştirilmesi kararından bir an önce dönmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun, ayçiçeği
yağı ithalatında uygulanan gümrük vergisi oranlarının
yıl sonuna kadar sıfırlanmasının şüpheli bir
durum yarattığına ilişkin açıklaması
26.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Adnan Özcan ve
Erol Doka Allahtan rahmet dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasına, sağlık çalışanlarının maaş
ve özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ve 2022
Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık
Programına göre liman ve santrallerin özelleştirilmesinin devam
edeceğinin göründüğüne ilişkin açıklaması
27.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Irakın Hakurk bölgesinde
şehit olan Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçiye Allahtan rahmet
dilediğine, terör örgütlerine karşı yaptıkları etkin
ve kararlı mücadele nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet
teşkilatına ve tüm güvenlik birimlerimize Yüce Allahtan muzafferiyet
dilediğine, 29 Ekim 2021de yeniden açılan Atatürk Kültür Merkezinin
metruk bir hâlden çağdaş ve modern bir hâle kavuşmasında
emeği geçenleri kutladığına, Ticaret Bakanı Mehmet
Muş tarafından açıklanan ihracat rakamlarının
kendilerini memnun ettiğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftasına ilişkin açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, sulh ceza
hâkimliklerince keyfî şekilde verilen haber sitelerine ya da sosyal medya
platformlarına erişim engeli kararına Anayasa Mahkemesinin
Dur! dediğine ve bir an evvel buna ilişkin yasal düzenlemenin
yapılması gerektiğine, Şanlıurfa Siverekte
yaşayan 96 yaşındaki Aliye Yabansuya Cezai ehliyeti yoktur.
raporu olmasına rağmen Cumhurbaşkanına hakaretten
Kayseride dava açılmasının zulüm olduğuna, OHAL
Komisyonunun Anayasa Mahkemesinin kararlarını dinlemeyerek 5
barış akademisyeninin görevlerine iade edilmesi talebini gerekçesiz
reddettiğine, SADAT isimli şirketin yaptığı
hukuksuzlukların araştırılması gerektiğine ve bu
konuyu gündeme getirmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
29.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası
vesilesiyle tüm lösemili çocuklara acil şifalar dilediğine, Genel
Kurulda görüşülecek olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifinin
sanayicilerin ve ihracatçıların finansman sorununa yapısal bir
çözüm getirmediğine ilişkin açıklaması
30.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, şehit olan Piyade
Sözleşmeli Er Ebubekir Sele, Piyade Uzman Çavuş Harun
Çalışkana ve Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçiye
Allahtan rahmet dilediğine, 30 Ekim 2020de gerçekleşen İzmir
depreminde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ve 29 Ekimde yeniden inşa
edilerek açılan Atatürk Kültür Merkezinin önemine ilişkin
açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun, Elâzığ
Milletvekili Gürsel Erolun 284 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Adanalı narenciye üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
33.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, engelli istihdamına
ilişkin açıklaması
34.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, çiftçilerin
sorunlarına ve tarımsal desteklerin artırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
35.- Amasya
Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, AK PARTİnin iktidara
gelişinin 19uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
36.- Hatay
Milletvekili İsmet Tokdemirin, Suriyeli
sığınmacıların geri dönüşünün
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
37.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, kendisine mail atan bir vatandaşın
yardım çağrısına ilişkin açıklaması
38.- Kayseri
Milletvekili Dursun Ataşın, çiftçilere verilen gübre desteğinin
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
39.-
İstanbul Milletvekili Emine Sare Aydının, Atatürk Kültür
Merkezinin açılışına ilişkin açıklaması
40.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın,
Şanlıurfanın Birecik ve Halfeti ilçeleri arasındaki yolda
meydana gelen heyelan ve kazalara ilişkin açıklaması
41.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, açıktan atamayla devlette görev
yapmak isteyen birçok hekimin arşiv araştırması adı
altında yeni bir güvenlik soruşturması işkencesiyle
karşı karşıya kaldığına ilişkin
açıklaması
42.-
Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, OHAL İnceleme Komisyonunun
oyalama komisyonuna dönüştüğüne ilişkin açıklaması
43.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinli vatandaşların
yangın sebebiyle oluşan zararlarının tümünün
karşılanmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
44.- Hatay
Milletvekili Suzan Şahinin, Paris Anlaşmasını imzalayan
AKPnin Hatayın doğasını koruyup
korumayacağını merak ettiklerine ilişkin
açıklaması
V.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, yanlış
tarım politikalarının getirdiği mağduriyetin
araştırılması, buğdayın gümrük vergisinin
sıfıra indirilmesine rağmen çiftçimizden alınandan çok daha
pahalıya mal olan buğday ithalatlarına son verilmesi ve
yapılan buğday ithalatlarından kimlerin haksız kazanç
sağladığının araştırılması ve bu
hususta gerekli önlemlerin alınması için gerekli
çalışmaların yapılması amacıyla 16/6/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları
tarafından, resmî merciler tarafından kadınlara uygulanan
şiddet politikasının araştırılması
amacıyla 2/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları
tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri başta olmak üzere, yüz
kırk üç yıldır bu topraklarda yaşayan köylülerin devletin
uyguladığı iskân politikası sonucu
yaşadığı sorunların araştırılması
amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 284 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Antalya
Milletvekili Kemal Çelikin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, (2/1049) esas
numaralı, 31/12/1960 Tarihli ve 193 Sayılı Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/145)
VIII.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Denizli
Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50
Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284)
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlık ve
bağlı kuruluşlar bünyesinde bulunan kiralık araçlara dair
bazı verilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/52425)
2.- Batman
Milletvekili Necdet İpekyüz'ün, İstanbul Havalimanı'nın
işleticisi olan firma ile ilgili 2020 yılı Sayıştay
Raporunda yer alan bazı bulgulara ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/52499)
3.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar bünyesinde bulunan kiralık araçlara dair bazı
verilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı
Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/52500)
4.- Adana
Milletvekili Orhan Sümer'in, Karayolları Genel Müdürlüğü ve
bağlı kuruluşlarındaki kiralık araç
sayılarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/52502)
5.-
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü'nün, geri dönüşüm
işçilerine yönelik gerçekleştirilen operasyona ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/52507)
6.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, İstatistik Konseyi
Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu
ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/52599)
7.- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, Bakanlığın
görev alanında bulunan kurum ve kuruluşlarda toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçelemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun
cevabı (7/52670)
8.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer'in, Erasmus programından yararlanan
öğrencilere sağlanan hibe miktarının düşürülmesine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/52672)
9.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'in Murgul ilçesine
bağlı Damar köyünün tüzel kişiliğine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/52673)
10.-
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, bir madencilik
firmasının Türkiye Taşkömürü Kurumu ile
imzaladığı anlaşmanın koşullarını
yerine getirmemesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52674)
11.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'in Kemalpaşa ilçesine
adliye sarayı açılması talebine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/52675)
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık
tarafından düzenli olarak sosyal yardım yapılan hane
sayısına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanık'ın cevabı (7/52687)
13.-
İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, yoksulluk ve
açlık sınırının altında gelire sahip olan
kişilere ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanık'ın cevabı (7/52688)
14.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, 2015-2021 yılları arasında Erasmus
programı ile yurtdışına giden öğrencilere verilen hibe
desteklerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu'nun cevabı (7/52721)
15.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, muhtarların özlük ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi ve çeşitli taleplerine
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/52937)
16.-
İzmir Milletvekili Özcan Purçu'nun, bir sanatçının orkestra
ekibinin KKTC'ye sahte PCR testleri ile giriş yapmasına ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun
cevabı (7/52964)
17.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Yalova ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Hakkâri
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Van ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Rize ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
İstanbul
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Muş
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Şırnak
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Kars ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Siirt ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Karabük
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/53030), (7/53031), (7/53032), (7/53033),
(7/53034), (7/53035), (7/53036), (7/53037), (7/53038), (7/53039)
18.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Isparta ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Mardin
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Batman
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Gümüşhane
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Şanlıurfa
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Erzurum
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Diyarbakır
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Erzincan
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Düzce ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Çankırı
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/53040), (7/53041), (7/53042), (7/53043),
(7/53044), (7/53045), (7/53046), (7/53047), (7/53048), (7/53049)
19.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bitlis ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Bingöl
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Bayburt
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Ardahan
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Aksaray
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Ağrı
ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
Kilis ilinde
2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle
elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,
İlişkin
soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktayın cevabı (7/53050), (7/53051), (7/53052), (7/53053),
(7/53054), (7/53055), (7/53056)
20.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlığa
yöneltilen yazılı soru önergelerinin cevaplanma durumuna ilişkin
sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın
cevabı (7/53068)
21.-
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü'nün, ülkemizin
yararlandığı iklim finansmanı türlerine ve Paris
Anlaşması'na ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/53093)
22.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlığa
yöneltilen yazılı soru önergelerinin cevaplanma durumuna ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun
cevabı (7/53094)
23.-
İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in, Bakanlığın
yaptığı ihalelere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/53223)
24.-
İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, Bakanlığın
İzmir'de 2021 yılında yapımı ve uygulanması devam
eden yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve
Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/53224)
25.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlığa
yöneltilen yazılı soru önergelerinin cevaplanma durumuna ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/53226)
26.-
İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz'ın, Yunanistan
vatandaşlığından çıkarılan Batı Trakya
Türklerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu'nun cevabı (7/53593)
2 Kasım 2021 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
13üncü Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, kuruluşun
ve kurtuluşun şehri Kütahya ve değerleriyle ilgili söz isteyen
Kütahya Milletvekili Ahmet Tana aittir.
Buyurun Sayın Tan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tanın, kuruluşun ve
kurtuluşun şehri Kütahya ve değerlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET TAN (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kuruluşun ve kurtuluşun şehri,
sanatçı ve çelebi ruhlu insanların, vatanını ve milletini
seven insanların yaşadığı huzurlu bir şehir olan
Kütahyamıza ilişkin gündem dışı konuşma yapmak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Beş dakikalık bir sürede Kütahyanın
kazanımlarını ve değerlerini anlatmam mümkün değil ama
birkaç ana başlık hâlinde, özet olarak tanıtmaya
çalışacağım. Termal kaplıcanın ülkemizdeki en
önemli merkezlerinden biri olan Kütahya, merkez Yoncalı,
Tavşanlı Göbel, Emet merkez, Hisarcık Esire, Simav Eynal, Gediz
Murat Dağı ve Ilıcada bulunan otel ve bungalovlarla turizm
sektörüne hizmet vermektedir. Kış turizminde Türkiye'nin ilk ve tek
termal kayak merkezi olan,
Değerli milletvekilleri, Romanın 400 bin
nüfuslu bir şehir olduğu dönemde 100 bin insanın
yaşadığı Aizanoi Antik Kenti, içerisinde hummalı bir
şekilde kazı çalışmalarının
yapıldığı Anadoludaki en iyi korunmuş Zeus
Tapınağını, dünyanın ilk ticaret borsasını,
tiyatro, hamam, agora ve arena gibi yaşam alanlarını
barındırmaktadır.
Topuk Yaylası Tabiat Parkı, her bahar
ayrı bir renge bürünen ormanlara sahip kuruluşun başkenti
Domaniçte türbesi bulunan Osman Gazinin ninesi, Ertuğrul Gazinin annesi
olan Hayme Ana Türbesi, kurtuluş destanımızın
yazıldığı Dumlupınarda bulunan şehitliğimiz
ve karşılama merkezi çalışmalarını
sürdürdüğümüz, içerisinde tapınaklar, sunaklar barındıran
Frig Vadisi Kütahyamızın köklü tarihinin günümüze olan nadide
yansımalarıdır.
Simav, Gediz, Hisarcık ilçelerimizde faaliyet
gösteren seracılığın yanında vişne ve
kirazın başkenti olan Şaphane ve Pazarlar ilçelerimizde
yaşayan hemşehrilerimiz ilimiz ve ülkemiz ekonomisine ciddi
katkılar sağlamaktadır.
Aslanapa, Altıntaş, Dumlupınar
ilçelerimiz ise tarım ve hayvancılık alanında önemli
merkezlerimizdendir.
Kıymetli milletvekilleri, bir şehir
tarım, hayvancılık, turizm ve sanayiyle gelişir. Yüzde
56sı orman, arazileri parçalı ve küçük olan Kütahyada tarım ve
hayvancılık ile turizme destek vermekle birlikte, kalkınma ve
gelişmenin ilk etapta sanayinin gelişmesiyle olacağını
tespit ederek yaklaşık yirmi yıldır çok ciddi
çalışmalarda bulunduk ve Kütahyamızın OSB
sayısını 2000li yılların başında 3-4
firmanın faaliyet gösterdiği tek bir OSBden 7ye
çıkarmış olduk. Dönemimizde 1inci Organize Sanayi Bölgesinin
dolmasıyla 2nci Organize Sanayi Bölgesi kurulmuş, buranın da
kapasitesinin dolması sebebiyle yürütülen genişleme alanı
çalışmaları devam etmektedir. Altıntaş ilçemizde
bulunan Zafer Organize Sanayi Bölgesi ise 2017 yılında 6 milyon
metrekare alana kurulmuş, bu alanın hızlıca gelen
taleplerle dolması sonucu yaklaşık 10 milyon metrekare ilave
genişleme alanı çalışmalarımız devam etmektedir.
Yine dönemimizde, Gediz ilçemizde ve leblebisiyle
meşhur Tavşanlı ilçemizde kurulan OSBlerde ise 1inci
etabın dolmasıyla 2nci etap genişleme
çalışmaları tamamlanmış, yer tahsisleri
yapılmış, akabinde ilave 3üncü etap genişleme alanı
çalışmaları tamamlanma aşamasındadır.
Kıymetli hemşehrilerim, tekraren ifade
ediyorum ki 2nci Organize Sanayi Bölgesi, Zafer, Tavşanlı ve Gediz
Organize Sanayi Bölgelerinde bugün tahsisi yapılmış ve temeli
atılmış fabrikalar inşallah 2023 yılında mantar
gibi çoğalacaktır. Kuruluşunu büyük ölçüde tamamladığımız
Simav Organize Jeotermal Sera Bölgesini 2023 yılında faaliyete
geçirmeyi planlamaktayız. Çini ve seramiğin başkenti olma
niteliği taşıyan Kütahyamızda 2020 yılı
itibarıyla Kütahya Seramik Islah OSB kurulmuştur. Ülkemizdeki
rezervlerin yüzde 70ine sahip olan Emet ve Hisarcık ilçelerimizde
çıkartılan borla ilgili, dönemimizde 2 adet borik asit
fabrikası, 1 adet zenginleştirme tesisi yapılmış olup
yüzde 60 mertebesine gelen sülfürik asit fabrikasının
yapımına devam edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Karbür
fabrikası yok, karbür.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
AHMET TAN (Devamla) Sağ olun.
Borun uç türevlerinin ham maddesi olan bor karbür
fabrikasının da sülfürik asit fabrikasının bitimini
müteakip ilimizde yapılması planlanmaktadır.
Merkez dâhil 11 ilçemizde hastanelerimiz
yenilenmiş olsa da Kütahyamızda yap-işlet modeliyle
yapımı devam eden şehir hastanemizin inşaat
çalışmalarında bir sıkıntının olduğunu
biliyor ve bu süreci milletvekili arkadaşlarımız ve il
başkanımızla birlikte yakından takip ediyoruz. Yüklenici
firma hiçbir bahaneye sığınmadan ve daha fazla gecikmeden
insanımızın kaliteli sağlık hizmetinden bir an önce
yararlanmasını sağlamalıdır.
Değerli arkadaşlar, ülkeler de
şehirler de insanlar gibi moralle yaşar, moralle üretir, moralle
kazanır. Son yıllarda hem ülkemizin hem de Kütahyamızın
moralini bozmaya çalışanlara, huzursuzluktan medet umanlara inat hem
ülkemiz hem Kütahyamız gelişmesine, kalkınmasına süratle
devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
Ordu ilinin sorunları hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Seyit
Toruna aittir.
Buyurun Sayın Torun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun, Ordunun sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
SEYİT TORUN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, sizleri saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Bu kürsüden belki -defalarca- altı
yıldır fındıkla ilgili konuşuyoruz, birçok platformda
dile getiriyoruz ama maalesef her yıl yaptığınız
şey aynı: Doğrudan gelir desteği, TMOya fındık
aldırmak. Ama görüyorsunuz ki bu bir çözüm değil, üretici her
yıl hayal kırıklığıyla karşı
karşıya. Bu yıl da gene aynısını
yaşadı, şu anda 26,5 lira olarak
açıkladığınız fındık maalesef 23,5
liranın üzerinde satış görmedi. Diyeceksiniz ki: TMO
aldı. E, TMO alıyor ama işte, ezerek alıyor ve maalesef
aldığı fındık da yeterli olmuyor, piyasadan yeterli
fındığı almıyor. Şimdi, bakın, dolar
arttı ama fındık fiyatları gene artmadı. Yani madem
bu, ihraç ürünü, dolara bağlı, o zaman niye fındık
fiyatı artmıyor, bunu anlamış değiliz. Üretici sezon
başında bir hesap yaptı ama şu anda bütçesi açık verdi
ve kara kara düşünüyor Bu kara kışı nasıl
geçireceğim? onun derdinde ve biz diyoruz ki hiç değilse bu süreçte
bir destek paketi açıklayın da üreticimiz bu kara kışta
mağdur olmasın, hiç değilse mağduriyeti giderilsin.
Bakın, değerli arkadaşlar, iktidar
2020 yılında sadece bir uluslararası fındık
şirketine 667 milyon lira teşvik verdi. Ya, bunu bir
uluslararası firmaya verebiliyorsan, yabancı firmaya verebiliyorsan
benim üreticimin suçu ne? Üreticimi niye bu anlamda desteklemiyorsun? (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar) Hani yerliydin,
millîydin; nerede kaldı sizin yerliliğiniz, millîliğiniz? Tekrar
söylüyoruz: Mutlaka üreticimize bir destek paketini açıklamak
durumundasınız yoksa bu kara kışı üreticimiz zor
geçirecek.
Ordu turizm bölgesi dedik, birçok tanıtım
yapıldı edildi ama Orduya kazandırdığımız
teleferik dört aydır kapalı. Yıllık geliri 20 milyon lira
olan ve Ordu turizmine çok önemli katkısı olan bu teleferiğin
bakımını, onarımını niye
yaptırmıyorsunuz ve bir dört ay daha yapılmayacağı
söyleniliyor. Bir yandan diyorsunuz ki: Ordu turizmde gelişecek,
büyüyecek. Ama turizmde lokomotif olan bu teleferiğin
bakımını dahi yaptıramıyorsunuz. Yani siz Orduyu
geriye götürüyorsunuz, Ordunun turizmini de bitirmeye yeminlisiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir de imar planı yapıyorsunuz şu
anda. Hani, parsel parsel satmaya alıştınız ya, Orduyu da
artık parsel parsel satmaya karar verdiniz. 10 Eylül 2021 tarihinde Meclis
toplantısında Durugöldeki Belediye ek hizmet binaları ve
arazilerini satışa çıkardınız. Ardından, ekim
Meclisinde, Ordu merkezde en güzel yerde otopark olup durak olacak yeri,
planlanmış yeri ticaret alanına çevirdiniz ve satmaya karar
verdiniz. Ardından, 15 milyon lira harcayarak, bu milletin
parasını, alın terini, vergisiyle ödenmiş parayı
harcayarak botanik park yaptınız Hastane yapacağız."
diye söktünüz, şimdi orayı da plan tadilatıyla satmaya
çalışıyorsunuz, sosyal tesise çevirmeye
çalışıyorsunuz. Yine Durugöl bölgesinde 110 bin
vatandaşımızın imza toplayarak yapılaşmayı
durdurduğu araziyi tüm itirazlara rağmen imara açıyorsunuz.
Rantçısınız ve ülkeyi de, Türkiyeyi de, Orduyu da parsel
parsel satıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir diğer sorunumuz altın madenleri. Paris
İklim Anlaşmasını geç de olsa bu yüce Mecliste hep beraber
onayladık. Ama şimdi görüyoruz ki Ordunun yüzde 65i maden arama
sahası olarak ruhsatlandırıldı, yetmedi, şimdi,
İkizce ilçemizde yeni bir maden sahası için ihaleye
çıkılıyor. Bu iktidar önce, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına iklim değişikliği ifadesini
ekleyerek çevreci olamayacağını bilmelidir. Bu, sözde değil
özde olmalı ve özellikle altın madenleriyle ilgili ruhsatları
tekrar gözden geçirmeli.
Değerli arkadaşlar, tabii, Karadeniz sarp,
Ordunun da oldukça dağınık bir yerleşimi var.
Yıllardır yol yapmakla övünen bu iktidar, Orduya üvey evlat
muamelesi yapıyor. Bakın, Fatsa Çevre Yolu, Ünye-Akkuş-Niksar
yolu, Aybastı-Reşadiye yolu, Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolu,
Ordu-Topçam-Mesudiye yolu, Kumru-Korgan yolu yıllardır yılan
hikâyesine döndü. Proje yapıldı, planlamaya alındı, ihale
yapıldı ama maalesef şu ana kadar hiçbir gelişme yok. Yani
yol yaptık diye övünüyorsunuz ama maalesef Orduda bu konuda
sınıfta kaldınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SEYİT TORUN (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Ordulu yıllardır bu beklenti içerisinde.
Artık Orduluyu, hemşehrilerimizi kandırmaktan vazgeçin. Bu
iktidar Orduyu unutmuş, var olan sorunlara da sürekli yenilerini
eklemiş. Ancak biliniz ki Ordu sahipsiz değildir ve bu yönetime de
mahkûm değildir. Biz, Ordunun tüm ilçeleri, tüm mahalleleri olarak
sorunlarını biliyoruz ve çözüm önerilerimiz de hazır.
İnşallah halkımızla birlikte Ordumuzu bu
karanlığa teslim etmeyeceğiz ve hep birlikte aydınlık
günlerde buluşacağız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Şırnak ilinin sorunları hakkında söz isteyen
Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşe aittir.
Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP
sıralarından alkışlar)
3.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneşin,
Şırnakın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada,
Şırnak Cezaevinde yaşanan olayların raporu elimde. Bu
raporu kimler hazırladı? Şırnak Barosu İnsan
Hakları İnceleme Komisyonu, Özgürlük İçin Hukukçular
Derneği Şırnak Temsilciliği, İnsan Hakları
Derneği Şırnak Temsilciliği. Değerli arkadaşlar,
23-24-25 Ekim 2021de Şırnak Cezaevinde korkunç işkenceler
yaşandı. Orada sadece 32 siyasi mahkûm yaşıyordu,
diğerlerinin hepsi sürgün edilmişti. En son bu 32 kişiyi de
sürgün etmek için bahaneler üretildi, işkence yapıldı. Birinci
gün içeri girmiş gardiyanlar, namaz kılınan ve mahpuslar
tarafından özel olarak halıyla döşenmiş alana girmek
istemişler bunlar da demişler ki: Burada namaz kılıyoruz,
buraya lütfen ayakkabıyla girmeyin. Vay, siz böyle bir söz mü
söylersiniz. diye başlamışlar dövmeye. Yine, ikinci gün, her
kişiye üçer, beşer düşecek şekilde gitmişler Ayakta
sayım istiyoruz. diye dayatmada bulunmuşlar ve kendilerine
işkence edilmiş. Üçüncü gün de aynı şey
yapılmış. Başmemur Ahmetin gözetiminde ve ikinci müdür
gözetiminde kendilerine şu söylenmiş: Bize yetki verilmiş, ya
itaat edeceksiniz ya da hepinizi hastanelik ederiz. Tutukluların
vücutlarında kırılmalar, şişkinlikler had safhada.
Revire götürülmemişler, rapor almaları engellenmiş ve
kendilerine şu söylenmiş: Devletin gücü geliyor. Bunları
nereden çıkarıyoruz? Bu Komisyon 10 tutukluyla yüz yüze
görüşmüş; önce müdürden izin istemişler, müdür
görüşmemiş, sonra tutuklularla görüşmüş. Devlet gücü
geliyor; dışarıda size bir şey yapamadık, burada sizi
kıstırıp öldüreceğiz. demişler. H.S. adlı
mahpus, fenalaşması sonucunda revire götürülmüş. Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, bir mahpusun burnu kırılmış,
birinin kolu yerinden çıkmış, diğerlerinin kafasında
şişkinlikler gerçekleşmiş. En kötüsü, en acısı da
şu: Devlet geliyor. Biz size Esat Oktayın selamını
getirdik. diyorlar, AKPli arkadaşlar, iyi dinleyin: Esat Oktay, Kenan
Evrenin yavrusuydu; Kenan Evren öldüğünde biriniz sahip
çıkamadınız. Esat Oktay işkencesiyle tarihin
karanlığına not düştü ve yaşamını yitirdi.
Sahip çıkan var mı acaba? Ama Esat Oktay yalnız değildi,
karşısında insanlık onurunu savunan Kemal Pir ve
arkadaşları vardı; onlar da tarihe not düştüler. Eğer
siz bugünkü hapishanelerde Esat Oktay olursanız karşınıza
Spartaküsler gibi, Prometheusler gibi, Kawalar gibi insanlık onurunu
savunacak binlerce insan çıkacaktır; ayağınızı
denk alın, bu işkencelerden vazgeçin.
Siz Türkiyeyi cehenneme çevirdiniz. Nedir bu her
gün cezaevlerinden gelen işkenceler, nedir bu açlık ve sefalet? Siz
niye böyle yapıyorsunuz? Siz gerçekten aklınızı mı
yitirdiniz? Milyonda bir bile vicdanınız yok mu sizin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın lütfen.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) Evet, şunu
açık ve net söylüyoruz: Türkiyenin bu cendereden çıkması
lazım. Eğer gerçekten on milyonda bir sizde bir vicdan varsa, sizde o
savunduğunuz dinin kutsal ahlakı varsa bu tür şeyleri
duyacaksınız ve üzerine gideceksiniz. Cezaevlerini siz cehenneme
çevirdiniz, âdeta zebanilerin eline vermişsiniz; bu, kabul edilir bir
durum değildir. İşkenceyi yapan, insanlık onurunu ayaklar
altına alan nice diktatörleri biz biliriz, nice faşistleri biliriz ama
tarihte devrimcilerin, demokratların; faşistlere, gericilere boyun
eğdiği görülmemiştir, bundan sonra da göremeyeceksiniz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
İç Tüzük 60a göre, yerinden birer dakika olmak üzere, 20 milletvekiline
söz vereceğim.
Sayın Çepni, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, halka ve bilim
insanlarına kulak verilip Çeşme Turizm Projesinin iptal edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir) Yeni bir rant
kapısı, Çeşme Turizm Projesi, İzmir'in Kanal
İstanbuludur. Söz konusu alan, yarımadanın yüzde 55ini
kapsamaktadır. Ekolojik ve doğal yapısı nedeniyle de korunması
gereken özel bir alan statüsündedir. Proje alanı, İzmir'in ekolojik
yutak alanıdır. İklim krizi açısından da İzmir
için bir şans niteliğindedir. Proje, bilimsel dayanaktan yoksundur.
Bilirkişi incelemesi 27 Ekimde yapıldı ve aynı gün
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, adliye önünde açıklama
yaptılar. Henüz sonuç ortada yokken Bakan Nuri Ersoy, planın yıl
sonunda askıya çıkartılacağını açıkladı
yani İnadına yapacağız. demek istiyor.
Çağrımız, bir kez daha halka ve bilim insanlarına kulak
verilip projenin iptal edilmesidir.
BAŞKAN Sayın Kayışoğlu
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, yağmur gibi yağan zamlara
karşı kara kış fonunun kurulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Zamlar yağmur gibi yağıyor.
Gıdada resmî rakamlara göre artış yüzde 40, mutfak tüpüne zam
yüzde 42, elektriğe 3 kez, doğal gaza 9 kez zam yapıldı.
Eski Türkiye'de 5-10 lira olan bir plastik kova bile 80-90 lira olmuş;
buna karşın asgari ücret hâlâ 2.825 lira, açlık
sınırı 3.093 lira. Emeklilerin çoğu asgari ücretin
altında maaş alıyor. Bu millet nasıl geçinecek?
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun çağrısına kulak verin diye
sesleniyorum iktidara. Bir an önce kara kış fonunu kurun ve asgari ücreti
açlık sınırının üzerine çıkarın, en
düşük emekli maaşını da asgari ücretin altına
düşürmeyin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aksoy
3.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoyun,
antiemperyalist bir parti olan Memleket Partisinin memlekete sahip
çıkıp tezkereye evet dediğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin kurucusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 1inci Başkanı Ulu Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
demiştir. İlk Büyük Millet Meclisimiz, Misakımillî
sınırlarını emperyalistlere ve tetikçilerine kabul
ettirmiştir. Bugün yine ülkemiz ve sınırlarımız
aynı güçler ve uzantılarınca tehdit altındadır. Konu
ulusal güvenlik meselesidir. Tam da bu noktada armudun sapı, üzümün çöpü
demeden memlekete sahip çıkmak gerekmektedir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk emperyalizme
karşı savaştı, antiemperyalistti. Bugün de emperyalistlerin
Türkiye üzerindeki hayalleri vardır. Tezkereye hayır demek
emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmektir. Biz memlekete sahip
çıkıp tezkereye evet dedik. Memleket Partisi, Atatürkün yolunda,
antiemperyalist bir partidir. Tünelden çıkarken gördüğünüz
aydınlık Memleket Partisinin ışığıdır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
4.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
çiftçilerin borçlarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkür ederim Başkanım.
Ekonomide kendimize özgü, orta ve dar gelirli
vatandaşlarımızın alım gücünü düşürme üzerine
kurulu, kâğıt üzerinde büyüme ve harcamaların azalmasıyla
enflasyonu düşürme hedefi başarısız olmuştur.
Bakınız, mevcut kanundan kaynaklı
birikmiş desteklerini alamamış çiftçimiz borç
batağındadır. Takibe düşen borçlu çiftçi sayısı
günden güne artmakta, malları ve hatta traktörleri bile haczedilen
çiftçilerimiz bulunmaktadır. Tarım girdilerindeki rekor
artışla gübresiz ekim yapmak zorunda kalan ve elindekini avucundakini
satıp tarlasını ekmeye çalışan çiftçimizi görmemek inanın
büyük bir meziyet ister. Önümüzdeki yıl rekoltenin de
düşebileceği hesaba katılmalı ve çok acil bir şekilde
çiftçimizin Tarım Kredi ve bankalara olan borçları faizsiz ve uzun
vadeli bir şekilde ertelenmelidir. Zira bu konu ülkemiz için hayati
derecede büyük önem arz etmektedir.
Buradan tüm milletvekillerine seslenmek istiyorum:
Bari bu konuda Meclis olarak sorumluluk alalım ve hiç beklemeden şu
sorunu Meclisin iradesiyle çözelim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
5.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kayanın, Türk
Kızılayının dünyanın önde gelen kuruluşları
arasında yer aldığına ilişkin açıklaması
İSMAİL KAYA (Osmaniye) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Türk Kızılayı Osmanlı
Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti adıyla 1868
yılında kurulmuştur. Hiçbir ayrım gözetmeksizin
geçmişten günümüze tüm mağdurların, mazlumların umudu,
dayanışmanın ve yardımlaşmanın timsali durumuna
gelmiştir. İnsan hayatını ve sağlığını
korumak, insanlar arasındaki karşılıklı
anlayışı, dostluğu, sevgi ve saygıyı, iş
birliğini geliştirmek amacıyla hizmetlerini sürdüren Türk
Kızılayımız dünyanın önde gelen kuruluşları
arasında yer almaktadır. Yüz elli yıllık bilgi birikimi ve
tecrübesiyle aziz milletimizin yardımlaşma ve dayanışma
kültürünü tüm dünyaya yansıtmaktadır.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğine inandığım
güven kapımız Türk Kızılayımızın
kuruluş yıl dönümünü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
6.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkanın, Bursa halkının
Yunuseli Havaalanı arazisinin imara açılıp
açılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yıl Millî Savunma
Bakanlığına Bursa Yunuseli Havaalanının askerî
havaalanı statüsünden çıkarılarak başka bir
bakanlığa devri söz konusu mudur? diye sormuştuk ancak bugüne
kadar yanıt alamadık.
Yine, aynı tarihlerde, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına, havaalanı arazisinin imara açılıp
açılamayacağını sorduk; Bakanlık, cevabında,
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan kentsel
strateji belgesi projesiyle rezerv yapı alanı olarak
değerlendirebileceğini belirtmişti. Toplu konut alanına
dönüştürmek için şimdi de Bursa Yunuseli Havaalanı arazisine mi
göz diktiniz? Bursa halkı adına tekrar soruyorum: Bursa Yunuseli
Havaalanı arazisi imara açılacak mıdır?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Barut
7.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, sağlık
emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
neredeyse iki yıldır süren pandeminin, salgınla mücadelenin
yükünü omuzlayan kahraman sağlık emekçilerinin sesi duyulmuyor,
yaşadıkları sorunlara çözüm üretilmiyor, özlük hakları ve
çalışma koşulları bir türlü iyileştirilmiyor.
Doktorundan hemşiresine, hasta bakıcısından
sağlık memuruna tüm sağlık emekçilerimizin
feryadını duyun. Bakın, gencecik doktorlarımızı
ağır çalışma ve nöbet koşulları nedeniyle maalesef
kaybediyoruz. Asistan hekimlerimiz köle gibi otuz altı saat
çalıştırılıyor. Sağlık Bakanı inkâr
etse de yaşananlar apaçık ortada. Bazen uzman hekim gibi her alanda
görevlendirilen, bazen de hasta bakıcı gibi
çalıştırılan asistan hekimlerimize artık çare bulun.
Bu haksızlık, hasta ve hekim sağlığını riske
attığı gibi, ayrıca yasal da değildir. Halka nitelikli
sağlık hizmeti verilmesi için acilen yeterli sayıda atama
yapılsın, asistan hekimlerin çalışma süresi sekiz saati
geçmesin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin,
Meclisimizin 26 Ekim günü onay verdiği Suriye-Irak tezkeresinin önemine
ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, jeopolitik olarak
hareketli bir bölgede yaşıyoruz. Cumhuriyetimizin ilanının
98inci yıl dönümünü coşkuyla kutladık. Selçukludan günümüze
kadar, şehit ve gazilerimizin kanlarıyla yoğrulmuş bu
cennet vatana göz diken oldu, olmaya da devam ediyor. Atatürk, Birinci Dünya
Savaşında, Afrin Katma Meydan Zaferinden sonra Bir hat tespit
ettim ve sınırladım. Kuvvetlerime emrettim ki düşman bu
hattın ilerisine geçmeyecek. diyor. Merhum Profesör Doktor Necmettin
Erbakan Eğer bir gün mesele Suriye olursa, bilin ki hedef de Türkiyedir,
Türkiyeyi işgal etmek için zemin hazırlamaktır. Atatürkün
belirttiği hattı muhafaza etmek için Meclisimizin 26 Ekim günü onay
verdiği Suriye-Irak tezkeresi bu açıdan önemlidir. Cumhuriyetin
bekası, vatanın bütünlüğü, milletin istiklali için tezkereye
evet diyen milletvekillerini gönülden kutluyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
ihracatta kırılan rekorlardan ötürü tüm
ihracatçılarımızı tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İhracat ekim ayında 20,8 milyar dolarla
tüm zamanların en yüksek verisi olarak rekor güncelledi. Dün
açıklanan ekim ayı dış ticaret rakamlarına göre, ekim
ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde
20,2 artışla tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 20,8 milyar
dolara ulaştı. Son bir yıllık ihracat bir önceki döneme
göre yüzde 28,89 oranında artarak 215 milyar 684 milyon dolar oldu.
İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen
yıla göre 5,6 puan artışla yüzde 93,4e ulaştı. Bu
vesileyle tüm ihracatçılarımızı tebrik ediyorum.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Türkiye ekonomisi çok kısa sürede dış
ticarette fazla veren ülkelerden olacaktır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, bir an önce
kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genel Başkanımız, bir süreden beri
Bu kış kara olacak, bir kara kış fonu kurun. diyor ancak
iktidarın -kara kışı daha da karartmak için- önlem
alacağına tek yaptığı iş, zamlarla vatandaşa
kışı daha da kötü geçirtmek. Dün doğal gaza sanayide yüzde
48 zam geldi, elektrik üretimine yüzde 46. Ayrıca, sanayide üretim yapan
bazı sektörlerde, petrokimya, petrol, gübre, metal gibi sektörlerde ise
ilk dokuz ayın kullanımı yüzde 60ı geçerse ilave yüzde 50
zam daha yaptı. Bakın, gübre fiyatları zaten yüzde 300 zam
almış durumda bir yılda. Burada, adam üretirse daha fazla
doğal gaz fiyatı ödeyecek. Siz, halka, hane halkına zam yapmıyorsunuz,
üreticiye yapıyorsunuz ancak onların ürettiği zamlardan hane
halkı çok daha fazla etkilenecek ve kara kış onlar için daha da
zor olacak. Bir an önce bu yanlıştan dönün ve kara kış
fonunu kurun diyorum.
BAŞKAN Sayın Ataş
11.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın, asgari
ücretlilerin maaşından alınan gelir vergisinin
kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) 2022 yılında
uygulanacak asgari ücretin belirlenmesi için Asgari Ücret Tespit Komisyonu
görüşmeleri önümüzdeki günlerde başlayacak. Bu görüşmelerde,
TÜİK'in uydurma rakamları değil vatandaşın
yaşadığı ekonomik kriz, pandemi sürecinde artan giderler,
vatandaşın en derinden hissettiği gerçek enflasyon
rakamları dikkate alınmalıdır. Asgari ücrete yapılacak
artışta yoksulluk sınırının 9.931 lira,
açlık sınırının 3.049 lira olduğu göz önünde
bulundurulmalı ve asgari ücretle çalışanlarımızın
insanca yaşayacağı bir artış
yapılmalıdır. Ayrıca, bu sene bir milat olsun; gelin, hep
beraber bir karar alalım, yapılacak bir düzenlemeyle bu seneden
itibaren asgari ücretli çalışanlarımızın
maaşlarından alınan gelir vergisini kaldıralım diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Erel
12.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin, asgari ücret, EYT ve
3600 ek gösterge konularında iktidar vatandaşa umut vermeye
çalışsa da zamların üst üste geldiğine ilişkin
açıklaması
AYHAN EREL (Aksaray) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Son günlerde, iktidar partisinin asgari ücret, EYT
ve 3600 ek gösterge konularında çalışmalara
başladığına yönelik haberleri sık sık duymaya
başladık. İktidar yetkilileri, gerek emeklilikte yaşa
takılanlar konusu gerek asgari ücret gerekse 3600 ek gösterge konusunda
kısa sürede önemli adımlar atılacağı vurgusunu
yapıyor; ekonomide sıkıntıların farkında
olduklarını ve çözüm sunacaklarını belirtiyor. Tüm bu
gelişmelerin yanı sıra da zamlar üst üste geliyor. Sanayide
kullanılan doğal gaza zam, benzine, mazota, otogaza, elektriğe
zam haberleri vatandaşın üzerine kurşun gibi yağıyor.
İktidar vatandaşa umut vermeye çalışsa da gerçekler gün
gibi ortada. İktidar değişiyor, İYİlerin önlenemez
yükselişi devam ediyor, vatandaş artık Sayın Meral
Akşeneri, İYİ Partiyi bekliyor; bilin istedim.
BAŞKAN Sayın Tutdere
13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Kâhta-Sincik, Adıyaman-Çelikhan bağlantı yollarının
söz verilmesine rağmen yapılmadığına ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Değerli
milletvekilleri, doğal güzellikleri, yüzen adaları, balı, tütünü
ve çalışkan insanlarıyla Türkiyede isimlerini sık sık
duyduğunuz Çelikhan ve Sincik ilçelerimizin yol sorunu bir türlü
çözülmedi. Kâhta-Sincik, Adıyaman-Çelikhan bağlantı yolları
her defasında söz verilmesine rağmen bugüne kadar
yapılamadı. İlçelerde yaşayan halkımız,
yolların güzergâhlarında bulunan yerleşim yerlerinde
yaşayan vatandaşlarımız ve yolu kullanan tüm
yurttaşlarımız mağdur.
İktidarınızın 20nci
yılı geride kaldı. Söz verdiniz, yapmadınız. Her
defasında oy aldınız ancak vatandaşları yol çilesiyle
baş başa bıraktınız. Çelikhanlılar, Sincikliler
ve Adıyamanlı hemşehrilerim adına iktidar sahiplerine
sesleniyorum: İlçelerimizin yollarını yapmak için daha neyi
bekliyorsunuz? Duyun halkın sesini, bitirin yol çilesini.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aydoğan
14.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın,
ülkedeki derin yoksulluğa karşı kara kış fonunun
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, 10 milyondan fazla işsizin olduğu; 7,5 milyondan
fazla kişinin asgari ücretin üçte 1inin altında ücret
aldığı bir ülkede yaşıyoruz. Derin yoksulluk her
tarafımızı sarmış durumda. Birçok ülke, kara
kış gelirken kendi ülkesinin vatandaşlarına önlemler
açıklarken siz suspus oturuyorsunuz. Sayın Genel
Başkanımız, kara kış fonu yönünde defalarca size çağrıda
bulundu. Gayet basit: Doğal gaz ve mutfak tüpü üzerindeki KDV ve ÖTVyi
kaldırmanız, elektrik üzerindeki KDV ve TRT payını
kaldırmanız, asgari ücretin de açlık sınırı olan
3 bin liranın üzerine çıkarılması zor bir şey
değil. Yapar mısınız? Zannetmiyorum. Umarım beni
utandırırsınız ama bilin ki siz yapmasanız da Millet
İttifakının belediyeleri bunu yapacak ve size insan odaklı
yönetmenin dersini verecekler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tuncer
15.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncerin, Amasyadaki
soğan üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA TUNCER (Amasya) Sayın Başkan,
Amasya ve ilçelerinde köy köy ziyaretlerde bulunuyorum, çiftçi ve üreticilerle
sohbet ediyorum. Çiftçiler 2021 yılını kara yıl ilan
etmiş durumdalar. Soğanın en önemli üretim merkezlerinden biri
olan Amasyada soğan üreticileri kan ağlıyor. Geçtiğimiz
senelerde depolarını basarak terörist ilan ettiğiniz çiftçiler
size rağmen soğan üretmeye devam ettiler ancak yine AK PARTİnin
beceriksiz ve plansız tarım politikalarına takıldılar
ve âdeta iflasın eşiğine geldiler. Kilogramını 80 ila
90 kuruşa mal ettikleri soğanı şu anda 35 kuruşa
satamıyorlar, alan da yok. Üstüne bir de gübredeki fahişüstü fiyat
artışları çiftçinin 2022de ürün ekmesini neredeyse
imkânsız hâle getiriyor. İktidar olarak acilen ya soğanın
pazarlanıp satılması için gerekli çözümü bulun ya da çiftçinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kayan
16.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, gübre
fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Ekim ayı
geçti, çiftçi buğdayını ekemedi çünkü gübre alamıyor.
Kasım ayı geldi, çiftçi kara kara düşünüyor çünkü gübre
alamıyor. Gübre alamıyor çünkü parası yetmiyor. Bir yıl
önce, 2020de buğdayın fiyatı 1 lira 70 kuruş, üre gübresi
1 lira 70 kuruş. Bu yıl, 2021de buğdayın fiyatı 2 lira
25 kuruş, üre gübresi 10 lira, o da piyasa da yok. Çiftçinin en önemli
girdisi olan gübre karaborsada. Duydunuz mu arkadaşlar, gübre karaborsada.
En kıymetli, en sağlıklı şeker olan pancar
şekerinin 50 kilogramlık çuvalı 250 lira, üre gübresinin 50 kilogramlık
çuvalı 500 lira. Adı gübre fakat şekerin fiyatının 2
misli, buğdayın fiyatının da 5 misli değerli
arkadaşlar. Çiftçi kan ağlıyor, mutfak yanıyor; Hükûmet
nerede?
BAŞKAN Sayın Erbay...
17.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın, Rizenin
sorunlarına ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun görevlendirmesiyle il il gezip
vatandaşların sorunlarını dinliyoruz. Geçtiğimiz
günlerde Rize ilimizi ziyarete ettik. Gördük ki yıllardır çok büyük
oranda Rizeden destek alan AKP, Rizeli vatandaşlarımıza
vefasızlık yapmış, dertlerini dinlememiş. Onlar
dinlememiş ama biz gittik ve dinledik. Çay üreticisinin perişan
durumda olduğunu gördük. Çay alım kotası nedeniyle özel
şirketlere nasıl mahkûm edildiklerini dinledik. Çay üreticisi,
alım kotasının kaldırılmasını, 2016
yılından beri değişmeyen desteklemenin ve ÇAYKUR
kapasitesinin artırılmasını bekliyor.
Rizeyle ilgili bir diğer sorun da Ayder
Yaylasının betona boğulup talan edilmesidir. Cumhurbaşkanı
Erdoğan Ayderi kirlettik, rezil ettik. demişti. Bu
fotoğraflar da Ayderin son hâlini gösteriyor. Gittik, gördük, gerçekten
Ayder rezil edilmiş ve TOKİ eliyle hâlâ rezil edilmeye devam
ediliyor. İstanbula yaptığınız ihaneti şimdi
Aydere yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURAK ERBAY (Muğla) Aydere yapılan bu
ihanetten geç olmadan vazgeçin, bu ucube binaları ortadan
kaldırın.
BAŞKAN Sayın Ceylan...
18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, 2017de
Ayvacıkta meydana gelen deprem sonrasında köylülerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
2017de Ayvacıkta meydana gelen depremler birçok köylümüzü mağdur
etmiş, evlerinde, ahırlarında hasarlar oluşmuştu.
Depremzedeler için yapılacağı ifade edilen konutların bir
kısmı hak sahiplerine teslim edildi ancak Tuzla, Kestanelik,
Babadere, Taşboğaz, Taşağıl köylerindeki hasarlı
evler hâlâ yapılmadı. Bu köylerimizde kendi arsalarına ev yapmak
isteyen vatandaşlarımızın talebi karşılandı,
diğerleri hâlâ uzanacak yardım elini bekliyor. Tuzlada
görüştüğüm vatandaşlar, zemin etüdü ve sit alanı problemi
dolayısıyla sorunun çözülemediğini söylüyor. Uygun yer
tespitinin yapılarak evlerin imalatına başlanmalıdır.
Taşboğaz köyünde Orman Müdürlüğü tarafından yer
gösterildiği ancak konutlara başlanmadığı söyleniyor.
10 hak sahibi hâlâ evlerinin yapılmasını bekliyor.
Edindiğim bilgiye göre, toplamda 86 ev hâlâ yapılmış değil,
bu vatandaşlarımızın sorunu ivedilikle çözülmelidir.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, yaz
saati uygulaması kararından dönülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Damat gitti, yıkıp gittikleri bitmedi. Bir
inat uğruna yaz saati uygulaması devam ediyor;
vatandaşlarımız gece karanlığında işe gitmek
zorunda kalıyor, çocuklarımız kör karanlıklarda okula
gitmek için evlerinden çıkıyor. Türkiyemizin en batısındaki
il olarak Edirnede bu ipe sapa gelmez kararın,
inatçılığın zararını 2 katı
yaşıyoruz. Bu akılla elektrikten tasarruf edilmesi mümkün
değil. Siz, elektrikten tasarrufu düşünmeyin;
yaptığınız zamlar sayesinde vatandaş her şeyden
tasarruf yapmak için canını dişine takmış durumda.
Sayenizde vatandaş bir ampulü yakmak için 3 defa düşünüyor, ampule
bakmaktan nefret etmiş durumda. Vatandaşlarımız,
gördüğü ampulü söndürme refleksi kazandı, ilk seçimde zararlı
ışık yayan AKP ampulünü söndürecek.
Bir an önce abuk sabuk yaz saati kararından
dönün. Vatandaşı zaten soğuğa, açlık sınırında
yaşamaya mahkûm ettiniz; vatandaş, elektriği yakamaz durumda,
karanlıkta sokağa çıkmak, işe, okula gitmek zorunda
kalmasın.
BAŞKAN Sayın Orhan Işık
20.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın,
Sincan Kadın Kapalı Cezaevindeki hak ihlallerine ilişkin
açıklaması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) Sayın
Başkan, Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde tutulan Hanım
Yıldırım, Jiyan Ateş, Rojdan Erezin infaz hükümleri
bitmesine rağmen cezaevi gözlem kurulu kararı nedeniyle tahliye
edilmedikleri kamuoyuna yansımıştır. Cezaevi infaz süresi
yasal olarak tanımlanmış hükümlü ve tutukluların cezaevinde
kurul kararıyla tutulmaya devam ettirilmesi evrensel hukuk ilkelerinin ve
temel insan haklarının ihlalidir. Sudan gerekçelerle disiplin cezası
veya iyi hâlli olmama gerekçe gösterilerek binlerce mahpus tahliye
hakkından mahrum bırakılmaktadır.
Sincan Cezaevinde mahpus olan Hanım
Yıldırım, disiplin cezası olmamasına ve iyi hâlli
olmasına rağmen tahliye edilmemiştir. Soruyorum: Neden? Bu da
yeni hukuksuz uygulamalarınızdan biri mi? Gerekçesiz bir şekilde
tahliyesi engellenen Hanım Yıldırım, Jiyan Ateş ve
Rojdan Erezin tüm hakları ihlal edilmektedir. Bu uygulamayla cezaevi
idaresi ve gözlem kurullarının açıkça keyfî davrandığı
ortadadır. Bu uygulama kesinlikle kabul edilebilir değildir.
BAŞKAN Sayın Bulut...
21.- Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, gübre
fiyatlarındaki artışa ve yerli ve millî gübre üretiminin
desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çiftçimiz, artan maliyetler altında ekonomik
açıdan ciddi bir darboğazla karşı karşıya
kalmıştır. Tarım için vazgeçilmez olan gübre fiyatları
yüzde 300lere varan bir artışla tahammül edilemez boyutlara ulaşmıştır.
Çiftçi, ekim yapamaz bir noktaya sürüklenmiştir. Geçmişte zirai donatım
kurumları çiftçinin gübre ihtiyacını karşılayarak
piyasayı bu konuda düzenlerken bugün Tarım Kredi Kooperatifleri bu
konuda yetersiz kalmakta, çiftçi her geçen gün uluslararası şirketler
tarafından acımasızca sömürülmektedir.
Dekar başına ortalama kullanılan
gübre miktarı
Saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kılavuz...
22.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Adnan Özcan
ve Erol Doku rahmet ve minnetle toprağa verdiklerine ve Adım
Adım 2023: İl İl Anadolu temasıyla Bingöl ve Tunceliye
gerçekleştirdikleri ziyaretlere ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Türk İslam ülkümüze ömürlerini adayan,
davamız uğruna çile çekip hizmet eden, geçtiğimiz günlerde
hayatlarını kaybeden fedakâr ve cefakâr ağabeylerimiz Adnan
Özcan ve Erol Doku -rahmetle minnetle- toprağa verdik.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyin
talimatları doğrultusunda Adım Adım 2023: İl İl
Anadolu temasıyla muhtarlarımızla, STKlerimizle,
esnaflarımızla, meslek odalarımızla ve
korucularımızla Bingöl ve Tuncelide istişare
toplantısı gerçekleştirerek
vatandaşlarımızın istek ve taleplerini dinledik.
Bingöl, Tunceli, Çemişgezek ve Pertek
ziyaretlerimizde bizlere eşlik eden, Nene Hatun duruşlu Tunceli
İl Başkanımız Melike Gökalp Hanımefendiye, ilçe
başkanlarımıza, şehit Belediye Başkanımız
Hikmet Tekinin emanetini şerefle yükselten Bingöl İl
Başkanımız Nurettin Varol Beyefendiye, ilçe
başkanlarımıza, Bingöl ve Tuncelide davamıza samimiyetle
hizmet eden ülküdaşlarımıza, canıgönülden
teşekkürlerimi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan
23.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, evim
firmaları denilen şirketlere paralarını yatıran
vatandaşların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Vatandaşlarımızın, faizsiz ve
kredisiz ev ve taşıt sahibi olmak için halk arasında evim
firmaları denilen 21 firma Cumhurbaşkanlığının 2
Haziran 2021 tarihli kararıyla tasfiye olmuştur. Toplam 53.533 adet
tasarruf finansman sözleşmesinin sahip olduğu üye sayısı
kayıtlardadır. Alınan karar gereği, tasfiye sürecini BDDK
ele almış ve şirketlerin tüm mal varlıklarına ve banka
hesaplarına bloke koymuştur. Ardından, herhangi bir sonuç
alınmadan, AK PARTİnin torba kanunuyla sürece TMSF dâhil
edilmiştir.
Mağdur olan, ellerinde avuçlarında ne
varsa bir ev ya da araba almak için bu şirketlere yatıran
vatandaşlarımız bir cevap beklemektedir.
Vatandaşlarımızın mağduriyeti bir an önce
giderilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
24.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Gaziantep Şehitkâmil Belediyesinin ilçe sınırları
içerisinde bulunan 37 mahallenin birleştirilmesi kararından bir an
önce dönmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz aylarda, Gaziantep Şehitkamil
Belediyesi tarafından, ilçe sınırları içerisinde bulunan 37
mahallenin birleştirilmesine karar verildi. Belediyenin
aldığı bir kararla 2-3 mahalle birleştirilerek 35-40 bin
nüfuslu devasa mahalleler oluşturulmaktadır. Mahalle sakinlerine ve
muhtarlara sorulmadan alınan bu kararla oluşturulan mahallelerin
nüfusları Türkiye'deki 500 ilçe belediyesinden daha büyük. Bu
aşırı nüfusla birlikte, muhtarların da hizmet verebilme
kabiliyeti zorlaştırılmıştır.
Birçok ilçeden büyük olan bu mahallelerin bu
şekilde birleştirilmesinin altında başka sebepler
olduğu muhtarlarımızca da dile getirilmektedir. Bu büyüklükteki
mahallelerde amaç, önümüzdeki seçimlere hazırlık yaparak seçmen
kaymalarına zemin hazırlamak gibi görünmekte. Bizlerin ve
muhtarların kaygılı olduğu bu kararın vatandaşa
ve muhtarlara sorulmadan uygulamaya alınması, yerel yönetimlerin
temelini oluşturan muhtarlarımıza darbe niteliği
taşımaktadır. Muhtarlarımız ve bizlerce kaygı
verici olarak nitelendirilen bu antidemokratik uygulamadan bir an önce
dönülmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sümer
Sayın Nuhoğlu
25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlunun,
ayçiçeği yağı ithalatında uygulanan gümrük vergisi
oranlarının yıl sonuna kadar sıfırlanmasının
şüpheli bir durum yarattığına ilişkin
açıklaması
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Resmî Gazetede yayınlanan
Cumhurbaşkanlığı kararıyla ithalat rejiminde
değişiklik yapılarak sanayide kullanılan ham yağlarla
birlikte ayçiçeği yağı ithalatında uygulanan gümrük vergisi
oranları yıl sonuna kadar sıfırlanmıştır.
Ayçiçeği üreticisinin mahsulünü pazara arz edeceği bir dönemde
yağlık bitki tohumları ve ayçiçeği yağının
gümrük vergilerinin sıfırlanması üreticiler tarafından
mahsullerinin piyasa değerini düşürecek bir hamle olarak
görülmektedir. İki ay gibi kısa süreyi kapsayan bu vergi sıfırlama
kararıyla kimlere kazanç sağlanacağı da şüpheli bir
durum yaratmıştır. Hükûmetten beklentimiz, çiftçimizin bir
yıllık emeğinin piyasa dengeleriyle oynayarak heba edilmesi
yerine, kalıcı düzenlemelerle üretimi destekleyecek teşvikleri
bir an önce açıklayarak üreticilerimizin nefes almasını
sağlamasıdır.
BAŞKAN Evet, şimdi, Sayın Grup
Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.
26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, Adnan Özcan ve Erol Doka Allahtan rahmet
dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına, sağlık
çalışanlarının maaş ve özlük haklarının
iyileştirilmesi gerektiğine ve 2022 Yılı
Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre
liman ve santrallerin özelleştirilmesinin devam edeceğinin
göründüğüne ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyor,
başarılı bir çalışma haftası temenni ediyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu art arda acı
haberlerle sarsıldık. Hepimizin yetişmesinde büyük
katkıları olan sevgili Erol Dok ağabeyimizi ve dava ve mücadele
arkadaşım, sevgili kardeşim Adnan Özcanı ebediyete
uğurladık. Erol ağabeyin bir özelliği vardı; o,
dostlarının, arkadaşlarının, sevdiklerinin
başarılarıyla iftihar etmeyi meziyet hâline getirmişti.
Adnan Özcan da büyük bir mücadele adamıydı. Kendilerine Allahtan
rahmet diliyorum, camiamıza ve kederli ailelerine
başsağlığı temenni ediyorum; kabirleri nur,
ruhları şad, mekânları cennet olsun inşallah.
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasında
küçük bedenleriyle kansere karşı büyük mücadele veren çocuklarımızın
gözlerinden sevgiyle öpüyor ve Allahtan şifa niyaz ediyorum. Her sene
1.800-2 bin arası çocuğumuz lösemi hastalığına
yakalanmaktadır, bu rakam her geçen yıl da artmaktadır.
Özellikle, 1 yaşın altında, yenidoğan bebeklerde de daha
sık görülmeye başlanmıştır. Löseminin erken
teşhisi için yaygın olarak önerilen kan ve diğer tarama testleri
ihmal edilmeden yapılmaya devam etmeli, hatta artan bir biçimde
yapılmalıdır, zira erken teşhis hayat kurtarır.
2020 yılı için hazırlanan raporda
Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiyede ve dünyada Covid-19
salgınıyla mücadeleyi takip etmiştir. Gelen başvurular
çoğunlukla sağlık çalışanlarının hak ve
çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik
taleplerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Pandeminin başından itibaren en çok yorulan, canı
pahasına çalışan ve bu sebeple tüm
vatandaşlarımızın alkışladığı ve
kahraman ilan ettiği sağlık çalışanlarımız
büyük bir geçim zorluğuyla karşı karşıyadırlar.
Yeni başlayan bir röntgen teknisyeninin almış olduğu
maaş 2.945 liradır, on yıllık bir hemşire 3.294 lira
maaş almaktadır. Sağlık
çalışanlarımızın almış olduğu ücretler
asgari ücretin sadece birazcık üzerindedir. En kıdemli
hemşirenin maaşı bile 4.214 lira olarak belirlenmiştir.
Hükûmetle zam pazarlığında el sıkışan
MEMUR-SENin 4 kişilik aile için açıkladığı yoksulluk
sınırı ise 8.263 liradır. Sağlık çalışanları
bu düşük maaşlarla, pandemideki yorgunluklarını ve zor
şartlarda çalışmalarını bir kenara bırakarak
geçim derdine düşmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Geçinemeyen sağlık çalışanları ek ücret
alabilmek için fazla nöbet tutmak zorunda kalmaktadırlar. Sağlık
çalışanlarının maaş ve özlük haklarının
iyileştirilmesi gerekmektedir. Hükûmeti sağlık
çalışanlarına sahip çıkmaya davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 2022 Yılı
Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı,
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
imzasıyla Resmî Gazetede yayımlandı. İktidarın
gelecek yılki yol haritası olan yıllık programa göre, liman
ve santrallerin özelleştirilmesi sürecek gibi görünüyor. Toplam 20 milyon
metrekarelik hazine taşınmazı özelleştirme adıyla
yatırımcılara arz edilecek yani Hükûmet devlete ait ne kadar yer
varsa hepsini önümüzdeki yıl da satmaya devam edeceğini ilan ediyor.
Üstelik, özelleştirilen yerlerde yeni istihdam alanlarının
açılması gerekirken tam tersine tüm özelleştirmeler kamu
bankalarından alınan kredilerle zarara uğratılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bitiriyorum efendim.
İstihdam azalıyor, işsizlik
artıyor. Devletin işleyen tüm kurumları önce
etkisizleştiriliyor, sonra da ya satılıyor ya
özelleştiriliyor. Satılan her bir devlet malı bu Hükûmetin
vebali altındadır. Tarih ve aziz milletimiz yeri geldiğinde
mutlak surette doğru değerlendirmeyi yapacak, doğru sorgulamayı
gerçekleştirecek ve bunların hesabının sorulacağı
gün de gelecektir.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyor
ve zatıalinize de hoşgörünüz için teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bülbül
27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Irakın Hakurk bölgesinde şehit olan Piyade Sözleşmeli Er
İslam Çiftçiye Allahtan rahmet dilediğine, terör örgütlerine
karşı yaptıkları etkin ve kararlı mücadele nedeniyle
Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet teşkilatına ve tüm güvenlik
birimlerimize Yüce Allahtan muzafferiyet dilediğine, 29 Ekim 2021de
yeniden açılan Atatürk Kültür Merkezinin metruk bir hâlden
çağdaş ve modern bir hâle kavuşmasında emeği geçenleri
kutladığına, Ticaret Bakanı Mehmet Muş tarafından
açıklanan ihracat rakamlarının kendilerini memnun ettiğine,
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Irakın kuzeyinde bulunan Hakurk bölgesinde 31 Ekim 2021
tarihinde yol emniyeti görevini icra ederken bölücü terör örgütü
mensuplarıyla çıkan çatışmada yaralanarak hastaneye sevk
edilen Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçi şehit
düşmüştür. Aziz şehidimize Allahtan rahmet, kederli ailesine ve
Türk milletine başsağlığı dileriz.
Sayın Başkan, Millî Savunma Bakanlığı
tarafından yapılan açıklamada 24 Temmuz 2015ten bugüne kadar
Irak ve Suriyenin kuzeyi dâhil toplam 32.835, bu yılın
başından itibaren ise 2.360 teröristin etkisiz hâle getirildiği,
ekim ayında ise yurt içinde ve sınır ötesinde 279 teröristin
etkisiz hâle getirildiği beyan edilmiştir. Terör örgütlerine
karşı yapılan etkin ve kararlı bu mücadelede Türk
Silahlı Kuvvetlerimize, Emniyet teşkilatımıza ve tüm
güvenlik birimlerimize Yüce Allahtan muzafferiyet diliyor, Allahın
izniyle terörün kazınacağı günlerin yakın olduğuna
inanıyoruz.
Sayın Başkan, cumhuriyetimizin 98inci
yıl dönümünü kutladığımız 29 Ekim 2021 tarihinde, on
üç yıllık aradan sonra, kültür ve sanatın çağdaş
mimariyle buluştuğu Atatürk Kültür Merkezinin
açılışı gerçekleştirildi. Yaklaşık üç
yıllık bir inşaat sürecinden sonra bin kişilik konferans
salonu, 285 kişilik sinema salonu, 250 kişilik oda tiyatrosu ve
kütüphane gibi çok amaçlı salonlara sahip olan Atatürk Kültür Merkezi,
cumhuriyetimizin 100üncü yılını kutlayacağımız
2023e giden süreçte yeni hâliyle milletimizin kültür ve sanat alanında
cazibe merkezi olacaktır. Atatürk Kültür Merkezinin metruk bir hâlden
çağdaş ve donanımlı bir hâle kavuşturulması
sürecinde emeği geçenleri kutluyor, milletimize hayırlı
olmasını diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan, geçtiğimiz gün, Ticaret Bakanımız Sayın Mehmet
Muş tarafından açıklanan ihracat rakamları bizleri memnun
etmiştir. İhracat değerleri geçtiğimiz yılın ekim
ayına göre yüzde 20,2lik artışla 20,8 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşmiştir. Bu değerle, geçen ayki cumhuriyet tarihinin en
yüksek aylık ihracat değeri tazelenmiştir, yenilenmiştir.
Ayrıca, son on iki aylık ihracat değerimiz olan 215,7 milyar
dolarla yeni bir rekor kırılmıştır. Cumhuriyet
tarihinin en yüksek ihracat rakamlarını görmeye
başladığımız bu süreçte dış ticaret
açığının azalması, Karadenizde bulunan enerji
rezervlerinin işlenmeye başlamasıyla enerji ithalatının
azalacak olması ve her türlü dış baskıya rağmen
savunma sanayisinde yüzde 70lere varan yerli ve millî üretimin artması,
kendi kendine yeten bir ülke olma şuuruyla Türkiyemizin 2023 hedeflerine
güçlü adımlarla yürüdüğünün göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam ediniz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
İnanıyoruz ki küresel pandeminin ekonomide yol açtığı
olumsuzluk dağılacak; ekonomimiz, çizilmek istenen bunalım
tablosunu ortadan kaldırıp milletimizin refah seviyesini
yükseltecektir.
Sayın Başkan, Türkiyede ve dünyada her
yıl binlerce evladımız lösemi hastalığına
yakalanmakta, küçük bedenleriyle uzun, hassas ve bir o kadar da zorlu bir
tedavi sürecine girmektedir. Lösemi, tedavi edilebilen bir
hastalıktır. Lösemi tedavisi gören evlatlarımızın
moral ve motivasyonunun sevgi ve ilgiyle yüksek tutulması çok önemlidir
çünkü umut ve sevgi bu hastalığın en büyük ilacıdır.
2-8 Kasım haftası Lösemili Çocuklar Haftasıdır. Özellikle
bu sene Maskemi atarım, hayalime koşarım. mesajıyla
farkındalık oluşturulmaya çalışılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bu vesileyle,
içerisinde bulunduğumuz Covid-19 sürecinde tüm
vatandaşlarımızın bu mesajı dikkate alarak maskelerden
kurtulup hayallere koşulacak bir ortam için aşı, maske ve
temizlik konusunda daha hassas olmalarını temenni ediyor ve 2-8
Kasım Lösemili Çocuklar Haftasının toplumumuzda daha fazla
farkındalık oluşturmasını diliyor, hastalıkla
mücadele eden çocuklarımıza acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Oluç
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
sulh ceza hâkimliklerince keyfî şekilde verilen haber sitelerine ya da
sosyal medya platformlarına erişim engeli kararına Anayasa
Mahkemesinin Dur! dediğine ve bir an evvel buna ilişkin yasal
düzenlemenin yapılması gerektiğine, Şanlıurfa
Siverekte yaşayan 96 yaşındaki Aliye Yabansuya Cezai ehliyeti
yoktur. raporu olmasına rağmen Cumhurbaşkanına hakaretten
Kayseride dava açılmasının zulüm olduğuna, OHAL
Komisyonunun Anayasa Mahkemesinin kararlarını dinlemeyerek 5
barış akademisyeninin görevlerine iade edilmesi talebini gerekçesiz
reddettiğine, SADAT isimli şirketin yaptığı
hukuksuzlukların araştırılması gerektiğine ve bu
konuyu gündeme getirmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bu
Genel Kurulda ve komisyonlarda konuştuğumuz bir konu vardı;
hatırlarsanız, sosyal medyada ve dijital medyada sulh ceza
hâkimliklerinin verdiği, haber sitelerine ya da sosyal medya
platformlarına erişim engeli kararlarıydı. Çok sayıda
erişim engeli kararı veriliyordu ve biz bunların hukuksuz bir
şekilde sulh ceza hâkimliklerince ve keyfî bir şekilde
verildiğini söylüyorduk, iddia ediyorduk. Şimdi ne oldu? Anayasa
Mahkemesi bu keyfî erişim engeli kararlarına Dur! dedi ve sulh ceza
hâkimliklerince verilen erişim engeli kararlarına karşı
yapılan 9 ayrı başvuruda ifade ve basın özgürlüğünün
ihlal edildiğine hükmetti -çok önemli- ve yeniden yargılama
yapılmasını kararlaştırdı. Bir pilot karar
aldı ve bu pilot kararı Meclise de gönderdi ve yeni düzenleme
yapılması için, benzer başvuruların görüşmesini de bir
yıl süreyle erteledi. Bilindiği kadarıyla, 500 civarında
başvuru daha Anayasa Mahkemesinin önünde şu anda bekliyor.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi bunu yaptı, bir yıl süre verdi Meclise
-ben bunun için bunu, burada söylüyorum- ve bu kararı alırken bir
çerçeve de çizdi: Erişim engeli usulünün kapsamı hukuki ve yeterli
açıklıkta olmalı. Erişim engeli için acil toplumsal ihtiyaç
zorunluluğu getirilmeli. Kamu makamlarının müdahale
sınırı ortaya konulmalı. Keyfî uygulamalara yol açmayacak
güvenceler oluşturulmalı. Erişim engelli kararları istinaf
ve temyiz denetimine açılmalı. Sulh ceza hâkimlikleri erişim
engeli kararlarına son çare olarak başvurmalı. dedi Anayasa
Mahkemesi. Şimdi, bir yıl vakit verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi,
özellikle iktidar blokuna sesleniyorum: Anayasa Mahkemesi bir yıl vakit
verdi, nasıl olsa bu bir yıl içinde sulh ceza mahkemeleri bu
erişim engelleri kararlarını çıkarmaya devam eder, biz
işimizi yaparız. Bir yıl sonra kim öle kim kala! diye
düşünmeyin, bir an evvel Anayasa Mahkemesinin çizdiği çerçeve içinde
bu kanun teklifini ele almamız gereklidir; bu konuda uyarı
yapmış olayım.
İkinci değinmek istediğim konu,
Türkiyede yediden yetmişe herkesin faydalanabildiği ve hukukun en
hızlı işlediği konuyla ilgili. Nedir?
Cumhurbaşkanına hakaret. Ceza Kanununun 299uncu maddesi sık
sık kullanılıyor, biliyoruz. Elimizdeki son rakamlara göre
38.581 dava açılmış Cumhurbaşkanına hakaretten, belki
ben bu rakamları söylerken daha yeni davalar da açılmış
olabilir; bu sürüyor, Cumhurbaşkanına hakaret davaları. Keyfî,
hukuksuz bir durumla karşı karşıyayız fakat son bir
şey yaşandı, gerçekten içler acısı. Urfa Siverekte
Cezai ehliyeti yoktur. raporu da olan 96 yaşındaki Aliye Yabansu
hakkında -bakın, şu fotoğraftaki Aliye Yabansu
hakkında- Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. Urfa
Siverekte oturuyor bu büyükanne ve hasta olan bu yaşlı insanı
Kayserideki hastaneye götürüp kontrol edeceklermiş ve mahkeme hastane
olarak Kayseriyi vermiş, mahkeme de Kayseriye alınmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Şimdi, 96
yaşındaki bir insandan söz ediyoruz ya, 96 yaşında! Ya,
Allahtan korksun bu savcı, bunun kararını vermiş olan
mahkeme heyeti, Kayseriye bunu gönderenler! Yani böyle bir şey olabilir
mi? Bu zulme gerçekten son verin yani 96 yaşındaki Aliye Yabansuya
yapılan bu zulme son verin; bu, çekilebilir bir şey değil. Ne
ahlaki ne vicdani ne hukuki hiçbir şey kalmadı ortada. Bu
iktidarın getirdiği durum bu.
Şimdi, bununla bitmiyor tabii. Bakın,
barış akademisyenleri var. Barış akademisyenleri
hakkında, biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi karar verdi: İfade
özgürlüğü ihlalidir. dedi ve onlar hakkında verilmiş olan mahkeme
kararları böylece düştü. Şimdi, bu barış akademisyenlerinden
5 kişi görevlerine iade edilmeleri için OHAL Komisyonuna başvurdu.
OHAL Komisyonu bu 5 akademisyenin görevlerine iade edilmesi talebini gerekçesiz
reddetti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) OHAL Komisyonu
bir mahkeme değil üstelik, bürokratik bir yapı. Anayasa Mahkemesinin
kararını dinlemiyor, gerekçesiz bir şekilde 5 akademisyenin
başvurusunu reddediyor; hukuksuz, keyfî bir karar. Zaten yani ülkede mahkemelerin,
yerel mahkemelerin tanımadığı Anayasa Mahkemesi
kararları var, şimdi de başımıza OHAL Komisyonu
çıktı bu şekilde. Kabul edilebilir bir şey değil;
uyarıyoruz, OHAL Komisyonu bu hukuksuz ve keyfî kararları veriyor,
yarın öbür gün bu kararlar nedeniyle çok ciddi cezalarla karşı
karşıya kalacaklar ve rücu edecek o cezalar kendilerine. Bunu
özellikle altını çizerek vurgulayalım, bu işin sonu
AİHMde bitecek çünkü.
Sayın Başkan, değinmek istediğim
son konu SADATla ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Daha evvel
araştırma önergesi verdik. Bu SADAT isimli şirketin suikast
eğitimi, sabotaj eğitimi, paralel ordu kurma eğitimi, Millî
Güvenlik Kurulunda yer alması, Harp Okulunda mülakatlar yapması
vesaire gibi konulardan Suriyeden Libyaya kadar eğit-donat faaliyetleri
yapmasına kadar konuların araştırılması
gerektiğine dair araştırma önergeleri verdik, reddedildi burada.
Tekrar bu konuyu niye gündeme getiriyoruz? Bakın, İzmirde il
binamızı basarak Deniz Poyraz kardeşimizi katletti bir
kişi, biliyorsunuz. Bu katilin iddianamesinde Suriye'de kırk
beş güne yakın bir süre kaldı. SADAT tarafından
eğitildiğine dair iddialar araştırılıyor.
deniliyor. Nasıl araştırıldığı belli
değil. Yani demek ki mahkemelerdeki iddianamelere bile girmiş bir
şirketten söz ediyoruz. Biz Bu şirketin yaptığı
hukuksuzlukları araştıralım. diyoruz, bu Meclis bu
araştırma önergelerini reddediyor. Bunu sormaya devam edeceğiz.
Bu konunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Gündeme getirmeye devam
edeceğiz; asla bundan vazgeçmeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoç
29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 2-8 Kasım
Lösemili Çocuklar Haftası vesilesiyle tüm lösemili çocuklara acil
şifalar dilediğine, Genel Kurulda görüşülecek olan 284 sıra
sayılı Kanun Teklifinin sanayicilerin ve ihracatçıların
finansman sorununa yapısal bir çözüm getirmediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İçinde bulunduğumuz hafta, lösemili
çocukların haftası. Biz de buradan tüm lösemili
çocuklarımıza acil şifalar diliyoruz.
Lösemi, tedavi edilebilir bir hastalık fakat
erken teşhis burada çok önemli. Her yıl ülkemizde 4 bini
aşkın çocuğa lösemi teşhisi konuluyor.
Çocuklarımızı korumak ve erken teşhis konusunda
duyarlı olmak hepimizin görevi. Çocuklarımız hepimizin, hepsinin
gülen yüzünü birlikte görmek istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün Genel Kurulda ihracatçılarla ilgili yasa
teklifini görüşeceğiz. Teklifin temel iddiası; sanayicinin,
ihracatçının finansman sorununu çözmek. Bugün bu teklif önümüze
geliyor. Dün sanayi doğal gazına yüzde 48 zam yapıldı. Yılbaşından
bugüne kadar sanayi doğal gazına yapılan zam yüzde 150ye
dayandı. Seramik, kimya, demir çelik gibi doğal gazın en
yoğun kullanıldığı sektörlerde enerjiden kaynaklı
maliyet artışı ise yüzde 40ları buldu. Böyle bir çözüm
yaklaşımı sizce olabilir mi? Dün kepçeyle aldınız,
bugün kaşığın tersiyle geri vermeye
çalışıyorsunuz. Sanayide enerji fiyatını artırmak
demek sanayicide üretimi azaltmak demektir. Zaten sanayicimizin
yaptığı üretimin yarıdan fazlası ithal ara malına
bağımlı. TL değer kaybediyor, en azından
ihracatçının önü açılır diye bekliyoruz.
İhracatçı işlediği, kullandığı malın
yarısından fazlasını dövizle yurt dışından
temin ediyor. Yani, dövizin yükselmesi de ihracatçıya maliyet olarak
yansıtılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bugün üretim
maliyetinden düşen tek kalem var; işçilik maliyeti.
İşçimiz, yaklaşık 310 dolarlık asgari ücretle Çinin
bile altında kaldı. Dünyada Çinden bile ucuz işçi
çalıştıran bir ülke konumuna geldik. Bu yoksullaştıran
politikaya kanun teklifinde bir çare var mı diye bakıyoruz;
sanayicinin temel sorunu olan, katlanan üretim maliyetleri için yapısal
bir çözüm var mı diye bakıyoruz; ihracatçıyı ithal ara
malına bağımlılıktan kurtaracak bir çözüm var mı
diye bakıyoruz; maalesef göremiyoruz, yok. Teklifte getirilen düzenlemeler
devede kulaktır. Yapısal bir çözüm yok; sağ elle alınan sol
elle veriliyor. Böyle bir yaklaşımla sanayi toparlanamaz, sadece
oyalanır. Oyalıyorsunuz, Türkiyeye vakit kaybettiriyorsunuz, para
kaybettiriyorsunuz, itibar kaybettiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tüm yapısal
çözümleri biliyoruz; yeni kurallarla, yeni kurumlarla ve yeni kadrolarla
çözeceğiz. Bunun için halkın sesi oluyoruz, Hemen seçim değil,
derhâl seçim. diyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Turan, buyurun.
30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, şehit
olan Piyade Sözleşmeli Er Ebubekir Sele, Piyade Uzman Çavuş Harun
Çalışkana ve Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçiye
Allahtan rahmet dilediğine, 30 Ekim 2020de gerçekleşen İzmir
depreminde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediğine,
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ve 29 Ekimde yeniden inşa
edilerek açılan Atatürk Kültür Merkezinin önemine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hakkâride meydana gelen askerî araç kazasında
Piyade Sözleşmeli Er Ebubekir Sel hayatını kaybetmişti;
aynı şekilde, Irakın kuzeyinde alçak teröristlerce döşenen
el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu Piyade
Uzman Çavuş Harun Çalışkan şehit oldu; Irakın
kuzeyinde, Hakurkta hain teröristlerle girilen çatışmada Piyade
Sözleşmeli Er İslam Çiftçi şehit oldu; tüm şehitlerimize
Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz yıl 30 Ekimde gerçekleşen İzmir
depreminin üzerinden bir yıl geçti ancak yitirilen 117 canın
acısı hâlâ dinmedi. Ateş sadece düştüğü yeri
değil, 84 milyonun kalbini yaktı. Depremde hayatını
kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine bir
kez daha sabırlar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasında lösemiyle
mücadele eden yavrularımıza destek ve lösemiye karşı
farkındalık oluşturmak adına bu yıl Maskemi
atarım, hayalime koşarım. mesajı çok önem arz ediyor.
Lösemiyle mücadele eden yavrularımızın bir an önce maskelerinden
kurtulup hayallerine kavuşmalarını biz de yürekten umut
ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 29 Ekimde, cumhuriyetimizin 98inci yıl dönümünde,
İstanbul Taksimde yeniden inşa edilen Atatürk Kültür Merkezinin
açılışı yapıldı biliyorsunuz.
İstanbulumuza, ülkemize en son teknolojiyle donatılmış,
tam teşekküllü eşsiz bir eser kazandırılmış oldu;
âdeta İstanbul'un sembollerinden olacak abidevi dev bir eser.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sanat düşmanı
AK PARTİliler yıkıp AVM yapacak. dediler, Çürümeye terk ettiler.
dediler; milletin evlatlarını birbirine düşürdüler, ucuz
gündemlerle ülkeyi gerdiler, yıllarımızı çaldılar.
Sonuçta, AKM, yeniden bir dünya projesi olarak açılmış oldu.
Oysa başka Türkiye yok Sayın Başkanım; ortak
değerlerimizi, ülkemizle ilgili konuları siyasi
hırslarımıza, ucuz hesaplara kurban etmeyelim, etmemeliyiz.
Başta emeği geçen Cumhurbaşkanımız olmak üzere, tüm
ilgililere teşekkür ediyoruz bu süreçte. Yıllardır
provokasyonlarla, yalanlarla bu süreci baltalayanlardan, engelleyenlerden küçük
bir mahcubiyet bekleme hakkımız var diye düşünüyorum Sayın
Başkanım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
yanlış tarım politikalarının getirdiği
mağduriyetin araştırılması, buğdayın gümrük
vergisinin sıfıra indirilmesine rağmen çiftçimizden
alınandan çok daha pahalıya mal olan buğday ithalatlarına
son verilmesi ve yapılan buğday ithalatlarından kimlerin
haksız kazanç sağladığının
araştırılması ve bu hususta gerekli önlemlerin
alınması için gerekli çalışmaların yapılması
amacıyla 16/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2/11/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili, Grup Başkan Vekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, yanlış
tarım politikalarının getirdiği mağduriyetin
araştırılması, buğdayın gümrük vergisinin
sıfıra indirilmesine rağmen çiftçimizden alınandan çok daha
pahalıya mal olan buğday ithalatlarına son verilmesi ve
yapılan buğday ithalatlarından kimlerin haksız kazanç
sağladığının araştırılması ve bu
hususta gerekli önlemlerin alınması için gerekli
çalışmaların yapılması amacıyla 16/6/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerin 2/11/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Ataş, Kayseri
Milletvekili. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN
ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubu olarak vermiş olduğumuz, buğday
ithalatının araştırılması hakkındaki
önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİden önce
ülkemiz, buğdayın gen merkezî, Anadolunun ise tahıl ambarı
olarak bilinirdi ancak başarısız tarım politikaları
yüzünden buğdayı bile ithal eder duruma geldik. 2020
yılında 9 milyon 750 bin tonluk buğday ithalatıyla 1,4
milyar nüfuslu Çinden daha fazla buğday ithal ettik, Kanada ve Meksika
gibi ülkelerden bile buğday ithal eder hâle geldik. Ürettiğimiz
toplam buğdayın yarısı kadarını
dışarıdan ithal ediyoruz. Buğday ithalatına 2020
yılında ödediğimiz para tam 2,3 milyar dolardır. Türk
çiftçisinin hakkı olan bu para yabancı çiftçiye gitmiştir yani
AKP iktidarının yanlış tarım politikaları
sonucunda Türkiye buğdaya, Türk çiftçisi de ekmeğe muhtaç hâle
getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz
yıl yerli üreticiye ton başına 1.650 lira fiyat verilirken
yabancı ülkelerden ton başına 2.400 liradan buğday ithal
edildi. Bu yıl da kendi çiftçimizden 2.480 liraya alınan buğday
3.230 liraya ithal edildi yani iktidar, buğday için Türk çiftçisine
ödediği paranın yüzde 45 fazlasını yabancı çiftçiye
ödedi.
İktidara soruyoruz: Türk çiftçisinin
günahı nedir? Yerli üreticiyi destekleyerek üretimi artırmak yerine
çok daha yüksek fiyatlara ithalat yapmanızın nedeni nedir? Bekir
Pakdemirli Tarım Bakanı mı yoksa ithalat bakanı
mıdır? Neden Rus, Yunan, Kanadalı, Letonyalı çiftçiye
verilen dolarlar Kayserili Mehmet emmiye, Konyalı Ali dayıya verilmiyor?
Türkiyenin 2002 yılında sadece 150 milyon dolar ödediği
buğday ithalatına bugün neden 2,3 milyar dolar ödeniyor? Hangi
ithalatçı yandaş şirketler zengin ediliyor? Toplam 23 milyon
hektar tarım arazisi olan Türkiye nasıl oluyor da 2,3 milyon hektar
arazisi olan Yunanistandan buğday ithal ediyor?
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla
yayımlanan karara göre buğday, çavdar, arpa, yulaf, mısır,
nohut ve mercimek ithalatında gümrük vergisi sıfır olarak
uygulanıyor. Yani kendi çiftçimize çok görülen tarım desteği
yabancı ülkelerin çiftçilerine veriliyor. AKP, Yunanistan çiftçisini bile
Türk çiftçisinden daha çok destekliyor. Buradan AKPye çağrıda
bulunuyoruz: Yabancı çiftçiye verdiğiniz bu paraları,
aracılıktan yandaşa verdiğiniz rantı Türk çiftçisine
verin, bitmek üzere olan Türk tarımına, Türk çiftçisine nefes olsun.
Değerli milletvekilleri, buğday ithalat
rakamları cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyelerine
ulaşmıştır, buğday ithalatı 2010 yılına
göre yüzde 276 artmıştır. Geçmişte kendi kendine yeten 7
ülkeden biri olan Türkiyeyi AKPnin getirdiği nokta işte budur.
Çiftçilerimize yeterli destek verilmiyor. Çiftçimiz mazot, gübre gibi ithal
girdiler ve düşük buğday alım fiyatı nedeniyle üretemez
hâle geldi. 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde ülkemizde 26
milyon 500 bin hektar tarım arazisi vardı, iktidarın rant ve
ithalata dayalı tüketim ekonomisi sonucunda tarım alanları yüzde
13,2 azalarak 23 milyon hektara kadar düştü. Yine, AKPnin tarım
politikaları sonucunda 3 milyon 300 bin insanımız tarımsal
üretimden vazgeçmek zorunda kaldı, tarım sektöründeki
istihdamımız yüzde 44 azaldı. Ülkemizde on iki yıl içinde
zirai amaçlı kullanılan kredi miktarı 10 kat artmış
ancak tarımdaki genel tabloya baktığımızda
tarımın genel üretimdeki payı yüzde 9dan yüzde 6lara kadar
düşmüş durumda. Yerli üreticimiz geçinemez duruma getirilirken
çiftçilerimizden alınan fiyattan çok daha pahalıya buğday
ithalatıyla yabancı çiftçiler ve yandaş aracılar zengin
edilmektedir. Çiftçiler son bir umutla bankalardan kredi kullanırken
sermayeleri olan traktörleri, tarlaları ya ipotek ya da icra
dosyaları altında kalıyor. Milyarlarca lira görev zararı
olan yandaş şirketleri kurtarmaya çalışan Ziraat Bankası,
perişan olan çiftçimizin traktörüne, tarlasına dahi el
koymaktadır. Bu sene buğdayını 2.400 liradan satan çiftçi,
tekrar ekmek için tohumluk buğdaya tam 5.500 lira ödedi. Çiftçiyi ezip
yandaşı zengin eden bu düzen değişmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
DURSUN ATAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, mevcut durum Türk çiftçisini borç yükü altında
bırakmakta, üretemez, geçinemez, nefes alamaz hâle getirmektedir.
Eğer, tarımdaki sorunları çözemezsek Türkiye'nin sorunlarını
da çözemeyiz. Tarımın, çiftçinin, üreticinin sorunlarını
çözeceksiniz ki Türkiye'nin sorunları çözülsün. Bu nedenle, buğday
ithalatının araştırılması, kimlerin haksız
kazanç sağladığının belirlenmesi için önergemize
evet oyu vermenizi diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubuna adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Buğday nedir biliyor musunuz? On iki bin
yıl önce Anadolu topraklarında, Harranda ilk kez toprağa ekilen
ve buradan da medeniyetlerin yıllarca hizmetine sunulan,
kullanımına sunulan bir besin kaynağı. Evet, çiftçinin
geçim kaynağı ama aynı zamanda da halkın en temel besin
kaynağı. Orta Amerika yerlileri için mısır, Çinliler için
pirinç, Güney Amerikalılar için patates neyse bu topraklarda yaşayan
halklar için de buğday odur ama ne yazık ki o yerli ve millî olmakla
sürekli övünen -sözde- iktidar tarafından -o neoliberal tarım
politikalarından kaynaklı- bir tarım ülkesi olan Türkiye,
artık gıda konusunda tamamen neredeyse dışa
bağımlı bir ülke hâline getirildi. Son otuz yılda 4 milyon
720 bin hektar tarım arazisini biz kaybettik. Nasıl kaybettik? Evet,
toprakların bir kısmı kuraklık, tuzluluk, çoraklık,
erozyon gibi nedenlerle kaybedildi ama asıl olarak, o inşaat ve
enerji sektörü var ya; turizm tesisi, yol yapımı gibi nedenlerle
tarım arazisi topraklarının rant amacıyla talan
edildiğine tanıklık ettik. İthal edilen ürünlerin gümrük
vergileri düşürüldü yine bu politikaların bir parçası olarak ya
da sıfırlandı, ithal ürünler sonrasında da çiftçiler zarar
ettikleri için üretim yapamamaya başladı. Türkiye, baklagillerde net
ithalatçı durumuna geldi. Çiftçinin desteklenmesi için kurulan bir kurum
var biliyorsunuz değil mi? Toprak Mahsulleri Ofisi, işte artık
resmen ithalat yapan bir kurum hâline geldi, sadece bu yıl, 2021
yılında buğday ithalatı için 4 tane ihale yaptı. Kendi
kendine yetebilen bir ülkeden rekor düzeyde buğday ithalatı yapan bir
ülkeye döndük. Üretimde maliyet arttı, TÜİK verilerine göre,
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi yıllık olarak yüzde 29,38
arttı. Yıllık düzeyde en fazla artış gübrede yaşandı,
yüzde 62,43; sertifikalı hububat tohumu fiyatları yüzde 63, elektrik
fiyatları ise -dünden önceden bahsediyorum- yüzde 56 arttı.
Tarım Kanununa göre millî gelirin en az yüzde
1inin tarımsal desteklemeye ayrılması gerekirken bugün
çiftçilerin banka ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları
katlanarak artıyor. Özel ve kamu bankalarına nisanda 142 milyar lira
olan çiftçi borcu temmuzda 147,5 milyara çıktı. Eylül ayında
üretici ile market arasındaki fiyat farkı 3,5 kat arttı.
Gübrenin, mazotun, tohumun pahalı olmasından dolayı tarım
yapılamaması bir kenara, bu koşullarda tarım yapan
çiftçinin bile ürünü elinde kalıyor ve çiftçiler ürünlerini artık
çöpe döküyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) Çiftçileri koruyup üretimi
desteklemezsek gıda kriziyle bu ülke halkları karşı
karşıyadır, bunu herkes bilsin ve bu sorumlulukla davranmak
zorundayız. Yıllardır iktidarın betona
yaptığı yatırım var ya, o yatırım bu halkın
karnını doyurmayacak. Destek için küçük ücretli çiftçinin borcu
devlet tarafından üstlenilmelidir, bir. İki, çiftçi kredileri için
kooperatif bankası kurulmalıdır ve ithal odaklı, her
şeyden önemlisi, ithal odaklı tarımsal üretimden vazgeçilmelidir
diyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mehmet Göker, Burdur Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde maalesef tarım ve
hayvancılık sektörleri bir varoluş mücadelesi vermekte,
yaklaşık on dokuz yıllık AKP iktidarı sonucunda yerel
ve bölgesel olarak direkt anlamda tarımsal ve hayvansal üretimde bir
çöküş dönemi yaşamakta. Üretici girdi maliyetlerinin
yüksekliğinden dolayı ürününü satamamakta, tüketicisi ise fiyat
pahalılığından dolayı satılan ürüne
yetişememekte. Bu durum da tarım istihdamında kendisini- çok
büyük sorunlara yol açmakta. 2003 yılından bu yana tarım
sektöründe yaklaşık 654 bin çiftçi üretimden koptu ve 2 Trakya
büyüklüğündeki alanımızda ekim dikim yapılamamakta. Buna ne
mi sebep oldu? Büyükbaş hayvan ithalatına 7 milyar 365 milyon dolar,
küçükbaş hayvan ithalatına 373 milyon 215 bin dolar,
kırmızı et yani karkas et ithalatına 1 milyar 433 milyon
dolar para ödedik; bununla mı kaldık? Hayır. Kendi çiftçimizin
ürettiği buğdayımıza ton başına 2.250 lira
öderken, alım yaparken dışarıdan ithal ettiğimiz
buğdaya 3.343 lira fiyat ödedik. Sadece bu değil, nohutu kendi
çiftçimizden 4.050 liradan aldık, oysa dışarıdan ithal
ettiğimiz nohuta 9 bin lira para ödedik. Bununla mı... Hayır.
Yeşil mercimek; bu memleketin topraklarında ana vatanını
bulmuş bir ürün, 4.150 liradan üreticiden aldık,
dışarıdan aldığımız üreticiye yani
yabancı çiftçiye ise 12.160 lira ödedik. Şimdi, bu durumda bizim
çiftçimize destek mi veriliyor, köstek mi olunuyor?
Aynı dönem içerisinde, 2020 yılından
bu yana elektrik faturalarına bugüne kadar 3 kez, akaryakıt
fiyatlarına 27 kez, doğal gaz fiyatlarına 9 kez, yem
fiyatlarına 16 kez, gübre fiyatlarına on altı ayda 31 kez zam
yapılmışken bu çiftçi nasıl üretim yapacak? Dahası,
anayasal hakkı olan desteklemelerin yarısını
alabilmişken çiftçimizin üretim yapabilmesi mümkün gözükmemekte.
Sürem az kaldı, bununla ilgili bugün sabah ve
hafta sonu gezdiğim yerlerde bana iletilen bir sorunu sizlerle
paylaşmak istiyorum: Biliyorsunuz, özelleştirmeden son anda kurtulan
bir Burdur Şeker Fabrikamız var. Onda da 1inci, 2nci ve 3üncü
teklifi veren firma aynı firma olduğu için biz bu şanstan
yararlanabildik, yoksa şeker fabrikamız da özelleşip
gitmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MEHMET GÖKER (Devamla) Şimdi, şeker
fabrikalarımızın 12 tanesi Türkiye genelinde
özelleştiği için üretim az ve dolayısıyla Burdur Şeker
Fabrikasından Konya, İstanbul, İzmir gibi yerlere üretim
sevkiyatı da yapılmakta ama kendi yerli üreticimize ya da kendi
toptancımıza haftalık 60 çuval verilmekte. Bu da otomatikman arz
talep dengesiyle fiyatları yükseltmekte. Eskiden 212 liraya
alınıp 230 liradan alıcı bulan şeker, şu anda
250-260 liralara çıkmış vaziyette. Satıcı, ürününü
bulamıyor; alıcı, pahalıdan almak durumunda.
Dolayısıyla, Burdur esnafı mağdur ediliyor. Yetkilileri de
bu konuda duyarlılığa davet ediyorum. Sorunun çözülmesini bir an
önce bekliyoruz.
İYİ Parti Grubu önerisine destek
veriyoruz.
Teşekkür ederim.
Saygılar. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Salim Çivitcioğlu, Çankırı Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM
ÇİVİTCİOĞLU (Çankırı) Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; ülkemizde tarım politikaları
hakkında İYİ Parti Grubu tarafından verilen
araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uzun yıllar
ortalamasına bakıldığında, buğdayda üretimimiz
tüketimimizi karşılamaktadır. Ancak 2020 yılında 20,5
milyon ton olan üretimimiz, 2021 yılında 17,7 milyon tona
düşmüştür. Özellikle bu yıl afet boyutuna ulaşan
kuraklık nedeniyle ürünlerimizde verim kaybı görülmüş, gerek iç
tüketim gerekse ihracat için yeterli miktar ve kalitede ürünlerin
sınırlı arzından dolayı ithalat yapma gerekliliği
doğmuştur. Nüfus artışıyla birlikte kişi
başı hububat tüketiminin artmasının yanı sıra tüm
dünyada görülen Covid-19 pandemisinin etkisiyle yurt içinde ve yurt
dışında gıda talebinin artması, ham madde
ihtiyacını da artırmıştır. Bu kapsamda, son iki
sezondur iklimsel koşullara bağlı olarak görülen
olumsuzlukların oluşturduğu arz açığının
kapatılması, pandemi etkisiyle yoğunlaşan spekülatif
amaçlı fiyat artışlarının önüne geçilmesi, bu sayede
tüketicilerimizin sofrasına giren mamul gıdalarda enflasyonun
engellenmesi adına buğday ithalatımız
artmıştır.
Toprak Mahsulleri Ofisi, 2021-2022 dönemi alım
fiyatlarını yıllık yüzde 36 artışla ekmeklik
buğday için 2.250 TL/ton, makarnalık içinse 2.450 TL/ton
açıklamış; fiyatlar üretici tarafından memnuniyetle
karşılanmıştır. Ancak mayısın ikinci
yarısı ve haziran ayı başında
kuraklığın etkisinin hissedilmesi neticesinde fiyatlar
yükselişe geçmiş, üreticilerimiz de bu yüzden bu fiyatlardan
ürünlerini pazarlamışlardır. Hububat fiyatlarındaki
artışın et, süt ve yem üreticilerimizin maliyetlerini
artırmasının önüne geçebilmek üzere yurt genelinde yem
regülasyonu çalışması başlatılmıştır.
Bu kapsamda temmuz ayı itibarıyla stoklarımızdaki ürünler,
tarımsal üretim faaliyetlerinin bir diğer kolu olan besici ve
yetiştiricilerimiz için yem üreticilerine yönelik satışa
sunulmuştur. Bu uygulama, özellikle besici ve yetiştiricilerimizde
memnuniyetle karşılanmıştır.
Eylül ayı itibarıyla da un sanayisine
yönelik buğday satışlarına başlanmış olup
böylece 83 milyon tüketiciyi ilgilendiren ekmeğin en önemli girdisi olan
un maliyetinin azaltılması amaçlanmıştır. Ekmeklik
buğday satışlarında uygun fiyatlı un satış
taahhüdü veren un sanayicilerinin taahhütleri dikkate alınarak piyasaya
uygun fiyatla un arz edilmesi sağlanmıştır. Bugün
geldiğimiz noktada Toprak Mahsulleri Ofisi temmuz-ekim arasında
piyasalara sadece kullanıcılara yönelik olmak üzere 2,6 milyon ton
hububat arz etmiş, ham madde arzında sürekliliği
sağlamış, un ve yem fiyatlarında istikrarı
korumuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Devamla)
- Ülkemizin buğday ve buğday mamulleri dış ticaretine
bakıldığında, 2002-2021 yılları arasında
toplam 21 milyar dolar karşılığı 78 milyon ton
buğday ithal edilmiş, buna karşılık, 35 milyar dolar
karşılığında 88 milyon ton buğday ve mamulleri
ihraç edilmiştir. Bu dönemde yaklaşık 14 milyar dolar
dış ticaret fazlası verilmiştir. 2020 yılında 2,4
milyar dolar karşılığında 9,8 milyon ton buğday
ithal edilmiş, buna mukabil yaklaşık 3 milyar dolar
karşılığında da 7,6 milyon ton buğday ve
mamulleri ihraç edilmiştir. Buğday ithalatının miktar
bazında ihracatın üzerinde olduğu son yıllarda da
değer bazında dış ticaret fazlası verilmiştir.
Buğday ekilişlerinin artırılmasına ve çiftçilerimizin
desteklenmesine yönelik çalışmalarımız geçmişte
olduğu gibi bundan sonra da sürecektir.
AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde
çiftçilerimizin, köylümüzün ve üreticilerimizin her zaman yanındayız
diyor; bu vesileyle İYİ Parti grup önerisine
katılmayacağımızı beyan ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve
arkadaşları tarafından, resmî merciler tarafından
kadınlara uygulanan şiddet politikasının
araştırılması amacıyla 2/11/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2/11/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Kasım 2021 tarihinde Diyarbakır
Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından verilen
(15103) grup numaralı, resmî merciler tarafından kadınlara
uygulanan şiddet politikasının araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel
görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak 2/11/2021
Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sayın Semra Güzel, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bildiğiniz gibi, dünyada ve Türkiyede
kadına yönelik erkek şiddeti her geçen gün artıyor. Sadece 2021
yılı verilerini verirsek ilk dokuz ayında Türkiyede en az 234
kadın erkekler tarafından katledildi ve 170 kadın da
şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Tabii, bu
şüpheli ölümlerden bahsederken, yapılan birçok araştırma da
bunların dolaylı veya doğrudan erkek şiddetiyle
bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bugün kadınlar evde,
sokakta, iş yerinde, cezaevinde şiddet görmeye devam ediyor ve
devletin yapması gereken aslında bu şiddetle mücadele etmekken
maalesef ki biz kimi durumlarda bu şiddetin doğrudan devlet
görevlileri veya yöneticileri tarafından uygulandığını
görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, kadınlara uygulanan
bu şiddet birçok şekilde hayata geçiriliyor. İstanbul
Sözleşmesinden çıkma kararından tutalım da siyasetçiler
tarafından kullanılan söylemler, cinsiyetçi yaklaşımlar ve
politikalar, hayata geçirilen pratikler bu durumun en başında
geliyor.
Kimi olaylardan örnekler vermek isteriz. Kadın
aktivistlere davalar açılıp 8 Marta neden gittin? 25 Kasıma
neden katıldın? Gülistan Dokuyu neden soruyorsun? gibi sorular
yöneltiliyor ve bunlar ceza gerekçesi yapılıyor. Şimdi, bu
günler aslında her sene bütün dünyada kadınların sokakta
olduğu, taleplerini dile getirdikleri günler fakat Türkiyede bu günlerde
sokağa çıkmak isteyen kadınlara hakaretler eşliğinde
fiziksel şiddet uygulanıyor ve insanlık dışı bir
şekilde gözaltına alınıyorlar ve davalar
açılıyor. Mesela bu sene 25 Kasımda açıklama
yaptıkları gerekçesiyle Hakkâri Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 4 kadına iddianame
hazırlandı ve açıklamaya katılmak suç sayıldı.
Yine aynı şekilde, Mardinde 25 Kasımda açıklamaya
katılan kadınlara para cezası kesildi. Özellikle bölge illerinde
kadın mücadelesi yürüten kadınlar, aslında dünyanın her
yerinde yürütülen kadın çalışmalarından kaynaklı dudak
uçuklatan cezalar alıyor.
Yine, Nusaybin Belediye
Başkanlığı yapmış ve TJA dönem sözcüsü olan
Sevgili Ayşe Gürkana otuz yıl ceza verildi; erkek şiddetine
dair yaptığı açıklamalar, katıldığı
programlar, verdiği kadın mücadelesi gerekçe gösterilerek
yapıldı. İşte, bu şekilde, aslında yargı
taciziyle kadın mücadelesi kriminalize edilmek isteniyor. Giderek artan
erkek devlet şiddetine dair sokakta mücadele yürüten kadınlara
karşı verilen bu ceza kabul edilemez.
Bu şiddeti bizler aslında 16 Ekimde
Diyarbakırda cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa
karşı yapmak istediğimiz mitingde de bir kez daha gördük.
Mitingde, her giriş güzergâhına 3 kontrol noktası konulmuş,
buralara kabinler yerleştirilmiş ve kadınlar her bir noktada tek
tek ince aramadan geçirildi, zorla üstleri açılmaya
çalışıldı, ayakkabılarını çıkarmaları
istendi, çıplak aramayla karşı karşıya kaldılar.
Sözde, pandemi hassasiyetiyle HES kodu istendi ama aynı güvenlik
görevlileri, aynı eldivenle bütün kadınları tacize varan bir
şekilde aradı; hâliyle, kadınların birçoğu saatlerce
içeri giremedi ve kapıda bekletildi, bu uygulamalara itiraz eden
kadınlar şiddete maruz kaldı, gözaltına alındı ve
oraya yakın cami, gözaltı merkezine çevrildi.
Değerli milletvekilleri,
dışarıda durum bu iken cezaevlerinde durum çok da iç
açıcı değil; cezaevlerinde hak ihlalleri sürekli gündeme geliyor
fakat her meselede olduğu gibi aslında bu meselede de en çok da
kadınlar görülmüyor ve yok sayılıyor. En son, Kandıra 1
no.lu F Tipi Cezaevinde Garibe Gezer isimli mahpusa yapılan insanlık
dışı uygulamalar söz konusuydu. Süngerli oda olarak tarif
ettiği odaya atılmış ve burada 8 kişilik bir gardiyan
ekibi tarafından cinsel saldırıya uğramış,
fiziksel ve psikolojik şiddete maruz bırakılmış.
Durumdan oldukça etkilenen Garibe Gezer de intihar etmek istemiş ama
çarşafın ipi kopması dolayısıyla kurtulmuş fakat
buna rağmen hastaneye geç götürülmüş. Bu saldırıyı
gerçekleştirenler hakkında herhangi bir soruşturma
açılmazken Garibe Gezer aslında başına gelenleri ailesine
ve avukatlarına aktardığı için soruşturmaya tabi
tutuldu ve beş gün hücre cezası verildi.
Aslında şunu söylemek isteriz:
İçeride ve dışarıda kadınlara yönelik uygulanan bu
şiddet asla kabul edilemez. Devletlerin şiddete karşı
yükümlülükleri ortadadır, şiddetin bitirilmesi için mücadele etmek.
Öbür türlüsü yani Türkiye'de uygulanan devlet şiddeti ancak erkek şiddetini
artırır, ona güç verir, onu besler ve bugün olduğu gibi her gün
Türkiye'de kadınlar öldürülmeye, katledilmeye devam eder. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Bedri Yaşar, Samsun Milletvekili.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kadınlarımız Türk ve İslam âleminde oldukça önemli bir yere
sahiptir. Bu önemli konum hadisişeriflerde de oldukça önemli yer tutmaktadır.
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammedin (SAV) İslamiyette kadına
karşı hoşgörü ve saygıyı anlatan pek çok
hadisişerifi bulunmaktadır. Bunlardan birinde de Allah sizden
kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı
ister çünkü onlar sizin analarınız, kızlarınız ve
teyzeleriniz. demektedir. Buna benzer bir sürü hadisişerifler de
vardır. Yine Cennet annelerin ayağı altındadır.
Anne ve babasının duasını almadan cennete girmek mümkün
değildir. gibi bir sürü hadisişerifler bu konunun öneminin
altını çizmiştir.
Türk toplumunda da ailenin temeli
kadındır. Eski dönemlerde Türk kadını ailede söz sahibi
olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde de devlet yönetiminde de
söz sahibi olmuştur. Kadınlar pek çok devlette ikinci planda
görülürken Türklerde kadınlara hakanın yanında yer
verilmiş, karar mekanizmalarında söz sahibi olmuş, hatta
hükümdar bile olmuştur, Tomris Hatun bunlardan biridir. Türk tarihinde
Nene Hatunlardan tutun, bir sürü Türk kadınımız tarihe imza
atmış, rol model olmuştur. Cumhuriyetin ilanıyla da Türk
kadınlarına çağın gereği olan, hak ve fırsat
eşitliği olan seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934
yılında Mecliste bulunan bütün milletvekillerinin -o an 250
milletvekilinin tamamının- oy birliğiyle verilmiştir. Bugün
de kadınlarımız hem evlerinde evlerini çekip çevirirken yine
ekonomiye katkı sağlamış hem aileyi hem de toplumu idare
eden temel yapı taşları olmuşlardır. Ancak son
zamanlarda artan kadına şiddet vakaları ve kadın cinayetleri
de bizleri oldukça üzmektedir. Kadına şiddete yönelik Mecliste
alınan kararlar, yasalar, iyileştirmeler, görüşülen konular
elbette önemlidir ancak bunların uygulanması daha da önemlidir.
Kadına yönelik şiddette uygulanan cezalar caydırıcı
olmalıdır, iyi hâl indirimi kesinlikle uygulanmamalıdır.
Bir diğer konu da İstanbul
Sözleşmesidir. İstanbul Sözleşmesi, kadınları hukuki
anlamda korumaktadır. Bu sözleşme kadınların güvencesidir.
Türkiyede son on yılda 2.500e yakın kadın cinayeti
işlenmiştir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız
Platformu kayıtlarına göre 2020de 527 kadının
hayatına son verilmiştir. Sadece eylül ayında 26 kadın
cinayeti, 19 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir.
Kadınlarımız en kutsal varlıklarımızdır,
baş tacımızdır. Kadınlarımızı korumak
devletin birinci görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla)
Kadınların sokakta korkmadan gezebileceği, çekinmeden iş
yerlerine gidebileceği gerçek bir ortamın hazırlanması
devletin görevidir. Zaten bu Parlamentoda hiç kimsenin kadın ile
şiddeti yan yana getireceğini, tabir edeceğini
aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz ama uygulamalar maalesef, bu
şiddetin önüne geçmiyor. Dolayısıyla aldığımız
kararların uygulanmasını biz
Buradan bir kez daha uyarıyorum,
diyorum ki: Kadın ve şiddet asla ve kata yan yana gelemez,
kadınlarımız bizlerin baş tacıdır.
Ben inanıyorum ki bundan sonra hiç olmazsa
kadın cinayetlerinin en az olduğu, hatta hiç olmadığı,
hatta korunduğu ve buna tevessül edenlere indirimin uygulanmadığı
bir ülkede hep beraber yaşarız diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, maalesef, ülkemizde
kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri kanayan bir yara
hâlinde olmaya devam ediyor. Daha dün gece Ankara Demetevler'de 44
yaşındaki Meltem Layıker eski eşi tarafından
bıçaklanarak öldürüldü. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her seferinde
kadına yönelik şiddetin nedenlerinin
araştırılması gerektiğini ve bunu birlikte çözmemiz
gerekliliğini her platformda ifade ettik. Ancak ne zaman ki bir gece yarısı,
hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesinden çıkma
kararı aldınız, artık bu ülkede kadınların
AKP'den kadına yönelik şiddetin çözümü noktasında hiçbir
beklentisi kalmamıştır çünkü kadın ifadesinden
rahatsız olanlar, bu sorunu çözemez. Bakanlığın adından
kadını çıkarıp kadını ailenin içerisine
hapseden, birey olarak görmeyen bir zihniyet, bu sorunu çözemez. Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planı hazırlayıp
Uluslararası Gelişmeler bölümünde İstanbul Sözleşmesi sanki
hiç imzalanmamış gibi yer vermeyenler, bu sorunu çözme
yetkinliğine sahip değildir.
Kadınlara toplu tecavüz eden, kız
çocuklarını erken yaşta evlendiren, çalışan
kadınları öldüren, Erkek yanında olmadan dışarı
çıkamaz. diyen en barbar terör örgütü Talibanla hiçbir fikrî
ayrılığımız yok. diyen ve bunun üzerine bir de
kırmızı halıyla onları karşılayanlar,
kadına yönelik şiddet sorununu çözemezler.
Kadın üniversitesi adı altında
hamam mantığıyla, haremlik selamlık üniversite açmayı
taahhüt eden, kalkınma planları ve yıllık programları
açıklayanlar, bu sorunu çözemezler. Kadınları toplumdan
soyutlayacak adımları atıp kadınlara -tırnak
içerisinde- pembe alanlar yaratmaya çalışanlar, bu sorunu
çözemezler. Ama erkekler de şiddete uğruyor. diyerek meselenin
kaynağından bihaber olanlar, bu sorunu çözemezler. Kadınlar
iş aradığı için işsizlik artıyor, kadınlar
çalışma ve sosyal hayatta olmasın. diye yirmi yıldır
kreş sorununu çözmeyenler, kadınları sembolik de olsa diye
sahneye çağıranlar, kadına yönelik şiddeti engelleyemezler.
Çünkü değerli milletvekilleri, sorunun kaynağını besleyen
bir zihniyet, o soruna çözüm üretemez. Bir zamanlar birilerinin
kullandığı bir metafor vardı: Bunlar birbirlerine ters
mıknatıslanma yaparlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) Bu nedenle toplumun,
kadına yönelik şiddetin önlenmesi noktasında artık bu
iktidardan hiçbir beklentisi kalmamıştır ve bir an önce erken
seçime geçilmeli ve bu karanlık zihniyet değişmelidir. Biz
iktidara ilk geldiğimiz gün bir hafta içerisinde kadına yönelik
şiddetin önlenmesi ve kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi için
İstanbul Sözleşmesini tekrar uygulayarak -bu atılmış
geri adımı- bir hafta içerisinde tekrar imzalayacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Kemal Çelik, Antalya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin çok değerli üyeleri; HDP
Grubunun resmî merciler tarafından kadınlara uygulanan şiddet
politikasının araştırılması konulu grup önerisi
üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim için, içinde
insan olan konular her daim önemlidir. Hele ki konu çocuk veya kadınsa
hassasiyetimiz doğal olarak daha da fazladır. Bu gibi konuları
gündeme getirenlerin de bu hassasiyeti gözetmeleri ve ciddiyet içerisinde
anlamlı ve gerçek olan şeyleri ortaya koymaları gerekmektedir,
bu, insani bir sorumluluktur. Kadın konusunda çok genel ve belirsiz
ifadeler ortaya koyarsanız, eğer dayanaklarınız sağlam
değilse bu konuyu kendinize siyasi malzeme ve suistimal etmiş
olursunuz.
Önergede Devlet yöneticileri eliyle kadına
yönelik şiddet uygulanmaktadır. şeklinde bir cümle geçmektedir.
Şimdi, siz, bu kadar anlamsız şekilde konuya
yaklaşırsanız sizin amacınızın üzüm yemek
değil, bağcıyı dövmek olduğunu söylerim. AK
PARTİ, bırakın kadına şiddeti, kadına yönelik
pozitif ayrımcılığı anayasal ve yasal olarak
düzenleyen bir iktidardır ve bu konuda son derece hassastır.
İçişleri Bakanlığımız da kadına yönelik risk
ve tehdit unsuru oluşturabilecek durumların önüne geçebilmek için
teknik imkân ve kapasitesi en üst seviyede olarak kullanılan Kadın
Destek Uygulaması, kısacası KADES uygulamasını 24 Mart
2018de hayata geçirmiştir. KADES, 2021de Akdeniz Parlamenterler Asamblesi
tarafından ödüle layık görülmüştür.
Polisimiz ve tüm güvenlik birimlerimiz, en hassas
şekilde, elbette nizamı bozmak isteyenlere karşı,
varlık nedeni olan yasaların verdiği yetkiyi kamu adına ve
toplum adına kullanır, gayet doğaldır. Değerli
milletvekilleri, metinde geçen Kadın mücadelesi yürütenlere kolluk
kuvvetlerinin şiddet uyguladığı ve şiddet
politikasını meşrulaştırdığı
cümleleriyle siz, ülkeyi ihanet ve düzeni bozmak amaçlı yürütülen
maksatlı işlerle, terörü ve teröristi savunan eylemlerle kadın
mücadelesini karıştırmayın lütfen.
OYA ERSOY (İstanbul) Ya, sen erkek olarak bir
kere, kadın mücadelesi adına laf edemezsin yani.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Aybüke Öğretmen
gibi nice kadınlarımızı hunharca katleden, insana yönelik
şiddetin ve terörün merkezi olan PKKyı bırakın
lanetlemeyi, PKKyla arasındaki bağ ve sempatisini gizleme
gereği bile duymayan partiler, kadın konusuna yönelik bir hassasiyet
içerisinde, öyle mi? Gözlerimiz yaşardı doğrusu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Özellikle, insan odaklı her
konunun, her dönemin ruhuna uygun olarak sürekli geliştirilmesi,
devletimizin ve iktidarımızın temel bir misyonudur ve görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KEMAL ÇELİK (Devamla) Kadına yönelik
iyileştirmelerin hiçbir yerinde olmayanlar, bu konulara katkı
sağlamak gibi bir derdi olmayanlar ancak bu konuları kendilerine
siyasi malzeme yaparak istismar etmeye çalışanlardır. Yüce Meclisimiz, bu istismar
arayışının karşılık bulacağı bir
zemin asla değildir. Bu tavsiyede bulanarak sözlerimi tamamlıyorum.
Bu hassas konuları istismar etme
çabasını, bu yalancı çobanlığı bırakın,
yoksa yarın öbür gün en hassas ve temel insani konularda bile
söyleyeceklerinizi kimse dinlemez, kimse size güvenmez, kimse size inanmaz ve
nitekim de inanmıyor.
Bu nedenle, böyle bir öneriye ret oyu
vereceğimizi belirterek yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatip konuşmasının başından
sonuna Grubumuza ve önergemize sataşmada bulunmuştur. En basiti
BAŞKAN Önerge üzerinde konuştu ama
grubunuza nasıl sataşmada bulundu, ne dedi somut olarak lütfen?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Bu
önergeyi vererek
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Önergeyi
BAŞKAN Sayın Kenanoğlu, müsaade
edin, Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, tek tek sayabilirim. Dinlediğiniz için,
dinlediğinizi varsayarak
Bir, siyasal istismar, suistimal ettiğimizi
bu konuyu
İki, ihanete varan bir suistimal
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Siz de
dinlemişsiniz Başkan, bence.
BAŞKAN Ben hepinizi dinliyorum, yerinde
oturanları da, kürsüden konuşanları da, laf atanları da ama
İç Tüzük hükümlerini yürütüyorum.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşmasa da söz
alacaktı Sayın Başkan, o yüzden geldi yukarıdan.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş'ın, Antalya Milletvekili Kemal Çelikin HDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Öncelikle, bir kadın araştırma önergesini bir erkek vekilin
açıklamasını, hele bu dilde açıklamasını çok
talihsiz bulduğumu ifade edeyim, bunu söyleyeyim. Yani erkek egemen bir
sistemde
OYA ERONAT (Diyarbakır) Cinsiyet
ayrımcılığı yapmayın.
OYA ERSOY (İstanbul)
Ayrımcılık bu değil, ayrımcılığı
öğrenip gelin.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) Ne
münasebet! Çok cinsiyetçi bir bakış açısı, çok cinsiyetçi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İYİ Partiye mi
söylediniz bunu?
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
İYİ Partide de erkek vekil konuştu. Çok cinsiyetçi! Kadın
konusunu sadece kadınlar mı konuşuyor?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Onlar
konuşurken biz sataşmadık yani gerçekten ayıp oluyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, hakikaten müsaade
edin yani cinsiyet ayrımcılığı gibi bir suçlama da
yapmayın, rica ediyorum.
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) En
basiti, ben toplumsal cinsiyet rolleri kavramını bütün kitaplardan
çıkaran, İstanbul Sözleşmesinden imzasını çeken,
kadınları erken evliliğe teşvik eden, 3 çocuk
yapmalarını öneren, kadınları sadece anne ve eş olarak
nitelendiren bir anlayışın temsilcisinin
konuşmasını asıl suistimal ve istismar olarak görüyorum,
asıl istismar budur işte. (HDP sıralarından
alkışlar) Yani siz çıkıp Pozitif
ayrımcılığı getirdik. diyeceksiniz ama Türkiyede
kadın hareketinin, kadınların binbir emekle, mücadeleyle
altına imza attırdığı sözleşmeden bir gecede
çekileceksiniz ve kendinizi kadın hakları savunucusu ilan
edeceksiniz! Haydi gidin oradan gerçekten, bunlara hiç kimse inanmaz.
Evet, kadına yönelik devlet şiddeti de
var. Ben, Diyarbakır mitingindeydim. Diyarbakır mitinginde cami,
gözaltı merkezi olarak kullanıldı. Kadının üzerinde
sadece sarı, kırmızı, yeşil eşarp olduğu
için video görüntüleri de var- gözaltına alındı, camide 2
kadın gözaltına alındı ve kolluk, camiyi gözaltı merkezi
olarak kullandı.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya)
Diyarbakır Anneleriyle de ilgilensenize o kadar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Kadınlara tacize varan aramalar yapıldı. 3 yerden kontroller
yapıldı, ben tanığıyım. Eğer siz benim
tanıklığıma Yanlış görmüşsünüz. derseniz
bunu arada konuşalım.
KEMAL ÇELİK (Antalya) Yanlış
görmüşsünüz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Ben
gidip Niye el dedektörü yok? Niye siz elle arıyorsunuz? dedim,
Dedektörümüz bozuk. dediler ve kalemleri bile topladılar! Evet, en büyük
şiddet unsurlarından biri, devlet erkidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Uzatabilir misiniz?
BAŞKAN Uzatmıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sözümü
kestiler ama, bitireyim.
BAŞKAN Biliyorsunuz, sataşmadan
alınanlarda uzatma yapmıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamam,
uzatmayın Başkan.
Yani bunu gören, devlet şiddetinin
tanıklığını yapan biri olarak -sadece Diyarbakır
mitingini esas alarak söylüyorum- size anlatayım, grubunuza
BAŞKAN Teşekkür ettim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
siz
de biraz aydınlanın, kolluğun kadına yönelik nasıl
şiddet uyguladığını görün. Bu konuda bize söz
söyleyecek son grupsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve
arkadaşları tarafından, resmî merciler tarafından
kadınlara uygulanan şiddet politikasının
araştırılması amacıyla 2/11/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri
başta olmak üzere, yüz kırk üç yıldır bu topraklarda
yaşayan köylülerin devletin uyguladığı iskân
politikası sonucu yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2/11/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
arkadaşları tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri başta
olmak üzere, yüz kırk üç yıldır bu topraklarda yaşayan
köylülerin devletin uyguladığı iskân politikası sonucu
yaşadığı sorunların araştırılması
amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (2914 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 2/11/2021 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta sonu
cumartesi günü Çatalcanın bazı köylerini ziyaret ettim. Ziyaret
ettiğim köyler: Gümüşpınar, Yaylacık, Aydınlar,
Hallaçlı ve Karamandere. Önceki hafta cumartesi günü de Silivrinin 3
köyünü ziyaret ettim: Çayırdere, Sayalar ve Danamandıra. Bu 8 köyün
-yasayla mahalle oldu tabii- ortak bir sorunu var. 8 köyün ahalisi, tam yüz
kırk üç yıl önce zamanın padişahı II. Abdülhamit
tarafından buralara yerleştirilmiştir. Onların
torunları, çocukları bugün bu arazileri kullanıyor. Bu
vatandaşlarımızın önemli bir sorunu var. Yüz kırk üç
yıl derken bir köyümüz de beş yüz yıldır burada; Çatalcanın
Yaylacık köyü, onlar da beş yüz yıldır burada. Bu kadar
yıldır bu arazilerde oturan, bunları kullanan
vatandaşlarımız devletin iradesiyle, padişah iradesiyle
buraya yerleştirilmiş olması nedeniyle asla işgalci
sayılmamalıdır ama görüyorum ki hâlâ bu vatandaşlarımızdan
işgalci gibi ecrimisil isteniyor. Bu, tamamen hukuksuzdur; konuya
ilişkin önceki konuşmalarımda da bunu ifade ettim.
Şimdi, bu vatandaşlarımızın
mülkiyet sorununu çözmek üzere 2017 yılında bir kanun
çıktı. Kanun şöyle diyordu: Bu yerleri kullanan
vatandaşlarımız, rayiç bedel üzerinden bu arazileri satın
alabilir. Fakat kanun işlemedi çünkü rayiç bedel, bu
vatandaşlarımızın bütçelerinin çok üzerinde bir rakama
çıkıyordu. Bunun üzerine 2019 yılında bir kanun daha
çıktı ki bu kanunun çıkmasında Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bizim çok büyük payımız vardır. O zaman da ben yine bu
köyleri ziyaret ettim, dolaştım; sorunu bir kanun teklifiyle, gündem
dışı konuşmayla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirdim. Emlak vergi değerinden bu vatandaşlarımıza, bu
yerleri satalım teklifinde bulunduk fakat iktidar Hayır, biz
değeri düşürelim ama emlak vergi değeri olmasın, rayiç
bedelin yüzde 50si üzerinden bu satışı gerçekleştirelim.
dedi. Peki, bu şekilde de sorun çözülecekse elbette biz buna da evet
dedik ve desteklerimizi ifade ettik. Kanun, 2019un Temmuz ayında
çıktı, 4 Temmuzda kabul edildi, 10 Temmuz 2019da yürürlüğe
girdi.
Kanunun çıktığı tarihten bu yana
tam yirmi sekiz ay geçti, köylere gittim daha tapu alan kimse yok,
vatandaşlarımıza kısmen birtakım tebligatlar
gelmiş ama gelen tebligatların özellikle köy yerleşim alanı
içindeki tebligatların, arazilere ilişkin tebligatların
yaklaşık yüzde 30u, 40ı kabul yönünde; yüzde 60ı, 70i
ret yönünde, bazı köylerde belki bu oran farklı olabilir. Köy
yerleşim alanı dışında kalan tarım arazilerine
ilişkin olarak şu ana kadar doğru dürüst bir tebligat
yapılmış değil, yapılanlar da taleplerin reddedilmesi
yönünde. Ne anladık bu işten? Yirmi sekiz aydır vatandaş
tapu bekliyor ve hâlâ tapusunu alabilmiş değil, tapuları
reddedilmiş olanlara da ecrimisil ihbarnameleri gönderiliyor. Ecrimisil
rakamları da köylünün olağanüstü ölçüde bütçesinin üzerinde bir rakam
tutuyor, köylünün bunu ödeme imkânı yok.
Bir kere, iktidarın şu bakış
açısını değiştirmesi lazım: Bunlar çok güzel
arazilerde oturuyorlar, buraları kullanıyorlar, ellerini cebine
atsınlar, paraları ödesinler. Yapmayın, bu köylüleri, bu
vatandaşları emlak spekülatörlerinin, İstanbul zenginlerinin
ellerine teslim etmeyin; buna hakkınız yok.
Bazı durumları kanun hiç dikkate
almış değil. Kanun diyor ki: Bir kere, 19 Temmuz 2003
tarihinden önce burayı kullanıyor olacaksın, sonra 2017de
çıkan kanunun yürürlük tarihi itibarıyla da kullanmaya devam
etmiş olacaksın. Peki 19/7/2003 tarihi itibarıyla kullanan
baba, arazisini çocuklarına devretmiş, fiilen devretmiş; tespit
yapılıyor Sen burada kullanıcı değilsin 2017 tarihi
itibarıyla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
Talep reddediliyor. 19/7/2003te kullanan baba
ölmüş, mirasçılarının kanuna göre aslında
yararlanması lazım ama ret yazıları gördüm,
mirasçıların talepleri reddedilmiş. Buna ilişkin dahi pandemi
sürecinin başlangıcında 1 Nisan 2020 tarihinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak kanun teklifleri verdik Gelin bu aile içi devirleri bir
halledelim, verelim. dedik, maalesef bu talebimiz kabul görmedi, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını da haberdar ettim.
Daha başka sorunlar var: Bir kere, bunlar
işgalci değil, ecrimisili bırakın bir kenara; devlet
iradesiyle yerleştirilmiş, devletin devamlılığı
vardır Cumhuriyet geldi, senden ecrimisil alırız. yok. Ayrıca,
2006 yılına kadar da ecrimisil istenmemiş. Hiçbir cumhuriyet hükûmeti,
bu vatandaşlarımızdan ecrimisil istememiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Tarım arazilerinin normalde satılabilmesi
lazım. Onlar da satılmıyor. Bir kere bu köy içi, köy
dışı alanları; ayrımının da ortadan
kalkması lazım.
Evet, özetle söyleyeceklerim bunlar.
Teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Ümit Beyaz.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında İYİ Parti
adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Seçim bölgem İstanbul'da bulunan Silivri'nin 3
köyü Sayalar, Çayırdere, Danamandıra ile Çatalca'nın 5 köyü
Aydınlar, Hallaçlı, Gümüşpınar, Karamandere, Yaylacık;
Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nda yapılan değişiklikle
mahalle yapılmıştır.
Köylerden mahallelere dönüşen ama aslında
hâlâ köy özelliği taşıyan bu mahallelerimizde çok ciddi ve
yılan hikâyesine dönen hak ihlallerinin yaşandığı bir
tapu sorunu vardır. Yüz kırk yıldır bu arazileri kullanan
insanlar, işledikleri toprakların işgalcisi konumuna
düşürülmüştür, vatandaşlarımız zor durumda bırakılmıştır.
5 milyon Suriyeliye kucak açarak onlara barınma, eğitim imkânı
sağlayan bir ülkede kendine yakın dernek, vakıf, üniversite ve
hazine arazilerini neredeyse bedavaya veren bir iktidar, Osmanlı'nın
tebaası olan vatandaşlarımızı topraklarından
edemez. Çatalca'da, Silivri'de yaşayan değerli hemşehrilerim
işgalci değildir. Köylülerimiz taleplerinde haklıdırlar
çünkü bu vatandaşlarımız hazine arazilerini işgal
etmiş değillerdir, kendilerine verilen toprakları ekip biçmekte,
üzerlerinde yaşamaktadırlar. Tarihine saygı çerçevesinde ecdat
miraslarını restore ederek kültür mirasımıza sahip
çıktığını söyleyenler ecdat mirası
vatandaşlarımıza eziyet etmekte, vatandaşlarımızı
yerlerinden söküp atmaya çalışmaktadır. Osmanlı
yenilgisiyle Balkanlardan göçüp gelmek zorunda kalan bu insanların
onardığınızı söylediğiniz tarihî miraslar kadar
değerleri yok mudur?
Sayın milletvekilleri, yüz kırk
yıldır o topraklarda oturan, o toprakları işleyip üretime
kazandıran insanları hazine arazisine çökenlerle bir konuma
getiriyor, hazine arazilerini işgal edenler gibi işgalci ilan
ediyorsunuz. Yapmayın, yazıktır, günahtır; bu insanlara
zulmetmeyin, çok uzun yıllardır yaşadıkları
toprakları tapularıyla bu insanlara verin.
Sayın milletvekilleri, bu 8 köy
dışında İstanbulda aynı sorunla
karşılaşan başka bir köy yoktur. Yirmi sekiz aydır
insanlara sorunlarının çözüleceğini söyleyerek bir
kandırmaca yaşatıldı, çözüm için atılan adımlar
vatandaşlarımızın sorunlarını maalesef çözmedi.
Adil olan, hakka uygun olan, bu arazilerin mülkiyetlerini emlak vergileri
değeriyle bu vatandaşlarımıza vermektir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Rıdvan Turan, Mersin Milletvekili, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konu gerçekten bir an evvel çözümlenmesi gereken
bir konu. Yani yüzlerce yıl önce insanlar gelmişler, orayı yurt
edinmişler ve fakat günün sonunda bu insanları orada işgalci
gibi nitelendirmek, en hafif deyimiyle, temel insan haklarına uyan bir
yaklaşım değil. Tabii, bu konunun
araştırılması konusunda önerge sahipleriyle hemfikiriz
fakat yol ve yöntem konusunu bence biraz daha tartışmakta fayda var.
Tarım arazilerinin hızla daraldığı günümüzde,
meraların giderek, adım adım tasfiye olmaya
başladığı koşullarda bu hakkı tanırken
aynı zamanda köy tüzel kişiliğine ait olan bu
varlıkların korunmasını, tarım alanlarının
korunmasını ve ormanlık alanların korunmasını da
temel motivasyon faktörlerinden bir tanesi olarak ele almak ve
değerlendirmek gerekir. Bu iki şey dikkate
alındığında, kuşkusuz, insanların
hakkının hukukunun tanınması da daha rahatlıkla söz
konusu olacaktır. Bu, işin bir tarafı.
Bir diğer tarafı da şu: Örneğin
seçim bölgem Mersinde yıllarca önce insanlar gelmişler, hazine
arazisine yerleşmişler. O zaman bunlara bu yer gösterilmiş,
Gidin. demişler; kıraç bir alan. Aslında göçebe hayattan
yerleşik hayata geçmiş insanlar ve oradaki kıraç bölgeyi 400
dönümlük bir narenciye bahçesine dönüştürmüşler fakat tabii kent rantının
bu kadar kıymete bindiği bir yerde, kentin artık içinde
kaldığı düşünülen bu yerlerin değeri de arttı;
dolayısıyla birtakım inşaat lobileri bu insanları
yıllardan beri emek verdikleri o alanlardan uzaklaştırarak
oralara konma eğilimine girdiler. Şimdi, bizim orada da böyle bir
mesele var. Evet, bunlar hazine arazisindeler, ecrimisil ödemişler fakat
gelinen noktada, ot bitmeyecek yerleri olağanüstü bir cennet bahçesine
çevirmişler, narenciye ihracatı yapıyorlar; bu, son derece
kıymetli. Biz bu konuda bir kanun teklifi yazdık yani beş sene
ve üstünde bu tür alanlarda tarımsal faaliyet sürdüren insanlara bu
arazinin kullanım değeriyle ilanihaye, mirasçıları da dâhil
olmak üzere, verilmesi, eğer araziyi almak isterse piyasa rayicinin son
derece altında ve Bakanlığın da uygun göreceği bir
meblağla alma önceliğinin de bu insanlara tanınması
konusunda bir kanun teklifi sunduk. Ama her nereden bakarsak bakalım,
sonuçta Mersin örneğinde de, İstanbul Silivri örneğinde de olan
şey, insanların yüzlerce yıl bu alanlara emek vermiş
olması, bu emeğin sonucunda o ot bitmeyen yerleri cennet bahçesine
çevirmiş olması.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) Meselelere bu zaviyeden
bakıldığında, o insanların orada hayatlarını
bundan sonra da idame ettirmeleri analarının ak sütü gibi helal bir
mesele olarak değerlendirilmeli. Zaten devlet de toprağı olmayan
köylülere toprak vermek gibi bir anayasal yükümlülüğe sahip. O sebeple,
Meclisin de bu meseleyi dikkate alarak burada halkın
çıkarlarını temel alacak bir perspektifle bu sorunu çözmek için
ivedilikle tutum alması gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.
Buyurun lütfen.
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Silivri ve Çatalca
köylerinde yüz kırk yıldır çözülemeyen 4 ayrı, farklı
farklı tapu problemleri vardı ve bunların çözümüyle ilgili
gerçekten dev adımlar atarak birçoğunu da çözüme kavuşturduk.
Şimdi ben madde madde onları ifade etmek istiyorum.
Köy içi yerleşim alanları büyük oranda
tapularına kavuştu. 2/B satışları vardı, tapusuz
alanlardı ki onlar da orman vasfını yitirmiş alanları
içeriyordu. Çok çok uygun fiyatlarla Silivri ve Çatalca köylümüz 2/Bden
kaynaklı yani orman vasfını yitirmiş alanlardaki yerlerine
kavuştular.
Diğer bir alan -yeni
çıkardığımız kanun, onun tespitleri devam ediyor-
hazine yerlerinin satışıyla ilgili. Tarımda kullanmak
şartıyla o alanların yerlerinin tespitiyle ilgili
çalışmalar da devam ediyor.
Aslında en önemli başlıklardan biri,
biz, tapusu iptal edilen yerlerin, hiçbir bedel ödemeden, ailelere teslimini
yaptık. Bakın, bu çok önemli çünkü 87 yılında -yüz
kırk yıllık problem diyoruz ama- tapular peyderpey verilmeye
başlamıştı ama CHPlilerin Anayasa Mahkemesine
yaptığı başvuru nedeniyle tapular iptal edilmişti.
İşte, o iptal edilen tapuların hiçbir bedel ödemeden iadesini sağlayan parti de AK
PARTİ oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani
sorunu üreten CHPydi, çözümü üreten AK PARTİ oldu. Ama gerçek olan
şu ki: Cevap verilemeyenler var yani reddedilenler var. Bu, doğru bir
tespit. Biz ne yaptık bununla ilgili? İlçe Başkanımız,
Değerli Belediye Başkanımız, milletvekillerimizle köyü
dolaştık, bütün her birini dolaştık, tespitleri yaptık.
Değerli Çevre Bakanımız Murat Kurumla
muhtarlarımızı bir araya getirdik ve bir araya geldiklerinde
dedik ki: Bunlar, kanunun genel çerçevesi nedeniyle alamıyorlar,
nasıl almalarını sağlarız? Rezerv yapı
alanı -bu tabir çok önemli- başlığıyla, kanun
nedeniyle, kanunun genel çerçevesi nedeniyle alamayanlar, tapu başvurusu reddolanlar
ne yapacak? Onlar da inşallah alabilecek.
Ben bu gündem önüme gelince bugün hemen gerekli
bilgileri aldım. Rezerv yapı alanı çalışması
İl Müdürlüğümüzden Bakanlığa geldi yani başvurusu
kanun çerçevesi nedeniyle reddolanlar da rezerv alanı yapısı
nedeniyle, bu başlık çerçevesinde önümüzdeki süreç içerisinde
alabilecekler.
Sonuçta 4 ayrı başlığın her
birini de yerine getirmiştik. Ne oldu onlar? Köy içi rezerv alanları
ve köy içi yerleşim alanları tapularını aldı. Tapusu
CHP döneminde iptal olanlar bilabedelsiz aldı. Orman vasfını
yitirmiş olanlar, köylümüz bunu da aldılar. Hazine yerleriyle ilgili
tespitler de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla)
bu süreçle ilgili
tespitler de devam ediyor -dört dörtlük bir çalışmayla
tamamlandı- eksikler yerine getirilecek.
Ben bir başka başlığa geçmek
istiyorum hızla çünkü bu yeni çalışmamız kırsal
mahalle ve kırsal bölgeyi içeriyor. İstanbulda, benim seçim bölgemde
de 151 kırsal bölgeyi -eski adıyla köy, yeni adıyla mahalle
diyoruz- onu ilgilendiriyor. Şu anda Çatalca ve Silivri Belediyelerimiz
meclisten bu kararı çıkardı; meclis üyelerimize ve
Başkanlarıma çok teşekkür ediyorum. Büyükşehir meclisinden
geçtikten sonra da köylümüz, çiftçimiz harikulade bir yasal düzenlemeden
faydalanacak. Ne var bunun içerisinde? Emlak vergilerinden muaf olacak; bina ve
inşaat harcı yok, imar harçları yok; su ücretlerini
İstanbul gibi değil, dörtte 1 ödeyecek. Yeni çıkarttığımız
yasal düzenleme, kırsal alan, kırsal bölge çalışması
-tabii, sadece İstanbulu değil, Türkiyenin her noktasını
kapsıyor ama ben seçim bölgemle ilgili ifade etmek istedim- inşallah
köylümüz adına, çiftçimiz adına çok değerli bir süreç olacak.
Biz her zaman olduğu gibi aziz milletimizin
yanındayız; her zaman olduğu gibi sorun varsa o çözümü üreten, o
çözüme ulaşan Adalet ve Kalkınma Partisidir. Yasal düzenlemededir
Evet, bazen eksikler, geciken çalışmalar olabiliyor. Az önce ifade
ettiğim gibi başvurusu reddedilenler oldu. Yeni kanun çıkarma,
süreci uzatmak yerine nasıl bir çözüm ürettik? Rezerv yapı
alanı başlığıyla bu çözümü ürettik. Biz, çözümün
yanındayız, milletimizin yanındayız.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Kaynarca konuşmasında Silivri ve
Çatalca köylerinin tapu meselesiyle ilgili olarak Biz bunu yaptık,
yapıyorduk ama Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine götürerek iptal
ettirdi. gibi gerçek dışı bir beyanla grubumuza sataşmada
bulunmuştur.
İzninizle söz istiyorum efendim.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) 87
BAŞKAN Burada bir sataşma söz konusu
değildi ama grup adına bir açıklama yapacaksanız yerinizden
bir dakika vereyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, sataşma bu ama açıkça.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sataşma
değil, 87de
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Yani diğer taraflarına yerimden cevap verebilirdim ama bu cümle
doğrudan sataşmadır efendim.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) 87de
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Partimize
sataşma var
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) 87de Anayasa
Mahkemesine giden CHP nedeniyle gerçekten bütün tapular iptal oldu. ANAP
döneminde tapular veriliyordu.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Açıklığa kavuşturalım Başkanım bu konuyu.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Bu gerçek bir
bilgi.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Konuyu
açıklığa kavuşturalım, havada kalmasın.
BAŞKAN 1987yi konuşalım, buyurun
yani
Buyurun Sayın Hamzaçebi
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Kaynarca bölgeden haberdar değil,
öyle anlıyorum. Çünkü diyor ki: Köy içi yerleşim alanları
tapularını aldı. Sayın Kaynarca, iki hafta sonu ben
oralardaydım. Köy içi yerleşim alanında talepleri kabul edilen
vatandaşlarımızın oranı yüzde 30lar, yüzde 40lar
civarında. Köy yerleşim alanı dışındaki yerler
henüz tebliğ edilmemiş, bekletiliyor. Niye bekletiyorsunuz?
Tebliğ edilenler de zaten şey durumda, ret yazıları
vatandaşlara tebliğ edilmiş durumda. Yirmi sekiz aydır
bekliyor; niye bekletiyorsunuz? Efendim, rezerv yapı alanları
yoluyla çözeceğiz. E, niye? Kanun çıktı, kanun işe
yaramadı demek ki. Tarım arazileriyle ilgili 6292 sayılı
Kanuna atıfta bulunuyorsunuz, 6292 sayılı Kanun dünya kadar
formalite öngörmüş. Vatandaşlardan ecrimisil isteniyor diyorum, buna
cevabınız olmadı Sayın Kaynarca. Size sataşayım,
siz de konuşursunuz belki. Ecrimisil hak mıdır? işgalci mi
bu vatandaşlar? Beş yüz yıldır orda, yüz kırk üç
yıldır orda
İşgal, işgalciden alınır.
İşgalci, sahibinin rızası dışında bir
araziyi kullanan kişidir. Padişah iradesiyle buraya
yerleşmiş ise, 2006 yılına kadar, AK PARTİye kadar
hiçbir cumhuriyet hükûmeti ecrimisil istemediği hâlde siz ecrimisil
istiyorsanız bu vatandaşa işgalci gözüyle bakıyorsunuz
demektir. Önce bu bakışınızı bir düzeltin. Cumhuriyet
Halk Partisinin bu konuya ilişkin açtığı bir iptal
davası, bir şey yok. Bu konunun öncüsü de biz olduk, 2019da teklifi
buraya getirdik, siz ondan sonra bizim ardımızdan geldiniz ama kanunu
da eksik çıkardınız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri
başta olmak üzere, yüz kırk üç yıldır bu topraklarda
yaşayan köylülerin devletin uyguladığı iskân
politikası sonucu yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 284
sıra sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
2/11/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 284 sıra
sayılı Kanun Teklifinin aynı kısmın 1inci sırasına
alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
2, 3, 4, 9, 10, 11, 16, 17, 18, 23, 24, 25 ve 30
Kasım 2021 ile 1 ve 2 Aralık 2021 Salı, Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
2 Kasım 2021 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 284 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
3 Kasım 2021 Çarşamba günkü
birleşiminde 272 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
4 Kasım 2021 Perşembe günkü
birleşiminde 259 sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
284 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
284 sıra
sayılı Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili
Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar
Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1inci
Bölüm |
1 ila 9uncu Maddeler |
9 |
2nci
Bölüm |
10
ila 19uncu Maddeler |
10 |
Toplam madde
sayısı |
19 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
(2/1049) esas numaralı, 31/12/1960 Tarihli ve 193 Sayılı Gelir
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/145)
21/1/2019
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
20/9/2018 tarih ve (2/1049) esas numaralı
31/12/1960 Tarihli ve 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim esas
komisyon tarafından kırk beş günde
sonuçlandırılmadığından kanun teklifimin İç Tüzük
37 hükümlerine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ahmet
Akın
Balıkesir
BAŞKAN Önerge üzerinde teklifi sahibi olarak
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın konuşacaktır.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifim adına söz aldım. Efendim,
şöyle: Türkiyede bir ekonomik buhran var ve son üç yıldır büyük
bir enerji buhranıyla karşı karşıyayız. AK
PARTİnin ekonomide ve enerjide yaşattığı buhranı
da
Maalesef, vatandaşlarımız bu buhran altında
eziliyorlar.
Bir taraftan da iktidar sanki hiçbir şey
yokmuş, her şey güllük gülistanlıkmış gibi milletin
gözünün içine baka baka Fedakârlık yaptı. diyor. Burada Türk
milletinin huzurunda söylemek istiyorum. Bir fedakârlık var, o
fedakârlığı da yapan milletin ta kendisidir, AK PARTİ
iktidarı değil. (CHP sıralarından alkışlar) Evine
ekmek götüren işçinin fedakârlığını, memurun
fedakârlığını bilmeden, anlamadan AK PARTİnin
iğneden ipliğe zam yaptığını ve bunu da
açıklayamaz hâle geldiğini herkes görüyor.
Vatandaşlarımız bu kışı nasıl
geçireceğini kara kara düşünüyor. Her şey ateş pahası.
Asgari ücretli kışlık yakacağını taksitle
alıyor. Peki, emeklilerimiz ne yapıyor? Onlar da
maaşını oduna, kömüre yatırmak zorunda kalıyor. Çünkü
siz Ekonomi şahlanacak. dediniz ama geldiğimiz noktada faturalar
şahlandığı için emeklimizin maaşı da bu
faturalara gidiyor. Elinizi vicdanınıza koyun değerli
arkadaşlar, daha önce emeklilerimiz için, ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımız için verdiğimiz kanun tekliflerini
reddettiniz, şimdi kayıtsız kalmayalım,
vatandaşlarımıza gerçek anlamda müjde verecekseniz, hodri
meydan, size bir fırsat sunuyoruz, kara kış fonunu hep beraber
oluşturalım ve bu kanun teklifini de kabul edelim. Milletimiz bu zor
günleri atlatacak elbette ama unutmayın, sandık önüne geldiği
zaman, vatandaşımıza fedakârlık diyerek söylediğiniz
konularla ilgili, vatandaşımızın sandıkta size
nasıl ceza vereceğini hep birlikte göreceğiz ve
vatandaşımız size bu fedakârlığın
hesabını soracak.
Bakın, bu verdiğimiz teklifle,
vatandaşımıza yaşattığınız ekonomik
buhranda hiç olmazsa milletimizin biraz daha rahat nefes almasını hep
beraber sağlayacağız. Onun için, kaldıracağınız
eller burada milletimizin huzurunda olacak. Daha önce yine, milletimizin,
vatandaşlarımızın son üç yıldır
yaşadığı enerji buhranında verdiğimiz
önerilerimizi hep reddettiniz. Neleri reddettiniz sizlere bir hatırlatmak
isterim: Son üç yılda yüzde 120 zam yaptığınız
elektrikte KDVyi ve TRT payını kaldıralım. dedik,
reddettiniz. Yani 100 liralık elektrik faturasını siz 220 lira
yaptınız. Son üç yılda yüzde 100 zam
yaptığınız doğal gazda ÖTVyi ve KDVyi
kaldıralım. dedik ama siz reddettiniz yani 250 liralık
faturayı 500 liranın üzerine çıkardınız. Son üç
yılda mutfak tüpü 99 liradan 160 lirayı geçti. Şimdi, burada
soruyorum: Kim yaptı fedakârlığı?
Fedakârlığı yapan milletimizdir. Sizin
yaptığınız, vatandaşımızı
yoksullaştırmak ve bunun yanında
vatandaşlarımızı, maalesef, enerji yoksulluğuyla da
tanıştırmak oldu. Ocak ayında 1 milyon abone elektrik
faturasını parasını denkleştiremediği için
ödeyemedi, 1 milyon abone; geldik mayıs ayına, 5 milyonu geçti. Bu,
net olarak vatandaşımızı yoksullaştırdığınızın
göstergesidir. Biz, sorunların yanında her zaman çözüm önerilerimizi
paylaşıyoruz, her fırsatta dile getiriyoruz. Buyurun,
önerilerimizi duymadan siz ne yapıyorsunuz? Reddediyorsunuz.
İşte, gelin, bugün tarihî bir değişiklik yapın,
vatandaş lehine bir karar alın. Çünkü bu teklifte gelir vergisinin
ağır yükünü emekçilerimizin, memurlarımızın,
işçimizin, emeklimizin sırtından almak amaçlanıyor. 2020
yılında tahsil edilmiş 160 milyar liralık gelir vergisinin
85 milyar lirası maaşlı çalışandan toplanmış.
İşte, sizin siyasi tercihinizin vatandaştan yana
olmadığı açık, net ortadadır. O nedenle, elinizi
vicdanınıza koyun ve fedakârlık yapan, evine ekmek götüren
vatandaşlarımıza bir nefes olmak için burada ellerinizi
kaldırın. İşinize geldiği zaman 5li çeteden sadece
birisinin, bir gecede, 425 milyon liralık vergi borcunu
sıfırladınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AHMET AKIN (Devamla) Teşekkür ederim.
Gelin, açlık sınırının
altında kalan asgari ücretlimizin -çalışanlarının-
yüzde 20 oranında vergilendirilmesinin daha adil bir düzene ulaşması
için ellerinizi kaldırın. Son on yılda
yandaşlarınıza 128 kez yaptığınız vergi
indirimi fedakârlığını, gelin, el birliğiyle
vatandaşlarımız için de yapalım. Yandaşların
borçlarını nasıl tek kalemde siliyorsanız bu sefer de tek
kalemde fedakârca çalışan çalışanlarımızın
önündeki yükü, omzundaki yükü hep birlikte kaldıralım.
Bu kanun teklifimize hepinizden destek bekliyor,
yüce heyetinize ve milletvekili arkadaşlarıma
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.37
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan Denizli Milletvekili
Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun
Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 284) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 284 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ Parti
Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlunun.
Buyurun Sayın Dervişoğlu.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Aziz milletimizi ve yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.
İYİ Parti olarak bizim siyasetteki
referans noktamız yalnız ve ancak aziz milletimizin
çıkarlarıdır. Bugüne kadar her zaman yapıcı bir
muhalefet anlayışıyla hareket ettik, bundan sonra da öyle
davranmaya devam edeceğiz. Milletimizin faydasına olan işleri
destekledik, milletimizin zararına olanların ise
karşısında durduk. İşte, bu saiklerle ifade etmek
gerekirse söz konusu kanun teklifi, ihracatçıya finans desteği
sağlamayı amaçlaması ve ihracatı artırmayı hedeflemesi
bakımından genel olarak olumludur. İyi niyette bir kanun
teklifini Meclise getirmişsiniz ancak bunun ihtiyacı
karşılayıp karşılayamadığı hususunda
ciddi tereddütler taşıyoruz çünkü ihracatçılara destek
amacıyla hazırlanmış teklifin bazı maddeleri maalesef
maddi külfetleri yine ihracatçının sırtına yüklemektedir.
Kanun teklifinin 1inci maddesinde bulunan
ihracatçılar için giriş aidatının 4 kat
artırılmasını doğru bulmuyoruz çünkü bu
artış kanun teklifinin esas amacıyla çelişmektedir.
2nci maddeyle, Türkiye Tanıtım Grubunun
varlıklarının kısmen ya da tamamen İhracatı Geliştirme
Anonim Şirketine aktarılması öngörülmektedir. Kısmen ya da
tamamen ifadesi son derece muğlak bir ifadedir ve keyfîliğe sebep
olmaktadır. Bu durumun kanunilik ilkesine aykırı olduğu da
apaçık ortadadır. Bu çelişkili ve muğlak ifadenin tekliften
çıkarılmasına yönelik önergemiz Komisyonda kabul
edilmemiştir. Muhalefet olarak bizim gösterdiğimiz yapıcı
yaklaşımı maalesef iktidar partisi gösterememektedir.
İktidar partisi nereden duysun bizi ki yani kendi kanun teklifi
görüşülürken bile Türkiye Büyük Millet Meclisindeki sıraları
bomboş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) İmza atanlar
yok, nerede?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Olsun, her zaman olduğu gibi biz tarihe konuşmaya devam
edeceğiz.
İhracat demek, bir ülkenin uluslararası
piyasada rekabet gücünü artırması demektir; yeni iş
imkânları yaratmak, istihdamı güçlendirmek demektir. AK
PARTİnin ihracat performansını ölçmek için 1983-2002 dönemi ile
2002-2021 dönemi arasındaki ihracat performansına dikkatlice bakmak
yeterli olacaktır. 1983-2002 arasında ihracatımız
yıllık yüzde 10un üzerinde artmış, 2002 sonrası
dönemde ise artış yüzde 9,4e düşmüştür. Oysa
gelişmekte olan diğer ülkelere baktığımızda 2002
sonrası büyüme hızlarının 2002 öncesine göre daha yüksek
olduğunu görüyoruz.
İktidara, bir zamanlar ortaya koyulan 500
milyar dolar ihracat hedefini hatırlatmak istiyoruz. Eğer ülkemizin
ihracat performansı bu şekilde devam ederse bu hedefe ancak 2045
yılında ulaşabileceğiz. Oysa çokça eleştirdiğiniz
2002 öncesi dönemdeki ihracat performansımız bugün geçerli
olsaydı bu hedefe 2030 yılında yani dokuz yıl sonra
ulaşmış olacaktık. Onun için, iktidara tavsiyemiz, ihracat
rakamlarını çarpıtarak propaganda yapmak yerine, ülkemizin
ihracat performansını nasıl eski düzeye çıkarabileceği
sorusuna cevap aramasıdır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bildiğiniz üzere, 21 Ekim tarihinde,
bağımsızlığını yitiren Merkez Bankası,
Cumhurbaşkanının talimatları doğrultusunda faizleri
200 baz puan düşürmüştü. Türk lirası daha da değer
kaybetti, vatandaşımız daha da yoksullaştı,
sofralarımızdan bir ekmek daha eksildi. Bu karar sonucunda dolar kuru
yaklaşık 35 kuruş arttı; böylece, Türkiyenin dış
borcuna 160 milyar lira daha eklenmiş oldu. Bu borç kimin? Tabii ki
milletin. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
yanlış ekonomi politikalarının bedelini kim ödeyecek? Ne
yazık ki ve tabii ki 84 milyon Türk vatandaşı. Sayın
Cumhurbaşkanı kendi inadı uğruna bu milletin her bir
ferdini 1.875 lira daha borçlandırdı; yazık günah değil mi?
İYİ Parti olarak elbette ki yüksek faize karşıyız ve
zararlarının ne olduğunu en az sizin kadar ve hatta sizden daha
iyi biliyoruz fakat Merkez Bankası geçen yıl yaptığı
faiz artışlarıyla hem döviz kuruna müdahale etmiş hem de
siyasete, doğru düzgün bir ekonomi reformu yapabilmesi için zaman
kazandırmıştı ancak iktidar, bu süreçte, aklıselim
adımlar atıp enflasyonu kontrol altına almak yerine,
talimatlarını uygulamayan Merkez Bankası
Başkanlarını tek tek görevden almayı tercih etti. Yirmi
ayda 3 defa Merkez Bankası Başkanı değiştirdiniz.
Merkez Bankası Başkanı değişiyor ama sonuç
değişmiyor; dolar kuru her geçen gün yükselmeye, Türk milleti
yoksullaşmaya devam ediyor; bu gerçeği görmüyor musunuz? Sadece
Merkez Bankasının bağımsız yapısıyla
oynayarak ülkeye ne büyük bedeller ödettiğinizin acaba farkında
mısınız?
Kurumlar gelenekleriyle güçlenir ve yaşarlar.
Beş yıl süre için atanan TÜİK Başkanlarını son üç
yıl içinde 3 defa görevden aldınız. İktidarın
genetiği değiştirilmiş enflasyon rakamlarıyla hayat
pahalılığını gölgeleme çabaları beyhudedir,
biliniz istiyorum. Siz ne söylerseniz söyleyin, milletimiz çarşıda
pazarda gerçek enflasyonu görüyor ve bunun hesabını sandık önüne
geldiğinde sorma kararlılığı sergiliyor. Siyasi
iradenin tak diye söylediği, saray bürokrasisinin şak diye
yaptığı bu ucube sistemde, ne yazık ki vatandaşın
devlete olan güveni sarsılmıştır. Belki eskiden enflasyonun
daha yüksek olduğu dönemleri de yaşadı bu millet ama
TÜİK'in açıkladığı enflasyona vatandaşın bu
kadar itimatsız davrandığı bir dönemi asla görmemişti.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tek
adamlık izlenimi veren rejimin anayasal çerçevesini oluşturan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimizde dolar
kuru 4,63 liraydı, bu ucube yönetim sisteminin Türkiyeyi getirdiği
noktada ise dolar bugün 9,53 civarında gidip gelmektedir. Türk
lirası, yirmi yıldır işgal altında olan ve artık
Taliban tarafından yönetilen Afganistanın para birimi olan Afgani
karşısında dahi son dört yılda değer kaybetmiş
durumdadır. Lafı evirip çevirmeye hiç lüzum yoktur, bugün,
paramız pul olduysa, mutfaklar yangın yerine döndüyse, tencereler
kaynamıyorsa, milletimiz hayat pahalılığının
altında her geçen gün daha da eziliyorsa sebebi bellidir; sebebi, sizin
bile ne olduğunu bir türlü anlayamadığınız
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarıdır. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen, elinizi
vicdanınıza koyunuz, motorine on günde 87 kuruş zam, LPGnin
litre fiyatına yirmi günde 93 kuruş zam, benzinin litre fiyatına
-ilk günden- önce 44 kuruş, ardından 28 kuruş daha zam,
doğal gaz tarifesinde sanayi ve elektrik üretim santralleri için yüzde 15
zam, 1 Kasım itibarıyla doğal gaza sanayi için yüzde 48 zam,
elektrik santralleri için yüzde 46 oranında bir zam daha. Millete hesap
vermek yerine rakamlarla oynayarak hakikati gizlemeye uğraşan Adalet
ve Kalkınma Partisine millet adına soruyoruz: Ne zaman arkası
kesilecek bu zamların? Milletimizin çektiği bu cefa daha ne kadar
sürecek ve ne zaman sona erecek? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
görevde olduğu sürece milletimizin bu zam yağmurundan kurtulması
asla mümkün olarak görülmüyor. Sayın Erdoğanın 21 Ağustos
2020de açıkladığı doğal gaz müjdesinden bu yana
sadece doğal gaza 9 kez zam yapılmıştır.
Anlaşılan odur ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
Karadenizde doğal gaz değil, zam kuyusu bulmuştur.
Milletimiz umutsuz ve çaresiz değildir, herkes
müsterih olmalıdır çünkü İYİ Parti var; biz varız,
biz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) İYİ
Parti iktidarında Türkiye tüm bu sorunları birer birer
aşacaktır çünkü imkânımız var, kaynağımız
var, her şeyden önce imanımız var; yeter ki har vurup harman
savuran bu müsrif ve sorumsuz, gerçeklere de gözünü kapatmış sistem
ve iktidardan kurtulalım.
Saygıdeğer milletvekilleri, İYİ
Partiye göre, tarım, Türkiye'nin en önemli gelişme ve yükselme
alanlarından biridir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
çiftçilerimiz âdeta üretemez noktaya getirilmiştir. Bu vizyonsuz iktidar
anlayışıyla tarımda potansiyelimizin çok ama çok
azını kullanabiliyoruz. Türkiye Avrupa'nın en geniş
tarım alanına sahip ülkelerinden bir tanesi olmasına
rağmen, tarımsal üretimimiz her geçen gün eriyor. Bizden daha az
tarım arazisi olan İtalya, Belçika ve hatta Polonya bile Türkiye'den
daha çok tarım ihracatı yapıyor. Toprak bizde, iklim bizde, su
bizde, bereket bizde ama parayı onlar kazanıyor; Türk çiftçisi ise
maalesef kan ağlıyor. Nasıl ağlamasın ki? Gübre
fiyatlarına 2020nin başından itibaren bugüne kadar 3 kat zam
yapıldı. Tonu 1.650 lira olan üre gübresi, bugün, 6.650 lira. Mazot
iki yılda yüzde 60 pahalanmış. Çiftçi traktörünün
kontağını çevirmeye dahi cesaret edemiyor. 2007den bu yana
anayasal hakkının ödenmemesi nedeniyle iktidar tarafından
çiftçiye takılan borç 211 milyar liradır. Her çiftçi ailesinin Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarından en az 98 bin lira alacağı
vardır. Türk çiftçisi, bu iktidarın yönetiminde ürün fiyatı ile
girdi fiyatı arasına sıkıştırılmıştır.
Sadece tarım alanlarını değil, çiftçiyi ve çiftçinin geleceğini
de yok ettiniz, hatta yok etmekle kalmayıp teriyle
toprağını sulayan çiftçilerimizi icralık edip hacizlere
mahkûm bıraktınız. Yazıklar olsun sizin
iktidarınıza! (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Ülkemiz on iki yıl içinde zirai amaçlı
kullanılan kredi miktarını 10 kat artırdı,
vatandaşlarımıza verilen kredi miktarı 10 kat arttı.
Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Bunun anlamı şudur: AK
PARTİ iktidarı, Türk çiftçisini nimetini göremediği külfetlere
maruz bırakmıştır. Çiftçiler bankalardan kredi kullanırken,
sermayeleri olan tarlalarını ipotek altına aldırmak zorunda
kalırken milyarlarca lira görev zararı olan Ziraat Bankası
yandaşların şirketlerini kurtarmakla meşguldür. Şunu
unutmayın: Eğer tarımdaki sorunları çözemezsek Türkiyenin
sorunlarını da çözemeyiz. Tarımın, çiftçinin, üreticinin
sorunlarını çözeceksiniz ki Türkiyenin sorunları çözülsün;
kırsalın sorununu çözeceksiniz ki kentlerin sorunu çözülebilsin. Süt
ineklerini kesime gönderdikten sonra geri getiremezsiniz. Çiftçi bir kere
ekmekten vazgeçip şehirlere göç ederse onları yeniden tarıma
döndüremezsiniz. Ama bir şeyi yapabilirisiniz, bu ucube sisteme bir an
önce son verebilirsiniz. Milletimizin sabrı taştı ve artık
bu iktidarın da miadı doldu.
Esnaflarımız da aynı durumdadır.
Esnaflarımız, borç değil, sizden gelir desteği bekliyor;
çiftçilerimiz, borçlarının faizsiz
yapılandırılmasını istiyor; işçilerimiz, insanca
yaşayacağı bir ücret arıyor; işsizlerimiz, iş istiyor;
gençlerimiz, bu memlekette güzel bir gelecek arzu ediyor, hakkı,
hakkı olanı yani adaleti istiyor. Siz yeter ki sandığı
getirin, milletimiz ne yapacağını çok iyi bilir.
Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşenerin ifade ettiği gibi: Millet, bizi
çağırıyor. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, son olarak değinmek
istediğim husus; millî kimliğimizin önünde büyük bir tehdit unsuru
hâline gelen Suriyeli sığınmacılar meselesidir. Mart
2011den itibaren iktidar, Suriye sınırında açık
sınır politikası izlemiş ve Türkiye, yakın
insanlık tarihinin en büyük göç dalgasına maruz
kalmıştır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün verilerine
göre, geçici koruma statüsü altında Türkiye'de 3 milyon 700 bin Suriyeli
sığınmacı bulunmaktadır. Adalet ve Kalkınma
Partisinin öngörüden ve vizyondan yoksun dış politikası
neticesinde, Türkiye, dünyanın en fazla sığınmacı
barındıran ülkesi konumuna taşınmıştır.
Suriyeli sığınmacı sayısı Türkiye'nin kültürel ve
etnik dokusunu değiştirecek bir hızla artmaktadır. Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarı, Suriyeli
sığınmacıların vatanlarına güvenli ve onurlu geri
dönüşünün planlamasını yapmak yerine, dış politikada
gerekli adımları da atmak yerine Suriyeli
sığınmacılara kitleler hâlinde vatandaşlık verme
eğilimi sergiliyor. Ancak 2019da Sayın Erdoğan, 110 bin
Suriyeliye vatandaşlık verildiğini ve vatandaşlık
verme sürecini daha da artırma konumunda olduklarını ifade
etmişti. O tarihten itibaren kaç Suriyeli sığınmacıya
vatandaşlık verildiği ise iktidarın kamuoyundan
sakladığı bir sır hâline gelmiştir. Göç İdaresi
Genel Müdürlüğü, yayımladığı son verilerde
vatandaşlık verilen Suriyeli sığınmacı
sayısını açıklamaktan bilinçli olarak
kaçınmaktadır. Kaç Suriyeli sığınmacıya
vatandaşlık verildiğine dair yönelttiğimiz tüm soru
önergeleri de Bakanlık tarafından cevapsız
bırakılmıştır. İçişleri
Bakanlığının ısrarla cevaplamaktan
kaçındığı bu soruları bir kez daha milletin
kürsüsünden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden soruyoruz. 28 Nisan 2011
tarihinde ilk Suriyeli sığınmacı grubun Cilvegözü
Sınır Kapısından girmesiyle başlayan süreçten bugüne
kadar kaç Suriyeli sığınmacıya Türk
vatandaşlığı verdiniz, açıklayınız.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmiş olup oy kullanmaya
hak kazanan, seçmen listelerinde adı bulunan kaç Suriyeli
bulunmaktadır, açıklayınız. Sayın Süleyman Soylu, gerekli
gereksiz konularda veresiye konuşmaları bırakıp
sorduğumuz bu sorulara cevap vermek mecburiyetindedir. Bildiğiniz
üzere, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Suriyelilere
vatandaşlık verilmesi konusunda son derece hevesli ve isteklidir,
kendisi Suriyelilere vatandaşlık verilmesiyle ilgili
şunları söylüyordu: Benim ülkemde 380 bin Suriyeli çocuk doğdu,
Meclis de yardımcı olsa keşke bu 380 bin çocuğu doğar
doğmaz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapsak, keşke
vatandaşlık versek de memleketlerine döndüklerinde ceplerinde
itibarlı bir kimlik olsa. Sayın Soylu, vatandaşlık verilen
Suriyeliler neden bu ülkeyi terk etsin, terk edecekse neden onlara
vatandaşlık verilsin? Herkes aklını başına
almalıdır; Türk vatandaşlığı, iktidarın
Suriyelilerin cebine koyacağı bayram harçlığı
değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Bitiriyorum.
İktidar partisini bu vesileyle bu kürsüden
uyarmak istiyoruz: Önümüzdeki genel seçimde ekonomik krizle birlikte daralan
toplumsal desteğinizi Suriyelilere vatandaşlık vererek telafi
etme niyetindeyseniz, derhâl bu yanlış yoldan geri dönünüz. Türk
vatandaşlığının Suriyelilere
dağıtılacak bir seçim yatırımı olarak görülmesine
asla ve kata müsaade etmeyeceğiz. Suriyeli
sığınmacılara vatandaşlık vermek ve Suriyelileri
Türkiyede kalıcı hâle getirmek, Türkiyenin yalnızca bugününe
değil, aynı zamanda geleceğine de yapılmış büyük
bir kötülüktür. Bunun hesabını millet ve tarih huzurunda
veremezsiniz.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Başkan, buyurun.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya)
Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri ve
bizleri televizyonları başında izleyen aziz Türk milleti;
görüşmekte olduğumuz 284 sıra sayılı Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz, jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok güçlü ve avantajlı bir
konuma sahiptir; batı ile doğu, kuzey ile güney arasında bir
köprü, eski ve yeni küresel merkezlerin kesişim noktasında büyüyen ve
güçlenen bölgesel bir güçtür. Bu pozisyonunun getirdiği avantajlar ile
alınacak stratejik karar ve yapılacak güçlü ekonomik hamlelerle
devletler arası güç mücadelesinde daha büyük rollere namzettir.
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin en önemli
ekonomik kalkınma göstergelerinden bir tanesi dünya ticaretinden
aldığı pay, yaptığı ihracatın nitelik ve
niceliğidir. Geride bıraktığımız iki yıl tüm
dünya için salgın ve buna bağlı krizler nedeniyle çok zor bir
süreç olmuştur. Küresel ticaret de bu olağanüstü durumlardan büyük
oranda etkilenmiş, tedarik zincirleri eksenli derin dönüşümler
yaşanmıştır. Lojistik sektöründe navlun bedelleri
artmış, konteyner krizi patlak vermiş ve bunlara paralel olarak
emtia fiyatlarında tarihî artışlar yaşanmıştır.
Bu krizler bir yönüyle ülkemize belli avantajlar ve fırsat pencereleri de
sunmuştur. Küresel ticarette değişen dengeler ve küresel tedarik
zincirinin yeniden yapılanmasıyla olağanüstü fırsatlar
yakalanmış ve küresel ticaretteki rolümüz artmaya
başlamıştır. Bu minvalde, Türkiye imalat sektörünün ana
ihracat pazarındaki faaliyet koşullarını ölçen İSO
Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi, Türk imalat
sektörü ihracatçılarının talep ikliminde belirgin
iyileşmenin sürdüğünü ortaya koymaktadır.
Özellikle, artan ihracatımızın olumlu
etkisiyle ülkemiz, 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde
21,7lik bir büyüme oranını yakalamıştır. Bu büyüme
oranına ihracatın katkısı 10,8 puan olmuştur.
Türkiye'nin toplam dünya ihracatındaki payı yüzde 1in üzerine çıkmıştır.
Dünya üzerinde Türk ürünlerinin girmediği bir pazar neredeyse
kalmamıştır. Türk şirketlerini dünyanın en ücra
köşelerinde iş yaparken görmemiz mümkündür. Bu zor süreçte Türk
ihracatçısı tarihî başarılara imza atmıştır.
Geçtiğimiz eylül ayında, bir önceki yılın aynı
ayına kıyasla yüzde 30luk artış yakalayan ihracat, ilk
defa bir ayda 20 milyar dolar ihracat eşiğini geçmiştir. Yine
geçtiğimiz günlerde ilk defa günlük 1,5 milyar dolarlık ihracat
yapılarak bir rekor kırılmıştır. 2019da 180
milyar dolar olan ihracatımızın bu yıl sonunda 210 milyar
doların üzerine çıkması beklenmektedir. Şimdiyse
ihracatçımız 300 milyar doları hedeflemektedir. Bugün gelinen
noktada ihracatçı sayımız 100 binlere
ulaşmıştır. Hedef, en kısa sürede 150 bin
ihracatçı sayısını yakalamak olmalıdır. Bunlar
son derece önemli ve mutluluk verici gelişmelerdir. Ben şahsım
adına, bu Gazi Meclis çatısı altında bulunan tüm
milletvekillerimizin bu gururu yaşamalarını ümit ediyorum.
Aramızda gerek iktidar gerekse muhalefet koltuklarında oturan ve bu
başarıya katkı sağlayan çok değerli ihracatçılar,
sanayiciler var. Dolayısıyla, bu başarı hepimizin
başarısıdır, Türkiye'nin başarısıdır.
Değerli milletvekilleri, elbette bu
başarıları asla yeterli görmüyoruz, daha büyük hedeflere
doğru emin adımlarla yürümek zorundayız. Zira, basit bir
denklemle Güçlü ihracat, güçlü ekonomi; güçlü ekonomi, güçlü bir ülke.
demektir. Bir ülkenin siyasi bağımsızlığı kadar
ekonomik bağımsızlığı da o ülkenin geleceği
açısından büyük önem arz eder. Muazzam Türk askerî gücünün
yanına ekonomik alanda bir Türk mucizesini de muhakkak eklemek
zorundayız. Türkiye, bulunduğu bölgede yeni
yatırımlarıyla, yeni projeleriyle, yerli otomobiliyle, millî
gemileriyle, savunma sanayisiyle yıldızlaşmıştır.
Bu anlamda, ihracat yapan ülkeler, gelişmiş dünyada üstünlüğü
elinde bulunduran, inisiyatif kullanan öncü ülkeler konumundadırlar.
İhracat başarımız ülkemiz ekonomisinin yükselen gücünün de
sembolüdür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sadece nicelik yetmez, ihracatımızın
niteliğini de artırmalıyız. Dünya piyasasının
ihtiyaçlarına göre ürün çeşitlendirmesine gitmek ve yüksek
teknolojili, katma değerli yenilikçi ürünlerin ihracatımızdaki
payını artırmak önem arz etmektedir. İhracata
sağlanacak ilave destekler yakın bir zamanda ilan edilen uzak ülke
stratejisi, e-ihracat gibi adımlarla ihracatın nitelik ve
niceliğinin de artmasını umuyoruz. İhracat birim
değerimizi artırmalıyız. Artık, montaj ve
taşeronu arkamızda bırakmalı, millî markaları
oluşturmalıyız, millî markalarımızı ise ihraç
etmeliyiz. AR-GE yatırımlarına yönelmeli, tasarım, patent
ve faydalı modeller oluşturmalıyız. Millî teknoloji
stratejisi kapsamındaki projelere hepimiz sahip çıkmalıyız.
Evet, eleştirebiliriz ama bu eleştirilerin yapıcı
olmasına da dikkat etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, TİM verilerine
göre Türkiye'nin ilk bin ihracatçısı toplam ihracatın yüzde
55ine denk gelen 93 milyar dolarlık dış satış
yapmaktadır. İhracatımızın beşte 1ini ise 439
TİM üyesi sağlamaktadır. Ayrıca, ilk bin
ihracatçımız arasında 50 ilden ihracatçılarımız
yer almaktadır. İhracatımızı ülke sathına
yaymalıyız, ihracat yapmayan tek bir şehrimiz kalmayacak
şekilde çalışmalıyız. İhracatı tabana
yaymak, daha fazla girişimciyi ihracatla tanıştırmak
zorundayız. 2020nin her ayında ortalama 1.500 yeni firma ihracata
başlamış ve bu sayı da daha da artmaktadır. Bu tablo
sevindiricidir. 1 milyar dolar ve üzeri ihracat yapan firma sayımız
ise 11dir, bu sayıyı muhakkak daha yukarılara
taşımalıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ihracatımız büyük bir ivmeyle yükselirken
ihracatçılarımızın finansman ihtiyacı da aynı
hızla artmaktadır. Burada, bugün, bu çerçevede, son derece önemli
olan 2 kanuni düzenlemeyi görüşmek üzere bir araya geldik. Finansmana
erişimde ihracatçının karşılaştığı
en önemli meselelerden biri teminat sorunudur.
İhracatçımızı mali yönden rahatlatacak, güçlendirecek,
ihracatçılarımızın finansmana erişimini
kolaylaştıracak adımlar atılması,
ihracatçılarımıza teminat şartı koşmayan
yöntemlerin geliştirilmesi elzemdir. Bu kapsamda, Türkiye
İhracatçılar Meclisi ve Türkiye İhracat Kredi Bankası
Anonim Şirketinin öz kaynaklarıyla İhracatı Geliştirme
Anonim Şirketi kurulmuştur. Bu şirket sayesinde ihracat ve döviz
kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmalar TİMin
kefaletiyle oluşacak bu sistemle krediye doğrudan
ulaşabileceklerdir. Sadece ihracatçılarımızın
erişimine açık olarak oluşturulacak bu önemli fon
ihracatçılarımızın gücüne güç katacaktır, ihracat
süreçlerini kolaylaştıracak, kredi imkânlarına daha kolay erişimlerini
sağlayacaktır. Böylece ihracat şirketleri çek, ipotek, imza gibi
evrak ve belgelerle uğraşmayacak, bu işlemler için ayrıca
bir maliyetle karşılaşmayacaktır.
Kanun teklifiyle birlikte, orta ölçekli
firmalarımızın bu kredi sistemiyle gelişerek büyümesi ve
ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlaması
amaçlanmıştır. Biz, ülkemizin ihracat stratejileri
doğrultusunda, ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerle
iştigal eden firmalara sadece ihracata odaklanmış,
devamlılık arz eden böyle bir teminat sistemini destekliyoruz,
ihracatçılarımıza yük olmadan bu adımların
atılmasını önemli görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine ihracata yönelik
yatırım ve üretimin teşvik edilmesi, doğrudan yabancı
yatırımlar ile teknoloji girişinin
hızlandırılması ve işletmelerin ihracata yönlendirilmesi
için önemli işlevi olan serbest bölgelerin kurulmasının
teşvik edilmesi de bu kanuni düzenlemelerin içerisindedir. Teklifle, 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununda yapılacak düzenlemeyle, yeni
kurulacak serbest bölgelerde bölge kurucu ve işletici şirketlerin,
hâlihazırda faaliyet gösteren serbest bölgelerin kurucu ve işletici
şirketlerine tanınmış olan otuz yıllık kurumlar
vergisi istisnasından yararlanmalarının sağlanması,
böylelikle yeni serbest bölgelerin kurulmasının teşvik edilmesi
de amaçlanmaktadır.
Serbest bölgeler, ülkelerin dış ticareti
içerisinde önemli bir yer tutar. Genel olarak serbest bölgeler, ülkenin siyasi
sınırları içinde olmakla beraber gümrük bölgesi
dışında sayılan, ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi
alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemenin uygulanmadığı
veya kısmen uygulandığı, sanayi ve ticari faaliyetler için
daha geniş teşviklerin tanındığı ve fiziki olarak
ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerler olarak
tanımlanabilir. Ülkemizde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu
yürürlüğe girdikten sonra ilk olarak Mersin ve Antalya serbest bölgeleri
1985 yılında faaliyetlerine başlamıştır.
Türkiye'de 2021 itibarıyla 18 adet serbest bölge bulunmaktadır.
Serbest bölgeler 20nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren
ise hızla artış göstermişlerdir. Serbest bölgelerin rekabet
ortamındaki dünya ticaretinden daha fazla pay almak isteyen, özellikle
gelişmekte olan ülke ekonomilerine sağladığı
çeşitli katkılar vardır. Etkin olarak uygulandıkları
dönemlerde gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerin
dış ticaret hacmi, ödemeler dengesi, sanayileşme, teknoloji
transferi, istihdam, ithalat ve ihracatı kolaylaştırma gibi
konularda kuruldukları ülkelere önemli yararlar
sağlamışlardır. Serbest bölgeler ithal girdi kullanarak
üretim yapan yerli firmalara gümrük vergisiz mal girişi imkânı
sağlayarak yurt dışındaki rakipleriyle aynı
şartlarda üretim yapma imkânı sağlar, ülkelerin ihracat
imkânlarını ve döviz girdisini artırır, üretim
maliyetlerinin düşmesini sağlar, yabancı sermayeli firmalar
açısından daha düşük risk faktörleri sağlar ve daha kolay
yatırımda bulunmalarını teşvik eder. Bu anlamda
serbest bölgelerin ekonomiye ciddi katkıları olmaktadır. 2021
eylül ayı sonu itibarıyla serbest bölgelerde faaliyet gösteren firma
sayısı 1.953, yabancı firma sayısı 506, toplam
istihdam ise 83.422dir. Bu bölgelerde gerçekleştirilen ihracat 7,1 milyar
dolardır. İhracatta yüksek teknoloji ürünlerin payı ise yüzde
6,7dir. Birim ihracat fiyatı Trakya Serbest Bölgesinde 13,5 dolar, Bursa
Serbest Bölgesinde 8,3 dolar, Ege Serbest Bölgesinde 7,6 dolar, İstanbul
Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesinde 7,4 dolar, Kocaeli Serbest Bölgesinde
ise 7,2 dolardır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan verilere göre,
eylül ayında Antalya düzeyinde ihracat hacmi geçen yılın
aynı ayına göre yüzde 29,6lık artışla 152 milyon 391
bin dolar olarak gerçekleşmiştir. Buna göre Antalyamızın
ilk 9 aydaki ihracatı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 32,4lük
bir artışla 1 milyar 349 milyon dolar düzeyinde
gerçekleşmiştir. Antalyanın en yüksek ihracat hacmine sahip ilk
10 sektörü incelendiğinde yılın ilk dokuz aylık döneminde
en fazla ihracatı yapılan ürün grubu olarak 408 milyon 59 bin dolarla
yaş sebze ve meyve olurken bu ürün grubunu 232 milyon 68 bin dolarla
madencilik ürünleri ve 209 milyon 376 bin dolarla mobilya, kâğıt ve
orman ürünleri sektörü izlemektedir.
Antalya Serbest Bölgesinin bu ihracat
başarısında önemli bir rolü vardır. Antalya Serbest
Bölgesini diğer serbest bölgelerden ayıran özelliklerin
başında havalimanına ve kent merkezine yakın oluşu,
kentin avantajlarından kısa sürede faydalanma imkânı
sağlamakla birlikte, denize rıhtımı olan birkaç serbest
bölgeden de biridir. Bu açıdan gerek bölge gerekse ülke ekonomisine ciddi
faydaları olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin gücüne,
potansiyeline, geleceğine inanmamız gerekiyor. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyin
gösterdiği hedef doğrultusunda küresel ekonomide yaşanan
değişimi lehimize çevirebilecek her adıma kararlılıkla
destek vereceğiz. Yatırım, üretim, ihracat, istihdam için
yapılacak tüm düzenlemelerin yanında olacağız. İhracatçılar
bu ülkenin ve kültürünün dünyada tanınmasına katkı sağlayan
gönül elçileridir. Dolayısıyla ticareti sadece mal alıp satmak
olarak görmemeliyiz. Ticaretle birlikte kültürel ilişkiler de
gelişir, ülkeler ve insanlar arasında güven köprüleri oluşur.
İhracat tabana yayılmış bir refahın anahtarı,
sosyal gelişmenin ise lokomotifidir. Bu minvalde
ihracatçılarımızı uzak yakın diyarlara
bayrağımızı taşıyan birer akıncı olarak
görmeliyiz. Büyük ve güçlü Türkiye için pek çok fedakârlıkta bulunan bu
insanlara destek boynumuzun borcudur.
Değerli milletvekilleri, bu yüce Meclis
çatısı altında ülkemizin gelişmişliğinden,
ekonomik atılımlarından, güçlü yarınlar için atılacak
adımlardan bahsedebiliyorsak bunu, hiç şüphesiz, geçtiğimiz cuma
günü 98inci yılını kutladığımız
cumhuriyetimize borçluyuz. Cumhuriyetle birlikte öz güvenimiz, cesaretimiz,
millî bilincimiz artmış, bu doğrultuda gelecek tasavvurumuz da
şekillenmiştir. Bir medeniyet projesi olarak cumhuriyet, her alanda
olduğu gibi ekonomik gelişmişliğin de önünü
açmış, bağımsızlık fikrinin iktisadi
hayatımızda yeşermesini sağlamıştır.
Cumhuriyet, alın terinin ve üretimin gelişen dünyaya karşı
gelişen Türkiyenin teminatıdır. Cumhuriyet, al
bayrağın gölgesinde yetişecek nesillerin andıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 6 Kasım günü Alanyamızın fethinin 800üncü
yılını kutlayacağımız için sizlerin huzurunda,
Gazi Meclisimizde bu kutlu fethi anmaktan şeref duyuyorum. Sekiz yüz
yıldır vatan toprağının incisi olan Alanyamız,
tıpkı sekiz köşeli Selçuklu yıldızı gibi
erdemleriyle parlamakta ve Sultan Alâettinin fethettiği gün gibi
kıymetli ve mağrur, Akdenizin incisi, Türkiye Cumhuriyetinin göz
bebeği olarak varlığını devam ettirmektedir.
Sözlerime son vermeden önce, tarih sahnesine ilk
çıktığımız andan itibaren bizlere fetihler
yaşatan ve Anadoluyu ebedi yurdumuz yapan şanlı ecdadımızı
birkaç cümleyle anmak ve selamlamak istiyorum: Kor ateşte yanan demire
yüreklerden çelik kılıçlar sıyrılsın diye su veren
sakilere selam olsun. Ocakta küle dönmüş ateşi harlayıp bu yürek
yangınının küllerini ufukların ötesine savuranlara selam olsun.
Ötüken Ormanlarının hırçın rüzgârında, Etil
Irmağı boylarında at koşturan Mete Hana selam olsun.
Sır Derya kenarında boy boylayıp soy soylayan Dedem Korkuta
selam olsun. Kafkaslardaki seher yıldızına, çekik gözlü Türkmen
kızına, ak sakallı dedelerin, gül yüzlü bebelerin ve daha büyük
Türk ellerinde destanlara sığmayan Atatürke ve o şanlı
ecdada selam olsun. Bu kürsüden bir kez daha tekrar etmek istiyorum ki:
Varlığımız Türk varlığına armağan
olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
Bize Türkiye Cumhuriyetini emanet eden
şanlı ecdadımızı sizlerin huzurunda saygıyla
selamlıyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokrat Partisi Grubu
adına Sayın Meral Danış Beştaş, Siirt
Milletvekili.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, her ne
kadar Genel Kurul salonunda çok az vekil olsa da ben bu konuşmayı
ekranları başında bizi izleyen halkımıza hitaben
yapayım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz çıkalım
mı Başkanım?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yok,
burada bulunanlara memnuniyetle tabii ki hitap edeceğiz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) 50 tane imza var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Sayın Başkan, ihracatçılarla ilgili kanun teklifine dair
görüşlerimizi ayrıntılı bir şekilde bilahare ifade
edeceğiz ama esas olarak şunu söyleyeyim: Doğru, görünüşte
olumlu bir düzenleme, ihracatçıların desteklenmesi, fon
oluşturulması, buna ilişkin ayrıntılar. Ancak,
temelinde yine bir adaletsizlik, yine bir eşitsizlik var, yine sermaye
önde, yine işverenler destekleniyor, emek dünyası, kamu
çalışanları, yoksullukla, açlıkla boğuşan
milyonlar bu kanun teklifinde görülmüyor, açıkça sermaye bir kez daha
korunuyor.
Ben size bir dava anlatayım. Hani bu meydanlarda
sürekli tartışılan bir dava var ya, Kobani kumpas davası,
bir süredir Sincan kampüsünde devam ediyor, 8 Kasıma ertelendi.
Mahkemenin acelesi varmış, AİHM kararlarına uygun bir
şekilde yargılama yapacağım. diye bir hafta arayla
yargılamayı devam ettiriyor. Size, çok kısa, geçmişini
söyleyeyim. Biliyorsunuz, Kobani protestoları 2014 yılında oldu,
8 soruşturma savcısı değişti ve dosya
açıktı, gizli değildi. İfade vermeye gitmek isteyenlerin
bile geri çevrildiği, ifadelerinin alınmadığı Gidin,
sonra gelin. dendiği bir soruşturma dosyasına şimdi
tutuklamayla devam ediliyor. Ne oldu? 2018 yılına kadar hiçbir
gözaltı yoktu. Hatırlanır tabii, yakın tarih, 24 Haziran
2018de Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı. O zaman,
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, meydan meydan
dolaşarak Demirtaş'a -çünkü HDPnin Cumhurbaşkanı
adayıydı- alanlarda propaganda yaptı, her türlü cümleyi
kullandı ve Kobani protestolarını gerekçe yaparak sistematik bir
kampanya yürüttü; o dönemi çok iyi hatırlıyoruz. Aynı dönemde
aynı tarih çakışıyor- Ahmet Altun isminde bir savcı
atandı. Bu savcı özel bir savcı. Delil yoktu o tarihe kadar,
hiçbir delil bulunamamıştı, sadece siyasi haber kupürleri
vardı, dosya öylesine, sıradan bir tahrik dosyasıydı ve bu
Ahmet Altun gelir gelmez tüm savcılıklara, Türkiye'nin tüm
savcılıklarına, öncelikle protestoların
yaşandığı illere acil koduyla Tanık arıyorum.
dedi. Ne demişti? İtirafçı tespitini, pişmanlık yasasından
yararlanmak isteyenleri derhâl savcılığımıza bildirin,
tanık araştırın. Tabii, talimatın diğer
anlamı Yoksa da yaratın. talimatıydı. Ne oldu sonra?
Ahmet Altun gelir gelmez dosyada gizlilik kararı verildi. Düşünün,
aradan dört yıl geçmişti ve Ahmet Altun -sonra onu da anlatacağım-
kendisince bu kumpasın en önemli aktörü olarak 3.530 sayfalık bir
iddianame hazırladı. Mahkeme de tayin edilen bir mahkemeydi, bir
haftada 3.530 sayfayı okudu ve kabul etti. Öyle bir hâle geldi ki
tanık avına çıktı, bir tek gazetelere Tanık
arıyorum. diye yazmadı. Bunu ben ezbere söylemiyorum, bunu dosyadaki
bilgi ve belgelerden söylüyorum, bütün müzekkereler elimde. Sonra ne oldu? 3
tanık bulundu, 2si gizli, 1i Kerem Gökalp diye bir tanık. Bu Kerem
Gökalp, itirafçı, teslim olmuş iddiaya göre, tutuklanmış,
cezaevinde. Sonra bunu apar topar Ankaraya getirmişler, Emniyet on
beş gün gözaltı izni almış, gözaltındayken buna, bu
davanın ana omurgasını oluşturan ifade
imzalatılmış. İmzalatılmış çünkü gizli
tanıklarla ifadeleri aynı. Kerem Gökalpın ilk ifadesinde de ne
Kobani var ne HDP var ne böyle bir iddia var ne böyle bir soru var. Ne
yapmış savcı? Bir delil yaratmış çok açık bir
şekilde ve diğer gizli tanıkları da aynı şekilde
bu dosyaya dâhil etmiş. Diğer bütün tutanakların dosyayla bir
ilgisi yok, normal, siyasi faaliyetler. Peki ne olmuş sonra? Yüksekdağ
ve Demirtaş hatırlarsınız- 19 Eylül 2019 tarihinde
aynı iddiadan ikinci kere tutuklandı, skandal bir şekilde.
Türkiye tarihinde bile yok böyle bir şey, aynı iddialarla ikinci
tutuklama. Peki, milletvekilleri sorabilir, yeni delil o zaman dosyaya girmiş
miydi? Hayır arkadaşlar, girmemişti. Tanıkları çok
aradılar ama yeni delili bulamadan Demirtaşın AİHM
kararı ve süresi bittiği için tahliye kararı çıkmaması
gerekiyordu, alelacele bu tutuklama kararını verdiler. Tarihler
belli, 19/9da tutuklama kararı verildi, Kerem Gökalpın ifadesi 7
Ocak 2020 tarihli. Bu kadar acele etmelerine rağmen bu ifadeyi
bulamadılar, gizli tanıkların ifadesiyse 4 Mart 2020. Önce
tutukladılar, sonra delil yarattılar; bu kadar da açıkça ortada
bir kumpas var.
Peki, bu ifadeler nereden geldi, nasıl geldi,
kim ulaştı, kendileri mi başvurdu, savcı mı buldu?
Buna ilişkin hiçbir bilgi dosyada, klasörlerde geçmiyor. Burada çok dikkat
çekici bir şey var; Kobani soruşturmasını hazırlayan,
davayı açan savcı ile Yargıtay başsavcısı
anlaşmış ve kumpası yürütmüşler; yine, bunu da ezbere
söylemiyorum, elimde veriler var. Partimizin kapatma iddianamesinin 742nci
sayfasında yer alan Gökalpın ifadesi Kobani dosyasında var,
743üncü sayfa dosyada yok, yok dosyada ama deliller arasında
sayılmasına rağmen o ifadeye avukatlar ulaşamadı.
Şöyle yapmışlar: Kapatma davasını açan
başsavcı ve iddianameyi hazırlayan Ahmet Altun mahkemeden evrak
saklıyorlar. Düşünün, ifadenin bir bölümünü kapatma davasına,
bir bölümünü iddianameye alıyor ve bu konuda klasörlere ekleme gereği
bile duymuyor; bu, kumpasın ispatıdır işte.
Değerli milletvekilleri, şimdi gelelim
dosyanın -hukuk tamamen, sonrasında görüşlerimi
söyleyeceğim- müdahiller bölümüne. Elimde müdahillerin tam listesi var bu
davada. Kim mi müdahil? derseniz size birkaç tanesini sayayım: Diyanet
İşleri Başkanlığı, Gümrük
Bakanlığı, Türkiye Halk Bankası, Millî Eğitim
Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı, Millî
Savunma Bakanlığı, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, sıkı durun, bir de Adalet
Bakanlığı; evet, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü bu davada müdahil. Düşünün, böyle bir dava var önümüzde. Et
ve Süt Kurumunu saymıyorum, bütün belediyeleri, işte AKPnin bütün
yandaş kurumlarını saymıyorum. Belli ki bütün kurumlara
yazı yazılmış, talimat verilmiş bir merciden -o
merciyi tahmin etmek güç değil- Bu davaya müdahale edin, gidin müdahil
olun ve bunların cezalandırılması için çaba gösterin.
demişler.
Şimdi, şunu söyleyeceğim: Bir dosyada
müdahale nedir? Müdahale, savcıyla yan yana, o davada
cezalandırmayı istemektir. Ceza Muhakemeleri Kanununda iki
ayrıksı nokta var: Müdahil tutuklama isteyebilir, müdahil delil
toplanmasını isteyebilir, müdahil tahliye isteyebilir. Müdahilin
yapamayacağı tek şey lehe delil toplamaktır. Onu sadece
savcı yapabilir ama savcının yapamayıp müdahilin
yapabileceği bir iş var ki mahkemeyi reddedebilir yani Adalet
Bakanlığı mahkeme heyetini reddedebilir.
Şimdi, böyle bir tabloda, Emniyet Genel
Müdürlüğü, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma delil
topluyor, evet yanlış duymadınız, bu davada delil topluyor.
Kobani kumpas davasında delilleri oluşturanlar, hazırlayanlar, o
davada müdahil koltuğunda, ceza istiyor zaten. O delile niye güvenilsin,
kim güvenebilir o delile? Zaten taraf, taraf olan bir kurum delil toplayamaz,
hukukta böyle bir şey yok. Diğeri, Adalet Bakanlığı,
en önemlisi tabii ki delil toplama da çok önemli bir olgu. Adalet
Bakanlığı, Bakanı bu davada müdahil. Adalet Bakanlığının
yetkileri burada. Adalet Bakanı HSKnin Başkanı olarak
mahkemelerin feshini isteyebilir ya, ötesi var mı? HSKden Bu mahkemenin
görev yerini değiştir. diye talepte bulunabilir. HSKnin
Başkanı, özlük işleri, sicil işleri, terfisi, bu mahkeme
heyetinin her türlü işi Adalet Bakanlığının elinde,
savcının amiri zaten. Adalet Bakanlığı ile savcı
arasındaki ilişkiyi sanırım anlatmama gerek yok.
Şimdi, ben Adalet
Bakanlığının görevlerini kanundan uzun uzun
anlatmayacağım zaman almamak için ama Adalet Bakanı ve
Bakanlığı bu davada taraf olamaz. Biz, hep, yargı, yürütme,
yasama birleşti diyoruz ya, kuvvetler birleşti diyoruz ya, bunu
siyasi olarak söylüyoruz ve bunu görüyoruz. Burada siyasi olarak değil,
fiziken birleşmiş. Adalet Bakanı orada, karar veren mahkeme
orada, savcı orada ve bizim arkadaşlarımız rehin, hepsi
birleşmiş bu yargılamayı yapıyor. İşte,
kuvvetler birliği dediğimiz, Kobani kumpas davasında tam olarak
mahkeme heyeti nezdinde orada vücut bulmuş. Ne diyelim? Hangi mahkeme
heyeti, müdahilin Adalet Bakanlığı -ve bütün
bakanlıkların saydım- olduğu bir dava dosyasında
özgürce karar verebilir, nasıl tarafsız olabilir, nasıl
bağımsız olabilir, mümkün mü bu? Yani kendisi hakkında her
türlü kararı verecek bir kurum orada ceza istiyor. Kendisini feshedebilir,
her türlü iş yapabilir. Böyle bir şeyi ben kendi tarihimde görmedim,
gören vekilim varsa lütfen ifade etsin, Türkiye tarihinde de görmedim. Adalet
Bakanlığı müdahil tarafında nasıl oturur ya? Adalet
Zaten kamu adına yürütülüyor o dava, zaten mahkeme heyeti kamu adına
bu davayı yürütüyor. Kamu dediğin zaten bütün halkı temsil etmek
değil mi? İşte, bu dava böyle bir kumpastır
arkadaşlar. Bütün Türkiye bunu duysun. Bu kumpas şu anda Sincan
Mahkemesinde devam ettiriliyor ve ne deniyor, şimdi onlara geleceğim.
Şu, şu, şu, şu olaylar oldu. HDPyi suçlama
Bir kere, şöyle özetleyeyim: Kobani davası
bir kumpas davasıdır. Çok net. Anlattığım verilerden
bile hareket ederseniz -1 milyon veri sunabilirim- bu, HDPye yönelik
yargı kumpasının kumpaslarından bir tanesidir. Davanın
zaten 2014 yılından altı yıl sonra açılması,
hemen ardından HDPye kapatma davası açılması bunun en net
ve en kesin göstergesidir. Karar başka yerde
alınmıştır.
Peki, bu dava gerçekten altı yıl sonra
mı açıldı? Hayır aslında, dışarıda
yıllardır yürütülüyor bu kampanya. Erdoğan, her seçimde, ya da
Demirtaştan ya da Yüksekdağdan ya da HDPden her söz edilince
Kobani protestolarından mutlaka söz ediyordu, alanlarda söz ediyordu. Ama
dikkat edin, 37 kişinin ölümüyle ilgili dava açılmış,
Erdoğan hâlâ 53 kişi diyor. 53 kişi öldürüldü. diye her
meydanda söylüyor ve sadece bir kişiden söz ediyor: Yasin Börü. Başka
bir isim yok onun için.
Yasin Börü Diyarbakırın evladı, bu
halkın evladı; ben öncelikle kendisini rahmetle anıyorum,
mekânı cennet olsun. Bunu bu kürsüden defalarca söyledik. Peki, ikinci bir
ismi söylesinler. Burada isim listesi var. Mesela, Hakan Buksur niye hiç
aklınıza gelmiyor? Hamdi Caner, 16 yaşındaki Sinan Toprak,
Bilal Gezer, Davut Nas 17 yaşında, Hasan Gökgöz, Farız
Yıldız, Ahmet Albay; 8 yaşında ya, 8 yaşında
Beşir Remazan Arif
Bunların isimleri neden yok? Çünkü siyasi
istismar ve suistimalin malzemesi hâline getirilecekler. Yani bu cehalet mi,
yalan mı? Sayıyı yanlış söylemek, yılı
yanlış söylemek, bunu halkın, kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
2015 seçimlerinden sonra hâlâ Erdoğan, Kobani
protestoları olduğunu söylemeye devam ediyor. İşte, bu
örnekler bile, aslında -tarihi çarpıtmaları, isim bile
söylememeleri- bu Kobani protestolarının siyasi malzeme hâline
getirildiğini, yaraları sömürdüklerini ve kendi siyasi
çıkarları için kullandıklarını çok net bir
şekilde ortaya koyuyor. Tabii, ben onlar gibi yapmayacağım
-hangilerinin HDPli olduğunu bu kürsülerden söyledik-
ayrıştırmayacağım bu acıları, onların
istediğini yapmayacağım ama hepsi canımızdan bir
parça, hepsi katledildi. İşte, hani bu liste var ya, müdahiller,
bunların katillerini yakalamalıydılar, bu cinayet
davalarını hazırlamalıydılar. Katilleri
aramıyorlar, gelmişler HDPye bir tweetin hesabını
soruyorlar. Düşünebiliyor musunuz, bir tweet sebebiyle, katili bulmayan
iktidar, bunun hesabını partimize soruyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Tweeti okur musunuz
Sayın Başkan? Tweeti okur musunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Okurum
tabii, okurum, siz de okuyun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bende var,
okuyacağım az sonra da
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) O
dönemde
Şimdi,
ayrıştırmayacağım dedim, saray ve şürekâsı
bir isim üzerinden bu propagandayı yapıyor. Bilmedikleri bir şey
söyleyeyim, Yasin Börü cinayetinin bu davayla ilgisi olmadığına
mahkeme karar verdi ya. Ankara mahkemesi birleştirme taleplerini reddetti,
dedi ki: Bu davanın bununla bir ilgisi yok. Onun hakkında ceza
verilmiş, bitmiş dava zaten. Bu sadece siyasi propaganda olarak orta
yerde devam ediyor.
Evet, tabii, bu davanın başka bir
özelliği de var. Dışarıda, seçim meydanlarında,
medyada Erdoğan ve ekibi tarafından dava sürdürüldü; medya üzerinden
bu dava sürdürülüyor. Davanın suçlama kısmı medyada ama savunma
kısmı medyaya âdeta kapatılmış bir mahkeme salonunda;
evet, medyanın girişi bile engelleniyor.
Ve şunu söylüyorum: Hodri meydan diyorum;
gelin, canlı yayınlarda bu duruşmaları
yayınlayın, biz açığız buna. HDP orada ne söylüyor, ne
anlatıyor, hakikat nedir, bu 84 milyon insan ve dünya bunu duysun.
Eğer canlı yayını kabul etmiyorsanız kameraları
içeri alın, akşam ana haber bültenlerinde gösterin,
arkadaşlarımızın orada ne söylediğini bütün Türkiye
görsün.
Evet, orada görülen bir Kobani davası
değil, HDPye kumpas davasıdır. Açıkçası buradan tüm
muhalefet partilerine, tüm demokrasi güçlerine, sendikalara, odalara,
demokrasinin bütün savunucularına şu çağrıyı
yapıyorum: Gelin, bu tarihî davayı izleyin; ezbere HDPye
yapılan suçlamaları yandaş medyadan izlemeyin. Gelin, o mahkeme
salonunda neler dönüyor, bu kuvvetler nasıl hep birlikte bir partiyi ötekileştirip
kriminalize ediyor... Bütün muhalefete sesleniyorum, biz açık
çağrı yapıyoruz çünkü kendimize güveniyoruz. Davaları böyle
yürütenler, sonra 10 büyükelçi bir şey söylediğinde Bizim iç
işimize karışıyorsunuz. diyorlar. Ne iş içi ya?
AİHMin kararını burada çok anlattık. AİHM açıkça
diyor ki, onun cümleleriyle aynen okuyacağım: Yerel makamların,
başvurucunun, beş yıl önce 6-8 Ekim 2014 tarihinde iddia edilen
suçları işlediği şüphesiyle ilgileniyor görünmedikleri,
onun yerine başvurucuyu cezaevinde tutarak siyasi faaliyetlerde
bulunmasını engelledikleri düşüncesindedir. 18inci madde
ihlali. Yani bu Demirtaş davası bütün HDP için verilmiş bir
karardır. İktidar yargıyı araç olarak kullanarak HDPyi
siyaset dışına atmaya çalışıyor ve bu, en büyük
daireden döndü; sadece başvuruyla sınırlı da değil.
Yeni açılan davayı da söyledi, tutukluluğu da söyledi ve Bütün
bu senaryonun farkındayım. dedi, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Büyük Dairesi bunu söyledi.
Şimdi demokrasiyi savunan herkes
Bidenın
ne dediğini tartışmak yerine, Bidena bu malzemeyi verenlere
soralım. Niye insan hakları ve hukuk dedi? Çünkü insan
hakları ve hukuk kalmadı burada. Türkiye'nin 3üncü büyük partisinin
önceki dönem eş genel başkanları da dâhil -bir de yeni
arkadaşları dâhil ettiler- Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel,
Ayla Akat ve daha onlarca kişiyle bu kumpası devam ettirme
çabasındadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ama bu
kumpası biz çökerteceğiz, bundan hiç kimsenin kuşkusu
olmasın. Açıkçası, bu kumpas davasında dik duran,
ilkelerimizi, partimizi, halkımızı savunan tüm arkadaşlarımıza
buradan grubum adına sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar) İyi ki varsınız, sizleri kutluyoruz. Ne siz
mahkeme salonlarında yalnızsınız ne biz
dışarıda yalnızız. Dünyanın her tarafında
bizimle dayanışma gösteren, gerçekleri bilen milyonlar var ve bunu er
geç göstereceğiz. Tabii ki ülkemizde, dünyanın dört bir yanında
halkımız, enternasyonalistler, vicdanlı insanlar bizimle.
Tıpkı, dün Kobanide olduğu gibi ve nasıl ki Kobanide
IŞİD yenildiyse o zihniyetin temsilcileri de yenilecek, ahdolsun ki
yenilecek! (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Tacettin Bayır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir)
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
15 Ekim 2021 tarihinde Komisyonumuza havale edilen
ve 20 Ekim 2021 tarihinde görüştüğümüz (2/3876) esas numaralı
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 1 yürürlük, 1
yürütme olmak üzere toplam 19 maddeden oluşmakta ve teklifle 13 ayrı
kanunda değişiklik yapılmaktadır; bu kanunlar: 5910
sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 2 madde; 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 1 madde; 492 sayılı Harçlar
Kanunu, 1 madde; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu, 1 madde; 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 1 madde; 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanunu, 1 madde; 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, 1
madde; 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki,
Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi
Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı
Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun, 1 madde; 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
Kanunu, 1 madde; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu, 2 madde; 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, 3 madde; 5941 sayılı Çek
Kanunu, 1 madde; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 1 madde.
Teklifteki en temel sorun, 13 Ekim 2021 tarihinde
Ticaret Sicili Gazetesinde ilanı yapılmak suretiyle İstanbul Ticaret
Sicil Müdürlüğüne kayıtlı olarak hâlihazırda kurulmuş
olan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine yasal zemin
oluşturulmaya çalışılmasıdır. (2/3876) esas
numaralı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
görüşmelerinde, İç Tüzük madde 38 uyarınca Anayasaya uygunluk
incelemesi yapılmamıştır. Komisyon, muhalefet şerhinin
devamında açıklanacağı üzere, birden çok Anayasaya
aykırı madde barındıran teklifin görüşmelerinde,
İç Tüzük kapsamında üzerine düşen yükümlülüğü yerine
getirmemiştir. Anayasaya uygunluk incelemesi yapılmayan ve üstelik
torba öneri tarzında hazırlanan ve kabul edilen yasalar Anayasaya
aykırıdır. İç Tüzük madde 38 gerekleri yerine
getirilmemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten burada bizler eğer ihracatçıyı
düşünüp ülkemize döviz kazandırmayı düşünüyorsak, onlara
destek olacaksak -ki olalım, olmalıyız- bazı çelişkili
maddelerimizi gözden geçirmemiz lazım. Şimdi, asgari ücretli
vatandaşa yüzde 10-15 zammı normal görüp hizmet sektöründe asgari
ücretin brüt tutarının 5 katına karşılık gelen
para 20 katına çıkarılmalı diyorsunuz teklifte yani yüzde
400 artırıyorsunuz. Asgari ücretin 5 katı olanı asgari
ücretin 20 katına çıkarıp yüzde 400 zam yapmış
oluyorsunuz. Bu, aslında daha önce asgari ücrete
yaptığınız zammın ne kadar düşük olduğunun
bir ters açıklamasıdır, bir farklı
açıklamasıdır bence. Diyorsunuz ki: İhracatçılardan 20
katında belirlenen tutarda giriş aidatı alalım. Yani biz bu
ihracatçıları dövecek miyiz? Yani üzüm mü yiyeceğiz,
bağcıyı mı döveceğiz? Gerçekten bunu iyi düşünmek
lazım. Ben, bunun anormal olduğunu düşünüyorum. Bu arada, tabii,
asgari ücretin de ne kadar düşük olduğunu burada, kendi
hesaplarınızla ortaya çıkarmış oluyorsunuz bu
aidatı belirlerken.
Özellikle, ihracatçı birlikleri yedek akçe
hesaplarından İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine
aktarılacak tutar belirlenirken birliğin son üç yılda, Türkiye
genelindeki ihracatındaki ortalama payı esas
alınmalıdır. Birliğin Türkiye geneli ihracatındaki
payı ne kadar ise yedek akçesinden İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketine aktarılacak tutar da o oranda olmalıdır ki
adaletli bir tutar olsun.
İki, İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketine aktarılmak üzere ihracat aşamasında firmalardan
tahsil edilecek binde 3lük tutarla ilgili birlik tarafından tahsil edilen
nispi aidata dâhil edilmelidir. Firmaya ekstra bir yük getirilmemelidir.
Üç, İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketi için yapılacak kesintinin nispi aidat içerisinde yer
almasıyla ihracatçı birliği gelirlerinde yaşanacak
azalmanın telafisi için yılda 2 kez yüzde 8 oranında
ihracatçı birlikleri müşterek hesabına, yüzde 2,5 oranında da
Ticaret Bakanlığı döner sermaye hesabına ödeme
yapılması uygulaması yürürlükten
kaldırılmalıdır.
Dört, İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketinin, çoğunluk sermayesi TİM ve ihracatçı
birliklerinde olması sebebiyle, şirket yönetim kurulu bu durum
gözetilerek oluşturulmalı, kredi veren ve krediye kefalet veren
kuruluşların yönetim organları aynı temsilcilerden
oluşturulmamalıdır. Yani kefaleti veren ile krediyi çeken
aynı kişi olamaz, olmamalıdır.
Bir diğer konu, yeni kurulacak serbest bölge
meselesinde -ki uzun zamandır zaten kimse serbest bölge kuramıyor-
bölge kurucu ve işletici konumda olan BKİlerin otuz yıllık
vergi muafiyetini oldukça abartılı buluyorum. Komisyondaki
görüşmelerde ruhsat süresi, vergi muafiyeti gibi konuları,
firmaların otuz sene muaf olacağını belirterek vergi
cennetine dönüşeceğinizi ifade etmiştim. Zaten ruhsat süresince
vergiden muafsa ilave otuz sene vermenin bir anlamı yoktu.
Sonuç olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
Komisyonda Anayasaya uygunluk denetimi yapılmadan görüşmelerine
geçilmesine karşı olduğumuz teklifin genelini olumlu bulmakla
birlikte, 1inci, 7nci ve 8inci maddelere dair önergelerimiz
bulunmaktadır. Komisyonda yeterince değerlendirilmeyen önerilerimizin
Genel Kurulda değerlendirilmesini talep ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekili arkadaşlarımız kanun teklifinin
geri kalan maddeleri üzerinde görüşlerini beyan etmeye devam edeceklerdir.
Onlara da konu bırakma açısından, ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik zorluğun yaşama nasıl yansıdığını
örnekler vererek sözlerime devam etmek istiyorum.
Vatandaşların bankalara ve finansman
şirketlerine olan konut, taşıt, ihtiyaç kredisi ve kredi
kartı borcu, takiptekiler de dâhil olmak üzere 15-22 Ekim günleri
arasında 4,1 milyar lira artarak 961,4 milyar liraya yükseldi. Bu borcun
20,9 milyar lirası vadesinde ödenmediği için takibe alınan kredi
ve kredi kartı borçlarından oluşmaktadır. Bankalar ve
finansman şirketlerine olan borcun 771,1 milyar lirası bireysel
konut, otomobil, ihtiyaç kredilerinden, 190,3 milyar lirası da kredi
kartlarından kaynaklanıyor. Son hafta, tüketici kredilerinde 3,4
milyar liralık, kredi kartı borçlarında ise 699 milyon
liralık bir artış oldu. Vatandaşların vadesinde ödeyemediği
için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçları da 15,7
milyar lirası tüketici kredilerinden, 5,2 milyar lirası da kredi
kartlarından olmak üzere toplam 20,9 milyar lira düzeyinde bulunuyor.
Merkez Bankasının brüt rezervi yani altın artı döviz, 15-22
Ekim günleri arasında 686 milyon dolar azalarak 125 milyar 41 milyona
geriledi. Merkez Bankasının bilanço içi döviz ve altın
borçları, geçen hafta 1 milyar 101 milyon dolar azalarak 107 milyar 182
milyon dolara inerken; bilançosunda gözükmeyen, bilanço dışı döviz
ve altın swap borçları ise 205 milyon dolar daha artarak 68 milyar
255 milyon dolara çıktı. Swap dâhil toplam döviz ve altın
borçları 896 milyon dolar azalarak 175 milyar 437 milyon dolara geriledi.
Böylece, Merkez Bankasının -kamunun Merkez Bankasındaki
mevduatı da borç kabul edildiğinde- swap borçları dâhil net
rezervi 305 milyon dolar iyileşerek eksi 48,3 milyar dolar oldu. IMFyle
2002 yılında imzalanan stand-by anlaşmasıyla
tanımlanan analitik bilançoya göre ise, kamunun döviz mevduatı Merkez
Bankası borcu sayılmadığında net rezervi 96 milyon
dolar iyileşerek eksi 35,8 milyar oldu.
Ülkenin durumu bu hâldeyken daha dün doğal gaza
yüzde 48,40; elektrik üretim santralleri için yüzde 48,82 oranında zam
yapıldı. Oysa ekim ayında zaten yüzde 15 zam
yapılmıştı. Yine bu gece LPGye 48 kuruşluk zam geldi,
oysa ekim ayında yine 93 kuruş zam gelmişti. Elektrik
tarifelerine 1 Ekim 2020 tarihinden bugüne kadar toplam 3 defa zam
yapıldı. Konut tarifesinde son bir yılda toplam zam yüzde 28,9
oldu. Türkiye Kömür İşletmelerinin verilerine göre yerli kömür on
ayda yüzde 30 zamlandı. Benzinin litre fiyatı 8 lira 42 kuruş,
buna göre benzin yüzde 22,5 zamlandı. Bir aracın deposu 343 liraya
dolarken bugün 421 liraya dolmaya başladı. Yapılan 9 zammın
ardından motorinin litre fiyatı 8 lira 25 kuruşa
çıktı, buna göre motorin bir yılda yüzde 39,4 oranında
zamlandı. Böylece, bir aracın deposu 116 liradan toplamda 412 liraya
dolmaya başladı. Sanayicinin sadece elektriğine yapılan
zamla -az önce telefonuma gelen mesaja göre- ürünlerinden cama yüzde 40 zam
geldi bugün öğleden sonra arkadaşlar ve satışları
durdurdular, şu anda cam satışı durduruldu, kimse cam
vermiyor. Alüminyum profilde ise yüzde 30 zam gördük. 1 Ekim 2020 tarihinde 12
kilogramlık mutfak tüpünün fiyatı 116,5 liradan 165,5 liraya
çıktı. Buna göre mutfak tüpüne son bir yılda yapılan
zammın tamamı, toplamı yüzde 42ye çıktı. 15 Ekim
gününe kadar elektriğin piyasa takas fiyatında üst limit 718 lira
iken bir gecede bu rakam 1.078 liraya çıktı. EPDK kararı bize
şunu gösteriyor ki: Enerji Bakanlığı kömür ve doğal
gaz lobilerinin baskısına boyun eğmiş, hem de o kadar
sıkışmış ki ekim ayının bitmesini bile
bekleyememiş. Yani 16-31 Ekim tarihlerini kapsayacak şekilde piyasa
takas fiyatlarının üst limiti yüzde 50 oranında
artırılmıştır. Açıkça ifade etmek gerekir ki
Hükûmet, doğal gaz ve kömür lobilerinin oyuncağı hâline
dönüşmüştür. Bir yıl içinde akaryakıt ürünleri, elektrik ve
doğal gaz olmak üzere, enerji faturaları iki gün öncesine kadar tam
35 kez zamlandı, bugün ise 37nci kez. Politikanız, ne yazık ki
zam yapmak üzerine kurulu. Bitti mi? Tabii hayır, şimdi, bu sanayide
yapılan, elektriğe yapılan yüzde 40lık zammın bir de
gıdaya yansımasını seyredeceğiz önümüzdeki günlerde,
yüzde 40 oranında zam gelmesi bekleniyor gıdaya. Asıl o zaman
hissedeceğiz ne olduğunu. Hani derler ya bu fragmandı, asıl
filmi gıdaya yapılacak zamlardan sonra göreceğiz.
Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu'nun da ifade ettiği gibi, acil olarak kara
kış fonunu kurunuz yoksa kapkara bir kış bekliyor sizi.
Bakınız, 2021-2022 kış döneminde, İzmir
Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi
Başkanlığı olarak, 2021-2022 yıllarını
kapsayan kış ayları boyunca nakit, gıda, giysi, bez, mama,
ev eşyası, soba, battaniye, yakacak ve sıcak yemek desteklerini
kapsayan sosyal yardımları vatandaşlarımıza
ulaştıracağız. İzmirli ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımıza bu kış boyunca 25 milyon lira nakit
desteği, 30 milyon lira gıda desteği, 20 milyon tutarında
öğrencilere eğitim ve kırtasiye malzemesi desteği, 20
milyon TL tutarında bez, mama, bot, mont, giysi, ev eşyası
desteği, 30 milyon tutarında en az 1 milyon 350 bin kişilik
sıcak yemek üretilip ulaştırılacaktır. Kış
boyunca yakacak, soba, battaniye desteklerimiz sürecektir. İlk etapta bin
hanenin soba, 5 bin hanenin de yakacak ihtiyacı
karşılanacaktır. İzmir Büyükşehir Belediyesi
tarafından 2021-2022 kış dönemi boyunca İzmirli ihtiyaç
sahibi vatandaşlarımıza 125 milyon lira tutarında destek
sağlayacağız. Yine, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanımız Mansur Yavaş da 600 milyon liralık Kara
Kış Destek Paketini duyururken Başkentte kimse yatağa aç
girmeyecek, okumayan hiçbir çocuk kalmayacak. demiştir.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; 24 Haziran seçimlerinden önce reisiniz Verin bu
kardeşinize yetkiyi, ondan sonra bu faizle, şununla bununla
nasıl uğraşılır göreceksiniz. demişti.
Erdoğanın seçmenlerden yetki istediği gün dolar 4,74 TLydi,
euro 5,49; bugün ise dolar 9,55; euro ise 11 TL yani 2 katı olmuş.
Şimdi soruyorum: Yetkiyi verin, ekonomiyi düzelteceğiz, ülkeyi
refaha kavuşturacağız. diyordunuz. Halk inandı, size
yetkiyi verdi. Gelinen noktada durum ne oldu? Ekonomi batıyor
arkadaşlar. Size verilen yetkiyi ne yazık ki elinize yüzünüze
bulaştırdınız, 2 katına çıkardınız
dövizi. Sahi bir arkadaş vardı Dolar 3 lirayı geçerse gelin,
yüzüme tükürün. demişti, jöleli bir arkadaş, Yiğit miydi
adı ne? Birisi daha vardı hani Birileri Türkiye ekonomisi batacak,
dolar 7 lira, 8 lira, 10 lira olacak. diye hayaller kuruyor. diyordu, Daha
çok beklersiniz. diyordu. Damat Bakanımız Albayrak. Nerede? Nerede
arkadaşlar, bu jöleli arkadaş ile damat? İktidara
geldiğinizde dolar 1,35 TLydi. Gezi eylemleri sırasında dolar
1,88den 1,92ye çıktı diye yani 4 kuruş arttı diye
Ekonomiyi batırdınız. diye yaygara kopardınız; dolar
1,92den 9,53e çıktı, neden şimdi fırtınaları
kopartmıyorsunuz? Niye konuşmuyorsunuz şimdi? (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakınız, insanlar kira parasının
3 kat fazlası elektrik parası ödüyorlar. Geçen hafta İzmirde,
Tirede, Selçukta, Aliağada girdiğim her dükkânda esnaf
faturayı yüzüme çarptı Başkan, biz artık ödediğimiz
kiranın 3 katı, 4 katı elektrik parası ödüyoruz, nasıl
dayanacağız buna? dedi. Sadece esnaf mı, çiftçi mi? Son
zamanlarda artan ham madde fiyatları ile enerji maliyetleri üreticiyi öyle
zorlamış ki, sanayicinin üretim yükü o kadar çoğalmış
ki elektriğe zam yapmak demek, sanayiciye Sen üretme, ithal et.
demektir, ihracatta sanayiciyi haksız rekabete sürüklemek demektir.
Çiftçinin elektriğine zam yapmak demek Sen ekme, üretme. demektir.
Gelin, bu yanlış politikanızdan bir an önce dönün. Enerji
üretenin doğal gazına zam yapmak, dolaylı yoldan elektriğe zam
yapmanın önünü açmak demektir.
TEİAŞı özelleştirdiniz,
özelleştirince zam yapmamış olacaksınız, vatandaş
öyle algılayacak, artık devlette değil, özelleşti ya, gelen
zamlarda iktidara kızmayacak. Halktan o kadar kopmuşsunuz ki bunu
halka yutturacağınızı zannediyorsunuz, halk bunu yutmaz
arkadaşlar, bilesiniz. Enerji Bakanlığının buradaki
tahsil edilmeyen ceza tutarı neredeyse Bakanlığın on
yıllık gelirine bedel arkadaşlar. O zaman, buna ceza demeyelim
çünkü cezayı, yazdığınız kuruma değil EPDKye ve
devlete yazmış oluyorsunuz çünkü parayı tahsil edemiyorsunuz.
Kayıp kaçağı durduramıyorsun, kestiğin cezayı
toplayamıyorsun, parayı batırıyorsun. Ticarette biz buna
deriz ki: Sen bu gemiyi götüremiyorsun arkadaş. Biz böyle ifade ederiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini
yaşıyoruz. Yaşadığımız büyük krizi basitçe
kur artışı olarak adlandırmak ve sebebini de
dış güçlere bağlamayı doğru bulmuyoruz. Pek çok
ülkede, artan enerji fiyatları nedeniyle yurttaşlarının
mağdur olmaması için destek paketleri açıklanıyor ama AKP
kış uykusunda. Ekonomik krizle mücadeleyi bile baskıcı,
tehditkâr yöntemlerle örtmek isteyen AKPnin yaşanan bu ekonomik krizi
çözmesi mümkün değildir. Özetle, bakın Avrupalıya, Avrupada
açıklanan destek paketlerine; Fransada, İtalyada, İspanyada
ve Belçikada. Fransada hükûmet en yoksul ailelere enerji erişimlerini
sağlaması için 580 milyon avro, İtalyada yine 3 milyar avro,
İspanyada 2,6 milyar avro, Belçikada 700 avro aile başına,
hane başına destek veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TACETTİN BAYIR (Devamla) Yani Hükûmet kendi
çiftçimizden arpa alırken verdiği paranın 2 katını
yurt dışındaki çiftçiye verirken, kendi ülkesine
sattığı elektrikle ne yazık ki çiftçisini mahkûm ediyor.
Burada açıkça şunu ifade etmeliyiz ki bazı iktidar vekilleri
Avrupada en ucuz enerji Türkiyede. diye ifade ediyorlar, onlara sadece
şunu söylemek isterim: Senin asgari ücretin 280-300 avroya bedel, o
adamların asgari ücreti 2.800-3 bin avroya bedel yani 10 kat daha fazla
geliri var adamların. Dolayısıyla, elektrik parasının
aynı olması avro bazında mümkün olabilir mi? Sen 10 kat daha
fazla satıyorsun Türkiyede elektriği. Bu, bu demektir. Yani bunu da
kullanırken lütfen karşısındaki insanları matematik
bilmiyor gibi değerlendirmesinler.
Her şeye rağmen, bu kanun teklifinin
ülkemize faydalar getirmesini ümit ediyoruz ve diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şimdi şahıslar adına ilk söz
Sayın Gürsel Erolun, Elâzığ Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Kanun teklifi üzerine gruplar adına
arkadaşlarımız konuşmalarını yaptılar.
Aslında ben bugün kanun teklifiyle ilgili değil, 24 Ocak gecesi
Elâzığda yaşanan deprem sonrası eğitimle ilgili
yaşanan sorunları ve beklentileri gündeme getirmek için ve -aynı
şekilde Sayın HDP Grup Başkan Vekili özellikle sizi de
bilgilendirmek isterim- HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlünün hakkımda
sosyal medyadaki paylaşımıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmek
amaçlı Tahsin arkadaşımızdan rica ederek konuşma
hakkını aldım.
Önce, konuşmanın ana konusunu
oluşturan deprem sonrası Elâzığdaki eğitim
sorunlarıyla ilgili sizleri bilgilendirmek isterim. Bugün Plan ve Bütçe
Komisyonunda Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi
görüşülüyor. Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi
görüşülürken aslında orada konuşmayı tercih etmiştim
ama orada konuşma şansını yakalayamayınca Sayın
Grup Başkan Vekilimizin izni ve müsaadesiyle bugün Genel Kurul Salonunda
size hitap etme şansını yakaladım.
Elâzığdaki yatırımlara
baktığınız zaman, devletin kaynak aktardığı
paralara baktığınız zaman, bütçenin orada
kullanılmasına baktığınız zaman gerçekten, deprem
sonrası Elâzığa ciddi paralar ve kaynaklar geldi ama yatırımlar
doğru yapılmadı. Düşünün ki işte, bir deprem
bölgesindeki öncelikli sorunlar nelerdir? Bir; insanların iskânıyla
ilgili, yerleşimiyle ilgili, evleriyle ilgili, iş yerleriyle ilgili,
konut yapımıyla ilgili bir sürecin planlanması. İkinci
talep nedir? Oradaki insanların eğitimleriyle ilgili, çocukların
eğitimlerini yapabilecekleri okullarla ilgili bir sürecin
planlamasıdır ama depremin üzerinden iki yıl geçmesine
rağmen hâlâ Elâzığda okulların yapılmasıyla
ilgili ve taleplerle ilgili sorunların olduğunu ifade etmek isterim.
Bunların en somut örneği; Elâzığda şu anda
eğitimde inanılmaz bir sorun var, sınıflarında 70-80
öğrencinin oturduğu ve eğitim gördüğü okullar var.
Ayrıca ilçelerimizde okul ihtiyaçları var, ana sınıfı
ihtiyaçları var, halk eğitim merkezleriyle ilgili talepler var ve
Türkiyede 81 il arasında öğretmenevinin olmadığı tek
il Elâzığ. Öğretmenevimiz yok muydu? Vardı.
Öğretmenevimiz 1937 yılında Atatürkün Elâzığa
seyahat ettiğinde kaldığı, bir kültür
varlığı, bir tarihî eser binamız vardı ama depremde
hasar gördüğü için öğretmenevi statüsünden çıkarılarak bu
öğretmenevi belediyeye tahsis edildi ve belediye de buranın
restorasyon çalışmasını yapamadığı için,
bütçe olarak büyük bir kaynak aktarması gerektiği için orası
şu anda atıl bulunmakta ve öğretmeneviyle ilgili
Elâzığda bir çalışma, yatırım programına
sunulan bir şey de yok. Ayrıca il binasının yani Millî
Eğitim İl Müdürlüğü binasının olmadığı
tek il yine Elâzığ. Şu anda geçici olarak bir pansiyonda İl
Millî Eğitim Müdürlüğü görevini yerine getirmeye
çalışıyor.
Ama bu süreçte neler oldu? Bu süreçte aslında
Türkiyede örnek olması gereken bir davranış oldu. Bizim 3
Büyükşehir Belediye Başkanımız, başta İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem
İmamoğlu, sonra İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Tunç Soyer, sonra Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş,
Elâzığda eğitime katkı vermek adına birer tane okul
yapımıyla ilgili belediye meclislerinden karar aldılar. Gerçi
daha Ankara Büyükşehir Belediyesinin yazışmaları
tamamlanmadı. Sevindirici olan şu: İlk meclis kararı
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden çıkmıştı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Meclisi parti ayrımı
yapmaksızın İYİ Partinin, AK PARTİnin, MHPnin,
CHPnin bütün grupları oy birliğiyle Elâzığda bir okul
yapılmasına karar verdiler. Bu, bir kentte, bir bölgede yaşanan
soruna siyaset gözüyle değil, yurttaş olarak, bir kamu
anlayışıyla yaklaşılarak, nezaket olarak son derece
İstanbul Büyükşehir Belediyesine bu tavrından, bu
yaklaşımından ve bu nezaketinden dolayı ve ayrıca
buradan AK PARTİnin Grup Başkanına, İYİ
PARTİnin Grup Başkanına, MHPnin Grup Başkanına,
bütün siyasi partilerin İstanbuldaki Grup Başkanlarına ve
belediye meclis üyelerine Meclisten teşekkür ederim. Tabii, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem
İmamoğluna, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Tunç Soyere ve yine Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Mansur Yavaş Beye de teşekkür
ederim. Aynı davranışı AK PARTİli belediyelerden de
bekliyoruz. Yani parti olarak Elâzığ siyaseten CHPnin en zayıf
olduğu illerden biridir. Kırk bir yıldır ilk defa ben
seçildim; 20 belediye var Elâzığda, 20 belediyenin 20sinde de
CHPli 1 belediye meclis üyesi de yok, seçilmiş tek kişi benim ama
ona rağmen 3 belediyemiz buraya karşı inanılmaz bir sorumluluk
hissetti. AK PARTİnin bölgede en güçlü olduğu ildir
Elâzığ. Buradan sesleniyorum: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi,
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Konya
Büyükşehir Belediyesi, AK PARTİli büyükşehir belediyeleri de
Elâzığdaki bu eğitime katkı vermek adına ilçelerde
birer okul yaptırırlarsa, halk eğitim merkezleri
yaptırırlarsa, anaokulları yaptırırlarsa son derece
memnun oluruz. Bizim belediye başkanlarımız Elâzığa
geldiğinde resmî protokol karşılamıyor, kabul etmiyor,
randevu vermiyor ama AK PARTİli bir belde belediye başkanı bile
Elâzığa bir çivi çakmak için gelirse ben Elâzığ
topraklarına, sınırına ayak bastığından geri
dönüşüne kadar ilin milletvekili olarak ona eşlik etmekten ve ona ev
sahipliği yapmaktan onur ve şeref duyarım. Bizim için önemli
olan, bir şehre verilen katkıya gösterilen nezakettir ve
değerdir. O anlamda AK PARTİli belediyelerden de bu beklentimizin
olduğunu buradan ifade edeyim.
Geleyim ikinci konuya: Sayın Grup Başkan
Vekilim, not alırsanız ve ilinizin, partinizin milletvekili Alican
Önlüyü bu konuda bilgilendirirseniz de memnun olurum. Ben geçen dönem,
26ncı Dönem Tunceli Milletvekiliydim. Haziran seçimlerinde Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili çıkarmamıştı, 1 Kasım
seçimlerinde Tunceliden ben aday olmuştum. Haziran seçimlerinde HDP
Tunceliden 2 milletvekili çıkarmıştı, 1 Kasımda ben
aday olunca Cumhuriyet Halk Partisi 1 milletvekili, HDP 1 milletvekili
çıkarmıştı. Seçim döneminde çok gergin ve stresli bir seçim
kampanyası yaşadık ama seçim sonrası biz kendi siyasal
anlayışımız ve değerlerimizle bölgede siyaset
yaptık. Ben Tuncelinin en ücra köşesinde de en ücra köyünde de
devlet ve cumhuriyet geleneğinden gelen bir siyasetçi olduğumu asla
inkâr etmeden, birinci görevimin devlete ve cumhuriyete sadakat ve bağlılık
olduğunu ifade ederek siyaset yapan birisiyim. Benim bölgedeki -gerek
Tuncelide gerek Elâzığdaki- siyaset anlayışım ve
siyaset dilim budur; kimliğim bellidir, farklı gözüküp farklı
mesajlar veren birisi değilimdir. Ben, evet, devletçiyim, cumhuriyetçiyim,
Mustafa Kemal Atatürkün değerlerine sadık bir milletvekiliyim ve
bunu Türkiye'nin her tarafında da söylemekten gurur duyuyorum ama
aynı zamanda kendi değerlerime ve inançlarıma da bağlı
birisiyim. Kendi inançlarıma ve değerlerime bağlı
olduğum kadar, herkesin inancına ve değerlerine de
saygılı birisiyim ve bu Mecliste Merve Kavakcının yemin
ettirilmemesine, protesto edilmesine de bu kürsüde karşı
çıkmış birisiyim. 28 Şubatın bir faşist
baskı olduğunu bu kürsüde ifade etmiş birisiyim. Herkesin
inançları, değerleri kendisi için kutsaldır, herkesin soyu sopu
kendi şerefi, namusudur; bunlar üzerinden siyaset
yapılmamalıdır ama aynı şekilde, herkes kendi
kültürüne, değerine sahip çıkmalıdır. Ben her sene
kurbanımı ve geleneklerimi, âdetlerimizi uygun bir şekilde,
atalarımın, dedelerimin, babamın mezarının olduğu
Tunceli topraklarında yaparım. Doğma büyüme
Elâzığlıyım; doğum yerim de, yetiştiğim
kültür de Elâzığ ama atalarımın, dedelerimin, babalarımın
toprakları, geleneklerim, göreneklerim, soyum sopum Tunceli
toprakları. Aslımı da inkâr etmem ama bu ülkenin sorumlu bir
yurttaşı olarak ne zaman, nerede nasıl davranması
gerektiğini de bilen birisiyim. Her sene kurbanımı
Elâzığda
Tuncelide Ovacık-Munzur Yolu üzerinde Ana Fatma
denilen bir ziyaretimiz var. Ana Fatma, Peygamberimizin, Hazreti Muhammed
Efendinin kızıdır; Hazreti Alinin eşi, Hazreti
Hasanın ve Hazreti Hüseyinin annesidir. Toplumun inançlarından
dolayı orada kurbanlar kesilir, adaklar adanır ve orada insanlar
inançsal değerlerini yerine getirir. Ben bu yıl yine kurbanımı
kestiğimde oranın çok bakımsız olduğunu görünce
oranın onarımıyla ilgili daha önceden Aysel Doğan
adlı bir hemşehrimizin kısmen yaptığı bir
onarımı tamamlamak adına tamamlamalar yaptım; kurban
kesilecek alanlar mum yakılacak alanlar diye. Şimdi, buradan
şuna geliyorum: Bu onarım sonrası Tunceli Milletvekili Alican
Önlü sosyal medyasından bir paylaşım yaparak, benim
Elâzığ Milletvekili olarak insanların inanç değerleri
üzerinden elimi çekmem, kutsal değerler üzerinden elimi çekmemle ilgili
bir değerlendirme yaptı. Ben Alican Önlüye şunu seslendirmek
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Bunu niçin
yaptı? Sağladığınız hizmet için mi yaptı,
isminizi tabela olarak koyduğunuz için mi? Bunu bir
açıklarsanız
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Eksik
anlatıyorsunuz Gürsel Bey.
GÜRSEL EROL (Devamla) Peki, peki.
Tamam, benim adıma tabela koymuşlar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Kaç tane?
GÜRSEL EROL (Devamla) Benim adıma tabela
koymuşlar ve o tabelayla ilgili hemen açıklama yaptım, benim
bilgim dışında koyulan tabela ve kaldırın dedim ve
kaldırttım, şimdi bakarsanız da yok. Ayrıca çok da
önemli değil, tabela da koyabilirler, bir şeye emek veriyorsanız
koyabilirler.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Orası
ziyaret yeri.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Orası ziyaret
yeri ya, reklam yeri değil ki!
GÜRSEL EROL (Devamla) Ben şunu söylüyorum:
Ben Tunceli Milletvekilliğim döneminde bir tek kuruş maaş
almadım, maaşımı öğrencilere burs olarak verdim ve o
kentin bütün değerlerine sahip çıkmak adına milletvekili olarak
yapılması gereken her şeyi yaptım. Sizin milletvekilinizin
Tunceliye çakılı bir tek çivisi bile yokken bu değerler
üzerinden benim değerlerimle dalga geçmesini, değerlerimi
küçümsemesini doğru bulmam.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onu Dersim
halkı değerlendirir, onu siz değerlendiremezsiniz.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bana karşı
haddinizi bileceksiniz.
Tuncelide size yaşattığım
mağlubiyetin benden rövanşını almak için
Elâzığda da aynı harekete geçtiniz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen haddini
bileceksin!
GÜRSEL EROL (Devamla) Aynı şekilde
seçimi kaybetmem için elinizden gelen her şeyi yaptınız ama size
karşı asla o bölgede taviz vermeyeceğim. Gücünüz yetiyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bildiğinden
kalma.
BAŞKAN Sayın Erol, normalde sizi
GÜRSEL EROL (Devamla)
Elâzığda da
BAŞKAN Sayın Erol, müsaade eder misiniz.
Sayın Erol, açmadım mikrofonunuzu.
GÜRSEL EROL (Devamla)
siyasette benimle mücadele
edersiniz.
BAŞKAN Sayın Erol, mikrofonunuzu
açmadım.
GÜRSEL EROL (Devamla) Pardon.
BAŞKAN Yani normalde İç Tüzük 66ya göre
konuşmanın başından itibaren benim sizi konuya davet etmem
lazım ama rica ediyorum, lütfen, şahsileştirmeden
tamamlayın.
Son kez açıyorum.
Buyurun.
GÜRSEL EROL (Devamla) Toparlıyorum Sayın
Başkan.
Sevgili arkadaşlar, herkesin siyaset
anlayışı, siyaset değer yargıları, siyaset yapma
anlayışı ve tarzı birbirinden farklı olabilir. Kimse
kimseyi beğenmek zorunda değil, kimse kimsenin siyaset yapma
anlayışını, inançlarını, değerlerini kabullenmek
zorunda değil.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sen oradan had
bildiremezsin ama.
GÜRSEL EROL (Devamla) İnançlar üzerinden
siyasette değerlendirme yaparken de sizin ile benim olaylara
bakış açım farklı olabilir. Sizinle aynı şeyleri
düşünmeyebilirim ve sizinle aynı şeyleri de asla ve asla da
düşünmüyorum.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Ya ne
alakası var?
GÜRSEL EROL (Devamla) Benim ayrı değer
yargılarım var, benim ayrı değer yargılarım
üzerinden ayrı inançlarım var, ayrı değerlerim var,
ayrı kültürüm var, ayrı geleneklerim var. Bu değerlere, bu
kültürlere, bu geleneklere de sahip çıkarken de ben kendi kültürlerimle,
geleneklerimle ve o topluma karşı sorumluluklarımla bu
şekilde değerlendirme yapılmasına asla izin vermem, asla
müsaade etmem.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) O gelenekleri
bilseydin, oraya isim yazdırmazdın.
GÜRSEL EROL (Devamla) Eğer sizin
arkadaşınızın benim yaptığım hizmetlerle
ilgili farklı bir iddiası varsa bu kürsüye çıkar, Tuncelide
çaktığı bir tek çiviyi ifade eder diyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş,
sayın milletvekili salonda olmadığı için grup adına
size yerinizden söz vereceğim.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, doğrudan bir sataşma var grubumuza.
BAŞKAN Size, gruba bir sataşma yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Milletvekilimiz şahsında, sonuçta bizim milletvekilimiz
BAŞKAN Fark etmez, milletvekili
şahsında bir sataşma vardır ama sayın milletvekili
burada değil, size yerinizden söz vereceğim.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Grubumuz
adına Ali Kenanoğlu
BAŞKAN Grup adına Sayın
Kenanoğlu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama
sataşma süresini istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kenanoğlu,
grup adına aldınız sözü, iki dakika.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlunun,
Elâzığ Milletvekili Gürsel Erolun 284 sıra sayılı
Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi, bahsedilen tweet ve itiraz edilen konu kürsüden
manipüle edilmiş bir konudur çünkü Sayın Alican Önlünün ve Alevi
kamuoyunun -sadece Alican Önlü değil- hem Dersimdeki Alevi kurumları
hem Türkiye'deki Alevi kurumları bu durum karşısında tepki
göstermiştir. Tepki gösterilen mesele şudur: Yani orası sonradan
yapılan bir cemevi, sonradan yapılan bir ibadet yeri, merkezi de
değildir ki siz yaptırıp oraya hizmet ettiğiniz için
adınızı yazdırasınız. Orası kadimden beri o
topraklarda o insanların inanç, ibadet merkezi olarak
kullandıkları doğal bir ibadet yeridir. Buradan kaynaklı
olarak siz insani olarak bir hayır yapıyorsanız da bunu
yapabilirsiniz ama hayır yaptığınız yere isminizi
yazmanız, oraya tabela asmanız hadsizliğin ta kendisidir.
GÜRSEL EROL (Elâzığ)
Yanlıştır, yanlıştır.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) -
Dolayısıyla, arkadaşımızın yaptığı
hadsizlik meselesi değildir; tam tersine, sizin yapmış
olduğunuz inanca uygun olmayan ve bütün Alevi kamuoyu tarafından da
tepkiyle karşılanan bir durumu gündeme getirmiştir.
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Değil,
değil. O paylaşımların altındaki yorumları
okursanız anlarsınız.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) Aynen
öyledir. Dolayısıyla, Alican Önlüye de HDP Grubuna da Alevi
inancının temel değerlerine saygı duyan ve bu konuda
mücadele eden bir partinin milletvekiline de bu söyleminizi asla
onaylamadığımızı ve esas hadsizliği sizin
yapmış olduğunuzu ifade ediyor, söylemlerinizin
tamamını size iade ediyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun
Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284)
(Devam)
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
şahıslar adına ikinci söz Sayın Fuat Köktaşın.
Sayın Fuat Köktaş, buyurun lütfen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Köktaş, konunun içerisinde
kalalım lütfen.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Vekilim, had bildirmek hiç hoş değil ama.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekili,
sayın milletvekili hatip kürsüde, rica ediyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Sayın
milletvekilleri, 2002 yılında, 36 milyar dolar olan Türkiye
ihracatı 2021 yılı sonu itibarıyla eğer dünyada önemli
değişiklikler olmazsa 210 milyar doların üzerinde
kapanacağı gözükmektedir ve kesinleşmiştir.
İhracatımızın artmasında cesareti, müteşebbis
ruhu, fedakârca çalışması, on dokuz yıldır ülkeyi
yöneten AK PARTİ iktidarına olan güveniyle hedeflerine ulaşma
kararlılığı gösteren sanayicimiz, iş
adamımız, üreticimiz ve çok değerli
çalışanlarımız önemli pay sahibidir. Sizlerin huzurunda
bunlara teşekkür ediyor, onları takdir ediyoruz. Ayrıca,
ihracatımızın artması için yapısal
değişiklikleri ve altyapıları kuran kara, hava, deniz ve
demir yolları ağlarını genişleterek
standartlarını yükseltip lojistiğe gerekli önemi veren,
insanların can ve mal güvenliğini merkeze alan Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığımızın, kurmuş olduğu
organize sanayi, teknoloji geliştirme ve endüstri bölgeleriyle, AR-GE,
tasarım ve kuluçka merkezleriyle, birçok alanda vermiş olduğu
teşviklerle ve sanayide 4.0 devrimini hayata geçiren Sanayi
Bakanlığımızın; var olan gümrüklerimizi modernize
ederek fiziki şartlarını iyileştiren,
ihracatçımızın ihracat bölgesine daha kolay
ulaşımını sağlamak için her sınır
kapısına gümrük ve gümrüklü sahalar açarak sayısını
artıran, ihtisas gümrükleri kurarak ihracatçımızı
rahatlatan, e-ticaretten dünyanın neredeyse her ülkesinde âdeta ticari
elçilik gibi çalışan ticaret müsteşarlarımızın da
önemi çok büyüktür. Bu süreçte görev almış tüm bürokrat, personel ve
özellikle de süreçte görev yapmış bakanlarımıza ben tekrar
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hiçbir başarı tesadüf değildir, tesadüfi olan başarılar
kalıcı ve sürdürülebilir olamaz. Ülkemizde hayal dahi edilemeyen
burada sayamayacağım birçok hizmeti gece gündüz çalışan,
yıllardır iş adamının ve sanayicisinin elinden tutarak
dünyayı dolaşan, dünyanın neresinde olursa olsun
sorunlarıyla ilgilenen, onları cesaretlendiren AK PARTİ Kurucu
Genel Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın da başarısı tesadüf
değildir. İlklerin ve enlerin öncüsü olan Cumhurbaşkanımıza
buradan milletimiz ve şahsım adına bir kez daha teşekkür
ediyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Kanunu
konuşmuyor.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) - Yarın AK
PARTİmizin iktidara gelişinin 19uncu yıl dönümü.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Seçim
propagandasını açıklıyor.
BAŞKAN Komisyon kardeşliğiniz yok
mu?
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) - Bu vesileyle, AK
PARTİye oy veren, kuruluşunda, teşkilat kademelerinde görev
alan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Muhalefet edene de
söylemek lazım.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Muhalefet de
inşallah verecektir.
kadrolarında yer alan, çalışan, emek
veren herkese partim adına, şahsım adına buradan bir kez
daha teşekkür ediyorum. Sloganımızla özdeşleştiriyorum
Durmak yok, yatırıma, istihdama, üretime ve ihracata devam.
diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin
coğrafi ve jeopolitik önemini iyi bilen Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan, 3 Kasım seçimlerinde, 2002 yılından
itibaren önüne koymuş olduğu kalkınma hedeflerine
ulaşabilmek için çalışma arkadaşlarıyla birlikte
altyapıya önem vermiş, iyi bir takım oyunu oynamış ve
sanayicimizin önünü açmış, yukarıda bahsettiğim birçok
altyapı ve ulaşım ağlarını bir bir hayata
geçirerek günümüz şartlarında pazara ulaşmanın ne kadar zor
olduğu bugünlerde ülkemizin yolunu açmış, özellikle 2020
yılında Covid süreciyle dünyanın etkilendiği, neredeyse
üretimin durduğu, tedarik zincirlerinin kesildiği bu dönemde hayata
geçirilen yatırımlar bizi güçlü kılmıştır. Tabii
ki bu katkı sadece üretimde, ihracatta değil, bu katkıyı bu
süreçte birçok alanda biz gördük ve yaşamaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, gelişen ve
değişen dünyada insan ihtiyaçları dönemsel olarak
farklılık gösterir. Bu, sanayi kuruluşları için de kurumlar
için de geçerlidir. Bu ihtiyaçları karşılayabilmek için devleti
yönetenler bazı değişikliklere başvururlar. İşte
bugün burada, biz de sanayicimizin ihtiyaçlarını karşılamak
üzere Gazi Meclisimizde böyle bir kanun değişikliğini gündeme
almış bulunuyoruz. Ülkemizin ihracatta gelmiş olduğu bu
noktayı kalıcı kılmak, gelecek yıllardaki
hedeflerimize ulaşabilmek için, ihracat stratejileri doğrultusunda,
ihracatçımızın finansmana ulaşımını
kolaylaştırmak, kefalet kurumu gibi görev yapmak üzere Türkiye
İhracatçılar Meclisi yani TİM ile Türkiye İhracat Kredi
Bankası Anonim Şirketi yani EXIMBANKın öz kaynaklarıyla
kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine ihracatçı
birliklerince de sermaye katkısının sağlanması için
bugün burada bir değişiklik yapılıyor.
Değişiklikle, İhracatı
Geliştirme Anonim Şirketinin öz kaynaklarını güçlendirmeyi,
sürekli gelir sağlamayı, ihracatçıdan FOB bedel üzerinden
Türkiye Tanıtım Grubuna kesilen bedelin ihracatçılar
girişim ortaklığına aktarılarak finansmanını
güçlendirmeyi, böylece ihracatçıya etkin bir şekilde hizmet
verilmesinin önünü açmayı amaçlıyoruz. Değişiklikle,
TİM nezdinde faaliyet göstermekte olan Türkiye Tanıtım Grubunun
tasfiyesiyle varlıklarının kısmen ya da tamamen
İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine şirket sermayesi
olarak eklenmek üzere aktarılması hedeflenmiştir. Burada
kısmen ya da tamamendeki maksat, daha önceki konuşmacılar
bunun üzerinde durduğu için
Şu anda Türkiye Tanıtım
Grubunun bazı faaliyetleri devam ettiği, zamana sair olduğu için
kısmen ya da tamamen olmuştur, bu faaliyetler bittikten sonra
Türkiye Tanıtım Grubunun bütün öz kaynakları bu anonim
şirkete devredilecektir.
Değişiklikle, münhasıran sadece
ihracatçıların ihracat kredilerine kefalet kurumu olarak hizmet
edecek İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine gelirlerinin
daralmaması, ihracatçıya daha fazla destek verilebilmesi için gelir
vergisi, damga vergisi, katma değer vergisi, kurumlar vergisi ve Harçlar
Kanunundan muafiyet getirilmektedir.
İlk kez faaliyete geçecek olan serbest
bölgelerde işleticilerin serbest bölgelerin işletilmesiyle ilgili
faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları, otuz yılı geçmemek
şartıyla Ticaret Bakanlığınca kendilerine verilecek
ilk ruhsat faaliyetlerinde belirtilen süreyle sınırlı olmak
üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesna tutulması öngörülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) Türkiye'de,
ihracatı finansman yoluyla destekleyen tek resmî kuruluş olan,
Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketi
EXİMBANK'ın, hâlihazırda diğer kamu bankalarına tanınan
istisna ve muafiyetlere sahip olması, ihracata
ayırdığı kaynakların vergi yükümlülükleriyle
daralmasının önüne geçmek amacıyla düzenleme
yapılmaktadır. Yine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde, Esnaf ve Sanatkârlar
Birliğinde yapısal değişiklikler öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, şu anda Covid
sebebiyle çeklerini keşide tarihinden önce bankaya ibraz edilmesinin önünü
kapatmıştık; yine, bu süreci de 31/12/2023 tarihine kadar devam
ettiriyoruz. Şirket kuruluşunu kolaylaştırdığımız
gibi şirket ortaklarının ve alacaklılarının da
mağdur olmaması için şirket tasfiye edilmesini de
kolaylaştırıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Devamla) - Ben teşekkür
ediyorum.
Kanunun ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Evet, konuşmalar tamamlandı.
Soru talebi yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 9uncu maddeleri
kapsamaktadır.
İlk söz, İYİ Parti Grubu adına
Sayın Ayhan Altıntaşın.
Sayın Altıntaş, buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN
ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti Grubu adına teklifin birinci bölümü üzerine söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz sonra açıklayacağım gibi
ihracat, bir ülkenin önemli gelir kaynağı ve kalkınmanın
itici gücüdür. Bu nedenle, ihracata destek olacak her türlü gelişimi ve
dolayısıyla bu teklifi geneli itibarıyla olumlu buluyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) AK PARTİ de bu
işi çok iyi yapıyor, ihracatı; onu söyleyeyim.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Anlatacağım fakat bizce bu teklifte düzeltilmesini önerdiğimiz
noktalar da var, onlardan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Bakın, değerli arkadaşlar, 2001
yılında Türkiyenin kişi başı millî geliri 3.300 dolar
iken Çinin kişi başı millî geliri 1.100 dolar idi. 2020
yılında Türkiyedeki kişi başına millî gelir 8.500
dolar olarak açıklandığında Çininki 10 bin dolar
seviyesine çıktı. Kaldı ki bu 8.500 dolar geçen senenin
rakamı, dolar kurundaki artış ve sığınmacıları
da hesaba katarsak bugün itibarıyla çok daha düşük bir millî gelire
sahibiz. Yani, 2001 yılında ortalama bir Türk vatandaşı bir
Çinliye göre 3 kat daha varlıklıyken bugün hayli geriye düştük;
zaten on yıllardır dünyanın 17nci büyük ekonomisiyken 21inci
sıraya düşmemiz de
başarısızlığımızın bir diğer
göstergesi.
Peki, biz nerede yanlış yaptık ya da
Çin nasıl başarılı oldu? Biz, dünya ekonomisinde para bol
iken dışarıdan kolayca borçlandık ve bu paraları âdeta
hovardaca inşaat, araba gibi tüketim mallarına ya da olağanüstü
fiyatlarla yol, köprü, tünel, şehir hastaneleri gibi hizmet projelerine
harcadık. Hatta, hovardalığımızı abartarak
başka ülkelere de bol keseden yardımlar yaptık ancak
borçları ödeme zamanı gelince de Nereden çıktı bu
borçlar? dedik. Bu sözler bana ait değil, son
Başbakanımız, önceki Meclis Başkanımız Sayın
Binali Yıldırıma ait.
Çin ne yaptı? Çin, dışarıdan hiç
borç almadı. Çin, yabancı firmaları ülkesine fabrika ve üretim
tesisi kurmak için davet etti, onlara iyi bir ortam hazırladı,
bürokratik engelleri kaldırdı, hızlandırdı, mevcut
kurumsal altyapıyı korudu ve güçlendirdi, yöneticilere yetkiler verdi
ama yolsuzluğa da sıfır tolerans gösterdi; en önemlisi, devlette
liyakate önem verdi. Bunun sonucunda da ihracat patlaması yaptı,
ihracatını yirmi yılda 10 kat artırdı,
yıllık 500 milyar dolar ihracat-ithalat fazlası var.
Kısacası, üretim-istihdam-ihracat üçgeninde kalkındı.
Üretime dayalı ihracat bizim gibi ülkelerin
orta gelir tuzağından çıkması için en önemli enstrüman
olarak görülüyor. Bu konuda şanslıyız, bizim ihracat konusunda
lojistik avantajımız var ancak maalesef bu avantajı yeterince
kullanamıyoruz. Türk ihracatçıları 3 bin kilometre ortalama
mesafeye ürün satıyor, dünya ortalaması ise 5 bin kilometre, Çin'de
bu rakam
İhracatımızın
arttığı ve hatta rekor kırdığı Komisyonda da
söylendi. Peki, ihracat artıyorsa neden istihdam artmıyor? Bunda
belki de etkenlerden biri emekçi olarak sığınmacıların
kullanılmasıdır. Sayın Kayseri Milletvekilimiz Mehmet
Özhaseki de Sığınmacıları yollarsak sanayimiz batar.
demişti. Ucuz ve kayıtsız iş gücü için Suriyelileri
kullanmak ne sürdürülebilir bir durumdur ne de insanidir.
Bizim, ihracatımızı daha dikkatli
incelememiz lazım. Bakın, bizim ihracatımızın kilosu
yaklaşık 1,1 dolar civarında. 2023 hedefleri arasında
gösterdiğimiz 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için kilo
başı fiyatı 3 dolara çıkarmamız lazım. Onlar için
de gerekli olan yüksek teknoloji ürünleridir, onların payını
artırmamız lazım. 2002 yılındaki ihracatımız
36 milyar dolar iken 2020de 169,5 milyar dolara yükselmiş.
İhracatın millî gelire oranı ise yalnızca yüzde 28,
Yunanistanda bu oran yüzde 35.
Kanun teklifine gelecek olursak, ilk 2 madde
üzerinde şerhimizde de belirttiğimiz çekincelerimiz var. 1inci
maddeyle, Kredi Garanti Fonu Anonim Şirketine benzer,
ihracatçıların kullandığı kredilere kefalet
sağlamak maksadıyla, İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketi kurulmak isteniyor. Bunu uygun buluyoruz fakat bu şirkete
kaynak sağlamak maksadıyla sadece ihracatçılara yeni yükümlülükler
getirilmesi bizce doğru değildir. Şöyle ki: Vergi avantajlarının
sağlanması dışında devlet tarafından şirkete
herhangi bir maddi kaynak aktarımı bulunmamaktadır. Fakat
değişiklik teklifiyle, şirket sermayesine eklenme üzere, ihracat
işlemleri üzerinden FOB bedelinin on binde 3üne kadar Ticaret
Bakanlığınca belirlenen oranda ek nispi ödeme kesintisi
yapılması öngörülüyor. Ayrıca, hizmet sektörleri için, yine
şirket sermayesine eklenmek üzere, asgari ücretin brüt tutarının
20 katına kadar Ticaret Bakanlığınca belirlenen tutarda
ilave yıllık aidat tahsil edilmesi öngörülüyor. Daha öncesinde bu
tutar, asgari ücretin brüt tutarının 5 katına kadar tahsil
ediliyordu. Sonuçta da hizmet sektöründe bulunan ihracatçılar
açısından, ihracatçı birliklerine ödenmekte olan giriş aidatı
ve yıllık aidatta 4 kat bir artış hesaplanıyor. Bir
başka deyişle değerli arkadaşlar, ödenecek olan minimum
tutar, bu yılki brüt asgari ücret göz önüne
alındığında 17.890 TL iken, maddenin kabulü hâlinde 71.560
TLye yükselecektir. Bu ödemelerin ihracatçılara ağır
yükümlülükler getireceği düşünülmektedir. Kanunun
çıkarılış amacının ihracata yeni başlayacak
KOBİlere teşvik olduğu söylenmektedir ancak maalesef giriş
aidatlarının bu derece artırılması bu amaçla çelişmektedir.
Kaldı ki hizmet sektöründe faaliyet gösteren ihracatçılardan bu
birliklere yeni girecek olanların giriş aidatı ve
yıllık aidatı daha önce bu birliklere giren ihracatçılara
nazaran 4 kat daha yüksek olacak; bu durum da hâliyle bir eşitsizlik
yaratacaktır. Burada bir kalemde alınan ödemenin makul seviyede
tutulması maksadıyla mevcut limit olan 5 katın korunması
gereklidir. Bunu Komisyonda da belirttik, önerge verdik ancak maalesef kabul
edilmedi.
İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketi yoluyla ihracata destek olmak bizce olumlu bir yaklaşım
ancak burada aklımıza takılan bazı sorular da var.
Örneğin, bu katkılar yerine harcanıyor mu? Bunu kim takip
ediyor? Sayıştay ya da bakanlıklar denetim yapıyor mu? Bu
katkılara kamu malı gibi muamele etmeliyiz, öyle sahip
çıkmalıyız.
2nci maddeye bakacak olursak, maddeyle
ihracatçı birliklerinin yedek akçe hesaplarında bulunan
meblağların Ticaret Bakanlığınca belirlenen tutarda
İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin sermayesine eklenmek
üzere sermaye taahhüdü ödemesi olarak aktarılması amaçlanıyor.
Maddenin ilk fıkrasıyla Türkiye İhracatçılar Meclisi
nezdinde faaliyet gösteren Türkiye Tanıtım Grubunun tasfiyesiyle
varlıklarının kısmen ya da tamamen İhracatı
Geliştirme Anonim Şirketine aktarımı öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, kısmen ya da
tamamen ifadesini muğlak buluyoruz. Bunu Komisyonda da belirttik ancak
yine iktidar tarafından verdiğimiz önerge kabul edilmedi.
Burada da aklımıza takılan bazı
sorular var: Türkiye Tanıtım Grubu neden başarılı
olamamıştır, rehabilite edilmeye
çalışılmış mıdır, zayıf yönleri nelerdi?
Türkiye Tanıtım Grubunun bugüne kadar ihracatçı firmalar için
yaptığı hizmetler nedir? Toplanan katkılar ne
kadardır, bundan hangi kalemlere harcama yapılmıştır?
KOBİ ve şahıs firmaları bunların içinde kaç tanedir?
Bu soruların cevaplarını merak ediyoruz,
açıklanmasını bekliyoruz; bu cevaplar da yol haritamızda
önemli. Daha önceki kurumlarda nerede hata yapıldığını
görmek tecrübedir ve bu tecrübe yeni kurumları inşa ederken en çok
işimize yarayacak unsurdur.
Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
284 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmelerden devam
ediyoruz.
Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Baki Şimşekin.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 284 sıra
sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı
Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz Türk
milletini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hazırlanan kanun
teklifiyle, ülkemizin ihracat stratejileri doğrultusunda ihracat
odaklı ve devamlılık arz eden ihracat ve döviz
kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmaların
teminat ihtiyaçlarını karşılayan
ihtisaslaşmış bir kefalet kurumu olarak Türkiye
İhracatçılar Meclisi ve Türkiye İhracat Kredi Bankası
Anonim Şirketinin öz kaynaklarıyla kurulan İhracatı
Geliştirme Anonim Şirketine ihracatçı birliklerince gerekli
sermaye katkısı sağlanması için gerekli kanuni
düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiyede
ihracatı finansman yoluyla destekleyen tek resmî kuruluş olan Türkiye
İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin diğer
uluslararası ihracat kredi kuruluşlarıyla dış piyasada
rekabet gücünü artırarak değişen ve gelişen dünya
ticaretinden Türkiyenin daha fazla pay alabilmesini sağlamak için
diğer kamu bankalarına hâlihazırda tanınan istisna ve
muafiyetlere sahip olması ve bu suretle ihracata
ayırdığı kaynakların vergi yükümlülükleriyle daralmasının
önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Yapılması öngörülen bu düzenlemelerle
birlikte, kanun teklifinde yer alan çeşitli maddelerle 5607
sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda
değişiklik yapılarak kaçakçılık suçlarına konu
olan eşya ve araçların tasfiye işlemlerinin daha etkin ve
hızlı şekilde gerçekleştirilmesini sağlayacak
düzenlemeler yapılmaktadır. Esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşlarının seçim dönemlerinde adaylarının
eşit şartlara sahip olması hedeflenmektedir. Ticaret Sicili
Gazetesi ile Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesine ilişkin komitelerde
Ticaret Bakanlığını temsilen yer alan üyeler yeniden
düzenlenmektedir. Şirket ortakları ile şirket
alacaklarının menfaatleri göz önünde bulundurularak şirketlerin
tasfiye süreçlerinin basitleştirilmesi ve
hızlandırılması amaçlanmakta ve ihtiyaç olduğu
değerlendirilen diğer bazı alanlara ilişkin olarak
değişiklikler yapılmaktadır.
Kanun teklifinin 1inci maddesiyle, Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 18inci maddesinde
değişiklik yapılarak İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketine aktarılmak üzere ihraç bedelinin on binde 3üne kadar bir
oranda kesinti yapılması ve adı geçen kefalet kurumunun ileride
kendi iş ve işlemleriyle yaratacağı öz kaynaklarına ilave
bir gelir de sağlanarak sürekli güçlü bir finansal yapı içerisinde
olması ve böylece ihracatçıya sürekli ve etkin bir şekilde
hizmet vermesi amaçlanmıştır. Ayrıca, düzenleme
kapsamında hizmet sektörü ifadesi yukarıda da belirtildiği
gibi hizmetin pek çok alt sektörü içeren geniş yelpazeli faaliyet
alanlarını kapsaması nedeniyle hizmet sektörleri olarak
değiştirilmiştir.
Yine, kanunun diğer maddelerinde de vergide
birtakım avantajlar sağlanmış, İhracat Geliştirme
AŞye Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle
muafiyetler tanınmıştır. Yine, damga vergisinde, katma
değer vergisinde birtakım avantajlar
sağlanmıştır.
Tabii, kanunun tamamına Milliyetçi Hareket
Partisi olarak olumlu bakmaktayız. Ben, konuşmamın diğer
kısmında, özellikle seçim bölgem olan Mersinde narenciye ve yaş
sebze meyve ihracatıyla ilgili yaşanan birtakım sorunları
ve bunlarla ilgili çözüm önerilerimizi gündeme getirmek istiyorum. Tabii, güney
yarım kürede yaşanan birtakım sorunlardan dolayı, sezon bu
yıl bir buçuk ay gibi bir uzamaya sebebiyet vermiştir ve güney
yarım küredeki ülkeler lojistikte ve sevkiyatta yaşanan ve iç
karışıklıklara sebep olan bazı sorunlardan dolayı
Rusyaya ve Avrupaya sevk ettikleri narenciye ürünlerini bir buçuk ay daha
süreyi uzatarak göndermişler, Türkiyede de bu yıl rekoltenin de
yüksek olması sebebiyle narenciye ürünleri güney yarım küredeki
sezonun uzamasıyla çakışmış ve iç piyasada ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kalınmıştır.
Tabii, bununla ilgili olarak, geçtiğimiz yıl, özellikle limon ihracatına
iç piyasadaki fiyatların anormal yükselmesinden dolayı kota
konulmuş ve iç piyasada bir denge oluşturulmasına
çalışılmıştır. Ama bu yıl bu yaşanan
sıkıntılardan dolayı, özellikle narenciye üreticisinin,
limon, portakal ve mandalina üreticisinin desteklenmesi gerekmektedir.
Geçtiğimiz yıllarda verilen DFİF desteğinin bu yıl
ivedi olarak mutlaka başlatılması gerekmektedir, aksi takdirde
Şu anda limon tarlada 50 kuruş; paketleme, işçilik, kasa, ambalaj,
nakliye, vergi, fire gibi maliyetleriyle beraber Ankara ve İstanbul
teslimi 2 TL gibi bir rakamla iç piyasaya sunulmakta. Dışarıda
da, yine Rusya pazarında ve Avrupa Birliği ülkelerine
yaptığımız sevkiyatlarda da özellikle bazı siyasi
sebeplerden ötürü veya Tarım Bakanlığının gerekli
tedbirleri almaya çalışmasına rağmen çiftçimizin yeterli
bilince sahip olmamasından dolayı, ilaç
kalıntılarından dolayı bazı
sıkıntılarla karşılaşılmakta ve bazı
tırlar gümrük kapılarından geri dönmektedir. Bununla ilgili
mutlaka gerekli düzenlemeler yapılmalı. Özellikle Orta Doğu'ya
yapılan ihracatın yeniden, bütün Orta Doğu ülkelerini kapsayacak
şekilde, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Irak gibi ülkelerin de içine
katılarak narenciyeyle ilgili bu krizin bu yıl mutlaka
aşılması gerekmektedir. Yoksa seçim bölgem olan Mersin'de bu
yıl bazı üreticilerimiz maalesef ki uzun yıllar büyük emeklerle
yetişen narenciye fidanlarını, limon fidanlarını
sökmek durumunda kalacaklardır. Bununla ilgili mutlaka gerekli destek
verilmelidir. Ayrıca, sevkiyatla ilgili, gümrük kapılarında yine
uzun kuyruklar oluşmakta. Özellikle bu ilaç
kalıntılarının tespitiyle ilgili süre uzamaktadır.
Gerek Türkiye'deki bu tahlillerin yapılması gerekse özellikle Rusya
ve Avrupa Birliği ülkelerinde bu tahlillerin yapılması uzun bir
zaman almaktadır. Gerekirse Türkiye, sınır kapılarında
akreditesi olan laboratuvarlar kurmalı, bu tahlilleri kendisi yapıp
karşıda yeniden bir tahlil için zaman kaybına fırsat
vermemelidir. Yoksa Türkiye'den çıkan bir narenciye Rusya'daki pazara
ulaşıncaya kadar on iki on üç gün gibi bir zaman kaybı
olmaktadır. On iki on üç gün içerisinde özellikle mandalina veya
narenciyenin bazı çeşitlerinde bozulmalar olmaktadır. Bununla
ilgili mutlaka tedbirler alınmalı, Türkiye'deki bu tahlil süreleri
kısaltılmalı ve laboratuvarlardaki tahlil ücretleri de
ucuzlatılmalıdır. Tarım Bakanımız Mersin ziyareti
için bulunduğu sırada da üreticilerimiz bu sorunları Tarım
Bakanımıza bizzat arz etmiştir, Sayın Bakanımız
bunlara gerekli ilgiyi göstermiş Bunun üzerinde çalışın,
bu ücretleri indirin. diye arkadaşlarımıza talimat
vermiştir. Bununla ilgili mutlaka sonuç alınmalıdır.
Türkiyenin, AB Yeşil Mutabakat
Anlaşması, Paris İklim Anlaşması ve On Birinci
Kalkınma Planına uygun olarak biyolojik ve biyoteknik mücadelenin
yaygınlaştırılması, 2023 hedefleri doğrultusunda
sektör önceliği olması gerekmektedir. Tüm zararlılarla ilgili
yapılan biyolojik maddelerin ülke genelinde uygulanması için
oluşturulan eylem planı, tabii ki Bakanlık nezdinde paydaş
kuruluşların ve yerel yönetimlerin yetkililerinden oluşan bir
komiteyle yapılmalıdır.
Turunçgil sektörünün gelişiminde ve ülkemizin
tanıtımında büyük katkılarına
inandığımız 1968 yılından bugüne kadar her dört
yılda bir dünyanın değişik ülkelerinde yapılan
turunçgil olimpiyatları olarak değerlendirdiğimiz 14üncü
Uluslararası Turunçgil Kongresi, ilk kez ülkemizde
gerçekleştirilecektir. Tarım ve Orman
Bakanlığımızın,
Cumhurbaşkanlığımız ve bağlı birimlerin
mutlaka düzenlenecek olan Turunçgil Konseyine gerekli desteği vermesi, hem
burada Türkiye'nin tanıtımı açısından ve Türkiye'deki
narenciye üreticilerinin üretiminin tanıtımı açısından
faydalı olacaktır hem de ihracatta yeni kapılar
açılmasına yol açacaktır. 2021-2022 turunçgil sezonu bu
şekilde değerlendirildiği takdirde, Türkiye'ye
yaklaşık yıllık 1 milyar doların üzerinde katkı
sunan narenciye ürünlerimiz daha büyük bir getiri sağlayacaktır.
Bununla beraber, yine ülkemizde narenciye ürünlerini işleyen, meyve suyu,
kozmetik ve diğer sanayiyle ilgili tesislerin de kurularak narenciyede,
mutlaka sanayileşmiş ürünlerde ihraç eder duruma gelmemiz ve bundan
daha büyük ekonomik gelir elde etmemiz de gerekmektedir.
Ben, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu, İstanbul Milletvekili.
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile
İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Teklifi üzerine grubumuz adına söz almış durumdayım.
Bilindiği üzere, geçen yüzyılın son
çeyreğinden itibaren dış ticaret temelinde tanımlanan
sanayileşme stratejisinden ihracata yönelik sanayileşme, yaygın
olarak uygulanmaya başlanmıştır. İhracata yönelik
sanayileşme, her ülkenin üretim avantajına sahip olduğu mallarda
ihtisaslaşmasına ve dış ticarete yönelmesine
dayalıdır. Bu stratejide topyekûn kalkınmadan vazgeçilip ihracat
endüstrilerini teşvik temelinde bir sanayileşme hedeflenir. Ülkenin
dış açıklarının ihracatı artırarak
giderilmesi hedeflenirken sanayileşmenin kaynağının da
ihracat fazlası yoluyla yaratılması bu stratejinin bir
başka ana hedefidir.
Bu stratejiden beklenen, bir ülkenin
uluslararası iş bölümü ve ihtisaslaşmayla hem
kaynaklarını etkin kullanacağı bir sanayileşme yoluna
girmesi hem de dışa bağımlılığı
azaltması yolundadır. Bu stratejinin uygulanmaya
başladığı dönemden günümüze yaklaşık kırk
yıl geçmiştir. Bu süre, bir stratejinin sorgulanması için uygun
bir süredir. Bakıldığında, bu stratejinin
uygulandığı çok az ülkede stratejinin nispeten hedeflerine
ulaştığı gözlenmektedir. Pek çok ülkede ise bu strateji,
beklenenin tam tersine, bizim ülkemizde de yaşandığı gibi,
dışa bağımlılık ve borçluluk hâlini
arttırmıştır.
Uluslararası iktisat teorisinin ana
argümanına göre, ülkeler en ucuza ürettikleri, en avantajlı
oldukları sektör ürünlerinde ihtisaslaşıp koruma ve engel
olmaksızın birbirleriyle ticaret yapmaları hâlinde dünya
kaynaklarını tam olarak etkin kullanılmış
olacaklardır yani bu yolla dünya kaynakları israf edilmemiş
olacaktır. Kısacası dünya nüfusu hızla büyümekte,
ihtiyaçlar giderek çeşitlenmekte ve artmaktadır. Ancak dünya
kaynakları kıt ve sınırlıdır. Dünya
kaynaklarını en ekonomik kullanarak en fazla ürünü üretmeye ancak
ülkelerin avantajlı sektörlerde ihtisaslaşıp engelsiz ticaret
yapmaları hâlinde ulaşmaları mümkün olacaktır. Bu
argümandan hareketle küresel kapitalizmin kalkınma stratejisi olarak
ihracata yönelik sanayileşme stratejisi geçtiğimiz yüzyılın
son çeyreğinden itibaren yaygın olarak uygulamaya konulmuştur.
Ülkelerin ancak bu stratejiyle karşılıklı dış
ticarette liberalleşip, uygun üründe ihtisaslaşıp dış
ticarete yönelebileceği ve dış açık sorunundan,
dışa bağımlılıktan, borç sarmalından
kurtulmak, sanayileşmek gibi olumlu sonuçlardan yararlanabileceği
umut edilmiştir.
Türkiye ise ekonomi politikalarında bir
tekrarı yaşamakta, yıllardır süregelen siyaset-ekonomi
kısır döngüsünden çıkamamaktadır. Bugün de AKP
iktidarının Türkiyeyi içerisine sokmuş olduğu ekonomik ve
toplumsal çöküş derinleşmekte, siyasi ömür uzatma gayesiyle yine
teşvik, vergi muafiyeti, istisna adı altında çözümsüzlükler
çözüm olarak sunulmaktadır. Türkiye ekonomisi işsizlik, gelir
eşitsizliği, enflasyon, faiz, döviz kurlarının rekor
artışı, TLnin aşırı değer kaybıyla
artık yama tutmayan ancak ısrarla yeni yamalar olarak
yurttaşların karşısına çıkartılan
politikalarla tarihinin en başarısız, en kötü, en akıl
dışı kararlarının alındığı dönemi
yaşamaktadır.
Türkiye yaklaşık yüz yıllık
tarihi boyunca her dönem ithalata bağımlı bir ekonomik
yapıya sahip olmuştur. İhracatı artırmaya yönelik
hamleler üretimi artırma ve çeşitlendirme yerine finansal hamlelerle
yapılmaya çalışılmıştır.
Hatırlanacağı üzere 24 Ocak 1980 tarihinde alınan ve tarihe
24 Ocak Kararları olarak geçen neoliberal politikalara geçişle
içine girilen kısır döngü, kırk yıllık tarihiyle
halklar adına çöküşü derinleştirmiştir.
Bu süreçte, yine, neoliberalizmin devreye
girdiği 1980den bu yana ekonomik kriz ve beraberinde yaratılan
toplumsal krizler, kısa vadeli ve palyatif çözümlerle aşılmaya
çalışılmıştır. Faiz oranı, döviz kuru,
borçlanma gibi birçok göstergeye ilişkin net çözüm getirilmemiş;
yatırım, sanayileşme, işsizlik, istihdam yetersizliği,
gelir dağılımı gibi sorunlar dikkate
alınmamıştır. Ekonomide düşük ücretli kayıt
dışı ekonominin ağırlığı artırılmıştır.
Bu dönemde kamu istihdamının azalması nedeniyle istihdam
artışı oranı önceki döneme kıyasla düşmüş,
üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığı
giderek artmıştır.
41inci yılında neoliberalizm, ömrünün
yarısını AKP iktidarıyla, yarısını da AKPnin
devraldığı mirasla birlikte sürdürmüş ve artık
miadını doldurmuştur. Bu emek sömürüsünü merkeze alan, kamu
iktisadi teşebbüslerinin tek tek satılmasını salık
veren, özelleştirmeyle kamunun üretimini ortadan kaldıran,
piyasayı, kurumları, yasama ve yürütmeyi sermayeye payanda eden
iktisadi anlayış, bugün Türkiyede bir enkaz
yaratmıştır.
Bilindiği üzere, 24 Ocak Kararlarıyla,
ihracatın artırılması için vergi iadesi, düşük faizli
kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti,
sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ve teşvikler
verilmiş, geçici olarak ihracat rakamları artmış olsa da
kesin bir çözüme ulaşılamamıştır. Yıllar
içerisinde peşi sıra krizler yaşanmaya devam etmiş, bu da
engellenememiştir.
Bugün de antidemokratik bir şekilde Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemiyle yasama mercisi pasifleştirilmiş, düzenleyici ve
denetleyici kurumlar lağvedilmiştir. Ekonomiyi ve sosyal alanı
düzenleme ve denetleme yönünde alınacak her karar, partili
Cumhurbaşkanı tarafından alınmakta, bürokratların atamaları
yine benzer şekilde yapılmaktadır ki bunun en bariz
örneğini Merkez Bankasında acı bir şekilde
yaşamaktayız. Bağımsız olması gereken kurumlara
yapılan müdahalelerle TL, dalgalı kur rejimine rağmen bir
yıl içerisinde yüzde 35 seviyesinde devalüe olmuştur. Enflasyon resmî
rakamlara göre yüzde 20 seviyelerine dayanmış, işsizlik
oranı, faiz oranı çift hanelerde seyretmiş, büyük bir yoksulluk
hâli toplumun her kesimini sarmıştır. Bu noktada yirmi yıldır
iktidar değilmiş gibi hareket eden AKP, siyasi ömrünü uzatma
gayesiyle torba yasalarla günü kurtarma hesapları yapmaktadır.
Şimdi, başta demokratik reformlar ve
yargı bağımsızlığı olmak üzere ekonomik
reformlar yapmak yerine, irrasyonel bir şekilde mevcut kur
fiyatlarını fırsat olarak görüp ihracat rakamlarını
artırmak, azalacak alım gücüyle beraber ithalat düşüşü
sonucunda gerçekleşecek cari açık düşüşü, bir büyüme ve
yüksek ihracat masalı anlatımını görmemizi
sağlayacaktır. Üretim ağırlıklı büyüme modelinde
kur artışının ihracatı
artırdığını zanneden bir anlayış, ekonomik
krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu
çelişkili politikaların getirdiği sorunların yanı
sıra başka politikalar da ekonomik krizin kronikleşmesinde
etkili olmaktadır. Örneğin, Türkiyede sanayinin gelişmesinde
büyük ölçüde özelleştirmeler ve özelleştirmeden sonra o üretim
ünitelerinin çoğunun üretimden çekilmesinin katkısı çok
büyüktür. Ayrıca, tarım politikalarındaki köklü
değişiklik, doğrudan destek politikaları ve kur
politikalarıyla beslenen ucuz tarım ürünleri ithalatıyla
birlikte tarımda üretimin yetersizliği, açığa çıkmaya
başlamıştır. Tarım, hayvancılık gibi
sektörlerde teşviklerin kalkması, piyasayı düzenleyici kamu
iktisadi teşebbüslerinin işlevlerini yitirmesi nedeniyle bu
üretmemezlik süreci, tarım ve hayvancılık sektörü boyutuyla da
beslenmiştir. Sanayinin gelişmemesi, tarım ve
hayvancılığın gittikçe küçülmesi, üretim alanlarında
yaşanan daralma, Türkiyedeki ekonomik açmazı derinleştirmiş
ve daha da kritik hâle getirmiştir. Türkiye'nin ihracatının
millî gelire oranı sadece yüzde 28, Yunanistanın ise yüzde 35
olduğu ve ihracat politikasında istenilen hedeflere
ulaşılmadığını göstermektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğanın 2011
yılında açıklamış olduğu 2023 yılındaki
ihracat hedefimiz, 500 milyar; kişi başı ise 25 bin dolar
hedefine bakıldığında, bu hedeflerin çok gerisinde
olduğumuz görülmektedir. Gerçekleştirilen hedeflerin sonucu olarak
Türkiyenin, G20 liginden düştüğü de anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte düşünülmesi ve cevaplandırılması gereken
temel soru ise artan ihracat karşısında istihdamın neden
artmadığı sorunudur.
Burada bu düzenlemelerle, birtakım olumlu
düzenlemeler bulunan bu teklifle ihracatçı firmaların finansmana
erişiminin büyük ölçüde çözüme kavuşacağı beklenmektedir
ancak uygulamanın ne şekilde olacağı belirsizdir.
Doğru modelleme ve sistem kurulmalıdır. İhracatçının
cirosuna göre alınan aidatların dağıtımında da
aynı şekil uygulanmalıdır. Başlangıçtaki kurgu ve
dağıtım düşünülerek yapılmalı,
dağıtım mekanizması buna göre kurulmalıdır.
Şimdi ihracat artarken yani bir taraftan bu
işler yapılırken diğer taraftan da yoksulluğun
artması ve işçi istihdamının azalması noktasında
önemli bir durum var. O da bu yabancı işçiler dediğimiz göçmen
işçiler meselesi. Yani burada ifade edilen, Türkiyede, eğer bu
yabancı işçiler olmasaydı,
sığınmacıları yollarsak
Hani, AKP Genel Başkan
Yardımcısı Mehmet Özhasekinin bir sözü vardı:
Sığınmacıları yollarsak sanayimiz batar. söylemi,
esasında, sanayide kullanılan iş gücünde Suriyelilerin ve
onlarla birlikte bütün o sığınmacı olarak
adlandırılan kesimlerden gelen insanların, asgari ücretin
neredeyse yarısının altında rakamlarla insani
koşulların ötesinde çalıştırılmasından
kaynaklanmaktadır. Yani burada bir sömürü düzeni oluşturulmuş ve
o insanların mağduriyetleri sermaye açısından
kullanılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) Sonuç olarak
ülke ekonomisinin iyiye gitmesi, sadece ekonomik tedbirlerle ilgili
değildir. Ülkenin demokrasi anlayışının, insan
haklarına bakışının ve barış
ortamının sağlanmasının yatırım ve üretim
ortamına gelişmesine katkı sağlayacağını bir
kez daha ifade ediyoruz. Türkiye yeniden yüzünü üretime, tarım ve
hayvancılığa dönmeli, teknolojik sanayileşmeyi hedef
almalı, istihdamı artırıcı yatırımları
öncelikli hâle getirmeli. Bununla birlikte ihracatı
artırıcı teşvikleri de uygulamaktan çekinmemelidir.
Türkiyede üretim işiyle iştigal eden ve ihracat potansiyeli olan
küçük-büyük bütün işletmelerin ihracata yönelmesi için hedef pazar
bilgisine ulaşması kolaylaştırılmalı,
danışmanlık ve rehberlik desteği sunulmalı, pazara
erişim anlaşılır derecede açık olmalı; insan
kaynağı, finansman ve benzeri araçlarla mutlaka desteklenmeli.
Dış ticarette insan kaynağı geliştirilip kurumsal
eğitim hizmetleri verilmelidir.
Halkların Demokratik Partisi olarak bu kanun
teklifine bu anlayışlar çerçevesinde muhalefet ettiğimizin
kayıtlara geçmesini önemli buluyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile
İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum.
Kanun teklifi, yeni kurulan İhracatı
Geliştirme Anonim Şirketi üzerinden ihracatçıların, esasen,
finansmana erişiminde teminat sorununu ortadan kaldırmayı
hedefliyor. Teklif sahiplerinin iddialarına göre, bu teklif
yasalaştığında ihracatçılarımız, kredi almak
için fabrikasını, arsasını bankaya ipotek vermek zorunda
kalmayacak, teminat sorunu çözülmüş olacak.
Geçtiğimiz hafta Sanayi Komisyonunun AK
PARTİli üyeleri, kanun teklifinin Komisyon görüşmeleri
sırasında öyle bir resim çizdiler ki sanki Türkiye'deki
şirketlerin en temel sorunu, bu yasa teklifiyle ortadan kalkacak ve
ihracatta çağ atlayacağız. Finansman sorunu önemli bir sorun
olmakla birlikte, ülke ekonomimizin yapısal sorunları çözülmeden
sadece ihracat gelirlerini artırarak bile bir yere varmamız mümkün
değil.
Değerli milletvekilleri, TÜİKin
geçtiğimiz hafta açıkladığı küçük ve orta boy
girişim istatistiklerine göre, ülkemizdeki işletmelerin yüzde
99,8ini KOBİler oluşturuyor. Dolayısıyla, KOBİler
üzerinden yapılacak analizler, ülke ekonomisinin genel çerçevesini çok
açık bir biçimde ortaya koyacaktır. Ben de KOBİleri merkeze
alarak Türkiye ekonomisini değerlendirmeye
çalışacağım.
Türkiye ekonomisi, bilindiği gibi, 2018
yılından beri çok derin bir ekonomik bunalımın içinde fakat
2018 öncesinde de ekonomimizin durumunun genel olarak da çok da parlak
olduğu söylenemez. İngilterede yapılan bir
araştırmaya göre, Avrupa Birliği üyesi veya Avrupa Birliğine
aday olan 28 ülkede 2013 yılında açılan KOBİlerin 2018
yılında ne durumda oldukları incelenmiş, Türkiyenin
araştırmaya alınan ülkeler içerisinde şirket kapanma
oranları açısından ilk sıralarda yer aldığı
biliniyor. Türkiye'de 2013 yılında kurulan 123.799 küçük
işletmeden sadece 56.395i 2018e kadar faaliyetlerini
sürdürebilmişler. 2013 yılında kurulan işletmelerin yüzde
54ü 2018 yılını göremeden kepenk kapatmış. Bu oran,
makroekonomik ortamın yeni kurulan KOBİlerin ayakta kalması
için yeterince uygun olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlar, 15 Eylül 2018de
Ticaret Bakanlığının 6102 Sayılı Türk Ticaret
Kanununun 376ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve
Esasları Hakkında Tebliği, Resmî Gazetede yayımlandı.
Türk Ticaret Kanununun 376ncı maddesi, iş dünyasında teknik iflas
olarak bilinen borca batıklık durumunu düzenliyor. Tebliğe
eklenen geçici bir maddeyle, dövizle borçlanan firmaların, kurdaki
artışlar nedeniyle artan borçlarının dikkate
alınmaması mümkün hâle getirildi. Yapılan düzenlemeyle, eski kur
bedelleri üzerinden borçlanıp da bilanço hesaplarında borcu
sermayesinin çok üstünde görünen firmaların döviz kuru farkı
zararları, 2023 yıl sonuna kadar dikkate alınmıyor, dikkate
alınmayınca kurdaki oynaklık kaynaklı zarar da ortadan
kalkacak zannediliyor. Peki, neden 2023 sonuna kadar? Çünkü bu, bir günü
kurtarma kaygısı, iktidarınızı sürdürmek için 2023
yılındaki seçimleri de atlatalım, ondan sonra bakarız.
demek oluyor.
Reuters Haber Ajansının dün
aktardığına göre, asgari ücret artışı,
enflasyondan daha çok etkilenen dar gelirlilerin üzerindeki vergi yüklerinin
azaltılması ve emeklilikte yaşa takılanlara yönelik
düzenlemeyi de içeren bir dizi çalışma
başlatmışsınız. Seçime yönelik popülist bir hamle de
olsa insanlarımızın sorunlarına yönelik çare
arayışına girmeniz olumlu bir gelişme, en azından
ortada bir sorun olduğunu anlamaya başlamışsınız.
Sorunun kaynağının iktidarınız olduğunu da
anladığınızda daha çok mesafe katedebileceğinizi
düşünüyorum. Zaten ilk seçimde de bunun sonuçlarını
sandıkta millete vereceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, batık
KOBİleri kredilerle ayakta tutmaya çalışarak ülke ekonomisinin
içinden çıkılması son derece zor bir noktaya
taşındığını fark etmiyor musunuz? Ülkemizin bankacılık
krizleri ve kamu borçları kaynaklı krizlere yönelik çok önemli
tecrübeleri var. Ancak şirketlerin borçlarından kaynaklı bir
ekonomik krizi, daha henüz Türkiye bugüne kadar tecrübe etmedi. 2018 Eylül
ayında KOBİlerin toplam kredi borçları 663 milyar liraydı,
2021 Eylül ayında yani üç sene gibi bir süre içinde kredi borçları
938 milyar liraya, eski parayla katrilyon liraya yükseldi. Sadece üç yılda
yüzde 40tan fazla borçluluk arttı, neredeyse yarı yarıya.
Özellikle otomotiv, inşaat, turizm ve enerji sektörlerinde bu oran yüzde
500lere ulaştı. Bu durum, sürdürülebilir olmaktan çoktan
çıktı.
Değerli arkadaşlar, Türkiyedeki
şirketlerin yüksek borçluluğunun doğurduğu
sıkıntılara ek olarak daha birçok sorunu var; KDV iadelerinin,
özellikle ihracatçıların KDV iadelerinin bu firmalara zamanında
ödenmemesi, önemli sorunlardan biri. İadelerin bir yıldan fazla süre
ödenmediği örnekler var. Türk lirası çok değer yitirirken iadeyi
alamayan şirketler de mecburen bankaya gidip yüzde 20 ile 25 arasında
faiz ödeyerek kredi kullanmak durumunda. Tabii, bu zararları kimin
karşılayacağı meçhul. Eğer KDV iade süreçlerinin
hızlandırılması ile başlarsanız, bu süreçlerde
ihracatçıların ve sanayicilerin durumunu iyileştirmeye, belki
iyi bir şey yapmış olursunuz. Kanun teklifiyle
kuracağınız İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketiyle özellikle KOBİlerin ihracat finansmanına erişim
sorunlarını çözeceğinizi iddia ediyorsunuz ancak
uyguladığınız ekonomi politikaları, KOBİlerin
ihracatının artmasını bırakın, çok
hızlı bir biçimde gerilemesine neden oluyor. 2011 yılında
KOBİler ihracatın yüzde 59,6sını
gerçekleştiriyorlardı, 2020 yılına gelindiğinde bu
oran, yüzde 36,4e düşmüş. Dikkat edin, Türkiyedeki gayrisafi millî
hasılanın önemli bir bölümünü KOBİler ve Türkiyedeki
işletmelerin de yüzde 99,5ini KOBİlerin oluşturması
durumunda ihracatın yüzde 36,4e gelmesi kabul edilebilir değildir.
Bunun kalkınmaya ve büyümeye katkısı son derece zayıf
olacaktır. Değersiz Türk lirasına dayalı ihracat
politikası, KOBİlerin ne verimliliklerini ne de
ihracatlarını artırır. Performansları artırmak
istiyorsanız KOBİlere teknoloji transferini yapmak için önemli
düzeyde kredi tesis etmenin ve bunların da ağırlıklı
olarak sübvanse kredileri olmasını dikkate alın. Aksine, değersiz
TL büyük firmalara da fayda sağlıyor diyebiliriz, bu oranlar bunu
gösteriyor, bu araştırmalar bunu gösteriyor.
Değersiz Türk lirası, ihracat hacmini ve
gelirini artırabilir ama bunu yaparken aslında ülke
kaynaklarının ucuza yurt dışına transferine neden olur
ve bu tür bir ihracat refah getirmez. Bunu da bir örnekle burada ifade edelim:
2010lu yılların başlarında Türkiyedeki ihracatın -ki
böyle ölçülüyor- kilogram başına değeri 1,5 dolar
civarında; 1,5-1,6 dolara kadar çıkmış. Bu, bir anlamda
teknolojinin ne kadar geliştirildiğinin de göstergesi fakat bugüne
gelindiğinde, 2021 yılının Ekim ayı verilerine göre,
bu rakam 1,15 dolara kadar düşmüş, bir ara 0,90 dolara kadar
düşmüştü. Bu, şu demek: Siz kendi kaynaklarınızı,
doğal kaynaklarınızı bir taraftan tüketiyorsunuz ve
tükettiğiniz kaynaklar teknoloji yoğun olmadığı için
-hatta emek yoğun bile diyemezsiniz, taş ihraç ediyorsunuz, çimento
ihraç ediyorsunuz- dolayısıyla, ülkenin kalkınmasına büyük
bir katkı sağlamanız söz konusu değil.
Burada bir iddianız var: Biz Avrupaya
yakın bir ülkeyiz ve üstelik de bu çevrede aşağı
yukarı 17 trilyon dolarlık bir gelire hitap ediyoruz, üç saatlik
uçuş seviyesinde. Biz burada Çinin durumuna talip olacağız yani
Avrupaya yakın yerde Çinin durumuna talibiz. diyorsunuz. Peki, Çinin
durumuna talipsiniz de Çini hiç araştırdınız mı? Çin
bu kalkınmayı nasıl sağlamış? Hangi argümanlarla
bu işi gerçekleştirmiş, araştırdınız
mı? Orada devlet sosyalist, ekonomi kapitalist. Eğer böyle
düşünüyorsanız, yani buna da söyleyecek sözümüz var fakat Ucuz
emekle, biz Avrupanın en ucuz emeği, dünyanın en ucuz
emeğiyle ihracat rakamlarımızı artıracağız.
diyorsanız, işte, burada yanılıyorsunuz. Böyle
kalkınma olmaz, bu büyüme fakirleştirir. Böyle bir büyümeye eğer
talipseniz yanlış yoldasınız, hemen dönün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Yüksek
teknolojinin Türkiye'ye gelişinde ıskalandı. Şimdi, bir
dönem var. Sanayi Devrimi, Osmanlı Döneminde
ıskalanmıştı. Dünya sanayileşirken biz yaya
kaldık ve büyük borçlarla Osmanlı Dönemini kapattık, daha sonra
cumhuriyet kuruldu. Kısaca söylüyorum: Cumhuriyet, 1923 ile 1950
yılları arasında Türkiye'de şeker, çimento, uçak
fabrikaları, otomobil fabrikaları, motor fabrikaları dünya
kadar; zaman kalmadı, yatırım yapıyor, yabancıların
demir yollarını satın alıyor, aynı zamanda da
Osmanlı'nın borçlarını ödüyor, bu büyük bir
atılım, bu büyük bir kalkınma
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bardak yoktu bardak.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) Toplu iğne
yoktu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Toplu iğne yoktu.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla)
ve 1950den
sonra hızla tükeniyoruz, son yirmi yılda da bütün
kazanımların tamamını satıyoruz. Şimdi, buradan
tekrar çıkışın yolu, bilime ve akla dönmektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Budak.
Sayın Sümer, Orhan Bey buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Adanalı
narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Adana, ülkemizin narenciye üretimi yapılan en
önemli merkezlerinin başında gelmektedir. Ülkemizde gerçekleşen
üretimin yüzde 30dan fazlası yani 800 bin ton civarında üretim
Adanada yetiştirilmektedir. Ülkemiz ve bölgemiz ekonomisi içinde
böylesine önemli yere sahip olan narenciye üretimi, son yıllarda
diğer tüm tarım ürünlerinde olduğu gibi büyük
sıkıntılar yaşıyor. Geçtiğimiz yıl 3,5 ila 4
liraya kadar alıcı bulunan limon, bu sene 1 liraya
satılamamaktadır. Maliyetlerde çok büyük artışlar olurken
fiyatlarda yaklaşık yüzde 50 düşüş
yaşanmıştır. Üreticinin sırtındaki maliyet yükü
bir daha katlanmıştır. Şu an, tarlada 50 kuruş ila 1
lira olan limon, marketlerde 5,5-6 liraya satılmaktadır. Başta,
limon olmak üzere tüm narenciye üreticisi çiftçilerimizin gözü kulağı
Tarım ve Orman Bakanlığının verdiği destekte ve
sorunlara çözüm bulunmasını istemektedirler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, engelli
istihdamına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Muhalefet partilerinin halkın sorunlarıyla
ilgili verdiği kanun teklifleri, Mecliste komisyon ve Genel Kurula
getirilmemekte, daha çok teknik içerikli ve sınırlı kesimi
ilgilendiren düzenlemeler yapılmaktadır. Örneğin, sorunlu
kesimlerden engelliler için uygulanan kota oranının yüzde 3ten yüzde
6ya çıkarılması için verdiğimiz kanun teklifi bir türlü
Meclis Genel Kuruluna getirilmemektedir. Ülkemizde 7 milyonu aşan engelli
sadaka değil, çalışmak için iş istemektedir, ayrıca
kamuda en az 10 bin atama beklemektedir. Bu yönde çalışmalar ne zaman
yapılacaktır? Engellilerimizin sorunlarının çözülmesi
yanında mutlaka kamuda 10 bin engellinin ataması
gerçekleştirilmelidir. Ayrıca engellilerin Millî Eğitimde de
öğretmen atamaları konusunda pozitif ayrımcılık
yapılarak desteklenmesi şarttır. İktidarın bu konulara
duyarlı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Sayın Aygun
34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun,
çiftçilerin sorunlarına ve tarımsal desteklerin
artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tarım Bakanı çiftçilere yüzde 25 gübre
desteğini artırdıklarını müjde diye söyledi, 16
liradan 22 liraya çıkmış ama Tarım Bakanı herhâlde
yine La Fontaineden hikâye anlatmaya başladı, gübre
fiyatlarından haberi yok herhâlde. Şu anda ürenin kilosu 8,5 lira
olmuş yani 70 kilo buğdayda, arpada gübre
kullanıldığını düşünürsek Bakanın
söylemiş olduğu rakam devede kulak değil, tüy. Bir an evvel
kafanızı kumdan çıkarın. Ekim döneminde çiftçilerimiz
toprağa küstüler. 2021de ithalat rekorları kırdınız
buğdayda, arpada, 2022yi kurtarmak için bir an evvel destekleyin.
Yine, aynı şekilde ayçiçeğinde de
yağ fiyatları aldı başını gidiyor ama siz hâlâ
uyuyorsunuz. 2022de ithalatın önüne geçmek için tarımsal destekleri
ve daha yüksek prim desteğini acil olarak artırın ve çiftçimize
acil olarak tarımsal destekleme olarak seyyanen destek yapın diyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil
35.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagilin, AK
PARTİnin iktidara gelişinin 19uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) 3
Kasım 2021 tarihinde AK PARTİ olarak iktidara gelişimizin
19uncu yılını bitirip 20nci yılına gireceğiz inşallah.
Geçmişimizde koskoca AK PARTİsiz seksen yıl ve Türk milletinin
İstanbul Belediye Başkanlığıyla 27 Mart 1994te
tanıdığı çöp, çamur, çukur diye tanımlanan susuz
İstanbulu kısa zamanda çöpten, çamurdan, çukurdan temizleyen,
İstanbulluyu suyla buluşturan büyük lider, adam gibi adam Recep
Tayyip Erdoğanla yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı. Bu
yüce millet bu yirmi yıl içerisinde, 15 seçimde, önceki seksen
yılın ve yirmi yıl içinde yapılan, gerçekleştirilen
projelerin, yatırımların nasıl hesabını yaptıysa
Allahın izniyle 2023 seçimlerinde de ders verilmesi gerekenlere, vatan
hainleriyle kol kola girenlere gerekli dersi verecektir.
BAŞKAN Sayın Tokdemir
36.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemirin, Suriyeli
sığınmacıların geri dönüşünün
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
İSMET TOKDEMİR (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hatay, 2011 yılından beri yüz binlerce
Suriyeliyi hoşgörüyle misafir ediyor. Reyhanlıda, Antakyada yüksek
Suriyeli nüfusu en çok eğitimi etkiliyor. Suriyelilerin ilköğretim
okullarındaki çocuklarının sayısı Türk
öğrencilerin sayısını geçmeye başladı. Sadece
Reyhanlıda 45 bin öğrenci var, bu öğrencilerin 18 bini
Suriyeli. Sınıflarda Türkler ile Suriyelilerin karışık
olma zorunluluğu var. Suriyeli öğrenciler Türkçe bilmiyorlar ve
hâliyle dersleri anlayamıyorlar. Öğretmenler de dersleri nasıl
işleyeceklerini bilemiyorlar. Dersler Türk öğrencilere göre
işlenince Suriyeliler, Suriyelilere göre işlenince de bizim
çocuklarımız geri kalıyor. Yani eğitim başta olmak
üzere çok boyutlu, demografik bir risk var. Bir an önce dış politika
gözden geçirilerek bu sığınmacıların geri dönüşü
sağlanmalıdır.
Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun
Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 284) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ilk söz
Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşara aittir.
Buyurun. (İYİ PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, ihracatın desteklenmesine yönelik bu
kanun teklifinin başarıya ulaşması için biz de elimizden
gelen gayreti gösteriyoruz. Özellikle küçük ve orta boy işletmelerin
ihracatla ilgili desteklenmesini canıgönülden istiyoruz. Özellikle
EXIMBANKın hem ihraç öncesi hem ihraç esnasında hem de ihraçtan
sonra kredileri var ama bu kredilere ulaşmak için istedikleri belgeleri
sağlamak çok zor yani -bununla ilgili teminatlar konusu- onu teminat ver,
bunu teminat ver, canından bezersin, en sonunda o krediyi almaktan da
vazgeçersin. İnşallah, bu şirket bu konuyla ilgili bir
eksiği tamamlar.
Yine, bununla beraber, ihracatların
tahsilatları var. Yabancı ülkelere biz iş
adamlarımızı gönderiyoruz Gidin, arkanızdayız. diye
ama netice itibarıyla doğan tahsilatlarının da en
azından yabancı ülkelerde olduğu gibi belli bir garanti
altına alınması lazım. Daha işin başında bu
sözleşmeler imzalanırken bununla ilgili de adımlar
atılabilir.
Tabii, ihracat derken özellikle Türkiye'nin
şu anki ihracat rakamlarına baktığınız zaman,
teknolojisi yüksek ürünlerin ihracattaki payı yüzde 3 civarı yani
teknolojik ürün olarak
Biz, mesela en fazla demir çelik ihracatı
yapıyoruz, kilogram başına ihracat maliyeti 0,6, bizim ortalama
kilogram başına ihracat rakamımız 1 dolar civarında.
Dolayısıyla, bizler yüksek teknoloji ürününü muhakkak ihraç
etmeliyiz. Dünyada bizim emsallerimize baktığınız zaman bu
rakamlar yaklaşık yüzde 30ların üzerinde.
Dolayısıyla, bu konuyla ilgili atacağımız çok
mesafeler var.
Burada Çinin başarılarından bahsetti
bazı arkadaşlarımız, ben size söyleyeyim, yani bugün Çinin
ticaret ataşeliklerinde çalışan eleman sayısı,
elçiliklerde çalışan eleman sayısından daha fazla. Benim
bildiğim kadarıyla bugün 138 ülkede büyükelçiliğimiz var ama
bunların tamamında ticaret ataşeliği yok,
yaklaşık yüzde 65-70inde var; olsa bile bizim ticaret
ataşelerimizin de bir eğitimden geçmesi lazım. Yani oraya
gidecek iş adamlarımızın gerek hukuki problemlerini çözmek
gerek o ülkenin mali yapısı neyse bununla ilgili bilgi vermek dâhil,
randevularını almak dâhil, organizasyonunu yapmak dâhil,
havaalanında karşılamak dâhil, bu hizmetleri bizim ticaret
ataşelerimizin vermesi lazım ki biz ihracatta istediğimiz
hedeflere ulaşalım. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız
500 milyarı hedeflemişti. diyorsunuz ama ilk 10 ekonomi, 500 milyar
ihracat, kişi başına 25 bin dolarlar, bunların hepsinin
hayal olduğunu hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla bizim daha çok,
gerçekçi rakamları orta yere koyarak, hedefleri orta yere koyarak üretim
ve yatırım üzerinde durmamız lazım. Daha çok küçük
işletmelerin
EXIM kredisinden bahsetti Fuat Bey burada. Bu EXIM kredileri
de hep ikili anlaşmalarla, belli insanlar belli rakamları kullanıyor
Hâlbuki bu rakamın tabana yayılması lazım ki
İşte ihracattaki KOBİlerden bahsetti, işletmelerin yüzde
90ı KOBİ, ihracattaki payı yüzde 35; aynı, Türkiyedeki
gelirin yüzde 20lik kısmını yüzde 80i paylaşıyor,
yüzde 80i de yüzde 20yi yani gelir adaletsizliğinin diğer kurum ve
kuruluşlara aynen yansıdığını da hep beraber
görüyoruz.
Yine, tabii, buna paralel olarak
ihracatçıların KDV iadeleri var, bunlar uzun süreçler alıyor.
Bunu müteakip defalar bu kürsüden ifade ettim; bu KDV alacaklarını
hiç olmazsa SSK borçlarına sayın veya vergi borçlarına
sayın incelemeyi beklemeden ya da yüzde 60ını sayın, yüzde
70ini sayın ki onlar da rahatlasınlar. Ha bire devlette incelemeler
uzun süre alıyor, bunun yanı sıra incelemeden çekinen arkadaşlarımız
da var ama bunu kanunla rahatlatmamız mümkün. Dolayısıyla bu KDV
alacaklarını buraya saydığımız takdirde bu konuda
da önemli bir mesafe katedilmiş olacaktır. Şimdi, küçük
işletmelerde 5 mislini 20 misline çıkarıyoruz yani burada
olduğu yerde dursa ne olur? Buradan hangi hedefe
ulaşacaksınız? Yani kanun teklifinde bizim 3-4 maddede
çekincelerimiz var, bunları da orta yerden kaldırsanız bu
iş kendiliğinden çözülmüş olacak.
Tabii, buna paralel olarak ben bir başka konuyu
daha gündeme getirmek istiyorum hazır bizim Samsun Milletvekilimiz Fuat
Bey de buradayken. Fuat Ağabey, Salıpazarından Mustafa
Çakırın annesi Fatma Çakır diyor ki: Bak yağmur
yağdı, Salıpazarıdan sel geldi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Mustafa Çakır
Salıpazarlı değil, Ayvacıklı.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Ben anlamam,
hanımı tam orada oturuyor.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ayvacıklı.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Olabilir, o
Mustafa Çakır bu değil.
BAŞKAN Sayın Yaşar, devam edin
lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
Yani siz Mustafa Çakırı Ayvacıktaki
milletvekili olanla karıştırıyorsunuz, bu,
Salıpazarındaki. Annesi Fatma Çakır diyor ki: Yağmur
yağıyor, sarı çizmeleri giyip geliyorsunuz. Bakın, bu bizim
Salıpazarındaki baraj bitmezse sizi Salıpazarına
almayacağım. Ayrım yapmıyor, bize de söylüyor yani haberin
olsun. Devam ediyor, diyor ki: Doğal gaz gelmezse yine gelmeyin.
Bakın, fındığın fiyatını 27-28 lira
açıkladınız, biz fındığı 22-23 liraya satamıyoruz,
yine gelmeyin. Bak, -buradan, kürsüden- bizi uyarıyor, diyor ki: Ya,
bizim Salıpazarının balı çok meşhur, kestane
balı var ama istediğimiz fiyatı tutturamıyoruz, onun için
bu sorunları çözmeden
Önce şu Salıpazarının
ödeneğini ayarlayın, şu baraj bir yapılsın, bizim de
her yağmur yağdığında canımız avucumuzda
gezmesin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Kamulaştırma
var, kamulaştırmanın bitmesini bekliyoruz.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Vallahi
yukarıdan yağmur gelirken kamulaştırmayı beklemiyor.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) -
Kamulaştırmayı bekliyoruz.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bizler yine
sarı çizmelerle Salıpazarına gitmeyelim, ümit ediyorum onunla
ilgili de katkı sağlarsınız. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 60a göre
söz talebi olan arkadaşımız varsa sisteme girebilirler.
Şahıslar adına ikinci söz, Sayın
Şahin Tin, Denizli Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli)
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ihracatçımızı ve toplumun birçok kesimini
yakından ilgilendiren kanun teklifi üzerine söz almış
bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'nin en önemli itici gücü ihracattır.
TİM ve EXIMBANK ortaklığında kurulan İhracatı
Geliştirme Anonim Şirketi İhracatçıların finansmana
erişimini daha da kolaylaştıracak, kredi, kefalet sorununu
çözecektir. Ticaretimizin fedakâr kahramanları Türk
ihracatçısının ayakta kalmasını, daha güçlü ihracat
yapmasını, dünya piyasalarında rekabet gücünün
artmasını sağlamak için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç
vardı. Yapılan bu düzenleme ihracatçımıza,
KOBİ'lerimize teminat olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Denizli'miz, üretim ve
ihracat üssüdür. Sanayici ve ihracatçımızın meselelerine hâkim
bir kardeşiniz olarak belirtmek isterim ki bu düzenlemenin özellikle küçük
ve orta ölçekli firmalarımıza büyük katkılar
sunacağına inanıyorum. Hükûmetimiz 20 binin üzerinde
ihracatçımıza yeşil pasaport verdi, pek çok ülkeye vizesiz
seyahat hakkı tanıdı. Sanayicimiz üretirken, ülkemize katma
değer sağlarken bizler de onları yalnız
bırakmadık, birçok destek sağladık. 2002 yılında
33 bin firmamız ihracat yaparken 2020 yılında ise 88 bin
firmamız ihracat yapar hâle geldi.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Nüfus ne kadardı
o zaman?
ŞAHİN TİN (Devamla) TÜRK EXIMBANK
ihracatçımıza toplam 34,8 milyar dolar destek sağladı.
İhracatçılarımıza sadece 2021 yılında 4 milyar
128 milyon lira kaynak aktarıldı. İhracatçımızın
ekonomik büyümeye doğrudan katkısının olduğu
aşikârdır. İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi
ihracatçıların finansmana erişiminde teminat sorununu ortadan
kaldırmayı amaçlayan bir fon kuruluşu olarak kurulmuştur.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Şahin, fonu kim
yönetiyor? Fonu kim yönetiyor?
ŞAHİN TİN (Devamla)
İhracatçımız kredi almak için fabrikasını,
arsasını, arazisini bankaya ipotek vermek zorunda kalmayacak, teminat
sorunu çözülmüş olacak. İhracatı Geliştirme Anonim
Şirketinin daha etkin ve güçlü sermaye yapısına
kavuşması için bazı vergi muafiyetleri tanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler
hazır altyapı imkânları, muhtelif yatırım ve faaliyet
teşvikleriyle ülkemiz ihracatının artırılması
için önemli bir yere sahiptir. Ülkemizdeki 18 serbest bölgede 500ü
yabancı olmak üzere yaklaşık 2 bin firma faaliyet göstermekte ve
80 binin üzerinde istihdam sağlamaktadır. Dış ticaret
açığımızın azaltılması, yeni istihdam
olanakları oluşması için de yeni serbest bölgelerin hayata
geçirilmesi büyük önem taşıyor.
EXIMBANKın diğer kamu bankalarına
tanınan istisna ve muafiyetlere sahip olmasını
sağlıyoruz, EXIMBANKın yapısını güçlendiriyoruz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Faizcilik yapacak,
vergi vermeyecek; olmaz ki böyle şey.
ŞAHİN TİN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının
seçimle daha şeffaf ve çoğulcu hâle getirilmesinin önünü
açıyoruz. Meslek kuruluşu üyelerine ve başkan adaylarına
sadece kayıtlı oldukları meslek kuruluşuyla
sınırlı kalmak kaydıyla üyelerin adı, soyadı ve
bazı bilgilerini içeren listeye erişim yetkisi verilmesini
sağlıyoruz.
Kaçakçılık suçlarında eşya ve
araçların tasfiye işlemlerinin daha etkin ve hızlı
şekilde yapılmasını sağlıyoruz.
Çek Kanununda da değişiklik
yapıyoruz. Üzerindeki yazılı keşide tarihinden önce
çeklerin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının geçersiz
olmasına ilişkin düzenlemenin uygulama süresini 31 Aralık 2023
tarihine kadar uzatıyoruz.
Son olarak, Türk Ticaret Kanununda
değişikliğe giderek şirketlerin tasfiye sürecini
hızlandırıyor, var olan altı aylık süreyi üç aya
indiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ŞAHİN TİN (Devamla) Teşekkür
ederim Başkanım.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde ülkemizi yatırım,
üretim, ihracat, istihdam temelinde büyütmeye ve daha güçlü bir Türkiye
inşa etmeye kararlıyız. Atılması gereken adımlar
atılıyor, yapılması gerekenleri yapıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, teklifin
hazırlanmasında emek veren, imza atan milletvekili
arkadaşlarımız ile Ticaret Bakanımız Sayın Mehmet
Muşa, ilgili bürokratlara, TİM Başkanımız,
ihracatçılarımız ve tüm paydaşlara, Sanayi ve Ticaret
Komisyonumuzun Başkan ve tüm üyelerine şükranlarımı
sunuyorum.
KOBİ'lerimizi,
ihracatçılarımızı, esnaf ve
sanatkârlarımızı, ticaret erbabımızı,
kısacası toplumun büyük kesimini yakından ilgilendiren bu
teklifi oy birliğiyle çıkaracağımıza inanıyorum.
Bu düzenlemenin hayırlara vesile
olmasını diliyor, desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, söz talebi olan 5
milletvekili arkadaşımıza yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim ama öncesinde Sayın Özkoç, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, kendisine mail atan
bir vatandaşın yardım çağrısına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın hatibe çok
teşekkür ediyorum. Ben de kendisinden bir ricada bulunmak istiyorum
Türkiye'nin geldiği bu muhteşem durumdan sonra. Az önce, saat
beş buçukta bir arkadaşımız bir mail atmış
Sayın Vekilim. Edirne'de yaşıyorum. Bir ailem var ve biz çok
zor durumdayız. Evde makarna bile yok. Günlük işler yapıyorum
ama yetmiyor. Canımı verecek duruma geldim. Üniversite mezunuyum
ancak nereye başvurduysam hâlâ dönüş alamadım. Sizlerden ricam
para falan değil asla, sadece ve sadece gıda yardımı.
Utanarak size bu maili atıyorum. Çok çaresizim. Büyük Türkiyeye bu
yakışmıyor. Muhakkak bir yolunu bulursunuz diye
düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 60a göre söz talebinde bulunan
Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.
38.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataşın,
çiftçilere verilen gübre desteğinin artırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Tarım ve Orman Bakanı Sayın
Pakdemirli 1 Kasım tarihinde gübre desteğini
artırdıklarını beyan etti. Buna göre, Bakanlık,
2021de gübre desteğini ton başına 16 TLden 20 TLye, 2022
üretim yılı için ise 32 TLye çıkardı. Son on altı
ayda tam 31 kez zam yiyen DAP gübre 2.200 TLden 8.000 TLye, üre gübre 1.800
TLden 9.500 TLye, CAN gübre 1.000 TLden 5.000 TLye çıktı. Son bir
buçuk yılda neredeyse yüzde 400 zamlanan gübreye verilen bu destek
artışı kabul edilemez.
Türk tarımını bitirmek için
uğraşan iktidar bir an önce gübre fiyatlarına müdahale etmeli,
çiftçilerimize verdiği gübre desteğini artırmalıdır.
Türk çiftçisi bu iktidara mecbur değildir, ilk sandıkta gereğini
de yapacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun
Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284)
(Devam)
BAŞKAN Evet, birinci bölüm üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemi yok.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
İstanbul Milletvekili Emine Sare Aydın,
buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili Emine Sare
Aydının, Atatürk Kültür Merkezinin açılışına
ilişkin açıklaması
EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) Tüm Genel
Kurulu saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli Başkanım, 1969
yılında yapılan AKM, opera, bale, tiyatro, konser alanları,
sergi salonu ve sinema salonuyla ülkemizin kültür ve sanat hayatında çok
değerli bir yere sahiptir. Toplumların gelişiminde en önemli
unsurların başında kültür ve sanat gelir. Eğitim kadar,
sanayi kadar, ekonomik kalkınma kadar kültür ve sanat, toplumun,
nesillerin, ülkenin ileriye gitmesinde en önemli kaldıraç görevini
görmektedir.
Bu vesileyle İstanbul aynı zamanda kültür
ve sanat şehri olarak AKMye öncülük etmiş, muazzam bir yapıya
kavuşmuştur. Yıllardır AKM üzerinde -Atatürk Kültür Merkezi
üzerinde- süregelen haksız ithamların hepsinin boşa
çıktığını geçen hafta yapılan muhteşem
açılışla ve Sinan Operasıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şanlıurfa Milletvekili Ömer
Öcalan
40.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın,
Şanlıurfanın Birecik ve Halfeti ilçeleri arasındaki yolda
meydana gelen heyelan ve kazalara ilişkin açıklaması
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, Urfada Birecik ve Halfeti arasındaki yolda birçok kez
heyelan oluşmuştur; bu heyelanlar sonucunda trafikte birçok araç
zarar görmüştür ve yaralanmalar meydana gelmiştir. Acaba
Kaymakamlık ve Valilik buna ne zaman müdahale edecektir?
Bugün de yine aynı yol
kapatılmıştır, vatandaşlardan otoban yolunu
kullanmaları istenmiştir. Valilik, Büyükşehir ve
Kaymakamlık iş birliğiyle bu sorun kısa sürede çözülebilir.
Maalesef, yetkililer, bir araya gelip bu sorunu çözeceklerine kimi tıraşlama
yöntemleriyle sorunu ötelemektedirler. Bir an önce bu sorunun çözülmesi
gerekiyor ve can kayıplarının yaşanmaması gerekiyor.
Saygılar.
BAŞKAN Sayın Şimşek,
Sayın Aygun; bugün sizlere 60a göre birer dakika söz verdiğim için
tekrar söz vermeyeceğim.
Sayın Şevkin, buyurun.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Bana
vermediniz Sayın Başkanım, yanlış
hatırlıyorsunuz.
BAŞKAN Vermedim mi?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Ben on
dakika konuştum, karıştırıyorsunuz.
41.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, açıktan
atamayla devlette görev yapmak isteyen birçok hekimin arşiv
araştırması adı altında yeni bir güvenlik
soruşturması işkencesiyle karşı karşıya
kaldığına ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Açıktan
atamayla devlette görev yapmak isteyen birçok hekim arşiv
araştırması adı altında yeni bir güvenlik soruşturması
işkencesiyle karşı karşıyadır. 5 Nisandan bu yana
açıktan atamayla, devlet hizmet yükümlülüğü atamasıyla
tıpta uzmanlık sınavını kazanarak göreve başlamayı
bekleyen hekim, diş hekimi ve eczacılar 17 Nisanda, yeniden,
çıkarılan arşiv araştırması adı
altında güvenlik soruşturmasına tabi tutulmaktadır.
Yüzlerce sağlıkçı, başvuru ilan metninde olmamasına
karşın, kura sonrası çıkan arşiv
araştırmasına dâhil edilmiştir. Şu an bu
sağlıkçılar kendileri hakkında verilecek kararı
beklemektedir. Daha önce olmamasına karşın açıktan atama
için kuraya başvuran hekimlere kura sonrası ilişik kesme
şartı getirilmesi nedeniyle yüzlerce hekim
çalışamadığı için aynı zamanda ekonomik açıdan
ciddi kayıp yaşamaktadır. Ayrıca, devlet memuru iken
asistanlığını bitirip atama bekleyen doktorlar da
arşiv taramasına tabi tutulmaktadır. Otuz altı saatlere
varan nöbet uygulamasına tabi tutulması Rümeysa Berin Şen
kızımızın ölümüne neden olmuşken, bu uygulamanın devam
ediyor olması
BAŞKAN Sayın Eksik
42.- Iğdır Milletvekili Habip Eksikin, OHAL
İnceleme Komisyonunun oyalama komisyonuna dönüştüğüne
ilişkin açıklaması
HABİP EKSİK (Iğdır)
Teşekkürler Sayın Başkan.
28/10/2021 tarihinde OHAL İnceleme Komisyonu
bir duyuru yaptı ve bir değerlendirme sonucu 10 bine yakın
dosyanın hâlâ beklediğini ifade etti.
Sayın Başkan, OHAL İnceleme Komisyonu
âdeta oyalama komisyonuna dönüşmüştür ve gerçekten, insanları
ağaç kovuğuna mecbur kılmak için elinden gelen her şeyi
yapmaktadır. Bakın, beş yıldan fazladır hâlâ
insanların dosyalarını incelemiyor ve insanları bekletiyor,
ki bu dosyaların çoğunun Ankara İdare Mahkemesinde de
yıllarca bekleyeceğini öngördüğümüze göre, bu iş
tamamıyla oyalama komisyonudur. O açıdan, bu hukuk dışı
garabetten derhâl vazgeçilmeli; beraat ve takipsizlik alan insanlar,
mağdur edilen insanlar derhâl işlerine geri verilmelidir. Aynı
zamanda, verilen kararların çoğunun da hukuk dışı
gerekçelerle verildiğini görmekteyiz. Hele ki son dönemde verilen
kararların çoğunun da özellikle daha sonra ihraç edildikten
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek
43.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Mersinli
vatandaşların yangın sebebiyle oluşan
zararlarının tümünün karşılanmasını
beklediğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, seçim bölgem olan Mersin ili Silifke ilçesi
Yeşilovacık, Akdere ve Işıklı köyleri ile
Aydıncık ilçesi Pembecik ve Yenikaş köylerinde orman
yangını olmuş, insanlarımızın bu yangın sırasında
evleri, ahırları ve bahçeleri yanmıştır.
Yaklaşık 27 milyon TLlik bir hasar tespiti yapılmış,
Cumhurbaşkanlığı tarafından 8 milyon TLlik bir ödenek
gönderilmiş ve hak sahiplerine
dağıtılmıştır. Yapılan yardımlar için
teşekkür ediyorum. Yalnız, buradaki insanlarımızın
yeniden seralarını, bahçelerini, evlerini tamir edebilmeleri için bu
27 milyonluk zararın tamamının
Cumhurbaşkanlığı tarafından
karşılanması Mersinli, Silifkeli ve Aydıncıklı
hemşehrilerimizin beklentisidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Evet, son talep Sayın Suzan
Şahinin.
Buyurun.
44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, Paris
Anlaşmasını imzalayan AKPnin Hatayın
doğasını koruyup korumayacağını merak ettiklerine
ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay) Geçtiğimiz
haftalarda Paris Anlaşmasını imzaladık. Bu anlaşmaya
imza koyan AKP, doğanın korunmasına yönelik samimi olacak
mı göreceğiz. Türkiye'deki 766 ve Hatay'daki 9 maden sahası
ihalesini iptal edecek mi? Arsuz Hüyükte 1.820 hektarlık orman ve
tarım arazisinin üzerinde yapılmak istenen madencilik faaliyetlerini
durdurup turizm teşvik bölgesinde yer alan, kültür turizm sit alanı
olan, turizm şehri Arsuzu kurtaracak mı? Dörtyol Kuzuculu
Mahallesine bağlı 1.100 hektarlık ormanlık alanda yapmak
istediği alçı ve grafit ocağından vazgeçecek mi? Karbon
salınımına Dur! demek için anlaşmaya imza atanlar,
İskenderun'da kurulmak istenen karbon siyahı fabrikasına Dur!
diyecek mi? Şehrin içinde yapılmak istenen kimyasal atık tesisi
garabetine son verecek mi? Yoğun hava kirliliğini önleyecek tedbirler
alacak mı? AKP, orman yangınlarında,
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:21.05
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 13üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun
Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284)
(Devam)
BAŞKAN 284 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 3 Kasım 2021 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.07