TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33üncü
Birleşim
11
Aralık 2021 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 281)
2.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi
(1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve
Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Genel Uygunluk Bildirimi ile 2020 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2020 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2020 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1690) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 282)
A)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1)
Sağlık Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2022 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç)
TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
1) Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E)
METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
BAŞKANLIĞI
1)
İklim Değişikliği Başkanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI
1) Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) AİLE
VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
I)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
İ)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Genel Kurulda bazı milletvekilleri
tarafından milletvekilleriyle röportajlar da yapılmak suretiyle
yayın yapılmasının Genel Kuruldaki görüşme
insicamını bozduğuna ilişkin açıklaması
2.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Hüseyin Nihal Atsızın
vefatının 46ncı yıl dönümüne, Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanı Murat Kurum; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilginin 281
sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde yürütme
adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ve İYİ Parti Grubu olarak 4 bakanlığın
bütçesine ret oyu vereceklerine ilişkin açıklaması
3.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca;
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı
Murat Kurum; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilginin 281 sıra
sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve
282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Sağlık Bakanı Fahrettin
Koca; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Murat Kurum; Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Vedat Bilginin 281 sıra sayılı 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Kırklareli Milletvekili Selahattin
Minsolmazın vefat eden annesine Allahtan rahmet, ailesine ve grubuna
başsağlığı dilediğine ve Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Murat Kurum; Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Vedat Bilginin 281 sıra sayılı 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, 4 bakanlığın bütçesinin
görüşüldüğü yoğun gündemi uhuletle ve suhuletle yönettiği
için Başkanlık Divanına teşekkür ettiğine ve 281
sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca; Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum; Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Vedat Bilginin yürütme adına, İstanbul Milletvekili
Abdul Ahat Andicanın İYİ Parti Grubu adına ve
Iğdır Milletvekili Habip Eksik ile Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaranın HDP Grubu adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Murat Kurumun 281 sıra
sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve
282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde soru-cevap kısmında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın 281 sıra
sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve
282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın 281 sıra sayılı
2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra
sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun, 287 sıra
sayılı Kanun Teklifinin yeni ihdas edilen 2, 3, 4, 5, 6 ve 7nci
maddelerinin Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1778)
11 Aralık
2021 Cumartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 33üncü Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündemimize göre, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile
2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün
beşinci turdaki görüşmeleri yapacağız.
Beşinci turda
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı,
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği
Başkanlığı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki
Yeterlilik Kurumu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- 2022
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 281) (x)
2.- 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282), Plan ve
Bütçe Komisyonunca Kabul Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve Gelir
Cetvelleri), 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine
İlişkin Genel Uygunluk Bildirimi ile 2020 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2020 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2020 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1690) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 282) (x)
A)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
1) Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
E) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAŞKANLIĞI
1) İklim Değişikliği
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
I) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) MESLEKİ YETERLİLİK
KURUMU
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti
gruplarına ve İç Tüzükün 62nci maddesi gereğince istemi
hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye seksener dakika söz verilecek;
bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak
konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır. Ayrıca
konuşmalar tamamlanınca soru-cevap işlemi on dakika soru, on
dakika cevap olarak yapılacak ve sorular gerekçesiz olarak yerinden
sorulacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Beşinci turda siyasi
parti grupları, yürütme ve şahıslar adına söz
alanların adlarını sırasıyla okuyorum:
İYİ Parti Grubu
adına Abdul Ahat Andican, İstanbul Milletvekili; Aylin Cesur, Isparta
Milletvekili; Metin Ergun, Muğla Milletvekili; Zeki Hakan
Sıdalı, Mersin Milletvekili; Arslan Kabukcuoğlu, Eskişehir
Milletvekili; Fahrettin Yokuş, Konya Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sefer Aycan, Kahramanmaraş Milletvekili; Ali Muhittin
Taşdoğan, Gaziantep Milletvekili; Hayati Arkaz, İstanbul
Milletvekili; Sadir Durmaz, Ankara Milletvekili; Sefer Aycan,
Kahramanmaraş Milletvekili; Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili; Nevin
Taşlıçay, Ankara Milletvekili; Ayşe Sibel Ersoy, Adana
Milletvekili.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Habip Eksik, Iğdır Milletvekili; Semra
Güzel, Diyarbakır Milletvekili; Gülüstan Kılıç Koçyiğit,
Muş Milletvekili; Sait Dede, Hakkâri Milletvekili; İmam
Taşçıer, Diyarbakır Milletvekili; Oya Ersoy, İstanbul
Milletvekili; Murat Çepni, İzmir Milletvekili; Kemal Peköz, Adana
Milletvekili; Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili; Filiz
Kerestecioğlu Demir, Ankara Milletvekili; Dirayet Dilan Taşdemir,
Ağrı Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mehmet Bekaroğlu, İstanbul Milletvekili; Burhanettin Bulut,
Adana Milletvekili; Murat Emir, Ankara Milletvekili; Fikret Şahin,
Balıkesir Milletvekili; Bayram Yılmazkaya, Gaziantep Milletvekili;
Ali Şeker, İstanbul Milletvekili; Gökan Zeybek, İstanbul
Milletvekili; Murat Bakan, İzmir Milletvekili; Hasan Baltacı,
Kastamonu Milletvekili; Vecdi Gündoğdu, Kırklareli Milletvekili;
Polat Şaroğlu, Tunceli Milletvekili; Metin İlhan,
Kırşehir Milletvekili; Ali Fazıl Kasap, Kütahya Milletvekili;
Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili; Ünal Demirtaş, Zonguldak
Milletvekili.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Arife Polat Düzgün, Ankara Milletvekili; İsmail
Güneş, Uşak Milletvekili; Mustafa Esgin, Bursa Milletvekili; Selim
Gültekin, Niğde Milletvekili; Öznur Çalık, Malatya Milletvekili; Şenel
Yediyıldız, Ordu Milletvekili; Lütfiye Selva Çam, Ankara
Milletvekili; Muhammet Müfit Aydın, Bursa Milletvekili; Çiğdem
Koncagül, Tekirdağ Milletvekili; İlyas Şeker, Kocaeli
Milletvekili; Selahattin Minsolmaz, Kırklareli Milletvekili; Osman Nuri
Gülaçar, Van Milletvekili; Çiğdem Karaaslan, Samsun Milletvekili; Orhan
Yegin, Ankara Milletvekili; Tahir Akyürek, Konya Milletvekili; Nevzat Ceylan,
Ankara Milletvekili.
Şahıslar adına
lehte Bayram Özçelik, Burdur Milletvekili.
Yürütme adına Fahrettin
Koca, Sağlık Bakanı; Murat Kurum, Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanı; Derya Yanık, Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanı; Vedat Bilgin, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı.
Şahıslar adına
aleyhte olmak üzere Gamze Taşcıer, Ankara Milletvekili.
Sayın milletvekilleri,
şimdi ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Abdul Ahat
Andicanın.
Sayın Andican buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır Sayın Andican.
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hükûmetlerin pandemiye yönelik
uyguladıkları politikaları değerlendiren 2 bilim adamı
medikal popülizm kavramını gündeme getirdiler. Bu kavram,
başlangıçta salgını önemsemeyen, daha sonra bir taraftan
halktan gerçekleri gizlerken bir taraftan da çeşitli şovlarla en
başarılı mücadeleyi yaptıkları algısını
yaratmaya çalışan, başarısız oldukları ortaya
çıkınca da suçu başkalarının üzerine atan yönetimleri
tanımlamaktaydı. Bu hükûmetlerin hepsinin ortak noktası
şeffaflıktan uzak, otoriter yönetimler olmasıydı.
Şimdi geriye dönüp AKP
iktidarının pandemiyle mücadelesinin satır başlarına
bir bakalım. Büyük bir tantanayla kurulan Bilim Kurulunun
gerektiğinde günah keçisi görevi yüklenen, göstermelik bir Kurul
olduğunu anladık. Sayın Cumhurbaşkanı bir soruya
karşılık her sabah dut şerbeti içerek korunduğu
şeklinde beyanat verdi, AKPli bir komisyon başkanı da Meclis
kürsüsünden Dut pekmezi içersek bir şey olmaz. deyip virüsün 15 Marttan
itibaren ortadan kalkacağını iddia etti. Sayın Sağlık
Bakanımız Haziran ayında ilk dalgayı bastırdık,
2nci dalgayı beklemiyorum. diyerek temelsiz bir beyanatta bulundu.
Salgına karşı en önemli silahımızın
hastalığa yakalanmamak olduğunu söylemesi de harika bir
tavsiyeydi.
Sanayi Bakanı
Varankın Haziran ayında yerli coronavirüs ilacını
müjdeleyeceğiz. beyanatını da hatırlayalım.
Sayın Erdoğanın millete maske, mesafe, temizlik
talkını verirken düzenlenen lebalep AKP kongrelerini
hatırlayalım. Pandeminin tepe yaptığı günlerde
düzenlenen AKP mitinglerinde Sayın Erdoğanın otobüs üzerinden
attığı 200 gramlık çay poşetlerini kapışmak
için alt alta, üst üste boğuşan vatandaşları
hatırlayalım. Bütün bunları hatırlayınca
iktidarın salgına yaklaşımının ne kadar
ciddiyetten uzak olduğunu görüyoruz.
Salgının
başladığı dönemde, 20 bine yakın
vatandaşımızın umreye gidişlerini ve kontrolsüz bir
şekilde ülkeye dönüşlerini; Avrupaya karşı göçmen kozunu
kullanacağız. diye, salgın döneminde on binlerce
sığınmacının Yunanistan sınırlarına taşınıp
Yunanistanın eline Türkiye bize pandemi ihraç ediyor.
propagandasına imkân verişini hatırlayalım. Millete ön
bilgi verilmeden bir gece yarısı sokağa çıkma
yasağı getirilmesini ve yaşanan kaosu hatırlayalım.
Maskeyi önce posta aracılığıyla, sonra e-devlet
vatandaşlık numarası ve nihayet Eczaneler üzerinden
dağıtacağız. iddiası ve bir ay süren kaostan sonra üç
kuruşluk maskenin dağıtılamayarak yeniden
satışının serbest bırakılmasını
hatırlayalım. Türk Hava Yolları biletlerindeki KDVnin yüzde
18den 1e indirilmesi, konut kredileri için peşinat oranının
yüzde 10a çekilmesi kararlarının salgınla mücadele önlemleri
arasında sunulmasını hatırlayalım. Vatandaşlar
doğrudan devlet desteği beklerken önümüze IBAN numaraları
konularak bağış kampanyası başlatılmasını
hatırlayalım. Pandemiyle mücadelede ancak devlet ve milletin bütün
ögeleriyle el ele vererek bir dayanışma hâlinde
başarılı olunabileceği gerçeğine rağmen
iktidarın, muhalefet belediyelerinin yardım kampanyalarını
engellemesini ve bankalarda toplanan yardım paralarına el
konulmasını hatırlayalım. Bütün bunları
hatırlayınca iktidarın salgına karşı koordineli
bir yönetim stratejisinden uzak olduğunu görüyoruz.
Bütün dünya tanı kiti ve
maske depolarken Amerikaya kit, Çine maske ihraç ediyoruz. diye övünülüp
Yerli ve millî tanı kiti üretiyoruz. palavralarıyla millet uyutulurken
daha sonra Çinden yandaş firmalara fahiş fiyatla tanı kiti
ithal edilmesini hatırlayalım. Bilim dünyasınca sağlık
açısından ciddi zararlara yol açtığı ifade edilen
hidroksiklorokin isimli sıtma ilacının, üstelik de yüksek
dozlarda, yakın zamanlara kadar hastalara
kullandırılışını hatırlayalım.
Batı ülkelerinin ayrıntılı hasta verilerinden yararlanan
Sağlık Bakanlığının elindeki verileri ülkemiz
bilim adamlarına açmayarak pandemiyle ilgili bilimsel
araştırmalar yapılmasına izin vermemesini
hatırlayalım. Sağlık Bakanlığı önerisi ve
İçişleri Bakanlığı genelgesiyle ilan edilen hafta sonu
sokağa çıkma yasağının Vatandaşların
sıkıntıya girmesine gönlüm razı olmadı. deyip
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından keyfine göre iptal
edilişini hatırlayalım. Hiçbir bilimsel gerekçeye
dayanmadığı hâlde, 65 yaş üzeri
vatandaşlarımızın aylarca ev hapsine mahkûm edilmesini ve
Sağlık Bakanımızın daha ilk ayda Salgında
ölenler yaşlılardır. şeklinde beyanıyla bu yaş
grubunun günah keçisi hâline getirilmesini hatırlayalım. Sayın
Meral Akşenerin Türkiyede ilk hastanın
çıkışından bir ay önce Pandemi hastaneleri oluşturmak
gereklidir. uyarısını kale almayarak tam üç ay gecikmeyle sanki
başka yer yokmuş gibi Atatürk Havalimanı'nın 2,5 milyar
dolar maliyetli pisti üzerine yandaş bir müteahhide alelacele pandemi
hastanesi inşa ettirilişini hatırlayalım. Pandemi boyunca
hayatları pahasına cansiparane bir mücadele veren sağlık
çalışanlarını TBMM'de alkışlatan Sağlık
Bakanımızın, sağlık çalışanlarına çift
maaş verilmesi, ek ödeme yapılması gibi tekliflere neredeyse
düne kadar itibar etmeyişini hatırlayalım. Covid-19un bir
meslek hastalığı olarak kabul edilmesi ve görev
sırasında hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının
görev şehidi olarak kabul edilmesi gibi önerilerin kulak arkası
edilişini hatırlayalım. Beş dakika arayla hasta muayenesi
yapılması, otuz altı saate ulaşan nöbet tutturulması,
CİMER aracılığıyla yapılan her şikâyeti bir
infaz uygulaması hâline çevirmek, sebepli sebepsiz yere açılan
malpraktis davalarıyla doktorları savunmasız bırakmak gibi
gayriinsani bir çalışma ortamını hatırlayalım.
Bütün bunların ne anlama
geldiği gayet açık. İktidar, bu arada İsveç'ten ambulans
uçakla hasta getirerek, dünyanın çeşitli ülkelerine maske ve
dezenfektan göndererek şov yapmaktaydı. Aynı dönemde, Oxford
İnternet Enstitüsü Çin, Rusya, İranla birlikte Türkiye'nin de
pandemi mücadelesini dünyanın Covid-19 mücadelesine zarar verecek
şekilde bir iç propaganda aracı hâline çevirdiğini ilan etti.
Covid
başlangıcından itibaren Bakanlığın hasta ve ölüm
sayılarını gizlediği şeklinde kuşkular
vardı. Muhalefet olarak biz bunları dile getirdiğimizde AKP
trollerinin saldırısına uğradık fakat ekim ayında
Dünya Sağlık Örgütünün uyarıları üzerine Sağlık
Bakanı, belirti vermeyen test pozitif hastaları vaka diye
tanımlayıp hesaba dâhil etmediklerini itiraf etmek zorunda
kaldı. Böylece bir anda hasta sayısı açısından
Avrupanın 1inci, dünyanın 5inci sırasında olduğumuz
gerçeğiyle karşı karşıya kaldık ve Sayın
Sağlık Bakanı bunu bizim ulusal çıkarlarımızı
korumak diye savunmaya çalıştı. Böylece iktidarın
pandemiyle mücadelede dünyanın en başarılı ülkesi
olduğumuz şeklindeki algı balonu patlamış oldu.
Günümüzde aşı
konusunda da benzer bir şeyle karşı karşıyayız.
Geçen yıl kasımda Sinovac firmasıyla anlaşma
yapıldığı dönemde Neden BioNTechle anlaşma
yapılmadı veya istenmiyor? denildiğinde Sayın
Sağlık Bakanı çeşitli gerekçelerle bu
aşıların, mRNA aşılarının uzun vadeli
sonuçları bilinmediği için halkın güvenliğini, gençlerin
geleceğe yönelik güvenliğini sağlamak bakımından
Sinovacı tercih ettiğini söylemişti ama aynı dönemde
Amerika Birleşik Devletlerinden İsraile, Perudan Malezyaya kadar
birçok ülke anlaşmayı imzalamış durumdaydı.
Ve daha sonra Sayın
Sağlık Bakanı çıktı Benim 2021 Nisanına kadar
ihtiyacım var, ondan sonra benim aşım devreye girecek. dedi.
Yerli aşının üç dört ayda üretilemeyeceğini bildiği
hâlde -eğer böyle söylüyorduysa- halkı aldatıyordu. Buna
karşın, üç dört ayda üretileceğine gerçekten inanıyorsa
Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturmaması
lazımdı bana göre ve nitekim, Turkovac aşısı bugün,
daha yeni, acil kullanım gündemine geldi. Şubat ayında Çinden
toplam 100 milyon aşı temin etmekle övünüyordu fakat daha sonra,
nisan ayına geldiğinde Önümüzde aşısız günler bizi
bekliyor. dedi ve o dönemde Sayın AKP Genel Başkanı da
Aşı tedarikinde sıkıntı
yaşayacağımızı kabul etmiyorum, şu anda elimizde
yeterince aşı var. dedi. Allah'tan mRNA mucidi Uğur Şahin
devreye girdi ve bu noktada dört aylık bir kesinti sonrasında
halkımızın aşılanma sürecini yeniden
başlatabildi. Tabii, bu dört ayın sağlık
açısından halka maliyetini hesaplamamız mümkün değil.
Sağlık Bakanlığı ne yazık ki bu şeffaf
olmama sürecini devam ettiriyor. Hayatını kaybedenlerle ilgili
yaş, aşılı veya aşısız olma, ek hastalık
olup olmaması gibi ayrıntılara hiç değinmeksizin sadece
yapılan test, vaka ve ölüm sayılarını vererek toplumu
bilgilendirdiği algısını yaratmaya
çalışıyor. Arkadaşlar, şeffaf olmadan,
vatandaşı bilgilendirmeden salgınla mücadele etme
şansı yok. Onun için aşılamada da istenilen oranları
yakalayamıyoruz. Bu konularda söylenecek çok şey var ama vaktimiz
kısıtlı.
Dolayısıyla,
Sayın Sağlık Bakanına bazı önerilerde bulunmak
istiyorum: Öncelikle, vakit geçirmeden kapatılan Refik Saydam Enstitüsünü
Almanya'daki Robert Koch, Fransa'daki Pasteur Enstitüleri gibi, aşı
üretmenin ötesinde salgınlarla mücadelenin muhatabı olacak bir merkez
hâline çevirmemiz lazımdır, buna başlayın. Gelecekte viral
salgınlara karşı gerek elde edilen sonuçlar ve gerekse
uluslararası kısıtlamalar açısından mRNA gibi modern
aşıların daha yoğun kullanılacağı
anlaşılmış durumdadır. Bu aşıların
üretim tekniğinin kanserlerde ve kronik hastalıklarda da
kullanılacağı görülmektedir. Dolayısıyla Turkovac
gibi geleneksel aşı üretim sistemleriyle birlikte modern
aşı tekniklerine de yatırım yapması gerekiyor
Türkiye'nin. BioNTech'in kurucuları Şahin ve Türeci çifti, Türk
kökenli olmaları nedeniyle bu konuda Türkiye'ye bu nitelikte bir
altyapı için önayak olabilirler. KÖİ modeliyle yapılan ve özel sektör
tarafından işletilen şehir hastanelerinin sağlık
açısından da ekonomik açıdan da Türkiyede bir kara delik hâline
dönüştüğü ortadadır. 13 hastane bugüne kadar inşa
edilmiş ve çalışıyor; 17.800 yatak kapasitesi var
arkadaşlar ve Sağlık Bakanlığının 116
milyarlık bütçesi içerisinde neredeyse yüzde 20si bu 17.800 yatağa
ayrılmış durumda. Değerli arkadaşlar, Sağlık
Bakanlığının toplam olarak yaklaşık 145 bin
yatağı var; ayrıntılı bir analiz yapmaya gerek yok
zannediyorum yani böyle bir anlayışla
Tabii, şehir
hastanelerinin böylesine bir kara delik hâline dönüştüğünü
Sağlık Bakanlığı da yönetim de fark etti ve geçen
yıl -hatırlayacaksınız- yeni kurulacak olan hastanelerin
tamamen kamu kaynaklarıyla yapılacağı yönünde karar
alındı ve zannediyorum 9 tane hastane de bu şekilde ihale
edildi. Tabii, burada iktidar, bu şehir hastanelerinin ülke
açısından torunlarımıza kadar borçlarını
ödeyeceğimiz bir sistem olduğunun yeni anlaşılması
açısından utangaç bir şekilde bunu kabul etmek istemiyor ama
uygulamaları artık bundan vazgeçtiğini gösteriyor.
Sağlık
çalışanlarının, özellikle doktorların dış
dünyaya göç etmeye başlaması ve yüksek sayılarda göç etmeye
başlaması sağlık sistemimiz açısından çok büyük
bir tehlikedir. Çalışanlara cüzi iyileştirmeler yaparak bunun
önüne geçmek mümkün değildir. Onların çalışma
şartlarını, ekonomik şartlarını ve
ortamlarını dünya standartlarına uygun hâle getirme
zorunluluğu vardır; dolayısıyla bunları yapmanız
gerekiyor.
Şehir hastaneleri
açısından da bir cümleyle yapmanız gerekeni, öneriyi söylüyorum:
Mümkün olan ilk fırsattan itibaren bu hastanelerin
kamulaştırılması yönünde çalışmaları
başlatmak zorundasınız. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İktidarınızın
2016dan beri sabit tuttuğu SUT ödeme sistemi, öğretim üyelerinin
muayene ücretlerinin döner sermayeye katkı vermemesi gibi veya bunun
engellenmesi gibi nedenlerle tıp fakülteleri artık borç içerisinde
yüzmektedir ve ödeyemeyecek bir düzeyde borçlanmış
durumdadırlar. Marmara Üniversitesi Hastanesinin yönetimi Sağlık
Bakanlığının eline işte bu borçlar yüzünden
geçmiştir ve iktidar Cerrahpaşa gibi, Çapa gibi tıp
fakültelerinin de yönetimini ele geçirmek için muhtemelen, yönlendirebilmek
için muhtemelen o borçların giderek artmasına izin vermektedir. Arkadaşlar,
tıp fakültelerinin, üniversitelerin kalitesini
tutturamadığınız sürece bu ülkede üretilen
sağlığın, bu ülkeden mezun edilen doktorların da
kalitesini yükseltemezsiniz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bu da ülke genelinde, ülkenin geleceğinde
sağlık sisteminin çökmesi demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ABDUL AHAT ANDİCAN
(Devamla) O nedenle bu inattan vazgeçin ve bu düzenlemeleri yapın.
Başka söylenecek
şeyler de var, vaktim yok ama bu önerilerimizin dikkate alınması
noktasında Sayın Sağlık Bakanına bir dilekte
bulunuyorum; aksi takdirde, Değerli Sağlık Bakanı,
sayın iktidar, İYİ Parti olarak iktidara gelir gelmez bu
önerileri hayata geçireceğiz ve toplumumuzun, ülkemizin sağlık
sistemini dünyanın en iyi sağlık sistemlerinden biri hâline
çevirecek önlemleri alacağız. Bunu söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Aylin Cesur
Buyurun Sayın Cesur.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan, Sayın
Bakanlar, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sağlık
Bakanlığı bütçesi görüşüyoruz. 21inci yüzyıl modern
sosyal devleti getirdi ve sosyal devlet ise adalet, güvenlik ve eğitimin
yanında, devletin üstlendiği en büyük görevi,
sağlığı. Devletin bu görevi yerine getirmesi için
sağlaması gereken 4 evrensel standart var: Bir,
sağlığın herkes tarafından karşılanabilir
olması; iki, sağlık hizmetine bütün vatandaşların
ulaşabilir olması; üç, yeterli alakanın tüm vatandaşlara
gösterilmesi; dört, sağlık çalışanlarının insani
şartlarda çalışabilmesi. Bunlara ilaveten bu standartları
sürekli işler kılacak bir devlet kapasitesi inşası da
gerekli. Bunun için de bir, uzun vadeli bir devlet planlaması; iki, toplum
sağlığı stratejisi; üç, krizlere hazırlıklı
olma ve krizlere uygun cevaplar verilebilmesi gerekiyor.
Bir sonraki dönemin Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığını üstlenmeye aday ve
hazır bir partinin bir doktor milletvekili olarak söylüyorum ki mevcut
iktidar sağlığın bu 7 alanında da
başarısız olmuştur. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sen önce Cumhurbaşkanı
adayını
AYLİN CESUR (Devamla)
Ne diyorum? Sayın Bakan mıdır sorumlusu sadece? Hayır.
Sağlık sistemimizin altı 2010lardan itibaren performans sistemi
ve sağlığın kontrolsüzce özelleştirilmesiyle
dinamitlenmeye başlamıştı. Amaç ve söylem, herkes her
yerden sağlık hizmeti alacaktı; sonuç ve gelinen nokta, sistem
parası olanın sağlığa ulaşabileceği bir
sisteme evrilmeye başladı. Kimse randevu alamaz oldu,
sağlık sistemi, sevk sistemi çöktü, üniversite hastanelerimiz ihmal
edildi. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün
kapatılmasıyla aşı geliştirme kapasitemiz de dönemin
kurbanı oldu. Hastalar, koşulları daha iyi diye özel
hastanelere, özele yöneldiler, doktorlar gidecek yurt dışı arar
oldu. İhtiyacımızdan fazla sağlık
çalışanı sağlık okullarında yetiştirildi ama
atanamadılar. 2017den bu yana tanıştığımız
şehir hastaneleri rant programıyla hastanelere artık
erişilemez oldu. Sağlık Bakanlığı bütçesi,
kısaca, sakat bırakıldı. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Bugüne gelelim;
sağlıkta şiddet aldı başını gitti ve
başarısız bir coronavirüs salgın yönetimiyle
karşı karşıyayız. Hiç kimse darılmasın, tek
tek söylemek zorundayız çünkü doktor olarak
karşınızdayım. Türkiyenin
sağlığını nasıl yöneteceğiz, neler
yapılması gerekiyor onları da anlatacağım çünkü
bırakacağınız enkazı biz düzelteceğiz. Yirmi
yıldır iktidardasınız, geldiğinizde neredeyse her
köyde sağlık ocağı, her ilçede hastanesi, doktoru olan bir
sağlık sistemimiz vardı. Yirmi yılda dünya
değişti, elbette teknoloji de gelişti. Yirmi yılda hangi
iktidar olsa yeni hastaneler açar, sağlık sisteminde teknolojiden de
faydalanır, onları o hastanelere getirirdi; bu normal, olmayanı
ne? Yaptıklarınız kadar yapmadıklarınızdan da
sorumlusunuz Sayın Bakan ve sebep olduklarınızdan da
sorumlusunuz. Bizim iddiamız net; daha iyisi yapılabilirdi ve biz
sizi uyardık, sağlıkçılarımız uyardı, sivil
toplum uyardı, halk uyardı ve şikâyetlerini dile getirdi. Sağlığı
da maalesef her alan gibi rant gözlüğüyle ele aldınız; çok
üzülerek söylüyorum bunu. İnsan hayatıydı oysaki
avuçlarınızdaki ranta bulaştırılamazdı ama
maalesef umursamazdınız.
Gelelim bütçeye; 116 milyon
liralık bir bütçe bu, tüm bütçenin yüzde 6,6sı, pandemi döneminde bu
pay kesinlikle daha yüksek olmalıydı. Bütçe için plan
yapılırken ne kadar mücadele verdiniz Sayın Bakan bilmem ama
yetmemiş ya da Hükûmet, içinde bulunduğumuz sağlık krizinin
farkında değil. Gayrisafi yurt içi hasılamıza oranla
sağlık harcamasında 37 OECD ülkesi arasında sonuncuyuz ve
bizde bin kişiye 2 doktor düşüyor, OECD ortalaması 3,6; bizde
bin kişiye 2,4 hemşire düşüyor, OECD ortalaması 8,8.
Bunlarla övünüyoruz, övünüyorsunuz ama bakın, durum bu. Koruyucu
sağlık hizmetlerine 38 milyar ödenek ayrılmış; bu,
tedavi hizmetlerine ayrılanın yarısı ve her
vatandaşımıza aylık 37 lira koruyucu sağlık
hizmeti düşüyor demek. 50 maske 25 lira, grip aşısı 117
lira, bir doz BioNTech aşısının maliyeti 200 lira ama
kişi başına koruyucu sağlık hizmetlerine 37 lira
ayrılmış sadece. Tedavi hizmetlerinin bütçeye yükü üstelik çok
daha fazla, hesap kitap yok yani ama bütçeniz hastalığı önlemek
yerine hastalığı tedavi etmeye odaklanmış.
2020 bütçeniz 10 milyar
dolardı, bugünkü 7 milyar; yüzde 30 daha küçük bir bütçe. Ya, bu
yılki fark daha dramatik, geçen sene bir önceki yılla yüzde 17ydi
çünkü ilaç, aşı, ekipman, enerji, şehir hastaneleri
garantilerinin tamamı dövize endeksli ve dövize bağlı.
Bakın, personel giderleri için ayrılan bütçe geçen yıla göre
yüzde 30 artmış ama enflasyonun yüzde 30 olduğuna
baktığınız zaman o da artmamış. Yani diyorum ki:
Hem doktorlarımıza hem sağlıkçılarımıza
yeteri kadar ödenek ve zam düşünülmemiş hem de yeni personel
alımı emekli olanlar, istifa edenler dışında pek yapılmayacak,
atanamayanların tamamı atanamayacak demek bu.
Şimdi, şehir
hastanelerinin nesine itirazımız var, onu da söyleyelim: 13 hastaneye
ayrılan kira bedeli 14 milyar lira, hizmet alımları 7,5 milyar
yani bütçenin beşte 1i demek bu; 13 hastaneye gidiyor, 81 ilin ve
ilçelerdeki tüm hastanelerin bu kadar pay almadığını
düşündüğünüz zaman ne kadar büyük bir tabloyla karşı
karşıya olduğumuzu siz görün.
Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin dediği gibi
Biz, hastanelere karşı değiliz; biz, ranta
karşıyız, ranta karşıyız. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Ve özetle, şehir
hastaneleri, Sağlık Bakanlığı bütçesini esir
almış. Pandemi döneminde yeterli bir sağlık bütçemiz yok;
sağlık çalışanlarımıza iyi koşullar sunacak
bir bütçe yok; halk sağlığını koruyacak bir bütçe yok;
üniversite ve kamu hastanelerini güçlendirecek, AR-GE'yi artıracak bir
bütçe yok. Peki, ne var? Kötü bir pandemi yönetimi var. Her gün 200
vatandaşımız coronavirüsten hayatını kaybediyor;
bunlar resmî veriler ama gerçeği yansıtmıyor, ben bunlara
inanmıyorum. Size de sordum Sayın Bakan Plan ve Bütçede çünkü
vaka-ölüm oranı dünyada yüzde 2, bizde yüzde 0,9. Komisyonda cevap olarak
dediniz ki: PCR pozitiflileri biz saymıyoruz. Dolayısıyla, bir
bu kadar ölüm daha var, bunları neden işlemiyorsunuz Sayın
Bakanım; buna bir cevap bekliyoruz burada sizden. Çünkü düşünün ki,
bıçak yaralanmasıyla ölen kişiye Kan kaybından öldü.
deyip bıçağı gizlemekle aynı şeye denk gelmiş
oluyor esasında. Siz Başarılıyız. diye göstermek
kaygısıyla gizleyince tehlikeyi ve miktarı, o zaman halk buna
adapte olmuyor ve aşılama oranı daha düşük oluyor hâliyle
ve insanlar daha az dikkat eder hâle geliyorlar; sonuçta pandeminin durumu da
bu.
Şimdi, 18 yaş
üstünün yüzde 20si aşılanmadı; aşılama çok
yavaşladı, dünyada aşılamaları tamamlamada 68inciyiz.
Ülkeler çeşitli yaptırımlar yapmaya başladılar, bunlar
bizde hâlâ yok; ne zaman olacak, bunları soruyoruz. Eylülde siz
açıkladınız: Hastaneye yatışların yüzde 83ü,
ölümlerin 90ı aşıları tamamlanmamışlar. diye;
neden bu konuyla ilgili daha ciddi yaptırımlar almıyoruz?
Doğu illerimizde neden aşılama hâlâ düşük? Türkiye'nin
yoksulluk haritası ile aşılama haritasının
örtüşmesi bir insanlık dramı ve aynı zamanda bir
sağlık yönetimi eksiği; bunun da altını çiziyorum.
Bakın Omicron
kapımıza kadar, Yunanistan'a kadar geldi, bununla ilgili yeni bir
salgın stratejimiz var mı; bunları da bizimle paylaşın
lütfen. Ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığına
yakışır şekilde bir acil durum stratejisi istiyoruz sizden.
Şu an pandemiyle
mücadelede tek yasak, saat on ikiden sonra canlı müzik yasağı.
Bu, ne kadar faydalı oluyor, bununla ne kadar mücadele ediyorsunuz; bir de
bunu öğrenmek istiyorum.
Şimdi, yirmi aydan beri
vaka ve ölüm sayılarının yaşa, cinsiyete göre
dağılımını biz bilmiyoruz. Herhangi bir salgın
modellemesi yapmadık; bunlar, keyfî ve siyaseten kapanmalar oldu.
Yasaklara siyaseten uyulmadı, vatandaşı eve tıkıp
kongreler yapıldı; bunları da unutmadık. Hidroksiklorokin
başka ülkelerde kullanılmazken aylarca bizim vatandaşlarımıza
verildi. Şimdi, aşıların getirilmesi ve diğer konular
ranta bağlanmışken maske yönetimi, dezenfektan
satışındaki rantla Bakan düşürmelerini filan
hatırlayınca hani bunu da sormak tabii, bizim hakkımız.
Bakınız, bir doktor
olarak söyleyeyim: Dışarıdan gelecek hastaları kabul
ederken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanları kabul etmeye
kalkarsanız ve eğer Covidin bütün varyantlarını Türkiyeye
taşıma ihtimaliyle bizi karşı karşıya
bırakırsanız bir kere daha hadise olur, onu da söylememiz
lazım.
Bir diğer yandan, halk
sağlığı taramaları, filyasyon, izolasyon gevşedi.
Çinden sipariş edilen 75 milyon doz aşıdan hâlâ ses yok.
BioNTech etkinliğinin 6ncı aydan sonra azaldığına dair
yayınlar var. Dünya 3üncü dozu aşılıyor, biz 3üncü doz ne
olacak bununla ilgili bilgi almak istiyoruz. Türkovacı bekliyorsanız
da büyük hata yapıyorsunuz. Neden? Onu da hemen söyleyeyim: Dünyada
kullanılan aşılar çıkalı bir yıl oldu ve Refik
Saydamı 2011de kapattığınız için birikimimizi
kaybettik. Aşı haberini her ay Müjde, müjde! diye veriyorsunuz bize
çok uzun bir zamandır ama aşı bir türlü yok; olsa da inaktif
aşılar eski varyantlar için geliştirilmişti yeni
varyantlara etkisi düşük. Bu, kanıtlandı artık; dolayısıyla,
aşımızı tedarik edelim.
Nihayet,
yanlışınızdan dönme kararı alıp Bir AR-GE üretim
merkezi açacağız. dediniz. Sayın Bakan, on yıl önce
yapılan büyük bir hatadır bu, sizin hatanız değil ama
lütfen adını Refik Saydam koyunuz.
Sağlık
çalışanlarına verilen ek ödemeler şaka gibiydi.
Meslektaşlarımızın haklarını
koruyamadınız. 39 branşta 800 bin sağlık
çalışanı bekliyor. Sağlık çalışanına en
çok ihtiyaç olan dönemde neden yapmadınız bu atamaları, bunu
soruyoruz. Şehir hastanelerine bu yıl ödenen parayla 10 bin lira
maaşla 136 bin sağlık çalışanı istihdam edebilirdik.
Acilen
16 Aralıktaki konuşmamda bunları
konuşacağım, bugün yetişmiyor sürem ve diğer
konuları da bugün yetiştiremeyeceğim. Tıbbi malzeme, ilaç
konularında ve TUSla ilgili verdiğiniz, Müjde! diye
açıkladığınız, bana göre sağlık sistemine
dinamit koyacağınız bu kararınızla birinci basamak
ordumuzun, aile hekimlerinin ihmal edilmesini, hepsini
konuşacağız ve dediğim gibi yapılanlar kadar
yapılmayanlardan da sorumlusunuz. Umarım, bu son bütçeniz olur.
Milletimiz merak etmesin, bundan sonrası bizde, biz nasıl bir
sağlık stratejisi olsun, buna
çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) Bir dakika rica edeceğim.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AYLİN CESUR (Devamla) Biz biliyoruz ki sağlık sistemimizin lokomotifi
doktorlar ve hocalar; onlar güçlü olacak ki tüm sağlık
çalışanlarına sahip çıksınlar. Zaten
aldığı ücreti zam yapılıyormuş gibi
yansıttınız halka; bu, aslında ekonomik krizin, yönetimi
krizinin bir tezahürü. Yapacaksak 1,5 milyon sağlık
çalışanının tamamına bunun uygulanması gerekiyor.
Rantta değil, sağlıkçı memnuniyetine giden bir bütçemiz
olacak bizim; vizyonu olan, hedefleri olan ve az önce saydığım 7
hedefi gerçekleştiren. İYİ Parti iktidarında
Sağlık Bakanlığı 1,5 milyon sağlık
çalışanının Bakanlığı olacak, bunun sözünü
veriyoruz buradan. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Ve bizler Kırımlı Aziz Bey, Mekteb-i
Tıbbiye-i Mülkiye-i Şahane geleneğinden gelen Refik Saydamlarla
Türkiye Cumhuriyetini kurmuş, devrimleri yapmış bir
mesleğe sahip, Nusret Fişeklerden toplum
sağlığını öğrenmiş, pandemide en ön saflarda
can pahasına çalışmayı başaran bir meslek grubuyuz ve
bu mesleği ne sizin ne de uluslararası sermayenin tahakkümü
altında ezdirmeyeceğimize ben buradan ant içiyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla
selamlıyor, Sağlık Bakanlığı bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Metin Ergun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının 2022 yılı
bütçesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
2021 yılında 3 milyar 378 milyon lira olan Bakanlığın
bütçesi, 2022 yılı için 4 milyar 873 milyon lira olarak
öngörülmüştür. Geçen yıla göre oransal olarak kayda değer bir
artış gerçekleşiyor gibi gözükse de hem
Bakanlığın görev ve sorumluluk alanlarının
genişliği hem de Türk lirasında yaşanan büyük değer
kaybı göz önüne alındığında bu bütçenin yeterli
olmayacağı açıkça öngörülebilir; kaldı ki 4 milyar 873
milyon liralık bütçenin yaklaşık 2,5 milyar lirası personel
giderlerine gidecektir. Türkiyenin hâlihazırda çok ciddi altyapı ve
üstyapı problemleri bulunmaktadır, üstüne bir de iklim
değişikliğinin yaratacağı olağanüstü
şartlara karşı tüm Türkiyenin kentsel alt ve
üstyapısının yenilenmesi konusunda ihtiyaç
karşımızda durmaktadır. Deprem riskine karşı da
kentsel dönüşüm zarureti devam etmektedir. Dolayısıyla İYİ
Parti olarak yokluk, yoksulluk ve sefalet bütçesi olarak nitelediğimiz
merkezî yönetim bütçesinin, hayatımızın her alanını
derinlemesine etkileyen faaliyet alanlarına sahip bu Bakanlık için
ayrılan bütçenin de çevre ve şehircilik açısından aynı
niteliklere sahip olduğu düşüncesindeyiz. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Muhterem milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı tarafından nasıl
finanse edildiği belli olmayan, plan bütünlüğünden kopuk, üst ölçekli
planlardan bağımsız ve sürdürülebilirliği meçhul olan
millet bahçesi adını verdiğimiz çok sayıda park
yapılmaktadır. Bunların yapımına ne yerel yönetimlerin
ne yerel halkın ne de bilim insanlarının görüş ve
düşünceleri alınmadan, katılımı sağlanmadan
başlanmıştır. Açıkça görülmektedir ki bunlar için
sefalet ve yokluğun derinleştiği bugünlerde milletin
kaynakları millete sorulmadan, rant için âdeta toprağa gömülmektedir.
Eğer hâlâ bu rant ve talan projelerini Biz kentsel yeşil
alanları artırmak ve doğayı korumak için yapıyoruz.
diyor iseniz şayet o zaman Kaz Dağlarında 200 bin
ağacın kesilmesine neden göz yumduğunuzu, Fatsa'nın
altın madeni için 5 bin ağacın kesilmesinde hangi saikle hareket
ettiğinizi ve yine Fatsa Çerkezler Tepesi'ndeki ormanlık alanı
neden yapılaşmaya açtığınızı, Erzincan
İliç'te Kanadalı bir maden şirketinin doğayı ve
tabiatı tarumar eden madencilik faaliyetlerine nasıl müsaade
ettiğinizi, Marmaris'te Okluk Koyu'nda 40 bin ağacın kesilmesini
neden onayladığınızı, Erbaa'da 20 bin dönüm arazide siyanürle
altın aranmasına neden izin verdiğinizi, Giresun'un
Şebinkarahisar ilçesindeki bir maden şirketinin Kelkit Vadisi'nde
yarattığı büyük çevre felaketi konusunda neden önlem
almadığınızı, Kanal İstanbulla yok edilecek 134
milyon metrekare tarım arazisini, bu arazilerin 83 metrekaresinin
nasıl doğrudan yapılaşmaya açılacağını,
Kanal İstanbul için kesilecek yüz binlerce ağacı bunun ekosistem
ve tabiat üzerinde oluşturacağı tahribatı, Kanal
İstanbul Projesi planlanırken İstanbul'un doğal yaşam
kaynaklarının tehlikeye atılıp
atılmayacağını, tanker trafiğinin yaratacağı
muhtemel tehlikeleri, tarım ve orman arazileri nezdinde oluşacak
olumsuz sonuçları ve deprem riskini artırıp
artırmayacağını, yeşilin ve mavinin
buluştuğu bir cennet olan Muğlanın toplam yüz ölçümünün yüzde 59una denk gelen bir alana
neden maden ruhsatı verdiğinizi, yine Muğlada sit
alanlarının derecelerini hiçbir bilimsel gerekçe göstermeden neden
değiştirdiğinizi, Aydın ve Muğlada jeotermal arama ruhsatlarını
neye dayanarak verdiğinizi, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Bodrum
Kissebükü Koyundaki ve Adalıyalı mevkisindeki sit alanı
üzerinde bulunan ve âdeta bir cennet köşesi olan araziye hiçbir bilimsel
kriterle açıklanamayacak ÇED raporlarıyla yapılaşma izni
verilmesini izah etmeniz gerekiyordur.
Muhterem milletvekilleri,
Bakanlığın sınıfta kaldığı bir
diğer alan da depremlere hazırlık için kentsel dönüşüm
konusunda ciddi bir ilerleme olmamasıyla beraber ranta ve talana
dayalı şehircilik anlayışı meselesidir. Bilindiği
gibi, Türkiye, yüz ölçümünün büyük çoğunluğu deprem riski
altında olan bir ülkedir. Bilim insanlarının tüm
uyarılarına rağmen başta İstanbul olmak üzere ülke
genelinde depremlere karşı kayda değer bir kentsel dönüşüm
veya hazırlıktan bahsetmek mümkün değildir. Milyonlarca
yapı depreme karşı dayanıksız bir vaziyette
beklemektedir.
İktidarın
şehircilik politikaları konusunda vurgulanması gereken bir
diğer husus da kültürümüzün kodlarını ve medeniyet tasavvurumuzu
yansıtan şehirlerimizin tarihî ve doğal mirasının,
iktidarın ortaya koymuş olduğu tahripkâr şehircilik
anlayışıyla yok edilmesidir. İktidarın rant projeleri
için, tarihimizin ve kültürümüzün birer aynası olan şehirlerimize
karşı âdeta düşmanca bir anlayışla emsalsiz zararlar
verilmiştir. Bu zararların önemli bir kısmı da sözde yatay
mimariyi savunanların göz yumması ve teşvikiyle ortaya
çıkan dikey ve çarpık kentleşme anlayışıyla
verilmiştir. Hâlbuki şehirler her türlü yaklaşımın çok
ötesinde milletlerin medeniyet anlayışının ve tarihsel
kültürlerinin sergilendiği yerlerdir. Şehirler, ait oldukları
medeniyetin ruhlarından izler taşır fakat ne hazindir ki
iktidarın doymak bilmeyen rant iştahı bütün şehirlerimizi
kimliksiz ve kişiliksiz hâle getirmiş, âdeta birer beton
yığınına dönüştürmüştür. Bütün
şehirlerimizin hangi kültürün ve hangi medeniyetin kimliğini
taşıdıkları belirsiz hâle getirilmiştir. Hâlbuki
medeniyet ile şehir hem birbirlerinin varoluşlarına sebep olan
hem de birbirlerini besleyen unsurlardır. Üzülerek ifade etmeliyim ki
şehirleri bu kadar kimliksizleşen bir coğrafyadan medeniyet
ışığı yükselmez.
Muhterem milletvekilleri,
2021 yılı, ülkemiz ve dünya açısından büyük çevre
felaketlerinin yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara
geçmiştir. Mesela yıllardan beri maruz kaldığı kirlilik
sebebiyle Marmara Denizi'ndeki oksijen seviyesi düşmüş, biyolojik
çeşitlilik telafisi mümkün olmayacak şekilde azalmış ve
nihayetinde deniz ekosistemi çökmüştür. Tüm bunların sonucunda da
Marmara Denizinin son çığlığı olarak
değerlendirebileceğimiz büyük bir müsilaj felaketi yaşanmıştır.
İktidar, ne yazık ki yıllardan beri âdeta Geliyorum! diyen
felakete önlem almamıştır. Marmara Denizine doğrudan ya da
Ergene gibi akarsular vasıtasıyla deşarj edilen endüstriyel ve
kentsel atıklar önlenmemiş ve kirlilik alenen teşvik
edilmiştir. Dolayısıyla, Marmara Denizinde ortaya çıkan
felakette iktidarın ihmal ve kusurun çok ötesine geçen bir
sorumluluğu vardır çünkü başta Ergene Nehri olmak üzere
bölgedeki akarsuların endüstriyel atıklarla kirletilmesi ve bu
kirliliğin de Marmara Denizine dökülmesi konusunda yapılan
uyarılara iktidar çevreleri yıllarca bigâne kalmıştır.
Netice itibarıyla, Ergene Nehri öldürülmüş, sonrasında da
maalesef Marmara Denizi can çekişir hâle getirilmiştir. Bugün,
iktidar mensupları, deniz yüzeyine yansıyan müsilajın temizliğini
bir başarı hikâyesi olarak anlatmaktadır. Hâlbuki
Marmaranın bugün içinde bulunduğu durum, beyin ölümü
gerçekleşmiş bir hastanın medikal cihazlarla
yaşatılmasından başka bir şey değildir.
Sayın milletvekilleri,
sadece Marmara değil, diğer denizlerimiz ve akarsularımız
da yoğun bir kirlilik altındadır. Hem denizlerimizin hem de
akarsularımızın geleceği açısından, Türkiyenin
dört bir tarafında yerel yönetimlerle etkin bir iş birliğiyle
hareket edilmesi, çok sayıda kimyasal ve biyolojik arıtma tesisi
yatırımına bir an önce başlanması gerekmektedir. Çevre
politikalarının tamamında olduğu gibi, bu mesele de
siyasetüstü bir meseledir ve Türkiye olarak daha fazla zaman kaybetme lüksümüz
yoktur. Aksi takdirde, Türkiyenin doğal güzelliklerini yok etmiş
veya yok olmasına seyirci kalmış bir nesil ve bir iktidar
olarak, tarih gelecek nesiller nezdinde hem sizleri hem de bizleri mahkûm
edecektir.
Denizler ve akarsular
konusunda karşı karşıya olduğumuz riskler göller
konusunda da mevcuttur. Zira Türkiyenin gölleri her geçen yıl birer birer
kuruyarak tarihe karışmaktadır. İsmini burada
sayamayacağımız kadar çok sayıda gölümüz, ya tamamen
kurumuş ya da kurumasına ramak kalmış durumdadır. Göller
kuruduğunda, göllerin sadece su rezervi kurumamakta, bulundukları
bölgelerdeki ekolojik denge de büyük bir yıkıma
uğramaktadır.
Son yıllarda iklim
değişikliği ve küresel ısınmaya bağlı
olağanüstü kuraklıklarla kavrulan Anadolu coğrafyasındaki
göller kaderine terk edilirken iktidarın ciddi bir tedbir aldığını
söylemek mümkün değildir; tam aksine, diğer çevresel felaketlerde
gördüğümüz gibi, iktidar ortaya çıkan bu tabloyu teşvik eden
uygulamalara devam etmektedir.
Tarım ve Orman
Bakanlığı ile Devlet Su İşlerinin hayata
geçirdiği, Çevresel Etki Değerlendirmesi sağlıklı yapılmayan
HESler ve tarımdaki vahşi sulama sonucu önce akarsular, sonra da
göller katledilmektedir. Bundan dolayı, Türkiye hızla su fakiri bir
ülke hâline gelmektedir. İşte bu noktada, açık bir
sorumluluğu olan Bakanlığın, sicili kirli ve oldukça da
karanlıktır. Ülkemiz Bakanlığın sorumluluğu
altındaki her alanda büyük dönüşümlere ihtiyaç duyarken yerel
yönetimleri desteklemek ve iş birliği yapmak yerine, iktidar, yerel
yönetimlerin birçok alanda yetkilerini tırpanlamakta ve işleri
içinden çıkılmaz bir hâle getirmektedir. İktidarın
böylesine siyasetüstü alanlarda takındığı bu partizan tutum
Türkiye'nin ekolojik geleceğini riske atmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
2021 yılında ülkemizde yaşanan diğer büyük bir çevre
felaketi de bildiğiniz gibi orman yangınlarıdır. Ege ve
Akdeniz Bölgesini kasıp kavuran orman yangınlarında sadece
seçim bölgem olan Muğla'da 70 bin hektar ormanlık alan ve 30 milyon
civarında ağaç Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in
nitelemesiyle akıllı yangınlarla tekrar ifade ediyorum akıllı
yangınlarla yanmış kül olmuştur. Bu yangınlarda
bölgedeki köylülerimizin en önemli geçim kaynaklarının
başında gelen çam balı üretimi ve zeytincilik büyük zarar
görmüştür. Zira çam balı üretiminin en büyük, en önemli
unsurları olan basralı çamlar ile on binlerce zeytin ağacı
küle dönmüştür, ayrıca sayısını tahmin
edemeyeceğimiz kadar canlı da yok olmuştur.
Yangınların büyümesinde ve felaketin derinleşmesinde
iktidarın hazırlıksızlığı ve
beceriksizliği herkesçe malumdur. Bununla beraber, yangınlar orman
ekosistemine telafisi mümkün olmayan zararlar verdiği gibi, yerleşim
yerleri açısından da ciddi sel ve heyelan riski ortaya
çıkarmıştır. Muğlalı
vatandaşlarımız yangınlardan sonra oluşan sel ve
heyelan risklerini dile getirerek yetkilileri tedbir almaya
çağırmışlardır fakat aradan geçen zaman içerisinde
gereken tedbirler ne yazık ki alınmamıştır. Bunun
sonucunda, geçtiğimiz hafta ve daha dün, yağmur sularıyla
taşınan yanmış ağaç ve bitki
kalıntıları dere yataklarını tıkayarak
Marmaris'te ve Bodrum'un değişik bölgelerinde sel felaketine neden
olmuştur. Dolayısıyla, yanan ormanlık alanlarda oluşan
risk ve tehditlerin acilen ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Orman yangınları sonucu oluşan risklerin bertaraf edilmesi ve
yeniden ağaçlandırma çalışmaları konusunda Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı ile
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
METİN ERGUN (Devamla)
Tarım ve Orman Bakanlığı ve yerel yönetimler arasında
çok sıkı bir iş birliği ve koordinasyona ihtiyaç
duyulmaktadır. Bilinmelidir ki çok boyutlu çevresel riskler ve tehditler
artarak devam etmekte ve çözüm beklemektedir. İktidarın
zikrettiğim bu hususlarda bir an önce harekete geçmesi ve çevre
politikaları konusunda görev ve sorumluluklarının farkına
varması elzem hâle gelmiştir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, konuşmama son vermeden evvel, çevre ve şehircilik
anlamında şimdiye kadar zikrettiğim yanlışlardan bir
an önce dönülmesini temenni ediyor, 2022 yılı bütçesinin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Zeki
Hakan Sıdalı
Sayın Sıdalı,
buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insanlık ve dünyayı dönüştürecek yeni
bir endüstri devrimi döneminin içerisindeyiz. Endüstri 4.0 dönüşümü;
inovasyon, esneklik ve verimlilik sütunları üzerinde yükseliyor.
Düzenli şikâyet
ettiğiniz Covid döneminde küresel tedarik sürecinin aksaması,
Batının en doğusunda, Doğunun en batısında yani
tam merkezdeki stratejik konumuyla, ülkemiz için önemli fırsatlar
yarattı, yaratacak.
Peki, tam da bu
avantajları değerlendirip modern enstrümanlarla bir kalkınma
hamlesi gerçekleştirmek dururken siz ne yapıyorsunuz? Ucube Çin
modelini ortaya atıyorsunuz. Çin modeli değil, resmen Çin
işkencesi. Nedir bu Çin modeli? Çalışanın hiç kimse
olduğu, kimsenin hak ettiğini alamadığı, alın
terinin yok sayıldığı, ucuz iş gücünün
başarı, standart hâline geldiği modern çağın
köleliği. İstiklal Şairimiz Akif ne diyor: Ben ezelden beridir
hür yaşadım, hür yaşarım/Hangi çılgın bana zincir
vuracakmış? Şaşarım! Sizin esaret modeliniz bize
uymaz; Türk milleti ilini, töresini Çinden devşirmez. Sözde ekonomik
kurtuluş savaşınızda Çinden dost da müttefik de olmaz.
Bakın Uygur Türklerine, ne demek istediğimi anlarsınız.
Çin başardı, biz
de başarırız. dediğiniz sistem, otokratik rejimlere has,
kendi elitlerini zengin edip toplumun geri kalanını
yoksullaştıran bir sistem. Yormayın kendinizi, siz zaten kendi
elitlerinizi zengin edip misyonunuzu tamamladınız.
Tekrar söylüyorum: Bu, size
uyabilir ancak Akifin dediği gibi, hür yaşayan bizlere uymaz. Biz
son on yılda önce yoksul, şimdi de fukara olduk, yarın da
zenginin tebaası yapma peşindesiniz. Millet fakruzaruret içinde harap
ve bitap düşmüşken sizler şahsi menfaatlerinizi müstevlilerin
siyasi emelleriyle tevhit etme niyetinde misiniz? Atatürk yüz yıl önce Ey
Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde
dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç
olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. diyerek
görevimizi tevdi etti. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Sizlere de tavsiyemiz çareyi dışarda
aramayın, arayanlar bulamadılar, unutmayın.
Şimdi gelelim İklim
Değişikliği Başkanlığına. Sadece iklim ve
çevre politikalarını değil, ekonomi, sanayi, eğitim,
istihdam piyasaları, vergi, dış ticaret, sosyal koruma
politikalarını da kökünden değiştirmemiz gereken iklim
çağına, yeni iklim rejimine giriyoruz. Bu iş
başkanlıkla yürümez. Çok fazla ilgili bakanlık var. Devrim
gibi havalı bir algıyla, sunumla başladınız ama
Enerji, Hazine, Tarım Bakanları büyük devriminiz üzerinden birer
muğlak cümleyle geçtiler, Teknoloji Bakanı biraz değindi ama o
da son derece yetersiz. Tabirler, tarifler uçuyor kaçıyor, gerçekler ise
ekonomi gibi, yokuş aşağı yuvarlanıyor. Bürokratlar
aslında ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyor ama karar
vericiler uyuyor. Sizler uyurken iklim değişikliği
sorunları da kabusumuz oluyor. Aylarca söyledim, yine söylüyorum;
Bakanlığa bağlı bir Başkanlıktan daha etkin,
lider bir kuruma yani ekolojik geçiş bakanlığına
ihtiyacımız var. Çünkü dünya bugün ikiz dönüşümün
eşiğinde. Dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm eş
zamanlı ve kol kola ilerliyor. Tüm sektörleri yatay kesen dijital ve
yeşil dönüşüm, sadece çevreci değil, aynı zamanda ekonomik
bir dönüşümü de temsil ediyor yani romantik değil, gerçekçi.
Özetle, yeni bir dünya
kuruluyor; taraflar bu çerçevede kutuplaşıyor ve yarının
dünyasına hazırlanıyor. Sizse demode yöntemlerle, alın
terini rehin vererek büyümenin hayalini kuruyorsunuz. Çok ama çok
yanlış yoldasınız. Ülkemizin izlemesi gereken ekonomik
model, sürdürülebilir kalkınma ilkesi üzerine inşa edilmeli, nokta.
Yeşil ve dijital
dönüşüme katılmayan ülkeler dünya ticaretinden, teknoloji
transferinden ve küresel finansmandan dışlanacak. Bu sebeple,
kısa, dönemsel avantajlardan çok, uzun vadeli yatırımların
önü açılmalı. Dünyanın üzerinde
çalıştığı sürdürülebilir finans stratejilerine,
doğal sermaye muhasebesine ve yeşil tahvillere yönelik
çalışmalar ivedilikle başlatılmalı. Çünkü artık
Ya katıl ya atıl. dönemindeyiz. Peki, biz bu zihniyetin
neresindeyiz? İklim Değişikliği Performans Endeksi 2022de
Türkiye dâhil en yüksek emisyona sahip 60 ülke ve Avrupa Birliğinin
performansları değerlendirildi. Bu endeksle, Paris İklim
Anlaşması onayı ve 2053 için net sıfır emisyon
beyanıyla çok düşük performans seviyesinden düşük seviyesine
çıkarak 42nci sırada yer aldık. Performans endeksinde yükselmek
verilen sözler ile yapılanların oranına bağlı. Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz; onlar da lafa değil, işe
bakıyorlar.
Öncelikle, 2053 hedefleriyle
tutarlı bir niyet beyanının ivedilikle ilan edilmesi gerekiyor.
Yalnızca niyet beyanı da yetmez, 2053te sıfır emisyona
ulaşmak ve küresel ısınmanın 1,5 derecenin altında
tutulmasına katkı sağlamak için 2030a kadar emisyonları
yarıya indirmemiz gerekiyor. İklim krizinin çoklu krizler
çağına dönüştüğü afetler, göçler, sosyal ve ekonomik
krizleri tetikleyecek bir millî güvenlik meselesi olduğunu biliyoruz.
Peki, siz ne yapıyorsunuz? Bir yandan bu bütçeye yeşil kalkınma
devrimi bütçesi diyorsunuz, diğer yandan kömürden enerji üretimini
teşvik ederek dünyada onlarca başarısız örneği varken
karbon yakalama sistemlerine umut bağlayıp yeni kömür santralleri
açma sinyalleri veriyorsunuz. Bürokratlarınızı dinlemeyince,
liyakatten uzaklaşınca durum maalesef bir ileri iki geri.
Bundan üç ay önce kömürün
tonu 50 dolardı, şimdi 300 dolara çıktı. Kömürden 1
kilovat elektriği 3 liraya üretirken güneşten, rüzgârdan 1 liraya 1
kilovat elektrik üretiyorsunuz. diyor. Kim diyor? Bakan
Yardımcınız. Bari onun sözlerini dinleyin.
Anlayacağınız artık yenilenebilir enerjiden elektrik
üretmek kömürden daha ucuz, ben de söylemiş olayım. Demek ki konu
yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik de. Sizin kafa
karışıklığınız ve gündelik
kararlarınız yüzünden vatandaş daha kabarık faturalar
ödüyor. Yine şanslı azınlık kazanıyor,
vatandaşın ciğerinde soluduğu duman, elinde yanan kömürün
koru kalıyor. Hem enerji maliyetlerini düşürmek hem de
paylaşım ve katılımcılığı artırmak
için yenilenebilir enerji üretiminde kooperatifleşmeyi ve mikro
girişimleri teşvik etmemiz gerekiyor. Mesela gelin, adil gelir
paylaşımı örneği uygulayın. Dar gelirli
vatandaşlarımıza güneş panelleri hibe edin ki en
azından kabarık elektrik faturalarından kısmen
kurtulsunlar. Refahın oluşacak yükünü de maaşlara yüklemeden dar
gelirliye ulaştırmış olun.
Değerli milletvekilleri,
defalarca dile getirdim, her işin başı eğitim. Maalesef ki
millî eğitim müfredatında iklim değişikliği dersi
bulunmuyor. Bakanlığa sorduk Mevcut müfredat yeterli. dediler.
Böyle önemli bir konu; sosyal bilgiler, fen bilimleri derslerinde sadece birkaç
satırla geçiştirilemez. Geçtiğimiz hafta toplanan Eğitim
Şûrasından bir tavsiye kararı çıkacağını
düşünüyorduk, o da çıkmadı. Ocak ayındaki İklim
Şûrasına şimdiden çağrı yapıyoruz: İklim
değişikliğinde belirleyici platform olan Şûrada bu
kararı lütfen alın.
Yapılan ankete göre
siyasilerin iklim konusundaki yaklaşımı gençlerde hayal
kırıklığı, öfke ve karamsarlık hissi
uyandırıyor; haklılar. Ülkemizde karamsarlık
duydukları tek konu elbette ki iklim krizi değil, gençler gelecekten
de umutsuzlar; haklılar. İşsizlikle asgari ücretli modern
kölelik sarmalının arasına sıkışan gençlik, sizin
yirmi yıllık politikalarınızdan umutsuz; haklılar.
Gençler insana yakışır işlerde çalışmak, değer
görmek, adil maaş almak istiyor, haklılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın.
ZEKİ HAKAN SIDALI
(Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
Dijital ve yeşil
dönüşümün ortaya çıkardığı yeni iş
alanlarını üretim ekosistemimize dâhil etmek, gençleri bu alanlara
göre eğitmek, mevcut çalışanların beceri uyumsuzluğunu
gidermek ve yaşam boyu öğrenme programlarıyla süreci
desteklemek, mikro girişimlerin önünü açmak mümkün. Ne acıdır ki
bunu farkında bile değilsiniz. İnanıyorum ki ülkemiz
yeniden kalkınacak, zenginleşecek ve demokratikleşecek.
Biliyorum ki bu, sizinle olmaz.
Başta gençler, tüm
milletimiz; hiç merak etmeyin, kurtuluşumuzun ata tohumları bizimle
yeşermeye başlayalı tam dört yıl oldu. Umudu Uzak
Doğunun aldatıcı ipek kumaşında, Arap çöllerinin
kumlu rüzgârlarında aramayacağız. Potansiyelimiz var,
yapılması gerekenleri biliyoruz. Genel Başkanım Sayın
Meral Akşenerin defalarca söylediği gibi Biz geliriz, biz çözeriz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Arslan Kabukcuoğlu
(İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) Sayın Başkan,
Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri, televizyonlarda bizi
seyreden kıymetli Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının 2022 bütçesi üzerine İYİ Parti Grubum
adına söz almış bulunuyorum.
20 Kasım 1989da
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve
ülkemizin de o yıllardan beri taraf olduğu Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre, 18 yaşın
altındaki bireyler çocuk olarak tarif edilmektedir. Bu sözleşme,
taraf devletleri çocuğu her türlü sömürüye karşı korumakla
yükümlü kılmıştır. 2002de yapılan
değişiklikle, ülkemizde kişiler, 16 yaşında mahkeme
kararıyla, 17 yaşında ailesinin kararıyla ve 18
yaşında kendi inisiyatifleriyle evlenebilmektedirler.
Konuşmamda, temel bir
insan hakları ihlali olan, özellikle kız
çocuklarımızın geleceğini tehdit eden çocuk yaşta
evliliklerden bahsedeceğim. Çocuk yaşta evlilik deyince 18
yaşın altındaki tüm evlilikleri anlıyoruz. Çocuk yaşta
evlilikler, Türkiyede 2000lerden sonra doğurganlığın
sabitlendiği, anne ve bebek ölümlerinin azaldığı, ortalama
ömrün uzadığı ve nüfusun dörtte 3ünün şehirlerde
yaşamaya başladığı bir dönemde önem kazanmış
ve dikkat çekmeye başlamıştır. Tüm dünyada 18 yaş altındaki
evliliklerin oranı yüzde 48dir; bu oran Afrikada yüzde 42, Yemen,
Filistin gibi ülkelerde yüzde 50dir. Ülkemizde 2006-2011 yılları
arasında erken evlilik oranı kadınlar için yüzde 7,6dır.
15 yaş ve altı evliliklerle ilgili bir araştırmada erken evlilik
sıklığı, 1998de yüzde 4,2; 2013te yüzde 1,1 iken, 2018de
tekrardan yükselmiş ve yüzde 2ye ulaşmıştır.
Çocuk yaşta evlilik,
alelade bir olgu değildir; geçmiş ve gelecekteki toplumsal
sorunları içinde barındıran derin ve önemli bir toplumsal yaradır,
ülkelerin gelişmesi önünde önemli bir engeldir. Reşit olmayanla
evlilik sıklığı dünyada azalmakla beraber ülkemizde devam
etmektedir. Erken evlilik, depresyondan intihara kadar gidebilir. Erken
evlilik, susuz ve güneşsiz kalma veya çile çekme sürecidir. Erkekler
kadınlardan biraz daha şanslıdır; askerlik gibi durumlardan
dolayı onların evlilikleri biraz daha gecikmektedir.
Ülkemizde erken evlilik
yaygınlığı, sosyoekonomik aile yapısıyla
yakından ilgilidir. Bölgesel analize girmek istemiyorum yalnız Türkiyede
erken evliliklerin en az yapıldığı şehir Tuncelidir,
bravo Tuncelilere.
Erken evlilik bir kültür
olarak üretilmekte ve sürdürülmektedir. Geleneksel ailede, kız
çocuklarının aileye bir emanet olarak verildiği,
kızın asıl yerinin kocasının yanı olduğu
fikri işlenmektedir. Bu nedenle, küçük yaşta kızların
evlendirilmelerinin kocaya itaat ve yeni yuvaya uyumda daha iyi
olacağına inanılmaktadır. Erkeğin ailesi de kendisine
uyum sağlasın diye küçük gelinleri tercih etmektedir. Erken evlilikle
kadının namusunun korunacağına, kadının ekonomik
yükünün bir başkasına aktarılacağına,
kadının evlilikle prestij kazanacağına olan inançlardan
erken evlilikler beslenmektedir.
Ayrıca, erken evlilikler
etraftaki çocukları özendirmektedir. Akraba evliliklerinde de çocuk
yaşta evlilikler daha sıktır. Başlık parası,
çocuklar arasında övünme nedeni olmaktadır, örneğin Bana 100
bin lira başlık verecek, ben 100 bin liralık bir insanım.
gibi. Başlık parası verme oranı, kentte yüzde 14 iken
kırsal bölgede yüzde 24tür; yaş küçüldükçe başlık
parasıyla evlenme oranı azalmaktadır.
Çocuk yaşta evlilikte
kızlar köle olarak kullanılmaktadır. Çocuk yaşta evlilikler
insan hakları ihlalinin bir başka çeşidi olup özellikle kız
çocuklarda görülen cinsel istismar, bunun en sık örneğidir. Erkek ve
kadın arasındaki en büyük yaş farkı, küçük yaşta
evlendirilen kızlarda görülmektedir. Bu yaşta evlendirilen
kızların ev dışında bir görevi yoktur.
Kayınvalideye yardımcı rolü dışında bir
kimliği yoktur. Okuldan alındığı için de
arkadaşlarıyla iletişimi engellenmiştir. Aile içi
şiddet, aile içi cinsel istismara maruz kalma, anne veya babayı
kaybetme, ailede geçimsizlik, sevgisizlik, çocuğun ihtiyacı olan
sevgiyi bulamaması, çocukta evlilikle bu ortamdan kurtulacağı
ümidi de evliliğe daha çok teşvik etmektedir. Çocuklara yapılan
Evde kalırsın. Bahtın kapanır. Yaşın geçerse
seni kimse almaz. Bir an önce çocuk yap. gibi kavramlar toplumun
bakışını ortaya koymakta, erken evliliklere neden
olmaktadır.
Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin dediği gibi
Geleceğin mutlu, zengin ve güçlü Türkiye'si, Türk
kadınının yükselmesiyle mümkündür. 2006 Aile Yapısı
Araştırmasında en yüksek refah düzeyindeki
kadınların, en düşük refah düzeyindeki kadınlardan üç
yıl daha geç evlendikleri ortaya konulmuştur. 2013 itibarıyla
geliri 400 liranın altında olan kızların yüzde 22si, 18
yaşından küçük evleniyor. Evlilik, kişisel tercihten ziyade bir
çeşit ekonomik ayarlamadır, aileye para girmesidir. Erken yaşta
evlilikler, toplumun kalkınmasındaki hedeflerden olan
yoksulluğun azaltılmasında, eğitimin
yaygınlaştırılmasında, cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasında, çocuk yaşamlarının korunmasında,
sağlığın ve toplumun geliştirilmesinde önemli bir
engel olarak önümüzde durmaktadır. Devamı kadına şiddet,
kadın cinayetidir.
Sorun buraya kadar geldikten
sonra devletin aldığı tedbirler sadece palyatif olmaktadır.
Çok fazla hastane yaparak sağlık sorunlarını çözemiyoruz,
çok fazla adliye binası yaparak adalet sorunlarını çözemiyoruz,
çok fazla kadın sığınmaevleri yaparak da erken evliliklerin
önüne geçemeyiz. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
Çocuk yaşta
evliliğin önüne geçmede eğitim çok önemlidir. Baba Beni Okula
Gönder ve Haydi Kızlar Okula! çok yerinde projelerdir. Bu projelerle
hem çocuk yaşta evliliğin önüne geçilmekte hem de kızlar,
zihinsel ve bedensel olgunluğa erişmektedirler. 4+4+4 sistemi,
çocukların eğitim akışını bozmuştur. Bu
kademeli eğitimle çocuklarımız, eğitim akışı
dışında kalıyorlar. Sistem, bu yönüyle yeniden gözden
geçirilmelidir.
Çocuk yaşta
evliliğin bazı sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz: Daha
fazla evlilik sorunlarına ve boşanmalara neden olmaktadır; bu
çiftler gebelikten korunma konusunda yeterli bilgiye sahip
olmadıklarından erken gebelikler fazla olmakta,
sağlıksız düşüklere neden olmaktadır. Çocuk yaşta
evlilik; insan hakları ihlalidir, çocuk hakları ihlalidir, kadın
hakları ihlalidir. Çocuğun, ergenliğin ve kişisel
özgürlüklerin yok sayılmasıdır.
Çocuk yaşta evlilik,
sosyal sorunlara yol açar; eğitim yoksunluğu ve okuldan
ayrılmakla çocuğun ekonomik özgürlüğü engellenmektedir.
İşsizlik, birisine bağımlı olma ve yoksullaşma
daha fazladır. Aile içi ve dışı şiddete maruz
kalmaktadırlar, ayrılma ve boşanma sıklığı
artmaktadır. Fiziksel, cinsel, ruhsal, sosyal ve ekonomik şiddete
maruz kalmalar artmaktadır. Sosyal ve duygusal desteklerden yoksunluk
vardır, ailede kapalı kalmaktadır, sorumlulara çocuk çare
arayamamaktadır. Yalnız ebeveynler ve çocuklar artmakta, toplumsal
örgütler yardım ellerini uzatamamaktadır ve bu ailelerin
çocuklarının kaderi de anneleri gibi olmaktadır. Rol model
eksikliği yaşarlar, hayatlarında örnek alacağı kimse
yoktur. Eğitim hakkını ve olanağını kullanamayan
anneler ve çocukları fazlalaşır. Cinsiyet eşitsizliği,
kadının şiddet görmesi, intihara kadar giden ruhsal sorunlar geliştirir.
Türkiye Nüfus ve
Sağlık Araştırmaları Enstitüsünün 2008de
yaptığı bir araştırmaya göre, adölesan annelik
kırsalda yüzde 9, kentsel alanda yüzde 5 tespit edilmiştir.
Eğitim düzeyi düşük kadınlarda daha yaygındır.
Adölesan gebelik, en düşük refah düzeyinde yüzde 8 ile 11; en yüksek refah
seviyesinde ise sadece yüzde 2'dir. Adölesan gebelik, sık gebe kalma ve
çocuk düşümünü artırmaktadır, cinsel yolla bulaşan
hastalıkları artırmaktadır.
15-19 yaş
arasındaki kızlarda en büyük ölüm nedeni, gebeliğe bağlı
ölümlerdir. 15 yaş altındaki gebelerde ölüm riski 20'li yaşlara
göre 5 kat daha fazladır. Düşük ve ölü doğum ihtimali de
yüksektir. Anne karnında ölüm, kansızlık, düşük
ağırlıklı doğum, preeklampsi, sezaryenle doğum
bunlarda daha sıktır, doğum kanalı zedelenmeleri daha
fazladır, anne ölüm riski daha fazladır. 18 yaş altı
olanlarda bebeğin ilk bir yılda ölme ihtimali yüzde 60 daha
fazladır yani erken evlilikle hem anneyi öldürüyoruz hem de bebeğini
öldürüyoruz. Adölesan annelerin topluma ve aileye ekonomik katkıları
da az olmakta ve böylece yoksullukla mücadele edememektedirler. Erken çocuk
sahibi olanlar daha fazla doğum yapıyor.
10-17 yaş arası
evli olanlarda intihar düşünceleri hem evli olmayan akranlarından hem
de ileri yaştaki evlilere göre çok daha fazladır. Bunların yüzde
29unun evlilikte intihar duyguları gelişiyor ve bunların yüzde
20si de intihara teşebbüs ediyor. Bu sorunların birçoğu;
kısa, orta ve uzun vadeli olarak ortaya çıkıyor. Öyle ki aradan
yıllar geçiyor ve bazı problemler erken evlilikten ileri geldiği
hâlde bu unutuluyor ve farkına varılamayabiliyor. Çocuk yaşta
evlilik pek çok sosyal ve teknik çözümlemeler gerektirmektedir ancak önümüzdeki
yolsuzluk ve yoksulluk bütçesi, bunlara cevap vermekten uzaktır.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Toplumun ileri gelenleri
örnek olmalıdır. Tıbbın gerçekleri ortada iken profesör
unvanı taşıyan birisi, televizyon mülakatında 12-17
yaş çocuk doğurmak için ideal. beyanında bulunurken RTÜKün bu
televizyon işletmesine ceza vermemesi şanssızlıktır.
RTÜK, siyasi ön yargılarla yayınları takip etmek yerine toplumun
çıkarlarının gerektireceği şekilde müdahil olmalı
ve sorumluluğunu yerine getirmelidir. Çocuk yaşta evlilik konusunda
toplumun ileri gelenleri kötü örnek olmamalıdır, göz önündeki
kimseler, hiçbir zaman böyle bir evlilik yapmamalıdır. Bunu ne muhtar
yapmalıdır ne belediye başkanı yapmalıdır ne
kaymakam ne vali ne
Hiç kimse böyle bir evliliğe tavassut etmemeli ve bu
evliliği yapmamalıdır, özellikle yönetici kademesindekiler çok
dikkatli olmalıdırlar.
Yine, isminin
başında profesör titri taşıyan birisinin çocuk yaşta
evliliği gayretullahla ilişkilendirmesi bir şanssızlıktır.
Dini kullanmak, dinin içini boşaltmak, son yirmi yılda en sık
rastlanan argümanlardandır. Bunu söyleyenler sağlık
sorunları için de eminim tabibe değil, başka yerlere
gidiyorlardır.
Bir siyasi parti liderinin
14, 15 ve 16 yaşlarını cinsel olgunluğa erişmiş
yaş olarak görmesi ayrı bir garabettir. Yukarıda söylediğim
ve benzeri yaşlarda yakınlarının evliliklerine ne derler
acaba? Biz zaman zaman empati de kurmalıyız ve kendimizi de bunlarla
özdeşleştirmeliyiz, yakınlarımızı
düşünmeliyiz, çocuklarımızı düşünmeliyiz. Bunun önüne
bir şekilde devletin geçmesi lazım, toplumun geçmesi lazım.
Sosyal hayatı
doğrudan etkileyen bu kampanyalar, çocuk yaşta evliliklerin önünü
kesmekte önemli bir sosyal araca dönüşmektedir. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşener, 6 Ekim 2021 tarihinde
grup toplantısında okula gidemeyen her 10 çocuktan 1inin okula
kaydolmasını sağlayacak Rüzgârgülü Projesini önermiştir ve
İYİ Parti iktidar olduğu vakit bu proje hayata geçirilecektir.
Bununla çocuklarımız ve tüm yetişkinler; sağlık, eğitim,
eşitlik ve istihdam konusunda memleketin ihtiyacı olan ve
kendilerinin arzu ettikleri kademeye geleceklerdir. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Çocuklar topluma ekonomik yük
değildir, toplumun önemli bir yapısıdırlar ve toplumunun
geleceğidirler. Toplum bu
çocuklara sahip çıkmak için elinden gelen her şeyi
yapmalıdır. Tüm siyasi partilerimiz konuya kafa yormalı, çözüm
üretici projeler geliştirmelidirler.
2020 yılında 13 bin
çocuk yaşta evlilik gerçekleşmiştir. Devlet bu çocuklara ayda
100 lira para verse ve bu çocuklara üç yıl ödemede bulunsa vereceği
para sadece 46 milyon liradır, 46 milyon lira para. Bu çocukların
hayatı kurtulacak, bu çocuklardan sonra gelecek çocukların
hayatı kurtulacak ve ülkenin geleceği kurtulacaktır. Sayın
Bakan, bence bu, ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığının bu konuya gerekli önemi
vereceğini umuyorum. Devletin şefkatli eli bu neviden ailelere
uzanmalıdır.
2022 yılı
bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Fahrettin Yokuş, buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) Sayın Başkanım,
Sayın Bakanlarım, sayın milletvekillerimiz; Çalışma
Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi ülkemizde
işçilerimiz 1947 yılında, memurlarımız ise 2001
yılında sendika kanununa kavuştular. İşçi sendika
kanunundan bu yana yetmiş dört yıl, memur kanunundan bu yana da yirmi
yıl geçti. İşçilerimizin toplu sözleşme hakkı, grev
hakkı ve uzlaşamazlarsa bağımsız hakem kuruluna gitme
hakları var. Yine, işçilerimizin siyaset yapma hakları var ama
memurlarımızın siyaset yapma hakkı da yok, grev hakkı
da yok ve en önemlisi, toplu sözleşmede anlaşamazlarsa
bağımsız hakem kurulu hakları da yok çünkü
bağımlı bir hakem kuruluna başvururlar; sonuçta
taraflı hakemin yönettiği maçtan sağlıklı sonuç, hak,
adalet çıkmaz. Bu düzenleme nasıl oldu? 2010 yılı Anayasa
değişikliğinde iktidarımız, Uzlaştırma
Kurulunu, memurların gittiği Uzlaştırma Kurulunu, Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu şeklinde değiştirdi ve yoğunlukta
olan kendi atadığı insanlara, memurları teslim ettiler.
2010 Anayasa
değişikliğinde memura grev hakkını çok gördüler.
Siyaset hakkını da çok gördüler ama kuruldukları günden bu yana
3Y dediler. 3Ynin biri neydi? Yasakların kalkmasıydı ama
memurlara yasaklar hâlen devam ediyor.
Sayın Bakanım, bu
yıl toplu sözleşme yaptınız memurlarla, memurların
birçok talebi geldi önünüze ama büyük bölümünü reddettiniz; grev hakkı
yok, toplu sözleşme hakkı yok; yok, yok, yok.
Yaptığınız zam, artışlar
5+
Sayın Bakanım,
biliyorsunuz, kamu görevlileri ILOyla ilgili sıkıntılar
yaşıyor. Niye yaşıyor? Biz Türkiye olarak ILOda sürekli
olarak kara listeye alınıyoruz. Neden kara listeye
alınıyoruz? Çok ayıp bir şey ya. Yani çalışma
hayatıyla ilgili düzenlemeler ama Aplikasyon Komitesine
alınıyoruz. Niye alınıyoruz? Baktığımız
zaman, iki sebepten; çalışma hayatındaki
sıkıntılar ayrı ama en önemli sebep, siyasi
ayrımcılık, sendikal ayrımcılık; evet, kamudaki
siyasi ayrımcılık sendikal ayrımcılık. Sayın
Bakanım, siz kamuyu çok iyi biliyorsunuz, çalışma
hayatını çok iyi biliyorsunuz; ne olur, buraya elinizi bir dokunun;
ne olur, kamudaki şu liyakatsizliğin,
ayrımcılığın, hele hele sendikal
ayrımcılığın, önüne bir geçiniz; takip edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanımız bir yanlış yaptı, ağustos
ayında, gelir gelmez bir yanlış yaptı; dedi ki: Efendim,
yüzde 1in altında üyesi olan sendikalar merdiven altı
sendikalardır. Hayda! Ya, Sayın Bakan, bu sendikaların denetimi
sizde, istatistiklerini siz yayınlıyorsunuz. Yahu, nasıl
merdiven altı dersiniz kurulmuş sendikalara? Ama bunu dediniz.
Yetmedi, toplu sözleşmede Bu sendikalara üye 200 bin memur, ocak
ayından itibaren 400 lira sendika ikramiyesi alamaz. dediniz. Yani,
onlara dediniz ki: Sendikalardan istifa ediniz aksi hâlde bu hakkı size
vermiyoruz. Ya, bir Çalışma Bakanı bir hakkı geri
alır mı ya? Yani, bu, dünyada görülmüş bir şey midir? Bir
Çalışma Bakanı, kendi kurumunun denetlediği sendikalara,
istatistiklerini yayınladığı sendikalara merdiven
altı sendika diyebilir mi ya? Olmaz, bunların düzeltilmesi
lazım.
Sayın Bakanım, memurlar
her yıl kaybediyor, son toplu sözleşmede de kaybetti. Ancak, siz bir
açıklama yaptınız, ücret artışlarının
yeniden değerlendirileceğini söylediniz. Burada, AK PARTİ
sözcüsü, Sayın Genel Başkan Yardımcınız da memurlara
yüzde 30-35 oranında kümülatif zamdan bahsetti. Anlaşılan,
birbirinizden haberiniz yok. Sonra, sendikalar onu düzeltmeye kalktı
Efendim, bu kümülatiftir, iki yıllıktır. falan filan diye.
Biz, buradan söylüyoruz, bütün kamu çalışanları adına
söylüyorum: Madem ki siz yeniden değerleme dediğiniz vergileri
-yüzde 36,2- 2022 yılında memur, işçi, emekli, bütün
vatandaşlardan alacaksınız Sayın Bakanım, memurlara
2022de yüzde 36,2 zam yapmak zorundasınız, işçilere de yüzde
36,2 zam yapmak zorundasınız; toplu sözleşmeleri tekrar gözden
geçiriniz. Asgari ücret bunun çok üstünde olmalı, emeklilerde en
düşük emekli maaşı en az asgari ücret seviyesine
çıkarılmalı artı yüzde 36dan aşağı emekli
maaşına zam yapmamanız lazım. Adalet böyle olur, hakkaniyet
böyle olur yani sen vergi olarak kepçeyle alacaksın, emekliye, memura,
asgari ücretliye, taşerona kaşıkla vereceksin; ondan sonra
Adalet. diyeceksin.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Çay kaşığıyla.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Olmaz olsun böyle adalet.
Değerli milletvekilleri
3600 ek gösterge diyor memura. Ya kardeşim, sayıyorlar Şu,
şu, şu gruplara
Neden o gruplara? 4 milyon memura ek gösterge
düzenlemesi yapmak zorundasınız, yapmazsanız adaletsizlik olur.
Biz, burada teklif verdik; hizmetlisinden şube müdürüne kadar, adaletli
bir şekilde, biz, burada kanun teklifi verdik ama kamuyu bilmeden, kamunun
yapısını bilmeden Herkese 3600 ek gösterge
gibi bir algı
yaparsanız altından kalkamazsınız. Yarın
yapacağınız düzenleme çalışma barışını
bozacaktır; buradan uyarıyorum. Ama doğru yapmanız gereken
bir şey vardı; o da memurların ek ödemelerinin emekliliğe
sayılması. Bunu yapabilseydiniz 3600e ihtiyaç yoktu, kimse 3600
peşinde koşmazdı. Biz dersimize iyi çalıştık,
bunu da size vereyim Sayın Bakanım, gerçi sendikalar vermiştir
ama bunu da lütfen düşününüz.
Yine, 4/B
Ya, öyle bir ucube ki 657nin 4/Bsine bir bakın. 4/Bli
öğretmen olur mu, 4/Bli adliye çalışanı olur mu, 4/Bli
memur olur mu ya? Olmaz ama ısrarla yaptınız. Sonra,
bunları 2011de kadroya geçirdiniz, bir daha geçirdiniz ama
sözleşmeli çalıştırmaya devam ettiniz, kamu
barışını bozdunuz. Çakılı sözleşme,
sağlıkta 7 çeşit sözleşme
Ne bu Allah aşkına ya,
ne bu? Kamu düzenini öyle bir bozdunuz ki içinden çıkılmaz hâle
getirdiniz sonra düzeltmeye çalıştınız. İşte
4/Cyi kaldırdık. dediniz, doğru yaptınız. Buradan
söylüyorum Sayın Bakan, hani dediniz ya SGKde norm ve standart
birliği. Vay, ne güzel bir laf. Efendim, BAĞ-KUR, SSK, Emekli
Sandığı kapsamındakiler, çalışan, emekli norm ve
standart birliğine kavuşacak. Ne zaman? 2005ten beri yasa
çıktı, devam ediyor. Hani norm ve standart birliği, nerede? Yani
emekliler arasında norm ve standart birliği var mı? Memurlar
arasında, işçiler arasında norm ve standart birliği var
mı? Kendi hesabına çalışanlar arasında var mı?
Nerede norm ve standart birliği? Hepsi hikâye. O zaman bu kanunları
niye çıkarıyoruz uygulamayacaksak, niye çıkarıyoruz? Ama
bugün emeklisi perişansa, memuru perişansa hâlâ taşeron
çalışanlarımız varsa, bunlar düzelmiyorsa bunları
düzeltmemiz lazım.
Sayın Bakanım,
görevde yükselme sınavları
Ya, memuru görevde yükselmeye tabii
tutuyorsunuz; 3 katı, 4 katı, 5 katı arasından birisini
şef yapıyorsunuz, uzman yapıyorsunuz, şube müdürü
yapıyorsunuz. 4üne diyorsunuz
ki: Sen başaramadın. Sözlü sınav, yazılı, sözlü...
Bu nasıl bir iş ya? Terfi ettirirken, tamam, yazılı yap
anlarım da sözlü niye? Daire başkanı atarken, genel müdür
yardımcısı atarken, genel müdür atarken, bölge müdürü, il müdürü
atarken niye yazılı yapmıyorsunuz, niye sözlü
yapmıyorsunuz? Ama oraya yandaşlarınız lazım. Ama gariban
hizmetli, memur olacak; memur kadrosundan şef olacak; hadi bakalım
sınav, sözlü; arasından kendi adamımı seçeceğim.
Allah'tan korkun ya, yeter artık ya, düzeltin bunları. Kamuya memur
alacağız, sanki TRTye spiker alıyoruz mübarek, sözlü de sözlü, sözlü de sözlü. Niye?
Kardeşim adamı 2 kere yazılı yap, ölç, ölç, ölç ama yok,
sözlü yapacağız. Niye? Adamımızı alacağız,
yandaşımızı alacağız. Doymadınız ya, on
dokuz senede doymadınız ya, yandaş ala ala, yandaş terfi
ettire ettire devletin çivisini çıkardınız ya, yeter ya!
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Çalışma
Bakanım, senden ümidim var da onun için burada bunları söylüyorum,
vallahi var, inşallah yaparsın, o yanlışı yaptın
bir daha yapmazsın. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Yardımcı hizmetler
sınıfını kaldırın artık kardeşim, genel
idare hizmetleri sınıfı yapın, geçirin artık
bunları ya, kalmadı zaten, düzeltin. Kamuda çalışma
barışı getirelim.
Ama en önemlisi 900 bin
taşeron. Ya, bu ülkeye taşeronu da siz soktunuz ya, doğru dürüst
taşeron yoktu 2002den önce.
KEMAL ÇELİK (Antalya) -
Sakin konuş.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) - Vallahi haklısın.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) - Modern kölelik!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) - Sayın Başkanım, taşeronu öyle bir hâle
getirdiniz ki emek sömürüsü yaptınız, 900 binlere
çıkardınız, sonra kadroya geçirdiniz, üç yıl süründürdünüz,
hâlâ 90 bin kişi var Sayın Bakanım, onları da alıverin
sizi alkışlayalım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar) Bakın, alkışlıyoruz.
Evet eski Emniyet Genel
Müdürüm diyor ki: Sesini kıs. Haklı, biraz kısayım, biraz
ufak konuşayım. Bütün ek ödemeleri de söyledim. Söylemediğim ne
kaldı?
Şimdi efendim,
Sayın Bakanım
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Biraz da yaptığımız şeylerden bahset.
Hastanelerden bahset.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Şimdi, yaptığınız şeyleri de bir gün
anlatırım, bir gün anlatırım.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın
yaptığı
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Çok acımasız.
BAŞKAN Sayın
Yaşar Kırkpınar, sizin söylediğiniz televizyondan da
duyulmuyor yani Sayın Yokuşa pas vermiş oluyorsunuz.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Evet, vallahi teşekkür ederim.
Şimdi, emeklilerimizin
öyle bir durumu var ki 2000den önce, 2000den sonra emekliler
Yahu, Emekli
maaşını 1.500 lira yaptık. diye oynadınız burada
ya, bir, zil takıp oynamadığımız kaldı. Ya,
şu memlekette
Ben bunu Komisyonda da
söyledim Sayın Bakanıma, gelin bakalım, hadi, yüreğiniz
yetiyorsa -ben devlet memuriyeti yaptım, hiçbir iktisadi, ticari işim
yok memur maaşı dışında- 1.500 lira alalım hepimiz,
bir ay geçinelim bakalım; yapmayın arkadaşlar
Onun için asgari
ücrete kadar çıkaracaksınız, emeklinin durumunu düzelteceksiniz
ki
Yahu, kardeşim, biz yaşlılarımıza ne yaparız?
Hürmet ederiz, onlara daha iyi itibar ederiz, evimizin başköşesine
oturturuz; töre bu, inanç bu, iman bu. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Ama nerede? Nerede? Nerede
kardeşim ya? Nas nerede? Nerede? Nassı arıyorum, nas nerede?
(CHP sıralarından Sarayda, sarayda, Külliyede sesleri)
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Sakin ol!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Sataşırsan nassı aramaya devam ederiz, sen sakin ol,
ben sakinim, nassı ararsınız.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Faizci misiniz? Faiz mi istiyorsunuz?
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Sizin hayatınız faiz, siz faiz lobilerinin getirdiği
sistemsiniz. Sizi, bana sorma, millet biliyor. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım,
emeklilikte yaşa takılanların, ya, niye haklarını
vermiyorsunuz? Önerge verdik, bütçede de verdik, görmediniz; söylüyoruz, yok.
Ama bu emeklilikte yaşa takılanlar sizin de ayağınıza
takılacak; hiç merak etmeyin, böyle devam edin, ayağınıza
takılacak. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Asgari ücret, evet, en az 4 bin lira olmalı Sayın Bakanım.
SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Ne 4 bini, 6.500 bile kurtarmaz.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) 4 bin lira TÜRK-İŞin talebi, doğru talep, en az 4
bin lira olmalı ama altı ayda bir tekrar oturmalısınız
çünkü bu ekonomik hıza, bu enflasyon hızına, bu zam
furyasına yetişmek mümkün değil, 6ncı ayda bir yüzde 20
daha zam yapmanız lazım ki... Asgari ücretlileri de vergi
dışı bırakın efendim, SSK primlerini düşürüverin
beyler, çok mu zor? Bugün kayıt dışı istihdamın yüzde
40larda olduğu ülkemizde işverenin yükünü azaltsanız kıyamet
mi kopar? Kayıt dışını ortadan kaldırsanız
kıyamet mi kopar? Bunda dersinize çalışamadıysanız,
vallahi biz dersimize çok iyi çalıştık Sayın Bakanım,
size ben Sayın Ustayla beraber, Sayın Durmuş Vekilimle beraber
güzel bir ekonomi dersi, çalışma hayatı dersi, nasıl
yönetilir dersi hazırlayıp verelim vallahi ya! Siz de rahat edin,
Türkiyede rahat etsin, biz de rahat rahat uyuyalım ya! (İYİ
Parti sıralarından alkışlar) Siyaseti de
bırakalım, vallahi billahi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Ama ölçülere uyun çünkü bizim getireceğimiz ölçü; vicdan,
ahlak, edep, iman, hak, hukuk, adalet. (İYİ PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) 84 milyonu eşit sayan,
ayrım yapmayan, herkesi kucaklayan, herkesi Allahın bir emaneti
olarak gören... Yani sizin on dokuz yılda yaptığınız o
ayrımcılık var ya, ötekileştirmek var ya, bunların
hepsinin üstüne çizik atacağız. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Allah'ın her kulunu kucaklayacağız,
kucaklamayan namerttir, böyle bir dünya yok. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Ama hayatınız boyunca
ayrımcı düşündünüz, hep ayırdınız, hep
ötekileştirdiniz.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Doğru değil.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Devamla) Yeter artık ya, Türkiye bundan çok çekti, sizden çok çektik;
onun için, birliğimiz dirliğimiz için, geleceğimiz için diyoruz
ki: Başka Türkiye yok, başka Türk milleti yok; gelin el
birliğiyle yürüyelim.
Saygılarımla.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
yapılacak olan konuşmalara başlıyoruz.
İlk söz sayın Sefer
Aycan'ın.
Buyurun Sayın Aycan.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık
Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Tabii, Covid-19,
maalesef yeni ataklarla, yeni mutasyonlarla devam ediyor ve görünen o ki devam
edecek gibi de duruyor. Burada tabii, virüsün çok etkili olmasının
önemi var, virüs direkt akciğerlere yerleşerek hastalık
yapıyor ve ölüme sebep olabiliyor ama burada kişisel
hatalarımız da var, özellikle aşı retçilerinin ve
aşıya karşı olan tepkilerin getirdiği bir sorun ve
buna bağlı olarak toplumsal bağışıklamada
yaşadığımız sorunlar önemli bir negatif etkendir. Onun
dışında, maske kullanımındaki gevşeme ve
duyarsızlık da bunda etkilidir ve bu durum virüsün
dolaşmasına ve dolaşmayla birlikte yeni hastalıklara ve
yeni ölümlere de sebep oluyor. Önümüzü göremiyoruz, daha ne kadar virüsle
birlikte yaşayacağız belli değil; -ama iki yıl geçti-
onun için, bununla ilgili olarak birlikte yaşamaya alışmak veya
gereken diğer hizmetleri de yürütmemiz gerekiyor.
Burada, tabii ki virüs hâlâ
var ama diğer sağlık sorunları da var. Şimdi, virüsün
kendisi bir taraftan direkt hastalık ve ölüm sebebi olurken diğer
taraftan diğer hastalıkları da etkilemekte ve sağlık
hizmetinin işleyişini bozmaktadır. Bundan etkilenmemek
lazım, özellikle kanserleri kastediyorum. Kanserler toplumumuzda en çok
ölüme sebep olan 2nci hastalık grubudur. Türkiyede ölümlerin yüzde
20sinin sebebi kanserlerdir ve yılda yaklaşık 90 bin
kişinin ölümüne sebep olmaktadır. Onun için, kanser
taramalarını yoğun bir şekilde devam ettirmemiz lazım.
Tüm vatandaşlarımızı kanser taramalarına davet
ediyorum, bunu aksatmamamız gerekiyor -kanserli
vatandaşlarımızın da takiplerini ve izlemlerini devam
ettirmesi gerekiyor- aksaması hâlinde, karşımıza kanserin
yayılmış hâliyle ve terminal dönemlerle geldiği oluyor, çok
kişiyi de bu şekilde kaybetmek zorunda kaldık.
Diğer bir konu, kalp
hastalıklarıdır. Kalp ve damar hastalıkları, ülkemizin
en önemli sağlık sorunudur, tüm ölümlerin yüzde 35inden sorumludur
ve bu yüzden 150 bin kişiyi de kalp hastalıklarından ve damar
hastalıklarından kaybediyoruz. Onun için, bunların önlenmesi çok
çok önemlidir, primer korumayı çok önemsememiz lazım ve onun
dışında da özellikle ve özellikle hipertansiyon kontrol
programını, diyabet kontrol programını yoğun bir
şekilde ısrarla sürdürmemiz gerekiyor. Bunun yanında,
şişmanlık kontrolüyle ilgili çalışmaları ve tütün
kontrolüyle ilgili çalışmaları da hızla sürdürmemiz ve
yoğun bir şekilde sürdürmemiz gerekiyor.
Başlatılan Kronik
Hastalık Takip Sistemini çok önemsiyoruz, hakikaten çok önemli bir konu.
Kronik Hastalık Takip Sisteminin başarılı olması hayati
bir konudur; bu yüzden, tabii ki aile hekimliği sistemini de daha kuvvetli
hâle getirmek gerekiyor.
Tabii, poliklinik
hizmetlerinin yanında, laboratuvar hizmetleriyle de destek vermek
lazım. Özellikle kronik hastalık izlemi, görüntülemeyle ilgili altyapıyı
da kuvvetlendirmemiz gerekiyor.
Aile hekimliğiyle ilgili
bir diğer önerimiz ise aile hekimlerine, hastaların
ilgisizliğinden, takiplerini yaptırmamasından dolayı
negatif performans uygulanmamalıdır. Tersine, kişiler bu konuda
duyarlı olmalı, takiplerini mutlaka yaptırmalıdır.
Aile hekimliğiyle ilgili
bir diğer önerimiz ise aile hekimliği hizmetinin daha etkili
olması için kayıtlı kişi sayısının 4 binden
3 bine indirilmesini de öneriyoruz. Böylece aile hekimlerinin daha etkili bir
şekilde hasta takibi yapması ve hizmet kalitesini artırması
için de mutlaka aile hekimleri başına düşen nüfusu, ekonomik
durumunu bozmadan, ödeneklerini kesmeden, 3 bine indirmeyi de öneriyoruz.
Tabii, hayatımızda
başka yeni tehlikeler ortaya çıkıyor. Belki virüslerden çok daha
önemli sorun hava kirliliği sorunudur. Hava kirliliği, küresel
ısınma ve iklim değişikliği belki de
insanlığın sonunu getirecek bir felaket tablosu çizebilir; bu
yüzden, buna yönelik çalışmaları da yoğun bir şekilde
sürdürmemiz lazım. Hava kirliliği olan bölgelerde zaten hava
kirliliği başlı başına hastalıkların yüzde
25inin nedenidir. Hava kirliliği ve buna bağlı olarak küresel
ısınma ve iklim değişikliği olduğunda hem direkt
hastalıklara hem de dolaylı şekilde hastalıkların
artmasına sebep olacaktır. O yüzden, hep birlikte hava
kirliliğiyle mücadele etmemiz, hava kirliliğini en azından
kontrol etmemiz ve artmasını önlememiz gerekiyor. Bunun için
sağlık hizmetlerinde yeni bir yaklaşım var,
Sağlık Etki Değerlendirmesi denilen bir
yaklaşımı artık hayatımıza yerleştirmemiz
lazım. Yani, Sağlık Etki Değerlendirmesi, her
yaptığımız işin sağlık üzerine ne gibi
etkisinin olacağını hesaplamak, gerekiyorsa, bunu kontrol etmek
için önlem almaktır. Sağlık Etki Değerlendirmesini tüm
bireyler ve tüm kurumlar, kuruluşlar hayatına yerleştirmelidir.
Önce sağlık. diyoruz, Önce sağlıka gerçekten
inanıyorsak her yaptığımız işte bunun insan
sağlığı üzerine etkilerini gözlemek, sorgulamak ve bununla
ilgili önlem almamız lazım ancak o zaman gerçekten
sağlığa önem vermiş oluruz ve bunun sonrasında da
sağlık sorunlarını da yenmek ve kontrol etmek de mümkün
olacaktır diye düşünüyorum. Hasta randevu sistemimiz, Merkezi Hekim
Randevu Sistemi üzerinden yürüyor. Merkezi Hekim Randevu Sistemini
önemsiyoruz. Yalnız, burada, özellikle, Merkezi Hekim Randevu Sistemine
giremeyenler oluyor, kırsal kesimden giremeyenler oluyor ya da girip
randevu alamayanlar oluyor; bunun için de bir düzenleme yapmamız
lazım. Mutlaka ve mutlaka başvuran her kişinin o gün poliklinik
hizmetini almasını sağlamak lazım. Bunun için, gerekiyorsa
poliklinik süreleri arttırılabilir ya da poliklinik sayısı
arttırılarak o gün hastaneye gelenlerin mutlaka muayene
olmasını sağlamamız lazım. Özellikle kırsal
kesimden gelen insanlar hastaneye gelip muayene olamazsa sorun oluyor.
Tabii, Merkezi Hekim Randevu
Sisteminin uygulandığı bir diğer alan da diş
sağlığıdır; ağız, diş
sağlığıdır. Ağız, diş
sağlığı farklı bir özellik gösteriyor tabii ki. Devlet
hastanelerinde, diş hastanelerinde muayeneyle birlikte girişim yapmanız
lazım ama girişim yetmiyor, süre yetmiyor; işlem uzuyor ve
defalarca gelmesi gerekiyor. Bununla ilgili de özellikle diş
hekimliği konusunda düzenleme yapılabilir. Diş konusunda aile
hekimliği sistemi uygulanabilir; ağız, diş
sağlığı için bir önerimiz bu. Diğeri de özellikle
Sosyal Güvenlik Kurumu, muayenehanelerle, diş hekimleriyle veya özel
diş sağlığı merkezleriyle kamuya ödediği ücret
üzerinden anlaşma yaparak vatandaşın ağız, diş
sağlığı hizmeti almasını
kolaylaştırabilir ve bununla ilgili de yapabiliriz diye
düşünüyorum.
Tabii, sağlık
personeliyle ilgili biraz konuşmam gerekiyor. Şimdi, sağlık
hizmetleri hakikaten zor bir hizmettir; eğitimi zordur, meslek
uygulaması çok çok zordur ve sanılanın aksine de
sağlık personelinin maaşları o kadar da yüksek
değildir. Buradaki ek ödeme eklenerek söylenildiği zaman sanki
rakamlar yükseliyor gibi gözüküyor ama ek ödemeyi herkes almıyor. Ek
ödeme, her zaman, her yerde ve her ay düzenli ödenmiyor. Bundan dolayı da
sağlık personelinin maaşları istenildiği gibi gitmiyor
veya farklılıklar var. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm
sağlık personelini kapsayan aylıklarda iyileştirme
olmasını bekliyoruz. Sağlık personeli arasında
ayrım yapmadan, sözleşmeli-kadrolu ayrımı yapmadan,
mümkünse sözleşmelilerinin tümünü kadroya geçirerek ya da özlük
hakları konusunda eşitleyerek tüm sağlık personelinin
maaşlarının iyileştirilmesini istiyoruz; ek ödemenin
maaşa yansımasını ve bunun da emekliliğe yansımasını
istiyoruz ve bu düzenlemenin tüm sağlık personelini kapsayacak şekilde
olmasını öneriyoruz.
Tabii, sağlık
hizmetlerinde çalışan personelde çok hareketlilik var; istifalar ve
ayrılmalar çok oluyor ve bu da sağlık hizmetlerinin var olan
yükünü daha da artırıyor. Covid zaten yükünü artırmıştır,
bu artan yükle birlikte, sağlık hizmetlerindeki personel eksiklikleri
de ciddi sorunlara sebep olmaktadır. Onun için, mutlaka ek alımlar
yapılması, yeni sağlık personeli ataması
yapılması gerektiğini düşünüyoruz; elimizde yeteri kadar
atama bekleyen personelimiz var, bu atamanın yapılmasını
bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Sağlık Bakanı müjde vermişti, artık herkes bunun
ilanını ve tarihini bekliyor, herkes bunu bekliyor; bunun da bir an
önce açıklanmasını bekliyoruz. Tabii, sağlık personeli
açısından, diş hekimlerini, eczacıları,
hemşirelerimizi ve sağlık memurlarımızı mutlaka
içine alan düzenlemeler yapılması gerekliliğine inanıyoruz.
Sağlık personeli
açısından bir önemli konu da asistan eğitimi, uzmanlık
eğitimidir. Tıp eğitimi iki bileşenden oluşuyor. Bir;
tıp eğitimi altı yıl sürüyor, onun üzerine dört veya
beş yıl uzmanlık eğitimi var. Uzmanlık eğitimi
hakikaten çok zor, çok ağır bir iş -ancak doktor olanlar veya
çocukları doktor olanlar bu durumu bilir- hayatla bağdaşmayan,
insanla bağdaşmayan bir durum bu. Kırk sekiz saatlik mesainin
bazen otuz altı saatinin hastanede geçtiği oluyor. Onun için, bunu
desteklemek, özendirmek lazım. Bir de bu tabii ki eğitimin bir
parçası, belki böyle de olması zorunlu ama bir şekilde
onları desteklemek, motive etmek, özendirmek gerekir diye
düşünüyorum.
Burada, Türkiye'nin önündeki
bir sorunla bitirmek istiyorum. Şimdi, uzmanlık eğitiminde
tercihler değişti, Türkiye'nin uzmanlık tercihleri
değişti. Gençler piyasa koşulları nedeniyle bazı
branşlara yoğunluk verirken, çok daha önemli olan branşlar diye
düşündüğümüz, hayati branşlar olarak gördüğümüz genel
cerrahi, kadın doğum, beyin cerrahisi, kalp damar cerrahisi gibi
branşları seçmiyor ve bu da aslında, gelecek açısından
ülkemizin en önemli sorunudur diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın.
SEFER AYCAN (Devamla)
Bitiriyorum.
Bir şekilde bunu
özendirmek, teşvik etmek gerekiyor. Evet, şartları çok
ağır, nöbetler çok ağır, malpraktis sorunları
nedeniyle bunlardan uzaklaşılıyor ama bunu da teşvik etmek,
özendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Bu düşüncelerle, bu
duygularla Sağlık Bakanlığı bütçesinin milletimize,
devletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür eder,
saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ali
Muhittin Taşdoğan
Sayın
Taşdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ
MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri, ekranları başında bizleri takip
eden yüce Türk milleti; sözlerime başlamadan önce salgın dönemi
başta olmak üzere her daim insanüstü gayret göstererek milletimize hizmet
etme yolunda hayatını kaybeden tüm sağlık
çalışanlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, fedakâr
ailelerine ise milletim, partim ve şahsım adına
şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanser, hem dünyada hem de ülkemizde önemli bir halk
sağlığı problemi olmakla birlikte en fazla ölüme neden olan
2nci hastalıktır. Dünyada her 6 kişiden 1i, ülkemizde ise 5
vatandaşımızdan 1i yaşamını kanser nedeniyle
kaybetmektedir. Türkiye Kanser İstatistikleri 2020 Raporunda, her
yıl artmakta olan, yeni tanı alan kanser sayılarının
2020 yılında ülkemizde 233 bin olduğu ve kansere bağlı
yaşam kaybının ise 126 bin olduğu bildirilmiştir.
Sıklık, sağ kalım, mortalite ve öne çıkan kanser
tiplerinde ülkeler arası farklılıklar olup sosyoekonomik
gelişmişlik önemli bir belirleyici olmaktadır. Bu
farklılıklar, aynı ülke içinde farklı eğitim ve gelir
grupları arasında da kendini göstermektedir. Ülkemizin nüfusu artmaya
devam ettikçe buna paralel olarak yıllık yeni tanı alan kanser
hasta sayısı da artmaktadır. 2018 yılında 18 milyon
kişinin kansere yakalandığı tahmin edilirken 2040
yılına gelindiğinde bu rakamın yaklaşık 30
milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Ayrıca, ülkemizde 75
yaş öncesi her 4 kişiden 1inin kanser teşhisi alıyor
olması da dikkat çekicidir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak seçim beyannamemizde belirttiğimiz şu an TÜSEB bünyesindeki
Türk Kanser Enstitüsünün bu konuda etkinliğinin
artırılması, hizmet kapasitesinin yükseltilmesi, 2022
yılı itibarıyla stratejik eylem planı hazırlanarak
ivedi şekilde aktifleştirilmesi gerekmektedir.
Bakanlığımızın bu konudaki
çalışmalarını ise yakından takip etmekteyiz.
Sayın milletvekilleri,
günümüz koşullarındaki en doğru tedaviye ulaşma ve bu
tedavinin konunun uzmanları tarafından yapılması her kanser
hastasının hakkıdır. Bu kapsamda, kanser hastasına
yaklaşımda öncelikli hedef doğru tedavi olmakta birlikte, tedavi
sırasında hasta ve yakınlarına zaman ayrılması,
yakın ilgi gösterilmesi, psikolojik destek verilmesi ve güven
ilişkisi oluşturulması önemlidir. Bu sebeple, kanser tedavisinde
en etkin hekimler tıbbi onkoloji uzmanlarıdır. Tıbbi
onkoloji uzmanlığı, dört yıllık iç hastalıkları
ihtisası üzerine yapılan ve ülkemizde sadece iç hastalıkları
uzmanlarının sınavla girebileceği; kanserin teşhisi,
spesifik ilaçlarla kanserin tedavisi ve kanser hastalarının
bakımı üzerinde eğitim alan üç yıllık yan dal üst
ihtisas uzmanlığıdır. Bu gerekçeyle, tıbbi onkoloji
uzmanlarının Sağlık Bakanlığına bağlı
tüm kamu hastanelerinde 4924 sayılı Kanuna tabi sözleşmeli
uzman tabip olarak atanmalarına ve çalışmalarına imkân
sağlanmasını önemsiyor ve öneriyoruz. Sağlık
Bakanlığımıza bağlı kamu hastanelerinde bu durum
sağlanırsa tıbbi onkoloji uzmanı uzun yıllar aynı
hastanede çalışabilir, üniversite hastanelerine ve özel hastanelere
geçişler azalır, yurt dışında çalışma
arayışları ve beyin göçünün önüne geçilir, tıbbi onkoloji
uzmanının uzun yıllar aynı hastanede görev yapmasıyla
birlikte kanser tedavisinde ihtiyaç duyulan hizmet kalitesi artar.
Değerli milletvekilleri,
özellikle son beş yıl içerisinde birçok sektör ve sanayi kolunda
yaşanan millîleşme hamleleri kamuoyunun dikkatini çekmektedir, bizler
de tüm bu gelişmeleri yakından takip etmekteyiz. Türkiye sağlık
sektörüne de genel bakışla bir değerlendirme
yaptığımızda artan ve yaşlanan nüfus ortalama
yaşam süresinde yükselme, sağlık hizmetlerinde ve ilaca
erişimde iyileşme, artan refah düzeyi ve farkındalık gibi
faktörler nedeniyle ilaç ve tıbbi cihaz talebinin artması sosyal
güvenlik harcamalarında ve cari açık üzerinde baskı
oluşturmaktadır.
Yaşamakta olduğumuz
küresel pandemiyle birlikte yerli ilaç sektörünün önemi daha da ön plana
çıkmıştır. Türkiyede yüz yılı aşkın
geçmişiyle çok güçlü bir ilaç endüstrisi bulunmaktadır. Bu sebeple,
önümüze getirilen tüm engellere rağmen, 2023 Lider Ülke Türkiye
hedefimiz ve Cumhur İttifakının oluşturduğu millet
aklı ve ülke yönetiminde gerçekleşen millî adımlar sonrasında
ortaya çıkan millî iklimi göz önünde bulundurduğumuzda On Birinci
Kalkınma Planında yer alan Türkiyenin İlaçta Yerelleşme
Projesi Türk milletinin geleceği için hayati öneme sahip
çalışmalar arasında olacaktır. Millîleşme hamlesiyle
eş güdümlü, ithalden imale geçiş çalışmaları
kapsamında İlaçta Yerelleşme Projesine ivme
kazandırılmalı, halk sağlığı ve kamu
maliyesi gözetilmek suretiyle erişilebilirliği yüksek, öncelikli ve
pazar değerini yitirmemiş ilaçların yerelleştirilmesi Sağlık
Bakanlığı nezdinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunun 2022 yılındaki en önemli öncelik konusu olarak
konumlandırılmalıdır. Ek-4/A Bedeli Ödenecek İlaçlar
Listesine yeni giren ürünler ve imal satış oranı yüzde 10 ve
üzerine çıkması münasebetiyle ikinci aşama yerelleşme
grubuna dâhil olabilecek ithal ilaçlar ile üçüncü aşamada
yerelleşeceklerini beyan eden firmalarla görüşmeler 2022
yılında tekrar gündeme alınmalıdır. Yüksek katma
değerli ürün üretebilen, küresel pazarlara ürün ve hizmet sunabilen, yurt
içi ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının daha büyük bir
kısmını karşılayabilen bir üretim yapısına
geçilmesi, yerli atıl üretim kapasitesinin kullanılır duruma
getirilmesi, ruhsatlandırmaya yönelik mevzuat altyapısı ve
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kadrolarının güçlendirilmesi,
Sağlık Bakanlığının 2022 yılı hedefleri
arasında ve bütçesinde öncelikle yerini almalıdır.
Kıymetli
milletvekilleri, ülkemizde ruhsatlı olmayan, endikasyon
dışı ilaç kapsamında temin edilen ilaç ve tedavilerin
hastaya sağlanan klinik faydalarının değerinin etkin
şekilde incelenmesi, takip edilmesi, sürdürülebilir devlet bütçesi
yönetimine katkı sağlaması esas alınmalıdır. 5
Aralık 2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 7151 sayılı
Kanunun 1inci maddesi kapsamında, yurt dışından temin
edilen 396 kalem ilaç içerisinde değer olarak en büyük payı yetim ilaçlar
ve enzim replasman tedavileri almaktadır. Madde 1e göre, bu ilaçlar için
ruhsat sahibi firma veya Türkiyedeki distribütörü tarafından yurt
dışı ilaç listesine girdiği tarihten itibaren üç yıl
içerisinde ruhsat başvurusu yapılması ve başvuru tarihinden
itibaren en geç iki yıl içerisinde ruhsat alması zorunludur. Bu
kapsamda, ilaçların yurt dışı ilaç listesine girdiği
tarihten itibaren beş yıl boyunca güncel döviz kuruyla yurt
dışından temin edilmesine müsaade edilmektedir. 7151
sayılı Kanunun 1inci maddesi doğrultusunda, döviz
kurlarındaki yükseliş nedeniyle risk teşkil eden güncel döviz
kuruyla ruhsatsız ilaç tedariki için Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunun yoğun çalışmalarını yakinen takip ediyor ve
gerekli önlemlerin bir an önce alınması konusunu da destekliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Türkiyede, biyoteknolojik ilaçların reçeteli ilaç pazarı
içerisindeki değer bazında payı 2020 yılında
yaklaşık yüzde 25tir. 2022 yılında en üst sıradaki
100 ilacın çok büyük bir kısmını biyolojik ürünlerin
alacağı tahmin edilmektedir. Biyoteknolojik ve biyobenzer
ilaçları yerelleştiren firmalar için alım garantili
anlaşmalar yapılması yönünde sektörün beklentisi dikkate
alınarak ve kamu maliyesi gözetilerek gerekli yol haritası
çizilmelidir. Yerel ham madde ve ilaç üreticilerine pozitif
ayrımcılık yapılması, 2023 stratejik biyoteknoloji
hedefine ulaşılabilmesi ve özel sektörün
yatırımlarının devamlılığı için
önemlidir. Sermaye yatırımı gerektiren yerelleşme projesi,
ilaç firmaları üzerinde finansal yükün kamu iş birliğiyle
azaltılması sonucu başarıyla gerçekleştirilebilir.
Biyoteknolojik ürünlerin Türkiyede rekabetçi maliyetlerde üretilmesi yani
yerel ve millî üretimin artırılması hâlinde hastaların
biyoteknolojik ürünlere erişimi kolaylaşacaktır ve böylece kamu
ilaç bütçesinin daha verimli kullanılması ve ilaç ithalatına
bağlı dış ticaret açığının
azalması gibi olumlu gelişmelere katkı
sağlanacağı kanaatindeyiz.
Sayın milletvekilleri,
Türk ülküsünün fikir babası, şair, yazar ve mütefekkir merhum Hüseyin
Nihal Atsızı, vefatının seneidevriyesinde, saygı,
minnet ve rahmetle anıyorum. Hüseyin Nihal Atsız, merhum Galip
Erdemin de ifade ettiği gibi, büyük heyecanların, çetin
yolların, Türk tarihinin parçalanmaz bir bütün olarak görmeyi
öğretmenin temsilcisi ve Türk birliğinin dev inançlı
bekleyicisidir. Bu duygu ve düşüncelerle merhum Atsız
atamızı kendi dizeleriyle yâd etmek istiyorum. Bilsin cihan ki ben
bu cihanın nesindeyim/Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim/Dünya denen
mezellete dalsın her isteyen/Ben ırkımın şeref
taşan efsanesindeyim/Herkes bir özleyişle yaşar... Ben de
öylece/Altayların ve Tanrı Dağın çevresindeyim. (MHP
sıralarından alkışlar) Başka bir dizesinde de
dediği gibi Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne
hoş/Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş? Vaktiyle bir Atsız
varmış, var olsun! (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Hayati Arkaz
Buyurun Sayın Arkaz.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HAYATİ
ARKAZ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2022 yılı bütçesinin vatanımıza, milletimize ve devletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve büyük
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Cepheden cepheye koşan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bulaşıcı hastalıkların
kılıçtan ve kurşundan daha tehlikeli olduğunu
görmüştür. Tifo, tifüs, kolera, veba, çiçek, sıtma, verem, cüzzam
gibi hastalıkların cephede Mehmetçikin ölümüne sebebiyet
verdiğine şahit olmuştur. Bu yüzden, cumhuriyet kurulduktan
hemen sonra salgın hastalıklarla mücadeleye önem verilmiş, bizim
salgın hastalıkla mücadelemiz yaklaşık yüz yıldır
vardır. Profesör Doktor Tevfik Sağlam, Refik Saydam, Sadi Irmak,
Türkan Saylan gibi adını sayamadığım birçok bilim
insanı Türkiye'de bulaşıcı hastalıklarla mücadelenin
öncülüğünü yapmış ve sağlık
altyapımızın temelini oluşturmuştur. Kendilerini
buradan rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bizler, Kurtuluş Savaşı yapmış ve seferberlik
yapmış bir milletin çocuklarıyız. Birinci Dünya
Savaşında öğrencilerinin tamamını şehit veren
Mekteb-i Tıbbiye-inin torunları bugün coronavirüs mücadelesinde
gecesini gündüzüne katarak ailelerini görmeden, uyku uyumadan hasta
başında şehit oluyorlar. Bu milletin genetiğinde bir özellik
vardır; söz konusu vatan, millet ve devlet olunca ucunda ölüm de olsa
mücadele ederiz. Bizim doktorlarımızın ve sağlık
çalışanlarımızın mücadelesi bunun bir örneğidir.
Üstelik biz Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca Beyin
gayretleriyle Covid-19a karşı dünyada ilk tedbir alan ülkelerden
biriyiz. Salgın ülkemize gelmeden Bilim Kurulu oluşturuldu.
Hekimlerimiz ve sağlık ordumuz iki yıldır fedakârca
çalışıyor. Dünya Sağlık Örgütü bizim bu mücadelemizi
gıptayla seyrediyor. Bu vesileyle, başta Sağlık
Bakanımıza, doktorlarımıza, sağlık
çalışanlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkür
ediyor, şükranlarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
Covid-19un panzehri ve tek çözümü tartışılmaz
aşıdır. Ülkemiz aşılama sürecinde büyük bir özveriyle
çalışıyor. Aşılamada kesinlikle en iyi ülkelerdeniz.
Ne yazık ki bu kadar çabaya ve özveriye rağmen dünyada 265 milyon
insan hastalanmış ve 5,5 milyon insanı kaybetmişiz.
Yurdumuzda ise bu rakam, 9 milyon insanımız hastalanmış, 78
bin insanımızı kaybetmişiz. Hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Vatandaşlarımızın bilime inanmalarını istiyorum.
Aşı karşıtlığı yapmak insan sağlığının
karşısında durmaktır. Gelin, bu mücadelede dün olduğu
gibi bugün de birlikte olalım. Ayrıca, sağlıklı olmak
için dengeli beslenme ve egzersizi ihmal edemeyiz. Herkesin bir aile hekimi
olduğu gibi spor ve diyet uzmanlarının da olması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde yürütülen yerli aşı yani Turkovac an itibarıyla
hazırdır. İnşallah, çok kısa zamanda
vatandaşlarımızı aşılamaya
başlayacağız. Önemli bir örnek vermek istiyorum burada. Çocuk
felci aşısını bulan doktor Jonas Salk 1955
yılında verdiği bir röportajda kendisine Bu
aşının patenti kime ait? dendiğinde aynen şöyle cevap
vermiş: O insanlığa aittir, patent falan yok. Güneşin
patentini alabilir misiniz? Bu aşıların amacı insanlara
yardım etmek, ölümü ortadan kaldırmaktır. demiştir. Ben,
burada şunu söylemek istiyorum: Doktor Salkın görüşünün, Doktor
Salk'ın düşüncesinin bugün bütün dünyaya örnek olması gerekiyor.
Biz de kendi aşımızı bütün dünya ülkelerinin
kullanımına açacağız, ihtiyacı olan her ülkeye
aşımızla yardım edeceğiz ve aşıyı hibe
olarak ihtiyaç olan ülkelere vereceğiz inşallah.
Değerli milletvekilleri,
coronavirüse karşı her vatandaşımız sorumluluk
üstlendi, herkes bir şekilde mücadelede yer aldı. Bu süreçte,
İstanbul'da 2 ayrı semtte, iki ayda -bu bir mucizedir- pandemi
hastanesi yaptık, bu bir örnektir dünyaya. On beş günde, yıllardan
beri ithal ettiğimiz ventilatör yani solunum cihazını kendi
imkânlarımızla yaptık. Bir de Covid-19da olmazsa olmaz olan,
tedavisinde mutlaka ihtiyaç olan high flow diye bir cihaz vardır, bunu
da kendi imkânlarımızla on beş günde yaptık ve kendimiz
kullanıyoruz, aynı zamanda da ihtiyacı olan ülkelere hibe
ediyoruz. Buradan emeği geçen herkese Türk milleti adına
teşekkür ediyorum.
Sağlık
hizmetlerinde Türkiye büyük yol katetti. Kullandığımız
ilaçların yüzde 88ini yerli imkânlarla üretiyoruz. Dünyada
yaklaşık 159 ülkeye, aşağı yukarı her
tarafına tıbbi malzeme, ilaç, medikal araç gereç ve sarf malzeme
ihracatı yapıyoruz, ihtiyacı olan ülkelere de hibe ediyoruz.
Tıpta başarı
yalnızca hekim hizmetleriyle olmuyor. Sürekli yenilikleri, ilmi, bilimi ve
teknolojiyi takip etmek gerekiyor. Bugün tıp sektöründe ameliyatlar
artık robotik cerrahi sistemiyle yapılmaktadır. Türk
tıbbı bu gelişmeleri takip etmekte ve sürekli ilerlemektedir.
Değerli milletvekilleri,
biraz da üretimden, istihdamdan bahsetmek istiyorum. Yerli üretim ve
gelişmeler yurdumuzda her alanda devam etmektedir. Sanayicilerimiz ve
iş insanlarımız her türlü zorluğa, her türlü
sıkıntıya rağmen, iki yıldır süren ağır
şartlara rağmen yedi gün yirmi dört saat çalışarak organize
sanayi bölgelerinde üretime devam ediyor çünkü Türkiye üretmek zorunda. Ya
üreterek var oluruz ya da tüketerek yok oluruz. Türkiye üretmesin, biz üretip
Türklere ucuza satarız. anlayışı yok artık. Türkiye,
Avrupanın ya da ABDnin pazarı değildir, biz kendimiz üretip
ihraç ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa, statik ve yaşlanmıştır ancak Türkiye dinamik, güçlü
ve kararlıdır. Türk malları Avrupada ve dünyanın birçok
yerinde büyük ilgi görüyor. Bu yıl sonu itibarıyla
ihracatımız inşallah yaklaşık 250 milyar doları
bulacaktır. Bu rakamların yüzde 51i Avrupaya, yüzde 49u ise
diğer kıtalara olmak üzere pazardaki yerimizi alıyoruz.
Dünyanın en güzel coğrafyasına sahip olan
vatanımızın turizm sektöründe ilk sıralara yükselmesinin
yanı sıra sağlık turizmi alanında da kesinlikle
dünyanın en iyilerindeniz.
Coronavirüs salgını
döneminde görüldü ki bir takım elbiseyle yaşayabiliyoruz ama
gıdasız yaşayamıyoruz. Gıda konusu millî bir konudur.
Gıdasını kendi üretmeyen ülkeler asla bağımsız
olamazlar. Tarımsal olarak dışa bağımlı olursak
yokluktan, kıtlıktan ve ithalattan kurtulamayız. Dünyada en çok
bitki çeşitliliği olan nadir ülkelerden biriyiz. Yeryüzünde
tarıma en elverişli topraklar bizim topraklarımızdır.
Yıllık 18 milyar dolar tarım ürünü ihraç ediyoruz. Her türlü zorluk
ve sıkıntıya rağmen hayvansal ürünlerde dünyada 7nci,
Avrupada 3üncü sıradayız. Gecesini gündüzüne katan
girişimciler, iş insanları, yatırımcılar,
çiftçiler, üreticiler ve ülkemizin büyümesini isteyenlerin her birisi
vatansever, kahramandır. Alın teriyle ve emekle üreterek cari
açığı kapatacağız.
Türk havacılık
sanayisinin temellerini atan hemşehrim Nuri Demirağa yapılan
yanlış artık tekrar etmeyecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yerli ve millî silah sanayisinin
babası olan Nuri Killigilin izinde giden yatırımcılara
engel olmayacağız. Buradan hepsine büyük Türk milleti adına
teşekkür ediyorum. Savunma sanayisinin yatırımlarına destek
olacağız. Bugün kahraman Mehmetçikin ve güvenlik güçlerinin
kullandığı araç gereç ve silahların yüzde 80i yerli ve
millî üretimdir. Bu silahlar Suriye ve Irakta terör örgütlerinin,
Karabağda Ermeni çetelerinin ve Libyada emperyalizmin kafasında
patlamıştır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi kararını kendisi veren, 400
milyonluk Türk dünyasının ve 2 milyarlık İslam âleminin
umudu, Selçuklunun kalbi, Osmanlının vicdanı ve cumhuriyetin
aklıyla geleceğe yürüyen güçlü ve büyük bir devlettir. Balkanlarda
Adriyatik Denizinden Çin Seddine, Kamerunun kuzeyinden Karadenizin kuzeyine
kadar kime sorsak Bizim ikinci vatanımız Türkiye. diyor. Türkiye
artık bölgenin süper gücü. Türkiye'nin artık Avrupaya ihtiyacı
yok, Avrupanın bize ihtiyacı var. Türk iş adamları
dünyanın her tarafında iş üretmekte, istihdam
yaratmaktadır. Bizler yerli üretimden, Anadolunun emek kokan
topraklarından, teknoloji, sanayi ve yatırımlardan asla
vazgeçmeyeceğiz çünkü üretim her şeyin anasıdır; üretim
berekettir, zenginliktir; üretmek var olmanın
bağımsızlığıdır; üretim bu milletin
onurudur, istiklalidir. Geçmişinden miras, geleceğinden ödünç
aldığımız bu vatan bize emanettir, Milliyetçi Hareket
Partisi bu emanetin yılmaz bekçisidir. Ülkücü milliyetçi hareket olarak
Türk milletinin hamurunda, mayasında ve her şeyinde varız.
Türk milliyetçilerinin lideri
Doktor Devlet Bahçeli Beyin dediği gibi Ne istiyorsak Türk milleti
içindir. diyorum, bütçenin tekrar hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Sadir Durmaz
Buyurun Sayın Durmaz.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisi
saygılarımla hürmetle selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insanoğlu çeşitli modern
akımların etkisiyle kendisini her şeye gücü yeten ve hiçbir
şeye ihtiyacı olmayan bir varlık olarak konumlandırmaya
başladığında, esasında kendi sonunu da
hazırlamış oldu. Sanayi Devrimiyle başlayan süreç,
teknolojinin akıl almaz hızda ve çeşitlilikte gelişmesi,
kutsalı hayatın dışına atan Batı merkezli
düşünce, insanı çevreye hükmetmeye yöneltmiş; bu durum,
insanoğlunun hayatını kolaylaştırırken çevreye
büyük zarar vermeye başlamıştır. Değişen ve
sınırsız boyuta ulaşan tüketimin sonucunda salınan
sera gazları tabiattaki düzeni bozmuş, dengeleri altüst
etmiştir. İnsanlığın geleceği ne yazık ki
yine insan eliyle tetiklenen iklim krizi nedeniyle tehdit altına
girmiştir. Bu tehdit bazı yaşam alanlarında hayatta
kalmayı imkânsız kılarken buna bağlı göçler de iklim
mültecilerini ortaya çıkarmıştır. Belli alanlara
yığılmalar o alanların taşıma kapasitesini
olumsuz etkilemekte, kentler nüfusun temel ihtiyaçlarını
karşılayamaz hâle gelmektedir. Ülkemiz küresel iklim krizinden en
fazla zarar görecek iklim kuşağında yer almakta olup bu durumun
doğal etkileri maalesef son iki üç yılda net bir şekilde
görülmüştür. Bir yanda ülkemizin ciğerleri, oksijen depoları
ormanlarımız yanarken, diğer yanda aşırı
yağışlardan kaynaklı sel felaketleri
yaşanmış ve milletimizi derin acılara sevk etmiştir.
Yeri gelmişken,
özellikle yakın zamanda üst üste yaşadığımız
doğal afetler karşısında
Bakanlığımızın üstün gayreti ve mücadelesi nedeniyle
Sayın Bakanımızın şahsında Bakanlık personelimizi
tebrik ediyorum. Keza, aynı şekilde, 2019 yılının
Aralık ayında Çinin Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm
dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecindeki özverili
çalışmaları, vatandaşımızın canını
kurtarmak için kendi canlarını hiçe sayan gayretleri,
canhıraş çalışmaları nedeniyle sağlık
çalışanlarımızı da tebrik ediyor, Sayın
Bakanımıza bu önemli çalışmaları sebebiyle
şükranlarımı sunuyorum. Rabbim ülkemize, milletimize başka
afetler yaşatmasın diyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler raporuna göre, 2050
yılında dünya nüfusunun 10 milyarı geçeceği tahmin
edilmektedir. Artan nüfus üretimde yeni talepler doğuracak, taleplerin
karşılanması için ortaya çıkacak olan arz sunumu da
doğal olarak zararlı gazların salımını artıracaktır.
Son yüzyılda atmosferdeki karbon salımı oranı yüzde 42
oranında artmıştır. Bilim insanları son yüz elli
yılda hava sıcaklığının 1,5 derece
yükseldiğini, 2 derece yükselmesinin daha fazla felaketlere yol
açacağını, 4 dereceye ulaşırsa -Allah korusun-
insanlığın varoluş tehlikesi yaşayabileceğinin
altını çizmektedir.
İklim
değişikliğiyle birlikte dünyanın doğal ve tarihî
dokusu hızla bozulurken su ve gıda yetersizliği hatta
kıtlığı baş göstermeye
başlamıştır. Birleşmiş Milletler verilerine göre
2025 yılından itibaren 3 milyar insan su kıtlığı
yaşayacaktır. Görünen o ki su ve gıdaya dayalı krizler
diplomasinin en büyük açmazlarından biri hâline gelecektir. Dünyada toplam
enerji tüketiminin yaklaşık üçte 1i binalarda tüketiliyor ve dünya
atmosferine salınan toplam karbondioksitin yüzde 24üne bu enerji tüketimi
neden oluyor. Isıtma, soğutma, havalandırma ve aydınlatma
gereksinimleri için tüketilen bu enerji, çevresel sorunları tetiklerken
ekonomik maliyetleri de artırmaktadır. Bu anlamda, giderek daha da
ulaşılabilir özel bir hedef hâline gelen sıfır enerjili
bina sisteminden hareketle hayatın her alanında enerji tasarrufunu
esas alan uygulamalar birçok ülkenin kısa ve orta vadeli hedefleri
arasında yer aldığı gibi bizim de hedeflerimiz
arasında yer almalıdır.
Enerji verimliliğinin
merkeze alındığı tam bu noktada Paris İklim
Anlaşması acil bir eylem planı olarak
karşımızdadır. Türkiye, Paris İklim
Anlaşmasının tarafıdır ve yüce Meclisin takdiriyle
yürürlüğe koymuştur. Her ne kadar Yeşil İklim Fonuna erişimimizde
bize çifte standart uygulansa da ülke olarak bugün için değil,
yarınımız için düşüncesinden hareketle 2053
yılında sıfır karbon salımı hedefine olan
desteğimiz tamdır.
İklim
değişikliğiyle mücadelede zorlu bir virajdayken yenilenebilir
enerji kaynakları alternatiften ziyade tek seçenek olarak
karşımızdadır. Dünyada üretim tarz ve teknolojileri
değişirken Türkiye yeni bir eşikte olup rüzgârdan ve
güneşten yani tabiattan yararlanmak, bunu yaparken de sıfır
karbon salımını sağlamak geleceğimizi kurtarabilmemiz
için belki de ülkemiz ve insanlık adına son
şansımızdır.
Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçelinin 2 Kasım 2011
tarihli partimizin grup toplantısında ifade ettikleri üzere Türkiye
bu alanlarda zengindir. Doğru planlama, doğru strateji ve doğru
yatırımlarla enerjideki dışa
bağımlılığımız zayıflayacak, millî
gelirimiz ilerleyen dönemlerde önemli ölçüde yükselecektir. Artık çevreyle
dost ve barışık bir gelecek planlaması sadece Türkiye için
değil, bütün ülkeler, bütün toplum ve milletler için hayati bir
zorunluluktur.
Gelecek nesillerin istikbali
açısından Türk sanayisinin üretim tarz ve tekniklerinin çevreye tam
duyarlı, sıfır salımı esas alan ve Allahın
tabiat eliyle verdiği nimetlerden tam kapasiteyle yararlanan bir
değişim ve dönüşüm yaşaması gerekmektedir.
Vatanımız canımız ise dünya evimizdir.
Vatanımızı da dünyamızı da canımız gibi
sevmeliyiz. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak geleceğimizi korumak
adına atılacak her adımı destekliyor, değerli
buluyoruz. Türkiye, 2053 yılında sıfır karbon
salımına ulaştığında hem iklim
değişikliğiyle mücadelede öncü bir rol üstlenecek hem de mali dengede
en büyük yükü oluşturan ithalat kalemi olan enerjideki
açığı kapatarak Türk ekonomisini de güçlendirmiş
olacaktır. Bu hem çevrenin selameti hem de mali yapının
istikrarı açısından bir zarurettir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde
kurulan Türkiye Cumhuriyeti, onun gösterdiği muasır medeniyetler
hedefine ulaşma yolunda millî savunmadan ulaştırmaya, sanayiye;
sağlıktan tarıma, çevre ve şehircilikten eğitime kadar
her alanda emin adımlarla ilerlemektedir. Bu büyük hedefe esastan ve
usulden bağlı olan Cumhur İttifakı, ülkemizi zamanın
ilerisine taşıyacak projelere imza atmak için canla başla
çalışmaktadır. Bu bağlamda, 2017 yılında
başlatılan Sıfır Atık Projesi büyük takdir ve
beğeni toplamıştır. Sıfır atıkla
israfın önüne geçilirken bir anlamda dönüşümsel ve döngüsel bir
ekonomi işletilerek millî gelire yeni bir katkı kalemi de
oluşturulmaktadır. Bu katkı yeni iş kollarının
oluşmasını ve genişlemesini temin ederek istihdama da
doğrudan fayda sağlamaktadır. Bakanlığımızın
verilerine göre bugüne kadar Sıfır Atık Projesi kapsamında
2020 yılında değerlendirilebilir her türlü atıktan toplam
7,2 milyon ton atık geri kazandırılmış, bu sayede,
yüzde 13 olan geri kazanım oranı yüzde 22,4e
çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra, hep birlikte
katkı verdiğimiz ücretli poşet uygulamasından sonra 354 bin
ton plastik atığın oluşumu engellenmiş; 2,44 milyar
lira tasarruf edilmiştir. Yine, buna bağlı olarak 14.640 ton
sera gazı salımını da engellenmiştir. Başta
dünyanın takdirini toplayarak Birleşmiş Milletlerden ödül alan
Sıfır Atık Projesi'ni ve çevre hassasiyeti üzerine kurulu
diğer Bakanlık projelerinin fikir sahiplerini ve yürütücülerini
tebrik ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz içeride ve dışarıda
varlığına yöneltilen birçok sorunla uğraşırken
aynı zamanda fay hatlarının tehditleriyle de mücadele etmek
zorundadır. Ülke topraklarımızın yüzde 66sı birinci
ve ikinci derece deprem kuşağında yer almaktadır. Son
yüzyıl içerisinde maruz kaldığımız 6 ve üzerinde
şiddete sahip deprem sayısı 56dır. Yani iki seneye bir 6
şiddetinde depremlerle muhatap olmaktayız. Bu noktada kentsel
dönüşüm çalışmaları büyük bir önem arz etmektedir. Bilim
insanlarının en geç 2030a kadar Marmara'da büyük bir deprem
olacağını ifade ettiği herkesin malumu olup, Bakanlığımız
ve belediyeler kentsel dönüşüm çalışmalarını bu
yönüyle değerlendirip seferberlik hâlinde olmak durumundadır.
Türkiye'de yaklaşık 6,7 milyon konut stoku sağlıksız
durumdadır ve acilen bu stok kentsel dönüşümle yenilenmeli ve depreme
dayanıklı hâle getirilmelidir. Depremin şakası yoktur.
Türkiyenin Her Yerinde Kentsel Dönüşüm sloganıyla
başlatılan çalışmada Bakanlık, belediyeler ve
vatandaşa ayrı ayrı iş düşmektedir. Bu tehlikeyi ancak
büyük bir koordinasyonla aşmamız mümkündür. Aksi takdirde, Allah
korusun, deprem değil tedbirsizlik felaketimiz olacaktır. Bölgesel
mimariyi gözeten, yerinde, gönüllü ve hızlı dönüşümle Türk
şehirlerinin geleceği, Türk milletinin de canı
kurtarılmalıdır.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; biraz önce bahsettiğimiz, kırsaldan
kentlere yoğun göçler sonucu yaşanan sorunların daha
hızlı ve etkili çözümü konusu bugün akıllı şehir
uygulamalarını gündeme getirmiştir. Akıllı şehir
uygulamaları, kentte yaşanan sorunları tespit eden, doğru
tanımlanmasını sağlayan ve anlık müdahale imkânı
sunan özelliğinin yanında, verimlilik esaslı teknolojiyi
oluşturmaktadır. Bu nedenle, çevreyle barışık, daha
sağlıklı kent yaşamı için yerel yönetimlerimiz
teknolojinin imkânlarından mutlaka yararlanmalı, akıllı
şehir uygulamalarına mutlaka kafa yormalıdır. Bu konuda
Bakanlığımız yerel yönetimlerimizle koordineli şekilde
farkındalık çalışmaları yapmalı, akıllı
şehir uygulamalarını da daha geniş alana
yaymalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. sözünü millet ve
devlet ilişkisi bağlamında esas alıyoruz. Çevrecilik,
milliyetçiliktir diyoruz ve çevreye sahip çıkmanın milletin
geleceğine sahip çıkmak olduğunun idrakiyle hareket ediyoruz.
Yine Yaratılanı severiz Yaradandan ötürü. diyen Yunus Emre'nin bu
veciz dizesini ilke olarak benimsiyor, insana, tabiata ve diğer mahlukata
bu cepheden bakıyoruz.
Kadim umdelere
bağlı kalmakla beraber, zamanın imkân, şart ve usullerini
tatbik ederek insanı, tabiatı ve mahlukatı koruyacak,
geliştirecek her türlü sürdürülebilir plan ve çalışmanın
Cumhur İttifakı ruhuyla yanında olduğumuzu beyan ediyor,
bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Kurucu ve Gazi Meclisimizi
hürmetle selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Sefer Aycan
Buyurun Sayın Aycan.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak aile kurumuna çok önem veriyoruz ve aileye yapılacak her türlü
desteği peşinen desteklemeye de devam edeceğiz. Aile
yapımızı kuvvetlendirmek ve aile yapımızı
desteklemek gerekiyor. Bunun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak evlilik
öncesi eğitimi çok önemsiyoruz. Mutlaka herkes, her evlenecek kişi,
hatta mümkünse birlikte eğitime alınmalı, evliliğin
bilincine erişmelidir fakat bir gerçek var, toplumumuzda boşanmalar
artıyor. Maalesef boşanmalar ciddi bir sorun olarak
karşımızdadır. Sadece boşanma değil,
boşanmanın oluşturduğu sorunlar da
hayatımızı etkilemekte. Tabii, boşanma kararından önce
de mutlaka aile danışmanlığını öneriyoruz ve
evlilikleri, aileyi kurtarmaya çalışmamız gerektiğini
düşünüyoruz. Ama karar verilmişse ve iki taraf da boşanma
niyetindeyse davaların da hızlı bir şekilde
sonuçlanması, kişiler arasında, aileler arasında
çatışmaya son vermek gerektiğini de düşünüyoruz çünkü bu
toplumsal bir sorun hâline geliyor.
Tabii, boşanma
başlı başına sorun ama yeni sorunlara da sebep oluyor.
Bunlardan biri, özellikle çocuklu ailelerde çok daha farklı sorunlara
sebep oluyor. Burada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerimiz velayetin
anne-babaya ortak olarak verilmesinden yanadır. Velayet, anne-babanın
hakkıdır, yasalar da aslında buna göre düzenlenmelidir. Medeni
hukukta böyle bir değişiklik yapılarak velayet ortak hâle
getirilmelidir. Bununla ilgili İnsan Hakları Beyannamesi de zaten
bunu söylüyor ve biz de bunu kabul etmişiz aslında. Medeni hukukumuzda
da buna yönelik değişiklik yapmamız gerekir diye
düşünüyorum çünkü boşanmış her kişinin çocukları
üzerinde hak ve yükümlülükleri vardır. Kişi boşanabilir ama
annelik, babalık çocuklar için devam eden bir hukuktur ve biz buna
inanıyoruz ve bunun desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Diğer bir konu yoksulluk
nafakası meselesi. Bu da kanayan bir yara toplumda. Özellikle hem yoksul
kişiler nafaka ödemekte sıkıntı çekiyor hem de nafaka alan
mağdur oluyor. Özellikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiçbir
kadınımızın mağdur olmasını istemiyoruz.
Ekonomik nedenlerle bir kadın mağdur olmamalıdır.
Evlenmiş, boşanmış bir kadının mağduriyetine
asla razı olamayız ve bu kadının istenmedik
davranışlara veya hareketlere yönelmesine de izin vermemek adına
mutlaka aile desteğini vermemiz gerektiğini, devletimizin buna sahip
çıkması ve desteklemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Çocuklarımız çok
önemli, mutlaka korunmalıdır. Tabii ki her çocuğun en iyi yeri
annesinin, babasının yanıdır, ailesidir ve bu aile
içerisinde çocuğun bakımının sürmesi için desteklemeleri
artırmamız gerekiyor, danışmanlık ve maddi destekleri
artırmamız gerekiyor. Ama aile eğer parçalanmışsa veya
çocuk istismar veya ihmal ediliyorsa bunun sahibi devlettir. Hiçbir
çocuğumuzun da istismarına ve ihmaline izin vermemek gerekiyor.
Sokakta hiçbir çocuk
olmamalıdır, hiçbir çocuğumuzun
çalıştırılmasına izin vermememiz gerekiyor. Mutlaka
sokaktaki çocuklar kurtarılmalıdır.
Çocuklarla ilgili bir
diğer konu, çocuk evlilikler. Çocuk evliliklere de asla izin vermemek
gerekiyor. Zorlandığı zaman, özellikle bu kız
çocuklarının devlet güvencesine ve korumasına alınması
gerektiğini de düşünüyoruz.
Engelliler
hayatımızın bir parçası. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak tüm engellilerin önündeki engellerin kalkmasını ve tüm
engellilerin eşit vatandaş olarak, kimseye bağımlı
olmadan yaşamasından yanayız. Engellilere yapılacak
herhâlde en büyük iyilik onların eğitimini ve istihdamını
sağlamaktır. Bunun için evet, devletimiz kotalar koymuş ama
özellikle özel sektör bu kotalara uymuyor; bu özel sektöre baskı
yapılması gerekliliğini düşünüyoruz. Ya da
aldıkları kişilere mobbing uygulayarak işten
ayrılmalarına sebep oluyor; bunu da denetlemek, değerlendirmek
ve mutlaka engelli istihdamı konusunda özel sektörü uyarmak ve
yönlendirmek gerekiyor. Kamuda da kotalar artırılabilir ve böylece
engellilerin iş sahibi, meslek sahibi olarak kimseye
bağımlı olmadan yaşamasından yanayız.
Engelli bakımı
için, evde bakım için yapılan hizmetleri destekliyoruz. Sosyal devlet
anlayışıyla yapılan yardımların hepsini
doğru buluyoruz, daha da artırılarak verilmesinden yanayız.
Fakat tabii ki evde bakılamayacak engellilerimiz de var; yüzde 100 engelli
olan, fiziksel engelli ya da psikolojik engelli olan kişilere de engelli
bakım merkezleri çok önemli bir konu. Engelli bakım merkezlerini
desteklemek, buraları da özendirmek ve hiçbir şekilde sokakta ne
psikolojik ne fiziksel anlamda engelli kalmayacak şekilde buna da destek
vermek gerekir diye düşünüyoruz.
Tabii, yaşlı
bakımı önemli bir konu. Bununla ilgili de özellikle tercihimiz evde
kendi ailesiyle, sosyal çevresiyle birlikte yaşamasıdır ama
eğer bu yapılamıyorsa, yaşlıya bakılamıyorsa
gündüz yaşlı bakımevleri, gece yaşlı bakımevleri
şeklinde yapılar oluşturabiliriz çünkü hayatın gerçekleri
de ayrı bir sorun. Bir diğer konu da tabii, çok ileri
yaşlıların ve kimsesiz yaşlıların da mutlaka
engelli bakım merkezine alınması gerektiğini
düşünüyoruz.
Tabii, tüm toplumu
ilgilendiren bir durum bu sorunlar. Onun için hayatımızın bir
parçası engellilik, yaşlılık. Bununla ilgili olarak Aile
Bakanlığımızın sosyal hizmet merkezleri hizmet
veriyor. Tek elden bu hizmetleri yöneterek, yönlendirerek etkin bir
şekilde sunulmasından yanayız. Sosyal hizmet merkezlerinin
sayısı artırılabilir. Örneğin, her 100 bin nüfusa bir
sosyal hizmet merkezi kurulabilir ve o bölgedeki kişiler, aileler izlem
altına alınabilir ve ailelere gereken takipler ve destekler
verilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SEFER AYCAN (Devamla)
Sosyal hizmet merkezlerindeki personelin durumu arttırılabilir ve
kadro niteliği daha da yükseltilebilir. Sosyal çalışmacı,
psikolog, sosyolog, evde bakım teknikerleri gibi personel sayısı
arttırılarak buralara daha yoğun bir şekilde hizmet
götürmemiz lazım, devletin Türk ailesinin daima yanında olması
lazım.
Aile
Bakanlığında çalışan personelin özlük haklarıyla
ilgili de birkaç cümle söylemek istiyorum. Sözleşmeli şekilde
personel çalışmaması gerekir, bunların kadroya
geçirilmesini önemsiyoruz. Bir de ders ücreti
karşılığı çalışan bakanlık personeli
var, bunların da kadroya geçirilmesini ve personel arasındaki
farklılığın ortadan kaldırılmasını
öneriyoruz.
Tüm personeliyle Aile
Bakanlığına, Türk ailesine hizmet etmek yolunda, bütçesinin
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim,
saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arzu
Erdem...
Buyurun Sayın Erdem.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
İstersen dünyada her
şeyden el çek/Bayrağı, ırkını, dünü unutma!
Vefatının 46ncı yılında ulu Türkçü merhum Hüseyin
Nihal Atsızı saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
toplumlara millet olma özelliğini kazandıran millî, manevi
değerlerimiz varoluş kaynaklarımızdır. Türk milleti
olarak bizler millî değerlerimizi, vatan sevgisi, bayrak sevgisi, millî
marşımız, istiklalimiz, dinî inancımız, gelenek ve
göreneklerimiz, yakın tarihimizde verdiğimiz mücadeleler ile devlet
ve millet büyüklerimizde bulmaktayız. Millî değerlerimiz aziz Türk
milletinin millî şuurunu temsil etmektedir. Millî şuur millet
demektir. Millet ise mutlaka bir devlet oluşturmaktadır. Bu sebeple,
millî değerler bir milletin olmazsa olmazlarıdır. Manevi
değerler ise bir milleti bir arada tutan, devleti güçlü kılan en önemli
unsurların bir diğeridir. Her birimizin nasıl ki kimlik
belgeleri varsa her toplumun da kendine has bir kimliği vardır.
Milletlerin kimlikleri de onların manevi değerleridir. Bu
değerler toplum bireylerini birbirine bağlamakta, aralarında
ortak bir dil oluşturmaktadır.
Türk milleti, tarih boyunca
millî olma özelliğini muhafaza etmiş, manevi değerlere sadakati
neticesinde özgün bir millet olma başarısını
sürdürebilmiş ender milletlerdendir. Bizler de atalarımızdan
gelen bu başarının haklı gururunu
taşımaktayız. Ancak ne acıdır ki
kalabalıklaşan şehir hayatı birlikte yaşama kültürünü
zayıflatmıştır ve yüzlerce yılın sonucu
oluşturduğumuz bu değerlerin maalesef yaşanmasını
azaltmıştır. Şehir kültürü içinde toplum gitgide bireysel
yaşamaya yönelerek diğer insanlarla paylaşım kültürünü
unutmaya başlamıştır. Gelişen teknoloji bize çok
şey katmıştır ama ne yazık ki bizden çok şeyi de
almıştır ve bu değerlerimizin yıpranmasına sebep
olmuştur. Özellikle evlatlarımızı bu değerler
çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir çünkü
evlatlarımızın dinî ve ahlaki değerlerden
uzaklaşmaları, örf ve âdetlerimize uymayan
davranışları benimsemeleri zararlı akım ve
alışkanlıkların tuzağına düşmelerine yol
açmaktadır. Bu sebeple, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi
millî, manevi ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek anne, baba,
eğitimci ve toplum olarak hepimizin vazifesi. Unutmayalım ki Türk
milletinin sayısız tehdit ve zorluk karışında
asırlarca ayakta kalması, hiçbir zaman boyunduruk altına girmeden
varlığını sürdürmesi, her biri diğerinden güçlü 16 büyük
devlet kurarak milyonlara hükmetmesi insanımızın millî birlik
konusundaki duyarlılığı ve hassasiyetinin bir sonucudur.
Türk insanının bu husustaki kararlılığı
milletimizi tarih sahnesinde yüzyıllarca lider ve öncü konumda
tutmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Türk Müslüman milleti olarak bizler, hür yaşamış,
vatanını hiç düşmanına terk etmemiş ve bu uğurda
ölmeyi kendine şeref saymış, bayrağını göklerden
indirtmemiş, kendi kültürünü bütün dünyaya bildirmiş,
hayatını en sağlam temellere dayandırmış ve dinî
birikimlerini terk etmemiş bir milletiz. Atalarımızın
yaptığı gibi millî ve manevi değerlerimize sahip
çıkmalı, tarihten getirdiğimiz güzelliklerimizi benimseyip
hayatımıza adapte ettikten sonra bu hususların her birini de
çocuklarımıza aktarmalıyız. Unutmayalım ki gelecek,
çocuklarımızın ellerinde şekillenecektir.
Bu hususta Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ile Millî Eğitim
Bakanlığı birlikte bir eylem planı hazırlamalı ve
toplumsal huzurun, millî, manevi değerlerimizin güçlendirilmesi için
eğitim programı oluşturmalıdır. Belediyelerimiz,
kaymakamlarımız ve valilerimiz eliyle millî ve manevi
değerlerimizi güçlendirecek, Türk aile yapımızı
güçlendirecek müfredat kaynakları oluşturulmalı ve temel ders
niteliğinde programa alınmalıdır. Anayasamızın ilk
4 maddesi evlatlarımıza yol haritası olarak ilk ezber
şeklinde verilmelidir. Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti
devletidir. Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili
Türkçedir. Bayrağı ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı ise İstiklal Marşıdır. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu
cümlelerin tamamı evlatlarımıza ilk eğitim olarak okullarda
verilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
fiziksel ve psikolojik şiddet günümüzde giderek artan önemli bir toplumsal
sorun hâline gelmiştir. Kadın, erkek, çocuk,
hayvanlarımızın bile şiddet vakalarıyla hedef hâline
geldiği bir dünya düzeninde özellikle ölümcül sonuçları ne yazık
ki ülkemizde de görmekteyiz. Vatana ve millete ihanetin affı olmaz,
çocuğa ve kadına istismarın affı olmaz, hayvana
işkencenin affı olmaz, vahşice işlenen cinayetlerin elbette
ki affı olmaz. Yasal düzenlemeler tamamlanmalı, uygulamadaki
eksiklikler gözden geçirilmek suretiyle, belki cezaların
caydırıcılığının artması
açısından cezai müeyyideler artırılmalıdır. Tüm
bunların yanı sıra, bu hususlarda en önemlisi, düzenli
eğitimler verilmelidir.
Mücadeleyi sadece devletten
beklememeli, toplumsal, hatta bireysel anlamda hepimiz üzerimize düşeni
mutlaka ve mutlaka yapmalıyız. Erkek çocuklarımızın
gelecekte şiddet yanlısı olmaması, kız
çocuklarımızın ise şiddet mağduru olmaması
adına önlemler almalıyız. Aile kurumunun önemini anlatmak için
gençlerimize evlenmeden önce eğitim vermeliyiz. Anne-babalara
çocuklarını nasıl yetiştirmeleri gerektiği konusunda
mutlaka eğitim vermeliyiz. Kısaca, toplumun huzurunu sağlamak
için bir elimiz vicdanımızda, bir elimiz taşın altında
olmalı.
Liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli Beyefendinin de vurguladığı gibi,
vatandaşlarımızın maddi ve manevi zorluklarının
yanında ruhsal olarak da sorun yaşadıklarını
görüyoruz, ağırlaşan problemlerin farkındayız.
Hakların, sınırların ve yetkilerin açık ve net
şekilde belirlendiği bir toplumsal sözleşmeye yani ruh sağlığı
yasasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz; bu hususta bir
çalışma yapılması gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizler, aziz Türk milletimizin huzuru için çalışıyoruz,
çalışmaya da devam edeceğiz.
Çalışma
Bakanımız burada olduğu için, ben özellikle -kahraman Türk
polisimizin 3600 ek göstergesiyle ilgili
çalışmalarımızın yapıldığını
biliyoruz- bu hususta hangi aşamaya gelindiğini
Kısa zamanda
sonuçlanmasını temenni ettiğimi belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ARZU ERDEM (Devamla)
Ayrıca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında personel
ihtiyacının karşılanması için sosyolog, öğretmen,
psikolog, sosyal çalışmacı, hemşire, fizyoterapist, büro
memuru ve sağlık memuru unvanlarına sahip,
Bakanlığın onayıyla yılın on iki ayı,
haftalık otuz dokuz saat tam zamanlı çalışan meslek
elemanları bulunmaktadır. Ek ders karşılığı
çalıştırılan bu meslek elemanlarının özlük
hakkı ve statüsü bulunmamaktadır. Kadrolu çalışanlarla
aynı işi yapmalarına rağmen hemen hemen asgari ücret
düzeyinde maaş alan ve sosyal güvenceleri olmayan bu kardeşlerimiz
için bir düzenlemenin yapılması yönünde bir çalışmanın
yapılması faydalı olacaktır.
Ben, her şeyden önce tüm
Bakanlıklarımızın; Sağlık
Bakanlığımızın, Çalışma
Bakanlığımızın, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımız ve Çevre, Şehircilik Bakanlığımızın
bütçelerinin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Nevin Taşlıçay
Buyurun Sayın
Taşlıçay. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NEVİN
TAŞLIÇAY (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Mesleki
Yeterlilik Kurumu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve ekranları
başında bizleri takip eden aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Uzun süredir tüm
dünyanın gündeminde olan salgında milyonlarca insan sağlık
problemi yaşamış, hayatını kaybetmiş, işsiz
kalmış, sosyal ve ekonomik zorluklar yaşamıştır. Alınan
kısıtlama tedbirleriyle de ekonomik aktivite ciddi oranda
azalmış, dolayısıyla işsizlik
artmıştır. Bu olumsuz etkileri hafifletmek amacıyla
kısa çalışma ödeneği, mali destekler, vergi indirimi ve
ertelemesi vatandaşlarımızı kısmen
rahatlatmıştır. Bugün, işsizlikle mücadele etmenin ana
unsurlarından biri de istihdamı merkezine alan büyüme ve
girişimcilik kabiliyetidir. Bu kabiliyetin geliştirilmesi için
girişimcinin üretime dayalı her türlü çabası desteklenmelidir.
Yapılan yatırımlar yalnızca ekonomik olarak değil,
aynı zamanda insan emeğine verilen kıymet olarak
değerlendirilmelidir. Odak noktası insan olan, iş gücü
kalitesinin arttığı, ücret verimlilik ilişkisinin
hakkaniyetle kurulduğu, iş güvenliği şartlarının
üst düzeyde tutulduğu bir çalışma hayatı
oluşturulması hedeflenmelidir. Sendikalı ya da toplu iş
sözleşmeli iş yerlerinin artması adına gerekli düzenlemeler
hayata geçirilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, asgari ücret
politikasında vatandaşımızın refah düzeyini artırmak,
asgari ücretlilere toplu taşımada ulaşım desteği
sağlamak, asgari ücretin vergiden muaf tutulmasına imkân
sağlamak gibi düzenlemelerin bir an evvel hayata geçirilmesini
önemsiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
biz tüm iş kollarında liyakati önceliyor, özellikle kamu kurum ve
kuruluşlarındaki sözleşmeli, ücretli ve geçici personel
politikasının revize edilerek bu çalışanların kadrolu
hâle getirilmesinin de doğru olacağına inanıyoruz. Sadece
çalışanlarımızın değil, emeklilerimizin de yaşam
kalitesinin artırılması için bazı düzenlemeler elzemdir.
Emekli maaşlarındaki eşitsizliklerin yanı sıra,
aldıkları sağlık hizmetleri için ödedikleri katkı
payı da emeklilerimizin hayatını
zorlaştırmaktadır. Bu sebeple, emeklilerin ücret
dengesizliğinin giderilmesi ve sağlık için ödedikleri katkı
payının kaldırılmasından yanayız.
Engelli
vatandaşlarımızın çalışma hayatına
katılımının
kolaylaştırıldığı, kamuda engelli
kotasının artırıldığı ve engellilere yönelik
iş ve meslek danışmanlığının
artırıldığı bir süreci yönetmek gerekmektedir. Kamuda
uyum programı, özel sektörde de hibe programlarıyla desteklemek ise
ayrıca anlamlı ve elbette faydalı olacaktır.
Kayıtlı
istihdamı teşvik edici çalışmalar yapılmalı,
kayıtlı istihdamın zor olduğu sektörlere yönelik
kolaylaştırıcı çalışmalar
artırılmalıdır. Meslek okulları daha işlevsel
hâle getirilerek birçok sektörde gündemde olan ara eleman ihtiyacı bir an
önce giderilmelidir. Nitelikli iş gücü için Türkiye Yeterlilik Sistemini
işletmeyi ve geliştirmeyi misyon edinmiş Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu, insan
kaynakları yönetimine ve çalışma hayatına yeni bir
bakış açısı getirmiştir. Çalışanların
iş hayatında geçerli olan bilgi, beceri ve yetkinlikleri
kazanmasında Mesleki Yeterlilik Kurumunun önemli bir görevi yerine
getirdiğini vurgulamak isterim. Bu anlamda pek çok meslek dalında
Mesleki Yeterlilik Belgesi uygulamasını zorunlu hâle getirmek iş
hayatında da kaliteyi artıracaktır.
Sayın milletvekilleri,
salgınla mücadelede Türkiye öngörülü, planlı, bilimi esas alan
yaklaşımı ve etkili hareket kabiliyetiyle dünyada öne çıkan
ülkelerden olmuştur. Türkiye, sosyal güvenlik konusunda da
sayılı ülkelerden biri konumuna gelmişken bunun
sürdürülebilirliği önemlidir.
Coronavirüs
salgınıyla mücadelede sektör ayrımı
yapılmaksızın tüm işletmeler ekonomik
sıkıntı yaşamıştır. Sağlık
alanında hizmet veren sektörlerde kalitenin düşmemesi, vatandaşa
hizmetin aksamaması için bu alanlarda iyileştirme ve düzenlemelere
ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizdeki 27.884 eczane eczacısı,
birinci basamak sağlık hizmet sunucuları olarak, uygulamaya konulduğu
ilk günden bugüne sağlıkta dönüşüm sürecinde her türlü
fedakârlığı göstermiştir. Salgın döneminde de halk
sağlığını önceleyerek bütün sağlık
çalışanları gibi insanüstü bir gayret ortaya
koymuşlardır fakat bugün, eczacılar, artan işletme
giderleri sebebiyle, sundukları hizmetin sürdürülebilir olması
adına ilaç fiyat kararnamesinde acilen bir düzenleme yapılması
beklentisi içindedir. Ayrıca, yüce Meclisimizin gündeminde olan doktorlara
ve diş hekimlerine yönelik iyileştirmenin eczacı, hemşire,
sağlık teknisyeni ve veteriner gibi tüm sağlık
çalışanlarını kapsaması da temennimizdir.
Özellikle ilaç ve tıbbi
cihazdaki dışa bağımlılığı azaltmak
adına yerlileşme konusunda çalışmalara hız verilmeli,
yurt dışından temin edilen ilaçların sayısının
azaltılmasına yönelik Türkiye'de bu ilaçların
yapılması konusunda teşvik uygulamaları
artırılmalıdır. Yerli Covid-19 inaktif
aşımız Turkovacın yaygın kullanıma girecek
olması da bu anlamda gurur verici bir gelişme olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
bazı insanlar bir inanmışlığın timsali olarak
hafızalarda yer edinirler; onlar Kutup Yıldızı gibidir, yol
gösterirler. Ahlak, millet yapısının temelidir; o olmadan
hiçbir şey olmaz. diyen, Türk milliyetçiliğinin fikir kutbu, tarih
bilincinin aydınlık ufku Hüseyin Nihal Atsızı
vefatının 46ncı yılında rahmetle ve minnetle
anıyor; bu duygu ve düşüncelerle yüce Türk milletini ve Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Ayşe Sibel Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AYŞE
SİBEL ERSOY (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile
2020 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurul görüşmelerinde Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçeleri
üzerinde konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Çalışma
hayatı, işçi ile işveren haklarının dengeli bir
şekilde korunmasının yanında işin
korunmasını da dikkate alan politikalar çerçevesinde tanzim edilmesi
gerekmektedir. Eğitim ve istihdam planlaması yapılmalı,
merkezî eğitim güçlendirilmeli, istihdamı koruyan ve geliştiren
bir sosyal yardım sistemi kurulmalı ve sendikal haklar da
çağdaş normlara uygun hâle getirilmelidir.
Bilindiği üzere, tüm
dünyada salgının etkisiyle bütçe açıkları, borçluluk,
işsizlik, enflasyon yüksek oranda artmıştır. Bugün,
dünyada, enflasyonun geçici mi kalıcı mı olacağı
tartışılmaktadır. Dünyada, bilhassa enerji ve ham madde
fiyatları anormal düzeyde artmış, gıda fiyatları son
yılların en yüksek seviyesine çıkmıştır. Hayat
pahalılığı nedeniyle başta emekliler ve
çalışanlar olmak üzere dar ve sabit gelirli
vatandaşlarımız da bu durumdan etkilenmektedir. Tabii ki
çalışanların ve emeklilerin maaşlarında ve asgari
ücrette artış yapılırken bu durumun dikkate
alınması gerekmektedir. Bunun yanında, emekli
aylıklarında iyileştirmeler yapılmalı,
sağlık hizmetlerinden alınan bazı katılım
payları emeklilerden alınmamalı. Prim gün sayısı ve
hizmet yılı şartlarını tamamlayıp yaş
şartını bekleyenlerden, işsiz durumda kalanlardan genel
sağlık sigortası primi alınmamalıdır. 2022
yılında düzenleme yapılacağı müjdesi verilen 3600 ek
göstergeyle ilgili çalışmada ek gösterge sisteminin tüm boyutlarıyla
ele alınması, eşitsizliklerin de giderilmesi gerekmektedir. Kamuda
ücret adaletini sağlayacak, statü ve istihdam karmaşasını
giderecek, işe girişte ilerleme ve yükselmede liyakati esas alacak
bir personel rejiminin uygulamaya konulması ihtiyacı devam
etmektedir. Kamu çalışanlarının işe girme sürecinden
başlayarak, çalışırken bağlı oldukları
hukuki ve mali statü ile emekliliğe dair düzenlemelerin bir bütün hâlinde
ele alınması, sistem bütünlüğü ve etkinlik bakımından
önem arz etmektedir. Engelli, eski hükümlü vatandaşlarımızın
meslek edinerek işlerini kurmaları için Bakanlığımız
tarafından yapılan destekleri olumlu buluyoruz, bundan sonra da
artarak devam ettirileceğine inanıyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak net asgari ücretin açlık sınırının üzerine
çıkarılması, asgari ücretten vergi alınmaması ve
asgari ücretliye büyükşehirlerde ulaşım desteği verilmesi
görüşünde olduğumuzu belirtmek isterim. Asgari ücretlinin enflasyon
karşısında ezilmemesini sağlayacak,
çalışanların hakkını koruyacak çalışmalarınızı
destekliyor ve bu sürecin vatandaşlarımızı memnun edecek
şekilde nihayete ereceğine inanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Mesleki Yeterlilik Kurumu, hayat boyu öğrenme ilkesiyle
paydaşlarıyla birlikte yeterlilikleri tanımlayan ve
tanıyan, uluslararası düzeyde kalite güvencesi
sağlanmış, Ulusal Yeterlilik Sistemini kurmak ve işletmek
amacıyla kurulan; günlük hayatımızın her
aşamasında aldığımız hizmetlerin ve yapılan
işlerin kalitesinin artırılması, belli bir standart
kazandırılması açısından önemli bir Kurumdur.
Günümüzde küreselleşme, bilgi ve iletişim teknolojisindeki
yenilikler, teknik ve mesleki eğitim tüm ülkelerde eğitim sürecinin
önemli bir parçası olmaktadır. Mesleki eğitim ve öğretim,
bireyi hayata hazırladığı ve demokratik bir toplumda
gerekli olan becerileri sağladığı için büyük önem
taşımaktadır. Mesleki eğitim ve öğretim
sanatkârlık, pratik deneyim ve pratik problem çözme yeteneğini de
geliştirir. Verilen hizmetler ve yapılan işler bazında
kalitenin artırılması ve standartların yükseltilmesi ülke
ekonomisine katma değer sağlayacağı gibi verimliliği
de artıracaktır. Kurum tarafından çeşitli sektörler için
verilen eğitimlerin, istihdamla uyumu güvence altına alarak nitelikli
insan kaynağının oluşmasına öncülük etmesi
beklenmektedir.
Mesleki yeterliliğin
önemi, ülkemizde, ne yazık ki çok geç
anlaşılmıştır. Verilen eğitimlerin ve getirilen
standartların yalnızca bir prosedür, ayrıntı veyahut
tamamlanması gereken bir ön şart hâline gelmemesi gerekmektedir.
Kurumun gerekli siyasi destekle amacına ulaşacağı
düşünülmektedir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
kamu personelinin eğitimi, kadrosu, işe alımı, mali ve
sosyal hakları ve nakilleri gibi tüm işlemlerden sorumlu olarak
yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Kamu
çalışanlarının hizmet kalitesinin
artırılması ve vatandaşlarımızın kamuda
istihdam edilmesi noktasında kritik görevi olan Kurumun atama, nakil ve
yükselmelerde liyakat sisteminin tesisi, çalışan ile
çalışmayanın, bilen ile bilmeyenin ayırt edileceği
performans sisteminin tesisinde yaşanan sorunları çözüme kavuşturması
gerekmektedir. Liyakat ve performans sisteminin sağlıklı bir
şekilde tesis edilmesi için gerekli kanuni düzenlemelerin
yapılması yüce Meclisin sorumluluğundadır diyor,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Mesleki
Yeterlilik Kurumu bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:13.56
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Evet, gruplar adına,
şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına yapılacak
konuşmalara devam ediyoruz.
Sayın Habip Eksik,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK
(Iğdır) Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, insan yaşamını, insan
sağlığını korumak için canı pahasına
mücadele eden tüm sağlık emekçilerini buradan saygıyla
selamlıyorum, mücadelelerinin önünde saygıyla eğiliyorum. (HDP
sıralarından alkışlar) Ayrıca, yaşamını
yitiren ve sağlık hizmetini sunarken yaşamını yitiren
tüm meslektaşlarımızı da buradan rahmetle anıyorum.
Aynı zamanda, cezaevlerinde yaşamını yitirenleri de burada
bir kez daha saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sağlığın bütçesini görüşüyoruz ama şunu
belirtmekte fayda var: Bütçeleri bakanlar yapmıyor, bütçeleri
bakanlıklar yapmıyor; bütçeleri tek adam yapıyor, saray
yapıyor, AKP Genel Başkanı Erdoğan yapıyor.
Bakın, bakın, bir kanun
teklifi geldi, hekimlerin özlük haklarıyla ilgili, ek ödemelerinin
emekliliğe yansımasıyla ilgili bir teklif görüşülürken 7
maddelik bir ihdas yapıldı ve olumlu olduğu için bizler de tüm
partiler olarak olumlu oy verdik ve kabul edildi. İki gün sonra,
Sayın Bakan ve AKP Genel Başkanı Erdoğan kameraların
karşısında bir görüntü verdiler. Sayın Bakan oradaki
basın mensuplarına dedi ki: Hekimlerin özlük haklarıyla ilgili,
maaş ve emeklilikleriyle ilgili bir düzenleme var. Ama AKP Genel
Başkanı Erdoğan kendi Bakanına inanmadı, güvenmedi;
oradaki basın mensuplarına ısrarla şunu söyledi: Ne dedi,
ne dedi, ne dedi de ne dedi? Tutturdu Ne dedi? Çünkü kendi bakanlarına
güvenmiyor çünkü Tek adamım; her şey benim elimden geçer, her
şeyi ben belirlerim. diyor. Onun için de bu sağlık bütçesini de
tek adam yaptı, AKP Genel Başkanı Erdoğan yaptı
diyoruz.
Bakın, AKP Genel
Başkanının sağlıktaki yanlış politikalarla
ilgili ısrarı, Sağlıkta Dönüşüm Programındaki
ısrarı bugün, hastanın müşteri olarak algılanmasına,
sağlığın ticari bir meta olarak algılanmasına
sebep oldu ve her geçen gün ilaç ve tıbbi malzeme lobilerine âdeta paralar
aktarılıyor ve büyük inşaat firmalarına ihaleler
paslanıyor.
Bakın, bunun sonucunda
da sağlık her geçen gün daha da kötüleşiyor. Bugün Türkiyede
her yıl 200 binden fazla insan kansere yakalanıyor. Ölümlerde 2nci
sırada yüzde 25le kanser hastalığı var, 3üncü sırada
KOAH var. Bakıyorsunuz bu bütçeye, bunlarla ilgili hiçbir şekilde bir
önlem yok, bir bütçe yok. Sadece ne var? AKP Genel Başkanı
Erdoğanın yanlış politikalarda ısrarı var,
sağlık şiddetini tırmandıran o ısrarı var,
hâlâ duruyor çünkü hekimlere yönelik, sağlıkçılara yönelik alt
benliğinde hâlâ bir öfke var değerli milletvekilleri.
Sağlık bütçesine
baktığınız zaman, yüzde 6,7lik bir oran
ayrılmış. AKP Genel Başkanı Erdoğan
çıktı, dedi ki: Avrupa gıda bulamıyor, Amerika gıda
bulamıyor. ama bakıyorsunuz, aynı ülkeler, ABD yüzde 17,1
ayırmış sağlığa; Almanya yüzde 11,7; Fransa yüzde
11,1 -2019 verilerini diyorum, 2021 verileri daha yüksek- ve şunu
özellikle belirteyim: Sayın Bakan, bu bütçe sizin sağlık
hizmetini sunmanıza yetmeyecektir. Sene ortasında ameliyatlar
yapılamayacak ve aynı zamanda ilaçlar bulunamayacaktır çünkü bu
bütçe, buzun sobanın yanında eridiği gibi eriyor. Daha,
sağlık bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği sırada biz
hesaplama yaptık bu döviz garantili giderlerle ilgili, 22 milyar TL
tutuyordu; o, hortum görevi gören şehir hastanelerine verilen o döviz
garantileri ve hizmet alımları 22 milyar TL tutuyordu; şimdi
hesapladık 30 milyar TLyi geçmiş. Açıkçası, şunu net
bir şekilde belirtelim: Sağlık bütçesi sobanın yanında
buz gibi eriyor ve siz, senenin ortasında sağlık hizmetini
sunamayacak duruma geleceksiniz Sayın Bakan, o açıdan net bir
şekilde belirtelim.
Bir pandemi sürecindeyiz ama
AKP iktidarının bu pandemiyi resmen bir lütfa
dönüştürdüğünü, fırsata dönüştürdüğünü hepimiz
gözlerimizle gördük.
Bakın, illerde il
hıfzıssıhha kurulları kurulmuş; resmen, muhalefeti
engelleme kurulları; adını muhalefeti engelleme
kurullarına dönüştürmek lazım.
Yine, bir Bilim Kurulu
kuruldu, bu Bilim Kurulunun sözcüsü AKP Genel Başkanı Erdoğan;
Benden başka bilimi daha iyi bilen yoktur. diyor çünkü bütün
açıklamaları o yapıyor. Bilim Kurulunun aldığı
bütün kararlar önce sarayla, sonra basınla paylaşılıyor. Ve
size şunu belirteyim: Bilim Kurulunun gücünün yettiği tek yer
maalesef ama maalesef cezaevleridir; başka hiçbir yere gücü yetmiyor.
Bakın, insanlar
cezaevinde yaşamlarını yitiriyor,
sağlıklarını yitiriyor, sağlığa erişemiyorlar
ama Bilim Kurulu hâlâ diyor ki: Cezaevi dönüşünde on dört günlük bir
sağlık tecridine tabi tutulacaksınız. Yine,
bakıyorsunuz, aynı Bilim Kurulu iki yıldır insanların
açık görüş yapmasını engelliyor; öneriyor, öyle
yapıyor ama bilmiyor ki sağlık, bedenen ve ruhen tam bir iyilik
hâlidir; sağlık, insanları öldürme merkezlerine
dönüştürülen cezaevlerinin yanlış politikalarına hizmet
etmek değildir.
Bakın, bugün,
iktidarın borazanı olan paçavra gazete nasıl bir
başlık atmış: Cezaevinde beslenen bir terörist daha öldü!
İşte, AKP iktidarının ve AKP Genel Başkanı
Erdoğanın cezaevlerini dönüştürmeye
çalıştığı yer budur, insanları orada öldürmektir;
o açıdan, şunu özellikle belirtiyoruz: Türkiye cezaevleri resmen bir
ölüm evlerine dönüşmüştür. Bunda Bilim Kurulunun da ATKnin de AKP
Genel Başkanı Erdoğan'ın da payı var. Gün gelecek
elbette hesabını soracağız.
Bakın, pandemi dedik,
insanlar bu şekilde ölülerini gömerken, AKP Genel Başkanı
kendine uygun bir şeyle, yakın gördüğü kişilere bu
şekilde cenaze törenlerini düzenledi. Kendine göre bir pandemi süreci
yürütüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
HABİP EKSİK
(Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Biz Halkların Demokratik
Partisi olarak elbet gün geldiğinde bunların hesabını
soracağız ama şunu da özellikle belirtmek istiyoruz:
Sağlığa ayrılan bütçe azdır, en az yüzde 10
olmalıydı ve pandemiye yönelik ek bir bütçe çıkarılmalıydı.
Yine, şunu özellikle
belirtelim: Sağlıkta Dönüşüm Programından vazgeçilmeliydi,
koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmeliydi, tedavi edici
sağlık hizmetlerini biraz daha ona göre arka plana çekmemiz gerekirdi
çünkü İnsanları hasta et, müşteri artsın. psikolojisinden
kurtarmamız gerekirdi bu politikaları.
Yine, şunu özellikle
belirtmekte fayda var: Sağlık demokratikleştirilmeli ve
toplumsallaştırılmalıydı. Tek adam sarayda oturup
Sağlığa bu kadar bütçe ayırdım. dememeliydi. O
açıdan biz HDP olarak geldiğimizde sağlığı
demokratikleştireceğiz, toplumsallaştıracağız ve
ana dilinde sağlığı bir hak olarak, hizmet olarak
sunacağız diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Semra Güzel, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL
(Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
ben de pandemi sürecinde hayatını kaybeden tüm emekçileri buradan
anarak başlamak istiyorum.
Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesine dair söz aldım.
Bilindiği gibi, küresel
güçlerin paylaşım savaşlarının bir sonucu olarak
birçok yerde yerinden yurdundan edilmiş göçmenlerin,
sığınmacıların, mültecilerin gittikleri yerlerde maruz
kaldıkları en büyük hak ihlallerinden biri de sağlık
hakkı ihlalleridir. Gerekli devlet desteği
sunulmadığından göçmenler yoksulluk, kötü barınma ve
beslenme koşulları nedeniyle sağlık açısından en
kırılgan gruplar içerisinde yer alıyor. Türkiyede de
yaklaşık 5,5 milyon mülteci ve göçmen bulunmakta ancak sadece geçici
koruma altında kayıtlı bulunanlar ve Göç İdaresi
Başkanlığının öngördüğü yerlerde yaşayanlar
genel sağlık sigortasından faydalanabiliyor. Kayıtsız
göçmenler ise sadece acil ve koruyucu sağlık hizmetlerinden
kısmi bir şekilde faydalanabiliyor, bunlarda da ciddi sorunlar
yaşıyorlar. Bazı hastaneler belgesiz göçmenlerin acile
başvurması durumunda kolluk kuvvetlerine haber veriyor. Bu nedenle de
birçok göçmen ve sığınmacı, sınır
dışı edilme kaygısıyla sağlık merkezlerine
gitmekten kaçınıyor.
Bunların yanında,
yapılan birçok akademik anket ve araştırmada da göçmenler,
istedikleri hekime muayene olamadıklarını, tedaviye ücretsiz bir
şekilde erişimi sağlayamadıklarını ve
hastanelerden bunun için gerekli belgeleri temin edemediklerini, tedavi edici
süreçlerde hastalıklarıyla ilgili yeterli bilgi
alamadıklarını ve dışlayıcı davranış
ve muamelelere maruz kaldıklarını, kültürel ve inanç
noktasında da hassasiyetlerinin dikkate
alınmadığını ifade etmişler. Özellikle
hastanelerde tercüme hizmetlerinin yetersiz olması nedeniyle
şikâyetlerini aktaramadıklarını ve çoğu zaman
yanlış teşhis konulduğunu ve yanlış bölümlere
yönlendirildiklerini ifade etmişler. Bir sığınmacı
hastanın yapılan bir çalışmada söylediği sözleri
aktaracağım. Bazen doktorlara sorunlarımızı
anlatamıyoruz, tercüme sorunu yaşıyoruz. Geçen, doktorun birisi
bana grip ilacı vermesi gerekirken yanlış tercümeden dolayı
doğum kontrol hapı vermiş, sonradan fark ettim. İşte
bizler bu yüzden tam da ana dilinde sağlık hizmetlerinin bir insan
hakkı olduğunu ve çok dilli sağlık hizmetlerinin hayata
geçirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Göçmenlerin sağlık
hakkına erişimde yaşadığı sorunları giderme
adına, belgesiz olanların ve kayıt dışı
olanların hastanelerde kolluk kuvvetlerine bildirilmesi uygulamasından
vazgeçilmeli; tedaviye ve ilaçlara erişim ücretsiz bir şekilde
sağlanmalı; geçici koruma altındaki göçmenler, ülkelerindeki
sosyal, kültürel özellikler dikkate alınarak geçimlerini
sağlayabilecekleri, sağlık hakkına sorunsuz bir
şekilde erişebilecekleri -talepleri doğrultusunda- illere
yerleştirilmeli; özellikle, tedavi süreçlerinde inanç ve kültürel
özellikler dikkate alınarak kendilerine yaklaşılmalı;
göçmen, mülteci ve sığınmacıların sağlık
hakkından yararlanma hususunda son derece karmaşık ve bürokratik
uygulamalar sadeleştirilmeli ve hekim ve sağlık
çalışanları bu konuda eğer gerekiyorsa eğitim
çalışmalarıyla bilinçlendirilmelidir.
Evet, değerli
milletvekilleri, sığınmacı kadınların
sağlık sorunları çok daha fazla; hijyen ürünlerine erişim
olmaması aslında en çok da kadın
sağlığını etkiliyor, pedlere erişimleri dahi çok
zor. Yine, üreme sağlığında gebelikten korunma, doğum,
doğum öncesi ve doğum sonrası bakım, cinsel yolla
bulaşan hastalıklar, yine, düşük, istenmeyen ve plansız
gebelikler, doğum komplikasyonları gibi konularda yeterli hizmeti
alamadıklarını ifade ediyorlar. Göçmen gebelerin doğum için
hangi hastaneye gidecekleri konusunda bilgilendirme de
yapılmadığı için evde doğum oranları artıyor
ve bu da anne ve bebek yaşamı konusunda ciddi riskler
taşıyor. Bununla birlikte, sınırlarda yaşanan
şiddet ve taciz olayları gibi suçlar da hem beden bütünlüğünü
hem de psikolojik sağlığı yerle bir ediyor. Bu sene
sınırda yakalanıp Van Geri Gönderme Merkezine gönderilen
İranlı sığınmacı bir kadına tecavüz eden
devlet görevlilerini ve bu olayı hâlâ unutmadık.
Değerli milletvekilleri,
kimse bu iktidardan lütuf beklemiyor. Mülteciler İçin Mali Yardım
Programı kapsamında oluşturulan fondan Türkiye'ye şu ana
kadar gelen 4,3 milyar avroluk para nereye, nasıl harcandı ve
önümüzdeki yılla beraber gelecek olan 3 milyon avroluk parayı nereye
harcayacaksınız? Bu fondan göçmen sağlığına
ayrılan bir pay var mı?
Yasalar çerçevesinde Herkes,
ulusal yasalar ve uygulamalarda belirtilen şartlar çerçevesinde koruyucu
sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına ve tıbbi tedaviden
yararlanma hakkına sahiptir. Devletler bu hakkı garanti altına
alacak faaliyetlerle tanımlanmalı ve uygulamayı yürürlüğe
koymalıdır. Bu, Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesinde yer
alan bir maddedir çünkü sağlık, evrensel bir haktır.
Sağlık ancak insanlar geçinebiliyorsa, beslenebiliyorsa,
barınabiliyorsa, giyinebiliyorsa ve hijyenik bir koşulda
yaşayabiliyorsa gerçekleşebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SEMRA GÜZEL (Devamla)
Göçmenlerin yer yokluğundan sokaklarda yattığı bir süreçte
milyonlarca lira harcayıp çürümeye bıraktığınız
İskenderun Pirinçlik Eğitim ve Karantina Tesislerinin içler acısı
bu durumu aslında sağlığın geldiği noktayı
gösteriyor. Evet, bu merkez salgın süreçlerinde kullanılmak üzere
otuz altı yıl önce yapılmış ama şu an bu hâlde.
Göçmenlerin sağlık haklarından mahrum bırakılması
ve bu konuda politikaların iyileştirilmemesi, insanların ölüme
ve hastalığa terk edilmesi kabul edilemez. Bizler de bu
uygulamaları kabul etmiyoruz ve bu bütçeyi de kabul etmediğimizi
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Gülüstan Kılıç Koçyiğit, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben de Sağlık
Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu üzerine
söz almış bulunuyorum ve bu vesileyle ekranları
başında bizleri izleyen bütün halklarımızı
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, çok konuştuk
burada, bu ekranlarda, bu kürsüden de; Sağlıkta Dönüşüm
Programı AKPli yıllarda başladı ve bu Sağlıkta
Dönüşüm Programının yarattığı yıkımlar
üzerine çok sözler sarf ettik ve bu sağlıkta dönüşümün
sağlık parametrelerini nasıl bozduğunu da çok iyi biliyoruz
ama ne yazık ki Sağlık Bakanlığı çok uzun süredir
bizlere veri açıklamayarak aslında bu Sağlıkta Dönüşüm
Programının sağlıkta yarattığı
yıkımı görmezden gelmemizi ya da bir şekilde gözlerden
sakladığını da ifade etmemiz gerekiyor.
Şimdi,
Sağlıkta Dönüşümün en temel başlıklarından
birini asıl, sağlığı bir kamusal temel hak olunmaktan
çıkarması, piyasanın insafına terk etmesi ve hastayı
müşteri, hastaneyi ticarethane hâline getirmesi ve bununla beraber de
aslında sağlık hakkını gasbetmesi olarak da özetleyebiliriz.
Bu temel bakış açısı neyi önceliyor? Aslında koruyucu
sağlık hizmetlerini değil, tedavi edici sağlık
hizmetlerini önceliyor ve bu anlamıyla da aslında bütün
kaynaklarını ve önceliklerini ne yazık ki tedavi edici
sağlık hizmetlerine ayırıyor. Bu anlamıyla
Sağlık Bakanlığının bütçe sunuşunda ifade
ettiği 2022 yılı merkezî yönetim bütçesinde koruyucu
sağlık hizmetlerine ayırdığımız
kaynağı önceki yıla göre yüzde 103 oranında artırarak
38 milyar 729 milyon TLye çıkardık. itirafı ya da ifadesi aslında
bir şekilde, dolaylı olarak şimdiye kadar koruyucu
sağlık hizmetlerinin öncelenmediğini de bize göstermektedir
değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu
sağlıktaki dönüşüm neyi getirdi aynı zamanda? Bir defa,
sağlık hizmeti ücretli hâle geldi, ana dilinde sağlık
hizmeti zaten AKPnin hiçbir zaman için gündeminde olmadı ve bununla
beraber de sadece sağlığa erişimde değil aynı
zamanda diğerlerine yani ilaca erişim konusunda da ciddi sorunlar
yaşamaya başladık.
Şimdi, AKP yıllarca
şöyle bir propaganda yaptı, dedi ki: Artık istediniz eczaneden
ilaç alabilirsiniz. Biz, işte, hastanelerdeki kuyrukları bitirdik.
Doğru, hastanedeki kuyrukları bitirdiniz ama MHRS sistemi üzerinden
artık kuyruklar evlere taşınmış durumda ve insanlar
evde MHRS sistemi üzerinden randevu almaya çalışıyorlar. Sadece
bu da değil, eczanelerde de Herkes istediği eczaneye gidebiliyor.
Doğru ama bir koşulla, cebinde parası varsa, cepten ödeme
yapabiliyorsa ve diğer bir koşul, eğer eczanede ilaç varsa.
Çünkü mevcut durumda eczanelerde ciddi bir ilaç sorunu var, hastalar
eczanelerde, eczaneler de ecza depolarından ilaç bulamıyorlar. Neden?
Çünkü aslında ilaç kuru şu anda 4,75 TLde sabitlenmiş durumda
ama avronun TL karşısındaki değeri 14-15 civarında. O
zaman, bu aradaki ciddi farkla ilaç bulunmaması normalleşmiş
oluyor çünkü biz ilaçta dışa bağımlı bir ülkeyiz ve
artan kur fiyatları tabii ki ilaç tedarikini de bire bir etkilemek
durumunda ya da etkiliyor diye de ifade edebiliriz.
Şimdi, diğer bir
mesele değerli arkadaşlar, sadece ilaca erişimde sorun yok,
aynı zamanda yerli ilaca erişimde de ciddi bir sorun var. Neden?
Çünkü yerli ilaç üretiminde de aynı zamanda ithal ara maddeye ya da ham
maddeye bağımlı bir durumdayız ve bu anlamıyla
aslında büyük bir ilaç krizi yaşanıyor. Türk
Eczacıları Birliğinin açıklamasına göre, 657 ilaca
erişimde sorun yaşanıyor ve bu eğer giderilmezse büyük bir
ilaç kriziyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmemiz
gerekir.
Normalde ilaçta yaşanan
tedarik sıkıntısı her yılın kasım
ayından itibaren başlarken -kasım-aralık gibi- bu yıl
bu eylül ayına, hatta ağustos sonlarına
taşınmış durumda ve bu konuda da ne yazık ki hiçbir
önlem alınmış değil. Bunun yerine
Bakanlığın, ne yazık ki -AKP iktidarının genel
aklı olan- depoları basma ve eczaneleri denetleme gibi aslında
insanın akıl tutulması diyebileceği bir yönteme
başvurduğunu da görüyoruz. Evet, bu ülkede yaklaşık 28 bini
aşkın eczane var ama Sağlık Bakanlığı, 261
eczanenin stoklarında sorun olduğunu ya da uyumsuzluk olduğunu
fark etmiş. Yani 28 bin eczanenin karşısında 261 eczanenin
stokunda sorun olmasını Eczacılar stok yapıyor. diye
kamuoyuna sunmak ve bunun üzerinden manipülasyon yapmak aslında topu taca
atmaktır, sorunla muhatap olmamak, sorunu da görmezden gelmektir
değerli arkadaşlar.
Diğer bir mesele, zaten
katkı, katılım paylarıyla ücretli hâle gelen
sağlık hizmeti diğer bir sorunla karşı
karşıya. En son yine, Bakanlık 8 Eylül tarihinde Resmî
Gazetede, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği
yayımladı ve bununla da 52 ilacın SGK kapsamından
çıkarılmasına hükmetti. Yani artık 52 ilaç da ödeme
kapsamından çıkarıldı. Son iki yıl içerisinde 1.308
ilaç ya ödeme kapsamından çıkarılmış ya da pasif
duruma alınmış. Yani Sayın Bakan, ne yazık ki ve ne
yazık ki o çokça ifade ettiğiniz sağlığa erişim
sorununda ciddi sorun var ve sağlık paralı hâle gelmiş
durumda, piyasanın koşullarına ne yazık ki
bırakılmış durumda. Peki, kapsam dışına aldığınız
ilaçların içerisinde ne var: Kas gevşetici kremler, ağrı
kesiciler, iltihap giderici spreyler ve pandemi döneminde çok kullanılan
ağız ve boğaz spreyleri ve en önemlisi, bebeklerin diş
çıkarma döneminde kullandıkları ağrı kesici jeller.
Yani artık, anneler, bebeklerinin dişi çıktığında
gidip para verip o jelleri almak zorundalar çünkü Bakanlığınız,
onların ücretsiz alınmasını uygun bulmamış.
Diğer bir mesele,
şimdi, en nihayetinde, sağlıktaki bu ilaca erişim
meselesinin sarf malzemesinde de yaşandığını
görüyoruz. Geçen gün bir seçmenimiz aradı ve şunu söyledi: Vekilim,
ben hastaneye gittim, çocuğumu muayene ettiler ve bana dediler ki Serum
takılması lazım. Ama hastanede, Muş Devlet Hastanesinde
serum yoktu, bu nedenle çocuğumu aldım, eve geldim. Yani
düşünün bu ülkedeki hastanelerde artık en sıradan olan sarf
malzemesi bile yok, serum bile yok ama bütün bunlara gözünü,
kulağını tıkayan bir Sağlık
Bakanlığı var ne yazık ki.
Değerli arkadaşlar,
diğer bir mesele SMA ve ALS hastalarında. 2018 yılında ben
ve yine birçok milletvekili arkadaşımız SMAyla ilgili kanun
teklifi verdik ve dedik ki evlilik öncesi SMA tarama testleri
yapılsın ve SMAnın bütün tipleri için SGK ödeme yapsın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Ve aradan geçen bunca zamana rağmen
bir düzenleme yapılmadı. En son, Sayın Bakan, bütçe
görüşmelerinde buna dair bir düzenlemeye gittiklerini ifade ettiler ama
aradan geçen dört yılda binlerce SMAlı çocuk doğdu, binlerce
SMAlı çocuk ilaca erişimde sorun yaşadı.
Yine HPV aşısı
için kanun teklifi verdik ve dedik ki: Kız çocuklarına çocukluk
çağında HPV aşısı yapın, bunu ulusal
aşı takvimine alın, böylelikle serviks kanserinden
çocuklarımızı koruyun. Sayın Bakanlığın
cevabı var burada, diyor ki: İşte Bilmem ne kurulumuz var, o
kurul uygun görürse yapacağız. Yani sizin kurulunuz bir defa
demokratik değil; ikincisi, katılımcı değil; üçüncüsü,
hangi saiklerle hareket ettiğini bilmiyoruz. Siz burada demişsiniz
ki: Biz tarama yapıyoruz ve serviks kanserlerini erken dönemde tespit
edip tedavi ediyoruz. Oysa biz diyoruz ki: Çocukları
aşılayın ki serviks kanseri olmasınlar, serviks kanserine
yakalanmasınlar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Sait
Dede, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SAİT
DEDE (Hakkâri) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçeden
aldığı pay oransal olarak altmış yıldır
yerinde sayan Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Dünya genelinde hâlen
Covid-19 pandemisi devam etmektedir. Bizler, sırf bu yüzden 2022 genel
bütçesinde sağlığa ayrılan payın en az yüzde 10un
üzerine çıkacağını düşünüyorduk ama maalesef yine
yüzde 6,6da kaldı. Ve sağlığa ayrılan bu bütçenin
büyük bir kısmı da yine, her zaman olduğu gibi şehir
hastanelerine ayrıldı. Bakın, şehir hastanelerine bu
bütçeden 22,5 milyar TL ayrıldı; bunun 14 milyar 91 milyon 904 bin
lirasının kira bedelleri olarak belirlendiğini, geri kalan 7
milyar 473 milyon lirasının da hastanelerin hizmet alımı
suretiyle sunduğu hizmetler için ayrıldığını
görüyoruz. Artık Almanya bizi kıskanıyor. yerine Sayın
Bakan ABD de bizi kıskanıyor. diyebilirsiniz. (HDP
sıralarından alkışlar) Çünkü bu kira bedellerine ödenen pay
ABD'nin Covid-19 aşı çalışmalarına ayrılan paydan
çok daha fazladır. Sağlığı, alınıp
satılan bir metaya, hastaneleri işletmeye, hastaları
müşteriye ve sağlık emekçilerini köleye çeviren
Sağlıkta Dönüşüm Programının sonucu, yandaş
şirketlere ayrılan payın koruyucu sağlık hizmetleri
için ayrılan paydan çok daha yüksek olduğunu görüyoruz.
Sağlık, emek ve meslek örgütleri tarafından birçok defa
dillendirilmesine rağmen koruyucu sağlık hizmetlerinde
Covid-19la ilgili bir başlık oluşturulamadı.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye'de Sağlıkta Dönüşüm Programıyla sağlık
ocakları işlevsiz olarak lanse edilip kapatılarak birinci
basamak sağlık hizmetlerinin temel özellikleri olan
erişilebilirlik, kapsayıcılık, eş güdüm ve süreklilik
sistemsel olarak zayıflamış, coğrafi bilgi sistemi yok
olmuştur. Sağlık hizmeti sunumunun 83 milyonu ilgilendiren temel
bir hizmet olduğunu burada Sağlık Bakanlığı
unutmuş durumdadır. Sağlık kurumları, insanları
yaşatmaya çalışan, yaşam kalitesini yükseltmek için çaba
harcayan kurumlardır. Bu kurumlar doğrudan yaşama
değmektedir, halkın kendi kurumlarıdır. Türkiye
halkları böyle ranta dayalı bir sağlık sistemini hak
etmiyor. Yurttaşları hastalandıracak ya da hastalanıp
yandaşa gelir kapısı olacak bir sağlık sistemini
değil yurttaşları koruyacak, sağlık emekçilerini koruyacak
bir sağlık sistemine acil ihtiyaç vardır
Bakın, daha geçen gün
sağlık emekçileri birçok ilde iş bırakma eylemi
gerçekleştirdi. Yine, nitelikli bir sağlık hizmeti için Beyaz
Yürüyüş gerçekleştirdiler. Neden ısrarla
kulağınızı bu seslere tıkıyorsunuz? Neden
önerilerini, uyarılarını dikkate almadığınız
Türk Tabipleri Birliğini, Sağlık Emekçileri
Sendikasını, siyasetçileri, hekimleri televizyon ekranlarında
hedef alanlara tepki göstermiyor, önlem almıyorsunuz?
Bakanlığınız bu kurumları düşman olarak mı
görüyor? Yalnızca 2020 yılında 12 bine yakın Beyaz Kod
verilen sağlıkta şiddet olayı yaşandı. Bunun, tüm
bu yaklaşımların bir sonucu olduğunu görmüyor musunuz?
Hekimi, hemşiresi, diğer bütün sağlık emekçileri;
ağır çalışma koşulları, uzun nöbetler, eksik
istihdam, sağlıkta şiddet, özlük haklarının
aşındırılması, yoksulluk sınırının
altında kalan düşük aylık gelir nedeniyle zor durumdalar.
Sağlık emekçilerinin yaptıkları her bir iş kritik
önemde olduğundan sağlık bir ekip işidir diyoruz. Ancak son
maaş düzenlemesiyle, uygulamasıyla ekip işi olarak
bakmadığınız bir daha ortaya çıktı. AKP Genel
Başkanı tüm basının önünde ısrarla soruyor: Para pul
işini konuştunuz mu? Aslında kendi
Bakanlığınıza dair iki cümle kurarken dahi icazet almak
zorunda hissettiğiniz için, hesap vermek zorunda
kaldığınız için emin olun biz de sizin adınıza
üzülüyoruz. AKP Genel Başkanının tek derdi para pul, sizi bu
Bakanlığın başına getirmesinin sebebi de bu.
Şirket gibi yönetiyorsunuz, nihayetinde kâr ve zarara bakıyorsunuz.
Ancak bütün sağlık emekçileri adına, emeği önceleyen bir
parti olarak diyoruz ki: Çalışma barışının
bozulmaması için bir an önce bu yasanın tüm sağlık
emekçilerini kapsayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Son zamanlarda, siyasi
vesayet baskısıyla idareciler tarafından ayrımcı
politikaların uygulandığına şahit oluyoruz.
İdareciler kendisi gibi düşünmeyen, farklı siyasal
görüşlere sahip, etnik kökenini beğenmediği ve hatta kendisine
ya da onu atayan kişi ve iktidara muhalif bir sendikaya üye olsa dahi
çalışanlara farklı uygulamaları reva görmektedir. Sadece
Hükûmete yakın bir sendikaya üye olanların idareci, servis sorumlusu,
başhemşire, şef gibi pozisyonlara atamalarının
yaygın olarak yapılması, çok basit bir tayin işi için bile
insanların sendika değiştirmek durumunda bırakılmaları
kolektif bir emeğin sonucu olan sağlık hizmetinin nitelikli
şekilde yerine getirilmemesini sağlayabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla)
Tamamlıyorum Başkanım.
Sayın Bakan, son olarak,
ana dilinde sağlık hizmetinin öneminden bahsetmek istiyorum. Bu
konuyu Komisyon aşamasında da dile getirmiştik, sağlık
kadar elzem bir alanda ana dilinde sağlık hizmeti almanın
önemini, sağlık personelinin var olan
sıkıntısını kendi dilinde anlatmasının ne
kadar önemli olduğunu siz bir hekim olarak elbette çok iyi bilirsiniz.
Peki, bu konuda bir girişiminiz olacak mı, bunun için bir
çalışmanız olacak mıdır? Sağlık hizmetinin
Kürtçe verilmiyor olmasının önünde nasıl bir engel
bulunmaktadır? Bu, Kürt, Kürtçe düşmanlığı değil
de nedir? Siz bir hekimsiniz ve ben bir yurttaş olarak size geliyorum,
şunu söylüyorum:
(x) (HDP sıralarından
alkışlar) Bu durumda ne yaparsınız, ne yapmayı
düşünüyorsunuz? Eğer bu, Kürt düşmanlığı
değil, Kürtçe düşmanlığı değilse bize burada bir
açıklama yapın. Eğer siz bu konuda bir düzenleme
yaparsanız, bir adım atarsanız, Meclis başta olmak üzere
diğer kurumların da bu konuda bir adım atacağını
düşünüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
İmam Taşçıer, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İMAM
TAŞÇIER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu izleyen sevgili halkımız; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerinde söz aldım. 2022 yılı
bütçesinin bu halkın bütçesi olmadığı, hele hele Kürtleri
yok saydığı, Kürt halkını hiçe saydığı
bir bütçe olması dolayısıyla bu bütçeyi reddettiğimizi
şimdiden söylüyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, Türkiyede
25 milyon Kürtün yaşamakta olduğunu hepimiz biliyoruz ama Kürtler
eğitimlerini ana dilleriyle alamadıkları için tıp
eğitimlerini de ana dilleriyle alamıyorlar.
HACI ÖZKAN
(Mersin) 2002 öncesinde Kürtçe konuşamıyordun; ben
konuşamıyordum, ben de Kürtüm, bilgin olsun.
İMAM
TAŞÇIER (Devamla) Ne güzel
HACI ÖZKAN (Mersin) Başka
her yerde Kürtçe konuşabiliyorsun.
BAŞKAN Sayın
Vekilim, rica ediyorum, lütfen
Sayın Özkan
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Dinleyin, ben de diyorum, ondan sonra siz de eğitimin
yararını anlarsınız.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Herkes senin gibi dilini unutsun istiyorsun!
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Kürt çocukları ana dillerinde eğitimlerini
alamadıkları için tıp eğitimi de alamamış
oldular. Sağlık sorunları için hastaneye giden Kürtlerin daha
ilk adımda sıkıntılarla
karşılaştığını hepimiz biliyoruz. Bu
sıkıntıları doktorla oluşan diyalogdan daha iyi
anlarız. Bunu biraz dile getirmeye çalışacağım.
Sayın Bakan, benim
bildiğim kadarıyla -yanılmıyorsam- sizin aileniz de bir
Kürt aile; Orta Anadoluya göç etmiş, öyle biliyorum,
yanılıyorsam düzeltirsiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
İnsanları etnik kökenine göre ayıran ırkçı bir
konuşma yapılıyor! Resmen ırkçılık
yapıyorsunuz. Kimin ailesinde, hangi etnik köken
Bununla mı
meşgul olalım?
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Ailede Kürtçe konuşulup
konuşulmadığını bilmiyorum. Eğer aile asimile
olmamış ise mutlaka Kürtçe konuşuluyordur.
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Asimile ne demek, niye asimile olsun?
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Evet, ana dilini kullanamadığı zaman asimile olur.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Irkçı, ırkçısın sen!
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Bir hastanın ana dilinden başka bir dilde kendisini ifade
etmede zorlandığını hepimiz çok çok iyi biliyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Türkiyede kaç tane ana dil var?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Akçay, dinlerseniz iyi olacak ya!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Dinlediğim için cevap veriyorum.
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Hele hele bu hasta diğer dilde iyi de bir eğitim
almamışsa kendi sorununu anlatmakta sıkıntı
yaşayacaktır. Örneğin, benim diyeceklerimi Kürt vekiller ve
doktorlar da düşünsün, şimdi birkaç kelime bir şey
söyleyeceğim:
(x)
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, lütfen Türkçe konuşun.
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Başkanım, teamül hâline gelmeye başladı artık bu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ya,
her gün bu zırvaları dinlemek zorunda mıyız ya!
ARSLAN KABUKCUOĞLU
(Eskişehir) Okumadan söyle, okumadan.
İMAM TAŞÇIER
(Devamla)
(x)
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, bakın, anlaşılmıyor, içeriğini
bilmiyoruz.
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Sayın Bakan bunları anladı.
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Bilmiyoruz ki Sayın Başkanım, belki PKK propagandası
yapıyor.
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Bunlar dildir, dil.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Arapça anlatınca kimse rahatsız olmuyor, İngilizce
anlatınca kimse rahatsız olmuyor; Kürtçe deyince böyle herkes
Anlamıyorum ben bu işi, insan hakkı ya!
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) O doktor Kürtçe eğitim almamış ise inanın, Kürt
olan doktor dahi bu terimleri anlamakta zorlanır ama hasta Kürtlerin
kullandığı sözcükler bunlar -herkes de bunu bilir- doktor eğitim
almamışsa kendisini bu şekilde ifade edemez, edemediği için
hasta sağlıklı bir tedavi de alamaz. Bu, Hükûmetin
sağlık politikasının eğitim boyutu.
Bir de bu Hükûmetin
sağlık politikasının yatırım boyutu var. Bunu da
şöyle dile getirebilirim: Devletin yüz yıldan bu yana süregelen
yatırım politikaları ile Sağlık
Bakanlığı politikası da tıpatıp
örtüşmektedir. Şöyle ki: Son yıllarda en çok övündüğü
şehir hastaneleri -ki biz tasvip etmiyoruz onları- 13 tane faaliyete
giren hastane var şu an, sadece 1 tanesi Elâzığda, nüfusu en az
olan illerimizin birinde, 12 tanesinin hepsi batıda; bunun da ne kadar
sağlıksız bir şekilde yayıldığını
görüyoruz.
Onun dışında,
Covid-19 hastalığının Kürtlerin
yaşadığı coğrafyada çok yaygın olduğunu
hepimiz görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Nedeni ise: Bir, ana dilleriyle onlara bunun gerekliliği
anlatılmamaktadır; ikincisi ise bu iktidara olan güvensizlikten
kaynaklı hastalar bu aşıyı olamamaktadır.
Evet, bazı şeyler
de uygulandı Kürt illerinde, doğuda: Şark istiklal mahkemeleri
orada uygulandı önce; faili meçhuller, 1990lı yılların
faili meçhulleri Kürt illerinde uygulandı önce; 4 bin tane köy orada
boşaltıldı önce; bahsettiğim bunlar 1990lı
yıllarda, hâlen devam eden bu tür uygulamalar
Şuraya geleceğim
zamanım da az kaldı- Kürt meselesini çözmediğimiz sürece biz,
aslında bu son yıllarda çözüm yollarına da iyice
yaklaşmıştık- bu tür sorunların devam edeceğini
hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Taşçıer, süreniz doldu.
İMAM TAŞÇIER
(Devamla) Bu Meclis, bu iktidar, bu muhalefet Kürt sorununu Meclis
çatısı altında tartışabilir, çözebilir, çözüm
yollarını geliştirebilir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Oya
Ersoy, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY
(İstanbul) Sayın Başkan, eve gelen faturalardan yedikleri
ekmeğe kadar tüm giderleri doların artış hızıyla
yarışan ve aldıkları ücretler Türk lirasının
değeriyle birlikte pul olan, her geçen gün daha çok
yoksullaştırılan ve sokaklarda, meydanlarda Artık yeter,
geçinmek istiyoruz. diyen tüm yurttaşları, bu ülkenin tüm
yurttaşlarını saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Evet, bu bütçe
görüşmeleri başladığında dolar 9 lira 26 kuruştu,
şimdi 14e dayandı. Daha Mecliste görüşmeleri tamamlanmadan
bütçenin üçte 1i yok oldu. Peki, biz neyi görüşüyoruz şu an?
AKP Genel Başkanı
açıklama yapıyor, diyor ki: Zengini daha zengin, fakiri daha fakir
yapan anlayışa asla müsaade etmem. Ya, gerçekten halkın
aklıyla dalga geçiliyor. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan kim?
Bizzat saray, AKP iktidarı.
Biliriz ki her gerici iktidar
sıkıştığında dini kullanır, din
bezirgânlığına sığınır. Evet, AKP Genel
Başkanı yine, dün Bakara suresinden alıntı yaptı,
Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla mallardan, canlardan ve
ürünlerden eksiltmekle deneriz. dedi. Ya, soruyorum: Korku salan kim?
Açlık yaratan kim? Mallardan, canlardan, ürünlerden eksilten kim? Yine bu iktidar.
Halkın aklıyla dalga geçmeyin.
Dolar artışı
kime yarıyor, buradan soruyorum. Evet, asgari ücretle geçinmek zorunda
bıraktığınız işçilere, üç kuruş maaşla
geçinmeye çalışan emekliye, maaş vermemek için emeklilik
hakkını gasbettiğiniz EYTlilere mi yarıyor; halkın
alım gücü düştüğü için iş yapamayan esnafa, borcu 201
milyara ulaşan, traktörüne haciz gelen ve mazota, gübreye yapılan
zamlarla beraber ekim yapamayan çiftçiye mi? 7,9 milyona ulaşan
işsizlere mi yarıyor, bunun yüzde 30u kadın işsizlere mi?
Siz halkı bilerek ve isteyerek
yoksullaştırıyorsunuz. Amacınız Türk
lirasının değerini düşürmek ve memleketi yabancı
sermaye için ucuz emek cenneti hâline getirmek, tek amacınız bu. Siz
dolar istifçilerinin, vurguncuların, 5li çetenin
yanındasınız. Ve mandacılıktan bahsediyorsunuz, ben
size mandacılığın ne olduğunu söyleyeyim: Şehir
hastanelerini Danimarkaya satıp bir de üzerine hasta garantisi ücret
ödemektir mandacılık.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Yok hasta garantisi.
OYA ERSOY (Devamla) Ve
mandacılık En kelepir memleket bizim ki. diye övünmektir. Siz, Türk
lirasının değerini düşürüp memleketin yer altı ve yer
üstü varlıklarını kelepir fiyatına yabancı sermayeye
peşkeş çekmek için sunuyorsunuz. Evet, siz, şehir hastanelerini
yandaşlarınıza yaptırıp onların da Danimarka
şirketine satmasını sağlayanlarsınız. Siz
Katarlılara, Birleşik Arap Emirliklerinin kapısına gidip
ülkeyi kelepir fiyatına satmaya çalışanlarsınız.
Yıllardır ne tarihî ve kültürel varlık dediniz; yağma,
talanda sınır tanımadınız; ormanlar bundan en fazla
nasibini alanlar. Orman Kanununun Uygulanması Hakkında Yönetmelikte
değişiklik yaptınız, en son yaptığınız
değişiklikle orman alanlarının
yapılaşmasının önünü açtınız. Evet, bunu ilk defa
yapmıyorsunuz, yirmi yıldır kamu yararı bahanesiyle, bunun
arkasına sığınarak -ki bu kesinlikle ve kesinlikle
şirket yararı- ormanlık alanları talan ettiniz. Sadece 2010
ile 2020 arasında on yılda 11 kez yasa ya da kararname
çıkarıp orman alanlarını orman alanı vasfı
dışına çıkardınız ve kullanıma
açtınız. Sadece 2012 ile 2020 arasında tam 50 bin
işletmenin orman alanlarında kurulmasına izin verdiniz. Bu
izinlerle yaklaşık 340 bin hektarlık orman alanı yok
edildi. Evet, ülke topraklarını karış karış maden
ruhsatı vererek delik deşik ettiniz, Kaz Dağlarından Murat
Dağına, Edirneden Karsa madencilik ve enerji şirketleri
eliyle ormanları yok ediyorsunuz. Yandaşlarınız maden
çıkardığı bölgenin tüm güzelliklerini yok edip bölgenin
posasını ardında bırakarak gidiyor. Peki, ya bölge
halkı
Onlara sadece çevre kirliliği, talan edilmiş topraklar,
kirlenen su varlıkları kalıyor.
Kentlerin yağması,
doğanın talanı üzerine kurulu neoliberal politikaların
sonucunda son bir yıldır yaşadıklarımız: Tuz
Gölü'nde suların çekilme oranı yüzde 65; buğday, arpa, mercimek,
pamuk gibi çeşitli ürünlerin yetiştiği Amed, Mardin ve Batman'da
kuraklık kuru tarımın yüzde 70ini etkiledi ve arazi çorak hâle
geldi, önümüzdeki yıl için Türkiye, tahıl ve bakliyat ithal etmek
zorunda kalacak; sanayi ve evsel atıkların boca edildiği Marmara
Denizi'ni de müsilaj kapladı; iklim krizi ve yüksek sıcaklıklar
nedeniyle Antalya ve Muğla başta olmak üzere, Akdeniz ve Ege
Bölgesi'nde yüz binlerce ormanlık alan kül oldu; Kastamonu, Bartın,
Sinop, Artvin, Kars, Van ve Hakkâri'de sel felaketleri meydana geldi. Evet,
bunun adı iklim krizi değil; bu, neoliberal politikaların
yarattığı tam anlamıyla bir ekolojik krizdir. Doğa
kendini yenileyemiyor, sizin talanınızın hızına
yetişemiyor ve ölüyor.
Paris İklim
Anlaşmasını imzalamakla övündünüz, bununla övünürken de
ormansızlaştırmaya son vermek yerine son kalan orman
alanlarını da talana açmayı hedefliyorsunuz. Bakın, bir
yandan ormanları katlederken diğer yandan da ekoloji koridoru
oluşturmak bahanesiyle 81 ilde millet bahçelerini
yaygınlaştırmaktan bahsediyorsunuz. Ben size millet bahçelerinin
ne olduğunu söyleyeyim; millet bahçeleri, TOKİ eliyle yapılan
bir rant projesidir. Ekoloji koridorundan bahsediyorsanız, öncelikle
Validebağ'dan elinizi çekin. Validebağ Korusu İstanbul'un
Anadolu yakasının en büyük doğal yeşil alanı ve
birinci derece doğal sit alanıdır; eğer bugün hâlâ
varlığını koruyorsa Validebağlıların
direnişi sayesindedir. Millet bahçelerine
ayırdığınız rakamı vereyim: Sadece 2021
yılı 7 bakanlığın bütçesini aştı.
Bunları TOKİ'ye yaptırıyorsunuz. demiştim,
TOKİ'den bahsetmişken TOKİ'nin kuruluş amacını
hatırlayan var mı burada? Sosyal konut üretimi. Dünyada 2021
yılında en çok kira artışı olan ilk 5 şehrin 3ü
Türkiye'de: İstanbul, İzmir, Ankara. Ülke genelinde kiralar son bir
yılda yüzde 55 oranında arttı ve yurttaşlar ciddi bir
barınma sorunuyla karşı karşıya. Siz ne
yapıyorsunuz? Kentsel dönüşüm adı altında nerede bir
dönüşüm görürseniz orada mutlaka bir mala çökme anlayın, emeğe
çökme anlayın- bu insanları kendi mahallelerinden, evlerinden
koparıp şehir dışlarına sürme operasyonu
yapıyorsunuz. İstanbul'da Fikirtepe, Tozkoparan, Kâğıthane,
Çekmeköy ve Farabi Sokakta yapılan budur.
Evet,
Bakanlığınızın görevi Sayın Çevre Bakanı,
çevreye duyarlı, depreme dayanıklı, sağlıklı
konutlarda insanca yaşanılmasını sağlayacak projeler
yapmaktır; betona ve ranta dayalı inşaat
politikalarını uygulamak değil.
Evet, emeğe çökme
kentsel dönüşüm derken -çökme dedim, dönüşümlerin hepsinde bir
çökme var- şimdi de bir geri dönüşüm adı altında
katı atık toplayıcılarının emeğine göz
diktiniz, İstanbul'da Bahçelievler ve Ümraniye başta olmak üzere
katı atık toplayıcılarının yaşadığı
depolara baskınlar yaptınız, yüzlerce atık
toplayıcısının çekçeklerine el koydunuz. Katı
atık işçilerine saldırmanızın nedeni çevre
kirliliğini engellemek falan değil, Çevre Ajansına devretmek.
Sıfır Atık Projesiyle ekonomiye katkı sağlamak
dediğiniz şey şirketlerinize yeni rant kapısı açmak.
Şimdi, Çevre Ajansı
ne yapıyor? Bu Ajans, Türkiyenin toplam 38 milyar lira olan atık
sektörünü kontrol altına alma derdinde ve hedefi de bütün atıklar
değil ha, sadece depozitolu atıklar. Yani para getiren atıklar
Türkiye Çevre Ajansının olacak, getiremeyen atıklar ne olacak?
Elektrik Piyasası Kanunu gereğince yakılacak, biyokütle
sayılacak ve fahiş devlet teşvikleri de yine halka ödetilecek.
Aynen ne biliyor musunuz? Geçmediğimiz köprülerin,
kullanmadığımız otoyolların parasını ödediğimiz
gibi, dönüştürülmeyen atıkların maliyetlerini de halka ödeteceksiniz.
Evet, konuşmamı
katı atık toplayıcılarının bir sözüyle bitirmek
istiyorum; katı atık toplayıcıları diyor ki: AKP,
çöpümüze kaldı. Evet, bu halkın çöpleri bile artık sizi kurtaramayacak
ve siz gittikten sonra bizim gerçekten çok işimiz var, biz yirmi yıl
boyunca yıkılan bir ülkeyi yeniden inşa etmek zorundayız ve
AKPnin yarattığı bu hasarı gidermek adına birilerinin
düzenin aksayan yanlarını sözde iyileştirip yola devam etme niyetinde
olduğu açık. Ben, buradan bu niyette olanlara da bir iki laf etmek,
onlara seslenmek istiyorum: Sarayın üzerine tüy diktiği bu köhne
düzeni iyileştirmeyle, güçlendirmeyle sürdüremezsiniz. Evet, Kürt
halkının haklarını sağlamadan bu ülke düzelmez,
kadınlar eşit ve özgür olmadan olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (Devamla)
Başkanım...
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) Din
bezirgânlarının tamamı bu toplumdan yalıtılmadan,
Diyanet kapatılmadan olmaz. Eğitim sistemi topyekûn
değişmeden, üniversiteler özerk ve demokratik olmadan bir gelecek
planı yapılamaz. Çevre ve doğa talanı tamamen engellenmeden
olmaz, bu sömürü düzeni bitmeden olmaz; kısacası sosyalizm olmadan,
sosyalistlerin iradesi olmadan olmaz. (HDP sıralarından alkışlar)
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Onun için sağlıklı iyileştirmeleri istemiyorsunuz,
proleterlerin zincirlerinden başka bir şeyi kalmasın diye.
BAŞKAN Sayın
Murat Çepni, buyurun.
HDP GRUBU ADINA MURAT
ÇEPNİ (İzmir) Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli
halkımız; dünyamız büyük bir yok oluşla karşı
karşıya; uzunca zamandır özellikle iklim kriziyle ilgili
tartışmalar var. Bu tartışmalara hem sermaye devletleri,
şirketler bir taraftan dâhil oluyor fakat bir taraftan da meselenin
doğrudan mağduru olan, doğrudan sonuçlarıyla
karşı karşıya kalan ezilen, yoksul milyarlarca insan. Evet,
Türkiye de bu tartışmaya dâhil oldu fakat Türkiye, sürece dâhil
olduğunda politikasını ne kadar çok kirleten varsa esasen
sorumluluğu onların alması üzerine kurmuştu fakat bu politikanın
özellikle bu geçtiğimiz COP tartışmalarında bir kez daha
güncellendi ki hiçbir karşılığı yok. Çünkü
dünyanın herhangi bir yerinde kaybolan bir ormanın
sonuçlarını Türkiye'de pekâlâ yaşıyoruz. Türkiye de
fazlasıyla bu küresel iklim krizinin yani kapitalizmin krizinin
sonuçlarıyla karşı karşıya; kuraklıkla
karşı karşıya, gıda kriziyle karşı
karşıya ve benzeri. Şimdi, dolayısıyla, Türkiye'de biz
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığını tartıştığımızda
sadece bu Bakanlığı tartışmış olmuyoruz,
tartışamıyoruz maalesef çünkü AKPli yıllar söz konusu
olduğunda çok komplike bir organize işlerle karşı
karşıyayız. Yani Tarım ve Orman Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı velhasıl tüm
bakanlıklar aslında bütün bu bahsettiğimiz doğa
talanı, çevre talanı konularında organize bir ittifak
içerisindeler. Nasıl işliyor sistem? Şöyle işliyor:
Başta bir tek adam var, bu tek adamın yaratmaya
çalıştığı bir sermaye birikimi var, bu sermaye
birikiminin aracı beton ekonomisi; bunun için, etrafında 5li çete
dediğimiz şirketler var, bu şirketlerin talepleri var. Bu
şirketler talep ediyor, tüm bakanlıklar bunu emir telakki ederek
hayata geçirmeye çalışıyorlar. Süreç buna benzer, şöyle
gelişiyor: Bir doğa tahsis ediliyor bu şirketlere, bu doğa
tahsisinden sonra yaşam alanları ortadan kalkan köylüler
direnişe geçiyorlar, direnişe geçenlerin karşısına
İçişleri Bakanlığının kolluk güçleri dikiliyor,
burada insanlar bir yardım görürüz, buluruz derdiyle mahkemelere
gidiyorlar, mahkemelerde yine sarayın tetikçisi hâline gelmiş
hukukçular devreye giriyorlar ve en nihayetinde mesele Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığına geliyor ve
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
da tüm bu -tırnak içerisinde- süper projelere janjanlı makyajlar
yaparak janjanlı kılıflar uydurmaya çalışıyor.
Şimdi, Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı, aslına bakarsanız hem dünyada hem de
Türkiye'de böylesine ekolojik yıkımın
tartışıldığı günlerde bir kere kendisini bir
bütün olarak bütün bu bakanlıkların karşısında
konumlandırması gerekiyor, onlara karşı belki bizden daha
fazla mücadele etmesi gerekiyor ama tam tersine, Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı bütün bu
yıkım politikalarının
meşrulaştırılması için çaba harcıyor. Bu,
gerçekten trajik, çok trajik bir durum. Trajikliği şuradan
kaynaklı: Burada birçok bakanlığın bütçesini
tartışıyoruz fakat bütün bu bakanlık bütçelerinin,
politikalarının, yaptığımız eleştirilerin
telafisi bir biçimde mümkün olabilir. Yani sağlık
politikalarını değiştirebiliriz, ekonomi
politikalarını değiştirebiliriz, eğitim
politikalarını değiştirebiliriz kısa ya da orta vadede
fakat bu yaşanan ekolojik yıkımın düzeltilmesi neredeyse
imkânsız. O yüzden, bugün yaptık yaptık, yapamazsak eğer
gerçekten gelecek karartılmış olacak.
Şimdi, düşünün,
nasıl bir Türkiyedeyiz? Yirmi yıllık AKP dönemi, tarihin en
kapsamlı yıkımlarını yaşattı bize.
Gerçeklerin, hakikatlerin ortaya koyulması lazım. Bakın, Türkiye
yüz ölçümünün yarısından fazlası madenlere
ayrılmış durumda, yani bunu düşünün, bunu kafanızda
bir canlandırın; yarısından fazlası
Fakat Komisyonda
sorduğumuzda şunu söyledi bize Bakanlar, dediler ki: Evet, biz bunu
böyle yaptık ama bu, şu anlama gelmez: Bütün bu maden
sahalarında maden ruhsatı vereceğiz. anlamına gelmez.
Düşünün, böylesine komik, trajikomik bir açıklamayla karşı
karşıya kalabildik.
Yine, denizler, Marmara
Denizinde olduğu gibi, yok oluyor; göller, 70 civarında göl yok
oldu, kurudu gitti; ormanlar zaten son derece büyük bir saldırı
altında fakat yine Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının
yaptığı açıklama da ormanlar yok ediliyor fakat
ormanların oranı nedense, nasıl oluyorsa artıyor,
tıpkı TÜİKin rakamları gibi. Fakat mantık şu:
Dikilen fidanlar orman sayılıyor. Yani dikilen bir fidan ile
ormanın bambaşka şeyler olduğunu maalesef ki maalesef biz
burada anlatmak zorunda kalıyoruz ya da bilim insanları döne döne
bunu anlatmak zorunda kalıyorlar. Derelerimiz işgal altında,
HESlerle işgal altında. Nedir? Yenilenebilir enerji adı
altında HESler doğada, Karadenizde, Türkiyede dereleri ortadan
kaldıran bir politikaya dönüşmüş durumda.
Şimdi, bakın
arkadaşlar, küresel iklim krizine karşı mücadele COPta
tartışıldı, Türkiyede tartışılıyor;
Komisyonumuzun, Bakanlığımızın da temel dertlerinden
bir tanesi ama aynı dönemde, bakın, nükleer santral projeleri var.
Nükleer santral projeleri hâlâ, şu anda muazzam bir yatırım
olarak sunulmaya çalışılıyor iktidar tarafından.
Sinop nükleer santraliyle
ilgili yeni bir gelişme var, bunu anlatmak istiyorum. Bilirkişi
raporu açıklanmış geçtiğimiz günlerde. Bilirkişi
raporunda şu söyleniyor: Kaza durumunda acil tahliye güç.
Atıkların akıbeti belirsiz -yani nükleer atıkların
nereye depolanacağı belirsiz- yer seçimi hatalı. ÇED raporu
eksik -yani Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığının burada marifeti var- izinsiz ağaç kesimi
var -döne döne burada anlattık, yüz binlerce ağaç katledildi
Sinopta- hafriyat tozu emisyonu eksik hesaplanmış. Kandilli
Rasathanesinin depremsellik çalışmasının raporu yok,
belirlemesi yok. Heyelan yer raporu yok. Düşünün, bütün bunların
olmadığı bir nükleer santralle karşı
karşıyayız Sinopta.
Sinopta nükleere
karşı direnen arkadaşlarımızı buradan
selamlıyorum, nükleer karşıtı platformları buradan bir
kez daha selamlıyorum.
Bir diğer örnek
arkadaşlar, yine, bir gelişme daha: Muğlada, yine,
ormanlarını devletten koruyan İkizköylüler var. Buradan, yine,
bir kez daha, başlarken, İkizköyde direnen köylüleri ve orada
ekoloji mücadelesi yürüten tüm arkadaşlarımızı selamlıyoruz;
muazzam bir direniş ortaya koydular, ne yapmak gerektiğini ortaya
koydular. Orada da yeni bir gelişme var. Daha önceki aylarda verilen
bilirkişi raporu incelemesi iptal edildi. Yani orada usulsüz bir
bilirkişi incelemesi olmuştu, bu şimdi yenileniyor. Orada da
yine, bir durdurma kararı var. Durdurma kararından sonra
şirketin şu anda bir genişletme çalışması
olmaması gerekiyor. Orada Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri var.
Şimdi, burada 780 dönüm orman yok edilmek üzere. Düşünün, Muğla,
bu yaz en çok ormanın yandığı ilden bahsediyoruz, yüz
ölçümünün çoğunun maden sahasına dönüştürüldüğü bir alandan
bahsediyoruz ve burada köylüler ormanlarını yine bakanlıklardan,
bir bütün olarak bakanlıklardan koruyorlar, saldırıya
uğruyorlar vesaire vesaire. Buradan bir kez daha ormanlarını
koruyan köylülerimizin direnişini selamlıyoruz ve onların
yanında olacağımızı buradan bir kez daha belirtiyoruz.
(HDP sıralarından alkışlar)
Bakın, aynı
zamanda, termik santraller meselesi, termik santraller, işte, fosil
yakıtlar meselesi ısınmayla ilgili en temel meselelerden bir
tanesi fakat biz bu konuda da yine ikiyüzlü ve tutarsız bir politika
ortaya koyuyoruz. Dünyada en çok kömürlü termik santrali bulunan 10 ülkeden
biri Türkiye. Termik santraller ve çevre kirliliği her yıl 28 bin ila
58 bin insanın erken ölümüne sebep oluyor. Sadece Çanakkale'de, Kaz
Dağları'nda 400 bin ağaç katledildi ve düşünün,
ağaçların katledildiği yerde biz küresel iklim krizine
karşı mücadele ediyoruz. 780 dönüm, yine ormanların yok
edilmesi, bunu çok temel olarak arkadaşlarımız da belirttiler.
Şimdi, termik santral
meselesi, Türkiye'de 28 tane kömürlü termik santral var fakat 30dan fazla da
proje var; Çin'den sonra en fazla kömürlü termik santral planlaması yapan
ülke yani Çin sadece ucuz emek açısından örnek alınmıyor,
bu açıdan da pekâlâ örnek alınan bir ülke.
Peki, biz ne
yapacağız? Bizim yapacaklarımız şunlar değerli
arkadaşlar, değerli halkımız: Biz bunun bir sistem sorunu
olduğunu düşünüyoruz. Ranta dayalı, kâra dayalı, sermayeye
dayalı bir yönetim anlayışının
karşısında, demokratik, halkçı, ekolojist, kadın
özgürlükçü bir halk iktidarını hedefliyoruz, bir siyaseti
hedefliyoruz. Demokratik ve halkçı diyoruz çünkü halkın ve tüm
tarafların demokratik dâhiliyeti olmadığında, işte, bu
mesele gelir, 5li çete gibi şirketlerin insafına kalır. Bir
diğeri de halkçı olacak, doğadan yana olacak yani halka ve
doğaya rağmen hiçbir kalkınma stratejisini kabul etmiyoruz,
reddediyoruz; bu, artık tüm dünyada böyle olmak zorunda. Şirketlerin
kârını değil, halkın ve doğal yaşamın
çıkarını esas alan bir stratejiyi, bir siyaseti hedef
alacağız.
Enerji konusunda, kesinlikle
kamulaştıracağız. Her şeye rağmen enerji
yatırımını reddediyoruz; doğayı katleden,
insanı zehirleyen bir enerji yatırım politikasını
reddediyoruz; iklim krizini derinleştiren tüm bu projeleri reddediyoruz,
bunları iptal edeceğiz, bunları reddediyoruz,
kaldıracağız ortalıktan.
İnsanların büyük
kentlere göçü yani bu mesele en kritik meselelerden bir tanesi. Siz
insanların doğduğu yerde karnını doyurmasını
engellerseniz; tarımı, hayvancılığı bitirirseniz
insanları göçe zorlarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MURAT ÇEPNİ (Devamla)
Göçe zorladığınız koşullarda da Kanal İstanbul
gibi 1 milyona yakın insanın yeniden orada yerleşeceği
kentler kurarsınız. Bu anlamda biz, demokratik anlamda, demokratik
halk iktidarı koşullarında halklarımızın kendi
yaşadıkları yerlerde yaşamlarını idame
ettirecekleri koşulları sağlayacağız.
Yine, termik santral ve
nükleer santral projelerini iptal edeceğiz; bunları bir suç olarak
görüyoruz.
Son olarak şunu söylemek
istiyorum: Tüm bu yıkım projelerine imza koyanlar, onay verenler bilsinler
ki suç işliyorlar ve bu suç, öyle basit suçlar değil,
insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. O yüzden
buradan bir kez daha uyarıyoruz. Bu suça hiç kimse ortak olmasın.
Halkımıza da çağrımız şudur: Bu düzeni biz
değiştireceğiz, demokratik halkçı bir iktidarı biz
mutlaka kuracağız. Bizim tüm sorunlara çözümümüz var; yeter ki yan
yana gelelim, yeter ki birleşelim ve mutlaka kazanacağımıza
olan inancımızı her zaman koruyalım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kemal Peköz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ
(Adana) Sayın Başkan, vekiller, Sayın Bakanlar; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Yine, kumpas davalarıyla
çeşitli nedenlerle, çeşitli şekillerde cezaevlerinde rehin
tutulan arkadaşlarımızı ve ekranları başında
bizleri izleyen ve sosyal medyalarında bizleri izleyen
halkımızı saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
buraya gelirken bütçeyle ilgili konuşup onlarla ilgili eleştirilerimi
gündeme getirmek istiyordum ama bugüne kadar hem komisyonlarda hem komisyonlardan
önce şehirlerde değişik yerlerde yaptığımız
toplantılarda halkımızla bir araya geldiğimizde bütçeye ve
geçim standartlarına yaklaşımınızı çokça dile
getirdiğimiz için ve bunların sizin üzerinizde hiçbir etki
yapmadığını, dolayısıyla, sadece ve sadece
bütçeyle ilgili görüşürken de demokrasiyi bir sayıya
indirgediğinizi ve sayı çoğunluğunuzla bunları
istediğiniz şekilde geçirdiğinizi, bir değişiklik
yapmadığınızı görünce başka şeyler anlatmak
daha çok doğru olur diye düşündüm. Zamanım kalırsa da depremle
ve dönüşümle ilgili birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
sabah buraya gelmeden önce gazetelere bir bakmak istedim ve kendisine gazete
diyen, aslında gazete dışında her şeye benzeyen,
beş paralık bir değeri de olmayan bir evrakımetruke
şöyle bir yazı yazmıştı -biraz önce
arkadaşımız da dile getirdi- diyor ki: Cezaevlerinde beslenen
bir terörist daha öldü. ve daha sonra altına da yazmış: DBPde
daha önce görev yapmış olan birisi odasında, hücresinde ölü
bulundu. Kimdi bu arkadaş? Garibe Gezer; 28 yaşında,
cezaevinden cezaevine nakledilirken tacize ve tecavüze uğramış,
intihara kalkışmış, daha sonra Tek başına bir
hücreye konulduğu için ve arkadaşlarının yanına gitmek
istediği hâlde gönderilmediği için odasında ölü bulundu. denilen
ve intihar ettiği söylenen kişi. İnsan tek başına bir
hücrede nasıl intihar eder, orada ne gibi intihar malzemesi var? O
ayrı bir konu ama bunun üzerine böyle bir yazı yazılıyor.
Bunu okuyunca, bunu görünce
aklıma Dalai Lama geldi. Dalai Lama; 3,5 yaşında kendisi
üzerinde beliren kerametler nedeniyle Tibetliler tarafından dinî lider
kabul edilmiş bir kişi; şu anda yaşıyor,
yaşı bir hayli ileri olmasına rağmen yaşamaya devam
ediyor. Onun çok sevdiğim bir sözü var, öncelikle onu söylemek istiyorum.
Dalai Lama Karşınızdaki düşmanınız ya da
rakibiniz, kim olursa olsun hiç kimseye karşı yüreğinizde kine
ve nefrete yer vermeyin çünkü kin ve nefret önce sizi tüketir çünkü hiçbir
düşmanınız size yirmi dört saatini ayırmaz ama
yüreğiniz yirmi dört saat sizinle beraberdir, dolayısıyla da
yüreğinize koyduğunuz kin ve nefret önce sizi, sonra bağlı
olduğunuz toplumu, sonra da dünyayı tüketime götürür. diyor.
Doğrusu böyle bir kin ve nefreti anlamak mümkün değil, bu kadar kin,
bu kadar nefret niye? Üstelik bir insan öldükten sonra, ne olursa olsun, suçu
olsun ya da olmasın Ölüm hükmü kaldırır. derler. Buna
rağmen bu yazılabiliyor ama kimse dönüp buna herhangi bir şey
yapmıyor; RTÜK de dâhil olmak üzere. Basın İlan Kurumu da ilan
vermeye devam ediyor ve bunu besliyor.
Yine, yaşamdan
alınmış başka bir şey, Kürtçeyle ilgili.
Arkadaşlarımız iki kelime Kürtçe konuştukları hemen
çıldırmaya başlıyorsunuz ve bağırıyorsunuz.
Geçen gün bir arkadaşımız burada Arapça konuştu, hiçbiriniz
tepki göstermediniz. Bu, neyin ne olduğunu çok bariz bir şekilde
gösteriyor. Elbette ona da gösterilmemeli ama ona gösterilmeyen Kürtçeye hemen,
anında gösterilebiliyor.
Seneler önce
yayıncılık yaptığım dönemde bir doktor
arkadaş bir kitabını yayınlatmak üzere yayınevime
gelmişti. Yaşıyorsa -ki yaşadığını
tahmin ediyorum- biz yaşlardaydı, Doktor Hikmet Bukan, Konyalı
bu arkadaş. Konuşma sırasında Kürt olduğumu
öğrenince Ben de Kürtçe biliyorum. dedi. Sen Konyalısın,
Kürtçeyi nereden biliyorsun? dedim, tabii Cihanbeyliyi filan da o zaman bilmiyordum
doğrusu, hesaba katmamıştım. Ya, Kemal Bey, ben
Cihanbeylide çalışıyorum. E, ne olur Cihanbeylide
çalışıyorsanız? dedim, E, oraya hastalar geliyor, içinde
de çok sayıda Kürt var, büyük bir çoğunluğu Kürt. Ben
onların dilini anlamazsam onlara nasıl hizmet ederim? dedi. Biraz
önce burada İmam arkadaşımız, Habip
arkadaşımız Kürtçeyle ilgili, sağlık hizmetiyle ilgili
iki kelime kullandıkları zaman hemen birileri ayağa kalkıp tepki
göstermeye kalktı. Oysaki olması gereken buydu ve olması gereken
bu insanları anlamaktı, dolayısıyla da hizmeti onların
dilinde vermekti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Size
bir eleştiriye giremedim, giremeyeceğim galiba. Zaten dediğim
gibi daha önceleri bunları yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.
Bir şey daha
anlatayım, sizin durumunuzu biraz anlatıyor. Köyün birinde bir gün
insanlar toplanmış bir şeye bakıyorlar. Birisi geçerken Ne
oluyor? demiş. Birisi minareye çıktı, intihar etmek istiyor.
demişler. İşte, kimi İn. diyor, kimi Atla diyor, kimi
Atlayamazsın. diyor falan konuşuyorlar. Ya, kolay bu iş, ben
onu indiririm oradan, kolay. diyor. Nasıl indireceksin? Bana bir ip
getirin, uzun bir ip olsun. diyor. Getiriyorlar ipi, kement gibi
bağlıyor, fırlatıyor, adama Tut bunu. diyor, adam
tutuyor, Dola bunu beline. diyor, doluyor, çekiyor, adam yamyassı yerde
ölüyor. Herkes toplanıyor başına Ya, kardeşim adamı
öldürdün. diyorlar. Ya, ben bir iş yaptım ama bir terslik var bu
işte. Ben iple bir insanı kurtarmıştım ama kuyudan
mı çıkardım, minareden mi indirdim onu
hatırlamıyorum. diyor. (HDP sıralarından
alkışlar) Siz de şu anda o durumdasınız, gemi azıya
almışsınız dört nala gidiyorsunuz, Allah sonunuzu
hayır eylesin demekten başka yapacak bir şey yok.
Teşekkür ediyorum
arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Ayşe Acar Başaran, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli
halkımız; cezaevlerinde rehin tutulan başta Eş Genel
Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gültan
Kışanak, Selahattin Demirtaş olmak üzere bütün arkadaşlarımızı
buradan saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ben de partimiz adına Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı üzerinde söz aldım. Tabii ki
bu yıl da her yıl olduğu gibi bu bütçenin içerisinde
kadının ismi yok. Şaşırdık mı? Hayır,
şaşırmadık çünkü AKP iktidarı on dokuz
yıllık iktidarı boyunca çok sinsi bir biçimde, aslında
sanki toplum hiç anlamıyormuş gibi bir yöntemle, kendi 2023
hedeflerini ortaya koyarken kadınlara da bir yaşam biçimi, bir form
belirledi ve kadınları bu formun, bu yaşam biçiminin içerisine
sıkıştırmak için elinden gelen bütün adımları,
elindeki bütün mekanizmaları işleterek gerçekleştirdi. Tabii,
bunu yargıyla, yürütmeyle, yasamayla, medyayla, Diyanetle ve dediğim
gibi neredeyse elindeki bütün aygıtları, bütün mekanizmaları
işleterek gerçekleştirmeye çalıştı ve bir taraftan da
bu mekanizmaları işletirken iktidar, erkeklerle, toplum içerisindeki
erkeklerle hem fikrî hem eylemsel bir ittifak gerçekleştirdi. Bu ittifakla
kendi söylemlerini, eylemlerini organize ederken erkekleri de toplum içerisinde
kadınlara karşı kışkırttı, kadınlara
karşı şiddetin en yüksek olduğu dönemlerden birini
yaşamamıza vesile oldu. Şimdi, Bunu nasıl yaptı?
diye sorarsanız birkaç tane sadece örnek vermek istiyorum. Tabii ki
bunları çoğaltabiliriz. AKP Genel Başkanı -şu anda da
Cumhurbaşkanı- Kadın ve Adalet Zirvesinde konuşmuş.
Bakın, Kadın ve Adalet Zirvesi. Bu zirvede kadınların ve
erkeklerin fıtraten eşit olmayacağını ifade
etmiş. Yine Başbakanlık döneminde Erdoğan O kadın
mıdır, kız mıdır
gibi bir söylemde bulunmuş.
Yine Maliye Bakanı da -hatırlarsınız Mehmet
Şimşek, bu ülkede çokça Maliye Bakanı değiştiği
için belki hatırınızda değildir ama- İşsizlik
oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok
iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde
iş gücüne katılım oranı artıyor. diyor. Yani
kadınların istihdama katılımını
işsizliği artıran bir veri olarak sunuyor. Yine, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun söylemi. Kadın
İş istiyoruz Sayın Bakanım. diye kendisine seslendiğinde
Evdeki işler size yetmiyor mu? gibi söylemler
kullanmıştı. Şimdi, iktidar bu söylemleri en yüksek
perdeden söylerken
Yine, bir dönem
hatırlarsınız bütün televizyon programlarında evlilik
programları vardı, işte insanları evlendiriyorlardı
çünkü buna özendirme ihtiyacı vardı. Şimdi ne yapıyorlar?
Kadınlara yemek yaptırıyorlar. Şimdi ne yapıyorlar?
Yine, şiddetin pornografisini televizyon programlarında izliyoruz
çünkü şiddeti meşrulaştıran, normalleştiren,
magazinselleştiren bir medya çemberinin içerisindeyiz. İktidar, medya
bunu yürütürken yargı nasıl bir politika izliyor? Yargı da
kadınlarla ilgili her türlü dosyalarda erkekleri aklamak için elinden
gelen her gayreti gösteriyor. Kravat indirimi uyguluyor, takım elbise
giyince erkeklere indirim uyguluyor, yetmiyor, işte duruşma
salonlarında iyi göründükleri için indirimler uyguluyor. Tahrik
indirimleri uyguluyor çünkü kadın, işte, gece bir vakitte
çıkmış, yüksek sesle konuşmuş, yüksek sesle
gülmüş. Hatırlarsınız, gülmeyi bile iffetsizlik olarak
kabul eden bu iktidarın üyeleri vardı.
Şimdi, yargı da
kadınlara yönelik her türlü suçta cezasızlık
politikalarını sistematik bir biçimde uyguluyor. Bu, bilmeyerek,
istenmeyerek uygulanan bir yöntem değil. Bunun en yakın örneğini
ne zaman gördük? Erkekti ama bir de üstüne, bir baskı daha vardı,
üniformalıydı. Bu ülkede erkekseniz, hele hele üniformalı bir
erkekseniz her türlü suçu işleme özgürlüğünüz vardır. Musa Orhan
bir genç kadına tecavüz etti, kadını günlerce hürriyetinden
yoksun bıraktı. Kadın, en son başvurularından sonuç
alamayınca -İpek Er- bir mektupla yaşamına son verdi. Musa
Orhan ne kadar ceza aldı biliyor musunuz? On yıl. On iki yıldan
da indirildi iyi hâlden -çok iyi hâlliydi ya- ve hâlâ elini kolunu sallayarak
serbest bir biçimde kadınlara tehlike oluşturmaya devam ediyor. Ama
bir tane de kadınlar açısından size örnek vereyim ki hani bu
iktidarın yarattığı erkek yargının pratiklerini
görmeniz için. Ayşe Gökkan, Nusaybin Belediye
Başkanlığı da dâhil olmak üzere bütün ömrünü kadın
mücadelesi için harcayan bir arkadaşımız, erkek egemen sistemin
kadınları nefessiz bıraktığını söyleyen bir
kadın arkadaşımız, bunun için bütün yaşamını
mücadeleye vermiş bir arkadaşımız. Defalarca ifadeye
çağrılmış, defalarca yürüttüğü kadın mücadelesi
nedeniyle yargılanmak istenmiş. En son sadece kadın faaliyetleri
yürüttüğü, TJA yani
(x) aktivisti
olduğu için, bir Kürt kadını olduğu için, kadın
mücadelesi yürüttüğü için otuz yıl cezaya çarptırıldı.
İşte, erkek yargının pratiği. Bir taraftan tecavüzcü,
bir kadını ölüme sürükleyen bir uzman çavuşa verdiği on
yıl, bir taraftan da kendi kimliğini, kendi cinsini savunduğu
için otuz yılla cezalandırılan Ayşe Gökkan. İşte,
2si arasında ortaya çıkan farkı hep beraber görüyoruz ve
deneyimliyoruz.
Şimdi, iktidar,
dediğim gibi, bütün bu aygıtları işletirken bir taraftan da
ne yapıyor? Bütün kadınların kazanımlarını
gasbetmek için her türlü uygulamaları da adımları da atmaktan
geri durmuyor. Bakın, bu ülkede nafaka hakkı tartışmaya
açıldı. Başaramadılar ama hâlâ nafaka hakkını,
kadınların nafaka hakkını gasbetmek için ellerinden gelen
her türlü çabayı gösteriyorlar. Bu kürsülere, bu Meclis zeminine defalarca
çocuk yaştaki kız çocuklarının istismarını
meşrulaştırmak için küçük yaşta evlilik adı
altında kanunlar getirilmeye çalışıldı. Yine,
İnfaz Kanunuyla, bu Mecliste biz defalarca itiraz etmemize rağmen kadın
ve çocuklara karşı suç işleyenler serbest
bırakıldı ama mücadele eden kadınlar yine cezaevlerinde
dört duvar arasında rehin tutulmaya devam edildi. En son ne
yapıldı, biliyor musunuz? Bu Mecliste bir taraftan işte
gerçekten kadına yönelik şiddetle mücadele ediliyormuş gibi bir
algı yaratılıp şiddete karşı komisyon kurulurken
bir taraftan da İstanbul Sözleşmesinden bir gece yarısı
tek adamın imzasıyla geri çekildiğimiz ilan edildi. Peki, bu
arada Aile Bakanı ne yaptı dersiniz? Sustu. Tarihe tek kadın Bakan
olarak
Yani bu Hükûmetin tek kadın Bakanı, o da aileden sorumlu, o
da yine aileyle görevlendirilmiş kadın Bakan, İstanbul
Sözleşmesinden geri çekildiğini ilan ettiğinde
Cumhurbaşkanı, tek kelime etmedi ama ne yaptı biliyor musunuz?
İstanbul Sözleşmesinden geri çekildikten sonra kadına yönelik
şiddetin azaldığı üzerinden veriler paylaştı,
bunu meşrulaştırmaya çalıştı. Bununla da tarihe
böyle bir Bakan olarak da geçmiş oldu.
Yine, Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı ne yaptı? Bir pandemi süreci yaşadık. Biz
defalarca söyledik, kriz ve savaş süreçleri en fazla kadına yönelik
şiddetin arttığı süreçlerdir dedik ve çağrı
yaptık, acil eylem planı yapın dedik. Yine, Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı ne yaptı? Şu anki şiddet verileri tolere
edilebilir seviyede." dedi. Ama biz buradan kendisine bir kez daha
söylüyoruz: Kendisi için tolere edilebilir seviyede olabilir ama biz
kadınlar şiddeti artık tolere etmiyoruz. Bu ülkede değil
şu anda açıklanan rakamlardaki kadar yüksek rakamda şiddet ve
cinayeti, tek bir kadının yaşamını yitirmesini, tek
bir kadının artık bu ülkede şiddete
uğramasını kabul etmiyoruz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Bakın Tolere
edilebilir. dediği verileri açıklamak istiyorum Bakana: İlk on
bir ayda 411 kadın, erkek şiddeti sonucunda katledilmiş. Bugün
bile kadın katliamı haberi aldık, yine bir kadın. Bir iki
gün önce Garibe Gezer cezaevinde şüpheli bir biçimde
yaşamını yitirdi. Tabii ki bu aldığımız
veriler kadınların büyük emek ve çabasıyla elde ettikleri
veriler çünkü uzun bir süredir zaten Bakanlık sağlıklı bir
veri kamuoyuyla paylaşmıyor. Çünkü kendilerine göre kadına
yönelik her türlü şiddet kadına yönelik şiddet
sayılmıyormuş, onun için bu verileri de zaten sağlıklı
bir biçimde de kamuoyuyla paylaşmıyor. Şimdi, bu kadar
ağır bir tablo karşımızdayken bizden tolere edilmesini
bekliyor, tolere etmiyoruz. Sadece şiddetle mi yüz yüze kalıyor
kadınlar bu iktidarın yürüttüğü politikalar nedeniyle?
Hayır, işsizlikle de yani hem bedenimiz hem de emeğimiz sömürülüyor
bu ülkede. Bu süreçte biz HDP Kadın Meclisi olarak kampanya yürüttük
Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet. diye.
Onlarca şehir gezdik, binlerce kilometre yol gittik, yüzlerce kadınla
bir araya geldik ve gördük ki kadınların tümü güvencesiz ve ucuz
iş gücünde çalışıyorlar. Kadınların hiçbirinin
kendi sağlık güvencesi neredeyse yok, olanların rakamı da
çok az sayıda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Devamla) - Bu kadınlar sürekli aile bireylerine bağımlı
oldukları için de şiddet ortamlarından uzaklaşma konusunda
büyük zorlanma yaşıyorlar.
Yine, sadece engelli, mülteci
kadınlardan da söz ederek bitirmek istiyorum. Bu ülkede bir de engelli
kadınlar var; sizin tamamen sağlamcı ideolojiniz nedeniyle
toplumdan yüzde 100 soyutladığınız, izole ettiğiniz
engelli kadınlar var. Aylık bakımlarla evde kalma koşulu
getirdiğiniz ve toplumun hiçbir alanına ve toplumsal alana
karışmasına izin vermediğiniz kadınlar, engelli
kadınlar bu toplumun bir parçası ve bu toplumdan izole edilmek
istemiyorlar.
Mülteci kadınların
yaşadıklarını arkadaşlarımız zaten ifade
etti ama şunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz: İktidar,
kadınlara bir savaş açmış durumda, kendini, rejimini
kurumsallaştırmak için ama dün de gördünüz, kadınlar bu
saldırılarınızın karşısında geri
adım atmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Devamla) Kadınlar sizin bu tekçi sisteminizin karşısında
çoğulcu, kadın özgürlükçü bir sistemi kuracak.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Filiz Kerestecioğlu, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa İstatistik Ofisi
(EUROSTAT) verilerine göre, Türkiye, çalışanlar için dünyanın en
kötü 10 ülkesi arasında, SGK verilerine göre ise hem
çalışanların yüzde 42si asgari ücret alıyor hem de bu
ücret Avrupa'daki en düşük asgari ücret. Yurttaşlar düşük
ücrete, güvencesiz çalışma koşullarına rağmen
işleri varsa kendilerini şanslı sayıyor çünkü nüfusun yüzde
20si işsiz; kadınlarda ise bu oran yüzde 30 yani her 3 kadından
1isi işsiz. Çalışma yaşamında bu, özet bir tablo.
Bu arada, Bakanlık
istihdam politikası oluştururken İŞKUR'un işsizlik
verilerini mi kullanıyor yoksa TÜİK'in verilerini mi kullanıyor,
merak ediyoruz çünkü ikisi birbirine zıt, tezat bilgiler paylaşıyor.
Örneğin, 2021 Eylül ayında İŞKUR kayıtlı
işsiz sayısının 219 bin kişi
arttığını söylüyor, TÜİK'e göreyse 160 bin kişi
azalmış. Buradan TÜİK'in niye kimselere randevu vermediği
de anlaşılıyor aslında. (HDP sıralarından
alkışlar) Ama gerçek işsiz sayısını belirlemek
için bir de TÜGVA'ya bakmak lazım çünkü asıl orası biliyorsunuz
özel istihdam bürosu olarak çalışıyor.
En çok çocuk işçi
çalıştıran ülkelerden biriyiz, 2 milyondan fazla çocuk
çalışmak zorunda bırakılıyor. İSİG Meclisi,
İş Güvenliği Meclisi, son yaptığı açıklamaya
göre, son sekiz yılda 500den fazla çocuğun iş cinayetlerinde
hayatını kaybettiğini raporladı. Çocuk, işçi ve ölüm;
bunlar asla yan yana gelmemesi gereken sözcükler.
2021in ilk on ayında en
az 1.853 işçi çalışma koşulları güvenli olmadığı
için hayatını kaybetti. Her gün iş kazası denilen olaylarda
ölen işçilerin haberlerini okuyoruz ama iş kazası diyerek
geçiştirilen bu cinayetlerin önü niçin alınamıyor diye sormayacağım
çünkü kapitalizm öldürür, biliyorum. AKPli kapitalizm ise katbekat öldürüyor
maalesef. (HDP sıralarından alkışlar)
Peki, yurttaşlar bu
güvencesiz koşullarda çalışmaya mecbur kalırken
aldıkları ücretlerle geçinebiliyorlar mı? Tabii ki ona da
hayır. Bu ülkede 7 milyon işçi açlık
sınırının altında ücret alıyor. Tabii, bu 7
milyon verisi, açlık sınırını hesaplayabildiğimiz
günlere ait. Son aylarda bu hesabı yapmak da imkânsızlaştı.
Temel ihtiyaç ürünlerinin her gün fiyatları artıyor. Çiğ süte
tek seferde yüzde 47 zam gelebilir mi? Geldi ama. Gıda krizi de hızla
geliyor. Evet, marketlerde şeker, yağ, un satışı
kısıtlanıyor.
Biraz da
yarattığınız bu krize çözüm diye önerdiğiniz Çin tipi
ekonomik modele bakalım. Çin, emeğin
ucuzlatıldığı büyüme modelini 1980lerde kullandı ve
büyük bir emek sömürüsü yaptı. Bu öyle güzel bir model olarak
aktarılmasın ama bir yandan da ciddi bir planlaması ve sanayi
teknoloji politikası vardı. Şimdi, sizin bu kötü modelden bile
örnek aldığınız kısım sadece emeği
ucuzlatmak. Halka diyorsunuz ki: Kısa vadede ücretler ciddi şekilde
bastırılacak. Gelir dağılımı daha da bozulacak
ama eğer böylesine bir kurtuluş savaşında isyan ederseniz
daha büyük bir baskı rejimi olacak ve yoksullaşmaktan başka bir
seçeneğiniz yok.
Şimdi, baskı
rejiminin sinyali, 25 Kasım 2021de Millî Güvenlik Kurulu bildirisinde de
verildi. Erdoğan, tehditlere karşı gerekli güce sahip
olduklarını MGKye iletti ve dedi ki: Ekonomi
politikalarını hayata geçirme sürecinde
karşılaşılabilecek tehditler ve sınamalar değerlendirilmiştir.
Şimdi, bu ne demekti? Aslında biz buradan şunu anlıyoruz:
Hem Çin modeli bu model hem de çok tanıdık bir başka model; 12
Eylül darbe modeli. Aynen 12 Eylülde de böyle olmuştu. Aynı 12 Eylül
darbe rejimi gibi yine önceden tehdit etmeler, işçi sendikalarını
devre dışı bırakmalar, enflasyon ve devalüasyonun
alaşağı ettiği reel ücretler ve basına İntihar
haberlerini yazmayın. diye geçilen baskılar. Yoksul daha yoksul,
zengin daha zengin anlayacağınız.
Ve Barınamıyoruz.
diyen öğrenciler yarın Ankaraya geliyorlar. Evet,
Barınamıyoruz. diyorlar, Bizimle yürüyün. diyorlar ve yarın
Ankaraya geliyorlar. Sayın bakanlar, sayın iktidar; aslında
buna neden olduğunuz için bunu söylemek tabii, belki komik oluyor ama
gerçekten onları engellemek yerine, onların sorunlarını
çözün; yapmanız gereken bu, sorumluluk almalısınız.
Değerli arkadaşlar,
birçok konuşmamızda da değindiğimiz gibi en çok işsiz
kalan, kayıt dışı çalışanlar kadınlar ve
iş yerinde taciz ve mobbinge uğrayanlar da kadınlar. Ama
bunların çözümü olduğunu da biliyoruz. İş yerlerinde
kadın kotası gerekli, çocuk-yaşlı bakımı kamusal
hizmet olarak sunulmalı, 50den fazla çalışanı olan iş
yerlerine kreş açma zorunluluğu getirilmeli, iş yerinde tacizi
ve şiddeti önlemek için hazırlanan 190 sayılı ILO
Sözleşmesi imzalanmalı ama daha çok söyleyecek önerimiz var fakat
Kadınlar iş aradığı için işsizlik oranı
yükseliyor. diyen zihniyetin bu sorunları çözmeye de gönüllü
olmadığı ortada.
O yüzden, söylemek isterim ki
günlerdir Mecliste bir söz dolaşıyor ya Geliyor gelmekte olan.
diye, işte o, sizden başkası değil sevgili
halkımız yani örgütlü mücadele ve dayanışma. Geliyor
gelmekte olan. sizsiniz, yoksa partiler, şunlar bunlar değil
aslında. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bütçenin Komisyon
görüşmelerinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanını beşinci yargı
paketindeki çocuk teslimiyle ilgili uyarmıştık, aynı
şekilde Adalet Bakanını da uyarmıştık bu konuda.
Size 2 Aralık tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararından söz etmek
istiyorum. Çocuk teslimi sırasında boşandığı
erkek tarafından öldürülen bir kadın hakkında açılan davada
AYM, önemli bir karar verdi. Bu kadın, 2013te
boşandığı erkek tarafından tehdit edildiği için
şikâyette bulunmuş, tedbir kararı
aldırmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Tedbir kararı
bittiği gün çocuk teslimi sırasında öldürüldü. İşte,
biz de bunu söylüyorduk. AYM de burada kamu görevlilerinin, yaşam
hakkını koruma ve etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal
ettiğine karar verdi. Bu yaptığınız, icrayı ve
çocuk polisini oradan kaldırmak daha çok kadın cinayetine ve daha çok
çocuğun istismarına neden olacak.
Ayrıca dün Erzurum
Palandökende Diyanete bağlı bir Kuran kursunda 7 çocuğu
istismara maruz bırakan fail, kaçmak isterken gözaltına
alındı. Yeni Ensar vakalarını, facialarını
önlemenin de sizin sorumluluğunuzda olduğunu hatırlatmak
isterim.
Dün 2 kadın öldü, biri
cezaevinde, Garibe Gezer; diğeri KHKli ihraç Fatma Demirel. Üzüntülerimi
ifade etmek istiyorum buradan ve bunlar da ne intihar diyorum ne de
aslında başka bir şey; gerçekten, cinayete teşvik
aslında.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Dirayet Dilan Taşdemir, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DİRAYET
DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) Teşekkür ederim
Başkan.
Ben de hem televizyonlarda
bizi izleyen halklarımızı hem de cezaevinde rehin tutulan tüm
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Mesleki Yeterlilik Kurumu, çalışma alanlarını ve iş
bulabilme şartlarını göz önünde bulundurmadan sadece ABden fon
alabilmek için sertifika veren bir kuruma dönüştü. Dolayısıyla,
sadece açığa çıkardığı sonuç da sertifikalı
işsizler.
Değerli arkadaşlar,
TÜRK-İŞ verilerine göre 4 kişilik bir ailenin
sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gerekli
aylık gıda tutarı yaklaşık 3 bin TL. Buna konut, kira,
elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve
benzeri ihtiyaçlar dâhil edildiğinde toplam tutar 10 bine
yaklaşıyor ama yaklaşık 13 milyon kişi, asgari ücretle
geçinmek zorunda. Bu 13 milyon, sadece kayıtlı kişi
sayısı ama diğer taraftan baktığınızda neredeyse
ülke nüfusunun yarısı, asgari ücret veya asgari ücretin altında
bir ücretle geçinmek zorunda bırakılıyor.
Peki, bu insanlar bu
ücretlerle nasıl geçiniyor, hiç merak ediyor musunuz? Hani siz merak
etmeseniz de biz yine de anlatmaya çalışalım. İnsanlar
geçinebilmek için tek öğün besleniyor. Yine, evini
ısıtamıyor, meyve, sebze, et zaten lüks tüketim maddesi hâline
geldi, çocuklarına süt alamıyorlar; derin bir yoksulluk ve
açlıkla karşı karşıyalar. İşte, tam da bunun
için biz, asgari ücretin 6 bin TL olması gerektiğini ısrarla
vurguluyoruz ve bu asgari ücretin de vergiden muaf tutulması
gerektiğini öneriyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
Yine, değerli
arkadaşlar, emekli maaşları artık maaş olmaktan
çıktı, emekliler 1.500 TL maaş alıyor. Sayın Bakana
sormak istiyorum: Gerçekten 1.500 TLyle emekliler nasıl geçinsin?
Gerçekten emekliler geçinemiyor, onun için, onurlu bir yaşam için
emeklilerin ücretinin 5 bin TL olması gerektiğini HDP olarak
öneriyoruz.
Yine, bakın, basına
da yansıdı değerli arkadaşlar, bir emekli
vatandaşımız geçinemediği için bir fabrikaya gidiyor
iş aramak için, iş bulamıyor. Fabrikanın önünde bulunan
ekmeği almak istiyor ama utandığı için Ekmeği
tavuklar için almak istiyorum. diyor ama o ekmeği aslında eve
götürüp eşiyle yemek için istiyor ve bunu da gözyaşları
içerisinde anlatmaya çalışıyor. Buradan bir kez daha söyleyelim,
utanması gereken, emekliler değil; utanması gereken, o
vatandaşımız değil. Utanması gerekenler kimlerdir
biliyor musunuz? Utanması gerekenler; üç maaş alanlardır,
şatafat içinde yaşayanlardır, bu ülkenin kaynaklarını
yandaşlarına pul edenlerdir ve milyon dolarlık araçlara
binenlerdir ama maalesef gelin görün ki utanma nerede kaldı? (HDP
sıralarından alkışlar) Bırakın utanmayı,
yarattıkları krizi şimdi de ayetlerle açıklamaya çalışıyorlar.
Neymiş? Faizi Nâsla, yoksulluğu da Bakarayla açıklıyorsunuz
yani kendiniz lüks içinde yaşıyorsunuz ama dönüp halka da diyorsunuz
ki: Şükredin. Gerçekten bunun karşısında insan pes diyor,
başka da bir şey diyemiyor.
Yine, değerli
arkadaşlar, AKP, her yıl emekçilerin aleyhine yasalar çıkaran,
güvencesiz çalışma koşullarını oluşturan, iş
cinayetleriyle ünlenen, hak ve özgürlük mücadelesine karşı
baskıyı süreklileştiren emek düşmanı bir
iktidardır.
Bakın, bu iktidarın
on dokuz yıllık döneminde emekçilerin başına ne
gelmiş? Soma, Davutpaşa, Ostim, Torunlar, Isparta, Düzce, Ermenek,
Esenyurt, Erzurum, Samsun, Güllük, Elbistan, Şırnak, Dursunbey,
Hendek, üçüncü havalimanı, Tuzla Tersaneleri, kot kumlama gibi birçok
iş katliamı bu dönemde meydana geldi. Türkiyede her yıl
yaklaşık 120 bin ile 360 bin arasında işçi, meslek
hastalığına yakalandı. İş cinayetleri
sonrası adaletsizlik, cezasızlık bir kural hâline geldi; bu
cezalar çoğu zaman para cezasına çevrilmiş ve yirmi dört ayla
taksitlendirilmiştir. Devlet kendi yasalarına dahi uymamış,
çalışan çocukları korumamıştır. Mevsimlik
tarım işçilerinin üçte 1i 14 yaş ve altında olmak üzere
her yıl 60-70 çocuk çalışırken hayatını
kaybetmiştir; her yıl 120 ile 150 civarında kadın
çalışırken yaşamını yitirmiştir. Nüfusun
yaklaşık yüzde 10una yaklaşan göçmenler; sigortasız, ucuz,
dışlayıcı yani tamamen korunmasız koşullarda
çalışmıştır. Son dönemde her yıl 100
civarında göçmen işçi, hayatını kaybetmiştir. Yine,
Türkiye, iş cinayetleri sıralamasında dünyada 3üncü
sırada. AKPnin iktidara geldiği Kasım 2002den beri de
yaklaşık 28.380 işçi hayatını kaybetti; sanki insanlar
çalışmamış, savaşmış.
Tabii ki bu tablonun bir de
kadınlar açısından daha vahim bir durumu söz konusu. Yoksulun da
yoksulu denilebilecek bir kitle var, o da kadınlardan oluşuyor.
Ülkemizde kadınlar derin bir yoksulluk hâlini yaşıyor.
Cinsiyetlerinden kaynaklı ayrıca emekleri sömürülüyor, görünmez
kılınıyor ve değersizleştiriliyorlar.
Bakın,
araştırmalar bu konuda bize daha net veriler veriyor. Yani, bir
yıldan uzun süre işsiz kalma oranının erkeklerde yüzde 20
iken kadınlarda yüzde 33 olduğunu göstermektedir. Yine,
DİSK-ARın Ekim 2021de yayımladığı rapora göre,
cinsiyete göre işsizlik oranlarında kadın işsizliği,
tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmektedir.
PERO DUNDAR (Mardin) Acaba
Bakanlar bizi dinlese nasıl olur?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Kart verme günleri mi bugün, hayırdır, iş takibi
günü mü?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben dinliyorum,
merak etmeyin.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Sanki iş takip günü bugün.
PERO DUNDAR (Mardin)
Ziyaretlerini sonra da yapabilirler.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) İşgücü Piyasasında
Kadınların Yeri ve Politik Önerileri başlıklı rapora
göre: Türkiye, kadın istihdam oranıyla dünyada son sıralarda yer
almaktadır. Yine, aynı rapora göre kadınların yüzde
50sinden fazlası hizmet sektöründe, yüzde 25i tarım sektöründe ve
yine, yüzde 15ine yakını da sanayi sektöründe
çalışıyor. Tarımdaki kadınların yüzde 75i ise
ücretsiz aile işçisi olarak istihdam ediliyor. Kadınlar eşit
işe eşit ücret almadıkları gibi, kadın işçilerin
dörtte 1i ise asgari ücretin altında ücret alıyor.
Yani, bu rakamları
umursamıyorsunuz biliyoruz çünkü size göre zaten kadınların bir
tane işi var, ev içi işleri kadınların asli görevidir,
zaten kadınlar bu işleri de severek yapıyorlar, sizin
iddianıza göre. Onun için kadın işsizliğini, kadın
yoksulluğunu kendinden dert eden bir iktidarla biz karşı
karşıya değiliz. Ama bilin ki bunu biz dert ediyoruz çünkü bizim
için eşit, adil, özgür bir yaşamın önünde bu tutum engeldir.
Onun için de biz bu durumu kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz ve mutlaka da
değiştireceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
Bunun için de biz HDP
Kadın Meclisi olarak evet, tarım işçisi kadınlarla,
emekçilerle Türkiyenin dört bir yanında, 18 kentte bir araya geldik;
onların sorunlarını dinledik, raporlaştırdık ve
seslerinin, sözlerinin mücadelesini vermeye de devam ediyoruz.
Bakın, o
kadınlardan sadece bir ikisinin sözlerini burada sizinle paylaşmak
istiyorum. Ne demişti kadınlar: Para yok, çocuklarımı
okula gönderemeyeceğim. On bir saat çalışıyorum ve günlük
sadece 30 TL alıyorum; aldığımı ekmeğe veriyorum,
mecburum çalışmaya. Akşama kadar gözümün feri gidiyor,
kiramı ödeyemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Devamla) Yine, başka bir kadın: 55
yaşındayım, ömrüm çalışmakla geçti, onlarca şehre
gittim, yapmadığım iş kalmadı, aylık
alıyorlar dünyanın parasını, Allah onlardan razı
olmasın. Fakirler ölür, zenginler bakar işte. 9 yaşından
beri il il gezdim; çuval, mısır fabrikalarında
çalıştım, eninde sonunda çöktüm, şimdi de üzüm
torbaları önünde kaldım. Siverek'ten tut, İzmir Söke'ye;
Karadeniz'de çadır kurmadığım yer, su içmediğim
pınar kalmadı. Başka işte çalışsam iki defa
emekli olmuştum şimdiye kadar.
Maalesef nerede bir yoksulluk
varsa orada muhakkak da kadınlar var ama biz HDP Kadın Meclisi olarak
gittiğimiz her yerde, her alanda kadınların bu mücadelesinin
yanında seslerini, sözlerini duyurmaya çalışacağımızı
bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu da
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılacak olan konuşmalara başlıyoruz.
İlk söz, Sayın
Mehmet Bekaroğlu'nun.
Buyurun Sayın
Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım, kürsüyü dezenfekte
etmiyorsunuz, etmeniz lazım kürsüyü. Dezenfekte olması gerekir
arkadaşlar.
BAŞKAN Artık
bıraktık o işi efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sesiniz anlaşılmıyor Sayın Başkan, yüksek sesle
konuşur musunuz? Bizler de ne söylediğinizi duymak istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Bekaroğluyla aramızda özel, Sayın Tanal.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık
Bakanlığı bütçesini konuşacağım
ağırlıklı. Önce iki konuda açıklama
yapacağım, sonra vakit kalmaz. Birincisi; sağlığı
pazar, hastayı da ticari meta hâline getiren bu sağlık düzenini
biz değiştireceğiz. CHP olarak, sağlık meselesine
bambaşka bir açıdan bakıyoruz; sağlık, bir temel insan
hakkıdır, asla ve asla ticarileştirilemez. CHP iktidarında
sağlık hizmetleri büyük ölçüde kamu eliyle yürütülecektir;
sosyalizasyona dayalı, koruyucu hekimlik hizmetleri önceliğimiz
olacaktır. Bu doğrultuda büyük bir sağlık devrimi
yapacağız.
Sayın Bakan, bütçe
görüşmeleri esnasında Turkovac aşısını
anlatırken laf attım ona, dedim ki: Bu ülkede aşı iki yüz
sene evvel yapıldı. Sayın Bakan da Turkovacın
çıkmasına sevinmiyorsunuz, üzülüyorsunuz. gibi bir laf etti; daha
sonra da herhâlde bir halkla ilişkiler çalışması
yaptılar. Bütün medyada sanki biz, ben Türk aşısına
karşı çıkıyoruz gibi bir algı oluşturdunuz Sayın
Bakan, haksızlık yaptınız.
BAŞKAN Sayın
Bekaroğlu, Genel Kurula hitap edin.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Bakın, Sayın Bakanım, benim özel hastanelerim yok,
insanlar hastalansın da benim hastaneme gelsin demiyorum. Böyle bir
şeye hakkınız yok.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Öyle bir şey yok.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, Sağlık
Bakanlığının bütçesi yüzde 50 oranında
artmıştır, ne var ki bu artış, pandemi
harcamaları ve şehir hastanelerine yapılacak ödemeler dikkate
alındığı zaman bir artış sayılmaz. Hani,
Cumhurbaşkanı Erdoğan Bir kuruş bile harcamadan yapıyoruz.
demişti ya, şehir hastaneleri dedikleri gibi değil. 2017den
itibaren bütçeden hizmet ve kira bedeli adı altında büyük paralar
ödenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, içinden geçtiğimiz süreç, bu neoliberal ekonomi ve
sağlık politikalarının pandemi dolayısıyla
denendiği önemli bir dönem olmuştur. İnsan
sağlığını ve her şeyi ticaretin konusu hâline
getiren neoliberalizmin ne kadar insanlık dışı bir sistem,
model olduğunu bu vesileyle bir kere daha gördük. Yok, bu sefer sadece
zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olmadı; fakirler aşı
bile bulamadı, Afrikada hâlâ aşı ulaşmamış
ülkeler var.
Ya, sayın
milletvekilleri -AKPli milletvekillerine söyleyeyim özellikle- işler
anlattığınız gibi değil Sayın Bakan, ortada öyle
bir pozitif ayrışma, büyük başarı hikâyesi filan yok.
Toplumu bu işe katamadınız, halkla ilişkileriniz de çok
kötüydü, kimse sizin söylediklerinize inanmadı. İnsanlara
gerçeği söyleyip onlardan destek isteyeceğinize Avrupa'da durumun ne
kadar kötü olduğunu anlattınız, bu şekilde Türkiye'de
işlerin ne kadar yolunda gittiği algısını
oluşturmaya çalıştınız oysa hâlâ Türkiye'de günde 20
bin, 30 bin yeni vaka açıklanıyor ve 200 insan ölmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu iktidar pandemiyi insan ve insan sağlığı olarak
değil, para ve üretim olarak gördü, milyonlarca insanı
çalıştırmaya devam etti; yetmedi, ekonomi yavaşlamasın
diye kapanmaları geciktirdi ve yeteri kadar uygulamadı. Pandemi
harcamaları diye kredi hacmini büyütmekten başka hiçbir şey
yapmadınız, sadece patronları gördünüz; güya onlar
yatırım yapacaktı, istihdam olacaktı ama öyle olmadı,
güven ortamı olmadığından dolayı gittiler,
aldıkları kredileri dövize ve altına yatırdılar
genellikle tabii. Söyledik ama kulak asmadınız, doğru olan,
insanlara direkt yardım etmenizdi çünkü insanlar bunu harcayacaktı,
piyasa da canlanacaktı. Doğrudan yapılan yardımlar
gayrisafi millî hasılanın yüzde 3ü civarında oldu ama yüzde
10u geçti yaptığınız krediler. Böyle olmasına rağmen
hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de bakanlar Biz pandemide gayrisafi
yurt içi hasılanın yüzde 13ü kadar yardım yaptık. diye
açıklama yaptı. Ayıp yani, böyle bir şey yok.
Değerli milletvekilleri,
Şehir hastaneleri sayesinde insanlar koridorlara
yığılmadı. diye övünüp durdunuz. Yoğun
bakımlarda başarı sizin değildir, sağlığı
ticarileştiren Sağlıkta Dönüşüm Programının da
değildir. Yoğun bakımlarda hekimlerimiz ve diğer
sağlıkçılar; cansiparane bir şekilde
çalıştılar, görülmemiş kahramanlık örnekleri ortaya
sergilediler, eğer Covid-19la mücadelede bir başarı varsa bu
başarı sağlıkçılarımızındır.
Onları tebrik ediyorum, saygılarımı sunuyorum;
onlarcası öldü, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Covid-19la mücadeleyi zora sokan, sağlıkta
Dönüşüm Programınızdır. Bu programın koruyucu
hekimlik bölümünün eksik olmasından kaynaklandı bu. Bu vesileyle,
ülkemizde koruyucu hekimlik sisteminin kurucusu olan Nusret Fişek
Hocayı da saygı ve rahmetle anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
150 ülkeye tıbbi
yardım ve aşı gönderdik. diye övünüp durdunuz; içeriye
algı operasyonu yapmak için gerçeği büktünüz;
hastalığı, insanların acılarını bile
kullanıyorsunuz. O neydi öyle? Sayın Cumhurbaşkanının
imzasıyla evlere 5 adet maske, 1 şişe kolonya gönderdiniz, kime
ihale etmiştiniz ki bunu? İngiltere'ye maske gönderiyoruz. diye
şişinip durdunuz ama hâlâ aşı meselesini halledemediniz.
Maalesef, aşılamada henüz pandemiyi kontrol altına alacak bir
noktaya gelmedik. Bu süreçte, Sağlıkta Dönüşüm Programında
aşı üretiminin âdeta yasaklanmasının ne kadar
yanlış olduğunu bir kere daha gördük.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede gerçekten yüz sene evvel aşı
üretiliyordu. Üretilen aşılar hem ülkeye yetiyor hem de bunları
dışarıya satıyorduk. Ne var ki yirmi senelik Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı döneminde Refik Saydam
Hıfzıssıhha Enstitüsüne yatırım yapılmadı,
aşı altyapısı yok edildi ve sonunda da kapatıldı.
Şimdi aşıların tamamı neredeyse
dışarıdan geliyor; Belçika'dan, Çin'den, Hindistan'dan. Bir
tanesi Türkiye'de yapılıyor, konjuge pnömokok aşısı,
bunu da Pfizer yapıyor değerli arkadaşlarım. Bakın,
siyasette ihanet kelimesinin kullanılmasını doğru
bulmuyorum, eğer kullanılacaksa bir ülkenin aşı
altyapısının yok edilmesinden daha büyük bir ihanet olamaz değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu Sağlıkta
Dönüşüm Programına biraz da yakından bakacak olursak,
yıllardan beri âlâyıvalayla anlattığınız
Sağlıkta Dönüşüm Programı özetle şudur değerli
arkadaşlarım: Devletin sağlıktaki payının
azaltılması, özel sektörün payının
artırılması, hastanelerin işletmeler hâline getirilmesi,
hastanın adının hizmet alan müşteri yapılması ve
hâliyle de müşterilerden katılım payı ve fark
alınması. Sağlıkta Dönüşüm Programı
dediğiniz olay budur değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Hasta
memnuniyeti var. diyenleri duyar gibiyim. Evet, büyük ölçüde otelcilikten
kaynaklanan bir memnuniyet vardı ama şimdi, öyle değil;
artık hizmete ulaşımda bile sorunlar var, randevu bile
veremiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Sağlıkta Dönüşüm Programının
getirdiği bir yenilik de performans sistemidir. Ne kadar iş, o kadar
para. Hasta muayene süresini beş dakikaya kadar düşürdünüz. Kaliteden
uzaklaşan, hekim-hasta ilişkilerini ortadan kaldıran, ciddi ve
zor sağlık sorunlarının tedavisini engelleyen bu ortam
insani bir ortam değildir. Sağlık çalışanları
sadece performans sistemiyle hırpalanmadı değerli
arkadaşlarım, sistemden kaynaklanan sorunların sorumlusu olarak
da sağlık çalışanları gösterildi, âdeta hedef
gösterildi sağlık çalışanları. Sağlıkta
şiddetin temel sebeplerinden bir tanesi de bu yönetimdir değerli
arkadaşlarım. Bu kışkırtılmış
sağlık düzeni hekimleri bıktırmıştır,
sağlıkçılar mutlu değildir. Yurt dışına
gitmeye çalışan çok sayıda hekim ve diğer sağlık
çalışanı var; yılda bin civarında hekim ülkeyi terk
etmektedir.
Tıp eğitimine de
çok büyük darbe vuruldu. Tıp eğitimi daha çok para sloganıyla
uyuşmaz değerli arkadaşlarım. Çok doktor, çok temas, çok
para diyerek tıp fakültelerinin kontenjanlarını
artırdınız; yetmedi, hesapsız kitapsız, hocasız
tıp fakülteleri açtınız, dışarıdan doktor bile
getirdiniz. Şu anda 64 tıp fakültesiyle Avrupada 1inci
sıradayız. Almanya, zavallı Almanya ve İtalya 38 tıp
fakültesine sahip(!)
Değerli
arkadaşlarım, sadece sağlık eğitiminde ve tıp
fakültelerinde problem yok. SUT diye bir şey var, Sağlık
Uygulama Tebliği; buradaki tarifelere göre Sosyal Güvenlik Kurumu
hastanelere ödeme yapar. Bu 2016da kalmıştır, artmıyor
değerli arkadaşlarım. Böyle olduğu için üniversite
hastaneleri para alamıyor, para alamadığı için borçlarını
ödeyemiyor değerli arkadaşlarım. Ama Sağlık
Bakanlığı gidiyor, SGKyle özel protokol yapıyor ve
şehir hastaneleri kaymaklı ödemeleri alıyor. Özel hastaneler de
yüzde 200, 300 fark alıyorlar değerli arkadaşlarım;
üniversite hastaneleri alamıyor ve hastaneler kapanma noktasına
geldi.
Sayın Bakanım,
Çorumdan geçerken şöyle bir şey okudum: Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Hitit Üniversitesi Çorum Erol Olçok
Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Üniversite hastaneleri
Sağlık Bakanlığına bağlandılar mı
Sayın Bakanım? Böyle bir şey var mı? Ne zaman oldu? Biz mi
duymadık? Bakın, değerli arkadaşlarım,
Sağlık Bakanlığı üniversite hastanelerini
batırıyor. Bunun sebebi nedir? Çıkıp bu kürsüden
anlatılması lazım. Üniversite hastanesi olmazsa doktor
yetişmez, doktor olmazsa sağlık olmaz, uzman olmaz; böyle saçma
sapan şey olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, -bitiriyorum, sürem de azaldı, şehir
hastaneleriyle ilgili arkadaşlarımız konuşacaktır-
şehir hastaneleri büyük bir olay olarak hâlâ anlatılıyor.
Hayır, bakın, şehir hastaneleri nedir birkaç cümleyle
söylüyorum: Bir adam geliyor, diyelim 250 milyon dolar harcayarak bir hastane
yapıyor; bu kişiye, on beş, yirmi beş sene işletip 1
milyar dolar geri kazanma garantisi veriliyor, her yıl muayene için,
tetkik için hasta garantisi veriliyor, bu paralar karşılanmazsa
devlet tarafından ödeniyor. Bir anlaşmazlık
çıktığı zaman da Londra mahkemeleri -MHP sıraları
nerede?- yetkili oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MEHMET BEKAROĞLU
(Devamla) Evet, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, -bitirmek üzereyim- şehir hastaneleri niye
şehir dışında? İsimleri, şehir, şehir
hastaneleri. Ya, şehirde AVM kuruyorsunuz ama hastaneleri dağ
başlarına taşıyorsunuz. Organize sanayi bölgeleri mi
buralar anlaşılır gibi değil.
Değerli
arkadaşlarım, bakın -sürem doldu- Ankaranın çok önemli
simge hastanelerinin hepsi kapatıldı. Niye kapatıldı,
bunların araç gereci ne oldu, buraları ne yapacaksınız diye
sormaya devam ediyoruz. Kullanacağız. deniliyor, nasıl
kullanacaksınız bilmiyoruz ama Sağlık Bakanına sizin
huzurunuzda önemli bir soru daha soracağım: Sayın Bakan,
şehir hastanelerini dağ başına götürürken niçin kendi
üniversitenizin hastanelerini İstanbul ve Ankaranın en merkezi
yerlerine kuruyorsunuz? İstanbulda ikinci köprünün ayağına
kurdunuz; Ankarada yüksek hızlı tren istasyonunun yanında sizin
bir diş hekimliği fakültesi inşaatı var. Bunlar nasıl
yapılıyor, bunlar yapılırken sizin Bakan
olmanızın bir katkısı var mıdır?
Teşekkür ederim.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Burhanettin Bulut,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BURHANETTİN BULUT (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kasım ayından bu yana reçetesiyle eczaneye giden her
vatandaşın yakından hissettiği, bir tek Sağlık
Bakanının hissetmediği, kabul etmediği ilaç
kıtlığı yaşıyor ülkemiz. Sebebi belli; bir ilaç
fiyat kararnamesi var, bu kararnamede ilaçlar yılda 1 defa
fiyatlandırılıyor ve o tarihin euro üzerinden ancak geçen sene
ilacın fiyatlandırılmasından bu tarihe kadar geçen sürede
euro 2 katına çıktı. Kurdaki bu artış ve bu sektörde,
bu alanda özellikle mamul ilaçlarda tümünün ithal edilmesi ya da yerli
ilaçlarda üretimde yüzde 70inin ham maddesinin ithal olmasından
dolayı ciddi bir sıkıntı yaşanıyor ve bu ilaç fiyat
kararnamesinde on iki yıldır hiçbir şekilde bir kalem dahi
oynatılmadı. Şimdi, burada böyle bir sorun var ve bu sorunu
çözmek için de bu işin başında Sağlık Bakanı var.
Sağlık Bakanının yapacağı şey şu: Bu
konuda var olan, sektör içerisindeki kanalları bir araya getirip Bu
sorunu nasıl çözeriz? diye bir uğraş vermesi gerekiyor. Nedir
burada içerisinde olan? Bir tanesi, yerli ilaç sanayisi. Yerli ilaç sanayisi
Ham madde almakta sıkıntı çekiyorum. diyor; örneğin,
buraya bir destek verilebilir. Eczacılar Artık eczanemizi
işletemiyoruz. diyorlar; burada da ilaç fiyat kararnamesinin içerisindeki
meslek hakkını artırarak bu sorunu çözmek kolay. Bu sorun
çözüldüğünde yani bu bahsettiğim şekilde bir hemfikirlik
oluştuğu andan itibaren de kurdaki artış gibi ilaç 2
katına çıkmayacak ancak -bunu Komisyonda da konuşmuştuk-
Sağlık Bakanı çözümü şöyle buluyor: Tipik bir RTE
taktiğiyle yani Sorun bende değil, sorun sizde." (CHP
sıralarından alkışlar) Komisyonda sorduğumuz sorulara
yazılı cevap vermiş, cevapta şu var: İlaçlar serbest
eczanelerde yüklü miktarda bulunuyor. Yani vatandaşın
bahsettiği, eczaneye gittiğinde yaşadığı
sorunları yok sayıyor. Buradaki yok saymaya
baktığımızda
Aslında herhangi bir denetim
yapmasına da gerek yok çünkü ilaçta karekod sistemi var, İlaç Takip
Sistemi var. Oturduğu yerden bilgisayar üzerinden buna bakabilir ancak
bunun yerine -soğan depolarını bastığı gibi-
eczaneleri basıyor. Yazdığı cevabi yazıda 261 eczanenin
denetlendiğini söylüyor ancak 26 bin eczanenin içerisinde 261 eczane binde
1 bile değil. Bu, demin de
söylediğim gibi, RTE taktiği; suçu karşıya at ve kamuoyunda
da onları suçla, böylelikle sorun kendi üzerinden çıkmış
olur. Yani şu anda Türkiyede yaşayan her vatandaşı mutlaka
bir gün ya terörist ya da hain ilan edeceği gibi, burada da eczacılar
hain ilan edilmiş durumda. Millî birliğimize kasteden ecza
depoları, beka sorunu yaratan ilaç sanayisi ve Hükûmeti zor durumda
bırakan eczacılar. Bakalım, şubata kadar bu görüşmeler
yapılacak, şubata kadar, umarım, bir halk sağlığı
sorunu hâline gelmez.
Sayın Bakan,
sağlık emekçileri atama bekliyor. Bu konuda da sosyal medyada
yığınla tweet atıyorlar ve aynı şekilde bizlere
de ulaşmaya çalışıyorlar; sordukları şey şu:
Bu seneyi Sağlıkçılar Yılı ilan ettiniz. On üç
aydır da atama yapılmadı. Sürekli 40 bin atama
yapılacağını ifade ediyorsunuz, bu atama kılavuzu ne
zaman yayınlanacak? (CHP sıralarından alkışlar) Sizden
ricamız, hani, siz Cumhurbaşkanına danışmadan, onun
izni olmadan hiçbir şey söyleyemiyorsunuz ya, o açıdan, bir Sağlık
Bakanı olarak Cumhurbaşkanına bir sorun: Bu atamalar ne zaman
olacak? Boşuna mı Sağlıkçılar Yılı ilan
ettiniz.
Türkiyede
sağlıkçı olmak, 720 bin işsiz sağlıkçı
demektir. Sayın Bakan, Türkiyede sağlıkçı olmak, bitmek
bilmeyen nöbetlerde, ağır iş yükünde, mobbingde şiddete
maruz kalmak demektir. Bu ülkede sağlıkçı olmak
Sağlıkçıların hakkı ödenmez. deyip -özellikle sizin
söylediğiniz gibi- sonra da hiçbir hakkını ödememektir. Otuz altı
saat sonra, tuttuğu nöbet ertesinde trafik kazasında can vermektir
Türkiyede sağlıkçı olmak. Türkiyede sağlıkçı
olmak, torba yasada bile sağlıkçılara ayrım yapmak
demektir. Geçen hafta, Meclisimize gelen yasa teklifinde sadece hekimlere
yönelik bir destekleme, bir maaş artışı sunulmuştu;
burada bile ayrımcılık yapıyorsunuz. Kamuda
çalışan eczacılar var, diş hekimleri gibi onlar da önemli
görevlerde bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
BURHANETTİN BULUT
(Devamla) Yine, sağlık emekçileri, sağlık teknisyenleri,
bunlar bir bütünün parçaları ama siz hem vatandaşlara hem de
sağlık emekçilerine bu anlamda bir güven vermiyorsunuz. Siz
Sağlık Bakanı olduğunuz günden bu yana vatandaşlar
hastalanmaktan korkuyorlar.
Merkezi Hekim Randevu Sistemi
ya da ALO 184ten randevu alırken dijital kuyruklar oluşturdunuz.
Randevu alıp hastaneye gidenler ise beş dakikada muayene olup
ardından sıraya girenlerin de sırasını kapatmamaya
çalışıyor.
Yine, siz, eczanelere
gittiğinde ilaç bulamayan vatandaşları suçluyorken, bu anlamda
da SGKnin ödeme listesinden ilaçları sürekli çıkartarak
vatandaşın cebinden ödediği payı artırıyorsunuz.
Sonuç itibarıyla,
Sağlık Bakanına bir önerimiz yok ama
vatandaşlarımıza tek bir tavsiyem var: Fahrettin Kocanın
Sağlık Bakanı olduğu bu ülkede sakın ha sakın
hastalanmayın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Murat Emir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT
EMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Sağlık
Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz ve maalesef, ülkemizde
sağlık hizmetleri kritik bir eşiğe gelmiş durumda.
Sağlık hizmetlerinin erişilebilirliği son derece
zorlaştı; vatandaşlarımız doktora
ulaşamıyorlar, randevu alamıyorlar, ameliyat sırası
bekliyorlar ve sonuçta da hastalanmaktan korkar bir hâle geldiler.
Bakın, ben buraya
gelmeden, daha bu sabah, birkaç randevu almak istedim kendi adıma ve
randevu olmadığını söylediler. Bu MHRS sistemi on beş
günlük randevu
Ben göz randevusu istedim; Ankara'da, Çankaya'da muayene olmak
istedim Sayın Bakan, randevu yok. Yani on beş gün beklemek
zorundayım muayene olmak için. Peki, Ankara'da nerede muayene
olabilirim? dedim bana Nallıhan ve Beypazarı Devlet Hastanelerinde
olabilirsiniz. dedi sistem. İşte bu, havalı MHRS sistemi.
Şimdi, geleceksiniz buraya, resimler göstereceksiniz belki, şehir
hastanelerinden böyle havalı resimler göstereceksiniz ama bu sorun orta
yerde duruyor. Milyonlar randevu alamıyorlar ve aslında o
övündüğünüz
Kuyrukları bitirdik. diyorsunuz ya, aslında sanal
kuyruklar oluştu ve sadece siz görmek istemiyorsunuz ama
vatandaşımız bunu yaşıyor. Değerli
arkadaşlar, eğer bu bir diş randevusu olsaydı, bakın,
Nallıhan Devlet Hastanesinden randevu veriyor ama diyor ki: Sadece
diş çekimi yapılabilir. Bu derece zorlanmış bir durum.
Ameliyat olamıyor
vatandaşlarımız, bana ulaşıp Bilkent Şehir
Hastanesinde altı aydır fıtık ameliyatı olamadım
hocam, ne yapacağım, bana yardımcı olun. diyen hasta var.
Nereye bakarsanız bakın; özellikle protez gerektiren, implant
gerektiren ortopedi, beyin cerrahi ve acil travma vakaları şu anda
ameliyat olamıyorlar. Niye? Çünkü sarf malzemeleri yok. Niye? Çünkü
sektörü bitirdiniz. Bakın, tıbbi cihaz ve malzeme sektöründe
yaklaşık borç miktarı ortalama 9 milyarı geçmiş
durumda ve ortalama ödeme süresi de on sekiz ayı geçmiş durumda.
Sektörü çökerttiniz, ödeme yapmadınız. O 5li çeteye ödediklerinizin
binde 1ini verseydiniz bu sektör ayakta kalacaktı. Bu sektör mal
veremeyince de şu anda hastanelerimizde en basit tıbbi sarf
malzemeleri ve daha komplike, daha karmaşık malzemeler de
bulunamıyor ve ameliyatlar durma noktasına gelmiş durumda.
Sayın Bakan, bu gerçekliği kimsenin gözünden saklayamazsınız.
Değerli arkadaşlar,
aile hekimliği sistemi tam bir facia. Aile hekimlerinin iş yükü
sürekli artıyor ama kazançları sürekli tırpanlanıyor ve
sonuçta, cephenin en ön safında savaş veren aile hekimi
arkadaşlarımız ve onların birlikte çalıştığı
sağlık çalışanları ağır bir yük
altında, istifa ile emekli olma ikileminin arasına
sıkıştırılmış durumda. Tabii, genç
hekimlerin Türkiyede kalmak istemediği artık herkesin gördüğü
bir gerçek ve sizden, hiç olmazsa, şu bütçe bittikten sonra, artık eli
yüzü düzgün, bütün sağlık çalışanlarını kapsayan,
bütünleyici ve hakkaniyetli bir zammı bekliyoruz ve burada da katkı
vermeye hazırız Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, ağustos
ayında 20 milyon test kiti alalım. dediniz. Hem de Üç ay
içerisinde -ayrıntılarını söylerim size- hemen teslim
edeceksiniz. dediniz. Sonra, son gün ihale iptal edildi;
şaşırıldı, yeni bir zeyilname, yeni bir ihale; o da
son gün iptal edildi çünkü adrese teslim olacak, kimin gücü kime yeterse, ona
göre bir ihale düzenlenecek ve sonunda, 3üncü ihalede bu test kitini
almayı başardılar. Ama alırken de bir şeyden vazgeçti
Sağlık Bakanlığı, Ben mutant virüs taramak
istemiyorum. dedi. Yani alınan test kitleri varyasyonlara kör.
Sağlık Bakanlığı Covidle âdeta körebe oynamak
durumunda. Şimdi, Sayın Sağlık Bakanı diyor ki: Bizde
Omicron yok. Kim inanıyor? Kimse. Niye? Çünkü taramıyorsunuz ki.
Sekans analizini yapıyor musunuz? Mesela, sizin sekans analizi
sıklığınız ne kadar? Yüzde 1in altında
Sayın Bakan ama bunu yüzde 40 düzeyinde yapan ülkeler var. Şimdi, siz
bu taramayı yapmazsanız; bilmiyorsunuz, körsünüz varyantlara,
dolayısıyla da Bizim ülkemizde Omicron yok. diyorsunuz. Bunun
rahatlığı içerisindesiniz ve gelip bunu bir başarı
gibi anlatacaksınız, biz de şaşkınlıkla
izleyeceğiz. Benden duymuş olmayın ama size rakamların
efendisi diyorlar, aynen böyle vaka sayılarını, hasta
sayılarını sakladığınız gibi ölüm
sayılarını da bir şekilde manipüle ettiğinizi herkes
biliyor. Çünkü sadece 11 ilin bulaşıcı hastalıktan ölüm
sayısına baktığınızda aslında açıklanan
rakamın 150 binin üstünde olması gerektiği gerçeği
apaçık karşımıza çıkıyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla)
Toparlıyorum.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Merak etmeyin, bizde de var. Endişelenmeyin
MURAT EMİR (Devamla)
Biliyorum, biliyorum.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Açıklayacağım.
MURAT EMİR (Devamla)
Biliyorum, tabii tabii.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Bizde de var
Merak etmeyin.
BAŞKAN Devam edin,
tamamlayın sözlerinizi.
MURAT EMİR (Devamla)
Siz açıklayacaksınız şunu da açıklayın Sayın
Bakan: Biz, yüzde 1, yüzde 5 sekans analizi yapıyoruz. deyin, kaç
merkezde yaptığınızı da söyleyin, memnuniyetle
dinleyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız, 4üncü doz
aşı
Bakın, bu Bakanlığın her gün açıkladığı
harita ve biz bundan memnun oluyoruz, keşke daha çok olsa, aşı
karşıtlığı az olsa; buna ihtiyacımız var
gerçekten. Peki, 4 doz aşı olanlar niye burada yok? 4 doz aşı
olanlar yok burada ama 4 doz aşı olan belki de milyonların
üzerinde vatandaşımız var. Ne gizleniyor? Ne gizlendiğini
söyleyeyim size çünkü Sağlık Bakanlığı anlamsız
bir biçimde Sinovac aşısının yanında durdu. Niye,
biliyor musunuz? 7 dolara geldi, 12 dolara satıldı, birileri 5 dolar
para kazandı. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi,
Sayın Bakan, gelecek Ya, lojistiği, depolaması,
flakonlaması, kutulaması. diyecek, inanmayın çünkü Türkiyede 1
doların altında flakonda ilaç satılıyor. Bu şu
demektir: Maliyetler 1 doların altında demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla)
Sayın Bakan açıklamışken, 250 milyon doları
yaklaşık kim nasıl aldı, nerede paylaştı? Bunu da
açıklayın.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Fikret Şahin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FİKRET
ŞAHİN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de 2022 yılı
bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
konuşmama son üç yıldaki Sayıştay raporlarının
ortak tespitiyle başlamak istiyorum. Sayıştay raporlarında
diyor ki: Şehir hastaneleri muhasebe işlemleri mevzuata uygun
değildir. Ve devamlı suretle de kamunun zarar ettiğini tespit
ediyor. Sayın Bakan, her ne kadar Komisyonda Sayıştay
raporlarında kamu zararı yok. dese de raporlar Sayın
Bakanı doğrulamıyor çünkü raporlar diyor ki: Kamu zararı
nedeniyle Bakanlık bünyesinde mahsuplaşma komisyonları oluşturulmuştur.
Devasa kamu zararı
içeren şehir hastaneleri esasen şirket hastaneleri olup kamudan özel
şirketlere para aktarmanın bir paravanıdır ve cumhuriyet
tarihinin en uzun süreli soygun sistemidir. Bu nedenle şehir hastaneleri
kamu-özel iş birliği projeleri değil, AKP-yandaş iş
birliği projeleridir. (CHP sıralarından alkışlar)
Şehir hastaneleri AKP'nin ülkemize dayattığı bir küresel
sömürü sistemidir ve âdeta günümüzün kapitülasyonları niteliğindedir;
üstelik, Türkiye'nin de egemenlik haklarını ihlal etmektedir.
Bakın, şu elimde
gördüğünüz şehir hastanelerinin yapımı için özel olarak
çıkartılmış 6428 sayılı Yasa. 2013
yılında yapılan bir yasa, defalarca değiştirildi ve bu
değişiklikler de finansör şirketlerin isteği üzerine
oluyor. Benim tespit edebildiğim en az 10 tane değişiklik var.
En önemli değişiklik de yasa çıktıktan iki yıl sonra,
2015 yılında yapılıyor ve Türk mahkemelerinin yetkileri
alınarak Londra mahkemeleri yetkili hâle getiriliyor. Sayıştay
Neden bu değişikliği yaptınız? diye sorduğu
zaman da Finansör şirketlerin isteği üzerine. diye cevap veriliyor
ve işte, sizin Söke söke alırlar. dediğiniz yasa
değişikliğini siz 2015 yılında bu kanuna
dercediyorsunuz ve yine, şehir hastanelerinin kira ödemelerini Türk
lirası yerine dövizle yapmayı kabul ederek Türk lirasını
itibarsız hâle getiriyorsunuz. Şehir hastaneleri zarar görüp
kullanılamaz hâle geldiği zaman sigorta ödemesinin Sağlık
Bakanlığına değil, finansör şirketlere
yapılmasını da yine kabul ediyorsunuz. Tabii, sormak istiyorum:
Sigorta ödemesi kime yapılır? Elbette malın sahibine. Demek ki
burada şehir hastanelerinin sahibi Sağlık
Bakanlığı değil, finansör şirketler. Ve
Sayıştay 2019 yılında şöyle bir tespit yapıyor,
diyor ki: Kreditörlerin menfaatleri kamu menfaatlerinin önüne geçmiştir.
Bakın, bu, kapitülasyon değil de nedir? Birazdan, buradan, ben size
kapitülasyonun belgesini de açıklayacağım. Ondan önce, daha önce
bu kürsüden Isparta Şehir Hastanesindeki ihale yolsuzluğuyla ilgili
belgeyi açıklamıştım. İhale süreci devam ederken, daha
komisyon karar vermemişken, dönemin Sağlık Bakanı, dönemin
AKP milletvekilleri firmayla birlikte temel atıyorlar, daha sonra ihale
komisyonuna baskı yaparak temel atmadan dört buçuk ay sonra -karar
verdirilerek komisyona- o ihaleyi o firmaya vermiş oluyorlar.
İşte, bu elimde gördüğünüzü de Bu, ihaleye fesat
karıştırmanın belgesi. diye burada göstermiştim,
şimdi tekrar gösteriyorum çünkü kapitülasyon belgesiyle
bağlantısı var. Bakın, bu belgenin altında kimin
imzası var: Dönemin Sağlık Yatırımları Genel
Müdürü Ahmet Burak Yaşar bu 3lüye dikkat etmenizi isteyeceğim-
dönemin Müsteşar Yardımcısı Şuayip Birinci -şu
anda Sağlık Bakan Yardımcısıdır- ve dönemin
Müsteşarı Eyüp Gümüş. Bakın, bu 3lüye lütfen dikkat edin.
Bu ekip, 2014 tarihinde, 24 Temmuzda, Isparta Şehir Hastanesinin ihalesini
verdikten bir ay sonra hep birlikte İngiltereye, Londraya gidiyorlar,
bakın burada; bu elimde gördüğünüz belge kapitülasyon belgesi
işte arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Şu anda İngilterenin, İngiltere Hükûmetinin resmî internet
sitesinde 2014 yılının 5 Eylülünden itibaren yayınlanıyor;
çok ayıp bir belge, ayıp bir belge ve ne diyor biliyor musunuz? 40
tane şehir hastanesi yapılacak Türkiyeye. diyor, 95 bin yatak
kapasiteli. diyor, 8 milyar sterlinlik yatırım için Türkiyeye nasıl
yardımcı olacağız? diye başlık var ve en
önemlisi de Bu Türkiyeye yapılacak yatırımlarla İngiliz
şirketlerine kayda değer fayda sağlayacağız. diyor,
bakın ve hâlen duruyor.
Peki, bu belgede bulunan
fotoğrafta kimler var? Bakın, fotoğrafı göstereceğim.
İşte -biraz önce- Isparta Şehir Hastanesindeki bu yolsuzluk
belgesinin altında imzası olan Müsteşar Eyüp Gümüş,
bakın, burada, ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) - Evet, şimdi, tekrar devam edeceğim.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) - Yine, bakın, bu fotoğrafta Sağlık Bakan
Yardımcısı Şuayip Birinci de var. Bir tarafta kapitülasyon
belgesi, diğer tarafta, efendim, işte, ihaleye fesat
karıştırma belgesi, 3lü aynı 3lü; götürmüşsünüz,
İngiltereye Türkiyenin sağlık sistemini teslim etmişsiniz
ve daha sonra dönüp diyorsunuz ki: Efendim, biz yerliyiz ve millîyiz. Bunun
neresi yerlilik ve millîlik? (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, şimdi size yerli ve millî nasıl olunur, onu göstereceğim; lafla
olmaz, icraatla olunur. Yerli ve millî olmak, bu döviz ödemelerini Türk
lirasına çevirmekle olur; bakın, yasa teklifini bizatihi CHP olarak
biz verdik. Yerli ve millî olmak, şehir hastanesini
kamulaştırmayı gerektirir; bakın, yasa teklifini biz
verdik. (CHP sıralarından alkışlar) Yerli ve millî olmak,
Türk mahkemelerini tekrar yetkilendirmeyi gerektirir ve yasa teklifini yine
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz verdik. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Yerli ve millî olmak, özündedir arkadaşlar.
Bakın, sırtımızda büyük bir kambur var Sayın Bakan, bu
kamburu alın. Einsteinın bir sözü var Probleme sebep olan zihniyet
o sorunu çözemez. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
O tarafa değil, bu tarafa konuş.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) - Probleme sebep olan zihniyet bakan
yardımcılarınındır, onlarla bu sorunu çözmeniz mümkün
değil ve vatandaş sizden bu sorunu çözmenizi bekliyor.
BAŞKAN Sayın
Şahin, süreniz tamamlandı.
FİKRET ŞAHİN
(Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bayram Yılmazkaya, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya, devam edin, buyurun.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
YILMAZKAYA (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla)
Tekrar baştan alırsanız
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen bakın, kendi arkadaşınız kürsüde,
rica ediyorum.
Sürenizi tekrar
başlatıyorum.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, özellikle, pandemi döneminde göstermiş
oldukları üstün gayret ve fedekârca çalışmaları nedeniyle tüm
sağlık emekçilerini sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Onlar sağlık
kahramanlarımızdır, onlar sağlık şehitlerimizdir;
hepsini rahmetle anıyorum, gereken saygıyı fazlasıyla hak
ediyorlar.
Değerli milletvekilleri,
sağlıkçıların sorunlarını Sağlık
Bakanı da dâhil kimse görmüyor, duymuyor. Günlük politikalarla
yürütülemeyecek kadar yaşamsal öneme sahip sağlık
alanındaki sorunların çözümü adına gerçekçi politikaların
bir an önce hayata geçirilmesi gerek.
Sayın Bakan,
Bakanlığınız bütçe sunumunda da şu ifadeleri
kullanmıştınız: Sağlık
çalışanlarımızın çalışma
şartlarını iyileştirmek için elimizden geleni
yapıyoruz. Doktorların sabit ek ödemelerini artırmak ve bütün
sabit ek ödemelerinin genel bütçeden yapılmasını sağlamak
istiyoruz; bu konuda sayın milletvekillerimizin desteğine
ihtiyacımız var. Şimdi, buradan tekrar ifade etmek istiyorum,
Elinizi tutan mı var Sayın Bakan? demiştim Komisyonda da. Ama
gördük ki açıklama yaptığınız esnada bile size
yönelerek Ne oluyor burada? Ne dedi? tavırlarıyla elinizi
tutanın da Sayın Cumhurbaşkanı olduğunu herkes gördü.
İnanın, çok üzüldüm, günahınızı almışız
Sayın Bakanım. Ama biz desteğe hazırız, yeter ki siz
bu sorunları çözmek için cesaretle adımlarınızı
atın. Hatta, maalesef, yapmayı duyurduğunuz maaş
zammını bile sulandırdınız, zaten tüm memurlara
yapılacak iken toplumun gözü önünde sadece hekimlere yapılacak gibi
göstererek hedef hâline getirdiniz; bunu bile beceremedik Sayın
Bakanım. En kısa sürede gerekli düzenlemeyi getirin ki bütün sağlık
emekçilerimiz için gerekli çalışma ve yaşam
koşullarını sağlayalım.
Sayın Bakan,
Sağlık Bakanlığı olarak sizler ne
sağlıkçıların haklarını savunuyorsunuz ne
doktorların ne hemşirelerin ne de vatandaşların. (CHP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bu
tavırlarınız, biz doktorlarda sizlerin sanki bir hekim
olmadığınız şüphesine neden oluyor ya da bu koltuklara
kim oturuyorsa doktorluğu unutuyor. Sağlık
Bakanlığını vahşi kapitalizmin dengesini koruyan bir
şirket CEOsu şeklinde değil de bir çocuk doktoru, deontolojiyi
benimseyen bir hekim olarak yönetseniz bu sorunların hepsi bitecektir diye
düşünüyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Covid-19 pandemisiyle yaklaşık on sekiz aydır
en önde, cephede savaşan sağlık emekçileri hiçbir yetkilinin
yaşadıkları sorunları duymadığını
bizlere haykırıyor. Siz de bu sağlık emekçilerinin
çığlığını duyuyor musunuz? Bence duymuyorsunuz.
Etkinliği dahi belli
olmayan -ki yüzde 50 koruyuculuğu olduğu söylenen- Sinovac
aşısına koca ülkeyi teslim ettiniz; üstelik de çok rahat
ulaşabileceğimiz, bulanların Türk bilim insanı olduğu
Alman BioNTech aşısı var iken. Sayın Bakan, yoğun
bakımlarda yatan ve ölen insanlarımızın çoğunluğu
aşısızlardır ancak, maalesef, 2nci sıradaki
çoğunluk 2 Sinovac aşısı yaptıranlardır; bunun
farkında mısınız?
Değerli milletvekilleri,
sağlıkçılar insanca çalışmak ve insanca yaşamak
istediklerini haykırıyorlar. Öncelikli olarak
sağlıkçılarımızın yoğun çalışma
koşullarının düzenlemesi adına eksik kadrolara gerekli
atamalar bir an önce yapılmalı, özlük hakları
iyileştirilmelidir. Sağlık çalışanları
hastalardan, hasta yakınlardan, idarecilerden, siyasilerden baskı
görüyor. Sağlık emekçileri, bitmek bilmeyen geçici görevlerin
sonlandırılmasını, personel açığının
giderilmesini istiyor; Covid-19un meslek hastalığı
sayılmasını istiyor; aşırı ve düzensiz
çalışmanın sonlandırılarak, insani çalışma
koşulları göz önüne alınarak çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesini istiyor; kaba kuvvete, saldırı ve şiddete
maruz kalan sağlıkçılar güvenli çalışma ortamı istiyor.
İnanın, yakında sağlıkçı
bulamayacaksınız arkadaşlar. Sağlık
çalışanları, yıllık izinlerde yaşanan
sorunların artık çözülmesini istiyor; 3600 ek gösterge sözü yerine
getirilmedi, bu sözlerin tutulmasını istiyor; sağlık
çalışanları arasındaki ücret dengesizliğinin
düzeltilmesini istiyor; hasta ve doktor için kötü olan performans sisteminin
kaldırılmasını, kota sisteminden bir an önce vazgeçilmesini
istiyor. Bunları yapmak çok mu zor Sayın Bakan?
Değerli milletvekilleri,
maalesef acı bir gerçekten daha bahsedeceğim: Avrupa bizi
kıskanıyor. diyorsunuz ancak aslında Avrupadaki
sağlıkçılar hâlimize acıyor. Şöyle ki: Hastanelerde
yapılan her türlü işlemin ve malzemelerin SUT ödemeleri, artık, hastaneleri
batma, yapılan işlemleri durma noktasına getirmiştir. Bir
torba gübrenin 500 lira olduğu, bir depo benzinin 600 liraya dolduğu
ülkemizde hastanelerde yapılan bir koroner anjiyonun SUT
karşılığı 523 lira Sayın Bakanlarım. Siz
daha iyi anlayasınız diye daha başka örnek vereyim: Osmangazi
Köprüsünde en düşük geçiş ücreti olan otomobil için KDV dâhil 37,8
dolar, karşılığı 520 lira. Oysa, sezaryen için ödenen
para 567 lira arkadaşlar. Yine, apandisit ameliyatına 505 lira ödüyor
iktidar hastaneleri. Yakında bu ameliyatlar ve bu işlemler
yapılamayacak değerli arkadaşlar. Köprü geçiş ücreti için
hatta geçmeyen araç için yandaş şirketlere, haramzadelere 520 lira
ödeyen iktidar, ameliyatlar ve işlemler için maliyetlerin çok çok
altında ödemeler yapmaktadır. İktidar neden vatandaşlarımızın
sağlığını düşünmemektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla)
Oysa, bu SUT ödemelerinin içinde, hastanelerin masrafları haricinde
özellikle doktor ve sağlık çalışanlarının da
emeğinin karşılığı vardır, emeklerinin
karşılığını verin lütfen. Bakın, bu SUT
ödemeleri çok önemli, şu anda ülkemizde bin dolara kalp ameliyatları
yapılıyor. Bakın, ben Avrupa fiyatlarına göre söylemiyorum
Sayın Bakanım, Amerikayı geçtik, Avrupada bile şu anda bu
ameliyatlar 5 bin dolardan aşağı mal olmuyor.
Sayın Bakan,
bütçenizdeki tablo tercih meselesi. Tercihinizi haramzadelerden, ülkeyi
soyanlardan değil de hastanelerinizden, doktorlarınızdan,
sağlık emekçilerinizden yana kullanabilseydiniz her şey çok
güzel olacaktı.
Bu bütçenizde hastaneler yok,
doktor yok, hemşire yok, atama bekleyen sağlık personeli yok,
sağlık yönetimi bölümü mezunları yok maalesef Sayın
Bakanım ama her şeye rağmen, 2022 yılı bütçesinin
ülkemize, milletimize ve sağlık emekçilerimize hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ali
Şeker...
Sayın Şeker,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ŞEKER (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanlar; öncelikle tüm emekçileri ve sağlık emekçilerini
saygıyla selamlıyorum.
Daha fazla hekimimizi,
sağlık çalışanımızı,
vatandaşımızı pandemi ya da sağlık sistemindeki
sorunlar nedeniyle kaybetmememiz için sürdürülebilir bir sağlık
politikası ve bu politikayı uygulayabilecek, halk
sağlığını önceleyen bir bütçeye ihtiyacımız
var.
116 milyar lira olan
Sağlık Bakanlığı bütçesi Meclise geldiğinde dolar
kuru 9,19du yani 12 milyar 613 milyon dolar olan bütçe, Komisyon
aşamasında 9 milyar 600 milyon dolara düşmüştü; bugün,
Genel Kurul aşamasında ise kur 13,88 yani bütçe 8 milyar 357 milyon
dolara düştü. Daha yıl başlamadan, 4 milyar 256 milyon dolar,
116 milyar liranın yarısından fazlası -59 milyar
lirası- uçtu gitti. İlaç dolarla; cihaz, tıbbi malzeme euroyla;
beton Türk lirasıydı, bu kamu-özel iş birliğiyle onu da
dolara çevirdiniz, o da dolara döndü.
Yeni sağlık
personeli alımı için bütçeye ihtiyaç vardı.
Sağlıkçılarımızı yabancı ülkelere
kaptırmamamız gerekiyor ancak ne yazık ki 2022 yılı
bütçesini kötü ekonomi yönetimi, belirsiz kur baskısı,
yanlış politikalar nedeniyle konuşmak durumdayız ve bunu
düzeltmek durumundayız. Sağlık Bakanlığı
bütçesine baktığımızda, yanlış ekonomi
politikalarında sergilenen ısrar neticesi, koruyucu halk
sağlığı hizmetlerine bütçe kalmamıştır.
Sağlık Bakanlığı bütçesi hızla şehir
hastaneleri bütçesine dönüşmektedir eurodaki, dolardaki bu artış
neticesi. 2022 yılında pandeminin daha da artacağı göz önüne
alındığında, günde de 200 kişi -bugün dâhil- resmî
rakamlara göre, PCR pozitif olanlar ile pozitif olmayanları ve Covide
bağlı hastalıkları da göz önüne
aldığımızda hayatını kaybeden yaklaşık
500 yurttaşımız var her gün ve bizim 100 liradan sağlığa
ayırdığımız pay sadece 6 lira 60 kuruş.
Bizim bu bütçeyle bu
önümüzdeki süreci yönetmemiz mümkün değil. Hekimlerin özverisiyle bugünler
geçiyor ama artık bıçak kemiğe dayanmış durumda;
hekimler, sağlık çalışanları artık tükenme
eşiğini geçmiş durumda. Yurt dışına gitmek için
çalışma başvurusu yapan hekimlerin durumu bunu bütün
açıklığıyla ortaya koyuyor. 2012de sadece 59 hekim yurt
dışına gitmek için başvurmuşken bugün -2021de- daha
yıl bitmemişken 1.270 hekim -yani her gün 4 hekim- yurt
dışına gitmek için başvuru yapıyor. Böylesi bir
durumda sağlığımızı nasıl
koruyacağız?
Değerli arkadaşlar,
bizim Cerrahpaşa, Çapa ve Hacettepe yıllık 1.133 kişiyi
mezun ediyor toplamda ama biz 1.270 hekimi yurt dışına
kaptırıyoruz, bunlar da yetişmiş ve Türkiyenin en nadir
bulunan hekimleri maalesef. Bizim, bu süreçte, hekimleri tutacak
iyileştirmeleri mutlaka yapmamız gerekiyor. On iki-on üç sene
eğitim alan bir uzman hekim 850 dolar emekli maaşı alacak diye
kıyamet koptu, hâlbuki İlim, itibar görmediği; sanat, takdir
edilmediği yerden göç eder. demiş İbni Sina; biz bunları,
sağlığımızı göz göre göre kaybediyoruz ama bir
şey yapmıyoruz. Her yıl mezun ettiğimiz hekimlerin yüzde
10undan fazlasını biz, maalesef, yurt dışına
kaptırıyoruz. Bizim, Meclis olarak da bu sistematik kötüleşme
durumuna karşı bu düzeltmeleri bir an önce gündemimize alıp
yapmamız gerekiyor. Bu bütçeden hemen sonra mutlaka sağlık
çalışanlarının, hekimlerin hak ettiği
iyileştirmeleri hep beraber yapmak zorundayız.
Sağlıkta
şiddetle ilgili bir yasa çıkardık, Yeterli değil; onu
yeterli hâle getirelim. demiştik, maalesef yapılmadı. Daha geçtiğimiz
hafta, aynı gecede Cerrahpaşada çocuk sağlığı
kliniğinde, 4 tane saldırı vakası yaşandı.
Bir yandan,
sağlıkçıların üzerinde duran malpraktis baskısı
var ve bu malpraktis baskısı neticesinde, insanlar, hekimler
artık hastaya dokunamaz hâle geldi ve önceden primum non nocere diye bir
şey vardı, hekimler Önce, zarar verme! derdi; şimdi önce zarar
görmemek için -defansif tıp dediğimiz- hastaya dokunmuyor, hastaya
dokunmadığında da hasta maalesef sağlığından
oluyor.
Özellikle TUSun ikinci döneminde
bazı branşlara -çocuk sağlığı
hastalıkları gibi, genel cerrahi gibi, beyin cerrahi gibi
branşlara- maalesef artık insanlar, hekimler başvurmuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ ŞEKER (Devamla)
- Hekimler buralara başvurmadığı için de bu kadrolar
boş olarak devam ediyor. Geçen yıl, 800 kadro bu şekilde
boş kaldı, bir dönemde başvurular karşılık
bulmadı. Bizim bu riskli branşları hekimlerin tercih edebilmesi
için tekrardan bazı düzenlemelere gitmemiz gerekiyor.
Bir yandan da psikiyatri
yasasının yani ruh sağlığı yasasının
çıkması gerekiyor. Daha geçtiğimiz günlerde yatması gereken
bir psikiyatri hastası yatırılmadığı için,
yasalardaki boşluktan dolayı bir genç kızımızı
kılıçla katletti. Bir başka kişi de bir çocuğu, bir
gencecik öğrencimizi Deccal diyerek katletti. Onun için, ruh
sağlığı yasasının bir an önce
çıkartılması gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Meclise de bu konuda görev düşüyor.
Bizim bu saatten sonra
yapacağımız, sağlıkçıların şartlarını
iyileştirmek. Bu giden hekimler sadece kendileri gitmiyor, Türkiyenin
sağlığı da gidiyor, görev de hepimize düşüyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Gökan Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2022 yılı bütçesi
Komisyona havale edildiğinde, değerli arkadaşlar, tam 211 milyar
dolar değerindeydi; bugün, Meclise geldiğinde değeri ise 126,9
milyar dolara geriledi; tahmin ediyorum, 2022 yılında uygulamaya
geçtiğinde 100 milyar doların altında bir değerle ortaya
çıkacak.
Faize 240 milyar TL,
yatırımlar için toplam 132 milyar TL ayıran -bunun dolar
karşılığı da 9,4 milyar dolar- 2022 bütçesinden bir
şey beklemek mümkün değildir. ÜFEnin yüzde 56, TÜFEnin yüzde 21
olduğu bir ülkede, ÜFEdeki artışların önümüzdeki aylarda
TÜFEye baskı yapacağı ve toplumun bunu zam, zam, zam olarak da
yaşamda göreceğini söyleyebiliriz.
Orta vadeli planı her
bakan ayrı açıkladı. Bakanların üst üste
açıkladığı orta vadeli planlar tamamıyla çöktü. Son
bir ay içinde dolardaki değer artışı yüzde 41e, Türk
lirasının değer kaybı yüzde 41e ulaştı. Türk lirası
volatilitesini kaybetti değerli milletvekilleri, artık Türk
lirasının geçerliliği kalmadı, başta konut olmak
üzere, pek çok sektörde geçerli olan para dolar oldu, Türk lirasının
bu manada bir dolarizasyon kaybına uğradığını
söyleyebiliriz.
İnşaat maliyetleri...
Daha geçtiğimiz yıl bugünlerde 3 lira olan inşaat demirinin
fiyatı 12 TLye, 160 TL olan
Değerli arkadaşlar,
Bakanlık 2021 yılında riskli yapıların yenilenmesiyle
ilgili 200 bin TLlik bir yardım bütçesi oluşturdu. Sayın Bakan,
200 bin TL dediğiniz rakam, artık bir inşaatın
kabasını bile bitirmeye yetmiyor. Deprem riski taşıyan, başta
İstanbul olmak üzere, Marmara Bölgesindeki bütün binalarla ilgili risk
giderek artıyor. Bu konuda, ben, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yerel yönetimlerle iş birliğinin çok
önemli olduğunu söylüyorum ve bu iş birliğine davet ediyorum.
Deprem Komisyonu altı ay
çalıştı, rapor yaptık, kitap yayınlandı. O günden
beri ne bir yasa ne bir yönetmelik değişikliği önümüze
gelmiş değil. Peki, o kitapta yazan çözüm önerileri hayata
geçmeyecekse bu riskli yapıların yıkılması durumunda
kaybedeceğimiz can ve mallardan kim sorumlu olacak? Tabii ki siz sorumlu
olacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bunları
yapmıyor Bakanlık, ne yapıyor? Kadıköy
Söğütlüçeşmede toplu taşıma gar sahasını yeniden
imara açıyor mahkemenin iptal kararına rağmen. Haydarpaşa
Lisesinin statüsünü, doğal sitten sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım
alanına çeviriyor, Ümraniye Finanskentte sağlık tesisi
alanını konut ticareti alanına alıyor, Sarıgazideki
askerî tesis alanını ticaret alanına alıyor, Üsküdar
Altunizadedeki tescil dışı alanı da sağlık
tesisi alanına alıyor. Başka ne yapıyor? Kemerburgazda
Demirören grubuna ait olan golf ve spor sahasını imara açıyor;
mahkeme iptal ediyor, dört günde yeni planı yapıp askıya
çıkarıyor. Bu ne hız ya, bu ne sürat ya? (CHP
sıralarından alkışlar) Devletten, Ziraat Bankasından
750 milyon dolar krediyi alıp ödemeyen Demirören grubunun golf
sahasını 325 milyon dolara kamulaştırıyorsunuz, 325
milyon dolar. 18 delikli golf sahası 325 milyon dolara devletin oluyor,
artık devletin elinde her bir golf deliğinin 17,5 milyon dolar
ettiği bir kamu tesisi var, size hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar) Golf sahasını
kamulaştırıyorsunuz da ne yapıyorsunuz? Demirörene yeniden
veriyorsunuz, yeniden ona kiraya veriyorsunuz. Niye biliyor musunuz? Televizyonlarında
muhalefete küfretsinler, gazetelerinde sizleri yalan yanlış övsünler
diye. (CHP sıralarından alkışlar)
Belediyelerin yetki
alanlarını daralttınız, UKOMElerdeki
Bakanlığın üye sayısını 11den 16ya
çıkardınız. Başta İstanbul olmak üzere bütün yerel
yönetimlerde taksi meselesi yüzünden İstanbul halkına zulüm eder hâle
geldiniz. Belediyelerdeki yardımlarınızdaki adaletsizlik öyle
bir hâle geldi ki insanların yüzde 65inin yaşadığı
muhalif belediyelere yüzde 2,5; geri kalan yandaş belediyelerinize yüzde
97,5 yardım yaptınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla)
Belediyeler süt dağıttı, çocuklu annelere ulaşım
kartı dağıttı, öğrencilere burs verdi, insani su
kullanım hakkı getirdi, bunları bile engellemek için her türlü işlemi
yaptınız.
Kanal İstanbul sizin
vazgeçilmez rüyanız, vazgeçilmez hülyanız. Yüz milyonlarca metrekare
alanı imara açtınız. Soruyorum size: Değer artış
vergisini bu on yıl içinde bu arazileri alan yandaşlarınızdan
almayı neden düşünmüyorsunuz? Siz almayabilirsiniz ama onu alacak
iktidar çok yakın zamanda geliyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tiksindirici borçtur, Kanal
İstanbul meselesi tiksindirici borçtur. Bu borcun altına imza atan
bürokratların da bu Kanal İstanbul Projesi'yle bu millete çevre ve
imar anlamında, bütçe anlamında zarar verenlerin de bunun
hesabını vereceklerini; memurların mahkemelerde, siyasilerin
Yüce Divanda vereceğini mutlaka bilmeleri gerekir.
Son olarak; gelirler
azalmış, maaşlar erimiş, üretim dip yapmış,
iktidarınız tükenmiş, gidiyor gitmekte olan diyorum.
Saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Murat Bakan
Buyurun Sayın Murat
Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan Bakan
olduktan sonra, 2018 yılından bu yana Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının, şimdiki ismiyle Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığının
bütçesini konuştuk; 2018de konuştuk, 2019da konuştuk, 2020de
konuştuk, şimdi de konuşuyoruz. Ne değişti
arkadaşlar bu üç yılı geçen süre içinde? Hiçbir şey değişmedi.
Bakın, iklim
politikaları dünyanın geleceğini belirleyecek, bunun için ciddi
bir finansmana ihtiyaç var; azaltım politikaları için ihtiyaç var,
koruma politikaları için, iklim adaleti için ihtiyaç var. Geçen sene de
ben bütçeyi eleştirmiştim; geçen sene genel bütçenin binde 27siydi
Çevre, Şehircilik Bakanlığının bütçesi, şu anda
binde 28 oldu arkadaşlar. Hani, öyle koca koca laflar ediyorsunuz ya
yeşil kalkınma devrimi diye. Binde 1le mi yeşil kalkınma
devrimi yapacaksınız, binde 1le mi? (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, utanıp sıkılmadan yeşil
kalkınma devrimi diyorsunuz. Bakın, Türkiye 3,2 milyar dolarlık
bir fona ulaştı bu Paris İklim Anlaşması öncesi, o
para alındı mı? Alındıysa nereye harcandı, nereye
harcanacak? Avrupa Birliğinin önümüzdeki altı yıllık,
2021-2027 sürecinde bütçesi 1,8 trilyon avro, bunun yüzde 30unu iklim
politikalarına ayırıyor. Bizde binde 28, Avrupa Birliğinde
yüzde 30 değerli
arkadaşlar. Bu bile tek başına sizin iklim krizi diye bir
derdiniz olmadığını ortaya koyuyor.
Bütçe gerçekleşmenize
bakıyoruz, 2019 yılı Performans Programında yüzde 70, yüzde
30. 2020yle ilgili altı aylık veri olduğu için 2019u örnek
veriyorum. Bütçe gerçekleşmesi yüzde 95 şehircilik, yüzde 5 çevre
politikaları Sayın Bakan. İklim kriziyle mücadele sadece Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığının işi değil, bu bir devlet
politikası olmak zorunda. Sizin Bakanlık olarak tüm
Bakanlıkları koordine etmeniz lazım. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı geldi, birkaç gün önce burada bütçe sunumu yaptı; 2 defa
karbon azaltımından, iklim krizinden bahsetti, ikisinde de Nükleer
güç santraliyle karbon emisyonunu azaltacağız. dedi. Değerli
arkadaşlar, nükleer güç santralleri sıfır emisyon değil,
kaldı ki bu temiz ve yeşil bir enerji de değil. Biz bunun
tehlikelerini unutmadık, Çernobili unutmadık, Fukuşimayı
unutmadık. Sadece Çernobilde 200 bin insan öldü Çernobilde, 100 bin
çocuk sakat doğdu. Karadenize yağmur oldu yağdı o
radyoaktif bulutlar ve hâlâ Karadeniz insanı o nükleer santral
patlamasından dolayı kanser riski altında. Dolayısıyla,
azaltım politikası yapacaksanız, kömürden çıkmanız
lazım, Enerji Bakanı kömürle ilgili tek laf etmedi burada. Yani
nükleer güç santrali yapmak sizin emisyonunuzu düşürmez ki emisyonunuzu
olduğu yerde tutar en fazla sıfır emisyon bile olsa;
dolayısıyla orada da bir politika yok.
Tarım ve Orman
Bakanlığı; yutak alan olarak 2 tane yutak alan var; bir tanesi
denizel ekosistemler, tatlı su ekosistemleri, sulak alanlar; diğeri
de ormanlar. Ormanlarla ilgili Bakan çıktı, Tarım ve Orman
Bakanı 2019 yılında, dedi ki: Orman ithalatını
azaltarak orman üretimiyle 1 milyar dolar cari açığı
kapatacağız. Yani ormanları yaşam alanı olarak
değil; yonga, odun, kereste, üretim alanı olarak gören bir zayıf
akıl yönetiyor Tarım ve Orman Bakanlığını. (CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Duyduk, duyduk; yazdı oraya, yazdı!
MURAT BAKAN (Devamla) - Siz,
sulak alanlarla ilgili
Bakın, Seyfe Gölü yok, hani, o Nasrettin
Hocanın göle maya çaldığı Akşehir Gölü yok, Burdur
Gölü yok, bu göller yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Eber Gölü yok.
MURAT BAKAN (Devamla) - Sulak
alanlar noktasında da yapılabilecek hiçbir şey yok. Siz önce
Tarım ve Orman Bakanını zapt edeceksiniz. Tüm bunlar
yetmezmiş gibi, bir hafta içinde 2 yönetmelik çıkardı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kuruttunuz, kuruttunuz gölleri, memleketi kuruttunuz!
MURAT BAKAN (Devamla) -
Bakın, iklim değişikliğiyle ilgili,
Bakanlığın ismine bir şey ekleyerek iklim
değişikliği olmaz. Önce bakanlıkların
tamamını koordine edebiliyor olmanız lazım. Millî
eğitim politikası, millî eğitim müfredatına iklim krizini
nasıl ekleyeceksiniz?
İklim mültecileriyle
karşılaşacağız çok yakın zamanda,
İçişleri Bakanlığının böyle bir derdi, böyle bir
çalışması var mı? Yok. Daha çok yeni; dünyanın kalbi
Glasgowda atarken Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde,
Cumhurbaşkanı geldi, burada EPDKnin binasının
açılışında: Biz çevre diyerek enerji hamlemizi
engellemeye çalışanlara meydanı bırakmayacağız.
dedi. Asıl, biz size bırakmayacağız meydanı. (CHP
sıralarından alkışlar) Önce çevre demek önce vatan
demek arkadaşlar. Vatan dediğiniz soyut bir kavram değil ki.
Siz, eğer ülkenizin ormanlarını korumuyorsanız, göllerini,
denizlerini, dağlarını korumuyorsanız vatanı
korumuyorsunuz ki. Ondan sonra çıkıp burada Vatanseveriz, yerliyiz,
millîyiz. palavrası atmayın bize.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MURAT BAKAN (Devamla) Siz,
politik ajandanızın en üstüne enerji politikalarını
koymuş olabilirsiniz; siz, politik ajandanızın en üstüne rant
politikalarını, şehircilik politikalarını koymuş
olabilirsiniz; bizim ajandamızın en üst sırasında
Sayın Bakan, sürdürülebilir yaşam var. (CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, iklim kriziyle siz mücadele edemezsiniz, iklim
kriziyle biz mücadele ederiz. Siz, sarayın vesayeti
altındasınız, Bakanlık olarak kendi başınıza
hareket edebilecek durumda değilsiniz Sayın Bakan diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Hasan Baltacı
Buyurun, Sayın
Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 4
bakanlığın; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının 2022 yılı bütçelerini
görüşeceğiz.
Bütçeyi, tam yirmi iki gün
boyunca Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük, altı gündür de Meclis
Genel Kurulunda görüşüyoruz. Evvela çözmemiz gereken temel bir
çelişki var. Bakanların yaptıkları sunumlara bakınca
benim gördüğüm manzara şudur: Bakanlar konuşmalarında bir
ülkeden bahsediyorlar; bahsettikleri ülkede adalet hüküm sürüyor, ekonomi
şaha kalkmış, üretim ve istihdam patlaması
yaşanıyor, işsizlik bitmiş de komşu ülkelerden insanlar
buraya çalışmak için akın ediyor, o ülkede kadınlar ve
çocuklar güven ve huzur içerisinde yaşıyor, eğitimde,
sağlıkta, turizmde, kültürde, sanatta, aklınıza hangi alan
geliyorsa ülke çağ atlamış, dünya gıptayla bakıyor
falan filan.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, sevgili ülkem, çelişki şu: Ya bu Bakanlar bu ülkenin
bakanı değil ya da bahsettikleri ülke bu ülke değil. (CHP
sıralarından alkışlar) Milletin, sokağın, ülkenin
gerçeğinden o kadar kopmuşlar ki buraya geldiklerinde ya masal
anlatıyorlar, hikâye anlatıyorlar ya provokasyon
çıkarıyorlar ya da hakaret ediyorlar. Nasıl mı? Bakın,
anlatayım: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Derya
Yanık, bütçe sunumunda uyuşturucu için demiş ki: Madde
kullanım riski ve madde bağımlılığından
korunma eğitimleri düzenlenmektedir. Bugüne kadar 871.132 kişiye
farkındalık eğitimleri verilmiştir. Ya, senin daha kendi
Bakanlığındaki uyuşturucu satıcılarından
haberin yok. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Bu ne biçim bir dil ya! Bu ne biçim bir dil yani! Böyle şey mi
olur?
BAHAR AYVAZOĞLU
(Trabzon) Senin nereden haberin var? Nereden haber aldın?
HASAN BALTACI (Devamla) -
Eğer biz açıklamasak Kastamonu İl Müdürlüğünüzdeki
uyuşturucu satıcısından haberiniz yoktu. Sen kime
farkındalık öğretiyorsun? Malatyadaki İl Müdürlüğünüz
uyuşturucu deposu olarak kullanılmış, senin haberin yok.
(CHP sıralarından alkışlar) Gerçeklerden o kadar
kopmuşsun ki kadın cinayetleri her gün artarken senin Bakanın
çıkmış, demiş ki: Kadın cinayetleri tolere edilebilir
bir seviyede.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Biraz saygı! Kadın Bakana biraz saygı!
HASAN BALTACI (Devamla) Ya
bu seviyeyi kim belirliyor Sayın Bakan?
BAHAR AYVAZOĞLU
(Trabzon) Siz diyeceksiniz, sen diye bir dil yok. Öğreneceksiniz
bunu, öğreneceksiniz!
HASAN BALTACI (Devamla)
Bakın, diğeri ne demiş biliyor musun?
BAHAR AYVAZOĞLU
(Trabzon) Sen yok burada. Öğren, öğren!
HASAN BALTACI (Devamla)
Adamına göre, yandaşlığın seviyesine göre doğa ve
çevre düşmanı projelere ya ÇED Gerekli Değildir demiş ya
da bilim insanlarının, yöre halkının, çevrecilerin tüm
uyarılarına rağmen ÇED raporu vererek, Kaz
Dağları'ndan İkizdere'ye, Kuzey Ormanları'ndan Kanal
İstanbul'a kadar memleketin ormanları talan edilirken, sanki kendisi
bu ülkede yaşamıyormuş gibi Çevre ve Şehircilik Bakanı
Murat Kurum çıkıp ne demiş biliyor musunuz? Ekoloji
demiş, yeşil koridor demiş. Türkiye, ithal ettiği çöple
sanki Avrupa'nın çöp kutusu hâline gelmemiş gibi, Bakan Sıfır
atık demiş, emisyon demiş, iklim adaleti demiş. (CHP sıralarından
alkışlar) Milletin yatıp yuvarlanacak dermanı
kalmamış. Bu ülkede hâlen 6 milyon 446 bin hanenin
başını sokacak, kendine ait bir evi yokken yani kirada
yaşıyorken, asgari ücretli aldığı maaşın
yarısından fazlasını kira, elektrik, su, doğal gaz
faturasına harcıyorken; 2,1 milyon hane sosyal yardımlar olmazsa
elektrik faturasını bile ödeyemiyorken Sayın Bakan demiş
ki: 409 tane millet bahçesini ısrarla yapacağız. Bu, millet
bahçelerinin yapımından kimin zengin edildiği bir tarafa, millet
Taş Devrinde yaşamaya mahkûm edilirken, siz Lale Devri
yaşamakta ısrar ediyorsunuz.
Bakın, bu memleket, bu
sene yangınlarla, sel felaketleriyle mücadele etti, karşı
karşıya kaldı. Canlarımızı kaybettik; hayatta
kalanlar evlerini, iş yerlerini kaybetti. Buraya yazmışsın
Rize, Giresun, Kastamonu, Sinop ve Bartın'da 2.248 konut, 220 köyevi, 132
tane iş yeri ve 5 tane çayevini süratle yapıyoruz. demişsin ama
katrilyonluk yardımlar toplanmasına rağmen hak sahibi afetzedelerin
borçlandırılarak ev sahibi olacağından bahsetmemişsin;
selden kütük kapanlardan hiç bahsetmemişsin. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
HASAN BALTACI (Devamla) -
Afet bölgelerinde yapılacak işlerin bedelinin katbekat üstünde
fiyatlarla yandaşlara dağıtıldığından hiç
bahsetmemişsiniz. Merak etme, hepsi burada, hepsini teker teker
açıklayacağız. Ama şunu unutmayın: Seli afete
dönüştüren nedenler neyse afeti ihale vurgununa dönüştüren nedenler
de aynıdır; yağmadır, talandır, ranttır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
sonuç olarak benim bu bütçe görüşmelerinde gördüğüm şu: İki
tane ihtimal var -başında söylediğim gibi- ya bu Bakanlar bu
ülkenin Bakanı değil ya da anlattıkları ülke bu ülke
değil.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Veya siz bu ülkenin vatandaşı değilsiniz.
HASAN BALTACI (Devamla)
İşte, bizim bu çelişkiyi çözmemiz lazım değerli
arkadaşlar, sevgili ülkem. Bir seçenek daha var; o da bu yolsuz düzeni
değiştirmek, emeğin, alın terinin, adaletin yüzyılını
inşa etmektir. İşte, biz bu seçeneği iktidar
yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Vecdi Gündoğdu
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tabii ki tam bir AKP bütçesi;
çiftçinin, esnafın, emeklinin, işçinin derdine derman olmayan bir
bütçe. Bu bütçe, inanın müflis tüccar bütçesi. Bir çiftçi gösteremezsiniz
Bu bütçeyle sorunlarım çözülecek. diyen. Bu bütçe Kırklarelide,
Babaeskide verimli toprağını alın teriyle
karıştıran, ayçiçeği, buğday üreten çiftçimizin
bütçesi hiç de değildir. Bu bütçe, çiftçinin son bir yılda yüzde 110
artan mazotunu, yüzde 500 artan gübresini ucuzlatan bir bütçe de değildir.
Peki, bu bütçede Bu bütçeyle sorunlarım çözülecek. diyen bir işçi,
emekçi gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz çünkü yok. Lüleburgazda
fabrikalarda çalışan, gece karanlığında çocuğunun
rızkı için yollara düşen, nasırlı elleriyle üretim
yapan bir emekçi var mıdır bu bütçede? Maalesef ki yok. Peki, esnaf var
mı esnaf? Esnaf da yok. Ben bakıyorum da Kırklareli sanayisinde,
çarşısında ezanla iş yerini açan, akşam
karanlığına kadar üç beş iş yapıp
BAĞ-KURunu, sigortasını, vergisini, borcunu, kirasını
ödemeye çalışan Bu benim bütçemdir. diyen tek bir esnaf yok.
Eşsiz coğrafyasıyla baktığımızda ömrümüze
ömür katan longozların, Istrancanın, verimli toprakların kirli
sanayiye peşkeş çekilmesine Dur! diyecek bir madde var mı?
Maalesef ki o da yok. İklim kriziyle mücadele sürecinde rant odaklı
politikaları terk eden, iklim adaletini hâkim kılan bir bütçe mi bu?
Ne yazık ki hayır. Vizede, Pınarhisarda, Pehlivanköyde,
Demirköyde, Kofçazda ziyaretlerim sırasında
baktığımda Bu bütçeden ben refah ve zenginlik bulacağım.
diyen bir Allahın kulu yok. Bu bütçe fakirden alıp sadece zengine
veren bir bütçe yani milletin yoksulluk bütçesidir. Ne diyor Erdoğan? Biz
ekonominin kitabını yazdık. diyor. Doğru, gitmiş,
yazmış bir şeyler orada ama ne yazmış biliyor musunuz?
Türk lirası nasıl değersiz hâle getirilir? Erdoğanın
üstün gayretleriyle millî paramız üç ayda dolar karşısında
yüzde 39, Bulgar levası karşısında yüzde 36, Pakistan
rupisi karşısında yüzde 36 değer kaybetti. Üç yılda,
beş yılda falan da değil ha, doksan günde paramızı pul
ettiler.
Şimdi
baktığımızda sizlere bir şey hatırlatmak
istiyorum: Tarih, tam 7 Mayıs 2018, ekonominin kitabını yazan
Erdoğan, vatandaşa, millete, halka bir söz vermişti: Ahdim
olsun ki faizler, enflasyon ve cari
açık düşecek, dar gelirlinin hayat standardı yükselecek.
demişti. Dememiş miydi? Demişti. Peki, üç buçuk yıl önce
söz verdiğinde dolar ne kadardı? 4,27ydi. Şimdi dolar nerede?
14e dayandı. Söz verdiğinde faiz yüzde 11,25ti. Peki, şimdi
faiz nerede? Yüzde 15te. Enflasyon yüzde 7deydi. Şimdi nerede? Yüzde
21e çıktı. Artık Erdoğan, ekonomi Nobelini hak
etmiştir diyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Peki, şimdi, ne
diyorlar? Dış güçler varmış, ekonomik kurtuluş
savaşıymış. Her zamanki gibi beceriksizliklerini saklamak
için sanal düşmanlar yaratıyorlar. Ya, çıkın kardeşim,
vatandaşa korkusuzca söyleyin, kim o dış güçler, kime
karşı savaştayız? Doları uçuran, milleti
yoksullaştıran, ekmek kuyruklarına sokan bir düşman var ise
çıkın açıklayın ve gereğini de yapın. Ha,
yapamıyorsanız da görevden affınızı istemek de bir
onurdur, bir erdemliliktir. (CHP sıralarından alkışlar)
Enflasyon yüzde
Yirmi yıldır
adalet diyenler adaleti mutlu azınlıklara, zulmü vatandaşa
reva gördüler; kalkınma diyenler kalkınmayı saraydakilere,
fakirliği vatandaşa reva gördüler. Umutsuzluk yok sevgili
halkım; yoksulluk alın yazısı olmayacak bundan sonra,
refahı büyütüp hakça yaşadığımız günler gelecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
VECDİ GÜNDOĞDU
(Devamla) Gün zalimin korkuya kapıldığı, halkın
yüzünün güldüğü, umutların yeşerdiği gündür yani Cumhuriyet
Halk Partisinin ayak seslerinin artık duyulduğu gündür.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Polat Şaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA POLAT
ŞAROĞLU (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on dokuz yıllık AK PARTİ hükûmetleri süresince
uygulanan ranta dayalı çevre politikaları ülkemiz doğası
açısında kapkara bir tablo yaratmış ve bu durum, doğal
yaşam alanı üzerinde telafisi güç sonuçlar doğurmuştur. Bu
süre içinde AK PARTİ iktidarı, Anayasanın 56ncı
maddesiyle devlete verilen çevreyi geliştirme, çevrenin
sağlığını koruma ve çevrenin kirlenmesini önleme
görevi yerine, yandaş şirketlerine derelerimiz üzerinde HES
yaptırmaya, yurt dışından çöp ithal edilmesine, siyanürle
altın aranmasına, vahşi madenciliğe ve orman alanları
üzerinde turizm tesisi kurulmasına izin vermiştir. Ekonomik krizden
çıkış yolu olarak doğanın bir meta olarak
sunulduğu ve sınır tanımaz bir şekilde sermayenin
yağma ve talanına açıldığı bir süreçte, enerji
açığı gerekçesiyle dağlar, dereler, vadiler
yatırımlara açılarak tarım arazileri yok edilmiştir.
Yıllardan beri inşaat sektörüne dayalı politika izlenmesi,
özellikle HESlerle olumsuz sonuçlar ortaya çıkaran enerji
politikaları ve denetimsizce çoğalan maden işletmeleri nedeniyle
doğusundan batısına, kıyısından merasına
ülkenin bütün alanları tahrip sürecinin etkisi altına girmiştir.
Ortaya çıkan bu kara tablo sonucunda 2002de 26 milyon 579 bin hektar olan
tarım arazisi bugün yaklaşık 23 milyon hektara
gerilemiştir. Aynı şekilde, son on beş yıl içerisinde
ülkemizdeki çiftçi sayısı da yüzde 50 azalmıştır.
Vahşi madencilik ve
enerji projeleri nedeniyle ülkemizde birçok bitki ve hayvan türü yok olma
tehlikesi altındadır. Uluslararası Doğayı Koruma
Birliği tarafından hazırlanan Kırmızı Listede,
Türkiyede yok olma tehlikesi altında olan yüzlerce canlı türü
bulunmaktadır. Bu canlılar arasında, Tunceli halkı
tarafından kutsal olarak kabul gören dağ keçileri de yer
almaktadır. Bilindiği üzere Tunceli, coğrafi yapısı,
bitki örtüsü ve yaban hayatı bakımından oldukça zengin bir
bölgedir ancak Tunceli ilimiz, son yıllarda, AKP Hükûmetinin
doğamızı ve canlı yaşamını tehdit eden yıkım
projeleri hedefine oturtulmuştur. Son dönemde kamuoyunun gündeminde olan
madencilik projeleri ve avcılık faaliyetlerinin son bulmaması
hâlinde, nesli tehlike altında olan yaban hayvanları ve ekolojik
denge üzerinde geri dönüşü olmayan bir tahribat yaratılacaktır.
Daha geçtiğimiz haftalarda bir maden firması tarafından
Ovacık ilçemizde arama faaliyetleri başlatılmış ancak
bölge halkının tepkisi ve girişimlerimiz üzerine iş
makineleri bölgeden çekilmiştir.
Aynı şekilde,
memleketimiz son günlerde avcılığın cirit
attığı bir bölge hâline gelmiştir. Bölge halkının
inancı gereği kutsal sayılan dağ keçileri başta olmak
üzere, yaşam hakkını savunduğumuz hiçbir canlının
göz göre göre katledilmesini kabul edemiyoruz.(CHP sıralarından
alkışlar) Bakın, henüz birkaç gün önce Çemişgezek ilçemizde
yaşandı bu vahşet görüntüleri. Bu masum ve savunmasız
canlılar, gözü dönmüş caniler tarafından işte böyle
katlediliyor. Eğer caydırıcı ceza verilmezse bu vahşet
tablosu yaşanmaya devam edecek. Ben, burada, Tunceli halkının
sesi olarak, yetkilileri duyarlı olmaya ve sorumluluk almaya davet
ediyorum.(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bir
kez daha net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Bu katliamlara artık
bir son verin ve kutsallarımıza dokunmayın.(CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
gelinen nokta itibarıyla, AK PARTİ Hükûmetinin ısrarla
sürdürdüğü yanlış ekonomik politikalar sebebiyle ülkemiz
uçurumun eşiğine sürüklenmiştir. Doların tavan yapması
ve TLde değer kaybıyla alım gücü hızla gerileyen, ekonomik
olarak dibe vuran yurttaşlarımız kaderine terk edilmiştir.
Sözde kurtuluş savaşı ilanıyla milleti kemer sıkmaya
davet eden saray yönetimi bir taraftan da bir grup yandaşını
beslemeye dönük yatırımlara devam etmektedir. Öte yandan, acı
reçeteyi halka fatura ederek milleti açlık sınırının
altında yaşamaya mahkûm etmiştir. Sarayın kurumu TÜİK
yalan dolan rakamlarla hayalî bir tablo yaratmaya çalışsa da
vatandaşların bankaya olan borçları ve icra takipleri ne
yazık ki katlanarak artmaya devam ediyor. Gelinen nokta itibarıyla
icra dairelerinde dosya sayısı 23 milyonu bulmuş vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
POLAT ŞAROĞLU
(Devamla) Esnafın desen, hâli perişan. KOBİlerin bankalara
olan borcu 1 trilyonu aşmış durumda. Dolayısıyla demem
o ki sizin hayalleriniz ve ülkenin gerçekleri örtüşmüyor; her ne kadar
Ekonomi büyüdü, uçacak. denilse de ülkenin gündemi açlık, sefalet,
yarının kaygısı. Bunu gittiğimiz bütün illerimizde ne
yazık ki görüyoruz. Ne acı ki insanlarımız çöplerden
artık yiyecek toplayarak yaşama tutunmaya çalışıyor.
Daha geçen gün gittiğimiz bir ilimizde içler acısı bir olaya
tanıklık ettik. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ klasiği olan bu bütçede şunu görüyoruz: Saray hükûmeti
halktan topladığı vergileri har vurup harman savurmaya, siyasi
hedefleri doğrultusunda harcamaya devam ediyor çünkü bu bütçede işçi
yok, çiftçi yok, emekli yok, üretici yok; emek veren, alın teri döken
yurttaşın hakkı da hukuku da adaleti de yok.
Ancak tüm bu olumsuzluklara
karşı umutsuzluğa yer yok. Türkiyede değişim
rüzgârı esmeye başladı, hakça paylaşım ve insan
onuruna yakışır bir gelecek için bu bütçeye hayır diyoruz.
Geliyor gelmekte olan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Metin İlhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN
İLHAN (Kırşehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmetin 2022 yılı bütçe teklifi, pandemiyle
beraber derinleşen küresel ekonomik krizin getirdiği olumsuzluklar
sebebiyle ülke olarak daha da yoksullaştığımız göz
önünde bulundurulduğunda, takdir edersiniz ki büyümeyi ve refahı
artırabilecek düzeyde olamaması bakımından son derece
yetersizdir. Bu sebeple Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı için
öngörülen merkezî yönetim bütçe teklifinin yüzde 3,77si maalesef çok
düşük bir orandır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizdeki engelli vatandaşlarımız nüfusun yüzde 10unu
oluşturuyorken 2022 bütçesinin sadece yüzde 1,6sı engellilerle
ilgili uygulamalara tahsis edilmiştir. Ayrıca, engelli
aylıklarının çok düşük olduğu bir durum söz konusu
iken Hükûmet, tasarrufu, engelli vatandaşlarımıza verilen
raporlardaki oranların düşürülmesi yoluyla maaşlarından
kesintiye gitmekte ve hatta maaşlarını kesmekte
aramaktadır. Dâhiliye doktoru olmam sebebiyle engelli
vatandaşlarımız sürekli olarak bu sorunu tarafıma
ulaştırmakta ve de çaresizce çözüm beklemektedirler. Ancak iş,
iktidarın sözde karşı olmuş olduğu meşhur faiz
lobilerine gelince 2022 bütçesindeki temel gider olan faiz ödemelerinden
tasarruf etmek için Hükûmetin hiçbir plan ve çabasının
olmadığını görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetin kadına yönelik politikalarında da maalesef geriye
gidiş yaşanmaktadır. İstanbul Sözleşmesinden
çıkmış olmanın ahlaki, medeni, vicdani ve hukuki hiçbir
boyutu yoktur, olamaz da. Ülkemizde kadına şiddet vakalarındaki
artış herkesin malumu. Sosyal hayatta ve iş hayatında kadınlarımızın
maruz kaldığı mobbing başta olmak üzere tüm negatif ayrımcılıkların
en temel sebebi eğitimde ve kadın istihdamında çok geri
olmamızdır. On dokuz yıllık AKP iktidarı süresince
kadına şiddet vakalarında, erken yaştaki evliliklerde
artışın azalamaması, kadının iş ve sosyal
hayatta adaletli konumlandırılamaması bu sorunu bu kafayla
aşmanın imkânsız olduğu gerçeğini önümüze sermektedir.
Bakınız, bir de
günden güne sorunları büyüyen aile yapımız var. Hükûmet
kadrolarınca sürekli Türk aile yapısının öneminden söz
edilmektedir. Peki, 2 milyona yaklaşan çocuk işçi sayısı
mevcutken, çocuk istismarının önüne bir türlü geçilememişken,
sokaklarda dilencilik yaptırılan çocukların mağduriyetleri
çözülememişken, kullanım yaşı gün geçtikçe düşen uyuşturucuyla
mücadelede istenilen düzeye gelinememişken, boşanmalara sebep olan
temel ekonomik sorunlar ortadan kaldırılamamışken ve de
engelli çocuklarımızın mevcut sorunlarının
varlığı sürerken nasıl bir aile düzeninden ve nasıl
bir aile yapısından söz edeceğiz? (CHP sıralarından
alkışlar) Ailenin korunması ve güçlenmesi için 2022 yılı
bütçesinden ayrılan ödenek hane başı maalesef yaklaşık
90 liradır.
Sağlık
Bakanımız da hazır buradayken, günlerdir şahsımı
arayıp ekonomik sorunlarını iletmek zorunda kalan doktor, ebe,
hemşire, eczacı, memur, tekniker, laborant ve benzeri
sağlık çalışanlarının da iki yıldır
devam etmekte olan pandemi sürecinde yaptıkları fedakârlıklara
karşı, yaşadıkları ekonomik sorunların hiçbir
ayrım yapılmadan çözülmesinin bu Meclisin boynunun borcu
olduğunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim.
Bir diğer konu:
Kırşehir Karayolları İl Müdürlüğü bünyesinde
taşerona bağlı olarak çalışan işçilerimizden
önemli bir kısmının sözleşmelerinin yenilenmeyip böylesi
bir ekonomik kriz ortamında işten çıkarılma tehlikesiyle
karşı karşıya oldukları bilgisinin tarafıma
ulaştığını da söylemek isterim.
Meclis kürsüsünden, ihale
süreçlerini bir türlü tamamlayamayan Kayseri Bölge Müdürlüğü yetkililerini
uyarıyorum, süregelen ekonomik krizde tasarrufu işçinin emeği
üzerinden sağlamayı aklınızın ucundan dahi geçirmeyin,
aksi hâlde bedelini çok ağır ödersiniz.
Sonuç olarak, tüm bu sorunlar
ülkemizi derin bir yoksulluğa sürükleyen AKP Hükûmeti tarafından
görmezden gelinmekte ve de bir türlü çözüme kavuşturulamamaktadır.
Ortalık yangın yeri iken tebdilikıyafet saçmalığıyla
demagoji yapmaya çalışan ama aslında vatandaşın içine
çıkacak hâlleri kalmayan iktidar kadroları artık, sarayın
kimsenin onaylamadığı sözde itibarlı hâliyle
yaşayıp kendi toplumlarına ne kadar uzak ve ne kadar
yabancı kaldıklarını görsünler.
Bizler sürekli
alanlardayız. Seçim bölgem olan Kırşehir'de ne zaman
vatandaşlarımızı dinlesem, bana Hani iktidar vekilleri ve
yöneticileri, neredeler? diye öfkeyle sormaktadırlar.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Sizinle mi gezecekler?
METİN İLHAN
(Devamla) Unutmayınız ki yüksek ferasete sahip aziz milletimizden
kaçmak için en fazla bir buçuk yılınız kaldı. Ama sizler
ülkemize bu ağır bedeli yaşatmış insanlar olarak bir
ömür boyu gerek vicdanlarınızda gerekse de
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
METİN İLHAN
(Devamla)
yüce Türk ulusunun vicdanında mahkûm olacaksınız,
bunu böyle bilesiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sözlerimi, ülkemizin içinde
bulunduğu yönetilememe krizi sebebiyle ekonomik bir çıkmaza
doğru sürüklenmemize daha da sebep olacak, hakça paylaşım,
adalet, üretim, yenilik ve değişim içermeyen bu bütçenin maalesef
sorunlarımıza çözüm getiremeyeceğini belirterek ancak buna
karşın, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi, güzel
günlere birlikte dayanışma ve umut içinde
ulaşacağımıza olan inancımı yenileyerek son
vermek istiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ali
Fazıl Kasap
CHP GRUBU ADINA ALİ
FAZIL KASAP (Kütahya) (Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın
işaret diliyle konuşmasına başlaması) (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan,
değerli milletvekili arkadaşlarım;
Bakanlığımızın adı Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı. Sayın Bakan, engellileri düşünmeyen bir
Bakanlıkla karşı karşıyayız. Demin ben bir
şey anlattım ama büyük ihtimalle sizler de anlayamadınız.
Şu anda bizi dinlemekte olan, pardon, dinleyemeyen 3 milyon işitme
engelli vatandaşımız var, siz onları
anlayamadınız. Üç yıldır söylüyorum, yaklaşık
3üncü defadır işaret diliyle selamlıyorum, bu algıyı
oluşturmaya çalışıyorum ama siz Bakan olarak buraya
geliyorsunuz, şu anda yaklaşık 3 milyon
vatandaşımız bizi anlayamadı ve bunun sorumluluğu
sizde Sayın Bakanım. (CHP sıralarından alkışlar)
Engellilerin bence önündeki en büyük engellerden biri sizin
Bakanlığınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Hak temelli -muhtaç değil, ihtiyaç değil hak
temelli- bir yapıyı yapamadığınız için,
insanları muhtaç olarak algıladığınız için
sıkıntı orada. Anayasal bir hak bu, zorunluluk bu ama maalesef,
siz yapmıyorsunuz. Peki, sizler neler yaptınız?
Bakın, bu bütçe zaten
700 milyar lira civarında, Meclise geldiğinden beri bu bütçe yüzde 40
eridi. Bu bütçenin içinden ayırdığınız pay çok
düşük ama siz burada muhtaçlığı daha da artırma yolundasınız.
6 milyon 300 bin kişiye yardım dağıtılan haneniz var
ve 20 milyona yakın kesim şu anda yoksulluk
sınırının altında.
Sayın Bakan, burada daha
önce de söylediğim gibi, yoksul ve muhtaç vatandaşlarımıza
yönelik yaptığınız şeyler daima muhtaçlık
algısı üzerine kurulmuş, hak temelli olmamasının ve
bireysel olmasının ötesine geçmiyorsunuz, geçmek de istemiyorsunuz
ama siz ne yapıyorsunuz? İnsanlarımızı bugün için biri
47 dolar, biri 71 dolar
Kur bugün ne kadar değişti bilmiyorum ama
günlük 20 liradan, 30 liradan ağır engellilere aylık
bağlıyorsunuz ve bu ne kadar haklı? Siz bu ücretlerle
geçinebilir misiniz? Bir engellinin hayatını devam ettirmesini
sağlayabilir misiniz? Mümkün değil. Ama siz öbür taraftan ne
yaptınız Sayın Bakan? Üç yıldır bu Mecliste,
komisyonlarda defalarca söylüyorum, bakın, Sayın Bakan, siz 442 bin
kişiye, hak etmeyen, engelli raporu olmayan -ilgili birimlerinizden de bu
teyit edildi, CİMERden de soru önergesine de cevap verildi; tek tek,
kuruş kuruş hesaplanmış- 442 bin kişiye verilen, bu
yıl itibarıyla 11,6 milyar TL paranın hesabını
veremiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu kabul
ediyorsunuz ve bunun da
Siz bir hukukçusunuz Sayın Bakan, 697 milyar lira
parayı sildiniz, amme alacağı, kamu alacağı
kapsamında, bunun silinmesi imkânsız ama siz sildiniz Sayın
Bakan; cevabınızda da var, bu seneki Sayıştay
raporlarında da var, 697 milyar lira. Bu suçtur, çok ciddi bir suçtur. Siz
hukukçusunuz Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
Peki, öbür taraftan ne
yaptınız? Bakın, bir rapor var elimde, raporda şöyle
yazıyor: Hasta ayağa kalkamıyor, öz bakımını
yapamıyor, üst ekstremiteyi, alt ekstremiteyi kullanamıyor. Bununla
ilgili yüzlerce rapor var bana ulaşan, aslını size verebilirim.
Diyor ki: Kısmi bağımlı. Ya, sedyeyle gelmiş Sayın
Bakan, siz buna aylık bağlamıyorsunuz bakın hâlâ. Bunun
gibi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulu muhatap alarak
konuşmalarımızı yapalım. Sayın Bakanlar oy
vermeyecek bütçede.
ALİ FAZIL KASAP
(Devamla) Teşekkür ederim.
Ben Bakandan oy istemiyorum,
sizin de müdahale etmenize gerek yok, ben ne söyleyeceğimi biliyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, şöyle, hak
temelli olması gerekiyor. Sizin anlayacağınız şeyi
söyleyeyim:
Allahın on pulunu
bekleyedursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz,
dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz
kuzulara şah olsa. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Taksimi kimin yaptığını biliyorsunuz.
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Eğer bundan bunu da öğrendinizse helal olsun!
ALİ FAZIL KASAP
(Devamla) Şimdi, buradan tarihe bir not düşmek istiyorum
değerli arkadaşlar: Allah'ın izni ve aziz milletimizin de
Geliyor o gelmekte olan; iktidarımızda, engellilerin sosyal hayata
katılabilmeleri için zorunlu olan tüm tıbbi malzeme, teçhizat ve
tedavilerini ücretsiz sağlayacağız. (CHP sıralarından
alkışlar) Engellilerin otomobil, telefon, bilgisayar gibi tüm ihtiyaç
malzemelerinden ÖTV kaldırılacak. Engelli atamaları
yapılacak, yapılması zorunlu. Çalışma hayatındaki
engelleri kaldıracağız. Engelli aylıkları ve
bakım yardımlarını engelli bireylerin hak temelleri
üzerine, ihtiyaç üzerine değil, hak temeli, anayasal hak üzerine
oturtacağız. Muhtaç değil, hak sahibi insanlar olacak. Yönetim
süreçlerine engellilerin de katılmasını
sağlayacağız. Burada sağlık alanında
kangrenleşen sorunları da çözeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ FAZIL KASAP
(Devamla) - Sayın Başkan, erişilebilirlikle ilgili tüm
sorunları çözeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
unutmayın, yan yana 2 Bakanlık var, engelli sağlık sistemiyle
ilgili bu kadar sorunu çözemediniz, engelli sağlık
raporlarındaki entegrasyonu sağlayamadınız. 2 Bakan çok
yakın, Bakanlıklar da 1-
Şunu söyleyeyim nihai
olarak; bu yetersiz ve yeteneksiz kadrolardan sonra şöyle söylüyorum:
Geliyor gelmekte olan. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Candan Yüceer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu bütçe pandemi
koşullarında yapılan ikinci bütçe.
Yaptığınız ekonomik kriz ve iki yıldır süregiden
salgının sonuçları nedeniyle beklerdik ki işsiz,
aşsız kalanların derdi; şiddete uğrayan,
salgının yükü omuzlarına yüklenen kadınların derdi;
ihmal ve istismara uğrayan, çalışmak zorunda bırakılan
ve iş cinayetlerine kurban giden çocukların derdi; pandemi
koşullarında hayatları daha da zorlaşan engellilerin,
emeklilerin, yaşlıların derdi ve 3600 ek göstergeyle
umutlandırdığınız yüz binlerce kamu personelinin,
EYTlilerin derdi bu bütçenin derdi, sizlerin derdi olsun ama görüyoruz ki
sizlerin derdi bu değil. Derdiniz iktidarınız, derdiniz
şatafatınız, derdiniz beslemeye, yedirmeye
doyamadığınız yandaş müteahhitleriniz, yandaş
vakıflarınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Hâlâ vatandaştan aldığınız vergileri yandaşlara
dağıtmaya, şatafat içinde yaşamaya devam ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
2022 bütçesinden yandaş müteahhitlere 42 milyar lira ödenecek, garanti
ödemesi yapılacak; bu bütçenin en az 240 milyarı faizcilere gidecek.
İyi ki faize karşısınız, faize karşı
olmasanız ne olacak acaba? Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının bütçesi 66 milyar 131 milyon lira. Yani bu
bütçenin yaklaşık 4 katı kadınlara, çocuklara, engellilere,
sosyal hizmetlere değil, bir avuç tefeciye ayrılmış durumda.
Biz Bu bütçe yandaşın, faizcinin, sarayın bütçesi. derken
boşuna demiyoruz. Hâl böyle iken, yapılan bu iken bütçe sunumunda,
dalga geçer gibi, refahın toplumun tüm kesimlerine
yaygınlaştırılmasına devam edileceği söyleniyor.
Şimdi, sarayın elektrik faturasına, yalnızca elektrik
faturasına harcanan para, kadın politikalarının
geliştirilmesine ilişkin tek ulusal mekanizma olan Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğüne ayrılan 22 milyon liraya eş
değer. Şimdi, sarayın sadece aydınlatmasına, şatafatına
42 milyon kadından daha fazla kaynak aktararak bu refahı nasıl
yayacaksınız Allah aşkına? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bırakın diğer
bakanlıkları, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığının bütçesi bile; dezavantajlı
grupların, kadınların haklarını gözetmesi gereken
Bakanlığın bütçesi bile cinsiyete duyarsız bir bütçe,
vicdanı yoksun bir bütçe, adaletsiz bir bütçe.
Her gün binlerce kadın
şiddete uğrarken, bir bir katledilirken, 3.624 kapasiteli 149
kadın konukevimiz var ve her yıl için sadece 1 tane
arttırmayı hedefliyoruz. 81 ŞÖNİM var, arttırmayı
düşünmüyoruz. 1.195 tane çocuk konukevimiz var, onu da
arttırmayı düşünmüyoruz. Çocuklarımıza kreş,
bakımevi yapmıyoruz; onları cemaatlerin, tarikatların
kucağına terk ediyoruz. Aslında bu bütçede kadınlara, çocuklara,
dezavantajlı bireylere verilen mesaj çok açık; diyorlar ki: Biz sizi
umursamıyoruz. Sizi korumaya da niyetimiz yok.
Başınızın çaresine bakın.
Şimdi, bal deyince
ağız tatlanmadığı gibi, şiddete sıfır
tolerans deyince de şiddet son bulmuyor. Yatırım yapmadan,
yasaları uygulamadan, ulusal mekanizmaları arttırmadan ayrımcılığı,
kadına yönelik şiddeti nasıl önleyeceğiz? Koruma ve
yargı kararlarına rağmen kadınlar katledilirken, el kadar
çocuklar evlendirilirken bizler toplumsal cinsiyet eşitliğini
kalkınma planlarından çıkararak, toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeyi yok sayarak ve kazanılmış hakları
geriye götürüp bir gecede Şiddet ve ayrımcılık
olmasın. diyen İstanbul Sözleşmesinden çıkarak mı
sağlayacağız bunu? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, İstanbul
Sözleşmesi tüm milletvekilleri tarafından övünülerek, gurur duyularak
imzalandı, Sayın Bakan dâhil iktidarın tüm kadın
milletvekilleri tarafından düne kadar en güçlü şekilde savunuldu ama
bir gecede bir kişinin imzasıyla bu sözleşmeden
çıkılırken herkes suspus oldu. Ne oldu, ne değişti?
Ülkemizde şiddet mi bitti Allah aşkına? İdarecilerin
idaresizliği, sessizliği ve uygulanmayan yasalar maalesef bu kara
zihniyetleri, katilleri, tecavüzcüleri cesaretlendiriyor. Bunun örneğini
geçtiğimiz hafta görülen İpek Er'in davasında bir kez daha
gördük. İpek Er ölmeden önce yazdığı mektupta şöyle
diyordu: Musa Orhan tarafından tecavüze uğradım. Beni
saçımdan çekti, yerde sürüdü ama bana dedi ki: Kimse sana inanmaz, bana
bir şey olmaz, sen sahipsizsin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ve
3 Aralık günü mahkeme tecavüzcüyü haklı çıkardı, bu ülkenin
kadınlarının yargı tarafından
umursanmadığını gösterdi ve Orhan'a geleceği üzerinde
olumsuz etki olacağı düşüncesiyle indirim yapıldı, iyi
hâl indirimi yapıldı ve tutuklanmadı yani yargı, hayatı sona eren İpek Er için
değil, tecavüzcünün geleceği için endişe duydu.
Değerli milletvekilleri,
bu kararlar uygulanmadığı sürece, maalesef bu
cezasızlık arttığı sürece kadınlara yönelik
şiddet, tecavüz son bulmuyor. Aslında torba kanun diye bir
icadınız var -hani çokça rant için, yandaşlarınız için
kullandığınız- bir kez bir torbayı da bu
kadınlar, bu kanunlar için kullansanıza. (CHP sıralarından
alkışlar) Neden kullanmıyorsunuz?
İstanbul
Sözleşmesi'nden çıkmak öyle kolay olmayacak çünkü milyonlarca
kadının eşitlik mücadelesi var, hak mücadelesi var, adalet
mücadelesi var. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) Bu
sözleşme yaşayacak ve yaşatacak! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Süreniz
tamamlandı Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ve
bu bütçe, AKP iktidarının bu ülke vatandaşlarına
eşitsizliği, yoksulluğu, adaletsizliği burada
yaptığı son bütçe olarak kalacak.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) On dokuz yıldır aynı şeyi söylüyorsunuz, on dokuz
yıldır. Buyurun gelin!
BAŞKAN Sayın
Yüceer, süreniz tamamlandı.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ve
hak için, halk için geliyor gelmekte olan diyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Umutsuz da yaşanmıyor, doğru(!)
BAŞKAN Sayın Ünal
Demirtaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, bütçeniz 15
Ekimde Meclise sunulduğunda 9,17lik dolar kuru üzerinden 190 milyar dolar
ediyordu. Bugün ise 13,90 dolar kuru üzerinden 126 milyar dolara düştü
yani bütçeniz daha Meclisten geçmeden dolar karşısında yüzde 33
oranında yani 65 milyar dolar buharlaştı ve kadük oldu.
Halkın bütçesi ise en az yüzde 50 buharlaştı.
Sayın Bakan, yirmi
yıllık iktidarınızda iş ve çalışma
yaşamının hiçbir sorununu çözemediniz; aksine, bu sorunlar
derinleşerek devam etti. Bakın, geniş tanımlı yani
gerçek işsizlik dün açıklanan makyajlı TÜİK verilerine göre
bile yüzde 22,8dir yani şu anda 8 milyon 281 bin kişi işsizdir.
İşsizlikte Avrupa'da ilk 3teyiz. İşsizliği hâlâ
çözemediniz.
Kayıt
dışı istihdam OECD ortalamasının yüzde 18idir. Bizde
ise kayıt dışı yüzde 30la OECD'nin en yüksek
oranıdır yani şu anda 9 milyon işçimiz kayıt
dışıdır. Kayıt dışını hâlâ
çözemediniz.
İş kazalarında
her gün 6 işçimiz yaşamını yitirmektedir. Sadece bu
yıl kasım ayına kadar 1.853 işçimiz ve son on dokuz
yıldaysa 28 bin işçimiz iş kazalarında yaşamını
yitirmiştir. Ülkemiz yıllardır iş kazalarında
Avrupada 1inci, dünyada 3üncüdür. İş kazalarını da hâlâ
önleyemediniz.
Çocuk işçilik artarak
devam etmektedir. Ülkemizde makyajlı TÜİK verilerine göre bile
şu anda 720 bin çocuk işçimiz vardır, oysa gerçek rakam 2
milyondur. Çocuklarımız okula gideceğine çalışmak
zorunda kalmaktadır. Maalesef çocuk işçiliğini de önleyemediniz
Sayın Bakan.
Emeklilikte yaşa
takılan 5 milyonu da hâlâ emekli yapamadınız.
SGK açıkları da
rekor kırmaya devam etti; 2020 yılında 69 milyar, son on dokuz
yıldaysa 446 milyar SGK açığıyla cumhuriyet tarihi
rekorlarını kırdınız. SGKnin aktif/pasif oranı
da Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun dönemi
olan 1999da 2,4 iken 2020de 1,69a indi. Avrupada 1 emekliye 4
çalışan düşerken maalesef ülkemizde 1 emekliye 1,7
çalışan düşmektedir. Bunu da çözemediniz.
Ülkemizde sendikalaşma
oranı yüzde 14, toplu sözleşme oranıysa 2,78dir. Türkiye 38
OECD ülkesi arasında sendikal hak ve özgürlüklerde de maalesef yine son
sıradadır. Sendikal hak ve özgürlüklerin de önündeki engelleri hâlâ
kaldıramadınız.
Sayın Bakan, ülkemizdeki
13 milyon 500 bin emekli giderek yoksullaşmaktadır. ILOnun 2021
yılı Eylül ayı verilerine göre, Türkiye, dünyada emeklisi en
yoksul olan ülkelerin arasındadır. 8 milyon emekli asgari ücretin
altında, 2 milyon 600 bin BAĞ-KUR emeklisi ise bin liranın
altında aylık almaktadır. Bugün, primleri asgari ücret üzerinden
yatırılan bir işçinin emekli maaşı ise 1.500 TLdir
yani 95 eurodur; Almanyada asgari ücret alan emekli ise 1.000 euro yani
bizimkilerin 10 katı kadar emekli maaşı almaktadır. Bugün,
maalesef, 6 milyon emekli temel ihtiyaçlarını dahi
karşılayamadığı için çalışmak zorunda
kalmaktadır; aç kalmamak için 73 yaşında bile çalışmak
zorunda kalan emekliler vardır, bir kısım emekliler de
pazarın sonunda çürük meyve ve sebzeleri toplayarak yaşamaya
çalışmaktadır. Bakın, bizi kıskanan Alman emekliler
cruise gemilerinde tatil yaparken bizim emeklilerimiz ise aç kalmamak için
ölene kadar çalışmak zorunda kalmaktadır. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, en düşük
emekli maaşı asgari ücret seviyesine gelmelidir, emeklilere bayram
ikramiyesini en az 2.500 TL yapmalısınız; bizim emeklimiz de hiç
değilse Antalyada tatile gidebilmelidir.
Sayın Bakan, asgari
ücret ülkemizdeki en büyük toplu sözleşmedir çünkü asgari ücret ve
civarında ücret alan işçi sayısı 10 milyondur. Avrupada
asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 5 iken bizde yüzde
60tır yani asgari ücret bizde ortalama ücret hâline gelmiştir. Son beş
yılda asgari ücret döviz karşısında eriyip küçülmüştür;
bakın, asgari ücret 2016da 430 dolar iken şu anda 203 dolara
düşmüştür değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla) Son beş yılda asgari ücretlinin cebinden aylık 227 dolar
buharlaşmıştır değerli arkadaşlar. Bakın,
Çinli işçi bile 360 dolar alırken bizim işçimiz 203 dolar
almaktadır. Biz asgari ücrette Çinin bile gerisine düştük
değerli arkadaşlar. Türkiye, bu asgari ücretle Avrupada da son
sıradadır. Bakın, bizi kıskanan Almanyadaki asgari ücretli
1.585 euro asgari ücret alırken bizdeki asgari ücretli net 183 euro ancak
alabilmektedir. Alman asgari ücretli bizim asgari ücretlinin 9 katı kadar
ücret alabilmektedir. Ocak ayından bugüne kadar ekmeğe, süte,
şekere
Bakın, şu rakamlara bakın, şekere yüzde 64,
ayçiçeği yağına yüzde 96, tüpe yüzde 80 zam gelmişken ve
2022de de bu zam yağmuru devam edecekken asgari ücretliye bu
kayıpları karşılayacak derecede artış
yapılmasını saygılarımla dilerim.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Demirtaş.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Evet, gruplar adına söz
taleplerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna geldik.
İlk söz Sayın Arife
Polat Düzgünün.
Buyurun Sayın Düzgün.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanlarım, Bakan
Yardımcılarım; Sağlık Bakanlığının
2022 yılı bütçesi hakkında grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri
izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ hükûmetleri, Sağlıkta Dönüşüm Programı
uygulamalarıyla vatandaşlarına en iyi sağlık hizmetini
sürdürülebilir bir şekilde sunmaya çalışmaktadır. 84
milyonun şahitlik ettiği çok önemli reformlar
yapılmıştır, en kapsamlı sağlık hizmeti
sunan ülke konumundayız. Sağlık reformu, bir doktor olarak
bizzat yaşadığım yıllarda uygulanmaya
başlandı. Bu, sürdürülemez. diyenlere rağmen, içinde
bulunduğumuz küresel salgına rağmen ilk günkü gibi kesintisiz
sağlık hizmetini en kaliteli şekilde
vatandaşlarımıza sunmanın gururunu yaşıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktidarımız döneminde
sağlıkta insan gücü oranında ciddi artışlar
olmuştur. 2002 yılında kamudaki toplam sağlık
çalışanı sayısı 256 bin iken bu sayı bugün 737
bin yani 3 katına çıkmıştır. Hâlen özellikle de bu
pandemi döneminde sağlık hizmetinde istihdam edilmeyi bekleyen
sağlıkçılarımızla bu sayılar
artırılarak OECD hedeflerine ulaşacağımızı
temenni ediyorum. Bu iki yıldır hastanelere gitmekten
korktuğumuz hatta Covid pozitif yakınımızı hastaneye
bile götürmekten endişe ettiğimiz hastalarımızı
sağlık ordumuza bıraktık. Pandemide
hastalarımızın her türlü bakımını yapan ve
şifa veren sağlıkçılarımızı da kaybettik.
Birçoğu hastalandı fakat iyileşip işlerine döndüler ve
hastalarına kendi hastalık öyküleriyle de destek oldular. Hepsine en
derin saygılarımı takdim ediyorum.
Temel sağlık
göstergelerine baktığımız zaman önemli iyileşmeler
olduğunu görüyoruz. Beklenen yaşam süresi 72 yıldan 78,6
yıla yükselmiştir. Artık, doğumların yüzde 98i
hastanelerde yapılmakta, doğum yapılan hastanelerin tamamı
bebek dostu hastanedir. Tabii ki önemli olan hasta olmamaktır.
Sağlıklı yaşamı öğretebilmek, alışkanlık
kazandırabilmek, erken tanı için tarama programları çok daha
önemlidir. Yenidoğanlarda dönüşümden önce 1 tane tarama çeşidi
varken şu an 8e çıkarılmıştır. Bütçede koruyucu
sağlık hizmetlerine aktarılan kaynağın yüzde 103
arttığını görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
uzun süredir gündemde olan SMA hastalığını önleyebilmek
için SMA taraması, evlilik öncesi, çiftlerde kalıtsal kan
hastalıkları taramasına eklenmiş; evlenecek çiftlerin
yanı sıra hâlen evli olanlar ile çocuk sahibi olan çiftler de
yararlanabilecekler, gerektiği zaman da saptanan
taşıyıcı çiftlere sağlıklı çocuk sahibi
olmalarını sağlamak için destek olunacak.
Pandemi döneminde
özverilerine şahitlik ettiğimiz doktorlarımızın,
sağlıkçılarımızın sağlıkta şiddeti
durdurmak, çalışma saatlerini azaltmak, ücretlerini iyileştirmek
için yapılan çalışmaları bir sağlıkçı vekil
olarak her zaman takip etmeye devam edeceğim. Sayın
Bakanımızın bütçe görüşmelerinde de belirttiği gibi
toplumda hak ettikleri hayat standardına kavuşturacak bir gelire
kavuşturulacaklarına inanıyoruz. Sağlıkta şiddeti
durdurmak için alınan tedbirlere ilave bir önlem olarak
Bakanımız, sağlık kurumlarında, öncelikle de acil
servislerde güvenlik önlemlerini arttırmak için x-ray cihazının
konulmasına başlandığını söyledi. Bunun
yaygınlaşmasını temenni ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Nadir Hastalıkları Araştırma Komisyonunda hastalar ilaç
temininde zorluklar yaşandığını belirttiler. Bunun
düzenlenmesi için her iki Bakanlığımızın da el ele
verip bunları çözmesini istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bizim için önemli olan bu Covid pandemi döneminde yoğun bakım
oranlarımız yükseltildi. Şu anda OECD verilerine göre yoğun
bakımda en yüksek yoğun bakım hasta yatağına sahip
ülkeyiz. İstanbul'da 2 tane bin yataklı hastane yapıldı;
bunları hepiniz biliyorsunuz.
Ve ben en son olarak bu
yılın en iyi aplikasyonları arasında Sağlık
Bakanlığı tarafından geliştirilen e-nabız
sisteminden bahsetmek istiyorum. 55 milyon vatandaşımız bunu
kolaylıkla kullanıyor ve bunlar hayatımızı
kolaylaştırıyor. 112 acil numaralarının tek bir hatta
toplandığını ve artık 112 Acil Yardım Butonunu
telefonlarınıza indirerek her yerden konum belirtilerek acil hizmet
alabileceğinizi de hatırlatmak istiyorum. Sağlık
Bakanlığımızın çabası içinde olduğunu
bildiğim bir konudan daha bahsetmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ARİFE POLAT DÜZGÜN
(Devamla) Sağlık Bakanlığımızın,
tıbbi cihaz ve ilaç sektöründe, savunma sanayimiz örneğinde
olduğu gibi yerli ve millî üretimlerini artırma çabası içinde
olduğunu biliyoruz ve bunların artmasını istiyoruz.
Sağlık hizmetinin tedarik zincirinde yurt dışına
bağlı olmasını istemiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olmasını
ve tüm emeği geçenlere teşekkür ederek sağlıklı
nesillere vesile olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
İsmail Güneş
Sayın Güneş,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
bizleri ekranları başında izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
2019 yılında
başlayan ve tüm dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisi
yaklaşık 270 milyon kişiye bulaşmış ve bu
hastalıktan dolayı yaklaşık 5 milyondan fazla insan
hayatını kaybetmiştir. Bu süreç ekonomik anlamda
gelişmiş ülkeler de dâhil olmak üzere bazı ülkelerde
sağlık hizmetinde büyük aksamaların olduğuna, bazı
ülkelerde ise parası olanların sağlık hizmetine
ulaşırken parası olmayanların hizmete
ulaşamadığına, bazı ülkelerde yoğun
bakımlarda yer olmadığı için yaşlılarını
maalesef ölüme veya kendi kaderine terk ettiklerine şahitlik ettik. Bu
süreç, ülkemizde ise elhamdülillah, Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, AK PARTİ iktidarlarında
sağlığa yapılan devasa yatırımlar,
sağlıkta yapılan büyük değişim ve dönüşüm,
tecrübeli ve özverili sağlık çalışanlarımız ve 84
milyonu kapsayan sosyal güvencemiz sayesinde az kayıpla atlatılmaya
çalışılmıştır. Aşı geliştirme
çalışmalarına tam destek verilirken aynı zamanda en
hızlı aşılama yapan ülkeler içinde yer alması
sağlanarak hastalığın yayılmasının önüne
geçilmeye çalışılmıştır. Bu süreçte özveriyle çalışan
tüm sağlık çalışanlarımıza ve kamu personelimize
teşekkür ederim. Bu hastalıktan dolayı hayatını
kaybeden sağlık çalışanlarımıza ve
vatandaşlarımıza Cenab-ı Allahtan rahmet,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve
sabırlar dilerim.
Sağlıkta
değişim ve dönüşümü tüm alanlarda hayata geçirerek birinci
basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinde yeterli muayene odası
olmayan, doktorların aktif olarak çalışamadığı ve
nüfusun tamamının kontrol altına alınamadığı
sağlık ocağı sisteminden her hekimin kendisine ait muayene
odasının olduğu ve kendisinin sorumlu olduğu belli bir
nüfusunun olduğu aile hekimliği sistemine geçiş
yapılmıştır. Koruyucu sağlık hizmetlerine
bütçeden ayrılan pay yükseltilerek aile hekimlerinin özlük hakları
iyileştirilmiştir.
Bebeklerde önlenebilir ve
erken teşhisle tedavi edilebilir hastalıkların erken
teşhisi için yeni doğanlarda işitme, hipotiroidi, biotinidaz
eksikliği, kistik fibrozis ve konjenital adrenal hiperplazi taraması
hayata geçirilmiştir.
Bebeklerde ve çocuklarda
geliştirilmiş aşı programına geçilerek
aşılamada yüzde 95in üzerinde başarı sağlanarak Dünya
Sağlık Örgütünün hedefi geçilmiştir.
Sağlıkta
değişim ve dönüşüm neticesinde bebek ölüm hızı her 1
canlı doğumda 31,5ten 8,5e, anne ölüm hızı her 100 bin
canlı doğumda 64ten 13,1e indirilmiştir.
Çağımızın
hastalıklarından korunmak ve sağlıklı
yaşlanmayı sağlamak için sağlıklı yaşam
merkezlerinin hem sayısı hem de hizmet türü
artırılmıştır. Kapalı alanlarda sigara
kullanımının yasaklanmasıyla sigarayla mücadelede önemli
bir safha hayata geçirilmiş, sigara bırakma polikliniklerinde
ücretsiz ilaç uygulamasıyla vatandaşlarımıza
yardımcı olmaya çalışılmıştır.
Evde bakım hizmetiyle
hem hastaların hayır duası alınmış hem de
hastanelerimizin yükü azaltılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
acil sağlık hizmetlerine gelince; geçtiğimiz günlerde, hamile
bir kadın doğum sancıları başlayınca eşiyle
birlikte kendi arabalarıyla yola çıkarlar, arabaları hastaneye
Şimdi, gelelim
Türkiye'deki acil sağlık hizmetlerine. Acil sağlık
hizmetlerinde büyük değişim ve dönüşüm yapılmış,
ambulans sayısı 5.946ya çıkarılarak vatandaşlarımıza
ve ülke dışından gelen misafirlere acil durumlarda sosyal
güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın, hatta
kimlik bile sorulmaksızın kentsel alanda on beş dakikada,
kırsal alanda da otuz dakikada ambulans hizmeti verilmekte, hatta ihtiyaç
duyulursa helikopter ambulans, uçak ambulans, deniz ambulansları
halkın hizmetine sunulmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ülkemizde fert
başına düşen sağlık harcamamız gelişmiş
ülkelere göre az da olsa verdiğimiz hizmet katbekat üstündedir ve
ücretsizdir. Bu da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın önderliğindeki AK PARTİ iktidarının
vatandaşlarımıza verdiği önemi göstermektedir.
Değerli milletvekilleri,
hastanelere gelince; 2005 yılında yapılan köklü bir
değişiklikle hastaneler Sağlık Bakanlığına aktarılarak
tek elden yönetime geçildiği gibi, hastaneler için yeni standartlar
geliştirilmiş, her hekime bir poliklinik odası
yaptırılarak hekimlerin daha etkin ve verimli
çalışabilmesine fırsat verilmiş, hekim seçme hakkı
getirilmiş; diğer taraftan da hasta hakları birimi
kurulduğu gibi, hasta-çalışan memnuniyetine de önem
verilmiştir. Hastanelerde koğuş sisteminden nitelikli oda
sistemine geçilmiş, yoğun bakım yatak sayısı 869dan
24 bine çıkarılarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) -
100 bin kişiye düşen yoğun bakım yatak
sayısı 39,7 olup OECD ve ABD ortalamasının oldukça
üzerindedir.
Kalacak yeri olmayan
hamilelerimiz veya doğum sonrası bebekleri hastanede tedavi gören
annelerin rahat bir ortamda kalabilmeleri için Misafir Anne Projesi hayata
geçirilmiştir, TÜRKÖK Ulusal Kemik İliği Bankası hayata
geçirilmiştir. 55 milyonun kullandığı e-nabız dijital
kayıt sistemi sayesinde gereksiz tahlil tekrarlarından
kaçınılmıştır. En önemli yatırımlar, tabii,
son on dokuz yılda 715i hastane, 393ü ek bina, 106sı
ağız ve diş sağlığı olmak üzere toplam 3.821
tesis yapılmıştır. Genel bütçeden 6 tane şehir
hastanesi, kamu-özel ortaklığı iş birliğiyle 13
şehir hastanesi yapılmıştır; bunları da yapmaya
devam edeceğiz.
Burada, tabii muhalefet
yanlış bilgi veriyor; bu ücretlerin içinde sadece kira yoktur. Bunun
işletmesi, oradaki temizlik personeli, yemek personeli ve diğer
taraftan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Güneş, süreniz tamamlandı.
İSMAİL GÜNEŞ
(Devamla) Sağlık Bakanlığı bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını temenni ederim. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Bunların hepsine hizmet bedeli deniliyor zaten
Sayın Vekilim, hizmet bedeli. Bunların hepsi hizmet bedeli adı
altında geçiyor zaten.
BAŞKAN - Sayın
Mustafa Esgin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ESGİN (Bursa) Sayın Başkanım, Gazi Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi
boyunca elbette sağlık alanında önemli adımlar
atılmıştır. Bununla birlikte 2000li yılların
başında sağlık Türkiyenin en önemli sorunları
arasındaydı. Yine, bu nedenle AK PARTİ iktidarlarının
en önemli gündem maddelerinden biri sağlık olmuştur.
Sağlıkta Dönüşüm adını verdiğimiz modelin
bazı önemli başlıkları var. Öncelikle, birinci basamak sağlık
hizmetlerini reorganize ettik. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde
dünyanın gittiği yere gittik ve aile hekimliği sistemini hayata
geçirdik.
İkinci basamak
sağlık hizmetlerini, Sağlık
Bakanlığının organizasyonunda tek çatı altında
toplayarak sağlıkta eş güdümü sağladık. Sosyal
güvenlik reformuyla sağlığın hizmet sunumuyla finansmanı
birbirinden ayırdık. Genel sağlık sigortasıyla
toplumun tamamını sosyal güvenlik şemsiyesi altında
topladık. Etkili, verimli, kolay erişilebilir, mali açıdan
sürdürülebilir, çağdaş bir sistemi ortaya koyduk.
Değerli arkadaşlar,
bütün bunların sonunda bir değerlendirme yapmamız
gerektiğinde göz önüne almamız gereken bazı nirengi
noktaları vardır, bunların başında sağlıkla
ilgili göstergeler gelmektedir. Bebek ölüm hızını, anne ölüm
hızını, 5 yaş altı çocuk ölüm hızını
eğer 5 kat azalttıysak ve dünya çapında bir
farkındalık oluşturduysak burada bir başarı hikâyesi
vardır. Hastane sayısını 3 kat, nitelikli yatak
sayısını 8 kat, yoğun bakım yatak
sayısını tam 28 kat artırdıysak, sağlık
altyapımızı bu şekilde güçlendirdiysek yine bir
başarı hikâyesinden bahsetmemiz gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) 100 bin kişiye
düşen yoğun bakım yatak sayısında dünya lideriyiz.
Değerli arkadaşlar, sağlık çalışanı
sayısını 300 binlerden 1 milyon 240 bine çıkardık yani
neredeyse 1 milyon sağlık çalışanını daha sisteme
dâhil ettik. Sağlıkta insan kaynağımızı ülke
genelinde adil ve dengeli bir şekilde dağıtıyoruz.
Sağlık Bakanlığında çalışan uzman hekim başına
düşen nüfusta en yüksek ve en düşük ilin oranı 13 kat iken 2ye
inmiş olması hekim ve sağlık çalışanı
dağılımında iller arasında adaleti gözettiğimizin
bir ifadesidir.
Diğer önemli bir husus,
vatandaş memnuniyetidir. Eğer memnuniyet oranını yüzde
39lardan yüzde 72lere çıkardıysak bunu da hiç kimsenin göz
ardı etmemesi gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Arkadaşlar, yaptığı harcamaya
göre en yüksek memnuniyet oranı sağlayan bir ülke olmamız da
kaynaklarımızı doğru
kullandığımızın bir işaretidir.
Vatandaşımızın
ve ülke kaynaklarının finansal açıdan korunması yine bir
başka başlık. Toplam sağlık
harcamalarımızın gayrisafi yurt içi hasılaya
oranının tüm olumlu parametrelerle birlikte sabit kalması da bir
kamu maliyesi başarısıdır. Vatandaşımızın
cepten harcamalarının da yüzde 26dan yüzde 16ya indirilmesi, bu
konuda önemli bir parametredir.
Sağlığa
erişim oranı yine başka bir kriter. Vatandaşımız
bir yılda, SSK istatistiklerine göre 1,5 kez hekime erişebilirken
bugün yılda 10a çıkmıştır, bu da bir başarıdır.
Bütün bu değerlendirmeler, sağlıkta başarılı bir
model ortaya koyduğumuzun kanıtıdır. Bu başarı
hikâyesini, milletimizin desteğiyle, Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğindeki AK PARTİ iktidarları yazmıştır.
Değerli arkadaşlar,
yaklaşık iki yıldır tüm dünyada küresel bir salgınla
önemli bir sınamadan geçiyoruz. Hastalıktan korunmada Covid
aşısı tartışmasız en önemli faktör. Bugün 122
milyon aşıyı uygulayarak en fazla aşı yapan ülkelerden
biri olduk. Yerli aşımızı da yılbaşından
sonra yaygın uygulamaya geçiriyoruz. Covid döneminde yoğun bakım
kapasitesini neredeyse yüzde 50 oranında artırdık. Yine,
salgın süresince 10 bin yerli solunum cihazını ürettik, hizmete
geçirdik ve binlerce vatandaşımızın hayatta kalmasına
hizmet ettik.
Değerli arkadaşlar,
şehir hastaneleri, şehir hastaneleri
Üç yıl içerisinde 25 bin
yatak kazandırmışız, 19 şehir hastanesi
yapmışız, 25 bin yatak daha kazandıracak yeni
yatırımları hizmete açmak için mücadele ediyoruz.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Haberiniz yok Sayın Vekilim, bakın
Sağlık Bakanı orada, 19 tane değil, 13 tane.
Bakanının sunumundan haberiniz yok.
BAŞKAN Sayın
Şahin, lütfen. Sayın Vekilin ne konuşacağına siz mi
karar vereceksiniz? Yapmayın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sağlıkta destan yazmışız, sayısına
takılıyorsunuz ya.
MUSTAFA ESGİN (Devamla)
- Covid öncesi alınan bu stratejik karar, eleştirilmesi gereken
değil takdir edilmesi gereken, önemli bir başarı hikâyesidir.
Elbette ki eleştirebilirsiniz ama
Değerli arkadaşlar,
koruyucu sağlık hizmetleriyle ilgili bugün bazı konuşmalar
oldu. Bakın, 2020de 15 milyardan 2021de 20 milyara, geçtiğimiz
yıldan bu yıla da yaklaşık 2 kat
artırmışız ve 38 milyara çıkarmışız.
Burada, arkadaşlarımızın bunu niçin eleştirdiğini
ben anlayamadım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUSTAFA ESGİN (Devamla)
- Teşekkür ederim Başkanım.
Son olarak şunu ifade
etmeliyim ki: Geçirdiğimiz bu zor dönemde asgari ücretlilerimiz başta
olmak üzere bütün çalışanlarımız ve sabit gelirlilerimizle
ilgili önemli adımlar atıyoruz. Özellikle, kahraman sağlık
çalışanlarımızı sadece alkışlamakla
kalmayıp farkındalık oluşturacak maaş, ek ödeme, özlük
haklarına ve emekliliklerine yansıyacak iyileştirmeleri mutlaka
yapacağımızı buradan ifade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çalışma
barışını bozmadan canımızı emanet
ettiğimiz Önce Allah, sonra sen. dediğimiz başta hekimlerimiz
olmak üzere sağlık çalışanlarımız ve kamu
çalışanlarımızın haklarının sonuna kadar
arkasında olduğumuzu belirtmeliyim. Sağlık
Bakanımız Sayın Fahrettin Kocaya da bu konudaki üstün
gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Sözlerime son verirken 2022
yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Selim Gültekin
Buyurun Sayın Gültekin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin
beşinci turunda Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen
Niğdeli hemşehrilerimizi, aziz milletimizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
AYHAN EREL (Aksaray)
Aksaray da var.
SELİM GÜLTEKİN
(Devamla) Öncelikle, Covid-19 salgınında en önde fedakârca
çalışan hekimlerimize, kıymetli meslektaşlarım
eczacılarımıza, diş hekimlerimize, hemşirelerimize
yani kahraman tüm sağlık çalışanlarımıza bir kez
daha şükranlarımı sunuyorum. Pandemide hayatını
kaybeden sağlık çalışanlarımıza ve
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, insan odaklı,
bilimselliği esas alan, uluslararası alanda öncü, referans bir
kurumdur. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun öncelikli görevi,
toplumun kaliteli, etkili, güvenli ürünlere ulaşmasını
sağlamak ve düzenleyici, denetleyici, yönlendirici icraatlarla topluma
hizmet etmektir. Cumhurbaşkanlığı On Birinci Kalkınma
Planıyla ilaç ve tıbbi cihaz sektörü için küresel pazardaki rekabet
gücümüzü artırmak ve değer zincirinde ülkemizi daha üst konumlara
taşımak ise Kurumun en öncelikli görevidir.
Covid-19la mücadele süreci
bir kez daha ortaya koymuştur ki yerli üretim, her alanda olduğu gibi
sağlık alanında da özellikle sağlık hizmetlerinin
sürdürülebilirliği açısından stratejik öneme sahiptir.
Artık, Türkiye olarak, dünya üzerinde hızla gelişen teknolojide
millî teknoloji hamlesiyle biz de yerimizi alıyoruz. 2020 yılında
tıbbi cihaz ithalatımız yaklaşık 2,5 milyar dolar
iken, ihracatımız ise 1,2 milyar doların üzerine
çıkmıştır. Yerli ve millî üretimin etkisiyle tıbbi
cihazda ithalatın ihracatı karşılama oranı son
beş yılda yüzde 30dan fazla artış göstermiş ve 2020 yılı
itibarıyla yüzde 50ye ulaşmıştır.
Gururla ifade etmek istiyorum
ki 2020 yılında ilaç ve eczacılık sektörü
ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 27,3 oranında
artarak 1,84 milyar dolara ulaşmış ve tarihî rekoru
kırmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Böylece ilaç ihracatının üst üste rekorlar kıran Türkiye
ihracatı içindeki payı 2020 yılında tarihinde ilk defa
yüzde 1in üzerine çıkmıştır. Yine, yapılan
çalışmalar sonucunda bugün ülkemizde tükettiğimiz her 100 kutu
ilacın 88ini kendi ilaç sanayimizde üretiyor durumuna gelerek önemli bir
başarıya da imza atmış olduk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak sağlığa önem
veriyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde ülkemizin 2022 yılı sağlık bütçesi yüzde
49,5 oranında artarak 116 milyar 37 milyon TLye
çıkarılmıştır. AK PARTİ döneminde, 2002-2020
yılları arasında, on sekiz yılda Niğdemize en kaliteli
sağlık hizmetinin sunulması, yeni sağlık tesislerinin
yapılması, tıbbi cihaz kapasitesinin artırılması
ve yenilenmesi, nitelikli hasta sayısının
artırılması için 638 milyon TL harcama
yapılmıştır. Bu dönemde de Niğdemize 400 yataklı
yeni model hastanemizi kazandırıyoruz. Hastanemizin inşaatı
hızla devam ediyor, inşallah 2023ün ilk aylarında Niğdeli
hemşehrilerimizin hizmetine sunarak şehrimize her ihtiyacına
cevap verecek bir sağlık tesisimizi daha kazandırmış
olacağız.
Tabii ki durmuyoruz, 60
ünitlik ağız ve diş sağlığı hastanemizin
projesinde sona gelindi. Bu projemizi de yakın zamanda ihale ederek
inşallah 2022de inşaatına başlayacağız.
Bittiğinde Niğdemizin sağlık altyapısının
gücüne güç katacak olan son teknoloji tomografi ve röntgen cihazlarıyla
donatılmış, ameliyathanesi, acil servis ünitesi, çocuk ve
yetişkinler için ayrı poliklinikler ihtiva eden, ileri ağız
ve diş tedavisi uygulanacak yeni model ağız ve diş
sağlığı hastanemiz kıymetli Niğdeli
hemşehrilerimize şimdiden hayırlı uğurlu olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Fahrettin Koca
Bakanımıza ve ekibine de teşekkür ediyorum.
Milletin kürsüsünden Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız
Sayın Murat Kuruma da tüm Niğdeli hemşehrilerim adına
teşekkür etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Niğdemizde elli yıldır yapılacağı söylenen, her
seçim döneminde seçim kitapçıklarının ilk sayfasında
vadedilen Niğde Kalesi ve çevresinin yenilenmesi projemiz bu dönemde
TOKİ ve Niğde Belediyemiz iş birliğinde hayata geçiyor.
Şehrimizin turizmine, ekonomisine ve sosyal yaşamına büyük
katkı sağlayacak olan bu vizyon projemizin Niğdemize
kazandırılmasında başta Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Kıymetli Bakanımıza, Valimize,
milletvekilimize, AK PARTİ Niğde teşkilatımıza ve
Niğde Belediye Başkanımız Emrah Özdemir'e bir kez daha
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
iktidarlarımızda, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde üst üste 20 kez bütçe yapmanın
başarısıyla Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2022
yılı için 237 milyon TL olarak planlanan bütçesinin ve ayrıca
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
SELİM GÜLTEKİN
(Devamla)
güçlenen ve kalkınan Türkiye'mizin yatırım, üretim,
istihdam ve büyüme odaklı olarak hazırlanan 2022 yılı
bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor;
Niğdeli hemşehrilerimizi, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Öznur Çalık, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
Sağlık Bakanlığımızın 2022 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Sizleri, ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve çok
kıymetli Malatyalı hemşehrilerimi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kıymetli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan'ın liderliğinde AK PARTİ olarak, 2002
yılında iktidara geldiğimizde İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. şiarıyla kollarımızı
sıvadık ve her alanda çok önemli devrimler yaptık.
Sağlıkta yaptığımız devrimlerle tüm hastaneleri
Sağlık Bakanlığı çatısı altında topladık.
Bütün vatandaşlarımızı sağlık sigortası
kapsamına aldık. Her vatandaşımızın kendi hekimi
olacak dedik ve aile hekimliği sistemini kurduk. Ülkemizi,
sağlık hizmetlerimizle, dünyada model ülke hâline getirdik. Anne ve
bebek ölüm oranlarını, sağlık kuruluşlarında
gerçekleşen doğum oranlarını;
kadınlarımızın, özellikle hamile
kadınlarımızın sağlığa erişim oranlarını,
yatak ve yoğun bakım yatak sayılarını, 112 ambulans,
helikopter ambulans, deniz ambulans, sağlık çalışanı
sayılarımızı tarihin en ileri seviyelerine çıkardık.
Tüm bu ilerlemeler neticesinde doğumda beklenen yaşam süresini 72den
78,6ya çıkardık. Sağlık hizmetlerindeki memnuniyeti yüzde
72lere çıkardık pandemiye rağmen.
Sayın
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, çok Kıymetli
Bakanıma, değerli bürokratlarımıza, fedakâr ve tecrübeli
hekimlerimize, eczacılarımıza, hemşirelerimize,
ebelerimize, teknikerlerimize, sağlık memurlarımıza,
ambulans şoförlerimize, güvenliklerimize ve temizlik personellerimize;
kısacası sağlık ordumuza canıgönülden
teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
84 milyon
vatandaşımızın her birine kesintisiz sağlık
hizmeti sunduk ve sunmaya devam ediyoruz. Ayrıca, ülkemizin
sağlık endüstrisinin küresel rekabet gücünü artırmak ve tüm
dünya ilaç değer zincirinde ülkemizi daha üst konuma taşımak
için millî politikalar üretiyoruz. İlaçta, aşıda, tıbbi
cihazda, biyoteknoloji ve medikal teknoloji alanında Türkiye'yi kendine
yetecek bir ülke hâline getiriyoruz. Nitekim yapılan çalışmalar
sonucunda bugün ülkemizde tükettiğimiz her 100 kutu ilacın 88ini
kendi ilaç sanayimizde üretiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yine,
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Sağlık
Endüstrileri Başkanlığıyla yerli ve millî savunma sanayimiz
gibi, yerli ve güçlü bir ilaç sanayisinin önünü açıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çok kıymetli
milletvekilleri, biz sadece sağlık alanında yaptıklarımızla
bile Türkiye'yi eski karanlık günlerinden alıp
aydınlığa çıkardık. Başta ana muhalefet olmak
üzere kimse Unuttum. demesin, eski Türkiye'de hastanede rehin kalan
insanlarımız vardı. Hastanede doğum yapma -tabii,
gidebiliyorsa hastaneye- imkânı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ana
muhalefete ne, MHPye söyle sen, sizden önce onlar vardı. Ana muhalefete
ne; biz yoktuk
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
bulan annelerin bebeklerinin rehin kaldığı, parası
olmadığı için cenazelerin morgdan
alınamadığı bir Türkiye vardı. Yokluklar içinde var
ettiğimiz yeni Türkiyede ise dünyanın öbür ucundan getirip tedavi
ettiğimiz vatandaşlarımız helikopterlerle hastaneye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) MHP
vardı o zaman, biz yoktuk.
RECEP AKDAĞ (Erzurum)
O zaman sizin Genel Başkanınız genel müdürdü Beyefendi
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman
Sağlıkta Dönüşümle sen ne övünüyorsun? Sağlıkta
Dönüşümle sen ne övünüyorsun, genel müdür
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin, hatip kürsüde yani.
Sayın Özel, bakın
ama hatip konuşamıyor ki.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Buyurun, buyurun.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Sayın Başkanım, süreme ilave yaparsanız sevinirim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Vereceğiz; benden.
BAŞKAN Siz devam edin
de bakalım Sayın Çalık.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Yani
hiçbir sataşmada bulunmadım
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya, ben
size demedim. MHPye söyle dedim. Ana muhalefet duysun. diyorsun ya, onlardan
aldınız sağlık sistemini. MHP cevaplasın.
BAŞKAN Sayın
Özel, müsaade eder misiniz. Sizin konuşmacılarınıza hiç
kimse müdahale etmedi. Hele Grup Başkan Vekili olarak
Rica ediyorum.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Arkadaşlar, bizim yaptıklarımıza hayalleri bile
ulaşamayanlar maalesef sözlerimizi keserek kendilerince icraat yapmaya
çalışırlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Evet, evet (!)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Yokluklar içinde var ettiğimiz yeni Türkiyede, dünyanın öbür ucundan
getirip tedavi ettiğimiz vatandaşlarımız, helikopterlerle
hastaneye götürülen hastalarımız, hamile kadınlarımız,
kurtardığımız nice canlar var.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Siz
gelmeden önce buzdolabı yoktu (!)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Bununla beraber, hastaneye gelemeyen hastalarımızın
ayağına gidiyoruz. 2005te başladığımız
sağlık hizmeti uygulamasıyla 520 bin hastamızın evine
gidiyoruz, ayağına gidiyoruz, sağlık hizmeti sunuyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Halk içinde muteber bir
nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
diyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız
sözlerinizi.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Tek
bir nefesin solmaması için var gücümüzle çalışıyoruz.
SALİH CORA (Trabzon)
Sataşma oldu Başkanım ama biraz daha
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) On
dokuz yıldır aziz milletimize bir değil, bin nefes sıhhat oluyoruz.
Milletimizi en iyi tanıyan, en iyi anlayan, derdine derman olan biziz;
bundan sonra da hastalara şifa, dertlilere yine deva olmaya devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hepinizden samimi bir şekilde ellerinizi vicdanınıza
koymanızı istiyorum. Vicdanı olanlar, ellerini vicdanına
koyuyor, AK PARTİye ve Sayın Cumhurbaşkanımıza
teşekkür ediyor, 15 seçimde de bunun gereğini yerine getiriyor.
Kıymetli
milletvekillerim, biz sadece sağlık alanında değil, sosyal
devleti her alanda inşa ettik. Aile Bakanlığımız
burada, Çevre Bakanlığımız burada, Çalışma
Bakanlığımız burada, Sağlık
Bakanlığımız burada, her alanda sosyal devleti inşa
ettik ve sosyal güvenlik sistemimizle, sosyal yardımlarımızla,
sosyal hizmetlerimizle, sağlık hizmetlerimizle, sosyal
konutlarımızla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Başkanım
SALİH CORA (Trabzon)
Bir dakika daha verin Başkanım, çok sataşma vardı.
BAŞKAN Selamlama için
açıyorum, selamlama için sadece.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Açın Başkanım, biz süresini aldık.
BAŞKAN Buyurun.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Türkiyede sosyal devleti biz inşa ettik. Allah nasip ederse
kıymetli milletvekillerim, yüce milletimiz, aziz milletimiz, Cumhur
İttifakımızla birlikte 2023 yılında bir kez daha bu
hizmetlere devam diyecek ve 2023 yılında da bir kez daha yolumuza
devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu vesileyle üst üste 20 kez bütçe yapmayı bize
layık gören yüce milletimize şükranlarımı sunuyorum.
2022 yılı bütçesi
ülkemize, milletimize hayırlı olsun derken Malatyamızın 13
ilçesi dâhil olmak üzere, bütün ilçelerimize sağlık hizmeti sunmak
üzere, bütün hizmetleri bize veren, destek olan Sayın
Cumhurbaşkanım başta olmak üzere Sağlık
Bakanımıza ve bütün bürokratlarına canıgönülden
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Sağlık şehrinin başkenti Malatyaya da
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Şenel Yediyıldız
Sayın Yediyıldız,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ŞENEL YEDİYILDIZ (Ordu) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz
milletimizi ve Ordulu hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Fındığın merkezi Ordu.
ŞENEL YEDİYILDIZ
(Devamla) Sayın milletvekilleri, takdir edersiniz ki her şey
zıddıyla bilinir. Varlığın değeri yoklukta, yeni
olanın değeri de eskiyle anlaşılır. Bu yüzden AK
PARTİnin Türkiyeye kazandırdıklarını göstermek
adına, sizlere, yirmi yıllık AK PARTİ
iktidarımızın sağlık hizmetlerinin
bazılarından bahsetmek istiyorum.
2002den önce sınıf
ayrımı olur gibi hastane ayrımları vardı; SSK
hastanesi, devlet hastanesi, üniversite hastanesi gibi ancak
iktidarımızla birlikte yapılan devrim niteliğindeki
sağlıkta dönüşüm projeleriyle özel hastaneler de dâhil olmak
üzere vatandaşlarımız ayrım yapılmaksızın
tüm hastanelerimizden hizmet alabilme imkânına kavuşmuştur.
2002den önce hastane kuyruklarında sabahtan akşama kadar bir umut
Bana da sıra gelir ve muayene olurum. diye bekleyen hatta maalesef,
kuyruk sırasında vefat eden vatandaşlarımız varken
bizler bugün bu tabloyu evinde istediği hastaneden bir tıkla randevu
alabilen, saatlerce hastane kuyruklarında beklemek yerine randevu saatinde
orada olması yeterli olan bir sisteme dönüştürdük. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 2002den önce hastanelerimiz fiziki
olarak bakımsız, hijyenden uzak, koğuş tipi oda hâlindeyken
bugün hijyeni, donanımı, kapasitesi ve en fazla 2-3 kişilik
odalarıyla en lüks otellerle yarışan bir konfora sahip
olmuştur. Aile hekimliği uygulamamızla vatandaşımızın
sağlığından daha kolay haberdar olabilmekteyiz. Gebelik
takip sistemimizle anne ve bebek ölümlerinin önemli ölçüde önüne geçtik.
2002den önce ilaç alabilmek vatandaşımız için bir işkence
hâline dönüşmüşken bugün barkod sistemiyle tüm eczanelerimizin
kapısı vatandaşlarımıza
açılmıştır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın engin öngörüleriyle ve olurlarıyla
ülkemize şehir hastaneleri yapılması kararı
verildiğinde ana muhalefetin lideri Yanlış yapıyorsunuz,
bu şehir hastaneleri lüzumsuz yatırımdır, bütçeye büyük yük
getirecektir. İnsanları oraya getirmek için hasta mı edeceksiniz?
diye beyanatlarda bulunmuştu. Sayın
Cumhurbaşkanımızın öngörülerinin ne kadar isabetli ve
yerinde bir karar olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Pandemi süresince,
adına gelişmiş dediğimiz ülkelerde olduğu gibi hastalarımız
şehir hastanelerimizin sayesinde sokakta kalmamış, yoğun
bakım hizmeti almıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sağlık
alanında yapılan araştırmalar ve yerli sağlık
teknolojilerinin geliştirilmesi bütün dünyada millî güvenliği
ilgilendiren stratejik alan olmuştur. 2014 yılında
sağlık sistemini güçlendirici projeler yanında aşı,
ilaç, tıbbi cihaz, tanı kiti ve diğer sağlık
teknolojilerinde dışa bağımlılığı
azaltacak çalışmaları desteklemek üzere Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı kurulmuştur. TÜSEB, diğer
görevlerinin yanı sıra, salgın yönetiminde de çok önemli
görevler üstlenmiştir. Türkiye çapında Covid-19 tanı
laboratuvarını kurmuş ve ülkemizin test kapasitesini önemli
derecede artırmıştır. Aşı geliştirme
projelerini desteklemiştir. Bunların arasında ülkemizin ilk
yerli Covid-19 aşısı olan Turkovac da yer almaktadır.
Böylece Türkiyede AR-GE aşamasından ürüne kadar ilk kez bir
aşının tüm süreçleri gerçekleştirilmiştir. Yine, bir
start-up şirketi tarafından geliştirilen solunum
cihazının üretim ve ticarileştirilmesi TÜSEBin desteğiyle
gerçekleşmiştir. Yerli solunum cihazı 80 ülkeye ihraç
edilmesinin yanı sıra birçok ülkeye yardım amaçlı olarak
gönderilmiştir. Hâlen aşı, ilaç, tanı kiti, tıbbi
cihaz, biyomalzeme, klinik araştırmalar, SMA başta olmak üzere
çeşitli alanlarda toplamda 110 AR-GE projesi desteklenmektedir. Ülkemizin
ilk ulusal biyobankası Aziz Sancar Araştırma Merkezi, TÜSEB
bünyesinde kurulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
ŞENEL YEDİYILDIZ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarlarında
Ordu ilimize de ulaşımda, eğitimde, sağlıkta, sosyal
hizmetler ve tarımdan spora kadar birçok alanda çok büyük yatırımlar
yapılmıştır; bunlardan bazıları Ordu-Giresun
Havaalanı, Ordu-Ünye Çevre Yolu, 17 bin kapasiteli stadyum ve Ordu
Hastanemizin şu anda başlamış olmasıdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ordu ilimizdeki Bolaman
havzası için Dünya Bankasından 70 milyon dolar 0,53 faizli ve otuz
yıl vadeli kredi, Sayın Cumhurbaşkanımızın oluru
ve onayıyla alınmıştır. Bu krediyle Bolaman
havzasında kara yolları, dere ıslahı, seli önleyici
göletler yapılması, su sorununun önüne geçilmesi planlanmıştır.
Bu vesileyle, milletimize
hizmetkâr olma anlayışı ve düsturuyla hareket ederek ülkemize
yeni bir vizyon ve misyon kazandırmış olan Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana sonsuz
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri
ve alkışlar) Bugün AK PARTİnin yirmi yılda
yaptığı hizmeti seksen yılda yapamayanlar Yiğidi
öldür, hakkını yeme. düsturunu çiğneyerek bizi
eleştirseler bile
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yediyıldız.
ŞENEL YEDİYILDIZ
(Devamla)
biz inandığımız yolda yürümeye, milletimizin
hizmetine koşmaya, ülkemizi hak ettiği yeni zirvelere
taşımaya yılmadan, usanmadan, yorulmadan Yaparsa AK PARTİ
yapar. diyerek devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yediyıldız.
ŞENEL YEDİYILDIZ
(Devamla) Ve bir şeyi hatırlatarak ayrılmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Yediyıldız, süremiz doldu.
ŞENEL YEDİYILDIZ
(Devamla) Özür dilerim Sayın Başkanım.
Bazı yerlerin nerede
olduğu karıştırılıyor, Türkiyenin
fındığı yüzde 42yle Orduda üretilmektedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Lütfiye Selva Çam
Buyurun Sayın Çam. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının 2022 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Aziz milletimizi, ekranları başında bizleri
izleyen vatandaşlarımızı ve Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Malumunuz, bugün bütçe
görüşmelerimizin 6ncı günündeyiz ve görüşmeleri ilk günden beri
dikkatle dinliyorum, bugün de bütün arkadaşlarımızı
dikkatle dinledim. Kürsüye çıkan muhalefetten arkadaşlar bize sürekli
Halkın arasında değilsiniz. Sokağa
çıkamıyorsunuz. şeklinde aynı şeyleri döndürüp
döndürüp söylüyorlar.
Bakın, arkadaşlar,
sizler sokaklara yeni yeni çıkmış olabilirsiniz ama biz ilk
günden beri, yirmi senedir 81 il ve 973 ilçemizde sokakları
dolaşıyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Belki son dönemlerde, zaman zaman da kameraları alarak
halkın arasına çıkma ihtiyacında bulunuyor olabilirsiniz
ama biz bizzat halkın içinden çıkmış bir partiyiz yani AK
PARTİ, bugüne kadar gerçek anlamda halkın partisi olmuştur. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (MUŞ) Halkın içinden çıkıp halka
ihanet eden parti!
LÜTFİYE SELVA ÇAM
(Devamla) Yine, aynı şekilde, muhalefet adına söz alan
vekiller sürekli olarak Bütçede o yok, bu yok, şu yok. diyorlar ve
Bütçe onun bütçesi, bunun bütçesi. diyerek birtakım
yakıştırmalarda bulunuyorlar. Tabii siyaset
yapacaksınız ama bazı gerçekleri perdelemeden
yapmanızı tavsiye ederim.
İşte, ben bugün
burada, bütçede ne var ne yok, bu kimin bütçesi, bunlardan bahsedeceğim.
Bu bütçe, Kastamonu başta olmak üzere tüm sel felaketlerinde zarar
görmüş ve evleri bir bir yapılan halkımızın bütçesi.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu
bütçe, dünyada yaşanan iklim krizinin yansıması olarak
Muğlada, Antalyada ve diğer illerde
yaşadığımız orman yangınlarında canları
pahasına mücadele eden ve yaralarını sarmak için seferber
olduğumuz milletimizin bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Bu bütçe, Elâzığ, Malatya,
İzmirde yaşanan depremin ardından söz verdiğimiz gibi
kimseyi mağdur etmediğimiz, bize güvenen kardeşlerimizin
bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bu bütçe, ev sahibi olmayan vatandaşımız
kalmasın hedefiyle imkânı olmayan vatandaşlarımıza
konut sağlayan, kentsel dönüşüm faaliyetlerini icra eden, on dokuz
yıl içinde 200 milyar lira yatırımla 1 milyon 50 konut inşa
eden -1 milyonuncu konutu da Sincanda bizzat teslim ettik törenle-
TOKİnin bütçesidir. Bu bütçe, belediyelerimizin altyapı
çalışmalarına hassasiyetle ve adaletle yirmi yılda toplam
80 milyar destek veren İller Bankasının bütçesidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bütçe, 2023
yılına kadar 81 ilimizde 81 milyon metrekare millet bahçesi
hedefimizle 67 milyon metrekareyi tamamlayan, başkentimizde geçen ay
açılışını yaptığımız millet
bahçeleriyle halkımıza nefes aldıran bir bütçedir. Bu bütçe, 81
ilde iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında; tarım,
orman, enerji, sanayi, ulaştırma, altyapı ve atık gibi
konularda Ulusal İklim Stratejisi ortaya koyan Eylem Planıyla 541
faaliyet yapan Bakanlığın bütçesidir. Bu bütçe, 3 tarafı
denizlerle çevrili ülkemizde müsilaj problemleriyle etkili bir şekilde
mücadele eden, Sıfır Atık Projesiyle 3 milyon ton sera
gazı salımını önleyen, yüz milyarlarca
ağacımızı kurtaran ve tam 30 milyar liralık bir kazanç
elde etmemizi sağlayan bir bütçedir.
Evet değerli
milletvekilleri, Yok, yok, yok. diyorsunuz, bizde ne yok biliyor musunuz?
Bizim siyasetimizde iklim, çevre, su, orman ve doğa gibi konuları
birileri gibi siyasete malzeme yapmak yok, istismar etmek yok, şov ve
propaganda aleti yapmak yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu gibi değerlerimizin üzerinden doğada,
dağlarda, ovalarda veya meydanlarda halkımızı
yanlış bilgi ve tahriklerle toplayıp devletimizin çıkarlarının
aksine gösteriler yapmak yok. (HDP sıralarından gürültüler) Temel
atmama törenleri yok. Bizde asla umutsuzluk yok, ümitsizlik yok,
karamsarlık yok. Yirmi yıldır, sadece,
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde halkımıza
azami noktada hizmet üretmenin çabasından ve gelecek nesillerimize güzel
bir Türkiye teslim etmekten başka bir derdimiz, amacımız yok.
(HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Sayın Başkanım, gerçekleri
söylesin.
BAŞKAN Yani kimin ne
söylediğine siz mi karar vereceksiniz? Nasıl demokrasi
anlayışı bu?
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Sizi dinlemek zorunda mıyız? Ne nezaketsizlik bu,
ne kadar ayıp! Arkadaşımızı dinlemek istiyoruz. Gidin,
dışarıda bağırın. Git, dışarıda bağır!
Git, dışarıda bağır! Saygısız.
LÜTFİYE SELVA ÇAM
(Devamla) Başkanım
BAŞKAN Böyle bir
demokrasi anlayışı olabilir mi? Herkes sizin istediğinizi
söyleyecek.
LÜTFİYE SELVA ÇAM
(Devamla) Siz istediğinizi konuşuyorsunuz, biz müdahale etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen, tamamlayın sözlerinizi.
LÜTFİYE SELVA ÇAM
(Devamla) İşte, bugüne kadar yürüttüğümüz siyasetimiz
sayesinde, bir taraftan titiz şekilde doğal zenginliklerimizi
korurken diğer taraftan da kalkınmış, güçlü ekonomisi,
yaşanılabilir ve sürdürülebilir kentleriyle tertemiz bir Türkiyeyi
gelecek nesillerimize aktarmak üzere azimle çalışmaya devam
edeceğiz. (HDP sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Zaten Marmarada müsilaj yok değil
mi?
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Ayıp! Ayıp! Ne nezaketsizsiniz, ne nezaketsizsiniz.
Ayıp!
BAHAR AYVAZOĞLU
(Trabzon) Gürültüden bıktık, gürültüden bıktık.
Rahatsız oluyoruz sesten.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Tuz Gölü kurumadı değil mi!
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Tamam, dinle de öğren! Dinle de öğren! (HDP
sıralarından gürültüler)
LÜTFİYE SELVA ÇAM
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin tüm zenginliklerini
milletimiz adına en güzel şekilde sahip çıkan Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Hükûmetimize, bakanlarımıza ve
değerli kadrolarına teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu vesileyle, bugün
görüşülmekte olan bütçelerimizin, tüm
bakanlıklarımızın bütçelerinin hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Yirmi yıldır ülkemizin bütçesini yapmak
için bize yetki veren aziz milletimize şükranlarımı sunuyorum.
Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Muhammet Müfit Aydın
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış buluyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biliyoruz ki havanın,
toprağın, suyun değeri paha biçilmez. İki yıldır
etkisinde kaldığımız salgının
yayılmasının önlenmesinde kullandığımız
maskeler bizlere teneffüs etmenin, temiz havayı solumanın önemini gösterdi.
Dolayısıyla çevre, sadece siyasetüstü bir konu değil, aynı
zamanda multidisipliner bir konu. İnsanoğlu büyük bir riskle
karşı karşıya, zira var olan dengeyi bozduk. Nasıl
mı? Daha rahat yaşam arzusuyla doğal kaynakları hoyratça
tükettik, dünyayı mahvedecek kadar konvansiyonel ve nükleer
silahlanmanın sadece insan öldürmeyeceği gerçeğini bile bile
silahlanma yarışının tarihî zirvelerinde devam
ettiğini görerek, bilerek susan insanoğlunun göreceği
felaketlerin bugünden daha fazla olacağını dillendirmek kehanet
olmasa gerek. Sonuçta da onarılamaz durumlar ortaya çıkardık.
Bakınız, iklim değişikliği, katı atıklar, su
ve denizlerdeki kirlenmeler, türlerdeki kayıplar hiç kuşkusuz büyük
bir sorunun olduğunu bize gösteriyor. Bu durum tüm dünyada olduğu
gibi ülkemizde de çevresel hassasiyetin giderek artmasına yol açtı.
Sağlıklı toprak, güvenli su, temiz hava sadece bizlerin
değil, denizlerimizde, ormanlarımızda, kısacası
coğrafyamızda ağırlanan on binlerce türün de en hayati
ihtiyacı olarak karşımıza çıkıyor.
Değerli Başkan,
sayın milletvekilleri; tüm bu olumsuzlukları durdurmak için dünyada
bir dönüşümün yaşandığına şahit oluyoruz, yeni
düzenlerin kurulduğunu görüyoruz. Yeşil yeni düzenler, çevreyi,
iklimi, doğayı merkeze alan dönüşümler; ülkemizde de bu yönde
dönüşüm oluyor. Doğaya bırakılmak yerine her geçen gün
artan miktarda geri kazanılarak tekrar değer zincirine katılan
atık miktarı, atık su arıtma tesisleri, bisikletli
ulaşım, yenilenebilir enerji yatırımları, temiz üretim
faaliyetleri, çevre etiketi uygulamaları, ekolojik koridorlar ve millet
bahçeleri gibi sayısız çevre dostu uygulamalar doğamızla
birlikte bizlerin de daha temiz nefes almasını sağlıyor.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Ülkemizin
ihtiyaçlarından yola çıkarak kırk yıllık mazisi olan
Çevre Kanununu kapsamlı bir şekilde değiştirdik;
yetinmedik Türkiye Çevre Ajansını kurduk; bununla da durmadık
sadece bu yıl Marmara'da yaşanan müsilajda, güney
kıyılarımızdaki orman yangınlarında, Karadeniz
kıyılarımızı yıkan sel ve taşkınlarda,
tarımı sekteye uğratan kuraklıklarda kendini gösteren iklim
değişikliğiyle daha etkin mücadele etmek ve uyum sağlamak
üzere Bakanlık teşkilat yapısındaki değişiklikle
mücadelenin tek elden ve daha güçlü bir şekilde
yapılmasının da önünü açtık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekilleri; eylül ayındaki Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunda Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından 2053 yılında net sıfır emisyon hedefini
belirledik. Ekim ayında Paris İklim Anlaşmasına taraf
olmamıza yönelik kanunu Meclisimizden geçirdik; teşekkür ediyorum
bütün Meclise. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tüm bu
adımlar yeşil dönüşüm, yeşil kalkınma devriminin
mihenk taşı olacak inşallah.
Keza büyük bir etkileşim
içerisinde bulunduğumuz Avrupa'nın yeni kalkınma hamlesi olan
Yeşil Mutabakat çerçevesinde ileriki günlerde ihracatımızın
önünde engel teşkil edebilecek sınırda karbon düzenlemesine
karşı kendi ulusal emisyon ticaret sistemimizi de kurma
hazırlıklarımız devam ediyor. İklim kanununu
çıkararak yol haritamızı netleştireceğiz
inşallah.
Görüyorsunuz ki burada sadece
beş dakikada ne geçmişte yapılmış
başarıları ne de gelecekte bekleyen başarı
hikâyelerini anlatmamıza imkân yok, bunları zaten sahada görüyoruz.
Sayıları artan bisiklet yolları, hava, atık su, su izleme
sistemleri, düzenli katı atık depolama alanları, iklim dirençli
şehirleşmeler, ekolojik koridor, korunan alanlar önümüzdeki
değişim ve dönüşümün sadece fragmanı. Ne kadar çok çevre
yatırımı olursa sağlık masrafları da o derece
azalır. Bu düşünceyle çevre meselelerini her zaman önleyici hekimlik
olarak görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Gerçekleri söylemiyorsunuz maalesef.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Birileri gibi arıtma tesisi temel atmama garabeti törenleriyle
çevreci olunmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizler, yirmi yıldır bu ülkede gerçekten çevre konusunda ciddi bir
şekilde yol aldık, yol almaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; HDP
sıralarından gürültüler)
Siz de konuşuyorsunuz,
biz de konuşuyoruz, halkımız dinliyor; mesele yok, o zaman
bağırmanıza da gerek yok.
Meclisi ve milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Çiğdem Koncagül, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı, Meteoroloji Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi, aziz milletimizi
ve Tekirdağlı hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
yirmi yıllık AK PARTİ iktidarımız döneminde her alanda
olduğu gibi meteoroloji alanında da birçok yeniliğe imza
atılmıştır. Meteoroloji konusunda ülkemize ve
vatandaşlarımıza hizmet sağlayan tek kamu kurumu
Meteoroloji Genel Müdürlüğüdür.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ergeneden bahset Ergeneden!
ÇİĞDEM KONCAGÜL
(Devamla) Hava tahmin tutarlılık oranı yüzde 90ların
üzerinde olan, pek çok sektörün meteorolojik bilgi taleplerini
karşılayan Meteoroloji Genel Müdürlüğü, yüksek teknolojiyi
kullanan, güçlü, teknik ve stratejik bir kurumumuzdur. Meteoroloji Genel
Müdürlüğü, 2003 yılı öncesinde 31 olan otomatik gözlem
sistemleri sayısını 2021 yılında 2.048e
çıkarmıştır. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Ergenede neden zehir akıyor?
ÇİĞDEM KONCAGÜL
(Devamla) Uzun mesafeli kirleticilerinin tespitine yönelik, ülkemizde mevcut
durumdaki 11 asit yağmuru istasyonuna ilaveten 2021 yılında 4
asit yağmuru istasyonu daha kurulmuştur. Meteoroloji, bir ilki
gerçekleştirerek meteorolojik okuryazarlığın
artırılmasına yönelik faaliyetlerde kullanılmak üzere Mobil
Gözlem ve Tahmin Merkezini hizmete almıştır. Bunun yanı
sıra, tamamen yerli ve millî teknolojiyle hazırlanıp hizmete
sunulan mobil uygulamayı telefonlarınıza indirerek hava
tahminlerini daha hızlı ve kolay bir şekilde takip
edebilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sellerden bahsedin, Rizedeki sellerden bahsedin,
yaşamını yitiren insanlardan bahsedin! Sel felaketi, doğal
felaket değil mi, ondan bahsedin!
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Ya, dinleyin, dinleyin; dinlemeyi bir türlü öğrenemediniz bu Mecliste!
ORHAN SÜMER (Adana)
Sabahtan beri sen herkese laf atıyorsun oradan. Onun söylediğinde ne
var? Bizim kadınlarımız da biraz söylesin. Sen kendine
gelince... Sabahtan beri tüm kadınlarımıza laf attın.
ÇİĞDEM KONCAGÜL
(Devamla) Sayın Cumhurbaşkanımızın Antarktikada söz
sahibi 30 ülkeden biri olma vizyonunu esas alarak Ulusal Antarktika Bilim
Seferlerine katılım sağlanmış, ilk otomatik
meteoroloji gözlem istasyonu kurulmuştur.
Meteoroloji Genel
Müdürlüğü, ürettiği meteorolojik bilgileri ve yayınladığı
uyarıları özellikle tarımsal faaliyetlerde etkin olarak
kullanmakta ve bu veriler sivil toplum kuruluşlarına üye
yaklaşık 5 milyon üreticimize anında
ulaştırılmaktadır. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MGM tarafından Karayolu Tahmin Sistemi
geliştirilmiş ve Türkiyenin Otomobili Girişim Grubuyla (TOGG)
arasında Şubat 2021 tarihinde protokol imzalanmıştır.
Protokol kapsamında sürücüye; anlık gözlemler, tahmin, erken
uyarılar ve rota önerileri sunulacaktır.
Diğer taraftan,
Cebelitarık Boğazından Hazar Denizine kadar beş günlük
hava ve deniz tahminleri denizcilere ulaştırılmakta, 2.500
denizci ve balıkçımıza da meteorolojik uyarılar SMSle
iletilmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İHA, SİHA operasyonlarının planlanmasıyla ülkemizde ve
sınır ötesi operasyonlarda meteorolojik destek Türk Silahlı
Kuvvetlerimize verilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye, vatan denilince insanın aklına büyük ve güçlü
hikâyemizin geldiği, güzel ülkemiz. 1960tan bugüne, her on yılda bir
darbe yaşamış, muhtıralar görmüş; sosyal, siyasi ve
ekonomik olarak çeşitli operasyonlara şahit olmuş ülkemiz. Bilgi
ve sanayi devriminin bilerek dışına itilmek istenen ülkemiz.
İşte biz, bu makûs talihi yıkmak ve ülkemizi muasır
medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için yirmi yıldır
milletimizin kabiliyetini, ülkemizin teknik altyapı ve vizyonuyla
birleştirmek için mücadele ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biliyoruz ki onurlu ve ilkeli
mücadelelerin bir bedeli vardır. Biz mücadelemize hiç durmadan Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde devam ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bölgesel ve küresel güç
kavramını bizim iktidarımızda duyan muhalefetin ve
uluslararası kur operasyonlarının karşısında haysiyetli
bir duruş sergileyerek, sırtımızı yere getirmek
isteyenlere inat Türkiye diyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Her alanda teknolojiyi geliştiren, üreten, ihraç eden,
AR-GE çalışmalarıyla geleceğe umut olan vizyonla
çalışıyoruz. Önce insan diyoruz; devletler hizmetle, projeyle,
vizyonla büyür diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÇİĞDEM KONCAGÜL
(Devamla) - Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde başlattığımız
millî ve yerli atılım hamlesini her alanda başarıya
ulaştıracağımıza olan inancımızla ülkemizi
2023 hedeflerine ulaştırana kadar hiçbirimize durmak ve yorulmak
yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dünyanın
neresine gidersek gidelim, artık, Türkiyeye umutla bakan insanlar var. Bu
iklim kolay oluşmadı.
Ülkemiz için
çalışan, emek veren herkesi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyemin yolu açık olsun diyorum. Bütçemizin vatanımıza,
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
İlyas Şeker, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
4ü Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olmak üzere -hiçbir
partiye nasip olmayan- AK PARTİ hükûmetlerinin aralıksız 20nci
hizmet bütçesini görüşüyoruz. İnşallah, bundan sonra da
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde daha çok AK PARTİ hükûmetlerinin bütçelerini
görüşeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ, laf değil, hizmet ürettiği için; mahkeme
kararıyla öğrencilerin burslarını iptal ettirmeyip
öğrenci dostu olduğu için; Hâkimiyet kayıtsız
şartsız darbe sevicilerin değil, milletin. dediği için;
PKK terör örgütünden övgü alan değil, korkulu rüyası olduğu için;
şehit yakınlarına galiz küfürler eden değil, aziz
şehitlerimizi ve yakınlarını baş tacı
yaptığı için; bu milletin kürsüsünden el ayak işaretleriyle
aziz millete hakaret eden değil -Hacı Bektaş Velinin
dediği gibi- eline, beline, diline sahip olduğu için, aziz
milletimizin kararıyla, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın liderliğinde, yirmi yılda yapılan 15
seçimi de kazanarak iktidar oldu; inşallah, iktidar olmaya da devam
edecek. Ziya Paşa ne diyor? Ayinesi iştir kişinin lafa
bakılmaz/Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Muharrem
İnce Yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş.
demişti. Vatandaş da diyor ki: Yaklaşıyor yaklaşmakta
olan muhalefetin yine yenilgisi.
Değerli milletvekilleri,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, gayrimenkullere ait mülkiyet
bilgilerinin muhafazasında, güncellenmesinde teknolojiyi de kullanarak
vatandaşımıza kaliteli hizmet veren yüz yetmiş beş
yıllık köklü bir kuruluştur. Ülke genelinde yılda 12
milyonun üzerinde işlem yaparken, 20 milyonun üzerinde
vatandaşımıza yüz yüze, kaliteli hizmet vermektedir. Kasım
sonu itibarıyla elde ettiği 20,3 milyar TL gelirle bütçeye en yüksek
katkıyı sağlayan 2nci kurum oldu.
Değerli milletvekilleri,
belki Millet İttifakının hoşuna gitmeyecek ama Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğünün uygulamaya koyduğu birkaç projeden
övgüyle bahsetmek isterim. Öncelikle, Genel Müdürlüğün sunduğu
güvenilir hizmet nedeniyle Dünya Bankası İş Ortamı
Raporunda 190 ülke arasında 27nci sırada yer aldı; tebrik
ediyorum, inşallah hedef 1inci sıra olacak. Web Tapu Projesiyle
taşınmazlarla ilgili bilgiler e-devlet üzerinden alınarak
bazı hizmetler de internet üzerinden yapılabilmektedir. Tapunun
karekodu cep telefonlarımıza okutularak direkt sahip olduğumuz
gayrimenkulün yerine gidebildiğimiz gibi, gayrimenkulümüzle ilgili birçok
bilgileri de alabiliyoruz. Mobil parsel uygulamasıyla günde 2 milyonun
üzerinde parsel sorgulaması cep telefonlarından yapılabilmekte.
Ülkemizde tesis kadastrosu tamamlanırken eski teknolojiyle üretilen
kadastral veriler de teknolojiye uygun olarak güncellenmekte. Ayrıca,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de 512 bin parselinin güncellenmesi
yapıldı. TUSAGA Aktif Projesi'yle harita üretiminde mükerrer
çalışmaların önüne geçilerek yüzde 30un üzerinde zaman, maliyet
ve iş gücü tasarrufu sağlanırken meteorolojik hava tahminlerinde
ve fay hareketlerinin izlenmesi gibi birçok alanda hassas konum ölçümlerinde de
kullanılmaktadır. Yurt dışına yönelik 6 dilde Your Key
Turkey bilgi portalı projesi ve 5 dilde Web Tapu Sistemi For Foreigner
Projesi tamamlandı. Yine, yurt dışındaki
vatandaşlarımıza hizmet etmek için yurt dışı
temsilcilikleri açıldı, açılmaya da devam ediyor. Farklı il
ve ilçelerde bulanan vatandaşlarımız -dünyada ilk olan-
bulundukları yerlerdeki tapu müdürlüklerine giderek işlemlerini
yaptırabiliyorlar. Ayrıca, Türkiye Tapu Sistemine Geçiş Projesi
de devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
İLYAS ŞEKER
(Devamla) Yine, dünyada ilk olan ve Genel Müdürlüğün de vizyon projesi
olan 3B Kadastro Altlıklarının Oluşturulması
Projesiyle bağımsız bölümlerin çevresiyle birlikte 3 boyutlu
olarak görüntülenmesi sağlanacak.
Değerli milletvekilleri
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
anlayışıyla gece gündüz demeden milletimize hizmet eden,
kurumların önünü açan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğana teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İşine son derece
sadık olan Server Dede gibi ser verip sır vermeden, teknolojinin
bütün imkânlarını sonuna kadar kullanarak milletimize hizmet eden,
bölgemize yaptıkları yatırımlar nedeniyle Sayın
Bakanımızı, Genel Müdürümüzü ve tüm çalışanları
tebrik ediyor, bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Leyla Şahin Usta
Buyurun Sayın Usta. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aziz milletimizi ve yüce heyetimizi saygıyla
selamlıyorum.
İklim
değişikliği, hâlihazırda
yaşadığımız ve gelecekte de bizi bekleyen en önemli
sorunlardan biridir, tıpkı Covid-19 salgını gibi küresel
bir mesele olarak tüm insanlığın ortak bir sorunudur. İklim
değişikliğinden bahsediyorsak mücadeleyle birlikte uyum
süreçlerini de konuşmalıyız. Bu yıl iklim
değişikliği zirvesi olarak Glasgowda yapılan
konferansın üç ana başlığı vardı: İnsan,
evren ve refah. Dünyanın gelişmiş ülkeleri, insanı ve
refahı korumak, iyileştirmek ve geliştirmek istiyorsa evreni
korumak zorunda olduğunun bilincine maalesef yeni varmış
durumda.
Türkiye, Paris
Anlaşması'na 10 Kasım 2021 itibarıyla taraf olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 2053 net sıfır
vizyonunu dünyaya ilan etmesi ve yeşil kalkınma hamlesini
başlatmasıyla Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının kurumsal yapılanması
güncellenmiş, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı adını
almış ve bu süreçte daha etkin çalışmayı sağlamak
üzere Bakanlığa bağlı müstakil bir İklim
Değişikliği Başkanlığı kurulmuştur. Bu
hedefle iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum
bağlamında yeni bir dönemin kapıları açılmış
durumdadır. 26ncı Taraflar Konferansı sonucunda kabul edilen ve
Taraflar Konferansı kararlarını içeren Glasgow İklim
Paktı'nı da ülke olarak desteklemiş bulunmaktayız. Ülkemiz
yine 26ncı Taraflar Konferansı kapsamında sıfır
karbon araçlarıyla ormanlar ve arazi kullanımı temalı
deklarasyonda verilen taahhütlere de katılmıştır. Türkiye,
2053 karbon nötr hedefiyle yeşil dönüşümün liderlerinden olmayı
da hedeflemektedir.
Görüldüğü üzere,
Türkiyenin iklim değişikliği ve uyum konusunda yoğun bir
gündemi vardır. Doğal olarak, ülkemiz, tüm paydaşlar
arasında iş birliğinin ve koordinasyonun güçlendirilmesi, iklim
değişikliğiyle mücadele çalışmalarında
başarılı sonuçlara erişilmesi açısından önemli
bir konumdadır. Ocak 2022de İklim Şûrası düzenlenecek olup
iklim değişikliği ve buna bağlı emisyon ticaret
sistemiyle ilgili kanuni düzenlemeye ilişkin teknik çalışmalar
da tamamlanacaktır. İklim değişikliğiyle mücadele
sadece uluslararası ve ulusal değil, yerel paydaşların da
sürece katılımı açısından
kaçınılmazdır. Şehirler, iklim değişikliğine
sebep olan sera gazı üretiminin yaklaşık yüzde 70inden sorumlu
olmakla birlikte iklim değişikliğinin ortaya
çıkardığı olumsuzluklardan en çok etkilenen yerleşim
yerleridir. Bu sebeple kentlerin iklim değişikliğiyle mücadeleye
yönelik planlarının yapılması ve uygulanması, iklim
değişikliğiyle mücadelede önemli adımlar atmayı
sağlamaktadır. Bu noktada Sıfır Atık Projesiyle
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi büyük bir farkındalık
oluşturmuş, çalışmalara hız katmış ve büyük
bir dönüşümü de başlatmıştır.
Ülkemizde yerel iklim
değişikliği eylem planı hazırlayan yerel
yönetimlerimizin sayısı da bu bağlamda giderek yükselmektedir.
Bakanlığımız, farklı ekonomik, çevresel ve sosyal
parametreler ve iklim değişikliğinin yol açtığı
farklı etkiler doğrultusunda ülkemizin tüm coğrafi bölgeleri
için bölgesel iklim değişikliği eylem planları
hazırlamış ve kamuoyuyla da paylaşmıştır. Bu
doğrultuda çevre dostu binalar, kamu kurumları, okullar, hastaneler,
organize sanayiler kurularak en önemli adımlar da atılmaya
başlanmıştır. Bütün bu çalışmalar, iklim
değişikliğiyle mücadelede uluslararası, ulusal ve yerel
ölçeklerde ülkemizin kararlılıkla çalışmasının en
somut göstergeleridir.
1998-2017 yılları
arasında yapılan araştırmalarda, iklim
bağlantılı afetler sebebiyle tüm dünyada 1,3 milyon insan
hayatını kaybetmiş, milyarlarca dolar maddi zarar meydana
gelmiştir. Bir yanda hızla artan kuraklık, denizlerdeki müsilaj
sorunu, Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki orman yangınları ve diğer
yanda Karadeniz Bölgemizde aşırı yağışların
yol açtığı seller, aslında bunların hepsi iklim
değişikliğinin kendisini farklı bir şekilde
dışa vurmasıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz, yaşanan olumsuz gelişmelerin
önlenmesi ve meydana gelen zararların telafisini, gelecek nesillere temiz
bir çevre teslim edilmesini teminen, kalkınma hedeflerine halel
getirmeyecek çalışma ve düzenlemeleri yapmakta, ikili iş
birliğini geliştirmekte, bölgesel ve uluslararası
çalışmalara etkin katılımı sağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
LEYLA ŞAHİN USTA
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bu duygu ve
düşüncelerle, bir hatırlatmayla konuşmamı tamamlamak
istiyorum: 7-17 Aralık Şebiarus Haftası olarak kutlanıyor.
Buradan herkesi Konyaya Mevlâna iklimine, sevgi, barış, huzur
iklimine davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnancımızın, medeniyetimizin
gereği olarak toprağa, havaya, suya, her canlıya ve cansıza
merhamet etmek insan olarak boynumuzun borcu. Bu hizmet
anlayışımızla yeni Türkiyeyi inşa ettiğimiz gibi
yeni dünyayı da yeni gelişmelerle birlikte inşa etmeye
çalışıyoruz ve daha adil bir dünya mümkündür diyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana, Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız
Murat Kuruma, Bakan Yardımcılarımıza ve tüm Bakanlık
çalışanlarına teşekkürlerimi sunuyor, yüce heyetinizi
saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Osman Nuri Gülaçar
Buyurun Sayın Gülaçar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aile Bakanlığımızın bütçesi üzerine
grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Aile, insanın kendi
varoluşunu idrak edebildiği en küçük sosyal dünyasıdır.
Aile mefhumu geniş veya dar bir model olsa da kendisini oluşturan
bireyler arasındaki ilişkiler farklılık arz etse de nihayetinde
tüm toplumlarda benzer bir mahiyete sahiptir. Modern döneme kadar, farklı
coğrafyalardaki toplumlarda aileyi inşa eden ana kaynaklar; gelenek,
görenek ve dinler olmuştur. Dolayısıyla, yeryüzündeki her
kültürün birbirinden farklı karakterler taşıyan aile modelleri
mevcuttu ancak nüfuz ettiği her alanda tek tipleştirmeyi hedefleyen
modernizm, aileyi de es geçmemiş, sahip olduğu tüm ideolojik
aygıtlar ve kültür endüstrisiyle tüm toplumlarda aileyi homojen bir
formata dönüştürmeyi de amaç edinmiştir. Temeline bireyciliği
koyan modern paradigma, bireye özgü haklar süslemesiyle özgürlük ve
bağımsızlık gibi mottoları maske olarak kullanıp
aile yapımızı tehdit eder bir konuma gelmiştir. Bireycilik,
kendisine has bir zihniyet inşa ederek aile
bağlarımızın temeli olan dayanışmacı
değerlerin terk edilmesine sebep olmuştur. Tabii olarak görünen
insanlar arasındaki ilişkiler veya aile üyeleri arasındaki
ilişkiler aslında bir hayat tarzı veya dünyayı
anlamlandırma biçimiyle inşa edilen ilişkilerdir.
Dolayısıyla, aile bireyleri arasındaki ilişkilerin
değişmesi, kadın-erkek arasındaki ilişkilerin
değişmesi, bir toplumun sahip olduğu dünya görüşünün, hayat
tarzının değişmesi demektir. Aile modeli ile hayat
tarzı arasında ayrıştırılması namümkün bir
ilişki bulunmaktadır. Dolayısıyla aile, bir inancın ve
bu inancın hayat tarzına dönüştürülmesinin ve gelecek
kuşaklara aktarılmasının yeridir.
Değerli arkadaşlar,
bizim değerlerimiz, aileyi toplumun en küçük yapı taşı
olarak sayar, aileyi insanın yetiştiği ve kendisini
tamamladığı bir rahim olarak görür. Ancak modern sosyal
bilimler, toplumu oluşturan en küçük unsuru birey olarak kabul eder. Bizim
toplumumuzun aile yapısı da dünyanın geri kalan birçok
toplumundaki gibi çözülme sürecindedir maalesef; önce çekirdek aile
formatıyla geniş ailelerimizi terk ettik, şimdi ise aile
yapılarımızı tamamen kaybetmek üzereyiz.
Değerli milletvekilleri,
bizler, bu çatı altında sahip olduğumuz inançlar, ideolojiler ve
parti politikalarımız vesilesiyle, birçok konuda
ayrışabiliriz, birbirine taban tabana zıt fikirleri savunabiliriz.
Ancak aile yapımızın hepimizin ortak değeri olduğuna
inanıyorum. Egemen kültür aileyi yok ederken yapılacak iş,
birbirimizi eleştirmek, birbirimizi suçlu çıkarmak değildir.
Burada iktidar partisi olarak bize düşen görevler vardır; tüm
muhalefet partilerine, sivil toplum kuruluşlarına, medya
şirketlerine ve bütün vatandaşlarımıza da ayrı
ayrı sorumluluklar düşmektedir. Kitle iletişim araçları,
televizyon programları, diziler, dijital platform yapıtları,
sinema filmlerinin birçoğunda ana temanın aileyi hedef
aldığına şahit olmaktayız.
Değerli arkadaşlar,
sözü çok uzatmamak adına ben gördüğüm, şahitlendiğim bunca
olumsuz örneklerden hareketle şunu ifade ediyorum: Bizler ülke olarak
çoğunlukla kendisini Müslüman kabul eden bir toplumu ifade etmekteyiz.
Burada, kötü örneklerden önce veya kötü örnek olmamak kaydıyla, öncelikle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
OSMAN NURİ GÜLAÇAR
(Devamla) Bitireceğim Başkanım.
Bizim toplumumuzun
çoğunluğu kendini Müslüman olarak ifade ediyor. Bizler de en güzel
örnek olarak Hazreti Muhammed Mustafayı (SAY)i, onun aile
hayatını örnek alıyoruz ve onun yetiştirmiş
olduğu nesillerin örnekliklerine şahit oluyoruz. Dolayısıyla
bu değerleri önce kendi toplumumuza ve sonrasında bütün bir
insanlığa sunmak gibi bir sorumluluğumuz var.
Sözün özü: Evinde
çocuğunu yetiştiren anneye hak ettiği değeri ve konumu
vermeliyiz; bir mahalle baskısıyla sanki eve hapsolmuş, hiçbir
işe yaramayan, özgürlüğüne bir an önce kavuşması gereken
şahıs olarak sunulmasına engel olmalıyız. Bir toplumu
ıslah ve inşa eden, eli öpülesi annelerdir. Güzel ahlak üzere evlat
yetiştiren tüm annelere buradan selam gönderiyorum,
saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Çiğdem Karaaslan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
hükûmetlerimizin 20nci bütçesi olan 2022 yılı bütçesi,
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimize geçişimizin
ardından hazırladığımız 4üncü bütçe olma
özelliğini taşıyor. Üst üste 20 kez bütçe hazırlama yetkisini
bizlere veren aziz milletimize Gazi Meclisimizden teşekkür ederek
sözlerime başlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2022 bütçe teklifimiz,
küresel çapta sorunların yaşandığı, sosyoekonomik
krizlerin, maalesef, yaşandığı bir dönemde hız kesmeden
büyüyen ve güçlenen Türkiye vizyonuyla hazırlanmıştır.
Bugün sizlere rakamları, sayısal verileri, istatistikleri değil,
aslında bugün sizlerle bakış açımızı
paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
göreve geldiğimiz daha ilk yıllarda büyük bir değişim ve
dönüşüm sürecini başlatan, devlet-millet ilişkisini yeniden
düzenleyen, kalkınma hedefleri çerçevesinde reformist bakış
açısını her alana yansıtan AK PARTİ olarak insan
odaklı perspektifimizi 84 milyonun tamamını kucaklayan bir
anlayışla hâkim kıldık. Sahip olduğumuz vizyonla
adaletten sosyal güvenliğe, çevre ve şehircilikten gençlik
hizmetlerine, eğitimden sağlığa kadar çok geniş bir
yelpazede önemli düzenlemeler yaptık.
İki yıl önce
beklenmedik bir şekilde hayatımıza giren ve sınır
tanımadan tüm ülkelere ağır maliyetler ödeten, büyük bedeller
yükleyen, coronavirüs salgınıyla mücadele döneminde bir nefes saatin
kıymetini ve güçlü sağlık altyapısının önemini
daha iyi anladık. Bunun yanı sıra, sosyal yardımlar ve
diğer tüm destekler sayesinde yaşanması muhtemel pek çok
sıkıntının önüne geçtik. Kuşatıcı sosyal
güvenlik sistemimizle pandeminin zorlukları karşısında
vatandaşımızı koruduk.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; sosyal devlet, hayatın her alanında
varlığını hissettiğimiz, ihtiyaç duyduğumuzda
yanımızda olandır. Evde engelli evladına bakmakta zorlanan
annenin koluna girip yükünü paylaşan, Sen merak etme, ben buradayım.
diyendir. İzmir'de deprem, Bozkurtta sel, Marmaris'te yangın
afetlerinin ardından yerine yenisini koyabileceğimiz her alanda Ben
buradayım. diyendir. Emeği koruyan, çalışanın
hakkını savunan, Hiç dert etme, senin güvencen benim. diyendir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kadınları
hayatın her alanına dâhil ederken, şiddet ve
ayrımcılık karşısında sıfır tolerans
ilkesiyle hareket eden, Yanında ben varım. diyendir.
Kimi zaman muhalefet
partileri bize Ne yaptınız? diye soruyor. Söyleyelim: İnsan
odaklı ve hak temelli hizmetleri hâkim kıldık, tek bir
vatandaşımızın dahi kendisini yalnız hissetmemesi için
mücadele ettik, bugün yeni günün getirdiği yeni sorunlarımız var
elbette ama vatandaşımızın nezdinde bir
sıkıntı yaşandığında çözecek adres bellidir:
AK PARTİdir, Recep Tayyip Erdoğandır ve onun yol
arkadaşlarıdır. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Bu noktada sosyal devlet
tanımını genişletmek istiyorum çünkü sosyal devlet,
kaliteli fiziksel mekânları ve sağlıklı yaşam
alanlarını toplumun tümü için erişilebilir kılmaktır
aynı zamanda. İşte, o nedenle, bugün doğaya, tabiata,
yaşama tahakküm etmek değil, şehirleri bu değerlere dost
inşa etmek için çalışanlar da biziz.
Herkesin
sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşama hakkını
muhafaza etmek için cumhuriyet tarihinin en büyük kentsel dönüşüm hamlesini
başlatan da biziz. Ülkemizdeki binaların yüzde 65ini güvenli hâle
getiren, dar gelirli vatandaşlarımız için 133 bin sosyal konutu,
toplamda 1 milyon 100 bin konutu tamamlayarak teslim edenler biziz.
İklim
değişikliğiyle mücadelede enerjiden endüstriye,
ulaşımdan tarıma, binalardan atıklara kadar her alanda
politika üreten, toplumsal, mekânsal, ekonomik ve teknolojik dönüşümlerle
Türkiyeyi, bölgesinde ve dünyada lider konuma ulaştırmak için
2053ün ilk ve en iddialı hedefini yeşil kalkınma devrimi olarak
tanımlayan da biziz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm bunlar ancak çok güçlü bir siyasi iradenin
varlığıyla, ayakları yere sağlam basan, süreklilik arz
eden, gerçek anlamda güçlü bir devlet olduğunuzda mümkün olur, işte,
biz bunu başardık. Biz, devletin tüm imkânlarıyla halka hizmet
etme aracı olduğu gerçeğini, tüm vatandaşlarımıza
uygulamalarımızla hatırlattık ve bundan geriye dönüş
yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÇİĞDEM KARAASLAN
(Devamla) Bu motivasyonla Cumhur İttifakı olarak ülkemizi 2023 ve
ötesine taşımaya, evlatlarımıza her alanda güçlü bir
Türkiye miras bırakmaya kararlıyız.
Sözlerime son verirken bugün
bütçelerini görüşmekte olduğumuz Sağlık Bakanlığı,
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçe
hazırlama sürecine büyük emek veren Sayın Bakanlarımıza,
tüm Bakanlık çalışanlarına, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanımıza ve üyelerine ve siz değerli milletvekillerimize
teşekkür ediyor, 2022 yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Orhan Yegin...
Buyurun Sayın Yegin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ORHAN YEGİN (Ankara) Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 2001 yılında kurulurken Artık
hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. demiş, Sessiz milyonların
sesi olacağız, kimsesizlerin kimsesi olacağız. demiş,
Çevreyi merkeze taşıyacağız ve çevre ile devleti
kaynaştıracağız. demiş, yola
çıkmışız; millete başvurmuşuz, yetkiyi
almışız ve bismillah deyip çalışmaya
başlamışız.
Bütçeyi görüşüyoruz,
bugün 4 bakanlığımızın bütçesini görüşüyoruz.
2002de ülkenin gelir bütçesi olarak bu Meclise getirilen bütçenin gelir toplam
rakamı 71 milyar iken gider bütçesi olarak planlanan rakam da 98
milyardı, aradaki rakamı da borçlanmak hedeflenmişti. Bugün,
bütçeye, iktidara geldiği yıl ülkenin gelir bütçesinden daha fazla
bir rakamı yani 78 milyarı sadece ilaç ödemesi olarak koyan bir
devlet konumuna gelmişiz; Allah'a hamdüsenalar olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Az önce Öznur abla da
bahsetti, eskiden havada bir hava ambulans uçağı, helikopteri görsek
hepimizin aklına Acaba hangi önemli kişiyi veya onun bir
yakınını taşıyor? sorusunu getiren ülkeden, devletin
vatandaşına hizmet sunumu anlayışından bugün
Van'ın Bahçesarayı'nda kışın yollar kardan
kapandığında sarı çizmeli Mehmet Ağa'nın gelinini
kalkıp havalanıp alıp hastaneye yetiştiren, doğuma
yetiştiren ve bu hizmeti devletin bütün bölgelerinde, bütün
şehirlerinde renk, ten, etnik köken, mezhep, gelir düzeyi hiçbir
ayrım yapmadan ve kuruş ücret talep etmeden yapan bir devlet
noktasına getirmişiz; Allah'a hamdüsenalar olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hastaneye gittiğinde
muhatap bulamayıp çaresizce Nerede bu devlet? feryadıyla aranan
devleti, tarlasında çalışırken ayağına giden
Amca, teyze aşını gel burada yapalım. diyen bir devlet
anlayışına taşımışız, Devletin burada,
senin yanında. diyen bir noktaya getirmişiz; Cenab-ı Allaha
sonsuz şükürler olsun. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Kurulduğu yıldan
2002ye kadar, yaklaşık yirmi yılda 50 bin konut, sadece 50 bin
konut üreten bir konut idaresinden birkaç ay önce 1 milyonuncu konutunun
anahtarlarını teslim eden, on dokuz yılda 1 milyonun üzerinde
konut üreten ve sahiplerine teslim eden bir devlet noktasına
gelmişiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Afetlerde, kentsel dönüşümde daha önce hiç olmayanları hayata
geçirmiş bir devlet konumuna gelmişiz.
81 şehre 81 milyon
metrekare millet bahçesi yapma iddiasını ortaya koyan ve bunu hayata
geçiren bir devlet konumuna gelmişiz. Ağaç kesilmesin diye
Köşkü kaydırın. talimatını veren kurucusu olan bir
cumhuriyetin emanetini taşıma şuuruyla, Nallıhanda
kuşların göç yolu üzerinde yapılması planlanan bir yolu
kuşlar etkilenmesin, göç yolu bundan etkilenmesin diye
Kaydırın. talimatı verilen, kaydırılan ve tünelle
geçiş yapılması planlanan çevreci bir devlet
anlayışına gelmişiz; Allaha sonsuz şükürler olsun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Daha önce 4 kalemde 1,6
milyar olarak ödenen sosyal yardım ödemelerini iktidara geldiğinde
tüm harcamalarının 98 milyar olarak planlandığı bir
ülkeden bugün sadece sosyal yardım ödemesi olarak 42 başlık için
104 milyar lira bütçesine ödenek koyan, engelli çocuğu olan anneye,
yaşlı annesi-babası olan evlada, yavrusu askerde olan
ana-babaya, kronik hastalığı olanlara ve birçok
başlıkta 42 kalemde hassasiyetini artıran, kimsesizlerin
kimsesi, kimsesizlerin de devleti olan güzel bir noktaya gelmişiz; Allaha
hamdolsun. (AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
2002de var olan iş yeri
sayısını yüzde 182 artışla 2 milyonun üstüne, 12
milyon olan sigortalı sayısını 2021 Temmuz itibarıyla
25 milyonun üzerine, 2 milyona varan çalışanımızı
mesleki yeterlilik belgesi sahibi yapan bir konuma, yüzde 50leri aşan
kayıt dışılığı -beğenmiyoruz ama- yüzde
30a; 6,5 milyon emeklisine maaş ödemeyen, ödeyemeyen bir noktadan bugün
13,5 milyon emeklisine maaş ödeyen ve her bayram ikramiye veren bir devlet
noktasına; bırakın ilaca erişimdeki imkânları, ödeme
zorluklarını, bugün bütün ilaçları ücretsiz sunan ve neredeyse
ödemediği hiçbir nadir hastalık ilacı dahi kalmamış
bir ülke konumuna gelmişiz; Allaha şükürler olsun. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ORHAN YEGİN (Devamla)
Banka kuyruğunda yıpranan, yorulan, hayatını kaybeden
emeklilerimize Sen, Allah aşkına evinde otur, biz senin kapına
maaşını getiririz. diyen, milletine ram olan bir devlet
anlayışına gelmişiz; Allaha hamdolsun. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Bunlarla övünüyoruz elbette,
hepimiz övünmeliyiz ama elbette ki bunlarla yetinmiyoruz da. Daha alacak çok
mesafe, gidecek çok yol, bu millete sunulacak çok daha güzel hizmetler ve
erişmemiz gereken çok daha büyük standartlar var diyoruz.
Kimsenin
ayrımcılık yapmasına zerre tahammül etmeden el ele
vereceğiz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hadi ya!
ORHAN YEGİN (Devamla)
Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürtüyle, Zazasıyla, Çerkeziyle, Türküyle,
beş vakit namazını camide kılanıyla, binamaz
olanıyla, Ben başımı açmam kardeşim. diyeniyle, Ben
de başımı örtmeyi tercih etmiyorum kardeşim. diyeniyle;
bütün farklılıklarıyla, hepsiyle el ele vereceğiz, omuz
omuza vereceğiz, bu memleketi büyüteceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yegin.
ORHAN YEGİN (Devamla)
Bütün tuzakları yıkıp tümsekleri aşacağız ve bu
aziz milletin duasını hep beraber almanın gayretini ortaya koyacağız.
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tahir Akyürek, buyurun.
Arkadaşlar, hatip
kürsüde, milletvekili arkadaşınız kürsüde. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TAHİR
AKYÜREK (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
sözlerime ölümü dosta kavuşmak olarak gören gönüller sultanı Hazreti
Mevlâna'dan bahsederek başlamak istiyorum çünkü şu anda Konya'da
Hazreti Mevlâna'nın Hakk'a vuslatının 748inci yılı vesilesiyle
Şebiarus Törenleri devam ediyor. Dünyanın dört bir yanından
gelen misafirlerin katılımıyla gerçekleştirilen bu
programlar, aynı zamanda ülkemizin en önemli uluslararası
etkinliklerindendir. Hazreti Mevlâna Bir canım, belki yüz bin bedenim
var./Canım, canına karışmıştır./Seni inciten
beni de incitir. diyerek barışa ve kardeşliğe vurgu
yapmış, yine Sevgisiz geçen ömrü, sevgisiz geçen anı ömürden
saymam. diyerek hoşgörüye, sevgiye ve saygıya çağrı
yapmıştır. Vuslatının 748inci yılında onu
rahmet ve minnetle anıyor, tüm gönül dostlarını 17 Aralık
akşamına kadar devam edecek Konya'daki programlara davet ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu arada,
Konya'mızın ve Mevlâna türbesinin, Mevlâna türbemizin sembollerinden
olan Kubbe-i Hadrânın -Yeşil Kubbe- tamiratı, tadilatı da
bugün itibarıyla tamamlandı. Orada da emeği geçen tüm
dostlarımıza teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, 4 bakanlığımızın
ve kuruluşlarımızın bütçelerini görüşüyoruz. 4
kıymetli Bakanımız Meclisimizde bulunuyor. Benim konuşma
konum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi
üzerinde. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızdan gelecek
hafta tüm çalışanlarımızı ve milletimizi memnun edecek
bir açıklamayı da hep birlikte beklediğimizi ifade etmek
istiyorum. Bakanlarımıza yaptıkları hizmetler nedeniyle
milletimiz adına teşekkür ediyorum.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığımızın 2022 yılı toplam
bütçesi, 83 milyar 851 milyon 907 bin Türk lirası olarak
öngörülmüştür. 2022 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyorum. Bütçemizin, ülkemizin yatırım, üretim, istihdam, ihracat,
büyüme ve bu yolla ortaya çıkacak refahın adil
paylaşımı hedeflerine ulaşmasına vesile
olmasını temenni ediyorum. İktidarımız
kuruluşundan bu yana, ülkemizi bölünmüş yollar, hızlı tren
hatları, yeni üniversiteler, şehir hastaneleri, havaalanları,
limanlar, köprüler, tüneller, organize sanayi bölgeleri gibi,
ulaşımdan altyapıya, turizmden çalışma hayatına
devrim niteliğinde birçok hizmetlere imza attı. Bu başarı
hikâyesinin yazılmasında her zaman yanımızda olan aziz
milletimize teşekkür ediyoruz, şükranlarımızı arz
ediyoruz. AK PARTİ iktidarı, emek ve alın teri mücadelesinde hak
ve adaleti eksen almakta; çalışma hayatında
çatışmayı değil, her zaman emeği, alın terini,
hak ve hukuku esas alan bir tarzı uygulamakta.
2020 yılının
başlarından itibaren tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de
etkileyen küresel salgın dünya ölçeğinde ekonomileri âdeta durma
noktasına getirmiştir. Ülkemizde ise hamdolsun, alınan tedbirlerle
güçlü bir şekilde ayakta kaldık. 2020 yılının sonunda
G20 ülkeleri arasında Çinle birlikte, artı büyümeyle kapatan iki
ülkeden biri olduk. Büyüme rakamımız inşallah, bu
yılın sonunda yüzde 10u aşacaktır. Güçlenen,
kalkınan büyük Türkiye vizyonumuz artarak devam edecektir. Pandeminin
etkilerinin az hissedilmesi için çalışanlarımıza,
esnafımıza, ticaret kesimimize kısa çalışma
ödeneği ve diğer ödeneklerle milyarlarca lira para aktardık.
Salgının etkilerini atlatarak normal çalışma düzenine dönen
iş yerlerimize de normalleşme desteği verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
TAHİR AKYÜREK (Devamla)
İşsizlik ödeneği olarak 1 milyon 400 bin kişiye 7 milyar
800 milyon Türk lirası ödeme yaptık. İşsizlik
oranlarımız geçen yıla göre azalarak 11,2ye gerilemiş,
istihdam ve iş gücüne katılım oranları ciddi şekilde
artmıştır.
Yirmi bir yıl boyunca
yaptığımız dev hizmetlere yenilerini ekleyerek yolumuza
devam edeceğiz. İnsanımızın ekmeğini büyütecek
daha fazla iş ve aş temin edeceğiz.
Bu duygularla sözlerime son
verirken 2022 mali yılı bütçesinin hem bakanlıklarımız
hem de ülkemiz için hayırlı uğurlu olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Nevzat Ceylan
Sayın Ceylan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NEVZAT CEYLAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Güçlü bir ekonomi için,
şüphesiz, birbirleriyle uyumlu mesleki eğitim ve istihdam
politikalarının uygulanması, istihdam edilebilir niteliklere
sahip yeterli sayıda iş gücünün yetiştirilmesi önem arz
etmektedir. Çalışma hayatının ihtiyaç ve beklentilerini
karşılayan nitelikli iş gücünün eğitim sistemimiz
içerisinde yetiştirilmesinin Türkiyeye küresel düzeyde rekabet
avantajı kazandıracağı hepimizin malumudur.
Bugün, özellikle
gelişmiş sanayi ülkelerinde mesleki ve teknik eğitimin meslek
standartlarına ve yeterliliklerine uygun olarak verilmesi, eğitimde
etkinliğin, ekonomide verimliliğin ve rekabet gücünün
artırılması için çözümler üretilmektedir.
Ülkemizde, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın ilgili kuruluşu
olan Mesleki Yeterlilik Kurumu, Avrupa Birliği ülkelerinin yeterlilik kurumlarına
emsal şekilde, tam bir uyum ve iş birliği hâlinde, ülkemizde
ulusal meslek standartlarını ve yeterlilikleri oluşturarak
akredite sınav ve belgelendirmeyle çalışma hayatına
nitelikli elemanlar kazandırmaktadır.
Mesleki Yeterlilik Kurumu,
eğitim ve istihdam ilişkisini güçlendirerek Türkiyede insan
kaynakları yönetimine ve çalışma hayatına yeni bir
bakış açısı getiren mesleki yeterlilik kavramı
çerçevesinde mesleki ve teknik eğitimin ve iş gücünün
belgelendirilmesinin yeniden yapılandırılmasını sağlayan
önemli bir misyon üstlenmiş bulunmaktadır. Bu bakış
açısıyla çalışma hayatına nitelikli eleman
kazandırmak, örgün ve yaygın mesleki eğitim müfredatlarına
girdi teşkil etmek üzere bugüne kadar 863 ulusal meslek
standardının çalışmaları tamamlanarak yürürlüğe
girmiş bulunmaktadır. Takip edilen meslek standartlarında yer
alan mesleki bilgi, beceri ve yetkinliklerinin ölçülüp belgelendirilmesine
yönelik usul ve esasları düzenleyen 540 ulusal yeterlilik yürürlüğe
konulmuş bulunmaktadır. Yetkilendirilmiş akredite, sınav ve
belgelendirme kuruluşları tarafından yapılan ve ciddi bir
şekilde denetlenen mesleki yeterlilik sınavlarında
başarılı olan 2 milyon kişi mesleki yeterlilik belgesi
alarak çalışma hayatına nitelikli iş gücü olarak
kazandırılmış bulunmaktadır. Mesleki yeterlilik
belgeli kişilerin yüzde 92si istihdam edilmiş durumda olup iş
kazaları yüzde 25 oranında azaltılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mesleki yeterlilik belgesi bir kişinin
iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini de alarak mesleğini
bildiğini ve doğru bir şekilde icra ettiğini teyit eden
uluslararası akredite belgedir. Uluslararası da geçerliliği olan
ve 7 farklı dilde düzenlenebilen mesleki yeterlilik belgesi iş
gücümüzün vizesi hâline getirilmiştir. Mesleki yeterlilik belgeli iş
gücünün üretimde verimliliği artırdığı, ürün ve hizmet
kalitesinin artmasına katkı sağladığı artık
tüm tarafların üzerinde uzlaştığı bir tespit hâline
gelmiş bulunmaktadır. İş kazalarının asgariye
indirilmesi amacıyla tehlikeli işlere ilişkin meslekler
başta olmak üzere birçok alanda zorunlu hâle getirilen mesleki yeterlilik
belgesi iş dünyası ve çalışanlarımız
tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Bugün 183ü
tehlikeli meslek olmak üzere toplam 195 meslekte mesleki yeterlilik belgesiyle
iş gücümüz ehliyetli hâle getirilmiştir. Mesleki yeterlilik belgesi
zorunluluğuyla çalışanlarımıza ve işverenlerimize
ilave mali yük getirilmemiş, yaklaşık 1,5 milyon kişiye 1,6
milyar TL tutarında sınav ve belgelendirme desteği
sağlanmış bulunmaktadır.
Son olarak, ülkemiz
eğitim öğretim ve yeterlilik sisteminde reform yaratan Türkiye
Yeterlilikler Çerçevesi paydaşlarla birlikte hazırlanarak Avrupa
Yeterlilikler Çerçevesine referans hâline getirilmiştir. Böylece
ülkemizde verilen diploma ve belgelerin kalite güvencesi sağlanarak
Avrupada yeterlilik çerçevesini oluşturan sayılı ülkeler
arasında yer alınmıştır. Türkiye Yeterlilikler
Çerçevesinde yer alan kalite güvencesini sağlamış diplomalarla
birlikte mesleki yeterlilik belgesi ülkemizin uluslararası
geçerliliği olan sertifikası ve markası hâline
getirilmiştir. Mesleki Yeterlilik Kurumu kurum kültürü ve personel
rejimiyle ülkemizin örnek, saygın ve en başarılı
kurumlarından biri olup
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
NEVZAT CEYLAN (Devamla) -
Kurumun 2022 bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni eder,
yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Rümeysa KADAK (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Gruplar adına söz
talepleri karşılandı.
Şimdi,
şahıslar adına ilk söz, lehinde olmak üzere Bayram Özçelikin.
Buyurun Sayın Özçelik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
hükûmetlerimizin 20nci bütçesini görüşüyoruz, dile kolay; 1, 2, 3, 4, 5,
19, 20. Siyasi tarihimizde böyle hükûmetler ve partilerin örnekleri oldu mu?
Hayır, olmadı. 2002den beri tüm bütçelerde bulunmak bu garibana da
nasip oldu. Her bütçe görüşmelerinde doğal olarak, muhalefet
tarafından eleştirilecek eksiklikler ifade edilecektir. Bütçeler,
yerinde ve münasip üslupla eleştirildiğinde hükûmetlerimizin ve
bakanlarımızın bunları dikkate aldıklarını
gördük. 19 bütçemize Şuranın, buranın bütçesi. dediler, O merkezin, bu merkezin bütçesi. dediler,
Bu bütçeler millete hizmet etmez. dediler ama gördük ki her bütçeden
yatırımlar çıktı, hizmetler çıktı, eserler
çıktı, başarı hikâyeleri çıktı. Eksiklerimiz,
kusurlarımız, yapamadıklarımız olsa da yüce
milletimiz, Recep Tayyip Erdoğana ve yol arkadaşlarına Reyimiz
de seninle, duamız da seninle. dedi. 19 bütçe görüşmelerinde ve
şimdi de muhalefet milletvekillerinden bazı arkadaşlar çok
fevri, agresif, yüksek sesle, incitici kelimelerle eleştirdiler. On dokuz
yıllık tecrübem diyor ki: Kimler bu dille, bu üslupla konuştuysa
diğer dönem bu Meclise gelemediler. Kumpas bütçeleri, öyle mi? Her bir
bütçemiz veda bütçesiydi, öyle mi? Son, son, gerçekten son bir bütçeydi, öyle
mi? Hayal dahi kurduramayan bütçelerdi, öyle mi? Buyurun, size gerçekler,
yaşananlar ve yapılanlar: Burdurumuzun 193 köyünde ve 4 beldesinde
tek tek, 2003 yılında, 2004te, 2005te, 2019da, 2020
yılında ve 2021 yılında bizzat köylülerimize yapılan
hizmetlerin kalem kalem listesi, Burdurumuzun tamamına yapılan tam
15 milyar TLlik hizmetlerin listesi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
20nci defa Türkiyemizin,
milletimizin bütçesini yapıyor olmamız bir başarı
hikâyesidir. 15 seçimin hepsinin dönüşüm ve sonuç seçimleri olması,
AK PARTİ olarak 1incilikle tamamlıyor olmamız Rabbimizin büyük
bir lütfu. Halkın desteğini almak kolay değildir, milletin gücünü
partimizde toplamak kolay değildir, halkımızı karda
kışta, sıcakta yazda, sevgi seli ve heyecanla meydanlara
toplamak kolay değildir. Bu, emek ister, fedakârlık ister, samimiyet
ister, gönül birlikteliği ister, gece gündüz koşturmak, terlemek,
çalışmak ister, fazilet mücadelesi içerisinde tarihinden ve manevi
dinamiklerinden beslenerek medeniyet tasavvurunu ihya ve inşa etme
yürüyüşü ister. 20 yaşında olacaksın, on dokuz yıl
iktidar olacaksın, 20nci bütçeyi yapacaksın, 19 bütçeyi
uygulayacaksın, sadece ve sadece milletten hiza ve mesafe alacaksın.
Vatandaşına tepeden ve üstenci bakmayacaksın,
şımarmayacaksın, ayaklarını yerden kesmeyeceksin;
milletin kutsallarına, değerlerine sövmeyeceksin, alaya
almayacaksın, el hareketi çekmeyeceksin; işte o zaman yirmi yıl
iktidar kalınır ve işte o zaman halkın helal oylarıyla
20nci bütçeyi hazırlamayı Allah nasip eder, yüce millet takdir eder.
Yirmi yılın ve
20nci bütçenin başarı hikâyesinin, siyasi zaferlerinin uzun uzun
madde başlıkları vardır, bunları sıralayabiliriz.
Bunlardan biri, AK PARTİ, krizleri, kaosları, korkuları
fırsata, hedeflere dönüştüren partidir. Bunları fırsata,
imkâna, refaha, hedefe dönüştürürken tüm bu süreçleri milletimizden
aldığı destekle aşmıştır, bundan sonra da
aşacaktır. Pandemiyle dünya ekonomilerinin entübe olduğu bu
dönemde, ülkemize ekonomik sahadan çift dalındığını
görüyoruz, Aşil tendonuna vurulduğunu görüyoruz; ne zaman dara
düşsek halkımız çıkış göstermiştir, ne zaman
küresel çete ve güçler saldırsa milletimiz istikamet vermiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Diş hekimlerinin sorunu ne olacak?
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
Yine, cumhuriyetin 100üncü yılında, 2023 yılında,
milletimiz ülkemize, bölgemize küresel bir yol haritası, kutlu
yürüyüş belirleyecektir. Kimse bizi ümitsizliğe, karamsarlığa
itemeyecek ve içimize korku salamayacaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Doktorların, diş hekimlerin sorunu ne olacak?
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
Sadece yapmamız gereken, halk gibi düşünmek, vatandaşın
her derdine çare üretmek, yanı başında, yanıcığında
olacak siyaset üretmektir. O zaman, gelecek yıl 21inci bütçeyi de
yaparız, 28inci Dönemin 5 bütçesini de yaparız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sadece şu anki
sıkıntıların dikkat çekici bir noktası var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
Recep Tayyip Erdoğanın liderliğindeki krizleri bir bir
aşarak çıkan AK PARTİmizin bu sefer de Cumhur
İttifakıyla başarıya çıkmasının korkusu,
paniği yaşanmaktadır. Korku ve panik, bu sefer, en son, dünya
devletlerinin ve Türkiyenin yaşadığı bu ekonomik
çalkantılarda Recep Tayyip Erdoğanın başarıyla
çıkmasıdır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Diş hekimlerinin sorunları ne olacak?
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
İşte o zaman, tüm coğrafya değişiklikleri projeleri
olanların, acelesi olanların, piyon devletçik kurma hayallerinde
olanların stratejileri çöp kutusuna atılacaklar.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Diş hekimlerinin sorunu ne olacak?
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
Salda Gölümüzde harika işler çıkardı Bakanımız,
teşekkür ediyoruz. Sağlıkta müthiş işler yaptı
Sayın Bakanımız, diş hekimliğinde de yapacak. Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanımızın hizmetleri devam ediyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, hocamız,
içimizden biri ve o da başarılı olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özçelik.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
Birinci Mecliste Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor:
Atiyi karanlık görerek
azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, eminim,
budur ancak.
Dünyada inanmam, hani görsem
de gözümle.
İmanı olan kimse
gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit! 'İki
el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin,
baş da senindir! (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bayram Bey, bu diş hekimlerinin sorunu ne olacak?
Meslektaşların senden haber bekliyor.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi yürütme adına yapılacak olan
konuşmalara başlıyoruz.
Yürütme adına ilk söz
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Kocanın.
Buyurun Sayın Koca. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2022 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi kapsamında Sağlık
Bakanlığının 2022 yılı bütçesi ve 2020
yılı kesin hesabının görüşülmesi dolayısıyla
huzurunuzda bulunuyorum. Göstereceğiniz ilgi ve teveccüh için
teşekkür ediyor, hepinizi şahsım ve Bakanlığım
adına saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Öncelikle Sağlık
Bakanlığımızın bütçesi üzerinde söz alan, fikir beyan
eden, yapıcı eleştirileriyle, çalışmalarıyla yön
veren iktidarıyla, muhalefetiyle, milletvekillerimiz, Sayın Ahat
Andican, Sayın Aylin Cesur, Sayın Sefer Aycan, Sayın Ali
Muhittin Taşdoğan, Sayın Hayati Arkaz, Sayın Habip Eksik,
Sayın Semra Güzel, Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit,
Sayın Sait Dede, Sayın İmam Taşçıer, Sayın Bayram
Özçelik, Sayın Mehmet Bekaroğlu, Sayın Burhanettin Bulut,
Sayın Murat Emir, Sayın Fikret Şahin, Sayın Bayram
Yılmazkaya, Sayın Ali Şeker, Sayın Arife Polat Düzgün,
Sayın İsmail Güneş, Sayın Mustafa Esgin, Sayın Selim
Gültekin, Sayın Öznur Çalık, Sayın Şenel
Yediyıldız'a teşekkürlerimizi sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bugün
yapacağımız görüşme ve sizlerin takdiriyle verilecek olan
yetkiyle bize bir bütçe emanet edilecek. Milletimizin alın teri,
gelirlerinin bir kısmı, yetimin, öksüzün hakkının
olduğu ağır bir emanet omuzlarımıza yüklenecek. Bize
emanet ettiğiniz hakkın ne olduğunun farkında ve
bilincindeyiz. Bu bütçede insan var, bu bütçede sağlık var, bu
bütçede meslek ahlakı var, vicdan ve merhamet var; ayrışma,
çatışma, ötekileşme yok.
Aziz milletimin vekilleri,
bugün huzurlarınızda sadece Sağlık Bakanı olarak
değil, aynı zamanda bir hekim olarak bulunuyorum. Doktor,
hastasına sevgi ve şefkatle yaklaşan kişidir. Bazen
sevdiğinize can verirsiniz, bazen sevdiğiniz elinizde can verir; yükü
ağır bir meslektir hekimlik. Doktor, kendisinin canına kastedeni
bile tedavi etmeye yemin etmiş bir mesleğin mensubudur. Tüm
ayrışmalardan, sürtüşme ve çatışmalardan
arındırılmış bir iş yapar hekimler.
Sağlık hizmeti verirken çalışanlarıyla birlikte
tepeden tırnağa, bir organizasyon hâlinde görev yapar.
Sağlık hizmeti, tıpkı bir insan vücudu gibidir, neresinde
bir arıza oluşursa kalbi orada atar, her bir parçası çok önemli
bir görevi yerine getirir ve hepsinin toplam sağlığı hayati
önem taşır, hiç bir uzvuna O olmasa da olur. diyemeyiz.
Yüce Meclisin değerli
üyeleri, bu kürsüde bir konuşmam olmuştu, salgının en zor
günleriydi, sağlık çalışanlarımız küçük çocuklarımızdan
en yaşlılarımıza hepimizin kahramanları hâline
gelmişlerdi, her yerde terli önlükleriyle çekilmiş
fotoğrafları vardı, bazı görüntülerde Covid-19 maskelerinin
o pırıl pırıl yüzlerde bıraktığı derin
izler dikkat çekiyordu; size onlardan, arkadaşlarımdan bahsetmek
istiyorum. Yakın günlerde sizlerle, onların hakları için diyalog
içinde olduk Sağlık çalışanlarının
maaşları, özlük hakları konusunda atılacak
adımları ortak iradeyle atmalıyız. dedik.
Bakanlığımıza verdiğiniz destek için şükran
duyuyor ve desteğinizin son noktaya değin devam edeceğine
inanıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bana ayrılan süre içinde takdir edersiniz ki sınırlı bütçe
ama sınırsız sorumluluk ve fedakârlıkla hayata
geçirilmiş hizmetleri aktarmam mümkün değildir ancak, sizlere
dağıtılan kitapçıklarda
Bakanlığımızın faaliyetleri hatasıyla,
sevabıyla önünüzdedir. Her bir hatamız tenkide, her bir doğrumuz
takdire açık şekilde önünüzdedir. Bu sebeple, birkaç önemli meseleye
değinmek isterim.
Kıymetli milletvekilleri,
bu Meclisten örnek, oy birliğiyle bir yasa geçti; konusu, en büyük
sorunlarımızdan biri olan şiddetti. Yeni bir şiddet
olayı vuku bulduğunda çalışanlarımıza
söyleyeceğim kelimeleri bulmakta aciz kalıyorum. Sağlıkta
şiddet sorununun çözümü sadece yasa mı? Elbette değil; yasa bir
dayanaktır, bütün kurumlar olarak sağlıkta şiddete
karşı toplumsal dayanışma oluşturmak zorundayız.
Sağlıkta şiddet olayının tarafları yalnız
fail ve mağdur değildir. Hukuk, sorumluluk ahlakıyla eli kolu
bağlı olan sağlık çalışanını
şiddete karşı korumalıdır. Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddete karşı herkesten
taraf olmasını talep ediyoruz. Sağlık çalışanları
ağır davalara maruz kalıyor ve büyük tazminatlar ödüyorlar. Öyle
ki tazminat davaları fırsatçı bir iş kolu hâline gelmeye
başladı, malpraktisten bahsediyorum. Biliyorsunuz, bu kelime, bir
meslekte beceri noksanlığından veya hatadan doğan zarar
anlamına geliyor. Ülkemizde bu alanda ihtisas mahkemesinin olmaması
davaların seyrini yanlış yönlere sürüklüyor ve hekimler astronomik
tazminat rakamlarından, hastalarına müdahale etmeleri gereken noktada
âdeta eli kolu bağlı kalıyorlar. Bu konudaki
çalışmalara sizden destek bekliyoruz. Unutmayınız,
hekimlerimiz, en zengin ülkelerin alıcı gözlerle
baktığı en iyi yetişmiş hekimlerdir. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı olarak,
sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından başlatılan büyük
vizyon gereği şehir hastanelerimizi bir bir hayata geçirdik. Bu
devirde böyle hastane olmaz, böyle sağlık hizmeti verilmez, devir
değişti. gibi söylemlere aldırmadan sağlık
şehirleri inşa ettik. İçini dolduramazsınız,
çalıştıramazsınız. söylemlerine rağmen, ne büyük
bir hizmete vesile olduğunu küresel salgının en
fırtınalı günlerinde gördük. Gelişmiş olduğu
iddia edilen ülkelerde verilemeyen sağlık hizmetlerinin acı
bilançolarına şahit olduk. Ülkemizde ise koridorlarda oksijen tüpleri
önünde kuyruğa girmiş hastalar görmedik. Hastaya nefes veren solunum
cihazını Hangi hastamı yaşatabilmek için kullanayım?
ikilemini hekimlerimize yaşatmadık. Başka ülkelere hasta
götürmeyi planlamak şöyle dursun, vatandaşlarımızı
dünyanın dört bir tarafından ülkemize getirip tedavi ettik. Böyle bir
devletin Bakanı olmaktan gurur duyuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
kamu-özel iş birliğiyle inşa edilen hastanelerimiz ne büyük
hizmete vesile oldu. İçinizden Tam öyle değil, şöyle olsa daha
iyiydi. diyenler, sözlerimizi bitirir bitirmez cevap vermeyi, eksiklerini
söylemeyi planlayanlarınız olabilir, Eksiği var. diyorsak
elbette eleştireceğiz ama hakkını da teslim etmekten imtina
etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
gök kubbenin altında işlenen hiçbir fiil yok olmuyor,
hatalarımız da sevaplarımız da peşimizden geliyor.
Doğrulara tutunmadan yanlışlardan kurtuluş yok. Sizler
milletimizin oylarıyla seçilerek milletimize vekâleten bu sıralarda
oturuyorsunuz. Milletimiz, iktidarımız eliyle bize nasıl hizmet
etme sorumluluğu yüklemişse muhalefete de biz hizmet ederken bizi
eleştirme, tenkit etme, yanlışlarımız varsa uyarma
sorumluluğunu yüklemiştir. Hepimiz vazifemizi bu kutsal
çatının altında yerine getireceğiz. Bu sebeple,
yapılan her eleştiriyi, iletilen her tenkidi, vicdan ve ahlak
sınırları içinde olmak koşuluyla yürekten kabul
ettiğimi bilmenizi isterim.
Kıymetli
milletvekilleri, biz sadece kamu-özel iş birliğiyle hastaneler
yapmadık; genel bütçeden yapımı tamamlanmış ve
inşaatı devam eden toplam 15 hastanemiz var. Aydın, Denizli,
Şanlıurfa şehir hastanelerimiz genel bütçeden
yapılıyor. Diyarbakır, Sakarya, Antalya şehir
hastanelerimiz de genel bütçeden yapılıyor. Genel bütçeden
yapılan Samsun, Ordu, Trabzon şehir hastanelerinin de
inşaatları genel bütçeden devam ediyor. İstanbul Sancaktepe,
Mardin ve Rize şehir hastaneleri de genel bütçeden yapılacak. Esas
olan, sağlık hizmetinin verilmesidir. Bize emanet edilen
kaynağı en doğru şekilde kullanmaktan, en kaliteli
sağlık hizmetini en uygun koşullarda sunmaktan başka
gayretimiz olamaz.
Kıymetli
milletvekilleri, Bakanlığımıza bağlı 2
kuruluşa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bunlar, Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu ile Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığıdır. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumumuz, ülkemizde ilaç ve tıbbi cihazın regülasyonundan sorumlu
uluslararası tanınırlığı olan bir otoritedir. Bu
Kurumumuzun faaliyetleriyle bugün Türkiyede kullanılan her 100 kutu
ilacın 88i ülkemizde üretilmektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu Kurumumuz sayesinde her yıl
ilaç ihracatımız katlanarak artmaktadır. Türkiyede ilaç
bulunamıyor. haberlerinin somut gerçekle ilgisi yoktur. Somut gerçek
Türkiyeye pahalı ilaç satmaya çalışıyoruz ama
satamıyoruz. feryadıdır. Hastamızı dermansız
bırakmayız ama milletimizin emaneti olan kaynağı da küresel
fırsatçılara peşkeş çekmeyiz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığımız ise ülkemizde
sağlık teknolojilerinin geliştirilmesi için destekler sunan,
aynı zamanda kendisi de araştırmalar yürüten kurumumuzdur.
Ülkemizde yirmi beş yıl aradan sonra yeniden aşı üretildi.
Yaklaşık elli yıldan uzun bir süredir ilk defa hücre
çalışmalarından başlayarak antijen dâhil, yerli olarak
geliştirilen bir aşımız oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yerli inaktif Covid-19
aşımız Turkovacın her safhası ülkemizde
geliştirildi. Cumhuriyetimizin, 1927den başlayarak bir aşı
atılımı vardır. Yerli aşı Turkovac kesintiye
uğramış başarının sahne almasıdır.
Dünyada Covid-19 aşısını üretebilmiş 6 ülkeden 1iyiz.
Bu başarı, vekâlet ettiğiniz bu milletindir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara)
Turkovac onay aldı mı Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA (Devamla) - Aziz milletvekilleri, Türkiye
yaklaşık elli yıl sonra, yüzde yüz kendi imkânlarıyla
aşı geliştirdi. Bu değere sahip çıkmak hepimizin
sorumluluğudur. Yalnızca Covid-19 aşısı değil,
teknoloji transferiyle ülkemize getirilmek üzere suçiçeği, hepatit A ve
kuduz aşısı için de çağrıya çıkarak ülkemize
yatırım yapılması için imkân sağladık. Bu üç
aşıyla aşı yerlileştirme çalışmalarımız
devam edecek. Ayrıca, ülkemizde aşı geliştirecek,
biyoteknolojik ürün geliştirecek ve üretecek modern bir merkeze kesinlikle
ihtiyaç var. Bu konudaki hazırlığımızı
tamamladık. Dün itibarıyla bu tesisin ihale süreci başladı.
Çok yakında tüm detaylarını paylaşacağız.
Rahmetli Refik Saydamın mirasına sahip çıkıyoruz. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bazı kurumlar
tarihlerini tamamlayabilir ama siz yükselen kurumlar inşa ediyorsanız
gelecekle iş birliği içindesiniz.
Değerli milletvekilleri,
Birinci Dünya Savaşı dönemi ve sonrası, salgın
hastalıklar dönemiydi. Cumhuriyetin ilk hekimleri, ilk hemşireleri
bulaşıcı hastalıklara karşı büyük savaşlar
verdiler. Yüzyıl sonra biz kendimizi böyle bir savaşın içinde
bulduk. 2020 yılının başından 2021 yılının
son çeyreğine kadar, kelimenin tam anlamıyla, tüm dünya can havliyle
kararlar aldı. Yüzyılda bir tanık olunabilecek küresel bir
salgınla karşı karşıya kaldık. Bilim kurgu
filmlerinde robotların dünyayı işgal edeceğinin
anlatıldığı çağda, yüzyıllar gerisinden bir dertle,
küresel salgınla karşı karşıya kaldık. Birinci
günün doğruları ikinci günün yanlışları oldu.
Korktuklarımız etkisiz, öneminin farkında
olmadıklarımız çok önemli oldu. Bilgiye ulaşmanın bu
kadar kolay olduğu bir çağda bile tecrübe geliştirebilmek için
zamana ihtiyaç duyduk.
İki yıllık
sürece baktığımız zaman göreceğimiz şudur:
Salgın, bireysel hayat ile toplumsal hayatın arasına bir uçurum
koydu, ikisini birbirinin zıddı hâline getirdi; toplumlar bunu
sürdüremez. Hayat, bir tür halk sağlığı yasaklar
manzumesiyle devam edemez. Bizim tavrımız şu olmuştur:
Bireysel hayat ile toplumsal hayat birlikte savunulmuştur.
Yanlış bilginin
hızla yayılması tehlikesiyle yüzleştik. Bu süreçte, en
doğrusunun vatandaşlarımızı birinci elden ve üzücü de
olsa gerçek bilgiyle buluşturmayı, bilime esas kararlar vermeyi temel
aldık. En hızlı şekilde en doğru kararı vermeye
çalıştık. Fiziksel ve dijital sağlık
altyapısını en iyi şekilde kullandık. Saatlerle
yarıştığımız bir ölüm kalım mücadelesi
verdik; kelimenin en basit ve en yalın hâliyle ölmek ile yaşamak
arasındaki mücadele.
Şimdi,
bazılarının zihninden Şunu eksik yaptınız, falan
konuda geç kaldınız, filan konuyu yeterince dikkate
almadınız. gibi düşünceler geçiyor olabilir. Elbette
eksiklerimiz oldu; iş olan yerde, insan olan yerde hata da noksan da olur.
Esas olan bunda bir kasıt olmamasıdır. Ben de teşkilatım
da bilim insanlarımız da bu süreçte bilimin gösterdiği yoldan
ayrılmadık. Hatamız, kusurumuz olmuşsa milletimize
vekâleten sizden af dileriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın Sayın Bakan.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA (Devamla) Yaptığımız
doğruların, verdiğimiz emek ve gayretlerin hakkını ise
milletimizin vicdanına emanet ettik. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Takdirlerine boynumuz kıldan
incedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son iki yıllık sürede başta tüm
sağlık çalışanlarımız olmak üzere zor bir dönem
geçirdik. Milletçe ciddi bir sınavdan geçtik, bu sınavı
başarıyla vermemiz için başta, canlarını ortaya
koyarak gece gündüz görev yapan sağlık personelimiz olmak üzere, bütün
kamu görevlilerine ve yüce milletimize teşekkürü bir borç bilirim.
Bugün, burada, bizimle
birlikte, Bakanlıklarının bütçeleri görüşülen Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanımıza, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımıza ve Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanımıza bu zorlu süreçte gösterdikleri
destek için huzurlarınızda teşekkür ederim.
Bu vesileyle, 2022
yılı bütçesinin ülkemize ve vatandaşlarımıza
hayırlı olmasını temenni diyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Yürütme
adına ikinci söz, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurumun.
Buyurun Sayın Kurum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarımızın 2021 yılı faaliyetleri ve yine
2022 yılı hedefleri hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Aziz milletimizi, Gazi Meclisimizi ve siz değerli milletvekillerimizi
şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyetimizin ilanının 98inci yıl dönümünde, Sayın
Cumhurbaşkanımızın kararıyla,
Bakanlığımız artık Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı olarak çalışmalarını
yürütecektir.
2021 yılında
medeniyetimizi yaşatan, çevreye saygılı, iklim dostu
şehirler hedefimiz doğrultusunda şehirlerimize ve çevremize dair
birbirinden kıymetli projeleri hayata geçirdik. Ben bu anlamda
şehirlerimize dair birlikte her adımı
attığımız siz değerli milletvekillerimize
canıgönülden teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bugün dünyamız küresel atık problemi ve yoğun çevre
kirliliğinden dolayı bir iklim kriziyle karşı
karşıyadır. İklim değişikliği tüm
devletleri, tüm hayatları derinden etkilemektedir. Meteoroloji Genel
Müdürlüğümüzün verilerine göre ülkemizde 2000li yıllarda meydana
gelen meteorolojik afetlerin sayısında 1960lı yıllara göre
3 kat, ekonomik kayıplar açısından
baktığınızda da 9 kat artış olmuştur.
Bereketli şehrimiz Konyada dev obruklar görüyoruz. Karadeniz Bölgemiz
sellerle boğuşuyor. Antalya, Muğla ve birçok ilimizde
sayısız orman yangınlarıyla karşılaşıyoruz.
İklim kriziyle mücadelemizi yirmi yıldır kararlılıkla
sürdürüyoruz. İklim kriziyle mücadele kapsamında Saygıdeğer
Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde yürüttüğümüz,
başlattığımız Sıfır Atık Projemizle
geri dönüşüm anlayışını ülkemizin her yerine
yaygınlaştırdık. Projemiz, aldığı
uluslararası ödüllerle devletlere örnek olacak bir harekete dönüştü.
Cumhurbaşkanımız, Paris Anlaşmasına taraf
olacağımızı ilan ettikten sonra 2053 net sıfır
emisyon hedefi ve yeşil kalkınma hedefimizi ortaya koydular. Ben,
Paris Anlaşmasına taraf olmamıza vesile olan, onaylayan
milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna dair
inancımızla Türkiye'yi küresel iklim değişikliğiyle
mücadelenin en önemli aktörü yapacağız.
Tabii, iklim
değişikliğinin bir olumsuz etkisini de Marmara Denizi'mizdeki
müsilajla gördük. Yine, Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatları ve tecrübeleriyle 22 maddelik Marmara Denizi Eylem
Planımızla deniz yüzeyindeki müsilajı tamamen ortadan
kaldırdık. Kısa vadeli çözümlerimizi hızlıca hayata
geçirdik ve şimdi de uzun vadeli, kalıcı çözümleri içeren
bütünleşik, stratejik planımızı hayata geçiriyoruz.
Geçtiğimiz ayda Sayın Cumhurbaşkanımızın
imzasıyla Marmara Denizi'ni özel çevre koruma bölgesi ilan ettik ve bu
çerçevede ekolojik değeri, biyolojik çeşitliliği, doğal
kaynakları, kültürel değerleriyle Marmara'yı koruma altına
aldık. İnşallah hep birlikte atacağımız
adımlarla birlikte Marmaramızı kurtaracak, gelecek
nesillerimize, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza
en doğal, en güzel, en berrak hâliyle bırakacağız.
Biliyorsunuz Salda Gölünde
ve çevresinde de tıpkı Marmara Denizi'nde olduğu gibi özel çevre
koruma bölgesi ilanı yapmıştık. Ben Saldayla ilgili bir
soruyu sormanızı beklerdim, siz sormadınız ama ben yine de
Salda'nın son durumu hakkında sizlere bilgi vereyim. Hani, hep Salda
üzerinden bize iftira atan, milletimizi aldatan arkadaşlardan ricam
burayı iyi dinlemeleridir. Bakın, Saldada son durum şudur
değerli milletvekillerimiz: Artık gölün dibine araçlarımız
girmiyor ve gölün çok uzağında, kıyısına kadar
girmeden, orada yapmış olduğumuz otoparka araçlar park ediliyor.
Çöp yığınları artık Saldanın kıyısında,
o masmavi gölümüzün yanında yok. İmara açıyorsunuz.
dediğiniz Saldada göl çevresindeki derme çatma, kaçak yapıların
tamamını yıktık ve Beyaz Adalar bölgesine de ziyaretçi
kısıtlaması getirdik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Salda Gölünde su kalitesini iyileştirdik. Salda
çevresinde, bir çivi bile çakmadan sadece ahşap yapılarla vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarını gidermesini sağladık. Salda artık çok
daha güzel ve bu güzelliği hepinizin görmesini tavsiye ederim.
Değerli milletvekilleri,
bugün, Anadoluyu kuzeyden güneye, yine, doğudan batıya saran mavi ve
yeşil koridorlarımızda tüm korunan alanlarımızı,
dereleri, ırmakları şehir içi yeşil alanlarla
bütünleştiriyoruz. Yüzlerce kilometreyi aşan bu alanları
yürüyüş ve bisiklet yollarıyla birbirine bağlıyoruz ve 81
şehrimizde 81 milyon metrekare millet bahçesi hedefiyle
çıktığımız yolda bugün tam 67 milyon metrekareye
ulaştık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şehirlerimizin en kıymetli yerlerine inşa ettiğimiz 410
tane millet bahçemizi de kararlılıkla yapıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şimdi, ben, tüm vekillerimize
diyorum ki: Gidin, Başkent Millet Bahçemizi görün, ziyaret edin. Kim
gidecek? diyenlere, Millet, bahçe istemiyor. diyenlere rağmen bir ayda
1,5 milyondan fazla vatandaşımız Başkent Millet Bahçesini
ziyaret ettiler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kadınlarıyla, çocuklarıyla, gençleriyle yediden yetmişe
bütün vatandaşlarımız orada, millet bahçesinde oldular.
İstanbulda da
yapmış olduğumuz millet bahçelerine ilave olarak yenisini,
inşallah, Atatürk Havalimanında yapıyoruz. Atatürk
Havalimanının bulunduğu alandaki millet bahçemizin
çalışmalarına, inşallah, 2022 yılı içerisinde
başlayacağız ve 2023 yılına kadar tamamlayıp
İstanbulumuza, ülkemize kazandırmış olacağız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu millet bahçemiz
de, inşallah, dünyadaki en büyük şehir parklarından biri
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
2021 yılında iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini
Karadenizde de gördük, burada da çok büyük acılar yaşadık;
onlarca vatandaşımızı kaybettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatlarıyla olayın ilk anından itibaren milletvekillerimizle,
belediye başkanlarımızla birlikte hemen afet alanlarında
olduk. Arama kurtarma faaliyetlerimizi, hasar tespit
çalışmalarımızı en hızlı şekilde
tamamladık. Bu süreçte, hiçbir vatandaşımızı
mağdur etmedik, aç açıkta bırakmadık; kira, eşya ve
taşınma yardımlarını aksatmadan yaptık.
Şehirlerimizin altyapısını İller Bankası Genel
Müdürlüğümüz eliyle tamamen yeniledik. Bugün Giresun, Rize, Kastamonu,
Sinop ve Bartında binlerce konutumuzu ve köyevimizi süratle
yapıyoruz.
İklim
değişikliğinin bir başka sonucu olan sıcaklık
artışı da başta Antalya ve Muğla olmak üzere ülkemizin
her yerinde yangınlara sebep oldu. Yangınların
başladığı 28 Temmuzda tıpkı diğer afet
bölgelerinde olduğu gibi, yine aynı seferberlik
anlayışıyla Antalya ve Muğla için sahada
çalışmalarımızı sürdürdük, köylerimizin
altyapısını yeniledik. Burada da köyevlerimizi,
konutlarımızı; ahırıyla, deposuyla, camisiyle,
okuluyla, sosyal donatısıyla birlikte inşa ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Nasıl
Elâzığda, Malatyada, Kartalda, Giresunda söz verdiğimiz gibi
bir yılda teslim ettiysek afet bölgelerimizin tamamında da
yaptığımız konutlarımızı, inşallah, bir
yıl içerisinde teslim edeceğiz.
Fakat burada bir gerçeği
üzülerek ifade etmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletlerinde bir afet
olur, Avrupada bir sel olur, devlet sadece o afetle mücadele eder, kimse
politik tartışmaların içine girmez. Bizde aynı anda birçok
ilde yangın olur, bir bakarsınız ki muhalefetten biri uçak
der, diğeri rant der, öbürü de arazi peşkeşi
iftirasını atmaya başlar. Yani biz Türkiyede sel, yangın
ve deprem afeti olunca sadece afetle mücadele etmiyoruz, bir de muhalefetle
mücadele etmek zorunda kalıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Size güven yok ki! Güven vermiyorsunuz!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla) -
Evet, biz aylarca Elâzığda kaldık, Malatyada kaldık,
Giresunda kaldık, İzmirde, Kastamonuda, Bozkurtta kaldık.
Tek düşüncemiz, tek derdimiz, milletimizin yarasını bir an evvel
sarmak; çocuklarımızı, yavrularımızı o sıcak
yuvalarına bir an evvel kavuşturmak olmuştur. Başka da bir
derdimiz olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bugün, ülkemizin önünde devasa bir deprem gerçeği var, son yüz yirmi
yılda 80 bin canımızı yitirdik.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
başlattığı kentsel dönüşüm seferberliği kapsamında,
bugüne kadar tam 1,7 milyon konutun dönüşümünü sağladık ve
yatırım değeri 110 milyar lira olan, 130 bini İstanbulda
olmak üzere 330 bin dönüşüm ve sosyal konutumuzun inşasını
da sahada sürdürüyoruz. Bugüne kadar, TOKİmizde, 4.400 şantiyemizde
dünyada eşi benzeri olmayan bir konut rakamına ulaştık.
Ülkemizde tam 1,1 milyon sağlıklı yuva kazandırmak
suretiyle vatandaşlarımızın, alt gelir grubumuzun, yine
konut ihtiyacı olan vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarını giderdik, 178 bin konutumuzun inşası da
şu an sahada fiilen devam etmektedir. 2002den bugüne kentsel dönüşüm
seferberliğiyle, yine Toplu Konut İdaresi
Başkanlığımızla yaptığımız sosyal
konutlarla, Yapı Denetim Sistemimizle birlikte ülkemizdeki binaların
yüzde 65ini güvenli hâle getirdik ve bu çerçevede 54 milyondan fazla vatandaşımızı
afetlere karşı güvenli konutlarda oturma imkânına eriştirdik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yıllardır
yönettikleri şehirleri mağdur edenler, depreme hazırlık
noktasında bir arpa boyu yol alamayanlar, iş yapmayıp sadece laf
üretenler bu eserlerin kıymetini bilmezler, bilemezler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
tabii, bir taraftan da milletimizin üzerinde derin izleri olan tarihî
mirasın bozulmasına da müsaade etmiyoruz. Bugün tam 44 ilimizde 79
tarihî meydanımızı yeniden ihya ediyoruz. Bitliste tarih ve kültürü
yeşille bütünleştiriyoruz ve o Bitlisin deresini, tarihî
binaları gün yüzüne çıkaracak şekliyle bir proje
başlattık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, Bursada -başkentimiz Bursada- Ulu Camisini de içine alan Hanlar
Bölgesini ihya ediyoruz. Konyada yeni Mevlâna Meydanımızla yine
tarihi yeniden gün yüzüne çıkarmak suretiyle projelerimizi
başlattık. Edirnede Mimar Sinanın emaneti Selimiye ve
çevresine sahip çıkıyoruz. Ankara Hergele Meydanı,
Saraçoğlu Mahallesi; yine, Erzurum tarihî meydanı; Yozgat Çapanoğlu
Camisi; Kastamonu Nasrullah Camisi ve çevresi; Muş, Kütahya, Isparta,
Bingöl, Zonguldak, Sinop, Afyon ve Kayseri yenileme projelerimizi de tarihe
vefa, geçmişe saygı anlayışla sürdürüyoruz.
Diğer taraftan, yeni
sanayi alanlarıyla, büyük ve güçlü Türkiye hedefiyle,
vatandaşlarımızı, esnafımızı rahatsız
eden 81 şehrimizdeki yüzlerce sanayi alanımızı çok daha
modern, çok daha geniş alanlara taşıyoruz. Şehirlerimizin
kalkınmasına, ekonomisine, istihdamına katkı
sağlıyoruz. Yine, köylerimizde üretimi ve istihdamı
artıran, kalkındıran Tarımköy projelerinin
sayısını her geçen gün artırıyoruz. Daha önce 45
ayrı projede 7.400 Tarımköy konutunun yapımını
tamamladık. Yine, pilot ilimiz Ağrıda -bunu da görmenizi
tavsiye ederim- 10.600 baş kapasiteli 314 ahırın, veteriner
binalarının ve et entegre tesisinin yer aldığı, 750
milyon lira yatırım bedelli hayvancılık bölgesinin
temellerini attık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Diyarbakır'da tarihî surları 50 milyon lira
yatırım bedeliyle restore ediyor, Şırnak'ta Dicle
Mahallesi'nde yeni yuvalar yapıyoruz. Mardin'de tarihî binaları ihya
ederken Hakkâri'de yurtlar yapıyoruz, okullar yapıyoruz.
Allah'ın izniyle, analarımızın duasıyla, milletimizin
de desteğiyle yapmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü bizim bölgede
attığımız her bir adım Kürt kardeşlerimizin umudu
olmuştur; açtığımız her yeni kapı Kürt
kardeşlerimiz için huzur olmuştur; attığımız her
temel kalemi silaha galip kılmıştır;
açtığımız her millet bahçesi çocuklarımızın
neşesi olmuştur; tamamladığımız her bir konut
sıcacık, güven dolu bir yuvaya dönüşmüştür. Biz
açtığımız her eserle Kürt kardeşlerimizin tebessümü
için mücadele ederken siz annelerimizi feryat ettirdiniz, babalarımıza
ağıtlar yaktırdınız ve biz Kürt kardeşlerimiz
daha mutlu olsun, şehirlerimiz kalkınsın diye mücadele ederken
siz yaktınız, yıktınız, harap ettiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Kime söylüyorsun be! Kime söylüyorsun! Sizin ne
yaptığınızı biliyoruz!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Sizin yaktığınız şehirleri biz yeniden imar ettik,
yeniden inşa ettik, yeniden ihya ettik. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Hiç telaşlanmayın, siz
isteseniz de istemeseniz de biz üretmeye devam edeceğiz.
Çocuklarımızı teröre, teröristlere, hainlere teslim etmedik,
bundan sonra da etmeyeceğiz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar, HDP sıralarında gürültüler)
HABİP EKSİK
(Iğdır) Sadık Soylunun o Bakanlıkta ne işi
vardı? Niye geldi o Bakanlığa?
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Değerli milletvekilleri, 2020 yılında milletimizi yasa
boğan Elâzığ depreminin ardından Elâzığda ve
Malatyada büyük bir deprem dönüşümü başlattık, her 2
şehrimize yeni bir gelecek kazandırdık. TOKİmizle
Elâzığda ve Malatyada 30 bin konut, 4 bin köyevi yapıyoruz.
Bir yıl geçmeden konutlarımızı teslim etmeye
başladık. Güzel İzmirimizde de yaşadığımız
depremden sonra İzmirli kardeşlerimizin yarasını sarmak
için, o enkazın arasından bize uzanan elleri bırakmamak için söz
verdik ve bu sözler doğrultusunda
Hakikaten benim hayatımda da çok
farklı duygular yaşadığım bir yirmi gün oldu. Yani
Bayraklıda, Bayraklının her sokağında, her
mahallesinde depremzede kardeşlerimizle birlikteydik, burada da var
gücümüzle çalıştık.
Şimdi, bize Üç
yıldır Bakansınız, ne değişti? diyorsunuz. Ben
neler yaptığımı yine anlattım, bundan sonra da
anlatacağım. Ama soruyorum sizlere: Siz yirmi beş
yıldır yönettiğiniz İzmirde bana
başlattığınız bir tane kentsel dönüşüm projesi
gösterebilir misiniz? (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Üç yıldır yönettiğiniz şehirlerde kaç
tane kentsel dönüşüm projesi başlattınız, kaç tane yeşil
alan projesi başlattınız, kaç tane atık su arıtma
tesisi projesi başlattınız? Siz kızıyorsunuz ama yine
söyleyeceğim, yirmi beş yılda Gazi Mustafa Kemal'in mağrur
İzmirini mağdur İzmir yaptınız. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar; CHP ve HDP sıralarından
gürültüler)
Hep, hep, hep aynı
şeyi söylüyorsunuz: Yerel yönetimlerimizin yetkisini
kısıtlıyorsunuz. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sen bu konuları konuşacak adam değilsin!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK
VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI
MURAT KURUM (Devamla) Bir kere, 2002 yılından sonra
yaptığımız reformlarla yerel yönetimlerimizin yetki
alanlarını siz değil, biz genişlettik; gelirlerini yine biz
arttırdık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK
VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI
MURAT KURUM (Devamla) Değerli milletvekilleri, 2002 yılında
genel bütçe gelirlerinden belediyelerimize aktarılan pay 4,7
milyardı, biz 2020 yılında bu rakamı 100 milyara
çıkardık. İş yaptırmıyorsunuz. diyorsunuz ya,
size soruyorum: Bugüne kadar vatandaşımızın, milletimizin
hayrına hangi işi istediniz de biz size engel olduk? (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar) Hiçbir işi
gösteremezsiniz. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Mısri Mahallesinin kentsel dönüşümünden bahset. Vatandaş isterse
vazgeçerim. demiştiniz.
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK
VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI
MURAT KURUM (Devamla) Bugün sizin partiniz tarafından yönetilen
İzmirde toplam 5.400 konutluk İzmir tarihinin en büyük kentsel
dönüşüm projesini biz başlattık ve değerli kardeşlerim,
26 Kasımda, dokuz ay gibi kısa bir sürede İzmirli
kardeşlerimize teslim ettik. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) İnşallah 2022de de İzmirde evine
kavuşmayan tek bir depremzede kardeşimiz kalmayacak. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar, CHP ve HDP
sıralarından gürültüler) İzmir'de inşallah çok daha büyük
işler yapacağız ve İzmiri Cumhuriyet Halk Partisinin
insafına bırakmayacağız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bir daha o kürsüye gelemeyeceksin, bu senin son
bütçen! Bir daha bu kürsüye gelemeyeceksin!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Kanal İstanbul
üzerinden ne yazık ki bir tehdit dili kullanıldığına
şahit oluyoruz. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
MURAT SARISAÇ (Van) Otuz
yıldır yapamadığın çevre yolundan bahset!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Mısri Mahallesi kentsel dönüşümde Vatandaş hayır derse
vazgeçeceğiz. dediniz. Vatandaş hayır diyor, niye
vazgeçmiyorsunuz?
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Bir bakıyorsunuz müteahhitler tehdit ediliyor, bir bakıyorsunuz
devlet kurumları, kurumların başındaki yöneticiler tehdit
ediliyor, vatandaşlarımız tehdit ediliyor. Bu tehdit dilini
kullananlar şunu çok iyi bilmeliler ki bizim milletimiz hiçbir zaman
tehditlere kulak asmamıştır, Allahın izniyle bundan sonra
da kulak asmayacaktır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Tarihi yok ettin, tarihi!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Ve bugün bu siyaset dilini kullananlar siyasi geçmişinde tehditten
başka bir şey olmayanlardır. Milletimiz bu zihniyeti çok iyi
biliyor, bu zihniyet şimdi hiçbir mahcubiyet duymadan bu aziz milletle
helalleşmekten bahsediyor. Milletten özür dilemesini bilmeyenler milletten
helallik isteyemez, bu millet size hakkını helal etmez. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar; CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Mısri Mahallesindekiler de size hakkını helal etmiyor!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Büyük projelere imza atmıyor. diye iftira attığınız
bürokratlar, mahkemede korkuttuğunuz memurlarımız, AK
PARTİye oy veren öğretmene öğretmen demiyorum.
dediğiniz yavrularımız sizi affetmez, haklarını helal
etmez. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar; CHP ve
HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bütçeyi konuş, Bakansın!
Mısri Mahallesindekiler
de size hakkını helal etmiyor!
BAŞKAN Sayın
Bakan, bir dakika daha süre vereceğim, tamamlayın lütfen.
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Biz sizin ajandanızı çok iyi biliyoruz. Şimdi de Kanal
İstanbul Projesinde bürokrat direniyor. diye bir yalanı piyasaya
sürdünüz. Biz bugün diyoruz ki: İşte, bahsettiğiniz bürokratlar
burada, biz bugüne kadar hiçbir tehdit karşısında susmadık,
bundan sonra da susmayacağız. Nasıl ki dün Marmarayı,
Fatih Sultan Mehmet Köprüsünü, Osmangazi Köprümüzü, 1 milyonu aşkın
sosyal konutumuzu, millet bahçelerimizi yaptıysak Allahın izni, milletin
destekleriyle Kanal İstanbul Projesini de yapacağız. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar, CHP ve HDP
sıralarından gürültüler)
RAFET ZEYBEK (Antalya)
Tarih hesap soracak sizden.
MURAT SARISAÇ (Van) On iki
bin yıllık Hasankeyfi nasıl yok ettin?
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Siz hiç üzülmeyin, biz gece gündüz eser üretmeye devam edeceğiz, hiçbir
zaman dedikoduların, karanlık senaryoların, iftiraların,
ithamların içinde olmadık, bundan sonra da olmayacağız.
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HABİP EKSİK
(Iğdır) On iki bin yıllık Hasankeyfi yok ettiniz.
BAŞKAN Sayın
Bakan, süreniz tamamlandı, selamlama için mikrofonu açıyorum.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Karabağlar dönüşüm projesini niye onaylamadın? Karabağlar
dönüşüm projesini niye onaylamadın, söylesene!
AYLİN CESUR (Isparta)
Bütçenizi savunun!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Dün olduğu gibi bugün de her zaman milletimizin yanında
olacağız. Bu millete hizmeti en büyük şeref olarak görüyoruz ve
bu yüzden hep eser üreten tarafta olacağız, hep yollarda
olacağız, milletimizin ihtiyacı neredeyse orada
olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Milleti böldünüz ya! Millet dediğiniz kim? Biz millet
değil miyiz?
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Şırnakta olacağız, Edirnede olacağız,
Konyanın ovalarında olacağız, Trabzonun
dağlarında olacağız, Hatayın yollarında olacağız
ve devletimiz ve milletimizle kenetlenmiş iki el gibi bir ve beraber olmak
suretiyle o eli göğsümüzün üstünde tutacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü biliyoruz ki bu elin
nazarı, milletimizin yeri gönlümüzün en kıymetli yeridir, en
kıymetli köşesidir. Bu aziz milletin duası bize yeter.
RAFET ZEYBEK (Antalya) Hadi
canım sende!
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Hadi oradan ya! Tarihi yok ettiniz, her yeri
batırdınız.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Sayın Bakan, sizleri Erdoğan atadı!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Ben bu duygu ve düşüncelerle bütçemizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, tamamlayın lütfen.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Başkanım, ne bu ya! Bize bir dakikayı zor veriyorsunuz.
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla) Bu dualarla 81
ilimize, 84 milyon vatandaşımıza tüm ekibimizle birlikte gece
gündüz demeden hizmet etmeye, aşkla, şevkle, azimle devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT BAKAN (İzmir)
Karabağları rant alanına çevirdiniz, rant alanına!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM (Devamla)
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
liderliğinde cumhuriyetimizin 100üncü yılını birbirinden
değerli, birbirinden kıymetli eserle taçlandıracağız.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
sizleri bir kez daha sevgi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, yürütme
adına üçüncü söz talebi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın
Derya Yanıkın.
Buyurun Sayın Bakan.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Sayın Başkanım, korsan yayın yapıyorlar.
ALİ MUHİTTİN
TAŞDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkanım, içeriden
yayın yapılıyor.
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Sayın Başkanım, içeriden yayın yapılması uygun
mudur?
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Başkanım, korsan yayın yapıyorlar.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, duyamıyorum, lütfen bir kişi söylerse.
Buyurun Sayın Akçay,
arkadaşlar bir şey söylüyor ama anlamıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, bütçe görüşmelerimiz televizyondan canlı
yayınlanmakta ancak Genel Kurulda bazı milletvekilleri
tarafından yayın yapılmanın ötesinde milletvekilleri
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın
Akçay, hiçbir şey duyamıyorum. Mikrofonunuzu açıyorum.
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Başkanım, vekilliği bırakıp muhabirliğe
başlamışlar.
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
Buyurun Sayın Akçay.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Genel
Kurulda bazı milletvekilleri tarafından milletvekilleriyle
röportajlar da yapılmak suretiyle yayın yapılmasının
Genel Kuruldaki görüşme insicamını bozduğuna
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
malumunuz olduğu üzere bu bütçe görüşmeleri televizyon
tarafından canlı şekilde yayınlanmaktadır ve
milletimiz de bunu canlı olarak izliyor. Fakat Genel Kurulda bazı
milletvekilleri tarafından yayın yapılmasının,
ayrıca cep telefonuyla yayın yapılmasının ötesinde,
milletvekilleriyle röportajlar da yapılmak suretiyle Genel Kuruldaki
görüşme insicamı bozulmaktadır. Bunu dikkatlerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
bu konuda hassas davranmanızı rica ediyorum.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi
(1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve
Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Genel Uygunluk Bildirimi ile 2020 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2020 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2020 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1690) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 282) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
E) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) İklim Değişikliği
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
I) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) MESLEKİ YETERLİLİK
KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Sayın
Bakan, Sayın Yanık, buyurun lütfen.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Gazi Meclisimizin Sayın
Başkanı ve değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımızın 2022 yılı bütçesi ile Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2020 yılı
kesin hesabı müzakereleri için huzurlarınızdayım. Bu
vesileyle, çatısı altında bulunduğumuz yüce Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere
Bakanlığımız Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 21 Nisan 2021 tarihinde yeniden
teşkilatlandırıldı. Bakanlık olarak 83 milyon
vatandaşımızın tamamına yönelik sosyal hizmet ve
sosyal yardım faaliyetlerimizi aralıksız sürdürüyoruz.
Teşkilat yapımızdan bahsedecek olursak merkez teşkilatımızda
18 birimimizle, taşra teşkilatımızda 49.307 personelimizle
hizmet veriyoruz; bağlı kuruluş olarak da Darülaceze
Başkanlığımız var malum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımız sosyal hizmetler
bağlamında, kurumsal hizmetlerimizin odak kuruluşu olan sosyal
hizmet merkezlerimiz üzerinden bütün vatandaşlarımıza arz
odaklı hizmetlerini sürdürmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda bir
muhalefet vekilimizin Eskiden bu kadar ihtiyaç sahibi yoktu. Bu kadar ihtiyaç
sahibi sizin döneminizde nereden çıktı? dediği şeyin
gerekçesi budur.
(Uğultular)
BEDRİ YAŞAR (Samsun)
Sayın Başkan, uğultu
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, çok uğultu var, lütfen sohbeti bırakalım,
yerlerimize oturalım.
AYLİN CESUR (Isparta)
İktidar partisi dinlemiyor. Bakanını dinlemiyor ya!
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Arz odaklı
çalışıyoruz; ihtiyaç sahibi olan
vatandaşlarımızın ayağına giderek, onların
ihtiyaçlarını tek tek tespit ederek götürdüğümüz hizmetler
sayesinde ihtiyaç sahibi olup da hizmetlere ulaşamayan, erişemeyen
bir tek vatandaşımız dahi kalmamaktadır. Bunu, bugün
itibarıyla, 2021 yılı itibarıyla 375 sosyal hizmet
merkezimiz üzerinden yürütüyoruz. 2022 yılı itibarıyla sosyal
hizmet merkezlerimizin sayısını 400e yükseltmeyi hedefliyoruz.
Yine, aile ve toplum
yapımızın güçlendirilmesi adına hayata geçirdiğimiz
Aile ve Sosyal Destek Programı (ASDEP) personelimizle bu
çalışmaları 3,6 milyon haneye
ulaştırmışız. Önümüzdeki süreçte Bakanlık
kadromuza yeni arkadaşlarımızı da katacağız,
bunun da müjdesini geçtiğimiz günlerde vermiştik.
Yine, Bakanlık olarak
Eğitim ailede başlar. fikrinden, ilkesinden hareketle, aile
fertlerine yönelik aile eğitim programlarımızı ülkemiz
genelinde yaygınlaştırarak devam ettiriyoruz. Bu eğitim
programları kapsamında 2013 yılından bu yana 2,3 milyon
kişiye ulaşmışız. Evlilik Öncesi Eğitim
Programıyla bugüne kadar 1,2 milyon insanımıza evlilikte
iletişim ve yaşam becerileri, aile hukuku, evlilik ve
sağlık alanlarında eğitimlerimizi sürdürdük, bugüne kadar
da aralıksız yaptık. Konuşma alan ve önerilerde bulunan
vekillerimiz arasında bu ve benzeri önerisi olan vekillerimiz vardı,
onlara da çok teşekkür ediyorum bu arada. Hem hizmetlerimizin
tanınması hem de geliştirilmesi açısından biz,
milletvekillerimizin -iktidar ya da muhalefet hiç fark etmez- önerilerini,
yapıcı önerilerini çok ciddiye alıyoruz. Bunu bire bir
konuşmalarımızda da Plan ve Bütçe Komisyonu
konuşmalarında da ve burada da huzurlarınızda bir kez daha
ifade etmek istiyorum. Ancak bizim Bakanlığımızın çalışmalarının
her biri, muhatabı muhakkak dezavantajlı gruplar olan, dezavantajlı
olduğu için kaba siyaset tartışmalarının, kaba siyaset
çekişmelerinin tarafı olmaması gereken gruplardır.
Dolayısıyla bizim Bakanlığımızın
çalışma alanları üzerinden yıpratıcı
eleştirilerin de bu anlamda bize değil, bu
çalışmaların muhatabı olan millete zarar verdiğini bir
kez daha ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yapıcı eleştirilere sonuna kadar
açığız ama buradan siyaset üretmeye verilecek
cevabımız da vardır ve vereceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlık olarak
çalışmalarımızın rasyonel temeller üzerinden
ilerleyebilmesi ve toplumsal dönüşümü, sosyolojik dönüşümleri takip
edebilmek için de sosyal hareketliliği sürekli takip eden
araştırmalarımızı aralıksız devam
ettiriyoruz. Bu kapsamda, Türkiye aile yapısı
araştırmasının 4üncüsünü, Türkiye ergen profili
araştırmasının 3üncüsünün saha
çalışmalarını 2021 yılında -bu yıl
İtibarıyla- başlattık. Sonuçlarını 2022de
inşallah kamuoyuyla paylaşmayı ümit ediyoruz. Yine, 2022
yılında Türkiye üniversite gençliği profil
araştırmasının 3üncüsünü gerçekleştireceğiz ve
yine, boşanma nedenlerini incelemek üzere
başlattığımız boşanma
araştırmasını da 2022 yılında gerçekleştirmeyi
ümit ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biliyorsunuz,
Bakanlığımızın, Türkiye Afet Müdahale Planı
kapsamında iki temel görevi var: Bunlardan biri psikososyal destek
sağlamak, diğeri de sosyal yardımlar ve ayni
yardımların koordinasyonunu sağlamak. Bu kapsamda, afet ve acil
durumlar dönemlerinde, psikososyal destek ve ayni yardımları da yine
aralıksız devam ettiriyoruz. 2013 yılından bu yana meslek
elemanlarımız 156 ayrı afete müdahale etmişler, orada zarar
gören vatandaşlarımıza destek olmuşlar. Yine, afet ve acil
durum dönemlerinde, Bakanlığımızın koordinasyonunda
sivil toplum kuruluşları ve meslek kuruluşlarının da
katkısıyla bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımız
bağımlılıkla mücadele kapsamında
Ki Hasan Bey -Hasan
Baltacı- Bakanlığın neredeyse bizzat bir uyuşturucu
üssü olduğu gibi akla ziyan bir iddiada bulundu. Kendisine, Plan ve Bütçe
konuşmalarında da yazılı olarak soru önergesi
gönderdiğinde çok açık cevap verdik.
Bakanlığımıza konu intikal ettikten itibaren hiç
beklemeksizin gerekli disiplin işlemlerini yaptık.
Dolayısıyla bizim bu anlamdaki hassasiyetimiz çok net ve açık,
bunu da her ortamda, her noktada söylüyoruz. Bağımlılık
gibi, özellikle madde bağımlılığı gibi son derece
ciddi bir meseleyi bu kadar tahfif ederek konuşmayı, ben, gerçekten
zül addediyorum; bunu ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani, son zamanlarda Türkiyede,
madde bağımlılığı, hatta
bağımlılığın birtakım başka
çeşitlerinin de ortaya çıktığı bir ortamda olabilecek
-40 bin küsur çalışandan bahsettim- bunların arasından
birkaç tane çıkabilecek bir vakanın -ki idareci olarak bana intikal
ettiği dakikada da gereğini yaptığım bir husus- bu
şekilde, bu çatının altında sanki bu Bakanlık yahut
Hükûmet yahut devletin herhangi bir birimin bağımlılıkla,
hele uyuşturucu bağımlılığı gibi bir
meseleyle hiç mücadele etmiyormuş gibi yansıtılması
gerçekten meseleye hiç vâkıf olmamak ya da ciddiye almamak anlamına
gelir. Sayın Baltacının şahsıma Sen, sen, sen...
diye hitap etmesini zaten nezaket beklemediğim için bir tarafa
bırakıyorum ama konu hassas ve bu konunun bu kadar istismar edilmesi
yanlış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, biz gençlerden bahsediyoruz, biz çocuklardan bahsediyoruz. Madde
bağımlılığı gibi insanların hayatını,
evini ocağını, işini yıkan, yakan bir etkiden
bahsediyoruz; bunu böyle konuşmamalıyız, bunu bu kadar hafife
almamalıyız. Siyaset başka bir şeydir,
atışırız ben de atışmayı severim ayrıca
ama bu değildir yani bunun sebebi bu olmamalı.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine, Bakanlık olarak
yaptığımız bir başka çalışma, Roman
Vatandaşlara Yönelik Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile bu kapsamda
oluşturduğumuz İzleme ve Değerlendirme Kurulu. Biz, bu
ülkenin -83-84 milyon, ne kadarsak, ne kadara ulaştıysak- bütün
vatandaşlarının, birini diğerinden
ayırmaksızın hepsinin eşit, hepsinin aynı haklara
sahip olduğuna inanan, yirmi yıldır da bu inançla hareket eden,
bu inançla hizmet üreten ve hizmeti vatandaşa götüren bir iktidarız.
Dolayısıyla, bu kapsamda Roman vatandaşlarımızın
sorunlarıyla alakalı da çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın adından da
anlaşılacağı üzere aile ve aile odaklı
yaklaşımlarımız çalışmalarımızın
en temel hususiyetlerinden birini oluşturuyor. Çocuk
çalışmalarında, çocuğa ilişkin
çalışmalarımızda -aile çalışmaları zaten
adı üstünde- engellilere ilişkin, yaşlılarımıza
ilişkin çalışmalarımızın tamamında temel
hareket noktamız öncelikli olarak aile odaklı olmasıdır. Ne
demeye çalışıyorum? Eğer engellimiz, eğer
çocuğumuz, eğer yaşlımız aile ortamında, kendi
aile fertlerinden herhangi birinin yanında yahut sosyal çevresinde
yaşayabilecekse, buna imkânı varsa maddi anlamda destekleyelim;
yoksa, lojistik anlamda destekleyelim, yaşlı destek
programlarımızla; yoksa, bir aile yanına -çocuklar için koruyucu
aile modeline bu kadar yoğunluk vermemizin sebebi odur-
yerleştirelim; o da yoksa, kurum bakımına alalım. Temel
hareket noktamız, bütün sosyal hizmet başlıklarında
öncelikli olarak kişilerin -çocuk, engelli, yaşlı hiç fark
etmez- kendi aile ortamlarında, sosyal ortamlarında;
bulunmaları; değilse, sonraki diğer başlıkları
devam ettirmek. Bu kapsamda, çocuklarımıza öncelikle sosyal ve
ekonomik destek sağlıyoruz, değilse koruyucu aile yanına,
değilse kurum bakımına alıyoruz ifade ettiğim gibi.
Rakamlar var, buraları
geçeceğim müsaadenizle. Zaten size sunduğumuz kitapçıklarda kime
ne kadar destek olduğumuz, nakdî desteklerimiz
ayrıntılarıyla yer alıyor ama müsaadenizle şunu ifade
etmek isterim: Koruyucu aile yanında kalan çocuklarımızın
2002 yılında, biz iktidara geldiğimiz zamanki sayısı
ile bugünkü sayısı arasında tam 19 kat fark var arkadaşlar,
19 kat! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sadece,
çocuklarımızın koruyucu aile yanına yerleştirilmesi değil,
kurum bakımında kalan çocuklarımızın
şartları ve onlara sunulan hizmetin niteliği de temelde,
bakış açısı olarak, çok köklü bir biçimde
değişmiştir. Nasıl değişti? Bundan on dokuz
yıl önce -biz iktidarı devraldığımızda-
koğuş tipi, büyük ve kalabalık binalarda, bir odada 20-25
çocuğun yaşadığı ortamlardan, bugün, bir evde en fazla
5-6 çocuğun kaldığı -ev tipi- çocukların kendi
sorumluluklarını yaşlarına göre, yaşlarına uygun
şekilde alabildikleri ve sosyalleşebildikleri; insani
şartları temin eden, onların kişisel, psikolojik, duygusal
gelişimlerine, eğitimlerine doğrudan doğruya zemin
hazırlayan, imkân veren şartlara geçtik. Dolayısıyla, çocuk
hizmetleri noktasında, dünden bugüne geldiğimiz süreci gören
herkesin, bilen herkesin teslim edeceği kanaatindeyim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine, çocuk hizmetlerimiz kapsamında önemli
bir hususu daha ifade etmek istiyorum. 2002de 25-30 çocuğa 1 bakım
personeli düşerken bugün 2 çocuğa 1 bakım personeli veriyoruz.
Çocuklarımızın
dijital ortamlardan zarar görmemesi için gerekli çalışmaları
sürdürüyoruz. Bunlarla alakalı, mobil çocuk sosyal hizmet birimlerimiz,
çocuk sosyal hizmet desteklerimiz, Çocuklar Güvende Programımız,
dijital ortamlarda çocukları muzır neşriyatlardan koruma,
muzır içeriklerden koruma çalışmalarımız aralıksız
devam ediyor.
Yine, 2022 yılında
Türkiye Çocuk Araştırması Projesiyle de çocuklara ilişkin
somut verilerin araştırmasını yapacağız.
Engelli ve yaşlı
hizmetleri noktasında aslında sürekli bilgiler veriyoruz.
Ancak süreyi de biraz daha
iyi kullanabilmek adına, sayın milletvekillerinin biraz önceki oturumlarda
yaptığı eleştiriler üzerinden sizlere açıklamalar
yapmak istiyorum. En temel eleştiri, biliyorsunuz, Engelli raporu olmayan
442 bin kişiye verilen 11,6 milyar TLnin hesabını
veremiyorsunuz. 600 küsur milyar TLnin
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Raporlar geç veriliyor Sayın Bakanım, altı ayda bir, çok geç
sürüyor, o anlamıyla
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) - Bir saniye, başka bir
şey efendim bu, müsaade edin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sayın Bakanım, muhatap olmayın.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) 697 milyar TLnin üstünü
çizdiniz. diyor Sayın Milletvekili Ali Fazıl Kasap.
Arkadaşlar, bunu
defalarca açıkladık, bir kez daha yüce Meclisin huzurunda herkesin
duyacağı şekilde açıklamak istiyorum. Öncelikle, bizim evde
bakım yardımı olarak 2020 yılında
yaptığımız yardım 9,47 milyar, engelli
aylığı 5,16 milyar, toplam 14,64 küsur milyar ödeme
yapmışız, dolayısıyla 697 milyar gibi bir şey
yapması mümkün değil.
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) 697 milyon.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Varsayalım ki dil sürçmesi;
milyon diyor, Fazıl Bey milyon diyor.
Bakın, 442 bin
kişiye engelli raporu olmadan yardım yapıldığı
iddiası doğru değil, altını çizerek söylüyorum.
İşte Yandaşlara dağıttınız vesaire. 442
bin kişinin engelli raporu var, var, sisteme de girmiş. Bizim sosyal
hizmet merkezlerimize vatandaş fiziki olarak getirip bütün
evraklarını teslim ediyor, ondan sonra, biz onlara gerekli ödemeleri
bağlıyoruz. Peki, bu açık nereden çıktı onu ifade
edeyim. 2006 yılından beri biz fiziksel olarak alıyor ve
ödemelerini yapıyoruz ancak erapor sistemi 2020 yılı Şubat
ayında faaliyete geçti, dolayısıyla fiziken var olan engelli
raporlarının bir kısmı e-rapor sistemine girmedi,
girmediği için de Sayıştay erapor üzerinden gördüğü için 2
bakanlığın sayıları arasında fark olduğundan
bahisle bu ödemelerin fazla olduğu sonucunu çıkardı ancak yine
aynı Sayıştay 2020 yılında sistem entegrasyonunun
yüzde 100 gerçekleştiğini de tespit etti.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya)
Hayır, gerçekleşmedi.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Dolayısıyla, ortada
herhangi bir ihlal yok, herhangi bir çizilen efendim fazla bir ödeme yok.
Doğrudan doğruya engelli olan, engelliliği tespit edilmiş,
hak sahibi, hak sahipliği devam eden vatandaşlarımıza
yaptığımız ödeme var.
Bir taraftan, sayın
muhalefet milletvekilleri engellilerin maaşını düşük
buluyor; bir taraftan, engellilerin verilen ödemelerle hayatlarını
idame ettiremeyeceklerini söylüyorlar ki biz de iyileştirmek için
elimizden gelen çabayı gösteriyoruz ama öbür tarafta fiziken
raporlarının olduğunu bildikleri engellilere yapılan
ödemeyi burada bir siyasi tartışmanın konusu hâline
getiriyorlar. Bu çelişkiyi milletin vicdanına havale ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar). Yine
İşitme engelli vatandaşlarımız sizi anlamıyor.
dedi Sayın Vekil. İşitme engelli vatandaşlarımız
bizi anlıyorlar.
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Şu anda anlıyorlar mı?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Evet, biz, bütün kanallarda,
Bakanlığımızın hizmetlerinde Türk işaret dili
tercümanları aracılığıyla gerekli hizmetleri
işitme engelli vatandaşlarımıza veriyoruz. Engellilerle
alakalı bütün gündemi bizde ve dünyanın herhangi bir yerindeki iyi uygulama
örneklerini takip ederek hayata geçiriyor ve pek çok iyi uygulama örneğini
de biz kendimiz bizatihi geliştiriyoruz. Dolayısıyla, engelli
vatandaşlarımızı, yirmi yıl önce sokağa engelli
çocuğunu çıkaramayan ailelerden, bugün, engellinin kendisine ayrı,
bakıcısına ayrı desteği
sağladığımız, engelli rehabilitasyon merkezlerini
hayata geçirdiğimiz bir döneme getirirken Engelliler için daha ne
yapılabilir?i düşündüğümüz bir ortamda engelli
vatandaşlarımızı bize karşı savunmak herhâlde,
olabilecek en komik şeylerden biri olur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) İş bulun iş, engelliler iş
istiyorlar; çalışmak istiyor engelliler.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; toplum temelli, aile merkezli
çalışmalarımız dedik. Engellilerimizle alakalı
çalışmalarımızı önemli ölçüde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kadınlara ilişkin bir sözünüz yok mu Sayın
Bakan?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Sayın Başkan, biraz
daha söz istiyorum.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Kadınlardan bahset.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kadınlardan bahsetmeyecek misiniz Aile
Bakanı olarak?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Evet, kadın konusuna
geleceğim, geleceğim.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Yirmi dakika bitti.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Geleceğim.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, kadın çalışmaları konusunda iki şeyi
arkadaşlarımız çok karşımıza
çıkarıyorlar. Efendim, işte, ben Kadına şiddeti
tolere edebiliriz. ya da Kadına şiddet tolere edilebilir.
demişim! O Komisyonda bütün muhalefet vekilleri vardı, aranızda
belki o Komisyonda olan arkadaşlarımız vardı; o
konuşmanın bağlamı çok açık, o konuşmada ne
dediğim çok açık. Hiç kimsenin itiraz etmediği, gayet iyi
anladığı -çünkü arkadaşlarımıza
haksızlık etmek istemiyorum- bir hafta sonra tekrar aynı
Komisyona geldiğimde yine kimsenin herhangi bir şekilde
eleştirmediği -Filiz Hanım sadece kısacık, iki
cümlelik bir şey ki o da muhtemelen çok baskıya
uğradığı için söyledi- bir konuşmayı benim
karşıma bu şekilde çıkarmak, arkadaşlar, o bende
tutmaz. Benim ömrüm yirmi beş senedir şiddetle mücadeleyle geçiyor. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
İstanbul Sözleşmesini niye açıklama yapmadınız?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Kadına şiddeti
konuşanlar Diyarbakır Annelerine bakacak, kadına yönelik
şiddeti konuşanlar 9-10 yaşında Kandile
çıkarılan kız çocuklarına bakacak. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Cumartesi Annelerine de bakın.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Ben yedi ayda 2 kere gittim
Diyarbakıra, siz kaç kere gittiniz, kaç kere gittiniz Diyarbakıra?
Kaç kere gittiniz Diyarbakır Annelerinin yanına? Yedi ayda 2 kere
gittim, 2 kere, siz kaç kere gittiniz bugüne kadar? (HDP sıralarından
gürültüler) Şiddeti konuşacak en son grup sizsiniz, şiddeti
konuşacak en son grup sizsiniz.
OYA ERSOY (İstanbul)
Soylu, Cumartesi Annelerini hedef gösterdiğinde neredeydiniz Sayın
Bakan?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Öyle, şiddet burada tutmaz,
şiddet burada tutmaz.
OYA ERSOY (İstanbul)
Hâlâ direniyor kadınlar, sokaktaki kadınların sesini duyuyor
musunuz?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Haddinizi bilin! Grubumuza böyle
konuşamazsınız, haddinizi bilin! Haddinizi bilin!
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Bizim ne söylediğimiz, dün
de ne söylediğimiz, bugün de ne söylediğimiz, yarın da ne
söyleyeceğimiz açık, ne söyleyeceğimiz çok açık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından
gürültüler)
Yirmi yıldır
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Ne düşünüyorsunuz İstanbul
Sözleşmesi hakkında Sayın Bakan?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Bir arkadaşımız
daha Efendim, işte, İstanbul Sözleşmesinden
çıktıktan sonra şiddet azaldı. gibi bir korelasyon
kurduğumu söyledi. Arkadaşlar, bu, akıllara seza; bakın,
hiçbir zaman böyle bir korelasyon kurmam, bizzat, bizatihi bu korelasyonun
yanlış olduğunu defaatle ifade ettim; İstanbul
Sözleşmesinin sadece bir metin olduğunu, bir yasama faaliyetinin,
herhangi başka bir yasal düzenlemenin şiddet gibi çok boyutlu,
komplike bir meseleye tek başına sebep olamayacağı gibi,
tek başına da ortadan kaldıramayacağını söyledim.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Anayasayı da kaldırın, o
da metin.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Her ortamda, Bakan olmadan önce
de İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken de Bakan olduktan sonra da
İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kalktıktan sonra da hep
aynı şeyi söyledim; bakın konuşmalarıma, arkasında
duramayacağım tek bir konuşmam yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) İstanbul Sözleşmesinden niye
çıkıldı o zaman?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Niye kaldırdınız?
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Sayın Başkanım,
toparlayacağım.
Arkasında
duramayacağım tek bir konuşmam yoktur, yeter ki
çarpıtmayın, yeter ki çarpıtmayın. Hepsinin ne olduğu
ortada. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler)
AYLİN CESUR (Isparta)
Kadına şiddet tolere edilebilir. dediniz mi demediniz mi Sayın
Bakan?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Yirmi yıldır,
kadınların siyasette, sosyal hayatta, ekonomik hayatta günlük hayatta
varlığını, etkin bir biçimde hayata
katılımını destekleyen, bunu savunan bir iktidar var.
Kadın konukevleri, kadınların ekonomik olarak desteklenmesi için
istihdam alanına katılmaları, iş yaşam dengesini, aile
yaşamı dengesini kurmalarına yardımcı olabilmek için
iş ve istihdam imkânlarını ona göre düzenleyen, bütün
boyutlarıyla kadınları sosyal hayatın, ekonomik
hayatın, siyasal hayatın bir parçası hâline getirmeye
çalışan bir iktidar. Evet, yaptık; bununla da gurur duyuyoruz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kadınlarla
ilgili çalışmaları, kadınların hayata katılmasıyla
ilgili tavsiyeleri başka hiç kimseden almaya ihtiyacı olmayan bir
iktidarız. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Kadınlar çalıştığı için işsizlik var.
diyen arkadaşlarınız var Sayın Bakan, buna karşı
laf ettiniz mi?
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sayın Bakan, neyle gurur duyuyorsunuz?
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Kodeste niye kimse yok?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Evet Bütçede niye
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bu kadar az pay
ayrılmış? Bu da bir eleştiri olarak geldi.
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Ailede neden Kürtçeye yer verilmedi? Bu ülkede Kürt
kadınları
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bütçemizde Kadının Statüsü Genel Müdürlüğümüze ayrılan
payın dışında kadınlara yönelik
yaptığımız pek çok çalışma var. Sosyal
yardımlar
Bakın, çok basit bir örnek vereceğim, vaktim çok yok,
o yüzden hızlıca geçiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Aslında
hiç yok Sayın Bakanım, vaktiniz bitti ama.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) Sayın Başkanım,
iki dakika daha
BAŞKAN Peki,
tamamlayın sözlerinizi.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) İki dakikada
toparlayacağım.
Sosyal yardımlarda 2020
yılında düzenli yardım alanların yüzde 53ü, süreli
yardım alanların yüzde 52si kadınlar. Bütçeleme anlamında
kadın-erkek eşitliğini gözeten bütçe
çalışmalarını sürdürüyoruz. Dolayısıyla sadece
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün, o da personel vesaire için
ayrılan bütçesi için Efendim, Hükûmet sadece kadınlar için bu
kadarını yapıyor. demek, ya bütçe okumamak ya da gerçekten çok
kötü siyaset icrası. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü bizim yaptığımız
çalışmalar bütün Bakanlık hizmetlerinin içerisinde ayrıca
kadınları da içerecek şekilde yer alıyor, bunu da ifade
etmek isterim.
OYA ERSOY (İstanbul)
Kadınları da dediğin halkın yarısı,
kadınlar halkın yarısı!
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben, tabii, şehit yakınları, aile
ve toplum hizmetleri, sosyal yardımlar, diğer Bakanlık
çalışmalarımızdan da uzun uzun bahsetmek isterdim ancak
süre bitti maalesef. Sizlerin de sabırlarını çok fazla zorlamak
istemiyorum. O yüzden, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığımızın 2022 yılı bütçesi 66 milyar
131 milyon 543 bin liradır. Bakanlığımız bu bütçeyle
dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere tüm toplumu hedefleyen sosyal
hizmete ve yardımlara ilişkin kapasite ve hizmetlerini
iyileştirmeye, yeni hizmet modelleri ve alanları geliştirmeye,
ortaya çıkacak yeni zorluklara ve risklere çözümler üretmeye devam
edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) On saniye
BAŞKAN
Hayırlı olsun.
Buyurun.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK (Devamla) - 2021 yılındaki
Bakanlık faaliyetlerimizin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm
Bakanlık çalışanlarına, çalışma
arkadaşlarımıza teşekkür ederek 2022 yılı
bütçemizin ülkemize, Bakanlığımıza hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
şimdi mi verirsiniz, sonra mı
BAŞKAN Bir şey
demedi ki Bir tek Filiz Hanım karşı çıktı. dedi.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Ben bir siyasetçiyim takdir
edersiniz- Herhâlde baskı gördü ki ondan sonra geldi beni
eleştirdi. dedi. Bu ne, sataşma değil mi?
BAŞKAN Evet,
Baskı gördü. dedi, doğru. Biraz sıranızı
bekleyeceksiniz ama.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Tamam, işte bunu söyledim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkanım, burada su içilmez ki, Bakan orada su içiyor,
bize de su getirin. İç Tüzük Yeme içme yasak. diyor. Olur mu öyle?
İkaz edin.
BAŞKAN Tamam
Sayın Tanal, görmedik. Sayın Bakanın da ilk bütçesi, bir daha
olmaz.
Evet, yürütme adına son
söz talebi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgine
aittir.
Sayın Bilgin, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Sayın Başkanım,
siyasi partilerimizin değerli yöneticileri, kıymetli milletvekilleri,
aziz milletim; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Çalışma
Bakanlığının 2022 yılı bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bütçeyi sizlerin görüşlerine takdim etmek
istiyorum. Bu vesileyle şimdiden katkılarınıza
teşekkür ediyorum.
Kıymetli Başkan,
değerli milletvekilleri; çalışma hayatı, toplumsal
varlığımızın en önemli varlık alanlarından
biridir. Emek ve üretim, insanın kendisinin yeryüzünde gerçekleştirdiği
bir faaliyet tarzıdır. Dolayısıyla, Çalışma
Bakanlığı emeği koruyan, üretimi geliştiren bir
işleve sahiptir. Biz Çalışma Bakanlığı olarak
emekçileri, onların çalışma hakkını, çalışma
hukukunu, Türk devletinin ve yüce milletin iradesiyle yüce Meclisimizin çıkardığı
hukuki ve normatif çerçeve içerisinde korumak mecburiyetindeyiz.
Dolayısıyla, biz Çalışma Bakanlığı olarak
aynı zamanda Meclisimizin ortaya koyduğu iradenin ürünü olan normatif
düzenin içerisinde emeğin hukukunu koruyan bir göreve sahibiz. Bu
görevimizi her türlü şart içerisinde yerine getirmek bizim
sorumluluğumuzdur. Dolayısıyla, emek ve çalışma
ilişkileri bir adalet ve bir hakkaniyet ilkesi içerisinde
gerçekleştiği zaman ancak insanlar mutlu olurlar. Bu bakımdan,
biz emeği koruyan hukukun bütün iş hayatında, bütün
işletmelerde, bütün işverenlere karşı geçerli olduğunu
ve bunun işlerliğinin teminatının da Çalışma
Bakanlığı olduğunun bilincindeyiz. Dolayısıyla,
biz çalışanlarımızın, emekçilerimizin
çalışma hakkını, onun özgürlüklerini kısıtlayan
hiçbir girişime müsaade etmeyiz. Bu bakımdan, demokratik sistem
geniş imkânlara sahiptir, geniş imkânlar vermiştir;
bunların başında da sendikal özgürlükler, sendikal örgütlenme
gelmektedir. Elbette emek ve sermaye arasındaki ilişkileri dikkatle
incelediğimiz zaman, teorik olarak şöyle bir sorun hep
karşımızda durmaktadır: Emek, sermaye
karşısında güçsüzdür; toplumsal emek yani örgütlenmiş
kolektif emek sermaye karşısında korunmak mecburiyetindedir.
Demokratik devletler de demokratik ülkeler de demokratikleşme sürecinin
neresinde bulunuyorsalar oraya göre bunu koruyucu bir sistemle emeği
tahkim etmeye çalışırlar. Türkiye Cumhuriyeti de bugün bu konuda
önemli kazanımlara sahiptir.
Tabii, bazı sorunlar
vardır. Bu sorunlardan önemlileri, 12 Eylül hukukunun, 12 Eylülün
çalışma hayatıyla ilgili düzenlemelerin
kalıntılarının hâlâ yaşamış
olmasıdır; bunları da hepimiz biliyoruz. Özellikle 12 Eylül
rejiminin çalışma hayatına yönelik tortularının bir an
önce ortadan kaldırılması, hatta siyasal hayatımıza
yönelik tortularının tamamının ortadan
kaldırılması konusunda da ülkemizin yeni bir anayasaya
ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu anayasanın da bu yüce
Meclis tarafından gerçekleştirilmesini bu açıdan çok önemli
buluyoruz.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Getirin kanunu, düzeltelim beraber.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Elbette emeği biz
korumak zorundayız çünkü Emek, sermaye karşısında
zayıftır. dedim. Elbette bu böyledir fakat burada bir başka
sorun daha vardır. Aynı zamanda, üretimin devam etmesi için de üretim
imkânlarının korunması lazım yani işletmenin, o işletme
sahiplerinin, sermayenin emeğin hukukuna riayet göstererek, emeğin
hukukunu kabul ederek üretim faaliyetlerini o çerçevede sürdürmeleri
gerekmektedir.
Türkiye, uzun yıllar bu
sorunlarla -1970li yıllarda, 80li yıllarda- askerî darbenin de yol
açtığı müdahalelerle yoğun bir şekilde
uğraştı. Fakat son yirmi yıldır Türkiyenin
demokratikleşme yolunda katettiği mücadele, geldiği aşama,
aynı zamanda bu aşamayı destekleyen bu demokratikleşme
süreci biliyorsunuz Hadi demokratikleşelim. diyerek olacak bir şey
değildir. Demokratikleşmenin de arkasında toplumsal dinamiklerin
olması lazım yani kapalı cemaat yapılarının,
toplumsal yapıların bulunduğu bir yerde demokrasi olmaz.
Demokrasi farklılaşmış bir toplumda olur, modernizasyonun
ilerlediği bir toplumda olur. Modernleşme toplumsal
farklılaşmaları getirir, toplumsal tabakalar arasındaki
farklılaşmaları getirir, sınıfsal
farklılaşmaları getirir. Bu süreç kaçınılmaz olarak
işçi sınıfının da ortaya çıkmasını,
onun da örgütlenmesini yaratır.
Demokrasi bu toplumsal
temeller üzerinde güçlendikçe, siyasi irade demokratikleşmeyi bir siyasal
proje hâline dönüştürdükçe o toplum demokratikleşir. Bizim de
demokratikleşme sürecinde son yirmi yılda katettiğimiz önemli
mesafeler kendiliğinden olmuş şeyler değil, bir siyasal
iradenin bu toplumsal talepleri karşılamasıyla meydana gelen
dönüşümler olarak değerlendirmemiz gerekir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, arkadaşlar; esas itibarıyla, toplumsal
değişmenin Türkiyedeki temel itici gücü Türkiyenin
kalkınmasıdır. Türkiye tarımsal bir toplumdan, kapalı
bir köylü toplumundan endüstriyel bir topluma doğru hızla gidiyor.
Bakın, bunun birçok göstergesini görebiliriz, bulabiliriz. Türkiye bugün
endüstriyel ürünler ihraç eden bir ülke hâline gelmiştir. Türkiyenin
üretim yapısı içerisinde başat bir üretim biçimi olarak sanayisi
ön plana çıkmıştır. Ankaradan İstanbula giderken
neredeyse bütünüyle sanayi bölgelerinden geçiyoruz, fabrika sahalarından
geçiyoruz. Sanayi bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, bütün bu yapılar Türkiye'nin
üretim gücünün nasıl yükseldiğini ortaya koymaktadır. Bu, tabii,
toplumsal değişmeyi hızlandıran, ivme kazandıran bir
yapıdır. Bu süreç içerisinde de emeğin, özel bir konumu
vardır. Çalışma Bakanının da, Çalışma
Bakanlığının da görevi; emeğin korunmasıdır,
emeğin geliştirilmesidir. Bu açıdan,
çalışanlarımız herhangi bir engelle
karşılaştığı zaman onların yanında
Türkiye'nin Çalışma Bakanlığı durmaktadır,
Çalışma Bakanı olarak biz durmaktayız. Bu konuda kimsenin
tereddüdü olmasın. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Geçtiğimiz günlerde
İstanbul'da bir olaydan, örnek bir olaydan size söz etmek isterim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Asgari ücret ne olacak Bakanım, asgari ücret ne olacak?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Bu örnek olayı
dinlerseniz sorunuzu daha sağlıklı sorabilirsiniz diye
düşünüyorum.
İstanbul'da -gazeteleri
okuyanlar veya haberleri takip edenler bileceklerdir; büyük bir
yatırım, yabancı girişim, yabancı ortaklık
aynı zamanda- işçiler fabrikasında örgütlendikleri için bir
gecede 150 kadın işçimizi kapının önüne koydu. Ertesi gün
bu işçilerin sayısı, atılan işçilerin sayısı
450 oldu. Ben bunu duyduğum zaman, sendikalar bunu bana intikal ettirdiği
zaman oraya müdahale ettim, dedim ki: Burada Türkiye Cumhuriyetinin hukuku
geçerlidir. Burada iş yapan herkes, hangi işveren olursa olsun, yerli
yabancı Bu hukuku tanımıyorum. diyemez, derse
karşısında bizi bulur. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) İstanbul Valimizi aradım,
dedim ki: Oranın CEO'suyla görüş, burada Türkiye Cumhuriyeti
hukukunun geçerli olduğunu ona hatırlat, yoksa yarın
işçilerle beraber gelirim, onun kapısına dikilirim, o hukuku ona
uygulatırım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Ertesi gün o sorun çözülmüştür.
Bütün
sendikalarımıza, bütün çalışanlarımızın
örgütlerine
Geçen hafta beni farklı görüşlerdeki siyasal
konfederasyon yetkilileri -3 büyük konfederasyon var, biliyorsunuz- ziyaret
ettiklerinde onlara da ilettim, hangi görüşte olduğunuza bakmam, ben
sizin emeğin örgütü olduğunuza bakarım; emeği engelleyen,
emeğin örgütlenmesini engelleyen, onun hakkını yemeye kalkan kim
olursa karşısına çıkarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu, bizim emeğe verdiğimiz
değerin yansımasıdır ama aynı zamanda benim Bakan
olarak, Çalışma Bakanı olarak sorumluluğumdur, görevimdir;
bunu yerine getirmek mecburiyetindeyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yani öneriniz ne asgari ücrette?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tabii, örgütlenme çok önemli, iş yerlerinde sendikaların
örgütlenmesi çok önemli fakat Türkiye'de sendikalaşma oranı hâlâ
oldukça düşük. 2013 yılında biliyorsunuz, yüzde 9,2 olan
sendikalaşma oranı, bugün 2021 yılında hâlâ oldukça
düşük bir seviyede bulunmaktadır. Bütün bu seviyeleri, oranları
artırmamız lazım ama Türkiye'deki işletme tipi, henüz küçük
işletmelerden kurulu bir işletme yapısına sahibiz.
Dolayısıyla, sendikal mücadelede, sendikalarımız o konuda
yeterince netice elde edememişlerdir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Emekten yana olduğunuz için sizi kutluyorum ama Sayın Bakanım,
bu asgari ücret öneriniz ne olacak?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Bunun için
sendikalaşmayı teşvik edecek düzenlemeleri yapmak bizim
görevimizdir, yüce Meclisin de bu konuda gereğini yapacağına inanıyorum.
Biz ne yapacağız? Ben, önümüzdeki dönemde bu konuda bir bilinç
oluşturmak için beyaz bayrak uygulamasını
gerçekleştireceğim; bütün hazırlıkları
tamamladık.
Asgari ücret
görüşmelerimizden birazdan bahsedeceğim, o sürecin
ağırlığından dolayı gerçekleştiremedik ama
onu gerçekleştireceğiz. Ne yapacağız? Bir iş yeri
örgütlüyse, orada toplu sözleşme varsa, orada işçilerin hakları
karşılanıyorsa yani primleri ödeniyorsa, dürüst bir işverense,
vergisini ödüyorsa oraya bir ödül olarak, sembolik olarak bazı
kolaylıklar da getireceğiz; beyaz bayrak vereceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Beyaz bayrağın
üzerinde şu yazacak: Burası düzgün iş ve örgütlü iş
yeridir.
SALİH CORA (Trabzon)
İşçi dostu.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla)
İşçi dostudur, emeğin dostudur. Bunun da tüketiciler
açısından, o fabrikanın, o işletmenin ürettiği ürünler
açısından pozitif bir ayrımcılık neticesi
doğuracağına inanıyorum. Bunu da önümüzdeki günlerde
uygulamaya sokacağız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakanım, işçilerimiz asgari ücretin oranını
bekliyor, ne olacak acaba? Asgari ücret...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tabii, Mahmut Bey sık sık soruyor Asgari ücret ne
olacak? diye. Asgari ücret çok önemli, asgari ücretle ilgili birçok rakam
ortalıkta dolaşıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sizin öneriniz ne Bakanım? Sizin öneriniz önemli.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Çeşitli tahminler
yapılıyor, medya bunları tartışıyor, siyasette de
bunların tartışılması anlamlı bir şey, tabii
önemli bir şey.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ya, sizin öneriniz ne Sayın Bakanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Önce şunu
düzelteyim: Asgari ücretle çalışan bazen 15 milyon, bazen 20 milyon
gibi birçok rakamlar dolaşıyor ortalıkta; bu rakamlar doğru
değil. Rakamların doğrusunu ben biliyorum çünkü biz onun
üzerinden biliyorsunuz vergi alıyoruz, prim alıyoruz.
Yaklaşık 6 milyon civarında asgari ücretli işçimiz var.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ne kadar öneriyorsunuz Bakanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Şimdi,
bunların aileleriyle birlikte oluşturduğu bütünlüğü dikkate
almamız lazım. Bir başka şey de şunun üzerinde durmamız
lazım: Asgari ücret, tabii, adı üzerinde çalışanların,
emekçilerin aldığı asgari bir ücrettir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Onurlu bir yaşamın bedeli olması lazım Sayın
Bakanım, onurlu yaşatacak bir
ücret olmalı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Dolayısıyla,
o diğer ücretleri de farklılaşmış düzeylerde
belirleyecek bir etkiye sahiptir. Bu bakımdan biz bir araştırma
yaptırdık ben, Bakanlık olarak bir araştırma
yaptırdım- Sayın Başkan, işçilere sorduk, Türkiyenin
işverenlerine sorduk, bir de profesyonel yöneticilere sorduk,
profesyonellerin bakışı da burada çok önemli.
İşçilerimizin büyük bir çoğunluğu -yüzde 37si- 3.750 lira
ile 4 bin lira arasında beklentileri olduğunu söylediler. Belli bir
grubu, daha küçük bir oran -yüzde 9luk bir oran- daha yüksek, 4 binin üzerinde
rakamlar telaffuz ettiler, daha aşağılarda telaffuz edenler de
var. Küçük işletmelerde çalışan işçilerin daha alt
düzeylerde rakamlar telaffuz ettiğini gördük. Bu, sebepsiz değil.
Bunu araştırmamızın bir başka kısmıyla daha
derinlemesine tekniklerle yöneldiğimizde daha iyi fark ettik. Onlar
şunu diyorlar: Evet, biz ücretimizin artmasını istiyoruz ama
işimizin devam etmesini istiyoruz. Dolayısıyla, biz burada
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sizin öneriniz ne Bakanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Sizlerin beklentisi
nedir bilmiyorum ama toplumun, işçilerimizin beklentisini
karşılayan ciddi bir asgari ücret artışını
gerçekleştireceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar) Bu,
Türkiye için, çalışanlarımız için, özellikle düşük
gelirli asgari ücretle çalışanlarımız için bir bayram
havası yaratacaktır, bunu şimdiden müjdelemek isterim. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; MHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ama bu akşam kimse uyuyamaz ki, rakamı telaffuz etseniz
Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, tabii, bugün asgari ücretin daha yüksek düzeyde
açıklanması daha anlamlıdır çünkü ekonomide bazı
dalgalanmaların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz,
enflasyonist bir ortamdan geçiyoruz. Onun için asgari ücret bu kadar hararetle
tartışılıyor, bu kadar önem atfedilen bir ücret türü
olmuştur, bunu anlıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sizin gönlünüzden ne geçiyor Bakanım, peki?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Onu pazartesi
öğrenirsiniz.
BAŞKAN Sayın
Tanal, bir müsaade edin lütfen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Evet,
dolayısıyla biz bu süreci yönetirken şuna önem veriyoruz: Asgari
ücret; çalışanlarımızı korusun, emekçilerimizi
korusun, aynı zamanda Türkiyenin bu süreçte, yani enflasyonist ortamda,
pandemi sonrasında bütün dünyanın yaşadığı
ekonomik dalgalanmaların aşağı yukarı bütün
Avrupayı, bütün gelişmiş ekonomileri başta büyük
zorluklara soktuğu bir aşamada Türkiyeye de rahat bir nefes
aldırsın diyoruz. Bu düşünceyle rahat nefes aldıracak bir
seviyede tespit edeceğimizi belirtmek isterim.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Sayın Bakanım, emekliler de zam bekliyor. Emeklilerin
durumu da çok kötü. 13 milyon emeklimiz sizden haber bekliyor Sayın
Bakanım. Onlara ne kadar zam vereceksiniz?
BAŞKAN Sayın
Demirtaş, lütfen
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Sayın
milletvekilleri, tabii bizim demokratik sistemin müesseseleri arasında
asgari ücret çok önemlidir ama onun kadar önemli olan bir başka müessese
de toplu sözleşmedir, toplu sözleşmelerdir.
Biz geçtiğimiz dönemde,
geçtiğimiz temmuzda kamu işçileriyle yaptığımız
toplu sözleşmeyle kamu işçilerimizin özellikle en düşük geliri
alan gruplarına -4 bin liranın üzerinde- seyyanen bir zam yaparak,
4.100 liraya çıkarak, onların aldıkları asgari ücret
düzeyindeki ücretlerin üstüne çıkarak onun üzerinde de yüzdelik zam
yaptık. Fakat ayrı bir şey daha yaptık, o da şu: Biz
aynı zamanda enflasyon rakamları açıklandığı
zaman o ücret seviyesinin üzerinde de bir enflasyon farkı vermeyi
sözleşmemize koyduk. Aynı şeyi memurlarla
yaptığımız sözleşmede de yaptık. Memurlarla
yaptığımız sözleşmede de en düşük memur ücretini
4.800 küsur liraya çıkardık, dolayısıyla onda da aynı
farkı koyduk. Nitekim geçtiğimiz günlerde memur
konfederasyonlarıyla oturduk, konuştuk, onlara şunu söyledik
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Vallahi Bakanım, burada vekilken ben size hiç laf atmadım ama yine
laf atmıyorum. Mümkünse, bu asgari ücret ne olacak?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Dedik ki: Biz sizinle
yaptığımız toplu sözleşmenin üzerine enflasyon
farkı ortaya çıktığı zaman onu bir sosyal refah farkına
dönüştürecek bir vaadin arkasında duruyoruz, o imzamızın da
arkasındayız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Fark gerçek enflasyon farkı mı olacak yoksa
TÜİKin enflasyonu mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Dolayısıyla,
kimsenin şöyle bir beklentiye girmesine gerek yoktur, girerlerse de
boşuna, beyhude böyle bir beklentiye girmiş olurlar. Biz Türkiye'nin
emekçilerini koruyan bir ücret siyasetini, bir sosyal politika
anlayışını benimsemiş bir yaklaşımı
iktidarda temsil ediyoruz, bunu sürdürmekte kararlıyız. Siz ne
düşünürseniz düşünün, bunu sürdürmekte kararlıyız.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Vallahi Bakanım, bu Mecliste çalışan
arkadaşlarımız 3 çeşit maaş alıyor. Şu anda
stenograflar 3 çeşit maaş alıyor; 3 çeşit orada, tek bir
çeşit değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Aynı zamanda
burada bir başka şeyin üzerinde durmak isterim. Önümüzdeki günlerde
bunun çalışmasını
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Vallahi, 3 çeşit maaş alıyor arkadaşlarımız.
RAVZA KAVAKCI KAN
(İstanbul) Sayın Tanal, biraz sonra konuşun, ayıp ama!
BAŞKAN Sayın
Tanal, sürekli sabote ediyorsunuz, yapmayın lütfen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Demokrasi,
tartışmayı bilenlerin, tartışmayı sürdürenlerin,
tartışmada karşısındakine nezaketen değilse de
demokrasiye saygısından dolayı dinleyenlerin rejimidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Sürekli laf atmak vesaire
bunlar buraya yakışmıyor, bu sizin
alışkanlığınız olur ama buraya
yakışmıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
3 çeşit maaş alıyor arkadaşlarımız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sizinle paylaşmak istediğim diğer bir mevzu
3600 mevzusudur, 3600 ek gösterge mevzusudur.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Emeklileri soruyoruz Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) 3600 ek gösterge
meselesi teknik olarak hangi grupları ne kadar kapsıyor, ara
kademeleri düzenlemek gerekir mi, sadece belli bir gruba mı vermek
gerekir; onun kriterleri, ne olması gerekir? Toplumda hakkaniyet duygusunu
zedelemeyecek bir düzenlemeyi 3600le yapmak istiyoruz. Dolayısıyla
bu teknik çalışmayı yaptık, önümüzdeki hafta komisyonumuzu
toplayacağız. Komisyonda kimler olacak? Sosyal ortaklarımız
olacak, sendikalar olacak; ondan sonra da yüce Meclise göndereceğiz, sizin
takdirinizle de 3600 ek gösterge meselesini artık bir vaat olmaktan biz
çıkardık. Sözleşmenin anlamı şu: Uygulamaya sokacağız,
anlamı bu. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
2022 yılında uygulamaya sokacağız. diye imzaladık.
Toplu sözleşmenin ne anlama geldiğini -tahmin ederim-
biliyorsunuzdur. Dolayısıyla Meclise geldiği zaman da
Meclisimizin gereğini yapacağına inancımız
tamdır.
MAHİR POLAT (İzmir)
EYT var mı, EYT?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Kıymetli Başkanım; önümüzdeki sorunlardan biri,
kamudaki personel problemidir. Bildiğiniz gibi, sık sık da
Mecliste eleştirilir haklı olarak, personeli çok sayıda, farklı
çalıştırma biçimleri vardır. Burada bir düzensizlik, burada
bir dengesizlik, burada bir karmaşa, burada bir işlevsizlik
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Demokratik toplum,
endüstriyel toplum fonksiyonel farklılaşmaları organize eden bir
toplumdur; bunu hiç olmazsa bürokraside gerçekleştirmek her şeyden
önemlidir. Bu bakımdan, biz sözleşmeli meselesini de aynı
şekilde 3600 ek gösterge meselesinden sonra personel meselesini de
gündemimize aldık. Sözleşmeli personel meselesiyle ilgili biz
çalışmamızı tamamlayarak o meseleyi de en uygun
şekilde çözerek onu da karara bağlamış bulunuyoruz; bundan
da kimsenin şüphesi olmasın. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; tabii, Türkiye'de istihdam
ve işsizlik meselesi çok önemli bir meseledir. Biz Türkiyenin
tecrübesinden, Türkiyenin ekonomi politikalarından biliyoruz ki
Türkiye'nin yüzde 5 büyümesi istihdamda ciddi bir artış
yaratmaktadır yani yaklaşık 750 bin kişilik, 700 bin
kişilik bir istihdam yaratmaktadır, fakat yüzde 7 büyümesi 1 milyon
veya 1 milyonun üzerinde istihdam yaratmaktadır. Türkiye üç çeyrektir
büyümeye devam ediyor, bu büyüme tesadüfi bir büyüme değildir. Üç çeyrek
bir ekonomi büyüyorsa üstelik de
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Büyüme istihdam yaratmadı Türkiyede.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) İnsanlar büyümeden pay alamıyor.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) 10 milyon işsiz var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) - Bu iktisadi bir
şey, iktisat teorisinden haberi olan herkes bilir. Üç çeyrek bir ekonomi
büyüyorsa bu tesadüfen olmaz.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Sermaye büyüdü.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) - Üç çeyrek bir ekonomi büyüyorsa
tesadüfen olmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Türkiye büyüyorsa paralar nerede Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) - Bu bir kural ama Ben
iktisat kuralı falan tanımıyorum. diyorsanız o zaman size
söylenecek bir lafım yok.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) Gelir adaleti oluşmadığı zaman zenginler daha
zengin oluyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) - Ama bir şey daha
söyleyeceğim: Aynı zamanda aylık ihracatını 20 milyar
dolar gerçekleştirerek büyüyorsa o zaman isterseniz hiçbir iktisat
kuralını tanımayın. Bu, iktisat öğrencilerinin 1inci
sınıf derslerinde öğrendiği bir konudur değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, ben, biliyorsunuz meslek olarak hocayım ama burada o derslere
girecek hâlim yok, zamanımız da ona uygun değil zaten. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ama hiç olmazsa belli
prensiplerin altını çizmek isterim. Kusura bakmayın bunu
hatırlattığım için.
Değerli arkadaşlar,
biz, İŞKUR bünyesinde yani İş Kurumu bünyesinde
işsizlikle mücadelede çeşitli projeler yürütüyoruz, çeşitli
uygulamalarımız var, programlarımız var, aktif iş gücü
programlarımız var, pasif iş gücü programı
Pasif iş
gücü ne demek? Mevcut iş yapan insanların, çalışan
insanların çalışmalarını daha iyileştirmek,
iş kayıplarını önlemek, bunları geliştirmek,
işte, yeni teknolojilere uyum sağlamak, yeni mesleklere adapte
olmalarını sağlamak vesaire.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Aynı zamanda, aktif
iş gücü politikalarıyla da Türkiyede özellikle üniversitelerin
sayısının çoğalmasından dolayı genç işsiz
sayısındaki artış oranını da dikkate alarak genç
işsizlere dönük sanayide yeni projelerimiz var. Bunları doğrudan
doğruya sanayinin içine koyarak, sanayinin içinde eğiterek
onları iş sahibi yapacak bir programımız var; bunu
ekonomiyle destekleyerek uygulayacağız. Hayalî bir proje değil;
onları işe koyduğumuz zaman onlara belli desteği
vereceğiz, işi öğrendikleri zaman da onları işe
koyduğumuz süre içerisinde yani üç ay, altı ay içerisinde, bizim
desteğimizle çalıştıran işverenlerden onları
istihdam etmesini isteyeceğiz. Bunun anlamı şu:
Yetişmiş iş gücü var ama bunlar bizim istediğimiz iş
gücü değil. diyen sanayicilerimize İşte, yetişmiş
iş gücünü sanayinin içinde eğitiyoruz, üretim sürecinde
eğitiyoruz; işe sokun, istihdam edin. diyeceğiz.
Dolayısıyla, iş piyasası ile eğitim arasındaki
ilişkiyi kurmuş olacağız, gerçekleştirmiş
olacağız. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakanım, selamlama için son kez mikrofonunuzu açayım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN (Devamla) Tabii, daha anlatmak
istediğim çok şey var ama bu hususlar meseleye nasıl
baktığımızı ortaya koyuyor, emeği ve alın
terini koruyan bir sosyal politika yaklaşımına sahip
olduğumuzu ortaya koyuyor.
Bu vesileyle, Sayın
Başkana, yüce Meclise, ekranlarından bizi dinleyen büyük milletimize
saygılarımı sunuyorum, çok teşekkür ediyorum
sabrınızdan dolayı. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
4/Cli çalışanlar, 4/Bli çalışanlar, kadro alamayan
taşeronlar, geçici işçiler ne oldu; yok mu bütçede?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, yürütme adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şimdi şahıslar
adına ikinci söz talebi, aleyhinde olmak üzere Sayın Gamze
Taşcıerin.
Sayın Taşcıer
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
az önce Sayın Bakanların sunumunu dinleyince acaba notları
mı karıştırdılar yoksa ülkeleri mi
karıştırdılar diye düşündüm ama kürsüye gelince
sebebini anladım; Sayın Bakanlar, okuma gözlüğünüzü kürsüde
unutmuşsunuz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Çünkü
başka türlü böyle bir pembe tablo çizme şansınız yok.
Tabii, sizin de işiniz zor çünkü daha Genel Kurula gelmeden eriyen bir
bütçeyi savunmak durumundasınız ama ne yaparsanız yapın,
değil günden güne, saniye saniye eriyen bir Türk lirasının
olduğu bir ülkede bu bütçenin istikrarlı olduğunu iddia
edemezsiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) O gözlük okuma gözlüğü değil, plaj gözlüğü
o!
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
Siz de takabilirsiniz
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Plaj gözlüğü o!
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
Gerçi konuşmalarınızda hep bahsediyorsunuz; domatesten
bahsedip
Şimdi sizlere bir cümle
okuyacağım: Borç, faiz, döviz kıskacını yok
edeceğiz. Gelin el birliğiyle, omuz omuza bu savaşı
kazanalım. Ekonomik kurtuluş savaşından zaferle
çıkalım. Diyeceksiniz ki yine AKP Genel Başkanı bir
yerlerde konuştu çünkü bu cümle tanıdık ama bu cümle yirmi yedi
yıl önceki Başbakan Tansu Çiller'e ait. Yani gerçekten ülkeyi yirmi
yıl boyunca yönetip ekonomiyi yeniden bir kurtuluş savaşı
verme noktasına getirmeyi başarı olarak
pazarlayamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Faizi düşürenin Merkez Bankası, Biz enflasyonla uğraşmayı
bıraktık. diyenin Merkez Bankası Başkanı,
talimatı verenin büyük ekonomist Recep Tayyip Erdoğan olduğu bir
ülkede döviz kurlarındaki artışın sorumlusunu
dış güçler diye yutturamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Ekmeğe zam gelince Obeziteyle
mücadele ediyoruz. Akaryakıta zam gelince Yürümenin faydaları.
Kahveye zam gelince Kahvenin kırk yıl hatırı yokmuş,
kahve kalbe zararlıymış. manşetleri atan propaganda
bültenlerinize kimseyi inandıramazsınız. Her fırsatta
çıkıp Eskiden yağ kuyrukları vardı, tüp
kuyrukları vardı. deyip, bugün kotalı şeker
satışlarının, zincirlenmiş yağ tenekelerinin
olduğu bir süreci yaratmanız ibretlik. Cumhuriyet daha 50
yaşındayken, 1970li yıllarda ambargo altındaki Türkiye
üzerinden siyaset kurup 21nci yüzyılda cumhuriyet 100üncü
yaşına yaklaşırken elli yıl önceye bu ülkeyi
götürmeniz de trajik.
Değerli milletvekilleri,
bu ülkede 5 şey var, sürekli değişiyor: AKPnin dış
politikası, döviz kurları, akaryakıt fiyatları, Merkez
Bankası Başkanı ve Ekonomi Bakanı. Hâl böyle olunca da
iğneden ipliğe, domatesten patatese her şeye zam geliyor.
Bilmiyorum, yakın zamanda marketten alışveriş
yaptınız mı; insanlar markette koşarak
alışveriş yapıyorlar çünkü bir ürünü raftan alıp
kasaya gelene kadar ürünün fiyatı zamlanıyor (CHP
sıralarından alkışlar) Ev almak için pazarlık
yapıyorlar, tapuya gidene kadar ev fiyatı zamlanıyor. Araba için
el sıkışıyorlar, notere gidene kadar araba fiyatı
zamlanıyor. Tabii, devriiktidarınızda birçok kavramın
altını boşalttınız, hediyelik eşya kavramını
da değiştirdiniz. Ben, üç yıl önce Yeni doğan bir
bebeğe altın yerine bebek bezi takabilirsiniz. demiştim,
şimdi de insanlar ev ziyaretlerine gittiğinde birbirlerine 32lik
tuvalet kâğıdı götürecek hâle geldi. (CHP sıralarından
alkışlar) Tuvalet kâğıtları neredeyse kuyumcuda
satılacak. Peki, böylesi bir enflasyon düzeninde diyeceksiniz ki Ya,
muhalefet partisi, hep eleştiriyorsunuz, ya hiç mi bu ülkede fiyatı
düşen bir ürün yok, hiç mi enflasyona meydan okuyan bir ürün yok? Var,
değerli milletvekilleri. Enflasyona meydan okuyan tek bir ürün Recep
Tayyip Erdoğanın kitabı. Satışa
çıktığında 40 liraydı şu an 25 lira. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Kitabı aldınız mı?
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
Evet, kitabı aldım, siz de 3 sayfa okuduysanız ne mutlu; gerçi
ben yazanın da bu kitabı okuduğunu düşünmüyorum ama neyse.
Buradan da TÜİKe bir çağrım var: Enflasyon sepetini
hazırlarken bir sonrakine bu kitabı muhakkak koysunlar. Gerçi bunun
için talimat almaları gerekir ama eğer benim bu önerimi dinlerseniz o
hedeflediğiniz tek rakamlı enflasyon hanesine
ulaşacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
GAMZE TAŞCIER (Devamla)
Değerli milletvekilleri, yirmi yılda ülkeyi öyle hâle getirdiniz ki
orta geliri yoksulluğa, yoksulları açlığa
sürüklediğiniz milyonlar yarattınız. Artık bu insanlar
hayatta kalmak için çalışmayı değil, giderek
zenginleştiği ve refaha eriştiği bir Türkiye istiyor. Gençler,
arkadaşlarıyla kafede bir kahve içmek için hesap
yapmayacağı bir Türkiye istiyor. 21inci yüzyılda
akıllı telefon kullanıyor diye Çıkar telefonunu.
laflarıyla muhatap olmak istemiyor. Bugün insanlar yaşamaya evet,
hayatta kalmaya hayır diyor ve o isteğin gerçekleşeceği
günler de gelmekte.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
beşinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Öncelikle, sataşmadan
Sayın Kerestecioğlu'na söz vereceğim.
Buyurun kürsüye. (HDP
sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanıkın 281 sıra sayılı 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakan, ben baskılarla hareket
edebilen bir insan olsaydım bu ülkede feminist olmazdım öncelikle ve
1980 askerî darbesinden sonra bu ülkede yapılan ilk yürüyüşün,
dayağa karşı yürüyüşün örgütleyicilerinden olmazdım.
Yine, baskılarla hareket eden bir insan olsaydım HDP milletvekili
olmazdım. (HDP sıralarından alkışlar) Çünkü bu kadar
baskıya rağmen mücadele eden bir partide olmak yerine, herhâlde
sizler gibi konforlu bir hayatı tercih ederdim ama baskılarla hareket
etmek benim mizacımda yok. (HDP sıralarından alkışlar)
Sadece şunu şöyle
anlamış olabilirsiniz diye düşünüyorum: Ben Soylu ve
prototiplerine başka türlü cevap veririm buradan ama kadınlarla hangi
partiden olursa olsun kadın dayanışmasına inanırım.
Aslında isterdim ki sizinle de sizin aslında savunduğunuz ve
bugün, maalesef, savunamama durumunda kaldığınız
İstanbul Sözleşmesi'ni konuşalım, bu ülkede öldürülen
kadınları o sözleşmeyle, aslında o sözleşmenin bütün
kurumlara getirdiği denetimle nasıl birlikte yaşatabilirdik bunu
konuşalım ve isterdim ki kimse erkeklerin oyununa gelmesin ve o
sözleşme hayata geçirilmişken ortadan kaldırılmış
olmasın, bugün hâlâ yaşıyor olsun.
Evet, kadın
dayanışması başka bir şeydir, benim kurduğum dil
başka bir şeydir ama baskı, görmek ve buna karşı
eleştirmemek başka bir şeydir. Sanıyorum, siz benim
eleştirilerimi anlamamışsınız, sizi çok açıkça
İstanbul Sözleşmesi nedeniyle eleştiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Beştaş, vereceğim kürsüden, buyurun.
Sataşmadan iki
dakikadır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Aile Bakanı doğrudan sataştı.
BAŞKAN Biliyorum,
Sayın Aile Bakanımız sataştı.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.-
Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın 281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; belli ki Aile Bakanı bu Genel Kuruldaki kadın
hakları tartışmasını hiç takip etmemiş ve
bilmiyor: Konuşmasını dikkatle dinledim ve açıkçası,
bir Aile Bakanının kadınlardan söz etmeyip konuşmanın
sonunda -bizim müdahalemizle olacak ki- işte, son iki üç dakikasında,
uzatmalarda, sözde, kadınlardan konuşacaktı, bize
saldırmayı ve sataşmayı tercih etti her zaman olduğu
gibi.
Bir kere, en son
konuşacak grup değiliz, kadın hakları konusunda öncülük
yapan, mücadele eden, yüzde 40 kadın temsiliyetiyle, yüzde 50 cinsiyet
eşitliğiyle bu ülkenin de, dünyanın da yüz akıyız biz.
(HDP sıralarından alkışlar) Bu nedenle, siz, kadın
haklarıyla ilgili, bizimle ilgili konuştuğunuzda biraz
düşünün, sonra konuşun. İstanbul Sözleşmesini
kaldıran siz, kravatlı ve üniformalı kadın katillerini
koruyan siz, anneleri siyasi emellerine alet eden siz, 15 yaşındaki
kız çocuklarının evlenmesini onaylayan siz,
Bakanlığın adından kadını çıkaran siz,
kayyumlar eliyle tüm kadın kurumlarını kapatan siz;
kadınlar sizin iktidarınızda güvende değil. (HDP
sıralarından alkışlar)
Diyarbakır Annelerini
niye ziyaret etmediğimizi sordunuz ya, ben de size, sizin koruma
kalkanınız yüzünden ziyaret edemediğimizi söyleyeyim. Ben,
defalarca gittim, bir defa temas edebildim çünkü İçişlerinin
kolluğu gitmemize izin vermiyor çünkü onları siyasi
amaçlarınız için kullanıyorsunuz ama aynı şeyi
Cumartesi Anneleri için yapmıyorsunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
Kadını sadece aile
üzerinden değerlendirmenizi kabul etmiyorum, kesinlikle etmiyorum.
Kadınlar birer bireydir ve bu kadar kadın yoksulluğu varken, bu
kadar kadın işsizliği varken, kadın cinayetleri kırım
vaziyetine yükselmişken, her gün kadınlar katledilirken Aile
Bakanı olarak yaptığınız konuşmanızı
kabul etmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi öncesinde talep eden Grup Başkan
Vekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Erhan Usta,
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Hüseyin
Nihal Atsızın vefatının 46ncı yıl dönümüne,
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca; Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum; Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Vedat Bilginin 281 sıra sayılı 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve İYİ Parti Grubu
olarak 4 bakanlığın bütçesine ret oyu vereceklerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, sabahtan beri bütçeleri
görüşüyoruz. Aslında, bu bütçeler çerçevesinde çok faydalı,
yararlı öneriler oldu. Ben, bu önerilerin Sayın Bakanlar
tarafından dikkate alınmasının ülkemiz açısından
faydalı olacağını düşünüyorum.
Bugün, büyük şair,
yazar, büyük düşünür Nihal Atsızın vefatının
46ncı yıl dönümü; kendisini rahmetle anıyorum.
Konunun önemine binaen birkaç
tane hususu burada dile getirmek istiyorum Sayın Başkan. Şimdi,
bir tanesi, bu kamu-özel iş birliği projeleri çerçevesinde
yapılan şehir hastaneleri. Buradan bütçeye çok ciddi bir yük
geldiğini görmemiz gerekiyor; rakamlar yavaş yavaş ortaya
çıkmaya başladı. Biz, şehir hastaneleri için müteahhitlere
2 kalemde -biliyorsunuz, tabii, Sayın Bakan konuyu çok iyi biliyor- ödeme
yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi mal ve hizmet alımı, diğeri
de kira ve garanti kapsamında sermaye giderlerinden ödeme
yapılıyor. 2021 yılı sonu itibarıyla -milyar dolar
cinsinden söyleyeceğim- 2,1 milyar dolar cari harcamalar kapsamında
ödeme yapılmış; 2,9; daha doğrusu 3 milyar dolar da sermaye
giderlerinden ödeme yapılmış. Şu anda üç yıllık
bütçeye baktığımızda da önümüzdeki üç yılda da 4,5
milyar dolar cari harcamalardan; 7,8 milyar dolar da sermaye giderlerinden
şehir hastaneleri için ödeme yapılacak. Şimdi, böyle
baktığımızda, 2024 sonu itibarıyla 12,3 milyar
doları zaten bulmuş olacağız.
Şimdi, tabii, bu
kamu-özel iş birliği projeleri çerçevesinde yapılan hastanelerin
yatırım bedelinin 11,6 milyar dolar olduğunu unutmamak
gerekiyor. Neredeyse ona denk bir harcamayı 2024 sonu itibarıyla yapmış
olacağız. Tabii, önümüzde yirmi yıllık bir dönem daha
olacak, 2024 rakamlarının dolar cinsinden sabit gittiğini kabul
edersek orada da 54 milyar dolar daha harcama yapılacak.
Dolayısıyla, 13 tane şehir hastanesinin bize maliyeti, bugünkü
rakamlarla baktığımızda, kabaca 66 milyar dolar olacak. Bu,
çok ciddi bir yüktür, dolayısıyla bu yükün altından bütçenin
kalkması mümkün değildir. Burada mutlak surette konunun tekrar gözden
geçirilip hem de sizin tarafınızdan bir sözleşme
tadilatının yapılmasının son derece yararlı
olacağını, ülkenin menfaatine olacağını ifade
etmek istiyorum.
Sayın Çalışma
Bakanı Emeği koruyoruz. dedi. Sayın Bakan, emeği
koruyamıyorsunuz. Yani şu anda elimizde 2021 yılı dokuz
aylık millî gelir hesapları var. Şu anda dokuz aylık millî
gelir içerisinde -dokuz ay toplamında- ücretlerin millî gelir içerisindeki
payı yüzde 27,8e düştü. Bu, 2013 yılından beri en
düşük orandır. Yani ücretlerin payı millî gelirde düşüyor,
dolayısıyla emek-sermaye ilişkisinde emeği maalesef
koruyamıyorsunuz.
Şimdi, diğer husus,
tabii, Aile Bakanlığımızın Çalışma
Bakanlığımızla kesişen konuları var. Bir defa,
gelir dağılımında çok ciddi
sıkıntılarımız var, gelir dağılımı
Türkiyede hızlı bir şekilde bozuluyor; bunu görmek lazım.
En son açıklanan gelir dağılımı verilerinde 2019
referans yılı olmasına rağmen bozulma var, daha pandemi
etkilerini de burada tam olarak görüyor değiliz. Gelecek yıl
açıklanacak gelir dağılımında çok ciddi bir
sıkıntı olacağını göreceğiz.
Türkiye çok ciddi bir derin
yoksulluk yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı
yıllık kararnamesinde esas alınan yoksulluk
tanımını kullanıyorum; ona göre Türkiyede 2020
yılı itibarıyla 18 milyon yoksul var, bunun da toplam nüfusa
oranı yüzde 21,9. Bu önemli bir konudur, mutlak surette
kapsayıcı bir yoksullukla mücadele programı Türkiye uygulamak
durumundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) Çocuk
yoksulluğu ayrıca derin bir konudur; 7,4 milyon çocuk yoksul var, bu
da çocuklarımızın 1/3ü yani şu anda
çocuklarımızın 1/3ü yoksuldur. Çocuk işçiliği; 720
bin çocuk işçimiz var, önemli bir sıkıntı, bunun mutlaka
üzerinde durulması gerekir. Kadın istihdamı zaten Türkiyede
biliyoruz ki düşük ama pandemide en fazla da kadınlar etkilendi,
pandemide daha da fazla düştü. Aralık 2017de kadın istihdam
oranı yüzde 29,8ken en son açıklanan veriye göre -mevsimsel
düzeltilmiş olduğu için mukayese edebiliyoruz- yüzde 27,5a
düşmüş durumdadır kadın istihdamı, iş gücüne
katılım oranında da yine yüzde 34,1den yüzde 32,3e
düştüğünü görüyoruz. Dolayısıyla kadınlarımızı
mutlak surette iş gücüne katmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
Tamamlayın sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Bakan, 3600le ilgili sözlerin acilen tutulmasını
istiyoruz, açıklamalarınız oldu. 4/B sözleşmeli meselesi
önemlidir. Engelli atamalarında son derece yetersiz kalınıyor,
burası son derece önemli. Emekli maaşları çok düşük,
emeklilerimiz bu artan enflasyonda çok ciddi eziliyorlar enflasyona; burada
mutlak surette bir şey yapılması lazım. Tabii, diğer
bir konu da emeklilikte yaşa takılanlar konusu; bu konuda da sizden mutlak
surette Türkiye bir çalışma bekliyor. Yani yaklaşık 4,8
milyon, aileleriyle birlikte belki 20 milyonu bulan bir kesim mağdur
durumdadır.
Son konu olarak da bu
cinsiyete dayalı ücret farklılığı ülkemizde çok derin.
Bakın, kadın cinsiyetine dayalı ücret farkı yüzde 21,1;
hele hele kadınlar kayıt dışı
çalıştığında bu oran yüzde 24,2ye çıkıyor,
cinsiyete dayalı ücret farklılığı. Çocuğu olan
kadınlar da olmayanlara göre yüzde 11 daha az ücret alıyor;
kadınlar içerisinde böyle bir dengesizlik var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Hani
bir yandan kadınlarımıza Çocuk yapın. diyoruz -biz de
destekliyoruz bunu, olması lazım, nüfus kritik bir göstergedir,
önemlidir- ama burada da tabii kadınlarımızı, hele hele
çocuk yapan, anne olan kadınlarımızı da mutlak surette
korumamız gerekiyor, onlara çok daha iyi bir hayat tarzı
sunmamız lazım. Çalışan anneler ile çalışan
babaların ücretleri arasında da ciddi bir farklılık var;
buraya da baktığımızda, çalışan annelerin
çalışan babalara göre yüzde 19 daha az ücret
aldığını görüyoruz.
Dolayısıyla, bu 4
Bakanlığımızın bütçesine aileyi
koruyamadığı için, çevreyi koruyamadığı için,
çalışanları koruyamadığı için ve
sağlığımızı yeteri kadar
koruyamadığı için İYİ Parti Grubu olarak ret oyu
kullanacağımızı da bilgilerinize arz etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Akçay, buyurun.
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca; Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum; Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Vedat Bilginin 281 sıra sayılı 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde yürütme adına yaptıkları
konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Coronavirüs pandemisi bütün
ülkelerin kurumsal kapasitesini ve organizasyon yeteneklerini ortaya
çıkarmıştır. Bu kapsamda, Türkiye, sağlık
altyapısıyla, yetkin kadrolarıyla ve bütün kurumsal
yapılarıyla ve organizasyon yeteneğiyle olumlu olarak pek çok
ülkeden ayrışmıştır. Türkiye, pandemiyle mücadelede
dünyaya örnek bir ülke olmuştur. Pandemi döneminde tüm dünyada
aşı ve ilaç sorunu yaşanırken alınan tedbirler
sayesinde ülkemizde aşı ve ilaca ulaşım sorunu
yaşanmamıştır. Pandemiye yönelik tüm aşı
çalışmaları desteklenmiş, bunun neticesinde yerli
aşımız Turkovac aşısı da üretilmiştir.
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha kapsamlı ve daha
yaygın şekilde verilebilmesi için sağlıklı hayat
merkezleri yaygınlaştırılmıştır.
Sağlık alanındaki başarılı
çalışmaları ve pandemi sürecindeki özverili gayretleri nedeniyle
Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca'yı ve tüm
sağlık çalışanlarımızı tebrik ediyoruz ve
sağlık çalışanlarımıza
şükranlarımızı sunuyorum.
Sayın Başkan,
ülkemizde asgari ücretin belirlendiği her dönemde çalışanlar,
sendikalar ve işverenler arasında ciddi tartışmalar
yaşanmıştır. Asgari ücreti belirlemeye yönelik çalışmaların
yapıldığı bugünlerde, ilgili taraflar arasında iyi
diyaloglar kurularak asgari ücret belirleme çalışmaları
başarıyla ve umutla devam etmektedir. Sendikalı ve toplu
sözleşmeli iş yerlerinin arttırılmasına yönelik
çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Önce
güvenlik diyerek iş güvenliğine yönelik tedbirlerin ve denetimlerin
artırıldığını da görüyoruz. Göreve geldiği
günden bu yana ilgili taraflarla, paydaşlarla olumlu iletişim kurarak
başarılı çalışmalara imza atan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin'e ve özveriyle
çalışan tüm Bakanlık personeline tebrik ve teşekkürlerimizi
iletiyoruz ve bütçelerinin hayırlı olmasını temenni
ediyoruz.
Aile; toplumun en temel
birimi, ülkelerin geleceğinin teminatıdır. Ailenin
korunmasına yönelik çalışmalardan memnuniyet duyduğumuzu
ifade etmek istiyorum. Pandemi sürecinde ihtiyaç sahibi ailelere, engelli ve
yaşlı vatandaşlarımıza yönelik desteklerin
arttırılarak devam ettiğini de biliyoruz. Kadın veya çocuklara
yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet ile istismarın önlenmesine
yönelik tedbirlerin arttırılarak devam etmesini de diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Derya Yanıka ve pandemi sürecinde
büyük bir özveriyle çalışarak ihtiyaç sahibi ailelere,
yaşlılara ve engellilere bizzat evlerine ulaşarak hizmet götüren
tüm Bakanlık çalışanlarına ve bu çalışmalara
katkı verenlere teşekkür ediyoruz.
Sayın Başkan, 2021
yılında iklim krizi nedeniyle ülkemizde ve dünyada olağan
dışı sel, heyelan ve yangınlar
yaşanmıştır. Bu afetlerden doğan zararların ve
etkilenen vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
giderilmesi için anlık girişimler yapılmış ve
mağduriyetler büyük ölçüde giderilmiştir. Başta millet bahçeleri
olmak üzere şehirlerimize, doğamıza ve çevremize değer
katan projelerin hayata geçirildiğine de tanık oluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tamamlıyorum Başkanım.
Toprak kaybımızı
en az seviyeye düşürmek için Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Strateji ve
Eylem Planı uygulamaya konulmuştur. 2017 yılında hayata
geçirilen Sıfır Atık Projesi çalışmaları da takdire
şayandır. Tasarruf eksenli akıllı şehir
uygulamaları hayata geçirilerek, yeni yapılan tüm yapılarda
güneş enerjisi sistemleri ve yalıtım tesis edilerek enerji
tasarrufunun sağlanmasına ilişkin çalışmaları
takdirle karşılıyoruz. Sürdürülebilir, yeşil ekonomi ve
yeşil teknolojiler desteklenmektedir. Depremlere karşı kentsel
dönüşüm projelerine hız verilmiştir.
Başarılı
çalışmaları nedeniyle Çevre, Şehircilik ve İklim
Bakanı Sayın Murat Kurumu ve tüm Bakanlık
çalışanlarını tebrik ediyor ve bütçelerinin
hayırlı olmasını diliyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Oluç, buyurun.
4.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan
Oluçun, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca;
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı
Murat Kurum; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilginin 281 sıra
sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve
282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde yürütme adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
- Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın vekiller; Bakanları dikkatle dinledik, gerçekten çok düzgün
sunumlar yapıp kendi Bakanlıklarını savunan
Bakanlarımız da oldu; bu önemli tabii. Bir de bir Bakanımız
var; o aynı geleneğe devam. Ya kara propaganda yaparsınız
ya da sabun köpüğü dizisi senaryosu yazarsınız. Sayın
Kurum, siz bu geleneğin devamcısısınız, başka bir
şey değil. Belli ki siz Soylugillerin etkisi altındasınız.
Soylugiller diyorum çünkü sadece Süleyman Soylu değil, bir de Sadık
Soylu var.
Şimdi, hakkındaki
iddialara cevap veremeyen Bakan -aynı Süleyman Soylu da olduğu gibi-
ne yapar? Hemen HDPye saldırır. Hakkındaki iddialara cevap
veremeyen FETÖ iltisaklılar ne yapar? Hemen HDPye sardırır. Siz
de aynı geleneğin devamcısısınız, bunu burada bir
kere daha gördük. Bakın, bizim hakkımızdaki söylediğiniz
bütün asılsız, mesnetsiz iddiaların hepsini size iade ediyorum.
Önce gidin, biraz öğrenin de öyle gelin. Bakın, niye böyle
söylüyorum? Bugün burada bunu konuşmayacaktım aslında fakat siz
bizi mecbur bıraktınız konuşmaya. Niye böyle? Şimdi,
bu sizin Bakanınız, yakın çalışma
arkadaşınız ve kankanız olan Süleyman Soylunun üç dört gün
önce başlattığı kumpasın devamı bugün geldi.
Nerede? Cizrede. Ne yaptı? Cizre ilçe binamızı
bastırdı, 26 kişiyi gözaltına aldırdı. Neden? Bir
kumpas kurdu ya, arkasını getirmesi lazım. Fakat hani ilçe
binasına girerken kapının, pencerenin kırılmasına
alıştık da -onu hep yapıyorsunuz, insan gibi girmeyi
beceremiyor o Soylunun çalışanları- ama sadece o değil,
başka bir şey daha yaptılar: O Cizre ilçe binasının
içinde Kürt halkının değerlerine açıkça
saldırdılar, Kürt düşmanlığı yaptılar.
Nasıl mı? Bakın, Deniz Poyraz, İzmirde alçakça
katledilmiş olan arkadaşımız. Onun duvarda asılı
olan posterini ayaklar altına alıp çiğnedi kolluk gücü; Kürt
halkının değerine saldırıdır açıkça. Ama
sadece o değil, Taybet ananın, yedi gün yedi gece cenazesi sokakta
bırakılmış olan Taybet ananın posterini ayaklarının
altına alıp çiğnediler, Kürt halkının değerlerine
açıkça saldırdılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ama sadece o değil, o kolluk daha beterini yaptı.
Roboski ya, Roboski
Uçakların öldürdüğü, bombalayarak öldürdüğü
34 insanımızın, aralarında yarısından
fazlasının çocuk olduğu insanların posterini alıp
ayaklarının altında çiğneyip, böyle yırtıp Kürt
halkının değerlerini aşağıladılar. İşte
sizin Kürt düşmanı politikalarınız, işte sizin
güvenlikçi politikalarınız, işte sizin üslubunuzdur
insanların dağa çıkmasını sağlayan; biz
değiliz. (HDP sıralarından alkışlar)
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Haydi oradan!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) HDP, Halkların Demokratik Partisi, gençler dağa
çıkmasın diye mücadele eden, demokratik ve barışçı bir
çözümün gerçekleşmesi için mücadele eden, şiddete karşı
mücadele eden partidir ama sizin güvenlikçi politikalarınız, sizin
asimilasyoncu politikalarınız, inkâr politikalarınız, Kürt
düşmanı politikalarınızdır dağa çıkmaya yol
açan esas itibarıyla, bunu da söylemiş olayım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Tamamlıyorum efendim.
Bakın, yahu, hiç
sıkılmadan, utanmadan konuşuyorsunuz; bütün belediyelerimize
-birkaç tanesi hariç- kayyum eliyle el koymuşsunuz, gasbetmişsiniz,
halka hizmet verilmesin diye halkın iradesini gasbetmişsiniz, o
belediyelerden boşalttığınız alanda Hizmet
yaptık. diye konuşuyorsunuz. Sahadaki bütün oyuncuları,
kaleciyi çıkarmışsınız, kaleyi
boşaltmışsınız Gol atıyoruz. diyorsunuz; var
mı böyle bir şey? Yok. Sizin bu yaptığınızı
da Kürt halkı unutmayacak. O sizin kayyumlarınız sizinle beraber
her türlü yolsuzluğu, hırsızlığı, usulsüz
harcamayı yapıyor, siz de onların arkasında duruyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Tamamlıyorum efendim.
Bakın, bir şey daha
hatırlatayım: Hasankeyf ya, Hasankeyf; Hasankeyfte on iki bin
yıllık tarihi ve kültürü sular altında bırakıp yok
ettiniz ya, on iki bin yıl! Şimdi, sizin Genel
Başkanınız Hasankeyfin açılışına özel pist
kurdurup gitti biliyorsunuz ve orada konuşma yaparken demiş ki: Bak
HDP, siz bu tür şeyler yapabiliyor musunuz? Bak Yapamayız.
demiyorum, yapmayız, yapmayız. O a harfi var ya çok önemli çünkü
siz on iki bin yıllık tarihi yok ettiniz; biz yok etmeyiz. Siz Kürt
halkının tarihî ve kültürel mirasını, insanlık
mirasını tahrip ettiniz; biz etmeyiz. İşte, Çevre Bakanının
savunduğu, o tahrip edilmiş olan Hasankeyftir esas olarak. Bir de
burada çıkıp bunu gururla anlatıyorsunuz. Öyle değil,
işte cevaplarınızı veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Oluç, son kez açıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Keşke bu konulara böyle girmeseydiniz de sizin Paris
İklim Anlaşmasından...
METİN NURULLAH SAZAK
(Eskişehir) Propaganda yapıyor, PKK propagandası yapıyor.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Grup Başkan Vekillerinin arasında yapılan bir
anlaşma çerçevesindedir bu konuşmalar, yapmayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul)
Glasgowdaki COP zirvesine kadar
yaptıklarınızı, yanlışlarınızı
teker teker anlatabilseydik, ekoloji ve çevre konusunda konuşabilseydik
ama buna fırsat vermediniz. Onun için bu cevabı vermek zorunda
kaldık.
Sayın Çalışma
Bakanı, bir cümle de size söylemek istiyorum. Gerçekten dikkatle dinledim,
bir şeyi eksik bulduk, niye konuşmadığınızı
bilemiyorum. EYTliler hakkında hiçbir şey söylemediniz. Bir konu
daha var, sendikalaşma konusunda söyledikleriniz, evet, çok önemli ama
sendikalaştığı için işten atılan işçilerin
haklarını savunmak da çok önemli. Bunu da göz ardı etmemenizi
dilerim.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
5.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Kırklareli Milletvekili
Selahattin Minsolmazın vefat eden annesine Allahtan rahmet, ailesine ve
grubuna başsağlığı dilediğine ve Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca; Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanı Murat Kurum; Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanık ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Vedat Bilginin 281 sıra sayılı 2022 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde
yürütme adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Öncelikle, konuşma
sırası geldiğinde fark ettik, Selahattin Minsolmaz,
anneciğini kaybetmiş. Allahtan rahmet diliyoruz, grubuna, ailesine
başsağlığı diliyoruz; Kırklareli Milletvekilimiz
Selahattin Minsolmaza.
BAŞKAN Allah rahmet
eylesin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şimdi, bugün tabii, neredeyse parlamenter sisteme döndük. 4 bakan, çok
uzun zamandır ilk kez aynı anda burada oluyor, o yüzden süre çok dar.
Öncelikle, Sayın Vedat Bilgine üslubu için, yaklaşımı için
teşekkür ederiz. Zaten bugünkü genel havaya da bakarsanız
Parlamentoda -bizler değişmiyoruz ama bakanlar değişiyor-
günden güne tansiyonu aslında, bakanların Parlamentoya
karşı kurdukları dilin kendisi belirliyor ve gün boyunca da bu
açıdan oldukça iyi bir deneyim oldu Parlamento için. Ben her 4 bakana da
bu açıdan teşekkür ederim.
Sayın Vedat Bilgine
söyleyeceğim şu: 3600ün, asgari ücretin, EYTnin takipçisiyiz. Bir
de şunu takip edin Sayın Bakan: Sosyal Güvenlik Kurumunda çok büyük
bir ilaç yolsuzluğu yapıldı, görevden almalar oldu. Ancak o
büyük ilaç yolsuzluğunda bir bakanın akrabası; yine aynı
bakanın Teftiş Kurulu Başkanlığına eski
müşaviri getirildi. Kurum çok rahatsız. Bu konuya bir başka
gözle bakmanız ve dikkat etmenizi biz özellikle rica ediyoruz.
Sayın Fahrettin Kocaya
şunu söylemek isteriz: İlaç fiyat kararnamesi illa Euroyu 4 liradan
12 yap, ilaçları 3 kat pahalılat
Bunu kimse savunmaz, ne buradaki
herhangi bir eczacı milletvekili ne Türk Eczacıları
Birliği; biz ilacın satın alınabilir, bulunabilir
olmasını, erişilebilir olmasını savunuyoruz. Ama ilaç
fiyat kararnamesi, Kemal Unakıtan zamanında yapıldı,
2009da Ali Babacanla revize edildi. O günden bugüne el sürülmemiş ve
günün koşullarını karşılamayan bir kararname, onun
düzeltilmesini ve bunu meslek örgütleriyle yapmanızı bekliyoruz.
Yirmi beş yıl sonra
ilk kez Aşı önemlidir.
Bu yirmi yıllık AK PARTİ
sorumluluğunu hep ben söylüyordum, Sayın Bakan kayda geçirdi.
Türkovac, onayları tamamlandıktan sonra, nasıl Sözümüze
değer veren herkes, Sağlık Bakanlığının
aşı programına uydu. dediysek, Türkovac konusunda da aynı
inisiyatifi kullanacağız. Yerli aşı kadar önemli bir güç
yoktur, her şeyin üzerindedir.
Sağlık
atamalarına soru-cevapta cevap bekliyoruz, 40 bin atama ve atama
kılavuzu için.
Hep söyledim bir de buradan
söyleyeyim. Aşı karşıtlığıyla en iyi
mücadele şu: Bütün doktorlar, yoğun bakımcılar, herkes
diyor ki: Aşısızlar hastalanıyor, aşısızlar
ölüyor, aşısızlar bulaştırıyor. Şu turkuaz
tabloyu ikiye ayırın; bir kırmızı
aşısızların tablosu, bir de mavi ya da yeşil
aşılıların tablosu, en etkin ikna yöntemi bu
olacaktır, toplamı yine sizin turkuaz tabloyu versin ama millet
görsün. Aşısızlığın sonuçlarını görsün,
bu, bizce çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun
tamamlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz her
Bakana veriyoruz, zaman ekonomisi açısından çoğalttım,
gruplara ve Bakanlara dağıttım ama soru önergelerini süresi
içinde cevaplamada en iyisi yüzde 30la Sayın Yanık. Süresi içinde
daha hiç soru önergesi yanıtlamayan Sayın Vedat Bilginin de karnesi
zayıf. Sayın Fahrettin Kocanın yüzde 1,25ini de coronavirüsün
mücbir sebebi sayalım, artık bundan sonra düzeltsin bu oranları
diye söyleyelim.
Şimdi, Sayın Murat
Kurum, tabii, o birazcık üslup konusunda herhâlde bugünün en
zayıfıydı ama eleştirildi, eleştirecek,
hakkıdır. Şimdi, sizin Bakanlarınız, sizden
Yangınla mücadelede uçak lazım değil, helikopter uygun. der
de, ortalık yanarken bütün dünyadan Uçak, uçak. diye koşturulursa o
zaman işte halkın konuştuğu konu, muhalefetin de konusu
olur, buna şaşırmamak lazım ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dikey
mimariye ömrüm boyunca karşı oldum. diyen Genel
Başkanınız yönetime geldiğinde İstanbul'da -rabia- 4
tane gökdelen vardı, şu anda 121 gökdelen var; 117si sizin eseriniz.
Bugün gelinen noktada hani
görevlerini yapmayanlar diyorsunuz ya, ben şöyle bir geriye doğru
baktım; 2020de Düzce'de 7 kaybımız, Trabzon Araklı'da 4,
Rize'de 6, toplam sellerde 82; 2009da Ayamama Deresinde 24 kişinin
kaybı
Yani bunların neresinde CHP'li, muhalif belediyeler var? Her
tarafında yüksek oranlarda siz varsınız; dereye imar sizde,
tedbirsizlik sizde ama kürsüye çıkınca muhalefete sorumluluk yüklemek
yine sizde. Şimdi, tabii, öyle olunca Türkiye'nin dört bir yanından
not yağdı. Kısaca şunu söyleyeyim: İzmir
Büyükşehir 6 bölgede 960ı teslim edilmiş -sordunuz diye- 2.518
devam eden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
2.500ü ihale aşamasında 5.978 konutu öyle boş araziye falan
değil, uzlaşmayla, tam mutabakatla yerinde dönüşüm yapıyor
ama Karabağlar Belediyesinin 110 hektarlık dönüşümü
masanızda onay bekliyor, bir türlü bu kentsel dönüşüme onay
vermiyorsunuz. Karabağlar'daki 48 dönümlük kentsel dönüşüm
alanını 540 dönüme çıkarmak için önce üniversite alanına
çevirip statü değiştirmeden konut alanı olarak
sattınız, 6306ya göre yetki sizde, çivi çakmadınız ama
yine de dönüyorsunuz, bize sorumluluk yüklemeye çalışıyorsunuz.
Diğer taraftan
baktığımızda da nasıl söyleniyor bunlar bilmiyorum,
rakama bakın Sayın Başkan, İzmir Büyükşehirin
-arıtma- 68 tesisinde atık suyun yüzde 97si ileri biyolojik
arıtmayla arıtılıyor, Türkiye 1incisi. Türkiye'de
arıtılan her
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özel, son kez açıyorum, son kez.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitireceğim efendim.
Kentsel dönüşümde
İzmir Büyükşehirin projeleri dört sene bekledi, onaylanmadı
sizden önceki bakanlıkta, Kuzey Ankara'ya bir gecede özel kanun
çıktı.
Şimdi, bu Murat Kurum'un
İzmir bir dahaki sefere
Sayın Kurum, İzmir'e ne adaylar, ne
bakanlar, hatta bir eski Başbakan geldi. Eğer bu kadar
meraklıysanız, İzmir'e bir dahaki sefere cesaretiniz varsa aday
olun, İzmir o uzun boyunuzun ölçüsünü nasıl alacakmış bir
görün. (CHP sıralarından alkışlar)
Son sözüm, Derya
Hanım'a: Kaba siyaset falan yapmayız biz. Önceki bütün
bakanların tutanağında var. En çok da bu
Bakanlığı sakınırız ama önüme gelen belgelere
bakınca, bizim arkadaşlar ispat koyuyor, geçmişte İstanbul
Sözleşmesi'yle ilgili inanılmaz bir savunma, bugün ona çok tezat
açıklamalar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Artık
yeter ama Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bitiriyorum, son, son, Başkan.
Bizim
arkadaşlarımız diyorlar ki: Derya Hanım'ın
şurası çelişkili, burası çelişkili. Dedim ki: Öyle
demeyin, ben ona şahidim. Diyor ki: Arkasında
duramayacağım hiçbir ifadem yok. Çok doğrudur, Bakan
olduğu gece sabaha kadar tweet sildi, yetmedi Twitter hesabını
kapadı. (CHP sıralarından alkışlar) Yeni
açtığı hesaptan yanlış paylaşım yaptı,
dört gün sonra bir hesap daha kapadı. Allah için, Sayın Bakan sözünde
tutarsızlık olmayan, geçmişiyle hesaplaşabilen Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin en tutarlı siyasetçisidir.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Özkan buyurun.
6.-
Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, 4 bakanlığın
bütçesinin görüşüldüğü yoğun gündemi uhuletle ve suhuletle
yönettiği için Başkanlık Divanına teşekkür
ettiğine ve 281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur
görüşmelerinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca; Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat
Kurum; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilginin yürütme
adına, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andicanın İYİ
Parti Grubu adına ve Iğdır Milletvekili Habip Eksik ile Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın HDP Grubu adına
yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle bugün 4
Bakanlığımızın bütçesinin görüşüldüğü
yoğun gündemi uhuletle ve suhuletle yönettiğiniz için Kıymetli
Başkanım, sizlere
teşekkür ediyorum ve özellikle bugün, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanımıza yapmış olduğu
çalışmalar ve faaliyetleri için teşekkür ediyor, bütçesinin
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanımız Sayın Derya Yanıka bütçesinin hayırlı
olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanımız Vedat Bilgine de teşekkür ediyorum ve
başarılar diliyorum. Sağlık Bakanımız Fahrettin
Kocaya ülkemiz, milletimiz, insanımız için vermiş olduğu
sağlık mücadelesinde başarılar diliyor, bütçesinin
hayırlı olmasını Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Evet, Kıymetli
Başkan, uzun, yoğun bir gündemde pek çok konuşma
yapıldı, bu konuşmalara zaten Sayın Bakanlarımız,
yine grubumuz adına, Cumhur İttifakı adına konuşma
yapan sayın milletvekillerimiz ayrıntılı bir şekilde
cevap verdiler ancak birkaç hususu bu çerçevede günün sonunda sizlerle
paylaşmak istiyorum. Öncelikle, bugün yapılan konuşmaların
içerisinde, maalesef, AK PARTİ Covidi, pandemiyi fırsata çevirdi,
ambulans uçaklarla yurt dışından hastalarımızı
getirmek suretiyle, bunu şova dönüştürdü ve pandemiyle mücadelede
büyük bir şov yaptı. deniliyor. Evet, kıymetli arkadaşlar,
biz, âdeta salgını yirmi yıl öncesinden görmüşçesine devlet
hastanelerinin yenilenmesi, şehir hastanelerimizin inşası, özel
sağlık kuruluşlarımızın ihyası ve
geliştirilmesi, sağlık endüstrisi ve ilaç sanayisinde,
sağlık teknolojileri alanında yaptığımız
çalışmalarla -hamdolsun- milletimizin rızasını,
sevgisini ve muhabbetini kazanmaya gayret ettik. Onun için, bunun adı
şov değil, millete hizmettir. Ay yıldızlı
pasaportumuzu taşıyan vatandaşlarımızı,
dünyanın neresinden olursa olsun ambulans uçaklarla ana
vatanımıza, cennet vatanımıza getirmek millete hizmetin ta
kendisidir. Biz şehir hastanelerimizde, sağlık endüstrisinde,
sağlık teknolojilerinde yapacağımız
çalışmalarla, ambulans uçaklarla ay yıldızlı pasaportu
taşıyan bütün vatandaşlarımızı nerede olursa
olsun cennet vatanımıza getirerek sağlıklarına
kavuşturmaya inşallah devam edeceğiz. Bu noktada aşı
çalışması da başarılı olduğu için ve bunun
için ortaya koyduğu gayretleri vesilesiyle Sayın
Bakanımızı tebrik ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Tabii, diğer taraftan, yine, hatiplerin yapmış olduğu
konuşmalarda Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre Türkiye
salgınla mücadelede en başarısız ülke. iddiasında
bulundular. Kıymetli arkadaşlar, Dünya Sağlık Örgütü
Başkanı Tedros Ghebreyesus diyor ki: Dünyada salgınla
mücadelede hem ulusal kararları en hızlı alan ülke Türkiye
Cumhuriyeti devleti oldu hem de salgınla mücadelede küresel
yardımlaşmaya dikkat çekerek
Hani birileri demişti ya Eve
ihtiyaç olan, camiye haramdır. Öyle değil, biz Küresel anlamda
bütün dünya ülkeleriyle salgınla mücadelede başarı yoksa
Türkiye'de de başarı yok. diyerek bütün dünyada
yardımlaşmayı ortaya koyduk ve Dünya Sağlık Örgütünün
takdir ettiği, tebrik ettiği ve örnek gösterdiği salgınla
mücadeleyi ortaya koyduk. Sağlık Bakanımıza ve
Cumhurbaşkanımıza bu vesileyle
[CHP sıralarından
Hamdolsun(!) sesleri]
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hamdolsun, bizim gurur duyduğumuz bir Cumhurbaşkanımız var,
tebrik etmekten çekindiğimiz sizin gibi bir genel başkanımız
yok, hamdolsun. (CHP sıralarından gürültüler) Evet,
Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Bakanımıza
teşekkür ediyorum.
Evet, kıymetli
arkadaşlar, Turkovac, bu noktada, Allahın izniyle, bütün mazlum
coğrafyalarda şifa dağıtacak; adil, hakça
paylaşıma dayalı yeni bir dünya düzeninin
inşasının da temelini teşkil edecek. Bu anlamda,
cezaevlerinde Covid nedeniyle mahkûmların can
sağlığını korumak üzere bütün tedbirler, gerekli
tertibat hem Adalet Bakanlığımızın hem de
Sağlık Bakanlığımızın gayretleriyle
alınmıştır ve tabii, daha bir hafta önce Meclisimizin
almış olduğu bir kararla, hükümlülerle ilgili izin sürelerine
ilişkin bir düzenlemeyi de hayata geçirmek suretiyle, burada da huzuru ve
sağlığı koruyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez buyurun
Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Tabii, konuşacak çok şey var.
Son olarak, özellikle
hatiplerin
BAŞKAN Konuşacak
çok şey var ama vakit yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkanım, biz süreleri tutuyoruz, yani benim bir buçuk-iki
dakikalık vaktimin olması lazım.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) Nasıl yani Başkan yanlış. mı demek
istiyor?
BAŞKAN Yani siz de mi
tutuyorsunuz süreleri bizden başka?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Evet efendim.
Kadınlara
karşı savaş açtınız. dediler yine AK PARTİ
Grubuna hitaben. Arkadaşlar, kız çocukları için okullaşma
oranını yüzde 92den 97ye çıkaran,
kadınlarımızın okuryazarlık oranını yüzde
79,9dan 96ya yükselten, iş gücüne katılım oranını
yüzde 25ten yüzde 40lara çıkaran ve kadın girişim destekleriyle
bunu sürdüren, kadına şiddetle mücadelede sıfır tolerans
ilkesiyle mücadeleyi ortaya koyan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özkan, son kez açayım, bitirin lütfen.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Yanındaki kadınlar hiç utanmıyor mu ya?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bitiriyorum efendim.
anayasal ve yasal
reformlarla pozitif ayrımcılığı hayata geçiren, 81
ilimizde açtığımız şiddeti önleme ve izleme
merkezlerinde 160 binden fazla kadınımıza hizmet veren
(HDP
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kadınımız yok ya.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele IV. Ulusal Eylem Planını
hazırlayan, Kadının Güçlenmesi Programı ödeneğini 2
kattan fazla artırarak 943 milyon liraya çıkaran yine grubumuzdur, yine
Cumhur İttifakıdır.
Bu vesileyle, bugün
çalışmalara katkı sunan bütün siyasi parti gruplarına ve
milletvekillerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, kadınımız
ve kadınlarımız lafını geri alsın.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Yahu, kadın, kadın ya, tamam ya. Kadın da kadın,
kadınımız değil, kadın.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kadınımız ve
kadınlarımız lafını kabul etmiyoruz.
BAŞKAN
Kadınımız demek -siz de erkeğimiz deyin- kötü bir
şey değil ki. Ne var yani?
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Demiyoruz, demiyoruz.
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi
(1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve
Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Genel Uygunluk Bildirimi ile 2020 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2020 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2020 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1690) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 282) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
E) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) İklim Değişikliği
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
I) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) MESLEKİ YETERLİLİK
KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Güzel, buyurun.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Kadına yönelik şiddet bu denli artmışken şiddet
araştırma verileri neden güncellenmemektedir? Kadına yönelik
şiddetin türleri ve nedenleriyle ilgili gerekli bütçe ayrılarak bir
saha araştırması yapılacak mıdır?
1 Ocak-30 Ekim 2021 tarihleri
arasında, İSİG Meclisine göre, 1.847 işçi iş
cinayetlerinden dolayı yaşamını yitirmiştir.
Bakanlık bu alanda 2021 yılında sadece 500 denetim
yapmıştır. İş cinayetleri bu kadar artmışken
bu kadar az sayıda denetim yapılmasının gerekçesi nedir?
Yasalarca yükümlü olunan
engelli istihdam kotası neden uygulanmamaktadır? Kamuda ve özel
sektörde istihdam edilen engelli kadın sayısı nedir? Engelli
istihdamına ilişkin süreçler etraflıca denetlenmekte midir,
neler yapılmaktadır? Kamu hizmetinden çıkarılması
talebiyle, hiçbir somut suç unsuru olmadan, nasıl elde edildiği
bilinmeyen iddialarla, KHK geçici 35inci madde hukuksuzluğuyla
yapılan ihraçlara son verecek misiniz? Kaç kadın bu maddeyle ihraç
edilmiştir?
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Sayın Sağlık Bakanım, salgın sürecinde verdiğiniz
fedakârca hizmetlerden dolayı şahsınıza ve tüm
sağlık çalışanlarımıza yürekten teşekkür
ediyorum.
Sayın Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanım, polislerimize, öğretmenlerimize,
sağlık personeline ve din görevlilerine 3600 ek gösterge verilmesiyle
ilgili çalışmaları, ayrıca EYTyle ilgili düzenlemeyi
destekliyor ve müjdeli haberlerinizi bekliyoruz. Asgari ücretten vergi
alınmamasına yönelik Bakanlığınızın bir çalışma
planı var mıdır?
Sayın Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanım, gazi sayılmayan kahramanlarımızla ilgili
bir çalışma var mıdır? Bünyenizde görev yapan ek dersli
meslek elemanlarının kadro talebine yönelik bir
çalışmanız olacak mıdır?
Sayın Çevre,
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanım, seçim
bölgem olan Mersin'de hava, kıyı ve deniz kirliliğinin önlenmesi
ve Bakanlığımızın Mersin'e
ayırdığı ödenek miktarının
artırılmasını talep ediyor,
Bakanlıklarımızın bütçelerinin hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hakları gasbedilmiş
olan emeklilikte yaşa takılanların haklarının iadesi
için bir çalışma yapılmakta mıdır? Kamuda
taşeronda kalan yüzde 70 hizmet alım sözleşmesine takılan işçiler
için sürekli işçi kadrosuna alınıp kadro verilmesi
düşünülmekte midir? Belediye ve özel idarede geçici işçilere kadro
verilmesi, en azından, altı ay çalışan işçinin
amirinin oluruyla on ay çalışma süresine uzatılması
düşünülmekte midir? Çırak ve stajyerlerin işe
başladığı gün yaşlılık
sigortasının başlaması sağlanacak mıdır?
Engellilerle ilgili intibak düzenlemesi, emeklilerle ilgili intibak düzenlemesi
yapılacak mıdır? Taşerondan kadroya geçenlerin özlük
haklarında sınırlamalar kaldırılacak mıdır?
Asıl işi yapana asıl kadro verilecek midir? Sağlıkta
atama bekleyen binlerce sağlık çalışanı için atama
programınız var mıdır? Sağlıkta taşeron
çalışanına kadro verilecek midir? Engellilerin çalışma
kotası yüzde 3ten yüzde 6ya çıkarılması düşünülmekte
midir? Engelli ataması için 3 bin üzeri olacak. demiştiniz, bu
sayı kaçtır? Millî Eğitimde daimi işçi olarak
çalışıp iki ay işsiz kalanlar sürekli kadroya alınacak
mıdır?
BAŞKAN Sayın
Taşkın...
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, görüşülmekte
olan Sağlık Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçelerinin hayırlı olmasını
diliyorum. Bakanlarımıza ve Bakanlık
çalışanlarımıza, ülkemize ve milletimize vermiş
oldukları başarılı hizmetlerden dolayı teşekkür
ediyorum.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde AK
PARTİ hükûmetlerince İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. şiarıyla yapılan sağlık
yatırımlarımızın ve sağlık hizmetlerimizin
tek gayesi vardır, o da aziz milletimizin kaliteli ve konforlu sağlık
hizmetlerine kolay ve ücretsiz ulaşmasını sağlamaktır.
Özellikle sağlıktaki hızlı dönüşümüyle dünyada örnek
gösterilen Türkiye, küresel salgına karşı en hazırlıklı
ve en başarılı ülke olmuştur diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Güler...
ABDULLAH GÜLER
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Ülkemizin yüz akı
kuruluşu olan Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca,
dünyada yaşanan pandemi sürecine rağmen, sosyal konut alanında
son yıllarda yapılan atılımlarla 5 milyon vatandaşımıza
1 milyon 100 bin konut inşa edilerek büyük bir başarı
gösterilmiş, 810 şantiyede yıllık yaklaşık 70 bin
kişi istihdam edilerek inşaat sektörüne ve ekonomimize büyük
katkı sağlanmıştır. Elâzığ, Malatya ve
İzmir'de meydana gelen depremler ile Giresun, Kastamonu, Sinop,
Bartın ve Rize'de meydana gelen sel felaketi, Antalya ve Muğla
yangınları sonrasında toplamda 44.728 konut ve köyevi, 485
iş yeri, 25 okul, 18 cami, 2 yurt, pansiyon ve 3.984 ahır inşa
edilerek tüm vatandaşlarımızın bu afetlerdeki yaraları
sarılmış, biten konutlar vatandaşlarımıza teslim
edilmiştir.
Bu hizmetlerin
yapımında emeği geçen Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Bakanımıza, Toplu Konut
İdaresi Başkanımıza, başkan
yardımcılarımıza, daire başkanlarımıza ve
uzmanlarımıza Meclisimiz adına teşekkürlerimizi arz
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Fendoğlu
MEHMET CELAL FENDOĞLU
(Malatya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
24 Ocak 2020 tarihinde
Sivrice merkezde meydana gelen deprem sonrasında Elâzığ ve
Malatyada devletimiz çok kısa zamanda yaraları
sarmıştır. Konut başta olmak üzere, her türlü insani
yardımı ve desteği sağlamıştır. Malatya ve
Elâzığ depreminde zarar gören vatandaşlarımıza
konutları teslim edilmiştir. Bazı ilçelerimizde hak
sahipliği problemlerinden dolayı -az sayıda da olsa- sıkıntı
yaşanmasına rağmen depremzede vatandaşlarımıza
konutları teslim edilmeye devam edilmektedir.
24 Ocak gecesi depremden iki
saat sonra deprem bölgesine intikal eden ve on gün yörede depremzedelerle
birlikte kalan İçişleri Bakanımıza, Çevre
Bakanımıza, Sağlık Bakanımıza, TOKİ
Başkanımıza, AFAD Başkanımıza ve depremden hemen
sonra arayıp bilgi alan Cumhurbaşkanımıza ve bizleri
bölgeye yönlendiren Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeliye hemşehrilerim ve Malatyalılar adına teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Baltacı
HASAN BALTACI (Kastamonu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk siyasetinde siz
kelimesini sen kelimesine çeviren AKP Genel Başkanıdır.
Açtığı yolda ilerleyenlere de bir örnek vermek istiyorum;
Sayın Bakan, henüz Bakan olmadığı dönemde, 27 Haziran
2016da sosyal medya hesabında bakın ne demiş: Hişt,
Kılıçdaroğlu, senin adamlar patates dağıtıyor; ne
iş? Sayın Genel Başkanımıza sen diye hitap
etmiş. Ayrıca, Sayın Bakan Komisyon toplantısında bir
kadın milletvekilimize, Bartın Milletvekilimiz Sayın Aysu
Bankoğluna Terbiyesiz. demiş; o da tutanaklarda duruyor.
Ayrıca, ben,
konuşmamda bir uyuşturucu bağımlısından
değil bir uyuşturucu satıcısından bahsediyorum. 25
Marttaki operasyonda uyuşturucu satarken yakalanmış -27 Ekimde-
yani ben konuşma yapana kadar yedi ay yedi gün boyunca görevde
kalmış. Bu kişiyi yedi ay yedi gün boyunca görevde tutanlar bir
gün adaletin önünde hesap verecek ve ben de bu işin peşini
bırakmayacağım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özkan
HACI ÖZKAN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Temel insan
haklarının kurulması dâhil birçok uluslararası
sözleşmenin kaynağını teşkil eden, insanlık
tarihini yapı taşlarından biri olan Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 73üncü yıl
dönümünü idrak ediyoruz.
Beyannameyi ilk imzalayan
ülkeler arasında yer alan ve insan hakları alanında temel
Birleşmiş Milletler sözleşmelerine taraf olan Türkiye, bu
alanda, uluslararası örgüt ve mekanizmalarla iş birliğini kararlılıkla
sürdürmektedir.
Ülkemiz, son on dokuz
yılda gerçekleştirmiş olduğumuz reformlarla temel hak ve
özgürlüklerin tüm toplum kesimlerine ulaştırılması
noktasında çok önemli sonuçlar elde etmiştir. Önümüzdeki dönemde, bu
yöndeki çabalarımızı, adımlarımızı ve
reformlarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.
Bu vesileyle,
vatandaşlarımızın ve dünya milletlerinin İnsan
Hakları Gününü tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Ataş
DURSUN ATAŞ (Kayseri)
Sorum Sağlık Bakanına: Kayseride inşaatı yılan
hikâyesine dönen Develi Devlet Hastanesi ve inşaatı devam eden
Sarız Devlet Hastanesi ne zaman açılacaktır?
Tomarza, Yahyalı ve
Pınarbaşı başta olmak üzere ilçelerdeki uzman doktor
eksikliğini gidermeye yönelik bir çalışmanız var
mıdır?
Çevre Bakanına: 2018de
çıkarılan imar barışı mağduriyetler
yaratmıştır. Kayseri ve ilçeleri başta olmak üzere
ülkemizin dört bir yanından şikâyetler yağıyor. Yapı
kayıt belgesi alan bu vatandaşların ve hayvancılık
yapma amaçlı kullanılan yayla yapılarının
ruhsatlanmasına dönük bir çalışma var mıdır?
Çalışma
Bakanına: 696 sayılı KHK'yle Erciyes Üniversitesinde kadroya
geçen işçilerin bir kısmı toplu iş sözleşmeleri
çerçeve protokolüne alınmadı, bu işçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi için bir çalışma var
mıdır? TYPyle okullarda güvenlik görevlisi olarak çalışan
personeli sürekli olarak kadroya almayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Ali
Şeker, buyurun.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Bilgin, asgari ücretlilerin vergilerinin iptal edilmesini düşünüyor
musunuz? EYT sorununun çözümü konusunda bir çalışmanız var
mı? Memur maaş iyileştirmesini ne oranda yapacaksınız,
Sayın Kurtulmuş yüzde 35 oranında
yapılacağını söyledi; bu doğru mu?
Sayın Sağlık
Bakanı Koca, hekimlerin ve sağlık
çalışanlarının özlük ve emeklilik haklarıyla ilgili
yeterli bir iyileştirme sağlanacak mı? Serbest çalışan
hekimlerin on yıl çalıştıktan sonra hususi -yeşil-
pasaport alabilmeleri için bir çalışmanız var mı? Çok
sayıda sağlık personeli atanmayı bekliyor. Diyaliz
teknikeri, odyometre teknisyeni, radyoloji teknikeri, acil tıp teknisyeni,
anestezi teknikeri, sağlık yönetimi bölümü mezunlarının
alımı için ne kadar bütçe ayırdınız, kaç kadro
açılacak? Üniversite hastanelerinin, özellikle, İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa'nın yerinde yenilenmesinin
hızlandırılması için Hükûmetinizin bir
çalışması var mıdır?
BAŞKAN - Cevap
kısmına geçiyoruz.
Sayın Kurum, buyurun.
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM Evet,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, HDP Grup Başkan Vekiline
şunu sormak istiyorum: Siz bütün Kürtler adına, Kürt
kardeşlerimiz adına konuşma hakkını nereden
alıyorsunuz, size bu hakkı kim veriyor? Bunu bir kere merak ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul)
Kürt halkından.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Aldığımız oylardan,
aldığımız iradeden.
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM Siz,
çocukları dağa çıkarmaktan bahsediyorsunuz; biz,
çocuklarımız için okul diyoruz, eğitim diyoruz, üniversite
diyoruz. Siz yakmak diyorsunuz, yıkmak diyorsunuz; siz yakıp
yıkarsınız, biz yaparız. (HDP sıralarından
gürültüler)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Nerede duydunuz yakmayı yıkmayı?
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
BAKANI MURAT KURUM Yakıp yıkanlar yapmanın ne demek
olduğunu bilemezler. Milleti memnun etmek ne demektir, bunu bilmezler.
Demokrasi, demokrasi. diyorsunuz, eleştirilere sabredemiyorsunuz. Kayyum
belediyelerinden bahsediyorsunuz, şunu söyleyeyim
AYŞE SÜRÜCÜ
(Şanlıurfa) Kayyumun yolsuzluklarını bir anlat!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM Siz hep
ömrünüzü umutlanmakla geçirdiniz, bundan sonra da aynı umutlanmayı
geçireceksiniz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Hadi ya!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM
Umutlarınızı milletimiz yine boşa çıkaracak. Bu millet
size yetkiyi verip de terör örgütünü destekleyecek bütçe yaptırmaz, buna
müsaade etmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından gürültüler) Siz hâlâ bunu öğrenemediniz.
Sayın Özel, kentsel
dönüşümle alakalı ne İzmirde ne de Türkiye'nin başka
ilinde bekleyen hiçbir dosyamız yok. Şunu net söyleyeyim:
İzmirde hem Büyükşehir Belediyesine hem de Bayraklı
Belediyesine vatandaşlarımız için, milletimiz için
yapılması gereken her türlü desteği vereceğimizi söyledim.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Yeğen Soylu, yeğen Soylu
Soylunun yeğeni
Ona cevap verin, Soylunun yeğenine, cevap verin.
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM
İşte, şimdi, yüce Meclisin çatısı altında
depremle alakalı, kentsel dönüşümle alakalı bize kim geliyorsa
ona yardım edeceğiz, kimseyi ayırt etmeyeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, biz millete
hizmet etmek için, ben 81 ile gitmiş, 350den fazla ziyaret etmiş bir
Bakan olarak söylüyorum, Hakkâriye de gideriz, Şırnaka da gideriz
KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Gidemezsin. Hakkâriden git yolda...
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM
İzmire de gideriz ve mücadelemizi milletimiz için veririz ve şimdi
BAŞKAN Sayın
Bakan, süreniz doldu ama
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM Sayın
Özel, size, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
yirmi seçimdir, yirmi yıldır boyunuzun ölçüsünü veriyoruz, bir yirmi
yıl daha vermeye, Allahın izniyle, milletimizin destekleriyle devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Evet, Sayın Bilgin
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) 7
Haziranda boyunuzun ölçüsünü aldınız, 7 Haziranda! Uzatmaları
oynuyorsunuz, 7 Haziranda bitti bu iş!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Kimseye Otur. diyemezsin sen! Kime Otur.
diyorsun sen! Sen ne diyorsun orada, haddini bil! (HDP sıralarından
gürültüler)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Sana ne! Sen kendin otur oraya, terbiyesiz adam!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sayın Bakanım muhatap olma, muhatap
alınacak biri değil o.
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz
Bir müsaade edin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Başkan, ne biçim davranıyor, ne biçim
davranıyor!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Arka taraf da hareket ediyor ama bakın, arkaya bakın, önce orada
başladı.
BAŞKAN Oturur musunuz
yerlerinize.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Haddini bil! Sadık Soyluyla ilgili iddialara cevap
ver, terbiyesiz!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Otur.
Hareket şu, hareketi şu ya. Siz
kimsiniz!
BAŞKAN Müsaade edin
bitirsin Sayın Bakan, soru-cevap işlemindeyiz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, arka taraftan Sayın Bakanımıza hakaret
ediyor, müsaade mi edeceğiz yani!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Soru-cevap
işlemindeyiz Sayın Oluç, cevap işlemini
tamamlayacağım.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ya, oradan nasıl hareket yapıyor?
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sen de hareket ediyorsun, önce orası başladı, önce arka taraftan
başladılar.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ben orayı görmedim, ben burayı görüyorum.
BAŞKAN
Arkadaşlar, bakın, süre geçiyor.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Sadık Soyluyla ilgili iddialara cevap ver, cevap.
Bana el kol işareti yapma, terbiyeli ol! Terbiyeli ol!
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin, sıra diğer Sayın Bakanda.
Sayın Bilgin, buyurun
lütfen.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Elinizi kolunuzu tutun, oradan tehdit etmeyin bizi!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Önce arka taraftaki grubunuza sahip çıkın!
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) İndir elini!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM Sen indir!
Sen kaldıracaksın, ben indireceğim öyle mi! (HDP
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) İndir elini, terbiyesiz!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan, herkes yerine otursun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Haddini bil be! Terbiyesiz herif! Utanmaz adam! Hadi oradan!
Soylunun yardakçısı! (AK PARTİ ve HDP sıralarından
gürültüler)
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, arka taraftan hakaret ediyorlar.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Sen kimsin elinle Otur. diyorsun, terbiyeli ol, terbiyeli
ol!
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM Sen kimsin!
Sen kimsin!
BAŞKAN Sayın
Bakan, lütfen yerinize
Arkadaşlar, lütfen siz de yerlerinize oturun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Küçük Soylu gelmiş.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, arkadan hakaret ediyorlar.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Sadık Soyluyla ilgili iddialara cevap ver.
EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Böyle bir şey olamaz ya!
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Eksik, Sayın Katırcıoğlu, herkes yerine, herkes otursun
yerine. Sayın Çepni
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Sayın Beştaş, arkadaşların el hareketi yapıyor
ama.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Siz, önce Bakanınıza sahip
çıkın.
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Onlar da aynı şekilde yapıyor, görmüyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Önce orası başladı.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bana Yerine otur. diyemez ya, Yerine otur.
diyemez.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) O mu karar verecek oturup kalkacağımıza! O mu
karar verecek!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Bana o şekil diyemez ya! Yerine otur. diyemez
ya!
BAŞKAN
Arkadaşlar, siz de otursanıza yerinize. Sayın Özkan
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Hakaret ediyorlar.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Atanmış bir Bakan, atanmış bir Bakan ya!
HABİP EKSİK
(Iğdır) Bir imza, bir imzalıksın.
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Hadsiz adam ya!
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bakana hakaret ediyorlar Başkanım.
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
Sayın Özkan, oturun yerinize. Ya, Grup
Başkan Vekilleri, örnek olacaksınız... Sayın Oluç, oturun
lütfen yerinize.
Sayın Bilgin, buyurun
lütfen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
HABİP EKSİK
(Iğdır) Bir imza, bir imza
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Mafya mısın, FETÖ müsün, Bakan
mısın ya! Hareketlere bak!
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Ergen ya!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Devam edelim, devam edelim, sakin olun
(AK PARTİ ve HDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen yavaş
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Bana yöneltilen sorular
içerisinde önemli bir soru var, hepsi önemli ama benim cevap
verebileceğim, bu kısa süre içerisinde önem sırasına göre
cevap vermem gereken birkaç soru var, onları müsaadenizle hemen arz edeyim: Birincisi, gelir dağılımıyla
ilgili bir soru vardı. Türkiye'de gelir dağılımı
araştırmalarının ilki 1968de yapılmış,
Tuncer Bulutay ve Hasan Ersel Hocaların yaptığı
Tuncer
Bulutayı iki gün önce kaybettik, Allah'tan rahmet diliyorum.
Tabii, bu arada Türk
edebiyatının en önemli destan romanlarından birini yazan Hüseyin
Nihal Atsız Beye de ölümünün seneidevriyesinden dolayı rahmet
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Bu araştırmalar çok
tekrar edildi, bu araştırmalarda dikkat çeken bir husus var, en
düşük gelir grubu olan
MAHİR POLAT (İzmir)
EYTyi anlat.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN
yüzde 20lik gelir grubunun
millî gelirden aldığı pay 4,5 ile 6 arasında
değişiyor, en yüksek gelir grubunun da 48 ile 57 arasında
değişiyor yani bu rakamlar, bu oranlar bütün araştırmalarda
değişiyor ama bu aralıklar pek değişmiyor. Demek ki
Türkiyede bir kalıp var, ya araştırma tekniğiyle ilgili
bir şey ya da yapının değişmemesiyle ilgili böyle bir
sorun var.
Bir de burada bir başka
soru var; o da ilaç yolsuzluğuyla ilgili bir soru soruldu. İlaç
yolsuzluğuyla ilgili soruşturmaları, daha doğrusu görevden
almaları ben gerçekleştirdim. O işin içerisinde olduğunu
düşündüğüm, bulaşmış olduğunu düşündüğüm
veya etkili mücadele etmediğini düşündüğüm adamları
görevden aldım. Onların bazılarıyla ilgili, şüpheli
gördüklerimizle ilgili soruşturmalar devam ediyor. Soruşturmayı
yönetenlerde de bazı sorunlar gördüm, onun için değiştirdim.
Değiştirdiğimiz arkadaş bir hukukçu, daha önce Hukuk Genel
Müdürlüğü yapmış; ben onu oradan Teftiş Kuruluna
aldım. Dolayısıyla orada işi derinleştirecek bir
çalışmanın içerisindeyiz, nereye uzanırsa oraya kadar
uzanacak. Yolsuzluğa müsaade etmeyeceğimi beni tanıyan herkes
bilir, ayrıca bu benim görevimin bir parçası bulunduğum
Çalışma Bakanlığında. Sayın
Cumhurbaşkanımızın beni bu göreve atarken söylediği
bir söz var: Bu ülkenin 1 milyon dolarını tasarruf edersen sosyal
güvenlik
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) EYTlilerle ilgili bir şey söylemeyecek misin Sayın
Bakan?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Onun için, bu benim için bir
görev, bunun sonuna kadar gideceğimizden kimsenin şüphesi
olmasın.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
4/Cden 4/Bye geçenler, kamuda süresiz sözleşmeliler, geçici
işçiler, kamudaki taşeronlar, EYTliler; hiçbir şey söylemediniz
bunlarla ilgili Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Asgari ücretten vergi meselesi
Asgari ücret çalışmalarımız da alternatif olarak önümüzde
duruyor yani birkaç alternatif var, verginin ortadan
kaldırılması, gelir vergisinin kaldırılması
vesaire gibi teknik konular; onların üzerinde durduğumuzu tahmin
edebilirsiniz. Onun için, eğer sürem varsa diğer sorulara da burada
cevap verebilirim.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) EYTyi açıklayın.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
EYT
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Bu emeklilerle ilgili
çalışmamız var, emekli gelirleriyle, onların
düzeltilmesiyle ilgili çalışmamız var. Bu
çalışmayı çok kapsamlı bir şekilde yürütüyoruz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Emekliler intibak yasası, EYT
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Çalışmada mesafe
aldıkça bunu kamuoyuyla paylaşacağımı belirtmek
isterim.
MAHİR POLAT (İzmir)
EYT, intibak yasası
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Gazel okuma, dinle!
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Bir de Sendikalara yöneltilen
baskıya karşı ne yaptınız? diye 2
arkadaşımız sordu. Bunlarla ilgili soruşturma yaptım,
bu soruşturmalarda büyük para cezaları verdim, en sonunda
sendikalarımıza şunu söyledim: Bizim hukukumuzu tanımayan
işverenler -onların karşısında- hakkında suç
duyurusunda bulunurum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) EYT düzenlemeniz de var mı Sayın Bakan? EYT yok mu?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Gazel okuma, dinle!
BAŞKAN Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Dolayısıyla bu konuda
da kimsenin tereddüdü olmasın.
Bir başka mesele,
arkadaşımız sordu, çok önemli bir soru, buradan da Kayseride
üniversitede çalışan işçi arkadaşlarımıza
seslenmek isterim: Kamu toplu iş sözleşmesi çerçevesini işveren
kabul etmiyormuş; buna yazılı olarak cevap verdim, kabul etmek
mecburiyetinde, emekçilerimizin kazandığı hiçbir hakkı
kimse gasbedemez.
MAHİR POLAT (İzmir)
Biz EYTyi sorduk.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI VEDAT BİLGİN Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHİR POLAT (İzmir)
EYT
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Milyonlar bekliyor, EYT konusunda bir açıklama yapın.
BAŞKAN Sayın
Derya Yanık, buyurun.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; soruların
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) EYT konusunda bir açıklama yapın.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Söz hakkımı kullanabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Gürer, lütfen, rica ediyorum
MAHİR POLAT (İzmir)
İktisadın birinci dersi
Ekonomiyle ilgili ders vereceğinize
EYTyle ilgili açıklama yapın.
BAŞKAN İlla sizin
istediğinizi mi söyleyecek Sayın Bakanlar, böyle bir usul mü var?
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Hayır Başkanım, vatandaş bekliyor.
AYLİN CESUR (Isparta)
Sorulara cevap verin, sorulara.
BAŞKAN Sayın
Yanık, buyurun lütfen.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; soruların bir kısmına yazılı, uzun
uzun cevap göndereceğiz muhakkak. Ancak ben bir iki konuya burada açıklık
getirmek istiyorum.
Sayın Özgür Özel'in
benim eski sosyal medya hesabımı bu kadar sevdiğini bilseydim
kapatmazdım -doğrusu, vallahi üzüldüm- çünkü o dönemde
tartışmaları ve manipülasyonları bitirebilmek için
kapattık. Daha sonra hesap açmadım o fake hesapla ilgili de
şikâyetimiz var. Dolayısıyla, beni tanıyanlar o ikinci
fake hesaptaki üslubun bana ait olmadığını çok iyi
bilirler; bir.
İkincisi;
arkadaşlar, o hesapta, önceki kullandığım hesapta
yazdığım hiçbir şeyi de değiştirmedim ve
silmedim. Ben, 1990ların ikinci yarısından itibaren
-televizyon, radyo, basılı mecralar- pek çok mecrada
görüşlerini, siyasi görüşlerini, hukuki görüşlerini hatta
diğer alanlardaki görüşlerini paylaşan bir kişiyim.
Dolayısıyla, 1997-98den itibaren kanaat ve görüşlerimi pek çok
mecrada, -sadece sosyal medya olması gerekmiyor, ulusal kanallarda da o
yazdığım soruşturmalar, 15 Temmuz, 17-25 Aralık, daha
öncesi- her dönemin bütün tartışmalarını ulusal kanallarda,
bütün milletin önünde konuştum. Dolayısıyla, o sosyal medya
hesabında yazdıklarımın aynını ve benzerlerini
zaten millete açık açık, herkesin duyacağı şekilde
söyledim. Buradan da bir şey bulamazsınız, bunu bir söyleyeyim.
Dolayısıyla, o fake hesaplardan, şuradan, buradan
yazılanlarla da yola çıkmak size zarar verir. Ben, ne kadar muhalif
olursak olalım, siyasetin kurumsal varlığına inanan, buna
saygı duyan bir insanım. Türkiye'de siyasetin gerekliliğine ve
değerine çok inanan bir insanım. Karşılıklı
müzakerenin, karşılıklı muarazanın siyasi partileri
daha iyileştireceğine, en azından iyileştirmesi
gerektiğine inanan birisiyim. Dolayısıyla, fake hesapları
burada konuşmayalım, bu çatının altına gerçekten
haksızlık olur.
Hasan Bey, yani Meclis
çatısı altındaki bir üslupla, bir sosyal medya
hesabını, ki kapattığım hesabı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yanık, cevap sürenizi bitirdik de
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Sayın Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Bir dakika
verelim size.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Bu da iyi... Vallahi onları
kıyaslamayacağım bile, ona cevap bile vermiyorum.
Şimdi, Meral
Hanımın söylediği birkaç husus var; Diyarbakır Annelerini
niye ziyaret etmedikleri
Diyarbakır Annelerinin çocuklarını
getirin çünkü geçmişte arkadaşlarınız Biz Kandile
sırtımızı dayadık. demişlerdi. (HDP
sıralarından gürültüler)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sen devletsin, sen git getir.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Sırtınızı
dayadığınız yere sözünüz de herhâlde geçer; getirin, o
anneler size kırmızı halı sererler; bırakın
girdirmemeyi, kırmızı halılar sererler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onu geçelim.
15 yaşındaki
kız çocuklarının evliliklerini onaylayan
diyorsunuz, 15
yaşındaki kız çocuklarının evliliklerini cinsel
istismar kabul edip bunu cezalandıran bir yasal düzenlemeyi bu iktidar
yaptı ama 15 yaşından daha küçük çocukları terör örgütüne
çıkaran iradeyi sorgulamanızı bekliyoruz sizden. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bu, AK
PARTİye en son
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OYA ERSOY (İstanbul)
Sorulara cevap verin, sorulara.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Sen, kendi sorumlu alanından söz et,
sorumlu olduğun alandan.
BAŞKAN Sayın
Bakan, süreniz bitti ama bir dakika da lütfen tamamlayın.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Kendi sorumlu alanından
diyor bir
arkadaşımız tam da bunlardan sorumluyum; evet, bu ülkenin bütün
vatandaşlarından, bütün kız çocuklarından,
kadınlarından sorumluyum ve bunu da konuşuyorum.
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Kadına yönelik şiddetten,
yurtlardaki tecavüzlerden söz et; iki kelime duymadık.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Filiz Hanım kendisiyle alakalı
söylediğim şeye değindi. Ben de tam da bu sebeple ifade ettim
çünkü Filiz Kerestecioğlu ile biz aynı zamanda meslektaşız.
Bugün bambaşka yerlerde duruyor olabiliriz ama sivil toplum
çalışmalarından gelen insanlarız. Dolayısıyla bir
hafta önce onca insanın ortasında yapılan konuşmanın
herhangi bir eleştirisi yapılmazken aradan iki gün geçtikten sonra,
sosyal medyadaki tezviratlardan sonra, bir hafta sonra komisyon
toplantısında tekrar eleştirme ihtiyacı duyarsa bunu
herhâlde kendisi de olsa nasıl yorumlayacağını kendisine
bırakıyorum. Daha fazla uzatmayacağım çünkü bunu gerçekten
polemik konusu yapmak niyetinde değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERPİL KEMALBAY
PEKGÖZEGÜ (İzmir) Bütçenin bununla ne ilgisi var?
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Evet,
Sayın Bakan
Mikrofonu açalım ama daha Sayın Bakana söz
vereceğim.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK On saniye
Teşekkür edeceğim
sadece.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır)
Bütçeden bahset biraz.
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK Diğer soruların
cevabını yazılı olarak göndereceğim.
Çok Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DİRAYET DİLAN
TAŞDEMİR (Ağrı) Diğer sorular önemsiz, sizin
tweetleriniz daha önemli.
BAŞKAN Evet,
Sayın Fahrettin Koca
Buyurun Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığımızla ilgili sorduğunuz
sorulara süremiz elverdiğince cevap vermek istiyorum.
Sağlık personeli
herkesin beklediği atama durumu. Bildiğiniz gibi, 40 bin yeni kadro
tahsis edildi. ÖSYM'ye, 20 bin sözleşmeli sağlık personeli
alımı yapılacağı bildirildi, önümüzdeki günlerde
kılavuz yayınlanmış olacak. KPSS puanına göre merkezî
yerleştirmeyle ve mülakat yapmadan alım yapacağız. Bunun
dışında, mart ayında ise 10 bini sürekli işçi, 10 bini
sağlık personeli olmak üzere 20 bin personeli de ayrıca
almış olacağız.
Omicron varyantı var
mıydı? Evet, bizde var. Merak etmeyin, şu ana kadar, 1i
İstanbulda, 5i İzmirde olmak üzere toplam 6 vakamız tespit
edildi. Bu, 6 vakanın hastane ihtiyacı olmadı. Son derece
belirtileri hafif, ayakta takip edilen, herhangi bir sorunu olmayan hastalar
olduğunu söylemek istiyorum. Omicron varyantıyla ilgili
vatandaşımız bu anlamda tedirgin olmasın. Biz, özellikle bu
varyantla ilgili şu anki bilgilerin
bulaşıcılığının daha fazla olduğu ama
etkisinin, virülansının ön bilgilerle daha düşük olabileceği
şeklinde düşünüyoruz. Burada yapılması gereken
Vatandaşımızın sadece, özellikle, bugüne kadar olduğu
gibi bundan sonra da tedbirlere devam etmesini istiyoruz.
Covid-19 verileri ve
vefatlar. Bu konu sürekli gündem yapılıyor. Biliyorsunuz, biz, DSÖ
tanımlarına uygun olarak PCRı pozitif olan
vakalarımızı bildiriyoruz, daha önce de söylemiştim.
Vefatlarla ilgili bugün söyleyeceğim üçüncü kez oluyor. Bilim Kurulu
sonrası altı ay önce söylemiştim, komisyonda da ifade
etmiştim, bugün de söyleyeyim. Dolaylı kayıplarla birlikte tüm
dünyada olduğu gibi bizde de 2 hatta 3 kat fazla vefatların
olduğu tahmin edilmektedir.
Kamu-özel harcamaları ne
durumda? Cepten harcamalar ne durumda? Sağlık sektöründe kamunun
ağırlığı artarak devam ediyor. 2019da yüzde 78 olan kamu
payı 2020 yılında yüzde 79,2ye çıktı, özel sektörün
payı ise yüzde 22den yüzde 20,8e düştü. Sağlık
harcamalarında özellikle cepten yapılan harcamalar ise 2002de yüzde
19,8di, 2019da yüzde 16,7, 2020de ise yüzde 16ya düştü yani cepten
sağlık harcamaları düştü. Ayrıca, sağlık
sektöründe ise kamunun ağırlığı arttı, özel
sektörün ağırlığı, bilindiği gibi,
söylendiği gibi artmadı.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Sabaha kadar mı konuşacak?
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Kit alım durumu
Kit alımıyla ilgili,
Sayın Vekilimiz özellikle anlamlar yüklemekte çok maharetli İhaleye
teklif verenlerin sayısı 2 gibi az olunca biricik firmaya veriliyor.
diyor. Şuradan göstereyim: Ne zaman? 21 Eylül. Teklif
sayısını artırmak istiyoruz ve teklif
sayısını artırdığımızda ise teklif
verenlerin sayısı 15 firmaya çıktı. Bu 15 firmaya
çıkışla birlikte 750 tur yapıldı, açık ihale, 750
tur ve 2,5 dolardan olan kit 9,6 liraya indi yani 700 milyon liradan 190 milyon
liraya indi. Sayın Vekilimiz, 84 milyon görsün istiyorum. Burada acaba
kendilerinin biricik firması
hangisi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan, artık tamamlayın, son kez açıyorum.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Son
Isparta
Isparta için şu
deniyor
AYLİN CESUR (Isparta)
Sayın Bakan, kime cevap veriyorsunuz, söyler misiniz?
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Deniyor ki: Mart 2014te temel atıldı.
Kiminle? İhaleyi alan firmayla birlikte 2014 Martta temel
atıldı, -söylem bu- temel atıldıktan sonra da ihale
yapıldı. deniyor, iddia bu. Peki, bu ihale ne zaman
başlamış? Ön yeterlilik ihalesine 9 firma
katılmış Temmuz 2011de, üç yıla yakın zaman önceden
başlayan bir ihaleden bahsediyoruz.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Bakan, ihale süreci devam ederken oluyor o temel
atma, bakın, yanıltmayın.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Temmuz 2012de 4 firma teklif veriyor.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) İhale süreci devam ederken siz temel atıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Şahin, müsaade edin.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) İhale süreci devam ediyor, kelime oyunu yapmayın.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Lütfen, Sayın Vekilim
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) İhale süreci devam ediyor, ihale komisyonu karar
almamış, siz temel atıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Şahin, böyle bir usul yok, oturun yerinize.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Sayın Vekilim
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Kelime oyunu yapmayın.
BAŞKAN Sayın
Şahin, oturun yerinize lütfen.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Evrak var, evrak var.
BAŞKAN Sayın
Şahin, oturur musunuz yerinize.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Kelime oyunu yapmaya gerek yok. İhale süreci devam
ediyor.
BAŞKAN Sayın
Şahin, oturur musunuz yerinize.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Komisyon daha karar almamış ve daha sonra karar
alıyor.
BAŞKAN Sayın
Şahin, oturun yerinize.
SAĞLIK BAKANI
FAHRETTİN KOCA Sayın Vekilim, sağlık gürültüye gelmez,
lütfen.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Bakan, bakın, ben Sayın Bakan yalan
söylüyor. demeye utanıyorum ama siz yalan söylüyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN
KOCA Temmuz 2012de 4 tane firma, Şubat 2013te 2 firmaya düşüyor.
Eylül 2013te 3ten az firma olduğu için YPK isteniyor. İşte,
YPKnin belgesi, 2013 Eylülde. Ne diyor? Başlatılan ihale süreci
Bak ihale süreci diyor, ihale yoktu ya ihale süreci diyor,
Başlatılan ihale sürecinin Sağlık
Bakanlığınca sonuçlandırılması
Ne zaman? 30
Aralık 2013, firma belli oluyor, Mart 2014te temel atılıyor,
öyle mi? Ve Isparta Şehir Hastanesinin ihalesinden dokuz ay sonra da
Londrada yapılan sağlık iş birliği
toplantısına katılınıyor. Bununla ne alakası var?
Bu kutsal çatı altında sözlerimizin bir değeri olmalı.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Evet, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkan
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Arkadaşlar, herkes yerine bir otursun. Ne oldu? Oturun yerinize.
FİKRET ŞAHİN
(Balıkesir) Sayın Başkan, bakın, elimde firmanın
teklifi var, firmanın teklifi. 18 Temmuzda firmanın teklifi var,
bakın.
BAŞKAN Sayın
Şahin, böyle bir üslup yok, yerinize oturur musunuz. Siz bir iddiada
bulundunuz, Bakan da cevap verdi.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) On dakika soru aldınız, yarım saat cevap
verdi.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir)
Sayın Başkan, burada evrak var.
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Arkadaşlar, yerinize oturur musunuz.
MURAT EMİR (Ankara)
Hayır.
BAŞKAN Ne
Hayır., Hayır. ne demek?
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, Sayın Bakan beni herhangi bir şirketle
yakın olmakta suçlayarak
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Hiç öyle bir
şey söylemedi. Yerinize oturur musunuz Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara)
Söyledi Sayın Başkan. Acaba Sayın Vekil hangi şirkete
yakındır? gibi bir cümle kullandı. Kullandınız
mı Sayın Bakan?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Başkanım, tutanaklar gelsin, yarın
bakalım.
BAŞKAN Sayın
Oluç, buyurun yerinizden söz vereceğim.
Sayın Oluç, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurumun 281
sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Teklifinin beşinci tur görüşmelerinde soru-cevap
kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller,
şimdi, Sayın Bakan suçlamalarda bulundu, onlara cevap vermek
istiyorum. Bakın, ben size sordum, sorduğum soruların
cevabını vermediniz, veremediğiniz için saldırıya
geçtiniz. Onun bunun malına çökme, onun bunun malını ucuza
kapatma gibi organize işlerle ilişkileriniz nedir Sayın Bakan?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Ya, iftira atıyorsun ya!
BAŞKAN Müsaade eder
misiniz arkadaşlar.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Soylugillerle ilişkileriniz nedir Sayın Bakan? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Müsaade eder
misiniz arkadaşlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
İftira ya!
ATAY USLU (Antalya)
Sayın Başkan, böyle bir yöntem olmaz ki!
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin bir dakika ya!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Bunları sordum, bu soruların cevabını
veremediniz.
BAŞKAN Sayın
Oluç, bakın, yeni bir sataşmaya mahal verecek şekilde
konuşuyorsunuz, bunu yapmayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Tabii ki.
Tamam, yapmıyorum.
Sordum. dedim, bir şey demedim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Şimdi, bakın, diyorsunuz ki: Bütün Kürtler
adına konuşma hakkını nereden elde ediyorsunuz? Bütün
Kürtler adına konuşuyoruz. diye bir laf sarf etmedim ben. Ben, bizim
seçmenlerimiz adına konuşuyorum, bizi seçenlerin, bize gönül ve oy
verenlerin, onların adına, onların aileleri adına
konuşuyorum çünkü onların haklarını savunuyoruz.
Onların haklarını savunduğumuz için bizi milyonlarca insan
destekliyor. Onların sesi ve sözüyüz burada, kendi kendimize konuşmuyoruz.
Biz, sizin gibi atama yoluyla bir yere gelmedik, halkın oylarıyla,
iradesiyle buraya geldik ve onların haklarını savunuyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Siz de Kandil atamasıyla geliyorsunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Bakın, dediniz ki: Yakıp yıkmak
Bugüne
kadar Halkların Demokratik Partisi ne bir yeri yaktı ne bir yeri
yıktı ama Halkların Demokratik Partisine saldırıp
oranın il, ilçe örgütlerini yakıp yıkanları,
insanlarını öldürenleri, cezaevine tıkanları,
gözaltına alanları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Efendim, son cümlem, yarım kaldı. (AK PARTİ
sıralarından Yeter, yeter. sesleri)
BAŞKAN Sayın Oluç,
bakın, müsaade
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Başkanım, bunun gündemle ne alakası var?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Böyle bir usul yok ya!
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin.
Sayın Oluç
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Ama olur mu öyle şey? Bakan her şeyi söyleyecek,
ben bunun cevabını veremeyeceğim, olur mu öyle şey! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OĞUZHAN KAYA (Çorum)
Başkanım, gündemle ne alakası var?
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir müsaade edin lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Yakıp yıkmak
ne demek Sayın Başkan?
Böyle bir şey var mı?
BAŞKAN Sayın
Oluç, bakın, müsaade edin, siz değerlendirmenizi yaptıktan sonra
yeniden cevap vereceksiniz diye bir şey yok, biz böyle bir şey
konuşmadık.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ama Yakıp yıkmak
dedi. Ne demek bu?
BAŞKAN Sataşmadan
söz istediniz, buradan kullanmak yerine iki dakika oradan kullandınız
ama bunun ötesi yok.
Teşekkür ediyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Hayır, böyle bir şey olur mu? Ben bunlar kayda
geçsin istiyorum, ağır suçlama yani.
BAŞKAN Sayın
Oluç, bakın, o zaman saatlerce oturalım, herkes kayda geçirsin; yok
böyle bir usul.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ağır suçlama Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Olur mu Sayın Başkan? Yakıp yıkmak
demiş, bunu nasıl kayda geçirmiyorsunuz acaba? Böyle şey olur
mu?
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, Sayın Bakan bana açıkça sataştı.
BAŞKAN
Arkadaşlar, böyle bir usul yok.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Haksızlık yapıyorsunuz; siz Bakanın
yanında yer alıyorsunuz, Meclisin yanında yer almanız
lazım.
BAŞKAN Hiç
alakası yok, ben kimsenin yanında yer almıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Meclisin yanında yer almanız lazım, evet.
BAŞKAN Siz
çalışma esas ve usullerini herkesten daha iyi biliyorsunuz,
yapmayın lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Hayır, öyle bir şey olur mu?
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan
.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Sayın Bakan
III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 281) (Devam)
2.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi
(1/282), Plan ve Bütçe Komisyonunca Kabul Edilen Metne Ekli Cetveller (Gider ve
Gelir Cetvelleri), 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Teklifine İlişkin Genel Uygunluk Bildirimi ile 2020 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 194 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2020 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2020 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1690) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 282) (Devam)
A) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
E) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) İklim Değişikliği
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) AİLE VE SOSYAL HİZMETLER
BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
I) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
İ) MESLEKİ YETERLİLİK
KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Şimdi
sırasıyla beşinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile
kesin hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeler ile kesin
hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım. (HDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
MURAT EMİR (Ankara)
Sayın Başkan, oylayamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Siirt) Sayın Başkan, Bakan Derya Hanım bana
sataştı, açıkça sataştı.
BAŞKAN Sağlık Bakanlığının 2022
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 116.037.461.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Sağlık Bakanlığı 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 52.235.652.156,74
Bütçe Gideri 65.196.375.196,66
Ödenek Üstü Gider 13.215.458.391,47
İptal Edilen Ödenek 251.850.549,16
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 16.943.671,85
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 191.233.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 516.322.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 954.556.864,47
Bütçe Gideri 331.266.806,05
İptal Edilen Ödenek 623.290.058,42
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 14.288.878,68
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 339.453.000,00
Tahsilat 422.644.486,64
Ret ve İadeler 443.737,76
Net Tahsilat 422.200.748,88
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğünün 2020 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunun 2022 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 237.218.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 235.218.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunun 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun
2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2020
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 179.122.000,00
Bütçe Gideri 166.255.110,44
İptal Edilen Ödenek 12.866.889,56
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 166.345.000,00
Tahsilat 156.331.491,39
Ret ve İadeler 1.479.969,39
Net Tahsilat 154.851.522,00
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunun 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 218.216.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 218.216.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 146.424.398,00
Bütçe Gideri 99.036.691,87
İptal Edilen Ödenek 47.387.706,13
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 6.291.669,00
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 79.578.000,00
Tahsilat 120.932.564,01
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının 2022
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamı
okutuyorum:
ÇEVRE,
ŞEHİRCİLİK VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI
1) Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığı 2022
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 4.887.832.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığının
2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 2022
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2022 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 678.380.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 2022
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 510.346.000,00
Bütçe Gideri 501.682.042,32
İptal Edilen Ödenek 8.663.957,68
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
2022
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 1.662.712.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
2022 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 1.643.843.149,57
Bütçe Gideri 1.389.370.934,15
İptal Edilen Ödenek 93.370.755,53
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 161.101.459,89
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
İklim Değişikliği
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel toplamı okutuyorum:
İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ BAŞKANLIĞI
1) İklim Değişikliği
Başkanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 60.716.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İklim Değişikliği
Başkanlığının 2022 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2020 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
|
|
Toplam Ödenek 6.229.299.219,06
Bütçe Gideri 5.793.053.741,69
İptal Edilen Ödenek 218.757.029,39
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 217.488.447,98
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2022 yılı
merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
AİLE VE SOSYAL
HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 66.131.543.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2022 yılı
merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2022 yılı merkezî
yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı 2022 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 83.851.907.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumunun 2022
yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Genel
toplamı okutuyorum:
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2022 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
|
|
GENEL
TOPLAM 43.075.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelinin toplamını
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
|
|
TOPLAM 154.204.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumunun 2022
yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumunun 2020
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Genel
toplamları okutuyorum:
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu 2020 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(A) CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 41.844.000,00
Bütçe Gideri 36.961.820,41
İptal Edilen Ödenek 4.882.179,59
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
Bütçe Geliri Tahmini 70.896.000,00
Tahsilat 85.298.710,21
Ret ve İadeler 1.018.355,00
Net Tahsilat 84.280.355,21
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik
Kurumunun 2020 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2020 yılı
merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları
okutuyorum:
AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI
1) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 2020 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
(A)
CETVELİ
|
|
Toplam Ödenek 150.688.012.926,36
Bütçe Gideri 150.245.566.272,28
Ödenek Üstü
Gider 143.754,87
İptal Edilen Ödenek 437.828.621,59
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 127.578.062,41
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile,
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2020 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, beşinci turda yer alan
kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmalarını
temenni ederim.
Sayın milletvekilleri, beşinci
tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun, 287 sıra
sayılı Kanun Teklifinin yeni ihdas edilen 2, 3, 4, 5, 6 ve 7nci
maddelerinin Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1778)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
287 sıra sayılı Kanun
Teklifinin yeni ihdas edilen 2, 3, 4, 5, 6 ve 7nci maddelerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 88inci maddesi uyarınca Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna geri
verilmesini arz ve teklif ederim.
Ziya Altunyaldız
Konya
Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Bu şekilde, 287 sıra
sayılı Kanun Teklifinin yeni ihdas edilen 2, 3, 4, 5, 6, ve 7nci
maddeleri Komisyona geri çekilmiştir.
Programa göre kamu idarelerinin bütçe ve
kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için 12
Aralık 2021 Pazar günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.25
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 281, 282 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 6/12/2021 tarihli 28inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.