TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
2nci
Birleşim
5
Ekim 2021 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, yeni yasama
yılının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Genel
Kuruldaki elektronik, ses ve görüntü sistemlerinde yapılan yenilemeye ve ilk hafta görüşmeleri olduğu için bütün
konuşmacılara birer dakika ek süre vereceğine ilişkin
konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Parmak izi
okunamayan milletvekillerine ilişkin konuşması
4.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, İç Tüzük
60a göre söz taleplerine ilişkin konuşması
5.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Genel
Kuruldaki yeni elektronik söz isteme sistemine ilişkin
konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Parlamentolar Arası Birlik Başkanı Duarte Pachecoya "Hoş
geldiniz." denilmesi
B) Tezkereler
1.- Başta
Marmara Denizi Olmak Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1697)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, (2/2836) esas numaralı
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin İç Tüzük'ün 37'nci
maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/142)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Aydemirin, milletvekillerinin yaz dönemi
çalışmalarının değerlendirilmesine ve Meclisin 27'nci
Dönem Beşinci Yasama Yılı faaliyetlerine ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, İstanbul Avcılar ilçesi
Tahtakale Mahallesinin imar durumuyla ilgili yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrı ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, İstanbul Avcılar ilçesi Tahtakale
Mahallesi sakinlerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
2.- Çanakkale
Milletvekili Özgür Ceylanın, Assos Antik Limanındaki kaya
ıslahı çalışmasına ilişkin
açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, yeni yasama yılının
hayırlı olmasını dilediğine ve üniversite
öğrencilerinin yurt sorunlarına ilişkin
açıklaması
4.- Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin, yeni yasama yılının
hayırlı olmasını dilediğine ve Sivastaki KYK
yurtlarındaki kapasite artışına ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, yeni yasama yılının
hayırlı olmasını dilediğine ve ABD Temsilciler
Meclisinin Ülkü Ocakları hakkında aldığı karara
ilişkin açıklaması
6.- Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önalın, Kırıkkaleli çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
7.- Muğla
Milletvekili Mürsel Albanın, Muğladaki öğrencilerin yurt
sorununa ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, yeni yasama yılının
hayırlı olmasını dilediğine ve başta Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere bütün milletvekillerini şükran ve minnetle
andığına ilişkin açıklaması
9.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, fiyat artışlarına
sebep olan yanlış tarım politikalarına ilişkin
açıklaması
10.- Denizli
Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın, CHP Denizli Gençlik Kolları
Başkanı Tugay Odabaşıoğlunun derhâl tahliye edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, tren seferlerinde yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
12.- Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, Kütahyadaki doğal gaz
dağıtım şirketinin yaptığı zamlara
ilişkin açıklaması
13.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününe
ilişkin açıklaması
14.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
15.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin, Memleket Partisinin vatana ve millete
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfanın
Viranşehir ilçesi Arısu Mahallesindeki öğrencilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin
açıklaması
17.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesirde AK PARTİ
iktidarının söz verip de bitirmediği yollara ilişkin
açıklaması
18.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebinin, Ağrıya yapılan
yatırımlara ilişkin açıklaması
19.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanın, Gaziantep Beykente bir üst geçit
yapılması gerektiğine ve Oğuzeli Belörendeki elektrik
sorununa ilişkin açıklaması
20.- İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, yeni yasama
yılını tebrik ettiğine, eylül ayı enflasyon
rakamlarına, çiftçilerin sorunlarına, İYİ Parti olarak her
alanda gerçekleştirilmeyen vaatlerin takipçisi olacaklarına ve yeni
yasama yılında tüm partilere ve milletvekillerine başarılar
dilediğine ilişkin açıklaması
21.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, yeni yasama yılının
hayırlı olmasını dilediğine, Bartın'daki trafik
kazasında hayatını yitiren dava arkadaşlarına
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine,
Nahçıvan Anlaşmasının yıl dönümüne, Türk Konseyi
Zirvesine ve vatandaşların aşı konusuna hassasiyet
göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Genel Kuruldaki
yeni elektronik sistemde Kürtçe tercümenin de olması gerektiğine, 5
Ekim Dünya Öğretmenler Gününe, Ümraniye Esenkent Mahallesi'nde atık
kâğıt işçilerine düzenlenen baskına, 1 Ocak 2021 tarihinde
kabul edilen infaz paketinin doğurduğu haksız sonuçlara, hapis
cezasına çarptırılan Ezgi Molanın yanında
olduklarına, hasta mahpusların durumuna ve AİHM kararlarına
uyularak Selahattin Demirtaşın serbest bırakılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, yeni yasama yılının
hayırlı olmasını dilediğine, yeni sistem için Meclis
yöneticilerine ve teknik elemanlara teşekkür ettiklerine, Bartındaki
kazada hayatını kaybeden Milliyetçi Hareket Partililere Allah'tan
rahmet, yaralılara şifa dilediklerine, yaz tatilinde hayatını
kaybeden milletvekillerine ve vatandaşlara
başsağlığı dilediklerine, salgından kurtulmak
için aşılanmanın tek çare olduğuna, 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Gününe, iktidarın vatandaşın çektiği
sıkıntıdan bihaber olduğuna, 2020 yılı
Sayıştay raporlarına, yasama faaliyetlerinde komisyon
raporlarının dikkate alınmadığına ve Deprem
Araştırma Komisyonu Raporunun takipçisi olacaklarına ilişkin
açıklaması
24.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, yeni yasama
yılının hayırlı olmasını dilediğine,
Meclis Genel Kurul salonunun çalışma ortamının iyileştirilmesiyle
ilgili Meclis Başkanına ve emeği geçenlere teşekkür
ettiğine, yakınları vefat eden milletvekillerine
başsağlığı dilediğine, MHP heyetinin
geçirdiği kaza münasebetiyle MHP Grubuna
başsağlığı dilediğine, Oğuzhan Asiltürke
Allahtan rahmet, yakınlarına ve millî görüş camiasına
başsağlığı dilediğine, Amerika Birleşik
Devletlerinin Ülkü Ocaklarıyla ilgili aldığı kararı
kınadığına, Tarım Kredi Kooperatifleri marketleriyle
fiyat istikrarını oluşturacaklarına, AK PARTİnin ilk
yirmi yılındaki hizmet siyasetine, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın yazdığı kitaba, Genel Kurulda
görüşülecek konulara ve bu yasama yılında da demokratik,
çoğulcu yaklaşımlarını kararlılıkla devam
ettireceklerine ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kâtip Üye seçilen İzmir Milletvekili Sevda
Erdan Kılıç'a başarılar dilediklerine ve Ticaret
Bakanı Mehmet Muşa Meclise ve milletin oy verdiği partilere
saygılı davrandığı için teşekkür ettiklerine ilişkin
açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Antalya Milletvekili Atay Uslunun İYİ
Parti grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
27.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın HDP grup önerisi üzerindeki konuşması
sırasında kullandığı bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
29.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup
önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
30.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Bitlis Milletvekili Cemal Taşarın HDP
grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
34.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Bitlis
Milletvekili Cemal Taşarın HDP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında kullandığı bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
35.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında kullandığı bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlunun 278
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
üzerindeki konuşması sırasında kullandığı
bazı ifadelere ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ağrı
Milletvekili Abdullah Koçun, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Sinop Milletvekili Nazım
Mavişin CHP Grup önerisi üzerindeki konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili
Onursal Adıgüzelin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İYİ
Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu tarafından, Türkiye'de bulunan Suriyeli
sığınmacıların ülkelerine geri dönüşlerinin
planlanmasının araştırılması amacıyla
5/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç
tarafından, Türkiye'deki barınma sorununun nedenlerinin
araştırılması amacıyla 5/10/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim
2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve
arkadaşları tarafından, üniversitelerdeki yurt sorununun
araştırılması ve gerekli çözüm önerilerinin
geliştirilmesi amacıyla 5/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 7 Ekim 2021 Perşembe günkü birleşiminde
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine; 5 Ekim 2021 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 278 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına alınarak görüşmelerinin bu
birleşimde yapılmasına; bu görüşmelerde siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin
ellişer dakika olmasına (bu süre en fazla 6 konuşmacı
tarafından kullanılabilir) ve aynı birleşimde Meclis
araştırması komisyonu raporunun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 7
Ekim 2021 Perşembe günkü birleşiminde 264 sıra sayılı
2020 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu hakkında Dilekçe
Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun görüşülmesine; bu
görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların
süresinin otuzar dakika olmasına (bu süre en fazla 3 konuşmacı
tarafından kullanılabilir) ve aynı birleşimde Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
önerisi
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- Depreme
Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 278)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk'ün, 2018-2021 yılları arasında Bakanlık
tarafından hazırlatılan kamu spotlarına ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun cevabı (7/47593)
2.- İzmir Milletvekili
Bedri Serter'in, Bakanlık tarafından maske, dezenfektan ve benzer
malzemeler için yapılan harcama miktarına ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın cevabı (7/48356)
3.- İstanbul
Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü'nün, orman yangınlarıyla
mücadele kapsamında Türkiye'ye yapılan yardım teklifleri ile
Türkiye tarafından bulunulan yardım taleplerine ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı
(7/48919)
4.- İstanbul
Milletvekili Özgür Karabat'ın, orman yangınlarına müdahale
kapsamındaki yardım taleplerine ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı
(7/48920)
5.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, 2002'den günümüze kadar yabancı ülkelere yardım
amaçlı gönderilen yangın söndürme uçaklarına ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun
cevabı (7/48921)
6.- İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy'un, ülkemizde çıkan orman
yangınlarını söndürmek için kullanılan uçaklara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu'nun cevabı (7/49161)
7.- İstanbul
Milletvekili Yunus Emre'nin, 28 Temmuz 2021 tarihinde ülkemizde başlayan
yangınlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/49162)
8.- Hakkâri Milletvekili Sait
Dede'nin, Hakkâri'de yaşayan bir kişinin İranlı askerler
tarafından öldürüldüğü olaya ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı
(7/49323)
9.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, savunma alanında danışmanlık hizmeti
veren bir şirketten hizmet alınıp
alınmadığına ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Hulusi Akar'ın cevabı (7/49480)
10.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik
Programlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/49540)
11.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmen'in, bazı terör örgütü üyelerine yönelik yapılan
operasyonlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/50169)
12.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, 2013-2021 yılları arasında
AB İklim Fonundan alınan desteklere ve yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/50171)
13.- Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, Bakanlık ve bağlı
kurumların bünyesinde kullanılan araç sayısına ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun
cevabı (7/50173)
14.- Konya Milletvekili
Abdulkadir Karaduman'ın, Bakanlığa yöneltilen yazılı
soru önergelerinin cevaplanma durumuna ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı
(7/50657)
5 Ekim 2021 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN (İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, yeni yasama yılının ülkemiz ve
milletimiz için hayırlara vesile olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 27nci Yasama
Döneminin Beşinci Yasama Yılı çalışmalarına
başlıyoruz. Yeni yasama yılının ülkemiz ve milletimiz
için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ederim.
Ülke ve milletçe hayatımızı huzur ve
güven içinde idame ettirebilmemiz, bütün demokratik kurumların ve
aktörlerin ortak millî hedeflerimiz ve çıkarlarımız
doğrultusunda karşılıklı anlayış,
hoşgörü ve dayanışma içinde olmalarına
bağlıdır.
İnsanlık ve dünyamız Covid-19
salgını, iklim değişikliği, küresel ısınma,
bölgesel çatışmalar ve iç savaşlar, artan göçmen sorunları,
ticaret savaşları, radikalizm, terör, yabancı
düşmanlığı gibi bir dizi küresel sınamayla
karşı karşıyadır. Öte yandan emperyalist yapılar
az gelişmiş coğrafyalarda yaşayan mazlum milletlere
karşı yürüttüğü ahlaki temelden yoksun çıkar odaklı
politikalarını sürdürmektedir. Bütün bu küresel sorunlara ilave
olarak çok hassas uluslararası dengelerin hâkim olduğu ve sürekli
krizlere ve çatışmalara gebe bir coğrafyada bulunduğumuz
düşünüldüğünde ülkemizin devleti ve milletiyle bir bütün olarak
kenetlenmesinin önemi daha da artmaktadır. İşte, bu millî birlik
ve beraberlik ruhunun tahakkuk edeceği yegâne mekân millî
egemenliğimizin kayıtsız şartsız teslim edildiği
bu yüce Meclistir.
Meclis çalışmalarımızı bu
millî birlik ve bütünlük temelinde ve ayrıca yüce milletimizin gözünün
sürekli üzerimizde olduğunun bilinciyle sürdürmemiz gerekmektedir. Bu
noktada bizlere düşen en önemli görev ülkemizin bütün sorunlarına bu
yüce çatı altında çözüm bulunabileceği güven ve
inancını vatandaşlarımıza verebilmektir.
Bu yeni yasama yılında da 1876dan bu
tarafa gelen Parlamento geleneğimiz ve yine 1946dan bu tarafa devam eden
çok partili demokratik tecrübemize yakışır bir tavırla
çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. İfade
ve fikir özgürlüğünü, hoşgörüyü, karşılıklı
diyaloğu kendimize rehber alarak engin parlamenter demokrasi
geleneğimizi daha da ileri taşıma imkânına sahip
olacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha yüce
Meclisimizin yeni yasama yılını kutlar,
çalışmalarımızın ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı ve verimli olmasını dilerim.
Siz değerli milletvekillerimize de yasama
faaliyetlerinde üstün başarılar diliyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere
Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Parlamentolar Arası Birlik
Başkanı Duarte Pachecoya "Hoş geldiniz."
denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Parlamentolar Arası Birlik Başkanı Sayın Duarte Pacheco
Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu adına Hoş geldiniz. diyorum.
(Alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Genel Kuruldaki elektronik, ses ve görüntü
sistemlerinde yapılan yenilemeye ve ilk hafta görüşmeleri olduğu için bütün
konuşmacılara birer dakika ek süre vereceğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz gibi elektronik sistemlerimizde, ses sistemlerimizde ve görüntü
sistemlerimizde yenileme oldu. Pin kodları sisteme girebilmek için
değişti. Eğer pin kodu yanında olmayan ya da unutan
milletvekillerimiz varsa bu konuda kavas arkadaşlarımızdan
yardım isteyebilirler.
Diğer sistemden farklı olarak hem İç
Tüzük madde 60a göre söz talebi aynı zamanda da soru-cevaba giren
arkadaşlarımız, birlikte her ikisi için sisteme girip söz isteme
imkânına sahipler. Eski sistemimizde, biliyorsunuz, araya yoklama
girdiğinde söz talepleri ekrandan kayboluyordu, yeni sistemimizde söz taleplerinin
hepsi sistemde muhafaza ediliyor ve bunları göreceksiniz.
Gene hem yandaki ekranlarımızda hem de
milletvekillerimizin önlerindeki ekranda konuşma sürelerinin ne kadar
kaldığına ilişkin bilgileri de milletvekillerimiz orada
görebilecek.
Ben tekrar yeni sistemin de hayırlı
olmasını diliyorum.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın Kılınç.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul)
Başkanım, parmak izi alınamadığı için işlem
yapılamama durumu var.
BAŞKAN Doğru.
YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) Bu bilgiyi
verdik ama bize geri bilgi verilmedi. Dolayısıyla, şimdi var
olarak görünemiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilim, şöyle,
onunla ilgili de bilgi vereyim: Biz bununla ilgili olarak da şu an, parmak
izi veren 37 milletvekilimizin parmak izlerinde bir sorun yaşıyoruz
fakat bu milletvekillerimizi biz burada var olarak alıyoruz. Aynı
şekilde, biliyorsunuz, işari oylamalar elektronik sistem üzerinden
gelindiğinde, bu sistem meselesi düzelene kadar da o milletvekillerimizin
-ki listesi bizde var- burada olduklarına dair ya da oylamadaki
tercihlerini bildirecekleri pusulalarla bu kabulü yapacağız. Bu
şekilde de bu sistem hatası ortadan kalkana kadar -ki bir hafta
içerisinde de- normal düzenimize dönmüş olacağız.
Ben tekrar hayırlı olsun diyorum.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söze girmeden önce,
değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, normalde İç Tüzük bana süre
sınırlarıyla ilgili üst sınırları veriyor,
diyebiliyor ki Meclis Başkan Vekiline: Beş dakikaya kadar süre
verebilirsiniz, üç dakikaya kadar süre verebilirsiniz. Yani bu süreler,
işte, kanun görüşmelerinde yirmi dakika, on dakika, onun
yarısı olarak tanımlanmış vaziyette ama bu ilk hafta
görüşmeleri olduğu için ben bütün konuşmacı
arkadaşlarımıza birer dakika ek süre vereceğim, bunu da
buradan paylaşıyorum.
Gündem dışı ilk söz,
milletvekillerinin yaz dönemi çalışmalarının
değerlendirilmesi ve Meclisin 27nci Dönem Beşinci Yasama
Yılı faaliyetleri hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili
İbrahim Aydemire aittir.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemirin,
milletvekillerinin yaz dönemi çalışmalarının
değerlendirilmesine ve Meclisin 27'nci Dönem Beşinci Yasama
Yılı faaliyetlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yeni dönem açılırken Yunusça bir
kayıt düşmek lazım bereket getirsin diye, ben de bu baptan
başlıyorum: Şol gökleri kaldıranın / Donatarak
dolduranın / Ol! deyince olduranın / Doksan dokuz adı ile
Ve
bismillahla hayırlı uğurlu olsun inşallah yeni dönem.
Arkadaşlar, Meclis milletimizi ifade ediyor,
millî iradeyi ifade ediyor; dolayısıyla çok yüksek bir çatı, çok
yüksek bir düşünce, çok yüksek bir zemin. Burada bulunmayı bize nasip
eden Cenab-ı Hakka şükrediyoruz. Ve bir aforizma var, bir kayıt
var ki Gidip de dönmemek dönüp de görmemek gibi bir -efendim-
kayıttır bu; elhamdülillah, döndük ve gördük. Ancak, gidip de
dönerken arkada bıraktıklarımız var, çok sayıda
arkadaşımızın kayıpları oldu. Ben onlara
özellikle burada taziye diliyorum.
Başkanlık Divanı üyemiz İshak
Gazelin babası, Pakize Mutlu Aydemir kardeşimizin babası, Veli
Ağbaba Beyefendinin annesi, Mehmet Şükrü Erdinç kardeşimizin
kız kardeşi, Cahit Özkan Beyin amcası, Mehmet Özhaseki Beyin
dayısı, Canan Kalsın Hanımefendinin ablası vefat
ettiler bu dönemde.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Baha Ünlü
Beyin ağabeyi.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Ben
bunları, tabii, Parlamenterler Birliğinden gelen mesaj üzerine
aldım, çok sayıda vardır mutlaka, onların hepsine taziye
diliyorum; Cenab-ı Hak rahmetiyle muamele eylesin.
Ben bunu kayıt düşerken arkadaşlar,
Meclis kapandığında, son gün babamı kaybettim Covid
dolayısıyla. Burada bütün Grup Başkan Vekilleri özel söz
alıp babam için özellikle taziye dileklerinde bulundular;
minnettarlığımın sınırı yoktur, hepinize çok
çok teşekkür ediyorum. Geçmişlerinize rahmet olsun diyorum.
Arkadaşlar, hep beraber millet adına
gayret sarf ediyoruz, milletimiz için çalışıyoruz. Ben biliyorum
ki yaz döneminde hepimiz, bütün milletvekili arkadaşlarımız
milletin içerisindeydiler. Milletin hâletiruhiyesini görmek için bir özel
gayret sarf ettik hep beraber, öyle değil mi Değerli Bakanım?
İçinde bulunduğumuz hâl nedir, artısıyla eksisiyle bir
fotoğraf çekip sonra burada, efendim, yapılması gerekenleri
yapalım diye gayretimiz oldu, hepimizin oldu. Dolayısıyla,
milletvekili arkadaşlarımızın hakkını teslim
babında söylüyorum ki hepimiz gece gündüz demeden burada bir gayret, bir
çaba içerisindeyiz. Bunları sahadan birçok insan belki bilmiyor; burada
sabahlara kadar çalışıldığını, burada bir
emek verildiğini, burada millet adına bir gaile çekildiğini
Öyleyse biz bu kürsüden mutlaka bunu dillendirmek durumundayız ki hak
teslimi olsun. Bu bapta söylüyorum ki sizi tebrik ediyorum, hepinize tek tek
teşekkür ediyorum, Allah razı olsun.
Mecliste bir zihin şablonumuz oluştu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Meclisin
açıldığı gün burada bir kayıt düştü ve dedi ki:
Artık milletimiz şunu biliyor: Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ışıkları yanıyorsa, Meclis çalışıyorsa,
milletvekillerimiz görevleri başındaysa Allahın izniyle bu
ülkenin sırtı yere gelmez. Elhak doğru, aynen öyledir. Bu
Meclisin ışıkları hep yanacak, milletin vekilleri her daim
milletin hizmetinde çalışıyor olacak. Dolayısıyla,
vesayet özlemi çekenler hep böyle ham hayalle hayatlarını
geçirecekler. Burada milletin arzu ettiği, milletin istediği kanunlar
çıkacak, efendim, çalışmalar yapılacak. Bu yönde
Cenab-ı Hak hepimizin önünü açsın diyorum ben.
Arkadaşlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün bir
hususi kaydı var Meclisimiz için, diyor ki: Meclis milletin kalbi,
vicdanı ve mevcudiyetidir. Doğrudur, aynen öyledir. Öyleyse milletin
kalbine, vicdanına, mevcudiyetine kim ki hizmet eder ona minnettarız.
Şimdi, Meclis Başkanımız
Sayın Mustafa Şentop Başkanlığında, onun
riyasetinde Meclis Başkanlık Divanımızın özellikle bu
dönem için zemine yaydıkları çok özel kayıtlar oldu, özel
çalışmalar oldu; teknolojik altyapıyı
değiştirdiler. Şimdi görüyoruz ki hakikaten arzu edilen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Altyapı
yanlış, yanlış! Dakika bir, gol bir; il sırasına
göre girilmiş!
BAŞKAN İlave bir dakika süre veriyorum.
Buyurunuz Sayın Aydemir.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Ben
yapılan bu çalışmalardan dolayı Meclis
Başkanımıza ve ekibine sizler adına, millet adına
şükranlarımı sunuyorum.
Arkadaşlar, yaz boyunca sahada
çalıştık dedik, sahadan aldığımız izlenim
şudur: Bir defa, bu Meclise 15 Temmuzdaki duruşundan dolayı
yediden yetmişe bütün milletimiz medyunuşükrandır. Bir
başkası, Sayın Cumhurbaşkanımızın
riyasetiyle on dokuz yılda alınan mesafeye şükran duyguları
var, teşekkür duyguları var. Cumhur İttifakıyla beraber
yürüyüşümüzden dolayı yüreklerini bize özellikle
açtıklarını ifade ediyorlar ve ilanihaye inşallah 2023,
2053, 2071i de kucaklayan bir hedef koymuşuz Cumhur İttifakıyla
beraber.
Özellikle bir isme teşekkür edeceğim:
Sayın Devlet Bahçeliye teşekkür ediyorum arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Sebep
şu: Bir kayıt düştü, Kürtten terörist olmaz. Terörist ise Kürt
değildir. dedi. Bu kaydı özellikle çok saygıdeğer
buluyorum. Bir mantaliteyi ifade etme bakımından çok çok önemlidir.
BAŞKAN Sayın Aydemir, teşekkür
ediyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) Tekraren
teşekkür ediyorum, hepinize saygı sunuyorum. Var olun, sağ olun.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Parmak izi okunamayan milletvekillerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekillerimiz, parmak
izi okunamayan milletvekillerimizle ilgili son liste geldi,
arkadaşlarımızın odalarına gidildi. Bu sayı
şu an 37den 26ya düşmüş vaziyette. Bunu da Genel Kurulla
paylaşmış olayım.
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar
Emecanın, İstanbul Avcılar ilçesi Tahtakale Mahallesinin imar
durumuyla ilgili yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz
İstanbulun Avcılar ilçesi Tahtakale Mahallesinin imar durumuyla
ilgili yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Emine Gülizar Emecana aittir.
Buyurun Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni yasama yılının da ülkemiz için
güzel, verimli bir yıl olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir
buçuk yıl gibi uzun bir aradan sonra yeni eğitim öğretim
yılı 18 milyon öğrenci ve 1 milyon 200 bin öğretmenle
başladı. Öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz de bu arada
okullarına kavuştular. Bu yeni eğitim döneminin
başlamasıyla birlikte tabii ki ertelenen, ötelenen, neredeyse iki
senedir üstü örtülen sorunların daha da gün yüzüne çıktığını
gördük.
Şimdi, eğitim sisteminde yaşanan
sorunların ve fiziki yetersizliklerin yoğun olduğu kendi ilim
İstanbuldan bir örnek vermek istiyorum: İstanbul Avcılarda
bulunan Tahtakale Mahallesi yaklaşık kırk yıldır imar
sorunu yaşıyor. Bu bölge 2012 yılında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından riskli görüldüğü
için rezerv alanı olarak ilan edilmişti. Yerel seçimler öncesi Çevre
ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum mahalleyi ziyaret ederek mahalle
sakinlerine seçim sonrası ilk işlerinin Tahtakalenin imar sorununu
çözmek olduğunu söylemiş ve mahallelileri
umutlandırmıştı. Buna rağmen, aradan geçen iki buçuk
yılda bu sorunun çözümüne dair hiçbir adım
atılmadığını gördük. Yaşanan bu imar sorununun
mahallenin çocukları üzerinde de ciddi şekilde etkisi olduğunu
görüyoruz çünkü imar planı olmadığı için bu bölgede
yaşayan insanlar yok sayılıyorlar ve çocuklarının
eğitimi, mahalle sakinlerinin teneke okul olarak tabir ettikleri
prefabrik yapılarda sürüyor. İstanbul gibi bir şehrin merkezinde
teneke okul diye tabir edilen Avcılar Şehit Şerife Bacı
İlkokulunda çocuklar hava, hijyen ve sağlık
koşullarının son derece uygunsuz olduğu bir ortamda ve
yetersiz koşullarda eğitim görüyorlar, kışın
donuyorlar, yazın pişiyorlar. Bölge milletvekilleri olarak biz gittik
ve sorunu yerinde gördük. Millî Eğitim Bakanına önergemizle de bu
okulla ilgili Bakanlığın bir çalışması olup
olmadığını sorduk. Şimdi bu kürsüden Sayın Millî
Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Murat Kuruma, eğitim hakkı kapsamında teneke okul diye tabir
edilen bu okulda eğitim öğretim yapılıyor
olmasını içinize sindiriyor musunuz diye sormak istiyorum ve
Sayın Bakanlara bir çağrıda bulunuyorum: Avcılar Tahtakale
Mahallesindeki imar sorununun ve teneke okul sorununun çözümünü lütfen
gündeminize alın, gereken çalışmaları acilen
başlatın; bu çocuklar ve velileri için yaşamı, eğitimi
çile olmaktan çıkarın.
Tabii, eğitimde birçok sorun var, önce bir
hafızalarımızı tazeleyelim derseniz, geçtiğimiz
eğitim öğretim döneminde en önemli sorunlardan bir tanesi EBA
sistemiyle ilgiliydi. Covid-19 salgını süresince 2 milyon 316 bin
öğrenci uzaktan eğitimin yürütüldüğü EBA sistemine
ulaşamadı, 1 milyon 459 bin öğrenci ise internet erişimine
sahip olamadı. Bir nesil, on dokuz yıllık iktidarınız
süresince liyakatten uzak, ideolojik gerekçelerle yapboz hâline
getirdiğiniz eğitim sisteminin kurbanı oldu maalesef.
Değerli milletvekilleri, üniversite
sınavı sonuçlarının açıklanmasıyla ve tekrar yüz
yüze eğitimin başlamasıyla birlikte üniversite öğrencileri
de barınma problemiyle karşılaştılar.
Bakın, üniversitede okuyan öğrenci
sayımız 8 milyon, yatak kapasitesiyse 700 bin. Barınma gibi
temel bir hak dahi iktidarınız tarafından çözümsüz
bırakıldı. Sesini yükselten, hakkını arayan öğrenciler
ise terörist olarak ilan edildi.
Geçen yıl bütçe görüşmelerinde de Gençlik
ve Spor Bakanına ve Millî Eğitim Bakanına gerekli
uyarıları yapmış ve bu sorunun acilen çözülmesi
gerektiğini söylemiştik. Asıl gerçek şu ki:
Yıllardır cemaat ve tarikat yurtlarına ayrılan kaynaklar
KYK yurtlarına ayrılmış olsaydı bugün bu sorunu
yaşamıyor olurduk. Bugün, öğrencilerimiz kalacak yurt
bulamadıkları için kayıtlarını maalesef
yaptıramıyorlar.
Sayın Genel Başkanımızın
söylediği gibi, bizim iktidarımızda yurt sorunu bir yıl
içerisinde çözülecektir.
Diğer bir sorun da yüksek oranda derslik
ihtiyacı varken depreme dayanıklı olmadığı
gerekçesiyle kapatılan okulların olması. Sayın Millî
Eğitim Bakanına soru önergemizle de sorduk ve yanıt bekliyoruz.
Depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle kapatılan
kaç okul var? Neredeyse iki yıldır okullar kapalı olmasına
rağmen bu okullar neden onarılmadı?
Evet, değerli vekiller, eğitimde
değinecek, konuşulacak çok sorun var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Bizler, Avcılar Tahtakale Mahallesinin imar
sorununun da çocuklarımızın yaşadığı tüm
eğitim sorunlarının da takipçisi olacağız. Bizim
iktidarımızda eğitim sorunları da çözülecek, diğer
sorunlar da çözülecek.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, İç Tüzük 60a göre söz taleplerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kâtip
Üyelerimiz tarafından bu 60a göre söz talepleriyle ilgili ilk bir liste
gitti. Dikkat ediyorsanız o liste il plakalarına göre
sıralanmış vaziyette, onu gündeminize almayın.
Sonrasında gönderilen ikinci ekran görüntüleri, İç Tüzük 60a göre
söz talebi sıralamalarıdır.
Ben, 2 milletvekilimize bir şey sormak
istiyorum.
Sayın Vecdi Gündoğdu burada mı? Yok.
Sayın Tahsin Tarhan burada mı? Yok.
Peki, teşekkür ediyorum.
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.-
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun,
Ağrı ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Ağrı ilinin sorunları hakkında söz isteyen Ağrı
Milletvekili Abdullah Koça aittir.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın
Başkan, değerli halkımız; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Ağrı ilinin sorunlarını
Meclisin bu ilk gününde gündeme getirmekle birlikte, sizinle değerli
arkadaşlar bir şeyi paylaşmak istiyorum. Bakın,
Ağrı'nın değişmeyen bir tablosu: Gelir düzeyi
açısından Türkiye'nin en son sırasında yer alan bir ilin
sorunlarından bahsedeceğiz.
Değerli halkımız, biz 2018
yılından bu yana Ağrı iliyle ilgili 100ün üzerinde soru
önergesi, 7 tane de Meclis araştırması önergesi verdik. Bu soru
önergelerimizle birlikte neyi talep ettik? Ağrı ilinin mevcut olan
ekonomik sorunlarına, sosyal problemlerine, Ağrı ilindeki mevcut
olan geri kalmışlık ve göç sorunlarına, Ağrı
ilinin bu mevcut olan iktidar tarafından neden bu kadar geri
bırakıldığına dair 100ün üzerinde soru önergesi
Meclise verdik ve Meclis gündemine taşıdık. Peki, ne oldu, buna
karşı olan cevap ne oldu? Değerli arkadaşlar, sadece 100ün
üzerinde, 105e yakın olan soru önergemize karşılık 51 tane
cevap geldi. Bu 51 tane cevapta neler vardı? Sadece Ağrı iline
ilişkin değil genel olarak Türkiye tablosunu belirten, Türkiye'nin
genel sorunlarını ifade eden cevapların yanında
Ağrı iline ilişkin çok kısa cevaplar bize iletildi. Peki,
bu neyi gösteriyor? Bu, şunu gösteriyor değerli arkadaşlar:
Ağrı ili, bu Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde sondan 3üncü
sıradan en son sıraya itilmiş durumda. Peki, bunun nedenleri
nedir? Bunun nedenlerinin başında yolsuzluk ekonomisi geliyor. Bunun
nedenlerinin başında Ağrı iline vermiş oldukları
değerin ölçütünü bize bildiriyor. Bakın, bu Ağrı iliyle
ilgili birçok sorun var ama bu sorunların yanında, en önemli
sorunların başında değerli arkadaşlar,
sağlık sorunu geliyor. Sağlık problemi çok ciddi
şekilde Ağrının karşı karşıya
kaldığı bir sorun. Bir diğer sorun ise değerli
arkadaşlar, Ağrıdaki gelir düzeyiyle ilgili olan sorunlarla
karşı karşıya olduğumuzu söylüyoruz.
Bakın, Doğubeyazıta
Yine, eğitime dair olarak 1.575 tane
öğretmen açığı mevcut, taşımalı eğitim
nedeniyle eğitim sistemi çökmüş durumda, birçok köy okulu şu
anda kapalı ve mevcut olan öğrenciler az sayıda da olsa
başka yerlere taşınmakta. Ana dil eğitimiyle ilgili
Ağrıda neredeyse eğitim artık verilmiyor ve anayasal hak
olan bu ana dilde eğitim hususu da şu anda mevcut olan iktidar
tarafından rafa kaldırılmış durumda.
Gelişmişlik düzeyi açısından 81inci sırada olan
Ağrı iliyle ilgili değerli arkadaşlar, pandemi döneminde
tam 400 tane esnaf kepenk kapattı ve göç etmek durumunda kaldı. Bunu
dile getirmemize rağmen buna dair hiçbir adım atılmadı.
Ağrıda hayvancılık ve yem fiyatları pahalı
olmasına rağmen buna ilişkin herhangi bir katkı yok ve
hayvancılık maalesef bitme aşamasında; yine bu önerimiz ve
buna ilişkin olan uyarılarımız hiçbir şekilde dikkate
alınmadı değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Ağrı Sanayi
Bölgesinin altyapısı çökmüş ve buna dâhil olan, buna
ilişkin de hiçbir şekilde yatırım yok, mevcut olan hâliyle
duruyor.
Değerli arkadaşlar, yine ben
Ağrılılar adına bir şey söyleyeyim: Bakın, Ağrılıların
hiç görmediği, hiç geçmediği ve hatta ve hatta hiçbir şekilde
hizmet almadıkları hâlde Osmangazi Köprüsüne para ödemek zorunda
kalıyor Ağrı halkı, vergilerinden kesiliyor ama
Ağrı-Tutak-Patnos yolu beş yıldır hâlâ yapım
aşamasında. Biz bunu defalarca gündeme getirmiş olmamıza
rağmen mevcut olan iktidar bize 2022 yılının son
aylarını gösteriyor. Peki, Ağrı halkının hiç
görmediği, gidip içinden hiç geçmediği hâlde para ödemek zorunda
kaldığı o köprüler yerine neden Ağrı
halkının bu hizmeti giderilmiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Onlarca kaza meydana
geliyor ve bu kazalardan dolayı Ağrı halkı mağdur.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Sibel Özdemir, İstanbul
Milletvekili, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin,
İstanbul Avcılar ilçesi Tahtakale Mahallesi sakinlerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbulun Avcılar ilçesi Tahtakale
Mahallesi sakinlerinin çözülemeyen imar sorunu kaynaklı konut,
ulaşım, altyapı sorunlarının yanında, en önemlisi
eğitim öğretim prefabrik okullarda devam etmektedir; mahallenin
rezerv alan ilan edilmesi, plan ve imar yetkisinin büyükşehir ve ilçe
belediyesinden alınarak Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına devredilmesi sonrasında Bakanlık imar
planı sorunlarına yıllarca hiçbir çözüm üretmemiştir.
Mahalle sakinlerinin teneke okul diye tabir ettiği okulda
çocukların hava, hijyen ve sağlık koşullarının
son derece uygunsuz olduğu bir ortamda eğitim görüyor olmaları
kabul edilemez ve çok önemli bir sorundur. Tahtakale Mahallesi sakinleri,
yıllarca çözülmeyen imar sorunu kaynaklı, sağlıklı
konutlarda hak ettikleri gibi yaşam, altyapı, ulaşım,
eğitim imkânları ve koşullarının
sağlanmasını talep etmektedirler ancak bu haklı talebe
karşı sorumsuz ve duyarsız olan siyasi iktidarı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını ve Millî Eğitim
Bakanlığını derhâl çözüm üretmeye buradan tekrar
çağırıyorum.
BAŞKAN Sayın Özgür Ceylan, Çanakkale
Milletvekili, buyurun.
2.-
Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylanın, Assos
Antik Limanındaki kaya ıslahı çalışmasına
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
Assos Antik Limanının afet bölgesi ilanı sonrasında
başlayan kaya ıslahı çalışmasında gelinen nokta
kamuoyunda üzüntüyle karşılanmıştır.
Proje başlamadan verdiğimiz Meclis
araştırması önergesiyle, tarihî dokuyu ve çevreyi en iyi
şekilde koruyarak bu çalışmaların
yapılmasını ve bölgedeki esnafların da mağdur
edilmemelerini ifade etmiştik.
Projede mühendislik çözümlerinin geniş alanlara
yayılan kapsamlı imalatlar yerine tekil ve noktasal müdahalelerle
riskleri en az seviyeye indirecek biçimde kurgulanması gerekirdi. Gelinen
noktada, yetkililer kaya ıslahında tercih ettikleri projenin
yarattığı tahribatı, hangi gerekçelerle bu yolun
izlendiğini, jeolojik koşulları ve günün sonunda ortaya
çıkacak işin detaylı bir açıklamasını kamuoyuna
yapmalıdırlar; neden Sümela örneğinin burada
uygulanmadığını ya da uygulanamayacağını
izah etmelidirler.
BAŞKAN Sayın Erkan Aydın, Bursa
Milletvekili.
3.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydının, yeni
yasama yılının hayırlı olmasını
dilediğine ve üniversite öğrencilerinin yurt sorunlarına
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Öncelikle, 27nci Dönem Beşinci Yasama
Yılımız hayırlı olsun diyorum.
Yaklaşık bir buçuk yıldır
kapalı olan üniversiteler açıldı ancak öğrencilerin
barınma ve yurt sorunu maalesef giderilmedi. Onlarca defa dile getirdik,
her birimizi onlarca öğrenci aradı ancak bu sorun gerçekten büyük bir
facia hâline geldi; insanlar sokakta kalmak zorunda kaldı, sokakta kalan öğrenciler
bir şekilde terörist ilan edildi ama soruna çözüm hâlâ üretilmedi. Seçim
bölgem Bursada her 10 öğrenciye 1 yurt yatağı düştü ve
yüzde 90ı açıkta kaldı. Bunları bir buçuk yıldır
kapalı olan okul döneminde yapmayarak ilgililer de âdeta
suçlarını savdı ancak Sayın Genel Başkanımızın
bugün de söylediği gibi, İstanbuldaki Merkez Bankası
binasını bittiğinde yurt olarak kullanıma
açacağız ve bir yıl içinde de bu sorunu çözeceğiz diyorum.
BAŞKAN Sayın Semiha Ekinci, Sivas
Milletvekili.
4.-
Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, yeni yasama
yılının hayırlı olmasını dilediğine ve
Sivastaki KYK yurtlarındaki kapasite artışına
ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) Teşekkür
ediyorum Kıymetli Başkanım.
Öncelikle, 27nci Dönem Beşinci Yasama
Yılımızın Gazi Meclisimize ve aziz halkımıza
hayırlı olmasını diliyorum.
Sultan şehrimiz Sivasımızda KYK
yurtları 2002 yılında 1 merkez, 1 Zara ilçemiz olmak üzere
toplam 2; öğrenci kapasitesi 2.138 iken bugün, merkezde 7, ilçelerimizde
8, toplam 15 yurdumuzda toplam kapasite sayımız 18.798e
yükseltilmiştir. Sivas Cumhuriyet Üniversitemizi kazanan tüm
öğrencilerimiz, kız ve erkek öğrencilerimiz yurda
yerleştirilmiştir. Ben bu hizmetlerden dolayı, Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, Gazi Meclisimizi ve aziz
hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Olcay Kılavuz,
buyurun.
5.-
Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, yeni
yasama yılının hayırlı olmasını
dilediğine ve ABD Temsilciler Meclisinin Ülkü Ocakları hakkında
aldığı karara ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Yeni yasama yılı vatanımıza,
milletimize, yüce Meclisimize hayırlı olsun.
ABD Temsilciler Meclisinin dünyanın en büyük
gençlik teşkilatı Ülkü Ocakları hakkında almış
olduğu küstahça karar ayaklarımızın altındadır.
Vatanımızın bölünmez bütünlüğü, milletimizin hür ve
bağımsız yaşaması uğruna nice şehitler
vermiş Ülkü Ocaklarını terörist kelimesiyle yan yana getirmek
alçaklıktır. Asıl terörist, masumların kanını
döküp PKK, PYD ve FETÖ gibi nice terör örgütlerini besleyen ABDdir.
Ülkü Ocakları, Türk milletine sevdalı
sayısız insan yetiştirmiş millî bir mektep, eğitimden
kültüre, spordan sanata birçok alanda başarılı faaliyetler
yürüten kutlu bir medresedir. Ülkü Ocakları üyesi olmanın onur ve
gururunu yaşayan biri olarak bir kez daha haykırıyorum:
Yaşasın Ülkü Ocakları!
BAŞKAN Sayın Ahmet Önal,
Kırıkkale Milletvekili, buyurun.
6.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın,
Kırıkkaleli çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Ekonomik
sıkıntıların her geçen gün arttığı
Kırıkkalemizde çiftçilerimiz tarihinin en zor günlerini geçiriyor.
Kuraklık sebebiyle ürün kayıplarının yüzde 90ları
bulduğu Keskin, Sulakyurt, Delice, Balışeyh, Yahşihan,
Bahşılı, Karakeçili ve Çelebi ilçelerimizde hâlen kuraklık
destekleri ödenmedi. DAP gübre fiyatının tonda 7 bin lirayı
bulduğu, ÜRE gübre fiyatlarının 6 bin liraya yükseldiği,
bir torba yem fiyatının 160 lirayı bulduğu ülkemizde
ekonomik krizin tüm faturası yine çiftçilerimize, üreticilerimize
kesiliyor. İlk defa bu yıl yüksek gübre fiyatları sebebiyle
çiftçimiz gübresiz ekim yapmaya hazırlanıyor. Besicimiz
hayvanlarını yok pahasına kesime gönderiyor. Çiftçimizin büyük
umutla beklediği borç yapılandırması için verilen sözler
tutulmuyor. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri
çiftçilerimizi icraya vermeye hazırlanıyor. Tüm bu sorunların
muhatabı Tarım Bakanlığı yine ortalıkta
gözükmüyor. Kırıkkaleli çiftçiler, besiciler, üreticiler Artık
sesimizi duyun. diyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Mürsel Alban, Muğla
Milletvekili, buyurun.
7.-
Muğla Milletvekili Mürsel Albanın,
Muğladaki öğrencilerin yurt sorununa ilişkin
açıklaması
MÜRSEL ALBAN (Muğla) Muğlada 2021-2022
eğitim öğretim yılında ilimiz genelinde 8.464 öğrenci
yurt başvurusu yapmış olup bu öğrencilerden 3.764ü
yerleştirilmiş, yaklaşık 5 bin öğrenci açıkta
kalmıştır. Oysa 2020 yılında açılacağı
söylenen Kötekli Karadağ mevkisinde 2.024 kişilik Turgutreis Erkek
Öğrenci Yurdu, arıtma sistemleri ve kanalizasyon gibi altyapı
işlemlerinin devam ettiği gerekçesiyle hâlâ
açılamamıştır. Köprü geçişleri için milyarlarca
doları şirketlere akıtan, yandaş iş adamlarına
milyarlarca liralık altyapı işleri veren Hükûmetin bir
öğrenci yurdunun kanalizasyon sistemini bitiremediğinden dolayı
açmaması artık AKP iktidarında yolun sonunun geldiğini
göstermektedir.
Üniversite öğrencilerine sahip çıkamayan
bu iktidara öğrenciler sandıkta cevabını verecektir. Her
öğrenciye barınacak yurdu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı
yapacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hacı Özkan, Mersin
Milletvekili, buyurun.
8.-
Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, yeni
yasama yılının hayırlı olmasını
dilediğine ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün
milletvekillerini şükran ve minnetle andığına
ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
27nci Dönem Beşinci Yasama
Yılının Gazi Meclisimiz, aziz milletimiz ve kıymetli
milletvekillerimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletimizin,
cumhuriyetin ve demokrasinin kalbidir. Bu kurumun hepimizin üstünde, bizleri
aşan yüce bir kimliği vardır. Söz ve
davranışlarımızda bu gerçeğin ne kadar farkında
olursak siyaset kurumu ve milletvekilleri olarak o kadar güç ve
saygınlık kazanacağımıza inanıyorum. Meclisimizin
açılışından bugüne kadar bu mukaddes çatı altında
görev yapan, başta ilk Meclis Başkanımız Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere bütün milletvekillerimizi şükran ve minnetle
anıyorum; vefat edenlere Allah'tan rahmet, hayatta olanlara
sağlıklı uzun ömür diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Okan
Gaytancıoğlu, Edirne Milletvekili, buyurun.
9.-
Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun,
fiyat artışlarına sebep olan yanlış tarım
politikalarına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AKP Genel Başkanı market gezip Fiyatlar
uygun. demiş. Sarayda yaşayıp mango kurutanlar için fiyatlar
uygun. Sorun, fiyatların vatandaş için uygun olmaması.
Tarım Kredi, çiftçiye haciz gönderip traktörlerini, tarlalarını
ellerinden alırken marketçiliğe soyunmuş. Fiyatlar ucuz olsa,
vatandaşa faydası olsa yanmayız. Büyüttüğünüz, küçük
esnafı ezmelerini keyifle izlediğiniz, binlerce dükkân
kapanırken görmezden geldiğiniz, tekelleştirdiğiniz büyük
marketleri hedef yaparak bu işin altından kalkamazsınız.
Çiftçiyi tarladan, üretimden kopardınız, hakkını
vermediniz, hakkını yediniz, yedirdiniz. Allah için AKPden biri
gelip Genel Başkanlarına yüzde 200den fazla zamlanan gübre
fiyatlarını anlatsın. Bugün vatandaş evine bir şey
alamıyorsa, fiyatlar ateş pahasıysa bunun sorumlusu
yanlış tarım politikaları ve gübreye, ilaca, tohuma, yeme,
mazota zam yapanlardır. Mazota, elektriğe bu zamları yapanlar
yiğitse Ben yaptım. deyip ortaya çıksın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gülizar Biçer Karaca,
Denizli Milletvekili, buyurun.
10.-
Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karacanın,
CHP Denizli Gençlik Kolları Başkanı Tugay
Odabaşıoğlunun derhâl tahliye edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
OHAL şartlarında değiştirilen
Anayasayla yeni bir sisteme geçilmiş ve tek adam rejimi döneminde
düşünce ve ifade özgürlüğü giderek daraltılmaktadır.
Geçtiğimiz salı günü Denizli Gençlik Kolları
Başkanımız hukuksuzca ve hukuk dışı yöntemlerle
elde edilmiş kayıtlar delil kabul edilerek tutuklanmış ve
sekiz gündür cezaevinde tutsak olarak yer almaktadır. Oysaki
düşünceyi ifade etmek, siyasilerin her türlü eleştiride makul bir
seviyede hoşgörüyle karşılanması Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarında mevcuttur. İl Gençlik
Kolları Başkanımız Tugay Odabaşıoğlu sekiz
gündür cezaevindedir, derhâl tahliye edilmelidir ve hakkı teslim
edilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Müzeyyen Şevkin, Adana
Milletvekili, buyurun.
11.-
Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, tren
seferlerinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Demir ağlarla örülen ülkemizin dört bir
yanında ne yazık ki tren seferlerinde ya iptaller oluyor ya da sorun
yaşanıyor. Devlet Demiryollarının neden zarar ettiğini
defalarca sorguladık ancak bu konuda gerekli açıklamalar
yapılmadığı gibi gerekli önlemlerin de alınmadığını
görüyoruz. Pandemi bahane edilerek iptal edilen yurdumuzun çeşitli
bölgelerindeki seferler yeniden başlamalıdır. Örneğin,
Adana Pozantı-Konya Ereğli tren seferlerinin neden iptal
edildiği bilinmemektedir. Yaz aylarında yaylalarına,
kış aylarında evlerine anılan bu tren seferleriyle dönen
binlerce vatandaşımız neden mağdur ediliyor? Neden Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının yeniden yapılanması,
halkımıza tam anlamıyla hizmet etmesi için hiçbir girişimde
bulunulmuyor? Buradan, Ulaştırma Bakanı Adil
Karaismailoğluna sesleniyorum: Vatandaşın haklı talebine
kayıtsız kalmayın. Cumhuriyetin büyük kazanımı Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının daha fazla zarar etmesine göz
yummayın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ali Fazıl Kasap,
Kütahya Milletvekili, buyurun.
12.-
Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
Kütahyadaki doğal gaz dağıtım şirketinin
yaptığı zamlara ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Kütahyada faaliyet gösteren doğal gaz
dağıtım şirketi halka zulmediyor. Ön ödemeyle
yüklediğimiz, parasını peşin ödediğimiz doğal
gaza her ay zam yapılıyor, bu farklar fatura olarak
halkımıza yansıyor. Her yükleme ve fatura için de 3-5 lira
işlem parası ödüyorsunuz. Şehirde tek yükleme istasyonu var. Yönetmeliğe
ve sözleşmeye aykırı olarak yeni kiosklar kurmuyorlar.
Aynı, arabanıza aldığınız benzine nasıl fark
ödemiyorsanız bir depoda dururken ama bu doğal gazda sürekli olarak
her ay tekrar ölçüm yapılıp fatura ödeniyor. Şehirde tek yükleme
istasyonu var. Yönetmeliklere aykırı davranıyorlar, kimse de
sesini çıkarmıyor. Yerel yöneticileri, yönetim kurulundan 31.500 lira
maaş alan belediye başkanını, Kütahya Valiliğini ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanını buradan uyarıyoruz: Bu
soyguna son verin.
Teşekkürler Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Orhan Sümer, buyurun.
13.-
Adana Milletvekili Orhan Sümerin, 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Gününe ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Geleceğimizi inşa eden, gençliğimizi
yönlendiren, fikri hür, irfanı hür nesiller yetiştiren tüm
öğretmenlerimizin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Öğretmenlerimizin atama, kadro, ek gösterge, sosyal ve mali haklardaki
sorunları ne yazık ki hâlen çözüm bekliyor. İktidarı bir
kez daha verdiği sözleri yerine getirmeye davet ediyoruz.
Okulların açılmasıyla birlikte eylül
ayında fiyatları en çok artan servis ücretleri, özel okul
fiyatları ve yurt ücretleri yer aldı. Ailelerin özel yurtlara gücü
yetmediği gibi KYK yurtlarında da kontenjan sıkıntısı
yaşanıyor. Sayıştay raporlarında birçok devlet
yurdunun konaklama yapmaya elverişsiz olduğu da ortaya
çıkmıştır. AKP iktidarı ülkenin geleceği
gençlerimizin öğretmenlerine gereken değeri vermediği gibi
gerekli sayıda öğrenci yurdu yapmamış,
çocuklarımızın sokakta kalmalarına göz yummuş, gençliğimize
sırtını çevirmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
5.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Süreyya Sadi Bilgiçin, Genel Kuruldaki yeni elektronik söz isteme sistemine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sizinle
bir bilgiyi daha paylaşmak istiyorum bu sistemle ilgili olarak:
Biliyorsunuz, eski sistemde oturduğumuz bir koltukta sisteme girdikten
sonra bir başka yerde sisteme giriş yapamıyorduk, sadece oradan
çıkmamız gerekiyordu, çıktığımızda da
sistemdeki yerimizi ve sıramızı kaybediyorduk. Şimdi,
milletvekillerimiz bir koltukta sisteme girdikten sonra yerlerini
değiştirdiklerinde gittikleri yerde de tekrar sisteme girebiliyorlar,
sisteme girdikleri son yerden konuşma yapabiliyorlar ve sıraları
da kaybolmuyor. Ancak, bu, elektronik sistemden kaynaklanan
sıkıntı; giremeyen ya da sistemin dışına istem
dışı atılan milletvekillerimiz var. Bu 15 milletvekilinin
üzerine bu 5 arkadaşımıza da yerlerinden birer dakika süreyle
söz vereceğim.
İlk söz Sayın Filizin.
İmam Hüseyin Filiz, Gaziantep Milletvekili,
buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin,
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gübre fiyatlarındaki olağanüstü
artış sebebiyle çiftçiler perişan. Tarlaların büyük
çoğunluğu gübresiz ya da çok az gübreyle ekilecek ya da hiç
ekilmeyecek; bunun faturası da verime yansıyacak, üründe kıtlık
ve fiyatlarda daha çok artış yaşanacak. Çiftçiye 2022
yılında ödenecek tüm destekler yaklaşık 2,6 milyar dolar.
Oysa sadece 14-15 milyon ton buğday ve 4-5 milyon ton arpa ithalatına
bu yıl en az 6 milyar dolar ödenecek, tedbir alınmazsa seneye bu
rakam daha da artacak. Merkez Bankasının 3 Eylül bilançosuna göre
swap miktarı 67,4 milyar dolar olup bunun sadece 1 milyar doları bu
sonbaharda çiftçiye destek olarak ödense ve yeterli gübre ve tarla
hazırlığıyla ekim yapılabilseydi çiftçimiz rahatlar,
önümüzdeki yıl ürün miktarı artar, ithalata gerek kalmaz, fiyatlar
normale dönerdi diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Mehmet Ali Çelebi,
İzmir Milletvekili
15.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebinin,
Memleket Partisinin vatana ve millete hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiyenin en demokratik partisi Memleket Partisi
adına yüce Mecliste ilk konuşmayı yapıyoruz ve sizleri 3
milletvekiliyle saygıyla selamlıyoruz.
Genel Başkanımız Muharrem İnce
önderliğinde Türk siyasi tarihinin en hızlı örgütlenmesini
yaparak seçime girme yeterliliği kazandık. Artık seçenek var.
Atatürkü tartıştırmayan, teröre net mesafe koyan,
ayrımcılık yapmayan, bunların hepsini bir arada yapan bir
parti var; cumhuriyetçi, demokrat bir parti. Sloganımız MAVİ,
Memleket, Adalet, Vicdan, İş ile MAVİ Türkiye diyoruz. Öz
güvenimiz yüksek, ne cumhur ne millet, tek yol memleket diyoruz. Memleket
Partisi el birliğiyle, yürek birliğiyle, akıl birliğiyle
tarih sahnesinde yerini almıştır. Bir kıvılcım
olup etrafa sıçramak, bir el olup herkese uzanmak için geliyoruz. Vatana
ve millete hayırlı olsun.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Mahmut Tanal, İstanbul
Milletvekili
Buyurun Sayın Tanal.
16.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfanın Viranşehir ilçesi
Arısu Mahallesindeki öğrencilerin yaşadığı
mağduriyete ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Şimdi, bana telefonla gelen mesajda
Şanlıurfa ili, Viranşehir ilçesi, Arısu köyü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın Tanal, mikrofon önünüzde mi? Çeker
misiniz önünüze doğru mikrofonu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nasıl efendim?
BAŞKAN Şimdi sesiniz geliyor, buyurun.
Mikrofona doğru konuşursanız
Sesiniz
duyulmuyor, onu söylüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sistem bozuk demek
ki.
BAŞKAN Sistem açık da siz
konuşmuyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yeniden izin
verebilir misiniz efendim?
BAŞKAN Yeniden başlatın arkadaşlar
süreyi.
Sayın Tanal, yine yaptın
yapacağını.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlar,
Şanlıurfa ili, Viranşehir ilçesi, Arısu köyü 50 lise
öğrencisi servisleri iptal edildiği için üç seneden beri okula
gidemiyor. Şu anda, 4 mahallenin öğrencileri bu şekilde
mağdur. Buradan Millî Eğitim Bakanlığına,
Şanlıurfa Valisine, Şanlıurfa Millî Eğitim
Müdürlüğüne, Şanlıurfalı milletvekillerine sesleniyorum: Bu
öğrencilerin mağduriyetinin giderilmesi için gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ahmet Akın,
Balıkesir Milletvekili
Buyurun.
Ahmet Bey
Bakın, arkadaşlar, görüyor
musunuz oturduğu yeri?
Sayın Akın, sisteme gene giremedin mi?
Deneyince de olmuyor mu tekrar?
AHMET AKIN (Balıkesir) Olmadı.
BAŞKAN Peki.
Arkadaşlar, Sayın Akının
mikrofonunu açın. Arkadaşlar sisteme giremedi, yerinden
açacaksınız. Sisteme girse sorun yok.
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan,
sistem çöktü.
BAŞKAN Arkadaşlar,
sıkıntı yok, rahat olun, emin ellerde. Sayın Genel Sekreter
halledecek bütün sorunları.
17.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Balıkesirde AK PARTİ iktidarının söz verip de
bitirmediği yollara ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkanım, çok teşekkürler.
Sayın Başkan, yap-işlet-devret
kapsamında sadece 2020 yılında 6 otoyol projesi için
şirketlere 1 milyar 741 milyon dolar ve 35 milyon 788 bin avro ödeyen
Karayolları, şirketlere daha 179 milyar lira garanti ödemesi yapacak.
Bu ödemeler yapılırken de 2012de başlayan ve proje bedeli 430
milyon lira olan Balıkesir-Dursunbey bölünmüş yolu daha bitmedi.
2015te başlayan ve proje bedeli 54 milyon lira olan Balıkesir-Savaştepe
bölünmüş yolu daha bitmedi. Vatandaşın parası, geçse de
geçmese de oluk oluk yandaş şirketlere akıtılırken
Balıkesirimizde AK PARTİ iktidarının söz verip de
bitirmediği yollar vatandaşımızı mağdur etmeye
devam ediyor. Buradan iktidarı uyarıyorum: Dolar ve avrolarla
beslediğiniz yandaşları unutun ama vaatlerle oy alıp söz
verdiğiniz Balıkesirli hemşehrilerimi unutmayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çelebi, Ağrı
Milletvekili
Buyurun Ekrem Bey.
18.-
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin,
Ağrıya yapılan yatırımlara ilişkin
açıklaması
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Değerli
Başkanım, tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kapanışında yine bir HDP Ağrı Milletvekilimiz bir
şeyler konuşmuştu, Ağrıya bir şey gelmediğini
söylemişti. Şimdi, anladığım kadarıyla Sayın
Vekilimiz Ağrıya pek gelmediği için
Herhâlde cuma günü
gelecekler, öyle söylediler. Şunu arz etmek istiyorum
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen sataşmaya
mahal vermeyin.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Şimdi,
Ağrı-Tutak-Hamur-Patnos yolu arası
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Niye hep son sırada,
niye? Ona cevap ver madem öyle. Gelip gelmediğini sorguluyor.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Beni dinleyin.
Bakın, biz bu sene oraya 204 milyon lira para yatırdık, bir
hafta önce de Ulaştırma Bakanımız geldi, açıklama
yaptı.
İki: Ağrı merkezde 200 yataklı kadın
doğum ve çocuk hastalıkları hastanesinin inşallah bu
yılın sonunda da temelini atacağız, 400 yataklı
hastaneyi 2018de açtık. Yine, aynı şekilde Patnosa 150
yataklı hastane, Doğubeyazıta 150, Taşlıçaya 50,
Diyadine 50, Eleşkirte 50, Tutaka 50
Dolayısıyla
bunların bütünü çıktı.
Şunu söylemek istiyorum: Özellikle doktor
konusunda olmadığını söylediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bakın,
aile hekimi şu an itibarıyla, bugün itibarıyla 125, uzman tabip
230, pratisyen doktor 202, hemşire 642, ebe 215, diğer
sağlık personeli 765
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Başkanım,
bir sataşma var.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Mesele
şurada: Sadece şu anda İbrahim Çeçen Üniversitesi
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan süresi bitti.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bunların
yanı sıra Patnosta ve Doğubeyazıtta şu anda
üniversitelerimiz var. Bunları yapan Türkiye Cumhuriyeti devleti ve AK
PARTİ hükûmetleridir. Bunların kayıtlara geçmesini arzu
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ben söz hakkı
istiyorum çünkü beni Ağrıya gitmemekle suçluyor.
BAŞKAN Öne doğru gelir misiniz,
duyamıyorum Sayın Koç. Nedir talebiniz?
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Bir sataşma var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne dedi de sataştı?
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Ağrıya
hiç gelmiyor. diyor.
BAŞKAN Buyurun sataşmadan
Buyurun Sayın Koç.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun,
Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebinin yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Sayın
Başkan, şimdi, Değerli Vekilimiz diyor ki: Hiç
Ağrıya gelmiyor Vekilimiz Abdullah Koç.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Gelsen
görürsün.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) Benim Türk Hava
Yollarındaki uçuşlarıma öncelikle bir baksınlar.
İkincisi; Ağrı gerçekten çok ciddi
bir şekilde yoksulluğa itilmiş bir il. Bakın, gelir
düzeyinde 81inci sırada Ağrı. Peki bu yatırımlar
nereden Ağrıya geldi de bu şekilde
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Doğru
değil
BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Bir diğer husus
değerli arkadaşlar, bakın, Ağrı en fazla göç veren il.
Bakın, büyükşehir statüsünde olması gereken bir il olmasına
rağmen mevcut olan yoksulluktan dolayı, mevcut olan işsizlikten
dolayı ve mevcut olan yatırımlar Ağrıya gitmediği
için herkes Ağrıdan kaçıyor şimdi.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) 156 bin
metrekare kapalı alanımız var.
BAŞKAN Sayın Çelebi, rica ediyorum
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Peki sizin
yatırımınız ne şekilde geldi buraya? Bakın,
Ağrı Belediyesi halkı kandırarak iktidara geldi ve
Ağrı şu anda mevcut hâliyle perişan durumda.
Ağrıda gerçekten doktor yok, yani mevcut olan doktorlar var ama çok
ciddi şekilde az sayıda.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Doktor
sayısı burada, doktor var.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Dinle,
dinle.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Ağrıda otopsi
yapılamıyor. Ağrıdaki devlet hastanesine, mevcut olan
hastaneye gidenlerin maalesef cenazeleri çıkıyor.
Onun için de Sayın Vekile ben buradan seslenmek
istiyorum: Ağrıya gidiyorsunuz, ben de gidiyorum. Bizim uçuş
kartlarımıza bakın bakalım kim Ağrıya daha fazla
gidiyor? Siz Ağrıyı mevcut olan hâliyle en son sıraya
ittiniz. (HDP sıralarından alkışlar) Ağrı şu
anda AKP hükûmetleri döneminde sondan 3üncüyken en son sıraya
itilmiş durumda. Ağrı gerçek anlamda perişan durumda ama
Ağrı önümüzdeki seçimde gerçek anlamda size gereken dersi verecek ve
size asla Ağrıdan oy çıkmayacak.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın İrfan Kaplan Gaziantep
Milletvekili
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın,
Gaziantep Beykente bir üst geçit yapılması gerektiğine ve
Oğuzeli Belörendeki elektrik sorununa ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Gaziantepte organize sanayi bölgesine giden yeni yerleşim
merkezi olan Beykentte trafik ve nüfus yoğunluğunda ciddi bir
artış var. Bu bölgede çok fazla trafik kazası meydana
gelmektedir, üst geçit yapılması zorunlu hâle gelmiştir. Buradan
Ulaştırma Bakanına çağrıda bulunuyorum; Beykente bir
an önce bir üst geçit yapılsın.
Bir diğer önemli konu: Baraj altında kalan
Oğuzeli Belören köyünde 20 hanenin 15inde elektrik yok. Elektrik abone
bedeli 15 bin TL. Köy halkı karanlıkta oturuyor. Yetkilileri köylünün
mağduriyetinin bir an önce giderilmesi için göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gökcan, bir şey
soracağım; siz sisteme girdiniz, sonra çıktınız
mı kendiniz?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Evet
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi sayın grup başkan vekillerinin
söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
20.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlunun, yeni yasama yılını tebrik
ettiğine, eylül ayı enflasyon rakamlarına, çiftçilerin
sorunlarına, İYİ Parti olarak her alanda gerçekleştirilmeyen
vaatlerin takipçisi olacaklarına ve yeni yasama yılında tüm
partilere ve milletvekillerine başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yeni yasama yılını tebrik ediyorum ve
bütün siyasi partilere ve milletvekili arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum.
Dün eylül ayı enflasyon rakamları
açıklandı. Enflasyon eylülde yüzde 1,25 artarken yıllık
bazda yüzde 19,58 oldu. TÜİKin verdiği resmî rakamlarda bile yüzde
20ye dayanan enflasyon oranlarını halk, çarşı ve pazarda
daha yüksek bir biçimde, en az 2 katı biçimde hissetmektedir.
Geçtiğimiz günlerde market alışverişi sonrası
açıklama yapan Sayın Erdoğan, fiyatların gayet makul
olduğunu ifade etmişlerdir. Oysa iki yıl önce aynı
marketten alışveriş yapan Sayın Erdoğan, iki
yılda birçok ürünün fiyatlarının en az yüzde yüz
arttığını ve fiyatların ikiye
katlandığını görmezden gelmiştir. İki yıl
önce ayçiçeği yağının teneke fiyatı 36 lirayken bugün
69 liradır yani ayçiçeği yağına iki yılda yüzde yüze
yakın zam yapılmıştır. Yine, aynı markette iki
yıl önce
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) 4 lira 90 kuruş olan üzüm bugün 8 lira 40 kuruştur.
İki yıl önce 3 lira olan salkım domates yaklaşık yüzde
300 zamla bugün 11 liraya satılmaktadır.
Sayın Erdoğan'ın Fiyatlar uygun.
dediği markette bile ürünler iki yılda yüzde yüz
artmıştır. Bu durum ekonominin kötü gidişinin, alım
gücünün azaldığının, TÜİK'in
açıkladığı enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığının;
memura, çiftçiye, emekliye ve asgari ücretliye gelen zamların ise yetersiz
kaldığının bir göstergesi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Türkiye'de çiftçiler bu yıl tüm zamanların en
yüksek seviyesini gören tarımsal girdi maliyetleriyle mücadele ederek
üretim yapmaya çalışmaktadırlar. Çiftçiler iklim
değişikliği ve kuraklığın yanı sıra
dövizdeki yükselişle birlikte artan girdi maliyetlerinin altında
ezilmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Türkiyede 2009 yılında 1 milyon 16 bin 692 çiftçi
varken bu sayı 2021 yılının Haziran ayı
itibarıyla 541.346ya düşmüştür yani 500 bine yakın insan
çiftçilikten uzaklaşmıştır.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre
tarımsal girdi maliyetleri temmuz ayında yıllık bazda yüzde
29,38 artmıştır. 2016 yılında başlatılan
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi şimdiye dek en yüksek seviyesine
ulaşmıştır. Çiftçi, borçlarını ödeyememekte,
ürününü yetiştirememektedir. Bu Hükûmet tarımı bitirmiş,
üretimi durdurmuştur ama hâlâ tarım alanındaki üstün
faaliyetleriyle övünmektedir. Çiftçimizin üretimden kopmaması için borç
erteleme ve yüksek elektrik fiyatları gibi birçok sorun var; bunlar
maalesef çözümsüzdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Son bir iki cümle
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
Son, başka açmayacağım Sayın Dervişoğlu.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) Hükûmeti bu sorunlara eğilmeye, tarımsal ekipman
maliyeti, mazot, elektrik, gübre, tohum, ilaç ve yem gibi temel girdilerde
birtakım düzenlemelere gitmeye davet ediyorum. Yargıda, dış
politikada, eğitimde, ekonomide, sağlıkta, kısaca her
alanda söz verilip de yapılmayan, vadedilip de gerçekleştirilemeyen o
kadar çok şey var ki bu yasama yılında bunun İYİ Parti
olarak takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyorum.
Yeni yasama yılında tüm partilere ve
milletvekillerine milletimiz lehine yapılacak çalışmalarda
başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bülbül
21.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, yeni
yasama yılının hayırlı olmasını
dilediğine, Bartın'daki trafik kazasında hayatını
yitiren dava arkadaşlarına Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine, Nahçıvan Anlaşmasının
yıl dönümüne, Türk Konseyi Zirvesine ve vatandaşların
aşı konusuna hassasiyet göstermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Beşinci Yasama
Yılının aziz milletimize, ülkemize, devletimize hayırlar
getirmesini biz de temenni ediyoruz. Yapacağımız
çalışmaların milletimizin menfaatlerine hizmet etme
noktasında titizlik içinde yürütüleceğine inancımız
tamdır. Bu vesileyle bütün milletvekili arkadaşlarımıza,
Meclis çalışanlarımıza yeni dönemde başarılar
diliyorum.
Sayın Başkan, pazar günü elim bir trafik
kazasında Ankara'da düzenlenen bölge istişare toplantımıza
katılmak üzere Bartın'dan yola çıkan minibüsün devrilmesi neticesinde
Bartın Belediye Başkan Yardımcımız Ahmet Kömeç Bey ve
İl Yönetim Kurulu Üyemiz Murat Sevilmiş Bey hayatlarını
kaybetmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Yine 14 dava arkadaşımız
bu kazada yaralanmışlardır. Biz vefat eden
arkadaşlarımıza Allah'tan rahmet dilerken yaralanan
arkadaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Ekim 2009da aralarında Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan
ve Kırgızistan'ın da bulunduğu 4 ülke arasında Türk
Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyini oluşturan
Nahçıvan Anlaşması imzalanmıştır. Türk dili
konuşan bütün millet ve toplulukların bu anlamlı gününü
kutluyorum. Ortak geçmiş ve tarihe sahip olan
halklarımızın, ortak geleceğimize de inançla bakarak
birliktelik ve dayanışma ruhunun artarak devam etmesini temenni
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Geniş
Avrasya coğrafyasına yayılmış bulunan Türk
dünyasının ortak dil, tarih ve kültürel değerlerine dayalı
iş birliği iradesini temsil eden Türk Konseyi, şimdiye kadar
olduğu gibi bundan sonra da bölgesinde ve ötesinde barış, refah
ve istikrara hizmet etmeye devam edecektir.
Bu vesileyle, 8incisi 12 Kasımda
İstanbulda düzenlenecek olan Türk Konseyi Zirvesinin Türk dünyasına
ve aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Son olarak Sayın Başkan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bitiriyorum
efendim.
Yine, iki yıldır ülkemizi ve dünyayı
etkisi altına alan Covid-19 salgınıyla ilgili olarak bizler de
tekraren vatandaşımızın aşı konusuna hassasiyet
göstermesi hususunu tekrar dile getirmek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Aşıya
karşı her türlü kara propagandaya rağmen milletimizin hiçbir
tereddüt göstermeden aşılanması ve Covid-19 salgınına
karşı diğer önlemlerle birlikte tedbirimizi almamız
gerektiğini ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Beştaş, buyurunuz.
22.-
Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Genel Kuruldaki yeni elektronik sistemde Kürtçe
tercümenin de olması gerektiğine, 5 Ekim Dünya Öğretmenler
Gününe, Ümraniye Esenkent Mahallesi'nde atık kâğıt
işçilerine düzenlenen baskına, 1 Ocak 2021 tarihinde kabul edilen
infaz paketinin doğurduğu haksız sonuçlara, hapis cezasına
çarptırılan Ezgi Molanın yanında olduklarına, hasta
mahpusların durumuna ve AİHM kararlarına uyularak Selahattin
Demirtaşın serbest bırakılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben önce sistemle ilgili bir noktayı ifade
etmek istiyorum. Biraz önce kontrol ettik, şu anda önümüzdeki sistemde 4
ayrı simultane çeviri sistemi kurulmuş; İngilizce, Arapça,
Rusça, Fransızca -bu Mecliste Arap, Rus, Fransız, İngiliz var
mı bilmiyorum- ama Kürtçe çeviri yok. Bunu, ayrımcılığı
bir kez daha ifade etmek için önce not düşeyim. Bu Mecliste Kürt vekiller
de var, en azından Kürtçe tercümenin de olması gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
Bugün 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü. Evet,
öğretmenlerin kıymetinin bilinmesi, hak ettiği değerin
verilmesi için eğitim emekçilerinin mücadelesi devam ediyor. Hakikaten,
elleri öpülesi öğretmenlerimizin gününü kutluyorum tabii ki ama ondan
önce, adil yaşama koşullarının ve çalışma
koşullarının oluşturulması gerektiğini belirtmek
istiyorum. Çocuklarımızı geleceğe hazırlayan ellerin
maruz bırakıldıkları ağır yaşam
koşulları maalesef hüküm sürmeye devam ediyor. Üstelik AKP döneminde
ataması yapılmayan öğretmenler sorunsalı da tam önümüzde
duruyor ve binlerce öğretmen yıllardır işsiz,
öğrenciler ise öğretmensiz olmaya devam ediyor. Sene başında
atamalar gerçekleşti ama hak edilen sayıda, gereken sayıda
olmadı. Engelli öğretmenler için verilen atama sözleri yerine
getirilmedi. Yine, Kürt dili ve edebiyatı bölümünden mezun olanlar tamamen
işsiz bırakılıyor ve bu öğretmenlerin çoğu ya
sözleşmeli ya da ücretli öğretmenlik gibi garantisi olmayan
koşullarda çalışmaya devam ediyor. Ben bu vesileyle tüm
eğitim ve bilim emekçilerinin gününü kutluyorum ve öğretmenlerin
taleplerinin karşılanmasını talep ediyorum.
Dün Ümraniyede atık kâğıt
işçilerine İstanbul Valiliğinin aldığı kararla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İstanbul
BAŞKAN Açalım arkadaşlar
Sayın Beştaşın mikrofonunu
açalım lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Benimle
bir sorununuz mu var, aşk olsun!
BAŞKAN Benim, biliyorsunuz, var sizinle
sorunum zaten.
Açalım arkadaşlar Sayın
Beştaşın mikrofonunu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Divandan şikâyetçiyim. diyeceğim, demiyorum.
BAŞKAN Ben de şikâyetçiyim kendimden.
Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Ümraniyede, İstanbul Valiliğinin aldığı kararın
ardından polis ve zabıta ekipleri Esenkent Mahallesinde bulunan
Kadosan Oto Sanayi Sitesinin yanındaki geniş alana kurulu atık
toplama alanına baskın düzenledi ve o baskın görüntüleri,
şiddet görüntüleri, haksızlık tüm kamuoyuna yansıdı.
Çevik Kuvvet işçilere biber gazıyla müdahalede bulundu ve yine bu
mesele Türkiye'nin gündemine oturmuş durumda. Açıkçası biz,
katı atık işçilerine yönelik bu müdahaleyi, bu baskını
şiddetle kınıyoruz ve bu vesileyle şunu söylemek istiyorum:
Paramountda iş çevirenlere değil, Pandora Papers kara para
aklayıcılarına değil, uçak dolusu kokain ticareti yapanlara
değil ama katı atık kâğıt
toplayıcılarına baskın düzenlendiği resim Türkiye
resmi oldu, bunu da kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, çok önemli bir konu var
-zaman zaman ifade ediyoruz- 1 Ocak 2021 tarihinde bir infaz paketi kabul
edildi ve bu infaz paketine burada çok güçlü muhalefetle, büyük
haksızlıklara ve hukuksuzluklara sebebiyet vereceğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
İnfaz paketi haksız sonuçlar doğurmaya devam ediyor. Size bir
isim vereceğim Sayın Başkan, Hamdin Demirkıran; otuz
yıldır cezaevinde ve otuz yıldır ailesi doğal olarak
tahliye olacağı günü bekliyor, 91den bu yana cezaevinde. Önce
şartlı tahliye tarihinin 23 Eylül 2021de olduğu hem kendisine
hem de ailesine bildirilmiş
Ve bu hangi cezaevinde? Balıkesir L Tipi
Ceza İnfaz Kurumu Gözlem Kurulu Raporuna göre önce Seni şartlı
tahliyeyle bırakıyoruz. demişler, sonra infaz hâkimliğinin
başvurusuyla -lütfen bütün milletvekilleri dinlesin- hangi gerekçeyle
şartlı tahliye edilmemiş? Demişler ki Kurallara uyum
düzeyinin düşük olduğu. altını çiziyorum, kurallara uyum
düzeyinin düşük olduğu, haklarını iyi niyetli
kullanmadığı gerekçesiyle otuz yılın sonunda
şartlı tahliye talebi reddedilmiş. Şimdi, biz buna Orta
Çağ hukuku bile diyemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayınız
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Hamdin
Demirkıran cezaevinde kurallara uyum düzeyinin düşük olması ve
haklarını iyi niyetli kullanmadığı gerekçesiyle otuz
yılın sonunda tahliye edilmedi. Ve açıkçası cezaevi gözlem
kurulları kişinin aidiyetine, kimliğine, kökenine, iline göre bu
keyfî kararlara imza atmaya devam ediyor. Bu, açıkça suçtur; bu, büyük bir
hukuksuzluktur ve şu anda cezaevlerindeki binlerce insan bu şekilde dışarıya
çıkması engellenen mahpuslardan oluşuyor.
Yani Doktor Benan Koyuncu tekrar, iki kere
yargı kararına rağmen ihraç edildi. Bu ihraç
kararlarının da bir an önce durması gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Diğer bir mesele, Ezgi Mola İpek Ere
tecavüzde bulunduğu iddiasıyla yargılanan Musa Orhana yönelik
sözleri sebebiyle hapis cezasına çarptırıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez açıyorum, sözlerinizi
tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hakikaten bu, tecavüzcüyü korumaktır, eril şiddete cevaz vermektir ve
Musa Orhanı korumaktır. Bu ülkede Musa Orhan gibi tecavüzcüleri
değil kadınların sesinin duyulmasını istiyoruz, bunu
bütün Meclise ifade etmek istiyorum ve Ezgi Molanın
yanındayız. diyorum, kadınların yanında olmaya devam
edeceğiz.
Yine, 4üncü evre kanser hastası Ayşe
Özdoğanın cezaevine kapatılması ölüm fermanıdır.
Ayşe Özdoğanı ölüme gönderenlere sesleniyoruz: Lütfen,
Ayşe Özdoğanı ve tüm hasta mahpusları serbest
bırakın. Ayşe Özdoğanın sesi bütün dünyada duyuldu
ama Türkiyede, yanı başında, ne Meclis ne yetkililer ne Adli
Tıp ne yargı duymadı. Ayşe Özdoğan bir annedir, 4üncü
evre kanser hastasıdır ve diğer hasta mahpuslar gibi ölüme
terkedilmiştir. Herkesin bu konuda hassasiyetini özellikle istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Tamamlayım da bütün insicamım bozuldu.
BAŞKAN Baştan bir altı dakika daha
vereyim istiyorsanız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok,
yok, sağ olun Başkan. Sizinle ilgili değil yeni sisteme
alışamadık.
Sayın Başkan, son olarak önceki dönem
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaşın
AİHM kararının uygulanması gerektiğini burada
defalarca söyledik. Adalet Bakanlığı kararın gayriresmî
tercümesini bütün savcılıklara göndermiş, bilgi olarak
göndermiş, oysa Gereğini yerine getirin. diye göndermesi gerekiyor.
Uluslararası sözleşmelere uymamak ciddi bir Anayasa ihlalidir. Büyük
Daire kararına rağmen ve 30 Eylüle kadar süre verilmişti, hâlâ
Selahattin Demirtaş serbest bırakılmadı ve bu konu
açıkçası Türkiyenin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerde hiçbir sözünü tutmadığını bir kez daha
gösteriyor ve biz buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz:
Kararlara uyun.
Teşekkür ediyorum Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel, buyurun lütfen.
23.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, yeni yasama
yılının hayırlı olmasını dilediğine,
yeni sistem için Meclis yöneticilerine ve teknik elemanlara teşekkür
ettiklerine, Bartındaki kazada hayatını kaybeden Milliyetçi
Hareket Partililere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dilediklerine,
yaz tatilinde hayatını kaybeden milletvekillerine ve
vatandaşlara başsağlığı dilediklerine,
salgından kurtulmak için aşılanmanın tek çare
olduğuna, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününe, iktidarın
vatandaşın çektiği sıkıntıdan bihaber
olduğuna, 2020 yılı Sayıştay raporlarına, yasama
faaliyetlerinde komisyon raporlarının dikkate
alınmadığına ve Deprem Araştırma Komisyonu Raporunun
takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
27nci Dönemin Beşinci Yasama
Yılının Meclisimize hayırlı olmasını,
Meclisimizden beklentisi olan vatandaşlarımızın
beklentilerine uygun, halktan yana, millet için yasaların, müzakerelerin bol
olduğu, münakaşanın az olduğu bir ortamda gerçekleşmesini,
Meclisten çıkmasını ümit ediyorum. Bu anlamda yapıcı
muhalefet çabalarımıza devam edeceğimizi ifade ediyorum.
Teknik olarak yeni bir sistem var.
Bakıldığında çok olumlu gelişmeler var ama tabii
aksaklıklar olacak, bir iki hafta içinde bu aksaklıkların
tamamen ortadan kalkacağını ümit ediyoruz ve iyiye doğru
atılan bu adımlar için Meclisimizin değerli yöneticilerine ve
bürokrasisine, teknik elemanlarına teşekkür ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisinin istişare
toplantısından dönüşte yaşanan elim kazada
hayatını kaybeden Milliyetçi Hareket Partililere Allahtan rahmet
diliyoruz, yaralılara en kısa zamanda şifa diliyoruz ve
Milliyetçi Hareket Partisi camiasına bir kez daha geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyoruz.
Yaz boyunca biz burada yokken, bu olanağı
bulamazken Meclisimizdeki her partiden çok değerli milletvekilleri
yakınlarını kaybettiler, biz telefonlarla ulaşmaya
çalıştık, ulaşabildiklerimize taziye dileklerimizi ilettik,
bunları tekrar ediyoruz; duymadığımız,
ulaşamadıklarımız varsa bir kez daha Allahtan rahmet ve
başsağlığı diliyoruz. Ayrıca, Covid başta
olmak üzere, bu süreçte hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza da bir kez daha Allahtan rahmet diliyoruz.
Bu Covid salgınında vaka
sayılarında yüksek seyir devam ediyor. Bu konuda, sözümüze değer
veren herkese çağrımızdır; bu salgından kurtulmak için
aşı tek çaredir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yapılan uyarılara
uyulması, maskenin asla ve asla çıkarılmaması ve
aşı karşıtlarına kulak asmaksızın
aşı sırası gelen herkesin aşısını
gününde, aksatmadan yaptırması konusunda bir kez daha buradan
çağrıda bulunuyoruz, bu talebimizi iletiyoruz.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü -2
öğretmenin bir evladı olarak- bugün de Türkiyedeki bütün öğretmenlerin
gününü kutluyoruz. Ataması yapılmamış olan
öğretmenlerimizin bir an önce atamasını bekliyor, görevini
sürdüren öğretmenlerimizin özlük haklarının düzeltilmesini,
şartların iyileştirilmesini, kendilerine verilmiş olan
3600 ek gösterge sözünün bir an önce tutulmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan pazar günü
Tarım Kredi Kooperatiflerinin bir marketine gitti,
alışveriş yaptı, çıkışta da Fiyatlar gayet
uygun. dedi, 2 alışveriş arabasını doldurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Et yoktu, süt yoktu, peynir
yoktu, yağ yoktu; bol bol atıştırmalık, gofret, hacim
tutacak para tutmayacak alışveriş ama sonunda 1.002 lira tuttu.
1.002 lirayı ödeyip de Fiyatlar uygun. diyen Recep Tayyip Erdoğana
2.825 liralık asgari ücreti hatırlatırız; bunun içinde ev
kirası olduğunu hatırlatırız; bunun içinde
ısınma, elektrik, su gideri olduğunu
hatırlatırız; gofret alınıp çıkılan
marketten arabaların 1.000 liraya dolduğunu
hatırlatırız. Bu kadar gerçeklikten kopmuş,
vatandaşın çektiği sıkıntıdan bihaber
anlayışın iktidarda daha ne kadar kalacağını
merak eden milletimizin ve onlarla birlikte bizim, seçim için gün
saydığımızı bir kez daha ifade ederiz.
Sayın Başkan, bu Meclis adına denetim
yapan Sayıştayın raporları geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 2020 yılına ait
Sayıştay raporlarının bazı unsurlarının
sansüre uğradığı, bazı tespitlerinin kamuoyundan
gizlendiği kamuoyunda ciddi şüpheler barındırmakla beraber,
raporları bir bütün hâlinde ele aldığımızda artık
iktidar partisinin devleti yönetirken kanunsuzluğu,
kuralsızlığı bir gelenek hâline getirdiğini gördük.
Sayıştay raporlarının her biri yolsuzluk filmi senaryosu
gibi. İktidarın bu dönemde, iktidarı boyunca 192 kez
değiştirdiği Kamu İhale Kanununu delmek için
istisnaları olağanlaştırdığını
görüyoruz.
Sayıştay raporları, AKPnin, milletin
parasını kuralsız harcamak, har vurup harman savurmak için her
yolu denediğinin belgesi niteliğinde. Örneğin, Merkez
Bankası 2020 yılında 166 kez ihale yapmış,
146sını istisnai yöntemle yapmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen,
son kez açıyorum.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yani sadece, Kamu İhale
Kanununa uyduğu, 166 ihaleden 20si var, 146sı istisnai yöntemle
yapılıyor. Ulaştırma Bakanlığı, 19,7 milyar
lira, 9 işte pazarlık usulünü tercih etmiş, Diyanet
İşleri Başkanlığı, yaptığı ramazan
ayı alımları için ihale yapmamış, istisnayla
yapmış. Sayıştay denetçisi bile yazmış ki: Yahu,
ramazanın ne zaman olduğu belli değil mi, bunun ihalesini
baştan yapmayıp kısa günler kala ihalesiz istisnai alım ne
demektir? diye. Gerçekten bunları kabul etmek, bunlara isyan etmemek
mümkün değil.
Sayın Başkan, son olarak, Meclis gündemini
değerlendirmek gerekirse bugün Deprem Araştırma Komisyonu
Raporuyla başlıyoruz, bu son derece olumludur. Soma faciasından
sonra kurulmuş Komisyonda görev yapmış bir milletvekili olarak
bir tecrübemi paylaşmak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Raporlar burada
görüşülüyor, raporlar görüşülünce idareye, yürütmeye ve yasamaya
görev veriyor bu Meclis. Ancak Soma Komisyon Raporundan sonra kanun
değişti iş güvenliğiyle ilgili, müsteşar itiraf etti,
Raporunuzu okumadık. Kanun değişti madencilikle ilgili, Bakan
itiraf etti, mecbur kaldı itiraf etmeye Biz de rapora henüz
erişemedik. Bu dönem Şüpheli Çocuk Ölümleri, Nadir Hastalıklar,
Down Sendromu, Otizm ve Gelişim Bozuklukları, Tıbbi ve Aromatik
Bitkiler, Bilişim Teknolojileri Bağımlılığı
ve Hayvan Hakları Raporları yazıldı. Bu, yürütmeye ve
yasamaya ödev veren raporları herkesin ciddiye alması, sistemdeki
atanmış bakanların seçilmiş vekillerin önerilerini dikkate
alması, buna göre yürütme faaliyeti yapması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum, son cümle.
BAŞKAN Açalım.
Son cümlelerinizi alayım, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ve bu Meclisin kendi
raporlarında 5 partinin yaptığı önerilere, ayrık
görüşlere, ortaya konulmuş olan itirazlara da bakarak kaliteli yasama
için birlikte çalışma yapılması zaruridir.
Soma raporunda yazılanların hiçbirisini
dikkate almayan yürütmenin bu raporlarla ilgili neler yapacağını
özellikle bugünkü deprem raporundan sonra dikkatle takip edeceğimizin de
bilinmesini istiyorum.
Çalışmalarda başarılar diliyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
buyurun lütfen.
Sayın Akbaşoğlunun mikrofonunu
açalım.
Sayın Akbaşoğlu, sisteme bir
giriş yapabilir misiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sisteme girmiştim.
BAŞKAN Siz tekrar girin lütfen.
Değerli arkadaşlar, 60a göre söz
talepleri karşılandı, başka söz vermeyeceğim. Rica
ediyorum sayın milletvekillerimizden, sisteme giriş yapmasınlar.
Sayın Akbaşoğlunun mikrofonunu açar
mısınız.
Buyurun.
24.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, yeni yasama yılının hayırlı
olmasını dilediğine, Meclis Genel Kurul salonunun
çalışma ortamının iyileştirilmesiyle ilgili Meclis
Başkanına ve emeği geçenlere teşekkür ettiğine,
yakınları vefat eden milletvekillerine
başsağlığı dilediğine, MHP heyetinin
geçirdiği kaza münasebetiyle MHP Grubuna
başsağlığı dilediğine, Oğuzhan Asiltürke
Allahtan rahmet, yakınlarına ve millî görüş camiasına
başsağlığı dilediğine, Amerika Birleşik
Devletlerinin Ülkü Ocaklarıyla ilgili aldığı kararı
kınadığına, Tarım Kredi Kooperatifleri marketleriyle
fiyat istikrarını oluşturacaklarına, AK PARTİnin ilk
yirmi yılındaki hizmet siyasetine, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğanın yazdığı kitaba, Genel Kurulda
görüşülecek konulara ve bu yasama yılında da demokratik,
çoğulcu yaklaşımlarını kararlılıkla devam
ettireceklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
27nci Dönem Beşinci Yasama
Yılının hepimize hayırlar getirmesini Cenab-ı Haktan
niyaz ediyorum.
1 Ekim günü hep beraber Genel Kurula geldik ve
Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclise ve milletimize
hitaplarıyla yeni yasama yılını başlatmış
olduk; yepyeni bir Meclis Genel Kurul Salonuna gelme hissi uyandı. Bu
vesileyle, teknik altyapısıyla ilgili çalışmalarla ve
Meclis Genel Kurul Salonunun çalışma ortamının
iyileştirilmesiyle ilgili Sayın Meclis Başkanımıza ve
emeği geçenlere teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
Tabii, iki buçuk aylık zaman zarfı
içerisinde birçok milletvekili arkadaşımıza,
yakınlarının vefatı münasebetiyle telefonlarla kendilerine
ulaşmak suretiyle veya cenaze merasimlerine katılmak suretiyle
başsağlığı dilemiştik. Ancak bu konuda ulaşamadığımız
bütün milletvekili arkadaşlarımıza, yakınlarının
Rahmetirahmana kavuşmaları münasebetiyle tekrar
başsağlığı diliyorum. En son MHP heyetinin,
geçirmiş oldukları kaza münasebetiyle, vefatları nedeniyle hem
MHP Grubuna hem de ailelerine başsağlığı diliyorum.
Hafta sonu önemli bir siyaset, devlet ve dava
adamı olan Oğuzhan Asiltürk Beyin cenazesindeydik. Bu mealde hem
Sayın Asiltürkün ailesine hem yakınlarına, millî görüş
camiasına ve aziz milletimize başsağlığı ve
sabrıcemil niyaz ediyorum. Sayın Asiltürke de Allahtan rahmet ve
mağfiret diliyorum; mekânı cennet, makamı ali olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Amerika Birleşik Devletlerindeki, hakikaten vatana,
millete, devlete faydalı insanlar yetiştiği herkesin malumu olan
Ülkü Ocaklarıyla ilgili menfur kararı kınadığımı
ifade etmek isterim. Amerika Birleşik Devletleri uydurma terör örgütü
arayacağına, yardım ve yataklığını
yaptığı, sırtını sıvazladığı
FETÖ, PKK ve PYDyle uğraşırsa çok daha hayırlı bir
iş yapmış olur, bunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanımız, hafta sonu alışveriş
yaptığı Tarım Kredi Kooperatifleri marketinde, bu
marketteki fiyatların piyasa fiyatlarına göre daha uygun
olduğunu ifade etmek suretiyle Türkiye genelinde bu marketlerin binin
üzerinde yaygınlaştırılacağı ve bu manada, daha
kaliteli ve daha ucuz ürünlerin halkımıza sunulacağı
müjdesini verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu manada, mutlaka fiyat istikrarını
oluşturarak milletimizin, halkımızın tüm kesimlerinin
alım gücünü kesinlikle artıracağımızı ifade etmek
istiyorum ve her türlü spekülasyonla, her türlü istismarla da ilgili
bakanlıklarımız ve ilgili idarelerimiz gerekli kontrolleri,
denetimleri yapmaktadır; mücadelemiz de mutlaka kararlılıkla
sürecektir.
Bu manada, hakikaten, geçtiğimiz ağustos
ayında yirminci yılımızı idrak ettik AK PARTİ
olarak, bu yirmi yılın on dokuz yılı iktidar dönemi olarak
geçti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) AK PARTİ olarak, ilk yirmi yılımızda
büyük ve güçlü Türkiyenin kurulması, inşa ve ihyası
noktasında Edirneden Karsa, Sinoptan Hataya bütün illerimizi, 84
milyon insanımızı kucaklayarak bir baştan bir başa
eser ve hizmet siyasetiyle ülkemizi donattık. Elhamdülillah, hakikaten
ekonomimizi büyüttük. Türkiyede 6 bin kilometre bölünmüş yolu 30 bin
kilometreye çıkardık. 36 milyar dolar ihracatımızı 210
milyar doların üstüne çıkardık. Büyük hizmetlere imza attık.
Demokratikleşme ve özgürleşme alanlarında da sessiz devrimler
yaparak bütün sorunların üstesinden geldik. İlk yirmi
yılımızda bunları yaparak 2053 ve 2071
vizyonlarımıza büyük altyapı hazırladık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İnşallah, büyük ve güçlü Türkiyenin
mimarı, kendini gençlerimizin geleceğine ve milletimize vakfeden
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde ve önderliğinde inşallah, ikinci yirmi
yılımızda yepyeni bir dünyanın kurulmasına, hep
beraber, yarının geleceği ve ümidimiz olan gençlerimizle yelken
açacağız ve inşallah, gençlerimizle büyük ve güçlü Türkiyenin
öncülüğünde adil ve merhametli yepyeni bir küresel düzeni bütün insanlığa
hediye edeceğiz. Buna inancımın tam olduğunu belirtmek
isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) - Değerli milletvekilleri, Sayın
Başkanım; yepyeni bir dünyanın kurulmasıyla ilgili
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Sayın
Cumhurbaşkanımızın, milletimizi ve devletimizi temsilen
Dünya 5ten büyüktür. mottosu çerçevesinde ifade ettiği ve Daha adil
bir dünya mümkün. diye ete kemiğe büründürdüğü kitabındaki
fikirlerinin gerçekten gerçekleşeceğine, hep beraber, önümüzdeki
yirmi yılda şahit olacağımızı ifade etmek
isterim.
Çok Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; bu manada, hep beraber bu haftaya, yeni yasama
yılına, gerçekten, bütün partilerin ortak vermiş olduğu
önergenin ortaya çıkarmış olduğu yaklaşık 500
sayfalık Deprem Araştırma Komisyonu Raporuyla
başlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen Sayın
Akbaşoğlu, son kez açıyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İnşallah, Paris İklim
Anlaşmasıyla devam etmeyi ve sonunda da Kamu Denetçiliği Kurumu
raporunun, ombudsman raporunun görüşülmesiyle bu haftayı
tamamlamayı planladık.
İnşallah, bugüne kadar olduğu gibi bu
yasama döneminde de AK PARTİ olarak, kesinlikle, Meclis
çalışmalarında Cumhur İttifakımızla beraber
istişareleri ortaya koyduğumuz gibi hep beraber, bütün partilerin
kanun çalışmalarına ilişkin, bütün önergelerin birlikte ele
alınmasına ilişkin diyaloğa açık, demokratik,
katılımcı, çoğulcu yaklaşımımızı
kararlılıkla devam ettireceğimizi ifade ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi ve aziz
milletimizi hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birleşime ara
vereceğim ama öncesinde Sayın Özgür Özele bir söz vereceğim.
Sayın Özel, buyurun.
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kâtip Üye seçilen
İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'a başarılar
dilediklerine ve Ticaret Bakanı Mehmet Muşa Meclise ve milletin oy
verdiği partilere saygılı davrandığı için
teşekkür ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
anlayışınız için teşekkür ederim, biraz önce süre
yetmemişti.
Bugün ilk kez Başkanlık Divanında
sizinle birlikte görev yapan İzmir Milletvekilimiz Sevda Erdan
Kılıça başarılar diliyoruz.
Bir teşekkür edeceğim, Adalet ve Kalkınma
Partili bir bakana teşekkür edeceğim. Yaz boyunca her sabah
kalkıp görevimiz gereği basın özeti okuyoruz. Atanmış
bakanların bu Meclisin seçilmişlerine, partilere olmadık laflar,
hakaretler ettiğini ve bunu genellikle de bakanlık görevini yaparken
valilerin, emniyet müdürlerinin olduğu ortamda yaptıklarını
gördük ama Mehmet Muş -yaptığı icraatlar eleştirilir,
partisinin politikalarıyla bizimkiler bambaşka ama- herhâlde
Meclisten seçilmiş olmanın, Grup Başkan Vekili olmanın
verdiği bir yetkinlikle ve bir duyguyla
Her gün sabah ben Mehmet
Muşun bir Bakan olarak ne yaptığını okudum, ne
açıklama yaptığını okudum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adana il örgütünü ziyaretinde
de Partili kimliğimiz var ama Bakan olarak bir devlet şapkamız
var, ondan sıcak siyasete girmem. deyip yine kendi icraatlarını
anlattığını okuduk. Hep bakanları eleştiriyoruz,
Varankı, Soyluyu ama seçilmiş Meclise, milletin oy verdiği
partilere saygılı davranan, bu sıralardan gitmiş bir
arkadaşımıza da bu anlamda teşekkürü bir borç biliyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bütün bakanlarımız teşekkürü hak ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Keşke öyle olsa.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.55
BAŞKAN: Başkan
Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare
AYDIN (İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Başta Marmara Denizi Olmak Üzere
Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Tezkereler
1.-
Başta Marmara Denizi Olmak Üzere
Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1697)
16/9/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
7/7/2021 tarihinde çalışmalarına
başlayan Başta Marmara Denizi Olmak Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj
Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun 3/8/2021 tarihli toplantısında aldığı
karar gereğince çalışma süresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 105inci maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca, 7/10/2021 tarihinden geçerli olmak üzere bir ay
uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Mustafa
Demir
İstanbul
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN İç Tüzükün 105inci maddesi
ikinci fıkrasında yer alan Araştırmasını üç ay
içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir. hükmü
gereğince Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
Türkiye'de bulunan Suriyeli sığınmacıların ülkelerine
geri dönüşlerinin planlanmasının
araştırılması amacıyla 5/10/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
5/10/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/10/2021 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
D. Müsavat Dervişoğlu tarafından "Türkiye'de bulunan
Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri
dönüşlerinin planlanmasının araştırılması
amacıyla 5/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerin 5/10/2021 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Dursun Müsavat Dervişoğlu konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün millî kimliğimizin ve toplumsal
güvenliğimizin önündeki en sorunlu alanlardan biri Suriyeli
sığınmacılar meselesidir. AK PARTİ
iktidarının yanlış Suriye politikasının
memleketimizi getirdiği noktada Türkiye dünyada en fazla
sığınmacı barındıran ülke konumuna gelmiş,
ülkemiz âdeta silahsız bir istilayla karşı karşıya
kalmıştır. Suriyeli sığınmacı
sayısı Türkiyenin kültürel ve sosyal dokusunu değiştirecek
bir hızla artmaktadır. Hacettepe Üniversitesinin yapmış
olduğu çalışmaya göre Türk vatandaşlarının
doğum oranı 1,8 iken, Türkiyede bulanan Suriyeli
sığınmacıların doğum oranı 5,3 olarak tespit
edilmiştir. Bu tablo bize göstermektedir ki şayet Suriyeli
sığınmacılar vatanlarına geri dönmezlerse
sayıları yirmi yıl içinde 15 milyonu aşacaktır. Böyle
bir durumda Türkiyede millî devleti ayakta tutmak kolay değildir.
Sayın milletvekilleri, daha bugünden Kilis
vilayetinde Türk vatandaşları nüfus üstünlüğünü kaybetmiş
durumdadırlar. Böyle giderse 2040 yılına gelindiğinde
Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay ve hatta Adana ve Mersin gibi illerimizde
ciddi bir demografik tehlikeyle karşı karşıya
kalacağımız aşikârdır. Bunları önleyebilmek için
öngörmek, öngörebilmek için de bilmek gerekir. İktidar partisinin aksine
devlet yönetmeye namzet bir siyasi parti olarak Türkiye'nin başına
gelebilecek gailelerin neler olduğunun farkındayız.
İYİ Parti iktidarında Türkiye dünyanın göç merkezi olmaktan
kurtulacaktır, sınır politikalarımız milletin
beklentilerine göre yeniden inşa edilecektir. Bunun sözünü aziz
milletimize veriyoruz. Türkiyede misafirliği artık sona eren Suriyeliler
ve diğer sığınmacı gruplar vatanlarına geri
döneceklerdir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bayramda
ülkenize gidip orada günlerce, haftalarca kalıyorsanız o ülkede iç
savaştan kaynaklı etkiler azalmış demektir ve geri
dönüşün önünde uluslararası hukuk açısından hiçbir engel
kalmamıştır. Suriye Arap Cumhuriyetinin
Dışişleri Bakanı geçtiğimiz hafta sınır
kapılarının mültecilerin güvenli dönüşü için ardına
kadar açık olduğunu ifade ettiğine göre, Suriyeli
sığınmacıların uzayan misafirliğinin sona
ermesinde ve geçici koruma statüsünün kaldırılmasında hiçbir
engel bulunmamaktadır. Bizim iktidara tavsiyemiz, bu haklı talebi
görün ve iktidarda kalacağınız kısıtlı sürede
Suriyelilerin geri dönüş sürecini vakit kaybetmeden
başlatınız.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisinin yanlış ve öngörüsüz Suriye politikası
geçtiğimiz on yılın ardından memleketimizi büyük bir
güvenlik krizine doğru sürüklemiştir. 1998 Adana Mutabakatıyla
Suriyenin kuzeyinden sökülüp atılan PKK, bugün Suriyenin neredeyse üçte
1ini kontrol eder hâle gelmiştir. Deyrizordan Ayn İsaya, Rakkadan
Haseke bölgesine kadar Suriyenin en önemli ve stratejik noktalarının
PKK terör örgütünün eline geçmesinin sebebi, uygulanan muhakeme ve öngörüden
yoksun hâlde hazırlanan bir dış politikanın sonucudur. AK
PARTİnin izlediği yanlış dış politika
neticesinde, Türkiye kademeli olarak emperyalizmin göç mühendisliğine
karşı savunmasız bırakılmıştır. PKK ve
YPG terör örgütü Suriyenin kuzeyinde oluşturduğu bilinçli göç
hareketleriyle bölgedeki Arap ve Türkmen nüfusunu tasfiye etmiş, kurmak
istediği terör devletinin demografik altyapısını
oluşturmaya çalışmıştır. İşte bu
yüzden, Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini Orta Doğuda terör
devleti kurma çabası içinde olan emperyalizmin istemediğini ifade
edebiliriz. Çünkü Suriyelilerin vatanlarına geri dönmesi demek,
PKKnın kontrol ettiği bölgelerdeki demografik üstünlüğü
kaybetmesi demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla her kim Türkiyedeki Suriyelilere vatandaşlık
verelim. diyorsa, her kim Suriyeliler vatanlarına geri dönmesin ve
Türkiyede kalıcı hâle gelsin. diyorsa, bilinçli ya da bilinçsiz,
açıktan ya da kapalı olarak Suriyenin kuzeyinde kurulmak istenen
terör devletine destek veriyor demektir.
İYİ Parti olarak milletimize sözümüz
şudur: Emperyalizmin öncülüğünde Türkiye'nin 1.289 kilometrelik güney
hattı boyunca kurulmak istenen terör devletine asla müsaade
etmeyeceğiz, hiçbir surette Suriyenin kuzeyinin PKKya terör devleti kurması
için tahsis edilmesine de asla izin vermeyeceğiz. İYİ Parti
iktidarında Suriyelileri vatanlarına geri göndereceğiz.
Genel görüşme önergemize destek vermenizi
bekliyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemir.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sayın Genel Kurul;
yeni yasama yılının hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Özellikle geçmiş dönem Bingöl ili ve
Elâzığ ili çevrelerinde, ilçelerinde yapmış olduğumuz
ziyaretler neticesinde çok ciddi yerel sorunlarının olduğuyla
karşı karşıya kaldık. Özellikle vekili bulunmuş
olduğum Bingöl ilinde, 2021 itibarıyla Bingöl merkez ve merkeze
bağlı olan mahalle ve köylerinde çok ciddi bir şekilde içme suyu
ve temizlik suyu sıkıntısı yaşanmakta. Bundan yirmi
yıl önce Bingölle ilgili Bingöl ili neyiyle meşhur, neyiyle
tanınır? diye sorulsa verilen cevapların en başında
Bingölün havası, suyu ve üretilen bal. denilirdi; maalesef ki bugün
gelinmiş olunan noktada Bingölde çok ciddi su
sıkıntıları yaşanmakta, özellikle de temmuz ve
ağustos ayları itibarıyla Bingöl merkezde yani çarşı
merkezine hemen bitişik olan Yenimahallede çok ciddi su
sıkıntıları yaşandı. Bundan kaynaklı da
burada su sıkıntısı yaşayan kadınlar, mahallenin
ana arterlerinde mahalleye giden trafiği kapatmak suretiyle eylem
yaptılar. Buradan -eğer bizi izliyorsa- hala Sıtkaya,
Yenimahallede yaşayan hala Sıtkaya, Sıtka teyzeye
sesleniyorum, Türkçe bilmediği için Zazaca ifade ediyorum:
(x) Bunun Türkçesi de şu: Sıtka
teyze çok ciddi su sıkıntıları yaşamakta, sadece
Sıtka teyze değil, Sıtka teyzeyle birlikte Yenimahallede
yaşayan bütün ev sakinleri, kadınlar özellikle de temizlik
işlerinde suya ihtiyaç duymakta, su sıkıntıları
yaşandığı için de bir an önce merkezî Hükûmet nezdinde bu
su sorununun çözümünü beklemekteler. Sadece Bingöl merkeze bağlı ova
köyleri olarak tabir ettiğimiz Kurik (Kumgeçit), Büyük Tekören, Küçük
Tekören, Kadımadrag (Çeltiksuyu), Ğerip (Garip), İbrahiman
(Gözeler), Hacıçayır (Sarıçiçek), Simsor (Ekinyolu), Sinivelan
(Güveçli), Heregor, Köprübaşı, Tarbasan, Çilkuni ve Derenazik
köylerinde de çok ciddi su sıkıntıları yaşanmakta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Buradan, kendilerine
söz verdiğimiz için, tek tek köylerini ve isimlerini anmak suretiyle
sorunlarını Mecliste dile getirdik.
Yine, Sayın Meclis, 14 Temmuz 2020 tarihinde
Bingöl ili Karlıova ve Yedisu ilçeleri arasında meydana gelen deprem
sonucunda Yeşilgöl, Dinarbey, Elmalı ve Kaynarpınar köyleri çok
ciddi bir şekilde bu depremde hasar gördüler. Özellikle bu
saydığımız köylerde yaklaşık 15 bin hayvan
şu anda kış mevsiminin gelmesinden kaynaklı, hayvan
barınaklarının yapılmamasından ve
yıkılmasından kaynaklı çok ciddi sıkıntılar
yaşamakta, 15 bin hayvan şu anda kaderlerine terk edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydemir.
ERDAL AYDEMİR (Devamla) Ben teşekkür
ediyorum.
Saygılar. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi hakkında söz
almış bulunuyorum.
Tabii, Suriyeli
sığınmacıların ülkelerine dönüşü bahsini
tartışırken bir konuyu unutmamamız gerekir, akılda
tutmamız gerekir. Suriyede ortaya çıkan durum, bu insani kriz, bir
doğal afet, kendiliğinden yaşanan bir gelişme falan
değil, iktidarınızın çok uzun süredir izlediği
yanlış dış politikanın bir sonucu. İktidarınız,
bir dönem Suriyede rejim değişikliğini temel hedef, temel siyasi
hedef olarak gördüğü için Sığınmacı sayısı
artarsa Batı Suriyeye müdahale eder, edecektir. beklentisiyle
Suriyedeki krizi, siyasi krizi ve çatışmaları
kışkırtan bir pozisyonda bulundu. Türkiye'nin karşı
karşıya bulunduğu bu ağır manzaranın temel sebebi,
izlemiş bulunduğunuz bu yanlış politikadır.
Bunun yanında, değerli
arkadaşlarım, biz, tabii, Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok
tutarlı bir şekilde başından beri bir politikayı
savunuyoruz, o politika da şudur: Bizim hedefimizde Suriyeli sığınmacılar
yok. Biz ırkçı bir yaklaşımla, yabancı
karşıtı bir yaklaşımla meseleyi ele almıyoruz ve
şunu söylüyoruz: Suriyeli kardeşlerimiz de Türkiye'de yaşayan
yurttaşlarımız da aslında bu işin mağdurudur,
sorumlusu ise iktidarınızdır, iktidarınızın
izlediği yanlış politikalardır ve özellikle Avrupa
Birliği üyesi ülkelerle Türkiye'yi bir sığınmacı
deposu hâline getiren yaklaşım tarzınızdır,
anlaşmanızdır. Bu bakımdan, olayın sorumlusunun kimler
olduğunun da kamuoyu tarafından tabii ki iyi bilinmesi gerekir ve biz
birçok defa söyledik, bu sorunun çözümü de mümkündür. Türkiye, Suriye'yle
siyasal ilişkilerini hâle yola koyarsa ve yine bizim Cumhuriyet Halk
Partisi olarak önerdiğimiz gibi, Orta Doğu'da barışı
ve iş birliğini mümkün kılacak bir teşkilatlanmaya
gidilirse hem Suriye krizi çözülür hem de Türkiye'nin karşı
karşıya bulunduğu bu insani dram manzarası da sona erer.
Bunun yanında, değerli
arkadaşlarım, şunu da belirtmek istiyorum: AK PARTİnin,
Türkiye'nin başına bu büyük sorunu açan AK PARTİ
iktidarının bir göçmen politikası da yok. Yani Türkiye bugün
kendi nüfusuyla kıyaslanarak düşünüldüğünde, çok önemli
sayıda -nüfusunun yüzde 5inden fazla- sığınmacıya ev
sahipliği yapıyor ve iktidarınızın bir göçmen
politikası yok, tel tel dökülüyorsunuz, bütün uluslararası raporlar
bunları söylüyor, hiçbir sorunu çözebilen bir yaklaşım
tarzını ortaya koyamadınız. Türkiye'nin eğitimde,
sağlıkta, konutta, istihdamda, birçok alanda kaynakları zaten
kıt, bizim yurttaşlarımızın karşı
karşıya bulunduğu çok ciddi sorunlar var bu alanlarda, bu
kıt kaynaklarımız zaten yetmiyor, bir de üzerine bu
ağır manzarayı Türkiye'nin başına açtınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YUNUS EMRE (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, özetle, biz
tabii ki İYİ Partinin önerisini destekliyoruz, son derece yerinde,
doğru bir yaklaşım tarzı olduğunu
değerlendiriyoruz. Türkiye'nin ihtiyacı bulunan, tam da İYİ
Partili arkadaşlarımızın önerdiği üzere, Türkiye'nin
meselelerini Meclis çatısı altında araştırma
komisyonlarıyla tartışmaktır, konuşmaktır,
doğru politikaları oluşturmaktır ve tabii ki daha sonra
araştırma komisyonlarında oluşturulan doğru politikaların
Türkiyedeki uygulamalara rehberlik etmesidir; kurumsal işleyin
gereği budur ancak sizin iktidarınızda hiçbir şekilde bu
yollara gidilmiyor, tamamen Ben bilirim, ben yaparım.
anlayışıyla bunlar ortaya konuluyor.
Son olarak da bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu konular üzerinde önceden beri çok
çalıştığımızı not etmek isterim. Bizim
partimizin bilim platformunun hazırladığı iki önemli rapor
var 2019 yılında: Ensar ve Muhacir Söylemi Suriyeli
Sığınmacıya Derman Olmuyor Sarayın Yanlış
Göçmen Politikasının Faturasını Vatandaş Ödüyor
başlıklı. Bunların sonunda da bu meselenin nasıl
çözüleceğine ilişkin son derece detaylı
açıklamalarımız bulunuyor.
Tekrar teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Atay Uslu.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Yeni yasama dönemimiz ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olsun.
Değerli milletvekilleri, Suriyede 2011 yılında
bir iç savaş başladı. Suriyedeki rejim yaklaşık 1
milyon silahsız, masum insanı kimyasal bombalarla, misket
bombalarıyla, uçaktan atılan mermilerle öldürdü. Aynı Suriyede
yaklaşık 13 milyon sivil yerinden edilmiş durumda, 6,5 milyonu
kendi ülkesinin dışında yaşıyor; bunun 3,7 milyonu
Türkiyede, 1 milyonu Lübnanda, yaklaşık olarak 650 bini de Ürdünde
yaşıyor.
Tabii, 2011den bu yana Suriyeyi terk edenler
yalnızca rejimden kaçmadılar, aynı zamanda DEAŞtan,
PKKdan, PYDden terör örgütlerinden
kaçtılar ve Suriyenin doğusunda bugün bir terör örgütünün
kontrolünde olan bir bölge var, oradan kaçıp gelenler de var.
Değerli milletvekilleri, Suriyede bugün zulüm,
insan hakları ihlali devam ediyor. Bunu yalnızca biz söylemiyoruz,
uluslararası raporlar da söylüyor. Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününde Suriye İnsan Hakları Örgütünün
yayınladığı bir rapor var. Diyor ki raporda: Bugün
yakınları muhalif ve aranan olduğu için Suriye hapishanelerinde
10 bin kadın rehin tutuluyor. 10 bin kadının rehin tutulduğu
Suriyeye masumları, çocukları, kadınları geri teslim etmek
hangi vicdana yakışır? Hâlihazırda Suriye hapishanelerinde
kendilerinden haber alınamayan yüz binlerce insan var. Sednaya Cezaevi var
Suriyede, onunla ilgili raporlara bakmanızı tavsiye ederim. Bir
rejim askeri, vicdanı kaldırmadığı için ortaya
çıkan işkenceyle öldürülmüş, cesetleri bir deri bir kemik
kalmış 11 bin tutukluya ait 55 bin fotoğrafı
yayınladı, o fotoğraflara bakmanızı isterim.
Yine, değerli arkadaşlarım, çok
değil geçen ay Birleşmiş Milletler bir rapor
yayınladı. Diyor ki: Mültecilerin güvenli ve onurlu dönüşü için
Suriyede uygun bir ortam yok. Raporda ülkenin kuzeyinde ve güneyinde
çatışmaların devam ettiği anlatılıyor. On
yıldır devam eden iç savaşta rejimin savaş suçu ve insanlığa
karşı suçları işlemeye devam ettiği net bir
şekilde ifade ediliyor. Böyle keyfî gözaltıların olduğu,
işkencenin ve şiddetin devam ettiği, gözaltında ölümlerin
ve zorla kaybetmelerin olduğu bu raporlarda belgeleniyor. Yine, biraz önce
söyledim; yine, YPGnin, PKKnın işgali altındaki bölgelerde
durum her geçen gün kötüleşiyor.
Değerli milletvekilleri, durum böyleyken geri
göndermek, 1946da Bizi siz vurun, Sovyetlere teslim etmeyin. diye yalvaran
Azerbaycanlı gardaşlarımızı, geri göndermeme ilkesini
ihlal ederek komünist Sovyet rejimine teslim edip kurşuna dizdiren kara
lekenin sahibi bir zihniyeti kabullenmektir. Boraltan faciasının
sebebi o zihniyettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATAY USLU (Devamla) Bitiriyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
ATAY USLU (Devamla) O zihniyet bugün Aras
Nehrinin tüm suyuyla yüzünü yıkasa yüzünün karası çıkmaz.
Sığınmacılar konusunda tüm insani, hukuki, vicdani, tarihî
kuralları, ilkeleri ihlal eden 1946 zihniyetine geri dönerek Suriyeliler
geri gitsin. demek yanlıştır arkadaşlar. Gerekli ortam
oluşmadan güvenli, gönüllü, onurlu dönüş mümkün değildir. Önce
güvenlik sağlanmalıdır. Nitekim, güvenliğin sağlandığı
bölgeye bugün 450 bin Suriyeli döndürülmüştür. Bugün Suriyelileri rejime
teslim etmek veya PKKnın, PYDnin hâkimiyeti altındaki bölgelere
teslim etmek kadınların, çocukların ve masumların
cinayetine ortak olmaktır.
Bu duygularla yüce Meclisimizi selamlıyorum.
Bu konuları, biz, Mecliste kurduğumuz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu altında kurduğumuz Göç ve Uyum Alt Komisyonunda zaman zaman
değerlendiriyoruz, geri dönüş süreçleri de o Komisyonda tekrar
değerlendirilir diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir sataşma var,
sataşma niteliğinde ama yerimden de cevap verebilirim uygun
görürseniz.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika veriyorum.
Buyurun.
ATAY USLU (Antalya) Hiç CHP söylemedim
Başkanım, bir şey demedim.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Antalya
Milletvekili Atay Uslunun İYİ Parti grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında kullandığı bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, hep
söylüyoruz, Tarihî olayları o tarihin şartlarında ve
tarihçilere bırakarak değerlendirmek lazım. diye. Orada, yok
yüzün karası, yok onun suyu bunun suyu şeklinde
Türkiye Cumhuriyeti devleti İkinci Dünya
Savaşı'na girmemiş, girse ne hâlde çıkacağı belli
değil, savaşın son günü sembolik olarak belli bir tarafta
giriyor; bununla ilgili olarak tarafların şartı
karşılıklı asker kaçağı olarak diğer tarafta
olanların iadesi. Protokole göre -bırakın ölüm- kötü muamelenin
olmaması da yazılı. İlk teslim edilen kişilere
yapılan kötü muamele ve ardından kıyımdan sonra -eldeki
diğer personele yapılmıyor- karşı tarafa nota
veriliyor.
Şimdi, seksen sene sonra, Türkiyenin Uygur
Türkleri sorununa sessiz kalıp imza atamayan, önergeye evet oyu
veremeyenler, dönüp de Boraltan Köprüsü meselesinde Rusyanın
yaptığı bir protokole uymama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
uluslararası
ilişkilerde karşılıklı verilen sözlere, garantilere
uymama, bir hak ihlali, bir katliamı dönemin yöneticilerine mal
ediyorsunuz. Devamında diğer kişilerin o muameleden sonra, o
feci olaydan sonra verilmediğini ve bu meselenin İkinci Dünya
Savaşı'nın son gününde sembolik olarak ama savaşa
girmemiş olmanın verdiği dezavantajdan kurtulacak bir diplomatik
aklın gereği yapıldığı gerçeğini de
görmezden geliyorsunuz; bunu kayda geçirmek istedim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
yerinizden bir dakika söz vereyim.
Buyurun.
27.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, biraz evvel
Değerli Atay Uslu Bey tarihî bir olaya atıf yapmak suretiyle,
geçmişte yaşanan bu yüz karası olayın
tekrarlanmamasına dönük bir tespit ve temennisini ortaya koymuştur.
Burada da haklıdır.
Bununla beraber, meseleyi değerlendirirken
Uygur Türkleriyle ilgili Türkiye'nin herhangi bir tutum ve davranış
sergilemediğini ifade etmek gerçekle bağdaşmamaktadır. Hem
ikili ilişkilerde yürütme organları tarafından, yasama
organı olarak İnsan Hakları Komisyonumuz muhataplarıyla,
her kurum ve kuruluşumuz ilgili ülke nezdinde de bu, Uygur Türkleriyle
ilgili durumu gündeme getirmiştir. En son Sayın Cumhurbaşkanımız,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Uygur Türklerinin kesinlikle
yanında yer aldığını net bir şekilde haklı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
Kınayalım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Uygur Türklerinin haklı davalarının
yanında yer aldığını Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunda en yüksek gür sedayla bütün dünyaya ilan etmiştir; hakikat
budur.
Saygılarımla arz ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Eylem
yapalım.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
Türkiye'de bulunan Suriyeli sığınmacıların ülkelerine
geri dönüşlerinin planlanmasının
araştırılması amacıyla 5/10/2021 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel
görüşme önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye'deki barınma
sorununun nedenlerinin araştırılması amacıyla
5/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
5/10/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/10/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Siirt
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
5 Ekim 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup
Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
(14692 grup numaralı) Türkiye'deki barınma sorununun nedenlerinin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 5/10/2021 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Dersim Dağ,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
pandemiyle ara verilen yüz yüze eğitim tüm tedbirsizliklere rağmen
başladı. Pandemiyle beraber, zaten kötü olan eğitim sistemi
iyice çöktü ve bugün, başlayan yüz yüze eğitimde derinleşen
sorunların gün yüzüne çıktığını görüyoruz.
Üniversitelerin açılmasıyla beraber
onlarca üniversiteli öğrenci Nerede kalacağım? Nasıl
geçineceğim? sorularıyla baş başa kaldı. Üniversiteyi
kazanan bir öğrenci eğitim ve öğretim hakkını elde
ettiği başarıya sevinemiyor bile çünkü öğrenciler yurt
bulamıyor; öğrenciler ev bulamıyor; öğrenciler pahalılaşan
yaşam koşullarında 650 TL bursla geçinemiyor. Yurtlara
yerleşemeyen, ev kiralarının fahiş fiyatlarda
olmasından kaynaklı ev kiralama imkânı olmayan onlarca
öğrenci bu yıl da sokakta kaldı ve öğrenciler tarikat ve
cemaat yurtlarına mahkûm edildi.
İktidarın öğrencilere
dayattığı sefalete karşı, barınacak yeri olmayan
öğrenciler en temel insani hakları için Barınamıyoruz!
diyerek sokaklarda kaldıklarını haykırdı ve geceleri
banklarda sabahlamaya başladı. İstanbul başta olmak üzere
İzmir, Kocaeli, Ankara, Eskişehir, Diyarbakır gibi birçok ilde
öğrenciler yağmur altında parklarda sabahlarken
öğrencilerin çadırlarda dahi barınmasına izin verilmedi.
Ücretsiz eğitim, ücretsiz barınma en temel hak iken bu haklar için
protesto hakkını kullanan öğrenciler gözaltına
alındı, aileleri aranarak tehdit edildi. Bu şekilde
öğrencileri demokratik eylemlerinden vazgeçireceğini düşünenler
yine yanıldı. Öğrenciler soğuk hava ve yağmura
rağmen parklarda nöbetlerine devam ediyor ve tüm bunlar
gerçekleşirken Cumhurbaşkanı öğrencilerin sorunlarını
dillendirmek yerine ülkede her şey güllük gülistanlıkmış
gibi, öğrencilerin hiçbir sorunu yokmuş gibi açıklamalar
yapıp barınacak yeri olmayan öğrencileri yalan söylemekle
suçladı. Neymiş? 2002de yurt sayısı 200lerdeymiş de
2021de yurt sayısı 774e çıkmış. 2002de burs 45
TL'ymiş de şimdi 650 TL olmuş. Cumhurbaşkanı 2002deki
öğrenci sayısı ile günümüzdeki mevcut üniversiteli öğrenci
sayısını biliyor mu acaba? 2002deki burs ücreti asgari ücretin
yüzde 24,46sı iken bursun 2021 yılında 650 liraya
çıkarılmasına rağmen asgari ücretin yüzde 23üne denk
geldiğini biliyor mu? Öğrencilere verilen bursların ekonomik
krizin getirdiği enflasyonla yol parasına dahi yetmediğini
biliyor mu yoksa bilmezlikten mi geliyor?
720 bin yurt kapasitesi olduğunu söyleyip yurt
başvurusunun 600 bin civarında olduğunu ifade ediyorsunuz. Madem
kapasite anlatıldığı kadar yüksek, o zaman neden
öğrencilerin yüzde 60ı yedeğe alınıyor? Geriye kalan
120 bin kontenjan kimlere ayrılıyor? Sayıları 8 milyonu
bulan öğrencilere 720 bin yurt kapasitesinin yeterli
olmayacağını hepimiz biliyoruz. Peki, diğer öğrenciler
nerede kalacak, nasıl geçinecek? Asgari ücretin 2.800 lira olduğu bir
ülkede 1+1 eve 2 bin, 3 bin lira kira parasını kaç öğrenci
verebilecek? Yüzlerce öğrenci kalacak yer bulamadığı için
üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı. Bunlardan haberiniz var mı
yoksa siz kendinizi ve toplumu kandırma çabalarınıza devam
mı edeceksiniz? Televizyon ekranlarında verdiğiniz istatistikler
sizin olsun, halk gerçekleri biliyor ve sizin önünüze de gerçekleri koyuyor.
Öğrencileri dinlemeyen, onların sorunlarını görmeyen,
hamasi söylemlerle öğrencilerin sorunlarına göz yuman bu iktidar,
seçim zamanları oy devşirmek için Gençler bizim geleceğimizdir.
Gençler için şunu yapacağız, şöyle yapacağız.
diye vaatlerde bulunuyor. Seçim zamanlarında öğrencilere vaatlerde
bulunanlara soruyorum: Öğrenciler Barınamıyoruz. derken neden
onları terörist ilan ediyorsunuz? Çöken ve çökmeye devam eden bu sistemin
yükünü neden öğrencilerin omuzlarına yüklüyorsunuz? Neden fahiş
kira ve yurt fiyatlarıyla öğrencileri tarikat ve cemaat
yurtlarına mahkûm ediyorsunuz? Eğer gerçekten öğrenciler için
iyi şeyler yapmak istiyorsanız öğrencilerin sesine kulak verin.
Öğrencilerin sorunları ve talepleri açık ve nettir. Kamuya ait
yerlerde öğrencilere ücretsiz barınma imkânı
sağlansın. KYKye bağlı yurtlarda boş kontenjanlar
tamamlansın. Kamu veya özel yurtlarda barınma imkânı olmayan
öğrencilere kirada, -elektrik ve su gibi- faturalarda destek
sağlansın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
DERSİM DAĞ (Devamla) Öğrencilerin
eğitim hakkı engellenmesin. Öğrenciler artık kendilerine
dayatılan yoksulluğu, sefaleti kabul etmiyor. Yok sayılan
gençler adına buradan bir kez daha sesleniyorum: Bu gidişata izin
vermeyeceğiz. Bizleri sokaklara terk edip en temel
hakkımızı istediğimiz için gözaltına aldıranlara
ve sadece seçim sürecinde bizleri hatırlayanlara söylüyoruz:
Karnımız bu vaatlere tok, verdiğiniz sözlere değil
yaptığınız icraatlara bakıyoruz. Bizlere adil bir
yaşam yaratamıyorsanız koltukları gençlere
bırakın ve gidin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Dervişoğlu, bir
söz talebiniz mi var?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
(İzmir) - Efendim, geçti. Şimdi, Genel Kurulu meşgul etmeyeyim.
BAŞKAN Peki.
İYİ Parti Grubu adına Sayın
Fahrettin Yokuş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN
YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
27nci Yasama Dönemi Beşinci Yasama Yılınızı tebrik
ediyor, yeni yasama yılımızın hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
İstatistiklere göre
vatandaşlarımızın yüzde 43ünün kirada yaşamakta
olduğu ortaya konulmuştur. Ülkemizde barınma
imkânlarının zorlaşması ve barınma giderlerinin
özellikle son yıllarda fahiş bir şekilde artması ekonomik
bunalımda olan insanlarımızın en can sıkıcı
sorunu hâline gelmiştir. Asgari ücretin 2.825 TL olduğu ülkemizde, bu
ücretin yarısından fazlasını kiraya harcayan
vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını
karşılamaları da elbette mümkün olamıyor.
Şehir dışında okuyan
öğrencilerin üniversitelerinin bulunduğu şehirlere ayak basar
basmaz karşılaştıkları en büyük sorun yurt sorunudur
ve kiralık ev sorunudur. Gençlerimiz hayata atılmadan ekonomik
bunalıma adım atıyorlar. Gençlik ve Spor Bakanı On dokuz
yılda ülkede sessiz devrim yaparak şu kadar yatak kapasitesine
getirdik, bu kadar kredi ve burs imkânı sağlıyoruz." diye
konuşmayı çok iyi biliyor ancak 8 milyon 250 bin öğrencimizin
yüzde 10unu bile barındıracak yurt yatak sayımız maalesef
ülkemizde yok. Yurt ihtiyaçları karşılanmayan öğrencilerin
haklı taleplerini dile getirmek için yaptıkları eylemler ise
maalesef terörist damgasıyla
karşılaştırılıyor ve acı bir tablo ki her
konuda olduğu gibi sorumluluk öğrencilerde, sorumluluk talep eden
vatandaşlarda. Yurt sorunu, Gençlik ve Spor
Bakanlığının çözmesi gereken başlıca konudur
ancak ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum, daha doğrusu ülkeyi
getirdiğiniz ekonomik durum her alanda olduğu gibi
evlatlarımızın da hayallerini suya düşüren bir hâle
gelmiştir. Gençlik ve Spor Bakanlığının
yaptığı açıklamalarda kamu yurtlarının yatak
kapasitesinin 724 bin olduğu ifade edilmektedir, özel yurtlarla birlikte 1
milyonu aştığı söylenmektedir.
Bütün bu gerçeklerle beraber özellikle Sayın
Bakanlığın ve iktidarınızın, efendim 2002
yılıyla sürekli karşılaştırma yapmaları
gerçekten oldukça artık komik oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
2002 yılı öncesi beğenmediğiniz
iktidarlar döneminde her 100 üniversite öğrencisinin 9,7si yurtlarda
kalabiliyordu, yatak sayısı bu orandaydı. Bugün ise bu sayı yüzde
8,2ye düştü ama siz, yalan rüzgârları estirmeyi, milleti
aldatmayı her konuda olduğu gibi bu konuda da sürdürüyorsunuz ama
artık boşa çabalarınız çünkü Türk milleti her konuda
gerçekleri görüyor. Bu gerçekleri bir kere de ben burada ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yurt sorununu
dile getiren öğrenci kardeşlerimize Sayın
Cumhurbaşkanı terörist diyor. Peki, değerli arkadaşlar,
sizin Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanınız Sayın
Fatma Şahine ben buradan teşekkür ediyorum. Tüm öğrencilerin
yurt sorunlarıyla ilgili yardımcı oldu, otelleri kiraladı.
Yurt sorunu yoksa Fatma Şahin neyi çözdü arkadaşlar o zaman? (CHP
sıralarından alkışlar)
İki, Sayın Özhaseki, yerel yönetimlerden
sorumlu Genel Başkan Yardımcınız Biz, tüm belediyelerimize
müracaat ettik, herkes bu yurt sorunuyla ilgilenecek. dedi. Ya, değerli
AK PARTİli milletvekili arkadaşlar, değerli Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekili arkadaşlar; elinizi vicdanınıza koyun. Bu
öğrenci velileri bizi aradığı kadar sizleri de
aramıyorlar mı? Ya, Genel Başkanlarınıza bir söyleyin
Allah rızası için. Bunlar bizi de arıyor, bu öğrencilerin
yurt sorunu var. deyin. Siz niye bunu söylemiyorsunuz? Söylemediğiniz
için yarın nasıl bu halkın karşısına
gideceksiniz? Mesela Yurt sorunu yok. diyor. Peki, Mardinde Kredi ve Yurtlar Kurumunun
yurdu var mı? Yok. Var mı? Milletvekilleriniz var, sorun. Olan, 1
tane özel yurt var arkadaşlar, onu da AK PARTİ Mardin İl
Başkanı kiraya vermiş Kredi ve Yurtlar Kurumuna. Devlet niye
yapmıyor arkadaş?
Öğrenciler ne istiyor? Öğrenciler, bir:
Geçinemiyoruz. diyorlar. İki: Barınamıyoruz. diyorlar. Üç:
Bunun için biz parklardayız. diyorlar, Banklardayız. diyorlar,
Sokaklardayız. diyorlar.
Arkadaş, ne zamandan beri Türk Ceza Kanununa
göre bankta uyumak suç oldu? Ne zamandan beri sokakta oturmak suç oldu? Ne
zamandan beri parklarda uyumak suç oldu? Orada, yoksul olan insanlar uyuyor,
uyuşturucu satıcıları saat ikiden sonra uyuşturucu
satıyor; bunu Emniyet engellemiyor, öğrencileri gözaltına
alıyor. Gözaltına alınması gereken, uyuşturucu çeteleridir.
(CHP sıralarından alkışlar) Gözaltına
alınması gereken, gece on ikiden sonra orada suç işleyen
çetelerdir; öğrenciler değil.
Öğrenciler ne istiyor? Barışçıl
bir şekilde demokratik haklarını kullanıyorlar. Ucuz konut
istiyorlar barınmak için, burslarının
artırılmasını istiyorlar, yurt sayısının
artırılmasını istiyorlar, artırılan üniversite
kontenjanıyla birlikte yurtların da artırılmasını
istiyorlar.
Öneri mi istiyorsunuz? Öneri vereyim size:
Arkadaş, üniversiteler açılırken, ruhsat verildiği zaman
yurt sorununu halletmeyen üniversiteye siz ruhsat vermeyin. Dünya böyle
halletmiş, siz niye yapmıyorsunuz? Bizi niye dinlemiyorsunuz,
burnunuzun dikine gidiyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Burnunuzun dikine gittiğiniz için öğrenci
perişan, veli perişan, Parlamento perişan, Türkiye perişan.
Suçluyu hiçbir yerde aramayın; suçlu, on dokuz yıldan beri
barınma hakkını halletmeyen AK PARTİ iktidarıdır.
Anayasa 57nci maddede deniyor ki devlet vatandaşın barınma
hakkını çözmek zorunda. Çözdünüz mü? Çözmediniz arkadaşlar.
Gerçeklerle karşı karşıya kalalım. Gerçekler acı
geliyor, o gerçekleri sizlere biz söylüyoruz; onun için öğrencileri göz
altına almayın. Bakın, hukukçu arkadaşlarımız da
burada. Gözaltına aldıkları
tüm araçlarda MOBESE araçları var. O kamera kayıtları
gözaltına alınan öğrenciler araca sokulduğu zaman oradan
çıkarılıyor, kayıt dışı yapılıyor.
Yazıktır, günahtır, bu öğrencileri
düşmanlaştırmayın; bizim çocuklarımız, bizim
evlatlarımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Onun için suçluyu
başka bir yerde aramayalım, suçlu AK PARTİ iktidarı, sorunu
çözemediniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Son cümle
Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bitti Sayın Tanal, süreniz
tamamlandı.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben sizi çok seviyorum.
BAŞKAN Ben de sizi seviyor ve saygı
duyuyorum.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bitiriyorum.
Ispartanın sorunlarını
anlatmıyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum, sağ
olun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ülkemizin sorunları var. Bakın, 30 milyon
doları Somaliye karşılıksız ödüyorsunuz,
öğrencinin bu sorununu çözmüyorsunuz arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Tanal, kayıtlara
geçti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında kullandığı bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Tanal kürsüde yapmış
olduğu konuşmada, Milliyetçi Hareket Partisine de yönelik olarak yurt
sorununa bigâne kalmak veyahut da gözlerini yummak, böyle bir sorunu yok saymak
şeklinde birtakım ifadelerde bulundu. Milliyetçi Hareket Partisi
öğrenci kardeşlerimizin, üniversiteye yerleşecek olan
öğrenci kardeşlerimizin gerektiği şekilde devlet
yurtlarına yerleştirilmesiyle alakalı olarak son derece
hassastır ve bütün milletvekillerimiz -inanın, burada olan veya
olmayan bütün milletvekillerimiz- yurdumuzun çok farklı yerlerinden bize
ulaşan bu noktadaki taleplerle alakalı olarak çok büyük bir
fedakârlıkla teşkilatlarımız da dâhil olmak üzere, Ülkü
Ocakları da dâhil olmak üzere inisiyatif alıyoruz ve bunun için mücadele
veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Özellikle
gençlikle alakalı olarak birtakım çalışmalarımız
da malumdur. Bu noktada bizim yurt meselelerine gözümüzü kapamamız söz
konusu olamaz. Burada bizim değindiğimiz husus ve özellikle ifade
edilemeyen, edilmeyen husus, bu meselenin istismarıyla sağlanmaya
çalışılan ortamdır. Bu noktada, bu gösterilere
katılanlarla ilgili daha geçen gün İçişleri Bakan
Yardımcımızın birtakım beyanları olmuştu;
burada gözaltına alınan veyahut da hakkında işlem
yapılanlarla alakalı olarak öğrenci olmadıkları
veyahut da farklı birtakım terör iltisaklarının olduğu
noktasındaki tespitlerini de dikkate almak gerektiğini, bunun bu
şekilde bir kötüye kullanmaya, istismara zemin hazırlamaması gerektiğini
ifade etmek istiyoruz. Yoksa, bunun dışında,
öğrencilerimizin yurtlara yerleşmesiyle alakalı meseleler bizim
de meselemizdir, bununla da en yakından ilgilenmekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekilleri,
bir hatırlatma yapmak istiyorum: Yerinizden söz talepleriniz 60a göre ve
bir dakikayla sınırlıdır, bu kurala uyulmasını
rica ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Bizde bir
sataşma yok yalnız efendim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben söz istemiştim efendim.
BAŞKAN Vereceğim efendim, sırayla
söz vereceğim.
Önce, Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
29.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın HDP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında kullandığı bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz evvel kürsüde konuşan hatibin ifadeleri gerçekleri ters yüz etmeye
dönük olmamalı. Niye? Çünkü hiçbir zaman Sayın
Cumhurbaşkanımız hiçbir öğrenciye terörist
dememiştir, öğrencileri istismar etmek için öğrenci
olaylarına karışan terör örgütü mensubu teröristlere terörist
demiştir, ikisi farklı şeylerdir; hiç kimse hakikatleri
çarpıtmasın, bir.
İkinci olarak, biraz sonra
arkadaşlarımız grubumuz adına yurt sorunuyla ilgili neler
yaptığımızı, nasıl çözümlediğimizi,
nasıl konforlu hâle getirdiğimizi anlatacaklar. Ancak şunu
söyleyeyim: Hiç kimse teröristlere cesaret verecek bir eylemin içerisinde olmamalı
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Çankırı Milletvekili Muhammet
Emin Akbaşoğlunun yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekilinin yurt
sorununu teyit eden ifadelerinden memnuniyet duyuyoruz, elbette
inanıyoruz, bütün arkadaşları da bu yakıcı sorunla
doğrudan ilgileniyorlar; biz de bunu gündeme getiriyoruz. Ama diğer
mesele, biz bu filmi daha önce gördük; Boğaziçinde öğrenciler eylem
yaparken, rektöre karşı direnirken aynı muhterem beyefendi ve
İçişleri Bakanı ve sizler, hepiniz çıktınız,
dediniz ki Bunların terör örgütleriyle irtibatı var, iltisakı
var. Hatta şimdi siz ileri gidiyorsunuz, mensubiyetten bahsediyorsunuz.
Bütün davalara gittik, 1 kişi dışında, 540 gözaltıdan
1 kişi dışında savcılığın iddiası
mahkemede ispat, hatta hatta soruşturma aşamasında polisin
istihbarat raporu bile 540 gözaltından mahkemeye intikal etmedi; küllü
yalandı, yine yalan. Sıkışınca, sesini çıkaran
terörist.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Nasıl Boğaziçili
öğrenciler terörist değildiyse Yurtsuzuz. diyen öğrenciler de
terörist değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili bana sataştı.
Sataşmadan dolayı
BAŞKAN - Sayın Tanal sataşma yok
lütfen, sataşma yok.
Sayın Beştaş, buyurun.
31.-
Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kullanılan sözleri ispatlamak zorunda
değiliz aslında, bütün Türkiyeye ve dünyaya açık ilan ediliyor.
AKP Genel Başkanı açıkça şunu söyledi: Bunlar
teröristtir. Süre sınırlı olduğu için, önünü
arkasını kısıyorum, hatta Rektörün arabasının
üzerinde tepinenler. diye tarif etti. Şundan vazgeçsin iktidar grubu: Her
muhalefet edene, her hak talep edene terörist yaftası
yapıştırdıklarını sağır sultan bile
duydu. Bunlar öğrenci, eğitim ve öğretim hakları
kısıtlanıyor, barınma sorunları var ve
haftalardır Biz ev bulamıyoruz, kiralar yüksek, yurtlarda yer yok.
diye isyan ediyorlar. Biz, bu öğrencilerin bu şekilde terörize
edilmesini şiddetle reddediyoruz ve bunun sadece ve sadece bir
manipülasyon olduğunu yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, kayıtlara
geçti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Tanal, size karşı
yapılan bir sataşma yoktur.
Sayın Bülbül, buyurun.
32.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Özel, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili olarak demin ifade ettiğim hususlarda kendilerine
iştirak ettiğimizi ifade ettiler, MHPnin de bu soruna bu şekilde
iştirak ettiğini söylediler. Biz iştirak etmiyoruz, bunun
altını özellikle çizeyim. Her yıl öğrencilerimizin
yerleşmesi ve yerleştirilmesiyle alakalı bize intikal eden hangi
noktada bir mesele varsa, bir sorun varsa bununla Milliyetçi Hareket Partisi ilgilenmiştir,
alakadar olmuştur; bunun altını çizeyim. O sizin ifade
ettiğiniz hususlar başka hususlar.
Benim demin bahsettiğim, İçişleri
Bakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ersoyun ifade ettiği
husus ortadadır; bunu tekzip edecek bilgiler varsa söylesinler. İstanbul
Kadıköyde 19 Eylül'de başlayan, daha sonra Beşiktaş,
Bakırköyde devam eden Barınamıyoruz ve Yurtsuzlar adı
altında gerçekleşen eylemlere 127 şahsın
katıldığı tespit edildi. Bu şahıslardan 73
öğrencinin İstanbul'da ikamet ettiği ve herhangi bir
barınma sorunun olmadığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Efendim
tamamlamam için lütfen süre verin.
BAŞKAN Sayın Bülbül, bakın, birer
dakikayla sınırlı yerinizden aldığınız süre
ama son kez söz vereceğim.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Meclisin
tutanaklarına bu rakamların geçmesi önemlidir efendim.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Efendim 73
öğrencinin İstanbul'da ikamet ettiği ve herhangi bir
barınma probleminin olmadığı, 12 öğrencinin ikamet
kaydının il dışında olduğu, 28 şahsın
başka illerde bulunan üniversitelerde öğretim gördüğü ve ikamet
ettiği tespit edildi, 8 şahsın herhangi bir yükseköğrenim
kurumuna kaydının bulunmadığı, 5 şahsın
üniversite mezunu, 1 şahsın da akademisyen olduğu belirlendi.
Eyleme katılan 127 şahıstan 4 öğrencinin Kredi Yurtlar
Kurumunda kaydının bulunduğu, 1 öğrencinin yedek
olduğu, 10 öğrencinin daha önce yurtlarda kalıp
kaydını sildirdiği, diğer öğrencilerin ise yurt
başvurularının bulunmadığı tespit edildi. Bu
durumu da Meclisin kayıtlarına geçirmenin önemli olduğu
kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın AK
PARTİ Gurup Başkan Vekili, bana, gerçekleri ters düz ederek
yalancısın anlamına gelecek cümle kullandığı
için
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Alakası yok, alakası yok.
BAŞKAN Yalancısın demedi efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu bir
sataşmadır, sataşmadan söz istiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sataşma yoktur.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Olmaz Sayın
Başkanım, yerimden verin o zaman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye'deki barınma
sorununun nedenlerinin araştırılması amacıyla 5/10/2021
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Cemal Taşar, Bitlis Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL TAŞAR (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun
üniversitelerde yurt sorununun araştırılmasıyla ilgili
verdiği önerge üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yeni yasama yılımızın
Meclisimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, ben HDPnin hem
önergesini hem gerekçesini çok inceden inceye okudum. Rakam verilmiş, bu
rakamların hepsi çarptırılmış. Gayet rahat, isterseniz
bir daha açın, bakın, okuyun. Toplam 8 milyon 250 bin
öğrencimiz var. diyor -örgün, yaygın ne varsa- oysa bizim 8.335
öğrencimiz var, 8.250 öğrencimiz var yurtta, yüzde 10a tekabül
ediyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bir daha
rakamları tekrar eder misiniz? 8.250-8.350 ne kadar büyük
CEMAL TAŞAR (Devamla) Hepimiz biliyoruz ki
değerli arkadaşlar, bu 8 milyon 250 bin kişinin 4 milyon 410
bini yaygın eğitimdedir. Bunlar evlerinde eğitim öğretim
görüyor, bunların yurtlara ihtiyacı yok. Biraz önce İYİ
Parti sözcüsü de aynı şeyi söyledi, işin doğrusu
üzülüyorum.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir)
İstiyorlar, istiyorlar.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Yani Meclisin
halkına doğrusunu anlatması gerekirken, burada rakamlarla
olayları çarpıtıp insanlara, halka, vatandaşa
anlatması çok gariptir; üzülüyorum işin doğrusu, sizin
adınıza üzülüyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Getirelim, siz
çözün, biz de görelim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gerçekten hâline
üzül, hâline! Sen ne söylediğinin farkında değilsin.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Evet, ben ne
söylediğimi bilen insanım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Vallahi
farkında değilsin.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Benden yurt
isteyenleri sana yönlendireceğim, sana!
CEMAL TAŞAR (Devamla) Bakınız, bu
iki yıldır, geçen yıl ile bu yıl pandemi dönemi
yaşadık, öğrenciler birikti.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Aynen öyle.
CEMAL TAŞAR (Devamla) İki dönemdir
öğrencilerimiz birikiyor, buna rağmen 624.236 öğrencimiz
yurtlara başvurmuş; bir yıl gerisine gidiyoruz, ortalama 350 bin
kişidir. Ama bu birikime rağmen şu anda yüzde 71i
yurtlarımıza yerleştirilmiştir. Bu rakamlar gerçek ve
ciddidir, sizin gibi
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Yüzde 30u ne
yapacağız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yüzde
kaç?
CEMAL TAŞAR (Devamla) Olur mu yüzde 10u?
Yüzde 10u nereden çıkarıyorsunuz?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Sana
göndereceğim bana gelenleri sana, haberin olsun.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Ya, arkadaşlar
böyle yüzde 10 falan filan yok, halkı yanıltmayın, halkı
yanıltmayın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Tamamını sana göndereceğim.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yüzde 10
değil, yüzde 30.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Bizim toplam 729 bin
yatağımız var, kamu-özel sektör ve üniversitelerle birlikte 1
milyonu aşkın bir yatak kapasitemiz var. Siz hâlen durup durup
milleti farklı yere yönlendiriyorsunuz.
Arkadaşlar, bakın, biz 2002den
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bakanınız
719 bin diye açıkladı.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Taşar.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hangi anne baba
çocuğunu parkta yatsın diye gönderir?
CEMAL TAŞAR (Devamla) Biz
yaptıklarımızla övüneceğiz. Her şey gençlerimiz
için. diyor Sayın Cumhurbaşkanımız. Asla ve asla sizin
sapıttığınız gibi, pardon saptırdığınız
gibi, sizin söylediğiniz gibi
MAHİR POLAT (İzmir) Sapıtmak ne
demek?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sayın
Başkan, ne dediğini bilmiyor gerçekten! Sapıtmak ne demek?
CEMAL TAŞAR (Devamla)
Saptırdığınız. Lütfen, onu geri aldım.
asla ve asla gençlerimize terörist diye bir
şey söylememiştir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Öğrenci olmayanlara
CEMAL TAŞAR (Devamla) Öğrencilerimize
söylememiştir böyle bir şeyi. Cumhurbaşkanımız
Öğrencilerimiz geleceğimizdir, göz bebeğimizdir. diyor.
Lütfen, bunları artık görelim, öğrenelim, bilelim.
Tabii, üç dakikada bunları anlatmak zor,
süremiz bitiyor ama baktığımızda Avrupa ülkelerinde bile
bizim yatak konforumuzda, yurt konforumuzda yurt yoktur.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ya bu hayaller
yeter, yeter; böyle bir şey yok!
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) Ya sen
hayatında kaç tane yurt gördün?
CEMAL TAŞAR (Devamla) Allah rızası
için buna gidin bakın, gözünüzü kapatmayın arkadaşlar;
güneş var gözünüzü kapatsanız da.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Seni
izliyorlar, seni izliyorlar; sokağa çıkamazsın kendi
şehrinde.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Yani niye kendinize
karanlık yapıyorsunuz, karanlık yapmanızın anlamı
yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Taşar.
CEMAL TAŞAR (Devamla) 81 ilimizde üniversite
açılmış, bu üniversitelere öğrencilerimiz gitmiş
BAŞKAN Sayın Taşar, teşekkür
ediyorum.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Biz bu
çocuklarımıza gerekeni yapacağız.
BAŞKAN Sayın Taşar, süreniz
tamamlandı.
CEMAL TAŞAR (Devamla) Bu vesileyle de ben
yüce Meclisi saygı sevgi muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurun öncelikle
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Benimki sataşma, yerimden
değil.
BAŞKAN Dinleyeceğim bakalım, öyle
mi değil mi, bakacağız.
Buyurun Sayın Özel.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bitlis
Milletvekili Cemal Taşarın HDP grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında kullandığı bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
İçişleri Bakan Yardımcısının
açıklamasını tutanağa geçirmeye gerek yok, zaten bütün
tutanaklarda her yerde var. Sorun şu: Aynı İçişleri Bakanlığı,
Boğaziçinde 540 gözaltına alınan öğrenci için DHKP-Cden,
PKKdan başlayıp 1977de faaliyeti sona eren terör örgütüne kadar
irtibat, iltisak, mensubiyet iddia etti algı yönetmek için. Bir tanesini
ispatlayamadılar, 540 öğrenciden 1 kişinin bu irtibatı
çıkmadı. Şimdi de aynı yalanı yurt meselesi için
yapıyorsunuz ama siyasi iletişimdeki en büyük hata nedir biliyor
musunuz? Bir şey söylersiniz seçmeninizin torunu, seçmeninizin oğlu,
yandaki komşusu bu sorunu yaşıyor ve siz Böyle bir sorun yok.
diyorsanız işte o zaman baltayı taşa vurdunuz. Baltayı
taşa vurduğunuz andır, dönemdir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sorun
var, sorun var da çarpıtma da var.
BAŞKAN Arkadaşlar, duyamıyorum
müsaade eder misiniz lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Bir
şey demedim. Sorun var, çarpıtma da var dedim.
BAŞKAN Müsaade edin ama ben Sayın
Beştaşı duyamıyorum lütfen.
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz lütfen.
Sayın Özel, rica ediyorum, bakın duyamıyorum Sayın
Beştaşı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, hatip konuşmasına başlarken bizim
önergemizin çarpıklıklarla dolu olduğunu söyledi,
çarpıtılmış dedi
BAŞKAN Bu, sataşma değil. Yani
eğer Bu çarpıtılmıştır, öyle demiştir.
Bunlarda
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Saptırdınız dedi, sataşma efendim. Hayır,
açıkça
Bizim
BAŞKAN Bakın müsaade ediniz Sayın
Beştaş.
Yani Bu meseleyi çarpıtıyorsunuz, bu
böyle değildiri biz eğer sataşma, hakaret kabul edersek biz
burada mümkün değil bu görüşmeleri yapamayız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Hayır, Sayın Başkan, halka doğru bilgi vermek gibi bir
sorumluluğumuz var, biz hiçbir rakamı çarpıtmadık.
BAŞKAN - Rica ediyorum. Yerinizden söz
vereceğim ama bu sataşma değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Bakın, Sayın
Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ama bir
dakikada bitiremem.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurunuz
lütfen.
34.-
Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Bitlis Milletvekili Cemal Taşarın HDP grup
önerisi üzerindeki konuşması sırasında
kullandığı bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, biz hiçbir şeyi çarpıtmıyoruz,
gerçekleri ifade ediyoruz. Bugün kebap da terörist ilan edildi; bize ne
anlatıyorlar, bilmiyorum gerçekten.
Yani Cumhurbaşkanının
konuşması aynen şöyle: Parklarda yatanların
öğrencilikle ne alakası var? Bunlar Gezide olduğu gibi
dışarıdan gelip buralarda terör estiren teröristler. Anadolu
Ajansının haberini ben hatibe okuyorum, diyor ki:
Yükseköğrenimdeki öğrenci sayısı 8 milyonu buldu.
Ayrıntıları var, zaman olmadığı için
açmıyorum. Şimdi, öğrenci olmayanlar dayanışmaya
gidemez mi, böyle bir mantık olabilir mi? Başörtüsü eylemlerine
başörtülü olmayanlar gitmiyor muydu? Ben gittim mesela; başörtüsü
olmayan milyonlarca kadın olarak biz gittik, bu eylemleri destekledik.
Tabii ki barınamayan öğrencilere destek ve dayanışma
etkinlikleri de olacaktır. Şimdi, bir vekil ya da bir siyasetçi
gittiğinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sen
öğrenci değilsin, buraya gidemezsin. denilemez.
Şimdi, bir de şunu söyleyeyim: Yani
biliyorsunuz -bütün dünya konuşuyor- Pandora belgelerinde sadece Rönesans
Holdingin kaçırdığı vergi 210 milyon dolar, ortalama
rakamlarla bu para 1 milyar 900 milyon TL. Bu parayla 100 yataklı 100 adet
yurt yapılırdı; 10 bin öğrenci sokakta değil, yurtta
kalırdı.
Diğeri: Kızılayın toplanan
bağışlarla yaptırdığı yurt AKPli belediye
hizmet binası oldu. Bu soruya yanıt bekliyoruz: Toplanan
bağışlarla yapılan yurt neden sizin hizmet binanız
oldu? Bu soruya gerçekten şimdi, hemen cevap istiyorum.
Halka yalan söylüyorsunuz. dedi bize. Halka yalan
söyleyen biz değiliz; biz halka hakikati anlatmak için burada
çırpınıyoruz ama onlar halka mütemadiyen yalan söylüyorlar. Biz
de bu yalanları düzeltiyoruz, kendi ajanslarına baksınlar.
BAŞKAN Evet, Sayın Akbaşoğlu,
buyurun.
35.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanımızın öğrencilere terörist
dediğine ilişkin iddialarda bulunuldu çeşitli
konuşmacılar tarafından. Bu, zinhar yalandır ve
iftiradır. Bunu iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir; bunu
ispatlamazsa müfteridir, yalancıdır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, biraz
evvel Sayın Beştaş da ifade etti, Bunlar öğrenci
değil. diyor. Öğrenci olmayan, provokatör olup terör örgütlerine
üyeliği ortada olan insanlar var orada, teröristler var; onlara terörist
diyor, öğrencileri provoke etmeye çalışan teröristlere diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Niye
toplamıyorsunuz, teröristse niye toplamıyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bu, net ve açıktır, kimse teröristlerin
yanında yer almamalıdır, provokatörlük yapmamalıdır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye'deki barınma
sorununun nedenlerinin araştırılması amacıyla
5/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzel ve arkadaşları tarafından, üniversitelerdeki yurt
sorununun araştırılması ve gerekli çözüm önerilerinin
geliştirilmesi amacıyla 5/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
5/10/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 05/10/2021 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve
arkadaşları tarafından, üniversitelerdeki yurt sorununun
araştırılması ve gerekli çözüm önerilerinin
geliştirilmesi amacıyla 05/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (2824 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 05/10/2021 Salı günlü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Onursal Adıgüzel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversitelerdeki yurt
sorununun araştırılması üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir buçuk yıl aradan sonra üniversiteler yüz
yüze eğitime başlıyor. Türkiyede binlerce öğrenci
ağır bir barınma kriziyle baş başa
bırakılmış durumda. Artan kira fiyatları, devlet
yurtlarının kapasitesindeki yetersizlikler, özellikle özel
yurtların fiyatlarındaki artış öğrencileri en temel
hakları olan barınma hakkından dolayısıyla da
eğitim hakkından mahrum bırakıyor. Şimdi iktidar
sözcüleri buraya çıkacak, pembe tablolar çizecek. Ben size resmî
rakamlardan bahsedeceğim. Örgün eğitimdeki öğrencilerin
beşte 1i bugün yurt bulamıyor. Şimdi buraya çıkıp
diyeceksiniz ki: El insaf! Biz geldiğimizde 190 yurt vardı,
şimdi 773 oldu. Biz geldiğimizde öğrenim kredisi 45
liraydı, elinize gözünüze dursun, şimdi 650 lira. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 2004 yılında
üniversite öğrencisiydim, 90 lira öğrenim kredisi alıyordum, 3
çeyrek altın ediyordu. Şimdi yolda bir öğrenci görürseniz 200
lira daha verin, gitsin 1 çeyrek altın alabilsin, 650 lirayla 1 çeyrek
altın alamıyor. İstanbula, Ankaraya, İzmire, Adanaya
bakmadan, talebin yoğunluğunu incelemeden Yeterli sayıda yurt
yaptık. derseniz yanılırsınız. Binalar da yeterli
değil, ne yazık ki yataklar da yeterli değil.
Bakın, SODEV bir araştırma
yapmış, İstanbulda 32 öğrenciye 1 yatak düşüyor.
İstanbulda bugün yurt sayısı kaç biliyor musunuz? 21. Koca
metropol İstanbulda 21 yurt var. Ankara ve İzmirde 11
öğrenciye 1 yurt yatağı düşüyor.
Bugün soru önergeme, başvuruma cevap geldi. Ne
yazık ki ikinci yerleştirmede de 200 bin öğrencinin talebine
karşılık verememişiz, yaklaşık 200 bin
öğrenci açıkta kalmış.
Değerli milletvekilleri, tabii ki her ile bir
yurt yaptınız, bununla da övünüyorsunuz ama her ile bir üniversite
yaparken yanına bir yurt yapmayı da düşünemediniz mi? Bence
düşündünüz. Devletimizin buna gücü yetmez miydi? Elbette ki yeterdi ama
siz bilerek, isteyerek Türkiyedeki binlerce genci cemaatlerin,
tarikatların kucağına ittiniz. Bugün eğer Türkiyede cemaat
ve tarikatların yurt sayısı devlet yurdundan fazlaysa bunun
sorumlusu on dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Tabii, sadece yurt bulmakla bitmiyor değerli
arkadaşlar, bir de yurtlardaki mevcut duruma bakmak lazım. Adalet ve
Kalkınma Partisinin PR ajansı çalışıyor, reklamlar
çekiliyor, televizyonlarda yayınlanıyor. Bakan her kürsüye
çıktığında diyor ki: Mükemmel yurtlarımız var.
Herhâlde Sayın Bakan son birkaç yıldır hiçbir yurda
uğramamış.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu, sosyal
medyadaki en popüler yurtlardan biri: Zonguldak Öğrenci Yurdu. Alttaki de
ne biliyor musunuz? İsveçte bir hapishane. Hani Sayın
Cumhurbaşkanı diyordu ya 1 kişilik, 2 kişilik, 3
kişilik
Vallahi ben burada 1 kişilik, 2 kişilik, 3
kişilik değil; aynen benim on altı yıl önce
kaldığım gibi -biraz daha büyüktü bizim oda- ranzalı, 4
kişilik, daracık bir oda görüyorum ve bir adım yol
alamadığınızı da buradan tekrar bütün herkesle
paylaşıyorum. Tabii ki sadece yurt odalarında üçüncü
yatağın yanına dördüncü yatağı atarak yurt sorununu
çözdüğünüzü düşünüyorsanız, büyük televizyon kanallarında
reklamlar göstererek yurt sorununu çözdüğünüzü sanıyorsanız
yanılıyorsunuz.
Bir de hijyen meselesi var, temizlik meselesi var.
Öğrencilere reva gördüğünüz yastıklar, çarşaflar, yataklar
ne yazık ki kir içinde değerli arkadaşlar. Diyeceksiniz ki
Onursal, hijyenin sağlanmadığı bir ortamda internetten mi
bahsedeceksin? Evet bahsedeceğim. Bugün yurtlarda öğrencilerin
internetine 16 gigabayt kota sınırı koydunuz. Lafa geldi mi
diyorsunuz ki Bilişim çağı lafa geldi mi diyorsunuz ki Yapay
zekâ stratejisi. lafa geldi mi diyorsunuz ki Uzay programı
hazırlıyoruz. ama işe geldi mi
Size yetiyor mu 16 gigabayt
internet de öğrenciye yetsin? Öğrenci 16 gigabayt internetle uzaktan
eğitime mi katılsın, sosyal medyaya mı girsin,
araştırma mı yapsın, film mi izlesin?
Değerli arkadaşlar, dün Muğladan bir
öğrenci kardeşimiz yemekhane fotoğraflarını gönderdi.
Bakın, 20 yaşındaki öğrencilerin kahvaltısı.
Yemekhanedeki sıralardan bahsetmiyorum. Aynı zamanda yemekhanedeki
sıraların yanında öğrencinin geçen yıllardaki
porsiyonunun küçültüldüğünden bahsediliyor. Her fırsatta
İtibardan tasarruf olmaz. diyenler, her fırsatta çıkıp
Mangoyu kurutarak tasarruf edeceksiniz. öğüdü verenler öğrencinin
iki lokmasına göz dikmişler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Doğru bilgi
vermiyorsunuz, kürsüden insanları yanıltıyorsunuz.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, devri iktidarınızda, on dokuz yıllık
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında tablo ne biliyor musunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Tablo şu: Üniversiteyi
kazanan öğrenci sokakta, yurt yok, üniversiteyi bitiren öğrenci de
sokakta, aynı bankta oturuyorlar.
Değerli arkadaşlar, eskiden anne baba
derdi ki Ceketimi satarım, oğlumu, kızımı okuturum.
Ceket bırakmadınız ki satsınlar, ceketi de yok
insanların.
Şimdi bu önergeye hayır vereceksiniz
biliyorum ama ben buradan genç kardeşlerime söz veriyorum, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında hiçbir anne baba çocuğunun geleceğinden
endişe duymayacak; ne yer, nasıl okur, nerede kalır diye
düşünmeyecek, öğrencilerin tek ödevi okuyup, derslerine
çalışıp bu ülkeye yararlı evlatlar olmak olacak.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) Bursları
engellensin diye AYMye başvuran CHP mi bunları söylüyor?
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Yasin Öztürk, buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK
(Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversite
öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin grup önerisi üzerine
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
(Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, hatip kürsüde, rica
ediyorum, lütfen
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Bu vesileyle Gazi
Meclisimizin yeni yasama yılının tüm milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle dile getirmek isterim ki üniversite
öğrencilerimizin yurt sorunu öngörülebilir ve çözümlenebilir bir konu
olduğu hâlde bu sorun her sene artarak devam ediyor; nedeni belli,
plansızlık. Son yıllarda kamu, vakıf ve özel üniversite
sayısında artış yaşanmış ancak
yükseköğrenim gören öğrencilerin barınacağı yurt
sayısında aynı oranda artış
sağlanamadığı için barınma sorunu öğrenci ve
aileler için bir kâbus hâlini almıştır. İlleri geçtik,
neredeyse ilçelerde bile üniversite, fakülte, meslek yüksekokulu açmakla
övünülmüş ama bu öğrenciler nerede kalacak, nasıl
barınacak, bu düşünülmemiştir. Hele pandemi döneminde bu
plansızlığın yarattığı
sıkıntı ikiye katlanmıştır. Geçen sene
üniversiteye yerleşen ancak uzaktan eğitim nedeniyle yurtlarda
kalmayan öğrenci sayısına bu sene yurtlarda kalmak üzere
başvuran öğrenciler eklenmiştir. Evet, yükseköğrenim yapmak
her öğrencinin hakkı ancak bugünkü şartlarda ne yazık ki
yıllarca dirsek çürütmüş, ÖSYMnin yaptığı
sınavda başarılı olabilmek için maddi manevi
fedakârlık yaparak bir üniversiteye yerleşmiş
öğrencilerimizin eğitim hakkı daha fakülte yüzü göremeden sona
eriyor. Neden? Çünkü ailesinin bulunduğu şehirden başka bir
şehre eğitim amacıyla zorunlu göç eden, Gençlik ve Spor
Bakanlığı veya kayıtlı olduğu üniversitelerin
yurtlarında barınma imkânı bulamayan öğrenciler bu sorunu
özel yurt, apart veya ev kiralama yöntemiyle çözmek zorunda
kalmaktadırlar.
Ülkemizde son dönemde uluslararası göç ve
özellikle pandemi sürecinde ev kiraları fahiş şekilde
artmıştır. Bu artış, özel yurt ve apart
fiyatlarının da makul seviyesinin üstünde seyretmektedir. Ailesinden
destek alarak öğrenimine devam etmek zorunda kalan bir öğrenci için
bu dönemde ev kiralamak, özel yurt ve apartta kalmak neredeyse imkânsız hâle
gelmiştir. Ülkemizdeki ekonomik sıkıntının her bir
kesimi derinden etkilediği, öğrenci ailelerinin kendi geçimlerini
sağlamakta zorluk çektiği bu dönemde ailesinden uzakta okumak zorunda
kalan öğrenciler ya ek bir iş yapmak zorunda ve eğitimini
aksatmakta, bu da derslerini olumsuz etkilemekte ya da aileleriyle birlikte çok
ciddi maddi problemler yaşamaktadırlar.
Öğrenci ve ailelerinin karşılamak
zorunda kaldığı giderler barınma masraflarıyla
sınırlı değildir. Barınmak için kiralık evlere
veya özel yurtlara yerleşen öğrenciler beslenme, ulaşım
giderleri yanında ders kitapları ve materyalleri için de harcama
yapmak zorundadırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) Sayın
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Geleceğe yönelik
meslek edinme, eğitim ve öğrenim çabasıyla hayata atılan bu
öğrenciler için yükseköğrenim bu zorlu koşullar
karşısında yaşam savaşına dönüşmüş durumdadır.
Bu zorlu savaş karşısında çaresiz kalan öğrencilerin
geçmiş dönemlerde karşılaştığı problemler
ortadadır. Devletin en zorunlu olan barınma ve beslenme ihtiyacı
karşısında öğrencisine destek olamaması bu
boşluğun malum gruplarca doldurulmasına neden olmuştur.
Öğrencilerimiz, gençlerimiz devletin güvencesi
altında olmak zorundadır. İYİ Parti olarak biz diyoruz ki:
Kalıcı ve nihai çözüm olarak her üniversitenin kendi bütçesinden,
döner sermayesinden kampüsü içinde kendi öğrenci kapasitesinin en az üçte
1i kadar yurt yapması YÖK tarafından zorunlu hâle getirilmelidir.
Yeni bölüm açma sevdası, yarışı yerine
öğrencilerimizin barınma imkânı sağlanmalıdır
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mahmut Toğrul, Gaziantep Milletvekili. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de yeni yasama yılının ilk
konuşmasında, yeni yasama yılının gerçekten
yurttaşlarımızın ihtiyacının
karşılandığı bir dönem olmasını diliyorum.
Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları
başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Anayasamızın 42nci maddesi Kimse eğitim, öğrenim
hakkından yoksun bırakılamaz. der; 57nci maddesi Devlet
vatandaşının barınma ihtiyacını çözmekle
yükümlüdür. der. Şimdi, bunları göz önüne
aldığımızda Türkiyede Anayasanın bu iki açık
hükmü ihlal ediliyor.
Bakın, Türkiyede yükseköğretimde -biraz
önce itiraz ettiler ama- resmî rakamlarla 3 milyon 800 bin öğrenci var.
Yine, Bakanın açıkladığı yatak sayısı 719
bin yani her 5 öğrenciden 1ine ancak yatak var.
Bakın, öğrenci gidiyor, devlet yurdunda
yer yok. Özel yurtların fiyatlarını hiç sordunuz mu bu ara
sevgili iktidar partisi milletvekilleri? 35 bin-40 bin civarında
yıllık; bunu nasıl ödeyecek? Bu ülkede asgari ücretin 2.825 lira
olduğunu hatırlatırım. Bir tek göz odanın
kirasının bile 2 bin TLden başladığı gerçeği
orta yerde dururken
Kiralar almış başını gidiyor.
Bakın, bir ülkenin geleceği, gençliğine yaptığı
yatırım ve gençlerinin geleceğe dair kurduğu hayalle
ölçülür. Bu ülkenin gençlerinin yüzde 70i bu ülkede yaşamaktan umudunu
kesmiş ve yurt dışına gitmek istiyorsa düşünün. Ve bu
ülkenin üniversiteyi şu veya bu şekilde bitirenlerinin yüzde
40ının işsiz kaldığını
hatırlatırım, bugün üniversite mezunlarında işsizlik
yüzde 40. Öğretmen olur, atanmaz; mühendis olur, iş bulamaz. Peki, bu
gençler ne yapıyor? Bu gençler hayallerini yurt dışında
kuruyor.
Değerli arkadaşlar, istediğiniz kadar
inkâr edin, gerçek bu. Bugün gençlerimiz yurt, barınma hakkı talep
ediyor. Ya, hak talebinin bu ülkede kriminalize edildiği
Herhâlde
Demokratik, sosyal, hukuk devletiyiz. diyen ve bunları kriminalize eden
tek yeryüzü devleti biziz. Öğrenci hak talep eder terörist, öğrenci
rektörünün seçimine katılmak ister terörist, öğrenci...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Sayın
Başkan, tamamlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bakın, üniversitede
öğretim üyesi dahi olma koşullarını taşımayan
birisi Boğaziçine rektör olur -öğretim üyesi dahi olamaz
bırakın rektörü çünkü öğretim üyesi olmanın
koşulları var- olamayacak birisini rektör atarsınız,
öğrenci itiraz eder terörist. Bunu kim söylüyor? Bakın, hukuku
uygulamakla yükümlü olan Bakan açıklıyor: Şu kadarı
şu örgütün, şu kadarı şu örgütün. Ya, hangi mahkeme
kararından aldınız bunu? Bakın, biraz önce Özgür Özel
söyledi, 540 öğrenciyi terörist diye mahkemenin karşısına
çıkardınız, bir tanesi ondan yargılanmadı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar
bizim öğrencilerimiz, gençlerimiz. Bu ülkede hayal kursunlar, bunun için
çaba gösterin. İşte, bunun gereğini yirmi yıldır
yapmadığınız için yolun sonuna geldiniz. Güle güle diyorum
size. (HDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Sana da güle güle(!)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ben yerime güle
güle gideceğim.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sinop Milletvekili Sayın Nazım Maviş.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ
(Sinop) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, memleketlerinden
çıkıp gurbete gelen ve yurt ihtiyacı olan her bir
öğrencimizi bizden sıcak yuva isteyen bir evladımız olarak
görüyoruz. Temel hedefimiz her bir evladımızın ihtiyaç ve
talebini karşılayabilmektir. Bu nedenle, bugüne kadar anne ve
babaların çocuklarını gönül rahatlığıyla
bırakabilecekleri yurtlar inşa ettik. Yurt talebine yanıt
verilemeyen bir tek öğrencimiz kalmayıncaya kadar da
çalışmaya devam edeceğiz. Biz geçmiş hükûmetlerin
yaptığı gibi öğrencilerin balık istifi misali
tıkıştırıldığı yurtlar inşa ederek
bu konuyu çok daha kaba bir yaklaşımla çözebilirdik. Elbette ki böyle
yapmadık. Bugün evlatlarımızı modern, sosyal donatı
imkânlarının yer aldığı, otel konforunda yurtlarda
misafir ediyoruz.
Sayın Onursal Adıgüzel, gel de seni
Sinoptaki yurtlara götüreyim de hangi konforda öğrencilerimiz yurtlarda
barınıyormuş gör. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Evet, bir kere daha buradan gururla söylüyoruz.
Aynen öyle söyleyeceğiz Sayın Onursal Adıgüzel. Beceriksiz
iktidarlardan devraldığımız Türkiyeyi biz imar ettik, biz
inşa ettik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) MHPye söylüyorsun, MHPye.
Biz yoktuk iktidarda, MHP vardı. Biz yoktuk iktidarda, MHP vardı.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Yurt
sayımızı 190dan 778e çıkardık. Yatak kapasitemizi
182.258den 729.931e çıkardık. Onun için bir kere daha gururla
söylüyoruz, hiç de gocunmadan. Başvuran öğrencilerimizin
yaklaşık yüzde 90ına yakınını da
yurtlarımıza yerleştiriyoruz. Şu anda yeni yapılacak
yurtlarımızla beraber 110 bin ilave yatak kapasitesiyle neredeyse
yurtlarımızda barındırdığımız
öğrencilerin sayısı 1 milyonu bulacak.
Avrupadaki bazı ülkelerden size rakamlar
vereyim: İspanya 91 bin, Almanya 291 bin, Fransa 365 bin, İngiltere
550 bin, Hollanda 113 bin kamu, özel ve üniversite yurtlarında
öğrenci barındırıyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) O ülkelerde
parkta yatan kaç öğrenci var, onu söyle, onu. Parkta yatan var mı o
ülkelerde?
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Türkiyedeyse
sadece 729 bin öğrenci kamu yurtlarında ama özel ve üniversite
yurtlarıyla beraber 1 milyon öğrenci barındırıyoruz.
(CHP sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İspanyada
parkta kaç öğrenci yatıyor?
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum,
lütfen
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Ancak bu büyük
başarıya rağmen, elbette ki gelinen seviyenin daha da üstüne
çıkmayı, talep eden tüm öğrencilerimize barınma fırsatı
sunmayı elbette ki hepimiz hedefliyoruz.
Şimdi, biz bütün bunları yaparken burada
öyle tablolarla karşı karşıya kalıyoruz ki: Bir,
matematik hatası yapılıyor. Neymiş efendim? Barınma
kapasitesi açısından toplam öğrencinin içerisindeki oran
buymuş. Arkadaşlar, biraz önce milletvekilimin söylediği, bir
kere, 4 milyon öğrenci sadece örgün eğitimde var; bunların kendi
evinde kalanı, kendi ilinde kalanı, başka tercihte
bulunanı
Bakın, 625 bin öğrenci KYKye başvurmuş ve
başvuran bu öğrencilerin yaklaşık yüzde 90ını
yerleştiriyoruz. Şimdi, bütün bunları biz yaparken peki siz ne
yaptınız? Onu da söyleyeyim, sadece birkaçını
söyleyeceğim, dikkatle dinleyin muhalefetteki arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Vallahi biraz
önceki hatip yüzde 70 dedi, bu şimdi yüzde 90a çıkardı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Fark etmez,
yüzde 10u insan değil mi, sokakta mı yatsın? Az mı yani?
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Evet, biz bütün
bunları yaparken siz Eskişehirde Belediye Başkanınız
eliyle Yunus Emre Yurdunun yapımını durdurdunuz. Biraz önce
Muğladan bahsetti arkadaşım, gitsin görsün, Muğlada
Belediye Başkanınız 4 bin kapasiteli yurdun iki yıldır
foseptiğini bağlamıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo!
NAZIM MAVİŞ (Devamla)
Beşiktaşta Abdi İpekçi Yurdunun yapımını
Belediye Başkanınız engelledi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) ODTÜ yurduna Çankaya Belediyeniz
mühür vurdu. İstanbulda Büyükşehir Belediyesi olarak bizim temelini
attığımız, inşaatına
başladığımız Küçükçekmece ve Bağcılardaki
yurtları iki buçuk yıldır çürümeye terk ettiniz.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Gecekondu
gibi yapıyorsunuz.
NAZIM MAVİŞ (Devamla) Hani Genel
Başkanınız Yurt sorununu bir yılda çözeceğim.
diyordu ya, dönsün de İstanbul Belediyesine baksın, Muğla
Belediyesine baksın, Eskişehir Belediyesine baksın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Buradan yalanla, iftiralarla AK PARTİyi
karalayamazsınız. İşiniz gücünüz yalan, işiniz gücünüz
iftira! Merak etmeyin, biz yapacağız hem de size rağmen
yapacağız ve inşallah bu ülkenin bütün sorunlarını
çözmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ne zaman, ne zaman?
Yirmi yıldan sonra mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
öncelikle şunu ifade edeyim: AK PARTİ olarak beceriksiz
iktidarlardan devraldık. dedi. Devraldıkları iktidar 3
bileşenlidir.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Oradan bir şey
çıkmaz Özgür Bey!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O bileşenlerden bir
tanesi Mecliste vardır, Milliyetçi Hareket Partisidir. Bu cevabı
Milliyetçi Hareket Partisine bırakıyorum ancak bize defalarca
Yalancısınız, beceriksizsiniz
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Oradan bir şey
çıkmaz Özgür Bey, orayı geç.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Başkanım, oradan
bir şey çıkmıyor ama ya!
BAŞKAN Hasan Bey
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl çıkmıyor?
MHP cevap vermiyor diye çıkmıyor. Bu lafı ediyor musunuz?
Ediyorsunuz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Verdim, verdim de
geçen sen tıkandın!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
o cevabı MHPye bırakıyorum, hazmediyorsa cevap vermez,
hazmetmiyorsa cevap verir. (CHP sıralarından alkışlar) Ama
sen Cumhuriyet Halk Partisine
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Nereden
baktığına bağlı, bir şey çıkmaz oradan.
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum lütfen
Sayın Özel, rica ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kürsüden cevap hakkı
istiyoruz. Yalancısınız. dedi.
BAŞKAN Dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cevap hakkı istiyoruz
efendim, Onursal Adıgüzel kullanacak.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Yalancılar
sizi, yalan söylüyorlar!
BAŞKAN Ya, arkadaşım
yalancısın demeden de yalancı olduğunu söyleyebilirsin
yani.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) Başkanım,
onlar her türlü hakareti ediyorlar. Mecliste bir üslup tartışması
yapacaksak önce muhalefet yapsın.
BAŞKAN Buyurun Adıgüzel.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin,
Sinop Milletvekili Nazım Mavişin CHP Grup önerisi üzerindeki
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Biraz önce Adalet
ve Kalkınma Partisi sözcüsünü dinlerken gerçekten bir çöküşün resmini
gördük, bir çöküşün resmi var burada. Biz çok net bir şekilde
rakamlarla
Zaten kendi arkadaşları da söylüyor, evet, örgün
öğretimde 3 milyon 855 bin öğrenci var, burada hiçbir sorun yok,
bunun beşte 1ine yurt bulunabiliyor, bunlar zaten Millî Eğitimin
sayfasına girdiğinizde Örgün Eğitim Raporunda var, Googleda
birazcık baksanız görürsünüz.
Asıl bizim geldiğimiz nokta bu
planlamanın yanlış yapılmasında yani sizin
aslında ülkeyi yönetememenizde. Siz her ile bir üniversite açmaya
çalışıyorsunuz. Açıyorsunuz, yanına bir yurt? Yurdu
yapmadık. Tamam, biliyoruz, sizin aklınızı biliyoruz; 15
Temmuzda ne yazık ki bizim başımıza da burada bombalar
yağdı sizin yüzünüzden, aklınız bu. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Eğitimde
fırsat eşitliğini üniversitede savunmuyor musunuz? Olur mu öyle
şey ya!
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) FETÖnün yüzenden
atıldı o bombalar. Önce FETÖ diyeceksin, önce FETÖ diyeceksin
sen, bombaları atan FETÖydü.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Aklınız kol
kola girdiklerinizle bu ülkenin gençlerini bu hâle getirmekti ama Türkiye
artık her şeyin farkında.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Eğitimde
fırsat eşitliğine karşı mısın Sayın
Hatip?
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) İstanbula
getiriyorlar lafı. İstanbulu yirmi beş yıldır
yönettiniz, bir tane belediye yurdu var mıydı? Yok. Şimdi 600
kişilik yurt yapıldı, 5 bin kişiye çıkarılıyor
kapasite. Niye siz götürüp FETÖnün vakıflarına verdiniz
İstanbuldaki yurtları? Söyleyin siz bana, niye verdiniz? (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Abdi İpekçinin
ruhsatını vermediniz iki sene ya! Maçkadaki Abdi İpekçi
Yurdunun ruhsatını vermediniz!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) İstanbul Belediyesi
de size daha net söyleyeyim- bizim Balçova Belediyesi de bizim Mersindeki
Yenişehir Belediyesi de öğrenciyi yalnız bırakmıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) İki senedir
Beşiktaş Belediyesi ruhsatını vermedi Abdi İpekçi
Yurdunun, ruhsatını vermedi!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Gelin, gelin gidelim,
500 öğrenciye bilgisayar verdi Balçova Belediyemiz; 70 bin nüfusu var,
üniversiteye giden 500 öğrenci. Nerede Adalet ve Kalkınma Partisi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Abdi İpekçi
Yurdunun ruhsatını verin!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Niye öğrencilere
bilgisayar vermiyor? Niye tablet veremiyor? Niye yurt bulamıyor? Çünkü
ülkeyi yönetemiyor. Hepiniz aklınızı bir kişiye teslim
etmişsiniz, bildiğiniz yanıldığınıza
yetmiyor.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Abdi İpekçi
Yurdunun ruhsatını verin! İki sene geciktirdiniz, iki sene!
Beşiktaş Belediyesi Abdi İpekçi Yurdunu iki sene geciktirdi,
iki sene, iki sene!
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Son olarak da bir örnek
var, göstereyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Bakın, şunu
net görüyoruz, şunu net görüyoruz
BAŞKAN Sayın Adıgüzel,
teşekkür ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Maçkadaki Abdi
İpekçi Yurdunu iki sene geciktirdi.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Sayıyı bir
türlü bir yere getirememişsiniz.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel, süreniz
doldu.
ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) Bunlar özel yurtlar,
bunlar da vakıf yurtları. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVET BÜLBÜL (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Beşiktaş
Belediyesi Abdi İpekçi Yurdunu iki sene
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin.
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Sen
Bakandın, yapsaydın!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Yaptık işte!
Yapmadık mı?
Ruhsat vermedi, ruhsat vermedi!
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz,
bakın, Sayın Grup Başkan Vekili ayakta bekliyor.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Özgür
Özelin ifadeleri üzerine kürsüden söz almak istiyorum, şu anlamda: O
Beceriksiz. ifadesiyle Milliyetçi Hareket Partisini bir araya kendisi
getirerek sataşmıştır. Ben kürsüden konuşayım.
BAŞKAN Sataştı.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben demedim MHPye
Beceriksiz., hatip dedi.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Siz
birleştirdiniz.
BAŞKAN Siz söylediniz efendim, söylediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beceriksiz yönetimlerden
Türkiyeyi devraldık. dedi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Onursal Adıgüzele söyledi onu, Onursal Adıgüzele!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beceriksiz yönetimlerden
Türkiyeyi devraldık. dedi.
3.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerinde Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Sayın Özgür
Özel, oradan ekmek çıkmaz sana, onu söyleyeyim. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Cumhur İttifakı çok sınamalardan
geçti, hâlâ uğraşıyorsunuz, bütün dünya
uğraşıyor; Allahın izniyle o çatlağı
vermeyeceğiz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiye'nin millî birliği ve bütünlüğüyle ilgili
olarak bu yürüdüğü yolda, Allahın izniyle, Cumhur İttifakı
muvaffak olacak ve hedefine varacaktır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Geçen ben aradım sizi, Engin ağabey
buradaydı, ertesi gün geldiniz, şimdi Levent Bülbül nerede? dediniz
ama orada bir şey söylemiştim de onu tekrar etmek gerekiyor herhâlde.
Bakın, dönemlerle alakalı bu ifadelere karşı eğer bir
sorumluluk söz konusu olacaksa cumhuriyetin kurucu partisi olarak Cumhuriyet
Halk Partisine burada çok söz düşüyor ama ne yazık ki özellikle
sizlerden de bu konuda bir şey duyamıyoruz. Nerede duyamıyoruz?
Şurada: Bakın, HDP her defasında çıkıyor, özellikle
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Türkiyeyi yönettiği, rahmetli
İnönünün Türkiyeyi yönettiği dönemlerle alakalı olarak
çıkan isyan faaliyetlerini, Koçgiri isyanını, Şeyh Sait
isyanını, Dersim isyanını bir soykırım olarak,
bir yok etme faaliyeti olarak ifade ederken, ortak geçmişimize, Mustafa
Kemal Atatürke âdeta katil yaftası yapıştırırken
kalkıp bunlarla alakalı olarak tek kelam etmediğiniz bir ortamda
çıkın önce Dersimi anlatın, çıkın önce Şeyh Sait
isyanını anlatın, çıkın önce Koçgiri
isyanını HDPye anlatın, aranızda bir anlaşmaya
bakın bakalım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAFET ZEYBEK (Antalya) 2016da söylediklerinizi de
şey yapın. 2016da ne diyordun? Ne diyordunuz 2015te?
BAŞKAN Arkadaşlar, demokrasi tahammül
rejimidir, rica ediyorum
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkanım, biraz evvel Onursal
Adıgüzel konuşmasında bütün grubumuza ve AK PARTİye
ithafen FETÖyle kol kola gezdiniz...
BAŞKAN Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkür ederim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Kol kola
değil, kucak kucağa gezdiniz, kol kola ne ki!
4.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin
sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şunu çok açık ve seçik bir şekilde ifade edeyim. FETÖnün
hamisine bakmak istiyorsanız önce CHP Genel Sekreteri Kasım Gülekle
olan ilişkisine bakmanız lazım. (CHP sıralarından
gürültüler) 1960lı yıllarda CHPye yapılan yardım
makbuzuna bakmanız lazım. FETÖ şu anda CHPnin üst aklı,
üst aklı. CHP şu anda FETÖ tarafından yönetiliyor. (CHP
sıralarından gürültüler) Siz kanun hükmünde kararnameyle devlete,
millete meydan okuyan FETÖyü affedeceğinizi ifade ediyorsunuz, Genel
Başkanınız bunu ifade ediyor açık ve seçik olarak.
Sonuç itibarıyla, biraz evvel bizim
milletvekilimiz size ithafen sizin zihniyetinizin, beceriksiz zihniyetinizin
Türkiyeyi ne hâle getirdiğiyle ilgili bir yaklaşım içerisinde
bulundu; buna dair sözleri çarpıtmayın. (CHP sıralarından
gürültüler)
Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar,
hakikaten Türkiyede geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin her
noktada önünü açıyoruz; üniversite de yapıyoruz, yurdu da
yapıyoruz ve Allahın izniyle o gençlerimizle beraber TEKNOFEST
Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivalinde destanlar yazıyoruz,
destanlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
Allaha çok şükür, toplu iğne yapamayan Türkiye imajını
geleceğimizin ümidi olan gençlerimizle beraber İHA, SİHA ve
TİHA projelerinde genç beyinler olarak ülkeye katkı verir hâle
getiren iktidar AK PARTİ iktidarıdır, AK PARTİ; bunu iyi
belleyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
sükûnet lütfen.
Bakın, Grup Başkan Vekili Sayın Özel
ayakta, bir şey söylemek istiyor, duyamıyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Hakikati duymamak için bağırdınız.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
lütfen.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
ağır sataşmalar var.
BAŞKAN Ne dediler?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Cumhuriyet Halk Partisinin bir
terör örgütü tarafından yönetildiğini iddia ettiler.
BAŞKAN Ha, FETÖnün yönettiğini söyledi.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Bize suçlamaya ithafen biz size cevap verdik. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Daha doğrusu Cumhuriyet Halk
Partisinin üst aklı FETÖ. dedi yani tam cümle budur.
Buyurun.
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok değerli
milletvekilleri, bir kez şunu söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Gazi Mustafa Kemal Atatürke, kurucu değerlere yönelik zaman zaman
Mecliste ne söz söylendiyse tutanaklar altında, gerçeklerden hareketle,
dilimiz döndüğünce ve en sert şekilde cevabını
vermişizdir, bundan sonra da vermeye devam ederiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) Tutanaklarda
yazmıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Ama FETÖ meselesine gelince,
Kasım Gülek istifasından altı yıl sonra, cenazesiyle ilgili
vasiyeti söylüyor, CHPli değil
Bahsettiğiniz yardım mektubunun
bir düzmece olduğunu Darbeleri Araştırma Komisyonu
Başkanınız tarih önünde kabul etti, tutanaklarda var; o rezalete
sahip çıkıyorsanız o utancı size veririm. Bu ülke
bombalanırken, bu Meclis bombalanırken o bombaları Kandırıldık,
aldatıldık. dediğiniz, 12 Eylülde birlikte referandumda Anayasa
değiştirdikleriniz uçaklara yüklediler, milleti ezen tankın -ki
FETÖ terör örgütüdür- mazotunu birlikte doldurmuştunuz. Şimdi
çıkıp Cumhuriyet Halk Partisine FETÖyle irtibat. ve
Tarafından yönetiliyor. gibi bir söz söylemek düpedüz yüzsüzlüktür,
utanmazlıktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca şunu söyleyeyim: Atasözünü tekraren
söylüyorum. Orada çatlak çıkar, burada çatlak çıkar. Adam yüzüne
tükürür, sen Ya Rabbi şükür. dersen hiçbir yerde çatlak çıkmaz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
36.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün,
Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında kullandığı bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Estağfurullah!
Sayın Başkan, eğer çatlak
ifadesinden benim konuşmama yönelik bir atıfta bulunduysa bizim
yüzümüz aktır, paktır. Allahın izniyle Allahtan
başkasının önünde eğilmeyecek bir şahsiyete, haysiyete
sahibizdir. Bunu denemeye, sınamaya kimse kalkmasın. Bu ifadeleri
kendisine iade ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Biraz evvel Sayın Grup Başkan Vekili benim
açıklamalarımla ilgili Yüzsüzlüktür. diye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Evet.
Benim açıklamalarımla ilgili
Yüzsüzlüktür. diyerek sataşmak suretiyle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eğer Cumhuriyet Halk
Partisini bir terör örgütünün yönettiğini iddia ederseniz bu yüzsüzlüktür,
utanmazlıktır. dedim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sonuç itibarıyla
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ediyorsan çık! Ediyorsan
çık! Ediyorsan sataşma var. Sen kimsin ya, CHP'yi terör örgütü
Allahtan korkun ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanının
Bütün FETÖcü, KHKyle görevine son verilen
kimselerin görevine iade edileceği açık bir şekilde beyan
edilmiştir.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İftira!
Allahtan kork! (CHP sıralarından gürültüler)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ben buna ithafen, Sayın
Kılıçdaroğlunun kendi beyanına ithafen FETÖyle beraber
hareket ettiklerini, FETÖ aklının kendilerini yönettiğini
söyledim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hakkında
yargı kararı olmayan insanları kafanıza göre mi
yargılayacaksınız!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Ancak bunu da maksadını aşarak kendisi hem
şahsıma hem grubumuza yönelik yüzsüzlük suçlaması
yapmıştır. Bu nedenle söz istiyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Vicdansızlık ya!
BAŞKAN Evet, sizi de dinleyeyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
açıkça şunu söyleyelim, Genel Başkanımız defalarca da
söyledi, mahkemeye başvurulmuş ancak mahkeme Kovuşturmaya gerek
yok. kararı vermiş, takipsizlik kararı vermiş. Mahkeme
görülmüş beraat almış, bu insanları görevine iade
etmiyorsanız biz buna KHK mağdurları diyoruz. Bütün KHKlileri
düşünüp de Allahtan korkun, darbeyi planlayan, sevk ve idare eden,
araçları kullanan, millete, size, bize saldıranları, KHKyle
atılanları iade edeceğimizi söylemek akıl
tutulmasıdır, iftiradır, bühtandır. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Değerli Başkanım, biraz evvel
konuşmam net ve açıktır. Bu konuşmayı, bu
açıklamayı çarpıtarak bizi yüzsüzlük yapmakla
BAŞKAN Yok, Sayın Akbaşoğlu,
Sayın Özel açıklamasında bir şartlı ifade
kullanmıştır ve şarta bağlamıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şarta bağladım.
BAŞKAN Yani şarta
bağladığı için de burada bunu direkt sataşma olarak
kabul etmeyelim ama sizin de Cumhuriyet Halk Partisine ilişkin bütün
söyledikleriniz de kayda geçmiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) O zaman beyana geçirmek için şunu söylemek isterim.
Şunu o zaman kayda geçirmek için ifade edelim. O şarta
bağlı sözüne ithafen şunu söylüyorum, şunu açıklıkla
ifade edelim
BAŞKAN Şarta bağlayın siz de
ki sataşma olmasın.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Şarta bağlı olarak ifade ediyorum ki sonuç
itibarıyla, Kasım Gülekle ilgili söylediğim altı yıl
sonraki iş değil, çok önceden bu işin temellerinin atılmasına
yönelik tespit ettiğim tarihî bir husustur; bir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Altı yıl, ezbere
biliyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) İkinci olarak, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili
FETÖnün başından beri beraber hareket ettiğine dair tarihî
vesikalar ve bilgiler mevcuttur, bunlar genel kültür olarak kamuoyundan da
temin edilebilir.
Üçüncü olarak, bakın, FETÖnün bütün
söylemlerini CHP kendisi burada dillendirmiştir.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminden sonra
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Başkanım, bu ne ya?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
anayasal olarak 20 Temmuzda Meclis kararıyla
alınan kararlara karşı darbe diyen FETÖdür, onu burada
dillendiren CHP yetkilileridir. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
kayıtlara geçti.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) 17-25 Aralıkla ilgili FETÖnün iddialarını
dillendirenler ve FETÖ, FETÖ olduktan sonra 2014 yılında FETÖyü
ziyaret ederek onların yanında olduğunu ifade edenler...
BAŞKAN Sayın Akbaşoğlu,
teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı)
CHPnin yönetimidir. Bunu da kayda geçiriyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
ben Sayın
Akbaşoğlu gibi yapmayacağım. Kayda geçirme dediğiniz
herhangi bir süreden kısa olması için tercih edilir, tutup da dört
dakika kayda geçirmeyeceğim. FETÖyle irtibatı olan, FETÖye devleti
yönettiren, FETÖye partisini yönettiren, FETÖye alan açan kim varsa Allah
cezasını versin. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzel ve arkadaşları tarafından, üniversitelerdeki yurt
sorununun araştırılması ve gerekli çözüm önerilerinin
geliştirilmesi amacıyla 5/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne
alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Ekim 2021 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 7 Ekim
2021 Perşembe günkü birleşiminde denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 5 Ekim 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde 278
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporunun gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılmasına; bu görüşmelerde siyasi parti grupları
adına yapılacak konuşmaların süresinin ellişer dakika
olmasına (bu süre en fazla 6 konuşmacı tarafından
kullanılabilir) ve aynı birleşimde Meclis
araştırması komisyonu raporunun görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine; 7 Ekim 2021 Perşembe
günkü birleşiminde 264 sıra sayılı 2020 Yılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Raporu hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun
görüşülmesine; bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına
yapılacak konuşmaların süresinin otuzar dakika olmasına (bu
süre en fazla 3 konuşmacı tarafından kullanılabilir) ve
aynı birleşimde Kamu Denetçiliği Kurumu Raporunun
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No:64 5/10/2021
Danışma Kurulunun 5/10/2021 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Muhammet
Emin Akbaşoğlu Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Meral
Danış Beştaş Muhammed
Levent Bülbül
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Dursun
Müsavat Dervişoğlu
İYİ
Parti
Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
Genel Kurulun 7 Ekim 2021 Perşembe günkü
birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
5 Ekim 2021 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 278 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına alınarak görüşmelerinin bu
birleşimde yapılması, bu görüşmelerde siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin
ellişer dakika olması (bu süre en fazla 6 konuşmacı
tarafından kullanılabilir) ve aynı birleşimde Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
7 Ekim 2021 Perşembe günkü birleşiminde
264 sıra sayılı 2020 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun
görüşülmesi, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına
yapılacak konuşmaların süresinin otuzar dakika olması (bu
süre en fazla 3 konuşmacı tarafından kullanılabilir) ve
aynı birleşimde Kamu Denetçiliği Kurumu Raporunun
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, (2/2836) esas numaralı 2547 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin İç Tüzük'ün 37'nci maddesi gereğince
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/142)
1/10/2021
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/2836) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasını arz ederim.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasama
yılının bütün yurttaşlarımıza hayırlı
olmasını diliyorum öncelikle.
İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca,
Elektrik Piyasası Yasasında bir değişiklik
yapılması amacıyla bir kanun teklifi verdim, onu takdirlerinize
sunmak için buradayım.
Şöyle: Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı döneminde gerçekten elektrikle ilgili çok büyük sorunlar
yaşanıyor, enerji fiyatları çok pahalandı ve yoksullar bu
enerjiyle ilgili olarak da fiyatları karşılamaktan çok
yoksunlar. Yaptığımız araştırmalara göre 4
kişilik bir ailenin, yoksulluk sınırında yaşayan bir
ailenin aylık tüketimi 200 kilovatsaat civarında ve bu da bugünkü
fiyatlara göre 211 liraya denk geliyor. 2017 yılında bu 95
liraydı, dört yılda yüzde 100den daha fazla zamlandı ve 211
liraya denk geldi. Şimdi, bütün verilere göre yoksulluk sınırı
da brüt asgari ücretin karşılığı olan sınırın
altında olan rakamları ifade ediyor. Yani demem odur ki yoksulluk
sınırı altında yaşayan yurttaşlarımıza
sosyal dayanışma vakıfları aracılığıyla
bu 200 kilovatın karşılığını ödeyelim. Neden
söylüyorum bunu? Geçen yıl, 2020 yılında yaklaşık
olarak 3 milyon 700 bin civarında hanenin elektriği
faturalarını ödeyemedikleri için kesilmiş, Türkiyede, 2020
yılında. Eğer bunu dörtle çarparsanız, yani hanedeki
kişi sayısıyla çarparsanız yaklaşık 12 milyon
yurttaşımız elektriksiz kalmışlar belli bir müddet ve
bunu ödeyememişler. Yine, Bakanlığın ifadesine göre, 2
milyona yakın aileye de destek verilmiş, bu fonlardan destek
verilmiş. Bu desteğin bir yasa kapsamında olması
lazım, bir sosyal destek şeklinde olması lazım ve bunun
için de Parlamentonun adım atması lazım. Elektrik Mühendisleri
Odasının verdiği rakamlar var, bu rakamlar 200 kilovatın
altında elektrik tüketenlerin yoksulluk ve açlık
sınırında yaşayan insanlar olduğunu gösteriyor, hane
halkı bakımından. Dolayısıyla, bu desteğin
Parlamentoda bir yasayla yapılması lazım.
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin
bu sorunlardan ne kadar uzak yaşadıklarını biliyoruz çünkü
bu sorunlar kendilerine gelmiyor ama her gün milletvekillerimize, diğer
idarecilerimize, yöneticilerimize gerçekten elektrik faturaları geliyor, o
faturaların ödenmesi noktasında yardım talepleri geliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu konuda adımlar attı,
askıda fatura adımını attı ve büyük destek aldı
ama bu desteğin yerel yönetimlerle beraber merkezî bütçeden ve bu
fonlardan karşılanması lazım. O nedenle bu teklifi
takdirlerinize sunuyoruz.
Eğer isterseniz, el
kaldırırsanız gündeme alınır, komisyonda
görüşülür, tekrar buraya gelir ve görüşürüz. O nedenle, yasama
yılının başında gerçekten yoksulları, emekçileri,
en dipte yaşayanları ilgilendiren bu konuda ortaklaşabiliriz.
Bakın, hep söylüyorum ben, bu Parlamento
kutuplaştırıcı adımların dışında
ortaklaştırıcı adımlar atabilir. Bu, muhalefetten
geliyor diye elinizin tersiyle itmeyin, bir düşünün sadece. Yine birlikte
burada bu yasa teklifinin eksiği varsa tamamlarız ve bu yasama
yılına bütün yurttaşlarımızdan yana bir adımla
başlayabiliriz.
İkinci konu şu: Memleketim
Diyarbakırla ilgili bir konu. Silvan Barajının
sulamasıyla ilgili olarak meslek örgütlerinden, sivil toplum örgütlerinden
aldığım bilgiler var. Silvan Barajının enerjiyle
ilgili olan kısmı yüzde 84 tamamlanmış. Yüzde 100e
tamamlanması için de barajın dolması lazım, onun için de üç
yıllık bir sürede baraj dolacak ve enerjiyle ilgili kısım
bitecek. Ama milyonlarca hektar arazinin sulanmasıyla ilgili olarak
kanallara ise yeterli kaynak aktarılmadığı için bugün yüzde
10luk kısmı tamamlanmış. Yani enerjiyle ilgili
kısım bitmiş ama sulamayla ilgili olarak yeterli kaynak
aktarılmadığı için yüzde 10luk kısmı
bitmiş. Neden kaynak aktarılmıyor? Meslek örgütlerinden,
çiftçilerden bana gelen bilgiyi aktarıyorum: Diyarbakır merkezli
enerji şirketi yani DEDAŞ sonuçta sizlere lobi yaparak, partinizin
bakanlarına lobi yaparak o kaynakları buraya aktarmıyor. Nedeni
şu: Eğer kanallar biterse yer altı sulamasına gerek
kalmayacak, oradan tüketilen enerjiyle ilgili olarak DEDAŞa para
ödenmeyecek dolayısıyla enerji maliyeti ve gider maliyeti dönüm
başına 1.000 liradan 200 liraya düşecek. Bu nedenle yapılan
lobiler sonucunda o yeterli kaynak aktarılamıyor.
Ben buradan enerjiyle ilgili olarak Grup Başkan
Vekillerine ve milletvekillerine sesleniyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Eğer
bu böyle değilse yani Diyarbakırı, Urfayı, Mardini,
Batmanı çok yakından ilgilendiren bu konu eğer böyle
değilse kalkın deyin ki Doğru değil, yeterli kaynak
aktarılmış, sulama kanalları yüzde 10 değil de yüzde
100e yakın bitmiş. Veya neden yeterli kaynak aktarılmıyor?
Bakın, DEDAŞa zaten devlet yüzde 35 destek sağlıyor,
destek sağlıyor yani hazır bir parayı alıyor.
Hazır bir parayı aldığı için de enerjiyle ilgili
olarak yatırım tamamlanıyor ama sulamayla ilgili olarak,
yatırımla ilgili olarak Hükûmetiniz kaynak aktarmıyor ve
çiftçiyi çok pahalı bir biçimde DEDAŞa mahkûm ediyor; bunun da
ortadan kaldırılması lazım. Bu bilgiyi de böyle
paylaştım. Eğer böyle değilse burada bizi
yalanlayabilirsiniz, doğru olmadığını
söyleyebilirsiniz.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Depreme
Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye
başlıyoruz.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.-
Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin
ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 278) (x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
İç Tüzük'ün 103'üncü ve 104'üncü maddelerine
göre, Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel
görüşmede ilk söz hakkı önerge sahiplerine aittir. Daha sonra,
İç Tüzük'ün 72'nci maddesine göre siyasi parti gruplarına ve
şahısları adına 2 üyeye söz verilecektir.
Alınan karar gereğince, siyasi parti
grupları adına yapılacak konuşmaların süreleri en
fazla 6 kişi tarafından kullanılabilecektir. Ayrıca, istemi
hâlinde Komisyona da söz verilecek ve bu suretle Meclis araştırması
komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış
olacaktır.
Konuşma süreleri, Komisyon için yirmi dakika,
alınan karar gereğince siyasi partilerin grupları adına
ellişer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için onar
dakikadır.
Komisyon Raporu 278 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Raporun üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu adına
Sayın Hayrettin Nuhoğlu, İstanbul Milletvekili; Sayın Bedri
Yaşar, Samsun Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Cemal Çetin, İstanbul Milletvekili; Lütfi
Kaşıkçı, Hatay Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Muazzez Orhan Işık, Van Milletvekili; Ali
Kenanoğlu, İstanbul Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Müzeyyen Şevkin, Adana Milletvekili; Gökan Zeybek,
İstanbul Milletvekili; Ulaş Karasu, Sivas Milletvekili; Kamil Okyay
Sındır, İzmir Milletvekili; Gürsel Erol, Elâzığ
Milletvekili; Sevda Erdan Kılıç, İzmir Milletvekili; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Mustafa Demir, İstanbul
Milletvekili; Necip Nasır, İzmir Milletvekili; Selahattin Minsolmaz,
Kırklareli Milletvekili; İlyas Şeker, Kocaeli Milletvekili;
Recep Uncuoğlu, Sakarya Milletvekili.
Evet, ilk söz İYİ Parti Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlunun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Deprem Komisyonu raporu üzerine İyi Parti Grubu
adına söz aldım, selamlarımı sunarım.
Ülkemiz deprem üretme potansiyeli yüksek diri
fayların olduğu bir coğrafyada yer almasına rağmen ne
yazık ki toplumda deprem bilinci oluşmamıştır. Deprem
bir doğa olayıdır, afete dönüşmesi insan eliyle
gerçekleşmektedir; ortaya çıkan can ve mal
kayıplarının sorumlusu yapılaşmanın her
kademesindeki yetkililer ve yöneticilerdir. Deprem afete dönüşen
diğer doğa olaylarında olduğu gibi çok ciddi sorunlar
ortaya çıkarır. Can kayıpları, yaralanma ve sakat kalmalar,
psikolojik sorunlar, bulaşıcı hastalıklar, ekonomik
kayıplar, acil yardım harcamaları, üretim ve gelir kaybı,
pazar kaybı, enflasyon artışı, işsizlik ve planlanan
yatırımların gecikmesi gibi sayabileceğimiz sorunlar
depremin ne kadar korkunç bir felaket olduğunu ortaya koymaktadır.
Tarih boyunca coğrafyamızda çok
yıkıcı depremlerin olduğu bir gerçektir. Son yüz yılda
ülkemizde meydana gelen depremlerde 100 binden fazla insanımız
hayatını kaybetmiştir, 700 bin civarında yapı enkaza
dönüşmüştür, 10 binlerce insanımız da sakat
kalmıştır. Geçen yıl meydana gelen 3 depremde 168
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu yıl
çok şükür ölümlü bir deprem yaşamadık, inşallah
yaşamayız da. Ne var ki küçük depremlerde bile herkesin korku ve
endişesi hâlâ devam etmektedir. Onun için, deprem konusunda yapılan
çalışmaların başarı hikâyesi olarak
sunulmasını doğru bulmuyoruz çünkü atılan adımlar çok
küçük kalmaktadır. Küçük başarılardan mutlu olup oyalanmak bir
sonraki depremde gözyaşlarının dökülmesine engel
olamamaktadır.
Komisyonun dört aylık
çalışmaları rapor hâline getirilmiş olup bilgilerinize
sunulmuştur. Ekleriyle birlikte 500 sayfalık raporun son bölümünde
268 öneri yer almaktadır. Bu Komisyondan önce Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 7 komisyon kurulmuştur. Bunlardan özellikle 2si, 1977 ve
1999da kurulanlar kapsamlı çalışmalar yapmış ve çok
önemli önerilerde bulunmuştur. Bu önerilerden eğitim ve uygulamayla
ilgili olanların yerine getirilmediğini, araştırmayla
ilgili olanların ise önemli ölçüde yerine getirilmiş olduğunu
söyleyebilirim. Bu sebeple, depremlerin yer ve özelliklerini biliyor
olmamıza rağmen uygulamada başarılı işler
yapılamadığı için olumlu sonuçlara
ulaşılamamıştır.
Komisyon çalışmaları
sırasında 37 kamu kurumu sunum yaptı. O hâlde, devletin içinde
depremle ilgilenen 37 tane farklı kurum var demektir. Bu kurumlar
arasında düzenli bir veri akışı yoktur, birkaç farklı
bakanlığa bağlıdırlar ve aralarında koordinasyonu
sağlayacak bir otorite de yoktur. Dolayısıyla, aynı konuda
verilen bilgiler ve sayılar çoğu zaman farklı olmaktadır.
Sunum yapan Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Bizim ülke olarak en büyük
sıkıntımız, fiilî durumdaki bilgiler ile devletin
kayıtlarında tutulan bilgiler arasında maalesef bire bir oturan
bir sistem yok. demek suretiyle verilerdeki uyumsuzluğu itiraf
etmiştir.
Aynı görevi birkaç kurumun yaptığı
ve aralarında uyum olmadığı da görülmektedir. Mesela,
ülkemizde kaç hane olduğunun tespitinde Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
ve TÜİK görev yapmaktadır ama verilen rakamlar birbirini
tutmamaktadır. Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel
Müdürü Yirmi yılda 6 milyon 700 bin konut yapacağız. diyor. On
sekiz yılda 1 milyona yakın yani yılda ortalama 55.500 konut
yapılmış. Bu hızla, bu ortalamayla yirmi yılda sadece
1 milyon 110 bin konut yapılabilir, dedikleri 6 milyon 700 bin konut
sayısına yüz yirmi yılda ancak ulaşılabilir. Bu millet
depreme karşı güvenli konutlarda oturabilmek için yüz yirmi yıl
bekleyebilir mi sizce?
Kurumlar arasındaki bilgi
akışının düzenlenmesi ve hazırlanan
planlarının uygulanıp uygulanmadığının
kontrol edilmesi için önerilen Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu
kurulmasının yeterli olmayacağını görüyor, bu
işlerin sorumlu ve yetkili bir başının olması gerektiğini
öneriyoruz. Bu kişi, bugünkü sistem içerisinde bir Cumhurbaşkanı
Yardımcısı, parlamenter sisteme geçildiğinde ise bir
müsteşarlık olarak düzenlenmesinin gerekli olduğunu
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, iktidarın
anlayış ve uygulamalarında genel olarak mühendis odaları
yok sayılmaktadır. Raporun Öneriler bölümündeki birçok maddesinde
mühendis odalarının çözüm ortağı olarak yer
almasını önerdik ama dikkate alınmadı. En başta
inşaat mühendisleri olmak üzere jeoloji, jeofizik ve harita kadastro
mühendisleri ile mimar ve şehir plancıları odalarının
etkin görev almaları mutlaka sağlanmalıdır.
Yapıların güvenli inşa edilmesi insan hayatının
güvenliğiyle doğrudan ilgilidir. Sosyal yaşamın her
anı inşaat mühendislerinin ürettiği yapılarda geçmektedir.
Toplumun hangi kesiminden ve yaşı, cinsiyeti, mesleği ne olursa
olsun herkes, inşaat mühendislerinin eseri olan yapılarda
doğuyor, yaşıyor, çalışıyor, eğleniyor ve
geziyor. Denilebilir ki inşaat mühendisliği medeniyet
mühendisliğidir.
Burada belirteceğim, dikkat çekeceğim en
önemli husus ise mühendislerin iyi yetişmediği ve yetersiz
kaldığıdır. İnşaat mühendisliği
eğitiminin niteliği, fiziki altyapısı, donanımı,
ayrılan bütçenin büyüklüğü, bu bütçeden araştırmalar için
ayrılan miktar, öğretim üyesi ve öğrenci oranları ile ders
müfredatı gibi eğitimi etkileyen bütün faktörler tartışmalı
durumdadır. En başta YKSde düzeltilmesi gereken hususlar
vardır. Matematik, fizik, kimya bilmeyen lise mezunlarının
inşaat mühendisi olabildiği bir ülkede hiçbir doğa olayı
karşısında yeterli tedbir alınamaz. Rastgele mühendislik
bölümleri açmak, kontenjanları artırmak ya cehaletin ya da kötü
niyetin göstergesidir.
Açıkça ifade ediyorum: Ülkemizin çok
sayıda mühendise değil; yeterli sayıda, donanımlı, iyi
yetişmiş mühendise ihtiyacı vardır. Onun için bütün
mühendislik bölümlerine yeterli sayıda kontenjan tanınmalı ve
ilk 100 bin içerisinden öğrenci alınmalıdır.
İnşaat mühendisliği için bu şart biraz daha
ağırlaştırılmalı, ilk 50 bin içerisinden
seçilmelidir. Kontenjanların çoğunlukla boş
kaldığı inşaat mühendisliği ikinci öğretim
bölümleri tamamen kapatılmalıdır. Altyapısı eksik olan
üniversitelerdeki inşaat mühendisliği bölümleri de kapatılarak
oradaki teknik imkân ve öğretim üyesi kaynakları diğer
üniversitelerde toplanmalıdır. Yeni bölümler de artık
açılmamalıdır.
93ü devlet, 34ü vakıf üniversitesinde olmak
üzere toplam 127 inşaat mühendisliği bölümünden her yıl
yaklaşık 8 bin öğrenci mezun olmaktadır. Ülkemizin
ihtiyaçları dikkate alınmadan popülist politikalar sonucu çok
sayıda üniversite açma politikası artık iflas etmiştir.
Devasa boyutlara ulaşan üniversite mezunu işsizler ordusu ve bilim
yuvası olmaktan uzaklaşmış üniversitelerle ülkemiz tam bir
çıkmaza sürüklenmiştir. Üstelik umutları
kırılmış 100 binlerce üniversite mezunu genç ile
onları büyük fedakârlıklarla okutan mutsuz aileler oluşmuştur.
Yazık değil midir bu insanlara, yazık değil midir Türk
milletinin geleceğine? (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bütün doğa
olaylarında olduğu gibi depremlerde de olay sonrası açılan
mahkemeler yıllarca sürmekte ve caydırıcı kararlar
alınamamaktadır. Bu sebeple, doğa olayları için acilen
ihtisas mahkemeleri kurulmalı, caydırıcı yönü
ağır olacak yasalar çıkarılmalıdır.
Davaların sonucunda suçlu bulunamamasının sebeplerinden biri de
bilirkişilik müessesesinin işlememesidir. Bu konuda da yasal
düzenleme yapılmalıdır. Donanımlı ve namuslu,
gerçekten işi bilen kişilerden bilirkişi heyetleri
oluşturulmalıdır.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için 2011
Van Erciş depremiyle ilgili yeni sonuçlanan bir mahkeme kararını
paylaşmak istiyorum. Bu kararın muhatabı, 10 kişinin
öldüğü çöken binanın ilk proje sorumlusu mahkeme kararına isyan
ediyor. On yıl süren mahkeme sonucu suçluların bazıları
zaten vefat etti, geriye kalanların hepsine aynı ceza
verilmiştir. Altı yıl sekiz ay hapis paraya çevrilmiş, 24
taksitle ödenmek üzere toplam 48.600 lira cezaya karar verilmiş.
Karara isyan eden iyi bir inşaat mühendisidir.
Çok yakından tanıdığım için bu ifadeleri
kullanıyorum, gerçekten iyi bir inşaat mühendisidir ve 1979
yılında kendi çizdiği projeye uygun olarak zemin katları
inşa etmiştir. Ekonomik sebeplerle duran inşaatta, yıllar
sonra üst katların yapımı devam etmiştir. Belediyenin
karşısında olmasına rağmen ruhsatsız ve de
projeye uygun olmayan yapılaşmanın yeni sorumlularıyla
aynı kefeye konulmasını kabul edemiyor. Bu olayda sorumlulara
verilen ceza değil, ödüldür; insan hayatı bu kadar ucuz
olmamalıdır. diyor ki bence de haklıdır. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, toplanma alanları
ve tatbikatlarla ilgili gelişmeler çok zayıf olmakla birlikte gerek
Komisyondaki sunumlara göre gerekse TRTye göre mükemmel gelişmeler var.
Öncelikle toplanma alanlarıyla ilgili olarak şunu söylemeliyim:
Komisyon olarak son toplantımız AFADda olmuştur. Orada sunum
yapan AFAD Başkan Vekili kısa zamanda toplanma alanları
konusunda çok başarılı çalışmalar
yapıldığını ve kişi başına
Şimdi, 27 Nisan 2021 günü TRTde genişçe
yayınlanan Anadolu Ajansı kaynaklı bir haberden de sizlere
bahsetmek istiyorum. Devletin TRTsindeki o habere göre, gene devletin
ajansı tarafından verilen habere göre; 7,5 büyüklüğündeki bir
depremde İstanbulun kaderini belirleyecek eylem planı her
ayrıntısıyla tamammış, toplanma alanı sayısı
5.600e çıkmış, bu alanlarda acil durum konteynerleri
varmış, enkaz ve arama kurtarma malzemeleri de
hazırmış. Sosyal ihtiyaçlar karşılanmış;
Kızılay aracı da bulunuyormuş, internet altyapısı
da büyük oranda tamamlanmış. 197 transfer alanı
hazırmış, çadır alanları da belirlenmiş.
Depremden sonra depremzedeleri şehir dışına çıkarmak
için -buraya lütfen dikkat edin- İstanbul dışına
çıkarmak için İstanbul açıklarında tahliye gemileri
bekleyecekmiş. 6 iskele, 3 tren istasyonu, 4 otogar ve 3 havalimanı
tahliye için kullanılacakmış.
Değerli arkadaşlar, bu haberden sonra
elbette herkesin içi rahatlamıştır artık. Ne var ki bir
eksiklik görüyorum. Depremzedeleri tahliye gemilerine, trenlere, otobüslere ve
uçaklara hangi yollardan, hangi araçlarla ulaştıracaklarını
ve tahliyenin ne kadar süreceğini söylemeyi ihmal etmişler. Ben bunu
İstanbulda bazı kaymakamlıklardaki, çok sayıda
muhtarlıktaki ve bizzat tatbikatın geçtiği söylenen
Kâğıthanede yaşayan insanlarla konuştum. Bu
yapılanlara sadece aymazlık denir. Gerçekleri ya bilmemek ya da
saptırmak kime ne kazandıracaktır? İstanbulun birçok
ilçesinde, mahallesinde insanlar orta şiddette bir depremde bile yerle bir
olacaklarını söylüyorlar.
Çevre ve Şehircilik Bakanı
aldığı talimata göre rezerv alan ilan ediyor; 1/100.000,
1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli planları diledikleri gibi değiştirip
ilan ediyor, itirazlara bakmadan da kesinleştiriyor. İstanbulluya ne
gibi fayda sağlıyor? İşleri güçleri rantiyecilere imkân
sağlamaktır.
Gidin bir İstanbulu dolaşın,
dolaşın da görelim. Ben dolaşarak geliyorum, yerinde
gördüklerimi naklediyorum. Beykozdan Ümraniyeye, Pendikten Sultanbeyliye,
Maltepeden Ataşehire her ilçe, her mahalle tehditle karşı
karşıya, tehlikeli bir bekleyiş içerisindedir. TOKİyle
oyaladığınız Maltepenin Esenkent Mahallesine bir
uğrayın; yoldan geçen tırların sarsıntısıyla
bile yıkılmasından korkulan binalarda hâlâ insanlar oturuyor.
Ataşehir, finans merkezi olarak ilan ettiğiniz, tamamına
yakınını yandaşlara yaptırdığınız
büyük binalarla doldurulmuş modern bir şehir görünümündedir. O modern
şehrin içinde, binaların hemen yanı başında
Âşık Veysel, Mustafa Kemal, Barbaros, Yenisahra, Mevlâna, Mimar
Sinan, Örnek, Yeni Çamlıca gibi birçok mahalle var, oralarda insanlar
yaşamıyor mı? Gidin bir dinleyin, bir kulak verin orada
yaşayanlara. Depreme karşı kentsel dönüşüm adına ne
adım atıyorsunuz ne de halkın güvenli konut yapmasına imkân
veriyorsunuz. Bir deprem sonrası meydana gelecek enkazın
ağır yükünü hiçbiriniz taşıyamazsınız.
Uyarılarımıza artık ciddiyetle yaklaşın, kulak
verin ve artık biz çözüm getirilmesini bekliyoruz. Beyoğlu,
Kağıthane, Fatih, Sultangazi, Gaziosmanpaşa, Eyüpsultan,
Bayrampaşa, Esenler, Bağcılar, Bahçelievler, daha birçoğu
Hiçbir ilçe daha farklı değil. Güngörenin Tozkoparan ve Küba Mahallelerindeki
halkın feryadı sizi etkilemiyor mu? Bu anlayışla,
gözleriniz sadece rantiyecileri görecekse bunun sonu nereye varacaktır?
Toplumla dalga geçer gibi, her şeyin çok iyi gittiği
algısını yaratmak sadece günü kurtarmaya yarar ama geleceğe
dönük yapılması gereken faydalı işlere engel
oluşturur. Ülkenin yöneticileri halkı oyalamak için algı
operasyonu yapar mı, yaptırır mı? Bizim gibi ülkelerde
yaptırır çünkü müeyyidesi yok zannedilir. Unutulmamalıdır
ki karşılığı er geç görülecektir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Komisyon raporunda yer
alan önerilerden biri de yeni fon kurulmasıdır. Fon denilince
herkesin aklına çok olumsuz şeyler geldiğinden eminim. Onun için
bizim önerimiz yeni bir fon kurulacaksa hazırlanacak yasaya o fondaki
paraların başka hiçbir yere aktarılamayacağı maddesi
konularak fonda toplanacak paraların güvence altına
alınmasıdır. Deprem risk ve zararlarının
azaltılması için ihtiyaç duyulan kaynağın
oluşturulması elbette şarttır. Daha önce oluşturulan
fonlardaki paralar farklı yerlere harcandığı için ihtiyaç
daha da artmıştır. Onun için, şu hususlarda kaynak
oluşturmak için düşünülmelidir:
Devlet kurumlarında israfa son verilmeli, her
türlü gösteriş sona ermeli, aşırı tüketim
alışkanlığından vazgeçilmelidir.
Kamu yatırımlarında haksız
kazançlara fırsat verilmeden gerçek bedeller üzerinden ihalelerin
gerçekleştirilmesiyle ciddi kaynaklar oluşacaktır. Bunun için Kamu İhale Kanunu
uluslararası standartlara uygun, yarışmacı ve şeffaf
olarak hazırlanmalı ve kalıcı hâle getirilmelidir.
Garanti ödemeleri olan köprü, tünel, otoyol,
havalimanı ve hastaneler gerçek değerleri üzerinden, makul
müteahhitlik kârı eklenmek suretiyle geri alınmalıdır. Bu
haksız ödemelerin bütçede en önemli gider kalemlerinden biri olduğu
göze alınırsa ileriye doğru ne kadar büyük bir kaynağın
oluşacağı kolayca hesaplanabilir.
Faiz ödemeleri azaltılmalıdır, devlet
çarkını döndürmek için sürekli borçlanarak daha fazla faiz ödemek
yerine tüketim ekonomisi modelinden vazgeçilerek üretim ekonomisi modeline
dönülmelidir.
Tutturdunuz bir Kanal İstanbulu
yapacağız. diye, bir de depreme dayanıklı akıllı
şehir kurulacakmış. Bunun söylenmesi bile ayıptır. 16
milyon İstanbullu deprem korkusuyla yaşarken siz akıllı şehir
kurarak kime hizmet edeceksiniz, zengin ettiğiniz rantiyeci
yandaşlara ve Katarlılara mı? Bize göre 400 milyar liralık
bir bedele mal olacağını hesapladığımız
Kanal İstanbul için kaynak bulunabiliyorsa kanal yerine depreme öncelik
verilmelidir. Bu paranın bir kısmıyla İstanbulun deprem
sorunu kökünden çözülebilecekken bu çözüm sağlanmadan Kanal
İstanbuldan asla söz edilmemelidir.
Komisyon raporundaki olumsuz gördüğümüz
maddelerden biri de Medya Araçlarının Etkin Kullanımı
başlığı altında Cumhurbaşkanlığı
İletişim Başkanlığına koordinasyon görevi
verilmesidir. Son zamanların en çok tartışılan, güven
duyulmayan, yaptığı her iş ve eylemin şaibeli
olduğu, parti teşkilat birimi gibi çalışan bir kuruma
sorumluluk ve yetki verilmesi bize göre sakıncalıdır. Böyle bir
durumda doğru haber alma kaynakları tamamen tıkanabilir.
Basına sansür bile uygulanır ki Allah korusun, bir büyük depremden
sonra kaos ortamı oluşur.
Değerli milletvekilleri, Komisyon
çalışmalarımızın sonucu olarak ortaya konulan bu
raporun güven verici ve doğru işlerin yapılacağına
olan inancı artıran bir rapor olması için hiçbir gayreti
esirgemeden destek verdik. Daha önce kurulan komisyonların raporlarından
farklı olarak yaptırım gücünün olması ve yaptırım
yollarının da ortaya konulmuş olması gerektiğini
belirttik. Önerilerimizi Komisyon toplantılarında ve hazırlanan
raporda bu doğrultuda yapmaya çalıştık. Bazı
görüş ve önerilerimiz raporda yer almış, yer almayanları da
ek görüş olarak rapora kaydetmiş olduk, bazılarını da
burada ifade ediyoruz.
Her deprem sonrası yaraları sarmak için
devlet çözüm getirmek zorundadır. Getirilen çözümler vatandaştan yana
olmalıdır, zorluklarla ev sahibi olmuş hiç kimse mağdur
edilmemelidir. Deprem olan her yer gibi İzmir Bayraklıyı da
yakından takip ediyoruz. Vatandaşın beklentileri doğru
anlaşılıp ona göre çözüm bulunmalıdır. Tahrip olan
bölgede belirlenen rezerv alanların imar durumlarına ada
ölçeğinde veya daha geniş ölçekte revizyon yapmak gerekiyorsa
esirgenmeden yapılmalıdır. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Hangi oranda hasar görmüş
olursa olsun, oturulması mümkün olmayan bütün yapılar güvenli olarak
yenilenmelidir. Depremzedelerin evlerini hem küçülterek hem de ödeme gücünün
üstünde bedellerle borçlandırmak suretiyle yenileme düşüncesi adil
olmadığı gibi gerçeklerle de örtüşmemektedir.
Yapı güvenliğinin sağlanması
için güçlendirme seçeneğinin teşvik edilmesi, mevcut yapı stoku
göz önünde bulundurulduğunda doğru bir yaklaşım tarzı
değildir. Bu anlayışla tehlike giderilmiş olmaz, sadece
tehir edilmiş olur.
En çok korkulan konulardan birisi depremde aile
fertlerinin birbirleriyle haberleşmesinin kesilmesidir. Bu
sağlanamadığı takdirde kendi yakınlarının
telaşına düşenlerin görevlerinde verimli olmaları mümkün
değildir. Haberleşme ağı güncellenerek en kısa zamanda
tamamlanmalıdır.
Depremlerde ihmal edilmemesi gereken kesimlerden
birinin de engelliler olduğu asla unutulmamalıdır. Her türlü
yapılaşmada engellilere uygun tedbirlerin alınmasının
yanında onlarla ilgilenecek görevliler de önceden belirlenmelidir. Son
Silivri depremini hatırlayanlar olacaktır. Okul
boşaltılırken engelli arkadaşının koluna giren
iki kişi o çocuğu dışarı nasıl
çıkarttıysa bütün Türk insanı, Türk milleti aynı
duyguları taşıdığından eminim ama devlet, devlet
olarak tedbirlerini önceden almalı, her şey tıkır
tıkır işlemelidir.
İncinebilir gruplar arasında ülkeye
girişte turistlere dağıtılmak üzere broşürlerin
hazırlanması fikrine karşıyız. Turizm çok
kırılgan bir sektör olduğu için kullanılacak iletişim
yöntemlerine çok dikkat edilmelidir.
Deprem sonrasına ilişkin önerilere
ilaveten gördüğümüz en önemli hususlardan biri deprem sonrası ekonomi
konulu bilimsel toplantıların en kısa zamanda yapılmasını
öneriyoruz. Bu toplantılar kapsamında öncelikle İstanbul için
deprem sonrası ortaya çıkacak ekonomik sorunların belirlenmesi
ve alınacak tedbirler üzerine kapsamlı bir çalışmanın
hemen başlatılması gereklidir.
Değerli milletvekilleri, ülkeyi yönetenlerin
başarılı sayılabilecek bazı küçük
çalışmalarla avunmasının ve Çok başarılı
işler yaptık. algısının yerleşmesinin doğru
olmadığını söylüyoruz. Komisyonumuza bilgi veren Çevre ve
Şehircilik Bakanı, Elâzığ'da minik bir örnek, sadece köyde
yapılan bazı örneği göstererek Biz deprem işini çözdük.
algısını yaratmaya çalışmıştır. Orada
gösterdiğim tepkiyi burada tekrarlamak istiyorum, bu küçük örneklerle hiç
kimse avunmasın. En büyük endişemiz bu düşünce tarzıyla her
deprem sonrası gözyaşlarının dökülmeye devam edecek
olmasıdır. Yapacağız. demekle hiçbir gelişme
olmuyor. Bilime saygılı olarak bütün paydaşlarla birlikte çözüm
aramak ve bulunan çözüm önerilerini uygulamak şarttır. Yer altı
ve yer üstü bütün yapıların incelenmesi artık bitirilmelidir,
sağlam olan yapılar kalmalı, sağlam olmayanlar
yıkılıp yeniden yapılmalıdır. Bundan sonra
yapılacak inşaatların tamamı güvenli olmalıdır,
bürokratik engeller kaldırılmalı, süreçler
kolaylaştırılmalıdır. Başta İstanbul olmak
üzere deprem kuşaklarında yer alan yapı stoku
değiştirilmezse, kimsenin şüphesi olmasın, depremler bu
yapı stokunu değiştirecektir, bedeli de çok ağır
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, deprem konusunda
bugüne kadar halkın yararına verilen sözler ile atılan
adımlar göz önüne alınınca bu rapordaki önerilerin
uygulanmayacağını ve deprem konusunda köklü çözüm
getirilemeyeceğini düşünüyorum. Sebebi de iktidarın bilimden
uzak, rantçı anlayışıdır. Bu hükme nasıl
vardım derseniz size bir halk hikâyesi anlatayım; Adamın biri
yürüyerek bir köye gidiyormuş. Şehrin çıkışında
bilge bir adama rastlamış ve sormuş: Ben falanca köye kaç
saatte varırım? Bilge adam ses vermemiş. Tekrar yüksek sesle
bir daha sormuş, bilge adamdan yine ses yok. Herhâlde sağır bu
adam, dediklerimi duymuyor. diye söylenerek devam etmiş yoluna.
Arkasından bilge adam bağırmış yolcuya Sen bu
yürüyüşle iki saatte değil, iki günde ancak varırsın.
Yolcu dönüp bilge adamın yanına gelmiş. Yahu, kaç defa sordum
cevap vermedin, arkamdan bağırıyorsun. Niye böyle yaptın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Bilge adam, Evladım, önce yürüyüşünü bir
göreyim dedim, ona göre cevap verdim. demiş. Ben de iktidarın
depremle ilgili yaptığı işleri bir mühendis gözüyle görüp
inceledikten sonra diyorum ki: Deprem sorununu çözemezler, keşke
yanılsam, yanılsam da olumlu gelişmeler olsa, sorun çözülse. Biz
İYİ Parti olarak deprem sorununun kararlılıkla ve bilimsel
metotlarla çözüleceğine inanıyoruz. Türk milletinin hiçbir ferdi
şüphe etmesin, İYİ Parti iktidarında deprem konusunda
mutlaka başarılı işler yapılacak, sorun kökünden
çözülecek ve herkes güvenli yapılarda huzur içinde yaşayacaktır.
Gene de bu raporun hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
ikinci söz talebi Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşarın.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Yaşar, süreniz yirmi dakikadır.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu Raporu üzerine parti grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Komisyon çalışmaları esnasında
yerinde ziyaretlerin yanı sıra, Komisyona davet edilen bakanlık,
belediye, üniversite, sivil toplum kuruluşu ve özel sektör temsilcilerini
dinleme ve görüşlerini, önerilerini alma imkânım oldu. Öncelikle,
başta Komisyon Başkanımız ve Komisyon üyelerimiz olmak
üzere, bu çalışmalarda emeği geçen herkese
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Hep beraber uyumlu bir çalışma
gerçekleştirdiğimizi ümit ediyoruz.
Diyoruz ki: Bundan önce de komisyon
çalışmaları yapıldı; bu, 3üncü komisyon
çalışması. İnşallah, bunlar dikkate alınır,
bundan sonra bu ülke ne bir deprem felaketi yaşar ne de yeni bir komisyon
kurulma gereği duyulur diye ümit ediyorum. Tabii, Komisyon
çalışmaları esnasında yapılan olumlu
çalışmaların yanı sıra, başta mevzuat ve yasal
düzenlemeler olmak üzere pek çok konuda eksikliklerin olduğunu da hep
beraber gördük ve de müşahede ettik.
Biz, deprem konusunu 3 ana başlık
altında değerlendirmek istiyoruz. Birincisi, deprem öncesi
alınacak tedbirler; ikincisi, deprem anında alınacak tedbirler;
üçüncüsü, deprem sonrası alınması lazım gelen tedbirler
olarak 3 ana başlık altında değerlendiriyoruz.
Bunların elbette hepsi çok önemlidir, hepsi birbirinden
anlamlıdır ama şunu biz biliyoruz ki özellikle deprem öncesi
alınması lazım gelen tedbirleri vaktinde, zamanında
aldığımız takdirde bunun çok ciddi katkılar
sağlayacağını hepimiz biliyoruz.
Artık biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti'nin
nüfusunun yüzde 66lık bölümü deprem kuşağında, yine
Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 70lik kısmı da yine bu
deprem bölgelerinde bulunmaktadır. Bunu 17 Ağustos depreminde,
1999da ziyadesiyle gördük ve de yaşadık. Buradan hareketle diyoruz
ki özellikle belediyelerimizin, binaları inşa ederken fay hatları
da başta olmak üzere -bugün belediyelerde bu çalışma maalesef
tamamında yok- özellikle ada bazlı ve parsel bazlı fay
hattı çalışmalarının muhakkak suretle
yapılması lazım. Bunu daha çok Maden Tetkik Arama, MTA
yapıyor ama burada -Komisyonda da arkadaşlarımız
vardı- bu raporlarda bile -özellikle haritacı
arkadaşlarımız da bunu gündeme getirmişti- ciddi bir netlik
olmadığını hep beraber gördük. Bunlar yüksek ölçekli
haritalardı, dolayısıyla burada 1 milimetrenin, 1 santimetrenin
ne kadar önemli olduğunu Komisyon çalışmalarında gördük.
Maalesef, depremde fay hattı üzerinde değilmiş gibi
gördüğümüz binaların gerçek incelemelerde fay hattı üzerinde
olduğunu hep beraber teşhis ettik, gördük. Dolayısıyla,
bütün belediyelerimizin muhakkak suretle ada bazlı ve parsel bazlı
fay hatlarını, deprem haritalarını bir an önce
çıkarmalarında fayda olduğunu düşünüyoruz. Yine, buna
paralel olarak tabii, alanları belirledik diyelim ama bununla ilgili zemin
etütleri çalışmalarının, jeofizik etütleri
çalışmalarının bir an önce yapılması ve
sonuçlandırılması gerekiyor ki binalarla ilgili, zeminlerle
ilgili gerekli bilgiler belediyelerimizde olsun. Maalesef bugün, özellikle
zemin etütleriyle ilgili belediyelerde sadece göstermelik, formel olarak bu işlerin
yapıldığını, ciddi manada bunun önemsenmediğini
görüyoruz, inşallah bundan sonra önemseneceğini ümit ediyoruz.
Özellikle 2000 yılında biliyorsunuz
Yapı Denetimi Hakkında Kanun çıktı. 2000 yılından
sonra bu yasaya uymakla bile gerek Elâzığ gerek İzmir depreminde
gördük ki sadece Yapı Denetimi Hakkında Kanunun çıkması ve
uygulanmasıyla -tam manada uygulandığını söyleyemeyiz
ama- görüyoruz ki 1999 yılından sonra yapılan yapılarda,
Elâzığ ve İzmirde olan depremlerde bu binaların yüzde 95,
hatta yüzde 99 oranında zarar görmediğini, hasar görmediğini hep
beraber müşahede ettik. Dolayısıyla, özellikle 1999
yılından önce yapılan yapılarla ilgili bir an önce bu
tespitlerin yapılmasının, güçlendirme gerekiyorsa
güçlendirilmelerin yapılmasının, yıkılması icap
ediyorsa bunların yıkılmasının, kentsel dönüşüm
gerekiyorsa bunların bir an önce yapılmasının çok büyük bir
önem arz ettiğini, eğer bugünkü şartlarda bunları
yapabilirsek deprem sonrasına göre maliyetlerimizin en az onda 1 seviyesinde
gerçekleşeceğini buradan ifade etmek istiyorum.
Tabii, özellikle bu kentsel dönüşümü yaparken
rezerv alanlar çok önemli. Bugün, özellikle büyükşehir belediyelerimizde
veya bağlı belediyelerimizde rezerv alanlar konusunda çok ciddi
sıkıntılar yaşandığını biliyoruz ve de
müşahede ediyoruz. Dolayısıyla bu kentsel dönüşümü yaparken
özellikle rezerv alanları üzerinden bu işlemleri
gerçekleştirebilirsek çok ciddi katkı sağlayacak. Özellikle bu
mevcut binaların yıkılmasına yönelik kanun gereği
belki yüzde 70i bir araya geldiği zaman yıkılabiliyor ama
farklı sebeplerden dolayı bu işi gerçekleştirmekte de
zorluk yaşıyoruz. Dolayısıyla bunun siyasetüstü bir mesele
olduğunu hepimiz idrak etmemiz gerekiyor. Bunu tek iktidarın da
belediyelerin de çözmesi mümkün değil. Bu konuyu el birliğiyle ancak
çözebileceğimiz kanaatini herkesin taşıması lazım, bu
yönde hareket etmesi lazım.
Özellikle yapı denetimde tabii, sadece
inşaat mühendisleriyle bu işleri sağlamaya
çalışıyorlar. Yapı denetimler yanında portföylerinde
aynı zamanda harita mühendislerini, jeoloji mühendislerini, gerekirse
jeofizikçileri, gerekirse mekanik tesisatı da denetlemek üzere
birimlerinde bunların da oluşturulmasında fayda var. Mevcut
yasayla bir mühendisin denetlediği belli bir metrekare var, bunlarla da bu
işin altından kalkması mümkün değil. Bu yapının
da formel olmaktan çıkıp yani şöyle vakaiadiyeden gibi
denetlemek yerine gerçek manada denetleyip, gerçek manada sorumluluk
taşıyıp, gerçek manada bunun hesabını verir hâle
gelmeleri lazım.
Tabii, özellikle yapı malzemeleri sektöründe
çok ciddi gelişmeler oldu. Artık hazır betonlar
Yani
yapılan iyi şeylerin başında artık bugün numuneler
Bayındırlık Bakanlığı marifetiyle denetleniyor
ama numunelerin denetlenmesi yetmez, betonun yerine yerleşene kadar ve
ondan sonraki bakımları da dâhil muhakkak bu şirketler
tarafından denetim altında tutulması lazım.
Tabii, yeri gelmişken bugünkü fiyatlara da bir
baktığınız zaman, bugünkü beton fiyatlarıyla, bugünkü
demir fiyatlarıyla, bugünkü inşaat malzemeleri fiyatlarıyla
bırakın bu dönüşümleri sağlamak, ne bireysel ne de Hükûmet
aldığı kararlar marifetiyle bu yenilemeleri, bu rakamları
yapmanın mümkün olmadığını, muhakkak
Yani nasıl
gıda sektöründe devlet farklı yollar izliyorsa
Özellikle bu ham
madde sektöründe, bunu sadece inşaat için söylemiyorum, bugün üretim yapan
bütün birimlerde ham maddeyle ilgili çok ciddi sorunlar var, çok ciddi fiyat
artışları var. Öyle enflasyonla bahsettiğiniz
rakamların sağından solundan geçecek rakamlarla ifade etmek
mümkün değil. Bugün hazır beton fiyatları 120 liradan 300 liraya
çıktı, demir fiyatları 3 bin lira mertebesinden 7 bin lira
mertebesine çıktı yani netice itibarıyla ortada bir maliyet var.
Bugün kentsel dönüşüme ülkede de çok ciddi oranda ihtiyaç var, işte 6
milyon civarındaki yapının dönüşümünden bahsediyoruz. 6
milyon civarındaki yapının dönüşümünü şöyle bir hayal
ettiğiniz zaman rakamları bugün burada çarpıp toplayıp
ifade etmek de zor. Bunu, hem özel sektör hem de devlet kanalıyla özel bir
yöntemle, belki bu konularla ilgili, dönüşümlerle ilgili özel fiyatlar
mı uygulanır, özel rakamlar mı uygulanır, bununla ilgili
özel bir çalışma mı olur bilmiyorum ama bu sorunun çözülmesine
yönelik ciddi adımların muhakkak suretle atılması
lazım.
Tabii bunun yanı sıra deprem
sigortaları
Son dönemde biz hâlâ yüzde 50ler mertebesindeyiz. Bu deprem
sigortaları yapılırken de biz binanın evsafına
bakmıyoruz, sadece bir bildirimle yapıyoruz, kim bildiriyorsa ona
göre sırasını, onun bildirimini esas alarak bu sigortaları
yapıyoruz. Dolayısıyla, bununla ilgili de ciddi bir incelemenin
yapılması lazım, sigortayla ilgili rakamlar 268 bin TL
mertebesine çıktı ama 268 bin lirayla bir daire inşa etmenin
hele bugünkü maliyetlerle, bugünkü rakamlarla mümkün
olmadığını hepimiz biliyoruz; muhakkak bu rakamla ilgili de
bir çalışma yapılması lazım.
Tabii, benden önceki hatip de ifade etti, muhakkak
bu alanla ilgili bir fon oluşturulması lazım. Bu
oluşturulan fondaki paraların da başka amaçla kesinlikle
kullandırılmaması lazım. Bunları gördük, biliyorsunuz,
99 depreminden sonra deprem vergisi adı altında belli paralar
toplandı, bunlarla ilgili netlikler yok.
Yine, biliyorsunuz, imar barışı
adı altında yaklaşık 24 milyar civarında bir para
toplandı. İmar barışını da biz sağlarken
-hangi binalar, şekli nedir, şemali nedir, depreme
dayanıklı mı, değil mi- orada da yine beyana esas
rakamlarla hareket ederek bu imar barışıyla ilgili
çalışmalar yaptık. Yani sadece para toplamaya yönelik
faaliyetlerle bu işlerin altından kalkamayız, bu işin
sonucunun da nereye gittiği konusunda şahsen bizim de bir fikrimiz
yok. Ben ümit ediyorum ki en azından bu toplanan paralar bu alanda kentsel
dönüşümle ilgili veyahut da
Özellikle sosyal konutlar konusunda
Türkiyede işte, bir ilan ediliyor, TOKİ 300 tane sosyal konut
diyor, binlerce insan buraya müracaat ediyor. Zaten bu şartlar
altında dar gelirlilerin yani Türkiyede, nüfusun yüzde 40ının,
çalışanların yaklaşık yüzde 40ının asgari
ücretle geçindiği bir ülkede konut sahibi olması hayal bile değil
dolayısıyla burada muhakkak devletin desteği şart.
Yine, buna paralel olarak maalesef, afetle ilgili
bazen tedbirler alıyoruz. Özellikle, sel bölgesine benim gitme
fırsatım olmuştu, orada bir şeyi gördüm ben, 1963
yılında sel felaketi meydana gelmiş, bununla ilgili binalar yapılmış
ama yapılan binalar yine afet bölgesine yapılmış, afet
alanına yapılmış yani afet için yapılan binalar da
afete uğramış. Dolayısıyla, bu tür tedbirler
alınırken, yer seçimleri yapılırken muhakkak belli kriterlere
göre yapılması lazım.
Tabii, bugün, Türkiye'nin gündeminde deprem var,
özellikle İstanbul depremi; önümüzdeki günlerde... İşte, bir
sürü bilim adamı zaman zaman televizyonlara çıkıyor; On
yıl sonra. diyor, Yirmi yıl sonra. diyor, Otuz... diyor. 1999
depreminden bu tarafa da belli bir zaman dilimi geçti, demek ki her an böyle
bir şeyle muhatap olabileceğimizi söylüyorlar. Bilim adamları
verdikleri rakamlara göre İstanbul için yaklaşık 48 bin
binanın ağır hasar görebileceğini, binlerce insanın
öleceğini, ağır ya da çok ağır hasarlı
binaların -194 binada da orta ve daha üstü hasarlar- meydana
gelebileceğini ifade ediyor. Yani attığımız her
adımda, aldığımız her mesafede geciktiğimizi ben
buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Tabii, bütün bunları yaparken çeşitli
finansman yöntemlerinin de gözden geçirilmesi lazım yani mevcut bütçeyle,
mevcut yapıyla bu işlerin altından
kalkılamayacağı ortada, muhakkak belli bir finans metodu
bulunmalı. Özellikle özel sektörü de bu işin içerisine katmak
lazım. Bu, hissedarların çok yoğun olduğu, babadan...
İşte, zaten bu kentsel dönüşüm muhakkak şehir merkezlerinde
yani eski binalarda, şehrin ilk kurulduğu alanlarda oluyor, buralarda
da hissedar oranları çok yüksek. Ben, belli imkânlar sağlanırsa
özel sektörün bu problemleri daha erken, daha hızlı çözeceğine
inanıyorum. Tabii, depremin mağdurları maalesef fakirler yani
deprem de fakirleri vuruyor. Bugün, depremin meydana geldiği yerlere
baktığınız zaman önemli oranda, yoksulluk seviyesinin
altında olan insanların burada yaşadığını
görürüz; bunların zaten tekrar yapılan binaların
parasını, aidatlarını ödeme şansı yok. Bunlar
maaşlarıyla devlete hizmet etmiş, otuz-kırk yıl
çalışmış, buradaki birikimleriyle de bir ev sahibi
olmuş insanlar, yaş ortalamaları da diyelim ki 60ların
üzerinde; bundan sonra bu insanları tekrar borçlandırarak mülk sahibi
yapmanıza ömrü kâfi gelmez. Dolayısıyla, devlet mümkün
olduğunca bu konuyla ilgili gerekirse özel fon ayırmalı, bu
alanla ilgili gerekirse özel finans yöntemleri geliştirmeli diye
düşünüyoruz.
İkinci başlık, tabii, deprem
anında alınması lazım gelen tedbirler. Yani bizim özellikle
bu felaketler konusunda, bir defa, yüce Türk milletinin hassasiyeti malum, bir
anda
Yani bugün sel felaketinde de bunu gördük, bir anda her tarafa,
yiyeceğinden içeceğinden tutun da yağmur gibi her şeyin
yığıldığını gördük. Depremde de zaman zaman
bununla ilgili belli tedbirlerin alınması lazım, koordinasyon
çok önemli. Bir anda 100 araç aynı yönde, bir anda telefonlar aynı
yönde, bir anda kurtarma ekiplerinin olaya müdahalesi de dâhil; işte,
enkazların üzerinde canlı yayın yapan devlet görevlilerinden
tutun da bilmem kime kadar yani bunların belli bir koordinasyon içerisinde
yapılması şart. Eskiye nazaran müdahale konusunda, arama
kurtarma konusunda yani organizasyon tam olmasa bile belli bir mesafe
katettiğimizi de söyleyebiliriz ama bir kargaşanın hâkim
olduğunu da göz ardı etmeyelim. Belki bununla ilgili belli
çalışmalar yapılır diye düşünüyoruz.
Burada bizim bir önerimiz var, diyoruz ki: Hiç
olmazsa bir afet bakanlığı kurulsun yani bir çatı
altında, çatı organizasyonu altında bu faaliyetlerini yürütsün
istiyoruz ve buna belli bir bütçe de ayrılsın. Belli bir bütçe
ayrılmadan bugün Afet İşleri Başkanlığı her
kurumdan yetkililerle bu işi çözmeye çalışıyor ama mevcut
bütçesiyle bu işlerin altından kalkması da mümkün değil.
Hem eleman olarak hem teknik eleman olarak güçlendirilmesi lazım hem de
organizasyon şemasında bütçesiyle beraber bu işleri yapar hâle
gelmesi lazım ki biz bu işlerin altından kalkalım. Bu
parçalı yönetimle, parçalı idareyle bu işleri çözmek mümkün
değil. Bu konuda da bizim önerimiz, hiç olmazsa bir afet
bakanlığı kurulsun, bu çatı altında bu işler
yürüsün.
Tabii, yine buna paralel olarak özellikle
binaların kimliklendirilmesi konusu var yani bugün Avrupada binalı
bir arsa -arsa demeyelim, arsanın da bütün alt dokümanları var- bir
daire alacağınız zaman da dairenin yaşı dâhil, konumu
dâhil, yapı durumu dâhil yani yığma bina mı, betonarme bina
mı, temel durumu nedir; yapı kimliğini her yerde görmek mümkün.
Biz de bekliyoruz, inşallah, bununla ilgili -Komisyonumuza da sunumlar
yaptılar- çalışmalar da neticelenirse bizim de en azından
neyin ne olduğunu, satın aldığımız binanın
durumunu tespit etme şansımız olur. Bununla ilgili de bir
çalışma yapılır diye düşünüyoruz.
Yine, özellikle depremle ilgili çok
başlılık. İşte, Kandilli bir şey söylüyor, Afet
İşleri bir şey söylüyor; biri
Yine buna paralel olarak deprem sonrasıyla
ilgili tespitler var yani binalarla ilgili, hasarlarla ilgili yapılan
tespitler var, hak sahiplikleriyle ilgili yapılan tespitler var. Bununla
ilgili de belli çalışmaların, işte, daha seri, daha
süratli
Gerçi son dönemde bu bir miktar yapılıyor ama binalarla ilgili,
bina yapım maliyetleriyle ilgili ciddi sorunları hak sahipleri ile
devlet arasında sürekli görüyoruz. Özellikle Bayraklıda
yaptığımız ziyaretlerde de
Artık bu
mağduriyetler derneklere dönüşüyor, dernekler üzerinden bunlar
organize olmaya başlıyorlar. Demek ki burada da bu alanda da bir
sorun var. Bu sorunun da bir an önce giderilmesi lazım. Burada en büyük
sorun, tabii, ödemelerle ilgili. Yani daha önce de ifade ettiğim gibi
bunun ödeme şekline bir boyut kazandırılırsa fayda
olacağı kanaatindeyiz.
Peki, depremle, deprem esnasında, depremden
sonra neler görüyoruz? Bütün depremlerde üç aşağı beş
yukarı aynı sonuçları görüyoruz. Ne görüyoruz mesela?
İşte yetersiz malzeme, donatılarda korozyon, düzensiz
taşıyıcı sistemler, bitişik düzende
yapılanların çarpışma etkisi, sünek olmayan donatı
detayları, yetersiz kesit boyutları, kısa kolanlar, kısa
kirişler, yetersiz yatay rijitlik esnek çerçeveli yapılar,
yumuşak, zayıf katlar, mimari projelerden kaynaklı sorunlar,
taşıyıcı olmayan bölme duvarlarının
kaldırılması
Yani biz üç aşağı beş
yukarı deprem sonrası yapılan bütün tespitlerde, işte
kolonlar kesildi, dükkânlar yapıldı veyahut araya katlar ilave edildi
veya çatı katlar oldu veya konsollarla, çekmelerle bu felaketlere davetiye
çıkarıldı
Artık bunların da bir an önce üstesinden
gelmemiz lazım.
Tabii, uyarı sistemleri, özellikle bu depremle
ilgili
Japonya işte Kobe depreminden sonra çok ciddi tedbirler aldı.
7 şiddetinde bir depremde bile artık bugün Japonyada hiç kimse
kılını kıpırdatmadan vakaiadiyeden gibi, deprem oldu,
yerinden bile oynamıyor. Hem halkın bilinçlendirilmesi, okullar
dâhil, üniversiteler dâhil, ilköğretimde, ortaöğretimde halkın
bilinçlendirilmesine yönelik çok ciddi çalışmalar var; bizde de
başladı ama yeterli değil. Dolayısıyla eğitim çalışmaları
dâhil, erken uyarı sistemleri dâhil yani depremde beş on saniyenin ne
kadar önemli olduğunu biz, hepimiz özellikle bu Komisyon
çalışmaları esnasında gördük ve de müşahede ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Bu erken
uyarı sistemleriyle ilgili artık programlar var, bunlar elimizdeki
telefonlara da indirilebiliyor. Uyarı sistemleriyle en azından
depremden beş on saniye öncesinde bu uyarılar dikkate
alınabilirse çok önemli. Bu yeni yazılımlarla, yeni teknolojiyle
bunların üstesinden gelmek mümkün, yeni yapı teknikleriyle de depreme
dayanıklı yapı üretmek mümkün.
Yani netice itibarıyla insanı deprem
değil, yapılan çürük binalar öldürür vesselam, işin özeti bu.
Diyorum ki bu olay kesinlikle partilerüstüdür, bunun hiçbir siyasi tarafı
yoktur. Bu yapılan son çalışmaların da Hükûmetin
programlarında, idarenin programlarında yer alacağını
ümit ediyoruz. Bundan sonra daha somut adımlar görelim ki bizim
yaptığımız iş de çalışmalar da hedefine
ulaşsın diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.35
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya
Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN
(İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
278 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde
açılan genel görüşmeye devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Cemal
Çetin.
Buyurun Sayın
Çetin. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA CEMAL
ÇETİN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Komisyon
çalışmaları süresince yaklaşık yüz yirmi sekiz saat
süren 18 toplantı yapılmış, ilgili kamu kurum yetkilileri,
STK temsilcileri, akademisyenlerden oluşan 98 kişi dinlenmiştir.
Komisyon yakın zamanda deprem felaketinin yaşandığı
İzmir ve Elâzığ illerinde ziyaretlerde bulunmuş,
yetkililerden bilgi alınmış ve istişareler yapmıştır.
Görüldüğü üzere Komisyonumuz çok verimli bir çalışma
gerçekleştirmiş ve nihai raporu da Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığımıza sunmuştur. Bu vesileyle başta
Komisyon Başkanımız olmak üzere, Komisyonumuzda birlikte
çalıştığımız tüm Komisyon üyelerimize, sivil
toplum kuruluşlarına, resmî kurum ve kuruluşlara, bilim
insanlarımıza, özel sektör temsilcilerimize ve uzman
arkadaşlarımıza canıgönülden teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; deprem tektonik kuvvetlerin veya volkanik faaliyetlerin
etkisiyle yer kabuğunun kırılması sonucunda ortaya
çıkan enerjinin sismik dalgalar hâlinde yayılarak geçtiği
ortamları ve yeryüzünü kuvvetle sarsması olayıdır.
Depremler dünya tarihi boyunca insanlığa büyük acılar
yaşatmış ve günümüzde de yaşatmaya devam etmektedir.
Ülkemizde hem can hem de mal kaybı bakımından ilk sırada
yer alan afet türü depremdir. Afetler nedeniyle oluşan can
kayıplarının yaklaşık yüzde 60ı depremler
nedeniyle meydana gelmektedir. Türkiyemiz coğrafi konumu itibarıyla
dünyanın 2nci büyük deprem kuşağı olan Alp-Himalaya deprem
kuşağında yer almaktadır. Dünyadaki depremlerin
yaklaşık yüzde 20si Alp-Himalaya deprem kuşağı
üzerinde olmaktadır. Türkiyede ortalama beş yılda bir
yıkıcı deprem meydana gelmektedir. Türkiyemizde depremlerin hem
Kuzey Anadolu Fay Zonu hem Doğu Anadolu Fay Zonu ve hem de Ege Çöküntü
Sisteminde yoğunluk kazandığı belirgin bir hâlde
görünmektedir. Bunun dışında, kuzey Ege ve batı
Akdenizdeki sismik yoğunluklar da dikkat çekmektedir. Türkiyede 1900 ve
2020 yılları arasında kayıtlara geçen, can kaybına ve
hasara yol açan 250 civarında büyük deprem meydana gelmiştir. 1900 ve
2020 yılları arasında yaşanan depremlerde 87.817 kişi
hayatını kaybetmiştir. Can kaybı ve ağır hasar
bakımından en büyük depremler, 1939 Erzincan depremi ve 1999 Gölcük
merkezli Marmara depremidir. Türkiye ve yakın çevresinde her yıl
irili ufaklı ortalama 2 bin civarında deprem meydana gelmektedir.
Depremin nerede, ne zaman ve ne büyüklükte
olacağını önceden tahmin etmek mümkün değildir. Deprem,
saniyelerle ölçülen çok kısa bir süreçtir, bu süreçte
yapılacakların sayısı da bellidir. Bu sebeple, deprem
öncesi alınacak tedbirler çok büyük önem arz etmektedir. Deprem öncesi
çalışmalar zamanında, yerinde, yeterli, sürekli ve bilimsel verilere
dayalı olarak yapılırsa depremin yıkıcı etkisi en
aza indirgenecektir. Bir doğa olayı olan depremi önlemek
imkânsızdır. Bu açıdan, deprem her ne kadar bir
coğrafyanın gerçeği olsa da afete dönüşmemesi önceden
alacağımız tedbirlere bağlıdır.
Değerli milletvekilleri, hepinizin malumu
olduğu üzere yakın zamanda Türkiye'mizde çok sayıda
yıkıcı deprem olmuştur, gelecekte de mal ve can
kayıplarına yol açacak depremlerin olması muhtemeldir ancak
depreme karşı alınabilecek önlemler neticesinde, karşı
karşıya olduğumuz riskler azalacak ve depremler afete
dönüşmeyecektir. Türkiye'nin yüzde 92'si coğrafi olarak deprem
bölgesidir, nüfusun yaklaşık yüzde 93'ü deprem tehlikesi altında
yaşamaktadır, sanayimizin yaklaşık yüzde 98'i deprem
bölgelerinde bulunmaktadır; dolayısıyla depreme karşı
alınabilecek önlemler ülkemiz için maddi ve manevi açıdan hayati önem
taşımaktadır. Türkiye'de yakın gelecekte deprem üretme
potansiyeli bulunan 500'e yakın fayın üzerinde veya fay
yakınında çok sayıda yerleşim yeri bulunmaktadır.
Bunların büyük bir çoğunluğu incelenmiş ve deprem üretme
potansiyeli belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, Komisyon
çalışmalarımız süresince bilim insanları, STK
temsilcileri, resmî ve özel kurum yetkilileri tarafından yapılan
sunum ve istişarelerde üzerinde durulan konulardan olan depreme
karşı alınmış tedbirler ve yer yer sözü edilen
eksiklikler ve ileriye dönük öneri ve yapılması gerekenler Komisyon
raporumuzda etraflıca anlatılmıştır. Bu bağlamda,
depreme karşı alınacak önlemlerin ve depremin zararlarının
en aza indirilmesi için alınması gereken tedbirlerin özellikle 1999
depremi sonrası ciddi bir ilerleme kaydettiği görülmektedir. Gerek
çıkarılan yeni kanunlar gerekse mevzuat değişiklikleri ve oluşturulan
yeni kurumlar, kurumsal yapılar depremle mücadeleyi daha etkin hâle
getirmiştir ancak Komisyonda tartışılıp görüşülen
konular ve yapılan sunumlar ışığında bazı
eksikliklerin bir an önce tamamlanmasının gerekliliği,
yaşanması muhtemel depremler açısından hayati önem
taşımaktadır. Bu sebeple; jeolojik yapı, fay, toprak
kayması, benzeri durumlar göz önüne alındığında risk
planlaması yapılmalı ve risk haritası
çıkarılmalıdır. Meskûn ve planlanan riskli alanlarda
yapılanmanın engellenmesi, fay zonu, heyelan, sel bölgesi gibi özel
risk bölgelerinde yer alan yerleşim alanlarının belirli süreç
içerisinde taşınması gerekmektedir. Plansız ve
ruhsatsız yapılanmanın mutlaka önüne geçilmelidir.
Mikrobölgeleme çalışmaları için ülkemizde bazı uygulama
kriterleri mevcut olmakla birlikte uluslararası düzeyde yaygın olarak
kullanılan değerlendirme mikrobölgeleme sistemi
oluşturulmalıdır. Deprem bilgi altyapısının
güçlendirilmesi, çeşitli bilimsel araştırmalara kaynak
oluşturulması ve alınan verilerin
araştırmacılarla paylaşılması için ülke
genelindeki tüm sismik ağlardan sağlanan deprem verileri standart bir
formatta AFAD Türkiye Deprem Veri Merkezinde depolanmalı ve ilgili
kurumlarla paylaşılmalıdır. Ülkemizde meydana gelen
depremlerle ilgili bilgilendirme yetkisi yasal olarak AFAD Deprem Dairesi
Başkanlığının görevleri arasında
tanımlanmakla birlikte, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından zaman zaman deprem
büyüklüğü farklı ölçek ve değerlerde açıklanabilmektedir.
Bu durum özellikle büyük depremler sonrasında toplum nezdinde farklı
yorumlara yol açmakta ve tartışmalara neden olmaktadır. Deprem
bilgilendirmesi kanunla yetki verilen AFAD tarafından
yapılmalıdır.
Ülkemizdeki deprem üreten aktif fayların büyük
bir kısmının uzanımının deniz içerisinde devam
ettiği bilinmektedir. Deniz tabanındaki aktif fayların deprem
üretme potansiyellerinin belirlenmesi açısından detaylı
incelenmesi ve aktivitesinin takip edilmesi önem arz etmektedir. Doğa
kaynaklı riskler ve afet zararlarının azaltılması için
imar planlarından önce jeolojik, jeotektonik çalışmaların
yapılması önemlidir. İmar planlarının düzenlenmesinde
bu araştırma sonuçlarının dikkate alınması,
gereken tedbirlerle birlikte yer bilimsel verilerin planlanma süreçlerine dâhil
edilmesi deprem riskini azaltma açısından çok önemlidir. Bu sebeple
belediyeler, Çevre ve Şehircilik il müdürlükleri ile AFAD il
müdürlüklerinde jeoloji mühendislerinin, jeofizik mühendislerinin, inşaat
mühendislerinin ve ilgili mühendislerin çalıştırılması
zorunlu hâle getirilmelidir. Ayrıca bu konularda çalışmalar
yapan ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da bu meslek
gruplarındaki istihdamın artırılması
sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, imar planı
bulunan yerleşim alanlarında sonradan yapılan jeolojik
araştırmalarla sınırları ve etki alanları
belirlenen diri fayların, deprem nedeniyle oluşabilecek heyelan ve
kaya düşmesi alanlarında kısıtlayıcı plan
revizyonlarının yapılması, plansız alanlarda ise
ilgili yönetmelikte bina ve bina türü yapıların yapılmasına
sınırlama hükmünün getirilmesi deprem zararlarının en aza
indirgenmesi açısından önemlidir.
MTA tarafından Türkiye Diri Fay
Haritasının yeni tespit edilen tüm fayları kapsayacak
şekilde sürekli güncellenmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarak
üretilen Türkiye Deprem Tehlikesi Haritasının da Türkiye Diri Fay
Haritasına göre güncellenmesi sağlanmalıdır. Türkiye Diri
Fay Haritasının 1/25.000 ölçekli çalışılmış
olmasından dolayı kentleşmede ve yer seçimlerinde yeterli
detayda olmadığı için diri fayların 1/5.000 ve 1/1.000
ölçekli çalışılması ve yüzey faylanması tehlike
zonları ile fay sakınım zonlarının belirlenerek imar
planına işlenmesi, bu çalışmaların kapsamında da
içinden diri fay geçen yerleşim alanlarındaki eksikliklerin
giderilmesine öncelik verilmesi gerekmektedir. Büyük bir bölümü yer
kabuğunun üst bölümlerinde meydana gelen depremlerin oluşum
özellikleri temelde levha hareketlerine bağlı büyük ölçekli deformasyonlarla
ilişkili olup yer kabuğunun yapısal özellikleri ve jeodinamik
davranışları da bu süreçte önemli rol oynamaktadır.
Ülkemizde bu konuda gerçekleştirilmiş çalışmaların
sayısı oldukça azdır ve bu nedenle konuyla ilgili
araştırmaların hızlandırılmasında yarar
görülmektedir.
Deprem zararlarının azaltılması
kapsamında yapılması öncelikli çalışmaların bir
diğeri ise bölgesel ölçekli sıvılaşma yatkınlık
haritalarının üretilmesidir.
Değerli milletvekilleri,
sıvılaşma ülkemizde son yüzyılda meydana gelmiş büyük
depremlerde can ve mal kaybına neden olan hasarların
dağılımını doğrudan kontrol eden faktörlerden
birisidir. Yerleşim alanları, verimli araziler, zayıf zeminler
üzerine değil sağlam zeminler ve kaya ortamına
yapılaşmalıdır. Aksi takdirde, orta ölçekli depremlerde
bile binaların yıkılması ve ağır hasar görmesi
kaçınılmaz olacaktır. Mesela, fay hattı uzak mesafede
olmasına karşın 30 Ekim 2020 tarihindeki 6,6 büyüklüğünde
İzmir Seferihisar depreminde odak noktasına yakın kesimlerde
ciddi hasar görülmemesine rağmen Bayraklı'da alüvyon zemindeki
binalar yıkılmış ve ağır hasar görmüştür.
Alüvyon üzerindeki yerleşim yerlerinde depremler sırasında büyük
hasarlar meydana gelebilmesi zemin büyütmesiyle açıklanabilmektedir.
Ülkemizde sanayinin deprem bölgelerinden uzak
yerlere yapılması, buna bağlı olarak oralarda yeni
yerleşim merkezleri oluşturulması ve deprem riski
taşıyan yerlerdeki sanayi tesislerinin ve nüfusun oralara
kaydırılması can ve mal kaybı açısından risk
unsurunu azaltabilecektir. Ülkemiz bunun en vahim örneğini 17 Ağustos
1999 sabahı 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen ve kırk beş
saniye süren Marmara depreminde yaşamıştır. 17 Ağustos
depremi gerek nüfus yoğunluğu gerek de ekonomik faaliyet
açısından Türkiye'nin en önemli bölgesini etkilemiştir. Depremin
Türkiyenin sanayi bölgesi ve nüfus yoğunluğunun çok olduğu
Marmara Bölgesinde gerçekleşmesi, can ve mal kaybının
artmasına neden olmuş, Türk ekonomisini de bir hayli
zorlamıştır.
17 Ağustos 1999 Marmara deprem felaketinin
yaygın bir alanı kapsaması, ulaşım ve haberleşme
ağının felce uğraması, çok sayıda binanın
ağır hasar görüp enkaz hâline gelmesi kurtarma ve ilk yardım
çalışmalarını zorlaştırmıştır.
Buna rağmen devletimiz tüm kurum ve kuruluşlarıyla
olağanüstü bir gayretin içerisine girmiş, MHPnin de koalisyon
ortağı olduğu 57nci Cumhuriyet Hükûmeti milletimizin derin
yarasını sarabilmek için her türlü imkânını seferber
etmiş ve kısa sürede enkaz kaldırılmış, yeni
yerleşim alanları oluşturularak yaralar
sarılmıştır.
Elbette ki sanayileşme ve yerleşim
alanları altyapı çalışmaları üzerine
yapılacaktır. Dolayısıyla oralarda iletişim ve
ulaşımın kolaylaştırılmasıyla ve enerji
ihtiyacının karşılanmasıyla yatırımlar
mümkün olabilecektir. Bu sebepten dolayı ülkemizde yapılan otoyol ve
hızlı tren ağlarının genişletilmesi,
havaalanı, köprü ve tünellerin inşası, yeni enerji
kaynaklarının oluşturulması çok önem arz etmektedir.
Türkiyemiz gerekli altyapının
hazırlanması ve geliştirilmesi noktasında çok önemli
projeleri hayata geçirmiştir ve geçirmeye devam etmektedir. Siyasi
kaygılarla ülkemizde gerçekleştirilmeye devam eden
altyapıların iyileştirilmesi çalışmalarına
karşı gelmek yerine desteklemek ülkemiz açısından son
derece önemlidir. Ülkemizde en son yaşanan Elâzığ ve İzmir
depremleri ve diğer doğal afetlerde de devletimiz ve Hükûmetimiz
felaket yaşanan alana derhâl tüm imkânlarını seferber ederek
intikal etmiş, vatandaşlarımızın karşı
karşıya kaldıkları zorlukları gidermiştir.
Depremler tüm yıkıcı etkilerine
rağmen belirli aralıklarla meydana gelen afetler olduğundan
zamanla unutularak gündemden çıkmaktadır. Bu açıdan, deprem
riskinin yüksek olduğu ülkemizde gündemin sürekliliğinin olması,
risklerin azaltılması ve deprem
farkındalığının artırılmasının
sağlanması amacıyla eğitimde her seviyedeki derslere jeoloji
ve afet biliminin eklenmesi insanlarımızın afete karşı
daha bilgili ve daha duyarlı olmasını sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Komisyon
çalışmalarımız süresince sunumlarını
dinlediğimiz kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör temsilcileri
ve bilim insanlarının ifadelerinden
anlaşıldığı üzere, depremle mücadelede kurumlar
arasında koordinasyon eksikliği görülmektedir, bu da depremle ilgili
alınacak tedbirlerin yeteri derecede ve gerektiği gibi
uygulanmasına engel olmakta ya da yavaşlatmaktadır. Bu sebeple,
ülkemizdeki kamu kurumlarında parçalı yapıda sürdürülen deprem
araştırmaları ve depreme karşı alınacak önlemler
tek çatı altında toplanmalı ve koordinasyonu sağlayacak bir
üst kurul oluşturulmalıdır.
Ayrıca, deprem konusunda basında bilim
insanları aynı konuda çok farklı görüşler ortaya
koymaktadırlar. Olası deprem büyüklüklerini farklı rakamlarla
ifade ediyorlar, kırılması muhtemel fayları gösterirken
farklı farklı fayları işaret ediyorlar ve olması
muhtemel depremlerle ilgili farklı tarihler veriyorlar. Bütün bu
çelişkili ifadeler kafa karışıklığına ve
depreme karşı alınacak tedbirlerde zafiyete sebebiyet
vermektedir. Daha verimli, daha tutarlı çalışmaların ortaya
konulması açısından ve depremle daha etkin mücadele edilmesi
için ülkemizde deprem bilim kurulu oluşturulmalıdır. Afet
yönetimi ve doğal afetlerle mücadele her şeyden önce doğadaki
mevcut tehlikelerin iyi bilinmesi ve bu tehlikelerin doğurabileceği
risklerin azaltılabilmesi için doğanın en akılcı yol
ve yöntemlerle kullanılmasını gerektiren topyekûn bir
mücadeledir. Bu mücadele içerisinde hem vatandaşlarımızın
hem devletimizin hem de yetkili makamlarımızın görev ve
sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, doğal
afetlerde bireysel çıkar sağlamak veya siyasi rant elde etmek için etkin
mücadeleye zarar vermek ülkemize yapılan en büyük kötülük olacaktır.
Afetler sonucu uğrayacağımız zararlarla mücadele için hep
birlikte çalışmamız gerekmektedir. Bunu yapabildiğimiz
takdirde inanıyorum ki her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz.
Sayın milletvekilleri, Mecliste bulunan tüm
parti gruplarının vermiş olduğu ortak önergeyle
oluşturulan Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve
Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi için Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun yapacağımız
depremle mücadelede çok faydalı olacağına, bu mücadelede
alınması gereken önlemlere ışık tutacağına
inanıyorum.
Bu vesileyle Türkiye'mizde yaşanmış
depremlerde ve doğal afetlerde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Cenab-ı Allah ülkemizi her türlü afetten ve kötülükten korusun diyor,
Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Lütfi Kaşıkçı,
Hatay Milletvekili, buyurun lütfen. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kaşıkçı süreniz yirmi
beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Depreme Karşı
Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza
İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporuyla
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin yüzde 66sı deprem riski altındaki alanlarda yer almakta ve
son bir asırda 90 bin vatandaşımız depremlerde
hayatını kaybetmiştir. Bugün itibarıyla
baktığımızda nüfusumuzun yaklaşık yüzde 70inin
ve büyük sanayi tesislerinin de yaklaşık yüzde 75inin deprem
tehlikesi altında olduğunu söylemek mümkündür. Ülkemizde son bir
asırda meydana gelen ve yıkıcı etkisi bakımından
öne çıkan 2 büyük deprem vardır. Bunlardan birincisi 1939 yılında
Erzincanda meydana gelen ve 30 bin insanımızın ölümüne sebep
olan Erzincan depremidir. İkinci büyük deprem ise 1999 yılında
merkez üssü Gölcük olan Marmara depremidir. Bu deprem nedeniyle de 18.373
kişi ölmüş, 48.901 kişi yaralanmıştır.
Bakınız kıymetli milletvekilleri, son
bir asırda yaklaşık 90 bin insanımızı
kaybetmişiz. Bugün Sayın Genel Başkanımız grup
konuşmasında 1984 ile 2020 yılları arasında
Türkiyenin millî güvenliğini test etmek için terörle mücadele neticesinde
8.123 güvenlik görevlimizin şehit olduğunu, 25 bin
insanımızınsa yaralandığını, yine 6.021
sivil insanımızın da bu mücadele sonunda şehit olduğu
rakamlarını milletimizle paylaştı. Bu rakamlara şöyle
bir baktığımız zaman gerçekten depremler
insanımızın canını kaybetmesi açısından son
derece önemli. Bunları niye söylüyorum? Tıpkı terörle mücadelede
olduğu gibi topyekûn bir seferberlik ruhuyla deprem ve diğer
afetlerle mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, şimdi, Sayın Çevre ve
Şehircilik Bakanımızın bizlerle paylaşmış
olduğu bazı veriler var, o verileri de sizlerle paylaşarak ülkemizin
deprem açısından ne kadar riskli bir coğrafya olduğunu
burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakınız, Türkiye genelinde
17 milyon bina, 28 milyon 600 bin bağımsız bölüm yani konut ve
iş yeri var. Bu 28 milyon 600 bin bağımsız bölüm içerisinde
riskli olarak gördüğümüz bağımsız bölüm sayısı
6,7 milyon ve yine bu 28 milyon 600 bin bağımsız bölüm
içerisinde bir saat sonrası dahi geçtir; anında, hemen kentsel
dönüşümle dönüştürülmesi gereken rakam 1,5 milyon.
Bakın, Türkiyede rakamlar bu şekildeyken
İstanbula bir de bakalım: İstanbulda 1,2 milyon bina, 6,1
milyon konut ve 1,1 milyon iş yeri bulunuyor. Kıymetli
milletvekilleri, İstanbulda ise -yine, bir saat sonrası belki de çok
geç olacak- 300 bin bağımsız bölümün acil bir şekilde
yıkılması lazım. 2019da, hatırlarsınız,
Kartalda çöken Yeşilyurt Apartmanı vardı, ortada hiçbir afet
yoktu, artık bina kendi yükünü kaldıramaz oldu ve anında çöktü.
Bunun neticesinde 21 vatandaşımız o Yeşilyurt
Apartmanının enkazında öldü ve 14 vatandaşımız da
yine yaralandı. İşte bu 300 bin acil yıkılmalı.
rakamını İstanbulda Yeşilyurt Apartmanı tarzında
değerlendirmek lazım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye deprem
konusunda derin bir hafızaya özellikle 99 depremi sonrasında
erişti. 99 depremi bunu biz söylemiyoruz, bunu dünyadaki deprem
otoriteleri söylüyor- asrın felaketi olarak nitelendirildi. O dönem
Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde olduğu Hükûmet yaraların
sarılması için büyük bir mücadele verdi ve o mücadeleden sonra
özellikle Türkiyede depremle ilgili hem farkındalık oluşturuldu
hem de gerekli mevzuat çalışmalarının yapımına
çok hızlı bir şekilde başlandı. Bugün Türkiyede kamu
kurum ve kuruluşlarının depremle ilgili hafızası
99dan sonra oluştu diyebiliriz. Bugün bakın, yine, 1999dan sonra
özellikle atılan çok önemli bir adım vardı, bu adım
Yapı Denetim Sisteminin getirilmesi. Bugün gözle dahi muayene
yaptığımız zaman, binalara gidip şöyle
baktığımız zaman, Hangi bina deprem açısından
risklidir? dediğimiz zaman 2002 öncesi binaları hemen kenara
alıyoruz. Niye? Bunlar riskli diyoruz. Peki, buna sebep olan faktör nedir?
2002 yılından sonra devreye konulan Yapı Denetim Sisteminin
varlığı.
Değerli milletvekilleri, aslında ben bugün
burada Peki, aylarca çalıştınız, uzun toplantılar
yaptınız, saatlerce toplantılar yaptınız, neticede ne
elde ettiniz? sorusuna cevap vermek istiyorum. Neticede ülkemiz Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu Komisyonu sayesinde afetlerle ilgili gerçekten şöyle
bir baş ucu eseri kazandı. Ben baş ucu eser olarak
tanımladığım bu raporun hazırlanmasında
emeği geçen başta Sayın Komisyon Başkanımız olmak
üzere komisyona katılan tüm milletvekillerimize, komisyonumuza davet üzere
gelen akademisyenlerimize, sektör temsilcilerimize, stenograflarımıza
ve uzmanlarımıza huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.
Peki, elde ettiğimiz bu raporda Türkiye'nin
depremselliğiyle ilgili veya afet riskinin azaltılmasıyla ilgili
neler var? İşte, ben, burada sürem yettiği ölçüde, kısaca
bu deprem raporunda elde etmiş olduğumuz önerileri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Sayın başkan, değerli
milletvekilleri; uzun süren Komisyon çalışmaları neticesinde çok
önemli tespitler ortaya çıkmış ve bu tespitlerin
uygulanabilirliği ön planda tutularak birer öneri hâline getirilmiştir.
Bu önerilerden ilki deprem bilgi altyapısının güçlendirilmesi
başlığı altında toplanmıştır. Komisyon
toplantıları sırasında en çok tartışılan
konu başlıklarından biri olan deprem bilgi altyapısının
geliştirilip güçlendirilmesi, toplanan verilerin toplum yararına
kullanılması amacıyla bu alanda faaliyet gösteren kurumlarla
paylaşılması şüphesiz, deprem öncesi risk azaltma
çalışmaları açısından son derece önemlidir. Bu
anlamda, ülke genelindeki tüm sismik ağlardan elde edilen deprem verileri
standart bir formatta araştırmacıların hizmetine sunulmalıdır.
Ülkemizde bir deprem olduğu zaman iki kurumun
açıklamasını görüyoruz: Biri AFAD, biri de Boğaziçi
Üniversitesine bağlı Kandilli Rasathanesi. Genelde iki kurum
farklı rakamlar veriyor ve bu milletimiz açısından da
farklı değerlendiriliyor; o yüzden bu iki kurumun bu verileri
açıklaması konusunun bir an önce açıklığa
kavuşturulması lazım. Bu hususta da Komisyonumuz şöyle bir
karara vardı: Bu verilerin açıklanmasında yasal olarak görevli
olan AFAD. Dolayısıyla, bu verilerin AFAD tarafından
açıklanmasının sağlıklı olacağı kanaati
ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, deprem gözlem
ağlarındaki teknolojinin günümüz şartlarına uygun olarak
iyileştirilmesi ve sürecin dinamik etkisi göz önünde bulundurularak
sürekli yenilenmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, komisyon toplantıları sırasında ortak bir görüş
olarak benimsenen konu başlıklarından bir tanesi de ülkemizde
afet yönetiminin tüm süreçlerini kapsayan bir üst planın olması
gerektiği görüşüdür. Türkiye Afet Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem
Planı olarak hazırlanıp uygulamaya geçirilmesi gereken bu
planın aynı zamanda merkezî ve yerel tüm kamu kurum ve
kuruluşları ile özel sektör, sivil toplum kuruluşları,
medya, aile ve bireye kadar tüm kesimleri içine alarak hazırlanması
gerekmektedir. Bu plan, afetlerden kaynaklı tüm risklerin
belirlendiği, paydaşlar arasında görev taksiminin net olarak
yapıldığı kapsamlı bir çalışma hâlinde
hazırlanmalıdır.
Bu başlık altında devam eden
diğer öneriler ise şunlardır: Hâlen yürürlükte olan Türkiye Afet
Müdahale Planının, uygulama sırasında yaşanan
eksiklikler göz önünde tutularak yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Özellikle afet sonrası destek amaçlı bölgeye gelen sivil toplum
kuruluşlarının gönüllülerinin koordinasyonu tekrardan bu plan
dâhilinde ele alınmalıdır. Tarihî ve kültürel
yapıların deprem hasarlarından korunmasına yönelik Kültür
ve Turizm Bakanlığıyla birlikte Vakıflar Genel
Müdürlüğüne de Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında sorumluluk
verilmelidir.
Yine, AFADın, özellikle tsunami tehlikesi olan
yerleşim yerlerinde üniversiteler ve bu alanda çalışma yapan
kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte önceden risk
azaltıcı çalışmalar yapması ve çeşitli senaryolar
öncülüğünde vatandaşa yönelik tatbikatlar gerçekleştirilmesi
gerekmektedir.
Yeni yapıların deprem güvenliğinin
artırılması yanında mevcut binalarındaki risklerin de
hiç şüphesiz azaltılması gerekmektedir. Bu bakımdan,
ülkemizdeki mevcut yapı stoku durumu, çalışmaları devam
eden Mekânsal Adres Kayıt Sistemi Programı dâhilinde kapsamlı ve
güncellenebilir bina envanter bilgilerini barındıran şekliyle
acilen hayata geçirilmelidir. Bu sistemin bir an önce hazırlanıp
işleme konulmasının, afet riskinin azaltılması çalışmalarında
son derece önemli olduğu düşüncesindeyiz. Öyle ki bu sistem bizlere
afet öncesi riskli binaların yerini ve özelliklerini bildireceğinden,
dönüşümde öncelik tanınması gereken yapıları tespit
etmemiz kolaylaşacaktır. Ayrıca, deprem tehlike haritaları gibi
tüm illeri kapsayan yerel zemin haritaları hazırlanıp internet
ortamında kullanıcıların hizmetine sunulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde çok sayıda riskli binanın mevcut
olduğunu biliyoruz. Tam net olmayan rakamlara göre bu sayının
6,7 milyon civarı olduğu kabul edilmektedir. Bu kadar yoğun
riskli binanın bulunduğu ülkemizde bu riskin bertaraf edilmesi için
de kentsel dönüşümün uygulanması kaçınılmazdır. Takdir
edersiniz ki bu riskli binaların tamamının birden dönüşümü
zamansal ve finansal açıdan mümkün görünmemektedir. Bu açıdan Mekansal
Adres Kayıt Sisteminin bize sunacağı veriler
ışığında riskli binaların dönüşümünde
öncelik sırasını doğru olarak belirlememiz gerekmektedir.
Öncelik olarak nüfusun yoğun olduğu ve bir deprem anında riskin
en fazla olduğu bölgelerin öne alınması gerekmektedir. Bu
kapsamda, afet öncesi risk haritalarının doğru
hazırlanması ülkemiz açısından büyük önem
taşımaktadır. Risk haritaları hazırlanırken
mevcut yapı stokunun durumuyla ilgili bilgilerin sisteme işlenmesi
konusunda ülke genelinde kamu kurum ve kuruluşlarında faaliyet
gösteren mimar ve inşaat mühendislerinden faydalanılabilir hatta
üniversite 4üncü sınıf öğrencileri de bu çalışma
kapsamına dâhil edilebilir. Bu çalışma aynı zamanda üniversite
son sınıf öğrencileri için de bulunmaz bir staj ortamı olarak
değerlendirilebilir.
Yine, bu hususta kentsel dönüşümün de tek
çözümünün riskli yapının yıkılıp yenilenmesi
olmadığını, güçlendirme tekniğinin de bir yöntem
olarak karşımızda durduğunu ve bu seçeneğin
teşvik edilmesinin yararlı olacağını
düşünmekteyiz.
Yine, kentsel dönüşümün uygulamasının
yavaşlamasına sebep olan hatalı arsa paylarının
düzeltilmesiyle ilgili açılmış davaların olabildiğince
hızlı sonuçlanması adına gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması da gerekmektedir. Kentsel dönüşümün ruhuna uygun
olacak şekilde parsel bazında dönüşüm yerine, ada bazlı
dönüşüm seçeneği tercih edilmelidir. Bu sayede çevre hassasiyeti göz
önünde tutulmuş, yeteri kadar sosyal donatı alanı mevcut olan
yeni yerleşim alanları yapmak mümkün olacaktır.
Yine, kentsel dönüşüm projelerinde
vatandaşı doğru bilgilendirmek adına kurulacak irtibat
ofislerinin ne kadar kıymetli olduğu geçmiş tecrübelerden
anlaşılacaktır. Bakınız, burası çok önemli. Bu
manada, daha önce komşuluk ilişkisi olan vatandaşlara aynı
apartman içerisinde -talep etmeleri hâlinde- daire verilmesi komşuluk
kültürümüzün yaşatılması açısından da önemlidir. Dar
gelirli vatandaşların konut sahibi olduğu kentsel dönüşüm
uygulamalarında bina ortak giderleri gibi harcamaların
vatandaşımızı yorduğunu biliyoruz. İşte, bu
giderlerin karşılanması için projelere iş yerleri gibi
unsurlar eklenmeli ve buradan elde edilecek gelir ortak kullanım için
harcanmalıdır. İlgili kanunlarda belirtildiği üzere
belediyelerin her yıl bütçelerinin belli bir kısmıyla kentsel
dönüşüm projeleri yapması gerekmektedir ancak birçok belediye kanunla
açıkça belirlenmiş bu görev alanından uzak durmaktadır. Bu
ise ülkemizin her yıl dönüştürmesi gereken yapı stoku hedefinden
uzaklaşmasını sağlamaktadır. Bu alanda belediyelerin
daha aktif rol almasının önünün açılması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; afet riskinin azaltılması
çalışmalarında önemli bir başlığın da
yapıların denetim süreciyle ilgili olduğu bilinmektedir. Bu
kapsamda alınması gereken önlemlerin şunlar olduğunu
düşünmekteyiz: Yapı denetim firmalarında faaliyet gösteren
denetçilerin yerinde denetim yapıp yapmadığının tam
olarak belirlenmesi için parmak iziyle çalışan konum bilgilerinin de
rahatça belirlenebileceği mobil uygulamalar geliştirilmelidir.
Yapı denetimde uygulanan elektronik dağılım konusunda
bölgesel dağıtım kriterleri de dikkate
alınmalıdır. Kamu tarafından hizmet bedelleri yapı
denetim firmalarına ödenmek koşuluyla ibadethanelerin de yapı
denetimleri yapılmalıdır. İnşaat mahalline gelen
betonun takip edilmesi için uygulanan çipli beton uygulaması, çelik
donatı için de ayrıca uygulanmalıdır. Proje müellifleri,
şantiye şefi, yapı denetim kuruluşu sorunları, denetçi
ve yardımcı kontrol elemanı, mimar ve mühendislerin mesleklerini
ifa ederken yapmış oldukları hata, eksikler ve kaza sonucunda
tazminat ödemek durumunda kalmaları hâlinde söz konusu bedellerin
-işte, burası çok önemli- mesleki sorumluluk sigortası
kapsamında karşılanabilmesine yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
Yine, yapı denetim firmalarında uygulanan elektronik
dağıtım sistemi laboratuvar kuruluşlar için de
uygulanmalıdır. Bina projeleri hazırlamada kullanılan
statik ve betonarme hesabı yapabilen programların analist
çıktılarında birlik sağlanması amacıyla yapay
zekâ gibi yeni teknolojik yaklaşımlardan
yararlanılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu rapora konu olan tüm bu çalışmalar, takdir
edersiniz ki, alanında uzman kişiler ve bu uzmanların mesleki
etik kurallar içerisinde hareket etmesiyle ancak mümkün olacaktır. O
yüzden, mesleki yeterlilik ve etik konusunda şu hususların dikkate
alınması gerekmektedir: Saha tecrübesini ve meslek içi eğitimi
dikkate alan yetkin, uzman bir mühendislik sistemi
oluşturulmalıdır. Güçlendirme konusunda proje üretebilecek
yetkinlikte olan mühendislerin muhakkak suretle
sertifikalandırılması gerekmektedir. Meslek odaları ve
üniversitelerin birlikte hareket edebileceği bir çalışmayla
yetkin mühendislik uygulaması hayata geçirilmelidir. Deprem riski yüksek
olan yerleşim yerlerinde merkez ve taşra teşkilatları ile
belediyelerde istihdam edilmek üzere kentsel dönüşüm uzmanları acilen
işe alınmalıdır. Yapıların mevcut durumu ile
binalarda yaşayan vatandaşların bilgilerini içeren -burası
da önemli- Bina Kimlik Sisteminin devreye alınmasıyla ilgili
çalışmaların bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Yapılan
denetimler sonucu tespit edilen riskli binanın otomatik olarak tapuya
bildirilmesi ve tapuya şerh düşülmesi gerekmektedir. Mimari
projelerde zemin katları iş yeri olarak düzenlenmeyen binalarda zemin
katlarının iş yeri olarak kullanılmaması
gerekmektedir. Alan genişletmek amacıyla kolon, kiriş kesilmesi
gibi işlem yapanlara yönelik cezai yaptırımların
arttırılması önem arz etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yürürlükteki mevzuatların güncelliği ve kalitesi hiç
şüphesiz ki deprem başta olmak üzere tüm afetlerle daha etkin bir
şekilde mücadele etmek için son derece önemlidir. Bütüncül bir
bakış açısından uzak mevzuatlarla bu denli büyük olaylarla
mücadele etmek, sadece problemleri daha da içinden çıkılmaz bir hâle
dönüştürecektir. O yüzden afetlerle mücadele konusunda ana sorumlu olan
devletin karşı karşıya kaldığı problemlerin
çözümü noktasında sağlam bir algoritmayla hazırlanmış
mevzuata ihtiyaç vardır. Bu mevzuatlarda tüm kurumların eş güdüm
hâlinde herkesin görev, yetki ve sorumluluğu tam olarak belirlenmiş
olmalı, işte tam bu manada bütünleşik bir afet yönetim
sistemiyle afet risklerinin odağında olan, başta merkezî ve
yerel yönetimler olmak üzere, özel sektör, üniversiteler, sivil toplum
kuruluşları ile bireyler ölçeğinde görev, yetki ve sorumluluk
tanımlarının tam olarak yapıldığı güçlü bir
mevzuat yapısı, deprem tehlikesine maruz kalacak şehir ve toplum
yapısının dirençli hâle gelmesini sağlayacaktır.
Afetlerle ilgili düzenlemeleri esas alan ve hâlen
yürürlükte olan 7269, 3194, 4708, 5216, 5366, 5393 ve 6306 sayılı
Kanunların dışında tüm afet türlerini kapsayan
hazırlık, müdahale, risk azaltma ve iyileştirme
safhalarını içeren, ilgili kurum ve kuruluşların
sorumluluklarını, görev dağılımını ve eş
güdüm ihtiyaçlarını tanımlayan yeni bir afet kanununa ihtiyaç
duyulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hazırlanan tüm çalışmaların uzun vadede
sürdürülebilir olması için gerek kamuya ve gerekse ilgili tüm kurumlara ve
bireye verilen ödevler sıkı bir izleme ve denetim mekanizmasıyla
denetlenmelidir. Bu manada Cumhurbaşkanlığı bünyesinde,
ilgili bakanlıkların da katılımıyla Afet ve Acil Durum
Yüksek Kurulunun kurulmasının tüm afetlerin yönetimi
açısından son derece önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bu
sayede kanunla görev ve sorumlulukları sabit olan kurum, kuruluşlarla
ilgili tüm paydaşlardan sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin
tespitiyle adli ve idari süreçler devreye girmiş olacaktır.
Yine, deprem riskinin azaltılmasına
yönelik bir başka ihtiyaç da kentsel dönüşüm ve afet konutları
uygulamalarına ilişkin uyuşmazlıkları giderecek olan
özel ihtisas mahkemelerinin kurulmasıdır. Ülkemizde depremlere
rağmen sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması
amacıyla tüm sektör temsilcilerinin ve ilgili kurum ve
kuruluşların katılımıyla ekonomi
konferanslarının düzenlenmesi, ekonomik risklerin belirlenerek
azaltılması planlarının hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Afet sırasında ihtiyaç duyulacak enerji ekipmanlarına ve
taşıtlara dair özel sektör envanteri belirlenerek AFAD
tarafından devreye alınan Afet Yönetimi ve Karar Destek Sistemine
kaydedilmelidir.
Yine, önemli olduğunu düşündüğümüz
bir husus da sismik izolatörler, sönümleyiciler ve sensörler gibi depremlerde
ihtiyaç duyulan altyapı sistemlerinin yerli üretimi desteklenmesi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; riskli binaların dönüşümü elbette ki yüksek miktarda
bir finansman kaynağıyla ancak mümkün olacaktır. Bu
kaynağın bulunması aslında tüm düğümün çözülmesi
açısından en önemli parametredir. Afet öncesi zarar azaltma
çalışmaları ise hiç şüphesiz ki afet sonrası
yaraların sarılması için gereken finansı azaltacaktır.
Deprem zararlarını azaltmaya yönelik politikaların
hızlı bir şekilde uygulamaya konulması için bir deprem
fonunun oluşturulması gerekmektedir. Gerekli mevzuat
hazırlanarak merkezî yönetim bütçesinden ve muhtelif işlemlere
konulacak vergilerden kaynak aktarılarak oluşturulacak deprem fonu
afet risklerini azaltmaya yönelik çalışmalar ve afet sonrası
yaraların sarılmasına yönelik harcamalar için rahatça
kullanılabilecektir.
Afetlerin finansmanı konu
başlığında ele alınması gereken bir diğer
öneri ise deprem sonrası konutları yıkılan ve oturulmayacak
derece ağır hasar gören depremzedelere 7269 sayılı Kanun
kapsamında kullandırılan hazır konut kredisi
tutarlarının standart bir bedel olarak belirlenmesi yerine
maliyetlerin bölgeden bölgeye farklılık göstermesi nedeniyle kredinin
kullanılacağı il, ilçedeki ortalama konut maliyetleri göz önüne
alınarak belirlenmelidir. Bu husus bence rapordaki en önemli konulardan ve
önerilerden biri. Yoksul vatandaşlarımızın veya devletin
sağladığı krediyi ödeme imkânı olmayan
insanlarımızın konutları deprem fonundan kaynak
sağlanarak kamu tarafından yapılmalıdır. Hak
sahiplerine ömür boyu ücretsiz kullanım hakkı verilmeli ve hak
sahiplerinin ölümü neticesinde vârislerine bu konutları satın almada
öncelik ve kolaylık sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; deprem risklerini azaltma çalışmasında önemli
bir konu başlığının da yine doğal afet
sigortası uygulaması olduğunu düşünmekteyiz. Bu hususta
hâlen uygulamada olan doğal afet sigortasının daha da
geliştirilmesi amacıyla ortaya koyduğumuz öneriler şu
şekildedir: Doğal afet sigortasının kapsamı
genişletilerek diğer doğal afetler de bu sigorta kapsamı içerisine
dâhil edilmeli, ayrıca bu sigorta kapsamına kırsal kesimdeki
konutlar ile tamamı ticari ve sanayi amaçlı kullanılan
yapılar da dâhil edilmelidir.
Yine, deprem sigortasıyla ilgili faydalı
olacağını düşündüğümüz bir başka öneri de poliçe
bedelinin üzerine ilave edilecek en az yüzde 5lik meblağın
oluşturulacak deprem fonuna aktarılması olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; afet risklerini azaltma ve oluşabilecek zararları en
aza indirme konusunda hiç şüphesiz önemli bir başlık da toplumsal
farkındalığın artırılması
çalışmalarıdır. Toplumu afetlere karşı daha
dirençli hâle getirmek adına tam anlamıyla bir seferberlik ruhuyla
çalışmalar yürütülmelidir. Paydaşlarla yapılacak iş
birlikleri neticesinde kamu spotları, kısa filmler, televizyon programları,
belgeseller, diziler, çocuk ve gençlere yönelik bilgisayar oyunları, çizgi
filmler, söyleşi ve panellerin daha etkin kullanımı
sağlanmalıdır. Yine, yerel belediyelerin öncülüğünde,
mahalle düzeyinde deprem farkındalık grupları
oluşturulmalıdır. Deprem zararlarının
azaltılması ve depreme hazırlıklı olma konusunda kader
inancının yanlış değerlendirilmesinden kaynaklanan
tedbirsizliklerin önüne geçilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığının
devreye girerek hutbe ve vaazlarda bu konunun doğru şeklinin vatandaşlarımıza
anlatılması gerekmektedir. İlköğretim boyunca eğitim
öğretim süreci depremle ilgili ulusal stratejiye yönelik içeriklerle
zenginleştirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak Afet sonrası yürütülecek
çalışmalar başlığı altında sizlerle
bazı önerilerimizi de paylaşmak istiyorum. Deprem sonrası
özellikle ilk altı saatin çok önemli olduğu geçmiş tecrübelerle
sabittir. İşte tam bu noktada özellikle depremlere acil müdahale
ekiplerinin hızlı bir şekilde ulaşması için
vatandaşların trafiğe çıkmaması ve ana arterlerin
kullanılmaması gibi hususlarda toplumsal farkındalığın
oluşturulması gerekmektedir. Deprem sonrası ulaşımda
yaşanabilecek aksamalar olacağı düşünülerek deprem
alanına ilk yardım malzemelerinin ulaşımı, acil
müdahale ekipmanlarının sevk edilmesi gibi operasyonlarda
insansız hava aracı ve droneların kullanılması
yaygınlaştırılmalıdır. Tüm afetlerde
olağanüstü bir performans ve insanüstü bir gayretle
vatandaşlarımızın hizmetine koşan itfaiye personelinin
statüsünün tam olarak belirlenmesi adına itfaiyeciliğin bir meslek
sınıfı olarak tanımlanması gerekmektedir. Deprem
sonrası artan talebe bağlı olarak mobil şebekelerde
yoğunluk yaşanacağından operatörlerin şebekede
anlık olarak tutulan müşteri sayısı kapasitesini mümkün
olduğunca artırması yine önerilerimiz arasındadır.
Tüm bu önerilerin ülkemizde yaşanma ihtimali
yüksek olan afetlerin risklerini azaltma çalışmalarına
katkı sunmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, şimdi Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına yapılacak olan konuşmalara geçiyoruz.
İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Kenanoğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, Depreme Karşı
Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza
İndirilmesi için Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
üzerine HDP Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
10 Kasım 2020 tarihinde göreve
başladık ve kamuoyunda Deprem Araştırma Komisyonu olarak
geçen bu Komisyon 18 toplantı yaptı ve dört ay içerisinde
çalışmalarını tamamlayarak 467 sayfalık bir rapor
ortaya koydu.
Öncelikle, Komisyonda görev alan Başkan ve
bütün üyelere ve bu çalışmalar esnasında bize sunum yapanlara,
bize teknik anlamda emek veren, katkı sunan, orada çalışmalarımıza
yardımcı olan bütün arkadaşlara, çalışma
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz çünkü önemli bir
çalışmaydı. Herkes özverili bir şekilde iyi bir rapor
çıkması için mücadele etti. Netice itibarıyla deprem hepimizin
yarası, hepimizi, bu topraklarda, bu coğrafyada, bu dünyada
yaşayan herkesi, bütün canlıları vuran bir doğa olayı.
Şimdi, buradan kaynaklı olarak bütün
Komisyon üyeleri de bu anlamıyla özveriyle çalışıp iyi bir
sonuç çıkması için uğraş verdiler. Bu anlamıyla bizim
burada yapacağımız eleştiriler, söyleyeceğimiz sözler,
Komisyon ve Komisyon çalışmalarından çıkan rapordan öte, bu
raporlarla ilgili olarak Hükûmetedir. Bu raporların sonuçlarını
uygulamış ya da uygulamak durumunda olan iktidara karşı
uyarılarımızı ve eleştirilerimizi ifade edeceğiz.
Şimdi, deprem yaşamımızın
bir gerçeği yani dünyanın bir gerçeği. Dünya çekirdeği, yer
kabuğunun altı soğuyana kadar da bu depremler sürecek, bunu
biliyoruz. Şimdi, önceden şöyle bir şey vardı, Deprem
öldürmez, bina öldürür. sözü vardı, artık bu söz de
değişti. Yani, bina da öldürmüyor çünkü birçok bölgede, ülkede
artık binaların öldürmediğini, aslında o binaların
nereye yapıldığı, hangi şekilde inşa
edildiği, bütün bunların öldürdüğünü gördük. Bu da
insanların kendilerinin oluşturduğu bir durumdur yani kapitalist
yaklaşım, rantçı yaklaşım, denetimsizlik gibi bir sürü
sebebin etkin olduğunu bu konuda görüyoruz.
Şimdi, şu haritayı hepimiz biliriz,
bu, Türkiyenin depremle karşı karşıya
kaldığı gerçeği olan haritadır.
Baktığınız zaman Türkiye coğrafyasının yüzde
66sı, yaşam alanlarının, insanların
yaşadığı alanların da yüzde 71i deprem riski
altındadır yani Türkiye böyle bir kırmızı harita
içerisinde deprem riskiyle karşı karşıya olan bir ülkedir.
Tabii, bu sadece bizim ülkemiz acısından mı böyle? Hayır,
bütün dünyada, bütün bölgelerde çok daha fazla deprem riski altında olan
ülkeler var. Şimdi, hani, bu depremler karşısında
alınan tedbirlerin yaşama uygulanması, ülkeler bu konularda
nasıl ders çıkarıyorlar, bununla ilgili çok basit bir örnek:
Örneğin 2020 yılında bütün dünyada yaşanan depremlerde 207
kişi yaşamını yitirmiş, bunlardan 168i Türkiye'den
yani 2020de meydana gelen depremlerdeki ölümlerin büyük bir
çoğunluğu Türkiye'den. Bunun dışında, aslında
168in dışında kalan 2 tane ülke var, Meksika'da 10 kişi
ölmüş ki orada 7,4 şiddetinde deprem olmuş. Türkiye'deki
depremler 6,9 İzmir depremi, 6,7 Elâzığ depremi, 5,9 Bingöl
depremi, bu üç deprem sonucunda ölümler var. Meksika'daki 10 kişinin
öldüğü deprem 7,4. Yine bizim komşu ülke olan İran'da da 10
kişi yaşamını yitirmiş. Onun
dışındakilerde birer, ikişer kişi şeklinde
ölümler var ki depremlerin şiddeti, oranları aslında
Türkiye'deki depremlerden çok daha fazla. Dolayısıyla burada
şunu görüyoruz: Aslında ülkeler yaşadıkları
depremlerden bir sonuç çıkartmışlar, buna göre tedbirlerini
almışlar ki bu konuda en büyük örnek Şili ve Arjantindir.
Özellikle Şili'de çok ciddi depremler, büyük depremler ve büyük ölümler
olurdu eskiden, artık Şili de o sorunu çözmüş durumda. Ancak
sorunu çözemeyen bir biz varız yani Türkiye var.
Deprem raporu hazırladık, çok güzel bir
rapor, bizden önce de hazırlanmış bu deprem raporu. 1962de,
1966da, 1976da, 1977de, 1978de, en son 2010da da deprem
araştırma raporu hazırlanmış Meclis tarafından.
Yani Mecliste komisyon kurulmuş ve bu araştırma raporları
ortaya çıkmış. Şimdi, özellikle 17 Ağustos 1999
depreminden sonra toplumda oluşan etki nedeniyle bir bölümü medyaya da
yansıyan bu raporların sonucunda farklı bir
farkındalık oluşmuş şüphesiz. Ancak
araştırma komisyonu raporlarına, önerilere
baktığınız zaman, tartışılan konulara
baktığınız zaman aslında şu anki -en son- bizim
Komisyondan farklı da değil. Örneğin şöyle, ki son Komisyon
raporu 2010 yılı: 2010 yılındaki araştırma
raporunda yer alan 6 somut önerinin bizim raporda da olduğunu görüyoruz
yani aynı somut öneriler devam ediyor. Bu ne demektir? Sonuçta 2010
yılında Komisyon Mecliste kurulmuş, bir sonuç ortaya
çıkarmış, Hükûmete, iktidara bir öneride bulunmuş. Bu
öneriler yerine getirilmemiş ki yeniden biz aldık bunları
şimdi öneri olarak sunuyoruz. Neler var örneğin, işte: Ulusal
sismik ağ sistemlerinin gerçekleştirilmesi, diri fay veri
tabanlı sistemin güncellenerek işler hâle getirilmesi,
bütünleşik afet tehlike haritalarının oluşturulması,
ihtisas mahkemelerinin -özellikle afet sonrası oluşan
uyuşmazlıkların çözümü konusunda- oluşturulması...
Bina ve bina dışı yapılarla ilgili olarak
başlamış olan envanter çalışmalarına hız
verilmeli ve yapı stokunun deprem riskine karşı konulması
konusunda envantere dayalı değerlendirme yapılması
sağlanmalı. diye önerilmiş. Mevcut yapıların
güncelleştirilmesi meselesi de 2010 yılında Meclise
sunulmuş öneriler. Şimdi, baktığınız zaman 2021
yılında da bizler bu önerileri tekrar ediyoruz, tekrar bunları
söylüyoruz. Dolayısıyla bu konularda demek ki iktidar gerekli
adımları atmamış, yeterli sonucu elde etmemiş ki
aynı şeyleri tekrar önermek durumunda kalıyoruz.
Şimdi, tabii, bir taraftan da ranta dayalı
bir sistemden bahsettik, bundan konuştuk. 1948den günümüze 23 kez imar
affı yapılmış yani yetmiş üç yılda 23 kez. Bunun
11i AKP iktidarı döneminde olmuş yani elli dört yılda 12 kez,
on dokuz yılda 11 kez imar affı yaşanmış. Bütün
bunlara baktığınız zaman, bu imar aflarının neye
yol açtığını, sonuçlarını hep birlikte biliyoruz
aslında. Yani o raporlarda da, bizden önceki raporlarda da bu imar
aflarının önüne geçilmesi gerektiği öneri olarak, uyarı
olarak yapılıyor. En son çıkarılan imar
barışında da belediyeler devre dışı
bırakılarak bir Yapı Kayıt Belgesi verilmiş.
Aslında imar hakkı, ruhsat verilmesi, bütün bu işler
belediyelerin yetkisinde ancak merkezî iktidar Yapı Kayıt Belgesi
sistemiyle belediyeleri de saf dışı ederek kendisi bu
işlemi yaptı. Birçok yerde de yine merkezî iktidarın imar
planlarına ve imar mevzuatına müdahale ettiğini biliyoruz.
Şimdi, Türkiye bütün bu imar afları ve
benzerleriyle de şöyle bir haritayla karşı karşıya
kalıyor; şimdi, bu harita ne? Türkiyede 18 il, 80 ilçe, 502 köyün
altından aktif fay hattı geçiyor yani aktif fay hattının
üzerinde kurulu 18 il, 80 ilçe, 502 de köy var. Bu iller Aksaray, Bolu,
Sakarya, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın,
Denizli, Erzurum, Kahramanmaraş, Hatay, Hakkâri, Muğla,
Eskişehir, Kütahya, Bingöl; bunlara ilaveten 80 ilçe ve 502 köy. Şimdi,
bütün bunlarda esasında yapılaşmanın tamamen
yasaklanması, bunların üzerine bina inşa edilmemesi gerekirken
bu aktif fay hattı olan illerde bütün bu imar afları da dâhil olmak
üzere işlemler ve sistem sürdürülüyor. Tabii, bu konuyla ilgili Jeoloji
Mühendisleri Odasının önerileri var, ikazları var,
uyarıları var. Afet zararlarının esas alınacak
şekilde 3194 sayılı Kanunda imar, 4708 sayılı
Kanunda yapı denetimi, 7269 sayılı Kanunda afet, 2872
sayılı Kanunda çevre ve 6306 sayılı Kanunda afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanuni
düzenlemeler bütünlüklü olarak ele alınarak halkın afetlere
karşı güvenli olmasını sağlayacak şekilde yeniden
düzeltilmeli.
Aktif fay hatları veya zonlar üzerinde bina
inşa edilmesi yasaklanmalı veya özel jeolojik
araştırmalardan sonra bina inşa edilip edilmeyeceğine karar
verilmeli. Aktif fay zonları üzerine inşa edilmiş bulunan
binalar kentsel dönüşüme tabi tutularak
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği acilen
sağlanmalıdır. Günümüzde, Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD)
Başkanlığı acil durum ve müdahale iş ve
işlemlerini yürütür bir konuma sürüklenmiş durumdadır; deprem ve
depremlerle mücadele kurum iş yükü arasında ikinci hatta, üçüncü
plana itilmiş durumdadır.
Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi,
Deprem Dairesi Başkanlığı ülkemizin jeolojik
araştırmalar kurumu niteliğinde olan MTA Genel Müdürlüğü
bünyesine alınmalı, deprem araştırmaları ve
alınacak önlemler bütünlüklü olarak koordine edilmelidir.
Depremlerle mücadele etme amacıyla başta
büyükşehir belediyeleri olmak üzere, tüm belediyelerde jeolojik, jeoteknik
araştırma şube müdürlükleri ve daire
başkanlıkları kurularak kentsel altyapı, üstyapı,
afete duyarlı bir anlayışla etüt planlama, projelendirme,
yapı üretim ve denetim süreçleri kontrol altına
alınmalıdır ki bütün bu aktif fay hatları üzerindeki
yapılar, binalar, şehirler, kentler güvenli bölge hâline
dönüştürülsün. Maalesef bizde afet yani deprem öncesi değil, deprem
esnasında herkes, devletimiz seferber oluyor. Herkes depremde afetzedelere
koşuyor, Enkaz altındakileri nasıl çıkarırız?
diye gidiyor. Tabii, bunlar kötü bir şey değil ama bir taraftan da bu
işi bir şova dönüştürme durumu da söz konusu yani bunu en son
depremlerde gördük. Şimdi, Bakan, telefonla enkaz altındaki
vatandaşla konuşuyor, oradaki yetkili yani uzman toprak
altındaki, göçük altındaki vatandaşla konuşurken telefonunu
alıyor, kendisi konuşuyor, biri de canlı yayın yapıyor
orada, anında. Şimdi, bu işler böyle, bu hareketlerle olmuyor,
bu tür tavırlarla olmuyor yani Deprem esnasında biz
vatandaşımızın yardımına koştuk.la olmuyor;
depremden önce alınması gereken tedbirlerin alınması
gerekiyor.
Şöyle tuhaf bir haber var, tabii, çok
tartışıldı; Cumhurbaşkanı görsün diye bir saat
enkaz altında bekletilen vatandaş haberi görgü
tanıklarının kendi ifadeleriyle kamuoyuna yansıdı yani
Cumhurbaşkanı gelecek diye bir saat enkazın altında tutulan
bir insan... Hani, böyle bir iddia var da tesadüf müydü bilmiyoruz.
Cumhurbaşkanı geldi, o anda kişi enkazdan kurtarıldı
ve anında ona mı denk geldi yani orada mı oldu o iş o anda?
Şüphesiz bu çok şüpheli bir durumdu ve bununla ilgili görgü
tanıkları da daha sonra açıklama yaparak böyle
olmadığını, bekletildiğini, sonra AFAD Müdürünün
işaretiyle çıkarıldığını filan söylediler.
Bütün bunları şunun için söylüyoruz: Bunlar, deprem esnasında
yaralı vatandaşların, acılı vatandaşların
yardımına koşmak önemli ama bütün mesele, bizim duygu
bütünlüğümüzü, duygu yükümüzü, yardımseverliğimizi göstermenin
yolu bu değil ki; bunu göstermenin yolu deprem öncesinde bu tür
tedbirlerin alınmasına yönelik çalışmalar yürütmektir.
Şimdi, diğer taraftan İstanbul
depremi en çok konuşulan konuydu Deprem Komisyonunda ve şöyle bir
gerçek var: İstanbul depremi herkesin beklediği, bütün gelen, sunum
yapan insanların üzerinde durduğu bir deprem.
Şimdi, İstanbuldaki deprem senaryosu
şu: 200 bin bina, 3 milyon insan etkilenecek, 3 milyon insan İstanbul
depreminden etkilenecek. Tabii, bunun içerisinde 100 bin insanın
yaşamını yitireceği öngörülüyor yani böyle bir tahmin var,
100 bin insanın yaşamını yitireceği. 3 milyon
insanın etkilenmesi ne demektir? Yani, 3 milyon insanın
yaşadığı ev, mahalle, bölge hasar görecek.
Burada, İstanbuldaki vatandaşların
nasıl tahliye edileceği biraz önce de konuşuldu; deniz yoluyla,
hava yoluyla, kara yoluyla, işte, demir yoluyla filan
Nereyi, nasıl
tahliye edeceksin? Kimi, nereye götürebileceksin? Yani, insanlar
kapılarından dışarı çıkabilecekler mi,
çıktıkları kapıdan sokaklarının başına
kadar gidebilecekler mi, bunu bilmiyoruz yani. Böyle bir durum İstanbul
açısından bir felaket senaryosu olarak karşımızda
duruyor. Bütün bunlara karşı yapılması gereken, Kanal
İstanbul değil; bütün bunlara karşı yapılması
gereken, yeni bir İstanbul oluşturmak değil; bütün bunların
karşısında yapılması gereken, İstanbulu kentsel
dönüşüme sokacak bütçeyi oraya aktarmaktır. Yani Kanal
İstanbulla ve yeni bir İstanbul yaratmakla övüneceğimize mevcut
İstanbulu kurtarmanın yol ve yöntemlerini aramamız ve
kaynakları oraya aktarmamız gerekiyor.
Şimdi, yine, sunumlarda ilginç bir şey
vardı İstanbulla ilgili. Arkadaşlar, İstanbulun birçok
bölgesinde, birçok ilçesinde toplanma alanı olarak sadece mezarlıklar
var, toplanma alanı olarak sadece mezarlıklar. Yani, deprem olduktan
sonra, sağsanız da ölüyseniz de gideceğiniz yer belli yani oraya
gideceksiniz, mezarlığa gideceğiz, ya diri ya ölü orada
duracağız çünkü başka alan kalmamış yani toplanma
alanı yok. Barınma alanı neresi? Birçok ilçe açısından
barınma alanı da sadece AVMler kalmış. Ya, bu tablo bile
aslında bütün bir iktidarın bakış açısını
ortaya koyuyor. Yirmi yıldır, yirmi beş yıldır bir
iktidar yönetiyor burayı. Yani, toplanma alanı mezarlıklar,
barınma alanı da AVMler olmuş yani başka yer
kalmamış İstanbulda, böyle bir durumla karşı
karşıyayız.
Şimdi, arkadaşlar, bir diğer konu
önemli, İzmir depreminde de biz bunu gördük; depremlerde etkilenen
insanlar ciddi ölçüde ekonomik zorluk yaşayan insanlar ve büyük oranda da
kiracılar. Şimdi, şunun için dikkat çekmek istiyorum buraya: Bir
hasar sistemi var, hasar tespit sistemi; deniliyor ki hafif hasarlı, orta
hasarlı ve ağır hasarlı. Şimdi, hafif hasarlı
binada, tamam, oturabilirsiniz, zaten çok hafif bir şekilde
etkilenmiş, sıkıntı yok. Ağır hasarlı, zaten
yıkılacak ya da yıkılmıştır, bir tarafı
gitmiş, artık kullanılması mümkün değil. Burada sorun
orta hasarda yani orta hasar tabirinin tümden tanımdan
çıkarılması gerekiyor çünkü orta hasarlı dediğiniz
şeyde sizin içine girip oturamayacağınız bir evden
bahsediyoruz. Belli, göz görür bir şekilde yarık var ya da bir hasar
var ancak yıkılmamış; şimdi, buna orta hasar diyor.
Peki, rantçı mülk sahipleri ne yapıyor bu konuda? Orta hasarlı
binaları alıyorlar, boyuyorlar, cilalıyorlar, işte, ona bir
süsleme yapıyorlar ya da tamir, bakım yapıyorlar falan; ondan
sonra burada oturmuyorlar, kendileri orayı terk ediyorlar; burayı
kiraya veriyorlar ve İzmir depreminde de gördük ki en çok kiracılar
yaşamını yitirmiş. Yani kendisini kurtarıyor,
bakıyor ki burada oturulmaz, burası riskli; binayı güzelleştiriyor,
süslüyor, boyuyor ve kiraya veriyor. Şimdi, buna karşı önlem
nedir? Bir kere, orta hasarın ortadan kaldırılması
gerekiyor ki orta hasar sadece bu açıdan değil, başka
açılardan da sıkıntılı bir tanım.
Diğer taraftan -mutlaka, tabii, sunumlarda
vardı- bir de bu orta hasar tespitini yaparken zemine hiç bakmıyor.
Örneğin, bizzat orada AFAD yetkililerine sormuştum: Ya, siz bu
tespiti yaparken, orta hasar derken buranın zeminine baktınız
mı yani zemin uygun mu, değil mi, hani orta hasar tespiti ya da
tanımı içerisinde zemin yapısı var mı diye. Yok.
dediler. Yani zemine bakılmadan Bu orta hasarlı. deniliyor yani en
ufak bir sallantıda o orta hasar gitti zaten mezar ev hâline
dönüşüyor. Komisyonda arkadaşların sıklıkla
kullandığı bir tabir vardı tabut evler diye, ürperdim
yani böyle. Birçoğumuzun yaşadığı evler,
insanlarımızın yaşadığı evler bu
anlamıyla hakikaten tabut evler yani, orta hasarlı evlerin
tamamı tabut ev durumunda; en ufak bir sallantıda yerle bir olacak
evlerdir. Bu orta hasar kavramının kesinlikle ortadan
kaldırılması gerekir ve bu kiracıları korumak
açısından da birtakım tedbirlerin oluşturulması
gerekiyor. Bina kimlik sistemi bunlardan biri olacaktır yani bu,
uygulamaya sokulduğu anda -ki Uygulamaya sokulacak. denildi-
binaların girişine mutlaka o binayla ilgili bilgilerin
çakılması lazım, bir levha çakılması lazım o
binanın durumunun, yapımının ve benzeri her şeyinin
olduğu ve bir taraftan da bunların tapu kaydına işlenmesi
gerekiyor ki hakikaten insanların nasıl bir yerde
oturacağını bilmeleri açısından.
Şimdi, bütün bunları konuşurken,
kaynakları konuşurken deprem vergilerini konuşmadan olmaz tabii
ki. 1999 depreminden sonra hayatımıza giren bir özel iletişim
vergisi var, buna kamuoyunda deprem vergisi deniliyor ve yirmi bir
yıldır bu vergiler ödeniyor. Şimdi, bu vergilerin neler olduğu
yani nelerin içinde var bu vergiler? Yani vatandaş yirmi bir
yıldır cep telefonu, internet, bankacılık işlemleri,
Spor Toto, Millî Piyango, uçak biletleri, gümrük ve pasaport işlemleri
gibi birçok konuda deprem vergisi ödüyoruz. Ödenen bu deprem vergilerinin
rakamları telaffuz ediliyor; 70,8 milyar lira o günden bugüne toplamda
ödenen, işte, dolar bazına vurduğunuz zaman başka bir rakam
çıkıyor, Cumhurbaşkanı bunun güncellendiği hâliyle 147
milyar lira olduğunu söylüyor, böyle bir rakam var. Peki, bu rakam
depremle ilgili kullanılmış mı? Yani ne için istenmiş?
O zaman, bu, depremle ilgili çıkarılmış ama bu para hiçbir
şekilde depremle ilgili kullanılmamış. Şimdi, iktidar
kanadından yapılan açıklamalarda deniliyor ki: Ya, zaten biz bu
parayı alıyoruz, işte, yollarda ve benzeri şeylerde
kullanıyoruz. Dolaylısıyla da bu da bu amaca hizmet ediyor. Ama
sen bunu zaten genel bütçeden harcarken onlar için ayrıyeten bütçe
istiyorsun ve bütçesini alıyorsun ama bu deprem vergisinin ayrı
olarak tutulması gerekiyor ve bu tür ihtiyaçlarda kullanılması
gerekiyor. Kentsel dönüşümde para ihtiyacı var, işte burada
kullanman gereken bir paradır bu. Dolayısıyla, bütün
bunların yapılmayıp sadece Ya, zaten biz bunu bütçeye koyup
oradan da harcıyoruz. demek de olmaz, kimse babasının
parasını harcamıyor. Bu para, hepimiz açısından, bütün
vatandaşların ödediği vergilerle oluşturulmuş bir
paradır ve dolayısıyla denetim mekanizması içerisinde hesabının
da verilmesi gerekir. İşte, yeni bütçe oluşturulacak bunlarla
ilgili diye öneriler de var yani öneri olarak sunuluyor. Bütün bunların da
aynı deprem vergileri gibi bir akıbete uğraması hepimizi
endişelendiriyor çünkü bir denetim mekanizması ve onu koruyucu bir
yasa koymadığınız takdirde aynı akıbetle
karşı karşıya kalabiliriz.
Tabii, bu deprem vergileri ciddi bir şekilde
faturaları artırıyor, bir de o var yani. 4 kişilik bir
ailenin faturasında yüzde 10a çıkarıldı bir de bu sene,
2021de yüzde 7den yüzde 10a çıkarıldı bu özel iletişim
vergileri. Dolayısıyla, hane halkının kullandığı
iletişim giderleri yüklü miktarda da arttı ve buradan toplanan
paralar da yine genel bütçeye aktarılıp oradan harcanarak gidiyor.
Şimdi, sayın vekiller, bu sunumlarda,
tabii, şunu gördük: 37 kurum ayrı yapılanma içerisinde
sunumlarını yaptı ve bunların bir koordinasyon içerisinde
olmadığını çok net gördük. Bu öneriliyor zaten, hani,
bunların, bütün kurumların mutlaka bir koordinasyon içerisinde
çalışması ve deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasında
da bir koordinasyon hâlinde bu işi yürütmesi gerekiyor. Meslek
odalarının mutlaka bu süreçte etkin rol oynaması gerekiyor.
Müteahhitlik yetkisi de ilginç bizde. Tabii, parası olan müteahhitlik
yapıyor. Yani, bunun da bir uygulamaya, bir denetime, bir
uzmanlığa tabi tutulması gerekiyor çünkü şeyi de çok görüyoruz
yani en çok, toplumun vicdanını kurtarmaya çalışılan
noktalardan bir tanesi, yaşanılan her depremden sonra iki üç
müteahhidi yargılamak, işte, hapse atmak, onun üzerinden de hesap
soruluyor görüntüsü vermek. Sanki bütün o yıkımı iki üç
müteahhit yaptı, bütün sorumluluk onda. O müteahhidin
yaptığı binaya ruhsatı kim verdi, kullanma iznini kim
verdi? Kullanma izni yoksa buna niye müsaade ediliyor, kim denetliyor? Bütün
bunlara bakılıyor mu? Yok. Sadece o işi yapan müteahhit hapse
atılıyor, birkaç müteahhit o da hepsi değil; onlar da belli bir
süre sonra zaten bir şekilde çıkıyorlar ya da
çıkarılıyorlar. Sonuçta, herkesin yaptığı
yanına kâr kalıyor. Vatandaş hem malını hem canını,
bütün yaşamını kaybetmiş oluyor. Dolayısıyla,
bütün bunlara artık bir son verilmesi gerekiyor. Bu anlamıyla,
hazırlanan bu rapor önemli arkadaşlar, bu raporun dikkate
alınması, iktidar tarafından, hükûmetler tarafından, mevcut
Hükûmet ve bundan sonra gelecek olan hükûmetler tarafından da bu
raporların uygulanması ve önerilerin hayata geçirilmesi gerekiyor.
Aksi takdirde, bugüne kadarki raporlarda olduğu gibi onlar da Meclisin
tozlu raflarında yerini alır. Artık raflara konuluyor mu,
bilmiyoruz, dijital ortamlarda saklanıyor galiba; işte, dijital
ortamlarda durur, sadece tarihe bir not düşmekten ibaret olur.
Bunların sonuçları uygulanmadığı takdirde de
vatandaş açısından hiçbir avantajı ya da faydası
olmaz.
Bütün bunların dikkate
alınmasını umut ederek bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum ve bütün çalışma arkadaşlarımıza da
teşekkür ediyorum, tekrar sağ olun. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Muazzez Orhan
Işık, Van Milletvekili, buyurun.
Süreniz yirmi beş dakika.
HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Sayın Başkan, değerli üyeler; Deprem Araştırma Komisyonumuzun
geçen dönem yaptığı çalışmalar sonucu
hazırladığı rapor üzerine söz aldım. Emek veren ve bu
çalışmayı destekleyen, katkı sunan tüm
çalışanlara, kurumlara, vekillerimize ve bilim insanlarına
teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Deprem ve depreme ilişkin
hazırlıklar, tedbirler ve farkındalık bu ülkenin ana
sorunlarından biridir. Meclis çatısı altında bugüne kadar
bu konuda 10a yakın araştırma komisyonu kurulmuş, bu
komisyonlar çalışma raporlarını hazırlamış
ve Meclise sunmuştur. Önceki 9 komisyonun önerileri, bilim
insanlarının görüşleri dikkate alınıp
uygulanmadığı için yeniden yeni bir komisyon ihtiyacı
duyuldu ve bu komisyon kuruldu ve çalışması
raporlaştırıldı. Aslında mesele sadece komisyon
oluşturmak değil, mesele bu çalışmaların, bu
raporların uygulamaya konulmaması, hayata geçirilmemesidir. Bu
raporda eksiklikler olmasına rağmen uygulamaya ilişkin, mevzuata
ilişkin somut öneriler de var. Bu öneriler geciktirilmeden hayata
geçirilmeli, depremle ilgili gerekli tüm tedbirler bir an önce
alınmalıdır. Bugüne kadar gerekli tedbirler
alınmadığından depremlerde on binlerce
yurttaşımız yaşamını yitirmiştir.
Yaşamını yitirenlere rahmet dilerken tek kaybımızın
insanlar olmadığını da ifade etmek istiyorum.
Deprem bir bütün olarak toplumsal yaşamı
ve doğayı tahrip etmektedir. Depremlerde sayısını net
olarak bilmediğimiz yüz binlerce kişi engelli kalmaktadır.
Kolektif bir kent hafızası kaybolmaktadır. Sosyolojik bir travma
olan deprem meselesi bu nedenle bütünlüklü olarak ele alınmalı ve
toplumsal bir mesele olarak görülmelidir. Deprem tali bir mesele değildir.
Deprem, her olduğunda insanların, yoksulların evi
başına yıkıldığında gündem olacak, sonra da
unutulacak bir mesele gibi alınmaktadır maalesef. Oysaki Türkiye'nin
ve özellikle bazı bölgelerinin ve illerinin deprem riski yüksek
olduğu tarihsel ve bilimsel olarak da ortaya
çıkmıştır. Bingöl, Muş, Van, Erzurum, Erzincan,
Elâzığ, İstanbul ve çevresi başta olmak üzere son
yüzyıl içerisinde deprem yaşanmayan ve depremlerin tekrar
etmediği bir bölge neredeyse yok gibidir. İstanbul başta olmak
üzere metropol kentlerdeki deprem riskinin yaşanan acı tecrübelere
rağmen dikkate alınmadığı, gerekli politika
değişikliklerinin yapılmadığı, tedbirlerin yerine
getirilmediği görülmektedir. Değişik tarihlerde 6-7 şiddeti
üzerinde yaşanan Adapazarı, Erzincan, Niksar-Erbaa, Tosya-Ladik, Bolu
Gerede, Varto, Karlıova, Ceyhan, Gölcük, Düzce, Van depremleri ve en son
yaşanan Elâzığ, Malatya ve İzmir depremlerinin saniyelerle
ifade edilen süresi 100 bine yakın yurttaşın ölümü ve yüz
binlerce yurttaşın da yaralanmasıyla
sonuçlanmıştır. Maalesef, bu kadar acı deneyime rağmen
depremlere ilişkin olarak deprem öncesinde, deprem sırasında ve
hemen sonrasında yapılması gereken birçok çalışma
planlanmamış ve hâlâ gerekli önlemler
alınmamıştır. Deprem hayati bir meseledir, sonuçları
can yakıcıdır. İktidarın son yıllardaki birçok
politikası ve yaklaşımı bu konuda önceliğin can
değil, rant olduğunu da ortaya koymuştur.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede imar ve
yapı denetimi deprem önlemlerinin ana omurgasını
oluşturmaktadır. Çok kısa bir süre içerisinde kentsel
dönüşüm adı altında Türkiyenin birçok kenti altüst edilerek
şantiyeye çevrilmiştir. Gelinen aşamada depremlere hazırlıksız,
çarpık kentler açığa çıkmıştır. AKPnin
imar barışı adı altında gerçekleştirdiği
son uygulama özünde bir imar affı olmuştur. Bu affın amacı,
imar konusunda ve deprem önerileri hakkında bir iş yapmak
değildir. Tamamen mali kaynak yaratma hedefiyle deprem riski dâhil olmak
üzere diğer afetlerde yaşanabilecek can kayıpları hiç
önemsenmeden ve bu hususta sorumluluk tamamen mülk sahiplerine
bırakılarak birçok yapı imar affıyla
yasallaştırılmıştır. Bu sebeple, ileride
gerçekleşecek olan depremlerin afete dönüşerek acı ve
yıkım yaşatmaya devam etmesi kaçınılmazdır.
Türkiye halkları olarak afetler nedeniyle bu yıkım ve
acıları yaşamayı hiç hak etmiyoruz. Deprem değil,
tedbirsizlik bu binalarda yaşayanlar için ölüm getirecektir. Bu kapsamda
ruhsatlandırılan binalara özgü kapsamlı bir deprem uyum denetimi
geciktirilmeden yapılmalıdır.
Yine, ifade edilmesi gereken önemli bir konu da yeni
yerleşim ve konut alanlarının seçimidir.
İnsanlarımızın depreme dayanıklı binalarda
yaşaması, can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi
için imar planlarında jeolojik, jeofizik ve jeoteknik etütler
yapılmadan yeni yerleşim alanları belirlenmemelidir. İmar
Yasası, Yapı Denetimi Hakkında Yasa, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa, 3458 sayılı Mühendislik
ve Mimarlık Hakkında Yasa ve ilgili tüm yasa ve bağlı yönetmelikler
afet risklerinin azaltılması ve kamu yararı ilkeleri gözetilerek
yeniden düzenlenmelidir. İmarsız ve ruhsatsız
yapıların yoğunluklu olduğu kentlere ilişkin belirli
bir zamanda bitecek şekilde imar planı düzenlenmeli ve
uygulanmalıdır. Çok açık bir örnek olarak da verebiliriz ki
şu anki Van Valiliği binası da imar planına
aykırı bir şekilde yapılmıştır. Bu
düzenlemeler ve uygulamalar yapılırken esas alınması
gereken 2 önemli başlık vardır: İlki toplumsal cinsiyet
eşitliğinin gözetilmesi ve diğeri de kent tasarımında
engellileri de varsayan evrensel tasarım ilkeleridir. Depremin
kadınları, engellileri ve yoksulları daha çok etkilediği
açıktır çünkü kentlerde yapı ve alan kullanımında
kadın-erkek eşitsizliği her düzeyde vardır. Toplumsal
cinsiyet eşitsizliği nedeniyle hem deprem anında hem de
sonrasında kadınlara özgü dayanışma ve ilk yardım
planlaması mutlaka yapılmalıdır. Kentlerin konut, iş
yeri, yeşil alan ve toplanma merkezlerinin kullanımı ve depreme
hazırlığında da toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı
esas alınmalıdır. Öncelikle, deprem sonrasında kreş,
bakımevleri, çamaşırhane, toplu yemek sunma hizmetlerinin
verilmesi, kadınlara atfedilen bazı toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı
yüklerini de hafifletecektir.
Depreme hazırlık tedbirleri kapsamında
yok sayılmaması gereken önemli bir nüfus kesimi de engellilerdir.
Türkiye'de sayısının 10 milyonun üzerinde olduğu bilinen
engellilerin önemli bir bölümü de ortopedik engellidir. Bu nedenle de deprem
öncesinde binaların ve geçitlerin erişilebilirliğinin,
sığınma ve toplanma yerlerinin engellileri yok saymayan evrensel
tasarım ilkesi gözetilerek inşa edilmesi gerekir. Çok kısa süren
depremlerin bir engelli için kaçma ve kurtulma imkânını
kısıtladığı bilinmelidir. Bu nedenle, engellilerin
yaşadığı haneler tespit edilerek depreme
dayanıklılığı ve dizaynı test edilmelidir.
Depremlerin afete dönüşmemesi ve büyük acıların
yaşanmaması için, yüzde 60ı kaçak veya kurallara
aykırı, yeterli mühendislik hizmeti almadan yapılan binalar
incelenmeli, gerekli önlemler alınmalıdır. İnsan
yaşamını risk altına alan binalar yıkılmalı ve buralarda
yaşayan yoksul yurttaşlara depreme dayanaklı, ücretsiz sosyal
konutlar yapılmalıdır. Deprem önlemleri için bilimsel bir
yaklaşım esas alınmalıdır. Konut ve iş yeri için
yer seçimi, yapı tasarımı, üretimi ve denetimi
aşamalarında mühendislik biliminin bilgisinin gerekleri tam olarak
yerine getirilmelidir. Deprem ve afet planları geciktirilmemeli, yapı
stokunda gerekli mühendislik incelemeleri yapılarak yapılardaki
risklerin giderilmesi çalışmaları da ivedilikle
başlatılmalıdır.
Birçok ilimizde deprem olmasa dahi
yıkılması gereken riskli binalar yıllarca bekletilmektedir.
Örneğin, Vanın en merkezî yeri olan Cumhuriyet Caddesinde 2011
depreminde hasar görmüş ama yıkımı yapılmamış
binalar vardır ve bu binalar, üzerinden on yıl geçmesine rağmen
hâlâ yıktırılmamıştır. Ana cadde üzerinde,
ağır hasarlı bu binaların bu şekilde bekletilmesi
onlarca, yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanabilecek riskler teşkil
etmektedir. Sırf tazminat almak için yıkılmayan bu
binaların birçoğunun sahibi mevcut AKP İl
Başkanının kendisi ve ailesidir. Vanda yıkım ve hasar
kararı verilmiş binlerce binanın bu şekilde bekletilmesi
hiçbir şekilde izah edilemez. Bu durumun Vana özgü
olmadığı, birçok kentte olduğu, dönem dönem yaşanan
bina çöküntü haberlerinde de bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, depremle ilgili
alınması gereken önlemlerin çoğu depremden öncedir. İmar,
ruhsat, yapı denetim işlemlerinin bilimsel bir yaklaşımla
yapılması gerektiğini söyledik. Yakın dönemde onlarca
deprem, yüzlerce can kaybı yaşanmasına rağmen, deprem
denetimi yapılmamış ve dayanıklılığı
test edilmemiş yüzlerce okulun ve hastanenin olduğunu biliyoruz.
Depremlerde ilk önce kamu binalarının hasarlı olması ise
dikkatimizi çekmesi gereken başka bir konudur. Kamu binaları bu
yönüyle hem kitlesel kayıp riskleri içerdiğinden hem de olası
bir deprem durumunda kamusal hizmet sunumunun aksamaması
gerektiğinden depreme uygun bir şekilde inşa edilmelidir.
Kentlerde altyapı, toplu ulaşım, yangından korunma gibi
sistemsel deprem riski öngörüsüyle yeniden inşa edilmelidir.
Diğer önemli bir başlık ise deprem
bilincinin ve farkındalığının
kazandırılmasıdır. Toplumda, deprem öncesinde ve
sırasında alınması gereken tedbirler ile deprem anında
ve sonrasında yapılması gerekenlere dair bir
farkındalık oluşturulmalıdır. Yurttaşların
deprem farkındalığı ve kendilerinin almaları gereken
önlemler hakkında bilinçlendirilmesi için de gerekli girişimler ve
eğitimler başlatılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, depremin ölümcül
sonuçlarını azaltan en önemli araçlardan biri de ilk yardım
sisteminin hızlı işlemesidir. Deprem anında ve yetmiş
iki saat sonrasına kadar verilen ilk yardımın etkili, hızlı,
kapsamlı olmasının yaşam kurtardığını;
aksi durumlarda ölümler olduğunu acı tecrübelerle biliyoruz. Bu
nedenle ilk yardım ve ilk dayanışma ekipleri bölgesel ihtiyaçlar
dikkate alınarak her zaman aktif tutulmalıdır.
Sağlıklı bir afet yönetimi yaklaşımı ön
koşuldur. Depremde ilk yardım ve acil sağlık hizmetleri çok
yaşamsal olmaktadır. Bu konuda Türk Tabipleri Birliğiyle iş
birliği yapılarak gerekli ekipler kurulmalı ve tatbikatlar
önceden yapılmalıdır. Olağan dışı ve acil
durumlarda sağlık hizmetleri için ayrılan bütçe ve kadrolar
artırılmalıdır. Deprem durumunda kriz yönetimi ve
koordinasyonu için görevli kurumlar, yerel yönetimler ve sivil toplum
kuruluşları arasında kapsamlı bir iş birliği
geliştirilmedir. Kriz yönetimi ve koordinasyonu için saha birimleri,
lojistik birimleri, bilgi işlem, kayıt birimleri, yardım ve destek
birimleri, iletişim birimleri, sağlık ve hukuk birimleri,
güvenlik birimleri ve bütün olarak bunların koordinasyonu bu kriz
yönetiminin bileşenini oluşturmalıdır. Mevcut AFAD ve
İçişleri Bakanlığı yapısının depremlere
müdahalede âciz kaldığını çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, maalesef, hâlâ ifade
etmek zorunda kaldığımız başka bir sorun da ilk
yardım hizmetlerinin sadece Türkçe sunulmasıdır. Ana dili Türkçe
olmayan, Türkçe bilmeyen milyonlarca yurttaşın bu ve benzeri
durumlarda hak ve yaşam kaybı riskini azaltmak amacıyla, Kürtçe
başta olmak üzere, Türkiyede belli bölgelerde konuşulan diğer
dilleri de bilen ilk yardım ve afet müdahale personeli hazır
bulundurulmalıdır.
Büyük depremlerde AFAD personelinin yetersiz
kalabileceği öngörülerek her bölge halkından afet müdahale ve ilk
yardım gönüllü ekipleri oluşturulmalı, periyodik eğitimler
verilmeli ve düzenli olarak tatbikatlar yapılmalıdır. Deprem
toplanma merkezlerinin özellikle metropoller için hazır bir şekilde
uyumlu hâle getirilmesi gereklidir. Birçok yerde bu alanların amaç
dışı kullanıldığı da bilinmelidir. Maalesef,
hâlâ birçok ilde de toplanma alanları bulunmamaktadır. Toplanma
alanı bulunmayan yerlerde de acilen toplanma alanları
planlanmalı ve oluşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, depremlerde önlem
almak için toplanan vergilerin, diğer kamu gelirlerinin depreme özgü
harcanmaması ve nasıl harcandığının kamuoyu
bilgisine sunulmaması da önemli bir sorun olup toplumsal
dayanışma duygusunu da zedelemektedir. Bilindiği üzere, deprem
vergilerinin ne olduğu kamuoyunun gündemindedir. 1999 yılından
bu yana halktan toplanan özel vergilerin amaç dışı
kullanılmaması, miktarlarının şeffaf olması ve
gerçek mağdurlara ulaştırılması gereklidir. Afetler
ve dönüşüm fonu oluşturulmalı, merkezî ve yerel yönetimler
bütçelerinin belirli bir bölümünü depreme yönelik tedbirlere
ayırmalıdır. İller Bankası, TOKİ, Emlak
Bankası ve 6306 sayılı Yasa kapsamında
oluşturulmuş olan dönüşüm projeleri özel hesabı bütçeleri
birleştirilerek afetler ve dönüşüm fonu adı altında
yeniden yapılandırılmalıdır. Afetler ve dönüşüm
fonunun amaçları dışında başka işler için
kullanılması engellenmeli ve fon kaynakları amacına uygun
kullanılmalıdır. Deprem ve benzeri durumlarda önleyici tedbir
alması gereken kurumların harcamalarının şeffaf
olması ve israfının önlenmesi zorunludur.
Bu kadar vergi, fon toplandığı hâlde
her depremde halka IBAN numarası göndererek para istemek, yardım
dilenmek, sömürü ve rant düzeninizin bir sonucudur. Her afette mağdur, her
şeyini kaybeden halk değil, her seferinde nedense
iktidarınız oluyor. En zor dönemlerden biri olan deprem sürecinde
yardım ve dayanışmaya bile politik yaklaşıyorsunuz.
Deprem mağdurunun kimliğine, oy seçimine bakarak dayanışma
göstermek veya göstermemek ırkçı ve faşizan bir tutumdur.
Başkalede yaşanan depremde halkı
ziyaret eden AKP Van Milletvekili, yaşadıkları sorunları
aktaran, yardım ve çözüm bekleyen halkı tehdit ederek
Beğenmiyorsanız talimat veririm bu ekipleri de çekerim. Kime oy
verdiyseniz onlar yardım etsin, gelsin sorunlarınızı
çözsün. deme cüretini göstermiştir. Bu sekter, yandaş ve partizan
yaklaşım hiçbir sorunu çözmez. Amacınız halkın derdine
çözüm olmak, yaralarını sarmak değil, afetlerden bile siyasi
rant devşirmektir. Sadece depremin değil, rantın ve
ayrıştırıcı politikaların mağdur ettiği
insanlara deprem sırasında ideolojik anlayışla
yaklaşılması, yurttaşlık ve insan hakları
bağlamında açıklanamaz.
Vanda ve kayyum atanan diğer yerlerde en büyük
deprem riski aslında kayyum sisteminin kendisidir. Halka, danışma
ve dayanışmaya kapalı bu hukuk dışı rejimin bu
Komisyona bilgi vermesi amacıyla gönderdiği kişinin, kayyum
tarafından iki hafta önce belediyeye üniversiteden
atandığı, belediyelerin çalışmaları yerine kendi
master ve doktora çalışmalarından söz ettiği sunumunda, Van
Belediyesine ve halkına dair çok da bir fikrinin olmadığı
açığa çıkmıştır. Komisyonda Halkı
bilinçlendirmek çok zor. diyen bu kişi, kamusal sorumluluktan bihaber,
depremle ilgili yanlışlarla dolu ve halkı töhmet altında
bırakan bir sunum yapmıştır. Vanda riskli olan,
yıkılması gereken bina sayısını içermeyen bir
sunum yapan bu kişi, depremden sonra yapılan konut sayısını
17 bin olarak ifade ederken iktidar milletvekili ise 24 bin gibi bir rakam
telaffuz etmiştir. Bu, birbirinden bihaber ve çelişkili bilgi
aktarımı, kayyum ve iktidarın ciddiyetsizliğini,
Vanın içinde olduğu durumu da göstermiştir. Kendisi hâlen
üniversitede hoca olan ve o zaman iki haftalık Büyükşehir Genel
Sekreter Yardımcısı yapılan sunumcu, evlerin ticari
değeri, evlerin kaç artı kaç olduğu ve binaların kaç kat
olursa rant olur yönündeki ilgisiz sunumuyla aslında iktidar ve kayyum
zihniyetinin temel sorunlara nasıl hesapçı, ticari ve
çıkarcı yaklaştığını da ortaya koymuş
ve Komisyon çalışmaları açısından da vakit
kaybına yol açmıştır. Hem üniversitede hoca hem de kayyuma
danışman ve Genel Sekreter Yardımcısı olarak
çalışan bu kişi ne depremde ne de deprem sonrası
yaşanan sorunları ve ne de Van halkının psikolojisini
aktarabilmiştir. Üstelik bu ciddiyetsiz ve alakasız sunumda
Vanın kırsal bölgeleri için hiçbir çalışmanın
yapılmadığını da açıkça itiraf etmiştir. Biz
zaten hiçbir çalışmanın yapılmadığını
2020 Başkale depreminde de gördük. Hâlen bu ayrımcı tutumun
sonuçlarını halk evsizlik, işsizlik, yoksullukla en acı bir
şekilde yaşamaktadır. Üzerinden on yıl geçmesine
rağmen konut, imar ve altyapı sorunları bizzat kayyumlar eliyle
ağırlaşan Vanın en büyük deprem riski halkın
iradesini gasbeden kayyumlardır. Van Büyükşehir Belediyesi işgal
altında ve halka kapalıyken, Van Büyükşehir Belediye Meclisi
fiilen feshedilmişken 1,5 milyona varan yurttaşın daha büyük bir
riski olamaz.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede yapılar
için afet kimlik belgesi oluşturulmalı, her binanın deprem
riski, kat sayısı da belirlenmelidir. DASK başta olmak üzere
binaların depreme karşı güvende olup olmadığı o
binaya dair her işlem esnasında sorgulanmalıdır. Yüksek
risk tespit edilen binalarda tapuya şerh düşülerek alım
satıma kapatılmalı ve yıkım süreçleri
başlatılmalıdır. DASK kapsamında olmayan bina kalmamalıdır.
Her binanın elektrik, su faturası gibi deprem risk durum raporu
yıllık olarak belirlenmeli ve o binalarda yaşayan
yurttaşlar da bilgilendirilmelidir.
Deprem sonucu bazı yurttaşlar geçici,
bazı yurttaşlar ise kalıcı barınma sorunuyla
karşı karşıya kalmaktadır. 2011 yılında
Vanda evleri yıkılan yurttaşların bir kısmı
hâlen prefabrik konutlarda yaşamak zorunda kalmıştır. Yine
2020 Şubatında Başkale ilçemizde yaşanan deprem için -ki
neredeyse iki yıl olacak- konut teslimi hâlâ yapılmış
değildir. Bu nedenle sosyal devlet olmanın bir gereği olarak
deprem sonrası konut ve barınma ihtiyacının hızlı
bir şekilde karşılanması da zorunludur. Depremzedelerin
yıllarca kalıcı konutlara geçememesi sorununun çözümlenmesi için
bir zaman sınırı konulmalıdır. Ayrıca, hiçbir
ekonomik gelir ve getirisi olmayan depremzedeler için bedelsiz konut
imkânı sağlanmalıdır. Şu an depremzedelerin çok önemli
bir kısmı ödeyemeyecekleri borçlarla konut sahibi
yapılmaktadır. İktidar saltanatı uğruna
yoksulları borçlandırma ve kendine muhtaç bırakma siyasetinden
bir an önce vazgeçmelidir. Devlet, deprem mağduru olmuş her yoksul
yurttaşa barınabileceği bir afet konutunu bedelsiz vermelidir.
Sözlerimi bitirirken, tedbirsizlik ölümlerinin son
bulması için devletin ve iktidarın gecikmeksizin deprem
gerçekliğine uygun bir politik hatta yol alması zorunluluğunu
tekrardan hatırlatıyor, tüm halkımızı saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına yapılacak olan konuşmalara geçiyoruz.
İlk söz Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen
Şevkinin.
Sayın Şevkin süreniz dokuz dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Beşinci Yasama
Yılının milletimize hayırlı olmasını diler;
Meclisimizin haktan, hukuktan, adaletten yana çalışmaları öne
çıkarmasını ümit ederim.
278 sıra sayılı Depreme
Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun görüşülmesiyle ilgili
grubum adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle bu Komisyonun üyesi olarak emeği
geçen herkese buradan teşekkür ediyorum. Sonda söyleyeceğimi de
başta söylemek istiyorum. 1962 yılından beri defalarca
kurulmuş olan deprem komisyonlarının ve üretilmiş olan bu
raporların akıbetinin de aynı geçmişteki raporlar gibi
tozlu raflarda çürümeyeceğini ümit ederek başlamak istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, son
yıllarda özellikle ülkemizde meydana gelen, başta depremler olmak
üzere, küresel iklim krizinin de artmasıyla beraber sel, taşkın,
heyelan, kaya düşmesi, çığ düşmesi ve pek çok tıbbi,
jeolojik riskler gibi jeolojik, hidrolojik afetlerden kuraklık,
fırtına gibi meteorolojik afetlere, yer altı ve yüzey
yangınlarından müsilaj, Covid-19 gibi biyolojik afetlerin etkisi
altında olan ülkemiz, bu etkilerden kaynaklı olarak son iki üç
yılda on binlerce yurttaşımızın hayatını
kaybetmesi ve milyonlarca, milyarlarca liralık zararla karşı
karşıya kalmıştır. Bu derece afet riski yüksek olan
ülkemizde, bu coğrafyada başta merkezî yönetimler olmak üzere tüm
kamu kurumları, sivil toplum örgütleri ve tüm bileşenlerin daha
bilinçli, daha kararlı ve toplumun bütün olarak dirençli olması gerekirken
daha ne yapacağına bir türlü karar verememiş, afet risk azaltma
ve yol haritasını hâlâ oluşturamamış ve afet
güvenliğinin önemini anlayamamış bir siyasi iktidarla yola devam
ediyoruz ne yazık ki. Afet yönetimi değil, afet risk yönetiminin
etkin olması gerekli arkadaşlar. Afeti yönetmek yani yara sarmaktan
bir an önce çıkarılması gerekiyor, riskin
azaltılmasına yönelik tedbirlerin alınması son derece
önemli. Afet öncesi önlemlere yeterince önem veremeyen bu iktidarın
mutlaka kendisini geliştirmesi gerekiyor. Bizler de muhalefet olarak bu
konuda her türlü desteği vereceğimizi buradan söylüyoruz.
1999 depremlerinden sonra geçen sürede yapılan
onlarca bilimsel araştırma, yayınlanan yüzlerce makale, deprem
raporu, çalıştay ve sempozyumlara rağmen bir gece
yarısı kararıyla kapatılan ve büyük umutlarla kurulmuş
olan deprem konseyi faaliyetlerini yine bir gecede
sonlandırmıştır ne yazık ki. Ama en önemlisi
Elâzığ, İzmir ve Van depremlerinde kaybettiğimiz yüzlerce
vatandaşımıza rağmen ülkemizde hâlen risk azaltma
odaklı bir deprem yönetim sistemi kurulamamıştır. Böylesi
bir sistemi kuracak siyasi irade de hâlen ortaya konmamıştır.
Ülkemizde ABDden örnek alınarak, ABDdeki
FEMAdan örnek alınarak kurulan AFAD, bugün kuruluş
amacının dışına çıkmış,
İçişleri Bakanlığının bürokratik yapısı
içinde eriyen, liyakatsiz ve teknik karakterini hızla kaybeden bir kuruma
dönüşmüştür ne yazık ki.
Bir bütün olarak kamu yönetiminin her
aşamasında, afet risk azaltma çalışmalarının
koordinasyonunda ve planlamasında da belirsizlik söz konusudur. Planlama
ve koordinasyon eksikliği olarak Muğla ve Antalya başta olmak
üzere ülkenin pek çok yerinde yaşanan yangınlarda bu
koordinasyonsuzluğu gördük arkadaşlar. Yine benzer şekilde,
yaşanan depremlerde Kandilli Rasathanesinin ayrı birim büyüklük
vermesi, AFADın ayrı büyüklük vermesi yine koordinasyonsuzluğun
önemli göstergelerinden biriydi. Yine, son zamanlarda Covid-19 pandemisi,
Marmara Denizini etkisi altına alan müsilaj gibi biyolojik afetler,
küresel iklim değişikliğiyle her yıl etkisini daha da
artıran kuraklık, fırtına ve benzeri gibi meteorolojik
kökenli afetler de kendini bu koordinasyonsuzlukla ne yazık ki afet olarak
göstermekte.
Evet, değerli milletvekilleri, artık
kaybedecek zamanımız yok, gerçekten zamanımız yok. Hemen,
bir an önce, bugün afet ve acil durum bakanlığının
hızla kurulmasına dair bir karar alınması gerekmektedir.
Tüm yasal kurumlar ve diğer hazırlıklarımızı
tamamlayarak bu bakanlığın kuruluşuyla birlikte deprem afet
yönetim modellemesinin hemen yapılması gerekmektedir. Etkin bir
mevzuat altyapısı, güçlü kurumsal yapılanma, afet
güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla
uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir
toplumu yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız. Ülkelerin afet yönetim
sistemlerinde süreci yönetecek olan siyasi iktidarların kararlı
tutumlarıdır. Gecekondu affı, imar affı, imar
barışı, süreci bölen ve aksatan politikalardan bir an önce
vazgeçilmeli, afet risk azaltımı ve yönetimi sisteminin
gerektirdiği yapısal düzenlemeler bir an önce
yapılmalıdır.
Altmış bir yıl önce
çıkarılmış olan 7269 sayılı Afet Yasası
derhâl günümüz koşullarına uymadığı için yenilenmeli,
afet risk azaltma yasası oluşturulmalı ve ulusal afet hukukuna
bu bir an önce kazandırılmalıdır. 1051 sayılı
Kanunla 1968 yılında oluşturulan, 2002 yılındaysa bir
gece yarısı kararıyla yine kaldırılan Afetler Fonunun
günümüzde Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla Dönüşüm
Projeleri Özel Hesabı birleştirilerek yeniden bu dönüşümle
ilgili finansal kaynak yaratılmalıdır.
Yine, tüm toplantılarda söylememize
rağmen, fay yasası maalesef rapora girmemiştir. Fay yasası,
fay zonları üzerinde yaşamaya terk edilmiş ve her an olası
bir depremde yaşamını kaybedecek 1 milyon insanın can ve
mal güvenliğini ilgilendirmektedir. Fay zonlarının üstü,
heyelanlı alanlar, çığ tehlikesi bulunan alanlar için mutlaka
bir yapı sınırlandırması getirilmelidir.
Giresunda yaşanan taşkında
görüldüğü gibi, aynı alana gidip bina yapmak, yine Bayraklıda
gevşek zeminin, mühendislik özelliği zayıf zeminlerin üzerine,
yer altı su seviyesinin yüksek olduğu zemine yeniden burada
yapılaşma yapmak gibi olayları bırakmamız gerekiyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse yüzyılın dâhisi Einsteinin Aynı
şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir. sözüne
burada bir gönderme yapmak isteriz ve hatırlatmak isteriz.
Yine, raporun Yerel Zemin
Koşullarının Değerlendirilmesi bölümünde Tüm iller için
yerel zemin haritalamaları yapılmalı. deniyor. Arkadaşlar,
zemin homojen bir yer değildir yani hem yatayda hem düşeyde sürekli
değişkenlik gösteren bir olgudur, dolayısıyla,
haritalandırılarak tek tipleştirilemez; bunun raporda yer
almasını handikap olarak görüyoruz. Hiçbir bilimsel veriye
dayanmamaktadır ve dünyanın hiçbir yerinde böyle zemin
haritası diye bir şey söz konusu değildir. Bu nedenle her
binanın, her parselin zemin ve temel etüdünün mutlaka yapılması
gerekmektedir.
Yine, Mevzuatın Etkin Uygulanması konu
başlığı altında şu hususun da yer alması
gerekmektedir: Jeoloji mühendislerinin yapı denetim sürecinde bulunarak
yerinde denetimi gerçekleştirmeleri gerekliliği son derece önemlidir.
Çünkü biliyorsunuz son yıllarda meydana gelen depremler, genellikle
mühendislik özelliği zayıf ve yer altı su seviyesi yüksek olan
zeminlerde çok can kayıplarına neden olmuştur.
Dolayısıyla, temel etütlerinin denetlenmesi, yerinde denetiminin
yapılması son derece önemlidir; bu hususun da raporda olması
gerekirdi. Zaten yasal mevzuatta da zemin etütlerinin denetlenmesi, yapı
denetim firmalarında jeoloji mühendisi bulundurulması geçmektedir.
Binlerce jeoloji mühendisinin işsiz olduğu
bir ortamda... Bir prizin denetlenmesi yapılmaktadır binada ya da
herhangi bir su tesisatının denetlenmesi yapılmaktadır ama
depremde hasarı oluşturan en önemli konulardan biri olan zemin etütleri
maalesef jeoloji mühendisleri tarafından denetlenmemektedir
arkadaşlar.
Yine, Elâzığda değerli
milletvekilleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Hemen
tamamlıyorum.
Komisyon olarak Elâzığda ve İzmirde
yapmış olduğumuz ziyaretlerde,
Evet, değerli milletvekilleri, tüm bu olumsuz
şartların değiştirilmesi elimizde. Özelde deprem, genelde
afetlerde müdahale günü, birlik, siyasi çekişmelerin odağından
alınıp devlet politikası hâline getirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Şevkin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) Allah bize bir
daha deprem komisyonu ve deprem raporu hazırlatmayı nasip etmesin
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gökan Zeybek, İstanbul
Milletvekili, buyurun. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz dokuz dakika.
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce burada bir tartışma
yaşandı, İstanbulda Abdi İpekçi Öğrenci Yurdunun
Beşiktaş Belediyesinin engellemesi yüzünden
yapılamadığı söylendi. Beşiktaş Belediyesine
sorduk, yurdun yapımıyla ilgili durdurma yok, engelleme yok; ruhsat
ve işlemler devam ediyor. Sorun ne? Sorun inşaat maliyetlerine gelen
yüzde 120lere varmış olan demir, çimento fiyatlarındaki
artış. Yani yüklenicilerin ihale bedellerinin altındaki bu
fiyatlarla işi yapamaması. Yani ihaledeki sorumlu kim? AKP
iktidarı.
Şimdi, burada İstanbulla ilgili bir
eleştiri yapıldı. Bir İstanbul Milletvekili olarak
şunu söylemek istiyorum: 9 tane metro inşaatı durmuş, iki
buçuk yıl durmuş olan metro inşaatları bugün takır
takır işliyor. Yurt dışından alınacak olan
kredilerin hâlâ saraydan onayları bekleniyorsa bu, sizi niye rahatsız
ediyor, bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime
İstanbulun düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl
dönümünü kutlarken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah
arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve
şükranla anarak konuya giriyorum.
Komisyonumuzda Sakarya Milletvekilimiz Sayın
Recep Uncuoğlu Başkanlığındaki heyetin
yapmış olduğu çalışmalar dolayısıyla ben de
Başkanın şahsında tüm çalışanlara teşekkürlerimi
iletmek istiyorum.
Bir şey söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar: Elâzığda -biraz önce değerli milletvekilim
söyledi- 2 artı 1; sekizer, altışar metrekarelik odalara mahkûm
edilen, zorunlu olarak buralarda yaşamaya zorlanan
Elâzığlılar orada dururken Elâzığ merkezde, en çürük
zemin üzerinde 35 kattan 3 tane gökdeleni hangi partinin il başkanına
yaptırıyorsunuz, hangi partinin il başkanı? Vatandaşa
5 kat, il başkanına 35 kat(!) Bu sorunun mutlaka
açıklanması gerekir, Elâzığ halkının bunu bilmeye
ihtiyacı var.
Konu şu: Biz artık kriz yönetimlerinin,
AKPnin yirmi yıllık iktidar dönemindeki krize dönük yönetim
anlayışlarının yerine bütün Komisyon
çalışmalarında risk analizlerinin ve risk yönetiminin egemen
olması gerektiğini söyledik. Türkiyede Türkiye Afet Yönetimi
Strateji Belgesi ve Eylem Planının, Türkiye Afet Risk Azaltma
Planının ve afet sonrası iyileştirme planlarının
bütüncül olarak ele alınması gerektiğini yani kriz yönetimi
yerine risk yönetimine geçilmesi gerektiğinin elzem olduğunu
söyledik. Mevzuata ilişkin öneriler yaptık; başta 3194, 4708,
5393, 6306
Afet mevzuatının tamamının bütünlük arz etmesi
gerektiğini, bugünkü parçalı mevzuatla bu işin
yürütülemeyeceğini söyledik. Bütün bunları yaptık, AFADın
Genel Başkanı geldi bize sunum yaptı, kurumsal bir
iyileşmenin olduğunu, bir sürekliliğin olduğunu söyledi,
sunumdan bir hafta sonra öğrendik ki Somaliye büyükelçi olarak
atanmış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne alaka ya? Nereye gidiyor
AFAD Başkanı, Somaliye?
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Sormak gerekir
arkadaşlar: Yirmi bir yıldır alınan bu özel iletişim
vergisini, iktidarınız döneminde toplanan bu milyarlarca lirayı
gerçekten risk altındaki kentsel dönüşüm
çalışmalarında, iyileştirmelerde, güçlendirmelerde;
emekçilere, iktidarınız döneminde yoksulluk
sınırının altında açlıkla yaşamak zorunda
kalan emeklilerin otuz yıl, kırk yıl, elli yıl önce
yapmış oldukları, satın almış oldukları
evlerin, konutların dönüştürülmesine harcansaydı acaba ne
olurdu? Sormak istiyorum: Demirören Holdinge gazeteler satın
alınsın diye verdiğiniz 750 milyon doları acaba Türkiyede
emeklilere, işçilere ve dar gelirlilere vermiş olsaydınız
30 binden fazla bağımsız bölüm kentsel dönüşümle
iyileştirilmiş olacaktı. Merkezî denetim yönetmelikleri,
yasaklayan anlayışların uygulamaları sonucu mimar ve mühendislerin
denetim yetkileri yönetmeliklerle engellenmiştir.
Bakın, bugün Türkiyede pek çok belediyede
mimarlık ve mühendislik diploması olmayan sahte mimarlar,
iktidarlarınız döneminde proje imzalıyor, şantiye şefi
oluyor, uygulama yapıyorlar; sonuçta ortaya çıkıyor ki bunlar
diplomalı değil, başa dönüyoruz ve biz bu binaların
güvenlik meselesini soruyoruz. TMMOB üyesi meslek mensuplarının ve
diplomalı mimar ve mühendislerin yaşamın her alanında
deprem riskinin egemen olduğu her yerde zorunlu olarak daha çok
çalıştırılması gerekir. Jeoloji mühendisinden harita
mühendisine, mimarlardan inşaat mühendisine, elektrik mühendisinden makine
mühendisine kadar işsiz binlerce mimar, mühendisin artık bir
biçimiyle yaşamının ve iş yaşamının
oluşturulması gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, inşaat maliyetleri o kadar
arttı ki, biliyorsunuz değil mi; demire yüzde 125, hazır betona
yüzde 85, çimentoya yüzde 60... Arkadaşlar, 2018-19-20-21, dört
yıldır özel sektör Türkiyede inşaat yapmıyor. Niye konut
kiraları İstanbulda bir yılda yüzde 60 arttı? Gidin
belediyeleri dolaşın, alınan ruhsat sayıları tek
rakamlı sayılara düşmüş durumda; 200, 300, 400 parsele
ruhsat veren belediyeler şimdi 5, 6, 7, 8 ruhsatla bir yılı
kapatıyorlar. Yanlış yönetim anlayışınız,
yanlış kentleşme anlayışınız,
yanlış kentsel dönüşüm anlayışınız yüzünden
sektör de artık içinden çıkılamaz duruma gelmiştir.
Dolaşın İstanbulu, İstanbul Milletvekiliyim; artık
bizim mahallelerimizin ortalarında göletler var, Adalet ve Kalkınma
Partisinin mahallelerimize armağan ettiği küçük göletler var. Nereden
geldi bunlar biliyor musunuz? Evini dönüşüm amacıyla müteahhide
vermiş olan yurttaşların yoğun ve artan ekonomik
sıkıntılar sebebiyle inşaatlarının
başlamaması yüzünden o inşaat çukurları, sayenizde
mahallelerde küçük göletlerimiz olarak yerini tutuyor. Ne yapıyorsunuz bunlarla
ilgili? Hiçbir şey yapmıyorsunuz. Ağaoğlunu kurtarmak için
milyarlarca lirayı Finanskente, Ataşehire gömüyorsunuz ama evini
yapamayan fakir fukaralar için 200 bin liralık krediyi verdiğinizde
kirayı vermiyorsunuz, faizini hemen başlatıyorsunuz, iki
yıl sonra taksit ödemeye başlatırken faizleri hemen almaya
başlıyorsunuz. Şimdi, inşaat maliyetlerindeki bu yüksek
artış işte bugün yurt, bugün kira, bugün dar gelirliler için
büyük şehirlerin tamamını yaşanmaz hâle getiriyor. Belki de
bilinçli politikanız; Kanal İstanbulda ucuza arsa
kapattırdığınız yandaşlarınıza yüksek
fiyatlarla konut satmak, iş yeri satmak, antrepo satmak için getirmiş
olduğunuz politikanın doğal sonucudur. Soruyorum burada, yerel
yönetimleri suçlayan arkadaşlara da soruyorum: Belediyelerin bu manada
büyük kentsel dönüşümleri, yüz binlerce riskli yapıyı
dönüştürmek için bütçeleri var mı, kaynakları var mı?
Nerede kaynak? Kaynak sizde, kaynak Hükûmette, kaynak sarayda. Saray
bunları kullanıyor mu? Kullanıyor tabii. Yapı yapıyor
mu? Yapıyor tabii. 6 milyar liraya Merkez Bankası yapıyorsunuz.
6 milyar liraya Merkez Bankası yapana kadar 60 bin bağımsız
bölümün yıkılıp yeniden yapılmasını
sağlayarak binlerce, on binlerce, yüz binlerce insanı tabutlarda
yaşamaktan mahrum edebilirdiniz. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Fikirtepe orada duruyor, Fikirtepe
çöküntü alanı, orada yoksullar var, elinizi
kıpırdatmıyorsunuz; on yıldır orada insanlar
mağdur hâlde bekliyor.
Başka bir süreç: Mustafa Demir
arkadaşımız burada. Bahçeköyde riskli bir yapıyla ilgili
Komisyonda da konuştu. Yirmi üç ayda o riskli yapının,
kolonları patlayan binanın hukuki sorunları çözümlenip bina
yıkılamadı, bir gece yarısı bina kendiliğinden
çöktü.
Arkadaşlar, harika taslaklar
hazırladık, harika raporlar yaptık. Bunları kim
uygulayacak? Bu Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekili iradesi ile
saraya bağlı çalışan bakanlıklardaki, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığındaki, diğer birimlerdeki bürokratlar
arasında kılcal damar bile kalmamış durumda, bütün
bağlantı kopmuş. Orası ranta
Bir avuç müteahhidin
planlarını yapmakla uğraşıyor. Öyle ki Kemerburgazda
Demirörenin imar planları iptal edildiğinde dört gün içinde imar
planlarını yeniden yapıp askıya çıkaran Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, söz konusu Bahçeköydeki binanın
bulunduğu Bahçeköy Mahallesinin imar planlarını on
yıldır çıkarmadı, on yıldır. Yani kimden
yanayız çok açık biçimiyle oluşuyor, çok açık biçimiyle
görülüyor. Yıkılmış inşaatlar, yarım
kalmış inşaatlar, hafriyat çukurları, mahalle
arasındaki göletler; bütün bunlar gerçeğin ta kendisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geriye ne kalıyor? Burada
anlatılıyor. Kâğıthanede Yahya Kemal Mahallesindeki
projeyi yapıyoruz, Kartalda çöken binayı yapıyoruz,
Gaziosmanpaşada yapıyoruz, Güngörende de Küba Mahallesinde
yapıyoruz. Arkadaşlar, yeter mi bunlar? Yapılanlara
teşekkür ederim. Yeter mi bunlar? Yani yüz binlerce riskli binada oturan
yurttaşların sorununu çözmek için bir mahallede 50-100 konutu, 200
konutu üç yılda, dört yılda bir dönüştürerek bu sorun
çözümlenebilir mi? Finans olanaklarını, kamunun kaynaklarını,
devletin olanaklarını düşük faizle, uzun vadelerle ve
maliyetleri de aşağı çekerek yoksullardan ve emekçilerden yana
kullanmak zorundasınız. Bakın, 2020 yılında 65 milyar
lira Merkez Bankasından dolar aldınız, bozdunuz, kamu
bankalarına verdiniz, marka proje üreten müteahhitler daireleri
satsın diye 0,69-0,70 faizlerle dağıttınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) Şimdi bu paraları
yoksullara dağıtmış olsaydık, bugün bunları
konuşmayacaktık.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Zeybek.
Sayın Ulaş Karasu, Sivas Milletvekili
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz dokuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce yeni yasama yılının ülkemize,
vatandaşlarımıza hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Deprem Komisyonu olarak uzun saatler yapılan
toplantılar, akademisyenler ve meslek odalarıyla görüşmeler,
geçtiğimiz yıllarda deprem felaketiyle karşılaşmış
illere yaptığımız ziyaretler neticesinde oluşan
Komisyon raporunu görüşüyoruz. Bu süreçte emek veren Komisyon üyelerimize,
katkı sunan bürokratlarımıza, belediye
başkanlarımıza, meslek odalarımıza,
akademisyenlerimize ve tüm çalışanlarımıza teşekkür
ediyorum.
Komisyon raporunun ardından alınması
gereken önlemleri 3 başlıkta toplayabiliriz. Bunlar; mevcut yapı
stokunun belirlenmesi, kentsel dönüşüm süreci ve kentsel dönüşümün en
önemli ayağı olan maliyetler.
Ülkemizde yapı stokuna bir bakalım: Ne
yazık ki yapı stoku hâlâ depreme hazır değil. 5 milyonun
üzerinde bina dönüştürülmeyi bekliyor. Ülke olarak bir milat kabul
ettiğimiz 99 depreminden bu yana yirmi iki yıl boşa geçmiş
durumda. Bu büyük deprem sonrası gerek yönetmelikler bazında gerekse
de yasal düzenlemeler bazında atılması gereken adımlar
atılmış ama uygulama tarafında yapılması
gerekenler yapılmamıştır. 2011 yılında Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe giren Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem
Planındaki hedefler yerine getirilmemiştir. 2017 yılına
kadar başta kamu binaları, okullar ve hastaneler olmak üzere tüm
Türkiyede yapıların deprem risk gruplandırılması
yapılmamıştır. İmar barışı adı
altında yıllarca denetimsiz, güvensiz yapıların kayıt
altına alınmasına olanak sunulmuştur. 99 depreminden sonra
bu Mecliste kurulan tüm afet komisyonlarında imar barışı
uygulamasının bir daha gündeme getirilmemesi tavsiye edilirken sizler
sürekli olarak bu uygulamayı hayata geçirdiniz. En son 2011de Komisyon
kurulmuş, raporu Mecliste oylanmış, Meclis oylarıyla kabul
edilen rapor maalesef raflarda bırakılmıştır. Oy ve
para uğruna vatandaşın can güvenliğini hiçe sayan imar
barışı uygulaması tamamen tarih olmak zorundadır.
Geliyoruz kentsel dönüşüm sürecine. Az önce
belirttiğim gibi, 5 milyon konut ülkemizde dönüşmeyi bekliyor. Peki,
bunu nasıl gerçekleştireceğiz ve kimlerle
gerçekleştireceğiz? Burada Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, yerel yönetimler, mühendisler ve mimarlar
odaları, müteahhitler ve vatandaştan oluşan 5li bir yapı
mevcut. Vatandaşın evinin dönüştürülebilmesi için öncelikle
maliyetlerin, kredi faizlerinin düşürülmesi gerekiyor. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile yerel yönetimlerin de rant
merkezli değil, vatandaş odaklı çözüm önerileri ortaya
koyması gerekiyor. Özellikle konu vatandaş olduğunda veya
muhalefet belediyeleri olduğunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı imar uygulamalarında ciddi sorunlar
yaratıyor; emsal artışlarına, dönüşüm projelerine
gerekli desteği vermiyor ne yazık ki ama konu yandaş
müteahhitler ya da TOKİ olunca ne emsal kalıyor ne imar planı
kalıyor, her şey Bakanlığın koridorlarında
belirleniyor. Meclise
Değerli milletvekilleri, son günlerin en önemli
konusuna geliyoruz şimdi; ev fiyatları ve kiralardaki
artış. Öğrenciler, işçiler, memurlar yani milyonlarca
vatandaşımız mağdur. Peki, bunun temel sebebi ne? 2018
yılından itibaren inşaat maliyetlerindeki inanılmaz
artış. Ağustos 2020de tonu 3.240 TL olan inşaat demiri
şu anda 7.200 TLye, yine aynı dönemde metreküpü 150 TL olan
hazır beton şu anda 280 TLye, ham MDF 145 TLden 265 TL'ye, sandviç
panel 70 TL'den 150 TL'ye yükselmiş; tüm kalemlerde minimum yüzde 100
artış var. Bu maliyetlerle ne kentsel dönüşüm yapılabilir
ne de yeni konut inşa edilebilir ne de özellikle büyükşehirlerde
vatandaşlarımızın başlarını sokacakları
bir ev bulunabilir. Bakın, yüz binlerce vatandaşımız
Barınamıyoruz. diye seslerini yükseltiyor; öğrenciler, yeni
evli çiftler, emekliler, asgari ücretle yaşamaya çalışan
milyonlarca ücretli aynı kaderi paylaşıyor; yurt yok, ev yok, ne
yapacak bu kadar insan? Mecburen depreme dayanıksız, kirası bir
nebze düşük konutlarda barınmak zorunda bu insanlar. Bugün
Türkiye'nin en temel sorunu, ekonomi ile birlikte, barınma sorunu hâline
gelmiş durumda. Yirmi yıldır topladığı vergileri
betona ve demire gömen bir iktidarın ne kadar plansız,
programsız, öngörüsüz yatırımlar yaptığı bu
şekilde ortaya çıkıyor.
Bu bağlamda yapılması gerekenleri
sıralayacak olursak: Öncelikle, bağımsız bir deprem kurulu
oluşturulmalıdır. Toplanan deprem vergileri depremin
zararlarını azaltacak tedbirler ve deprem sonrasındaki normale
dönüş ile rehabilitasyon çalışmaları için
harcanmalıdır. Kamusal alanlar afet durumlarında kullanılabilecek
mekânlar olarak kurgulanmalıdır. Her boş araziye AVM yapma
fikrinden vazgeçilmelidir. Arama kurtarma ekiplerinin personel
sayıları artırılmalı, afetle mücadele
sırasındaki temel ihtiyaçlarını gidermeye yönelik
koşullar iyileştirilmelidir. Hiç vakit kaybetmeden kentsel
dönüşümde adalet sağlanmalı, dönüşümün maliyeti
vatandaşa yüklenmemelidir. Kentsel dönüşümlerde kira desteği
artırılmalı, 200 bin lira olan kredi tutarı en az 2
katına çıkarılmalıdır. Konut faiz
oranlarının yüzde 20leri geçtiği dönemde yıllık
olarak verilen 4 baz puanın artık hiçbir anlamı kalmamıştır.
Bu destek, en az, yıllık faiz oranının yüzde 50sine
tekabül etmelidir. Öğrenciler için, üniversite kontenjanları göz
önüne alınarak, depreme dayanıklı yurtlar yapılmalıdır.
Mühendislik eğitiminde kalite artırılmalı, kontenjan ve
sıralama bakımından sınır getirilmelidir. Mühendis
adaylarının sahada daha fazla tecrübe kazanmasına imkân
sağlanmalıdır. On binlerce inşaat, jeoloji ve jeofizik
mühendisi iş bulamamaktadır. Kurumlarda boş olan kadrolar acilen
doldurulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da
ifade ettiği gibi, biz, afette siyasi rant peşinde değiliz;
atılacak her adıma, yapılacak her düzenlemeye, her olumlu
gelişmeye katkı koymaktan geri durmayız. Bizlere düşen
görev, herhangi bir doğal afette vatandaşlarımızın
burnunun dahi kanamaması için gerekli önlemleri almak olmalıdır.
Ancak, afetten sonra değil de afetlerden önce önlemlerin
alınmasını da her defasında söyleriz. Afet bölgesine gidip
şov yapan, enkaz üstünde fotoğraf verme derdinde olan bakanlara da,
canı yanmış, sevdiklerini, eşini dostunu, komşusunu
kaybetmiş vatandaşın kafasına çay fırlatan
Cumhurbaşkanına da sonuna kadar eleştirilerimizi sunarız.
Yandaşlarına rant yaratmak için İstanbul'u yok etmeyi göze
alanların Kanal İstanbul Projesi'ne de sonuna kadar karşı
çıkarız. Barınamıyoruz! diyen öğrencinin
feryadına kulak tıkayıp gençleri terörist diye yaftalayan
atanmışlardan da hesap sorarız. Cumhuriyet Halk Partili
büyükşehir belediyelerini il güvenlik toplantılarına,
koordinasyon toplantılarına davet etmeyen ama AKP il
başkanını davet eden zihniyetle de, yine Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerin gelir kaynaklarını kısmak için elinden geleni
yapan Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri işlemez duruma getirerek milyonlarca
vatandaşı mağdur etmeye çalışan merkezî hükûmetle de
sonuna kadar mücadele ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Tüm uzmanların ortak görüşü ülkemizde
büyük depremlerin beklendiği yönündedir. Bir an önce adım
atılması, gerekli önlemlerin hızlı bir şekilde
uygulanması gerekmektedir. Komisyonun bir üyesi olarak geçmiş
Komisyon çalışmalarındaki gibi bu raporun raflarda
kalmaması, vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kamil Okyay
Sındır, İzmir Milletvekili; süreniz dokuz dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Aynı zamanda 27nci Dönem Beşinci Yasama
Yılımızın milletimiz için ve insanlık adına
başarılı geçmesi temennisiyle bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Mecliste grubu olan 5
partinin tümünün vermiş olduğu önergeler sonucunda 3 Kasım 2020
tarihinde kurulmuş bulunan ve yüz yirmi sekiz saat süren -bu raporda da
yer aldığı şekliyle- 18 toplantı yapılan ve
ilgili kamu kurum ve kuruluşları, STKler, meslek
kuruluşları, üniversiteler ve 98 uzmanın dinlenilmesi neticesinde
-Elâzığ, İzmir ve AFADa yapılan ziyaretler de- Meclis
araştırma Komisyonumuz nihai olarak raporunu huzurunuzda
paylaştı.
Tabii, çalışmalarda emeği geçen
başta Sayın Recep Uncuoğlu olmak üzere tüm Komisyon üyelerimize,
yasama uzmanlarımıza ve emeği geçen herkese
şükranlarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, deprem bir doğa
olayıdır aslında, deprem bir afet değildir. Depremi afete
dönüştüren tek sebep insandır ve insanın niteliğidir,
cehalettir değerli dostlar. Dolayısıyla deprem öldürmez;
akıl ve bilim yolundan çıkılması, siyasi ve ekonomik rant
çabalarının etkileri, cehalet sonuçta ölüme neden olur,
yıkıma neden olur. Bu anlayışla deprem meselesine, gerek
deprem öncesi gerek esnası ve gerekse de deprem sonrası, bu çerçevede
düzenlemeler ile uygulamalar ve katılımcı,
paylaşımcı uygulamalar ile koordinasyonlu bir şekilde ve
yaşananlardan ders çıkararak, siyasetüstü, insani bir
yaklaşımla, anlayışla ve önce de bahsettiğim gibi
akıl ve bilimle yaklaşmak gerekir.
Bakın, bu kadar kıymetli bir
çalışma yaptık; 1.916 sayfa tutanak tutuldu, 80 bilgi raporu
alındı, 500 sayfalık bir komisyon raporu var. Aynı zamanda,
tabii, ülkemizin depremselliği, deprem bilgi altyapısı, yer
bilimsel etüt ve mekânsal planlamalar, mevcut yapı stoku ve depreme
dayanıklı yapı üretimi, kentsel dönüşüm uygulamaları,
depreme hazırlık çalışmaları, deprem finansman
yönetimi gibi mevzuat, uygulama, izleme ve denetim sistemi, toplumsal
farkındalığın oluşturulması, daha birçok konu bu
kapsamda yer aldı, konuşuldu, tartışıldı. Rapora
biz de ek görüş sunduk, bir muhalefet şerhinden öte,
dışında bir ek görüş. Bu ek görüşte raporda yer
almayan ve bizim üzerinde ısrarla vurgu yapmak istediğimiz konular yer aldı.
Bakın, 30 Ekim 2020de, İzmir'de, bizzat
yaşadığım korkunç bir deprem meydana geldi. Ege Denizi'nde,
Sisam Adası'nın kuzeyinde meydana gelen ve 118
yurttaşımızın ölümüne neden olan, çok sayıda
ağır hasarlı binanın yer aldığı
Ki bu
ağır hasarlı binaların sayısı, hasarlı
binaların sayısı -benim verdiğim soru önergesinde yer
aldığı şekliyle- Bakanlığın rakamları,
7.773 bina az hasarlı, 610 bina orta hasarlı, 630 bina ağır
hasarlı olarak tespit edildi. Böylesi bir yıkım sonrası
tabii ki ilk olarak büyükşehir belediyemiz, ilçe belediyelerimiz ve ilgili
tüm kamu kurum ve kuruluşları, başta AFAD, UMKE olmak üzere,
valiliğimizin, başkanlığın koordinasyonunda, bütün
STKlerin destekleriyle, arama kurtarmadan tahliyeye, barınmadan yiyecek
teminine, psikososyal destekten acil ilk yardıma kadar geniş bir
yelpazede afet müdahale faaliyetleri gerçekleştirildi. Peki, bu kadar,
raporda yer alan 500 sayfa, bütün görüşler, öneriler
Peki, gerçekler
nedir? diye baktığımızda ben size gerçekleri söyleyeyim.
Bu gerçekleri soru önergesi olarak da verdim ve Bakanlıktan yanıt
aldım. Bakanlığa Bakanlığın İzmir
depreminde ilan edilen 7 proje alanında 8 kata kadar inşaat izni
verilirken yani normal imar planlarında 8 kata kadar inşaat izni
verilirken bu yeni yapılan projelerde zemin artı 5 kat inşaat
izni verildi; bunun nedeni nedir? Bu, kazanılmış hakkın bir
ihlali değil midir? Bu karar mahalle kültürünü devam ettirmek için bir
plan kriteri midir? Türkiye'de bu plan kriteriyle planlanmış hangi
bölgeler vardır? diye sordum, Bakanlığımızın
verdiği yanıt aynen şu: 2023 yeni şehircilik vizyonu kapsamında
her şehrin sağlıklı, güvenli, akıllı, çevreci,
dinamik bir yapı içerisinde, yatay mimariyi esas alan ve insan odaklı
bir planlama ve uygulama anlayışının benimsenmesi ve söz
konusu alanların zeminden de kaynaklı sorunlu bir bölge olması
nedeniyle kat yükseklikleri 8 kattan 6 kata düşürülmüştür.
Şimdi, böyle bir gerekçe. Yani imar planı değişikliği
yapmıyorsunuz 8 kattan 6 kata düşürdük. diyorsunuz Bunun da fen ve
sanat kuralları gereği böyle olması gerekirdi. diyorsunuz.
Orada bütün alan 8 kat imarlı, gökdelenler yapılmış,
yapılıyor, yapılmakta, yüksek yapıların imar
planında da yeri var. Bu gerekçe ne kadar doğru, ne kadar haklı?
Şimdi, buradan, benim başka bir soruya
daha aldığım bir yanıt
Bu projeler
hazırlanırken, ki bu projeler yıkılan 7 ayrı
binanın, depremde yıkılan binanın bulunduğu alanda, ağır
hasarlı, çoğunlukla ağır hasarlı konutları
içeren, 6306ya göre tanımlanmış 7 proje alanında,
projelerin hazırlanmasında mülk sahiplerinin görüş ve önerileri
alınmış mıdır, alınmadıysa neden hiç
askıya çıkarılmadı? diye soruyorum; gelen yanıt,
maalesef, yine benzeri bir şekilde planlama yapılmış
Fazladan konut maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaksızın
Bakanlığımızca resen yaptırılabilmektedir.
diyor. Zaten bu 6306 ile 7269 sayılı Kanunun bir arada uyumlu bir
düzenleme olması için bizim tarafımızdan -ki bu yasama organının,
Meclisin en temel görevlerinden bir tanesi- bu ikisi arasındaki
çelişkili durumları ortadan kaldıracak bir düzenleme mutlaka
gerekiyor. Dolayısıyla, burada, yapılan düzenlemelerde proje
alanından çıkmak isteyenlere izin verilmiyor. Deprem tüm Bayraklı
genelinde etkili olmuş, toplamda 652 bina ağır hasar
almışken 7 proje alanının neye göre, hangi kriterler
dikkate alınarak seçildiği tanımlanmamış,
belirlenmemiş. Yine, 6306 sayılı Yasanın -kentsel
dönüşüm- 6/A maddesi vatandaşa ait tapuların hazineye
devredilmesini, vatandaşın mülkünde idarenin istediği gibi
tasarrufta bulunmasını sağlıyor ki bu da mülkiyet
hakkına ve Anayasaya aykırı bir duruma neden oluyor.
Vatandaş kendi istediği ekiple neden kendi inşaatını
yapamıyor, projelerini göremiyor? Yani el konuluyor, mülkiyete tamamen el
konuluyor; devlet alıyor vatandaşın elinden, dilediği gibi
yapıyor, 120-130 metrekarelik inşaatının
karşılığında 70-
Bakın, buradan şunu söylemek istiyorum ve
sözlerimi sonlandıracağım: Bu bölgedeki depremzedelerin
talepleri var, çok makul talepler yani bu her yerde, her zaman
karşılaşabileceğimiz bir mesele ve talep. Bakın,
binaları ağır, orta veya az hasarlı olarak tespit
edilmiş, kendi imkânlarıyla yapma imkânı olmayan
vatandaşlarımız; düşünün, bunların çoğu emekli,
emekli ikramiyeleriyle, üç beş kuruş birikimlerini bir araya getirip
bir ev sahibi olmuşlar Artık emeklilik hayatımızı
mutlu mesut, birazcık da yaşamımızın sonuna kadar
rahat bir hayat geçirelim. demişler; evleri yıkılmış,
şimdi bu insanlar ödemek zorunda kaldıkları ağır bir
finans yükü altında eziliyorlar. Peki, kendilerine verilen destek ne? 200
bin liraya kadar on yıl geri ödemeli
Aylık 3.500 lira geri
ödeyeceksiniz. deniyor. Yani emekli maaşı ne kadar hepiniz
biliyorsunuz, 3.500 lira emekli maaşı yok zaten bu insanların.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayınız sözlerinizi
lütfen.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) Benim eşim
emekli öğretmen, bu para zaten maaşının tamamını
teşkil ediyor. Dolayısıyla bir de ev kirası, vesaire bunu
karşılamaları mümkün değil. Ne istiyor vatandaşımız?
Emsal artış istiyor. Emsal artış yüzde 30. Bununla ilgili
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyerin
yüzde 30 emsal artışı Bayraklı alanı
sınırları içerisinde. Tabii, depremden etkilenen diğer
alanların da böyle bir talebi var. Veya sıfır faizli, iki
yıl ödemesiz, on sekiz yıl vadeli destek kredisi istiyor. Çok bir
şey mi istiyorlar? Değil. Az önce Gökan Zeybek Vekilimin
bahsettiği, birbiriyle çelişkili yapılan yüksek katlı
binalar ve rantların karşılığında çok bir
şey de istemiyorlar. İşte geleceğimiz, geldiğimiz
nokta. Büyükşehir Belediyemizin 340 milyon liralık bir finansman
desteği için Dünya Bankasıyla yaptığı görüşmeler
neticesinde, Bakanlığımızın bunun peşinde
olmasını ve Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla
bu kredi desteğini de bu insanlar için sağlamasını acilen
bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sındır.
Sayın Gürsel Erol, Elâzığ
Milletvekili.
Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Erol, süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Deprem Araştırma Komisyonumuzun 2 ile
seyahati oldu; bunlardan birisi İstanbul, diğeri 24 Ocak 2020
yılında yaşanan deprem sonrası Elâzığa geldiler.
Elâzığda, biz ilin milletvekili olarak ev sahipliği de
yaptık, mahalleleri gezdik, deprem alanını gezdik, Valilikte
verilen brifing toplantısına birlikte katıldık ama Deprem
Araştırma Komisyonunun raporu Mecliste konuşulurken -burada
Genel Kurul Salonuna bakıyorum- Elâzığ milletvekillerinden
hiçbir arkadaşımızın burada olmaması da son derece
üzüntü vericidir çünkü Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyon üyeleri
Elâzığla ilgili sorunları gündeme getirdiği zaman ben
Elâzığ milletvekillerinin de burada olmasını isterdim.
Gerçekten, 24 Ocak gecesi deprem yaşandı ama 24 Ocak sonrası
alınan tedbirler, yapılan yatırımlardaki hatalar,
vatandaşların gayrimenkul haklarıyla ilgili hak gaspları;
aslında Elâzığda 24 Ocaktan sonra daha köklü bir deprem
enkazı kaldı.
Devlet Elâzığa yardım etti mi, para
gönderdi mi? Müthiş bir para gönderdi, müthiş bir kaynak geldi, inkâr
etmek mümkün değil ama gelen para inanılmaz derecede yanlış
kullanıldı. Elâzığda depremden kaynaklı şu anda
telafisi mümkün olmayan sorunlarla karşı karşıyayız.
Aslında Deprem Komisyonu Elâzığa geldiğinde biz
umutlandık. Neye umutlandık? Dedik ki: Komisyon geldi, yasalardan
kaynaklı sıkıntılardan oluşan sorunların
çözümüyle ilgili yeni alternatifler yaratılabilir mi, mülkiyet
sahiplerinin haklarıyla ilgili, mülkiyet haklarıyla ilgili yeni
düzenlemeler yapılabilir mi? Ama maalesef, Deprem Komisyonu bir protokol
gezisi gibi geldi ve gitti.
Şimdi, Sayın Başkanım, sizinle
birlikteydik, valiliğin önündeki vatandaşların talebini size
ilettiler, hepsi isyanda. Ayrıca deprem bölgelerindeki konutları
gezdik, konutlardaki hak sahiplerinin hepsi isyanda. Devlet, tamam, para
gönderdi ama paralar doğru kullanılmadı. 3 artı 1 konutlar,
2 artı 1 konutlar yapıldı. Peki, bir talep alındı
mı vatandaştan? Alınmadı. Kim yaptı? Biz bunu uygun
gördük, yaşayacaksınız. Yani yapılan konut alanları
yaşam alanları olarak planlanmadı, yapılan konutlar
yalnızca barınma alanı olarak kullanıldı ve düşünüldü.
Ben sana ev yapıyorum, git yaşa. Deprem konutlarında kuralar
çekildi, vatandaş evlerine taşındı kısmen, hâlâ 2
artı 1, 3 artı 1 deprem konutlarına taşınan
vatandaşların ne ödeyeceği belli değil. Deprem
konutlarının fiyatı daha belli değil; yirmi yıl ödeme,
vade belli ama ne kadar para ödeyecekleri belli değil. Hâlâ köy evlerinin,
köylerde yapılan evlerin maliyetinin ne olduğu belli değil. Hâlâ
Elâzığda yıkılmayan binalar var, hâlâ yapılmayan
binalar var, hâlâ mağduriyetler devam ediyor.
Şimdi, bakın, keşke burada AK
PARTİli milletvekilleri olsaydı. Sayın Grup Başkan Vekili,
size de sesleniyorum; Sayın Komisyon Başkanı, size de
sesleniyorum. Bir iddiayı, AK PARTİli milletvekillerinin ve AK
PARTİ Elâzığ İl Başkanının
iddiasını Meclis kürsüsünden gündeme getiriyorum ve suç duyurusunda
bulunuyorum. Hem Meclis Başkanlığına suç duyurusunda
bulunuyorum hem Türkiye Cumhuriyetinin savcılarına suç duyurusunda
bulunuyorum. Yıkım ihaleleriyle ilgili Elâzığ AK PARTİ
milletvekillerinden Metin Bulutun ve Zülfü Demirbağın
açıklamaları var usulsüzlükler yapıldığına dair,
İl Başkanının açıklamaları var usulsüzlükler
yapıldığına dair; hem yazılı basında hem
görsel basında var. Bununla ilgili işlem yapılmalı.
Eğer bir yerde bir usulsüzlük varsa, depremden kaynaklı, vatandaşlar
malının mülkünün, evinin yeniden nasıl
alınacağını, verileceğini düşünürken, çaresizlik
ve umutsuzluğu düşünürken oradaki o evlerin yıkımında
bile bir usulsüzlük varsa gerisini siz düşünün. Ve şu anda
Elâzığda depremzedeler arasında inanılmaz bir umutsuzluk
var.
Komisyon, raporuna ne yazdı bilmiyorum ama
benim arkadaşlarımdan aldığım bilgiye göre gerçekleri
yansıtmayan, Elâzığda vatandaşın depremden
kaynaklı yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesine
yönelik gerçekleri yansıtmayan, yalnızca kendilerine göre
yazılan bir rapor var ama Elâzığda gerçekler o değil.
Fakir fukara çaresiz, evini kaybeden, evi yıkılan insanlar çaresiz,
mağdur oldular, hâlen neye ne kadar fiyat ödeyeceklerini bilmiyorlar.
Bakın, sayın milletvekilleri, iki yıl önce deprem oldu, iki
yıl önceki inşaat maliyetleri ile bugünkü inşaat maliyetleri
aynı değil. Deprem olduğu andaki demirin tonu 4 bin lirayken
şu anda 8 bin lira. Deprem olduğu zaman bir evin maliyeti 250 bin
liraysa şimdi 400 bin lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
GÜRSEL EROL (Devamla) Yani devletin, oradaki
bürokrasinin zaman kaybından dolayı inşaat maliyetlerindeki fark
kimin sırtına yüklendi? Vatandaşın sırtına
yüklendi. Ve vatandaş aldığı evden de mutlu değil; ne
2 artı 1den ne 3 artı 1den ne de köy evlerinden de mutlu
değil.
Ayrıca bir sorun daha var: Kentsel dönüşüm
alanları. Depremden kaynaklı riskli bölge ilan edilen alanlarda sizin
eviniz yeni evse de teknik olarak yıkılması mümkün değilse
de sağlam bir evse de proje bütünlüğü açısından
yıkılma kararı verilmişse sizin eviniz
yıkılıyor ve siz evinizi deprem konutlarına kullanılan
krediden kullanarak yapamıyorsunuz ve siz evinizi krediyle
almışsanız yeni ev de yapıldığı için 1 eve 2
kredi öder hâldesiniz yani 1 eviniz olacak; bir yıkılan ev için
ödediğiniz krediniz var, bir de yeni yapılan ev için kredi borcunuz
olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erol.
GÜRSEL EROL (Devamla) Elâzığda
mağduriyetler devam ederken Deprem Araştırma Komisyonunun bu
raporunun Elâzığın gerçeklerini yansıtmadığını
ifade ederek hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sevda Erdan
Kılıç, İzmir Milletvekili.
Buyurun lütfen. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 27nci Dönem Beşinci
Yasama Yılının tüm ülkeye hayırlı olmasını,
halkın gerçek sorunlarını çözecek bir yasama yılı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Komisyonun kurulmasından, raporu teslim
alınana kadar yaklaşık sekiz aylık bir çalışma
gerçekleştirdik; birçok resmî kurumu, sivil toplum kuruluşunu
dinledik, yerinde incelemeler yaptık ve sonunda 268 öneri içeren 522
sayfalık bir rapor ortaya çıktı. Ben bu aşamada nezaketini
hiç kaybetmeyen başta Komisyon Başkanımıza, diğer
Komisyon üyesi arkadaşlarıma, yasama uzmanlarına ve emeği
geçen herkese çok çok teşekkür ediyorum. Zaman zaman belki tansiyon
yükselse de siyasi nezaket ve temiz dilden hiçbirimiz vazgeçmedik sonuna kadar.
Geldiğimiz noktada raporun büyük bir bölümüne
katılmakla birlikte eksik bulduğumuz kısımlara ilişkin
de ek görüşlerimizi sunduk. Komisyonun ilk toplantısında da
dediğim gibi, bizler Cumhuriyet Halk Partisinin temsilcileri olarak parti
rozetlerimizi kapıda bırakarak, siyasetüstü gördüğümüz, her ne
kadar teknik gibi gözükse de aslında vicdani olan bu Komisyonda elimizi
vicdanımızdan hiç ayırmadan ve depremden dolayı acı
çekmiş herkesin acısını yüreğimizde hissederek
çalıştık.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi
bu Komisyon, 117 hemşehrimin hayatını kaybettiği, birçok
yaralının olduğu ve şimdi de ardında neredeyse 80 bin
depremzede bırakan İzmir depreminden hemen sonra kuruldu. Depremden
hemen sonra enkaz çalışmalarında tüm Türkiyeden İzmire
yardımlar yağdı, İzmirliler tam bir dayanışma
örneği gösterdi. Enkaz kaldırma çalışmalarında bulunan
AFAD, AKUT, JAK, Kızılay ve tabii, ilk andan itibaren ve son güne
kadar hiç ayrılmayan İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi,
diğer belediyelerimizin itfaiyeleri ve tabii ki gönüllülere buradan sonsuz
teşekkür ediyoruz. Ufak tefek aksaklıklar olsa da enkaz kaldırma
çalışmaları tamamlandı. Peki, ya sonra? Komisyon bir
tarafta çalışmaya devam etti, siyaset devam etti, hayat devam etti
ama neredeyse bir yıldır İzmirli depremzedeler gün yüzü
görmediler.
Depremzedeler bile bu iktidar tarafından
kutuplaştırıldı. Proje alanı depremzedeleri bir de
proje alanı dışında kalan depremzedeler diye bir
ayrım yapıldı. Depremzedelerin kimisi 6306 sayılı
Yasaya, kimisi 7260 sayılı Yasaya tabi tutuldu. Kredi şartları,
süreleri, miktarları derken tam bir kaos hâkim oldu. Kimi depremzedeler
kira yardımı aldı, kimileri alamadı; kimileri eşya
yardımı aldı, kimileri alamadı. Ve sonuçta son gelinen
noktada da neredeyse boş kâğıt diyebileceğimiz evraklara
kendilerine kaç metrekare ev verilecek, ne kadar ödeyecekleri bile belli
olmadan çaresizlikten imza atmak zorunda kaldılar. Kim ne kadar ödeyecek,
nasıl bir eve kavuşacaklar ve ne zaman kavuşacaklar hâlen belli
değil. Konu depremzedeyken bile en temel anayasal hak olan eşitlik,
hakkaniyet ve tabii ki adalet de ayaklar altına alındı.
Değerli milletvekilleri, bu bölgede
yaşayan deprem mağduru vatandaşlarımız için sanki lüks
bir semtte yaşıyor gibi bir algı yaratıldı ama dönüp
baktığınızda -az önce Kamil Hocam da söyledi- çoğunluğu
dişinden tırnağından artırdığıyla ev
sahibi olan 65 yaş üstü emeklilerimiz. Burada da bir kaos oldu. 65
yaş üstü emekli depremzedeler kredi çekmek istiyorlar, bankalar diyor ki:
Hayır, siz yaşlısınız kredi veremeyiz, gidin,
oğlunuzu, eşinizi dostunuzu, kızınızı getirin
kefil yapın anca öyle kredi veririz. Böyle de bir saçmalık
yaşanıyor.
Şimdi, bu depremzedelerin emekli
maaşları 1.650 ila en fazla 3.500 lira arasında gidiyor.
Şimdi, gelinen noktada kredi çekseler ödemek zorunda oldukları
aylık miktar 7-8 bin lira. El insaf! Bu şartlarda bu depremzedelerin
bu miktarları ödemeleri kesinlikle mümkün gözükmüyor. Eğer ki sosyal
devletten söz edeceksek afetzedelerin cebinden bir kuruş çıkmadan
mağduriyetleri giderilmeli. Yeter ki konu, yeter ki gayeniz
depremzedelerin acılarını dindirmek, yaralarını sarmak
olsun. Başta Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu olmak üzere Meclis grubumuz ve yerel yönetimlerimiz
üzerine düşenin fazlasını yapmaya dünden hazır, çünkü biz
ranttan değil her durumda vatandaştan yanayız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, depremin
yarattığı olumsuzlukları, sorunları konuşurken
kurumlar arası koordinasyona da değinmek isterim. İzmir
Büyükşehir Belediyesinin İzmirli depremzedeler için Dünya
Bankasıyla görüşmüş olduğu 340 milyon dolarlık kredi
konusu aylardır bakanlıkların olurunu,
Cumhurbaşkanlığı 2021 Yılı Yatırım
Programına alınmasını bekliyor. Artık bu medyada çok
tartışıldı, imzaydı, vardı yoktu, o onu
demiş bu bunu demiş ama insanların yaşam
haklarını kimsenin magazinleştirmeye hakkı yok. Her kurum
kendi işini vaktizamanında yaparak bu mağduriyete bir an önce
son vermeli ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin de sadece
vatandaşa hizmet için çabaladığı göz ardı edilmeden bu
konu da bir an önce tamamlanarak vatandaşlar güvenli evlerine
kavuşturulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, süreç her konuda
sağlıklı işlemiyor, kurumlar arası çatışma
devam ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının orta
hasarlıdan ağır hasarlıya çevirdiği binayı DASK
kabul etmiyor, diyor ki Benim bilirkişime göre hâlâ orası orta
hasarlı, ben orta hasarlıya göre işlem yaparım. Burada
DASK konusunda da bir şımarıklık öncesinde olduğu gibi
hâlen devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, yaşanabilir
kentler diyoruz, ek görüşlerimizde de belirttik. Ülkemizdeki
konutların yaklaşık yüzde 40ı kaçak ve ruhsatsız,
denetimden uzak bir şekilde âdeta felakete davetiye
çıkarıyorlar. Son on bir yılda yani 99 depreminden beri 7 kere
imar affı yapılmış ve bu sorun büyüyerek içinden
çıkılmaz bir hâl almış ama Deprem Araştırma
Komisyonu Raporunda bununla ilgili tek bir satır bile
yazılmadı. Milletvekili arkadaşlarımız birçok öneriye
de değindi, farklı farklı konular da vardı. Raporu burada
okumayı da çok doğru bulmuyoruz, birçoğuna da
katılıyoruz ama raporda da ek görüşlerimizde de
belirtiğimiz gibi görülüyor ki ülkemizin hâlâ daha çok yol katetmesi
gerekiyor bu depremle mücadelede, afetle mücadelede. Yani derli toplu bir afet
yasası, bir deprem kanunu çıkarılmalı birbiriyle çelişmeyen
ve ısrarla savunuyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
bağımsız deprem kurulları oluşturulmalı. AFAD çok
kıymetli ama Kandilli Rasathanesinin çalışmaları da göz
ardı edilmemeli tabii ki. Yapı envanterinin tespitleri tamamlanmalı,
yapı riskleri tespit edilmeli, kurumlar arası koordinasyon -az önce
söyledim- etkin bir biçimde sağlanmalı, DASK Kanununda ivedilikli
iyileştirilmeler yapılmalı ve hep konuşuyoruz, toplanan
deprem vergileri depremin zararlarını azaltacak tedbirler ve deprem
sonrası çalışmalar için harcanmalı ve en çok da -belki en
önemli konulardan biri de bu- bilimden bir an için bile
uzaklaşılmamalı.
Komisyonda da çok konuştuk bu konuyu, tabii ki
deprem teknik bir konu ama sosyolojik boyutu var, psikolojik boyutu var bunun
ve bu konuda toplumsal farkındalığı artırmak hepimizin
görevi. Sadece deprem olurken değil, deprem sonrası için değil;
olmadan öncesine ilişkin özellikle de yeni nesilde, çocuklarda, gençlerde
bu farkındalığı yaratmamız gerekiyor. Depremin
etkilerini azaltmamız için toplumsal farkındalık belki de en
önemli, en çok üstünde durmamız gereken konulardan biri.
Son olarak, bu Mecliste çocuklarımıza ve
torunlarımıza bırakacağımız belki de en büyük
miraslardan biri bu olacak; depremin etkilerini en aza indirebilecek
değişikliklerin bir an önce yapılması en büyük mirasımız
olacak.
Bu yüzden, süremin de sonuna gelirken gelin bu
raporu, Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer partilerin ek görüşlerinde
bulunan hususları bir araya gelelim bu Mecliste
yasalaştıralım ve gelecek kuşaklara güvenli bir ülke bırakan
Meclis grubu olarak da tarihe adımızı hep beraber yazalım
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya
Sadi BİLGİÇ
KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN
(İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
278 sıra
sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde açılan
genel görüşmeye devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara
geçiyoruz.
Sayın Recep
Uncuoğlu, Sakarya Milletvekili.
Süreniz on
dakikadır.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA RECEP UNCUOĞLU (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında 27nci Dönem Beşinci Yasama
Yılımızın yani yeni yasama yılımızın
başarılı çalışmalara vesile olması temennisiyle
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
278 sıra
sayılı -kısa adıyla- Depreme Karşı
Alınabilecek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Komisyonumuzun
Raporunun görüşmeleri üzerinde ben de söz almış
bulunmaktayım.
Komisyonumuz 10
Kasım 2020 tarihinde çalışmalarına başladı ve bu
kapsamda yüz
yirmi sekiz saatlik 18 toplantıda 98 kurum, STK temsilcisi ve akademisyen
dinlenilmiş ve Komisyona 80 rapor ve belge sunulmuş, 1.916 sayfa
tutanak tutulmuştur. Ayrıca, Komisyonumuzca İzmir ve
Elâzığ illerimizde deprem sonrası çalışmaları
incelemek amacıyla da çalışma ziyaretleri
gerçekleştirilmiştir. Elâzığ ziyaretimiz kapsamında
Elâzığ Valiliği bilgilendirme toplantısı,
Elâzığ Belediyesi bilgilendirme toplantısı,
Elâzığ Belediyesinde muhtarlar toplantısı, depremzede
ailelerin ziyaretleri, Sürsürü-2 kentsel dönüşüm alanları, Abdullah
Paşa Mahallesi kentsel dönüşüm alanları, Aşağı
Demirtaş Geçici Konaklama Merkezi ziyareti, Yemişlik köyü
Bizmişen mevkisi rezerv konut alanı incelemesi, Elâzığ AFAD
lojistik depo ve AFAD-AKOM yerleşkesi hizmet binası incelemesi,
Aksaray Mahallesi toplu konut alanları incelemesi ve merkez birinci etap
Değirmenönü köyü köy evleri incelemesi gerçekleştirilmiştir.
Kıymetli Elâzığ Vekilimiz Gürsel Erol
da o ziyaretlere, bizlere eşlik etti ve Komisyonumuz Elâzığdaki
ziyaretlerle birlikte edindiği bütün deneyimleri, binlerce sayfa tutanak
ve saatlerce yapılan çalışma sonucunda bu 522 sayfalık
rapora tüm Türkiyenin depremselliğini, hukuki, kurumsal
altyapısını ve deprem zararlarını en aza indirme
yönünde mevzuattan tutun bilimsel araştırmalara, yer bilimsel
etütlerden kentsel dönüşümün hızlandırılması
adına ve finansman metotlarının geliştirilmesi adına
bütüncül bir yaklaşımla bir emek ortaya koydu. Sadece popülist
yaklaşımlarla bu emeği yok saymanın hiçbirimize
yakışacağını açıkçası düşünmüyorum.
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Çözüm ne
Başkan, çözüm, çözüm?
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Evet, Meclis
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin
milletvekillerimizce verilen önergelerde de sıklıkla
vurgulandığı üzere
GÜRSEL EROL (Elâzığ)
Elâzığlılar çözüm bekliyor.
BAŞKAN - Sayın Erol, size kimse laf
atmadı, rica ediyorum, lütfen
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Ama benim
konuşmamı değerlendirerek popülist yaklaşım diyor
Sayın Başkan, ben, popülist yaklaşım içinde değilim,
Elâzığın gerçeklerini söylüyorum. Vatandaş, fakir fukara
orada perperişan.
BAŞKAN Sayın Erol, müsaade edin.
Sayın Gürsel Bey, yani bu, bir müzakere usulü,
üslubu değil.
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Ama o zaman
popülist, popülist siyaset olarak değerlendirmesin. Ben gerçekleri
söylüyorum.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Burada, Komisyon
raporunu okumadığınızı beyan ettiniz Sayın
Milletvekili, keşke bu raporu okusaydınız, bu raporun
içeriğini ve -burada bulunan bütün muhalefet partilerinden de Komisyon
üyesi arkadaşlarımız söz aldılar- nasıl bir
çalışma anlayışıyla, nasıl bir
yaklaşımla bu çalışmanın ortaya konulduğunu çok
daha iyi anlardınız diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Çözümü soruyorum
Başkan.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Evet, Türkiye aktif
bir deprem ülkesi olarak sıklıkla yıkıcı depremlerle
karşı karşıya kalmakta, malumunuz, meydana gelen hasar ve
can kayıpları nedeniyle de toplumsal hayat her yönüyle büyük ölçüde
olumsuz etkilenmektedir. Çok geniş bir yelpazede tüm toplumu ve
hayatın her alanını etkilemesi depremlerin çok boyutlu bir
mesele olduğunu ve pek çok disiplini ilgilendiren doğasını
açıkça ortaya koymaktadır. Dünyanın aktif deprem
kuşaklarından birinde yer almamız nedeniyle var olan deprem
tehlikesinin derinlemesine analiz edilmesi ve deprem risklerinin de çok
disiplinli olarak yürütülecek kapsamlı çalışmalarla
azaltılması ölçüsünde depremlerin afete dönüşmemesi
sağlanabilecektir. Dolayısıyla deprem risklerinin
azaltılması faaliyetleri sürekliliği sağlanmış
bir süreç olarak yürütülmeli, zaman içerisinde gelişmeler izlenip analiz
edilmeli, uygulamalar da sürekli iyileştirilmelidir. Riskleri
azaltmanın toplumsal bir bilinç hâline dönüşebilmesiyle depremlere
dirençli bir toplum olabileceğimiz açık bir gerçektir. Başta
depremler olmak üzere, afetlerin sebep olduğu bütün kayıpların
kalkınma hamlelerini sekteye uğratması, afet
dirençliliğinin stratejik olarak bir kalkınma meselesi olduğunu
da göstermektedir.
Sürdürülebilir kalkınmayla afetlere dirençli
toplumlar günümüz dünyasında birbirinden ayrılması mümkün
olmayan ve hatta birlikte gelişimi zaruri olan iki önemli unsurdur.
Dolayısıyla, sürdürülebilir kalkınma için deprem gibi afet
risklerinin azaltılmasına ilişkin politika ve tedbirlerin yer
aldığı, deprem zararlarını azaltmaya yönelik yol
haritası niteliğindeki önemli plan ve strateji belgelerinin
kalkınma planlarıyla birlikte aktif olarak uygulanır olması
ve güncel tutulması ülkemiz için hayati önemi haizdir.
Depremlere dirençli bir toplum olma yolunda,
özellikle 1999 depremleri sonrasında ciddi ilerleme kaydetmiş olan
Afet Yönetim Sistemimizin kurumsal organizasyonlar ve mevzuat güncellemesini
içerecek şekilde daha da iyileştirilerek eş güdümün
sağlanması, bütüncül bir sürdürülebilir sistem olarak yürütülmesi çok
gereklidir. Raporda, tüm bu arka plan dâhilinde, olabildiğince
kapsayıcı olması gözetilerek genel resmin çekilmesi
amaçlanmış, mevcut durum hâlihazırda yürütülen
çalışmalar, süreçler ele alınarak detaylı
değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Akabinde ise bu
değerlendirmeler doğrultusunda, sistemin geliştirilmesi gereken
öncelik alanları ve uygulamaya dair öneriler bu kapsamda sistematik
içerisinde verilmiştir.
Bu kapsamda, birinci bölümde, ülkemizin depremsellik
açısından genel bir değerlendirilmesi yapılarak mevzuat ve
kurumsal yapılar gelişme süreçleriyle birlikte incelenmiştir.
İkinci bölümde, deprem risk ve
zararlarının azaltılması için tüm kurum ve
kuruluşlarımız tarafından tamamlanan ve hâlen yürütülmekte
olan çalışmalar geniş bir şekilde ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde, Komisyon çalışmaları
boyunca yapılan değerlendirmeler sonucunda ortaya çıkan ve
deprem zararlarını azaltmaya yönelik çalışmaların daha
ileri seviyelere taşınması için uygulamada çözümlenmesi gereken
öncelik alanları detaylı olarak verilmiştir.
Raporun dördüncü ve son bölümünde ise deprem risk ve
zararlarının azaltılması ve deprem konusunda ülkemizde her
alanda alınması gereken tedbirlere ilişkin öneriler, öncelik
alanlarına dair değerlendirmeler ışığında
sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yapı stokunun ve bunun içerisindeki riskli bina oranının
büyüklüğü sebebiyle şehir ve yapı türleri üzerinden
önceliklendirme yapılması, deprem zararlarının
azaltılması noktasında yol haritamızda en önemli
aşamadır. Bunun için deprem tehlikesinin yüksek olduğu, nüfusun
ve sanayi kuruluşlarının yoğun bulunduğu illerden ve
raporumuzda irdelenen yapısal risk faktörlerini haiz yapılardan
başlanmasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir.
Çalışmaları tamamlanmak üzere olan
Mekânsal Adres Kayıt Sisteminin (MAKS) kapsamlı bir şekilde
kullanıma girmesiyle güncellenebilir bir bina envanter kayıt
sisteminin hayata geçmiş olacağı değerlendirilmektedir.
Yapı denetimine tabi olmamış yapıların da
önceliklendirilerek ilgili idarelerce periyodik denetime tabi tutulması ve
denetim sonuçlarının Bina Kimlik Sistemine aktarılması,
periyodik denetimler sonrasında yıkılacak derecede riskli bina
olarak tespiti yapılan yapılar hakkında 3194 sayılı
Kanunun 39uncu maddesi doğrultusunda yürütülmesi gereken iş ve işlemlerin
ivedilikle yerine getirilmesi, aksi takdirde ilgili idarelerin bu
yapılarda meydana gelebilecek can ve mal kayıplarından sorumlu
olacağı yönünde mevzuat düzenlemesi yapılması önem arz
etmektedir.
Belediyelerce depreme karşı güvenli
olmayan yapı stokunun yoğunlaştığı alanlara
ilişkin kentsel dönüşüm ihtiyaçlarının belirlenerek kentin
bütünü ile çevresine etkilerini de dikkate alarak kentsel tasarım
projeleriyle yenileme, iyileştirme, canlandırma ve benzeri
uygulamaların geliştirilmesine yönelik imar plan
çalışmaları alternatifli olarak yapılmalıdır.
Meri imar planlarındaki emsalin mevcut yapılaşmadan daha az
olduğu durumlarda ada bazında kentsel tasarımlarla plan
bütünlüğü dikkate alınarak altyapı ve sosyal donatı
ihtiyacının karşılandığı emsal artışları
veya fonksiyon değişiklikleriyle yapılacak imar planı
revizyonlarıyla yerinde dönüşüme öncelik verilmelidir.
Ülkemizde depremlere rağmen sürdürülebilir
kalkınmanın sağlanması amacıyla tüm sektör
temsilcilerinin ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
katılımıyla ekonomi konferansları düzenlenmeli, ekonomik
risklerin belirlenerek azaltılması planlamalarının hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Malumunuz, kentsel dönüşüm kapsamında
yürütülen inşaat faaliyetlerinde malikler ve yüklenici firmalar
arasında yaşanan sorunların önüne geçmek amacıyla, faiz
destekli kredi kullandırılacak bankalar ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı arasında yapılacak protokollerde kredi
ödemelerinin, yapılan işin ilerleme oranlarını ve
maliyetlerini gösteren pursantaj cetvellerine göre işi yürüten yüklenici
firmaya hak ediş bazında ödenmesinin yapılmasını
sağlayacak düzenlemenin hayata geçirilmesi de faydalı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim.
İlgili mevzuatta düzenleme yapılarak,
deprem riski yüksek bölgelerdeki belediyelerin yıllık
yatırım bütçelerinin yüzde 10unu kentsel dönüşüm projeleri için
ayırmaları sağlanmalı ve ayrılan kaynağın
yerinde kullanılması için gerekli denetimler yapılmalıdır.
Evet, bir kısım öneri ve önceliklerini
sizinle paylaştığım Komisyon raporumuzun, deprem
zararlarının azaltılması ve can kayıplarının
yaşanmaması için her anlamda alınacak önlemlere önemli
katkılar sağlamasını temenni ediyorum. Depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
Komisyonumuzun çalışmalarının
yürütülmesinde desteklerini esirgemeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız Sayın Mustafa Şentopa; Komisyonumuzun
kurulmasına vesile olan, önergelerde imza sahibi olan ve destekleyen
değerli milletvekillerine; birlikte güzel bir çalışma
ortamında çalıştığımız Komisyon üyesi
milletvekillerimize; Komisyonumuza bizzat sunum yapan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla)
bilgi, belge sunan,
çalışmalarımıza katkı sağlayan tüm resmî kurum,
kuruluşlara, sivil toplum kuruluşlarına; akademisyenlerimize;
özel sektör temsilcilerine; Komisyon olarak çalışma ziyaretlerimizde
bizleri misafirperverlikle ağırlayan İzmir ve Elâzığ
milletvekillerimize; mülki idare amirlerimize; yerel yöneticilerimize; Komisyon
toplantılarımıza haricen de katılım sağlayan,
bilgi, belge, katkı sunan milletvekillerimiz ile yirmi beş
toplantı, yüz altmış saatlik çalışmayla bu Komisyon
raporunun yazılmasında emek sarf eden uzmanlarımıza
Komisyonumuz adına teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özel
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Sakarya
Milletvekili Recep Uncuoğlunun 278 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki konuşması
sırasında kullandığı bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
önce tutanak altında söylemem gereken bir şey var: Biz tabii, bu
araştırma komisyonlarında zaman zaman çok şikâyet
alıyoruz üyelerimizden. Komisyon çalışmaları boyunca
Sayın Recep Uncuoğlunun demokratik tutumu ve birlikte iş görme
anlamında oldukça olumlu geri dönüşler geldi Komisyon üyesi
arkadaşlarımızdan, bunu kayda geçirmek isterim öncelikle. Ama
ikinci bir husus: Kürsüde yaptığı konuşması
sırasında Milletvekilimiz Gürsel Erolun doğrudan ismini vererek
Popülist bir yaklaşım içinde olmak. ve Raporu okumamış
olmak. gibi bir milletvekiline yapıldığında doğrudan
sataşma niteliğinde olan ve İç Tüzük 69a göre cevap gerektiren
hususlara değindi. Bu konuda...
BAŞKAN Sayın Özel, Sayın Gürsel
Erol kendisi kürsüden raporu okumadığını ifade etti.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, anladım da
popülist yaklaşım içinde olduğunu söyleyerek...
BAŞKAN Yani, bu bir sataşma değil,
popülist yaklaşım içinde herkes olabilir, bunda...
GÜRSEL EROL (Elâzığ) Sayın
Başkan, raporu okumadım değil. Raporda, söylediğim konulara
yer verilip verilmediğini bilmediğimi belirttim. Sayın
Başkan, ikisi aynı şey değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, arada
bir fark var. Zaten İç Tüzük madde 69 fıkra iki Söylediği söz
kendisinin söylemediği bir şekilde kendisine atfolunan... diyor.
BAŞKAN Ama öyle yapmadılar zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen öyle oldu çünkü kendisi
Raporu okumadım. demedi. Bu hususların raporun içinde yer
alıp yer almadığını bilmiyorum. dedi. Bu, raporun
tamamını...
BAŞKAN Tamam, ben tutanağa
bakacağım o zaman, peki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayrıca, popülist
yaklaşım gerçekten hep söz hakkı doğurmuş bir sözdür.
BAŞKAN Popülist yaklaşım bir
sataşma değil Sayın Özel. Diğerini inceleyeceğim
müsaade ederseniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bir
milletvekilinin -gecenin bu vaktinde uzatmayayım da- milletvekilliği
görevini yapmasını, ilindeki sorunları dile getirmesini popülist
yaklaşım olarak ifade etmeye başlarsak başka bir sorun
ortaya çıkar. Onun için takdir ederseniz Sayın Gürsel Erol bir iki
hususta cevap hakkını kullansın.
BAŞKAN Sayın Özel, yani popülist
yaklaşıyor olmak ne bir sataşmadır ne bir hakarettir; bunu
herkes birbirine söylüyor, bunda bir şey yok ama diğer husus,
söylemediği bir şeyin söylendiği şekliyle bir ithaf varsa
bunun için de tutanakları istedim, tutanaklara bakacağım, ona
göre söz veririm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tamam Başkanım,
sağ olun.
BAŞKAN Evet, İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Demir.
IX.-
KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)
1.-
Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin
ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 278)
(Devam)
Sayın Demir, süreniz on dakikadır,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis araştırması komisyonumuz tarafından
yapılan çalışma sonucunda hazırlanan raporu
görüşüyoruz.
Depremler insanlık tarihi ve ülkemiz tarihinde
yıkıcı etkisi olan, maalesef can ve mal kaybına neden olan,
büyüklüğü ve yeri önceden tahmin edilmediği için de etki alanı
bakımından hayatın her alanını
kapsadığı ortada. Dolayısıyla, Komisyonumuz depremin
zararlarının azaltılması, tedbirlerinin belirlenmesi için
uzun süreli, kapsamlı ve değerli bir çalışma
gerçekleştirdi. Gerçekten, başta Sayın Komisyon
Başkanımıza, bütün partilerin grupları adına
katılan tüm arkadaşlarımıza burada katkılarından
dolayı, süreç içerisinde duruşlarından, nezaketlerinden
dolayı ve katılımcılıklarından dolayı da
teşekkür ediyorum.
Âdeta deprem konusunda ülkemizin röntgeni
çekilmiş ve çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Dünyanın aktif
deprem kuşaklarından birinde bulunan ülkemizde depremlerin afete
dönüşmemesi ve risklerin azaltılması için tüm kurum ve
kuruluşlarımızın büyük bir mesafe katettiklerini hepimiz
gördük. Davet ettiğimiz kamu kurumlarının açıklamalarından
söylüyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık
28,6 milyon konut bulunmakta ve yine yaklaşık 6,7 milyonunun depreme
karşı dayanıksız olduğu görülmektedir. Mevcut
yapı stoku envanterinin çıkarılması aslında risk
potansiyelinin belirlenmesi için kritik öneme de sahiptir. Bu açıdan da bu
değerler bizim için önemlidir.
Değerli milletvekilleri, deprem ve diğer
afetlerle baş edebilme hususunda ülkemiz önemli deneyim ve gelişmeler
sağlamıştır. Bunu On Birinci Kalkınma Planında
depremde oluşacak riskleri azaltmaya yönelik öncelikli politika ve tedbirle
de ortaya koymuştur. İlgili kalkınma planında;
1) Afet risk ve zarar azaltma
çalışmalarına yönelik Türkiye Afet Risk Azaltma Planı,
2) İl Afet Risk Azaltma Planı,
3) İklim değişikliğinin
etkilerinin dikkate alınarak afet, tehlike ve risk haritalarının
çıkarılması,
4) İstanbulda deprem sonrasında
oluşabilecek can ve mal kaybının en az seviyede tutulabilmesi
için gerekli risk azaltma ve güçlendirme çalışmaları,
5) Kamu hizmet binalarının envanterlerinin
çıkarılması ve afetlere karşı güçlendirilmesi
çalışması,
6) Yerel afet sonrası iyileştirme
planlarının yapılması ve uygulamaya dönük
çalışmaların hazırlanması,
7) Afetlerde daha etkin müdahale için kesintisiz ve
güvenli haberleşme altyapısının kurulmasına yönelik
çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmalar büyük ölçüde
de tamamlanmıştır, bunu büyük gönül rahatlığıyla
da söyleyebiliriz.
Değerli milletvekilleri, şimdi,
İstanbula dönersek eğer -bizim açımızdan son derece önemli
İstanbul- ülke genelinde yapılan çalışmaların
yanı sıra İstanbul özelinde de İstanbul Sismik Riskin
Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi kısaca
İSMEP projesi geliştirilmiştir. İstanbulu muhtemel bir
depreme hazırlayabilmek için kamu binalarının güçlendirilmesi,
mümkün değilse yıkılıp yeniden yapılması için
İstanbul Valiliği bünyesinde oluşturulmuş proje,
İstanbul Proje Koordinasyon Birimi tarafından yürütülen önemli bir
projedir. İstanbul 16 milyon nüfusuyla ülkemizin en yoğun ili
olması ve İstanbuldaki binaların maalesef yaklaşık
yüzde 15inin risk altında olması nedenlerinden dolayı bu proje
son derece önem arz etmektedir.
2006-2025 dönemini kapsayan İSMEP projesine
2020 yılı sonu itibarıyla çeşitli finans
kuruluşlarından yaklaşık 2 milyar avro dış kredi
sağlanmıştır İSMEP projelerinin hayata geçirilmesi
için. Ve bu İSMEP çalışmaları kapsamında, öncelikli
kamu binaları için sismik riskin azaltılması
hedeflenmiştir. Güçlendirme ile yeniden inşa
çalışmaları yürütülmüştür ve İstanbulda an
itibarıyla kamu binaları, eğitim binaları, hastaneler, tüm
bu binalar yüzde 84 oranında depreme karşı güvenli hâle
getirilmiştir. Bu da aslında çok büyük bir başarıdır,
tutturulan iyi bir hedeftir.
Değerli milletvekilleri, tüm bu sayılar ve
verilerden yola çıktığımızda, depreme karşı
yapı stoklarının hızla yenilenmesi gerektiğini hepimiz
biliyoruz. Burada en önemli görevlerden bir tanesi de belediyelerimize
düşmektedir. Kanunda, resen riskli yapının tespiti, riskli
alanların tespiti ve rezerv yapı alanlarının belirlenmesi
teklifinde bulunulmasında belediyelerin yetkileri vardır ancak
belediyelerin bu yetkilerini yeterince kullanamadıklarını ve yeterince
kaynak ayıramadıklarını görüyoruz. Bu durumun gerekçesi de
beklentilerinin çok artması münasebetiyle muhataplarda oluşabilecek
memnuniyetsizlik, dolayısıyla belediyelerimizin seçim
kaygısı ve bütçelerindeki maddi yetersizlikler olarak görülmektedir.
Kentsel dönüşümün temeli olarak nitelendirilen
Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesini hazırlayıp Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına sunan belediye
sayısının düşük olduğunu ve hazırlanan belgelerin
çoğunun yeterli olmadığını sunumlardan hepimiz
anlamış bulunmaktayız. Belediyelerce depreme karşı
güvenli olmayan yapıların yoğunlaştığı
alanlara ilişkin çalışmalarda vatandaşların
taleplerinin de geniş katılımla değerlendirilmesi ve makul
taleplerin göz önünde bulundurulması aslında vatandaşların
süreci sahiplenmesini sağlayacaktır. Bu yaklaşımla
yapılacak iyi uygulamalar deprem çalışmalarına yönelik
olumlu bakış açısının gelişmesine vesile
olacaktır ve ülkemizin buna sona derece ihtiyacı vardır.
Ayrıca, belediyelerimiz vatandaş ve müteahhit arasında
uzlaşmayı sağlamalı, hakem görevi görmeli, kamu
tarafından sağlanan uygun kredinin mülk sahipleri adına hak
ediş usulüne uygun olarak müteahhide ödenmesine aracılık
etmelidir. Aslında kentsel dönüşümün bence temel etmenlerinden bir
tanesi de bu olmalıdır. Bu çalışmalar neticesinde
hazırlanan raporlar dikkate alınarak hazırlanacak mevzuatta ve
kanuni düzenlemelerle depreme karşı risklerin
azaltılmasında ciddi yol alacağımızı
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, İstanbulda
Rezerv Yapı Alanı Projesi kapsamında çalışmalar yürütülmektedir.
Belediyelerimizin yaptığı örnek ve değerli
çalışmalardan birkaçını sizinle paylaşmayı arzu
ederim. Bir: Esenlerde yer alan rezerv yapı alanında 60 bin konut
yapılacak. Bu alanda -inşası biten ve temeli atılan-
yaklaşık 4.647 konutun temeli atıldı. Yine, Üsküdarda
Kirazlıtepe ve Ferah Mahallesinde riskli alan projesi içerisinde
yaklaşık 1.900 konut ve 142 ticari birim inşa edilmektedir.
Yine, Kâğıthanede Yahya Kemal Mahallesinde yapılan projelerde
688 konut ve 57 ticari birim inşa edilmektedir. Güngören Tozkoparanda
yaklaşık 141 konut ve 3 ticari birim temelleri
atılmıştır ki inşası devam etmektedir. Fatihte
Fatih Belediyemizin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Meclisinin ve
Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun onayıyla imar
plan notunda yapılan değişiklikle münferit olarak riskli
binaların yıkılarak mevcut hâlleriyle
yapılmasının önü açılmıştır. Bu bizim için
son derece önemlidir, bunu çok önemli buluyorum çünkü bu çalışma
muhataplarda artı beklenti oluşmadan gönüllü katılımın
sağlandığı, problemlerinin çözümünün toplumla
paylaşıldığı bir uygulamadır ve İstanbulun
depreme karşı önünü açacak çok önemli bir çalışma
olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Değerli milletvekilleri, 2012de yürürlüğe
giren Kentsel Dönüşüm Mevzuatıyla ilgili günümüze kadar ciddi mesafe
katedilmiş olmakla birlikte, çalışmaların daha da
hızlandırılması gerekmektedir. Kentsel dönüşüme dair
belirlenen önceliklerimiz ise riskli yapı stokunun belirlenmesi, kentsel
dönüşümün maliyet sorununun çözülmesi, yine kentsel dönüşümün
mülkiyet probleminin çözülmesi, imar planına ilişkin hususlar,
yapılaşmaya kapalı alandaki yapılar, kentsel dönüşüm
sonrası sürece ilişkin sosyolojik boyut, belediyelerin kentsel
dönüşümdeki etkinliği, kentsel dönüşüme ilişkin toplumsal
farkındalık olarak Komisyon raporumuzda tüm bunlarla ilgili
detaylı bilgiler ortaya konulmuştur. Bu önceliklerden hareketle
yapılacak çalışmalar, depreme ve depremin vereceği can ve
mal kaybına karşı daha hızlı ve aktif bir şekilde
yol almamızı sağlayacak.
Değerli milletvekilleri, başta Komisyon
Başkanımız Recep Uncuoğlu Beye ve Komisyon üyelerimize
-başta da söylediğim tüm partilere mensup milletvekili
arkadaşlarımızın gösterdiği katkı ve değerli
çalışmaları için tüm üyelere- şahsım adına
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin lütfen.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) Ülkemizde
geçmişte yaşanmış depremlerde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına ve
sevenlerine başsağlığı diliyorum. Hazırlanmış
olan bu raporun geçmişte yaşanan acıların tekrar
yaşanmaması için alınacak tedbirlerle önemli katkılar
vereceğine canıgönülden inanıyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Necip Nasır,
İzmir Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NECİP NASIR
(İzmir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
27nci Yasama Döneminin Beşinci Yasama Yılı
çalışmalarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara
vesile olmasını temenni eder, Gazi Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, yüzde 80 dönüşüme
ihtiyaç olan, yüzde 20 sağlıklı konuta sahip, alt ve üst
planları uyumsuz, merkezde hâlâ 5.000lik planları olmayan,
İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği yeni
onaylatılan, dönüşümü siyasi bir risk olarak görüp 2012den bugüne
kadar 6306 sayılı Yasayla tek bir daire yapmayan, 2005ten bugüne
kadar 73üncü maddeyle sadece 700-800 daire yapan ve bir depremin olduğu
yerde devletimiz 30 Ekimden itibaren bütün kurumlarıyla dünyada
örneği gösterilebilecek sosyal devlet anlayışıyla bir
yıl içerisinde, inşallah 6 Kasımda,
Cumhurbaşkanımızın katılımlarıyla 4.500
konut, 460 iş yerini teslim etmeye başlayarak yıl sonuna kadar
bu teslimini tamamlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye aktif bir
deprem ülkesi olarak sıklıkla yıkıcı depremlerle
karşı karşıya kalmakta, meydana gelen hasar ve can
kayıpları nedeniyle toplumsal hayatı her yönüyle büyük ölçüde
olumsuz olarak etkilenmektedir. Çok geniş bir yelpazede tüm toplumu ve
hayatın her alanını etkilemesi depremlerin çok boyutlu bir
mesele olduğunu ve pek çok disiplini ilgilendiren doğasını
açıkça ortaya koymaktadır. Dünyanın aktif deprem
kuşaklarından birinde yer almamız nedeniyle var olan deprem
tehlikesinin derinlemesine analiz edilmesi ve deprem risklerinin de çok
disiplinli olarak yürütülecek kapsamlı çalışmalarla
azaltılması ölçüsünde depremlerin afete dönüşmemesi
sağlanabilecektir. Başta depremler olmak üzere afetlerin sebep
olduğu bütün kayıpların kalkınma hamlelerini sekteye
uğratması, afet dirençliliğinin stratejik olarak bir
kalkınma meselesi olduğunu göstermektedir.
Sürdürülebilir kalkınmayla afetlere dirençli
toplumlar günümüz dünyasında birbirinden ayrılması mümkün
olmayan ve hatta birlikte gelişimi zaruri olan iki önemli unsurdur.
Dolayısıyla, sürdürülebilir kalkınma için deprem gibi afet
risklerinin azaltılmasına ilişkin politika ve tedbirlerin yer
aldığı deprem zararlarını azaltmaya yönelik yol
haritası niteliğindeki önemli plan ve strateji belgelerinin
kalkınma planlarıyla birlikte aktif olarak uygulanır olması
ve güncel tutulması ülkemiz için hayati önemi haizdir. Depremlere dirençli
bir toplum olması yolunda özellikle 1999 depremleri sonrasında ciddi
ilerleme kaydetmiş olan afet yönetim sistemimizin kurumsal organizasyonlar
ve mevzuat güncellemesini içerecek şekilde daha da iyileştirilerek
eş güdümün sağlanması ve bütüncül bir sürdürülebilir sistem
olarak yürütülmesi gerekmektedir. Kalkınma planlarında, depremler
başta olmak üzere, afetlerle ilgili politika ve tedbirler Sekizinci
Beş Yıllık Kalkınma Planına kadar konut, çevre,
yerleşim ve şehirleşme alanlarında ele
alınmıştır. Ekonomik ve sosyal etkileri oldukça büyük olan
1999 Marmara depremlerinden sonra hazırlanan 2001-2005 tarihleri
arasındaki Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında afetlere ilişkin ayrı bir bölüm ilk defa yer
almış olup afet öncesinde afet risklerini de azaltmaya yönelik
yatırımlara öncelik verilmiştir. 2007-2013 tarihleri
arasında Dokuzuncu Kalkınma Planı Ulusal Afet Yönetimi
Stratejisi ve Eylem Planının hazırlanmasını
içermiştir. Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde 2009
yılında 5902 sayılı Kanunla Afet ve Acil Durum Yönetim
Başkanlığı kurulmuştur. 2011 yılında Ulusal
Deprem Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanmış, 2012
yılında 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu ve 6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun çıkarılmıştır. 2014-2018 tarihleri
arasında Onuncu Kalkınma Planında afetlere ilişkin olarak
Afet Yönetimi Kentsel Dönüşüm ve Konut başlıkları altında
politikalara yer verilmiştir. 2019 ve 2023 tarihleri arasında On
Birinci Kalkınma Planı'nda afetlere ilişkin olarak Afet
Yönetimi ve Kentsel Dönüşüm başlıkları altında
politikaları belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, İzmir'de
yaşadığımız deprem sonrası sahada oluşan
taleplerde ve Deprem Araştırma Komisyonunun 268 öneri içeren 522
sayfalık nihai raporunda Komisyonun en önemli iki
başlığı da kentsel dönüşüm ve kentsel dönüşüme
finansal oluşturulması olmuştur. Kentsel dönüşüm, mevcut
bina stokunun depreme güvenli hâle gelmesi hususunda hayati öneme sahiptir.
Komisyon raporunda, belediyelerin kendi sınırları içerisinde yer
alan, depreme karşı güvenli olmayan yapılaşmanın
yoğunlaştığı alanların evrensel planlama
kriterleri doğrultusunda kentsel tasarım projeleriyle yenilenmesi,
iyileştirilmesi, canlandırılması, tasfiyesi gibi
uygulamaların geliştirilmelerine yönelik imar planı
çalışmaları yapılmasının önemine dikkat
çekilmiştir. İnşallah, İzmir'de bunu
uygulayacağız.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının 45 il için yaptığı projeksiyon
çalışmasında belirlenen birim konut maliyetleri dikkate
alınarak yapılan hesaplamaya göre, dönüştürülmesi gereken 6,7
milyon bağımsız birim için yaklaşık 2,3 trilyon
civarında bir kaynağa ihtiyaç duyulacağı tahmin
edilmektedir. Depreme yönelik risk azaltma çalışmaları yoluyla
önlemlerin alınması önemli bir finansal kaynak ihtiyacını
ortaya çıkarmaktadır. Afet öncesi yapılan hazırlık ve
zarar azaltma çalışmaları arttıkça afet sonrası faaliyetlere duyulan ihtiyaç
ve ayrılan kaynak miktarı azalacaktır.
Değerli milletvekilleri, Komisyon raporunda
kentsel dönüşümün finansmanına ilişkin öne çıkan ve
önerilen bazı başlıklar da şunlardır: Diğer
konuşmacıların da bazılarına değinmiş
olduğu gibi, deprem zararlarını azaltmaya yönelik
politikaların hızlı bir şekilde uygulamaya konulabilmesi
amacıyla gerekli mevzuat hazırlanarak merkezî yönetim bütçesinden ve
muhtelif işlemlere konulacak vergilerden kaynak aktarılarak deprem
başta olmak üzere afet risklerini azaltmaya yönelik çalışmalara
finansman desteği sağlayacak sürdürülebilir bir deprem fonunun
oluşturulması gerekli görülmüştür. İlgili mevzuatta
düzenleme yapılarak deprem riski yüksek bölgelerdeki belediyelerin
yıllık yatırım bütçelerinden yüzde 10 kentsel dönüşüm
projeleri için ayırmaları sağlanmalı ve ayrılan
kaynağın yerinde kullanılması için gerekli denetimler
yapılmalıdır. Depreme karşı dayanıklı hâle
getirilmek üzere yeniden inşa edilecek konutlara devlet tarafından sağlanacak
krediyi geri ödeme imkânı olmayanların konutlarının
oluşturulacak deprem fonundan kaynak sağlanarak kamu tarafından
kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesinde hak sahiplerine ömür boyu
ücretsiz kullanım hakkı tanınması ve varislerine ise
öncelikli alım hakkı verilmesi öngörülmüştür.
Yine, 6306 sayılı Kanun kapsamında
kullanılan güçlendirme kredilerinin miktarı ve vadesi
artırılarak bu kredilere sağlanan faiz desteği
oranının yükseltilmesi öngörülmüştür. 6306 sayılı
Kanun kapsamında kentsel dönüşümün teşvik edilmesi amacıyla
mülk sahiplerine verilen faiz desteği oranı ile kredi
miktarının artırılması ve kredi vadesinin
uzatılması öngörülmüştür. Kentsel dönüşümde faiz
desteği verilen kentsel dönüşüm kredilerinde anapara ve faiz ödemesiz
bir dönemi ihtiva eden ödeme planı seçeneği getirilmesi
öngörülmüştür. İnşaat maliyetlerinin bölgeden bölgeye
farklılık göstermesi sebebiyle, kentsel dönüşüm kapsamında,
kira yardımında olduğu gibi faiz destekli kredi
miktarının da bölgelerin sosyoekonomik gelişmişlik durumuna
göre belirlenmesi önerilmiştir. Yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm projelerinde
kullanmaları amacıyla emlak vergisi gelirlerinden belli oranda pay
ayrılması için gerekli düzenlemeler yapılması gibi
değerlendirmeleri içermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
NECİP NASIR (Devamla) Değerli
milletvekilleri, afet riskinin bertaraf edilerek sağlıklı ve
güvenli kentler oluşturulmasının yanı sıra yeni
yapılacak yerleşim alanlarında yatay mimariyi destekleyici politikalar
geliştirilmeli, bu çerçevede mahalle kültürünün devamının
sağlanmasına önem verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, deprem travması
yaşamış bir İzmirde, bir Elâzığda ve diğer
illerde depremin siyasetüstü bir konu olduğunu belirtiyor, değerli
milletvekili arkadaşlarımın bugüne kadar gösterdikleri hassasiyetlerin
devam etmesini rica ediyorum.
İzmirle ilgili girizgâhı
yapmayacaktım, tamamen teknik bir konuşma yapacaktım ama
İzmirde iktidarıyla muhalefetiyle bu deprem travmasını
yaşamış vatandaşlarımızın şu an
bulundukları ruh hâliyle, böyle söylemlerin doğru
olmadığını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Nasır.
NECİP NASIR (Devamla) Deprem gibi afetler
siyasetüstü konulardır. Aksi takdirde, İzmirle ilgili konuşmaya
kalkarsak on saat burada durmadan konuşurum konumla ilgili olduğu
için. Onun için, rica ediyorum, bugüne kadar İzmirli milletvekilleri veya
İzmir dışındaki değerli milletvekili
arkadaşlarımız bu süreci çok duyarlı bir şekilde
getirdik, inşallah 6 Kasımda da İzmirli hemşehrilerimizin
binalarını vermeye başlayacağız ve Hükûmet olarak,
İzmir Milletvekilleri olarak iktidarıyla muhalefetiyle
İzmirdeki depremzede vatandaşlarımızın
mağduriyetleri oluşursa biz yine ortak akılla, ne gerekiyorsa
yaptığımızı bildiğiniz gibi yine yaparız. Bu
şekilde duyarlı davranılmasını temenni ediyor, Deprem
Araştırma Komisyonunun ülkemize hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, bu Komisyonda emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Selahattin Minsolmaz,
Kırklareli Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Kırklareli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin -Türkiye Büyük Millet
Meclisinde- Kurulan Deprem Araştırma Komisyonu Raporunun
görüşülmesinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyor,
27nci Dönem Beşinci Yasama Yılının tekrar
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TÜİKin Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine
göre herkes doğduğu şehirde yaşasaydı, Türkiye'nin en
kalabalık şehri bugün itibarıyla Urfa şehri oluyordu. Yani
Urfa 2 milyon 839 bin 823 nüfusuyla Türkiyede en kalabalık şehir
olurken, Konya 2 milyon 603 bin nüfusuyla 2nci, şu an 16 milyona dayanan
İstanbul da 2 milyon 558 bin nüfusuyla Türkiyenin 3üncü en büyük
şehri olacaktı ama gelinen nokta itibarıyla bugün belki depreme
ilişkin alınabilecek önlemleri ve tedbirleri
tartıştığımız Komisyonda, Komisyon raporuna
ilişkin yaptığımız görüşmelerde göz ardı
etmememiz gereken temel bir şey, 1950li yıllardan bugüne ülkemizde
özellikle büyükşehirlerde yaşanan göç gerçeği. Bu göç
gerçeğiyle 2 milyon 500 bin nüfuslu olması beklenen İstanbul
normal doğal nüfus artışıyla bugün 16 milyonlara dayanan
bir dünya metropolü. Alan olarak benim şehrim Kırklarelinin
aynı alanına sahip; benim şehrim 360 bin nüfusta, İstanbul
16 milyon nüfusta yani aynı alana sahip bir Trakya ilinin tam 50 kat
nüfusuna sahip. Dolayısıyla, bu kadar hızlı nüfus
artışlarının olduğu, bu kadar büyük göç hareketlerinin
olduğu şehirlerimizde yapılaşmaya ilişkin kaliteden
kaynaklanan zafiyet, imar planları, yerleşim alanlarının
seçilmesi, bunlara dayalı yapılan imar uygulamaları, yapı
stokunun kalitesi ve bugün geldiğimiz noktada
yaşadığımız depremler, onlara ilişkin
yapılan devletçe, belediyelerce ciddi yatırımlar ve bugün
itibarıyla Meclisimizdeki araştırma komisyon raporunun maddeleri
ve buradaki sunulan değerlendirmeleri görüşüyoruz.
Ülkemiz bu anlamda ciddi bir kapasite ve kabiliyet
kazanmıştır. 1950li yıllardan bugüne gelen göçlerle
büyükşehirlerdeki imar yapılmadan yapılaşma ve imar olmadan
yapılan yapılaşma sonrasında yapılan ıslah imar
planlarıyla daha sonra bu bölgelerde plan yapılması,
yapıların ruhsat alması ve buna bağlı olarak da
bugünkü yapı stokunun oluşması. Şükür, bugünlerde
artık Türkiyede özellikle 1999 Marmara depreminden sonra bir milat
yaşanmıştır. İmar mevzuatında, 3194
sayılı İmar Kanununda yapılan düzenlemeler, ilgili
yönetmeliklerde yapılan düzenlemelerle ciddi mesafe katedilmiştir.
2010 tarihinde AFADın kurulmasıyla çok
ciddi bir milat da gerçekleşmiştir. Özellikle AFADın eylem
planları kapsamında afetle mücadeleden ziyade riske dayalı bir
risk yönetimi kavramına ve anlayışına geçilmiştir ve
Türkiyedeki tüm afetlerde insan kaynaklı ve doğal kaynaklı
süreçlerin tamamında risk yönetimi esas alınmıştır. Bu
anlamda yapılan çok ciddi çalışmalar sonucunda, ülkemizde sadece
depremlerde değil, selde, heyelanlarda, yangınlarda ve tüm afetler
sonrasında devletiyle millete hızlı kenetlenebilen, en etkin
mücadele ve müdahaleyi yapan ülkelerden biri durumuna gelmişizdir.
Kurumlarımızın ve sivil toplum örgütlerimizin, belediyelerimizin
bu anlamda geliştirdikleri kapasiteler yapılan müdahaleyi çok etkin
kılabilmekle beraber, afetlerin öncesinde yapılabileceklerin ne
olduğu konusunda, bu konuda kapasite ve kabiliyetlerimizi artırma
noktasında önemli mesafeler katetmemiz gerekiyor.
Hepimizin amacı, başta Türkiye Büyük
Millet Meclisinin amacı, aziz milletimizin can güvenliğini, huzurunu
ve refahını sağlamaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak da temel görevlerimizin başında milletimizin huzuru,
refahı ve sağlığı için yasal düzenlemeleri yapmak
gelmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm
siyasi partilerin deprem araştırması yönünde ortak bir irade
ortaya koyarak bu Komisyonun teşekkül etmesi ve bu Komisyonun da uzun
süren çalışmalarında tüm milletvekillerinin, tüm kurum ve
kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, mimar ve mühendis
odalarının, şehir plancı odalarının ve
bakanlıklarımızın vermiş olduğu destekle gelinen
noktada hepsine teşekkür ediyoruz. Ayrıca Komisyon raporumuzun Meclisin
açıldığı ilk faaliyet gününde, 2nci Birleşiminde
gündemde olması da tüm parti gruplarının bu konuda
göstermiş oldukları ehemmiyetin bir işareti olarak
değerlendirilebilir.
Evet, depremler ülkemizdeki çok sayıda afetin
yanında en çok hasar veren etkiye sahip afet türlerinden bir tanesi. 17
Ağustos 1999 depremi, afet yönetimimiz açısından önemli
değişikliklere vesile oldu diye belirtmiştik. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılan yasal düzenlemeler, bakanlıklarca
yapılan yönetmelik düzenlemeleri, imar plan revizyonları,
yerleşime uygunluk amaçlı yapılan jeolojik ve jeoteknik
etütlerin tüm beldelerde ve belediyelerde tekrar gözden geçirilmesi, toplu
konut uygulamaları, yapı denetim sistemi, riskli alanlarda rezerv
yapı alanlarının tespiti ve 1,5 milyona yakın konutun
dönüşümünün tamamlandığı kentsel dönüşüm
seferberliğiyle deprem tehlike ve risklerini belirleyip bunlara
karşı gerekli tedbirleri alarak yerleşim alanlarımızda
nitelikli yeni yapı stoku oluşturulması amacıyla önemli ve
başarılı işlemler yapılmıştır ve bunlar
da yapılmaya devam edilmektedir.
Takdir edileceği üzere, ülkemizin en önemli
sorun alanlarından biri olan depremlere hazırlıklı olmak
için yapılanlara ilave olarak mutlaka yapılabilecek yeni hukuki,
idari, mali ve teknik çözüm çalışmaları mümkündür. Bu konuda
Komisyonumuzun yapmış olduğu çalışmayla raporumuzda bu
tespitlere ve önerilere kapsamlı olarak yer verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehirlerin anayasaları muhakkak ki imar
planlarıdır. İmar planları şehirlerdeki yapılaşma
rejimimizi ortaya koyan planlardır ve bunlara bağlı olarak bu
planların mimarlık, şehircilik ve mühendislik ilkelerine,
esaslarına dayalı olarak hazırlanması gerekmektedir.
İmar planlarının değiştirilmemesi, emsal ve yükseklik
artırımı yapılmaması, yapılar
yapıldıktan sonra, inşa edildikten ve iskân ruhsatı
aldıktan sonra yapılarda değişiklik ve tadilat
yapılmaması, bunların projelerine ve tasarım ilkelerine
sadık kalınması en temel gerekliliktir ama ülkemizde de bir
temel problemdir; bu da ülkemizin gerçeğidir. Burada belediyelerin,
bakanlıkların, bu konuda görev yapan mimar, mühendis
meslektaşlarımızın, odalarımızın çok
dikkatli olması lazım.
Yine, bu Mecliste -ben de bununla, içinde
bulunduğum için gurur duyuyorum- imar plan tadilatlarını parsel
bazından kaldıran, ada bazında ve herkesin muvafakati hâline
getiren, imar tadilatıyla bir şekilde elde edilen kazanımı
bir gelir artış vergisine dönüştüren düzenlemeyi yaptık.
Dolayısıyla, bizlerin yaptığı bu düzenleme tadilat
yapılmaması, yapılmasının çok zorlaşması
ancak kamu yararına yapılabilecek tadilatlarla sınırlı
olacak şekle gelmesi tabii ki bu anlamda ifade ettiğim
sıkıntının da önemli bir şekilde önüne geçmemizi
sağlamıştır.
Belediyelerimiz önemlidir, müteahhitlerimiz de
önemlidir, ustalarımıza kadar, mühendislere kadar biz büyük bir
sektörü tanımlıyoruz. Yüz kırk yıllık belediye
geleneği olan bir ülkeyiz ve bu süreç içerisinde yapılabilenlerin
hangi sıkıntılarla ve hangi imkânsızlıklarla yapıldığını
ifade etmek için göç hareketiyle bugün 2,5 milyon olması gereken
İstanbul'un 16 milyonken hangi sıkıntılarla mücadele
ettiğimizi anlamak için bu örneği verdim.
Tabii ki Türkiye bir İsviçre değil, bir
Kanada değil. Bulunduğumuz şehirlerin hepsi kadim şehirler.
Mevcut şehirlerin içerisinde yapılaşarak çeperlerinde büyümekten
başka çaremiz kalmadı. Dolayısıyla, bu, 1999 depreminden
sonra, milat kabul ettiğimiz 1999 depreminden sonra yapılan yasal
düzenlemeler, yapı denetim sistemi, hazır beton uygulaması,
çipli beton uygulaması ve bunların takibi, imar planlarının
çok ciddi denetimi, imar tadilatlarının çok sıkı bir
şekilde âdeta yapılmasının engellenmesi yönündeki tüm
düzenlemeler sürecin bundan sonra daha iyiye gideceğine bir
işarettir. Komisyon çalışmalarında bize destek veren
muhalefetteki tüm mimar, mühendis; mimar, mühendis olmayan Komisyon üyesi tüm
arkadaşlarım, süreçte gittiğimiz gerek İzmir
Bayraklıda gerekse Elâzığda, devletin orada nasıl
hazır olduğunu, vatandaşın yanında nasıl
hazır bulunduğunu çok net gördüler. Orada devletin
varlığından vatandaşımızın memnuniyetini de
gördüler. Devlet orada kat karşılığı müteahhitlik
yapmıyor, bir afet sonrasında afetin yaralarını en
hızlı şekilde sarmaya çalışıyor. 3 artı 1
daire ile 2 artı 1 dairenin pazarlığını yapmıyor,
tabut ile yaşam arasındaki ilişkiyi, oradaki insanların
bundan sonra olması muhtemel depremlerde sağlıklı ve statik
dayanımı güçlü binalarda oturmasını sağlamak için
ciddi bir mücadele veriyor. Bunun gözden kaçmaması gerektiğine inanıyorum.
Devletimiz güçlüdür, her afette vatandaşının yanındadır.
Depremle mücadele üzerinde yaptığı da hiçbir zaman
yadsınamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) Bu
anlamda emek veren tüm kardeşlerime, başta Komisyonumuzun
Kıymetli Başkanı Recep Uncuoğluna ve kıymetli
Komisyon üyelerimize, Komisyonumuza katılan tüm milletvekillerine, tüm
parti gruplarına teşekkür ediyorum. Meclis Başkanımız
Sayın Mustafa Şentopa, Çevre ve Şehircilik Bakanımız
Murat Kuruma, İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman
Soyluya, Ulaştırma Bakanımız Adil Karaismailoğluna
ve Sağlık Bakanımıza, bu bölgelerde yapılan tüm
yardımlara ve devletin orada tüm bakanlıklar olarak hazır
olmasına, milletimizin yaralarını sardıkları için ve
bu iradeyi ortaya koyarak bu konunun kökten çözümünü isteyen, bunun için de her
şeyin yapılmasını bizlere talimat veren Sayın
Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İlyas Şeker,
Kocaeli Milletvekili.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve
Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin
Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırma Komisyonu Raporu üzerine AK PARTİ Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 27nci Dönemin Beşinci Yasama Yılının
milletimize, ülkemize ve insanlık tarihine hayırlar getirmesini
diliyorum. 3 Kasım 2020 tarihinde Gazi Meclisimizin verdiği yetkiyle
göreve başlayan araştırma komisyonumuzun
hazırladığı araştırma raporu Türkiyenin
depremselliği ile hukuki ve kurumsal yapılanması Deprem risk
ve zararlarını azaltma çalışmaları Deprem risk ve
zararlarının azaltılmasına ilişkin öncelikler Sonuç
ve öneriler olmak üzere 4 bölümden oluşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; jeolojik olarak hareketli bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz.
Ülkemizde yaşanan depremlerde büyük can ve mal kayıplarımız
oldu. 1900 ve 2020 yılları arasında kayıtlara geçen 250
civarında depremde 87.811 insanımız hayatını kaybetti.
AFAD Ulusal Sismik Ağın Geliştirilmesi ve Deprem
Araştırmaları Projesi kapsamında Türkiye genelinde toplam
1.111 istasyonla, meydana gelen depremler 7/24 kaydedilerek analizleri
yapılmaktadır. AFAD verilerine göre 2020 yılında toplam
33.821 deprem meydana gelmiştir. Benim de enkazdan çıktığım
99 Kocaeli depremi, toplumsal olarak afetler karşısındaki
yetersizliğimizi ve çaresizliğimizi ortaya koymuşken ülkemiz
açısından bir dönüm noktası, deprem bilinci açısından
da bir milat oluşturmuştur. Yaşanan deprem sonrası,
binalardaki hasar ve can kayıplarının ana nedeni;
plansızlık, denetimsizlik, proje ve uygulamadaki teknik hizmet
eksiklikleri ve umursamazlık sonucu yapılan maalesef ruhsatlı
veya kaçak yapılardır. Bu sonuçlardan
çıkardığımız en önemli ders,
yaptığımız her hatanın veya eksikliğin bedelini
çok ağır ödediğimizdir. Yaşadığımız
depremler bize, depremi önceden önlemenin mümkün
olmadığını, önceden alacağımız tedbirlerle
depremlerde can ve mal kaybını en aza indirmenin bizlerin elinde
olduğunu, kriz yönetimi değil, risk yönetimi modeli uygulamak zorunda
olduğumuzu gösterdi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TÜİK verilerine göre ülkemizde toplam 9 milyon 859 bin
771 bina bulunmaktadır. Bunun yüzde 80i 2000 yılı öncesinde
yapılmış olan binalardır. Türkiyede 28,6 milyon konutun
maalesef 6,7 milyonunun depreme karşı güvensiz ve riskli olduğu
söylenmektedir. 2012-2020 arasında ülke genelinde 213.533 yapıya
riskli yapı tespiti yapılmış ve bunun yüzde 87,23ünün
yıkımı da gerçekleştirilmiş. Deprem riski ve zararlarını
azaltma çalışmaları kapsamında en önemli çalışma
kentsel dönüşümdür. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
yürütülen kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında 1
milyon 420 bin 340 konut ve iş yerinin dönüşüm
çalışmaları başlatılmış, şu ana kadar
yaklaşık 100 bin kentsel dönüşüm konutunun teslimi
yapılmış, 57 binin inşaatı devam ediyor, 88 binin de
projelendirme çalışmaları devam ediyor. Ayrıca 2002
yılından bugüne kadar TOKİ tarafından da 1 milyonun
üzerinde konut üretimi gerçekleştirildi.
2021 yılı Şubat ayı
itibarıyla kentsel dönüşüm uygulamaları kapsamında 4,6
milyar TL kira yardımı, 150 milyon TL faiz desteği, 1,2 milyar
TL kamulaştırma giderleri, 747 milyon TL hizmet alımı,
TOKİ, İller Bankası ve mahallî idarelere kentsel dönüşüm
için 9,6 milyon TL de kaynak aktarılarak 8,1 milyar TLsi genel bütçeden
olmak üzere toplam 16,3 milyar TLlik bir bütçe
kullanılmıştır.
Kentsel dönüşüme harcanan her kuruş bir
can kurtarır. Dolayısıyla, kentsel dönüşüm kentteki
hastalıklı alanların teşhis ve tedavisidir yani kentin
koruyucu hekimidir. Kentsel dönüşüme karşı çıkmak
olası depremlerde insanların ölümüne neden olmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçim bölgem Kocaelide 99da yaşanan Gölcük depremi
sonrası Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin başarıyla
uygulamaya koyduğu ve diğer belediyelere de örnek olacak birkaç projesinden
sizlere bahsetmek isterim: Öncelikle Kocaelinin zemin
sınıflaması ve sismik değerlendirme projeleri ile imar
planı çalışmaları tamamlandı, başta fay
hatları olmak üzere yapılaşmaya uygun olmayan bütün alanlar
imara kapatıldı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kentsel
Dönüşüm Araştırma Raporu hazırlandı ve bununla
birlikte kentsel dönüşüm çalışmaları devam ediyor. Kocaeli
ili heyelan haritası hazırlandı. Merkezî Sismik Ağa
Bağlanma ve Yerel Sismik Aktivite İzlenmesi Projesi tamamlandı.
Dünya çapında ödül alan Sismolojik İzleme ve Deprem Eğitim
Merkezi kuruldu. Şu ana kadar başta öğrenciler olmak üzere 100
binin üzerinde insan burada eğitim gördü. Kocaeli İli Afet
Zararlarının Azaltılmasında Akıllı Kent Uygulama
Projesi devam ediyor, Risk Arz Eden Tarihî Binalar İçin Yapısal
Sismolojik İzleme Sistemi Projesi devam etmekte. Her yıl
Uluslararası Deprem Gerçeği ve Kentleşme
Çalıştayı yapılıyor. Kocaeli Fay Etkinliği
Araştırma Projesi devam ediyor, Zemin Veri Bilgi Banka Sistemi devam
ediyor. İlköğretim okullarına yönelik Kıpırdayan
Dünya adlı deprem konulu tiyatro gösterimi yıllardan beri devam
ediyor. İlköğretim öğrencilerine yönelik deprem bilincinin
oluşması için il millî eğitim müdürlükleriyle protokol
yapılarak sınıflarda bilgilendirmeler yapılıyor. Hafif
zihinsel engelli öğrencilere deprem eğitimi veriliyor. Kocaeli
Mahalle Halkı Afetlere Hazırlık Eğitim Projesi devam
ediyor. Kocaelide Afetlere Hazır Anneler Projesi yine devam ediyor ve
bununla birlikte bölgede Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ aracılığıyla
toplam 25.761 konut yapıldı, 5.911 konutun da yapımı devam
ediyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yukarıda da belirtiğim gibi deprem nedeniyle riskli
binaların yenilenmesi için devletimiz ve yerel yönetimler her türlü
imkânlarını seferber etmektedir. Vatandaşın depremlerden
dolayı burnunun bile kanamaması için devletimiz, Hükûmetimiz
şefkat elini vatandaşa uzatmaktadır. İnancımızda
bir insanın hayatını kurtarmak bütün insanlığın
hayatını kurtarmakla eş değerdir yani insanın
hayatı her şeye bedeldir ve bu konuda herkese de önemli görevler
düşmektedir. Oluşacak deprem riskine karşı afet öncesi
yapılacak her bir iyileşme çalışmaları can kaybı
ve zararları azaltmada ters orantı etkisini de gösterecektir.
Ülkemizin kaderi olan depremlerde can kaybını en aza indirmek için
mücadele etmek hepimizin görevidir. Bireysel olarak, toplumsal olarak,
üniversiteler olarak, STKler ve basın yayın organları olarak,
iktidar olarak, muhalefet olarak depremi üç yüz altmış beş gün
altı saat gündemimizden çıkarmamalıyız. Ülkemiz için
coronavirüsün oluşturduğu riskten çok daha fazlasını
yaşanacak olan depremler oluşturmaktadır diyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
İLYAS ŞEKER (Devamla)
Komisyonumuzun çalışmalarına
katkı sağlayan, başta Komisyon Başkanımıza ve
üyelerimize, destek veren diğer milletvekillerimize,
bakanlıklarımıza, kurum ve kuruluşlarımıza, tabii
ki bu raporun hazırlanması ve bu hâle dönüştürülmesinde büyük
emek ve katkı sağlayan uzmanlarımıza, üniversite ve bilim
insanlarına teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Depreme
Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin
Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken
Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme
tamamlanmıştır
Gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
Denetim konuları
ile kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 6 Ekim 2021 Çarşamba günü saat
14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.47
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 278 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin ön görüşmeleri 3/11/2020 tarihli 11inci Birleşimde yapılmıştır.