TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
32nci
Birleşim
10
Aralık 2021 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Celal Adanın, Irakın kuzeyindeki
Pençe-Yıldırım Operasyonu bölgesinde ve İdlibde şehit
olan askerlere Cenab-ı Allahtan rahmet, şehit ailelerine,
milletimize ve Millî Savunma Bakanı Hulusi Akarın şahsında
tüm Silahlı Kuvvetler mensuplarına
başsağlığı ve sabır dilediğine ilişkin
konuşması
IV.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 281)
2.- 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca
Kabul Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri), 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin
Genel Uygunluk Bildirimi ile 2020 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2020 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2020 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
282)
A) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
1) Yargıtay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
1) Danıştay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) CEZA
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU
1) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) HÂKİMLER
VE SAVCILAR KURULU
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, HDP Grubu adına
konuşan hatiplerin 281 sıra sayılı 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin dördüncü tur
görüşmelerinde yaptıkları konuşmaları
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, bütçe görüşmelerindeki konuşma
düzenine, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin 281 sıra sayılı
2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra
sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ile İstanbul Milletvekili Engin
Altayın yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelere ilişkin açıklaması
5.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent
Bülbülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, devletin hiçbir kurumunu
itibarsızlaştırma yaklaşımını kabul
edemeyeceklerine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirlinin, zaman zaman Meclisin tansiyonuyla beraber,
karşılıklı olarak maksadı aşan kelimeler
olabildiğine, bununla alakalı Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerle görüşmelerini yapıp karşılıklı olarak
helalleştiklerine ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirlinin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
11.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli ile İstanbul Milletvekili Engin Altayın
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Engin Altayın, Tarım ve Orman Bakanı Bekir
Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile Millî Savunma Bakanı
Hulusi Akarın 281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin dördüncü tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve getirilen bütçeleri
yetersiz buldukları için ret oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
13.- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Adalet Bakanı Abdulhamit Gülün
281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yürütme
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Sakarya Milletvekili
Muhammed Levent Bülbülün, bütçe sunumunu gerçekleştiren Tarım ve
Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Millî
Savunma Bakanı Hulusi Akara ve katkı sağlayan parti
gruplarına teşekkür ettiğine, Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Millî Savunma Bakanı Hulusi
Akarın 281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde
yürütme adına yapıtıkları konuşmalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.- İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlunun, bütçe sunumunu gerçekleştiren
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül ve Millî Savunma Bakanı Hulusi Akara ve katkı sağlayan
parti gruplarına teşekkür ettiğine, Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile Millî
Savunma Bakanı Hulusi Akarın 281 sıra sayılı 2022
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra
sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve Millî
Savunma Bakanlığı bütçesine kabul oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
16.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Millî
Savunma Bakanı Hulusi Akarın 281 sıra sayılı 2022
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra
sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
17.- Çankırı
Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Garibe Gezerin intihar
vakasıyla ilgili olarak Kocaeli Cumhuriyet
Başsavcılığınca adli ve idari soruşturmanın
başlatıldığına ilişkin açıklaması
VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Van Milletvekili Murat
Sarısaç'ın, Ardahan ilinde 2002 yılından bu yana sosyal
yardım alan kişi ve hane sayısına ilişkin sorusu ve
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/54429)
2.- Aydın Milletvekili
Aydın Adnan Sezgin'in, Gümrük Birliği'nin güncellenmesine
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu'nun cevabı (7/54441)
10 Aralık
2021 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 32nci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adanın,
Irakın kuzeyindeki Pençe-Yıldırım Operasyonu bölgesinde ve
İdlibde şehit olan askerlere Cenab-ı Allahtan rahmet,
şehit ailelerine, milletimize ve Millî Savunma Bakanı Hulusi
Akarın şahsında tüm Silahlı Kuvvetler mensuplarına
başsağlığı ve sabır dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, bütçe görüşmelerimize geçmeden önce, dün Irakın
kuzeyindeki Pençe-Yıldırım Operasyonu bölgesinde ve
İdlibde şehit olan kahraman askerlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet, şehit ailelerimize, milletimize ve Millî Savunma Bakanımız
Sayın Hulusi Akarın şahsında tüm Silahlı Kuvvetler
mensuplarımıza başsağlığı ve sabır
diliyorum.
Kahraman şehitlerimiz
Piyade Uzman Çavuş Ali Sarı, Piyade Uzman Çavuş İdris
Aksöz, Piyade Uzman Çavuş Doğanay Çelik ve Piyade Uzman Çavuş
Emre Ceylan evlatlarımızın ruhları şad, mekânları
cennet olsun. İçeride ve dışarıda ülkemizin birliği ve
beraberliği için canlarını ortaya koyan
kahramanlarımızın Allah yar ve yardımcısı olsun,
sonuna kadar yanlarındayız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Bravo Başkanım, Allah razı olsun.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifi üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz. Program uyarınca,
bugün dördüncü turdaki görüşmeleri yapacağız. Dördüncü turda
bütçe ve kesin hesapları yer alan kamu idarelerini okutuyorum:
Tarım ve Orman
Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Su Enstitüsü; Adalet
Bakanlığı, Yargıtay, Danıştay, Ceza İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Türkiye Adalet
Akademisi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu; Millî Savunma
Bakanlığı.
IV.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 281) (x)
2.- 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul
Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Genel Uygunluk
Bildirimi ile 2020 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2020 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2020 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
282) (x)
A) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
1) Yargıtay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
1) Danıştay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) CEZA
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU
1) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) HÂKİMLER
VE SAVCILAR KURULU
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti
gruplarına ve İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince istemi
hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye seksener dakika söz
verilecek, bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak
konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır. Ayrıca
konuşmalar tamamlanınca soru-cevap işlemi on dakika soru, on
dakika cevap olarak yapılacak ve sorular gerekçesiz olarak yerinden
sorulacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Dördüncü turda siyasi parti
grupları, yürütme ve şahıslar adına söz alanların
adlarını sırasıyla okutuyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına: İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu, Adana Milletvekili
Muharrem Varlı, Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu,
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, Tokat Milletvekili Yücel Bulut,
İstanbul Milletvekili Mehmet Bülent Karataş, Eskişehir
Milletvekili Metin Nurullah Sazak, Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet
Vahapoğlu.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına: Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, İstanbul
Milletvekili Oya Ersoy, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm,
Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, Diyarbakır Milletvekili Remziye
Tosun, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mersin Milletvekili
Fatma Kurtulan, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir, Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına: Antalya Milletvekili Cavit Arı, Adana Milletvekili Ayhan
Barut, Antalya Milletvekili Aydın Özer, Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlu, Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel, Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere,
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek, Çorum
Milletvekili Tufan Köse, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan,
İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan, Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, Kırıkkale
Milletvekili Ahmet Önal.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına: Adana Milletvekili Abdullah Doğru,
Çankırı Milletvekili Salim Çivitcioğlu, Antalya Milletvekili
İbrahim Aydın, Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser,
Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş, Afyonkarahisar Milletvekili Ali
Özkaya, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan, Giresun Milletvekili Sabri Öztürk,
Balıkesir Milletvekili Adil Çelik, Afyonkarahisar Milletvekili
İbrahim Yurdunuseven, Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz Gürel, Çorum
Milletvekili Oğuzhan Kaya, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal,
Trabzon Milletvekili Salih Cora, Bursa Milletvekili Refik Özen, Niğde
Milletvekili Yavuz Ergun.
İYİ Parti Grubu
adına: Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli, Konya Milletvekili
Fahrettin Yokuş, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, Antalya
Milletvekili Feridun Bahşi, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, Kayseri
Milletvekili Dursun Ataş.
Şahıslar adına
lehinde: İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi.
Yürütme adına:
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar.
Aleyhinde: İstanbul
Milletvekili Arzu Erdem.
BAŞKAN Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara
başlıyoruz.
İzmir Milletvekili
Sayın Hasan Kalyoncu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN
KALYONCU (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü bütçeleri
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Günü. 10 Aralık 2016 tarihinde
Beşiktaşta PKK terör örgütü tarafından yapılan hain
saldırıda 39u emniyet mensubu 46 insanımız şehit
olmuş, 243 insanımız da yaralanmıştı. Dünya
İnsan Hakları Gününde yapılan bu saldırıyı
5inci yılında tekrar lanetliyor ve tüm şehitlerimizi saygı
ve rahmetle anıyorum.
Gündelik
hayatımızda bile yansımalarını hepimizin
yaşadığı iklim değişikliği, etkilerini gün
geçtikçe daha da güçlü hissettirmektedir. İklim
değişikliğini sadece emisyon azaltımı yönünden ele
almak yeterli değildir. Asıl önemli olan, ülkenin
değişimlere karşı uyum sürecini zararsız atlatmak ve
önlemler almaktır. İklim değişikliği, Millî Savunma
Bakanlığı dâhil tüm bakanlıkları ilgilendiren bir konu
olup tüm bakanlıklarda iklim değişikliği daire
başkanlıklarının düzenlenmesi ve koordinasyonun
sağlanması zorunludur. Her bakanlık kendi alanındaki
etkileri bu birimlerde öngörerek raporlamalı ve genel plana dâhil etmelidir.
Bu kapsamda, çıkarılacak su kanunu ve iklim
değişikliği hakkındaki kanuni düzenlemeler çok iyi
planlanmalıdır. Aceleyle alınmış kararlar ve
detaylı inceleme yapılmadan uygulamaya sokulan genel müdürlük
dağıtımları ve ayarlamaları, mevcut karmaşaya
yakın gelecekte yeni büyük sorunlar ekleyebilecektir.
Sayın milletvekilleri,
devletin teşkilatının iklim değişikliğine
uyumlaşması önemli bir başlangıç noktasıdır.
Toplumun tarımda, kentleşmede, ekonomide ve her boyutta, küresel
ısınma ve iklim değişikliğine hem zihinsel hem de
uygulamalarda adapte olabilmesi için devletin öncülük yapması
gerekmektedir.
İklim
değişikliğinin problem oluşturacağı birçok alan
mevcuttur. Tarım açısından ele alındığında,
alışık olduğumuz mevsimler ve mevsimsel geçişler
artık değişim göstermiştir. Standart ve tahmin edilebilir
hava olayları ve yağış rejimi değişime
başlamış ve dengeye ulaşıncaya kadar bu
değişimler tahmin edilemez bir durum hâlini almıştır.
Sıcaklık ve yağış rejimindeki düzensizlikler
organizmaların gelişimleri üzerine olumsuz etki ve yoğun stres
yapacaktır.
Geçmiş yıllarda gelecek
yıllar için yapılan tahmin ve planlamalarda büyük oranda
başarı elde edilmesine rağmen şimdilerde öngörülmezlik söz
konusudur. Bu durum tarım ürünlerinde rekolte kayıplarına
sebebiyet vermektedir.
Geçiş dönemi
şartlarında iklimdeki belirsiz değişimler, tarım
üretiminde ekim ve hasat zamanlarında kaymaya, meyvecilik
açısından verim düşüklüğüne yol açmaktadır.
Ayrıca gelecekte, hayvancılıkta kullanılan yem bitkilerinde
sorunlar yaşanacaktır. Tahıl depolarının
artırılması, doldurulması ve olası durumlara
hazırlıklı olunması gerekmektedir. Bugün Tarım ve
Orman Bakanlığımız, Toprak Mahsulleri Ofisimiz bu konuda
gerekeni yapmış ve yapmaktadır. Ayrıca soğuk zincire
önem verilerek soğuk hava depolarının
çoğaltılması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Kısa
sürede bozulacak ürünlerin uzun dönemde saklanabilmesi
sağlanmalıdır. Ülkenin gıda ihtiyacını
karşılayacak depoların oluşturulması ulusal güvenlik
açısından da değerlendirilmelidir. Seracılıkta gerekli
önlemlerin alınması, iptidai şartlarda kurulan ve hava olaylarına
dayanaksız seraların sağlamlaştırılması da
tarım ürünleri açısından büyük önem taşımaktadır.
Kuraklığın yoğun hissedileceği alanlarda kuru
tarıma ağırlık verilmelidir. Konya kapalı havzası
gibi alanlarda sulu tarımdan vazgeçilmeli ve alternatif ürünler yer
altı suları tükenmeden devreye sokulmalıdır.
Kuraklığın ve hava sıcaklığının
yükseldiği alanlarda havzalar arası su transferi de problemi çözmeye
yetmeyecektir. Diğer yandan, gıda güvenliği ve temini
açısından uluslararası ve ulusal tedarik zincirinin de
sağlıklı denetlenmesi ve alternatiflerin planlanması
gerekmektedir.
Kıymetli
milletvekilleri, özellikle kuraklıkla yüzleşecek alanlar ve iklim
değişikliğinin yoğun yaşanacağı alanlar
öngörülerek bu bölgelerde köylerin bir araya toplanması, üretimin devam
ettirilebilmesi ve iç göçlerin engellenmesi açısından dirençli
tarım kentleri gündeme alınmalıdır. Göç olgusu ele
alınırken iklim değişikliğinden meydana gelebilecek
göçler de ele alınmalı ve planlamalar yapılmalıdır. Bu
durumun sadece dış göçler açısından değil, iç göçler
açısından da ayrıntılı olarak ele alınması
gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisinin
1969dan bu yana sürekli gündemde tuttuğu ve geliştirerek günümüze
taşıdığı dirençli tarım kentleri iklim
değişikliği etkilerinin azaltılmasına çare
olabilecektir. Dirençli tarım kentleri vasıtasıyla şehir
köye taşınırken insanlarımızın ve çiftçilerimizin
birçok sorunu da çözülecektir. Dirençli tarım kentleri su tasarrufunu,
üretici birliklerini, makine parklarını, sözleşmeli
tarımı içinde barındıran yapılar olurken afetlere
dayanıklı altyapısı planlanmış, akıllı
şehir özelliği taşıyan yerleşim birimleri
olacaktır. Dirençli tarım kentleri sayesinde eğitim,
sağlık, güvenlik ve ulaşım sorunları çözülmüş,
sıfır atık kapsamında kaynakta
ayrıştırmanın yapıldığı, arıtma
tesislerinden çıkan suyun tarımda tekrar
kullanıldığı, caddeleri, parkları planlanmış
yeşil şehirler kurulacaktır. Tarım kentlerinde hayvan haklarına
duyarlı, doğayla uyumlu bir yapı sergileneceğinden hem
insanımızın refahını sağlayan hem tarımda
iş gücü kaybını önleyen hem de ekosistemin dengesiyle uyumlu
yaşam alanları oluşturulacaktır. Bu sebeple, dirençli
tarım kentleri bir an önce uygulamaya alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
şu anda su ve tarımın millî güvenlik meselesi olarak ele
alınması ve her ikisinde de yeni şartlara göre
ayrıntılı şekilde planlamaların yapılması
gerekmektedir. Su yönetimi, atık yönetimi ve değişimlere uyum
sağlamak açısından ilk olarak bakanlıklar ve genel
müdürlükler arasındaki yetki çakışmaları ve kargaşası
ortadan kaldırılmalıdır. Çevre, su, orman ve iklim
değişikliği konuları idari olarak bir araya toplanmalı
ve ulusal güvenlik sorunu oluşturan küresel iklim
değişikliğiyle mücadelenin bu hassasiyetler çevresinde
planlanması gerekmektedir.
Sularımızı kirleten
tüm kaynakların bir an önce ortadan kaldırılması, orman ve
bitki varlığımızın değişimler
karşısında nasıl korunacağı konusuna
eğilinmesi ve bu kapsamda çevre konularının ele
alınması gereklidir. Şehirler ekolojik olarak kültürel çöl
olarak ele alınır ve canlı geçişlerini engelleyen
alanlardır. Şehirlerin planlamaları küresel iklim
değişikliği açısından da büyük önem
taşımaktadır. Bilindiği üzere, şehirler hem su hem de
tarımsal alan ve ürünleri açısından tüketim merkezleridir. Bu
sebeple yeşil alanların planlanması, su tasarrufu ve
kullanımı konuları hayati önem taşımaktadır.
Bunlardan dolayı şehircilik ve çevre konuları birbirlerinden
ayrılır ve iklim değişikliğinin oluşturacağı
etkilerle yüzleşirsek ülkemiz açısından riskler
azaltılabilecektir.
Bitkisel üretim, hayvansal
üretim ve su ürünleri açısından yaşanacak sorunlar, ülkemizin
ulusal güvenliği dâhil tüm alanları ve temelde de ekonomiyi
etkileyecektir, en büyük etkileriyse gıdaya ulaşım
zorlukları ve iç göç olarak karşımıza çıkacaktır.
Her iki durumda da ülkede birçok sosyal sorun yaşanacaktır. Bu
sorunlar sadece ülkemizde değil tüm dünyada yaşanabilecek
sorunlardır. Bugün İngilterede tedarik zincirinde meydana gelen
aksaklıkların büyük problemlere sebep olduğunu açıkça
görmekteyiz.
Bu dönemlerden itibaren
tarımı ve suyu iyi yönetebilen ve bu alanlarda sorun yaşamayan
ülkeler dünyanın en güçlü ülkeleri ve başat güç olacaktır.
Türkiye önündeki riskleri öngörecek yetkin insan kapasitesine sahiptir.
Geliştirilecek tedbirler sayesinde milletin refahı artırılıp
sürekliliği garantiye alınabilecektir. Milletimiz bunu hak
etmektedir.
Kıymetli
arkadaşlar, Türk devletlerinin
bağımsızlığının 30uncu yıl dönümünde
12 Kasım 2021de gerçekleşen Devlet Başkanları Zirvesinde
alınan kararla Türk Konseyinin adı Türk Devletleri
Teşkilatı olarak değiştirilmiştir. Bu önemli
adımı gönülden kutluyorum. Bununla beraber, tarım,
hayvancılık ve iklim değişikliği sorunlarında,
Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde, etkin ve kalıcı
iş birliği yollarının açılması ve aranması gerekmektedir.
Dünyamızın geleceğini gıda darlığı ve iklim
değişikliği sorunları şekillendirecekse Türk
dünyasının bu sorunlara iş birliği ile çareler
araması, sorunları aşarken sahip olacağımız ortak
gücümüzü artıracaktır. Ürün deseni çalışmalarında, su
yönetimi çalışmalarında ve tedarik sürecinde iş
birliğimiz, birlikte üreten ve birlikte doyan büyük bir millet
olduğumuz gerçeği Türk dünyasında ortak bir şuurun
gelişmesine de hizmet edecektir. Tarımda Turan'ı
gerçekleştirmek zorundayız.
Sözlerime son verirken, iklim
değişikliğine uyum sağlama konusunda
sağlıklı öngörülerle her alanda harekete geçmenin gerek Gazi
Meclisimizin gerekse Hükûmetin yüce Türk milletine borcu olduğunu
hatırlatmak isterim.
Yeni bütçenin milletimize ve
devletimize hayırlı olması dileklerimle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Adana Milletvekili Muharrem Varlıda.
Buyurun Sayın
Varlı. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHARREM
VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Tarım Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarım
Bakanlığı denilince -aynı zamanda Tarım ve Orman
Bakanlığı- Devlet Su İşlerini de görmezlikten gelmemek
lazım. Devlet Su İşleriyle ilgili daha önce de burada birkaç
defa söylemiştim, yine tekrarlamak istiyorum: Özellikle, Çukurovadaki
araziler salma sulama dediğimiz yöntemle sulandığı için
tarlaların çoraklaşmasını engellemek adına taban
drenajlarının bir an önce bitirilmesi ve taban suyunu normal
akıntı drenajlarına taşımamız lazım.
Eğer bu yapılırsa tarlaların çoraklaşması bir an
evvel engellenmiş olacaktır.
Yine, Yedigöze Barajı
yapıldı, bitirildi; sulama sistemlerinin bir kısmı da
yapıldı ancak önemli olan büyük kısmı yapılmadı
yani 750 bin dönümlük arazinin şu anda ancak 20 bin dönümü sulanabiliyor.
Bununla ilgili de 730 bin dönüm arazinin sulanabilmesi için bir an önce sulama
sistemleri şebekelerinin tamamlanması lazım ki oradaki mümbit
arazileri sulayabilelim. Böylece hem çiftçilerimize hem ülkemiz ekonomisine
katkı sağlamış oluruz.
Yine, ırmaklara,
nehirlere suyu taşıyan taşıyıcı drenajların
da sık sık temizlenmesi gerek çünkü tarlalardan su
aktığı zaman ister istemez oralarda toprak birikintileri oluşuyor
ve suyun akışını engellediği için de hem sivrisinek
üremesine çok ciddi manada katkı sağlıyor hem de suyun
akışını engelliyor. Bunun için de o drenaj
kanallarının sık sık temizlenmesi lazım.
Meteorolojiyle ilgili
söylenecek çok fazla bir şey yok. Meteoroloji son yıllarda görevini
gerçekten iyi yerine getiriyor. Öncesinde çiftçilerimizin, ülkemizde
yaşayan insanlarımızın erken uyarılarla hem
yağış hem kuraklıkla ilgili uyarılarla ekim dikim yapmasına
ya da gübre atacağı dönemi en iyi şekilde belirlemesine
katkı sağlıyor; buradan yetkililere teşekkür ediyoruz.
Bu yıl narenciyeyle
ilgili bölgemizde de diğer taraflarda da ciddi sıkıntılar
oldu. Özellikle, limon üreticilerimizin çok ciddi kayıpları oldu.
Bunu da Tarım Bakanlığının dikkate alıp bir an
önce bu konuda da çiftçilerimize katkı sağlayacağına
inanıyoruz. Çiftçilerimizin böyle bir beklentisi var çünkü limon
ihracatı gerçekleşemedi yeterince, iç piyasada da biraz üretim
fazlalığı olduğu için limon çoğu yerde
insanlarımıza zarar ettirdi; bununla ilgili narenciye üreticilerimize
de katkı sağlamak gerekir.
Buğday -her zaman
söylüyoruz- gerçekten stratejik bir ürün. Yani bu pandemi sürecinde gördük ki
gıda sektörü her şeyden önemli. İnsanlar evlerine kapalı
kaldığı zaman icabında otomobilini kullanmayabiliyor ya da
lüks dediğimiz başka araç gereçleri kullanmayabiliyor ama mutlaka
yemesi ve içmesi lazım, bunun için de işte, ekmek dediğimiz,
pasta dediğimiz ve insanlara her şekilde makarnasıyla,
bulguruyla ulaşan buğday önemli stratejik bir ürün.
Türkiye'nin şu anda
buğday ihtiyacı 22-23 milyon ton. Geçen yıl üretimi -tahminimi
söylüyorum- 18 milyon ton civarında oldu, 4 milyon ton civarında
buğdayı dışarıdan ithal etmek zorunda kaldık.
Buğdayı çiftçimize mutlaka ektirmemiz lazım, ektirebilmek için
de desteklemesini artırmamız lazım, Sayın Bakandan ve
Tarım Bakanlığı yetkililerinden de çiftçilerimizin
beklentisi bu yönde çünkü gübre fiyatları dolara bağlı olarak
çok ciddi arttı; bunu mutlaka sizler de görüyorsunuz, bizler de
gezdiğimiz, dolaştığımız yerlerde görüyoruz.
Dolayısıyla, çiftçimize buğday ektirip buğday üretimini
artırabilmemiz ve insanlarımıza buğdayı teşvik
edebilmemiz için, gıda sektöründe de eksikliği giderebilmemiz
adına, ithalatı önleyebilmemiz adına buğdayı
desteklememiz, desteğini artırmak gerekir diye düşünüyorum ve
buradan Sayın Bakana, Bakanlık yetkililerine de çiftçilerimizin
beklentilerini söylemek istiyorum.
Yine, mısırla
ilgili
Geçen yıl mısırda ülkemizin ihtiyacını
karşılayabilecek oranda bir üretim gerçekleştirdik ki bunu zaten
gerçekleştirebilecek topraklarımız, havamız, suyumuz müsait
Allah'a çok şükür. Çiftçimiz de mısırı artık iyi
öğrendi; ekiyor dikiyor, hasadını yapıyor. Geçen yılki
fiyatlarla çok şükür çiftçimiz kazandı ama tabii bu yıl dolar
artışına bağlı olarak gübre fiyatları ciddi
derecede yükseldi; şu anda mısır fiyatları da ona
bağlı belli bir seviyeye kadar yükseldi. Bizim beklentimiz,
çiftçimizin hem mısır prim desteğini artırmak hem de
çiftçimizi zarar ettirmeyecek şekilde bu fiyatları koruyabilmektir.
Çiftçimizin beklentileri, çiftçimizin Bakanlığımızdan
istekleri bunlardır çünkü mısır önemli bir üründür; hem yem
sanayisinde hem yağ sanayisinde hem glikoz sanayisinde ciddi bir
katkı sağlayan üründür. Dolayısıyla, mısırı
ürettiğimiz zaman hem ham yağ ihtiyacına çok katkı
sağlamış olacağız hem yem sektörüne çok ciddi bir
katkı sağlamış olacağız hem de çiftçimiz bundan
para kazanmış olacak. Demin de söylediğim gibi, pandemi
sürecinde en önemli şeyin gıda olduğunu hep birlikte
yaşadık ve gördük; dolayısıyla gıdaya teşvik olacak
buğday, mısır gibi ürünleri de mutlaka desteklememiz ve çiftçiye
ektirmemiz lazım ki çiftçi üretebilsin. Para kazandığı için
de daha fazla üretmeye teşvik etmek adına bunları desteklememiz
lazım.
Pamukta geçen yıl
fiyatlar yine iyiydi, çok şükür çiftçimiz pamuktan da para kazandı.
Ancak yine, dediğim gibi, gübre fiyatları çok ciddi
arttığı için önümüzdeki yıl da bu fiyatları
koruyabilecek şekilde çiftçimizi korumamız ve teşvik etmemiz lazım.
Pamuk prim desteklerinde de yine çiftçilerimizin beklentileri olduğunu
belirtmek isterim. Pamuk prim desteğini
artırdığımız zaman pamuk ekim alanları da
genişleyecektir, daha fazla ekilecektir. Yani Türkiyenin 3,5 milyon ton
kütlü üretmesi lazım. Bu 3,5 milyon kütlüyü ürettiğimiz zaman biz hem
dışarıdan satın aldığımız ham
yağı ciddi manada içeride üretmiş olacağız, ham
yağa katkı sağlayacağız hem çiğitten elde edilen,
işte ham yağdan sonra geriye kalan artılarıyla küspe gibi
yem maddelerine katkı sağlayacağız. Dolayısıyla,
hem çiftçimiz kazanacak hem ülkemiz kazanacak hem yem sektörü kazanacak hem de
ham yağ ithalatını ciddi manada engellemiş
olacağız. Zaten Türkiyenin en önemli ihracat girdilerinin içerisinde
tekstil var. Yani geçen hafta Adanada yaptığımız
toplantıda sanayicilerimiz -tekstil ürünlerini satmakta çok iyi-
bugünlerde ciddi manada ihracat yaptıklarını söylediler. E,
tekstilin ham maddesi de pamuk yani biz bu pamuğu üretebilecek
durumdayız Allaha çok şükür; toprağımız, suyumuz,
havamız müsait buna. Çiftçimiz de pamuğu biliyor, ekip dikebiliyor. Dolayısıyla,
pamuğu çiftçimize ektirdiğiniz ve 3,5 milyon ton kütlüyü
ürettiğiniz zaman, dediğim gibi, hem ham yağ ithalatına
ciddi manada engel olmuş olacağız, döviz
çıktısına engel olmuş olacağız hem de tekstil
sanayisinin ham maddesini geliştirmiş olacağız.
Dolayısıyla, pamuk
aynı zamanda istihdamı da sağlayan bir ürün. Onun için
pamuğu mutlaka teşvik etmek ve ektirmek lazım. Sayın Bakana
ve yetkililere bu konuda buradan çiftçilerimizin beklentisini iletiyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, burada, tabii ki çiftçimiz geçen yıl, dediğim gibi,
mısır fiyatlarında, buğday fiyatlarında ciddi manada
kazanç elde etti yani bunu inkâr etmek doğru olmaz. Ben de bir çiftçiyim,
ekip diken, satan bir kardeşinizim ama bu yılki fiyatlarla
Şu
anda zaten buğday fiyatları 5 bin lira civarında, belki 6 bin
liraya doğru gidecek; mısır fiyatları 4 bin lirayı
buldu, belki 5 bin liraya doğru gidecek; pamuk fiyatları, kilogram
adına eski parayla söylüyorum, 15 bin lira gibi. Bu fiyatları mutlaka
korumamız lazım. Eğer biz bu fiyatları korumaz, ithalata
teşviki açar, çiftçiyi de mazot ve gübre fiyatları girdisi
altında ezersek çiftçimizin üretmesini engellemiş oluruz ki
çiftçimizi teşvik etmek adına bunları mutlaka yapmamız
lazım. Tabii, ben bir çiftçi olarak bunları isterken
Buğday
fiyatları arttığı için un fiyatları artacak, efendim,
bulgur fiyatları artacak, makarna fiyatları artacak. Buradan da yani
tahrik siyaseti yapmamamız lazım. İnsanlarımıza da
gidip bunu anlatmamız lazım. Yani ben çiftçi olarak eğer
buğday fiyatlarını 5 bin lira, 6 bin lira istiyorsam
E, makarna
fiyatlarının da yüksekliğini insanlarımıza
anlatmamız lazım, yağ fiyatlarının neden
yükseldiğini insanlarımıza anlatmamız lazım. Yani tahrik
siyaseti değil de doğruları konuşursak, doğruları
istersek, doğruları talep edersek inanıyorum ki hem çiftçimiz
kazanacaktır hem ülkemiz kazanacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar) Ben Hükûmetin hem asgari ücretlileri hem emeklileri hem de
hiçbir maaşı olmayan çok dar gelirli insanları kaymakamlık,
valilik vasıtasıyla koruyacağı kanaatindeyim. Onları
da korumamız lazım zaten. Bu insanlar bizim insanlarımız
netice itibarıyla. Asgari ücretle geçinmenin ne kadar zor olduğunu
herhâlde hep birlikte görüyoruz. Toplumun içerisinde yaşıyoruz, gezdiğimiz
zaman karşılaştığımızda
insanlarımız bunları bize söylüyorlar. Yani hem asgari ücreti
hem emekli maaşını burada insanlarımızı
mağdur etmeyecek şekilde düzenlememiz lazım. Yani ben,
dediğim gibi, kazanmak istiyorsam karşımdaki insanı da
düşünmem lazım; ki zaten bundan en fazla etkilenen de dar gelirli
insanlarımız olacak. Dolayısıyla, dar gelirli
insanlarımızı yani hem emekliyi hem asgari ücretliyi Hükûmet
yetkilileri eğer ciddi manada korurlarsa inanıyorum ki bu problemler
çözülecektir. Tekrar söylüyorum, geçen yıl çiftçimiz mısır
ücretlerinden, buğday ücretlerinden, pamuk ücretlerinden memnun
kaldı. İnşallah, bu yıl da mazotta fiyat
artışına dolar artışına istinaden gübrenin
fiyatının artmasından kaynaklı bu fiyatları koruruz.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
İnşallah.
MUHARREM VARLI (Devamla) Bu
fiyatları koruduğumuz zaman da çiftçimiz bundan memnun
kalacaktır ama karşıya yansıması un fiyatlarına,
makarna fiyatlarına, bulgur fiyatlarına olacağı için dar
gelirlileri de korumak yine Hükûmetin görevidir, bunu da yapacağına
inanıyoruz.
Ben bu duygu, düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET CELAL
FENDOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, Sayın Komisyon,
çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Tarım ve Orman
Bakanlığımızın 2022 yılı bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Ekranları başında ve gönül
coğrafyamızda bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Geçen ay içerisinde, bilge
liderimiz, Genel Başkanımızın talimatıyla, Adım
Adım 2023, İl İl Anadolu temalı ziyaretlerde bulunmak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi grubu olarak Anadoluya yayıldık. Bu
süre içerisinde ben de arkadaşlarımla beraber Malatya,
Elâzığ, Siirt, Bitlis, Muş, Tatvan, Van, Urfa ve Adıyaman
illerinde bulundum. Bu bulunduğum iller içerisinde çiftçimizle,
köylümüzle, STKlerimizle toplantı yaptık. Burada, özellikle de
üreticilerimizden aldığımız sorunlar, taleplerle ilgili
olarak Tarım Bakanlığımızdaki uzmanlarımızla
bir araya gelerek bir rapor hazırladık. Bu rapor uzun olduğu
için on dakikaya sığdırmak zorundayım ama konuşmamdan
sonra o raporu Tarım Bakanımıza ileteceğim. Çiftçilerimizin
ortak sorunları var bu girdi maliyetlerinin yüksek olmasından
dolayı. Bu ziyaret ettiğim illerin hepsinin de -Siirtin,
Muşun, Bitlisin, Tatvanın, Urfanın, Adıyaman ve
Malatyanın- ortak bir ürünü var; tütün. Tütün mevzusuyla ilgili
çıkarmış olduğumuz özeti huzurlarınızda
okuyacağım: Dünyada tütün üretimi hâlen çok büyük bir ekonomik
değer teşkil etmekte olup tütün üretimi, işlenmesi ve
satışı çok büyük ölçüde sanayileşmiş ve
uluslararası şirketler eliyle yapılmaktadır. Tek
başına sarmalık olarak içilen sarmalık
kıyılmış tütün üretimi ise geleneksel bir üretim olup
Adıyaman, Malatya, Siirt, Bitlis ve Muş illerinde dar gelirli 250 bin
kadar kişinin geçim kaynağıdır. Geniş alan üretimi
olmayan, fabrikalarda işlenmeyen ve yine dar gelirli tüketiciye
erişen bu ürün, geleneksel birçok tarım ürünü gibi kayıt
altına alınmadığında kaçak tütün olarak tarif
edilmektedir. Aslında yerli olarak üretilen ancak vergilendirilmediği
için bu şekilde adlandırılan bu tütünün üreticileri gerçekte bir
kaçakçılık faaliyeti yapmamaktadır. Bu üretimin kayıt
altına alınması ve vergilendirilmesi amacıyla yapılan
düzenlemeler neticesinde üreticilerin kooperatifleşmesi ve sarmalık
kıyılmış tütünlerin yüzde 40 ÖTV artı yüzde 18 KDVyle
vergilendirilerek piyasaya arzı düzenlenmiştir. Ancak bu yasal düzenlemeler
esnasında yerel üretici ile uluslararası tütün ürünü satan firmalar
aynı statüde değerlendirilmiştir. Gelinen noktada sadece küçük
bir bölgede üretilen şark tipi tütünler ile fabrikalarda işlenen
tütünlerin tamamı sarmalık kıyılmış tütün olarak
kabul edilmiştir. Yapılan son yasal düzenlemelerle yerel ölçekte
üretim yapan ve kooperatifleşen üreticilere bazı belge, bedel
indirimleri getirilmiş olmakla birlikte vergiler yerel üretim ile
endüstriyel yani fabrika üretiminde aynı tutulmuştur, dahası yerel
üretim için hiçbir dağıtım ağı ve satış
usulü belirlenmemiştir yani yerel ürünün piyasaya nasıl arz
edileceği düzenlenmemiştir. Bu durumda üreticiler
kooperatifleşse bile büyük şirketlerin dağıtım,
pazarlama ve lojistik ağıyla rekabet edemeyecektir.
Yasanın yürürlüğe
girmesi 31 Aralık 2021 tarihine kadar ertelenmiş olduğu hâlde,
üreticilerin kooperatifleşme, ürün üretme ve piyasaya arz etme sürecini
işletemediklerini sahada bizzat gördüm. Mevcut yasal statüyle bunun yapılamayacağı
öngörülmüştür. Konunun sosyal önemine binaen acilen değerlendirilmesi
ve özellikle butik satış fikrinin değerlendirilmesi ve
yasanın tüm hükümleriyle 31 Aralık 2023 tarihi sonuna kadar
ertelenmesi son derece önemlidir. Ekilen arazilerin kayıt altına
alınarak arazi vergisi alınması ve sadece buralarda üretilen
tütünler için butik satış sisteminin düzenlenmesi önerilmektedir.
Böylece üreticiler kooperatif veya aile işletmesi ya da şirket
kurarak klasik usulde işledikleri ürünü Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurulunun izin verdiği perakende satış
noktalarında satabilecek ve üretim kayıt altına
alındığı gibi vergilendirilebilecektir de. Aksi hâlde,
büyük geçim sorunu yaşayan marjinal tarım alanlarında küçük aile
işletmeciliği yapan veya ticaretiyle uğraşan
yaklaşık 35 bin aile ve 250 bin kişi büyük bir mağduriyet
yaşayacaktır.
Çiftçimizden
aldığımız çözüm önerilerini de burada uzmanlarla rapor
hâline getirdik. Şöyle ki: Yapılacak olan yeni bir düzenlemede bu tür
bir üretimin kültürel bir değer olduğu, sadece bir iktisadi faaliyet olmayıp
marjinal alanda yaşayan insanlara yönelik sosyal boyutu ağır
basan bir düzenleme olduğu dikkate alınmalıdır. Sanayi tipi
tütün ve tütün mamulleri üretimi ile geleneksel, lokal ve küçük ölçekli
sarmalık kıyılmış tütün üretimi birbirinden ayrı
şekilde, birbirine rakip olmayacak şekilde ayrı ayrı
düzenlenmelidir.
Tütün bitkisi üreticisi
çiftçilerimizin kayıt altına alınması: Adıyaman,
Malatya, Bitlis, Muş ve Siirt tütün üreticilerinin aynen çay ve
fındıkta olduğu gibi tespit edilerek kayıt altına
alınması, tütün üretici belgesi verilmesi sağlanmalı ve
belge sahibi olanların üretimine izin verilmelidir. Üretim
alanlarının genişlememesi için adı geçen illerde hangi
ilçelerde üretim yapıldığının belirlenmesi, üretici
sayısı ve ekim alanlarının tespiti ilçe tarım ve orman
müdürlükleri marifetiyle yapılarak her bir üretici için yerli tütün
üretici izin belgesinin düzenlenmesi ve bundan sonraki tarihte yeni belge
verilmemesi önerilmektedir.
Sarmalık
kıyılmış tütün işlenmesinin,
kıyılmasının düzenlenmesi: Yerli tütünlerin fabrikalarda
belirlenmiş metotlar çerçevesinde harmanlanmadan, ilave herhangi bir
katkı maddesi katılmadan, fermente edilmeden veya alkolle muamele
edilmeden, sadece nemlendirme ve yumuşatmayla elde ya da küçük makinelerle
basit kıyım sonucu kullanıma hazır hâle getirildiği
bilinmektedir. Bu işlemi yapanlar, hem tacir hem de işletmeci olup bu
faaliyeti küçük ölçekli ve yıl boyu olacak şekilde
yapmaktadırlar. Bu kişilerin küçük işletmeci ve tacir
olduğu kabul edilerek bu tür kişilere esnaf seviyesinde bir oda
kaydı ve iş yerlerinin de basit usulde tespit ve kaydı
yapılmalıdır; doğrudan ürün almasına ve sadece yerli
ürün işleyen kooperatiflerden de ürün almasına imkân
tanınmalıdır. Hayatın doğal akışı
içinde tütün üretenler çiftçi kabul edilirken bu ürünü alıp bu
şekilde işleyen ve satışa konu edenler kaçakçı kabul
edilmektedir. Bu nedenle, bu kişilerin tarım ve orman ile ticaret il
müdürlüklerince ortaklaşa olarak tespit edilip yerli tütün taciri ve kıyımcısı
olarak kayıt altına alınması önerilmektedir. Bu
kişilere sadece yerli tütün üretimi izni verilen illerde; Adıyaman,
Malatya, Bitlis, Muş, Siirt'te faaliyette bulunmak üzere izin
verilmelidir. Bu izinler veya belgeler hiçbir şekilde kiraya veya
satışa, ticarete konu edilmemelidir.
Butik satış
usulünün düzenlenmesi: Bu satıcılar öncelikle bulundukları
illerdeki tarım ve orman il müdürlüğü ile ticaret il müdürlüğüne
başvurarak satış yerinin tespitini ve bunun sonucunda faaliyet
izni istemelidir. Bu talepleri değerlendirme ve butik yerli tütün satış
noktası şartlarını belirleme yetkisi Tütün ve Alkol Daire
Başkanlığında olmalıdır. İlgili Daire
Başkanlığı bu satış noktalarına sadece yerli
ve tek başına içilebilen sarmalık kıyılmış
tütün satmak şartıyla faaliyet izni vermelidir.
Kıyılmış ürünler ancak butik yerli tütün
satıcıları tarafından satışa konu edilmelidir.
Kısaca özetlersek,
sigara ve puro gibi tüm dünyada yaygın bilinen ve tüketilen tütün
mamullerinin dışında tüm dünyada bazı ürünler yerel
şartlarda üretilmekte ve özel şartlarda piyasaya arz edilmektedir.
Ülkemizde de yerel bir üretim ve tüketim kültürüne sahip yerli sarmalık
kıyılmış tütün de böyle bir üründür. Bu üretim geleneksel
olup yaklaşık iki yüzyıllık bir geçmişe sahiptir.
Ülkemizde Adıyaman, Malatya, Muş, Bitlis ve Siirt illerinin belirli
ilçelerinde böyle bir üretim vardır. Bu üretim çok küçük ölçekli olup en
fazla yıllık 30 bin ton civarındadır. Ülkemizin
yıllık 1,5-2 milyon tonluk tütün ve tütün mamulü tüketimi içinde
yüzde 1,5-2 oranında son derece küçük bir yer tutan -30 bin tonun- bu
üretimin sanayi tipi üretim gibi düzenlenmesi, yönetilmesi mümkün ve pratik
değildir. Bu düzenlemeyle, üretimle geçinen yaklaşık 25 bin,
işleme ve satışıyla geçinen yaklaşık 10 bin aile
olmak üzere 250 bin kişi kırsal alanda, marjinal tarım topraklarında
ve son derece zayıf sosyoekonomik şartlarda yaşamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Devamla) Bu ürünlerin ticaretini yapan insanlar ise şehirlerde ve
büyükşehirlerde kırsaldan kente göç etmiş, düzenli bir işi
ve geliri olmayan başkaca bir beceri ve imkâna sahip
olmadığı için bu geleneksel tütün ürününün
satışını ve işlemesini kayıt dışı
olarak yapmaktadır. Bu şekilde üretilen tütün ve tütün ürünlerinin
yine kırsal alanda yaşayan ya da şehirlerde ucuz iş gücü
gerektiren işlerde çalışan dar gelirli insanlar tarafından
tüketildiği de bilinmektedir. Bu yerli tütün üretiminin niş bir
üretim, satışının butik bir satış ve ticaretinin
ise kayıtlı basit esnaf üzerinden yürütülmesiyle devletin vergi
gelirleri kaybı önlenecek, bu da üretim ve ticaretin normalleşmesini
ve geleneksel olan bu kültürün korunmasını sağlayacaktır.
Sözlerime son verirken
bütçemizin ülkemize, milletimize ve vatanımıza hayırlı
uğurlu olmasını dilerim.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Söz
sırası Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkte.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HALİL
ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Bakanlığı, Yargıtay ve
Danıştay Başkanlığının 2022 yılı
bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek üzere huzurunuzda bulunmaktayım. Ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, insanoğlu ile diğer varlıklar arasındaki
en temel fark akıldan ziyade adalet duygusu ve ihtiyacıdır.
Adalet, vatandaş ile devlet arasındaki manevi bağdır. Bu
bağı ne kadar güçlü kılabilirsek devletimizin gücü de o oranda
daha da artacaktır. Zira tarihteki büyük medeniyetler adaletle yükselirken
o adalet güneşine sahip çıkamayanların da yok olup gittiği
görülecektir. Tarih boyunca pek çok düşünür, bilim adamı, din
adamı, kanaat önderi ve diğerleri adalet kavramı üzerinde
düşünmüşler ve söz söyleyerek yazı yazmışlardır.
Asırlar önce Yusuf Has Hacib Kutadgu Bilig adlı eserinde devlet
yöneticilerine Eğer devletinin sürekli olmasını istiyorsan
adaletle iş görmeye gayret et, zulüm etme. şeklinde öğüt
verirken Nizamülmülk de Siyasetnamesinde benzer öğütler vermiştir.
Yine, Fatih Sultan Mehmet Kadıyı satın aldığın
gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet ölür. sözüyle devletin
bekası ile adalet arasındaki doğrudan ve güçlü bağı
işaret etmiştir. Şanlı tarihimizde kurulan büyük Türk
devletleri de adaleti şiar edinmişlerdir.
Değerli milletvekilleri,
insanımızın adalet duygusunu azami ölçüde tatmin edecek
çağdaş bir şekilde teşkilatlanmış hukuk sistemi,
insanlarımız arasındaki ilişkileri de düzenleyecek ve hakkaniyetli
adalet duygusunu topluma daha fazla kazandırabilecektir. Bilimsel
çalışmalar ve akılla da kanıtlanmıştır ki
gelişmiş bir ülkenin ekonomik, sosyal, teknolojik
gelişmişliğinin özünde kaliteli adalet sistemi
bulunmaktadır. Bu bakımdan bireyi merkeze alan, insan haklarına
saygılı, cezalandırıcı değil ıslah edici,
tam yargı bağımsızlığının, hâkim
teminatının bir zorunluluk olduğu adil ve güçlü bir adalet
sistemini yıllık bütçeler çerçevesinde el birliğiyle
oluşturabilmeliyiz.
Adalet sistemimizin kalitesi
ile hakkaniyetini de bağımsız yargı
oluşturabilecektir. Zira bağımsız yargı hukukun
üstünlüğünün temel taşıdır. Hukukun üstünlüğü
ilkesinin yeterince ve çağdaş bir şekilde hayata geçirilebilmesi
tüm kurum ve kuruluşların bu anlayışı
içselleştirebilmesiyle gerçekleşecektir. Bu bakımdan, adalet
sistemimiz asla ve kata belli bir gruba veya zümreye teslim edilmemeli, her
daim hukukun üstünlüğünü titizlikle hedeflemelidir, böylelikle hedeflenen
vizyona ulaşılabilecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Yargı Reformu Strateji Belgesi 30 Mayıs 2019
tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından
milletimize duyurulmuş ve Sayın Genel
Başkanımızın ve partimizin de güçlü desteğini
almıştır. Bu kapsamda Türkiye, demokrasi, hukukun üstünlüğü
ve insan haklarına ilişkin gelişmiş değerlere
sıkı sıkıya bağlı kalmak adına sürekli
mevzuatını yenileyerek 2019dan bu yana 5 farklı yargı
reformunu mevzuat sistemimize dercetmiştir. Ancak son zamanlarda
başta bazı ülkelerin büyükelçilerinin, Avrupanın bazı
kurumlarının bağımsız yargı tarafından
yürütülen hukuki bir süreçle ilgili Türkiyeye karşı küstah,
tehditkâr ve gayriciddi yaklaşımlarını kabul etmek,
anlayışla karşılamak mümkün değildir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin daha önce farklı ülkelere yönelik
verdiği ve yıllardır uygulanmayan kararları görmezden gelen
bu sözde gelişmiş, çifte standartlılara sesleniyoruz ki Türkiye
bu ucuz tehditlerinize kulak asmayacaktır. Bu bakımdan, özellikle
Kavala davasının sürekli ve ısrarla gündemde tutulma
çabasıyla hukuki süreçlerin siyasallaştırılmasını
ve Türk yargısına baskı yapmaya yeltenen bu
açıklamaları şiddetle reddediyor ve kınıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, adliyemizdeki tüm fedakâr
çalışanlarımızın 2022 yılı bütçesinden
beklentileri bulunmaktadır. Öncelikli olarak 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda adalet hizmetleri sınıfının
oluşturulması oldukça büyük önem arz etmektedir. Diğer taraftan,
adalet hizmetlerinin yürütülmesinde önemli sorumluluk alan ve özveriyle mesai
yapan zabıt kâtibi, mübaşir, emanet memurları, denetimli
serbestlik çalışanları, veznedar, icra memurları; icra,
yazı işleri ve denetimli serbestlik müdürleri, bilgi işlem
memurları, teknik personel ve cezaevindeki hemşire ve
sağlık memurlarının da özlük, ekonomik ve mali hakları
iyileştirilmelidir. Yine, öncelikle infaz koruma memurlarımızı
Plan ve Bütçe Komisyonunda dile getirdiğim -aynı ortamda aynı
işi yapan- güvenlik güçlerimizin sahip olduğu özlük haklarına
kavuşturabilmeliyiz. Bunun yanı sıra, sözleşmeli infaz koruma
memurlarına ve Bakanlık bünyesindeki diğer sözleşmelilere
2022 yılında kadro verilmesi de büyük bir beklentiyi
karşılayacaktır. Bununla birlikte, adalet hizmetleri tazminat
oranlarının ve ek göstergelerin yükseltilmesi de yerinde
olacaktır. Bu kapsamda, Adalet çalışanları da 3600 ek
göstergeden mahrum olmamalıdır diye düşünmekteyiz. Yine, infaz
koruma memurlarımıza yeterli mesai ücreti verilmesi, yıpranma
hakkının tanınması, rotasyona tabi çalışma
sisteminin getirilmesi, lojman ve kreş imkânının sağlanması
ve en önemlisi emekli olduklarında yeterli emekli maaşı alabilmelerini
de sağlayabilmeliyiz.
Değerli milletvekilleri,
Yargıtay ve Danıştay üyeliğinde görev süresi on iki
yılla sınırlı olduğundan altı yıl sonra
yüksek yargı üyelerinin yarısı ve en kıdemlileri emekli olacak
ve kürsüye dönmek zorunda kalacaklardır. Deneyimli ve kıdemli
Yargıtay ve Danıştay üyelerinin ayrılmaları
yargıyı olumsuz etkileyecektir. Yüksek yargı üyelerinin en
verimli oldukları dönemde ayrılmaları yargıyı olumsuz
etkileyecektir diye söylemiştik. Bu sebeple, yüksek yargı üyelerinin
görev sürelerinin on iki yıldan daha uzun bir süreye uzatılması
veyahut da 65 yaşla sınırlanması bu alandaki önemli bir
sorunu da çözmüş olacaktır. Yine, tayin, terfi, özlük hakları
gibi konularda HSKye bağlı olan tetkik hâkimlerinin
kadrolarının Yargıtaya geçirilmesi de onları daha güvenceli
hâle getirecektir. Böylelikle her yıl çıkarılan kararnamelerle
görev yeri değişme tedirginliğini yaşamayacaklardır.
Diğer taraftan, Yargıtaya yeni gelecek tecrübesi az hâkimler yerine,
tecrübeli hâkimlerin yüksek yargıda çalışmasını
sağlayacaktır. Yine, tüm yüksek yargı hâkim ve
savcılarının özlük ve mali şartlarının Anayasa
Mahkemesi üyeleriyle eşitlenmesi de hakkaniyeti sağlayacaktır.
(MHP sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
milletvekilleri, Cumhur İttifakının güçlü desteğiyle
Sayın Bakanımızın bu önerilerimize kayıtsız
kalmayacağına inanıyoruz. Ayrıca, Adalet
Bakanımız Sayın Abdülhamit Gül Beyi ve Bakanlık
bürokrasisini değerli ve başarılı
çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.
Bu vesileyle, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak 2022 yılı merkezî yönetim bütçesinin
milletimize ve ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Tokat Milletvekili Sayın Yücel Buluta ait.
Buyurun Sayın Bulut.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT
(Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk son bağımsız Türk devletinin adalet
siyasetini Her şey kanun yapmaktan ibaret değildir, aksine, her
şey o kanunları uygulamak ve uygulatmaktan ibarettir. şeklinde
özetlemişti; sanıyorum ki bugün ve bundan sonra da geçerliliğini
koruyacak ve bugünkü sorunlara da ışık tutacak temel bir tespit
ve temel bir vizyonu ortaya koymuştu. Her geçen gün bir yenisiyle
karşılaştığımız, her sabah yeni baştan
başlayan adalet tartışmalarının temelinde de Mustafa
Kemal Atatürk'ün ortaya koymuş olduğu bu vizyonun eksikliği
yatmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının her gün
feryadına konu olan meselelerin tamamı Türkiye'nin mevzuat
eksikliğinden değil, fakat nitelikli uygulayıcı
eksikliğinden dolayı gündeme geldiğini artık hepimiz kabul
etmek durumundayız. Gerçekten de nitelikli uygulayıcıların
tercih edilmesi yerine yıllardır -özellikle son iki yüz
yıldır, Osmanlı'dan bize bakiye kalan bir mesele olarak
düşünmek gerekiyor- ağırlıklı olarak temel bir kriter
gözetilmeksizin yetersiz kadroların egemen hâle gelmiş olması
huzur ve selametin de teminatı olan yargı teşkilatının
maalesef ki işlevinin tatmin edicilikten uzak bir noktaya sürüklenmesine
sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla, Türkiye'de sadece yargı
teşkilatının değil, tüm bürokrasinin yetersiz
uygulayıcı sorununa hep birlikte, ortak bir akılla çözüm üretmek
zorundayız. Vatandaşın temel beklentisi hem Hükûmetten hem
bizlerden, Parlamentodan, bugün burada bulunan Adalet Bakanımızdan ve
Adalet Bakanlığı bürokrasisinden temel beklentisi, adil ve
tarafsızlığından şüphe duyulmayan ama bunlara ek
olarak donanımından ve yetkinliğinden de şüphe duyulmayan
kadroların eliyle, hâkim, savcıların eliyle, süratli bir
şekilde hakkının temin ve tesisinin önünün
açılmasıdır.
Şimdi, bu Parlamentoda
2020-2021 yılı boyunca yargı reformu adı altında
gelen birçok paketi kabul ettik, yasalaştırdık ve
kanunlaştırdık. İçerik itibarıyla hem iktidarın
hem muhalefetin, siyasi partilerimizin, bunların muhtevalarına
esaslı bir itirazları olduğunu düşünmüyorum. Bu yargı
reformu adı altında gelen paketlerin önemli bir kısmı
Türkiye'de mevzuatın teknolojik gelişmelere entegrasyonunu içeren
düzenlemelerdi ve her biri de gerekliydi fakat bunların anlam ve mahiyeti
bugün karşı karşıya kaldığımız
sorunlarla mukayese edildiğinde bir yargı reformundan ziyade bir
revizyon aşamasında kaldığını da hep beraber kabul
etmek zorundayız. Dolayısıyla bir yargı revizyonuna
değil, bir yargı reformuna ihtiyacımız olduğunu da
bugün Adalet Bakanlığı teşkilatının da,
milletvekillerimizin de hep birlikte kabul ettiğimizden zerre kadar
şüphe duymuyorum. Peki, yargı revizyonundan yargı reformu
aşamasına nasıl geçilecek, neler yapılması lazım?
Az evvel de ifade etmiş olduğum üzere Türkiye'de yargı
teşkilatının birincil ve öncelikli sorunu mevzuat sorunu
değildir, birincil ve öncelikli sorun nitelikli uygulayıcı
sorunudur ve uzun süren yargılamaların vatandaşın ciddi hak
kayıplarına sebebiyet verecek kadar şirazesinden
çıkmış olmasıdır. Dolayısıyla ortaya bir
cesaret koyarak revizyon değil etkili bir reformu hayata geçirmek
durumundayız. Bu çerçevede, ifade etmek isterim ki cumhuriyet tarihi
boyunca tartışılan, yaklaşık yüz yıllık bir
arka planı olan ve en nihayetinde de siyasi iktidar tarafından bu
haklı talepleri dikkate alarak hayata geçirilmiş olan bölge adliye
mahkemeleri ve istinaf mahkemelerinin hep birlikte mercek altına alınması
lazım. İstinaf mahkemelerinin kanunu çok iyi niyetli bir
şekilde, yıllarca akademik çerçevede
tartışılmış olmasından dolayı
Yargıtayın iş yükünü bir nebze düşüreceği
inancıyla ve yargılamaları hızlandıracağı
düşüncesiyle hayatımıza girdi ancak bugün fiilen uygulamada
bölge adliye mahkemeleri ve istinaf mahkemeleri bu neticeyi vermedi.
Yaklaşık beş yıl süren, Yargıtay aşamasıyla
beraber beş yıl, altı yıl süren yargı
dosyalarının üzerine bir üç yıl daha eklenmesine sebebiyet
verdi. Dolayısıyla bu mesleği icra eden bütün avukatların
feryadına kulak vermek lazım. Yine, dosyaları yıllarca
sürüncemede kalan vatandaşların feryadına kulak vermek
lazım ve istinaf mahkemelerinin kendisinden beklenen neticeyi vermediğini
görerek, yargı işlemlerine üç yıl, dört yıl, beş
yıl daha ek yaptığını kabul ederek bir an evvel
yargı reformu kapsamına bölge adliye mahkemelerinin ve istinaf
mahkemelerinin alınması, gerek görülürse doktrinde yıllarca her
siyasi iktidara dayatılan ve bir müjde gibi, bir köklü çözüm önerisi gibi
sunulan ama o neticeyi vermeyen istinaf mahkemelerinin derhâl
kaldırılması da dâhil olmak üzere tüm çözüm önerilerinin
düşünülmesi lazım. İstinaf mahkemeleri bir yandan yargı
sürecini uzatırken diğer yandan da nitelikli
yargıçlarımızın, hâkimlerimizin ve savcılarımızın
ilk derece mahkemelerinden çekilerek bölge adliye mahkemelerinde
görevlendirilmesi gibi fiilî bir sonuç doğurdu ve kürsüler maalesef ki
tecrübesiz hâkim ve savcılarımızın âdeta stajını
tamamladıkları birer mevzi ve mertebe hâline geldi. Dolayısıyla
istinaf mahkemeleri 2022 yılının Türkiyede yargı
konusundaki en önemli gündemi olması gerekiyor.
Bir başka husus,
yıllardır maalesef nitelikli, donanımlı,
yıllarını mesleğe vermiş
savcılarımızın atıl bir şekilde
görevlendirildiği, enerjilerinden, birikimlerinden ve
donanımlarından istifade edemediğimiz Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı kurumunun çok hızlı bir
şekilde ele alınması gerekiyor. Burada, Anadolunun dört bir
yanında yöneticilik, idarecilik yapmış, unvanlı
kararnamelerle görev almış tecrübeli savcılarımız ki
fiilen de zaten kızağa çekilmek olarak görülüyor- Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının hantal
yapısı içerisinde kendilerinden hiçbir şekilde istifade
edilmeksizin bekletiliyorlar. Aynı zamanda, ceza yargılamalarına
ilişkin de bu, vatandaşın temel ve gerçek sorunudur- ilk derece
mahkemesinden çıkan kararın bir an evvel temyiz incelemesi için
Yargıtaya gönderilmesini bekleyen vatandaşlar, hiçbir hukuki
kıymeti olmayan bir inceleme için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığından çıkmasını
yaklaşık iki yıl, üç yıl beklemektedirler.
Dolayısıyla, incelemeyi yapacak olan Yargıtayın ilgili ceza
dairesi nazarında da hiçbir bağlayıcılığı ve
kıymeti olmayan Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı tebliğnamesini üç yıl beklemek
zorunda kalan vatandaşlarımızın feryadını ivedi
bir şekilde dikkate alarak bu kurumun baştan elden geçirilmesi;
burada, enerjisi ve tecrübesi yüksek cumhuriyet
savcılarımızın devlete hizmet edecekleri daha etkin
noktalara derhâl sevk edilerek Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının gereksiz, lüzumsuz ve hiçbir
bağlayıcılığı olmayan tebliğname yetkisinin
kaldırılması; bu kurumun, daha etkin, devlet için daha
maliyetsiz ve daha faydalı bir şekilde revizyonu tüm meslektaşlarımızın
ve hukuk camiamızın ve hatta vatandaşlarımızın da
beklentisi olmuştur.
Bir başka husus da yine,
nitelikli uygulayıcıyı elde edebilmek için hâkim ve
savcılarımız arasında etkin bir liyakat ve terfi sisteminin
oluşturulması, çalışan, üreten, işini disiplinli yapan
hâkim ve savcılarımız ile bu konuda gerekli titizliği
göstermeyen hâkim ve savcılarımızın arasında fark
yaratacak, çalışanların hakkını alacağına
olan inançlarını koruyacak bir terfi sisteminin bir an önce
oluşturulması gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2023 yılında ve tam zamanında gerçekleşecek
olan seçimler, aynı zamanda cumhuriyetimizin 100üncü yılına
denk gelmektedir. Yaşanan gelişmeleri mercek altına
aldığımızda 2023 yılında gerçekleşecek olan
seçimlerin bazı kesimler ve dinamikler tarafından bir seçim olmaktan
çıkarılmak ve Türk devletiyle, Türk milletiyle hesaplaşmaya
dönüştürülmek istendiği açıkça görülmektedir.
Ülkemizde diplomatik
temsilciliği bulunan bazı ülkelerin büyükelçilerinin demokratik
siyasi hayatımıza, diplomatik teamülleri hiçe sayarak müdahale etmeye
teşebbüs ettiklerine ilişkin güçlü veriler bir tarafta ve hemen her
gün küresel şirketlerin kontrolündeki sosyal medya
platformlarının Türk milletine yönelen algı operasyonları,
itibar suikastları ve sinsi tuzakları bir tarafta gözümüzün önüne
sokulmaktadır. 2023 yılında hedeflenenin, sadece Cumhur
İttifakıyla değil hem Cumhurbaşkanımızın
şahsında hem de Sayın Genel Başkanımızın
şahsında Türkiye Cumhuriyetiyle bir hesaplaşmak arzusu
olduğu tüm yönleriyle ortaya çıkmıştır.
ABD Başkanı
Bidenin Türkiye'de muhalefete destek vereceklerini açıklaması, ABD
Büyükelçiliğinin firari bir FETÖcünün Sayın Genel
Başkanımız hakkındaki çirkin
paylaşımını resmî sosyal medya hesabından
beğenmesi, bazı diplomatik temsilcilerin komşu bir ülkede
Türkiye'nin seçimlerine ilişkin bir toplantı gerçekleştirmesi,
yargı organları tarafından tutuklu yargılanan bir
şahsın hukuki durumu hakkında bazı büyükelçilerin
uluslararası hukuku hiçe sayan müdahale teşebbüsleri, bazı
muhalif gazetecilerin ve yayın organlarının yabancı
vakıflar tarafından fonlandığının ortaya
çıkarılmış olması, yabancı ülkelere ait
basın-yayın kuruluşlarının tarihlerinde ilk defa
Türkçe yayın yapacak şekilde yeniden dizayn edilmesi ve Türkiye
ayaklarını oluşturması, diplomatik unsurların siyaset
kurumunu temsil eden kişilerle muhtevası açıklanmayan
görüşmelerine yoğunluk vermesi ve sosyal medya
platformlarının Türkiye aleyhtarı operasyonlarına açık
bir şekilde destek vermesi Türkiyede 2023 seçimlerine ilişkin
küresel grupların beşinci kol faaliyetine hız verdiklerini
açıkça ortaya koymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
YÜCEL BULUT (Devamla)
Küresel sistemin bütün unsurlarının Türk siyasetine müdahale
teşebbüsünde bulundukları bugünlerde şunu açıkça ifade
etmek durumundayız: Amacınız ve hedefiniz ne olursa olsun, biz,
Türkiye Cumhuriyetinin her yurttaşını, her dünya görüşüne
mensup insanını seviyoruz ama Türkiyeyi 1923ten yüz sene sonra bir
kere daha Millî Mücadeleye zorlamak niyetinde olan küresel güçler şunu
bilmelidirler ki bu Parlamento ve Türk milletinin evlatları, 1919da
Amasya Tamimine ecdadın atmış olduğu imzanın
mürekkebini kurutmamaya kararlıdır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türk milletinin geleceğine yine
Türk milletinin azim ve kararı karar verecektir, bu irade karar
verecektir. Eğer ki Cumhurbaşkanıyla hesaplaşma
niyetindeyseniz size söyleyeceğimiz sadece şudur: Azdan az, çoktan
çok gider. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataşta.
Buyurun Sayın
Karataş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEMET BÜLENT
KARATAŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçesi
üzerine konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. İnsan
Hakları Evrensel Bildirisinin kabul edilişinin 73üncü yıl
dönümü. Böyle anlamlı bir günde bütçe görüşmelerini
yapacağımız ülkemizin saygın bir kurumu olan Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ve faaliyetleriyle ilgili
kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu, Türkiyenin insan hakları
alanında tarafı olduğu uluslararası mevzuatla uyumlu olarak
kanunla kurulmuş, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli, kamu
tüzel kişiliğini haiz ve Cumhurbaşkanın
görevlendirdiği Adalet Bakanıyla ilişkili bir kurumdur.
Kuruluş amacı insan haklarını korumak ve geliştirmek,
kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına
alınması için çalışmak, işkence ve kötü muameleyle
etkin mücadele etmek olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu güvenilir, etkin ve saygın bir kurum olarak faaliyetlerini
yürütmektedir. Şemsiye bir kurum modeli oluşturan kurum, tek ve güçlü
bir kurumsal çatı altında 3 temel görevi birleştirerek daha
etkin bir kurumsal modeli hayata geçirmişlerdir.
Değerli milletvekilleri,
insan hakları, en genel anlamıyla insana insan olduğu için,
diline, dinine, ırkına, cinsiyetine, milliyetine, sosyal statüsüne ve
rengine bakılmaksızın tanınan haklardır. İnsan
hakları, tüm insanların hak ve saygınlık
açısından eşit ve özgür olduğu kabulüne dayanır. İnsan
haklarının temel ilkeleri evrensellik, bölünemezlik ve
devredilemezliktir. Bu ilkeler ve insan haklarına dair temel hususlar
bugün kabul edilişinin 73üncü yıl dönümünü geride
bırakacağımız 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinde belirlenmiştir. Bu önemli beyannamenin kabulünün üzerinden
yetmiş üç yıl geçmesine rağmen bugün dünya genelinde ne
yazık ki insan hakları ihlalinin en ağır tablolarıyla
karşılaşıyoruz. Özellikle son yıllarda dünya genelinde
insan hakları ihlalleri had safhaya ulaşmıştır ve bu
durumun giderek daha vahim bir hâl aldığı görülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Müslüman ve mülteci karşıtı gösterilerin yıldan yıla
artıyor oluşu, ırkçı ve yabancı düşmanı
saldırılara karşı etkin çözüm yolları aranmaması
yaşanan durumun vahametini daha da artırmaktadır. Avrupa bugün
gelinen noktada kendi çıkarları doğrultusunda diğer
ülkeleri eleştirmekte, insan haklarının temel prensiplerine
aykırı olarak din, dil vesaire ayrımlarla insanları
ötekileştirmektedir. Örneğin, bazı Avrupa ülkelerinin Suriyeli
mültecilere karşı tutumları, sığınma taleplerinin
haklı bir gerekçe olmaksızın reddi ve zorla geri iadeler
Avrupadaki insan hakkı ihlallerinin en açık göstergeleridir. Bugün
Yunanistanda yaşanan geri itme vakalarına dünya seyirci
kalmaktadır. Birleşmiş Milletler, Yunanistanın bu
hamlelerinin 1951 Mülteci Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Avrupa Birliği hukukunun açıkça ihlali
anlamına geldiğini de duyurmuştur.
Yine, aynı şekilde,
geçtiğimiz ay sürgün edilişlerinin 77nci yılını
geride bıraktığımız Ahıska Türkleri de hak
ihlallerinin en acı tablolarından birine örnek olmuştur.
Bildiğiniz üzere, Ahıska Türkleri başta azınlık
hakları, ayrımcılık, uluslararası hukuk, göç sorunu,
politik sorunlar gibi birçok konuda insan hakları ihlaline uğramış;
sürgün sürecinde sürgüne tabi tutulanlara yönelik insan haklarına
aykırı birden fazla ihlal gerçekleşmiştir. Ahıskada
yaşayan 86 bin Türk ve Müslüman birkaç saat içinde sürgün edilerek
vatanından koparılmış, yaklaşık 17 bin
Ahıska Türkü açlık, soğuk ve hastalıklardan
hayatlarını kaybederek yaşam hakları ellerinden alınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın Sayın Karataş.
MEMET BÜLENT KARATAŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, insan hakları ihlalleri
konusunda ders vermeye çalışan ve ülkeleri yargılama yetkisini
kendisinde bulanların, kendi karnelerini tekrar gözden geçirmeleri
gerektiğini ifade etmek isterim.
Bu vesileyle sözlerime son
verirken Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyor, 2022 bütçemizin
vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını
Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazakın.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN
NURULLAH SAZAK (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hain saldırı sonucu
şehit olan evlatlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine
sabır, milletimize başsağlığı dilerim. Rabbim
Türk milletinin yâr ve yardımcısı olsun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bugün Kişisel Verileri
Koruma Kurumu bütçesini değerlendirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
En basit tanımıyla
bireylerin kimliklerini bilinir hâle getiren her türlü bilgi, kişisel
veridir. 20nci yüzyılın sonlarına doğru hızlanan
teknolojik gelişmeler 21inci yüzyılda ivmesini
artırmış, bu insanlık bu ivmeye çok çabuk adapte
olmuştur. Siber atılım ve geniş veri havuzlarına
doğru basamaklar son on beş yılda ikişer ikişer
çıkılmıştır. Kapitalizm ve emperyallerin dijital
savaşı başlattığı böyle bir dönemde, üzerine
konuştuğumuz kişisel verilerin korunması kavramı
ülkelerin geleceğine ait plan ve programlamaların başında
yer almalı ve bu baş döndürücü ivme karşısında
devletlerin aldıkları tedbirler ve altyapı
hazırlıkları sürekli yenilenmelidir. Ülkemizde, kişisel
verilerin korunması 2016 yılında kanunlaşarak gerekli
düzenlemelere tam zamanında başlanmıştır. Türkiye'de
gerekli tedbirlerin alındığı, hukuksal altyapının
genişçe düzenlendiği bu süreçte Kişisel Verileri Koruma Kurumunun
en önemli çalışması, toplumda farkındalık
oluşturulması üzerinedir. Kanunlarla korunmaya
çalışılan kişisel verinin kredi kartı bilgilerinden
arkadaş ortamında çekilen bir fotoğrafa kadar
uzandığının bilinmesi her vatandaşın
farkında olması gereken kavramlardır. Bugün bir sitede aidat
borcunun ortak alanlarda ifşa edilmesi, kişisel bilgilerin
paylaşımı sayılarak Kişisel Verileri Koruma Kanununun
ihlal edilmesidir. Gelişen dünyada kültürümüzü muhafaza etmekte ne kadar
zorlandığımızın bir göstergesi de maalesef bu tür
değerlerin toplumsal norm ve geleneklerle korunamayıp kanuna ihtiyaç
duyacak kadar bozulmuş olmasıdır. Hâlbuki Ahilik imece
kavramları ve gücendirmeme Türk toplumunun yapısının
harcıdır.
Sayın milletvekilleri,
kişisel verilerin korunmasını esas gündeme getiren durum sanal
âlemin yaygınlaşmasıdır. Bilgi çağının
zirvesini yaşadığımızı zannettiğimiz bir
dönemde pandemiyle siber hayat esas zirvesini görmüş, gerek ülkemizde
gerek dünyada evlerinde kalan insanlar sanal âlemle zorunlu olarak teşrikimesaiyi
artırmıştır.
Hayata dair hemen hemen her alanda yaptığımız e-ticaret ile
gelişi güzel tıklamalar ve dijital ayak izleri kaydedilmekte,
sistemler aracılığıyla anlam kazandırılarak ortak
havuzda saklanmaktadır. Toplum mühendisleri silah olarak
kullanabileceği bu bilgileri artık kolaylıkla bu havuzlardan
elde edebilmektedir.
Peki, bu havuzlar nerede,
kimde, kimin kontrolündedir? Burada en önemli nokta, hâlen ekonomik
eşitsizlikler, fiziki sınırlar, ırksal ve dinsel
ayrımlar gerçek hayatta bütün varlığıyla devam ederken
teknolojinin sunduğu sanal dünya bütün eşitsizlikleri ortadan
kaldırmakta, kendi gerçeğini yaşamayan insana sanal âlemde
sunulan eşitlik ve kolaylık, bağımlılık düzeyinde
bir mutluluk getirmektedir. Bu kadar kolaylık Anadolu'daki bir deyimi
hatırlatmaktadır: Peynir büyük, mesafe kısaysa fare bu durumu
bir kere daha düşünmelidir.
İnsan fıtratı
yoğurulup şekillendirilebilir. Veri havuzlarında yapay zekâyla
toplulukların sosyokülterel seviyesine göre algıları yönetilip
alıştıra alıştıra makul ve normalmiş gibi
yönlendirilmektedir. Bu durumda, kimliği, yönelimleri, sevdikleri,
satın aldıkları, merak ettikleri, korktukları, hepsi bir
şekilde analiz edilebilen insanın, analiz edenler tarafından
istediği şekilde yoğurulması hiç de zor olmamalıdır.
İnsan hayatının gelişiminin bir yapay zekâ tarafından
yönlendirilerek geliştirilmesi tehdidi korkutucudur ve bir komplo teorisi
değildir.
Devletler,
kurumlarını, vatandaşlarını ve kimliklerini
koruyabilmeleri için verileri kendileri iyi analiz edebilmeli, toplumsal
dönüşüm içerisinde ortaya çıkan zaaf ve değişimleri kamu
yararına yönlendirebilmelidir. Devletin üzerine düşen bu sorumluluk
vatandaşlarımıza da düşmektedir. Zira, sanal ortamda oluşturulan
yapay gerçeklik toplum hayatının doğal ve kültürel
akışında olmayan fikir ve dinamikleri özümsetebilmekte, toplum
menfaatlerinin önüne fert menfaatlerinin geçtiği egoist
yaklaşımları körükleyebilmektedir.
Dijitalleşme ve yapay
zekâyla toplum 5.0 dönüşümünün yaşandığı yeni süper
akıllı toplum modelinde Türkiye, insan merkezli ve en verimli
şekilde yerini almalıdır. Bunun için genç ve dinamik nüfusun
dijital dünyaya hızlı uyumunun avantajları
kullanılmalıdır. Sağlam bir altyapı ve
güvenlik duvarıyla ulusal sistem kurularak bu toplum modelinin oluşumunda
kendi kurallarıyla oynayan en başat oyuncu olunmalıdır.
(MHP sıralarından alkışlar)
Türkiye e-devlet
e-nabız ve Hayat Eve Sığar gibi uygulamalarıyla kamusal
alanda büyük hizmetler sağlamıştır. HES kodu
uygulamasının magazinsel yorumlara rağmen pandemide virüs
sayılarının kontrol edilmesindeki faydası
kaçınılmaz bir gerçektir. Söz konusu yorumlar uygulamanın
yaygınlaşmasını geciktirse de
vatandaşlarımızda kişisel veri kavramının
önemine dair farkındalık oluşturmuştur. Bütün bu
uygulamalarla elde edilen büyük verilerin muhafazasında da bugüne kadar
oldukça başarılı ve güvenle gelen süreç aynı şekilde
devam ettirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
METİN NURULLAH SAZAK
(Devamla) Devletine güvenen bir millet ve bu güvenle halkını
istikrarla başarıya götüren bir devletle ülkemizin hak ettiği,
Hakkın vadettiği günleri yakında göreceğimize olan
inancımız tamdır.
Bu vesileyle 2022
yılı bütçesinin necip Türk milletine hayırlı
olmasını temenni eder, muhterem heyetinizi saygıyla
selamlarım (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğluna ait.
Buyurun Sayın
Vahapoğlu.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2020 mali
yılı kesin hesap ve 2022 yılı Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle başta
cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları
olmak üzere şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden gazilerimizi rahmet,
minnet ve şükranla anıyor, hâlen yurt içinde ve yurt
dışında görevli kahraman asker ve polisimizi, güvenlik
korucularımızı, hayatta olan tüm gazilerimizi, vazife
malullerini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; küresel boyutta yürütülen hâkimiyet
kavgalarının tamamında hem bölgemiz hem de Türk
coğrafyası merkezî konumda yani asıl ilgi
odağıdır. Kuruluş maksadı küresel boyutta güvenlik ve
dolayısıyla insanlığın huzurunu sağlamak olan
uluslararası kuruluşların hemen tamamı bir ya da birkaç
ülkenin güdümünde, onların kısa, orta veya uzun vadeli
hesaplarına hizmet eder konumda bulunmaktadırlar. Örneğin, Birleşmiş
Milletler, NATO ve AGİT varlıkları
tartışılır kuruluşlar hâline gelmiştir. Özellikle
ülkemizin içinde yer aldığı ittifakların ve birlikte sözde
müttefik olduğumuz ülkelerin Türkiye'ye yönelik tavırları
sorgulanması gerekir hâle gelmiştir. Söz konusu ülke ve ittifaklar
görünüşte bizimle birlikte yol yürüyor gibi davranırken aslında
göz göre göre düşmanlarımızla iş birliği
yapmaktadırlar. Bile bile lades demenin zamanı geçmiştir.
Güvenliğimizi, dolayısıyla millî savunmamızı
ilgilendiren parametrelerde küresel ve bölgesel boyutta önemli
değişiklikler olmaktadır. ABD'nin Türkiye'yi artık
stratejik ortak görmediği, hatta güvenlik ve dış
politikasında yer vermediği ve çok kutuplu dünyada kontrol edilmesi
gereken bir ülke, hatta güç olarak gördüğü kanaati yaygın bir hâl almıştır.
Bu durum, başta ABD olmak üzere Batı bloğundaki ülkelerin
basınında ve fikir kulüplerinde sıkça seslendirilir hâle
gelmiştir. Hatta, Çin ile birlikte Türkiye'nin
anıldığı ve hedef hâline getirildiğinden
bahsedilmektedir. ABD, İran ve Rusya'yla olan ilişkilerini
normalleştirmeye çalışırken, çözülmez denilen pek çok
problemi yumuşak geçişlerle çözme arayışındayken
Türkiyeden durdurulması gereken bir güç olarak bahsedilmektedir.
Artık, vatandaşlarımız dahi bu müttefikliği sorgular
hâle gelmiştir. Daha yakın bir zamana kadar Avrupa
basınının büyük güçlerin en iyi müşterisi olarak
isimlendirdiği ülkelerden biri durumundaki Türkiye, savunma sanayisinde
katettiği ilerleme sayesinde dışa
bağımlılığını yüzde 60ı aşan
oranda azaltmış, ihtiyaçlarını yurt içinden sağlamaya,
hatta ihraç etmeye başlamıştır. Bu durum, NATOnun yegâne
tedarikçisi olan ülkeleri tedirgin eder hâle gelmiştir. Bu ülkeler,
Türkiyeye yönelik özel planlamalar yapmaya başlamışlardır.
Amerikanın Orta
Doğuya yönelik özel stratejisinin somutlaşmış hâli
İbrahim Anlaşmaları olarak adlandırdıkları
anlaşmalardır. Bu anlaşmaların hayata geçirilmeleri
sonucunda Orta Doğuda kartlar yeniden karılmaya
başlanmış ve çoğu Türkiyeyle problemli olan ülkelerin
başını çektiği yeni ittifaklar oluşturulmuştur.
Bu ittifaklar, yakın zamana kadar kilit bölge olarak görülen Orta
Doğunun kuzeyi yani Türkiye-İran-Pakistan aksının
pasifleştirilerek ikinci plana itilmesi ve yerini Avrupa ile Hint-Pasifik
bölgesinin kavşağı olan güney Orta Doğunun alması
sonucunu doğurmuştur. Belirlenen yeni aks, hem Kızıldeniz
hem de Basra Körfezi üzerinden Asya-Avrupa geçişini kontrol etmektedir. Bu
aks üzerindeki ülkeler, demografik yapı itibarıyla problemli,
ekonomisi daha çok petrol ve petrol ürünlerine dayalı; çoğunlukla ana
sempatileri İngiltereye, itaatleriyse İngiltere, ABD ve Fransaya
olan yöneticilerin yönettiği ülkelerdir. Yeniden oluşturulan Orta
Doğu dengesinde stratejik konuma İsrail, Mısır, Suudi
Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri oturmuştur. Önümüzdeki süreçte
bölgedeki önemli değişikliklerin altında bu ülkelerin yer
alması beklenmelidir. Bunun yanında, ana oyun kurucu durumundaki ABD,
Kafkasları kendi hâline bırakmamakta; İran, Ermenistan,
Gürcistan üçlüsüyle kimi zaman gerilen ama çoğunlukla söz konusu ülkeler
açısından ümit verici olarak değerlendirilen gelişmeler
meydana gelmektedir.
Balkanlarda Bulgaristan ve
Romanyanın NATO ülkesi olmaları yanında Ukraynanın da
NATOya gireceğine dair somut emareler ve ABDnin Ukraynaya 250 milyon
dolarlık askerî yardım planlaması, bu miktarın 150 milyonunu
hemen kullandırma yoluna gitmesi bölgenin eski oyun kurucusu Rusyayı
endişelendirmekte ve karşı tedbirler üretmeye sevk etmektedir.
ABDnin bu ülkelerde oluşturduğu ve oluşturmayı
amaçladığı askerî üsler ise bölgesel güvenlik dengelerini
bozacak nitelik kazanmaya devam etmektedir. Bulgaristan ve Romanyanın
limanlarını kullanarak Akdenize sokulan deniz gücüyle özellikle
Rusya-Ukrayna ilişkilerine şekil verilmeye
çalışılması ve bu konuda diplomasiden ziyade askerî gücün
ön plana çıkarılması, tehlikenin ulaşabileceği boyutu
göstermesi açısından önem arz etmektedir. Ayrıca, Karadenize
kıyıdaş olmayan bir ülkenin yani ABDnin Karadenizde askerî
limanlar kurması, burada saldırı kabiliyeti yüksek deniz vasıtaları,
silah, araç gereç ve mühimmat bulundurması ileride Montrö Boğazlar
Sözleşmesini de yeniden yorumlamaya zorlayacak nitelik kazanabilecektir.
Son dört yılda
Yunanistan, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi
ülkeler, önemli oranda silahlanma yarışına girmişlerdir. Bu
ülkeler, az önce dile getirdiğim yeni Orta Doğu dengesinde
üstlendikleri görev ve pozisyonlar nedeniyle ağababalarından yüksek
miktarda silah ve mühimmat alarak bedelini ödemektedirler. Alınan bu silah
ve harp araç gereçleri insanlığın hayrına ya da organik
tarımda kullanılmayacaktır, kan akıtılmak üzere
kullanılacaktır. Belki de bu ülkeler yakın gelecekte yeni
bölgesel savaşlara sebep olabileceklerdir ancak kendi güçleriyle
savaş yürütme yeteneğine sahip olmayan bu ülkelerin, mevcut terör
örgütlerini ya da muhtemel ortaya çıkaracakları yeni terör
örgütlerini desteklemeleri beklenmektedir.
Yunanistanın, NATO devletleri arasında, ABDden sonra gayrisafi
yurt içi hasılasından savunmaya en fazla para ayıran devlet
hâline gelmesi dikkat çekicidir. Bununla kalmayan Yunanistan, ABDyi ülkede
yeni üsler kurmaya davet etmiş ve Amerikanın hava, deniz ve kara
birliklerinin konuşlanacağı yeni üsler bu ülkede
oluşturulmuştur. Bu anlaşmanın sağlayacağı
hareket imkânıyla Yunanistan, Girit Adasından başlayarak
Türkiyenin dibine kadar Amerikayı konuşlandırmaktadır. Bu
konuşlandırmaların öncelikli hedefi, bu iki ülkeyle aynı
ittifakta bulunan yani NATOda olan ülkemizdir, Türkiyedir. Yunanistan, 1947 yılından bu
yana Adalar Denizinde sahipsiz ada ve kayalıkları sürekli olarak
silahlandırmaktadır, buraları işgal etmektedir. Bu, bugünün
meselesi de değildir, 1947den günümüze kadar gelmektedir ve Türkiye,
toprakları mutlak surette ele geçirilmesi gereken topraklar olarak askerî
akademilerde ve diplomasi okullarında okutulan, hedef olarak gösterilen
bir ülkedir. Bu ülkenin faaliyetlerine örnek olarak en son nereye
varabileceğini, Makedonya üzerinde kurmuş olduğu baskı
sonucu Makedonyanın adını değiştirmeye kadar giden
gelişmeleri de görmek gerekir. MHP lideri Sayın Devlet Bahçelinin
dile getirdiği üzere, Yunanistanın Fransa ve ABDyle
oluşturduğu savunma ve askerî iş birliği
anlaşmaları mutlak surette dikkate alınması gereken
gelişmelerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; güvenliğimizi etkileyen parametreler
kapsamında ele alınması gereken konulardan biri de nükleer
silaha sahip olunması durumudur. Her ne kadar nükleer silah
denildiğinde planlı olarak akla ilk Kuzey Kore getiriliyorsa da bunun
dışında, İslam dünyasında tarih boyunca Türk milletini
doğal rakip, bazı dönemlerde de hasım olarak gören
İranın nükleer silaha sahip olma çabaları da dikkatle izlenmesi
gereken gelişmelerdir. İranın nükleer silaha sahip olması
sadece İran-İsrail dengesini bozmakla kalmayacak, İslam
dünyası üzerinde söz sahibi olma, lider olma gibi bastıramadığı
emelleri olan İranın bölgede kazanacağı yeni pozisyonun
sebep olabileceği davranış bozuklukları da dikkate
alınması gereken hususlardır.
Hint ve Pasifik Okyanusu
bölgelerini de kapsayan ve artık küresel bir kaosun sebebi olabilecek hâle
dönüşen Çin-ABD yarışı dikkatlerden
kaçırılmamalıdır. Bu yarışın
karşılıklı silahlı çatışmaya dönüşmesi
ihtimali düşük olsa bile oluşturulan her gerginliğin bölgesiyle
sınırlı kalmayacağı; küresel anlamda, başta
ekonomi olmak üzere, dengeleri bozacak özellik taşıdığı
dikkatten kaçırılmaması gereken konudur.
Sayın milletvekilleri,
bir başka konu ise biyolojik silah konusudur. Biyolojik silahlarla ilgili
olarak yeni dünya savaşında zafer için asıl silah
olacağı değerlendirmesi yapılmaktadır, bu
değerlendirme yabana atılmamalıdır ve dikkatle
izlenmelidir. Bu konuda çalışanların üzerinde mutabık
kaldıkları konu, üçüncü bir dünya savaşının biyolojik
silahlarla yapılacağıdır. Türkiye, taraf olduğu
anlaşmalar nedeniyle biyolojik ve kimyasal silah bulundurmamaktadır.
Buna rağmen, ABDnin, Rusyanın, Çinin, hatta bazı kaynaklara
göre İsrail ve Fransanın biyolojik ve kimyasal silah işiyle
yıllardır ilgilendiklerine dair bilgiler yer almaktadır. Bir
virüsün dünyayı kilitlediği, hayatı durdurduğu, ekonomilere
darbe vurduğu, milyonlarca insanın ölümüne sebep olduğu
bugünlerde, buna karşı tedbirlerin sadece savunma maksatlı
olarak sınırlı bir şekilde ele alınmasının
yeterli olmayacağı bir gerçektir.
Aynı ittifakın
içinde bulunduğumuz ülkeler, yıllardır PKKya silah ve mühimmat
sağlamanın yanında, barınma, eğitim, tedavi, sahte
belge düzenleme, para temin etme merkezi görevi de görmektedirler. Bu ülkelerin
hemen tamamı müttefik kabul ettiğimiz ülkelerdir ve NATO bünyesinde
yer almaktadırlar. Hâlbuki Washington Anlaşmasına göre NATOnun
asli görevi, üye ülkelerin özgürlük ve güvenliklerini siyasi ve askerî
yöntemlerle korumaktır. İttifak bir ortak değerler
topluluğu teşkil etmelidir. Fransanın Suriyedeki, en son, bir
beton fabrikası üzerinden, ABDnin ise DEAŞı bahane ederek PKKya
yaptığı yardımların, bu örgütten ele geçirilen silah
ve mühimmatın menşelerinin, ittifakların yeniden
değerlendirilmesi konusunu gündeme getirdiğini dikkatlerinize sunmak
isterim.
Her geçen gün
çirkinleşen güçlerin karşısında, Türkiye, etki gücü küresel
olması gereken bir devlettir. Türkiye, bölgemizin, Türk
dünyasının, İslam dünyasının, mazlum ve mağdur
edilmiş tüm insanlığın umudu olmak zorundadır.
Türkiye'nin sorumluluğu Yakutistandaki Yakut Türkünden Şilideki
Mapuçelere, Kuzey Yarım Küredeki Eskimolardan Güney Afrika yerlileri ve
Avustralya Aborjinlerine kadar uzanır. Bunun için, uluslararası
mahiyetteki tüm organizasyonların bir şekilde içinde yer almak ve
onları etkilemek, eğer mümkünse insanlığın iyiliği
için yönlendirmek zorundadır. Türkiye, İslam ülkeleri üzerinde öyle
bir etki kurmalıdır ki bu etki, Türkiye'nin Batıyla
ilişkilerinde elindeki en büyük güç olmalıdır ve yine Türkiye,
Batıyla kurup sürdüreceği ilişkileri aynı şekilde
İslam dünyasında bir avantaj hâline dönüştürmek zorundadır.
Türkiye, Türk dünyasının ortak savunmasını sağlayacak
oluşumlara öncülük etmek zorundadır. Yani Türkiye her şart ve
zeminde güçlü olmak zorundadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çağımızın tüm
gelişmişliğine ve teknolojinin yaygınlaşmasına
rağmen insan faktörü her zaman önemini korumaktadır. Türk
Silahlı Kuvvetleri, deniz, hava, kara unsurlarıyla daima güçlü ve
caydırıcı olmak zorundadır. Bugün verildiği gibi,
gelecekte de Türk Silahlı Kuvvetleri arkasında kararlı bir
siyasi otoritenin varlığını sürekli olarak hissetmelidir.
Askerlik mesleği özel
bir meslektir, bir hayat felsefesi ve tarzıdır. Bu mesleğin
gerektirdiği nitelikler ve psikolojik özelikler ancak askerî okullarda,
askerliği özümsemiş askerî öğretmenler ve eğitmenler
vasıtasıyla kazanılabilir. Bu hususun dikkate alınarak
kapatılan askerî liselerin yeniden açılması gerekmektedir.
Dünyadaki tüm orduların
askerî tababet esaslarına göre eğitim almış askerî
doktorları ve askerî hastaneleri mevcuttur. Bu durum, İsviçre gibi
tarafsızlığı dünyaca kabul edilmiş devletler için de
geçerlidir. Her bir branşta uygulanacak askerî cerrahiyi ve askerin temel
ihtiyaçlarından olan askerî psikiyatriyi sivil tabiplerin
karşılaması mümkün değildir. Bunu sivil hastane ve
doktorlarla karşılarız ya da biz yaparız. diye ortaya
çıkanlara itibar edilmemelidir. (MHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Devamla) - Teknolojik gelişmelere rağmen her sektörde
insan faktörü hep önemini korumuştur. Askerimizin idari, mali ve sosyal
hakları; görev, sorumluluk ve maruz kaldıkları risklere uyumlu
hâle getirilmelidir ve bunun için, emekliliklerinde özlük haklarını
iyileştirecek reform mahiyetinde detaylı bir çalışmaya
ihtiyaç bulunmaktadır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinde görev yapan binbaşı ve kıdemli
binbaşıların konumları ve ücret durumları
düzeltilmelidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmakta olan
sözleşmeli subay ve astsubayların kadroya alınma ihtiyacı
bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan
astsubayların mesleğe başlangıç derece ve kademelerinin, eğitim
durumlarını esas alacak şekilde, 9uncu derece 2nci kademeden
başlatılmasına ve emeklilikteki özlük haklarının
düzeltilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA HİDAYET
VAHAPOĞLU (Devamla) Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Devamla) - Özellikle terörle mücadelede yaralanan ancak gazi sayılmayan
evlatlarımıza gazilik hakkının verilmesine ve uzman
çavuşlar ile sözleşmeli erbaş ve erlerin özlük
haklarının iyileştirilmesini sağlayacak tedbirlere ihtiyaç
bulunmaktadır.
MHP Grubu olarak Millî
Savunma Bakanlığı bütçesine evet oyu vereceğimizi
belirtir, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (MHP, AK
PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
12.34
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum
2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara
başlıyoruz.
İlk söz, Mersin
Milletvekili Rıdvan Turana ait.
Buyurun Sayın Turan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN
(Mersin) - Sayın Genel Kurul ve ekran başında bizleri izleyen
değerli halkımız; ekonomide dış mihraklar bahanesi
nasıl beceriksizliğin, iş bilmezliğin kanıtı ve
içe kapanmanın göstergesi ise tarımda da rekolte kaybını,
fiyat istikrarsızlığını kur ve kuraklık
bahanesine sığınarak izah etmek aynı iş
bilmezliğin ve beceriksizliğin kanıtıdır. Mesele
sadece kuraklık ve kur artışı mıdır değerli
arkadaşlar, yoksa ülkeyi küresel çalkantılara açık hâle getiren,
çiftçiyi kollamayan bir tarım politikası ve savunucusu Tarım
Bakanı mıdır?
Değerli bazı
bürokratları dışında tutarak ifade etmek istiyorum: Şu
anki Bakan ve böyle bir Bakanlık olmasaydı ne olurdu?
Cevabını ben vereyim: Bundan daha kötü olmazdı, şu anda ne
oluyor ya da olamıyorsa aynı şeyler olmaya ya da olmamaya devam
ederdi. Üç yıldır birlikte bütçe yapıyoruz ve üçüncü
yılın sonunda, Bakana hitap etmeyi artık anlamsız buluyorum
ve son söyleyeceğimi baştan söyleyip Bakanı istifaya
çağırıyorum. Üç yıldır hiçbir iyi niyetli önerimizi
dinlemeyen, bu nedenle de icraatları başarısızlıklarla
malul bir Bakan daha fazla o koltukta oturmamalıdır ve derhâl istifa
etmelidir. Mesela, bize karşı savunduğu bütçesini dolara karşı
savunamayan bir Bakan gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
Ekran başındaki
değerli çiftçiler, kıymetli tarım emekçileri; tarım
bütçesinde küçük ölçekli üreticiler yok, topraksız köylüler yok,
kadın çiftçiler, mevsimlik işçiler yok; sermayedarlar var, tüccarlar
var. Ve esasen bütçe de yok hükmündedir.
Eğer bütçe kanunu
dikkate alınacaksa bir ek bütçe ihdası zorunludur. Zira orta vadeli
programda doların 9,27 lira olması üzerinden tasarlanmış
olan tarım bütçesi, şu anda doların 14 liraya çıkmış
olması sebebiyle kadük kalmıştır. Bütçe kanununa göre, bir
ek bütçenin mutlaka yapılması gerekiyor. İşte, onu
söylüyorum, Bakan bize karşı gayet cebbar biçimde savunduğu
bütçesini dolara karşı savunamıyor. Dolara karşı
savunmuş olsaydı çıkacak diyecekti ki: Biz ek bütçe
yapacağız. Ek bütçe talep etmesi gerekirdi ama bakanların ne
tür bir fonksiyonla donanmış olduğunu bildiğimizden
dolayı hiçbir bakanın buna cesaret edemeyeceğini de elbette
biliyoruz. Neden ek bütçe istemesi gerekiyordu? Kurdaki artış ortada.
Ekran başındaki çiftçi
yurttaşlar, esasen, gayet iyi biliyorsunuz ki tarım destekleri bu
yıl 25,8 milyar lira civarında ama emin olun, bunun hiçbir önemi yok.
2021 destekleri daha yeni açıklanmışken Bakan çıktı
dedi ki: Yüzde 90ını açıklayacağız. Açıkça
çiftçiyi yanılttı, oysa daha 2020 destekleri bile
tamamlanmamıştı. Desteklemenin açıklandığı
11 Kasımda dolar kuru 9,91di arkadaşlar ve 2 milyar 603 milyon
dolara denk geliyordu bu bütçe; şimdi, kur artışı dikkate
alınırsa tam 11 milyar lira yani 2023te ödenecek olan desteklemelerden
daha mürekkep kuramadan -deyim yerindeyse- 11 milyar lira kur
artışı sebebiyle erimiş durumda ama Bakan bunu
çıkıp da Cumhurbaşkanına karşı dillendirecek
cesarete sahip değil. Ekran başındaki değerli köylü
vatandaşlarımız, geçen sene 22 milyar liraydı destek, o
zaman kur 8 liraydı ve bu 38,5 milyara tekabül ediyordu. Geçen yıldan
bu yana girdi artışlarını bir kenara bırakın,
bütçe bile durduğu yerde 14 milyar lira eridi kıymetli arkadaşlar.
Mesele sadece bütçenin
erimesi, desteğin erimesi değil, aynı zamanda girdiler
arttı. Gübreye yüzde 25 katkı yapıyoruz, desteği
artırdık. dediniz, oysa gübre yüzde 500ün üzerinde zamlandı.
On altı ayda tam 31 kez gübreye zam yapıldı. DAP gübre fiyatı
3.000 liradan 14.250 liraya çıktı, üre gübresinin tonu 1
Aralıkta 10.800 liraydı, kur hiç artmadan, bakın, 2 defa üst
üste zam geldi ve şu anda 14.250 liraya çıktı; mazot 10
liranın üzerinde.
Ekran başındaki
değerli halkımız, kuru serbest bırakan iktidar sizleri
nasıl açlığa mahkûm ediyor, kur atışı gıda
enflasyonunu nasıl artırıyor hep birlikte bakalım: Geçen
mayıs ayında Cumhurbaşkanı, Toprak Mahsulleri
tarafından buğdayın tonuna 2.250 ila 2.450 lira arasında
fiyat ödeneceğini söylemişti. Küçük çiftçi aşağı
yukarı bu düzeyde buğdayını sattı. 25 Kasımda ton
fiyatı 4.300 liraya yükselmişti; tüccar aldı, stokladı ve
kazandı. Toprak Mahsulleri Ofisi, o zaman 4 bin liranın üzerinde
aldığı buğdayı, dışarıdan ithal
ettiği buğdayı ekmek zamlanmasın diye 2.500 liraya un
sanayicisine sattı; un sanayicisi de kazandı. Evet, ekmeğin
zamlanmaması kuşkusuz önemli bir şey ama burada olağanüstü
bir görev zararı ortaya çıktı. Bu görev zararı da
dolaylı vergilerle yine ekmeği tüketecek olan vatandaşın
sırtına yıkıldı. Yani böyle cin fikirlilik,
zannediyorum, yalnızca bu iktidara mahsus. Tabii, ekmeğin girdi
olarak yüzde 30u undan meydana geliyor; diğer girdilerin
artışı, diğer harcama kalemlerinin artışıyla
ekmekteki kaçınılmaz zam almış başını gider
vaziyette. Demek ki kurun artması enflasyonu bu şekilde, hayat
pahalılığını bu şekilde
artırıyormuş.
Ekran başındaki
değerli halkımız Kurun önemi yok. demek vatandaşı
ekmeksiz bırakmaktır. Tüccar, stokçu para kazandı, un sanayicisi
para kazandı, hatta iyi kötü ekmekçi para kazandı; ya çiftçi? Çiftçi
para kazanamadı, kazanamadığı gibi giderek yoğun bir
biçimde tarım alanlarını terk etti.
Ekran başındaki
üreticilerimiz, böyle bir beceriksizlik varken Allah aşkına,
dış mihraklara lüzum var mı bu memlekette? Bakın, hasat
yeni bitti, buğdayın tonu yaklaşık 400 dolara dayanmış
durumda; sekiz ay sonra, bir sonraki hasatta neyle
karşılaşacağımıza ilişkin bu
Bakanlığın en küçük bir planlaması yok, paraları
olursa tekrar ithal edecekler. Önümüzdeki dönem aşağı yukarı
16 milyon ton civarında bir buğday rekoltesinin olacağı
düşünülürse ve 2 periyoddan beri 3er milyon ton azaldığı
dikkate alınırsa Türkiye'nin 6 milyon ton civarında bir
buğday üretimine daha ihtiyacı olduğu ortada. 9,5 milyon
hektardan 7 milyon hektara inmiş buğday ekim alanları, nüfusun
53 milyondan 83 milyona çıkmış olması gibi faktörler bize
üretimin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Oysa 2 milyon hektar, dekar
başına 300 kilo buğday üzerinden yeniden üretime
kazandırılsa ithalat politikalarına gerek olmaz ve memlekette
buğday kıtlığı da olmaz ama iktidarın böyle bir
perspektifi yok. Bütçenin Komisyon aşamasında buğdayın
kilosu 4 küsur liraya imal ediliyordu, şimdi -daha bir ay geçmedi- şu
anda 6 liraya dayanmış durumda.
Üreticinin tek sorunu girdi
değil tabiatıyla, aynı zamanda yanlış dış
politika. Bölgede militarist bir siyaset izliyor olmak da bu çiftçinin önemli
sorunlarının başında.
Ekran başındaki
değerli vatandaşlar, bakın, TÜİK yüzde
Şimdi, iktidar, depo
basmakla, zincir marketleri sorumlu tutmakla, yeni hal yasasıyla,
Tarım Kredi Kooperatiflerini aktive etmekle bu sorunun çözüleceğini
varsayıyor. Sorunun kendisi iktidarın tarım zihniyetidir. Bu inzibati
yöntemlerin hiçbir tanesiyle bu sorunun çözülmesi mümkün değildir.
Tarımda gayrisafi millî hasılada Avrupada 1inciyiz. derken esasen
Bakan dış ticaret hadlerinden bahsetmiyor.
Aldığımız ne, sattığımız ne? Meseleye
böyle bakıldığında bu büyüklüğün son derece farazi bir
büyüklük olduğunu ve bu büyümenin de çiftçinin, yoksulun, emekçinin,
topraksız köylünün hiçbir biçimde lehinde bir kalem hâline
dönüşmediğini hep beraber görüyoruz. 3,5 milyon hektar tarım
alanının -2 tane Trakya eder- betona boğulduğu bir iktidar
gerçeğiyle; 661 binden fazla çiftçinin tarımdan çekildiği
gerçeğiyle; BDDK verilerine göre çiftçilerin yüzde 92,5unun
tarlasının ipotekli olduğu gerçeğiyle; iktidarın 7
milyon 500 bin kişiyle aldığı tarımda
çalışan insan sayısını 4 milyon 700 bin kişiye
düşürdüğü gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Ve Sayıştay
raporları
Açık söyleyeyim, Tarım ve Orman
Bakanlığında yolsuzluk var çünkü kalem kalem
yazılmış, Sayıştay raporları dikkate
alındığında yolsuzluğun ne boyutlarda olduğu
açıkça görülüyor. Ayrıca, TKDK'ye, yeterliliği olmayan 61
kişinin -o kurumda yeterliliğe sahip olan başkaları
olduğu hâlde- KPSS'ye girmeden, sırf iktidara yakın
olduklarından dolayı memur olarak alınması da
yolsuzluğun bir başka boyutunu bize gösteriyor.
Geçen sordum Ziraat
Bankasına Ne kadar çiftçi borcu var? diye, ticari sırmış,
söyleyemezlermiş, oysa 220 milyarın üzerinde ve giderek ödenmesi daha
da zorlaşan bir çiftçi borcu gerçekliğiyle karşı
karşıyayız.
Bu bütçede mevsimlik
tarım işçileri yok. Oysa mevsimlik tarım işçileri sırf
bittikleri yerde, doğdukları yerde doyamadıklarından
dolayı her yıl şose boylarında binlercesi
hayatını kaybediyor; sırf bu iktidarın bu konudaki
politikaları sebebiyle bunlar oluyor. Bütün bunlar böyle yaşanırken,
Fahrettin Poyraz 11 yerden 150 bin liradan fazla maaş almayı kendine
helal görüyor -ve ona benzer başka bürokratlar- gerçi Ben 150 bin
almıyorum, 60 küsur bin lira alıyorum. dedi ve içimizi soğuttu
tabii böyle diyerek.
Yine, değerli
arkadaşlar, ormanlık alanların, ormanların azalması,
geçtiğimiz yılki son yangınlarla birlikte yoğun biçimde
orman kaybı bir başka sorunumuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
RIDVAN TURAN (Devamla) -
Gökova'da Mazı köyü ve yakın köyler yenilenebilir enerji
kaynağı alanı ilan edildi değerli arkadaşlar,
binlerce zeytin ağacı ve köyler tehlike altında. Buradan oradaki
köylülere selam ediyorum ve bu kötü gidişatı mutlaka ve mutlaka
engelleyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Yine, İkizköy Akbelen
Ormanında Bakanın oluruyla 780 bin dönümlük kızılçam
ormanı ve 35 bin zeytin ağacının olduğu bölge kömür
madeni yapılmak için, Muğla Termik Santraline kömür temini için
verilmiş durumda. Zaten 65 bin hektar orman orada yanmıştı.
Evet, bunlar bu iktidarın Tarım Bakanının icraatları.
Geldiğimiz noktada
sayısı 100ü aşan sulak alan ve göl kurumuş durumda;
hepsini tek tek burada ifade edemeyeceğim ama son olarak şunu
söyleyeyim arkadaşlar: Bize yeni bir tarım felsefesi lazım.
Tarım emekçisinden yana olan, ekolojiden yana olan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIDVAN TURAN (Devamla) -
yeni bir felsefe lazım. Ancak ve ancak bu ülkedeki tarımsal
soruları bu biçimde çözüme bağlayabiliriz.
Hepinizi ve ekran
başındaki tarım emekçilerini selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz sırası
İstanbul Milletvekili Oya Ersoya ait.
Buyurun Sayın Ersoy.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY
(İstanbul) Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Çok değil, son üç ayda
yaşananlar AKP saray iktidarının tabutuna çiviyi
çakmıştır. Bu iktidar artık siyaseten yaşayan bir
ölüdür. Evet, burada bütçe falan konuşmuyoruz; burada, İçişleri
Bakanınızın suç işleri bakanı olarak nasıl
tanımlandığını, işlediği suçlara
ilişkin iddiaları yanıtlamamak için Meclisi nasıl provoke
ettiğini gördük, son çırpınışlarına tanık
olduk ve sizler de ona sahip çıktınız. Neyi sahiplendiniz
biliyor musunuz? Soylunun yazıcısının
çıkardığı fatura sesidir, pudra şekeridir
sahiplendiğiniz; uyuşturucu kaçakçılarıyla çekilen
fotoğraflardır, Sezgin Baranın uçağıdır mesela;
vatan, millet edebiyatının arkasında saklanan pislikler,
iğrençliklerdir.
Meclisin saray için bir
angarya olduğu belli. Elinden gelse buradaki 600 koltuğa da adam
oturtur. Evet, Meclisin neredeyse en önemli işi bütçe yapmak değil
mi? Bu bütçenin ne halkın ne de Meclisin bütçesi
olmadığını herkes biliyor. Bu bütçe, sarayın
bütçesidir; evet, sarayın bütçesidir ancak beyefendi kendi bütçesini
Meclise sunmak, Mecliste tartıştırmak için bile olsa buraya
gelmiyor, gelemez, yerine atadığı memurlarını
gönderiyor. Neden? Çünkü kralı daha fazla savunsunlar diye, kendisinden
daha fazla savunsunlar diye çünkü kralı savunanlar bilir ki kral
düşerse kendileri de düşer; o yüzden Mecliste sataşırlar,
dalaşırlar, kavga çıkarırlar.
Bir de kuru palavracılarınız
var Teknoloji Bakanınız gibi. 2023e tüm umutlarınızı,
hayallerinizi bağladınız ya yerli araba, yerli uçak, yerli uydu
Ne kadar palavra varsa atmak serbest. Sert iniş yapacakmış Varank
Aya. Yani atılacak roketle Ayı vuracak; vurmazsa Teğet
geçti. der geçersiniz, onu da başarı sayarsınız.
Sevgili Filiz
Kerestecioğlu Vekilimiz Bakanınıza bir öneride bulundu ya
Soyluyu da al giderken. diye. Evet, ekliyorum, sadece Soyluyu almasın,
üstün bilimsel araştırmalarıyla ünlenen Ali Erbaşı da
alsın yanına. Evet, imamlar, şeyhler, şıhlar, yüzlerce
imam-hatip, yüzlerce Kuran kursu bu ülkeye bilim getirecek, teknoloji
getirecek, öyle mi? Sizler de olmayacağını biliyorsunuz ama
bilimin, sanatın, aklın önünü açsanız o koltuklarda
oturamayacağınızı da o kadar iyi biliyorsunuz ki 7
bakanlık, 12 başkanlığın bütçesinden daha fazla bütçe
emanet ediyorsunuz bu şahsa. 13 milyar lira teslim edilen bu
şahıs parasını saraydan alıyor, saray ayakta
kalsın diye fetva veriyor sadece. Cemevleri kırmızı çizgimizdir
der, Feminizm ahlaksızlıktır. der, Torunu dedesine helaldir.
der ve o paraları kadınları, Alevileri, çocukları yok
saymak için kullanır.
Adaletti değil mi
sizin ilk adınız? Evet, başlangıç isminiz. Adil olup adalet
dağıtacaksınız değil mi? Konuşma sürem bir
yıla da çıksa, bir yıl da olsa sizin yirmi yılda
yaptığınız adaletsizlikleri anlatmam mümkün değil.
Ama bugün 10 Aralık
Dünya İnsan Hakları Günü. Evet, burada şunu söylemeden, bunu
atlayarak geçemeyeceğim: Sevgili Aysel Tuğluk; insan hakları
savunucusu, meslektaşım ve bu sıralarda sizinle beraber oturan
bir milletvekili. Ve Aysel Tuğluka anlatılanları bir kez daha,
yeniden duyun. O, hukuksuz yere cezaevine attığınız yerden
annesinin cenazesine gitti ve orada ırkçı, faşist
saldırıları gördü, onları duydu ve annesinin gömüldüğü
yerden çıkartıldığına tanık oldu ve sevgili
Aysel'in yüreği de aklı da almadı. Ve o günden itibaren
hastalığı gittikçe derinleşiyor.
Ben size gerçekten, buradan
soruyorum: Bu neyin intikamıdır? Ve siz bu kadar kötülüklerle
nasıl yaşayabiliyorsunuz ya? Evet, adalet sizin keyfîliklerinizi,
yolsuzluklarınızı, hırsızlıkları örtmek için
kullanılan bir örtü sadece sizin için; ha, bir de sarayda oturanın
kişisel ve siyasi amaçları için kullandığı bir sopa.
Hiçbir hukuki dayanağı olmadan 2 insan yıllardır cezaevinde
tutsak. Evet, FETÖden sorumlu tuttuklarını bile saldı ama
onları salmıyor. Kim onlar, çok iyi biliyorsunuz. Evet, Sevgili
Selahattin Demirtaş ve Osman Kavaladan bahsediyorum. Neden mi?
Kişisel intikam, evet, bir yana ama korkuyor, hem de çok korkuyor;
korkuyor, o nedenle ikisini de cezaevinde tutuyor. Koskoca Başkan 2
kişiden korkar mı peki? Evet, korkar çünkü asıl o 2 kişinin
temsil ettiklerinden korkuyor; Kürt halkından korkuyor ve Gezide o
eşitlik, özgürlük, adalet için sokaklara dökülen milyonlardan ve demokrat,
ilerici ve solculardan korkuyor. Evet, korktuğu, Kürt halkı ve
Gezide çıkan milyonlar. Zannediyor ki bu 2 insanı tutsak edince o
milyonlar susacak ve kendisine biat edecek, hareketsiz kalacak. Ne Kürt
halkını ne de ülkenin solcularını teslim
alamazsınız. (HDP sıralarından alkışlar)
Gelelim ikinci isminize,
kalkınmaya. Biliyorum, sokağa, pazara çıkamaz duruma geldiniz,
bütün umudunuzu saraydakinin şapkadan tavşan çıkarmasına
bağlamış durumdasınız. Sözde ekonomist yirmi yıl
sonra formülü buldu; enflasyonu, faizi, işsizliği halledip ekonomiyi
düzeltecek, değil mi? Sanki iktidara yeni geldiniz.
Bahçeli de harflerle oynar,
Merkelden lyi çıkarıp tersten okur, Ekrem olunca muhalefet
yaptığını zanneder. Erdoğan rakamlarla oynar,
TÜİKe talimat verip yüzde 60 enflasyonu yüzde 20ye düşürür, kendini
ekonomist ilan eder.
Bu arada söyleyeyim:
Sakın ola ki TÜİK verilerini baz aldık, asgari ücrete enflasyon
üzerinde zam yaptık. demeyin, yemezler. Asgari ücret bu yılın
başında, ocak 2021de 380 dolardı, asgari ücret 380 doların
üzerinde artmak zorundadır ve bunun altında
yaptığınız her zam sahtekârlıktır.
Sizlere tavsiyem: Nasıl
olsa evden çıkamıyorsunuz, hafta sonu, pazar günü
televizyonlarınızın karşısına geçin, DİSKin
Kartaldaki mitingini izleyin; orada işçilerin, emekçilerin,
yoksulların gündemini ve öfkesini görün.
Geliyor gelmekte olan.
Evet, bu sözü çok duydunuz, Barolar Birliğinin seçimindeyse gördünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
toparlayın.
OYA ERSOY (Devamla) Hukuksuzluğun
yıllardır tam karşısında, savunmanın onuruna
sahip çıkan, halkın, doğanın haklarını savunan
meslektaşlarım kazandı; evet, Sevgili Erinç kazandı,
sırtını saraya dayayan adam kaybetti. Teker teker sökülüyorsunuz
o kendi kale bildiğiniz yerlerden. Şimdi, Binali, Gökçek derken bir
de Feyzioğluna yer aramakla uğraşacaksınız. Buradan
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ü ve Çekya Büyükelçisi Egemen
Bağışı uyarayım: İkinizden birinin koltuğu
sallanıyor. Feyzioğluna saraya yaptığı bu kadar
hizmetten sonra mutlaka ya bakanlık ya büyükelçilik düşer herhâlde.
En baştaki sözümü tekrar
edeyim: Sizler artık siyaseten yaşayan ölülersiniz. Birileri kaçacak
orası kesin. Kimin kaçacağını tahmin edebilirsiniz ama siz
gittikten sonra yapılacak çok iş var. Birileri de iktidara
hazırlanıyor ama bilsinler ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla)
burada
Kürt halkının hakları verilmeden, kadınlar eşit ve
özgür olmadan, doğa talanına son verilmeden ve bu sömürü düzeni
bitmeden bu ülke düzelmez. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) Merhabalar, bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü
ama bu ülkede insan haklarının zerresi yok. Şu fotoğrafa
bakın istiyorum. Kandıra 1 No.lu Hapishanede Garibe Gezer dün
yaşamını yitirdi. Garibe Kandıra Hapishanesinde cinsel ve
fiziksel saldırıya maruz kaldı. Süngerli odada saatlerce
çıplak ve yaralı bir şekilde bekletildi. Gardiyanların sistematik
saldırısına uğradı, doktorun
ayrımcılığına maruz kaldı ve başından
geçenleri anlatması hapishane tarafından engellendi. Garibe Gezer,
bir daha bakın, dün yaşamını yitirdi.
Garibe
yaşamını yitirmeden önce yaşadığı cinsel
şiddeti ve fiziksel şiddeti sorduk, Tedbir alın. dedik;
yapmadınız. Garibeye cinsel saldırıda bulunan ve
işkence suçu işleyen gardiyanlar ve hapishane idaresi hakkında
Soruşturma açın, tekrarlamasınlar. dedik. Bırakın
soruşturma açmayı, bilgi edinme gereği bile
duymadınız. Tek başına hücreye koymayın. dedik;
yapmadınız ve dün ölüm haberini aldık. Otopsi işlemleri
avukatları beklenmeden apar topar yapıldı, neden? Kandıra
Hapishanesine giden 5 avukat saatlerce görüşme yapmak için bekletildi,
neden görüştürülmediler? Cezaevlerinde yaşanan her ölümden iktidar
sorumludur. İntihar deyip geçemezsiniz, bu bir cinayet; şu
fotoğrafa tekrar tekrar bakın ve işlediğiniz suçları
bir kez daha görün.
Siz de gayet iyi biliyorsunuz
ki sayenizde memlekette ne adalet kaldı ne adalete olan inanç kaldı.
Halk adaletten ümidini kesti. Gözlerinin önünde 2 çocuğu ve eşi
pompalı tüfeklerle linç edilerek katledilen Emine Şenyaşar, Urfa
Adliyesi önünde hâlâ adalet nöbeti tutuyor, kimliği belli katiller ise
ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Soruşturmayı
yürüten savcıyı, failleri tespit etti diye apar topar gönderdiniz.
Katilleri cezalandırmak yerine Şenyaşar ailesini
cezalandırıyorsunuz.
Mazlum İçli, henüz 14
yaşındayken Yasin Börü cinayetine karıştığı
gerekçesiyle yüz yirmi dört yıl ceza verdiniz. Olay sırasında
İfade özgürlüğünü
bitirdiniz. Sokak röportajı yapan insanları, onlara soru soran
muhabirleri bile tutukluyorsunuz. Kendine Muhabir kanalındaki Muhabir
Hasan Köksoyu ve röportaj yaptığı kişiyi bile
tutukladınız. Kaç kişiyi tutuklayarak, emrinizdeki yargıyla
tehdit ederek korkutmayı planlıyorsunuz? Ok yaydan çıktı
bir kere, halk sizden de eli sopalı talimatlı yargınızdan
da korkmuyor.
Adalet halka değil
iktidara çalışıyor. İnsanlar adalete erişemedikleri
için çetelerin, mafyaların eline düşüyor. Göz göre göre insanlar
kaybediliyor bu ülkede. Neredeyse iki yıldır Yusuf Bilge Tunç'tan
haber alınamıyor. Kim kaçırdı, niye kaçırdı?
bunların cevapları yok.
Kadınların
yaşamlarının güvencesine, güvencelerine
saldırıyorsunuz. Her gün en az 3 kadın öldürülüyor. Biz Devlet
kadınları korumakla yükümlüdür. dedikçe siz Kadınları
koruyan mekanizmalardan, İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekildik.
diyorsunuz. Kadınlar, göç yollarında, mülteci kamplarında her
gün şiddete, tacize, tecavüze maruz bırakılıyor.
Kadınlar, sınır dışı edilme kaygısıyla
hakkını arayamıyor. Kayıt dışı yaşamak
kadınların can güvenliğini tamamen ortadan kaldırıyor.
Sorumlusunuz, o kamplarda yaşamdan koparılan her kadından
sorumlusunuz.
Erkek yargı, ölmemek
için öldürmek zorunda kalan kadınları, yaşamlarını
savundukları için cezalandırıyor. Hayatını savunmak
için, kendisine tecavüz eden, şiddet uygulayan erkeği öldürmek zorunda
kalan Nevin Yıldırıma ceza indirimi bile yapmayan erkek
yargı, konu, fail erkekler olunca binbir dereden su getirerek çeşitli
erkek bahaneleriyle onları koruma altına alıyor.
Erkek adalet, Siirtte 18
yaşındaki İpek Ere tecavüz edip intiharına neden olan
katil, tecavüzcü Uzman Çavuş Musa Orhanı kolluyor. Tutuksuz
yargılanan tecavüzcü Musa Orhana verdiği ödül gibi ceza yetmiyor,
bir de iyi hâl indirimi uyguluyor. On yıl cezaya rağmen de hâlen
tutuksuz. Öte yandan Çilem Doğan ise öldürmek zorunda kaldığı
için, yaşamını korumak için öldürmek zorunda
kaldığı için on beş yıl cezaya mahkûm ediliyor.
İşte sizin erkek adaletiniz. Evet, işte bu yüzden bu ülkede
kadınlar adalete güvenmiyor ama fail erkeklerin adalete güveni sonsuz.
Erkeklere cesaret veren, onları cesaretlendiren erkeklere amade bir
yargı sisteminiz var.
Bu ülkede kadınlar
kaybediliyor. Gülistan Doku yedi yüz altı gündür kayıp. Gülistan
bulunamadığı gibi, onu arayan ailesine davalar
açtınız.
Kadınlar
yaşamlarını güvence altına almak için aile konutu tahsisi,
geçici velayet, koruma taleplerinde bulunuyor. Mahkemeler Kadınlar bu
kararları istismar ediyor. deyip bu kararları reddediyor,
farkında mısınız? 25 Kasımda, 8 Martta sokakları
dolduran, haklarını talep eden kadınların eylemlerine
saldırıyorsunuz. Kadın özgürlük mücadelesinden, feminist
mücadelemizden o kadar korkuyorsunuz ki zıplayan kadınları bile
gözaltına alıp, bir gece yarısı evlerini basıp davalar
açıyorsunuz.
FATMA AKSAL (Edirne)
Diyarbakır Anneleri kadın değil mi?
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
Kadınların eşit temsiliyet ve eş başkanlık
sistemine saldırıyorsunuz. Kadın siyasetçileri rehin
alıyor, yıllara varan cezalarla yargılamak istiyorsunuz.
Kadınların siyasette karar alma mekanizmalarında yer
almasına tahammülünüz yok. Kobani kumpas davasında kadın
arkadaşlarımızı rehin aldınız ama kadınlar
ve tüm arkadaşlarımız sokakta, Mecliste, meydanlarda olduğu
gibi dava sürecinde de direnmeye devam ediyor. Savunma hakkını yok
sayan, talimatlı kararınızı vermek için
yaptığınız yargılamayı kabul etmiyor,
duruşmaya katılmıyorlar. Selam olsun, buradan tüm direnen
arkadaşlarımıza. (HDP sıralarından alkışlar)
Tek bir somut delil olmamasına rağmen erkek yargı Ayşe
Gökkana kin ile nefretle otuz yıl hapis cezası verdi. Savunma
hakkı gasbedildi, avukatları polis tarafından darbedildi.
İlk kurucu kadın Eş Genel Başkanımız Aysel
Tuğluk, annesinin cenazesine yapılan saldırılara
tanıklık etmek zorunda bırakıldı. Aysel Tuğlukun
-o gün kendisine yaşatılan travmanın da
yarattığı- hafıza kaybı ve birçok sağlık
sorunu bulunuyor. İlerleyen hastalığına, hapishanede
kalamayacağını belgeleyen hastane raporlarına rağmen
hâlen serbest bırakmıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
toparlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) Bu
ülkede adalet yok. Bir ülkede adalet yoksa hiçbir şey yoktur. Bu halk,
sarayın adaletini kabul etmiyor. Kadınlar, erkek adaletinizi kabul
etmiyor. İçeride, dışarıda mücadelemiz sürüyor.
Yıllarca bedel ödeyerek kazandığımız
haklarımızı kimsenin elimizden almasına izin
vermeyeceğiz. Siz kaybedeceksiniz; adalet, özgürlük, eşitlik
isteyenler, kadın özgürlük mücadelesi yürütenler kazanacak ve elbette ki
tüm suçlarınızdan yargılanacaksınız. Merak etmeyin,
biz sizin gibi değiliz, adil yargılanmanızı
sağlayacağız. Sizin gibi yapmayacağız, savunma için
size makul süreler verecek bağımsız bir yargı olacak,
göstermelik kararlar olmayacak bu bağımsız yargıda. Kin ve
düşmanlıkla değil, demokratik yasalarla
yargılanacaksınız. Savunmanızı şimdiden
hazırlamaya başlayın, zira, uzun olacak.
Duruşma
salonlarında görüşmek üzere. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Ağrı Milletvekili Abdullah Koçta.
(HDP sıralarından
pankart açılması)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkanım, görüşmeler devam ederken bu
şekilde Meclisin işleyişini bozucu döviz, pankart
kullanılması kınama cezasını gerektiren bir fiildir.
Bunlara asla ve asla müsaade edilmemesi gerekiyor. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koç,
geliyor musunuz?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bunlar kürsüdeki pankartlarla, dövizlerle alakalı
değildir; bu, suçtur. Lütfen müsamaha göstermeyin Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir dakika
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Bir kadın hayatını kaybetti, iktidarın
sorumluluğundaki cezaevinde bir kadın hayatını kaybetti.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulun çalışma düzenini ve huzurunu bozucu
döviz, pankart benzeri materyal getirmek ve kullanmaktan dolayı Meclisten
geçici çıkartma kararına beni mecbur etmeyin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, böyle bir suç yoktur
hatibimiz kürsüde olduğu için. Burada sadece bir adalet talebi
yazıyor ve böyle her fırsatta İç Tüzük uyarısını
kabul etmiyoruz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Pankart, döviz
İç Tüzük açık.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Pankart,
döviz değil; dün gece Kandırada intihar eden kadın bu.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Adalet talebini buradan ifade edemeyecek miyiz?
BAŞKAN - Sayın Koç,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli halkımız;
sizleri selamlıyorum.
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kandıra Cezaevinde hayatını kaybeden
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Yeter!
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Bu kadın neden tek kişilik hücrede tutuldu?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Yeter!
ABDULLAH KOÇ (Devamla) -
Adalet Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Adaletin olmadığı, hukuksuzlukların,
cezasızlıkların ayyuka çıktığı bir
bakanlığın bütçesinden bahsetmek istiyorum. İçişleri
Bakanlığı, istihbarat örgütleri, yürütmenin diğer aktörleri
tarafından sürekli siyasi iktidarın müdahale alanı hâline
gelmesi nedeniyle de ne yazık ki adalet anlamında birçok olumsuz
uygulamalarıyla gündeme gelen bir bakanlık.
Adalet reform paketiyle,
sözüm ona, hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi,
yargı bağımsızlığı,
tarafsızlığı ve şeffaflığının
geliştirilmesi, ceza adalet sisteminin etkinliğinin
artırılması gibi hedeflerle ortaya çıkan bir
bakanlıktan bahsediyoruz. Birçok toplumsal kesimi heyecanlandıran bu
strateji gerçekleşebildi mi? Tabii ki gerçekleşmedi. Daha birinci
yargı paketiyle birlikte valilere olağanüstü yetkiler
tanındı. Kişi hak ve hürriyetleri kısıtlandı,
OHAL yasaları kalıcı hâle getirildi, demokrasiye dair ne varsa bir
bir geri alındı. Siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine,
üniversitelere dair kısıtlamalar bir bir sıralandı ve tek
adam rejiminin tahakkümü sağlandı. Devam eden paketlerde de bütün
dünyayı sarsan, kasıp kavuran ve pandemi olarak ilan edilen
süreçte, herkes risk altındayken Birleşmiş Milletlerin
cezaevlerinin boşaltılması çağrısında
bulunduğu bir süreçte, İçişleri Bakanlığı,
fırsattan istifade ederek kayyum operasyonları yapıp partimize
yönelik siyasi soykırım politikalarıyla cezaevlerini toplama
kampları hâline getirdi.
Birleşmiş
Milletlerin hasta ve yaşlı tutsakların derhâl serbest
bırakılması çağrısına rağmen mevcut
iktidarın soykırım operasyonları artan oranda devam etti.
İnfaz Yasasıyla Anayasanın eşitlik ilkesi çiğnenmiş,
infazda adalet sistemi hiçe sayılarak suç örgütleri, cinsel istismar
suçluları, uyuşturucu suçluları, çocuğa karşı
işlenen suçlarda tutuklu, hükümlü olanlar tahliye edilmiş ve siyasi
mahpusların tamamı ikinci kez
cezalandırılmıştır. Muhalif ve düşünce açıklaması
yapan aktivist, gazeteci, yazar, avukat, siyasetçi, belediye eş
başkanları rehin tutulmaya devam edilmiştir. Anayasayla koruma
altına alınan kurumların örgütlenme hakkını düzenleyen
hususa müdahale edilerek İçişleri Bakanlığına,
derneklere ve sivil toplum örgütlerine müdahale etme yetkisi
tanınmıştır. Devlet-mafya ilişkileri,
yargı-siyaset ilişkisi ayyuka çıkmış, bu iddialara
karşın soruşturma dâhil hiçbir işlem
yapılmamıştır.
Toplumsal davalarda, cinsel
istismar davaları, siyasi cinayetler ve Deniz Poyraz davası, Tahir
Elçi davası ve cinayetleri ortadayken adalet sağlanmadı ve
etkili bir yargılama ne yazık ki yapılmadı. Emine
Şenyaşar mağdur olmasına rağmen 10 kez ifadeye
çağrıldı, ifade tutanaklarında faili meçhul kasten adam
öldürme olarak geçti.
Yargı paketiyle, kamu
görevlilerinin işkence yaptığına dair soruşturmalarda
somut delil şartı getirildi. Tecrit politikaları kanunsuz bir
şekilde ülkenin her alanında yaygın hâle getirildi. İmralı
Cezaevinde sekiz yıl aradan sonra en son Sayın Öcalan 7 Ağustos
2019 tarihinde avukatlarıyla görüşebildi. Avukatları her hafta 2
kez olmak üzere Bursa Ceza İnfaz Hâkimliğine başvuru yapmakta
ama infaz hâkimliği, avukatlarına herhangi bir gerekçe göstermeden
görüştürme taleplerini reddetmektedir. Sayın Bakan, 16 Mayıs
2019 tarihinde, siz, Öcalanla görüşmeyle ilgili olan
beyanatınızda aynen diyorsunuz ki: Hükümlülerin avukatlarıyla
konuşması kanuni bir haktır. Daha önce verilen
kısıtlama kararları vardı, görüşme yasağına
ilişkin kararlar vardı; onlar kaldırıldı, görüşme
imkânı getirildi. Peki, görüşme hakkı neden hâlâ engelleniyor
ve bu tecrit devam ediyor? Bu konuda halka açıklama yapmak
durumundasınız.
İnsan Hakları
Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfının verilerine
göre, sadece on bir ayda 59 gazeteci cezaevinde, 915 kişi hakkında
işkence yapıldığına dair başvuru söz konusu; 158
basın-yayın kuruluşu ve internet sitesi hakkında
erişim yasağı uygulandı. İfade Özgürlüğü Derneğinin
Mayıs 2020 verilerine göre, yüz binlerce sosyal medya sayfasına veya
ağ sağlayıcısına yasaklar getirildi; sadece on bir
ayda 98.714 hesapta inceleme yapıldı. Sınır Tanımayan
Gazeteciler örgütünün 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksine göre
Türkiye 180 ülke sıralamasında 154üncü sırada.
Mevcut iktidarın
politikalarıyla ülke yoksullaşmış ve artık geniş
halk kitleleri açısından yaşam çekilmez bir hâl
almıştır. Güvenlikçi politikaların hâkim olduğu ve
hukuki güvenlik ortamının olmaması, bütün bu ortamların
doğurduğu bir alan hâline gelmiştir. Adaletin
olmadığı bir ülkenin karşı karşıya
kaldığı gerçeklik ne yazık ki budur. Adaletsizlik
anlayışı, hukuksuzluk, emekçilerin, sabit gelirlilerin,
halkın daha da yoksullaşmasına, gelir
dağılımı adaletsizliğinin daha da artmasına ve
işsizliğin artmasına neden olmuştur.
Sayın Bakan, bütün
soruşturma ve operasyonlar İçişleri Bakanı tarafından
yapılmaktadır. İçişleri Bakanı her gün burada suç
işlemekte ve mevcut olan adaleti tanımadığını
beyan etmektedir. Bütün bunlara rağmen siz adaleti ne şekilde
sağlayacaksınız? Bu iktidarın bakış
açısı, muhalefeti bastırma, düşünce hürriyetini
kısıtlama ve özgürlükleri sınırlandırma üzerinde
kurgulanmıştır.
Sayın Bakan, bakın,
siz bütün konuşmalarınızda -zannederseniz ki- Almanya, Fransa ve
İsviçrenin Adalet Bakanıymış gibi konuşmalar
yapıyorsunuz. Muhtemelen bu akşam da konuşmanızı bu
meyanda yapacaksınız.
AHMET SAMİ CEYLAN
(Çorum) Sana mı soracak nasıl yapacağını?
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Fakat şunu belirtmek isterim ki bir Kobani kumpas davası söz konusu;
bu Kobani kumpas davasına neden müdahale ettiniz? Neden müdahale
ediyorsunuz? Peki, mevcut olan heyeti neden değiştirdiniz? Bu konuda
bir açıklama yapmak zorundasınız Değerli Bakan.
Cumhurbaşkanı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını
tanımadığını söylüyor; peki, buna rağmen siz
adaleti nasıl gerçekleştireceksiniz? Sağlık Bakanı suç
işliyor ve soruşturmaların tamamının alt zeminini
hazırlıyor, buna rağmen siz nasıl adalet
sağlayacaksınız? Bu konularda halka açıklama yapmak durumundasınız.
Bakın, toplumun
yarısından fazlasını fişlediniz. Sadece on bir ayda 26.225
kişi hakkında soruşturma başlattınız Sayın
Bakan. Peki, bunlar ortadayken sizin bu paketler bu topluma ne getirdi? Bu
topluma sadece ve sadece cezaevlerini reva gördünüz Sayın Bakan. Bunca
hukuksuzluğa rağmen nasıl bütçe talebinde bulunuyorsunuz
Sayın Bakan?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Peki, ben size sormak istiyorum: Sayın Bakan, bu bütçeyle -halkın
parasını aldığınız zaman- Musa Anterin
dosyasında ve davasında adalet olacak mı? Bu bütçeyle Sayın
Bakan, Ceylan Önkol adalet bulacak mı? Sayın Bakan, Roboski
katliamı adalet bulacak mı? Sayın Bakan, Deniz Poyraz
katliamı adalet bulacak mı? Bunları size sormak istiyorum
Sayın Bakan. Kandıra Cezaevinde yaşamını yitiren
Garibe Gezer, cinsel saldırıya uğradı ve işkenceye
maruz kaldı. Bu konu adalet bulacak mı Sayın Bakan? Sayın
Bakan, bakın, Çatakta helikopterden atılan ve ağır
yaralanan Osman Şiban hakkında dava açıldı. Buna sebep olan
ve bu suçu işleyen kişiler hakkında bir soruşturma olacak
mı ve bu konuda adalet sağlanacak mı? Bu nedenle, siz bu adaleti
getirmeyeceksiniz, biz de size şimdiden hayır diyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosunda.
Buyurun Sayın Tosun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA REMZİYE
TOSUN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe süreci başladığından beri HDP olarak bu bütçenin,
adaletin bütçesi, eşitliğin bütçesi olmadığını
söyleyip durduk. Tek adam rejiminin tek eşit bütçesi olsun; ikili bir
vatandaşlık sistemi kuruldu ülkede; yandaş olanlar ve
olmayanlar. Yandaşı 10 ayrı maaş alır, yandaş
olmayan karnını doyurmak için bin dereden su getirir.
Yandaşı maaş alır, yandaş olmayan sokaklarda iş
arar.
Tüm kurumların içini
boşaltan bu sistem yargının da içini boşaltıp
hukuksuzluk ve adaletsizlikle doldurdu. Öyle adaletsiz bir sistemle
karşı karşıyayız ki düşünün iktidar
ortağı hızını alamayıp AYM'nin kapatılmasını
isteyecek kadar siyasi şuurunu kaybedecek hâle geldi. Özellikle, Kürt
siyasetçiler olarak seçim bölgemizde veya diğer bölgelerde adalete güveni
yerle bir eden birçok somut örnek yaşıyoruz. Örneğin,
Diyarbakır Bismilde eşini öldürmekten tutuklanan şahıs ve
çocuklarının para karşılığında tahliye
edildiği iddiası var. Yargılamada para
karşılığında insanların tahliye edildiği bir
yargı borsasının olduğu konuşuluyor. Adalet
Bakanlığına verdiğimiz soru önergelerine cevap
alamadığımız için buradan tekrar tekrar soruyoruz: Bu
konuda Bakanlık adım atacak mı? En az halkımız kadar
biz de merak ediyoruz doğrusu.
Değerli milletvekilleri,
burada, değil beş dakika, saatlerce hukuksuz yargılamaları
ve cezaevlerindeki işkenceleri anlatsak az gelir. Yargılamalarda ve
cezaevlerinde işlenen suçların en büyük bölümü nedir biliyor musunuz?
Kürt ve Kürtçe düşmanlığı. İktidarın Kürtçe
konuşması serbest, Kürte yasak; TRT ŞEŞte serbest,
cezaevlerinde yasak, mahkemelerde yasak. Bundan birkaç ay önce
yoldaşımız Leyla Güven ve 9 kadın mahpusa Kürtçe
şarkı söyleyip halay çektikleri için disiplin soruşturması
açıldı. Kadın mahpuslar, duruşmada, ana dilde -Kürtçe-
savunma yapmak istediler. Kadın mahpuslar, duruşmada ana dilde yani
Kürtçe savunma hakkını kullanmak istemiş, mahkeme ise bu talebi
reddetmiş, üstüne üstlük Kürtçe savunma talebini susma hakkı olarak
değerlendirmiştir. Şimdi, bu Kürtçe
düşmanlığı değil de nedir?
Kadın katillerine ceza
mı ödül mü verildiği belli değilken, yargılamalarda
(x) kelimeleri bile suç
sayılıyor. Bu kelimeler sizi neden rahatsız ediyor?
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK
(Hatay) Anlayamadık.
REMZİYE TOSUN (Devamla)
Anlatalım tekrar.
Her yerde, her mahkemede
(x) yani Kadın, yaşam,
özgürlük! kelimeleri yasaklanıyor ve bu talep de suç sayılıyor.
Siz de bunu buradan anlayın. (HDP sıralarından
alkışlar)
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa)
Diyarbakır Annelerini de anlat biraz. Diyarbakır Anneleri de
özgürlük istiyor, onlara da değinin.
REMZİYE TOSUN (Devamla)
Bu Mecliste Kürtçe konuşulmasına bile tahammülünüz yok ama siz ne
yaparsanız yapın, sizden önce de Kürt halkı kendi dilini,
kültürünü yaşadı, sizden sonra da yaşayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
yargılamalardaki adaletsizliklerin yanında, cezaevlerinde binlerce
hasta mahpus ölüme terk edildi. Diyarbakır Cezaevinde bulunan 44
yaşındaki Semire Direkçi yirmi dört yıldır cezaevinde,
yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı
bir buçuk yıldır bağırsakları dışarıda
bırakıldı, bağırsaklarında yeniden kist
oluştu, bir gözünde görme yetisini tamamen kaybetti, 7 kez ameliyat oldu.
Diğer bir hasta mahpus
ise Eskişehir Cezaevinde bulunan Devrim Ayık. Yüzde 76 engelli, Crohn
hastası, 2 kez bu nedenle ameliyat oldu. Sağlık sorunları
nedeniyle cezaevinde bir gözünü kaybetti, diğer gözüne ise 30 derece miyop
teşhisi konuldu.
Hasta mahpusları ölüme
terk ettikleri yetmedi, bu sefer de idare ve gözlem kurullarıyla
tahliyeleri engellemeye başladılar. 100e yakın mahpus tahliye
olmaya hak kazanmışken keyfî kararlarla infazları yakılarak
özgürlükleri engelleniyor. Gerekçe de nedir biliyor musunuz? Pişmanlık
göstermemeleri. Pişmanlık göstermediklerini nereden anlıyoruz
peki? Cezaevinde, elektrik faturaları için, kütüphaneden kitap
almadıkları için, memurlarla iyi geçinmedikleri için. Derhâl hasta ve
siyasi mahpusları kapsayacak bir düzenleme yapılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
REMZİYE TOSUN (Devamla)
Aksi hâlde, yaşanacak olumsuz bir durumda, sadece Bakanlık
değil, tüm toplum bu ağır yükün altında kalacaktır.
Değerli milletvekilleri,
son olarak Kandıra Cezaevinde daha önce işkence gören, tecavüze
uğrayan ve yaşadıklarını anlatmasının
ardından hücrede tutulan Garibe Gezer'in dün yaşamını
yitirdiğini öğrendik. Cezaevinde bulunan mahpuslar devletin
sorumluluğundadır. Kardeşi, Garibe Gezer'in intihar
etmediğini, son olarak kendisinden kıyafet ve fotoğraf istediğini,
moralinin iyi olduğunu açıklamıştır. Tek kişilik
hücrede tutulan mahpus nasıl intihar eder? Bu bir intihar değil,
cinayettir. Adaletsizliğiniz, hukuksuzluğunuz bir genç
kadının canını aldı.
Sayın Bakan, siz hâlen
orada nasıl oturabiliyorsunuz? Ayıptır, günahtır, zulümdür.
Garibe Gezer yoldaşımızın şahsında, cezaevinde
yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımızı
saygıyla anıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, söz
sırası Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunda. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Bakanına önemli sorularım olacak ve
belgelerim olacak; dikkatle dinlesin beni lütfen.
Bu Mecliste Adalet
Bakanına en çok soru soran milletvekiliyim. Üç yıl içinde 2.400den
fazla soru önergesiyle sormuşum. Son bir yıl içindeki soru
önergelerim bunlar ama cevap oranı ne derseniz, ancak yüzde 20; yüzde
19unun da süresi geçtikten sonra. Sorularımın yüzde 80ine cevap
vermemişsiniz Sayın Bakan. Neden cevap verilmiyor? Çünkü ihlaller
ortaya çıksın istenmiyor. Cevapların çoğu da zaten Şu
linki okuyun, orada cevap vardır. şeklinde. Şimdi, ihlalleri,
cezaevindeki sıkıntıları öğrenmemiz istenmiyor ama biz
sonuna kadar gayret ederek bunları öğrenmek istiyoruz.
Cezaevlerini ziyaret etmek
istiyorum. Bakın, çok çarpıcı bir şey: Anayasayı
çiğneyen bir Adalet Bakanlığı var. Nasıl mı?
Yüzlerce defa Sayın Başkan Selahattin Demirtaş, Yüksekdağ, Ahmet
Altan, Alparslan Kuytul için cezaevlerine ziyaret talebi, dilekçesi gönderdim
-üç yıldır, yüzlerce kez- cevap bile verilmedi. Anayasa madde 74e
göre, niye cevap verilmiyor diye Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurdum,
Kamu Denetçiliği Kurumu da bana İşlem doğrudur. dedi. Ya,
arkadaşlar, içinizde çok hukukçu var, Anayasa madde 74te dilekçe
hakkı var, dilekçeye bir şekilde cevap verilmesi gerekiyor.
Sanırım, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanı Malkoç
damadına torpil yaptı ve bize böyle bir cevap verdi. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Ne alaka ya?
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Evet, mektup engellemeler devam ediyor.
Bakın, size, çok gündem ettiğim bir vaka: Elli yedi gün Ayşe
Özdoğana çile çektirdiler. Maksiller sinüs kanseri, 4üncü evre. Su
içtiği zaman burnundan gelen, perişan bir şekilde elli yedi gün
cezaevinde yatan bu kadının İstanbul Adli Tıp Kurumundan
infaz erteleme alması engellendi ve bana gönderdiği mektup da
engelledi. Daha sonra, Ayşe Hanım çıktıktan sonra
kendisiyle görüştüm. Bana ne dedi biliyor musunuz? Ömer Bey, benim
durumumdan daha feci yüzlerce, binlerce insan var içeride. 13 kişilik
yerde 35 kişi kaldık. İki yıldır, karantina hücresine
döneceği için hastaneye gitmeyen insanlarla beraber kaldım. Ne kadar
çok şey anlatacağım size biliyor musunuz? diyordu. Yine,
bakın, Veysi Altan, Türkoğlu Cezaevinden bana mektup
yazmış. Bakanın cezaevi burası, bakın. Bana
yazdığı mektup, bir vekile yazdığı mektup
Türkoğlu Cezaevi tarafından engellenmiş. Kim öğreniyor?
Daha sonra giden avukatlar öğrenmiş. Neden? Veysi Altan
uğradığı çıplak aramayı anlatmış, bunun
için engellenmiş.
Yine, bakın, Sayın
Bakan, geçtiğimiz yıl neler oluyordu burada biliyorsunuz. Ben
çıplak arama konusunu gündeme getirdiğim için Özlem Zengin bana
terörist diyordu burada ve Sayın Bakan Abdulhamit Gül -bakın, burada
tarihi de var, 9 Mart 2021de- İffetli bir kadın çıplak arama
konusunda başvuru yapmak için bir yıl bekler mi? diyen Özlem Zengin
için ne demiş? Özlem Hanıma da büyük haksızlık
yapıldı. Bir kadın olarak, bir siyasetçi olarak Özlem
Hanımın bu konudaki tutumu özgürlükçüdür. demiş. Peki, sonra
ne olmuş? Yaklaşık on bir ay sonra Sayın Bakan çıplak
arama yönetmeliğini değiştirmiş. Demek ki yönetmelik var.
Çıplak yerine detaylı getirmiş ama çıplak aramalar
devam ediyor. Sayın Bakan, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Size
sorarım, bu nasıl bir uygulamadır?
Bakın, ben cezaevleriyle
çok uğraşıyorum. Cezaevinde de kaldım biliyorsunuz, doksan
altı gün kaldım. Mektuplar engelleniyor gerçekten arkadaşlar.
Bana bir gün bir mektup geldi. Beni seven bir insan, çok duygulu, güzel bir
mektup yazmış. Sayın Gergerlioğlu, mektubun içine de bir
deniz kabuğu koydum, onu kulağına daya, denizin
dalgalarının sesini duyacaksın. demiş. Baktım,
mektubun içinde deniz kabuğu yok. Allah Allah! Niye? Bana yazı geldi:
Engellenmiştir, yasak, mevzuata aykırı. (HDP
sıralarından alkışlar) İtiraz ettim infaz
hâkimliğine, ardından ağır cezaya. Hayır,
yasaktır.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Bunlar tiyatro, tiyatro arkadaşlar!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Ya, arkadaşlar, bir deniz kabuğu
bile engelleniyor; bunlar kalkmışlar, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinden bahsediyorlar.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Film çektirmek lazım.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Buradan, cezaevindeki
arkadaşlarımız da bizi izliyor. Bir deniz kabuğunun yasaklandığı,
binlerce ihlalin olduğu bir yerde nerede İnsan Hakları Eylem
Planı ya, Allah aşkına? (HDP sıralarından
alkışlar) Siz, bize gönderilen deniz kabuklarını
engelleyebilirsiniz ama denizin dalgalarını engelleyemezsiniz, o
dalgaların sesini dinleme sevdamızı da engelleyemezseniz. (HDP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Tiyatro, tiyatro!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, ben sizi anlayamıyorum
gerçekten Sayın Bakan. Bana gelen binlerce başvuruya yetişememe
vebaliyle doluyum, yetişemezsem vicdanım çok sızlıyor.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Hangi vicdan, hangi vicdan?
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Ama siz sümen altı etmede çok
mahirsiniz; inanın, öyle bir mahirlik ki
Şimdi, bakın, biz
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Sizde vicdan mı var ya?
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, siz oradan
bağırıp durmayın. Ben sizin taş kalpli olduğunuza
inanıyorum. Ben millete sesleniyorum, o hapishanelerden bana Çok
doğru söylüyorsun Ömer Bey, devam et Ömer Bey. diyenlere sesleniyorum,
tamam mı?
SERMİN BALIK
(Elâzığ) Sizde kalp yok, koymayı unutmuş Rabbim!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, ben belgelerle konuşuyorum;
size Garibe Gezerin fotoğrafını gösteriyorum
.
SERMİN BALIK
(Elâzığ) Dağa kaçırılan çocukların resimlerini
göstersene, dağa giden çocukların resimlerini de göstersene!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Bir dakika dinleyin.
ve bakın, bir ölünün
mektubunu gösteriyorum. Garibe Gezerin bana gönderdiği
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ama
BAŞKAN Bir dakika,
Sayın Gergerlioğlu, bir dakika
Konuşmak isteyen gelsin
konuşsun, laf atmasın.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Niye sesimi kesiyorsunuz?
BAŞKAN Laf
atmayın arkadaşlar ya!
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakın, ben, daha dün intihar eden
Garibe Gezerin 4 Ekimde bana gönderdiği mektuptan size bahsedeceğim.
Ya, biraz vicdanınız varsa susarsınız ya! Bir ölünün, bir
mazlum kadının mektubunu okuyacağım size ya. Allah
aşkına, bakın, hapishane damgası var. Bana gönderdiği
mektupta bir sürü ihlali anlatmış. Nisan Yayınlarının
kitaplarının, dergilerinin engellendiğini anlatmış ve
son cümlesini okuyayım -keşke hepsini okuyabilsem- diyor ki:
Tarafsız, bağımsız yargı mahkemelerinin
bulunmadığı, kalmadığı bugünlerde sesimizi,
irademizi temsil eden siz değerli vekillerimize ulaştırmaya
çalışıyorum, sesimi duyun Ömer Bey. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bakın, ben bununla
ilgili soru önergesi verdim Adalet Bakanlığına. Ne diyor?
Cevaplanmadığı Gelen Kâğıtlarda ilan edildi. 26
Ekimde soru önergesi vermişim. Dün intihar etmiş. Soru önergem
cevaplanmamış. Değerli arkadaşlar, ben onun durumunu çok
yakından takip ediyordum. Az evvel ablasıyla görüştüm,
gözyaşları içindeki ablasıyla görüştüm. Ona
gönderdiğim cevabi mektup ulaştı mı? diye sordum
ablasına Hayır Ömer Bey, ulaşmadı ama gayret
ettiğinizi biliyordu, sağ olun Ömer Bey. dedi. Ama mektubumuzu bile
engellemişler arkadaşlar ya. O kızı
çıldırtmışlar orada. Ben biliyorum, bana gönderdiği
mektup normal bir mektuptu. İntihara teşebbüs etmiş içeride. Bir
hekim olarak
Bakın, bu nasıl bir sorumsuzluktur? İntihara
teşebbüs eden insan bir daha intihar edebilir, nasıl onu tek
kişilik hücrede tuttunuz? Defalarca Beni tek kişilik hücrede
tutmayın, koğuşa alın. demiş ama
yapmamışsınız. Bu konuda nasıl vicdanınız
sızlamıyor?
Bakın, size çok önemli
evraklar göstereceğim Kandıra Cezaevinden. Cezaevleri de seyretsin
bunu, binlerce kişinin denetimli serbestliği verilmiyor. Kandıra
Cezaevinden skandal bir vaka. Öyle bir savcınız var ki orada. Yunus
Ölmez
12 Haziranda gözlem kurulu demiş ki: Denetimli serbestliğe
çıkabilir. Üç gün sonra aynı gözlem kurulu Hayır,
çıkamaz. demiş. Ne olduysa o üç günde? Daha sonra infaz
hâkimliğine müracaat etmiş, infaz hâkimi -doğru dürüst bir
hukukçuymuş demek ki- Evet, itiraz çok değerli, çok doğru;
hiçbir disiplin suçu yok, denetimli serbestliğe çıkabilir.
demiş. Savcı koşturmuş ağır ceza mahkemesine,
ağır ceza mahkemesi hiçbir gerekçe ileri sürmeden Hayır, denetimli
serbestlik verilemez. demiş. İşte yargının, işte
adaletin hâli bu arkadaşlar.
Devam ediyorum. Bakın,
size insanlar ne diyor? Cezası bile kesinleşmemiş birinin
yatarını bitirip üstüne on üç ay daha hapiste kalması uygun
mudur? diyor. Bakın, Ömer Faruk Turan ölümcül hastalığı olan
bir çocuktu; otistik, kalp yetmezliği içinde yaşayan bir çocuktu.
Manisa Cumhuriyet Başsavcısıyla görüştüm, bu çocuk ölecek
-hekim olarak biliyorum- bırakın da Manisa Cezaevindeki babası
Murat Turan onu ziyaret etsin, ölümden önce ziyaret etsin dedim. Ne dedi
biliyor musunuz? Hayır, mümkün değil, izin veremem. Aslında
yasal hakkı vardı.
Devam ediyorum. Bakın,
belgeleri de burada, hepsini gösterebilirim. Yine, Mustafa
Kabakçıoğlu
Sayın Nacho Sanchez Amor -Avrupa Konseyi Raportörü
biliyorsunuz- benim başıma gelenlerden dolayı beni kardeş
vekil ilan etmiş. Geçen, İstanbul İl
Başkanlığımızı da ziyaret etti, konuştuk.
Bana bu fotoğrafı sordu Sayın Bakan. Ya, sizin ülkenizde
insanlar koğuşlarda beyaz plastik sandalyelerde hayatını
kaybediyormuş. Ne oldu bu durum? dedi. Vallahi, Sayın Amor, ben
Bakana sordum, bir buçuk yıldır bana inceleme raporunu göndermiyor
dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Bakana sordum, bir buçuk yıldır
disiplin soruşturmasını göndermiyor.
Yine, bakın, anne baba
tutukluluklar çok vahim bir şekilde devam ediyor. Özlem ve Mehmet
Demirtaşın çocukları bunlar. Bir hekim olarak bu 3 çocuğun
da çocuk psikoloğu raporlarını okudum, kahroldum. Ya, Meclise
bir yasa teklifi gönderildi; AK PARTİ iktidarı, yasadaki 15 yaş
altı çocuğu olan kadınların eşi de tutukluysa
cezalarının ertelenmesi teklifini kendileri iptal etti. Bu nasıl
iş arkadaşlar ya, anlamak mümkün değil.
Yine, devam ediyorum.
Bakın, bu kişiler kim? Arkadaşlarımız, HDP eski MYK
üyesi arkadaşlarımız. Bülent Parmaksız bana mektup
gönderdi, mektubunda ne diyor biliyor musunuz? Sayımlarda çok
zulmediyorlarmış, sayımları, aramaları -ikiden üçe-
artırmışlar. Diyor ki: Ömer Bey, bunların adaleti Muaviye,
Yezid adaleti, Emevi adaleti ama çarpılacaklar, Allahın adaleti
bunları çarpacak. Normali iki olan sayımı üçe
çıkardılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Devamla) Gece 23.00te arama yapıyorlar,
maksatları taciz. diyor. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Mersin Milletvekili Sayın Fatma Kurtulanda. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZAFER IŞIK (Bursa)
Fatma Hanım geliyor!
Fatma Hanım, yine
İYİ Partiye kızacak mısınız? Çok çekiniyorlar
sizden de.
FATMA KURTULAN (Mersin)
Nasıl?
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Sizi öven bir şey söyledi.
HDP GRUBU ADINA FATMA
KURTULAN (Mersin) Hadsiz adam! Size ancak Hadsiz adam! derim ben buradan!
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Ama size bir şey söylemedi.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Hadsizler!
ZAFER IŞIK (Bursa) Ben
sizin şahsınıza bir şey söylemedim.
FATMA KURTULAN (Devamla) -
Haddinizi bilerek konuşun!
ZAFER IŞIK (Bursa)
Şahsınıza bir şey söylemedim ben.
BAŞKAN Niye laf
atıyorsunuz?
FATMA KURTULAN (Devamla)
Sataştın, ben buraya gelirken bana bir şey söyledin.
BAŞKAN Bir dakika
arkadaşlar
Fatma Hanım, bir dakika
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Arkadaşlar, hatibimiz giderken oradan laf
atılıyor.
BAŞKAN Laf atan
arkadaş gelsin bakayım buraya, gelsin konuşsun. Atmayın
laf.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Buyurun, gelin söyleyin.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Süleyman Soyludan kalan şakşakçılar! (HDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Bir dakika!
FATMA KURTULAN (Devamla)
Niye hepiniz gelmediniz? Süleyman Soyluda hepiniz
yığılmıştınız, bu Bakanlarda niye 10
kişisiniz?
BAŞKAN Fatma
Hanım, Sayın Kurtulan
.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) - Bir dakika! Ne biçim konuşuyorsun sen!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Siirt) - Ne demek Ne biçim konuşuyorsun? ya!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Şakşakçılar ne demek?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Sen kimsin böyle kalkıp da müdahale ediyorsun!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Ne biçim konuşuyorsun!
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Otur yerine!
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Böyle bir saygısızlık olur mu!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Niyeymiş?
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Saygısız sizsiniz! Otur yerine!
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
- Sensiz saygısız!
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Otur! Sen diye de hitap etmeyin Vekilimize.
BAŞKAN Sayın
Kurtulan, hitap edin, buyurun.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Ben başlamadım Sayın Başkan, tekrar, yeniden lütfen.
BAŞKAN
Bakınız, ben bir şey söyleyeyim. Bana bir milletvekili
arkadaş geldi sabahleyin, dedi ki: 14 yaşında bir çocuğum
var. Kavga olduğunda sen orada olma. demiş.
Yapmayın arkadaşlar
ya, bırakın.
Buyurun Sayın Kurtulan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Efendim, hatip de temiz bir dille hitap ederse seviniriz.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Size bir şey söylemedi ki ya! Bırakın, nasıl
konuşacağına mı karışıyorsunuz!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, çok özür dileyerek,
başlatmadan
BAŞKAN Ben bir
şey duymadım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben buradan dikkatle izledim, daha Ömer Vekilimiz
oradayken Şimdi Fatma Hanım geliyor. diye ses buraya kadar geldi ve
yürürken laf atmaya başladılar.
BAŞKAN Gerekli
ikazı yaptım ben.
ZAFER IŞIK (Bursa) Ne
var bunda?
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Ya, ne var bunda?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben izledim sizi.
ZAFER IŞIK (Bursa)
Hanım dedik, ne var bunda?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ama devam ettiniz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Arkadaşlar
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Yani Fatma Hanım değil mi gelen, başka biri mi?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, herhangi bir
laf atma vesaire yok, kaldığımız yerden devam edelim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Sayın Başkan, severek söylerim; MHP Grup Başkan Vekiline, Grup
Başkan Vekiliyken uyumlu çalıştığım bir
Başkan olarak saygı da duyarım.
Değerli arkadaşlar,
hepinizi selamlıyorum.
Benim de Garibe Gezerle
ilgili dikkat çekmek istediğim birkaç nokta var tabii ki. Sayın
Bakana bir soru önergem de var; keşke soru önergesine bakıp
zamanında müdahale etseydi, belki bu kadın şimdi
yaşıyor olacaktı. Tacize uğradı, tecavüze
uğradı, şiddete uğradı; erkek gardiyanlar
arasında yarı çıplak sürüklendi, süngerli odaya konuldu;
bangır bangır bağırdı, dışarıya,
kamuoyuna sesini duyurmaya çalıştı. Biz burada dile getirdik,
soru önergesi verdik ancak kulaklarınızı
tıkadınız. Şu an, Garibenin dün akşam intihar
ettiği söyleniyor, ailesi İntihar değil. diyor; sonuçta bir
şaibe var, araştırılmalı. Buna karşı
duyduğunuz sorumsuzluğu da kınadığımı
belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna 2021 yılında
9.030 dilekçenin, başvurunun geldiğini, bunların 6.761inin
cezaevinden geldiğini biliyoruz. Ancak bunun da yanı sıra bizim
grubumuzun tamamına, neredeyse hepimize faks, mektup, aile ve avukatlar
aracılığıyla da cezaevlerinden gelen on binlerce mektup,
vesaire, şikâyetler var.
AHMET SAMİ CEYLAN
(Çorum) Diyarbakır Annelerinden de geliyor.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Tutuklu ve Hükümlü Haklarını İnceleme Komisyonu olarak son bir
ayda, hatta iki ay içerisinde, çok yoğun incelemelerde bulunduk. Burada
Komisyon Başkanımız Sayın İbrahim Yurdunuseven'e de
teşekkür etmek istiyorum; hem çıkardığı
çalışma takvimi hem de çalışma metoduna ilişkin örnek
alınması gereken bir yöntemle Komisyonumuzu işletmektedir.
Cezaevi ziyaretlerine gittiğimizde önce bir cezaevi idaresinin sunumuyla
karşılaşıyoruz sevgili arkadaşlar. Kocaman arazilere
inşa edilmiş kampüslerden bahsediyorlar, fırınları
gösteriyorlar, yemekhaneleri, revirleri, hatta yapılan kimi
sağlık merkezlerini gösteriyorlar; çocuklu kadınların
kalacağı odaları gösteriyorlar; çocuk oyun odaları,
kreşler, kurslar, tutuklulara sunulan şefkatli hizmetler vesaire
vesaire. Bunlar işliyor mu? dediğimizde Efendim, pandemiden
dolayı bunlar kısıtlı, şu an işlemiyor. deniyor.
Ancak buradan çıktıktan sonra, idarenin olduğu bölümden
ayrılıp koğuşlara girip o kapı kapandıktan sonra
elbette ki zulümden başka hiçbir şey karşımıza
çıkmıyor.
Çıplak arama ilk
sorduğumuz sorulardan biri. Bir vekilimizin vekilliğinin düşmesine
de neden oldunuz, hepiniz yine burada bağırıp
çağırdınız ancak sorduğumuz soruda hemen hemen
tutukluların birçoğu, özellikle siyasi mahpusların hepsi
çıplak aramaya maruz kaldığını ifade ediyorlar.
Şimdi ne dediniz? Detaylı arama; bakalım, ileriki süreçte de
bunu göreceğiz. Çıplak aramada siyasi tutuklular şunu
söylüyorlar: O cezaevine gider gitmez bizi bir A takımı
karşılıyor.
Sayın Bakan, sizin A
takımdan haberiniz var mı bilmiyorum. Umarım, dilerim Bu
uygulamadan haberim yok. diye sonunda bize bunu söylersiniz. A
takımı geliyor ve bu cezaevinin işkence boyutunu bu tutuklulara
izah ediyor; tabii, darbederek, ağızlarını,
burunlarını kırarak, parçalayarak vesaire.
Hak ihlallerinin ardı
arkası kesilmiyor. Bir dönem -herkes bilir, Sayın Bakan da çok iyi
bilir- sayımlar, cezaevi belleğinde biraz karanlık, biraz
işkencelere maruz kalınan bölüm olarak bilinirdi yani sayım
sırasında tutuklulara işkence yapılması, askerî nizam
içerisinde yapılması tekrar, yeniden bu zamanlarda, bu süreçte
gündeme gelen, hatta herkese
Adli tutukluların da bazıları
şunu söylediler: Terliği çıkar, ayakkabıyı giy,
eşofmanını giy; hazır olda dur. Hatta kimisine de tek tek
sıralamalar vererek kendilerini saydırtıyorlar.
Koğuş
aramaları tam bir işkenceye dönmüş durumda cezaevlerinde;
eşyaları darmadağın ediliyor. Yeni Yaşam, Evrensel,
BirGün, Oksijen, Yeni Asya gazeteleri verilmiyor ve kimi televizyon
kanalları yasaklı, mesela en çok dile gelen Halk TV. Kitap
sınırlandırması keyfî olarak esnetiliyor ya da
katılaştırılıyor. Dilekçeler kayboluyor ya da geç
veriliyor. Mektuplarda Kürtçe geçen bölümlerin üstü karalanıyor.
Aileleriyle yaptıkları Kürtçe telefon konuşmaları
kesiliyor, yasaklanıyor tıpkı sizin burada mikrofonu
kestiğiniz gibi, sizin iz düşümünüz olarak orada icraatlar devam
ediyor.
Cezaevi incelemelerindeki en
çok şikâyet konularından biri de nakil talebidir. Bunu her daim
söylüyoruz; nakil talebi artık bir işkenceye dönmüş;
aslında sadece tutukluya değil, aynı zamanda ailesine de verilen
bir ceza olarak görülüyor. Pandemi gerekçesiyle sevklerin
yapılmadığı söyleniyor, ancak mahkûmlar sürekli gece
yarıları koğuşlarından
kaçırılırcasına oradan oraya sürüklenerek, tabii,
gittiği yerde de A takımının işkencesine maruz
kalıyor.
Son zamanlarda -benim bizzat
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne de ilettiğim- mesela, âdeta
sanki bütün batı cezaevleri Kürtler için inşa edilmiş. Mesela
kardeşin birisi Espiye Cezaevinde -Kürtler Espiyenin neresi olduğunu
bile bilmez ama öğrendik- bir kardeşi de Erzincanda; ailenin şu
talebi var: 2 çocuğum bari bir cezaevine gelsin, bari Erzincana gelsin,
2sini Erzincana getirsinler. Bunu söylediğimizde: Güvenlik gerekçesi.
Şimdi, bu güvenlik sadece 700, 900 kilometrede mi sağlanıyor;
200, 300, 400 kilometrede, hatta aynı kentte bu sağlanamıyor mu
diye, gerçekten bu zulmü size sormak isterim.
Yine, Şırnaktan
apar topar bir grup insan götürdünüz Kayseriye. Biz de Kayseri Cezaevini
incelerken bir tutuklu bize şunu söyledi: Yan koğuşta
Şırnaktan gelenler var, darbedildiler, ağzı burnu kırıldı
bunların. Biz Komisyon olarak kulaklarımızı
tıkadık, gülümsedik, geçtik. Bu konuda bir mahkûmiyet kararı var
Türkiyenin, Sayın Bakan biliyor zaten; AİHMin 2019da Tekin ve
Avşar kararlarıyla bunun bir hak ihlali olduğunu,
dolayısıyla aileye de bir zulüm olduğunu söyleyerek Türkiyeyi
mahkûm ettiğini biliyoruz.
Mapushanelerde -en çok-
sağlığa erişim büyük problem, revirlerde doktor yok. Bize o
şatafatlı gösterilen revirlere gidiyoruz, hatta klinikler
açılmış, oraya gidiyoruz. Kim var? Sadece beyaz önlük giymiş
bir personel, kimdir? Sağlık müdürüdür. Adli, siyasi, bütün
tutukluların hepsinin söylediği: Diş tedavisi
yapılmıyor. Bazen bizim Komisyonun bir üyesi şunu diyor:
Pandemidir, biz de
Dişçiye dışarıda da gidilmiyor.
Vallaha, biz gittik, dişlerimizi yaptık, pandemidir
(HDP
sıralarından alkışlar) Bir yıl boyunca bir insan
diş ağrısıyla yaşar mı ya? Bir yıl boyunca
diş ağrısıyla yaşadım. diyen Zamanında
müdahale edilse dişlerim kurtarılırdı, edilmediği için
bu hâle geldik. diyen o kadar çok tutuklu var ki. İnanın, kerpeten
verseniz tutuklular birbirinin dişlerini artık çekecek çaresizlikten,
ağrıdan; bu hâle gelmiş.
Kelepçeli muayene büyük bir
sıkıntı. Ya, zaten zar zor gidiyor hastaneye, gittiğinde
kelepçe dayatılıyor. Bu, insan onurunu zedeleyecek
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Bakan, sizin
Bakanlığınız konuşuluyor.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Mesela, mamografide kelepçe ısrarı, dayatması var. Görevli
nezaretinde yapılması
Kadın tutsak gidiyor, orada mamografi
çekilirken erkek görevli ısrarla Ben olacağım. diyor
Hayır. diyor ve bir bakıyor ki aynadan, görevli onu izliyor.
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Sayın Bakan, sizden söz ediyorlar, dinleyin lütfen.
FATMA KURTULAN (Devamla) Bu
en büyük sorunlardan biri.
Yine, Bangin Muhammed yeni
KEMAL PEKÖZ (Adana) Sizden
söz ediyorlar, bakın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL Sen mi bana fikir vereceksin!
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Dinleyin lütfen.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL Benim amirim misin sen!
BAŞKAN Niye laf
atıyorsunuz ya! Sizin arkadaşınız konuşuyor.
KEMAL PEKÖZ (Adana)
Dinlemiyor.
BAŞKAN Laf atma, laf
atma, tamam.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Bangin Muhammedin yakın zamanda cenazesi annesine teslim edildi.
Yine, Aysel Tuğluk
arkadaşımız, onun koğuş arkadaşları, daha
yeni, beş dakika önce, durumunun çok acil olduğunu,
sağlığında yeni vakaların
çıktığını, yeni bulguların oluştuğunu
söyledi. Arkadaşlar, Aysel Tuğluk'un durumunu cezaevi idaresi de
zaten yakından inceliyor, görüyor, biliyor ve o da hemfikirdir; Aysel
Tuğluk'un bir an önce tahliye edilmesinin ısrarla altını
çizmek istiyoruz.
Birçok
arkadaşımız dile getirdi, Mehmet Emin Özkan diye diye
dilimizde tüy bitti ama sizin kulağınız sağır. Menemen
R Tipi Cezaevi
Bakın, hemen hiddetlenmeyin, bunlar adli tutuklular.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Kimse bir şey demiyor ya. Sataşıyor.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Hepsi tekerlekli sandalyede, 2 bakıcı vermiş devlet, o
bakıcılar yetmiyor. Komisyon olarak hepimiz, her partide bulunan
Komisyon üyesi bunların bir an önce tahliye edilmesi gerektiği
üzerinde hemfikir olmuştu. Hasta tutukluları, cezaevinde
yaşamlarını sürdüremezken içeride tutmakta ısrar etmek
işkencedir, bu işkenceye son verin diyoruz.
Yemekler en büyük
sıkıntı, herkesin şikâyet ettiği bir şey. Sevgili
arkadaşlar, tutuklular şunu söylüyor: Zaten yemekler besleyici
değil. Öğlen yemekleri güzel çıkıyor çünkü idarenin kendisi
de burada yiyor ama diğerlerini geldiği gibi çöpe atıyoruz.
Günün bitiminde çöpler toplanırken devletin yetkilisi, görevlisi görmüyor
mu yemeğin hepsinin çöpte olduğunu? İnanın bazı
tutuklular bu Allah nimetinin çöpe atılmasından üzüntü
duyduklarını söylüyorlar. Artık bırakmışlar aç
kalmalarını -bunu bir angarya- her gün, her gün tenceredeki yemekleri
çöpe atmak gerçekten büyük bir sıkıntı.
Kadın tutukluların
ayrıca sıkıntıları var. Zaten garibanların
yaşadığı ortada. Kayseri Cezaevinde bir kadın iki
yıl önce Komisyonumuza başvuru yapmış, Ben tacize
uğradım. demiş. Komisyonumuz gitti, ne yaptık? 6-7
erkeğin huzurunda Söyle bakayım, sen nasıl tacize
uğradın? dendi. Kadın arkadaşlar çok az burada, bizim
gruptakiler bilir, her kadın bunu bilir; bir taciz vakasında öyle ulu
orta Hele söyle bakayım nasıl oldu? deyip buna yanıt vermek
kolay bir mesele değil, bu öyle araştırılmaz. Ne
yapılır? Bağımsız bir heyet gider, bunu
zamanında, vaktinde karşısına alır, garibanın
akıbeti olmasın diye müdahale eder.
Yine kadın
tutukluların mahrem alanlarını gören kameralar var, bunu kabul
etmek mümkün değil. Kadınlar Banyoya girerken bile kamera bizi
görüyor. diyorlar. Çocukları olan anneler, çocuklarına ayrı
yemek, ayrı yatak verilmediğini söylüyorlar. Hijyen malzemesi
kendilerine verilmiyor. Kadınlara yönelik bu
ayrımcılığı, bu şiddeti reddediyoruz.
Gözlem kurulları bir
şiddet alanı olarak karşımızda duruyor sevgili
arkadaşlar. Mesela, Tarsus Cezaevinde Sen çıkınca HDPye
gidecek misin? sorusuyla karşı karşıya kalıyorlar,
Komisyonun tüm üyeleri de bunu duydu zaten; benim uydurduğum bir şey
değil, öyle düşünmeyin. İyi hâlli değil. Pişman
değil. Şu veya bu koğuşta kalıyor. gerekçeleriyle
bunlar sorgulanıyor. Mesela, bize de iletilen, sonra benim
araştırdığım, Van Cezaevinde Ramazan
Akbaşlı; birileri geliyor, koğuştan bunu
çıkarıyorlar, sorguluyorlar. 3 kez ben avukatıyla görüştüm;
sorgulanıyor, hatta dışarıda operasyonlara gittiği
söyleniyor. Bağımsız ya da tekli bir koğuşa gitmesi
dayatılıyor, Ramazan Akbaşlı oraya gidiyor, daha sonra
koğuşunda asılı olarak bulunuyor ve bununla ilgili de bir
soruşturma yapılmıyor. Dinlediğimiz savcı Bir terör
örgütü üyesini kendi yapısından ayırmışsam ne mutlu
bana. diyor, Komisyon olarak böyle bir hazin durumu da izledik.
Tüm bu cezaevlerinin
içerisinde en vahimi var ki İmralı Cezaevi. Abdullah Öcalan ve
İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevinde kalan Hayri Konar, Hamili
Yıldırım, Veysi Aktaşa yasal hakları olan avukat ve
aile görüşü ile iletişim hakkı kullandırılmıyor.
Abdullah Öcalana Haziran 2019dan bu yana yani iki buçuk yıldır aile
görüşü yaptırılamıyor. Öcalan, Konar,
Yıldırım ve Aktaşla en son 25 Mart 2021 tarihinde yani
sekiz buçuk ay önce yapılan telefon görüşmesinden sonra hiç haber
alınamadı. Yakınlarından o tarihten bugüne hiçbir
şekilde haber alamayan aileler ve avukatları yakın zamanda
grubumuzu ziyaret ettiler; talepleri, hukukun uygulanması,
yakınları ve müvekkilleriyle görüşebilmeleri,
sağlıklarının yerinde olduğundan haberdar
olmaları. Bu ağır tecridi, kişiye özel hukuk
uygulamalarını burada hep dile getirmeye çalışıyoruz.
Bu ağır tecridin yarattığı etkiyi en iyi bilenlerden
birisiniz Sayın Bakan. Mevcut yasalar uygulansın. diye
hayatını feda edenlerin olduğunu en iyi bilenlerdensiniz. Bu
Meclisin bir üyesi olan Leyla Güven Tecrit kalksın. diye iki yüz gün
açlık grevinde kaldı. Cezaevlerinde binlerce mahpus açlık
grevine girdi, 8 mahpus tecridi kınadıklarını belirten
mektuplar bırakarak hayatına son verdi. Bu sürecin ardından ve
siyasal konjonktürün de etkisiyle siz kameralar karşısına
geçtiniz ve Kısıtlama kararları kaldırıldı,
görüşme imkânı getirildi, hukuken bu konuda engeller kalktıktan
sonra avukatın görüşme imkânı da hukuken söz konusu
olmuştur. dediniz. Yine, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi
üyelerini kabulünüzün ardından gazetecilere yaptığınız
açıklamada Hiçbir şekilde hiçbir kişinin keyfî tutumunu asla
kabul edemeyiz, bu konuda hak ihlaline izin veremeyiz. Bu konularda adli, idari
soruşturmalar yapılmakta; varsa ihlaller, kötü, keyfî uygulamalar,
gerekli müeyyideler yapılmaktadır. dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
FATMA KURTULAN (Devamla)
Teşekkürler Başkanım.
Ama gelinen aşamada,
tecrit en ağır biçimiyle devam etmekte. Sormak isterim Sayın
Bakan: Ailelerin, avukatların ve tutukluların en tabii
hakkının kullandırılmamasının amacı nedir?
İmralıda uygulanan tecritte ısrarın gerekçesi nedir?
İmralıdaki ve tüm cezaevlerindeki hukuk dışı ve keyfî
uygulamalar son bulsun diyorum.
Beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ERDAL
AYDEMİR (Bingöl) Başkanım, saygılar; tebrik ediyorum,
harika yönetiyorsunuz; konuşmak isteyen gelsin, konuşsun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özellikle sevgili meslektaşıma,
saygıdeğer meslektaşıma; mesleğe başlarken
komilikten, komilikten sonra çıraklığa, çıraklıktan
sonra ustalığa, ustalıktan sonra genel müdürlüğe,
müsteşarlığa ve Bakanlığa kadar yükselmiş sevgili
hukukçu Bakan arkadaşımıza şu soruyu sormak istiyorum:
Şu an Türkiye kamuoyunda adalete duyulan güven yüzde kaçtır
Sayın Bakanım? Eğer biliyorsanız bizimle paylaşın
ama bizim yaptığımız araştırmalara göre şu
an adalete duyulan güven maalesef sadece yüzde 4tür; bunun en
başsorumlusu da sizsiniz.
Hemen, Türkiyedeki
cezaevlerinde şu anda yaşanan durumu da yine hatırlatmak
istiyorum. 1980 darbesine, başta Genel Başkanınız Recep
Tayyip olmak üzere tüm kadrolarınız, hepiniz
karşısınız. Bakın, bir Adalet Bakanının
birinci görevi cezaevlerini takip etmesidir; adaleti, mahkemeleri, hâkimleri,
savcıları, yargıçları takip etmesidir. Size şunu
hatırlatıyorum Sayın Bakan: 1980 darbesinden sonra Diyarbakıra
Sıkıyönetim Komutanı olarak atanan Kemal Yamak, beraberinde Esat
Oktay Yıldıranı götürdü. Niye götürdü? Bunlar, Türkiye tarihine
Özel Harp Dairesinin yetiştirmiş olduğu işkenceciler
olarak geçtiler. Şimdi, siz de eğer bu kariyerinizde buna benzer
ithamlarla karşılaşmak istemiyorsanız lütfen, gözünüz kulağınız
şu anda 80 darbesinin ötesine giden cezaevi uygulamalarına
baksın, görsün; lütfen, bakın ve görün.
Şimdi, ben diyorum ki:
Türkiye yargısı Amerikaya bağımlıdır, Türkiye
yargısı Almanyaya bağımlıdır. Bakın,
nasıl bağımlıdır? Size 2 tane çok çarpıcı örnek
vereyim: Rahip Brunson dosyası. Ne demişti Sayın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan: Bu fakir bu görevde olduğu
müddetçe, bu can bu bedende olduğu müddetçe, bu terörist Brunson
cezaevinden çıkamaz. Bakın, bu açıklama başlı
başına Anayasa madde 90, Anayasa madde 138; her 2 maddeye
işkence yapılmasıdır, kendi maddesine işkence
yapmaktır. Nedir bu işkence? Maddeye karşı kurnazlık
yapma, hileişeriye yoluna başvurma ve ta ki Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı Donald Trumptan telefon gelinceye kadar Derhâl Rahip
Brunsonı serbest bırakın
Şimdi, Türkiye
yargısı Amerikaya bağımlı mı değil mi?
Yerli ve millî arkadaşlara soruyorum: Amerikanın, Trumpın
açmış olduğu bir telefona, bir telefonun ucuna
bağımlı mı değil mi? Deniz Yücel, gazeteci
Angela
Merkel, Almanyanın Başbakanı bir telefonla, Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana açmış olduğu
bir telefonla Türkiye yargısını bağladı mı,
bağlamadı mı?
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Bağlamadı.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Şimdi, soru şu: Türkiye yargısı ne kadar bağımsız?
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Tam bağımsız.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Kime bağlı? Tek kişiye bağlı. Ağanın sözü
üzerine söz olur mu? Olamaz. Varsa yüreğiniz, gelin ağanın
sözünün üzerine söz söyleyin.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Bizim yüreğimiz de var. Alnımız ak, yüzümüz
açık. Türk yargısı bağımsız.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Bakın -zamanım çok kısa- Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin son vermiş olduğu Osman Kavala ve Demirtaş
kararları var.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) El kol hareketleriyle, meydan okumakla olmaz o iş.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Burada, yine tek kişi, başyargıç ne dedi? Dedi ki: Bu
kararlar bizim nezdimizde yoktur, bizim için
bağlayıcılığı yoktur. Peki, aynı sen,
1999da AİHMe başvurdun mu? Recep Tayyip Erdoğan AİHMe
başvurdu mu, adalet istedi mi, hukuklarına başvurdu mu? Vurdu.
(HDP sıralarından alkışlar) Aynı Recep Tayyip
Erdoğan 2002 yılında milletvekili seçimlerine girecekti, adli
sicil kaydının silinmesi için Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvurdu mu? Vurdu. Bakın, aynı
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Ne var bunda?
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Ne var biliyor musunuz? Şu anda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Selahattin Demirtaş, Kavala dosyalarına sunduğu
gerekçelerin aynısıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
...Bu bir demokrasi ve özgürlük mücadelesidir. söylemi ve talebiyle Recep
Tayyip Erdoğan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine dayanarak adalet aradı, hukuk
talep etti; bunu bizzat kendisi yaşadı.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Biz terörle mücadele ediyoruz, terörle mücadele ediyoruz.
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
- Dünün mağduru, dünün ezileni maalesef ki gelinen noktada bir zulüm
makinesine döndü; yargıyı da husumet duyduğu Kavala'dan, Ahmet
Altan'dan, Demirtaş'tan, husumet duyduğu HDP'den HDP kapatma
davasıyla, Kobani kumpas davasıyla intikam almanın aracı
hâline getirdi.
Son olarak şunu deyip
bitireyim; bizim Karer bölgesinde Alevi Zazaların meşhur bir sözü
var:
(x)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL AYDEMİR (Devamla)
Allah yukarıda, biliyor, zalim kimdir, haksız kimdir, Allaha
inanmayan kimdir. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruçta.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY
HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, dünyayı bir kadın aklı yönetseydi
yeryüzünde savaşlar olmazdı; hayat bu kadar cehenneme dönmezdi ve biz
bütçe görüşmeleri sırasında Millî Savunma
Bakanlığına ayrılan yüklüce bütçeyi bu şekilde
konuşuyor olmayacaktık. Erkek egemen sistem, ilkel milliyetçilik,
militarizm; bunlar birbiriyle hemhâl olmuş bir yönetim biçimi ve ne
yazık ki yüzyıllardır dünyanın başında bir
beladır. Biz kadınlar barışta ısrarcıyız.
Militer anlayış, kadınların barış talebini
sevecen ve pasif olarak bulur; oysaki bu, bizim politik tercihimizdir.
Barış sevecendir ama asla pasif değildir. Savaşmak,
çatışmak kolaydır, erkek aklının ürünüdür ve çok
kolaydır. Aslolan, sorunları çözebilmek; aslolan, diyalog kurabilmek;
aslolan, barış siyasetini yaşama geçirebilmektir. Övünülecek
yanımız, Cumhurbaşkanının dünürleri kazansın diye
İHAların, SİHAların değil, büyük barış
projesinin hayata geçirilmesi olmalıdır.
Evet, Sayın Bakan, ben
Komisyon aşamasında da size sormuştum bunu. Federe Kürdistanda
kimyasal silah kullanıldığına dair iddialar var. Türkiye,
Uluslararası Kimyasal Silahlar Sözleşmesine taraf bir ülkedir ve
bununla ilgili siz dediniz ki: TSKnin envanterinde kimyasal silah yoktur.
Benim asıl sorduğum soru şu: Bütün dünyaca konuşulan bu
konuda, bu silah kullanılmış mı,
kullanılmamış mı? Türkiyenin uluslararası
mahkemelerde yargılanmasına sebep olma ihtimali olan bu konunun
araştırılması için başta Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Birleşmiş Milletler olmak üzere Lahey Adalet Divanının
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Yürütme Komitesinden
oluşacak bir heyetin bu konuda ciddi bir araştırma yapıp
kamuoyuna ciddi bir rapor sunması gerekiyor.
Evet, değerli
arkadaşlar, değerli halkımız; Türkiye şu an gerçekten
her haneden, her evden açlık seslerinin yükseldiği bir dönemden
geçiyor ve biz, bütçeyi böylesi bir zaman içinde konuşuyoruz. Bugün
bütçenin bu kadar delik deşik olmasının bir sebebi de
aşırı ve paranoyak seviyesindeki güvenlikçi politikaların
sonucudur. Bunu biz her daim bu kürsülerden söyledik, tekrar edeceğiz de
bunları.
Tehlikeli, suni
düşmanlıklar; sömürgecilik
Otoriter rejimler kendi
varlıklarını devam ettirmek için sürekli suni düşmanlar
yaratırlar ve sürekli, ülkede sanki bir beka problemi varmış
gibi bir algı yaratırlar. Bugün bütçe görüşmeleri
sırasında da bütçeyle ilgili yaptığımız her
konuşmada bize -tırnak içinde- terör üzerinden cevap verilmesini
Türkiyenin bugüne kadarki yönetilme biçiminin şu sıralardaki
yansıması olarak görmek mümkündür.
Bakın, Komisyon
görüşmelerinde siz demiştiniz ki sunumunuzda: Cumhuriyet tarihinin
en yoğun hudut tedbirlerini aldığımız bir dönemden
geçiyoruz. Evet, IŞİDi, El Nusrayı, HTŞyi,
Kuvayımilliyeye benzettiğiniz ÖSOyu komşumuz olarak yapıp
bugüne kadar desteklerseniz 910 kilometrelik sınır elbette tehlikeli
bir hâle gelir. Mayınlardan temizlediğiniz sınırları
şimdi setler örerek, duvarlar örerek -bu da bütçenin eşantiyonu
tabii- bu şekilde siz güvenli kalmaya çalışıyorsunuz. Oysa
biz hep söyledik: En güvenli olan şey, ülke
sınırlarını en güvenli hâle getirecek olan şey, Kürt
sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi,
komşu ülkelerle barış sürecini inşa etmek ve Orta
Doğuda büyük barış projesi üzerinde Türkiyenin
çalışabilen bir ülke olması hâline gelebilmekti; ama ne çare?
Bakın, Kürt
savaşında bugüne kadar 50 bin insan hayatını -ki bütün
dünyanın servetini bir araya getirseniz bir insanın
yaşamıyla asla kıyaslanmaz; kıyasımız oradan
değil ama- yaşamını kaybetti ve harcanmış milyarlarca
dolar para
Evet Söz konusu vatanın
bütünlüğü ise malın ve canın önemi yok. diyeceksiniz, klasik
olarak sizden gelecek cevap budur. Şüphesiz ki mesele gerçekten sizin
dediğiniz gibiyse buna biz de Eyvallah. deriz ama mesele şudur:
Kürt halkı bugüne kadar Türkiyede de Suriyede de Irakta da İranda
da mevcut olduğu hangi ülkede yaşıyorsa o sınırlar
içinde eşit yurttaşlık hakları için, ana dili için mücadele
etti; bütün mesele bu. Artık herkes sadede gelmeli, ülke açlıkla
kıvranırken silaha ayıracak tek kuruş paramızın
artık olmaması gerekiyor. (HDP sıralarından
alkışlar)
Millî Güvenlik Kurulu
toplantısında ekonomik kurtuluş savaşından bahsetti
Cumhurbaşkanı açıklarken. Sayın Bakan, sizin de
Bakanlığınız MGKnin aynı zamanda bir üyesidir. Ben
buradan sormak istiyorum: Tank Palet Fabrikasını satarak mı,
ülkenin fabrikalarını, varlıklarını beleşe
yandaşa peşkeş çekerek mi? Hatta şimdi ASELSANın
satılacağı iddiaları var; bu konuda da sizden bir
açıklama talep ediyoruz, doğru mudur bu bilgiler? F-35lere,
S-400lere kullanılmadığı hâlde milyarlarca dolar para
harcamak mı?
İkinci bir sorum da
şudur: Şimdi, Rusya bir açıklama yapmış, S-400lerin
ikinci postasını almalı Türkiye. diyor. Bunu da soruyorum size
alacak mısınız?
Evet, bütün bunlar
halkın ekmeğinden, halkın yediği bir tabak yemekten
kesilerek alınan silahlar. Bunlar niçin kullanıldı? Ülkeye
barış mı geldi? Hayır. Kendi ağzınızdan
itiraf ettiniz Cumhuriyet tarihinin bugüne kadarki en büyük hudut güvenlik
önlemlerini alıyoruz. diye. Demek ki bu kadar silaha yatırımın,
bu kadar düşmanca politikalara yatırımın bize karşı
dönütleri ne yazık ki savaş ve şiddet olmuştur.
Yine, bu politikalardan ne
kazandı Türkiye? Kürt halkının nefretini kazandı, Arap
dünyasından dışlandı, şimdi, Katar ve Birleşik
Arap Emirlikleri dışında dostu kalmadı, ülkeye 5 milyon
mülteci geldi, Türkiye, IŞİD yuvası hâline döndü; işte
bütün bunlar buraya kalan sonuçlardır. Diyorsunuz ki: Bu, bir
kurtuluş savaşıdır. Evet, toplum da diyor: Bu, bir
kurtuluş savaşıdır ama bu, sizden kurtulmak için
yürütülecek bir kurtuluş savaşı mücadelesi olacaktır. (HDP
sıralarından alkışlar)
Bir de paralel savunma
sistemlerinden bahsetmek istiyorum, SADATtan. Bu şirkete örtülü ödenekten
ya da farklı kaynaklardan ne kadar para akıtılıyor?
Bakın, bir ülkenin kaderi bir savaş şirketine devredilmiş ve
bu savaş şirketinin para kazanmasının bir tane yolu var: O
da çatışmadır, savaştır. Libyada SADAT bu
iktidarın kararıyla gidip Türkiye adına bir tarafı seçerek
onunla savaştı ve şimdi, bölgelerde birçok ülkeyle
aramızın bozuk olmasının temel nedenlerinden biri Libyada
uygulanan yanlış siyaset ve SADATın bir tetikçi olarak orada
kullanılmasıdır. SADAT gibi oluşumlar Türkiyenin
başına beladır, dünyanın başına beladır ve
SADATın imalatçısı AKPdir. Merak ediyoruz, siz ve size
bağlı olan kuvvetler SADAT hakkında ne düşünüyor? Çünkü
ordu artık eski ordu değil, vatandaş ordu dönemi bitirilip SADAT
gibi şirketler artık ülke adına savaşabilir şirketler
hâline getirilmek isteniyor. Bu konuda, başta Türk Silahlı Kuvvetleri
olmak üzere, sizlerin ne düşündüğünüzü merak ettiğimizi ve bu
konuda açıklama beklediğimizi ifade etmek isterim.
Değerli
halklarımız, hatırlayacaksınız,
Cumhurbaşkanı yaşanan ekonomik krizle ilgili bir
konuşmasında şunları söylemişti: Müminin görevi
yoklukta sabretmektir. Parantez içinde şunu söylemek istiyorum: Buyurun
gidin, siz sabredin; halka sabır telakki edeceğinize siz kendiniz
gidin, açlıkla bir yüzleşin de sabredin bakalım sabredebiliyor
musunuz. Filistinli sanatçı Rim Banna sabırla ilgili şunu
söyler:
(x) Biz o kadar sabrettik
ki tıpkı bir testerenin altındaki ağaç gövdesi gibi
sabrettik; sabrettik, eti pişen bir kuş gibi. diyor Rim Banna. Ama
sabır taşının çatladığı anı, dünyaca
ünlü Feyruzun -sanırım herkes biliyor- oğlu Ziadın yine
türkü sözlerinde buna verilen yanıtı paylaşmak isterim.
(x) Burada kâfir kelimesi mecazi bir
anlamda kullanılır ve der ki: Ben kâfir değilim; açlık
kâfirdir, hastalık kâfirdir, fakirlik kâfirdir, zillet içinde
yaşamaya mahkûm edilmek kâfirdir. Sen ağzımdaki lokmayı
alacaksın, sonra bana kâfir diyeceksin; kâfir kim acaba?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Evet değerli arkadaşlar, savaşa, ranta, talana ve
sömürüye değil, halk için bütçe. Bu, artık asla böyle gitmez; siz
gideceksiniz, bu Meclislerde demokratik bir halk bütçesini yapana kadar da
mücadelemiz sokakta da alanda da meydanlarda da fabrikalarda da devam
edecektir.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sonuçta Grup
Başkan Vekillerine söz vereceğiz bütçe sürecinde böyle bir uygulama
yapıldığı için.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
değerlendirme için değil, biraz evvel kürsüde konuşan hatip de
dâhil olmak üzere HDP Grubu adına konuşan bütün hatipler hem
Cumhurbaşkanımıza hem bakanlarımıza hem de bütün
milletvekillerimize ve grubumuza sataşmışlardır; ben
İç Tüzükün 69uncu maddesi gereğince sataşmadan söz talep ediyorum
efendim. (HDP sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT
(Muş) Ayrımcılık yok, sıranızı
bekleyeceksiniz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Uygulamayı bu şekilde
yapıyoruz Sayın Başkanım. Sataşma olduğu zaman,
Sayın Başkanım, sataşmayla ilgili uygulamayı bu
şekilde yapıyoruz.
BAŞKAN Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, HDP Grubu
adına konuşan hatiplerin 281 sıra sayılı 2022
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra
sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yaptıkları
konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
Bugün 10 Aralık
İnsan Hakları Günü. Bu münasebetle bütün milletimizin İnsan
Hakları Gününü tebrik ediyorum.
Gerçekten, on dokuz
yıllık AK PARTİ iktidarları döneminde insan hakları,
demokrasi ve özgürlükler alanında sessiz devrimlere imza attık,
kalkınmayla ilgili de destanlar yazdık.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Şuna cevap verin o zaman!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Buna
cevap verin!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Hakikaten büyük işler başardık.
Ancak bu İnsan Hakları Gününde milletçe hep beraber bütün terörü,
teröristleri, terör örgütlerini lanetleme ortak noktasında buluşmamızın
bir hakikat olduğu da hep beraber idrak edilmeli ve ifade edilmelidir. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Şunu ifade etmek isterim
ki: Bizler asla ve kata Kürt düşmanı değiliz, Kürtçe
düşmanı değiliz. Kürt düşmanı olanlar Kürtleri
katleden PKK ve yardakçılarıdır. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Sonuç itibarıyla, hakikaten
Kürt düşmanı olanlar Kürtleri öldürenlerdir, Diyarbakır
Analarının sesine kulaklarını tıkayanlardır. Kürt
düşmanı olanlar bölgeye yatırımı engellemeye
kalkanlardır. Kürt düşmanı olanlar PKKya, teröre terörist ve
terör diyemeyenler, onları lanetleyemeyenlerdir. (HDP
sıralarından gürültüler)
PERO DUNDAR (Mardin)
Garibeyi kim öldürdü?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Devamla) Şunu herkes bilsin ki: Emperyalistlerin
vekâlet savaşını yürüten PKK, Kürtlerin en büyük
düşmanıdır. Emperyalistler de onların destekçileri olarak
teröre, teröriste destek veren herkes bilsin ki asla ve kata teröre geçit
verilmeyecektir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
NURAN İMİR
(Şırnak) Sayın Başkan, görüyorsunuz, sabahtan herkes ne
güzel düşüncelerini ifade ediyordu.
BAŞKAN Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş
NURAN İMİR
(Şırnak) Gördüğünüz gibi işte, hakaret eden de kendisi,
saygısızlık eden de kendisi.
BAŞKAN Bir dakika, bir
dakika ya...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, doğrusu
BAŞKAN Sayın
Beştaş, ben takip ettim Kürt düşmanları
şunlardır. dedi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yok, yok, ben söyleyeceğim Başkanım,
söyleyeceğim yani derdini anlatacağım.
NURAN İMİR
(Şırnak) Bize dönerek diyor ya, bize dönerek.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Doğrusu, bizim hatipler, bizim konuşulan
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) HDPye bir sataşma mı oldu?
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) PKKya dedi.
BAŞKAN Size bir
sataşma olmadı, çok dikkatle takip ettim, herhangi bir sataşma
yok.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben anlatabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun,
dinleyeyim sizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu, Sayın
Akbaşoğluna söz verirken kendisinin de sataşma cümlesini
söylemesi gerekiyordu, bütün bir cümle kurdu. Biz de hatiplerimizin
sataşmadığı iddiasındayız, eleştirilerini
BAŞKAN Sayın
Beştaş, bir dakika, ben dinledim arkadaşları. Zaman zaman
AK PARTİye, Cumhurbaşkanına yönelik yapılan ifadelerden...
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Eleştirdiler.
BAŞKAN Onun üzerine
şey yaptılar, evet.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben de şunu söyleyeyim cümle isterseniz:
Kulaklarını Diyarbakır Annelerine kapatanlardır. dedi,
bizi kastederek söyledi.
BAŞKAN Sizi niye
kastetsin? Öyle bir ifade kullanmadı ama. (HDP sıralarından
gürültüler)
NURAN İMİR (Şırnak)
Bize dönerek konuştu Başkan, yapmayın Allah aşkına!
BAŞKAN Hayır,
öyle bir ifade
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Buradan konuşabilir miyim Başkan?
BAŞKAN Pardon.
Diyarbakır Annelerine
kulaklarını kapattılar.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Tıkayanlardır.
Tıkayanlardır. dedi.
BAŞKAN Siz
kapatıyor musunuz yani?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Biz kapatmadığımızı
anlatacağız.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Hayır, ama bir dakika, HDP mi dedi de
Siz niye
alındınız?
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir)
PKK dedi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, ben yerimden söz alabilir
miyim? Yani bunu siz takdir edin.
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Ya, Dudağını büzdü, Ömer dedi. diyorlar.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, şunu ifade edeyim:
Bugün konuşacağımız çok daha hayati meseleler var. Bütün
hatiplerimiz, cezaevinde yaşamını yitiren, ölüme sürüklenen,
şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Garibe Gezeri
ifade etti. Açıkçası, buna dair acı da şu anda çok taze,
çok yeni çünkü devletin sorumluluğunda ve gözetiminde bir mahpusun
öldüğünü ifade ediyoruz dünden beri burada.
Biz bunları söylerken
karşı söylem olarak hep alışılageldik terörö
laflarını hakikaten ne dikkate alıyoruz ne ciddiye
alıyoruz. Diyarbakır Annelerinin sesini de Türkiyedeki bütün
annelerin sesini de soluğunu da yüreklerinde hisseden parti biziz, bundan
hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bugün 10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Günü. Evet, AKP iktidarı bir şey yaptı;
doğru, Türkiyede insan hak ve özgürlüğü diye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Beştaş, Grup Başkan Vekillerimiz zaten değerlendiriyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Böyle bir usulümüz var Başkan, sataşma
yoksa da değerlendirme
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Biz de söz isteyelim, biz de konuşalım, bitmez ki o zaman
burası.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Bülbül, her partinin değerlendirme
durumunda konuşmuştuk.
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bugün neden bu kadar huzursuzluk var, onu da
anlamadım doğrusu; söyleyeceğim sözleri unutturdular.
Dünya İnsan Hakları
Gününde AK PARTİnin, Türkiyeyi çok çok ilerilere getirdiğini
söyledi. İnsan hakları ve özgürlüklerinin kırıntılarının
bile yok edildiğini, şu anda insanların haklarını ve
özgürlüklerini bırakalım, yaşam hakkının tehdit
altında olduğunu, kimsenin yaşam hakkının ve
güvenliğinin kalmadığını altını çizerek
belirtmek istiyorum. İşkence ve
Yaşam hakkı temel haklardandır,
hakların anasıdır. Bugün, bu haklar konusunda Türkiye, tarihinin
en koyu karanlık dönemini yaşıyor demek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
2.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, şimdi, burada bir konuşma lüzumu
olmayabilir ama madem bir değerlendirme yapıldı biz de bir
değerlendirme yapalım.
Yani Türkiyeyi bölgesinde ve
dünyada bütün kötülüklerin anası olarak göstermeye çalışmak
ağır bir bühtandır; bunu şiddetle ve lanetle
kınadığımızı ifade etmek istiyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, yaşam
hakkına dahi göz diken bir devletten bahsediliyor ki efendim, uygulamalarda
devletin faaliyetleri içerisinde bir kusur, bir eksik bulunan bir şey
varsa yargı açıktır, devletin bütün iş ve işlemleri
yargı denetimine tabidir, ne gerekiyorsa yapılsın, ona hiçbir
itirazımız yok. Hiç kimsenin haksız yere hayatını
kaybetmesinde de devletin yanında onun karşısında olacak
hâlimiz de yok; bu başka bir şey. Ama bu bölgede, insanları ve
insanlığı yaşatmak için tek başına çok takdire
şayan bir mücadele veren bir devletin, bütün bu
yaptıklarının karşısında bu zihniyete sahip olan
bir devletin bu tür ithamlarla karşı karşıya kalması
büyük bir sıkıntıdır, büyük bir çelişkidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Şimdi, bölgesinde, PKK/PYD-YPGnin, bizzat Kürtlüğün
mücadelesini verdikleri iddia edilen bu yapıların 350 bin Kürt
kardeşimizi Suriye sınırlarından defedip oradaki
yapıyı değiştirmek noktasındaki faaliyetlerine
karşı, onlara kucak açan, onlara şefkat gösteren Türkiye
Cumhuriyeti devletidir. Efendime söyleyeyim, diğer, Yezidisinden tutun
Arapına, Türkmenine, hepsine, bölgesinde kucak açan ülke olarak Türkiye,
ülkesinin sınırları dışında yaşayanlara bu
kadar merhametli olan bir ülke kendi insanlarına mı bu şekilde
azap çektirecek, işkence edecek?
Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
bu yönde karşı karşıya kaldığı bütün
sistematik eleştirileri ve ithamları şiddetle
reddettiğimizi buradan dile getiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
3.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, bütçe görüşmelerindeki
konuşma düzenine, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemirin 281 sıra
sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve
282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan
-lütfen, tabii, bu izahatımı süreme saymıyorum- şöyle bir
uygulama var bütçenin başından beri: Parti gruplarında birden
çok milletvekili konuştuğu için, bir milletvekilinin
konuşmasındaki bir sataşmadan dolayı anlık cevap
değil de parti grubunun tüm sayın üyeleri konuştuğu zaman
cevaplama noktasındayız. Bu vesileyle -bir sataşmadan değil
ama- değerlendirmeye ihtiyaç duyulan iki husus var: Biri Sayın
Akbaşoğluyla ilgili, biri HDPden konuşan Sayın Erdal Aydemirdi
sanıyorum.
Erdal Aydemir
arkadaşımız yargının Amerikaya bağlı
olduğunu söyledi. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil, yargı
Tayyip Erdoğana bağlı. (CHP sıralarından
gülüşmeler, alkışlar) Sadece Amerikan Başkanı, Almanya
Şansölyesi, Fransa Başkanı Erdoğanı tehdit
ettiği zaman, Erdoğan o tehditlere boyun eğip onların
istedikleri mahkûm ve tutukluları ülkelerine iade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Yargıyla ilgili durum budur. Türk yargısı
direkt Amerikaya bağlı değil ama Tayyip Erdoğan'ın
tahakkümünde, güdümünde, basıncında maalesef, hareket ediyor; bu,
işin gerçeği.
Şunu da çok
yadırgadığımı belirtmem lazım: Sayın
Akbaşoğlu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü
andı, çok mutlu oldum yani çok sevindim ama İnsan Hakları
Gününü kutlayabilmesi için bir insanın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararına rağmen bu kararlara uymayan bir Hükûmetin
arkasında da kurşun asker gibi durmaması lazım. AİHM
kararlarına rağmen, Demirtaş'ın, Kavalanın hâlen
cezaevinde tutulduğu bir tabloda, bu tutulmayı gerçekleştiren
siyasi iradenin çok da insan haklarından bahsetmeye hakkı yoktur.
Bir şey daha
söyleyeceğim. Evvelsi gün, Sayın Süleyman Soylu burada Terör
bitirdik. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bugün Türkiye 4 şehidine ağlıyor. AK
PARTİye de bir tavsiyem olsun: HDP'yle didişmeyi bırakın;
Hükûmetinize söyleyin, terörle adam gibi, doğru dürüst mücadele etsin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İnsan gibi.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İnsan gibi mücadele etsin.
Burada HDPyi terörize ederek
falan Türkiye terörle mücadele etmiş olmaz. Hükûmet
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Didişmeyin, müzakere edin, Mecliste müzakere edin. diyor.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) HDPyle siz de müzakere ediyorsunuz Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Didişmeyin. diyorsun mefhumumuhalifinden, o zaman PKKyla da
beraber hepsinin
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne alakası var ya?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Ne alakası var
ENGİN ALTAY
(İstanbul) PKKyla etkin mücadele edin diyorum ben.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Ya, ne diyor bak? Sen ne dediklerini biliyorsun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Aynı kâğıdın altına imza
atıyorsun HDPyle.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Ne dediklerini biliyorsun sen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sen niye aynı kâğıdın altına imza
atıyorsun o zaman?
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Abdullah Öcalanı muhatap alın. diyor.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne alakası var!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
- Bunları biliyorsun!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sana ne ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) HDPyi mi güzelliyorsun sen burada?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne konuşacağımı senden mi
öğreneceğim ben!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) HDPyi savunmak sana mı düştü!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sana ne ya!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bizim hiç kimsenin güzellemesine
ihtiyacımız yok!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sana ne ya! Sana ne ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Didişmeyin. diye sen niye alınganlık
gösteriyorsun!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kimi istersem onu savunurum ben! Sana ne!
BAŞKAN Bir dakika
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sana ne! İşine bak sen, işine bak!
BAŞKAN - Bir dakika
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Ben işime bakıyorum, sen de işine bak! HDPyi
savunmak sana düşmedi!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) HDPyle oturup aynı kâğıda niye imza
atıyorsun!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bırak, bırak! HDPyi savunmak CHPye düştü!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Sayın Altay, bize konuş, dinliyoruz.
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Benim başından beri aylardır söylediğim
nettir; PKK, alçak bir terör örgütüdür, Türkiye Cumhuriyeti bununla katı,
kesin, amansız mücadele etmek zorundadır.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Onunla beraber olanlar kimdir, onu söyle sen!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya, sana ne kardeşim, çık, sen söyle ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bana değil, sana ne! Söyle, onunla beraber olanlar kimdir?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Beni ilgilendirmez! Beni ilgilendirmez!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Onları lanetliyor musun, onları söyle!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ayıptır! Ayıptır! Grup Başkan
Vekillerinin böyle söz kesme âdeti yok!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Hayır, vicdanımız elvermiyor!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İşine bak sen, işine bak!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Çıkın, söyleyin net. Net söyleyin, net konuşun.
BAŞKAN Şöyle
yapalım mı
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Madem teröristlerse o zaman HDPnin Meclis Başkan
Vekilinin karşısında ceketini ilikleyip ayağa kalkıp
söz istemeyeceksin.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) İsterim ben! İsterim ben! Ben konuşurum!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ne alakası var!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Seninle konuşmuyorum... Sen de konuş!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, böyle bir usul yok!
BAŞKAN Bir dakika
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Meramımı anlatamadım.
BAŞKAN - Bir dakika
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu ilk defa oluyor, bir Grup Başkan Vekili bir Grup
Başkan Vekiline direkt sataşıyor yerinden; bunu da anlamak
mümkün değil.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Böyle bir usul yok!
BAŞKAN Levent Bey,
Sayın Altay konuşmasını bitirsin, biz size söz verelim, siz
de devam edin.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben net bir şey söylüyorum: Burada, bazı partiler,
terörü, şehitleri istismaren siyasette oy devşirmeye
çalıştıkları için bu yanlışlar
yapılıyor.
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Yazıklar olsun!
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Bunu kim yapıyorsa yazıklar olsun!
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Dün 3 şehit verdik! Kimin avukatısın!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tekrar söylüyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
4.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaş ile İstanbul
Milletvekili Engin Altayın yaptıkları
açıklamalarındaki bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Grubumuza ithafen denildi ki:
Kürt düşmanısınız. (HDP sıralarından Evet!
sesleri)
Çıktım, Kürt
düşmanının PKK olduğunu açık bir şekilde ifade
ettim, bundan alınan HDP Grubu oldu, bununla ilgili savunma yapmak isteyen
HDP oldu; açık ve net.
Şimdi, biraz evvel,
Sayın Engin Altay
BAŞKAN Doğru, bir
saat daha devam ettirelim, buyurun.
Şimdi, HDPye de söz
vereceğim.
Devam edin, buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Önemli, önemli, Sayın Başkanım, müsaade edin, bir
saat daha konuşalım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım,
bakın, ben, biraz evvel, hiçbir şekilde bir parti ismi vermeden bir
açıklamada bulundum, PKK terör örgütünü hep beraber lanetleyelim dedim
ancak bu konuyla ilgili, kendi Yarası olan gocunur. hükmünden hareketle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Allah aşkına ya! Senin
analizlerin yok mu Sayın Akbaşoğlu!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı)
HDP bu konuyla ilgili açıklama
yapma mecburiyetinde kaldı. Ondan sonra da Sayın Engin Altay
şahsıma ve grubumuza ithafen de Sayın
Cumhurbaşkanımıza yargının bağlı
olduğunu söyledi, bir sataşmada bulundu.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Doğru!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yargı bağımsız ve
tarafsızdır; Anayasaya, mevzuata ve vicdanına bağlı
olarak hareket etmektedir.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Uygulamaya bak sen!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Asla ve kata hiçbir kimseden, bir
kuruluştan ve kurumdan talimat almaz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Uygulamaya bak, uygulamaya!
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu konuyla ilgili İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın. anlayışından hareketle,
biz, 84 milyon insanımızın tamamına dönük kucaklayıcı
ve kuşatıcı bir şekilde özgürlükle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tamamlıyorum efendim.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Yok, beş saat daha konuş
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Leventçiğim, bir dakika, söz vereceğim ben size.
Ne zamana kadar
toparlayacağız yani yarım saat mi, beş saat mi, onu
söyleyin, ona göre söz vereyim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Son olarak herkese verilen sözü...
BAŞKAN Anladım
da...
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) - Nedir ya, hamaset dinliyoruz iki saattir!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Buna hamaset diyene yazıklar olsun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hamaset değil...
BAŞKAN Bir dakika...
Geçenlerde rahmete
kavuşan -bizim aramızda- bir milletvekili kardeşimizi kaybettik.
Bu Mecliste hiç kimse onun sesini duymadı fakat rahmete
kavuştuğunda ne kadar güçlü bir milletvekili olduğuna şahit
olduk.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) - Allah rahmet eylesin.
BAŞKAN Neydi o,
biliyor musunuz? Bir dakika konuşarak ne kadar güçlü olduğunu gördük.
Burada oturan rahmetli İmran Kılıç, Allah rahmet etsin, bütün
siyasi partiler onun ölümünden üzüntü duydular, derinliğinden dolayı.
Dolayısıyla rica
ediyorum ya, iki dakikada anlatılmayacak şey bir daha hiçbir yerde
anlatılamaz.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şimdi, efendim, bir
dakikası zaten ilave, biraz sonra bitecek tekrar söz istemek durumunda
kalacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bakın, bitti şimdi.
Açarsanız... (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Şimdi,
değerli milletvekilleri, Levent Beye de söz vereceğim, ondan...
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, benim adımı zikrederek
Cumhurbaşkanıyla ilgili bir iddiamı söyledi.
BAŞKAN - Sonuçta herkes
bir değerlendirme yapsın.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sabaha kadar bütçeyi geçiririz.
BAŞKAN - Sabaha kadar
böyle gitmeyecek.
Leventçiğim, buyurun.
5.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, şimdi, benim dediğim şey çok
net. Bizim vicdanlarımız şunu kabul etmiyor: PKKya hain terör
örgütü deyip lanetlerken sesimizin son noktasına kadar bunu yapanın
alnından öperim ben, Allah razı olsun derim ama bunu söyleyen insan
da PKKya dostluk edenlere karşı da aynı tavır ve
duruş içerisinde olmalıdır. Bunun aksine, kalkıp
onları himaye eder gibi HDPyle didişmek yerine şuna
bakın. demek, HDP adına birtakım dertlerin de olduğunu
ortaya koyuyor. PKKya dost olan bugün PKKya karşı bir tavır
içerisinde ise ortada ikiyüzlülük vardır en basit tabirle. Bunu kabul
etmemiz mümkün değildir, bunu yüce Meclisin önünde de söylemek
farzdır, biz bunu söyledik. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) AKPye söyle, AKPye!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, benim söylediğim son
derece net. Her siyasi partinin içinde kimi terör örgütleriyle irtibatlı,
ilişkili, iltisaklı insanlar var Türkiyede, bunu biliyoruz.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Ne demek var ya!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Söyleyeyim bir dakika ya, bir dakika ya! Levent, bugün senin
şekerin yüksek ya!
Düzeltiyorum, bazı
siyasi partilerin. Mesela AK PARTİnin içinde FETÖ terör örgütüyle,
IŞİD terör örgütüyle ilişkili, irtibatlı, iltisaklı
insanlar var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Nerede var ya!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Asla! Asla!
SERMİN BALIK
(Elâzığ) Genel Başkanın gibi iftira atıyorsun!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Kimse onlar söyle onları!
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Ben, bu yüzden AK PARTİ teröristtir. diyemem, yanlış olur.
HDPnin içinde de PKKyla ilişkili insanlar olabilir, partinin kurumsal
olarak terörize edilmesi doğru değil. Orta yerde hain bir terör
örgütü var, PKK terör örgütü var; devletin ve Meclisin uğraşması
gereken orasıdır, bunu söylemeye çalıştım. Ne var
bunda?
SERMİN BALIK
(Elâzığ) İspat edin, isim verin o zaman! İsim verin o
zaman!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) İçine hiç mi şüphe düşmedi? Altan Tan
çıktı, Bu ilişkiyi reddetmek yazıktır. dedi. Hiç mi
şüphe düşmedi içine?
Bir dakika
Leventciğim, bir dakika ya!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) IŞİDi övdü bunlar IŞİDi!
IŞİDi övdü AK PARTİliler!
BAŞKAN
Herkesin düşüncelerini rahat bir şekilde ifade etmesi için gerekli
zemini hazırlıyoruz. Benim istirhamım şu: Bir dakikada
anlatılacak şeyi bir saatte anlatmaya çalışmayalım.
Herkesin söylediğini de ben kavradım, anladım, herkes
anladı; PKK terör örgütü var, askerimizi vuruyor, milletimizin birliğine
kurşun sıkıyor, merhametine kurşun sıkıyor, bunu
bilmeyen yok; dolayısıyla, gelin, gündemimize devam edelim.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, biraz evvel
CHP Grup Başkan Vekili AK PARTİyi göstererek Aralarında
byLockçu var. dedi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) IŞİDçi var. dedi.
SERMİN BALIK
(Elâzığ) FETÖcü var. dedi.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır, byLock demedim, byLock demedim.
BAŞKAN Öyle demedim.
diyor.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Terörle, FETÖyle irtibatı olan
var. dedi, Genel Başkanları da konuşmasında ByLockçu
var. dedi; bunu ispat etmeyen namerttir, şerefsizdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.42
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum
2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul
Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Genel Uygunluk
Bildirimi ile 2020 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2020 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2020 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
282) (Devam)
A) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
(Devam)
1) Danıştay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) CEZA
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) HÂKİMLER
VE SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara başlıyoruz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Akbaşoğlu bir
ispat istemişti, ispatı burada efendim, böyle bir göstereyim.
BAŞKAN Tamam.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İspatlanmıştır, kayıtlara geçsin
efendim.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Engin Başkanım, eğer resimlerle ispat
olursa çok farklı resimler de çıkar. Hiç yakışmadı o
Engin Başkan. Resimleri göstermeye kalksak ne resimler çıkar.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gösterelim, hep beraber gösterelim ağabey.
BAŞKAN Antalya
Milletvekili Cavit Arı.
Buyurun Sayın Arı.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CAVİT
ARI (Antalya) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Yargı,
vatandaşın hakkını aradığı,
mağduriyetini gidermek için son çare olarak kapısını
çaldığı yerdir. Bu nedenle, bağımsız ve
tarafsız bir yargı, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin en
önemli şartıdır.
Sayın Adalet Bakanı
diyor ki: Hukuk devletinde yargının yegâne ideolojisi vardır, o
da adalettir. Emir alacağı tek yer vardır; Anayasadır,
hukuktur, kanundur. Bu konu en temel hassasiyetimizdir. Bu hassasiyetle
yargının bağımsızlığına ve
tarafsızlığına büyük önem veriyoruz. Çünkü ancak
bağımsız ve tarafsız bir yargı millet adına karar
verebilir. Ne kadar doğru ve güzel bir ifade. İyi de bu söylenenleri
siz yapabildiniz mi? Hayır. Yargıyı yürütmenin tahakkümünden
kurtarabildiniz mi? Hayır.
Bir toplum için en büyük
tehlike, yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde
toplanmasıdır. Bugün yaşadığımız işte
tam da budur. Yasama, yürütme, yargı erklerinin bugün neredeyse tek elden
yürütüldüğü bir sistemle karşı karşıya
bulunmaktayız. Bir siyasi parti genel başkanının mahkemeye
yargıç atadığı bir yerde adalet olur mu veya
bağımsız ve tarafsız adalet olabilir mi?
Yargı paketleri,
yargı paketleri
Evet, yargı paketleri içerisinde, meslekte, bugünkü
teknolojinin de kullanılarak başta UYAP olmak üzere birtakım
düzenlemelerin, kolaylaştırıcı işlemlerin yapıldığını
bir meslektaş olarak ben de görüyorum ve bunların bir anlamda
faydalı olduğunu da ifade etmek istiyorum. Ancak bunlar
yargının tarafsız ve bağımsız olmasını
sağlayabilir mi, buna yeterli mi? Tabii ki de hayır. Örneğin,
siz cumhuriyet savcılarının bile özgürlüğünü ortadan
kaldırdınız, elinden aldınız. Bugün bir savcı
dava açacağı zaman öncelikle başsavcının Uygun.
demesi hâlinde dava açabilir. Başsavcılar bugün iktidarın iki dudağı
arasında. Bu durumda ne olur? Bu durumda başsavcının
istemediği, dolayısıyla da iktidarın istemediği hiçbir
dava açılamaz. Bakın, iktidar sayesinde bugün Türkiye, 2021 Hukukun
Üstünlüğü Endeksinde 139 ülke arasında 117nci sırada yer
alabilmiştir.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunu yargıya olan güven
sorunudur. İktidarınızın zamanında tarafsız ve
bağımsız yargıya olan güven yüzde 38lere kadar
düşmüştür. Bu ne demektir? Bu, ülkemizde yargıya olan güvenin
kalmadığını göstermektedir, siz önce bunu düzeltin. (CHP
sıralarından alkışlar) Ancak şunu söyleyeyim: Bu
güveni bu şartlarda sağlayamazsınız. Hâlen, AKP
kadrolarında il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili
adayı olmuş, yaşı 45e dayanmış, siyasi
kimliği olan avukatlar hâkim, savcı olarak görev
yaptığı sürece bunu sağlayamazsınız.
Yazılı sınavda 80lerin üzerinde puan alan birçok kişi
elenirken, 55-60 puan alan ve torpil yarışlarının
yapıldığı, referanslarının siyasete
dayandığı hâkim ve savcılarla bunu sağlayamazsınız.
Sayın Bakan, Sezgin Baran Korkmaz'ın mal varlıkları
üzerindeki tedbirleri kaldıran, yurt dışına
çıkış yasağını kaldıran, bu olaylarda ismi
geçen Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'ın HSK
tarafından önce Yargıtaya, bir gün dahi çalışmadan, bir
dosyanın dahi kapağını açmadan Cumhurbaşkanı
tarafından Anayasa Mahkemesine atanmasıyla ve yine bu kararlara imza
atan Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Hasan
Yılmaz'ın da yine Adalet Bakanı Yardımcısı
olmasıyla bunu hiç sağlayamazsınız. (CHP ve İYİ
Parti sıralarından alkışlar) Vatandaş kime
güveneceğini şaşırmış durumda. Bir yargı,
kararında tarafsız olmalı; korkmadan, çekinmeden karar
verebilmeli, siyasetin etkisinde kalmamalı, siyasi iktidara hoş
görünmeye çalışmamalı. Bakın, bir örnek vermek istiyorum:
Antalya'da 10 mahalleyi ilgilendiren Kırcami imarı meselesi var. Bu
konu yıllardır çözüm bekleyen bir konu. AKP iktidarında ve 2
dönem AKP'li Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde
çözülemeyen bir konu. İktidar tarafından her seçimde defalarca seçim
malzemesi yapıldı, hatta 2019 yerel seçimlerinde, bakın, Çevre
Şehircilik Bakanı, AKP İl Başkanı, milletvekilleri,
belediye başkanları siyasi şov yaptı, tapular
dağıtıldı, vatandaş buna inandı, evini
yıktı, ağacını kesti, yıllarca beklediği
planlama tamamlandı zannetti. Ne oldu? Seçim geçti, AKP kaybetti
Antalya'da. Devreye kim girdi? Devreye yargı girdi.
Bakın, meslek odası
tarafından bir dava açıldı ve bu davada bilirkişiler
tarafından, planlamanın her yönüyle kusursuz olduğu, planın
uygun olduğu açıkça yazıyor, hiç tereddüt yok, bilirkişi
raporu böyle, açık, net. Peki, Antalya 1. İdare Mahkemesi ne
yaptı? Raporu hiç dikkate almadan, genel uygulamaların aksine,
uydurma iki gerekçeyle, ortada bu kadar net bilirkişi raporuna
rağmen, planlamanın iptaline karar verdi. Mahkemenin gözü dosyada
mıydı, yoksa iktidarda mıydı hiç belli değil. Peki,
sonrasında ne oldu? Dosya, Konya Bölge İdare Mahkemesine, istinafa
gitti değerli arkadaşlar. Burası ne yaptı? derseniz,
eşi benzeri görülmemiş, hukuk komedisi olabilecek bir siyasi karara
imza attı. İstinaf kararında deniyor ki: İlk derece
mahkemesinin, planı iptal kararının dayandığı
gerekçelerin doğru olmadığı görülmekle birlikte, yine de
karar doğrudur.
Bakın, değerli
arkadaşlar, böyle komedi bir gerekçeyle verilmiş karar. Yani sanki
bir zamanlar ifade edilen Hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu.
açıklamasına benzer bir gerekçeyle karşı karşıya
kaldı bu dosya.
Bir avukat olarak bir
kararı eleştirmek gibi bir
alışkanlığımız meslek hayatımızda hiç
olmadı ama yine de sormak isterim: Bu karar nasıl bir karardır,
nasıl bir gerekçeye dayalı olarak karar verilmiştir ey hâkimler,
ey bu kararı verenler? İşte, siyasetin gölgesinde nelerin
yapıldığının açıkça ortada olan bir örneği.
(CHP sıralarından alkışlar) Çünkü Kırcami meselesi,
Kırcami planı CHP'li ilçe ve büyükşehir belediyesi
tarafından çözülmesi, iktidarın baskısıyla, yargı
eliyle engellenmiştir, yargı aracı
yapılmıştır, işte, böylece yargı siyasete alet
edilmiştir. Halk bunun hesabını sizden, iktidarınızdan
mutlaka soracaktır, Kırcami halkı, Antalya halkı bunun
siyasi hesabını iktidarınızdan sormak için bekliyor değerli
arkadaşlar. Adalete güveni yeniden artıralım, siyasi müdahaleyi
sonlandıralım. Yargıdaki siyasi kimlikleri ayıklayın,
aksi hâlde adalet her geçen gün değer kaybediyor. Bu şartlarda,
tarafsız ve bağımsız yargının sadece ismi olur
ama gerçeği olmaz değerli arkadaşlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Antalya orman
yangınları yaşadı, burada önemli bir konuya değinmek
istiyorum: Bu orman yangınları sürecinde, bilindiği üzere,
Tarım ve Orman Bakanlığı maalesef, yangınları
söndürmede başarısız oldu ve kaderine terk edilmiş bir
yangın süreci yaşandı; gerekli uçak ve helikopterlerin
kullanılmasında maalesef yeterli olunamadı. Yangınla
mücadele yerine siyasi mücadele tercih edildi. Şimdi, böyle bir hâlde
vatandaşlarımız şu an kaderine terk edilmiş durumda.
Binlerce vatandaşımızın evi yandı, ahırı
yandı, hayvanları kaybedildi, şimdi burada ciddi bir
mağduriyet var. Cumhurbaşkanı geldi Evlerinizi
yapacağız, yüzde 60ı bizden, yüzde 40ını siz
ödeyeceksiniz. dedi; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı geldi Yüzde 50sini devlet olarak biz
ödeyeceğiz, yüzde 50sini siz ödeyeceksiniz. dedi, sonrasında ne
oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla)
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
CAVİT ARI (Devamla)
Vatandaşa açık sözleşmeler imzalattırıldı.
Vatandaş ne ödeyeceğini şu an bilmiyor ama bir taraftan evlerin
yapımı ihaleye verildi. Bakın, bir tarafta müteahhitler şu
an evlerin inşaatlarına başladı ancak vatandaş kaç
para ödeyeceğini bilmiyor değerli arkadaşlar.
Cumhurbaşkanı Yardımcısına Bu evler kaç paraya
yapılıyor, vatandaş kaç para ödeyecek? diye sordum. Çünkü bu
insanlar, 60 yaşında, 70 yaşında, 80 yaşında
insanlar açık sözleşmelerle borçlandırıldı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısının verdiği cevabı
size söylemek istiyorum: Fiyatlar ve indirim oranları
netleşmediği için vatandaşlara bildirim
yapılmamıştır. Bu nasıl bir rezalettir?
İnşaat başlamış, müteahhit işi almış,
vatandaşa boş sözleşme imzalatılmış ama
vatandaş kaç para ödeyeceğini bilmiyor.
Değerli arkadaşlar,
orman yangınında evi yanan vatandaşlardan para
alınmasın; bu insanlar zaten mağdur edildi, mağduriyetleri
önlensin diyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Adana Milletvekili Sayın Ayhan Baruta ait.
Buyurun Sayın Barut.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AKP iktidarı her alanda
olduğu gibi tarımda da çıkmaz yol açmış, ülkemizin gıda
güvenliği ise tehlikeye girmiştir. Sizin iktidarınız
döneminde çiftçimizin anası ağladı, tarımı ve çiftçiyi
yok ettiniz. Bunları boşuna konuşmuyoruz, havadan
atmıyoruz. Şimdi size bunların nedenlerini örneklerle ve
verilerle açıklayacağım: Tarım sektörünün 2002
yılında gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı 10,2 iken
2020 yılında bu oran yüzde 6,7ye düştü. 2022 bütçesindeyse
tarımsal desteklemelerin payı 2002 yılındaki payın
bile altına düşerek yüzde 1,5 oranında gerçekleşti. Siz
ithalata ve ranta aşık bir iktidarsınız. Bakın,
çarpıcı bir veri daha var: 2003 ile 2021 döneminde 88 milyar dolar
ihracatımız varken buna karşılık ithalatımız
122 milyar dolar olmuştur yani tarımda dış ticaret
açığımız ise tam 34 milyar dolar olmuştur. Yine
döneminizde, tohum, zirai ilaç, gübre ve yem ithalatına 133 milyar dolar
ödenmiş olup mazot başta olmak üzere bu girdilere cumhuriyet
tarihinde görülmemiş zamlar sizin iktidarınıza nasip oldu. Mazot
geçen yıl 5 lira bile değilken bu yıl 10 liranın üzerine
çıktı.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri; bu elimde tuttuğum üre gübrede ise durum çok
daha vahimdir. Yakında Bakanlığın vereceği bir
ruhsatla belki de gramla satılacak; kuyumcularda satılırsa
şaşırmayalım, fiyatı altından daha değerli.
(CHP sıralarından alkışlar) Nasıl öyle olmasın
ki? Bakın, üre gübrenin geçen seneki, on yedi ay önceki ton fiyatı
1.800 lirayken şimdi tonu 14.500 lirayı buldu yani 8 kat
artmış durumda. Onun için bu gübreyi buraya getirirken özenle,
güvenle getirdik başına bir şey gelmesin diye. En
acısı ise çiftçimizin cebinde çay içecek parası
olmadığı için bir büyük bardak çayı 1,5 liraya içemezken
Buğday demişken
Sayın Bakan, bu buğdayı çiftçimizin elinden geçen yıl 2,25
liraya aldınız, şimdi ise yurt dışından bu
buğdayın kilosunu 4,5-5 liraya ithal ediyorsunuz. Madem ithalata bu
kadar para verecektiniz, elin yabancı çiftçilerine para
kazandıracaktınız, bu parayı kendi çiftçimize verseydiniz
ne olurdu, ölür müydünüz? Hani siz yerliydiniz, hani siz millîydiniz, yesinler
sizin yerliliğinizi ve millîliğinizi. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Ayrıca, bu yüksek üretim maliyetleri
nedeniyle, çiftçi buğdayını bu yıl üretebilse bile yeni
sezonda
Peki, tüketici ekmeği
kaça alabilecek, yurttaş nasıl ekmek yiyebilecek? Tüketici ekmek bile
bulamayacak. Bu tablonun sorumlusu da sizsiniz. Allah esirgesin, geçen seneki
gibi bir kuraklık da olursa vay gele başımıza, vay gele
hâlimize.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri; gördüğünüz limon, bu elimdeki limon,
dalında, ağaçta 30 kuruş. Üretici, artık, limon
ağaçlarını kesiyor. Üretici, devlete güvendi, sizlere güvendi,
inandı bu ağaçları dikti ama şu anda kesiyorlar,
yazıktır, günahtır, limon üreticisinin derdine derman olun,
devletin yardım elini uzatın.
Anayasamızın
Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlıklı Üçüncü Bölümün
45inci maddesi der ki: Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin
değerlendirilmesi ve gerçek değerinin üreticinin eline geçmesi için
gereken tedbirleri ve önlemleri alır. diyor. Hani tedbir, nerede? Sizin
tedbirden anladığınız herhâlde çiftçiyi bitirmek,
tarımı yok etmektir. Ama bunu asla başaramayacaksınız.
Ayrıca, bunca
zamandır tarımda atama bekleyen gençlerimizin sesini duyun artık
Sayın Bakan. Ziraat, gıda, su ürünleri, balıkçılık
teknolojisi mühendisleri, veteriner hekimler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Barut.
AYHAN BARUT (Devamla)
tekniker ve teknisyenlerin atamasını yapın; somut bir takvim
verin.
Ayrıca, sivil toplum
kuruluşlarında geçen yılla aynı ücrette çalışan,
hatta ve hatta asgari ücretin altında çalışan tarım
danışmanlarımızı insanca yaşatmak için sorunlarını
çözün, ücretlerini iyileştirin.
Sözlerime son verirken,
Sayın Bakan, size burada bir kez daha açık çağrı
yapıyoruz: Bu işi yapamadığınız ortada. Hemen
Hükûmetinizle birlikte erken seçim kararı alarak insanlarımıza
bir iyilik yapın; sizden ve yanlış politikalarınızdan
artık kurtulalım. Hiç değilse, iş bilmez Tarım
Bakanı olarak o makamı meşgul etmeyin.
Bu bütçe halkın
değil, iktidarın, rantçıların ve yandaşların
bütçesidir. Bu bütçeye hayır diyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Antalya milletvekili Aydın Özere ait.
Buyurun Sayın Özer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYDIN ÖZER
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aylardır
Türkiyenin dört bir yanında çiftçilerimizle görüşüyoruz,
sıkıntılarını, dertlerini dinliyoruz, her
fırsatta onların sesine ses olmaya çalışıyoruz, bugün
de yine çiftçiler adına buradayız.
Sayın Bakan, çiftçiler
size bu yıla dair bir karne iletmemizi söylediler. Önce, sorumlu
olduğunuz başlıklara bakalım: Sayın Bakan, 2021in ilk
sekiz ayında üretimi bırakan çiftçi sayısı 128.620, 2021de
kanunen çiftçiye verilmesi gereken destek miktarı 66,5 milyar, 2021de
hakkı olmasına karşın çiftçiye verilmeyen destek
miktarı 43,5 milyar, 2021de ihracat geliri 37,6 milyar, ithalata ödenen
para ise 66,2 milyar yani 28,6 milyar eksideyiz, 2021de çiftçinin toplam borç
miktarı 200 milyarı geçti Sayın Bakan. 2021de ilk sekiz ayda
yanan ormanlık alan 178 bin hektar, 2018 yılında üretimden
çıkan tarım alanı 3 milyon 440 bin hektar. Sayın Bakan,
çiftçilerimizin görüşü şöyle: Dertlerimizi görmezden geliyor,
umursamaz tavırlar gösteriyor, Bakanlık yapmaya uygun değil,
kendisi istifa edemediğine göre görevden affının kabul edilmesi
gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bir de 100 üzerinden
size not vermişler Sayın Bakan. Tarımdaki sorunları
görememek 100 üzerinden 100, çiftçi maliyetlerini düşürememek 100
üzerinden 100, maliyetteki artışa önlem bulamamak yine 100 üzerinden
100, besiciye tam destek olamamak yine 100 üzerinden 100, tarımsal
destekleme ve kanuna uymamak yine 100 üzerinden 100, 150 bin kişilik
teşkilata sahip çıkamamak yine 100 üzerinden 100. Ayrıca, size
olumlu bir not veren bir kesim var. Türk çiftçisi değil, elin gâvurunun
çiftçisi, kendisini düşündüğünüz için size 100 üzerinde 100 veriyor
Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım,
başka bir konuya temas etmek istiyorum. Komisyondaki bütçe
görüşmesinde Bakanlığınız bürokratları
tarafından sığır ithalatında 120 bin dolarlık
rüşvet alındığı iddialarına dair 150 bin
kişilik teşkilatın başındayım, herkese sahip
çıkamam ama bir şey bulduğum zaman gereğini yaparım.
demiştiniz. Şimdi size bir dosya sunacağım.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Ne biliyorsan hemen git, savcılar orada.
(CHP sıralarından gürültüler)
AYDIN ÖZER (Devamla)
Bitsin, bitsin Bakanım.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Bakan
Devam edin.
AYDIN ÖZER (Devamla) Ben
size dosyayı vereyim. Vereceğim ben size dosyasını.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ İddianı ispat etmiyorsan
şerefsizsin. (CHP sıralarından gürültüler)
AYDIN ÖZER (Devamla) Bir
süre önce, bakın, Ankara dışından bir vatandaş geldi.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Savcılar orada. (CHP
sıralarından gürültüler)
AYDIN ÖZER (Devamla)
Arkadaşlar bir dakika lütfen. Arkadaşlar, siz cevap vermeyin, ben
cevap vereceğim ona.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Niye bugüne kadar gitmedin?
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Bırakın bu işleri!
AYDIN ÖZER (Devamla)
Kendisi 40 yaşlarında, ilkokul mezunu ve 3 çocuk babası; bir
bürokratınız ve onun adamları tarafından
dolandırıldığını söyledi. Hikâye şu: Bu
vatandaş, Ekim 2017de bir sendika aracılığıyla
iş başvurusunda bulunuyor, Haziran 2018de işe
başlatılması yazısı çıkıyor. Altında
bölge müdürü, bölge müdür yardımcısı ve personel şube
müdürünün imzaları var. Temmuz 2018de işe
başlatılması talimatı olmasına karşın onun
yerine başka birisi alınır. Sonrası film gibi. Vatandaşa
bir haber gelir: Sizin bürokrat 100 bin TL'ye işi hâlledermiş.
Garantili iş hayali gerçek olsun diye vatandaş borç harç parayı
topluyor. Bir arkadaşı, bürokratınızın gönderdiği
bir adama elden 100 bin TLyi teslim ediyor ama verilen vaat yine gerçek
olmuyor. Vatandaş sonra Orman Genel Müdürüne olayla ilgili şikâyette
bulunuyor. Üstünkörü tahkikat yapılır, sonuç çıkmaz;
vatandaş muhakkik için de şikâyette bulunur ve bu kez süreci
teftiş kurulu ele alır. Vatandaş mağdur edilmiştir,
düzeltilmesine diye karar çıkar ancak hiçbir şey düzeltilmez. Konu
şimdi cumhuriyet başsavcılığında. Daha önce
soruşturmada verilen takipsizlik kararının bozulması
üzerine vatandaş 18 Ekim 2021de tekrar ifade verdi. Elbette süreci takip
edeceğiz.
Sayın Bakan, size bu
dosyayı biraz sonra sunacağım. İçinde de vatandaşa
verilen antetli kâğıtta resmî yazışma görünümlü sahte
evraklar, savcılığa şikâyet etmesin diye
bürokratınız tarafından vatandaşa gönderilen 15 bin
liralık senet, teftiş kurulu kararı, savcılık
ifadeleri falan var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AYDIN ÖZER (Devamla) Yani
hiçbir şey bulamasanız bile mutlaka bir şeyler
bulacağınıza inanıyorum.
Bu arada, konuyla ilgili
tarafınıza 3 Kasımda bir önerge sunmuştuk. Orman Genel
Müdürlüğü bize resmî bir yanıt vereceğine, çıkan haberlere
dair basına yanıt göndermiş, demiş ki: Bu kişi yalan
söylüyor. Vatandaş mı yalan söylüyor bilemeyiz ama aile
bütünlüğü bozulan kişi, çocukları bile kendisiyle dalga
geçiyorsa bu işin peşini bırakmayacaktır.
Sayın Bakan, keşke
bürokratlarınıza sahip çıksaydınız. Bizim arzumuz,
mağdur vatandaş sayısının değil ahlaklı
bürokrat sayısının çok olmasıdır; çabamız bu
yönde olacaktır.
Sayın Bakan, Türkiyede
gübre fiyatlarına son bir yılda yüzde 200 ila yüzde 400 arasında
gelen zamdan sonra buğday ekicisi bugün gübre atamaz duruma gelmiştir
yani geçen yıl kullandığı gübrenin yüzde 50sini
kullanmaktadır. Bu da 2022 yılında rekoltenin -tahminî yüzde 40-
çok düşük olacağını gösterir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYDIN ÖZER (Devamla)
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN Evet, bitti,
bitti; söz verdim size bir dakika.
BURHANETTİN BULUT
(Adana) Bakan müdahale etti Başkanım.
AYDIN ÖZER (Devamla) Öyle
mi? Vallaha, Başkanım, ne bileyim, müdahale edilince belki onu
eklemişsinizdir diye düşünmüştüm.
BAŞKAN Bir dakika
verdim ama size.
AYDIN ÖZER (Devamla) Tamam,
sağlık olsun Başkanım, teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Edirne
Milletvekilimiz Okan Gaytancıoğlu.
Vermeyin ya, sonra
AYDIN ÖZER (Antalya) Dosya
vereceğim Başkanım, bir şey değil yani, kötü bir
şey yok.
BAŞKAN Sonra
gönderirsin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bir şey varsa Sayın Bakan da gereğini
yapacaktır zaten.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
Bunların
fiyatlarından bahsetmeyeceğim Sayın Bakan, Türkiyeyi ne hâle
getirdiniz, Türkiye bir tarım ülkesiydi, kendine yeten bir ülkeydi, siz ne
hâle getirdiniz; bundan bahsetmek istiyorum.
Bakın, Sayın Bakan,
bu ekmeğin yarısından fazlasını ithal buğdayla
yapıyoruz. Sayın Bakan, duyuyor musun? Sayın Bakan, bu
ekmeğin yarısından fazlasını ithal buğdayla
yapıyoruz. Türkiye bu yıl sonuna kadar 11-11,5 milyon ton ithal
edecek. Bu ne demek biliyor musunuz? 4 milyar dolar para vereceğiz buna
biz. Bu parayı nereden buluyoruz ya! Siz geldiğinizde çiftçinin tam 1
milyar borcu vardı, 210 milyara çıkarttınız, bu ne biçim
iş!
Bunun fiyatından
bahsetmek istemiyorum. Geçen sene 8 liraydı, 28 liraya ben dün sabah
satın aldım. Eğer böyle devam ederse seneye bu 50 lira olur,
seneye bu 50 lira olur. Bunun da yarısını, bu yağın
yarısını biz Rusya ve Ukraynadan ithal ediyoruz. Nasıl bir
tarım politikası uyguluyorsunuz bunu anlayamıyorum.
Bakın, bu süt. Bu sütü
verebilmek için inekler
Gerçi, siz anlamazsınız bu işten.
Neden? Tarımla bir ilginiz yok. Bu sütü inekler verebilsin diye yem
veriyoruz. Bu sütün yüzde 70i ithal yemle oluyor, farkında
mısın Sayın Bakan? Ama hiçbir şeyin farkında
değilsin.
Bunu da göstereyim. Yeni
tarım aleti bu. 2022 yılında çiftçi yeni tarım aleti
kullanacak, tuzluk. Tuzlukla gübre atacak, neden? (CHP sıralarından
alkışlar) Geçen sene bir ton üre gübre 1.800 liraydı, sayenizde
14.500 lira oldu. Şimdi buraya çıkacak, diyecek ki: Dünyada fiyatlar
artıyor biz ne yapalım? Dünyada fiyatlar artıyor ama Hindistan
bile 600 milyon dolar para ayırdı Hint çiftçisine. Çinliler dünyaya
amonyak satışını durdurdu, fosforik asit
satışını durdurdu. Biz ne yaptık? O, biz
karşı çıktığımızda
özelleştirdiğiniz gübre fabrikalarının hiçbir tanesi
devlette değil, anlaşıyorlar her gün zam. Doğal gaza gelen
zamlar aynen gübreye yansıtılıyor. Bütün dünya ülkeleri çiftçi
tarlaya gitsin, gübre kullansın diye uğraşıyor, bizim
çiftçilerimiz ise şu anda hacizlerle, icralarla uğraşıyor.
Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçilerinin borçları vardı, geçen
sene buradan Sayın Bakanı uyarmıştım, Bakanın
haberi bile yoktu, televizyonlardan gördü. Aynı durumlar
gerçekleşmeye başladı, isim de verebilirim. İki gün önce
Polatlıya gitti icra memurları, bir ahıra girdiler,
ahırdaki inekleri saydılar. Dün Amasyaya gittiler, bir traktörü
saydılar. Şu an sayıyorlar. Ne zaman yapılandırma
çıkaracaksınız belli değil, çıkarıp
çıkarmayacağınız da belli değil. Borcunu ödeyen
çiftçiye ekstra bir ödeme yok ama zor durumda olan 20 bin çiftçi haciz baskısı
altında. Sizden de randevu istemişler, vermişsiniz, on dakika
kala iptal etmişsiniz. Her şeyden haberiniz oluyor. Arkadaşlar,
kuraklık vurdu, bu sene de iyi gitmiyor, bu sene de sıkıntı
var. Daha kuraklık paralarını yeni ödemeye
başlıyorsunuz, altı ay geçti. Bizim bölgemize, İpsalaya,
Meriçe dolu yağdı, Geçmiş olsun. dediniz. Ya, bu ne biçim
iş, nasıl Hükûmetsiniz? Bu üreticiyi neden sevmiyorsunuz, neden
başka ülkelerden hep medet umuyorsunuz? Sürekli gümrük vergilerini
sıfırlıyorsunuz; nasıl şey bu ya? Niye çiftçiye destek
vermiyorsunuz, niye bu kadar kaynakları başka yerlere, 5li çeteye
veriyorsunuz? Merak etmeyin, artık bu edebiyatı da yapmak
istemiyorum. Neden? Çünkü siz gidicisiniz. Biz iktidara geleceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan diyorum.
Biz iktidara
geldiğimizde yepyeni bir tarım politikası
uygulayacağız. Bir kere çiftçinin borcunun faizini tamamen
sileceğiz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Devamla) Sonra da üretim planlamasına dayalı yani bu ithal
ettiğimiz bütün ürünleri, 14-15 milyar dolar verdiğimiz bütün
ürünleri kendimiz üreteceğiz, dışarıdan ithalat
yapmayacağız ve para kazanacağız, hazineye vereceğiz
çünkü Türkiyenin büyümeye ihtiyacı var, sağlıklı bir
şekilde bölüşmeye ihtiyacı var.
Ondan sonra sulamaya çok önem
vereceğiz. Ya, siz insanları kandırıyorsunuz. Bizim
bölgemizde bir Çakmak Barajı var, 13 kere açıldı, 13 kere
kurdeleler kesildi. Paralar veriliyor, hiçbir şey olmuyor. Müteahhit Para
vermiyorlar doğru dürüst. diyor. Verilen paralarla ancak birinci
kısmın yüzde 20si bitirildi. Biz tarıma ciddi kaynak
vereceğiz, yılda 4 milyon dekar alanı sulayacağız.
Bizim her şeyimiz
planlıdır çünkü biz bu ülkeyi kuran partiyiz. Bu ülkeyi de
kurtaracağız. Planlı bir şekilde üreteceğiz ve hakça
bölüşen bir ülke yaratacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçele ait.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CENGİZ
GÖKÇEL (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarım ve Orman
Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. Şu an ülkemizde
tarım öyle durumdaki çiftçi tükenmiş, çiftçi bitmiş, çiftçi
üretimden uzaklaşıyor. Tarım sektörü küçülüyor. Peki, bu bütçede
çiftçinin üretime tekrar geçmesi için önlem var mı? Kaynak
ayrılmış mı? Hayır. Bakın, çiftçi
BAĞ-KURunu ödeyemiyor, gübre alamıyor, zirai ilaç alamıyor,
yem, tohum, fide alamıyor. Göz taşı alamıyor, göz
taşı. Şimdi hepiniz şaşıracaksınız, göz
taşı ne? Değerli arkadaşlar, göz taşı bitkisel
üretimde çok yıllık ağaçlarda çok gerekli olan bir madde. Ama
çiftçilerimiz ne fiyatına ulaşabiliyor ne ürünü bulabiliyor. Çiftçi
borçları AKP döneminde 70 kat arttı. Yani şu anda 200 milyar
liranın üzerinde çiftçi borcu var. Bu borçlarla alakalı bu bütçede
bir kaynak var mı? Üretimi artıracak bir stratejiniz var mı?
Size soruyorum Sayın Bakan.
Bakın, sizin döneminizde
mutsuz çiftçi yokmuş; Sayın Bakan öyle diyor. AKP iktidarında en
az 3 milyon hektar arazi tarım dışına çıktı.
Türkiyede tarımın geldiği nokta bu. Kimmiş mutlu olan? Ha,
mutlu olanlar var elbet. Merak ediyorum Sayın Bakan, siz hangi ülkenin
Tarım Bakanısınız? Mutlu çiftçi varsa sizin tarım
ürünleri ithal ettiğiniz ülkelerin çiftçileri mutlu. Benim çiftçim 10,5
liraya mazot ve DAP, üre gübresini 14,5 liraya alıp, yemi 200 liraya
alıp bir de üretimi nasıl yapacak? Hiç düşünüyor musunuz
bunları? Bunlarla ilgili nasıl bir önlem alacaksınız? Size
soruyorum arkadaşlar, içinizde bu şartlarda üretim yapacak bir
babayiğit var mı? Sayın Bakan, sen yapabilir misin bu
şartlarda bu üretimi? (CHP sıralarından alkışlar)
Çiftçimiz binlerce lira gelen elektrik faturasını ödeyemiyor,
BAĞ-KUR borcunu ödeyemiyor, traktörüne mazot alamıyor. Mazot alamazsa
arazisini nasıl sulayacak, nasıl sürecek, nasıl işleyecek,
üretim nasıl artacak? (CHP sıralarından alkışlar) Ne
mutlusu, çiftçi mutluymuş! Eğer bu bütçede bunlar için bir kaynak
olsaydı belki mutlu olurdu çiftçi ama yok. Bu, Türk çiftçisini bitirme
bütçesi. Bakın, siz çiftçinin traktörünü haczettiniz,
tarlalarını haczettiniz, ahırdaki hayvanlarını
haczettiniz; yetmedi, borcundan dolayı çiftçiyi hapse attınız,
hapse. Ziraat Bankasının internet siteleri icradan satılık
tarla ilanlarıyla dolu arkadaşlar, tarla ilanlarıyla.
İşte, bu Bakanın tarımı getirdiği durum bu.
Çiftçi kazanıyorsa bu ilanlar neyin nesi Sayın Bakan? Siz Türk
çiftçisini bitirdiniz. AKP döneminde tarımda 114 milyar dolar ithalat
yapıldı, işte siz busunuz.
Değerli arkadaşlar,
bu ülke tarımsal üretimin aslında cenneti ama insanlarımız
un alamıyor, süt, peynir alamıyor, yumurta alamıyor, yağ
alamıyor. Evine ekmeği 1 lira ucuza almak için saatlerce kuyrukta
bekliyor vatandaşlarımız. Burada arkadaşlar, bazı
arkadaşlar da diyor ki: Siz üretimi
artırmadığınız için kuyrukta bekliyor. Değerli arkadaşlar,
insanlar ertesi gün bayat emek alıyor yarı fiyatına diye.
Ülkeden haberiniz olsun, haberiniz! (CHP sıralarından
alkışlar)
Haberiniz var mı,
simitçiler artık yarım simit satmaya başladı. Ben bir Türk
vatandaşı olarak bundan utanıyorum, bilmem sizler utanıyor
musunuz? Dün bir pazarcı pazarda Çeyrek lahana sattım." diye
bas bas bağırdı. Değerli arkadaşlar, bir çiftçi olarak
ben bağırıyorum Yandım." diye, vatandaş pazardan
ürün alırken bağırıyor. Bu ülkeyi getirdiğiniz hâl
ortada. Utanın artık, utanın. Bu işleri düzeltemezseniz bu
işlerden vazgeçin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Cengiz
Bey, tamamlayın.
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Buradan bütün Türk
çiftçilerine sesleniyorum: Biz, iktidarımızda öncelikle çiftçi
borçlarının faizini sileceğiz, tarımı
programlayacağız, tarımsal üretim hamlesi
başlatacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Yeniden, tarım ürünlerinde ihracat yapan tarım ülkesi
olacağız. Millî gelirin yüzde 1i oranında çiftçimize destek
vereceğiz, analarının ak sütü gibi helal bir para bu. Çiftçinin
kullandığı mazottan ÖTVyi kaldıracağız.
Tarımsal elektrikten vergileri arındıracağız.
İktidar bir yıldır atama yapmıyor; her köye ziraat
mühendisi, veteriner, tekniker, teknisyen göndereceğiz. Gübreyi
ucuzlatacağız, üretimi artıracağız. Çiftçinin yeniden
ihya olmasına, ihya edilmesine katkı yapacağız, birlikte
üreteceğiz ve hakça bölüşeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CENGİZ GÖKÇEL (Devamla)
Geliyor gelmekte olan. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Gülün arkadaşlar gülün,
ağlanacak hâlinize gülün, yazıklar olsun; daha ne diyeyim size?
BAŞKAN Söz
sırası Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerde.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde 50 ilde kuraklık yaşandı, ekilen
tarlalarda ürün çıkmadı, hasat için biçerdöver tarlaya girmedi,
bostanlar, bahçeler kurudu, üretici perişan oldu, kuraklık destekleri
yeterli verilmedi; Bakan Çiftçi mutlu. dedi. Tohum, ilaç, mazot, sulama suyu,
elektrik faturası katladı; soğan tarlada, limon dalda
kaldı; çiftçi, besici, üretici ürettiğinden para kazanamadı,
kredi borçlarını ödeyemedi, yüksek faizler belini büktü, Silin faizleri.
dedik, AKP iktidarı duymadı, çiftçinin kapısına icra
dayandı, malına mülküne el kondu; Bakan Çiftçi mutlu. dedi. Gübrede
fiyatlar uçtu; CAN gübre bir yılda tonu 1.160 lira iken 9 bin liraya, DAP
gübre tonu 2.400 lira iken 14.700 liraya, üre gübre tonu 1.800 lira iken 14.700
liraya çıktı, çiftçi tohumu toprağa gübresiz ya da yetersiz
gübreyle ekti, verim ve rekolte kaybı yaşanacak, önlem alınmazsa
gıda krizi kapıda; Bakan Çiftçi mutlu. dedi. Hayvancılık
eziyete döndü, yem fiyatları aldı başını gitti, süt
inekçiliği yapan
Sayın Bakan, çiftçimiz
mutlu değil, mutlu olmasını istiyorsanız yem ve gübre
fiyatlarını yarı yarıya indirin. (CHP
sıralarından alkışlar) Çiftçimize arpa taban
fiyatını 1.750 lira olarak verdiniz, yabancı ülke çiftçisinden
tonu 4.550 liradan arpa ithal ettiniz. Ekmeklik buğday için çiftçimize
taban fiyat 2.250 lira verdiniz, yabancı çiftçiden tonu 5 bin liradan
buğday ithal ettiniz. Çiftçinin mutlu olmasını istiyorsanız
yabancı çiftçiden ithal ettiğiniz buğday ile bize
ödediğiniz taban fiyat arasındaki farkı hemen çiftçimize verin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, hububatta,
bakliyatta, pirinçte, bitkisel ham yağda, pamukta, soyada, yemde, gübrede
ülkeyi ithalata mahkûm ettiniz, yabancı çiftçileri mutlu ettiniz
doğru ama ülkemizin çiftçisini mutlu etmek bir yana canına okudunuz,
yalnız ve çaresiz bıraktınız. Sizin
bakışınız değişmeden tarımda sorunlar
bitmez. Tarım alanları daralıyor, çiftçi sayısı
azalıyor. Tarımda planlamanız yok, her yıl birden çok ürün
çöp oluyor, tüketici pahalı ürüne mecbur bırakılıyor;
çarşı, pazar, market yangın yeri. Tüketiciyi de korumuyorsunuz,
aracıları, ithalatçıları zengin etmeye devam ediyorsunuz.
Siz gıdadan da sorumlu Bakansınız. Piyasada dar gelirlinin,
garibanın ucuz diye aldığı çoğu ürün taklit ve
tağşiş, hileli ürünler aldı başını gidiyor.
İçeriği belirsiz gıda ürünleri, sütsüz peynir, hileli bal,
gıda kodeksine uymayan enerji içecekleri, hileli et ve süt ürünleri
piyasada cirit atıyor. İşini doğru yapan üreticiyi de
işletmeciyi de korumuyorsunuz.
Her gün raftaki ürüne gelen
zamlar, kayıt dışı üretimi patlattı. Piyasada
nişasta bazlı ya da sentetik tatlandırıcı ürünler
cirit atıyor. Bir yıldır piyasada taklit ve
tağşiş ürünlerle ilgili yaptığınız
denetimlerin sonuçlarını da açıklamıyorsunuz. Vatandaş
ne yediğini, ne içtiğini bilmiyor; içeriği nedir, kimse
doğru dürüst farkında değil. Ne yapsın,
yarattığınız ekonomik buhranla alım gücü daralan
vatandaş, neyi bulursa onu alıp kendi gıdası olarak
kullanmaya çalışıyor.
Bakın, Sayın Bakan,
bu elimde gördüğünüz bir limonata bardağının etiketi. Bu
etikette ne yazıyor? Tatlandırıcı içerir, koruyucu var.
Peki, bu nerede satılıyor? Bakkallarda, düğün salonlarında.
İçinde, bu etikette ayrıca ne yazıyor biliyor musunuz?
Çocukların aktivite ve dikkatleri üzerinde olumsuz etkisi bulunabilir.
Buna nasıl izin veriyorsunuz, vicdanınız nasıl el veriyor?
Düğün salonlarında bu çocukların elinde, çocukların.
Çocuklara zararlı olan bir ürüne nasıl izin veriyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Sentetik tatlandırıcı
diye insan sağlığına zararlı bir ürünün Türkiyeye
2015 yılından beri satılmasına izin vermeyi
vicdanınız nasıl kabul ediyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Kanserojen içeriğinin dışında bu yediklerimizle
sağlığımızla oynuyorsunuz.
Yirmi yılda AKP olarak
tarımı bitirdiniz. Gıdada ülkeyi riskli bir duruma
düşürdünüz. Çiftçiyi de tüketiciyi de korumuyorsunuz, insanların
sağlığıyla oynuyorsunuz. Siz, davul zurnayla denetime
çıkıyorsunuz yani Önlem alın biz geliyoruz. diyorsunuz.
Bırakın bu denetim işlerini belediyeler yapsın, bizim de
sağlığımızın gelecekte en azından
korunacağı bir yapı oluşsun.
Sayın Bakan, biraz evvel
arkadaşlarım söyledi, simit 3,5 lira, ekmek 3 lira, bu
vatandaşı simitçiden yarım simit alır duruma
düşürdünüz. Vatandaşın sağlığını riske
atma uygulamalarından vazgeçin.
Ayrıca, atanamayan
ziraatçılar, gıda mühendisleri, veterinerler; bunları niye
atamıyorsunuz? Her köyde hayvancılık varsa veteriner olsun,
tarım varsa orada ziraat mühendisi olsun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) - Bana bakacak yüzünüz yok mu? Bari bana bakın,
anlattığımı dinleyin Sayın Bakan! On dakikadır
sırtını dönmüş oraya bakıyorsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Mecbur muyum sana bakmaya?
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Yani bu kadar utanma
Ben senin istifanı istemiyorum, niye
biliyor musun?
BAŞKAN Evet, peki,
Sayın Fethi Gürer
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Mecbur muyum sana bakmaya, mecbur muyum?
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Senin zihniyetin AKPnin zihniyeti olmuş, şimdi
istemiyorum.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Ne bağırıyorsun! Ne
bağırıyorsun be!
BAŞKAN Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdere.
Buyurun Sayın Tutdere.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Geri zekâlı!
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Bana mı dedin geri zekâlı diye? Sensin geri
zekâlı! Haddini bil!
(Bir grup CHP milletvekilinin
Komisyon sırası önünde toplanması, gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Bana Geri zekâlı! diye bağırıyor. Geri
zekâlı sensin! Utanmaz!
BAŞKAN Sayın
Milletvekili
Beyler
Sayın milletvekilleri,
şu anda kürsüde konuşmak üzere bulunan milletvekilimiz var
Sayın Tutdere, buyurun.
(Uğultular)
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Başkanım, sükûneti sağlarsanız öyle
konuşayım çünkü bayağı bir uğultu var.
BAŞKAN Biraz bekle.
(Uğultular)
BAŞKAN
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri
ALPAY ANTMEN (Mersin) Ceza
ver Başkan!
BAŞKAN
Konuşmacı var, konuşacak; Sayın Milletvekilini davet ettim
ben.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Hakaret edemez. Ayıp ya!
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Başkan, sözünü geri alsın, o sözü ona
yediririm! Sözünü geri alsın!
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tutanağı da isteyelim, bakalım.
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Milletin vekiline hakaret ediyor!
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Devam edin Sayın Başkan
Sayın Başkan, devam edin.
BAŞKAN Bir dakika, bir
dakika
Engin Bey, bir şey mi
söylediniz?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tutanağa bakalım, öyle bir şey varsa
Sayın Bakan da düzeltir zaten.
BAŞKAN Beyler,
şimdi tutanağa bakacağım, böyle bir şey varsa
Sayın Bakanla veya diğer arkadaşlarla ilgili, konuyu
değerlendireceğim.
Buyurun Sayın
Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Adalet Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz, hukuk
devletinde hukukun omurgası olan Bakanlığın bütçesini
konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu bütçeyi bir fotoğrafla kısaca sizlere özetlemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu gördüğünüz anne Emine Şenyaşar;
14 Haziran 2018 tarihinde Suruç Devlet Hastanesinde, devletin kurumunda
kameraların önünde eşini ve 2 çocuğunu vahşi bir cinayete
kurban veren gözü yaşlı bir anne. Sayın Bakan, bu anne,
olayın üzerinden üç buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen
bu olayla ilgili dava açılmadığı için, adalet talebi
gerçekleşmediği için tam iki yüz seksen yedi gündür Urfa Adliyesinin
önünde adalet nöbeti bekliyor. Bu annenin adalet talebinin mutlaka
karşılanması lazım.
Dün, Türkiyede hak, hukuk ve
adaletin yılmaz savunucusu Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Emine anneyi ziyaret etti. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, Emine anne sizden
adalet istiyor; Sayın Bakanlar, sizden adalet istiyor; sayın
milletvekilleri, sizden adalet istiyor. Emine anne şunu söylüyor:
(x) Beni bu yükten kurtarın.
diyor. Gözyaşlarını akıttığı için
artık, gözlerinde yüzde 80 görme kaybı oluşmuş. Sayın
Bakan, bu dosya Türkiyenin ayıbıdır. Bu soruşturmanın
bir an evvel açılması, faillerin, siyasi kimliklerine
bakılmaksızın, siyasi nüfuzlarına
bakılmaksızın adaletin önüne çıkarılıp hesap sorulması
gerekiyor, millet sizden bunu bekliyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bir ülkede eğer bazı hâkimler Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamıyorsa, bazı
dosyalara siyasetin kirli eli giriyorsa, yargıya açıkça talimat
veriliyorsa, insanlar adaleti yargıçlardan, avukatlardan değil bir
siyasi partinin il ve ilçe teşkilatlarından bekliyorlarsa, her gün
kadınlar ve çocuklar cinayetlere kurban gidiyorsa, Kabinenin
İçişleri Bakanı ulusal bir televizyonda Her ay mafyadan 10 bin
dolar rüşvet alan bir siyasetçi var. diyorsa ve bu beyanlara dava açacak
bir cumhuriyet savcısı yoksa, muhalefet liderlerine alenen edilen
tehditler hakkında dava dahi açılamıyorsa, siyasetçiler ve
gazeteciler tutuklanıyorsa, adalet arayan tüm annelerin ve
mazlumların adalet özlemi giderilemiyorsa, Türkiye'de hak, hukuk ve adalet
mücadelesinin, kardeşliğin, barışın mimarı Kemal
Kılıçdaroğluna Çubukta saldıranlar elini kolunu
sallayarak geziyorsa bu Parlamentoda adaleti konuşmanın da bütçeyi
konuşmanın da hiçbir faydası yok, konuşsak da zaten inanan
kimse yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
tabii, Adalet Bakanlığında bir sürü sorun var, burada anlatmakla
bitmez; avukatların sorunları var, hâkimlerin sorunları var.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım; özelikle, avukat
meslektaşlarımızdan dosya incelemeye ilişkin çok ciddi
talepler var. Bazı adliyelerde dosya incelemek için avukatlardan kimlik
fotokopileri isteniyor, dilekçeler isteniyor. Bu, açıkça savunmaya
müdahaledir, bunu kabul edemeyiz.
Bugün, yüksek yargıda
ciddi sorunlar var. Sayın Bakan, özellikle kıdemsiz ve tecrübesiz
tetkik hâkimleri nedeniyle Yargıtayda, yüksek yargıda dosyalar
çıkmıyor. Bunun kıdemini siz her ne kadar iki yıl
yaptıysanız da bu yeterli değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Türkiyede adaletin tam anlamıyla gerçekleşmesi için tetkik
hâkimleri sorunu ve Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılıklarındaki eksiklerin mutlaka giderilmesi
lazım.
Değerli Bakanım,
değerli milletvekilleri; bir de dün Şanlıurfadaydık...
Sayın Bakanım, özellikle Eyyübiyedeki Şanlıurfa E Tipi
Kapalı Cezaevinde mahkûmların uyuz salgınıyla
karşı karşıya oldukları ve bu konuda tedbir
alınmadığı söylendi. Sizleri bu konuda da duyarlı
olmaya davet ediyoruz.
Türkiyede hukukun çivisi
çıkmış durumda. Değerli milletvekilleri, inşallah, en
yakın seçimde milletten alacağımız yetkiyle, Allahın
izniyle bu ülkeye adaleti biz getireceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Hep beraber, yol arkadaşlarımızla beraber
Türkiyede adalet özlemi duyan bütün yurttaşlarımızın bu
talebini bizler karşılayacağız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdide. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan ve kıymetli
bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Dünya İnsan
Hakları Günü ve ben de cezaevi üzerine konuşma hazırladım.
Cezaevinde 6 temel sorunla ilgili sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bunlardan
başlıcaları: Sağlık, beslenme, dilekçe hakkı,
sevkler, eğitime ulaşma, kitap ve hepsiyle birlikte memurların
özlük hakları. Kısaca açıklamak isterim: Öncelikle Adalet Bakanlığı
ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan
protokolün 5inci maddesi gereğince cezaevlerinde personel ve mahkûm dâhil
1.000in üzerinde kişi sayısına göre haftanın beş tam
günü sadece 1 aile hekimi, 500 ile 1.000 arasında ise haftanın
beş yarım günü 1 aile hekimi, 500ün altında ise de
haftanın iki günü yarım gün 1 aile hekimi bulunuyor. Mahkûm
sayısı fazla, cezaevi koşulları kötü, bu sebeple bu
sayınının mutlaka ama mutlaka artırılması, bu
protokolün de yenilenmesi gerekiyor; sayının en az 2 katı olması
lazım.
Onun dışında,
sağlığa erişimde başka bir engel daha var, kelepçeli
muayene. Şimdi, yine, protokolün 38inci maddesinde kelepçeli muayene
düzenlenmiş. Mahkûm hastaneye gidiyor ama orada kelepçesinin
açılması için doktordan yazılı kâğıt isteniyor.
Doktor niye bu yazılı kâğıdı versin, niye bu yük
doktorun üstünde kalsın? Bu sorumluluğu almıyor. Öncelikle
muhafazalı mahkûm muayene odaları yapılmalı, kesinlikle ama
kesinlikle mahkûm kelepçesiz muayene edilmelidir. Anayasanın 17nci
maddesinde düzenlenen insan haysiyetine aykırı bir uygulamadır
ve son bulmalıdır.
Onun dışında,
mahkûmlar beslenemiyor yani sağlıklı beslenemiyor demiyorum,
mahkûmlar artık beslenemiyor. Şöyle ki: Mahkûmların günlük
iaşe bedeli ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? 11,5 lira ya, 11,5 lira.
Şimdi, bugün enflasyon yüzde 60 olmuş, siz kabul edin, etmeyin;
TÜİK yüzde 21 demiş ama artık buna hiç kimse inanmıyor.
Bugün Ankara'da ekmek 2,25, İstanbul'da 2,5 lira olmuş. Peynire,
zeytine yaklaşılmıyor, vatandaş zaten eti unutmuş, siz
bugün mahkûma 11,5 lira iaşe bedeli olarak ödeme yaparsanız, bu demektir
ki: Mahkûm acından ölsün.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) 1 dolar bile değil.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Az önce bir vekilimiz söyledi Yemekler yenmiyor, çöpe dökülüyor.
Yani infaz koruma memurları bu yemeklerin çöpe döküldüğünü görmüyor
mu? Çünkü kaliteli yemek çıkartacak bütçeyi vermiyorsunuz. O yüzden
yemeklerin tamamı da israf oluyor. Mahkûmlar açlığa terk
edilmiş durumda bu iaşe bedeliyle.
Onun dışında,
başka bir sıkıntı dilekçe hakkı. Ya, dilekçe
hakkı Anayasanın 74üncü maddesinde belirtilmiş temel anayasal
bir hak. Ancak mahkûm dilekçeyi veriyor, akıbetinden haberdar
olamıyor, kendisine dönüşler yapılamıyor. Şimdi,
şöyle bir hususu yaşadık: Ben üç yıl önce İnsan
Hakları Komisyonu üyeliğine başladım, üç yıl sonra
tarafıma bir Anayasa Mahkemesi kararı ve bir dilekçe örneği
geldi. Cezaevindeki bir mahkûm, Komisyon üyesi AKP'li milletvekiline aynı
mektubu yazmış, ona ulaşmış ama bana
ulaşmamış, cezaevi yönetimi engellemiş. Gerekçe de,
cezaevini kötülüyor. Ya, cezaevindeki bir durumu bana aktarması hak
değil ama AKP'li vekile aktarması hak. Bunu ne zaman öğrendim?
Tam üç yıl sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla beraber dilekçe geldi,
ben bunu öğrendim. Bu keyfiyetin de mutlaka ama mutlaka önüne geçilmeli.
Bir diğer sorun, büyük
sorun sevkler. Tamam, biz kabul ederiz şunu: Yani mahkûm istediği
cezaevini seçemez ama mahkûmun ailesine yakın bir cezaevinde hapsedilmesi
gerekir. Devletin aile birliğini ve bütünlüğünü koruyucu önlemler
alması gerekir; bu, devletin sorumluluğunda. Tam da bu sebeple,
mahkûm mutlaka ama mutlaka ailesine yakın bir yerde tutulmalı; aksi
hâlde, mahkûm daha uzak bir yere sürüldüğünde, gönderildiğinde bu,
hem mahkûma hem ailesine eziyettir. Mesela, en son, Komisyonla beraber Afyon
Cezaevindeydik. Ya, bir mahkûm bana Ben ailemden çok uzakta kalıyorum;
annem yaşlı ve beş yıldır onu görmüyorum, beş
yıldır gelemiyor. dedi. Bunların tamamı insan
haklarına aykırı uygulamalardır ve bunlara son verilmeli,
mahkûm sevklerinin önü tamamen açılmalı, bir engel
konulmamalıdır.
Son olarak, bu sorunların
hepsini ilgilendiren başka bir sorun var: Personelin özlük hakları
sorunu. Şimdi, 384 cezaevi, 70 bin personel, 266 bin de kapasite var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Devamla) Şimdi, bu kapasite karşısında infaz koruma
memurları 657ye tabi devlet memuru ama genel idare hizmetleri
sınıfında. Ya, polisten, askerden daha zor iş yapıyor,
emniyet hizmetleri sınıfında olması lazım ama genel
idare hizmetleri sınıfında. Ayrıca, sözleşmeli ile kadrolu
arasında farklar var, arasında uçurum var; eşit işe
eşit ücret verilmeli. Başka bir husus da 3600 ek gösterge
hakları verilmeli, ayrıca sözleşmeliye de memuriyette yükselme
hakları mutlaka tanınmalı. Neden önemli bu biliyor musunuz?
Cezaevindeki huzurun sağlanması açısından bu hakların
infaz koruma memurlarına verilmesi önemli.
Şimdi, bu
söylediklerimiz hem eleştiri hem öneri bugünün iktidarına. Yaparlar,
yapmazlar; bilmeyiz ama bizim sözümüzdür. Millet İttifakının
iktidarında bu sözlerimizi biz tutmaya hazırız diyorum ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Antalya Milletvekili Rafet Zeybekte.
Buyurun Sayın Zeybek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz biliyoruz, ülkemiz çok ağır bir
ekonomik sorunla karşı karşıya. Millet
şaşkınlık içinde, ne yapacağını bilmiyor.
Bir günlük fiyat artışlarına alışırken bir
saatlik fiyat artışları gelmeye başladı ama bu
ekonomik sorunun yanında ülkemizin yine çok ağır 2 tane temel
sorunu vardır. Bunlardan biri demokrasi sorunudur, biri de hukuk
sorunudur. Değerli arkadaşlarım, biz eğer demokrasinin ve
hukukun çok ağır sorunlarını çözemezsek ekonomiyi asla
düzlüğe çıkaramayız. Bunun için öncelikle ve hemen -artık
bu ülkenin beklemeye tahammülü kalmadı- demokrasinin eksikliklerini,
hukukun yanlışlıklarını derhâl gidermek
zorundayız. Değerli arkadaşlarım, eğer bu ülkede
ağır ekonomik sorunları, demokrasinin sorunlarını,
hukukun sorunlarını görmezsek gaflet, dalalet ve hatta hıyanet
içinde oluruz. (CHP sıralarından alkışlar) Buna
hiçbirimizin hakkı yok. Bu gerçekleri göreceğiz, bu gerçekler
ışığında ancak bu ülkenin sorunlarını
çözebiliriz.
Değerli
arkadaşlarım, demokratik devletin temeli nedir? Kuvvetler
ayrılığıdır. Yasama, yürütme, yargı;
bunların ayrı ayrı güçlendirilmesi gerekirken biz
birleştirip tek güçte topluyoruz. Böyle bir ülkede demokrasiyi, hukuku,
ekonomiyi ayakta tutmak mümkün mü? Değerli arkadaşlarım,
bakınız, eğer yasama, yürütmenin iradesi dışında
hiçbir işlem yapamıyorsa ve sadece el kaldırıp indiriyorsa
o Meclis vesayet altındadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
MELİHA AKYOL (Yalova)
Sandalyenizi çoğaltın
RAFET ZEYBEK (Devamla)
Vesayet altında bir Meclis bu ülkenin sorunlarını çözemez. Bu
nedenle, biz, tekrar kuvvetler ayrılığını
güçlendirerek birbirini denetleyebilen ama birbirinin işine
karışmayan bir sistem getirmediğimiz sürece bu ülkenin
sorunlarının hiçbirini çözemeyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, ağır bir hukuk sorunu
vardır. Evet, hukuk devletinin temeli, Sayın Bakanım çok iyi
bilir, bağımsız yargıdır. Evet, bir ülkede eğer
bağımsız yargı yoksa o ülkede adalet yoktur. Bakın,
Türkiye'nin yargısı maalesef büyük sıkıntılar
içerisindedir, büyük sorunlar içerisindedir ama bugüne kadar maalesef
çözülmedi. Sayın Bakan, hep söylüyorum iyi niyetle birtakım
yargı paketleri getiriyor, beş tanesi geldi, çıktı;
şimdi altıncısı gelecek deniliyor ama bunun hiçbiri
yargının sorunlarını çözmüyor değerli
arkadaşlarım. Belki ihtiyaçtır, gereklidir, bizim de
desteklediklerimiz oluyor ama adalet dağıtma noktasına
geldiğinde o bağımsız yargı maalesef ülkede
kalmadı. Bu nedenle eğer devletin temeli adaletse, adaletin temeli de
bağımsız yargı ve bu bağımsız
yargının en önemli ayağı hiç şüphesiz ki Hâkimler ve
Savcılar Kuruludur. Eğer Hâkimler ve Savcılar Kurulu herhangi
bir yerden -nereden olursa olsun- talimat alıyorsa, o talimata göre
soruşturma göre yapıyorsa, o talimata göre karar veriyorsa orada
yargı bağımsız falan değildir arkadaşlar, kimse
kendini kandırmasın, yapmayın. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani bu ülke çökertiliyor, yapmayın. Hâkimler ve
Savcılar Kurulu bakın, Cumhurbaşkanlığı Hukuk
Politikaları Kurulunun tamamen vesayeti altındadır. Ciddi olan,
daha doğrusu önemli kararların hepsi oradan alınmaktadır.
Evet, Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararı olarak çıkıyor ama
o kararı veren başka iradedir. Eğer, biz, Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun üzerinden Cumhurbaşkanlığı Hukuk
Politikaları Kurulunu çıkaramazsak Hâkimler ve Savcılar Kuruluna
asla bağımsız diyemeyiz. Bu nedenle ben, Sayın Bakandan,
Sayın Cumhurbaşkanıyla görüşüp ya, bu Kurulu
bırakın, biz Hâkimler ve Savcılar Kurulu olarak kendi
işimizi yapalım demesini istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
RAFET ZEYBEK (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, geçen komisyonda da söyledim, eğer bir
ülkede Anayasa Mahkemesini tanımayan mahkemeler varsa o ülkede kimse bana
adaletten, bağımsız yargıdan, hukuktan bahsetmesin. Bir
ülkede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını
tanımayan bir mahkeme varsa o ülkede yargı bağımsız
olmaz. Bir sorun, o sorunun gerçekleri görülmeden çözülmez; onu göreceksiniz, o
teşhisi koyacaksınız. Hâlâ bağımsız ve
tarafsız yargı diyorsunuz. Hangi bağımsız ve
tarafsız yargı?
Değerli
arkadaşlarım, mutlaka adliyelik sorunları olan
tanıdıklarınız, vatandaşlar vardır.
Konuşmuyor musunuz? Ben çok konuşuyorum. Ya, güvenmiyor, güvenmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RAFET ZEYBEK (Devamla)
Eğer bir ülkede yargıya güvenilmiyorsa o ülkede nasıl adalet
dağıtacaksınız?
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Çorum Milletvekili Tufan Kösede.
Buyurun Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE
(Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Pençe-Yıldırım
Harekâtında şehit olan askerlerimizi rahmetle anıyorum. Kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Bugün 10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Günü. İnsan Hakları Gününü de kutluyorum.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin her yıl açıkladığı
istatistiklere göre insan haklarını en çok ihlal eden ülkelerin
başında maalesef ülkemiz de gelmekte, haksız ve usulsüz uzun tutuklamalarla
ilgili olaylarda en fazla ihlal kararında da Türkiye itham edilmekte ve
Türkiyede tutuklamaların sistematik ve yaygın bir hâlde hatalı
olduğu, kronik ve sistematik bir hâl aldığı söylenmekte.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, yirmi yıla yaklaşan bir AKP
iktidarında ülkemizde adaletin geldiği nokta, yaşanılan
adaletsizlikler, Sayın Adalet Bakanının iyi niyetli
çabalarıyla çözebileceği aşamaları çoktan aştı ve
bu sorun öyle bir hâle geldi ki artık kronik bir sorun hâline geldi,
yapısal bir sorun hâline geldi, artık böyle palyatif tedbirlerle,
adı reform olan bir kısım kanun değişiklikleriyle
çözülecek aşamaları çoktan aştı. Yirmi yıllık AKP
iktidarında adaletin uğradığı zulmü ya da adalet
olmadığı için 84 milyon insanımızın
uğradığı zulmü anlatmak için de elbette beş dakika
sürenin yetmesi mümkün değil.
Değerli
arkadaşlarım, gelen arkadaşlarımız hep söyledi,
adaletin önündeki en büyük engel bağımsız yargı.
Bağımsız yargının önündeki en büyük engel de maalesef
Sayın Cumhurbaşkanının, iktidarın tek erki olan
Cumhurbaşkanının adaleti kendi ayaklarına vurulmuş bir
pranga olarak gören zihniyetidir. Biz böyle diyorduk yıllardır.
Cumhurbaşkanının bu zihniyeti ve söylemleri, yargı
bağımsızlığının önündeki en büyük engel.
derken bir de küçük ortak Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçelinin söylemleri çıktı. Sayın Devlet
Bahçelinin söylemleri de adaletin önündeki, bağımsız
yargının önündeki en büyük engellerden biridir. Ağızlarını
açtıklarında Anayasa Mahkemesi kapansın. ağızlarını
açtıklarında Tanımıyoruz, saygı da duymuyoruz.
diyorlar.
Şimdi, zaman zaman
komisyonlarda konuştuğumuzda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesini, Aa, uymayabiliriz. diyorlar. Niye uymuyoruz? İşte
Başka ülkelere de baksınlar. filan. Tamam, baksınlar; uymayalım,
tamam, hadi öyle diyelim. Öyle bir ihtimal yok yani uluslararası hukuk
açısından ama; ya, bir de bakıyorsunuz, Anayasa Mahkemesinin hak
ihlali kararına uymayan hâkimler var memleketimizde -örnek olsun-
Akın Gürlek gibi. Onlar da HSKnin ilke kararlarına rağmen,
Bakanlığın ilke kararlarına rağmen inanılmaz
hızla, jet hızlarla yükseltiliyorlar. Yani yargının, tamam,
birçok sorunu var, bağımsızlık sorunu en önemli sorun ama
bir de yargıda, hakikaten de birilerinin gözünün içine bakıp ona göre
karar veren, özellikle de Sayın Cumhurbaşkanının gözünün
içine bakıp karar veren hâkimlerin de çok hızlıca terfi
ettirildiğini görüyoruz.
Ben aslında buraya
gelirken biraz Danıştaydan bahsedeyim diyordum. Küçük, şöyle bir
inceledim, baktım Danıştaya. Arkadaşlar, özellikle
Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlara söylüyorum: Sürekli yargıya,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kızıyorsunuz ama devlet
nişan ve madalyalarında Atatürk kabartmasını kaldıran
hâkimler Danıştaya başkan oluyor ya da kaldıran
Danıştayın başkanı hızlıca yükseliyor.
YSKde İstanbul seçimleriyle ilgili iptal kararı veren, 2017deki
referandumda mühürsüz oy pusulalarını geçerli kılan hâkimler
hızlıca yükselmişler, yüksek mahkemelere başkan olmuşlar.
Yine, İrfan Fidan
olayı
Bakın, aslında bu utanç verici bir olay. Ya, bir dosya
kapağı kaldırmamış bir adamı Yargıtay
üyeleri nasıl tanımış bilmişler de Anayasa Mahkemesine
layık görmüşler? Yani, bunu anlamak mümkün değil Sayın
Bakanım, bunu anlamak mümkün değil.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çay toplamıştır Tufan Bey, çay, çay!
TUFAN KÖSE (Devamla) Yani,
bir yerlerden bir ışık yanmadan, bir yerlerden bir işaret
gelmeden bu karar verilemez, demek ki bir yerlerden bu ışık
gelmiş, bu karar verilmiş. Yani, İrfan Fidan böyle, Zeki Yiğit
böyle, Akın Gürlek böyle. Geliyor buraya arkadaşlarımız
Tamam sorun çok ama asıl sorun da bu kararları uygulayacak, bu
yasaları uygulayacak hâkimler. deniyor. Ya, hâkimler de böyle, böyle
karar verirseniz yükselebiliyorsunuz ancak. Yani, adalet tuz görevi görüyor; et
koktu, tuz lazım. Tuz ne? Tuz adalet.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ülkemizin birçok noktasında adaletsizlik
var, birçok noktasında. Eğitimde adalet yok, gelir
dağılımında adalet yok, vergi tahsilatında adalet yok,
emeklilikte adalet yok, inançları yaşamada adalet ve eşitlik yok
ama bunların hepsini çözebiliriz, bunların hepsini çözebiliriz. Yeter
ki ülkemizin bekasını çözecek
Adalet bağımsız olsun
ki beka sorunu olmaktan çıksın diyoruz. Eğer adalet
bağımsız olursa bu sorunların tamamını
rahatlıkla çözebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TUFAN KÖSE (Devamla)
Şimdi arkadaşlarım, sürekli bahsediyoruz, komisyonlarda da
konuşuyoruz zaman zaman, yargıda partili hâkim ve savcı sorunu
var. Önceden FETÖcü hâkim ve savcı sorunu vardı. Yani, memlekette,
dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir şekilde, 4 binden fazla,
hatta 5 binden fazla hâkim bir terör örgütü üyesi olma hasebiyle, sebebiyle
yargı mensubu olmaktan çıkartıldı, bir kısmı
cezaevine girdi. Geldiğimiz bu noktada da Adalet ve Kalkınma
Partisinin il, ilçe teşkilatlarında görev yapmış
avukatların hâkim olarak çok küçük mülakatlarla, çok kısa
mülakatlarla işe alındığını görüyoruz. Bu biçimde
devam ettiğimiz sürece ne Türkiyede bağımsız bir
yargıya kavuşabiliriz ne ülkemizin teminatı olan
yargımızı güçlendirebiliriz ne de 84 milyon
insanımızın yargıya güvenini temin edebiliriz reform
adı altında bu Meclisimize ne kadar kanun sunulsa bile.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası İstanbul Milletvekili Turan Aydoğana ait.
Buyurun Sayın
Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN
AYDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Barolar Birliği 5
Aralık günü bir seçim yaptı. O kadar hoş oldu ki alnından
öpüyorum, yüreğinden öpüyorum meslektaşlarımızın;
hukuk dersi verdiler, hukuk dersi. (CHP sıralarından
alkışlar) Aylarca burada anlatmaya
çalıştığımız Bölmeyin baroları, 2010
yılında FETÖ projesi olarak getirilen kanunla oynayarak
baroların üzerine çullanmayın, Türk yargı dünyası size ders
verir. dememize rağmen dinlemediniz; bu da size ders olsun, olur mu, ders
olsun ama sözümüz olsun, geldiğimizde bu Meclise çoğunluk olarak o
yasayı yırtıp atacağız; adaletli, hukuk dünyasına
yaraşır, avukatların nefes alacağı bir yasayı
yapacağız, bunu da unutmayın.
10 Aralık Dünya
İnsan Hakları Günü. Kaderin cilvesine bak, Dünya İnsan
Hakları Gününde hukuksuzluğun, haksızlığın
konuşmacısı olarak buraya çıktım. Her 2 gençten 1inin
işsiz olduğu bir ülkede, 14 milyon insanın asgari ücretle
çalıştığı bir ülkede, asgari ücretin yoksulluk
sınırının altında olduğu bir ülkede, 7,5 milyon
insanın asgari ücretin üçte 1iyle geçinmek zorunda olduğu bir ülkede
ve 10 milyondan fazla işsizin olduğu bir ülkede adalet ve insan hakkı
konuşmaya geldik. Kimlerle? Adaletsizliği yaratanlarla. İroniye
bakın, adaletsizliği yaratanlar adalet
dağıtıcısı gibi duruyorlar karşımızda.
MELİHA AKYOL (Yalova)
Sana göre.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
- Adaletsizliğin temel nedeni, bugün bize yaşattığınız
ekonomik politikalardır. Adaletsizliğin temel nedeni, ekonomik
altyapıdır, yoksulluktur, işsizliktir, istihdam sorunudur.
Yarattığınız dünyayla daha fazla adaletsizliğe sebep olacaksınız
Sayın Bakanlar ama diyeceksiniz ki: E, kardeşim, bunu biz yaratmadık.
Kim yarattı? Sizin yerinize dış güçler mi geldi yarattı?
Sığınabilirsiniz buna bakın. Buna
sığınabilirsiniz, bir şey söylemeyeceğim ama
Sayın Bakanlar, zannetmeyin ki sadece Adalet Bakanının sorunu
olan bir şeyden bahsediyorum, tüm yönetenlerin sorunundan bahsediyorum. Bu
Anayasanın 106ncı maddesi diyor ki: Bakanlar ve
Cumhurbaşkanı yardımcıları Cumhurbaşkanına
karşı sorumludur. Halka karşı değil ha, Meclise
karşı değil ha, Cumhurbaşkanına karşı. Ama
sizler sorumluluğu biat etmek olarak algılıyorsunuz; hâlbuki
sorumluluk, aynı zamanda, meşveret, uyarmak, doğruya çekmektir.
Bu ülkenin
Cumhurbaşkanı, Avrupa Konseyiyle alakalı olan bir kuruma, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Avrupa Birliğinin kurumu gibi
davranıyor, diyor ki: Avrupa Birliğinin kararları bizi
bağlamaz. Anladık, Avrupa Birliğini bir ara çok seviyordunuz,
şimdi, kötü giden işlere bir nefret abidesi yaratmanız
lazım ama Sayın Cumhurbaşkanına söyleyin Sayın
Bakanım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyiyle
alakalı bir mahkemedir, Avrupa Birliğiyle bir alakası yoktur ve
kurucu üyesi olduğumuz bir yerdir. Yapmadığınız,
etmediğiniz işlerden dolayı da kimseye sorumluluk çıkarmaya
kalkmayın.
Sayın Bakanlar, siz de
yoksulluğun, işsizliğin, adaletsizliğin temel nedenisiniz.
Sayın Tarım
Bakanı, yurt dışından ithal ettiğiniz hububatla
beraber, ayçiçeğiyle beraber bu ülkenin tarım dünyasına darbe
vururken yerli ve millî diye orada oturuyorsunuz, öyle mi? Sizsiniz
yoksulluğun temeli, sizsiniz adaletsizliğin temeli.
Sayın Savunma
Bakanı, askerî okul öğrencilerine içeride zulmedilirken, boş
yere yatırılırken, komutanlarının emriyle sokağa
çıkan çocuklara otuz yıl ceza verilirken siz de zulmün nedenisiniz.
Size başka bir şey daha soracağım Tank Paletle
alakalı. Yasal durumunu sormayacağım, oraları çoktan
geçtik. 2018 yılında ALTAY tankını yapıp
getirecektiniz, nerede? Dört yıldır bu ülkenin kaynakları nerede
tüketiliyor Sayın Bakan? Hiç değilse maketini alın da burada bir
görüntünüzü alalım.
Böyle bir dünyada, Urfada
Şenyaşar ailesine yaşatılan da KHKlilere
yaşatılanlar da Türkiyenin her yerindeki hukuksuzluk
Mesela, Ali
Haydar Hakverdi Vekilimizle beraber Kocaelide eski bir parlamenteri ziyaret
ettik; demans hastası, alzaymır, kendini idare edemiyor ve hâlâ içeride
yatıyor Aysel Tuğluk.
Bir kavme duymuş
olduğunuz kin, sizi zulme neden olan o hâle getirmesin. diyor Maide
suremiz. Ya, bu nasıl bir şeydir ya, bu nasıl bir şeydir?
Siz bugüne kadar yaşlı, şu bu, birçok insanın hukuk ihlaliyle
kendinize göre ilgilendiniz de orayı mı görmezden geliyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Evet, hukuksuzluğun had safhada olduğu bir ülkede adaletten
bahsetmeyi kendime yediremiyorum artık. Sadece şunu
söyleyeceğim: Zulmün temelindesiniz, sizi göndereceğiz, bu millet
nefes alacak. Başka çaresi yok, size anlatacağımız fazla
bir şey yok. Size sadece şunu söyleyeceğim, rahmetli Cemil
Meriç'in çok güzel bir lafı var; AKP sıraları, size söylüyorum:
Zulmün olduğu yerde tarafsız kalmak namussuzluktur. diyor rahmetli
Cemil Meriç. Ben bunu kendime referans olarak alıyorum, herkese tavsiye
ederim. Hiç kimse zulmü sineye çekmesin çünkü vicdan mahkemesi çok
geniştir, yeri geldiğinde herkes o mahkemenin önünde başı
dik durmak zorundadır.
Külliyedeki arkadaşlar,
siz de başınızı dik tutmaya çalışın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Her lafınıza Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatıyla başlamak yerine birlikte aldığımız
karar demeyi bir deneyin lütfen.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası İstanbul Milletvekili Zeynel Emrede.
Buyurun Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkede hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük, ihaleye fesat
karıştırma almış başını gidiyor.
Bunlarla kim mücadele edecek? Yargı mücadele edecek, değil mi? Sayıştayın
Adalet Bakanlığı raporlarına bakıyoruz; Adalet
Bakanlığı kendi faaliyetlerinde usulsüzlük yapıyor, usulüne
uygun mali tabloları tutmamış, yaptığı
işlerde ihale açması gereken yerde açmamış. Peki, hâl
böyleyken biz, kimi kime şikâyet edeceğiz? Adalet
Bakanlığı böyle davranırsa diğer bakanlıklar,
diğer kurumlar nasıl davranır bu ülkede?
Değerli arkadaşlar,
Adalet Bakanı geçtiğimiz ay, İstanbul Üniversitesinde bir
panelde şöyle bir söz söylüyor, diyor ki: Gençler,
aklınızı kiraya vermeyin. Güzel söz değil mi? Ben
Sayın Bakana tavsiye ediyorum, bu sözü Kabinede de söylesin, milletvekili
grubunda da söylesin, yargıçlarla yapılan toplantıda da
söylesin. Türkiyede FETÖ gitti -ben direkt isim vereyim- Menzilciler var,
Hakyolcular var. Bunların WhatsApp grupları var, haberleşiyorlar
seçimlerde; Yargıtay seçimleri oluyor, irtibat hâlindeler yani FETÖ gitti,
başka tarikatlar geldi. Dolayısıyla, bunların hepsinin de
bütün büyüyen tarikatların da yabancı istihbarat servislerinin
etkisine açık olduğunu buradan bir kez daha söyleyelim.
Bir diğer konu;
şimdi, yine Sayın Bakanın adalet anlayışına
soruyorum: Acaba, Sayın Ruhsar Pekcanın yapmış olduğu
işlem İhale Kanunu kapsamında suç mudur, değil midir? Kamu
İhale Kanununa göre bir bakanın, kendi yönettiği
bakanlıkta, eşi ihale alır mı? Bu, ihaleye fesat
karıştırma suçunu oluşturur mu? Bununla ilgili herhangi bir
işlem yapıldı mı?
İki: Şu Antalya
Serikte aleni verilen 500 bin TL rüşvetle ilgili suç duyurularında
bulunuldu; ne gibi bir işlemde bulundunuz? Kabinenizin bakanları,
milletvekilleri, belediye başkanları huzurunda itiraf var.
Üç: Bugün
Bakanlığınıza Fethullah Gülenle resim çektiren herhangi
birini memur olarak alır mısınız? Bence
almazsınız. Peki, Kabineye niye Bakan yaptınız? Buna itiraz
eden kimse yok mu? Demek ki ikisinden biri yanlış, değil mi
arkadaşlar?
Dördüncü sorumuz: Şu
anda -Adalet Bakanlığının yine kendi verilerinden
söylüyorum, istatistiklerinden söylüyorum- cumhuriyet savcılarında
toplam 8 milyon 995 bin soruşturma var, açılan soruşturma var.
Bunların yüzde 47si faili meçhul, cumhuriyet tarihinde bu kadar yüksek
bir oran hiç olmadı yani yarısı faili meçhul. Vatandaş
hırsızlığa uğruyor, yargıya gidiyor, faili
meçhul; haksızlığa uğruyor, faili meçhul. Kim bunu takip
edecek? Burada bunun üstüne yürüyecek bakanlık Adalet
Bakanlığı, kolluk da İçişleri
Bakanlığında. Bunun üstüne yürüyen bir İçişleri
Bakanı var mı? Burada milletvekillerinin üstüne yürüyor, asıl
yürümesi gereken mesele bu.
Şimdi, hep
konuşuldu ya FETÖ borsası, FETÖ borsası diye; Hayal, hayal.
dediniz demin buradan konuşurken bir şeye Hayal. dediğiniz
gibi. En son, İzmir Cumhuriyet Savcılığı
tarafından dava açıldı FETÖ borsasına. Bakın, adı
FETÖ borsası ve FETÖ borsası cinayeti var. İsim vererek gideceğim:
AKPnin önceki İzmir İl Başkan Yardımcısı
öldürüldü, neden öldürüldüğünü de anlatacağım. Emniyet Müdürü
Kudret Dikmen, İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı
oldu, polis müfettişi oldu, birinci sınıf Emniyet müdürü oldu;
organize suç örgütü lideri Serkan Kurtuluş
Bunlar ne yapıyor biliyor
musunuz arkadaşlar? 2016dan itibaren -dosyada var dosyada, cumhuriyet
savcılığının dosyasında var- hakkında
FETÖden işlem yapılacakların listesini istihbaratçı olan
alıyor, AKP İl Başkan Yardımcısına veriyor, o da
tanıdığı mafya örgütüne, o adama havale ediyor. Adam
gidiyor, bütün o işlem görenlerden, kiminden 100 bin dolar alıyor,
kiminden Volvo araba alıyor, kiminden
Üstüne bir de çıplak
görüntülerini çekiyorlar. Dünyanın parasını alıyor, para
verirsen kurtuluyorsun, vermezsen gözaltına aldırıyorlar.
Bakın, hepsi delilli, ispatlı. Arkadaşlar, yetmiyor, sonra bir
şekilde çorap söküğü gibi gelmeye başlayıp hakkında
soruşturma açılınca organize suç örgütü lideri olan yurt
dışına kaçıyor -moda tabii- kanunen izin veriyorlar, git
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ZEYNEL EMRE (Devamla)
Öteki, AKP'nin İl Başkan Yardımcısı Konuşurum.
imasında bulunuyor -tıpkı Süleyman Soylu'nun SBK'yle ilgili
meselede söylediği gibi- Erzurum'dan gelen bir katil berber adamı öldürüyor,
maktul oluyor, öldürüyor konuşmasın diye.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, hani Delil, delil
diyorsunuz, daha nasıl delil
sunulur? Dosyada var, itirafçılar var, örtüşen beyanlar var. Böyle
bir ülkede yargıyı, adaleti sağlayabilir misiniz? Bu
çürümüş sistem düzelmediği sürece, balık baştan kokuyor
değerli arkadaşlar, hiçbir şeyi düzeltemeyiz.
Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanda.
Buyurun Sayın
Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önemli bir gün. 10
Aralık 2016da Beşiktaş'ta terör saldırısında
kaybettiğimiz tüm şehitlerimizi, yine ayrıca dünkü terör saldırısında
kaybettiğimiz şehitlerimizi rahmetle anıyorum, Türk ulusunun
başı sağ olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle Millî Savunma Bakanlığıyla alakalı konuşma
yapacaktım, zaten konum da o ama Tarım Bakanına bir iki şey
söylemem gerekiyor.
Bugün bu Parlamentoda, bu
Parlamentonun en çalışkan milletvekillerinden birisi olan Ömer Fethi
Gürer, çok beyefendidir... Bir eleştiri mekanizmasını kabul
edeceksiniz Sayın Bakan, size eleştiri yapıldığı
zaman hakaret etmeyeceksiniz. Bakın, yanınızda Bakanlar da var,
Adalet Bakanı da var; sabahtan beri eleştiriler oldu, en
ağır eleştiriler oldu ama hakaret olmadığı sürece
gayet saygıyla dinlediler. Sizin neler söylediğiniz biraz sonra
tutanaklardan görülecek. Bir Bakanlığın çıtasını
aşağıya indirmeyin, Bakanlığın
çıtasını bu Parlamentoda aşağı indirmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, bir İdare Amiri
boksör gibi yumruk atıyorsa, bir İçişleri Bakanını tutuyorlarsa,
saldırıyla alakalı böyle şeyler yapıyorlarsa... Her
zaman diyorum, burası Mustafa Kemalin Parlamentosu. (CHP
sıralarından alkışlar) Sizler de Bakanlığın
ağırlığını bilin, eleştirileri saygıyla
karşılayın. Eğer sinirlerinize hâkim olamıyorsanız
bu Parlamentoya gelmeyin arkadaşlar. Önce onu ifade edeyim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bugün konuşmamın temeli şu: Tank Palet. Tank Paletle
alakalı bir sorun var, bunu konuşmak zorundayız. Tank Palet
Fabrikası dünyanın en önemli 5 tesisinden bir tanesi, 20 milyar
dolarlık bir tesis, Avrupanın en önemli 5 tesisinden bir tanesi, muhteşem
bir tesis yani savunma sanayimizin en önemli gurur tablolarından bir
tanesi. Daha 1967de başlayan, 1974 yılında Kıbrıs
Barış Harekâtıyla beraber devam eden; Amerikan ambargosundan
etkilenen Türk toplumunun kenara koymuş olduğu paralarla imar ettikleri,
emeklerini koymuş oldukları bir tesis. Tank Paletle alakalı bir
problem var, nedir değerli arkadaşlarım? Bir kişi
nasıl zengin edilir, bunu beş dakikada kısa bir hikâyeyle
anlatmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Ethem Sancakı biliyorsunuz. Ethem Sancak,
eczacılıkla iştigal eden bir iş adamı,
başarılı bir iş adamı, başarılı bir
müteşebbis.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Eski solcudur, eski solcu!
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Ben savunma sanayisiyle alakalı bir alana girmek istiyorum.
diye Erdoğanın yanına gidiyor. Erdoğan da Tamam olur.
diyor ve bununla alakalı BMCyi al. diyorlar. Biliyorsunuz, BMC, TMSF tarafından Çukurova Grubundan el
konulmuş ve geliyorlar, yarı fiyatına -1,5 milyara değil,
yarı fiyatına- BMCyi alıyorlar; 751 milyon TLye. 751 milyon TL
o dönemin parasıyla -AK PARTİdeki milletvekili
arkadaşlarım dikkatle dinlesinler- 360 milyon dolar değerli
arkadaşlar; muhteşem bir pazarlık, muhteşem bir ticaret var
işin içerisinde. Sonra ne yapıyor bu Ethem Sancak, bu
başarılı iş adamı? Diyor ki: Bunu
değiştirmemiz lazım, ben burada başarılı olamam,
yanıma zengin bir ortak almam lazım. Neredeyse kan
bağınız olduğu Katarlılar aklına geliyor ve
Katarlılarla bağlantı kuruyorlar, Sana Katarlı bir ortak
verelim. diyorlar ve Katar ordusunu BMCye, Ethem Sancaka ortak ediyorlar
değerli arkadaşlarım. Aynı Ethem Sancak 360 milyon dolara
almış olduğu Tank Paletle alakalı bu hisselerin
yarısını Katar ordusuna 300 milyon dolara satıyor.
Bakın, aradan bir ay geçtikten sonra 120 milyon dolar inanılmaz bir
kâr ediyor değerli arkadaşlarım; müthiş bir pazarlık,
müthiş bir öngörü, müthiş bir zekâ. Aradan bir zaman geçtikten sonra,
kendi hisselerinin yarısını da yine Sayın
Erdoğanın hemşehrisi olan Rizeli Salim Öztürke satıyor.
Aradan bir zaman daha geçiyor, Benim başka işler yapmam lazım,
tank üretmem lazım. diyor. Nasıl yapacak tank üretimini? Tank
üretiminin prototipiyle alakalı yedi yıldır çalışan,
yüzde 100 yerli olan bir firmanın varlığına rağmen ve
bu firma, buna ilişkin AR-GE çalışmalarında o prototipi
üretmek için 1 milyar dolara yakın para harcamış olmasına
rağmen bir anlamda onları kenara itiyorlar ve Sana verdik ihaleyi.
diyorlar. Kime veriyorlar? Ethem Sancaka değerli arkadaşlarım.
Ethem Sancak bunu aldıktan sonra ne yapıyor? Bakıyor ki işler
yolunda gidiyor -bu, ne yapıyor- hisseler artıyor, bir yandan da tank
üretimiyle alakalı Ben on sekiz ay içerisinde tankı teslim
edeceğim nihayet- Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edeceğim.
diyor. Bir bakıyoruz ki aradan zaman geçiyor, tank teslimi yok, herhangi
bir şey yapılmamış. Bu arada da Ethem Sancakın
yapmış olduğu, hani ilk başta bir 120 milyon dolar
kazanmıştı ya
Daha sonra, buradaki hisselerin fiyatları
daha da artıyor, Ethem Sancak otuz altı ay geçmiş olmasına
rağmen -ki bugün 10 Aralık- herhangi bir tank teslimi yapmıyor
ve bir başka firmaya devrediyor değerli arkadaşlarım.
Burada söylemek istediğimiz şu: Aradan geçen zaman süresi içerisinde
hisse fiyatları artıyor, Ethem Sancak 400 milyon doların
üzerinde para kazanıyor değerli arkadaşlarım. Sonra, Ethem
Sancak ne diyor biliyor musunuz? Çok ilginç, burada ilginç sözleri var. Bu
sözleri çok fazla zamanım olmadığı için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) Diyor ki: Sayın Erdoğana karşı bir ilahi
aşk duyuyorum. Muhteşem, muhteşem, değerli
arkadaşlarım. Hangi faniye bu kadar kısa süre içerisinde 400
milyon dolar kazandırırsanız bir başka faniye aşk
duymaz değerli arkadaşlarım? Bu nasıl bir vurgun? Bu
nasıl bir vurgun değerli arkadaşlarım? (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, bütün
dış ülkelerde, bütün yabancı ülkelerde, dünyanın her
ülkesinde savunma sanayisi bir ülkenin namusudur, bir ülkenin namusudur. Bir
ülkenin namusu bir başka ülkenin ordusuna peşkeş çekilemez, bir
başka ülkenin ordusuna peşkeş çekilemez. (CHP
sıralarından alkışlar) O nedenle, diyoruz ki: Tank Palet
vatandır, satılamaz.
İnşallah,
önümüzdeki dönemde bu siyasal iktidar ve bu rüzgâr değiştiği
zaman bu ülkeyi umudun ve özgürlüğün ülkesi, hepimizin Türkiyesi
yapacağız ve Tank Palete el koyacağız, Tank Paleti
halkımıza iade edeceğiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası, Çanakkale Milletvekili Sayın Özgür Ceylana ait.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, dün
toprağa verdiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet,
acılı ailelerine ve milletimize de
başsağlığı diliyorum.
Sözlerime Tank Palet
Fabrikası konusunda yaşanan trajikomik olaylara değinerek
başlamak istiyorum. Tank Palet Fabrikası -bedelsiz- Katarın
büyük ortağı olduğu BMCye peşkeş çekileli üç yıl
oldu. Yaşananlar bana bir film repliğini anımsatıyor.
Vizontelenin unutulmaz repliklerinden birini hatırlarsınız.
Oğlan babasına arabanın başından sesleniyor: Baba,
akü yok. Şarjı mı bitmiş la? Yok baba, akü komple yok.
Acı ama Tank Palette de bizim düştüğümüz durum tam olarak böyle.
Sayın Bakan, motor yok, şanzıman yok; Çalınmış
olmasın? diye sormayın, tank komple yok. Şaka gibi! (CHP
sıralarından alkışlar) Yetti mi? Hayır. Bildiğiniz
gibi, fabrika 50 milyon dolar yatırım için
özelleştirilmişti. Sıkı durun; Eylül 2019dan itibaren
fabrikaya devletin ödediği tutar ne kadar biliyor musunuz? 40 milyon
dolar. Evet, yanlış duymadınız; 50 milyon dolar için
peşkeş çekilen fabrikaya mal ve hizmet alımı için
ödediğimiz para 40 milyon dolar. Ne âlâ memleket! Ethem Sancakın
ticari zekâsına şapka çıkarmamak elde değil. Yazık,
ülkeyi ne hâle getirdiler, yazık!
Trajikomik olaylar bu kadarla
bitmiyor, film gibi. Bir gün, Meclis Başkanı Kaldırılması
teknik olarak mümkün. diyerek Montrö Sözleşmesini tartışmaya
açıyor. Bir gece yarısı, harp okulları ve astsubay yüksek
okulları giriş şartlarından irticai faaliyetlere karışmamış
olma ibaresi çıkarılıyor. Bir cübbeli amiral peydah oluyor
aynı vakitlerde, basında boy boy fotoğrafları
çıkıyor. Bu gelişmelerden rahatsız olan bir grup emekli
amiral açıklama yapıyor, Bu işler yanlış işler.
diyor. Vay, sen misin konuşan; şahsım hükûmeti ve Millî Savunma
Bakanlığı davayı yapıştırıyor. Suçlama:
Darbeye teşebbüs. Adamların hepsi emekli, nasıl darbe
yapacaklar; hayli ilginç. Tıpkı Balyoz ve Ergenekonda olduğu
gibi, bu iddianamenin de içi boş. Türkiye Emekli Subaylar Derneği
Amiralleri kınamadık. diyerek Bakanlığı
yalanlıyor. Vay, sen misin konuşan; Derneğe kayyum
atanıyor. Gerçekten şaka gibi; acı, demokrasiye, özgürlüklere
tahammülü olmayan kötü bir şaka gibi. Ha, cübbeli amirali de
unutmayalım, ceza durumunu Bakanlığa sordum, YAŞ
kararıyla emekli ettik. cevabını verdi. Sizce bu ceza mı,
ödül mü? Bence ödül.
Gelelim, yılan
hikâyesine dönen F-35 ve S-400 meselesine. Şahsım hükûmeti bir gün
ABD'ye kızıyor; gidiyor, Rusyadan S-400 alıyor, nispet
yapıyor ama o da ne; ABD bizi F-35 projesinden çıkarıveriyor.
Milyar dolarlık zararı gören şahsım hükûmeti hemen çark
ediyor, lobi firmaları falan tutuyor; nafile. Bari parayı verin.
diyor; yok. Bari yerine F-16ları modernize edelim. diyor; o da yok. Bir
umut parayı veya uçakları kurtarırız diye S-400ün
fişini dahi takamıyoruz, öylece bekliyor. Zarar yaklaşık 4
milyar dolar ama olsun, dış güçlere paçayı
kaptırmıyoruz, önemli olan bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bütün bunlar
yaşanırken âdeta paralel bir ordu gibi kurulan SADATın
kurucusundan açıklama geliyor 2020 yılı sonuna kadar Harp Okulu
mülakatlarında üç yıl görev yaptım. diyor. Gözler Bakanda,
soruyoruz SADATla ilişkimiz yok. diyor, yine kötü bir şaka gibi.
Sayın Bakan, sizin
SADATla ilişkiniz olmayabilir ama görüldüğü kadarıyla SADAT
ordumuzla ciddi bir şekilde ilgileniyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Şahsım hükûmeti de
bu süreçte boş durmuyor tabii ki her şeye zam yağıyor;
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) Bir
dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) Halk
bizi görünce soruyor: 1453te at sırtında, kılıçla
fethettiğimiz İstanbulu deve sırtında, çantasında
dolarlarla gelenler mi alıyor? (CHP sıralarından
alkışlar) Halk belli ki ekonominin kitabını
okumamış, olayları anlamıyor(!)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; güleriz ağlanacak hâlimize.
Dışişleri Bakanımızı Katarda gördük,
şahsım hükûmetini Suudi Arabistanda. Aman diyeyim; sakın, göz
bebeğimiz ASELSAN, TAİ, HAVELSAN, ROKETSAN satılmasın,
oradan ortak alınmasın; aman diyeyim! İktidarımızda,
tüm bu firmalara sahip çıkacağız; ordumuzun, her zaman
olduğu gibi milletin ordusu olmasını sağlayacak;
tarikatların, cemaatlerin cirit attığı yer olmaktan
kurtaracağız; Mustafa Kemal Atatürkün gösterdiği yolda
ilerleyerek tüm yurdumuzu kalkındıracağız.
Hiç merak etme sevgili
halkım, az kaldı; gidiyor Erdoğan, geliyor gelmekte olan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ahmet Önal.
Buyurun Sayın Önal. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÖNAL
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî Savunma Bakanlığının 2022 yılı bütçesi
hakkında parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle,
yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken
Bahar Kalkanı Harekâtı bölgesinde şehit olan hemşehrimiz
Piyade Uzman Çavuş Emre Ceylan kardeşimizi ve tüm şehitlerimizi
rahmetle anıyorum; ailelerine sabırlar, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyemiz, içerisinde bulunduğu coğrafya, sahip olduğu yer
altı ve yer üstü zenginlikleri, dünyanın en önemli petrol
rezervlerine olan yakınlığı, 3 kıtayı birbirine
bağlayan konumu sebebiyle belki de dünyanın en önemli stratejik
konumuna sahip ülkesidir. Bu konumunun yanı sıra, ülkemiz,
komşularının içerisinde bulunduğu siyasi kriz ve
kargaşalardan da etkilenmekte, sık sık göç
dalgalarının merkezi hâline gelmektedir. Tüm bu sebeplerle millî
güvenliğimiz, hem ülkemiz hem de içinde bulunduğumuz coğrafya
açısından son derece önemlidir. Bu kapsamda, yurt güvenliğimizin
teminatı olan millî kurumların kamuya ait olma özelliğinin
korunması da aynı zamanda bir zorunluluktur. Ancak ordumuzun göz
bebeği olan Tank Palet Fabrikasına yapılanlar; ardından,
millî savunma sanayimizin kurucu unsurlarından olan Makine Kimya
fabrikalarının yapı ve statüsünün tüm itirazlarımıza
rağmen değiştirilmesi, aslında ne kadar yerli ve millî
olduğunuzu açıklar gibiydi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın, size MKE hakkında bir konu
anlatmak istiyorum: Kurumun verdiği 300 kişilik personel alım
ilanına müracaat edenlerin sayısı toplam 80 bin.
Sayın Bakan, Komisyon
toplantısında sorduğum ancak cevap vermediğiniz
soruları burada, halkımızın huzurunda tekrar sormak
istiyorum:
Kurum tarafından
yapılan yazılı sınava hangi neden ve gerekçeyle sadece
birkaç bin kişi çağırıldı? Sordum,
açıklamadınız. Yazılı sınav sonuçları neden
hâlâ açıklanmadı? Sınav sonuçları
açıklanmamışken kimler mülakata çağrıldı, hangi
kriterlere göre işbaşı yaptırıldı? Sordum, cevap
vermediniz.
İktidar partisi ve
ortakları tarafından, kurumun Kırıkkale fabrikalarına
yapılacak yeni işçi alımlarında Kırıkkalede
ikamet etme şartı aranacağı sözü verilmesine rağmen bu
söz tutulmadı; sordum, cevap vermediniz. Bu
yaptıklarınızla, Kırıkkalede binlerce gencimiz
iş beklerken onların derdine derman olamadınız,
gençlerimizin umutlarını tükettiniz.
Kurumda çalışan
1.400e yakın taşeron işçinin sözleşmesi aralık
ayının sonunda bitiyor. Yılbaşından itibaren MKEde
çalışan taşeron işçilerin durumları ne olacak?
Sayın Bakanım, sordum, cevap vermediniz.
Bitmek tükenmek bilmeyen
hırslarınız yüzünden, Kırıkkalede Makine Kimya
fabrikalarında çalışan binlerce insan aileleriyle birlikte
şehri terk etti; yerine yeni işçi alımı dahi becerilemeyip
şaibe karıştırıldı. İşe girmeyi
bekleyen binlerce Kırıkkaleliye Önce AK PARTİye üye ol; sonra
gel, müracaat et. diyerek bu insanların umutlarıyla
oynadınız. Giden personel yerine bir tek Kırıkkalede
ikamet edenler işe başlayamadı; sordum, sebebini
açıklamadınız. Israrla 278 bin Kırıkkaleli adına
sormaya devam edeceğim Sayın Bakanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bizim gündemimiz vatandaşımız.
Bakın, vatandaşımız ne diyor? Geçen yıl tonu 3 bin
lira olan gübre bugün 14 bin lira, mazot 10 lira, yemin torba fiyatı 70
liradan 250 liraya çıkmış. Çiftçi, besici Perişanım.
diyor, duyan yok. Geçen yıl söz verilen kuraklık destekleri hâlen
ödenmedi. İlk defa bu yıl Kırıkkalede çiftçimiz gübresiz
tohum ekti. Borçların erteleneceği sözü yine tutulmadı; bir
tarafta Ziraat Bankası diğer tarafta Tarım Kredi Kooperatifleri;
çiftçinin faiz borcu çığ gibi büyüyor, çiftçi feryat ediyor, duyan
yok. Memlekette herkes perişan, bir tek siz mutlusunuz.
Bakın, son birkaç ayda
Kırıkkalede ekmeğe 50 kuruş zam geldi. Elektrik,
doğal gaz, ayçiçek yağı, un, şeker, yumurta fiyatları
almış başını gitmiş. Vatandaşımız
geçinemiyor, Kırıkkale küçülüyor; ilçeler, köyler
boşalıyor; Önlem alın. diyoruz, duymuyorsunuz. Tüm bunlara
rağmen, tüm bunlara çözüm üretmesi gerekenler vatandaşımıza
Porsiyonunuzu küçültün, doğal gazınızı kısın.
diyor. Milletin aklıyla alay ediliyor.
Gerçek tablo bu kadar
karanlık olsa da birazdan iktidar partisinin temsilcileri kürsüye
çıkacak; ülkemizin nasıl büyüdüğünü, Almanyanın bizi
kıskandığını, uzay teknolojisinde Amerikanın
bizi geçtiğini, Aya yapacağımız yolculuğu; çiftçinin,
emekliliğin, asgari ücretlinin de hâlinden memnun olduğunu anlatacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
AHMET ÖNAL (Devamla) - Sanki
ülkeyi yirmi yıldır muhalefet partileri yönetiyormuş gibi
bizleri suçlayacak. Tüm bunları yaparken Tank Palet Fabrikasını,
Makine Kimya fabrikalarını yok edenler kendilerine millî bize
gayrimillî diyecek ama ne yaparsanız yapın artık
inandıramıyorsunuz. Size tavsiyem, bir an önce seçim kararı
alın, ülkeyi seçime götürün ve bu ülkenin evlatlarına daha fazla
zarar vermeyin. Siz de çok iyi biliyorsunuz kaybedeceğinizi ama siz
kaybederken bizimle beraber işsiz gençlerimiz, çiftçimiz, emeklimiz,
esnafımız, asgari ücretlimiz, kısacası 84 milyon
yurttaşımız kazanacak diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun, bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, devletin
hiçbir kurumunu itibarsızlaştırma
yaklaşımını kabul edemeyeceklerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Şunu ifade etmek isterim
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri: CHP Grubunun
konuşmalarını dinledik. Türkiyede yasama, yürütme ve yargı
erkleri kuvvetler ayrılığına göre işlev görmektedir ve
2017de yapılan referandumla da yeni hükûmet sistemi benimsenmiştir;
bu, millî iradenin tecellisidir. Sonuçta, zaten, tarımla ilgili,
savunmayla ilgili, adaletle ilgili meselelere Bakanlarımız da cevap
verecekler; bundan sonraki süreçte, inşallah,
arkadaşlarımız grubumuz adına konuşmalarını
ortaya koyacaklar ancak şunu söyleyeyim: Devletimizin hiçbir kurumunu
itibarsızlaştırma yaklaşımını kabul
edemeyiz. Hiçbir şekilde ne yargımıza ne adalet...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Buna katılıyoruz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Altay, buyurun.
8.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Çankırı Milletvekili
Muhammet Emin Akbaşoğlunun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Bizim gözümüz gibi
sakındığımız devleti
itibarsızlaştırmamız şöyle dursun, biz devletin
şan ve şerefinin yücelmesi için buralarda görev yapıyoruz ancak
kimi bakanların, kimi iktidar yetkililerinin yaptıkları
yanlışları yüzlerine vurduğumuzda bunun adı devleti
itibarsızlaştırmak oluyorsa vah ki vah! Evvelsi gün Sayın
Soyluya, Mafyadan 10 bin dolar harçlık alan siyasetçinin adını
açıkla. diyoruz, Sayın Soylu Devleti
itibarsızlaştırmayın. diyor. Sayın
Akbaşoğlu da bugün aynı mealde konuşuyor; söylediklerimizin
doğru anlaşılmasında, dikkatli dinlenilmesinde fayda
olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekilleri sizi davet ediyorum.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:17.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE
(Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul
Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Genel Uygunluk
Bildirimi ile 2020 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2020 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2020 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
282) (Devam)
A) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
(Devam)
1) Danıştay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) CEZA
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) HÂKİMLER
VE SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
Buyurun Sayın Bakan.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirlinin, zaman zaman Meclisin
tansiyonuyla beraber, karşılıklı olarak maksadı
aşan kelimeler olabildiğine, bununla alakalı Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerle görüşmelerini yapıp
karşılıklı olarak helalleştiklerine ilişkin
açıklaması
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Değerli Başkanım, çok
kıymetli milletvekillerimiz; az önce hep birlikte içeride Ömer Fethi
Milletvekilimizle beraber olduk. Zaman zaman, Meclisin tansiyonuyla beraber,
karşılıklı olarak maksadı aşan kelimeler
olabiliyor. Bununla alakalı, kendisiyle de içeride görüşmemizi
yaptık, karşılıklı olarak helalleştik.
Yüce Meclisimizin bilgisine
sunuyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
10.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirlinin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
Hep söylerim, siyaset nezaket
ve vicdan işidir lakin siyaset aynı zamanda münakaşa ve müzakere
işidir. Burada müzakereleri yaparken bazen münakaşanın dozu
kaçabiliyor, istem dışı sözler karşılıklı
olarak ortaya sürülebiliyor. Sayın Bakanın da belirttiği gibi,
Sayın Bakan kendisi de devletin, Hükûmetin Bakanı sıfatıyla
Parlamentoda hiçbir milletvekiline bilinçli olarak bir hakaret,
saygısızlık yapmayacağı konusunda iradesini ortaya
koymuştur. Tabii, bu, karşılıklıdır yani bir kötü
söz bir yerden başlayınca hemen karşıdan aynı misliyle
mukabele meselesi buraları geriyor.
Tekrar ediyorum, bunlar
olabiliyor, ben bundan sonra olmamasını temenni ediyorum ve bu
tartışmaları yaparken de elbette muhalefet, Hükûmeti, iktidar
partisini eleştirecektir. Burada özellikle iktidar partisine, Şeyh
Edebalinin meşhur nasihatlerini biraz daha, sık sık
okumasını da tavsiye ediyorum.
Ben de Sayın Bakana
teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu
11.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile İstanbul Milletvekili
Engin Altayın yaptıkları açıklamalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri,
evet, Meclis İçtüzüğü hep beraber, hepimizi bağlayan
kuralları ortaya koyuyor gerek milletvekillerimizi gerek
bakanlarımızı. Hep beraber, anayasal olarak görev
yapıyoruz. Bu manada her türlü müzakereye evet tabii ki bunun
dışında her türlü kötü söze ve yanlış
yaklaşıma hep beraber, karşılıklı olarak hayır
diyoruz. Bu mealde karşılıklı olarak helalleşilmesi de
gayet güzel bir yaklaşımdır. Bu mealde Şeyh Edebalinin
sözleri hepimiz için, her zaman başucu kitabı olmalıdır,
başucu vasiyeti olmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Canım, Şeyh Edebali iktidara söylemiş,
muhalefete söylese biz hiç unutmayız.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hep beraber.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İktidara söylemiş.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hep beraber.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İktidar olunca biz her gün okuyacağız.
BAŞKAN Evet, ben de
Sayın Bakanımıza, Sayın Gürere teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul
Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Genel Uygunluk
Bildirimi ile 2020 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2020 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2020 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
282) (Devam)
A) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
(Devam)
1) Danıştay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) CEZA
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) HÂKİMLER
VE SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılacak
konuşmalara başlıyoruz.
Adana Milletvekili Abdullah
Doğru, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULLAH DOĞRU (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tarım ve Orman Bakanlığı 2022
yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; pandemi ve pandeminin getirdiği problemler
dünyada yeni bir düzenin kapısını aralamış, göz
ardı edilen tehditleri gündeme getirmiş, ancak
insanlığın geleceğini daha sağlıklı ve adil
bir şekilde inşa etmek adına çeşitli fırsatları
da karşımıza çıkarmıştır. Türkiye,
yaptığı yatırımlar sayesinde bu zorlu süreci en az
zararla atlatan ülkeler arasında yer almaktadır. Bu
başarının kaynağı her alanda olduğu gibi, üretim
alanında da bilinçli şekilde atılan adımlar, büyük bir emek
ve vizyonun eseri olan projelerdir.
Türkiye,
kalkınmanın temeli olan üretim alanında tam anlamıyla tarih
yazmaktadır. Dünyada birçok ülkenin kapılarını
kapattığı, tarımsal üretimin durma noktasına
geldiği, tedarik zincirlerinin derinden sarsıldığı
pandemi döneminde, son on dokuz yılda tarım ve orman sektöründe
oluşturduğumuz güçlü altyapı ve son üç buçuk yıldaki
projelerimiz sayesinde gıda arzıyla ilgili bir sorun
yaşamadık.
Dünyada yaşanan ham
madde sorunundan ülkemiz içerisinde yaşanan doğal afetlere kadar
mücadele ettiğimiz alanlar çeşitli olsa da parolamız asla
değişmemiştir. Güçlü Türkiyeyi inşa yolunun üretimden ve
üretimi desteklemekten geçtiğini her fırsatta dile getirdik ve bu
doğrultuda adımlar atmaya devam ettik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dünyada yaşanan problemler elbette bizi de
etkilemektedir. Ancak devletimizin öngörü kabiliyeti ve güçlü duruşu
sayesinde yaşanan sorunların başarılı bir şekilde
üstesinden gelinmektedir.
Yükselen başarı
grafiğimize şöyle bir göz atarsak hem fikirlerimizi daha sağlam
temeller üzerine oturtmuş hem de milletimize gerçeği daha net bir
şekilde aktarmış olacağız.
Üreticilerimize son on dokuz
yılda 261 milyar bitkisel üretim desteği sağladık. 2017
yılında 12,9 milyar olan tarımsal desteği, 2022
yılında yüzde 100 artışla 25,8 milyara çıkardık.
Sertifikalı tohum üretiminde son on dokuz yılda toplam 4,5 milyar
destek ödedik. Şu anda 86 ülkeye tohum ihraç ediyoruz. Kuraklığa
dayanıklı çeşitlerin yaygınlaştırılması
ve üretimin artırılması adına yüzde 75 tohum hibesiyle 400
projeyi hayata geçirdik. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
2018 yılında 3,7
milyar olan toplam hayvancılık desteğini 2020 yılında
yüzde 109 artışla 7,9 milyara çıkardık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ağaçlandırma
çalışmalarında Avrupada 1inci, dünyada 4üncü durumdayız.
Tarıma dayalı
ihtisas organize sanayi bölge sayımızı son üç yılda 27den
50ye çıkardık ve 450 milyon altyapı kredisi sağladık.
Kırsal Kalkınmada
Uzman Eller Projesiyle toplam 326 bin projeye 24 milyar lira destek vererek
465 bin kişiye istihdam sağladık. Son üç yılda, 44 bin
proje için 6,5 milyar destek sağlayarak 127 bin
vatandaşımıza iş imkânı sağladık.
Markalaşma konusunda
yine büyük bir başarı söz konusu. 2018-2021 yılları
arasında 511 tarım ve gıda ürünümüz coğrafi olarak
işaretlendi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lisanslı depoculuk
alanında 2018den bu yana 156 milyon lira destek ödemesi yaptık ve bu
sayede 4,5 kat kapasite artışı sağladık.
Yine, Türkiyede tarım
ve orman sektörü son on iki çeyrekte kesintisiz büyüdü. Türkiye, son üç
yılda 60 milyar dolarlık ihracat yaparak 15 milyar dolar
dış ticaret fazlası vermiştir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Akdeniz meyve sineği
mücadelesinde verim ve kalite kayıplarının önlenmesi, güvenilir
ve kontrollü ürün yetiştirilmesi, sektörde ve üreticilerde
farkındalık oluşturulması, sürdürülebilir üretimin
sağlanması amacıyla 2020-2022 yılları arasında üç
yıllık Akdeniz Meyve Sineği Mücadelesi Ulusal Eylem Planımız
doğrultusunda turunçgil üretiminin yoğun olduğu seçim bölgem
Adana ve çevre illerimizde çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca,
Akdeniz meyve sineğinin izlenebilirliğinin sağlanması
amacıyla 45 ilimizde Akdeniz Meyve Sineği İzleme Projesi
yürütülmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüldüğü üzere, attığımız
adımlar, hayata geçirdiğimiz projeler ve milletimizle
buluşturduğumuz hizmetlerin amacı günü kurtarmak değildir;
aksine, her hizmet ve her proje aydınlık geleceğimizi adım
adım planlayarak inşa etme hedefimizin birer parçasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH DOĞRU (Devamla)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
ABDULLAH DOĞRU (Devamla)
Türkiyeyi millet ve hizmet odaklı siyasetle tanıştıran,
vatandaşlarıyla omuz omuza veren, attığı her
adımın başarısını vatandaşın memnuniyeti
derecesiyle belirleyen AK PARTİ hükûmetleri bundan sonra da aynı
bilinçle yola devam edecektir. Türkiye'nin yükselişinin mimarı,
milletinin ve ülkesinin üzerine titreyerek, ülkemizi başarıdan
başarıya taşıyarak geleceğe güvenle
bakmamızı sağlayan Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğana şükranlarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2022 yılı merkezî
yönetim bütçemizin vatanımız ve milletimiz adına
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Çankırı Milletvekili Salim Çivitcioğlunda.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Çankırı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Orman
Bakanlığımızın 2022 yılı bütçesi
hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
2020 yılından itibaren yaşanan küresel pandemi ve buna
bağlı ekonomik dalgalanmalar tüm ülkelerin gıda
politikalarını tekrar gözden geçirmelerine neden olmuştur.
Bitkisel ve hayvansan üretim için girdi maliyetlerinin dünya genelinde
yükseliyor olması gıda üretimini önemli ölçüde etkilemeye başlamıştır.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle
yaşanan kuraklığı geçici olarak düşünmemeniz
gerektiği için hazırlık ve tedbirlerimizi illerimizdeki
kuraklık komisyonları vasıtasıyla erken dönemde daha etkin
tedbirler alacak şekilde aktif hâle getiriyoruz. Bazı bölgelerde
orman yangınlarına, bazı bölgelerde aşırı
yağışlara, sellere ve kuraklıklara şahit oluyoruz.
Yaşanan doğal afetler, bu afetlerin sürdürülebilir yönetiminin
önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Toprak ve su
kaynaklarının tarımsal kaynaklı kirliliğe
karşı korunmasına yönelik arazi yönetimi, gübreleme yönetimi,
hayvansal gübre yönetimi ve sulama yönetimi konularında alınacak
tedbirleri çiftçilerimizle paylaşıyoruz. Bu yıl
yaşadığımız kuraklıktan etkilenen çiftçilerimizin
mağduriyetlerine meydan vermemek için birçok tedbir aldık. Bu
tedbirlerden birkaçını söyleyecek olursak üreticilerimizin verim
kaybına yönelik dekara 30 lira ile 100 lira arası destek için ve bu
kapsamda kuraklıktan etkilenen çiftçilerimiz için 2,6 milyar lira bütçe ayırdık.
Kuraklık desteği aralık ayının ikinci haftasından
itibaren çiftçilerimizin hesabına yatırılacaktır;
hayırlı ve uğurlu olsun diyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Besicimize, süt üreticimize,
un ve yem sanayisi maliyetlerini azaltmak için TMO
aracılığıyla uygun fiyatlarla arpa ve buğday
satışlarını başlattık. Bitkisel üretimi
geliştirme projeleriyle yüzde 75 hibeli tohum ve fidan teminini
gerçekleştirdik.
Dış kaynaklı
projelerimizden biri olan Kırsal Dezavantajlı Alanlar Kalkınma
Projesini 2019 yılında uygulamaya başladık. Bu projeyle 2
aşamalı olarak yaptığımız işlemlerde
Doğu Akdeniz Kırsal Kalkınma Bölgesi ve Batı Karadeniz
Kırsal Kalkınma Bölgesi hizmet almaktadır.
Ülkemizdeki bitkisel üretimi
arttırmak, verim ve kaliteyi yükseltmek, üretim maliyetlerinin
karşılanmasına katkıda bulunmak, sürdürülebilirliği
sağlamak, artan girdi maliyetleri kapsamında çiftçimizi koruyacak ve
kollayacak her türlü tedbiri uygulamak için elimizden geleni yapmaya
çalışıyoruz. 2017 yılında 12,9 milyar lira olan
tarımsal destek miktarını 2 kat arttırarak 2022
yılında 25,8 milyar liraya çıkarıyoruz. Hububat grubunda
2020 yılında dekara 16 lira olan gübre desteğini, 2021
yılında 20 liraya, 2022 üretim sezonu için de 32 liraya
çıkarıyoruz. Yine, diğer ürünlerde 2020 yılında dekara
4 lira olan gübre desteğini, 2021 yılında 8 liraya, 2022 üretim
sezonu için de 16 liraya çıkarıyoruz. Hububat grubunda
sertifikalı tohum desteklerini ise -2020 yılında- dekara 16
liradan, 2022 üretim sezonu için dekara 24 liraya çıkarıyoruz.
Kırsal kalkınmayı dört bir koldan desteklemeye devam ediyoruz.
Hayvancılık
sektörüne yönelik sıfır faiz uygulamalarımızla 1,7 milyon
yetiştiricimize toplamda 42 milyar lira faizsiz kredi
kolaylığı sağladık.
Su, bu yüzyılın en
stratejik ve en değerli kaynağı hâline gelmiştir. Son on
dokuz yılda su alanında günümüz rakamlarıyla toplam 284 milyar
liralık yatırımlar yaparak 8.865 tesisi ülkemize
kazandırdık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Su ürünleri konusunda hem yetiştiricilerimizle hem de
avcılıkta önemli kararlar aldık ve olumlu sonuçlarını
da görmeye başladık. Su ürünleri avcılığındaki
temel yaklaşımımız, koruma ve kullanma dengesini gözeterek
doğal kaynaklarımızı geleceğe
bırakabileceğimiz bir miras olarak yönetebilmektir. Bunun
yanında, yine 1,6 milyon hektar arazinin toplulaştırılmasını
sağladık.
Ülkemiz, ormancılık
faaliyetlerinde yaptığı başarılı
çalışmalarla dünyaya örnek bir ülke olmuştur. Son on dokuz
yılda orman alanımızı 2,1 milyon hektar artırarak 22,9
milyon hektara çıkardık.
Tüm bu
çalışmalarımızın yanında, orman yangınlarına
müdahalemizi de kırk dakikadan on iki dakikaya indirdik. Son on dokuz
yıldır tarımsal üretime yönelik yürüttüğümüz politikalar,
üreticilerimiz için verdiğimiz destekler, ürün alım politikalarımız,
sulamaya yönelik yatırımlar, toplulaştırma çalışmaları,
modern sulama desteklerimiz ve bitkisel üretimde önemli bir yol katettik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SALİM
ÇİVİTCİOĞLU (Devamla) Gündelik yaşamda fahiş
fiyat artışları hususunda, girdi maliyetlerindeki ve kurdaki
yükselişle izah edilemeyecek fiyat artışı yapan,
fırsatçılık yapan, rafları boşaltarak gıda
depolayan işletmelere gerekli yaptırımları yapmak üzere de
tedbirlerimizi alıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken Tarım ve Orman
Bakanlığımızın 2022 Yılı Bütçe Kanunu
Teklifiyle bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 25,5 artarak 64,6 milyar
liraya çıkarılmıştır. Bütçemiz, ülkemizin çiftçisinin,
üreticisinin alın terinin ve emeğinin bütçesidir diyorum ve geliyor
gelmekte olan, onun adı Recep Tayyip Erdoğan diyerek Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Antalya Milletvekili İbrahim Aydında.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Şahsımın da
otuz yıl hizmet ettiği ve mensubu olmaktan şeref duyduğum
Orman Genel Müdürlüğü, ülkemizin orman kaynaklarının
sürdürülebilir yönetimini sağlayarak kaynakların milletimizin
menfaatine sunulmasından sorumlu, yüz seksen iki yıllık köklü
bir teşkilattır.
Bugün, dünyada orman
varlığını artıran nadir ülkelerden biriyiz. FAO
raporuna göre, dünya orman varlığını artıran ülkeler
sıralamasında 2015 yılında 46ncı sırada olan
ülkemiz, 2020 yılında 27nci sıraya yükseldi. Son on dokuz yılda
6 milyon hektar alanda 5 milyardan fazla fidan toprakla buluşturulmuştur.
Bu sayede, FAO raporunda ifade edildiği gibi, en çok
ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupada 1inci,
dünyada 6ncı sıradayız. Hedefimiz, 2023 yılı sonunda
dünya nüfusu kadar fidan dikerek orman varlığımızı
ülke topraklarımızın yüzde 30u olan 23 milyon 400 bin hektara
çıkarmaktır. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Erozyonla mücadelede dünya lideriyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ağaca ve doğal çevreye değer veren
anlayışımızla, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma
Günü, 2021 yılında, geçmiş yıllarda olduğu gibi,
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
katılımlarıyla, 69 ülkeden 1 başbakan, 17 bakan ve 50
büyükelçiyle kutlanmıştır. 81 ilimizde yaklaşık 700
bin civarında vatandaşımız iştirak etmiş, 50
milyon 100 bin fidan bir gün içerisinde toprakla buluşturulmuştur.
Geleceğe Nefes, Dünyaya Nefes ağaçlandırma projesi
kapsamında, her bir vatandaşımız adına 3 adet olmak
üzere, öncelikle yanan orman alanlarından başlanarak 252 milyon adet
fidan yıl sonuna kadar toprakla buluşturulmuş olacak.
Değerli milletvekilleri,
ormanları kırsal kalkınmanın lokomotifi yaptık.
Kırsalda yaşayan nüfusun geçim kaynakları çeşitlendirilerek
millî ekonomimize fayda sağlanması gayesiyle ceviz, badem, harnup,
dut ve benzeri gelir getirici türler ile yabani zeytin rehabilitasyonu
başta olmak üzere birbirinden farklı türlerde 38 ayrı eylem
planı uygulamaya geçirilmiştir. Orman köylülerimizin
doğduğu yerde doymasını, müreffeh bir şekilde yaşamasını
ve kalkınmasını sağlamak ve de göçleri önlemek için 5 Bin
Köye 5 Bin Orman Eylem Planı kapsamında şimdiye kadar 5.420
köyde gelir getirici tür ağaçlandırması
yapılmıştır. Arıcılığa verdiğimiz
desteklerle dünyada 6ncı sıradan 2nci sıraya yükseldik.
Değerli milletvekilleri
Keçin var, suçun var. anlayışından vazgeçerek,
ormanlarımızda otlatma planları yapılarak
hayvancılığımıza büyük destek verilmektedir. Orman
köylülerimize ORKÖY kredileri verilmeye devam edilecektir.
Tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de her geçen gün daha da büyük önem arz eden konulardan biri de hiç
şüphesiz, tıbbi ve aromatik bitkilerdir. Bu konuda Türkiye Büyük
Millet Meclisinde Başkanlığını yaptığım
araştırma komisyonu kurulmuş ve
çalışmalarını tamamlayarak raporunu sunmuştur. Son
düzenlemelerde, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği ve
işletilmesi amacıyla orman alanlarında tesis kurulmasına
izin verilecektir. Tıbbi ve aromatik bitkilerden 2021 yılında
ülke ekonomisine 7 milyar lira kazandırılırken orman köylüsüne
ise 1 milyar liradan fazla katkı sağlanmıştır. Şu
anda 1 milyar dolar civarında olan ihracatımızı 5 milyar
dolar seviyesine çıkararak dünyada ilk 10 ülke arasına girmeyi
hedefliyoruz.
Devlet
ormancılığından millet ormancılığına
geçmek için ormanlar ve mesire yerleri vatandaşlarımızın
hizmetine sunulmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2022 yılı sonu itibarıyla orman
kadastrosu kesinleşen alanların tescilleri sağlanacak, 2023
yılı sonunda da 2/B programları tamamlanacaktır. Teknik ve
hukuki problemleri azalmış, yargıya intikal eden davalarda ciddi
düşüşler gerçekleştirilmiş olup orman köylümüzle hasım
değil hısım olunmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; orman yangınlarıyla mücadele
çalışmaları kapsamında, Orman Yangını Yönetim
Sistemiyle insan gücünü, kara ve hava araçlarını tek merkezden
yöneterek Türkiyeyi, orman yangınlarıyla mücadelede çevre ülkelere
de her an yardım edebilecek güçlü bir yapıya kavuşturduk. Orman
yangınlarıyla mücadelede bölgemizde lider ülke olduk. Ayrıca,
kurduğumuz erken uyarı sistemiyle müdahale süresini kırk
dakikadan on iki dakikaya kadar çekmeyi başardık. Orman
yangınlarında ilk kez İHA kullanılmaya
başlanılmıştır. Sizlerin de bildiği gibi, küresel
ısınma ve iklim değişikliği her geçen gün olumsuz
etkilerini daha da güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Bazı yerlerde
aşırı yağışlar şeklinde, bazı yerlerde
aşırı kuraklık ve sıcak gibi ekstrem iklim verileriyle
karşımıza çıkan küresel iklim değişikliği,
maalesef 2021 yılında ülkemizde de bazı afetlerin
yaşanmasına sebebiyet verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
İBRAHİM AYDIN
(Devamla) Akdeniz ve Ege kıyılarında yüzlerce kilometrelik
geniş bir coğrafya boyunca meydana gelen binlerce orman ve
kırsal alan yangını büyümeden söndürülerek destansı bir
başarı sağlanmıştır. Maalesef, bazı
yangınlar, yüz kırk yılın en yüksek -aşırı-
hava sıcaklığı, düşük nem ve kuvvetli rüzgârların
etkisiyle büyümüştür. Yangın söndürme çalışmalarına
katıldığım doğduğum yer Manavgatta ve görev
yaptığım Muğlada cumhuriyet tarihinin en büyük orman
yangınları felaketi olmuştur. Başta Orman Genel
Müdürlüğümüzün yangınla mücadelede işçisinden memuruna,
mühendisinden Genel Müdürüne olmak üzere, milletimizle birlikte, tüm kurum ve
kuruluşların imkânları seferber edilmek suretiyle, kahramanca
mücadelelerle, canlarını ortaya koyarak daha büyük alanlara
yayılması önlenmiştir. Vatan savunması bilinciyle, büyük
bir azim ve gayretle orman yangınlarını söndürürken
canlarını feda eden 133 şehidimize Yüce Allahtan rahmet
diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM AYDIN
(Devamla) Orman yangınlarında canlar yanmasın diye gözünü
kırpmadan dev alevlerin üzerine korkusuzca giden, cansiparane bir
şekilde mücadele eden kahramanlarımıza da sonsuz teşekkür
ediyor, her birini canıgönülden alkışlıyor, siz değerli
milletvekillerimizi ve aziz milletimizi de orman kahramanlarını
alkışlamaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2022 yılı
bütçesinin yeşil vatanımıza ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eserin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizdeki su kaynaklarının yönetilmesinde ve işletilmesinde
öncü kuruluş olan DSİ Genel Müdürlüğü, su ve toprak
kaynaklarımızın çevre duyarlılığı ve
sürdürülebilirlik esasları dâhilinde geliştirilmesini
sağlayıp, taşkın koruma, hidroelektrik enerji üretme, sulu
ziraatı yaygınlaştırma ve belediyelere içme suyu temini
amacıyla çalışmalar yapıp barajlar inşa eden köklü ve
etkin bir kuruluş olmuştur. Kurumun özellikle son on dokuz yılda
çalışmalarıyla ülkemizde baraj sayısı 927ye, bent
sayısı 3.313e, içme suyu ve atık su tesisi 390a,
taşkın koruma tesisi ise 10.246ya ulaşmıştır.
Yatırımların toplam maliyeti 284 milyar TLnin üzerine
çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri,
son on dokuz yılda memleketim Karamanda DSİ tarafından 8 baraj,
8 gölet, 10 sulama tesisi, şehrin içme suyu arıtma tesisi ve isale
hattı hizmete alınmıştır. İnşaat
safhasında 1 baraj, 2 gölet, 7 sulama tesisi bulunmaktadır.
Bunların yanında 5 baraj, 3 gölet, 4 yer altı depolama, 10 adet
sulama tesisi proje ve planlama safhasındadır. Yapılan ve
yapımı devam eden dere ıslah ve arazi toplulaştırma
çalışmalarını, hidroelektrik santrallerini burada sadece
söyleyerek geçiyorum. Saymakla basit gibi görünse de büyüklüğünün
anlaşılması açısından yapıldığı
günün değeriyle her şeyin en iyisini hak eden şehrime 7 milyar
TLnin üzerinde sadece DSİ yatırımı
yapıldığını ifade etmeliyim.
Değerli milletvekilleri
Mavi Tünel ne oldu? denilerek üç kelimeyle basitçe sorulan, bölgemi de
yakından ilgilendiren büyük bir projeden bahsetmek istiyorum. Mavi Tünel,
tünel mi, kanal mı, yoksa baraj mı? Torosların vadilerinde 3
tane baraj düşünün. Tabii, bunları düşünmek için önce yapmak
gerekir; yapmak için buralara ulaşmak gerekir; ulaşmak için yollar,
köprüler, viyadükler, tüneller gerekir. Tüm bunları düşünemeyenler
bize Yol karın doyurmuyor; ihalecisiniz. derler. Bunları yapmak
için yola çıktığımızda bu memlekette yol yoktu
maalesef. Evet, Mavi Tünel, yapımı milyarlarca lira olan 3 baraj, bu
barajları birbirine bağlamak için yapılan
Değerli milletvekilleri,
işin içinde olmayanlar, memleket için derdi, kaygısı olmayanlar
bu işlere başlarken önce Ne gereği vardı? İsraf.
derler, sonra herkesten çok istermiş gibi Hani, ne oldu? Siz
yapamadınız, biz yapacağız. derler, iş bitince de
Kendi cebinizden mi yaptınız? Peşkeş çektiniz;
rantçılar, ihaleciler, yolsuzluk yaptınız. derler. Varsın
desinler. Tüm bunlar biz yapana kadar bunca yıl yokluktan mı
yapılmadı? Vardıysa peki, niye yapılmadı? (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Memleketin hayrına yapılmak istenen her şey AK PARTİ
öncesinde bu zihniyetle nasıl engellenmişse bugün aynı
zihniyetin söylemiyle artık engellenemeyen millete hizmetin, ülkenin millî
menfaatlerini fiilen savunmanın adı rantçılık yolsuzluk
olacaksa varsın olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
SELMAN OĞUZHAN ESER
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, nükleer santral, hidroelektrik,
termik santraller ve barajlar yapılırken, ülkenin enerji
ihtiyacından kaynaklı milyarlarca lira dış ticaret
açığı verildiğini bile bile, sözde çevrecilik yaparak, yaşanan
doğal afetleri bile yaptığımız yatırımlara
bağlayarak tüm bunların karşısında duranlarla mı
Türkiye güçlenecek? Tek derdi Recep Tayyip Erdoğan olan, kaptansız
tayfalarla mı bu gemi bu fırtınada yürüyecek?
Böyle sığ
anlayışla, bu gerici zihniyetle Geliyoruz. diyenleri milletimiz
elbette görecektir diyor, bütçenin hayırlar getirmesini diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaşta.
Buyurun Cihan Bey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Su Enstitüsü kurumu bütçesi üzerine grubum adına
söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Canlı
hayatının varlığını sürdürmesi suyla mümkündür,
su varsa hayat vardır. Son iki yüz yıllık süreçte insan
etkisiyle meydana gelen küresel iklim değişikliği sebebiyle su
kaynakları azalmaya başlamış, dolayısıyla, suyun
önemi daha da artmıştır. Türkiye olarak coğrafi konumumuz
gereği, su zengini değil, su stresi altında olan bir ülkeyiz.
Yeryüzü şekilleri ve deniz etkisiyle yağış rejimimiz
mevsimlere ve bölgelere göre farklılık göstermektedir.
Yağışlı mevsimlerde oluşan suları kurak
dönemlerde kullanmak üzere depolama yapma mecburiyetimiz vardır. Su
kaynaklarımızdan azami derecede istifade etmek maksadıyla baraj
yapımlarına hız verilmiş, özellikle son yıllarda yeni
baraj tiplerinin en güzel örnekleri ülkemizde inşa edilmiştir. Su yapıları
inşası konusundaki teknik kapasitemiz, başta Büyük Barajlar
Konseyi olmak üzere suyla alakalı uluslararası platformlarda dikkatle
izlenmeye başlanmıştır.
Her üç yılda bir
düzenlenen Su Forumunun 5incisi 2009 yılında İstanbulda
gerçekleşti, 192 ülkeden 30 binden fazla uzman katıldı. Forumun
çok başarılı geçmesi ve ülkemizdeki çalışmaların
katılımcılar tarafından yerinde görülmesi başta dost
ve kardeş ülkeler olmak üzere bütün dünya tarafından takdirle
karşılandı. Çok sayıda ülkeden, su projeleri konusunda,
sadece teknik ve bilgi düzeyinde değil, müşavirlik ve müteahhitlik
hizmetleri konusunda da talepler gelmeye başladı. Bugün,
dünyanın birçok ülkesindeki büyük su projelerinde Türk mühendislerinin ve
müteahhitlerinin imzası bulunmaktadır. Gelinen noktada, ülkemizin
tecrübe ve vizyonunu hayata geçirmek üzere uluslararası bir düşünce
kuruluşu olarak Türkiye Su Enstitüsü, kısa adıyla SUEN
teşkil edildi. SUEN, küresel su meselelerinin çözümüne katkı
sağlamak, ülkemizin sürdürülebilir su politikalarının oluşturulmasına
yeni fikirler ve bilimsel modellemelerle katkıda bulunmak, ulusal ve
uluslararası toplantılar ve eğitim programları düzenlemek
ve ülkemizi uluslararası platformlarda temsil etmek gayesiyle faaliyet
göstermek üzere 2 Kasım 2011 tarihinde kuruldu.
Değerli milletvekilleri,
küreselleşen dünyamızda su meseleleri sınırları
aşmaktadır. Bu sebeple dünyadaki gelişmelere kayıtsız
kalmak mümkün değildir. Türkiye, su alanında
gerçekleştirdiği büyük projeler, yetişmiş insan kaynağı
ve engin bilgi birikimi sayesinde bölgesinde su konusunda lider konuma gelmiş
durumdadır. Türkiye Su Enstitüsü, uzman kadrosuyla, ülkemizde ve dünyada
suyla ilgili çalışmaları yakından takip etmekte, su
meselelerine ilişkin stratejik planlamalara katkı sağlamakta,
modelleme çalışmaları ve geleceğe yönelik senaryolarla
karar vericilere danışmanlık yapmaktadır. Bir enstitünün
önemli vazifelerinden biri de şüphesiz, eğitim faaliyetleridir. SUEN,
kurulduğundan bu yana, sadece ülkemizden değil, 3 kıtadan, 30u
aşkın ülkeden gelen 1.500den fazla su ve atık su uzmanına
muhtelif konularda eğitim ve kapasite geliştirme programları
düzenlemiştir. Bunlar arasında ülkemizin büyük önem verdiği
coğrafyalardan olan Afrikaya verilen eğitim programları da yer
almaktadır. Geçmişte ülkemiz su alanındaki toplantılarda
sadece gözlemci statüsünde kalmaktayken bugün uluslararası
toplantılara aktif şekilde iştirak eden, söz sahibi bir ülke
konumuna gelmiştir.
SUEN, ülkemizi temsilen su
alanındaki pek çok uluslararası etkinlikte yer almak suretiyle,
yönetimsel görevler üstlenerek su diplomasisi faaliyetleri yürütmektedir.
Başta Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği
Teşkilatı olmak üzere birçok uluslararası kuruluşla su
yönetimi ve teknoloji konusunda ortak çalışmalar yapmaktadır.
Örneğin, İslam İşbirliği Teşkilatı
bünyesinde İslam coğrafyasındaki su meselelerinin çözümü için
kurulan Su Konseyinin ve suyun bir barış aracı olması
gayesiyle teşekkül ettirilen Ortadoğuda Mavi Barış
Girişiminin koordinasyon görevleri SUEN tarafından yerine
getirilmektedir.
SUENin faaliyetleri sadece
uluslararası arenadaki çalışmalarla sınırlı
değildir; su kaynaklarımızla alakalı bilimsel yayınlar
yapmakta ve üniversitelerle birlikte yer altı ve yer üstü su
kaynakları modelleme çalışmaları yürütülmektedir. Bunun
yanında, ülkemizin dört bir yanındaki su ve atık su,
kanalizasyon idarelerine gerekli teknik müşavirlik desteği
sağlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CİHAN PEKTAŞ
(Devamla) - Ülkemizin su politika ve stratejilerinin geliştirilmesi
konularında dünyada lider bir ülke konumuna gelmesinin yolunu açacak olan
Türkiye Su Enstitüsü kurumu bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Ali Özkaya.
Buyurun Sayın Özkaya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri ve aziz milletimiz; AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şehitlerimize
Allahtan rahmet dileyerek sözlerime başlıyorum.
Ben, son iki yılda
yapmış olduğumuz 5 yargı paketiyle ilgili konuşmak
üzere söz almıştım. Ancak CHP Grubu milletvekili
arkadaşlarımızın çok ağır ithamları
karşısında teknik olarak hazırladığım bu
metni bir tarafa bırakıyorum ve birkaç cevap vermeyi arzu ediyorum.
Aziz milletvekillerimiz ve
aziz milletim; eski Sasani Pers Hükümdarı Erdeşîre atfedilen bir söz
var: Devletler ve yönetim, askerle ayakta durur; asker, mal ve ekonomiyle
ayakta durur; mal ve ekonomi, ülkelerin refahı ve imarıyla
oluşur; refah ve imar, adaletle oluşur. Adalet, ekmek kadar, su
kadar, hava kadar hepimiz için zorunludur ve ülkelerin
yaşamasının en temel kuralıdır. Ancak bu adalet de her
hâl ve şartta, her tarafta savunduğunuzda kıymetlidir;
iktidardayken -savunurken- farklı, muhalefette olduğunuzda
farklı farklı söylerseniz o zaman itibarınız ve
güvenilirliğiniz zedelenir.
Ben 1992 yılında
Ankara Barosunda staja başladım, o tarihten milletvekili
seçildiğim süreye kadar çok uzun ve çok değişik davaların
içinde bulunduk. 1993 yılında açıklanan
hâkimlik-savcılık sınavında 81 puanla Türkiye 1incisi olan
arkadaşımız hâkimliğe alınmamıştı ama
bizim sınıf arkadaşımız 37 puanla -o zaman klasik
usuldü- itiraz etti, 70e tamamlandı ve o, hâkim oldu. Sonraki Resmî
Gazetelere bakabilirsiniz, o zaman CHPnin ilçe başkanları, ilçe
yöneticilerinin birçoğu mülakatsız olarak sınava
alındı. Türkiye 1incisi olanlar, Ankara Hukuku 1incilikle
bitirenler, o zaman hâkimlik bursu vardı, hâkimlik bursuyla okuyanlar
sırf imam-hatip mezunu olduğu için hâkim yapılmadılar.
Onlar sınavları kaybetti, ben onların adına
davalarını açtım. Danıştay ne dedi biliyor musunuz?
Mülakat sınavları yargı denetimine tabi değildir. dedi.
Aynı Danıştay AK PARTİ iktidara gelince Mülakat
sınavları yargı denetimine tabidir. Bu yetmez, bir de kamera
koymanız gerekir. dedi.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Kamera, kamera.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Kamera da koyun. dedi. İşte bu çifte standartları hep biz
yaşadık, bunların hepsi oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sonra rahmetli Menderesi
Yassıadada asan -adı yüksek olup kendisinin ne olduğu belli
olmayan- mahkemenin üyeleri 44 sayılı Kanunla gelip Anayasa
Mahkemesi üyesi oldular, 4ü Başkan oldu. CHPnin Genel Merkezi
avukatı, yıllarca CHPde bulunan kişiler Anayasa Mahkemesine üye
olup Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yaptı; siz
bunları çok seversiniz.
Barolar Birliğinin
tarafsızlığından bahsedersiniz, baroların
başkanlarının CHP Genel Merkezinde seçilenlerini seversiniz. Ve
onları; savcımızı şehit eden, Adalet
Bakanımızı şehit eden, komutanlarımızı
şehit eden, DHKP-Cnin marşını söyleyenleri seversiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Ne alakası var ya?
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Ankara Barosunun son otuz kırk yılındaki bütün
başkanları CHPden milletvekili olmuştur, belediye
başkanı olmuştur, ilçe başkanı olmuştur, il
başkanı olmuştur; siz onları seversiniz, bunları çok
çok iyi seversiniz.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Ne alakası var ya! FETÖyle yönettiniz bu ülkenin
yargısını, olsa hâlâ devam edersiniz.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) Ya,
sus, bir dinle ya.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Bakın, ben FETÖnün
Yeni daha, Yargıtay 16. Ceza Dairesi Ergenekon
ve Balyoz davasının hâkimleriyle ilgili kararını verdi. O
hâkimlerin sicil numaralarına bakın, bu hâkimlerin çok büyük
kısmını sizin bakanlarınız aldı, bunları
sicilleriyle birlikte açıkladım.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) 5 bin kişiyi attınız ya hâkim, savcı.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Sorun Sayın Adalet Bakanımıza, hangileri Seyfi Oktay ve Mehmet
Moğultay döneminde alındı?
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) 5 bin kişiyi attınız.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Kaç bin FETÖcü hâkimi
Ayıptır ya!
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Bunu çok iyi bilirsiniz. Mehmet Moğultay değil miydi Refaha mı,
MHPye mi vereyim; örgüte verdim 7 bin kişiyi. diyen? Siz bunları
seversiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Hadi oradan!
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Sizin kimleri sevdiğinizi biz gayet gayet iyi biliriz. AİHMnin kararlarının
uygulanmasını istersiniz, Batı Trakyadaki Müslüman
azınlık kararıyla ilgili tek söz söylemezsiniz.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Ya, bir gecede 5 bin hâkim savcıyı attınız ya!
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Kırk yıl öncesinden bahsediyorsun ya! FETÖcü
hâkimlerin hesabını ver, onun hesabını ver sen!
Yargıtay üyelerinin hesabını ver! Utanmıyorsunuz değil
mi?
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Yargı kararına uymak herkesin görevidir, yargının
kararına uyacağız. Uydu sonradan mahkemeler, iki gün sonra uydu.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Müfterisiniz! Tamamınız müfteri!
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Evet, Turan Bey, sen de çok göreceksin. Biz bunların hepsini
yaşayarak geldik.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Tamamınız müfteri! 1 tane CHPli hâkim DHKP-Cli
bul, bulamazsan müfterisin, müfterisin!
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Bağırma! DHKP-Cnin marşını söyleyenleri, onları
siz savunuyorsunuz, bunları biz çok çok iyi biliyoruz. Mesleğin
sorunlarını değil, CHPnin sorunlarını savunanları
çok seviyorsunuz.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) İçişleri Bakanınız da
aynısını yaptı.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Arkadaşlar, adalet hepimiz için kıymetli. Lütfen, suç olduğunda
savcılığa şikâyet edin, savcılığı
faaliyete geçirin ama siyaset yapıyoruz diye yargıyı suçlamayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) 557 terörist İBBde. Bakanınız bulacak!
ARZU AYDIN (Bolu)
Ayıptır, ayıp!
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
ALİ ÖZKAYA (Devamla)
Bakın, biz en son çıkarttığımız kanunda, geçici
dönemdeki hariç, hâkimlik sınavında 70 puanı getirdik. Hâkimlik,
savcılık ve avukatlık mesleğine girişlerde sınav
getirdik.
Türkiyenin de dünyanın
da temel sorunu mesleki kalitedir. Hâkimimizi, savcımızı
Mecellede belirtildiği gibi hâkim, mekîn, fehim, metin oluşturursak
bu memlekete, bu millete daha çok katkı sağlarız. Sayın
Bakanımız da ve Adalet teşkilatımız da buna son derece
gayret sarf ediyor.
İnşallah yeni
bütçemizin hayırlı olmasını ve ülkemize gerçekten adalet
dağıtacak hâkimlerimizi yetiştirmeye devam etmemizi diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Tokat Milletvekili Mustafa Arslanda.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hepsi bitince değil mi yani AK PARTİ grup
konuşmaları bitince mi sataşmadan söz isteyeceğiz? Peki.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) 5 bin hâkim, savcı bir gecede atıldı ya; CHP mi
aldı 5 bin hâkim, savcıyı? 5 bin hâkim, savcı bir gecede
atıldı, bir gecede 5 bin kişi. CHP mi aldı 5 bin
kişiyi?
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) O iddiaların hesabını isteyeceğiz.
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Evet, CHP aldı, Mehmet Moğultay söyledi, iki
yılda, iki yılda.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) 5 bin kişiyi?
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) 2 bin hâkim, 5 bin memur.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) O sicil numaralarını ben de iyi biliyorum, tek tek var
bende. O gece buradaydım ben, o gece, 15 Temmuz gecesi. Yazık!
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) İçişleri Bakanı 557 teröristi bulacak.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şu anda bir milletvekilimiz var, konuşamıyor
arkadaşlar.
Buyurun Sayın
Milletvekili.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, müfteriliği bu Meclis korumaz.
DHKP-Cli CHP'liyi bulacak arkadaş; isim verecekler, isim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu,
Sayın Bakanlarımızı ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sözlerime başlarken
Pençe-Yıldırım Harekâtı bölgesinde hain terör örgütünün
saldırısında şehit olan 3 kahramanımız Ali
Sarı, Doğanay Çelik, İdris Aksöze Allahtan rahmet; ailelerine
ve sevenlerine sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ
olsun.
Bundan beş yıl
önce, 10 Aralık 2016 tarihinde yani İnsan Hakları Gününde hain
terör örgütü PKK tarafından Beşiktaşta yapılan
bombalı saldırıda şehit olan 40ı Emniyet mensubu 45
vatandaşımızı rahmetle anıyorum. İnsan Hakları
Gününde insanımızın canına kasteden hain
saldırıyı ve bunu gerçekleştiren bölücü terör örgütünü bir
kez daha lanetliyorum.
Değerli milletvekilleri,
10 Aralık 1948de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edilmiş ve bu gün İnsan
Hakları Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bildirgeyle,
tüm insanların, hiçbir ayrım gözetmeksizin, yalnızca insan
oluşundan ötürü eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip
olduğu açıkça ifade edilmiştir. İnsan haklarının
temelini bin dört yüz yıl önce Veda Hutbesinde ortaya koyan bir
medeniyetin evlatları olarak tarih boyunca insan haklarına
verdiğimiz değer ortadadır.
Anayasamızda teminat
altına alınan hak ve özgürlüklerin korunması demokrasimiz için
vazgeçilmez önemdedir. Devleti adalet üzerine inşa eden ve yaşatan
bir anlayışla on dokuz yılda insan hakları temelinde, hukuk
devleti zemininde birçok reform gerçekleştirdik. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru imkânı, çocuk haklarının ilk defa anayasal
koruma altına alınması, bilgi edinme hakkının anayasal
güvenceye kavuşturulması, kişisel verilerin
korunmasının anayasal bir hak olarak ilk defa düzenlenmesi,
sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasına son verilmesi, ceza
mevzuatımızda Eleştiri amacıyla yapılan düşünce
açıklamaları suç oluşturmaz. düzenlemesiyle ifade
özgürlüğünün tahkim edilmesi, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kurulması, tutuklama
tedbirine başvurulmasını zorlaştıracak düzenlemeler
yapılması, hem yerel hem de genel seçimlerde Türkçenin yanı
sıra farklı dil ve lehçelerde propaganda yapılmasına imkân
sağlanması gibi düzenlemelerle insan hakları alanında
mevzuat altyapısında ve uygulamada önemli bir dönüşümü
gerçekleştirdik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşılan Yargı
Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı referans
alınarak hazırladığımız 5 yargı paketiyle
adalet sistemimizde gerçekleştirdiğimiz reformlara 27nci Dönemde de
devam ettik. Meclisimiz tarafından kanunlaştırılan ilk
yargı paketinde, hak ve özgürlükleri koruyan, güçlendiren bir
yaklaşımla ceza yargılamasında ciddi
değişiklikler yaptık; hukuk sistemimize seri yargılama ve
basit yargılama usullerini kazandırdık. İkinci paketle
infaz sistemine ilişkin düzenlemeler yaparken üçüncü paketle özel hukuk
alanında sadeleştirici ve hızlandırıcı
yenilikleri hayata geçirdik. Dördüncü yargı paketiyle mağdur
odaklı adalet anlayışımızı ortaya koyan
yenilikler ve suçsuzluk karinesine ilişkin düzenlemeleri hukuk sistemimize
kazandırdık. Geçtiğimiz günlerde
kanunlaştırdığımız beşinci yargı paketiyle
de icra ve iflas sistemimize ve çocuk teslimine yönelik köklü
değişiklikleri hayata geçirdik.
Meclisimizde
kanunlaştırdığımız yargı paketleriyle 52
kanun ve 258 maddede değişiklik yaptık. Böylece, Yargı
Reformu Strateji Belgesinde açıklanan hedeflerin yüzde 62sini,
İnsan Hakları Eylem Planında hedeflenen değişiklerin
yüzde 35ini gerçekleştirmiş olduk.
Yargılama sürelerinin
azaltılması, uyuşmazlıkların bir an önce çözüme
kavuşturulması için yapılan düzenlemeler olumlu sonuçlar
vermiştir. Kurulan ve yeni kurulacak ihtisas mahkemeleriyle yargılama
süreleri makul hâle getirilecektir. Yine, uzlaşma ve ara buluculuk
müesseseleriyle mahkemelerin üzerindeki yük azaltılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; on dokuz yıldır olduğu gibi,
bundan sonra da hak ve özgürlükleri koruyan, yargıda etkinliği ve
adalet hizmetlerindeki kaliteyi artıracak yargı paketleri ve idare
tarafından düzenlemelerle reformlarımızı sürdürmeye devam
edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) Bu
düşüncelerle Adalet Bakanlığımız ve tüm
kurumlarımızın 2022 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Söz
sırası Giresun Milletvekili Sayın Sabri Öztürk'e ait.
Buyurun Sayın Öztürk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yargıtay bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, 10 Aralık
Dünya İnsan Hakları Günü'nü kutluyorum. Dileğimiz tüm
insanların huzur ve barış içerisinde yaşaması, tüm
dünyada insan hakları ihlallerinin, savaşların, zulümlerin son
bulması.
Günümüzde hukuk devletinin en
temel görevi insan haklarını korumak, adaleti sağlamaktır;
adalet de hak aramanın en hızlı, en adil şekilde
yapıldığı, en iyi şekilde işleyen,
bağımsız ve tarafsız yargı sistemiyle
sağlanır.
Hükûmetimiz ve Meclisimiz
daha sağlam bir hukuk sistemi, daha güçlü bir demokrasi, daha geniş
özgürlükler için birçok reformlar yapmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın 2019da kamuoyuna duyurduğu
Yargı Reformu Strateji Belgesiyle birçok alanda yenilikler
getirilmiştir.
Şu ana kadar 5
yargı paketi kanunlaşmıştır -az evvel değerli
milletvekillerimiz de ifade etti- bu paketlerde özetle hak ve özgürlükleri
koruyan, güçlendiren bir yaklaşımla ceza muhakemesinde ciddi
değişiklikler, infaz sistemine ilişkin kapsamlı
çalışmalar yapılmıştır; özel hukuk alanında
da sadeleştirici ve hızlandırıcı yenilikler
getirilmiştir. Yine, son olarak, icra hukukunda elektronik satış
ile çocuğun teslimine yönelik köklü değişiklikler
yapılmıştır.
CMKde yapılan son
değişikliklerle lekelenmeme hakkını güçlendiren imkânlar
getirilmiştir. Düzenlemeden bugüne kadar yaklaşık 472 bini
aşkın vatandaşımız hakkında iddia edilen konular araştırılmış,
soruşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.
Böylece asılsız iddialar karşısında 472 bini
aşkın vatandaşımızın onuru korunmuştur.
Bunun yanında ceza adalet sistemine getirilen seri muhakeme ve basit
yargılama usulleriyle kovuşturmaların çok hızlı
şekilde sonuçlandırıldığı görülmektedir. Böylece
ortalama klasik yargılamada bir davanın kesinleşmesi bir
yıl yedi ay sürerken seri muhakemenin uygulandığı
dosyalarda ortalama iki haftada dosyalar kesinleşmiştir.
Yine, ceza muhakemesine
getirilen uzlaşma kurumuyla, müzakere edilen dosyaların yüzde 84,5u
uzlaşmayla sonuçlanmıştır. Kısa adı UYAP olan
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin kabulüyle ülkemizde
yargıda süreçler hızlanmış, işlem güvenliği
artmış ve adalete erişim kolaylaşmıştır.
UYAP, sağladığı kolaylıklarla kullanıcı
sayısı, yazılım kapsamı ve kapasite
bakımından dünya çapında örnek bir e-adalet sistemi olmuş;
bu konuda gerçekten güzel ödüller almıştır.
Yine, UYAP gibi Celse
programı, E-Duruşma Sistemi de avukatlarımız
tarafından başarıyla uygulanan düzenlemelerdir. Tüm adliyelerde
2021 yılı sonuna kadar E-Duruşma Sisteminin
yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Bu konuda özel
gayretler gösteren çok Değerli Bakanımıza ve bütün heyetine de
ayrıca şükranlarımızı sunuyoruz.
Dijital dönüşüm
çerçevesinde yürütülen bir diğer çalışma da E-Tebligattır.
Özellikle kasım ayı itibarıyla saniyeler içerisinde
alıcıya ulaştırılan bu uygulamayla yaklaşık
85 milyon e-tebligat gönderimi yapılmış, böylece 1 milyar 135
milyon lirayı aşan tasarruf sağlanmıştır, 50 binden
fazla da ağaç kesilmekten kurtarılmıştır.
Yine, ilk defa AK PARTİ
iktidarımız döneminde hayata geçirilen bir başka
başarılı uygulama da ara buluculuk kurumudur. Kasım 2021
tarihi itibarıyla 2 milyon 392 bin 342 uyuşmazlığın 1
milyon 647 bin 282si anlaşmayla sonuçlanmıştır.
Örneğin, iş mahkemelerinde bir dosya, ortalama iki yılda karara
bağlanmakta iken ara bulucuların önüne getirilen iş
uyuşmazlığı ortalama yedi günde sonuçlandırılmıştır.
Geç gelen adalet, adalet değildir. Adaletin hızlı tecellisi için
yargıda hedef süre uygulaması da bu düşüncelerle hayata
geçirilmiştir.
Kısaca, on dokuz
yıllık AK PARTİ iktidarımız döneminde,
vatandaşlarımızın layık olduğu biçimde adaletin
gelişmesi için reformlar yaptık, yapmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
Yargıtayın görüşülmekte olan 2022 yılı bütçesi 485
milyon 217 bin lira olarak teklif edilmiştir. Yargı
kurumlarımızın kendisine yakışan fiziki ortamlarda
çalışması da son derece önemlidir. Birçok ilimizde,
ilçelerimizde çok güzel adliye binalarının yanında
Yargıtayımız da 1 Eylül itibarıyla yeni binamıza
kavuşmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
SABRİ ÖZTÜRK (Devamla)
Yargıtayımızın yeni binası gerçekten hem yargı camiamıza
hem ülkemize yakışan bir bina olmuştur, hayırlı olsun
diyorum. Bu arada seçim bölgem olan Giresun Adliye Sarayının projesi
de tamamlanmıştır. İnşallah, 2022 yılı Yatırım
Programına alınarak yapımına başlanmasını
temenni ediyoruz.
2022 yılı bütçemizin
devletimize, milletimize ve tüm yargı camiamıza hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası, Balıkesir Milletvekili Adil Çelikte.
Buyurun Adil Bey. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ADİL ÇELİK (Balıkesir) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2022 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi
kapsamında Danıştay Başkanlığı bütçesi
üzerine ve AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, konuşmamın
hemen başında, Pençe-Yıldırım Harekâtı
kapsamında bugün 3 kahramanımız şehit oldu; ruhları
şad olsun, milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Yine, bugün,
konuşmamızın konusuyla da ilintili olarak 10 Aralık
İnsan Hakları Günü, bunu da ayrıca kutluyorum.
Tabii, insan hakları,
demokrasi, hukuk, özgürlük; bunlar, hepsi birbirleriyle ilişkili ve
etkileşim içindeki kavramlar. Demokratik sistemlerin en önemli
unsurları da hukukun üstünlüğü ve insan hakları, özgürlüklerin
korunması ve geliştirilmesi. Bu bapta, Yargı Reformu Stratejisi
-benden önceki konuşmacıların da belirttiği üzere- 2019
yılında, İnsan Hakları Eylem Planı da 2021
yılında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından
deklare edilmiş bulunmaktadır. Her iki politika belgesi de daha
demokratik bir Türkiye ve daha özgür birey perspektifiyle
hazırlanmıştır. Yüce Meclisimizin
katılımıyla bu kapsamda 5 yargı paketi yürürlüğe
girmiş bulunmaktadır. Otuz yıldan fazla meslek hayatı
bulunan bir hukukçu olarak insanı ön plana alan
-ayrıntılarını burada hep beraber görüştük,
değerlendirdik, birçoğuna zaten muhalefet de evet verdi,
katılım sağladı- reform mahiyetindeki tüm bu düzenlemeler
için başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Sayın Adalet Bakanımıza, Mecliste katkı sağlayan
milletvekillerimize, Bakanlık çalışanlarına ve ilgili
kuruluşlara teşekkürü bir borç bilirim.
Bütçesi hakkında
konuşacağım Danıştay, kurum olarak 1868
yılında Şûra-yı Devlet adıyla Sultan Abdülaziz
zamanında kurulmuş, ilk olarak 1924 Anayasasında yer
almış, 61 ve 82 Anayasalarında da yüksek yargı
organları arasındaki yerini muhafaza etmiştir. Bu çerçevede
Danıştay, yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi, ayrıca
yürütme erkine yardımcı bir inceleme, danışma ve karar
mercisidir; adı üstünde Danıştay. Bu anlamda, kuvvetler
ayrılığı ilkesinin ve tabii ki demokrasinin önemli bir
teminatıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Maalesef, ağır
iş yükü nedeniyle gerçek fonksiyonlarını yerine getirmekte
zorlanan yüksek yargı sisteminin işlerliğini yeniden kazanması
adına, biliyorsunuz, 2016 yılında köklü bir değişiklik
yaparak istinaf sistemini getirdik. Geri dönüp
baktığımızda, acaba istinaf sistemi idari yargıda ve
Danıştayda nasıl bir tablo ortaya koymuş? 2016
yılında Danıştaya gelen dosya sayısı 209 bin, yıllar
içinde azalmış ve 2020 yılında 75 bine kadar
düşmüş değerli arkadaşlar. Bu sene, 6 Aralık 2021
tarihindeyse bu rakam 80.898. Yine, derdest dosya sayısı da 2016da
267 binken 2020 yılında 134 bine kadar düşmüş bulunuyor
arkadaşlar, iş yükünde ciddi bir azalma olduğunu müşahede
ediyoruz. 6 Aralık 2021 tarihi itibarıyla bu sayı 138 bin. Son
iki yılda, tabii, salgın denilen bu illetle mücadele ederken kamu
kurumlarında uygulanan idari izin, esnek çalışma
koşulları yargılama faaliyetlerini de elbette olumsuz etkiledi
ve bu nedenle geçen seneye göre sınırlı bir artış
olduğunu söyleyebiliriz.
Tabloya
baktığımızda ise idari yargıda istinaf reformunun
amacına ulaştığını söylemek mümkün. Zamanla,
Danıştayın üzerindeki ağır iş yükünden kurtularak
hem yargılamayı makul sürede gerçekleştirme hedefine
ulaşacağını hem de asıl işlevi olan içtihat
mahkemesi olarak çalışacağını söylemek artık
mümkün olacaktır. Hâlen Danıştay Başkanlığında
hâkim, savcı, tetkik hâkimi olarak 609 yargı mensubu, 926 idari
personel çalışmakta; kadroların üçte 2si dolu, üçte 1i
boş diyebiliriz kaba bir hesapla.
2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifiyle Danıştay
Başkanlığına toplam 324 milyon 369 bin TL ödenek tahsisi
istenmektedir. Bu rakam, geçen yıla göre yaklaşık yüzde 37lik
bir artış getiriyor. Bunun kaynağındaysa özellikle, yeni
alınacak personel ve SGK prim ödemelerindeki artışlar
gözükmekte. Sermaye giderleri ödeneğinde meydana gelen artış da
Danıştay Başkanlığı eğitim tesisi
inşaatına ayrılan ödenekten kaynaklanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
ADİL
ÇELİK (Devamla) Yine, doğal gaz, akaryakıt, hizmet
alımları, emekli ve aile fertlerinin sağlık giderlerinden
kaynaklanan cüzi bir artış var. Kısaca, Danıştay
bütçesinin yüzde 86sı personel ve Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleri
diyebiliriz.
Danıştay, 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirtilen mali
saydamlık, hesap verilebilirlik ilkeleriyle kamu kaynaklarının
etkili, ekonomik ve verimli kullanılması amaçları
doğrultusunda bütçesini yönetmekte ve faaliyet amacı dışında
israf olarak değerlendirilebilecek herhangi bir harcama
yapmamaktadır; bu durum, Sayıştay raporuyla da sabittir.
Bu vesileyle, gerçekten
sağlam ve rasyonel verileri haiz Danıştay bütçesinin Meclisimiz
tarafından da onaylanacağına yürekten inanıyor,
Danıştay üyelerine, çalışanlarına, aziz milletimize
hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunusevende.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi
içerisinde yer alan Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumu 2022 bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri seyreden ve bize 20nci kez bütçe
yapma yetkisi veren aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 10 Aralık
İnsan Hakları Günü. Bu vesileyle de Türkiye Büyük Millet Meclisi
İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak, tüm dünya mazlum milletlerinin
kurtuluşa ermesini, birlik, beraberlik ve kardeşliğin tüm
dünyaya hâkim olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Adalet
Bakanlığımıza bağlı Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü taşra teşkilatına bağlı kurumlarda
görev yapan personelin 42.313ü kadrolu, 28.960ı sözleşmeli, 204ü
sürekli işçi olmak üzere toplam 71.477 personel görev yapmaktadır.
2021 Aralık ayı itibarıyla ülkemizde 385 infaz kurumunda 295.490
hükümlü ve tutuklu barındırılmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2002 yılından bu yana kadar 261 adet
Avrupa Birliği normlarına uygun yeni ceza infaz kurumu
inşaatı tamamlanarak hizmete alınmıştır.
Aynı zamanda, infaz rejimine uygun olmayan, çok eski yapılardan
oluşan ve fiziki kapasitesi yetersiz bulunan 372 adet ceza infaz kurumu da
kapatılmıştır. Mevcut ceza infaz
kurumlarımızın elektrik, su, doğal gaz, sıhhi tesisat,
çatı ve genel tadilatları kapsamında büyük ve küçük
onarımlar yaptırılarak kurumlarımızın fiziki
şartları iyileştirilmiştir. Yine, herkesin malumudur ki
infazlara ve mahkûm isyanlarına tanıklık eden, darbe
yıllarının acılarının
yaşandığı cezaevleri de AK PARTİ dönemlerinde müze
hâline dönüştürülmüştür. Buradan,
2002 öncesindeki cezaevlerimizi görmek ve tanımak isterseniz Ulucanlar
Cezaevi Müzesine tüm milletvekillerimizi ve tüm halkımızı
ziyaret etmeye davet ediyorum.
Hükümlü ve tutukluların
iaşeleri Sağlık Bakanlığının
belirlediği kalori ihtiyacına göre hazırlanmaktadır. Bütçe
imkânları ölçüsünde, 2021 Mart ayından itibaren geçerli olmak üzere
hükümlü ve tutuklular ile görev başında bulunan personel için yüzde
15, ceza infaz kurumunda barındırılan hükümlü, tutuklu ve
kurumda annesiyle birlikte kalan çocuklar ile süt emziren hükümlü ve tutuklu
anneler için ve hamile tutuklu anneler için yüzde 28 oranında
artış yaptırılmıştır. Çocuk kapalı ceza
infaz kurumu olarak faaliyet gösteren kurumlarda ise çocuk hükümlü ve
tutukluların aile bağlarının kopmaması ve ruhsal
yönden kendilerini rahat hissedebilmeleri amacıyla aile görüşme
odaları oluşturulmuş ve kullanıma hazır hâle
getirilmiştir. Pandemi öncesi on dakika olarak kullandırılan
telefon görüşmeleri bu dönemde yirmi dakikaya
çıkarılmıştır. Sağlık alanında
yapılan iyileştirilmelerle, hükümlü ve tutukluların tedavileri
sırasında ihtiyaç duyulan her türlü ilaç, muayene, tetkik, tahlil ve
tıbbi malzemeler Bakanlığımız tarafından
karşılanmaktadır. Ayrıca, hükümlü ve tutuklulardan maddi
imkânı yetersiz olanların hijyen malzemeleri de Bakanlık
tarafından karşılanmaktadır.
Sonuç itibarıyla,
kurumlarda olası Covid-19 pozitif vakaların önüne geçilebilmesi için
dinamik bir çalışma modeli oluşturulmuş, pozitif vaka
belirtisine rastlanması veya pozitif vakanın tespit edilmesi hâlinde
izlenecek yöntemlere dair etkin, süratli ve eş güdüm içinde bir
çalışma yürütülmesi sağlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işkenceye karşı sıfır
tolerans politikası çerçevesinde insan hakkı ihlallerine hiç müsamaha
göstermeyen Bakanlığımız, kötü muamelenin yaşanmaması
ve bu yöndeki iddiaların ortadan kaldırılması için tüm
yasal değişiklikleri yapmış olup buna ilişkin tüm
adli, idari denetim ve sivil izleme mekanizmalarını da
oluşturmuştur.
Meclisimizde bulunan ve bütün
siyasi parti milletvekillerimizden oluşan, Başkanı
bulunduğum, Hükümlü ve Tutuklu Haklarını İnceleme Alt
Komisyonuyla bugüne kadar 14 cezaevini birlikte gezdik. Bu incelemelerimizde
-özellikle üstünü vurgulayarak söylemek istiyorum ki- sistematik bir
şiddete rastlanmamıştır, bununla ilgili bir şikâyet
gelmemiştir. Ayrıca, terör iltisaklı suçluların cezaevleriyle
ilgili dezenformasyonuna da bizzat orada şahit oldum.
AK PARTİ olarak,
iktidara geldiğimiz günden bugüne kadar, ceza infaz sisteminde köklü
değişiklikler ve önemli reformlar da gerçekleştirdik. Bugün
gelinen noktada, sağlanan değişim ve gelişim sürecine ivme
kazandıran tamamlayıcı unsurlardan biri de kuşkusuz
projelerdir. Bu amaçla kurum, Akıllı Teknolojilerin Ceza İnfaz
Kurumlarına Entegrasyonu yani ACEP, Biyometrik İmza Yöntemi ile Takip
Sistemi yani BIOSİS ve Cezaevlerinde Yenilenebilir Enerji ve Tasarruf
Projelerini uygulamaya almıştır ve çalışmaları da
devam etmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; infaz sisteminin amacı, yalnızca
suçluların özgürlüğünü kısıtlamak değil, aynı
zamanda topluma kazandırmaktır. İşyurtları Kurumu
müdürlüğü, hükümlü ve tutukluların meslek ve sanatlarının
korunup geliştirilmesi veya bir meslek ve sanat öğrenmeleri
amacıyla 1997 yılında kurulmuş özel bütçeli, Adalet
Bakanlığına bağlı bir kuruluştur. Bu
bağlamda, hükümlü ve tutukluların mesleki eğitimlerinin
sağlanması yanında, ayrıca Adalet
Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatı ile
bağlı kuruluşlarının yatırım ve cari
ihtiyaçlarını da karşılamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
İBRAHİM
YURDUNUSEVEN (Devamla) Şu ana kadar 336 iş yurdu müdürlüğünde
gıdadan tekstile, tarım ve hayvancılıktan mobilyaya,
gümüş işlemeciliğinden inşaat koluna kadar 180den fazla
iş kolunda 2021 Kasım ayı itibarıyla 27.978 hükümlü ve
tutukluya mesleki eğitim verilmiştir. Salgınla mücadelenin
başlangıcından günümüze kadar, 32 iş yurdu
müdürlüğünde yaklaşık 67 milyon adet maske, 18 iş yurdu
müdürlüğünde 5 milyon 500 bin adet tulum ve tek kullanımlık
hastane ürünleri, 3 iş yurdu müdürlüğünde 16 milyon adet spanç
katlama üretimi ve 1 iş yurdu müdürlüğünde 1 milyon 500 bin adet
gözlük montajı gerçekleştirilmiştir. İşyurtları
olarak 2020 yılında 437 milyon 131 bin TL bilanço kârı elde
edilmiş, bununla da 5 adliye binası, 14 infaz kurumu, 6 iş yurdu
üretim tesisi de bitirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2022 bütçemizin tüm ülkemize hayırlı
olmasını, hayırlı hizmetlere vesile olmasını
diliyor; bu konuda başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere, Sayın Adalet Bakanımız
Abdulhamit Gül Beye ve tüm Adalet Bakanlarımıza ve bütçede
emeği geçen tüm milletvekillerimize, Adalet Bakanlığı
personelimize ve özellikle infaz koruma memuru olan kardeşlerimize çok
teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz Gürelde.
Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
VİLDAN YILMAZ GÜREL (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekran başındaki aziz milletimiz; grubum adına
hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Evvela, ilahi adaleti tecelli
ettiren Allaha hamdediyorum. Sonra, inancım nedeniyle 28 Şubat
sürecinde eğitim hakkından mahrum
bırakıldığım garabet sistemden, bugün
inandığım gibi yaşayabildiğim hukuk düzenine geçmemize
sebep, üstelik hukukun temsilcisi, milletin vekili olabilmemize kararlı ve
ilkeli duruşuyla vesile olan AK PARTİ Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
16ncı yüzyıl âlimi
Kınalızade Ali, adalet dairesini şöyle anlatır: Birlikte
yaşarken devlet olmazsa olmazdır; devlet olması içinse mülk
lazımdır; mülk için asker ve asker beslemek için reaya
lazımdır; reayanın birlikte yaşayabilmesi için de adalet
lazımdır. Adalet mülkün temelidir. Dolayısıyla, adaletli,
adil bir devlette mülk devam edebilir ve mülk devam ettikçe adalet gereklidir.
Adalet kurumlarımızda tesis etmeye
çalıştığımız temel kaidelerimizin özünde
geçmişimizden referans aldığımız Türk İslam
örfünün etkisi mevcuttur. Bu şiarla, insanlar arasında eşit,
hakkı ve hakkaniyetli olmayı vasat sayan, toplumun refah ve düzenini,
asayiş ve birlikte yaşama olgusunu güçlendiren bir sistemi kurmak
için yüzlerce çalışma yaptık. Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi (UYAP), Yargı Reformu Stratejisi ve İnsan
Hakları Eylem Planı kapsamında 5 yargı paketi; alternatif
çözüm yöntemleri uzlaştırma ve arabuluculuk, SEGBİS,
e-duruşma, e-tebligat önemli kazanımlarımızdan sadece
bazıları. Sağ olsun milletimiz çalışmaların farkında
ki on dokuz yıldır adalet ve kalkınma hamlelerimize güveniyor ve
teveccüh ediyor.
Değerli arkadaşlar,
ahlaken lazım olan iffet, hukuken lazım olan adaletin zeminini
oluşturmaktadır. İffet ve izzet sahibi insanlar adaleti
yollarda, dağlarda aramazlar. İffet ve izzet sahibi insanlar adaleti
dağlarda aramazlar.ı tekrar ediyorum. Adalet arıyoruz. Adalet
sokaklarda. deyip taş taş üstünde bırakmayanlar, şehit
Mehmet Selim Kiraz'ın ardından timsah gözyaşı döküp baro
seçimlerinde faillerin ve müsebbiplerin marşlarıyla kutlama yapanlar,
Adalet yürüyüşü yapıyorum. deyip hukuku ayaklar altına
alanlar, fosilleşmiş adalet fikirbazlarının sufleleriyle
Anayasa Mahkemesi kapısına koşanlar, Adalet dağda. deyip
mahkeme kuranlar, Hâkimiyet kayıtsız şartsız
PKK'nın. deme cüretinde bulunanlar bu necip millete reva gördüğünüz
adalet anlayışı bu mu? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yazık, gerçekten yazık. Bunların adaletten
anladığı hâlen Yassıada mahkemeleridir ama artık
müsaade yok.
2002de Hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak. dedik, haksızlığa, adaletsizliğe,
vesayet rejiminin her türlü hukuksuzluğuna karşı adaleti
yücelttik. Bir taraftan, hak ve özgürlüklerin korunması,
geliştirilmesi üzerine yasal reformlar yaptık; bir taraftan, 15
Temmuz sonrası adalet nizamını ele geçiren ve sahte delillerle
masum insanların hayatlarını karartan habis karakterleri
bertaraf ettik. Terör faaliyetlerinden hüküm giyenlerin
ağızlarına parmakla bal çalıp KHKyle işten
çıkarılanları iade alacağız. söylemleriyle bilindik,
popülist siyaset yapmadık, zira adalet anlayışımız
Hazreti Ömer adaletidir. Bu anlayışla, hizmetlerin adil, güvenilir,
etkili ve makul bir sürede verilebilmesi için hukuk ve adalet
uygulayıcısı tüm yargı mensuplarının mesleki
yetkinliklerine önem verdik. Bu saikle, Anayasa, kanun ve hukuka uygun hak ve
nefaset kurallarına göre herkese hak ettiğini vererek adaletli hüküm
kuran; mesleki etik kurallarına uyan; tarafsız,
bağımsız, toplumun millî ve manevi değerlerini bilen;
devletine ve milletine bağlı hâkim ve savcı yetiştiren
Türkiye Adalet Akademisi, kurduğumuz güzide
kurumlarımızdandır. Hâkim ve savcılara meslek içi, noter ve
avukatlar başta tüm hukuk profesyonellerine de hizmet içi eğitim
veren; sertifika programları, kurs, seminer, sempozyum, konferans ve
benzeri etkinliklere imza atan; yabancı dil dâhil bilimsel ve kültürel
alanda yayınları, zengin kütüphanesiyle dikkat çeken Akademimiz yurt
içinde ve Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği gibi yurt dışı
kurum ve kuruluşlarla da iş birliği yapmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
bugün dünya genelinde en fazla adalete ihtiyaç duyulmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
VİLDAN YILMAZ GÜREL
(Devamla) Bu itibarla değinmeden edemeyeceğim; merhametin
yittiği bu çağda medeniyetimizin bize yüklediği misyon
gereği vicdanların sesi, adaletin temsilcisi olma sorumluluğumuz
var. Daha adil bir dünya mümkün. ısrarıyla küresel adaleti,
barışı ve istikrarı tesis edecek yeni bir
anlayışı benimseyerek dünyayı bu 5 ülkenin hırs,
çıkar ve kaprislerine teslim etmemeliyiz. Küresel adaletsizlik, mülteci
krizi, uluslararası terörizm ve İslam
karşıtlığı başlıklarında küresel
siyasetin açmazlarına bir Dur! dememiz gerekir. Filistin, Suriye, Irak,
Ukrayna ve birçok hadise karşısında sergilenen
kayıtsızlık, mevcut yapının adaletle çözüm
üretemediğini göstermektedir. Oysa adalet, huzur, güven tüm
insanların hakkıdır. Kirli siyasi hesaplar uğruna kan
akmaya devam ettikçe insanlığın vicdanı huzur bulamaz.
Son olarak, daha adil bir
dünya için, umut ve güven veren küresel bir düzene ihtiyaç vardır diyorum.
Yüce Meclisi selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sıra,
Çorum Milletvekili Oğuzhan Kayada.
Buyurun Sayın Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
OĞUZHAN KAYA (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 2022 yılı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen
aziz milletimizi Gazi Meclisimizin kürsüsünden saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bölünmesin diye millet, baki
kalsın diye devlet, Pençe-Yıldırım Harekâtında
şehit olan kahramanlarımızı rahmetle, minnetle,
şükranla anıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hâkimler ve Savcılar
Kurulu, adil, bağımsız, tarafsız, güvenilir ve etkin
yargının teminatıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 4
üyesi milletimizin yüzde 50den fazla çoğunluğuyla seçtiği
Cumhurbaşkanımız tarafından, 7 üyesi de milletin iradesinin
tecelligâhı olan Gazi Meclisimiz tarafından seçilmektedir.
Böylelikle, Hâkimler ve Savcılar Kurulunda millet iradesi tam anlamıyla
temsil edilmekte, bağımsız mahkemeler aziz millet adına
yargılama yapıp karar verirken HSK de millet iradesinin tam
temsiliyle adil yargıyı tesis etmek üzere, hâkimler ve
savcılarla ilgili işlemleri; hukukun üstünlüğü, mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre yerine
getirmektedir.
HSK, hukukun
üstünlüğünü, mahkemelerin
bağımsızlığını ve
tarafsızlığını sağlamak için 11 Mart 2019
tarihinde Türk Yargı Etiği Bildirgesini kamuoyuna ilan
etmiştir. Türk Yargı Etiği Bildirgesi kapsamında sosyal
medya kullanımlarına dair rehberi hazırlamıştır.
Ayrıca HSK,
yargılama sürecinde ihtisaslaşmaya çok büyük önem vermekte, ihtisas
mahkemelerinin kurulmasını sağlamaktadır. Bu kapsamda,
finans, sendika, imar, kamulaştırma, elektronik para ve
kuruluşları ile vergi ve bilişim suçları
bakımından ihtisas mahkemeleri belirlenmiştir. 22/5/1930 tarihli
1632 sayılı Askeri Ceza Kanununda düzenlenen suçlar ile terörizmin
finansmanına ilişkin davaların uzmanlık gerektirmesi sebebiyle
ihtisas mahkemeleri belirlenmiştir. Aile içi şiddetle etkin mücadele
kapsamında ihtisaslaşmayı sağlamak üzere tedbir mahkemeleri
kurulmuş, cumhuriyet başsavcılıklarında aile içi
şiddet büroları
yaygınlaştırılmıştır.
Ayrıca HSK, hâkim ve
savcıların terfilerinde de yeni düzenlemelere ve kriterlere
gitmiştir. Hâkim ve savcıların Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesince yapılan incelemelerde ihlal
kararlarına sebebiyet verip vermedikleri, neden oldukları ihlalin
niteliği ve ağırlığı ile ilgililerin Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasayla teminat altına
alınan hakların korunması konusundaki gayretleri terfi kriteri
olarak eklenmiştir. Hâkim ve savcıların terfi ve denetimlerinde
hedef süreye uyum, yeterli gerekçe ve karar isabet oranı gibi objektif
performans kriterleri getirilmiştir. HSK bünyesinde, hedef sürelere uyum
oranının UYAP üzerinden takip ve analizi görevlerini yürüten
yargının etkinliği bürosu kurulmuştur. Kişisel
verilerin koruması kaydıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesinin
hâkim ve savcılar hakkında verdiği disiplin
kararlarının bazıları 2012 yılından bu tarafa
internet sitesi üzerinden yayımlanmaktadır. Ayrıca, güncel
olarak yayımlanmasında fayda görülen kararlar da burada
yayımlanmaktadır.
Diğer yandan, millet
adına yargılama yapan mahkemelerin yargılama genel görünümü
şöyledir: 2002 yılı itibarıyla 9.349 olan hâkim ve
savcı sayısı yüzde 144 oranında artırılarak
22.823 olmuştur. 15 Temmuzdan bu yana meslekten çıkarılan hâkim,
savcı sayısı 3.979dur. 2002 yılında 1.847 olan
kadın hâkim ve cumhuriyet savcısı sayısı yüzde 350
artırılarak 8.308 olmuştur, aynı dönemde erkek hâkim,
savcıların sayısında da yüzde 94lük bir artış
olmuş; hâlihazırda, Türkiyede hâkim ve savcılar arasında
kadınların oranı yüzde 46ya gelmiştir.
2002 yılında adli
yargıda 3.581 olan mahkeme sayısı bugün itibarıyla 6.836;
idari yargıda 146 olan mahkeme sayısı da 207ye
çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
OĞUZHAN KAYA (Devamla)
Son on dokuz yılda mahkeme sayılarındaki artış yüzde
89dur. Bölge adliye mahkemeleri sayısı 15e
ulaşmıştır, bölge idare mahkemelerinin sayısı da
9a ulaşmıştır. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 2021
yılı bütçesi 103 milyon 209 bin TL iken yüzde 31 oranında
artış yapılarak bu yıl 135 milyon 980 bin liraya
yükselmiştir.
Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun 2022 yılı mali bütçesinin ülkemize, milletimize,
devletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce
heyetinizi tekrardan saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçalın.
Buyurun Sayın Öçal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun bütçe
görüşmeleri hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Ayrıca,
Bakanlıklarımızın bütçelerinin hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Üç yıldır bu aziz
çatı altında siyaset yapıyorum. Bugün üzülerek, hicap ederek ve
utanarak sesleneceğim: Gerek milletvekili gerek grup başkan vekili
gerekse genel başkan düzeyinde, kadın-erkek, parti fark etmeksizin
kim olursa olsun gittikçe dozu artan, akıl ve ahlak yitiği hakaret,
küfür, ima ve beden dilinin Meclisin çatısı altında veya
dışarıda kullanılmasını şiddetle
reddediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Edepli,
temiz ve nezih bir dil kullanılması insani bir meseledir. Omuz omuza,
yüz yüze siyaset yaptığımız arkadaşlarımızın
hepsinin elinden ve dilinden emin olmak zorundayız. Kadın
haklarından dem vurup sonra da edebe mugayir tutum ve
davranışlar karşısında sessiz kalmak, kılıf
bulmak, çarpıtarak normalleştirmek de bir o kadar çirkindir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli Divan,
kıymetli milletvekilleri; bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları
Günü. Ülkemiz demokratikleşme sürecini çok sancılı bir
şekilde geçirdi. İnsan haklarının korunması,
geliştirilmesi konusunda iktidara geldiğimizden bu yana önemli
reformlar gerçekleştirdik. İnsan Hakları Kurumunun yetkilerini
ayrımcılıkla mücadeleyi de kapsayacak şekilde
genişleterek Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak
yeniden yapılandırdık. Temel hak ve özgürlüklerin daha iyi
korunması amacıyla, 2019-2023 yıllarını kapsayan Stratejik
Plan ile 2 Mart 2021 tarihinde paylaşılan İnsan Hakları Eylem
Planı, Kurumun faaliyetlerinin temel yol haritasıdır.
Değerli milletvekilleri,
ayrı siyasi düşüncelerde, ayrı inançlarda olabiliriz ama insan
hakları ve eşitlik konusunda hepimiz aynı gemideyiz.
Değersizlikten başka bir şey üretmeyen modern acımasızlık,
en öldürücü araçlarla, asker, sivil, yaşlı ve çocuk demeden
şehirlerin altını üstüne getirmekte; kültür ve medeniyet
varlıklarını, umutları, özlemleri, aşkları ve
beklentileri, bütün bir insanlığı katletmekte. Bugün sadece
Suriyede kimyasal varil bombalarıyla, füzelerle katledilen insan
sayısı milyonu geçti. Kim yaptı bunları? Bu katliam kimin
eseri? Sözde medeni dünyanın öncüsü olan devletlerin politikaları
katliama zemin hazırlamaktan başka hiçbir şey yapmadı. Bu
devletler mazlumları oyalamak, zalimleri cesaretlendirmekten başka ne
yaptılar? Dünya vicdanı daha ne kadar susacak? İnsan
hakları üzerine iri iri cümle kuranların körlükten,
sağırlıktan kurtulmaları için kaç milyon insanın,
Müslümanın ölmesi, evsiz yurtsuz kalması gerekiyor? Afganistan'da, Irakta,
Mısırda, Doğu Türkistanda, Yemende, Filistinde, Gazzede,
Belarus'ta aynı şeyler yaşanmakta. Ağzında
emziğiyle, elinde şekeriyle öldürülen, cesedi kıyılara
vuran çocukların suçu günahı nedir? Hangi insan haklarından
bahsediliyor? Bu insanların ve çocukların ölümden, üstelik feci
ölümden başka hiçbir hakkı yok mu?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Size sormalı.
HABİBE ÖÇAL (Devamla) -
Siz onu çok iyi biliyorsunuz, çocuk öldürmeyi
Bedirhan bebeklerin
anasının kucağında nasıl öldürüldüğünü çok iyi
biliyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Munzur Çayına attığınız Necmettin öğretmenin
bedenini bu millet unutmadı. Doğru ölümü bile bu millete layık
görmediniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eşitliği ve
özgürlüğü sadece sözleşmelerde ve kâğıt üzerinde savunan
Batı sınıfta kalmıştır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kendi grubuna bakarak konuş lütfen.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Nereye bakacağına sen mi karar vereceksin ya! Nereye
bakacağına karar veremezsin yani.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Siz mi karar veriyorsunuz?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Nereye bakacağına siz karar veremezsiniz.
HABİBE ÖÇAL (Devamla) -
Dünyada hâl böyleyken millî varlığımızın, irademizin
ayaklar altına alındığı, yok
sayıldığı bir durumda hiçbir değerin ve ideolojinin
sahici anlamı olmaz. Her fırsatta bize akıl veren, parmak
sallayan, yoklama çeken ülkeler, kuruluşlar, örgütler millî birlikle
duruşumuz karşısında hüsrana uğradılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
HABİBE ÖÇAL (Devamla)
Ülkemizdeki yerli iş birlikçiler, maşalar, manda zihniyetliler,
demokrasi dilenciliği yapanlar, dahası terörizmi hak ve özgürlük
söylemleriyle perdeleyenler, efendilerinin beklentilerini ve
hesaplarını karşılayamamış, yetersiz bakiye
vermişlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hak arama adına sorumlu olduğu halka yalan söyleyenlerin hak aramaya
da hakkı bulmaya da niyetleri de kudretleri de yoktur.
Son söz olarak, liderimiz
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Merhametini
yitirmiş bir çağda bizlere adaletin temsilcisi, vicdanların sesi
olma sorumluluğu düşmüştür.
Bu vesileyle 2022
yılı bütçesinin hayırlı olmasını temenni
ediyorum. İnsan doğana, insan olana, insan kalana selam olsun
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Trabzon
Milletvekili Salih Cora... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Bakanlığı ile Kişisel Verileri
Koruma Kurumu bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle ekranları başında bizleri izleyen ve bizlere
kesintisiz 20 kez bütçe yapma imkânı veren aziz milletimize
medyunuşükranlarımı sunuyor, saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bizim için bütçe demek, adaletle toplanan her bir vergiyi hakkaniyetle
dağıtmak; her bir kuruşunu, ülkemizin gelişmesi ve
kalkınması, milletimizin huzur ve barışı için harcamak
demektir. Nitekim, böyle olduğu için, girmiş olduğumuz her bir
seçimde bütçelerimiz milletimiz tarafından da ibra edilmekte,
sandıktan alnımız ak, başımız dik
çıkmaktayız.
Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; AK PARTİ, kurulduğu günden bu yana
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde enleri ve ilkleri başarmış, dev eserler
inşa etmiş, büyük reformlara imza atarak birçok sorunu kökünden
çözmüştür. Dünün konuşulan birçok sorunu bugün artık
unutulmuş durumdadır. Ülkemizin huzuru ve milletimizin refahı
için Durmak yok, yola devam. diyerek daha nice yatırımlara ve
yeniliklere imza atmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Milletimizin de zaten bizden
beklentisi bu yöndedir.
Değerli milletvekilleri,
bugün hukuk alanında da adliye hizmetlerinde de çok önemli mesafeler
katettiğimiz yadsınamaz bir gerçektir. Geldiğimiz noktada
ulaştığımız sonuç memnuniyet vericidir, geçmişle
kıyaslanamayacak kadar özgündür, geleceğe yönelik umut ve güven
vermektedir. Türkiye artık darbeci vesayet sisteminin
oluşturduğu baskı ve kaotik ortamdan kurtulmuş, insan
haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne dayalı bir
sistemi hakiki manada tesis etmiştir. İnsan hak ve özgürlüklerini
reformlarımızın odağı hâline getirdik. Biz, bugün, bu
bütçede, bodrum katına sıkışmış adliyeleri yeni
adliye binalarına taşımanın gururunu
paylaşmayacağız; biz, bugün, hayata geçirdiğimiz reformlar
ve büyük dönüşüm sayesinde adliye hizmetlerinde
ulaştığımız memnuniyet verici sonuçları
konuşacağız. Hatırlarsanız, bu ülkede faili meçhul
cinayetler vardı, töre cinayetleri vardı. Hatırlarsanız,
cinsel saldırı suçlarında mağduru faille evlenmeye zorlayan
yasalar vardı. Çökertilemeyen çeteler vardı. Mevzuatımızda
bu manada köklü değişiklikler yaparak yasalarımızı
çağın koşullarına uygun güncelledik. Adalet sisteminin her
aşamasında getirdiğimiz yeniliklerle etkin, hızlı ve
güven veren bir yargı sistemini kurduk.
Değerli milletvekilleri,
özellikle ifade etmek isterim ki geçmişte hantal bir yargı sistemi
vardı. Mahkeme duvarı diye tabir edilen, vatandaşı
canından bezdiren, umudunu tükettiren uygulamalar vardı. Bitmek tükenmek
bilmeyen tebligatlar ve yazışmalarla sürekli uzayan davalar
şimdi hedef süre uygulamasıyla sona ermiştir. UYAPla,
e-duruşmayla adliye koridorlarında oluşan yoğunluk ortadan
kalkmıştır. Geç gelen adalet, adalet değildir.
şiarıyla her zaman hareket ettik. Davadan yeni bir dava doğuran
yargı sistemi yerine şimdi seri yargılama usulü, basit
yargılama usulü, uzlaşma müessesesi, ara buluculuk modeliyle beraber
ihtilafları kısa sürede çözen dostane çözüm modelleri oluşturduk,
hem de bu vesileyle yargının iş yükünü hafiflettik.
Bakın, sadece ara
buluculuk uygulamasıyla 1 milyon 675 bin uyuşmazlık
çözülmüştür, 1 milyon 100 bini aşkın dosya da uzlaşmayla,
barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşmuştur. Maalesef,
yıllarca icra ve polis marifetiyle yapılan çocuk teslimi gibi ilkel
bir uygulamayı sona erdirdik. Değerli arkadaşlar, bunlar reform
değil de nedir? Kaçırdığı bir adli süre nedeniyle gece
yarısı evinde, kaldığı otelde, seyahat hâlindeyken
terminal binasında vatandaşımızı alıkoyan zorla
getirme işlemlerinde de düzenlemeler yaptık. Havalimanında
adliye kurulması modeli de bu minvalde oluşan zorlukları
kolaylaştırmak içindi.
Masumiyet karinesini,
lekelenmeme hakkıyla daha güvenceli bir korumaya aldık. Bu
uygulamayla, aslı astarı olmayan iftira ve ithamlar yüzünden 482 bin
kişinin haksız yere savcının huzuruna
çıkmasını bu aşamaya kadar engelledik.
Değerli arkadaşlar,
bunlar hep insan odaklı bir yaklaşımdır. Biz biliyoruz ki
insan kutsaldır, insan hakkı da kutsaldır, insana hizmet ise
siyasetin vazifesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
SALİH CORA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, hayatın her alanının verilerle,
bilgilerle koordine edildiği, kontrol edildiği, hatta
yönetildiği bu hızlı dijital dönüşüm sürecinde,
vatandaşın kişisel verilerini kullanmasından kaygı
duymasını bertaraf edecek bir kurum olan Kişisel Verileri Koruma
Kurumunu da biz kurduk ve bu Kurum önemli faaliyetlere imza atmaktadır,
kurumsal kapasitesini artıracak çalıştaylar yapmaktadır,
uluslararası sisteme entegre olacak girişimlerde bulunmaktadır.
Ben, bu vesileyle, bu Kurumun
başında olan Değerli Hocam Faruk Bilire bir öğrencisi
olarak teşekkürlerimi sunuyor, bütçesiyle ilgili konuşma yapmaktan
dolayı memnuniyetimi ifade ediyorum.
Bu duygularla, bugün
görüşülmekte olan Tarım ve Orman Bakanlığı, Millî
Savunma Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı
bütçelerinin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Bursa Milletvekili Refik Özende.
Buyurun Sayın Özen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
REFİK ÖZEN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
daha dün bu vatan, bayrak ve millet uğruna şehadete yükselen kahraman
Mehmetçiklerimizi rahmetle anıyor, aziz milletimize
başsağlığı diliyorum ve bu saldırıları
gerçekleştiren hain terör örgütü PKKyı, uzantılarını
ve iş birlikçilerini de huzurlarınızda lanetliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı, Türkiye
Cumhuriyetinin bekasını ve güvenliğini sağlamak üzere,
millî savunma stratejisi doğrultusunda, millî niteliğini koruyarak
hızlı gelişen bilgi ve teknoloji çağına uyum
sağlayan ve güvenlik ortamında meydana gelen değişimlere
bağlı olarak ortaya çıkan risk ve tehditlerle mücadele
edebilecek misyonu üstlenmektedir.
Malumları üzere, dünyada
güvenlik ortamı yeniden şekillenmekte; güç dengeleri, aktörler ve
roller sürekli değişmektedir. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde egemenlik,
bağımsızlık ve güvenliğimiz için yurt içi ve
sınır ötesinde terörle mücadeleye, mavi vatanımız ve
semalarımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumak ve dünya
barışına katkı sağlamak için her türlü
fedakârlığı gösteren Mehmetçikimizi de bu üstün gayretlerinden
dolayı yürekten kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Kore Harbi ve
Kıbrıs Barış Harekâtından sonra en kapsamlı ve
yoğun mücadeleyi verdiği bu son dönemlerde, Millî Savunma
Bakanlığımızın himayelerinde tüm birlik ve
kurumlarıyla, başta FETÖ, PKK, YPG, DEAŞ gibi terör örgütleri
olmak üzere, her türlü tehdit ve tehlikeye karşı; asil milletimizin
sevgisi, güveni ve duasından aldığı ilhamla Ölürsem
şehit, kalırsam gazi. anlayışı içerisinde, terör
örgütlerine karşı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,
Barış Pınarı, Bahar Kalkanı ve Pençe
Harekâtlarını başarıyla icra etmiştir.
Hepimizin bildiği gibi,
Azerbaycan, otuz yıldır işgal altındaki
topraklarını Karabağı Tek Vatan Harekâtıyla
Ermenistan işgalinden kurtarmıştır. Bu sürede, Türkiye,
dost, kardeş Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklı davalarının
yanında yer almıştır.
Türkiye, millî
bekasını korumak için bütün millî güç unsurlarını seferber
etmiş ve de etmektedir. Terörle mücadele, son terörist etkisiz hâle
getirilinceye kadar devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
etkin, caydırıcı, saygın niteliklerini artırmak için
personel temininden eğitime, yeni askerlik sisteminden teşkilat ve
lojistik yapısına kadar reform niteliğindeki birçok yenilik ve
uygulama hayata geçirilmiş, böylece Türk Silahlı Kuvvetlerimiz
nitelik ve nicelik olarak sürekli gelişim kaydetmiştir.
Yine, Millî Savunma
Bakanlığımıza bağlı Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumu, yıllardır arzu edilen daha dinamik, etkin, güçlü ve rekabetçi
bir yapıya kavuşturulması için yüce Meclisimizin iradesiyle anonim
şirket hâline dönüştürülmüştür. MKE AŞ, bugün Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan birçok kritik projeyi
başarıyla sürdürmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde savunma sanayisinde büyük atılımlar
gerçekleştirilmiş, Türk savunma sanayisinin dışa
bağımlılığını azaltmak amacıyla
hamdolsun- bugün çok iyi bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Ülkemiz,
küresel tedarikçilerin çıkardığı zorlukları veya maruz
kaldığı gizli, açık ambargoları aşmak için
savunma sanayisi yatırımlarına büyük önem vermiştir.
Terörle mücadelenin en kritik anlarında yalnız bırakılan,
sınırlarımız tehdit altındayken ihtiyaç duyduğu
ürünlere sözde müttefik ülkeler tarafından ambargo uygulanan ülkemiz,
kendi ihtiyaçlarımızı süratle karşılayacak çok ciddi
adımlar atmayı başarmıştır. Tam da bu noktada,
bizden önce konuşmaya çıkan CHPli milletvekili
arkadaşlarımızın, dünyanın imrenerek ve takdirle
karşıladığı savunma sanayimizdeki
kazanımlarımızla ilgili bir tek cümle sarf etmemiş
olmaları, Sayın Engin Altayın Bu Hükûmet dünyanın en
doğru işini bile yapsa bizim bu Hükûmeti alkışlayacak
hâlimiz yok. sözünün en güzel örneğini bize göstermiş olması
açısından önemlidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın, buyurun.
REFİK ÖZEN (Devamla) -
Ama inşallah, bizler nasıl İHA, SİHA, TİHA, ATAK
helikopterlerini, GÖKBEY helikopterlerini, HÜRJET, HÜRKUŞu
yaptıysak, Allahın izniyle ALTAY tankını da uçak gemimizi
de Millî Muharip Uçağımızı da bu milletin pırıl
pırıl genç mühendisleriyle kazandıracağız ve bu onuru
hep birlikte yaşayacağız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, kendisini bu
topraklara, bu ülkeye ait hisseden, ay yıldızlı
bayrağın gölgesinde bulunmaktan huzur ve onur duyan herkesin ortak
paydasıdır. Bu sebeple, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi
güçlendirecek her türlü yapıcı ve değer katan görüşlere
ihtiyacımız olduğu gibi, yine Türk Silahlı Kuvvetlerimizi
yıpratacak, demoralize edecek, polemik hâline getirecek söz, tutum, her
türlü davranıştan uzak olmamız gerektiğini de bu vesileyle
paylaşmak istiyorum.
Bu vesileyle, ebediyete
irtihal eden aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle
yâd ediyorum.
Savunma
Bakanlığı bütçemizin hayırlara vesile olmasını
diliyorum. Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Niğde Milletvekili Yavuz Ergunda.
Buyurun Yavuz Bey. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YAVUZ ERGUN (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığımızın 2022
yılı bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Başta, dün
verdiğimiz şehitlerimiz olmak üzere, geçmişten bugüne
dinüdevlet, mülkümillet için toprağa düşmüş tüm
şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize şifa ve
hayırlı uzun ömürler diliyorum.
Mazlumları güldürmek
için serdengeçen, konu vatan olunca gerisini teferruat sayan Mehmetçikimize ve
tüm askerî personelimize selam ediyor, görevlerinde kolaylıklar diliyorum.
Rabb'im yâr ve yardımcıları olsun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız her
fırsatta Dünya 5ten büyük. derken mazlum milletlerin hakkını
savunuyordu. Bugün dünya devletleri güvenlik politikalarına geri
dönmüş durumdalar. Kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Yurtta sulh,
cihanda sulh ilkesi gereği dünyanın ihtiyacı olan sulhu yine
biz getireceğiz. Bugün dış politikada yaşanan olay ve
oynanan oyunları görünce bizim üzerimizdeki sorumluluk sadece
sınırlarımızla sınırlı değildir.
Suriye'de PKK terör örgütü için oluşturulmaya çalışılan
koridorun engellenmesi için Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve
Barış Pınarı Harekâtlarının ne kadar önemli
olduğunu, mavi vatanın ne kadar önemli olduğunu kavramak
gerekir. Yapılan operasyonlar bizlere bir kere daha göstermiştir ki
Kurtuluş Savaşı'ndaki düşman sıralaması hiçbir
zaman değişmedi ve değişmeyecek. Bugün bize Ülkeyi
yalnızlaştırdınız. diyen muhalefete bir kez daha
söylüyoruz: Yeni ve güçlü Türkiye her türlü oyunu bozmaya muktedirdir. Yerli ve
millî hâle getirdiğimiz savunma sanayimizi tüm dünya gıptayla izler
ve kıskanır hâle gelmiştir. Bizler göreve geldiğimizde
savunma sanayimizin yerli üretim oranı yüzde 20 civarındaydı,
hamdolsun, bugün yüzde 80ler seviyesindeyiz; inşallah en kısa
zamanda bunu daha da üst seviyelere çıkaracağız. 2002
yılında sadece 66 savunma sanayisi projesi varken geldiğimiz
noktada 750nin üzerinde proje gerçekleştiriyoruz. Millî savunma projeleri
için ayırdığımız kaynak 5,5 milyar dolardan bugün 60
milyar doların üzerine çıkmıştır. Bugün, biz, kendi
göbeğimizi kendimiz kesiyoruz; İHA, SİHA, TİHA, ATAK
helikopteri ve FIRTINA obüsleri gibi sistemlerin önde gelen üreticilerinden
biriyiz. Dün neredeyse sıfır yerli savunma sistemi üretimine sahip
Türkiye'den, bugün ihracat yapan bir ülke konumuna geldik.
Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; uzun yıllar denizlere de hâkim olan bir
milletin evlatları olarak donanmamızı da son hızla
güçlendirmeye devam ediyoruz. Mavi vatandaki haklarımızı
savunmamız ve deniz güvenliğimiz için projelerimiz bir bir
tamamlanıyor. İnşa ve modernize edilen deniz
araçlarımızın silah, radar, muharebe ve elektronik sistemleri
yerli ve millî üretim ürünleriyle donatılıyor. Bunun en güzel
örneklerinden biri, geçtiğimiz günlerde Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın müjdesini
verdiği Deniz Topu Projesi de tamamlanmış durumda ve bu alanda
da inşallah dışa
bağımlılığımızı tamamen ortadan
kaldırdık. Tamamen yerli ve millî olarak devam eden birçok projemiz
bulunmaktadır: Sungur Silah Sistemleri, Türkiye'nin ilk millî
ağır sınıf torpidosu AKYA, Akıncı TİHA
sistemleri, ATMACA silah sistemleri, HÜRKUŞ, ATAK helikopteri, amfibi
hücum gemisi, millî piyade tüfeği, ALTAY tankı, zırhlı
araçlar, tanksavar silah sistemleri ve Türkiye'yi en üst lige çıkaracak
olan millî muharip savaş uçağımız; yaklaşık bin
mühendisin çalıştığı ve 5inci yeni nesil savaş
uçağı olacak olan bu uçağımızı inşallah 2023
yılında da Türkiye semalarında göreceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tam bağımsız Türkiye için askerî
alanda millîleşmemiz ve güçlü olmamız şart. Neden şart
biliyor musunuz? PKKya, PYDye verilen tırlar dolusu silahları
gördüğümüz için şart. Yunanistan, yanı
başımızdaki adalara asker ve mühimmat
yığdığı için şart. Afganistanın ne hâlde
olduğunu, Suriyenin geldiği durumu, Irakın nasıl
yağmalandığını gördüğümüz için şart.
Akdenizde ülkemiz için hayati önem taşıyan enerji
çalışmalarımızın nasıl engellenmek
istendiğini gördüğümüz için şart. Savaşta
kazandığımızı masada kaybetme dönemi bitti artık.
Her alanda güçlü bir Türkiye var. Biz de hem sahada hem de masada olmak için
yerli ve millî kaynaklarımızla güçlü bir askerî altyapı
oluşturuyoruz. Bu durumu hazmedemeyen PKK destekçileri ve tezkereye
hayır diyen muhalefetin kafasını İHAlarımız ve
SİHAlarımız o kadar karıştırmış ki tüm
dünyanın gıptayla baktığı
yatırımlarımızı bilerek görmezden gelerek ve aziz
milletimizin tüm değerleriyle ters düşerek terör örgütlerinin
sözcüleri hâline gelmişlerdir. Ne yaparsanız yapın, kimin
tweetleriyle nerede toplanırsanız toplanın milletimizin
mahşerî vicdanından kendinizi asla kurtaramayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
YAVUZ ERGUN (Devamla)
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Sayın
Bakanımızın ve ekibinin bir an bile durmadan
çalıştıklarının farkındayız. Bu gayretlerinden
dolayı da Sayın Bakanımıza, Millî Savunma
Bakanlığımızın değerli bürokratlarına, yurt
içinde ve yurt dışında vazifesi başında olan tüm
Mehmetçikimize şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve
düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığımızın 2022
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.25
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP
ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
2022 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Şimdi, İYİ
Parti Grubu adına yapılacak konuşmalara başlıyoruz.
Erzurum Milletvekili
Sayın Muhammet Naci Cinisli, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanlar; sizleri
ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım. Tarım ve Orman Bakanlığı
ve Türk tarımı hakkında İYİ Parti olarak
görüşlerimizi paylaşmak, sorunlara çözümlerimizi açıklamak üzere
söz aldım.
Özellikle belirtmek isterim,
Türk tarımı keşke çok daha iyi bir hâlde olsa, olumlu ve refah
seviyemizi yükselten hâlini konuşabilsek. Fakat maalesef durum hiç de öyle
değil. Lütfen emin olun ki Türk tarımının içine
düşürüldüğü durumdan bahsetmek beni ziyadesiyle üzüyor.
Tarımın son on yılda gayrisafi millî hasıladaki
ağırlığı yüzde 18,3 azalarak yüzde 6 seviyesine
düştü. İYİ Parti olarak tarımı içinde
düşürüldüğü çaresizlikten çıkarıp üretimle yeniden bereket
getirmek için hazırız, biz çözeriz.
Bugün değerli
milletvekillerimizin çok doğru, güzel fikirlerini dinliyoruz, bu
fikirlerin Sayın Bakan tarafından da ciddiye
alınmasını arzu ederim. Pandemi öncesinde İYİ Parti
olarak tarımın önemini hep savunduk; pandemi, millî tarımın
önemini anlamayanlar için sert bir uyarı oldu. Tarımın
yaşamımızda kapladığı alanın ne kadar hayati
olduğunun artık bilincine varılmalı.
Takdir edersiniz ki gıda
güvencemizi mümkün kılmak için tarımsal üretimin devam etmesini
sağlamak gerekiyor. Millî ve sürdürülebilir tarım politikalarına
işte tam da bu nedenle ihtiyaç duyuyoruz. Maalesef, tarımsal üretime
yönelik ciddi bir programın hâlâ bulunmaması, konunun vahametinin,
kendini yerli ve millî olarak tanımlayan AK PARTİ iktidarınca
kavranılmamış olduğunu gösteriyor bizlere. Her şeye
rağmen üretimde kalmaya çalışan çok kıymetli çiftçilerimiz
var ancak AK PARTİ iktidarının hatayı aşıp kasta
varan gayrimillî politikalarıyla toprağını ekemeyecek,
hayvanını besleyemeyecek duruma getirildiler. AK PARTİ
iktidarında ithalat sevdasıyla oluşturulan üretim
boşluğu ve dışa bağımlılık Türk
tarımına tehdit oluşturdu. Bu millî güvenlik sorununu
oluşturan unsur, ithalatla Türk çiftçisinin en büyük rakibi hâline gelen
fırsatçı AK PARTİ iktidarıdır. Gıdada
dışa bağımlılık egemenlik tehdididir. Parti
anlayışımız olarak Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin her
fırsatta ifade ettikleri gibi tarım bir millî güvenlik meselesidir.
Tarımın savunma sanayisinden daha az öneme sahip
olmadığını, stratejik bir sektör olarak
değerlendirdiğimizi devamlı ifade ediyoruz. Üzülerek
söylemeliyim ki bütün uyarılarımıza rağmen çiftçimizi
görmezden gelen, kasıt taşıdığını
düşündüren AK PARTİnin zararlı tarım politikaları tartışılması
gereken bir millî güvenlik sorunu hâline gelmiştir.
Dünyanın en güzel
coğrafyasındayız, dünyanın en bereketli topraklarında
yaşıyoruz çok şükür ancak son on altı yılda 4,2 milyon
hektar tarım arazimiz tarım dışına çıktı.
Son on yılda tarımın istihdamdaki payı yüzde 23ten yüzde
17ye geriledi. Tarımdaki kadın istihdamı dörtte 1 oranında
azaldı. Bu azalma aslında Doğu ve Güneydoğu Anadolunun göç
vermesinin ana sebeplerinden biridir. Doğudaki ailelerde, o ailenin
kadını istemezse kimsenin onları toprağından
edemeyeceğini bir Erzurum milletvekili olarak çok iyi bilirim. Yine, son
on yılda tarımın millî gelire katkısı 70 milyar
dolardan 40 milyar dolara düştü. Litresi 1,1 lira olan mazot 9
katına, tonu 237 lira olan üre gübresi 39 katına, besi yeminin kilosu
7 katına çıktı. Fiyatlar artık günlük artıyor. AK
PARTİ iktidarı artan fiyatları döviz artışına
bağlıyor. Hatırlatmalıyım ki döviz artmıyor,
millî paramız eriyor. Bunun da sebebi iktidar olarak sizlersiniz. Bugün
Türk lirasının tasarruf değeri kalmadığı gibi,
bir fiyat ölçüsü değeri de kalmamıştır. Yüzde 63lük banka
döviz mevduat oranına da bakarsak korkarım ki bir sonraki adımda
millî paramızın -Allah esirgesin- tedavül değeri bile
kalmayabilir. TLdeki fahiş değer kaybı olmadan önce de
Türkiye'nin dört bir yanındaki çiftçilerin ortak noktası zarar
etmekti. Çiftçi artık boş bahane duymak istemiyor. AK PARTİnin
gözünde çiftçinin, üreticinin hiçbir değeri yok. Tarımı bir
stratejik sektör ve millî güvenlik meselesi olarak gören, demokrat, milliyetçi,
kalkınmacı bir partinin ve siyasi geleneğin temsilcisi olarak
ifade etmeyelim ki: Tarımı önemsemeyen zihniyet kendine millî ve
yerli demesin. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
2007-2020 yılları
arasında toplam gayrisafi millî hasıla tutarının yüzde 1i
olan 320 milyar liralık destekleme ödemesi yapılması gerekirken
ödenen tutar 141 milyar lira yani çiftçimiz 2020 itibarıyla AK
PARTİden 180 milyar lira alacaklı. Tarımsal desteklemelere
ayrılan ödeneğin 28 milyar 200 milyon lira artırılması
amacıyla İYİ Parti olarak verdiğimiz teklif bile Komisyonda
reddedildi. Milleti yokluğa mahkûm eden, iktidara yolsuzluk
kapılarını ardına kadar açan bir yokluk ve yolsuzluk
bütçesinden de başka bir şey beklenmezdi zaten. Ayrıca,
destekleme ödemeleri, bazı ürünlerde ekilişlerinden
yaklaşık on beş ay sonra veriliyor. Örneğin,
hayvancılıkta buzağı desteklemeleri on iki ay sonra
ödeniyor Sayın Bakan. Sayın Bakanın dün yaptığı
açıklamada, 2020 yılı buzağı desteklemelerini 2021
desteklemeleri gibi yansıtması bilgisizlik mi, aldatma mı
bilemedim. Çiftçi feryat ederken Muhterem Bakan Zarar eden hiç çiftçimiz yok.
diyebiliyor. Mayıs ayında, Tarım Bakanlığı
buğday alım fiyatını ton başına 2.250 lira olarak
açıklamıştı, Sayın Bakan da Çok iyi fiyat
açıkladık. diye müjde verdi. Geçtiğimiz ay ise
Bakanlığa bağlı TİGEM, ürettiği 13 bin ton
buğdayı ton başına 5.320 liradan satabildi. Müjdeci Bakan
Beyi ciddiyete davet ediyoruz.
Bazı başka bakanlar
gibi Sayın Pakdemirlinin de bugün sergilediği kaba ve vurdumduymaz
tavrından dolayı kendisine Meclis adabını, devlet
ciddiyetini ve vakarını hatırlatmak isteriz. Bunlara bile
uyamazken kendisine, devletin sahibi pozları takınmaktan da uzak
durmasını tavsiye ederiz.
Sayın milletvekilleri,
güneyde muz ve narenciye üreticileri perişan, kuzeyde dünyada lider
olduğumuz fındıkta açıklanan 26,5 liralık fiyat
maliyetin bile altında. Üstelik AK PARTİ iktidarı, ekonomik
krizdeki sorumluluğu sözde dış güçlerin üzerine atarken, yabancı
bir firmanın fındıkta fiyatı 25 liraya çekmesine tepki veremedi,
Çiftçinin rakibi AK PARTİdir. diye boşuna söylemiyoruz.
Dış güç kim bilmem ama ülkeye her alanda, özellikle tarımda
dışarıyı aratmayan tanıdık bir iç güç fena
kastediyor. Buğday, arpa, mercimek ve nohut üreten çiftçilerimiz için de
aynı senaryolar geçerli ancak onlar için bulunan bahane kuraklık.
Kuraklık primleri iş işten geçtikten sonra, iki gün önce daha
yeni açıklandı. Sayın Tarım Bakanı ve ekibi
temmuz-ağustos aylarında kuraklığa karşı
planlamaları, hesaplamaları beceremediler. Üç yıl içerisinde
sayısız ve devamlı üst düzey liyakatsiz eş dost
atamasıyla Bakanlığın genetiğiyle bu kadar
oynanırsa elbette farklı bir netice beklenemez. Buğday
üreticisinin de rakibi olan AK PARTİ, hesapsızlıktan ve
mecburiyetten uluslararası piyasalarda temmuz ayında 260 dolara
düşen buğdayı 353 dolardan, 240 dolara düşen arpayı da
330 dolardan ithal etti. Bu kürsüden, ilki 16 Aralık 2019 tarihinde olmak
üzere defalarca Allah milletimizi kıtlıkla imtihan etmesin;
elinizdeki dolara güvenerek tarımda dışa bağımlı
hâle gelmeyin. diye uyarılarda bulundum. Pahalı ithal buğday
-bir de kur farkıyla- un fiyatlarını uçurdu. Memleketim
Erzurumda fırıncı esnafımız ekmek üretemez hâle
geldi. Bugün, pandemi şartlarının üzerine dolarımız da
satılmışken büyük bir sorun yaşıyoruz. Geldiğimiz
noktada zorlama usullerle fırıncılara ekmek ürettiriliyor.
Fırıncılarımız da
vatandaşlarımızın haklı ucuz ekmek isteklerine
yanıt veremiyorlar, ekmek kuyrukları oluşuyor. Sorumlu ve
vicdanlı bir Bakanlığın ve iktidarın bu durumdan
utanması lazım.
Değerli milletvekilleri,
tarımda sulama hâlâ konvansiyonel yöntemlerle yapılıyor,
teknolojik uyum sağlanmış değil. İhtiyaçtan fazla su
kullanılıyor, suyun bir kısmı da buharlaşıyor.
Sulama yöntemlerinde değişiklik yapılması bekleniyor.
İklim şartlarına göre ülke genelinde, bölgesel ve havza
bazında üretim desenlerinin oluşturulması şart.
İktidarımızda biz bunları yapacağız
inşallah.
Şeker pancarı
ülkemiz için stratejik öneme sahip başka bir ürünümüz. Ancak 2015
yılından itibaren şekerde bile ithalatçı olduk. Şeker
fiyatlarını kontrol edemezken şeker fabrikalarının
eşinize dostunuza peşkeş çekilmesine neden karşı
çıktığımızı şimdi anlayabildiniz mi? Şeker
fabrikalarının kapatılmasının sadece ziraata
değil, hayvancılığa da büyük darbe olduğunu kavrayabilmeniz
için daha ne yapmamız lazımdı?
Sayın Bakan, çiftçiler
adına sormak zorundayım, kusura bakmayın: Siz Türk çiftçisinin
mi, ithalat lobisinin mi Bakan ve Bakanlığısınız?
Kendi düşündüğümü buradan açıkça söyleyeyim, tartışmaya
katkıda bulunayım: Siyasette şahsı direkt hedef almak
âdetim olmamasına rağmen, düşüncem odur ki Sayın
Pakdemirli, siz ithalat lobisinin Bakanısınız. Fakat sizin ne
olduğunuz beni çok ilgilendirmiyor, İYİ Parti olarak bizim
derdimiz ülkemiz, milletimiz ve devletimizin geleceği. Asıl sorumlu
sizi ve misyonunuzu bu makama getiren zihniyet ve kurumdur. Gayrimillî
politikalarınız o zihniyetin ve kurumun yani AK PARTİ'nin
turnusol kâğıdı.
Değerli milletvekilleri,
kuru üzümde, kuru incirde, çeltikte, yer fıstığında da
sorunlar bitmiyor. Hâlbuki kuru üzüm ve kuru incirde ihracat ülkesiyiz. Ancak
destekleme fiyatlarımız geçen yılla aynı. Yani, sözüm ona
yerli ve millî AK PARTİ iktidarı, dünyada lider olduğumuz
ürünlerde üretim yapanları bıktırmak için çabalıyor.
Ülkemiz, gıda enflasyonunda OECD ülkeleri arasında en yüksek,
gelişmekte olan ülkeler arasında ise 2nci en yüksek enflasyona sahip
ülke.
İYİ Parti
iktidarında ekonominin en büyük destekçisi yüksek katma değerli
tarım sektörü olacak. Gıda fiyatlarını kalıcı
olarak aşağı çekecek bir tarım politikası
uygulayacağız. Tarım sektöründe Türk çiftçisini esas aktör
yapıp prestij kazandıracağız. Tarımsal üretimi
artırıp zayi oranlarını azaltacağız. Bitkisel ve
hayvansal üretimde girdi maliyetlerini aşağı çekeceğiz.
Erzurum, Kars, Ardahan, Bayburt, Gümüşhane ve Muşu içine alan
tarım organize bölgesini kuracağız. Bölgede esas unsur
hayvancılık ve tarım sanayisi olacak. Üretici örgütlerini,
depolama ve lojistik faaliyetlerini yaygınlaştırarak küçük ve
orta ölçekli üreticinin pazara ulaşmasını kolaylaştıracak,
üretim sonrası haksız kazançları ortadan
kaldıracağız. Üretimdeki ve gıdadaki vergi yükünü
azaltacağız. Çiftçimizin devlet bankalarına ve tefeci
anlayışlı Tarım Kredi Kooperatifine birikmiş borç
faizlerini silip batırmaya değil, üretime dönük bir borç
yapılandırmasına gideceğiz.
Sayın milletvekilleri,
ebet müddet yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti devletimiz kurulurken başta
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere o günün siyasetçilerinin,
bürokratlarının verdikleri olağanüstü mücadeleyle kurulan kadim
kurumlarımızı İYİ Parti olarak çağdaş
seviyelere çıkarmak zorundayız. Bu bakımdan, Atatürk Orman
Çiftliğini şanına ve amacına yaraşır şekilde
Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi hâline getirip bir
model oluşturacağız. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Akademiye mevcut tarımsal araştırma
enstitülerini ekleyip teknoparkla da bağlantısını
sağlayarak bölge coğrafyasının en üst düzey tarımsal
araştırma, bilgi ve bilişim merkezini kuracağız.
Akademiyi bir millî güvenlik unsuru olarak göreceğiz. İlgili
çalışmaları beş yıl içinde tamamlayarak gelecekteki
gıda güvenliğimizi güvence altına alacağız.
Verisizlikten, kumar oynatır gibi üretim yaptırılan çiftçimiz
için elzem olan veri altyapısını oluşturacağız.
Tarım Bilimleri Akademisinde Uluslararası Tarımsal
Araştırma ve Biyoçeşitlilik Merkezi de yer alacak; ülkemiz 14
bin civarında biyoçeşitliliğe sahip.
Dünyadaki yıllık
tohum ticareti 50 milyar doların üzerindeyken ülkemizin sadece 162 milyon
dolar pay alması kabul edilebilir değil. İktidara geldiğimizde
en büyük mücadele alanlarımızdan biri gen
kaynaklarımızın korunması, geriye dönüşlerinin
sağlanması olacak.
Ülkemizde tarımda yapay
zekâ kullanımı, TARIM 4.0a geçen işletme sayısı
neredeyse yok denilecek kadar az. Tarım işletmelerini yüksek tarım
teknolojileriyle buluşturacağız. Bu nedenle, akademi içinde
bilişim merkezi kurulacak. Çiftçi çocuklarına pozitif
ayrımcılık yaparak tarım meslek liselerinde okumaları
için ek kontenjan ve ek puanlar vereceğiz.
Sözlerimin sonunda, orman
yangınlarının söndürülmesinde mücadele ederken vefat eden
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Ülkemizde yüz binlerce
hektarlık ormanımızın yanmasına şahit olurken
kahrolduk. Bunlar kuraklık sebebiyle çıkmış doğal
yangınlar olabilirler ancak söndürülememesinde doğal olmayan sebepler
zinciri olduğundan kuvvetle şüphe ediyoruz. Orman
yangınlarında tartışma konusu olan söndürme uçakları
ve helikopterleri için düzenlenecek yeni ihale Tarım ve Orman
Bakanlığı yerine Cumhurbaşkanlığı Savunma
Sanayii Başkanlığınca yapılacak ancak Türk Hava
Kurumunun envanterindeki uçakları devre dışı bırakan
en az 5 tonluk su tankı şartı, ihale şartnamesindeki yerini
nedense ısrarla koruyor. Uçabilir durumda bulunan Türk Hava Kurumu
uçakları 4,9 ton kapasiteli olduğu için ihaleye yine
katılamıyorlar. Yangın ve sonrası süreçte kötü kokular
alıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî servetin ısrarla
kullanılmak istenmemesinin, hektarlarca orman arazisinin göz göre göre
yanmasına müsaade edilmesinin ve hayli puslu ihale sürecinin izaha muhtaç
olduğunu düşünüyoruz. İsimleri belli yabancı bir
şirket ile aracı yerli bir şirkete verilmeye
çalışılan bu ihale sürecinde üst düzey yetkililerin azami özeni
ciddiyetle göstermelerini bekleriz. En erken tarihte yapılacak seçimde
Cenab-ı Allahın izniyle yetki aldığımızda,
çiftçimizi küstüğü toprağına
kavuşturacağımıza, tarım sanayisini
geliştireceğimize, tükettiğinden fazlasını üretecek
bir Türkiye'yi çiftçimizle birlikte zenginleştireceğimize yüce
milletimizin huzurunda söz veriyoruz.
Bütçenin hayırlı
olmasını, doğru ve iyi niyetle kullanılmasını
diler, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Konya Milletvekili Fahrettin Yokuşun. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ Parti Grubu adına
saygıyla selamlıyorum.
Tatlı su
kaynaklarımız iyi yönetilemiyor. Vahşi sulama ve yer altı
su kaynaklarının aşırı tüketimi toprak ve su
varlığımıza telafisi güç zararlar vermiştir. Türkiye,
son altmış yılda göl ve sulak alanlarının
yarısından fazlasını kaybetmiştir. Buna rağmen
halk istiyor diye gölleri besleyen ırmakların önlerine göletler
yapılıyor. Ülkemiz su stresi çekerken, temiz su
kaynaklarımız azalırken her yerde olur olmaz gölet
yapımları tüm hızıyla sürüyor. İktidar 2011
yılından beri su kanunu teklifini bir türlü Meclise getiremiyor. On
dokuz yıllık AK PARTİ iktidarında su kaynaklarının
kolayca yağmalanmasına zemin hazırlanıyor. 2006
yılından bu yana HESler ve barajlar için enerji şirketleriyle
su kullanım hakkı anlaşmaları yaptınız, bunun
sonucunda su kaynaklarımızın nasıl tahribata
uğradığını gördük. Bu zamana kadar HES projelerinde 25
su havzasında büyük tahribatlar oldu, çoğu bölgede içilebilir su
kaynakları şantiye alanına döndü. 2011de Türkiye Su Enstitüsü
kuruldu. Buradan soruyorum: Bu kurumun amacı neydi? Bugüne kadar ne
yaptı? Niye kuruldu, küresel ısınmayla birlikte su stresine
karşı bir çözüm üretti mi? Vahşi sulamayla ilgili hangi tedbirleri
aldı? Bilen, duyan var mı? Zaten bu kuruma
ayırdığınız bütçeyle ne kadar samimiyetsiz
olduğunuzu bir kez daha ortaya koydunuz.
Değerli milletvekilleri,
size bir yılan hikâyesi ya da yalan hikâyesi anlatacağım.
Meşhur Melen Barajı, İstanbula su götürecek ve İstanbulun
su sorununu çözecek. Bu öyle bir baraj ki dönemin Bakanı ne yapıyor,
6 Mart 2014 tarihinde diyor ki: Temeli atıyoruz. Saat tutun, tarih
veriyorum, 7 Aralık 2016, saat 13.59. Yani 7 Aralık 2016 saat 13.59da
açılışı yapılacak. Aradan yıllar yıllar
geçiyor ve işin acısı ne biliyor musunuz? Şu anda bu kanal
su toplayamıyor. Niye? Aceleleri var ya, şov yapacaklar ya, artistlik
yapacaklar ya -aradan geçen beş yıl- hani su niye olmadı? Çünkü
baraj su tutmuyor, proje yanlış, projenin yeri uygun değil,
aceleleri var. Sonuç, uzatmayacağım: 465 milyon liraya iki yıl
önce tekrar ihaleye verildi tamiratı için, belki en az 1 milyara mal
olacak. Ey tarih verenler, neredesiniz? Yazık değil mi bu milletin
parasına puluna? Yazık değil mi? (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Verdikleri firma da iki yıl oldu hâlâ çivi
çakmadı. Niye acaba? Herhâlde İstanbulu susuz bırakmaya
kararlı bunlar, daha bir beş yıl bekleriz.
Değerli milletvekilleri,
başka bir ızdırap, başka bir acı: Şimdi bunlar
dev projeler diyorlar ya, aynı dev projeyi Konyada da yaptılar.
Maliyeti 541 milyon liraya kanal yaptılar
Sayın
Bakanımın resmi, susuz kanalı açtı. Bir buçuk yıl
oldu, su yok. Şimdi, Sayın Bakan açtı da Konyamızın
sayın üst düzey bürokratları, sayın vekillerimiz de ne güzel
açılışa iştirak ettiler. İyi de şimdi,
Konyalı soruyor: Sayın Bakan, suyumuz nerede? Yahu nerede?
Ama değerli
kardeşlerim, utanılacak bir durum var. Şimdi, bu Melen
Barajı'nın projesi yapıldığında yani DSİ
Genel Müdürü olan kişi Bakan Yardımcısı; daire
başkanı, Barajlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı
yapıldı. Yani devleti milyarlarca lira zarara uğratanlar terfi
ettirildi. Yahu, böyle bir devlet yönetimi var mı? Evet, var.
Başka bir şey daha
var: TİGEM; Sayıştay raporlarına göre milyonlarca lira
zarar etti, battı ya! Batıranı terfi ettirdik, Bakan
Yardımcısı yaptık. Yahu, dünyada böyle bir şey var mı
acaba ya? Allah aşkına soruyorum, var mı? Var. diyen bir Allah'ın
kulu varsa ben burayı terk edeceğim. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi, Sayın Bakan, kuruttuğun ormanlar:
Karapınar; kuruttuğun ormanlar, kuruttuğunuz ormanlar ve bu
Karapınar bir de bizim Çevre Bakanımızın memleketi. Yahu,
kendi memleketine bakmayan Bakandan Türkiye Cumhuriyeti'ne Çevre Bakanı
mı olur Allah aşkına? Hadi oradan! Hadi, hadi; o da olmaz, o da
olmaz.
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Ne bağırıyorsun ya!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Sıkıntımız çok, derdimiz çok da ondan
bağırıyorum. Bu benim derdim değil, milletin derdi.
Zorunuza mı gidiyor?
Şimdi, Konyada
ağaçlar kuruyor ama sizin her yerde seyrettiğiniz var. Zamanım
dar, anlatmaya devam edeyim. Sayın Pakdemirli, üç yılda 48 genel
müdür ve daire başkanı değiştirdi. Sayın Bakana
bürokrat dayanmıyor, gerçi, aslında bunlara da ihtiyacı yok
çünkü Bakanlık resmî ve gayriresmî 50nin üzerinde danışmanla
yönetiliyor. Bu hususta sorduğum sorulara vallahi cevap alamıyorum.
Canın sağ olsun Sayın Bakan, sormaya devam ederiz.
Sayın Bakanın,
dikkat buyurun, eşinin, kardeşlerinin yakınları
Bakanlıkta ya danışman ya da Yüksek Komiserler Kurulu üyesi.
Bakan Beyin Özel Kaleminden, Özel Kalem Müdür Yardımcısından
şoförüne kadar, danışmanlarına kadar onlarca kişi
Yüksek Komiserler Kurulu üyesi yani çift maaşlı mübarekler, çifter
çifter
Biz hep saraydakileri zannederdik çifter çifter,
Bakanlıklardakiler de çifter çifter götürüyormuş, haberiniz var
mı? Ey Türk milleti, haberiniz var mı, siz sürünün, ağaların
keyfi yerinde, çifter çifter götürüyorlar.
Şimdi, başka,
Bakanlığın gözdesi bir şirket var.
Bakanlığın gözdesi olur mu? Adı Desibel Ajans, abi her
taşın altından bu çıkıyor; ihalelerin altından bu
çıkıyor, Bakanlığın bütün işlerini bu görüyor.
Bana bilgiler geliyor, diyorlar ki: Ya, bunun ortağı kim acaba?
Bakanlıkta birileri mi ortak? Vallahi bilmiyorum, Bakana sormak
lazım.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, iki yıla yakın bir süredir Bakanlığa
ziraat mühendisi, orman mühendisi, gıda mühendisi ve veteriner hekim
alınmıyor. Binlerce gencimiz işsiz. Bakan Bey'in umurunda
değil, ne de olsa Bakanlığı kendi çiftliği gibi
yönetiyor, öyle bir derdi yok; onun için böyle bir derdi yok.
Şu anda binlerce çiftçi
borç batağında; icraya düşmüş, evine, tarlasına,
traktörüne el konulmuş ama bunlara derman olacak bir Bakan var mı? O
da yok, bulamıyoruz zaten. Besiciler sahipsizlikten feryat figan ediyor,
sesini duyan var mı? Onu da bulmak zor. Süt inekleri kesime gönderiliyor,
süt besicilerinin derdini dinleyen var mı? E, o da yok. Tarım girdileri
füze hızıyla yükseliyor. Gübre, yem, mazot fiyatları uçmuş.
Yem ve elektrik fiyatlarındaki artışlar rekor kırıyor.
Vatandaşlar durdurulamayan yüksek gıda artışlarıyla
perişan. Bu da yetmezmiş gibi merdiven altı üretim arttıkça
artıyor. Halkın sağlığı tehlikede, Bakan Bey'in
umurunda mı? Ha, bu konuda hakkını yemeyelim, vallahi tebrik
ediyorum, açıklama yapıyor Sayın Bakan Ey ticaret erbabı,
şu tarihten beş gün sonra denetimlere başlıyoruz ha."
diyor, ilan ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Yahu, vallahi kırk yıla yakın devlette
çalıştım, devleti iyi kötü bilirim, nasıl
yönetildiğini bilirim. Yani
şaşkınlığımı bağışlayın
yani böyle bir şey olabilir mi? Denetlemeye geliyoruz, tedbirinizi
alın. 2 kere yaptı bunu, 2 kere. Şimdi, ben bu ucube sistemin
ucube uygulamalarını burada söylemezsem bu millete karşı
görevimi yapmamış olurum. Aslında söyleyecek o kadar çok
şey var da Sayın Bakanım, sen onları biliyorsun, sen
onları biliyorsun ama vallahi buradan samimiyetle bir şey söylüyorum,
buna AK PARTİli kardeşlerim kızacaklardır ama lütfen
kızmayın, bağışlayın. Sayın Bakanım, aman
bu görevde dur, vallahi seni almasınlar. Eskiden Git. diyordum,
sakın gitme, sayende Türk çiftçisi, Türk köylüsü, besicisi vallahi AK
PARTİyi senin sayende gönderecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Bundan emin olun çünkü kırsal gönderecek.
Haydi hoşça kalın.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşında.
Buyurun Sayın
Subaşı. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şehitlerimizi rahmetle
anarak başlamak istiyorum. Onlara minnetlerimizi sunuyorum.
Görüşmeler
sırasında insan haklarıyla ilgili çokça konuşma oldu, hatta
İnsan Hakları Sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
olumsuz görüşler de serdedildi. Ben de 10 Aralık tarihi
itibarıyla İnsan Hakları Gününü kutluyorum. Konuşmamda da
sıkça insan haklarından bahsedeceğim ama benim kendi
görüşlerimden ziyade AK PARTİ Hükûmetinin en ustalık dönemi olan
2018den bu yana reform, hukuk reformu, adalet ve insan hakları sözlerine
yer vereceğim. İkinci olarak da AK PARTİ Hükûmetinin 2002
acemilik döneminde, parlamenter sistemle idare edildiği acemilik döneminde
insan hakları ve hukuk reformu sözlerinin mukayesesini yapmaya
çalışacağım.
Sayın Başkan,
Adalet Bakanlığının 2022 yılı bütçesi üzerine
partim adına söz almış bulunuyorum.
Sayın Bakanım,
Komisyonda, bütçe konuşmanızın ilk bölümünde, en başta 3
konuyu vurgulamıştınız. Birincisi, hukuk devleti ve
yargı bağımsızlığına; ikincisi, yargı
reformlarını yapma irade kararlılığına; üçüncü
olarak da yeni ve sivil bir anayasa gerekliliğine vurgu
yapmıştınız. Birinci bölüm konuşmanız özetle şu
cümlelerle başlamıştı: Günümüz hukuk düzenlerinin görevi,
insan haklarına dayanan bir kurallar sistemi oluşturmaktır. Hak
ve özgürlükler lütufla doğmadığı gibi, bir lütuf olarak da
korunamaz. İnsan olmak nedeniyle sahip olunan haklar, hukuk devletinin
varlık sebebidir. Yargının yegâne ideolojisi vardır, o da
adalettir; emir alacağı tek yer vardır, anayasadır,
hukuktur, kanundur. Bu konu bizim için bütün meselelerin üzerindedir, temel
hassasiyetimizdir. Bu hassasiyetle yargının
bağımsızlığına ve
tarafsızlığına büyük önem veriyoruz çünkü ancak
bağımsız ve tarafsız bir yargı millet adına karar
verebilir. Yargı ele geçirilebilecek bir mevzi değil, asla el
değmeyecek bir mercidir. Gerçekten öyle mi Sayın Bakan? Sizin iyi
niyetinize inanıyoruz ama Hukuk ardından gelsin. diyen
İçişleri Bakanı inanıyor mu? Yargıya ayar vermekten
hiç vazgeçmeyen Cumhurbaşkanı inanıyor mu?
Sayın Bakan, reform
çalışmalarını, ilk defa, 26 Aralık 2018 tarihinde
Adalet Komisyonu üyeleriyle yapılan toplantıda duyurmuştunuz.
Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığının
güçlendirilmesi gerektiğini, ayrıca İnsan Hakları Mahkemesiyle
uyumda sorunlar yaşandığını, yargıya güvenin
azaldığını
söylemiş ve birçok konuyu elen alan bir
reform paketi hazırlığı hakkında Komisyon üyelerine
bilgi vermiştiniz. Ardından Cumhurbaşkanının 2019
yılının Mayıs ayında Yargı Reformu Strateji Belgesi
ve 2021 Mart ayında da İnsan Hakları Eylem Planıyla
yargı reformları süreci başlamış oldu. Bugüne kadar 5
yargı reform paketi çıkarıldı ve hiçbirinin reform
niteliğinde olmadığı da pekâlâ bilinmektedir, sadece günün
ihtiyaçlarına göre özensizce düzenlenmiş revizyonlardır.
Yargıdaki yıpranma süreci fazlasıyla sürmektedir.
Basın ve ifade
özgürlüğü için çıkarılan birinci reform paketinden hemen sonra
birçok gazetecinin topluca tutuklandığı hatırlardadır.
Gazeteci Müyesser Yıldızın neden savunma yapamaya gerek
duymadığına ilişkin sözleri de
unutulmamıştır. İkinci yargı reformu paketi
çıkarıldıktan sonra çoklu baro düzenlemesine karşı
çıkan baro başkanlarının toplantı ve gösteri
hakkı engellenerek yürüyüşlerine engel olunmuştu. Üçüncü ve
dördüncü yargı reformu paketlerinden sonra Türkiyede ilk defa
mahkemelerin AYM ve AİHM kararlarını tanımıyorum.
dediklerine şahit olunmuştu. Bunlar hukuk devletini terk etmenin
işaretleriydi.
Yine, o tarihlerde
Kadına şiddete sıfır tolerans. denirken,
Cumhurbaşkanınca Meclis kararı yok sayılarak tek
başına, iradesiyle İstanbul Sözleşmesinden
çıkmıştık.
Yine, Cumhurbaşkanı
tarafından Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarını tanımayan hâkim ve savcılar terfi
ettirilmişti. Beşinci yargı reformu paketi ise borçlu ve
yoksullaşan toplumun icra ve iflas dairelerinde 30 milyonu aşan icra
ve iflas dosyaları nedeniyle çalışamaz hâle gelen icra ve iflas
dairelerini çoğaltmak ve yeniden düzenlemek ihtiyacından gerçekleştirilmiştir.
O da reform değil, özensizce hazırlanmış bir revizyondan
ibarettir.
Cumhurbaşkanlığı
başkanlık sisteminin başladığı tarihten bu yana
sürekli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle ilgili uyum sağlamak
adına yapılan reformlar ve insan hakları, yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının en çok tekrarlandığı bu
sürecin sonunda geldiğimiz noktada Avrupa Konseyi Türkiyeyi Konseyden
çıkarma sürecini başlatmış oldu.
Sayın Bakanım,
sunumunuzun üçüncü bölümünde yeni ve sivil anayasa ihtiyacını
vurgulayarak şöyle seslendiniz: Bütün reform adımlarımızın
ufkunda daha demokratik bir Türkiye vardır. Bu yüzdendir ki mevcut Anayasa
reform irademize dar gelmektedir. Sadece reform irademiz değil, demokrasi
tecrübemiz, Meclisimizin tarihi ve milletimizin iradesi de bu Anayasaya
sığmamaktadır. Devam ediyorsunuz: Yeni anayasa tüm demokratik
kazanımlarımızın sökülmez mührü olacaktır. Acaba
sizin döneminizde 12 kez değişiklikle 177 maddesinin 134 hükmünü
değiştirdiğiniz Anayasaya gerçekten özgürlükleri sığdıramıyor
muyuz; dar mı geliyor, yoksa çok mu bol geliyor? İktidarın
eylemlerine bakarsak anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasından
büyük rahatsızlık duyulduğu göze çarpıyor. En çok
cezaevlerine yatırım yapan ve buna rağmen Avrupada doluluk oranı
yüzde 100ün üzerinde olan tek ülkeyiz. Belli ki yeni anayasa, bu rejimin
kökleşmesi için sökülmez mührü olsun diye Cumhurbaşkanınca
isteniyor. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hukuk
adına neler söylendi, neler yapıldı ve nereye geldik; bir
hatırlatmak istemiştim.
Şimdi de
iktidarınızın ilk yıllarını yani acemilik
dönemi diye adlandırdığınız, parlamenter sistemi
yaşadığınız yılları hatırlatmak
istiyorum. 2002-2007 yılları arasındaki döneminizde size
Batı dünyası, komşu ülkeler ve sermaye, büyük oranda güven
duymuştu. Güçlü bir kadro ve ortak akla saygılı bir görüntü
sergilediniz. Sistemin adı eksikleri olan parlamenter sistemdi.
İktidarınızın
2002 yılı seçim beyannamesini unutmuş olabilirsiniz,
hatırlatmak isterim. Şöyle diyorsunuz: Ülkeyi düze çıkaracak
bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır, AK PARTİ işte bu iradeyi
temsil etmektedir. AK PARTİ demokrattır, AK PARTİ
muhafazakârdır, AK PARTİ yenilikçi ve çağdaştır.
Partimiz, ülkemizin Avrupa Birliğine tam üyeliğini, modernleşme
sürecimizin doğal sonucu olarak görmektedir. AB kriterlerinin ekonomik ve
siyasi hükümlerinin hayata geçirilmesi, devlet ve toplum olarak birlikte
çağdaşlaşmamız yönünde atılacak önemli bir
adımdır. Demokratik rejimlerde siyasi iktidarların ve bürokratik
yapıların temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına
müdahale edemeyeceğini, uluslararası sözleşmelerle güvence
altına alınan temel hak ve özgürlüklerin eksiksiz olarak hayata
geçirilmesini savunan partimiz, temel hak ve özgürlükleri, ülkemizin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerde, özellikle Kopenhag
Kriterlerinde belirtilen seviyeye yükseltmek için Anayasa ve yasalarda gerekli
değişikliği yapacaktır. Yaptınız da ama bugün
uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını öngören Anayasaya
kendi koyduğunuz hükme uymuyorsunuz. Devam ediyorsunuz Partimiz hukuk
devleti ilkelerini hayata geçirecek, bireyleri devlete ve örgütlü güçlere
karşı koruyacak, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin getirdiği ilke ve
standartlarda temel hak ve özgürlüklerin güvence altına
alınmasını sağlayacaktır. diyorsunuz. Evet, AK
PARTİ'nin bu beyanı, kadrosu ve güven veren hukuk söylemleri,
yaklaşımları, hukuka saygılı görüntüsü başta
Batı olmak üzere, dünyayı ve global sermayeyi etkilemişti.
2002-2004 yılları
arasında ABye uyum kapsamında 8 uyum paketi, 2001 ve 2004
yıllarında da 2 Anayasa paketi TBMMde kabul edilmişti. 17
Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesinde Türkiye-AB ilişkilerinde bir
dönüm noktası daha yaşanmış ve zirvede Türkiye'nin siyasi
kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtilerek 3
Ekim 2005te tam üyelik müzakerelerine başlanması kararı
alınmıştı. 2006-2010 yılları arasında 13
fasıl müzakereye açılmıştı. Bu yıllarda
Türkiyeye duyulan güven 71,5 milyar dolar yatırımın Türkiyeye
gelmesini sağlamış, ciddi ve olumlu ekonomik gelişmeler
yaşanmıştı.
2010 kalfalık
yıllarınızda ilişkiler duraklamış, ustalık
dönemiyle gerilemiş, 2018 Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle de hem Batı dünyası hem komşularla ilişkiler
neredeyse kopma noktasına gelmiştir. Dünya bunun nedenini pekâlâ
bilmektedir çünkü hukuk ve adalet rafa kalktı, yargı
bağımsızlığı, tarafsızlığı
büyük ölçüde yara aldı. Hükûmet kurulduğunda ekonominin
başına Cumhurbaşkanının en yakınının
gelmesiyle, dünya bunu, haklı olarak, tek adama bağlı,
denetlenmek istemeyen bir ekonomik model olarak algıladı. Bu güvensizlik
TLde değer kaybı ve enflasyona neden olmuş, sermaye
kaçmıştı.
Son günlerde
Cumhurbaşkanının bizzat kendisini kitabını yazacak
derecede ekonomide yetkin ilan etmesi ise bardağı taşıran
son damlaydı. Merkez Bankasının
bağımsızlığını tanımaması, her
alanda kendisini tek sorumlu ve yetkili görmesi her alanda çöküşün
başlangıcı oldu. Yargı, yasama, hatta yürütme ve devlet
bürokrasisi de tümüyle etkisiz ve işlevsiz kaldı; çok büyük tahribat
da ekonomide ve Türk parasında yaşandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Subaşı.
HASAN SUBAŞI (Devamla)
Neredeyse devletle iş tutan yandaş KÖİ müteahhitleri ve belli
bir azınlık dışında toplumun her kesimi büyük ölçüde
etkilendi, toplumun yarıdan fazlası yoksulluk ve açlık
sınırının altında yaşamını sürdürüyor.
Sanıyorum, en ustalık döneminiz olan
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle acemilik döneminizi
vaktim yettiğince mukayeseli ortaya koymaya çalıştım.
Sözlerime son verirken
bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Genel Başkanımız
Meral Akşenerin çağrısını yinelemek ve erken seçim
diyerek sözlerimi sonlandırmak istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Antalya Milletvekili Feridun Bahşide.
Sayın Feridun Bahşi,
buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi
Başkanlığı, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik
Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu
bütçeleri üzerine İYİ Partinin görüş ve düşüncelerini
açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, değerli
hâkim ve savcıların, adliye çalışanlarının, ceza
infaz kurumu çalışanlarının ve adalet sisteminin olmazsa
olmazı avukatların yargıya daha iyi hizmet edebilecek imkânlara
kavuşmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Bugün size ülkemizin özlem
duyduğu, on dokuz yıldır unuttuğu ama çok yakın bir
gelecekte yani İYİ Parti iktidarında mutlaka
kavuşacağı bir hukuk devletinden söz edeceğim.
Değerli arkadaşlar,
hukukun üstün olduğu ve egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu, demokratik, laik ve sosyal hukuk
devletinde bugün hâkim olan güçlerin haklılığı sistemi
ortadan kaldırılacak, haklıların hukuku egemen
olacaktır. Anayasa ve yasalar raflardan indirilecek, iktidarın
talimatına göre hareket etme ortadan kaldırılıp hak, hukuk
ve adalet ülkede hâkim kılınacak. Devletin şekli,
işleyişi ve organları Anayasada ve yasalarda belirtildiği
şekilde uygulanacak. Güçler ayrılığı ilkesine uygun
olarak kurumlar yetki ve sorumluluklarına uygun davranacak. İdarenin
her türlü işlem ve eylemine karşı bağımsız
yargının verdiği tüm idari yargı kararları
bekletilmeden hemen uygulanacak. Yandaş müteahhit, 5-10 maaş alan
danışman, ayrıcalıklı kişi ve kurum olmayacak.
Hak kaybına sebep olan kamu görevlileri, bu eylem ve işlemlerinden
sorumlu tutulacak. Yargı bağımsızlığı
tavizsiz uygulanacak. 1961 Anayasasıyla düzenlenen ancak sonradan
uygulamadan kaldırılan coğrafi teminat yeniden getirilecek.
Hâkimlerin verdikleri kararlar sadece yargısal denetime tabi tutulacak,
kararları sebebiyle açıkça yasalarda suç olarak belirtilenler
dışında haklarında soruşturma açılmayacak.
Anayasa Mahkemesi hukuk
devletini şöyle tarif eder: Hukuk devleti, tüm faaliyet, işlem ve
eylemleri hukuk kurallarına ve anayasaya uyan, bu kurallarla
bağlı olan devlet anlamına gelmektedir. Hukuk devleti, insan
haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk
düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendisini zorunlu sayan ve faaliyetlerinde
hukuka ve anayasaya uyan devlettir. der. İYİ Parti iktidarında,
bu tarife uygun hukuk devleti mutlaka tesis edilecektir.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ iktidarı her konuda hep yandaş yarattı.
İşe yandaş sermayeyle başladılar; yandaş
basın yarattılar; kifayetsiz, ehliyetsiz, liyakatsiz, yandaş
bürokratlar eliyle yandaş bürokrasi yarattılar; hatta yandaş HSK
yarattılar. Tüm bunların sonucunda hâkimler korkutuldu, Yargıtay
üyeleri korkutuldu, savcılar korkutuldu; kısaca, yargının
her kademesine korku hâkim oldu. Bu korkuda, iktidarın emir ve
talimatına göre iş yapan yargı mensupları öne çıktı.
Yandaş yargı mensupları, ülkede her türlü suça
bulaşmış mafya liderlerini, uyuşturucu
kaçakçılarını, uçaklarında bakanlar taşıyan
şüphelileri akladılar, malları üzerindeki tedbirleri
kaldırıp yurt dışına kaçmasını
sağladılar. Bu yargı mensupları çeşitli şekilde
terfi ettirildi, ödüllendirildi; hatta, birisi HSK'ye verilen talimatla önce
Yargıtaya seçildi, Yargıtayda tek bir dosya incelemeden, tek bir
karara imza atmadan, tek adam talimatıyla Anayasa Mahkemesi üyesi
yapıldı. Hâlbuki Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilme teamülü on
yıl Yargıtay üyeliği yapmaydı.
Değerli milletvekilleri,
şimdi de kamu avukatlarının taleplerinden bahsedeceğim.
Bilindiği gibi, kamu avukatları Devlet Memurları Kanunu'na göre
avukatlık hizmetleri sınıfında çalışmaktadır.
Kamu avukatları da tıpkı cumhuriyet savcıları gibi
devleti savunmakta, idarenin iş ve eylemlerinin hukuka uygun tecellisini
sağlamaya gayret etmektedirler. Her biri tıpkı hâkimler,
savcılar, noterler gibi hukuk fakültesi mezunudur ancak üstlendikleri
görev ve eğitim düzeyiyle mütenasip, adaletli bir ücret talepleri
yıllardır karşılanmamıştır. Bu sebeple de
kamu avukatlığından hızla kaçış yaşanmakta,
sayıları günden güne azalmaktadır. Kamu
avukatlığı kariyer meslek sınıfı olarak kabul
edilmelidir. Anayasa'nın 55inci maddesi gereği, eşit işe
eşit ücret ilkesi gereği 4800 ek gösterge, 2000 makam tazminatı
ve emsale uygun temsil tazminatı, yüzde 200 özel hizmet tazminatı
verilmek suretiyle avukatlık mesleğinin onuruna yaraşır bir
ücrete kavuşturulmalıdır. Hâkim ve savcılar gibi,
mesleğe 8inci dereceden başlamalıdır.
Çalıştığı idareler tarafından zorunlu mesleki
sorumluluk mesuliyet sigortası yapılmalı ve primleri idarece
karşılanmalıdır. Özlük hakları bakımından
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamından çıkarılmalı,
kamu avukatları yasası çıkarılıp hak ve yetkileri
yeniden düzenlenmelidir. Bu çerçevede özlük, statü, disiplin, atama gibi hak,
görev ve yetkilerini düzenlemek üzere, kamu kurumlarını kapsar
şekilde, mali ve idari anlamda özerk bir kamu avukatları kurulu
oluşturulmalıdır. Kamu avukatsız kalmasın, kurum
hafızası yok olmasın isteniyor ise bir an önce Adalet
Bakanlığının Yargı Reformu Stratejisi Belgesi
kapsamında kamu avukatlarının çalışma esaslarına
ve özlük haklarına yönelik iyileştirme yapılacağı taahhüdü
yerine getirilmelidir. Bu konuyla ilgili kanun teklifimizi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunduk ve kamu avukatları
adına takipçisi olacağız.
Değerli milletvekilleri,
önemli gördüğümüz diğer bir husus ise adliye
çalışanlarının hizmet sınıfının
değiştirilmesi. Adliye çalışanları, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olarak hizmet
vermektedirler ama ülkemizde hizmet veren emniyet hizmetleri, jandarma
hizmetleri, din hizmetleri, eğitim ve öğretim hizmetleri
sınıfındaki memurlar gibi kendi alanına özgü olarak
değil, genel idari hizmetler sınıfında
sayılmalarından dolayı özlük haklarında önemli bir eksiklik
ve sorun yaşanmaktadır. Toplumun genelinde adliye personelinin
mesleğinin zorlukları bilinmekteyken Adalet personelinin 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36ncı maddesi içinde
sayılan genel idari hizmetler sınıfı kapsamına
sığmadığı da ortadadır. Ayrıca, adliye
çalışanlarının büro memurları gibi genel idare
hizmetleri sınıfında yer alması Anayasamızın
temel ilkelerinden olan ölçülülük ilkesine de aykırıdır. Bu
çerçevede, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36ncı
maddesine Adalet teşkilatında görev yapmakta olan Adalet personelini
kapsayan adalet hizmetleri sınıfı da eklenmelidir. Yine, ceza
infaz kurumu memurlarının emniyet hizmetleri sınıfına
alınması talepleri vardır. Bu konuda kanun teklifimiz
vardı, bu talep de karşılanmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü. 10 Aralık 1948
tarihinde Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesini kabul ve ilan etmiştir. Birleşmiş Milletler üyesi
olup bu bildirgeye de imza atan Kızıl Çin Yönetimi, 1949
yılında işgal ettiği Doğu Türkistanda insanlık
dışı uygulamalarla soykırımına devam etmektedir.
Soykırıma maruz kalan soydaşlarımız, Doğu
Türkistanlı bir avuç Uygur Türkü aydın ise bu insanlık
dışı uygulamayı dünyaya duyurmaya
çalışmaktadır. Dünyanın birçok ülkesi bu zulme
karşı çıkan açıklamalar yaparken Türkiye bu konudaki
sessizliğini korumaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
toparlayın.
FERİDUN BAHŞİ
(Devamla) Hatta, ülkemize gelen Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun
İsayı bile Türkiyeye almayıp Esenboğa Havaalanından
geri çevirebilmektedir. Türkiyede yaşayan Uygur Türklerine uygulanan
gözaltı, tutuklama ve baskılara girmiyorum bile.
Gazi Meclisimizin bu
kürsüsünden, bu anlamlı günde, Doğu Türkistan Türkünün
çığlığına ses veriyor, Türk devletinin
yapamadığını yapıyor, Kızıl Çin Hükûmetini
kınıyor ve protesto ediyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Acıları acımız,
sevdaları sevdamız, mücadeleleri mücadelemizdir.
Yoksulluk ve yolsuzluk
bütçesi olarak nitelediğimiz, görüşmeleri süren bu bütçeye gelince;
bu bütçeye ret oyu vereceğimizi ifade ediyor, Gazi Meclisi ve büyük Türk
milletini saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Aksaray Milletvekili Ayhan Erelin.
Buyurun Sayın Erel.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, yüce Türk milleti ve Sayın Bakanlar; Adalet
Bakanlığı bütçesi üzerine partim İYİ Parti adına
söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ömürlerinin baharlarında
gök ekinler gibi biçilerek bu topraklar için toprağa düşmüş
şehitlerimizi rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz Adalet Bakanlığı bütçesi olmasına
karşın, adaleti sadece hukuk düzeni, yargılama, savunma olarak
dar bir çerçeveye sıkıştırmanın doğru
olmadığını düşünüyorum. Adalet; eşit ve adil
paylaşımı, uzlaşmayı, hakkaniyeti, refah düzeyini
mümkün olan en üst düzeye çıkarmak; adil yargılama hakkı,
bağımsız ve tarafsız bir yargı, özgür savunmayı,
mağdurlara ve faillere eşit davranma, herkesin yasalar önünde
eşit sayılması; kısaca, yönetenlerin adil olanı
sağlama borcunu yerine getirmesi olarak anlatılabilir. 40 milyona
yakın vatandaşımızın temel ihtiyaç maddelerini dahi
karşılayamadığı günümüzde adil bir
paylaşımdan, eşitlikten bahsetmek mümkün müdür? İşsizlerin,
işçilerin, emeklilerin, çiftçilerin, esnafların derdine derman olmayan
bu bütçe yokluk bütçesidir. Zengini daha zengin yapan, vatandaşın
geçmediği, yerini görmediği, adını bilmediği
otoyollara, köprülere, tünellere, havaalanlarına, şehir hastanelerine
döviz bazında, maliyetinin 3 katından fazla yapılan garanti
ödemeleri nedeniyle de yolsuzluk bütçesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktidar eğer ülkemizin sorunlarını
gerçekten çözüme kavuşturmak istiyorsa hukukun üstünlüğü
kuralını kabul edip evrensel hukuk kurallarına uyarak
yargının tarafsız ve bağımsız olmasını
bir an önce sağlamalıdır. Mayıs 2019da hâkim ve
savcılara coğrafi teminat uygulamasına geçileceği
açıklandı. Böylece, hâkimlerimizin tepesinde Demoklesin
kılıcı gibi duran HSKnin elindeki tayin ve nakil silahı
kaldırılarak tarafsız, bağımsız ve korkusuz
kararlar alması sağlanacaktı; yargı teminatı
güçlenecek, kararlar daha hızlı ve adil hâle gelecekti. Peki AK
PARTİnin bu vaadine ne oldu? derseniz, diğer vaatleri gibi hayal
oldu. İktidar, hepsinde olduğu gibi, iki yılı geçen sürede
maalesef bu sözünü de unuttu. Bugün yargı, siyasetin baskısı
altındadır. Oysa coğrafi teminat yargı kararlarına
güven sağlayabilirdi. Bunu gerçekleştirmek inşallah
İYİ Partiye nasip olacaktır. Türkiyede hâlâ yargıya
güvenmeyenlerin oranı yüzde 75lerin üzerindedir. Sayın Adalet
Bakanımız geçen yıl Benim için en büyük endeks kalbimdir.
demişti. Sizin liyakate, adil yargılamaya, yasalar önünde herkesin
eşit olduğuna, bağımsız yargıya, özgür savunmaya
ve özellikle hukuk devletine olan inancınızın ne denli güçlü
olduğunu söylemlerinizden biliyorum ancak uygulamada, yargı
kararlarının uygulanmaması da dâhil olmak üzere, hukuk
devletinin niteliklerine uyulmadığını, bundan en çok da
sizin rahatsızlık duyduğunuzu biliyorum. Sayın Bakanın
adalete güvenin sağlanması yönündeki samimiyetine milletimiz
inanıyor, kendisine güveniyor lakin sisteme ve yargıya güvenmiyor; bu
yaman çelişkinin araştırılmasında fayda var.
Yabancı ülkeler de
maalesef Türkiye düzenine güvenmiyor; dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde
son sıralardayız, güvenilmez ülkeler arasındayız. Elbette
ki bizde de doğru düzgün hâkimler var ama hâkim teminatı yok. Bir kez
daha ifade etmek istiyorum: Hâkimlerimiz, hâkim teminatı
olmadığından, yargının önemli bir bölümü siyasi iradeyi
kızdırıp karda kışta aile bütünlüğü dikkate alınmaksızın
oraya buraya sürülmekten endişe ettiği için bağımsız,
tarafsız ve korkusuz karar verememektedir. Ülkemizin esenliğini,
refahını, ekonomik yatırımların gelmesini sağlamak,
yargıya olan güveni en üst düzeye çıkarmak için ilk yapılacak
iş, hâkim güvencesini getirmek olmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2018 yılında dünyanın
bakış açsını değiştiren uygulamalarla hukukta ve
demokraside güven verilmemesi üzerine iktidar tarafından bir
kısım önlemlere ihtiyaç duyulmuştur. Adalet Bakanlığı
tarafından üst üste reform paketleri hazırlanmıştır
ancak reform paketleri ne yazık ki piyasaya güven vermemiştir çünkü
açıklanan paketlerin içeriği zaten Anayasamızın ve
kanunlarımızın güvence altına almış olduğu
konulardır.
Türkiyedeki sorunların
büyük kısmı uygulama hatalarından kaynaklanmaktadır.
Uygulama hatalarının sebebi ise siyasi baskılar sonucunda hâkim
ve savcıların huzurlu ve rahat karar verememeleridir, görev
yapamamalarıdır. İçişleri Bakanının dile
getirdiği Sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan
gelsin. söylemine karşın Adalet Bakanının Bizim
rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz
hukuktur. Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin. değil; hukuk önden
yürüsün, biz ona göre kendimizi ayarlayalım. açıklaması hukuk
devleti anlayışıdır. Hukuk devleti açısından
değerli bir tepki olmuştur ancak hukuksuz uygulamalar, bu söylemlere
rağmen, son bulmamıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İYİ Parti iktidarında hâkimlik ve
savcılık meslekleri birbirinden ayrılacak, HSK Hâkimler Kurulu
ve Savcılar Kurulu olarak ikiye bölünecektir. Mesleğe kabul
kesinlikle liyakat esasına göre yapılacaktır. Hâkim ve
savcı sınavlarında kayırma ve torpil algısı
yaratan mülakat sistemine mutlaka son verilecektir. Adli kolluk mutlaka
kurulacak, kolluk amirliği sınavlarında hukuk fakültesi
mezunlarına öncelik tanınacaktır.
Bağımsız
yargının olmazsa olmazı olan, yargının kurucu unsuru
avukatların sosyal ve ekonomik durumu içler acısıdır.
Bilinçsizce açılan hukuk fakülteleri sonucunda, ihtiyacın çok
üzerinde mezun veren hukuk fakültelerinden mezun olanların
yapacağı tek işin avukatlık olarak görülmesi sonucu iş
hanlarının ön cepheleri avukat tabelalarıyla kaplanırken,
ekonomik sıkıntılarını bir nebze olsun
karşılamak isteyen genç avukatlar başka avukat bürolarında
asgari ücret altında çalışmaya mecbur bırakılarak
mesleğin onuru ayaklar altına alınmış olup bu tür
çalışmalar emeğin ve itibarının sömürülmesinden
başka tanımlamaya uygun görülemez. Avukatların ekonomik düzeyini
iyileştirecek, çalışma şartlarını düzenleyecek
yeni bir avukatlık yasası çıkarılacak, avukatlar
arasında sosyal barışı ve dayanışmayı
ortadan kaldıran çoklu baro sistemine son verilecektir. CMK ücret
tarifesi, avukatlık ücret tarifesiyle eşitlenecektir. Serbest
avukatların emekli maaşları 2 bin TL civarındadır. Bu
miktar açlık sınırının altındadır.
Avukatlık mesleğine yakışır emekli maaşı
düzenlemesi yapılacaktır. Kamuda çalışan
avukatlarımızın özlük haklarıyla ilgili talepleri
karşılanacak 4800 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet
tazminatı düzenlemesi yapılacaktır. Fedakârca görev yapan koruma
infaz memurları güvenlik sınıfına geçirilecek, adliye
çalışanlarının özlük haklarında ayrım yapmadan düzenleme
yapılacaktır.
Sayın Başkan,
Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, göreve
geldiği 2002 yılında, Avrupa Birliği
çalışmaları içinde Kopenhag Kriterlerini benimsemiştir.
Görüşleri, düşünceleri ve hukuk devletine saygılı
görünümüyle bütün devletler tarafından desteklenmiş ve de sonucunda
ülkemize sermaye akışı sağlanmıştır. Büyük
çapta gelen sermaye akışıyla ülkemiz yatırım
yapılabilir ve güvenilir bir ülke olarak kabul edilmiş ve bunun
devamında da kalkınma yaşanmıştır. Bu
kalkınmanın temelinde hukuk ve güven yer almıştır yani
o dönemdeki Anayasa ve kanunlarımızla Hükûmetin uygulamaları
sonucunda ülkemize ekonomi ve hukuk alanlarında güven duyulması
sağlanmıştır ancak 2018 yılında
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle dünyaya verilen mesaj, tek
adam yönetiminin ülkemizde uygulanacağı olmuştur. Türkiyede
kurulan sistemin, hukuk ve Anayasanın dışında, demokrasiye
saygılı olmayan bir yönetim olacağının sinyalleri
görülmüştür. Bu sebeple ekonomik dengeler altüst olmuştur. Nitekim,
uygulamalarda öngörü doğrulanmıştır ve yapılan
yanlışta ısrar edilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı
ekonominin kitabını yazdığını ve ekonomiyi
kendisinin yönettiğini beyan etmiştir. Bu durum,
bağımsız Merkez Bankası başkanlarının
Cumhurbaşkanı tarafından dilediğince
değiştirilmesiyle uygulanmaktadır. Bu uygulamayla, ülkemizde
hukuk ve yatırım güvencesinin kalmadığı tüm dünya
tarafından görülmüştür.
Sonuç olarak, ülkemiz
yatırım yapılabilir ülkeler arasından
çıkarılmıştır. Açıklanan reform paketlerine iç
kamuoyunda birtakım sempatiler doğmuş olabilir ancak
yabancı yatırımcılar için ülkemizde hukuka ve
dolayısıyla ekonomiye olan güven yenilenememektedir. Dış
güçler ve yabancı yatırıcımlar, iktidar tarafından
yapılan reformların göstermelik olduğunu görmektedir. Bu sebeple
sermaye muslukları kesilmiş, ekonomik kırılmalar,
dengesizlikler ve çöküntüler başlamıştır. Ülkemizin hukukta
gerilemesiyle gerçekleşen ekonomik başarısızlık
iktidar tarafından ekonomik kurtuluş savaşı olarak
nitelendirilmiş, başarısızlığı
eleştirenlerse mandacı olarak tanımlanmıştır.
Belirtmek gerekir ki Kurtuluş Savaşı canla, kanla, şanla,
şerefle yüzyıl önce tarihe nakşedilmiştir. Bugün
yaşanılan başarısızlığı Kurtuluş
Savaşıyla kıyaslamak son derece yanlış ve yersizdir,
eleştirenler için mandacı yaftalaması yapılması da
doğru değildir. İktidarın bu yaklaşımı,
uygulanan başarısızlıklarda ısrar edileceğinin
göstergesidir ancak çözüm için ortak aklın tesis edilmesinden başka
yol kalmamıştır. Ortak akıl için ise öncelikle bu terimle
çelişen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
değiştirilerek iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter
sisteme geçilmesi gerekmektedir. Dünya sermayesi, parasını
değerlendireceği bir yer aramaktadır; hukuku, güveni, adaleti,
demokrasiyi sağlayan her ülkeye gitmeye hazırdır. Bugün, dünyada
muazzam para birikimi vardır ancak Türkiye bu güveni sağlamadığı
için bu para Türkiyeye gelmemektedir. İYİ Parti iktidarında
hukukun üstünlüğü, adalete güven ve demokrasi tesis edilecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adalet, toplumun bir arada, güvenli, huzurlu,
barış içinde yaşaması için temel şarttır. Bir
ülkede yaşayan bireylerin birbirine karşı adil
davranışlar sergilemelerinin yanında, devletin tüm yöneticileri
ve kurumları da aynı şekilde adaletten ayrılmadan
görevlerini yerine getirmek zorundadır. Bu nedenle, adaletin nihai
sağlayıcısı ve koruyucusu devlet ve devleti yönetenlerdir.
Peki, günümüzde devlet ve devleti yönetenler adaleti mükemmel şekilde
sağlayabilmekte midir? Sayın Genel Başkanımız Meral
Akşener Hanımefendinin de belirttiği gibi Biz
geldiğimizde bizden öncekiler gibi olamayız, olmayacağız.
Kimse merak etmesin, Hazreti Ömerin Diclenin kenarında bir koyunu kurt
aşırsa adliilahi benden sorar diye çok korkuyorum. hitabına
siyaseten değil, ahlaken bağlı kalacak, Ömerin adaletini hep hatırımızda
tutacağız ve söz olsun, İYİ Parti iktidarında Ömerin
yolundan asla ayrılmayacağız
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Ömer değil Hazreti Ömer.
AYHAN EREL (Devamla)
Mahkemelerde ısmarlama davalara izin vermeyeceğiz. Hukuk sistemini
demokrasi ve eşitlik ilkelerine uygun şekilde yeniden ele alacağız.
Fikri hür, vicdanı hür, siyasetin üstünde bir adalet sistemiyle
vatandaşlarımızın kendilerini her anlamda güvende
hissedecekleri adil bir Türkiye için çalışacağız. Aksi
ispatlanana kadar herkes masumdur. ve Suç şahsidir. temel ilkelerini
kirletmeyeceğiz. Kuran-ı Kerimde buyrulan Bir topluluğa olan
kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. adliilahi hitabını da
manevi dünyamızda hep canlı tutacak, rövanş hissine
kapılmayacağız. Toplumumuzun her kesiminin, her
insanımızın avukatı, kendimizin ise savcısı
olacağız. Önce biz sonra ben diyeceğiz ve hep birlikte
mutlulukla göreceğiz ki adaleti tesis edince, hak yerine gelince, herkes
kendini güvende hissedince her şey düzelmeye başlayacak ve Türkiye
iyileşecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Ayhan
Bey.
AYHAN EREL (Devamla)
Danıştay ve Yargıtaya bir çift sözüm var, yanlış
anlayacaksanız hiç anlamayın: Yargıtay ve Danıştay
sanki Yemen çölleri gibi, giden dosya geri gelmiyor. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Bütçemizin milletimize,
devletimize, Adalet Bakanlığımıza hayırlı
uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataşta.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2022
yılı bütçesi hakkında İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Türk milletini, kahraman ordumuzu ve Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları
başta olmak üzere, vatan savunması ve terörle mücadelede şehit
olan kahraman askerlerimize Allahtan rahmet diliyor, gazilerimizi şükranla
anıyorum.
Değerli milletvekilleri;
cumhuriyetimizin kurucusu, ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün dediği gibi Türk ordusunun zaferleri ve mazisi
insanlık tarihiyle başlamaktadır. Ata yurdumuzun kutsal
başkenti Ötükenden yarım asır Türke başkentlik yapan aziz
İstanbula, kıyamete kadar başkentimiz kalacak Mavi Gözlü
Bozkurtun emaneti Ankaraya, destanlar yazdığımız
Ergenekondan Anadoluyu yurt edindiğimiz Malazgirte, çağ
kapatıp çağ açtığımız İstanbula, Türk esir
olmaz. diye haykırdığımız Çanakkaleden Ya istiklal
ya ölüm! sözünün dalga dalga yankılandığı Anadoluya; Türk
milletinin zaferlerinde, varlık yokluk savaşlarında, istiklal ve
istikbalimizin güvencesi Türk ordusu hep başrol üstlenmiş, Türk
milletini ayağa kaldırmıştır. Bu nedenle İYİ
Parti olarak millî savunmaya ilişkin konularda hep hassas davrandık.
Konuyu siyasetüstü gördük ve Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma
Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü, Millî İstihbarat Teşkilatı
bütçelerine evet oyu kullandık. Bu tutumumuzu bugün de devam
ettireceğiz ancak ülkemiz ve milletimizin çıkarları
doğrultusunda yapıcı eleştirilerimizi de dile
getireceğiz.
Değerli milletvekilleri,
Millî Savunma Bakanlığının 2021 yılı bütçesi 61,4
milyar lirayken yaklaşık yüzde 30 artışla 80,4 milyar
liraya çıkarılmıştır. Yaklaşık 19
milyarlık bu artış yıllık resmî enflasyon oranı
üzerinde olsa da bu yıl TLnin dolar karşısında değer
kaybı dikkate alındığında da gerçek enflasyona göre de
aslında artış değil, azalış söz konusudur. Millî
Savunma Bakanlığının 2021 yılı bütçesi o zamanki
kurla 8,2 milyar dolarken 2022 yılı bütçesi bugünkü kurla 5,8 milyar
dolara düşmüştür yani 2,5 milyar dolarlık düşüş söz
konusundur. Sonuç olarak Millî Savunma Bakanlığı bütçesi
artırılmış gibi görünse de gerçekte ortada bir artış
yoktur.
Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi yıllara sari olarak da istikrarlı
bir düşüş göstermektedir. Buna göre, Bakanlık bütçesinin genel
bütçeye oranı 2003 yılında yüzde 6,9ken 2012de 5,2ye, 2019 ve
2020 yıllarında 4,9a, 2021 yılında 4,5e gerilemiş,
2022 yılı yokluk ve yolsuzluk bütçesi içerisindeki payı ise
yaklaşık yüzde 4,6 olarak hesap edilmiştir.
Türk ordusu, dünyanın en
güçlü 9uncu, NATO'nun 4üncü ordusu olmasına rağmen, savunma
harcamalarında dünyada 15inci sırada yer almaktadır. NATO, üye
ülkelerin savunma harcamalarına gayrisafi yurt hasılasından en
az yüzde 2 pay ayırmaları yönünde karar almış olsa da
ülkemizde bu oran henüz yakalanamamıştır. Bu zorlu
coğrafyada kalmaya devam etmek istiyorsak Türk ordusunu her yönüyle, her
zaman hazır tutmalı, savunmaya ayrılan bütçenin
artırılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
güçlü ordu, güçlü Türkiye hayalimizi, millî savunmaya daha fazla bütçe
ayırarak, sanayimizdeki yerli ve millî yatırımları
artırarak gerçekleştirebiliriz. Bu yüzden savunma sanayimizi
güçlendirmeli, dışa bağımlılığı en aza
indirmeliyiz. Bu yapılmadığında olanları hep birlikte
gördük; S-400 aldık, kullanamıyoruz, depo da çürüyor; F-35 projesinden
çıkartıldık, ödediğimiz parayı bile geri vermiyorlar.
F-35 ve S-400 projelerinin ülkemize toplam maliyeti 3,8 milyar dolardır.
Millî Savunma Bakanlığının 2022 yılı toplam
bütçesi 5,8 milyar dolardır. Yani 2 projenin boşa giden maliyeti, tek
başına Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin yüzde 65i
yapmaktadır. Milletin bu kadar parasını hatalı
politikalarla çöpe atmaya kimsenin hakkı yoktur, yazıktır
günahtır.
Diğer taraftan, depoda
çürümeye bırakılan S-400ler yüzünden CAATSA kapsamında ülkemize
yaptırım uygulanıyor, ABDli Türk düşmanı bir senatör
Türk F-35leri Yunanistana verelim. tasarısı sunuyor. Türkiye
Cumhuriyetinin itibarının düştüğü durum içler
acısı, kaybettiğimiz milyarlarca dolar da cabası.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
görüldüğü gibi, millî savunma meselelerini ekonomik gelişmelerden ve
dış siyasi ilişkilerden bağımsız düşünmek
mümkün değildir. Dış politikadaki hatalar ve
başarısızlıklar millî güvenliğimize zarar verecek
boyutlardadır. Çok değil, daha birkaç ay öncesine kadar Suriye,
Akdeniz, Libya ve Katar gibi sorunlarda farklı cephelerde yer
aldığımız, 15 Temmuz hain darbe girişiminin finansörü
olduğu iktidar tarafından belirtilen Birleşik Arap Emirlikleri
bugün dostumuz oldu; şimdi de Birleşik Arap Emirliklerinin ASELSANa
ortak olacağı yazılıp çiziliyor. 10 milyar dolar
yatırım yapacağını söylediği için FETÖyle
birlikte darbe yapmakla suçladığımız Birleşik Arap
Emirlikleri Veliaht Prensini resmî törenle karşıladınız.
Tank Paletin Katara satılmasından sonra, şimdi de
ASELSANı Birleşik Arap Emirliklerine mi satacaksınız?
Millî Savunma Bakanımız, Birleşik Arap Emirliklerinin
Suriyede, Irakta bazı terör gruplarını, PKKyı,
DEAŞı, YPGyi desteklediklerini söylemişti. Şimdi, millî
güvenliğimiz hiçe sayılarak Mısırda darbeci Sisi dostunuz
olduğu gibi Birleşik Arap Emirlikleri de mi dostunuz oldu?
Coğrafyamızdaki devletlerle dostluklarınıza bir şey
demiyoruz ama bir gün millî güvenlik meselesi, dış güçler deyip
ertesi gün dostum derseniz size biz nasıl inanalım, nasıl
güvenelim? Tıpkı kardeşim Esadın katil Esede
dönüşme sürecinde Suriye'de olduğu gibi sizin yanlış
politikalarınızın sonucunu temizlemek her zaman olduğu gibi
kahraman ordumuza düşmektedir.
Değerli milletvekilleri,
AKP Savunma sanayisinin yüzde 80i yerli. demektedir. Keşke bu oran
gerçek olsa; biz buna sevinir ve tebrik etmesini de biliriz tıpkı
SİHA'larda olduğu gibi. Ancak burada gerçekten uzak, tamamen
algı oluşturmak için verilmiş bir oran söz konusudur. Yerli bir
uçak var mı? Yok. Savunma sanayisi için kritik öneme sahip yerli motor
ortada yok, yerli bir denizaltı yok, yerli bir tank yok. Katar'a
satılan Tank Palet Fabrikasında tank üretilecekti, hatta otuz
altı ay önce Cumhurbaşkanı kesin tarih vermiş On sekiz ay
sonra Tank Palet Fabrikasında tank üretilecek. demişti, otuz
altı ay geçti; gören, duyan var mı? Yok. Zırhlı araçlar
bile yüzde 100 yerli değil. Durum böyleyken hangi veriler esas
alınıp yüzde 80 yerlilikten bahsediliyor? Sanırım bu yüzde
80 oranını TÜİK hesapladı.
Değerli milletvekilleri,
Türk ordusunun tarihî bir süreklilik içinde temayülleri olan bir
yapısı vardır. Ancak AKP döneminde ordunun teamülleri hiçe
sayılmış, Ergenekon'la başlayıp 15 Temmuz'la devam
eden süreçte, düşünülmeden yapılan düzenlemelerle ordumuzun temeline
âdeta dinamit konmuştur. Ordumuz içinde bir grup hainin
gerçekleştirdiği darbe girişimi ordunun tümüne mal edilmeye
çalışılarak kahraman Türk ordusu âdeta
cezalandırılmıştır. Genelkurmay ve kuvvet
komutanlıkları arasındaki sıkı emir ve komuta zinciri
kopartılmıştır. Genelkurmay ve kuvvet
komutanlıklarının birçok yetkisi elinden alınarak
Bakanlığa verilmiştir. Kuvvet komutanlıklarının
subay ve astsubayları tayin etme yetkisi dahi ellerinden alınarak bu
yetki, Millî Savunma Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne
verilmiştir. Tayin isteyen subay ve astsubaylar siyasi parti yetkililerinden
torpil aramaya çoktan başlamıştır bile. Diğer yandan,
harp okullarının, kendisine subay yetiştirdiği Kara, Deniz
ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarıyla hiyerarşik
bağlantısı kopartılarak sivil bir profesörün
rektörlüğünü yaptığı Millî Savunma Üniversitesine
bağlanmıştır. Ordunun kurmay subaylarını, general
ve amirallerini yetiştiren kuvvet harp akademileri, başlarına
sivil müdürler verilerek enstitüye dönüştürülmüştür. Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır.
Cumhurbaşkanına istediği herhangi bir subayı veya generali
ordudan çıkartma yetkisi verilmiştir. Ordu elindeki silah ve
teçhizatın Bakan onayıyla Emniyet Genel Müdürlüğüne ve MİT
Başkanlığına transfer edilebilmesine olanak
sağlanmıştır. Diyanet İşleri Başkanı
bile protokolde Genelkurmay Başkanının önüne geçmiştir. Bu
uzun listeyi daha da uzatmak mümkündür.
Değerli milletvekilleri,
TSK'yle ilgili olarak yapılan ve yapılacak olan her türlü düzenlemede
ordumuzun tarihî geçmişi, saygınlığı, disiplini, millî
yapısı ve bütünlüğü bir an için dahi göz ardı edilecek
olursa bunun faturası çok ama çok ağır olacaktır.
Genelkurmay, kuvvet komutanlıkları ve ordu komutanlıkları
arasına başkaca konulacak sivil kişi veya kurumların bu
yapılar arasındaki bütünlüğe zarar vereceği ortadadır.
Temayül, prensip, liyakat ve ehliyet değil de başkaca sair amaçlarla
yapılacak atama, terfi, disiplin ve adli işlemlerin sonuçları 15
Temmuzda başımıza yağan bombalarla sabittir.
Sayın Bakana da buradan
seslenmek isterim: Sayın Bakanım, bir harbiyeli olarak, bu kahraman
ordunun Genelkurmay Başkanlığını yapmış
kurmay bir subay olarak ordumuzun içinde yapılandığı
söylenen yeni cemaat ve tarikatlarla etkin mücadele etmelisiniz. Tayinleri,
terfileri ve sınavları bu yapılara ve siyasete bırakmamalısınız;
vebali altında kalırsınız.
TSK, her türlü siyasi
tartışmanın ve siyasi hesapların dışında ve
üstünde tutulmalıdır. Ordu içerisinde siyaset, mezhep, tarikat ve
cemaat yapılanmalarına asla müsaade edilmemeli, liyakat ve ehliyete
tam olarak uyulmalıdır. YAŞ ve MGK konusunda Anayasaya uygun
hareket edilmelidir. Ayrıca, 1845 yılında kurulan
şanlı yuva Kuleli, Maltepe ve Işıklar gibi askerî
liselerimiz, harp okulları, harp akademileri, astsubay hazırlama
okulları, ordumuzun beyni ve belkemiği olup derhâl geri
açılmalıdır. Dünyada böyle büyük bir orduya sahip olup da askerî
hastanesi olmayan bizden başka bir devlet yoktur. Bu yüzden Türkiyeye
modern tıbbı getiren askerî tıp akademisi ve askerî hastanelerin
tekrar açılması gerekmektedir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Ordudan ayrılan eğitim,
sağlık, Jandarma, Sahil Güvenlik ve diğer tüm parçalar tekrar
asil gövdeye eklenmelidir.
Değerli milletvekilleri,
Türk Silahlı Kuvvetleri subayı, astsubayı, uzman
jandarması, uzman çavuşları, uzman er, erbaşları ve
Mehmetçikle birlikte Türk milletinin en önemli güç kaynağıdır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin her kademesinde omuz omuza görev yapan askerî
personelimizin hepsinin çözülmeyi bekleyen birbirinden farklı sorunları
bulunmaktadır. Bu nedenle subayından sivil memuruna kadar
sorunları tamamen çözecek bir personel kanuna ihtiyaç vardır.
Getirilecek düzenlemeyle binbaşıların maaş ve makam
tazminatı sorunundan astsubayların derece, makam ve görev
tazminatı sorununa, sözleşmeli personelin gelecek
kaygısından uzman erbaşın özlük haklarındaki
sıkıntılara kalıcı olarak çözüm getirilmelidir.
Eğer bu sorunları
siz çözmezseniz İYİ Parti olarak biz çözeceğiz. Bizim parti
programımıza göre Genelkurmay Başkanlığı Millî
Savunma Bakanlığına, kuvvet komutanlıkları da Genelkurmay
Başkanlığına bağlanacaktır.
Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin uhdesinde
olacaktır. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine bizzat bilgi vermesine
ilişkin kesin düzenlemeler yapılacaktır. TSKnin genelkurmay,
kuvvet, ordu, kolordu düzeni yeniden yapılandırılacaktır.
Türk ordusunun bünyesinden ayrılan askerî hastaneler, askerî fabrikalar ve
tersaneler yeniden ordunun bünyesine alınacaktır. GATA merkezli
olarak askerî sağlık sistemi yeniden kurulacaktır. Orduyu
besleyen nitelikli kadrolar yetiştiren asırlık
kurumlarımız askerî okullar tekrar açılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Ayrıca, askerî yargı tekrar tesis edilirken Yargıtay ve
Danıştay içinde askerî alanda uzman daireler
oluşturulacaktır, personelin sorunları tamamen çözülecektir. Tüm
bunlar İYİ Parti olarak kahraman ordumuza borcumuz, yüce Türk
milletimize sözümüzdür.
Değerli milletvekilleri,
ilk seçimde kurulacak İYİ Parti iktidarında, Sayın Genel
Başkanımız Meral Akşenerin dediği gibi millî,
itibarlı, tutarlı, barış odaklı ve gerçekçi politika
anlayışıyla dünyada ve bölgemizde barışı
hedefleyen, bölgede istikrarı sağlayan, milletimizin ve devletimizin
çıkarları doğrultusunda etkin bir rol oynayan sahada güçlü
ordu, masada güçlü devlet anlayışını benimseyen bir
politikayla Türkiyeyi AKPnin içine düşürdüğü yalnızlıktan
kurtaracağız. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha istiyorum sizden.
BAŞKAN Buyurun.
DURSUN ATAŞ (Devamla)
Son olarak eklemek isterim ki kahraman Türk ordusu öyle bir ordudur ki en
mukaddes saydığı vatanını istilaya gelen Kimi Hindu,
kimi yamyam, kimi bilmem ne bela olan düşmanını sırf
yaralı diye sırtında taşıyıp tedavi eden bir
ordudur. Türk ordusu, arkasında insan hakları ihlalleri,
işkenceler asla bırakmamıştır; bu durum dün de bugün
de hep böyle olmuştur, yarın da böyle olacaktır. Türk ordusu hep
beklenen vefalı Türk olmuştur; bu yüzden, Türk ordusuna çamur atmak
kimsenin hakkı da haddi de değildir. (İYİ Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bu vesileyle Millî Savunma
Bakanlığının 2022 yılı bütçesinin ordumuza
hayırlı olmasını diliyor, kahraman Türk ordusunu, yüce Türk
milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına ilk söz, lehinde İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Çelebi.
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şehitlerimizi anarak
konuşmama başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
şu ana kadar kavga, gürültü izlettik vatandaşa. Neyi kaybettik
biliyor musunuz? Makuliyetimizi. Türkiye ne olursa olsun iktidarda kalmak isteyenler
ile ne olursa olsun iktidara gelmek isteyenler arasında
sıkışmış durumda. Bu, yönetemeyenler ile umut
olamayanların bir hikâyesi.
Değerli milletvekilleri,
gruplara birer çift sözüm var. Önce iktidara sesleniyorum: Üretemiyoruz, zaten
artık üretmeyen para kazanıyor. Ben ekonomistim. dediniz, tek adam
yönetimiyle liyakat, planlama ve ortak aklı devre dışı
bıraktınız. Merkez Bankası Başkanım. dediniz,
güvenilir kurum bırakmadınız. AYMnin kararına saygı
duymuyorum. dediniz, hukuk güvenliğini rafa kaldırdınız.
Dünya 5ten büyüktür. dediniz, Türkiyeyi 5 müteahhide ve 5 toptancıya
mahkûm ettiniz. Doksan yıllık cumhuriyet kazanımlarını
babalar gibi satıp bugün ekonomik kurtuluş savaşı
veremezsiniz. Faize savaş benim için nas. diyorsunuz, Çiftçi
borcundaki, öğrenci kredi borcundaki, esnaf borcundaki faizleri silelim.
dediğimizde nas değil, pas diyorsunuz.
Tarımda ithalat
rekorları kırdınız Sayın Bakan; Hasanı
değil, Hansı beslediniz. Çiğ süt alımı düşük,
mezbahalarda şu an kana süt karışıyor.
Hayvancılık entübe durumda, yüzde 20 yani ithalatınızdan
fazla buzağı, oğlak ve kuzu ölümü var. Tarım işini
yapan son kuşaktayız ve bu bir millî güvenlik sorunudur.
Türkiyede artık, ölüler
dirilere bakıyor, insanlar anasının atasının
mirasıyla ayakta kalmaya çalışıyor; icra dosyaları 22
milyona ulaşmış, vatandaşın psikolojisi bozuk, 10
kişiden 5i kendi kendine konuşuyor; gençler umutsuz, KPSSden 90
alanlar dayıları olmadığı için işe giremiyor;
hasta, yolcu, araç geçiş garantileriyle gelecek nesiller borçlu
doğuyor; kamuda yozlaşmaya yoksullaşma eşlik ediyor,
Türkiye yönetilemiyor.
CHP yönetimine seslenmek
istiyorum, bunu yürekten yapmak istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi
emperyalizmle mücadele ederek doğdu. Sadece iktidara gelmek uğruna
Kocatepeyi, Duatepeyi, Metristepeyi terk etmeyin diyorum. Bugün emperyalizm
karargâhını Kandile kurdu, hedefi şaşırmayın. Oy
tabanı olmayan 10 Aralıkçı, bölücü, ayrılıkçı
zihniyete, Atatürkle sorunu olan bu değnekçilere asla geçit vermeyin
çünkü kurucu değerlerden ödün vererek yaptığınız
aritmetik hesaplar tutmayacak ve maalesef kaybeden Türkiye olacaktır.
Şunu iyi bilin ki biz
Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır. anlayışıyla
hareket ediyoruz. Bize partisi, derneği, gazetesi değil, cumhuriyetin
ve Atatürkün kendisi lazım; önce ilkeler lazım, önce duruş
lazım. Helalleşmeye ihtiyacı var mı? Var.
Sokağa çıkın,
kimse siyasetçilere şu an güvenmiyor. Gelin Egemenlik milletindi, biz 5
kişiye teslim ettik; özür diliyoruz bu milletten. diyelim, gelin Türkiye
5ten büyüktür. diyelim; partilerdeki tek adam diktatörlüklerini
yıkalım, Türkiyemizin önünü açalım. İşte, kanun
teklifi burada, Genel Başkanı üyeler seçsin, Genel Başkanın
görev süresi -1inci parti yapamazsa- 2 dönem olsun.
Yalandan kadına kota
işlerini bırakalım; 1 kadın, 1 erkek sıralamayla
fermuar sistemi yapalım, kadınlarımızın önünü
açalım diyorum.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Biz zaten öyleyiz.
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(Devamla) Biz tüzükle hepsini uyguluyoruz ve sizden de bunu talep ediyoruz.
HDP yönetimine sesleniyorum:
Bakın, bebek katili Öcalan ile barış kelimesini yan yana
getirince kaybediyorsunuz; Atatürke Katliamcı. Türk milletine
Soykırımcı. dediğinizde kaybediyorsunuz; vatan içinde vatan
aradığınızda kaybediyorsunuz; tezkereye hayır oyu
verip emperyalizmin ekmeğine yağ sürdüğünüzde kaybediyorsunuz;
terörist ile Mehmetçiki denk gördüğünüzde kaybediyorsunuz; emperyalizmin
gönderdiği 40 bin tır silaha Hayır. demediğinizde kaybediyorsunuz.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Bravo! Bravo!
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(Devamla) Demokrasiye, millî çıkarlara
yaklaştığınız yerde biz oluruz ama teröre
yaklaştığınız yerde size milyonlarca
ışık yılı mesafesinde oluruz. Biz Türkiye'nin en
demokratik partisi olarak, Memleket Partisi olarak Millî Mücadelenin, millî
egemenliğin, Atatürk cumhuriyetinin çocuklarıyız; tek adam
yönetimlerine karşıyız; partisinde demokrasiyi
uygulamayanların ülkeye demokrasi getirmeyeceğine inanıyoruz;
ana vatan, yavru vatan, mavi vatan, gök vatan bir bütündür, parçalanamaz diyoruz.
Türk milletine mensubuz, Türk milletinin bir parçası olmak kimsenin
Türklüğüne, Kürtlüğüne, Çerkezliğine,
Hristiyanlığına, Aleviliğine zarar vermez diyoruz.
Millîyiz, Mehmetçikin yanındayız, kuşatmayı görüyoruz;
millî konularda devletimizin, milletimizin yanındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
toparlayın.
MEHMET ALİ ÇELEBİ
(Devamla) Son söz olarak, Memleket Partisi olarak biz bu ilkelerden
vazgeçmeyeceğiz; tek duracağız, gerekirse dik
duracağız diyorum; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, şimdi yürütme adına Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirli.
Buyurun Sayın
Pakdemirli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin çok
değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın 2022
yılı bütçesini görüşmek üzere huzurlarınızdayım.
Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçemizin ülkemiz ve
milletimiz adına hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu yüzyılın artık ortak gündemi iklim
değişikliğinin etkileri, kuraklık, doğal afet, göçtür
ve bunlara da son birkaç senedir eklenen pandemi ve bunun kısa ve uzun
vadeli etkileri ortak gündemimiz hâline gelmiştir. Hep tarımı
konuşuyoruz: Tarım, siyasetüstü -burada Savunma Bakanımız
da var- en az savunma sanayisi kadar önemli, stratejik bir sektör, millî
güvenlikle özdeş bir hâle geldi. diyoruz. Elbette, bu konuda birinci
derecede sorumlu olan iktidardır ama toplumun bütün
paydaşlarının da buna katkı sağlıyor olması
lazım; madem bu iş millî güvenlik meselesi, aynen ordumuza nasıl
yaklaşıyorsak, önemli meselelere nasıl yaklaşıyorsak
tarıma da bu şekilde yaklaşmamız lazım diye
düşünüyorum.
Yani burada özellikle
şunu söylemek istiyorum: Bütün ülkelerdeki çiftçilerin yaşı
artıyor, bizde de 55, Japonyada 67 mesela. Ee, bizim yeni
paydaşları bu alana çekiyor olmamız lazım mı?
Lazım. Ama bize oy veren kadar bir de oy vermeyen kitle olduğunu düşünün,
oy vermeyen kitlenin de mutlaka bu işi siyasetüstü olarak görüp mutlaka
girmesi ve bu işin içerisinde olması lazım. O yüzden, burada tüm
partiler, tüm muhalefet, iktidar ve toplumun tüm kesimleri, sivil toplum,
herkes bu işte bir paydaştır. İktidarın sorumluluğu
kadar diğer alanlarda da diğer STKlerin ve muhalefetin de bir
sorumluluğu vardır, bunu hatırlatmak istiyorum.
20nci yüzyılda yer
altı kaynaklarıyla ilgili mücadele
yaşadığımız bir yüzyıl geçirdik. 21inci
yüzyılda da tarım alanları, gıda ve suyla ilgili mücadele
edeceğimiz bir alanı hep birlikte görüyoruz, müşahede ediyoruz.
2020de pandemiyi yaşadık; tüm dünyada ve tüm ülkelerde bir ekonomik
dalgalanmayı yaşadık ve tüm dünya ve tüm ülkeler -Türkiye de
dâhil olmak üzere- büyük bir sınav verdi, hâlâ da bu sınavı
vermeye devam ediyoruz. Ve çoğu ülkede üretim, lojistik ve erişim
problemleri yaşandı yani marketler boşaldı, raflar
boşaldı, insanlar marketlere gittiler ve evlerine alacakları
gıda malzemesiyle ilgili dahi eksiklikleri gördüler ve bu, günler, aylar
ve hatta bazı durumlarda da yıllardır süregelen bir durum. Bugün
İngilterede problem var, Amerikada problem yaşandı, Çinde
problem yaşandı, İtalyada problem yaşandı, birçok
Avrupa ülkesinde de yaşanmaya devam ediyor.
Türkiye ve dünya, maalesef,
2021 iklim değişikliğini de tüm yılların daha ötesinde
yaşamak durumunda kalmıştır. En çok etkilenen alanlar da
tarım, orman ve su. Yani burada -pandemiyi bir kenara koysanız- iklim
değişikliğiyle ilgili alanların en önemlisi işte, sel
varsa sel geliyor, bir yandan hava olaylarından dolayı orman yangınlarını
yaşadık, bir yandan kuraklığı yaşadık.
Kuraklıkla ilgili de elden geldiğince çiftçimize destek olma
gayretiyle 651 bin çiftçimiz için bir tedbir paketi hazırladık, bu da
2,6 milyar lira. Bu 2,6 milyar lirayı da aralığın ikinci
yarısından itibaren ödemeye başlıyoruz.
Kuraklıkla alakalı
en önemli meselelerden bir tanesi sudur. Basınçlı sulamalarla ilgili
bu sene 300 milyon ayırmıştık, seneye de bunun daha
fevkinde bir rakam ayırıyor olacağız. Bütün bu risklerin
getirdiği sıkıntıların üstesinden gelmek için dün
olduğu gibi, bugün olduğu gibi 2022de de çalışmaya devam
ediyor olacağız.
Son on dokuz yılda ve
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin
sağladığı çalışma rahatlığıyla
beraber, iyi bir stratejik planlama ve bunun sonucunda da verimli ve sürdürülebilir
bir kaynak kullanımı ortaya çıkardık; güçlü bir
tarımsal üretim altyapısı meydana getirdik; tarladan sofraya
gıdamızın güvenilirliğini sağladık.
Türkiye hakikaten çok
avantajlı bir coğrafyada, kıtaların kesiştiği bir
coğrafyadayız; dört saatlik uçuş mesafesinde dünyanın yüzde
60ına ulaşabiliyoruz. Bu, hakikaten son derece önemli bir şey
ve bölgemizde lider, dünyada da söz sahibi konumdayız.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, tabii ki sabahtan beri ben buradaki hatiplerin
konuşmalarını dinledim. Elbette, çok da faydalandık ama
özellikle hatiplerin konuşmalarının daha analitik, daha sonuca
yönelik veya eksiklikler varsa, eksiklikleri de çözüm önerileriyle beraber
ortaya koyacak bazı çözümler bekledik, bekledim işin açıkçası
ama genel itibarıyla maalesef bunu da göremedim. Galiba İYİ
Partiden bir hatip bazı konularda önerilerde bulundu
ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Naci Bey
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla)
ama onun dışında
fazla önerisi olan bir arkadaşımız olmadı.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Duymamışsın o zaman, CHPnin milletvekillerini
dinlememişsin o zaman.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) - Şimdi, değerli
milletvekilleri, ülkeler tarımı nasıl desteliyorlar? Ülkelerin
genelde destekleme politikası iki yönlüdür; ya müdahale alımı
yapar, destek vermez veya destek yapar, müdahale alımı yapmaz.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber, artan
desteklerle beraber biz doğru bir müdahale alım politikası
başlattık. Ama bütün bunların yanında, etkili müdahale
alım politikamızın yanında beşi bir yerde
dediğimiz bir sistem ortaya koyduk ve getirdik.
Şimdi, tarımsal
destekler
On dokuz yılda 396 milyar lira reel tarımsal destek
ödedik. Desteklerimiz 2017den bu yana tam 2 misli arttı ve 12,9 milyardan
26 milyara geldi. Şimdi, bazı hatipler şunu söylediler:
Destekler neden bir yıl geriden geliyor? Biz üretime destek
verdiğimiz için, desteklerin bir yıl geriden gelmesinin çok tabii
olduğunu da burada hatiplerimize hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, 2006dan bu yana
465 bin istihdam gerek bizim ORKÖY destekleri gerek KKYDP gerekse TKDK
destekleriyle 465 bin ek istihdam çiftçimize, köylümüze sağlandı ve
24 milyar lirayı bulan bir destek ödendi. Bu, millî gelirin yüzde 1i
meselesi sürekli olarak konuşulur, konuşulması beni şahsen
çok rahatsız da etmiyor. Ama şimdi, OECD rakamlarına
baktığımız zaman -herkes bakabilir burada- OECD diyor ki:
Yüzde 1,61le gayrisafi millî hasılasının payını
tarıma ayıran OECD ülkeleri arasındaki 1inci ülkedir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne)
Hep aynı numarayı yapıyorsun, hep aynı. Her sene OECDyi
söylüyorsun; hep yanlış o, hep yanlış.
NECİP NASIR (İzmir)
Dinle, dinle de öğren!
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Kaldır, kaldır; söndürme uçaklarını
görelim; kaç taneymiş, 20 tane mi?
NECİP NASIR (İzmir)
Dinle, öğren; anlatıyor, dinle.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Evet, şimdi
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) OECD piyasa fiyatlarını dikkate alır, gerçek
destekleme
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Burada bize gövde gösterisi yapıyor. Her yer yanarken
neredeydin, nerede?
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Sayın Başkan, böyle bir
usul olmaması lazım.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bize anlatın, devam edin.
İSMET YILMAZ (Sivas)
Bakanım, siz bize anlatın, siz bize anlatın. Millet de dinliyor,
biz de dinliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bakan
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Evet, şimdi, bakın,
birincisi tarımsal destekler, bunu saydık.
Müdahale alımları
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde çok iyi bir müdahale
alım politikasıyla biz çiftçimizi memnun ettik, üretici dostu
politikalarla, hasat öncesi açıklanan fiyatlarımızla
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Manisa) Millet malını döküyor, malını.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Alın teri ve emeğe sahip
çıktık, memnun ettik.
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Millet malını döküyor, malını.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Şimdi, hatipler burada
sabahtan beri şunu söylüyor: Efendim, mayıs ayında siz bir fiyat
açıkladınız
BAŞKAN Sayın
Bakan, bir dakika, bir dakika
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Manisa) Millet mallarını döküyor.
BAŞKAN Ya, Sayın
Milletvekili, oradan bağırırken partine faydası yok, sana
faydası yok, niye bağırıyorsun ya? Bağırma, dur
ya. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bunu sadece sizin için söylemiyorum, bağıran bütün milletvekillerine
söylüyorum. Zaman zaman iktidar partisinden, zaman zaman
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Başkanım, süreyi durdurun, süreyi.
BAŞKAN Yapmayın,
etmeyin, bunun size bir faydası yok.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Evet, şimdi, hatipler dedi ki
Mayıs ayında bir fiyat açıkladın, kasım ayında
fiyat bu oldu. Şimdi, mayıs ayında
açıkladığımız zaman,
açıkladığımız fiyat dünya fiyatlarının
üzerinde. Mayıs ayındaki dövizin durumu, mayıs ayındaki
emtia fiyatının durumuyla bugünkü bir değil, o yüzden çiftçi
elinde tuttuysa zaten yüksek fiyata sattı. Bizim orada açıkladığımız
rakam çiftçimizi mağdur etmeyecek ve maliyetlerini karşılayacak
bir rakamdı ve dünya fiyatlarının üzerinde bir rakam
açıkladık.
ABDURRAHMAN TUTDERE
(Adıyaman) Badem fiyatını niye açıklamadınız
Sayın Bakan?
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Biz çiftçimizin alın terine,
emeğine sahip çıktık ve memnun ettik.
Şimdi, ben size birkaç
tane buradan örnek göstermek istiyorum. Seçilmiş ürünlerde fiyat durumu.
Bakın, bu hasat dönemi için buğdayı 1,71e çiftçimiz mal etti,
ortalama 2,5 liradan sattı. Arpayı 1,85e mal etti, 2,36dan
sattı. Mısırı 1,48den mal etti, ortalama 2,60dan
sattı.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Bu rakamları da TÜİKten mi
aldınız Sayın Bakan?
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Bu devletin kurumları herkese
lazım arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Gelemezsiniz iktidara ama yarın bir gün iktidara
gelirseniz TÜİK de lazım, Orman da lazım, diğerleri de
lazım.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Çiftçi öyle demiyor ama.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Orman bıraktınız mı, orman?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) -
Ormanı yakanlara soracaksın.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Bakın, nohutta maliyet 5,19;
satış 6. Mercimeğin maliyeti 6,23; satış 7,80.
Ayçiçekte maliyet 3 lira, satış 5 lira.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Fındığa gel, fındığa. Fındık 27 lira.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Fındığa da
geleceğim, fındığa da geleceğim. Bakın,
fındığın maliyeti 17 lira, 26,50 lira satış. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Bakan, yan tutun, ses
gelmiyor.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Hayır, maliyeti 27 lira, yalan konuşuyorsun.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Urfadaki fındıktan mı bahsediyorsunuz?
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Fındığın maliyeti 27 lira, kesinlikle yanlış
bilgi veriyorsun.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Şöyle bakın,
fındık da burada, görüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Fındığın maliyeti 27 lira.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Arkadaşlar, bir müsaade edin.
Şimdi, çiftçimizin
geleceğe yönelik endişeleri var mı? Elbette var. Maliyetler
arttı mı, girdi fiyatları arttı mı? Arttı. Tüm
dünyada arttı mı? Arttı. Ama bizde artışlar tüm dünyanın
gerisinde oldu arkadaşlar.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Mercimeği Kanadadan getiriyoruz Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Yani çok ciddi bir mücadeleyle
müdahale kurumlarından gerektiğinde sübvanse ederek gerektiğinde
dış ticaret rejimiyle de rakamları indirerek veya
kaldırarak biz çok ciddi bir mücadele verdik ve Türk çiftçisini ve Türk
tüketicisini bu işlerden en az etkilenecek hâle getirdik. Elbette
üreticimizin sıkıntısı var, elbette endişesi var
geleceğe yönelik ama bu endişeleri hep beraber ortadan kaldırmamız
lazım değil mi? (CHP sıralarından gürültüler)
Bizim görüşümüz şu,
eğer dinlerseniz geleceğe yönelik de bazı şeyler
söyleyeceğim: Emtia fiyatları
Dünyada neler oldu da bu emtia
fiyatları bu kadar yükseldi? Dünyada aslında çok bir şey
olmadı ama ellerinde çok büyük parası olan dünyadaki fonlar bu
emtialara girdikleri için bu emtia fiyatları arttı. Çiftçi için
geleceğe yönelik risklerden bir tanesi emtia fiyatlarının geriye
doğru gelmesidir ama 2022 hasat dönemi için bu gözükmüyor çünkü her
hâlükârda gübre, mazot ve diğer maliyetler dünyada da
arttığı için maliyetler yüksek oluşacak ve bu yüksek
maliyetlerle üreten çiftçimiz malını zarar etmeden satıyor
olacak. Önümüzdeki birkaç senede çiftçimizin bir zarar etme ihtimalini
görmüyorum. O gün maliyet 5se 5, 10sa 10, ona göre uygun fiyatlar piyasada
oluşacak. Biz her zaman olduğu gibi üretici dostu
fiyatlarımızı açıklayacağız ve bunun
devamını getireceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, ben
matematik konuşuyorum: Sübvansiyonlu tarımsal krediler
Bu krediler
hep şey olur
MUHAMMET NACİ
CİNİSLİ (Erzurum) İki kere iki dört etmez Sayın
Bakan; bazen on beş eder, bazen eksi otuz eder.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Çiftçilerimiz işte,
şöyle bitti, şöyle şeye girdi. falan filan
2002den bu yana
borcu misli misli arttı. Doğru, borç 2002den bu yana misli misli
artmıştır ama 2002de çiftçimiz tefecinin elindeydi
arkadaşlar, tefecinin elindeydi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz onları tefeciden kurtardık ve bakın,
2017de tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla 189, geçen yıl 337.
Ne kadar artmış? Hasıla yüzde 78 artmış. 2017de
tarımsal krediler ne kadar? 97 milyar. Peki, 2020de ne kadar? 141 milyar.
Ne kadar artmış? 45,4. Bunun anlamı şu: Çiftçimiz
artık para kazanmaya başlamış ve verimli bir şekilde
ödemelerini yapıyor, borçluluğunu azaltıyor. Toplam kredilerin
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2017de yüzde 51den 2020
itibarıyla yüzde 42ye gerilemiş. Yani anlatıldığı
gibi, sizin çizdiğiniz gibi bir resim burada yok.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sayın Bakan, çiftçi söylüyor bunları.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul)
Sayın Bakan, biraz da girdilerden bahset ya.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Şimdi, Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatifi kredilerinde geri dönüş
2002de alınan
kredinin sadece yüzde 55i geri dönerken 2020de yüzde 94ü geri dönmüş.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, neyi saydık?
Birincisi, destekler; ikincisi, müdahale alımları; üçüncüsü,
sübvansiyonlu tarımsal krediler; dördüncüsü de gelir koruma
sigortası. Bu, hakikaten, Meclisimiz için de yeni bir şey, tüm
arkadaşlarımız için de yeni bir şey. Amerikada tarım
sigortalarının yüzde 85e yakını gelir koruma
sigortası. Bunun anlamı ne? Bir sigorta poliçesi alıyor
çiftçimiz, bunun bir kısmının bedelini devlet ödüyor ve devlet
diyor ki: Senin gelirin bunun altında olursa aradaki farkı ben sana
vereceğim. Bu, hakikaten, gelişmiş ülkelerde olan bir şey,
var. Diğer enstrümanların yanına bunu da ekledik. Pilot
çalışmaları tamamlandı, Konyada uygulamaya
başladık. 2023 itibarıyla hem ürün sayısını hem
de coğrafyanın sayısını artırarak bunu ülke
geneline yaymaya başlayacağız.
Bir konu daha var. Ben
isterdim ki buradan, tüm milletvekillerimizden, gruplardan sözleşmeli
üretimle ilgili bazı sorular gelsin. Burada bizim bir yasal düzenlememiz
var. Bu yasal düzenlemede bazı eksikliklerimiz var. Bu eksikliklerin
tamamlanmasında ve sözleşmeli üretimin de çiftçinin finansmanı
açısından, fiyat istikrarı açısından, verim
kayıplarının önlenmesi açısından yapılmasında
fayda var yine. Gönüllü bir sistemdir bu. Amerikada bitkisel üretimde yüzde
85e varan, ciddi bir sözleşmeli üretim var.
Geçen yıl
itibarıyla, geçen yıl ve bu sene ciddi bir kuraklık
yaşadık. Bu sene geçen yıldan daha az bir üretimimiz olacak,
doğrudur ama geçen yıl itibarıyla da kuraklık
yaşamamıza rağmen 126 milyon ton bitkisel üretim yaparak
cumhuriyet tarihinin bitkisel üretim rekorunu -geçen yıl
itibarıyla-kırdık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu başarı tarihe düşülecek bir nottur, çiftçimizin
emek ve gayretini göstermektedir, iyi bir planlamanın sonucundadır.
Tohumculuk hep
konuşulur, hep de eleştirilen bir konudur ama son on dokuz yılda
4,5 milyar destek verdiğimiz bir konu. Tohum üretimimiz 8,5 misli
artmış, tohum ihracatımız 9,5 misli artmış; 1,2
milyon ton üretim yapıyoruz ve 86 ülkeye 162 milyon dolar tohum
ihracatı yapıyoruz. Bunu çiftçimiz başardı, sektörümüz
başardı.
Hayvancılıkta da on
dokuz yılda 92 milyar lira destek ödedik, son üç yılda da 26 milyar
lira destek ödeyerek büyükbaşta yüzde 85 artışla toplamda 18,3
milyona geldik, küçükbaşta da yüzde 80 artışla 57,4 milyona
geldik. Küçükbaşta Avrupa'da 1inci, büyükbaşta da Avrupa'da
2nciyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
başarı bizim için nihai bir varış noktası değil;
milletimizin refahı için, yarınları için bitmeyen bir yolculuk.
En basitinden bir de
şunu söyleyeyim: Balık yetiştiriciliğini 61 bin tonla
aldık 2002de, 2021de 470 bin ton. 2017de de 270 bin tondu. Sadece
2017den bugüne neredeyse 2 misli bir büyüme var; rakamları konuşarak
gidiyoruz.
Gıda kontrolüyle ilgili
2020de 1,4 milyon denetim yaptık. Gazi Meclisimize teşekkür
ediyorum, taklit ve tağşişle ilgili güzel bir yasa
çıkardık. Burada, hatipler haberli denetimle ilgili bir eleştiri
ortaya koyuyorlar ama bizim denetimlerimizin çok az bir kısmı haberli
denetim, onlar gazetede gözüktüğü için. Biz haberli denetimlerde de çapraz
kontrollerle yani bir ilin personelini diğer bir ile alarak farklı
bir denetim sistematiğiyle gidiyoruz. Denetimlerimizin hepsi böyle
değildir; bu anlamda gıda kontrolü çalışmalarını
da arkadaşlarımız başarıyla sürdürüyorlar.
AR-GE, inovasyon önemli. 60
enstitü, 2.100 araştırmacı, 2.000 proje/yıl üreten bir
kurumuz. Bu işte 1 milyar lira bütçe harcıyoruz. 92 milyon dekar
alanı, tarım arazilerini, tarımsal ovayı korunması
için sit alanı hâline getirdik. Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sisteminin başında, 2017 ve 2018de Meclisimizin
çıkardığı kanunla 203 ova sit alanı ilan
edilmişti, 226 ovayı da biz ilan ettik üç yıl içerisinde, toplam
429 ovamız sit alanı ilan edilmiştir ve hedefimiz de burada
500dür.
Ve tarım
dışına çıkartılan araziler... Hep azalan bazı
rakamları veriyoruz ya, tarım dışına
çıkartılan araziler -yani bize başvuran, tarım
dışına çıktı imzamızı alan araziler-
devlette 2002 öncesinde senelik 145 bin hektar iken 2003-2018 yılları
arasında çıkan bir kanunla bu ortalama 60 bin hektara
düşmüş, 2017de çıkan kanun ve Bakanlıkta bizim doğru
bir duruş göstermemizle birlikte son üç yılda tam 10 misli azalarak
senelik 14 bin hektara düşmüştür. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiyede
ormancılık konularına da biraz girmek istiyorum.
Ağaçlandırma konularında Türkiye, Avrupa'da 1inci dünyada
4üncü sırada; FAO verisi. Yine FAO verisi: Orman varlığı
sıralamasında 46ncı sıradan 27nci sıraya geldik. 11
Kasım Millî Ağaçlandırma Gününde 80 ülkeden bakan ve
temsilcilerle beraber 252 milyon ağaç dikme sözümüzü, fidan dikme sözümüzü
tutmak gayretiyle bir araya geldik, sene sonuna kadar da 252 milyon fidanı
bitirmiş olacağız.
Yangınlarla mücadelemiz,
her yıl artarak giden, etkin bir mücadele. Mesela, 2020de 27
helikopterimiz varken 2021e 39 helikopterle girdik. Mesela, hiç, bunlar
eleştirilirken bu helikopter sayısını kimse göze
almıyor. 3 amfibik uçak ve 4 İHAyla girdik ama bu akut dönemde Türkiye,
ciddi bir şekilde uçak sayısını, başta Sayın
Cumhurbaşkanımızın itibarı, devletimizin itibarı
sayesinde, hızlı bir şekilde 18 uçağa
çıkarmış durumdadır. 162 gözetleme kulesinden 324 kamera
kullanarak, ilk defa askerî amaçlar dışında da
İHAları kullanarak son teknolojik bir şekilde yangınlara
müdahale ediyoruz. İlk müdahale süremiz kırk dakikadan on iki
dakikaya inmiştir.
Hepinizin bildiği gibi,
2021de tüm dünya orman yangınlarıyla sarsıldı. On beş
günde Türkiye'de 16 büyük yangın çıktı, 554 tane de
yangınla mücadele etmek zorunda kaldık. Bu süreçte filomuzu 70
helikopter, 18 uçağa çıkardık. Biz diğer ülkelere
nasıl yardım ettiysek diğer ülkelerden de yardım istedik ve
yardım geldi.
Hava araçları üzerinden
maalesef çeşitli tezviratlara maruz kaldık, müdahale yeterliydi veya
değildi konusu. Kapasite planlaması neye göre yapılır? 544
tane yangına, hangi kapasite planlamasını yaparsanız
yapın, eksik kalabilirsiniz. Gerçekte durum böyle miydi? Normal
istatistiksel bir beklentinin dışında bir yangınlar
silsilesiyle, bir felaketler zinciriyle karşılaştık. Ben
buna büyük felaket diyorum. Belki 15 Temmuzu yaşadık o
yangınların arasında.
CAVİT ARI (Antalya)
Belki de büyük beceriksizlik Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Şimdi, bu yeterli mi,
değil mi? İspanya ne? İspanyada 73 tane araç var ama armudu
elmayla karşılaştırmamak lazım. Bir defalık su
atma kapasiteleri 202 ton. 28 milyon hektar orman alanları var, bizim 22
civarı. Bizim de 42 aracımız var, su atma kapasitemiz 154 ton.
Yüzde 3-5 normal bir kapasitenin gerisinde gözüküyor ama bizim çok büyük bir
kara gücümüz var. Buradaki kara gücü, her şeyden daha önemlidir. Hava
aracı üzerinden orman yangınlarını değerlendirmek son
derece yanlış. Amerika ve Rusya dünyanın en güçlü filosuna sahip
mi? Sahip. California 13 Temmuzda başlayan yangını yüz üç gün
sonra söndürebildi, 390 bin hektar alan yandı. Kanadada 6.525 orman
yangını oldu, 3 milyon hektar alan gitti. Sibiryada 2,4 milyon
hektar alan gitti, Yunanistanda etkilenen alan miktarı son on
yılın ortalamasının 11 misli. Avustralyada -bu sene
değil- geçen sene iki yüz kırk gün süren yangınları hep
beraber müşahede ettik. Maalesef, kamuoyunda ateşe
Yani bir yandan
yangını söndürmeye çalışırken bir yandan da ateşe
benzin dökenlerle mücadele etmek zorunda kaldık.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sayın Bakan, ormanlar cayır cayır yanarken
seyrettiniz, seyrettiniz ya!
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Orman
teşkilatımızın moralini yüksek tutmaya
çalıştık.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Azıcık vicdan ya, azıcık vicdan yahu!
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Başarımızın en
önemli unsuru orman kahramanlarımızdır. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
CAVİT ARI (Antalya)
Orman kahramanlarını biz de kutluyoruz Sayın Bakan. O
emekçilerin sayesinde söndü yangın; siz söndüremediniz, emekçilerin
sayesinde söndü.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Zamanında müdahale etseydiniz sönecekti o yangınlar,
zamanında müdahale etmediniz.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Şehitlerimize tekrar rahmet
diliyorum buradan, şehitlerimize rahmet diliyorum. Yangınları
biz çıkarmadık ama biz söndürdük. Kahramanlarımıza rahmet diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika, bir
dakika
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Türkiyenin en büyük yangını, en büyük! Nerede söndürdünüz!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Ayıp ya!
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Seyrettiniz Sayın Bakan! Yapmayın ya, seyrettiniz!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Hepimiz gördük o mücadeleyi, ayıp bu yaptıkları! Hepimiz
oradaydık! Ayıp bu yaptığın ya!
RAFET ZEYBEK (Antalya) Biz
de oradaydık, biz de oradaydık!
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Ormanlar yanarken siz seyrettiniz, seyrettiniz!
CAVİT ARI (Antalya) O
emekçiler olmasaydı daha da yanacaktı! Onların
sırtından siyaset yapmayın.
CEMAL BEKLE (İzmir)
Orman teşkilatının da mücadelesini gördük! Ayıp bu!
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Yangını kontrol altına aldık. dediğiniz 2nci gün 10
tane mahalle yandı! Yapma!
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri
CEMAL BEKLE (İzmir)
Yazıklar olsun!
CAVİT ARI (Antalya)
2nci gün Kontrol altına aldık. dediniz, on iki gün sürdü!
Sırf yalan!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Asıl terbiyesizlik, sizin yaptığınızdır!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Yangınları biz
çıkarmadık, söndürmek için can verdik, can! Söndürmek için can
verdik, bir Fatiha okumayı öğrenin önce, önce bir Fatiha okuyun da
ondan sonra konuşalım. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
CAVİT ARI (Antalya)
Siz öğrenin, siz! 2nci gün Yangını kontrol altına
aldık. dediniz, on gün sürdü, on gün!
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Önce bir Fatiha okuyun da ondan
sonra
Hiçbiriniz o cenazelerde yoktunuz! Hiçbiriniz o cenazelerde yoktunuz!
Hiçbiriniz yoktunuz!
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
CEMAL BEKLE (İzmir)
Bakanlarımızın hepsi oradaydı!
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Orman teşkilatımız
hepimize lazımdır; dünyada saygın bir teşkilattır, 17
ülkeye eğitim veren bir teşkilattır. Siyaseti başka
alanlarda yapın.
Orman Yangınları
Çalıştayımızı yaptık; öncesi, süreci ve
sonrasıyla ilgili tüm eylem planlarını hazırladık.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
CEMAL BEKLE (İzmir)
Gece gündüz oradaydık! Terbiyesizlik bu yaptığınız!
BAŞKAN Bir dakika, bir
dakika
Ya, sayın milletvekilleri, bir dakika
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Siz yoktunuz orada!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Biz oradaydık!
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Utanın! Yoktunuz!
RAFET ZEYBEK (Antalya) Ne
bağırıyorsun!
BAŞKAN - Ya, ne
yapıyorsunuz siz ya! Bir dakika, bir dakika
CEMAL BEKLE (İzmir)
Orman personeline ayıp be! Orada mücadele veren personele ayıp! Hiç
teşekkür etmek yok!
CAVİT ARI (Antalya)
Sana ne kardeşim!
RAFET ZEYBEK (Antalya) Biz
de oradaydık, görmedik! Siz orada değildiniz, görmedik!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Biz oradaydık, biz! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Şimdi, ben
rica ediyorum
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Hareket çekme! Hareket çekme!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Kime hareket yapıyorsun sen!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir dakika ya!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Sen kime hareket yapıyorsun! Senin karşında çocuk mu var ya!
BAŞKAN - Ya, ne
bağırıyorsun kardeşim, bir dakika dur ya!
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Ayıp, ayıp!
CEMAL BEKLE (İzmir)
Bir kere teşekkür edin be! Oradaydık ya!
BAŞKAN - Bu
bağıran milletvekillerini
CEMAL BEKLE (İzmir)
Ayıp bu yaptığın! Sen kime şov yapıyorsun!
BAŞKAN - Cemal Bey,
Cemal Bekle, bir dakika arkadaş
Şimdi, bu
bağıran milletvekillerine
Bir kere, çok değerli Grup
Başkan Vekilleri süreci takip ediyorlar. Cumhuriyet Halk Partimizin
değerli Grup Başkan Vekili not alıyor, diğer Grup
Başkan Vekilleri not alıyor. Şu bağıran
milletvekillerimiz kulise gitseler bağırmayacaklar.
Gidin, kendi aranızda
konuşun, bağıracaksanız bağırın. Meclisi
bağırarak meşgul etmeyin. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Ne size faydası var ne partiye
faydası var, sadece zamana zararlı tavırlarınız.
Ayrıca bir şey
söyleyeyim: Bir milletvekiline Niye bağırıyorsun?
Bağırma! demekten utanıyorum ben ya, yapmayın
arkadaşlar. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Mahmut Tanal,
otur, değerlendireceğiz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Soracağım soru şu
BAŞKAN - Ya, ne
istiyorsun? Bak, Grup Başkan Vekilin var. Tanal, seni severim, otur
diyorum bak. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakan dedi ki: Fatiha okuyun. Ülkeyi Fatiha okuyacak hâle
getirdiniz.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Devam, devam
Efendim, konuşmacı
devam edecek, hatip devam edecek.
SALİH CORA (Trabzon)
Sayın Başkan, Bakan kürsüdeyken bu yapılır mı ya?
Böyle bir şey olur mu ya? (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Ya siz niye
müdahale ediyorsunuz arkadaş? Neden müdahale ediyorsunuz?
Ben Oturun. diyorum, size
de Susun. diyorum. Oturun! Herkes sussun.
Bakınız, ben
şu anda utanıyorum size Susun. derken, yapmayın ya.
SALİH CORA (Trabzon)
Bakan kürsüdeyken söz talep ediyor.
BAŞKAN - Sayın
Cora, geldin, çok güzel konuşma yaptın ya, yapmayın etmeyin.
Sayın Bakan rakamlar
veriyor, Grup Başkan Vekilleri notlarını alıyor.
Bağırarak neyi elde edeceksiniz ya? Kalite düşüyor.
Bakınız, çok samimi
söylüyorum, sabahleyin çok değerli bir milletvekili, bir hanımefendi
geldi Oğlum Kavga olunca oradan kaç. dedi. dedi ya. Bundan daha büyük
uyarı olur mu? Bağırıyorsunuz, araya adamlar girecek, kavga
da edemeyeceksiniz. Edeceksiniz çıkın, dışarıda zemin
müsait ya! (AK PARTİ, HDP, MHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Tabii, burada rakamlar verirken, bir
şeyler söylerken değerli hatiplerin, milletvekillerimizin dinlememesi
beni üzmüştür. Çünkü belki bir şey söyleyeceğim, belki de ikna
olacaksınız.
Yani burada hakikaten elden
gelen yapılmıştır. Orman teşkilatımız iyi
bir teşkilattır, bu teşkilat hepimize lazım. Ben isterdim
ki aynı sağlıkta başımıza gelen büyük felaketteki
gibi, ışıklarımızı orman
kahramanlarımız için açalım kapatalım. Belki bizim de
iletişimde eksiklerimiz olmuş olabilir.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun)
Bunları alkışlayalım Başkanım.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Ama o akut dönemde tüm
teşkilatım hakikaten canla başla çalıştı ve
buradan şunu da ifade etmek istiyorum: Orman Genel Müdürüm Antalyada bir
kanyona -benim emrim olmasına rağmen- 140-150 kişiyle girdi ve o
kanyondan sağ çıkma ihtimalleri azdı. Gerçekten bu
kahramanlarımız bu kadar iyi çalıştılar. Bu işi
siyasetten biraz uzakta tutmamız lazım. Bu ağaçlar hepimize
lazım; A partisine, B partisine, C partisine değil, hepimize
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) - Bir üç dört dakika daha alabilirsem
Başkanım.
BAŞKAN - Siz bir
dakikada toparlayın Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Bir üç dakika daha alabilirsem
Teşekkür ederim.
2022 yılına
hazırlığımız şu: 10 adedi 5 ton üzeri su atma
kapasitesine sahip olmak üzere 20 uçak ve 55 helikopterle mücadele etmek üzere
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Su ve sulama
yatırımları alanında bugüne kadar 613 baraj, 271 içme suyu,
1.475 sulama tesisi ve 5 bin küsur taşkın koruma tesisiyle 8.800
tesisi hizmete aldık. Birçok marka projeleri yaptık.
Söylenenin aksine, Türkiye
2020 yılında yüzde 5,9 büyümüştür; son üç yılda Türkiye,
Avrupanın 27 ülkesinden 38 misli, Almanyadan 5 misli, Fransa'dan 7,6
misli, Hollandadan da 12,7 misli büyümüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Yine, tarımsal istihdam
azalıyor değil artıyor. 2008de kayıtlı istihdamda 4
milyon 621 bin kişi varken şu an 5 milyon 21 bin kişidir.
Kayıtlı işletme adedi de 2018de 2 milyon 152 binken 2022de 2
milyon 186 bin adettir. Yine, tarımsal hasılada
kaynaklarımız 31inci sırada olmasına rağmen dünyada,
Avrupa'da 1inci, dünyada 10uncuyuz; bu hepimizin gurur duyması, 84
milyonun gurur duyması gereken bir konudur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben, daha
anlatacağım çok şey vardı ama toparlamak anlamında
Bakanlığımızın 2022 yılı bütçesi önceki
yıla göre yüzde 25,5 artarak 64,6 milyar lira olup yüzde 40ı
tarımsal desteklemelere, diğer bir yüzde 37si de
yatırımlara -yani bu da ağırlıklı su yatırımlarına,
neredeyse yüzde 75inden fazlası- gidecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlıyorsunuz, değil mi Sayın Bakan?
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Toparlıyorum, bitiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ (Devamla) Bu, çiftçinin, üreticinin;
toprağın, suyun ve ormanın bütçesidir. Ben, tarımda ve
ormanda yeni bir yüzyıl anlayışıyla
hazırladığımız, çalıştığımız
bu bütçenin paydaşlarına -çiftçilerimize ve sektörümüzün tüm
paydaşlarına- teşekkür ediyorum. Başta Sayın
Cumhurbaşkanımıza, ilgili bakanlarımıza, parti
grubumuza, Cumhur İttifakına, siz değerli milletvekillerine
teşekkür ediyorum.
2022 bütçemizin
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. Allaha emanet olun. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi söz
sırası Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gülde.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
Bakanlığımızın 2022 yılı bütçesini arz etmek
üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, öncelikle, aziz
milletimizi, Gazi Meclisimizi, tüm milletvekillerimizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Bugün aynı zamanda Dünya
İnsan Hakları Günü. Daha adil bir dünya mümkün. şiarıyla
bu anlamlı günün, bütün dünyada, ırkçılık, zulüm ve
ayrımcılık noktasında bir farkındalığa ve
yeni bir anlayışa vesile olmasını temenni ediyorum.
Sözlerimin başında,
dün Pençe-Yıldırım Operasyonu bölgesinde teröristlerin hain
saldırıları sonucu şehit olan kahraman askerlerimize
Allahtan rahmet dileyerek, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
başsağlığı dileyerek başlıyorum;
ruhları şad olsun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adalet en yüksek erdemdir, yeri ve göğü ayakta
tutan en yüce değerdir. Biz büyük bir medeniyetin mirasçıları
olarak adalete her zaman ayrı ve özel bir önem verdik. Bizim adalet
anlayışımız, Diclenin kenarında bir kurt kuzuyu kapsa
bundan kendini mesul gören bir adalet anlayışıdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Mazlumun
gözyaşını silmek, hak edene hak ettiğini vermek,
vicdanları adaletle teskin etmek çok değerli bir vazifedir. Bu
yönüyle, adaletin, insanoğlunun insan kalmasının vazgeçilmez
şartı ve devletin bekasının da en güçlü temeli
olduğuna inanıyoruz. Üstat Necip Fazılın dediği gibi
Adalet hakkı yerine koymaktır ve sade mahkemelerde değil, hayat
ve muamelelerin her şubesinde aranması gerekli başlıca
şarttır. Bu açıdan adil davranma yükümlülüğü her kurum,
her fert için, hepimiz için hayatın her alanında geçerli bir
yükümlülüktür.
Yargısal adalet ise
hakkın yerini bulacağı son çare, mağdurun
sığınacağı son limandır. Hiç şüphesiz,
yargının kullanım yetkisi münhasıran yargıya aittir;
kimse bu yetkiye ortak olamayacağı gibi, yargı da bu yetkiyi
kimseyle paylaşamaz, devredemez; hiçbir kurumla, grupla
paylaşması mümkün değildir. Bu gerçeklerin ayaklar altına
alındığı dönemlerde yargının nasıl bir araca
döndüğünü, zulüm aracına dönüştüğünü hepimiz yakından
yaşadık. 27 Mayısta yaşadık, 12 Eylülde yaşadık,
28 Şubatta çok acı örneklerle tecrübe ettik.
Yine, FETÖ'nün
aklını kiraya vermiş militanlarının, milletin adalet
duygusunda açtığı yaralar hâlâ tazedir. Merhum Aliyanın
meşhur sözünü hepimiz biliriz: Unutulan soykırım tekrar eder.
Bize göre unutulan zulüm de tekrar eder. Biz geçmişte
yaşadığımız zulümleri; yargının,
vesayetçilerin emrinde, milletin ensesinde boza pişirdiği günleri
asla ama asla unutmayacağız ve o örneklerin de bir daha
yaşanmaması için her türlü tedbiri alacağız;
çalışmalarımızı bu inançla, kararlılıkla
sürdüreceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2019 Mayısında
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından kamuoyuyla paylaşılan ve bu yıl Mart ayında
da yine kamuoyuyla paylaşılan İnsan Hakları Eylem
Planı ve Yargı Reformu Strateji Belgesi bizim bu anlamda yol
haritamızdır. Bu belgeleri, farklı görüş ve
düşüncelerden, katılımcı bir anlayışla, her
kesimi dinleyerek hazırladık. Dolayısıyla, ortak akılla,
ortak hedefle ve istişareyle bu yol haritasını belirledik. Ne
yaptığımızı ve ne yapacağımızı
gayet iyi biliyoruz. Binlerce vatandaşımızla birebir
görüştük; akademisyenlerle, barolarla, gazetecilerle, sivil toplum
kuruluşlarıyla görüştük; siyasi düşüncesi ne olursa olsun
Benim de bu konuda görüşüm var. diyen kim varsa kulak kesildik ve
nasıl bir reform istiyorsunuz, nasıl bir yargı olmalı
diyerek bunu hep beraber, ortak akılla yaptık. Ve
yaptığımız çalışmalarda gördüğümüz
şudur, milletimiz yargıdan temel olarak şunu bekliyor: Ben bu
ülkenin eşit, onurlu, özgür bir vatandaşı olarak bir
haksızlığa uğradığımda hakkım
gecikmeden, adalet gecikmeden ve beni yormadan tecelli etsin ve yerini bulsun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tüm bu tespitlerden
hareketle, hukukun kolaylaştırıcı ve hızlı bir
şekilde insanımızın yanında olması için
çalışmalarımızı kararlı bir şekilde
sürdürmeye devam ettik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; geride bıraktığımız
birçok süreçte yüce Meclisimizin çok değerli üyeleri tarafından bu
hedeflere önemli bir şekilde ulaşma imkânına kavuştuk. Bu
vesileyle, Cumhur İttifakıyla birlikte bu süreci, bu kanunları
geçirdik ve yine yüce Meclisimizin çok değerli üyelerinin destekleriyle
olgunlaştı. Ben Gazi Meclisimize bu katkıları için hassaten
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Malumlarınız
olduğu üzere, bugüne kadar 5 yargı paketi hayata geçti ve bundan
sonra da yine devamları gelecektir. Elbette, bu düzenlemeler bir sihirli
değnek değildir, bir anda her şeyi düzeltecek bir sonucu hiç
kimse beklemiyor; böyle bir şey mümkün değil ama reform bir süreçtir,
bu konuda aslolan sürekliliktir ve bizim de bu konuda reform irademiz diridir,
tazedir ve bu konuda kararlılığımızı
sürdürüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Âdeta
bisikletin pedalını çevirir gibi bu
çalışmalarımızı yapıyoruz.
Şüphesiz, iyi kanun iyi
uygulamayla ancak hayat bulur ve bu anlamda en iyi reform, esas itibarıyla
en iyi uygulamadır. İyi ve doğru uygulamanın en
değerli örneklerini insanımızın onurunu, haysiyetini,
itibarını koruma anlamında da çok önemli düzenlemelerle görmekteyiz.
Mesela, 2017 yılında CMKde yaptığımız
lekelenmeme hakkına ilişkin düzenleme ve değişiklik, insan
onurunun el üstünde tutulmasına yönelik çok önemli bir düzenlemedir.
Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar, çok
değerli milletvekillerim, 482 bin ihbar hiç işleme
konmamıştır ve bundan vatandaşlarımızın
haberi dahi olmamıştır yani 482 bin
vatandaşımızın hakkında ihbar olduğundan haberi
dahi olmamıştır, bilgi verilmemiştir, haberdar
olmamıştır. Yani 482 bin vatandaşımızın
iş yerine, konutuna, eğer işçiyse fabrikasına, memursa
dairesine bir polis gitmemiş ve gereksiz yere savcının huzuruna
da çıkartılmamıştır. Bu düzenlemeyi getirmeseydik
binlerce vatandaşımız haksız ve mesnetsiz isnatlar
yüzünden, ya kişisel ya da diğer husumetler sebebiyle bu anlamda
mağdur olacaktı.
İnsan, haklarıyla
yaşar. Dili, inancı, yaşam tarzı, siyasi görüşü ne
olursa olsun 84 milyon vatandaşımızın şerefi,
itibarı devlete emanettir ve hukuk devletinin de temel amacı, görevi insanın
doğuştan getirdiği bu hakları korumaktır ve
yaşatmaktır, geliştirmektir; tüm çabamızı buna yönelik
sürdürüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Son,
temmuz ayında kanunlaşan dördüncü yargı paketinde de bu anlamda bu
yaklaşımı ortaya koyduk. Esasen, bu konu hepimizin ortak
meselesidir. Geçmişte FETÖ'cülerin delil tezgâhlarıyla,
üretilmiş delillerle, tapelerle, kasetlerle, şantajlarla itibar
suikastlığına, haysiyet cellatlığına nasıl
soyunduklarını; bu amaçla hukuku nasıl
kullandıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Biz bu zihniyete bir daha
asla mahal vermeyecek şekilde hukuk sistemimizi bir güvence altına
almak için çalışıyoruz. Örneğin, iddianamelerde özel hayat
konularına girilmesine ilişkin iddia konusu olaydan başka
Kişi ailesiyle görüşüyor; konudan başka, anlamsız
şeyleri de iddianameye koyarak o kişiyi lekeliyorsunuz. Bakın,
bu temmuz ayında, bu Gazi Meclis bunu çıkardı. Çünkü
insanın onuru dediğimizde, itibarı dediğimizde; A parti, B
parti yok; insan insandır, nerede doğduysa insandır, nerede
yaşarsa insandır; yaşam tarzı ona olan
bakışı değiştirmez; bu anlayışla bu kanun
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) İçişleri Bakanı biliyor mu bunu?
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Soylu yaptı, Soylu. Süleyman Soylu geçen hafta yaptı.
OYA ERSOY (İstanbul) İçişleri
Bakanlığı biliyor mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Ve yine, tapelerin bu anlamdaki takipsizlik kararı
üzerine iletişim kayıtları iptal ediliyordu, beraat
kararları için de iptal edilmesine yönelik düzenleme getirdik.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Gizli tanıklar nasıl bir delil? Uyduruk ifadelerle alınan
gizli tanık ifadeleri nasıl bir delil olabiliyor?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Vatandaşımıza güven esastır. ilkesi
gereğince taahhütle serbest kalma imkânı da
vatandaşımızın itibarına yönelik önemli
düzenlemelerden biriydi. Bu kapsamda, sırf ifade almak amacıyla
-ifade vermeye gitmemiş-havalimanında, otelde, yol aramasında
bir vatandaşımızın gözaltına alınması
uygulamasına da son verdik. Düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle -yeni
bir uygulama, birkaç aylık uygulama, daha beş ay oldu- 11.067
vatandaşımız taahhüt vererek serbest kalmıştır.
Bu kişi, çoluk çocuğuyla İstanbul Havalimanı'nda Almanya'ya
giderken çocuklarının gözü önünde Kusura bakma, sen ifade vermek
zorundasın. diye ayrılmak zorunda kalıyordu,
uçağını kaçırıyordu ve çocuklarının
yanında şüpheli muamelesi yapılıyordu; otelde gecenin
ikisinde alınmak zorundaydı; biz bunlara son verdik çünkü biz
insanı önceleyen siyaset anlayışımızla, insan
odaklı siyaset anlayışımızla yolumuza devam ediyoruz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, bu çerçevede,
bildiğiniz gibi İstanbul Havalimanı'na bir adliye kurduk ve
buradaki amacımız da yine vatandaşlarımızın
kolaylaştırıcı hukuktan istifade etmesiydi. Bugüne kadar
14.200 vatandaşımız bu kolaylıktan yararlandı.
Önümüzdeki yıl Sabiha Gökçen Havalimanında inşallah yine bir
adliyeyi kuracağız ve diğer havalimanlarını da
ayrıca çalışıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ceza adaleti, hukuk sistemimizin demokrasi ve
insan hakları karnesinin en belirleyici kısmıdır.
Dolayısıyla hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi bizim
değişmeyen önceliğimizdir. Bu kapsamda kritik yeniliklerimizden
biri, sulh ceza hâkimliklerinin vermiş olduğu tutuklama
kararlarına karşı dikey itiraz yolunun getirilmesidir. 1 Ocak
2022 tarihinden itibaren, sulh cezaların verdiği tutuklama
kararlarına itiraz bir üst mahkeme olan asliye ceza hâkimleri
tarafından karara bağlanacaktır.
Bilindiği gibi
tutuklama, bir cezalandırma aracı değil, bir tedbirdir ve bu anlayışla,
2019 yılında birinci yargı paketinde tutukluluğa azami süre
getirdik ve bu yargı paketiyle, eleştiri amacıyla yapılan
düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağı
yönündeki ilkeyi güçlendirdik. Çünkü biz, ifade hürriyetinin, eleştirinin,
düşünce açıklamanın demokratik hukuk devletinin temel unsuru
olduğuna inanıyoruz ve bu çerçevede, bu anlayışla,
internete erişimin engellenmesi kararlarında internet sitesinin
tamamının değil, ilgili içeriğin iptaliyle, engellenmesiyle
ilgili bu hükmü, düzenlemeyi getirdik.
Yine, ifade özgürlüğünü
ilgilendiren mahkeme kararlarının, istinaf mahkemelerinden sonra bir
kez de Yargıtay incelemesinden geçmesi yönünde düzenleme yaptık. Bu
anlamda, özellikle yaklaşık 35 bin vatandaşımız bu
düzenlemeden yararlandı ve dosyalar istinafta kesinleşmişken bu
dosyalar Yargıtaya gitti, hukuk güvenliği anlamında bu
çalışmalar yapıldı. Ve yine, dördüncü yargı paketinde
adli kontrol tedbirine ilişkin önemli düzenlemeler yapıldı. Yurt
dışı çıkış yasağı, adli kontrol
tedbirlerinden biridir. Vatandaş havalimanına gidiyor, Seninle
ilgili, mahkemede bir yurt dışı çıkış
yasağı var. deniliyor, o esnada öğreniyor ya da bir yıl,
iki yıl, üç yıl gibi bu düzenlemeler oluyordu.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Mahkeme kararı olmadan da
yapılabiliyor.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Mahkeme kararı olmadan yasak var Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Mahkeme kararları davalar sürdüğü için üç yıl,
beş yıl, altı yıl, yedi yıl gibi sürebiliyordu.
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Gizlilik kararı olan belgeyi nasıl açıkladı burada
İçişleri Bakanı?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Mahkeme kararı olmadan pasaportumuza el
koydunuz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Ama burada getirdiğimiz düzenlemeyle en geç dört
aylık aralıklarla mahkeme
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Hakkında gizlilik kararı olan belgeyi İçişleri Bakanı
nasıl açıkladı burada?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Arkadaş, sen bir vatandaş hakkında yurt
dışına çıkış yasağı mı koydun, o
zaman -kusura bakma- dört ayda bir bu dosyaya bakacaksın, bu
vatandaşın haksız yere erişim, seyahat hakkını
engellemeyeceksin
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Yargı kararı yok, yargı
kararı yok.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla)
ciddi ise dört ayda bir bakacaksın. diye bir düzenleme
getirdik. Bu da bu anlamda önemli bir düzenlemedir.
NURAN İMİR
(Şırnak) Yurt dışında oturan bir kadın, 72
yaşında ama hâlâ dosyası bile açılmamış. Bu sizin
ayıbınızdır!
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Türkiye, Türkiye
Türkiyeden bahsedin biraz,
Türkiyeden bahsedin Sayın Bakan.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Mahkeme kararı olmadan nasıl
pasaportuna el konuluyor?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun
yıllar boyunca ceza muhakemesinde hep sanık odaklı
arayışlar değerlendirildi. Elbette bu değerlidir ve bu
anlamda savunma hakkı temel bir haktır ama bir o kadar da önemli olan
bir hak, mağdur hakkıdır.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Türkiye cezaevlerinden bahsedin, Türkiye
cezaevlerinden!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Ve bu düşünceyle mağdurun yaralarını sarmak
anlamında çalışmaları yoğunlaştırdık.
Mağdur odaklı adalet olarak
kavramlaştırdığımız bu çalışmalarda
vizyonumuz Adliyenin kapısı adaletin kapısıdır.
şeklinde olmuştur ve bu kapı herkese açıktır. Herkesin
bu kapıdan memnuniyetle ayrılması en temel
amacımızdır. Biz vatandaşımıza diyoruz ki:
Artık adliyede yalnız değilsiniz.
Bu anlamda, 2019
yılında adli görüşme uygulamalarını
yaygınlaştırdık; personel, uzman desteğiyle ilk
adımları attık. Suça sürüklenen çocukların; cinsel suç,
şiddet mağduru kadınların ifade ve beyanlarının
uzman eşliği altında alınmasını yine
sağladık; 105 adliyede bu anlamda adli görüşme odaları var.
Bu ortamlarda ortalama 40 binin üzerinde mağdurun derdi uzmanlar
tarafından dinlenmiş ve yeni travmaların yaşanmaması
için bu çalışmalar yapılmıştır.
2020 yılında, yine
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle adli destek ve mağdur
hizmetleri birimimiz faaliyete geçti ve bugüne kadar 20 bin
vatandaşımıza bu anlamda danışma ve bilgilendirme
faaliyetleri adliyelerde yeni kurulan bu müdürlükler eliyle verildi.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Bu ülke
neresiyse biz de oraya gidelim ya, Türkiye değil burası!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) - Mağdurun elinden tuttuk, adliyede kendisini yalnız
hissetmemesi için uzman destekleriyle yanında olduk, onu derdiyle baş
başa bırakmadık. Vatandaşımızın, hukukun yük
olan değil, yük alan anlayışıyla baş başa
kalması için çalışmalarımızı yapıyoruz.
Yine, kadına yönelik
şiddetle etkin mücadele de önemli çalışmalarımız
arasındadır.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Garibe
Gezer niye kabirde o zaman?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) - Bu münasebetle, kadına yönelik her türlü şiddeti bir
kez daha en güçlü şekilde kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Garibe
Gezerden bahsedin, Garibe Gezer. Garibe Gezerin ölümünün üzerinden yirmi dört
saat geçmedi.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Garibe Gezerin hesabını verin!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) - Geçtiğimiz yıl ilave çalışmalarla...
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Garibe
Gezerin ölümünün üzerinden yirmi dört saat geçmedi Bakan Bey, Garibe Gezer!
Açıklama yapın Sayın Bakan!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) - ...aile içi ve kadına yönelik şiddet büroları
kurduk cumhuriyet başsavcılıkları tarafından ve bu
dosyaların da uzmanlaşmış savcılar tarafından
yürütülmesini sağladık.
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kandıra Cezaevinde bir kadının ölümünün üzerinden yirmi dört
saat geçmedi, açıklama yapın Sayın Bakan!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Yine, uzman tedbir mahkemeleri
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Bakanım...
Bakınız, Grup
Başkan Vekiliniz Susun. diyor, susmuyorsunuz ya.
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Sayın Başkan, bir kadının ölümünün üzerinden yirmi dört
saat geçmedi!
BAŞKAN Ama bak, Grup
Başkan Vekili size Susun. diyor, susmuyorsunuz ya. Neyi çözüyorsunuz
şu anda?
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kandıra Cezaevinde bir kadının ölümünün üzerinden yirmi dört
saat geçmedi, Bakan hikâye anlatıyor!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ya, böyle bir usul var mı Allah aşkına
ya! Hatip kürsüdeyken böyle bir usul var mı ya!
BAŞKAN Orada, önünüzde
hukukçu bir Grup Başkan Vekili var.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Ben de
hukukçuyum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Bakan, siz devam edin.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Biraz gerçeklerden bahsetsin Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Bir diğer düzenleme de boşanmış olsa bile
eşe karşı işlenen suçlar caydırıcı olarak
mevcut eşe karşı işlenmiş gibi artırılmış
oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kadına yönelik şiddeti teşvik ediyorsunuz, göz yumuyorsunuz
Sayın Bakan!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Yine, çocuklara yönelik -biliyorsunuz- doksan yıldır
icra yoluyla teslim edilen
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Teori tamam da birazcık pratik de lazım
değil mi?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Çocuğun âdeta taşınır bir mal gibi
olmasına gönlümüz el vermedi; Hükûmet olarak, Cumhur İttifakı
olarak bu anlamda da çok önemli bir düzenleme yaptık; artık, çocuğunu
görmek için anne baba ücret ödemiyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Cinayet gibi intihardan bahsedin, cinayet
gibi intihardan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiçbir
vatandaşımızın zamanı, emeği, beklentisi ve
hakkı bizim için anlamsız değildir, çok değerlidir, çok
önemlidir.
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kandıra Cezaevinde Garibe Gezerin ölümünün üzerinden yirmi dört saat
geçmedi. Adalet Bakanı olarak açıklama yapın Sayın Bakan,
hikâye anlatmayın.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Adaletin gecikmeden yerini bulması en önde gelen
hassasiyetimizdir.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Masal
anlatıyorsunuz!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Geç verilmiş bir karar, dosyayı bitirmiş olsa
bile adaleti tecelli ettirmez. O yüzden Geç gelen adalet, adalet
değildir. diyoruz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Onu biz diyoruz! Onu biz diyeceğiz, sen
demeyeceksin!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Adalet
getirmiyorsunuz zaten, ölüm getiriyorsunuz, ölüm
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Bu anlayışla da yargıda hedef süre
uygulamasını başlattık.
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Kandıra Cezavinde bir kadın, yirmi dört saat oldu öleli ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, İç Tüzüke aykırı bu
şekilde, konuşmaya müsaade etmiyorlar.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Ya, vıcık vıcık konuşuyor bunlar ya!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Yargıda hedef süre uygulamasıyla
vatandaşlarımıza
NECİP NASIR (İzmir)
Soracağınız bir şey varsa soru-cevapta sorun. Bizim
insicamımızı bozuyorsunuz.
BAŞKAN Devam edin
Sayın Bakan, devam edin.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Yargıda hedef süre uygulamasıyla,
vatandaşımız adliyeye gittiğinde savcılık ya da
mahkeme vatandaşımıza bu davanın ya da
soruşturmanın ne kadar sürede sona ereceğini hedef olarak
bildiriyor, vatandaş önünü görüyor.
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
İçişleri Bakanı, hakkında gizlilik kararı olan
dosyayı nasıl açıkladı Sayın Bakan?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Yine, seri muhakeme ve basit yargılama usulleri de bu
anlamda
NECİP NASIR (İzmir)
Soru-cevapta sorun.
NAZIM MAVİŞ (Sinop)
Ayıp ya!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Şu anda HDP Grubunun şiddetine maruz kalıyorum
yani gerçekten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Şiddet değil; sorularına maruz kalıyorsunuz,
sorularına!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Kadınların uygulamış olduğu bir şiddet var ya!
Ayıptır ya!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) 1 Ocak 2020
EBRÜ GÜNAY (Mardin)
Hakikatler bunlar, hakikatler!
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, siz şimdi Bakanı konuşturmazsanız benim bir
işlem yapmam lazım; tahrik etmeyin beni. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Kadına yönelik şiddetle mücadele için yasa çıkaran bir Adalet
Bakanı konuşuyor.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) Tahrik
etmiyorum!
BAŞKAN Ya,
konuşmayın, bir dakika, bakın
Ya, Grup Başkan Vekiliniz
sizi susturamıyor.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Klasik yargılamada bir buçuk yıl süren uygulamalar
iki haftada sona ermektedir; seri yargılama, basit yargılama bu
anlamda çok önemli bir neticeye kavuşmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine, hukukun kolaylaştırıcı
rolü anlamında ara buluculuk çok önemli katkı
sağlamıştır. Bu çerçevede, esas itibarıyla, bizim
toplumda uzlaşma kültürü vardır. Bizim toplumda uzlaşma, el
sıkışma, anlaşma bizi biz yapan değerlerdendir;
işte, bunun en güzel örneklerinden birini de bu uygulamada görmekteyiz. Bu
uygulamalarla birlikte, 2018de iş, 2019da ticari, 2020de tüketici
uyuşmazlıklarında ara buluculuğu dava şartı
hâline getirdik ve böylece, bu uygulamayla, başından itibaren 1
milyon 650 bin uyuşmazlık anlaşmayla
sonuçlanmıştır; bu da milletimizin uzlaşmaya verdiği
önemi, kültürümüze hâkim olan anlaşma kültürünü açıkça ortaya
koymaktadır.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
Ara buluculukta işçi hakları gasbediliyor, farkında
mısınız?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Yargıda ihtisaslaşma da yine önem verdiğimiz
başlıklardan biridir, bu konuda da yine önemli kararlar aldık ve
özel itibarıyla, eğitime ve sürekli eğitim
anlayışına da çok önem vermekteyiz. Bu hususta, özellikle
kaliteli bir hukuk sisteminin son tahlilde kaliteli hukukçularla
oluştuğuna inanıyoruz ve bunun için, hukuk fakültelerinin gerek
kontenjanı gerekse de sayısı konusunda niceliğe değil,
niteliğe önem veren ilkesel tutumumuzu sürdürüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özellikle UYAP, E-Duruşma, Celse, hafta sonu
noterlik, Elektronik Tebligat gibi uygulamalarla çevreci
uygulamalarımızı da sürdürüyoruz. Sadece Elektronik Tebligat
uygulamasıyla 51.500 ağaç kesilmekten kurtulmuş ve 3 bin ton
kâğıttan da tasarruf edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu çevreci uygulamaları da yine
sürdürüyoruz.
Cumhuriyetimizin yeni
yüzyılına girerken cumhuriyetimizin başkentine, Ankaraya yeni
adliye binasını da yapıyoruz. Bu konuda proje
çalışmalarımız nihayete erdi ve diğer illerimizdeki
adliye binalarını da yine sürdürüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde 2023 hedeflerine emin adımlarla yürüyoruz ve bu
çerçevede özellikle önümüzdeki dönemde de gecikmeyen adalet ve kolaylaştıran
hukuk için yeni adımlar atacağız. Örneğin, uzun yargılamadan
kaynaklı zararlar yönünden Bakanlığımız nezdinde
İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna başvuru imkânı
getireceğiz. Yani davası çok uzun sürdüğü için mağdur olan
vatandaş bir daha Ben mağdur oldum, tazminat almak için mahkemeye
başvurmak zorunda kalıyorum. demeyecek artık. Mahkemeden
kaynaklı eğer bir uzama olduysa, makul süre aşıldıysa
devlet olarak, yürütme olarak Biz bunu kabul edemeyiz. diyerek
Bakanlıkta, bu Tazminat Komisyonunda bu anlamda vatandaşımızın
mağduriyetini giderecek bir düzenleme yapacağız.
Yine, üst mahkemelere
başvuru hususunda, itiraz, temyiz, istinaf gibi konularda çok farklı
süreler var. Uygulayıcıların bile
karıştırdığı, zorlandığı bu konuda
vatandaşlarımızın daha da mağdur olduğunu ve hak
kayıplarına maruz kaldığını hepimiz çok iyi
biliyoruz. Bu çerçevede bu sürelerle ilgili de bir yeknesaklık
sağlayacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz. Yine, boşanma
davalarının uzun sürmesinden kaynaklı mağduriyetleri
ortadan kaldıracak bir usul üzerinde
çalışmalarımızı tamamlamak üzereyiz. Yine, e-tebligat,
e-duruşma, ara buluculuk gibi, seri muhakeme, basit yargılama gibi
yeni usullerin de kapsamını genişletmiş olacağız.
Yeni ihtisas mahkemeleri
oluşturmaya devam edeceğiz. İmar, çevre gibi, bilişim gibi
alanlarda ihtisaslaşmış mahkemeler, uzman hâkimler özel
eğitimlerini aldıktan sonra vatandaşa bu anlamda yine
çalışmalarını yapacak. Bildiğiniz gibi, 15
Aralıktan itibaren finans mahkemeleri -bu anlamda vergi suçlarına
yönelik davalara bakacak mahkemeler- ihtisas mahkemeleri yürürlüğe giriyor
ve bunun da vatandaşımıza bu anlamda, hukuk anlamında
kolaylaştırıcı bir rolü olacak. Yine,
insanımızın malını mülkünü ilgilendiren,
arsasını, arazisini ilgilendiren davalarda da hem kamu kurumları
hem de mahkemeler ivedi yargılamaya tabi olacak ve buralarda öncelikli
kararlar verilecek. Vatandaşın malını mülkünü ilgilendiren
konular öncelikli olarak davalarda görülecek ve sonuçlanacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine,
vatandaşımız ile kamu kurumları arasında bir ihtilaf
olduğunda bir idari sulh mekanizmasıyla, âdeta ara buluculuk gibi bir
sistemle bir masa etrafında oturacak ve böylece amacımız...
Vatandaş devletini mahkemeye vermek istemiyor, kamu da yanlış
bir işlem yapmış; vatandaşımız devletle
mahkemelik olmadan bir masa etrafında oturacak ve eğer
anlaşamazsa dava yoluna gidecek. Vatandaş devletle, devlet
vatandaşla mahkemelik olmayacak. Bu uygulamaya da son vereceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, vatandaş ile idare
arasındaki ihtilaflarda pilot dava usulüne geçeceğiz. Örneğin,
aynı konuda 10 bin dava var diyelim. Bu durumda 10 bin bilirkişi, 10
bin keşif, 10 bin masraf ve 10 bin davanın yüksek yargıya kadar
giden, uzun süren bir neticesi vatandaşı mağdur ediyor. 10 bin
dava mı açıldı; 1 davaya pilot ya da grup dava diyecek,
mahkeme belirleyecek; o kişiyle ilgili, o dosyayla ilgili dosya yüksek
mahkemede kesinleşecek; 10 bin davanın 1 tanesine göre -aynı
konu olduğu için- 9.999 davayı aynı gün karara bağlayacak,
vatandaşımız da adaletin tecelli ettiğini görecek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, köklü ve kurumsal
reformlara devam edeceğiz, hâkim ve savcı
yardımcılığını hukuk sistemimize
kazandıracağız. Bu anlamda, daha mesleğin başında
kürsü tozunu yutarak, her insanın hikâyesine temas ederek, bir kişi
tutuklandığında dışarıdaki gözyaşını
görerek, bir kişinin boşanma sürecinde o çocuğun
gözyaşını görerek, malına tedbir koyduğunda o
kişinin yaşadığı mağduriyeti görerek ve
iddianame, karar nasıl yazılır, güzel Türkçe nasıl
kullanılır, burada kalem nasıl çalışıyor,
mübaşirin çektiği nedir, zabıt kâtibi ne sıkıntı
çekiyor, cezaevinde insanlar -bu anlamda özgürlüğü
kısıtlandığında- nasıl ortamda kalıyor;
bunları görecek, ondan sonra cübbesini giyecek, millete adaleti tecelli
ettirecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, hâkimlik teminatı
anlamında, yargı bağımsızlığı
anlamında çok önemli bulduğumuz, hâkimlere ve savcılara
coğrafi teminatı getireceğiz. Bu teminat da
vatandaşlarımız için öngörülebilir ve yine, hâkimlerimiz için,
yargı mensuplarımız için öngörülebilir bir meslek hayatı
Ve davaların uzamasını da önleyecek.
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) İki yıldır coğrafi
teminat getiriyordunuz, nerede kaldı bu coğrafi teminat? İki
yıldır geliyordu.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Sık hâkim değişikliği sebebiyle uzayan yargılamalara
da yeni çözümler getirmeye devam edeceğiz.
Yargıtay,
Danıştay üyeliğine seçilebilmek için birinci sınıf
olma şartının yanında ayrıca kıdem
şartını da getireceğiz. İstinaf kanun yolunun beş
yıllık uygulamasını dikkate alarak bu konuda gerekli düzenlemeleri
yapacağız. İstinaf, özellikle, 15 Temmuzdan birkaç gün sonra
yürürlüğe girdi ve uygulamada da gerçekten bazı dairelerde
vatandaş için, avukatlar için sorunlu alanlar olduğunu çok iyi
biliyoruz. Bu konuda da Gazi Meclisimizin desteğiyle önümüzdeki dönemde
istinaftaki uygulama hatalarını ve bu konudaki ihtiyaçları da
giderecek bir düzenleme üzerinde hep birlikte çalışıyoruz. Bunun
da kanunlaşmasını, umut ediyorum, önümüzdeki dönemde
tamamlamış oluruz.
Ceza Kanunumuzdaki suç ve
yaptırım dengesini, toplumun adalet duygusunu tatmin edecek
şekilde tümüyle gözden geçireceğiz. Ceza Hukuku Bilim Komisyonumuz,
Türk Ceza Kanunu'nun on altı yılını masaya
yatırdı ve protez olarak değil bütünlüklü bir anlayışla
Türk Ceza Kanunu, CMK ve İnfaz Kanunu'yla ilgili nasıl düzenlemelere
ihtiyaç var, bunların çalışmasını tamamlıyor;
bittiğinde de tüm siyasi partilerimizle, temel kanun olduğu için, bu
konudaki önerilerimizi de ayrıca paylaşacağız ve bu konuda
hep birlikte netice alacağımıza inanıyorum.
Israrlı taciz ve takip
fiillerini ayrı bir suç olarak, caydırıcı bir suç olarak
düzenlemeye yönelik çalışmalarımızı tamamladık.
Bu konuda da ümit ediyorum en kısa zamanda gerekli düzenleme
olacaktır. Yine, nefret söylemi ve nefret suçuna ilişkin Ceza
Kanunu'muzda yeni ve müstakil düzenlemeler yapılması da
çalışma konularımız arasındadır.
Yine, mağdur odaklı
adalet politikalarımız çerçevesinde özellikle çocuklara yönelik;
yine, mağdurlara yönelik her türlü çalışmayı
yapacağız. Şiddet mağduru kadın hiç bir şekilde; şiddet
mağduru kadın olsun, çocuk olsun, engelli olsun, hak
arayışında adliyede yalnız bırakılmayacak. Bu
konuda da çok özel çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Şiddet mağduru kadınların hak arama yollarını
etkin bir şekilde kullanabilmeleri için avukat görevlendirilmesini ve adli
yardımdan yararlandırma koşullarını da
kolaylaştıracağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yine, maddi durumu elverişli olmayan
vatandaşlarımızın adli yardıma başvuru usulünü de
kolaylaştıracağız. Bu konudaki bütçeye de yine, önümüzdeki
dönem daha fazla kaynak ayıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Savunmaya yönelik de, yargının temel kurucu unsuru
olan savunmaya yönelik de önemli çalışmalarımızı yine
sürdüreceğiz. Sanığın duruşma esnasında,
avukatın hukuki yardımından daha güçlü bir şekilde istifade
edebilmesi için duruşma salonunda oturma düzenine ilişkin bir
değişiklik yapacağız. Zorunlu müdafi ücretlerini önemli
ölçüde artırdık ama bu konuda, bu tutumumuzu sürdüreceğiz; yine,
bu hususta artışları daha da destekleyici şekilde
sürdüreceğiz. Savunma ve avukatlık hizmetlerinden alınan vergi
oranlarını düşüreceğiz. Önem derecesi yüksek iş ve işlemlerde,
avukatla temsil zorunluluğunu getireceğiz. Böylece, vatandaşımızın
hukuk güvenliğini ve hukuki korumasını güçlendirmiş
olacağız.
Kamu avukatlarının
çalışma esaslarına ve özlük haklarına yönelik
iyileştirme yapacağız. Adalet personelimizin özlük
haklarının iyileştirilmesine yönelik
çalışmalarımızı da sürdürüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan, toparlayın lütfen.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Personelimiz adli işleyişin can damarıdır.
Vatandaşımızın adalet duygusunu tatmin için ter döken, emek
veren, gece gündüz çalışan tüm Adalet teşkilatı
mensuplarımıza buradan sevgilerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) 2022
yılı içerisinde düzenlenecek 3600 ek gösterge dâhil tüm
iyileştirmelerden adliye ve CTE personelimizin de yararlanması için
çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Sözleşmeli
personelin kadroya geçmesi hususunda da somut neticeleri 2022de
alacağımıza inanıyoruz. Fazla mesai ücretinin kapsamı
ve miktarını artıracağız. Yine, 657deki düzenlemeyle
adalet hizmetleri sınıfı oluşturarak bu konuda yeni bir
hizmet sınıfının oluşması için
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2022de 12 bin yeni
personel alacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan, toparlayalım.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Tamam Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ hükûmetleri olarak bizim yolumuz, devletin temeline adaleti,
adaletin temeline de insanı koyma yolculuğudur; demokrasidir, hukukun
üstünlüğüdür. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu yol, 2023te güven veren ve daha erişilebilir bir
adalete çıkacak, bütün hedeflerimize hep birlikte
ulaşacağız. Bu yolda pusulamız hukuk devleti, rotamız
da milletimizin talepleridir. Hepimizin, 84 milyon
vatandaşımızın beklentileri, kaygıları ve
umutları ortaktır. Milletimiz bütün reformların en iyisine, en
güzeline layıktır. Bu millet için ne kadar çalışsak
azdır. Bu millete layık olmak şereflerin en büyüğüdür. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) O yüzden bu
anlayışla reformlarımızı özgür birey, güçlü toplum ve
daha demokratik bir Türkiye olarak sürdüreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) Son cümlemi söyleyeyim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU
(Kocaeli) Garibe Gezerden bahsetmeden
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Devamla) 84 milyondan bir kişinin bile kendisini kenarda
hissetmeyeceği, daha demokratik bir Türkiye ve daha
kalkınmış bir Türkiye için, on dokuz yılda olduğu gibi
bundan sonra da milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle,
Bakanlığımızın 2022 yılı bütçesini Genel
Kurulumuzun takdirlerine sunuyorum. İnanıyorum ki 2023
yılına kadar hâlâ devam bu eden reformlar hayata geçecek ve her bir
vatandaşımızın daha güvenli bir şekilde, adliyenin
kapısından geçerken de o kapıdan girince de Evet, benim için,
adalet için çalışan bir yargı var. duygusuna
kavuşması için çalışıyoruz. Elbette bizim görevimiz
yürütme, idari anlamda çalışma yapıyoruz; yasama olarak sizler,
kanundaki eksikliği düzeltiyorsunuz; yargı da uygulamayı en
güzel şekilde yapıyor; kuvvetler ayrılığı var.
Vatandaşımız
için, milletimiz için bütçenin de hayırlı olmasını diliyor,
Genel Kurulu ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Emine Şenyaşarı duydun mu
hiç?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sayın Bakan, teori 10, pratik sıfır.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Bakan, hangi ülkeden geliyorsunuz siz ya?
Hangi ülkeyi anlattınız bize?
ÖMER FARUK
GERGERLİOĞLU (Kocaeli) Hiçbir şey söylemeden gittiniz oradan!
BAŞKAN Söz
sırası Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akara ait.
Buyurun Sayın Akar. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
HULUSİ AKAR Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri
ve ekranları başındaki pek değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi,
maalesef, dün Avaşin-Basyanda 3 kahraman silah arkadaşımız
şehit oldu. Akabinde, karadan ve havadan Millî İstihbarat Teşkilatımızla
koordineli bir şekilde başlattığımız operasyonlar
sonunda, bu saldırıyı yapanlar dâhil, dün 6, bugün 14 olmak
üzere toplam 20 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Şehitlerimizin
kanını hiçbir zaman yerde bırakmadık,
bırakmayacağız. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Operasyonlarımız kararlılıkla ve en son
terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar devam edecek; bundan da kimsenin
şüphesi olmasın. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu vesileyle şehitlerimize Allahtan rahmet,
yaralılarımız var, onlara acil şifalar diliyorum.
Şehitlerimizin ve yaralılarımızın pek değerli
ailelerine ve asil milletimize başsağlığı ve
sabırlar diliyor, kendilerine saygı ve şükranlarımı
sunuyorum.
Bugün, burada, sizlere, 2022
yılı bütçe görüşmeleri çerçevesinde,
Bakanlığımızın faaliyetleri hakkında kısa,
özet bilgi arz edeceğim. Sizlerin de yakından takip ettiği
üzere, küresel ve bölgesel düzeyde risk, tehdit ve tehlikelerin
arttığı, güvenlik ortamının yeniden
şekillendiği, güç dengelerinin sürekli değiştiği
hassas bir dönemden geçiyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarıyla emir
komuta birliği içinde, cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı, en
yoğun faaliyetlerini sürdürdüğümüz bu dönemde doğal olarak
Bakanlığımızın görev ve sorumlulukları da
artmaktadır.
Malumları olduğu
üzere, savunma ve güvenlik biz-siz anlayışı ve
yaklaşımının ötesinde, siyasi polemik ve rekabet
dışı olup hepimizin yani 84 milyon
vatandaşımızın ve devletimizin bir beka meselesidir. Bu anlayışta,
Türk Silahlı Kuvvetleri, egemenlik, bağımsızlık ve
güvenliğimiz için yurt içi ve sınır ötesinde terörle mücadeleye,
mavi vatanımızda ve semalarımızda hak, alaka ve menfaatlerimizi
korumaya azim ve kararlılıkla devam etmektedir. Aynı zamanda,
yedi iklim üç kıtaya barış, huzur ve adaleti götüren
atalarımızdan aldığı ilhamla bölge ve dünya
barışına da katkı sağlamaktadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Terör ve düzensiz göçün
ülkeleri ve özellikle de ülkemizi tehdit ettiği bir dönemde Mehmetçik tarafından
hudutlarımız Hudut namustur. anlayışıyla ve
cumhuriyet tarihimizin en yoğun, en etkili tedbirleriyle
korunmaktadır. Bu kapsamda, 1 Ocaktan itibaren 2.949 kilometrelik
hudutlarımızda 283.016 göçmenin geçişi engellenmiş,
yakalanan 99.318 düzensiz göçmen ile 450 terörist, kolluk kuvvetlerine teslim
edilmiştir. Yüksek bir moral ve motivasyonla gerektiğinde
canını ortaya koyarak hudutlarımızda görev yapan
Mehmetçikin kahramanlık ve fedakârlığı her türlü takdirin
üstündedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Terörle mücadelemiz ise
başta FETÖ, PKK/PYD-YPG, DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütlerine
karşı artan bir şiddet ve tempoda aralıksız devam
etmektedir. 24 Temmuz 2015ten bugüne kadar yurt içinde, Irakın ve
Suriyenin kuzeyinde toplam 33.100, bu yılın başından
itibaren 2.619 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Öte yandan, terör
örgütü elebaşlarının açıklamalarından da
PKK/PYD-YPGye verilen dış desteğin ve teşvikin de devam
edeceği anlaşılmakta ve yine terör örgütü elebaşları
tarafından YPGnin PKK olduğu açıkça ifade edilmektedir. PKK ve
onun Suriye kolu olan YPGye kim destek verirse versin, bunlar kimden destek
alırlarsa alsınlar en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar
mücadele etmekte, 84 milyon vatandaşımızı bu terör
belasından kurtarmakta kararlıyız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu
kararlılıkla, Irak'ın kuzeyinde icra edilen Pençe
Harekâtlarıyla Girilemez. denilen yerlere girilmiş, bölgede
yıllarca teröristler tarafından kullanılan barınak,
sığınak, depo ve sözde karargâhlar kontrol altına
alınmıştır. Mehmetçik'in nefesi teröristlerin ensesindedir.
Terör örgütlerinin elebaşları iki gece aynı yerde
kalamamaktadır. Irak içinde de tehdit teşkil eden ve bölgedeki
istikrara zarar veren terör örgütüyle mücadele, Irak'la koordineli ve
yakın iş birliği içinde sürdürülmektedir.
Hudutlarımızın
ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için
Suriye'nin kuzeyinde de icra edilen harekâtlar ile hem de 15 Temmuz hain darbe
girişiminden sadece bir ay sonra başlatılan Fırat Kalkanı
Harekâtı ve müteakiben Zeytin Dalı, Barış Pınarı
ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla terör koridoru engellenmiş,
parçalanmış ve hudutlarımızın güvenliği
sağlanmıştır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu harekâtlar sonrası, yaklaşık 470 bini
İdlib'de olmak üzere, 1 milyondan fazla Suriyeli evlerine ve
topraklarına gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde
dönebilmişlerdir. Güvenli hâle getirilen bölgelerde yeni bir göç
dalgasının olmaması ve hayatın normalleşmesi için de
ilgili Bakanlık, kurum ve kuruluşlarla koordineli olarak
faaliyetlerimiz devam etmektedir. Örneğin, 14 hastanede yaklaşık
3 milyon kişiye sağlık hizmeti verilmiş, 1.325 okulda 300
binden fazla öğrenciye eğitim öğretim desteği sağlanmıştır.
Suriye'de istikrarın bir an önce sağlanması, insani trajedilerin
de son bulması için her türlü gayret gösterilmektedir.
Bütün bu faaliyetler
yapılırken başta masum insanlar olmak üzere, tüm etnik, dinî
gruplar ile tarihî, kültürel dokuların ve çevrenin güvenliği ve
korunmasına, diğer hiçbir ordunun göstermediği kadar azami
dikkat ve hassasiyet gösterilmiştir, gösterilmektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Beş yüz yıllık
kardeşliğimiz, kardeşlik bağlarımız olan Libyada
ise ikili anlaşmalarımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani
sizlerin onayı doğrultusunda bulunuyor; onlara askerî eğitim,
yardım ve danışmanlık desteği veriyoruz.
Amacımız Libya Libyalılarındır.
anlayışıyla, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini
sağlamış, barış ve istikrar içerisinde yaşayan
bir Libyanın oluşumuna katkıda bulunmaktır.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Kafkasya bölgesinin de istikrarına büyük önem
veriyor, bu bölgede de barışın sağlanması için büyük
gayret gösteriyoruz. Azerbaycan Türkü, kırk dört gün süren ve zaferle
sonuçlanan Tek Vatan Harekâtıyla otuz yıllık işgale son
vermiştir. Müteakiben imzalanan ateşkes anlaşması
kapsamında kurulan ortak merkezde Rus ve Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli birlikte görev yapmakta, ateşkesin kalıcı olması
ve istikrarın sağlanması için gayret sarf etmektedir.
Hâlihazırda Türk Silahlı Kuvvetleri iki devlet, tek millet
anlayışıyla, kederde ve kıvançta bir ve beraber
olduğumuz Azerbaycan ordusunun modernizasyon, tatbikat ve eğitim
faaliyetlerine destek sağlamakta, işgalden kurtarılan bölgelerde
müştereken mayın, el yapımı patlayıcı madde arama
ve imha faaliyetlerini sürdürmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da Azerbaycan Türkünün haklı davasında yanlarında olmaya
devam edeceğiz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Afganistandaki duruma
kısaca değinmek gerekirse: Türk Silahlı Kuvvetleri, tarihî ve
köklü kardeşlik bağlarımız bulunan Afganistanda bugüne
kadar önemli görevler üstlenmiştir. Amerika ve NATOnun Afganistandan
ayrılma kararını müteakip beklenenden hızlı
gelişen ve şartların daha da güçleştiği son safhaya
kadar beklenmiş, o safhada tahliye kararı alınmış ve
kırk sekiz saatten kısa bir süre içinde, planlandığı
şekilde tahliye işlemi -çok şükür- başarıyla
tamamlanmıştır. Mehmetçik, bugüne kadar görev
aldığı tüm coğrafyalarda olduğu gibi Afganistanda da
görevlerini başarıyla icra ederek yerel halkın gönlünü
kazanmış, dünya barışına hizmet etmenin haklı
gururuyla sağ salim ülkesine, evine dönmüştür. Hâlihazırda ise
tüm Afgan halkı ve bölgenin istikrarı için önemli olan Kâbil
Havaalanının işletilmesine yönelik çalışmalara
Katarla koordineli bir şekilde devam edilmektedir.
Ege ve Doğu Akdenizde
ise Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin yayılmacı
bir anlayışla, uluslararası hukuka uygun olmayan taleplerinden,
silahlanma ve sözde ittifak girişimleri dâhil saldırgan eylem ve
söylemlerinden kaynaklı sorunlar yaşamaktayız. Öyle ki bu husus,
aklıselim sahibi herkesin tepkisini çekmektedir. Tüm iyi niyetli diyalog
çabalarımıza gerekli karşılığı vermeyen
Yunanistanın, Lozan Anlaşmasını dahi ihlal eden her türlü
hukuksuz, haksız eylemine mütekabiliyet kapsamında masada ve sahada
her türlü cevap verilmektedir. Biz ise aramızdaki sorunların
uluslararası hukuka uygun, barışçıl yöntemlerle, iyi
komşuluk ilişkileri çerçevesinde ve diyalog yoluyla çözülmesini samimi
olarak istemekteyiz. Bunun için de örneğin, tatbikatların
azaltılmasını dahi değerlendirebileceğimizi
söylüyoruz. Diğer taraftan, güven artırıcı önlemler
çerçevesinde 4üncü toplantı için davet ettiğimiz Yunan heyetini
Ankaraya bekliyoruz. Biz, Türk ve Yunan halklarının bölge
zenginliklerinden adil bir şekilde istifade ederek barış, refah
ve güven içinde yaşaması, Ege Denizinin Türkiye ve Yunanistan
arasında bir dostluk denizi olması için her türlü gayreti göstermeye
devam edeceğiz.
Kıbrıs konusundaysa
bildiğiniz üzere, yaklaşık yarım asır boyunca ortaya
konulan çözüm yöntemlerinden bir sonuç alınamamıştır.
Dolayısıyla, Kıbrısta artık eşit, egemen,
bağımsız iki devlet tek çözüm hâline gelmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kıbrıs bizim
millî meselemizdir, Garanti ve İttifak Anlaşmaları
doğrultusunda, geçmişte olduğu gibi bugün de
Kıbrıslı kardeşlerimizin yanındayız. Sonuç olarak
Kıbrısta, Egede ve Doğu Akdenizde hem kendimizin hem de
Kıbrıslı kardeşlerimizin hak, alaka ve menfaatlerini
korumakta kararlıyız, azimliyiz ve çok şükür, buna muktediriz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer taraftan,
barışı destekleme ve koruma faaliyetlerine gelince
NATO,
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı görevleriyle ikili ilişkiler
kapsamında Azerbaycan ve Libyanın yanı sıra Somalide,
Kosovada, Bosna Hersekte, Katarda ve daha birçok coğrafyada bulunmakta,
oradaki faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Türk Silahlı Kuvvetleri, görev
yaptığı her yerde seçkin ve saygın konumunu koruyarak
tarihimize, kültürümüze ve atalarımıza yaraşır
şekilde, evrensel ilkeler ile insan hakları çerçevesinde bölge ve
dünya barışına katkılar sunmakta, böylece
barışı destekleme faaliyetlerine yönelik taahhüt ve
sorumluluklarımızı yerine getirmekteyiz; doğal olarak,
muhataplarımızdan da aynı tavır ve
karşılığı beklemekteyiz.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; her alanda olduğu gibi savunma ve güvenlik
alanında da nitelikli insan gücünün hayati önemi haiz olduğunun
bilinciyle personel seçimi, temini ve eğitimi faaliyetlerine büyük önem
vermekteyiz. Millî Savunma Üniversitesi, bir taraftan askerî eğitimin
gerektirdiği, geleneklerin gerektirdiği faaliyetleri, diğer
taraftan da çağın gereklerine uygun akademik eğitim ve
öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Personel ve askerî öğrenci
alımları İŞKUR, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığı ve ilgili kamu kurumlarıyla koordineli
olarak Bakanlığımız tarafından, Anayasa, kanunlar ve
ilgili mevzuata uygun olarak, idari ve adli denetime açık, şeffaf ve
denetlenebilir bir şekilde gerçekleştirilmektedir.
Bakanlığımızın
SADAT adlı şirketle hukuki, ticari, mali ve kurumsal yapı
olarak hiçbir ilgisi yoktur, olmadı.
OYA ERSOY (İstanbul)
Tamamen duygusal!
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Tamamen duygusal mı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
HULUSİ AKAR (Devamla) Muvazzaf, emekli, asker, sivil tüm personelimizin
özlük haklarının iyileştirilmesi için devamlı
çalışıyor, imkânlar el verdikçe personel lehinde
iyileştirme yapmaya gayret gösteriyoruz.
Sağlık
hizmetlerinden de kısaca bahsedecek olursak: Sağlık hizmet
desteği, sınır ötesi ve muharebe hattında, operasyon
bölgesinde askerî sağlık personeli, geri bölgede ise Sağlık
Bakanlığı personeli tarafından sağlanmaktadır.
Operasyon alanlarında, yurt içinde ve yurt dışında askerî
sağlık hizmet desteğinin geliştirilmesi amacıyla
Sağlık Bakanlığıyla yakın koordinasyon içinde
çalışmalarımız sürdürülmektedir. Salgınla mücadelemize
de Korona Virüs ile Mücadele Merkezi, KOMMER dediğimiz merkez
vasıtasıyla, tüm birlik ve kurumlarımızda titizlikle ve
yoğun şekilde devam etmekteyiz. Ayrıca, çeşitli
sağlık malzemelerini üretmek, bunları yurt içi ve yurt
dışına ulaştırmak suretiyle salgınla mücadeleye
katkı sağlamaktayız.
Askere alma faaliyetlerine
gelince: Reform niteliğindeki yeni askerlik sistemiyle Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve vatandaşımızın ihtiyaç ve beklentileri
karşılanmış, modern, esnek, öngörülebilir, sürdürülebilir
ve e-devlet üzerinden erişilebilir bir sistem tesis edilmiştir.
FETÖyle mücadelede elde
edilen yeni bilgi, belge ve verilerle bütüncül bir yaklaşım ve
kararlılık devam etmekte, Türk Silahlı Kuvvetleri FETÖden
temizlendikçe daha da güçlenmektedir. 15 Temmuz sonrası yurt içi ve
sınır ötesinde düzenlenen harekâtlarda, sayısı ve çapı
giderek artan büyük tatbikatlarda elde edilen başarılar, FETÖden
temizlendikçe daha da güçlendiğimizin en açık göstergesidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri,
güvenliğimizin sağlanmasında olduğu gibi her türlü
doğal afetler ve acil durumlarda da tüm imkânlarıyla her zaman göreve
hazırdır ve asil milletimizin emrindedir. Doğal afet yardım
planlarımız sürekli olarak İçişleri
Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, AFAD
gibi kurumlarla koordine edilmek suretiyle güncellenmekte ve tatbikatlar icra
edilmektedir. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterindeki hava
araçlarından uygun vasıfta olanları ilave sistemlerle donatarak
gerektiğinde orman yangınlarında kullanılmak üzere
Tarım ve Orman Bakanlığıyla bir çalışma
başlatılmıştır. Yılda ortalama 250 bin
civarında fidan dikiyor, bunları ordu malı gibi kayıt
altına alıyor ve takibini yapıyoruz. Ayrıca, Mehmetçike
çevre bilinci ve doğanın korunması hakkında eğitim
veriyor, Bakanlığımız bünyesinde Sıfır Atık
Projesini de başarıyla uyguluyoruz.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tarihte parasını ödediğimiz hâlde
ülkemize teslim edilmeyen gemiler de benzer şekilde Kıbrıs
Barış Harekâtı sürecinde maruz kaldığımız
ambargo da hâlâ hafızalarımızdadır; daha dün
parasını ödediğimiz hâlde bakımlarını
yaptıramadığımız insansız hava
araçlarını da unutmadık. Geçmişte
karşılaştığımız bu tutum ve
yaklaşımın değişik şekil ve boyutlarda, maalesef,
günümüzde de devam ettiğini görmekteyiz. Edindiğimiz tecrübeler,
devletimizin bekası ve asil milletimizin güvenliği için yerli ve
millî savunma sanayimizin geliştirilmesinin hayati önemi haiz
olduğunu bizlere açıkça göstermiştir. Bu sebeple, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan silah sistemlerinin
zamanında ve maliyet etkin bir şekilde üretim ve tedariki için
savunma sanayi ekosistemindeki paydaşlarımız olan kamu kurum ve
kuruluşları, vakıf şirketleri, özel sektör ve
üniversitelerle yoğun bir çalışma içindeyiz, bunun
sonuçlarını da somut olarak almaktayız. Artık -çok
şükür- kritik silah sistem ve platformlarımızın önemli bir
bölümünü kendimiz yerli ve millî imkânlarla üretecek, hatta bunları ihraç
edecek seviyeye gelmiş bulunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Fakat bu konuda katetmemiz gereken mesafeler olduğunun
da bilincindeyiz. Amacımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliği, teşviki ve desteğiyle yüzde 80ler seviyesine
yaklaşan yerli ve millîlik oranını daha ileri seviyelere
taşımaktır.
Silah sistemlerini
yakından ilgilendiren motor konusunda da kısa bilgi arz etmek
istiyorum. Sizlerin de yakından takip ettiği üzere, savunma sanayisi
şirketlerimizin yaptıkları özverili çalışmalar
neticesinde, füzeler için turbojet motor ve insansız hava araçları
için yerli motorların seri üretimine başlanmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Taktik tekerlekli araçlar,
FIRTINA obüsü, ALTAY tankı, GÖKBEY ve ATAK helikopterleri ile Akıncı
insansız hava aracı için de yerli motorlar üretilmiş olup test
faaliyetleri sürmektedir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunların yanı sıra Elektrikli
Zırhlı Muharebe Aracı Projesi kapsamında zırhlı
M113 aracına hibrit tahrik sistemi entegrasyonu tamamlanmıştır.
Sistemin FIRTINA obüsü ve tanklara uygulanmasına yönelik
çalışmalar devam etmektedir.
İşletme hakkı
yirmi beş yıllığına devredilen Tank Palet
Fabrikamızın durumu ve faaliyetlerinden de kısaca bahsetmek
istiyorum. Fabrikanın veya arsasının satışı asla
söz konusu değildir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Fikrî ve sınai mülkiyet hakları dâhil olmak
üzere, fabrikaya ait tüm varlıklar devlet mülkiyetindedir. Fabrikanın
idamesine ve üretime yönelik tüm faaliyetler Millî Savunma
Bakanlığı denetiminde ve kontrolünde icra edilmektedir.
İşletme hakkı devri süresince fabrikadaki personel mağdur
edilmemiş ve talepleri doğrultusunda Bakanlığımız
şirketi ASFAT bünyesine alınmışlardır. Yapılan
işlemlerin tamamı Anayasa ve kanunlara uygun olarak
gerçekleştirilmiş, işletme devri hakkında
Danıştaya açılan 4 dava reddedilerek yapılan işlemin
yasalara uygunluğu teyit edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Fabrikada, önceden olduğu gibi,
imalat, bakım onarım, yenileştirme işlemlerine aynen devam
edilmektedir. Bu dönemde, fabrikada 6 adet FIRTINA obüsü ve 1 adet ALTAY
tankı prototipi BMC Savunma Sanayi Anonim Şirketi tarafından
üretilmiştir. ALTAY tankı güç grubu tedariki için yapılan
ihracat lisansı başvurularından, maalesef, sonuç
alınamamıştır. Savunma Sanayii
Başkanlığı koordinesinde diğer ülkelerden güç grubu
tedariki çalışmaları ile yerli güç grubunun üretilmesine yönelik
faaliyetlere devam edilmektedir. Arifiye'nin değeri 20 milyar olarak
telaffuz edildi, kanunen belirlenen rayiç değerlere göre arazi, altyapı,
bina, tezgâh parkları değeri yaklaşık 250 milyon dolar
olarak belirlenmiştir. 20 milyar
250 milyon dolar
Dikkatinize getirmek
istediğim husus, tezgâh parkı ve binaların ortalama
yaşının 35 olduğudur.
Diğer taraftan, Makine
ve Kimya Endüstrisi Kurumumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani sizlerin
kararıyla sermayesinin tamamı Hazineye ait olmak üzere anonim
şirkete dönüştürülmüştür. Böylece, yıllardır arzu
edilen daha dinamik, daha etkin, daha güçlü ve rekabetçi bir yapıya
kavuşturulmuştur. Şirketin yönetim, temsil, denetim gibi hak ve
yetkileri tamamen Bakanlığımıza aittir. Bu süreçte
çalışanlarımızın hiçbiri mağdur
edilmemiştir. Şirketimizden ayrılmayı talep eden
işçilerimizin tüm özlük hakları korunarak
Bakanlığımız birimlerine geçişleri sağlanmıştır
ve bu işlem tamamlanmıştır. Şirketle sözleşme
imzalamak istemeyen memur ve sözleşmeli personelin diğer kamu kurum
ve kuruluşlarına nakil süreci devam etmektedir. Taşeron işçilerle
daha iyi şartlarda üç yıllık sözleşme uzatması
gerçekleşmiştir. İşçi alımı ilanı
kapsamında, iş deneyimi en az üç yıl ve diploma notu 60 ve üzeri
olan adaylar yazılı sınava katılmış olup puan
sıralamasına göre insan kaynakları mülakatı ve teknik
mülakat süreçleri objektif bir şekilde yapılmış, sonuçlar
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında ilgililere
bildirilmektedir. Bu çerçevede, Makine Kimyaya işçi alım
sınavına 80 bin değil, 35.521 kişi başvurmuştur.
Şartları taşıyan 11.904 kişi yazılı
sınava çağrılmıştır; yazılıyı,
insan kaynakları mülakatını ve teknik mülakatı geçen 513
kişi işe başlamıştır.
İşçi
alımı çerçevesinde, şirketimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra dost ve
müttefiklerden de artan ihtiyaca cevap verebilecektir. Yeni yapısıyla
şirketimizin uluslararası pazarda da etkin bir konuma
ulaşacağına inanıyoruz. Hâlihazırda şirketimizde
Türk Silahlı Kuvvetlerinin acil ihtiyacı olan birçok kritik proje
başarıyla sürdürülmektedir. Bunun son örneği de test
atışları başarıyla tamamlanan, gemilerimizde
kullanılacak olan 76/62 milimetrelik millî deniz topudur; bunu dünyada
yapan 3-4 ülke var, onlardan biri hâline geldik, bunu yapıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bazı sorular soruldu, bu
sorulara arkadaşlarımız tarafından -tabii, herhâlde bir
yanlış anlaşılma oldu- bizzat Bakan Yardımcısı
tarafından arkadaşlarımıza, milletvekili
arkadaşlarımıza cevaplar verildiği hâlde, cevap
almamışlar gibi konuştular burada; onları geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
savunma sanayisi alanında dışa olan
bağımlılığımızı azaltmak amacıyla
çalışmalarımız tüm hızıyla devam ederken
bazı silah, mühimmat, araç gereç ve malzeme
ihtiyaçlarımızın yurt dışından tedarik
çalışmaları da zaruri olarak sürmektedir ancak bazı
müttefik ülkeler talep ettiğimiz silah sistemlerini çeşitli
bahanelerle ülkemize satmaktan imtina etmektedirler. Bilindiği üzere,
ülkemizin uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi ihtiyacını
karşılamak üzere yaptığımız birçok girişime
rağmen, NATO üyesi ülkelerden bu sistemlerin tedariki mümkün
olmamıştır. Bu nedenle, S-400 sistemi bir tercih olarak
değil, bir zorunluluk olarak alınmıştır. İhtiyaç
duyulması hâlinde bu sistemin kullanılmasına yönelik tüm
hazırlıklarımız planlı bir şekilde devam
etmektedir. Bir hava savunma sistemi, füze savunma sistemi nerede
kullanılacak değil; hava savunmayı hava taarruzu oldu da
kullanmadık mı, füze taarruzu oldu da kullanmadık mı? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
F-35 projesine gelince, tüm
sorumluluklarımızı yerine getirmemize rağmen, S-400
alımları bahane edilerek F-35 tedarikimiz engellenmiştir. Türk ve
ABD heyetleri bu konuları görüşmek üzere 27 Ekim 2021 tarihinde
Ankarada bir araya gelmiş, F-35 harcamalarımızın geri
verilmesine yönelik görüş ve taleplerimiz ABDye iletilmiş, konuyla
ilgili müzakerede bulunmak üzere 2022 yılı başında ABDde
bir araya gelmek üzere mutabık kalınmıştır. Bunun
yanı sıra F-16 tedariki ve mevcut F-16 savaş
uçaklarımızın bir kısmının modernize edilmesi
için resmî talebimiz Yabancı Askerî Satışlar çerçevesinde ABDye
iletilmiştir. ABD yönetiminin konuya olumlu
yaklaşacağını düşünüyoruz, süreci ve gelişmeleri
yakından takip ediyoruz. ABDnin tavrının olumsuz olması
durumunda, Türkiye -bizler- içinde bulunduğu tehdit ortamında
güvenliğini sağlayabilmek için zorunlu ve tabii olarak başka
seçenekleri değerlendirmek durumunda kalacaktır.
Bilindiği üzere, NATO
üyesi ülkeler 2024 yılına kadar gayrisafi yurtiçi
hasılalarının en az yüzde 2sini savunma harcamalarına
ayırmayı taahhüt etmişlerdir. 2020 yılının
kesinleşen verilerine göre bu oran bizde 1,86dır. Bu hususta
yaşanan güçlük, mali disiplin ve tasarruf tedbirleri dikkate alınarak
hazırlanan 2022 yılı Bütçe Kanun Teklifimiz
Bakanlığımıza tahsis edilecek kaynaklardan en yüksek
faydayı sağlamak üzere hedeflerimize göre hazırlanmış,
sunulmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
HULUSİ AKAR (Devamla) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; asil milletimizin bağrından çıkan Türk
Silahlı Kuvvetleri, binlerce yıllık şanlı tarihimizden
süzülüp gelen millî, manevi ve mesleki değerlerimizle, aklın ve
bilimin ışığında, Anayasa ve yasalar
doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın, yine
sıralı amir ve komutanların emir ve komutasında milletin
emrinde, görevinin başındadır, bundan kimsenin şüphesi
olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Peygamber ocağı
olarak da bilinen kahraman ordumuz, asil milletimizin sevgisi, güveni ve
duasından aldığı ilhamla, her türlü tehdit ve tehlikeye
karşı Ölürsem şehit kalırsam gazi. anlayışı
içerisinde, ciddiyet ve samimiyetle görevini yerine getirmekte azim ve
kararlıdır.
Bu vesileyle, Sultan
Alparslandan Gazi Mustafa Kemal Atatürke kadar, bin yıldır bize
vatan olan bu topraklarda bugünlere, bu seviyelere gelmemizi sağlayan
bütün devlet büyüklerimizi ve komutanlarımızı saygı ve
minnetle anıyor, aziz şehitlerimize, ebediyete intikal eden kahraman
gazilerimize Allahtan rahmet diliyor, hayatta olan kahraman gazilerimize,
şehit ve gazilerimizin pek kıymetli ailelerine saygı ve
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
HULUSİ AKAR (Devamla) Bitiriyorum hemen.
Şu anda karada, denizde,
havada, zorlu arazi ve hava şartlarında büyük fedakârlıkla görev
yapan kahraman silah ve mesai arkadaşlarımın her birini
alınlarından öpüyor, kendilerine kazasız, belasız,
hayırlı, başarılı görevler diliyorum. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
Gazi Meclisimizi, sizleri ve
ekran başındaki bizleri izleyen pek değerli
vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun
efendim.
Şahıslar adına
aleyhte İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Saygıdeğer Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım, Gazi
Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.
Irakın kuzeyindeki
Pençe Yıldırım Operasyonu bölgesinde şehit olan kahraman
askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum, aziz Türk milletimizin
başı sağ olsun.
Dünya nüfusu her geçen
yıl biraz daha artarken beslenme ve gıdaya olan ihtiyaçlar da sürekli
artmaktadır. Ancak ne yazık ki tüm dünyada ciddi oranda gıda
israfı söz konusudur. Artan nüfus ve gıda talebine rağmen iklim
değişikliklerinin sebep olduğu kuraklık,
aşırı hava olayları ve tüm bunlara rağmen yapılan
israfa karşı tedbirler almadığımız sürece
gıda güvenliğinin tehlikede olduğu bir gerçektir. İsraf
sebebiyle oluşan gıda kaybı ve atıklar, aynı zamanda
su, toprak, enerji, emek ve sermaye gibi kaynakların büyük oranda
boşa gitmesine ve gereksiz sera gazı salınımı yüzünden
küresel ısınma ve iklim değişikliğine sebebiyet
vermektedir. Gıda ve tarım sektörü, tüketicilerin
oluşturduğu talebe göre yönelim sağlamaktadır. Bundan
dolayı, bilinçli tüketici gıda zincirinin en önemli
halkasıdır. Bireysel yönelimler değiştikçe sektör de
beklentilere yönelik üretim yapacaktır. Bu üretim de çevreyi koruma
bilinciyle olmalıdır. Bireysel bilincin artması amacıyla
ilkokul ve ortaokul seviyesindeki öğrencilere tüketim
alışkanlıklarının belirlenmesine yönelik
eğitimler düzenlenmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, insanın büyüme ve gelişmesi, verimli
çalışması, dış etkenlere ve hastalıklara
karşı dirençli olabilmesi için sağlığın temelini
oluşturan yeterli ve dengeli beslenme oldukça önem arz etmektedir. Yeterli
ve dengeli beslenmenin gereğini ise öncelikli olarak tarımsal
faaliyetlerle elde edilen ürünlerle karşılamaktayız. Ülkemiz,
kıtaları birbirine bağlayan stratejik konumu, genç ve
eğitimli nüfusu, bereketli toprakları ve eşsiz iklimiyle önemli
bir tarım potansiyeline sahiptir. Tarımsal üretimin
başlangıcı ve birçok bitkinin çoğaltımının
temeli ise tohumlarımızdır. Tohum, gıda zincirinin ilk
halkası, biyolojik ve kültürel çeşitliliğin ise yapısal
göstergesini oluşturmaktadır. Günümüzde tohum sadece tarımsal
bir girdi değil aynı zamanda teknoloji kullanılarak elde edilen
ve yüksek gelir getiren ekonomik değere sahip bir üründür. Bu alanda
Tarım ve Orman Bakanlığımızın çok güzel
çalışmalar yaptığını biliyor ve takip ediyoruz.
Ancak bir avuç tohumun özgürlük olduğunu göz önünde bulundurursak
atalarımızdan gelen yerli ve millî tohumların üretimi, ata
tohumu kullanımı ve yaygınlaştırılması
konusunda daha fazla çalışmalar yapılmalı ve bu anlamda
gayret sarf edilmelidir. Çünkü çiftçilerimizin kendi ürettiği yerli ve
millî tohumlarla pazara çıkması tamamen millî servettir ve ülkemizi
her daim ileri taşıyacaktır. Ayrıca millî ve yerli
tanımı yaparken alanında uzman kişilerle
çalışılması da oldukça önemlidir. Modern tarım ve
hayvancılık teknikleriyle ilgili ziraat mühendisi ve ziraat
teknisyeni kardeşlerimizi değerlendirmeliyiz. Orman mühendisleri,
veteriner hekimler, su ürünleri, balıkçılık teknolojisi,
gıda mühendisleri ve teknikerler, teknisyenler gibi kendi alanlarında
çalışmak isteyip atama bekleyen kardeşlerimiz yerli ve millî
üretim çalışmalarımıza dahil edilmelidir. Bu durum hem
gençlerimizi teşvik edecektir hem de ülke ekonomimize katkı
sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
özellikle bir yılı aşkın süredir tüm dünyayı etkisi
altına alan salgında doğa ve hayvanlarla daha çok iç içe olduk
ve bunun da gerekliliğini daha fazla hissettik. Sessiz
dostlarımızın sesi olmak istiyorum. Ülkemizde temel ihtiyaçlarda
yüzde 1 ila yüzde 8, özel ihtiyaçlarda ise yüzde 18 oranında KDV
uygulanmaktadır. Ancak temel ihtiyaç olmasına rağmen kedi, köpek
mamalarında özel ihtiyaçlar gibi yüzde 18 KDV vardır. Hayvanseverler
sahiplendikleri hayvanların yanı sıra sokak
hayvanlarını da beslemektedirler. Bu açıdan özellikle kedi, köpek,
balık ve kuş mamalarının tamamına yüzde 1 oranında
veya tamamen KDV'siz bir uygulama yapılması gerektiğini
Saygıdeğer Bakanımıza buradan tekrar arz etmek istiyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, son olarak
değinmek istediğim bir diğer konu: Ormanlarımızın
kahramanları itfaiye personelimizin özlük haklarıyla ilgili kapsam
olarak çok geniş sorumlulukları olmasına rağmen, bu
açıdan özellikle bağlı bulundukları kurum ve
tanımları olmaması sebebiyle, bu hususta da bir düzenleme yapılması
gerektiğini tekrar belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
ARZU ERDEM (Devamla) Gazi
Meclisimizi saygılarımla selamlarken Millî Savunma
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Tarım ve
Orman Bakanlığı bütçemizin vatanımıza, milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, bütçe başladığı gün itibarıyla, Grup
Başkan Vekillerimizle verilen bir karar, konuşmaların sonucunda
Grup Başkan Vekillerinin söz alması şeklindedir. Bu karara
bağlı olarak söz isteyen Grup Başkan Vekillerine söz
vereceğim.
Sayın Altay, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile Millî Savunma Bakanı
Hulusi Akarın 281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin dördüncü tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve getirilen bütçeleri
yetersiz buldukları için ret oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada 3
Sayın Bakan oturuyor. Aslında biz Sayın Bakanları da
kişisel olarak çok şey yapamıyoruz çünkü zaten bütün
icraatlarında cümleye Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde Sayın Cumhurbaşkanımızın
tensipleriyle Sayın Cumhurbaşkanımızın emirleriyle,
talimatlarıyla diye başladıkları için
(AK PARTİ
sıralarından Ne var bunda? sesi) Bir dakika
Yani saygı
duymalarını ben çok doğal karşılarım, çok
doğal. Ben başka bir yere geleceğim, hopluyorsunuz ya.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biraz evvel muhalefetin, muhalefetteki milletvekillerinin laf
atmalarına çok büyük tepki verdim. Rica ediyorum kimse laf atmasın.
Bir sataşmaya da meydan vermeden düşüncelerimizi ifade edelim.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gayet tabii. Burada memleketin bütçesini konuşuyoruz.
Muhalefetin görevi belli, iktidarın görevi belli. Dolayısıyla,
şu, tabii, doğru değil
Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet,
yüce bir devlet. Biz şan ve şerefinin hep yücelmesini dileriz ve arzu
ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ama bu yüce devletin, koca devletin koskoca
bakanlarının yangın söndürmeye giderken, afete giderken
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla
yangın söndürmeye gidiyoruz. demesi garip değil mi arkadaşlar? Garip
yani. Ya da afete giderken. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
Sayın Bakanların şahıslarını da tenzih ediyorum.
Arkadaşlarım tarımla ilgili rakamlar verdiler. Arkadaşlar,
bunun kusuru Bekir Pakdemirlide değil, Sayın Cumhurbaşkanında.
Ne arayacaksak orada arayacağız, bütün sorunları orada
arayacağız çünkü bu sistem tek adam sistemi. Ancak şunu
söyleyeyim, bir AK PARTİli arkadaşım: Sayın Altayın
meşhur bir sözü var Dünyanın en güzel işini de yapsanız
sizi alkışlamayacağız. diye. Arkadaşlar, bilin, en
iyinin iyisi vardır. Dünyanın hiçbir yerinde muhalefet iktidarı
alkışlamaz Aferin." der, İyi olmuş." der. Bizim
katkı verip de çıkardığınız yüzlerce kanun yok mu
burada? Var. Bizden niye alkış bekliyorsunuz kardeşim ayrıca
bir de? Bunu geçiyorum.
Şimdi, hızlı,
çok kısa kısa, mesela
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Tarım Bakanımız rakamlar verdi,
bizim milletvekillerimiz de verdi. Şimdi konuyu- köylü ikisini de
dinledi; Tarım Bakanını da dinledi, muhalefeti de dinledi,
iktidarı da dinledi. Şimdi, köylü oturuyor evinde. Türkiye'de gelenek
şuydu mesela, Tarım Bakanlığı bakımından
söylüyorum: Eskiden bir ritüelimiz vardı, köylü yağmur duasına
çıkardı, Allahımdan yağmur niyaz ederdi. Şimdi, köylü
bir duaya çıkıyor, çıkıyor da haciz gelmesin duasına
çıkıyor, elektrik duasına çıkıyor, gübre duasına
çıkıyor, manzara bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın
Bakanım, her şey tamam da şu ayıbı size
yakıştıramadım. Sizin de güzel bir açıklamanız
var, diyorsunuz ki: Marketlerden kendi evlatlarına yediremeyecekleri
şeyleri vatandaşımıza yedirmelerine izin vermeyeceğiz,
bal diyerek bal olmayan şurupları satanların da gözünün
yaşına bakmayacağız. Alkışlıyorum sizi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Ama sizin bu demecinizden sonra Sayın Cumhurbaşkanı
4321 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle suni
balın ithalatını serbest bıraktı. Bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu? Bunu da kayıtlara geçireyim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Çok uzatmak da hiç
istemiyorum. Bugün bütçe çok gergin geçmiyor. Sayın Adalet Bakanına
şunu söylemek isterim: Gene çok güzel bir iş yaptınız.
Ankara'da sanıyorum, Ankara'da mıydı? Bu, Masumiyet Karinesi ve
Lekelenmeme Hakkı Sempozyumu
Çok güzel, sizi kutluyorum. Böyle bir
sempozyum yapılan bir ülkede mevkidaşınız İçişleri
Bakanı, Boğaziçi Üniversitesindeki 524 çocuğumuzu,
pırıl pırıl çocuğumuzu terörist ilan etti. Bununla da
yetinmedi, evvelsi gün burada İstanbul Büyükşehir Belediyesinde
işe girmiş olan 557 -niyeyse hep 500lü rakamlar-
çalışanı, işçiyi, emekçiyi de terörist ilan etti.
Sayın Bakanım, sizde bir bütünlük yok mu? Devletin Emniyeti,
Jandarması, JİTEMi, MİTi, Boğaziçinde ve İBBde
terörist tespit etmişse bu savcılarınız niye görev
yapmıyor efendim?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İçişleri Bakanının terörist diye
nitelediği insanlarla ilgili kovuşturmadan geçtim, niye
soruşturma açılmıyor? Böyle bir şey olabilir mi? Siz
Masumiyet Karinesi Sempozyumu yapıyorsunuz, sizin
mevkidaşınız herkesi terörist ilan ediyor. Bunu da Hükûmetin bir
çelişkisi olarak kayıtlara geçirmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben çok
uzatmayacağım, son bir de Millî Savunmayla ilgili laf söylemezsek
olmaz. Sayın Bakan, Azerbaycanda, Azerbaycan sürecinde Türkiye Cumhuriyetini
ve kahraman ordumuzu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin stratejisini, gayretini
tebrik ve takdir ediyoruz.
BAŞKAN Bravo.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Tebrik ve takdir ediyoruz ancak bundan
HÜSEYİN
YAYMAN (Hatay) Sizin Genel Başkan Yardımcınız
itiraz etti. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben sana şimdi senin Genel Başkanının
söylediklerini yukarıdan aşağı sayarım, sen de
utanırsın.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)
Say Başkanım, say.
BAŞKAN - Bir dakika, bir
dakika
Ya, sayın kardeşim,
ya susun.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ayrıca, savunma sanayisindeki
Biz uzayda
yaşamıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Savunma sanayisindeki gelişmeleri de büyük bir
memnuniyetle takip ediyoruz. Ama sizden bir ricam var: Ne olur, size
yalvarıyorum, savunma sanayisindeki yatırımları ve
gelişmeleri -AR-GE dâhil, yatırım dâhil, vesaire dâhil- yaparken
ne olur -bu havalimanı, otoyol, köprü, batçık, tüp geçitlerde
olduğu gibi- haramilerle, 5li çeteyle iş tutmayın. Ne olur bir
de siz, savunma sanayisinde, devleti haramilerle paydaş yapmayın,
bunu sizden milletin vekili olarak rica ediyorum, bunu da söylemek istiyorum.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
İtham ediyorsun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Bakan, kahraman ordumuza methiyeler düzdünüz, biz
de medyunuşükranız. Daha bugün söyledim, 4 şehidimiz var,
ocaklara ateş düştü. Kahraman ordumuza
Türkiye şöyle bir ülke:
Doktorlarımızı -Covid- alkışlıyoruz ama bak
işte geçen hafta doktorların maaşını biraz iyileştirelim
diye bir araya gelebildik.
Sayın Bakan, son
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Bu da yarım kaldı.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Bakan, astsubaylarımız, uzman
çavuşlarımız, sözleşmeli er, erbaş, bunların
ciddi sorunları var. Türkiye büyük bir ülke. Bu devlet,
vatandaşının, çalışanının, askerinin
sorunlarını çözecek güce, kabiliyete, imkâna sahip. Mesele şu:
Tercih meselesi. Tercihimizi haramilerden yana kullanmayıp örneğin
millî savunma bakımından, astsubaylarımıza, uzman
çavuşlarımıza yönelik kullansak onlara da derin bir nefes
aldıracağız. Hep söylüyorum, Türk polisi şehit olmaktan
korkmuyor arkadaşlar, emekli olmaktan korkuyor çünkü emekli olduğu
zaman geçinecek bir emekli aylığı alamıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Meselelere biraz böyle
bakmanıza, buradan gittiğinizde Kabinede Sayın
Cumhurbaşkanına Ya, efendim, büyük devletiz, şuyuz, buyuz,
ekonomik olarak değil ama şu tercihlerimizi artık biraz da
halktan yana kullanalım. diyebilirseniz, söz, ben de Kabine üyeleri
olarak sizleri alkışlayacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Bu bütçeyi, yetersiz buluyoruz, bu bütçeyi tarafların,
paydaşların sorunlarını çözecek bütçe olarak görmüyoruz.
Sizin bu Meclise getirdiğiniz bütçelerinize de ret oyu vereceğimizi
de beyan ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Beştaş, buyurun.
13.-
Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Adalet
Bakanı Abdulhamit Gülün 281 sıra sayılı 2022
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra
sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.
Doğrusu Sayın
Adalet Bakanını ve iktidar grubunun Adalet
Bakanlığıyla ilgili konuşmalarının tümünü
dikkatle dinledim, gerekli notları aldım, şuna karar verdim: Ya
başka bir ülkede yaşıyoruz biz ve Adalet Bakanı ve iktidar
grubu milletvekilleri ya da yaşadıklarımız yalan. Yani ben
hayatın içinden konuşmak istiyorum.
Şimdi, Sayın Adalet
Bakanının söylediği başlıklar, teorik olarak, hukuk
felsefesi olarak, olması gerekenler itibarıyla tabii ki doğru,
hiçbir sıkıntı yok. Ben hakikaten dinlerken
Yani hak ve
özgürlüklerin ilerletilmesi kavramına kim karşı çıkabilir?
Ya da yargıda kumpasın önlenmesi çalışmalarına kim
karşı çıkabilir? Ya da tutuklamanın tedbir olması
gerektiği yönündeki çalışmalara kim karşı çıkabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya da adli kontrol kavramı ve yurt
dışına çıkış yasağının
denetlenmesi, bunun uygun olması gerektiği kavramına kim
karşı çıkabilir? Ama gelin görün ki yaşam farklı.
Şu anda Türkiyede adalet sistemi böyle işlemiyor. Ben gerçeklere
geleceğim. Tabii ki şunu da merak ediyorum ya da nasıl ifade
edeyim, meraktan öte bir değerlendirme olarak söyleyeyim: Gerçekten Adalet
Bakanı kim? Kim yönetiyor? Yargıyı kim yönetiyor? Cezaevlerini
kim yönetiyor? Gözaltındaki işkencelerin
soruşturmasını kim yönetiyor? Bu hâkim ve savcılar kime
bağlı? HSK nasıl bir görev yapıyor? Adalet
Bakanının bunlardan haberi yok mu? Ya da varsa kim o Adalet
Bakanı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Çünkü söylediği her sözün
karşılığında yaşadıklarımızı
ifade edebilirim. Kumpas yok. dedi, ya şu anda Sincanda partimizin
önceki dönem Eş Genel Başkanlarının da içinde olduğu
arkadaşlarımız tam bir kumpas davasıyla karşı
karşıya. Hâkimlerin coğrafi teminatından söz etti,
coğrafi teminatı geçtik, mahkeme devam ederken iki tane yargıç
değişti; biri başkan. Ahmet Altun isimli savcı özel
görevlendirildi, İzmire tayini çıktı, tekrar geri getirildi.
Doğrudan yargıya müdahale var orada. Ve yargı diyor ki: Ben iki
hafta duruşma yapacağım, bir hafta ara vereceğim ve siz
savunmalarınızı, ara kararlarını bile okumadan yapmak
zorundasınız. O klasörleri okumadan gelin burada savunma yapın.
Şimdi bu ne? Kumpas yok. dedi, Sahte deliller yok. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Şu anda gizli tanıklık gibi korkunç
bir kurum oluştu, gizli tanık. Sayın Başkan, sizin
hakkınızda da benim hakkımda da her bir milletvekili
hakkında da bir gizli tanık yaratılabilir, o gizli tanık
sizin tutuklanmanıza sebebiyet verebilir, mahkûm olmanıza sebebiyet
verebilir ama siz o gizli tanığın kim olduğunu
bilemezsiniz. Gelip sizin karşınızda ya da avukatınıza
ifade vermez ve sonra bazıları bulunmaz, Emniyet der ki: Bunu
bulamadık. Mesela Mercek gibi; işte, kumpas davasında var.
Yani bundan daha âlâ kumpas mı olur?
Dün bir kadın öldü,
Garibe Gezer. Hakikaten bu konuda canım yandı. Buradayken yüzüne de
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Beştaş, toparlayalım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) - Ya, Adalet Bakanının bir numaralı
görev alanında bir kadın daha önce cinsel saldırıya
uğramış, tecavüze uğramış, şiddet
görmüş, yirmi iki artı beş gün hücrede kalmış, bir
kere intihara teşebbüs etmiş ve dün diyorlar ki: İntihar etti.
Dün de söyledim, bu şüpheli bir ölümdür ve şu ana kadar Adalet
Bakanlığından hiçbir açıklama yapılmadı, maalesef
burada da yapılmadı. Hâlâ tek bir açığa alma beyanı
yok, soruşturma başlatıldığına dair tek bir bilgi
almadık ve cenaze bile kaçırıldı, savcı otopsi için
avukatları beklemedi, almadı otopsiye. Biz daha ne olduğunu
bilmiyoruz ve bu saatlerde defnediliyor.
Sayın Başkan,
hoşgörünüze sığınarak neler yok, onları hızla
liste hâlinde sıralayacağım: YA, AYMnin kapatılması
talimatları yok konuşmada. AİHM kararları neden uygulanmıyor?
Bu yok, buna müdahale yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Beştaş, toparlayalım.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) HDP kapatma davasında yaratılan kumpas
yok. Gözaltı ve tutuklamalar yok. Gençlere ilişkin yargılamalar,
kaçırma işlemleri yok. İnfaz yakmaları yok, çok önemli.
Otuz yıl cezaevinde, idare kurulu diyor ki: Sen elini cebine koydun
-elimde karar var- ben senin infazını yaktım. Tekrar altı
ay, tekrar bir yıl.
BAŞKAN Evet.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bitiriyorum Başkan, müsaadenizle. Biz gün boyu
dinledik, daha önce de söz almadık.
Hasta mahpuslar yok. Mehmet
Emin Özkanı Sayın Bakan da bu Mecliste çok iyi bilir. En az 50 kere
ben söyledim, şu anda Covid, Diyarbakır Araştırma
Hastanesinde ve elleri kelepçeli yatağa bağlı. Her an cenazesi
çıkabilir. Bakanlığa haber verdikten sonra cenazesi çıkan
onlarca isim sayabilirim, Adli Tıp Kurumu işini yapmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Beştaş, toparlayalım.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Toparlıyorum.
Şenyaşar ailesinin
yıllardır aradığı adalet talebi yok bu konuşmada.
Deniz Poyraz cinayetinin arka planı yok. Katil Emniyeti 28 defa niye
aradı? Savcı bunu merak etmedi. 10 bin dolar alan milletvekiline dair
savcıların sessizliği yok. Çıplak arama yok. Elimde,
Hakkâri Belediye Eş Başkanımız çıplak
aranmış, sonra da hücre cezası almış, yok.
Düşünce ve ifade özgürlüğü hiç yok. Benim vekili olduğum ilde,
Siirtte, belediye başkanlarımız 3 kişi, bir buçuk
yıldır ev hapsinde ya, iddianame yok, iki yıla dayandı. Yok
da yok
Biz bu gerçeklerle
yaşıyoruz. Gerçekten Adalet Bakanının bugün
yaptığı konuşmayı uygulamasını istiyoruz. Ya
da bu ülkede Adalet Bakanı kim, hakikaten bunu soruyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Bülbül.
14.-
Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, bütçe sunumunu gerçekleştiren
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül ve Millî Savunma Bakanı Hulusi Akara ve katkı sağlayan
parti gruplarına teşekkür ettiğine, Tarım ve Orman
Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Millî
Savunma Bakanı Hulusi Akarın 281 sıra sayılı 2022
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra
sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yapıtıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Millî Savunma Bakanlığı,
Adalet Bakanlığı ve Tarım ve Orman
Bakanlığının bütçelerinin görüşmelerini
tamamladık. Birazdan soru-cevap işlemini gerçekleştirip
ardından oylamaya geçeceğiz. Ben de bugün bu sunumu
gerçekleştiren Sayın Bakanlarımıza, katkı
sağlayan değerli parti gruplarına teşekkür etmek istiyorum.
Malum olduğu üzere, 15
Temmuz hain darbe girişiminin öncesinde hedeflenen şey, Türk
ordusunun ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin direncinin kırılması
ve Türkiye'nin büyük bir kaos hatta iç savaş ortamına girmesiydi.
Burada bunu temin etmek için ana hedef Türk ordusuydu, Türk Silahlı
Kuvvetleriydi ve onun savaşamaz hâle getirilmesi, direnç gösteremez hâle
getirilmesiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Bu maksat çerçevesinde hareket edildiği için 15 Temmuz hain
darbe girişimi sonrasında ordumuzda bu FETÖ iltisaklılarının
ve mensuplarının tasfiyesinin ardından ordumuz personel
açısından son derece eksik hâle gelmişti ve dünyanın âdeta
Türk ordusunun bu saatten sonra nasıl toparlanacağını
düşündüğü bir anda Fırat Kalkanı Harekâtıyla âdeta
bir tarih yazıldı. Türk ordusu, dünyada ilk defa DEAŞa
karşı muvaffak olan ve bu kadar çok DEAŞlı teröristi
etkisiz hâle getiren bir ordu olarak dünyaya kendi adından söz ettirdi, 4
binden fazla DEAŞlı teröristi yok etti. Arkasından Zeytin
Dalı Harekâtıyla Afrinde 5 bin civarında PKK/PYD unsurunu yok
etti. Yine arkasından Barış Pınarı Harekâtıyla
çok önemli bir başarı elde etti ve kurulmaya çalışılan
terör koridorunu yerle bir etti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Şimdi, devamında yapılan Bahar Kalkanı
Operasyonuyla da âdeta dünya savaş stratejilerini değiştirecek
nitelikte sürü drone operasyonlarımızla, diğer
kabiliyetlerimizle, elektronik harp taktiklerimizle, imkânlarımızla
dünyada Türk ordusu kendisini, kapasitesini çok önemli bir şekilde
göstermiş oldu.
Ardından, Sayın
Bakanın açıklamasıyla, 200 bin saate yakın seyir rekorunu
kırarak âdeta mavi vatan coğrafyasında, denizlerimizde,
Akdenizde ve özellikle uluslararası okyanuslarda, diğer
faaliyetlerde Türk ordusu ve Türk donanması kendi rüşdünü bir defa
daha ispat etti.
Savaş pilotları
noktasında düşmüş olduğu sıkıntıya
rağmen Türk ordusu, Türk Hava Kuvvetleri inanılmaz bir
başarı ortaya koyarak hava sahamızda ve diğer bütün operasyonlarda
büyük muvaffakiyetler elde etti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bu konularda Millî Savunma Bakanımızın ve
Bakanlığımızın şahsında Türk Silahlı
Kuvvetlerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Bütün terör
operasyonlarında ve diğer sınır ötesi bütün faaliyetlerde,
Karabağda, Libyada ve diğer bütün alanlarda Allahın izniyle
Türk Bayrağını şanlı bir şekilde, şanla
şerefle dalgalandırdılar, kendilerinden Allah razı olsun;
askerimizden, Mehmetçikimizden de Allah razı olsun.
Yine, yargı reformu
sürecinde özellikle Adalet Bakanlığımızın yapmış
olduğu çalışmalar, Meclisimizin de buna sunmuş olduğu
katkılar gerçek manada Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin uygulandığı süreçte bu dönemin reformist
anlayışını ortaya koymak açısından son derece
önemli olmuştur ve bu reform faaliyetleri adalet sistemimizde özellikle
yargıya güven ve yargıya erişim noktasında büyük yararlar
sağlamıştır. Bu noktada da kendilerine hassaten
teşekkürlerimizi sunuyor, yargının bağımsız ve
tarafsız olması noktasında gösterilen bütün çabaların
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yanında olduğumuzu buradan
açıklıkla bir defa daha dile getirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
toparlayın.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli
ve Tarım ve Orman Bakanlığı, özellikle millî tarım,
millî tohum projeleri çerçevesinde Türkiyenin yerli, millî anlayışla
tarım alanında da gösterdiği gelişmelerle inşallah çok
yakın zamanda bunların meyvelerini toplayarak yüzümüzü
ağartacaktır. Özellikle orman yangınları sürecinde
fedakârca çalışmalarını takdir ettiğimiz Sayın
Bakanımıza, Bakanlık personelimize ve bütün yetkililere buradan
teşekkür ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket
Partisinin bugün yapmış olduğu konuşmalardaki teklif ve
önerilerin de hassaten dikkate alınmasını arzu ettiğimizi
ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Dervişoğlu
15.-
İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlunun, bütçe sunumunu
gerçekleştiren Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül ve Millî Savunma Bakanı Hulusi Akara ve
katkı sağlayan parti gruplarına teşekkür ettiğine,
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül ile Millî Savunma Bakanı Hulusi Akarın 281 sıra
sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve
282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve Millî
Savunma Bakanlığı bütçesine kabul oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün 3 önemli
Bakanlığın bütçesini görüştük. Bütçelerini sunan ve savunan
Bakanlarımıza ben de teşekkür ediyorum. Hem Tarım
Bakanlığının hem Adalet Bakanlığının
hem de Millî Savunma Bakanlığının
taşıdığı önem herkesin malumudur.
Sayın Tarım
Bakanı bir şikâyetini dile getirdi, ben de o konuda kendisine
katılıyorum. Tarım Bakanlığı en az
İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı,
Millî Savunma Bakanlığı kadar önemli bir Bakanlıktır.
Hatta, isminin önüne millî sıfatı eklersek, bunu da hak eden bir
Bakanlıktır ama her alanda birtakım sıkıntılar
var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) İYİ Parti olarak bu
sıkıntıları görüştüğümüz bütçe üzerinde ve o
fasıllar üzerinde işin özüne bağlı ve sadık kalarak
Meclis kürsüsünde dile getiriyoruz. Söylediklerimizin sıradan
eleştiriler değil aynı zamanda öneriler kapsamında da ele
alınması lazım. Muhalefetin söylediği şeyler bazı
çevreler tarafından abartılı bulunabilir ama kendimizi oradan
biraz daha dışarıya çekmek istiyorum. Biz Türkiye'nin
gerçeklerini konuşuyoruz. Tarım alanında ciddi sıkıntılar
yaşanıyor. 650 bin civarında çiftçi toprağa
düşürdüğü terin karşılığını
alamadığı için çiftçilikten çekilmek durumunda kalmış.
Girdi maliyetleri fevkalade yükselmiş. Bakın, bütçe
hazırlanırken 6 Aralık 2021 tarihinde DAP gübresi 12.700 lira,
bugün 10 Aralık 2021 tarihinde 14.950 lira.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Üre gübresi 6 Aralıkta 12.800, 10
Aralıkta 14.700 lira. 7 Aralıkta ekim gübresinin tonu 8.400 lira,
şimdi 8.800 liraya yükselmiş. Mazot fiyatları artmış,
iki yılda ulaşılan artış, varılan artış
oranı yüzde 61e kadar yükselmiş. Fiyatı düşen bir girdi
yok ama yükselen fiyatlara baktığınızda hiçbir ürünün
fiyatı da onunla eşdeğer bir biçimde yükselmemiş. Dolayısıyla,
oldukça ciddi sorunlarla karşı karşıya çiftçimiz. Bu
konuda, iktidarın sözlerimize sıradan eleştiriler olarak
bakmamasını ve söylediklerimizden, önerilerimizden
faydalanmasını istirham ediyoruz.
Adalet Bakanımız da
fevkalade önemli açıklamalar yaptı ama adalet alanında ciddi bir
güven bunalımı olduğu da aşikârdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Adaletin zedelendiği toplumlarda,
malumunuz, zedelenmeyen müessese kalmayacaktır. O sebeple,
savunulması icap eden değerler manzumesinin içinde müstesna bir yeri
vardır adalet müessesesinin. Türkiyede yargı kararları
tartışılıyor, talimatla yapılan ya da yapılması
engellenen soruşturmalar ve yargılamalar söz konusu hâle gelmiş;
bunlar elbette ki içimizi yakan konular. Üst mahkemelerin kararlarına
saygı göstermekten uzak duran bir zihniyet, adalet kavramı
hakkındaki bu çarpık bakışlarının tıpkı
bir virüs gibi adalet kurumlarına yansımasına sebep olmaya da
devam ediyor.
Sürekli reform
yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Bitiriyorum, az kaldı.
Reform reform üstüne
gerçekleştiriyoruz ama bir türlü tam ve kâmil bir reform gerçekleştirebildiğimizi
söyleyemeyiz. Reform diye ifade ettiklerimiz revizyon olmaktan öteye
gidemiyor. Türkiyenin el birliğiyle çözülmesi icap eden konuları
var.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz, bütün milletimizin gözünün nuru gibi koruyacağı,
gözünün bebeği gibi koruyacağı önemli bir müessese. Savunma
sanayisinde atılmış başarılı adımları
alkışlıyoruz elbette ki.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz de çok önemli başarılara imza atıyor ve birçok
bölgede çeşitli operasyonlar gerçekleştiriyor. Sınır
ötesinde yapılan operasyonlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği
yetki ve tezkerelerle gerçekleştiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT
DERVİŞOĞLU (İzmir) Türk Silahlı Kuvvetlerine yetki
veren bu Meclis aynı zamanda kahraman ordumuza moral de vermelidir.
Bu kapsamda, İYİ
Parti olarak Millî Savunma Bakanlığı bütçesine kabul oyu
vereceğimizi buradan ilan ediyor ve yüce Meclisin dikkatlerine arz
ediyoruz.
Allah ordumuzu her alanda,
havada, karada, denizde, barışta muzaffer eylesin niyazımı
tekrarlıyor, bu bütçenin her şeye rağmen hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Amin.
Teşekkür ederim.
Sayın Oluç, kısa
bir değerlendirme yapmanızı istiyorum çünkü
Siz söz istediniz değil
mi?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan, yani herhangi bir eşitsizlik
olmasın, Sayın Akbaşoğlu söz istedi.
BAŞKAN Yok, yok siz de
kısa bir değerlendirme yaparsanız
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sonra.
BAŞKAN Peki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Zaten HDP yaptı değerlendirmesini efendim.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun.
16.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun,
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül ve Millî Savunma Bakanı Hulusi Akarın 281 sıra
sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve
282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin dördüncü tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
AK PARTİ olarak 20nci
bütçemizi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmanın hakikaten
bahtiyarlığı içerisindeyiz.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hani alkış?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bu, gerçekten
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ya, 20 bütçe yapmış, alkış yok.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakın, şu nezaket ve
nezaheti
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Özür dilerim, özür dilerim.
BAŞKAN Meclise hitap
edin, lütfen.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Özür diledim, tamam.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Meclise hitap ediyorum.
BAŞKAN Engin Bey seni
seviyor anlaşılan.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
AK PARTİ olarak 20nci
bütçemizi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmanın
bahtiyarlığı içerisindeyiz. Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir; Millet, egemenliğini yetkili organları
eliyle kullanır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Anayasa, hepimizi bağlayan
kurallar manzumesidir. Buna göre, Türk milletinin referandumuyla onayından
geçen 2017 Anayasa değişikliğine göre Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi cari, yürürlükteki hükûmet sistemidir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bir sistem
değişikliğidir, rejim değişikliği değildir.
Parlamenter hükûmet sistemini milletimiz rafa kaldırmış,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini yürürlüğe
koymuştur. Bu çerçevede de sert kuvvetler ayrılığı
çerçevesi, ilkesi içerisinde yasama, yürütme ve yargı organları kendi
görevlerini kendi çerçevelerinde ifa etmektedir. Hiçbir güç bir başka güce
talimat, emir vermez, veremez. Bu konuda her şey milletimizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, gecenin saat on ikisi. Allah rızası için
bunun bütçeyle ne ilgisi, alakası var ya?
BAŞKAN Sayın
Başkan, toparlayın.
Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bütün bu hakikatler
karşısında şunu ifade etmek isterim ki bugün 3
Bakanlığımızın bütçesini görüştük. 1incisi
Tarım Bakanlığımız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, lütfen müdahale edin, gecenin saat on ikisi!
Bu konunun bütçeyle ne ilgisi var?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Tarım Bakanımız
gerekli sayısal değerleri ortaya koydu. Bu konuda her alanda bir
iyileşmenin ortaya çıktığı görüldü.
İnşallah, başta çiftçilerimiz olmak üzere toplumun bütün
kesimlerinin, işçisinden çiftçisine, emeklisinden memuruna bütün toplum
kesimlerinin alım gücünü artıracak bir bütçeyi sunmuş
vaziyetteyiz. Bu konuda çiftçilerimiz de emin olsunlar, bir karış
dikilmedik yer bırakmasınlar. Kendilerini hiçbir zaman enflasyona
ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz, bunun müjdesini buradan ifade etmek isterim.
Adaletle ilgili bütçeye
gelince... Adalet mülkün temelidir. Gerçekten... (CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, buyurun... Bakanlarımız çok güzel ifade ettiler
kendilerini.
Buyurun Sayın
Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Efendim, bakınız, bütün
gruplara eşit muamele yapmıyor musunuz?
BAŞKAN Buyurun,
buyurun. Hayır, dinliyorum sizi ama Bakanlar...
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yani bir ikaza gerek yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Akbaşoğlu, Bakanlar...
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakınız, yedi dakika
konuşuldu.
BAŞKAN Bir dakika...
Bir dakika...
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ben daha üç dakika konuştum,
yarısında benim insicamımı niye bozuyorsunuz?
BAŞKAN Bir dakika...
Ben itiraz etmiyorum, diyorum ki...
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yedi dakika konuşuldu, altı
dakika, beş dakika; ben daha üçüncü dakikayı aldım, bana...
BAŞKAN Siz buraya
gelin, buyurun, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Rica ediyorum, hayır.
BAŞKAN Hayır,
buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bakın, ben altı yedi dakika
konuşacaktım zaten.
BAŞKAN Bir dakika...
Sayın Akbaşoğlu, bir dakika...
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ben de grubumuz adına ilk defa
söz alıyorum...
BAŞKAN Ya bir dakika
ya, bir dakika ya, bir dakika... Ne söylediğinizi anladım ben, bir
dakika...
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) ...siz niye böyle bir izahatta
bulunma zarureti hissediyorsunuz onu anlayamıyorum?
BAŞKAN Bir dakika...
Bir dakika... Bağırmadan, bağırma, az sakin ol, sakin ol,
sakin.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Hayır,
bağırmıyorum efendim, bağırmıyorum.
BAŞKAN İfade
ederken sakin ol, heyecanlanma.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Evet, sakinim, sakinim.
BAŞKAN Bakanların
kendilerini ifade ettiklerini söylememe sen niye alınganlık
gösteriyorsun?
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ben grubumuz adına
değerlendirme yapıyorum, AK PARTİ Grubu adına.
BAŞKAN Buyur
kardeşim; buyurun, buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, Bakanlar
kendi görevlerini yaptılar.
BAŞKAN Ya bana cevap
verme, buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Ben de Grup Başkan Vekili
olarak...
BAŞKAN Ya vakit
kaybediyorsun, buyurun anlatın.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Bırakırsınız, iki
dakika sonra kesersiniz. Sonuç itibarıyla, Sayın Başkanım
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Bakanlığıyla ilgili yargı paketleri
süreçlerimiz devam ediyor, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan
Hakları Eylem Planı çerçevesinde paketlerimizi devam ettireceğiz.
Bu dinamik süreci, demokratikleşme, özgürleşme ve milletimizin
güvenliğini temin etme noktasında her türlü kanunu bu Meclise
inşallah getireceğiz, yüce Meclisin takdirine sunacağız. Bu
konuda da hiç kimsenin endişesi olmasın. Biz her daim adaleti ayakta
tutmanın ve mutlaka hasmımıza dahi adaletten vazgeçmemenin,
adaleti ikame etmenin inanç ve kararlılığı içerisinde
yolumuza devam edeceğiz, bundan da hiç kimsenin şüphesi olmasın.
[CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar(!)]
Üçüncü olarak, millî
savunmayla ilgili de şunları ifade etmek isterim: Evet, millî savunmada
gerçekten yüzde 20 oranında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; millî savunmada yüzde 20lerden yüzde 80lere
getirdiğimiz millî savunma sanayisini inşallah daha yukarılara
taşıyacağız. Toplu iğne yapamaz. denilen Türkiyeden
bugün HÜRKUŞumuzu, İHA ve SİHAmızı kendi
mühendislerimizle yaparak NATO ülkelerine ihraç eder noktaya geldiysek
işte bu, Recep Tayyip Erdoğanın ve AK PARTİ
iktidarlarının iradesinin neticesidir. [CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar(!)]
Sonuçta, hep beraber biz
milletimizin âşığıyız. Cennet
vatanımızın hakikaten her noktada daha da ileriye gitmesi
noktasında biz üzerimize düşenleri yapacağız
yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve büyüme odaklı yeni ekonomi
planımızla ve modelimizle. [CHP ve İYİ Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Yeni ekonomi modelimizle,
inşallah, bütün toplum kesimlerimize dönük rahatlatıcı,
refahı artırıcı gerekli politikalarımızı
uygulayarak, milletimizin gönlünü tekrar kazanarak 2023 Haziranında da
tekrar iktidara gelmenin kıvancını hep beraber
yaşayacağız diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ Parti
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
IV.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul
Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Genel Uygunluk
Bildirimi ile 2020 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay
Denetim Raporu, 2020 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve
2020 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
282) (Devam)
A) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
(Devam)
1) Danıştay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) CEZA
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) HÂKİMLER
VE SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, dördüncü turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi soru ve cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Aycan...
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, adalet hizmetlerinin daha da
yaygınlaşmasını ve hızlanmasını istiyoruz.
Adalet saraylarının fiziki yapısının ve personel
kadrolarının iyileştirilmesini bekliyoruz. Şehrim
Kahramanmaraş Adliyesine ek bina yapılmasını, ilçelerimiz
Çağlayancerit, Nurhak ve Ekinözüne adliye kurulmasını
istiyoruz. Adliyelerde kâtip, yazı işleri müdürlüğü
kadrolarının artırılmasını ve atama
yapılmasını, adliye personelinin özlük haklarının
iyileştirilmesini istiyoruz.
Vatani görevini yapmak için
beklerken çeşitli nedenlerle bakaya kalmış 500 bin kişi
vardır. Bu kişiler bedelli askerlik hakkından
yararlanamamaktadır. Bu kişiler bedelli affı istemektedirler.
Tarımsal üretimin
artması için çiftçiye teknik destek ve danışmanlık
hizmetleri verilmeli ve denetim hizmetleri artırılmalı. Bu
doğrultuda daha fazla ziraat, gıda ve su ürünleri mühendisi ve
veteriner istihdam etmeliyiz. Bakanlığın kadrosu
artırılmalı ve acil atama yapılmalıdır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın
Çepni
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Sayıştay, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme
Kurumuna 61 kişinin memur statüsünde usulsüz
atandığını tespit etti; Kurumda sözleşmeli
çalışan destek personeli dururken yapılan bu atamalar
yargıya taşındı; bu usulsüzlüğe dair bir düzenlemeniz
olacak mıdır?
Bisiklet sürücüsü genç Umut
Gündüz, alkollü sürücü tarafından katledilmişti, katil dört ay sonra
tahliye oldu. Ailesi adalet mücadelesi için Ankarada. Hem araştırma
önergesi hem de kanun teklifi verdik; Bakanlığınızın
bu konuda bir kanuni düzenlemesi olacak mıdır?
1993de Muş Vartiniste
9 kişi yakılarak katledilmişti. Sanık Jandarma
Komutanı Bülent Karaoğlu hakkındaki tutuklama kararı ise
uygulanmamaktadır, duruşma sürüyor. Bu, cezasızlık
politikasına dair bir fikriniz, bir görüşünüz var mıdır?
BAŞKAN Sayın
Kaboğlu
İBRAHİM ÖZDEN
KABOĞLU (İstanbul) Sayın Adalet Bakanı, OHAL Komisyonu
Anayasa Mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerince verilmiş olan
aklama kararlarına karşın barış akademisyenlerinin
başvurularını beş yıl beklettikten sonra reddetmiştir.
Doğal hâkim ilkesine aykırı şekilde kurulmuş olan ve
neye göre karar verdiği bilinmeyen Komisyon, kesinleşmiş
yargı kararlarını ve Anayasanın birçok maddesini yok
saymıştır. AYMnin ifade özgürlüğü kapsamında
olduğuna hükmettiği ve ceza yargısının aklama
kararları verdiği bir bildirinin rızacısı
oldukları için üniversiteden çıkarılan, buna karşın,
bazıları şu anda yüce Meclisin üyesi olan akademisyenlerin
başvurularını reddeden Komisyon, bugüne kadar vermiş
olduğu 100 bini aşkın ret kararının ne kadar keyfî
olduğunu itiraf etmiştir. Sayın Bakan, bu konudaki
görüşleriniz nedir?
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkürler Sayın Başkan.
Adalet Bakanına
soruyorum: Bölgenin tarihsel başkenti olan ve Osmanlıya da
başkentlik yapan Edirnemize ne zaman Trakyaya hizmet verecek bir bölge
adliye binası yapılacaktır ve istinaf mahkemesi
kurulacaktır?
Yargıyı FETÖye
teslim ettiğiniz dönemde birçok ilçe adliyesi kapatıldı;
Edirnemizin Havsa, Meriç ve Lalapaşa Adliyeleri de kapatıldı.
Dönemin adliyelerin kapatılması kararını veren HSYK
üyelerinden kaçı FETÖden ihraç edildi? Bu adliyeleri tekrar açacak
mısınız? Devlet, yürütme teşkilatını kurduğu
ilçelerde yargı teşkilatını da kurmak zorunda değil
midir? Ayrıca, Uzunköprü, Keşan ve İpsala ilçelerimizde adliye
binaları yetersiz kalmaktadır. Buralara yeni binalar yapmayı
planlıyor musunuz? Adliyelerin artan personel ihtiyacı ne zaman
giderilecek?
Millî Savunma Bakanına
da sormak istiyorum: Terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi
sayılmayanlar için Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığını adres gösteriyorsunuz. Bu gaziler de sizin
emrinizde askerlik yapmadı mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Güler
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Meclisimizin yoğun
mesaisiyle bugüne kadar çıkartılan beş yargı paketiyle
hayata geçen birçok düzenleme olmuştur. Dördüncü yargı paketiyle
ifade almak amacıyla düzenlenen yakalama emirlerinde taahhütle serbest
kalma imkânı getirilmiştir; bir, buna ilişkin istatistikler ne
durumdadır?
İki: Hukuk
mahkemelerinde sesli ve görüntülü şekilde duruşmaya katılma
imkânı sağlayan e-duruşma uygulamasının
başarı durumu ne düzeydedir?
Üç: Geçtiğimiz günlerde
ilk kez Erzurumda açılışını
yaptığınız Çocuk Adalet Merkezini ülke genelinde diğer
şehirlerimizde yaygınlaştırmayı düşünüyor
musunuz?
Dört: Beşinci yargı
paketiyle yürürlüğe giren ve çocuk teslimini icra müdürlüğünün konusu
olmaktan çıkaran yeni uygulama ne zaman hayata geçirilecektir? Buna
ilişkin teslim merkezleri oluşturulma durumu şu anda ne
aşamadadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Maruz kaldığı işkencenin çığlıklarına
sessiz kaldığınız Garibe Gezer, cezaevinde, siyasi
tutsaklara yönelik bir işkence yöntemi olan tecrit koşullarında
şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Tecrit yok.
diyorsunuz; peki, yüzlerce siyasi mahpusun tek kişilik hücrede
tutulması tecrit değil midir? 2017de Diyarbakır-Bingöl kara
yolunda zırhlı aracın çarptığı araçta bir aileden
5 kişi yaşamını yitirmiştir. Zırhlı
aracın zarar gördüğü gerekçesiyle aileden 250 bin avro tazminat istenmiştir.
Bu durumun hukuki, insani, ahlaki dayanağı nedir? Zırhlı
araç kazalarında genellikle ölenler kusurlu bulunmaktadır.
Zırhlı araç sürücülerinden şimdiye kadar ceza alan var mı?
Operasyonlarda Türkiyenin
kimyasal silah kullandığına ilişkin bilgiler dünya
basınının gündemindedir. Konuya ilişkin bir
araştırma yapacak mısınız?
On binlerce KHKli soruyor.
Yargılanacak hiçbir suçumuz yokken bir gün yargılanacak olanlar
tarafından ihraç edilmemize neden olan OHAL hukuksuzluğuna daha ne
kadar sessiz kalacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Millî Savunma
Bakanım, güvenlik güçlerimize verdiğiniz destekler ve gece gündüz
demeden kararlılıkla, fedakârca mücadeleniz için teşekkürlerimi
ve saygılarımı sunarım.
Yüce Türk milletinin duası,
Türk vatanının namus ve şerefi uğruna canlarından
geçip kahramanlık destanları yazan Mehmetçiklerimizledir.
Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, Rabbim Türk ordusunu,
mansur ve muzaffer eylesin diyorum.
Sayın Tarım ve
Orman Bakanım, orman yangınlarında fedakârca mücadeleniz için
teşekkür ediyorum. Tarsus Pamukluk Barajı için teşekkürlerimi
sunuyorum.
Yapımı devam eden
Değirmençay, Sorgun, Aksıfat barajları ve göletlerinin
tamamlanması, üreticilerimizin girdi maliyetleriyle ilgili destek ve
teşviklerin arttırılarak sürdürülmesi beklentilerdir. Özellikle
limon fiyatında yaşanan dalgalanmaların önlenmesine yönelik
Bakanlığımızın limon üreticileriyle ilgili bir
çalışması olacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gülüm
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
- Partimizin İzmir il binasına yapılan organize
saldırıda Deniz Poyraz yoldaşımız katledildi. Katil ve
katiller daha ilk andan itibaren güvenlik güçleri tarafından şefkatle
korundu. Deliller toplanmadan, HTS ve kamera kayıtları dahi gelmeden,
detaylı bir araştırma yapılmadan katilin on sekiz saat
içerisinde apar topar tutuklanmasıyla neler gizlenmek istendi? Katilin
iletişim hâlinde olduğu şüpheli olabilecek kişiler neden
soruşturmaya dâhil edilmedi? Katil olaydan önce tam 27 kez İzmir
Emniyet Müdürlüğünü neden aradı? Katilin Suriyede silahlı
eğitim aldığı şüphesi ve SADATla
bağlantısı neden araştırılmadı? Gerçekten
katilleri açığa çıkarmak gibi bir derdiniz var mı?
Milletvekilleri olarak
görevimiz olan yaşanan sorunlar için görüşme taleplerimize ve soru
önergelerimize cevap vermeme gerekçeniz nedir?
BAŞKAN Sayın
Fendoğlu...
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Teşekkür ederim Başkanım.
Talebimiz Adalet
Bakanımızdan. Özelleştirme İdaresi tarafından adliye
binası yapılması için yer tahsisi yapılan ve proje
aşaması tamamlanan Malatya adliye binasının
yapımına başlanması için 2022 yılı bütçesine
dâhil edilmesi yönünde bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kasap...
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Tarım Bakanına
soruyorum: Kütahyada özelleştirme sürecinde TÜRKŞEKERe ait olan 130
bin metrekare arsanın Kütahya Şeker AŞye ve
dolayısıyla Torunlar ve Kiler Grubuna şaibeli yollarla
verilmesinin sağlanmasıyla ve on yıllık zaman
aşımına uğramasıyla ilgili soruşturma
yapmayı düşünüyor musunuz? Bir.
İki: Özelleştirilen
ve özelleştirme mağduru olan bu fabrikada pancarın 40
kuruşa alındığını, küspenin ise 38 kuruşa
satıldığını biliyor musunuz Sayın Bakan?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Gürer...
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Toprak Mahsulleri Ofisi, bu
yıl çiftçimizden ne kadar arpa, buğday, mercimek
almıştır?
11,5 proteinli ithal hayvan
yemi buğdayının işlenip piyasaya un olarak verildiği
doğru mudur? 50 kiloluk torbada un piyasada 350 liraya
satılırken TMOnun sattığı 180 liralık unu
fırıncılar neden kullanmıyor? Kullanıyorsa ekmek 3
lira, simit 3,5 lira nasıl olmuştur?
En son tarım
sayımı kaç yılında yapılmıştır?
Niğde İmrahor ve
Halaç Göletleri yarım kalmıştır, zamanında
bitirilmeyen göletler hangi tarihte tamamlanacaktır? Darboğaz Göleti
sorunu ne zaman çözülecektir?
Gübre ve yemde
aşırı fiyatlara müdahale edecek misiniz?
Çiftçinin borç faizlerini
silmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi
soruları cevaplamak üzere sözü yürütmeye veriyorum.
Süreniz on dakikadır.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Evet, teşekkür ediyorum
Başkanım.
Öncelikle, şuradan
başlamak istiyorum: Engin Altayın bir söylemi oldu. Ben, Recep
Tayyip Erdoğanla inandığım bir lider olduğu için
çalışıyorum ve çalışmaya da devam edeceğim.
Kendisi siyaseti, siyaset için mi yapıyor, inandığı bir
liderle mi çalışıyor, onun cevabı kendisindedir ama ben her
zaman Recep Tayyip Erdoğanın yanında çalışmaktan
gurur duydum, ondan talimat almaktan gurur duydum, ona hizmet etmekten,
milletime hizmet etmekten gurur duydum, bununla ilgili bir problemim yok.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Ben de var demedim ki Sayın Bakan, ben de var demedim.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Tamam.
Şimdi, burada
söylenenlerin hepsini dikkate alacağız, yazılı olarak da
tabii ki cevap veriyor olacağız.
Ortak akıl bizim için
önemli, dediğim gibi, biz sadece kendi aklımızla
çalışmıyoruz. Cumhuriyet tarihinin en büyük 2 tane
şûrasını yaptık; biri Tarım Orman Şûrası,
biri de Su Şûrası. Biz katkı koymak isteyen
milletvekillerimizin, ondan sonra, buradan, gruplardan hepsinin fikirlerine
açığız.
Bu hacizler münferit
olaylardır yani çiftçi hacizleri münferit olaylardır ve
baktığımız zaman, iki sene, üç sene ödememiş ve
müptezel hâle gelmiş borçlu dosyalarla karşılaşıyorum
genelde. Ama burada, değerli milletvekillerimiz, varsa,
haksızlığa uğradığına
inandığı dosyaları, münferit olarak bana
ulaştırabilirler, ben onlara bakarım, tek tek bakarız
onların hepsine.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şanlıurfa'daki tüm çiftçilerin dosyaları haksızdır
Sayın Bakan.
TARIM VE ORMAN BAKANI
BEKİR PAKDEMİRLİ Şimdi, İYİ Parti Grubumuzdan
bir şey geldi 650 bin çiftçi çekildi. diye. Ben bunun
kaynağını bulamadım ama istihdam 2008den beri 4 milyon 620
binden 5 milyon 21 bine çıkmış. Kayıtlı işletme
sayısı yani ÇKS sayısı da 2018de 2 milyon 152yken 2021de
2 milyon 186 hâline gelmiş.
Limonla ilgili mesele de
Gerçekten, 2020 limon üretimi 1,19 milyon tonken tüm zamanların rekoru
kırılarak yüzde 30 artışla 1,55 milyon tona
çıkmıştır. Bununla ilgili şöyle bir önerimiz oldu
bizim: Ticaret Bakanlığı üzerinden bir DFİF, ihracatla
ilgili bir destek verilebilirse iyi olur. Bunu geçen hafta Lütfi Elvan
Bakanımızla da görüşmüştük, Ticaret Bakanımızla
da görüştük. Bununla ilgili bir fonlama sağlanabilirse
yapılabilir diye düşünüyorum.
Toprak Mahsulleri Ofisi
tarafından hem fırınlara olsun hem de üreticiye, besiciye
sübvanse bir şekilde, maliyetlerini belli seviyelerde tutacak şekilde
sübvanseli hem yem hem de buğday arzımız devam ediyor. Bu tabii
ki piyasanın hepsini kapsayacak değil ama piyasanın bir miktar
talebini ve isteğini kapsayacak bir şey yapıyoruz burada.
Özellikle fırınlarda biz yüzde 50sini hedefledik. Burada 380in
üzerinde fırın bizimle çalışıyor, çalışmaya
da devam ediyor. Şu ana kadar ekmek fiyatları çok hızlı
artmadıysa bunların da mutlaka şeyi vardır. Özellikle yemde
de benzer regülasyonların faydasını gördük.
Bu yapay balla ilgili Engin
Bey bir şey söyledi; Bosna Hersek menşeli sadece glikoz ve früktoz
şurubuyla ilgili bir tercihli ticaret anlaşmasıdır. Bunun
ithalatı da yapılmamaktadır ama balla alakası yoktur.
TKDKde Diyarbakırda 61
kişinin usulsüz atama iddiası
Yapılan atamaların hepsi
mevzuata uygun yapılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sudanda ne kadar yer ekildi?
BAŞKAN Sayın
Tanal, maskeni tak, maskeni.
Arkadaşlar, herkes
maskelerini taksın, bazı milletvekillerimiz bize mesaj atıyorlar
Maskeler çıktı. diye. Dolayısıyla Tanal da geldi buraya,
söyledi, herkes maskeyi taksın arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Soru sordum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
kıymetli görüşler için, eleştiriler ve öneriler için çok
teşekkür ediyorum tüm milletvekillerimize. Tüm bunların hepsi bizim
için önemli katkılardır ve bunların hepsi de mutlaka
değerlendirmeye tabi tutulacaktır ve sorularla ilgili, burada
cevabını veremediğim soruların cevaplarını da
yazılı olarak, tıpkı Komisyonda
yaptığımız gibi, tüm milletvekili
arkadaşlarımıza ayrıca ileteceğim.
Ben, öncelikle, genel
itibarıyla da hep söylendiği için yürüyen davalarla ilgili,
soruşturmalarla ilgili birtakım konular değerlendiriliyor
Elbette tüm bunlarla ilgili, bunların görüşüleceği, karara
bağlanacağı yerler adliyelerdir, duruşma
salonlarıdır. Bizim yürütme olarak, sizin yasama olarak yürüyen bir
davayla ilgili, soruşturmayla ilgili bir yetkimiz yok, kimsenin yargı
adına vekâleten konuşma yetkisi de yok. Yargıyı
yargıya bırakmamız lazım ve eksiklik varsa, hata varsa,
Türkiye bir hukuk devletidir, mekanizması içerisinde bunlar
düzeltilebilecektir. Yanlış yok mu? Var. Eksik yok mu? Var. Eğer
her şey güllük gülistanlık olsa bu reformları niye yapalım,
bu kanunları niye çıkartalım, bu adımları neden
atalım?
Yargının elinden
geçen 19 milyon dosya var geçtiğimiz yıl için; bunların
içerisinden siz 100 tane hatalı karar söyleyin, daha fazla geldiği
için ben de 500 karara Bu nasıl karar? diyeyim. Ama bunlarla ilgili bir
eksik varsa istinafıyla, Yargıtayıyla, Anayasa Mahkemesiyle ve
bağlı olduğumuz uluslararası hukuk anlamında, bunların
hepsinin değerlendirilmesi mümkündür. Dolayısıyla, bu konuda
yürüyen, işleyen bir hukuk sistemi çerçevesinde hiçbirimiz yargı
mensubu değiliz ve bu anlamda da bir yetkimiz yok. Bu konuda milletimizin
beklentisi: Hâkim, savcıların önünde, uygulamadaki eksiklikler, ne varsa;
yasama kanunları değiştirsin, bu adımları atsın.
Yürütme, idari anlamda her türlü teknik desteği versin. Milletimiz
yargıya da Arkadaş, senin adalet figürünün gözü
bağlıdır. Önüne gelen bir kişide fiile bak, faile bakma,
gözünü oradan açma, gözün bağlıdır. Asla ama asla önüne gelen
kişinin kimliğine, yaşam tarzına, düşüncesine, siyasi
görüşüne bakma. demiştir. Hepimizin ortak arzusu, adliyenin
kapısından kim girdiyse yargının adaleti tecelli etmesidir.
Ama bizim Hükûmet olarak, Hükûmetin mensubu olarak hiçbirimizin yargısal
bir yetkisi yok. Bu konuda hem eğitimlerle hem kanunlarla, reformlarla bu
yargı kültürünü hep beraber oluşturmaya çalışıyoruz.
Eksiklik varsa hepimizin eksikliğidir, hepimiz bu anlamda görevimizi
yapacağız. Çünkü yargı, AK PARTİnin yargısı
değil, yargı Türk milletinin yargısıdır. Bu anlamda
yargı, hepimizin ortak bir şekilde koruması gereken en müstesna
bir yerdir. Bizim de bu anlamda ortak çalışmalarımızı
hep birlikte yaparak, çalışmalarımızı sürdürmemiz
gerekecektir.
Değerli arkadaşlar,
elbette, bu konuyla alakalı yazılı olarak vereceğim ama
hemen bir iki, vaktim de doldu
Sayın Celal
Fendoğlu Malatyayla ilgili
Vekil arkadaşlarımızla da
yakın çalıştık, projemiz bitmek üzere ve bunun
yatırıma alınması için çalışmamızı
yapıyoruz. Malatya'ya yakışır, büyük bir adliye
yapacağız ihtiyaca göre.
Sayın
Gaytancıoğlu -Keşan'la ilgili ben de gitmiştim-
Keşan'da Ağır Ceza kuruldu ve onun yanındaki yerin de
tespitleri yapıldı, imar planları onay aşamasında ve
diğer soruların cevaplarını yazılı olarak
sunacağız.
Sayın Aycan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Millî Savunma
Bakanım, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
HULUSİ AKAR Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; özlük
hakları konusunda tüm personelimizin -binbaşılar, astsubaylar,
uzman çavuşlar, sözleşmeli erler dâhil- özlük haklarının
iyileştirilmesi için ilgili bakanlıklarla yakın koordinasyon
içinde çalışıyoruz, her türlü gayreti gösteriyoruz.
ASELSAN Katar'a
satıldı mı? ASELSAN, kamuoyuna açıklama yaptı, bundan
haberiniz vardır herhâlde. Vatandaş bağışlarıyla
kurulan bir kuruluş. Çoğunluk hissesi Türk Silahlı Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfına ait, dolayısıyla yurt dışına
satılması gerçek dışıdır. ASELSAN, bu iddialara
karşı hukuki yollara başvuracağını
açıklamıştır. Birçok kez söyleme fırsatı bulduk
fakat maalesef bir bağnazlık mı yahut başka bir amaç
mı var bilemiyorum, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde kimyasal
silah yok. Ne alındı, ne saklı, ne gizli, ne imal; böyle bir
şey söz konusu değil, hiçbir şekilde de kullanılması
söz konusu değil. Bu tür silahların takibi çok kolaydır.
Uluslararası Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü gerekli
araştırmaları yapıyor ve biz buna her zaman destek
sağlıyoruz.
Savunma sanayisi konusunda
cin şişeden çıktı, yapacak çok şeyimiz var,
geldiğimiz nokta gurur verici. Sayın Cumhurbaşkanımıza
teşvik, desteği için şükran borçluyuz. Her şeyimiz
şeffaf, kanuna uygun, izlenebilir, hesap verilebilir; haramilerle
işimiz yok.
Efendim, bunun
dışında, mevcut Anayasa çerçevesinde Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başkomutan sıfatıyla
başlayan, sıralı amir ve komutanların emir ve
komutasında tek yürek, tek yumruk olarak, terör örgütleriyle başta
olmak üzere her türlü tehdit ve tehlikeye karşı ölürsem şehit,
kalırsam gazi anlayışı içinde azim ve
kararlılıkla mücadelemiz devam etmektedir.
Bu çerçevede bir kez daha
vurgulamak isterim ki binlerce yıldır aynı coğrafyayı,
bu coğrafyayı, ekmeğini, suyunu paylaşan Türkler ve Kürtler
kardeştir; bunun en açık göstergesi de şanlı bayrağımız
için, vatanımız için canlarını feda eden ve şehitliklerimizde
bir arada yatan kahramanlarımızdır.
Diğer bir nokta, terör
örgütündeki çöküş açıkça görülmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığı bünyesindeki Türk
Silahlı Kuvvetleri tam bir birlik ve beraberlik içinde, asil milletimizin sevgisi,
güveni ve duasından aldığı ilhamla, hiçbir ayrım
yapmadan, ülkemizin, 84 milyon vatandaşımızın egemenlik,
bağımsızlık, güvenlik ve bekası için azim ve
kararlılıkla mücadele etmektedir, edecektir ve kırk
yıldır başımıza bela olan bu terör musibetinden
inşallah halkımızı kurtaracağız.
Bizim her faaliyetimiz
şeffaftır, çok iddialıyız dolayısıyla bize
yöneltilen sorulara memnuniyetle cevap vermek isteriz ancak
zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle kalan
sorulara yazılı olarak cevap vereceğiz.
Son bir cümle: Bu vesileyle
bir kez daha aziz şehitlerimizi, ebediyete intikal eden kahraman
gazilerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyor; hayatta olan kahraman gazilerimize,
şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine saygı ve
şükranlarımı sunuyorum.
Sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok teşekkür ederim Başkanım.
Zamanınızı
almadan -tutanağa da geçse olur- Sayın Pakdemirlinin sorusuna cevap
vereyim.
Evet, Sayın Pakdemirli,
ben de en az, sizin, liderinize inandığınız kadar liderime
inanarak, güvenerek; dürüstlüğüne, namusuna kefil olarak
çalışıyorum. Bir fark var ama o, şu: Ben, Kemal Beye bazen
Efendim, bu yanlış. diyebiliyorum; eminim, siz, Tayyip Beye bunu
diyemiyorsunuzdur.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Komisyon Başkanı, söz talebiniz var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sadece bütçelerin hayırlı
olmasını dilemek için söz talep etmiştim. Ayrıca, katkıda
bulunan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Bütçelerimiz
hayırlı olsun diyorum.
BAŞKAN Muhammet Bey,
buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Garibe
Gezerin intihar vakasıyla ilgili olarak Kocaeli Cumhuriyet
Başsavcılığınca adli ve idari soruşturmanın
başlatıldığına ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN
AKBAŞOĞLU (Çankırı) Sayın Başkanım, sadece
bir bilgi sunmak için söz alıyorum. Bahsi geçen, intihar vakası
olarak nitelendirilen Garibe Gezerle ilgili Kocaeli Cumhuriyet
Başsavcılığımızca adli ve idari
soruşturmanın başlatıldığı bilgisi
gelmiştir. Bunu yüce Meclisin bilgilerine sunuyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
60a göre pek kısa bir sözüm var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tanal, seni
duyduk.
IV.- KANUN TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul
Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Genel Uygunluk
Bildirimi ile 2020 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporu, 194 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu,
2020 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2020
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
282) (Devam)
A) TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
(Devam)
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) DEVLET SU
İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SU
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ADALET BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YARGITAY
(Devam)
1) Yargıtay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) DANIŞTAY
(Devam)
1) Danıştay 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) CEZA
İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞYURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) TÜRKİYE
ADALET AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) HÂKİMLER
VE SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KİŞİSEL
VERİLERİ KORUMA KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kişisel Verileri Koruma Kurumu
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Şimdi,
sırasıyla dördüncü turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile
kesin hesaplarına geçilmesi hususu ile bütçeleri ve kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Tarım ve Orman
Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı
okutuyorum:
TARIM VE ORMAN
BAKANLIĞI
1) Tarım ve Orman
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 64.623.189.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım
ve Orman Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Tarım
ve Orman Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Tarım ve Orman Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 44.626.119.422,44
Bütçe Gideri 43.660.529.971,06
İptal Edilen Ödenek 962.790.447,53
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 281.662.572,20
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım ve Orman
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün 2022
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü 2022 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 6.220.952.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 6.215.952.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün 2022
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Orman Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 4.133.332.730,74
Bütçe Gideri 3.902.756.063,05
İptal Edilen Ödenek 204.085.043,06
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 26.491.624,63
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelininin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 3.474.151.000,00
Tahsilat 3.828.505.859,91
Ret ve İadeler 50.082.085,99
Net Tahsilat 3.778.423.773,92
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün
2022 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 25.019.700.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 25.014.700.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 14.136.728.559,68
Bütçe Gideri 13.914.168.434,03
İptal Edilen Ödenek 215.484.836,32
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 94.272.306,66
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelininin genel toplamlarını okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 9.449.219.000,00
Tahsilat 13.776.730.882,02
Ret ve İadeler 6.605.159,64
Net Tahsilat 13.770.125.722,38
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Su Enstitüsünün 2022 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 5.364.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 5.364.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsünün 2022
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsünün 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Su Enstitüsü 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 4.333.000,00
Bütçe Gideri 3.714.310,34
İptal Edilen Ödenek 618.689,66
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 4.228.000,00
Tahsilat 5.958.866,31
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsünün 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Adalet
Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 33.323.466.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Adalet
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Adalet Bakanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 19.981.225.080,81
Bütçe Gideri 23.382.429.583,35
Ödenek Üstü Gider 3.471.022.975,62
İptal Edilen Ödenek 69.818.473,08
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 9.997.078,00
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığının
2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
YARGITAY
BAŞKANLIĞI
1) Yargıtay
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 485.217.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Yargıtay Başkanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 323.704.225,55
Bütçe Gideri 310.343.453,20
İptal Edilen Ödenek 13.360.772,35
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Danıştay
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
DANIŞTAY
BAŞKANLIĞI
1) Danıştay
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 324.369.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Danıştay
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Danıştay Başkanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 213.397.880,01
Bütçe Gideri 210.723.225,65
İptal Edilen Ödenek 2.674.654,36
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Ceza
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun
2022 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
CEZA İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ
İŞYURTLARI KURUMU
1) Ceza
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2022 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 3.185.052.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 3.173.052.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumunun 2022 yılı merkezî
yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumunun 2020 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 4.020.567.700,00
Bütçe Gideri 3.269.760.696,95
İptal Edilen Ödenek 750.807.003,05
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 989.196.000,00
Tahsilat 3.694.393.748,55
Ret ve İadeler 2.070.656,14
Net Tahsilat 3.692.323.092,41
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ceza İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İşyurtları Kurumunun 2020 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisinin 2022
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 29.982.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 29.732.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisinin 2022
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisinin 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Adalet Akademisi 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 26.204.000,00
Bütçe Gideri 19.835.830,21
İptal Edilen Ödenek 6.368.169,79
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 25.094.000,00
Tahsilat 17.214.404,98
Ret ve İadeler 775,00
Net Tahsilat 17.213.629,98
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisinin 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Hâkimler
ve Savcılar Kurulunun 2022 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
HÂKİMLER VE SAVCILAR
KURULU
1) Hâkimler ve
Savcılar Kurulu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 135.980.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 2022
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 93.193.000,00
Bütçe Gideri 90.593.669,90
İptal Edilen Ödenek 2.599.330,10
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun 2022 yılı merkezî yönetim bütçesine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
1) Türkiye İnsan
Hakları ve Eşitlik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 29.043.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 28.043.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 19.502.300,00
Bütçe Gideri 17.264.250,56
İptal Edilen Ödenek 2.238.049,44
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 17.022.000,00
Tahsilat 16.051.032,37
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve
Eşitlik Kurumunun 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kişisel Verileri Koruma Kurumunun
2022 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA KURUMU
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 65.945.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 65.945.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kişisel Verileri Koruma Kurumunun
2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Kişisel Verileri Koruma Kurumunun
2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Kişisel
Verileri Koruma Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 46.383.000,00
Bütçe Gideri 32.136.690,12
İptal Edilen Ödenek 14.246.309,88
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 46.383.000,00
Tahsilat 45.419.110,04
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kişisel Verileri Koruma Kurumunun
2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Millî
Savunma Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı
okutuyorum:
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 80.439.536.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Savunma Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Millî Savunma Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 61.270.706.856,22
Bütçe Gideri 61.875.316.815,30
Ödenek Üstü Gider 13.862.959.060,12
İptal Edilen Ödenek 13.159.591.841,86
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 13.219.905.618,76
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece dördüncü turda yer
alan kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir,
hayırlı olmalarını temenni ederim.
Sayın milletvekilleri,
dördüncü tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, kapatmadan önce pek kısa bir söz verecektiniz.
BAŞKAN - Programa göre
kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla
görüşmek için, 11 Aralık 2021 Cumartesi günü saat 11.00de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
00.39
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 281, 282 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 6/12/2021 tarihli 28inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.