TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
50nci
Birleşim
1
Şubat 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili
İlyas Şekerin, Kocaelide 2021 yılında yapılan ve
2022 yılında yapılacak olan yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın, Aydının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Van
Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Van ilinde sağlık
alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Konya
Milletvekili Esin Karanın, Bitlisin Ahlat ilçesine at harası
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, Bakırköy Kültür ve
Sanat Konağına ilişkin açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Nevin Taşlıçayın, ilaçtaki KDV oranına ve
ilaç fiyatlarına ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, Raziye Oskay cinayetine ilişkin
açıklaması
5.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adanada Toplu Konut İdaresi mağduru
yurttaşların dertlerine ilişkin açıklaması
6.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzcelilerin eğitim alanındaki
taleplerine ilişkin açıklaması
7.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, şoför esnafına
uygulanan sigortalılık kontrolüne ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yeni Adalet Bakanı
atamasına ve tarımsal desteklere ilişkin açıklaması
9.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Abdi İpekçinin ölüm yıl
dönümüne ve iktidarın sosyal medya ordusuna ilişkin
açıklaması
10.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, yüksek elektrik faturalarına
ilişkin açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Bakırköy Kültür ve Sanat
Konağına ilişkin açıklaması
12.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, göstermelik tarım desteklerine ilişkin
açıklaması
13.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hataya düşük ödenek
ayrılmasının haksızlık olduğuna ilişkin
açıklaması
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emekli intibak düzenlemesi
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, Bakırköy Kartaltepede
kapatılan yaşlı bakımevine ilişkin
açıklaması
16.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adanada Vakıflar Sarayındaki
çarşının yıkım kararına ilişkin
açıklaması
17.- Tokat
Milletvekili Yücel Bulutun, buzağı desteklemelerine ilişkin
tebliğ değişikliği çalışması
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
18.-
Muğla Milletvekili Burak Erbayın, basın üzerindeki baskıya
ilişkin açıklaması
19.-
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, doğal gaz ve elektrik
faturalarına gelen fahiş zamlara ilişkin açıklaması
20.- Kütahya
Milletvekili Ali Fazıl Kasapın, sağlık
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin
açıklaması
21.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, atanamayan öğretmen Mustafa
Kayanın intiharına ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanın, PCR testi zorunluluğunun
kaldırılmasının akla ve mantığa
sığmadığına ilişkin açıklaması
23.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
Kırşehirdeki yoğun kar yağışı sonucu
çatısı çöken mandıra ve ahırların zararının
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Bakırköy Kartaltepedeki
yaşlı bakımevine, Abdi İpekçi suikastının
yıl dönümüne, 1 Şubat 1992de Şırnak ve Siirtte
çığ düşmesi sebebiyle şehit olan askerlere Allahtan rahmet
dilediğine, Barış Mançonun vefatının 23üncü yıl
dönümüne ve Meclis önünde basın açıklaması yapmak isteyen
öğretmenleri coplamanın Türk polisine
yakışmadığına ilişkin açıklaması
25.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Meclis araştırma
komisyonunun küresel iklim değişikliğiyle ilgili
hazırladığı kapsamlı rapora, Türkiye Cumhuriyetinin
iklim değişikliğiyle ilgili üzerine düşen görevleri
yaptığına ve Genel Kurulda görüşülecek olan Millî
Eğitim Temel Kanununa ilişkin açıklaması
26.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, İYİ Parti Grup Başkanı
İsmail Tatlıoğlunun annesinin vefatına, Barış
Mançonun vefatının 23üncü yıl dönümüne, Abdi İpekçi suikastının
yıl dönümüne, çiftçilerin sorunlarına, asgari ücretin açlık
sınırının altında kalacağına,
Cumhurbaşkanının elektrikte eşik değere ilişkin
açıklamasına ve gayriahlaki televizyon programlarına
ilişkin açıklaması
27.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, gazetecilere yapılan bütün
saldırıları ve PKK terör örgütünü lanetlediğine, Eren
Kış-17 Muş-Şenyayla Şehit Jandarma Üsteğmen
İsmail Moray Operasyonuna, otuz yıl önce bugün Şırnakın
Görmeç köyünde meydana gelen çığ felaketinde vefat eden
şehitlere ve vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine ve
Misakımillînin kabulünün 102nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Selahattin Demirtaş ve HDPli 40 milletvekiline
ilişkin verdiği karara, AİHMnin yayınladığı
2021 bilançosuna, Anayasa Mahkemesinin de Türkiyede adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini vurguladığına ve
İstanbul Emniyetinin İstiklal Caddesinde Kürtçe müzik söylenmesine
tahammül edemediğine ilişkin açıklaması
29.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İYİ Parti Grup
Başkanı İsmail Tatlıoğlunun annesine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İYİ Parti Grup
Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile İYİ Parti Genel
Sekreteri Uğur Poyrazın annesine ve AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun kayınpederine Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, İYİ Parti Grup
Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile İYİ Parti Genel
Sekreteri Uğur Poyrazın annesine ve AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun kayınpederine Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, İYİ Parti Grup Başkanı
İsmail Tatlıoğlunun annesine ve AK PARTİ Grup Başkan
Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun kayınpederine Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
33.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Muhammet Emin Akbaşoğluna taziye dileklerini ilettiklerine
ilişkin açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Antalya Milletvekili
Kemal Çelikin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, enerji meselesine ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
Başkanlık Divanı olarak İYİ Parti Grup
Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğluna taziyelerini
ilettiklerine ilişkin konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 104 ve 106ncı maddeleri gereğince Adalet
Bakanlığına 28/1/2022 tarihli ve (2022/21) sayılı
Kararla Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın atandığına
ilişkin tezkeresi (3/1859)
B) Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, (2/3243) esas
numaralı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/156)
VII.- ANT
İÇME
1.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın ant içmesi
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, ülkemizde yaşanan
doğal gaz ve enerji krizinin sebeplerinin tespit edilmesi, sanayi
tesislerinde üretimin durdurulmasının neden olacağı
sorunların araştırılması amacıyla 25/1/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 1 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ve arkadaşları
tarafından, zırhlı araçların yol açtığı
ölümlerin araştırılması amacıyla 1/2/2022 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 1 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve arkadaşları
tarafından, doğal gazda yaşanan kısıntının
kaynağı ve dışa bağımlı olduğumuz
doğal gaz akışında artan
kırılganlığın önlenmesi amacıyla 28/1/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 23 Milletvekilinin, Kayseri Milletvekili
İsmail Özdemir ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Bakan
ve 22 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ve 19
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 19
Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve 20 Milletvekilinin,
Ankara Milletvekili Levent Gök ve 21 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili
Cengiz Gökçel ve 19 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Ednan Arslan ve 20
Milletvekilinin, Burdur Milletvekili Yasin Uğur ve 20 Milletvekilinin,
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi ve 22 Milletvekilinin, İzmir
Milletvekili Sevda Erdan Kılıç ve 19 Milletvekilinin,
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan ve 19 Milletvekilinin, İzmir
Milletvekili Murat Bakan ve 25 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akın ve 23 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve
20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve 21 Milletvekilinin,
Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 22 Milletvekilinin, Sivas Milletvekili
Ulaş Karasu ve 21 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Saliha Sera
Kadıgil Sütlü ve 30 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy
ve 20 Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve
19 Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar ve 21
Milletvekilinin, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya ve 20
Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan ve 22 Milletvekilinin,
Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş ve 161 Milletvekilinin,
İzmir Milletvekili Murat Bakan ve 19 Milletvekilinin, Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budak ve 26 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Mahir Polat ve
19 Milletvekilinin, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve 20 Milletvekilinin,
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 Milletvekilinin,
Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül ve 22 Milletvekilinin, Mersin
Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili
Nevzat Ceylan ve 165 Milletvekilinin, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve
20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve 30 Milletvekilinin,
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve 19 Milletvekilinin,
Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 19 Milletvekilinin, Eskişehir
Milletvekili Jale Nur Süllü ve 20 Milletvekilinin, İYİ Parti Grubu
adına Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat
Dervişoğlu'nun, İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ve 19
Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve 19 Milletvekilinin;
Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza
İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının
Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzük'ün 104 ve
105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150,
1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909,
2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708,
3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840 ) (S. Sayısı:300)
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Dış
İlişkiler ve Protokol Başkanlığı bünyesinde
Küresel Araştırma Merkezi adlı bir birimin kurulup
kurulmadığına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56095)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Sağlık
sorunları bulunan bazı personele ve görev yaptıkları
yerlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56096)
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM Yerleşkesi içinde
sigara içilmesi için ayrılan alanlara ve yapılan denetimlere
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya
Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56097)
4.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonuna yapılan başvurulara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç'in
cevabı (7/56098)
5.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonuna yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç'in
cevabı (7/56099)
6.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Dilekçe Komisyonuna yapılan
başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56100)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kadınların ekonomik, sosyal ve
kültürel hayata aktif katılımını teşvik etmek
amacıyla yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/56132)
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, şehit yakını, gazi ve gazi
yakınları ile sivil terör mağdurlarının kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilmelerine ilişkin sorusu ve Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/56133)
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, gazi ve şehit yakınları
tarafından kullanılan ücretsiz seyahat kartlarına ilişkin
sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın
cevabı (7/56137)
10.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yurt dışında
yaşayan vatandaşlara yönelik yürütülen çalışmalara
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanık'ın cevabı (7/56138)
11.- Adana
Milletvekili Burhanettin Bulut'un, GSS prim borçlarına ve sağlık
hizmetlerinden yararlanamayan kişilere ilişkin sorusu ve Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/56139)
12.-
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü'nün, iş gücüne
katılımda toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadeleye
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanık'ın cevabı (7/56140)
13.- Denizli
Milletvekili Yasin Öztürk'ün, Denizli'ye iç ve dış hatlarda uçak
seferlerinin artırılması talebine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/56238)
14.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2021 yılında
Bakanlık tarafından Niğde'de kadın istihdamına yönelik
yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/56250)
15.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'nın
Ceylanpınar ilçesinde Suriye'den ateşlenen silah ile yaralanan bir
çocuğun tedavisine destek olunması talebine ilişkin sorusu ve
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı
(7/56251)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın, Bakanlık tarafından
2021 yılında yapılan bazı harcama miktarlarına
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanık'ın cevabı (7/56252)
17.- Adana
Milletvekili Kemal Peköz'ün, 2021 yılında Bakanlığa
yöneltilen soru önergelerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/56258)
18.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk'ün, Burdur ilinde 2021 öncesi gerçekleştirilen ve 2022'de
planlanan yatırımlara,
Afyonkarahisar ilinde 2021
öncesi gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
Denizli ilinde 2021 öncesi
gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
Uşak ilinde 2021 öncesi
gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
Kütahya ilinde 2021 öncesi
gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın
cevabı (7/56259), (7/56260), (7/56261), (7/56262), (7/56263)
19.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2022 yılında Niğde
ili için yapılması planlanan yatırımlara ilişkin
sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin cevabı
(7/56302)
20.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2021 yılında elektrik
borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen çiftçi sayısına
ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin
cevabı (7/56303)
21.- Adana
Milletvekili Kemal Peköz'ün, 2021 yılında Bakanlığa
yöneltilen soru önergelerine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye
Bakanı Nureddin Nebati'nin cevabı (7/56309)
22.- Diyarbakır
Milletvekili Hişyar Özsoy'un, bir ilçe millî eğitim müdürüyle ilgili
iddialara,
- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu'nun, öğretmenlik mülakatlarına dair bazı
iddialara,
- Muğla Milletvekili
Suat Özcan'ın, KHK ile ihraç edilen eğitimcilerin işe iadesine,
- Mersin Milletvekili Alpay
Antmen'in, Aksaray'daki bir ortaokulda bir öğretmenin öğrencisine
kötü muamelede bulunduğu olaya,
- Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdi'nin, Bakanlık tarafından yapılan mülakatlara,
- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlu'nun, sözlü mülakat uygulamasına,
KPSS Sözlü mülakat
uygulamasına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56344), (7/56345), (7/56362), (7/56537), (7/56696), (7/56710), (7/56711)
23.-
Muğla Milletvekili Suat Özcan'ın, üniversitelerin
birleştirilmesi veya meslek yüksekokuluna dönüştürülmesine yönelik
çalışmalara,
- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi'nin, Bursa ilinde Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı
dayanıklılıklarına,
- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, ÖSYM sınav ücretlerinde meydana gelen
artışa,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56349), (7/56902), (7/57351)
24.- Denizli Milletvekili
Yasin Öztürk'ün, Burdur ilinde 2021 öncesi gerçekleştirilen ve 2022'de
planlanan yatırımlara,
Afyonkarahisar ilinde 2021
öncesi gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
Kütahya ilinde 2021 öncesi
gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
Uşak ilinde 2021 öncesi
gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
Denizli ilinde 2021 öncesi
gerçekleştirilen ve 2022'de planlanan yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/56429), (7/56430), (7/56431), (7/56432),
(7/56433)
25.- Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın, Temsil ve tanıtma
ödeneği ile çeşitli giderlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56434)
26.- Adana
Milletvekili Kemal Peköz'ün, 2021 yılında TBMM
Başkanlığına sunulan Meclis araştırması
önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56435)
27.- Adana
Milletvekili Kemal Peköz'ün, 2021 yılında TBMM
Başkanlığına sunulan kanun tekliflerine ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in
cevabı (7/56436)
28.- Adana
Milletvekili Kemal Peköz'ün, 2021 yılında TBMM
Başkanlığına sunulan yazılı soru önergelerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya
Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56437)
29.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, TÜİK'in
yayımladığı ölüm istatistikleri ile ilgili soru
önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/56438)
30.-
İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, Yunanistan medyasında
yer alan ve Zürih Anlaşması'na yönelik olduğu iddia edilen bir
belgeye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu'nun cevabı (7/56484)
31.- İstanbul
Milletvekili Erkan Baş'ın, mülakatta elenen kamu personeli
adaylarına,
- Adana Milletvekili Müzeyyen
Şevkin'in, anasınıflarında öğretmenlik yapan
kişilerin mezun oldukları bölümlere,
- Samsun Milletvekili Bedri
Yaşar'ın, engelli öğretmen atamaları ile ilgili iddialara,
- Muğla Milletvekili
Suat Özcan'ın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihale
süreçlerine,
- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bilişim ve iletişim teknolojileri
mezunlarının istihdamına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56538), (7/56697), (7/56709), (7/57189), (7/57199)
32.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, ülke genelinde ve Batman'daki
mesleki ve teknik anadolu liselerinde zorunlu staj yapan öğrencilere
ödenen stajyer ücretlerine,
- İzmir Milletvekili
Bedri Serter'in, ülke genelindeki mesleki ve teknik liselerin
sayısının azalmasına,
Ülke genelindeki mesleki ve
teknik liselere dair çeşitli verilere,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56539), (7/56703), (7/56704)
33.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmaz'ın, Düzce'de yeni ve kalıcı bir
öğretmenevi binası yapılması talebine,
Düzce'de inşaatı
devam eden okulların tamamlanma tarihine ve okullardaki
taşımalı servis ve yemek hizmetlerinin fiyatlarının
güncellenmesi önerisine,
- Mardin Milletvekili Ebrü
Günay'ın, Mardin'in Kızıltepe ilçesine bağlı
köylerdeki taşımalı eğitim sistemine,
- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksal'ın, okul servisi olarak taşımacılık yapan
esnafın akaryakıt fiyatlarında meydana gelen artıştan
dolayı mağduriyetinin giderilmesine,
- Muğla Milletvekili
Süleyman Girgin'in, okul servisi olarak taşımacılık yapan
esnafın akaryakıt fiyatlarında meydana gelen artıştan
dolayı mağduriyetinin giderilmesine,
- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi'nin, 2018-2022 yılları arasında AB
programları kapsamında Adana iline yapılan
yatırımlara,
Trabzon ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Samsun iline yapılan
yatırımlara,
2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Tekirdağ iline
yapılan yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56540), (7/56541), (7/56542), (7/56699), (7/56700), (7/56897), (7/56905),
(7/56906), (7/56909)
34.-
İstanbul Milletvekili Yunus Emre'nin, Bakanlığın 2021
yılı temsil, tanıtım ve ağırlama giderlerine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/56605)
35.- Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran'ın, ücretli öğretmenlerin
çalışma koşulları ile özlük ve mali haklarının
iyileştirilmesine,
- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebi'nin, Trabzon ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda
engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli
kullanımına uygunluğuna,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56698), (7/56904)
36.-
İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, İzmir'de girişimcilere
verilen geleneksel ve ileri girişimcilik desteklerine,
Ülke genelinde
girişimcilere verilen geleneksel ve ileri girişimcilik desteklerine,
İzmir'de OSB'ler içinde
açılan mesleki ve teknik liselerdeki yatılı öğrencilere,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56701), (7/56702), (7/56705)
37.-
İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, okullarda yaşanan akran
zorbalığına,
- Uşak Milletvekili
Özkan Yalım'ın, taşımalı eğitim uygulamasına
ve okul servisi esnafına destek verilmesi önerisine,
- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Çelebi'nin, Adana ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlara ait binaların depreme karşı
dayanıklılıklarına,
Samsun ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
Tekirdağ ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56707), (7/56708), (7/56899), (7/56908), (7/56911)
38.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Adana ilinde Bakanlığa
bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum
binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,
Bursa ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
- Kahramanmaraş
Milletvekili Ali Öztunç'un, Kahramanmaraş'a bağlı iki mahallede
taşımalı eğitimde yaşanan sorunlara,
- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın, okul servisi esnafının sorunlarına,
- İstanbul Milletvekili
Yunus Emre'nin, KPSS'den yüksek puan almasına rağmen mülakatta
çeşitli nedenlerle elenen kişilere,
- Nevşehir Milletvekili
Faruk Sarıaslan'ın, okullara gönderilen kömürlere,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı
(7/56898), (7/56901), (7/57195), (7/57201), (7/57455), (7/57456)
39.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Trabzon ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
Bursa ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
Adana ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
Samsun ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
Tekirdağ ilinde
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait
binaların depreme karşı dayanıklılıklarına,
İlişkin
soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/57032), (7/57035), (7/57038), (7/57043),
(7/57046)
40.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, 2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Trabzon iline yapılan
yatırımlara,
2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Bursa iline yapılan
yatırımlara,
2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Adana iline yapılan
yatırımlara,
2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Samsun iline yapılan
yatırımlara,
2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Tekirdağ iline
yapılan yatırımlara,
İlişkin
soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlu'nun cevabı (7/57034), (7/57037), (7/57040), (7/57041),
(7/57044)
41.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, Anayasa Mahkemesinin
2018/14884 başvuru numaralı Kararı doğrultusunda bir kanun
teklifi çalışması yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/57379)
1 Şubat 2022
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 50nci Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Kocaelide 2021 yılında yapılan ve 2022
yılında yapılacak olan yatırımlar hakkında söz
isteyen Kocaeli Milletvekili İlyas Şekere aittir.
Buyurun Sayın
Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Kocaelide 2021
yılında yapılan ve 2022 yılında yapılacak olan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
seçim bölgem Kocaelide yapımı devam eden ve yapılacak proje ve
hizmetlerden bahsetmek üzere söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bilim, sanayi ve teknoloji şehri olan seçim bölgem Kocaeli, sanayinin
başkenti olmakla beraber doğasıyla, kültürüyle, ekonomisiyle ve
daha birçok alandaki zenginlikleriyle ülkemizin en zengin kentlerindendir.
Üreten Kocaeli, 2021 yılında yaptığı toplam ihracatla
İstanbuldan sonra 2nci sırada yerini almıştır.
Yaptıkları üretim ve ihracatla, sağladıkları
istihdamla kentimizin ve ülkemizin en başarılı hikâyesini yazan
başta sanayicilerimiz olmak üzere tüm sektör temsilcilerimize
teşekkür ediyorum. 2022 yılında da yine hep birlikte aynı
rekorlara ve aynı hikâyeleri yazmaya devam edeceğiz inşallah.
Değerli milletvekilleri,
Kocaelide üretimin ihtiyacı olan altyapı hizmetleri de hız
kesmeden devam ediyor. 2021 yılında, 12 ilçemizde, kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyeler tarafından eğitimden enerjiye,
turizmden sağlığa, imalattan tarıma, ulaştırma ve
haberleşmeden sosyal ve iktisadi kamu hizmetlerine kadar -toplam 17,9
milyar TL tutarında- 550 proje üzerinde çalışmalar
yapıldı. Yıl sonu itibarıyla 223 proje tamamlanırken
250 projenin yapımı devam ediyor, 22 proje ihale
aşamasında, 55 projeyle ilgili de çalışmalar devam ediyor.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetimiz tarafından yapımı devam eden ve ihale
aşamasında olan birkaç projeden de bahsetmek isterim. Öncelikle,
15x2 kilometre uzunluğunda Gebze-Darıca metrosunun yapımı
devam ediyor. Bu metro, aynı zamanda, Marmaray Banliyö Hattına ve
Sabiha Gökçen Havaalanına da bağlanacak.
Değerli milletvekilleri,
proje aşamasında olan işlerden bir kaçını ise
şöyle sıralayabiliriz:
Kocaelimize değer
katan, 2022 yılında yapılacak tüm
yatırımlarımızın şimdiden halkımıza,
ilimize hayırlı olmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLYAS ŞEKER
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tamamlayın, buyurun.
İLYAS ŞEKER
(Devamla) İlimizin sosyal ve ekonomik yönden gelişmesine ve
kalkınmasına katkı sağlayan yatırımlara
verdikleri desteklerden dolayı, başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğana,
bakanlarımıza, milletvekili arkadaşlarıma, Sayın
Valimiz Seddar Yavuz Beye, Büyükşehir Belediye Başkanımız
Doçent Doktor Tahir Büyükakına, ilçe belediye
başkanlarımıza, kaymakamlarımıza, bölge ve il
müdürlüklerimize ve emeği geçen, katkısı bulunan herkese
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Aydının sorunları hakkında
söz isteyen Aydın Milletvekili Bülent Tezcana aittir.
Buyurun Sayın Tezcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Aydının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Aydının devlet
yatırımlarıyla, merkezî Hükûmet yatırımlarıyla
ilgili ciddi problemleri var. Yirmi yıllık AK PARTİ
iktidarı döneminde Aydın, kamu yatırımları konusunda
ne yazık ki hak ettiğini alabilen bir şehrimiz değil.
Bakın, bunun en somut göstergesi, bugün, 81 il içerisinde devlet
yatırımlarından Aydının aldığı pay;
sıralama yaptığınızda 77nci sırada. 81 il
içerisinde 77nci sırada, düşünebiliyor musunuz?
Geçen, Sayın
Cumhurbaşkanı ilimize geldi ve -herkes dikkatle izledi- kürsüden
Aydında havaalanını da biz yaptık, yakışır
Aydınlıya. dedi. E, doğru, Aydınlıya havaalanı
yakışır, biz bunu yirmi yıldan beri söylüyoruz; Çıldır
Havaalanı hâlâ uçuşlara açılmadı. Hiç olmazsa Sayın
Cumhurbaşkanını mahcup etmeyin, sözünü yere düşürmeyin de
havaalanını tamamlayın. (CHP sıralarından
alkışlar) Aydın Çıldır Havaalanı
açılsın hiç olmazsa yanlış bilgi vermek yerine.
Bakın, başka bir
şey
Sayın Binali Yıldırım Ulaştırma
Bakanıydı, Ankara-Aydın arası hızlı tren olacak,
projelendirdik. dedi; hâlâ Aydın-Ankara arasında hızlı
tren çalışmıyor, yok hızlı tren.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Sizde de mi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Yani merak ediyorum, Aydın-Ankara arasında hızlı treni
faaliyete geçirmek için, 5li çetenin oraya göz dikip de Bana da buradan bir
ihale verin. demesi mi lazım? O zaman mı yapacaksınız
Aydına hızlı treni? (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Bir tek Maraş öyle zannediyorduk, Aydın da
öyleymiş demek ki. Maraş da öyle, Maraş da.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Aydında transit ihracat limanına,
Güllüke mal taşınıyor; yıllardan bu yana Çine üzerinden
Güllüke demir yolu hattı talebi var, hâlâ gerçekleşmiş
değil, hâlâ yapılmadı. Sanayici dört gözle bunu bekliyor, bugüne
kadar tamamlanmış değil ama Aydının
havasını, suyunu, çevresini zehirleme söz konusu olunca,
Aydınlıyı zehirleme söz konusu olunca, bu iktidarın
iştahı, maşallah, bayağı açık, oldukça
kabarık. Aydın topraklarının yüzde 80i jeotermal
alanı olarak ilan edildi, Türkiyedeki jeotermal işletmelerin yüzde
58i Aydında. Aydını zehirlerken varsınız da...
Devlet, yatırımlarını Aydına taşıma
konusunda niye bu kadar cevval değil? Saray hükûmeti.
Bakın,
Aydın-Denizli Otoyolu yıllardır yılan hikâyesine
dönmüştü, 9 kere iptal edildi, gitti, geldi. En son Avro garantili otoyol
yeniden ihaleye açıldı. dendi, açıldıktan sonra bile 3
kere projesi iptal edildi, değiştirildi; ovayı tahrip ettiler,
doğru dürüst projelendirmediler. Müteahhit nasıl kâr eder? diye
projeyi 3 kere değiştirdiler; bir başka yılan hikâyesi bu.
Bir başka problem; Yeni
maden alanlarında Aydını nasıl talan ederiz?
hesabıyla... Vatandaş, kendi zeytinini, ağacını,
toprağını korumanın çabasında, derdinde.
Değerli arkadaşlar,
bütün bunların sonunda, dağlarından bal, ovalarından
yağ akan Aydında ne yazık ki işsizlik son beş
yılda en üst noktaya gelmiş. 2016 yılında yüzde 6,7; bugün,
Aydında işsizlik yüzde 9,6. Türkiyenin en bereketli
ovasının, çiftçinin, tarımın olduğu yerde Aydın,
ciddi bir işsizlik problemi yaşıyor; yazık değil mi
Aydının efelerine, yazık değil mi Aydının
evlatlarına?
Değerli arkadaşlar,
bakın, niye böyle, bu verimli topraklarda niye böyle? 2003ten bu yana,
ÇKS kayıtlarına göre 13.556 çiftçi üretimi terk etmiş,
64.439dan 50.883e düşmüş ÇKSde, çiftçi üretmeyi
bırakmış. Bugüne kadar
400 bin dekar alan ekilmiyor; 2004
yılında ekilen alan 3 milyon 900 bin hektarken bugün 3,5 milyon
hektara düşmüş; Aydın topraklarını, o verimli
toprakları çiftçi ekemiyor. Niye? Zarar etti. Niye? Gübreye gücü yetmiyor.
Niye? İlaca gücü yetmiyor. Niye? Mazota gücü yetmiyor. Niye? Size gücü
yetmiyor, size; eğer size gücü yetse ekecek toprağı, size gücü
yetmiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun,
tamamlayın sözlerinizi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, Aydın 2004 yılında
kişi başına düşen millî gelirde 81 il içerisinde 25inci
sıradayken bugün 44üncü sıraya gelmiş; kişi başına
millî gelir sıralamasında ama vergi tahsilatında Aydın
20nci sırada. Yani vergi verirken Aydın 81 ilde 20nci sırada
ama gelirden pay alırken Aydını 44üncü sıraya
atmışsınız.
En son gelirken bir organize
sanayide -bu son moda kesintileriniz var ya, doğal gaz ve elektrik
kesintileriniz- bir iş adamıyla konuştum; sadece bir iş
adamı Üç günlük ihracattan zararım 1,5 milyon dolar. dedi. Sizin
hesapsızlığınızın maliyeti, üç günde, sadece bir
iş adamının ihracatta 1,5 milyon dolar zararına, bu
memleketin kaybına neden olmuş. Aydını görmeyeni
sandık gelince Aydınlı da görmeyecek.
Hepinize teşekkür
ediyorum.(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Van ilinde sağlık alanında
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Van Milletvekili Muazzez Orhan
Işıka aittir.
Buyurun Sayın
Işık. (HDP sıralarından alkışlar)
3.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işıkın, Van ilinde
sağlık alanında yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kurulu selamlıyorum.
Türkiyede sağlık
ve yaşam hakkı AKPnin rant ve piyasa odaklı
politikalarının tehdidi altındadır. Türkiyede
sağlık sistemi tepeden tırnağa sorunlu durumdadır.
Yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan
milyonların, her geçen gün maliyeti artan sağlık hizmetlerine
erişimi de zorlaşmaktadır. Coronavirüs sürecinin açığa
çıkardığı gerçeklerden birisi de Türkiyede işçiden,
emekçiden, yoksuldan yana bir sağlık sisteminin
olmadığıdır. İnsanlar sağlık hizmeti
alabilmek için büyük bedeller ödemek zorunda kalıyor. Ülke nüfusunun
yarısından fazlasını oluşturan yoksul yurttaşlar,
bırakın sağlık hizmeti almayı, sağlığa
erişemiyor bile. 2014te Vanın Gürpınar ilçesi Yalınca
köyünde 3 yaşındaki oğlu Muharrem Taşın cenazesini
torbayla sırtında taşıyan babanın ve daha geçen hafta
Çaldıranda diyaliz hastası çocuğunu sırtında tedaviye
götürmeye çalışan babanın kamuoyuna yansıyan görüntüleri
AKPnin sağlık politikalarının açığa çıkan
yüzüdür. AKPnin icat ettiği muayene katılım payı ve ilaç
katılım payı gibi düzenlemeler halk için ağır
vergilere dönüşmüş durumdadır. İnsanlar hastaneye gitmek
yerine, daha ucuz olur diye eczaneden ilaç alıyorlar. Yüzlerce ilaca
eczanelerde bile ulaşılamıyor. İmkânı olan birçok
yurttaş ilaçlarını kendi koşullarıyla yurt
dışından getirmeye çalışıyor. Döviz kuru
şokları sonucunda artan fiyatlar nedeniyle ilaca, tıbbi cihaza
ve medikale erişim zorlaşmıştır.
Bu kötü ve sorunlu
sağlık politikalarının sonunda sağlık emekçileri
de sistematik şiddete maruz kalmaktadır. Her sağlık
emekçisinin başına bir güvenlik görevlisi
koyamayacağınıza göre ancak kolay erişilebilir, ücretsiz,
eşit sağlık hizmeti sunumuyla önlenebilir bu şiddet.
İktidar sağlık alanını da sömürü alanına
dönüştürmüştür. Başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık
emekçilerini yoksulluk sınırının altında
çalışma koşullarına mahkûm eden bu iktidar, doktorlara her
beş dakikada 1 hasta muayene etmesini dayatarak hastaları da
müşteri gibi pazarlamaktadır. Şehir hastanelerinde, üniversite
hastanelerinde ve birçok yerde yaşanan, sağlığın
piyasalaşmasıdır, sağlık ticarete
dönüştürülmüştür. Engelliler, yaşlılar ve kronik
hastalığı olanlar bir de yoksulsa sağlık hizmetine
ulaşmaları daha da çok zorlaşıyor.
Değerli milletvekilleri,
ülkenin genelinde kötü yönetilen sağlık alanı bölge illerinde
daha da berbat durumdadır. Maddi durumu uygun olmayan hastaların
çoğu, zamanında teşhis, tedavi ve kontrol hizmetini
alamamaktadır. Bölgede, birçok ilde ve ilçede en temel bölümlerde yeterli
düzeyde doktor, uzman doktor, nitelikli sağlık personeli, tıbbi
teçhizat ve medikal yoktur; cihaz ve kadro eksikliği nedeniyle insanlara
aylar sonrasına randevu verilmesi teşhis ve tedavi sürecini daha da
uzatmaktadır.
Vanda insanlar günlerce,
haftalarca bir randevu alabilmek için uğraşıyorlar, bazı
durumlarda en erken altı ay sonrasına randevu veriliyor. Bazı
bölümlerde ise randevu almak hiç mümkün olmuyor, insanlar randevu almak için
bile torpil arıyor. Randevu alıp muayene olan hastalar bu kez de
sonuç gösterebilmek için aylarca uğraşıyor. Sonuç göstermek için
günlerce bekleyen hastaların tanı ve teşhis konulması bile
aylarca sürdüğü için tedavi süreçleri de uzadıkça uzuyor.
Vanda 2 büyük hastanenin
dışında ilçelerde hastane binaları var ancak kadro,
tıbbi cihaz ve yeterli malzeme yok. Bu durum, hastalıkların
önlenmesi bir yana, doğru teşhis ve tanı konulmasını
ve tedaviyi de geciktirmektedir. Vanın en büyük hastanesi olan Bölge
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sadece 3 MR, 5 tomografi, 23
röntgen cihazının olması da izaha muhtaçtır. İl
merkezinden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK
(Devamla) Başka bir sorun da çocuk metabolizma hastalıkları,
çocuk kardiyolojisi, çocuk nörolojisi ve çocuk endokrin bölümlerinin
olmamasıdır. Vanda, bu bölümlerin olduğu tam teşekküllü
bir hastane bir an önce kurulmalıdır. Bölgedeki tıp fakülteleri
ve devlet hastaneleri desteklenerek bu sağlık sorunlarına son
verilebilir.
Vanda ve bölge genelinde
yaşanan en temel sorunlardan biri de deneyimli doktorların bölgede
çalışma koşullarının iyileştirilmemesinden
kaynaklıdır. Bölgedeki hekimlerin önemli bir bölümü beş
yıllık deneyime sahip değildir; zorunlu hizmete alınan
doktorların birçoğu mecburi hizmetlerini tamamladıktan sonra
ayrılıyorlar. Bu durumun önüne geçmek tüm sağlık emekçilerinin
çalışma koşullarını iyileştirmekle mümkündür.
AKPnin piyasacı
sağlık anlayışı topluma her anlamda zarar vermektedir.
AKP sağlığa zararlıdır.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Siz dünyaya zararlısınız. HDP dünyayı
zehirliyor, sadece Türkiyeyi değil; dünya zehirleniyor.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK
(Devamla) Sağlık temel bir haktır, yaşam hakkıyla
doğrudan bağlantılıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUAZZEZ ORHAN IŞIK
(Devamla) Bu nedenle bu sorunlar bir an önce çözülmelidir.
(x)
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden
birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Kara
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili Esin Karanın, Bitlisin Ahlat ilçesine at
harası yapılmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
ESİN KARA (Konya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
At, tarihte ilk defa üç bin
yıl önce Türkler tarafından evcilleştirilmiştir. Türkün
kanadı olan at, savaşta ve normal yaşamda önemli yere sahip
olmuştur. Anadolunun fethinden Viyana kapılarına kadar at,
Türkün kanadı, yoldaşı ve silahıdır. Bugün, Türk
atı ya da Türkmene adıyla bilinen atın en yakın torunu
Ahal Tekedir. Türk milletinin yetiştirmiş olduğu birçok at
cinsi maalesef genlerinin korunamamasından dolayı yok olmuştur.
Oğuz Kağanın Alacası, Alper Tunga yiğitlerinin
yoldaşı, Alparslanın Aktolgalısı gibi asil Türk
atlarının soylarının korunması,
çoğaltılması, dünyaya yeniden Türk atının marka olarak
sunulması amacıyla Bitlisin Ahlat ilçesine ülkemizin en büyük at
harasının yapılması Tarım Bakanımızdan
talebimizdir.
BAŞKAN Sayın
Aydoğan
2.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın,
Bakırköy Kültür ve Sanat Konağına ilişkin
açıklaması
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Size, Bakırköy Kültür ve
Sanat Konağından bahsedeceğim; Münir Özkulları, Ayşen
Grudaları, Tarık Akanları ve Cem Karaca gibi yüzlerce
sanatçıyı yetiştiren konak. Yani Parisin Eyfeli, Romanın
Colosseumu, Taksimin AKMsi neyse Bakırköyün de Kültür ve Sanat
Konağı aynı değerdedir.
Son zamanda ortaya bir olay
çıktı; Kültür Bakanlığı ve Vakıflar Genel
Müdürlüğü bu konağı yıkmak istiyor, içinde eğitim alan
öğrencileri, hocaları sokağa bırakmak istiyor. Buradan
iktidarınıza sesleniyorum: Artık yıkmayı değil,
yapmayı öğrenin, Bakırköyde sanatın ve
sanatçıların yakasından elinizi çekin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Taşlıcay
3.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçayın, ilaçtaki KDV
oranına ve ilaç fiyatlarına ilişkin açıklaması
NEVİN TAŞLIÇAY
(Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanlığı bünyesinde ve kontrolünde ruhsatlandırması
yapılan ilaçta KDV oranı yüzde 8dir. Vergiyle ilgili düzenlemelerin
yapıldığı bu süreçte ilacın temel ihtiyaç olduğu
göz önünde tutulduğunda uygulanan katma değer vergisi oranını
düşürme ya da istisna tutma yönünde bir çalışmanın
yapılması yerinde olacaktır.
Diğer yandan, İlaç
Fiyat Kararnamesiyle uygulamaya konulan kademeli kârlılık
oranlarıyla eczanelerin artan işletme giderleri sebebiyle
sundukları hizmetleri sürdürülebilir kılmaları ise ne yazık
ki mümkün görünmemektedir. Bu konuda mevcut piyasa koşullarına göre
acilen güncelleme yapılması gerektiğini ifade ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın
Kılavuz
4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, Raziye Oskay cinayetine
ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin) -
Mersin'imizin Toroslar ilçesinde henüz hayatının baharındayken
ayrıldığı nişanlısı tarafından sokak
ortasında canice katledilen Raziye Oskay kardeşimizin ailesini
ziyaretimizde acı feryatlarına şahit olduk. Anaların,
babaların acıları dindirilmelidir. İnsanlıktan
nasibini almamış canavar ruhlu katiller, Türk kadınına
yönelik taciz, tecavüz, cinayet gibi fiiller işleyenler eşi benzeri
görülmemiş cezalar almalı ve bir daha hiç kimse böyle bir
alçaklığa cüret edememelidir.
Başta Raziye
kardeşimizin hayatını kaybetmesinden dolayı
yaşadığımız üzüntüyü dile getiriyor, ailelerin ve
bütün insanların bir daha bu acıları yaşamamasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın
Barut
5.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adanada Toplu Konut
İdaresi mağduru yurttaşların dertlerine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) -
Sayın Başkan, seçim bölgemiz Adana'da Toplu Konut İdaresi
(TOKİ) mağduru yurttaşlarımızla buluştuk,
dertlerini dinledik; bu kara kış gününde dar gelirleriyle ev sahibi
olmaya çalışan hemşehrilerimizin çilesine tanıklık
ettik. TOKİ evlerinde yaşama tutunmaya çalışan
insanlarımız iktidardan çare bekliyor. Sarıçam Buruk
İstiklal Mahallesi'nde 825 konutluk TOKİ projesi
insanlarımızın canını yakıyor. Evlerin
çatıları akıyor, aydınlatmadan parka onlarca sorun var.
Yaklaşık 3 bin insanımızın
yaşadığı bu bölgede yeni yapılan TOKİ
konutlarıyla birlikte yerleşim çoğalıyor. Zaten dar gelirli
olan insanlarımızın gideceği bir sağlık
ocağı yok, çocuklarını gönderecekleri okul yok, ayrıca
aidatlarına fahiş zam yapılmış; bu ne
aymazlıktır? Bu nasıl bir çare ve
vicdansızlıktır? Kara kışta insanlarımız
feryat ediyor, çare istiyor. Defalarca sorunlarını iletmelerine
rağmen hâlâ bir adım atılmış değil. Sizi insafa
ve vicdana davet ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
6.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, Düzcelilerin
eğitim alanındaki taleplerine ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2022 yılı içinde
Düzce'de Millî Eğitim Bakanlığının okul yapımı
ve onarımı için ayrılan yatırım tutarı 18 milyon
486 bin Türk lirası olarak belirlenmiştir. Düzce'de 18 okulumuzda
ikili eğitim öğretim yapılmaktadır. İkili eğitim
sistemi Millî Eğitim Bakanlığının da tasvip
etmediği bir sistemdir. Düzce'de bir an önce tekli eğitime
geçilebilmesi için yapımı devam eden okulların haricinde en az
10 adet yeni okul yapılması gerekmektedir ancak 2022 yılı
için ayrılan bu ödenekle okulların yapılması bir yana mevcut
okulların tamirinin yapılması bile zor görünmektedir. Düzcelilerin
hak ettiği kaliteli ve modern eğitimleri alabilmeleri için
ayrılan ödeneğin artırılması gerekmektedir.
Ayrıca Düzce
Öğretmenevi ekonomik ömrünü tamamlamış, iptidai bir binada
hizmet vermeye çalışmaktadır. Yeni öğretmenevi binası
bir an önce yatırım planına alınarak ihalenin
yapılması ve inşaatın başlaması gerekmektedir.
Buradan tüm Düzceli hemşehrilerimiz adına Millî Eğitim
Bakanımıza sesleniyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Öztürk
7.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, şoför
esnafına uygulanan sigortalılık kontrolüne ilişkin
açıklaması
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sosyal Güvenlik Kurumunun kamyoncular, otobüsçüler,
servisçiler, taksiciler için uyguladığı sigortalılık
kontrolü ve cezalarla ilgili tebliğ çok sayıda mağduriyet
yaratmaktadır. Özellikle ticari aracı olan
vatandaşlarımız hastalandığında, direksiyon
başında rahatsızlandığında veya ticari
aracını özel işleri için kullanması adına aile
bireylerinden birine verdiğinde trafik ekiplerince bir trafik kontrolü
yapılması esnasında bir trafik cezasına muhatap
kalındığında, eğer arabayı kullanan kişi
araç sahibi değilse SGK tarafından çok ağır cezalara tabi
tutulmaktadır. Haksız yere uygulanan bu ağır cezalara
yapılan itiraz dilekçeleri SGK il müdürlükleri tarafından kabul
edilmemektedir. Sosyal güvenlik il müdürlükleri tarafından
masabaşında, Emniyetin
kestiği trafik ceza tutanaklarına göre sigortasız işçi
çalıştırıldığından bahisle
sigortalılık kontrolü şoför esnafımızın kabul
edeceği daha elle tutulur kriterlere dayandırılmalı ve
sahada şoför esnafımızın yaşadığı
mağduriyet bir an önce düzeltilmelidir.
BAŞKAN Sayın
Taşkın...
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, yeni
Adalet Bakanı atamasına ve tarımsal desteklere ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın tensipleriyle Adalet
Bakanlığına atanan Sayın Bekir Bozdağa görevinde
başarılar diliyoruz. Görevinden affını isteyen Sayın
Abdülhamit Gül Bakanımıza da hizmetleri dolayısıyla
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın güçlü liderliğinde AK
PARTİ iktidarında tarıma verilen desteklerle artık Türkiye,
toplam tarımsal hasılada Avrupada 1inci sıradayken dünyada ilk 10 içerisinde yer almaktadır.
2022 yılında 25,8 milyar lira olarak planlanan tarımsal
destekleme bütçesi Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatlarıyla 3,2 milyar lira ek bütçeyle 29 milyar liraya
çıkarılmıştır. Bu artışla beraber geçen
yıla göre ödenen destek yüzde 127 artışla, dekara toplamda 116
lira oldu. AK PARTİ olarak tarımsal destekler yanında
uyguladığımız alım fiyatlarıyla her zaman
çiftçimizin yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Üreticilerimize
hayırlı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Aydın
9.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Abdi İpekçinin
ölüm yıl dönümüne ve iktidarın sosyal medya ordusuna ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gazeteci yazar Abdi
İpekçiyi ölüm yıl dönümünde saygı, sevgi ve minnetle
anıyorum.
İktidar her
uygulamasıyla ve açıklamasıyla, maalesef, Türkiyeyi tehlikeli
bir sürece itiyor, toplum giderek daha da fazla
ayrıştırılıyor. İktidar kanadından bir isim
2023 seçimlerini Erdoğanın kazanması için 200 bin kişilik
sosyal medya ordusu oluşturduğunu açıkladı. Şimdi
buradan sormak istiyorum: Neyin itirafı, neyin ordusu ve kimle
savaşıyorsunuz? Nedir bu? Üçüncü bir kolluk kuvveti mi kuruluyor?
Buradan hızla Türkiye'nin mafya devletine doğru dönüştüğünü
üzülerek görüyor ve uyarıyoruz. Memleketi Anayasa ve kanunlar çerçevesinde
yönetmek için seçilenlerin bugün bir beş yıl daha kalmak için her
türlü yolu denediklerini üzülerek takip ediyoruz; ne halkın derdiyle,
sıkıntısıyla uğraşıyorlar ne de başka
bir şeyle. Yalnız, bu gidiş, gidişat değil.
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya
10.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, yüksek
elektrik faturalarına ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Elektrik faturalarına
yüzde 127 zam yapıp sonra da Kilovatsaatte düzenleme yaptık.
diyerek tarifelerdeki birinci kademe sınırının aylık
150 kilovatsaatten 210a çekilmesi, vatandaşa ölümü göstererek
sıtmaya razı etmekten başka bir şey değildir. Bir evin
en az elektrik tüketimi 230-240 kilovatsaatken, bunu 150 kilovatsaatten 210
kilovatsaate çekmek tam bir siyasi oyun. Zaten milletimiz giderek artan
pahalılığın pençesinde kıvranıyor, bu faturalarla
milletimizin belini iyice büktünüz. Salgın sürecinde artan durgunluktan
çıkmaya çalışan esnafa ise yüksek elektrik faturalarıyla
darbe vurdunuz. Kiradan daha yüksek gelen elektrik faturaları yüzünden
birçok esnaf dükkânını kapatmaya başladı. AKP Hükûmetinin
bu zam politikası ekonomik anlamda domino etkisi yaratarak yine
vatandaşımıza yüksek enflasyon, yoksulluk, işsizlik ve
fakirlik olarak yansıyacaktır. Gaziantepte bir esnaf kardeşimiz
bir ay önce elektriğe 7 bin lira öderken, AKPnin yeni yıl
zamlarıyla şimdi 27 bin lira ödüyor. Esnafın elektrik faturası
kiradan yüksek geliyor. Hükûmet esnafın kazancına ortak olmuş
durumda. Son zamlar henüz etkisini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdemir
11.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Bakırköy Kültür
ve Sanat Konağına ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tiyatro, sinema, müzik, sanat
dünyamızın en değerli isimlerinin yetiştiği, bu
eşsiz birikimlerini nitelikli eğitimleriyle genç nesillere aktarmaya
çalıştıkları Bakırköylü Sanatçılar Derneğinin
(BASAD) uzun yıllardır faaliyet gösterdiği Bakırköy Kültür
ve Sanat Konağı, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Vakıflar Genel Müdürlüğünce kütüphane yapılacağı
gerekçesiyle maalesef tahliye ediliyor. Yaklaşık 500den fazla öğrencisi,
eğitmeni
Yaz kursları ile bale, drama, müzik, enstrüman kurslarının
sözleşmeleri bir anda feshedilecek ve bu eğitimler son bulacak.
Değerli milletvekilleri,
usta sanatçılarımız bize sesleniyor: Bakırköyün
hafızasının, kültürünün, tarihinin yaşaması, gelecek
nesillere aktarılması için mücadele ettiklerini söylüyorlar, Sanata,
sanatçıya, kültürel geçmişimize, tarihimize, hafızamıza
dokunmayın; yıkmayın, yapın; yok etmeyin, koruyun, destek
olun. diyorlar. Biz de Parlamento olarak bu sürece duyarsız
kalmamalıyız diyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Sümer.
12.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, göstermelik tarım
desteklerine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Başkan.
Çiftçiye sözde müjde diye
destek paketi açıklandı. Sayın Cumhurbaşkanının
açıkladığı 3,2 milyar lira destekle buğday, arpa,
çavdar, yulaf üreticisine mazot, gübre, tohum desteği olarak dekar
başına ilave 50 TL ödenecek. Çiftçi 50 TLyle ancak
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Hataya düşük
ödenek ayrılmasının haksızlık olduğuna
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hatay, Atatürkün emanet
ettiği bir il. Ulu Önder Atatürk, Hatay için Benim şahsi
meselemdir. demişti. Hatay, ana vatan Türkiyeye katıldıktan
sonra, AKP hükûmetleri işbaşına gelene kadar 46 hükûmet gördü
ama AKP kadar adaletsizini görmedi. AKP, Hataya devamlı üvey evlat
muamelesi yapıyor, yatırım yapmıyor, Hatayın
potansiyelini de sürekli baltalıyor. Hatay 2020de 12,5 milyar lira vergi
ödemişti, geçen yıl ödediği verginin ancak yüzde 4ü kadar kamu
yatırım ödeneği ayrıldı. İsyan ettik Böyle
adaletsizlik olur mu? dedik ama gelin görün ki iktidar bu
haksızlığı gidereceğine
haksızlığın dozajını artırdı. Geçen
yıl Hatay 25 milyar vergi ödedi. 2022 kamu yatırımlarında
Hataya ayrılan ödenek ise 670 milyon lira, yani ödediği verginin
yüzde 2,7si. Bu mu Hataya layık gördüğünüz rakam.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Gürer
14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emekli intibak
düzenlemesi yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Emekliler art arda gelen
zamlarla ciddi geçim sıkıntısı içine
düşmüşlerdir. 2002 yılı Aralık ayında en
düşük emekli aylığı 257 lirayken aynı tarihte asgari
ücretse 184 lira 25 kuruş idi. 2008 yılında AKP hükûmetlerinde
emekli aylık bağlama oranı katsayısının yüzde
70ten yüzde 40a düşürülmesiyle taban emekli aylığı ile
asgari ücret arasındaki makas emeklinin aleyhine bozulmuştur. Bu
nedenle emekli taban aylığı 1.500den 2.500 liraya
çıkmamış, en düşük emekli aylığının
asgari ücret düzeyinde olması gerekirken emeklinin hakkının
sınırlı bölümü iade edilmiştir. Emekli intibak düzenlemesi
yapılarak mağduriyetin giderilmesi ve en düşük emekli
aylığı asgari ücret olurken tüm emekli
maaşlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır.
Zamlar sel olmuş akıyor, emeklilerimizi selin önünden kurtarmak
siyasi iktidarın görevidir. Bir an önce emekli maaşlarında
artış sağlanmalı, emeklilerin mağduriyeti giderilmeli
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Erdem
15.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, Bakırköy
Kartaltepede kapatılan yaşlı bakımevine ilişkin
açıklaması
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kartaltepede Bakırköy
Belediyesi tarafından 1997 yılında açılmış olan 5
katlı bir yaşlı bakımevi bulunmaktaydı.
Başımızın tacı yaş
almışlarımızın son umutları burasıydı.
Ev ortamında, özellikle kimsesiz yaş
almışlarımızın bakımının
yapıldığı bu yaşlı bakımevi geçen günlerde
kapatılmıştır. Birbirine alışmış,
birbirini aile gibi benimsemiş yaş almışlarımız
bunun üzerine başka yerlere dağılmışlardır, bir kısmı
ise ortada kalmıştır.
Bu yaşlı
bakımevinin akıbeti ne olacak, kapatılmış olan bu bina
ne yapılacak? Belediye Başkanımıza sorumuz budur.
Ayrıca, onun yerine yapılacak olan nedir?
Bir de hadisişerif
buyurur ki: Eğer beli bükülmüş yaşlılar, takva sahibi
gençler, süt emen çocuklar, yayılan hayvanlar olmasaydı belalar sel
gibi üstünüze dökülecekti. Biz yaşlılarımızın,
yaş almışlarımızın dualarını
almalıyız.
Yaşlı
bakımevinin akıbetini tüm Bakırköylüler merak ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şevkin
16.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Adanada Vakıflar
Sarayındaki çarşının yıkım kararına ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın başkan.
Adanada Vakıflar
Sarayında Adanalıya altmış yıldır hizmet veren
esnaf bugünlerde büyük bir sorun yaşıyor. 35i kadın, 100e
yakın esnaf ve bine yakın çalışan, aileleriyle birlikte
yaklaşık 5 bin kişi çarşının yıkım
kararı nedeniyle endişeli bir şekilde bekliyor. Esnaf,
Vakıflar Bölge ve Genel Müdürlüğünden doyurucu bir açıklama
bekliyor.
Burası
yıkılırsa yerine hangi proje hayata geçecek? Çarşıdaki
esnaf yeni yerde hak sahibi olabilecek mi? Önemli bir katma değer yaratan,
aynı zamanda, tarihî dokusu olan Vakıflar Sarayında
Adananın yanı sıra yurt içi ve yurt dışına da
hizmet veriyorlar.
Gelinlikten ayakkabıya,
kıyafetten süs eşyasına ve düğün salonuna kadar birçok
alanda hizmet veren esnafın hak sahipliği korunmalı, yeni
projede öncelik mevcut esnafa verilmeli, ekonomik kriz ortamında daha çok
kişinin işini ve iş yerini kaybetmesine gönüller razı
olmamalıdır.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bulut
17.- Tokat Milletvekili Yücel Bulutun, buzağı
desteklemelerine ilişkin tebliğ değişikliği
çalışması yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
YÜCEL BULUT (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarım
Bakanlığı tarafından verilen en büyük hayvan destekleme kalemlerinden
biri olan buzağı desteklemesinden Bakanlık tarafından
getirilen şartlar nedeniyle çok sayıda çiftçimiz
yararlanamamaktadır. Yaklaşık 2 milyon buzağıya üreme
parametrelerine uymadığından destek verilemeyeceği
görülmektedir. Bu sayı Tokat ilinde 19 bin civarında bir sayıya
denk gelmektedir. Tarım Bakanlığımıza bağlı
Hayvancılık Genel Müdürlüğü tarafından bu tablo dikkate
alınarak bir tebliğ değişikliği çalışması
ivedilikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Uygulamadan
kaynaklı bu sorunun çözümü konusunda da gerekli hassasiyetin
gösterileceğine ve buzağı desteklemelerine ilişkin
tebliğde gerekli değişikliğin yapılacağına
inanıyor, konunun başta Tarım Bakanımız olmak üzere,
bürokratlarımızca da takip edildiğini belirtmek istiyorum.
Saygılarımla...
BAŞKAN Sayın
Erbay
18.- Muğla Milletvekili Burak Erbayın, basın üzerindeki
baskıya ilişkin açıklaması
BURAK ERBAY (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Basın yayın
organları hukukun hâkim olduğu demokratik toplumlarda halkın
haber alma hakkının en önemli güvencesidir. Basının bu
görevini yerine getirmesi için ekonomik
bağımsızlığı büyük önem taşımakta, bu
bağımsızlığın önemli bir unsurunu da resmî ilan
ve reklamlar oluşturmaktadır. Ancak AKP iktidarıyla birlikte
resmî ilan ve reklamlar haksız ve hukuksuz bir şekilde âdeta parti
bülteni gibi yayın yapan basın organlarına verilmektedir. AKP
iktidarı basın-yayın organları üzerindeki baskıyı
her geçen gün artırmaktadır. Bu durumun son örneğini 29 Ocak
2022 tarihinde Resmî Gazetede Cumhurbaşkanı tarafından
yayımlanan genelgede gördük. Bu genelgeyle, doğru ve gerçek
habercilik yapan basının üzerindeki baskının daha da
artırılması hedeflenmektedir. Basın üzerindeki baskıya
bir an önce son verilmeli, resmî reklam ve ilanlar hakkaniyetli bir
şekilde dağıtılmalıdır.
BAŞKAN Sayın
Süleyman Bülbül, buyurun.
19.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbülün, doğal gaz ve
elektrik faturalarına gelen fahiş zamlara ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın)
Doğal gaz ve elektrik faturalarına gelen fahiş zamlar hem haneleri
hem esnafı hem de sanayiciyi çok zor duruma soktu. Aydın Nazillide
esnaflık yapan bir yurttaşa aralık ayında 5.400 lira
elektrik faturası gelirken ocak ayında 17.491 TL fatura gelmiş
yani yaklaşık 3 katı. Yine aralık ayında Aydında
bir eve gelen 250 TL elektrik faturası ocak ayında 788 TL
gelmiş; bu, resmen soygun. Yurttaşlar elektrik faturası
adı altında yandaş şirketlerin kasasına
varını yoğunu bırakıyor. Tek adamın canı
sıkılıyor, Doğal gaza yüzde 200, elektriğe yüzde 127
zam yaptım. diyor, geçiyor. Yapılması gereken ise zamları
kaldırmak ve vatandaşın elektrik faturalarını
düşürmek.
Esnaf isyan ediyor,
Boğazımıza kadar batmış durumdayız, artık
bıçak kemiğe dayandı. diyor; soygun düzenine son vermek için
sandığı bekliyorlar. Geliyor gelmekte olan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kasap
20.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasapın,
sağlık çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP
(Kütahya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yaparsa AK PARTİ
yapar. demiştiniz; yağ kuyruğu, ekmek kuyruğundan sonra
nur topu gibi yeni bir kuyruğumuz oldu. Yurt dışına
çıkmak için mücadele gösteren, çaba gösteren hekimler ve sağlık
çalışanları var. Yabancı ülke konsolosluklarında,
TÖMERde, Goethede, yabancı dil kurslarında yer bulmak
imkânsız; mart sonuna kadar TÖMERin tüm kontenjanları dolu, yeni
kayıt alamıyorlar.
Tüm parti
gruplarının ittifakla evet dediği kanun teklifini çektiniz.
Hekimler ve sağlık çalışanları mutsuz ve umutsuz.
Şiddeti önleyici şartlar da dâhil olmak üzere, özlük
haklarının, hepsinin derhâl yerine getirilmesi gerekiyor. Acil olarak
hekimlerin, tüm sağlık çalışanlarının özlük
hakları yerine getirilmeli.
Sayın Sağlık
Bakanına buradan sesleniyorum: Sağlık
çalışanlarının size göndermiş olduğu
bordroları görünce yüzünüz kızarmıyor mu?
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Filiz
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, atanamayan
öğretmen Mustafa Kayanın intiharına ilişkin
açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hayata veda ediyorum. Özel
sektörde çalıştım ve okudum. Ağabeyimi ve annemi çok
seviyorum. Babamı özledim. Henüz 28 yaşında genç bir
öğretmen olan Şanlıurfa Birecikli Mustafa Kaya, geride bu notu bırakarak
intihar etti. Mustafa Öğretmen, yüz binlerce meslektaşı gibi,
dört yıldan beri atanmayı bekliyordu.
Yüce Mecliste söz alarak
üniversite mezunlarının işsizlik durumunu; işsizlikle ve
artan yoksullaşmayla baş etmeye çalışan, kendisinin ve
ailesinin geçimini sağlamakta güçlük çeken gençlerin ruhsal çöküntü içinde
olduklarını, iş aramaktan yorulduklarını, sosyal
hayatlarının bittiğini, gelecekleri için endişe
ettiklerini, iş arama süreleri uzadıkça psikolojik
sorunlarının arttığını ve toplumun bunalıma
sürüklenmekte olduğunu defalarca dile getirdim. İktidarın bu
sesi duymasını bir defa daha talep ediyorum.
Mustafa Kayaya Allahtan
rahmet, ailesine sabır diliyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, PCR testi
zorunluluğunun kaldırılmasının akla ve
mantığa sığmadığına ilişkin
açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
İçişleri
Bakanlığınca valiliklere gönderilen yazıyla, Koronavirüs
Bilim Kurulunun tavsiyeleri ve Sağlık
Bakanlığının değerlendirmeleri doğrultusunda,
ulaşım, bazı etkinlikler ve okullardaki PCR testi
zorunluluğunu öngören uygulamalar kaldırıldı.
31 Ocak 2022 tarihli tabloya
göre test sayısı 435.513, vaka sayısı 93.261 oldu. 30 Ocak
2022 tarihli tabloya göre ise 428.214 test yapılmış, 88.145 vaka
tespit edilmiştir. Vaka sayısının bu kadar fazla
olduğu bir zamanda PCR testi zorunluluğunu kaldırmak hangi akla
ve mantığa sığıyor anlamış değiliz.
Daha sıkı tedbirlerin alınması gerekmektedir,
İçişleri Bakanlığı bu yanlış kararından
derhâl vazgeçmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
İlhan
23.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
Kırşehirdeki yoğun kar yağışı sonucu
çatısı çöken mandıra ve ahırların zararının
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kırşehir Tarım
ve Orman İl Müdürlüğüyle yaptığımız
görüşmeler sonucunda Kırşehirde son on gündür devam eden
yoğun kar yağışı nedeniyle şu ana kadar toplam 27
mandıra ve ahırın çatısının çökmüş
olduğu bilgisine ulaştık. Ayrıca, bu çöküntüler nedeniyle
bazı ahır ve mandıralarda hayvanlar telef olmuştur.
Hâlihazırda zaten yüksek girdi fiyatları sebebiyle son birkaç
yıldır ayakta durmakta zorlanan besi çiftlikleri, çöken
çatıların yüksek maliyetli tamiri ve telef olan hayvanların
zararlarının karşılanması noktasında büyük
sorunlar yaşamaktadır. Hükûmetin Kırşehirde yaşanan
bu felaket sonrası mağdur olan çiftçilerimize ve besicilerimize ivedilikle
yardım etmesi, Kırşehir ekonomisine önemli bir katma değer
oluşturan bir sektörün devamlılığı için büyük önem arz
etmektedir. Bu sebeple, bir an önce bu zararların
karşılanması için gerekli adımlar
atılmalıdır, zira şu soğuk günlerde ahırların
ve mandıraların zaman kaybetmeksizin tekrar faaliyete geçmesi daha da
büyük kayıpların önüne geçilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini
karşılayacağım.
Sayın Altay, buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Bakırköy
Kartaltepedeki yaşlı bakımevine, Abdi İpekçi
suikastının yıl dönümüne, 1 Şubat 1992de Şırnak
ve Siirtte çığ düşmesi sebebiyle şehit olan askerlere
Allahtan rahmet dilediğine, Barış Mançonun vefatının
23üncü yıl dönümüne ve Meclis önünde basın açıklaması
yapmak isteyen öğretmenleri coplamanın Türk polisine
yakışmadığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce bir sayın
milletvekilimiz Bakırköy Kartaltepedeki yaşlı bakımevinin
Bakırköy Belediyemizce tahliye edildiğini beyan etti. Tabii,
arkadaşlarımız Belediye Başkanıyla görüştü, olay
şöyledir: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bahse konu
binanın deprem riski taşıdığını
raporlamıştır, bu tablo karşısında binanın
boşaltılması gayet normaldir. Ancak bununla beraber
Bakırköy Belediyemiz Kızılayla bir protokol yaparak burada kalan
yaşlıların, bakıma muhtaç büyüklerimizin
bakımını ve günlük yaşamlarını sürdürmelerini
sağlamıştır. Gene aynı şekilde Belediyemiz
eş zamanlı olarak binanın Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının taleplerine, tutulan raporlara uygun olarak
depreme dayanıklı bir şekilde inşası için de
çalışmalarına başlamıştır. Sayın
milletvekilime ve Genel Kurula bilgilendirmeyi görev sayıyorum.
Sayın Başkan, bugün
1 Şubat. 1 Şubatta bizi üzen olaylar yaşandı geçmişte,
bunlara kısa bir hafıza tazelemesi ve anma yapmak istiyorum
müsaadenizle.
1 Şubat 1979, Milliyet
gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi suikasta kurban gitti.
Toplumsal barışımıza vurulan bu hain olayın hâlâ tüm
boyutlarıyla ortaya çıkarılmamış olması da
ayrı bir üzüntümüzdür. Merhum İpekçiye bu vesileyle Allahımdan
rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun.
Gene, 1 Şubat 1992;
Türkiyeyi, hepimizi yasa boğan bir olay yaşadık 1992 1
Şubatında. Neydi? Şırnakın Görmeç köyünde Jandarma
Bölük Komutanlığına çığ düştü, 76sı asker
81 kişi yaşamını yitirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Gene, aynı tarihte, aynı gün Siirtin Eruh
ilçesinin Tünekpınar köyünde de çığ düşmesi sonucu 32
askerimizi kaybettik, Allahımdan hepsine gani gani rahmet diliyorum.
1 Şubat 1999da da bir
acı yaşadık. Türkiyede yediden yetmişe Türk halkının
gönlünde taht kuran, çocuklarımızın Barış
ağabeyi, efsanevi sanatçı, kültür elçisi sevgili Barış
Mançoyu kaybettik ama hiç unutmadık. Unutulamaz insanlar, sanatçılar
vardır, Barış Manço da unutulamaz sanatçıdır,
değerlerimizden birisidir. Aramızdan ayrılışının
23üncü yılında onu da sevgi ve rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan,
demokrasinin bir tepki ve protesto rejimi olduğunu öteden beri
söyleyegeliriz ve Türkiyede devletin hukuk ve Anayasa
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) -
dışına çıkmasının en çok terör
örgütlerinin işine yaradığını ve toplumsal
barışımızı zedelediğini de müteaddit defalar
söylemiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yarın
görüşülecek olan güya Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifiyle ilgili
Türkiyedeki 3 büyük sendikanın bu konuya olumsuz
yaklaşımları ve refleksleri Komisyonda dile getirildi.
Öğretmenler, Anayasadan kaynaklı haklarını kullanmak ve
topladıkları 20 bin imzalı dilekçeyi Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunmak için Meclis önünde bir basın açıklaması yapmak
istediler ve maalesef kendilerini yetiştiren öğretmenlerini coplayan,
tekmeleyen Türk polisi bugün iyi bir sınav vermemiştir. Polis de
bizimdir, öğretmenler de bizimdir. Öğretmenlere tekme atan
polislerimize seslenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) - Sizi bir öğretmenin yetiştirdiğini ve kahraman
Türk polis teşkilatının bir üyesi yaptığını
ne olur bir daha unutmayın.
Öğretmenlerimiz bu
yasayı eksik, yetersiz buluyor. Öğretmenlerimiz rütbe istemiyor,
öğretmenlerimiz toplumda hak ettikleri saygın değere
kavuşmak istiyor. Kalem tutan ellere copla saldırmanın
ayıbını Emniyet teşkilatımızın, kahraman
Türk polisimizin bir daha Türkiyeye yaşatmamasını hassaten
bütün polis kardeşlerimizden rica ediyorum. Polis kardeşlerimiz için
hep şunu söyleyegeldik: Türk polisi şehit olmaktan korkmuyor, Türk
polisi emekli olmaktan korkuyor. dedik ama Türk polisi bugün öğretmenine
cop ve tekme vurmak suretiyle kendisine yakışmayan bir tutum
sergilemiştir. Biz bu emirlerin nerelerden verildiğini de biliyoruz,
vakti zamanı gelince bunların hesabının
sorulacağını da kayıtlara geçirdim.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Elitaş
25.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Meclis
araştırma komisyonunun küresel iklim değişikliğiyle
ilgili hazırladığı kapsamlı rapora, Türkiye
Cumhuriyetinin iklim değişikliğiyle ilgili üzerine düşen
görevleri yaptığına ve Genel Kurulda görüşülecek olan Millî
Eğitim Temel Kanununa ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 1 Şubat 2022,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bir haftalık aradan sonra gündemine devam
ediyor. Geçen yıl aralık ayının son haftasında, son
günlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu, küresel
iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi,
kuraklıkla mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılmasıyla
ilgili 850 sayfa olarak hazırlanmış gerçekten çok kapsamlı
bir rapor düzenlemiş. Bu raporda emeği geçen tüm milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
İklim
değişikliğiyle ilgili, Türkiye Cumhuriyeti devleti, üzerine
düşen görevlerini yerine getirmiştir; 2009 yılında Kyoto
Protokolünü belki de dünyada ilk defa kabul eden ülkelerden biri olarak tarihe
geçmiştir. Türkiye, bulunduğu coğrafyada küresel
ısınmanın ve küresel iklim değişikliğine sebep
olan unsurların bertaraf edilmesi, en aza indirilmesiyle ilgili gerekli
düzenlemeleri yapan bir ülke olmuştur. Bu konuda katkı sağlayan
değerli milletvekili arkadaşlarımıza tekrar
şükranlarımızı arz ediyorum.
Yarın da inşallah
Millî Eğitim Temel Kanununda öğretmenlik mesleğini tarif eden
yeni bir teklif, temel yasa olarak görüşeceğimiz toplam 13 maddelik
bir yasal düzenleme var. Bu yasal düzenlemeyle ilgili ilk defa bir
tanımlama hayata geçiriliyor, bir temel yasa olarak düzenleniyor. Muhakkak
eksikleri vardır, yanlışları vardır ama bir yasa
olarak düzenlenmesi de önemli bir gelişmedir, önemli bir unsurdur diye
düşünüyorum. Katkı sağlayacak tüm siyasi parti gruplarına,
milletvekillerine teşekkür ediyorum.
Haftamızın
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Usta
26.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, İYİ Parti Grup
Başkanı İsmail Tatlıoğlunun annesinin vefatına,
Barış Mançonun vefatının 23üncü yıl dönümüne, Abdi
İpekçi suikastının yıl dönümüne, çiftçilerin
sorunlarına, asgari ücretin açlık sınırının
altında kalacağına, Cumhurbaşkanının elektrikte
eşik değere ilişkin açıklamasına ve gayriahlaki
televizyon programlarına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün İYİ Parti
Grubu olarak acı günümüz, Grup Başkanımız Sayın
İsmail Tatlıoğlu annesini kaybetti. Yine, Genel Sekreterimiz
Uğur Poyraz Bey de annesini kaybetti. Ben merhumelere Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum.
Milletimizin gönlünde
eserleriyle taht kuran, Türk müziğinin önemli temsilcisi Barış
Mançonun vefatının 23üncü yıl dönümünü de saygı ve
özlemle anıyorum; mekânı cennet, ruhu şad olsun.
Yine, kırk üç yıl
önce bugün uğradığı suikastta hayatını kaybeden
gazeteci Abdi İpekçiyi ölümünün seneidevriyesinde rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan,
toplum kesimlerindeki sorunlar, ekonomik sıkıntılar artarak
devam ediyor. Bütün ziyaretlerimizde bu sıkıntıları
görüyoruz veya telefonla aranıyoruz. Örnek olsun diye söyleyeceğim:
Adana Ceyhandan birkaç gün önce bir çiftçi kardeşimiz bizi aradı
yani gübre fiyatlarından bahsetti, oradaki sıkıntılardan
bahsetti ama belki gündeme çok gelmeyen bir sıkıntıdan daha
bahsetti, Bizim burada cazibeyle sulamada dönüm başına 50 lira para
veriyorduk; bu, şimdi 100 liraya çıkarıldı. Eğer
pompayla sulama olursa yani elektrik yakılırsa da 220 liradan 450
liraya çıkarıldı. Biz bu şartlarda nasıl çiftçilik
yapacağız, üretimi mi durduralım? Niye bunlara Dur!
demiyorsunuz? Niye devlet bu işlere bakmıyor? diye bize soruyor.
Gerçekten, baktığımızda son on-on iki yılda Türkiye'de
42 milyon dekarlık bir alanın eskiden ekildiği hâlde şu
anda ekilmediğini görüyoruz. Yine, 2009 yılı SGK verilerine
baktığımızda 1 milyon 16 bin çiftçi varken bugün, 2021
yılı Haziran ayı itibarıyla bu sayının 541 bine
düştüğünü görüyoruz yani çiftçi sayısı on iki yılda
yaklaşık yüzde 50 azalmış. Bunları görmek gerekiyor.
Tam bunlar konuşulurken Sayın Cumhurbaşkanı dün akşam
Kabine toplantısı sonrasında Bir müjde. dedi, Çiftçilere
müjde veriyoruz." dedi ve çiftçilere yapılan doğrudan
desteğin 3,2 milyar lira artırıldığını
söyledi yani buradaki artış sadece yüzde 12lik bir artış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gübre fiyatları 4
katına, 5 katına çıkmış; tohum fiyatları, ilaç
fiyatları, mazot fiyatları, elektrik fiyatları bu kadar
olağanüstü artarken yani böyle sanki hakikaten çiftçilerle dalga geçer
gibi yani çiftçilere doğrudan destek ödemelerinde 3,2 milyar liralık
yapılan bir artış son derece yetersizdir. Bakın, millî gelirin
yüzde 1i olması durumunda 80 milyar lira civarında olması
lazım bunun, artık ondan da vazgeçtik, ancak 2006 yılında
bütçe payı olarak verdiği miktarı, AK PARTİ o günkü
verdiği parayı bugün vermiş olsa bunun 60 milyar lira olması
lazım. Çiftçilerimizin sesine kulak vermemiz gerekiyor, bu sıkıntıları
görmemiz gerekiyor.
TÜRK-İŞ açlık
sınırını açıkladı, 4.249 lira, yani asgari ücret
de 4.253 lira, asgari ücretle aynı oldu ocak ayı itibarıyla.
Asgari ücret bundan itibaren aralık ayına kadar biliyorsunuz- sabit.
Gıda fiyatları
Tabii, açlık sınırı
dediğimiz zaten gıda yani yeterli beslenme için gerekli olan para.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Bugün asgari ücret 4
kişilik bir ailenin gıda ihtiyacını karşılamaya
ocak ayında başa baş yetti, şubat ayından itibaren
açık verilecek. Yaklaşık en az yüzde 30, yüzde 40 -yüzde 30
genel enflasyon olarak Hazine ve Maliye Bakanı söyledi- civarında bir
gıda enflasyonu, TÜİKin makyaj enflasyonunun bile yüzde 40
civarında olacağını düşünürsek yıl sonuna kadar
bu, açlık sınırının yaklaşık 1.500-1.600
lira altında kalacak asgari ücret; bunu mutlaka görmek gerekiyor.
Dolayısıyla, burada bakmamız gereken şu: Asgari ücret yüzde
50 artırıldığında hepimiz Evet, güzel bir
artış. demiştik ancak artışın bir önemi yok.
Yani enflasyonu durduramadığınız zaman, enflasyonla
mücadele edilemediği zaman, alım gücü düştüğü zaman
rakamların büyümesinin hiçbir anlamının olmadığını
burada çok net bir şekilde gördük. Bu konuya dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi, yine, dün
akşam, güya bir müjde daha verdi Sayın Cumhurbaşkanı.
Elektrikte bu eşik değerin, 150 kilovatsaate kadar olan değerin
210 kilovatsaate çıkarıldığını söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayınız lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Başkanım, bitireceğim.
Biz de müjde deyince, bu
yüzde 52 ile yüzde 130 arasında -biliyorsunuz- zamlar
yapılmıştı, bu zamlar geri alındı diye
düşündük. Yapılan bu şey müjde falan değil, zamlar
olduğu gibi yerinde duruyor. Burada yapılan şey ancak işte,
mütevazı bir aile bütçesinin elektrik faturasında aylık 30 lira
civarında bir tasarruf demektir ama sıkıntı bunun çok daha
ötesindedir. Esnaf için hiçbir şey yapılmamıştır,
esnafın sıkıntısı olduğu gibi devam ediyor. Yine,
hanelerin, sanayicinin hepsinin sıkıntıları devam ediyor,
bunları görmek gerekiyor.
Sayın Başkan, üç
gün önce, 28 Ocak tarihinde Cumhurbaşkanının bir genelgesi
yayınlandı. Bu genelgede güzel ifadeler var, deniliyor ki:
Ailelerin, çocuk ve gençlerin ahlaki değerlerini bozan, millî ve manevi
değerleri tahrip eden programlara karşı gereken adımlar
atılacaktır. Buradan anladık ki bu maskeli yarışma
programı varmış bir tane, ona yönelik olarak
çıkmış bir genelge olarak bu değerlendiriliyor. Tabii, ben
bunun doğruluğunu yanlışlığını
tartışmıyorum, orada bir sıkıntı varsa bu
yapılsın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın.
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim Başkanım.
Ancak esas görülmesi gereken,
başta yandaş medya olmak üzere bu gündüz kuşaklarında
millî, manevi değerlere aykırı, çocuklarımızın,
gençlerimizin hatta yetişkinlerin ahlakını bozacak işte,
ensest ilişkilerin, aile içi şiddetin, eşler arası
ahlaksız konuların gündeme getirildiği bu programlara niye bir
şey denilemiyor, bunlar niye görmezden geliniyor? Bunların mutlak
suretle ele alınması lazım, yoksa bu genelge muhalif bir
kanalı susturmaya yönelik, ona baskı yapmaya yönelik bir genelge
olmaktan öteye gidemez. Bizim, buradan, Cumhurbaşkanından da RTÜKten
de beklentimiz bu gayriahlaki programların, başta havuz medyası
olmak üzere, bu gayriahlaki programları yapan kanalların bu anlamda
disipline edilmesidir. Millî, manevi değerlerimize, aile
değerlerimize sahip çıkılması gerekir, yoksa başka
türlü toplumdaki birliği ve bütünlüğü sağlayamayız.
Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın
Akçay, buyurun.
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, gazetecilere yapılan
bütün saldırıları ve PKK terör örgütünü lanetlediğine, Eren
Kış-17 Muş-Şenyayla Şehit Jandarma Üsteğmen
İsmail Moray Operasyonuna, otuz yıl önce bugün
Şırnakın Görmeç köyünde meydana gelen çığ felaketinde
vefat eden şehitlere ve vatandaşlara Allahtan rahmet dilediğine
ve Misakımillînin kabulünün 102nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1 Şubat 1979, gazeteci
Abdi İpekçi'nin katledilmesinin tarihi; 19 Kasım 1979, yine gazeteci
İlhan Egemen Darendelioğlunun katledilişi; 24 Ocak 1993,
Uğur Mumcu'nun katledilişi ve 26 Ocak 2014te PKK'lı teröristler
tarafından partimizin İstanbul Esenyurt seçim bürosuna düzenlenen
silahlı saldırıda gazeteci Cengiz Akyıldız da
şehit olmuştu. Cengiz Akyıldız da bir gazeteciydi ve
görevini ifa ederken şehit edildi. Bu saldırı Türk milletinin
birlik ve beraberliğine ve aynı zamanda basın hürriyetine ve
demokrasiye yapılmış bir saldırıdır. Bu
vesileyle, hem gazetecilere yapılan bütün saldırıları ve
PKK terör örgütünü lanetliyor hem de şehit gazeteci Cengiz
Akyıldızı ve tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle
anıyorum.
Sayın Başkan, 30
Ocak 2022de Muşta güvenlik güçlerimiz tarafından Eren
Kış-17 Muş-Şenyayla Şehit Jandarma Üsteğmen
İsmail Moray Operasyonu başlatıldı ve terörle mücadele
kararlı ve başarılı bir şekilde devam etmektedir.
Karlı ve eksi 35-40 derecelerde seyreden ağır hava
şartlarında görev yapan güvenlik güçlerimize muvaffakiyetler
diliyoruz.
Otuz yıl önce bugün
Şırnakın Görmeç köyünde meydana gelen çığ felaketi
nedeniyle 65 askerimiz ve 26 vatandaşımız da hayatını
kaybetmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tarihimizin en büyük doğal afetlerinden biri olan bu felakette
hayatını kaybeden şehitlerimize, askerlerimize,
vatandaşlarımıza bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, 28
Ocak 2022, Türk Kurtuluş Savaşının manifestosu olan
Misakımillînin kabulünün 102nci yıl dönümüdür. Son Osmanlı
Mebusan Meclisi 28 Ocak 1920de Türkiye Cumhuriyeti
sınırlarının belirlendiği Misakımillîyi
düşman tehdidine aldırmadan oy birliğiyle kabul etmiştir ve
bunun akabinde de yine Osmanlı Meclis-i Mebusanı -malumunuz
olduğu üzere- İngiliz askerlerince basılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Misakımillî, Türk milletinin bağımsızlık karakterinin
ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Misakımillî, Türk devletinin
egemenliğinin hududunu Sevrle çizmeye çalışan işgalcilere
verilen en büyük cevaptır. Misakımillî, Türk milletinin ebedî
vatanında ilelebet var olacağının ilanıdır. Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, Misakımillîyi doğrudan doğruya Türk
milletinin anayasası olarak belirtmiş ve şöyle tarif
etmiştir: Vatanın dış düşman
karşısındaki durumunu ve yerini tespit eden kutsal bir
kuraldır.
Bu vesileyle,
işgalcilerin baskı ve engellerine rağmen, Misakımillîyi
kabul eden ve ilan eden vatansever milletvekillerini, millî mücadelemizin
şehit ve gazilerini rahmetle anıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Oluç
28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin Selahattin Demirtaş ve HDPli 40 milletvekiline
ilişkin verdiği karara, AİHMnin yayınladığı
2021 bilançosuna, Anayasa Mahkemesinin de Türkiyede adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini vurguladığına ve
İstanbul Emniyetinin İstiklal Caddesinde Kürtçe müzik söylenmesine
tahammül edemediğine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın vekiller; biraz sonra, Adalet Bakanı yemin edecek Meclisimizde.
Tesadüfe bakın ki tam yemin günü 1 Şubat 2022de Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bir karar verdi ve bu kararda dedi ki: Aralarında
Selahattin Demirtaşın da olduğu 40 HDPli milletvekilinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması Anayasaya
aykırıdır, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırıdır ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
10uncu maddesinin -yani ifade özgürlüğü maddesinin- açıkça
ihlalidir. ve bu kararla birlikte Büyük Daire, Demirtaş ve
Kerestecioğlu kararlarının devamını da getirmiş
oldu yani 10uncu madde ihlali ve bunun gereklerinin yerine getirilmesi
kararı. Halkların Demokratik Partisine yönelik eşi benzeri
görülmemiş hukuksuzluklardan biri daha tescil edilmiş oldu. Bir
siyasi kırım hareketidir demiştik 2016da dokunulmazlıklar
kaldırılırken, haklı olduğumuz ortaya çıktı.
Büyük bir hukuksuzluktur, Türkiye'nin imzalamış olduğu
uluslararası demokratik sözleşmelerin çiğnenmesidir dedik,
haklı olduğumuz ortaya çıktı. Anayasaya ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine aykırıdır
demiştik, haklı olduğumuz ortaya çıktı. Şimdi,
Anayasaya aykırıdır
Anayasa 83/2 Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasından söz ediyorum- der ki: Milletvekili tutulamaz,
sorgulanamaz, tutuklanamaz, yargılanamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun devam
edin.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Ama Anayasa ihlal edildi;
HDPli vekiller tutuldu, sorgulandı, tutuklandı ve
yargılandılar ve yargılamalar da devam ediyor. Şimdi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 1 Şubat 2022 tarihinde
açıklanan kararıyla birlikte aslında bütün bu işlemlerin
yok hükmünde olduğu bir kez daha vurgulanmış oldu. O nedenle bir
kez daha iktidara sesleniyoruz, Adalet Bakanı yemin etmeden önce
kendisinin de duymasını istiyoruz bir kez daha: Tutuklanmış
olan bütün milletvekillerinin serbest bırakılması ve
davaların sil baştan yapılması gereklidir, bunu özenle
vurgulayalım.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin sadece bu kararla anılmaması gerekiyor
çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2021 bilançosu
yayınlandı geçtiğimiz günlerde ve o bilançoya
baktığımızda ne görüyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin,
buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Türkiye, Rusyadan sonra, hakkında en fazla dava
başvurusu olan ülke durumunda yani 2021 yılında da Türkiye, bir
önceki yıla göre ilk üç sırada yer almış görünüyor. 2021
bilançosuna göre 47 ülkeye karşı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde hâlihazırda toplam 70 bin dava başvurusu bulunuyor.
Rusyanın 17 bin başvurusu ilk sırada yer alıyor,
Rusyayı 15.251 başvuruyla Türkiye takip ediyor. Bu, durumun ne kadar
vahim olduğunu gösteriyor ama çıkan kararlarda da durum vahim ve
Türkiye hakkında 2021de 78 karar verilmiş, bu 78 kararın
31indeki ihlal maddesi nedir? İfade özgürlüğüdür. Peki, 22sindeki
ihlal maddesi ne? Adil yargılanma ihlal edilmiş. diyor Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Toparlıyorum efendim.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bunu söylüyor da diyeceksiniz: Bu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi hep Türkiyeye karşı. Fakat bir de Anayasa
Mahkemesi var Türkiyede, biliyorsunuz. Anayasa Mahkemesi Başkanı da
geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı ve dedi ki: 2021
yılında 66.121 bireysel başvuru yapıldı ve bunun yüzde
73ünden fazlası adil yargılanma meselesinin ihlalinden
kaynaklanıyor. ve verilen kararların da bu doğrultuda
olduğunu söyledi yani sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
değil, Anayasa Mahkemesi de Türkiyede adil yargılanma
hakkının açıkça ihlal edildiğini çok net bir biçimde
vurguladı, Anayasa Mahkemesi Başkanı bunu söyledi ve dedi ki:
Adil yargılanma hakkıyla ilgili bir meselemiz var. Yani Adalet
Bakanına, yemin ettikten sonra, bunları da hatırlatmış
olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Son kez
açıyorum Sayın Oluç.
Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Tamam efendim.
Sayın vekiller,
İstanbulda İstiklal Caddesinin çeşitli köşelerinde
müzisyenler çeşitli dillerde müzik yaparlar. Mesela, geçtiğimiz
yıllarda da Latin Amerika müzikleri yapılan yerler vardı,
çeşitli giysiler içinde yerel Latin Amerika müzikleri
yapılırdı ve hiç kimse bu müziği yapanlara dokunmazdı.
Şimdi çeşitli yerlerde, köşelerde de Kürtçe müzik
yayını yapılıyor ve İstanbul İstiklal Caddesinde
Kürtçe müzik yayınına yönelik Emniyetin açıkça bir
düşmanlığı söz konusu. İlk kez değil, daha önce
de yasaklamaya çalıştılar; durdurmaya çalıştılar;
şimdi yine aynı şey. Bir de açıklama yapmışlar
-hani Kürtçeye niye düşmansınız, Kürt müziğine niye
düşmansınız? diyoruz ya- demişler ki: Esefle
karşılıyoruz. Niye? Biz bunları dedik diye. E, peki, niye
yasaklıyorlarmış bu Kürtçe müzik yayınını?
Efendim, tramvay, ambulans ve itfaiye araçlarının geçişine engel
olunuyormuş. Nasıl engel olunuyor ya?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler, son kez açtım ama
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Son cümlem efendim, bitireyim.
BAŞKAN Sayın
Oluç, son cümlenizi alayım, lütfen tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Tamamlıyorum.
Efendim, nasıl engel
olunuyor tramvay, ambulans ve itfaiye araçlarının geçişine?
Kenarda müzik yapanlar hiçbir şekilde buna engel olmuyorlar, bunu
biliyoruz. Kimsenin şikâyeti de yok, geçenler müziği dinliyorlar;
kimisi alkış tutuyor, kimisi duyup geçiyor; kimsenin
takıldığı da yok bu meseleye ama bu Emniyetin
açıkladığı cümle kesinlikle gerçekliği
yansıtmıyor. Ne ambulans ne itfaiye aracı engelleniyor ne de
tramvayın geçişi engelleniyor sadece ve sadece Kürtçe müzik
söylenmesine İstanbul Emniyeti tahammül edemiyor; mesele bu kadar
açıktır.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Elitaş, söz talebiniz mi var? Neyle ilgili?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Tatlıoğlunun
BAŞKAN Peki, buyurun.
29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İYİ
Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlunun annesine
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İYİ Parti Grup
Başkanı, Bursa Milletvekilimiz Sayın Tatlıoğlunun
annesi rahmetli olmuşlar, biraz önce Sayın Erhan Ustanın
açıklamalarından dinledik. Sayın Grup Başkanına
başsağlığı diliyoruz, annesine de Allah'tan rahmetler
temenni ediyoruz AK PARTİ Grubu adına.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Başkan, aynı mahiyette, pek kısa
BAŞKAN Buyurun.
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, İYİ
Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile İYİ
Parti Genel Sekreteri Uğur Poyrazın annesine ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun kayınpederine
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Çok teşekkür ederim.
İYİ Parti Grup
Başkanımız Sayın İsmail Tatlıoğlunun
annesine Allah'tan rahmet diliyorum -bir an için biz üç dakikalık
konuşmamızda atladık, kendisiyle görüştüm- Sayın
Tatlıoğluna ve aileye sabır diliyorum.
Bu vesileyle, İYİ
Parti Genel Sekreteri Sayın Uğur Poyrazın da annesini
kaybettiğini öğrendik; aynı şekilde ona da Allah'tan rahmet
diliyorum, aileye sabır diliyorum.
Gene, bu vesileyle, AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun kayınpederinin
vefatını da öğrendik; ona da Allah'tan rahmet,
Akbaşoğlu ailesine sabırlar diliyorum.
Teşekkür ederim efendim.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Oluç.
31.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile
İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyrazın annesine ve AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
kayınpederine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Sayın
Tatlıoğlunun ve Sayın Poyrazın kendilerine ve ailelerine
başsağlığı ve sabır diliyoruz, Allah rahmet
eylesin diyoruz.
Keza, Sayın
Akbaşoğlunun kayınpederinin vefatını da
öğrendik, onunla ilişkili bir başsağlığı ve
sabır dilemek için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Başkanlık Divanı olarak İYİ Parti Grup
Başkanı İsmail Tatlıoğlu ile AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğluna taziyelerini
ilettiklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de
Başkanlık Divanı olarak hem Sayın Tatlıoğluna
hem de Sayın Akbaşoğluna taziyelerimizi iletiyoruz; merhuma ve
merhumelere Rabbimden rahmet diliyorum.
Sayın Akçay, buyurun
lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, İYİ Parti Grup
Başkanı İsmail Tatlıoğlunun annesine ve AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun
kayınpederine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İYİ Parti Grup
Başkanı Sayın İsmail Tatlıoğlunun annesinin
vefatı nedeniyle taziyelerimi, başsağlığı
dileklerimi iletiyorum; Allah rahmet eylesin.
Ayrıca Grup Başkan
Vekili arkadaşımız Sayın Muhammet Emin
Akbaşoğlunun kayınpederinin de vefatı nedeniyle merhuma
Allahtan rahmet diliyor, Sayın Akbaşoğlu ve ailesine
taziyelerimizi iletiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Usta, buyurun.
33.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğluna taziye dileklerini
ilettiklerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Taziye dileklerini ileten
siyasi parti temsilcilerimizin hepsine çok teşekkür ediyorum.
Biz de şimdi, yeni
öğrenmiş olduk. Grup Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin
Akbaşoğlunun kayınpederinin vefatı nedeniyle biz de
kendisine ve ailesine taziye dileklerimizi iletiyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 104 ve 106ncı maddeleri gereğince Adalet Bakanlığına
28/1/2022 tarihli ve (2022/21) sayılı Kararla Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağın atandığına ilişkin tezkeresi
(3/1859)
31/1/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 104 ve 106ncı maddeleri gereğince Adalet
Bakanlığına 28/1/2022 tarihli ve (2022/21) sayılı
Kararla Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ atanmıştır.
Bilgilerinize sunarım.
Recep
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
VII.- ANT İÇME
1.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağın ant içmesi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, okunan tezkereye göre Adalet Bakanı olarak
atanmış bulunan Yozgat Milletvekili Sayın Bekir
Bozdağın Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği 29 Ocak 2022
Cumartesi tarihi itibarıyla sona ermiş bulunmaktadır. Anayasanın
106ncı maddesi gereğince Sayın Bakanın Anayasanın
81inci maddesinde yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi
önünde ant içmesi gerekmektedir.
Sayın Bakanı ant
içmek üzere Genel Kurul Salonuna davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
(Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ ant içti)
(AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bozdağ, yeni görevinizde muvaffakiyetler diliyoruz, Allah
hayırlı uğurlu etsin.
ADALET BAKANI BEKİR
BOZDAĞ Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı arz
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.13
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir
Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, ülkemizde
yaşanan doğal gaz ve enerji krizinin sebeplerinin tespit edilmesi,
sanayi tesislerinde üretimin durdurulmasının neden olacağı
sorunların araştırılması amacıyla 25/1/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 1 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
1/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından,
ülkemizde yaşanan doğal gaz ve enerji krizinin sebeplerinin tespit
edilmesi, sanayi tesislerinde üretimin durdurulmasının neden
olacağı sorunların araştırılması
amacıyla 25/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerin
1/2/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına
Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubumuzun ülkemizde yaşanan doğal gaz ve enerji
krizinin sebeplerinin araştırılmasına ilişkin
verdiği önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde,
ülkemizin enerji arzını sorunsuz sağlamakla görevli Enerji
Bakanlığının ilgili iki kuruluşu art arda iki
açıklama yaptı. Önce, BOTAŞ, sanayi kuruluşları ve
elektrik üretimi yapan santrallere gizli bir emirname göndererek günlük
doğal gaz kullanım miktarını yüzde 60la
sınırladı ve hâlâ bu sınırlama yüzde 80le devam
etmekte. Ardından, TEİAŞ, organize sanayi bölgelerine üç gün
elektrik kesintisi uygulanacağını açıkladı. Ülkemizde
bugüne kadar görülmemiş bir doğal gaz ve elektrik krizi
yaşanıyor, fabrikalar doğal gazı sınırlı
kullanıyor, elektrik yok, üretim yapılamıyor ama krize neden
olan resmî kurumların birbirinden haberi yok. Açık bir koordinasyon,
planlama ve öngörüsüzlük krizi yaşıyoruz; kriz içinde kriz, kaos
içinde kaos.
Neden böyle bir açmaza
düştük? Yapılan açıklama: İran yüzünden.
Yalanınızı sevsinler. Türkiyenin 2021 yılında
tükettiği doğal gaz miktarı 61 milyar metreküp, 2022de de bu
ihtiyacın altında bir kullanım olmayacağı dünden
belli. Uzun vadeli kontrata bağlanmış, yıllık 48
milyar metreküplük anlaşma var; hesaplayın aradaki
açığı, 13 milyar metreküp. Doğal gaz arzında en az
yüzde 20 açıkta kaldık, bunun içerisinde İranın payı
sadece yüzde 10. Sadece yüzde 10luk bir paydaki kesintiden dolayı krize
bahane olarak İranı göstermek, milletin aklıyla dalga
geçmektir. Hele bir de Enerji Bakanı, kesinti kararından bir ay önce
Elimizde yeterli doğal gaz var, her yılın sonunda bir sonraki
yılın planlamasını yaparız. dedikten sonra
sıkıntı baş gösteriyorsa söylenecek tek şey doğru
söylemediğinizdir, bir şeyleri gizlediğinizdir.
Hiç bahane üretmeyin, kriz
kendini göstere göstere geldi. BOTAŞın doğal gaz
anlaşmaları yirmi-yirmi beş yıl önce
yapılmıştı. Siz bu anlaşmaların ne zaman
biteceğini bilmiyor muydunuz? 2021 yılında 15,9 milyar
metreküplük anlaşma sona erdi. Yeni anlaşma yapmaya
çalıştınız, miktarı ne kadara indi? 9,4 milyar
metreküpe. Sadece bu anlaşmalardan dolayı kafadan 6,5 milyar metreküp
açık. Açık üstüne açık olunca dediniz ki: Spot piyasadan gaz
alır, açığı kapatırız. İstediğimiz
zaman spottan gaz alabiliyor muyuz? Mümkün değil. Spottaki gazın
fiyatı hem yüksek hem alıcısı çok; parayı veren
düdüğü çalar. Bir de üstüne ülkede dolarizasyon
sıkıntısı olunca gaz açığı bütçe
açığına dönüştü, hazinede para olmayınca yeterli
gazı alamadık. Öngörüsüzlük, liyakatsizlik, ehliyetsizlik işte
böyle bir şey.
Karadeniz'de, orada burada
doğal gaz keşifleri yaptık, 2023te kendi doğal
gazımızı evlere vereceğiz dediniz, ne kaldı şunun
şurasında 2023e? Bu doğal gazı hangi firmayla
çıkarıyorsunuz; hattı kiminle kuruyorsunuz; bunun için kime, ne
kadar garanti verdiniz; haberimiz var mı? Bunlar da mı ticari
sır? Rakam size kalsın, sadece
Şimdi, sizin
beceriksizliğinizin bedelini tüm millet ödemek zorunda kalıyor. Bugün
itibarıyla elektrik santrallerinde kullanılan doğal gaza yüzde
14 daha zam yaptınız, bu zam eninde sonunda elektrikte yeni zamma dönüşecektir.
Sanayi tesislerinde hem gaz kullanımı kısıtlı hem
elektrik yok, dolayısıyla üretim yok. Sanayi tesisleri bu maliyeti
kime yansıtacak? Nihai tüketiciye. Bakın, sadece Denizli OSB'nin
ihracatı yıllık 1 milyar dolar, yüzde 20 iç piyasa, yüzde 20 OSB
dışındaki üretimle toplam üretimi 1,4 milyar dolar. Üç günlük
kesinti bu rakamın yüzde 1ine tekabül eder, o da 14 milyon dolar.
Bütününe bakarsak bu kesintiler, ülke genelinde yaklaşık 10 milyar
dolar ekonomik kayba sebep oldu. İktidar diyor ya Üretim modeli ekonomiye
geçtik. ülkemizi uçuracak sektörler de sanayi ve ticaret. Sanayi sektörü
sayenizde şalter indirme noktasına geldi. İhracatçı kimden
ürününü alacak ki yurt dışına satış yapsın?
İhracatçı, aldığı iş için en az altı ay
önceden sözleşir, ona göre sipariş verir, ona göre teslimat
zamanını belirler. Ticarette güven, istikrar ve sürdürülebilirlik
olacak ki piyasada sözünüz olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
İktidar sayesinde ne güven ne istikrar ne de sürdürülebilirlik kaldı.
İç piyasa ve ihracat siparişlerini karşılayamayan
fabrikaların kaybı sadece siparişlerle sınırlı
olmayabilir, özellikle yabancı müşteriler nezdinde güven kaybına
bağlı olarak ileriye dönük iptaller de yaşanabilir. Bu
sorumluluğu kim üstüne alacak? Bu kriz, bize Enerji
Bakanlığının acil durumlara karşı bir eylem
planı olmadığını göstermiştir ve yine bu kriz,
Enerji Bakanının görevini yapamadığını
göstermiştir. Beklentimiz, Sayın Bakanın -moda olduğu
üzere- teşekkür ederek görevinden affını istemesidir.
Sayın
Cumhurbaşkanı, size buradan seslenmek istiyorum: Size dün
yaptırılan açıklamada enerji ile güç biriminin ayrı
şeyler olduğunu söylememişler; kilovat ile kilovatsaat
birbirinden farklı şeyler. Sürçülisan olsaydı 4 defa aynı
hataya düşmezdiniz. Siz bilmeyebilirsiniz ama önünüze metni koyan
Bakanın ya da teknik bürokratın bunu bilmesi gerekmez mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Bunu bile bilmeyenlerden Bakanlığı yönetmesini bekliyorsunuz.
Zorlamanıza gerek yok, affını isteyin gitsin;
affedemiyorsanız talebimiz başka.
BAŞKAN Sayın
Öztürk, süreniz tamamlandı.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla)
Aynı şekilde, karar alamaz ve krizleri yönetemez hâle gelen
iktidarın da yirmi yıldır gösterdiği sabır için
vatandaşa teşekkür edip acil erken seçim çağırısı
yapması lazım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde yaşanan
doğal gaz ve enerji krizinin sebeplerinin
araştırılması üzerine verilmiş önerge üzerine
konuşuyorum.
Tabii, enerji krizi ciddi bir
şekilde kendini gösteriyor, elektrikte yaşanan, özellikle meskenlerde
yaşanan sorun, fiyat artışı ve bunun vatandaşa
yansımasının getirdiği sıkıntıları
göğüsleyemediniz. Biz, aralık ayında, burada, kanun
değişikliği yapılırken yani kademeli fatura sistemine
geçerken 150 kilovatsaatin hiçbir şekilde yeterli
olmayacağını, hiçbir şekilde vatandaşların
ihtiyacını karşılayacak bir limit
olmadığını ısrarla söyledik. Bunun en az 200
kilovatsaatinin ücretsiz olması ve üzerinin 1inci kademe olarak kabul
edilmesini gerektiğini ifade etmiştik. Gelinen noktada,
yaşadığınız o acı tecrübeler sonucunda bu
oranı düzeltmek durumunda kaldınız, kaldı ki bu da yeterli
değil.
Şimdi, doğal gaz
kriziyle ilgili olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Komisyonunda -ben o Komisyonun
üyesiyim- bununla ilgili de geçen sene kanun düzenlemesi ve madde önerileri
geldi, spot piyasadan doğal gaz alımıyla ilgili olarak kanun
maddesi getirildi ve burada kanunlaştı. Şimdi, bu
görüşmeler esnasında biz şunu sorduk, dedik ki:
Hayırdır, bir sıkıntı mı var? Yani doğal
gaz sözleşmelerini yenilememe riski mi var yoksa doğal gazda bir
sorun mu bekliyorsunuz? Bize söylenen şuydu, Komisyondaki tutanaklarda
mevcut: Biz, spot piyasadaki ucuz alım gücünün imkânlarını
değerlendirmek istiyoruz. O nedenle de spot piyasalardan doğal gaz
alabilmek için bu yasayı istiyoruz. denildi, Bakan
Yardımcısı tarafından da söylendi. Ancak görünen o ki
liyakatsiz yönetimler bütün bu süreçleri planlayamadığı gibi bu
krizlerle de başa çıkamıyor, İranı bahane gösteriyor,
İrandaki pay yüzde 10 civarında yani bizim tüm doğal gaz
ihtiyacımızın yüzde 10u civarında, buradaki kesinti bu
duruma yol açacak kesinti değil, bütünüyle sebep, bu planlamaların
düzgün yapılamaması, liyakat esasına dayalı kadrolarla bu
hesaplamaların yapılamamasıdır. Öyle olabilseydi zaten daha
aralık ayında, kademeli fatura sisteminde 150 kilovatsaat
sınırını getirmezdiniz, arkasından böyle geri
dönüş yapmak zorunda kalmazdınız. Tümüyle karambole kanunlar
hazırlanıyor, o anlık ihtiyaçlara dayalı palyatif çözümler
bulunuyor.
Şimdi, sanayide ciddi
sıkıntı var, orada bile planlama yapılamamış.
Yani sanayicilere Düşük kapasite çalışın. deniliyor,
sanayiciler diyorlar ki Ya, böyle olmaz. Madem öyleyse biz tam kapasite üç dört
günle bu işi keselim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Şimdi, bütün bunlar karşısında şu
anlaşılıyor ki bu sanayi tesislerine, sanayi
kuruluşlarına yönelik bu tedbirleri alırken dahi onlarla bir
istişare içerisinde, bir uzlaşı içerisinde bu işleri
yapmıyorsunuz. Yani bütünüyle Biz yaptık oldu. Bu işin en
iyisini biz biliriz. anlayışıyla oluşturulan bir politika
var ve bu politikanın sonucunda gelinen durum bu.
Peki, bu sanayideki
kesintiler, sanayi tesislerindeki kesintiler neye yol açacak? Bunlar
vatandaşa yansıyacak. Sanayici bütün kaybını maliyetlere
koyacak ve dolayısıyla yine bu, vatandaşa zam olarak
yansıyacak. Valla, ben, bugüne kadar, sanayicilerin Aman, bu işten
de bu kadar zarar ettik; olsun, ne yapalım? dediğini görmedim,
mutlaka bunu fiyatlara yansıtırlar, maliyete eklerler ve o da
vatandaşa zam olarak yansır. En nihayetinde, bugün yaşanan
doğal gaz kesintilerinin sonucunda da yine vatandaşa yük binecektir.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Baha Ünlü.
Buyurun Sayın Ünlü. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAHA ÜNLÜ
(Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İYİ Parti grup önerisiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, dünya
üzerinde bulunan birincil enerji kaynakları hayatımızı
idame ettirmedeki en önemli yardımcılardır. En önemli primer enerji kaynaklarından olan
doğal gazla tanıştığımız tarihten itibaren,
her kış ayında bir doğal gaz kriziyle
karşılaşmıyor olmamız, maalesef mümkün
olmamıştır. Ülkemiz, doğal gaz kaynaklarına sahip bir
ülke değildir. Bu nedenle, ihtiyacımız olan kaynağı, milletimizin
büyük fedakârlıklara katlanması neticesinde Rusyadan, İrandan
ve sıvı gaz olarak da denizaşırı ülkelerden temin
etmekteyiz.
Her daim kriz
yaşıyor olmamız, maalesef kanıksanır olmuştur.
Avrupa ülkelerine baktığımızda, o ülkelerin de doğal
gaz üreticisi ülkeler olmadığını görmekteyiz ancak bizim
yaşadığımız sıkıntıların hiçbir
zaman o ülkelerde yaşanmadığı görülmektedir. Bu, tamamen
enerji yönetimiyle ilgili, alakalı bir konudur.
Ülkemizde, Hükûmetin bu
gelişmeleri öngöremeyip enerji ve elektrik tüketiminde yıllardır
doğal gaza bağlı bir politika yürütmesi ciddi bir yönetim
zaafı olarak öne çıkmaktadır. Daha düşük fiyatlardan gaz
alımı yapılacak sözleşmelerin geç imzalanması ve hatta
bazılarının yenilenmemesi bugün yaşanan krizin habercisi
olmuştur. Geçtiğimiz hafta, BOTAŞın doğal gaz
kullanımı ve yurt dışı kaynaklarından
sağlanan doğal gazda kesintiye gidileceği
açıklamasıyla büyük ölçekli sanayi kuruluşlarına gaz
sevkiyatı yüzde 40 azaltılmıştır. Yaşanan bu gaz
kesintileri sonucu birçok organize sanayi bölgesinde üretime ara
verilmiştir. Üretimin aksaması, sektörde yıllık
yaklaşık yüzde 1 üretim gerilemesine eş değer bir
kayıp yaşatmış ve maliyeti yaklaşık 1 milyar
TLdir. Bu da yaşanan ekonomik kriz ve pandemi sonucu zaten zorlanan
sanayiciyi yok olmaya mahkûm etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
doğal gaz krizi kış aylarında kendini gösterir. Bu nedenle,
ülkenin kış aylarında tüketeceği doğal gazı
herhangi bir kriz anında kullanmamıza yetecek miktarda depo etmemiz
gerekmektedir. Ülkemizde maalesef hâlen bu konuda eksiklikler söz konusudur.
Eğer Yeterli seviyede doğal gaz ve LNG depolarımız var.
deniyorsa doğal gaz arz krizinin neden olduğunu enerji yönetimlerinin
cevaplaması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
BAHA ÜNLÜ (Devamla)
Eğer yeterli miktarda depolama tesisimiz yok ise bunu da yine enerji
yönetiminin cevaplaması gerekir. İrandan alınan doğal gaz
sevkiyatının durmasıyla birlikte bu krizin yaşanmasının
izah edilir bir tarafı yoktur çünkü İrandan alınan doğal
gaz miktarının eksikliğinin krize sebep olacak miktarda
olmadığı açıktır. İran gazının
kesilmesi sadece yirmi dört saat sürmüştür, kaldı ki İrandan
alınan doğal gaz her sene kış aylarında kesintiye
uğrar, bu kesintiyi bahane ederek bu krizi açıklamak doğru
değildir. Bu kaybı yaşamanın ülke ekonomisine verdiği
zarar önlenmelidir.
Bu sebeplerle olası bir
doğal gaz kesintisi için, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizin
de mutlaka kırk beş günlük ihtiyacımızı
karşılayacak depoları acilen tesis etmesi gerekmektedir.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Ünlü.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sayın Ziya Altunyaldız.
Buyurun Sayın
Altunyaldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Özellikle bir şeyin
altını çizmek istiyorum değerli arkadaşlar: AK PARTİ
hükûmetleri olarak başından bu yana, enerji tedarik
güvenliğimizi esas alarak bugüne kadar kesintisiz bir şekilde hane
halklarımızın, üretim tesislerimizin, sanayi tesislerimizin her
anlamda tedarik güvenliğini sağladık ve üretimimizi enerji
güvenliğiyle birlikte katbekat artırarak ihracatımızı
225 milyar dolara getirdik. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, şunun altını iyi çizelim ve doğru
tanımlayalım: Ortaya çıkan husus geçmiş dönemlerde olduğu
gibi programlı bir kesinti değil. AK PARTİ hükûmetleri
dönemimizde biz enerjideki programlı kesintileri sonlandırdık ve
aslında Türkiye bunları unuttu. O yüzden, hadise bir programlı
kesinti değil, sadece arızi, bir iletim hattındaki arızadan
kaynaklandığını belirtmek isterim.
Ancak, bu kapsamda,
değerli arkadaşlar, önümüzdeki dönem için de çok net şeyler
söylüyorum: Birincisi, yerli ve yenilenebilir kaynakları kurulu güç
itibarıyla elektrikte yüzde 65e, yenilenebilirde yüzde 53e
ulaştırdık. Doğal gaz tedarikimizi hem ülke
çeşitliliği açısından hem de tedarik çeşitliliği
açısından çok farklı kaynaklara
Özellikle TANAP gibi, Türk
Akımı gibi gerçekten çok özgün projelerle ülkemiz doğal gaz
tedarik güvenliğini sağladık. Bunun yanında, özellikle Tuz
Gölü ve Silivrideki depolama kapasitelerimizle gerçekten bugünü ve
geleceğin tedarik güvenliğini temin ettik ve buradan günlük
akış kapasitelerimizi 75 ve 80 milyon metreküplere çıkarmak
suretiyle günlük akışı da yönettik ve bu kapsamda, önümüzdeki
dönemde bu depolardan günlük akımlar devam edecek.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Yani üç gün sanayide gaz kesilmeyecek.
ZİYA ALTUNYALDIZ
(Devamla) Diğer taraftan, FSRU tesisleriyle LNG tedarikimizi Türkiyenin
tedarik güvenliği içerisine soktuk. Dolayısıyla değerli
arkadaşlar, şunu net ifade edeyim: Evet, bir arızi durum yaşadık
ancak bu geçici bir durum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ZİYA ALTUNYALDIZ
(Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ve biliyorsunuz, buradaki
kesinti bugün itibarıyla sadece yüzde 20ye düşürüldü ve
inşallah çok kısa bir dönemde bu da kaldırılacak.
Diğer taraftan, tüm sistem normale dönecek ve normal tedarik sistemi,
güvenlik sistemi kesintisiz bir şekilde hem boru hatlarıyla hem FSRU
tesisleriyle hem de depolamadan gelen doğal gaz akışlarıyla
devam edecek.
Bir hususun altını
çizmek istiyorum değerli arkadaşlar: 2021 yılı
itibarıyla doğal gazda toplam faturanın dörtte 3ünü kamu
kaynaklarından, sadece dörtte 1ini konutta vatandaşımızdan
tahsil ettik. Elektrikte de yüzde 50sini kamu kaynaklarından, yüzde
50sini konutlarda vatandaşımızdan tahsil ettik.
Dolayısıyla doğal gazda 4 liranın 3ünü, elektrikte de 4
liranın 2 lirasını destekle kapattık.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Altunyaldız, teşekkür ediyorum.
Evet, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Kabul
sayısı net bir şekilde hayır sayısından
fazlaydı.
BAŞKAN Yok,
hayır. Size oradan öyle gelebiliyor ama buradan öyle değil, emin
olabilirsiniz.
Evet, diğer bir önergeye
geçiyorum:
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ve
arkadaşları tarafından, zırhlı araçların yol
açtığı ölümlerin araştırılması amacıyla
1/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
1/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
1/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
01 Şubat 2022 tarihinde,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan ve
arkadaşları tarafından verilen (16628 grup numaralı)
zırhlı araçların yol açtığı ölümlerin
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/2/2022 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Ömer Öcalan.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, halkımızı
buradan selamlıyorum.
Öncelikle, 7 Şubat günü
seçmeli dersler için son gündür. Halkımıza buradan
çağrımızdır: Her ne kadar yetersiz olsa da
halkımızın ana dilde eğitim hakkı engellense de
seçmeli dil dersi dayatılsa da bu, büyük mücadelelerin sonunda elde
edildi. Tüm halkımıza çağrımızdır, 7 Şubat
son gündür, seçmeli ders olarak Kürtçenin Zazaca ve Kurmanci lehçesini gidin,
seçin.
Evet, değerli
halkımız, basına ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre
2008-2022 yılları arasında Kürt bölgelerinde, Kürtlerin
yoğun olarak yaşadığı bölgede âdeta zırhlı
araçların karıştığı onlarca cinayet, onlarca
yaralanma yaşanmıştır. Bu zırhlı araçları
kimler kullanıyor? Bu zırhlı araçları nasıl
kullanıyorlar? Bu zırhlı araçları bu cesaretle halkın
üzerine nasıl sürüyorlar? 7 yaşından, 6 yaşından
tutun, 70 yaşına kadar insanların ölümüne sebebiyet veriyor.
Bakınız, bu on
iki-on üç yıllık süre zarfında 24ü çocuk olmak üzere toplamda
56 insanımız yaşamını yitirmiş, 22si çocuk olmak
üzere 141 insanımız yaşamını yitirmiş. Bu yaşanan
93 olayın tamamı da Şırnakta, Amedde, Mardinde,
Hakkâride, Dersimde, Bitliste yaşanmıştır. Tabii ki biz
bu kazaların yaşanmasını istemiyoruz. Bilerek veya
bilmeyerek bu işe karışanlara bir an önce el atılması
gerekir ama bu ülkede bu zırhlı araçlar insanları
Şırnakta, Hakkâride, Bitliste, Dersimde, Amedde, Urfada mı
eziyor? Burada bir kirli politika yürütülmektedir, bu kirli politikanın
bir an önce durdurulması gerekiyor. Bu zırhlı araçları
kullanan kolluk gücü olur, asker olur, polis olur ya da oradaki makam
şoförleri olur, bunların bir şekilde disiplinden geçirilmesi gerekiyor
ama 2016da çıkardığınız iç güvenlik yasasıyla
koruma altına aldınız, bir cezasızlık
zırhıyla onları donattınız. Aşırı bir
öz güven; dar sokaklarda, ana caddelerde trafik kurallarını ihlal
ederek insanların üzerinden geçmektedir. Bakınız, tüm bölgelerde
bu var. Urfaya girin, Urfanın ilçelerine girin veya diğer illerin
girişlerine bakın, kontrol noktaları oluşturulmuş,
âdeta bir gümrük durumu söz konusu, ilçelerde de bu geçerli. Orada onlarca
polis var, bir polis yolun ortasına çıkmış, birkaç kilometre
kuyruk olmuş, âdeta oranın halkına ızdırap
yaşatılıyor yani aşırı bir rahatlık var,
aşırı bir öz güven var ve bu öz güven de ölümlere sebebiyet
veriyor. Bu araçlar nasıl böyle ölümlere sebebiyet verir? Niye bunun
karşısında durmuyorsunuz? Niye oradaki kolluk gücü bunu
uyarmıyor?
Bakınız, en son 24
Ocakta Abdulgaffar Dayan, 25 yaşında bir gençti, zırhlı
araç üzerinden geçti, öldürdü. Nasıl bir yöntem bulmuşlar? Yasa zaten
işlemiyor, soruşturma, kovuşturma yok. Önce kaymakamı
gönderiyorlar, valiyi gönderiyorlar Aileye bir
başsağlığı dileyin. diyorlar. Aile tatmin
olmayınca ne yapıyorlar? Sonra maddi, manevi bir şeyler yapmaya
çalışıyorlar bu iş yasal yollara intikal etmesin diye.
Bakıyorlar orada da başarı elde etmeyince -bu sefer tehdit
yoluyla- alttan alttan aile bireylerini tehdit ediyorlar, ya sosyal medyada ya
orada burada insanların paylaşım yapmasını teşvik
ediyorlar.
Bu olayların önünde
Hükûmet bir an önce tedbir almalıdır, bunu bir düşmanlık
gibi yapmamalıdır, âdeta bir düşman politikası yürütülüyor.
Zırhlı araçların ağırlığı bellidir,
ebatları bellidir, bunları kullanacak insanlar profesyonel
olmalıdır, normal araçlara benzemiyor ama görünen o ki
cezasızlık politikası burada yürütüldüğü için herhangi bir
soruşturma, kovuşturma ya da
Bir adli olay gibi de görülmüyor,
normal bir trafik kazasında yaşanan prosedür bile uygulanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) Özel
politikayla, özel yöntemlerle orada bu iş yürütülmektedir. Bunların
önünü almamız gerekiyor.
Biz önergemize destek
bekliyoruz. Bu cinayetlerin önüne geçmek gerekiyor. Bunlar cinayettir, bilinçli
yapılıyor, bunların önü açılıyor. Orada kolluk gücü
olmanız, asker, polis olmanız size bu suçları
yapmanızı gerektirmiyor.
Bir an önce bu cinayetlerin
önünde durun çünkü her geçen gün herhangi bir cinayetin ortaya
çıkmasına da sebebiyet veriyor.
Buradan
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Saygılar. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Tekin Bingöl.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN
BİNGÖL (Ankara) 90lı yıllar bu ülkede unutulmayacak
acılara gark etti hepimizi. 90lı yıllarda sokak ortasında
kaçırılanlar faili meçhule kurban edildi. 90lı yıllarda
zorla araca bindirilenlerin hâlâ akıbeti belli değil.
Değerli milletvekilleri,
beyaz Toros bu ülkede bir otomobil markası değil. Beyaz Toroslar bu
ülkede katliamla, cinayetle, faili meçhulle özdeşleşmiş bir
marka. O günlerde faili meçhul cinayetler işleniyordu, bugünse faili belli
cinayetler işleniyor. Bugün bir AKP utanç belgesini yeniden
konuşuyoruz. Biliyoruz, bu araştırma önergelerinden bir şey
çıkmayacak ama tarihe not düşmek adına, günü geldiğinde
bütün bunları bir bir konuşmak adına bu kürsüye çıkıp
konuşuyoruz. Ülkenin bir yerinde, iktidarın mitinginde küçücük
çocuklara kin kusturuluyor; ülkenin bir bölgesinde açılan ateşlerle
ve sözüm ona kazalarla küçücük çocuklar cinayete kurban ediliyor. Peki, bu
cinayetin suçluları kimler? Bu cinayeti işletenler
yıllardır bu ülkede nefret dilini kullananlar, ötekileştirenler,
ayrıştıranlar. Bu cinayetin suçluları kimler? Yıllardır
bu ülkede sadece ve sadece oy devşirmek adına bu halka zulmedenler; 6
yaşındaki Efeyi, 7 yaşındaki Mihraçı kendi
sokaklarında, zırhlı araçların arasında oyun oynamaya
itenler. Evet, o çocukların bir günahı var. O çocukların
günahı tanımadıkları dünyanın bir ülkesinin bir
bölgesinde, farklı kimlikle, farklı dille doğmuş
olmaları. Bütün bunlar, bu ülkede yeni bir katliamın, yeni bir
vahşetin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor ve
şu unutulmamalı: Siz gün geldi aklı öldürdünüz, ahlakı öldürdünüz;
gün geldi kadıyı teslim alarak adaleti öldürdünüz ve nihayet bütün
bunlar o masum çocukların
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
zırhlı araçlardan
açılan ateşlerle ve sözüm ona kazalarla hayatlarının
sonlanmasına yol açtı. Çok ilginçtir, bu, sözüm ona, kazayı
işleyenler değil, o çocuklar suçlu; sanki o çocuklar o
zırhlı araçların kör noktasını biliyormuş gibi,
sanki o çocuklar AKPnin oy oyunlarının farkındaymış
gibi hayatlarını kaybettiler.
Ama adalet daim
olduğunda bütün bu faili belli olanların, bu karanlıkların
elbette hesabı sorulacak diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Kemal Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
KEMAL ÇELİK (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP Grubunun zırhlı araçların
kullanımı nedeniyle meydana gelen kazalar hakkında verdiği
grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
emniyet güçlerimize karşı atılan iddiaları, bu tür
iddiaları asla kabul etmiyoruz. Şu anlaşılıyor ki: HDP
galiba önerge sıkıntısı yaşıyor ki böyle bir
şeye tevessül ediyor.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) İnsanlar ölmüş iddia deme böyle.
KEMAL ÇELİK (Devamla) -
Şunu bilmelisiniz ki: Türkiye Cumhuriyeti, yasalara ve insan
haklarına son derece saygılı bir şekilde terörle mücadele
eden bir ülkedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Tabii tabii tabii, çok saygılı(!)
KEMAL ÇELİK (Devamla) -
Emniyet güçlerimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, yurt içi ve yurt
dışında yaptığı operasyonlarda sivillere zarar
vermemeye her daim azami özeni göstermiştir. Değerli milletvekilleri,
meseleleri çarpıtarak askerimizi, polisimizi, tüm güvenlik güçlerimizle
beraber milletimizi ve devletimizi itibarsızlaştırmaya
çalışmak bu millete yapılacak olan en büyük ihanettir ve asla
kabul edilemez. Kanlı eylemlerinde binlerce kişinin yaşam hakkını
elinden alan, yaralıları kaybettikleri uzuvlarıyla
hayatlarını sürdürmek durumunda bırakan terör örgütü binlerce
çocuğu öksüz ve yetim, kadınları dul, anne ve babaları
evlatsız bırakmıştır; bunları unutacak
mıyız? Şehir merkezlerini hedef seçen terör örgütünün
çukurları kazıp barikatlar kurarak bölge halkını esir
aldığını, sivilleri hedef alan eylemler
yaptığını, insanlarımızı katlettiğini
ve yüzlerce güvenlik görevlimizi şehit ettiğini ne çabuk unuttunuz?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ya,
çocuktan ne istiyorsun? Onu git örgütle hallet, çocuktan ne istiyorsun?
KEMAL ÇELİK (Devamla)
Bu önergede niçin bunlardan bahsetmiyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) O çocuktan ne istiyorsun, çocuk mu yaptı onu, çocuk mu
yaptı?
KEMAL ÇELİK (Devamla)
Ne demek? Bakın, konuşmacının söylediği şeye
bakın: Kürtlerin yoğun yaşadığı bölge ne demek?
Nasıl böyle bir bölge ayrımı yapabilirsiniz? Kürtlerin en yoğun
yaşadığı kentin İstanbul olduğu, büyük
şehirlerimiz olduğu gerçeğini nasıl göz ardı
edersiniz; nasıl böyle bir bölücülük yaparsınız? Siz, gerçekten
neyin peşindesiniz? Aslında sizin neyin peşinde olduğunuzu
bölge halkı da milletimiz de gayet iyi biliyor ve bu hain planın
uygulanmasında asla size bu fırsatı vermeyeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, 2016dan sonra, PKK
eylemlerine ve tehdidine maruz kalan bölge halkının can ve mal
güvenliği için, bölgenin terörden arındırılması için
yerli ve millî sanayimizle, zırhlılarımızla terörle mücadele
ederek, çok şükür, bölgeye huzur ve güven getirdik. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bu
başarıdan ve bu bölgede terörün son bulmasından huzursuz
olanların zırhlı savunma araçlarının yaptığı
bazı kazalardan medet umar hâle gelmesi, ne kadar zor durumda
olduklarının açık bir göstergesidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Utanmıyorsunuz ya, utanmıyorsunuz!
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
KEMAL ÇELİK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, çok şükür, yurt içinde ve yurt
dışında terörle mücadelede bölge halkımızın, daha
doğrusu milletimizin can ve mal güvenliğini sağladık; şimdi
sıra bölgenin ekonomik olarak daha çok kalkınmasına
gelmiştir, bunu yapacak olan da AK PARTİdir, Cumhur
İttifakıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biz, bölgeye hangi
yatırımları yapabiliriz, nasıl kalkındırabiliriz,
nasıl refahı sağlayabiliriz diye hesap yaparken bölgenin
huzurunu ve kalkınmasını dert etmeyenleri kendi
çaresizlikleriyle baş başa bırakıyoruz.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Tabii canım.
KEMAL ÇELİK (Devamla)
Bu nedenlerle bu öneriye ret oyu vereceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet,
buyurunuz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Hatip Önerge sıkıntısı
yaşadığınız için böyle bir önerge veriyorsunuz.
diyerek sataşmada bulundu. Cevap
BAŞKAN Bu pek
sataşma sayılmaz ama yerinizden bir dakika söz vereyim, 60a göre.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Bunları
sataşma kabul edersek işin sonu gelmez yani.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Antalya
Milletvekili Kemal Çelikin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Sayın vekiller, bakın, önerge
sıkıntısı yaşamak değil yani, evet. Şimdi,
bakın, neden önergeyle ilgili değil de başka konularda
konuşmayı tercih ediyorsunuz?
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Sana mı soracak?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Çünkü önerge konusuyla ilgili söyleyeceğiniz bir
şey yok.
Yani, bakın, ya,
operasyon falan değil mesele, sokaklarda gezen zırhlı araçlar
çocuklara ve gençlere çarpıyor ve çocuklar ve gençler ölüyorlar ya.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Kaza, kaza, bu kaza. Kazaya kadar düştünüz.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bunun operasyonla bir alakası yok, kentlerin içinde
dolaşan zırhlı araçların kontrolsüz bir şekilde
kullanılmasından söz ediyoruz ya. Kaç kişi ölmüş, bundan
söz ediyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Hayır, siz
yazmışsınız kaza diye. Kaza, kaza
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bunun operasyonla ne alakası var? Siz Emniyet
müdürlüğü yapmış bir kişisiniz, bunu gayet iyi biliyorsunuz
aslında ama bunu örtmek için bunu söylüyorsunuz; çok açık ortada.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Efendim, kaza.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Onun için bilerek söylüyor zaten.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Sen hiç kaza yapmadın mı?
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Muş) Hayır,
yazmışsınız kaza diye.
KEMAL ÇELİK (Antalya)
Siz hiç kaza yapmadınız mı?
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Yani çocukların evinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Son cümle efendim.
BAŞKAN Son cümlenizi
alıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Evet.
Yani Furkan kardeşlerin,
çocuklarının evine zırhlı araç girdi, uyurken
çocukları öldürdü, ceza almadılar. Bunun operasyonla ne alakası
var? Biz bundan bahsediyoruz yani Manisada, Aydında, İzmirde,
Antalyada, Trabzonda, İstanbulda zırhlı araçların
çarptığı çocuklar mı ölüyor? Kürt çocukları ölüyor.
dediğimiz zaman bunun bölücülükle ne alakası var? Esas bölücülüğü
siz yapıyorsunuz. Neden bu zırhlı araç kazaları
İstanbulda, İzmirde, Antalyada olmuyor da Diyarbakırda,
Hakkâride, Şırnakta, Vanda oluyor? Neden? Bunun cevabı var
mı? Yok.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Kendinize soracaksınız, kendinize soracaksınız!
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Çünkü bölücülüğü siz yapıyorsunuz ve Kürt
düşmanlığını siz yapıyorsunuz; bunu
anlatıyoruz size. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ve
arkadaşları tarafından, zırhlı araçların yol
açtığı ölümlerin araştırılması amacıyla
1/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2022 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet,
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve
arkadaşları tarafından, doğal gazda yaşanan
kısıntının kaynağı ve dışa
bağımlı olduğumuz doğal gaz akışında
artan kırılganlığın önlenmesi amacıyla 28/1/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
1/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
1/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan
ve arkadaşları tarafından, doğal gazda yaşanan
kısıntının kaynağı ve dışa
bağımlı olduğumuz doğal gaz akışında
artan kırılganlığın önlenmesi amacıyla 28/1/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (3141
sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
1/2/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Evet, önerinin
gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Tahsin Tarhan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sanayide doğal gaz ve elektrik kesintilerinin
araştırılması ve tedbirlerin değerlendirilmesi
amacıyla Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bugün üretimde ve sanayide
cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir enerji kriziyle karşı
karşıyayız. Bu kriz, BOTAŞın 2017 yılında
Varlık Fonuna devredilmesiyle başladı. BOTAŞın zararı
her geçen gün büyüdü. Devirden sonra açıklanan zararın toplamı
150 milyar lira. Aralık ayında BOTAŞın
borçlarını kapatmak için hazineden BOTAŞa 40 milyar lira
aktarıldı. BOTAŞın borçlarına dair şeffaf bir
açıklama, bir bilgi yok. BOTAŞ Varlık Fonuna devredilerek orada
yapılanların üstü kapatıldı, Meclis denetiminin
dışına çıkarıldı.
Değerli milletvekilleri,
bir yıl önce Elektrik Piyasası Kanununun değişiklik
görüşmelerinde iktidarı uyardık -Sanayi, Enerji Komisyonu
Başkanı da Sayın Elitaştı- Elitaşı uyardık;
Sayın Elitaş, böyle bir kanun maddesi olmaz, BOTAŞın
doğal gaz alım yetkisi sadece spot piyasaya bırakılamaz.
dedik. O günden bugüne neler değişti? Doğal gaz yüzde 435
arttı, elektrik yüzde 200 arttı. Yetmedi, Türkiye o dönem doğal
gaz sözleşmelerini uzun vadeli yapıyordu. Türkiye doğal gazın
yaklaşık bin metreküpünü 210 dolara alıyordu, Avrupa
Birliğinde 140 dolar civarındaydı; şimdi Türkiye 400
doların üzerinde alıyor, bir de Zarar ediyoruz. diyorlar. Bizim
ikazlarımız bir türlü dikkate alınmıyor.
Genel
Başkanımız açıkladı: Önümüz kara kış,
millet zora girer. Doğal gaz, elektrik sıkıntısı
olacak, bir an önce bunun önlemlerini alın. Yetmedi, biz her komisyonda,
bütçe görüşmelerinde Sanayi Bakanına, Enerji Bakanına sorduk
Önlemleri aldınız mı? diye. Enerji Bakanı -buyurun,
açıklama burada- diyor ki: Doğal gaz konusunda
sıkıntımız yok. Sanayi Bakanının
açıklamaları var, gene Sanayi Bakanına da soruyoruz; Üreterek
büyüyen Türkiye hedefine kararlılıkla yürüyoruz.
Çok değerli
arkadaşlarım, muhalefetin uyarıları bir türlü dikkate
alınmıyor. Bu süreçte üretim sanayisinin en az 5 milyar dolar
zararı oldu. OSBler durdu, 365 tane OSB durdu. Cumhuriyet tarihinde böyle
bir şey görülmedi. Çıkıp açıklama yapıyorlar:
İranda arıza var, gaz sıkıntısı var. Ya, biz
ikaz ediyoruz, diyoruz ki: Önlemlerini alın. LNG var. Bugün Amerikadan
Türkiye'ye getirseniz maliyeti doğal gazla aynı, çok yüksek de
değil rakamları. Depolama alanlarını hazır bekletin.
İşte, Tuz Gölü dolu. diyorlar, Silivri dolu. diyorlar, sonra
sistemden kaldırıyorlar, göremiyoruz, ne kadar doğal gaz var onu
da göremiyoruz, onu da kapatıyorlar. Bunu biliyor musunuz, bu nedir?
Şu kırmızı çizgi nedir? Bu, boru hatları, Türkiyeden
geçen boru hatları. Bu kadar boru hattının geçtiği yerde,
bir ülkede doğal gaz sıkıntısı olur mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Beceriksizlikten olur, beceriksizlikten.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Ha, şunu bilin: Bu boru hattının kaynakları -biliyoruz-
saraya gidiyor. Kaynakların nereye gittiğini biliyoruz ama doğal
gazın nereye gittiğini bir türlü bilmiyoruz; kaynakların saraya
gittiğini biliyoruz, herkes de biliyor değerli milletvekilleri.
AHMET AKIN (Balıkesir)
Borular saraya bağlanmış.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Enerji Bakanı ve bugünkü sistemdeki tek adam bu işi yönetemiyor.
Ne dediniz Sayın
Elitaş? Millet iradesi. Buyurun, millet iradesi burada; gelin, bu
önergeye destek verin, hep birlikte araştıralım neden doğal
gaz kesiliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
Gelin, bütün siyasi partiler bir araya gelelim, Türkiyedeki bu doğal
gaz sıkıntısı nedir, elektrik sıkıntısı
nedir, sanayi zorda
Sürekli çıkıyor milletvekilleri, az önce AK
PARTİ milletvekili yine çıktı, İhracatta rekorlar
kırıyoruz. dedi. Ya, yapma, yapma, ne rekoru ya? Ham madde
artıyor, ihracat rakamları artıyor; başka bir şey yok,
artan bir şey yok. Artıyor. diyorsunuz, sonra da doğal
gazı kesiyorsunuz, enerjiyi kesiyorsunuz, elektriği kesiyorsunuz,
üretimi bitiyorsunuz. Onun için, gelin, bu önergeye destek verin, hep birlikte
bu işin gerçek yüzünü ortaya çıkaralım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Gerçeklerle yüzleşmek zordur, kabul etmezler Sayın Tarhan.
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına Sayın Ayhan Altıntaş.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
enerji politikalarımız başından beri sorunlu. Öncelikle,
dışa bağımlıyız; AK PARTİ döneminde de bu
dışa bağımlılık azalmadı, arttı.
Doğal gaz tamamen dışarıdan alınıyor, petrol ve
kömürü de önemli ölçüde ithal ediyoruz. Kömür kaynaklarımız var ama
Güney Afrikadan dolarla kömür alıyoruz, sonra da bu kömürü kullanacak
elektrik santralini dolarla Çinlilere yaptırıyoruz, elde dolar
kalmayınca da enerjiye erişim sorunumuz oluyor, tüm dünyada
yaşanan enerji fiyatlarındaki artış da üzerine eklenince
çaresiz kalıyoruz. Yani arz güvenliği sorunumuz var; tabii, buna
karşı tedbir almalıydık. Öncelikle, enerji üretim ve
dağıtım özelleştirmelerinden elde edilen geliri bir fon
oluşturup oraya koysaydık bu krizlerde kullanırdık; biz o
paraları maalesef çarçur ettik. Ayrıca, doğal gaz depolama
tesislerimiz de yeterli değil; ihtiyacımızın yüzde 20si
civarında bir depolama kapasitesine sahip olmamız gerekiyordu, biz
hâlâ yüzde 5lerdeyiz. Döviz olmayınca onları da dolduramıyoruz;
dolayısıyla, bulduğumuz çözüm, sanayinin doğal
gazını sektör ayrımı yapmadan hemen kesmek oldu. Konutlarda
kesersek toplum kış ortasında hemen hisseder diye sanayiye
yüklendik. Sanayideki üretim eksikliğinin acısı daha sonradan
çıkar ama çok daha derin olur. Üretimin düşmesi enflasyon ve fiyat
artışı oluşturur, ihracatta verilen taahhütler de aksar.
Pazarı kaybettiniz mi yeniden toparlamak çok daha zordur. Tabii, ani duran
bir sanayinin başka sorunları da olabilir. O nedenle ilaç, et ve süt
ürünlerinde kısıntıdan vazgeçilmek durumunda kalındı
ama pek çok diğer sektör de ciddi ölçüde etkilenecektir.
Ayrıca, doğal gaz
kullanan elektrik santrallerine de doğal gaz veremeyince elektrik üretimi
düşüyor, bu da elektrik kesintilerini zaruri kılıyor. Bununla
bağlantılı olarak bir diğer krizimiz de elektriğin
yüksek maliyeti. Elektrik üretimi ve dağıtımı
özelleştirilince birçok firma yurt dışından döviz kredileri
alarak borçlandılar. Döviz fiyatlarındaki artış
geçtiğimiz yıllarda tam olarak tüketiciye
yansıtılamayınca şirketler borçlarını ödemekte
zorlandılar. 2022 başında da çok ciddi, hatta fahiş bir zam
yapılmak durumunda kalındı. Bu durum vatandaşın
bütçesini ciddi olarak sarstı hatta feryat eder duruma geldi. Bu
feryadı biraz bastırmak için dün aylık birinci kademe tüketim
eşiği biraz yükseltildi. Kısacası, elektrikte de
ağustos böceği misali günümüzü gün ettik ama kış
kapıya dayanınca çaresiz kaldık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
Tamamlayabilir miyim Başkanım?
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla)
- Daha önemli bir şey söyleyeyim: Olayların önünü arkasını
tam olarak bilemiyoruz çünkü Bakanlık bilgileri gizli tutuyor. Doğal
gazı hangi fiyattan ne kadar aldığımızı
bilmiyoruz ama faturayı vatandaşın vergisinden ödüyoruz.
Vatandaşın, vergilerinin nasıl harcandığına dair
bilgi sahibi olması lazım.
Doğal gazdaki ani
kesilmenin İran'ın gazı kesmesinden mi, İran'daki bir
arızadan mı, yoksa Türkiye'deki bir arızadan mı
kaynaklandığını bile bilmiyoruz. İran, kullandığımız
gazın yüzde 11ini sağlıyor. Bu kesintinin sanayide yüzde 40
kesintiye sebep olması pek inandırıcı olmuyor. Bu önergeyi
destekliyoruz çünkü olayların perde arkasını tam olarak
görmeden, irdelemeden doğru çözüm bulmak mümkün değildir.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Gülüstan Kılıç
Koçyiğit.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN
KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, aslında,
verilen araştırma önergesinde de açıkça ortaya konulduğu
gibi, Türkiyenin çok büyük bir enerji sorunu var. En temel sorunlardan biri de
tabii ki enerjideki dışa bağımlılık ve enerji
gibi asıl stratejik bir mesele de AKP iktidarının neredeyse
yirmi yıldır, aslında, genelgeçer formüllerle, genelgeçer
çözümlerle süreci yönetmeye çalışması ve bu anlamda, stratejik
bir planının, stratejik bir aklının olmaması. Örneğin,
biz enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz, doğal
gazı daha çok 3 ülkeden; Rusya, Azerbaycan ve İrandan alıyoruz.
Bugün İrandan aldığımız gaz toplam gazın yüzde
16sına tekabül ediyor ve doğal olarak da herhangi bir sorunda, bir
anlaşma sorununda ya da bir arıza meselesinde Türkiyedeki bütün
piyasayı etkileyecek, üretimden tutalım da konutlara kadar bütün
piyasayı, bütün herkesi etkileyecek bir enerji sorunu ortaya
çıkabiliyor.
Diğer bir mesele,
aslında, enerji meselesinin piyasaya açılması ve
özelleştirilmesi meselesi. Bugün baktığımızda, 2000li
yıllarda, örneğin, bu oran yüzde 67 iken... Yani -gün geçtikçe- 1984
yılında kamunun enerjideki payı yüzde 87,2 iken 2020
yılına gelindiğinde yüzde 18,1e inmiş. Yani kamu,
neredeyse bütün enerji piyasasından elini çekmiş, her şeyi
piyasanın insafına bırakmış ve büyük firmalar burada
ne yaparlarsa artık onu da biz kabul etmek zorunda
kalmışız. Bunun büyük bir sorun olduğunu yine ifade etmemiz
gerekiyor.
Benden önceki
konuşmacılar da ifade etti, diğer bir mesele; eğer
kış ortasında gazsız, enerjisiz kalmak istemiyorsak
depolama alanlarının aslında olması gerekiyor. Bugün, Tuz
Gölü ile Silivrinin yetmediğini herkes biliyor, bütün bu alanların
tam kapasite kullanılmadığını da biliyoruz. O
anlamıyla, bu depolama alanlarının artırılması ve
gerçek anlamda, insanları, halkımızı, sanayiciyi koruyacak
bir enerji bakış açısının olması gerekiyor. Bunun
başında ne gelir? Tabii ki kamulaştırma gelir, bunun
başında kamunun enerji meselesini düzenlemesi gelir ve halkın,
bugün, konutlardan tutun da sanayiye kadar kendisini güvende hissedeceği
bir enerji politikasının da olması gerekir.
Bakın, üç günlük
kesintiden sonra kıyametler koptu çünkü büyük bir maliyet
artışı ama bu maliyeti sanayici mi ödeyecek? Hayır, bu
maliyet de yine sanayide çalışan emekçiye çıkarılacak. Ne
yapılacak? Onların ücretleri kesilecek, onlar ücretsiz izinli
görünecekler ve sonuçta bu maliyet de aslında yeniden
toplumsallaşacak, yeniden halka çıkarılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ
KOÇYİĞİT (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yani AKPnin
beceriksizliğinin bedelini de yine işçiler, yine emekçiler, yine
sanayiciler ödemek zorunda kalacak. Bu anlamıyla da büyük bir sorun
olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Diğer bir mesele, siz
sanayide kesintiye gittiniz ama bir kategori ayrışması
yapmadınız, bütün iş kollarını aynı kefeye
koydunuz. Oysaki ilaç ve gıda gibi bir alanda üç günlük bir enerji
kesintisinin büyük bir maliyeti olacağını, en temelde de
gıda güvenliğini etkileyeceğini bilmeniz gerekirdi ama siz önce
karar alıp sonra düzenlemeye gittiğiniz için bu konuda da ancak
ilgili sektörün uyarıları sonucunda dün bir düzenleme yapmaya
çalıştınız.
Şimdi, son olarak
şunu söyleyelim, EPGİSten az önce bilgisi geldi değerli
arkadaşlar; 2 Şubattan itibaren motorinde 32 kuruş, benzinde 39
kuruş pompaya yansıyacak şekilde fiyat artırımı
yapılacakmış yani siz, AKP iktidarı 7/24 zam yapan bir
iktidarsınız.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Ahmet Çolakoğlu.
Buyurun Sayın
Çolakoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde enerjinin kesintisiz ve kaliteli olması, enerji üretiminde yerli
kaynakların kullanılması, çevreye uyumluluğun ve
verimliliğin en üst seviyeye ulaşması için AK PARTİ iktidarı
on dokuz yıldır çalışmalarına devam ediyor. Bu amaç
doğrultusunda 2002 yılında 31.846 megavat olan kurulu gücümüz
2021 yılı itibarıyla 99.820 megavata yükselmiştir.
Ayrıca, 2002 yılında 129 teravat olan elektrik gücümüz 2021
yılında 332 teravat düzeyinde gerçekleşmiştir.
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara)
Teravatsaat, teravatsaat
AHMET ÇOLAKOĞLU
(Devamla) Bununla beraber, elektrik iletim ve dağıtım
hatlarında da yatırımlar yapılarak iyileştirilmeye
gidilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bazı gerçekleri de görmezden gelemeyiz. Özellikle mevcut hidroelektrik
santral gücümüz 83 milyar kilovat elektrik üretebilmektedir. Fakat 2020
yılında bu değer 78 milyar kilovat olarak
gerçekleşmiştir. 2021 yılında, artan kuraklık
nedeniyle 56 milyar kilovat seviyesinde üretim gerçekleşmiştir. Bu
ortalamalara göre yaklaşık 27 milyar kilovat daha az elektrik
üretilmiş ve ilave olarak da 6 milyar metreküp doğal gaz
kullanılmıştır.
Ayrıca, soğuk
kış şartları nedeniyle, doğal gaz tüketiminde son on
günde 73 ilimizde -konutlarda özellikle- rekor tüketime
ulaşılmıştır. Yılın bu aylarına göre
oran olarak da yüzde 60 oranında bir artış
gerçekleşmiştir. Bu talep artışı sonucu, OSBlerde
doğal gaz tüketiminde düzenlemeye gidilerek, kısıtlamalar
yapılarak ulusal düzeyde gerçekleşmesinin önüne geçilmiştir.
Ayrıca, gıda ve ilaç sanayisinde faaliyet gösteren tesisler de
üretimlerine devam etmişlerdir. OSBlerde tamamı üç gün süren enerji
akışı düzenlemesine de cuma gecesi itibarıyla son
verilmiştir.
MEHMET RUŞTU
TİRYAKİ (Batman) Bunu herkes biliyor zaten, siz niye
çözemiyorsunuz? Bunları herkes biliyor zaten. Herkes bunu biliyor, siz
niye çözemiyorsunuz?
AHMET ÇOLAKOĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, CHP grup önerisinde sizlerin de
belirttiği gibi, 14 yeni OSB faaliyete geçmiş, 363 OSBye
ulaşılmış ve OSB olmayan ilimiz kalmamıştır.
1.428 parselde yeni faaliyetler başlamıştır. OSBler 2021
yılında 200 bin yeni istihdam sağlayarak 2 milyon 290 bin
kişiye istihdam sağlamıştır. Hani ülkede üretim yoktu?
Bunu muhalefet partileri her zaman söylüyor, rakamları da kendi
önergelerinde belirtiyorlar. Ülkemizin gelişen bir güç olduğunu,
artık, muhalefet partileri de görmezden gelemiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
AHMET
ÇOLAKOĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, aynı
şekilde, ihracat rakamlarımızı bugün burada
eleştiriyorlar, onların da gerçek rakamlar olduğunu görecekler
ve Türkiye 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi
arasına girecektir.
Gelişen ve büyüyen
ekonomimiz doğrultusunda artan elektrik enerjisi talebini
karşılamak amacıyla Akkuyu Nükleer Santralinin ilk ünitesini
2023 yılında inşallah devreye koyacağız. Bununla
beraber, aynı şekilde, artan doğal gaz talebimizin
karşısında, Zonguldak açıklarında bulunan doğal
gazımızı da 2023 yılında Filyos Limanından
iletim hattına vererek de yerli ve millî kaynaklarımızı da
sanayicimizle ve halkımızla inşallah
buluşturacağız.
Değerli milletvekilleri,
sanayici çalışıyor, sanayilerimiz çalışıyor;
üretmek için can atan milletimizi enerjisiz bırakmamak için bizler tüm
gayretimizle çalışıyor, önergeyi desteklemediğimizi belirtiyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğanın, (2/3243)
esas numaralı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/156)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/3243) esas numaralı
Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Turan
Aydoğan
İstanbul
BAŞKAN Evet, önerge
üzerinde teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan
konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Aydoğan,
süreniz beş dakikadır.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Buraya Gelin hep beraber,
birlikte iyi bir şey yapalım. demeye geldim. Bir kanun teklifimiz
var; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda
değişiklik yapılmasıyla alakalı. Neyin mi
değiştirilmesini istemişiz? Aşağı yukarı
Covidin başladığı dönemlerde bugünleri de öngörerek
kanunun 17nci maddesinin (4)üncü fıkrasına ek bir bent eklenmesini
istemişiz. Konutlara yapılan elektrik, su, doğal gaz,
ısınma amaçlı diğer yakacak teslimatlarının
kapsam dışına çıkarılmasını yani KDVden muaf
tutulmasını istemişiz. Yani ödenen paranın beşte 1ine
yakınını vatandaşlarımız eziyet çekmesin,
almayın demişiz. Niye demişiz? Devlet, sosyal bir devlet
değil mi? Yoksula, işsize, darda kalana, ısınma sorunu
olana destek olması gereken bir devlet ama bu iktidar da sosyal devletten
daha çok bağımlılar ordusu oluşturur hâle geldi. Devletin
bir taraftan aldığını diğer taraftan vermesi yerine,
doğrudan, bütün vatandaşlara eşit yaklaşarak özellikle bu
zor koşullarda, enerji fiyatının çok fazla artmış
olduğu koşullarda vatandaşı rahatlatması
anlamında vermişiz.
Ortada nasıl bir tablo
var, onu da konuşalım. Ortadaki tablo şu: Hani sizin bir
TÜİKiniz var ya, ikide bir başkanını
değiştiriyorsunuz; en son kaçıncı başkanını
değiştirdiniz, onu da tam takip edemiyoruz. Bir kapı
ağzı vardı Sayın Genel Başkanımızı
kapıdan içeri koymayan. Satır arası açayım, ders olsun, bu
tip bürokratlara ders olsun; kullanılırsınız, saltanat
kadardır ömrünüz, kenara atılırsınız. O TÜİK
Başkanının bile Aşağı yukarı yüzde 36 enflasyon
var. dediği, ENAGrupun, Enflasyon Araştırma Grubunun da Bu
memlekette yüzde 88 civarında enflasyon var. dediği bir ortamda
elektrik fiyatlarına son bir yıl içerisinde yüzde 125 zam
yaptınız, doğal gaza yüzde 50 zam yaptınız, diğer
enerjiye de dünyayla birlikte hareket ederek her türlü zammı
yaptınız. Ama dünyanın sizden bir farkı var, dünya, bu
tabloya karşı bir mücadele veriyor, nasıl bir mücadele veriyor
ben size anlatayım. Mesela, beğenmediğimiz Almanya tuttu dedi
ki: Ben elektrik ve enerji üzerinden birtakım vergileri
almayacağım. İspanya farkı dondurdu, Üzerine
işlemeyeceğim. dedi. İtalya önlem aldı, Yunanistan önlem
aldı. Biz, burada, yoksullaşmış kitleler üzerinden siyaset
koordinasyonu yapmaya çalışıyoruz.
Karşılığında ne oluyor? Milliyetçi Hareket Partisine
bakıyorum da hani dostum Saffet Sancaklı yerinde olsaydı ona laf
atacaktım. Sosyal medyada birisi çıkıyor, diyor ki: Ben
ülkücüyüm, beni bile çıldırttınız, beni bile isyana
getirdiniz. 300 lira olan faturam 3 bin liraya çıktı, 600 lira olan
faturam 3 bin liraya çıktı. Bir başka
vatandaşımız diyor ki: Yeni bebeğimiz oldu; o,
soğukta üşütmesin diye sadece onu ısıtacak kadar doğal
gazı açtık, 250 lira olan faturamız 1.000 lira oldu. Ya,
gerçekten ısınıyor olsaydık kaç para öderdik? Böyle bir
tabloyla karşı karşıya bıraktınız
vatandaşı. Genel Başkanımızın sizlere ekim
ayında önerisi olmuştu, demişti ki: Kara kış geliyor,
vatandaşı birlikte düşünelim, kara kış fonu
kuralım, doğal gazdan ve mutfak tüpünden ÖTV ve KDV almayalım,
elektrikten KDV almayalım, fakir fukara vatandaşın yanında
olalım. Tınmadınız. Şimdi, dün itibarıyla
Sayın Cumhurbaşkanı 210 kilovatsaate çıkardık. diye
oradan müjdeler veriyor. Biz size ekim ayında söyledik, bir meskenin
kullanacak olduğu ortalama 230 kilovatsaattir. Sizin önünüze
Amerikayı harita üzerinde çizerek koymamıza rağmen siz hâlâ
kendi kendinize işler yapıyorsunuz, kış biterken
Şimdi oraya çıkardık, şimdi buraya çıkardık.
diyorsunuz. Madem o kadar bu işi iyi biliyordunuz geriye dönük ödesenize
vatandaşın parasını. Yoksul vatandaş
faturasını ödeyemiyor arkadaşlar. Artık sosyal medyada
sıradan bir vatandaş bile 1.000 liralık, 1.500 liralık
faturasını yayınlayarak sizlere beddua okuyor, haberiniz olsun.
Aynı şey su için de
geçerli. Bizim belediyelerimiz sudan KDV almayacaklar ama vergiyi
kaldırmak bu Meclisin yetki alanında. Pandemi döneminde hijyen çok
önemli, sudan da hâlâ KDV alıyoruz. Bu kanunla beraber vatandaştan
yana bir duruş gösterelim diye ben sizin karşınıza geldim.
Keşke bu kanun teklifini siz verseydiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Sayın Başkanım, ekleyebilir misiniz.
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
TURAN AYDOĞAN (Devamla)
Bizim teklifimizi belki burada reddedeceksiniz, onu reddetmek yerine siz
getirseydiniz, biz sizi destekler olsaydık, birlikte vatandaşın
lehine bir işi yapıyor olsaydık.
Şimdi, buradan
vatandaşlarımızın gözünün içine baka baka söylüyorum: Özel
şirketlere, doğal gaz şirketlerine, elektrik şirketlerine
vatandaşı peşkeş çekmekten vazgeçin lütfen. Bu söylediğim
rakamlar ödenen paraların aşağı yukarı beşte
1ini oluşturuyor. Bu beşte 1le alakalı bu Meclis elini
kaldırdığı andan itibaren vatandaş rahatlayacak
durumda. Ama bir de korkumu söyleyeceğim. Öyle bir grubunuz var ki öyle
bir iktidarınız var ki öyle bir tek adam rejiminiz var ki biz burada
vatandaşla ilgili Ya, gelin, elinden tutalım. dediğimizde siz
Vatandaşın elini yutalım. diye anlıyorsunuz. Korkuyorum
ki ben kürsüden indiğimde elektriğe, suya, doğal gaza, ona buna,
önünüze gelen her şeye zam yaparsınız. Bunu yapmayın, bunu
yapmayın. Sizi vicdana davet ediyorum, sıcak
koltuklarınızdan bir defa elinizi kaldırın, bu kanunu kabul
edelim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN Açıklama
mı yapmak istiyorsunuz Sayın Usta?
ERHAN USTA (Samsun)
İzninizle evet.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Usta.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, enerji meselesine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında bu enerji
konusuna ilişkin olarak arkadaşlarımız düşüncelerimizi
paylaştı ancak hem bizim önergede hem de Cumhuriyet Halk Partisinin
önergesinde AK PARTİli hatipleri dinledikten sonra aslında ben biraz
dehşete düştüm, o yüzden söz alma ihtiyacı hissettim. Çünkü bu
enerji meselesini, bu doğal gaz ve elektrik kesintilerini hakikaten hafife
alıyorlar Sayın Başkan; bu, hafife alınacak bir konu
değil; bu konu, İran doğal gazının kesilmesiyle, on
günlük kesintiyle açıklanacak bir konu da değil.
Bakın, yaz
aylarında elektrik kesintisi ülke genelinde
dolaştırıldı; ilk sinyal yazın verildi, ikinci sinyal
de 22-26 Aralık haftasında çimento, gübre ve demir çelik
sektörlerinde beş gün boyunca enerji kesintisine gidilerek verildi. O
günlerde Marmarada kış ılık geçtiği için bugünkü
yaşadığımız sıkıntıyı
aralıkta Türkiye genelinde bu kadar hissetmedik. Şimdi, meseleyi bu
şekilde görürsek çok yanlış olur. Zaten çok
kısıtlı bir depolama imkânımız var, depoların
yüzde 45i
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun)
Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki,
tamamlayınız sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) Çok
teşekkür ederim, hemen bitiriyorum.
Yani bir defa, kışa
yüzde 45 kapasiteyle, yüzde 45 dolulukla girdik. Dolayısıyla meseleyi
arızi bir mesele olarak görmemek lazım, enerji meselesi çok önemli
bir meseledir. Temel problem, bizim emre amade kapasitemizle hem elektrikte hem
doğal gazda puan kapasitesinin, daha doğrusu puan seviyesinin
başa baş olmasıdır. Küçük bir aksama olması durumunda
kesinti yapılma ihtiyacı vardır, dolayısıyla bununla
ilgili tedbirlerin alınması gerekir.
Geçen hafta ben basın
toplantısında önerilerimizi söyledim, bu hafta içerisinde Ayhan Bey
basın toplantısı yaptı, Yasin Bey az önce önerilerini
söyledi. AK PARTİ Grubunun bu önerileri dikkate alarak Türkiyeyi enerji
kesintilerine maruz bırakmaması gerekir; ben bunların dikkate
alınmasının toplum açısından faydalı
olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.37
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar
gereğince gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer
alan, Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza
İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının
Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 23 Milletvekilinin,
Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir ve 20 Milletvekilinin, İzmir
Milletvekili Murat Bakan ve 22 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Hasan
Kalyoncu ve 19 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 19 Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca
ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Levent Gök ve 21 Milletvekilinin,
Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel ve 19 Milletvekilinin, İzmir
Milletvekili Ednan Arslan ve 20 Milletvekilinin, Burdur Milletvekili Yasin
Uğur ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi ve
22 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç ve 19
Milletvekilinin, Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan ve 19
Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve 25 Milletvekilinin,
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve 23 Milletvekilinin, İzmir
Milletvekili Murat Bakan ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat
Bakan ve 21 Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 22
Milletvekilinin, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu ve 21 Milletvekilinin,
İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü ve 30
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve 20 Milletvekilinin,
Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 Milletvekilinin,
Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar ve 21 Milletvekilinin, Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 22 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili
Dilşat Canbaz Kaya ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Nevzat
Ceylan ve 22 Milletvekilinin, Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş ve
161 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve 19 Milletvekilinin,
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve 26 Milletvekilinin, İzmir
Milletvekili Mahir Polat ve 19 Milletvekilinin, Trabzon Milletvekili Hüseyin
Örs ve 20 Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu
ve 19 Milletvekilinin, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül ve 22
Milletvekilinin, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve 19 Milletvekilinin,
Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan ve 165 Milletvekilinin, Samsun Milletvekili
Bedri Yaşar ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve
30 Milletvekilinin, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve 19
Milletvekilinin, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 19 Milletvekilinin,
Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve 20 Milletvekilinin, İYİ
Parti Grubu adına Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Dursun
Müsavat Dervişoğlu'nun, İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ve 19
Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve 19 Milletvekilinin;
Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza
İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının
Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzük'ün 104 ve
105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/77, 372, 491, 534, 693, 817,
868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943,
2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583,
3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840 ) (S.
Sayısı:300) (x) (xx)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
İç Tüzük'ün 103'üncü ve
104'üncü maddelerine göre, Meclis araştırması komisyonunun
raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahiplerine
aittir. Daha sonra, İç Tüzük'ün 72'nci maddesine göre siyasi parti
gruplarına ve şahısları adına 2 üyeye söz
verilecektir.
Alınan karar
gereğince, siyasi parti grupları adına yapılacak
konuşmaların süreleri en fazla 3 kişi tarafından
kullanılabilecektir. Ayrıca, istemi hâlinde Komisyona da söz
verilecek, bu suretle Meclis araştırması komisyonu raporu
üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.
Konuşma süreleri,
Komisyon için yirmi dakika, alınan karar gereğince siyasi parti
grupları adına otuzar dakika, önerge sahipleri ve şahıslar
için onar dakikadır.
Komisyon Raporu 300 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Raporun üzerinde söz alan
sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Gruplar adına; İYİ Parti Grubu
adına Sayın Behiç Çelik, Mersin Milletvekili; Sayın Metin
Ergun, Muğla Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Hasan Kalyoncu, İzmir Milletvekili; Sayın Ayşe Sibel
Ersoy, Adana Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Sayın Oya Ersoy, İstanbul Milletvekili; Sayın
Hüseyin Kaçmaz, Şırnak Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Vecdi Gündoğdu, Kırklareli Milletvekili,
Sayın Jale Nur Süllü, Eskişehir Milletvekili, Sayın Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu, Manisa Milletvekili; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sayın Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar
Milletvekili, Sayın Nevzat Ceylan, Ankara Milletvekili.
İlk söz Sayın Behiç
Çelikin.
Sayın Çelik, süreniz
yirmi dakikadır.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Küresel İklim Değişikliği
Komisyonu Raporunun görüşülmesi için İYİ Parti Grubu adına
söz aldım. Genel Kurulu ve bizi dinleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
küresel iklim değişikliği, kuraklıkla mücadele, su
kaynaklarının verimli kullanılması artık günümüzde
yalnızca ulusal ve bölgesel bazda değil küresel bazda da kendini hissettiren
önemli ve hayati bir olgudur; buna kayıtsız kalamayız. Küresel
iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi
insanlık için büyük bir zorunluluktur. Küresel iklim
değişikliğinden büyük ölçüde etkilenecek olan ülkelerin
başında Türkiye'nin de olması, gerek küresel iklim
değişikliğine gerekse çevre sorunlarına karşı
daha duyarlı olmamızı emretmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
2021 yılının ilk aylarında, bu raporun
oluşmasında aktör olan söz konusu bu geçici komisyonun
kurulmasına karar vermiştir. Komisyon bugüne kadar yaklaşık
23 toplantı yaparak bir sonuca ulaşmıştır. Bu sonucun
alınmasında ülkemizin en yetkin bilim insanlarının, ilgili
kurum ve kuruluşların, bakanlıkların doğrudan ya da
dolaylı STK'lerin, yerel yönetimlerin payının olduğu
muhakkaktır. Yapılan sunumlarda, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin
negatif etkilerinden, eğer önlem alınmazsa gelecekte bizi bekleyen
risk ve tehlikelerden bahsedildi. Bu toplantı ve sunumlar sonucunda iklim
değişikliği, kuraklık ve doğal kaynakların
korunması konularının önemi daha iyi anlaşıldı,
bunlara yönelik farkındalık gelişti.
Değerli milletvekilleri,
çevre duyarlılığı günümüzde bir çevre bilinci
oluşturmak için ihtiyaçtır. Zaten biz Türklerin yaşam
tarzında ve uygarlığında ağaca, doğaya, suya,
havaya, çevreye ve hayvanlara bütünüyle korunması gereken bir değer,
yaşam döngüsünün bir aşaması olarak bakılması
esastır. Doğayı ve çevreyi kirletmek, tahrip etmek büyük bir
ilkelliktir; doğaya ve çevreye saygı ise medeniyettir,
uygarlıktır. Geldiğimiz aşamada tüm
insanlığı cömert imkânlarıyla besleyen, büyüten,
geliştiren yerküremiz artık 8 milyara yaklaşan nüfusuyla tarihte
ilk kez 21inci yüzyılda kaynak yetersizliği sorunuyla tehlike
işareti vermeye başlamıştır. Kabul edilmelidir ki bu
konuda Batı'nın sorumluluğu ise çok daha yüksektir. Malthusun
Nüfus Yasasında belirtiği gibi, nüfusun geometrik diziyle, gıda
maddelerinin aritmetik diziyle arttığı bir dünya,
insanlığı açlığa ve yetersiz beslenmeye doğru
götürecektir. Nitekim, bugün yaşadığımız en önemli
sorun açlık, dengesiz ve yetersiz beslenme, kirli hava, kirli su,
kanalizasyon ve kuraklık insanlığın başına
beladır.
Değerli arkadaşlar,
burada kısaca ifade etmem gerekir ki Türk ve İslam medeniyeti
doğaya, çevreye saygılı bir medeniyetken ne oldu da
doğayı katleden, çevreye zarar veren, menfaat
karşılığı millete ait olan ormanları yakan,
yağmalayan, su kaynaklarını yok eden, yer altı
sularını acımasızca tüketen, denizlerimize,
kıyılarımıza, göllerimize kasteden, tarım arazilerini
imara açarak talan eden, havamızı kirleten bir varlık hâline
dönüştü? Biz 21inci yüzyılda bu konuda da yeni bir uygarlık
öngörüsüyle insanlığın karşısına çıkabilecek
miyiz? Değerli arkadaşlar, her şey aslında bu sorunun
cevabında saklı. Açıkçası bunun idraki içerisinde çok
sayıda insanımızın, aydınımızın
olduğunu da biliyorum ama menfaat ve güç zehirlenmesine maruz kalan bir
güruh maalesef, her şeyi yakıp yıkmakta, sömürmekte ve sadece
Türkiye için değil, dünya için de bir tehdit odağı hâline
gelmektedir. İşte, biz bu zihniyetin mensuplarıyla cesurca
savaşabilirsek, bu çıkar azgınlarının önüne set
çekebilirsek ancak o zaman küresel ölçekte yeni bir uygarlık vizyonu
geliştirebiliriz.
Değerli arkadaşlar,
Batı dünyasına gelince; bilhassa Batıda yaşanan Sanayi
Devrimiyle birlikte üretim, altyapı, teknoloji, ulaşım gibi
birçok alanda yaşanan gelişmeler ne yazık ki doğanın
ve çevrenin amansızca tahribatını da beraberinde
getirmiştir. Özellikle son iki asırda emperyalist politikalar izleyen
Avrupalı devletler kendi topraklarını, kendi ülkelerini
sanayileşme adı altında kirletmiş, fosil
yakıtları hoyratça kullanmıştır, işgal ettikleri
bölgelerde de çevre felaketlerine ve yoğun kirliliğe yol açan
icraatlar tatbik etmekten geri durmamışlardır; o günden bugüne
felaketler, krizler, afetler ve salgınlar gündelik yaşamın bir
parçası hâline gelmiştir. Hatta 2 büyük dünya savaşı yine
bu dönemin insanlığa bir faturasıdır, küresel yüzey
sıcaklığında yaşanan değişimler de bu
faaliyetlerin bir sonucudur. Eğer böyle devam ederse 21inci yüzyıl
sonlarına doğru ortalama sıcaklığın 2 derece daha
artması kaçınılmazdır. Muhtemel ısınmayı +2
derecenin altında tutabilmek için özellikle emisyon azaltımı
zorunludur, aksi hâlde tüm insanlık için felaketler
kaçınılmazdır. İnsanlık, doğaya ve çevreye
yönelik hassasiyetten vazgeçerek ihtiyacı olandan fazlasını istedikçe,
doğanın katledilmesine duyarsızlaştıkça felaketler,
salgınlar, yangınlar, heyelanlar, depremler, nükleer
sızıntılar ve diğer doğal afetler kaçınılmaz
hâle geliyor.
Değerli milletvekilleri,
insanlığın çevreye olan duyarlılığı
konusunda en kapsamlı çalışma yapan kurum, kuşkusuz,
Birleşmiş Milletlerdir. Birleşmiş Milletlerin Temiz ve
sağlıklı çevre insan hakkıdır. şiarından
hareketle yürüttüğü çalışmalar ve yaptığı
toplantılar tüm dünyada ilgiyle izlenmektedir. Bu konuda çok sayıda
anlaşmanın, sözleşmenin, protokolün ve konferansın hayata
geçirilmesi elbette ümit vericidir. Yine, Avrupa Yeşil
Mutabakatının Avrupa Birliği tarafından benimsenmiş
olması ve küresel anlamda yaygınlaştırılması
talepleri insanlık adına önemli bir adımdır. 1972 Stokholm
İnsan Çevresi Konferansı'ndan Paris İklim Anlaşmasına
kadar geçen süreçte küresel kurum ve kuruluşların, çevre bilinci
oluşmasında ve küresel ısınmada farkındalık
yaratmakta oldukça büyük mesafeler aldıklarını burada ifade
etmek istiyorum. Paris İklim Anlaşması, küresel iklim
değişikliği yönünden önemli bir uluslararası hukuki
metindir. Bu anlaşmaya Türkiye'nin de onay vermesi olumludur. Geçen
yıl Glasgow'da 26ncı Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Konferansı yapıldı. Bu konferansta da
kömür kullanımının aşamalı olarak
azaltılması ve emisyon azaltma planlarının kontrolü gibi
konularda kararlar verildi.
Bu bağlamda, ülkemizin
çevre bilinci ve küresel iklim değişikliği konularında daha
etkili olması tabii ki temel arzumuzdur. Bütün bunlara rağmen, ülke
olarak iklim bilincinin ve küresel ısınmaya yönelik
alınması gereken önlemlerin yeterli seviyede olmadığı
da hepimizin malumudur. Açıkça görülüyor ki doğayı tahribat
bütün hızıyla devam etmekte, çevre acımasızca
kirletilmekte, doğal kaynaklarımız her geçen gün azaltılmakta,
denizlerimiz plastik çöplüğüne çevrilmekte, ormanlarımız kimi
zaman rant uğruna kimi zaman cahilce ve haince eylemlerle yok
edilmektedir.
Tabii, böylece sel,
çığ, heyelan gibi afetler de kaçınılmaz hâle
gelmiştir. Bunlara ek olarak, son elli yılda ülkemizde yaz
aylarında sıcaklık ve buharlaşma artmış ve
yağış miktarı azalmıştır. Suya
bağlı olarak tarımsal topraklarda son yirmi yılda 4 milyon
hektarın üzerinde bir kayıp söz konusudur. Bunun bir faktörü
çarpık şehirleşme, diğeri ise insanların kırsaldan
kentlere doğru göçüdür. Milyonlarca insan köyleri boşaltarak kentlere
akın etmiş, bunun sonucunda da ayrı bir dert olan kent
işsizliği doğmuştur.
Değerli arkadaşlar,
Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre, kişi
başına yıllık 1.347 metreküple su stresi yaşayan
ülkeler sınıfındayız. TÜİK'e göre ise 2030
yılında kişi başı bin metreküple su fakiri ülkeler
grubuna düşmüş olacağız. Değerli arkadaşlar, biz
su fakiri olacak ülke miyiz? Biliyorsunuz, barajlarımız her sene
kuraklık yüzünden su potansiyelini kaybetmektedir. Bilinçsizlik ve
tedbirsizlik nedeniyle göllerimiz kurumaya yüz tutmuştur. 440 milyar
metreküplük toplam su kapasitemizin ancak 112 milyar metreküpü
kullanışlı hâldedir.
Evet, bütün bu
sorunların kaynağı ise iyi bir doğa ve çevre politikamızın
olmamasıdır. AKP hükûmetleri son on dokuz yılda doğaya
sahip çıkmak adına hiçbir ilerleme kaydetmemiş, doğal
kaynakları kötüye kullanmış ve tahrip etmiştir. Su
kaynaklarının yönetiminden sorumlu kurumlar arasında eş
güdüm sorunu bir türlü giderilememiştir. Su miktarı sorununun
yanı sıra su kalitesi sorunu da çözülememiştir,
sularımızın sadece yüzde 37si temiz gözüküyor. Suyla
yayılan hastalıkların artma riskine karşı uzun dönemli
içme suyu kalitesi izleme planları yoktur. Arıtma tesislerinin yer
seçimine ve beklenen ham su kalitesine dikkat edilmemiştir. Su
kaynaklarında yükselecek toksik madde konsantrasyonları nedeniyle
oluşabilecek risklere karşı gerekli tedbirler
alınmamıştır.
Değerli arkadaşlar,
etkin doğa ve çevre yönetiminin 2 aracı vardır: Planlama ve
uygulama. Oysa bugün AKPnin nitelikli politika üretme sorunu nedeniyle
bunların ikisinin de olmadığını görüyoruz. Plan yerine
keyfîlik, uygulama yerine ağır ihmal ve kusur vardır. Tabii,
izlenen bu yanlış politikalar, uluslararası çevrelerdeki
değerlendirmelerde bize
doğrudan sirayet etmektedir. İklim Değişikliği
Performans Endeksine göre, biz, sera gazı emisyonları ve enerji
kullanımında zayıf ülke grubundayız; iklim
politikası performansımız ise çok zayıf olarak
tanımlanmaktadır.
Evet, şimdi orman
alanlarına değinmek istiyorum. AKP Hükûmeti ormanlık
alanları korumada başarısız olmuştur. Sadece 2020
yılında 20.971 hektarlık ormanlık alan zarar
görmüştür. Geçtiğimiz yıl temmuz ayının sonunda
Antalya, Adana ve Muğlada başlayan ve haftalarca süren orman
yangını felaketlerinde yüz binlerce hektarlık ormanlık alan
büyük hasar görmüştür. Yangınlarla mücadelede yetersiz kalan iktidar,
rant uğruna ormanlarımızın acımasızca katledilmesine
seyirci kalmaktadır. Yayımlanan son
Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yeni bir talan
furyasının başlatıldığını da görüyoruz.
Haramilerin hepsini mimleyerek hesap soracağımı bu kürsüden de
ifade etmek istiyorum.
Tabii, bir de 2/B konusu
var. Orman vasfını yitirmiş alanların özel mülkiyete konu
edilmesine, orada yaşayan insanlara tahsis edilmesine kimsenin bir
itirazı yoktur; ancak uygulamada sıkça görüldüğü üzere,
dışarıdan gelen bazı kişiler lehine yapılan
düzmece ihaleler, yağmaya ve talana yol açmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
son olarak kirlilik konusuna değinmek istiyorum. Isınma,
ulaşım ve sanayi amaçlı olarak fosil yakıtların
kullanımı hava kirliliğini fazlasıyla
artırmaktadır. Kentlerimizdeki atık suyun arıtılamaması,
kentsel atıkların ve sanayi atıklarının
dönüştürülememesi de çevreyi olumsuz etkilemektedir. Denizlerimiz,
nehirlerimiz ve göllerimiz her geçen gün kirlenmektedir; her yıl 5 ila 15
milyon ton plastik, denizlerimize karışmaktadır. Bu ne anlama
geliyor? Yani 2050 yılında denizlerimizde balıktan çok plastik
olacağı anlamına geliyor. Ayrıca, denizlerimize
bırakılan sanayi atıkları, evsel atıklar ve
tankerlerin boşalttığı petrol türevi atıklar deniz
canlıları için de hayati risk oluşturmaktadır. Öte yandan,
1994ten 2019a kadar geçen yirmi beş yılda İstanbulu
yönetenler, Marmarada oluşan müsilajın 1inci derecede
sorumlularıdır. İstanbula ihanet eden AKPdir; bunu AKP
söylüyor, Marmara şeker komasına girdi. diyor. Aynı
yöneticiler, günde 5 milyon ton atık suyun Marmara Denizine deşarj edilmesine
de seyirci kalmıştır, kalamaya da devam ediyor.
Sonuç olarak, bir acil eylem
planı hazırlamak ve yürürlüğe koymak gerekir. Planda...
1) Küresel iklim
değişikliğine bilinç olarak, teşkilat olarak ve mevzuat
olarak her anlamda hazırlıklı olmalıyız.
2) Millî bir su
politikası yapılmalıdır, kurumlar arası iş
birliği mekanizması sağlanmalıdır; su kanunu
çıkarılmalıdır.
3) Su yönetiminin, Devlet Su
İşleri ve yerel yönetimler ile diğer kurum ve kuruluşlar
arasında dengesi ve koordinasyonu sağlıklı bir şekilde
belirlenmelidir.
4) Su ve kanalizasyon idareleriyle
ilgili bir yasaya ihtiyaç vardır; su ve kanalizasyon idareleri kanunu yani
SUKİ kanunu çıkarılmalıdır.
5) Yenilenebilir enerji
üretimine öncelik verilmeli; rüzgâr, su ve güneşten azami ölçüde
yararlanılmalıdır.
6) Sanayi sistemlerinin
yeşil ekonomiye dönüşmesi için doğayı kirletmenin cezai
yaptırımlarının artırılması gerekir.
7) Üyesi bulunduğumuz
uluslararası kurumlarla iş birliğimiz geliştirilmeli ve
yeni iş birliklerine zemin hazırlanmalıdır.
8) Doğal dengenin
sürdürülebilmesi için endemik bitki çeşitliliği ve endemik hayvan
türlerinin korunmasına yönelik tedbirler alınmalıdır.
9) Tarımda vahşi
sulamadan damlama sulama sistemlerine geçiş hızla
tamamlanmalıdır.
10) Geniş bir
perspektiften yeşil dönüşümün başlaması yönünde
çalışmalar hızlandırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
bu konuda en büyük sorunlardan biri de AKP iktidarında bozulan devlet
teşkilatlanmasıdır. Yerel yönetimleri de darmadağın
eden AKP iktidarları, küresel iklim değişikliğinin ülkemize
olası negatif etkilerini ortadan kaldırmak için yetkili ve sorumlu
bir merci bırakmamıştır âdeta; bir bakıyorsunuz
onlarca kuruluş var, bir bakıyorsunuz hiç yok. Belediyelerin yetki ve
yapıları 6360 sayılı Kanunla bütünüyle değiştirilirken
belediye-belediye, belediye-özel idare, belediye-merkezî idare yetki ve görev
uyuşmazlıkları had safhaya çıkmıştır.
Böylece, çevre politikalarına ve küresel ısınmaya yönelik
tedbirlerde lakaydi barizdir, bu da büyük bir problemdir.
Değerli milletvekilleri,
ülkenin tüm kaynaklarının çarçur edilmesi, dağıtılması,
bertaraf edilmesi, yok edilmesi AKPnin âdeta simgesi hâline gelmiştir.
Bunun gelecek nesillerimize bir bedel olarak yansıyacağı
muhakkaktır.
Her şeye rağmen iyi
niyetle sorunlara çözüm bulmaya çalışan herkesi bu kürsüden kutlamak
istiyorum. Komisyonun Değerli Başkanına ve tüm üyelerine,
Komisyon çalışanlarına, katkı yapanlara özverili
çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.
İYİ Parti olarak bu rapora kısmen olumlu yaklaştığımızı
ancak eleştirilerimizi şerhen ibraz ettiğimizi yüce heyetinize
arz ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Metin Ergun, süreniz on dakikadır.
Buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin
En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının
Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu
Raporunun görüşmeleri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri,
ülkemiz ve dünyamız an itibarıyla şiddeti artan, çeşitli
sosyoekonomik ve sosyopolitik krizlerle boğuşmaktadır. Bu
krizlerin en önemlisi hem ülkemizin hem de insanlığın
geleceğine ilişkin en ciddi tehdidi oluşturan iklim krizidir.
Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak iklim
rejimlerinde meydana gelen düzensizlikler ve olağanüstü gelişmeler
-tırnak içinde- bildiğimiz dünyayı benzeri görülmemiş bir
yapısal kopuşa sürüklemektedir. Maalesef, şiddetini giderek
arttıran ve önümüzdeki yıllarda çok daha yıkıcı
şekilde kendini gösterecek olan iklim krizi, insanlığın
normal hayatını ve dünyanın normal işleyişini ciddi
şekilde zorlaştırmaya başlamıştır. Eğer,
başta ülkemiz olmak üzere, tüm dünya bu krizin etkilerini en aza indirecek
tedbirleri almaz ve buna uygun standartları yürürlüğe koymaz ise
bilim insanlarının uyardığı gibi, altıncı
kitlesel yok oluş riski önümüzde durmaktadır. Dolayısıyla,
bu gidişatı sürdürülebilir bir şekilde yönetmek için hepimize
büyük sorumluluklar düşmektedir.
Muhterem milletvekilleri,
ülkemiz, Akdeniz çanağındaki coğrafi konumu itibarıyla bu
yıkıcı tehditten bugün en fazla etkilenen ve gelecekte de en
fazla etkilenecek ülkelerden biridir. Son birkaç yıldır
yaşadığımız olağanüstü kuraklıkların
sebebi de büyük ölçüde budur. İklim krizinin tetiklediği
şiddetli kuraklıklar tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilirliğine
benzeri görülmemiş bir darbe vurmaktadır, hatta sadece tarımsal
üretim değil, endüstriyel üretim üzerinde de büyük zararlara yol
açmaktadır. Geçtiğimiz ocak ayının son haftasında
sanayi üretiminde yaşanan enerji krizinin önemli sebeplerinden biri de
geçtiğimiz yıl yaşanan kuraklıklardan dolayı enerji
ihtiyacının büyük ölçüde doğal gazdan
karşılanmasıydı. Erişilebilir gıda üretimi
üzerindeki iklim baskısı bitkisel ve hayvansal gıda üretiminin
maliyetini her geçen yıl artırmaktadır. Bildiğiniz gibi,
Türkiye'de çiftçilerimiz başta gübre olmak üzere birçok tarımsal
girdinin fiyat artışlarından dolayı büyük bir
sıkıntı içerisinde yaşamaktadırlar. İklim krizi
ise çiftçilerimizin yaşadığı tüm bu ekonomik
sıkıntılara ilave olarak katlanılması çok güç olan
çeşitli zorluklar eklemeye başlamıştır. Hâl böyleyken,
iklim kriziyle birlikte, tarımsal üretim konusunda bir yol
ayrımında olduğumuzun bilinmesi gerekmektedir. Artık iklim
krizini dikkate almadan, plansız ve programsız şekilde
tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesi her geçen gün daha da zor hâle
gelmektedir. Dolayısıyla, tarımda ani ve şiddetli iklim
olaylarına karşı direnç oluşturacak yeni yol ve yöntemlerin
geliştirilmesinden, yeni planlamaların yapılmasından
başka çare yoktur. İklim değişikliğinin yarattığı
risklere karşı dayanıklı, akıllı tarım
sistemleri, akıllı sulama sistemleri ve kuraklığa
dayanıklı üretim desenleri olmadan Türkiyenin tarımsal üretimi
gelecekte çok daha büyük sıkıntılar yaşayacak gibidir.
Muhterem milletvekilleri,
iklim krizinin sebep olduğu bir diğer büyük sorun da su
kaynaklarımızın karşı karşıya
kaldığı baskıdır. İklim krizinin su
kaynaklarımız üzerinde oluşturduğu baskı başta
tarımsal faaliyetler olmak üzere hem coğrafyamızın ekonomik
dengesini hem de günlük hayatımızı ve yaşam biçimlerimizi
tehdit etmektedir. Türkiyede tarımda kullanılan temiz su kaynaklarının
kullanımını mevcut iktidarın görmezden gelmesi ve hatta
teşvik etmesiyle olabilecek en vahşi şekilde
yapılmaktadır. İktidarın görmezden geldiği ve
teşvik ettiği bu politika ve olağanüstü kuraklığa
bağlı olarak Türkiyede bulunan 300e yakın irili ufaklı
doğal gölün yüzde 60ı kurumuş durumdadır, kalan göllerin
ise tamamına yakını kuruma tehdidi altındadır.
Eğer bu vurdumduymazlık ve vahşi su kullanımı bu
şekilde devam eder ve hiçbir kalıcı tedbir alınmaz ise
iklim kriziyle birlikte Anadolunun gölsüz ve susuz bir coğrafyaya
dönüşmesi mukadder hâle gelecek gibidir.
Benzer bir tehdit de
denizlerimizde ve akarsularımızda yaşanan kirliliktir.
Denizlerin ve nehirlerin kentsel ve endüstriyel atıklarla kirletilmesinin
yarattığı riskler iklim değişikliğinin olumsuz
etkileriyle birleşince ortaya çıkan tehditler daha da büyümektedir.
Marmara Denizinde yaşadığımız müsilaj hadisesi tam
olarak böyle meydana gelmiştir. Bu şekilde sadece su
kaynaklarımızı kaybetmiyor, aynı zamanda, bu bölgelerdeki
ekolojik dengeyi oluşturan hayat kaynaklarını da kaybetmiş
oluyoruz. Yani bu şekilde, tabiat ve ekoloji üzerinde zincirleme bir
bozulma kaçınılmaz hâle gelmektedir. Dolayısıyla, Komisyon
raporunda ifade edildiği gibi, su politikası konusunda da acilen bir
su kanununa ve tüm kurumların eş güdüm içinde hareket edeceği
stratejik planlara ve dönüşümlere ihtiyaç vardır.
Muhterem milletvekilleri,
iklim değişikliği konusunda karşı karşıya
kaldığımız tehditler tarımdan sanayiye, kentsel
altyapıların sürdürülebilirliğinden toplumsal hayata olan
etkilerine kadar saymakla bitirilemeyecek kadar çoktur. Bu nedenle, başta
iklim değişikliğine uyum kanununun ve su kanununun hayata
geçirilmesi olmak üzere mevzuatımızda da köklü ve kapsamlı bir
dönüşüm ihtiyacı olduğu açıktır ve aciliyet arz etmektedir
fakat bu aciliyet arz eden dönüşümleri gerçekleştirmek için mevcut
iktidarın açıkçası dermanı da yoktur, zamanı da
yoktur.
Geçtiğimiz yıl
yaşadığımız tarihin en büyük orman
yangınları ve sel felaketleri iktidarın iklim krizi konusunda
yapabileceği hiçbir şey olmadığını gözler önüne
sermiştir. Kaldı ki iktidarın böyle bir imkânı olsa bile
sahip olduğu siyaset anlayışı ve ekonomik tercihleri bu
dönüşümleri gerçekleştirmenin önündeki en büyük engel olarak
karşımızda durmaktadır. Korunması gereken ormanların
ve sit alanlarının bile rant ve talan uğruna
yağmalanmasına göz yuman, bu talanı teşvik eden bir iktidar
anlayışından iklim değişikliğinin olumsuz
etkilerini azaltacak yapısal dönüşümler yapmasını beklemek
beyhude bir çabadır. Kısacası, yıllardır Türkiye'nin
yaşadığı hiçbir sorunu çözemeyen ve hatta mevcut
sorunların bizatihi sebebi olan bu iktidar anlayışıyla
iklim krizinin yol açacağı sorunları çözmek de mümkün
değildir. Zira, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi
idareimaslahatçılar esaslı reformlar yapamazlar.
Dolayısıyla mevcut iktidarın yönetiminde Türkiye iklim krizi
karşısında çaresiz ve savunmasız kalmaya mahkûmdur. Genel
Başkanımız Sayın Meral Akşenerin Türkiye'nin iklim kriziyle
mücadelesi ve yeşil ekonomiye geçişi konusundaki hassasiyeti herkesin
malumudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
METİN ERGUN (Devamla) -
Genel Başkanımız çeşitli vesilelerle parti olarak çevreyle,
doğayla dost olmayan bir kalkınma modelini reddettiğimizi ve kalkınmayı
topraklarımızın, sularımızın bereketinden
ayrı düşünmediğimizi ifade etmiş ve çözüm önerilerimizi
açıklamıştır. Dolayısıyla İYİ Parti
iktidarında Türkiye'nin iklim krizi karşısındaki
kırılganlıklarını azaltacak ve ülkemizi daha dirençli
hâle getirecek yapısal dönüşüm adımlarını
hızlı bir şekilde hayata geçireceğimizden kimsenin
kuşkusu olmasın.
Bu duygu ve düşüncelerle
konuşmama son verirken yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Hasan Kalyoncu konuşacak.
Süreniz yirmi dakikadır.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN
KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza
İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının
Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
İnsan faaliyetleri ve
özellikle sanayileşme sonucu ortaya çıkan çevre
sorunlarının teknolojik önlemlerle ortadan
kaldırılabileceği düşüncesiyle 1970lerden bu yana
sürdürülebilir kalkınma yaklaşımları ve politikalar
geliştirilmeye başlamıştır. Ancak gelinen noktada,
ekolojik krize çözüm bulmak açısından geliştirilen
teknolojilerin yeterli gelmediği net olarak görülmektedir. Özellikle,
gündemimizdeki iklim değişikliği konusunda Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve
Paris İklim Anlaşmasına rağmen iklim
değişikliğinin olumsuz etkileri artmaktadır. Bunun nedeni,
iklim değişikliği konusunda küresel düzeyde tutarlı bir
politika izlenememesi sürecin daha da kötüleşmesine neden olmaktadır.
Dünya kaynaklarını kısıtlama olmaksızın
kullanarak sanayileşmiş olan bugünkü zengin ülkeler hâlen sera
gazı emisyonu üretiminde şampiyon durumdadırlar. Gelişmekte
olan ülkelerse refah düzeylerini yükseltmek için uğraşırken sera
gazı salımlarını da artırmaktadır.
Birleşmiş Milletler
bünyesinde gerçekleştirilen küresel iklim değişikliği
müzakerelerinde sera gazı emisyonlarını kimin ne kadar
azaltacağı, bunu ne zaman yapacağı, iklim
değişikliğine uyumun maliyetini kimin
karşılayacağı ve ne kadar ödeyeceği konuları
taraflar arasında hâlen tartışmaya ve mücadeleye neden
olmaktadır. Doğanın yıkımı ve küresel iklim
değişikliği sorunlarının insan kaynaklı ve
liberal ya da neoliberal politikaların ürünü olduğu ortadadır.
Bu bağlamda, Batılı düşünürlerin dile getirdiği
biyopolitika ve ekopolitik kavramları gündeme gelmiş ve bilim
adamları tarafından da çeşitli görüşlerle
desteklenmiştir. Bu bakış açısıyla, sadece
insanın değil, tüm canlı varlıkların yaşama hakkını
gözetmek gereklidir. Neoliberal politikaların ve küreselleşmenin
ortaya çıkardığı insanın ve doğanın
sınırsızca kullanımını içeren süreçleri tersine
çevirecek ekopolitik yaklaşımlar disiplinler arası bir
anlayışla üretilmeli ve bunlar atmosferdeki karbon miktarının
iklim sisteminde şiddetli değişimlere yol açmayacak seviyede
tutulmasını sağlayan nitelikte olmalıdır. Hem tarihsel
sorumluluğa sahip gelişmiş ülkelerin hem de sera gazı
azaltımı yükümlülüğü bulunmayan gelişmekte olan ülkelerin
bu süreçte sorumluluk almaları önemlidir.
Türk milletinin
hafızası ve inanç dünyamız birbiriyle uyumlu şekilde
doğayı insana ve insanı da devlete emanet edilmiş bir
değer olarak görür. Böylelikle dünyaya da bir uyum ve çözüm programı
sunabiliriz. Türkiye olarak iklim değişikliği sorununu önemseyip
alınacak çok yönlü tedbirler konusunda eylem planları hazırlamış
olmamız oldukça değerlidir.
Kıymetli
milletvekilleri, çevre sorunları ve iklim değişikliğine
uyum çalışmalarında kurumsal, finansal, teknik kapasitenin
yükseltilmesi ile kamu kuruluşları arasında eş güdümün
geliştirilmesi sorunları bugün de varlığını
korumaktadır. Keza, sürdürülebilir enerji, enerji verimliliği ve
temiz enerji teknolojilerine yönelik çabalar ile iklim değişimine
uyum çalışmalarının bütünlük içinde, dikkatle ele
alınması gerekmektedir. Bu alanda sağlanacak ilerlemeyle
Türkiye, ekolojik bir medeniyet projesinin öncüsü olma kapasitesine sahiptir.
Ülkemizde küresel ısınma ve iklim değişikliği gündeme
geldiğinde sıklıkla emisyon azaltılması ve bir an önce
emisyonun sıfırlanmasına ilişkin konuşmalar
yapılmakta ve görüşler ortaya atılmaktadır. Oysaki, bizim
sürekli ifade ettiğimiz gibi, biz ülke olarak hem tarihî sorumluluk hem de
güncel etki açısından çok düşük seviyelerdeyiz. Biz emisyonu
sıfırlasak dahi küresel ısınmayı durdurmuş olamayacağız
ama ülkemiz iklim değişimlerinden en fazla etkilenen ülkeler
arasında yer almaya devam edecektir. Sebebine gelince, bugün
yaşadığımız olumsuz durumların sorumlusu ve Paris
Anlaşmasına imza atmış olan bazı ülkeler, Kuzey
Kutbuna varıncaya kadar dünyanın her yerinde yoğun bir
şekilde fosil yakıt aramaya, madenler ve diğer yer altı
kaynaklarını hızla ele geçirmek için gelişmemiş
ülkelerde sömürüye devam etmektedir. Aynı gelişmiş ülkeler tüm
bu faaliyetleri yaparken nükleer denemeler, uzay çalışmaları
gibi alanların emisyonunu göz ardı ederek hayvancılıktan
kaynaklı emisyonu gündeme getirmektedirler. Trajikomik olansa, aynı
zamanda yapay et de dünyada gündem konusu oluşturmaktadır. Avrupa
Yeşil Mutabakatı ve sınırda karbon vergisi
uygulamaları gündemi işgal ederken gelişmiş ülkeler,
üretimlerini yoksul ülkelere kaydırmış ve güncel emisyon
sorumluluklarını bu ülkelerin hanesine yazdırarak kendi
yükümlülüklerini azaltma yoluna gitmektedirler ve yeşil ekonomi de
kapitalizmin sömürü aracı hâline gelmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iklim değişikliği akşamdan
sabaha bir anda oluvermiş bir olay değildir, adım adım ve
hızlanarak günümüze kadar gelmiştir. Bu gidişin önünün
alınması gereği insanların gündeminde olsa da kirletici
devletler ve küresel aktörler tarafından sürekli ihmal edilmiştir.
Hâlihazırda, uluslararası müzakerelerde güzel sözler içeren raporlar,
hatta anlaşma ve sözleşmeler üretilmekle birlikte herkes ipe un
sermeye devam etme yolundadır ve doğaya
yaptığınız müdahalelerin sonuçları daima tahmin
edilemezdir. Bu sebeple biz, Türkiye olarak, emisyon azaltımı
uygulamalarını hayata geçirirken bu değişimin etkilerini
daha az zararla karşılayacak önlemleri almalıyız.
Küresel ısınma ve
iklim değişikliğinin fiziksel etkilerinin yol açacağı
sorunlardan bazıları, güvenilir ve yeterli gıda temininde
güçlük, toplumsal gerilim artışları, kullanılabilir suya
erişilememesi, ticaretin azalması, insan
sağlığının bozulması, yoksulluğun
artması, göçlerin artışı ve artan asayiş
sorunlarıdır. Türkiye de iklim değişikliği kökenli bu
etkilerden vareste değildir. Ülkemizdeki obruk oluşumları,
müsilaj oluşumu, göllerde kuruma ve su miktarında azalma buna örnek
olarak gösterilebilir. Bu kapsamda, 2018 yılından bu yana
konuşmalarımızda, önerilerimizde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak konuyla ilgili kanun teklifleri vererek süreçte aktif rol aldık.
Araştırma Komisyonunun kurulmasında ve Komisyonda aktif rol
alarak ülke için ihtiyaç olan ve yapılması gerekenleri
paylaştık ve bu düşüncelerimiz büyük oranda Komisyon raporuna da
yansımış durumdadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
iklim değişikliğinin ülkemize etkilerini azaltmak amacıyla,
iklim değişimine bağlı olarak ürün desen
değişiminin planlanması ve hayata geçirilmesi, istilacı
türler ve patojenlerle mücadele, ekolojik köprüler, su kuyularının
kontrol altına alınması, yer altı barajları,
toprağın değil bitkinin sulanmasına yönelik kapalı ve
basınçlı sistemlerin yaygınlaştırılması,
yağmur suyu hasadı, ekosistem değişimlerine ve
oluşabilecek olumsuzluklara karşı önlemler dâhil olmak üzere,
tarımdan turizme, sanayiden şehirciliğe, enerjiden millî
savunmaya kadar birçok alanda sorunları ortaya koyduk ve çözüm önerilerini
sunduk. Bu önerilerin bir kısmı hayata geçirilmiş ve
tarafımızca uygulamalar da takip edilmektedir. Bugün elinizde olan
Komisyon raporunda henüz uygulamaya geçmemiş ve önlemler paketi olarak ele
alınması gereken birçok konu da ayrıntılı bir
şekilde anlatılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim siyaset yapmamızın birincil
motivasyonu önce ülke ve millete hizmet edebilmektir. Bu sebeple, iklim
değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi konusunda
kısa, orta ve uzun vadeli planların yapılması
gerektiğini ifade ediyor ve bu planların da alternatifli şekilde
öngörülmesi gerektiğine dikkat çekiyoruz.
Yeşil ekonominin hayata
geçirilmesi için Hükûmet ve yerel yönetimler eş güdüm içerisinde hareket
etmeli ve özel sektör de kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine
getirmelidir. Bu çerçevede, yerel yönetimler mevzuatında düzenleme
yapılması, çevre kirliliğine ve iklim değişikliğine
karşı mücadelede teknik kapasite, denetim ve yatırım
yetkilerinin güncellenmesi gerekmektedir. Giderek artacak çevre felaketlerine
karşı şehirlerimizin dirençli hâle dönüştürülmesi için
belediyeler sorumluluklarını yerine getirmelidir. Yerel yönetimlerin,
yatırımlarında iklim değişikliği etkilerine
karşı dirençli, tolere edilebilir düzeyde karbon emisyonu üreten
teknolojilerin kullanılmasına öncelik vermesi önemlidir.
İklim
değişikliğine karşı tedbirlerden doğrudan
belediyelerin görev alanında olanların başında su meselesi
gelmektedir. Kentlerimizde kanalizasyon ve yağmur suyu toplama sistemleri
ayrıştırılmalı, geri dönüşüm oranı azamiye
çıkarılmalı, atıklar kaynakta ayrıştırılmalı,
vahşi depolama yapılan çöp alanları ıslah edilmelidir.
Şehir parkları ve yeşil alanlarda kullanılan sulama
teknikleri modernize edilmeli ve yağmur hasadıyla elde edilen ya da
geri kazanılmış sular kullanılmalıdır.
Şehirlerimizde yutak alanların genişletilmesi konusunda da yerel
yönetimlerin inisiyatif alması gerekmektedir.
Yaşanan
fırtına ve hortumlar gösterdi ki yapıların şiddetli
hava olaylarına karşı dayanıklı hâle getirilmesi
zaruret hâlini almıştır. Bu bağlamda, çatı yapım
teknik ve araçları gözden geçirilmelidir. Antenler, reklam tabelaları
gibi portatif yapıların güvenli hâle getirilmesi büyük önem
kazanmıştır. Bununla birlikte, iklim değişikliği,
yeryüzünde her bölge ve ülke için farklı risk ve tehditler
taşıdığı için ve her ülkenin uyum kapasitesi ve kırılganlığı
farklı olduğu için yakın zamana kadar topyekûn bir güvenlik
sorunu olarak algılanmamıştı. İklim
değişikliğinin güvenlik boyutu değerlendirilirken
farklı bölgelerin farklı etkileri yaşayacağı göz
önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle, ülkemiz açısından
millî güvenlik alanında olası etkiler ve alınacak önlemler
gecikmeden planlanmalıdır. Göç kafileleri sınıra
dayanınca düşünmeye vakit olmadığını fiilen
yaşadığımızı unutmamak lazımdır ancak
iklim değişikliğinin etkilerini ekonomik öncelikle
algılamak yeterli değildir. Millî Savunma
Bakanlığının da konuyu millî güvenlik boyutunu da gözeterek
etkin şekilde ele almaya başlayacağını ümit ediyoruz.
Muhterem milletvekilleri,
küresel ısınma en başta su kaynakları, tarım ve
hayvancılık sektörünü tehdit etmektedir. Su miktarı ve
kapasitesinde yaşanacak düşüş dolayısıyla su yönetimi
konusu stratejik niteliktedir. Bu sebeple, su yönetimindeki yetki
karmaşasının çözülmesi, yer altı ve yüzey su
kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi ile tarım,
enerji, sanayi ve diğer alanlardaki su kullanımında
akıllı ve akılcı hareket edilmesi gerekmektedir.
Mevsimsel kuraklık ve
tarımsal kuraklık geçtiğimiz yıl boyunca kamuoyunun
gündemine defalarca gelmiştir. Küresel ısınma
dolayısıyla artan buharlaşma miktarının su
varlığımıza etkisi sıcaklık ve
yağış kadar önemlidir, bundan ötürü barajlarda, göllerde, yüzey
sularında buharlaşmanın sebep olacağı su
kaybının da hesaplanması gerekmektedir. Bu hesap ortaya
çıkarılınca su kayıplarının
azaltılmasının önemi kendiliğinden ortaya
çıkacaktır. Komisyon çalışmalarında kamu idareleri
adına yapılan sunumlarda da ortaya çıkan bir eksiklik var:
İklim değişikliğinin ülkemize etkileri hakkında uzun
vadeli çözüm önerilerine ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca, iklim
değişikliğinin doğrudan ekosisteme ve canlı türlerine
yönelik tehditleri ekolojik güvenlik olarak
adlandırılmaktadır. İklim değişikliği,
hayvancılık açısından ele alındığında
hayvanların üreme ve ölüm oranlarına etkilerinin
arıcılığa ve arıyla bağlantılı olarak
tozlaşmaya etkisi ve diğer böcekler üzerine ne gibi etkileri
olacağı değerlendirilmelidir. Meselenin tozlaşma yönüyle
tarıma ve doğal bitki örtüsü üzerine olası etkileri özellikle
incelenmelidir. Ayrıca, iklim değişikliği sonucu bitkisel
ürünlerin yanı sıra tıbbi ve aromatik bitkileri ve endemik
bitkileri de etkilemesi beklenmektedir. Bu konuda araştırma,
değerlendirme ve planlamalar yapılmalı ve üreticilerin
bilgilendirilmesi ve eğitilmesi sağlanmalıdır. İklim
değişimine bağlı olarak rüzgârlarda değişim
sonucunda yaşanan aşırı hava olayları, enerji üretim
sistemleri ve enerji iletim altyapıları için de tehdit hâline
gelmektedir.
Kıymetli
milletvekilleri, konu iklim değişikliğiyle ilgili olunca hep
değişimden söz ediyoruz. Yeni iklim şartlarına uyumdan ve
başta enerji olmak üzere alternatif üretim kaynaklarından söz
ediyoruz. Bu değişime ayak uydurmak sadece teknik bir sorun
olmayı çoktan geçmiştir. Biraz önce ifade ettiğim gibi, uyum
sorunu güvenlik sorunudur, beslenme sorunudur, su sorunudur, enerji sorunudur.
Bunların kendi içlerinde ve ülke düzeyinde koordinasyonu icap etmektedir.
Koordinasyon eksikliği bizi kaynak israfına, zaman kaybına ve
standarttan yoksunluğa götürmektedir. Bu çerçevede çevre, iklim
değişikliği, su ve orman konularının, idare
açısından yeniden bir çatı altında toplanması
ertelenemez bir gereklilik hâlindedir. Her bir yerel yönetim, her bir belediye
kendi yetki ve sorumluluk alanında kendi karar süreçlerini işletip
kendi uygulamalarını yapmaktadır. Başkentin,
bakanlıkların bu aşamadaki sorumluluğu, yerel yönetimlerin
etkinliğini artıracak nitelikte rehberlik ve standartlar oluşturarak
bütün memlekete asgari nitelikte belediye hizmetlerinin sunulmasını
sağlamaktır.
İklim
değişikliğinden etkilenebilirlik düzeyinin azaltılması
veya uyum fırsatlarından yararlanılmasını amaçlayan
iklim değişikliğine uyum; insanların geçim kaynaklarının,
ekonomilerin ve doğal sistemlerin iklimden kaynaklanan
değişikliklerden daha az olumsuz etkilenmesini hatta bazı
durumlarda fayda elde edilmesini sağlamaktır. Uyum sağlamak,
muhtemel zararın boyutunu azaltan önemli bir savunma önlemidir. Uyum için
alınacak önlemler arasında, tarım sektörünün kuraklıklara
karşı dayanıklılığının
artırılması, daha fazla depolama ve altyapı yönetimi
yoluyla sel risklerinin azaltılması, su kaynaklarının
bütüncül yönetimi, enerji üretimi, şehirleşme, kentlerde
ısı alanlarının belirlenmesi, rüzgâr
koridorlarının oluşturulması ve ekosistemlerin
korunması gibi önemli konular yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri,
sözlerime son verirken, Komisyon çalışmaları boyunca
yapılmış güzel işlerin, doğru adımların
varlığını gördük ancak yapılması gerekenlerin
çokluğunu da hep birlikte müşahede ettik. Komisyon tarafından
sunulan raporun ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşları için de bir
rehber niteliği taşıdığına eminim. Onların
da bu rehberi izlemesini temenni ediyor, Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın
Ayşe Sibel Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AYŞE
SİBEL ERSOY (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin
En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının
Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
İklim
değişikliği sorunu, yarınlara
bıraktığımız dünyaya dair endişemizi her geçen
gün daha da artırıyor. Çok değil, bundan bir buçuk yıl önce
Covid gerçeğiyle yüzleşip nasıl bir korku ortamında
kendimizi bulduğumuzu hatırlayalım. Sevdiklerimizle
kucaklaşamadığımız, çocuklarımızın
sosyal ortamlardan koparıldığı ve maskeli yaşamın
normalleştiği bir dünyanın içinde bulduk kendimizi ve bütün
bunlar bize özellikle Sanayi Devriminden sonra insanlığın
refahı ve mutluluğu için doğayı nasıl hesapsız
bir şekilde kullandığımızı gösterdi.
Yetişkinlerin hatalarının bedelini aslında en çok
çocuklarımız ödedi. Pandemi süresince yaşadığımız
şeyler şimdiye kadar bilim kurgu filmlerinin konusuydu ama artık
bizim gerçeğimiz. Pandemi sürecinin bize sunduğu en önemli
kazanımın farkındalık olduğunu gördük, bu durum bizi
bir gerçekle daha yüzleştirdi; doğanın yenilenmesi gerçeği.
Üretim dünyası sağlıklı insan olmadan üretmenin bir
anlamı olmadığını fark etti. Şimdi, daha az
kaynak kullanarak, çevreyi daha az kirleterek üretmek zorundayız.
Aynı sorumluluğu tüketicilerin yani bizlerin de hissetmesi çok çok
önemli çünkü sorumlu üretim sadece ve sadece sorumlu tüketim bilinciyle mümkün
olabilir. Sıklıkla yeşil dönüşümün kimin görevi olduğu
sorusu gündeme gelmekte, dünya liderlerinin kasım ayı içinde
İskoçyada iklim krizi gündemiyle COP26da bir araya gelerek iklim krizi
için çözüm üretmeye çalışmaları sorunun hükûmetler düzeyinde
çözümlenmesi gerçeğini göstermektedir. Küresel boyuttaki bu krizin çözümünde
politika yapıcıların lider olması da sorunun bir an önce
çözülmesi için gereken bir hassasiyettir. Çok boyutlu ve çok aktörlü bir süreç
olan bu kriz hepimizin katkısını bekliyor. Sürecin aktörleri
kim? diye soracak olursak bu soruya vereceğimiz cevap çok net: Sen, ben,
o; hepimiz. İklim krizi hayatımızın içinde, bunu hepimiz
biliyoruz. İklim krizi kaynaklı arz şokları, dünya üzerinde
bir tedarik zinciri sorununu tetikleyerek hem üretimde aksaklık yaratıyor
hem de maliyetlerin yükselmesine neden oluyor. Sel, kuraklık, heyelan gibi
aşırı hava olayları arz yönlü şokların hem
sayısını hem de şiddetini yükselterek enflasyon üzerinde
yukarı yönlü baskı oluşturuyor, bu da şu anda dünyada kabul
gören enflasyonun geçici olduğuna dair söylemlerin zayıflamasına
neden olabiliyor.
İklim krizi
bağlantılı riskler ve sürdürülebilir olmayan üretim
şekillerinin getirdiği orta vadeli verimsizlik, ülkelerin gayrisafi
hasılalarını baskılayarak üretim açığı
yaratabilir. Bozulan gıda güvencesi, artan hava ve gürültü kirliliği
gibi etkenlerin insan sağlığını tehdit eder noktalara
ulaşması sosyal dengeyi zedelediği gibi, sağlık
harcamaları üzerinden kamu maliyesini zorlayan bir noktaya gelebilir.
Dünyada giderek daha fazla ülkede gündeme giren Yeşil Düzen, dış
ticaret süreçlerine getireceği sınırda karbon düzenlemesi
benzeri uygulamalarla dış ticarette ülkelerin gücünü etkileyebilir.
Hem üretimin miktarı hem de çeşidi üzerinde yaşanacak
baskılar istihdam kayıplarına neden olabilir.
Yakın zamanda
yayınlanan IPCC Raporu, iklim krizinin insan
davranışlarının sonucu olduğunu net bir şekilde
ortaya koyarken atılacak adımlarda geç kalınmasının
maliyetinin son derece yüksek olduğunu da gösterdi. Atılacak ulusal
ve uluslararası adımların iklim adaleti gözetilerek
kurgulanması son derece kritik. Dönüşüm için emin adımlarla ve
hızla hareket etmek çok önemli. Varsın güç olsun ama geç
olmasın.
Sürdürülebilir bir dünya için
akıllı şehirlerin oluşturulması da çok önemli.
Şehirler yeryüzünün sadece yüzde 2sini kaplamasına rağmen
dünyadaki kaynakların dörtte 3ünü tüketiyor. Bugün bu sorunun çözümüne
katkıda bulunmak ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmek amacıyla
akıllı şehirler kuruluyor. Kentsel sürdürülebilirlik
ihtiyacından doğan akıllı şehirler yetkin, alternatif
kent vizyonu ortaya koyuyor. Bu bakış açısıyla
sürdürülebilirlik konusunda iddialı olan şehrin kentleşme
politikası 5 temel ilkeye dayanıyor. Birinci olarak; yüzde 40 kamusal
yeşil alan; yeni ulaşım sistemleri, elektrikli ve hibrit
araçlar, raylı toplu ulaşım sistemi ve bisiklet
ağları; su tüketimi, yağmur suyunun toplanarak modern sulamada
kullanılması; enerji verimliliğini üst seviyede sağlamak;
atıkların ileri düzeyde yeniden değerlendirilmesi. İklim
krizinde küresel tedavinin zor olduğunu biliyoruz ancak önemli olan bir an
önce harekete geçmek.
Kıymetli
milletvekilleri, küresel iklim değişikliğinden dolayı
hidrolojik döngülerde meydana gelen değişiklikler çeşitli
etkilere ve risklere neden olmaktadır. Su, iklim
değişikliğinin etkilerinin birçoğunu topluma yansıtan
enerji, tarım ve ulaştırma sektörleri açısından
aracıdır ve sel ile kuraklık gibi suya bağlı
tehlikelere karşı savunmasızlıklar bölgelere göre
farklılıklar göstermektedir.
Antropojenik etkilerle
yaşanan iklim değişikliği su kaynaklarında
sıkıntıya neden olan birçok stres yaratıcı kaynaktan
biridir. Nüfus artışı, ekonomik kalkınma, kentleşme ve
arazi kullanımı veya doğal jeomorfolojik değişimler
gibi durumlar su arzını azaltarak ya da su talebini artırarak
kaynakların sürdürülebilirliğine meydan okumaktadır.
Değerli milletvekilleri,
tüm bu bilgilerin ışığında iklim
değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen Akdeniz
havzasında yer alan ülkemizin, kuraklığın daha sık
yaşanması ve yayılması, aşırı sıcaklar
ve daha birçok felakete neden olan iklim değişikliğine
karşı mücadelede daha etkin çalışmaları yapması
gerekiyor. Bilhassa iklim değişikliğinin en önemli etkisinin su
döngüsü üzerinde olacağı, en çok su kaynaklarının olumsuz
etkileneceği göz önünde bulundurulduğunda su kaynaklarının
sürdürülebilir olarak yönetilmesinin önemini daha da ortaya
çıkarmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemimizi oluşturan iklim kriziyle ilgili olarak
Sayın Genel Başkanım Devlet Bahçeli Beyefendi'nin
önderliğinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin geleceği
adına atılacak her türlü adımda sağduyulu ve etkin bir rol
üstleneceğimizi belirtir, Komisyonda emeği geçen
arkadaşlarıma ve Komisyon Başkanımıza
teşekkürlerimi sunar, Gazi Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına ilk söz Sayın Hüseyin Kaçmaz'ın.
Buyurun Sayın Kaçmaz.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN
KAÇMAZ (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, daha doğrusu
tüm insanlık, tarihinin çok ilginç ve zor dönemlerinden geçiyor. Bir
taraftan doğayı tüm hırsıyla sömüren, sömürmekle
kalmayıp yok eden vahşi kapitalizm, bir taraftan da kelimenin tam
anlamıyla yaşam savaşı veren milyarlarca insan. Kapitalist
zihniyetin sebep olduğu ekonomik, ekolojik ve sosyal problemlerle devinen
bir dünyada insanlık gün geçtikçe varlık ile yokluk arasındaki
ince çizgiye doğru hızlıca ilerliyor ve bu ilerleme âdeta bile
isteye yapılıyor.
Şimdi,
insanlığın içerisine bile isteye düştüğü bu durumu
hepinizin bildiği bir Kızılderili atasözüyle özetlemek isterim,
Kızılderili atasözü der ki: Son ırmak kuruduğunda, son
ağaç yok olduğunda ve son balık öldüğünde beyaz adam
paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak. Yüzlerce yıl
önce söylenmiş bu atasözüne rağmen hâlen doğanın
katledilmesinden, ekosistemin harap edilmesinden, yaşam
alanlarının yok edilmesinden sonra paranın yenmeyen bir şey
olduğunu anlamayanlar var. Mesela, rant ve sermaye
sınıfının çıkarları doğrultusunda on dokuz
yıldır doğanın talanını ayak ayak üstüne atarak
izleyen ve buna zemin hazırlayan iktidar ve yandaşları, hâlâ
hayat olmadan paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlamamışa benziyor, anlamamış olacaklar ki ekolojik talan
ve yıkıma hız kesmeden devam ediyorlar; doğa, sermayeye ve
yandaşlara sonsuz bir kâr ve rant hırsıyla peşkeş
çekilmeye devam ediliyor.
Bakın, özellikle son
yıllarda, seçim bölgem ve memleketim olan Şırnakın il ve
ilçelerinde onlarca hektar ormanlık alan talan edildi, yüz binlerce ton
ağaç kesildi, resmen doğa katliamı yapıldı ve bu katliamların
birçoğu korucular eliyle yapıldı. Yine güvenlik adı
altında çıkarılan orman yangınları, kesilen
ağaçlar, harap edilen ormanlık alanlarla birlikte Şırnakta
neredeyse sayıları 10ları bulan güvenlik barajları
inşa edildi ve bu durum da ekosistemi tümden yok eden, tümden bozan bir
durumla bizi karşı karşıya bırakıyor. Tabii, bu
durumu, orman yangınlarını, ağaç kesimini sorduğumuz
gerek Şırnak İl Orman Müdürlüğü gerekse de
Şanlıurfa Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri kanuna
aykırı bu kesimlere ilişkin Müdahale edemeyiz, bizi aşar.
şeklinde cevap vermişlerdi. Tabii, Kürt meselesindeki çözümsüzlük ve
ortaya çıkan şiddet sarmalı sebebiyle coğrafyamızda
yoğun bir tahribat yaşatıldı ve yaşatılmaya da
devam ediliyor. Yine Şırnakta, Mardinde, Dersimde onlarca kez
orman yangınları yaşandı. Bu ağaçlar neden kesiliyor,
çıkan orman yangınlarına neden müdahale edilmiyor? diye
sorduğumuzda iktidardan tek bir cevap alamamıştık. Sadece
Şırnakta değil elbette, Dersimde, Diyarbakırda,
Cerattepede, Kaz Dağlarında, Bingölde, İstanbulda,
Aydında kısacası iktidar eliyle sermaye ülkenin her
metrekaresine göz dikmiş durumda.
Şimdi, bir taraftan,
iktidar, insanları nefessiz bırakıp HESlerle, JESlerle, orman
kıyımlarıyla, insanların yaşam alanlarını
daraltıp doğayı talan edecek sonra da Küresel iklim krizi ve
etkileriyle mücadele ediyoruz. diyecekler. Bu söylem aslında
iktidarın ne söylediği değil ne yaptığına
bakmamızla alakalı bir durum; o durumda tespit yapabiliriz.
On dokuz yıllık AKP
iktidarı döneminde fosil yakıt kullanımının önü daha
da açıldı, ormanlar talan edildi, ülke betona gömüldü, sonra üstüne
bir de iktidarın bir bakanı İklim krizinde tarihî bir
sorumluluğumuz yok. diyecek ve tüm bunlardan sonra da Biz, iklim
kriziyle mücadele ediyoruz. diyecek iktidar. Buna hiç kimseyi
inandıramazsınız. Sadece son on yedi yılda 494.365
hektarlık ormanlık alanı ormancılık
dışı faaliyete açtı bu iktidar. Sonrasında da her
platformda Ben çevreciyim. diye övünecekler. Ancak tabii, muhalefet
şerhimizi raporda sunduğumuz için hani
Kıymetli görüşleri,
önerileri olan milletvekillerimize de buradan teşekkür ediyorum yine.
Mesela, bir iktidar milletvekilinin, millî parklarla ilgili -ek görüş
olarak, 678 ve 679uncu sayfalardaki- sunduğu o ek görüş ve öneriler
gerçekten tam da yerinde olması gereken ek görüş ve önerilerdi.
Komisyon çalışmaları sırasında sunumlarını
yapmak için gelen bürokratlara ben de bir soru sormuştum: 2020
itibarıyla suyun yüzde 2,5luk geri kullanımı için 255 milyar TL
gibi bir bütçenin ayrıldığı şeklinde bir bilgi
vardı. Bu yüzde 2,5u yüzde 10a, yüzde 12,5a çıkarabilmek için ne
kadarlık fazladan bir bütçeye ihtiyacımız var diye
sorduğumuzda verdikleri cevap çok ilgi çekiciydi. Kullanılmış
suların yüzde 2,5tan yüzde 5e çıkarılması yani yüzde 100
artış için 100 milyon TLlik bir yatırım gerektiğini
söylediler. Baktığımızda, 100 milyon TLlik bir
yatırım aslında sarayın on beş günlük bir masrafı
bile değil. Kaynaklar, iklim kriziyle ve iklim krizinin sonuçlarından
biri olan kuraklıkla mücadeleye hakkaniyetli bir kaynak aktarımı
yapılmadan, sonrasında Ben çevreciyim. diye iktidarın
söylemleriyle geçiştirilemez. Yani çok basit: Kaynaklar doğru
şekilde aktarılırsa, yüzde 2,5luk geri kullanılan, geri
kazanılan suyun oranı artırılırsa aslında bu
kuraklıkla da mücadele edilmiş olacak.
Boşa tükenen kaynaklara
baktığımızda -net bir biçimde- iklim kriziyle mücadele
falan olmadığını, iklimin iktidar eliyle suistimalinin
olduğunu görmekteyiz. İktidar, kendisinin sebep olduğu doğa
tahribatına karşı bir yandan da önlem alıyormuş gibi,
çevre dostlarının mücadelelerine rağmen bir türlü
imzalamadığı uluslararası küresel iklim kriziyle mücadele
anlaşmalarını aniden imzalıyor; yetmiyor, Mecliste komisyon
kuruyor ve komisyonda da mücadele edecek miş gibi raporunu yazıyor.
Neden miş gibi diyorum? Bakın, 2021 Şubat ayında Mecliste
alelacele bir komisyon kuruldu fakat Paris İklim
Anlaşmasının onaylanmasıyla bu Komisyon
çalışması resmen boşa çıktı ya da iş,
kılıfına uydurulmuş oldu. Cumhurbaşkanı
Erdoğanın New Yorka gitmesine iki gün kala Komisyon raporu da sanki
her şey baştan biliniyormuş gibi tamamlandı. Düşünün,
şubat ayında kurulan Komisyon, çalışmalarını
sürdürürken ve Sayın Erdoğanın New Yorka uçtuğu esnada
729 sayfalık bir taslak rapor çıktı; zamanlama müthiş yani
müthiş bir planlama olduğu aslında bizce ortaya
çıkıyor. Peki, ne oldu da böylesine hayati bir mesele alelacele
hayata geçirilmek istendi? Ki Komisyon çalışmalarında da bunu
dile getirdik, 3 milyar dolarlık bir hibe ve fondan bahsediliyordu.
Doğa, ekoloji ve iklim krizi iktidar için aslında hikâye. Rant ve
talana alan açan sorumsuz bir çevre politikası tüm hızıyla devam
ediyor. Fakat tekrar belirtelim ki sayın milletvekilleri, doğa yok
olduğunda, yaşam yok olduğunda para yenilecek, doğa da
hafife alınacak bir şey değildir.
Birleşmiş Milletler
Dünya Meteoroloji Örgütünün hazırladığı rapora göre elli
yılda iklim krizinden kaynaklı fırtına, seller ve hava
dalgalarının yol açtığı aşırı doğa
olayları 5 kat artmıştır. En çok can kaybının
nedenleri arasında -ki Komisyonun da ilgi alanına giren ve Komisyonun
da üzerinde çalıştığı- kuraklık 1inci
sırada. Cizre ilçemizde geçen yaz 49,1 derecelik hava
sıcaklığı ölçüldü. Bu sıcaklık, Türkiyede bugüne
kadar ölçülen en yüksek değer olarak kayıtlara geçti. Uzmanlar, önlem
alınmadığında Türkiye'nin çok yakın bir süre
içerisinde su fakiri bir ülke olacağı uyarısını
yapıyor. Bu durum, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün
yayımladığı kuraklık analiz raporlarında da
Türkiye'nin yüzde 80inden fazla alanında olağanüstü şiddetli
kuraklık ve şiddetli kuraklık olduğunu kaydederek acil
durum uyarısında bulunuyor. Yani aslında vakit daralmadı,
vakit kalmadı, şimdiden frene bassak bile
ayağımızı gazdan çeksek bile
Kuraklık tarımsal
üretimi olumsuz etkiliyor, bu da gıda fiyatlarının
artmasına neden oluyor, yoksullaşan halk sağlıklı
gıdaya ulaşamıyor ve bu şekilde bir zincir olarak devam
ediyor.
Yine Birleşmiş
Milletler raporuna göre kuraklık nedeniyle 650 bin kişi
hayatını kaybetmiş.
İnsan kaynaklı
doğal felaketlerin maddi bilançosu da her geçen gün yükseliyor. Türkiye
birkaç 100 milyon TLlik bir bütçeyle kullanılmış suyun tekrar kullanımını
sağlayarak kuraklığın etkilerine azaltabilir dedik. Mesela,
bu sayede müsilaj sorunu da ortadan kaldırılabilir çünkü
bilindiği üzere müsilaj sorunu da arıtma sorunudur temel olarak. İklim
krizi etkilerinin azaltılabilmesi için ayrılması gereken bütçe
birkaç 100 milyon TL iken 255 milyar TL yani 2.550 katı daha çok HES ve su
yapısı daha sert kuraklığa harcanmıştır. Bu
da gösteriyor ki iktidar kuraklık konusundaki gerçek bilgileri toplumla
paylaşmadığı gibi, devasa bütçeleri de doğayla
mücadeleye ayırmıştır. Tüm bunları anlatırken
Komisyonda görev alan milletvekillerinin emeklerinin yok
sayılmasından bahsetmiyorum elbette; milyonlarca insanı
doğrudan etkileyen küresel iklim kriziyle yapılan mücadelenin
göstermelik olduğundan bahsediyorum. Çünkü iktidarın on dokuz
yıllık yağma ve talan öyküsü ciltler dolusu kitaba konu olacak
kadar kapsamlı. Tüm kamuoyu biliyor ki iktidar için önemli olan
halkın nefes alması değil, iktidar için önemli olan
insanların gözünün içine baka baka küfür eden, on iki bin yıllık
bir tarihî Hasankeyfi yok eden Cengizlerin ve sadece on yıl içerisinde
128 kez vergi, resim ve harç istisna belgesi indirimi uygulanan 5li çetenin
ceplerini doldurmasıdır. Komisyon çalışmasına ve
ortaya çıkan rapora baktığımızda Hükûmetlerarası
İklim Değişikliği Paneline yani IPCCye dair tek bir
atıf yok, tek bir ibare yok. Hükûmetlerarası İklim
Değişikliği Paneli yani IPCC bu konuda Türkiyeye bilgi veriyor,
Türkiye IPCCnin raporlarını kullanıyor ama koskoca Komisyon,
IPCC olmadan bir rapor hazırlıyor. Yetmiyor; bu raporda çiftçiler
yok, bu raporda kuraklıkta çekilen eziyet yok, bu raporda yine, tarım
ürünlerine gelen zamlar sebebiyle yoksullaşan halk yok, bu rapora
baktığımız zaman ormanlar yok, bu raporda su
baskını yaşayan Karadenizin vadileri yok, bu raporda
aslında doğa yok, bu raporda halk yok. Dediğimiz gibi, çiftçiler
dinlenmedi, kuraklıktan etkilenenler dinlenmedi ama madenciler dinlendi ve
sermaye dinlendi. Şu anda karşımızda, bilimin, doğanın
ve halkın yeterince olmadığı bir rapor var. Yine,
Türkiye'nin 2 tane önemli iklim kanunu olmasına rağmen, koca raporda
bu 2 kanunun adı bile anılmıyor, tek bir yerde bu
kanunların ismi bile yok ve biz böyle bir rapor üzerinden iklim
politikası belirlemeye çalışıyoruz. Ama daha da kötüsü ne
biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Bu iktidar, son on dokuz yılda
yarım milyar ton asfalt, 1 milyar ton çimento dökerek bu ülkede yağan
her yağmurun sel baskınlarına dönüşmesinin aslında
altyapısını hazırladı. Hep, beton seven bir iktidar
diyoruz ya; bu, aslında sel baskınlarının
altyapısını da hazırlıyor. Ama yetmedi tabii,
yarım milyar ton kömür ithal etti, 1,8 milyar ton kömür yakarak âdeta
iklimi bile isteye değiştirdi. Yine, bir o kadar gaz ve petrol yaktı
ve bunun için bütün yatırımları sermayedarlara peşkeş
çekerek Türkiye, böylesi bir dönemde 8 milyar tona yakın sera
gazını atmosfere saldı. Bugün atmosferde 1 ppmlik
artış Türkiyeye ait. Eğer böyle bir politikasızlık
olmasaydı bahsettiğimiz bu durumlar olmayacaktı. Tabii, bu
sebeplerle acilen bir su politikası ve kanuni düzenlemelerle birlikte
mevzuat değişiklikleri tek başına yeterli değil, bir
zihniyet değişimine ihtiyaç var. Komisyon çalışmaları
sırasında ortaya çıktığı üzere, HESlere 255
milyar TL gömüp kuraklığı iliklerimize kadar
yaşamamızı, kocaman bir yatırımın boşa
çıktığını, karşılıksız
olduğunu, kocaman bir yatırımın aslında bir suistimal
olduğunu konuşamadık çünkü iktidarın sorumsuz çevre
politikası, bu gerçeklerin konuşulmasını ve
tartışılmasını istemiyor. AKP iktidarı olarak,
Komisyon Başkanı olan Sayın Eroğlu'nun adını
dünya tarihinin en utanç verici yatırımı olan, tarihin köküne kibrit suyu döken Hasankeyf
barajına verdiniz. Aslında bunun Sayın Bakana da
haksızlık olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla
İklim Komisyonunun bu çalışması ne iklimle ilgilidir ne de
kuraklıkla ilgilidir. Olması gerektiği gibi bir komisyon
çalışması değildir. Neden bir komisyon
çalışması değildir? diye baktığımızda
da çünkü komisyon dediğimiz şey, 5 partinin Siz ülkenin her
tarafına maden ocağı açamazsınız. dediği şeyi
karara bağlardı. Komisyon dediğimiz şey, 5 partinin
Kömürü sonuna kadar yakacağız. diyen Bakan
Yardımcısına karşı çıkışını
karara bağlamaz mı? Eğer olması gerektiği gibi bir
Komisyon olsaydı bu karara bağlanırdı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın sözlerinizi.
HÜSEYİN
KAÇMAZ (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Aslında,
dediğimiz gibi, her şey birbiriyle o kadar alakalı ki bu yaz
yaşadığımız orman yangınlarında yerel
yönetimlerin güçlendirilmesinin, yerele yetkilerin devrinin ne kadar önemli
olduğunu net bir şekilde gördük. Yaz boyunca yaşanan orman
yangınlarında Yerelin bilgisine hâkim olan, araziyi tanıyan,
bilen ve doğru bilgiyi doğru kanallara ileten, hızlıca davranıp
sorunu çözecek olanlar yerellerdir. dedik ama iktidar tüm yetkileri
bakanlıklara bağladığı için hiçbir şekilde
müdahale edemedi. İHAya, SİHAya para var, bütçe var, saraya 13 uçak
var ama ormanlarımızın yanmasına müdahale etmek için uçak
yok.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Oya Ersoy, sizin de süreniz on beş dakikadır.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
iklim
krizi konuşuyoruz; iklim krizi, öyle soyut, teorik, ütopik, uzun vadede,
gelecekte yaşanması muhtemel olaylar değil. Bilim
insanlarının, ekolojistlerin, bizlerin söyleye söyleye dilimize
pelesenk oldu; Türkiye, içinde yer aldığı Akdeniz
havzasıyla iklim krizinin etkilerinden en çok etkilenecek ülkelerden biri.
Evet, Türkiyede ortalama sıcaklığın 2100 yılına
kadar 5 derece yükseleceği, 2040 yılında nüfusun 100 milyonu
aşması nedeniyle, aynı zamanda, su fakiri bir ülke
olacağımız tahmin ediliyor. Evet, biz bunları derken bir
bilim kurgu filminin senaryosundan bahsetmiyoruz; bizzat şimdi, içinden
geçtiğimiz zaman diliminde iklim krizinin sonuçlarını, üstelik
her yıl artarak yaşamaya başladık. Dur durak bilmeyen
doğa kıyımlarının, sel felaketlerinin, orman
yangınlarının, deniz kirliliğinin yoğun
yaşandığı bir yaz mevsimini geride bıraktık
derken daha geçen hafta kar altında kalan İstanbulda
yaşadıklarımız; işte, bunların hepsi bizzat iklim
krizinin sonuçlarıdır. Elle tutulur, gözle görülür, değil mi?
Hepimiz yollarda kaldığımızda bunları görüyoruz.
Hiçbiri de takdiriilahî değil bu arada, bizzat sarayın ve sermayenin
takdirinden ibaret. Milyarlarca dolar kamu bütçesini Kuzey
Ormanlarını yok etmek için harcamayın. dedik, dinletemedik.
Doğa her felakette olduğu gibi, kuzey Marmara yine ahını
aldı, bir cevabını verdi, Kuzey Marmara Otoyolu kapandı. O
dünya markası diye pazarladığınız İstanbul
Havalimanına ulaşılamadı, uçuşlar
yapılamadı, insanlar mahsur kaldı ve üç yıllık
havalimanının kargo çatısı çöktü, bakanlarınız -o
küçümsediğiniz- Atatürk Havalimanına inmek zorunda kaldı. Demek
ki rotamız neymiş: Sermayenin rantına göre değil, akıl
ve bilime göre ayarlanacakmış.
Değerli milletvekilleri,
evet, dünya yok oluyor; sermayenin doğa üzerindeki tahakküm kurma ve
doğadan yalnızca rant sağlama düzeni doğal
varlıkların, dünyanın ve tüm canlı yaşamının
sonunu getiriyor. Paris İklim Anlaşması da dâhil olmak üzere o
uluslararası iklim rejimi dediğimiz rejim iklim krizini önlemek
için yeterli değil çünkü uluslararası iklim rejimi, iklim
değişikliğinin sonuçlarına çözüm bulmak üzere
odaklanmış durumda. Ekokırımdan ve iklim krizinden sorumlu
olan devletlerin yeşil düzen, yeşil mutabakat
tartışmaları sadece iklim krizine çözüm üretiyor muş gibi
yapmaktan ibaret. Başlı başına net sıfır emisyon
ve karbonsuzlaştırma hedefinin 2050 yılı olarak
belirlenmesi bile iklim kriziyle mücadelenin yine gelecekte bir tarihe
ertelenmesi demek. Evet, iklim krizi sorunu mevcut iklim rejiminde
karbondioksit emisyonlarına indirgenmiş durumda ve Meclis
Araştırması Komisyonumuzun bu raporunda da iklim
değişikliğinin temel sebebinin atmosferde biriken ve sera etkisi
yaratan gazlar olduğu dile getirilmiş durumda. Türkiye'nin
emisyonları 1990 yılına göre yüzde 30,5 artış
göstermiş ve Komisyon raporunda bu artışın sebepleri
arasında nüfus artışı, ekonomik büyümeye bağlı
olarak sanayileşme, şehirleşme gibi bir sebepler
gösterilmiş. Evet, bu sebepler doğru olabilir ancak asla yeterli
değil. Sera gazı emisyonu artışında doğanın
rant için talan edilmesi, madencilik, kömürlü termik santrallerin
kullanılmaya devam edilmesi, sanayi atıklarının çevreye
kontrolsüzce bırakılması, şehirleşme, fosil
yakıtlar, endüstriyel tarım ve plastik atık ithalatları
sebep olarak görülmezse iklim değişikliğiyle mücadeleye
ilişkin tartışmalar yetersiz kalır ve sorunun nedenini
görünmez kılar. Yine, raporda, doğayla ve canlı
yaşamıyla uyumlu olmayan piyasa faaliyetleri ve enerji politikaları,
doğanın rant için talan edilmesi, emek sömürüsü iklim krizine neden
olan sebepler olarak tartışılmamakta. İklim krizi,
yüzyıllardır süre gelen üretim ilişkilerinin, kapitalist
yağma düzeninin bir sonucudur. İklim krizi bir sonuçtur yani ve
nedenlerini ortadan kaldırmadan sonuçları ortadan
kaldırılamaz.
Değerli milletvekilleri,
bütün bunları tartışırken iktidar partileri
tarafından, iklim krizine neden olan her şeyin, bizim
dışımızda, zaten dünyada olan şeyler olduğuna
dair iddialar söyleniyor. Neden? Çünkü iklim krizini derinleştiren
politikalara tam gaz devam ediliyor. Türkiye'nin enerji
politikalarının başında kömüre dayalı enerji üretimi
geliyor. Son beş yıla bakıldığında, kömür kaynaklı
elektrik üretimi yüzde 39 artmış durumda. Bu sebeple, Türkiye, G20
ülkeleri arasında kömür yakıtlı elektrik üretiminde
artış gösteren 3 ülkeden 1i hâline geldi. Diğer 2 ülke
hangileri? Endonezya ve Suudi Arabistan.
Kömürlü termik santraller
karbondioksit salımıyla birlikte yarattığı hava
kirliliği nedeniyle insan sağlığını da ciddi
şekilde etkiliyor. Sağlık ve Çevre Birliği Türkiye'nin son
elli beş yıllık kömürlü termik santralleri karnesiyle ilgili
hazırladığı raporda, sadece Zonguldak, Çanakkale,
Muğla ve İskenderundaki santrallerin neden olduğu
sağlık yükünün Türkiye toplamının yüzde 40ına
karşılık geldiğini söylüyor. Evet, termik santraller, erken
doğuma, çocuklarda bronşite ve 62 milyonluk iş gücü kaybına
sebep olmuş durumda. Kömürlü termik santrallerle ilgili hava
kirliliğinin en yoğun yaşandığı ilimiz Muğla.
Muğla, aynı zamanda, Türkiyede en çok kanser vakalarının
da görüldü il. Yatağan Termik Santralinin hava kirliliğine
yaptığı etkisine ilişkin ölçümlerde çıkan rakamlar
Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği sınırın 2
katı. Muğla, özellikle yaz aylarındaki orman
yangınlarıyla da beraber aslında sermayenin her yönde, çok
yönlü, ciddi saldırısı altında. İklim krizinin çözümü
olarak sunduğunuz o yutak alanların çoğaltılması
hedefi var ya onun için bile çalışmıyorsunuz. Dev gayrimenkul
projeleri, inşaat ve hafriyat ekonomisine dayalı büyümeyle
doğayı betonun altına gömüyorsunuz. Yangından sonra turizm
patronları gözlerini yanan bölgelere dikti ve bu istekleri de
karşılıksız kalmadı. Yazın yaşadığımız
yangınlarda
Muğla da MUÇEP, bir
başka mücadele daha veriyor; o entegre çimento fabrikasına
karşı bir mücadele yürütüyor çünkü 4 köy ve bağlı
yerleşim yerleri -tarım, hayvancılık, zeytincilikle
geçinilen bir bölge- çimento fabrikasıyla yok edilmeye
çalışılıyor. 2004 yılından beri kurulmaya
çalışılan çimento fabrikası canlı
yaşamını ve bölgenin geçim kaynaklarını tehdit ediyor.
Doğa savunucuları ve köylülerin mücadelesine rağmen,
Menteşe Belediyesi ÇED raporu geçerlilik süresinin dolmasına üç gün
kala fabrika için ruhsat verdi.
İklim krizini daha da
derinleştirmek için yapılanlar konuşmakla bitmez. Evet, sürem de
çok az kaldı ama yine önemli olan sebeplerden bir tanesi fosil
yakıtlar ve bir diğeri plastik atıklar. Daha kendi çöpümüzle
başa çıkamazken 2019-2020 yıllarında Avrupa'dan en çok çöp
ithal eden ülke olduk biz; 2020 yılında 659.960 ton plastik atık
ithal ettiniz bu ülkeye.
Evet, betona yapılan
yatırım, orman ve tarım arazilerinin inşaat, enerji ve
maden şirketleri için talan edilerek ranta açılması, selleri,
yangınları, kuraklığı, gıda krizini getiriyor ve
getirmeye de devam edecek. 16 milyon kişinin yaşadığı
İstanbul'un akciğerleri olan Kuzey Ormanları AKP'nin mega
projelerine feda edilmiş durumda; Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan
Selim Köprüsü, üçüncü havalimanı gibi projeleri -ki karda ne olduğunu
gördük hep beraber- yapmak için Kuzey Ormanlarından kesilen ağaç
sayısı milyonları geçmiş durumda. Kuzey Ormanları
parçalandıkça İstanbul'un ısı dengesinin
korunmasındaki etkisi de azalmakta. Bir de yirmi yılın o en mega
projesi olarak söylediğiniz ama aslında bizim İstanbul'un
yıkım projesi. dediğimiz Kanal İstanbul var elbette. Daha
Kanal İstanbul ortada yokken etrafını imara
açtığınızı, bunlar için imzalar
attığınızı görüyoruz ve bu çıkan imar izinlerinin
sevinç çığlıklarını da Ürdünlü, Katarlı
müteahhitler ve emlakçılar atıyor. Ee, tabii bir de Genel
Başkanınızın damadının kelepire
aldığı araziyi de es geçmeyelim. Yenişehir projeniz ve
verdiğiniz imar izniyle İstanbulun son kalan tarım arazilerini
yok ediyorsunuz. Kanal İstanbul'un yapılması planlanan o
güzergâhta köy kalmadı, Kanal İstanbul daha yapılmadan bölgenin
gıdaya erişimini, doğasını yok ediyorsunuz siz. Evet,
inşaat, beton, madencilik ve enerji üzerine kurulu siyaset biçimi
doğal yaşamı ortadan kaldırmaktadır; doğa,
ekosistem, tarihî ve kültürel yapılar, halkın geçim kaynakları,
yaşam alanları yok edilip betona gömülmektedir.
Yine, endüstriyel tarım
politikaları var, bunlar da iklim krizini derinleştiren politikalar.
İklim kriziyle hava koşulları bozuluyor, su
kıtlığı şiddetleniyor ve su varlıkları
kirleniyor ve tüm bu durum karşısında iktidarın politikaları
bunu daha da derinleştirmekten ibaret ve bu Komisyonumuzun
hazırladığı rapor da tüm bunların çözümünü öngören bir
rapor değil. Evet, doğanın sınırsız talanı,
neoliberal politikaların yarattığı bir ekokırım
ve ekolojik krizi yaşıyoruz biz tüm dünyada. İklim krizi bir
sonuçtur, nedenini ve sorumlusunu göz ardı ederek doğayı
koruyamayız, iklim kriziyle mücadele edemeyiz. İşin özü
şudur: Kapitalizmle hesaplaşmadan iklim krizi engellenemez. O
nedenle, küresel iklim kriziyle mücadele için iklim acil durumu ilan
edilmelidir, doğanın kapitalist yağmasına son verilmelidir.
Evet, emisyon artışları, ekolojik yağma, iklim krizi,
toplumsal eşitsizlikler ve adaletsizlikler; bunların hepsi sonuçtur.
Emisyonları azaltmaya çalışmak gerekir ama arkasındaki
nedenleri ortadan kaldırmadan sonuç olan emisyonlar azaltılamaz.
Endüstriyel tarımdan vazgeçilmelidir, küçük çiftçi tarımı
desteklenmelidir, ÇED raporlarının
bağımsızlığı esas alınarak iklim odaklı
denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır. Kömür
yakıtlı santraller kapatılmalıdır, yeni projeler iptal
edilmelidir ve yerine çevreyi kirletmeyen enerji üretim alternatiflerine
odaklanılmalıdır. Tüm enerji sistemleri
kamulaştırılmalıdır. Yerinde ve küçük çaplı yenilenebilir
enerji sistemleri kurulması sağlanmalıdır. Bağlı
olarak depolamayı sağlayacak elektrifikasyon planlaması
yapılmalıdır. Bağımsız bir enerji
verimliliği kurumu kurulmak zorundadır. Betona, ranta dayalı
inşaat ve kentsel dönüşüm politikalarından vazgeçilmeli,
halkın güvenli konutlarda ve temiz bir çevrede insanca
yaşayabileceği barınma hakkını güvenceleyen
kır-kent planlaması yapılmalıdır.
Bakanlıkların küresel iklim kriziyle mücadele için
ayırdıkları bütçe artırılmalı ve bu bütçe
gerçekten küresel iklim kriziyle mücadelede kullanılmalıdır.
İklim krizinin mali yükü halklara yüklenemez, şirketlere zorunlu
iklim vergisi, zorunlu iklim istihdamı getirilmek zorundadır.
Siyanürle altın aranmasına izin verilirse, tarihî sit alanları
su altında kalacak yapılaşmaya izin verilmeye devam edilirse,
halkın derelerine JESler, HESler kurulmasına izin verilmeye devam
edilirse, tarım arazilerinin zeytinlik alanlarında maden
ocakları açılmaya devam edilirse ve ihaleler iptal edilmezse iklim
kriziyle mücadele edilemeyeceği ve lafla da peynir gemisinin
yürüyemeyeceği herkes tarafından bilinmek zorundadır. Evet,
bundan başka dünya yok. Doğayla uyumlu, talandan, sömürüden,
eşitsizlikten uzak bir dünyayı kuramazsak dünya, hep birlikte yok
olacak. İklim krizine sermayenin ve kapitalist devletlerin yeşil yeni
düzenleri değil, kadın ve LGBTİ+ların, ezilenlerin,
emekçilerin ve tüm halk kesimlerinin sömürü ilişkisini ortadan
kaldıran ve doğanın yararını gözeten yeni düzeni çare
olacaktır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Vecdi Gündoğdu.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VECDİ
GÜNDOĞDU (Kırklareli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; her geçen gün, her geçen saat, her geçen dakika yaşam
alanlarımız yok oluyor. Artık dünyada ve ülkemizde solunacak
hava, içecek su, barınacak yer bulamayacak kadar hayati riskler
taşıyan bir iklim kriziyle karşı karşıyayız.
Dünyanın birçok bölgesinde temel ihtiyaçlarına, temiz su ve temiz
havaya bile ulaşmakta zorluk çeken milyonlarca insanın yaşam hakkı
gasbedilmektedir. Kim tarafından gasbedilmektedir? Ne yazıktır
ki sözde, iklim krizini önlemeye çalışan, krizde en fazla
sorumluluğu olan ülkeler tarafından gasbedilmektedir.
Tüm anlaşmalara, tüm
uyarılara rağmen sanayi yoğun ülkeler fosil yakıtları
kullanmaya devam ediyor. Tarım alanları, ormanlar tahrip ediliyor;
acımasızca yok ediliyor. Birleşmiş Milletlere sunulan resmî
karbon emisyonunu azaltma taahhütleri ne yazık ki yerine getirilmiyor,
vaatler sadece sözde kalıyor. Az gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler, gelişmiş ülkelerin ihtiyacını
karşılamak için kendi ormanlarını yok ediyor. En önemli
karbon yutakları ormanlarımız, her yıl dünyadaki karbon
emisyonlarının yaklaşık yüzde 30unu emiyor. Bunu bilen,
tespiti yapan gelişmiş ülkeler, bilerek ve isteyerek, kendi
yaşam alanlarından uzak bölgelerdeki ormanları şirketler
aracılığıyla talan ediyorlar. Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütü raporuna göre, dünyamız son otuz yılda
ormanlarının yüzde 4ünden fazlasını kaybetmiştir.
Kaybettiğimiz orman alanı, Hindistan coğrafyasının
yaklaşık yarısı büyüklüğünde, tam 1 milyon 774 bin 927
kilometrekare orman alanıdır. Bu korkunç tablo, sözde
gelişmiş ülkelerin en önemli çıkmazıdır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, iklim değişikliğinin kontrol altına alınması,
doğa talanının önüne geçilmesi konusunda en büyük sorumluluk
iktidarındır. Yirmi yıldır, yaşamdan çok
yıkımı önceleyen AKP politikaları sonucu, doğal
zenginliklerimiz, ormanlarımız, sularımız, denizlerimiz,
verimli topraklarımız, vahşi kapitalist sermayenin emrine
verilmiştir.
Ülkemizdeki ekolojik
yıkımın tek sorumlusu da AKPdir. 2001 yılında 26
milyon 350 bin hektar olan tarım alanı, 2020 yılında 23
milyon 137 bin hektara kadar gerilemiştir. Tarım alanlarında on
dokuz yılda yaşanan kayıp yüzde 12leri geçmiştir; bu da
milyarlarca lira maddi kayıp, yüz binlerce istihdam kaybı oluyor.
AKPnin
uyguladığı canlı yaşamını görmezden gelen
politikalar sonucu ülkemiz de iklim krizinden ciddi anlamda etkilenmiş ve
tetiklenmiş, altmış yetmiş yıl önce hiç gözlenmeyen
hava sıcaklıkları günümüzde sıkça yaşanmaya
başlamıştır. Özellikle Akdeniz Bölgesindeki
ısınma, dünyanın birçok bölgesine göre çok daha hızlı
bir şekilde gerçekleşmekte, yağış miktarları da
azalmaktadır. Akdenizdeki kuruma ve ısınma ormanların
sağlığını zayıflatmakta ve hızlıca
kontrolden çıkabilecek orman yangınlarının
olasılığını ve şiddetini de maalesef
artırmaktadır. Bunun en acı örneği de 2021 yazında
Akdeniz'de gördüğümüz kontrol edilemeyen orman
yangınlarıdır. Yangınlarda canlı yaşam yok
olmuş, ekolojik denge de maalesef altüst edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Trakya'nın en güzel toprakları, Trakya'nın oksijen merkezi
Istrancalar, su tutan kayın ormanları da tüm
uyarılarımıza rağmen hâlâ talan edilmeye devam
edilmektedir. Oksijen fabrikalarımız yok edilip kırma eleme
tesislerine, madencilere de şu anda teslim edilmiştir. Yeşil
vatanımız, ormanlarımız, ülkemizin dört bir yanında
âdeta yağmalanmaktadır. Yıkma, dökme, kazma, patlatma projeleri
Kırklareli'miz gibi Türkiye'mizin eşsiz coğrafyasını
da maalesef tehdit etmektedir. Projeler arttıkça ormanlarımız,
sularımız azalıyor, toprağımız ve oksijenimiz
kirleniyor. Düşen yağışın azalması yer altı
su kaynaklarının da daha fazla tüketilmesine sebep olmaktadır.
Özellikle, kurak yıllarda tarımdaki su ihtiyacının
artmasıyla birlikte yüzey suyuna ek olarak aşırı yer
altı suyu tüketimi sulak alanların yok olmasına ve toplu
canlı ölümlerine de neden olmaktadır. Ne uğruna bu
topraklarımızın hoyratça kullanılmasına izin verdiniz?
Buradan iktidara soruyorum: İzin verdiniz, peki neden denetlemediniz? Hadi
denetliyorsunuz, neden her proje bir yıkım getirdi, doğanın
çığlığına gözyaşına neden oldu?
Unutmayın, doğaya yapılan zulmün hesabını doğaya
canımızla, malımızla er geç ödüyoruz değerli
arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin en verimli Trakya Ovasının ortasından
Değerli milletvekilleri,
ne yapacağız, neler yapmalıyız? Yarın değil,
bugün, hemen ne yapmalıyız? Sadece anlayış
değişikliğine ihtiyacımız var. Bireylerin ve
çıkar gruplarının değil, çoğunluğun, korunma
ihtiyacı olanların çıkarlarını gözetmek emin olun ki
yeterli olacaktır. Dünyanın en güzel coğrafyasında,
yazı ve kışı aynı anda
yaşadığımız, yılın üç yüz altmış
beş günü güneş gören güzel ülkemizde kaynaklarımızı
verimli kullandığımızda iklim krizinden en az etkilenmemiz
mümkündür. Hemen hiç vakit geçirmeden, güneş ve rüzgâr enerji kapasitemizi
akılcı bir şekilde artırmamız gerekiyor. Kömür ve
doğal gaz santrallerinin kademeli olarak kapanmasına
başlamalıyız, yenilerine de kesinlikle ve asla izin
vermemeliyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Tarımda
vahşi sulamadaki su kayıplarına çözüm olan yağmur ve
damlama su sistemlerini hemen kurmalıyız ve hayata geçirmeliyiz.
Türkiye, net sıfır emisyon hedefini 2050ye kadar güncellemeli, ara
hedeflerini de beşer yıllık dilimlerde ortaya
koymalıdır.
İklim kriziyle
mücadelemiz, iklim adaletinin sağlanması yönünde şekillenmelidir
değerli arkadaşlar. Temiz ve sağlıklı bir çevrede,
dengeli bir iklimde yaşama hakkının bir insan hakkı olarak
değerlendirilmesi gerekiyor. Kirlilikten zarar gören
yurttaşların, insan haklarının ihlaline karşı
veya doğa adına hak arayabilmesinin de önü
açılmalıdır. Anayasanın 56ncı maddesinin
kapsamını genişleterek temiz toprak, temiz hava, temiz su
hakkı sağlanmalıdır mutlaka. Temiz içme suyuna ve temel
gıdaya ücretsiz erişim hakkı ve dengeli bir iklimde yaşama
hakkını sağlamak zorundayız.
İklim krizinin
etkilerinin en aza indirilmesi için Sayın Genel Başkanımız
Kemal Kılıçdaroğlunun gençlerimize yaptığı
çağrı toplumun tüm kesimleri tarafından heyecanla
karşılanmıştır. Gençlerimizin, Masmavi,
yemyeşil, sağlıklı ve bereketli topraklara sahip Türkiye.
hedefimizde sorumluluk almasını istiyoruz. Dünyaya örnek olacak
ekolojik sıçramayı, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak gençlerle
birlikte yapacağız. Canlıların yaşam hakkına
saygılı, yer altı ve yer üstü kaynaklarını ekolojik
sınır ve şartlara uygun olarak değerlendiren
anlayışa gençlerle hâkim olacağız. Doğal ekosistemin
korunmasını, eski hâline döndürülmesini koordine edecek gerçek bir
iklim bakanlığı kurarak, bakanlığın
kadrolarını gençlere teslim edeceğiz. Umutsuzluk yok, onu bir
defa söyleyeyim; biz gençlere güveniyoruz ve onlarla birlikte, yaşanabilir
bir Türkiye için yarınları inşa edeceğiz. Bugün harekete
geçmezsek inanın, yarın son olur.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci söz Sayın Jale Nur Süllünün.
Sayın Süllü, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA JALE NUR
SÜLLÜ (Eskişehir) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; aranızda Yukarı Bakmayın orijinal adıyla
Dont Look Up filmini izleyeniniz var mı? Bilim insanları, filmde
bir gezegenin yaklaştığını ve gezegeni çarparak yok
edeceğini keşfederler. Siyasi ve ekonomik çıkarları
gezegenin ve insanlığın geleceğinden değerli gören
anlayışla Başkan, çevresindekiler, kontrolleri altındaki
medya ve iş insanları rant uğruna bilimi yok sayarlar. Gök
taşındaki madenden para kazanmayı bile planlarlar. Profesör can
alıcı soruyu sorar: Hepimiz yok olacaksak trilyonlarca doların
ne anlamı var? (CHP sıralarından alkışlar)
Film bilim kurgu olsa da
trajikomik öyküsü ne yazık ki ülkemizde yaşanıyor. Bilimi yok
sayarak rant uğruna iklimi değiştiren uygulamalarla, filmde
olduğu gibi Yukarı bakmayın. diyenler bize hiç de yabancı
değiller. Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyeleri olarak Komisyon
çalışmalarında bilimi önceleyerek, yukarı bakarak neler
gördüğümüzü sizlerle paylaşmak isterim. Komisyon raporunda,
Türkiye'nin üyesi olduğu, raporlarına onay verdiği
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
Raporları bir ölçüt, bir kısıt olarak, girdi olarak yok.
Bilimsel anlamda bugüne kadar yayınlanmış en kapsamlı rapor
olan 6ncı Değerlendirme Raporu, kömür santrallerini
kapatmamızın asfalt ve betondan vazgeçmemizin zorunlu olduğunu
söylerken siyasilerin afetleri iklim krizine bağlayarak kendilerini aklama
yolunu kapatmaktadır.
Yazın yaşanan sel
felaketlerini hatırlayalım, yağış miktarı
fazlalığıyla açıklanmamış mıydı? Oysa,
yukarı bakıldığında farklı bulgular ortaya çıkıyor.
Ayancıkta 1963, 64, 83 ve 87de de taşkın olmuş, sadece
83te 5 can kaybı yaşanmış; Bozkurtta 89da olan
taşkındaysa hiç can kaybı yaşanmamış.
İKLİMDER, yazın yaşanan can ve mal
kayıplarını 2018de alınan kararlara bağlıyor;
ormanları para kaynağı olarak gören anlayışın,
her yıl artan odun stokunun su taşkını önüne çektiği
setin patlamasıyla önüne kattığı köprüleri ve binaları
yıkarak can kaybına yol açtığını anlatıyor.
Kastamonu Orman Genel
Müdürlüğü, 2017de 2 milyon, 2020de 2,8 milyon metreküp endüstriyel
ağaç kesmiş çünkü Cumhurbaşkanlığı 100 Günlük
Eylem Planında yüzde 60 endüstriyel ağaç kesimi hedefi konmuş.
Şerhimizde yer verdiğimiz üzere biyokütle santrallerine YEKDEM
desteği verildiğini de buna ekleyelim mi? Peki, maden
talanlarıyla yok olan yutak alanlarımız ve su
kaynaklarımız.
Eskişehir Mihalıççık
ilçesinde açılan mermer ocağına çıktığımda,
yüksek gerilim hatları için kesilen yüzlerce yıllık
ağaçları sorduğumda Ormana 60 milyon lira para
yatırdık. denildi ve İşimiz bitince bölgeyi
ağaçlandıracağız. denildi. Öğrendim ki üç yüz
yıllık maden rezervi varmış, tabii üç yüz yıl sonra
üzerinde yaşanılacak bir gezegen kalırsa.
Maden deyince, Komisyonda
bir bütün gün madencileri dinledik. Gözlerimizin içine baka baka
madenciliği nasıl çevreci yaptıklarını ve devlete
katkılarını anlattılar; bedelini öde ve tahrip et. Yurt
Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı sera gazı
kuramının ispatlanmadığını söyleyecek kadar ileri
giderek iklim inkârcılığına soyundu; eh, böylece bizler de
Komisyonda madenciliğin kimlerin elinde olduğunu gördük.
İşin en korkunç yanı da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan
Yardımcısı, Komisyonda, 136 bin kilometrekareye maden izni
verildiğini söyledi yani İç Anadolunun tamamı kadar bir alan.
Sayın vekiller, Komisyonda ülkenin doğasının maden
şirketlerinin emrine nasıl verildiğini öğrendik.
Birleşmiş Milletler
raporlarında Madencilik yapılan alan bir daha geri getirilemez.
deniliyor. Bu da yutak alanlarımız, tarım alanları ve su
kaynaklarımızın geri getirilemez şekilde zarar görmesi
anlamına geliyor ama biz, bu alanlarda madene, HESlere, kömür
santrallerine, taş ocaklarına direnenleri, iklimi
değiştirme politikalarından zarar görenleri dinlemedik. Raporda,
dökülen yarım milyon ton asfalt, 1 milyar ton çimento ile doğadan her
yıl çekilen milyonlarca ton kum, çakılla doğal
yapıların bozulması, yer altı su rezervlerindeki çekilme,
sularda sanayi ve madenlerde kirlenme de yok. Raporda, bu yaz ülkemizin dört
bir yanında kuraklıktan çekilen eziyetten kırılan
çiftçiler, gıda fiyatları ile yoksullaşan halk da yok.
Komisyonda, ısrarla,
olası kuraklıkta HES'lerin nasıl
çalıştırılacağını sormuştum. Nitekim,
bu yaz, kuraklıkta HES'ler işe yaramayınca Ağustos 2020de
doğal gaz santrallerinin yüzde 70 daha fazla gaz tüketmesi sonrasında
doğal gaz depoları boşalıvermiş. Önlem de
alınmayınca, bu kışın ortasında nur topu gibi bir
gaz krizimiz oldu. Oysa, yüzde 2si dönüştürülen kullandığımız
suyu yüzde 5e çıkarmanın maliyetinin sadece 100 milyon lira
olduğunu Komisyonda öğrendik. 225 milyar lira HES'lere
gömüleceğine suyumuzu geri dönüştürseydik, kuraklıkla bu kadar
boğuşmayacaktık. (CHP sıralarından alkışlar)
Milletçe elektrik faturalarına
çalışıyoruz. Enerji şirketlerine sermaye transferi tam gaz
sürüyor. Bunun için de enerji verimliliğinin neden bu kadar
ertelendiğini pek konuşmuyoruz ve biz enerji verimliliği
konusunda ciddi uyarı ve çalışmaları olan Elektrik
Mühendisleri Odasını Komisyonda dinlemedik. 2003te 4990
sayılı Kanunla onaylanan Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi de raporda yok. Çerçeve
Sözleşmeye dayanan, onayladığımız Paris
Anlaşması, Glasgow'da alınan kömürden çıkma, termik
santrallerin kapatılması kararlılığı da raporda
yok. 2053te karbon nötr hedefi açıklandı ama Bakan
Yardımcısı Komisyonda Bütün kömürü çıkarıp
yakacağız. dedi. Daha geçen hafta, Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı
Eskişehirin Sevinç Mahallesinde kömür ocağı projesi için ÇED
süreci başlattı; Eskişehirliler yıllardır direndikleri
termik santral yeniden mi gündemde diye diken üstünde. Adanada Hunutlu Termik
Santrali inşaatı ise sürüyor.
Çevreyi şehirciliğe
emanet etmiştiniz, yetmedi; şimdi de iklimi emanet ettiniz ve
İklim Değişikliği Bakanlığı diğer
bakanlıklarla el ele iklimi değiştirme
bakanlığı gibi görev yapıyor. Bir kömür ve termik
sevdasıdır sürüp gidiyor. Son yirmi yılda yarım milyar ton
kömür ithal edip 1,8 milyar ton kömür yakıldı; fosil yakıt olarak
bir o kadar petrol ve doğal gaz yakıldı; 665 milyar dolar kömür,
petrol ve doğal gaz ithalatına ödendi.
Şimdi, biz biliyorsunuz,
128 milyar dolar artı 20 Aralık finans kumpasındaki 9 milyar
doları soruyoruz. Ben şimdi sizlere soruyorum: İklim krizi bağlamında
665 milyar doları nasıl yaktınız? Dumanını
atmosfere, külünü toprağa gömdünüz. Geçtiğimiz yıl 45 milyar
dolar aktarılan ithal yakıttan sadece yüzde 10 tasarruf etseydik 4
milyar dolar cebe kalacaktı. 3 milyar dolar ucuz kredi için Komisyon
kuruldu. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve sınırda karbon
vergisiyle de ihracatın tehlikeye gireceği endişesiyle, iş
dünyasından yükselen seslerle, dış baskıyla
yıllardır onaylanmasını söylediğimiz Paris
Anlaşması onaylandı. Bu kadar fosil yakıt
bağımlısıyken Avrupa Yeşil Mutabakatına
nasıl uyum sağlayacağız?
Dünya, yeşil döngüsel
ekonomik düzene doğru yol alırken Türkiye'deki üretim süreçlerini,
ülkenin ekonomik kaderini belirleyen işletmelerin nasıl
dönüştürüleceğini, maliyetinin ne olacağını Komisyonda
ısrarla sordum; yanıt alamadım.
Bu Komisyonun konusu
aslında iklim krizi ve kuraklık ancak bu rapor mevcut yönetimin
anlayışındaki kuraklığın yansıması,
yaşananlar da bilimi yok sayan, rant uğruna Yukarı
bakmayın. diyenlerin yarattığı siyasi kriz ve ne
yazık ki bu siyasi krizin beraberinde getirdiği enerji, hava,
sağlık, iklim mültecileri, gıda krizi ve borç krizi
tıpkı filmdeki gök taşı gibi tepemizde duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) Teşekkür
ederim.
Ha, bu arada, filmin sonunu
merak edenleriniz olabilir, filmin sonunda ne olduğunu söyleyeyim, gök
taşı çarpar, gezegen ve insanlık yok olur; Başkan ve
yandaşları önceden hazırladıkları uzay gemisinde başka
bir gezegene kaçar ama o gezegende Başkanı bir bronteroc yer.
Filmin sonu kötü biter ama gerçek yaşamda mutlu sona ulaşmak
elimizde, hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın.
Komisyonda
-ısrarlarıma karşın- gençleri de dinlemedik ama gelin,
Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu'nun
gençlere iklim mektubuna kulak verelim: Evrenin en güzel gezegenini yeniden
sağlıklı mavi küreye dönüştürelim, Türkiye'den
başlayalım, ülkemizin ve dünyanın geleceğini
kurtaralım; başarabiliriz, geleceği hep birlikte
değiştirebiliriz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı Sayın Ahmet Vehbi
Bakırlıoğlu.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET
VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin
En Aza İndirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma
Komisyonu Raporu hakkında söz aldım, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Sözlerime başlamadan
önce Komisyon çalışmaları boyunca yapmış
oldukları sunumlarla rapora destek veren bilim adamlarına,
uzmanlarımıza, değerli bürokratlarımıza ve Komisyon
üyelerimize teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
dünyada karbon tüketiminin en fazla yapıldığı en önemli
yutak alanlarından biri hiç şüphe yok ki
ormanlarımızdır. Öyle ki AKAKDO sektörü 2019 yılında
84 milyon ton karbondioksit eş değeri tutum gerçekleştirerek
ülke emisyonlarının yüzde 17 azalmasını
sağlamıştır. İnsan dâhil tüm canlıların
yaşamı için vazgeçilmez olan, iklim kriziyle mücadelede en önemli
araçlarımızdan biri olan toprağımızı koruyan,
suyun ve havanın temizlenmesini sağlayan ormanlarımız,
değişen iklim koşullarının ve insan faaliyetlerinin
baskısı altındadır. Esasında insan faaliyetleri
ifadesi gerçeği tam olarak da yansıtmamaktadır. İşin
doğrusu, ormanlarımız, bugün kriz hâline gelmiş olan iklim
değişikliğinin ve Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının baskısı ve yıkımı
altındadır. Artan odun üretimi, artan yangınlar ve
yangınlarla mücadelede tüm Türkiye'nin şahit olduğu basiretsiz
yönetim, madencilik başta olmak üzere enerji ve turizm sektörlerinden
sağlanan tahsislerdeki olağanüstü artış yani özetle Adalet
ve Kalkınma Partisi politikaları ülkeyi hızla
ormansızlaştırmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
şimdi iktidar sıralarından bu iddialarımıza yani
Türkiye'nin hızla ormansızlaştığı iddiamıza
itirazlar gelecektir; hatta, devriiktidarlarında dünyada orman
varlığını en fazla artıran ülke konumunda
olduklarını da iddia edeceklerdir ancak gerçekler ne yazık ki
öyle değil. Durumu daha iyi anlamak için öncelikle orman tanımının,
uluslararası orman tanımıyla uyumlu hâle getirilmesi
gerekmektedir. Çünkü evvelden verimsiz orman olarak
adlandırdığımız, 2015 yılından itibaren de
boşluklu kapalı orman olarak adlandırdığımız
alanlar -ki orman varlığımızın yüzde 42sine tekabül
etmektedir- uluslararası tanımlamada orman olarak değil,
ağaçlık alan olarak değerlendirilmektedir. İkinci olarak
ise orman envanterine ilişkin verileri uluslararası normlara uygun
hâle getirmemiz gerekmektedir ki bu husus Komisyon raporunda da yer bulmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede ormanla ilgili veriler yıllık olarak
toplanmamaktadır. Yılda ortalama 2 milyon hektar orman alanında
çalışma yapılmakta, bu veriler bu şekilde
güncellenmektedir. Tüm ülkede envanter ancak on yılda tamamlanabilmektedir.
Buna en iyi örnek İstanbul Havalimanıdır. Öyle ki 13 milyon
ağaç kesilen, 7 bin hektar orman arazisi üzerine kurulan havalimanı
envanterde hâlâ orman olarak görülmektedir. Yani bugün yapılan orman
çalışmaları veyahut da değişiklikler on yıl sonra
envanterimize girmektedir. Yani 2000li yıllarda orman
varlığındaki artış, esasına bakılırsa
1990lı yıllarda yapılan çalışmaların eseridir. O
hâlde uluslararası standartlara uygun ulusal orman envanterinin bir an
önce tamamlanması gerekmektedir. Böyle bir envanterin
hazırlanması karbon envanterinin modellenmesinde de faydalı
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Komisyon tutanaklarına bakacak olursanız ülkemizin iklim krizinden en
çok etkilenecek ülke konumunda olduğunu, sıcaklık
artışlarının orman yangınlarının
sayısını ve yanan alan miktarını
artırdığını, hâl böyleyken gerekli önlemlerin
ivedilikle alınması gerektiğini Komisyon
çalışmalarında defalarca dile getirdik. Rakamlara
bakıyorsunuz, son on yılda ortalama 9 bin hektar alan
yanmış. Sadece 2020 yılında
Değerli milletvekilleri,
2021 yılı içinde 178 bin hektar ormanımız yandı, son
on yılın ortalamasının tam 16 katı kadar
ormanımızı kaybettik. Kaybın bu kadar fazla olmasının
nedeni, hiç şüphe yok ki basiretsiz yönetim. Bakanlık 2020
yılında Türk Hava Kurumu uçaklarını hangarda çürümeye terk
etmişken 4 yangın söndürme uçağı için ihaleye
çıkmıştı ancak 2 uçak kiralayabildi. 2021 yılında
ise 5 uçak için ihaleye çıkıldı ancak 3 uçak tedarik edildi. Bu
uçaklar da yangın sezonunun başlamasından sonra, temmuz
ayında hizmete başladı yani iş işten geçtikten sonra.
Yangına müdahale
konusunda ihmal edilen bir diğer konu ise müdahale edecek personel
sayısının, niteliğinin, eğitiminin yetersiz
olması. Böyle bir gerçeklik varken Orman Genel Müdürlüğünün personel
sayısını her yıl azalttığını, geçici ve
sözleşmeli personel istihdam etme politikası güttüğünü ne
yazık ki görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
bugün kahraman dediğimiz, şehit verdiğimiz orman
işçilerimiz gerçekten çok zor şartlar altında
çalışmaktadırlar. Personel sayısının ve arazöz
sayısının yetersizliği nedeniyle çoğunluğu dokuz
ay, yirmi dokuz gün sözleşmelerle geçici olarak çalışan bu
işçiler bölgelerinden yüzlerce kilometre uzaklıktaki orman
yangınlarına müdahale etmek zorunda kalmaktadırlar. 31 Temmuz
2021 tarihinde Manavgattaki orman yangınına müdahale eden Bergama
Orman İşletme Müdürlüğü çalışanı Erdal Tovka ile
Akhisar Orman İşletme Müdürlüğü çalışanı
Yaşar Cinbaşın ölüm haberi hepimizi sarsmıştı.
Farklı işletme müdürlüklerinde çalışan bu 2 geçici
işçi, evlerinden
Değerli milletvekilleri,
orman varlığımızı tehdit eden bir diğer husus ise
sayısı ve alanı her geçen gün artmakta olan başta
madencilik olmak üzere tahsislerdir. Maden Kanununda yapılan
değişikliklerle iktidarınız döneminde maden tahsisi
katlanarak artmaktadır. Öyle ki 2003-2015 yılları
arasındaki on üç yıllık iktidarınız dönemi ile bir
önceki on üç yıllık dönemi kıyasladığımız
zaman maden tahsis sayısının yüzde 143, tahsis edilen
alanın ise yüzde 170 arttığını görmekteyiz. Bu
artışlar orman varlığını artık tehdit eder
noktaya getirmiştir. Bu noktada Orman Genel Müdürlüğünün
Sayıştay raporlarına yansıyan denetim zafiyeti tehlikeyi
daha da arttırmaktadır. Denetim raporuna göre, inceleme yapılan
649 maden izin sahasının 152sinde izinsiz yapılar ve sınır
aşımları tespit edilmiştir ve aynı Sayıştay
raporlarında tahsis konusunda Orman Genel Müdürlüğünün kamu
yararı kavramını gözetmeden hemen her projeye olur verdiği
belirtilmektedir. Denetimsizlik rehabilitasyon çalışmalarında da
göze çarpmaktadır. Özetle, ormanlarımızın birçoğu
yabancı maden şirketi tarafından talan edilmekte, tahsis
sayısı katlanarak artmaktadır. Ormanları korumaktan sorumlu
Orman Genel Müdürlüğü kamu yararı gözetmeden önüne gelen her projeye
olur vermekte ve denetim görevini yerine getirmemektedir. Benzer şeyleri
turizm, eğitim kurumları ve büyük altyapı projeleri için
yapılan tahsislerde de görmekteyiz. Tahsis sayıları ve tahsis
edilen alanlar katlanarak artmaktadır.
Katlanarak artan bir
diğer husus ise odun üretimidir. Öyle ki 2017 yılında 18,5
milyon metreküp olan üretim 2020 yılında 28 milyon metreküpe
çıkmıştır. Özellikle endüstriyel odun üretiminde
olağanüstü bir artış vardır. 2007 yılından
günümüze başta MDF, sunta üretiminde kullanılan lif yonga olmak
üzere, endüstriyel odun üretiminin 3 kat arttığını
görmekteyiz. Benzer artışı yıllık odun
üretimi/artım oranında da görmekteyiz.
Ormancılığın sürdürülebilir olması için önemli olan bu
oran 1999-2019 yılları arasında yüzde 40-yüzde 50 arasında
değişmekteyken 2020 yılında yüzde 65e
çıkmıştır yani üretimde tehdit boyutuna ulaşan bir artışla
karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri,
Maryland Üniversitesi Küresel Orman İzleme Örgütünün
hazırladığı verilere göre 2001-2018 yılları
arasında Türkiye ormanlık alanlarının yüzde 4,1ini
kaybetmiştir. Konuşmamın başında da belirttiğim
gibi ciddi bir ormansızlaşma süreciyle karşı
karşıyayız ve sorun, iktidarın tercihlerinden ve
politikalarından kaynaklanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Devamla) Toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
AHMET VEHBİ
BAKIRLIOĞLU (Devamla) 6831 sayılı Orman Kanunu 2002-2020
döneminde tam 27 defa değiştirildi, bu sayede ormanlar
yapılaşmaya açıldı ve bu, iktidarın bir
politikasıydı, bir tercihiydi. Üretim katlanarak ve kontrolsüzce
artmaktadır, bu durum da iktidarınızın bir tercihidir.
Taşeronlaşma, geçici işçilik, esnek çalışma,
güvencesiz çalışma koşulları oluşturmak, liyakati
dikkate almamak iktidarınızın bilinen genel bir tercihidir.
Sonuç itibarıyla,
şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı ormanlarımız için iklim krizinden daha büyük bir tehdit
oluşturmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Veysel Eroğlu.
Sayın Eroğlu,
süreniz yirmi dakikadır.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, Komisyonumuz güzel
bir çalışma yaptı, hatta süresi de yetişmediği için
bir ay ilave süre aldık ve neticede gördüğünüz rapor
hazırlandı.
Ben, bu arada Komisyonda
çalışma yapan bütün milletvekillerimize, Komisyon üyelerine,
ayrıca, Komisyona bilgi veren kurum ve kuruluşların
tamamına, ayrıca -çalışma grubumuz var 30 kişilik-
çeşitli kurumlardan aldığımız çok değerli
arkadaşlarım, uzmanlarım var, onlara ve tabii, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin uzmanlarına gönülden teşekkür ediyorum, hayırlı
olmasını diliyorum. Efendim, özellikle, Komisyon çok uyumlu çalıştı
yani hep birlikte, zaten bu rapor da ortak olarak çıktı yani o
bakımdan bütün Komisyon üyelerine gönülden teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Meclis Başkanımıza teşekkür ediyorum çünkü bu
raporu Sayın Meclis Başkanımıza sunduğumuz zaman
-burada gerçekten çok önemli tespit ve teklifler var kurumlara
yaptığımız, hangi kurumun ne yapacağını da
belirledik- Sayın Meclis Başkanımız dedi ki: Birkaç ay
sonra Komisyon üyelerimizle birlikte kurumları da davet ederek bir
çalıştay yapalım ve bunun takipçisi olalım. Ben de bu
bakımdan Meclis Başkanımıza teşekkür ediyorum.
Özellikle, tabii, küresel
iklim değişikliği dünyanın en önemli meselelerinden biri
malum olduğu üzere. Bilhassa son iki yüz yıldan bu yana birtakım
faaliyetler, sanayi faaliyetlerinin artışı dolayısıyla,
sera gazı dediğimiz gazlar dünyanın atmosferinde birikiyor ve
neticede bu gazlar, aynen sera etkisi dolayısıyla güneşten gelen
ışınlar geriye yansımadığı, içeride
hapsolduğu için dünyanın sıcaklığı artıyor,
mesele budur. Dolayısıyla, dünyanın
sıcaklığının artmasının ne gibi etkileri
var? Dünyanın sıcaklığının artması,
bildiğiniz gibi dünyada yağış rejiminde büyük
değişikliklere sebep oluyor. Bakıyorsunuz, bazı yerlerde hortumlar,
ani yağışlar meydana geliyor, hatta Türkiyede de gördük bunu.
Bir yılda yağacak yağışın yirmi dört saatte
neredeyse üçte 1inin yağdığını gördük.
Dolayısıyla bu gibi durumlar ortaya çıktı ve dünyanın
bu konuda tedbir alması gerekir diye düşünüyoruz.
Tabii, Türkiye ne
yapıyor? Türkiyenin özellikle bu küresel iklim
değişikliğindeki -cirmi diyeyim- suçu çok cüzi. Elimde notlar
var, 1750 ile 2019 yılları arasında,
baktığımızda, ülkemizdeki sera gazı
emisyonlarının etkisi sadece yüzde 0,6 yani binde 6 ama diğer
ülkelere baktığımız zaman, Amerikadaki yüzde 24,8; Avrupa
Birliği ülkelerindeki yüzde 17, Çindeki yüzde 13, Rusyadaki yüzde 7
civarında, İngilteredeki yüzde 5 civarında; bu şekilde
sera gazında onların etkileri var, bunu özellikle vurgulamak
gerekiyor.
Dolayısıyla bu
dünyada önemli bir mesele olduğu için Birleşmiş Milletler bunu
ilk defa 1992 yılında Rio'da ele aldı. Rio Konferansı'nda
denildi ki
Bu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
ortaya konuldu ve Türkiye de özellikle o toplantıya katıldı.
Yalnız orada şöyle bir hata yapıldı bana göre: Ek-I listesi
ülkeler, Ek-II listesi ülkeler, bir de Ek dışı ülkeler olmak
üzere 3e ayrıldı. Bunlardan Ek-I listesi özellikle emisyonu azaltmak
için taahhütte bulunacak ülkeler, Ek-II ise özellikle hem emisyonu azaltacak
zengin ülkeler hem de Ek dışı ülkelere finans ve birtakım
teknoloji desteği verecek ülkeler, Ek dışı ülkeler de geri
kalmış ülkelerdi ama bizim oraya katılan komisyon, Rioya
katılan komisyon
Biz de gelişmiş ülkeyiz diye Ek-I ve Ek-IIye
dâhil olmuşuz. Ancak Türkiyeden Rioya katılan heyet Türkiyeye
döndüğü zaman işin vahameti anlaşılmış, bizi
sanki Amerikayla aynı seviyede gibi gösteren Ek-I ve Ek-IIye dâhil
olmuşuz. Neticede, Marakeşte 2001de yapılan İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansında
Türkiye Ek-Ide kaldı ama Ek-Iden çıkarak bu şekilde
Ancak
Türkiye, 2004 yılında, AK PARTİ Hükûmeti zamanında,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Konferansına özellikle katıldı, imzaladı ve Ek-I ülkesi
olarak biz dâhil olduk.
Özellikle, Ek-I ülkesine
dâhil olduk ama daha sonra Kyoto Protokolü ortaya çıktı. Ama biz
şunu teklif etmiştik: Tamam, biz Ek-I ülkesiyiz ancak bizim küresel
iklim değişikliğine etkisi olan salım miktarımız
çok cüzi dolayısıyla bizim özel şartlarımızı dikkate
alın. diye teklif etmiştik, dolayısıyla bu uzun süre
askıda kaldı. Kyotoya taraf olmamıştık ancak -o
tarihlerde ben de Çevre ve Orman Bakanıydım- Kyotoya taraf
olmamamız sebebiyle bizi Amerikayla aynı seviyede görüyorlardı,
toplantılarda büyük sıkıntıya sebep oldu; bunu bir tarihte
Bakanlar Kuruluna arz ettim, Kyotoya taraf olmamız gerektiğini ifade
ettim. Neticede, biz de 26 Ağustos 2009 tarihi itibarıyla Kyoto
Protokolüne dâhil olduk, dolayısıyla Türkiye burada önemli bir
mesuliyeti de almış oldu iklim değişikliğinde. Daha
sonra, tabii, değişik taraflar konferansları oldu, bunu
özellikle vurgulamak istiyorum. Mesela, Kopenhagdaki toplantıya
katıldığımız zaman -ben de toplantı Heyet
Başkanıydım- orada Türkiyenin durumunu izah ettik. Daha sonra
Meksikanın Cancun şehrinde yapılan Taraflar Konferansında
ilk defa taraflarla konuşarak bizim cirmimizin yüzde 1den daha az
olduğunu, dolayısıyla bu konuda Türkiyeye özel şartlar
tanınması gerektiğini... Bütün taraflarla bizzat görüşerek
neticede Cancundaki toplantıda Türkiyenin özel şartları
tanınır. diye bir madde koydurduk ancak bu konuda daha sonra
-biliyorsunuz- çeşitli taraflar konferansları oldu. Neticede,
özellikle şunu ifade edeyim: Son Paris toplantısında, Taraflar
Konferansında Paris Mutabakatı ortaya çıktı. Bildiğiniz
üzere, Türkiye aslında bunu imzaladı fakat Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmesi zaman aldı; onunla alakalı safahatı sizlere
arz etmek istiyorum. Malum olduğu üzere, Türkiye, şu bakımdan,
Meksika Cancun Taraflar Konferansında tanınan özel şartların
tanınmaması sebebiyle Paris Konferansını uzun süre Meclise
getirmedi; imzaladı fakat yüce Meclisten onaylanmadı. Bunun üzerine,
malum olduğu üzere, bütün grupların teklifiyle bir
araştırma komisyonu kuruldu; gerçekten bu da çok faydalı oldu.
Neticede, Paris Konferansının onaylanması gereği ortaya
çıktı.
Şimdi, efendim, ben
Türkiyenin şu anda ne kadarlık bir karbon salımı var,
karbondioksit eş değeri... Tabii, sera gazı sadece karbondioksit
değil, diğer gazlar da var; metan vesaire ama bunlardan biz karbondioksidi
eş değer olarak tarif edersek Türkiye'nin şu anda 506 milyon ton
karbondioksit eş değeri bir salımı var. Bunun yüzde 72si
enerji, yüzde 13ü tarım, yüzde 11i sanayi, yüzde 3ü de atık su
sektörü olarak görülmektedir. Ancak şunu ifade edeyim: Türkiye bu
anlaşmalara taraf olmadan önce de önemli çalışmalar yaptı
çünkü biz milletimizin özellikle güzel bir çevrede yaşaması için
gerekli her türlü tedbiri Hükûmet olarak almaya
başlamıştık.
Bir; hava kirliliğinin
en önemli sebebi olan kömür kullanımı azaltıldı,
Türkiyedeki bütün şehirlere ve ilçelerin çoğuna doğal gaz
getirildi.
İkincisi; termik
santrallere özellikle birtakım emisyon giderici filtreler
takıldı. Ayrıca, bölünmüş yollar var ya, özellikle
birtakım tüneller vesaire gibi yapılan inşaatlarla toplu
ulaşım araçlarının emisyon değerleri düşürüldü.
Ayrıca, biliyorsunuz, hukuki bir düzenleme yaptık, bu düzenlemede
yaşlı ve emisyon miktarı yüksek olan araçlar trafikten çekildi;
ayrıca, ısı yalıtım için bir seferberlik
başlatıldı. Dahası, biliyorsunuz, emisyonların büyük
kısmı enerji üretiminden kaynaklandığı için
yenilenebilir, temiz enerji kaynaklarına yöneldik. Ve şu anda gururla
ifade ediyorum, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları kurulu gücün
yüzde 52sini teşkil ediyor -ki Avrupada 2nci sıradayız-
gerçekten bu da çok önemli bir rakam, hatta hidroelektrik enerjide malum
olduğu üzere 32 bin megavata yükselttik kurulu gücümüzü. 2002
yılında hidroelektrik enerjiden üretilen enerji miktarı 26
milyar kilovatsaat iken bugün, şu anda, 110 milyar kilovatsaate yükseltildi
ki bu, hidroelektrik enerjide yaptığımız gerçekten çok
önemli bir hamledir, bunu da ifade etmek istiyorum.
Katı atık bertaraf
tesisleri kuruldu, rüzgâr ve güneşten enerji üretimi
başlatıldı vesaire vesaire. Ayrıca, çok önemlisi, biz
çevrede büyük adımlar attık. Öyle ki -tabii, vaktimiz
sınırlı, bunu uzun uzadıya anlatacak değilim ama-
Avrupa Birliği sürecinde, Avrupa Birliğine katılan ülkeler çevre
faslını en son açabilmişlerken biz Türkiye olarak çevre
faslını 21 Aralık 2009 tarihinde açmaya muvaffak olduk. Bu
fasıl hakikaten en zor açılabilecek bir fasıldır.
Şimdi, tabii, burada,
yutak alan dediğimiz, karbondioksidi tutan, havaya oksijeni veren orman
alanları var; bu, hakikaten en önemli zenginliğimiz. Bunu özellikle
vurgulamak istiyorum. Esasen, zaten ağaç dikmenin önemini Peygamber
Efendimiz işaret de buyurmuştur, Elinizde bir fidan varsa yarın
kıyamet kopacağını bilseniz o fidanı dikiniz. diye
buyurmuştur. Dolayısıyla bakın, biz, şu anda, on dokuz
yılda orman varlığını -dikkat edin- 20,8 milyon
hektardan 22,9 milyon hektara yükselttik yani 2,1 milyon hektar alan
arttı. Bununla ilgili şunu da söylemek istiyorum: Daha önce
ormanların tapusu yoktu, orman kadastrosu ayrı
çalışırdı -ve burada ormancılarımız var-
tapu kadastro ayrı çalışırdı; ilk defa
birleştirdik ve neticede ormanlarımıza sahip olduk.
Ormanların artık tapusu var, nerede orman olduğu belli. Bir de
fidan üretimine ve fidanların dikilmesine çok büyük önem verdik; 5,5
milyon fidan toprakla buluşturuldu, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Değerli
milletvekillerim, hatta şunu vurgulamak istiyorum: Bu
ağaçlandırma seferberliği Birleşmiş Milletlerin de
dikkatini çekti. Ben Birleşmiş Milletlerde bir toplantıya,
Birleşmiş Milletler Orman Forumuna katıldığım
zaman, toplantının İstanbulda yapılmasını teklif
ettiğim zaman Birleşmiş Milletler oy birliğiyle
Birleşmiş Milletler Orman Forumunun 2013 yılında
İstanbulda yapılmasını kararlaştırdı.
Ayrıca, biliyorsunuz
erozyonla mücadele çok önemlidir. Dünyada erozyon
. Yılda
yaklaşık 500 milyon ton toprak kaybı olurken -topraklarımız
akıp gidiyordu- biz bunu özellikle çok azalttık ve neticede üçte 1e
indirdik; hatta bu sebeple, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle
Mücadele Konferansı ilk defa New York dışında, Türkiyede
-Ankarada- yapıldı. Hatta o toplantıda 170 ülke oy
birliğiyle Türkiye'yi 12. Taraflar Konferansının
Başkanı ilan etti, iki yıl süreyle biz de onu yürüttük; onu
özellikle vurgulamak istiyoruz.
Tabii, bu arada şunu
belirtmek istiyorum: Küresel iklim değişikliğinin en çok
vuracağı husus bildiğiniz gibi kuraklık. Kuraklıkla
mücadele çok önemli, bunun için yapılacak şey şudur
Onu zaten
raporda tespit ettik; hep birlikte hazırladık, gerçekten bütün
arkadaşlara teşekkür ediyorum, tekliflerini rapora koyduk.
Netice itibarıyla,
suyumuzun yüzde 77sini sulamada kullanıyoruz. Bu çok büyük bir
orandır. Dolayısıyla, mutlaka, bizim bu suyu tasarruflu
kullanmamız için kapalı sistem dediğimiz yağmurlama,
damlama sulamaya geçmemiz gerekir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kapalı devre sulama sistemine geçmeliyiz ama her yerde geçilmedi
hemşehrim, Yakasinekte geçilmedi hemşehrim.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- Bu konuda bir seferberliğin yapılmasının şart
olduğunu söyledik.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Çayda köylerde yok, Yakasinekte yok, birçok köyde yok.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- Esasen, tabii, Türkiyede yağışlar bölgelere göre çok
değişiyor ancak şunu ifade edeyim: Tabii, bazı bölgelerde
yağışlar çok fazla, bazı bölgelerde az; bir de yaz aylarında
sulama olduğu için, su kullanımı fazla olduğu için
dolayısıyla bizim coğrafi durumumuz ve özellikle Türkiye'nin
durumu sebebiyle mutlak surette suların biriktirilmesi gerekiyor yani
barajların ve göletlerin inşası gerekiyor. Bu maksatla biz suyla
alakalı on dokuz yılda, bakın, 9.189 tane tesis inşa
etmişiz; dile kolay, 9.189 tane tesis, 654 tane baraj.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Menteş ve Soğucak göletlerini ne zaman yapacaksınız?
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- Dünyanın en büyük barajlarını biz yapıyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Niğdede göletler yapılmadı Sayın Bakan.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- 605 tane hidroelektrik santral, 462 gölet ve bent, 51 tane yer altı
depolaması, 1.561 sulama tesisi, 289
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Afyonda Menteş göletini soruyorlar hemşehrim.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- Bakın, Covid döneminde
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Soğucak göleti, Menteş
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) - Ya, bırak, Tekirdağın ihalesini yaptın,
olmadı.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- Sayın Vekilimiz Behiç Bey çok güzel ifade etti Planlama
yapılması, uygulama yapılması gerekir. dedi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Çay Barajı, Yıprak Göleti ne durumda hemşehrim, bir
bakalım isterseniz. Menteşliler 2010dan beri barajımız
yapılmadı. diyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- Evet, daha önce 76 şehirde su yoktu, biz bütün Türkiyede, 81 ilimiz ve
ilçelerin tamamında büyük bir eylem planı hazırladık -içme
suyu eylem planı- otuz, kırk, elli yıl sonrasının
ihtiyaçlarını belirledik ve şu ana kadar 289 içme suyu tesisini
tamamladık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Atık su, taşkın koruma tesisleri
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Küçükkalecik köyünde su yok hemşehrim, arıyorlar.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
- Yani şu ana kadar bunlar olmasaydı çok daha büyük felaket
olacaktı. 5.249 tane taşkın koruma tesisiyle bir rekora imza attık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki bu konuda -özellikle bu rapor
hazırlanırken- 82 tane kurum ve kuruluştan kişiler
Komisyona bilgi verdiler.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Afyonun köylerinin yüzde 50sinde su sıkıntısı var. Daha
demin Küçükkalecik köyünden aradılar -Afyona
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Ayrıca, 37 kişilik uzman ekip de destek verdi. Neticede
Komisyonumuzla birlikte teknik gezi de yaptık; Seyfe Gölü, Sultan
Sazlığı, Ereğli Sazlıkları, Meke Gölü, Burdur
Gölü, Afyonkarahisar Eber Gölü gibi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Eberi kurtaralım hemşehrim, Eber Gölü
kuruyor.
VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Yani netice itibarıyla, değerli
milletvekilleri, bu raporda şunu yaptık: Daha önce bir rapor vermekle
kalmadık
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Eber Gölü kurudu hemşehrim, gölün üçte 2si gitti, kalanını
bari kurtaralım.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Bakın, burada, 842 sayfadan oluşan raporda iklim
değişikliğiyle alakalı yapılması gerekenler,
teknikler ve tavsiyeler de var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Altı yıldır ben söylüyorum hemşehrim, gölün
kalanını bari kurtaralım.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
İnşallah, bunları hayata geçireceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Tabii, bu konudaki yaptıklarımız
yapacaklarımızın teminatı. Afyonda da
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Üçte 2sini kuruttunuz hemşehrim. Akşehir ve Eber Göllerini
kurtaralım lütfen. Akşehir ve Eber Göllerini kurtaralım,
bölgemiz için çok önemli biliyorsunuz.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Şimdi, şöyle, inşallah
HASAN TURAN (İstanbul)
Burcu Hanım, fazla saydınız, almıyor, hepsini almıyor,
yavaş biraz; yavaş sayın, hepsini almıyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Şimdi, bakın, yaptıklarımız ortada.
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Sayın Bakanım, saysalar sayamazlar, konuşuyor işte.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Beni münakaşaya zorlamayın, yani neler yaptık.
Afyonkarahisarda 3 tane baraj yoktu, gölet yoktu ya, şu anda 62 tane var.
Ne konuşuyorsun? Allah aşkına ya! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Su tutulumu nasıl? Su tutulumu nasıl?
BAŞKAN Sayın
Köksal, bakın, müsaade edin
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Yıprak Göletine bakalım, Çay Barajına bakalım. Su
tutulumlarına bakalım, buyurun gidin.
BAŞKAN Burcu
Hanım, sizin arkadaşlarınız konuştu, kimse müdahale
etmedi ya! Yapmayın ama; yakışmıyor.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Şimdi, bakın, şunu ifade edeyim: Arkadaşlar
BAŞKAN Bakın, 3
milletvekiliniz konuştu, hiç kimse müdahale etmedi.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Ben Komisyondaki arkadaşlar adına konuşuyorum, çok uyumlu bir
çalışma yaptık, çok güzel tespitler yapıldı,
onları dinleyeceğine...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Ama Afyona yaptı. diyor...
HALİL ETYEMEZ (Konya)
Hemşehrin, dinle ya, hemşehrin ya! Dinle, yaptıklarını
dinle!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Esas siz dinleyin, 10 kişisiniz!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN
(Tekirdağ) - Hikâyeye karnımız tok, hikâyeye!
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Dinle, dinle.
Bakın, tabii,
yapılacaklar var elbette. Dedik ki... Sulamada büyük bir seferberlik
yapılmasını talep ettik. Tamam. Atık suların tekrar
sulamada kullanılmasının faydası var; evet, buna
başladık, Edirnede başladık ve Akarçayda
başladık. Az su tüketen bitkilerin ekiminin teşvik edilmesi
lazım. Suya göre bir bitki deseni oluşturulması lazım.
Yollar yapılırken özellikle dere yataklarının işgal
edilmemesi lazım. Ayrıca, imar planlarında dere
yataklarının asla işgal edilmemesi gerekir. Biz, burada, raporda
da belirttik, dere yataklarıyla alakalı aynen kentsel dönüşüm gibi,
mutlaka dere yatakları ıslahı seferberliği
yapılması, bu şekilde bir seferberlik yapılması
gerekir diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Bir dakika lütfederseniz...
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın Sayın Eroğlu.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Neticede, Komisyonumuz gerçekten çok önemli bir vazife yaptı, bunu
özellikle vurgulamak istiyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanımız, biliyorsunuz, Birleşmiş
Milletlerdeki konuşmasında Paris İklim
Anlaşmasının özellikle yüce Meclise sevk edileceğini ifade
etti. Ekim ayının başında -hatırladığım
kadarıyla 7 Ekim- Paris İklim Anlaşmasına katılmaya
bütün milletvekillerimizin oy birliğiyle karar verildi. Bu bakımdan
teşekkür ediyorum.
Şimdi, tabii,
yapılacak çok iş var, bunu da raporda belirledik,
arkadaşlarımız da mutlaka ifade edecek. Ayrıca şimdiye
kadar konuşma yapan milletvekillerimize de teşekkür ediyorum.
Onların tenkit ve tavsiyelerini de dikkate alacağız.
HASAN TURAN (İstanbul)
Helal olsun Sayın Bakanım, size de o yakışır.
VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Ve neticede, önümüzdeki günlerde, çalıştaylarda bu işi bizzat
takip edeceğiz.
Son olarak hepinizi
saygıyla selamlıyorum, çalışmada emeği geçen, bire bir
saydığım herkesi yürekten selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Eroğlu.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına ikinci söz Sayın Nevzat Ceylanın.
Sayın Ceylan, süreniz on
dakikadır.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NEVZAT CEYLAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin iklim krizini tetikleyen bir ülke olmadığını
biliyoruz. Yüzde 1 civarında karbon salımıyla diğer
gelişmiş ülkelere göre en masum ülkelerin başında
geldiğimizi özellikle söylemek istiyorum. Karbon emisyonlarının
yüzde 68inden sadece 10 ülke sorumludur. Bu 10 ülke sorumluluklarını
ön plana alarak gerekli uygulamaları yürürlüğe koyarsa mesele zaten
büyük oranda çözülmüş olacaktır.
Paris
Anlaşmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinde 6 Ekim 2021de tüm
partilerimizin oy birliğiyle kanunlaşması neticesinde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına iklim
değişikliğinin eklenmesinin Sayın
Cumhurbaşkanımızın küresel iklim değişikliği
konusundaki kararlı durumunun bir göstergesi olduğunu söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanımız,
21 Eylül 2021de 76ncı Birleşmiş Milletler Konferansında
ülkemizin 2053 yılındaki net sıfır karbon hedefini
açıklayarak yeni bir yeşil büyüme modelinin önünü açmaktadır.
Karbon nötr hedefi doğaya, çevreye duyarlı, iklim dostu bir
yeşil büyümeyi sağlayacaktır. Yeşil bir dönüşümün
içinde olan dünyada artık doğaya ve çevreye uyumlu, iklim dostu
politikalarla üretimimizi de geliştirmeliyiz.
Sayın milletvekilleri,
Türkiyenin, dünya üzerinde kuraklığın sürekli olarak tehdit oluşturduğu
yarı kurak iklim kuşağında olduğunu biliyoruz. Su
zengini olmayan ülkemiz, küresel iklim değişikliğinden ciddi
manada etkilenecek ülkelerden biridir. Kuraklıkla ülkemizin birçok sektörü
etkilenecek ve zirai ürünlerde, meralarda, ormanlık alanlarda azalma;
orman yangınlarında artma, su seviyesinde düşme
gözlemlenecektir. Tarım, küresel iklim değişikliğinden en
çok etkilenen sektörlerden bir tanesi olacaktır. 2050 yılına
kadar dünyada gıda ihtiyacının yüzde 60 artacağı
hesaplanmaktadır; bunun için, dünyada gıdaya erişimde zorluklar
yaşanabilecektir. Bunun için, akıllı tarım
uygulamalarına geçilmesi gerekmektedir, suya erişime uygun tarım
uygulamalarına geçilerek tarım desenini buna göre planlamamız
gerekmektedir. Kuraklığın ve suya erişimin zorluklarının
yaşandığı Konya havzası gibi bölgelerde bu
şartlara uyumlu tarım ürünlerini yetiştirmeliyiz. Gelecekteki
suyun sigortası olan ve gittikçe azalan yer altı sularını
rezerv olarak bırakacak seviyede tutmalıyız. Su tasarrufunu
sağlayacak tarımsal sulamaları teşvik etmeli ve bu konuda
seferberlik başlatmalıyız. Ayrıca, yağmur
sularının ve atık suların tekrar değerlendirilmesine
hızlı bir şekilde başlamalıyız.
Sayın milletvekilleri,
en önemli yutak alan olan ve biyolojik rezerv durumunda olan, su dengesini sağlayan
sulak alanların eski hâline getirilmesi için ciddi tedbirler
almalıyız. Gıda güvenliği ve güvencesinin temini,
sürdürülebilir tarımsal işletmelerin devamlılığı,
küçük aile işletmelerinin güvence altına alınması, organik
tarımın teşvik edilmesi ve özellikle kırsal kesimden
şehre göçün durdurularak şehirden kırsala dönüş konusunda
tedbirlerin alınması da gerekmektedir. Şehirlerin küresel iklim
değişikliğini tetikleyen en önemli bölgeler olduğunu
biliyoruz. Artık ülkemizdeki insanların yüzde 60ı malumunuz
şehirlerde yaşamaktadır, dolayısıyla şehirlerde
ciddi tedbirler alınması en önemli konuların başında
gelmektedir. Şehirlerimizin çevre dostu, akıllı şehirler
hâline getirilmesi için yeşil bina uygulamaları ile toplu
taşıma, raylı sistem ve demir yolunu
yaygınlaştırmalıyız. Sıfır enerjide el
tasarımları, enerji ihtiyacının minimuma indirilmesi,
enerji tüketiminin azaltılması için yapı malzemelerinin
geliştirilmesi ve yenilenebilir enerji gibi uygulamaların
şehirlerde teşvik edilmesi gerekmektedir. Nitekim bunun için
ülkemizde 2030 yılına kadar tüm binaların enerji kimlik
belgesine sahip olması ve 2023 yılına kadar binalarda
kullanılan fosil yakıtlarda yüzde 25 oranında azaltım
sağlanması planlanmış bulunmaktadır. Ayrıca,
sıfır atık ve geri dönüşüm uygulamasının
başlatılması ve hızlı bir şekilde
yaygınlaştırılması son derece önem arz etmektedir.
Ülkemizin bu konuda takdire değer örnek çalışmalarıyla
önemli mesafeler kat etmesi başarılı bir atılım olarak
değerlendirilmektedir. Ekosistemin bozulmasıyla biyoçeşitliliğin
azalması, daha sıcak ve az yağışlı iklim
şartları, su kaynaklarında azalma, kuraklık şiddetinde
artış, ekolojik alanlarda kayma, tarımsal üretimde ve kalitede
azalma, su ve toprak kalitesinin bozulması, ekstrem meteorolojik olaylarda
artış, çölleşme, istilacı türlerin artması gibi
sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu da biliyoruz.
Olağanüstü iklim değişikliğinden kaynaklanan afetlerin
yaşanması, meteorolojik olaylar, kuraklık, su
kaynaklarının azalması gibi önemli sorunlar ciddi olarak
yaşanmakta ve algılanmaktadır. Bu gelişmelere paralel
olarak halkımızı bilinçlendirmek için tüm kurum ve
kuruluşlara da önemli görevler düşmektedir.
İklim
değişikliği, malumunuz, bakanlıkların tamamına
yakınını ve önemli sektörleri ilgilendirmektedir. Böylece, konuyla
ilgili tüm birimlerle koordinasyon sağlanarak daha verimli ve uyumlu
sonuçlarla yeşil kalkınma hedefine ulaşılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımız, Glasgow İklim Zirvesi öncesi yapılan
76ncı Birleşmiş Milletler Konferansında tüm dünyaya mesaj
vermiştir, demiştir ki: Tabiata en büyük zararı kim verdiyse,
doğal kaynakları kim vahşice sömürdüyse iklim
değişikliğiyle mücadeleye en büyük katkıyı onlar
yapmalıdır. Geçmişten farklı olarak bu defa kimsenin Ben
güçlüyüm, fatura ödemem. deme hakkı yoktur çünkü iklim
değişikliği insanoğluna oldukça adil davranıyor;
Avrupalı-Asyalı, Amerikalı-Afrikalı, zengin-fakir
dinlemeden herkese aynı muameleyi yapıyor. diyerek mazlum
milletlerin sözcülüğünü yine yüksek sesle iklim
değişikliğinde de söylemiştir.
Paris
Anlaşmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünün
gecikmesi gelişmiş ülkeler kategorisinden
kaynaklanmıştır. Bunun neticesinde, bizimle benzer ülkeler
Yeşil İklim Fonundan yararlanırken ülkemizin bu fona
erişiminin engellenmesi ve adaletsizliğin ortadan
kaldırılması için diplomatik girişimlerimizin de devam
ettiği malumlarınızdır ama bu süreçte, ülkemiz, Paris
Anlaşmasına taraf ülkelerden çok daha fazla, iklim
değişikliğinin etkisini azaltmak için önemli adımlar
atmıştır. Nitekim, 16 Temmuz 2021 tarihinde,
Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle Yeşil Mutabakat Eylem
Planı yayınlanarak ülkemizin uluslararası ticaret düzeyinde
iklim değişikliği politikalarına uyum sağlaması
ve ihracatta rekabetimizin güçlendirilmesi için Avrupa Yeşil Mutabakat
çerçevesinde 9 ana başlıkta, 32 hedef ve 81 eylem planı
hazırlanarak yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır. Bu süreçte
orman varlığımız önemli oranda
artırılmış, millet bahçeleriyle bütün şehirlerimizde
yeşil alanlarımızın çoğaltılması
hedeflenmiş, yenilenebilir enerjiyle elektrik üretim payı yüzde 53e
çıkarılarak ülkemiz dünyada 12nci, Avrupada 5inci sıraya
yükselmiştir. 2030 yılına kadar güneş enerjisi
kapasitesinin 10 gigavata, rüzgâr enerjisi kapasitesinin 16 gigavata
çıkarılması hedeflenmiş, sadece Konya Karapınarda
2.600 futbol sahası büyüklüğünde ve 2 milyon
insanımızın enerjisini karşılayacak seviyede,
Türkiyede 1inci, dünyada 5inci seviyede güneş enerjisi santrali
kurulumu son safhaya getirilmiştir. Yine, bu dönemde, 258 ovada 7 milyon
hektar saha tarımsal sit alanı ilan edilerek tarım
alanlarındaki yapılaşmanın önüne geçilmesi
hedeflenmiştir. Sıfır emisyonlu TOGG otomobilimizin üretilmesine
başlanılmış ve inşallah, 2023 yılında onu da
trafikte göreceğimizi umut ediyoruz.
Ayrıca, ülkemiz, ozon
tabakasının korunmasıyla ilgili başarılı
çalışmalarından dolayı 2014, 2015, 2016
yıllarında Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Ozon Tabakasını
Koruma Onur Madalyasına layık görülmüştür. Asrın
projesiyle yavru vatan Kıbrısın su sorunu halledilmiş ve
şehirlerimizin kullanma suyu sorunu uzun vadede çözümlenmiştir.
Türkiye, yeşil binalar konusunda gerek metrekare gerekse adet olarak tüm
dünyada ilk 10a girmiştir, yeni yeşil bina sertifikası
almış yaklaşık 700e yakın bina ve inşaat devam
etmektedir; binden fazla da proje bulunmaktadır. 31 Ekim-12 Kasım
2021 tarihleri arasında Glasgowda toplanan 26ncı İklim
Zirvesinde ülkemiz Brezilya'dan sonra en yüksek temsilciyle 200ü
aşkın müzakerede yer almış bulunuyor.
Pavilyonumuzda 40a
yakın etkinlik ve ikili görüşme gerçekleştirilmiştir. Bu
zirvede, ülkemiz, önemli emisyon kaynaklarından biri olan kara yolu
taşıtları ile yeni otomobil ve minibüs araçlarının en
geç 2040 yılına kadar küresel bazda sıfır emisyonlu olmasıyla
ilgili karbon nötr hedefinde en önemli yutak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
sözlerinizi.
NEVZAT CEYLAN (Devamla) -
alanlardan olan ormansızlaşmanın 2030 yılına kadar
durdurulmasına taraf olan ender ülkelerden biri olmuştur.
Sayın milletvekilleri,
Küresel İklim Değişikliği Komisyon Raporu gerçekten son derece hacimli ve
geleceğe dönük çok ciddi çalışmalarla ve uzmanlar
tarafından çok katılımlı olarak
hazırlanmıştır. Burada emeği geçen, Komisyonda görev
alan üye milletvekillerimize ve uzmanlara ben yürekten teşekkür ediyorum.
Küresel İklim
Değişikliği Komisyon Raporumuzun hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Küresel
İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi,
Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli
Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.
Gündemimizdeki konular
tamamlanmıştır.
(3/1858) esas numaralı
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi ile denetim konuları ve
kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 2 Şubat 2022 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
20.16
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 300 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) 10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840 esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin ön görüşmeleri 25/2/2021 tarihli 52nci Birleşimde yapılmıştır.