TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
18nci
Birleşim
11
Kasım 2021 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Mersin iline ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Düzce Milletvekili Fahri
Çakırın, Düzce depreminin 22nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Balıkesir
Milletvekili Fikret Şahinin, sağlık alanındaki sorunlara
ve şehir hastanelerine ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Sami
Çakırın, şehirciliğe ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, millî iradeye rağmen iktidar olmak isteyenlere
ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili
Zeynep Gül Yılmazın, Mersin Bozyazıdaki orman
yangınına ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Olcay
Kılavuzun, Mersin Bozyazıdaki orman yangınına, fahri
Kuran kursu öğreticileri ve vekil imam-hatipler ile kamu personelinin kadro
sorununa ve bedelli askerliğe ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir Dursunbeydeki yol
sorununa ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Hacı Özkanın, AK PARTİ hükûmetlerinin ağaçlandırma
çalışmalarına ve Mersin Bozyazıdaki orman
yangınına ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Zeynel Özenin, Seyit Rıza ve yoldaşlarına
ilişkin açıklaması
8.- Çanakkale Milletvekili
Özgür Ceylanın, yurt dışında yaşayan Türklerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili
Züleyha Gülümün, Tozkoparan ve Küba Mahallelerinde yaşanan rantsal
dönüşüme ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmenin, Mersin Bozyazıdaki orman yangınına ve
Danıştayın, vatandaşın cep telefonuyla video çekmesini
yasaklayan genelgenin uygulamasını durdurduğuna ilişkin
açıklaması
11.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, EYTlilerin mağduriyetine ilişkin
açıklaması
12.- Erzincan Milletvekili
Süleyman Karamanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ebediyete intikalinin
83üncü yıl dönümüne ve CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun Erzincan ili Tercan ilçesine bağlı
köylerde elektrik olmadığına dair yalan söylediğine
ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma
Gününe ilişkin açıklaması
14.- Osmaniye Milletvekili
Baha Ünlünün, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun ülke gündemine
taşıdığı elektrik faturalarındaki TRT
payının kaldırılacağına dair açıklamayı
sevindirici bulduklarına ilişkin açıklaması
15.- Tekirdağ
Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Avrupa Birliğinde
yasaklanmış 22ye yakın bitki koruma ürünü moleküllerinin
ülkemizde rahatça kullanılmakta olduğuna, Erzincanın Otlukbeli
ilçesindeki telefon ve internet sorununa ve Erzincan Tercandaki çiftçilerin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
16.- Düzce Milletvekili Ümit
Yılmazın, 12 Kasım 1999 tarihinde yaşanan Düzce depremine
ilişkin açıklaması
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, Sağlık Bakanlığına
40 bin yeni sağlık personeli alınmasının dengeyi
sağlayacağına ilişkin açıklaması
18.- Sivas Milletvekili
Semiha Ekincinin, bir cani tarafından katledilen Başak Cengize
rahmet dilediğine, Sivastaki ağaçlandırma
çalışmalarına ve İstanbul Yenikapıda düzenlenecek
olan Sivas Günlerine herkesi davet ettiğine ilişkin açıklaması
19.- Konya Milletvekili Halil
Etyemezin, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Gününe ilişkin
açıklaması
20.- Tunceli Milletvekili
Polat Şaroğlunun, av katliamının son bulmasını
istediklerine ilişkin açıklaması
21.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 11 Kasım Millî
Ağaçlandırma Gününe, Türkiyenin millî savunma sanayisinde
gerçekleştirdiği teknolojik devrimlere, TOGG arabasının
2022de milletin hizmetine sunulacağına, Türkiyenin doğal gaz
rezervine, sanayide yapılan hamlelere ve vatandaşların alım
gücünü artıracak çalışmaların hız kesmeden devam
ettiğine ilişkin açıklaması
22.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Mersin Bozyazıdaki orman
yangınına, F-35lerin ne olduğu hususunda
aydınlatılmayı umduklarına, vatandaşın alım gücünü
artırmanın bir seçim yatırımı değil
iktidarın görevi olduğuna, güvenlik korucularının
taleplerine ve sorunlarına, Kerkükün bir Türk şehri olarak
kalacağına ve BOTAŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde
çalışan sözleşmeli avukatların ikinci baroya geçmedikleri
için işten çıkarıldıklarına ilişkin
açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, ABDnin Batı Trakyadaki üs kurma ve askerî sevkiyat
faaliyetlerine, 12 Kasım 2021de Türkiyenin ev sahipliğinde
İstanbulda gerçekleşecek olan Türk Konseyi Devlet Başkanları
8inci Zirvesine, Başak Cengize yapılan menfur
saldırıyı şiddetle kınadıklarına,
Balıkesirin Havran ilçesinde şehit olan Polis Memuru Abdulkadir
Güngöre Allahtan rahmet dilediğine, 8 Kasım 2021de Polonya-Belarus
sınırında meydana gelen mülteci krizine ve Avrupa Birliği
ülkelerinin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolüne riayet
etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Varlık Vergisi Kanununun
79uncu yıl dönümüne, Türkiyedeki ilaç krizine, cezaevlerindeki
işkenceye, hasta mahpusların yaşam hakkına, Siirt ve bölge
illerindeki valilik yasaklarına ve tutuklu Rıdvan Güvenin ailesine
uygulanan tehdit ve baskıya ilişkin açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Başak Cengiz cinayetine, Meclisi
kadın cinayetlerine karşı refleks vermeye ve İstanbul
Sözleşmesine sahip çıkmaya çağırdığına,
bakanların EYT konusunda yaptığı çelişkili
açıklamaların milletin Hükûmete, devlete güvenini
sarsacağına ve samimi öz eleştirilerde bulunan AK PARTİli
yöneticilere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
26.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 3600 ek gösterge ve EYT
konusunda yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Hükûmetin 2 üyesinin çelişkili
açıklamaları sebebiyle EYT konusunda bir kafa
karışıklığı oluştuğundan bu konuda
Meclis Başkanlığının devreye girebileceğine
ilişkin açıklaması
28.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 3600 ek gösterge ve EYT
konusunda yapılan çalışmaları Meclisin bilgisine
sunacaklarına ve hep beraber müzakere edip yasalaştırmayı
umduklarına ilişkin açıklaması
29.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının yaptığı etki analizi
çalışmalarının en kısa zamanda
tamamlanmasını ümit ettiklerine ilişkin açıklaması
30.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, EYT konusunda yapılacak
düzenlemelerin bir seçim yatırımı değil bir hak
olduğuna, 25 ve 26ncı Dönem Milletvekili Behçet
Yıldırımın tutuklanmasına, Başak Cengiz
cinayetine ve İstanbul Sözleşmesinin imzalanması taleplerinden
vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması
31.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkayanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Başak Demirtaşa
verilen cezaya ilişkin açıklaması
32.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın 285
sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 3600 ek gösterge ve EYTlilerle
ilgili bir uzlaşma olduğunu gördüğüne, Grup Başkan Vekillerinin
bir araya gelip bu yasayı hazırlamasını önerdiğine
ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ Parti
Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
son bir buçuk yılda yapılan döviz satış işlemlerinin
mevzuata uygun olup olmadığı, satış işleminin
hangi yöntem izlenilerek yapıldığı, kimlere ve ne
şartlarla gerçekleştirildiği bilgisinin kamuoyuyla açık ve
şeffaf bir şekilde paylaşılması ve mevzuata
aykırı işlem yapılmış ise sorumluların
tespit edilmesi, gerekli müeyyidelerin uygulanması ve dövizdeki kur
artışlarının sebeplerinin araştırılması
amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş
ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Kobani
protestolarında yaşanan hukuk dışı uygulamaların
araştırılması amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ve
arkadaşları tarafından, OHAL Komisyonunun Anayasa Mahkemesi ve
ağır ceza mahkemelerinin aklama kararlarına karşın
barış akademisyenlerinin başvurularının reddinin
araştırılması amacıyla 8/11/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, İstanbul Milletvekili Abdullah
Gülerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında HDP Eş Başkanlarına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında HDP Eş
Başkanlarına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcanın 272 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına
ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
14.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın 272 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
16.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
17.- İstanbul Milletvekili
Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
18.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
19.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar
Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların Yerine
Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2546) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 272)
2.- Tokat Milletvekili
Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37
Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
272) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük
Çaplı Organizasyonların Yerine Getirilmesinde İş
Birliği Konulu Niyet Mektubunun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
11 Kasım
2021 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 18inci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Mersinle ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Olcay
Kılavuza aittir.
Buyurun Sayın
Kılavuz. (MHP sıralarından alkışlar)
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Dünden bir dakikam vardı, onu da eklerseniz Başkanım.
BAŞKAN Vallaha,
konuşmaya başlamadan pazarlık yapıyorsunuz Olcay Bey. Siz
bir konuşun da.
Buyurun.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersin iline ilişkin gündem
dışı konuşması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, ekranları
başında bizleri izleyen yüce Türk milleti; sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Yüce Türk milletinin
sinesinden bir güneş gibi doğan büyük Atatürkün naçiz vücudu toprak
olsa da büyük Türk milleti sonsuza dek izinde yürüyecektir. Adı ve
kurduğu cumhuriyet yaşasın diye asil Türk milleti bir ömür
nöbettedir. Ya istiklal, ya ölüm! parolasıyla emperyalizmi Türk
vatanının harimiismetinde boğup Türk istiklal ve Türk
istikbalinin muhafızı olan,
bağımsızlığımızı ve hürriyetimizi
bizlere armağan edip Doğuşumdaki tek fevkaladelik Türk olarak
dünyaya gelmemdir. sözleriyle asırları aşan, büyük Türk, Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü ebediyete irtihalinin 83üncü yılında rahmet,
minnet ve özlemle anıyor, manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.
9 Kasım 2010da Kütahya
Dumlupınar Üniversitesinde öğrenciyken PKKlı kahpe teröristler
tarafından şehit edilen ülküdaşım ve kardeşim Hasan
Şimşeki, kalleşçe şehit edilen Derik Kaymakamımız
Muhammet Fatih Safitürkü, kansız bir uyuşturucu
satıcısının ateş açması sonucu şehit olan
Polis Memurumuz Abdulkadir Güngörü rahmetle anıyor ve İstanbul
Ataşehirde aşağıların aşağısı bir
soysuz tarafından Canım sıkıldı. denilerek samuray
kılıcıyla katledilen masum kızımız Başak
Cengizi rahmetle anıyor, ailesinin ve yüce Türk milletinin
acısını yürekten paylaşıyor, bu gözü dönmüş
mahluku şiddetle ve nefretle lanetliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mersin, Türkiyenin en önemli tarım
kentlerinden biridir. Tarsusta narenciye ve üzüm; Erdemlide limon; Gülnarda
elma ve badem; Aydıncıkta salatalık; Silifkede çilek, Mutta
zeytin ve kayısı, Anamur ve Bozyazıda muz başta olmak
üzere sebze ve meyve üretiminin birçok türünde Mersin ilk sırada yer
almaktadır. Mersinimizin tarımsal üretimde
varlığını güçlendirmek hayati bir öneme sahiptir. Bu
kapsamda, atıl durumdaki hazine arazilerinin tarıma
açılması ve üreticilerimize tahsis edilmesi, tarım arazilerinin
iskâna açılmasının önlenmesi, arazi parçalanmasının engellenmesi,
Tarsus, Erdemli, Mut, Mezitli, Anamur ve Bozyazı başta olmak üzere
hazine arazilerinin mülk kullanıcılarına rayiç bedeller
üzerinden tahsis edilmesi gerçekten hayati öneme sahiptir. Yem, gübre, ilaç,
tohum, mazot, elektrik gibi girdi maliyetlerimizin çiftçilerimizin yüzünü
güldürecek şekilde düzenlenmesi, çiftçilerimize destek verilmesi hayati
öneme sahiptir. Bununla birlikte, tarım ürünlerinin ihracatında
yaşanan sorunlar çözüme kavuşturulmalı, çiftçilerimizin devlet
bankalarından ve özel bankalardan aldıkları krediler
yapılandırılarak geri ödemelerinde faizler
kaldırılmalıdır.
Tarım için
sulamanın önemi hepimizin malumudur. Su tutmaya başlayan Tarsus
Pamukluk Barajı ile Değirmençay, Sorgun, Aksıfat Barajları
ve Göletleri acilen tamamlanmalıdır.
Mersin kara yolu, deniz yolu
ve demir yolu taşımacılığının kavşak
noktalarından biridir. Mersinimiz tarım, sanayi, turizm, enerji ve
lojistik alanlarında Türkiyenin önde gelen illerindendir. Mersin
Limanının ve Mersin Organize Sanayi Bölgesinin ulaşımdan
kaynaklı sorunları giderilmelidir. Mersinimizi kapsayan
hızlı tren hattı nihayete erdirilmeli, Mersin-Antalya,
Silifke-Mut-Karaman, Çamlıyayla-Tarsus, Çeşmeli-Taşucu
yolları en kısa sürede bitirilmelidir. Çukurova Bölgesel
Havalimanı hizmete açılmalıdır. Mersin-Tarsus Otobanı
ücretsiz olmalı, Yörüklerimizin yoğun olarak
yaşadığı bölgelerde yayla yollarındaki
aksaklıklar ile internet ve iletişim sorunları giderilmelidir.
Seçim bölgem olan Mersin, Akdenizin incisi, ülkemizin göz bebeğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım.
OLCAY KILAVUZ (Devamla)
Mersin, antik kentleri, tarihî kaleleri, kalıntıları, doğal
güzellikleri, inanç merkezleri, sahilleri ve eşsiz koylarıyla cenneti
andırmaktadır. Deniz, kültür, doğa ve yayla turizmi gibi çok
yönlü turistik faaliyetlerin yapıldığı Mersin, turizm
noktasında istenilen seviyelerde bulunmamaktadır. Mersinin turizm
potansiyeli değerlendirilmeli, güzel Mersinimiz turizm konusunda daha
fazla yatırım almalıdır. Bu noktada, turizmle alakalı
bütünlükçü ve sürdürülebilir bir eylem planı hazırlanmalı,
dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Mersinimizin
tanıtımı daha iyi bir şekilde yapılmalıdır.
Mersin ülkemizin önde gelen
sanayi şehirlerinden biridir. Mersin Limanının ekonomik gücü ve
etkisinin yükseltilmesini, Mersin Ana Konteyner Limanı Projesinin bir an
önce hayata geçirilmesini, Mersinimizin sanayide kullanılacak enerji
talebinin karşılanmasını şehrimiz, bölgemiz ve ülkemiz
adına önemli bir konu olarak görmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
OLCAY KILAVUZ (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
siz kürsüden.
OLCAY KILAVUZ (Devamla)
Yapımı devam eden Tarsus Organize Sanayi Bölgemizin
tamamlanması, Mersin'in sanayi ve ekonomisine büyük katkılar sunan
doğal gazın kullanımının artırılması,
sanayide kullanılan doğal gaz fiyatlarının
düşürülmesi, Çamlıyayla, Erdemli, Silifke, Mut, Gülnar,
Aydıncık, Bozyazı ve Anamura doğal gaz erişiminin
sağlanması beklentilerimiz arasındadır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Bir dakika verseniz,
tamamlayacaktım.
BAŞKAN - Bir dakika
verdim ama.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Ama
dünden kalan bir dakikam vardı.
BAŞKAN - Dünden alacaklı
mıydınız?
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Tabii.
BAŞKAN - Peki, bir
dahaki sefer telafi ederiz alacağı.
Gündem dışı
ikinci söz, Düzce depreminin 22nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Düzce Milletvekili Sayın Fahri Çakır'a aittir.
Buyurun Sayın
Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Düzce Milletvekili Fahri Çakırın, Düzce depreminin 22nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
FAHRİ ÇAKIR (Düzce)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen
sevgili Düzceliler; böyle bir günde sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Düzce depremi 1999 senesinin 12 Kasımında gerçekleşti.
Bilindiği gibi 1inci deprem, Düzce, Sakarya, Yalova, Çınarcık,
Gölcük depremi 17 Ağustosta idi. Bundan seksen yedi gün sonra vaki olan
Düzce depremi -12 Kasım 1999- Düzce'miz için son derece yıkıma
sebep olmuş büyük felaketlerden bir tanesiydi. Depremin şiddeti 7,2;
tabii, 1inci deprem de 7,4; 2 depremi de iliklerine kadar yaşayan bir
Düzce'den söz ediyoruz. Yaklaşık bin civarında vatandaşımız
hayatını kaybetti, binlerce yaralı, Düzce'mizin yüzde 85i
yıkıldı. Tabii, 1inci depremin alanı çok geniş
olduğu için çok fazla gündemde kalamadı. Belki onun şöyle de bir
şansı vardı Düzce için, çünkü Düzce 1inci depremden sonra
tamamen prefabrik konutlara ve çadırlara çıkmıştı.
Akşam 18.57de olan deprem belki de çok daha fazla insanı
yapılarda yakalasaydı vefat sayısı çok daha fazla
olabilirdi. Allah tüm geçmişlerimize rahmet eylesin, Allah kalanlara
hayırlı, uzun ömür versin.
Tabii, deprem bir doğal
felaket, hiç şüphesiz depremi önlemek mümkün değil,
yıkımı yüksek, sel de öyle, rüzgâr da öyle. Başkaca
doğal felaketleri ülkemizde hep yaşıyoruz, bundan sonra da
yaşayacağız, Allahın takdiridir hiç şüphesiz ama
insanlara düşen bazı şeyler vardır. Tabii ki depremi yok
etmek, yok saymak, önlemek mümkün değil ama depremin olası
zararlarını azaltmak insan olarak bize düşen görevdir.
Bunların en önemlisi yapılaşmayla alakalı
kısımdır hiç şüphesiz. Yapılar teknolojisine uygun, zemini
fevkalade seçilmiş, muhkem yapılar olsa, elbette ki bu felaketler olsa
da en azından bu yapıların ve bu binaların altında
kalmayız. Enteresandır, şunu da kayıtlara geçirmek
bakımından söylemek istiyorum: Tabii, 1999 senesinin 12
Kasımında vaki olan deprem ve aynı tarihlere isabet eden o
zamanki -teşekkürlerimi de buradan sunmak istiyorum- 57nci Hükûmetin
marifetiyle, Düzce Boluya bağlı bir ilçeyken il olma şerefine
nail olmuş 81 numaralı bir il. Dolayısıyla il olmanın
sevincini yaşayamadan iki depremi iliklerine kadar yaşayarak son
derece hüzünlü bir kasım ayını geçirdiğimizi
söyleyebilirim.
Tabii, depremin 1incisi
Gölyaka ilçemizden başlayıp Çınarcıka kadar devam eden;
2nci Düzce depremi de yine aynı ilçede, aynı fay hattı
üzerinde, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde başlayıp bu sefer doğuya
doğru kırılan, Bolu Dağına geldiği zaman duran
bir depremden söz ediyoruz. Dolayısıyla bu iki deprem son derece,
travmalara, büyük yıkımlara sebep olmuş.
Değerli arkadaşlar,
tabii ki il olmayla alakalı bir notu da kayıtlara geçirmek istiyorum:
O zaman Boludan ayrıldık Boluya bağlı Düzcede deprem
felaketi başımıza geldi. Kardeş payı yapıyoruz
Boluyla birlikte, bütün alet edevat, ekipmanları taksim ediyoruz -ama
tırnak içinde söylüyorum- o zamanki Bolulu yöneticilerden dolayı o
ekipman ve araç gereç taksimatında güzelleri, sayısı
itibarıyla çok olanı, işe yarayanı Boluya, işe
yaramayan araçlar, birbirinin üzerine felaketin başımıza
geçtiği bir dönemde Düzceye geldi. Bunun da özellikle kayıtlara
geçmesini arzu ettim.
Tabii ki bu büyük
felaketlerin sonucunda toparlanmak kolay olmuyor hiç şüphesiz, bunun maddi
ve manevi travması var. AK PARTİ hükûmetlerinin ilk döneminde 5084
sayılı teşvik ve istihdama yönelik yasa, gerçekten, tabiri
caizse Düzceyi uçurdu, çok istifade ettik. Yerle yeksan olmuş Düzce, bu
teşvik yasasıyla birlikte ciddi anlamda yatırımcı
aldı. Şu an, an itibarıyla 5 tane organize sanayiyi Düzcemizde
kurduk çok ciddi üretim yapıyoruz. İstanbul
yatırımcısı kahir ekseriyetle geldi, Düzcede bu yatırım
ünitelerini kurarak, üretime başlayarak, üretime geçerek ve ciddi anlamda
istihdam sağlayarak, Düzcenin bu kaybettiği maddi yoksulluğu
ciddi anlamda önlemiş oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayım
lütfen.
FAHRİ ÇAKIR (Devamla)
Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan.
Üniversitemizi kurduk 2006da,
yine bu Mecliste üniversitenin kuruluş kanununu imzaladık,
çıkarttık; yüce Meclise bir kere daha teşekkür ediyorum. Şu
an 30 bini aşkın öğrencisiyle birlikte Düzce Üniversitesi
Düzce
Üniversitesinin özellikle sanayiyle iş birliği gerçekten takdire
şayan. O nedenle, ciddi anlamda bu tedbirleri alarak yolumuza devam ettik
ve bugünlere kadar geldik.
Ancak şunu hep
söylüyorum ve söylemekte de hiçbir beis görmüyorum: Önlemek her zaman için
ödemekten daha hayırlı, daha faydalı, daha da iyi bir eylem.
Önlemek lazım, yoksa vaki olduktan sonra o yaraları sarmak çok daha
külfetli, çok daha maliyetli, çok daha acı. O nedenle imar
yapısını yatay yapalım, dikey binalar yapmayalım.
Özellikle yerel yöneticilere seslenmek istiyorum Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kürsüsünden: Bunun için parti ayrımı, iktidar, o, bu falan
filan; kimseyi suçlamak gibi bir niyetim asla yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Çakır.
FAHRİ ÇAKIR (Devamla)
Yerel yöneticiler hangi partiden olursa olsun, belediyeler, il genel meclisleri
bu konuda dokusuna, zeminine uygun yapılar yapsın, planlar
yapsın ve insanlarımız felaketler sonucunda bu kadar çok
üzülmesin, canlarımız yitmesin diyor ve yüce Meclisi tekraren
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, sağlık alanındaki sorunlar ve
şehir hastaneleri hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili
Sayın Fikret Şahine aittir.
Buyurun Sayın
Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahinin, sağlık
alanındaki sorunlara ve şehir hastanelerine ilişkin gündem
dışı konuşması
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Edremit ilçemizde dün akşam görevi başında
şehit olan Polis Memuru Abdulkadir Göngöre Allahtan rahmet, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı ve sabır
diliyorum. Tüm Emniyet teşkilatımızın ve milletimizin
başı sağ olsun.
Sayın Başkan,
bugünkü gündem dışı konumuz, sağlıktaki yaşanan
sorunlar ve şehir hastaneleriyle ilgili
problemler. Şehir hastaneleri, içerideki yolsuzluklar ve yüksek maliyetler
nedeniyle kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmekte. Bu nedenle de
şehir hastanelerini küresel bir sömürü sistemi, modern kapitülasyonlar ve
cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliği diye nitelendiriyoruz.
Son üç
yılın Sayıştay raporlarında şehir hastanelerinin
maliyetlerinin çok yüksek olduğu, birtakım usulsüzlüklerin
bulunduğu ve muhasebe işlemlerinin mevzuata uygun
olmadığı da tespit ediliyor. Maliyet konusunda ben buradan size
bu yılla ilgili bir örnek vermek istiyorum, farklı oranlarda
hesaplamalar yapılabilir ama oldukça basit bir hesap vereceğim size:
Bu yıl ki Sağlık Bakanlığının 2022
yılı bütçesinde şehir hastanelerinin kira ve kullanım
bedeli için ayrılan bütçe 21,5 milyar lira. Bu gördüğünüz de 2021
yılı Cumhurbaşkanlığı Yatırım
Programı. Burada, bir devlet hastanesinin yatak başı maliyeti ne
kadar diye baktığımız zaman, kendi ilimden Balıkesir
Devlet Hastanesinin 400 yataklı Ek Binasının -üç dört
yıldır gündemde ama daha bir çivi dahi çakılmadı- yatak
başı maliyeti 695 bin lira. Efendim, 21,5 milyar lirayı 695 bin
lira yatak başı maliyete böldüğümüz zaman kaç yatak
yapıyor? 31.028 yatak. 500 yataklı, aynı özellikli -şehir
hastaneleriyle aynı özellikte olan hastane bunlar- bir veya iki
yataklı ve aynı konfora sahip, hiçbir farkı yok; sadece adı
farklı.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Hiç öyle bir şey yok. Biri nitelikli yatak, senin
dediğin normal yatak.
FİKRET
ŞAHİN (Devamla) 31 bin yatağı eğer 500 yataklı
bir hastane yapacak olduğumuzu düşündüğümüz takdirde tam 62 tane
500 yataklı hastaneye sahip oluyoruz.
Bakın,
dikkatinizi çekiyorum: Sadece 13 tane şehir hastanesi için bir yılda
ödeyeceğimiz kira ve hizmet tutarıyla tam 62 tane 500 yataklı
hastane yapabiliyoruz. Bu şehir hastaneleri kaç tane biliyor musunuz? 13
tane ve toplam yatak kapasitesi de 17 bin, bu kadar. Bakın, hesap ortada,
hiç itiraz edilecek bir şey yok burada.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Hesabı nereden bilecekler, dolar oldu 10 lira ya!
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Diğer kısım ise yolsuzluklarla ilgili
kısmı. Yolsuzlukları geçen hafta burada anlattık. Isparta
Şehir Hastanesinde ihale yapılmadan önce bir temel atma töreni
düzenleniyor, törenden dört buçuk ay sonra da o temel atma töreninde bulunan
şirkete ihale veriliyor diye burada ifade etmiştik. Şimdi, bu
ihalenin ikinci perdesini ilk kez buradan açıklamak istiyorum. Yani
inanın, Brezilya dizisi gibi yolsuzluklar şehir hastanesinde, bölüm
bölüm. Önce temel atıyorsunuz, sonra şirkete dört buçuk ay sonra
ihaleyi veriyorsunuz ve bu ihaleyle hastaneyi yapıyorsunuz, hastane
2017de devreye girecek. 16 Nisan 2017 referandumu öncesi, yine 9 Şubat
2017de ikinci bir ihale düzenliyorsunuz. Bu ihalenin konusu nedir? Hastanede
verilecek olan hizmetlerle ilgili. Röntgen, laboratuvar, fizik tedavi,
sterilizasyon, kemoterapi, temizlik, yemek, çamaşırla ilgili ihale
için yine bir düzenleme yapıyorsunuz ve yine bu ihaleyi de aynen bu
şirkete veriyorsunuz.
Bakın, 2 tane örnek
göstereceğim ihaleyle ilgili, kararla ilgili. İnşaatla ilgili 2
numaralı karar, tarihi 2017. Hizmetlerle ilgili ihale kararı, 1
numaralı karar; 2017. E, şimdi, tarih ile karar sayıları
birbiriyle uymuyor.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) 2014te inşaat yapılmış, hastane bitmiş,
işletmeye verilmiş. Bundan normal ne var ya, anormal bir şey mi
bu?
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Bakın, ben, bu işin içinden çıkamadım,
çıkabilirseniz buyurun, anlatın. Bu kadar abuk sabuk işler
yapıyorsunuz yani görüyorsunuz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Çok normal, çok normal.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Aslında yapılması gereken şuydu: İkisi
aynı anda yapılıp, rekabet koşulları
sağlanıp hem inşaat kısmının hem de hizmet
kısmının aynı anda yapılması lazımdı.
Buradan söylüyorum, bakın, iki ihale kararını da
söyleyeceğim: İkisinin de nihai teklif verme tarihi 15 Şubat
2013 ama birinin karar tarihi 2014, diğerinin 2017.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) İnşaat bitecek ki hizmet alasın. İhale tarihine
idare zaten
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Böyle bir ihale olabilir mi ya?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kimseyi kandıramazsınız, yok öyle bir şey.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Başka bir firmaya vermeniz mümkün değil zaten.
Özetle, şehir
hastaneleri sistemi kamudan özel şirketlere para aktarmanın
paravanıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Şehir hastaneleri bizim gururumuzdur, savunmaya devam
edeceğiz.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Tabii, devam edin efendim, devam edin.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Yapmaya da devam edeceğiz.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Seneye satarlar onları.
BAŞKAN İsmail
Bey, rica ediyorum
Tamamlayalım.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Efendim, bakın, biz de burada halkın hakkını
savunmaya devam edeceğiz. Hesap ortada İsmail Bey, daha
ayrıntısını size verebilirim.
Bu, kamu-özel iş
birliği modeli değildir. Bu modelin adı AKP-özel iş
birliği modelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, söylüyorum, kamudan özel sektöre para aktarmanın
paravanıdır bu hastaneler, yazıktır yani ve cumhuriyet
tarihinin en uzun süreli soygunudur şehir hastaneleri. İddiayla
söylüyorum, cumhuriyet tarihinin en uzun soygunudur. Bir hırsız dahi
bir eve bir sefer giriyor ya, vicdanı var hırsızın; yirmi
beş yıl boyunca bu vatandaşı niye soyduruyorsunuz
şehir hastaneleri üzerinden? Yazık değil mi?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Soyan falan yok!
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Evet, yazık ve buna bir an önce Dur! demek
durumundayız.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hizmet alıyor, en güzel şekilde de devam edecek.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Hesap kitap hepsi ortadadır, buradadır ve buna mutlaka
Dur! demek durumundayız.
Bakın, şunu
söylüyorum: Son üç dört yıldır Sağlık
Bakanlığı bütçesinin en az yüzde 20sini şehir
hastanelerinin kira ve hizmet bedelleri alıyor ve Sağlık
Bakanlığı yüzde 80 bütçeyle çalışıyor. Bu nedenle
sağlık çalışanlarına yeteri kadar ödenek
ayıramıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Şahin.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Doğru değil söyledikleriniz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım, tabii,
konuşmacının tüm iddialarını reddettiğimizi
belirtmek isterim.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Her zamanki gibi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Gerçi, konuşmacı ile eski
Başhekim -doktor olan- Değerli Milletvekilimiz arasında biraz
böyle düet şeklinde bir konuşma da oldu, bazı hususlara da açıklık
getirdi ama bu konuda tabii ki
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Soracağız, kendi hastanesinde yatakları kaç
paraya mal etmiş, onu da soracağız.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
herhâlde yanlış
birtakım bilgilerden hareketle birtakım iddialar ve suçlamalarda
bulundu; bunu asla kabul etmiyoruz.
Şehir hastanelerinde biz
milletimizin hizmetkârı olmaya devam edeceğiz, en büyük
sağlık hizmetlerini sosyal devletin gereği olarak yerine
getireceğiz inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Hastaneye karşı olan yok, soyguna
karşıyız.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Sayın Başkanım, binalar var da içinde doktor
yok, uzman yok. Binayı yapmışlar ama içinde uzman yok, boş.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Her yerde doktor var.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkanım, 69a göre söz talep
edeceğim, sataşmadan dolayı 69a göre bir söz talep
edeceğim.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Şahin, lütfen yerinize oturur musunuz.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sataşma var.
BAŞKAN Lütfen yerinize
oturun, bu bir sataşma değil, 60a göre bir açıklama.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Doğruları söylüyorum ben, sataşma yok.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Efendim, ben de açıklama getireyim Sayın
Başkanım, müsaade edin, bir açıklama getireyim.
BAŞKAN Onlar da bu
rakamların
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Müsaade ederseniz yerimden bir söz alayım ben.
BAŞKAN Sayın
Şahin, siz tezlerinizi koydunuz ortaya, yine sizin gibi doktor olan
arkadaşımız İsmail Bey de onların öyle doğru
olmadığını söyledi ama İsmail Beyin maliyetler
konusunda biraz sıkıntısı var galiba,
anladığım kadarıyla; biraz çalışması
lazım.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Benim mi çalışmam lazım?
BAŞKAN Peki, güzel
başladık
İsmail Bey, güzel başladık, güzel devam
edelim, hadi bakalım.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kabul etmiyorum Değerli Başkanım, ben
başından beri, hayatımın, doktorluğumun her döneminden
beri bu işin içindeyim. Dolayısıyla benim değil, sizin
çalışmanız lazım.
BAŞKAN Ben de
özellikle KİT Komisyonundayken falan çok çalıştım bu
işe, özellikle yap-işlet-devret modellerine ama tabii, sizin
aranıza girmeyeyim ben. Güzel başladık, güzel devam edelim.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
söz vereceğim ama burada da yanlış anlamayın, ilk 2
sırayı Kocaeli milletvekilleri almış, torpil
yapmıyorum, gerçekten kendi yetenekleriyle almışlar.
Evet, Sayın Çakır,
sizden başlıyoruz.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kocaeli Milletvekili Sami Çakırın, şehirciliğe
ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Sayın Başkan, şehir, sosyal hayatın her yönünü kapsayan
yanıyla ekonomik ve kültürel birikimin
yoğunlaştığı fiziksel anlamda toplumsal hayatın
merkezini teşkil eder. Şehircilik bir medeniyet eseri ortaya
koyabildiği kadar ve insan yaşamındaki her duyguyu
yansıtabildiği kadar insan ve şehir ilişkisinde
başarılı olmuştur diyebiliriz. Medeniyetimiz, içindeki
zorlukları ifade etmiş olsa bile şehir hayatını ve
şehirleşmeyi teşvik etmiştir. Sadece bu bakımdan bile
şehir ve şehircilik başlı başına incelenmesi
gereken bir konu olarak görülebilir. Günümüz dünyası, şehir
insanını sıkıştırılmış bina
yoğunluğuna mahkûm eden anlayışa karşı
farklı plan sunmanın arayışı içinde kıvranıp
duruyor. O yüzden, şehirlere doldurulacak insan
kalabalığından öte, insanlar için şehir ve
şehirleşmeyi öne çıkaracak her eylem ve plan Şehircilik
Günü kutlanırken işin doğru bir adımı olabilir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Şeker
2.-
Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, millî iradeye rağmen
iktidar olmak isteyenlere ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; millî iradeye rağmen iktidar olmak için
muhtıra ve darbe girişimlerinden, dış finansal
müdahalelerden, hatta Bidendan bile medet umdunuz; en sonunda umudunuzu
Azraile bağladınız, yetmedi. Ülkeye yapılan
yatırımları engellemek için kendi iş
insanlarımızı ve yabancı yatırımcıları
tehdit ettiniz, Türkiyede yatırım yapmamaları için
yabancıların elçilerine yalvardınız, yıllardır en
olmadık yolları içeriden ve dışarıdan denediniz,
sırtınızı millî irade dışında her şeye
dayadınız ama başaramadınız,
başaramayacaksınız da çünkü milletimiz size güvenmiyor. Feraset
sahibi milletimiz Milletini tehdit eden, milletine bidon kafalı diyen,
şehidine saygı göstermeyen, ülkesini geriye götürmek isteyen,
yapılan yatırımları engelleyen, yabancılardan medet
umandan iktidar olmaz. diyerek yıllardır size yetki vermedi,
vermeyecek diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gül
Yılmaz
3.-
Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmazın, Mersin Bozyazıdaki
orman yangınına ilişkin açıklaması
ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin Bozyazı
ilçemiz Gözce Mahallemizde dün ormanlık alanda yangın meydana
gelmiştir. Kuvvetli rüzgârın etkisiyle büyüyen yangına 2 uçak, 7
helikopter, 3 dozer, 33 arazöz ve çok sayıda ekiple müdahale edilmiş,
yaklaşık beş buçuk saatte yangın kontrol altına
alınmıştır. Yangın nedeniyle bölgedeki bazı meyve
ve sebze seraları ile depolar zarar görmüştür. Tespit
çalışmaları hızla devam etmekte olup devletimiz tüm
imkânlarıyla yangından zarar gören
vatandaşlarımızın yanındadır.
Hemşehrilerime
geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
4.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Mersin Bozyazıdaki orman
yangınına, fahri Kuran kursu öğreticileri ve vekil
imam-hatipler ile kamu personelinin kadro sorununa ve bedelli askerliğe
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Mersin Bozyazıda
çıkan orman yangınlarından etkilenen
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah
beterinden korusun.
Fahri Kuran kursu
öğreticileri ve vekil imam-hatipler uzunca bir süredir kadro
beklemektedir. Sosyal ve özlük haklarında düzenleme bekleyen fahri ve
vekil hocalarımızın talepleri karşılanmalı,
kamuda kadro alamayan taşeron işçiler, 4/Bli, vekil,
sözleşmeli, fahri ve geçici statüde çalışan personelin
tamamı kadroya geçirilmelidir.
Tecil yaşının
29dan 22ye çekilmesi nedeniyle 500 bini aşkın gencimiz, maalesef ki
bir ihmal sebebiyle bugün yoklama kaçağı olarak, bakaya durumuna
düşerek bedelli askerlik haklarını kaybetmişlerdir.
Askeralma Kanununun ilgili maddesi revize edilerek bedelli affı
çıkartılmalı, bedelli askerlik ücretiyse kişinin veya
ailelerinin gelir durumuna göre düzenlenmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Akın
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir
Dursunbeydeki yol sorununa ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Başkan,
burada, AK PARTİ iktidarının en çok oy aldığı
ilçemiz Dursunbeyin mahalle muhtarlarının imzaları var.
Muhtarlarımız bu imzayla ne istiyor biliyor musunuz? Seçim öncesi söz
verilen yollarının yapılmasını haklı olarak
istiyorlar; söz verilmiş, bu taleplerinin yerine getirilmesini istiyorlar.
Ama AK PARTİ iktidarı Dursunbeyli hemşehrilerimizi çantada
keklik görmeye devam ediyor. Gökçedağ Tren İstasyonu ile
Gökçedağ Mahallesi arasında bulunan grup yolunu yaklaşık 30
mahallemiz kullanıyor, imzaları da burada muhtarlarının. Bu
yol
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özkan
6.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, AK PARTİ hükûmetlerinin
ağaçlandırma çalışmalarına ve Mersin Bozyazıdaki
orman yangınına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın himayelerinde 81 ilde eş
zamanlı olarak gerçekleştirilen 11 Milyon Ağaç; Bugün Fidan,
Yarın Nefes kampanyası kapsamında -seçim bölgem Mersinin de
dâhil olacağı- Türkiyenin tamamında 252 milyon fidanı
toprakla buluşturuyoruz.
AK PARTİ hükûmetlerimiz
döneminde Türkiyenin orman alanını ve ağaç servetini
çoğaltmak, biyolojik çeşitliliği geliştirmek, çevreyi
korumak amacıyla on dokuz yılda toplam milyarlarca fidanı
toprakla buluşturarak Avrupada ormanlık alanını en fazla
geliştiren Dünya Ağaçlandırma Liginde Türkiye 6ncı
sıraya yükselmiştir. Millî Ağaçlandırma Günü vesilesiyle,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta
olmak üzere daha yeşil bir Türkiye için emek verenlere ve güçlü
desteklerini esirgemeyen tüm vatandaşlarımıza teşekkür
ediyor, Bozyazıdaki orman yangınından dolayı da
Bozyazılı hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Özen
7.-
İstanbul Milletvekili Zeynel Özenin, Seyit Rıza ve
yoldaşlarına ilişkin açıklaması
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Teşekkürler Başkan.
Bundan seksen dört yıl
önce pirimiz Seyit Rıza ve yoldaşları, Kasımın 14ünü
15ine bağlayan gece Elâzığ Buğday Meydanında idam
edildiler. İdam için Seyit Rızanın yaşı küçültüldü,
oğlu 18 yaşından küçük olduğu için yaşı büyütüldü.
İdamdan önce son isteği soruldu Seyit Rızaya. Seyit Rıza
Beni oğlumdan önce idam edin. dedi fakat oğlu, Seyit
Rızanın gözü önünde idam edildi. Seyit Rıza idam sehpasına
giderken Ben sizin hilelerinizle, oyunlarınızla baş edemedim;
bu, bana dert oldu. Ben de sizin önünüzde eğilmedim, diz çökmedim; bu da
sizlere dert olsun. diyerek sehpaya yürüdü.
Seyit Rıza ve
arkadaşlarının mezar yerleri belli değildir; arşivler
açılmalı, mezar yerleri belirlenmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEYNEL ÖZEN (İstanbul)
Seyit Rıza ve yoldaşlarını saygıyla anıyorum,
devirleri daim olsun.
BAŞKAN Sayın
Ceylan
8.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, yurt dışında
yaşayan Türklerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, Almanyada yaşayan
yurttaşlarımızın selamlarını getirdim.
Yurt dışında
yaşayan Türklerin yaklaşık 5,5 milyonu Batı Avrupa
ülkelerinde yaşamaktadır. Avrupaya göçen ilk kuşak para
biriktirip Türkiyede yatırım yapmayı planlasa da nesilden
nesile yurt dışında bulunma nedenleri
farklılaşmıştır. Günümüzde, ülkemizde giderek
demokratik değerlerden uzaklaşan iktidarın tutumunun da
etkisiyle Türkler, göç ettikleri ülkelerde vatandaşlık hakkı
almaya başlamıştır.
Bu noktada, Mavi Kart sahibi
hemşehrilerimizin Türkiyedeki hak ve hukuklarının
korunmasında sıkıntılar vardır; bu giderilmelidir.
Milyonlarca Suriyeli, ilaç katılım payı, muayene ücreti ödemeden
tüm ilaçlarını alıyor. Yurt dışında yaşayan
Türklerin vatanlarına gelmeleri SGK tarafından turistik gezi olarak
tanımlanıyor; ilaç paralarını kendileri
karşılıyor, Türkiyeye geldiklerinde sosyal güvenlik
kapsamında sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorlar; bu
sorun çözülmelidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Gülüm, buyurun.
9.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, Tozkoparan ve Küba Mahallelerinde
yaşanan rantsal dönüşüme ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
İstanbul, rantsal dönüşümle talan ediliyor. Tozkoparan ve Küba
Mahallelerinde insanların evleri, yaşam alanları ve barınma
hakları ellerinden alınmak isteniyor. Türkiyede çarpık
kentleşmeyi önleme projelerinin ilklerinden olan, Tozkoparanda sosyal
konut olarak inşa edilen, merkezî konumda ve yeşil alanı
bulunan, gayet yaşanabilir olan binalardaki 2.800e yakın eve
sermayedarlar tarafından göz dikilmiş durumda. Binalara
bakılmadan, keyfî bir biçimde Tozkoparan ve Küba Mahalleleri riskli alan
ilan edilerek evlere el konulmaya çalışılıyor.
Danıştayın yürütmeyi durdurma kararı halkın mücadelesi
sonucunda gerçekleşti. Her türlü zora, şiddete rağmen hukuki
mücadelesini sürdüren halk, karara uyulmasını ve yapılacaksa
yerinde yapılanma istiyor. Sermayenin çıkarları için halkın
evlerini, barınma haklarını gasbetmekten vazgeçin.
BAŞKAN Sayın
Antmen...
10.-
Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, Mersin Bozyazıdaki orman
yangınına ve Danıştayın, vatandaşın cep
telefonuyla video çekmesini yasaklayan genelgenin uygulamasını
durdurduğuna ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Bozyazıda
yangın felaketine uğrayan hemşehrilerime geçmiş olsun
diyorum.
Bugün Danıştay 10.
Dairesi, Emniyet Genel Müdürlüğünün vatandaşın cep telefonuyla
video çekmesini yasaklayan hukuka aykırı genelgesinin
uygulamasını durdurdu. Biz defalarca bu genelgenin hukuka aykırı
olduğunu söyledik, vatandaşların haklarını ihlal
ettiğini söyledik ama dinlemediler, şimdi mecburen
Danıştayı dinleyecekler. AKP iktidarı hukuku kendisine göre
eğip bükmekte, hukuku çiğnemekte son derece mahirken, bunu da itiyat
hâline getirmişken artık kendisine bağımlı yargı
bile buna dayanamıyor ve bu hukuksuzluklara Dur! diyor.
Ve sözlerimi şöyle
bağlıyorum: Geliyor gelmekte olan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çelebi...
11.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, EYTlilerin mağduriyetine
ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
EYT erken emeklilik değildir. EYTli sayısı Aralık 2021
sonu itibarıyla 4 milyon 805 bin kişi olacaktır. Bunlar
aynı zamanda emekli olmayacaktır; ilk etapta tahminî 750 bin-1 milyon
arası kişi emekli olacaktır, tümünün emekliliği de en az on
yıllık bir süreye yayılacaktır. Bunların, yüzde
28lere düşürülen aylık bağlanma oranları yükseltilmelidir.
Staj ve çıraklık, sigorta başlangıcı olarak
sayılmalıdır. Aynı zamanda, milyonlarca EYTli
sağlık konusunda çok mağdurdur. Acil olarak, seçimi beklemeden,
derhâl sağlıktan faydalanma hakkı getirilmelidir. Memleket
Partisi olarak EYT için adilane bir çözüm üretilmelidir diyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Kahraman
12.-
Erzincan Milletvekili Süleyman Karamanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
ebediyete intikalinin 83üncü yıl dönümüne ve CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlunun Erzincan ili Tercan ilçesine
bağlı köylerde elektrik olmadığına dair yalan
söylediğine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; istiklal mücadelemizin Başkomutanı,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ebediyete intikalinin
83üncü yılında saygıyla, minnetle anıyorum.
AK PARTİ Genel Merkez
Tanıtım Medya Başkanlığımız muhalefetin
yalanlarını tekzip etmekle baş edemiyor. Bu hafta CHP grup
toplantısında CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
bu yalanlara bir yenisini daha ekledi. Erzincan Tercan ilçemizin
Fındıklı, Kuzören ve beraberindeki 6 köyünde elektriğin
olmadığını söyledi; koca bir yalan!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Videolar var, videolar.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Şunu belirteyim ki her 2 köyde de elektrik sıkıntısı
yok. Kaldı ki Tercan ilçemizin 71 köyü var ve hepsinin elektriği var.
Aldığımız bilgiye göre, bahsedilen köye CHP milletvekilleri
gitmemişler bile. İyi ki de gitmemişler, gitselerdi elektrik
çarpabilirdi.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde KÖYDES kurularak bütün
köylerimize hizmet götürülmektedir, halkımız bunu iyi bilir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Taşkın
13.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 11 Kasım Millî
Ağaçlandırma Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülke genelinde ağaç ve
orman sevgisini geliştirerek gelecek nesillerin çevre bilinciyle
yetişmesini sağlamak ve daha yeşil bir Türkiye için düzenlenen
11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü 81 ilde planlanan etkinliklerle
gerçekleştiriliyor. Etkinlik kapsamında bu yıl sonuna kadar 252
milyon fidan dikilerek geleceğe nefes olacak. En çok fidan ise bu yıl
orman yangınlarından en çok zarar gören Muğla, Antalya, Mersin
ve Adanada toprakla buluşturulacak. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde, AK
PARTİ hükûmetleri olarak bu alanda yaptığımız
çalışmalarla Türkiye, çevre hassasiyeti bakımından
altın dönemini son on dokuz yılda yaşamıştır.
Ülkemiz, ağaçlandırma çalışmalarında Avrupada 1inci
sıraya, dünyada ise 4üncü sıraya yükselmiştir.
Toprakla
buluşturduğumuz fidanların ülkemiz, milletimiz ve 81 vilayetimiz
için hayırlara vesile olmasını Yüce Allahtan niyaz ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Ünlü
14.-
Osmaniye Milletvekili Baha Ünlünün, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun ülke gündemine
taşıdığı elektrik faturalarındaki TRT
payının kaldırılacağına dair açıklamayı
sevindirici bulduklarına ilişkin açıklaması
BAHA ÜNLÜ (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Uluslararası kabul
standartlarına göre, eğer enerjiye ödenen bedel hane halkı
harcanabilir gelirinin yüzde 10unu aşarsa o hane için enerji
yoksulluğu var demektir. Türkiyede ayda sadece 200 kilovat tüketse dahi
alt gelir gruplarında elektrik bedeli, harcanabilir gelirin yüzde 10unu
geçmektedir. Buna bir de doğal gaz kullanım bedelleri dâhil
edildiğinde karşımıza milyonlarca evde yoksulluk ve
fakirlik çıkmaktadır.
Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun ülke
gündemine taşıdığı -partimizin yoğun çabası
sonucu- elektrik faturalarındaki TRT payının
kaldırılacağı açıklanmıştır; bu da
sevindiricidir. Bizim söylememizle bile olsa yapılan her işi de
takdir ederiz. Şimdi sırada kara kış fonunun kurulması,
3600 ek gösterge ve EYT var.
BAŞKAN Sayın
Aygun
15.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, Avrupa Birliğinde
yasaklanmış 22ye yakın bitki koruma ürünü moleküllerinin
ülkemizde rahatça kullanılmakta olduğuna, Erzincanın Otlukbeli
ilçesindeki telefon ve internet sorununa ve Erzincan Tercandaki çiftçilerin
mağduriyetine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Avrupa Birliğinde yasaklanmış 22ye yakın
bitki koruma ürünü molekülleri ülkemizde rahatça kullanılmaktadır.
Doğada uzun süre kalan bu ürünler çevremizi zehirliyor, hepimizin
sağlığını tehdit ediyor. Örneğin novaluron
fenbutatin oxide ve flusilazole Avrupa Birliğinde yıllar önce
yasaklanmasına karşın ülkemizde rahatça
kullanılmaktadır. Bu ürünlerin Türkiyede yasaklanacağı
tarih 30 Haziran 2022. Avrupada on beş sene önce yasaklanan bu ürünler
bizde ise gelecek yıl yasaklanacaktır. Çevre ve insana değer
konusunda hangi seviyede olduğumuz çok net bir şekilde ortaya
çıkıyor. Topraklarımız, bitkilerimiz kirlendiğinde
bizlerin sağlıkları da tehlikeye giriyor. Bu karar bir an evvel
uygulanmalı ve gümrüklerden meyve sebzelerimizin kalıntı
yüzünden iade edilmesinin önüne geçilmelidir.
Erzincan Vekillerimize de ben
buradan sesleniyorum: Burada oturmakla olmuyor; Otlukbeli ilçemizin
Ördekhacı, Yeşilbük, Ağamçağam mahallelerimizde cep
telefonları yok, internet ağı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Aynı şekilde dün Tercandan çiftçi
vatandaşlarımız arıyor, maalesef AK PARTİ basına
yayın yapmış ama gerçek orada; gidin, Erzincanda sahada gezin,
gerçekleri görün.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
16.-
Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, 12 Kasım 1999 tarihinde
yaşanan Düzce depremine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
12 Kasım 1999 tarihinde
yaşanan Düzce depreminin üzerinden yirmi iki yıl geçmiş
olmasına rağmen, acısı hâlâ yüreğimizde ilk günkü gibi
durmaktadır. 7,2 şiddetinde yaşanan deprem sonucunda Düzce
genelinde 710 vatandaşımız hayatını kaybetmiş;
644 bina, 16.660 konut, 3.850 iş yeri yıkılmış ve
ağır hasar almıştır. Marmara depreminin seksen yedi
gün sonrasında yaşanan deprem, o dönemde ilçe olan Düzce ve
çevresinde ağır tahribata neden olmasına rağmen,
devletimizin ve milletimizin el ele vermesi sonucunda enkazlar hızla
kaldırılmış, insanlarımız devletimiz
tarafından önce prefabrik konutlara, ardından da bir-bir buçuk
yıl içerisinde tamamlanan kalıcı konutlara
yerleştirilmiştir.
12 Kasım depreminin
yıl dönümünde depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Aycan
17.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Sağlık
Bakanlığına 40 bin yeni sağlık personeli
alınmasının dengeyi sağlayacağına ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Sağlık
Bakanlığına 40 bin yeni sağlık personeli
alınacağını açıklaması, çalışan ve
atama bekleyen tüm sağlık personeli tarafından memnuniyetle
karşılanmıştır. Sağlık hizmetleri 7/24
kesintisiz verilen bir hizmettir. Özü itibarıyla sağlık
hizmetleri stresli ve ağır bir hizmettir. Nöbetler, gece vardiyaları
sağlık personelinin yükünü artırmaktadır. Mevcut
sağlık personeline destek olmak, yükünü azaltmak gerekir. Ülkemizde
yeteri kadar her meslekte atama bekleyen sağlık personeli
vardır. Sağlık hizmeti çok sayıda memurun birlikte
çalıştığı bir hizmet alanıdır. Bu nedenle,
sağlık kuruluşlarının ve illerin ihtiyaçlarına
göre dengeli bir şekilde dağıtılacak, her mesleğe
yeteri kadar verilecek kadro ilanını tüm sağlık meslekleri
mensupları beklemektedir. Bu atamayla denge sağlanacak ve
sağlık mesleklerinin yükü azaltılacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın
Ekinci...
18.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, bir cani tarafından katledilen
Başak Cengize rahmet dilediğine, Sivastaki ağaçlandırma
çalışmalarına ve İstanbul Yenikapıda düzenlenecek
olan Sivas Günlerine herkesi davet ettiğine ilişkin
açıklaması
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkan.
Bir cani tarafından
katledilen Başak Cengize rahmet, yakınlarına sabır
diliyorum.
Geleceğe Nefes, Dünyaya
Nefes projesi kapsamında 81 ilde eş zamanlı olarak
gerçekleştirilen Millî Ağaçlandırma Gününde sultan şehrim
Sivasta da 40 lokasyonda 1 milyon 905 bin fidan toprakla
buluşturulmuştur. Sivasımızda 2000 yılında orman
alanımız yüzde 9 iken 2021 yılında yüzde 18e
çıkarılmıştır. 2000 yılından bugüne kadar
107 milyon fidan dikimi gerçekleştirilmiş, yıl sonunda 109
milyon fidanının dikimi hedeflenmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Pakdemirliye ve emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum.
11-14 Kasım tarihleri
arasında İstanbul Yenikapıda düzenlenecek olan Sivas Günlerine
tüm milletvekillerimizi ve kıymetli halkımızı davet ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Etyemez...
19.-
Konya Milletvekili Halil Etyemezin, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma
Gününe ilişkin açıklaması
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 11 Kasım Millî
Ağaçlandırma Günüdür. 81 ilimizde eş zamanlı başlayan
ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
da katıldığı millî ağaçlandırma seferberliğiyle
her bir vatandaşımız adına 3 fidanı toprakla
buluşturuyor, geleceğe nefes oluyoruz. Bugün dikimine
başladığımız ağaçların sayısı
yıl sonuna kadar 250 milyona ulaşacaktır. Son on sekiz
yılda 5,1 milyar fidanı toprakla buluşturduk, 2023ün sonuna
kadar 7 milyar adet fidanı toprakla buluşturacağız.
İklim değişikliğinin etkilerini daha derinden hissetmeye
başladığımız son dönemlerde, orman
varlığımızı artırmak için
çalışıyoruz. Benim de dikili bir ağacım olsun.
diyerek bu ağaçlandırma seferberliğine katılan
halkımız, iklimden daha hızlı değişeceğini
göstermiştir. Bugün dünyaya hediye ettiğimiz fidanlar yarın tüm
canlılara nefes olacaktır.
Emek ve gönül verenlere
yürekten teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şaroğlu
20.-
Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlunun, av katliamının son
bulmasını istediklerine ilişkin açıklaması
POLAT ŞAROĞLU
(Tunceli) Sayın Başkan, Türkiye genelinde yasal avlanma sürecinin
başlamasıyla beraber, Tunceli ilimiz bu sene avcıların
cirit attığı bir bölge hâline dönüşmüştür. Av sezonu
adı altında hayvan katliamına yasal zemin hazırlayan bu
kararla, özellikle, şehir dışından bölgemize akın eden
avcılar, bölge halkının kutsal saydığı dağ
keçileri başta olmak üzere kınalı keklikleri ve nesli tükenmekte
olan birçok canlı hedef alınmakta, toplumun hassasiyetleri ve
değerleri hiçe sayılmaktadır. Her canlının yaşam
hakkını savunan bizler, yaban hayatını koruyarak her
koşulda ne olursa olsun av sezonu veya av turizmi adı
altında gerçekleşen bu katliamın bir an önce son
bulmasını istiyor, Tunceli genelinde tüm sahaların avcılara
kapatılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
İlk söz, AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
21.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 11
Kasım Millî Ağaçlandırma Gününe, Türkiyenin millî savunma
sanayisinde gerçekleştirdiği teknolojik devrimlere, TOGG
arabasının 2022de milletin hizmetine sunulacağına,
Türkiyenin doğal gaz rezervine, sanayide yapılan hamlelere ve
vatandaşların alım gücünü artıracak
çalışmaların hız kesmeden devam ettiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Bugün 11 Kasım Millî
Ağaçlandırma Günü. Son on dokuz yılda AK PARTİ
iktidarları olarak 5,5 milyar fidanı toprakla buluşturduk;
gerçekten, yeşil varlığımızı milyonlarca hektar
artırdık. Bu çerçevede, bugün de milyonlarca fidanımız,
Allaha çok şükür, 81 vilayetimizde toprakla buluşuyor ve bilhassa
yazın çıkan yangınlarda bulunan bütün ormanlık alanlar
tekrar yeşillendiriliyor. Biz Kıyametin kopacağını
bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz. düsturundan hareketle, bu manada
çevremizi yeşil kılmaya, yeşil kalkınma hamlesiyle de
çevreye duyarlılığa ve Paris İklim Anlaşmasına
katılmakla da bu konuda uluslararası çerçevede bu hususu
yakından takip etmeye devam ediyoruz. Aynı zamanda, millet
bahçeleriyle, rekreasyon alanlarıyla milletimize çok güzel sosyal alanlar,
güzel imkânlar sunmaya devam ediyoruz.
Çok değerli
arkadaşlar, hakikaten, çok güzel gelişmeler birbiri ardına devam
ediyor. Mesela, yüzde 100 yerli olarak ürettiğimiz HÜRKUŞ jetimiz,
uçağımız artık ihraç ettiğimiz bir noktaya geldi,
hamdüsenalar olsun. Hakikaten, Millî Muharip Uçakımız 2022
yılında, seneye, inşallah üretilecek noktada. Yüksek teknoloji
noktasında birçok alana dair Türkiye'nin Toplu iğne yapamaz.
denilen bir noktadan hangi noktaya on dokuz yılda geldiği hususu gerçekten
muazzam teknolojik devrimi ortaya koyması açısından da önem arz
ediyor; İHA, SİHA ve TİHAlarımız hakeza aynı
şekilde. Bu manada, genç beyinlerimizin ve özellikle yurt
dışında bulunan mühendislerimizin bu nitelikli projelerde
çalışma arzu ve isteğiyle Türkiyeye, yurda dönerek bu
çalışmalara muazzam destekler verdiğini ortaya koyuyor. Ben, bu
münasebetle, bütün genç mühendislerimize, bütün illerde
açtığımız üniversitelerden mezun olan bu genç mühendislerimize,
geleceğimizi inşa eden genç mühendislerimize, geleceğimizi
inşa edecek gençlerimize güvendiğimizi, onlarla onur ve gurur
duyduğumuzu özellikle ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu manada, millî savunma sanayisinden
birçok yeni alana kadar teknolojik gelişmeler devam ederken Bursa
Gemlikte fabrikası bitmek üzere olan -çok önemli- hakikaten hepimizi bu
manada gerçekten heyecanlandıran TOGG arabamız da inşallah,
milletimizin teveccühüyle, en güzel şekliyle 2022de banttan inecek ve
milletimizin hizmetine sunulmuş olacak.
Bu manada, özellikle 540
milyar metreküp doğal gaz rezervimizin keşfini hep beraber biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Buna gerek Akdenizde gerek
Karadenizde yeni ilave edilecek alanlarla hem
vatandaşımızı hem de devletimizi zenginleştirecek,
vatandaşımızın ihtiyaçlarını çok daha ucuz bir
şekilde karşılamasına vesile olacak bu doğal gazı
da 2023de sisteme entegre etmek suretiyle
vatandaşlarımızın kullanımına inşallah
sunacağız.
Sanayide hamle üstüne hamle
yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye'nin dört
bir tarafında toplu fabrika kurdeleleri kesip istihdam
alanlarını vatandaşlarımızla, gençlerimizle
buluşturuyor.
Bu manada, gerçekten, asgari
ücretten EYTye, 3600 ek göstergeden emeklilerin maaşına kadar her
alanda çalışmalar, inşallah, devam ediyor. Bunları
nihayetlendirerek bütün toplum kesimlerinin alım gücünü artıracağımızı
buradan kesinlikle bir kez daha hatırlatmak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Şimdiye kadar neredeydiniz?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Peki, buyurun,
bitirelim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Özellikle buradan, Meclis
çatısı altından vurgulamak isterim Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütün kesimlerin, işçisinden çiftçisine,
emeklisinden memuruna, işçisine kadar her alanda
vatandaşlarımızın alım gücünü artıracak
çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor. 2022
bütçesiyle beraber, inşallah, bunların hepsini bir bir hayata
geçireceğimizi de ifade etmek isterim. Bu manada, milletimiz için her
alana ilişkin çalışmaya, eserleri ve hizmetleri sunmaya devam
edeceğiz.
Dün cumhuriyetimizin
kurucusu, ilk Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürkün
liderliğinde İstiklal Mücadelesini verdik, bugün de Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye için hep birlikte kenetlenerek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
istiklalitam mücadelesinde,
inşallah hep beraber bu konuda en güzel hizmetleri sunmaya devam
edeceğiz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hadi
buyurun, teşekkür ediyoruz, hadi buyurun. Şunun için diyorum:
Muhalefet için. Sayın Akbaşoğlu konuştu, hadi buyurun
diyorum.
(Gülüşmeler)
BAŞKAN Evet, söz
sırası İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun
Müsavat Dervişoğlunda.
Buyurun
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Evet, buyurun hep beraber; buyurun,
hadi bismillah! Hadi buyurun, hep beraber, evet, hep beraber. Değerli
arkadaşlar, çağrımız buna: Milletçe kenetlenelim, hep
beraber inşallah.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekillerim, böyle bir karar alırsanız,
ben de sesi açtırayım, vatandaş sesinizi duymuyor. Onlar da
merak ediyor şimdi ne oluyor diye.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Başkanım, siz de buyurun,
hep beraber.
BAŞKAN Söz sırası,
İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat
Dervişoğlu'nda.
Buyurun Sayın
Dervişoğlu.
22.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, Mersin
Bozyazıdaki orman yangınına, F-35lerin ne olduğu
hususunda aydınlatılmayı umduklarına, vatandaşın
alım gücünü artırmanın bir seçim yatırımı
değil iktidarın görevi olduğuna, güvenlik
korucularının taleplerine ve sorunlarına, Kerkükün bir Türk
şehri olarak kalacağına ve BOTAŞ Genel Müdürlüğü
bünyesinde çalışan sözleşmeli avukatların ikinci baroya geçmedikleri
için işten çıkarıldıklarına ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Efendim, teşekkür ederim.
Mevkidaşımı
Allah nazardan saklasın, inşallah Genel Kurul kapanıncaya ve
görüştüğümüz teklifler yasalaşıncaya kadar da hep böyle
neşeli olsun ki Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu güzellikten bir
çalışma fırsatı elde etmiş olsun.
Öncelikle, Mersin
Bozyazı'daki orman yangını için vatandaşlarımıza
geçmiş olsun diyorum.
HÜRKUŞ'u falan gördük.
İnşallah geçen seçim öncesinde havaya kalkan uçağın da yere
indiğini görürüz. Bu vesileyle, HÜRKUŞun yanında F-35'lerin de
ne olduğu hususunda diler ve umarım ki bizleri
aydınlatırsınız.
İktidar, nihayet
vatandaşın büyük bir geçim sıkıntısıyla
karşı karşıya bulunduğunu idrak etti -bundan
ziyadesiyle memnunuz- vatandaşın alım gücünü artırmaya
yönelik önemli adımlar atma kararlılığı sergiliyor.
Bunu bir seçim yatırımı olarak değil, vatandaşın
beklentisi olarak karşılamak sizlerin görevleri
arasındadır. Bu yoldaki bütün çalışmalarınıza
İYİ Parti olarak destek olacağımızın bilinmesini
isterim. 2023ü beklemeyin; hemen 2022nin başında bu
sıkıntıları aşabilecek adımları el
birliğiyle atalım. Anladığım ve hissettiğim
kadarıyla bu zamana kadar vermiş olduğumuz önergeleri
reddetmişlikten kaynaklanan bir pişmanlık da
doğacaktır; zerre endişe etmeyin, yüzünüze
çarpmayacağız Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Efendim, ilgisi
olmadığını belirtmek istedim sadece, yok.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Gayet tabii, gayet tabii.
Sayın milletvekilleri,
kolluk güçlerinden olan ve uzak yerleşim birimlerinde yaşayan
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini korumak için
mücadele veren güvenlik korucularımızın talepleri ve
sorunları hâlâ çözülebilmiş değildir. Güvenlik
korucularının yapmış oldukları görev bir kolluk
görevidir, bu nedenle de diğer kolluk kuvvetleri gibi yasal haklara sahip
olmaları gerekmektedir.
Terörle ve teröristle
mücadelede bugüne kadar binlerce şehit ve gazi vermiş güvenlik
korucularının maaşları hâlâ asgari ücret seviyesindedir. 50
bin güvenlik korucusu asgari ücret seviyesinde yani açlık
sınırının altında yaşamlarını
sürdürmeye çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Güvenlik korucuları terörle
mücadelede güvenlik güçleriyle omuz omuza görev yapmakta ancak ekonomik olarak
onlardan ve bekçilerden çok daha az gelir elde etmektedirler. Korucular, hâlâ
en düşük ücret alan kamu görevlisi durumundadırlar; özlük
haklarının düzeltilmesini bekliyorlar, mağduriyetlerinin
giderilmesini bekliyorlar. Bu alanda Hükûmeti görev yapmaya davet ediyoruz.
Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan köylerin
hukuki statüsü mahalleye dönüştüğü için buralarda görev yapan
korucuların görev alanları hâlen mahalle olarak kabul edilmektedir.
Bu ve benzeri birçok talep, çözüm bekliyor. Güvenlik korucularının
hak ve talepleri karşılanıncaya kadar konunun takipçisi
olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Medyadaki, sosyal medyadaki birtakım
paylaşımlarda Türkmen yurdu olan Kerküke 25 Kasım 2021
tarihinde peşmergenin Irak Merkezî Hükûmeti güçleriyle birlikte
gireceği ve sonrasında asayişin peşmergeye
devredileceği iddia edilmektedir. Bu vahim, olası tehlikenin
gerçekleşmeden bertaraf edilmesi bir devlet politikası olarak
görülmelidir. Bu konuda iktidara çağrıda bulunmaya
çalışıyoruz. Dışişlerimizin derhâl harekete
geçmesi ve gerekli girişimleri vakit kaybetmeksizin başlatması
büyük önem arz etmektedir. Unutulmamalıdır ki Kerkük bir Türkmen
şehridir, orada bir oldubitti milletimiz tarafından kabul
edilmeyecektir; Kerkük Türktür ve Türk kalacaktır, bu iradeyi
sergileyeceğimizin bilinmesini istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Sayın milletvekilleri ve
Başkanım, bir hususu dile getirmek istiyorum. Çoklu baro kanun
teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme geldiğinde iktidarı
uyardık ve dedik ki: Bu kanun teklifi yasalaşırsa barolar
siyasallaşır ve her müstakil baro belirli bir siyasi kampa dâhil
olur, adaleti sağlamakla yükümlü olan kurumlar adaletsizliğin nedeni
hâline gelebilirler. Bu tehdide işaret etmiştik, maalesef
dediğimiz gibi oldu. BOTAŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde
çalışan sözleşmeli avukatların bir kısmının
iş akdi hiçbir gerekçe gösterilmeden üç hafta önce feshedildi.
Sözleşmesi feshedilen avukatların tamamı ikinci baroya geçmekte
direnen ve bunu hukuken yanlış bulan avukatlardır. Kendisini
BOTAŞın sahibi zanneden bazı hukuk müşavirleri, ikinci
baroya geçmeyen avukatları defalarca arayarak baskı kurmuş, bu
baskıya direnen avukatların tamamının tazminatsız ve
ihbarsız olarak işten çıkarılması
gerçekleşmiştir. Bu, en hafif tabiriyle zulümdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Zulümle abat olacağını
zanneden iktidar sahipleri bilsinler ki rızkı veren yalnızca
Allahtır, kul hakkı yenmesinin ve vatandaşın ekmeğiyle
oynanmasının önünü Allah rızası için kesin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum efendim, sağ olun.
BAŞKAN Söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Erkan Akçayda.
Buyurun Sayın Akçay.
23.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, ABDnin Batı Trakyadaki üs kurma
ve askerî sevkiyat faaliyetlerine, 12 Kasım 2021de Türkiyenin ev
sahipliğinde İstanbulda gerçekleşecek olan Türk Konseyi Devlet
Başkanları 8inci Zirvesine, Başak Cengize yapılan menfur
saldırıyı şiddetle kınadıklarına,
Balıkesirin Havran ilçesinde şehit olan Polis Memuru Abdulkadir
Güngöre Allahtan rahmet dilediğine, 8 Kasım 2021de Polonya-Belarus
sınırında meydana gelen mülteci krizine ve Avrupa Birliği
ülkelerinin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolüne riayet
etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ABDnin Batı Trakyadaki
üs kurma ve askerî sevkiyat faaliyetleri artarak devam etmektir. ABD, 18-20
Kasım tarihleri arasında Türkiyeye
Lozanın ilgili
maddesinde, Adalar Denizinden Karadenize kadar Türkiyeyi Bulgaristan ve
Yunanistandan ayıran sınırların her iki yanındaki
topraklar yaklaşık olarak
Sayın Başkan, Türk
Konseyi Devlet Başkanları 8inci Zirvesi 12 Kasım 2021de,
Türkiye'nin ev sahipliğinde İstanbulda düzenlenecektir. Dijital
çağda yeşil teknolojiler ve akıllı şehirler temasıyla
toplanacak olan zirvede, Türk Konseyinin geleceğini ilgilendiren
birtakım kararlar alınması beklenmektedir. Zirvede Türk
Yatırım Fonunun kuruluşunun tamamlanması ve Konseyin orta
ve uzun vadeli hedeflerini içeren Türk dünyası 2040 vizyonunun
onaylanmasına ilişkin kararların da alınması
beklenmektedir. 12 Kasım 2021de düzenlenecek zirveye Türkmenistanın
gözlemci statüsüyle katılma kararı önemli bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Hâlihazırda gözlemci statüsünde bulunan Macaristanın, zirveye ilk
defa gözlemci statüsüyle katılacak olan Türkmenistanın ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin en kısa zamanda Türk Konseyine üye
olmaları önemli gelişmeler olacaktır. Türk Konseyi dilde,
fikirde, işte birlik şiarıyla gelecek yıllarda bölgesel
bir organizasyon olmaktan çıkıp küresel bir birlik hâline gelecektir.
Sayın Başkan,
bugün, Ankaradan İstanbul'a eğitim için gelen Başak Cengiz,
İstanbulun Ataşehir ilçesinde meydana gelen çok menfur bir
saldırıda hayatını kaybetmiştir. Bu menfur
saldırıyı şiddetle ve nefretle kınıyor,
Başak Cengize Allahtan rahmet, ailesine
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Yine, dün, Balıkesirin
Havran ilçesinde görev yapan polis memuru Abdulkadir Güngör, uyuşturucu
operasyonunda zanlıların açtığı ateş sonucunda
şehit olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Şehidimize Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, 8
Kasım 2021de Polonya-Belarus sınırında meydana gelen
mülteci krizi henüz çözülememiştir. Polonya üzerinden Avrupa Birliği
ülkelerine geçmeye çalışan mülteciler üç gündür zor koşullar
altında sınır hattında bekletilmektedir. Yunanistanın
sınır kapılarında mültecilere yönelik sistematik
saldırısına benzer insanlık dışı
muamelelerin yaşanmaması büyük temennimizdir. Avrupa Birliği
ülkeleri, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve
ilgili diğer organlar, Avrupa'nın göbeğinde yaşanan bu
insanlık dramlarına kayıtsız kalmamalıdır. Avrupa
Komisyonu, 19 Ekim 2021 tarihli raporunda, komik bir şekilde Türkiye'nin
göç ve sığınma politikalarını yetersiz bulmuş,
Türkiye'nin sorumluluklarını yerine getirmediğini iddia
edebilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Türkiye, mülteci meselesinde
en fazla inisiyatif üstlenen ülkedir. Gelinen noktada Avrupa'nın
kapsamlı ve gerçekçi bir mülteci politikasının
olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Avrupa
Birliği ülkeleri, mülteci haklarını belirleyen en temel hukuki
belgeler olan 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolüne riayet
etmeli, mülteci meselesini siyasi bir manivela olarak kullanmaktan
vazgeçmelidir.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Meral Danış Beştaşta.
Buyurun Sayın
Beştaş.
24.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Varlık
Vergisi Kanununun 79uncu yıl dönümüne, Türkiyedeki ilaç krizine, cezaevlerindeki
işkenceye, hasta mahpusların yaşam hakkına, Siirt ve bölge
illerindeki valilik yasaklarına ve tutuklu Rıdvan Güvenin ailesine
uygulanan tehdit ve baskıya ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, bugün Varlık
Vergisi Kanununun 79ncu yıl dönümü. Müslüman
yurttaşlarımızdan farklı olarak Hristiyan ve Yahudi
yurttaşlardan farklı bir tarifeyle, fahiş servet vergisi
alınmasını düzenleyen bir kanun. Bu konuda çokça yazı
yazıldı, çokça doküman var; filmler, sinemalar
Dünyanın her
yerinde hâlâ tartışılmaya devam eden bir kanun; maalesef, o
zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde 350 milletvekilinin oy birliğiyle
yürürlüğe giren bir kanun olma özelliğini de taşıyor;
ayrımcılığın yasallaştığı bir
kanun tabii ki. O dönemde tabii ki çok büyük bir yıkım
yaşandı; İkinci Dünya Savaşının yokluk
yıllarında, varlık vergisiyle birlikte Hristiyan ve Yahudi
vatandaşlar büyük bir yıkım yaşadı. Ve
yıkıcı vergiyi, bu vergiyi ödeyemeyenler Türkiyeyi terk etmek
zorunda kaldılar. Vergiyi ödemek için mallarını mülklerini haraç
mezat satanlar olduğunu biliyoruz, hayatlarını kaybedenler de
oldu. Ve o dönemde azınlıkların mal varlığı bu
Varlık Vergisi Kanunuyla aslında eritilmedi. Geldiğimiz
aşamada, çalışma kampına -Aşkalede biliniyor- mahkûm
edilenlere bir tazminat ödenmedi, onlardan özür dilenmedi. Sadece Demokrat
Parti 1950 Seçimlerinde söz vermişti ama ne malları ne parayı
geri verdi. Açıkçası, biz 79uncu yıl dönümünde varlık
vergisi meselesinin aslında kapanmadığını, o dönem Aşkalede
yaşamını yitirenleri saygıyla
andığımızı ve bütün
ayrımcılıkların sona ermesi için geçmişle
yüzleşmenin olması gerektiğinin önemini bir kez daha ifade etmek
istiyorum ve yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan,
Türkiye'de ilaç krizi her dönem olduğu gibi bu yıl da baş
gösterdi, bu ilk değil. Hem doların yani dövizin yükselmesi hem de
ilaç firmaları ile Bakanlık arasında var olan görüşmelerde
uzlaşma sağlanamaması eczanelerde bazı ilaçların
bulunmaması sonucunu doğuruyor ve bu da vatandaşları
doğrudan etkileyen bir konu. Bu yıl da aynı kriz patlak verdi.
Mesela soğuk algınlığı, öksürük ve grip
ilaçlarını bulmak neredeyse imkânsız. Eczacılar
Birliği bu konuda bir çağrı yaptı bunun çözümüne dair ama
hâlâ somut bir adım atılmış değil. Elimizdeki verilere
göre eczanelerde hâlihazırda kanser, çocuklar için ağrı kesici,
öksürük şurubuna kadar 645 kalem ilaç bulunamıyor ve en çok
mağdur edilen kesim ise çocuklar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Biz, Sağlık Bakanlığını, bu ilaç
krizini çözmesi için gerekli adımları atmaya davet ediyoruz.
Sayın Başkan,
cezaevlerindeki olaylar bitmiyor, biz de söylemeye devam edeceğiz. En son
Elâzığ 2 No.lu T Tipi Cezaevinde yeni bir uygulama başladı;
hasta mahpuslara cezaevlerine giderken, revire giderken bu sefer ağız
içi araması dayatılıyor. Bu da yeni bir şey, onur
kırıcı bir durum; vücut bütünlüğüne doğrudan bir
saldırı, bu hem işkence hem de vücut bütünlüğüne bir
saldırı niteliğinde. Biz hep diyoruz cezaevleri birer
işkence merkezi olmamalı ama maalesef, kangren olmuş bir durumla
karşı karşıyayız. Her gün farklı bir cezaevinde
farklı bir ihlal ve işkence yöntemi devreye sokuluyor.
Bu vesileyle, ben sağ
bacağı ve sol kolu olmayan Şaban Kaygusuzun da çok ciddi bir
şiddet yaşadığını, Kayseri Bünyan 1 No.lu T Tipi
Cezaevine sevk edilirken çıplak arama ve işkenceye maruz
kaldığını da ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bunların totalinde hasta mahpusları
öldürmeyelim, öldürmeyin. Hasta mahpusların yaşam hakkı
vardır, tedavi olma hakkı vardır, aileleriyle vedalaşma
hakkı vardır. Şaban Kaygusuz sadece bir örnektir diye bitirmek
istiyorum.
Sayın Başkan, benim
vekili olduğum Siirtte yıllardır Valiliğin yasak
kararıyla karşılaşıyoruz. Son bir aydır bu
artık bıçağın kemiğe dayandığı yer
diyebilirim. Ben iki haftadır gidiyorum Siirte, Valiliğin şöyle
bir kararı, bana tebliğ ediliyor
-Başkanlığınıza da sunacağım, belki
görüşme yaparsınız- deniyor ki: Şu, şu, şu
maddeler gereğince gösteriler yapılamaz,
yasaklanmıştır on beş gün. On beş gün doluyor, o
rutin tekrar devam ettiriliyor, on beş gün. Bu, aylardır, yıllardır,
yaklaşık iki üç yıldır, kayyumdan beri devam ediyor ve bu,
sadece bize uygulanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu yasak sadece bize uygulanıyor. Siirt sadece
bir örnek; Van, Muş, Diyarbakır, Mardin, bölgedeki bütün illeri
sayabilirim. En son, iki gün önce postaneden cezaevine kart attık ya,
kart. 25 Kasım sebebiyle kadınlara -25 kadındık toplamda-
kart attık postanede, çıkışta basın bekliyor. Ben de
diyeceğim ki kadın hakları savunucularına kart attık.
Hani, işte 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
sebebiyle açıklama yapacaktım. Etrafımda yüzlerce polis etten
duvar ördü, Emniyet Müdüründen Güvenlik Şubeye. Siz,
yanınızdakilerle birlikte açıklama yapamazsınız.
Neden? Çünkü Valiliğin kararı var, tek başınıza
yapabilirsiniz. dediler. Bütün iletişimime, zorlamama, yasayı,
Anayasayı hatırlatmama rağmen yanımdaki kadın
arkadaşların durmasına izin vermediler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Danış, son kez, lütfen toparlayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Adliye önünde de yine Cemil Taşkesenin
gözaltısı sırasında ve diğer gözaltılarda
aynı uygulama var. Ben Siirt Valiliği şahsında bütün bu
yasak kararlarını veren valiliklerle ilgili İçişleri
Bakanlığına çağrı yapıyorum: Bu, anayasal
hakkımızın gasbedilmesidir. Sadece HDP'ye yapılıyor;
AKP istediği yerde, istediği açıklamayı, istediği
etkinliği yapıyor ama muhalefet söz konusu olunca tamamen hukuk
dışı, keyfî -siyasi olarak- bir kararla karşı
karşıyayız. Bunu kabul etmeyeceğiz demek istiyorum.
Son olarak Sayın
Başkan, bugün -cezaevlerine dair yine- içeridekilere eziyet,
dışarıdaki ailelere de eziyete dönüştü. Bir mektup
aldım, doğrusu çok etkilendim. Erzurumda ikamet eden Rıdvan
Güven 2016 yılında tutuklandığını söylüyor ve on
sekiz yıl hüküm giymiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Son cümlenizi
alayım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Rıdvan Güvenin ailesine, kendilerini polis
olarak tanıtan kişiler tarafından bir süredir ciddi bir tehdit
ve baskı uygulanıyor ve şöyle diyorlarmış
Range Rover
marka ciple geliyorlarmış, sonra kaçırmışlar
kardeşini, ıssız bir yere götürmüşler ve ajanlık
yapması istenmiş. Yani böyle bir tarihsel dönemeçte
yaşadığımız için hiç mutlu değiliz gerçekten.
Türkiye toplumu çok ağır travmalar yaşıyor.
İçeridekine ceza verdiniz yatırıyorsunuz, haklı ya da
haksız, dışarıdakine neden bu muameleyi yapıyorsunuz?
Hem içeriye hem dışarıya zulüm uygulayan, zulüm ihraç eden,
hayatın her alanına, dokusuna nüfuz eden bir yaklaşımla
karşı karşıyayız ama bunun karşısında
çok güçlü bir direniş olduğunu unutmasınlar. Bu toplum, bu halk,
biz HDP olarak asla bunlara boyun eğmeyeceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Son söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altaya ait.
Buyurun Sayın Altay.
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Başak Cengiz cinayetine,
Meclisi kadın cinayetlerine karşı refleks vermeye ve
İstanbul Sözleşmesine sahip çıkmaya
çağırdığına, bakanların EYT konusunda
yaptığı çelişkili açıklamaların milletin
Hükûmete, devlete güvenini sarsacağına ve samimi öz
eleştirilerde bulunan AK PARTİli yöneticilere teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum efendim.
Sayın Başkan, dün
akşam Türkiye bir büyük utancı yaşadı, dün akşamdan
beri yaşıyoruz, çok üzgünüz. Toplumun geldiği bu noktanın
gerçekten çok derinlemesine de incelenmesi, düşünülmesi, irdelenmesi
lazım. Türkiye, böyle bir tabloyu, böyle bir manzarayı hak etmiyor.
Ataşehir'de meydana gelen olayda hunharca, vahşice Başak Cengiz
kardeşimize yapılan saldırı ve onun katledilmesi Türkiye'de
hepimizin başımızı öne eğip düşünmemizi
gerektiren bir hâldir.
Sayın Başkan, bu
bir ayıptır, bu bir günah, bir vicdansızlık, bir
yozlaşmadır, bir kişiliksizliktir, topluma yakışmayan
bir tablo. Biz Türkiyede can güvenliği sorunu var artık. deyince
Hükûmet hoplayıp zıplıyor. Bu canileri görmeyen zihniyet için
bir kez daha, bu vesileyle İstanbul Sözleşmesi'ni de
hatırlatmayı gerekli görüyorum. İçişleri Bakanını
da muhalefete tehdit savurmak yerine işini yapmaya davet ediyorum.
Evet, herhâlde herkesin
başına bir polis verilmez ama sokağın, caddenin, mahallenin
güvenliğini sağlayamıyorsanız orada
oturmayacaksınız. Sayın Başkan, bu kabul edilemez, bu
geçiştirilemez.
Bugün, basın
toplantısında da söyledim, Türkiye birçok konuda dünyada süper ligde;
enflasyonda, faizde, işsizlikle ama kadına şiddet ve kadın
cinayetlerinde de Türkiye dünyada 1inci sırada. Bu ayıptan herkesin,
hepimizin ayrı ayrı ibret alması, utanması ve hemen bir
araya gelip bütün partilerin bu konuda çaba göstermesi lazım, lafla olmaz,
hamasetle olmaz. Yani, efendim Başak Cengiz'e Allah'tan rahmet dileriz.
Elbette dileriz ama bu utançla yaşamak istemiyoruz, Türkiye'nin bunu hak
ettiğini düşünmüyoruz Sayın Başkan. Yüce Meclisimizi bu
konuda daha yüksek bir refleks vermeye, bu konuda daha duyarlı olmaya,
onayladığı İstanbul Sözleşmesi'ne parti
ayrımı yapmadan sahip çıkmaya çağırıyorum.
Sayın Başkan,
insanların umutlarıyla, hayalleriyle, beklentileriyle siyaset kurumu
oynayamaz, onları istismar edemez. Biz yıllardır 3600 diyoruz,
EYT diyoruz, çiftçi borçlarının faizi diyoruz, düşük emekli
maaşları diyoruz, asgari ücret diyoruz. Ben anlamıyorum. Neyi
anlamıyorum?
(Mikrofon otomatik cihazla
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bremen Mızıkacıları masalı
vardır, Hükûmet tam bir Bremen Mızıkacılarına
dönüşmüş vaziyette. Ya, dün ile bugün siyasetin, iktidarın renk
farklılığını görüyoruz. Geçen ay ile dünün renk
farklılığını görüyoruz. EYT'yi paşa paşa
halledecek aslında Erdoğan, 3600ü tıpış
tıpış verecek aslında Erdoğan ama Erdoğan dedi ki
EYT için: Yok öyle çift dikiş. Sen bilirsin, biz gelince biz
vereceğiz, halledeceğiz. dedik. Evvelsi gün Çalışma
Bakanımız şöyle dedi, hepimiz de sevindik, Allah var:
Çalışıyoruz EYT için, bu konuda bir komisyon kurduk. Sevindik.
Dün Fuat Oktay, Sayın Paylan'ın bir sorusuna verdiği cevapta da
Böyle bir çalışmamız yok. diyor. Nasıl olacak?
(Mikrofon otomatik cihazla
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Nasıl olacak Sayın Başkan? Yani EYT
kapsamında milyonlar var. Çıkar dersin ki: Arkadaş kusura
bakma, vermiyorum. Ama bir Bakanınız Çalışma
yapıyoruz, komisyon kurduk. bir Bakanınız Yok öyle bir
şey. derse milletin bu Hükûmete, bu devlete güveni sarsılır. Bu
konuda Sayın Cumhurbaşkanından ivedi bir izahat, açıklama
-adına ne derse desin- bekliyoruz. 5li çeteyi zengin etmekten vazgeçsin,
EYTliye versin; üç, dört maaş alanların 2nci, 3üncü
maaşlarını kessin, 3600e versin kardeşim.
Bir şeyin
hakkını veriyorum, şimdi AK PARTİ'ye iki teşekkürüm
var yüksek müsaadenizle. AK PARTİ'nin en üst yöneticilerinden ikisine
teşekkür edeceğim, şunun için edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Tamamlayalım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben, o saygıdeğer ağabeylerimizin,
yöneticilerin, arkadaşlarımızın söylediklerini söylesem
-şimdi nöbetçi Sayın Akbaşoğlu olduğu için söylüyorum-
kıyameti koparırdı, Meclisi başımıza
yıkardı, Yalan söylüyorsun. da derdi, her şeyi söylerdi.
Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Saygıdeğer Genel Başkan Vekili
Sayın Yıldırım şöyle bir söz söylemiş,
altına imza atıyorum: Fildişi kulelerden aşağı
bakarak çözüm üretemeyiz. demiş, helal olsun, tarihî bir öz
eleştiridir. Bir diğer Sayın Genel Başkan Vekili Sayın
Numan Kurtulmuş da şöyle demiş: Enflasyon artıyor ve hayat
pahalılığının vatandaşı rahatsız
ettiğini biliyoruz. helal olsun, bunlar samimi öz eleştirilerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Selamlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Keşke saray da AK PARTİ'nin Genel Başkan
Vekilleri, kimi yöneticileri ve saygıdeğer milletvekilleri gibi
doğru değerlendirmeler yapabilse diye düşünüyorum.
Sayın
Akbaşoğlunun sisteme girdiğini görüyorum, burada bir
sataşma yok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yok, açıklama
bakımından.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır yani ben de açıklama yaparım, her
söylenene açıklama yapmak zorunda değilsiniz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sadece bir açıklama
noktasında, bu EYTlilerle ilgili
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Açıklanacak bir şey yok ki.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hayır, bir şey söylediniz,
çelişkili
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet, EYTli, tabii, bekliyoruz.
BAŞKAN O zaman
şöyle yapalım: Yerinizden bir dakika 60a göre söz vereceğim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tabii, yerimden, sataşma falan
değil, açıklama bakımından.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet, açıklama bekliyoruz zaten efendim, bekliyoruz.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
26.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 3600 ek
gösterge ve EYT konusunda yapılan çalışmalara ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu ifade edeyim: Ben de konuşmamda ifade ettim,
Sayın Cumhurbaşkanımız da aylar öncesinden ifade etti.
Mutlaka, uluslararası anlamda pandeminin
sıkıntılarını bütün insanlık ve bütün dünya
çekiyor. Hakikaten, bu konuda biz de bu sıkıntılar münasebetiyle
bize yansıyan, ülkemize, vatandaşımıza yansıyan
boyutuyla daha da iyileştirme önlemlerini alıyoruz; bunu Sayın
Cumhurbaşkanımız da söyledi, biraz evvel ben de söyledim.
Hakeza, EYT ile 3600 ek göstergenin sözünü veren biziz zaten. Nasıl 1
milyona yakın taşeronu kadroya geçireceğiz. dedik, geçirdik,
EYTyle ilgili de Sayın Vedat Bilgin Beyin Sosyal Politikalar Kurulunda
üyeyken başlattığı çalışmalar var.
Dolayısıyla bu çalışmaların neticesi ortaya çıktığında
da tam manasıyla, bütün toplum kesimleriyle bu paylaşılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.
BAŞKAN Evet,
bitirelim, buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bitiriyorum. Yani sataşma
bakımından değil, Sayın Grup Başkan Vekili ifade
ettiği için söylüyorum.
Bu konuyla ilgili, Genel
Başkan Vekillerimiz ifade ediyor. Biz fildişi kulelerde değiliz,
vatandaşın içindeyiz, enflasyonun da farkındayız. O sebeple
de zaten Sayın Cumhurbaşkanımızdan başlamak üzere,
bütün ilgili, yetkili birimler, kurullar, Genel Merkez, parti
politikaları, bakanlar kendileriyle ilgili, bu manada harıl harıl çalışıyorlar.
Bunların yansımalarını toplumun tüm kesimlerine
inşallah ileteceğiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Fuat Oktay daha dün bana
yazılı verdiği cevapta EYTyle ilgili bir
çalışmamız yok. dedi. Ben daha geçen hafta, Plan ve Bütçe
Komisyonunda kendisine sordum Bununla ilgili bir çalışmamız
yok. dedi. Herhâlde birbirlerinden haberleri yok; Cumhurbaşkanı Yardımcısından
bahsediyoruz.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şimdi, efendim, bu
konuyla ilgili Bakanlıkta bir çalışma
Vedat Bilgin
Bakanımızın açıkladığı, Çalışma
Bakanlığında bir çalışmanın olduğu nettir;
bu kadar yani.
GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Birbirlerinden haberleri yok o zaman.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok,
alakası yok.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Akbaşoğlu
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Cumhurbaşkanı Yardımcısı
mı daha üstte, Bakan mı?
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok.
BAŞKAN
Şimdi, ben sizi böyle karşılıklı konuşturamam
tabii, doğal olarak; sizin söylediğinizi Engin Bey söyledi.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Beş sene sürecek çalışma,
bekleyeceksiniz(!)
Kardeşim,
beş sene bekleyesiniz, ne var yani (!)
BAŞKAN
Size nasıl cevap verdiğini söyledi. Sayın Akbaşoğlu da
1inci parti olarak nasıl çalışma
yapıldığını ifade etti. Artık daha fazla
GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Bakanların birbirlerinden haberleri yok.
BAŞKAN
Sayın Paylan, Engin Beyin söz talebi var.
Buyurun.
27.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Hükûmetin 2 üyesinin
çelişkili açıklamaları sebebiyle EYT konusunda bir kafa
karışıklığı oluştuğundan bu konuda
Meclis Başkanlığının devreye girebileceğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkanım, sadece, zatıalinize belki burada bir
görev düşer diye söz aldım efendim. Hükûmetin 2 sayın üyesinin
birbirinden farklı, çelişkili ifadeleri sebebiyle, özellikle
Sayın Fuat Oktayın dün söylediği çok netken Sayın
Akbaşoğlunun da Sayın Fuat Oktayı yalanlamış olması
sebebiyle
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok,
alakası yok. Siz kendi kendinizi yalanlıyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul)
bir kafa karışıklığı
oluştuğundan bu konuda belki Meclis Başkanlığı
devreye girebilir diye düşünüyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Maalesef, gerçekten kendi kendinizi
yalanlıyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Pes, pes.
BAŞKAN
Sayın Akbaşoğlu, Sayın Altay
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Başkanım, ben anlamadım
Parlamento üyesi olarak, hangisini esas alalım?
İLHAMİ
ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ya Fuat Oktay mı üstte, Bakan mı üstte?
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 3600 ek
gösterge ve EYTlilerle ilgili bir uzlaşma olduğunu gördüğüne,
Grup Başkan Vekillerinin bir araya gelip bu yasayı
hazırlamasını önerdiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Şöyle yapalım: 3600de ve EYTlilerde bir uzlaşma olduğunu
görüyorum. O zaman Grup Başkan Vekilleri bir araya gelsin, Hükûmete yani
yürütmeye Bu öneride bütün partiler mutabakat hâlinde. deyip bunun
hızlandırılması konusunda
Veya artık bu sistemde
iddia edildiği gibi Meclis hazırlıyorsa yasaları,
oturalım hazırlayalım bu yasayı.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Derhâl Sayın Başkanım,
önerinizi destekliyoruz.
TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Açıklasınlar Başkanım, biz
anlamadık. Ben anlamadım Başkanım.
BAŞKAN
Evet, madem bir mutabakat var, hep birlikte çıkartalım, bütün Türkiye
bizi alkışlasın. (CHP, HDP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, 3600 ek
gösterge ve EYT konusunda yapılan çalışmaları Meclisin
bilgisine sunacaklarına ve hep beraber müzakere edip
yasalaştırmayı umduklarına ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, bakın,
güzel başladık, hep beraber dedik.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Güzel gidiyoruz efendim.
BAŞKAN Güzel
gidiyoruz, güzel gidiyoruz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Dün, Mustafa Kemal Atatürkün
liderliğinde, milletçe İstiklal Mücadelemizi verdik.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) EYTlilere de verin.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bugün de Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye
noktasında hep beraber kenetlenelim ve bu manada adil ve merhametli yeni
bir dünya kuralım istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) EYT, EYT
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) EYT, EYT
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) EYTyle ilgili, 3600le ilgili de
zaten biz bunu kanuna dönüştüreceğiz, teklife
dönüştüreceğiz.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Ben yine anlamadım Başkanım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Parlamentoda bunlarla ilgili bütün
partilerle de görüşeceğiz ancak şunu söyleyeyim: 3600 ek
gösterge zaten bizim vaadimizdir ve bu konuyla ilgili de çalışmalar
yapılmaktadır. Yüce Meclisin bilgisine de bunları
sunacağız, hep beraber bunları müzakere edip, burada beraber
yasalaştıracağız inşallah. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Sayın
Akçay
29.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının yaptığı etki analizi
çalışmalarının en kısa zamanda
tamamlanmasını ümit ettiklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu çalışmaları yakinen takip ediyoruz çünkü daha
evvel de bu çalışmaları yapmıştık.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bu konuda
çalışma yaptığını da yakinen biliyoruz. Fakat
kanun teklifini de elbette Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri
verecek. Bakanlığın yaptığı çalışmalar
bir düzenleyici etki analizi mahiyetinde yani ne kadar kişiyi, kaç
kişiyi kapsayacağı vesaire, düzenleyici etki analizi
çalışmaları olarak da ifade edebiliriz bunu. İnşallah
bunu da en kısa zamanda tamamlanır ümidiyle bu Türkiye Büyük Millet
Meclisinden hep birlikte çıkaracağız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İnşallah.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Daha anlaşılır oldu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Biz hazırız Sayın
Başkanım.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Başkanım, daha anlaşılır oldu
şimdi.
BAŞKAN Peki.
Güzel gidiyoruz,
inşallah bunu da kısa zamanda çıkarırız; umarım
benim yönetimimde olur.
Sayın Beştaş
30.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, EYT
konusunda yapılacak düzenlemelerin bir seçim yatırımı
değil bir hak olduğuna, 25 ve 26ncı Dönem Milletvekili Behçet
Yıldırımın tutuklanmasına, Başak Cengiz cinayetine
ve İstanbul Sözleşmesinin imzalanması taleplerinden
vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben görüş
söylememiştim, mademki bütün partiler aynı fikirde, milyonlarca
emeklilikte yaşa takılan yurttaşlarımız var ve
taleplerini her zaman ifade ettik; gelin uzlaşalım gerçekten,
haklarını verelim. Bu bir seçim yatırımı değil,
bir haktır; bunun altını çiziyorum.
Diğeri, Sayın
Başkan, şimdi, bir dakika önce, maalesef, dün burada ifade
ettiğim, önceki Dönem -25 ve 26ncı Dönem- milletvekilimiz Sayın
Behçet Yıldırım tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi olarak ise
iddialar şu: Taziyelere gittin, cenazelere gittin, düğünlere gittin,
halkı ziyaret ettin. Neymiş? Bir milletvekilinin bunu
yapmasından daha doğal bir şey olabilir mi? Bu Parlamentoda
bulunan hangi milletvekili bu dediğim kalemler açısından çalışmıyor?
Hangimiz taziyeye gitmiyoruz? Hangimiz düğüne gitmiyoruz? Hangimiz
dolaşmıyoruz? Bu, açıkça, AKP iktidarının siyasi
talimatlarıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, bir milletvekilinin
tutuklanmasından söz ediyorum; hoşgörünüzü rica ediyorum,
bitireceğim zaten.
BAŞKAN Dün de
konuşmuştuk, sadece sonucu söylüyorsunuz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yani, konuştuk ama tutuklandı.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sekiz gün gözaltında tutuldu ve
milletvekilliği faaliyetleri sebebiyle -şu anda doktorluk
yapıyordu- tutuklandı. Bu tutuklamayı yargı
vermemiştir; bu tutuklama AKP iktidarının talimatıyla
yargıya verdirilmiştir. Behçet Yıldırımdan boyun
eğmesini ya da bunları inkâr etmesini bekliyorsanız
yanılıyorsunuz. Bizler halkın yanında olmaya, halkın
sorunlarını dinlemeye, onların çözümü için mücadele etmeye devam
edeceğiz.
Bir de Başak Cengize
ilişkin bir cümle. Sosyal medyada bir hashtag değil -demin
Sayın Altay da söyledi, katılıyorum- istatistiklerde bir
sayı da değil; o bir kadın, bir can. İstanbul
Sözleşmesinden çekilenler bu cinayetlerin müsebbibidir diyorum ve
İstanbul Sözleşmesi tekrar onaylanıncaya kadar,
imzalanıncaya kadar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bir cümle.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İstanbul Sözleşmesinin imzalanması
talebimizden vazgeçmeyeceğiz; bir kadının daha öldürülmesine
tahammülümüz yok.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.29
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasının son bir buçuk yılda yapılan döviz
satış işlemlerinin mevzuata uygun olup olmadığı,
satış işleminin hangi yöntem izlenilerek
yapıldığı, kimlere ve ne şartlarla
gerçekleştirildiği bilgisinin kamuoyuyla açık ve şeffaf bir
şekilde paylaşılması ve mevzuata aykırı
işlem yapılmış ise sorumluların tespit edilmesi,
gerekli müeyyidelerin uygulanması ve dövizdeki kur
artışlarının sebeplerinin araştırılması
amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Kasım 2021
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
11/11/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
11/11/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ülkemizdeki döviz kuru her
geçen gün yükselmekte ve buna bağlı olarak hayat
pahalılığı artmakta, vatandaşlarımızın
alım gücü düşmekte ve ülke ekonomimiz ciddi zarar görmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) net rezervlerinin,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilen tarihten
itibaren 128 milyar Amerikan doları azaldığı, tarihte ilk
defa TCMB net rezervlerinin eksi değere düştüğü
görülmüştür. Bu durum, Merkez Bankasının döviz kuru üzerindeki
müdahale kabiliyetini oldukça kısıtlamaktadır. Özellikle son bir
buçuk yılda yapılan döviz satış işlemlerinin mevzuata
uygun olup olmadığı, satış işleminin hangi yöntem
izlenilerek yapıldığı, kimlere ve ne şartlarla gerçekleştirildiği
bilgisinin kamuoyuyla açık ve şeffaf bir şekilde
paylaşılması ve mevzuata aykırı işlem
yapılmış ise sorumluların tespit edilmesi, gerekli
müeyyidelerin uygulanması ve dövizdeki kur
artışlarının sebeplerinin araştırılması
amacıyla 11/11/2021 tarihinde İzmir Milletvekili Grup Başkan
Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 11/11/2021 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Aksaray
Milletvekili Sayın Ayhan Erel.
Buyurun Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti; İYİ Parti olarak döviz
kurlarının artması ve Merkez Bankası rezervlerinin eksi
değere düşmesi hakkında vermiş olduğumuz
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
doğru zamanda, doğru şekilde uygulanmayan döviz
politikaları yani yanlış teşhis ve buna bağlı
yanlış tedavi nedeniyle 128 milyar doları çarçur ettiniz. 128
milyar dolar yetmedi, büyüklerimizin kefen parası olarak bir kenara
koyduğu parayla eş anlamlı ihtiyat akçesini de har vurup harman
savurdunuz. Peki, ne oldu? Dolar yerinde saydı mı? Hayır, dolar
bugün 10 liraya dayandı. Keşke 128 milyar doları fütursuzca heba
etmeseydiniz. Dövizin yükselişi karşısında en büyük
silahınız olan 128 milyar doları boşuna havaya
Tabiri
caizse, topuğunuza sıkmasaydınız. O silahınız
bugün olmadığı için, dövizin yükselişi
karşısında çaresiz ve biçare durumdasınız. 128 milyar dolarla
birlikte milletimizin geleceğini, aşını, işini,
alın terini, ümitlerini, hayallerini boşa harcadınız.
Ben Sayın
Cumhurbaşkanının Bu kardeşinize yetkiyi verin; ondan sonra
bu faiz, şu bu nasıl düşecek, göreceksiniz. polemiğine
girmek istemiyorum ama dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ne
demişti, bir hatırlayalım: Dolarla mı maaş
alıyorsunuz? Dolar borcunuz mu var? Dolarla bir işiniz mi var? Evet,
var Sayın eski Bakan; devletin borcu dolarla. Dolar 1 kuruş
arttığında devletin günlük borcu TL bazında 4,3 milyar TL
artıyor. Dolarla işimiz var sayın milletvekilleri; ihracat
yapmak için dışarıdan aldığımız tüm ara
mallar dolarla; elektrik, petrol dolarla; doğal gaz dolarla;
yediğimiz gıdaların tohumları,
aldığımız arpa, buğday, mercimek, aklınıza
ne gelirse dolarla; gübre dolarla, bir gömlek Türkiyede dikilse bile
dışarıdan aldığımız pamuk dolarla, dokuma
makinası dolarla, elektronik aletlerin çoğu dolarla, çocuk
kıyafetlerinin büyük bir kısmı dolarla, telefon dolarla,
Türkiyede üretilmiş olsa bile televizyon ünitelerindeki LCD ekran
dolarla, bilgisayar dolarla, kimyevi maddelerin bir kısmı dolarla,
kâğıdın ham maddesi bile dolarla; sağlık
ekipmanları, ilaçlar, motorlar dolarla; Türkiyenin uydusunu
fırlatması bile -yerli ve millîyiz ya- maalesef dolarla;
aşı dolarla; geçmediğimiz köprülerin, yerini bilmediğimiz
otoyolların, uçmadığımız havaalanlarının,
hiç gitmediğimiz hasta garantili hastanelerin müteahhitlerine ödenen para
da dolarla. Yeter mi, devam edeyim mi? Evet, elbette biz de istemezdik ama
tepeden tırnağa her şey dolarla, o yüzden dolarla işimiz
var. İşimiz var mı? gibi bir soru sormak yerine, dolara
yapısal bağımlılığı koparmak lazım.
Dolarla bağlantısı olmayan, işçinin, esnafın,
çiftçinin alın teri; memurun, emeklinin, dul ve yetimin aylıkları.
Ha, şunu düşünüyorsanız, dolar artar, ihracat artar, ithalat
düşer, talep azalır, enflasyon düşer diye bir beklenti
içindeyseniz ben de size diyorum ki: Göle su gelinceye kadar
kurbağanın canı çıkar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Bakın, AK PARTİli
kıymetli milletvekilleri, AK PARTİnin kadroları; bu ülke
hepimizin, bizler de bu yüce Türk milletinin bir ferdiyiz, aynı
topraklarda yaşıyoruz; aynı sancıları, aynı
acıları hissediyoruz; aynı sevinçleri, aynı
mutlulukları yaşıyoruz. Biz, devlet güçlü, millet tok ve mutlu
olsun istiyoruz; çocuklar yatağa aç girmesin istiyoruz; eşinin,
çocuklarının karşısında yoksulluğun verdiği
mahcubiyetle babaların başının öne eğilmesini
istemiyoruz. Belli ki son yıllardaki kadrolarınız bu
sorunların üstesinden gelecek bilgi, birikim ve liyakatten yoksunlar.
Keşke Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener teklif
ettiği zaman memleket masası etrafında toplanabilseydiniz,
gelmekte olan bu krizin çarelerini hep birlikte ortaya koysaydınız.
Anlaşıldı, sizin kadrolarınız bu işi beceremeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
AYHAN EREL (Devamla) Gelin,
bu devlet için, millet için, geleceğimiz için, gurur ve kibir meselesi
yapmadan, İYİ Partinin tecrübesinden, becerisinden, üst düzeyde
liyakatli ekonomi kadrolarının ortaya koyduğu çözüm yollarından
faydalanın; gerekirse diğer siyasi partilerdeki değerli
kadrolarla bir araya gelin, bu sorunu çözün. Vatandaşımızın
artık kemerinde sıkacak delik, elinde avucunda satacak bir şey
kalmadı. Yoksa, AK PARTİyle gönül bağını çözen Türk
milleti, bu bağı, yapılacak ilk seçimde kökünden, bir daha
bağlamamak kaydıyla koparacaktır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Diyarbakır Milletvekili
Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
dolar bugün 10 lira oldu; 10 lira, dolar.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Yaparsa AKP yapar(!)
GARO PAYLAN (Devamla) -
Bundan tam üç yıl önce Erdoğan Bana yetkiyi verin, Türkiyeyi
uçuracağım. dediğinde dolar 4,5 liraydı. Vallahi,
Erdoğan Türkiye'yi uçuramadı ama doları uçurmayı
başardı.
Şimdi, ortada olmayan
damat bey tekrar çıkıp Ya, dolarla işiniz mi var arkadaş?
diyebilir, tüm yurttaşlarımız belki maaşını
dolarla almıyor arkadaşlar ama dolara bağlı olan bütün
ithal ürünler yüzünden derin bir yoksulluk yaşıyor
yurttaşlarımız. Geçen yıl 40 lira olan
Ya, yıl
başında, asgari ücretin artışında, 2.825 lira tam 385
dolar yapıyordu arkadaşlar; bugün 280 dolara düşmüş durumda
ve asgari ücretlinin alım gücü her gün güneş görmüş kar gibi
eriyor maalesef değerli arkadaşlar.
Bakın, Sayın
Erdoğan hâlâ Faiz sebep, enflasyon sonuç. diyerek bu ülkeyi
yoksulluğa mahkûm ediyor değerli arkadaşlar. Sayın
Cumhurbaşkanına gidip Ya, arkadaş, sen Faiz sebep, enflasyon
sonuç. diyorsun. Bak, damadın da üç yıl önce faizleri suni olarak
baskıladı, bunun sonucunda dolar fırladı. Sen yeniden
aynı politikaları uyguluyorsun ve dolar 10 lira oldu. diyebilecek
içinizde bir kişi yok mu iktisat bilen ya, tek bir kişi yok mu?
İçinizde iktisat bilenler var, iktisat okumuş olanlar var. Bu
politika Türkiye'yi yoksullaştırıyor. diyecek tek bir kişi
yok mu değerli arkadaşlar?
Bakın, Erdoğan
talimatla Merkez Bankası Başkanına Doları düşür.
dediğinde dolar 8 lira 30 kuruştu, bugün 10 lira. Yalnızca bu
yüzden -Türkiyenin 450 milyar dolar borcu var- Türkiyenin borcu 700 milyar TL
yükselmiştir arkadaşlar. Ya, 700 milyar TLyle neler
yapılır, biliyor musunuz? Bu 700 milyar TLnin 50 milyar TLsiyle tüm
emeklilikte yaşa takılanları emekli edebilirdik, 40 milyar
TLsiyle 200 bin öğretmen atayabilirdik, 30 milyar TLsiyle tüm yurt
sorununu çözebilirdik, 150 milyar TLsiyle en düşük emekli
maaşını 4 bin lira yapabilirdik, 50 milyar TLsiyle asgari
ücreti 5 bin lira ve vergiden muaf yapabilirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, hâlâ param bitmedi ya. Bu ülkenin
borcunu 700 milyar TL yükselttiniz bu politikalar yüzünden. Hâlâ o iş
bilmez Merkez Bankası Başkanı ne diyor? Ya, dolar yükselince ihracatımız
artacak da, efendim, enflasyon düşecek de
Bu zırcahil Merkez
Bankası Başkanı bunları dediği sürece bu enflasyon
düşer mi? Bak, her gün dolar yükseliyor,
yurttaşlarımızın alım gücü bitiyor. Ve sizi uyarıyorum:
Bakın, kasamız boş, Merkez Bankası rezervi ekside. Bunlar bol
günler, doların bol olduğu günlerde biz doları 10 lirada
görüyoruz. Yarın, Amerika faiz yükseltecek; bakın, Amerikan
doları geri Amerikaya dönecek; o zaman doları 20 lirada, 30 lirada
tutamazsınız arkadaşlar. 90lı yıllara geri dönme
riskiyle karşı karşıyayız, bir stagflasyon riskiyle
karşı karşıyayız yani durgunluk içinde bir enflasyon
sarmalı riskiyle karşı karşıyayız; buna
karşı Meclisimiz mutlaka sorumluluk almalı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) Bu
iş bilmez, ekonomi bilmez Cumhurbaşkanına ve Merkez Bankası
Başkanına karşı mutlaka Meclisimiz sorumluluk
almalıdır ve ekonomideki gidişata Dur! demelidir diyorum,
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Paylan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET KAYA
(Trabzon) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kıymetli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün 10 Kasımdı, bu
toprakları bize vatan yapan Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
83üncü ölüm yıl dönümüydü; onu rahmetle, minnetle ve özlemle
anıyorum. Bizlere cennet gibi bir ülke, cennet gibi bir vatan bıraktı
fakat sonrasında bu vatanı yönetenler, bu ülkede iktidar olanlar
maalesef onun emanetinin kıymetini bilmedi; bilmediği için de bugün,
bizim, Türkiye Cumhuriyeti devletinin 10 lirası 1 Amerikan dolarına
eşit hâle geldi. Eğer bu ülke, Büyük Atatürkün söylediği Benim
manevi mirasım akıl ve bilimdir. sözünden biraz ders alsaydı,
yönetenler bu sözü anlayabilmiş olsaydı, bugün bu tabloyu
yaşamıyor olacaktık. Üzülerek ifade ediyorum arkadaşlar,
maalesef, ülkeyi yönetenler ne Atatürkü ne onun sözlerini ne de söylediklerini
anlamamışlar.
Değerli arkadaşlar,
AKP Genel Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan 24 Haziran seçimlerinden -yanılmıyorsam-
yaklaşık beş gün önceydi, çıkmıştı ekranlara
-iyi hatırlayacaksınız- demişti ki: Bu kardeşinize
yetkiyi verin; dolarla, kurla, enflasyonla nasıl mücadele edilir, bunu
sizlere göstereyim. Öyle demişti, iyi hatırlıyorsunuz ve bir
başka konuşmasında 1 dolar 1 TL olacak. demişti.
Hatırlıyoruz bunları, hepimiz hatırlıyoruz,
bunları yaşadık. İşte, az önce de gösterdiğim
gibi, maalesef, 1 dolar 10 TL hâline geldi. Bu, iş bilmezliğin
sonucudur. Atatürkün bize bıraktığı o cennet gibi ülke ne
hâle geldi arkadaşlar! Fabrikalarımız satıldı, üretim
araçlarımız satıldı, limanlarımız
satıldı özelleştirme adı altında yandaşlara
peşkeş çekildi. Yaratılan güvensizlik ortamı nedeniyle
paramız gün geçtikçe değerini kaybetti.
Yine, Sayın
Erdoğanın parayla ilgili bir sözü var, bunu da hatırlatmam
lazım burada: Para tıpkı bayrak gibi, tıpkı millî
marş gibi, bir ülkenin gücünü, itibarını,
bağımsızlığını simgeler." demişti
Sayın Erdoğan ve Paranın itibarı, milletin itibarı.
demişti, böyle bir tweeti var Sayın Erdoğanın yine.
Arkadaşlar, şimdi, bu sözü nereye koyacağız? Yani Amerikanın
1 doları bizim 10 liramız hâline gelmişse, 1 Amerikan
doları 10 TL hâline gelmişse bu sözü nereye koyacağız?
İktidar yetkililerine söylüyorum: Çıkıp bunu bize izah edin
arkadaşlar.
Arkadaşlarımızın
verdiği önerge... 128 milyar dolarımız vardı hazinemizde,
bu para ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AHMET KAYA (Devamla)
İktidar yetkililerine bunu sorduk, Sayın Genel
Başkanımız sordu, milletvekili arkadaşlarımız
sordu; iktidar kanadından, her kafadan bir ses çıktı âdeta,
kimin ne dediği anlaşılmadı. Bu paranın akıbeti konusunda
henüz hiç kimse net bir bilgiye sahip değil ama şu biliniyor: Ülke
iyi yönetilmediği için bu para orada bir anlamda çarçur edilmiş oldu.
Değerli arkadaşlar,
ülkede bugün güven yok; güven olmadığı için, ülke kötü
yönetildiği için sürekli zamlar, sürekli enflasyon, insanların
sürekli açlıkla, yoksullukla sınanmasıyla günlerimiz geçiyor.
Umut ediyorum ki bu kötü günler kısa süre sonra bitecek ve Geliyor
gelmekte olan. dediğimiz gibi, en kısa sürede Geliyor gelmekte
olan. diyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Adana Milletvekili
Sayın Tamer Dağlı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın
Dağlı.
AK PARTİ GRUBU ADINA
TAMER DAĞLI (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. Vefatının 83üncü yılında Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Öncelikle, Ahmet ağabeye
şunu söyleyeyim
AHMET KAYA (Trabzon) Söyle.
TAMER DAĞLI (Devamla)
Türkiyenin ve Türk parasının itibarı daima zirvededir, buna da
tüm dünya şahittir. Sayın Cumhurbaşkanımız her
platformda da bunu belgelemiştir.
Ayrıca, 128 milyar dolar
konusuna gelince de bunu zaten İlhan Bey izah etti ama siz niye anlamak
istemiyorsunuz, onu da bilemiyorum.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) O zaman İlhan Bey konuşsun.
TAMER DAĞLI (Devamla)
Çünkü Merkez Bankasında -kendi şirketiniz gibi düşünün
aktifiyle, pasifiyle- bir yerde bir çıkış varsa öbür tarafta da
karşılığı mutlaka vardır. Bunun teknik
detayını zaten İlhan Bey anlattı; kaybolan bir şey
yoktur, Merkez Bankası kayıtlarında hepsi net bir şekilde
ortadadır. Siz kendi kendinize anlamak istemiyorsunuz, İlhan Beye
giderseniz o da detayını anlatır diyorum. Bunu da özellikle
söylüyorum.
AHMET KAYA (Trabzon)
Anlattı, anlattı, siz anlamamışsınız.
TAMER DAĞLI (Devamla)
Covid-19 salgını tüm ülkeleri olağan dışı
tedbirler almak mecburiyetinde bırakmıştır. Diğer
gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bu dönemde artan
sermaye çıkışları, azalan doğrudan
yatırımlar, turizm ve ihracatta yaşanan hızlı daralma
nedeniyle ekonomide yüksek tutarda döviz talep fazlası ortaya
çıkmıştır. Ek olarak, mevcut jeopolitik konjonktürün de
yarattığı baskılar, makro finansal istikrarı
sağlamak üzere ekonomide döviz likidite ihtiyacının
karşılanması gerekliliğini doğurmuştur. Bu
nedenlerle, finansal istikrarın korunması, ödemeler dengesi
finansmanı ve döviz arz talep dinamikleri kapsamında işlemler
gerçekleştirilmiştir. Bu sayede, ülkemiz ekonomisinin üretim,
istihdam ve ihracat kapasitesi korunmuş; reel sektörün, finansal kesimin
ve kamu kurumlarının döviz likiditesine erişimi ve dış
ödemeler noktasında herhangi bir sorunla karşılaşmaması
için gerekli tedbirler alınmıştır. 21 Şubat 2017de
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası arasında uygulanmakta olan para ve kur
politikasının etkinliğini artırmak ve finansal istikrara
katkı sağlamak amaçlarıyla bir protokol tesis edilmiştir.
Söz konusu protokol kapsamında, 2017 yılından itibaren, ihtiyaç
görülen durumlarda kamu bankaları aracılığıyla döviz
işlemleri yapılmaya başlanmıştır. Bu sayede,
sistemde sağlıksız fiyat oluşumlarının
engellenmesi ile döviz piyasalarındaki arz talep dengesinin ve likiditenin
tesis edilmesine katkıda bulunulmuştur. Söz konusu işlemler,
işlem platformları üzerinden o günkü piyasa koşulları ve
piyasa fiyatları çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Alıcı
ve satıcı tarafın işlem gerçekleşene kadar
bilinemediği otomatik işlem platformlarında yurt içi ve yurt
dışı piyasa yapıcı bankalarla mevcut piyasa
kotasyonları üzerinden işlemler yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
TAMER DAĞLI (Devamla)
Merkez bankaları, döviz ihale ve müdahale verileri incelendiğinde,
genel uygulamanın karşı taraf bilgisi
paylaşılmaması yönünde olduğu görülmektedir. Bu nedenle,
karşı taraf bilgisi paylaşılmaması Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasına özgü bir uygulama değildir.
Salgınla mücadele
sürecinde ülke ekonomisinin korunması öncelikli tercihimiz olmuştur.
Alınan tedbirlerle birlikte hem para politikası hem de mali politika
tarafında atılan adımlar sayesinde, Türkiye, pandeminin tüm
olumsuz etkilerine rağmen G20 ülkeleri içinde 2020 yılını
pozitif büyümeyle tamamlayan 2 ülkeden 1i olmuştur. Reel sektörün
likidite döngüsü sekteye uğramamış, bankacılık
sisteminin güçlü bilanço yapısı korunmuş ve bu sayede
makrofinansal istikrar desteklenmiştir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, Kobani protestolarında yaşanan hukuk
dışı uygulamaların araştırılması
amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/11/2021
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
11/11/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Kasım 2021 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Kobani protestolarında
yaşanan hukuk dışı uygulamaların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan 15248 grup numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
11/11/2021 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep
eden İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) Talimatlı yargının talimatlı
davalarından birinden, Kobani kumpas davasından bahsetmek istiyorum.
Kobani kumpas davasında
bir kısmı siyasi tutsak olmak üzere demokratik siyaset yapan
arkadaşlarımız hakkında göstermelik bir yargı
yapılıyor. Göstermelik bir yargı; zira, karar zaten cepte
bekliyor, sadece çıkarılması için uygun zamanı kolluyorlar.
Şimdi, Kobani
davasının kumpas bir dava olduğunu bizim söylememize gerek yok,
dosyaya, soruşturma aşamasına bakınca zaten gerçekler
açığa çıkıyor. Şimdi, bu soruşturma 2014te
açıldı; bu soruşturma hukuki delillerden o kadar yoksundu ki
savcı bizzat ifade alma gereği bile duymadı ve dosya bir kenarda
bekletiliyordu. Ne oldu? İktidar, 2015te seçimleri kaybetmesinin
arkasından partimizi hedef hâline getirmeye başladı.
Arkasından, 6-8 Ekim olaylarını bir seçim kampanyasına
dönüştürdü, yine partimizi kriminalize etmenin aracı hâline getirdi.
Bu arada, Sayın
Selahattin Demirtaşın başvurusu üzerine Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bu davanın da gerekçesi yapılan konulara ve
dokunulmazlıklara ilişkin ihlal kararı verdi 18inci madde
üzerinden ve tabii ki iktidarın talimatı gecikmedi, anında
AİHM kararı bizi bağlamaz, karşı hamlemizi
yaparız. sözleri geldi. Bunun üzerine karşı hamle süreci de
başladı; 2018 yılında bu dosya için özel bir savcı
atandı, hukuka uygun maddi delil bulamayan savcı iddialarına
delil uydurmak için açık, gizli tanık arayışına girdi.
Hatta o kadar arayışa girdi ki artık neredeyse gazetelere ilan
verip tanık aramaya başlayacaktı. Dört yıl boyunca hiçbir
kısıtlama, gizlilik kararı verilmeyen bu dosyaya özel
savcının atanmasıyla gizlilik kararı alındı,
dosya avukatlara açılmadı, kaçak göçek yürütüldü çünkü usulsüz
işlemler yapılmak isteniyordu; o nedenle dosyaya gizlilik kararı
alınma ihtiyacı hissedildi.
Bu süreç bizzat HDPyi
kapatmanın da bir süreci olarak yürütüldü. Nereden anlıyoruz? HDPyi kapatma
davası açan Yargıtay Başsavcısıyla birlikte
yürütülmüş soruşturma süreci; oturmuşlar, birlikte karar
vermişler Biz bu davayı nasıl yürütürsek hem buradan ceza
yağdırırız hem de HDPyi kapatırız? diye planlar
yapmışlar. Ama yalnız, bazı planları yaparken
bazı hatalara da düşmüşler; Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğünün gönderdiği bilgi notunu içeride unutmuşsunuz. Ya,
onu da alsaydınız bari, açık etmeseydiniz. Bilgi notu ne diyor?
Diyor ki: Bu soruşturmalarla ilgili, yeni sorumlulukları yüklenecek
şekilde bir genişletilme yapılmadı; bu, dikkatinizden
kaçmış, bunu da yapmak lazım. Hatta arkasından Bu
iddianameye dayanarak partiye yönelik kapatma davası da açılabilir.
diyor. Bakın, bir terörle mücadele şube müdürlüğünün açık
açık gelecekte aslında ne olacağının
talimatını verebileceği kadar bu ülkede hukukun ortadan
kaldırıldığı bir süreçten geçiyoruz. Önce tutuklamalar
yapılıyor -dosyada- arkasından deliller oluşturuluyor. Adları
geçen tüm gizli ve açık tanıkların dosyaya nasıl
sokulduğu belli değil. İfade öyle bir alınmış ki
avukat yok, on iki gün gözaltında tutularak yani baskı uygulanarak
Emniyette ifadeleri alınıyor. Bire bir, aynı ifadeleri
veriyorlar; kelime kelime aynı ifadeleri veriyor 3 tanık da ve ne
hikmetse altı yıl önce Sayın Selahattin Demirtaş'ın
yaptığı bir konuşmayı cümlesi cümlesine, kelimesi
kelimesine hatırlıyorlar. Acaba hanginiz altı yıl önceki
bir konuşmayı bu kadar net bir şekilde
hatırlıyorsunuz? Elbette ki uyduruk deliller oluşturulmaya
çalışılınca bazı şeyleri gözden
kaçırmışsınız, onları düzeltmeyi
düşünmüşsünüz.
Şimdi ne oluyor? 3.530
sayfadan oluşan iddianamesi, 324 klasör eki olan bir davada Biz
yargılamayı hızlandıracağız, sanıklar
hızla savunma yapsın. Zaten savunma falan yapmanıza da gerek
yok, aslında biz kararımızı verdik. diyorsunuz, sadece
göstermelik bir savunma yapmalarına izin veriyorsunuz. Buradan da kapatma
davasına, buradan da seçimlere yürümek istiyorsunuz. Avukatların
usuli işlemlere ilişkin taleplerinin dahi kabul edilmediği,
yargılanan arkadaşlarımıza yönelik işkence ve kötü
muamelenin uygulandığı iki hafta duruşma, bir hafta ara
biçiminde dosyayı incelemeye dahi fırsat verilmediği, gelen
evrakların dahi incelenmediği, SEGBİS dökümünün dahi yapılamadığı
bir duruşma serisiyle siz aslında yargılamayı göstermelik
olarak yapmak, kumpasınıza devam etmek istiyorsunuz.
Aleni bir duruşma yok;
duruşma salonları jandarma ve polislerle doldurulurken
duruşmayı izlemeye gelenlere baskı oluşturuyorsunuz. Öte
yandan provokatif gruplara ise her türlü imkânı sağlıyorsunuz.
Binlerce sayfadan oluşan iddianame ve eklerini ne avukatların ne de
yargılanan arkadaşlarımızın incelemesine fırsat
tanımaksızın davayı karara çıkarmak istiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Bütün bunlar yetmiyor, talimatlarınız yetmiyor -ha, bu arada mahkeme
başkanının davayı yürütüm sürecini beğenmediğiniz
için hemen bir talimatla onu da görevden alıyorsunuz, yeni bir başkan
atıyorsunuz- herhâlde ki bu sefer bizzat AKPli vekiller gelerek
duruşmada hazır bulunuyorlar. Herhâlde yeterli talimat
veremediklerini düşünüyorlar ki duruşmada bizzat baskı
oluşturmak için o duruşmalara geliyorlar.
Şimdi size buradan
söyleyelim: İstediğinizi yapın, yargınızın
talimatlı olduğunu, kararlarının da talimatla
alınacağını çok iyi biliyoruz. Ve yargılanan
arkadaşlarımız Biz bu oyunun, biz bu göstermelik
yargılamanın parçası olmayı kabul etmiyoruz. diyorlar;
aynı sözü avukatlar da söylüyor. Hazır kararınızı
açıklamak için göstermelik yargı sürecine ihtiyaç yok; biz böyle bir
yargılamada taraf olmayı kabul etmiyoruz, kararınızı
açıklayın, göstermelik yargılamadan vazgeçin. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Aydın Milletvekili Sayın
Bülent Tezcan.
Buyurun Sayın Tezcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede yargının içine
düştüğü durumda, mahkemelerin talimatla karar vermek, yargılama
yapmak, göstermelik yargılama yapmak ya da kendi pozisyonlarını
riske ederek hukuku savunmak gibi iki kıskaç arasında
sıkıştığı günlerin içerisinden geçiyoruz. Ne
yazık ki yargıda bu tip kötü örnekler artık
sıradanlaşmaya ve vakayıadiyeden olmaya başladı ve ne
yazık ki buna karşı sesini yükseltmesi gereken organlar,
kurumlar -başta Parlamento olmak üzere- derin bir suskunluk ve derin bir
sessizliğin onayıyla süreci neredeyse teşvik eder hâle
gelmiş.
Bakın, bugün
görüştüğümüz konuda, kamuoyunun Kobani davası
yargılamaları diye bildiği yargılamalarda, aslında
bakarsanız, FETÖ taktiklerinden bu yana gelen uygulamaların aynı
şekilde mahkemelerde devam ettiğini görüyoruz, ibretle izliyoruz.
Savunma hakkını ortadan kaldıran uygulamalar, avukatlara salonda
yer vermeyecek kadar ya da savunma yapmasına imkân tanımayacak
yargılama usulleri; biz bunları Silivride gördük, biz bunları
Silivride takip ettik. Dün bunları Parlamentoda, burada ifade ederken
Bırak, yargı işini yapsın. diye bize bu sıralardan
itiraz ettiğiniz zaman bugün çıkıp o mahkeme heyetleri
hakkında Bunlar FETÖcüydü. diyebiliyorsunuz. Peki, onlar FETÖcüydü de
o taktikler neyin taktiğiydi? Biz bunları hep FETÖ taktikleri. diye
ifade ediyorduk ama görüyoruz ki bunlar sadece FETÖ taktiği değil,
FETÖ-AK PARTİ siyaseti ve iktidarı koalisyonunun taktikleri; hâlâ
devam ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
düşünebiliyor musunuz, mahkeme başkanları değişiyor,
arzu ettiğin kararı alamadığın zaman heyetler
değişiyor. Bunu Kobani davasında şimdi konuşuyoruz,
daha önce de bunları yaşadık. Milletvekili
arkadaşımız Enis Berberoğlunun dosyasında mahkeme
başkanı değişti, Recep Tayyip Erdoğanın
müdahillik talebini kabul etmedi, şerh koydu diye mahkeme üyesi
değişti, bölge adliye mahkemesi başkanı değişti.
Toplam 6 hâkimin yargılama yapması gereken süreçte, arzu edilen
kararı alabilmek için, istediğiniz kararı alabilmek için
-iktidar- 19 hâkim görev yaptı, 19 hâkim; Enis Berberoğlu
dosyasında.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Tamamlıyorum.
Ergenekon mahkemesinde
tahliye kararına şerh koydu diye Köksal Şengünü görevden
aldılar -FETÖ taktikleriydi- onun yerine başkalarını
getirdiler; Balyoz davasında aynı şekilde ve yine dönüp baktığımızda,
arzu ettiğiniz kararı alabilmek için, dün FETÖ zanlısı
diye sınırdan Yunanistana kaçarken yakalanan Hâkim Ülkü Ergini
Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun Man
Adası davasına hâkim yaptınız ve rehin
alınmış hâkimlerle Kılıçdaroğlu aleyhine karar
ihdas ettiniz; yaşadıklarımız bu. Böyle bir yargı
tablosu, böyle bir Türkiyeyle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Son
cümle, selamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını tanımadan
Selahattin Demirtaşı hâlâ hapiste tutarak, Türkiyede
yargıyı yok ederek o sözünü ettiğiniz geleceği kurma
şansı ne yazık ki yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Abdullah Güler.
Buyurun Sayın Güler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Milletimizin kürsüsünden aziz milletimizi
ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, 10 Kasım 2016 tarihinde yani bundan beş
yıl önce, özel isteğiyle Mardin Derik Kaymakamı olarak görev
yaparken alçak terör örgütü PKK tarafından kalleşçe görevi
başında şehit edilen kahraman vatan evladımız Muhammed
Fatih Safitürkü rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. Kendisini hiçbir zaman
unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı
da ifade etmek istiyorum. Yine, cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü de ölümünün 83üncü yıl dönümünde rahmetle ve minnetle yâd
ediyorum.
Tabii, ünlü bir
düşünürümüz Siz, birisini cevizin faydasından faydalandırmak
istemiyorsanız, onu bir kabuk olarak sunarsınız. der biraz önce
değerli hatiplerimizin yaptığı gibi. Biz cevizin içinden
faydalanmak istiyoruz. Nedir o? Kobani iddianamesi. Neydi Kobani iddianamesi?
İddianamede aynen yer aldığı üzere -gerçekten, değerli
hatipler biraz önce bunları dile getirerek itiraz etselerdi- ülke
genelinde olayların tek tek anlatıldığı iddianamede,
aralarında İstanbul, Ankara, Bursa ve Diyarbakırın da
olduğu 35 il, 96 ilçede yasa dışı gösterilerin başlatıldığı,
terör örgütü PKKnın gençlik yapılanmasının, kolluk güçlerinin
yanı sıra sivilleri de hedef aldığı
hatırlatıldı. Ayrıca, olaylarda 37 kişinin
hayatını kaybettiği, 761 kişinin
yaralandığı, 197 okulun yakıldığı, 269 kamu
binasının tahrip edildiği, 1.731 ev ve iş yerinin
yağmalandığı, 1.230 aracın kullanılmaz hâle getirildiği
kaydedildi. Peki, kim yaptı bunları? Sanıkların
çağrılarının örgütle bağlantılı yayın
organlarında duyurulduğu anlatıldı. Bunun üzerine
Başta örgütün sözde üst düzey yöneticisi -Bese Hozat denen katilin, eli
kanlı katilin- Hülya Oran olmak üzere PKK, KCK silahlı terör
örgütünün sözde yöneticilerinin çağrılarına HDP Eş
Başkanları ve MYK üyeleri, Demokratik Bölgeler Partisi, Demokratik
Toplum Kongresi, Halkların Demokratik Kongresi ve bazı siyasiler destek
verdi. diye kaydedildi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) Ne bağırıyorsun?
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Peki, bunu nereden anlıyoruz? Yine eli kanlı, uyuşturucu
kaçakçısı, kadın tecavüzcüsü Duran Kalkan denen eli kanlı
PKK yöneticisi haftalar önce ne diyor biliyor musunuz?
HABİP EKSİK
(Iğdır) Bağırarak, parmak kaldırarak
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Avrupa bize Ateşkes ilan etmeyeceksiniz, savaşı
sürdüreceksiniz. diyor. Bize defalarca dayatmalarda bulundular. Bu dayatma
açık oldu, gizli oldu, sözle oldu, fiiliyatla oldu ama bize
dayatılan, sürekli çatışma ortamının sürdürülmesiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Altı yıl boyunca aklınız neredeydi?
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Biz çözüm desteği dedikçe çözüm programı veya çözüm projesi
görmedik. Avrupalılar sürekli Siz çatışma ortamında
savaşacaksınız. dedi.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) El sallama, yakışmıyor.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Kim dedi bunu?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Kendi sorumluluklarınızı gizlemeye çalışmayın.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Eli kanlı örgütün yöneticisi diyor.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Olanlardan siz sorumlusunuz. Gelişen olaylardan sorumlu sizsiniz
ABDULLAH GÜLER (Devamla) Ve
2.530 sayfalık iddianame ve sizin dile getirdikleriniz
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Parmak sallama!
ABDULLAH GÜLER (Devamla) -
Anayasamızın 138inci maddesini okuyarak bitiriyorum.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Anayasa'yı kendinize okuyun. Anayasa'yı takmayan sizlersiniz,
Anayasa Mahkemesini tanımayan sizlersiniz, yargıyı dinlemeyen
sizsiniz; kendinize okuyun.
BAŞKAN Sayın
Gülüm...
ABDULLAH GÜLER (Devamla) -
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Genel Başkanına söyle onu, Genel Başkanına
söyle; Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımayan o.
ABDULLAH GÜLER (Devamla)
Ben, Türk milleti adına karar veren yargımızın
kararlarına herkesi saygılı olmaya davet ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Siz önce Anayasayı tanımaya başlayın. Anayasayı
tanımıyoruz. diyenler bu cümleyi kuramaz.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Ya PKK deyince niye sesiniz bu kadar çok çıkıyor? (AK
PARTİ ve HDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, hatip doğrudan MYKnin
çağrısıyla başlamıştır. diyerek Eş
Başkanlar ile Grubumuza sataşmada bulunmuştur.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşma yok ya.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Zaten vücut diliyle de yeterince
bağırdı yani doğrudan hedef gösterdi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşma yok, bir sataşma
yok Sayın Başkan.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Ben kimseyi itham etmedim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, bir
sataşma yok.
BAŞKAN Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) HDP MYKsi dedi Başkan, doğrudan MYK
dedi yani başka bir şey var mı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bir sataşma yok; vakayı
anlattı, bir çağrıda bulunduğunu söyledi. Sataşma yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, baştan sona
sataştı.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sataşma yok.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Doğru, doğru, AKPye
sataştı(!) Sayın Akbaşoğlu, AKPye sataştı,
size sataştı değil mi?
BAŞKAN Buyurun, 69a
göre iki dakika sataşmadan söz veriyorum.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Başkanım, biz HDP diye biliyoruz PKK deyince
bağırıyorlar.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) HDP dedi. diye söz istendi. Ne konuştuğunuzu bilin!
HÜSEYİN KAÇMAZ
(Şırnak) Seviyesizlik yapma! Haddini bil, seviyesizlik yapma!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Grup Başkan Vekiliniz kürsüde. Sizden rica ediyorum
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
İstanbul Milletvekili Abdullah Gülerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Eş
Başkanlarına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli Türkiye
halkı; Kobani kumpas davasının savcısı bildiğimiz
savcılar değil; Kobani kumpas davasının
açılmasına karar verenler yine bildiğimiz savcılar
değil. Kobani kumpas davasında yargı adı altında
oturan 3 hâkim de bu davanın hâkimleri değil. Bu davanın
savcısı da, başsavcısı da emniyeti de yazanı da
çizeni de alanlarda savunanı da AKPdir. Bu olayda
Zaten demin hatip
iddianameyi okudu, kendi yazdığı iddianameyi okudu; savcı
falan yazmamış bunları. Gelmiş, ezbere oradan
almış iddianameyi
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Ölenler niye öldü, ölenler?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Ahmet Altun isminde bir savcı getirdi,
zembille indirdi, İzmire tayini çıktı, oradan da aldı
getirdi; özel görevlendirdi ve tweet dışında her şey var,
tweet dışında her şey var bu davada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Hepsi yalan, hepsi iftira, hepsi HDPye yönelik
siyasi argümanlar. (HDP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kobanide ölenler ne oldu, Kobanide ölenler? Ölenler ne oldu,
ölenler? Boşa mı öldüler onlar, niye öldüler?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, biraz evvel
konuşmacı Savcının yazdığı davayı
değil de sizin yazdığınız davayı okudu. diyerek
grubumuza sataştı, özellikle cevap vermek istiyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Tam öyle dedi.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Siz yazdınız, kim yazdı? Hangi odalarda
hazırlandığını çok iyi biliyoruz.
BAŞKAN Sataşmadan
iki dakika süreniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim lütfen.
2.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Öncelikli olarak, kamuoyunda
Kobani davası olarak bilinen dava asla ve kata bir kumpas davası
değildir.
HABİP EKSİK
(Iğdır) AKPnin açtığı kumpas davasıdır.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Tam olarak bir kumpas davasıdır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) 37 katledilen
vatandaşımızın hakkını arama davasıdır.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Gelin, gerçek katilleri bulalım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla bağımsız
ve tarafsız yargı tarafından bu konu iddia makamınca
iddianameye bağlanmış, ve mahkemenin huzuruna
getirilmiştir.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) AKP gelsin, gerçek katilleri bulalım.
HABİP EKSİK
(Iğdır) AKPnin talimatlarıyla açılmış bir
kumpas davasıdır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, rica ediyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Açık bir şekilde Kobani
olayları denilen bu olaylarda, 6-8 Ekim olaylarında HDP Eş
Başkanları ve MYKsi, en üst karar organı bütün
halkımızı alan tutmaya, sokağa ve her türlü isyana
teşvik etmiştir. Dolayısıyla bu konuda en ufak bir tereddüt
de söz konusu değildir. Kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
Sonuç itibarıyla,
Sayın Hatibimiz de grubumuz adına konuşan Değerli
Milletvekilimiz de bir vakayı, tespitleri kronolojik olarak ortaya
koymuş, hiçbir sataşmada bulunmamıştır. Ancak
şunu ifade etmek isterim ki: Emperyalist ve siyonistlerin Ermeni terör
örgütünün yerini alan, ASALAnın yerini alan PKKya nasıl talimatlar
yağdırdığı bizzat PKK elebaşı
tarafından ortaya konmuştur.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Mahkeme Başkanını niye görevden aldınız? Niye özel
bir mahkeme atadınız? Niye sadece bu davaya bakacak özel mahkeme
tahsis ediyorsunuz?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bu konuda vekalet savaşı yürüten PKK
ve onların yardakçıları bilsinler ki asla ve kata sözde
kürdistan adı altında Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail
Projesine milletimiz de devletimiz de asla geçit vermeyecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Futbol maçı yapıyor, futbol maçı. İnsanın
kanı üzerinden futbol maçında konuşma yapar gibi konuşma
yapıyorsunuz.
NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) 37 HDP üyesini kim öldürdü?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Amigoluk yapıyorsunuz ya, siyaset yapmıyorsunuz.
NUSRETTİN MAÇİN
(Şanlıurfa) 37 HDP üyesini kim öldürdü?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, izin verirseniz Sayın Beştaşı dinlemek
istiyorum.
Buyurun Sayın
Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, eş
başkanları halkı isyana teşvik ederek dedi, HDP isyana
teşvik ediyor. dedi.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Sayın Başkanım, beni de hatip olarak itham
etmişti, söz hakkım saklı.
BAŞKAN Buyurun iki
dakika.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Niye sataşıyorsun ya?
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Bir daha sataşır mısınız, bir söz
hakkımız daha çıksın lütfen.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tabii, tabii, tabii.
Bakacağız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Beni de topa sokun(!)
3.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında HDP Eş Başkanlarına ve Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu devran dönecek. Siz her zaman devletin tüm
olanaklarını, yargıyı böyle avucunuzda yönetemeyeceksiniz.
Emin olun, ahdolsun ki bu devran döndüğünde, siz iktidardan
indiğinizde kurduğunuz bu kumpas davasının hesabını
yargı önünde vereceksiniz, siz vereceksiniz bunun hesabını. (HDP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Tehdide bak tehdide! Aç tavuk rüyasında darı görür,
darı!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Şunu unutmayın: Bu dava
IŞİDin intikamını alma davasıdır,
IŞİDin vekâletini yürütme davasıdır. Siz bizimle neden
oturdunuz? Mademki halkı isyana teşvik etmiştik, hani öyle iddia
ediyorsunuz ya, Dolmabahçede niye oturduk? Başbakanınızla niye
görüştük? İmralıya neden heyetimiz gitti? (AK PARTİ sıralarından
İhanet ettiler. sesi)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak)
Cevap verin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Bunun cevabı var mı sizde?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Var, var, var.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Çünkü devran döndü, devran döndü, siz HDPnin
güçlenmesiyle, barajı aşmasıyla 2015ten sonra HDP'ye
IŞİDin intikamını almak için bu davayı devreye
soktunuz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) IŞİD de bir terör örgütüdür, PKK da terör örgütüdür.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Siz şunu unutmayın: Hanginiz doğru
söylüyor? Genel Başkanınınız Erdoğan daha geçenlerde
53 kişi. dedi, siz demin
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Biliyoruz.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Söyle Abdullah Bey, söyle.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Telefonunuza bakmadan söyleyin. Gelin, hodri
meydan, gelin, söyleyin.
İşte, burada
tweet diyorsunuz, evet, bir tweet atılmış, ortada zaten. Bu
tweetle yargılama yapın. Gelin, eğer gerçekten adalete
inanıyorsanız bu tweetle yargılama yapın. Bu tweet
Strasbourgdan döndü.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Strazburg zaten sizin. Sizi de seviyor zaten Strazburg.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Büyük Daire dedi ki: Bu tweet içeriği suç
değildir, siz siyasi olarak Demirtaşı ve HDP'yi baskı
altına alıyorsunuz. Hodri meydan. (HDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Beştaş.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, açıkça
sataşmalar yaptı.
BAŞKAN Ama söyleyeceksiniz
niye sataştığını.
Buyurun.
Hepinize soruyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sonuç itibarıyla
Şöyle: Siz niye bizimle
oturdunuz? ve Niye o zaman
BAŞKAN Evet,
soruları cevaplamak istiyorsunuz, aslında bir sataşma
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tabii, tabii.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika.
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Oturdunuz ama
Bir çözüm süreci vardı.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Akbaşoğlu, teröristlerle niye oturdun ağabey
ya(!)
4.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu ifade etmek isterim sözlerimin başında:
IŞİDle mücadele eden tek devlet Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Bütün terör örgütleri eşit mesafededir, hepsinin başını
eziyoruz ve ezmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) FATFa anlat, FATFa.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) İkincisi, Siz bizimle niye oturdunuz?
Çözüm süreci diye bir süreç yaşadık. Bu, devlet aklının,
stratejik hakikaten, toplumun huzuru, devletin bekası için çok önemli bir stratejik
kararıdır. Dedik ki: Siyasi parti olarak siz PKKdan
ayrışın, demokratik siyasetle halkın taleplerini gündeme
getirin ve silahlar gömülsün, üzerine beton dökelim. Asla ve kata terör devam
etmesin ve dış güçleri, siyonistleri, emperyalistleri aradan çıkararak
Millî İstihbarat Teşkilatımızla millî ve yerli anlamda 84
milyon insanın bekası tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet
noktasında hep beraber bir olalım. Söylediğimiz budur. Çözüm
süreci de budur. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Biraz daha bağır, biraz daha bağır!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Bunun dışında kim ne söylüyorsa
çözüm sürecini ya bilmiyordur ya da kasten kirletmek istiyordur.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Daha çok bağırarak haklı olmuyorsunuz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Bağırmayayım,
bağırmadan konuşayım. Siz susarsanız ben susayım.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Sakin konuşun!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Bak, bağırmadan konuşuyorum,
tane tane.
Çözüm süreci devlet
aklının bir gereğidir ve demokratik siyaseti herkese
açmanın, şiddete, teröre mesafe koymanın
çağrısıdır. Siz ne yaptınız? Siz işte, Duran
Kalkanın söylediği gibi emperyalistlerin
maşalığını kabullenenlerle yolunuzu
ayırmadınız. Ayırın diyoruz, ayırın diyoruz!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Terörün kökünü
kurutalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Bunu herkesin bilmesini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Üstü örtülü ödenekten kaç tane örgüt üyesine
maaş veriyorsun? Kaç kişiye maaş veriyorsun?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Emperyalistlerin
maşalığını yaptınız." dedi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle demedim bak!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Öyle dediniz. Tutanaklar var!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tamam, öyle olsun, öyle olsun!
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Çok çabaladınız ama yine de malzeme verdiniz, bravo! Çok
çabaladınız ama olmadı.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
5.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli Türkiye
halkı; biz çözüm sürecinin arkasındayız. Çözüm sürecinin sonuna
kadar
Sizin bütün yalpalamalarınıza rağmen,
yaptıklarınızı inkâr etmenize rağmen biz çözüm
sürecinin doğru olduğunu hep savunduk, hep savunmaya devam edeceğiz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Neden çukurlar eştiniz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Kürt meselesinin tek çözüm yolu vardır,
diyalogdur, konuşmaktır, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu
çözmektir. Biz sizin gibi bir gün ileri, iki gün 2 geri adım atmıyoruz,
bu bir.
İkincisi, ya, daha geçen
hafta ya, IŞİDe yardım eden devlet olma statüsüyle maalesef gri
liste açıklandı ya.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Fransa, Fransa. Lafarge
Fransa, alçak Fransa
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) IŞİD ve El Kaideye arka
çıkmayın diye gri listeye girdi Türkiye, daha bundan ötesi var
mı? Bunu biz söylemiyoruz.
Diğeri, ya,
IŞİDle mücadele diyorsunuz, Bağdadi burnunuzun dibinde
öldürüldü ya, IŞİDin lideri.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) PKK, YPG kontrolündeki alanda öldürüldü.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Yani diğeri de şunu söyle söyleyeyim:
IŞİDliler Türkiyede cirit atıyor ya, şirket
işletiyorlar. En az tutuklu kalanlar IŞİDliler.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Lafarge
Fransa
IŞİD
İstihbarat, Fransa
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Devamla) Orada, kulağımın dibinde bağırma. Böyle
bağırmakla haklı olunmuyor.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) O raporu kim yazıyor? Raporunu o yazıyor.
BAŞKAN Sayın
Güler
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Akbaşoğlu öyle bir
bağırdı ki kendimizi meydan muharebesinde sandık.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Sizin de maşallahınız var(!)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Ya, siz bu davadan medet umuyorsunuz ya, bu
davayla HDPyi çökerteceğinizi sanıyorsunuz. HDP sizin gibi bu
kumpasçılarla başa çıkmayı bilir. Bu davalar gider
Strazburgdan döner ve yarın öbür gün bunun hesabını biz
değil siz verirsiniz, siz. Biz bu konuda kendimize sonuna kadar
güveniyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Neye güveniyorsunuz, Fransaya mı? IŞİDe
yardım eden Fransaya mı güveniyorsunuz? Fransaya mı
güveniyorsunuz?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Gizli anayasa görüşmeleri yaptıklarınıza da bu
konuşmanız çok iyi bir parantez açtı. İyi düşünsünler
bu söylediklerini. Gizli anayasa görüşmesi yapanlara bir örnek bu
konuşmanız. Vallaha çok iyi parantez Müsavat Bey, çok iyi parantez
açtı bakın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çok açık bir şekilde Siz
gri listeye aldırdınız. diyerek sataşma yaptı hem
iktidara hem grubumuza.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Evet, aldırdınız, bu doğru
değil mi, gri listeye girmedik mi?
BAŞKAN Buyurun,
süreniz iki dakika.
6.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Strazburgdan medet ummayın. Strazburg ancak olsa olsa
bozacının şahidi şıracı hükmünde olur, onu ifade
edeyim, bir. (AK PARTİ sıralarından Bravo. sesleri,
alkışlar)
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Cumhurbaşkanın başvurdu
Cumhurbaşkanı! Recep Tayyip Erdoğan versin Strazburga! Senin
Cumhurbaşkanın başvurdu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Fransaya gelince, yahu Fransa Lafarge ismini
değiştirmek durumunda kalmadı mı?
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Senin Cumhurbaşkanın başvurdu, sen
niye itiraz ediyorsun?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Bütün terör koridorlarını finanse
eden Lafarge ve Fransa değil mi!
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Strazburga senin Genel Başkanın
başvurdu. Senin Genel Başkanın başvurduğunda iyi,
başkası başvurduğunda kötü(!)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Sonuç itibarıyla, bu konuda kesinlikle
Kürt meselesi diye bir mesele kalmamıştır. Hiçbir etnik mesele
Türkiyede yoktur. Sessiz devrimleri gerçekleştiren parti AK PARTİdir.
Kürtçe konuşuluyor, yayınlar yapılıyor, her türlü kurslar
açık, herkes ana dilinde konuşuyor, hiçbir problem yok.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Şu anda siyasetiniz ortada, neden bahsediyorsun!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Biz herkesi kucaklıyoruz. Türk, Kürt, Arap
bizim kardeşimiz.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Katlederek mi kardeşlik yapıyorsunuz!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Biz eşit yurttaşlığı
getirdik, herkes hukuk önünde eşit, hiçbir ayrım yok.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Dillerini yasaklayarak mı kardeşlik yapıyorsunuz! Haklarını
kısıtlayarak mı kardeşlik yapıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın
Gülüm
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Her kanun herkese eşit. Sonuç
itibarıyla, biz dün ne yaptıysak bilinçli yaptık bugün de
bilinçli yapıyoruz. Nedir o?
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Kürt düşmanlığını
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Birlik, beraberlik, 84 milyonun
kardeşliği, devlet ebet müddet, devletin bekası
Mesele budur.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Sizin bekanız, iktidarınızın bekası!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Büyük ve güçlü Türkiye, Türkiye'nin
bölünmesinin önüne geçilmesi, Türkiye'nin yumuşak karnı olarak
emperyalist güçler tarafından deşilmeye çalışılan
alanların sağlamlaştırılması, o konuda hiçbir şekilde
kimsenin bir şey söylemeye hakkı yoktur. Sonuç itibarıyla, PKK Kürtlerin
düşmanıdır, Ermeni terör örgütü ASALAnın yerini
almıştır ve PKK aslında büyük İsrail, Nilden
Fırata
Onu sizin Eş Başkanınız da söylemişti,
Buralar arzımevut, vadedilmiş topraklar. demişti.
Yazıklar olsun! Bu siyonizme bir davetiyedir. Sizin Eş
Başkanınız Sezai Temelli bunu söylemişti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Yalan!
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
İsraille anlaşmalar yapan kim? İsraille silah
anlaşması yapan kim?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Sonuç itibarıyla herkes bilsin ki asla ve
kata Türkiyeyi kimseye böldürmeyeceğiz. Arkasındaki emperyalistlere
ve Siyonistlere böldürmeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Yalan!
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Filistinlilere karşı İsraille bu anlaşmaları yapan
kim? İsraille yaptığınız anlaşmaları
açıklayın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Filistin halkına karşı yaptığınız
anlaşmaları açıklayın.
BAŞKAN Sayın
Gülüm, lütfen, çok rica ediyorum, kimseyi anlayamıyorum, sizden
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Efendim, bu tartışmanın
ne devletin birliğine ne milletin birlik ve beraberliğine ne de
Türkiye Büyük Millet Meclisine bir katkısı yok, kifayetimüzakere
efendim, lütfen, rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Devletin
birliğine faydası var, devletin birliğine. sesi)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Neden?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Niye? Tam devletin birliğine
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Devletin birliğine HDP konuşurken cevap ver, kastedenlere
cevap ver.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Strasbourgdan medet
ummakla, yalvarmakla suçladı, son kez söz istiyorum.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Yani biz burada iktidar partisinin
hataları yüzünden başkalarının emellerini
tartışıyoruz. (AK PARTİ ve HDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Çok rica
ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu Türkiyeyi ilgilendiriyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ne alakası var? İktidar
partisinin bir hatası yok. Bakın, sonuç itibarıyla söz
söyleyecekseniz, İYİ Parti olarak söz söyleyecekseniz HDPye söz
söylemeniz lazım.
BAŞKAN - Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.35
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluç tarafından, Kobani protestolarında yaşanan hukuk
dışı uygulamaların araştırılması
amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ve
arkadaşları tarafından, OHAL Komisyonunun Anayasa Mahkemesi ve
ağır ceza mahkemelerinin aklama kararlarına karşın
barış akademisyenlerinin başvurularının reddinin
araştırılması amacıyla 8/11/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11
Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
11/11/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili
İbrahim Özden Kaboğlu ve arkadaşları tarafından, OHAL
Komisyonunun Anayasa Mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerinin aklama
kararlarına karşın barış akademisyenlerinin başvurularının
reddinin araştırılması amacıyla 8/11/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis Araştırması Önergesinin (2917 sıra no.lu)
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/11/2021
Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.
Buyurun Sayın
Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
Divan, değerli milletvekilleri; ben size devam etmekte olan davalardan söz
etmeyeceğim, sizlere kesinleşmiş olan mahkeme kararlarından,
kesin hüküm niteliğindeki mahkeme kararlarından söz edeceğim.
Anayasa Mahkemesi kararı ve en az 400 ağır ceza mahkemesi
kararı kesinleşmiş bulunuyor. Kesin hüküm otoritesinden
yararlanan kararlar söz konusudur. Bunlar, bugün itibarıyla 36
dosyasında açıkça, doğrudan doğruya suç işlenmiş
olan kararlardır ve bugünden itibaren suç işlenmeye devam
edilecektir. Bu araştırma önergesiyle buradaki sorun, bu suça biz de
ortak olacak mıyız, yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, yüce
Meclis olarak bu suçu durduracak mıyız?
Konu nedir? Konu, üç
aylığına ilan edilen ama iki yıl süren olağanüstü hâl
döneminde çıkarılmış bulunan 37 kanun hükmünde kararname ek
listelerinde yer alan adlara ilişkin dosyalardır. Bu dosyadaki
sorunları çözmek için ön eleme anlamında, filtraj anlamında,
süzgeç işlevini görmek anlamında Olağanüstü Hal
İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. O Komisyon, bir
yılı olağanüstü hâl döneminde, üç yılı olağanüstü
hâlden sonra olmak üzere beş yıldır
çalışmaktadır.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Dört yıl.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) 2017de başladı, 2021in sonu,
kurulduğu andan itibaren 5inci yıl.
Bu Komisyonun büyük ölçüde,
yüzde 12si dışında ret şeklinde verdiği
kararları nedeniyle, takipsizlik, yönetici kararları nedeniyle
mahkeme kararlarına karşın iade etmeme
Bizim Cumhuriyet Halk
Partisi olarak 17 Haziran 2021 günü adil yargılanma hakkı yasa
tekliflerimiz kapsamında sunduğumuz, 189 maddeden oluşan 12
kanun teklifinden biri de bu mağduriyetlerin giderilmesine yönelik olan
OHALİKin lağvedilmesi ve hakkında kesin hüküm bulunmayan
mağdurların iadesine ilişkin yasa önerimizdi. Bugün ise BAK olarak bilinen -barış
akademisyenleri olarak bilinen- ve barış akademisyenleri
hakkında en az 400 ağır ceza mahkemesinin kesin hükmü bulunan
dosyalardan söz edeceğim, Anayasa Mahkemesi ve 400 ağır ceza
mahkemesi. Anayasa madde 138, Anayasa madde 153 son fıkraları
gereği bu kararlara uyma yükümlülüğü herkes için geçerlidir; uymayan,
Anayasa suçu işlemektedir.
Değerli
vekiller, şimdi buradaki işin özü şudur: Türkiye
üniversitelerinde görev yapan öğretim üyeleri barış bildirisine
rıza verdiler -sayısı 2 binin üstünde- fakat sadece 63
üniversite rektörü YÖKle iş birliği yaptı ve 406 öğretim
üyesinin üniversiteden uzaklaştırılmasına ilişkin KHK
ek listelerinde adları yer aldı yani barışa rıza
gösteren öğretim üyelerinin sadece yüzde 18i
Çok şükür yüzde 82si
şu anda Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinde.
Dolayısıyla
burada haksızlık nasıl yapıldı? Hangi rektör YÖKle
ters düşmek istemediyse, hangi rektör yükseltilmek istediyse, hangi rektör
bilimsel özerkliğe uymadıysa o jurnalleme görevini yerine getirdi ve
YÖKe kanun dışı, Anayasa dışı dosyaları
iletti. Bu dosyalar sonucu, Sayın Başbakanın itiraf ettiği
gibi Biz bilemeyiz bunları, o nedenle sonradan haberimiz oluyor, bu
yanlışları düzeltmek amacıyla Komisyon kurduk, onlara
başvuru yapılsın. dendi. Belirttiğim gibi, süzgeç
işlevi görmekle görevlendirilen Komisyon, kendini, kendisi için
öngörülen statünün çok ilerisine taşıdı, anayasaüstü bir konuma
sürükledi kendisini. Eğer hukuk devletiysek -ki öyledir, madde 2ye göre-
kendini devletüstü bir konuma sürükledi ve Anayasa dışı yolla
özgürlüklerinden edilen kişilerin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
sadece üniversiteden
uzaklaştırılanlara dair işlem tesis etmeye
başladı ve tabii ki bu kişiler hakkında Anayasa Mahkemesi
kararı olmasına rağmen, ağır ceza mahkemeleri
kararları olmasına rağmen yani adalet tesis edildiği hâlde
uymuyor olması, özgürlük, eşitlik ve adalet ilkelerinin ihlali
anlamına gelmektedir. Bu, bugün itibarıyla OHAL döneminden sonra
kırk aydır görev yapıyor. Anayasa Mahkemesi ve ağır
ceza mahkemesi kararlarından sonra iki yıl bekleyen bu Komisyon,
kararları, Anayasa Mahkemesinin amir hükümlerine karşı bu hafta
ilgili dosyaları reddetmeye başlamıştır. Şu an
itibarıyla 36 dosyaya ret kararı vermiştir, Anayasa suçu
işlemektedir; bu suça Meclisin ortak olmaması için bu araştırma
önergemize olumlu oy verilmesi ve bunun araştırılması
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN Devam edin,
tamamlayın cümlenizi.
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada devam eden bir dava
söz konusu değildir, kesinleşmiş mahkeme kararları
vardır ve kendini Anayasanın ve devletin üstünde gören, âdeta
paralel devlet olarak görev yapmaya devam eden bir komisyon
karşısında bulunuyoruz. Buna karşı sessiz kalamayız,
sessiz kalmamak andımızın gereğidir.
Teşekkür ederim. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaboğlu.
İYİ Parti Grubu
adına söz talep eden Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İktidar, 15 Temmuz 2016
hain darbe girişiminin ardından FETÖyle mücadele maksadıyla 21
Temmuz 2016da üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan etmiş, daha sonra 7
defa uzatmak kaydıyla OHAL uygulamalarını 18 Temmuz 2018e kadar
devam ettirmiştir ama 18 Temmuz 2018de şeklen kaldırılsa
da bir hafta sonra, 25 Temmuz 2018de çıkarılan 7145 sayılı
Kanun ve devamındaki uzatmalarla OHAL 31 Temmuz 2022ye kadar fiilen
uzatılmıştır. Gerekçe, terörle mücadele; maksat, ülkeyi
olağanüstü hâlle yönetip siyasi ve toplumsal muhalefete karşı
olağan olmayan psikolojik baskı iklimi oluşturmak.
15 Temmuz hain darbe
girişiminin ardından iktidar, toplumun her kesiminin darbeye
karşı birleşmesinden aldığı güçle mağduriyet
kisvesini kuşanmış, siyasi ayağına ilişmemek
koşuluyla, ibadet kısmından başlayarak, ticaret kısmında
zorlanarak, ihanet kısmında ise elinden kaçırarak ya da
kaçırılmasına göz yumarak bir cezalandırma süreci
başlatmıştır. Olağanüstü Hal İşlemleri
İnceleme Komisyonu başvuru ve karar verilerine göre, bu
yılın temmuz ayı itibarıyla 125.678 kişi kamu
görevinden uzaklaştırılmıştır. İşin
ilginç tarafı, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen ardından
kamuda ihraç furyası başlamıştır yani 16 Temmuz 2016
sabahı başlayan operasyonla görevden alınması gereken
paralel devletin kamu görevlileri bilinirken 15 Temmuz 2016ya kadar herhangi
bir işlem yapılmamıştır. 16 Temmuz sabahı ise
asıl alınması gerekenler ya elden kaçırılmış
ya da kaçırılmıştır; bu ayrı bir
başlık.
Ve başka bir ilginç
başlık, devletin elinde kaç kamu görevlisinin ihraç edildiğine
ilişkin resmî bir veri de bulunmamaktadır. OHALin yeniden
uzatılmasına ilişkin kanun teklifinin komisyon görüşmeleri
sırasında Cumhurbaşkanlığı temsilcisi
İstatistiki bilgiler bizde yok, İçişleri
Bakanlığının oluşturduğu bazı veriler var,
onu biliyorum. derken İçişleri Bakanlığı yetkilisi de
tüm kurumların istatistiklerinin İçişleri
Bakanlığında olmasının mümkün
olmadığını belirtmiştir ve en garibi,
İçişleri Bakanlığı için hangi kurumdan, kaç personelin
işine son verildiğini bilmenin de çok önemi yoktur ancak sayı
önemli olmasa da geçmişte
kutsallaştırdığınız, bugün
deccalleştirdiğiniz FETÖ sizin eseriniz.
Değerli milletvekilleri,
OHAL uygulamalarıyla -örgütle birebir bağlantılı,
suçları kesinleşmiş olanları bir tarafa
bırakıyorum- birçok insan da yaftalanmış,
dışlanmış, itibarı sıfırlanmış,
darbe girişiminin ardından devletin gösterdiği haklı
refleks sonrası iftira mektupları, yanlış ifadelerin
doğruluğu dahi araştırılmadan birçok kamu görevlisinin
işine son verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Tamamlıyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Darbe girişimini nemaya çevirmek suretiyle kendilerini mağdur
gösterenler OHAL kararnameleriyle mağdur olanlara sahip çıkma,
zararlarını giderme yönünde bir adım dahi
atmamışlardır. Kabul edin, FETÖ, sizin vatandaşı
Hazır ol!da tutmak için, hizaya getirmek için bir bahaneniz oldu, OHAL
ve KHKler de bu bahanenin sopası.
Altını çizerek
ısrarla belirtiyorum ki FETÖ de PKK da adı terörle anılan bütün
suç örgütleri de kökü sonuna kadar kazınmak suretiyle temizlenmesi gereken
yapılardır ve bu konuda atılacak her adımın sonuna
kadar arkasındayız. Ancak iktidarın kabul etmediği her
eylem bugün terör suçu üzerinden değerlendiriliyorsa ve yargıda
aklansa bile hâlâ bu yaftadan kurtulamıyorsa bunun adı
adaletsizliktir ve bu adaletsizliğe suskun kalmamızı da kimse
bizden beklemesin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Şırnak
Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.
Buyurun Sayın Kaçmaz.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii OHAL Komisyonu
denilince söz konusu mağduriyetler, intiharlar, dağılan aileler
ve birçok mağduriyet hepimizin malumu. Ancak diğer bir yönüyle,
güncel olması hasebiyle Süleyman Özışık denilen iktidara
yakın, yandaş gazetecinin OHAL Komisyonuna ilişkin
söylediği sözler aslında bir gerçeği gözler önüne sermekteydi.
Ne diyordu Süleyman Özışık: İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu'ya masum olduğuna inandığım binlerce
insanın dosyasını götürdüm, görevlerine iade edildiler. Tabii,
burada, OHAL Komisyonundan ziyade OHAL sektörüne dönen ve bu sektöre para
aktaranların masum olarak işe döndüğü bir gerçekle
karşı karşıya kaldık. Yani FETÖ borsası gibi OHAL
borsasının da kurulmuş olduğu kendi yandaşları
tarafından aslında kamuoyuna deklare edilmiş oldu. Tabii,
iktidar bugüne kadar bu iddiayı yalanlamadı; yalanlamamış
olması, suskun kalması da aslında söylenenlerin doğru
olduğunu bize ispatlamakta.
Komisyonun çalışma
usullerine baktığımızda, yasada tabii, Komisyonun
çalışma usulleri bellidir. Üyeler ve Komisyon
çalışmalarında görevlendirilenler, görevlerini yerine
getirmeleri sırasında edindikleri kamuya, ilgililere ve üçüncü
kişilere ait gizlilik taşıyan bilgileri, kişisel verileri
ve ticari sırları ve bunlara ait belgeleri bu konuda kanunen yetkili
kılınan mercilerden başkasına açıklayamaz,
kendilerinin veya üçüncü kişilerin yararına kullanamaz. şeklinde
bir düzenleme var. Ancak gördüğümüz üzere, Süleyman
Özışıkın iddiaları ve iktidarın sessiz
kalması, aslında bu kanunun nasıl ihlal edildiğini
açıkça göstermekte. Yani ne demek oluyor? Komisyon kararı beklemek
yerine Özışıka başvurabilenler, Süleyman Soyluya
ulaşabilenler, parası olanlar aklanabiliyor. sonucu
çıkıyor buradan. Tabii, dediğimiz gibi, OHAL Komisyonunun son
dönemlerde açıkladığı kararlara da
baktığımızda, mağduriyetlerin giderilmesinin yolu
yargı olmalıyken bağımsız olmayan kişilerden
oluşan bu Komisyonun binlerce insanın kaderini elinde tutuyor
olması, bir hukuk devletinde tamamıyla bir garabete sebep olmakta.
Yine, Anayasa Mahkemesinin
dahi inceleyemediği KHKleri âdeta bir üst mahkemeymiş gibi inceleyen
bu Komisyonca verilen kararların neresinde adalet arayalım? Bu
Komisyonun hakkaniyetli karar verme şansı zaten yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla)
Ya birileri kulaklarına fısıldayacak, onlar da ona göre
hareket edecek ya da birileri, dediğimiz gibi, kurulan bu borsadan onlara
ulaşacak ve yine iadesi sağlanacak.
Bu Komisyonun
Anayasanın amir hükümlerine açıkça karşı hareket
ettiğini Füsun Üstel ve diğerleri kararı sonrası
mahkemelerce verilen beraat kararlarına rağmen hukuka
aykırı bir şekilde, kendini Anayasanın da üstünde gören,
Anayasa Mahkemesinin de üstünde gören bir şekilde söz konusu
başvurucuların başvurucuların başvurularını
reddetmesini ve özellikle barış akademisyenleri olarak bilinen
imzacı akademisyenlere yani muhalif akademisyenlere karşı
iktidarın Komisyon eliyle aslında bir fiilî cezalandırma yöntemi
uyguladığını net bir şekilde görebiliyoruz. Ama net
bir şekilde söyleyelim, tarih bunu ispat edecektir: Barış
akademisyenleri bu ülkenin onurudur ve barış akademisyenleri tarih
önünde de aklanacak ve görevlerine iade edilecektir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Ali Özkaya.
Buyurun Sayın Özkaya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri, aziz milletim; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Barış
akademisyenleri adı altında geçen bu konuyu kısaca bir değerlendirmek
gerekiyor: 2015 yılında millî birlik ve kardeşlik süreci içinde,
PKK terör örgütünün öz yönetim adı altında şehirlerdeki
açmış olduğu çukurlar ve barınakların, Türk
Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet teşkilatıyla beraber
kaldırılması sürecinden sonra ve oradaki yapılan
başarıyla birlikte, Aralık 2015te PKK'dan aydınlara ve bir
kısım halka çağrı yapılarak Destek verilsin.
denildi, 11 Ocak tarihi itibarıyla da bu meşhur bildiri yayınlandı.
Aziz milletimizin bilmesi
gerekir bu bildiride ne var, kısaca belirtelim.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Anayasa Mahkemesine bakın, Anayasa Mahkemesine.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve
susuzluğa mahkûm etmekte
ve
yerleşim yerlerine ağır
silahlar kullanılarak saldırılıyor.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Anayasa Mahkemesinden üstün müsünüz?
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Bu kasıtlı ve planlı kıyım, katliam ve
uyguladığı bilinçli sürgün politikası; Hükûmetin Kürt
siyaset iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını
oluşturması; devletin vatandaşlarına
uyguladığı şiddet, suç ortağı
vesair gibi
hiçbir şekilde savunulamayacak bu bildirileri yayınlıyorlar ve
akabinde, 15 Temmuzdan sonra
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bildiriyi oku, bildiriyi.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
KHKyle, bu bildiriye imza atanların bir kısmı, kamu görevlisi
olanlar ihraç ediliyor. Anayasa Mahkemesinin meşhur kararı, Anayasa
Mahkemesinin kararında -bunu aziz milletimiz de bilsin- deniliyor ki:
İncelenen başvurucuların imza attıkları bildiri
toplumun büyük çoğunluğu için kabul edilemez bir içeriğe
sahiptir. Ülkenin bir bölgesinde terör örgütü mensuplarınca açılan
hendeklere ve silahlanmaya müdahale eden devleti katliam, kıyım,
işkence yapmakla suçlayan bir açıklamaya katılmak elbette mümkün
değildir. Bunlar, belki çok küçük bir grup dışında kahir
ekseriyeti rahatsız eden açıklamalardır.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Mahkemelerin önünü açın, mahkemelerin önünü açın.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Bu, 8e 8 karar verilmiş, Başkanın oyuyla reddedilmiş bir
Anayasa Mahkemesi kararı. Ha, Anayasa Mahkemesinin kararları
Bu
kısmı ayrıca konuşulmakla birlikte karar verilmiş bir
husus var.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Öyle bir şey mi olur? OHAL İnceleme Komisyonu...
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi kararları veyahut da ceza mahkemesi
kararları mutlak suretle memur hukuku açısından, idare hukuku
açısından bir sonuç doğurmaz.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Sizin kendi hocalarınızdan
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Danıştayın binlerce, on binlerce kararı vardır. Bu
kararlarda hepsini
Der ki
HABİP EKSİK
(Iğdır) Öyle bir şey mi olur? Hukuk
dışıdır o.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Dinlersen öğreneceksin.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Hukuk dışıdır. Ben çok iyi biliyorum.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
kararıyla ceza hukuku açısından cezalandırılmaya
yeterli delil bulunmamakla birlikte sübuta erdiği eylemler gerekçe dava
dosyasındaki bilgi ve belgelerle memurluktan çıkarılması
normaldir. der.
Şimdi, aziz milletimiz
şunu bilmelidir: Ceza hukuku kapsamında
HABİP EKSİK
(Iğdır) Yanlış şeyler söylüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Milletvekilim
Sayın Milletvekili
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Susarsan öğrenirsin, dinlersen öğrenirsin.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Öyle bir şey yok, sen burada uyduruyorsun.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Ceza hukuku ayrı bir hukuk dalıdır, disiplin hukuku ve memur
hukuku ayrı bir hukuk dalıdır.
HABİP EKSİK
(Iğdır) O insanları oyalıyorsunuz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Yeter, sizi mi dinleyeceğiz?
HABİP EKSİK (Iğdır)
Konuşma, konuşma
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Dinlersen öğreneceksin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin siz,
devam edin.
Tamamlayalım.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Ayrı hukuk dallarını birbiriyle karıştırıp
Efendim, buradan beraat etti, mutlaka otomatik dönecek. diye bir sistem yok.
OHAL Komisyonu kuruldu, 4üncü yıl, 15/12 itibarıyla karar vermeye
başladı, dört yıl dolmadı, tam 120 bin dosyaya karar verdi
7 üye. Bir yılda 30 bin dosyaya karar vermişler, 15.500
civarında kabul kararı... Bu ne demektir? Yüzde 10un üzerinde, yüzde
15 civarında kabul kararı vermiş. Burası bir hukuk devleti,
süreç işliyor ve o yanlış yapılanlar geri dönüyor.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Komisyon, mahkeme mi ki karar veriyor? Neye dayanarak
karar veriyor?
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Elbette ki bu kadar işlem içinde hata ve yanlış olabilir, bunlar
bu süreçte düzeltiliyor ama bunu herkes bilmeli ve herkes kabul etmeli ki ceza
davasından beraat etti, otomatik başla diye bir hukuk sistemi yoktur.
Bunu bugün demiyor, onlarca yıldır Danıştay her
kararında söylüyor ve buna göre de işlemler tesis ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkaya.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Çok kısaca Başkanım...
BAŞKAN Çok kısaca
oradan söyleyin, tutanaklara geçsin.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Meselenin özü şu değerli arkadaşlar: Yanlışlık ve
hataları düzeltmek her zaman bu Meclisin, bu milletin, bu
yargının görevi...
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bir gün utanacaksınız bunları
savunduğunuz için.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Bilerek, bilinçli bir şekilde yapılan bir
şey.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
...ama insanları yanlış bilgilendirerek farklı amaçlara,
beklentilere sokmak milletvekillerine yakışmayan bir
davranıştır, bunu belirtiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
31.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkayanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve
Başak Demirtaşa verilen cezaya ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bizim, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarını buraya getirmemizden ve
uyulması gerekliliğini ifade etmemizden büyük bir
rahatsızlık duyuluyor ve bir yerlerden, Strazburgdan medet
umduğumuz iddia ediliyor genel olarak. Şunu söyleyelim: AİHM ve
AİHSi (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) iktidar partisi
reddediyorsa ya da sözleşmeden imzasını çekecekse bunu
öğrenmek isteriz doğrusu. Bu, Türkiye'de 84 milyon yurttaşı
ilgilendiriyor, bağlayıcılığı konusunda da hiçbir
tartışma yoktur.
Biz, Türkiye'de Trump ve
Merkelin talimatlarıyla nasıl insanların tahliye
edildiğini gayet iyi biliyoruz, bunu yakından takip ettik.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın adli sicil
kaydının silinmesi ve milletvekili seçilebilmek için 3 defa Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvurduğunu bütün Türkiye'nin
bilmek gibi bir hakkı var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son cümlenizi
alayım.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bu nedenle, söylediklerimiz
çarpıtılmasın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları bizim için de kendileri için de Türkiye'de herkes için de
bağlayıcıdır.
Son olarak, maalesef,
Başak Demirtaşa bugün iki yıl altı ay ceza verilmiş,
evet. Neymiş? Sağlık raporu gerçeğe uygun değilmiş.
Avukatları bir açıklama yaptı, bunu
ayrıntılarıyla biz de takip edeceğiz. Kolektif bir ceza
verme zihniyeti devrede. Bu cezaları yargı vermiyor, bir kez daha
söyleyeyim: Bu iktidar öç almak, intikam almak, birilerini cezalandırmak
üzerine kurduğu siyasetini devam ettiriyor. Başak Demirtaş
yalnız değildir, hepimiz yanındayız. Eşini, Selahattin
Demirtaşı rehin almak yetmedi, şimdi kendisine de ceza
veriyorlar. Herhâlde yakında sıra çocuklarına gelecek, anne
babasına gelecek. Bu, Orta Çağ hukuku bile değildir diyorum. Bu
haksızlığı engizisyona benzetmek dışında bir
seçeneğimiz yok.
BAŞKAN Peki.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) İddiaların tümünü
reddettiğimizi belirtmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Teklifleri
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2546) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 272) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Dünkü birleşimde
teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE KATAR DEVLETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA BÜYÜK ÇAPLI ORGANİZASYONLARIN YERİNE
GETİRİLMESİNDE İŞ BİRLİĞİ KONULU
NİYET MEKTUBUNUN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE
1- (1) 31 Ekim 2019 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın Bedri
Yaşar.
Buyurun Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dış politika, bir
devletin ulusal çıkarlarının belirlendiği amaçlara
ulaşmak için diğer devletlerle ve uluslararası kurumlarla olan
diplomatik, siyasal, ekonomik ve hukuki ilişkileri kapsayan politikalar bütünüdür.
Türkiyemizin dış politikasına baktığımızda
ise ne yazık ki sıkışmış bir dış
politika mevcuttur. Bugün sıfır sorun derken maalesef
etrafımızda dost diyebileceğimiz ülkelerin sayısı
bir elin parmaklarını geçmemektedir. İşte, tam da bu
noktada elbette ki Orta Doğudaki siyasetimiz de son derece önemlidir.
Biz, İYİ Parti
Grubu olarak her zaman dış yatırımlara, uluslararası
antlaşmalara son derece önem veriyoruz ve bu yatırım ve
antlaşmaları destekliyoruz. Katar da bizim için önemlidir. 2015 yılından
bu yana Katar ile Türkiye arasında 68 anlaşma ve iş birliği
protokolü imzalanmıştır, karşılıklı ticaret
hacmi son on yılda 340 milyon dolardan 2,24 milyar dolara
yükselmiştir. Katarın Türkiyedeki toplam yatırımı da
2020 yılı sonu itibarıyla 33,2 milyar dolar olmuştur.
Türkiyenin yatırıma ihtiyacı olduğu bir dönemde bunlar son
derece olumlu gelişmelerdir. Ancak sorun şudur: Özellikle, Katarla
olan ilişkilerde iki ülke arası ilişkiler değil; ikili,
şahıs arası ilişkiler şeklinde politikalar
yürütülmektedir. Yapılan anlaşmalar oldubittiden sonra kamuoyuyla
paylaşılmaktadır. Yapılan anlaşmalardan
bazıları Kamu İhale Kanununa tabi değildir. Bu kapsamdaki
varlıklar, Varlık Fonuna tabi oldukları için Sayıştay
denetimi dışı olan varlıklardır; bunlar
denetlenemiyor, soru sorulamıyor. Katar Hükûmetinin yaptığı
yatırımlar hakkında muhalefet olarak biz bilgi alamıyoruz.
Hâlbuki bugün siz, uluslararası arenada Türkiyedeki varlıklarla
yapılacak yatırımlarla ilgili uluslararası arenaya bu çalışmaların
tamamını gönderiyorsunuz, bu çalışmalar çerçevesinde yatırımlarının
veyahut da satın almalarının rantabl olup
olmadığına bakıyorlar yani kılcal damarlarına
kadar bu sözleşmeler didik didik ediliyor ama maalesef, muhalefet olarak
bizim bu anlaşmalardan haberimiz yok. Bunlardan önemlilerinden biri,
geçtiğimiz günlerde özellikle
Mesela, şehir hastaneleriyle ilgili
bizim bilgiye ulaşmamız mümkün mü, anlaşmalarla ilgili? Mümkün
değil ama bu hastaneleri işleten holdinglerden bir tanesi
uluslararası arenaya çıktı, bununla ilgili hisselerini
uluslararası arenada sattı, bu bilgilerin tamamını da
pazarladığı bu pazarda herkesle paylaştı; insanlar
gördü, ona göre aldı veya sattı. Uluslararası arenaya açık
olan bilgilere bizim ülkemizde maalesef -Parlamentoda da dâhil- ulaşmak
mümkün değil. Onun için diyoruz ki: Devlet yatırımları
muhakkak şeffaf olmalıdır.
Tabii, bu kapsamda, yine
Katarla 20 Kasım 2020 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Katar Devleti Hükümeti Arasında Su Yönetimi Alanında İş
Birliği Mutabakat Zaptı 21 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak
onaylandı. Katarın yeterli içme suyu kaynakları bulunmayan,
deniz suyunu arıtarak kullanan bir ülke olduğu göz önüne
alınırsa bu anlaşmanın imzalanması yine izaha muhtaç
bir durumdur. Bu anlaşmanın içeriğiyle ilgili yine ne
Parlamentonun ne de bizim herhangi bir bilgimiz mevcut değildir.
Yine bir diğer husus, 26
Ekim 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Yatırım
Ofisi ile Finans Ofisi Katarın başkenti Dohada şube açtı.
Bu şubenin açılışına gerekçe olarak Katarlı
iş insanlarının Türkiyeye sunduğu yatırımlara
tek bir yerden ulaşılması. dendi yani açılan ofisle,
Türkiye piyasasını araştırmak isteyen Katarlı
yatırımcılara projelerine başlamadan önce tüm bilgilerin
sunulacağının söylenmesi dikkat çekicidir. Burada tüm
bilgilerin paylaşılacağı söylemi konusunda bir belirsizlik
söz konusudur, bu durumun açıklanması gereken bir konu olduğunu
düşünüyoruz. Bütün bu yatırım ofislerinden gerek Katarda
gerekse dünyanın farklı yerlerinde- tüm bilgiler paylaşılırken
-tekrar altını çiziyorum- bu pazara çıkmadan önce lütfen en
azından Parlamentomuzla da bu bilgileri paylaşın ki neyin ne
olduğunu biz de izleyelim. Tabii, bunun paralelinde, özellikle
Katarın Sayın Cumhurbaşkanımıza hediye ettiği
500 milyon dolarlık uçak da vicdanlarımızı
yaralamıştır yani devletimize
bağışlanmış olsa bile böyle bir ülkenin bu
bağışının kabul edilmesi şahsen bizim
vicdanlarımızı yaralamaktadır. Bunu ben
vicdanlarınıza havale ediyorum. Bu, her dönemde önümüze gelecek bir
şeydir. Devlet adına da olsa bunları doğru
bulmadığımızın altını çiziyorum.
Değerli milletvekilleri,
Katar konusu son derece hassas bir konudur çünkü Katar, Körfezde Suudi
Arabistanla, Birleşik Arap Emirlikleriyle ve Körfez Arap Ülkeleri
İşbirliği Konseyi içindeki diğer ülkelerle sıkıntısı
olan bir ülkedir. Niyet mektubuyla, 2022 yılında Katarda
düzenlenecek Dünya Kupası organizasyonunun hazırlıklarında
güvenlik alanında etkin rol oynayacak. Tabii, bugün uluslararası
arenaya baktığımız zaman -özellikle
Kıbrısın tanınması dâhil veya diğer meselelerde-
biz Arap dünyasının, Orta Doğunun bu meselelerde çok da
yanımızda olmadığını görüyoruz. Tabii, bu manada,
Katara bizim teknolojik destek sağlamamız konusu önemlidir ama
sağlayacağımız bu desteğin ne amaçla
kullanılacağına dair bilgilerin de muhakkak Parlamentomuzla
paylaşılması gerekmektedir.
Tabii, bütün bunların
sonucu şu: Yani biz özellikle bugün bütçemize de
baktığımız zaman yaklaşık 278 milyar açık
veren bir bütçeden bahsediyoruz. Bu bütçe açığının
kapatılması için otomatikman uluslararası arenada
borçlanacağız. Peki, bu uluslararası arenada borçlanmaya
çıktığınız zaman doğal olarak belli kriterler var
yani bugün özellikle mesela yolsuzluklarla mücadele konusunda 134 ülke
arasında 69uncu sıradayız. Yine, kara para ve terörizmin
finansmanını engelleme çabasını göstermediği için
bugün ülkemiz -üzülerek söyleyeyim- gri listeye alınmıştır.
Yine, şeffaflıkta Afganistanın hemen üstünde yer alarak 107nci
sırada olan Türkiye, temel haklar konusunda 133üncü sıradadır.
Türkiye, hukukun üstünlüğü sıralamasında 139 ülke arasında
117nci sıradadır.
Tabii, bunları niye
sıralıyorum? Bunları şunun için sıralıyorum:
Bizler uluslararası arenada yatırımlarımızı
desteklemek amacıyla finansman arayışına girdiğimiz
zaman ülkenin riski doğal olarak bu kriterler içerisinde değerlendiriliyor
ve bu kapsam içerisinde borçlanabiliyorsunuz. Bugün maalesef dünyada en yüksek
faiz oranıyla borçlanan bir ülkeyiz; bu, şahsen hepimizi
yaralıyor. Yani bugün, uluslararası arenada paranın bu kadar bol
olduğu dönemde bizler, bu ülke 7lerle, 8lerle borçlanıyorsa
işte bunun gerekçesini bu kriterlerde aramak lazım. Yani ekonomilerde
adalet önemli midir? Önemlidir. Hukukun üstünlüğü önemli midir? Önemlidir.
Özellikle iş dünyasından gelen birisi olarak söylüyorum: Bizler de
uluslararası arenada iş imkânlarını
araştırırken ilk önce o ülkenin hukukuna bakarız Bu ülkede
hukuk var mı, yok mu? diye, ondan sonra diğer uygulamalara
bakarız; dolayısıyla ekonominin gelişmesi için de hukukun
üstünlüğü şart. Bu konuda alacağımız mesafelerin
-inanın- ülkemizi -ben inanıyorum ki- bulunduğu yerden çok daha
önemli arenalara taşıyacağından hiçbirinizin, hiçbirimizin
şüphesinin olmaması lazım. Dolayısıyla,
uluslararası ilişkilerde bireysel ilişkiler önemlidir ama
devletler arası ilişkilerin biz daha önemli olduğunu düşünüyoruz.
Ümit ediyoruz ki önümüzdeki dönemlerde, önümüzdeki zamanlarda bu mesafeleri de
katederiz, ülkenin önüne çıkan bu engelleri aşarız, hep beraber
bu coğrafyada bulunduğumuz yerimizi, bulunduğumuz konumumuzu muhafaza
ederiz. Özellikle yatırımcılar açısından, son
yıllarda maalesef yabancı yatırımcılar ülkemizde
yatırım yapmaktan imtina ediyor yani 2010lu yıllara göre
aldığımız dış yatırım ile bugün
aldığımız dış yatırımlar arasında
dünya kadar fark var.
Biz genel manada bu
iyileştirmelerin bir an önce yapılacağını ümit
ediyoruz. İnşallah, bundan sonra hep sorundan daha çok
sıfır sorunlu günleri de hep beraber yaşarız diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz talep eden Aksaray Milletvekili Sayın
Ramazan Kaşlı.
Buyurun Sayın
Kaşlı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KAŞLI (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
272 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti
Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların Yerine
Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, dün ebediyete
intikalinin 83üncü yıl dönümünde andığımız Gazi
Mustafa Kemal Atatürkü rahmet, minnet ve özlemle anıyorum, ruhu şad
olsun. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyin ifadesiyle Atatürk, Türkiyedir;
Atatürk, cumhuriyettir; Atatürk, maşerî vicdana altın harflerle
kazınmış Ne mutlu Türküm diyene! seslenişinin
mimarbaşıdır. Onu rahmetle anmak, ona saygı duymak, onun
eserlerine sadık kalmak, her nesil her Türk evladı için görev ve
ödevdir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye ile Katar arasında ortak tarihî ve kültürel bağlara dayanan
ilişkilerimiz son dönemlerde karşılıklı güven
temelinde stratejik bir nitelik kazanmıştır. Katar yönetiminin
ve halkının ülkemize yönelik yaklaşımı son derece olumludur.
Katar, 15 Temmuz darbe
teşebbüsü karşısında ülkemizle güçlü dayanışma
sergileyen ülkelerin başında gelmiştir. Söz konusu darbe
teşebbüsünü takiben ülkemize destek beyan eden ilk ülke olmuştur.
Katar, 13 Ekim 2016 tarihinde Riyadda düzenlenen Türkiye-Körfez
İşbirliği Konseyi Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog
Dışişleri Bakanları 5inci Toplantısında
FETÖnün terör örgütü olarak kabul edilmesine destek vermiştir. Söz konusu
destekle, FETÖyü terör örgütü olarak tanıyan ilk uluslararası örgüt
Körfez İşbirliği Konseyi olmuştur.
Ülkemiz ise 5 Haziran 2017
tarihinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve
Mısırdan oluşan Arap Dörtlüsünün Katarla diplomatik
ilişkilerini keserek kara, hava ve deniz yolları üzerinden hayata
geçirdiği ambargo ve ekonomik yaptırımlar
karşısında Katarın acil ihtiyacına binaen yaş
sebze, meyve ve süt ürünlerini kargo uçaklarıyla ihraç etmeye
başlamış ve anılan yaptırımların kaldırılması
için girişimlerde bulunmuştur.
2018in yaz aylarında
ekonomimizi hedef alan döviz kurundaki spekülasyonlar karşısında
Katar Emiri Şeyh Temim 15 Ağustos 2018 tarihinde ülkemizi ziyaret
ederek Katarın 15 milyar dolarlık yatırım taahhüdünü
açıklamıştır. Tam da bu adımlarla, ülkemiz hem
sağlam bir güvenlik mimarisi oluşturmakta hem de kendisine askerî ve
siyasi bir nüfuz alanı yaratmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük
Çaplı Organizasyonların Yerine Getirilmesinde İş
Birliği Konulu Niyet Mektubu, 31 Ekim 2019 tarihinde Ankarada
imzalanmıştır. Bahse konu niyet mektubu 2 ülke arasında;
a) 2 tarafın büyük
çaplı organizasyonlara ilişkin görev ve yetkilerini belirleyen
mevzuatın karşılıklı olarak gözden geçirilmesi,
b) Büyük çaplı
organizasyonlara ilişkin ev sahipliği prosedürlerini uygulama ve
planlamalar yapma konusunda deneyim paylaşımında
bulunulması,
c) Büyük çaplı
organizasyonların gerçekleştiği süreçte suçla mücadele
tedbirleri,
ç) Terörle mücadele
tedbirleri,
d) Büyük çaplı
organizasyonlara ev sahipliği yapılmasına ilişkin saha
çalışmalarına katılım sağlanması
alanlarında iş birliği yapılabilmesini
sağlayacaktır.
Dost ve kardeş Katar
devletiyle imzalanan söz konusu niyet mektubu, Katarın talebi
doğrultusunda ev sahipliği yapacağı 2022 Dünya Kupası
hazırlıklarında güvenlik alanında iş birliğimizi
güçlendirecektir. Anlaşmanın hedefi, her 2 ülkenin ev sahipliği
yaptığı büyük çaplı uluslararası organizasyonlarda suç
ve terörle mücadele tedbirlerinin alınmasında güvenlik iş
birliğine dair hukuki bir çerçevenin oluşturulmasıdır.
Yabancı ülkelerle imzalanan güvenlik iş birliği
anlaşmalarıyla, özellikle terörizm ve organize suçlar olmak üzere,
güvenlik birimlerimiz arasında doğrudan iletişim ve temas
imkânı sağlanmakta, ikili iş birliğimizin daha da
geliştirilmesine katkı sağlayan bir zemin
oluşturulmaktadır. Küresel dünyanın ortak tehdit olarak kabul
ettiği terörizm ve terörizme dayalı organize suçlar, insan
yaşamı ve güvenliğini hiçe sayan, devletler otoritesine meydan
okuyan en tehlikeli suç türü olarak karşımızda durmaktadır.
Günümüzde, ülkelerin terörizm ve terörizme dayalı organize suçlarla tek
başlarına mücadelede başarı sağlamalarının
mümkün olmadığı asli bir gerçektir. Bu nedenle, dost ülkeler
arasında ikili ve çok taraflı iş birliğinde
bulunulması büyük önem arz etmektedir.
Türkiye ile Katar
arasında 2001 yılında yapmış olduğumuz Güvenlik
İşbirliği Anlaşması bulunmaktadır. Bu
anlaşmayla, Katarda belli miktarda asker bulundurulmuş ve
ayrıca 2000li yılların ikinci onluk diliminde yeni bir
anlaşma ve bir tezkereyle 700 asker gönderilmiştir. Körfezde çok
önemli imkânları, ekonomik gücü, potansiyeli ve ilişki ağı
olan Katarla kurulan bu ikili ilişkide Türkiyeyi ilgilendiren ve özel
kılan, hiç şüphesiz, öncelikli olarak ülkemizin menfaatleridir. 2
tarafın da lehine olmak suretiyle yapılan bu anlaşmalar, 2 ülke
arasında ilişkileri daha da zenginleştirmiş ve
derinleştirmiştir.
Değerli milletvekilleri,
petrolün yerine ikame edilir bir kaynak olması bakımından
değer taşıyan doğal gaz rezervinin -Rusya ve İrandan
sonra- yüzde 27si Katarda bulunmaktadır. 1971den sonra en büyük
doğal gaz rezerv keşfiyle Katarın asıl zenginlik
kaynağı petrolden doğal gaza kaymıştır. Netice
olarak Katar, dünyadaki diğer tüm devletlerden daha fazla
sıvılaştırılmış doğal gaz üretmekte ve
ihraç etmektedir.
23 Şubat 2020de
Türkiye-Katar Parlamentolar Arası Dostluk Grubuyla ve 29 Mayıs
2021de Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
heyetiyle Katara yaptığımız ziyaret esnasında heyet
olarak gözlemlediğimiz en önemli unsur, Katar halkının refah
seviyesi olmuştur ve bugün Katarda kişi başına düşen
gayrisafi millî hasıla 60 bin doların üzerindedir.
Doğal kaynaklar
vesilesiyle elde edilen zenginlik Katarlıların yaşam kalitesinde
ciddi derecede artışa sebebiyet vermiştir. Gelişmiş ve
gelişen ülkeler için enerji arz güvenliğini teminat altına alan,
bu nedenle elde ettiği gelirle dünyadaki güç merkezlerinden biri olmaya
aday Katar, Basra Körfezinin incisi olarak parlamaktadır.
Bugün, ülkemizde Türkiye'nin
tam bağımsız enerji hamlesinin en önemli ayaklarından biri
olan Türkiye'nin ilk millî sondaj gemisi Fatih, 20 Temmuz 2020de
Karadenizdeki ilk sondajına Tuna-1 lokasyonunda başlamış;
yaklaşık bir ay sonra, 22 Ağustos 2020 tarihinde tarihî bir keşfe
imza atarak Sakarya gaz sahası Tuna-1 kuyusunda 320 milyar metreküp
doğal gaz rezervi keşfedilmiştir. Böylece, Karadenizdeki toplam
gaz keşfi 540 milyar metreküpe ulaşmıştır. Bu miktar
ülkemizin on iki yıllık ihtiyacını karşılayacak
yeterliliktedir. Tuna-1 kuyusundaki gaz keşfi dünyada derin denizlerdeki
en büyük, tüm gaz keşifleri arasında ise yılın 2nci en
büyük keşfi olarak kayıtlara geçmiştir.
Merhum Osman Yüksel
Serdengeçtinin Mabetsiz Şehirde tasvir ettiği gibi, biz bir
zamanlar 3 kıta ve 7 denize hükmeden güngörmüş bir ırkın
gözü tok çocuklarıyız. Bizim, bu sanayi savaşında, yerli
sanayide attığımız adımlarla, millî ve özgün
üretimimizle bölgesel aktör ülke olarak, milletimizin Cumhur
İttifakına olan desteğiyle 2023 lider ülke Türkiyesine
erişeceğimize olan inancımız tamdır.
Sözlerime son verirken 272
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti
Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların Yerine
Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin 2 ülke
için de hayırlara vesile olması temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Musa
Piroğlu.
Buyurun Sayın
Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MUSA
PİROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, sözlerime
başlamadan önce, İstanbul ve çevresinde devam eden, Türkiye'de devam
eden birkaç tane direniş hakkında bilgi vermek istiyorum.
Dardanel işçileri
Dardanel şirketi verdiği reklamlarda, özellikle 8 Martta
kadınlara ne kadar değer verdiğini, kadın işçilerin
üretimdeki rolünü gösteriyor ve bunun üstüne reklam yapıyor. Bu
çalışan kadınlardan birisinin mektubu düştü kamuoyuna.
Çalışma koşullarını anlatıyor En ilkel üretim
şekliyle çalışıyoruz, tuvaletlere ve banyolara kamera
konuldu ve çalışma saatlerimizde çay molalarımız bile
kaldırıldı; bizi dürtükleyerek, kalemle dürterek, hakaret ederek
çalışmaya zorluyorlar. diyor. Bu Dardanelin ürünlerini tüketen
herkes o balık konservesini açarken bu işçilerin dediklerini
hatırlasın, bu işçilere dayatılan kölece
çalışmayı hatırlasın ve ona göre davransın.
Dardanel patronu bilsin ki burada çalışan işçiler yalnız
değil; onların sesi olmaya, onların dileklerini, onların
sorunlarını dile getirmeye ve Dardanel patronunun peşinde olmaya
devam edeceğiz.
İkinci bir direniş,
Çerkezköy'deki Indomie ADKOTURK fabrikalarında çalışan
işçilerin direnişi. Bu fabrika bu gördüğünüz noodle
makarnayı üretiyor, herkes bunu tanıyor. Bu fabrikanın
patronları Endonezya ve Suriye ortaklılar. İşçileri
işten attılar çünkü işçiler sendikalı olmaya
çalıştılar ve geçtiğimiz hafta bu fabrikanın içinde
bir işçi kalp krizi geçirdi ve öldü, iş cinayetleri devam ediyor.
Buradaki direniş 80inci gününde ve işçiler, tüm kamuoyundan, bu
makarnayı tüketen herkesten makarnayı açtıkları anda
kapının önündeki işçileri hatırlamasını,
makarnayı açtıkları anda fabrikadaki işçilere
dayatılan kölece vahşi çalışma koşullarını
anmasını ve dökülen alın terini hatırlamasını
istiyorlar. İşçiler bu makarnayı boykot ediyorlar, kamuoyuna da
bunun bilgisini iletiyorlar.
Ve son direniş
Bakırköy Belediyesi önünde; 300 işçi, on sekiz gündür grevdeler. Ben
geçen gün gittim yanlarına. İzmir'den arkadaşları
desteğe gelmişti. Polis
Ve şimdi, biz bugünlerde
asgari ücreti tartışıyoruz. İşçilere ve yoksullara
sefalet dayatanlar; işçileri yirmi yıldır kölece
çalışmanın içine atanlar; yabancı şirketlere ve
patronlara, işçilere karşı her çeşit baskıyı
uygulaması için cesaret verenler; bunun yasalarını yapanlar yani
bu iktidar, yoksulların ve işçilerin farkına vardı. Bu
kürsüye çıkıp her seferinde Yoksulluk yok, kuru ekmek karın
doyuruyor. diyenler, bugünlerde asgari ücreti 4 bin lira yapacaklarını
Cumhurbaşkanı çıkıp elektrik faturasından alınan TRT
payını kaldıracağını açıkladı. Niye? Ne
oldu da kafanıza taş mı düştü de yoksulun ve işçinin
farkına vardınız? E, korku dağları sardı;
kaybediyorsunuz. Seçim yaklaşıyor ve işçinin, yoksulun oyunun
farkına vardınız. Onun alın terinden beslenenler, ona sefalet
dayatanlar bugün işçilere insanca yaşam vereceklerini söylüyorlar.
Bir işçiye söyledim
bunu, asgari ücret 3.500-4 bin olacak dedim. Dedi ki: 5 bin, 6 bin olsa ne
olur; her şeyi kaybettik. Kiralar 3 bine, 4 bine dayanmış,
marketlerde elemanlar ellerinde fiyat etiketiyle sabah akşam dolanmaya
devam ediyorlar, sabah aldığınız ürünün fiyatı
akşam başka bir fiyata gelmiş, insanların yaşam
koşulları onlarca yıl geriye gitmiş. Siz, şimdi,
asgari ücrete biraz zam yapıp işçiyi
rahatlatacağınızı söylüyorsunuz ve bunu lütuf gibi
sunuyorsunuz. Ben, buradan diyorum ki işçilere ve yoksullara: Bu sizin
alın terinizin hakkıdır ama bu yetmez; 4 bin yetmez, 5 bin de
yetmez çünkü bu enflasyon, bu yoksulluk olduğu sürece bu yetmeyecek. O zaman
bu yoksulluğu kaldırmak gerekir ama bu iktidar yoksulluğu
kaldırmak istemiyor. Bu iktidar bu yoksulluktan beslenmek istiyor,
sadakayla geçinen bir yoksulluk istiyor.
Yapılması
gerekenler: Mademki işçinin ve yoksulun insanca yaşamasını
istiyoruz -ben söylemiştim, ortağınız da söylüyor- önce
asgari ücretten vergiyi kaldırın. Yetmez, bütün sağlık ve
eğitim kurumlarını parasız hâle getirin yani özel
hastanelere el koyun, yani Sağlık Bakanınızın
hastaneleri kamulaştırılsın. Bu da yetmez; enerji,
elektrik
Yoksulun elektrik ve enerji ihtiyacını ücretsiz
karşılayın ama bunun için de yandaş olarak
beslediğiniz enerji şirketlerine el koyun. Ama bunların
hiçbirini yapma gücünüz yok çünkü niyetiniz yok. Bu, bir güç-niyet meselesinden
öte; bu, iktidarın politik tercihi; bu, iktidarın sınıfsal
tercihi çünkü bu iktidar, patronların ve zenginlerin iktidarı ve ne
zaman yoksula bir şey yapsa bunu lütuf gibi, bunu bağış
gibi, bunu sadaka gibi sunuyor ve bu yoksulların oyuyla burada oturuyor.
Bu yüzden biz, işçilere ve yoksullara diyoruz ki: Bunun için mücadele
etmeniz lazım. Talep etmek yetmiyor; sokağa çıkmadıkça,
peşine düşmedikçe, bu işçilerin yaptığını,
bu işçilerin direnişini örnek almadıkça hiçbir hakkı alma
şansınız, hiçbir hakkı yürütme şansınız
kalmayacak.
Katar meselesi
konuşuluyor bugün, Katarla yeni bir anlaşma imzalanıyor. Bu
Katarla kardeş ortaklığının bütün boyutları siz
iktidardan yıkıldığınızda açığa
çıkacak, girdiğiniz bütün suç ortaklıkları açığa
çıkacak. Afrikanın ortalarından, Somaliden Sudana, Yemene,
Libyaya, Suriyeye, Rojavaya kadar yaptığınız bütün
ortaklık, Selefilerle kurduğunuz bütün ortaklık, iş
birliği açığa çıkacak. Türkiyeyi IŞİD
otobanına çevirenlerin, Türkiyeyi cihatçı otobanına
çevirenlerin uluslararası alanda ve burada bütün suçları
açığa çıkacak.
Ataol Behramoğlu bir
yerde diyor ki: Yıllanmış bir ağaç gibi köklü, gür/Yalan
hiç yıkılmayacakmış gibi görünür/Hükmü verilmiştir
oysa/Yıkılacak, çürümüştür. Yolsuzluğa ve
hırsızlığa battınız, insan
kaçakçılığına ve uyuşturucuya bulandınız;
çürüdünüz. Yıkılacaksınız ve biz, sizi
yıkıldığınız günden sonra işlediğiniz
bütün bu suçlardan yargılayacağız ama sizi yargılayan
mahkemeler Kobane mahkemeleri gibi olmayacak, yukarıdan emir alıp
yukarının emriyle çalışan, olmayan suçlar icat edip halka
rağmen suç işleyen mahkemeler hâline gelmeyecek. Halkın
vicdanında, halkın mahkemeleri önünde yargılanacak ve hesap
vereceksiniz ve o zaman, belki de sizin yandaşlarınız
kalemlerine sarılıp Adalet, adalet! diye bağıracaklar ama
o adaleti bizden, halkın vicdanından isteyecekler.
Ben burada sözlerime son
verirken Türkiye halklarına, işçi sınıfına ve
yoksullara sesleniyorum: Ne asgari ücretin artırılması ne
elektrikten verginin kısılması sorunları çözmez çünkü bu
iktidarı herkes tanıyor, yirmi yıldır
yapmadığını bir günde yapmaya kalkıyorsa bilin ki
iktidarı devam ettiği gün bu verilenlerin hepsini fazlasıyla
geri alacak. Bunu yaşayarak öğrendik. O yüzden yapılacak tek
şey kalıyor: Hep beraber bu iktidarı yıkmak, bunun için
mücadele etmek ama bunun için, bunu sağlamak için yani bu işçinin
hakkını alması için, yoksulun hakkını alması için
savaş politikalarına karşı çıkması, Kürt
halkıyla omuz omuza yürümesi; bu iktidara karşı hep beraber omuz
omuza sesimizi yükseltmemiz ve bunlara karşı gücümüzü ortaya
koymamız gerekiyor.
Sonunuz yakın, bu sona
hazırlık yapın. (HDP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, hatibin beyanlarını
reddediyoruz.
BAŞKAN Peki.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Başkanım, anlaşmayla ilgili bir şey konuşmadı.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Aydın Milletvekili Sayın
Bülent Tezcan.
Buyurun Sayın Tezcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Katar ile Türkiye arasında çok boyutlu
iş birliğini tesis etmek üzere bir teklifi görüşüyoruz; bu
konuda, 2 ülkenin ilişkilerinin güçlendirilmesi çerçevesinde
yapılacaklara ilişkin bir öneriyi görüşüyoruz. Kuşkusuz
Türkiye'nin uluslararası alanda iş birlikleri önemlidir. Türkiye'nin
ekonomik anlamda, siyasi anlamda dünyanın çeşitli bölgeleriyle temas
ediyor olması ve o ilişkilerini güçlendirmesi herkesin arzu
edeceği, hepimizin arzu edeceği bir husustur. Ancak bunlar yapılırken
özellikle şeffaflığın, adaletin, ülkenin millî
çıkarlarının ve özellikle Türkiye'nin birikimlerinin
kişisel hesaplar üzerinden değil de milletin yararları ve
menfaati üzerinden ele alınmasının önemi kuşkusuz
tartışma dışıdır.
Biz, dünyanın hiçbir
ülkesiyle özel bir husumet ya da özel bir dostluğun uluslararası
ilişkilerde esas alınmasının mümkün
olmayacağını takdir ederiz kuşkusuz. Devletlerin,
milletlerin menfaatleri vardır uluslararası ilişkilerde.
Bunları yaparken kendi ülkenizin birikimlerini korumak ve kollamak
zorundasınız.
Türkiyede iktidarın
yaptıkları içerisinde anlamakta zorlandığımız bir
Katar sevdası var; bizde bir Katar rahatsızlığı yok
ama iktidarın bu memleketin, bu milletin birikimlerini birilerine peşkeş
çekme pahasına bir tuhaf Katar sevdası var. Ben bu sevdanın muhatabının
Katar olmadığını biliyorum, ben bu sevdanın
kamuflajının Katar olduğunu biliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Ben Katar adı altında
hangi ilişkilerin kurulup saklanmak istendiğini biliyorum, milletimiz
de biliyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın, dün 10 Kasımdı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün
ebediyete intikal edişinin 83üncü yıl dönümü; rahmetle minnetle
anıyoruz, sadece onu değil Türkiyeyi Millî Mücadelede temsil eden
ve Türkiyeyi yeniden küllerinden yaratan o büyük önderlerin hepsini rahmet ve
minnetle anıyoruz. Peki, onlar bu memlekette
bağımsızlığı kurmak için mücadele etmişken
bu milletin malı olan Tank Palet Fabrikasını yandaşlara
bedava peşkeş çekenlerin hesabını sormayacak
mıyız? (CHP sıralarından alkışlar) Bunu
konuşmayacak mıyız? Yani anlamak mümkün değil. Sayın
Cumhurbaşkanı çıktı 50 milyon dolarlık
yatırım yapmak lazım. Biz bunu yapamıyoruz. dedi, 20
milyar dolarlık Tank Palet Fabrikasını Katarlılara ve onun
yandaş ortaklarına peşkeş çektiler; bu milletin, Türk
ordusunun en önemli incisini Katar Silahlı Kuvvetlerine bedavaya teslim
ettiler. Olacak iş değil! Yani 50 milyon dolarlık
yatırımı yapamıyorum. deyip Katar'ın hediye
ettiği dediği 500 milyon dolarlık uçağa kurula kurula
binmeye insan utanır, yüzü yere girer, yüzü yere girer! Nasıl bir
iştir bu? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bir başka
Katar sevdası: Kanal İstanbul. Türkiye, İklim Sözleşmesine
giriyor, imza atıyor. Türkiye, güya dünyaya böyle bir mesaj vermeye
çalışıyor. Kanal İstanbul, Marmara Denizini çürütecek bir
rant projesi, bir beton projesi; İstanbulu betona boğacak,
İstanbulu çürütecek, çevreyi çürütecek, ormanları yok edecek bir
projeye rant uğruna ısrarla Ben buna devam edeceğim. deniyor.
Peki, dönüp arkaya baktığınızda ne görüyorsunuz?
Peşinen, o güzergâhta Katarlı saltanat ailesine peşkeş
çekilen dönüm dönüm araziler var; Katarlı aileler gelmişler, Katar
Emirinin annesi oradan arazi almış, Bakanın ailesi oradan arazi
almış. Rant ortaklığında Katar ile iktidar yetkilerini
kullananların yine bir iş birliğiyle karşı
karşıyayız. Katar sevdası dediğimiz sevda bu sevda,
para sevdası, yolsuzluk sevdası; buna itiraz ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli
arkadaşlar, şimdi bir başka mesele Digiturk. Bir Katarlı
sermaye grubu Digiturkü aldı, sözleşmede imza attığı
para için Ben bunu ödeyemiyorum. dedi, 90 milyon dolar bir kalemde silindi;
Digiturkü alan Katarlı beIN Sportstan 90 milyon dolar indirdiler Sen
misin ödeyemeyen? Hayhay efendim, sen Katarlı bir sermaye çevresisin.
diyerek. Merak ediyorum, arkasında kim var, arkasında hangi kirli
ilişkiler var, arkasında hangi ortaklıklar var ki 90 milyon
doları bir kalemde sildiler? Okullar açıldı,
çocuklarımız üniversitelerin kapısının önlerinde
yattı değil mi? Çok şey anlatmaya gerek yok, bu 90 milyon
dolarla bin yataklı 12 yurt -12 bin kapasiteli, 12 bin öğrencimizi
yatıracak bin yataklı 12 yurt- yapabilirdik bir kalemde sildikleri bu
parayla. Bir tarafta, bir kalemde sildikleri bu para -Katar sevdasına
güya- öbür tarafta, sokaklarda tekmelettikleri gencecik öğrencilerimiz. Bu
iktidarın tercihinin fotoğrafını buradan dönüp hep beraber
çekelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
yani Türkiyede 2 milyon ailenin elektriği kesilecek; odun, kömür
parası yüzde 50, kira paraları yüzde 50-yüzde 70 artacak. Bunlara
kaynak bulunamazken Katar örtülü ortaklıkları Türkiyede zevküsefa
içerisinde işini yürütüyor. Üreticiye destek yok, çalışana
destek yok; Katar ortaklarına destek çok.
Bakın, buradan
Aydına geleyim, kendi seçim çevremde çok ilginç şeyler
yaşıyoruz. Orada da Söke ilçesinin Doğanbey ve Tuzburgazı
-eskiden köydü, beldeydi, şimdi mahalle oldu- Mahallelerindeki Karina
Dalyanında alın terleriyle ekmeğini çıkarmaya
çalışan vatandaşlarımız var. 1972 yılından
bu yana Karina Dalyanı o bölgenin halkı tarafından
işletilir, onlar çalıştırırlar, onlar ekmek
paralarını kazanırlar. Şimdi, orayı bazı
yandaş özel şirketlere peşkeş çekmeyi planlıyorlar. Bununla
ilgili daha önce basın toplantıları yaptık.
Hazırlıklar yapmışlar, halkın elinden alacaklar,
yandaş şirketlere karides çiftliği adı altında
orayı verecekler; bu planlama devam ediyor. Şimdi, dün ihalesi
vardı orayı peşkeş çekmek için. Vatandaş alamasın
diye kira bedelini yüzde 350 artırdılar, bir de dediler ki:
Peşin ödeyeceksiniz. Vatandaş sahipsiz, gücü yetmiyor, alamayacak;
yandaşa onu tereyağından kıl çeker gibi verecekler ama bir
şeyi hesap edemediler: Aydında Sökede Doğanbey ve
Tuzburgazı halkının yanında, üreticinin yanında,
çiftçinin yanında duran Aydın Büyükşehir Belediyesi var,
Aydın Büyükşehir Belediyesi. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz misiniz bu tuzağı kuran? dedi Bu
tuzağı ben bozarım. diye gitti 9 Kasım günü -10 Kasım
dün ihale var- dosya aldı, ilan etti Ben giriyorum, ben
alacağım ve Söke halkını ranta kurban etmeyeceğim.
dedi. (CHP sıralarından alkışlar) Ne oldu? İktidar
rant konusunda kararlı. 9unda öğleye doğru dosya aldı
Aydın Büyükşehir Belediyesi, öğleden sonra Bakanlık iptal
etti ihaleyi, ihaleyi iptal ettiler. Niye? Aman ha! Gidiyor elimizden. diye
ama söylüyorum ne yaparsanız yapın, rant yiyicilerle hangi
ortaklıklar içerisine girerseniz girin, Aydında olduğu gibi
Türkiyenin her yerinde Millet İttifakının belediyeleri halka
sahip çıkmaya devam edecek. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Uzatmayı alayım,
selamlayacağım Başkanım, bitti zaten.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, son sözüm selamlama kısmı.
Ne yaparsanız
yapın, bugün bütün Türkiyede Millet İttifakının belediyeleri
üreticiye, yoksula, halka, sahipsiz bıraktıklarınıza sahip
çıkmaya nasıl kararlı biçimde devam ediyorsa önümüzdeki ilk
sandıkta kaçamayacaksınız, o sandık milletin önüne gelecek
ve aynı şekilde, bu çatının altında da Ankaradaki
hükûmette de yoksula, kimsesize sahip çıkan bir iktidarı hep beraber
selamlayacağız.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Ne oldu? Anlamadım ben.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sataşma yoktu.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Cevap verme bak, mahveder seni.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, biraz evvel
konuşan hatip Katarlılara peşkeş çektiniz Tank Palet Fabrikasını.
diyerek açıkça sataşmıştır grubumuza ve AK PARTİ
iktidarına.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Yalan mı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ona sataşmadan cevap
vereceğim.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Süreniz iki dakika.
AHMET KAYA (Trabzon) Tamam,
çık da o zaman itiraf et peşkeş çektiğinizi.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Çektik ama neden? diye başla.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın 272 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuçta Çankırıdaki baraj yükseliyor, inkâr
ettiğiniz baraj var ya Kızlaryolu Barajı, Çankırı
tarihinin en büyük yatırımı olarak Çankırıya,
Kastamonuya ve Çoruma hayırlı olsun inşallah. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler) Ama gruptan, grup kürsüsünden Hayalî baraj, yok böyle bir baraj.
demişti; yanılttınız, yalan söylettiniz maalesef Genel
Başkanınıza.
Sayın Tezcan
konuştu ama hepsi çelişkili, hiçbir bilgi doğru değil,
hepsi. Neresini düzelteyim? Deveye sormuşlar Niçin boynun eğri?
Sayın Tezcan, demiş ki deve Nerem doğru ki.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Aynaya bak, aynaya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Sonuçta baştan aşağı hepsi
yanlış yani kendinizle çelişiyorsunuz. Önce 50 milyon dolara
peşkeş çektiniz. demişti Sayın Kılıçdaroğlu,
siz de aynı şeyi söylediniz; sonra buraya sözcüleriniz geldi, Bir
kuruş bile almadınız. dediniz, 2021 bütçe
konuşmasında aynı sözü söyledi: Bir kuruş bile
almadınız.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Oynama, oynama!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Önceki Kılıçdaroğlunun sözü mü
doğru, sonraki mi doğru?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) 50 milyon dolarlık yatırım, yatırım!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Siz şimdi, tekrar başa döndünüz,
kendi Genel Başkanınızı yalanladınız. (CHP
sıralarından gürültüler) 2021 bütçe konuşmasında
demişti ki Bir kuruş vermeden bedava peşkeş çektiniz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Çankırıya bak, Çankırıya.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Şimdi de siz diyorsunuz ki 50 milyon
dolara peşkeş çektiniz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Bağırma!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Peşkeş çekilen hiçbir şey yok.
Katarın İngilterede, Almanyada, Avrupada bir sürü
yatırımı var, Volkswagenin yüzde 18 ortaklığı
var. (CHP sıralarından gürültüler) Siz niye Katarın Türkiyeye
yatırım yapmasından gocunuyorsunuz?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Yatırım yapmıyor yatırım;
yatırıma ortak oluyor, yatırıma ortak oluyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Niçin Türkiyenin kendine dönük
zenginliğini artırmaya, vatandaşlarımızın
refahını artırmak için, güvenliğini sağlamak için
yapmış olduğu yatırımlara
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla)
dönüp, hususları başka noktadan,
buradan işi farklılaştırarak çarpıtıyorsunuz?
Bunun milletimize ve devletimize faydası yok.
Teşekkür ediyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Hazır fabrikayı verdin, hazır fabrikayı!
Nasıl refah artırmak bu, nasıl yatırım?
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Kendi grubun bile alkışlamıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
AK PARTİ Grubu Sayın Akbaşoğlunu
alkışlamıyor. Ben de anlamadım ki.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, izin verirseniz
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, çok ciddi bir kriz var.
BAŞKAN Mahmut Bey,
izin verirsen Bülent Beyi dinleyeceğim.
Buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili biraz önce
benim söylemediğimi söylemişim gibi Çelişki var. dedi. O da
şudur: Sayın Genel Başkanımızı tekzip
ettiğimi, nakzettiğimi söyledi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Evet, evet.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
50 milyon dolar. dedi.
MUHAMMET
EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) 50 milyon dolar,
evet.
BAŞKAN Buyurun, 69a
göre iki dakika kürsüden söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) O zaman yerinden alın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yerinizden, yerinizden.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Sana ne, sana ne? Sen mi yönetiyorsun burayı?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, Akbaşoğlunu grubu
alkışlamıyor. Neden acaba?
8.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim.
Sayın
Akbaşoğlu, çok telaş etmenize gerek, yerimden de olsa
aynısını söyleyeceğim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Fark etmez, buyurun; isterseniz üç
dakika konuşun, buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, ne benim söylediğimin,
Sayın Genel Başkanımızın söylediğiyle
çelişir bir yanı var...
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Var, var.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
ne
de benim söylediğimin, burada biraz önce söylediklerimin kendi içinde
çelişen bir yanı var. Mesele şu, söylediğimiz şudur:
Sayın Erdoğan çıktı, dedi ki: 50 milyon dolar
yatırım gerekiyordu. Bunu yapamadık, verdik.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok, öyle demedim,
çarpıttınız.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Yani Beş para almadan verdiniz, peşkeş çektiniz. sözü budur.
Ben de diyorum ki 50 milyon dolar yapacak yatırım
bulamadınız, hatta Genel Başkanımız dedi ki: Ben
bulacağım o parayı. (CHP sıralarından
alkışlar) 50 milyon doları bulamayıp Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en önemli eseri Tank Palet Fabrikasını yabancı bir
orduya veriyorsanız bırakın, bulamıyorsanız ben
bulacağım o parayı. dedi. On sekiz ayda tank gelecekti, ortada
tank yok ama laf çok; tank yok, laf çok ortada. 50 milyon dolar
yatırım yapamıyoruz. dediniz, beceriksizliğinizi inkâr
ettiniz, bir kuruş para almadan verdiniz. Dün de söylediğimiz buydu,
bugün de söylediğimiz bu ama 50 milyon dolar yatırım
yapamıyoruz. demekten
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle demedim.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
bir kuruş para almadan vermekten yüzünüz kızarmadı, 500 milyon
dolarlık hibe uçağa binmekten de yüzünüz kızarmadı yani
ondan kızarmadığı gibi. (CHP sıralarından alkışlar)
Söylediğimiz budur, yoksa Katarın yatırımlarından ya
da başka ülkelerin yapacağı yatırımlardan bizim
herhangi bir rahatsızlığımız olmaz,
olmayacağını daha önce de söyledik. Bu yatırımlar
adı altında nelerin üstünü örtüyorsunuz, bundan rahatsızız
dedik; söylemeye çalıştığımız budur. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, biraz evvel
sayın hatip hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem
bizlerin söylemediğini Söyledi. diye çarpıtarak bize sataşmada
bulunmuştur, bu nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, AK PARTİ Grubu Akbaşoğlunu
alkışlamıyor. Niye acaba yani inandırıcı mı
gelmiyor?
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sen kendi grubuna bak Sayın Tanal. Sen kendi grubuna bak,
karışma başkasına.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Önce sükûneti lütfen bir
BAŞKAN Buyurun, siz
Genel Kurula hitap edin.
9.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Genel Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
2021 bütçe
konuşmasında Sayın Kılıçdaroğlu bu kürsüden Tank
Palet Fabrikasıyla ilgili Bir kuruş almadan peşkeş
çektiniz." demişti ama daha önce söylediği sözü de kendisi
yalanlamıştı. Her ikisi de gerçek dışı çünkü
hiçbir peşkeş falan yok. Siz gerçekten olayları
çarpıtıyorsunuz.
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) Kaç para aldınız?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Tank nerede, tank?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) İkinci olarak, hiçbir şekilde 50
milyon dolar
İhaleyi alan şirket, tankları yapacak şirket
mevcut Palet Fabrikasını yenileştirmeyle,
ihtiyaçlarını gidermeyle ilgili orada harcamaları yapacak;
mesele o, tam tersi, alakası yok. (CHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teyit ediyorsun; yatırım lazım, yatırım!
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Motor nerede motor?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) O kira bedeli falan da değil. Siz her
şeyi karıştırdınız birbirine, hepsini çuvala
attınız, çarpıtarak anlattınız.
İki: Kanal
İstanbuldan falan da bahsettiniz konuşmanızda, İklim
Sözleşmesi falan. Herhâlde siz, Sayın Genel
Başkanınızın Manda ve himaye kabul edilemez." diyen
Mustafa Kemal Paşanın vefat yıl dönümünün hemen öncesinde
büyükelçilere yazmış olduğu mektuptan duyduğunuz
rahatsızlığı bastırmak için bir şekilde bir cümle
sarf ediyorsunuz.
Bakın, Türkiye'nin iç
işlerini Batılılara şikâyet, asla ve kata, Bağımsızlık
benim karakterimdir." diyen Mustafa Kemal Atatürkün ilkelerine taban
tabana zıttır. Yazıklar olsun! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Tehdit var tehdit Gelme yatırıma, para
alamazsın." diyor Sayın Akbaşoğlu.
MAHİR POLAT (İzmir)
- Onu alkışladılar, Mahmut ağabey sayesinde
alkışladılar.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
bağırmadan konuşamıyorlar mı?
HÜDA KAYA (İstanbul)
Ya, çok rahatsız, çok yüksek sesle konuşuyorlar.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir kısım milletvekili arkadaşımız
yüksek sesle konuşulmasından, bağırarak
konuşulmasından rahatsız olduklarını ifade ediyorlar.
Sayın konuşmacılardan kürsüde konuşurken rica ediyorum,
böyle daha küçük harflerle anlatırlarsa konuları
arkadaşlarımızın da rahatsızlığını
gidermiş oluruz.
Buyurun Bülent Bey, sizi
dinliyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başkanım, biraz önce sayın hatip, özellikle,
yabancı büyükelçilere gönderilen mektuptan bahsederken Sayın Genel Başkanınızın
bu mektubundan duyduğunuz hicap ve üzüntü nedeniyle herhâlde böyle
söylediniz. diye sataşmada bulundu ve onun için
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Doğru, doğru Sayın
Başkan. Bu sefer sataşmada bulundum.
BAŞKAN Buyurun, iki
dakika süreniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tezcan, ufak
harflerle lütfen.
10.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Tamam.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Sayın Grup Başkan Vekili, Allaha
şükürler olsun ki benim Genel Başkanım ne beni ne grubunu ne de
milletini utandıracak hiçbir şey bugüne kadar yapmadı. (CHP sıralarından
alkışlar) Allaha şükürler olsun ki Sayın Genel
Başkanımız, her kürsüye çıktığında Acaba
bugün bizi utandıracak ne söyler! diye endişe edenlerden
değiliz. (CHP sıralarından alkışlar) Allah herkesi o
endişe edenlerden sakınsın.
Değerli arkadaşlar,
evet, Sayın Genel Başkanımız Kanal İstanbul gibi bir
ihanet projesi
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Asla!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
bir rant projesine karşı dünyayı uyarıyor şimdiden.
Sadece bir Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı olarak değil,
yarın iktidar partisinin en önemli isimlerinden birisi olarak Türkiye'de
bu katliama ortak olma hesabı, gafleti içerisinde olanlara, herhangi bir
rant hırsı ve sevdası içerisinde hatta bu iktidarın rant
sevdası ve hesabının ortağı olma gafletine
düşebilecek olanlara şimdiden bu milletin geleceği adına
uyarılarda bulunuyor. Yani diyor ki: Buraya böyle bir yatırımla
gelirseniz bizden size gelecek yok kardeşim. Ha, şimdi, vay
Türkiye'yi
Yabancı büyükelçilere mektuplar yazmış. Yahu, siz
Bu işin finansmanını yabancılardan bulmak için
çıkıp dışarıdan alacağız. demediniz mi? Siz
yabancı mahkemeleri, tahkimi bu milletin önüne tehdit diye
koymadınız mı? Tahkimden döner. diye bu milletin önüne kendi
mahkemelerini değil de
Kanal İstanbul için yabancı tahkim
kuruluşlarıyla tehdit etmediniz mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Son
cümle Sayın Başkanım.
Genel
Başkanımız da diyor ki: Kardeşim, bunu yapmaya kalkana
bizden geçit yok. Millî olmak budur, millî olmak budur. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
Asla ve kata şu
Sayın Kılıçdaroğlu'nun yabancı büyükelçilere
yazmış olduğu
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Londra mahkemelerine
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
hem de bizim yargımıza, iç
işlerimize karışan 10 büyükelçiye U dönüşü yapmak durumunda
kaldıkları bir haftanın arkasında, o büyükelçilere böyle
bir mektubun ancak utanç mektubu olduğunu ifade etmek istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Onlara meydan okuyoruz, meydan.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Amerikanın mektubu ne oldu, Amerikadan gelen?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu, gayrimillî bir tutum ve
davranıştır;
bağımsızlığımıza
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Trumpın mektubu ne oldu, Trumpın?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
egemenliğimize halel getirecek
bir mektuptur ve yazılır yazılmaz da millet nezdinde çöp
tenekesine atılmıştır. Bu savunulamaz, bu millî iradeye bir
hakarettir.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Dünyaya meydan okudu, dünyaya.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Aynı zamanda uluslararası
sözleşmelerden kaynaklanan, uluslararası hukuktan kaynaklanan, tahkim
müessesesi apayrı bir meseledir. Her meseleyi birbirine karıştırarak
farklı neticelere varma taktiği burada da ortaya
çıkmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, gündemimiz bu değil ya. Gündemimizde işsizlik
var, yoksulluk var.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hakikat karşısında
bunun hiçbir hükmü yoktur.
Arz ederim.
Saygıyla yüce Meclisi
selamlıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Gündemimizde işsizlik, yoksulluk, ekmek var. Milletin derdi
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, tutanaklara geçsin de kürsüden söz verebilirdim yani o
süreyi kullandınız zaten, iki dakikayı.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bir dakika, bir dakika. Yani kapatmak
için Sayın Başkan, kapatmak için.
BAŞKAN Bir dahakine
kürsüden vereyim sözü de
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Meclisin çalışmasını engelliyor Başkanım, olmaz
bu!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) İyi niyetimi de ortaya koymak
için beyanda bulundum, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Hakkını kötüye kullanıyor Başkanım,
hakkını kötüye kullanıyor.
BAŞKAN Sayın
Tanal, çok rica ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Anladım ama Başkan, hakkını kötüye kullanıyor!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakar mısınız
şuraya?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Vatandaşın derdi işsizlik, yoksulluk; iş arıyor,
aş arıyor. Başkan bizi burada çalıştırmıyor.
BAŞKAN Peki,
Sayın Tanal, Sayın Grup Başkan Vekili bekliyor.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Genel Başkanımızın büyükelçilere
yazdığı bir mektubu utanılacak bir vesika olarak
sunması bir sataşmadır, söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika süreniz.
11.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Tezcan hatırlattı. Çöpe atılacak
bir mektup var idi Sayın Akbaşoğlu; Trumpın Türkiye
Cumhurbaşkanına Aptal olma. dediği mektup. (CHP
sıralarından Bravo. sesleri, alkışlar) Siz, o mektubu
ceketinizi ilikleyip Trumpa sundunuz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Çöpe attık, çöpe.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Tayyip Erdoğan dedi ki: Mektubu kendisine sunduk.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hiçbir hükmü yoktur. dedik! Hiçbir
hükmü yoktur.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Bu ayıp size yeter.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Alakası yok!
ENGİN ALTAY (Devamla) Cumhuriyet
Halk Partisinin bir Grup Başkan Vekili olarak tekrar ilan ediyorum, bugün
yandaş medyada biraz eleştirilmiş olsam da: Bu mektup Türkiyeyi
Avrupaya şikâyet mektubu değildir ama bu mektup şudur
EROL KAVUNCU (Çorum)
İhanet mektubu.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Okursan öyle olmadığını görürsün.
Bu mektup, İstanbulun
rantına, İstanbulun talanına, İstanbulun ekolojisine göz
dikmeyi düşünen yerli ve yabancı bütün konsorsiyumlara bir tehdit
mektubudur, bunun arkasındayız, ayıp ya! (CHP sıralarından
alkışlar)
EROL KAVUNCU (Çorum) Sen
açıklamayla kurtaramazsın Genel Başkanını.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya, okudun mu sen bu mektubu?
EROL KAVUNCU (Çorum)
Vallahi okudum, gerçekten okudum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bırak Allah aşkına ya!
EROL KAVUNCU (Çorum) Genel
Başkanını kurtaramazsın Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, Meclisi çalıştırmıyor
Akbaşoğlu.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Akbaşoğlu, yoklama isteyeceğim.
Çalıştırmak istemiyorsun Meclisi.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
Trumpın mektubuna cevap vermediniz, bu ayıp size yeter. diyerek
açıkça sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
12.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Trump bir mektup yazdı.
O mektubu -ben nöbetçiydim- dürüp attım çöp tenekesine. (CHP
sıralarından gülüşmeler) Sayın
Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu tavrı biz de
burada milletin gözü önünde hep beraber ortaya koyduk. Sayın
Cumhurbaşkanımız o mektuba hem açıklamayla hem
tavrıyla hem de yüzüne karşı millî onurumuzu, duruşumuzu
ortaya koyarak aldığı kararlarla gerekli cevabı verdi.
Ancak siz onu gözlerinizi kapatıp görmek istemezseniz tabii ki görmezsiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Papazı ne yaptın, papazı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Siz demiyor musunuz Bu iktidar, dünyanın
en doğru, en güzel işini de yapsa biz alkışlamayız.
Kafanıza koymuşsunuz, Ne yaparsa yapsın murdardır diyeceğiz,
karalayacağız, kötüleyeceğiz. diyorsunuz, meselelere öyle
bakıyorsunuz maalesef.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Papaz ne oldu? Başkanım, papaz ne oldu?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Şunu söylüyorum: Gerçekten size
yakıştıramadım, gerçekten
yakıştıramıyorum. Yani nereye gidiyorsunuz ey CHPli
arkadaşlar, ey antiemperyalist tutum ve davranışı ortaya
koyan solcu kardeşlerim neredesiniz, nerede? Şuraya bak, Manda ve
himaye kabul edilemez. İstiklalitam -bağımsızlık-
benim karakterimdir. diyen CHPnin Kurucu Lideri nerede?
GÜLİZAR BİÇER
KARACA (Denizli) - Hadi oradan, Trump talimat verdi
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Emperyalistlerden medet uman bugünkü CHPnin
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu nerede? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Papaz nerede, papaz?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Emperyalizme teslim olmakla itham etti bizi.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, şimdiden peşin söyleyeyim: Karar yeter
sayısı istiyoruz, açık ve net.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İster, haklı.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
13.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Dünyanın neresinde muhalefetin iktidara güzelleme
yaptığı görülmüştür, neresinde görülmüştür? Siz bizden
alkış almak için mi iş yapıyorsunuz? Alkışı
milletten alın alabiliyorsanız. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle alıyoruz efendim; milletten
aldığımız için buradayız.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Alkışı milletten alın, alın tabii. 170 liraya
aldığınız dolar 996 lira oldu, ayıp ya ayıp! Bir
de milletten alkış mı bekliyorsunuz? Emekliyi, asgari ücretliyi
yere serdiniz; millet, pazar yerlerinden çöp toplar hâle geldi. Siz
kusurlarınızı örtmek için -bugün de söyledim- Sayın
Erdoğan dâhil, muhalefete iftira atma, kendinden olmayan herkesi
terörist hain alçak ilan etme hastalığıyla Türkiyenin iç
barışına, tesanütüne zarar vermekten başka bir iş
yapamaz hâle geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Kardeşim, o mektubu 84
milyonun kulaklarında. Tayyip Erdoğanın kendi sesinden Mektubu
Sayın Trumpa takdim ettik. ifadesi dün gibi benim kulağımda.
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak)
Yüzüne vurdu, yüzüne.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Ha, eğer siz o mektubu gördüyseniz siz çöpe
atmışsınız; buruşturmadan
atmışsınız herhâlde ki Tayyip Bey çöpten almış,
katlamış, zarfa koymuş, takdim etmiş. Ayıp ya! (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın,
Akbaşoğlu, iki şeyi yapmayın. Bir, bu milletin aklıyla
alay etmeyin; iki, Meclis Genel Kurulunun, saygıdeğer
milletvekillerinin mesaisini böyle mesnetsiz polemiklerle çalmayın,
çalmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Sesinizi
yükselterek iktidarınızın ayıplarını
örtemezsiniz. Sizin ayıplarınızı artık -haşa-
Kâbeden örtü getirseniz dahi gizleme şansınız
kalmamıştır kardeşim. (CHP sıralarından
alkışlar) Ses yükselterek, bağırarak haklı olunmaz.
Lütfen, çok bağırmayın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hafif konuşacağım,
tamam.
BAŞKAN Ben yeterince
tartışıldığını düşünüyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, bir dakika
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkan, oylamaya sunalım, yeter!
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2546) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 272) (Devam)
BAŞKAN Gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım, bakın
BAŞKAN
Şahıslar adına
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkan, oylamaya sunalım, yeter artık!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
açıkça Bu ayıp size yeter, Kâbe bile örtemez. diyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Yeter artık, yeter!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yani sonuç itibarıyla cevap
vereceğim, sataşma olduğu açık.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, oylamaya sunalım, kabul etmiyoruz biz bunu.
BAŞKAN
Şahıslar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakın, sataşma olduğu
açık.
BAŞKAN Soru-cevap
talebi yoktur.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yanlı davranıyorsunuz.
BAŞKAN 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yanlı davranıyorsunuz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Karar yeter sayısı
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebi
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, Kabul edenlere geçtiniz ama
BAŞKAN Geçmedim,
gürültüden duyulmuyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Oyladıktan sonra karar yeter
sayısı olmaz, oyladınız. İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Karar yeter sayısı istiyoruz; başından beri istiyorum ya,
başından beri istedim, tutanaklar ortada.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı talebini
Oylarınıza sunduktan sonra karar yeter
sayısı arayacağım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Oyladınız,
oyladınız.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
272 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi 1inci maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
1inci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
272 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Trabzon
Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.
Buyurun Sayın Örs.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti
Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların Yerine
Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde
İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük
Çaplı Organizasyonların Yerine Getirilmesinde İş
Birliği Konulu Niyet Mektubu 31 Ekim 2019 tarihinde Ankarada
imzalanmıştı. Katar devletiyle imzalanan söz konusu niyet
mektubuyla 2022 yılında Katarda düzenlenecek Dünya Kupası
organizasyonu esnasında yapılacak bilgi ve tecrübe
paylaşımıyla, iki ülke arasında yürütülmekte olan güvenlik
iş birliği faaliyetlerinin de pekiştirilmesinin
amaçlandığı söyleniyor gerekçede. Söz konusu niyet mektubuyla,
2022de Katarda düzenlenecek Dünya Kupasına ilişkin alınacak
güvenlik tedbirlerine Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından
sağlanacak desteğin hukuki zemini oluşturulmaktadır
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
Katarın, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer
Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde sorunlar
yaşadığını biliyoruz. Yapılacak güvenlik iş
birliği ve verilecek destekte bu sorunlu ilişki göz önünde
bulundurulmalı, olası risk ve tehditlere karşı gerekli
tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Onu da buradan
iletmek, sizleri uyarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
dün 10 Kasımdı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve banisi Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün vefatının üzerinden seksen üç yıl
geçti. O cumhuriyet ki emperyalizme karşı verilen Kurtuluş
Savaşıyla mazlum milletlere örnek olmuştur ve Gazi Mustafa
Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları aziz
ecdadımızın bize en değerli emanetidir. Kurtarıcı
ve kurucu iradenin yokluk içindeki bu destansı mücadelesi ve zaferinin
kıymeti vazgeçilmezimizdir. Son yıllarda üzülerek görüyoruz ki bu
kıymetin farkında olmayanlar var, siyaseti millî ve manevi
değerlerimiz üzerinden gereksiz tartışmalarla meşgul
edenler var. Oysaki Türk siyaseti, kurtarıcı ve kurucu iradenin bize
gösterdiği hedeflere odaklanmalıdır. Bu hedef, aziz milletimize
daha huzurlu ve daha müreffeh bir hayat sağlama hedefidir. Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü vefatının 83üncü yılında rahmet, dua ve
minnetle anıyor, mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar,
aziz Türk milletinin kahramanca mücadele verdiği Kurtuluş
Savaşını zafere taşıyan, milletimizin ve tüm
dünyanın takdirine mazhar olan Atatürkü iyi anlamalı, iyi
anlatmalı, yaşadığı zorlukları ve verdiği
mücadeleyi unutmadan, birlik ve beraberlik içinde onun bize emaneti olan
cumhuriyetimizi gelecek nesillere emanet etmeliyiz. Bu vesileyle, dış
politika alanında ortaya koyduğu Yurtta barış, dünyada
barış. sözleriyle özetlenecek vizyon ve izlediği kararlı
politikalarla Türkiye Cumhuriyeti devletinin bugünkü konumuna gelmesinde önemli
paya sahip olan cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Türk
dış politikasının temel dinamiklerini ortaya koyarken
ülkemizin ve dünyanın gerçeklerini gözden uzak
tutmadığının altını bir kez daha çizmek isterim.
O, Türkiyenin dış politikasını belirlerken gerçekçi
davranmış, ülkenin jeopolitik durumunu, tarihsel gelişimini,
Millî Mücadele Döneminin kazanımlarını, cumhuriyetin temel
değerlerini ve dünyanın içinde bulunduğu olayları iyi
analiz ederek her zaman dikkate almıştır. Atatürkün
gerçekçiliği, Amasya Genelgesinden Erzurum Kongresine, Sivas
Kongresinden Misakımillîye, Millî Mücadele sürecinde yapılan
anlaşmalardan Lozana kadar yaşanan birçok gelişmede kendisini
göstermiştir arkadaşlar. Onun dış politika
anlayışında, bağımsızlık, gerçekçilik,
barışçılık, hukuka bağlılık, güvenilirlik,
akılcılık, ileri görüşlülük, diplomasi, anlaşma
fırsatlarını değerlendirme, olayları geçmişi ve o
günüyle anlama ve analiz etme yeteneği ve maceraperestlikten uzak öz güven
vardır.
Değerli arkadaşlar,
ülkeler, dış politikalarını sürekli dostluklar ve sürekli
düşmanlıklar üzerine bina etmez. Dış politikada esas olan,
ülke menfaatlerinin korunmasıdır. Millî Mücadelemizin
başlamasıyla birlikte izlenen ve Türkiye Cumhuriyeti için belirlenen
dış politika, tarih bilinci içinde, hedefi açık olarak belli,
akılcı, gerçekçi, dengeli, inandırıcı, diyaloğa
açık ve barışa yönelik olmuştur. Bu dış politika
anlayışında iç siyaset kaygılarına, hesapsız
hamasete ve maceraya yer verilmemiştir.
Değerli arkadaşlar,
bizler yapıcı muhalefet anlayışımızla iktidar
sahiplerini uyarıyoruz: Uluslararası ilişkilerde şahsi
dostluklarınızı değil, devletler arası ilişkiyi
esas alın diyoruz. İki ülke arasındaki ilişkileri liyakatli
diplomatlarla devlet esaslı yürütün diyoruz. Kişisel ilişkilerin
ve kaprislerin bedelini bu millete ödetmeyin diyoruz. Zikzaklarınızın
bedelini Türkiye ödemesin istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
dış politikanın esas hedefi ülkenin ulusal güvenlik
çıkarları ile ekonomik çıkarlarının azami seviyeye
yükseltilmesi ve itibarının artırılmasıdır. Bugün
baktığımızda, AK PARTİ iktidarının
dış politika karnesi kırıklarla doludur, iktidar
dış politikada sınıfta kalmıştır.
Dış politikada kurumsal geleneklerden
uzaklaşılmış, Türkiye Cumhuriyetini temsil etmek üzere
dış ülkelerdeki görevlere, atandığı görev
itibarıyla vasıfsız, o göreve atanma liyakatine sahip olmayan ve
tek özelliği iktidara yakınlık olan kişiler, eski siyasiler
büyükelçi ve Dışişleri personeli olarak atanmış,
diplomatsız diplomasi devri başlamıştır. Sonuçta,
geldiğimiz noktada, dış politikamız büyük bir tahribatla
karşı karşıyadır ve ulusal güvenliğimize yönelik
risk ve tehditler azami seviyeye çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bugün burada uluslararası anlaşmaları konuşuyoruz.
Anlaşma kavramı, bir akittir, güven esasına dayanan bir
taahhüttür. Unutmayalım ki uluslararası arenada güveni kazandığınız
ve istikrarı gösterdiğiniz ölçüde saygın olursunuz;
verdiğiniz taahhütleri yerine getirerek itibarınızı
sürdürebilirsiniz. Unutmayalım ki dış politika, bir ülkenin ön
savunma hattıdır, güvenliğidir; ekonomik coğrafyaya
hükmetme yeteneğidir; çatışmaların silahsız olarak
çözümlenmesine imkân verecek gücüdür ve devletin prestijidir. AK PARTİ
döneminde Türkiye, maalesef, egemenlik hakkını
kullandığı için cezalandırılmak istenen bir ülke
konumuna gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
diplomasideki tehditler slogan atarak bertaraf edilemez; devlet yönetmek
ciddiyet ister, zikzak kabul etmez. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Şartlara göre pozisyon almak başkadır,
dayatılan her şartın şekline girmek başkadır.
Bunu özellikle iktidar mensubu arkadaşlarıma söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bizim iktidarımızda akıllı ve etkin, saygın ve
kararlı, güvenilir ve istikrarlı, sadece sorunların çözümünü
değil krizlerin önlenmesini de hedefleyen, sonuç odaklı ve çok yönlü
bir dış politika izlenecektir. Bizim iktidarımızda
dış politikanın iç politika malzemesi olarak
kullanılmasına son verilecektir.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Ağzına sağlık.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere, Türk dünyasıyla siyasal,
ekonomik, kültürel ilişkiler başta olmak üzere çok boyutlu ilişkiler
geliştirilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Çok özür dilerim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Avrupa Türkleri başta
olmak üzere dünyanın her yerinde yaşayan
vatandaşlarımızın eğitim, kültür, din, sosyal ve
ekonomik konulardaki sorunlarıyla yakından ilgilenilecek ve
bunların çözümü noktasında destekler verilecektir.
Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin ifade ettiği
gibi Dünyanın saygın Türkiyesi, Türkiyenin İYİ Partisi.
diyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Adana Milletvekili
Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Katarla ilgili, konu ne olursa olsun aklımıza ilk
gelen şey satılan Tank Palet Fabrikasıdır ve bu ne zaman
dillendirilse, burada hemen AKP sıralarından feveranlar ortaya
çıkıyor.
Az önce tanık
olduğumuz diyalog, tek kelimeyle komik bile diyemeyeceğim yani
söyleyecek kelime bulamıyorum deyip geçeyim ama şu vurguyu
yapayım: Bakın, ben tanka, topa kökten karşı olan bir
insanım ve bütün dünyada silah üretiminin son bulması
gerektiğini savunan birisiyim. Bir yandan vatan, millet diyecek
yerlilik ve millîlik diyecek, sonra Tank Palet Fabrikasını satacak
ama 3 kuruşa değil, 5 kuruşa sattık." diyecek. Ya,
var mı öyle bir şey, var mı böyle bir akıl; var mı
böyle insanların aklıyla, halkın aklıyla alay etmek! Tam da
az önce yaşanılan diyalog bunun göstergesiydi.
Şimdi, bir niyet
mektubundan bahsediliyor Katarla ilgili ama bu niyet mektubunda hiçbir detay
yok. Bakın, bu kanun teklifinde 2022de Dünya Kupası organizasyonuna
ev sahipliği yapacak olan Katara bu Dünya Kupası için kolluk
kuvvetlerinin gönderilmesi ve bir koruma sağlanması hedefleniyor ama
şu an için bir niyet mektubu var, bu niyet mektubunun, dediğim gibi,
ayrıntıları yok. Yani bu insanlar kaç kişi gidecek, kaç
kolluk kuvveti gidecek, orada ne yapacaklar? Ne kadar süre kalacaklarına
dair bir ayrıntı var, dikkat çekici bir ayrıntı, beş
sene. Burada, tabii, şu soru aklımıza geliyor: Kimi, niye
kandırıyorsunuz? Dünya Kupası beş sene mi devam edecek?
Gerçekten bu da ayrı bir akıl tutulması, ayrı bir
kandırmaca.
Bunun hikâyesi ne zaman
başladı? Katar İç Güvenlik Komutanlığının
talebiyle Türkiyeye gelen Katarlı güvenlik güçleri İzmirdeki Foça
Jandarma Komando Okulu ve Eğitim Merkezinde Türkiyeliler tarafından
eğitime tabi tutuluyor. Orada da İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu diyor ki: Biz kolluk kuvvetimizi 2022deki Dünya Kupası
organizasyonuna göndeririz. Bunu kim diyor? İçişleri Bakanı
diyor. Kim adına bu sözü veriyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
bu sözü veriyor. Bir kere, bu hakkı kendinde nereden buluyor? Kamuoyuna bu
açıklamayı hangi hakla yaptı ve sonra önümüze böyle bir
anlaşma getirdiler?
Tabii, şunu da
hatırlatmamız lazım: 2015te Türkiye-Katar arasında askerî
iş birliği anlaşması var yani zaten, hâlihazırda,
şu anda Türkiye asker bulunduruyor Katarda. Tabii, bizim özellikle burada
itiraz noktalarımız neler, onların üzerinde durmak istiyorum.
Bakın, 2014te
IŞİD, bu 2022de yapılacak olan Dünya Kupasıyla ilgili bir
tehditte bulunmuştu. Aradan yedi yıl geçti, IŞİDin bu
tehdidi savuşturulmuş mu oldu? Hayır. IŞİD, evet, eski
gücüne, yedi sene önceki gücüne sahip değil ama yine de bu yapılacak
olan müsabakalarda bir tehlike söz konusu ve burada kolluk kuvveti
görevlendirilerek bu tehlikeye ortak edilmiş olunacak.
Peki, buradan yine şunu
söylemek isterim: İçişleri Bakanı Katara koruma amacıyla
bir kolluk kuvveti göndermeyi düşünüyor ama Türkiyede IŞİDin
hiçbir katliamını engelleyememiş bir İçişleri
Bakanı ve bu Bakana bağlı olan kolluk kuvvetleri ve MİT
işin içinde.
Bakın, Türkiyede
IŞİD çok sayıda katliam gerçekleştirdi. Halk öldü, hiçbir
siyasi
Aktif siyasette olmayan halk nerede öldü? Antepte düğün
katliamında, Reyhanlıda düğün katliamında. Suruçta
sosyalist gençler katledildi. Ankara Gar katliamında bu ülkede
barış isteyen barış güvercinleri katledildi. HDPnin
mitinglerine aynı örgüt bombalı saldırılar
gerçekleştirdi ve Adana, Mersin il binalarımız bombalandı
bu örgüt tarafından. Katarı korumayı düşünen
İçişleri Bakanı, Türkiyede, sadece şu an zikrettiğim
katliamlardan haberdar değil miydi? Neden Türkiye halkını,
Türkiyede yaşayan Kürtleri, gençleri, devrimcileri, solcuları
korumadı da gidip Katarlıları koruyacak? Bu sorular yanıt
bekliyor; sadece yanıt değil, burada biz aslında bu
katliamların bir yandan önünü açan, mevcut, bahsini ettiğimiz kolluk
kuvvetlerinin, bunlara bağlı olanların ve MİTin bu
işin içinde olduğunu defalarca söyledik. Bugün, gerçekleşen Gar
katliamında, sadece o katliamın dosyasını incelerseniz,
kimin kiminle nasıl bağlantısı olduğunu görürsünüz.
Dolayısıyla Türkiyede IŞİDden kendi halkını
koruyamayan, kalkıp Katara gidip Katar halkını nasıl
koruyacak; biz burada bunu sormak istiyoruz.
Diğer ifade etmek
istediğim konu da yine AKPnin en çok rahatsız olduğu konu;
Katarla girilmiş olan, ticari diyemeyeceğim, bu iktidarın
ekonomik çıkar anlaşmasıdır. Bakın, bugün, mevcut olan
anlaşmaların hiçbirinde
Ya da az önce, benden önce konuşan
hatipler de ifade etti; Digiturkün satılması, Borsa İstanbulun
satılması, Kanal İstanbulun Emirin annesi Şeyha Mozaya,
onun etrafındaki en değerlenecek olan parsellerin onlara satılmış
olması, bütün bunların altında ne var? Burada Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ne çıkarı var? Burada Türkiye Cumhuriyeti
devleti adına hangi kazanç var? Bize Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ticari çıkarlarını koruyoruz. diye çıkıp bu kürsüden
konuşabiliyorlar. Burada hangi ticari çıkar var, ben bunu çok merak
ediyorum. Burada, her sıkıştığında -mevcut olan
iktidar- Katardan sıcak para geldiği için, Katarla öylesi bir
ilişkiye girmiş olduğu için, zaten bütün dünya ölçeğinde de
baktığımızda aranızın iyi olduğu tek ülke
Katar kaldığı için siz bu işleri Katarla sürdürüyorsunuz.
Tabii ki bizim Katar halkıyla hiçbir sorunumuz yok, Katar halkı bizim
kardeşimizdir. Ama bugün Katarın IŞİDe,
İhvancılara, aynı zamanda Talibana sunmuş olduğu
destek de ortadadır.
Bakın, bugün, Türkiyede
mevcut olan iktidar dış siyasetteki
sıkışmışlığı aşabilmek için Arap
sokağıyla barışmaya çalışıyor. Arap
sokağıyla barışmaya çalışacaksanız, bugün
bütün Arap dünyasıyla kavgalı olan ülkeyle böylesi ilişkilere
girmeyeceksiniz, bu ilişkilere de Türkiye Cumhuriyeti devleti adına
giriyor gibi de yapmayacaksınız. Bunlar para ihtiyacı
duyduğumuz zaman bize para bassınlar, para göndersinler diye biz
ilişki kuruyoruz. diyeceksiniz, temiz temiz
yaptığınızı da itiraf edeceksiniz.
Bakın, yine, burada bir
noktaya daha değinmek istiyorum: Göçmen sorunu. Göçmen sorunu tabii bütün
dünyanın problemi, en çok da dünyanın doğusundan
batısına dönük devam ediyor. Bunu, hepimiz ne yazık ki
tanıklık ederek, yaşayarak görüyoruz. Bugün Akdeniz'in suları
altında binlerce insanın, kadının ve çocuğun o dalgalar
arasında debelenen bedenleri var.
Şimdi benzer bir dram
Belarus ve Polonya sınırında yaşanıyor. Belarus ve
Polonya sınırında binlerce mülteci, binlerce göçmen, şu an
aç ve susuz bir şekilde orada bekletiliyor; hem de soğuklardan
dolayı can kaybı da yaşanmaya başlanmış, en son
edindiğim bilgiye göre 8 göçmen yaşamını kaybetmiş.
Belarus ve Polonya sınırında yaşanan bu durum tek kelimeyle
bir insanlık dramıdır.
Bakın, Sınır
Tanımayan Doktorlar yaşanan bu vahşeti sadece 4 kelimeyle
anlatıyorlar: Onlar silah değil, insan. Göçmenler silah değil,
insan. Bunu Türkiye'deki göçmenlere, başta Suriyeli göçmenler olmak üzere
Dünyada uygulanan, göçmenlere dönük bu araçsallaştırma
politikasına karşı çıktığımızı bir
kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Ve buradan özellikle, Belarus-Polonya
sınırında şu an alarm veren bu göçmen sorunu meselesinde
Avrupa Birliğini, Birleşmiş Milletleri, ülkelerin liderlerini
göreve davet etmek istiyorum ve bu konuyla ilgili partimizin Dışişleri
Komisyonu aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla)
ilgili olan bütün komisyonlarla görüşmelerini sürdürmektedir,
konsolosluklarla görüşmelerini sürdürmektedir. Burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin de bu konunun çözümüne dair bir çağrı
yapmasının ve bu konuda gerekli çalışmaların
yürütülmesinin gerekli olduğunu, önemli olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Ali
Mahir Başarır.
Buyurun Sayın
Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Dün; Türkiye Cumhuriyeti'nin
kurucusu, Kurtuluş Savaşımızın eşsiz
kahramanı Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönümüydü.
Bu ülkenin onurunu, haysiyetini koruyarak nasıl bir
çağdaşlaşma yoluna girileceğini tarihe altın harflerle
yazdıran bu büyük lideri saygıyla, özlemle, minnetle anıyorum.
Kendisini her yönüyle özlediğimiz bu büyük liderin özellikle dik
duruşlu bir devlet adamı olması özelliğini arıyoruz.
Bu tuhaf anlaşmayla
ilgili konuşurken bu büyük liderin 2 anekdotuyla başlamak isterim.
Değerli arkadaşlar, İtalyan diktatör Mussolini, Atamıza
büyükelçisini yollayıp çok tuhaf isteklerde bulunduğunda,
Ata'mız sözünün bitip bitmediğini sorar, dinledikten sonra beş
dakika beklemesini söyler, üniformasını giyer, gelir ve
söylediklerini tekrar etmesini ister, dinledikten sonra da şunu söyler;
diktatöre söylüyor: Git, o koca herife söyle; o, 40 bin kişiyle Roma'ya
giremez ama ben 4 bin Mehmetçikle Romayı alırım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Yine, kendisine Milletler
Cemiyetine üye olup olmayacağımız sorulduğunda Biz davet
ediliriz. der ve bunun üzerine, Kurtuluş Savaşında
yendiğimiz ülkeler dâhil, 48 ülkenin davetiyle üye oluruz. Bunu niye
anlatıyorum? Yaptığınız ve yapacağınız
tüm anlaşmalarda lütfen bu 2 olayı ve tarihî anlaşmaları
hatırlayın, bu büyük liderin sözlerini dinleyin.
Arkadaşlar, biz Katarla
ilgili, uluslararası ölçekteki organizasyonlarla ilgili 2 devletin
anlaşmasını konuşuyoruz. Ben merak ediyorum, dünyanın
neresinde böyle bir ilişki var. Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar hangi
ülke bizden böyle bir talepte bulunmuş? Katar bugüne kadar hangi ülkeden
böyle bir talepte bulunmuş, çok merak ediyorum. Bakın, bazı
organizasyonları söyleyeyim: 1950 Brezilyada, 1962 Şilide, 1970
Meksikada, 2010 Afrikada yapılmış; bu ülkelerin hiçbir tanesi
hiçbir ülkeden güvenlik görevlisi talep etmemiş. Benim
anlamadığım konu, dünkü Katar, futbolla alakası olmayan
Katar, futbolu yeni tanımış Katar nasıl oluyor da Dünya
Kupasını alıyor? Ve benim polisim
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ
(Adana) Yaa!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Yaa! diyorsun, keşke Türkiye için Yaa! desen,
Türkiye Cumhuriyeti için desen.
Benim polisim ne hakla, neden
orada taraftarların güvenliğini sağlayacak? Herhâlde siz
kahraman Türk polis teşkilatı ile özel güvenlik şirketlerini
karıştırıyorsunuz beyler. Siz Türkiyedeki
İçişlerinden, askerden, polisten bahsediyorsunuz. Bakın, siz
Katarın Dünya Kupasındaki güvenliğini düşündüğünüz
kadar bu ülkede Türkiyeye 2022 Dünya Kupası nasıl gelir? diye
düşünseydiniz şu anda belediyelerimiz, bizler, dernekler,
federasyonlar, takımlar bu heyecanı yaşıyordu ama
Katarı düşünüyorsunuz, Katara güvenlik yolluyorsunuz.
Bakın, değerli
arkadaşlar, ben Katarın Dünya Kupasına ev sahipliği
yapmasına üzülmüyorum ama Türkiye Cumhuriyetinin Dünya Kupasında ev
sahipliği yapmamasına kahroluyorum. Neden enerjinizi buna
harcamıyorsunuz? Neden bu yönde çalışmıyorsunuz? Katar kim,
Katar? Nasıl aldı? Bakın, bu soruşturuluyor. Ya, 19 tane
stat yapıldı, 150 milyar dolar para harcandı, Türkiye 1,5 tane
stat yaptı. Neden TOKİ yapmadı oradaki statları Katarla bu
kadar iyi ilişkileriniz varsa? Neden Almanyaya bu kadar büyük ihaleleri
verdi, Fransaya verdi, İngiltereye verdi? Neden Türkiyeye vermedi?
Yatırımmış
Yatırım böyle olur, yatırım
böyle olur. Biz mi yaptık o statları? Katarın
altyapısını da statları da klimalarını da Almanya
yaptı, İngiltere yaptı, Fransa yaptı; zaten onun
karşılığında Dünya Kupasını aldılar.
Bize ne düştü? Polisimizi yollamak; yok ya! Vallahi, bakın, beyefendi
500 milyon dolarlık bir uçak aldı, 53 tane yarış atı
aldı. Çok meraklıysanız, grup olarak binin uçağa, alın
o atları, gidin güvenliği siz sağlayın. Bizim polisimizin
işi yok, askerin işi yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, size bir şey
daha söyleyeyim: Bir polis -Allah göstermesin-jandarma, bir İngiliz
taraftar, Alman taraftar tarafından şehit edildi; ne diyeceksiniz
onun çocuğuna? Sınırda şehit oldu. mu, Bu
toprakları savunurken şehit oldu. mu diyeceksiniz? Katarın
Dünya Kupasında, taraftarın güvenliğini sağlarken baban
öldü, şehit oldu. diyeceksiniz, değil mi? Ya, bu olacak şey mi?
Şimdi, ben bu Katar
aşkını anlamıyorum, gerçekten anlamıyorum.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Gönül bu, nereye konacağı belli olmaz!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Kanal İstanbulu, projeyi yapıyorsunuz,
Türkiye duymadan Katar Emirinin anneleri duyuyor, arsa alıyor. Antalya
Limanını satarsınız, Borsa İstanbulun yüzde 10nu
satarsınız; Finansbankı alır, Akbankı alır, Tank
Paleti alır
Az önce şurada duran beyefendi Tank Paletin
değerini konuşuyor. Ya, değeri yok ki. Ordunun değeri var
mı? Orduya paha biçilmez. Bunu Katara veriyorsunuz, bunu. Bunu Katara
veriyorsunuz.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) 11inci sıradayız ya!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Şimdi, ben gerçekten akıl tutulması
Bakın,
gerçekten artık bir güvenlik sorunu hâline geldiniz. Benim askerim, benim
polisim Katarın Dünya Kupasında güvenliğini sağlayacak,
öyle mi?
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Ne zamandan beri askeri koruyorsunuz? Satılmış
dediniz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Tarihte böyle bir şey var mı? Utanç verici
bir olay, utanç verici bir olay.
Değerli arkadaşlar,
bakın, beIN Sportsun ihalesini alır, Ben sabit kurdan
ödeyeceğim. der; sabit kura getirirsiniz.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
İndirim de yaptırır.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Parayı da ödemiyor, parayı da ödemiyor.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Ben indirim isteyeceğim. der, indirim
yaparsınız. Bu Katar bunu pandemi sürecinde kahvecilere, kafecilere
kiralar. Bakın, indirim yaptığınız Katar, o
kahvecileri icraya verdi bu bedeli ödemediği için.
Bunu halkınıza
yaptınız mı, çiftçiye yaptınız mı, köylüye
yaptınız mı? Nedir bu Katar aşkı? Katar
yatırım falan yapmıyor. Bakın, Katar yatırım
falan yapmıyor; bizim yüzyıllık yapmış olduğumuz
yatırımımıza, alın terimize, birikimlerimize ortak
oluyor. Ben merak ediyorum, Katar fabrika açtı da ben mi görmedim, Katar
bin kişinin çalıştığı bir iş yeri açtı
da ben mi görmedim.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Yirmi yıldır bizleri de göremediniz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) TOKİden 1.600 konut alacak, Türkiye'nin en
pahalı yalısını alacak, Kanal İstanbulda Emirin
annesi hanımefendi arazi kapatacak; sonra beyefendiye 500 milyon
dolarlık bir uçak verecek, bunun adı yatırım olacak.
Bunun adı yolsuzluk bunun adı rezalet.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) O, sizin bildiğiniz bir şey!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Niye Türkiyeye Avrupadan, dünyadan yatırım
gelmiyor da Katardan geliyor? Yatırım mı yapıyor?
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) 500 milyon doları kim kime veriyor ya!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Bakın, bakın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
bir ülkenin uçağına binen başka bir lider yok, yok.
AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Baktın mı, sordun mu?
ALİ MALİ
BAŞARIR (Devamla) Şimdi, biz polis verecekmişiz de
güvenliğini sağlayacakmış. Bizim askerimizin, bizim
polisimizin Katarda işi yok. Çok biliyorsanız kendiniz gidin, binin
o atlara, güvenliği sağlayın. Gidin ya da askerlik
yaptırmadığınız, dekontla askerlik yaptırdığınız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla)
hatta aranızda paralı askerlik yapıp
da aynı anda şu Meclisten maaş alan arkadaşları
yollayın. (CHP sıralarından alkışlar)
MELİHA AKYOL (Yalova)
Yalan.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Yalan değil, aldı, yalan değil.
Aldı, aldı, aldı. Aldı Hanımefendi, burada
aldığını itiraf etti. Sen Yalan söylüyorsun. diyorsun
Hayır kurumlarına bağışladım. dedi.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Kimin
parasını kime bağışlıyor!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Biz bu anlaşmaya karşıyız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Kimin parasını kime bağışlıyor!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Meclisi bu olaya alet etmeyin. Türkiye, Katarla
kıyaslanmayacak kadar büyük bir ülkedir, o yüzden kendinize gelin.
Mehmetçikin de, polisin de Katarda işi yok. Mehmetçikin, polisin yegâne
görevi Misakımillî sınırları içerisinde bu vatan
topraklarını korumak, Katarı değil.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, biraz evvel
konuşan hatip
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, şu oylama işini bitireyim
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hayır, bir dakika
Oylamaya
geçmeden şunu söylüyorum
BAŞKAN Peki, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Karar yeter sayısı da istiyoruz Başkanım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şöyle: Sonuç itibarıyla,
Sayın Başkan, biraz evvel konuşan hatip hakikaten hepimizi
töhmet altında bırakacak bir sürü sataşmada bulundu, cevap
vermek istiyorum müsaadenizle.
BAŞKAN - Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın 272 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hakikaten, aslında Ordu, Katara
satılmış. diyen bir kimsenin Katarla ilgili söyleyecek en ufak
bir sözü olamaz. Bu ancak bir suçluluk psikolojisinin
yansımasıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hakikat bu, suçluluğunuzu bastırmaya
çalışıyorsunuz.
Ordunun değeri var
mı? dediniz, ancak orada da bir göndermede bulundunuz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Paha biçilemez. dedim, yalan söyleme!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ama sonuç itibarıyla paha biçilemez, biz
ordu milletiz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Paha biçilemez. dedim.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Bağırma!
BAŞKAN Sayın
Başarır
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Atatürkün İtalyan faşistine
verdiği cevabın arkasındayız hep beraber, milletçe; biz onu
uyguluyoruz, hep beraber.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Görüyoruz, görüyoruz!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Daha geçen hafta bütün büyükelçilere gerekli
cevabı verdik. Ancak ondan sonra, bakın, Cumhuriyet gazetesinde
Kemalist Türkiyeden faşist İtalyaya selam. diye, 1940lı
yıllardaki İnönünün, CHP Genel Başkanı İnönünün
yaklaşımını takip ediyorsunuz siz işte. Keşke
Atatürkçü olabilseniz, keşke bağımsızlıktan yana
olabilseniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Sen
Atatürkçü müsün? Sen bağımsız Türkiye'den yana mısın?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bak Francoyu resmen tanıdık.
diyorsunuz; CHP, 1940lı yıllarda; Atatürkten sonra siz
başkalaşmışsınız. Kemal
Kılıçdaroğluna gelince de bütün büyükelçilerin peşine
takılmış
Sizin Grup Başkan Vekiliniz ne demişti? Daha
geçen ay Başka bir egemen gücün müdahalesine gerek kalmadan parlamenter
sisteme geçilmelidir. diyen sizin yöneticiniz değil miydi, soruyorum
size. Bağımsızlık kim, siz kimsiniz be, siz kimsiniz! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başarır.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Sayın Başkanım, orduya hakaretle ilgili
bazı ithamlarda bulundu. Bir sataşma var, izin verirseniz cevap
vermek istiyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hiçbir şey söylemedim,
sataşmadım. Sataşmadım, sonuçta dedim ki: Orduyla ilgili
bir göndermede bulundular ama
(CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Ya, hakaret etti, neyse
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Tam da hakaret etti efendim.
ALPAY ANTMEN (Mersin) Genel
Başkanımıza hakaret etti.
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Akbaşoğlu, müdahale etmeyin de ben bir işlem
yapayım.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Yalan konuşuyor. dedi, hakaretin bundan daha
büyüğü mü var?
BAŞKAN Sizin
söylediğiniz cümleyi ben not aldım, almaya çalışıyorum
arkadaşların söylediği cümleleri; orada bir sataşma
olduğu açık.
Buyurun, iki dakika süreniz
var. (CHP sıralarından alkışlar)
15.-
Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Bak, Değerli Akbaşoğlu, ben
satılmış ordu demedim ama ben Sattınız. dedim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Orduyu Katara sattınız.
dediniz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Benim Tank Paleti kastettiğimi de Türkiye'deki
orta zekâlı herkes anladı.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu, suçluluk psikolojisi.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Bak, Akbaşoğlu, Tank Paleti
satmadınız mı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Satmadık! Satmadık, yalan
söylüyorsunuz!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) En kritik arazileri, askerî arazileri
satmadınız mı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yalan söylüyorsunuz!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Askerî okulları ve hastaneleri
kapatmadınız mı? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yalan söylüyorsunuz, bilindik yalanlarınızdan!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Sen öyle bir partinin Grup Başkan Vekilisin ki
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Yavaş git!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sen diye konuşma, sen diye
konuşma! Düzeltin dilini!
BAŞKAN Sayın
Başkan, duymuyorum, duymuyorum.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Dilini düzeltin,
kulaklarınız sağırlaşmasın!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Bakın, bir PKK yöneticisinin, gizli tanık
ifadesiyle bu ülkenin Genelkurmay Başkanına
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verdirmiş bir partinin Grup Başkan Vekilisin. Sen, haddini
bileceksin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Sen haddini bileceksin!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Ben Mustafa Kemal Atatürkün kurduğu partinin
milletvekiliyim, sen ise İskilipli Atıfın peşinden giden
bir adamın milletvekilisin. Sen haddini bileceksin! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Sen ne diyorsun ya!
BAŞKAN Sayın
Başarır
Sayın Başarır
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Orduyu senden daha çok korurum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET CİHAT SEZAL
(Kahramanmaraş) Başkanım, müsaade mi edeceksiniz?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Bakın, Beyefendi, ben şerefimle Bolu İl
Jandarma Komutanlığında askerlik görevimi yaptım. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler) Senin Cumhurbaşkanının
2 evladı nerede askerlik yaptı, söyler misin?
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş)
Başkanım, niye müsaade ediyorsunuz? Haddin bil. ne demek?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Çürük raporu aldı, çürük; çürük raporu aldı.
Bana orduyu anlatma, biz ne Amerikanın sözcüsü oluruz ne Rusyanın
bekçisi. Biz tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetini savunuruz. Sen
dön bir aynaya bak. Senin partinin de senin adın da ak değil
karabaşoğlu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Sayın Başkanım, altı ay Meclise gelemedi
konuşmasından sonra, altı ay Meclise gelemedi utancından.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Buradaydım burada, bütçede buradaydım.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Hayır, gelemedin, gelemedin Genel Kurula; utandın.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Ben utanılacak bir şey yapmadım, bütçede
buradaydım.
BAŞKAN Sayın
Başarır
Sayın Çilez, Grup
Başkan Vekiliniz konuşuyor Sayın Çilez.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Efendim, altı ay gelemedi arkadaş buraya.
BAŞKAN Ben
şahidim, geldi, her gün buradaydı.
Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, tabii,
maalesef yanlı
BAŞKAN İzah
etmenize gerek yok.
Buyurun, kürsüden söz
veriyorum ben size.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Öyle mi efendim, öyle mi?
BAŞKAN İzah etmek
mi istiyorsunuz?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şöyle: Hep izah ettiriyorsunuz.
BAŞKAN Hayır,
ben
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şöyle efendim
BAŞKAN Buyurun.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Başkan, o üsluba cevap verilmez, verme cevap. O üsluba cevap
verilmez.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bir saniye
Sayın Başkan,
maalesef, CHP'den Meclis Başkan Vekilisiniz
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Maalesef ne demek?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Nereden
BAŞKAN Evet ama burada
tarafsızım, Cumhuriyet Halk Partili değilim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şöyle şöyle: Maalesef
kelimesi, yanlı
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Bağırma! Terbiyesiz!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Ne diyorsun sen?
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sen kimsin? Haddini bil!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
Sayın milletvekilleri,
Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor.
Sayın milletvekilleri,
oturur musunuz yerinize.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Terbiyesiz! Haddini bil!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Sen ne diyorsun?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Yerlerine
oturtur musunuz Sayın Grup Başkan Vekili, sizi dinleyeceğim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakın, siz, aslında hiçbir
şekilde, biraz evvel hitap eden, kirli, kipkirli bir dil kullanan
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Seviyesiz
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
her türlü hakareti isim
değiştirme dâhil olmak üzere yapan kişiye hoşgörülü
davranıyorsunuz. CHPli olmanız buna sessiz kalmanızı
gerektirmez mealinde söylüyorum.
RADİYE SEZER
KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Karabaşoğlu dedi.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Başkan, tutanaklara bakın, tutanaklara.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, tutanak
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yanlı tutum ve
davranışınızı terk etmeniz gerekir, bir.
İkinci olarak: Biraz
evvel konuşan hatip hem kirli dil kullandığı hem de
baştan aşağı hem şahsıma hem de grubumuza
sataştığı için ben sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, gürültüden benim uyarılarımı
anlayamamışsınız anladığım kadarıyla,
tutanaklara bakarsınız. Yalnız, ciddi bir gürültü vardı
Genel Kurulda ama öncelikle kürsüde konuşan hatibi dinlersek
konuşmalar da anlaşılacaktır. Bir gürültü olduğu zaman
biz buradan duyamıyoruz konuşulanları, onun için ben defalarca
uyarmaya çalıştım ama duyulmadı.
TAMER DAĞLI (Adana)
Sayın Başkan, karabaşoğlu dedi ne yaptınız?
Karabaşoğlu dedi.
BAŞKAN Sevgili
kardeşim, bak, izah ediyorum; burada duyulmuyor kürsüden gürültüden. Grup
Başkan Vekiliniz kürsüde.
Buyurun Sayın
Akbaşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
16.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Milletimizin gözü önünde
cereyan ediyor bütün hadiseler. Biz gocunmayız kim ne derse desin, hak
bildiğimiz yolda hep birlikte yürürüz; bu konuda en ufak bir tereddüdümüz
yok. Her türlü hakaretiniz ortada. Tutanaklara bakıp gerekli işlemi
yapmanız hususunda da sizi vazifeye davet ediyorum. Şahsiyatla
uğraşmakla ilgili açık bir şekilde Tüzük ihlali olduğu
da ortada.
Tabii, bütün bunlar neden
kaynaklanıyor değerli arkadaşlar, meselenin özüne gelelim.
Şahsımla ilgili ne söylediğinin hiçbir önemi yok, hiçbir ceza da
vermeyin, ben vazgeçiyorum; vermeyin, gerek yok yani benden dolayı ceza
almasını, böyle bir hazzı yaşamasını istemiyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Milletime söylüyorum, milletime.
Şu var ya, şu,
Cumhuriyet Halk Partisinin kara leke olarak tarihine geçen büyükelçiler
mektubu var ya
ALPAY ANTMEN (Mersin) Oku o
zaman, oku.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Atatürkün Bağımsızlık benim
karakterimdir, manda ve himaye kabul edilemez. ilkelerine taban tabana
zıt mektup var ya
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Oradan oku Başkan!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) -
bunun mahcubiyeti ve suçluluğu
altında ezikliğinizin yansımasını görüyoruz. Yazıklar
olsun!
ALPAY ANTMEN (Mersin) Oku!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - O kadar öfke, kin ve nefretle dolmuşsunuz
ki hakikatleri göremez hâldesiniz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Aynaya bak, aynaya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Siz milleti nereye götürmek istiyorsunuz?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Aynaya bakın, aynaya!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) - Gerçek Atatürkçü CHP tabanı
AYSU BANKOĞLU
(Bartın) Hadi oradan!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) -
sizleri büyük bir mahcubiyetle ve sizlere 2023
Haziranda gerekli cevabı vermek üzere bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Cesaretiniz varsa bu kadar ya
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Ben onlara selam ve hürmetlerimi sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALPAY ANTMEN (Mersin) Varsa
cesaretiniz getirin sandığı.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Akbaşoğlu bir önceki
konuşmasında Bağımsızlık kim, siz kim? demek
suretiyle -2nci Genel Başkanımız, 2nci
Cumhurbaşkanımız İsmet İnönünün faşist
Mussolini'ye selam gönderme- bir gazete parçasını hatırlatmak
suretiyle cevap vermemi gerektiren hâl doğurmuştur.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika süreniz.
ABDULLAH AĞRALI (Konya)
Cevap
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Duyamadım ki biraz daha yüksek sesle söyleseydin. Ne
dedin ağabey?
BAŞKAN Sayın
Altay
ABDULLAH AĞRALI (Konya)
Sürekli konuşmanın
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne yapacağımı senden mi öğreneceğim
ben?
ABDULLAH AĞRALI (Konya)
Yok, tamam da
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Haddini bil, haddini! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Maşallah,
kalabalıklaşınca bir canlandınız.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Buyurun Sayın Altay.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Şu metni, bizim
BAŞKAN Sayın
Çilez, çok rica ediyorum, bir Grup Başkan Vekili kürsüde, çok rica
ediyorum; Grup Başkan Vekiliniz cevap verir.
Buyurun Sayın Altay.
17.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) O dil uzattığın İsmet Paşa olmasa
sen bu Mecliste olmazdın, bu Mecliste olmazdın. Ayıp! Bu
İsmet Paşadan rahatsızlığınızı ben
anlamış değilim. İsmet Paşa bir kusur işledi,
evet, İsmet Paşa bir kusur işledi(!) İkinci Dünya
Savaşında, milyonların övdüğü bir savaşta,
savaşlardan bezmiş Türkiyenin, genç cumhuriyetin, Edirne
sınırımızın kılıç mesafesine ne
İtalyayı yanaştırdı ne Almanyayı
yanaştırdı ne Fransayı ne İngiltereyi
yanaştırdı; Allah ondan razı olsun, dua edeceğin yerde
hakaret ediyorsun. (CHP sıralarından alkışlar) Bana onu
gösterme, Sisiye diktatör diyordunuz, şimdi Sisiyle arka kapı
diplomasisi yapıyorsunuz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Kendi milletvekiliniz söylüyor, kendi
milletvekiliniz.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Geç o işi, geç o işi. İsmet Paşadan rahatsız olan bir
milletvekili bu çatı altında durmayı hak etmiyordur. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Evet, evet,
ayıptır ya, nankör olmamak lazım. Atatürke dil
uzatamıyorsunuz, İsmet Paşa üzerinden cumhuriyetle rövanş
sevdasından vazgeçmiyorsunuz; ayıptır! Utanmanız
lazım!
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Biraz inkılap tarihi okuyun ya!
ENGİN ALTAY (Devamla)
Ayrıca, tekrar tekrar söylüyorum, bu mektup şikâyet mektubu
değil kardeşim.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Müstemleke zihniyeti
ENGİN ALTAY (Devamla)
İyi okursan, 3üncü paragrafını iyi okursan bu mektup tehdit
mektubu, tehdit. Sizin gibi biz kendimize yapılan hakaret
mektuplarını büküp, katlayıp takdim etmiyoruz. Gelmeyin
İstanbula, bedelini ödersin. diyoruz. Ayıp ya! (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Müstemleke zihniyetinin tezahürü.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Sabaha kadar durmak istiyor Akbaşoğlu,
anlaşılıyor, sabaha kadar çalıştırmak istiyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan Sonuçta
Atatürk ve cumhuriyetle hesaplaşamadığınız için
İnönü üzerinden hesaplaşmaya çalışıyorsunuz. diyerek
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun.
18.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Hiç kimseye hakarette
bulunmadım, tutanaklar ortada. Bana hakaret eden kişiye dahi İç
Tüzük hükmü gereğince herhangi bir ceza verilmesine gerek
bulunmadığını ifade ettim, tenezzül etmedim; bu kadar. Ben
sadece, sizin konuşmacılarınızın ortaya koymuş
olduğu hususlarla ilgili, Francoya Atatürkün ortaya koyduğu
yaklaşım ile Atatürk sonrasında İnönünün ortaya
koyduğu yaklaşımı mukayese ettim. Bakın, Cumhuriyet
Gazetesi 1940lı yıllarda Francoyu resmen tanıdık. diye
bu ilişkiyi, aynı zamanda Kemalist Türkiyeden faşist
İtalyaya selam. diye çekmiş.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Ömer el-Beşiri kırmızı halıyla
karşıladınız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne yazıyor? Altını da oku, altını,
ne selamı?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Sonuç itibarıyla, bunu göstererek sizin
yaptığınız atfa, sizin hatibinizin yaptığı
atfa bir cevap verdim; bu kadar. Hiçbir şekilde ne İnönüye
sataştım ne bir başkasına.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Okuduğunu anlamayanlar var.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Ama siz, dedim ya, şu utanç mektubunun
hakikaten, gerçekten, bu ağır sorumluluk ve psikolojik olarak
ezikliğini bu şekilde saldırarak ortadan kaldırabilir miyiz
diye çırpınıyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Talana karşıyız, talana; talancılık
zor iş tabii.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Talanı durdurmaya çalışıyoruz,
talanı.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Sayın Kılıçdaroğlu bununla
ilgili hakikaten, gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi tabanını rencide
eden bir tutum ve davranışta bulunduğu için bununla ilgili
zorluk içerisinde; bizlere saldırmaya çalışıyorsunuz. (CHP
sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) İstanbulu talan ettirmeyiz, uğraşmayın,
uğraşmayın talan ettirmeyiz, yedirmeyiz; geçti,
uğraşmayın!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Bunun gereği yoktur diyorum, teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) Putinin kapısında saatlerce kim bekledi? Putinin
kapısında kim bekledi?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Genel Başkanımızın
yazdığı, bugün müteaddit defalar mevzu olan mektup için en son,
kürsüde gene utanç mektubu demek suretiyle
BAŞKAN Açayım
mikrofonunuzu yerinizden isterseniz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır, sataşmadan söz istiyorum ben.
Utanç mektubu demek
suretiyle hakaret etmiştir; bu kadar basit.
BAŞKAN Peki, buyurun.
19.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Utanılacak bir şey varsa o da bu mektup değil
ama İdlibde 34 askerimizin şehit edilmesinden mesul olanların
kapısında dakikalarca ayakta beklemektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hiç alakası yok, o sizin medya
duyumlarınız.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Utanılacak bir şey varsa Trump emretti diye Brunsonı Amerika'ya
özel uçakla yollamaktır. Utanılacak bir şey varsa Merkel istedi
diye Deniz Yüceli cezaevinden çıkarmaktır. Utanılacak bir
şey varsa Macron istedi diye bilmem kimi -şimdi ismini unuttum-
cezaevinden çıkarmaktır. Asıl utanılacak bir şey varsa
Türkiye topraklarının Amerikan askerlerinin postallarına
halı gibi serilmesini Meclisten talep eden 1 Mart tezkerenizdir; siz önce
ondan utanın. Manda, himaye deyip duruyorsun burada. O 1 Mart tezkeresi,
Allah onlardan razı olsun, o dönemki AK PARTİ Grubunda 97-98
vatansever, bağımsızlıkçı milletvekili vardı da
bizimle birlikte oy kullandılar da o tezkereyi reddederek bu
toprakları Amerikan postallarına paspas yapmadık. (CHP
sıralarından alkışlar) Allah onlardan razı olsun.
Nerede o günkü AK PARTİ, nerede bugünkü AK PARTİ; yazık ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Aynı ruhla burada, aynı ruhla; merak etmeyin.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
32.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
İstanbul Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, şunu
ifade etmek isterim ki: Biz, şimdi, Suriye'de, Irakta o bahsettiklerinin
başına çuval geçiriyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Nerede çuval geçiriyorsunuz?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Onların terör koridorunu
başlarına geçiriyoruz; işte mesele bu.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Amerika askerleri bizim askerimizin
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Akbaşoğlu, çuval meselesine girme.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sonuç itibarıyla, açık bir
şekilde manda ve himayenin nasıl kabul edilmeyeceğini sahada
gösteriyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Gerçekten beceremiyorsun Grup Başkan
Vekilliğini.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu apaçık bir gerçektir,
cevabını herkese veriyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Çuval olayına girme, girme.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2546) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 272) (Devam)
BAŞKAN 2nci maddeyi
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Toplantı yeter sayısı istiyoruz Başkan, 20 kişi
varız.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Evet, bir yoklama alalım, diğer arkadaşlar da
gelsin.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, bunu
karşılayacağım.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul)
Sayın Başkan, siz oylamaya geçiyorsunuz ama benim söz talebim
vardı, çok önce söz talebinde bulunmuştum.
BAŞKAN Sayın
Altay, Sayın Antmen, Sayın Bulut, Sayın Aydoğan, Sayın
Aygun, Sayın Hancıoğlu, Sayın Başarır, Sayın
Tanal, Sayın Hakverdi, Sayın Kaya, Sayın Polat, Sayın
Ünsal, Sayın Öztunç, Sayın Karaca, Sayın Bülbül, Sayın
Yıldız, Sayın Şahin, Sayın Arslan, Sayın Serter,
Sayın Bankoğlu.
Yoklama için üç dakika
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
BAŞKAN Pusula veren
sayın milletvekillerimizin Genel Kuruldan ayrılmamalarını
rica ediyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Pusula veren
sayın milletvekilleri Genel Kuruldan ayrılmasın lütfen.
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime yarım
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.25
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa Açıkgöz (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN - 272 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin oylanmasından önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
Pusula veren sayın
milletvekillerinin Genel Kuruldan ayrılmamasını rica ediyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2546) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 272) (Devam)
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
272 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvelki oturumda
yapılan değerlendirmeler çerçevesinde bir açıklamada bulunmak
istiyorum. Kimin nasıl askerlik yapacağıyla ilgili, malum,
Türkiyede hukuki mevzuat herkese eşit bir şekilde
uygulanmaktadır. Bu mevzuata hepimizin evladı veya hepimiz aynı
şekilde muhatabız. Dolayısıyla siyasi liderlerin
aileleriyle ilgili polemik konusunu burada gündeme getirmek asla ve kata
doğru değildir. Bu manada da hukuki mevzuat neyse o
uygulanmıştır. Sonuç itibarıyla, askerlikler bu
şekilde yapılmıştır ve sağlık nedenleriyle
kişilerin hukuki statüsü neyi gerektiriyorsa onunla ilgili de uygulama
eşit bir şekilde bütün vatandaşlarımız için
geçerlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu münasebetle, sonuç
itibarıyla, dört ay da yirmi sekiz gün de altı ay da iki yıl da
bir yıl da askerlik yapan, askerlik yükümlülüğünü yerine getiren
bütün vatandaşlarımız bu yükümlülüğü mevzuat çerçevesinde
yerine getirmişse zaten herhangi bir problem de söz konusu değildir;
bu, hepimiz için geçerli, cari bir hukuktur, bunu bilginize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben
teşekkür ediyorum.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı Organizasyonların
Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu Niyet Mektubunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2546) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 272) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden
Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bu
Meclisteki bir kısım erkek milletvekillerine seslenerek başlamak
istiyorum: Neden avaz avaz bağırarak konuşuyorsunuz? Böyle
konuşmak iyi mi oluyor? İyi mi anlaşılıyor böyle
konuşulunca? Yani gerçekten anlamak mümkün değil. Milletvekili olup
buraya kadar gelmişsiniz, bunun bir duygusal şiddet olduğunu,
yüksek sesle konuşmanın bir duygusal şiddet olduğunu hâlâ
öğrenemediniz mi? Dört saattir sizlerin yüzünden burada zaman kaybettik
boşa ve halkın da bütçesi aynı zamanda bu burada.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Sizin sıralarınızdan bağıranlar da
oldu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Siz konuşmayın bari,
siz konuşmayın. Kimler ne yaptıklarını gayet iyi
biliyorlar. O sırada burada değildiniz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, çok rica ediyorum.
Sayın
Kerestecioğlu, Genel Kurula hitap edin siz de lütfen.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) İsterdik ki spor
müsabakalarına sporcu kimliklerinizle gidin ve gerçekten
başarılar konuşsun orada ama anlaşılan o ki iktidar
2022de Katarda gerçekleşecek Dünya Kupasına kolluk kuvvetleriyle
katılmayı düşünüyor, sporcularla değil.
Şimdi, Türkiye'ye
yabancı sermayenin doğrudan yatırımları konusunda
Katar 2nci sırada. Ayrıca, ne zaman ülke ekonomisi
sıkışsa yanı başımızda Katar dövizi. Swap
anlaşmalarıyla uluslararası piyasada rezerv para olarak
görülmeyen Katar riyalini Merkez Bankası rezervlerine dâhil ediyor ve
döviz kurundaki gerilemeyi durdurmaya çalışıyoruz.
Osman Kavala için verilen
AİHM kararını hatırlatan büyükelçilere diklenerek dolara
yeni bir rekor kırdırdınız ve Katarın
kapısını yeniden çaldınız ancak bu sefer
istediğinizi alamadınız. Katar Verdiğim paranın
karşılığını altı ayda alamazsam doları
12,5 liradan satarım. dedi. Bir ülkeden borç almaya güvenerek başka
ülkelerle kriz çıkarmak her zaman işe yaramıyormuş. Bunu
anladınız ama çok geç kaldınız ve dolar bugün 9,97yi
gördü.
2002den bugüne gelinen
noktaya bir bakın isteriz. Su kaynaklarımızı Katarın
çıkarları doğrultusunda kullanacaksınız. Üstelik
havzalara su taşıyan bütün unsurlar, topraklar, yer altı
suları da bu anlaşmaya dâhil ediliyor. Peki ya Katar? Onlar da bize
deniz suyu arıtma alanındaki uzmanlıklarını
öğretecek. Peki, biz bu uzmanlığı öğrendiğimiz
zaman gerçekten bunu tarımda ve endüstride kullanabilecek miyiz?
Hayır, çünkü siz tarım ve endüstriyi bitirdiniz bu ülkede. Başka
hangi konularda anlaşıyorsunuz Katarla? Evet, Antalya Liman
İşletmelerini, Borsa İstanbulun yüzde 10unu ya da Sakaryadaki
Tank Palet Fabrikasının işletme haklarını Katara
sattınız.
(Uğultular)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Sayın Başkan, bir
uğultu yok mu?
BAŞKAN Buyurun, siz
devam edin.
Sayın milletvekilleri,
salonda gerçekten bir uğultu var ve hiç anlaşılmıyor
konuşmacının sözleri.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Özel sektörde de Türkiyenin iç
sermayedarı artık Katar; bankalar, oteller, sanayiler, dijital
platformlar, gayrimenkul şirketleri, Haliç Altın Boynuz Projesi,
bunlar bu kapsamda yer alacak yat limanları, yat alanları.
Şimdi, İsteseniz de istemeseniz de yapacağız.
dediğiniz Kanal İstanbulun reklamları dönüyor Katarda. Çünkü
Katar Emirinin annesinin 44 dönüm arazisi var aynı güzergâhta ve bu
araziler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığının yeni planlarıyla yapılaşmaya
açık. Katar stratejik davranıyor ve Türkiyeye sürekli
yatırım yapıyor ve dikkatinizi çekmek isterim: Dünya Sefalet
Endeksi 2020 sıralamasında Türkiye 21inci sıradayken Katar
154üncü sırada. Yani onlar kültürden ekonomiye, eğitimden spora
kalkınma planları doğrultusunda yatırım yapıp
katma değer yaratırken Türkiye ise bu ilişkide her şeyi
değersizleştiriyor ve her şeyi tüketiyor. Yani Yolumuz, Avrupa
Birliği yolu ve demokratik bir ülke. idealinden Yegâne dostum Katar.
yoluna evrildiniz ve Katarın güvenliğini sağlamak da Türkiyeye
düştü.
Şimdi,
hatırlarsanız, IŞİD Temmuz 2014te Katarı 2022 Dünya
Kupasından çekilmemesi hâlinde füze saldırısı düzenlemekle
tehdit etmişti. IŞİDin Türkiyede yaptığı
katliamlar ortada: 5 Haziran 2015 Diyarbakır, 20 Temmuz 2015 Suruç,10 Ekim
2015 Ankara Gar Meydanı, 12 Ocak 2016 İstanbul Sultanahmet, 19 Mart
2016 İstanbul Beyoğlu, 28 Haziran 2016 Atatürk Havalimanı, 20
Ağustos 2016 Antep Şahinbey, 1 Ocak 2017 İstanbul
Beşiktaşta bir gece kulübünde gerçekleşen IŞİD
saldırıları.
Şimdi, sorarım
size: Yüzlerce yurttaşımızın ölümünü önlemeyen iktidar ve
kolluk mu Dünya Kupasının güvenliğini sağlayacak? Tabii ki
böyle bir şey mümkün değil.
Evet, Katardan ülkemize
dönersek, geçen hafta, 4 Kasımda Ankara il binamızın önünde -bir
fotoğraf vardı aslında elimde, maalesef orada kaldı
fotoğraf- 28 tane Emniyet aracı saydık. Bütün Ankara Emniyeti
işini gücünü bırakmış bizim il binamızın önüne
gelmiş. Neden? 4 Kasım sivil darbesini protesto etmek için basın
açıklaması yapmayalım diye. Evet, bunun için bütün Ankara
Emniyeti bizim saydığımız 28 araçla orada,
binamızın önündeydi.
Şimdi, 4 Kasım
2016da halk iradesi gasbedildi, Eş Başkanlarımız ve
milletvekillerimiz tutuklandı, belediyelerimize kayyum atandı.
AİHM Büyük Daire kararı ve iktidar mensuplarının
yaptıkları açıklamalar bu operasyonların hukuki değil,
siyasi olduğunu tescilledi aslında. 4 Kasım siyasi darbesinin
sonuçları bugün Kobani kumpas davasıyla aynı şekilde, aynı
hukuk dışı yöntemlerle devam ediyor ve dört yıl boyunca
bakın, 2014te açıldı bu soruşturma- ne gerçekten bir
delil toplandı ne de gizlilik kararı alındı. Eğer
Kobanide neler olduğu gerçekten aydınlatılmak istenseydi,
baştan deliller toplanırdı, burada 11 defa verdiğimiz
araştırma önergeleri, sayamayacağım sorular
cevaplanırdı, bunlar birlikte araştırılırdı
ama bunların hepsini reddettiniz ve dört yıl geçtikten sonra özel
savcı görevlendirilerek gerçek dışı deliller
yaratılmaya çalışıldı çünkü biz Kobani
davasının seçim için, HDPyi kapatma davası için bir
yatırım olduğunu çok iyi biliyoruz. 21i tutuklu 108
arkadaşımızın binlerce yılla
yargılandığı bu davada evrensel normlara göre savunma
süreleri verilmiyor. Haftada üç gün duruşma yapmak işkencedir,
haftada üç gün -bunu bir avukat olarak söylüyorum- duruşma yapılmaz.
Orada tutuklu olanlar getiriliyorlar ve aile görüşleri engelleniyor,
SEGBİS vasıtasıyla katıldıklarında da aynı
sıkıntıyı yaşıyorlar. Havalandırmaya
çıkamıyorlar, sağlık sorunu yaşayabiliyorlar,
dosyalarına ulaşamıyorlar. O da yetmedi; savcı, bugün
duruşmada mazeret bildirerek duruşmaya katılmayan avukatlar
hakkında suç duyurusunda bile bulunmaya yeltenebildi. Evet, sarayda
yazılan oyun mahkeme salonunda sergileniyor ama
arkadaşlarımız çok net olarak şunu ifade ediyorlar: Biz bu
oyunun bir parçası olmayacağız.
Evet, adını anmaya
lüzum görmediğim bir bakanınız geçenlerde Sen geceden yık,
mahkeme kararı arkadan gelsin. demişti. Söz konusu olan HDP olunca
mahkeme kararı falan arkadan gelmiyor, o da dörtnala önden koşarak
gidiyor ve hızlı bir yargılama yapılmak için elden gelen
çaba harcanıyor. Hangi yoksulluğu, hangi yolsuzluğu bizimle
örteceksiniz? Hiçbirini örtemezsiniz.
Bugün özellikle bir
arkadaşımızdan söz etmek istiyorum: 25 ve 26ncı Dönem
Adıyaman Milletvekilimiz Doktor Behçet Yıldırım, bu
Meclisin gördüğü en naif, en sevilen vekillerden birisi bugün
tutuklandı. Bugün sevgili Başak Demirtaş için ceza kararı
verildi. Bütün bunların hepsi kolektif bir cezalandırma
isteğinin sonucu. Ve neden yapılıyor bunlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Son cümlem
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Evet, hiçbirimiz
dışarıda kalmayalım diye. Bizden hiç kimse
dışarıda kalmasın istiyorsunuz. Kalacağız
dışarıda ve içeride de dışarıda da her yerde
bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da dimdik durmaya devam
edeceğiz. Daha da güçleneceğiz ve biz güçlendikçe bu ülke de daha
fazla güçlenecek. Dosta, düşmana duyurulur diyorum.
Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat.
Buyurun Sayın Polat.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHİR
POLAT (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz ile Katar arasında imzalanan niyet mektubunun onaylanmasına dair
272 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuya başlamadan önce
Az önce kuliste İzmir'den gelen bir iş adamları derneği
başkanı vardı, sorunlarını duyurmak için Sayın
Engin Altay ile görüşmeye gelmişti. Kordon İş Adamları
Derneği Başkanı, buradaki İzmirli milletvekillerimiz
tanırlar.
Pandemi sürecinde tüm esnaf
kapandı, dertleriyle uğraştılar ve bütün esnaf
normalleşmeye geçtiğinde sadece nargileci esnafı
normalleşme sürecine geçemedi, dertleri büyük, sorunları büyük;
iktidar partisinin dikkatine sunuyoruz.
Dün 10 Kasımdı, Ulu
Önder, Ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete
intikalinin, ölümünün 83üncü yıl dönümüydü; rahmetle minnetle andık
hep beraber.
Değerli arkadaşlar,
o, öyle bir liderdi ki bize ulusal hedef ve ulusal politikalar çizdi; mesela,
muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmayı, mesela, yurtta
sulh, cihanda sulhu. Ben önüme gelen her uluslararası anlaşmaya
baktığımda Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesini ararım. Bu
yasada da öyleydi. Önümüze gelen, Katar'la ilgili bir anlaşma. Daha önce
de Katarla olan güvenlik ve iş birliği anlaşmaları çokça
önümüze geldi.
Katar, bölgesinde
istikrarsızlığa sebep olan ülkelerden biri yani kendi bölgesinde
sorun yaratan bir ülke. Mesela, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri
ve Körfez İşbirliği Konseyindeki üye ülkelerle sorunlu bir ülke.
Biz çok isterdik kendi ülkemizde 2022 Dünya Kupası'nın
oynanmasını fakat Katar almış. Bu ülkenin 2022 Dünya
Kupası'na girişinde bizim payımıza da oranın
güvenliğini tutmak düşmüş yani Katar'ın bu organizasyonunda
özel güvenliğini yapmamız isteniyor. Bu doğru değildir.
Türk milletinin askeri, polisi, jandarması, Türk emrindedir, başka
bir ülkenin özel güvenliği olamaz. Ve ayrıca, organizasyonun süresi
belli, beş yıllık bir anlaşma gelmiş ve otomatik
olarak da beş yıl sürelerle uzatılacağı vadediliyor.
Ne gerek var buna diyoruz.
Yine Komisyonda bu yasa
tartışılırken, daha Meclisten geçmeden bu yasaya paralel,
bu niyet mektubuna paralel başka anlaşmaların
yapıldığı da Komisyonda ifade edilmiştir. Millet
iradesiyle çelişen bu durum da kabul edilen bir durum değildir.
Milletimize itibar ve değer katmayan, hedef ve politikalarımıza
aykırı bu ve bu tip anlaşmaları kabul etmiyoruz. Bu
milletin polisi, bu milletin polisidir. Bu milletin askeri bu millet içindir.
Yine bu anlaşmada
Katar'la derin tarihî bağlardan bahsediliyor; araştırdım,
çok derin bir tarihî bağ bulamadım. Fakat
baktığımızda, AK PARTİ iktidarı ile Katar
Hükûmeti arasında derin bağları görebiliyoruz. Mesela, Arap
Baharı'nda birtakım ülkelerdeki birtakım örgütlere ve gruplara paralel
şekilde destek vermişler. Örneğin, Libya ve Suriye'de. Yine
Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidara geldiğinde 2 tane
büyük destekçisi var; biri AK PARTİ Hükûmeti, biri Katar devleti.
Değerli arkadaşlar,
bu anlayışla uluslararası siyaseti götüremeyiz. Biz bölgemizde
savaşın tarafı değil, barışın tarafı
olmak zorundayız. Özellikle Orta Doğu coğrafyası kan ve
gözyaşıyla yoğruluyor. Biz bu coğrafyada
barışı kurmak zorundayız. Barışı kurup
savaş ekonomisini değil, barışla birlikte
coğrafyanın zenginliklerini tüm uluslara
paylaştırmamız gerekiyor. Bu doğrultuda Orta Doğu
güvenlik ve iş birliği anlayışını ortaya
koyacağımız zaman çok yakın.
Arkadaşlarım çokça
bahsetti değerli arkadaşlar, Katar sevdanızı anlamak mümkün
değil. Mesela toplam yüz ölçümü İzmirimizden bile küçük bir ülkeden
bahsediyoruz; hiçbir akarsuyu yok, gölü yok, yer altı su kaynakları
yok, kendi kullanma sularını bile denizden arıtarak
kullanıyorlar. Bunlarla su yönetimiyle ilgili bir anlaşma
yapıyoruz. Kimin suyunu yöneteceğiz? Kendi ülkesinde su yönetimi
olmayan, suyu olmayan bir ülke gelecek, hangi teknolojiyle, hangi birikimle
Türkiyedeki su kaynaklarını yönetecek? İzah etmek gerçekten
mümkün değil.
Yine, değerli
arkadaşlar, mesela, Katar Emirinin annesinin hangi ferasetle, hangi
öngörüyle daha yapılma aşaması konuşulmadan Kanal
İstanbul -ki yaptırmayacağız- güzergâhında
yağmalanan arazileri ucuz fiyata toplaması. Ve bunu da bizim
Cumhurbaşkanımız savunuyor. Evet, Katar Emirinin annesinin
Türkiyeden bir gayrimenkul almasında sıkıntı yok ama sanki
önceden haber almış gibi, içine doğmuş gibi o bölgeleri
yağmalamasında bir sıkıntı var.
Evet, değerli
arkadaşlar, Türkiyenin onurunu, millî birliğimizi, millî onurumuzu
hep beraber önemsiyoruz. Fakat yine Cumhurbaşkanının sözleriyle
size bir şey anlatayım: Uçakta gidiyorduk, bir uçağa talip
olduk, baktık ki 500 milyon dolar civarıymış,
araştırırken Katar Emirinin olduğu ortaya çıktı;
beni aradı, dedi ki: Ben sizden para alamam, bunu size hibe ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir devletten, hele Katar gibi bir devletten hibe alacak
kadar küçük bir ülke değil, kusura bakmayın değerli
arkadaşlar.
Yine, Katarla
aranızdaki ilişkilere baktığımız zaman, acaba
Katarın kıymetiharbiyesi ne diye bakıyorum, dış
ticarette mi çok büyük bir beraberliğimiz, birlikteliğimiz var? 2020
yılı itibarıyla 1 milyar 37 milyon dolarlık ihracat
yapmışız, ithalatımız 301 milyon 500 bin dolar
civarı, Türkiye lehine 735 milyon dolar. Değerli arkadaşlar, on
bir yıldır ülkesinde ölmedik insan kalmamış, üretim
kültürü, üretimhaneleri, fabrikaları, insan kaynakları
darmadağın edilmiş Suriyeyle bile dış ticaret
hacmimiz bunun katbekat üstünde, ihracat sıralamamızda 34üncü
sırada bir ülke.
Söylenecek çok şey var
değerli arkadaşlar, geliyor gelmekte olan diyoruz. Katarla yaptığınız
tüm anlaşmaları gözden geçireceğiz, bu anlaşmaya da
hayır oyu veriyoruz.
Grubum adına Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde grupların söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına
söz talebi yoktur.
Soru-cevap talebi yoktur.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için beş dakika
süre vereceğim, bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Büyük Çaplı
Organizasyonların Yerine Getirilmesinde İş Birliği Konulu
Niyet Mektubunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 281
Kabul : 231
Ret : 50 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
İshak
Gazel Mustafa
Açıkgöz
Kütahya Nevşehir
BAŞKAN Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan,
Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler
ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911)
ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.-
Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler
ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 285 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif,
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen, İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Hasan Subaşı.
Buyurun Sayın
Subaşı. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
285 sıra
sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine
ilişkin İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Beşinci yargı
reform paketi olarak adlandırılan bu teklif, tıpkı daha
önceki yargı reform paketleri gibi, amacından uzak, reform
özelliği bulunmayan bir düzenlemedir. Milyonlarca
yurttaşımızın yoksullaşması ve icra, iflas
dairelerinde 30 milyonun üzerinde dosya birikmesi nedeniyle bu düzenleme
zorunlu hâle gelmiştir. İcra, iflas daireleri, maalesef, bugünün
Türkiyesinin sorunlar yumağı, bir yaşam alanı hâline
gelmiştir. Yargı reform paketi, Cumhurbaşkanı
tarafından 2019 yılının Mayıs ayında kamuoyuna
açıklanmıştı. Yargı Reformu Strateji Belgesi ve 2021
Mart ayında açıklanan İnsan Hakları Eylem Planıyla
Hükûmetin yargı reformu olarak adlandırdıkları süreç
başlamıştı. Yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığını sağlamak, kişisel özgürlükleri
genişletmek, adalete erişebilirlik, uluslararası
sözleşmelere ve AİHM kararlarına uyumun sağlanması da
yol haritası olarak tanımlanmıştı. Bu tekliften önce
kanunlaşan birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü reform paketleriyle
hedeflenen amaç ve faaliyetlerin çoğunun gerçekleştiği ilan
edildikten hemen sonra basın mensupları görevleri nedeniyle
tutuklanmış, çoklu baro düzenlemesinde baro başkanlarına
anayasal hakları olan gösteri ve yürüyüş hakları
kullandırılmamış, görüşlerini dahi ifade
edememişlerdi. AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan
hâkimlerin terfi ettirildiği, savcıların yargılama
faaliyeti nedeniyle başsavcılara bağlı hâle
getirildiği henüz hafızalarda yerini korumaktadır. Söylemek
istediğim şudur ki: Yol haritasını teşkil eden
yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı,
bireysel özgürlükler, basın özgürlüğü, Anayasa Mahkemesi ve AİHM
kararlarının bağlayıcılığı gibi temel
ilke ve esaslar mevcut yasalarımızda yeterince güvenceye
alınmıştır ama maalesef bugünkü hükûmet sistemi nedeniyle
yargı ve hukuk iktidarın taciz ve tasallutu altındadır. Her
düzenlemeyle uygulamada geri adımlar atılmış ya da
attırılmıştır. Sorunun aslı budur ve bu iktidar
zihniyetiyle hukuk alanında ileriye gitmek hiç mümkün değildir.
Vergi Usul Kanununun
359uncu maddesi yüzünden birçok yurttaşımız -hatalı bir
hukuk yorumu yüzünden- ağır hapis cezasına mahkûm olmuştur
ve iktidar milletvekillerinin çözüm sözlerine rağmen mağduriyet
yaşamaya devam etmektedir. Bugün görüşülmekte olan bu torba teklifte
de maalesef yer almamış ve sözler tutulmamıştır çünkü
yargı ve yasama faaliyetinden elini çekmeyen gücün ilgi alanında
değildir.
Görüşmekte
olduğumuz 285 sıra sayılı torba teklifle, icra
dairelerindeki yığılmaları gidermek, günümüzün dijital
teknolojisinden de yararlanarak hızlandırmak
amaçlanmıştır. Komisyonda muhalefetin görüşlerine yer
verilmediği gibi katılım fikrine de yabancı olan iktidar
alt komisyon isteklerini de kabul etmediği için iyi
hazırlanmamış yasalar sürekli değişikliğe maruz
kalmaktadır. Birçok örnekten bazılarını hatırlatmak
gerekirse, Elektrik Piyasası Kanunu yedi yılda 9 kez
değişti, Yenilenebilir Enerji Kanunu on beş yılda 5 kez
değişti, Medeni Kanun son on sekiz yılda 21 kez
değişti, 1985 tarihli İmar Kanunu son on bir yılda 19 kez
değişti, 1983 tarihli Devlet İhale Kanunu 2003ten bu yana 197
kez değişti. On dokuz yıllık tek parti döneminizde 12 kez
değişiklikle Anayasanın 177 maddesinin 134 hükmünde de
değişiklik yapılmıştır.
On dokuz yıllık
iktidarınız sonucunda halk yoksullaşmış ve
borçlanmıştır. 2003 yılında 2,5 milyar lira olan
çiftçi borçları bu yıl Tarım Kredi borçları, Ziraat
Bankası, özel bankalarla birlikte 200 milyar lirayı
aşmıştır. Yine BDDK verilerine göre hane halkı borcu,
vatandaşın bankalara olan tüketici ve kredi kartı borçları
da dâhil 2002de 6,3 milyar lira iken 2021in sadece ilk altı ayında
874 milyar liraya çıkmıştır. Yine 2008 yılında 8
milyon olan icra, iflas dosyaları 2018de 19 milyon 901, 2021
yılında ise yedi ayda 25 milyon dosyaya
çıkmıştır. Kredi Kayıt Bürosu kayıtlarına
göre Türkiye'de 34 milyon 139 bin kişi bireysel kredi kullanmış
ve borçlanmıştır. 2021 Eylül ayı verilerine göre, iş
gücünde bulunma sayısı 33 milyon 209 bin kişi olup bu kesimin
yüzde 90dan fazlası kredi kullanmış ve bankalara borçludur.
Yine, çalışan
kesimin yarıya yakını açlık sınırının
altında asgari ücretle çalışmaktadır. Yoksul ve borçlu
insanların yaşadığı bir ülkede, sizin tabirinizle yeni
Türkiye'de icra ve iflas dairelerindeki yığılma nedeniyle bu
kurumlar tahsilat yapamadığı gibi, çalışamaz hâle
gelmiştir. İşte bu nedenledir ki bu yasayla tıkanıklıkları
çözmek amaçlanmışsa da asıl çözüm insanları yoksulluktan ve
borçtan kurtarmak olmalıdır. Yeni Türkiye'de birçok icra ve iflas
dairesi açmak, çoğaltmak, yeni cezaevleri yapmak on dokuz yıllık
iktidar sonrasında gelinen noktayı en iyi tanımlayan
örneklerdir.
Görüşmekte
olduğumuz bu teklif yeterli olmasa da bazı yenilikler getirmektedir,
mezat salonlarında yapılan açık artırmaların
elektronik ortamda gerçekleştirilmesini sağlamaktadır. Günümüzün
dijital teknolojisinin kullanılması birçok kolaylıklar
sağlamakla birlikte katılımı artırarak ihale sürecinde
yaşanan baskıları da önlemek açısından yararlı
olacaktır kanaatindeyiz.
Diğer önemli bir
değişiklik, borçluya haczedilen malının rızaen
satışına imkân verilmesidir ki sakıncalı yanları
da vardır. Baskı ya da gizli anlaşmalarla değerli mülklerin
fiyat yükselmesi önlenerek diğer alacaklıların hakları
zarar görebilir endişesindeyiz.
Teklifle getirilen en önemli
değişiklik icra marifetiyle olan çocuk teslimi konusunda
olmuştur. Çocuk, icra sisteminin dışına
çıkarılarak işlemlerin Adalet Bakanlığı
bünyesinde faaliyet gösteren Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi
Başkanlığınca yerine getirilmesi öngörülmüştür.
Ayrıca, velayet hakkına sahip anne veya babanın kişisel
ilişki kurulmasına dair kararın gereklerini yerine getirmemesi
hâlinde velayet sahibinin değiştirilebileceği, yine çocukla
ilişki kurulmasıyla ilgili ilam veya tedbir kararlarının
yerine getirilmesine ilişkin teslim emrine aykırı hareket
edenler, teslim emrini engelleyenler ve kendisine teslim edilen çocuğu
ilam veya tedbir kararında belirtilen sürenin bitiminde belirlenen yere
getirmeyenlerin disiplin hapsiyle cezalandırılacağı da yine
teklifte yer almıştır.
Sonuç olarak, çocuk teslimi
konusunun icra sistemi içinde polis zorlamalarıyla yüz yüze gelmesinin
yarattığı sakıncalar göz önüne alınarak Çocuk Koruma
Kanunu çerçevesinde psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı gibi
profesyoneller eliyle bu sürecin yürütülmesi, çocuğun üstün yararı
açısından olumlu görülmektedir. Kanaatimizce kanundaki teslim
ifadesinin kişisel ilişki olarak değiştirilmesi daha
uygun olabilir. Ayrıca, konuyla ilgili görev yapacak müdürlüklerin Adalet
Bakanlığı yerine Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığına bağlı olması da uygun olur
düşüncesindeyiz. Çocuk ve ebeveyn arasında kurulacak kişisel
ilişkiler sırasında şiddet geçmişi olan ailelerde gerekli
tedbirler düzenlemede dikkate alınmamıştır. Bazı
durumlarda çocuk ile ebeveynin arasında on-line ilişki kurulabilmesi
için düzenleme düşünülmelidir.
Teklifin, ayrıca 1inci,
40ıncı ve 44üncü maddeleri Anayasaya aykırıdır.
Teklifin 1inci maddesiyle -2004 sayılı Kanunun 1inci maddesi-
Adalet Bakanlığı tarafından, icra müdür
yardımcıları arasından, icra müdürünün yetkilerini haiz
olacak bir icra başmüdürünün görevlendirileceği ve bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği
öngörülmüştür. Oysa Anayasanın 128inci maddesinin ikinci
fıkrasının ilk cümlesi Memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. hükmünü içermektedir. Teklifin 40ıncı
maddesinin (1)inci ve (3)üncü fıkrasında yer alan fiil suç
teşkil etse dahi ibaresi Anayasanın 2nci ve 90ıncı
maddelerine aykırıdır. Söz konusu fiil suç teşkil etse
dahi ibaresi uyarınca açık şekilde aynı fiil için iki
farklı ceza öngörülmesi mümkün kılınmamaktadır. Oysa Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 7 no.lu Protokolünün 4üncü
maddesine göre aynı fiil için iki ceza verilemez. Kaldı ki 2008
yılında Anayasa Mahkemesi de aynı fiil için disiplin ve tazyik
hapsi cezalarının öngörülmesini mümkün kılan bir düzenlemeyi bu
nedenle iptal etmişti. Bu hazırlanmış olan madde de yine bu
iktidarın Anayasaya koyduğu 90ıncı madde hükmünü ihlal
etmektedir.
Kanun teklifinin 44üncü
maddesiyle, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa geçici 2nci madde
eklenmiştir. Bu madde uyarınca geçici madde 2yi ihdas eden kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde bu kanunun
Dördüncü Kısmının uygulanmasına ilişkin bir yönetmelik
çıkarılacaktır. Bu yönetmelikle, Dördüncü Kısmın hangi
il veya ilçede ne zaman uygulanacağı, Adalet
Bakanlığının resmî internet sitesinden duyurulacaktır.
Dolayısıyla, kanuni düzenlemelerin hangi il veya ilçelerde ne zaman
uygulanacağını belirleme yetkisi idareye
bırakılmıştır. Oysa kanunların yer ve zaman
bakımından uygulanmaları, kanuniliğin asli
unsurlarındandır.
Teklifin 44üncü maddesiyle
öngörülen geçici madde 2, Anayasanın kanun koyma, değiştirme ve
kaldırmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olduğunu
belirten 87nci maddesine, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesini
öngören 7nci maddesine ve hukuki belirlilik ve güvenlik alt ilkelerini içeren
hukuk devleti ilkesinin 2nci maddesine aykırıdır.
Bugün yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
için Anayasa ve mahkeme kararlarına, uluslararası sözleşmelere,
AİHM kararlarına uymak ve
bağlayıcılığını güçlendirmek için reforma
ihtiyacımız yoktur, herkes için bağlayıcı
olduğunu tekrarlamak da gerekmez. Bütün bu hususlar mevcut yasa,
Anayasamız ve hukuk müktesebatımızda mevcuttur,
açıktır, izaha muhtaç değildir. Mevcut yasalar ve
Anayasamızda bizim hukuk devleti olma yolunda ilerlememizi
sağlayacak kavramların çoğu bulunmaktadır. Bütün bunlara
uymayan, türlü dolambaçlı yollarla hukuk devleti ilkelerine direnen siyasi
iktidardır. Oysa devlet, yargı kararları ve hukuk nizamına
herkesin uymasını sağlamakla görevlidir. Devleti temsil eden
Cumhurbaşkanı yargıya intikal etmiş her konu hakkında
açıkça görüş ifade ederse bundan etkilenmeyen ve bunu talimat
saymayan yargıç ve savcı neredeyse yoktur. İlk
imzacısı olduğumuz, Meclisin oy birliğiyle
onayladığı İstanbul Sözleşmesini Tek taraflı
yok sayıyorum. diyen ve Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına
uymayan hâkim ve savcıların yüksek yargı organlarına
terfisini sağlayan Cumhurbaşkanının içeride ve
dışarıda ne ölçüde hukuk güvencesini
sağladığı söylenebilir ki? Yine, huzur ve güvenliği
sağlamakla görevli İçişleri Bakanı, bırakın
mahkeme kararlarına uymayı, Yıkın, hukuk arkadan gelsin.
diyebiliyorsa hukuk devleti olmak iddiasından vazgeçmiş
sayılırız. Dilinizden düşürmediğiniz reform
sözcükleriyle insanımızın en çok hukuk ve adalete muhtaç hâle
geldiği sistemi yarattınız. Nasıl hâlâ yargının
tarafsızlığı ve
bağımsızlığından söz edebiliyorsunuz, hayretle
izliyoruz. Nasıl sürekli hâle getirdiğiniz torba kanun tekliflerine
hukuk ve yargı reformu diyebiliyorsunuz, ibretle izliyoruz.
Ülkemiz çok zaman
kaybetmiştir. Bizim iktidarımızda, hukuk devletini hedefleyen
demokratik bir parlamenter sistemle ortak aklın egemen olduğu,
güvenli ve güçlü bir Türkiye yeniden inşa edilecektir.
Genel kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın
Halil Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL
ÖZTÜRK (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 285 sıra sayılı
İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
ve ekranları başında bizleri izleyen aziz
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak uzun süreden bu yana toplumun kanayan bir
yarası hâline gelen ayrılmış anne ve baba arasında
icra yoluyla çocuk teslimini eleştirdik. Çözüm önerilerimizi de parti
olarak dile getirdik.
Günümüzde
boşanmanın sosyal ve psikolojik sorunlarını esasen en
ağır hisseden çocuklar olmaktadır. Anne ve babasının
boşanması nedeniyle çocukluk travması yaşayan çok
sayıda çocuğun bulunduğunu -yadsınamaz bir gerçek olarak-
bizler bilmekteyiz. Çocukların yaşadığı bu acı
deneyim, stres, kaygı bozukluğu ve depresyon gibi ruhsal
rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Çocukluk çağında
yaşanan bu ciddi travma, yaşamın ilerleyen dönemlerinde
psikolojik sorunlara yol açmaktadır.
Diğer taraftan,
yürürlükteki mevzuat çerçevesinde çocukların icra yoluyla teslim
aşamasını yaşamaya mecbur bırakılması, taraf
olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmede yer alan çocuğun yüksek yararı ilkesiyle de
çelişmektedir. Önümüzdeki teklifle seksen dokuz yıldır uygulanan
çocuk teslimine ve çocukla şahsi ilişki kurulmasına dair ilam ve
tedbir kararlarının yerine getirilmesine ilişkin usul, icra
sistemi dışına çıkarılıp Çocuk Koruma Kanununun
kapsamına alınmaktadır. Bu bakımdan gecikmiş de olsa,
bu ilkel uygulamaya önümüzdeki kanun teklifiyle son verilecek olması
bizler için çok önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde 1987de çocuk mahkemeleri, 2003te ise aile mahkemeleri
kurulmuştur. 1987 yılından itibaren adalet sistemi içerisinde
bulunan uzmanlar yani psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı ve yanı
sıra sosyolog, çocuk gelişimci gibi meslek sahipleri görevlerini
yerine getirirken -takip ettiğimiz üzere- farklı sorunlarla
karşılaşmaktadırlar. Bu kapsamda, aile ve çocuk
mahkemelerinin birer ihtisas mahkemesi olması nedeniyle, burada görev
yapan uzmanlarımız kadro durumlarının A grubu
uzmanlık, uzman yardımcılığı şekline
dönüştürülmesini beklemektedirler. Bakanlık bünyesinde, her adliyede
oluşturulacak bir başkanlık ve buna bağlı
şubelerin içerisinde de çocuk, aile, mağdur, aile
danışmanlığı, evlat edinme, korunmaya muhtaç çocuk
gibi ihtisas alanlarının oluşturulması, mevcut durumdan
daha çağdaş bir hizmeti de beraberinde getirecektir.
Ülkemizde hâlen pedagog
lisans programının bulunmaması sebebiyle pedagog
kadrolarında çalışan rehberlik ve PDR mezunları uzmanlara
da bu alanda güncel eğitim verilmesi ve kendi unvanlarını
kullanma yolunun açılması için yasal düzenlemelerin
yapılması da yerinde olacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde yer alan
diğer düzenlemelere baktığımızda, Adalet
Bakanlığınca, iş yoğunluğunun ve icra dairesi
sayısının fazla olduğu illerde, yetki çevresini belirlemek
şartıyla bir veya birden fazla icra daireleri
başkanlığı kurulabilmektedir. Yine teklifle, haczolunan
malın satışı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemine entegre elektronik satış portalinde açık artırma
suretiyle yapılabilecektir. Teklifle, talebi hâlinde borçluya, haczedilen
malın rızaen satışı amacıyla yetki verilmektedir.
Alacaklılar, sicile kayıtlı motorlu kara araçlarının
da hacizden itibaren altı ay içinde satılmasını
isteyebilecektir.
Değerli milletvekilleri,
kısa ama oldukça önemli bir konuyu da bilgilerinize sunmak istiyorum.
Nisan 2020 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın,
kamu kuruluşlarında en az üç yıl kıdemi olan çalışanların
görev süreleri içerisinde avukatlık stajı yapabilecekleri yönünde
açıklaması bulunmaktadır. Bu bakımdan, kamuda
çalışırken hukuk eğitimini tamamlayanlara mağduriyet
yaşamadan staj yapma imkânını bu teklifle sağlayabilirsek
çok sayıda beklentiyi de karşılamış
olacağız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, çoğunluğumuz çocuk sahibiyiz ve onları
geleceğimizin teminatı olarak görmekteyiz. Bu bakımdan,
onların güvenli ve çağdaş gelişimi adına bugünden
ihtiyaç duyulan her yasal düzenlemeyi hayata geçirme gayretinde olabilmeliyiz.
Bu kapsamda, geçtiğimiz aralık ayında verdiğimiz kanun
teklifimizle, Türk Ceza Kanununda bulunmayan ve ilk kez ihdas edilecek mezkûr
bir madde önerdik. Teklifimizle, aynı zamanda, 2007 yılında
İspanyada imzalanan ve taraf olduğumuz Lanzarote Sözleşmesinin
bu alanda öngördüğü düzenlemeyi de mevzuatımıza
kazandırmayı amaçladık. Kanun teklifimizle, Türk Ceza Kanununun
105inci maddesine ek bir fıkra eklenerek ilk kez çevrim içi çocuk
istismarı ve sanal ayartma olgusu ve barındırdığı
tehlikelerin neden olacağı mağduriyetin
cezalandırılmasını öngörmekteyiz.
Sözlerime bu önemli konuda
kısa bilgilendirme yaparak devam etmek isterim. Özellikle, tüm
dünyanın mücadele içinde olduğu Covid-19
hastalığının pandemi olarak kabul edilmesinin ardından
ülkemizin de dâhil olduğu pek çok ülkede tedbirler nedeniyle çocukların
internet kullanımı hızlı bir şekilde
artmıştır. Bilindiği üzere, sosyal paylaşım
sitelerinde hesap oluşturma yaşı 13tür. Ancak, Çevrimiçi
Çocuklar Projesi Türkiye verilerine göre günümüzde sosyal paylaşım
sitesinde hesabı olduğunu belirten çocukların üçte 1i maalesef
13 yaşın altındadır. Çocuklar, fiziksel, sosyal ve duygusal
olarak gelişim basamaklarının başında
olduklarından çok hassas bir dönemden geçmektedirler; bedensel, ruhsal,
cinsel gelişim konusundaki bilgi eksiklikleri, iyiyi, kötüyü ayırt
etmede sınırlı kapasiteleri, herkese kolayca güvenebilmelerinden
dolayı internet ortamında ihmal ve istismara açıktırlar.
İngilizce tanımı cyber grooming olan yani sanal ayartma,
çevrim içi çocuk istismarı; internet ortamında bir yetişkinin
kendini çocuk olarak tanıtması, bu şekilde sanal ortamda
tanıştığı çocukların güvenini kazanarak sanal
veya gerçek dünyada istismar etmesidir. Çevrim içi çocuk istismarı, tüm
dünyada olduğu gibi çocuk istismarının yeni bir türü olarak
karşımıza çıkmaktadır. Sanal ayartma tabiri, bir
çocukla internet üzerinden iletişime geçerek cinsel faaliyetlerde
bulunmasını sağlamak için çocuğu cezbetmek, kendi
amacı doğrultusunda yönlendirmek ya da teşvik etmektir. Cinsel
faaliyet, suçluyla fiziksel buluşmadan öte web kamerası
aracılığıyla çocuğun cinsel istismarı ya da çocuk
tarafından oluşturulmuş cinsel içeriği bulundurması
gibi hareketleri de içermektedir. Hızla gelişen ve giderek tehlikeli
bir hâl alan bu yeni çevrim içi çocuk istismarına dair suç tipiyle ilgili
olarak siber suçlara karşı stratejik önceliklere ve on-line cinsel
şiddete karşı çocukların korunmasına ilişkin
önleyici ve koruyucu tedbirleri hayata geçirmek zorundayız. Bu önemli ve
aciliyet gerektiren konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli bir adım
atabilmelidir diye düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin ivedi olarak ihtiyaç duyduğu bir başka önemli hususu da bu
vesileyle bilgilerinize arz etmek isterim. Bilindiği üzere Türkiyeyi
dışardan idare etme çabasında olanların kullandığı
en önemli argümanların başında medya sektörü gelmektedir.
Geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir
vakıf olan Chrest Foundationın Türkiyedeki bazı medya ve
sivil toplum kuruluşlarına hibe niteliğinde yüz binlerce dolar
fon sağladığı haberi kamuoyuna
yansımıştır. Özellikle son yıllarda alternatif bilgi
kaynağı ve bağımsız medya olarak kendilerini
ülkemiz kamuoyuna takdim eden birçok yeni nesil iletişim ve habercilik
kuruluşu bu kapsamda ön plana çıkmaktadır çünkü yayın
politikaları takip edildiğinde kendilerine mali imkânlar
sağlayan kaynakların hedef ve önceliklerine göre dizayn edildiği
görülmüş ve kamuoyuna da yansımıştır. Bu durum
gazetecilik ve haberciliğin temel ilkeleriyle çeliştiği gibi,
ülkemizin millî güvenliği açısından da büyük tehditler arz
etmektedir.
Ülkemiz adına, büyük ve
önemli tehdidin önlenebilmesi adına gelişmiş ülke örnekleri de
incelenerek hazırlamış olduğumuz yabancı kaynaklardan
fonlanan bazı faaliyetler hakkında kanun teklifimiz de komisyonda
görüşülmeyi beklemektedir. Kanun teklifimizle internet ve sosyal medya
dâhil olmak üzere, her türlü mecrada habercilik, yayıncılık
faaliyetlerinde bulunanların yabancı mali kaynaklarla finanse
edilmesi hâlinde İçişleri Bakanlığınca bu
fonların şartları ve kullanıcıları hakkında
sicil tutulması öngörülmüştür. Yine, kanun teklifimizle, yabancı
kaynaklı fonlardan yararlanan kişi ve kuruluşların
ürettikleri içerik ve materyalleri kullananlara yani
vatandaşlarımıza açıkça bu fonlardan ne şekilde ve
hangi şartlarda faydalandığına dair gerekli bilgilendirmede
bulunulmasının zaruri hâle gelmesini hedefledik. Kanun teklifimiz
yasalaştığında yabancı ülke menşeli vakıf
veya diğer kuruluşlar tarafından sağlanan finans gizli
kalmayacak, özellikle medyada kurulmak istenen gizli hegemonya ve algı operasyonları
sona erecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tüm bunlardan bağımsız olarak, Komisyon
görüşmelerinde de dile getirdiğim üzere, ödemelerini elde olmayan
nedenlerle geciktiren özellikle ortopedik engelli
vatandaşlarımızın yakalamalı haciz kararı çıkan
engelli araçlarına hâlen haciz işlemi uygulanmaktadır; oysa
haciz konulan araç, engelli bireylerimizin eli ayağıdır. Bu
bakımdan, engelli vatandaşlarımızın araçlarına
haciz konmaması hususunda, daha önce verilen sözler kapsamında, bu
önemli mağduriyetin görüşmekte olduğumuz kanun teklifine
eklenecek bir maddeyle veya yakın zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gündeme gelecek başka bir kanun teklifiyle çözüme
ulaşmasını arzu ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
değinmek istediğimiz bir başka konu ise şudur: Aziz ve
kıymetli emanetlerimize, değerlerimize devlet ve millet olarak sahip
çıkmak hepimizin boynunun borcu ve millî bir vazifemizdir. Malumları
olduğu üzere, terörle mücadelede rütbeli olarak şehit düşenlerin
dul ve yetimlerine 3713 sayılı Kanuna göre aylık
bağlanmaktadır. Ancak yürürlükteki mevzuata göre, evliyken şehit
olmuş şehidimizin geride kalan dul ve yetimlerine bağlanacak
aylığın toplam tutarı belirli hisse ve oranlarda pay edildiğinden,
şehidin anne ve babası bugün itibarıyla 694 TL gibi düşük
bir maaş almaktadır: Tabii, bu durum hem bizlerin vicdanını
hem de kamu vicdanını derinden yaralamaktadır. Bu rakamın
en az asgari ücret seviyesine yükseltilmesi adına vermiş
olduğumuz kanun teklifimiz bu kapsamda değerlendirilerek gündeme
alınabilmelidir.
Yine, diğer taraftan,
hâlen ÖTV istisnalı araç alımından Tertibatlı araç
kullanabilir. raporlu ortopedik engeli olan malul gazilerimiz ile
sakatlık oranı yüzde 90 ve üzeri olan gazilerimiz istifade
edebilmektedirler. Diğer farklı engel gruplarındaki gazilerimiz
ve dolayısıyla aileleri de bu haktan bir defaya mahsus olmak üzere
yararlanmak istemektedir. Bu bakımdan, şehit ailelerimize
sağlanan ÖTV istisnalı araç alış hakkı, bir an önce
pozitif ayrımcılık kapsamında vergi avantajı da
sağlanarak tüm harp ve vazife malullerimize araç alımlarında bir
defaya mahsus uygulanmalıdır.
Yine, gazilerimiz
arasında yaşanan özellikle geçmiş prim süreleri ve emeklilik
haklarındaki sorunların da bir an önce çözüme
kavuşturulması yerinde olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
konuşmamın son bölümünde seçim bölgem Kırıkkaleye
değinmek isterim. Kırıkkale, başkent Ankaranın
yanı başında olmasına rağmen yeni
yatırımlara ihtiyaç duymaktadır. Güzide ilimizde yeterli
yatırımlar sağlanamayınca gençlerimizde işsizlik, esnafımızda
da düşük cirolar yaşanmaktadır.
Bilindiği üzere,
Kırıkkalenin gururu ve tarihî kurumu olan Makine ve Kimya
Endüstrisini geçtiğimiz yasama yılında yeni mevzuat
kapsamına alarak savunma sanayisi alanında atağa geçmesine
katkıda bulunduk. O tarihten bu yana hızla yeniden yapılanma
sürecine giren Makine ve Kimya Endüstrisi, bir yandan hızla personel
rejimini ve kurumsal yapısını yeni mevzuata göre uyarlarken
diğer taraftan da başta modernizasyon olmak üzere teknolojik
seferberlik ilan etmiştir. Bunun en güzel örneğini bu hafta
yaşadık. Avrupa Birliği ambargosu sebebiyle tedarik
sıkıntıları yaşanan ve Deniz Kuvvetlerimizin
ihtiyacı olan 76/62 milimetre deniz topu Makine ve Kimya Endüstrisi
tarafından kısa sürede tasarlanıp bu hafta
başarılı test atışlarını
tamamlamıştır. Geldiğimiz noktada, güzide kurumumuz Makine
ve Kimya Endüstrisi, yeni yapısına ve hedeflerine göre güçlü bir
personel alımına başlayarak Kırıkkaleli gençlerimizi
yeniden iş sahibi yapmaya başlamıştır. Bundan sonra da
gelişen kapasitesi ve yan sanayi kuruluşlarıyla daha fazla
iş imkânı sağlayacaktır. Tam bu noktada Makine ve Kimya
Endüstrisinin yeni yasasının görüşmelerinde kurumu kötüleyen,
çelme takmaya çalışan, atak yapmasına engel olmak isteyen
bazı çevrelerin derin sessizliğe bürünmesi de manidardır. Tarihî
ve güzide kurumumuzu bizler varken hiç kimse yıpratamayacaktır.
Makine ve Kimya Endüstrisinin, tıpkı diğer savunma
kuruluşlarımız gibi, dünya çapında bir marka olması
için elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğimizi tüm herkesin bilmesini
istemekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
Kırıkkale, savunma sanayisinin yanı sıra, petrokimya
sektöründe faaliyet gösteren firmalara sahip olsa da bu firmaların
merkezinin farklı illerde olması nedeniyle yeteri kadar fayda görmemektedir.
Bu kapsamda hâlen 3üncü bölge teşviklerinden faydalanmakta olan
Kırıkkale için daha farklı ve cazip teklif modeli hayata
geçmelidir. Bu geçiş süreci sağlanana kadar da Kırıkkale
6ncı bölge teşviklerinden yani sigorta primi desteğinden on iki
yıl, gelir vergisi stopajı desteğinden on yıl ve faiz ve
kâr payı desteğinden 7 puan olacak şekilde
yararlanmalıdır. Böylelikle Kırıkkalede cazip hâle gelecek
yeni yatırımlar gerek savunma sanayisinde gerekse petrokimya
alanında yeni iş kapılarını ardına kadar
aralayabilecektir, artan yatırım ve istihdamın olumlu
yansımaları da Kırıkkaleli esnafımızda
görülecektir.
Yine,
Kırıkkalemizin otonom ve insansız kara aracı
yatırımı desteklenerek Savunma Sanayii
Başkanlığımızın ve TÜBİTAKın yeni
projeleri de Kırıkkalede hayata geçirilmelidir. Tüm bunlar için
Kırıkkalede yeteri kadar fiziki şartlar ve insan gücü
vardır. Orta Anadolunun parlayan yıldızı olmak için
iddiası bulunan Kırıkkale, elinden tutulmasıyla kısa
sürede makûs talihini yenecek ve başkentin yanında yatırım
cazibesi hâline dönüşebilecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, mezkûr kanun
teklifini, Komisyonda olduğu gibi Genel Kurul aşamasında da
destekliyor ve katkı sunuyoruz. Görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum
ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Batman Milletvekili
Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.
Buyurun Sayın Tiryaki.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET
RUŞTU TİRYAKİ (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin tümü üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teklif sahipleri,
görüşmekte olduğumuz bu teklifi İnsan Hakları Eylem
Planı çerçevesinde atılmış bir adım olarak,
beşinci yargı paketi olarak adlandırıyor. Evet, teklif
sahipleri diyor ki: İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında
icra başmüdürleri kadrosu ihdas ettik; İnsan Hakları Eylem
Planı kapsamında icra daire başkanlıkları ihdas ettik;
İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında haczedilmiş
mallar bundan sonra elektronik ortamda satılacak; İnsan Hakları
Eylem Planı kapsamında kaza araçları, haczedilmiş araçlar
daha hızlı satılacak. Sanki sayısı 25 milyona
varmış olan icra takibinin nedeni bu iktidar değilmiş gibi,
ekonomiyi yöneten bu iktidar değilmiş gibi, haczettiğiniz
malları daha kolay satmaya insan hakları diyorsunuz. Şaka
değil, insan hakları deyince bu iktidarın aklına gelenler
bunlar.
Teklifin içerisinde,
ebeveynlerin çocukla kişisel ilişkiler kurmasını
sağlamak görevini icra dairelerinden almak da var. Gelin görün ki teklif
hazırlanırken ne kadın haklarını savunan herhangi bir
örgütten ne çocuk haklarını savunan herhangi bir örgütten görüş
alınmadı, sivil toplum örgütlerinin hiçbir tanesi Komisyon
çalışmasına davet edilmedi.
Şimdi, kadın
örgütleri şöyle bir şey söylüyorlar; EŞİK diye bir
örgütlenme var, içinde kadın haklarını savunan, kadına
yönelik şiddete karşı mücadele eden, çocuk haklarını
savunan 400ü aşkın örgüt var; EŞİK şu aşamaya
gelmiş, diyor ki: Sizden hiçbir şey istemiyoruz. Bizim
adımıza yaptığınız her şey sadece bize sopa
olarak dönüyor. İstanbul Sözleşmesi dâhil olmak üzere, var olan
yasaları uygulayın, var olan yönetmelikleri uygulayın yeter.
Sizden başka hiçbir şey istemiyoruz. Bizim adımıza da bunu
yaptığınızı söylemeyin.
Şimdi, icat
etmediğiniz teknolojinin olanaklarından yararlanmak iyidir. Mafyatik
oluşumların, mafyanın, hacizli malların
satılmasını bile kontrol ettiği bir ülkede satış
işleminin elektronik ortamda yapılması, alıcıların
birbirini görmemesi iyi bir şey, buna bir itirazımız yok -içinde
bir sürü sorun barındırıyor- ama bu, İnsan Hakları
Eylem Planı kapsamında yaptığınız bir
işmiş gibi bizleri ikna etmeye çalışmayın,
aklımızla alay etmeyin lütfen.
Gerçekten, bu ülkenin
İnsan Hakları Eylem Planına ihtiyacı var ama bunu, bu
iktidarın yapma olasılığı yok. Ben, Anayasa Mahkemesi
kararlarına saygı duymak zorunda mıyım? diyen bir
Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır.
diyen bir iktidar ortağından, Anayasa Mahkemesi kararları bizi bağlamaz;
siz binayı yıkın, mahkeme kararı sonra gelir. diyen bir
İçişleri Bakanından oluşan bir Hükûmetin, bir iktidar
ortaklığının insan hakları konusunda bir adım
atması olanaksız.
Bu arada,
sanırsınız ki Uyuşturucu kullanılan metruk
binaları yıkın. diyen İçişleri
Bakanlığı, gerçekten uyuşturucuyla mücadele ediyor. Daha
önce Başbakanlık tarafından kullanılmış bir
uçakla valizler dolusu kokainin Türkiyeye taşınırken
yakalandığına tanık olduk. Bakın, balya balya
değil, tonla uyuşturucu gemilerle Türkiyeye taşınmadan
önce Kolombiyada, Latin Amerikada yakalandı. Dünya uyuşturucu
trafiğinin merkezi hâline geldi Türkiye. Latin Amerikadan Avrupaya, Arap
ülkelerine, diğer bölgelere gidecek uyuşturucunun neredeyse
dağıtım merkezi Türkiye oldu. Afganistan ve çevresinden gelen
uyuşturucunun Avrupaya naklinin merkezi Türkiye oldu. İçişleri
Bakanlığı, metruk binaları mahkeme kararını
beklemeden yıkarak uyuşturucuyla mücadele edecekmiş. Allahtan,
Hükûmetin içerisinde vicdan sahibi biri kalmış da Adalet Bakanından
aklıselim bir tepki geldi.
Evet, Türkiyede adalete olan
güven yerlerde sürünüyor. Bakın, iktidara yakın bir tane
araştırma şirketinin verisini söylüyorum; bu, iktidara
yakın araştırma şirketi diyor ki: Türkiyede hukuka,
adalet kurumlarına, mahkemelere güven yüzde 21,3. Diğer
araştırma şirketlerinin söylediği rakam aslında yüzde
10unun bile altında. Türkiye, 2019 Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 126
ülke arasında 109uncu sırada; temel haklar konusunda 126 ülke
arasında 122nci sırada; hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanması
konusunda 126 ülke arasında 106ncı sırada; vatandaşın
adalete erişimi konusunda 126 ülke arasında 96ncı sırada.
World Justice Projectin 2020 Endeksinde de durum bundan farksız;
Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 128 ülke arasında 107nci
sıradaymış. Türkiye'nin hukuk karnesinin özeti tam olarak budur,
bundan ibarettir.
Türkiye, uluslararası
platformlarda yargı kararlarını uygulamayan ülkeler
arasında anılıyor çünkü Türkiye, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarını uygulamıyor. Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını
uygulamadığı için Türkiyeye yaptırım kararları
almaya hazırlanıyor.
Gerçekten bazen geçmişin
olumsuzluklarını abartmak için Bizden önce bardak mı
vardı? -hani sanki tasta su içiyorduk da- Bizden önce buzdolabı
mı vardı? Bizden önce otomobil mi vardı? diyorsunuz ya, biz
öyle yapmayalım; sizden önce de Türkiyede adil bir yargı yoktu,
AKPden önce de insanlar kaçırılıyordu, AKPden önce de
cezaevlerinde işkence ve kötü muamele vardı, AKPden önce de
yargı siyasiydi, AKP'den önce de cezaevinde çıplak arama vardı,
marşlar okutuluyordu, AKP'den önce de insanlar karakolda yere
yatırılıyordu Devletin gücünü göreceksiniz. deniliyordu,
sizden önce de Kürtler Kürtüm. dedikleri için gözaltına alınıyordu,
sizden önce de yaşadıkları coğrafyanın adına
kürdistan dedikleri için yargılanıyorlardı, siz de
aynısını yapıyorsunuz. Dediğim gibi, sizden önce de
yargı siyasaldı ama siz yargı kurumlarını, savcılık
makamlarını ve ceza mahkemelerini siyasetin bir aparatı olarak
kullanıyorsunuz. Siyasal olarak mücadele edemediğiniz herkesi tasfiye
etmek için yargı kurumlarını kullanıyorsunuz. HDP'yi
yargı kurumları aracılığıyla tasfiye etmeye
çalışıyorsunuz.
Bir gün Demokratik Toplum
Kongresini Türkiye Büyük Millet Meclisine Anayasa görüşmeleri için
çağırıyorsunuz; aradan birkaç yıl geçiyor, Demokratik
Toplum Kongresinin önünden geçen her HDP'li hakkında dava
açıyorsunuz, gözaltına alıyorsunuz, tutukluyorsunuz, cezalar
veriyorsunuz. Bir gün Çözüm sürecini yürütüyoruz. diye meydan meydan
dolaşıp propaganda yapıyorsunuz; aradan birkaç yıl geçiyor,
çözüm süreci kapsamında yapılanları gerekçe göstererek HDP
hakkında kapatma davası açıyorsunuz. Bir gün PYD Eş
Başkanı Salih Müslim'i Dışişleri
Bakanlığında ağırlıyorsunuz ve aradan yıllar
geçiyor, başına ödül koyuyorsunuz. Bir gün çıkıp Türkiye
Büyük Millet Meclisinden MHP ve CHP'ye dönerek Kürdistan demeye
alışacaksınız. diyorsunuz; bir gün kürdistan diyenleri
gözaltına alıyorsunuz; bir gün muhalefet partisi liderine Kürdistan
diyene itiraz etmedin. diye çıkışıyorsunuz.
Hadi omurgalı bir
siyaset yürütmüyorsunuz, pragmatizm temel siyasal ideolojiniz, Bu siyasetin
geleceğini halk versin. diyorsunuz; bunları anlayabiliriz. Peki, bu
ülkenin yurttaşları siyasetinizin, her gün bir yöne evrilen siyasetinizin
arkasında hizaya durmak zorunda mı? Hizaya durmadığı
için insanları nasıl yargılayabilirsiniz? Bakın, yargı
kurumlarını öyle bir hâle getirdiniz ki barış
akademisyenleri olarak anılan, Bu suça ortak olmayacağız.
diye bildiri yayınlayan akademisyenlere Kanınızda
yüzeceğiz. diyenlere bu sizin kontrolünüzdeki mahkemeler Düşünce,
ifade özgürlüğüdür. diye beraat kararı verdi. Ama emrinizdeki
aynı yargı, muhalefeti tasfiye aracı olarak kullandığınız
yargı Cumhurbaşkanı öldü mü? diye soranları gözaltına
aldırdı, haklarında yasal işlem
başlatıldığını İçişleri
Bakanlığı çıkıp açıkladı. Medeni bir ülkede
ne yapılırdı? Hükûmetin Sözcüsü,
Cumhurbaşkanlığının Sözcüsü veya bu siyasi partinin
sözcüsü çıkar Sayın Cumhurbaşkanımızın
sağlığıyla ilgili endişe duyan herkese
şükranlarımızı sunuyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımız şöyle şöyle bir sağlık
sorunu yaşamıştır, şu anda
toparlanmıştır, sağlık durumu iyidir, yarından
itibaren bütün programına devam edecek. der. Peki, ne yapıyor Adalet
ve Kalkınma Partisi? Sağlığıyla ilgili soru soranlar
hakkında işlem başlatıyor. Allah akıl fikir versin
diyeyim, başka bir şey söylemeyeyim.
Şimdi, bugün çokça
konuştuk ama bu Kobane davasıyla ilgili birkaç şeyi söylemek
istiyorum kayıtlara geçsin diye çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinden -gördüğünüz gibi- sadece 2 milletvekili var ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirdikleri teklifi savunma ihtiyacını
hissetmiyorlar bu aşamada; o yüzden kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Şimdi, yakın
tarihimizde sizin kontrolünüz altında yürütülen kumpas
davalarının bir devamıdır Kobane davası. Diğer
kumpas davalarının tamamının
savcısıydınız, bunu gizlemiyordunuz, O davaların
avukatıyız. diyenlere karşı, çıkıp meydan meydan
dolaşarak Biz de savcısıyız. diyordunuz. Bugün gördük ki
Kobane davasının da savcısısınız. Abdullah Güler
Bey, Kobane iddianamesini bugün, bu kürsüden hiç tereddütsüz okudu, iddianameyi
savundu, arkasında olduklarını açık biçimde söyledi; Adalet
ve Kalkınma Partisi sıralarından tek bir kişi itiraz etmedi
ve tutanakları alıp bakarsanız Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarından herkes bunu alkışladı.
Dolayısıyla, bugün itibarıyla bizler artık AKPyi bu
davanın savcısı olarak çok rahat ifade edebiliriz. Evet, siz
Kobane davasının savcısısınız.
Gerçekten rahatsızlığınız,
hazımsızlığınız o kadar büyük ki Kobanenin
tarihin gördüğü en barbar örgütlerden birinin, IŞİDin eline
geçmesini engellediği için birilerine hesap sormak istiyorsunuz.
Hatırlayın, IŞİD Kobaneyi üç taraftan
kuşatmış, Kürtler bu kuşatmaya karşı kahramanca
direnmiş, kadını ve erkeğiyle binlerce genç, Kobaneyi
canıyla kanıyla savunmuştu. Kürtler, üç tarafı
kuşatıldığı için bir tek şey istiyordu:
Mürşitpınar Sınır Kapısının
açılması, kardeşlerinin, dostlarının
yardımına izin verilmesi. IŞİD militanları
sınırda cirit atarken müdahale etmediniz, Türkiyenin askeri ile
IŞİD militanları yalnızca birkaç adım mesafede devriye
gezerken müdahale etmediniz, Kürtler sokağa çıkmadan da yardım
ulaştırılmasına izin vermediniz. Evet, IŞİDin
yenileneceğinin anlaşılması, Kürtlerin Kobanede
IŞİDe karşı psikolojik üstünlüğü ele geçirmesi,
koalisyon güçlerinin desteğiyle IŞİDin ele geçirdiği
yerlerin tek tek geri alınmasından sonra AKP Hükûmeti de
IŞİDle mücadele koalisyonuna katılmış gibi yaptı
ama ne yazık ki yürüttüğü savaş çoğunlukla IŞİDe
karşı değil, Kürtlere ve kuzey ve kuzeydoğu Suriye
halklarına karşı oldu. Evet, yinelemek gerekirse,
IŞİDin intikamını alırcasına HDP hakkında
bir Kobane davası açtınız.
Bakın, çok sayıda
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği 6-8
Ekim olayları diyorsunuz ya -ki bunların çoğu, pek çok kez
söyledik, HDPliydi- bunların çoğu güvenlik görevlilerinin,
korucuların açtıkları ateş üzerine yaşamını
yitirdi ve bu nedenle, bu cinayetler, bu katliamlar nedeniyle davalar
açılmadı. Bu olaylardan sonra aslında o dönem hiçbiriniz, Genel
Başkanınız dâhil, hiçbir Hükûmet yetkilisi ne HDPyi
suçladı ne de o dönemki Eş Genel Başkanlarımız
Selahattin Demirtaşı ve Figen Yüksekdağı. Tersine, 29
Ekim 2014te yani yirmi gün sonra peşmerge güçlerinin Türkiye üzerinden
Kobaneye geçmesine izin verildi, çözüm süreci devam etti, İmralı
görüşmeleri sürdü. Bakın, 6-8 Ekimden üç ay sonra, aralık
ayında Sayın Demirtaş iktidar medyasında nasıl yer
alıyordu biliyor musunuz, şöyle haberler yapılıyordu o
dönem: HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş sosyal
medya hesabından yaptığı açıklamada takipçilerine
şapşik dedi. Yeni Şafak gazetesi. HDP lideri Selahattin
Demirtaşın şapşik tweeti sosyal medyayı
yıkıp geçti. İnternethaber.com. 6-8 Ekimden üç ay sonra
iktidarın kontrolündeki medyanın yaptığı haberler
bunlardı.
6-8 Ekimden altı
yıl sonra koluna 2 polisin girerek gözaltına aldığı
Sırrı Süreyya Önder, 6-8 Ekimden beş ay sonra 28 Şubat 2015
günü Dolmabahçe Sarayında şimdi cezaevinde tuttuğunuz İdris
Baluken, Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri
Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal ve Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlunun
yanında Sayın Öcalanın mektubunu okudu Dolmabahçede. O zaman
hiç kimse ne Pervin Buldanı ne Sırrı Süreyya Önderi ne de
HDPyi 6-8 Ekim nedeniyle suçlamadı. Peki, ne zaman başladı bu
suçlamalar? 17 Martta. 17 Martta doğru veya yanlış Eş Genel
Başkanımız sevgili Selahattin Demirtaşın Seni
Başkan yaptırmayacağız. demesinden sonra, 22 Martta
Cumhurbaşkanı Dolmabahçe mutabakatını
tanımadığını açıkladıktan sonra, HDPnin 7
Haziran seçimlerine parti olarak gireceğini açıklamasından sonra
meydan meydan dolaşarak Kobane olaylarının sorumlusu HDPdir.
demeye başladınız, sanki yaşamını yitiren
başka hiç kimse yokmuş gibi Yasin Börünün katili HDPdir,
Selahattin Demirtaştır. demeye başladınız.
Dolayısıyla, gerçekten o dönemki olayların
yargılanması, soruşturulması konusunda
atılmış herhangi bir adım söz konusu değil.
Evet, Ekim 2015te bir
soruşturma başlatıldı, Ekim 2015te hiç kimse
tutuklanmadı, o zaman neredeyse herkes çağrıyla ifade verdi ki o
zamanki soruşturmanın içerisinde bugün yargılananlardan ne
Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ
ne de milletvekillerimizden biri vardı aslında. Hatta evinde
bulunmayan kişiler için bile yakalama kararı
çıkarılmadı; herkese çağrı kâğıdı
gönderildi, gelip ifadelerini verdiler ve neredeyse altı yıl boyunca
bu dosyayla ilgili önemli bir gelişme yaşanmadı.
Daha ilginci, Yasin Börü ve 3
arkadaşının öldürülmesiyle ilgili olarak bir yargılama
yapıldı, çok sayıda kişi yargılandı,
cezalandırıldı, bildiğim kadarıyla bu cezalar da
onaylandı. Zarar görenler, Yasin Börü ve diğer
yaşamını yitirenlerin yakınları duruşmada birkaç
kez Selahattin Demirtaşın ve HDPli yöneticilerin o davalara
katılması için dilekçeler verdiler, yargılanmalarını
istediler. Ortalama zekâya sahip herkes gibi o yargılamayı yapan
mahkeme de Selahattin Demirtaşla ve HDPyle o kişilerin katledilmesi
arasında hiçbir bağ kuramadığı için bu taleplerin
hepsini reddetti ve o davaların hepsi kapandı gitti.
Şimdi, aradan uzunca bir
zaman geçti 2020 yılı Eylül ayına kadar ve bir sabah, sanki
üzerinden altı yıl geçmemiş, altı yıl rahat rahat istediği
şeyi yapmamış gibi savcı bir gece yarısı
operasyonuyla onlarca arkadaşımızı gözaltına
aldı. Ardından, bir özel yetkili heyet oluşturuldu; bakın,
özel yetkili heyet. Türkiyede geçmişte, özel yetkili mahkemeler
olmuştur tarih boyunca; istiklal mahkemeleri oldu, sıkıyönetim
mahkemeleri oldu, devlet güvenlik mahkemeleri oldu, CMK 250yle görevli yetkili
mahkemeler oldu, Terörle Mücadele Kanununun 10uncu maddesiyle görevli yetkili
mahkemeler oldu, özel yargılamaları yapan mahkemeler oldu ama
şimdi özel heyetler var, sadece bir dava için atanmış özel
heyetler. Nasıl? 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 6 üyesi var. Bu 6
üyeden 3ü o mahkemede görülen yüzlerce davaya bakıyor; 50 tane, 300 tane,
500 tane, 700 tane; diğer davaların hepsine o 3 kişilik heyet
bakıyor. Bu 6 hâkimden 3ü sadece bu dava için görevlendirildi, başka
hiçbir işe bakmıyor. Yani bir mahkemede 6 hâkim var, bu hâkimlerden
3ü sadece bir dosya için görevlendiriliyor. Bakın, özel yetkili mahkeme
değil, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin Türkiyedeki yargı
sistemini getirdiği nokta: Özel yetkili kişiler, özel yetkili bir
heyet. Sadece bir davaya bakmakla görevlendirilmiş bir heyet var. Bu
yargılamayı da o heyet yapıyor. Şimdi, bu heyetin
başka hiçbir işi yok, sadece bu dosyayla ilgileniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Ve o yüzden on beş
günlük periyotla duruşma tarihi belirliyor. On beş gün yani iki hafta
boyunca kesintisiz yargılama yapıyor, bir hafta ara veriyor; iki
hafta boyunca yargılama yapıyor onlarca avukatın başka
hiçbir yargılaması, hiçbir davası yokmuş gibi, başkaca
hiçbir işi yokmuş gibi; aileleri, özel yaşamları
yokmuş gibi. Diyarbakırdan avukatlar var, İstanbuldan var, Antalyadan
var, Türkiyenin dört bir yanından avukatlar var. Herkes işini gücünü
bırakacak ya buraya gelecek ya bu davayı takip edecek. 3 bin
sayfalık iddianame, 400 klasör, bunlara erişim neredeyse
imkânsız ve her bir arkadaşımız hakkında yüzlerce dava
var ama bu heyet diyor ki: Ben bir karar vereceğim. Hükûmetten emir
aldım, bir an önce bu kişileri mahkûm durumuna düşürmek
zorundayım, o yüzden kesintisiz yargılama yapacağım, en
hızlı şekilde sizi mahkûm edeceğim, ondan sonra da
çıkıp meydanlardan rahatlıkla propagandasını
yapacağım. diyor. Arkadaşlarımız savunma yapmaya
hazır, her şeye hazır, sadece adil bir yargılama istiyorlar
diyor, gecenin bu saatinde dinlediğiniz için hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım, biz
gerekli açıklamaları yapmıştık. Biz hukukun, hukukun
üstünlüğünün, bağımsız ve tarafsız yargının
yanındayız; bunun bilinmesini isterim, teşekkür ederim.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Yav he, he! diyorlar ya hani.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.29
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 21.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
285 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre.
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE
(İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Yargıda Reform Strateji Belgesi, İnsan Hakları Eylem Planı,
özellikle 2018in sonuna doğru Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktayın yargıya güvenin
yüzde 30lara düştüğünü itiraf etmesiyle başlayan, yargıya
güveni hesapta artırmaya yönelik, iyileştirmeye yönelik
yapılacak işler olarak tarif edildi, 9 amaç denildi, hedefler denildi
vesaire. Kamuoyunda çok büyük bir beklenti oluştu yani Türkiyede
insanlar, bu reform söyleminden sonra yaşadıkları
hukuksuzluklar, adaletsizlikler düzelecekmiş gibi bir beklenti içerisine
girdi. O zaman şu açıklama yapılmıştı: Paketler
hâlinde Meclise bunlar gelecek. İşte, bu da beşinci paket.
Şimdi, biz dört pakette
bir şey görmedik, beşincide ne var? 54 madde var. Bu 54 madde
içerisinde aslında 2 konuda düzenleme var. Biri ne? İhalelerde
işte açık ihale, herkesin olduğu ortamda açık ihale yerine
internet üzerinden elektronik ortamda ihale yapılacak. Birincisi bu, icra
iflasla alakalı bir düzenleme. Diğeri de kamuoyunda çok
gördüğümüz, çok defa şahit olduğumuz o üzücü tablolardan biri
olan çocukların icra marifetiyle alınıp hak sahibine teslim edilmesi
ve oradaki o üzücü, kötü görüntüler. Şimdi, bakın, bu 2 meselenin
icrayla alakalı kısmında aslında Türkiyede söylenecek o
kadar çok şey var ki. Baktığınızda bunlar palyatif
düzenlemeler; icra elektronik ortamda olmuş, olmamış
Bugün
Türkiyede 23 milyon 100 bin civarında UYAP verilerine göre icra
dosyası varsa Meclisin asıl tartışması gereken,
asıl çözüm araması gereken konu işte budur. Niye Türkiyede
insanlar bu kadar borç batağında, niye Türkiyede
halkımızın toplam borcu 1 trilyon 24 milyar seviyesine
gelmiş durumda, niye bugün Türkiyede asgari ücretin 2.830 lira
olduğu bir Türkiye gerçeğinde açlık sınırı
-bakın, yoksulluk sınırı değil- 3.090 lira
civarında?
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiye'de 10 milyon işsiz var, bakın, 10 milyon
işsiz var. Çalışanların yüzde 40ı asgari ücretle
geçiniyorlar ve orta sınıf denen bir şey kalmadı. Bir
zengin kesim oluşturdunuz Türkiye'nin rantını
aktardınız, halk büyük yoksulluk içerisinde çırpınıyor.
İcra dairelerindeki iş yüküyle alakalı uyarlama yapalım, ihale
elektronik ortamda olsun, normal ortamda olmasın; bunun bir önemi yok.
İkincisi, gelelim çocuk
teslimi denilen konuya ki o teslim ifadesini de biz doğru bulmuyoruz.
Gerek Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar,
altına imza attığımız uluslararası
sözleşmeler, çocuk haklarına yönelik yükümlülüklerimiz gerek
kadın hakları konusunda yükümlülüklerimiz, Anayasamızda yer
alan kanunlar; tüm bunları göz önünde bulundurduğunuzda, zaten
eğer bunları okumuş bir yargı düzeni ve yasa
yapıcılar olsa çocukla ilgili teslim ibaresini neden
kullanmaması gerektiğini bilir. Biz, şimdi burada alfabenin
asını, bsini, csini anlatır gibi, size her şeyi
anlatamayız ama çocuğun üstün yararı dediğiniz şeyde,
çocuk için, bir mal gibi teslim ifadesi kullanılamaz; en temel çizgi
budur.
Şimdi, Adalet
Komisyonundaki arkadaşlarımla birlikte bir şeyi gözlüyoruz
değerli arkadaşlar; ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde Adalet
Komisyonuna bir yasa gelse, bir kanun teklifi gelse Türkiye'deki bütün çocuk
hakları savunucuları, kadın hakları savunucuları alarm
hâlinde, büyük bir korku içerisindeler. Sürekli mesajlar, mailler Aman!
Aman! Aman! deyip duruyorlar. Neden korkuyorlar? Acaba, AK PARTİ bir
yasa çıkartır da kadınların hakkına zarar verecek,
çocukların hakkına zarar verecek bir iş daha yapar mı?
Acaba erken yaşta evlilik kisvesi altında çocuk tecavüzcülerine
yönelik bir düzenleme yapar mı? Gerçeğimiz bu arkadaşlar.
Bakın, Adalet Komisyonundaki tüm üyelere neredeyse bu korkuyla
ulaşıyorlar. Bu korkunun nedeni ne arkadaşlar, hiç
düşündünüz mü? Ben size söyleyeyim.
Bakın, size diyorum ama
burada da acı bir tablo var: Yaklaşık 300e yakın AK
PARTİ milletvekilinin olduğu bir Mecliste ben şu anda sadece 2
kişiye konuşuyorum, iktidar partisinden 2 milletvekili var,
sıralar tamamen bomboş; olsun. Sanki, Türkiye'de her şey
normalmiş gibi, bu Meclis çalışmasında da her şey
normalmiş gibi biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak mücadelemize devam
edeceğiz.
On dokuz yıllık
iktidarınızda Türkiye'de, kadınların ve çocukların
çektiğini hiç kimse çekmedi değerli arkadaşlar. Bakın, size
tartışmaya mahal vermeyecek bir şekilde rakamlarla ifade
edeceğim. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2020
yılında 2-17 yaş aralığında 1 milyar çocuk
fiziksel, cinsel ya da duygusal şiddete maruz
bırakılmış. Türkiye, bu tablonun neresinde biliyor musunuz?
200 ülkenin olduğu bir dünya düzeni düşünün, Türkiye bu tabloda
18inci sırada ve 15 yaş altı çocukların evlilik kisvesi
altında istismar edildiği ülkeler sıralamasında tüm
Avrupa'da 1inciyiz. Hani diyorsunuz ya Türkiye'yi dünyada lider ülke
yaptık. diye, işte lider olduğunuz alanlar, bu alanlar. 2016
TÜİK verilerine göre söylüyorum; Türkiyede çocuk istismarıyla ilgili
dava sayısı on yılda tam 3 kat artmış, 250 bin çocuk
istismar kurbanı olmuş. 2019 yılında 206 bin çocuk suç
mağduru, bunun yaklaşık yüzde15i yani 30 binin üzerindeki çocuk
cinsel saldırıya maruz kalmış. Şimdi, bundan sonra ne
oldu biliyor musunuz? Bu veriler ortaya çıkıyor ya sorunu AK
PARTİ olarak nasıl çözdünüz? Bu verileri paylaşmayarak çözdünüz,
artık bu veriler paylaşılmıyor. Veri
paylaşılmıyorsa gizliyse sorun da yok nasıl olsa.
Şimdi, devam ediyorum
değerli arkadaşlar: Çocuk iş gücü araştırması,
5-17 yaş grubu çalışan çocuk sayısı 720 bin ve
bunların arasında Suriyeliler falan da yok. 720 bin eğitim
alması gereken, geleceğe hazırlanması gereken, bu ülkenin
geleceği olarak görülmesi gereken çocuklar çalışıyor
durumda. Suça sürüklenen çocuk sayısı yani geçen yıl
çeşitli gerekçelerle karakola götürülmüş, işlem
yapılmış çocuk sayısı 511.247.
Kadına yönelik
şiddet olaylarında siz iktidara geldiğinizden beri
yaklaşık 14 katlık bir artış söz konusu. Sadece son on
yılda 2.296 kadın cinayeti yaşanmış. Burada faillerde
1inci sıra koca, 2nci sıra sevgili, 3üncü sıra eski eş
olarak görünüyor. Şimdi, böylesine korkunç bir tablo var ki
Bugün de
Ataşehirde, yine, bir ruh hastası, pırıl pırıl
bir genç kızı katletti yolun ortasında.
Biz, çocuk teslim
noktaları diye Adalet Bakanlığının bünyesinde
oluşturulup çocuk teslim noktaları olarak oluşturulan
merkezlerde, boşanmış eşlerin
karşılaşacağı noktalarda Ya, siz burada nasıl
güvenlik önlemi alıyorsunuz, bunu bir anlatın? dediğimizde elle
tutulur bir açıklama duymadık, görmedik değerli arkadaşlar.
Bakın, oralarda yeni olaylar yaşanacak. Diyeceksiniz ki: Biz
iktidara geldik, neden bunlar bu kadar arttı? Bunun iki nedeni var
değerli arkadaşlar, birincisi: Ataerkil toplumlarda yönetenler
aynı zamanda modeldir. Yönetenlerin kadınlara karşı,
çocuklara karşı söz ve eylemleri toplumun alt katmanlarında
işte böyle yansımalar yapar. Tamamen politiktir, politik
yaklaşım sonucunda bu olaylar yaşanıyor Türkiyede. Bu
kadar hassas olmamız gereken bir konuda derli toplu bir çalışma
yok ve bütün bunu beşinci yargı paketi olarak önümüze getiriyorsunuz.
Bakın, acil olarak
yapılması gerekenleri Genel Başkanımız grup
konuşmasında altı başlıkta izah etti: Bir,
İstanbul Sözleşmesinin yürürlüğe girmesi lazım tekrar.
Zaten onun öyle bir kararnameyle falan kaldırılması hukuka
mutlak şekilde aykırıydı. İki, ev
kadınlığına kanuni statü verilmeli. Üç, istihdam konusunda
teşvikler açıklanmalı. Dört, nafaka meselesi yeniden
düzenlenmeli ve yeni başlangıçlar fonu kurulmalı. Beş,
doğum izni düzenlemesi yapılmalı. Altı, önleyici
sağlık hizmetleri getirilmeli. Kadınlarla ilgili acil olarak
Türkiyede yapılması gerekenler işte bunlardır.
Şimdi, icralık
Türkiye
Bugün Türkiyede bu ucube sisteme geçerken, halkı
kandırırken, Yetkiyi verin istikrar olsun, yetkiyi verin dolar
düşsün, yetkiyi verin ekonomi uçsun. dediniz, Türkiye yangında
uçuramaz hâle geldi. Bakın, 3,6ydı dolar, bugün 10 seviyesinde,
bakın 3 katına çıkardınız.
Bütün bu gerçekler
önümüzdeyken Adalet Komisyonuna beşinci yargı paketi geliyor ve
arkadaşlar nasıl geliyor biliyor musunuz? İki gün önceden
tebliğ ediliyor -zaten onun asgari süresi, acil işler için
düzenlenmiş konulardır, iki gün önceden tebliğ edilir- Komisyon
üyeleri olarak bu iki gün gece gündüz hazırlık yapıyoruz acaba
Türkiye'yi muhtemel zararlardan nasıl önleriz diye, Komisyona gidiyoruz.
Sabah onda başlayan en son Komisyondan örnek vereyim: Efendim, bize talimat
geldi, bunun hemen bitmesi lazım. Niye arkadaş? Bize öyle talimat
geldi. Saat onda başlıyoruz, gece ikiye kadar Komisyon
aralıksız devam ediyor, 2 kere böyle yarımşar saat aralar
veriyorsunuz ayrı, gece ikiye kadar 54 madde aman geçecek. deniyor.
Değerli arkadaşlar,
Allah aşkına, bakın, Türkiye'de ekonomi düzelecekse, buradaki
Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonunun, özellikle bu iki komisyonun
etkin çalışması çok önemli olur. Adalet Komisyonuna gelen kritik
bir yasa teklifini bile Hemen bir günde bitirmemiz lazım, asla alt
komisyona gönderemeyiz, gece ikiye kadar görüşmeler var. Bugün,
Türkiye'de dört saat otobüs kullanan bir adamı dinlendiriyorlar ya, otobüs
kullanamıyorsunuz daha fazla. Siz burada, en önemli yasaları
yapıyorsunuz, en dikkat kesilmesi gereken noktalarda, alt komisyona gidip,
uzmanlar tarafından çalışılıp, pekiştirilip
geçirilmesi gereken noktalarda bizim dahi kimseden fikir alacak
zamanımız kalmıyor sizin yüzünüzden. Arkadaşlarımızla
büyük bir özveriyle çalışıyoruz ve hemen bir araştırma
çalışmasında bulduğumuz onlarca hatayı da gözünüze
soksak orada değiştirecek iradeye sahip değilsiniz Not
alalım, soralım. diyorsunuz. Burada bir orta oyunu var değerli
arkadaşlar, kimse kimseyi kandırmasın. Yasaları yasama
organı yapmıyor, yürütme organından gelen yani
Cumhurbaşkanlığından gelen burada görüşülüyor,
milletvekillerinin altında imzası olduğuna bakmayın. Soru
soruyoruz, Bakanlığın genel müdürleri cevap veriyor Biz onu
şundan ötürü böyle düşündük, böyle düşünmedik. diye izahat
veriyorlar. Burada zaten malumun ilamı çok açık bir şekilde
ortada duruyor.
Şimdi Plan ve Bütçe
Komisyonu dedim ya, Adalet Bakanlığının bütçesi
görüşülecek, şu Sayıştay raporlarına bir
bakayım. dedim. Öyle ya, Türkiyede yolsuzluk, hırsızlık,
her türlü usulsüzlük almış başını gidiyor. Bunu kim
düzeltecek? Yargı düzeltecek, Adalet Bakanlığı düzeltecek.
Adalet Bakanlığının Sayıştay raporlarına
baktım, utandım ya, Türkiye gerçeği orada da duruyor. 6 milyon
200 bin liralık -eski parayla 6 trilyonluk- iş, bunu ihale açmadan
yapamazsın; yapmış. Ya, sen bütçeyi doğru dürüst
tutamamışsın, mali tablolar yanlış. diyor.
Bakın, Sayıştay diyor, Sayıştay. Yani biz ele
geçirdiğinizi, kurumları erozyona
uğrattığınızı biliyoruz ama ülkenin namuslu
bürokratları yazıyor, biz de oradan okuyoruz. Oralarda usulsüzlük,
bizatihi Adalet Bakanlığının içerisinde; diğer
bakanlıkları boş verin, gerisini boş verin. Düzeltmekle
yükümlü olan Adalet Bakanlığının bütçesinde dünya kadar
usulsüzlük var, usulsüz harcama var, usulsüz işlem var, yapılmayan
işler var, var da var. Bu tabloda biz kimi kime şikâyet
edeceğiz? Her gün sabah uyanıyoruz Acaba bu güzelim ülkede nasıl bir felaketle karşı karşıya
kalacağız?
Bugün, buraya
konuşmayı hazırlarken bir habere baktım, içim çekildi
artık. 23 yaşında, binbir zorlukla okumuş, pırıl
pırıl bir öğretmen, atanamadığı için -ki yine bu
raporlarda Türkiyede acil 90 bin öğretmen açığı
olduğu yazıyor- boyacılık yapıyor ve elektrik
akımına kapılıp yaşamını yitiriyor.
Bakın, Türkiye gerçeği bu. Siz istediğiniz kadar algı
oluşturmaya çalışın. Türkiye uçuyor, Türkiye dünyanın
lider ülkesi oldu, bizim liderimiz çok güçlü oldu. deyin, kendinizi
kandırın; Türkiyeyi kandıramazsınız.
Bir liderin gücü
nereden gelir biliyor musunuz? Bugün, Amerikan Başkanlığı
koltuğuna kim oturursa otursun -araştırmalarda
çıkıyor- dünyanın en güçlü adamı; onun şahsi gücü
müdür, yoksa arkasındaki güçlü devlet kurumlarının gücü müdür?
Bir ülkede devlet kurumları güçlü oldukça o ülkenin liderleri de
uluslararası arenada katıldıkları toplantılarda güçlü
olurlar, arkasında Türkiyenin gücünü hissederler, hiçbir yerden boynu
bükük ayrılmazlar. Bir sözleşme yapıldığında
hiçbir ülke kolay kolay o sözleşmeden tek taraflı cayma
hakkını, gücünü kendisinde bulmaz. Türkiyeyi yirmi yılda
getirdiğiniz nokta maalesef bu durumda.
Şimdi, bir
durum artık acil bir hâl aldı arkadaşlar. Yine, biz Adalet
Komisyonu üyeleri olarak her hafta istisnasız Cumhurbaşkanına
hakaret, kamu görevlilerine hakaret kisvesi altında Türkiyedeki
yurttaşların eziyet çektiğine şahit oluyoruz. Bakın
kisvesi altında diyorum. Tarafsız parlamenter sisteme göre
yapılmış günlük siyasi polemiklerden uzak tutulması
düşünülerek hazırlanmış
Cumhurbaşkanına hakaret
suçunu, burada, AK Parti Genel Başkanına özel bir hak olarak
tanınan bir düzen
Bunun da resmî rakamlarını aldım; 38 bin
dosya olmuş, 33 bininde mahkûmiyet var Cumhurbaşkanına
hakaretten. Türkiye'deki gelmiş geçmiş tüm
Cumhurbaşkanlarını toplasan bunun yirmide 1i yapmıyor,
otuzda 1i yapmıyor. Böyle bir istatistik yok. Dolayısıyla,
şimdi, ne oldu biliyor musunuz sonunda? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin önüne gitmiş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Bu
madde kötüye kullanılıyor. diye Türkiye'yi mahkûm etmiş.
Şimdi, bakın, bir
kanun maddesi var, kötüye kullanılıyor; kötüye
kullanılmasından muzdarip olan bir halk var, sonuçta o muzdarip olan
halk bir tazminata mahkûm olunuyor, onu da bu halkın vergileriyle mi
ödeyeceğiz? Ya, bunu Cumhurbaşkanı 100 bin liralık
maaşından ödesin. Bu tazminatlar onun yüzünden, bu haksız kanun
maddesi kaldırılsın ve bu tazminatlar onun cebinden ödensin.
Vatandaş niye böyle bir haksızlık karşısında bir
de kendi vergisiyle bunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
tazminat diye ödesin?
Recep Tayyip Erdoğan
kendisi bir şiir okudu diye cezaevine girdiğinde Avrupa'da 90
milletvekilinden imza toplamıştı; Avrupa'nın
parlamentolarında vesairesinde, İnsan Hakları Mahkemesinde
başvurmadığı yer yoktu. Kendisi, kendisiyle ilgili, kendi
partisiyle ilgili olan her şey hak; kendisine muhalif olan herkesin her
yaptığı meşru hareket suç. Türkiye böyle bir tabloyu hak
etmiyor. Önümüzdeki dönem biz biliyoruz ki burada ne kadar dile getirsek de iki
üç kişiye derdimizi anlatsak da bir şey değişmeyecek;
yargıya güven de artmaz, bu bakış açısıyla ekonomi de
düzelmez. Türkiyenin bir an evvel erken seçime gitmesi, gerçeklerle
yüzleşmesi, Türkiyeye yakışır yeni bir hükûmetin
kurulması lazım diyorum.
Bu düşüncelerle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bravo!
BAŞKAN Gruplar
adına söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına
ilk söz talebi İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Tabii, bu kanun teklifinde
mevcut olan görüşmede tam 54 kanun maddesi var ancak 8 değişik
kanunda değişiklik yapılmakta. İç Tüzükümüzün 35inci
maddesi diyor ki: Birbiriyle bağlantılı olan kanun teklifleri
birlikte görüşülür. Değerli Adalet Komisyonunda tabii, bunları
biz dile getirdik ancak AK PARTİ ve MHPnin oylarıyla bizim bu
talebimiz reddedildi.
Bizim getirmiş
olduğumuz bu kanun tekliflerimiz neydi? Basından hepiniz
duymuşsunuz, engelli olan vatandaşlarımızın bacak ve
kol protezleri haczedilmişti. Bunlar İcra ve İflas Kanununun
82nci maddesi uyarınca haczedilmesin. dedik, bu kanun teklifimizin
birleştirilmesi AK PARTİ Grubu ile MHP Grubunun oylarıyla reddedildi.
Bu, bir.
İkincisi
Çiftçilerimizin traktörleri haczedilmesin. dedik. Bununla ilgili kanun
teklifi verdik ve bu teklifimiz yine Adalet Komisyonunda AK PARTİ
oylarıyla, MHPnin oylarıyla reddedildi.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Tezkere nasıl oldu, tezkere?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Anlatamamışsın
MAHMUT TANAL (Devamla)
Bakın, Başkanım, teklif burada, getirin yine
kanunlaşsın. Bakın, açık ve net söylüyorum: Kanun teklifi
burada, buyurun görüşün.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Kanunlaştırırız onları, sen merak etme.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Yani, burada vatandaşımızın, çiftçimizin traktörü
haczedilmesin, engelli olan kardeşlerimizin protez bacakları
haczedilmesin, kolları haczedilmesin. Bununla ilgili kanun tekliflerinin
biz birleştirilmesini talep ettik ama gruplarınız
tarafından reddedildi. Yani, hangi grup? Cumhur İttifakı
tarafından reddedildi. (CHP sıralarından alkışlar)
Devam ediyorum, yine
aynı şekilde: Bakın, işçilerin alacakları var
kardeşlerim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bizim
de var kanun teklifimiz ya.
MAHMUT TANAL (Devamla)
İş Kanunu hükümleri uyarınca
Zaten çalışan personel
sadece ve sadece o çalıştığıyla, emeğiyle
geçinmekte. Yine bu mevcut olan, konkordatoya giden, iflasa giden
işverenler, fabrikaların alacaklarında işçi alacakları
Maalesef işçiler mağdur. Biz dedik ki: Gelin, bu işçilerin, bu
alacaklarını -iflasa giden, konkordatoya giden- birinci sıraya
alalım. Yine, Adalet Komisyonunda -Cumhur İttifakı- AK
PARTİ ve MHPnin oylarıyla reddedildi. Birleştirilmedi
Başkanım, özür diliyorum yani ben sataşmak için bunu
söylemiyorum; objektif olarak bunu ben söylüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, burada, yine aile
konut şerhi
Yani, kadınların mağduriyeti
açısından kanun teklifi vermiştik, yine bu Adalet Komisyonunda
AK PARTİ ve MHP oylarıyla birleştirme talebimiz reddedildi. (CHP
sıralarından alkışlar) Yine, aynı şekilde,
istinabe yoluyla bu kanun teklifini verdik. Mesela, öğrenci
kardeşlerimizle ilgili özel kurumların öğrencilere verdiği
burslar var. Öğrencinin bir yerde haczi olabilir, icrası olabilir,
bunlar haczedilmesin. dedik, kanun teklifini verdik, yine AK PARTİ ve
MHPnin oylarıyla Komisyonda reddedildi.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Kiminle beraber verdiniz?
MAHMUT TANAL (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, son günlerde hacze giden avukatlara
hakikaten büyük bir saldırı var, icra memurlarına da
saldırı var. Biz dedik ki: En azından, hacze gidildiği
zaman emniyet mensubu zorunlu hâle gelsin yani hacze giderken mutlak surette
yanında polis olsun ki avukat da icra memurları da herhangi bir
saldırıya uğramasın. Kanun teklifini verdik, yine
Komisyonda AK PARTİ ve MHPnin oylarıyla reddedildi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, ihtiyati haciz
kararı... Yani, bakın, gayet rahat, Hukuk Muhakemeleri Kanununda bir
ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunuz zaman ihtiyati tedbir kararı
verilince herhangi bir ücreti vekâlete mahkûm edilmiyor, ücreti vekâlet
verilmiyor. İhtiyati haciz de bir ihtiyati tedbirdir. Gelin, borçluya
sürekli yolunacak kaz gözüyle bakmayalım, borçluya sürekli masraf
yüklemeyelim ve borçluya nasıl ihtiyati tedbirde ücreti vekâlet
verilmiyorsa ihtiyati hacizde de verilmesin. dedik, yine bizim bu teklifimiz
AK PARTİ ve MHPnin oylarıyla birleştirilmedi, reddedildi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, öyle durumlar oluyor ki alacaklı ile borçlu birlikte
hareket ediyor, üçüncü şahıs mağdur oluyor. Alacaklı ve
borçlunun anlaşmalı, muvazaalı yaptıkları icra takiplerinde
üçüncü şahıs olarak kim mağdur olabilir? Eş mağdur
olabilir. Eşinden mal kaçırmak isteyen birisi, boşanma arifesine
gelmiş olan birisi eşinden mal kaçırmak için muvazaalı
olarak alacaklıyla anlaşıp bir alacaklı yaratırsa en
azından eşine, o işlemin muvazaalı olduğuna
ilişkin hukuka aykırı işlemleri icra mahkemesine dava
edebilmek için dava açma yetkisini verelim dedik. Yine, AK PARTİ ile
MHP'nin oylarıyla Komisyonda bu birleştirme reddedildi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, aynı şekilde huzurunuzda ben İYİ Partiye
de teşekkür ediyorum. İYİ Parti temsilcisi Komisyonda dedi ki:
Kardeşim, bir, çalışanlar hukuk fakültesini bitirmişse
stajyer avukat olarak çalıştığı hâlde yapabilsin,
stajını yapabilsin. Biz ilave olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
dedik ki: Bir, hem çalıştığı hem de eğer
işi yoksa o stajyerlik yaptığı dönemde -bir kanun teklifi
verdik- en az asgari ücret düzeyinde devlet o stajyer avukata maaş versin,
sigortalı olsun ve hiç olmazsa -avukatların da işini- bu
şekilde stajyerlere insani onur içerisinde yaşayabilecek şekilde
bir maaş bağlansın. Bu teklifimiz, birleştirme talebimiz
yine, AK PARTİ Grubu ve MHP Grubu tarafından Komisyonda reddedildi.
Şimdi, her 2 gruba
sesleniyoruz. Sayın Grup Başkan Vekilimize saygı duyuyorum,
gayet rahat, kürsü burada, kanun teklifleri hazır; isterseniz, eğer
vermek istiyorsanız hemen imzalayın çünkü Adalet Komisyonunda Adalet
Komisyonu birleştirmedi. Adalet Komisyonu gayet rahat, temsilci
arkadaşımız da buradaydı, gayet rahat. Hukukta Söz uçar
yazı kalır. denen bir husus vardır, bunların hepsi
tutanaklarda sabit.
Gelelim, şimdi burada
mevcut olan kanunla ilgili
İnşallah, Sayın Başkanım
süre verir ama
Biz burada kanun yaparken -yani burası kanun koyucu- ne
yapılır, niçin yapılır? Toplumun huzuru, refahı için
kanun yapılır. Toplumda kaos yaratmak için kanun yapılmaz.
Şimdi, kanun maddesinin
birinde diyor ki: Ya, Mahmut Tanal, sen borçlusun, efendim, alacaklı da A
şahsı. Der ki: Benim gayrimenkulüme haciz koydu. Tamam,
satış aşamasına kadar geldi. Benim de bir tane evim var,
işte, miras kalmış olabilir veyahut satın almış
olabilirim, o evin benimle ilgili anıları var. Satışa
çıkarıyor icra marifetiyle, gidiyorum borçlu olarak alacaklıya
diyorum ki: Ya, bana son bir şans verin, bana bir fırsat verin, ben
bu borcumu ödeyeceğim. Ama alacaklı diyor ki: Tamam, Mahmut Tanal,
ben sana süreyi verdim. Ben de borçluyum, alacaklıya diyorum ki: Allah
razı olsun, madem süreyi verdin, hadi gel gidelim icra müdürlüğüne.
İcra müdürlüğüne gidiyoruz, alacaklı ile borçlu biz anlaşmışız
Bu satışı düşürün. diyoruz. Getirilen bu kanun teklifinde
diyor ki: Kardeşim, satış istenmiş artık, ben
satışı düşürmem, ben bu satışı
yapacağım. Ya, Allahtan korkun ya, icra hukukunda rahmetli Saim
Üstündağ derdi ki: Arkadaş, icrada tarafların iradesi
egemendir. Siz, tarafların iradesi dışında resen
icrayı yürütemezsiniz. Arkadaşlar, bilemiyorum yani, bu kanunu
getiren arkadaşlarımız icra iflas hukukunda hangi hocadan ders
okudular, şimdi o hocaya gitsinler.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Soralım, tek tek soralım.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Okuduklarını anlamamışlar.
MAHMUT TANAL (Devamla) Siz
gayet rahat burada Sayın Öztek Hocaya atıf yaptınız
Komisyonda. Öztek Hocayla görüştüm, Selçuk Öztek Hoca dedi ki:
Arkadaş, bu yanlıştır, lütfen bu yanlıştan
dönsünler. Yani hocaya biz teşekkür ediyoruz, tutanaklardan da takip
ediyor, belki şu anda da bizim bu konuşmamızı izliyordur.
Yani onun için, benim sizden
ricam, kanun koyucu kaos çıkarmaz, huzursuzluk çıkarmaz, toplumun
barışını bozmaz. Alacaklı ile borçlu
satışın her aşamasında takipten vazgeçebilir,
anlaşabilir. Siz getirdiğiniz maddeyle diyorsunuz ki: Sen ya
paranın hepsini peşin vereceksin ya ben senin malını
satacağım. Ya, arkadaş, bunun mafyalıktan bir farkı
yok ki.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Mafya mısınız siz ya!
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Mafya düzeni ya bu, böyle bir şey olmaz arkadaşlar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bir başka husus;
getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: Efendim, gayrimenkulün kaydına haciz
konuldu -1 milyar diyelim- borçlu bunun yüzde 80ini -800 milyonunu- verirse
biz bunu borçluya satış yapmış oluruz, üzerindeki tüm
tedbirleri kaldırırız. Size adres veriyorum: Kadıköy,
Ataköy, Muğlanın tüm ilçeleri, Antalya ve Antalyanın tüm
ilçeleri -bu, sahil kesimi- Çankaya, Ankara...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Arkadaşlar, bu ilçelerde eğer gayrimenkulün değeri 1 milyon
tespit edilmişse, değil yüzde 80, vallahi, 1 milyon 200 binin
üzerinde, bu rakamın çok üzerinde satış yapılıyor. Bu şekilde,
alacaklıları mağdur edersiniz. Yine aynı şekilde,
karı koca eğer anlaşamıyorsa, eşinden mal
kaçırmak isteyen art niyetli borçlu gider alacaklıyla
anlaşır Yüzde 80i öderim. der, diğer eşi mağdur
eder arkadaşlar. Siz diyorsunuz ki: Efendim, o mal üzerinde para devam
ediyor. Arkadaş, edebilir ama o malın gerçek değeri 1,5-2
milyon. Yani niye mağdur ediyorsunuz? Bırakın, niye yüzde 80
sınırı getiriyorsunuz? Bu anlamdaki... Yani biz ne diyoruz?
İhale açık artırmayla gerçek değerini bulur. Gerçek
değeri bulmayı da engelliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Yani
burada eğer süre verilebilirse daha anlatılacak çok şey var ama
ileriki maddelerde bu haklarımızı kullanacağız.
Tabii, benim sizden ricam ve
istirhamım, getirmiş olduğumuz bu kanun teklifleri... Neydi
bunlar? Bir: İşçi alacaklarının birinci sıraya
alınması.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) -
İki: Traktör haczi. Üçüncüsü: Engelli kardeşlerimizin bacak
protezleri ve diğer protezlerinin haczi. MHP ve AK PARTİ Grubunun
yaptıkları bu hatadan bir an önce dönerek destek vermelerini istirham
eder, hepinizi saygıyla selamlarım.
İyi geceler diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Tanal.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akçay
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
34.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın 285 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Tanal kürsüde
İşte, şu konularda önerge verdik, bu konularda teklif verdik,
bunların birleştirilmesini istedik ancak AK PARTİ ve MHPnin
oylarıyla kabul edilmedi. dedi.
Şimdi, söylediklerinin
pek çoğuyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de zaten kanun
tekliflerimiz var ancak Milliyetçi Hareket Partisi kendi gündemine hâkim bir
partidir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisinin gündemi doğrultusunda, o yönde
hareket etmek durumunda değiliz; bu konuda saygı göstermelerini
bekliyoruz. Ayrıca, o dedikleri bahse konu hususları, bunların
çoğunu yeri zamanı gelince Cumhur İttifakı yapacaktır;
yaparsa Cumhur İttifakı yapar.
Teşekkür ederim. (MHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Teklifleri (Devam)
2.-
Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler
ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911)
ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına ikinci söz, Tokat Milletvekili Sayın Mustafa
Arslana ait.
Buyurun Sayın Arslan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ARSLAN (Tokat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İcra ve İflas
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin tümü üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Sayın Emrenin, Sayın
Cumhurbaşkanımıza hakaretle ilgili sözlerine
katılmadığımı ifade ediyorum. Kimsenin kimseye hakaret
hakkı yoktur.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Onlar anlaştılar Vekilim,
karşılıklı helalleştiler.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla)
Kimsenin kimseye hakaret hakkı yok.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Helalleştiler Vekilim, gerek yok.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla)
Bu, siyasetçi de olsa, Cumhurbaşkanı da olsa kimsenin hakaret
etmemesi lazım.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hakaret
Tabii, katılıyoruz.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) Hakareti
eleştirirken hakaret edileni değil de hakaret edenleri de
eleştirmek bir erdem olsa gerektir.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gayet tabii.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla)
Emrenin ifadesinde geçtiği üzere, Geçmişte
Cumhurbaşkanlarına yapılan hakaretlerle ilgili bu kadar dosya
açılmadı. dedi. Geçmişte sosyal medya yoktu,
basın-yayın organları da bu kadar gelişmiş
değildi; dolayısıyla, şimdi sosyal medyada, telefonunu
eline alan, bilgisayarını eline alan aklına gelen her şeyi
yazıyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza da hakaret
edilmemeli, diğer siyasilere de hakaret edilmemeli; uygun şekilde
eleştiri, eleştiri sınırları içerisinde fikir
hürriyeti, ifade hürriyeti
Biz bunu her zaman savunduk, savunmaya devam
edeceğiz.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2019
yılının Mayıs ayında kamuoyuyla paylaşılan
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve 2021 Mart ayında açıklanan
İnsan Hakları Eylem Planı, yargı paketleri
açısından yol haritasıdır. Bugüne kadar yargı
paketlerinin 4 tanesini hayata geçirdik. Kamuoyunda beşinci yargı
paketi olarak bilinen kanun teklifimiz 54 maddeden oluşmakta olup 2 ana
başlıkta, 8 ayrı kanunda değişiklik içermektedir.
İlk başlıkta
elektronik satış uygulaması düzenlenmekte. Borçlu ve
alacaklı arasında hassas menfaat dengesini koruyan, sürecin daha
hızlı ve daha sağlıklı yürümesini hedefleyen
düzenlemeyle mezat salonlarında yapılan satışlar ve
yaşanan olumsuzluklar ortadan kalkacak, tüm süreç elektronik ortamda
gerçekleştirilecektir.
Diğer başlıkta
Çocuk Koruma Kanununda yapılan değişiklikler
bulunmaktadır. Çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin
desteklenmesi, üstün yararının korunması bağlamında
hazırladığımız teklifte çocuk teslimiyle ilgili
sorunların çözülmesi hedeflenmiştir; çocuk teslimi ve şahsi
münasebet tesisi cebriicranın konusu olmaktan
çıkarılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; icra dairelerinin daha iyi
çalışmasını temin amacıyla İcra Daireleri
Başkanlığı kurulmakta, icra dairelerinde de icra
başmüdürlüğü kadrosu oluşturulmaktadır. İcra dairesi
başkan ve yardımcıları hâkim ve savcılar
arasından atanacak, icra üzerinde denetim, gözetim ve disiplin
işlemlerini yerine getirecektir; bunun yanında, icra mahkemelerinin
icra daireleri üzerindeki yargısal görevleri de devam edecektir.
İcranın geri
bırakılması kararları uygulamada bölge adliye mahkemeleri
ve Yargıtaydan alınmaktayken, yaptığımız
düzenlemeyle, icra takibinin yapıldığı yer icra mahkemeleri
bu konuda yetkili kılınmıştır. Bölge adliye
mahkemesinden verilen kararlar temyize tabi ise icranın geri
bırakılması kararı da temyiz süresinin bitimine kadar
geçerli olmaya devam edecektir.
Paraya çevirme
işlemlerinin daha hızlı, daha etkin bir şekilde
yapılabilmesini; hacizli malın rayiç değerinde -en yakın
bedelde- satılmasını sağlamak amacıyla, icra
dairesinin gözetiminde ve icra mahkemesinin denetiminde borçluya, haczedilen
malını rızaen satma imkânı getirilmiştir.
Taşınır,
taşınmaz satışlarında satış isteme süresi
yeknesak hâle getirilmiş, tamamında bir yıllık bir süre
öngörülmüştür. Satış işlemlerinin daha hızlı şekilde
yapılmasını sağlamak amacıyla düzenlemeler
yapılmıştır; buna göre, satış giderleri tarifeyle
belirlenecek, satış talebiyle birlikte kıymet takdiri ve
satış giderlerinin yatırılması zorunlu hâle
gelecektir.
Sicile kayıtlı
motorlu kara araçları bakımından kıymet takdiri muhafaza ve
satış talebi birlikte yapılacak, bunlara ilişkin giderler
de peşin olarak yatırılacaktır. Sicile kayıtlı
taşınır ve taşınmaz malların kıymet takdiri,
bölge adliye mahkemeleri bilirkişi kurulu listesinden seçilen bilirkişiler
tarafından yapılacaktır. Satış giderlerinin süresinde
yatırılmaması hâlinde satış talebi geçersiz
sayılacak, sürenin bitmesiyle haciz düşmüş
sayılacaktır. Haciz esnasında borçlu ile üçüncü kişinin
haczedilecek malı birlikte ellerinde bulundurmaları hâlinde üçüncü kişinin
yedieminliği kabul etmesiyle mal muhafaza altında alınmayacak,
üçüncü kişiye yediemin olarak teslim edilecektir. Bu durumda
alacaklı, istihkak prosedürüne göre istihkak davası açacaktır.
1932 yılından bu
yana uygulanan fiziki satış uygulamasına son verilmektedir.
Elektronik satış usulüyle satışların
tamamının UYAP sistemine entegre satış portalı
üzerinden yapılması kabul edilmekte, elektronik satış
usulüyle icra işlemlerinin hızlanması hedeflenmektedir.
Şartnamenin satış portalında açık bulundurulma süresi
on günden on beş güne çıkarılmıştır, yine teklif
verme süresi de yedi gün olarak belirlenmiştir. Sunulan tekliflerde sadece
pey miktarları görülecek, ihale neticelenene kadar satışa kimin
girdiğini icra görevlisi dahi göremeyecektir.
İhaleyi kazanıp
satış bedelini yatırmayan isteklinin teminatı öncelikle
dosya masraflarına, devamında da dosya borcuna mahsup edilecektir.
İşlemlerin sürüncemede kalmadan, bir an önce neticelenmesi için,
kıymet takdirine itirazın yetkisiz mahkemede yapılması
hâlinde dosya resen yetkili mahkemeye gönderilecektir.
Hacizli malı alan alıcı,
satış bedelini yedi gün içinde ödeyecektir. Uygulamada on gündü, bu
süre de yedi güne düşürüldü.
Değerli milletvekilleri,
teklifle yapılan bir önemli değişiklik de çocuk teslimine ve
çocukla şahsi münasebet tesisine ilişkindir. İlan ve tedbir
kararlarını alan, ilgili ilan veya tedbir kararını
adliyelerde kurulan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğüne
ibraz edecek; alınan kararla, yükümlüye en kısa zamanda her türlü
iletişim vasıtalarıyla durum bildirilecek; yükümlünün
çocuğu teslim etmemesi hâlinde, teslim mahalline getirmemesi hâlinde
teslim emri düzenlenecektir. Teslim emrinden sonra da çocuğun teslim
edilmemesi hâlinde, bu durumda ilgili müdür danışmanlık
tedbirine müracaat edecektir.
Uygulamada çocuk teslimiyle
ilgili işlemler külfetlidir. Her dosyada, her teslimde ortalama 700 lira
masraf yapılıyor. Bunun tamamını ortadan kaldıracak
şekilde bir düzenleme yapılmış, harçlardan bu dosyalar muaf
tutulmuştur. Yatırılacak yollukların ve diğer
ödemelerin tamamı da Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacaktır.
Buradaki amaç: Çocuğun üstün yararı nazara alınarak,
çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimi için, anne baba arasında
tartışma konusu yapılmamasıdır. Kamuoyunda, sosyal
medyada yürek yakan görüntüleri de ortadan kaldırmak için böyle bir
düzenleme yapılmıştır.
Düzenlemeyle, çocuk teslimi
ve çocukla ilişki kurulmasına dair işlemler harçtan muaf
tutulmuştur. Yapılacak masraflar, biraz önce arz ettiğim gibi,
Adalet Bakanlığı tarafından karşılanacaktır.
Çocuk teslimi için okullarda, kreşlerde, çocuk yuvalarında, gençlik
merkezlerinde çocuk teslim merkezleri oluşturulacak; bu teslim
merkezlerinin belirlenmesinde ve hayata geçirilmesinde tüm kamu kurumları
gerekli desteği verecektir. Bu kurumlarda görev alacak pedagog, sosyal çalışmacı,
sosyal hizmet uzmanı ve rehber öğretmenlerin yeterli olmaması
hâlinde ilde bulunan diğer uzmanların tamamı bu konuda
valilikler tarafından yapılacak listeyle görevlendirileceklerdir.
Çocuk teslimi ve çocukla
kişisel ilişki kurulmasında zor kullanmaya son verilmektedir.
Mahkeme ilamı veya tedbir kararı rızaen yerine getirilmezse
kanunda yazılan prosedürlerin tamamı uygulanacaktır. Teslim
emrinde belirtilen yer ve saatte çocuğun getirilmemesi hâlinde ceza
hükümleri getirilmiştir; çocuk teslimine muhalefet edenler hakkında
teslim kararıyla ilgili üç aya kadar disiplin hapsi, çocukla kişisel
ilişki kurulmasıyla ilgili karara muhalefet hâlinde de üç günden on
güne kadar disiplin hapsi cezası getirilmektedir, çocuğu teslim
aldığı hâlde hak sahibine iade etmeyenlere de üç aya kadar disiplin
hapsi öngörülmüştür.
Yine, önemli bir
değişiklik; Türk Medeni Kanununda yapılan
değişiklikle, çocuğun menfaatine aykırı olmamak
kaydıyla, velayet hakkını kötüye kullananların velayetinin
alınacağı kararda belirtilecek, bu husus taraflara ihtar edilecektir.
Değerli milletvekilleri,
teklifimizin milletimiz için hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Soru-cevap talebi bulunmuyor.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
22.15
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
285 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir
konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 16 Kasım 2021 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
22.17
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 272 S. Sayılı Basmayazı 10/11/2021 tarihli 17nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 285 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.