TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
51inci
Birleşim
2
Şubat 2022 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla
Milletvekili Yelda Erol Gökcanın, Muğlaya ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Ankara
Milletvekili Nevin Taşlıçayın, gençliğin önemine
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, Adıyamanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla Milletvekili Yelda Erol
Gökcanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kars
Milletvekili Ahmet Arslanın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Balıkesir
Milletvekili Pakize Mutlu Aydemirin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş Milletvekili
Ahmet Özdemirin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili Tekin Bingölün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve AK PARTİ Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Kayanın, Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşlerin 302 S.
Sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde soru-cevap kısmında
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Gülbahar Kaya
cinayetine ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, Adanadaki gençlerin yüz yüze
bırakıldığı uyuşturucu tehlikesine ilişkin
açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, barajlar ve sulama suyu projeleriyle
ilgili yeni bir atılım başlatılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
4.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, sağlık
çalışanlarının acilen çözülmesi gereken sorunlarına
ilişkin açıklaması
5.-
Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, devlet
kurumlarındaki torpil ve adam kayırmaların intiharlara sebebiyet
verdiğine ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Elâzığ merkez Günaçtı köyü
mevkisinde yapımı planlanan biyokütle enerji santrali ve atık
yakma tesislerine ilişkin açıklaması
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, üç aylara ilişkin
açıklaması
9.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, tarımsal destekleme
artışlarının hububat ürünleriyle sınırlı
kalmasının diğer çiftçileri hayal
kırıklığına uğrattığına
ilişkin açıklaması
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Gelir İdaresi
Başkanlığı personelinin özlük haklarına ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Öğretmenlik Meslek Kanunu
Teklifine ilişkin açıklaması
12.- Trabzon
Milletvekili Ahmet Kayanın, yandaş basının gece gündüz
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem
İmamoğlunu tartıştığına ilişkin
açıklaması
13.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, esnafın Esnaf ve Sanatkârlar
Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinden kredi kullanırken Halkbank
tarafından bankacılık ürünlerini almak zorunda
bırakıldığına ilişkin açıklaması
14.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, esnaf emeklilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
15.-
Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, zamların
vatandaşa nefes aldırmadığına ilişkin
açıklaması
16.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, Sedef Kabaşın
Cumhurbaşkanlığı makamına ilişkin sözlerine
ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Öğretmenlik Meslek Kanunu
Teklifine ilişkin açıklaması
18.-
Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, elektriğe gelen zamlara
ilişkin açıklaması
19.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Yayladağı Sınır
Kapısının açılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
20.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, motorkuryeler ve kargo emekçilerinin ekonomik ve
sendikal haklarına ilişkin açıklaması
21.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, sağlık emekçilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, sağlıkta şiddete
ilişkin açıklaması
23.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, sağlık emekçilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
24.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Genel Kurul için N95 maskesi tedarik
edilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfadaki
hastanelerin yetersizliğine ve doktor eksikliğine ilişkin
açıklaması
26.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, tüm İslam âleminin üç
aylarını ve Regaip Kandilini tebrik ettiğine ve Genel Kurul
gündemine ilişkin açıklaması
27.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, coronavirüs testi pozitif çıkan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatara acil
şifalar temenni ettiğine, tüm İslam âleminin üç
aylarını ve Regaip Kandilini tebrik ettiğine,
bankacılık sektörünün 2021 yılı net kârlarına,
akaryakıt zamlarına, fiyat artışlarının önemli
kısmının vergiden kaynaklandığına, engelli
atamalarına, öğretmenlerin ek ders ücretlerindeki gecikmeye, huzurevi
çalışanlarının ödenmeyen fazla çalışma
ücretlerinin bir an evvel karşılanması gerektiğine ve
Basın İlan Kurumunun açıklamakta geciktiği resmî ilan
fiyatları sebebiyle yerel ve ulusal gazetelerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, mübarek üç ayları ve Regaip Kandilini
tebrik ettiğine, Yunanistanın göçmenlere yönelik sistematik zulüm ve
işkencelerine, Kıbrısta konuşlanan Birleşmiş
Milletler Barış Gücünün görev süresinin uzatılmasına ve
Birleşmiş Milletlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini bir
an önce tanıması gerektiğine ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 2022 yılı Ocak
ayı ihracat rakamlarına, Çin modelinin çöktüğüne, hakları
için direnen işçi ve emekçilerle dayanışma içinde
olduklarına, İstanbul Ticaret Odasının
açıkladığı enflasyon rakamlarına, ağır hasta
tutuklu Turgay Denizin vefatına ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Yunanistanın İpsala
sınırında donarak hayatını kaybeden göçmenlere, üç
aylar ve Regaip Gecesinin İslam âlemine hayırlı
olmasını dilediğine, elektrik ve doğal gaz
fiyatlarındaki fahiş rakamların vatandaşın
ödeyebileceği noktaya çekilmesi gerektiğine ve Bakırköylü
Sanatçılar Derneğinin tahliyesine ilişkin açıklaması
31.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- Siirt
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Nurcan Arslan
cinayetine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz haydutluğu,
silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle müşterek mücadele
amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009
tarihli ve 934 sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve birer
yıl uzatılan izin süresinin 10/2/2022 tarihinden itibaren bir
yıl daha uzatılmasına, ayrıca denizde terörizmle mücadele
harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı
tarafından yapılması için Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca izin verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1858)
B) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, İstanbul Milletvekili Özgür Karabatın Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden ve Zonguldak Milletvekili Deniz
Yavuzyılmazın Dijital Mecralar Komisyonu üyeliğinden geri
çekildiğine ilişkin yazısının 2/2/2022 tarihinde
Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge
yazısı (4/157)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan
Usta tarafından, TÜRK TELEKOMun özelleştirme işlemlerinin ülke
ekonomisine verdiği zararların incelenmesi, söz konusu
özelleştirme sonucunda devletin zarara uğramasına sebep olan
ihmaller ile bu ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi, 2026
yılında zaten kamuya devredilecek bir varlığın
Varlık Fonu tarafından satın alınmasının hazineye
yükleyeceği maliyetin hesaplanması ve bu süreçte yeniden kamu
zararı oluşmaması için gerekli önlemlerin alınması
amacıyla 2/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, AİHM kararlarının
uygulanmamasının yarattığı sorunların
araştırılması amacıyla, 2/2/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, İçişleri Bakanlığının emanetinde
olan MOBESE kayıtlarının hukuk dışı şekilde
servis edilmesinde sorumlulukları olanların ortaya
çıkarılması, demokrasiye darbe niteliğindeki
uygulamaların önüne geçilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
31/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Şubat 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23 ve 24
Şubat 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında
yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun çalışma gün
ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.- Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
3.- Dijital
Mecralar Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
4.- Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
X.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.- Konya
Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu
Teklifi (2/4056) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(S. Sayısı: 302)
XI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
Şırnakın Cizre ilçesinde bir hudut karakoluna teröristlerce
yapılan saldırıda şehit olan Piyade Er Tarık Tarcana
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl'ün, 2010-2022 yılları arasında Türk
vatandaşlığı kazanan kişilerle ilgili çeşitli
verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/57056)
2.- Konya
Milletvekili Abdulkadir Karaduman'ın, Atatürk Üniversitesi Uygulamalı
Bilimler Fakültesinin Oltu ilçesine taşınmasına ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/57058)
3.- Ankara
Milletvekili Gamze Taşcıer'in, 18 Eylül 2018 tarihinden bu yana
istisnai yolla Türk vatandaşlığı kazananlara ilişkin
sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın
cevabı (7/57061)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
İşsizlik Sigortası Fonundan işsizlere ayrılan bütçeye
ve fonda biriken tutara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/57252)
5.- İzmir
Milletvekili Özcan Purçu'nun, ÖSYM tarafından yapılan
sınavların ücretlerine ve KPSS puanlarının geçerlik
süresinin kaldırılması önerisine ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı
(7/57386)
6.- İzmir
Milletvekili Bedri Serter'in, İzmir'deki Atatürk Kültür Merkezi binasının
İl Emniyet Müdürlüğüne devredileceğine dair iddialara
ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat
Oktay'ın cevabı (7/57390)
2
Şubat 2022 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51nci
Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Muğla
hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcana aittir.
Buyurun Sayın Gökcan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcanın, Muğlaya
ilişkin gündem dışı konuşması
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHPli Menteşe Belediyesinin
Bayırda kurulacak olan çimento fabrikasına ruhsat vermesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi,
aziz milletimizi ve kıymetli hemşehrilerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Son günlerde Muğla kamuoyunu yakından
ilgilendiren ve gündem olan Menteşe Belediyesinin çimento fabrikası
kurulması için ruhsat vermesini hayret, üzüntü ve ibretle izlemekteyim.
Lafa gelince mangalda kül bırakmayan sözde çevreci CHPliler yine
sınıfta kaldı. Yanan orman alanlarını imara
açacağımız yalanını söylediler, biz de rant
alanlarını imara açmadık.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Bodrum,
Bodrum
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Yanan ormanları
yeşillendirdik, çevreyi ve yeşili koruduk.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde yirmi yıllık AK PARTİ
iktidarlarımız döneminde havayı, denizimizi,
sularımızı ve göllerimizi koruduk. Cumhuriyetimizin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün de ifade ettiği gibi: Biz doğayı
korudukça doğa da bizi koruyacaktır. CHPli belediye ise
hemşehrilerimizin bütün tepkilerine rağmen Menteşe ilçemizde
çimento fabrikası kurulması için ruhsat verdi. CHP Muğla milletvekilleri
kamuoyunu yanıltıcı açıklama yaptılar, yine,
Hükûmetimizi ve Bakanlığımızı suçladılar. CHPli
vekiller ruhsat veren kendi belediye başkanlarıyla görüşüp
ruhsatı iptal ettirseler ya, elinizden tutan mı var? Ama nerede! Niye
kamuoyunu ve hemşehrilerimizi yanıltıyorsunuz, niye her zamanki
gibi timsah gözyaşları döküyorsunuz?
ÇED verilmesi
İlgili
bakanlığımızı suçluyorlar. Hâlbuki ÇED sadece çevresel
etkilerin değerlendirilmesinden ibarettir. Herhangi bir faaliyet için
ÇEDin olumlu verilmesi, ruhsatın verilmesi anlamına gelmemektedir.
ÇED, prosedür gereği verilir; plan veya izin onayı değildir.
Ruhsat verilmesiyse, tamamıyla CHPli belediyenin isteği ve
işgüzarlığıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Menteşe ilçesi Bayır Mahallesinde yer alan çimento
fabrikası imar planı Bayır Belediyesi ve Muğla İl Özel
İdaresi İl Genel Meclisi kararlarıyla 5/9/2007 tarihinde
onaylanmıştır. Muğla İdare Mahkemesi iptal edilen ÇED
kararını gerekçe göstererek ilgili planları iptal etmiştir.
Muğla Büyükşehir Belediyesi de mahkeme kararına istinaden ilgili
planı 2017 tarihinde iptal etmiştir ancak ÇEDin iptal olması
plan iptalini gerektirmemektedir ve böyle bir mevzuat da yoktur. Menteşe
Belediyesi mahkemece iptal edilen planları Danıştaya
taşımıştır. İlgili faaliyetin yer
aldığı plan için Danıştay 6. Dairesi de ÇED iptalinin
plan iptaline sebep oluşturmayacağı yönünde kararı
vermiştir. ÇED iptal kararını bozmuş ve dosyayı
Muğla İdare Mahkemesine iade etmiştir. Muğla İdare
Mahkemesi de ilgili planları geçerli kılmıştır.
Mahkeme kararına istinaden Muğla Büyükşehir Belediyesi 2019
tarihinde, Menteşe Belediyesi de 3/9/2019 tarihinde Meclis kararı
almıştır, planlar tekrar yürürlüğe girmiştir.
2006 yılında ÇED alınmış
ancak daha sonra mahkemece ÇED iptal edilmiştir. İlgili firma, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığından 2014 yılında tekrar
ÇED kararı almıştır. 2014 tarihinde verilen ÇED raporu
yasal olarak yedi yıl geçerlidir. ÇED süresinin bitimine iki gün kala
Menteşe Belediyesi çimento fabrikası için inşaat ruhsatı
vermiştir. CHPli Sayın Girgin konuşmasında Mektup
doğru fakat adres yanlıştır. şeklinde bir
açıklama yaptı. Sayın Girginin dili sürçmüş
sanırım, biz doğrusunu söyleyelim: Evet, mektup da doğru
adres de doğru. O adres de CHPli Menteşe Belediyesidir.
Siz, Muğlalıların aklıyla dalga
mı geçiyorsunuz? Hem ruhsatı veriyorsunuz hem de
Bakanlığımızı suçluyorsunuz. Ruhsatı veren siz,
suçlu olan biz miyiz? Allah aşkına bu neyin kafası? Bu
nasıl bir akıl tutulmasıdır? Yangından mal
kaçırır gibi, ÇED süresinin bitimine iki gün kala ruhsat verilmesini
gerçekten anlamak mümkün değildir. Menteşe Belediyesi uzun
zamandır sümen altında tuttuğu bu dosyayı neden şimdi
imzalayarak ruhsatı vermiştir? Seçim öncesi, çevre konusunda STKlerle
birlikte çalışacağını söyleyen Menteşe Belediye
Başkanı neden çevrecilere ve hemşehrilerimize
sırtını dönmüştür? Bunu lütfen kamuoyuna
açıklayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Toparlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) Menteşe Belediye
Başkanı Bahattin Gümüş, Muğla Büyükşehir Belediye
Başkanı Osman Gürüne sormadan, ondan izinsiz bir bardak su bile
içemez. CHPli Büyükşehir Belediye Başkanı bugüne kadar neden
sessizliğini korudu, Muğla ve kamuoyunu yakından ilgilendiren
böyle önemli bir konuda neden açıklama yapmadı? Sayın Osman
Gürün bu işin neresinde? Eğer gerçekten çevreyi,
hemşehrilerimizi ve Muğlayı düşünüyorsanız
verdiğiniz ruhsatı iptal edin.
Kıymetli hemşehrilerim, bizler de sürecin
takipçisi olacağız. Yeryüzü cenneti Muğlamızı sözde
çevrecilere rağmen koruyacağız ve korumaya da devam
edeceğiz.
Bu bilgiler ışığında Gazi
Meclisimizi, aziz milletimizi ve kıymetli Muğlalı
hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AYDIN (Bursa) Sayın Başkan
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz.
ERKAN AYDIN (Bursa) Şimdi, Sözde çevreci
CHPliler. diyerek
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Ve ismimi
zikretti.
ERKAN AYDIN (Bursa)
bizzat Muğla
Milletvekilimizin ismini söyleyerek sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Ne dedi size, ben kaçırdım
orayı?
ERKAN AYDIN (Bursa) Sözde çevreci CHPliler.
dedi
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Efendim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Doğru söylemiş
Başkanım.
BAŞKAN Arkadaşlar
Bir dakika
ERKAN AYDIN (Bursa) Bir saniye
Sözde çevreci CHPliler. diyerek, direkt isim
vererek, Neyin kafasını yaşıyorsunuz? diyerek itham
etmiştir. İç Tüzük 69a göre cevap hakkı istiyoruz. Sayın
Girginin de ismini vermiştir direkt.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Özde CHPli diyecek
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Girgin, kürsüden buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Girgin, yeni bir sataşmaya yol
açmayalım lütfen, günümüz uzun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, Muğla Milletvekili
Yelda Erol Gökcanın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu fabrikayı
milletin başına bela eden AKP iktidarıdır. 2007-2008
yıllarında İl Özel İdaresi ile AKPli Bayır Belediyesi
tarafından çimento fabrikasına ait imar planları
onaylanmıştır, Bakanlık da ÇED Olumlu raporu
vermiştir. Yatağan Deştin köylüleri iptal davası
açmış ve arkasından da bunu kazanmıştır.
Büyükşehir Belediyemiz ve ilçe belediyemiz de planları
Danıştay kararından sonra iptal etmiştir. Ancak Çevre
Bakanlığı ikinci bir ÇED raporu düzenleyince Danıştay
bizim belediyelerimizin aldığı iptal kararını
bozmuştur. AKPli Bayır Belediyesi ve Muğla Valiliğinin
yaptığı planlar tekrar yürürlüğe girmiştir. Ne
Menteşe Belediyesi ne Muğla Büyükşehir Belediyesi yeni bir plan
onaylamamıştır. Menteşe Belediyesinin Danıştay
kararını yok sayma imkânı yoktur. Sonuç itibarıyla,
belediyelerimiz yargı kararları karşısında eli kolu
bağlı bırakılmıştır.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
et!
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Şimdi,
sayın vekil söyledi burada, timsah gözyaşları döküyor. Yok öyle
kendinizi sıyırmaya çalışmak.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı verme!
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) İkinci
ÇED olmasa planlar zaten bizim belediyelerimiz tarafından yürürlükten
kaldırılmıştı.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) İptal et
ruhsatı!
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Soruyoruz:
Bakanlığınızın hazırladığı ikinci
ÇED raporuna tepki gösterdiniz mi? Kendi Bakanlığınıza
dönüp Bunun çevreye maliyeti çok olur. dediniz mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
et, ruhsatı! Ruhsatı iptal et!
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Bakanlık
nezdinde bir girişimde bulundunuz mu? Kent Konseyi dava açtı. Biz
dava açanlarla beraberiz, çimento fabrikasının kurulmasına
karşıyız. Siz de çıkıp Biz dava açanlarla beraberiz.
ÇED iptal edilsin. diyebiliyor musunuz, diyemiyor musunuz?
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
et, ruhsatı!
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Samimiyseniz
gelin, dava açanlara destek verin; hodri meydan! Siz, iktidar milletvekili
olarak Bakanlığa ÇED iptal çağrısında bulunun, bizler
sizlerle beraberiz. (CHP sıralarından alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
edin!
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Ayrıca,
alelacele diye de bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Faaliyetleri
başladığından dolayı ÇEDin geçerli olduğuna dair
Bakanlığın bir yazısı var, sizlerin bundan haberiniz
bile yok.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
et!
BAŞKAN Evet, Sayın Girgin, süreniz
tamamlandı.
SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Meclis
araştırması önergesi verin, araştıralım;
araştıralım, gizli kalmasın.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
et, ruhsatı senin belediyen vermiş!
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Meclis
araştırması önergesini verin lütfen; öyle Çamur at, tutsun.
yok.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
edin, belediyen vermiş! Vatandaşlarımız da Belediye
başkanı ruhsatı iptal etsin, gelsin. diyor.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Araştırma
önergesi verin lütfen, destekleyelim; öyle kuru kuruya hakaret yok.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
et, ruhsatı!
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) Beraber
Bakanlığa gidelim, buyurun.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Başkanım,
araştırma önergesi versinler lütfen, merak ediyoruz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Hadi
araştıralım hep beraber, araştıralım hep beraber.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade
ediyorsanız çalışmalara devam edelim.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) Peki,
Başkanım.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Ver
araştırma önergesini biz Evet. diyoruz Sayın Vekil. Ver
araştırma önergesini evet diyoruz, araştıralım.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
(Devam)
2.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçayın,
gençliğin önemine ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz,
gençliğin önemi hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Nevin
Taşlıçay'a aittir.
Buyurun Sayın Taşlıçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Hadi
gel, araştıralım; hodri meydan!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Ruhsatı iptal
edin. Bana söyleme belediye başkanlarınız var, söyle, iptal
etsin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Gökçel; hatip kürsüde, lütfen...
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Bakanlığa gidelim, Bakanlığa.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) Bakanlığa
gitme, belediyeye git.
NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bütün ümidim gençliktedir. Bu söz,
yaşamı boyunca düşündüklerini, ülkesi ve milleti için ümit
ettiklerini birer birer hayata geçirmiş Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'ün bütün ümitlerinin öznesini dünyaya beyanıdır. Yeniden
doğan, yerinden doğrulan bir milletin ve açık zihinler,
yetenekli eller, geniş gönüller toplamından mürekkep bir medeniyetin
açık şifresidir.
Türk milletinin muhteşem geleceğinin müjdecisi,
ayakları yerden kesilmemek suretiyle parmak uçlarıyla
yıldızlara uzanabilen Türk gençleridir. Bu gençler, tarih boyunca
ideallerle ruhunu bezemiş ve ulaşmak istediği ülküler için
mücadeleler verirken yaşamın ve toplumsal yapının bozuk
yanlarını tamirde ustalaşmış bir milletin bugünkü
evlatlarıdır. Atalar mirası bu ruhla, günümüzde dünya üzerindeki
gelişmeleri yakından takip etmekle yetinmeyip bizatihi gelişmeyi
sağlayacak akla ve bilgiye sahip olmak için çaba gösteren gençlerimiz bu
kıymetli amaç doğrultusunda hayata geçirdikleri TEKNOFESTlerle gurur
kaynağımız olmuş, bugünümüzden geleceğe bir
ışıltı sunmuştur. Bu ışıltıyı
dünyamız için büyük bir ışığa dönüştürecek cevher
gençlerimizin ufkunda saklıdır. Ne ekersen onu biçersin. sözünün
sosyolojik nesnesi milletimiz ise öznesi de Türk gençliğidir. Millî
kimliğimizi koruyacak kuvvetin merkezi gençlerimizdir; kuvveden fiile
geçmenin yegâne yolu ise onları fikri hür, vicdanı hür bireyler
olarak yetiştirmektir. Gençlerimizi ondalık bölümleyerek nesil nesil
ayırmak yerine onların tercihlerine saygı duymak, geçmişin
kadim bilgisi ile geleceğin ilgisi arasında sağlam temeller
kurmalarına yardımcı olmak asli ve vicdanı
sorumluluğumuzdur.
Sayın milletvekilleri, asli ve vicdani
sorumluluğumuz üzere belirtmek isterim ki Türkiye Cumhuriyetini güçlü
kılmak insan kaynaklarımızı doğru yönetmekten,
özellikle de gençlerimizi nitelik sahibi, kişisel donanımı
yüksek bireyler olarak yetiştirmekten geçmektedir. Geleceğimiz
adına gayemiz de gayretimiz de bu anlayışla şekillenmelidir.
Bu bağlamda, çocuklarımızı yetenekleri doğrultusunda
yönlendirme çalışmaları erken eğitim döneminden itibaren
başlamalıdır. Özellikle mesleki eğitim konusunda nitelik
yükseltici çalışmalar gerçekleştirilmeli, bu alanda hizmet veren
eğitim kurumlarımız, ortaya konulacak çalışmalarla,
gençlerimiz tarafından arzu ve tercih edilir hâle getirilmelidir.
Alınacak mesleki eğitimler sonrasında, üniversite tercihi
süreçlerinde gençlerimize, mesleki eğitim aldıkları alanlarda
eğitimlerini devam ettirmek istemeleri durumunda ek puan, burs ve
mezuniyet sonrasında da istihdamda öncelik gibi teşvik
uygulamaları artırılmalı ve çeşitlendirilmelidir.
İnanıyoruz ki bu
çalışmaların gerçekleştirilmesi sonucunda, ülkemizde
yaşanan ve ağır ekonomik sonuçlar doğuran işsizlik
problemi ile en az işsizlik kadar ağır bir problem olan mesleki
yetersizlik ve nitelikli eleman eksikliği arasındaki kısır
döngü ortadan kaldırılabilecektir. Bu kısır döngünün son
bulabilmesi için ilgili bakanlıklarca, ilgili sivil toplum kuruluşlarının
da içinde bulunacağı bir süreç başlatılmalı, var olan
çalışmalar hızlandırılmalı ve mesleki eğitim
özendirilmelidir. Bu doğrultuda yapılacak çalışmalarda sektör
temsilcilerinin de ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı, mesleki
eğitimini tamamlayan gençlerimizi istihdam eden işletmelere
teşvik uygulamaları da hayata geçirilmelidir.
Toprağı işiten, çeliği
ışıtan ve insanı yaşatan anlayışla,
geleceği şekillendirecek olan mahir ellere kıymet vermek
sorumluluğunu taşıyoruz. Üreten ülke, güçlü sanayi; güçlü
sanayi, güçlü ekonomi; güçlü ekonomi de huzurlu ve güçlü Türkiye demektir.
Sözlerimi, Genel Başkanımız
Sayın Devlet Bahçelinin, göz bebeğimiz, övünç
kaynağımız Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür
Vakfının düzenlediği Türk Gençlik Kurultayında
yapmış olduğu konuşmasının şu cümleleriyle
bitirmek istiyorum: Nasıl bir gençlik? Peşin hükümlerin
tuzağından, önyargıların prangalarından kurtulmuş
bir gençlik. Nasıl bir gençlik? Vicdan ile irade bağımsızlığına
hiçbir zaman ipotek koydurmamış bir gençlik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NEVİN TAŞLIÇAY (Devamla) Son cümlem.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
NEVİN TAŞLIÇAY (Devamla) Nasıl bir
gençlik? Şahsiyetli olmayı insan olmanın ön şartı
gören bir gençlik. Bu anlayış ve ruha sahip gençlerimizin var
olduğuna tam inançla Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz,
Adıyamanın sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Abdurrahman Tutdereye aittir.
Buyurun Sayın Tutdere. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin,
Adıyamanın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün takvimler
2/2/2022 tarihini gösteriyor. Bugün Adıyamanımız için,
hemşehrilerimiz için özel bir gün. Bu özel günde sorunları
çözülmüş kentin doğal güzelliklerini, inanç merkezlerini sizlere
anlatmak isterdim ama son günlerde özellikle seçim bölgem olan Adıyaman
yoksulluk, işsizlik ve bayat ekmek kuyruklarıyla maalesef gündeme
geliyor. Dertler çok, sorunlar çok, onun için sorunlardan biraz
bahsedeceğim.
Benim şehrim Adıyaman, bugün ulusal bir
gazetede Oy Aman Aman Burası Adıyaman
başlığıyla bayat ekmek kuyruklarıyla gündeme geldi. Bu
beni çok üzdü, bu ilin milletvekili olarak vicdanım sızladı,
inşallah bu tabloya sebebiyet veren iktidar partisinin de vicdanı sızlamıştır.
Bu tablonun sebebi sizsiniz Sayın Elitaş, iktidar partisidir.
Peki, Adıyaman son günlerde neden hep
yoksullukla, işsizlikle, açlıkla gündeme geliyor. Bu kentte petrol
var, su var, toprak var; dağı var, ovası var, narı var,
bademi var, madeni var; her şey var, Allah her şeyi vermiş ama
kent işsiz, kent yoksul, insanlar evine ekmek götüremiyor. Bunun sebebi
sizsiniz. Neden mi? Bakınız, bunu rakamlar söylüyor, bunu sizin kente
yapmış olduğunuz yatırımlardaki beceriksizliğiniz
söylüyor. Adıyaman, Fırata ev sahipliği yapıyor,
dünyanın en büyük barajı Atatürk Barajına ev sahipliği
yapıyor, bugün Adıyamanda Ahmet amca, Hasan amca kuru tarım
yapıyor. Bu kent dünyanın en büyük barajına ev sahipliği
yapıyor, topraklarının yüzde 87sinde kuru tarım
yapılıyor. Sebebi sizsiniz, her seçimde Sulama projelerini bitireceğiz,
barajları bitireceğiz. dediniz, yapmadınız; halkı
kandırdınız, halkı aldattınız, gerekli destekleri
vermediniz. Mesela, Koçali Barajı
Koçali Barajı, gerçekten,
Adıyaman için çok önemli bir baraj. Siz başlangıç tarihi 2015,
bitiş tarihi 2026 olarak projede yazmışsınız. Peki, bu
baraja yeteri kadar kaynak ayırıyor musunuz? Bakınız,
Cumhurbaşkanlığının açıklamış
olduğu yatırım programına bakın, sadece bu yıl
için Gömükan Barajına 65 milyon, Koçali Barajına 70 milyon para
ayrılmış. Bu ödeneklerle bu barajların on yıldan
aşağı bitme şansı yok. Eğer bu barajlar bitmezse
Adıyamanlılar işsiz kalmaya, yoksul kalmaya devam edecek. Ben
bütün Adıyaman adına sizlere çağrıda bulunuyorum: Bu
yatırımlara gerekli kaynakları ayırın, bu
insanlarımızı artık yoksulluktan, açlıktan
kurtarın. Bu barajın sahasındaki köylerde yaşayan
yurttaşlarımızın iskân sorununu çözün,
kamulaştırma sorununu çözün. Bunları da çözemediniz ve şu
anda insanlar sizden çözüm bekliyor.
Değerli milletvekilleri, Adıyaman, uzun
uğraşlar sonrası 6ncı bölgeye alındı. 6ncı
bölgeye alındı ancak OSBsinde yer yok diye -şu an bir yıl
geçti üzerinden- daha Adıyamana bir çivi çakan kimse yok. Sebebi ne
biliyor musunuz? Yine sizsiniz. OSBnin sorununu neden çözmüyorsunuz?
İşverenlerimiz, sanayicilerimiz hepsi bekliyor. Yeni
yatırımcı geliyor, yer yok, geri gidiyor. Peki, siz neden
varsınız, iktidar olarak niye varsınız? Siz eğer bir
OSBnin sorununu çözmeyecekseniz, eğer siz küçük bir sanayi sitesinin
sorununu çözmeyecekseniz bu millet adına yönetme yetkisini nasıl
yerine getiriyorsunuz, soruyorum sizlere. Adıyamanın en büyük sorunu
işsizliktir, işsizliği çözecek olan sulama projeleridir, sanayi
yatırımlarıdır, bunların hepsi sizden dolayı aksamış
durumda. Bir an evvel Adıyamanımızın OSBdeki yer sorununu
çözün.
Adıyamanlı sanayici şunu söylüyor:
Bizi boş bir tarlaya atmışlar Top oynayın. diyorlar.
Kale yok, top yok, hiçbir şey yok Top oynayın. diyorlar. Böyle bir
şey olmaz, Adıyaman sanayicisi bunu hak etmiyor, Adıyaman
halkı bunu hak etmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şehrim Adıyamanımız gerçekten Anadolunun
en güzel kentlerinden bir tanesi ancak yirmi yıllık AK PARTİ
iktidarı döneminde hak ettiği kamu yatırımlarını
alamadı. Ulaşımda, sağlıkta, eğitimde,
tarımda, turizmde artık bu kent hakkını istiyor,
hakkını! Artık, hakkımızı verin, yeter! Yeter
diyoruz! (CHP sıralarından alkışlar) Artık,
Adıyaman oraya buraya ırgat gönderen işsizlerin ve
yoksulların kenti olmaktan sıkıldı. Artık,
Adıyamanı görün. Eğer siz Adıyamanı görmezseniz
benim hemşehrilerim ne yapacak biliyor musunuz? Sandık
geldiğinde, o gün geldiğinde sandıkta onlar da sizi görmeyecek,
sandıkta sizi evinize gönderecekler onlar. Onlar bu sözü vermiş
bulunuyorlar ve sizlerden sandık öncesi son kez bu kamu
yatırımları için destek bekliyoruz. Bu kente sahip
çıkın, bu kentten her dönem oy alıyorsunuz ancak
yatırım yapmıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tutdere.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) Bütün
Adıyamanlılar sizden çözüm bekliyor.
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Kültüre gelemedin Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekilimize söz vereceğim.
Evet, Sayın Altaca Kayışoğlu,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
Gülbahar Kaya cinayetine ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Uzaklaştırma kararının
kalktığı gün bir kadın daha bir erkek tarafından
Samsunda katledildi. Gülbahar Kaya coronavirüs nedeniyle karantinada
olduğundan yeni başvuru yapamadığı için bugün
artık yaşamıyor. İstanbul Sözleşmesi olmadan da
kadınları biz koruruz. diyen İçişleri Bakanı Soyluya
soruyorum: Gülbaharı neden koruyamadınız? Kaç Gülbahar daha
ölecek? Sorumlular koruyamadığı için ölen her kadın, tehdit
altındaki diğer kadınların her güne ölümü soluyarak
başlamasına neden oluyor. Uzaklaştırma kararının
süresinin dolması nasıl erkekleri cesaretlendiriyorsa İstanbul
Sözleşmesinin kaldırılması da aynı şekilde
cesaretlendiriyor ve kadınlar öldürülüyor; bu vebal sizin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Barut
2.- Adana Milletvekili Ayhan Barutun, Adanadaki gençlerin yüz yüze
bırakıldığı uyuşturucu tehlikesine ilişkin
açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) Sayın Başkan,
gençlerimiz ve çocuklarımız bizim geleceğimiz. Onların iyi
eğitim almaları, güzel bir yaşam sürmeleri yarınlarımız
için hayati derecede önemlidir. Çocuk ve gençlerimizi her türlü kötü
alışkanlıklardan, şiddet ve eşitsizlikten korumak ve
gözetmek temel görevimizdir.
Geçen hafta seçim bölgemiz Adanada ihtiyaç sahibi
öğrenci ve yurttaşlarımızı yalnız bırakmayan
Çare Sizsiniz Yardım Derneğimizi ziyaret ettik. Burada
tarafımıza iletilen taleplerin karşılanması ve
sorunların çözümü için biz var gücümüzle uğraşıyoruz ancak
öyle bir iddia dile getiriliyor ki ürpermemek mümkün değil. Gençlerimizin
uyuşturucu tehlikesiyle yüz yüze bırakıldığı
söyleniyor. Halk arasında kristal ateş \ buz met gibi isimlerle
anılan, kuvvetli bağımlılığa neden olan bir
uyuşturucunun yayıldığı söyleniyor. Bu, son derece
tehlikeli sonuçlar doğurabilecek vahim bir konudur. Bu vahim konuyla
ilgili, ilgili birimlerin ivedilikle harekete geçmesi
sağlanmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, barajlar ve sulama
suyu projeleriyle ilgili yeni bir atılım başlatılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yağan
yağışlar, özellikle kar çiftçimizin yüzünü güldürmüştür.
2022 yılında bir seferberlik ilan edilerek bütün Türkiyede barajlar
ve sulama suyu projeleriyle ilgili yeni bir atılım, yeni bir hamle
başlatılmalıdır. Özellikle seçim bölgem olan Mersinde
Pamukluk Barajı, Sorgun, Aksıfat ve Alaköprü Barajları yüzde 90
seviyesinde tamamlanmış ve su tutmaya
başlamıştır. Bunların sulama suyu projeleriyle ilgili
ivedi bir çalışma yapılmalı, buna hız verilmeli ve
çiftçimizin yazın su sıkıntısı çekmesinin önü
alınmalıdır. Ayrıca da tarımsal sulamayla ilgili
olarak destekler artırılmalı, tarımsal sulamada
kullanılan elektrik en az yüzde 50 düşürülmeli, mazot ve gübrede de
çiftçimize acil destek verilmelidir.
Bu şekilde yine Avrupanın en çok,
dünyanın da en çok üreten 10 ülkesinden biri olmaya, bölge olarak da
Türkiye'nin en çok ihracatını yapan Mersin olmaya devam edeceğiz
diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın İlhan
4.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
sağlık çalışanlarının acilen çözülmesi gereken
sorunlarına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Covid-19a ek olarak şu an Omicron
vakaları da giderek artmaktadır ve tüm mücadele, pandemi süresince olduğu
gibi, yine sağlık çalışanlarımıza yüklenmiş
durumdadır. Ancak bizler, maalesef, şu ana kadar alkış
dışında onlar için hiçbir şey yapamadık.
Sağlıkta şiddet, özlük hakları, malpraktis, uzun
çalışma süreleri, çalışma koşulları ve çözümü
konusunda TBMM tarafından sözler verilen ama sebepsizce askıya
alınarak unutulan, ekonomik sorunları başta olmak üzere,
sağlık çalışanlarının acilen çözülmesi gereken
sorunları var ama bizler hâlâ bu konuda en ufak bir adım bile
atamadık. Bir an önce amasız, fakatsız, hiç beklemeden tüm
sağlık çalışanlarımızın haklarını
vermek için harekete geçmeliyiz. Sağlık
çalışanlarının yıllardır süregelen hak
kayıplarını vermek, pandemi süresince her anlamda yorulan,
yıpranan ve dayanacak gücü kalmayan sağlık
çalışanlarına verilecek bir lütuf değil, aksine bu Meclisin
boynunun borcu olmuştur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun.
5.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalanın, devlet
kurumlarındaki torpil ve adam kayırmaların intiharlara sebebiyet
verdiğine ilişkin açıklaması
ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, devlet kurumlarında çürüme almış
başını gidiyor. Adam kayırma, torpil; iş doruk
noktasına gitmiştir. Parti içerisinde herhangi bir
tanıdığınız, yandaşınız yoksa maalesef
devlet kurumlarında yer bulamıyorsunuz. Bakınız, dört gün
önce, Urfada
28 yaşında atanamayan bir rehber öğretmen var,
adı Mustafa Kaya; 28 yaşındaydı. Artık, Urfada
intiharlar sıradanlaşmıştır; okuyandan tutun,
okumayana; çiftçisinden tutun, iş adamına; işçisinden tutun,
öğretmenine artık toplumun tüm kesimi intihar etmektedir. Bu
intiharların önünün alınması gerekiyor. Devlet kurumu bu
torpilden, kafakol ilişkisinden, adam kayırmaktan bir an önce
vazgeçmelidir. Ülkenin geldiği nokta faciadır. Urfa da bu işte
başı çekiyor. İntihar vakaları gittikçe artmaktadır.
Saygılar.
BAŞKAN Sayın Sümer
6.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Elâzığ merkez
Günaçtı köyü mevkisinde yapımı planlanan biyokütle enerji
santrali ve atık yakma tesislerine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Elâzığ merkez Günaçtı köyü mevkisinde
yapımı planlanan biyokütle enerji santrali ve atık yakma
tesislerinin ÇED raporuyla tespit edilmiş, birçok olumsuz yanı
bulunmaktadır. Bu tesis faaliyete geçtiğinde günlük 36 ton kül havaya
aktarılacak ve 13 ton ağır metal hava sirkülasyonuyla beraber
çevreye yayılacak. 4 adet sondaj kuyusu açılacağından da
çevrede bulunan yer altı suları ağır metaller sebebiyle
zehirlenecek,
BAŞKAN Sayın Gürer.
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Çiftçilerimiz farklı sorunlarla âdeta
boğuşmakta ve üretimi sürdürmeye çalışmaktadır. Girdi
fiyatlarındaki artışların maliyetler üzerindeki
baskısı bir yıldır kırılamamıştır,
artmıştır. Çiftçilerimiz BAĞ-KUR primlerini de ödemekte
zorlanmaktadır. 2022 yılı tarım BAĞ-KUR primi
aylık 1.668 lira olmuştur. Ekonomik buhran çiftçilerin belini
bükmüş, BAĞ-KUR primini dahi ödeyemez hâle getirmiştir. Prim gün
sayısının on beş güne çekilmesi ve çiftçilerimizin
primlerine uygulanan yüzde 5lik hazine teşvik indiriminin en az enflasyon
oranında artırılması beklentidir. Çiftçilerimiz,
ayrıca, Ziraat Bankasının sıfır faizli kredi limitinin
de 250 bin lira olarak güncellenmesini talep etmektedir. Çiftçilerimiz, yüksek
faiz nedeniyle kredi kullanmakta sorun yaşamaktadır. Çiftçilik ve
hayvancılıkta yaşanan sorunları çözmek siyasi
iktidarın görevidir. Bakan, bakan durumundan çözüm üreten konumuna
ermelidir. Çiftçi mutsuzdur; destekler, zamlar karşısında
çiftçiyi korumaktan uzaktır.
BAŞKAN Sayın Taşkın
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, üç aylara
ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün, hicri, 1 Recep 1443. Müslümanlar olarak, her
yıl manevi bir yenilenme mevsimi olarak bizlere gelen mübarek üç aylara
bir kez daha kavuşmanın sevinç, huzur ve mutluluğunu tekrar
yaşıyoruz.
Allahın zamanlar içinde mukaddes
kıldıklarından biri de üç aylar diye bilinen recep, şaban
ve ramazan aylarıdır. İyiliklerin ve güzelliklerin daha fazla
hâkim olduğu bu aylar, dinî ve kültürel hayatımızı derinden
etkilemektedir. Üç ayların gelişi, yeniden derin bir tefekkürün,
esaslı bir murakabenin ve kapsamlı bir nefis muhasebesinin
yapılması için mühim bir fırsattır.
Bu vesileyle, siz değerli milletvekillerimizin,
aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin mübarek üç aylarını
tebrik ediyor, hayırlara vesile olması niyazıyla Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz
9.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, tarımsal destekleme
artışlarının hububat ürünleriyle sınırlı
kalmasının diğer çiftçileri hayal
kırıklığına uğrattığına
ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanımız Kabine
toplantısından sonra yaptığı açıklamayla
tarımsal desteklemelerin geçen yıla göre 3,2 milyar TL
artırılacağını söylediler. Tarım ve Orman
Bakanımız da yapılan artışın buğday, arpa,
çavdar, yulaf ve tritikale gibi hububat ürünlerine
kullanılacağını ifade ettiler. Tarımsal destekleme
artışları, pek tabii, çiftçilerimizi sevindirmiştir ancak
artışın hububat ürünleriyle sınırlı kalması
diğer çiftçilerimizi hayal kırıklığına
uğratmıştır. Özellikle tarım ihracatımızda
gelir olarak başı çeken fındık üreticimizin mazot
desteği 1 TL artırılarak 18 TLye, gübre desteği 4 TL
artırılarak 8 TLye çıkarılmıştır. Dünyadaki
artışla beraber, geçen yıldan bu zamana gübre fiyatları
yüzde 300, mazot fiyatları yüzde 100, tarım girdileri işçilikle
beraber ortalama yüzde 70 civarında artmıştır. Bu oranlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aycan
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, Gelir
İdaresi Başkanlığı personelinin özlük haklarına
ilişkin açıklaması
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, kamu yönetimi açısından düzenli vergi toplanması
çok önemlidir. Bu da Gelir İdaresi Başkanlığının
etkinliğiyle ilgilidir. Gelir İdaresi
Başkanlığının ülkemizin her ilçesinde yeterli
sayı ve nitelikte personelle çalışması çok gereklidir.
Şehrim Kahramanmaraşın ilçelerinde ve başka ilçelerde
Gelir İdaresi Başkanlığı personel
sıkıntısı çekmektedir. Gelir İdaresi
Başkanlığına yeni personel alınmasında fayda
vardır. Çalışan personelin özlük haklarının ve
statüsünün de iyileştirilmesi gereklidir. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda mali hizmetler sınıfının
oluşturulmasında da yarar vardır. Uzun süredir açılmayan
gelir uzmanlığı sınavının açılması,
kadrosunun artırılması, bekleyen kişilerin gerekli yükseltmesinin
yapılması işleyiş ve hizmetlerin etkinliği için
faydalı olacaktır. Genel anlamda, Gelir İdaresi
Başkanlığı personelinin özlük haklarının
iyileştirilmesinde fayda vardır.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Arkaz
11.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkazın, Öğretmenlik
Meslek Kanunu Teklifine ilişkin açıklaması
HAYATİ ARKAZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öğretmen, doğan güneşe benzer,
etrafını aydınlatarak karanlıklara meydan okur. Aziz
Atatürkün dediği gibi: Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak
öğretmenlerdir. Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin
eseridir.
Öğretmenlik Meslek Kanunuyla öğretmenlik
kariyer temelli meslek olacak ve aday öğretmenlik döneminden sonra
öğretmen uzman öğretmen başöğretmen olmak üzere 3
kariyer basamağına ayrılacak. Ayrıca, 3600 ek gösterge de
öğretmenlerimize tanımlanacaktır.
Bu vesileyle, başta Başöğretmenimiz
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, adını
sayamadığım şehit öğretmenlerimize ve
geleceğimizin teminatı olan tüm öğretmenlerimize saygı ve
muhabbetlerimi bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kaya
12.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kayanın, yandaş
basının gece gündüz İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Başkanı Ekrem İmamoğlunu
tartıştığına ilişkin açıklaması
AHMET KAYA (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ya, Sayın Başkanım,
televizyonları açıyoruz, gazeteleri açıyoruz; nereye baksak
sabah akşam İmamoğlu, İmamoğlu,
İmamoğlu... Ya, nedir bu insandan istenen; gerçekten anlama
güçlüğü çekiyorum. Yandaş basının başka bir derdi yok
zaten, gece gündüz İmamoğlunu tartışıyor,
İmamoğlunu masaya yatırmışlar, İmamoğlu
öksürse, hapşırsa haber oluyor. Nedir bu insandan istenen, gerçekten
merak ediyorum ve bir siyasetçiyle bu kadar
uğraşıldığını ilk defa görüyorum. Tüm
engellemelere rağmen Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da Halk Süt
eliyle 130 bin çocuğa süt veriyor, bundan mı rahatsız olunuyor?
En son bir siyasetçi çıktı, İmamoğlunu istifaya davet
etti, bunu da anlayamadım. İBB tarihinde ilk defa 63 bin
öğrenciye eğitim destek bursu sağlanıyor, bundan mı
rahatsız olunuyor?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Tayyip
Erdoğan zamanında 150 bin kişiye verilmişti.
AHMET KAYA (Trabzon) Türkiye'nin en ucuz
ulaşımı sağlanıyor, bundan mı rahatsız
olunuyor? Kadın kooperatifleri aracılığıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, esnafın
Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinden kredi kullanırken
Halkbank tarafından bankacılık ürünlerini almak zorunda
bırakıldığına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Faiz sebeptir, enflasyon sonuç. safsatasıyla
yönetilen ekonomimiz batıyor ve halkımız bunun altında
eziliyor. Batan kesimlerin başında da esnaflarımız geliyor.
Esnaf, en azından AKP gidene kadar ayakta durayım, borcu çevireyim
diye kredi kullanmakta. Biliyor ki AKP ve ortakları gidip Millet
İttifakı iktidar olunca esnafı da rahatlatacak düzenlemeler
hızla yapılacak. Ayakta kalmak, işleri döndürmek için
çalışan esnafımız, Esnaf Kefalet Kooperatifinden Halkbank
aracılığıyla kredi kullanırken banka tarafından
bankacılık ürünleri almak zorunda bırakılıyor. Esnaf
aldığı krediyi on beş gün hesapta tutmak zorunda,
altın hesabı açmak zorunda, bireysel emeklilik sistemine girmek
zorunda; esnaf canının derdinde, devletin bankası ciro derdinde.
Yapılan, en hafif tabiriyle, ayıptır. BDDKnın veya ilgili
bankanın yönetiminin bu ayıba Dur! demesi gerekir. Esnafa borçtan
başka ne verdiniz ki yüksek faizle verdiğiniz para için bir de bin
bir şart koşuyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Kayan
14.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, esnaf
emeklilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Esnaflık, ormanda yaşamak gibidir. Ormanda
yaşarken neyle ne zaman karşılaşacağınız hiç
belli değildir. Rüzgârla, yağmurla, karlarla tek
başınıza mücadele etmektir; vahşi hayvanlara
karşı tek başınıza mücadele etmektir.
Karnını doyuracak, sırtını giyinecek ve aileni
barındıracak yuva kuracaksın. Esnaflıkta da durum aynıdır.
Sermayeni koyacak, mal hizmet alacak, yapacak, müşteriye sunacak, para kazanacak;
devlete elektrik, su, yol, doğal gaz parası, SGK, BAĞ-KUR primi
ödeyeceksin; sonra vergini de vereceksin. Sıra emekliye gelince de
Hayır, orada sen yoksun...
Esnaf bundan çok şikâyetçidir, esnaf
hakkını aramak istiyor ve o hakkını da almak istiyor.
Ayrıca da bu zamlarda emekli yüzde 24 zam almaktadır diğerleri
yüzde 30, yüzde 50 zam alırken. Bunun mutlaka eşitlenmesini istiyor
emekçi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Önal
15.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önalın, zamların
vatandaşa nefes aldırmadığına ilişkin
açıklaması
AHMET ÖNAL (Kırıkkale) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Elektrikten doğal gaza, benzinden mazota,
sütten ayçiçeği yağına kadar neredeyse tüm ürünlere gelen zamlar
vatandaşımıza nefes aldırmıyor. Kırıkkalede
geçen yıl ortalama 1 haneye 150 TL gelen elektrik faturası 400 TLye,
500 TL gelen doğal gaz faturası ise bin TLye çıkmış
durumda. Kırıkkale Yenimahallede 60 metrekarelik bir bakkal
dükkânına gelen elektrik faturası 3.150 TL. Esnafımız isyan
ediyor, Bu faturayı ödeyememem; çoluğuma çocuğuma kim bakacak,
dükkânımı kapatacağım. diyor. BAĞ-KUR sigorta primi,
yüksek faturalar derken esnafımız da vatandaşımız da
evine ekmek götüremiyor. Vatandaşımız yüksek fatura ödememek
için evinde battaniyeyle ısınmaya çalışıyor. Asgari
ücrete, emekli maaşına yapılan sözde zamlar vatandaşın
cebine girmeden erimiş durumda.
Vatandaşımız kendisini bu hâle
getirenlere ilk seçimde hak ettikleri faturayı kesecek diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şeker
16.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, Sedef
Kabaşın Cumhurbaşkanlığı makamına
ilişkin sözlerine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, insanlıktan
nasibini almamış Sedef Kabaşın Cumhurbaşkanlığı
makamını aşağılık sözlerle hedef alması
muhalefet değil, ahlaksızlıktır; lanetliyorum. Bu
insanlık yoksununun sözlerinde Hakaret yok. diyen Cumhuriyet Halk Partililere
ve İYİ Partililere diyorum ki: İnsanlığın yüz
karası malum şahsın Şuna inanıyorum ki Recep Tayyip
Erdoğanla devam eden, küstahça kullandığı hakaret
cümlesinde Recep Tayyip Erdoğan yerine Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu veya Meral Akşener, saray yerine genel
merkez deseydi ne düşünürdünüz? Millî iradeyi hazmedemeyip Recep Tayyip
Erdoğan düşmanlığıyla ömrünü tüketenler, bu hakaret
ifadesinde sizin isminiz ve kurumunuzun adı olsaydı Bu atasözü tam
da beni ve kurumumu tarif ediyor. mu diyecektiniz?
ATİLA SERTEL (İzmir) Gelecek dönemi
garantilemeye çalışıyorsun.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Yirmi
yıllık iktidar, milletin değerlerine hakaret ederek değil,
ancak millete hizmet ederek kazanılır diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özdemir
17.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Öğretmenlik
Meslek Kanunu Teklifine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sadece öğretmenlerimizi değil 84 milyonu
ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren Öğretmenlik Meslek Kanunu
Teklifinin görüşmelerine bugün Genel Kurulda devam edilecek ancak
böylesine önemli bir meslek kanunu teklifi, maalesef, gerçekten
katılımcı bir müzakere sürecinden geçerek Genel Kurula gelmedi.
Sadece muhalefet partilerinin değil eğitim sendikalarının,
eğitim uzmanlarının tamamı teklifin bu hâliyle çok yetersiz
olduğunu, öğretmenlerin sorunlarını çözmediği gibi
yeni sorunlar yaratacağını ortaya koydu fakat dikkate
alınmadı, talepler karşılanmadı. Mesleğe
başlamada fırsat eşitliği güvenceye alınmadı,
atanamayan öğretmen sorunu çözülmedi; ücretli, sözleşmeli, kadrolu
ayrımı ortadan kaldırılmadı; sözleşmeli
öğretmenlere mazeret tayini hakkı verilmedi, özel kurumlarda
çalışan öğretmenler teklifte yer almadı.
Eğitim fakültelerinden mesleğe giriş
süreçlerine, özlük haklarından niteliğin yükseltilmesine kadar tüm
konuları bütünlüklü ve katılımcı olarak dikkate almak için
teklifin geri çekilmesi çağrımızı bir kez daha
yapıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Girgin
18.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, elektriğe gelen
zamlara ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Muğla'dan bir köy bakkalı diyor ki:
Elektriğe gelen zamlardan sonra küçük esnaf maalesef önce
buzdolaplarının fişini çekti, şimdi de iş yerini
kapatmayı düşünüyor. Mahallemdeki marketlerde dolapların yüzde
60ı çalışmıyor, 6 bin lira fatura geliyor; yazın tüm
dolaplar çalışınca ve sıcak da eklenince 20 bin lira
geleceği kesin; bizlerin bunları kaldıracak gücü yok. Mesela,
yazın benim köyümde çocuklar şu durumda dondurma yiyemeyecek çünkü
küçük bir bakkal olarak dolabı çalıştırma şansım
yok. Bakkalımda sağlıklı hizmet verebilmem için
buzdolaplarının çalışması gerekiyor, vitrindeki
malların görünmesi için ışıkların yanması
gerekiyor ancak zamlardan sonra elektrik faturalarını asla ödeyemem,
yazın çocuklarımıza soğuk meşrubat veremem. Bir ay
gelin, bizimle dükkânda oturun, ondan sonra tekrar konuşalım;
artık bittik, tükendik. Elektrik zamları geri alınsın,
geçinemiyoruz.
BAŞKAN Sayın Güzelmansur
19.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, Yayladağı
Sınır Kapısının açılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hatay'ın 14 Orta Doğu ülkesine açılan
Cilvegözü ve Yayladağı Sınır Kapıları on bir
yıldır kapalı. Cilvegözü Sınır Kapısı
güvenlik nedeniyle kapalı, amenna. Peki, hiçbir güvenlik
sıkıntısı olmayan, Suriyeye direkt açılan
Yayladağı Sınır Kapısını neden
açmıyorsunuz? Hem ihracatı engellediniz hem de bavul ticaretini. Hatayın
esnafını borç batağına sürüklediniz, Hataylıların
psikolojisini bozdunuz. Suriye krizinden önce Antakyanın ünlü Uzun
Çarşısının cirosu 750 bin dolardı şimdi ise 50
bin dolar. Esnaf kan ağlıyor, umurunuzda bile değil.
Buradan Dışişleri Bakanına
sesleniyorum: Hataya yatırım yapmıyorsunuz bari
Yayladağı Sınır Kapısını açınız;
insanlar ticaret yapsın, sadece Hatayın değil tüm bölgenin önü
açılsın. Ama yıllardır biz söylüyoruz, biz duyuyoruz. Merak
etmeyin, ilk seçimde biz söyleyeceğiz, siz Vah vah, nerede hata
yaptık? diyeceksiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Antmen
20.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, motorkuryeler ve kargo
emekçilerinin ekonomik ve sendikal haklarına ilişkin
açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, pandemi sürecinde
olduğu gibi bugün, çetin kış şartlarında PTT
emekçileri, kargo çalışanları ve özellikle motorkuryeler
canlarını ortaya koyarak emek veriyorlar,
çalışıyorlar. Özellikle motorkuryeler ve kargo emekçileri,
ekonomik ve sendikal haklarını almak ve insanca çalışma
şartları için mücadele ediyorlar. Can güvenlikleri, insanca
çalışma koşulları, ekonomik ve sendikal hakları için
çalışan, çabalayan bu emekçilerin taleplerinin
karşılanması gerekiyor. Motorkuryeler ve kargo emekçilerinin bu
haklı taleplerini karşılayan şirketleri kutluyor;
vatandaşlarımızı, bu taleplere sırt çeviren
şirketleri boykot etmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Göker
21.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, sağlık
emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın
Başkanım, pandemi dönemi boyunca canla başla çalışan
hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız
Maaşınıza zam yapacağız. diye
kandırılmış, sağlıkta şiddet yasasının
bir türlü çıkmamasından cesaret alanlarca darbedilmiş,
liyakatsiz amirlerce mobbinge maruz bırakılmıştır,
dünyadaki meslektaşlarına oranla en düşük sosyal ve mali haklara
layık görülmüştür.
Tüm bu olumsuz gidişatı sonlandırmak
için sağlıkta caydırıcı şiddet
yasasının bir an önce çıkartılması, 30 Haziran 2021
tarihli ceza yönetmeliğinin geri çekilmesi, sağlık emekçilerinin
gider ödemeleri ve hak edişlerinin emekliliğe de yansıyacak
makul bir şekilde yansıtılması
sağlanmalıdır. Aksi takdirde yurt dışına doktor
göçü devam edecek, mutsuz hekimler istifa edecek ve ne yazık ki
sağlık sisteminde iş barışı bozulacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmazkaya
22.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
sağlıkta şiddete ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) Kim olursa olsun,
kime yapılırsa yapılsın fiziki ya da sözlü şiddetin
her türlüsüne karşıyız ve şiddete hayır diyoruz.
Son dönemde Türkiyenin hemen hemen her yerinde
sağlık emekçilerimize yapılan saldırılarda,
sağlıkta şiddet olaylarında büyük artış var.
Sağlık emekçilerimize yönelik Sen kim oluyorsun lan! Seni mermi
manyağı yaparım. Seni döve döve öldürürüm. Senin
ağzını burnunu kırarım. Beni neden bekletiyorsunuz?
Bana ne zaman bakacaksınız lan! Bunun hesabını size
soracağım. Sen benim kim olduğumu biliyor musun? gibi sözlü
ve fiziki saldırılar devamlı yapılmaktadır. Bu sözlü
ve fiziki saldırıları bir hâkime, bir savcıya, bir Emniyet
mensubuna, bir subaya yapabilirler mi, soruyorum size. Oysa vatandaş,
saygınlığını tükettiğiniz sağlık
çalışanlarını istediği gibi tehdit edebilmekte, sözlü
veya fiziki şiddet uygulayabilmektedir. Öncelikle bu saldırı
eylemlerinde bulunanları kınıyor, Hükûmetin bu yönde gerekli
yeni koruyucu düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz yoksa bu
gidişle sağlıkçı bulamayacağız.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Arık
23.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, sağlık
emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bakın, genç bir meslektaşım ne diyor:
Geçinemiyorum, bir doktor olarak geçinemiyorum. Şu an şubat ayının
başında olmamıza rağmen aralık ayına ait
performans ödemelerimiz bile hesabımıza yatmadı. Daha bu sabah
küçük kızımın bakıcısının
sigortasını yatırdım, aylık 1.625 TL; geçen ay 1.086
TLydi, neredeyse yüzde 55 zam gelmiş. Aralık ayı
başında gündeme gelip tüm partiler kabul etmesine rağmen geri
çekilen hekim özlük hakları yasası Tekrar görüşülecek. denildi
ama hâlâ görüşülmedi. Ocak ayının ilk on dört gününe ait
maaş farkımız bile yatmadı. Benim bir doktor olarak
dayanacak gücüm kalmadı. Bugün ayın 1i ve benim hesabımda 300
lira kaldı. Yalvarıyorum size Sayın Vekilim, lütfen artık
bir şey yapın, sesimizi duyun.
Lütfen artık sağlık
çalışanlarının sesini duyun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Adıgüzel
24.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Genel Kurul için N95
maskesi tedarik edilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Sayın
Başkanım, pandemide çok yoğun vaka olan günlere geldik. Şu
anda Genel Kurulumuzda 600 vekilimizden -tahmini bir rakam söylüyorum- günde 5
ila 10 vekilimiz her gün pozitif oluyor. Hâliyle, bu arada alınan
önlemleri yetersiz buluyoruz. En azından şu maske, şu elimde
gördüğünüz benim kullandığım N95 maskesi tedariki konusunda
bir öneride bulunuyorum. Çünkü bu, gözlük takan arkadaşlar için de daha
iyi, gözlüklerinde buğulanma yapmıyor ve yüze daha iyi oturuyor ve
daha önleyici. Sadece bizim için değil bunu önermem çünkü biz her gün
onlarca, yüzlerce vatandaşla karşı karşıya geliyoruz,
burada hepimiz bir arada tek bir salondayız. Hem
vatandaşlarımızı korumak -bu
çalışmalarımız devam edecek, görevimiz devam ediyor- hem de
birbirimizi korumak açısından, en azından bu dönemde olsun bu
maskelerden dağıtın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) Ordu Büyükşehir
Belediye Başkanlığı bir hayvan barınağındaki
üç beş görevliye bu maskeden aldı, 100 bin lira harcadı. Bu
Meclisin de milletvekillerine alabileceğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfadaki hastanelerin yetersizliğine ve doktor
eksikliğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sizin vasıtanızla Sağlık
Bakanlığına soruyorum: 2 milyon 500 bin nüfusu olan
Şanlıurfada hastaneler yetersiz; ayrıca çocuk romatolojisi
doktoru yok, diğer branşlarda doktorlar yetersiz.
Şanlıurfalılar hastalarını Gaziantepe veya Adanaya
götürüyorlar. Şanlıurfalılar doktor eksikliğinin
giderilmesini bekliyor. Şanlıurfalıların
sağlığa erişim hakkı bu sebeple ihlal ediliyor.
Şanlıurfalıların bu mağduriyetinin giderilmesini
Sağlık Bakanlığından bekliyorum.
Teşekkür ederim, saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Şimdi Grup Başkan
Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Elitaş, buyurun lütfen.
26.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, tüm İslam âleminin
üç aylarını ve Regaip Kandilini tebrik ettiğine ve Genel Kurul
gündemine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Bugün 2 Şubat 2022 miladi yıl, hicri
yıl olarak da 1 Recep 1443, üç ayların başlangıcı. Tüm
İslam âleminin üç aylarını tebrik ediyorum; inşallah, huzur
ve sükûn içerisinde bu mübarek günleri atlatırız diye ümit ediyorum.
Yarın da Regaip Kandili; yine, tüm İslam âleminin Regaip Kandilini
tebrik ediyorum.
Bu hafta, dün sizin kürsüden okuduğunuz Aden
Körfezi ve Somaliyle ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin
görüşmelerini yaptıktan sonra, millî eğitim temel yasası
diye ifade ettiğimiz 13 maddelik bir kanun teklifinin görüşmelerini
yapacağız. Perşembe günü yine aynı şekilde o kanun
teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz. Yine aynı gün,
Azerbaycanın Şuşa kentiyle ilgili yapılan bir
uluslararası sözleşme Perşembe günü Komisyonumuz tarafından
kabul edildiği takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
takdirlerine sunulacak. Azerbaycana yapılan haksızlıklara
karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi yekvücut olarak kardeş
Azerbaycanın yanında durmayı her zaman bir borç olarak
bilmiştir. Bu süreçte de dün Meclis Başkanlığımızın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının Komisyona havale
ettiği uluslararası sözleşmeyi siyasi parti
gruplarımız yarın görüşerek, inşallah, gündeme alma
konusunda katkı sağlayacaklarını ifade ettiler. Ben
katkı sağlayan değerli gruplarımıza, milletvekillerimize
teşekkür ediyorum.
Haftanın hayırlı olmasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Usta
27.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, coronavirüs testi pozitif
çıkan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Ersin Tatara acil şifalar temenni ettiğine, tüm İslam âleminin
üç aylarını ve Regaip Kandilini tebrik ettiğine,
bankacılık sektörünün 2021 yılı net kârlarına,
akaryakıt zamlarına, fiyat artışlarının önemli
kısmının vergiden kaynaklandığına, engelli
atamalarına, öğretmenlerin ek ders ücretlerindeki gecikmeye, huzurevi
çalışanlarının ödenmeyen fazla çalışma
ücretlerinin bir an evvel karşılanması gerektiğine ve
Basın İlan Kurumunun açıklamakta geciktiği resmî ilan
fiyatları sebebiyle yerel ve ulusal gazetelerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sabah saatlerinde Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatarın coronavirüs testinin
pozitif çıktığını öğrendik; Sayın
Cumhurbaşkanına geçmiş olsun diliyor, acil şifalar temenni
ediyorum.
Sayın Başkan, biliyorsunuz bugün üç
ayların başlangıcı. Başı rahmet, ortası
mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan üç ayların
hem milletimize hem de bütün İslam âlemine hayırlı
olmasını temenni ediyorum, aynı zamanda yarınki Regaip
Kandilini de tebrik ediyorum.
Değerli Başkan, değerli
arkadaşlar; bankacılık sektörünün 2021 yılı net
kârları açıklandı. Buraya baktığımızda
sektörün toplam kârının geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 57,4 oranında artarak 92,1 milyar TL olduğunu biliyoruz. Kamu
bankalarında artış çok sınırlı, özel bankalardaki
artış ise çok, fevkalade yüksek. Geçen yıla göre
kârlılıktaki artış yüzde 90,5 ve 70,6 milyar TL bir
kârlılık oluşmuş. Sektörün toplam aktif büyüklüğü 9,2
trilyon lira, kredilerdeki büyüme yüzde 37 ve 4,9 trilyon lira.
Bunu niye söylüyorum? Şimdi Ekonomide büyüme
var. deniliyor, hangi sektörün büyüdüğünü görüyoruz; bankacılık
sektörü büyüyor. Bu ekonomide geliri yüzde 90,5 artan başka bir alan,
başka bir kesim var mı, bunu takdirlerinize bırakıyorum.
Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanı ve değerli bakanları
faiz lobisi diyecekler, nas diyecekler; bir yandan da bankacılık
sektörünün bu kadar fahiş kârlar elde etmesinin önünü açacak uygulamalar
yapacaklar; bu çelişkiyi de vatandaşlarımızın takdirine
bırakıyorum.
Tabii, zamlar durmak bilmiyor. Yine en son benzinin
litresine 39 kuruş, motorine ise 32 kuruş zam geldi. Şu anda
benzin ve mazot fiyatları neredeyse 15 liraya geldi, dayandı. Son bir
ayda -artık yıllık söylemenin bir anlamı yok, yıllıklar
fevkalade yüksek- akaryakıta yüzde 44 zam gelmiş arkadaşlar,
yüzde 44 zam gelmiş. Dolar 18 lira 50 kuruş iken 72 litrelik bir depo
650 liraya doluyordu; şimdi dolar düştü diyoruz, dolar 13,40a
düşmüş fakat aynı depo 1.050 liraya doluyor, buradaki çelişkiyi
de görmek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Dolar düştüğünde
vatandaş şunu soruyor net olarak: Arkadaş, madem dolar
düştü, niye fiyatlar düşmüyor? Madem dolar düştü, niye devlet
bunun tedbirini almıyor? Çünkü buradaki artışların önemli
kısmı da biliyorsunuz vergiden kaynaklanıyor, bunu görmek
lazım, dolar düşüşünü devlet kesesine atıyor.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde Sayın
Erdoğan engeli atamalarına ilişkin bir rakam verdi, 2.927
kişinin engelli olarak atanacağını söyledi; biz biliyoruz
ki kamuda boş engelli kadrosu 4 binin üzerinde, dolayısıyla bu
çok yetersizdir, tabii yine hayırlı olmasını temenni
ediyoruz. Aynı zamanda atama bekleyen engelli sayısı da 127
binin üzerindedir. Yani bu kadar çok atama bekleyen varken ve bu kadar çok
boş kadro varken sadece 2.927 engelli memur alımının
gerçekleştirilecek olması da son derece yetersizdir.
Değerli arkadaşlar,
öğretmenlerimizden grubumuza çok ciddi şikâyetler geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Başkanım.
Yani çok enteresan, takdirlerinize
sunacağım: Ocak ayında ek ders ücretlerinin ödenmesine
ilişkin bilgi girişi sisteme yapılamamış. Yani
şimdi, bakın, bir ay ek ders ücretlerinin gecikmesinin, geleceğimizin
teminatı olan çocuklarımızı yetiştiren
öğretmenlerimiz açısından ne kadar önemli olduğunu
takdirinize sunmak için söylüyorum. Ek ders ücretleri gecikiyor ve
öğretmenlerimiz artık hayatlarını devam ettirmekte
zorlandıkları için bu şikâyetlerini dile getiriyorlar. Burada,
tabii, enteresan bir şey var yani ağustosta 6ncı Dönem Toplu
Sözleşme yapılmış, yeni bir unsur eklenmiş sisteme;
oradaki ekleme sisteme girilmediği için böyle bir gecikmenin olması
da çok enteresan. Ağustosta yapılan bir işin tedbiri niye ocak,
şubat ayına kadar alınmaz, bunu anlamak mümkün değil. Bir
an evvel bu aksaklığın giderilmesi gerekiyor elbette.
Pandemi nedeniyle, huzurevlerindeki
çalışanlarımız on üç ay boyunca on beş gün huzurevinde
kaldılar, on beş gün evlerine gittiler; bu şekilde
çalıştılar, dolayısıyla ciddi bir fazla
çalışma ücreti doğdu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) Aile Bakanlığı
bu fazla çalışma ücretlerinin ödenmesi konusunda defalarca yazı
yazmasına rağmen birçok ilde bunların ödenmediğini, on üç
aydır bunların, bu fazla çalışma ücretlerinin
çalışanlara ödenmediğini biliyoruz. Enteresan olan, bazı
illerde de ödenmiş olması yani niye böyle bir keyfîlik var? Buradan
Aile Bakanlığına çağrı yapıyorum: Bunlar mutlaka
denetlensin ve insanların, on üç ay boyunca evine gitmemiş, fazla
çalışmış insanların emeklerinin bir an evvel
karşılanması lazım, bu gecikmeye daha fazla fırsat verilmemesi
gerekiyor.
Sayın Başkan, tabii, parlamenter sistem
bırakıldı, başkanlık sistemine geçildi Her şey
hızlı gidecek. derken işte, az önce öğretmenlerin ek
ücretlerini söyledik, şimdi yeni bir başka aksaklık şu:
Basın İlan Kurumunun ulusal ve yerel gazetelerde her yıl
yayımlanan resmî ilanlar için bir fiyat açıklaması gerekiyor, bu
fiyat hâlâ açıklanmadı. Yani yıllardan beri her yıl
aralık ayında açıklanan bu fiyatlar şubat ayına
gelmemize rağmen niye açıklanmadı? Dolayısıyla burada
özellikle yerel gazeteler
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son kez mikrofonu açıyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Başkanım, bitireceğim.
Bu ilanlar özellikle yerel gazeteler
açısından son derece önemli onların hayatını
sürdürebilmesi açısından fakat buna rağmen,, hâlâ bu belirleme
yapılmamış. Niye yapılmadı? diye
araştırdığımızda, efendim, Genel Kurul
toplanamamış. E, Genel Kurul niye toplanamamış? Hükûmetin
temsilci olarak 12 isim bildirmesi gerekiyor. Hükûmet, karar veremedi herhâlde
ki bu rejimde, efendim bu hızlı adım atılan rejimde bu 12
ismi bildirmediği için Genel Kurul toplanamıyor, Genel Kurul
toplanamadığı için yeni fiyatlar belirlenemiyor ve başta
yerel gazeteler olmak üzere bütün yerel ve ulusal gazeteler bu anlamda
mağdur oluyor. Bunun hemen düzeltilmesi gerekir. Buradaki beklenti de sütun
santim fiyatının 50 binin altında olan gazeteler için 35 lira
olması, 50 binin üzerinde olan gazetelerde de buna paralel bir düzenleme
yapılması şeklinde. Burada da yine tarife belirlendiği
andan itibaren de ekseriyetle yapılan şey Takip eden aydan itibaren.
deniliyor. Burada artık bunun yapılmamasının, bu
fiyatların bir an evvel açıklanmasının ve hemen takip eden
günden itibaren bu fiyatların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun)
geçerli olmasının
önem taşıdığını ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay, buyurun.
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, mübarek üç ayları ve
Regaip Kandilini tebrik ettiğine, Yunanistanın göçmenlere yönelik
sistematik zulüm ve işkencelerine, Kıbrısta konuşlanan
Birleşmiş Milletler Barış Gücünün görev süresinin
uzatılmasına ve Birleşmiş Milletlerin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetini bir an önce tanıması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün, on bir ayın sultanı ramazan
ayının müjdecisi olan üç aylara ulaşmanın idrakini
yaşıyoruz. Mübarek üç ayların ülkemize, bütün
insanlığa ve Türk İslam dünyasına esenlikler ve faziletler
getirmesini diliyor ve yarın idrak edeceğimiz Regaip Kandilini de
tebrik ediyoruz.
Sayın Başkan, Yunanistanın
göçmenlere yönelik sistematik zulüm ve işkenceleri devam etmektedir. 31
Ocak 2022de 3 göçmen, Yunan sahil güvenlik ekipleri tarafından denize
atılarak ölüme terk edilmiştir. Sahil Güvenlik Komutanlığımızın
arama kurtarma çalışmaları sonucunda İzmir Çeşme
ilçesi Karaada açıklarında 2 göçmen kurtarılmış, 1
kişinin hayatını kaybettiği öğrenilmiştir. 2
Şubat 2022de Yunanistan sınır birlikleri tarafından
ayakkabıları çıkarılmış, elbiseleri soyulmuş
bir şekilde sınırdan çevrilen 22 göçmenden 12si donarak
hayatını kaybetmiştir. Donma riski bulunan diğer göçmenler
jandarma, sınır birlikleri, polis ve AFAD ekipleri tarafından
koruma altına alınmıştır. Yunanistan, 1951 tarihli
Cenevre Sözleşmesi'ni ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 3üncü maddesi kapsamında oluşturulan geri
gönderme yasağını açıkça ihlal etmektedir.
Birleşmiş Milletlerin Mülteciler Yüksek Komiserliği ve ilgili
diğer organlar Avrupa'nın göbeğinde yaşanan insanlık
dramına kayıtsız kalmamalıdır. Yunanistan, mülteci ve
göçmenlere yönelik insanlık ve hukuk dışı eylemleri
nedeniyle yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kıbrıs'ta
konuşlanan Birleşmiş Milletler Barış Gücünün görev
süresini 27 Ocak 2022 tarihinde aldığı 2618 sayılı
Kararla altı ay daha uzattığını duyurmuştur.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karar alma sürecinde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin rızasına başvurmayarak
kendi ilke ve kurallarını çiğnemiştir. Birleşmiş
Milletler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Barış Gücü
Misyonunun görev süresiyle ilgili her türlü girişimini görmezden
gelmiş, Kıbrıs meselesinin çözümündeki ikiyüzlülüğünü bir
kez daha ortaya koymuştur. Birleşmiş Milletler, Kıbrıs
meselesinde Rum yönetiminin hukuka aykırı tezlerinin sözcülüğünü
yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Birleşmiş
Milletlerin, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Doğu Akdeniz'de
gerginliği artıran ve Kıbrıs Türklerinin
haklarını yok sayan tek taraflı adımlarını
görmezden gelmesi bir çifte standarttır. Birleşmiş Milletler,
1983 tarihli ve 541 sayılı Kararından vazgeçerek Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetini bir an önce tanımalıdır.
Gerçeklere dayanan, adil, iki toplumlu, iki devletli bir yapı tesis
edilmeden, kalıcı bir çözüm olmadan Türk varlığına ve
Kıbrıs davamıza halel getirecek girişimler bizim için yok
hükmündedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Oluç, buyurun.
29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, 2022
yılı Ocak ayı ihracat rakamlarına, Çin modelinin
çöktüğüne, hakları için direnen işçi ve emekçilerle
dayanışma içinde olduklarına, İstanbul Ticaret Odasının
açıkladığı enflasyon rakamlarına, ağır hasta
tutuklu Turgay Denizin vefatına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; 2022
yılı Ocak ayı ihracat rakamları açıklandı Ticaret
Bakanı Sayın Mehmet Muş tarafından ve Sayın Muş
dedi ki: Ocak ayı ihracatında yıllık bazda tüm
zamanların en yüksek rakamına ulaştık. Şimdi
baktık Bu en yüksek rakama nasıl ulaşılmış?
diye. Açıklanmayan kısımlarına dair de biraz bir
şeyler söylememiz gerekiyor. Çünkü ocak ayı ihracatı aralık
ayına göre 5 milyar dolar gerilemiş. Yani aralık ile ocak
arasındaki gerileme miktarı 5 milyar dolar, ihracat düşmüş.
İthalat ocak ayında 28 milyar dolar olarak gerçekleşmiş.
Dış ticaret açığı 10,4 milyar dolar olarak
kayıtlara geçmiş. Dış ticaret açığı artmaya
devam ediyor. 2021 yılının 11inci ayında 5,4 milyar dolar
açık varmış, 12nci ayda 6,8 milyar dolar açık
varmış, 2022nin 1inci ayında, Ocak ayında 10,4 milyar
dolar açık olmuş. Yani dış ticaret açığı da
büyüyor yeniden, onu da görüyoruz. Üstelik ihracatın ithalatı
karşılama oranı aralık ayında yüzde 77yken bu oran
ocak ayında 62,8 olmuş yani ihracat ithalatı
karşılayamıyor. Şimdi, 3 Aralık 2021de Cumhurbaşkanı
bir açıklama yapmıştı Yeni ekonomik modele geçtik. diye.
Aradan üç ay geçti, 2 Şubata geldik; ihracatta 5 milyar dolar
düşüş, 10,5 milyar dolar dış ticaret
açığı... E, hani bu yüksek ihracat, düşük ithalat, cari
fazla hedefi, yüksek kur, Çin modeli; ne oldu bu model? Çöktü. İktidar bu
modelin çöktüğünü açıklamıyor ama rakamlar gerçekleri ortaya
koyuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bunu bir kez
daha vurgulamış olalım ve Sayın Ticaret Bakanı Mehmet
Muşa da selamlarımızı gönderelim buradan.
Şimdi, ekonominin durumunu her gün
konuşuyoruz, konuşmaya devam edeceğiz. Dört bir yanda, ülkenin
dört bir yanında işçi ve emekçiler direniyorlar. Kargo
çalışanlarından kurye emekçilerine, metal işçilerinden
madencilere, otomotiv çalışanlarına kadar çok ciddi bir
direniş var. İktidarın ekonomi politikalarına
karşı direniyorlar, çalışma koşullarının
düzeltilmesi için mücadele ediyorlar, maaş, prim ve diğer
hakları için direnmeye devam ediyorlar. Öncelikle, onların hepsine
selam gönderelim. Aras Kargo çalışanlarına, emekçilerine,
HepsiJet, Sürat Kargo, Scotty, Yurtiçi Kargo, Farplas, Yemeksepeti, bütün
işçi ve emekçilere gerçekten selamlarımızı gönderelim çünkü
çok önemli bir şey yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bugün
Türkiyedeki çalışma koşullarının ve yaşam
koşullarının işçi ve emekçiler açısından
düzeltilmesi için mücadele ediyorlar. Bakın, soruyoruz, bu işçi ve
emekçilerin çalıştığı şirketlerin yöneticilerine,
patronlarına. Ya, daha yeni TÜRK-İŞ ocak ayı verilerini
açıkladı 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı
4.249 Türk lirası. dedi. Siz neyi esirgiyorsunuz işçi ve
emekçilerden? 4 kişilik bir aile için yoksulluk
sınırını 13.843 lira olarak açıkladı. Siz neyi
vermemek için işçi ve emekçilerinin karşısına
çıkıyorsunuz da bu adımları atıyorsunuz? Milyonlarca
insan asgari ücretle çalışıyor, milyonlarca insan açlık
sınırının altında yaşamını sürdürmeye
çalışıyor, hâlâ işçi ve emekçilerin bu talepleri
karşısında direnen patronlar, firmalar, şirket sahipleri
var; kabul edilebilir gibi bir durum değil. Bir kez daha onlarla
dayanışmamızı dile getiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Bakın,
İstanbul Ticaret Odası İstanbul için enflasyon
oranlarını dün açıkladı ve yarın da TÜİK
açıklayacak; hani şu altı yılda 6 Başkan
değiştiren, son bir yılda 3 Başkan değiştiren;
mevsimlik işçi gibi Başkan değiştiren TÜİKten söz
ediyoruz. Yarın da TÜİK açıklayacak göreceğiz; bakalım
son Başkan neden değiştirilmiş yarınki rakamlarla
ortaya çıkacak. Ama İTOnun, İstanbul Ticaret Odasının
açıkladığı rakamlar aslında her zaman TÜİKin
açıkladığı rakamlarla paralel giden rakamlardır.
İTO diyor ki: Aralık 2021 için enflasyon yüzde 34, yıllık
enflasyon yüzde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Toparlıyorum efendim.
BAŞKAN Son kez açıyorum Sayın Oluç,
buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son olarak
şunu ifade etmek istiyorum; burada hep konuşuyoruz, konuşmaya
devam edeceğiz, ne yazık ki konuşmaya devam edeceğiz:
Şimdi, bu iktidarın cezaevlerinde uyguladığı zulüm
nedeniyle cezaevlerinden cenazeler çıkmaya devam ediyor. Bakın, son
olarak ağır hasta tutuklu Turgay Deniz yaşamını
yitirdi. Turgay Deniz, tüberküloz hastalığından dolayı on
iki yıldır tüple yaşıyordu ve tahliye edilmedi. Sonunda,
hasta tutuklu Turgay Deniz fenalaştı, hastaneye
kaldırıldı ve yaşamını yitirdi. Kendisine rahmet
diliyoruz; ailesine, sevenlerine, yakınlarına
başsağlığı diliyoruz. Her gün cezaevlerindeki
insanlık dışı durumlar nedeniyle bir insan
hayatını kaybetmeye başladı. Ve Bu iktidarın
kötülüğünün sınırı nedir, sizin kötülüğünüzün sonu
nedir? diye soruyoruz bir kez daha. Hasta tutsakların cezaevinden
çıkmaları için ölmeleri mi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Son cümlem
efendim.
BAŞKAN Son cümleniz, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Tekrar
soruyoruz: Kötülüğünüzün sınırı nedir? Hasta
tutsakların cezaevinden çıkması için ölmeleri mi gerekiyor?
İnsani değerlerinizi bu kadar yitirdiniz mi siz? Bunu iktidara
soruyoruz ve bu uygulamalara son verilmesini bir kez daha talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
30.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Yunanistanın
İpsala sınırında donarak hayatını kaybeden
göçmenlere, üç aylar ve Regaip Gecesinin İslam âlemine hayırlı
olmasını dilediğine, elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki
fahiş rakamların vatandaşın ödeyebileceği noktaya
çekilmesi gerektiğine ve Bakırköylü Sanatçılar Derneğinin
tahliyesine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün bir haber aldık; İpsala
sınırımızda, Yunanistan tarafından bizim
sınırlarımıza iteklenen 22 göçmenden 12sinin donarak
hayatını kaybettiğini üzülerek öğrendik. Tabii
Yunanistanın bu tutumu asla kabul, tasvip edilemez. Umarım ve
dilerim ki bizim tarafta da bu konuda bir kamu ihlali olmamıştır;
bir insan hakları ihlali, duyarsızlığı
olmamıştır diye temenni etmek istiyorum. Bu sorunlarla ilgili
devletimizin daha duyarlı, daha yüksek refleksli olabilmesi lazım
diye düşünüyoruz.
Evet, mevkidaşlarım da değindi,
mübarek üç aylar başladı; hayırlara vesile olsun, İslam
âlemine hayırlı olsun inşallah. Yarın da Regaip Gecesi,
Allah yapılan ibadetleri, duaları kabul etsin. Ama Sayın
Başkan, şimdi, millet bayat ekmek kuyruğunda; soğuk var,
millet üşüyor, kombilerini açamıyor, elektrik şalterlerini
açamıyor; nasıl olacak, bu üç aylar nasıl geçecek, bunu da çok
merak ediyorum. Elbet geçer de yani bu mübarek aylarda milletin biraz daha beli
doğrulmuş, daha az üşüyen, daha az kıtlık, yokluk,
yoksulluk çeken bir hâl içinde olmasını isteriz.
Ben buradan yürütmeye bir çağrı
yapıyorum: Şimdi, bizi dinlemediniz elektrikte kademeli tarifeyle
ilgili, sonra bizim söylediğimize geldiniz. 134 kilovat dediniz ortalama 4
kişilik bir ailenin elektrik giderine, bunun -biz 230 dedik- beyefendi dün
210 olduğuna karar verdi geç de olsa. Şimdi, madem üç aylara da
girdik, bir hayredelim, Hükûmet bir hayretsin; 210 kilovatsaate kadar olan
elektrik tarifesinde fiyat indirimine gidelim Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Buna bu milletin
ihtiyacı var, millet faturalarını ödeyemiyor, faturalar el
yakıyor; millet dükkânın ortasında, mangal kömürü yakarak
mangalla dükkân ısıtıyor. Türkiye bu hâlde, Meclisin milletin
içinde bulunduğu bu hâli sadece seyretmesi Meclisin varlık sebebiyle
ters düşer. Ben, buradaki bütün siyasi parti gruplarına sesleniyorum:
Hep birlikte Hükûmete buradan yapacağımız bir çağrıyla
elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki bu fahiş rakamların
vatandaşın ödeyebileceği noktaya çekilmesi konusunda bir çaba ve
gayrete ihtiyaç var.
Değerli Başkan, Bakırköyde
Bakırköylü Sanatçılar Derneği var Kültür ve Sanat
Konağı diye bilinen bir yerde. Bu dernek, 1993te kurulmuş,
daha önce de halkevi olarak faaliyetlerini çok uzun yıllar sürdürmüş.
Bu dernekten Kel Mahmut diye bildiğimiz Münir Özkul, Tarık Akan,
Halit Akçatepe, Rutkay Aziz, Göksel Arsoy, Belgin Doruk gibi daha
sayısız nice sanatçılar yetişmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Daha sonra 93te
Tarık Akan, Cem Karaca, Ayşen Gruda, Cihat Tamer gibi, Üstün Asutay
gibi sanatçılar böyle bir derneği kurmuşlar. Şimdi, devlet
diyor ki Buradan çıkın. Niye? Türkiyeye bunca değerli
sanatçıyı yetiştirmiş, kurumsallaşmış, Bakırköy
Kültür ve Sanat Konağındaki Bakırköylü Sanatçılar
Derneğini niye tahliye ediyorsunuz? Sanata, sanatçıya bu kadar
mı duyarsızsınız? Yani Münir Özkulun kemikleri sızlar
ya, Tarık Akanın kemikleri sızlar, Cem Karacanın
kemikleri sızlar.
Değerli Başkan, bu konuda da iktidar
grubunu hassasiyete davet ediyorum. Kültür Bakanlığımız bir
kütüphane yapacak ise başka bir yer bulabilir ya da bu dernek için
başka bir yer tahsis edilebilir ama 84 milyona dokunan bunca sanatçıyı
yetiştirmiş böyle bir derneği bu kış gününde kapı
dışarı etmek devletin ve yürütmenin sanata olan
yaklaşımının, sanata olan ilgisizliğinin,
sanatçılara olan antipatisinin açık bir göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bu tutumu, bu
durumu tasvip etmiyoruz. Bu yanlıştan dönülmesi için Kültür
Bakanlığına ve İstanbul Valiliğine açık
çağrıda bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak sanatın ve
sanatçıların yanında olmaya devam edeceğimizi beyan ve taahhüt
ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 92nci
maddesine göre verilen Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin
görüşmelerine başlıyoruz.
Tezkereyi okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının, Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve
Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin
şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen deniz
haydutluğu, silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle
müşterek mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara
destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları,
Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Kararıyla Hükûmete
verilen ve birer yıl uzatılan izin süresinin 10/2/2022 tarihinden
itibaren bir yıl daha uzatılmasına, ayrıca denizde
terörizmle mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi
maksadıyla unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı
tarafından yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca
izin verilmesine ilişkin tezkeresi (3/1858)
31 Ocak 2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri hakkında 2008 yılından
bu yana kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararları ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararı ile bir yıl için verdiği, bilahare 956,
984, 1008, 1031, 1054, 1082, 1107, 1136, 1179, 1207, 1241 ve 1276 sayılı
kararları ile birer yıl süreyle uzattığı izin
çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları
konuşlandırılmak suretiyle, bölgede seyreden Türk Bayraklı
ve Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin
şekilde muhafaza edilmesi, uluslararası toplumca yürütülen deniz
haydutluğu, silahlı soygun eylemleri ve denizde terörizmle
müşterek mücadele harekâtlarına aktif katılımda
bulunulması, anılan bölgelere yapılan insani yardım
faaliyetlerine destek verilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının
harekât etkinliğinin ve bölgeye ilişkin tecrübesinin
artırılması sağlanmış, bu alanda ilgili ülkelerle
iş birliğinin sürdürülmesine yönelik millî politikanın
desteklenmesi ve Birleşmiş Milletler sistemi içinde, bölgesel ve
küresel ölçekte oynadığımız rolün ve görünürlüğümüzün
pekiştirilmesi temin edilmiştir.
Anılan bölgelerde meydana gelmeye devam eden
deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle uluslararası
toplumca mücadele edilebilmesine cevaz veren Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin ilgili kararlarının süresi son olarak 3/12/2021
tarihli ve 2608 sayılı Kararla 3/3/2022 tarihine kadar
uzatılmıştır. Ayrıca, mezkûr kararda Somali
makamlarının talebi olması hâlinde bahse konu sürenin
uzatılmasının uygun görülebileceği yönündeki niyet beyan
edilmiştir.
Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararı ile verilen ve son olarak 26/1/2021 tarihli ve 1276
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile 10/2/2021
tarihinden itibaren bir yıl uzatılan iznin süresinin, anılan
kararlarda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde, 10/2/2022 tarihinden itibaren
bir yıl daha uzatılması, ayrıca denizde terörizmle mücadele
harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için yetkilendirilmeleri
ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından
yapılması için izin verilmesi hususunda gereğini
Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.
Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Şimdi
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre görüşme açacağım. Gruplara ve şahsı
adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri, gruplar için
yirmi dakika ve şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ Parti Grubu adına
Sayın Aydın Adnan Sezgin, Aydın Milletvekili; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu, Bursa
Milletvekili; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın
Tulay Hatımoğulları Oruç, Adana Milletvekili; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Ahmet Ünal Çeviköz, İstanbul
Milletvekili; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Ahmet
Yıldız, Denizli Milletvekili. Şahsı adına ilk söz
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Canın, ikinci söz
Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözerin.
İlk söz İYİ Parti Grubu adına
Sayın Aydın Adnan Sezginin. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Sezgin, süreniz yirmi dakika.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN
SEZGİN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden
Körfezi ve civarında görevlendirilmesine ilişkin tezkerenin süresinin
uzatılması üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Aden Körfezi, dünya deniz ticareti
açısından büyük öneme sahiptir; bu, hepimizin malumudur. Yılda
400 civarında bandıralı ya da Türkiye bağlantılı
ticaret gemisi bu bölgeden, bu noktadan geçiş yapmaktadır. Aden
Körfezindeki koşullar, Somali kara suları ve açıkları,
Arap Denizi ve mücavir bölgelerde karşılaşılan deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri bölgesel ve küresel ticaret
üzerinde önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Deniz haydutları,
ileri teknolojileri ve vahşi yöntemleri kullanarak uluslararası
güvenliği ve seyrüsefer serbestisini riske atan haydutluk ve silahlı
soygun faaliyetini gerçekleştirmektedirler. Gemilere saldırı ve
ele geçirme eylemleri çoğunlukla değerli olan yüklerin
alınmasıyla ve fidye talepleriyle sonuçlanmaktadır. Ayrıca,
gemi mürettebatının hayati riskleri de söz konusudur. Deniz
haydutluğunun küresel ekonomiye yıllık maliyetinin 15-20 milyar
dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi de 2008 yılında kabul ettiği kararla,
bu denizlerde ve Somali kara sularında deniz haydutluğuna
karşı meşru deniz kuvvetleri unsurlarının gerek millî
gerekse ittifaklar olarak harekât icra etmesine izin vermiştir.
Silahlı Kuvvetlerimiz de 2009 yılından bu yana bölgede
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde ifa
edilen deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetlerine iştirak
etmektedir. Meşruiyetini Güvenlik Konseyi kararlarından alan bu tür
faaliyetlere katkıda bulunmak Türkiye'ye yakışan bir görevdir.
Bu tutum, cumhuriyetimizin geleneksel dış politikasıyla da
uyumlu bir tutumdur. Bu çerçevede İYİ Parti olarak tezkereyi
destekleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Aden Körfezi
denilince akla Yemen ve maalesef, burada yaşanan insani kriz gelmektedir.
Birleşmiş Milletlere göre, Yemendeki savaşın
başladığı 2015 yılından bu yana 10 binden fazla
çocuk hayatını kaybetmiştir bu bölgede. Çatışan
tarafların çocukları silahaltına aldığı
bilinmektedir. Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan
raporlarda, Husilerle savaşan Suudi Arabistan liderliğindeki
koalisyonun düzenlediği hava saldırılarının da çok
sayıda sivilin ölümüne yol açtığı
vurgulanmıştır. Ülkede dünyanın en büyük insani
krizlerinden biri yaşanmaktadır. Suudi Arabistan, Birleşik Arap
Emirlikleri ve İran arasındaki bölgesel güç mücadelesine sahne olan
bu alanda sivilleri yok sayan bir yaklaşım izlenmektedir.
Hastalık ve salgınlar kontrolden çıkmıştır;
kıtlık, açlık, sefalet hüküm sürmektedir. Ülkenin üçte 2sinden
fazlasının yaşamak için uluslararası yardıma muhtaç
olduğu keza bilinmektedir.
Yemendeki katliam kontrolsüz bir şekilde sürüyor.
Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun
düzenlediği hava saldırısında en az 100 kişi
hayatını kaybetmiştir. İran destekli Husiler ise son
zamanlarda Körfez ülkelerine yönelik eylemlerini artırmış,
balistik füzelere ek olarak silahlı insansız hava
araçlarını da kullanmaya başlamıştır.
Şüphesiz ki İran, bölgedeki gerilimi artırma yönünde bir
politika izlemektedir. Körfez ülkeleriyle arasındaki etnik ve askerî
rekabet için Yemeni bir oyun sahası olarak kullanmaktadır. Husilere
sağladığı askerî ve istihbarat desteği sayesinde Suudi
Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerine karşı
saldırıların gerçekleşmesinde belirleyici katkı
sağlamaktadır ancak ülkedeki krizin bugünkü boyutlara
ulaşmasında Körfez ülkelerinin de büyük payı vardır. ABD,
bölgedeki tansiyonun düşürülmesi için Suudi Arabistan üzerinde daha
kuvvetli bir baskı icra edebilmelidir.
Önceki Aden Körfezi tezkeresi görüşmelerinde de
belirtmiştim, AK PARTİ iktidarı Yemen krizi
başladığında yanlış bir yaklaşım
izlemiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, 2015 yılında bir
gece yarısı Suudi Arabistan öncülüğünde gerçekleştirilen
bombardımanın ardından, müdahaleyi desteklediğini
belirtmiştir. Hatta Durumun gidişatına bağlı olarak
lojistik destek vermeyi düşünebiliriz. şeklinde bir açıklamayla
Suudileri cesaretlendirmiş, Yemeni savaş alanına çevirenlere
destek vermiştir. Bugün Yemenin içinde bulunduğu durum, bölgesel ve
küresel aktörlerin bu ve benzeri tutumlarının da bir sonucudur. O
dönem, iktidarın Suudi Arabistan muhibbi olduğu dönemdi.
İktidarın Suudi Arabistanla
ilişkileri Yemen savaşının başladığı
dönemden bugüne oldukça çalkantılı bir seyir izlemiştir.
İktidar, Suudilerle tutarsız ve öngörülebilirlikten hayli uzak bir
ilişki çerçevesi tercih etmiştir. Uluslararası ilişkilerde
ulusal çıkar rotasını bir defa kaybeden ülkeler oradan buraya
savrulurlar. Ülkeler bazında baktığımızda,
iktidarın Suudi Arabistanla olan ilişkilerinde de
tutarsızlıklar silsilesi yaşanmıştır. Önceleri
pek mahfuz, pek özel ilişkiler, Kaşıkçı cinayeti evvelinde
yükselen husumet, bu en vahşi cinayetle birlikte artan gerginlik, bu
gerginliğin vasıtalı çatışmalara varacak bir
düşmanlığa taşınması, ticari ambargolar ve çok
kısa süre önce onarılmaya çalışılan ilişkiler;
iktidar bu dönemlerin hangisinde hata yapmıştır? Şimdi
doğru olanı yapıyorsak Suudilerle düşmanlığa
varan ilişkilerimiz mi hataydı? O hata değilse şimdi
yapılan mı yanlıştır? İktidar bu soruları
hiçbir zaman cevaplamayacaktır, bu savrulmaları tahrik eden
zihniyetin ülkeye verdiği ekonomik ve siyasi zararı da izah
edemeyecektir. Bu iktidar, ağır maliyetler yaratan ama hesap vermeyen
bir iktidardır.
Birleşik Arap Emirlikleriyle
ilişkilerimizde de keza Suudi Arabistanla ilişkilerimize benzer bir
şema yaşanmıştır ve belki daha çarpıcı bir
şema. Sayın Cumhurbaşkanının şubat ayında,
Birleşik Arap Emirliklerine bir ziyaret gerçekleştireceği ilan
edilmiş bulunmaktadır. Biz elbette, İhvanın, birtakım
hayallerin, hezeyanların tesirinin azaldığı ve
yıkılmış ilişkilerin onarılmaya
başlandığı bu süreçten sadece memnuniyet duyarız;
yeter ki yeni hatalar yapılmasın, millî güvenliğimiz ve ulusal
onurumuz risk ve tehdit altına sokulmasın.
Değerli arkadaşlar, bölgemizde vahim
gelişmeler yaşanıyor. Özellikle Ukraynada yaşanan
gelişmeler bölgesel ve küresel istikrar bakımından son derece
önemlidir, hepimiz izliyoruz. Ukrayna krizinin topyekûn bir savaşa
dönüşme ihtimali hâlen galip ihtimal değildir, bu ihtimali tamamen
bertaraf etme imkânları mevcuttur. Sayın Cumhurbaşkanı
Ukrayna sorunu için geçtiğimiz kasım ayında
yaptığı ara buluculuk teklifini de geçtiğimiz günlerde
tekrar gündeme getirmiştir. Ukraynada ara buluculuk niyetini aleni bir
şekilde açıklamadan önce Dışişleri
Bakanlığına danışmış mıdır? Bu
soruyu Dışişleri Bakanlığına 2 defa sordum,
aydınlatıcı cevap alamadım. Altyapısı
hazırlanmadan ve ilgili taraflarla görüşmeden yapılan bu gibi
çıkışlar devletlerin itibarını
aşındırma riski taşımaktadır. Sayın
Erdoğanın kasım ayındaki ara buluculuk teklifine Kremlin
sözcüsü, Türkiyenin Ukraynanın doğusundaki sorunun çözümüne
yardımcı olacağına inanmadığı
yanıtını vermişti. Geçtiğimiz haftalardaki ara
buluculuk teklifiyse yine daha nazik bir şekilde reddedilmiştir.
Türkiye, Minsk Anlaşmalarını uygulama
konusunda Ukraynayı ikna etmeye davet edilmiştir. Rus sözcü Türk
ortaklarımız Ukraynalılara etki edip onları önceden
yapılmış anlaşmalarla ilgili yükümlülüklerini yerine
getirmeye teşvik edebilirlerse, bunu sadece memnuniyetle
karşılarız. ifadelerini kullanmıştır.
Türkiyenin bu teklifi Cumhurbaşkanı düzeyinde seslendirmiş
olması amatörlüktür, gerçekleşme olasılığı da
hayli düşüktür. Daha önceki ara buluculuk teklifi sonrasında da dile
getirdiğim gibi, bu tür teklifler ancak stajyer devlet adamları
tarafından yapılabilecek nitelikte egzersizlerdir. Evet, Türkiye
mevcut gerginliğin azaltılmasına katkıda bulunabilir ancak
bu yolda çaba harcarken dünyada olup bitene dair farkındalık
eksikliğini ortaya koyan boş çıkışlar yerine, kurumsal
akla dayalı diplomasi hayata geçirilmelidir. Yaşananlar hem
uluslararası ilişkilerimiz hem ekonomimiz hem de uluslararası
siyaset açısından çok ciddi bir kriz ve sınamadır. Türkiye
bu sınamayı, ittifak ilişkilerini göz ardı etmeden,
Dışişleri Bakanlığının kurumsal hafızasını
kullanarak, aklıselimle ve diplomasi çerçevesinde ele almalıdır.
Krizin çözümüne katkıda bulunmak için doğru yöntemler
kullanılmalıdır. Bunun yolu Gelin arkadaşlar, sizleri
barıştırayım. türünde açıklamalar yerine, etkin
diplomasi ve uygulamalardan geçmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı yarın
Ukraynaya bir ziyarette bulunacaktır. Rusya Devlet Başkanı
Putinin de Pekinde düzenlenen Olimpiyat Oyunlarının ardından
Türkiyeye gelebileceği belirtilmektedir. Bu ziyaretler, iddialı bir
şekilde seslendirilmiş olan ara buluculuk teklifiyle bağlantılı
olarak değil, kurumsal yapılar çerçevesinde gerçekleşecektir.
Sayın Cumhurbaşkanının Ukrayna ziyareti, Türkiye ve Ukrayna
ilişkilerinin 30uncu yılı kapsamında düzenlenecektir.
Putinin öngörülen ziyaretiyse iki ülke arasında yıllık bazda
tertiplenen ve geçtiğimiz yıl Rusyada yapılan Üst Düzeyli
Stratejik Konsey Toplantısı kapsamında bir ziyarettir. Her iki
ziyaret çerçevesinde yapılacak olan görüşmelerin az önce
belirttiğim unsurlar vasatında Ukraynada yaşanan krizin
çözümüne katkıda bulunmasını temenni ediyoruz. Ukrayna
meselesinde Türkiye'nin yapabileceği katkı değerlendirilirken
her hâlükârda ne kadar katkıda bulunabileceğimiz iyice hesaplanarak
adım atmamız gerekmektedir. Gerçek manada bir katkıda
bulunabilmemiz ve bu katkının optimum olabilmesi, çatışma
ihtimalinin ortadan kaldırılmasına yardımcı
olabilmemiz için bizim, neye, ne oranda katkıda bulunabileceğimizi
iyi hesaplamamız gerekmektedir.
Montrö Antlaşması hakkında
geçmişte başlatılan saçma tartışmanın ne kadar
vahim riskler barındırdığı Ukrayna kriziyle çok daha
iyi anlaşılmıştır diye ümit ediyorum. İktidar,
kimi zaman ideolojik hevesler peşinde, kimi zaman da iç siyasete yönelik
gösterişli çıkışlar uğruna ulusal
çıkarlarımıza tehdit olarak geri dönen adımlar atmaya
heveslidir. Atatürkten bu yana cumhuriyetin dış politikası,
diğer devletlerle ilişkileri çağdaş bir ülke olarak ve
kurumsal hafızaya dayanarak yürütmeyi amaçlamıştır.
Türkiye'nin ulusal çıkarları ve güvenliği bu
yaklaşımın temel unsurlarıdır. Türkiye, bu
dış politika vizyonuyla, hem bölgesel hem de küresel çapta
kurduğu birliktelikler sayesinde dış politikadaki risk ve
tehditleri daha oluşmadan engellemeyi başarabilmiştir.
İYİ Parti iktidarında, bu anlayışı günün
gerçeklerine intibak ettirerek yeniden inşa edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Bosna Hersekte son
dönemde yaşanan gelişmeler de kaygı uyandırmaktadır.
Bosna Herseke bağlı Sırp Cumhuriyeti tarafından son
günlerde giderek artan bir şekilde Bosnalı Sırpların
bağımsızlık talepleri gündeme getirilmektedir. Bu
gelişmelerin arkasında hem Sırbistanın hem Rusyanın
olduğu yönünde tespitler vardır. Türkiye,
bağımsızlık yolunda bir adımın Batı
Balkanlardaki tüm istikrarı ortadan kaldıracağı bilinciyle,
elindeki tüm imkânları ama tüm imkânları seferber etmelidir.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Dışişleri Bakanı geçtiğimiz haftalarda Çine bir
ziyaret gerçekleştirerek mevkidaşıyla görüşmüştür.
Ziyaret öncesindeki bir beyanımda Suudi Arabistanın Çine iade
edeceği öne sürülen Uygur Türklerinden söz ederek Sayın
Çavuşoğlu tarafından bu konu gündeme getirilecek mi, merak
ediyorum. demiştim. Sayın Bakan Doğu Türkistandaki zulme bu
defa da sessiz kalmayı maalesef tercih etmiştir. Görüşmenin
ardından Dışişleri Bakanlığı tarafından
herhangi bir açıklama yapılmamıştır, basında da
dikkate değer bir yansıma yer almamıştır.
Anlaşılan o ki iktidar, olmayacak meseleleri ortaya döküyor,
alenileştiriyor, Çinle ilişkileri ise mahrem tutmaya
çalışıyor.
Bu ziyaretle ilgili olarak Çin basınında
ve Çin Hükûmetinin ülkemizdeki sözcüsü durumundaki Aydınlık
gazetesinde yazılanlara bakılırsa Doğu Türkistan meselesi
ciddi şekilde gündeme gelmemiş, tam tersine, 2 ülke arasında bir
kucaklaşma gerçekleşmiştir. Gazetede yer alan bilgilere göre
-gazetenin ifadelerini kullanıyorum- görüşmede ABDnin Uygurlar
üzerinde kışkırtmaya çalıştığı bölücü
politikalar ele alınmıştır.
Sayın Çavuşoğlunun Çin
basınına yaptığı açıklamalara
bakıldığında ise sanki Sayın Bakanın totaliter
Çin rejiminin Doğu Türkistandaki vahşetle ilgili söylemini benimsediği
izlenimi ortaya çıkmaktadır. Dışişleri
Bakanının Doğu Türkistan hakkında muhatabına
söyledikleri bunlardan mı ibarettir, Uygur Türkleri meselesi bu
bağlamda mı ele alınmıştır, gerçekten merak
ediyoruz. Millî değerlerden söz eden bir iktidarın Doğu
Türkistan konusunda Çine karşı bu denli mahcup bir tutum içinde
olması büyük ayıptır. Keza Çin'de düzenlenen olimpiyatlara
hiçbir çekincede bulunmadan katılmamız da acıklıdır.
Bu vesileyle, iktidar başta olmak üzere herkesi İYİ Partinin
Uygur Türkleri Raporunu okumaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu.
Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığının Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları ile Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev
yapmakta olan Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının görev
süresinin yeniden uzatılmasına ilişkin tezkeresi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Söz konusu görev, geçmişi eskilere dayanan
ancak 1990lı yıllardan itibaren artarak can ve mal güvenliği
için ciddi tehdit hâline dönüşen ticari gemilerin emniyetinin
sağlanamaması, silahlı soygun eylemleri, deniz haydutluğu
ve denizde terörizmle bölge ülkelerine sağlanan insani
yardımların engellenmesi olaylarının
yaygınlaşması üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi kararlarına istinaden alınan 10 Şubat 2009 tarih ve 934
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla
başlatılmıştır. 2009 yılından itibaren birer
yıl süreyle uzatılmış bulunmaktadır.
Deniz ticaretinin en işlek alanlarından
biri coğrafi konumu nedeniyle Aden Körfezi, Somali kara sularının
bulunduğu Umman Denizi -ki Cumhurbaşkanlığının
konuya ilişkin yazısında Arap Denizi diye belirtilen bölge- ve
mücavir alandır. Bu mücavir alan Hint Okyanusuna kadar uzanan geniş
bir alanı kapsamaktadır. Doğudan batıya, batıdan
doğuya yönelik deniz taşımacılığının
kilit noktalarından biri olan bu bölge ne yazık ki küresel
istikrarsızlık alanlarından biri durumundadır.
Açlığın, sefaletin kol gezdiği bu alanlarda yaşanan
siyasi istikrarsızlıkla, Somali ve Yemen örneğinde de
görüldüğü üzere, iç çatışmalar bölgeyi güvensiz bir alan hâline
dönüştürmüş bulunmaktadır. Bu bölge, güzergâh üzerindeki Ümit
Burnuyla Hindistan, Çin, Güney Kore, Japonya gibi ülkeleri ve Avrupa ile Kuzey
Avrupa ülkeleri için ideal yol olan Kızıldeniz ve Süveyş
Kanalını kontrol etme imkânına sahiptir. Dünya ticaretinin
yaklaşık yüzde 15i ve petrol ticaretinin yüzde 30a yakın
bölümü, bu bölge kullanılarak yapılmaktadır. Büyük tonajlı
gemilerle yapılan deniz ticaretinin en işlek olduğu alanlardan
biridir. Bu alanlardan yılda ortalama 25 bin civarında orta ve yüksek
tonajlı gemiler geçmektedir. Bölgenin istikrarsızlığı,
ticari mal taşıyan gemileri hedef hâline getirmektedir.
Dolayısıyla, dünya ticareti ve bu bölgedeki ülkelere yapılacak
insani yardımların güvenle
ulaştırılması için bölgenin güvenliğinin
sağlanması fevkalade önem arz etmektedir. Kaldı ki ülkemiz, söz
konusu güzergâhı kullanarak 80 milyar dolar civarında da ticaret
yapmaktadır.
Bölgenin güvenliğini sağlamak üzere
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları gereği, ABD
öncülüğünde Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde Birleşik Görev
Kuvveti oluşturulmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurları bu yapının içinde görev yapmakta olup karada harekât yapma görevi bulunmamaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının görev üstlendiği
Birleşik Görev Kuvveti dışında, bölgede Rusya Federasyonu,
Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Kore, Japonya, Hindistan ve İran gibi
devletlerin de aynı maksatla müstakil
görev yapan gemilerinin de bulunduğu bilinmektedir.
Güney yarım küre; açlık ve sefaletle, iç
çatışmaların hâkim olduğu, bunun yanında kuzey
yarım küredeki ülkelerin sömürgesi
durumundaki ülkeler yığını hâline gelmiş
bulunmaktadır. Bu bölgedeki ülkeler kendilerini idare etmekten uzak
ülkeler olarak nitelendirilmekte ancak buna sebep olanlardan
bahsedilmemektedir. Hemen her alanda istikrarsızlığın hâkim
olduğu bu bölgede güvenlikten bahsetmek söz konusu değildir. Bu
durumdan sadece söz konusu ülkeler sorumlu değildir. Asıl sorumlular;
sorunlu, hasta beyin yapılarıyla azgın canavarlar gibi her yere
saldıran ve her şeyin kendilerinin, kendi kontrollerinin altında
olmasını isteyen, doymak bilmeyen iştah sahibi emperyalist,
küresel aktörlerdir.
Daha fazla husumet, hâkimiyet kavgası ve daha
geniş alanlara yayılmış kan ve gözyaşı söz
konusudur. Artık, devletler arası klasik mücadele yöntemlerinin
kullanılmadığına, asimetrik metotların
yaygınlaştırılarak bu bölgelerde tatbik edildiğine
şahit olmaktayız. Uyuşturucudan tutun insan ticaretine, silah
kaçakçılığından organ mafyasına, sahte belge ve bilgi
üretiminden eski eser kaçakçılığına kadar burada
sayamayacağım işlenen hemen her tür suç;
sınıraşan, bölgesel ya da küresel özellik gösterir hâle
gelmiştir. Bu bölgede faaliyet yürüten örgütler diğer bölgelerle de
ilişki hâlindedirler.
Tüm bunları şunun için dile getiriyorum:
Bir ülke ya da bölgede kalıcı güvenlik, sulh ve sükûn sağlanmak
isteniyorsa istikrarın her alanda tesis edilmesi, Birleşmiş
Milletler Sözleşmesindeki ülkelerin hükümranlığına
saygı prensiplerine harfiyen uygun hareket edilmesi, küresel güç olan
ülkelerin o ülke ve bölge üzerinde oyun oynamaktan vazgeçmesi gerekmektedir
yani hükümranlığa saygı duyulması gerekmektedir. Türkiye
Cumhuriyeti devleti, bu güveni ve bu güvenin paralelinde itimadı sağlamış
bulunmaktadır ki bunda Türk askeri önemli bir rol oynamaktadır.
Somali Cumhuriyeti, 2009 yılından itibaren
Türkiye Cumhuriyetine Somali ana karası açıklarındaki tüm
sularda deniz haydutluğu ve denizdeki silahlı soygun olaylarına
karşı müdahale yetkisi vermiştir çünkü Türkiye, sadece
korsanlara karşı mücadele veren ülke değildir;
karşılık beklemeden Somaliye insani yardım götürmekte,
silahlı kuvvetlerinin askerî altyapısını,
teşkilatlanmasını sağlamaya yönelik yardımların
yanında eğitim, öğretim, lojistik gibi konularda destek
sağlamaktadır. Buna rağmen henüz kamu güvenliği tam
sağlanamamış, yakalanıp Somali makamlarına teslim
edilen şahısların yargılanıp
cezalandırılmasını sağlayacak düzen dahi henüz tesis
edilememiştir.
Bunun yanında, sözlerimin başında
dile getirdiğim üzere, bu bölgeyi kullanmak zorunda kalan Türk
Bayraklı ve Türkiye bağlantılı gemilere geçmişte
yaşanan korsanlık, deniz haydutluğunun ve silahlı eylemler
ile saldırı ve rehin alma olaylarının günümüzde ve
gelecekte de yaşanma ihtimali yüksektir. Nitekim 2021in başında
böyle bir olaya Türkiye muhatap kalmıştır. Deniz
haydutlarının sadece maddi kazanç maksadıyla eylemlerini
yaptığını söylemek de doğru olmayacaktır. Zira
Türkiyeyi hedef alan terör gruplarının bu bölgede faaliyet yürüten
deniz korsanlarıyla ilişkilerinin olabileceği ve
korsanların vekâleten eylem yapabilecekleri ihtimali de göz ardı
edilmemelidir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu ve benzeri
uluslararası harekâtlarda görev üstlenmesinin, uluslararası bir
yükümlülük olduğu gerçeğinden hareket edilmesi gerektiğini
düşünmekteyiz. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri, görev
yaptığı ülkelerde haklı bir güvene sahiptir. Bu durumun,
özellikle dış politikamızı destekleyen en güçlü imkânlardan
biri olduğu kanaatindeyiz ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tezkereyi
desteklediğimizi belirtiyorum.
Bu vesileyle, yurt içinde ve yurt
dışında görev yapan, terörle mücadele eden kahraman asker, polis
ve güvenlik görevlilerine başarılar diliyor; Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri ekran
başında izleyen değerli halkımız; sizleri
selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin bir
yıl uzatılmasına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresini konuşuyoruz şu an.
Bu tezkerede murat edilen, bahsi geçen bölgede korsanlara karşı bir
savaş vermektir. Bu amaç ilk başta çok masum gibi görünebilir çünkü
korsanlar oradan geçen ticaret gemilerine zarar veriyor, soygun
gerçekleştiriyorlar, gasp yapıyorlar vesaire. Dediğim gibi, ilk
başta bu, çok masum gibi gözükebilir ama aslında bunun temellerine
bakmak, bunun kökenine bakmak zorundayız. Sadece Türkiye olarak
değil, dünyadaki bütün ülkelerin, özellikle bu bölgede sınır
ticareti yapan ve bu suları kullanan bütün ülkelerin bunu düşünmesi
gerekiyor.
Bu trafiğin seyrini yerli halktan çok demin de
bahsettiğim gibi dış ülkeler sağlıyor.
Korsanların bozduğunu iddia ediyorlar. O hâlde ne yapmalı?
Şu an yapıldığı gibi, uluslararası güçler
toplanacak, dört başı mamur orduları var, bu ordulardan
belirleyecekleri sayıda askeri gönderecekler, deniz kuvvetleri
unsurlarını gönderecekler ve orada korsanlarla savaşacaklar.
Korsanlarla savaşan kim? Düzenli orduya sahip devlet. Karşıda
kim var? Korsanlar var. Bizler tabii ki bunun çözüm
olmadığını bir kere daha ifade ediyoruz ve biz
Halkların Demokratik Partisi olarak hiçbir tezkereye şu ana kadar
evet demedik çünkü Türkiye'nin sınır ötesinde asker
bulundurmasını hiçbir şekilde doğru bulmadık. Bu,
orada bulundurulacak askere de haksızlık olduğu gibi, buna da
sadece Türkiye'nin değil, hiçbir ülkenin hakkı
olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle de bizler bu
tezkereye hayır diyeceğiz.
Ayrıca, bu tezkerenin özelinde de
şunları sorgulamak zorundayız. Bu korsanlar kimlerdir? Bu
korsan dediğimiz insanlar, o bölgenin yerli halkıdır, esas
halkıdır ve ne yazık ki emperyalist güçler bu insanların
bütün yaşam alanlarını bir sömürge bölgesi hâline
çevirmişlerdir. Zaten emperyalist güçler başta Afrika
Kıtası olmak üzere, dünyanın her yerinde öyle bir sömürü
ağı kurmuşlar ki bu sömürü ağı
karşısında sesini çıkaranların
karşılarına şimdi korsanlarda olduğu gibi düzenli
ordular hemen bir savaş açıyorlar. Burada insanların
Ya, Afrika
halkına baktığımızda, Somali halkına
baktığımızda dünyanın en gerisinden gelen bir halk
olmaya, bir bölge, bir coğrafya olmaya emperyalist güçler tarafından
âdeta mahkûm edilmiş. Açlık, yoksulluk sanki ezelî ve ebedî
kaderleriymiş gibi addediliyor, böyle kabul ediliyor. Emperyalist güçler
de zaman zaman böyle bir insanseverlik, yardımseverlik damarları tutar;
işte, birkaç kampanya yaparlar, bir yardım gönderirler vesaire; bunu
da afiş afiş reklamlarla dünya kamuoyuna Biz ne iyi insanlarız,
ne iyi ülkeleriz. diye pazarlarlar ve sadaka verir gibi aslında bu
halkı sömürerek elde ettiklerini, o korsan dedikleri yerli halkın
aslında hakkı olanı sömürerek elde ettiklerini
Birkaç
afiş, kampanyayla reklam yaparak gönüllerini
rahatlattıklarını sanıyorlarsa yanılırlar.
Bakın, bugün, Somali halkının
elindeki geçim kaynaklarının en başında
balıkçılık gelir. Bugün, kendi denizlerinde deniz ürünlerini
denizden çıkarıp kendi yurttaşlarına ulaştırma
hakları bile engellenmiş ve en nihayetinde, bu korsanlık
dediğimiz hikâye; muktedirlerin, sömürgeci güçlerin sömürme sistemine
karşı bir isyandır, bir öz savunma sistemidir, bir öz
savunmadır. Tabii ki şu anda gelinen boyutta, istenilen düzeyde
bunları değerlendirdiğimiz zaman, şüphesiz ki
korsanlığın -geldiği boyut belki çıkış
amacından uzaklaşmış olabilir ama- kökenine inmek
lazım ve gerçekten, burada tek çözüm bu dünyada sömürgecilik sistemine son
vermektir; yoksa nice korsanlar çıkar. Bugün, her sömürene, her baskı
uygulayana karşı -doğanın kanunudur- bir karşı
isyan çıkar, bir karşı duruş sergilenir. İnsan olan
her varlık, canlı olan her varlık, kendi yaşamını
idame ettirebilmek için onun yaşam alanını dar edenlere
karşı şekli ve biçimi ne olursa olsun, tasvip ederiz ya da
etmeyiz ama bir biçimiyle bu isyanı yapar. Aynı zamanda, yine bölge
halklarını bir sömürü aracına çevirmiş olduğundan
dolayı da bu tezkereye karşı hayır diyeceğimizi bir
kere daha belirtmek isterim.
Evet, değerli halkımız, bir Ukrayna
kriziyle karşı karşıyayız ve tabii ki Ukraynada ne
olursa olsun, onun en yakınındaki ülkelerden biri olan Türkiye,
direkt olarak etkilenecektir. O bakımdan, hassasiyetle, yakinen bu süreci
bizim hep birlikte izlememiz gerekiyor.
Ukrayna krizini Rusya, ABD ve Türkiye'nin pozisyonu
bakımından ele almamız mümkündür. Bir NATO üyesi olan
Türkiyenin, iktidar, ne yazık ki uzunca bir süreden beri Avrasya
Paktı ve NATO arasında âdeta bir sarkaç siyaseti yürütür gibi siyaset
yürüttüğü için şu anda geldiği pozisyonda Aracılık
yapayım. tekliflerini hiç kimse samimi bulmuyor ve her iki kesim
tarafından, hem Rusya hem ABD tarafından şu anda Türkiye
sıkıştırılıyor. Nasıl mı? Buna bir
bakalım. Ve şunu da mutlaka belirtmek isterim: Biz bunları çok
söyledik. Yani başlangıçtaki hatalı dış siyasetin
sonuçlarını, bedelini Türkiye halkları olarak bizler şu
anda -bu iktidar sayesinde- hep beraber ödüyoruz.
Bakın, Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilim
tırmanırsa ve sıcak çatışmaya dönerse Türkiye
nasıl etkilenebilir? Türkiye, Ukraynaya SİHA sattı, Donbassta
bu SİHAlar kullanıldı ve bu, bir krize neden oldu. Putin direkt
dile getirdi, doğrudan dedi ki: Sizden alınan silahlar bize
karşı kullanıldı. Rusyayla ilişkiler sadece buradan
değil, buradan bir çıkışla her manada etkilenecektir.
Rusyayla ilişkilerimiz ne boyutta? Turizm, meyve ve sebze ihracatı,
Karabağdaki inşaat yatırımı yine Rusyanın
iznine bağlı olarak gerçekleşebiliyor, orası istemese
Türkiye, bu en son Ermenistan ve Azerbaycan savaşından sonra o
bölgeye bir açılım yapamazdı, bir müsaade var ve böyle bir
yatırım içine girdiler. Türkiye'nin Libya ve Suriye'deki
varlığı doğrudan etkilenecek.
Sadece bunlar mı? Hayır. Mavi Akım ve
TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı güvenliği tehlikeye
girebilir. Yarın, öbür gün Rusya der ki: Her iki boru hattındaki
güvenliği sağlamaktan vazgeçtik. Türkiye zaten şu an çok ciddi
bir enerji kriziyle karşı karşıya İrandan beklenen
doğal gaz yeterince gelmediği için ve hatta iki haftaya yakın
bir süredir gelmediği için bugün Türkiye'de sanayi durmuş durumda,
sanayideki üretim durmuş durumdadır. Hâl böyleyken bu iki boru
hattıyla ilgili de bir aksamanın çıkmasında Türkiye
ısınamayacağı gibi, bütün hayat ve bütün üretim durabilir;
bununla karşı karşıya.
Sadece bu mu? Hayır, değil. Ekmeksiz
kalabiliriz. Nasıl mı ekmeksiz kalabiliriz? Türkiye, Konya başta
olmak üzere buğday üretiminin cenneti olan bir merkezdir. Türkiye, normal
şartlarda buğday ihraç edebilen bir ülke pozisyonundayken şu
anda bu iktidarın uyguladığı politikalarla başta
buğday olmak üzere Türkiyede üretilen birçok tarım ürünü ithal
edilmek durumunda kalındı ve yine Ukrayna krizinin bizi ekmeksiz
bırakacağı sonucuna kadar gidebileceğini görelim diye bunun
altını özellikle çiziyorum. Rusyaya bağımlı hâle
geldik buğdayda. Yarın Rusya diyebilir ki: Türkiyenin buğday
ihtiyacını karşılamaktan vazgeçtim. O zaman Türkiye
ekmeksiz kalmakla karşı karşıya kalabilir. İşte,
bu iktidarın marifetiyle gelinen ilişki ne yazık ki bu boyutta.
Ukrayna krizinde Türkiyenin, nerede duracağına bağlı
olarak bahsi geçen konulardan kesinlikle etkileneceğinin altını
özellikle çizmemiz lazım.
Peki, bu, Rusya cephesinden; öte yandan ABD
cephesinden durumlar nasıl gelişecek? Zaten Türkiyenin mevcut olan
AKP iktidarı sürecinde Rusyayla geliştirmiş olduğu
ilişkilerden bir rahatsızlık vardı ve elbette hiçbir ülke,
öteki ülkeyle ilişki kurma biçimini belirleyemez. Biz buradan hareket
ederek konuşmuyoruz, burada özellikle altını vurgulamak
istediğimiz, beceriksiz dış siyasetin sonuçlarına vurgu
yapmaktır. Bakın, NATO ülkesi olan Türkiye, biliyorsunuz, S-400 hava
savunma sistemini satın aldı; şimdi ilk parti geldi, ikinci
partinin gelmesi bekleniyordu fakat karşılıklı
istişarelerle ve ABDnin uygulamış olduğu CAATSA
yaptırımlarının sonucunda şimdilik bu,
durdurulmuş durumdadır ama bu süreç bitmedi. ABD Yeni
yaptırımları da hayata geçirebiliriz. dedi ve CAATSA yaptırımlarını
hatırlayın, Türkiyede özellikle Millî Savunma Başkanlığı
bu konuda ciddi olarak etkilenmişti.
Diğer bir konu: Montrö Sözleşmesine
rağmen Boğazlar üzerinden Karadenize ulaşmayı zorlamak
isteyecektir ABD. Burada Montrö Sözleşmesini Türkiye bu zorlama
karşısında ihlal edebilir. Bakın, burada çok ifade ettik,
bu Kanal İstanbul Projesi var ya, büyük bir rant projesi
olmasının yanı sıra aynı zamanda ABDnin ve
Batının gemilerinin Karadenize buradan girebileceğine dair
tüyoyu da Erdoğan bizzat kendi ağzından söylemişti. Yani bu
kadar Kanal İstanbul sevdalılığının diğer
bir tarafı da aynı zamanda aslında bunu ABDnin de istiyor
olması ve Montrö Sözleşmesini açıktan delerek değil,
aşağıdan, yukarıdan dolanarak yine Karadeniz sularına
girmesini sağlamaktır savaş gemilerinin. Dolayısıyla
Türkiyenin karşısında duracak noktalardan bir tanesi,
zorlanacağı noktalardan bir tanesi bu. Bu, yine bu iktidar sayesinde
Türkiye halklarına bir hediyedir!
Bu iktidarın aynı zamanda özellikle
Libyada, Orta Doğuda, Afrikada izlediği siyasetin
sonuçlarından kaynaklı iki arada, bir derede kaldı; ne ABDye
yaranabildi ne de Rusyaya yaranabildi ve şimdi Ukrayna krizinde Türkiye
ne yazık ki bu iktidardan dolayı çok fena bir şekilde
köşeye sıkıştırılmış. Kendi ülkem için
köşeye sıkıştırılmış kelimesini
kullanmaktan hicap duyarım ama köşeye
sıkıştırıldı ve esasen burada bu hicabı
duyacak olan, bu iktidarın ta kendisi olmak zorundadır.
Bakın, bir yandan Afrika kardeşliği
deniliyor değil mi, Afrika kardeşliğini hiç dillerinden
düşürmüyorlar. Ki AKPnin iktidara geldikten sonra Afrika ülkeleriyle
ticari ilişkiler ve birçok anlamda ilişkiler geliştirmiş
olduğu doğrudur. Yani burada SİHAlar ve benzeri atılan
adımlarla sadece Ukraynada değil, farklı ülkelerde de, Afrika
ülkelerinde de bize geri dönüşü oldukça olumsuz olacak olan adımlar
atıldı. Mesela Somaliye, Etiyopyaya, Ruandaya, Libyaya SİHA
satışları yapıldı ve şimdi, özellikle Afrika
ülkelerinde, bu silahlı insansız hava araçları Türkiyenin
aleyhine dönmeye başlamıştır. Bakın, Etiyopyada
merkezî hükûmete karşı mücadele eden Tigray Halk Kurtuluş
Cephesi Türkiyenin Büyükelçisini hedef
aldı, Türkiyeyi hedef almış oldu ve Türkiye Büyükelçisi
artık orada yaşayamaz, Kenyaya sığınmak zorunda
kalmış durumdadır. İşte, bu silah ticaretinin
sonuçları, kendi Büyükelçisini koruyamayan bir iktidarı bu ülkeye
göstermiştir bir kez daha.
Evet, değerli halklarımız, tabii ki
bölgeyle ilgili, tabii ki dünyayla ilgili söyleyecek çok sözümüz var ama birkaç
nokta var ki onları özellikle burada belirtmek isterim. Mesela Haseke Sina
Hapishanesine biliyorsunuz Suriyede IŞİDin öncülüğünde bir
operasyon gerçekleşti. Neden IŞİDin öncülüğü diyoruz?
Neden IŞİD kendisi yaptı demiyoruz? Çünkü IŞİDin
öncülüğünde yapılan bu operasyona birçok kesim ciddi olarak destek
vermiştir. Mesela bu saldırıyı gerçekleştiren insanlar
Türkiyenin kontrolündeki bölgelerden geçmiş, ayrıca Kobaniden gelen
desteklere SİHAlarla karşılık verilmiştir. Bu
demektir ki bu operasyon doğrudan başkaları tarafından
yönetilmiş ve aynı zamanda Türkiyenin kontrolündeki bölgelerin bunda
önemli bir payı var. Bu saldırıda aynı zamanda NATO
menşeli silahlar da kullanılmış; NATO bu konuda gerçekten
bir açıklama yapmalı ve bu konuda IŞİDe karşı
mücadele ediyoruz. gibi rol yapmaktan insanların kaçınması
gerekiyor. IŞİDle gerçekten mücadele edilmediği sürece,
IŞİD sadece Suriye halklarına değil bölgenin tamamına,
başta Türkiye olmak üzere zarar verecektir. Bu konuda bizler
uyarımızı bir kere daha yapıyoruz.
Güvencesiz bir Haseke demek, güvencesiz Kürt
halkı, Arap halkı demektir; ondan sonra da hiç kimse kusura
bakmasın, kardeşlikten falan bahsetmeye kalkışmasın.
Burada yapılması gerekeni, her zaman barışa destek olmak
konusunda vurgularımızı bu çerçevede yapmaya devam
edeceğiz. Şu somutlukta da adımlar atılmalıdır:
Uluslararası kamuoyu ve toplum bu konuda sorumluluk almalı. Herkes
biliyor ki IŞİD sadece belli bir etnik gruptan oluşmuyor, çok
farklı ülkelerin yurttaşları var ve kendi
yurttaşlarını oradan almalılar. Bunun yanı sıra uluslararası
mahkemeler kurulmalıdır ve bu kişiler oralarda
yargılanmalıdır.
Buradan şunu da hatırlatmak istiyorum;
basına yeni düştü, eminim sizler de takip ettiniz: Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının yürüttüğü bir davada,
IŞİDin Türkiye vilayeti sorumlusu olduğu iddia edilen Ebu Usame
el Türki kod isimli Kasım Güler yakalanmıştı ve
itirafları yansıdı bugün basına. İtiraflarında,
Türkiyedeki siyasi liderler, belediye başkanı, LGBTİler,
cemevleri ve Adana İncirlik Üssüne saldırı
planlandığı şeklinde -yetmiş sayfalık itiraf-
bunlar orada yer alıyor. 2002de, Adanada Alevilerin araçlarını
kundakladıklarını kendisi itiraf etmiş oldu. Buradan bir
kez daha şunu söylemek istiyoruz ki işte, IŞİDe
desteğin sonuçları bunlar olacaktır.
Ve yine şu uyarıyı yapmak istiyoruz:
Kaos ortamında seçime hazırlanan AKP iktidarı, belli ki bu
güçleri farklı biçimlerde ülkede daha önce kullandığı gibi
kullanmayı planlıyor. Buradan bir kez daha uyaralım: Türkiye'de
herhangi bir siyasi lider, herhangi bir yurttaş, herhangi bir vatandaş,
herhangi bir Alevi kurumu ya da bunun tersinden, Alevi-Sünni
çatışmasını buradan beslemeyi hedefleyen plan ve
projeleriniz varsa -bunu IŞİD üzerinden yapmak- bundan ekmek
çıkmayacaktır, bu taktikleriniz bu ülkede yeterince teşhir
olmuştur.
Yine, buradan şunu ifade etmek istiyorum: Dün
Mahmur, Şengal ve kuzeydoğu Suriyedeki Derik bölgesi bombalandı
ve burada çok sayıda sivil yurttaşın hayatını
kaybettiğine dair, sivil insanın hayatını kaybettiğine
dair bilgiler var. Şunu hatırlatmak isterim ki Mahmur kampı bir
mülteci kampıdır ve 1998de Birleşmiş Milletler
tarafından kurulmuştur; savaş mağduru,
ağırlıklı olarak Kürt halkının
yaşadığı bir bölgedir ve bu bölge Erbile
Sonuç olarak şunu ifade etmek isterim: Bahsini
ettiğimiz bütün bu bölgelerde, sıcak çatışmaların
olduğu bölgelerde yaşamını kaybedenler insan; sizin gibi,
bizim gibi aile sahibi, çoluk çocuk sahibi olan insanlar,
hayatlarını, normal yaşamlarını idame ettirmeye
çalışan insanlar. Oysa biz, bu insanlara
Yani özellikle bu iktidar,
bu bölgede çatışmaları derinleştiren, savaş
politikalarını derinleştiren yol alıyor. Yurtta, bölgede,
dünyada barış ilkesinden asla taviz vermemeliyiz. Düğmeleri
baştan yanlış iliklerseniz, bu tavizleri verirseniz, şimdi
Ukrayna krizinde olduğu gibi işin içinden
çıkamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla)
Korsanlarla bu şekilde mücadele etmek yerine, ilgili ülkelerle oturup
asıl mağduriyet nasıl giderilir gibi yöntemlere
başvurmalıyız.
Kürt sorununu bir seçim malzemesi hâline getirmek
değil, gerçekten 4 parça kürdistanda çözmek ve buna bir model olarak
Türkiye'nin öncülüğünü yürütmesi, bölgeye de bu modeli sunması gerek
çünkü bütün bu denklemler Kürt sorununa karşı düşmanlıktan
çıkmaktadır önemli oranda, bunun da altını çizerim.
Silah ticaretine asla girilmemelidir. Yemendeki
savaşa, bu insanlık krizine karşı barışçıl
görüşmelerin öncüsü olabilir Türkiye. Aynı şekilde, Libyada,
bir tarafın yanında olmak değil; tam tersi, Libyanın
toprak bütünlüğünü savunan ve iç çatışmaların önüne geçecek
bir öncülüğü elbette Türkiye yürütebilirdi. İşte, bunları
yürütebilmiş olsaydı Türkiye, şu an Ukrayna krizinde gerçekten
bir rol sahibi olabilirdi, sözüne inanılır ve güvenilirdi. Bunun için
Türkiye'de köklü bir değişime ihtiyaç var; bu imkânsız
değildir, değiştireceğiz ve barışı inşa
edeceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Ünal Çeviköz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının; Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev
süresinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, başkenti
Mogadişuda kurşun deliği isabet etmemiş tek bir bina
kalmayan Somali'ye ilişkin bazı değerlendirmeler yaparak
sözlerime başlamak isterim. Bugüne kadar Türkiye'nin Somali'ye olan
gönülden desteği sadece Somali'nin istikrarı için değil, Afrika
Boynuzunun istikrarı ve refahı için de büyük önem
taşımaktaydı; maalesef, ülkemiz, özellikle Etiyopya'da bu
misyonunda çok zayıf bir konuma geriledi. Biraz evvel de ifade edildi, Etiyopya
hükûmetiyle ülkenin kuzeyindeki Tigray bölgesi arasında bir
yıldır devam eden iç savaş binlerce sivilin ölümüne ve
milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden oldu. Bu kriz Afrika'daki en
kanlı savaşlardan biri olarak kabul ediliyor.
AKP iktidarı bugüne kadar, krizin çözümüne
yönelik müzakereleri teşvik etmek için Etiyopya'daki tüm taraflarla temas
hâlinde olduğunun altını çiziyordu fakat ne olduysa Türkiye,
birdenbire, yapılan tehdit değerlendirmesi üzerine, başkent
Addis Ababadaki Büyükelçiliğimizin faaliyetlerini komşu Kenyaya ve
Kenyanın başkenti Nairobiye taşımak ve oradan sürdürmek
durumunda kaldı. Buradan yetkililere bu durumun nedenini sormak isteriz:
Türkiye Büyükelçiliğinin Etiyopyada görev yapabilmesine engel olan durum
neydi? Afrika Kıtasındaki Orta Doğu ve Kuzey Afrika
dışında en eski büyükelçiliğimiz olan Addis Ababa
Büyükelçiliği, Türkiye ile Etiyopya arasında çok sıkı bir
karşılıklı güven anlayışıyla devam eden
diplomatik ilişkilerimize rağmen neden bu şekilde etkilendi ve
neden görevini yapamaz hâle geldi? Addis Ababa Büyükelçiliğimiz normal
çalışmasına ne zaman dönecek?
Fakat Kenyaya taşıdık da ne oldu?
Kenyada da terör haberleri var. Kenyadaki Avrupa ülkelerinin büyükelçilikleri
muhtemel terör saldırılarına karşı vatandaşlarını
uyarıyorlar. Fransa Büyükelçiliği, Batı ülkelerinin
vatandaşlarına yönelik tehditlerin ısrarla sürdüğünü
belirtiyor, Kenyadaki vatandaşların hafta sonu dâhil halka açık
yerlerden uzak durmalarını istiyor. İngiltere
Büyükelçiliği, ülkenin doğusuna, Somali-Kenya sınırına
hareket edilmemesi hususunda uyarılarda bulunuyor. Hollanda ve
Almanyanın büyükelçilikleri tek tek bölge isimleri sıralayarak
ülkenin doğu bölgelerine seyahat edilmemesi için çağrılarda bulunuyor.
Kenya polisi de uyarıların ardından başkent Nairobi dâhil
tüm mıntıkalarda güvenliğin
artırıldığını duyurdu.
Nedir bu terör tehlikesi, Somaliyle ilgisi nedir?
Somalide terörle mücadele operasyonlarına katılan Kenya, zaman zaman
terör örgütü Eş Şebabın da saldırılarına maruz
kalıyor, o nedenle Kenya da Somalideki durumla yakından ilgili.
Değerli milletvekilleri, Afrika
Kıtasının en önemli sorunlarından biri deniz
korsanları meselesi. 23 Ocak 2021 tarihinde, Nijerya açıklarında
korsanlar Türk şirketine ait Liberya bandralı Mozart isimli gemiye
saldırmıştı, hatırlayacaksınız.
Mürettebatın kurtulması konusunda ve kurtarılması için
verilen mücadele hâlâ hafızalarımızda. 2011 yılında
200ün üzerinde korsan saldırısının gerçekleştiği
Somalide bu sayı 2012den itibaren düşmeye başladı ve 2015
yılında neredeyse artık hiç korsan saldırısı
yaşanmayacak bir hâle geldi, bu da bugün görüşmekte olduğumuz
tezkerenin önemini göstermek açısından elbette önem
taşıyor. Ancak şunu da unutmamak lazım: Tüm dünyayı
etkileyen Covid-19 koşulları deniz korsanlığıyla
mücadeleyi de sekteye uğrattı. Geçen yılın verilerine göre,
ülkelerin pandemi nedeniyle kaynak ayıramaması yüzünden deniz
haydutluğu faaliyetleri önceki yıllara göre yüzde 24 oranında
artmış vaziyette.
Değerli milletvekilleri, bu tezkerenin konusu
olan deniz haydutluğu ve korsanlık konusunda şu unsurları
özellikle dikkatinize getirmek isterim: Deniz haydutluğu ve
korsanlık, uluslararası dayanışmayı gerekli kılan
ortak tehditlerden biridir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararları, deniz haydutluğu ve korsanlıkla mücadeleye
meşruiyet kazandırmaktadır. Bu bölgelerde deniz haydutluğu
ve korsanlık yapan çeteleri etkisiz hâle getirmek, çok güçlü donanmalara
sahip olan büyük devletlerin kapasitelerini aşmaktadır ve
uluslararası iş birliği ve dayanışmayı zorunlu
kılmaktadır. Somali yönetimi, ülkenin doğu
kıyısında ve geniş kıyı şeridinde otorite
sahibi değildir. Korsanlık faaliyetleri uluslararası ticareti ve
deniz taşımacılığını olumsuz şekilde
etkilemekte, can ve mal emniyetine çok ciddi tehdit oluşturmaktadır.
Bu deniz yolunu yoğun şekilde kullanan Türk gemileri ve denizciler de
bu tehditten ciddi şekilde etkilenmektedirler. Dolayısıyla, Aden
Körfezindeki çabalara katkıda bulunmamız dünya barış ve
istikrarına olumlu katkı yapacaktır ve ulusal
çıkarlarımız için büyük önem taşımaktadır. Bu
tezkereyle, Türk savaş gemilerinin bölgede seyreden Türk ticari
gemilerinin emniyeti için deniz korsanlarına karşı ortak
mücadele harekâtlarına katılımda bulunması önemlidir, bu
nedenle de tezkereye olumlu baktığımızı belirtmek
isterim.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti,
Türkiyenin Afrikayla olan ilişkilerinin kendi döneminde
başladığını zannediyor. Oysa Türkiyenin Afrikayla
ilk yoğun temasları Başbakan merhum Bülent Ecevit döneminde
başlamıştır. Gana ve Tanzanya Büyükelçiliklerimizin
açılışı o tarihe kadar dayanır. Türkiyenin gerçek
Afrika politikasıysa 1998 yılında kabul edilen Afrikaya
Açılım Eylem Planıyla Dışişleri Bakanı
merhum İsmail Cem döneminde başlamıştır yani AKP
iktidarından çok öncedir. Halkımızın bunları bilmesi,
yanlış bilgilendirmelerden kurtarılması gerekir.
Şimdi, bunları söylediğimiz zaman
Afrika politikamızı eleştiriyorsunuz. deniliyor. Neyi
eleştireceğimizi biliriz, eleştirilmesi gerekeni de
eleştiririz. Burada dikkat çekmek istediğim Afrika
politikasındaki yanlışlar değil, onları zaten
fırsat buldukça, biraz önce de yaptığım gibi
hatırlatıyoruz. Burada dikkat çekmek istediğim Türkiye
halkının yanlış bilgilendirilmesidir, dezenformasyondur.
Değerli milletvekilleri, iktidar, dış
politikada bazı adımlar atmak durumunda kaldı. Türkiyenin
eskiden hasım olmadığı, ancak bu iktidar marifetiyle
hasımlaştığı dostlarıyla iktidarın yeniden
barışma çabası içinde olduğunu görüyoruz. Bu ülkelerin
başında da Mısır ile İsrail geliyor. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, İsrail Cumhurbaşkanı Hertzogun Türkiyeyi
ziyaret etmesinin önemsendiğinin altını çizmek isterim. Bu
ziyaret, Türkiye ile İsrail arasında uzun süredir topal şekilde
seyreden, karşılıklı büyükelçilerin gönderilip geri
çekilmesine yol açan, o diplomasi fakiri politikanın düzelmesine yol
açacaksa elbette önemsenmeli; yok, eğer 2009 yılı Ocak
ayında Davosta olduğu gibi yeni bir krize yol açacaksa aman ha, hiç
olmasın daha iyi.
Mısırla bir türlü istenen seviyeye
gelemedi görüşmeler. Mısır, hem Afrika politikasındaki hem
de Doğu Akdeniz'deki önemi nedeniyle Türkiye'nin dış
politikasında öncelikli olan ülkelerden biri, umalım ki Kahirede de
Türkiye Büyükelçisi dokuz yıla yakın bir süredir boş bıraktığı
makamına yeniden gitsin ve ilişkilerimiz düzelsin.
Gönül isterdi ki bugüne kadar yapılmayanlar
yapılsın ve muhalefetin de görüşleri alınsın. Yine
yapılmadı, iktidar yine kendi bildiği şekilde
sıkışmışlıklar içinde bir dış
ilişkiler sergiliyor. Niye dış ilişkiler diyorum? Zira bu
izlenen Türkiye'nin dış politikası değil, AKPnin
dış ilişkileridir.
Değerli milletvekilleri, denizlerden ve
Afrika'dan bahsederken Libyaya değinmeden olmaz elbette. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bugüne kadar ne dedik? Libyada ara bulucu olun, ideolojik
takıntıları bırakın, Suheyrat
Anlaşmasının bütün taraflarıyla görüşün. dedik.
Nihayet küçük de olsa olumlu adımlar atılmaya başlandı.
Trablus Büyükelçimiz, Türk iş insanlarıyla Libyanın
doğusundaki Bingazi kentine ziyarette bulundu, hatta Bingazi
Başkonsolosluğumuzu yeniden faaliyete geçirme konusundaki irademizin
altını çizdik. şeklinde bir ifadede de bulundu. Türkiye'nin
Libyada uzlaşı sağlanması için
kolaylaştırıcı olma konusunda attığı ve atacağı
adımları izlemeye devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Mısır,
İsrail ve Libyadan sonra Doğu Akdeniz konusunda denklemi
değiştirecek olan bir diğer ülke de elbette Suriyedir. Suriye
sadece Doğu Akdeniz konusunda kilit ülke değil, daha birçok konuda
Türkiyeye dış politika alanında manevra kabiliyeti
sağlayabilecek bir ülkedir. Bugün, Suriye, Çinin Kuşak-Yol
Projesine dâhil edilmiş, mart ayında Cezayirde yapılacak Arap
Birliği Toplantısına katılması muhtemel bir ülke
konumundadır, hatta Ürdün üzerinden Lübnana elektrik sağlanması
projesi, Mısır gazının derin bir yakıt krizi
yaşayan Lübnana aktarılması projesi, İran-Irak-Suriye
demir yolu hattı projesi gibi projelerle de gündeme gelmektedir.
İktidarın Suriyeyle görüşmeyi reddetmesinin maliyeti her gün
daha da artmaktadır.
Değerli milletvekilleri, biraz da dış
politikadaki diğer önemli konulara değinmek istiyorum. Öncelikle,
bugün 2 Şubat; bugün Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Osman Kavala
hakkında kritik bir karar almaya hazırlanıyor. Komite, bugün
Strazburgda toplanarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kavala
kararıyla ilgili ihlal prosedürü başlatma konusunda yeni bir oylama
yapacak. Bakanlar Komitesinde yeterli çoğunluk sağlanması
hâlinde Osman Kavala dosyasıyla ilgili ihlal prosedürü resmen
başlatılmış olacak. Bu prosedür, Türkiyeye karşı
ilk, Avrupa Konseyi tarihinde de 2nci ihlal prosedürü olarak tarihe geçecek.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Konseyine
yabancı bir kurum olarak bakmayınız. Ev sahibi olarak
Türkiyenin kurucusu olduğu bir örgütün bir organı tarafından
ihlal prosedürüyle karşı karşıya kalma durumumuz söz
konusu. Bunun ne kadar vahim bir durum olduğunun bilmem farkında
mısınız?
Bir taraftan bu gelişmeler
yaşanırken, bir taraftan da Cumhurbaşkanı Erdoğan
Avrupa Birliği büyükelçileriyle yaptığı toplantıda
Coğrafi, tarihî ve beşerî olarak Avrupa Kıtasının
bir parçası olan Türkiye, elbette Avrupa Birliği tam üyelik hedefine
bağlıdır. Maruz kaldığımız onca
adaletsizliğe rağmen Avrupa Birliği bizim stratejik
önceliğimiz olmayı sürdürüyor. diyor.
Değerli milletvekilleri, bir yandan Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını uygulamaktan imtina
eden bir iktidar var, bir yandan da böyle açıklamalarda bulunuluyor.
Burada çok ciddi bir çelişki var. Elbette, her ne olursa olsun ulusal
dış politika önceliğimiz olan Avrupa Birliğine tam üyelik
konusunda iktidarın da bu politikayı benimsemesini önemsiyoruz. Fakat
bu politikanın altını dolduracak hamleleri yapmaktan iktidar
neden çekiniyor, onu da açıklamak zorundadır. Biz isteriz ki bu
pozitif söylem hep devam etsin ve beraberinde de pozitif bir gündemi getirsin.
Fakat iktidarın Avrupa Birliğine tam üyelik konusundaki tutumu samimi
değil. Bizim samimi bulmadığımız gibi, emin olun,
Avrupa Birliği de bu tutumu samimi bulmuyor.
Değerli milletvekilleri, dış
politikayla ilgili hedeflerin neler olması gerektiğini
sıralarken, bu hedefleri yerine getirebilecek kadrolara sahip
olduğumuza da her zaman vurgu yaptım, bunu özellikle altını
çizerek tekrarlıyorum. Bu vesileyle Dışişleri
Bakanlığının kadrolarına ilişkin bir hususu da
dikkatinize getirmek isterim. 2021 yılı Dışişleri
Bakanlığı tayin kararnamesi, 2021 yılı bitmesine
rağmen hâlâ çıkmadı. Hatta, 2022 yılının ilk
ayını bile bitirmiş bulunuyoruz. Dışişleri
Bakanlığında neler oluyor? Yine, ulufe dağıtır
gibi görev dağıtıyorsunuz da o yüzden mi yayınlanmadı
kararname?
Değerli milletvekilleri, gündemdeki en önemli
konulardan biri de daha evvelki hatiplerin de söz ettiği gibi Ukrayna
krizi. Bütün uluslararası toplum Rusya-Ukrayna meselesine kilitlenmiş
durumda. Yaşananları biz de yakından takip ediyoruz. Böyle bir
kriz durumundan en çok etkilenecek olan ülke elbette Türkiye. Bu, sadece
Karadenizin güvenliği ve NATO ülkesi olmamızdan kaynaklanan bir
etkilenme değil, iktidarın Rusyayla kurmuş olduğu
asimetrik ilişkiden de kaynaklanıyor yani sadece Karadenizde
değil, Kafkasyada, güneyimizde aynı durum söz konusu. Bugün, özellikle
İdlib başta olmak üzere daha birçok sahada Türkiye çok ciddi bir
sıkışmışlık içinde. Türkiyenin İdlibden
gelebilecek kitlesel bir göç dalgasını kaldıracak gücü yok.
Türkiye-Rusya arasındaki ilişkilerde bu gibi konular bulunmasına
rağmen iktidarın Ukrayna-Rusya arasında ara buluculuk yapmak
istemesi hakikaten şaşırtıcı.
Görmüşsünüzdür, Kremlin Sözcüsü Peskov
Türkiyenin ara buluculuk çağrısına cevap verdi Türk
meslektaşlarımızın Donbasslı temsilciler davet etmeye
hazır olduklarını da duyduk. Bu çok önemli bir husus ve biz de
buna ilgi gösterdik. Bu bağlamda, Ukraynalı
muhataplarımızın buna ilgi gösterip göstermediğini ve buna
nasıl yaklaştıklarını öğrenmek isteriz. dedi.
Yani açık bir istihza söz konusu. Peskovun açıklamaları,
Rusyanın bizim ara buluculuk önerimizi kabul etmeleri için ön
koşullarının ne olduğunu gösteriyor. Türkiyenin Donbass
temsilcilerini görüşmeye çağırması gibi bir durum elbette
söz konusu olamaz. Kremlin Sözcüsünün böyle bir ifade kullanması eğer
alay değilse daha başka ne olabilir?
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları
ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararıyla verilen ve en son 26 Ocak 2021 tarihli ve 1276 sayılı
yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla 10 Şubat 2021 tarihinden
itibaren bir yıl uzatılan izin süresinin, anılan kararlarla
belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde 10 Şubat 2022 tarihinden itibaren bir
yıl daha uzatılmasına ilişkin tezkereye Cumhuriyet Halk
Partisinin bu kez de olumlu oy kullanacağını belirtmek isterim.
Bu kararın deniz korsanlığıyla ve deniz haydutluğuyla
savaşırken denizlere barış getirmesini temenni ederim.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Yıldız.
Sayın Yıldız, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YILDIZ (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de görüşülmekte
olan tezkere hakkında grubumuz adına görüşlerimizi
açıklayacağım, sonrasında da dış politika
eleştirileriyle ilgili bazı konulara değineceğim.
Daha önceki yıllarda da görüştüğümüz
üzere, Aden Körfezi ile Somali açıklarındaki ve hatta son dönemde
Gine Körfezi'ndeki deniz haydutluğu eylemleri, can ve mal emniyetinin
yanı sıra uluslararası deniz
taşımacılığı ve seyir serbestisini tehdit eden
bir meseledir. Bahse konu eylemlerden geçmişte Türkiye irtibatlı yani
Türk Bayraklı, Türk bandıralı veya sahibi, işleticisi Türk
olan gemiler de etkilenmişti. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 2008 ile 2011 yılları arasında aldığı
kararlarla söz konusu bölgede korsanlık ve silahlı soygunla
mücadeleye karşı faaliyetler icra edilmesine uluslararası
meşruiyet sağlanmış oldu. Biz de Türkiye olarak, deniz
haydutluğu ve silahlı soygunla mücadelede uluslararası iş
birliğinin geliştirilmesine önem atfediyoruz. Bu kapsamda,
Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve Uluslararası
Denizcilik Örgütü bünyesinde yürütülen çalışmaları destekliyor
ve aktif katkıda bulunuyoruz. Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı
Kararı çerçevesinde deniz haydutluğuyla etkin mücadele amacıyla
oluşturulan Temas Grubunun da kurucu üyesiyiz. Söz konusu Temas Grubu
tarafından oluşturulan Emanet Fonuna da katkı
sağlıyoruz. 10 Şubat 2009 tarihinde kabul edilen Hükûmet
tezkeresini takiben, uluslararası kuruluşlar bünyesinde yürütülen
çalışmalara da aktif katkı sağlıyoruz. 17 Şubat
2009dan bu yana, Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan
Birleşik Görev Kuvvetindeki fırkateynimizle Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap denizi ve mücavir bölgelerde -ki
uluslararası ticaret, seyrüsefer bakımından önemli- denizde
terörizm, deniz haydutluğu ve silahlı soygunla mücadele amacıyla
yürütülen girişimlere de katılıyoruz. Bugüne dek bu kapsamda 6
kez komuta görevini üstlendik, ayrıca Bahreyn'deki karargâhta da
Silahlı Kuvvetler personelimiz görev yapıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarımız anılan bölgelerde yürüttüğü faaliyetlerle
aynı zamanda dış politikamızın görünürlüğünü de
pekiştiriyor. Ayrıca, bölgeden geçiş yapan Türk Bayraklı ve
ülkemizle bağlantılı ticari gemilerin emniyetini
sağlıyor ve bölgeye yapılacak insani yardım faaliyetlerine
de destek veriyor. Vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini,
ulusal çıkarlarımızın korunmasını ve deniz
ticaretimizi güvenceye almak için bu faaliyetleri yürütüyoruz.
Öte yandan, Türkiye, Güvenlik Konseyi
kararlarıyla da uyumlu olarak, Somali açıklarında korsanlık
sorununa kapsamlı bir bakış açısıyla yaklaşıyor
ve deniz haydutluğunun asıl nedenlerinin denizde değil, karada
olduğu bilinciyle Somaliye yönelik insani ve kalkınma
yardımlarına özel önem atfediyor. Tulay Hanım bu konuya çok
değindi, tespitinde haklı ama Türkiyenin tutumuyla ilgili
eleştirileri bana göre çok yanlış ki ben bu durumu da yerinde,
Somalide görmüş oldum. Özellikle Sayın
Cumhurbaşkanımızın 2011 yılındaki Somali
ziyaretini takiben başlattığımız insani yardım ve
kalkınma misyonunun Türkiyenin girişimci diplomasisinin en
başarılı örneği olarak tarihte yer aldığına
bugüne kadar hep birlikte şahitlik ettik.
Sağlıktan eğitime, altyapıdan
kapasite gelişimine kadar birçok alanda Somalinin kalkınması
için elimizden gelen gayreti gösterdik. Resmî kurumlarımızın
yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte var
gücümüzle çalıştık. Son on yılda Somaliye
yaptığımız insani ve kalkınma
yardımlarının tutarı 1 milyar doları
aşmış bulunuyor. Güvenlik kaygılarının da
etkisiyle, şu anda en büyük büyükelçilik yerleşkemiz de Somalinin
Başkenti Mogadişuda
bulunuyor.
Yine, Mogadişudaki Recep Tayyip Erdoğan
Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Sağlık Bilimleri
Fakültesi sadece Somalinin değil, bütün Doğu Afrika
halklarının ihtiyaçlarına, gereksinimlerine derman oluyor. Özel
sektörü de Somalide daha fazla yatırım yapması için teşvik
ediyoruz. Terör tehditlerine rağmen firmalarımız özveriyle
Mogadişudaki altyapı inşaat çalışmalarını
sürdürüyorlar. Mogadişu Havalimanı ile Mogadişu
Limanının işletmesi de Türk firmalarınca
yapılıyor. Ayrıca, Ziraat Katılım Bankasının
yakın zamanda Mogadişuda 2nci şubesini açması
öngörülüyor.
Somalide barışın, güvenliğin ve
kalıcı istikrarın tesisi Afrika Boynuzu ve Doğu Afrika
bakımında da hayati öneme sahip. Bu anlayışla, güvenlik
kuvvetlerinin güçlendirilm esinde Somalili kardeşlerimize destek
sağlamaya devam ediyoruz. Bildiğiniz üzere, Aden Körfezi, Somali kara
suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev
süresinin bir yıl daha uzatılmasına dair tezkere geçen yıl
26 Ocakta 1261 sayılı Kararla kabul edilmişti. Süresi 10
Şubat 2022 tarihinde dolacak olan tezkere kapsamındaki
faaliyetlerimizin önümüzdeki yıl boyunca da sürdürülmesinin yararlı
olacağını değerlendirdiğimizden bu tezkereyi
destekliyoruz ve kabul oyu vereceğiz.
Değerli arkadaşlar, her tezkerede
olduğu gibi bugün de birçok dış politika eleştirilerine
değinildi. Şimdi, tabii, bahsettiğimiz konu dâhil birçok
uluslararası inisiyatifin başarılı olabilmesi için
kapsamlı faaliyetler, yan faaliyetler de diplomasi faaliyetleri de
gerekiyor. Bu kapsamda Türkiye, biliyorsunuz, Afrika Ortaklık
Politikasını başarıyla uyguluyor, son Ortaklık
Zirvesini de 17-18 Aralıkta İstanbulda yaptık. Bundan öncekini
Ginede yapmıştık, o zaman ben de görevim nedeniyle
katılmıştım. Son zirve çok başarılı oldu, 16
devlet ve hükûmet başkanı, 25 dışişleri
bakanının da bulunduğu 100 bakan katıldı; çok önemli
kararlar alındığını ben de okudum.
Diğer bir konu, tabii, Libya; haklı olarak
arkadaşlar değindiler. Libya da olumlu-olumsuz yönleriyle bölgeye
etkisi olan -göç, korsanlık gibi konularda- bir ülke. Tespit doğru,
öneriler doğru. Türkiye Libyanın bütünüyle ilişkilerini
geliştirmeli. Biz de zaten öyle yapıyoruz. Bugüne kadar gelişen
şartlar, bizim dışımızdaki koşullar belki buna
elvermedi ama artık şartlar elverdikçe buna başladık.
Son olarak, biliyorsunuz, Libya Parlamentosu
Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Başkanlığındaki bir
heyet Parlamentomuzu ziyaret etti, bizim konuğumuz oldular Dostluk Grubu
olarak. Orada vardığımız mutabakat gereğince
Büyükelçimizi Bingaziye davet ettiler. Büyükelçimiz de oraya gerek
Başkonsolosluğun açılması gerek Türk Hava Yolları
seferlerinin başlatılması imkânlarını da görmek üzere
gitti. Ayrıca doğu bölgesinden olan Başbakan Yardımcısı
da Trablusta Büyükelçimizi ziyaret etti. Biz de davet edildik.
İnşallah, bütün partilerden oluşan Dostluk Grubu heyetimizle,
yakın zamanda hem Bingaziye hem Trablusa bir ziyaret
gerçekleştirmeyi umuyoruz.
Tabii, Yemen konusu
Arkadaşlar, gerek Yemen
gerek Körfez
Şimdi, geçen, bazı tezkerelerde de değindim; Türkiyenin
tavrında çelişki yoktur, şartlar değiştikçe tabii ki
söylem de değişmektedir. Bu işin başında Husiler
İranın da desteğiyle Yemeni ele geçirirken maalesef
uluslararası toplum üzerine düşeni yapmamıştır, aynen
Suriyedeki gibi başarısız olmuştur. Türkiye de bunu
eleştirmiştir; Körfez hayranlığından değildir,
yanlış olduğu için eleştirmiştir, daha sonra Suudi
Arabistan öncülüğündeki koalisyonun ölçüsüz güç kullandığı
dönemlerde de koalisyonu eleştirmiştir. Şimdi, yeniden,
Husilerin gerek kutsal mekânlara gerek sivil hedeflere füzelere ilaveten
drone saldırıları düzenlemesinde de Husileri
eleştirmektedir. Bu, tutarlı bir politikanın gereğidir.
Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizin
normalleştirilmesi sorgulanıyor ama herhâlde itiraz edilecek bir durum
yoktur. Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi,
normalleştirmesi hem bu ülkelerin hem Türkiye'nin hem dünyada genel,
bölgesel güvenliğin, enerji güvenliğinin yararınadır.
İnşallah, Cumhurbaşkanımızın yapacağı
Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti de buna katkıda bulunacaktır.
Şimdi, Türkiye'nin savunma sanayisiyle ilgili,
silah satışıyla ilgili konulara dışarıda
yapılan eleştirilere burada hak verir konuşmalar
yapıldı. Şimdi, nasıl diğer ülkeler silah üretip
satıyorsa -tabii ki hiçbir ülkenin savunma sanayisi kendi tüketimiyle
ayakta durmaz- Türkiye de silah satacaktır. Hatırlarsanız,
Rusyaya bu sorulmuştur geçmişte Suriyeye, Libyaya, başka
yerlere niye silah veriyorsunuz? diye. Şöyle denmiştir: Silah
ticaretimizi bir tek Güvenlik Konseyi sınırlandırabilir.
Türkiye için de öyledir, başkaları için ne geçerliyse Türkiye için de
öyledir. Türk savunma sanayisi ürünlerini alan aktörlerin, devletlerin bunu
kullanımı konusunda Türkiye'ye bir sorumluluk yüklemek doğru
değildir, hele büyükelçilikleri tehdit etmek için bunu bahane olarak
kullanmak hiç doğru değildir; bunun tam tersi,
tarafımızdan, bütün partiler tarafından şiddetle
eleştirilmesi gerekir.
Ukrayna-Rusya krizi hepimizin konusu. Biz de geçen
hafta Avrupa Konseyinde bu konuları konuştuk, NATOda bunlar
konuşuluyor. Tabii ki uluslararası ilişkilerin temel ilkeleri
bakımından Türkiye'nin tavrı açıktır ve kimseden de
çekineceği bir şey yoktur. Gerek Sayın Bakan gerek
Cumhurbaşkanımız gerek biz bulunduğumuz yerlerde, her
zaman, Ukraynanın toprak bütünlüğünü desteklediğimizi,
Kırımın ilhakını asla
tanımayacağımızı belirttik. Son kabul edilen Avrupa
Konseyi raporlarında da bu konuda Rusyaya sınırdan askerini
çekme çağrısı var, biz de olumlu oy verdik. Bu konularda
çekineceğimiz bir şey yoktur ama tabii ki diplomasi galip gelmelidir.
Türkiyenin, Cumhurbaşkanımızın iyi niyet, ara buluculuk
girişimleri kabul edilirse bundan memnuniyet duyarız. Tabii ki bunun
için bazı şartların olgunlaşması her zaman gerekir,
sabırlı olalım, bekleyelim; Cumhurbaşkanımızın
Ukrayna ziyareti de var. İnşallah Türkiyenin bu konuda olumlu
katkıları olacaktır. Türkiye hiçbir zaman Montröyü
tartışmaya açmamıştır yani Kanal İstanbul
nedeniyle Montröyü tartışmaya açanlar bellidir. Türkiyenin
Montröyle ilgili yükümlülüklerinden Kanal İstanbul nedeniyle
vazgeçeceğine dair kamu otoritelerinden, hiçbirinden bir açıklama
yoktur, öyle de olmamalıdır. Türkiye Ukrayna ile Rusya arasında
sıkışmış falan değildir, tavrı bellidir.
Enerji hatlarımız
Rusyayla birçok alanda ilişkimiz var ama
tavrımız da açıktır.
Değinmem gereken bir konu Bosna Hersek. Orada
Büyükelçilik yaptım. Gerek benden önceki arkadaşlar ama bütün olarak
Türkiye Bosna Hersekin bütünlüğünü bir namus meselesi olarak
görmüştür, ona göre davranmıştır. Gerek Republika Srpska yani Sırp
Cumhuriyeti dediğimiz entitenin gerek dış aktörlerin Bosna
Hersekin bütünlüğünü baltalama, devlet kurumlarını
yıpratma girişimlerine karşı tavrımız
açıktır. Biz de bulunduğumuz ortamlarda uluslararası
toplumu bu konuda alarme etmeye çalışıyoruz. Yani, tabii, dönem
1990lar değildir, Republika yani Sırp Cumhuriyeti ve onu
destekleyenler mutlaka bugünkü realiteleri dikkate almalıdır.
Balkanların, Batı Balkanların yolu bellidir; Avrupa yoludur,
Avrupa Birliği yoludur, istiyorlarsa NATO yoludur çünkü ancak bu
kurumların içinde bazı ihtilaflar çözülebilir, güvenlik
sağlanabilir. Şunu da biliyorum: Bosna Hersek'in en az yüzde 70i
NATO'ya girmeyi desteklemektedir, yüzde 80i de Avrupa Birliğine girmeyi
desteklemektedir. Sırp liderlikleri inşallah halkın bu tercihini
daha fazla bloke etmeyecektir.
Uygurlarla ilgili
Tabii, Doğu Türkistan bizim
meselemizdir. Sayın Bakanın Çin ziyareti konusunda -ben de Avrupa
Birliği büyükelçileriyle yapılan son toplantıda ve sunumunda
kendisinden bilgi almıştım- Aydınlıka falan itibar
etmeye gerek yok. Bana göre, arzu eden vekillerimiz herhâlde
Bakanlığımızdan doğru bilgiyi alabilirler. Benim
Bakandan aldığım bilgi, Sayın Bakanımız bu konuda
Çin tarafına, yaptıkları insan hakları ihlalleri, tutumumuz
ve ihlallerin sona erdirilmesi beklentimiz konusunda gayet açık
olmuştur. Dediğim gibi, vekillerimiz gerek bulundukları
komisyonlar vasıtasıyla gerekse bireysel olarak
Bakanlığımızdan doğru bilgiyi, ayrıntılı
bilgiyi alabilirler.
Tabii, Yunanistan'ın gerek denizde gerek karada
geri itmeleri hep eleştirdiğimiz, gündeme getirdiğimiz ama
maalesef -hani klişe olacak ama- çifte standart nedeniyle Yunanistan
üzerinde yeterli baskı oluşturulamayan bir konu. Maalesef,
bulunduğumuz Avrupa Konseyinde de bu galip geliyor. Bu, bazen Bakanlar
Komitesinde oluyor bazen Parlamenter Asambleinde oluyor bazen de maalesef
mahkemede oluyor; bunu görüyoruz. Ben burada mahkemeyi eleştirmeyeyim ama
-inşallah- AİHMin gündeminde olan konularda biliyorsunuz çok
davamız var, çok ihlal kararı var ama çok da uygulanan karar var,
Türkiye'nin uyguladığı çok karar var. Türk yargısı
diğer konularda da üzerine düşeni yapacaktır. Ben, orada
söylediğimi burada da söyleyeyim: Türk yargısına güveniyorum,
daha ileri bir şey söylemek istemiyorum.
Gündeme getirilen diğer konular; tabii, Mahmur
kampı, başlangıçta Birleşmiş Milletler tarafından
kurulmuştur ama maalesef terör örgütü tarafından istismar
edilmiştir, sızılmıştır; bu da uluslararası
camiada bilinen bir gerçektir.
Ben, not aldığım eleştirilerin
bir kısmını bu şekilde cevaplamış oldum,
unuttuğum var ise daha sonra komisyonlarda görüşebiliriz veya
bakanlıklardan notlar alınabilir.
Ben tekrar tezkereyi desteklediğimizi
söyleyerek hepinize çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Bravo Ahmet
Ağabey.
BAŞKAN Evet, gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şimdi şahıslar adına ilk söz
Sayın Salih Coranın.
Sayın Cora, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesinin 10
Şubat 2022 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına
ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu ve siz değerli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye son
yıllarda dış politikada çığır açıcı bir
yaklaşım ortaya koymuştur ve özellikle çok yönlü ve girişimci
bir diplomasiyi öne çıkaran yaklaşımlar ortaya koymuştur.
Nerede bir mazlum millet varsa, nerede gadre uğramış bir millet
varsa, nerede haksızlık ve hukuksuzluk varsa orada iradesini ortaya
koyan ve uluslararası meşruiyetten ve hukuktan kaynaklanan haklarını
kullanan ve her zaman dosta güven, düşmana korku veren bir
yaklaşım içerisinde yer almıştır. Ve biz şunu
biliyoruz ki Türkiyenin sınırlarının güvenliğini
sadece fiziki sınırlarının güvenliğiyle değil,
fiziki sınırlarının güvenliğini de o ülkenin sınırlarının
ötesindeki güvenliğinin ne kadar uzakta olduğuyla ilgili bir durumdur
diye değerlendiriyoruz. Bu manada, dünyanın çok farklı yerlerine
tezkerelerle asker gönderme gibi, Silahlı Kuvvetler gönderme gibi durumlar
söz konusu oluyor. Bunların önemi, sadece bizim
sınırlarımızı kendi
sınırlarımızın etrafında korumak değil,
sınırlarımızın ötesinde güvenliğimizi
sağlamakla ilgili bir durum olduğunu ifade etmek istiyorum.
Son olarak şunu ifade etmek isterim ki
-tezkerenin konusu- son dönemlerde Gine Körfezinde deniz haydutluğu,
korsan eylemleri, can ve mal emniyetinin yanı sıra uluslararası
deniz taşımacılığı ve seyir serbestisini tehdit
eden bir uluslararası güvenlik meselesiyle ilgili burada hep beraber bir
karar alacağız. Bu aynı zamanda şunu ifade etmeliyiz ki
uluslararası meşruiyetten kaynaklanan bir hakkın
kullanılmasıdır. Bu konuda uluslararası iş
birliğine çok önem vermekteyiz. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin almış olduğu kararlar doğrultusunda Somali
açıklarında korsanlık Temas Grubunun kurucu üyesi olarak aktif
rol almaktayız ve orada özellikle Türk Bayraklı gemilerin seyir
güvenliğini sağlama noktasında önemli faaliyetlerde
bulunmaktayız. Bu faaliyetler geçmiş döneme
baktığımız zaman korsanlık faaliyetlerini ciddi
derecede azaltmıştı ama tamamen ortadan
kaldırmamıştır. Bunun tamamen ortadan
kaldırılması adına bu tezkerenin belirli bir süre daha
uzatılmasını yararlı görüyoruz. Ben bu duygularla
tezkerenin lehine oy vereceğimizi ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci söz
talebi Sayın Utku Çakırözer'in.
Sayın Çakırözer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Somali'de görev
almasına ilişkin tezkere üzerindeki görüşlerimizi grubumuz
adına yapılan konuşmada Sayın Ünal Çeviköz
ayrıntılı bir biçimde anlattı. Ben de buradan gerek Aden
Körfezi civarında gerekse dünyanın dört bir yanında görev
yapmakta olan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza
görevlerinde başarılar diliyorum ve kazasız belasız
görevlerini tamamlayarak Türkiye'ye dönmeleri dileğimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ben bugün huzurunuzda
dış politikaya ilişkin bazı gözlemleri aktarmak için
kürsüdeyim. Milletvekilliğim öncesinde yirmi iki yıl gazetecilik
yaptım, dünyadaki gelişmeleri, Türk dış
politikasını gazeteci gözüyle izlemeye çalıştım.
Şimdi anlatacaklarım biraz da bu gözlemlerimin
ışığında yaptığım
kıyaslamanın bir sonucu.
Türkiyenin jeopolitik önemi yadsınamaz bir
gerçek. Dünyanın birçok krizinin merkezinde olan bir ülkeyiz.
Geçmişte bu bölgede yaşanan birçok meselede, Ankarada hangi iktidar
olursa olsun, müttefiklerimiz, dostlarımız ya da dost olmasa da
Türkiyeyi kendine rakip gören ülkeler, hepsi ama hepsi Türkiyenin
görüşüne önem verirdi. Körfez krizi, Balkanlardaki, Kafkasyadaki krizler
ve daha birçok meselede Özal olsun, Demirel olsun, Ecevit olsun, AK PARTİ
iktidarlarının önemli bir bölümünde de Abdullah Gül olsun, Recep
Tayyip Erdoğan olsun, Ahmet Davutoğlu olsun, mutlaka müttefiklerimiz,
dostlarımız Türkiyenin görüşünü dinlemek, tavsiyesini almak
isterdi, Siz ne düşünüyorsunuz? diye sorarlardı.
Bakın, haftalardır Ukrayna ile Rusya
arasında gerginlik var, dünya bunu konuşuyor. Kafkaslara etkisiyle,
Karadenize etkisiyle, bölgede Rusya ile NATO arasındaki silahlanma
yarışına etkisiyle belki de Türkiyeyi en fazla etkileyecek kriz
bu konu. Daha birçok sebep sıralayabilirim ama işte, kendi kendimize
gelin güvey olduğumuz bir ara buluculuk arayışı
dışında Türkiyeyi muhatap alan yok.
Ara buluculuk deyince, bakın neler oluyor bu
arada: Almanya ve Rusya Dışişleri Bakanları buluşuyor,
ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları hem buluşuyor hem
konuşuyor. NATO Genel Sekreteri, Avrupa Komisyonu Başkanı, AB
Konseyi Başkanı, ABD Başkanı, Fransa
Cumhurbaşkanı, Polonya Devlet Başkanı, Almanya,
İngiltere ve İtalya Başbakanlarıyla videokonferansla
görüşüyor. Macron Putinle, Zelenskiyle görüşüyor. İngiltere
Dışişleri ve Savunma Bakanları Moskovaya gidiyor. Bu
temasların hiçbirinde Türkiye yok. Türkiye ne yapıyor?
Cumhurbaşkanı yarın Ukraynaya gidiyor, Putinle de
buluşmayı bekliyor. Onda bile saraydan gelen açıklamalar
belirsizlik dolu. Bir gün Putin ile Zelenskiyi buluşturuyoruz, ertesi gün
Putin Türkiyeye gelecek. diyorlar, ertesi gün Moskovaya ziyaretimiz
olacak. diyorlar. Moskova ise Salgın durumu ve tarafların
programı izin verir vermez davete icabet ederiz. diyor. Yani
bakmayın siz atılan Putin geliyor manşetlerine;
bırakın gününü, ayı bile belli değil. Bu temasların
altyapısını hazırlamakla görevli olması gereken
Dışişleri Bakanımız nerede? Bilen varsa söylesin. Ben
söyleyeyim: En son Sri Lanka ve Maldivlerde görüldü, dün Bahreyndeydi,
önümüzdeki günlerde de Latin Amerika turuna çıkacakmış. Fazla
söze hacet var mı, bilemiyorum.
Değerli milletvekilleri, baştaki sorumu
tekrarlayayım: Neden artık Türkiye, bölgede görüşü, fikri
dinlenen bir ülke değil? Çünkü müttefiklerimiz ve dünya güçleri artık
Türkiyeyi şöyle görüyor: Yüzlerce yıllık diplomasiyi, devlet
geleneğini arkasına almış, istihbaratıyla,
dış işleriyle, savunmasıyla hareket ederek ortak bir devlet
aklıyla analiz yapan bir Türkiye yok artık. Ya ne var? Bu krizden
ben kendi iktidarım için ne çıkarırım? Nasıl bir
söylemle iç politikada başarılı olurum? Evrensel
değerlerden koparak, Avrupaya bağırarak çağırarak
mı daha çok oy toplarım, yoksa üç gün önce darbeci dediğim,
İstanbulun ortasında adam kesen ülkelerin her türlü hakaretini
sineye çekerek toplayacağım dolarlarla mı koltuğumu
korurum? diyen bir tek adam yönetimi var. Bugünkü anlayış ve
dünyanın bizi gördüğü resim bu maalesef. Artık Türkiye
algısı, Türkiye markası diye bir şey kalmadı. Ülkemiz
dünya siyasetinde yalnız; uzun süre buna değerli
yalnızlık dediniz ama şimdi görüyoruz ki siz de bunun
aslında son derece sakıncalı bir yalnızlık
olduğunu kavradınız. Şimdi bir yandan Birleşik Arap
Emirlikleriyle, diğer yandan İsraille, bir yandan
Mısırla, diğer yandan Ermenistanla normalleşme
peşindesiniz. Peki, nedir bu sizin normalleşme dediğiniz?
Mesela, Birleşik Arap Emirlikleri
Normalleşeceğiz. diye bu
Meclisten utanç belgesi sayılması gereken bir kanun çıkardınız
Emirliklerin, Katarın Merkez Bankasına açacağı hesaplar
haczedilmesin diye. Peki, ya diğer hesaplar? Sordunuz mu mesela 15
Temmuzun hesabını? Hani bunlar darbenin arkasındaydı? Benim
burada dilim varmıyor Birleşik Arap Emirlikleri için
söylediklerinize. Niye sormadınız? (CHP sıralarından
alkışlar) Hani 15 Temmuz şehitlerinin anısı, hani
gazilere saygı? Libyada Türkiyenin kurduğu hava savunma sistemini
hangi ülkenin uçaklarının bombaladığını sordunuz
mu mesela normalleşirken? Bu nasıl normalleşme?
Ülkemizin görüntüsü şu maalesef: Ekonomik
yardım karşılığı Katarın
jandarmalığına soyunmuş bir Türkiye. İşte, geçen
hafta Meclise geldi, saray iktidarı Katara 3.200 polis gönderecek.
Gerekçe? Dünya Kupası finallerinde bodyguardlık yapsınlar diye.
Niyet beyanı geldiğinde burada Yapmayın, etmeyin. dedik
Polisimizi riske atmayın. dedik, dinlemediniz Bir aylık finaller
için neden beş yıllık anlaşma yaptınız? dedik,
yanıt bile vermediniz. Şimdi, önümüze o niyetin protokolü
gelmiş; anlaşma 8 madde, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu ile Katar Başbakanı Al Thani imzalamış.
Bakıyorsunuz, devlet, maddi konularda maşallah şahin
kesilmiş, kendini güvence altına almış yani tüm masraflar
Katara yüklenmiş; sıkıntı yok ama mesele oraya gidecek
polisimizin hukuki güvencesine gelince iş değişmiş, burada
polisi düşünen yok. Neymiş? Oraya gidecek polisimiz Katar
yasalarına ve yargısına tabi olacakmış.
Değerli milletvekilleri, bu, olacak iş
değil. Katar istedi diye, ona jandarmalık yapsın diye polisimizi
gönderiyorsunuz, üstüne üstlük bu polisimizi şeriat hukukuna tabi
tutuyorsunuz; bu kabul edilemez. Buraya açık seçik şunun
yazılması lazım: Oraya gidecek ve görev yapacak polisimiz
Türkiye Cumhuriyeti yargı yetkisine tabidir. diye yazmamız
lazım; bunu yazmazsak olmaz. O polisimizin saçının bir teline
bir zarar gelirse bunu böyle yazmayanlar, yazamayanlar tarih önünde, millet
önünde sorumlu olacaktır.
Bakın, Türkiyeyi yönetmekten o kadar aciz
konumdasınız ki, kendi iktidarınız döneminde dahi bir
tutarlılığınız kalmamış durumda. Şu
elimde gördüğünüz anlaşma da 7 Haziran 2017de bu Meclisten geçti.
Hangi anlaşma? Katara üs kurduğumuz, asker
konuşlandırdığımız anlaşma. Kim
imzalamış? O dönemki Savunma Bakanı Sayın İsmet
Yılmaz ve Katar Savunma Bakanı Halid bin Muhammed AlAtiyya. Ne diyor
burada? Açık seçik yazılmış, okuyorum: Türkiye
Cumhuriyeti, aşağıdaki suç durumlarında Türkiye Cumhuriyeti
personeli hakkında yargı yetkisini kullanma hakkına sahiptir.
Neymiş bunlar? Resmî görevin icrası sırasında yapılan
bir eylem sonucu meydana gelen suç, görevin yerine getirilememesi yani hata,
kusur gibi bir sonuç meydana geldiğinde suç, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin güvenliğine, mal varlıklarına ya da personeline,
personelinin mal varlığına karşı işlenen suçlar.
Değerli arkadaşlarım, bu
anlaşmayı da imzalayan AK PARTİ, bu anlaşmayı da imzalayan
AK PARTİ. Peki, neden böyle? Çünkü sıkışmış
durumdayız değerli arkadaşlarım; Katarın himayesine,
Katarın swapına, Katarın dirhemine muhtaç duruma
düşmüşüz, mesele bu. Yoksa şu iki satırlık ek konamaz
mıydı? Bu nasıl bir teslimiyet, bu nasıl bir sorumsuzluk?
Bunları söylemek bize zül geliyor, üzülerek söylüyoruz ama gelinen nokta
budur değerli arkadaşlar.
Ortaya çıkan görüntüye dikkat çekmek isterim.
İnsan gücüyle, konumuyla, yüzyıldan daha fazla parlamento,
yetmiş yıllık çok partili demokrasi deneyimiyle, ekonomisiyle,
uluslararası operasyonlarda kazandığı deneyimle on
yıllardır bölgenin önemli gücü konumunda olan bir Türkiye bir süredir
şöyle bir görüntü sergiliyor: Sanki Katarın yardımcısı,
taşeronu, bodyguardı olmuşuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Nasıl bir üslup bu ya!
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Tek örnek Dünya
Kupası jandarmalığı da değil; işte onları
kurtarmak için, korumak için üs kurduk; işte Kabil
Havalimanının işletilmesi konusunda yine Katarın yanında
rol üstlenebiliyoruz ancak. Türkiyeyi getirdiğiniz nokta maalesef budur
değerli arkadaşlarım. İşte, biz bu görüntüye itiraz
ediyoruz.
Öte yandan, değerli milletvekilleri, Ukrayna
krizinden bahsediyoruz, belki de en çok bizi etkileyecek kriz. Karadeniz'de
suların ısınması en fazla Türkiye'ye zarar verecek. ABD,
NATO'nun daha fazla Karadenizde olmasını arzu ediyor. Hâl böyleyken
iktidar konunun nereye gittiğinin farkında bile değil.
Farkında olsa Montrö Anlaşması tartışmaya
açılmasın. diye uyarıda bulunan emekli amiralleri hapse
atıp yargılamaya kalkar mıydı ya da yine, Montrö'yü
tartışmaya açacak bir Kanal İstanbul Projesi konusunda bu kadar
ısrarcı olur muydu? Bunları hep dikkatinize sunmak isterim.
Değerli milletvekilleri, bu sorunlu
yalnızlıktan çıkış için değişik
normalleşme açılımları yapılıyor. Peki sonuç?
Neden normalleşilmiyor? Herkes neden ağırdan alıyor, tabir
yerindeyse kendini naza çekiyor? Mesela İsrail. Cumhurbaşkanı
Erdoğan açıkladı, Gelecek. diye. Bakıyorsunuz,
doğrulayan açıklama yok; tam tersine Olursa sembolik olur. diyor
Başbakanları. Türkiye'ye gitmek, bizim Yunanistanla, Rum kesimiyle
ilişkimizi etkilemez, tam tersine, Yunanistan'a, Rum kesimine güvence
veren bir anlayış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Bitireyim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Mısır'a
bakıyorsunuz, hiç oralı değiller. Müslüman Kardeşler
Örgütünü İstanbul'dan yolladık ama umurlarında değil. Yani
değerli arkadaşlarım, atılan adımlar
karşılıksız kalmakta. Bunun nedeni nedir? Bunun nedeni
güçsüzlüktür; bunun nedeni demokrasiden, hukuk devletinden
uzaklaşmaktır.
Saray iktidarının artık Türkiye'yi
yönetemediğinin, tek düşüncesinin koltuğunu korumak
olduğunun tüm dünya farkında ama umutsuzluğa yer yok. Cumhuriyet
Halk Partisinin ortağı olacağı Millet İttifakı
iktidarında bu beceriksizlikler, bu sorumsuzluklar, bu utanç
anlaşmaları son bulacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiye yeniden hukuk devletine, yeniden demokrasiye yönelecek.
Uluslararası ilişkilerimizi sadece bir kişinin koltuğunu,
saray iktidarını korumak için değil, ulusumuzun, milletimizin
çıkarlarını korumak, Türkiyeyi yeniden evrensel hak ve
özgürlüklere saygı gösteren bir ülke konumuna yükseltmek için kullanacağız.
Bu düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, İstanbul Milletvekili Özgür
Karabatın Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden ve
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmazın Dijital Mecralar
Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin
yazısının 2/2/2022 tarihinde Başkanlığa
ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/157)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanlığının İç Tüzükün
21inci maddesi uyarınca, İstanbul Milletvekili Özgür Karabatın
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden ve Zonguldak Milletvekili
Deniz Yavuzyılmazın Dijital Mecralar Komisyonu üyeliğinden geri
çekildiğine ilişkin yazısı 2 Şubat 2022 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun
Milletvekili Erhan Usta tarafından, TÜRK TELEKOMun özelleştirme
işlemlerinin ülke ekonomisine verdiği zararların incelenmesi,
söz konusu özelleştirme sonucunda devletin zarara uğramasına
sebep olan ihmaller ile bu ihmallere sebep olan görevlilerin tespit edilmesi,
2026 yılında zaten kamuya devredilecek bir varlığın
Varlık Fonu tarafından satın alınmasının hazineye
yükleyeceği maliyetin hesaplanması ve bu süreçte yeniden kamu
zararı oluşmaması için gerekli önlemlerin alınması
amacıyla 2/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2
Şubat 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN İYİ Parti Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/2/2022 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan
Usta tarafından, 2005 yılında Türk Telekomünikasyon AŞnin
özelleştirilmesiyle başlayan süreç sonunda Türkiye Cumhuriyeti
hazinesi ile birçok Türk bankasının zarara
uğradığı kamuoyu tarafından bilinmektedir. Kamuoyunda
yer alan haberlere göre Varlık Fonunun TÜRK TELEKOMu satın almak
için harekete geçtiği ifade edilmektedir. TÜRK TELEKOMun
özelleştirme işlemlerinin ülke ekonomisine verdiği
zararların incelenmesi, söz konusu özelleştirme sonucunda devletin
zarara uğramasına sebep olan ihmaller ile bu ihmallere sebep olan
görevlilerin tespit edilmesi, 2026 yılında zaten kamuya devredilecek
bir varlığın Varlık Fonu tarafından satın
alınmasının hazineye yükleyeceği maliyetin
hesaplanması ve bu süreçte yeniden kamu zararı oluşmaması
için gerekli önlemlerin alınması amacıyla 2/2/2021 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 2/2/2022 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET
NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlarım.
TÜRK TELEKOM, AK PARTİ iktidarı döneminde
özelleştirilmeden önce Türk milletinin menfaatleri için çalışan
stratejik bir kurumdu; üst üste dört yıl boyunca en fazla kurumlar vergisi
ödemiş ve Türkiye'nin en çok kâr eden kamu kurumu olmuştu. 11
Kasım 2005 tarihinde TÜRK TELEKOM'un yüzde 55 hissesi AK PARTİ'nin
büyük bir özelleştirme başarısı olarak imtiyazlı
şekilde devredildi. 2005 senesinde borcu olmadığı gibi, 2
milyar dolardan fazla nakit parası olan kurum 6,5 milyar dolar bedelle
özelleştirildi. TÜRK TELEKOM, Lübnanlı Hariri ailesi ve Suudi
Telekomun sahibi olduğu Oger Telekomünikasyon Anonim Şirketine
(OTAŞ) ait oldu. Özelleştirme sonrası kurumlar vergisi yüzde
30dan yüzde 20ye düşürüldü. Yapılan bu özelleştirmeyle
devletimiz milyarlarca dolar zarara uğratıldı, vergi
gelirlerinden oldu. Devir öncesi OTAŞ, hisseleri alacak nakdinin
olduğunu beyan etmesine rağmen çoğunluğunu Türk
bankalarının oluşturduğu konsorsiyumdan nedense kredi
kullandı. 2013 yılına gelindiğinde Lübnanlı Hariri
ailesinin çoğunluğa sahip olduğu OTAŞ bankalara olan
borçlarını ödeyemediği için 4,75 milyar dolar tutarında bir
kredi daha kullanmak istedi. AK PARTİ iktidarınca bu istek tabii ki
yine olumlu bulundu. İnsan söylerken dahi kulaklarına inanamıyor
ama Türk bankaları, TÜRK TELEKOMun özelleştirilme sürecinde siyasi
baskıdan da etkilenerek OTAŞa kredi üstüne kredi verdi. Diğer
yandan, 2005-2015 yılları arasında TÜRK TELEKOM 14 milyar dolar
kâr elde etti, 2016 senesine kadar 12,5 milyar dolar temettü dağıtıldı;
bu tutarın yaklaşık 7 milyar dolarlık
kısmının Lübnanlı OTAŞ tarafından yurt
dışına götürüldüğü de bir sır değil. Hâlbuki elde
edilen kâr temettü olarak dağıtılmamalıydı; kredi
borçlarının ödenmesine, yatırıma, AR-GE faaliyetlerine,
altyapıya kaynak oluşturulmalıydı. Bu özelleştirme
cumhuriyet tarihimizin en büyük maddi soygunlarından biri olduğu
kadar, yapılmayan fiber optik yatırımlar yüzünden ülkemizin
teknolojik gelişim hamlesine de vurulmuş büyük bir darbedir. Pandemi
sırasında sanayinin, ticaretin, eğitimin, internet
altyapılarında yaşanan sıkıntılardan dolayı
yaşadıkları mağduriyetlerin sebebi de işte bu,
ülkemizi âdeta arkasından hançerlemiş olan sorumsuz, imtiyazlı
ak özelleştirmedir, ülkeye taammüden kastedilmiştir. Şaibeli
TÜRK TELEKOM dosyası muhakkak araştırılmalı ve
objektif kriterlerle hesabı sorulmalıdır.
OTAŞ, 2013 yılında
kullandığı 4,75 milyar dolarlık kredinin borç taksitlerini
hiç ödemedi ve öncekileri de ödemedi. AK PARTİ imtiyazlı OTAŞ,
2018 yılında hem devletimizi hem TÜRK TELEKOMu hem de Türk
bankalarını dolandırarak milyarlarca dolar batık krediyle
Türkiyeden kaçtı ve buna göz yumuldu. OTAŞın büyük
ortağı Lübnanlı Hariri ailesinin sarayda el üstünde tutularak
ağırlanmasına yüzler hiç kızarmadan devam edildi, ediliyor.
Tüm bu süreç boyunca, TÜRK TELEKOM hissedarlarından olan Hazinenin ne gibi
önlemler aldığı biliniyor mu? Borçlandırılıp
temettü vermeye zorlanan TÜRK TELEKOM için herhangi bir SPK uyarısı
oldu mu? OTAŞın kredi üstüne kredi kullanma isteğine
karşı BDDK ne yaptı? Bırakın yatırım
yapmayı, TÜRK TELEKOMun arsaları, binaları, milyonlarca
kilometrelik bakır kabloları satıldı mı? Bunları
bilmek istiyoruz. Ülke için stratejik öneme sahip fiber optik kablo
dönüşüm yatırımı sözleşmede olmasına rağmen
yapılmadı ancak kimi kime şikâyet edeceğiz değerli
milletvekilleri? Vurgun olduğu sırada en üst düzey yöneticilerden
birisi bugün sarayın 2 numarası. Gerek özelleştirmeye imza atan
gerekse de günümüzdeki TÜRK TELEKOM Yönetim Kurulu AK PARTİli en üst
düzey isimlerden oluşuyor. İçi boşaltılmış TÜRK
TELEKOMun muhtemel iyimser kârı ve hisselerinin toplam değeri bile
Türk bankalarına olan borcunu ödemeye yetmiyor. OTAŞın ödemeden
kaçtığı borçlarına karşılık el konulan yüzde
55 hisseyi zorunlu olarak alan bankalar 2018 yılında bir araya
gelerek Levent Yapılandırma Yönetimi AŞyi (LYY) kurdular. Yirmi
bir yıllık imtiyaz süresinin bitmesine az bir zaman kalması
nedeniyle LYYnin hisselerine talip çıkmadığı söylentileri
kasten yayılıyor. Dikkatli konuşuyorum, tekrar ediyorum: TÜRK TELEKOMun
özelleştirilmesi çok boyutlu, planlı bir vurgundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 17 Aralık 2021
tarihinde Varlık Fonundan yapılan açıklamada TÜRK TELEKOMun
yüzde 55 hissesini satın almak amacıyla LYYyle görüşülmeye
başlandığı duyuruldu. Unutulmamalıdır ki TÜRK
TELEKOMa bir imtiyaz anlaşmasıyla, yirmi bir yıl süre
sınırıyla devredilen iletişim altyapılarının
tümü kamuya aittir. Sözleşmede yazıldığı gibi 2027
yılbaşında çalışır vaziyette ve borçlarından
ari olarak kamuya kendiliğinden zaten devredilecektir. Yani Varlık
Fonu tarafından LYY hisselerinin satın alınacak olması
OTAŞın Türk bankacılık sistemine ve Türk telekomünikasyon
sektörüne bıraktığı büyük bir yükün kitaba uydurularak
milletimiz tarafından üstlenilmesi demek oluyor. Bu hain özelleştirme
karşısında AK PARTİ yönetiminin sorumluluk alması ve
aziz milletimizle nasıl helalleşeceğini iyi düşünmesi
gerekir. TÜRK TELEKOMun özelleştirilmesindeki kamu zararının
tespit edilmesi, sorumlularının ortaya çıkması
gerektiğini ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İYİ Partinin
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, sonunda
söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Özelleştirme, bu ülkenin
kaynaklarını sermayeye peşkeş çekmekten başka bir
şey değildir. Özelleştirmelerin kamunun yükünü hafifletmek
yerine kambur üstüne kambur ekleyerek yeni yeni borçlara neden olduğu
artık görülen bir gerçektir. Özetle, özelleştirme, menfaat ve
çıkar ilişkileri içerisinde halkın vergileriyle patronları,
zenginleri beslemek ve yolsuzluğu ve talanı kamu denetiminden
kaçırmanın bir yoludur. İşte, bugün üzerinde konuşulan
TÜRK TELEKOM bu çarpık sistemin sadece bir örneğidir. TÜRK TELEKOMun
özelleştirilmesini âdeta bir başarı olarak lanse eden
iktidarın aradan geçen yıllarda bunun bir kandırmaca ve
aldatmaca olduğunu Varlık Fonu yaptığı açıklamayla
gün yüzüne çıkarmıştır. Bu önerge bu yüzden önemlidir. Oger
Telekomünikasyon AŞye 6,5 milyar dolar bedelle TELEKOM hisselerinin yüzde
55i yirmi bir yıllığına devredildi ve bu süreç 2026
yılında sona erecek. Varlık Fonu ise hisseleri dört yıl sonra
kamuya yeniden devrolacak olan bu şirkete diyor ki: Biz sizden bunu
yeniden satın alalım. Bu şirket gerekli
çalışmalarını yapmamış, borcunu ödememiş,
kâr ettiği hâlde kazancını yurt dışına
kaçırmış, üstüne üstlük altyapı sorumluluğunu yerine
getirmemiş ve şimdi, Varlık Fonu, tüm sorumluluklarından
kaçan bu şirketi ödüllendirmenin yollarını arıyor.
Varlık Fonu dediğiniz bu kara delik, şirketleri kurtarmak ve
kamuyu fakirleştirmek için mi kuruldu? Görülen o ki amacı tam da bu.
Kaldı ki Varlık Fonuna devredilen tüm kamu
yatırımlarının da hâli ortada. Kuzuyu aslanın önünden
çekip kurdun önüne atınca hayat mı kurtarmış oluyorsunuz?
Şimdi, buradan sorulması gereken soru şu: Varlık Fonunu yönetenlerin
normal bir zekâ ve muhakemeye sahip kişiler olduğunu düşünürsek
bu tarz bir anlaşmanın yapılmak istenmesinin temel gerekçesi
nedir? Bu anlaşmayla kim ya da kimler korunmak veya kollanmak isteniyor?
Bu ülkede insanlar iş bulamadığı için intihar ediyor,
faturasını ödemediği için dükkânını kapatıyor,
ısınamadığı için battaniye altında
sabahlıyor, evine ekmek götüremiyor, iktidarın kara deliği
Varlık Fonu da kalkmış, şirketin menfaatine işlem
yapmanın yolunu araştırıyor.
Bu Meclisin görevi, bu ülkede bulunan tüm
halkların çıkar ve menfaatlerini korumak ve kollamaktır,
dolayısıyla bu önergeyi desteklemek başta Meclisin 1inci
partisinin sorumluluğu ve asli görevidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Aykut Erdoğdu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asrın
yolsuzluğunu konuşuyoruz. Asrın yolsuzluğu TELEKOMun
özelleştirilmesi. Öncelikle, başında söyleyeyim: TELEKOMu
özelleştirmenin ihalesi, ihaleye fesat karıştırma suçu;
daha sonra işlenen suçlar da edimin ifasına fesat
karıştırma suçudur.
Değerli arkadaşlar, 2005 yılında
TELEKOM yok fiyatına yani yüzde 55i 6,5 milyar dolara Hariri ailesine,
Saad Haririye satıldı. Şimdiden söyleyeyim: Saad Hariri, bu
milletten aldığı paraları ne yaptı? Güney
Afrikalı bikini mankeni Van der Merweye 16 milyon dolar nakit, 10 milyon
dolar da gayrimenkul olarak yedirdi.
Şimdi, bu Hariri ailesinin AKP gözetiminde bu
halkı nasıl soyduğuna gelelim. Birincisi, öyle bir
özelleştirme yaptılar ki o şartnameye göre birçok firma bu
özelleştirmeye giremedi. Özelleştirmede telekomünikasyonla ilgisiz,
daha önceden belirlenmiş Hariri firması TELEKOMu satın
aldı. Peki, TELEKOMu satın aldığında vergi neydi?
Yüzde 30. TÜRK TELEKOM, Türkiyenin en çok kâr eden şirketi. Vergi neye
düşürüldü? Yüzde 20ye. Yirmi beş yıl boyunca yüzde 30 vergi
ödeyeceğini sanıyordu, yüzde 20ye düşürüldü, 2 milyar dolar
direkt cebine para koydunuz. TELEKOMu özelleştirirken şartnamesinde
her bir aboneye 20 lira aylık sabit ücret var mıydı? Yoktu. Kaç
abone vardı? 20 milyon aboneden aylık 20 lira şartnamede yokken
bu adama verdiniz, etti 2 milyar dolar daha. TELEKOM özelleştirilirken her
yıl 1,5 milyar dolar yatırım yapılacaktı. Tek
kuruş yatırım var mı? Tek kuruş yatırım yok.
Ta köylere internet gidecekti, uyanıklık edip FATİH Projesiyle
o köylere internet götürmeye yani TELEKOMun yapacağı
yatırımları Millî Eğitim Bakanlığına
yaptırmaya çalıştılar.
Değerli arkadaşlar, TELEKOM bir anayasal
kuruluş, TELEKOM özelleştirilmesi Anayasa'da belirtilen bir
kuruluş. TELEKOM satılamaz ancak işletme kirası
verilebilir. Peki, kiraya verilmiş bir şirketin gayrimenkullerinin ve
bakır kablolarının satışına nasıl izin
verdiniz? Sadece Trabzondan çıkan, o zaman 100 milyon liralık bakır
kablo var. TELEKOMun en kıymetli gayrimenkulleri satılıyorken
bunların hepsi battı. Şimdi siz
kiraladığınız bir şirketin hisselerini bankalara
nasıl verebiliyorsunuz rehin olarak? Aha, işte, geldi, TELEKOM iflas
etmiş bir şekilde bankaların eline düştü. TELEKOM
özelleştirilecekken ne diyordunuz? Fiyatlar düşecek, istihdam
artacak, Türkiye'nin iletişim yapısı muhteşem olacak. 65
bin kişiden 30 bin kişiye düşürdünüz istihdamını.
Fiyatlar en kötü internet ve telekomünikasyon hizmetlerine göre en fahiş
fiyatlar. Üstüne bir de Turkcellin belini kırdınız, Turkcelli
de ele geçirdiniz ki sırf TELEKOMla rekabet etmesin diye. Şu gün
Türkiyede berbat bir internet altyapısıyla ve bizim köylerimize,
ilçelerimize bile ulaştıramadığımız bir internet
altyapısıyla TELEKOM olduğu gibi elimizde kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Peki, değerli
arkadaşlar, TELEKOM'u 6,5 milyar dolara sattık; 4,5 milyar dolar,
gittiler, kendi bankalarımızdan kredi kullandılar. Bu ne demek?
TELEKOMun kredisini, TELEKOMun satın alınmasını bankalar
ödedi. Peki, siz hangi cesaretle, Hariri ailesi TELEKOMdan 12,5 milyar dolar
para çekerken, bu kadar krediyle izin verdiniz? Bizim altın hissemiz var.
Üstelik bir de TELEKOMun halka satışı var; halka
satışta fiyat yükselmesin diye de götürdünüz, özel bir halka
satış yaptınız. Bir de Avea ile Aycell meselesi var.
Batmış Aria şirketi ile Aycelli Aveaya verdiniz, Berlusconiye
hediye verdiniz; Berlusconi geldi, sizin Cumhurbaşkanının
damadına saat taktı ve bu halk toplamda 30 milyar dolar soyulmuş
oldu. Yani, biz bugün ekonomik kriz yaşıyorsak kimsenin kabahati yok,
geçmişte olan bu işlemler var ve bunun hesabı bir gün sorulacak.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Öncelikle, TELEKOMun bahse konu işlemleri bir
özelleştirme değil, bir imtiyaz anlaşmasıdır ve bu
imtiyaz anlaşmasıyla TELEKOMun işletme hakkının yüzde
55i yirmi bir yıllığına verilmiş; daha sonra da bunun
yüzde 20sinin peşin, kalan kısmının beş yılda
ödenmesi kararlaştırılmıştır ki bu, 6,5 milyar
dolardır. Ancak hemen, hemen 2006 yılında şirket 7 milyar
doları peşin vermiştir. Hani Hiçbir kuruş alınmadan
deniliyor ya zaman zaman, 7 milyar doları peşin vermiş ve böylece
yüzde 55in imtiyaz hakkını almış, işlemlerine
başlamıştır.
ERHAN USTA (Samsun) Bankalara borçlandı,
bankalara.
AHMET ARSLAN (Devamla) Bunun yanı sıra,
temettü olarak da -Hazineye toplam ödediği parayla birlikte- 15,5 milyar
dolar para ödemiştir hazineye; bunun da bilinmesinde fayda var. Bu yüzde
55lik imtiyaz hakkını elinde bulunduran OTAŞ, daha sonra gidip
özel bankalardan ticaret hukuku çerçevesinde kredi almıştır.
Hiçbir şekilde TÜRK TELEKOM bunun garantörü değildir ve TÜRK
TELEKOMun borcuyla veya TÜRK TELEKOMa ödenecek parayla da ilgisi yoktur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yapmayın
Ahmet Bey, gözünüzü seveyim ya! Baştan aşağıya
yanlış ama ya!
AHMET ARSLAN (Devamla) OTAŞ gitmiştir,
5,5 milyar doları özel bankalardan devralmıştır ve
hissesini teminat göstermiştir. Dolayısıyla, TÜRK TELEKOMun
garantörlüğü veya devletin burada herhangi bir şekilde teminat
vermesi söz konusu değildir. Kaldı ki TÜRK TELEKOMun bütün
işlemleri, uluslararası bağımsız denetim
kuruluşları ve SPK tarafından denetlenmektedir, ilgili herkes de
girip sistemden görebilmektedir.
Özellikle pandemi döneminde
yaşadığımız sıkıntılar ve eğitimin
çevrim içi yürütülebilmesi, insanların evinden işini yürütebilmesi,
e-ticaretin artmasının en büyük göstergesi TELEKOM altyapısı
ve bilişim sektöründeki altyapının gelişmesidir ki sadece
bu dönemde 2,7 milyon insan ilave olarak internetten yararlanabilmiştir,
bu çok değerlidir.
Özellikle TÜRK TELEKOM bakır kabloları
veya gayrimenkulleri sattı. diye bir eleştiri konusu var.
Doğrudur, TÜRK TELEKOM atıl olan bakır kabloları, atıl
olan gayrimenkulleri satmış, buna karşılık da 500
milyon Türk lirası almış ve bunu sermayesine, kasasına
katmıştır. Ancak, buna mukabil, TELEKOMun ihtiyacı olan
hem satın almalar hem gayrimenkuller
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET ARSLAN (Devamla) Değerli
Başkanım, bir dakika
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AHMET ARSLAN (Devamla) Özellikle, buna
karşılık TELEKOM, satın aldığı
gayrimenkuller ve yaptığı yatırımlara 2 milyar 100
milyon Türk lirası ödemiştir yani sattığının 4
katını satın almış veya yatırım
yapmıştır. Özellikle bunun bilinmesinde fayda var.
Tabii ki TÜRK TELEKOM yüzde 15i kamuya açık,
yüzde 31,7si devletin tasarrufunda olan, yüzde 55i imtiyaz hakkıyla
verilip şu an devam eden işletmenin sabit işletim
altyapısının tamamının sahibi devlettir ve devlet
adına, hazine adına bugün, bütün bu işlemleri Varlık Fonu
yürütmektedir ve Varlık Fonu bugün de yarın da özellikle TÜRK
TELEKOMun hazineye daha fazla katkı sağlaması, bu ülkeye daha
fazla katma değer oluşturması adına işlemler
yapıyor, yapmaya da devam edecektir deyip hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Arslan.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Madde 60a göre söz alabilir
miyim?
BAŞKAN Neye ilişkindi?
ERHAN USTA (Samsun) Bu konuya ilişkin.
BAŞKAN Ama zaten arkadaşınız
Sayın Cinisli grup olarak sizin düşüncelerinizi aktardı.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Bakanın
konuşmasından sonra kısa bir izahat gerekecek efendim.
BAŞKAN Ama şöyle bir şey var:
Sayın Ustaya Grup Başkan Vekili olarak söz vereceğim ancak her
konuşmacıdan sonra bir değerlendirme yapmaya kalkarsak bu
işin sonu gelmez.
ENGİN ALTAY (İstanbul) AK PARTİ
yapıyor...
BAŞKAN - Diğer konuşmacılar
nasıl görüşlerini beyan ettilerse Sayın Arslan da geldi ve
görüşlerini, bu konudaki düşüncelerini beyan etti ama her
konuşmacının söylediklerini tartışmaya açarsak
inanın bu çalışmaları bitiremeyiz.
Buyurun Sayın Usta.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Kars Milletvekili Ahmet
Arslanın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, Sayın Arslanın bu kadar
gür sesle bu işi savunmasını ben anlıyorum çünkü kendisinin
de bu konuda orada yöneticiliği oldu. Tabii, bu konu inşallah bu
ülkede iktidar değiştiğinde, yargıda adil bir şekilde
çalışıldığında idarenin en fazla, en öncelikle
bakacağı konulardan bir tanesi olacaktır -bunu bir şey
yapayım- Sayın Arslan da bu konuda muhtemelen
yargılanacaktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi esas soru şu
BAŞKAN Sayın Usta, rica ediyorum ama
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, muhtemelen
diyorum. Hayır efendim, bunda ne var?
BAŞKAN Bu yapmış olduğunuz
tespit bir grup başkan vekili olarak doğru bir tespit, doğru bir
yaklaşım değil.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım,
sorumluluk aldı, sorumluluk alanlar sorumluluklarıyla ilgili bir
yargı süreci geçirebilirler, bundan daha tabii ne olacak? Altında
imzası var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAMİL AYRIM (İstanbul) Sen hâkim
misin, savcı mısın, yargıç mısın, nesin sen?
BAŞKAN Bu yaklaşım doğru bir
yaklaşım değil.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Esas söylemek istediğim
şey şu: Geçmiş geçti; bu, Türkiye'nin en büyük
soygunlarından bir tanesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi. Bir kez
daha söz vereceğim, başka söz vermeyeceğim.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Başkanım, Erhan Bey çıksaydı, Erhan Bey anlatsaydı
buradan.
BAŞKAN Duyamıyorum ne dediğinizi,
anlamıyorum ki.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, 2026
yılında, her şeyiyle, sıfır bedelle hazineye
devredilecek olan bu TÜRK TELEKOMUN yüzde 55 hissesi için -bugün basında
yer aldığı için söylüyorum- bunun satılacağı
söyleniyor yani Varlık Fonunun alacağı söyleniyor- 1,4 milyar
dolar bir bedelden bahsediliyor. Bu konuda aslında biz bir izahat
bekliyoruz. Yani bize 2026 yılında sıfır bedelle gelecek
bir şeye biz bugün niye 1,4 milyar dolar para ödemeyi göze alıyoruz
Varlık Fonu olarak? Bu mutlak surette cevaplanması gereken bir
şeydir.
İkincisi: Burası kârlı değildir.
Dokuz aylık kâr var ama bakın, 17 Şubatta yıl sonu
bilançolarını gördüğümüzde ciddi bir kambiyo zararını
göreceğiz. Zarar eden bir şirketi, dört yıl öncesinde 1,4 milyar
dolar vererek almada kamu menfaati nerededir, bunun izah edilmesi lazım
bize.
Teşekkür ediyorum.
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan
BAŞKAN Sataşmadan söz talebiniz varsa
kürsüden iki dakika
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) - Sataşma nerede var
burada? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Her tarafı sataşmaydı.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Yargılanacaksın. dedin.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, durum
tespiti
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET ARSLAN (Kars) Değerli
Başkanım, öncelikle saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar
olduğu gibi, bugünden sonra da yapılan, hukuki olan bütün
işlemlerin yargıya açık olduğunu herkes biliyor. Yargı
bugün de gereğini yapar, yarın da gereğini yapar, buna hiç
şüpheniz olmasın; bu bir.
ERHAN USTA (Samsun) Bugün yapamıyor
işte, bugün yapamıyor, sıkıntı orada ama yarın
yapacak, yarın yapacak, yarın yargılanacaksınız!
AHMET ARSLAN (Devamla) Ama önemli olan başka
bir şey var, havalimanı yap-işlet-devretlerinde de benzer
şeyler konuşuluyordu, deniyordu ki: Efendim, niye önceden ihale
yapıyorsunuz, niye imtiyaz hakkı ihalesini önceden
yapıyorsunuz?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Sayın Arslan, gel, şu Çorlu tren kazasını
konuşalım, Çorluyu, Çorluyu.
AHMET ARSLAN (Devamla) TELEKOM gibi büyük bir
şirket, bu ülke için değerli olan bir şirket eğer dört sene
sonra imtiyaz hakkı bitip yeniden bir imtiyaz hakkıyla yola
çıkacaksa bunun kararı bir günde verilmez, bunun kararı bir
günde yapılmaz.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) 4
garibanın orada hakkını gasbettiler.
AHMET ARSLAN (Devamla) Bunun
hazırlığı bugünden başlar, alternatiflerin tamamı
değerlendirilir, kamu menfaati çerçevesinde yol alınır, yol
alınacaktır ve günün sonunda, bugüne kadar olduğu gibi, TELEKOM
yine bu devlete katma değer oluşturacaktır, bu sektörün
büyümesini sağlayacaktır ve Türkiye, bu sektörde dünyanın lider
ülkeleri arasında olmaya devam edecektir.
Hava sektöründe yaptığımız gibi,
süreleri bittikten sonra hazırlıkları önceden başladı,
imtiyaz hakları, işletme sözleşmeleri yapıldı ve bu
ülkeye gelirler elde edildi.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Hangi
gelir?
AHMET ARSLAN (Devamla) Burada da yine bu ülke için
gelir elde edilecek. Bunun da sorumluluğunu alan Varlık Fonu bugünden
hazırlıklarını yapmak, adımlarını atmak, en
doğru kararı vermek zorundadır ki bunu da yapacaktır deyip
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Çorlu
tren kazasını konuşalım Sayın Arslan.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, mikrofonu
açmayabilirsiniz, tutanaklara geçmesi açısından şunu söylememiz
lazım: Güzel söyledi eski Sayın Bakan, hakikaten
hazırlıkları önceden yapmak lazım ama benim geçenlerde
kamuoyunun gündemine getirdiğim bir husus var. 2005 yılının
Haziran, Temmuz aylarında Atatürk Havalimanının
yap-işlet-devretten devret vakti gelmesine rağmen Ulaştırma
Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatına
yazıyı 2004 yılının Ekim ayında yazmıştır
ve bundan dolayı da şunu söylemiştir gerekçe olarak: Kalan
dokuz ay süre var, bu dokuz ay sürede ihale yapılamayacağından
mevcut işletmeciye 500 milyon dolar bedelle on beş, yirmi yıl
için verilmesi demiştir. Biz ihalede ısrar ettiğimiz için
şunu söyledik: Dokuz ay
BAŞKAN Evet, kayıtlara geçti Sayın
Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, bitireceğim
Sayın Başkan, çok kısa, çok kısa...
BAŞKAN Ama kayıtlara biraz kısa
geçer, bu kadar uzun geçmez.
ERHAN USTA (Samsun) Bunu anlatmamız
lazım. Bakın, kendi söylediği konunun üzerinden söylüyorum.
Havalimanı dedi, önceden işlem yapılması dedi. Şimdi,
orada ne oldu?
BAŞKAN İyi de Sayın Usta yani
ERHAN USTA (Samsun) Efendim, bitiriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bunu grup önerisinde Grup Başkan Vekili açıklayabilir.
Kendi milletvekiline güvenmiyor mu ki kalkıyor, başka açıklamalar
yapıyor?
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkanım,
bir grup başkan vekiline bu kadar baskı yapılmaz ki ya.
BAŞKAN Ama baskı yapmıyorum ki.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Niye sen
çıkmadın şuraya o zaman?
ERHAN USTA (Samsun) Bir dakika
konuşacağım yani niye bu kadar zorluyorsunuz?
BAŞKAN Ama yani
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, efendim, şunu
söylemeye çalışıyorum; burada daha önceden de bunu ifade ettik:
Bakın, ondan sonra ihalede ısrar edildi ve on beş buçuk
yıllığına 2 milyar 925 milyon dolar artı KDVye gitti;
şimdi bunları görmek lazım. Burada bir hazırlık
gerekmiyor, burada sıfır bedelle 2026da bize gelecek. Neyin
hazırlığını yapıyorsunuz siz dört yıl
önceden?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu açık oturum konusu gibi oluyor.
ERHAN USTA (Samsun) Zarar eden bir şirketi
1,4 milyar dolar bedelle almaya çalışıyorsunuz, bir de
diyorsunuz ki: Hazırlık yapıyoruz.
BAŞKAN Sayın Usta, teşekkür
ediyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Allahtan korkun ya, Allahtan
korkun! Soygundur bu! (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hadi canım, sen
de tehdit ediyorsun ya! Niye tehdit ediyorsun? Yargılanacaksın.
diyorsun, bilmem ne diyorsun
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun, sizde ne
vardı?
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim,
grubumuzun pek kısa bir meramı vardır.
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) İç Tüzük
60a göre grubumuz adına Aykut Bey
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grup öneriniz
var, onda konuşun.
BAŞKAN Bakın, müsaade edin
ENGİN ALTAY (İstanbul) Lütfen, rica
ediyorum
BAŞKAN Yani bir hülle var burada,
yapmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul
ve esas olamaz.
BAŞKAN Yani sizin tecrübenizi biliyorum ama
bizim tecrübemiz de en az sizinki kadar var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Meram grubumuzun,
ben teknik adam değilim, onu bilemem, onu Aykut Bey biliyor.
BAŞKAN Ama Aykut Beyin açıklaması,
Sayın Arslanın yapmış olduğu açıklama üzerine
bir değerlendirme olacak, bunun sonu yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, takdir
zatıalinizin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, biraz
sonra grup önerileri var, onda söyleyebilirler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, bu hatipleri dinleyen vatandaşın kafası
karıştı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hiç
karışmadı, hiç karışmadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın Bakan
da Sayın Erdoğdunun konuşmasını bağlamından
kopardı yani vatandaşın
Kim haklı şimdi? Siz oraya
haklı dersiniz, orası buraya der.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ona
vatandaş karar verecek.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Aykut
Bey konuşursa daha fazla karışır.
BAŞKAN Ben öyle bir şey söylemiyorum
canım yani.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Efendim, takdir
sizin; grup adına pek kısa, bir dakika söz rica ettim, verirsiniz,
vermezsiniz.
BAŞKAN Efendim, haklıyı ya da
haksızı değerlendirmek burada bizim işimiz değil, bir
kere onu söyleyeyim ama siz de
ENGİN ALTAY (İstanbul) Değil tabii
ama adamın söylediklerinin tam tersinden aksi bir şey ortaya koyuyor.
BAŞKAN Efendim, bir dakika
Bakın,
şimdi Halkların Demokratik Partisi grup önerisi var.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, söz istemiyorum ama bir itirazımı kayda geçireyim.
BAŞKAN - Konuşmacınız Sayın
Tanrıkulu eğer burada söylenecek bir şey varsa Sayın
Erdoğduya söz hakkını verecektir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Olması
gereken o.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yok, yok, söz
istemiyorum ama Ahmet Beye bir sataşma yokken, böyle bir talebi yokken
Ahmet Beyi kürsüye çağırdınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hayır, hayır, hayır
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Tutanaklara bak!
Tutanaklara bak!
ERHAN USTA (Samsun) Ya, dosya açılırsa
imzası olanın yargılanması kadar normal ne olabilir
kardeşim? Allah, Allah! Onu söylüyoruz ya!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bakın,
Yargılanacaksınız. sözünü adres gösteremezsiniz çünkü
yargılanacak ihalede kendisi yoktu, Binali Yıldırım
Bakandı. Rica ederim yani, rica ederim yani
BAŞKAN Efendim, yani her konuyla ilgili
ERHAN USTA (Samsun) Evrensel hukuk normunu
hatırlatıyoruz size. Bugün yargılanmadığınız
suç, hukukun olmadığı anlamına mı geliyor?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, her
işle ilgili yargı yolunun açık olduğu kesin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yargılanacaksınız. sözü Binali Yıldırım ve
yönetiminedir, Ahmet Beyi ne ilgilendirir?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Aykut Bey,
tutanakları oku, tutanakları.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Niye her
şeye bağırıyorsun Osmancığım?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
Bağırmıyorum, tutanakları oku diyorum ya!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya,
tutanakları okumak
Yargılanacaksınız. sözü orayı
işaret etmez.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Hayır!
ERHAN USTA (Samsun) Yargılanacaksın.da
nasıl bir sataşma var?
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Şu
anda yargılanamaz zaten.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, AİHM
kararlarının uygulanmamasının yarattığı
sorunların araştırılması amacıyla, 2/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Şubat 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Efendim, Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2/2/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 2/2/2022 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasına arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Şubat 2022 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup
Başkan Vekili, Meral Danış Beştaş ve İstanbul
Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından
verilen (16648 grup numaralı) AİHM kararlarının
uygulanmamasının yarattığı sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 2/2/2022 Çarşamba
günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Oya Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul)
Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, hukuk nedir? Hukuk, yalnızca
iktidardakileri memnun etmenin basit, kaba bir aracı değildir.
Adalet, sizin imaj yaratmak için isminizin başına koyduğunuz,
keyfîlikleri, yolsuzlukları, hukuksuzlukları,
hırsızlıkları örtmek için bir örtü değildir.
Yargı, iktidarınızı korumak, siyasi rakiplerinizi tasfiye
etmek, politikalarınızı topluma zorla kabul ettirmek ve
işçileri, öğrencileri, üniversite öğrencilerini,
kadınları yani muhalefeti susturmak için
kullandığınız elinizdeki bir İsviçre çakısı
değildir.
Evet, yarattığınız
talimatlı yargı sayesinde Türkiye, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'ni en çok ihlal eden ülkeler arasında 4üncü sıraya
yerleşti ve 2017 yılından beri her yıl Avrupa Konseyi
ülkeler arasında ifade özgürlüğünü en fazla ihlal eden ülke
sıralamasında 1inciliği korumaktayız. Bugün bir tarihe
daha geçtik sayenizde, Bakanlar Komitesinin kararıyla beraber, Osman
Kavala kararıyla beraber, Konseyin tarihi boyunca ihlal kararı
verdiği ve incelemeye aldığı devletler
sıralamasında 2nci olduk.
Evet, AİHM, sayenizde İç Tüzük
değişikliği de yaptı. Daha önce yaşam ve
sağlık durumları riskli olan başvurucuların
şikâyetlerini öncelikli incelemeye alırken bir hakkın
kullanımı nedeniyle tutuklanan başvurucuların
şikâyetlerini bu tüzük değişikliğiyle beraber öncelikli
incelemeye başladı. Neden? Çünkü bu kararda Türkiyedeki hukuka
aykırı tutuklamalar, bu nedenle yapılan başvurular etkili
oldu.
Evet, özellikle ilk kez tek başına iktidar
olma çoğunluğunuzu kaybettiğiniz 7 Haziran seçimlerinden sonra
HDPyi hedef hâline getirdiniz ve siyasi rakiplerinizi yani siyaseten baş
edemediklerinizi tutuklayarak, hedef hâline getirerek, cezaevlerine koyarak
tasfiye projesine giriştiniz. Milletvekillerini görevden
aldınız, belediye eş başkanlarımızı görevden
aldınız, tutukladınız ve bu siyasi tasfiye hareketi
sayesinde, 2017 referandumu da dâhil olmak üzere, Türkiye siyasetini yeniden
kendi lehinize dizayn etmeyi başardınız. Şimdi, bu
başarıdaki 2016 yılında dokunulmazlıkların
kaldırılması hukuksuzluğunun kritik etkisi
karşısında herkes şapkasını önüne alarak bir kez
daha düşünmek zorundadır. Evet, sözüm, 20 Mayıs 2016da
hukukçuların, akademisyenlerin, bizlerin tüm itirazlarına,
Anayasaya, hukuka, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırılık uyarılarımıza rağmen bu Genel
Kurul salonunda dokunulmazlıkların kaldırılması için
el kaldıran herkesedir. Ve dün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararıyla bu hukuksuzluk kesin olarak tescil edilmiş oldu. Öncelikle,
bu hukuksuzluğa maruz kalan ve memleketinden uzakta
yaşamını yitiren Urfa Milletvekilimiz İbrahim Ayhanı
sevgi, saygı ve özlemle burada anmak istiyorum.
Evet, dün Selahattin Demirtaş ve Filiz
Kerestecioğlu kararlarından sonra, bir kez daha, Encu/Türkiye
kararıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, milletvekillerimizin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili ihlal
kararı verdi. 2016 yılında milletvekillerinin dokunulmazlığının
kaldırılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin
öngörülebilir olmadığı ve yasa kalitesini
taşımadığını tespit ederek
dokunulmazlıklarının kaldırılması ve
yargılamaları nedeniyle milletvekillerimizin ifade hürriyetinin ihlal
edildiğine karar verdi. AİHM kararları
bağlayıcıdır ve siz sözleşmeye taraf
olmuşsanız üstlendiğiniz yükümlülükleri yerine getirmek
zorundasınız. Dokunulmazlıkların
kaldırılması sonrasında başlayan davalar derhâl
durdurulmalıdır ve cezaevinde bulunan tutuklu
arkadaşlarımız derhâl tahliye edilmelidir; hükümlülerin
infazını durdurarak arkadaşlarımızı derhâl
serbest bırakın.
Evet, değerli milletvekilleri, bugün -biraz
önce bahsettim- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala hakkındaki
AİHM kararının uygulanmaması ve Kavalanın tahliye
edilmemesi nedeniyle Türkiye hakkında ihlal prosedürü
başlatılmasına karar verdi. Türkiyeye karşı
alınacak önlemler arasında Türkiye'nin Konsey üyeliğinden
çıkarılması, oy hakkının askıya
alınması da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) Bu karar ve önümüzdeki bu yol,
açıkça Türkiye'nin de yargı kararlarında hukuk
dışına çıktığının, insan hakları
ve özgürlüklerine yer olmayan bir rejim hâline geldiğinin tescili
anlamına gelir ve ağır sonuçları vardır. Bu
sonuçların giderilmesi için bu Meclisi mutlaka ve mutlaka göreve
çağırmak zorundayız biz, bu araştırma önergemizin
nedeni budur. Evet, tüm milletvekillerini bu konuda göreve
çağırıyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Gereğini yapacağız!
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) Merak
etmeyin, vakti geldiğinde gereğini biz yapacağız, biz
yapacağız gereğini!
OYA ERSOY (Devamla) Aksi takdirde, bu rejimin
siyasi literatürde bir adı vardır, bu ad da diktatörlüktür.
Saygılarımla. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Hasan Subaşı.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN
SUBAŞI (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
1939-1945 yılları arası dünya insanlık
tarihi en büyük faciayı yaşamıştır. İkinci Dünya
Harbi, hepimizin bildiği üzere, büyük bir katliama neden olmuş, 65
milyon insanın ölümüne sebebiyet vermiştir. Bu, Avrupadaki otoriter,
totaliter rejimlerin etkisiyle başlamış bir savaştı.
Bu savaşın yıkımından sonra Avrupa ülkeleri bir araya
gelerek çözüm aramaya başlamışlardır. İlk çözümler
arasında bu totaliter rejimlere son verilmiştir. 1949
yılında Avrupa Konseyi kurulmuştur, Türkiye de memnuniyetle bu
Konseye katılarak ilk imzacılardan biri olmuştur ve kurucu
vasfını elde etmiştir. Yine, 1950 tarihinde de İnsan
Hakları Sözleşmesi Romada Dışişleri Bakanları
tarafından imzalanmıştır. Türkiye bütün bunlara taraf olmuş
ve benimsemiştir. Bu savaşlar sonucunda insanlık, insan
haklarını, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü öncelemiştir
tedbir olması adına.
Şimdi, AK PARTİ Hükûmetinin 2002deki
seçim beyannamesinin içinden kısaca bir pasajını, bir
paragrafını alıp size hatırlatmak, okumak istiyorum:
Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak
ve özgürlüklerin eksiksiz olarak hayata geçirilmesini savunan partimiz, temel
hak ve özgürlükleri ülkemizin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerde, özellikle Kopenhag Kriterlerinde belirtilen seviyeye
yükseltmek için Anayasa ve yasalarda gerekli değişikliği
yapacaktır. Siz bunları söylemiştiniz ve bu
değişikliği de yaptınız, Anayasanın
90ıncı maddesine bir ekleme yaparak üstün hukuk vasfında
saydınız uluslararası sözleşmeleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HASAN SUBAŞI (Devamla) Tamamlıyorum
efendim.
Fakat 2018-2022 arasındaki
otoriterleşmeyle birlikte, bu ilkeleri tamamen unuttunuz ve seçim
beyannamesini de unuttunuz; hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarını tanımamaya başladınız. Hatta, Avrupa
Konseyi, Avrupa Birliği üyeleri dış düşman
sıfatını kazanmaya başladı sizler tarafından. Ben
kişilere takılmak istemiyorum ama Montesquieunün bir sözünü
hatırlatmak istiyorum, üç yüzyıl önce şunu söylemişti, Bir
kişiye yapılan haksızlık topluma yönelmiş bir
tehdittir. demişti. Bu da benim, Montesquieunün sözleri arasında en
çok üzerinde durduğum, sevdiğim, saygı duyduğum bir sözdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN SUBAŞI (Devamla) Biz de ise sadece bir
kişiye değil, binlerce, on binlerce kişiye haksızlık
yapılmaktadır.
Saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarının infazı ve yerine getirilmesiyle ilgili güncel
konular. İki güncel konu var: Birincisi, dün, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin, bu Parlamentonun da üyeliğini yapmış
ve hâlen üyeliğini yapan milletvekilleriyle ilgili olarak vermiş
olduğu karar, dokunulmazlığın kaldırılması
kararının Anayasaya aykırılığı kararı
ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu maddesine
aykırılığı; diğeri ise Osman Kavalayla ilgili
olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararından sonra
Bakanlar Komitesinin bugün verdiği karar.
Değerli arkadaşlar, bakın, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin yetkisini kabul etmişiz,
sözleşmeye taraf olmuşuz. Eğer bu sözleşmeye taraf
olmuşsak ve Mahkemenin de yetkisini kabul etmişsek kararın
gereğini yerine getireceğiz. Nasıl yerine getirilir? Birinci
olarak, ihlali durdurursunuz; ikinci olarak, ihlalin sonuçlarını
giderirsiniz; üçüncü olarak da tekrarını önlersiniz. Şimdi,
bütün bunları yapmadan
Bakın, bu kararlar nedeniyle ne ihlali
durduruyorsunuz ne sonuçlarını gideriyorsunuz ne de
tekrarını önlüyorsunuz. Kimi kandıracaksınız? Kimi
kandıracaksınız? Bakın, organize kötülük yapıyorsunuz
Türkiye'ye, organize kötülük; siyaseten ve yargı bakımından.
Siyaset talimat veriyor, yargı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına uymuyor, o kararlara uymamak için de inanılmaz hileler
yaratıyor, inanılmaz; hepsi suç olabilecek hileler yaratıyor.
Tümünün kayıtları var ve bunu, siyasetin doğrudan ve
dolaylı talimatıyla yapıyor; yoksa Sayın Erdoğan
Hamlemizi yaparız. dedikten sonra Sayın Demirtaş hapiste
kalmazdı. Bakın, organize kötülük yapıyorsunuz. Bakın, bu
karar nedeniyle -dün verilen karar kesin karar, Büyük Daireye, başka bir
daireye gitmeyecek, kesin Komite kararı- bu kararla ilgili olarak
yanı başımızda, 18. Ağır Ceza Mahkemesinde,
Sincanda devam eden dava var ve bu karar o tutuklamaların ve
yargısal işlemlerin -yakalama, tutuklama, gözaltı- tümünü
işlevsiz hâle getirdi.
Peki, ne yapacaksınız? Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesindeki yargıçlar, sizin Çağlayanda mahkeme
mahkeme dolaştırdığınız yargıçlar
değil, değil; her ülkenin birçok süzgecinden geçmiş saygın
yargıçlar. Duruşmaya bizzat ben katıldım, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bir yurttaşı olarak, bu kurulun bir üyesi
olarak, bir avukat olarak utandım. Bakın, yirmi yılda Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye'yi savunacak bir avukat yetiştirememişsiniz,
Alman bir avukata para vermişsiniz Demirtaş davasında ve
Avrupalı yargıçların sorduğu sorular konusunda bu heyetin
uyguladığı hususlar bakımından söyleyeceği söz
olmamış arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, bu dönem geçecek; bakın, bu
dönem geçecek ama geriye dönüp baktığımız zaman sizin de
oylarınızla ve sessizliğinizle bu organize kötülüğe ortak
oluşunuz unutulmayacak.
Bakın, ha gitmişsiniz bir insanı
silah zoruyla bir odaya kapatmışsınız ha bu hukuka
aykırı kararlarla, talimatla verilmiş kararlarla adı
mahkeme olsa bile cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz; ikisinin
arasında bir fark yok, her ikisi de hürriyeti tahdit suçudur. O nedenle
sizler belki siyasi hesabını vereceksiniz, vicdani hesabını
vereceksiniz ama inanın, burada söylüyorum, bunların sorumlusu
olanların hepsi adil bir biçimde hukuken hesabını vereceklerdir.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Pakize Mutlu Aydemir.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA PAKİZE MUTLU
AYDEMİR (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP Grubunun Meclis araştırması
açılmasına yönelik vermiş olduğu grup önerisi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Aziz milletimizin ve İslam âleminin mübarek üç
aylarını tebrik ediyor, ramazan ayının müjdecisi mübarek üç
ayların aziz milletimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesini
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiyeye bireysel
başvuru hakkını AK PARTİ getirmiştir, Anayasa
değişikliğiyle 2012den itibaren bu yol uygulanmaktadır.
Hak ihlali olduğunu düşünen herkes bu yola müracaat edebilmektedir.
AK PARTİnin kuruluş felsefesi bütün yasaklarla mücadele etmek,
özgürlükleri savunmak ve genişletmek olmuştur. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince bahse konu başvuru sahiplerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasında
aykırılık bulunduğu gerekçesiyle Komitenin
aldığı karar, bu mahkemenin insan haklarını savunma
konusundaki çifte standardını bir kez daha göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, AİHMin
verdiği karar siyasi saiklerle verilmiştir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Tayyip Erdoğan çift karar verdiğinde çifte standart değildi ama.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla)
Şöyle ki 2016 yılında, Anayasamıza geçici 20nci maddeyle
Bu maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte;
soruşturmaya veya soruşturma ya da kovuşturma izni vermeye
yetkili mercilerden, Cumhuriyet başsavcılıklarından ve
mahkemelerden; Adalet Bakanlığına, Başbakanlığa,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına veya Anayasa ve
Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Başkanlığına intikal etmiş yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin
dosyaları bulunan milletvekilleri hakkında, bu dosyalar
bakımından, Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren onbeş gün içinde; Anayasa ve Adalet komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Başkanlığında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığında, Başbakanlıkta
ve Adalet Bakanlığında bulunan yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına
ilişkin dosyalar, gereğinin yapılması amacıyla,
yetkili merciine iade edilir. hükmü
eklenmiştir. Anayasa değişikliği, millî iradenin sahibi
Meclis tarafından gerçekleştirilmiştir, çoğunluk
oylarıyla kabul edilmiştir. AİHM, dün millî iradeyi gasbetmeye
yönelik bir karar almıştır.
Değerli milletvekilleri, eğer bir mahkeme
sadece Türkiyeye karşı özel bir yöntem, usul uyguluyorsa o zaman
mahkemenin kendisi ve kararları tartışılmaya başlar.
Mahkemenin ülkemize karşı hukuk dışı, agresif tutumunu
bir kenara bırakması gerekmektedir. Bahsi geçen karara konu
olanların bir kısmı hakkında yargılamalar ve iç hukuk
süreci devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) AİHM
ve dokunulmazlık kararına sığınanlar şunu iyi
bilmelidir ki bu kişiler siyasi söylemleri nedeniyle değil terör
faaliyetleri ile aralarına mesafe koymadıkları için
haklarında fezlekeler hazırlanmış ve Anayasanın
geçici 20nci maddesi gereğince işlemler
yapılmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OYA ERSOY (İstanbul) Sizin İçişleri
Bakanınız önce uyuşturucu kaçakçılarıyla
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla)
AİHM, konu Türkiye olunca daha önce de örneklerine
rastladığımız siyasi kararlarla bizim mahkemelerimiz yerine
geçerek hukuk ve sözleşme dışı bir şekilde karar alma
yoluna gitmiştir.
Bu vesileyle HDP grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu belirtir, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Oluç, nedir konu?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Daha ne olsun Sayın Başkan?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Sayın
Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Ne dedi sataştı? Pardon, ben
kaçırdım.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul)
Yargılananların yani dokunulmazlığı
kaldırılmış olup yargılananların terör
faaliyetleri nedeniyle yargılandıklarına dair söz etti.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, kürsüden iki dakika. (HDP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun,
Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu Aydemirin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, gerçekten hayretle
dinlediğimiz bir konuşma oldu, hayretle dinledik. Çünkü bu
konuşmayı yapmak demek Adalet ve Kalkınma Partisinin birinci
olarak Anayasanın 90ıncı maddesini ben
tanımıyorum. demiş olmasıdır, birinci olarak
Anayasanın 90ıncı maddesi bizim için geçerli değil.
diyor Adalet ve Kalkınma Partisi.
İkincisi: Türkiyenin imzalamış
olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini de
tanımıyoruz. diyor.
Üçüncüsü: Türkiyenin bir parçası olduğu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını ve
içtihatlarını tanımıyoruz. diyor.
Yani Adalet ve Kalkınma Partisi bu
konuşmayla birlikte bütün bunları reddettiğini de
açıklamış oldu; bunu herkes duydu.
Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
millî iradeyi gasbetti. diyor. Ya, hangi millî iradeyi gasbetti, hangi millî
iradeyi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru hakkı
var, başvuru yapılmış; üstelik, Anayasa Mahkemesindeki
süreç tamamlandıktan sonra başvuru yapılmış ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi bu başvuru hakkında karar
vermiş, karar vermiş ve siz bunu da tanımıyorsunuz.
PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir)
Anayasa değişikliği çoğunlukla kabul edildi Mecliste.
Anayasa değişikliğinin kabul edilmesinden bahsediyorum. Anayasa
değişikliği CHPnin de katıldığı
çoğunlukla kabul edildi Mecliste, bunu teyit etmekte fayda var.
BAŞKAN Sayın Aydemir, lütfen
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi sizin Genel Başkanınız Recep Tayyip
Erdoğan lehine karar verdiği zaman başınızın
üstünde ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sizin
kararlarınızın aleyhine bir karar verdiği zaman hukuk
dışı, agresif ve taraflı karar verdi; öyle mi? (HDP
sıralarından alkışlar) Öyle değil. Siz hukuk
tanımaz ve uluslararası demokratik sözleşmeleri tanımaz bir
iktidar hâline geldiniz ve bunun bedelini kim ödüyor? Türkiye halkları,
Türkiye toplumu ve Türkiye ödüyor. Şimdi, işte, tekrar Avrupa
Bakanlar Komitesi AİHMe tekrar göndererek yaptırımın önünü
açtı ve bunun nedeni sizsiniz, başka hiç kimse değil. (HDP
sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç tarafından, İçişleri Bakanlığının
emanetinde olan MOBESE kayıtlarının hukuk dışı
şekilde servis edilmesinde sorumlulukları olanların ortaya
çıkarılması, demokrasiye darbe niteliğindeki
uygulamaların önüne geçilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 31/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Şubat 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2/2/2022
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
2/2/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili
Engin Altay; Manisa Milletvekili, Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile
Sakarya Milletvekili, Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından,
İçişleri Bakanlığının emanetinde olan MOBESE
kayıtlarının hukuk dışı şekilde servis
edilmesinde sorumlulukları olanların ortaya
çıkarılması, demokrasiye darbe niteliğindeki
uygulamaların önüne geçilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 31/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin (32 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 2/2/2022 Çarşamba günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Altay.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İktidar vekillerimize bir empati
yapmalarını rica edeceğim, şöyle bir empati: Bir an için
gözlerinizi kapatın. Oldu ki -inşallah da diyorum- muhalefete
düştünüz ve siz muhalefetteyken iktidar sizi izliyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir)
Kapatamıyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Kapatmazsan kapatma.
Devletin suçluları izlemek için kurmuş
olduğu MOBESE kameraları sizin peşinizde. İzlemekle
kalmıyor, bu görüntüler İstanbulla ilgili bir tartışma
esnasında bir medyaya servis ediliyor ve medya bunu yayımlıyor.
Düşünün; ne yaparsınız, ne hissedersiniz; bir düşünün
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasa çiğnenmek
için değildir, Anayasa -beğenin beğenmeyin- uymak içindir.
İnsanların da -milletvekili olsun, belediye başkanı olsun,
sıradan vatandaş olsun, kim olursa olsun- Anayasadan kaynaklı
hakları var. Bunların en başında da sanıyorum
Anayasanın 20nci maddesi var.
İktidarsınız, devlet elinizde;
devletin, teknolojinin imkânlarını suçluları takip etmek için,
uyuşturucu kaçakçılarını takip etmek için, mafyayı
takip etmek için, kadın tacizcilerini, kadın tecavüzcülerini,
kadına şiddete başvuranları takip etmek için, trafik
kurallarını ihlal edenleri takip etmek için kullanmak sizin
göreviniz. Bu ne ya! İstanbulda kar yağdı, 2 Bakan koşa
koşa İstanbula gitti. Zannettik ki havalimanında yaşanan
sorunlarla ilgili, zannettik ki Kuzey Marmarada yaşanan sorunlarla
ilgili, zannettik ki TEM Otoyolunda yaşanan sorunlarla ilgili tedbir
alacaklar, müdahale edecekler; zannettik ki AKOMa gidecekler. Büyükşehir,
ilçe belediyeleri, Karayolları Genel Müdürlüğü hep birlikte el ele
verilecek TEMde, havalimanında, Kuzey Marmarada mahsur kalan insanlara
derman olunacak; hayır. MOBESEyi izleyelim. Neredeymiş? Nerede
balık yemiş? Kimle yemiş? Ya, insan yemek yiyen bir
varlıktır.
Sayın Elitaş, Recep Tayyip Erdoğan o
lokantada 2008de balık yemiş. Biz ne çekmeye gittiğini, o
lokantaya niye gittiğini sormadık.
Beyefendi tutmuş, bir de lokantaya gidenlerle
ilgili farklı bir yaklaşım
Beyefendi kafa çekenlere
bakacağına Genel Merkezinizin önünde kokain çekenlere baksa daha iyi
olur arkadaşlar, daha iyi olur, daha iyi olur. Bu, ayıptır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Önceki Adalet Bakanını
Adamcağız biraz hukuk diyordu ya, biraz hukuk Olmaz Sayın
Cumhurbaşkanım, bak, Anayasa var. Olmaz Sayın
Cumhurbaşkanım, bak, TCK var. Ne? Adamı derdest ettiniz,
tasfiye ettiniz. Neden? Güzel güzel çalışıyordu, uyumluydu da
aslında, makuldü. Gladyatör değil devletin bakanı olmaya
çalışan bir adamcağızı da tasfiye ettiniz. Sonuç?
Buradan sebep İstanbul'da, Kuzey Marmara'da, havalimanında, TEM'deki
mahcubiyetinizi, Karayolları Genel Müdürlüğünün kusurunu
örtemezsiniz. Örtemezsiniz de Vay efendim belediye başkanı işte
balıkçıya gitti. MOBESElerden toplanmış kayıtlar, güzergâh,
gidiş geliş
Arkadaş, bu suçtur ya; bu, çok net bir suçtur. Bunu
basına servis etmek suçun katmerlisidir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yazıklar olsun!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bizim Bülent olsa
şeddelisi derdi. Bunu niye işliyorsunuz? Şu zannediliyor ise
Ben bu suçu, bu skandalı 1972ydi değil mi arkadaşlar
Watergate, 19721974 1972deki Watergate skandalından
aşağı ve daha düşük görmem; onunla aynı, eş
değerde bir suçtur. Demokrasilerin tıkır tıkır
çalıştığı ülkelerde böyle bir suç için Amerikan
Başkanı istifa etmek zorunda kalmıştır. Biz hesap
soramıyoruz; teknik adama sorsak Müdür bana bu emri verdi. der çok çok,
müdür Ben yapmadım. der ama bak bu şöyle olacak; bunu herkes
bilsin: Bir gün bu hesap sorulacak; bu MOBESE kayıtlarını
toplayan teknik adam diyecek ki Bana emri müdürüm verdi. o müdür de o gün
itibarıyla emekli midir, görevde midir bilmem diyecek ki Bana dönemin
İçişleri Bakanı bu emri verdi. Yani hesap orta yerde
kalmayacak. Bunun bilinmesini istiyorum.
Şimdi, ayrıca arkadaşlar, devletin
hukuk dışına çıkması kimin işine yarar? Bu ülkede
kaotik ortam isteyenlerin işine yarar. Devlet hukuk dışına
çıkarsa kimsenin can ve mal emniyeti, güvenliği kalmaz. Sizin
MOBESEyle izlediğiniz Ekrem İmamoğlu, her şeyden önce bir
babadır, 3 evladın babasıdır; her şeyden önce bir
eştir ve bir insandır; bunun özel hayatına giremezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, bitireyim.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Eski Bakan çok güzel
söylüyor, bu FETÖvari bir taktiktir. Bir kısım FETÖcüler içeride,
bir kısmı dışarıda ama FETÖ zihniyeti devlete sirayet
etmiş, hâlâ izini ve yöntemlerini korumaya da devam ediyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olabilir mi? Bunu
kabul etmemiz mümkün değil.
ERKAN AYDIN (Bursa) Aynen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ayrıca, bundan şey yapın. Bir kulak çekildi
vatandaş tarafından 31 Martta, kulağı daha çok ittiniz. Bu
sefer, bastı millet şamarı. Siyasi şamar,
alınmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Yetmedi
Bu şamarın acısı böyle çıkmaz; bu şamarın
acısını çıkaracaksanız önce hukuka
uyacaksınız, hukuka. Hukukun yolundan çıkarak, mafyavari
yollara, FETÖvari yollara saparak, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanını gözetleyerek siz şamar yemekten
kurtulamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Verecek mi acaba?
BAŞKAN Sayın Altay, verdim zaten.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hani, bir ilave dedim
çünkü bu cümlemi bitireceğim, müsaadenizle kürsüyü kullanacağım.
BAŞKAN Kürsüden buyurun, bitirin yani.
ENGİN ALTAY (Devamla) Buradan
kurtulamazsınız.
Ve ayrıca bir şey daha söyleyeyim:
İstanbulda her şeyi ben yaptım, bizden sonra bir şey
yok. diyor Tayyip Bey de Allahtan kork, kuldan utan! Ekrem Bey bir şey
yapmadı ama AK PARTİ Kadın Kolları yöneticisine 128 bin
avro, 123 bin TL, 9 bin dolar verip yurt dışına yüksek lisansa
göndermedi ama 53 bin öğrenciye öğrenim desteği yapabildi. (CHP
sıralarından alkışlar) Şu anda, sizin temelini
atıp unuttuğunuz katı atık yakma tesisi bitti; haberiniz
var mı? Dünyanın en büyük tesisi, 1 milyon 400 bin haneye elektrik
sağlayan ve katı atığı bertaraf eden bir tesis
İstanbulda açıldı.
BAŞKAN Sayın Altay, kayıtlara
geçmiştir.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Son efendim.
Ve bir şey daha İstanbula bir şey
yapılmamış. ya arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Altay, süreniz
tamamlandı, lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şu anda
dünyanın hiçbir metropolünde aynı anda, eş zamanlı 10
ayrı metro inşaatının sürdürüldüğü başka bir
başkent yok.
BAŞKAN Sayın Altay, teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bugün, artık,
İstanbulda İBBnin 30 kreşi var; bugün artık, 150 bin
çocuk süt içiyor ve bugün artık, üniversite öğrencileri İBBnin
yaptığı yurtlarda barınabiliyorlar.
BAŞKAN Sayın Altay, teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Size de teşekkür ediyorum Başkanım.
Şunu söyleyeyim: Ey valiler, ey savcılar,
ey Kişisel Verileri Koruma Kurulu; Ekrem İmamoğlunun üçünüze de
başvurusu var, görevinizin gereği olarak bu başvurulara mutlaka
bir cevap verin, bunu savsaklamaya çalışmayın! Konunun takipçisi
olacağız.
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ Parti Grubu adına
Sayın Hayrettin Nuhoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN
NUHOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup
önerisi üzerine İYİ Parti adına söz aldım.
Selamlarımı sunarım.
Hukuk devletinde, Anayasadaki Özel hayatın
gizliliğine dokunulamaz. hükmüne aykırı davranışta
bulunma hakkı, hiçbir kişi ya da kuruma
tanınmamıştır. Teknolojik gelişmelere uygun olarak
güvenliğin sağlanması için kullanılması gereken MOBESE
kayıtlarının devlet ciddiyetiyle bağdaşmayacak
şekilde kullanılmış olması, ülkemiz adına bir
talihsizliktir. Son zamanlarda Biz yapalım, hukuk arkadan gelir.
anlayışına sahip olan bir bakanın bu
davranışı sorumsuzluğun yeni bir örneği olmuştur.
Ülkede huzur ve güven ortamının tesis edilmesi, can ve mal güvenliğinin
sağlanması yerine siyasi sonuç elde etmeye yönelik
davranışlar sadece yasa dışı değil aynı
zamanda çirkin bir davranıştır. Anayasa ve yasalara
bağlı kalarak milletin güvenliğinden sorumlu olan
kurumların zarar görmemesi ve demokrasinin işlerliğinin
sağlanması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin devreye girmesinin
gerekli olduğunu düşünüyor ve öneriyi destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu konunun gündeme
taşınmasının sebeplerinden biri İstanbul
Havalimanında ve otoyollarda yaşanan rezaletlerin
konuşulmaması, diğeri de halkın âdeta
boğuşduğu elektrik ve doğal gaz faturaları başta
olmak üzere yaşanan ekonomik sıkıntılardır.
İstanbul-Ankara Otoyolunun bile açık tutulamadığı,
Tarsus-Adana-Gaziantep yolunda binlerce vatandaşın mahsur
kaldığı, müdahalede çok geç kalındığı
görülmüştür. Kuzey Marmara Otoyolunda ise tam bir skandal
yaşanmıştır. Türkiyeyle eş zamanlı olarak
komşumuz Yunanistanda da araçlar saatlerce yollarda kalmıştır
ancak sonuçları bakımından iki ülke arasında
farklılıklar ortaya çıkmıştır. Atina
Başsavcısı, yolun kapanması nedeniyle soruşturma
başlatarak yolu işleten şirketin gerekli önlemleri
alamadığı gerekçesiyle mahsur kalanlara araç başına 2
bin avro tazminat ödenmesi kararını açıklamıştır.
Biz de ise sadece sürücülerin otoyol ücretlerinin geri ödeneceği
açıklanmıştır. Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı da sembolik bir ceza kesildiğini duyurmuş,
garanti ödemelerinin akıbeti hakkında bilgi vermemiştir.
Açılışta Cumhurbaşkanı tarafından Gerçek anlamda
dünya çapında bir şaheser. diye tanıtılan İstanbul
Havalimanında çöken çatılara ait MOBESE kayıtları
görünmesin, havalimanı pistinde uçakların içinde mahsur kalan,
tahliye edilemeyen yolcuların durumu, ulaşım yollarında
kurtarılmayı bekleyenlerin durumları konuşulmasın
isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla)
Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürlüğü ve özel kuruluşların gerekli
tedbirleri önceden almadığı bu krizle ortaya
çıkmış ve on binlerce vatandaşımız mağdur
edilmiştir. Sorumluların tespit edilmesi, yaşanan
aksaklıkların tekrar yaşanmaması için tedbirlerin
alınması yerine gündemi değiştirmek gerçekleri
örtemeyecektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde esas sorun,
partili Cumhurbaşkanlığı sistemidir. Anayasa ve
yasaların hükümleri yok sayılarak tek adama biat esasına dayanan
bu sistemin uzun süre daha devam edemeyeceği artık
anlaşılmıştır. Yaklaşmakta olan ilk seçimde bu
ucube sistemin sona ereceğine inanıyor, Genel Kurula saygılar
sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu önergeyi okuyunca eskiden
televizyonlarda yayınlanan bir gazoz reklamı vardı, o
aklıma geldi. Bu reklamda diyordu ki: İmaj hiçbir şeydir ama
susuzluk her şeydir. Değerli arkadaşlar, imajla belli bir yere
kadar götürebilirsiniz faaliyetlerinizi, işinizi ama vatandaşın
veya kişinin susuzluğu her zaman kendisini gösterir ve dayatır,
şimdi benim kürsüde su içme ihtiyacımda olduğu gibi. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Çok güzel atasözlerimiz var. Karıncadan ibret
al, yazdan kışa hazırlan. Mazeret üretmek yetersizliğin
ifadesidir. Bir de bir güzel atasözü daha: Fare deliğe
sığmamış, bir de kuyruğuna kabak
bağlamış. Değerli arkadaşlar, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı ne İstanbulu takıyor ne
kendi partisini takıyor ne de Genel Başkanını takıyor.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Yok öyle bir şey.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Belediye
Başkanının tek taktığı ABD Büyükelçisi,
İngiliz Büyükelçisi. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu ile
İmamoğlu arasındaki birtakım soğuk savaşı bu
Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımaya da gerek yok. Bu önerge bir
hedef saptırma önergesidir ve asıl meseleyi gözden kaçırma
önergesidir, açıkça mazeretçiliktir.
Şimdi, önergede dile getirdiğiniz MOBESE
görüntüsü hangisi? Aracın, İmamoğlunun aracının önde
veya arkadaki o kar temizleme aracı görüntüsü bildiğim kadarıyla,
eğer bu hukuken suçsa -ki tartışmalı bir konu- hukuk da
gereğini yapsın fakat şimdi, lokantanın içinden çekilip
servis edilen fotoğrafa bir sözünüz yok mu? Bu fotoğrafı kim
çekti, kim servis etti? Ve İmamoğlu 28 Ocakta FOX TVde aynen şu
sözleri sarf etti: Restoran fotoğrafını kimin çektiğini
biliyorum. dedi, bildiğini söyledi. Bu kişinin siyasetle ilintisini
bildiğini ifade etmiştir. Peki, bu fotoğrafı kim çekti?
Asıl özel hayat üzerine durulması gereken hadise bu. Önce yemek
molası, ondan sonra büyükelçiyle görüşme, bunun bir kamu görevi
olduğunu ifade
Önce bir saat, sonra üç saat, git gel yolu da vurursak
dört saat ama yüz binlerce İstanbullu karda mahsur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Balık
tuzluyorlardı, balık. Balık tuzluyordu Sarıyerde.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İstanbul Havalimanında ne oldu, İstanbul?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ayrıca, bu önergede
eleştirilen bu MOBESE görüntülerini daha düne kadar İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin linkinden bütün vatandaşlar canlı
izliyordu.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İstanbul-Ankara yolu ne oldu? İstanbul-Ankara yolunu konuşsana.
İstanbul-Ankara, Bolu Dağında kalanları
Onların
durumu ne oldu?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şimdi linki
kapatmışlar. Canlı MOBESE izlemeden bütün, ne kadar MOBESE
görüntüsü varsa onları izlemek de mümkün. Yani bunu yayınlayıp yayınlamama
meselesini tasvip edip etmeme anlamında söylemiyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ne farkı
var?
ERKAN AKÇAY (Devamla) Ancak asıl üzerinde
durulması gereken konuyu gözden uzak tutmamak gerekir. Asıl izah
edilmesi gereken konu balıkçıda çekilen fotoğraflardır ve
İstanbullu kar altında mağdur iken bir belediye
başkanı dört saatini bu büyükelçiyle görüşmeye
ayırmasıdır. Ayrıca neden makamında
görüşmemiştir? Asıl mesele üzerinde durmak gerekir.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
İstanbul Havalimanında mahsur kalanlar ne olacak?
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bu düşünceleri ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Ankara-İstanbul arasında yolda ne oldu Başkan?
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) Ayamamada kaç
kişi öldü, neredeydiniz o zaman?
BAŞKAN Arkadaşlar, Grup Başkan
Vekiliniz ayakta, onu duyamıyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bir sataşma
var, eğer siz de konuşmayı dinlediyseniz. Sayın Genel
Başkanımız ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanımız arasında bir çatışmadan bahsetti.
BAŞKAN Buyurun, kürsüden. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi, sizin
şöyle genel bir huyunuz var: Mesela, Öcalana sayın dersiniz ya da
onunla masa kurar oturursunuz; sonra Ce-Ha-Pe HDP'yle görüşüyor.
dersiniz. Ya, terör örgütüyle ilişkiyi siz kurarsınız, bize
fatura kesersiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Amerikaya, Amerikan Başkanlarına yapmadığınız
kalmaz. Bir telefonla, bir talimatla Bu can bende kaldıkça kimse alamaz.
dediğiniz Brunsonı, emir telakki edip -Başkanın
telefonunu- verirsiniz, sonra CHP'nin derdi Türkiye değil, büyükelçiler.
dersiniz. Millet bunları yemiyor.
Ama bakın, Sayın Akçay, şuna
katılıyorum: Başarısızlığa mazeret
üretiliyor bu süreçte İstanbulda ama şu: Bak, beni 3 kişi
aradı o gece mahsur kalan: Birisi TEM Otoyolu Büyükçekmece viyadüğünden
aradı. Birisi Kuzey Marmara Otoyolundan aradı. Birisi Kuzey
Marmara-TEM bağlantı yolundan aradı. Mahsur kalanlar oralarda
kaldı, başarısızlık buralarda ve bu
başarısızlıktan sorumlu olan Karayolları Genel
Müdürlüğü. (CHP sıralarından alkışlar)
Havalimanındaki başarısızlığın sorumlusu da
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı.
Zaten balıkçı meselesi şu: Tayyip Bey
de gitmiş, balıkları yemiş, afiyet olsun. O yanında ne
içti, ben onu bilmem ama balıkçı meselesini büyüterek siz
İstanbulda, Ankara-İstanbul yolu dâhil, TEMde, havalimanında,
Kuzey Marmara Otoyolundaki ayıbınızı örtemezsiniz,
örtemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Bir şeyi
istediğinizi biliyorum: Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem
İmamoğlu arasında bir çatışmayı daha çok hayal
edersiniz ama öyle bir çatışma olmayacak, hiç merak etmeyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜMİT YILMAZ (Düzce) İngiliz Büyükelçisi
mi bulacak arayı?
ENGİN ALTAY (Devamla) Kemal
Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlunun Genel
Başkanıdır ama önce ağabeyidir, hiç merak etmeyin.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç tarafından, İçişleri Bakanlığının
emanetinde olan MOBESE kayıtlarının hukuk dışı
şekilde servis edilmesinde sorumlulukları olanların ortaya
çıkarılması, demokrasiye darbe niteliğindeki
uygulamaların önüne geçilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 31/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Şubat 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
MOBESEnin hukuka aykırı
kullanılması nedeniyle Meclis araştırması
görüşmesi isteyen Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Değerli halkımız, şimdi, kamu
gücünü elinde bulunduran yani emrinde polisi, jandarması ve kolluk güçleri
olan İçişleri Bakanından, bu gücünü topluma karşı,
siyasete karşı kullanarak toplumun her alanını dizayn
etmeye çalışan bir İçişleri Bakanından bahsediyoruz.
Bakın, bundan daha büyük tehlike ne olabilir? Bütün gücü elinde bulunduran
ve aynı zamanda topluma karşı kullanan bir kişi.
Değerli milletvekilleri, bakın, İçişleri Bakanı Soylu
defalarca bu Mecliste, bu kürsüde suç işledi, milletvekillerimize
iftiralarda bulundu ve arkasını getiremedi. Milletvekillerimizin
çıkıp burada açıklama yapmasından sonra sustu. Peki, nerede
kaldı bu suçlamaları? Bakın, bu ülkede hiç kimsenin hukuk
güvenliği yok, bunu baştan bilelim. Bakın, herkes tehlike
altındadır. Ben iktidar grubuna da bu şekilde sesleniyorum:
Sizler de şu anda tehlike altındasınız. Yarın öbür gün
bu işin ucu size de dokunacak. Neden? Çünkü hukuk bir şekilde rafa
kaldırılmış durumda. Hukuk şu anda askıdadır.
Nerede hukuk kaldı? Kim bu hukuk kurallarını uygulayacak? Bakın,
Anayasanın 123üncü maddesinde idarenin bütünlüğü belirtilmektedir
ve Kanunla düzenlenir. deniliyor. Bu idarenin başında, bu
İçişlerinin başında Süleyman Soylu var yani bütün bunlardan
sorumlu olan kişiden bahsediyoruz.
Bakın, daha da önemli olan bir şey var:
Bu ülkede hukuk yok. diyoruz ya, MOBESEnin kanunu yok değerli
arkadaşlar. Bakın, bunu düzenleyen bir kanun hükmü yok. Bakın,
bu şekilde MOBESEnin kullanılmasıyla ilgili Anayasanın
20nci, 21inci, 22nci ve 23üncü maddesi ihlal edilmiş durumda. Peki,
özel hayatın gizliliği ihlal edildi, bunun soruşturması
olmayacak mı? Bakın, biz görevini kötüye kullanan kamu
görevlilerinden bahsediyoruz, bunun soruşturması olmayacak mı?
Masumiyet ilkesi, Anayasanın 38inci maddesi ihlal edilmiş durumda,
bunun soruşturması olmayacak mı? Otoriter bir rejim kurulmak
isteniyor, bunun soruşturması olmayacak mı? Bakın,
cezasızlık politikası devam ediyor, bununla ilgili bir
soruşturma olmayacak mı, bununla ilgili bir soruşturma nerede?
Dijital kumpas davası diyor eski Adalet Bakanı. Bakın, burada
bir kumpas meselesi söz konusu, bununla ilgili bir soruşturma olmayacak
mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ hukuk devletinden tamamen
uzaklaşmış durumda. Bakan, Anayasanın 81inci maddesini
düzenleyen yani yemin etme yükümlülüğünü şu anda ihlal etmiş
durumdadır. Anayasanın 81inci maddesi hukuk devletinden bahsediyor,
hukuk devleti tamamen askıdadır. Bakın, bu ülkede bir savcı
yok mu, bu ülkede bir soruşturma başlatacak herhangi bir
tarafsız savcı yok mu? Maalesef yok. Yine, Adalet Bakanına da
buradan sesleniyorum: Bakın, yeni göreve geldiniz, bununla ilgili onlarca
şikâyet söz konusu, defalarca suç işlenmiş durumdadır. Siz
bu konuda bir soruşturma başlatacak mısınız?
Değerli arkadaşlar, her şeyden
önemlisi, bakın, başından beri bu Bakan suç işliyor,
bununla ilgili bütün hukuk kurallarını rafa kaldırmış
durumda. Hem bu MOBESE meselesinin hem de Türkiye'nin mevcut olan,
karşı karşıya kaldığı hukuksuzluk
durumlarının araştırılması gerekiyor ve bununla
ilgili bir Meclis araştırması komisyonu kurulması gerekiyor
diyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Sayın Ahmet Özdemir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖZDEMİR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine
grubumuz adına söz aldım. Bütün konuşmacılar hukuktan
bahsetti ama bir yargısız infazla hem İçişleri
Bakanlığımızı hem de MOBESE kameralarını
yerden yere vurdular. Bir kere MOBESE kameralarından görüntünün çıktığıyla
ilgili sabit bir bilgi kimsenin elinde şu anda yok. İstanbul'da,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin elinde 90 bin MOBESE kamerası
var arkadaşlar, bu bir ama ben size bir şeyden bahsedeceğim.
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin)
Araştıralım, araştırılsın istiyoruz.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Üç dakika sabredin
arkadaşlar, üç dakika.
Bakın, yargısız infaz
yaptınız ama Ekrem İmamoğlu dedi ki: Ben cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulundum. Anayasanın
138inci maddesi açık, yargıya intikal etmiş bir konuda burada
araştırma önergesi verilmez aslında ama siz hem suç duyurusunda
bulundunuz hem de bugün burada geldiniz, İçişleri
Bakanımızı ve İçişleri Bakanlığı
personelini yargıladınız, infaz ettiniz gitti.
Ben size başka bir şey söyleyeyim
arkadaşlar, burada gözünüzden kaçan çok önemli bir şey var: Kimse
Ekrem İmamoğlunun nerede yemek yediğine bakmadı. Bir
gazeteci tweet attı, arkasından bütün CHPliler Yalan
söylüyorsunuz. dedi ona ve arkasından da işin gerçeği ortaya
çıktı.
AHMET KAYA (Trabzon) O gazetecinin orada ne
işi var?
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Başka bir
şey var, başka bir şey.
AHMET KAYA (Trabzon) Yemek yemek suç mu
arkadaşlar? Yemek yemek suç mu ya?
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Erkan Akçay
Başkanımız atasözlerinden bahsetti, ben de bir deyimden
bahsedeyim: Bence, kuş CHP yuvasından uçmuş başka ellere
gitmiş, asıl mesele bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Niye biliyor musunuz? Size niye olduğunu söyleyeyim.
AHMET KAYA (Trabzon) IMF paralarını
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) 2008
yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkan
Yardımcısı Dick Cheney AK PARTİ karşısında
Deniz Baykalın tutunamadığından bahsediyordu, Birini
bulmak lazım. diyordu, on ay sonra Kemal Kılıçdaroğlu
geldi. (CHP sıralarından gürültüler) 2018 yılında Joe Biden
dedi ki: Muhalefeti desteklemeliyiz, AK PARTİyi devirmek için yeni
varyasyonlar yapmalıyız. (CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi de İngiltere Büyükelçisi gelmiş, İmamoğluyla
çok stratejik görüşmeler yapmış. Bakın, İmamoğlu
ne diyor biliyor musunuz? En az karla mücadele kadar önemliydi.
Türkiye-İngiltere ilişkilerini konuştuk. Galiba artık o,
Türkiye üzerinde hesap yapanlar yeni aktör olarak kendilerine yeni birini
bulmuşlar; bunun ilerleyen aşaması olabilir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Tayyip Bey
cezaevinde ABD Büyükelçisiyle ne görüştü? Ondan sonra AKP kuruldu.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Bu konuda Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımızı uyarıyorum, dikkatli
olsunlar çünkü bu konuda her atraksiyon yapıldığında
Cumhuriyet Halk Partisinde Genel Başkanın değişimine
gidilmiş. Bu aktörün, bu görüşmelerin detaylarını takip
etmek lazım.
AHMET KAYA (Trabzon) Sizin
başınıza gelebilir. diyorsun yani.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Burada tek suçsuz
olan İçişleri Bakanlığıdır çünkü bu MOBESE
kayıtlarının İçişleri Bakanlığına ait
olduğuna dair hiçbir bulgu ortada yok. (CHP sıralarından
gürültüler) Artı, İstanbullu mağdur olmuştur bu olayda.
Allahtan ki Bakanlarımız kısa sürede olay yerine el koydular ve
vatandaşın mağduriyetini giderdiler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
AHMET ÖZDEMİR (Devamla) Fail
arıyorsanız bir tane fail var; sizi yanlışa sevk eden o
lokantadaki kısa tişörtlü arkadaş. Kış mevsiminde
oraya tişörtle gittiği için Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımızı yanlış yönlendirdi, sadece onda
hata arayabilirsiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
Biz bu önergeye destek vermiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul)
Başkanım
BAŞKAN Oylama yapacaktım ama
Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Ama Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanlığının değişimiyle
ilgili Amerika Birleşik Devletlerinin dahli olduğunu söylemek
suretiyle
BAŞKAN Bunu söyledi, evet.
Buyurun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ben
altı sene İstanbul kriz merkezini idare ettim, yol müdürlüğü
yaptım altı yıl. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, biraz
Sayın Kaya, bakın, Grup Başkan
Vekiliniz kürsüde. Yani hadi başkalarına yapmıyorsunuz, bari
kendi Grup Başkan Vekilinize müsaade edin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Maske
var, anlaşılmıyor Başkanım.
BAŞKAN Siz de maskenizi takın lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ben
takayım.
BAŞKAN Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Kahramanmaraş
Milletvekili Ahmet Özdemirin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
hiçbir Cumhuriyet Halk Partilinin emperyalistlerden medet umduğu bir
siyasi süreci yaşamadık. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama bir şeyi yaşadık. Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın milletvekili değilken, AK PARTİyi
kurmamışken ama kuruluşundan çok kısa önce Amerikada epey
kapı kapı gezdiğini Türkiye de biliyor, dünya âlem de biliyor.
(CHP sıralarından alkışlar) Ben diğer iddialarda çok
şey yapacak bir şey bulmadım ama şunu söyleyeyim: Bir siyasi
partiye Sizin Genel Başkanınıza bir başka ülkeden
işte şöyle oldu, böyle oldu. derseniz önce kendinize bakmanız
lazım, onu söylerim. Tayyip Beyin Amerikadaki ziyaret ve
temaslarına bir bakın, ondan sonra iğneyi kendinize
batırın, biz çuvaldıza razıyız ama önce iğneyi
kendimize batıralım.
Ben mübarek üç aylarda Allahtan üç şey niyaz
edeceğim, Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum. Birincisi: Mübarek üç
ayların yüzü suyu hürmetine, Allahım, Recep Tayyip
Erdoğanı Kılıçdaroğlu, Akşener, İmamoğlu
paranoyasından kurtar inşallah. (CHP sıralarından
alkışlar) İki: Allahım, Recep Tayyip Erdoğanı
31 Martta girdiği şoktan çıkar inşallah. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve Allahım, 21 Ekim 2017de
Biz İstanbula ihanet ettik, bu güzel şehrin kıymetini
bilmedik. diyen Recep Tayyip Erdoğanı üç ayların yüzü suyu
hürmetine affet.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç tarafından, İçişleri Bakanlığının
emanetinde olan MOBESE kayıtlarının hukuk dışı
şekilde servis edilmesinde sorumlulukları olanların ortaya
çıkarılması, demokrasiye darbe niteliğindeki
uygulamaların önüne geçilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 31/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Şubat 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama
talebi var.
III.
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN 20 kişi yetiyor arkadaşlar,
biraz fazla oldu ama
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın
Kaya, Sayın Beko, Sayın Aygun, Sayın Bülbül, Sayın Özer,
Sayın Bulut, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın
Tutdere, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Gürer, Sayın
Kılınç, Sayın Arı, Sayın Ünsal, Sayın Kaya,
Sayın Sümer, Sayın Yeşil, Sayın Zeybek, Sayın Bingöl,
Sayın Göker.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekillerimiz lütfen
Genel Kuruldan ayrılmasınlar, sisteme giriş yapabilen
milletvekillerimiz de lütfen pusula vermesinler.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.23
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 51inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.
YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BAŞKAN Pusula veren milletvekillerimiz lütfen
Genel Kuruldan ayrılmasınlar. Arkadaşlar hem pusula verip hem de
sisteme giriş yapmasınlar lütfen.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın İrfan Kartal?
İrfan Bey burada.
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç tarafından, İçişleri Bakanlığının
emanetinde olan MOBESE kayıtlarının hukuk dışı
şekilde servis edilmesinde sorumlulukları olanların ortaya
çıkarılması, demokrasiye darbe niteliğindeki
uygulamaların önüne geçilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 31/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Şubat 2022 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisinin İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17,
22, 23 ve 24 Şubat 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
önerisi
2/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 2/2/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun;
2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23 ve 24 Şubat
2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi,
2 Şubat 2022 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
2 Şubat 2022 Çarşamba günkü
birleşiminde 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 3 Şubat 2022
Perşembe günkü birleşiminde 302 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23 ve 24 Şubat 2022 Salı,
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00e kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa
Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
konuşulurken önerinin gerekçesini açıklamak üzere Grup Başkan
Vekili Sayın Engin Altay kürsüye geldiler MOBESE kameralarını
paylaşmak, insan haklarıyla ilgili, Anayasa'ya aykırı bir
suçtur. diye ifade ettiler. Biz, değerli milletvekili
arkadaşlarımızla o günkü paylaşılan MOBESE
kameralarında ne vardır diye sordurduğumuzda, internette, sosyal
medyada incelediğimizde baktık gördük ki önde bir kar temizleme
aracı yol açıyor, arkada muhtemelen eskort, onun arkasında
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının aracı,
arkasında herhâlde bir eskort daha var. Muhtemelen şöyle bir senaryo
hazırlanmıştı, şöyle bir senaryo
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
MOBESE'ler AKOMun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) MOBESElerden,
MOBESE'lerin kontrolü altında giden
Herhâlde şöyle bir senaryo
hazırlanmıştı: İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanımız karla mücadele konusunda o kadar mükemmel bir
faaliyet gösteriyor ki onu kamuoyuna servis edeceklerdi ama birdenbire nereden
çıktığı belli olmayan, İstanbul'da meşhur bir
balıkçıda Amerika Birleşik Devletleri ya da İngiliz
Büyükelçisiyle yediği balık konusu
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Meçhul
değil, Tayyip Bey sürekli oraya gidiyor, Tayyip Bey sürekli o
balıkçıya gidiyor.
AYDIN ÖZER (Antalya) Tayyip Beyin de gittiği
balıkçı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hangi Büyükelçi
Ali Bey?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Tayyip Bey
sürekli o balıkçıya gidiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ha, Tayyip Bey
2008
Onu söyledi, 2008 yılında Tayyip Bey'in de o
balıkçıda yemek yediğini söyledi.
Amerika veya İngiliz Büyükelçisiyle birlikte
yemek yediği servis edildi. İngiliz Büyükelçisiyle yemek yediği
servis edildi. Sonra birdenbire olay olmaya başladı. Cumhuriyet Halk
Partisi tarafından denildi ki:
Vay efendim, kişi haklarına müdahale ediyorsunuz. Bu, kişisel
verileri korumayla ilgili bir şeyi ihlal ediyorsunuz, Anayasaya
aykırı davranıyorsunuz. Bakın değerli
arkadaşlar, şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
sitesine girin, MOBESE kameraları zaten açık. Ankara Büyükşehir
Belediyesinin sitesine girin, bakın şurada Başkent Mobil diye
bir site var, oraya girin, Ankarada zaten Büyükşehir Belediyesinin
MOBESEleri açık. Senaryo açık ve net, söylüyorum: Sayın
Kılıçdaroğlu... Ha, karıştırdık
İmamoğlu ile Kılıçdaroğlunu, ikisinde de oğlu
var. Sayın İmamoğlu muhtemelen Ben iyi şekilde
çalışıyorum... Çünkü Alplerde kayak yapmaya giden basın
sözcüsü öyle ifade edecekti ama birdenbire bir balıkçı
çıktı. Balıkçıyı da kim yayınladı? diye
sordular, Sayın İmamoğlu bir televizyonda açıklıyor,
diyor ki: Kimin yaptığını ben çok iyi biliyorum.
Eğer bu kimin yaptığını bildiği kişi Cumhur
İttifakından herhangi biri olsaydı sizin trolleriniz ve
Sayın İmamoğlunun bütün yandaşları Vay efendim,
Cumhur İttifakı -böyle böyle- benim sosyal hayatımla ilgili bir
şeyi paylaştı. diye ifade edebilirlerdi.
AHMET KAYA (Trabzon) Trol işi sizde var, sizde!
Maaşlı troller sizde var, isim isim belli!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın
değerli milletvekilleri, üç hafta önce veya dört hafta önce Sayın
İmamoğlunun sosyal medyada paylaştığı bir
şey var...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bir Sayın
Bakana bile İBBden ödeme yaptınız. Ayıptır ya!
AHMET KAYA (Trabzon) 85 bin dolar, devletin,
milletin parası...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hadi inkâr
edin!
BAŞKAN Sayın Ahmet Kaya, Sayın
Aydoğan, lütfen...
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Yürüyen
merdivene ters binen, yürüyen merdivende ters giden bir kedi
paylaşımı var. Bugün Yürüyen merdivende ters giden kimdir ki?
diye sorduğunuzda ilk akla gelen, Sayın
Kılıçdaroğlunun yürüyen merdivende ters gitmesidir; bundan
başka var mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sayın İmamoğlu...
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ne
alakası var Elitaş ya, ne alakası var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kara kedi mi?
diye sordum, Hayır, kırçıllı bir kedi. dediler. Yani
kırçıllı bir kedinin ters binmesini üç hafta önce servis eden
Sayın İmamoğlu, arkadaşları ne diyorlar?
AHMET KAYA (Trabzon) İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin 85 bin dolar parasını kimin cebine koyup yurt
dışına gönderdiniz, onu anlatın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Diyorlar ki:
Bak Kılıçdaroğlu, sen ters biniyorsun, bir de kedi ters
biniyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu,
Sayın İmamoğlunun balıkçıdaki görüntüsünü
yayınlayan kim? İmamoğlu Ben biliyorum. diyor. Eğer o
bildiği Cumhur İttifakından herhangi biri olsaydı muhakkak
açıklardı, siz de üstüne giderdiniz.
Açıklayamadığına göre demek ki ters binen kedi ile ters
binen Kılıçdaroğlunun intikamı olmuş olabilir; bunu
önce kendi içinizde arayın.
AHMET KAYA (Trabzon) Siz o 85 bin doları
açıklayın, 85 bin doları
Hangi hakla verdiniz o parayı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi,
Sayın İmamoğlunun bu birinci sicili değil ki.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İlk sicili
31 Mart 2019da sizi göndermek oldu; sicili odur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Deprem olur,
kayak yapmaya gider; sel felaketi olur, denize gider; kar yolları basar,
balık yemeye gider. Bir belediye başkanının görevi,
bulunduğu beldeye hizmet etmektir.
AHMET KAYA (Trabzon) 8 şehidimizin
olduğu gün davulla zurnayla düğün yaptınız ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bulunduğu
beldeye hizmet eden insanlar da O gün MOBESE kameralarında göründüm.
diye veya Balıkçıda fotoğrafım çekildi. diye bu
işleri yapmaz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul)
Utanmadınız değil mi İstanbulda 2 tane seçim
yaptırmaya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Biz bilmiyoruz
İmamoğlunun balıkçıda ne yaptığını ne
ettiğini.
AHMET KAYA (Trabzon) 13 şehidimizin
olduğu gün Rizede lebaleb kongre yapıyordunuz. Ayıp değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kim servis
ettiyse, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bunu
açıklayabilmeli, açıklamalı.
Ne yaptıklarını az önce Sayın
Altay söyledi: Ya, kim kafa çekiyorsa çeksin. Anlaşılan o ki
Sayın İmamoğlu balıkçıya kafa çekmeye gitmiş.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hazmedemediniz!
Önce sizi yedi İstanbulda İmamoğlu, sizi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kim söylüyor?
Sayın Engin Altay söylüyor.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Tayyip
Erdoğan söylüyor, Tayyip Erdoğan...
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Recep Tayyip
Erdoğan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Ayıp
ediyorsun Elitaş! Çok ayıp, çok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben
söylemiyorum Ali Bey. Sayın Altay Arkadaş, herkesin kafa çekmesiyle
niye ilgileniyorsun? diyor.
AHMET KAYA (Trabzon) İmamoğlu
korkusundan feleğiniz şaştı ya, bir kendinize gelin ya!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Çok
ayıp! Yakışmıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Biz kimsenin
kafa çekmesiyle ilgilenmiyoruz, biz kimsenin özel hayatında ne
yaptığıyla ilgilenmiyoruz.
AHMET KAYA (Trabzon) Aklınızı
başınızdan aldı, aklınızı! Bir tek
İstanbulu değil, aklınızı da
başınızdan aldı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
2010 yılının 6 Mayısını 7 Mayısa
bağlayan gecesi vardı; o gece, kasetlerin ortaya
çıktığı geceydi. İşte, burada Bayram Özçelik
Anayasa oylamalarını yaparken, sizden de bir
arkadaşımız o sayımları yaparken ortaya
çıkmış görüntülerdi. Bu hak değildir, FETÖ benzetmesidir.
diye ifade ettiği, 2013 yılında 17-25 Aralık sürecinde
-sahte olan, düzmece olan- FETÖnün yaptığı kasetleri Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında gösteren Sayın
Kılıçdaroğludur. İnsan haklarına aykırı,
sahte bir belgeyi ortaya koyan Sayın Kılıçdaroğludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET KAYA (Trabzon) Rövanş mı
alıyorsunuz? Rövanş mı alıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - MOBESE
kameralarından böyle rahatsızlık duymasının
geçmişine baktığınızda, 6 Mayısı 7
Mayısa bağlayan 2010 tarihli geceyi hatırlamanızı
tavsiye ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Hukuk diye
ağzını açan Bakanı da gönderdiniz, ne diyeyim ki ben size?
AHMET KAYA (Trabzon) Ağzını açan
Bakanı da gönderdiniz, ne anlatıyorsunuz ya!
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bingöl, buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, hatip konuşmasının tamamını Grup
Başkan Vekilimizin konuşmasının üzerine
kurgulamış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Doğru.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Oysa ben, Mustafa
Elitaş gibi deneyimli bir siyasetçinin bu kadar büyük bir aciz içerisine
düşeceğini tahmin edemiyordum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Âciz değil,
doğruları anlattı, gerçekleri anlattı.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Müsaade ederseniz
kürsüden bütün bu sataşmalara cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) 31 Mart yerel
seçimleri nasıl bir acı yaratmış ki aradan bu kadar zaman
geçmiş, hâlâ bu acıyı içinden atamıyor AK PARTİ. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Siz yirmi yıllık yenilgiyi içinizden atamıyorsunuz ya! Yirmi
yıllık yenilgiyi içinizden atamadınız ya!
TEKİN BİNGÖL (Devamla)
Ağızlarını açtıkları her konuşmada
İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi, başka bir
şey bildikleri yok.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Cevap ver,
cevap.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Konuya gel, konuya.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Sayın
Elitaş, kafa çekecek birini arıyorsanız sizin o Bakara
makaracı büyükelçinizin uçakta 3 bin dolarlık şampanya
içtiği resme bakacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bakara
makaracıya baksın.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) İstanbullu
karı, boranı yedi; İmamoğlu balığı yedi. Siz
ne yapıyorsunuz burada ya, neyi savunuyorsunuz ya?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Sayın
Elitaş, siz eğer bir büyükelçiyle, bir başkonsolos ile
İstanbul gibi büyük bir metropolün Belediye Başkanının
birlikte günler öncesinden planlandıkları bir yemeği dilinize
dolayacaksanız
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Ya, dolayan
sizsiniz, siz!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Öncelikle, mahrem
bir görüşme yapıyorlarsa, gizli kapaklı bir görüşme
yapıyorlarsa, halka açık, herkesin rahatlıkla gidip
oturabileceği bir mekânda yapmazlar. Sizin o kadar kötü kalpli bir
düşünceniz var ki oradan bile medet ummaya çalışıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Kim
servis etti?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Hiç merak
etmeyin, ne yaparsanız yapın, Ekrem İmamoğlu ile Kemal
Kılıçdaroğlunun bu konuda en ufak bir problem
yaşadıklarını hiç kimse iddia edemez.
Başka bir şey daha söyleyeceğim.
Şimdi, o yürüyen merdivene atıfta bulunuyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz
yapmıyoruz, İmamoğlu yapıyor.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Siz, o
atıfta bulunurken benim aklıma da attan düşen Genel
Başkanınız geliyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Önce bu ülkenin millî değeri olan ata binmeyi beceremeyen
Genel Başkanınızın bugün ülkeyi ne hâle getirdiğini
oturup düşünün. El kol hareketi yapacağınıza derdinize
yanın. Ülkeyi batırdınız, çürüttünüz, sömürdünüz; hiçbir
şekilde ama hiçbir şekilde bunu görmüyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bingöl.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ne kadar
zorlandığınızı görüyoruz; bu duruma
düşmüşsünüz, zorlanıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Bingöl ismimden de bahsederek
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin;
bakın, Sayın Elitaşı duyamıyorum, lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Arkadaşlar kime bağırıyor?
ORHAN SÜMER (Adana) Dünkü gazeteleri okudun mu?
Sen oradan laf atacağına Elâzığa git, Elâzığa;
depremzedeler sizi bekliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Bingöl ismimden de bahsederek sataşmada bulunmuştur.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Arkadaşlar, muhatap olmayın.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Başkanım,
karı, boranı, fırtınayı İstanbullu yedi;
balığı İmamoğlu yedi.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin;
bakın, Sayın Elitaşı duyamıyorum, lütfen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Bingöl ismimden bahsederek sataşmada bulunmuştur, Genel
Başkanımıza sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Arkadaşlar, rica ediyorum;
bakın, Grup Başkan Vekilini duyamıyorum, lütfen.
7.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve AK PARTİ
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Değerli
arkadaşlar, bu meselenin ortaya çıkması az önce
anlattığım hikâyenin bir unsuru. Bakın, Sayın
İmamoğlunun aracının önünde kar temizleme aracı,
açıyor yolları, gidiyor. Nereye gidiyor? İstanbul halkına
hizmet etmeye zannediyoruz, meğer balıkçıya gidiyormuş.
ORHAN SÜMER (Adana) Ne güzel işte.
AHMET KAYA (Trabzon) Ee, ne var bunda? Siz
gitmediniz mi hiç balıkçıya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi,
buradaki mesele, Sayın İmamoğlunun balıkçıdaki
fotoğrafını yayınlayan kim?
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş)
İçişleri Bakanı, İçişleri Bakanı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Siz bunu
Sayın İmamoğluna sorun, Sayın İmamoğlu bunu
açıklasın. Bir siyasi kişilik ama açıklamıyorum.
diyor. Eğer Cumhur İttifakından birisi varsa bunu çok rahat
açıklaması gerekirdi.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) MOBESE,
İçişleri Bakanına bağlı Sayın Elitaş, Valiye
bağlı, Emniyet Müdürüne bağlı.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Ya, cuma
namazına bile 60 tane koruma arabasıyla gidiyorsunuz, Allahtan
korkun ya! Allahtan korkun, Allahtan!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şunu
takdirle söylüyorum: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı;
sizi, Cumhuriyet Halk Partisini kendi emellerine alet etti, burada gündem
hâline getirdiniz, kendi aranızdaki meseleyi kendiniz çözün. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin İmamoğlunun balıkçıda yediği
yemekle değil
Aslında, sizin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel
Başkan Yardımcınız, balıkçıda yemek yediğini
bilmiyor, Genel Başkanınız, balıkçıda İngiliz
Büyükelçisiyle yemek yediğini bilmiyor. Nereden öğreniyor?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Bizde demokrasi
var, sizin gibi tek adam rejimi yok. İzin almadan lavaboya bile
gidemezsiniz. Lavaboya bile gidemezsiniz izin almadan. (AK PARTİ
sıralarından Hadi oradan! sesleri)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Birileri
tarafından servis edilmesiyle öğreniyor. O servis eden kim?
İşte, siz onu kendi içinizde sorgulayın. Eğer
bilmiyorsanız Genel Başkanınıza sorun, yok eğer ona da
inanmıyorsanız gidin, Sayın İmamoğluna sorun,
İmamoğlu o balıkçı fotoğraflarının kim
tarafından servis edildiğini çok iyi bir şekilde muhakkak
biliyordur.
VELİ AĞBABA (Malatya) İmamoğlu
sizin gibi haram yemiyor, haram!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Millet açlıktan kırılıyor, açlıktan, Elitaş,
İmamoğlunu bırak, açlıktan
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Bingöl, Genel Başkanımız İstanbulda o balıkçıya
gitmiştir.
AHMET KAYA (Trabzon) Musluklar kesildi, derdiniz
o, derdiniz; musluklar kesildi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) İzin
almadan su içebiliyor musunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) İmamoğlu
sizin gibi haram yemiyor, haram!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bazıları
da gitmiştir, İstanbulda yaşayanlar da gitmiştir, iyi
balık yaptığı söylenir, tavsiye edilir ama biz hangi
balıkçıya gittiğiyle ilgili incelemiyoruz, düşünmüyoruz,
bakmıyoruz.
Siz kedi meselesini
O ters yürüyen kediyi servis
eden biz değiliz kardeşim. Ters yürüyen Kılıçdaroğlu,
ters yürüyen kedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İmamoğlu diyor ki: Türkiye'de 2 kişi yürüyen merdivene ters
biner. Biri Kılıçdaroğlu, biri kedidir.
Kılıçdaroğlundan Cumhurbaşkanı olmaz.
VELİ AĞBABA (Malatya) İmamoğlu
sizin gibi haram yemiyor, Elitaş, haram!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17,
22, 23 ve 24 Şubat 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet, İYİ Parti Grubu
adına Sayın Bedri Yaşar.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Unuttunuz;
sağ eliyle mi yemiş, sol eliyle mi?
AHMET KAYA (Trabzon) Kul hakkı, kul
hakkı, asıl mesele kul hakkı.
BAŞKAN Hatibi çağırdım
Sayın Bingöl.
Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Başkanım, savunma yapacak, olmaz Sayın Başkan.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Arkadaşlar, fotoğrafı servis eden, CHPnin 13üncü
katıdır.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, olmaz. Konuya dönmeyeceksin Başkanım, olmaz.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan çünkü sataşmalarda bulundu
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, açıklama yapıyor, hatibi çağırmanıza
gerek yok. Yapma Sayın Başkanım, ayıp oluyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ya,
grup adına konuşacaksınız zaten. Tekin Bey, grup adına
konuşacaksınız zaten. Grup adına
konuşacaksınız şimdi üç dakika.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Arkadaşlar, sizin
için zor bir durum, anlıyoruz onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, ben grup
adına konuşuyorum, sizin grup adına konuşmacınız
var zaten. Ben sataşmadan almadım, grup adına konuştum. Sen
de grup adına şimdi konuş.
BAŞKAN Arkadaşlar, hiçbir şey
duyamıyorum müsaade edin ya.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Gerek yok burada
bırakalım. Yiyen yediğiyle kaldı ya.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Servis
yapanın ismini söylemiyor, niye konuşacak? Servis yapanı
söylemiyor.
BAŞKAN Arkadaşlar, hiçbir şey
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Boş verin, yiyen
yediğiyle kaldı arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın Yaşar, buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ
YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Servis
yapan, 13üncü kat.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Mübarek üç
aylarınızı ve yaklaşan Regaip Kandilinizi de şimdiden
tebrik ediyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
13üncü kat servis yapan.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Turfanda!
BEDRİ YAŞAR (Devamla) E, tabii,
Sayın Grup Başkan Vekilimizin verdiği önergede
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın hatip
kürsüde. Rica ediyorum, lütfen arkadaşınıza saygı gösterin.
Rica ediyorum.
Buyurun Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Tekrar
başlatır mısınız Başkanım?
BAŞKAN Başlatırım Sayın
Yaşar, siz devam edin, buyurun, sorun yok.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, AK PARTİnin verdiği grup önerisi diyor ki
Çalışma saatlerini düzenleyelim. Ama Sayın Grup Başkan
Vekiliniz buraya çıktı, çalışma saatleriyle ilgili hiçbir
şey söylemedi, bambaşka konulardan bahsetti. Dolayısıyla,
bakın, biraz önce yoklama oldu, yoktu, tekrar geldiniz.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum)
Ya, siz kendi grubunuza bakın ya!
BEDRİ YAŞAR (Devamla) Eğer
çalışacaksak gerçekten buna dikkat edelim gerisi Mecliste
tartışılsın. Bu konulara girdiğiniz an bu işlerin
altından kalkamayız. Ben de bunu vesile bilerek bugün size özellikle
Çarşamba Şeker Fabrikasından bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, içinizde Samsun
milletvekillerimiz de var, Çarşamba Şeker Fabrikası, şu an,
Sayın Başkanım, özelleştirme kapsamından
dışarıya çıktı. Eğer biz geçtiğimiz yıl
Çarşamba Şeker Fabrikasına 25 milyon TL ayırmış
olsaydık, bugün Çarşamba Şeker Fabrikası
çalışıyor olacaktı ama bugün maalesef geçen yıl
yapamadığımız yatırımı bu sene 60 milyon
olarak yapacağız ki Çarşamba Şeker Fabrikası
çalışsın.
Bakın, bugün, bu fabrikaların çoğunu
özelleştirdiniz, elinizde kalan üç beş tane şeker
fabrikası, eğer onlar da olmasaydı
Bugün Türkiye'deki
şeker fiyatını ben size söyleyeyim: Türkiye Şeker
Fabrikalarında 50 kilogramlık şekerin fiyatı 265 TL, özelleştirdiğiniz
fabrikalarda 1 çuval yani 50 kilogramlık şekerin fiyatı 450 ve
530 lira arasında değişiyor. Dolayısıyla bunlar
regülasyon görevi gören kurumlar. Çarşamba Şeker Fabrikasıyla
ilgili yatırımın bir an önce yapılması lazım.
Bakın, önümüzde mart ayı var, mart ayında ekim başlayacak,
maalesef şu an ne olacağına dair bir fikir yok. Bugün böyle bir
fabrikayı 150-200 milyon dolardan aşağı yapmanın
imkânı yok yani bugünkü dar günlerde bundan daha rantabl, bundan daha
verimli bir yatırım yok.
Buradan biz Hükûmeti tekrar uyarıyoruz.
Çarşamba Şeker Fabrikasının yani Türkiye Şeker
Fabrikalarının yönetimi henüz oluşmuş değil; bununla
ilgili bir bütçenin ayrılıp ayrılmadığına dair
gündemde de bir şey yok. İktidar partisinden milletvekillerimizle de
görüşüyoruz, Şeker Fabrikaları Genel Müdürümüzle de
görüşüyoruz.
Ben buradan bir kez daha uyarıyorum çünkü bugün
doğudaki fabrikaların önemli bir kısmı kapalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum
Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Bu
yatırımı tamamlayacak yine Türkiye Şeker Fabrikalarına
bağlı EMAF yani Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası ve yine
Türkiye Şeker Fabrikalarına bağlı makine fabrikaları
bu revizyonu kendileri yapıyor. Doğudaki şeker fabrikaları
da kapalı olduğuna göre bugün onlardan alacağımız
destekle Sayın Başkanım, Çarşamba Şeker
Fabrikasını devreye alabiliriz. Geri dönüşüne
baktığınız zaman hakikaten bu yatırım üç beş
yılda kendini geriye çevirir. Türkiye'nin en genç fabrikalarından
biridir Çarşamba Şeker Fabrikası, bin kişilik istihdam
sağlıyor. Bununla beraber, şeker kamışından
şeker üreten Türkiyedeki tek fabrikadır yani bu, millî bir
meseledir. Dolayısıyla, buna bir an önce gerekli
yatırımın ayrılması sizin görevinizdir.
Bakın, biz buradan sizi olumlu olarak
uyarıyoruz, diyoruz ki: Bir an önce yönetimini oluşturun, bununla
ilgili 60 milyonu da ayıralım, bu fabrika da devreye girsin diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
Başkan, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın Bingöl, buyurun,
şimdi dinleyeceğim sizi.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sataşmadan
dolayı söz istiyorum çünkü
BAŞKAN Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bingöl, bu sözü hemen
isterseniz ben veririm ama sizden bir tepki olmayınca ben Sayın
Yaşarı çağırdım kürsüye. Biraz işte, şeyi
kaçırmamak gerekiyor burada, zamana karşı
yarışıyoruz.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
8.- Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın
milletvekilleri, az önce Elitaş, AKP grup önerisi üzerine söz aldı,
kürsüye geldi. Acaba bu grup önerisiyle ilgili bırakın bir cümle, tek
kelime sarf etti mi? Acı büyük çünkü Ekrem İmamoğlu, AKPnin
kimyasını bozmuş, kimyasını. (CHP
sıralarından alkışlar) Oturup kalkıyorlar, başka
düşündükleri bir şey yok. Memleket kan ağlıyor, enflasyon
almış başını gidiyor, işsizlik dağ kadar
büyük ama onların derdi Ekrem İmamoğlu.
Sayın Elitaş, o fotoğrafı kim
yayınladı biliyor musunuz? Sizin o MOBESE kameralarını
talimatla idare eden Bakanınız, trolleriniz; sizin trolleriniz bütün
bu çirkinlikleri yapıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ne
alakası var ya?
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Gelelim
başka bir meseleye.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Maval
okumayın!
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Bizde biat
kültürü yok, bizde talimatla emir erliği yok, bizde demokrasi var. Onun
için, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı herhangi bir
şekilde legal bir mekânda yemeğe gittiğinde Genel Başkan
Yardımcımıza ya da bir başkasına talimatla, izin
alıp, icazet alıp gitmeyecek. O, size mahsus bir şey. Siz biat
kültürünü içinize kadar işletmişsiniz, hiçbir yere izinsiz
gidemezsiniz; tarafsız, bağımsız, kendi özgür
iradelerinizle siyaset yapma yeteneklerinizi yitirmişsiniz. Onun için,
dönün, Ekrem İmamoğlunun İstanbulda yaptıklarına
bakın. İstanbul halkı son derece mutlu ve memnun. Bunu, sizin de
yaptırdığınız bütün anketlerde 23 Haziranda, 31 Martta
aldığı oyların çok üstünde oy alarak siyasetini sürdürüyor;
başarısını devam ettirecek. Siz oturun, derdinize
yanın. (CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sizde
biat kültürü yok, bayat kültürü var. Sizde bayat kültürü var, bayat!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ)
Domates!
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17,
22, 23 ve 24 Şubat 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına sayın Saffet Sancaklı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Arkadaşlar işportadan geldiği için normaldir yani.
BAŞKAN Arkadaşlar, müsaade edin,
bakın, hatip kürsüde, Sayın Sancaklı; sizi bekliyor yani.
Buyurun Sayın Sancaklı.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim ve bizleri televizyonları başında izleyen büyük
Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, niye çıktım kürsüye ben? Bir
zamandır, bu Katara gönderilecek olan polislerimizle ilgili, güvenlik
güçlerimizle ilgili, herhâlde biraz bilgi eksikliğinden dolayı burada
birtakım konuşmalar oluyor; ben de biraz bilgi vermek istedim. Bir de
Sayın Utku Çakırözer konuştu bu konuda, bir de bir kelime
kullandı orada; o kelimeyi de kabul etmedim, onu açıklamak istiyorum
size.
Şimdi, konu şu: Bildiğiniz gibi bu
sene Katarda Dünya Kupası var. Dünyanın orayı hak eden 32 tane
en önemli ülkesi oraya gelecekler ve bir Dünya Kupası yapılacak.
Bütün dünyanın kameraları, bütün dünyanın gözü, 8 milyara
yakın insan, o Dünya Kupasını seyredecek. Maalesef biz
şimdilik katılamadık futbol takımı olarak fakat
Katarın böyle bir güvenlik tecrübesi yok, böyle bir koruyucu tecrübesi
yok, küçük bir ülke, yeterince ekibi yok, bu yüzden duyurdular ki: Bu Dünya
Kupasını kim korusun? Çünkü neticede dünyanın en önemli
insanları, en önemli futbolcuları orada olacak, dünyanın gözü
orada olacak ve 3 tane ülke buraya müracaat etti; bir tanesi İtalya, bir
tanesi Fransa, bir tanesi Türkiye. Bu, bir ülke için çok prestijli bir iş.
Bütün dünyanın gözünün olduğu yerde o Dünya Kupasını hangi
ülkenin güvenlik güçleri koruyacak, güvenliği sağlayacak ve
İtalya ile Fransa müracaat etti ve çok da kulis yaptılar ama Katar
bunu Türkiye Cumhuriyetine verdi. Yani biz Dünya Kupasında şimdilik
yokuz oynamak için ama bizim polisimiz orada Dünya Kupasını
koruyacak ve orada arkasında, önünde Katar polisi yazmayacak.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Ay
yıldızlı bayrak olacak.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Orayı ay
yıldızlı bayrağımızın olduğu Türk
polisi koruyacak. Bu, çok prestijli bir iştir. Bize verilmiş
olması ve Türkiye Cumhuriyetinin Emniyet güçlerinin orada olması,
bizim için aslında çok gurur verici bir konudur. Evet,
eleştirebilirsiniz, Hükûmeti eleştirebilirsiniz ama bu konuda lütfen
eleştiri yapmayın çünkü bu konu, Türkiye için önemli bir konudur.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bodyguard diyorlar.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Takımımız
şimdilik gidemedi ama bizim güvenlik güçlerimiz orada bir ay boyunca Dünya
Kupasının güvenliğini sağlayacaklar.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) Oraya
bilimle gidelim, oraya sporla gidelim, oraya sanatla gidelim, odur prestijli
iş.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) İnşallah
futbolla da gideriz Dünya Kupasına ama şimdiki durum bu.
TURAN AYDOĞDU (İstanbul) Ya da Dünya
Kupasını biz organize ederiz.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Sayın Ufuk
Çakırözerin bir kelimesine takıldım biraz.
ERKAN AYDIN (Bursa) Utku
Utku o.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Tutanaklardan okuyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bodyguard diyor.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Diyor ki: Saray
iktidarı, Katara 3.200 polis gönderecek. Gerekçe: Dünya Kupası
finallerinde bodyguardlık yapsınlar. diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) Şimdi, Hükûmeti
eleştirebilirsiniz, siz muhalefet partisisiniz, ona hiçbir diyeceğim
yok, bizi de eleştirebilirsiniz ama Türkiye Cumhuriyetine bodyguard
demek, pek vatansever bir cümle olmasa gerek, ben bunu kabul etmiyorum, önce
onu söyleyeyim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu kelimeler, Türkiye Cumhuriyetinin prestijini sarsacak
kelimelerdir. Eleştirin tabii, buyurun, eleştirin, herkes herkesi
eleştirebilir ama ülkeyle ilgili konuşurken... Bu Türkiye Büyük
Millet Meclisini dünyanın çeşitli yerlerinden seyrediyorlar. Bizim
oraya gidecek polisimize, bizi temsil edecek olan güvenlik güçlerimize
bodyguard denilmesini ben veya hiçbir vatansever kabul etmez. Onun için, bu
konuda da böyle bir sitemimi dile getirmek istedim, biraz da bilgi vermek
istedim.
Teşekkür ederim, sağ olun. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Kani Beko.
Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı bir televizyon
programında Muhalefet belediyelerine yardım
yapmadığımız yalandır." dedi. Madem yalan,
İzmir yıllardır projelere ödenek beklerken, son üç yılda
İzmirden 271,8 milyar TL vergi alırken
karşılığında İzmire neden sadece 5,61 milyar TL
yatırım yapacaksınız? Adalete bakın!
15 Ocak tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2022
Yılı Cumhurbaşkanlığı Yatırım
Programında ulaşım başta olmak üzere İzmirin turizm
ve ihracat potansiyeli için milyarlarca lirayı bulan projelerine sadece
bin ve 10 bin TL gibi sembolik bütçeler ayrıldı. Sözleşmesi 10
Haziran 2012 tarihinde imzalanan Ankara-İzmir YHT Projesinin temeli 21
Eylül 2013 tarihinde atıldı. İlk olarak 2015 yılında
tamamlanacağı açıklanan ancak daha sonra 2018e kalan, sonra da
her yıl ertelenen
Ödemiş-Kiraz Demiryolu Projesine dört
yılda ayrılan kaynak sadece bin lira. İzmir Adnan Menderes
Havalimanının maliyeti Cumhurbaşkanlığı
Yatırım Programında 180 milyon lira, projesine de maalesef bin
lira -tahsis- kaynak ayrıldı. Tarımsal üretim için gerekli
kaynak yok. Tunç Soyerin vizyonuyla İzmir Büyükşehir Belediyesinin
geliştirdiği tarım sektörü Beydağ Tarımsal Sulama
Projesi tutarı 2 milyar lira, 2022 yılında ayrılan pay
sadece bin lira. Kemalpaşa Yiğitler Barajı ve sulama göleti için
gerekli tutar 350 milyon lirayken 2022 yılında ayrılan pay 20
milyon lira. 2025 yılında bu proje zor biter. Bakırçay
Ovaları Tarımsal Sulama projesi için gerekli tutar 1 milyar 250
milyon lira, ayrılan pay sadece 25 milyon. Bergama Bölümçam Sulama Projesi
için gerekli tutar 126 milyon lira, ayrılan pay 1 milyon lira; İzmir
Jeotermal Seracılık Organize Sanayi Bölgesi toplam tutarı 258
milyon lira, ayrılan kaynak 2 bin lira; İzmir ve Ankarada
kurulması planlanan veteriner ürünleri kontrol merkezi toplam tutarı
470 milyon lira olmasına rağmen ayrılan bütçe, maalesef, 2 bin
lira.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
Buyurun.
KANİ BEKO (Devamla) AKP Genel
Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İzmirlilere
yaptığın ekonomik baskıyla, değil senin
adayların, İzmir Büyükşehir Belediyesine sen bile aday olsan
İzmirde, buradan bir kez daha söylüyorum: Nal toplarsın, nal
toplarsın, nal toplarsın.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Hadi oradan!
KANİ BEKO (Devamla) 665 milyon lira olan 30
kilometrelik yüksek standartlı demir yolu projesinin tamamlanması
için 2018 yılında yatırım programına alınan proje
için dört yılda ayrılan kaynak bin lira, 2026 yılında
bitecek.
Son olarak şunu söylüyorum; bu ata binenlerle
ilgili ben de bir şey söylemek istiyorum: Sevgili arkadaşlarım,
değerli yol arkadaşlarım; aslında ata binen, attan
düşenin arkasından değil; ata binip de silah
arkadaşlarıyla birlikte Ulusal Kurtuluş Savaşını
veren ve güzel vatanı bize emanet eden Mustafa Kemal Atatürkün yolundan
gidin, arkasından gidin diyorum, sizleri sevgi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) Atatürk sizi
reddetti, reddimiras!
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gündemin Seçim" kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Komisyonlarda boş bulunan
bazı üyelikler için seçim yapacağız.
Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Balıkesir
Milletvekili Pakize Mutlu Aydemir aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.- Dijital Mecralar Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Dijital Mecralar Komisyonunda boş
bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için
İstanbul Milletvekili Özgür Karabat aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Eskişehir Milletvekili Emine Nur
Günay aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime otuz
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.19
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 51inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Konya Milletvekili
Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi
(2/4056) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57
Milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
302) (X)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
20 Ocak 2022 tarihli 49uncu Birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde gruplar adına ilk
konuşma yapılmıştı.
Şimdi söz sırası İYİ Parti
Grubu adına Sayın Şenol Sunatın.
Sayın Sunat, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Ankara) İktidar uyuyor mu
Sayın Başkan?
BAŞKAN Buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL
SUNAT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302
sıra sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'nin geneli
üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifini savunan
iktidar milletvekilleri ki Millî Eğitim Komisyonu Başkanı bile
bu teklifi tarihî bir gelişim olarak nitelendirdiler; güler misiniz,
ağlar mısınız? Çocuklarımızı yetiştiren
yaklaşık 1 milyon 200 bini aşan öğretmenlerimize hiç
değer vermediğinizi, her konuda olduğu gibi öğretmenlerin
aklıyla alay ettiğinizi zannediyorsunuz. Bu kanun teklifini geri
çekin ve doğru dürüst bir meslek kanununu gelin, birlikte
hazırlayalım. Öğretmenlerin, eğitimin
paydaşlarının, eğitim sendikalarının, eğitim
uzmanlarının görüşünü almadan öğretmenlik gibi ihtisas
mesleğini, kapsamlı bir mesleği 12 maddelik Öğretmen
Meslek Yasası adıyla düzenlemeye kalkmak, sonunda konuyu eğitim
öğretim tazminatı ve ek göstergeye indirgemek, onu da şarta
bağlamak ve 2023e ertelemek, eğitime ve öğretmene hiç
değer verilmediğinin somut göstergesidir.
Öğretmenler yıllardır bu yasayı
bekliyor sayın milletvekilleri. Öğretmenlik Meslek Kanunu
öğretmenlik ekosisteminin bileşenlerini bir bütün olarak
kapsamalı ve rollerini doğru tanımlamalıdır.
Eğitimde en önemli rol ve kilit olan öğretmenliğin statüsü,
rolün önemine verilen değer olmalıydı ama siz ne okullara ne de
öğretmenlere değer vermiyorsunuz. Öğretmenlik mesleğinin
statüsü böyle yükseltilmez. Bu teklife basit bir mevzuat düzenlemesi bile
denilemez. Bu teklifin 3, 4, 5 ve 6ncı maddeleri, 1739 sayılı
Milli Eğitim Temel Kanununda bulunan ve bu teklifle kaldırılan
43üncü ve 45inci maddelere ekleme ve çıkarmalar yapılarak
düzenlenmiştir. Üstelik, kaldırılan 43 ve 45inci maddeler daha
kapsamlı ve daha hukukidir yani bu meslek kanunu diye getirdiğiniz
kanun yerine 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda
değişikliğe gitmiş olsaydınız belki daha iyi
olurdu ama burada gelen yeni bir şey 3600. Yani uzun yıllardır
öğretmenlere, polislere, din görevlilerine, hemşirelere vermiş
olduğunuz söz üzerine, 3600 ek gösterge ve eğitim öğretim
tazminatını düzenleyen maddeler yenilikmiş gibi gözüküyor. Kanun
teklifindeki tek olumlu gelişme, öğretmenlere tanınacak bu 3600
ek gösterge düzenlemesidir. Bu teklif içinde olmadan da öğretmenlere 657
sayılı Kanuna ek yapılarak 3600 ek gösterge hakkı tanınabilirdi
zaten. 3600 ek gösterge düzenlemesi ile eğitim ve öğretim
tazminatını düzenleyen ilgili maddenin 2023 yılında
yürürlüğe girecek olması da ayrı bir garabettir. Burada
yapılan siyasi popülistliktir, burada yapılan tatlı su
kurnazlığıdır.
Sayın milletvekilleri, öğretmenliği
ilgilendiren 657, 1739, 222 sayılı Kanunlar ve 652 sayılı
KHK gibi muhtelif hukuki düzenlemelerin arasına bir yenisini daha
katıyorsunuz. Derli toplu, yekpare bir meslek kanunu çıkarma
fırsatını kaçırıyoruz. Hadi diğer ülkelerin
öğretmenlik meslek kanunlarına bakılmadı; ya,
doktorların, avukatların, mühendislerin meslek kanununa da mı
bakılmadı? Eğitim sendikalarının, eğitim
platformlarının detaylı olarak hazırladığı
taslaklar da mı ilginizi hiç çekmedi?
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin İçtüzüğünün 38inci maddesi uyarınca Komisyonlar,
kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna
aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler.
Bu teklif, Anayasanın 2nci maddesinde vücut bulan hukuk devleti ilkesi,
kanun önünde eşitliği düzenleyen 10uncu maddesi, eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevini düzenleyen 42nci maddesi ve
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık
ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. hükmünü
öngören 128inci maddesi başta olmak üzere, aslında tüm temel hak ve
hürriyetler, kişi hak ve ödevleri, sosyal hak ve ekonomik haklar ve
ödevler yönünden; kısaca, Anayasanın eğitim hakkına
verdiği değer yönüyle öncelikle Anayasa Komisyonunda incelenmesi
gerekirdi. Hukuk devleti olmanın en önemli göstergesi belirliliktir, bu
kanun teklifinde belirlilik hiçbir maddede yoktur.
Evet, sayın milletvekilleri, bu teklifte,
Öğretmenlik Meslek Kanununda beklenen ve bulunması gereken, meslek
standartlarını ortaya koyacak, mesleğin görev ve
sorumluluklarını belirleyecek; öğretmen haklarını
iyileştirecek, öğretmenlerin toplumsal statülerini ve
saygınlığını yükseltecek, sözleşmeli, ücretli
öğretmenliğin ve ayrıca PIKTES öğretmenlerinin bile
durumlarının netleşeceği kadrolu öğretmenliği
kurumsallaştıracak hiçbir madde yoktur. Yine bu teklifte,
çalışma şartlarının zorlu olduğu bölgelerde
öğretmen istihdamını ek haklarla özendirecek, nitelikli
öğretmen yetiştirilmesi ve hizmet içinde geliştirilmesini
sağlayacak, ek görev ve ek ders ücretlerine dair hükümler içerecek,
liyakate dayalı kariyer yapmalarını sağlayacak,
öğretmenliğe atanmada mülakatı kaldıracak, adil bir atama
ve nakil sistemini teşkil edecek, disiplin hükümlerini ortaya koyacak,
öğretmenlerin şiddete karşı korunmasını
sağlayacak, özel eğitim kurumlarındaki öğretmenlerin
durumlarını da kapsayacak, denetim ve eğitim yöneticiliğine
geçiş şartları, görev ve sorumluluklarının olduğu
hiçbir maddeye rastlanmamıştır. Sözde, bu teklif Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşüldü,
verdiğimiz tüm değişiklik önergeleri reddedildi çünkü
zatımuhterem böyle geçmesine mi karar verdi? (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, 3 Aralık 2021
tarihinde 20. Millî Eğitim Şûrasında Sayın Erdoğan
Sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmen
ayrımını da ortadan kaldırıyoruz. dedi ve Mazeret
tayinleri başta olmak üzere, sözleşmeli öğretmenlerimiz kadrolu
öğretmenlerimizle aynı haklara sahip olacaklar.
açıklamalarında bulundu ve tabii, bir kesim, sözleşmeli
öğretmenliğin kalktığını zannetti, bir kesim ise
bu parçalanmış aile yapısının artık sona ereceğini
düşündü. Öğretmenleri her zaman olduğu gibi
kandırdınız. 652 sayılı KHKde sözleşmeli
öğretmenler ibaresinden sonra gelmek üzere, tayin gerekçesi, can
güvenliği ve sağlık mazeretlerine dayandırıldı.
Evet, bu önemli bir şey ama mazeret tayinine aile bütünlüğü
nasıl girmez? Kısaca, sözleşmeli öğretmenlere eş
durumlarından tayin hakkı verilmiyor.
Aynı işi yapan öğretmenlerin
farklı statülerde çalıştırılması öğretmenlik
mesleği açısından onur kırıcı bir durumdur.
Kadrolu-sözleşmeli ayrımının kaldırılmasının
tek yolu sözleşmelilerin kadroya alınmasıdır. Benzer
şekilde, kadro sınırlılığı yani bütçe
yetersizliği gibi nedenlerle ücretli öğretmen veya vekil
öğretmen uygulaması da asla kabul edilemez. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar) Ücretli öğretmen sayısı
85 bini geçti. 115 bin norm açığı var. Atanmayan
öğretmenlerin sesini maalesef duymak istemiyorlar. İki gün önce,
atanamayan Murat Öğretmen intihar etti. Tüm eğitim sendikaları,
başkanları, temsilcileri hiç durmadan anlatmaya
çalışıyorlar. Daha dün bir sendikanın yöneticileri polis
zoruyla uzaklaştırıldı; bir basın açıklaması
yapıp en azından imzaları Meclise sunmak istemişlerdi.
Böyle bir demokratik ülke olabilir mi sayın milletvekilleri?
Evet, teklifin 4üncü ve 5inci maddeleriyle,
öğretmen atamalarında mülakatın devam edeceği
görülmektedir. Öğretmenliğe kabul sürecinde mülakat sistemi
kesinlikle kaldırılmalıdır. (İYİ Parti ve CHP
sıralarından alkışlar) Genç insanların psikolojisini
bozdunuz. Bu gençlerin yaşadıklarını yakından takip
ediyoruz ve içimiz sızlıyor. Devlete ve ülkelerine karşı
güvensizlik yaşıyorlar, hak gasbına uğruyorlar, çözüm
bulamıyorlar. Kendilerinden şüphe eder hâle getirildi Anadolunun zor
şartlarda okuyan bu evlatları.
Adalet mülkün temeli diyoruz sayın
milletvekilleri. Adaletsizliğe uğramaları bir yana,
insanların zihinlerinde adaletten yana şüphe uyandığında
mülk sallanmaya başlar. Bırakın sallanmayı, mülk
yıkılıyor. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
KPSSden en yüksek puanları alıp mülakatta
eleniyorlar, vicdanlarınız hiç sızlamıyor mu sayın
milletvekilleri? Dün mülakat mağduru öğrenciler saatlerce, ayazda,
Millî Eğitim Bakanlığı önünde beklediler, bekletildiler,
bir açıklama beklediler. Bir salon da mı yoktu bu öğrencileri
içeri alıp açıklama yapmak için? Yazıklar olsun diyorum.
Öğretmenlik gibi son derece kutsal olan bir
mesleğin hiçbir nesnel ölçütü olmayan mülakat sisteminin süzgecinden
geçirilmesi adaletsizliğin en büyüğü değil midir? Mülakatın
liyakate değil biate yönelik olduğu kanaati herkese hâkim oldu bu
ülkede.
Gündemde olduğu için söylüyorum Millî
Eğitim Bakanlığı Bir ay içinde 5.500 yeni ana
sınıfı açtık. diyor. Şubat ayında da bunu 10
bine tamamlayacaklarmış. Son bir ayda okul öncesine atama
olmadığına göre bu sınıflarda eğitim verenler
kimler? Yine, köle gibi çalıştırdığınız
ücretli öğretmenler mi? Sayın Bakan, okul öncesi öğretmenleri
atama bekliyor. Okul öncesi için ilk etapta en az 10 bin atama yapın.
Evet, teklifin 5inci maddesi en büyük belirsizlik.
Aday öğretmenlerin adaylıklarının
kaldırılmasında oluşturulacak adaylık
değerlendirme komisyonunun kimlerden ve nasıl oluşacağının,
çalışma usul ve esaslarının ana hatlarıyla da olsa
açıklığı yoktur. Süreç yönetmeliğe havale
edilmiştir. Kanunda belirtilmeyen bir sürecin yönetmelikle belirlenmesi
keyfîliğe açık bir durum oluşturmaktadır. Bu komisyon
mesleğe girişteki mülakat komisyonları gibi mi olacak sayın
milletvekilleri? Oluşacak komisyon değerlendirmelerinde yine,
yandaş, vakıf, sendika, dernek listeleri mi devreye girecek? Gelsin
baskılar, gelsin mobbing uygulamaları.
Kanun teklifinin 6ncı maddesi, öğretmen
kariyer basamakları uygulaması. Evet, yeni değil, 1739
sayılı Kanunda olduğu gibi 3 kariyer basamağından söz
edilmekte. 2006 yılında uzman öğretmen ve
başöğretmen tanımları yapılmış. O dönem
83.350 uzman öğretmen ve doktoralı yaklaşık 200
öğretmene başöğretmen unvanı verilmiş ama Anayasa
Mahkemesi kararıyla uzman öğretmenlik sınavı ondan sonra
kaldırılmış. Bu sınav bir daha
yapılmadığı için sınava giremeyen diğer
öğretmenler maddi ve manevi yönden mağdur olmuşlardır. Bu
durum öğretmenler arasında on altı yıl süren büyük bir
huzursuzluğa sebep olmuştur. Yani yapmış olduğunuz bu
yanlışı yine bir yanlışla devam ettiriyorsunuz.
Teklifte diyor ki: Uzman öğretmenlik için on yıl görev yapmak ve yüz
seksen saat; on yıl uzman öğretmen olup, iki yüz kırk saat
mesleki gelişime yönelik eğitime tabi tutulup sonra sınav
yapılması ve 70in üzerinde puan alınması.
Şimdi, ayrıca, uzman ve
başöğretmenlere de birer derece verilecek. Lisansüstü eğitim
gören öğretmenlerin sınavlardan muaf tutulacağı söyleniyor.
Yani kariyer basamakları adı altında ifade edilen bu zaman
planlamasının neye göre belirlendiği anlaşılmayan bir
durum. Bahsi geçen eğitim programlarının ne olduğu,
uzunluğuna bakılırsa ne zaman ve nerede tamamlanacağı
tam bir belirsizliğe işaret etmektedir. Şu anda, Millî
Eğitim Bakanlığında on yılını doldurmuş
yaklaşık 500 bin öğretmen uzmanlık sınavına
girebilecek ve mevcut 75 bin uzman öğretmen ise kanun yürürlüğe
girdikten sonra başöğretmen adayı olabilecek. Yine,
hazırlanan yönetmeliklerle kariyer basamaklarının
sınırlı mali kadrolara bağlanacağı görülmektedir.
On altı yıldır verilmeyen ve sınavı yapılmayan
bir sistemde, zaten hizmeti yirmi yılı aşmış olan
öğretmenlere imtihanı kazanarak uzman öğretmenlik verilse bile
başöğretmenlik için on yıl daha beklemeleri gerekeceğinden,
bu haktan yararlanmaları ancak emeklilikleri döneminden sonra mümkün
olacaktır. Bu durum eşitlik ilkesine uyuyor mu? Teklifte bir yandan
yüksek lisans ve doktora eğitiminin teşvik edildiği söylenirken,
ülkenin dört bir yanında görev yapan öğretmenlerimize bu imkânın
eşit şekilde tanındığından söz etmek mümkün
müdür? Biz İYİ Parti olarak diyoruz ki: Sınav
şartını kaldırın. Öğretmenlik zaten bir ihtisas
mesleğidir, kıdemi dolan her öğretmen ilgili tazminatlardan
yararlanmalıdır. Uzman öğretmen, başöğretmen
demeniz de gerekmiyor; on yılını doldurmuş, belirli hizmet
içi programlarını almış, sicil temiz, sosyal sorumluluk
projelerinde görev almış her öğretmene bin lira da verin, 1
derece de verin, 2 derece de verin, 2 bin lira da verin. (İYİ Parti
ve CHP sıralarından alkışlar) Lisansüstünü teşvik
etmek mi istiyorsunuz? Yüksek lisans yapanlara bu süreyi yarıya indirin.
Öğrencilerin maruz
bırakıldığı, okullarımızın
değersizleştirildiği ve tamamıyla sınav odaklı
bir hâle gelen millî eğitim sistemimizde öğretmenleri de ayrı
bir sınav stresine sokmak, farklı bir sınav sistemine tabi
tutmak abesle iştigaldir. Bu koşullarda, öğretmenlerin
öğrencilerini ihmal edebilme ihtimallerini de göz ardı edemeyiz.
Öğretmenlerin ücretli, sözleşmeli,
kadrolu, uzman ve başöğretmen gibi sınıflara
ayrılması şüphesiz çalışma
barışını da bozacaktır. Veli ve öğrencilerin
gözünde de öğretmenlerin sınıflara ayrılmış olmaları
öğretmenleri küçük düşürmekten başka bir amaca hizmet
etmeyecektir.
Evet, OECD ülkelerine
baktığımızda, mesleğe yeni başlayan öğretmen
ile emekli olmaya hak kazanan öğretmen maaşı arasındaki
fark yüzde 60 ile yüzde 65 arasındadır, Türkiyede ise bu oran yüzde
12dir. İktidara yakın bir gazete başlık atmış
arkadaşlar: Öğretmenlere müjde! Millî Eğitim Bakanı
duyurdu, yüzde 120 zam. Bu teklifle sanki tüm öğretmenlerin
maaşlarına zam yapıldığı şeklinde algı
oluşturuyorsunuz; ayıptır, günahtır. Ya, Özel Eğitim
Genel Müdürlüğü yok mu Millî Eğitim Bakanlığının?
Bu taslak, özel eğitim kurumlarında çalışan veya diğer
kamu kurumlarında görev yapan öğretmenlere yönelik hiçbir düzenleme
içermemektedir. Sayıları 200 binin üzerinde olan özel öğretim
kurumlarındaki öğretmenlerin de mesleki standartlarda ücret
almalarına ve çalışma koşullarına ilişkin
maddelerin bulunması gerekmez mi? Bu yaklaşım hem eksikliktir
hem de ayrımcılıktır. Ya, burada, bu teklifte okul
yönetiminin eğitim öğretim hizmeti ve öğretmenlik
mesleğiyle olan zorunlu ve gerekli bağlantısının ve
eğitim kurumu yöneticiliğinin yasal bir statüye kavuşturulma imkânı
maalesef göz ardı edilmiştir. Eğitim kurumu yöneticiliği ve
yöneticilerine ilişkin hükümlere yer verilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, öğretmenlerin ve
öğretmenlik mesleğinin en temel sorunlarından biri mesleğin
itibarsızlaştırılmasıdır.
Başbakanlığı döneminde Erdoğanın On beş
saat çalışıp çok maaş alıyorlar, üstüne üstlük iki ay
tatilleri var. minvalinde söyledikleri sözlerini unutmadık. ALO 147
öğretmeni şikâyet hatları, öğrenci ve velilere performans
değerlendirmeleri, Millî Eğitim Bakanlarının
öğretmenleri rencide edici uygulama ve sözleri, liyakatsiz yöneticilerin
mobbing uygulamaları mesleki onurun yıpranmasına, daha çok
itibarsızlaşmasına yol açtı. O yüzden, bu konu, itibar
meselesi öğretmenlerin en önemli konularından biridir ve yine tabii ki
en önemli konu öğretmenlerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ŞENOL SUNAT (Devamla) Tamamlıyorum
müsaade ederseniz.
Taslağın yine en büyük eksikliği
öğretmen yetiştirme üzerinedir. Öğretmenlik bir uzmanlık
mesleği olmasının yanında, kişilik niteliklerinin de
uygunluğunu gerektiren bir meslektir. Bu yüzden öğretmenlik,
doğal olarak öğretmenlik mesleği, kapatılan öğretmen
liselerinin açılmasına tekrar ihtiyaç duyan, lisans süreci öncesinde
de eğitsel süreçleri gerektiren bir meslek olarak düzenlenmelidir.
Değerli milletvekilleri, ben, buradan AKP
milletvekillerine sesleniyorum: Bu kanun teklifini çekiniz. İnat edip
geçirseniz de emin olun, az kaldı, biz tüm öğretmenlerimizi memnun
edecek öğretmenlik meslek kanununu öğretmenlerimize armağan
edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Kamil Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 302 sıra
sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifinin tümü hakkında
konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi, bizi ekranları
başında izleyen aziz milletimizi ve eğitim camiasının
tüm seçkin temsilcilerini saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, en büyük
yatırımın insana yapılması gerekliliği evrensel
gerçeğinden hareketle, Türk eğitim sisteminin olmazsa olmaz en önemli
amacı eğitimdeki insan kaynağını güçlendirmektir. Bunu
ifade ederken, öğrencilerimize eğitime girişte eşit
imkânların sağlanıp her türlü desteğin verilmesi kadar,
diğer önemli paydaşı olan öğretmenlerimizin de her türlü
imkânla donatılması elzemdir. Son yıllarda eğitim
kurumlarımızın ve derslik sayılarımızın
artması, mevcutların tadilat ve tamiratlarla güçlendirilmesi ve
özellikle kütüphane, laboratuvar ve atölye gibi tamamlayıcı
birimlerin geliştirilmesi eğitim fiziki altyapısının
hızla ivme kazandığının belirgin bir
yansımasıdır. Kazanılan bu ivmeyle öğretmen ve
öğrenci motivasyonu artarak OECD ülkeleriyle eğitim
bağlamında rekabet edilebilir hâle gelinmiştir.
Sayın milletvekilleri, pandemi süreci,
dünyanın beklenmedik, etkili ve hızlı kararlar alması
gereken, aynı zamanda da ülkelerin geleceğini şekillendirecek
nesilleri de kaybetmeden eğitimlerinin tamamlanması noktasında
adım atılmasını öngören bir süreç olarak
irdelendiğinde ülkemizde de çeşitli aksaklıklara rağmen, bu
küresel salgın sürecinde on-line eğitim faaliyetlerinin
hızlı bir dijital dönüşümle gerçekleştiğine
tanıklık ettik. Sosyal yaşantının durma noktasına
geldiği bu süreçte, öğretmenlerimizin gereksinim duyan vatandaşlarımızın
yardımına koşan Vefa Destek Gruplarında gönüllü görev almaları
da ayrıca takdire şayan çok kıymetli bir vakıadır.
Güncel sağlık verilerine ve bilimsel bilgilere dayalı gerekli
hijyenik ortamların sağlanarak okulların açılmasıyla
tüm öğrenci ve öğretmenlerimizin sınıflarına
kavuşması kararı yerinde ve olumlu sonuçlar vermiştir. Yüz
yüze derslerin on-line derslerden daha etkin olacağı pedagojik öngörü
ve kanaatiyle bilimsel bilgi ve birikimle alınan her türlü kararın
arkasında durmak geleceğimiz için atılacak önemli adımlardan
bir tanesidir.
Sayın milletvekilleri, okul öncesi eğitimi
yaygınlaştırmak hem bireylerin kişisel ve psikolojik
gelişimlerini artıracak hem de bireysel becerilerin gelişmesine
ortam hazırlayacak bir gerçektir. Okul öncesi eğitim kurumlarımızın
fiziki şartlarının iyileştirilerek eğitime hazır
derslik sayılarının artırılması sonucu bu alanda
eğitime katılımın yükselmesi
sağlanmıştır. 3-5 yaş grubunda okullaşma
oranının yüzde 48,5e, 5 yaş grubunda okullaşma
oranının ise yüzde 85lere ulaştığını
bilmekteyiz. Bununla birlikte, okul öncesi eğitimde yer alan öğretmen
ve yardımcı kadro sayılarında da belirgin bir
artış gözetlenmektedir.
Gelişmiş ülkelerin yıllardır
uyguladığı, mesleki eğitimde son yıllarda
yürürlüğe konulan en önemli kararlardan biri olan doğal mesleki
eğitim modeli, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla koordineli
bir şekilde, 251 mesleki eğitim merkezinde uygulamaya
konulmuştur. Öğrencilerimiz haftanın bir gününde teori dersleri
alırken diğer günlerde sahada pratik gelişimlerini sürdürmektedirler.
Bu modelle, geçimini sürdürebilecek kadar ücreti devlet desteğiyle edinen
öğrencilerimiz aynı zamanda sanayimizin aranan eleman
ihtiyacını karşılamaktadır. Sektör temsilcilerinin de
görüşlerini alarak ortaya konulan bu model, deneyim ve öğrenimin
aynı anda verilmesini sağlayan önemli bir atılım olarak
kendini ifade etmektedir. Eğitim kurumlarındaki niceliksel
gelişmeler aynı zamanda nitelik bağlamında da açıkça
görülmektedir. Bunun en somut örnekleri uluslararası ölçme ve
değerlendirme şirket ve kuruluşlarının
raporlarında karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizin
eğitim alanındaki yerinde uygulamalarının sonuçları
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı ve
Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırmasında
2018den bu yana elde edilen başarılarla ortaya açık ve net bir
şekilde konulmuştur. Türkiye, PISA 2018de okuma becerileri
alanında puanını en çok artıran 2nci ülke olurken, TIMSS
uygulamasında ilk kez TIMSSin ortalama ölçek puanını geçerek 3
dalda uygulamaya katılan ülkeler arasında büyük bir ivme kazanarak en
fazla puanını artıran ülke statüsüne gelmiştir.
Yayımlanan TIMSS 2019 sonuçlarına göre, çocuklarımızın
ilk defa 500 puan üzerine çıkmaları dikkatlerimizi çekmektedir.
Türkiyenin 4üncü sınıf matematik ve fen alanlarında puan sıralamasını
artırarak sınıf ve derslere göre 15 ile 23üncü sıralarda
yer alması bizleri gelecek adına umutlandırmaktadır.
Yeterli midir? Tabii ki değildir çünkü Türk milleti zekidir. Türk milleti
çalışkandır. özdeyişine matuf olarak uluslararası
sıralamalarda mutlaka ilk 10da olma zorunluluğumuz vardır.
Sayın milletvekilleri, yegâne amacı insana
hizmet olan bütün mesleklerin kutsiyetine inanmakla birlikte, eğitim ve
öğretim görev ve sorumluluğunun ayrı bir önem ve ehemmiyeti haiz
olduğunu da belirterek sözlerime devam etmek istiyorum. Bu duygu ve
düşüncelerle insanlık tarihiyle eş zamanlı ve yaşam
boyu süren bu ulvi faaliyetin emektar mimarları öğretmenlerin meslek
kanununu görüşmek üzere bir araya gelmiş bulunmaktayız.
Yunanistan nüfusunun yaklaşık 2
katına denk bir öğrenci kitlesini doğrudan ve ülkemizin tüm
nüfusunu dolaylı bir biçimde ilgilendiren bir meslek kanununun gündeme
alınması eksiği ve fazlasıyla bir milat
niteliğindedir, bunu hiçbir zaman yadsıyamayız.
Bir yönüyle mesleğin ehemmiyet ve ciddiyetine
uygun bir gelir düzeyi, diğer yönüyle de ehliyet ve liyakatin şeffaf
ve objektif olarak adaletli bir değerlendirmeye tabi tutularak hak edene
hak ettiğini vermeyi hedefleyen bir meslek kanunundan söz etmekteyiz.
Somutlaştırmak gerekirse, bu kanunla 3600 ek göstergeyle dünden bugüne
hizmet etmiş öğretmenlere bir nebze maddi rahatlama sağlanacak
ve yine diğer birçok kurum ve iş kolunda olduğu gibi kariyer
basamakları oluşturularak ekstra emek ve birikimlerin
karşılığının verilmesi temin edilecektir.
Gündemimizdeki kanun teklifiyle öğretmenlik
mesleğiyle ilgili hedeflenen olumlu katkıları kısaca
özetlemek gerekirse, bunların başında aday öğretmenlik
sürelerinin sınırlandırılarak sınavsız ve tamamen
somut kriterlere bağlı bir değerlendirmeye tabi
tutulmasının öğretmen adayları için stresten uzak, yerinde
bir yaklaşım olduğu açıkça görülmektedir.
Yine, öğretmenlik mesleğinde yatay bir
kariyer basamakları hedefleyenler bu kanunla öğretmenlikte geçen on
yıllık emekten sonra yüz seksen saatlik bir eğitim
programına katılıp akabinde program içeriği
bağlamlı olarak yapılacak merkezî sınav sonucunda uzman
öğretmenlik statüsü kazanacaktır.
Benzer bir uygulamayla yirmi yıllık
mesleki faaliyet sonrası uzman öğretmenlerimiz bu defa iki yüz
kırk saatlik bir program akabinde benzeri sınavla
başarıları olanlar başöğretmenlik statüsü elde
edecektir. Her iki gruptaki öğretmenlerimiz hem özlük haklarında
iyileştirmeyle hem de maaşlarına yansıyacak
artışlarla ödüllendirilmeye tabi tutulacaktır. Bu bağlamda,
yüksek lisans derecesi alanların doğrudan uzman öğretmen
statüsüne, doktora derecesi alanların ise başöğretmen statüsüne
kavuşması diğer önemli bir kazanımdır.
Bu kanunla birlikte hedeflenen kazanımlara
odaklanarak saygın eğitim camiasına popülist ve politik
mülahazalar temelli şüpheden ziyade güvenle bakmak doğru bir
tavır olur kanaatindeyim. Yani iddia edildiği gibi, bu kanunla
iyi-kötü öğretmen algısı oluşamayacağı gibi
öğretmenler odasında da veliler odasında da herhangi bir
kargaşa söz konusu olmayacaktır. Çünkü iyilik ve kötülük
sıfatları bütün meslekler için geçerli olduğu şekliyle
mesleğin icrasıyla ilintilidir yani bir mesleği iyi icra etme ya
da kötü icra etmeyle bağlantılıdır yoksa yatay ya da dikey
bir statü elde etmekle herhangi bir alakası söz konusu değildir. Yani
biraz daha somutlaştırmak gerekirse iyi doktor, iyi asker, iyi
mülki amir, iyi avukat, iyi polis, iyi mühendis, iyi hoca
kavramları her meslek erbabının asli mesleki sıfatları
önünde taşıdıkları statü kavramlarından ziyade
icraatlarıyla ilintilidir. Bütün saydığım iş
kollarında bunun somut örneklerine hepimiz rastlamaktayız. Bu
bağlamda, aklıma gelen, meslek simgesi hâline gelmiş ideal ya da
iddia edildiği gibi -gerçekten bu konuda çok ahkâm kesen basın
mensupları var, gazeteciler var, sendika temsilcileri var- birkaç ismi
sizinle ve yüce milletimizle paylaşma ihtiyacı hissettim. Şimdi,
bunlardan bir çırpıda aklımıza gelenlerden, ilk aklıma
gelenlerden Polis Memuru Fethi sekin, Kıdemli Astsubay Başçavuş
Ömer Halisdemir, Öğretmen Aybüke Yalçın, Öğretmen Necmettin
Yılmaz, Orman İşçisi Yaşar Cinbaş, Savcı Mehmet
Selim Kiraz ve daha niceleri mesleklerinde yatay ya da dikey rütbeleri
olmamasına rağmen yaptıkları icraatlarıyla iyi bir
sıfat kazanıp bu milletin maşerî vicdanında yer edinmişlerdir.
Bu vesileyle hepsini rahmetle anıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar).
Saygıdeğer milletvekilleri, bu vesileyle
gerçekten mesleklerini iyi icra ederek ideal bir noktada tanımlayıp
sadece gereğini yapmaya çalışanlar, hayati tehlikelerini göz
önünde bulundurarak bu toprağa düşenler bir tarafa, bugün
onların emanetleriyle aynı şevkle, azimle mesleklerini ideal bir
noktada icra etmeye çalışan yavrularımız da yok değil;
şimdi birkaç isim de onlardan bahsedeceğim: Şimdi, Gizem diye
bir kızımız, Erzurumda ücretli öğretmen,
öğrencilerine hayallerini yazdırıyor ve hayallerini
gerçekleştirme adına ilk defa o köy okulunda müthiş bir uygulama
yapıyor, kendi bireysel imkânlarıyla yapıyor ve bu çocuk, henüz
ücretli öğretmen olmuş olmasına rağmen artık iyi bir
öğretmen sıfatını kazandı. Kamile Toktan, Vanın
Gevaş ilçesinde vatandaşlara maske üreteyim derken memleketine
gitmeyi bırakıp orada tatilini geçirdiğine tanıklık
ettik ve bu durumuyla, öğretmenliği böyle icra etmesiyle yine
gönlümüzde çok güzel bir yer edinmiştir. Ömer Aslan adlı bir
kardeşimiz roman yazmış ve romanından elde ettiği
geliri okulunun tadilatı, tamiratına vakfetmiş. Bir başka kardeşimiz
Alparslan Alemdaroğlu, internet çekmediği için evinden
Şimdi, bütün bunları bir arada
topladığımızda demek ki, bir öğretmeni ya da o
öğretmenin faaliyet gösterdiği sınıftaki öğrencilerin
velileri tarafından onu iyi ya da kötü bir öğretmen noktasına
getiren mesele sahip oldukları statüleri değil, biraz önce saydığım
İşte, 15 Temmuzda kahramanlık destanı yazan, şehadet
şerbetini içen bir kıdemli başçavuşumuzdu ve işte,
Aybüke Öğretmenimizdi, işte, Cinbaş kardeşimiz yangında
hayatını kaybetmişti. Bakınız, aslında bu
milletin maşerî vicdanında yer edinen, iyilik sıfatını
kazanan bu eylemlerdir. Şimdi, bunları niye ifade ettik?
Dolayısıyla, iyi öğretmen olup velilerin güven ve
beğenisine muhatap olmak için ille de uzman ya da başöğretmen
olmak gerekmez; aslolan öğretmenliği amacına matuf bir
şekilde icra etmektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu meslek
kanunuyla ilgili usul ve esasta veya uygulamada doğabilecek
boşlukların veya eksikliklerin yönetmeliklerle düzenlenmesi en büyük
beklentimizdir. Bu bağlamda özellikle ücretli ve engelli öğretmenlerle
ilgili yarım kalan çalışmaların tamamlanması ve ders
ücretlerinin makul seviyelere çekilmesi hassasiyetle önemsediğimiz bir
diğer önemli husustur. Eleman temininde güçlük çekilen bölgelerde,
diğer kamu görevlileri gibi zor şartlarda hizmet eden sözleşmeli
öğretmenlerimiz için öngörülen sağlık ve güvenlik mazeretlerinin
yanı sıra çalışan eşlerinin yanlarına gelmesinin
sağlanması ve bölgedeki diğer kamu görevlilerinin mali
kazanımlarına benzer bir iyileştirmeye tabi tutulması bu
bölgelerdeki kalıcı öğretmen istihdamına olumlu katkı
sağlayacağından önemle, hassasiyetle beklediğimiz
diğer bir husustur.
Sayın milletvekilleri, öte yandan master ve
doktora programlarının amaca uygun ve yerinde takip edilmesi
bağlamında YÖKle yakın iş birliği ve eş güdüm
sağlanılmalı, adaletli bir uygulamanın temin edilmesine
azami önem verilmelidir.
Öte yandan bu kanun Millî Eğitim camiası
ve onun kıymetli icracıları olan öğretmenler için ne ilk ne
de son bir düzenleme niteliğindedir. Bugüne kadar yapılan bir sürü
düzenleme, kanun, kararname olduğu gibi bundan sonra da çok kıymetli
öğretmenlerimizin, bir harf değil çok harf öğreterek bu yüce
milletin gönlünde büyük yer edinen öğretmenlerimizin daha nice
iyileştirmelere matuf birtakım düzenlemelere muhatap olacakları
kanaatindeyim.
Dolayısıyla, bu bağlamda, özellikle
atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adayımızın
eritilmesine yönelik adımların atılmasıyla birlikte
sektörün diğer temsilcileri olan özel eğitim kurumları,
rehabilitasyon merkezleri ve özel öğrenci yurtlarının mevcut
sorunlarının da sırasıyla çözüme
kavuşturulmasının en büyük dilek ve temennimiz olduğunu
belirtir, kanunun Millî Eğitim Bakanlığı camiasına ve
hassaten öğretmenlerimize hayırlı uğurlu olmasını
diler, heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Beştaş buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaşın,
Nurcan Arslan cinayetine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Özel bir durum için söz aldım. Nurcan Arslan
2016 yılında 11 kurşunla reddettiği erkek tarafından
katledildi ve bugün doğum günü. Kadınlar her yerde bir kampanya
yürütüyorlar. Müebbet hapis cezası aldı katleden erkek fakat
Yargıtay 2 defadır bu müebbet hapis cezasını bozuyor. Yerel
mahkeme direndiği hâlde Yargıtay Tasarlama yoktur. diyor, oysaki
tasarlanarak insan öldürme olduğu aslında dosyadaki tüm verilerden
ortada ve açıkçası 7 Şubatta, bu bozma sonrası bir
duruşma daha yapılacak. Biz, tüm kadınları 7 Şubatta Bakırköy
Adliyesinde Erkek adalet değil, gerçek adalet. diye
dayanışmaya, birlikte ses vermeye çağırıyoruz ve tabii
ki Nurcanın bugün doğum günü, aramızda değil ancak
Nurcansız altı yıl diyerek bir mum da biz söndürüyoruz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bülbül.
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Öğretmenlik Meslek Yasası Teklifi
üzerine söz almış bulunuyorum.
Şimdi, mevcut yasa teklifinde ne olup
olmadığını ifade etmeden önce, şu anda
öğretmenlik mesleğinin hangi kriterler, hangi yasa, hangi durum,
hangi sosyolojik tabir, hangi ekonomik yapıyla karşı
karşıya olduğunu ifade etmek lazım. Şu ana kadar
öğretmenlik mesleği, değerli arkadaşlar, 1739 sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu, efendim, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanunu gibi kanunlarla ifade edilen, varsa tanınmış bir hak
burada tanınan, yoksa tanınmış hak burada tanınmayan
bir statik yapıyla karşı karşıya. Bu statik
yapıda öğretmenler
Kimdir bu öğretmenler? Kadrolu, ücretli,
sözleşmeli, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilip ekmeğe muhtaç
edilmiş, özel okulda çalışan, rehabilitasyon okulunda
çalışan, atanamayan ve hiçbir şekilde haklarından da söz
edilmeyen emekli öğretmenler. Bakın, kaç tane farklı tanım
söz konusu. Bunların, bu tabirlerin hepsi bir öğretmenlik
mesleği için geçerli. Yazık, günah ve ayıp olan bu. Şimdi,
bu kadar ayrıştırılmış, bu kadar farklı
noktaya konulmuş öğretmenlerin -biraz önce birkaç vekil
arkadaşımın da ifade ettiği gibi- sanki tümüne birden 3600
ek gösterge verilecek, sanki tümü uzman olacak, sanki tümü
başöğretmen olacak, sanki tümünün maaşlarında
iyileştirme olacak, mesleki statüsü gayet güzel olacak gibi
Sevgili
öğretmen arkadaşlarım, ben burada bir öğretmen olarak
konuşuyorum. Otuz iki yıl eğitim ortamına hizmet
etmiş, eğitim ortamının her türlü cefasına
katlanmış, köyden kente, mezradan okulu olmayan yere, yolu olmayan
yere kadar öğretmenlik yapmış biri olarak eğitimin ve
öğretmenlerin bütün cefalarını, sorunlarını adan
zye, sonuna, başına kadar biliyorum. Bu yasada getirilen hiçbir hak
yok, sadece AKPnin yirmi yıllık politikasında olduğu gibi
sanki kökten, radikal bir çözüm varmış ve sorunların tümü
çözülüyormuş gibi bir yaklaşım, bir illüzyon, bir
sihirbazlık söz konusu burada.
Şimdi, bir öğretmenlik meslek yasası
yapılacaksa bunun ölçütü ne olmalıydı? Bakın, biz
dünyayı ne kadar geriden takip ediyormuşuz onun bir şeyine
bakalım: Bakınız değerli milletvekilleri, 5 Ekim 1966 yılında
Uluslararası Çalışma Örgütü ve UNESCO tarafından
Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi adı altında uluslararası
bir kriter geliştirilmiş ve buna binaen dünya çapında 5 Ekim
Dünya Öğretmenler Günü olarak kabul edilmiş ve zaten
EĞİTİM-SEN ve demokratik sendikalar -sarı sendika
değil, sonradan türedi sendika değil; onun da hikâyesini
anlatacağım şimdi- öğretmenler gününü 5 Ekim Dünya
Öğretmenler Gününde kutluyorlar. Şimdi, bu Öğretmenlerin
Statüsü Tavsiyesini yani UNESCOnun ve Uluslararası Çalışma
Örgütünün (ILO) bu tavsiyesini hiç dikkate almayan, araştırmayan,
okumayan, incelemeyen, buradan bir çıkarsama yapıp evrensel ölçekte
öğretmene bir tanım getirmeyen anlayıştan öğretmenin
sorunlarına global, küresel ölçekte ve nihai anlamda çözüm
getirileceğini beklemek, çok özür diliyorum, olsa olsa ahmaklık olur.
Burada soruna bir çözüm yok ve bu
Bakınız şimdi, 1990lı
yıllarda -Komisyonda söylemiştim, burada da tekrar edeyim- biz
sendikal mücadeleye başladığımızda -burada birlikte
çalıştığımız, birlikte mücadele ettiğimiz
arkadaşlar var- bizi bölücülükle, bizi yıkıcılıkla suçladılar;
12 kere yargılandık, 8 kere ceza aldık. Sonra baktılar ki
bu hak kazanılıyor, çatır çatır meydanlarda
öğretmenler örgütleniyor ve bu sefer ne yaptılar? Bu sefer türedi
-sarı sendika da değil, yandaş sendika- yandaş sendika
oluşturmaya başladılar.
Biraz önce EĞİTİM SENin Genel
Başkanı, sevgili hocam, Profesör Doktor -bak adını unuttum
birden- Nejla Hocam buradaydı, EĞİTİM-İŞ Genel
Başkanı buradaydı, özel öğretmenlerin
sendikasının genel başkanı buradaydı. Nejla
Hocamın bütün milletvekillerine yazdığı bir mektup var,
lütfen açıp okur musunuz. Bütün milletvekillerine hitaben
yazılmış bir mektup ve bu mektup okunmamış. Sendikalar
ulaşamıyor. Bakın, Komisyona sendika başkanı arkadaşlar
geldi, başından sonuna kadar izlediler ve görüşlerini belirtmek
istediler; hemencecik şöyle refüze edildiler: Siyaset yapıyorsunuz,
yapmayın. Tabii, siyaset yapacak, sendikacılık yapmak siyaset
yapmaktır. Emeğin hakkını talep etmekten daha büyük bir
siyaset olur mu, sistemden hak talebinde bulunmaktan daha büyük bir siyaset
olur mu? Ama bu bire bir Parlamentodaki bir siyaset ya da kasaba siyaseti
değil, bu, ekmeğin; bu, emeğin; bu, eğitim ve bilimin
siyaseti. Bu, seviyeli bir siyasettir ve bu siyaseti seviyeli bir şekilde
yaptı arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kanun
teklifinde birkaç bölüm var:
1) Amaç.
2) Kapsam.
3) Mesleki tanım.
4) Kariyer.
Şimdi, bu kariyer de aday öğretmen,
öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen. Aslında
yanlış yapmışsınız, bakın, nasıl
yapacaktınız sizin zihniyetinize göre: Takunyalı öğretmen,
takkeli öğretmen, cübbeli öğretmen ve reis öğretmen
olacaktı. Sizin anlayışınıza göre böyle
sınıflandırılırdı bu. Ama şimdi deniyor ki:
Bu öğretmenler arasındaki sınıflandırmanın
öğretmenlik mesleğine, eğitime, öğrencilere, öğrenci
velilerine bir yansıması, bir zararı olmaz. Evet, bir
yansıması, bir ayrıştırması, bir
ötekileştirmesi ve öğretmenler arasında bir seçme söz konusu
olur.
Şimdi, bu yasa yapılırken
eğitimin paydaşları
Kimdir eğitimin paydaşları?
1) Eğitim iş kolunda örgütlü sendikalar.
2) Öğretmenlerin tamamı.
3) Öğrenci velileri.
4) Öğrenciler.
5) Eğitim felsefesine dair düşünce üreten
bilim insanları.
6) Konuyla ilgili sivil toplum örgütleri.
7) Bizler, siyaset yapanlar, Eğitim
Komisyonundaki insanlar.
Bunların bileşimiyle yasa teklifi tüm
boyutlarıyla tartışılır, öneriler yapılır ve
bu önerilere binaen yasa oluşturulurdu. Hayır, böyle
yapılmadı. Ne yapıldı? İnternete konuldu. Efendim, o
da ne zaman konulduğu belli değil, Buraya önerilerinizi yapın.
önerilerin dikkate alınıp alınmayacağı da belli
değil. Bakınız, nasıl bir ortamda bunu yapıyoruz?
Sayın Millî Eğitim Bakanı Urfa'ya gidiyor, kamuoyunun önünde
Millî Eğitim Müdürünü azarlıyor. Ya, arkadaşlar, bakanlık
emir komuta değildir; bakanlık, Cumhurbaşkanlığı,
milletvekilliği, grup başkan vekilliği değerli
arkadaşlar, hizmet kurumudur, hizmet; hizmet kurumudur. Biz hizmet için
varız, emir ve talimat için değil; onu bunu azarlamak, görevden
almak, orayı kapatmak, şurayı asmak, burayı kesmek için
değil. Bakın, rahmetli İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim
Genel Müdürüyken Ankarada bir okula gidiyor, okulun içerisine giriyor,
bakıyor ki tavan şarıl şarıl akıyor.
Öğretmene diyor ki: Öğretmen bey, tavan niye akıyor? Vallahi
akıyor, işte, ne yaptık, loğladık, şey
yaptık, olmadı. diyor. Bu, 1940lı yıllarda bir şey
Sayın Akçay. Efendim, diyor ki: Peki, bunun için ne yapabiliriz? Diyor
ki: Kırık kiremitler var. İsmail Hakkı Tonguç
çıkıyor, bir güzel hemen diziyor ve akıntı kesiliyor.
Geliyor, Allah Allah, şaşırıp bakıyor öğretmen:
Nasıl yaptı bu? Diyor ki: Siz kimsiniz beyefendi, nasıl
yaptınız? Diyor ki: Ben İlköğretim Genel Müdürüyüm,
Ankarada Millî Eğitim Bakanlığındayım. Tavan bir daha
akarsa benim yanıma gel. O zaman İlköğretim Genel Müdürleri,
Millî Eğitim Bakanları böyle yaklaşıyordu, şimdi bu
yasayı yapan arkadaşlar ne eğitim bilimini ne öğretmen
haklarını ne öğretmenlerin ailelerini çevresini ne
öğrenciyi ne de eğitim felsefesinin gerektirdiği düzeyi
düşünmüşler. Sevgili Fakir Baykurt TÖB-DER nedeniyle, TÖS nedeniyle
yargılandıklarında şöyle bir şey demişti:
4,5tan 5 verip sınıf geçirdiklerimiz gitti yargıç oldular,
gelip bizi yargılayacaklar. Ya, 4,5tan 5 alıp sınıf
geçmekle hukukçu olduysanız ya da siyasetçi olduysanız olacak,
yapılacak yasa taslağı da bu şekilde olur. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, mesela, şu anda içinde bulunduğumuz
pandemi koşullarını en ağır geçirenler
öğretmenlerdir. Yakında bir Öğretmenler Günü gelip geçti,
öğretmenlere herhangi bir şey yapılmadı.
Öğretmenevleri konusu bir kangrendir,
bakın. Öğretmenevlerinde öğretmenler kalamıyor,
yandaşlar kalıyor, siyasetçiler kalıyor. Öğretmenler gidip
yazın sahildeki öğretmenevlerinde bir tatil yapamıyor, tatil
hakkı yoktur; öğretmenlerin sinemaya, tiyatroya gitme hakkı
yoktur, kitap alma hakkı yoktur. Bu öğretmen kendini nasıl
geliştirecek? Bu hizmet içi eğitim kursu dediğiniz statik,
donuk, perdeden yansıtılan ve okunan şeyle öğretmenin
kendisini geliştirebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla,
burada, bakın, çok yakın zamanda 21. Millî Eğitim
Şûrası oldu. Bu Millî Eğitim Şûrasında değerli
arkadaşlar, 3 ana konu görüşüldü: Eğitimde fırsat
eşitliği, meslek eğitimi ve öğretmen yetiştirme.
Bakınız, cumhuriyetin 100üncü yılına geliyoruz. Yüz
yıl sonra öğretmenlikle ilgili bir meslek yasası
yapılıyor, 1966 yılında dünyada örnekleri olmuş, yüz
yıl sonra biz bunu yapıyoruz ve yüz yıl sonra yine eksik, yine
yanlış, yine yetersiz, yine sorunlara yol açacak şekilde
yapıyoruz. Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirme değil,
bildiğin böyle sıradan, sanki herhangi bir insan yetiştirme
gibi. Eğitim fakültelerindeki öğretmen yetiştirme
programları son derece kısırdır, verimsizdir. Bakın,
Türkiyenin çok dilliliği, çok kültürlülüğü, çok
inançlılığı dikkate alınarak eğitim
fakültelerinde bir, Kürtçe; iki, Romanca; üç, Arapça; dört, Çerkezce dilleri
okutulmalı, bu diller dengeli bir şekilde
dağıtılmalı, eğitim fakültesinde okuyacak
öğretmen adayı bu dillerden birini mutlaka seçmeli ve bu seçmeli
dersi, zorunlu olarak bu dili öğrenmelidir. Aynı şekilde,
farklı inanç gruplarının inançlarını öğrenme
noktasında da inancın kendisinin tabiriyle böyle bir şey
olmalıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada,
yasanın kendisinde mesela, atanamayan öğretmenlere dair bir şey
yok, özel okulda çalışan öğretmenlere dair bir şey yok,
rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlere dair bir
şey yok, ücretli çalışan öğretmenlere dair bir şey
yok, emeklilere dair bir şey yok. Biraz önce dediğim gibi, 2023
yılında başlamak koşuluyla 3600 ek gösterge hangi
öğretmenlere veriliyor? 1inci derecedeki öğretmenlere veriliyor, o
da 2023 yılında başlamak koşuluyla. Ama tekrar tekrar
şu vurgu yapılıyor: Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi
getiriyoruz. Öğretmene 3600 ek göstergeyi tanıyoruz. Bu kesinlikle
doğru değil, bunu yeniden yeniden, tekrar tekrar vurgulamak istiyorum.
Şimdi, ataması yapılmayan
öğretmenler; ataması yapılamayan nedense
Bakınız,
yakında 15 bin öğretmen atandı. Bu 15 bin öğretmen sarayda,
sarayın itibarlı salonlarında, görkemli salonlarında
Arkadaşlar, memleketin itibarı Cumhurbaşkanının
makamından anlaşılmaz, memleketin itibarı öğretmenin
maaşından, öğretmenin çalışma koşullarından,
öğretmenin hak ve özgürlüklerinden, okulların donanımından,
öğrencilerin okula gitme biçiminden, okula ulaşma biçiminden, ders
kitaplarının içeriğinden ve öğretmenin ekonomik, sosyal,
kültürel, özlük haklarını kullanıp kullanamamasından
anlaşılır; memleketin itibarı buradan
anlaşılır. Yoksa memleketin itibarı
Cumhurbaşkanının sarayından, efendim bilmem hangi
bakanın millî eğitim müdürünü azarlamasından vesaire gibi unsurlardan,
gibi süreçlerden anlaşılamaz.
Komisyondaki süreçte, değerli arkadaşlar,
7 tane kurum izledi, 7 öğretmen kurumu ve 7 öğretmen kurumunun hiçbir
tanesi, bakınız, yandaş olan, şu anda Hükûmetin
politikalarını savunan sendikalar da dâhil olmak üzere hiçbir sendika
bu mevcut yasanın hiçbir maddesine olur demedi; tümüne itiraz etti,
içeriğine itiraz etti, buna rağmen Komisyonda bir virgül, bir harf
dahi değişmedi. Galiba veya değişmişti, o veyaya
istinaden de şunu söylemiştim ben veyayı ifade etmek için;
hani çok bilinen bir şeydir: Aristo, İskenderin bir seferine
katılır. İskender yine büyük bir zafer
kazanmıştır kendince, taş üstünde taş, gövde üstünde
baş kalmamış, çıkmış bir tepeye ihtişamla
zaferini seyrediyor; Aristoyu da yanına çağırmış, demiş
ki: Aristo, gel, nedir bu, bir bak bakalım şöyle? Aristo
bakmış, demiş ki: Zafer veya hiç! İşte AKPnin
geldiği nokta zafer veya hiçtir; taş üstünde taş, gövde üstünde
baş kalmamıştır; ekonomi yerle bir olmuştur; toplumda
ahlaki çöküş, toplumda dejenerasyon, toplumda çürüme... Bu çürüme
siyasetin ortaya koyduğu... Bakın, bu çürüme öğretmenine hak
tanımayan, öğretmeninin statüsünü, öğretmeninin yaşam
koşullarını, öğretmeninin itibarını,
öğretmeninin okula ulaşımını, okuldaki
koşullarını... Bakar mısınız, hâlâ şu anda
okulların ihtiyaçları okulda toplanan parayla sağlanıyor!
Bakınız, bu ülkenin Anayasasında ne yazıyor? Eğitim
devlet okullarında parasızdır. diyor değil mi? Peki, niye
var bu özel okullar? Suçtur bu, Anayasaya karşı işlenen bir suç
var burada. Anayasa maddesi diyor ki: Eğitim devlet okullarında
parasızdır. Ama özel okul var, ama paralı eğitim var, ama
ötesi berisi sayılamayacak kadar çok anayasal suç var burada. Şimdi,
bunların olduğu ortamda, bir seçim yatırımı olarak
-bakın, bir seçim yatırımı olarak- ne yazık ki
eğitim, sağlık ve ekonomi kördüğüm olmuştur, Gordion
olmuştur. Bir İskender lazım, bu Gordionu
kılıcıyla bölecek İskender; onu da biz yapacağız.
Bu Gordion, bu kördüğüm ancak bir İskender kılıcıyla
açılabilecek şeydedir, yoksa bu kördüğümün
açılabilirliği kalmamıştır. Zira ekonomi
sağlığa, sağlık eğitime, üçü birbirine ve üçü
toplumun, öğretmenin, halkın, gençliğin, emekçilerin,
yoksulların ayağına eline dolaşır nitelikte
olmuştur. Bu yasa da böylesi bir dönemde çıkarılıyor ve bu
yasayla bir seçim yatırımı yapılıyor. Bu seçim
yatırımı içerisinde, bakın, yasanın görülmeyen ama
ifşa edilmesi gereken yanlarından bir tanesi de yasada güvenlik
soruşturması adı altında bir şey var. Bu güvenlik
soruşturması kriminalizasyondur. Bu güvenlik soruşturması,
bir kesimi kendi iradesinden bağımsız bir şekilde suçlu
görmektir; bir kesimi peşinen suçlu gören ve o kesimle ilgili güvenlik
soruşturması adı altında ailesinden yakın akrabasına,
uzak akrabasından evlilik yoluyla oluşmuş bağlara kadar
hepsini hallaç pamuğu gibi savuran, aile mahremiyeti bırakmayan, her
türlü ahlaki saldırıyı yapan bir anlayış. Şimdi,
bu anlayışa göre solcu suçludur, Alevi suçludur, Kürt suçludur,
muhalif suçludur; bu özellikleri arz eden bir öğretmenin bu sistemde yer
bulması, uzman olması, 3600e ulaşabilmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla, değerli sendika
yetkilileri, değerli öğretmenler; bakınız, temel bir sorun
da nedir? OHALle ihraç edilenler. Bu OHALin komisyonu bir mahkeme midir?
Değildir. Yargıtay mıdır? Değildir. Nedir bu?
Kendiliğinden oluşmuş, uyduruk bir kurum. Bu uyduruk kurum
alıyor isimleri, tek tek inceliyor Bu bölücü, bu yıkıcı,
bu ayrımcı, bu bilmem neci. Efendim, şimdi, KHKyle ihraç
edilmiş öğretmenler şu anda başka bir işte de
çalışamıyor, içler acısı bir durum, binlerce böyle
öğretmen var; kendi mesleğini de yapamıyor, ekmeğe muhtaç
olmuş, adı konulmamış bir idam cezasıyla
karşı karşıya durumda.
Şimdi, peki, bütün bu bağlamda ne yapmak
gerekiyor bununla ilgili? Baştan söylemiştim zaten, 1966 yılında
Öğretmenlerin Statü Tavsiyesi bağlamında eğitimin
paydaşlarının dâhil olduğu ve bu paydaşların
düşüncelerini demokratik bir şekilde ifade ettiği ve bu
düşünceleri toplayacak, derleyecek, şekillendirecek,
yapılandıracak
Bunu yapılandırmak Türk halkının,
Kürt halkının, Çerkezin, Lazın, Arapın, inananın,
inanmayanın, Alevinin, Sünninin yani Türkiyeyi teşkil eden
halkların, inanç gruplarının, kadının, emeğin
dikkate alınarak yapılacağı bir şey.
Bakın, bu yasada kadının adı
yoktur. Bu öğretmenlerden kadınlar da vardır,
kadınların özel durumları vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Kadınların doğum yapma ve benzeri
durumuna dair hiçbir tanım, hiçbir bakış açısı, hiçbir
hak söz konusu değildir. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, bu yasayı -sadece herhangi bir maddesini değil,
sadece herhangi bir virgülünü, noktasını değil- bütünüyle
reddediyoruz ve bu yasanın çekilip tekrar eğitimin
paydaşlarının dâhil olduğu bir görüşme, bir demokratik
ortam süreciyle yeniden bir öğretmenlik meslek yasasının
oluşturulması gerektiği... Aksi takdirde öğretmene tekçi,
ırkçı, inkârcı, asimilasyoncu eğitimi yürütme görevinin metazori
olarak dayatıldığı bir sistemle karşı
karşıya olacağız; bu sistemi kabul etmiyoruz, reddediyoruz.
Saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Yıldırım Kaya.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında
merakla bizi bekleyen sevgili meslektaşlarım, öğretmen
arkadaşlar; Adalet ve Kalkınma Partisinin 58 milletvekili
tarafından imzalanmış bir yasa teklifi buraya geldi; şu
anda Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında 11 milletvekili var.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Çok (!)
YILDIRIM KAYA (Devamla) İmzası olan 58
milletvekili yok.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) Neredeler?
YILDIRIM KAYA (Devamla) Umarım Sayın
Mahmut Hoca kuliste bekliyordur çünkü Komisyon toplantılarına
katılmadı; hem imza sahipleri hem de Millî Eğitim Bakanı
öğretmenlere vermediği değeri bir kez daha göstermiştir.
Gün gelecek öğretmenler bunun hesabını mutlaka ve mutlaka
soracaktır(CHP sıralarından alkışlar)
Bir meslek kanunu, o mesleği yapanlar
tarafından, onların temsilcileriyle, örgütleriyle birlikte
yapılır. Oysa Öğretmenlik Meslek Kanununun, saray
duvarları arasında, konuya hâkim olmaktan çok açık uzak görünen,
konunun içeriğine bakmadan, öğretmenlik mesleğini bilmek bir
yana öğretmenleri dahi tanımayan birkaç bürokrat tarafından
hazırlandığı görülmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 24 Kasım
Öğretmenler Günü'nde öğretmenlere yaptığı konuşmada
ve de sözde Millî Eğitim Şûrası açılışında
Öğretmenlik Meslek Kanununun tamamlandığı müjdesini verdi
ve bunu, bu teklifin altında imzası olanlar -benim gibi onlar da- bu
açıklamadan öğrendiler. Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi yok sayılarak
hazırlanmış, emirle Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmiş ve Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri
tarafından imzalanarak kanun teklifine dönüştürülmüştür.
Aynı durumu bilirsiniz, geçmişte yaşadı bu Türkiye Büyük
Millet Meclisi; 4+4+4 ucube sistemi geldiğinde de yine
Bakanlığın bu tekliften haberi yoktu, yine Bakanlık
öğretmenleri, eğitim sistemini yalnız
bırakmıştı.
İşte, Millî Eğitim
Bakanlığının dahi haberi olmadan hazırlanan bu
teklifin sonuçları ortada. Çocuklarımızın eğitim
hayatı darmadağın. Şimdi de aynı kaotik durumu
öğretmenleri ayrıştırarak yapmak istiyorsunuz
diyeceğim ama kimse yok. Bir kez daha, Anayasanın arkasından dolaşarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekillerimize ait olan kanun hazırlama
görevi yok sayılmıştır. Bu nedenle 84 milyonu ilgilendiren
bu kanunun adı Öğretmenlik Meslek Kanunu olamaz, olsa olsa saray
kanunudur. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii ki sarayda
hazırlanan bu kanun teklifinden eğitim öğretim alanında
örgütlü olan sendikaların da haberi yok. Millî Eğitim Komisyonuna
gelen EĞİTİM-BİR-SEN, TÜRK EĞİTİM-SEN,
EĞİTİM SEN, EĞİTİM-İŞ, ANADOLU
EĞİTİM-SEN, Öğretmenler Sendikası, hep bir
ağızdan: Bu kanun teklifi öğretmenlerin sorununa çözüm
getirmiyor. dediler ve karşı çıktılar. Yetti mi? Yetmedi.
Ayrıca, TEDMEM Başkanı, saray eğitim kurulu üyesi olan
Selçuk Pehlivanoğlu'nun yazılı açıklaması var,
Eğitim Reformu Girişimi kurulunun yazılı
açıklaması var; bunlar eğitimin bileşenleri. Bunların
açıklamalarında da bu kanun teklifinin öğretmenlerin
sorunlarını çözmekten uzak olduğu söylendi. Bu kanun teklifi,
sendikaların, eğitim bileşenlerinin itirazı ve
görüşleri dikkate alınmadan Adalet ve Kalkınma Partili ve
Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri tarafından Komisyondan Genel Kurula
sevk edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi görüşülürken
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer görüşmelere katılmadı,
bir bakan yardımcısı geldi. Öğretmenine bu derece yabancılaşan
bir Millî Eğitim Bakanı öğretmenlerimizin gözünde yok
hükmündedir, Millî Eğitim Bakanlığı gözünde yok hükmündedir
çünkü öğretmenine değil, tarikatlara, cemaatlere ve vakıflara
Millî Eğitim Bakanlığını teslim etmiştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Komisyon görüşmelerinde Anayasa'ya
aykırılığını yazılı ve sözlü olarak
anlattık, dedik ki: Anayasa'ya aykırılık konusunu Anayasa
Komisyonuna havale edelim, burada bunun üzerinde bir görüşme
yapılsın. Bunun için Komisyon üyelerimiz Anayasa'ya
aykırılık konusunda da düşünce belirtmek istediler, ne
yazık ki Komisyon Başkanımız, AK PARTİli ve MHPli
üyeler tarafından bu teklifimiz de kabul edilmedi.
Hâl böyleyken 58 milletvekili tarafından
Meclise sunulan bir kanun teklifini görüşeceğiz. Bu kanun teklifi
öğretmenlerin dağ gibi birikmiş sorunlarına hangi çözümü
getiriyor bir bakalım. Atanmayan 700 bin öğretmenin sorununa çözüm
var mı? Yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yok.
YILDIRIM KAYA (Devamla) - Peki,
Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde atanmayan, yüksek lisansını
yapmış 28 yaşındaki Öğretmenimiz Mustafa Kaya intihar
etti. Mustafa Öğretmenimizin bize mesajı var 29 Ocakta, diyor ki
Mustafa Öğretmen: Hayata veda ediyorum. Üniversitemi, askerliğimi,
özel sektörde çalıştım ve okudum. Ağabeyimi ve annemi çok
seviyorum. Babamı özledim. Duydunuz mu bu mesajı, okudunuz mu bu
mesajı? Bu Mustafa Öğretmenin katili kim? Görmediniz değil mi?
Görmediniz, görmezsiniz. Görmüyorsanız o zaman Ağrı
Dağına çıkın. Ağrı Dağına
çıkın, Ağrı Dağında Recep Akkuşu dinleyin.
5 bin metre yüksekliğe çıkıyor Recep Akkuş, kimya
öğretmeni; 276ncı olmuş, atama bekliyor ama mülakatta Recep
Öğretmeni de elediniz. Bakın, Recep 5 bin metreden sesleniyorum: Biz
ne için elendiği bilinmeyen öğretmenleriz. Sınav bitti, mülakat
bitti; çocuklarımıza kavuşacağız, görevimize
başlayacağız diye beklerken böyle kötü bir sürprizle
karşılaştık. diye haykırdı. 5 bin metreden
haykıran Recep Öğretmenin sesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
biz duyuyoruz. Açın kulaklarınızı, açın gözlerinizi,
Recep Öğretmeni de Mustafa Öğretmeni de duyun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Peki, sözleşmeli öğretmenleri kadroya
alacak mısınız, eşlerine ve çocuklarına
kavuşabilecekler mi? Öğretmenlere il emri tayin hakkı var
mı? Engelli, ücretli, PIKTES öğretmenlerinin sorunu çözülüyor mu?
Özel okullarda ve özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan
öğretmenlerin sorununa çözüm getiriyor mu? Okul idarecilerinin sorununa
bir çözümünüz var mı? Bakanlık ve ilköğretim
müfettişlerinin sorununa dair bir çözüm öneriniz var mı? Peki, okul
öncesi öğretmenlerine, sınıf öğretmenlerine, halk
eğitim merkezlerinde çalışan usta öğreticilere çözümünüz
var mı? Öğretmenlik mesleğinin hak ettiği değeri
verecek bir öneri var mı? Öğretmenlerin maaşlarında, ders
ücretlerinde artış; özlük haklarına, sosyal statülerine
iyileştirme getiriyor musunuz? Maalesef ki bu sorunlara herhangi bir çözüm
önerisi sunulmazken öğretmenler arasında hiyerarşik bir
yapılanmayı dayatıyorsunuz. Öğretmen kariyer
basamakları, zaten 2004 yılında kabul edilen 5204
sayılı Kanunla 1739 sayılı Millî Eğitim Temel
Kanununa eklenmiştir. Bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi
tarafından 2008 yılında iptal edilmiştir ama diğer
maddeleri yürürlüktedir. Yürürlükte olan nedir biliyor musunuz? Uzman
öğretmenlik için sınav yapabilirsiniz, başöğretmenlik için
sınav yapabilirsiniz ama on yedi yıldır siz bu sınavı
niye yapmadınız, neyi beklediniz? Hangi yasa bunun önünde engeldi?
Hiçbir yasa bunun önünde engel değildi. Çünkü derdiniz öğretmen
değil, öğretmenin statüsü de değil, öğretmenin yaşam
koşulları da değil; sizin tek derdiniz var, seçim; sizin en
büyük derdiniz seçim ve sandık korkusu. Bu korku başınıza
eninde sonunda gelecek, o öğretmenlerin yetiştirdiği
öğrenciler bunun hesabını sizden soracaklar. (CHP
sıralarından alkışlar) Biz, öğretmenlere
Çalışıyorlar, az çalışıyorlar, on beş saat
derse giriyorlar. dediğiniz dönemleri unutmadık.
İsim değişikliğini
yaptınız, bu işin üstünü örtemezsiniz. Bu, Öğretmenlik
Meslek Kanunu değil. Öğretmenliğin aday öğretmen
öğretmen uzman öğretmen başöğretmen olarak unvanlara
ayrılması öğretmenlik mesleğinin ilerlemesini
sağlayamayacaktır. Her türlü müdahale ve usulsüzlüğe yol veren
bir çalışma yapıyorsunuz. Başöğretmeni okul müdürü mü
denetleyecek? Öğretmen ve uzman öğretmen okul içinde
başöğretmenden mi emir alacak? Sözleşmeli ve ücretli
öğretmenlerin getirdiğiniz hiyerarşide yeri neresi? Aday
öğretmen mi, öğretmen mi, uzman öğretmen mi?
Peki, siz velileri hiç düşündünüz mü?
Birçoğunuz velisiniz, ya torunlarınız okuyor ya da
çocuklarınız. Okula, 1inci sınıfa kayıt olan
öğrenciyi hangi öğretmene vereceksiniz? Aday öğretmene mi,
öğretmene mi, uzman öğretmene mi başöğretmene mi?
Başöğretmende okuyan çocuğun velisi başveli mi olacak? Sizin
aklınız burada nereye geldi, nereyi dayatıyorsunuz? Bundan
dolayıdır ki okullarda daha fazla kayırma, daha fazla
karmaşa, daha fazla kaos olacak.
1994 yılında öğretmenliği
kariyer basamaklarına ayıran bir zihniyet vardı. Bu zihniyet,
Adalet ve Kalkınma Partisinin ikinci kez uyguladığı bir
zihniyettir. Biz 1994te de karşıydık, 2004te de
karşıydık, şimdi de karşıyız. Kanunun
düzenlediği kariyer basamaklarının uygulamada yer
aldığı süreçlerin olumsuzluklarını yaşayarak
gördük. Akademisyenlerin bu konudaki inceleme ve
araştırmalarında kariyer basamaklarına ayırmanın
öğretmenler arasında başarıyı değil,
başarısızlığı getirdiği kamuoyu anketlerinde
de görülmüştür.
Adına meslek kanunu denilen bir kanunun
öğretmenlik mesleğinin her aşamasını düzenlemesi
gerekiyor ancak bu kanun teklifi öğretmenlerin seçilmesi,
yetiştirilmesi, istihdamı, çalışma koşulları,
iş tanımı, sosyal hakları, örgütlenme hakları, özlük
hakları, iş başında denetim ve disiplin durumları,
emeklilik gibi temel konuların hiçbirine yarar getirmiyor. Peki, bu kanun
teklifi neyi düzenliyor? Adı dışında öğretmenlik
mesleğiyle ne alakası var? Öğretmenlerin hangi derdine derman
oldunuz? Öğretmenlere dün el kaldırdınız, öğretmenleri
copladınız, öğretmenleri konuşturmadınız ama bu
eller o öğretmenlerin hakkını alıncaya kadar mücadeleye
devam edecek, hiç kimse unutmasın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, 23 Kasım
2018de tüm eğitim bileşenleriyle
hazırladığımız bir Öğretmenlik Meslek Kanunu
Teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine verdik. Tam otuz sekiz aydır bu
kanun teklifi bekliyor. Komisyonda Bir teklif getirdiniz, bizim de bir
teklifimiz var; gelin, bu teklifleri bir alt komisyonda
ortaklaştıralım, yeni bir çalışma yapalım."
dedik, ne yazık ki dinlenmedi.
Anayasanın 42nci maddesinde devletin gözetim
ve denetim yetkisi kapı gibi ortada duruyor ama öğretmenliğin
özel ihtisas mesleği tanımında devletin
çıkarılması ne anlama geliyor? Biri çıksın,
açıklasın. Devletin sözcüğü buradan niye çıktı?
Merdiven altı okullara, gayrimeşru yerlerde eğitim veren
öğretmenlere yol açmak için mi yapıyorsunuz? Devletin
denetlemediği yerlerde Eneslerin başına gelenleri biliyoruz,
Mehmetlerin başına gelenleri biliyoruz, Karamanda
çocuklarımızın başına gelenleri biliyoruz. Devlet,
denetimi elden bırakmayacak. Eğer öğretmenlik mesleğinin
hakkıyla yapılmasını istiyorsanız devlet denetimi
devam edecek.
Bakın, özel öğretim kurumlarında 250
bine yakın öğretmen çalışıyor. Bu öğretmenlerin
statüsüne, çalışma koşullarına dair en ufak bir düzenleme
yok. Bunlar ne yapıyor biliyor musunuz? Belirli süreli iş sözleşmesiyle
çalışıyorlar, asgari ücretle uzun süreli
çalışıyorlar; kıdem tazminatı hakkı gasbı
var; belirli süreli iş sözleşmeleriyle birlikte istifa dilekçeleri
alınıyor; asgari ücretle çalışanların parası
veriliyor, asgari ücretin altında ücret ödedikleri için para elden geri
alınıyor ama bunları denetleyen hiç kimse yok.
Bu kanun teklifi 2 temel konuyu belirliyor. Biri
bizim temelden karşı çıktığımız kariyer
basamakları, biri 3600 ek gösterge. 3600 ek göstergeye ilişkin 10
Temmuz 2018de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir teklif vermiş, daha sonra
da 19 Kasım 2021 yılında bir teklif daha vermiş. Bizim
dışımızda, İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi
ve HDPnin de verdiği teklifler var. Bu zorlamalarla siz 3600 ek gösterge
teklifini getirdiniz ama bir hile daha yaptınız, 2023e
sarkıtıyorsunuz. Aceleniz ne? Burada yoksunuz, gelmediniz, niye acele
ediyorsunuz? 2023te vereceğiniz 3600 ek gösterge için bugün aceleniz ne?
Bunun nedenini bize açıklar mısınız?
Öğretmenlerimize 3600 ek gösterge verilmeli.
Burada 2 maddeyi ayıralım. Sözleşmeli öğretmenler ile 3600
ek gösterge maddesini ayıralım, geri kalan maddeleri iade edelim.
Gelin, bu 2 maddeyi bu Parlamentoda öğretmenlerimiz için, emeklilerimiz
için oy birliğiyle çıkaralım. Var mısınız buna?
Yoksunuz, yoksunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ETYEMEZ (Konya) Kanun ortada, görüşülüyor.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Öğretmenlik
mesleğini icra edenler diyor ki: Eşit işe eşit ücret
verin.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Biz varız.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Varsanız, tamam,
buyurun. Söz söyleyebiliyorsanız gelelim.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Biz varız. Devam
ediyor kanun, devam ediyor; varız.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir
açıklama yaptı, diyor ki: Sözleşmeli öğretmen
ayrımını kaldırıyoruz. Bu müjdeyi verdi. Soruyorum
size: Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu açıklamayı yaptı,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan mı yalan söylüyor, siz mi onu
dinlemiyorsunuz? Getirdiğiniz teklifte sözleşmeli öğretmen
ayrımı yok, kaldırmıyorsunuz, devam ediyor. Onların
eşlerinin birleşmesi hakkı yok. Toplumu kandırmaya gerek
yok. Genel Başkanınızı dinleyin bizi dinlemiyorsanız,
öğretmenlerinizi dinlemiyorsanız. Genel
Başkanınızın söylediği doğruysa, samimiyse,
gerçekten samimi olarak eş durumundan ve sözleşmeli öğretmen
ayrımını kaldırıyorsa lütfen dinleyin. Öğretmenlik
Meslek Kanunu okul öncesi kurumları da kapsamıyor.
5 Ekim 1966da ILO ve UNESCO tarafından
alınan öğretmenlerin statüsüne ilişkin tavsiye kararı
öğretmenlik mesleğiyle ilgili önemli standartlar ortaya koyuyor. Bu
belgeye de itibar etmediniz. Bu belge ne diyor? Öğretmenlerin sadece okul
içinde değil, toplum içinde de yerine getirdiği görevler,
taşıdığı önem, uluslararası düzeydeki
ilişkiler; bunların tümü öğretmenlerin sorunlarına dair
çözüm önerileri getiriyor. 145 paragraftan oluşuyor ve bu paragraflar
temel ücret, çalışma süreleri ve koşulları, özel izinler,
araştırma izinleri, tatil, eğitim öğretim
yardımcı personeli, sınıf mevcutları, öğretmen
değişimi, uzak bölgelerde ve kırsal kesimde çalışan
öğretmenlerle ilgili özel hükümler, aile yükümlülükleri gibi çok önemli
maddeleri içeriyor. Sadece öğretmenlerin değil; kurumlarda
çalışan, özel kurumlarda çalışan tüm eğitim ve bilim
emekçilerinin haklarını da bu kararda çok net görürüz. Gelin, 5 Ekim
1966da bizim de altına imza attığımız bu
sözleşmeyi olduğu gibi kabul edelim.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin
sendikalarıyla görüşülmeden gelen hiçbir teklif bizim teklifimiz
olamaz, kabul edemeyiz. Böyle yapılması hâlinde, eğer
onların sözünü dinlersek 1 milyon 250 bin öğretmen mutlu olacak diyoruz.
Bu yasa teklifi Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırıdır, Anayasa Mahkemesinden dönecektir. Bu duruma
düşmemek için sözleşmeli ve 3600 ek gösterge maddesini getirin, hep
birlikte çıkaralım. Diğer maddeleri yeniden tartışarak
bir süreç elde edebiliriz.
Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi
olurum. diyen bir anlayıştan geliyoruz değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
YILDIRIM KAYA (Devamla) Eğer bu
anlayışı savunuyorsak
Kırk yıl kölesi olurum.
anlayışından öğretmenleri kırk yıl köleliğe
mahkûm ediyorsunuz.
Bakın, TÖS Genel Başkanı, devrimci
Öğretmen Fakir Baykurt hâkim karşısında ne diyor:
Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el
açmaz, öğretmen ders verir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Fakir Baykurt kim, siz kim!
YILDIRIM KAYA (Devamla) Öğretmenlik bireysel
yapılan bir meslektir, özü iletişimdir. Ne yaparsanız
yapın, bu özü bozamayacaksınız, öğretmenlerimiz ders
vermeye devam edecek. Selam olsun Ferman sarayınsa okullar bizimdir.
diyen öğretmenlere, selam olsun ders vermeye devam eden öğretmenlere,
selam olsun alanlarda direnen eğitim emekçilerine! (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Siz merak etmeyin,
geliyor gelmekte olan! Hep birlikte, sizin haklarınızı
alıncaya kadar bu mücadele devam edecek.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, şahıslar adına
ilk söz Sayın İbrahim Özden Kaboğlunun.
Sayın Kaboğlu
Yok.
Evet, şahısları adına ikinci söz
Sayın Mustafa Desticinin.
Sayın Destici, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) Kıymetli
Başkanım, değerli Komisyon, değerli milletvekilleri ve
bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarım; öncelikle hepinizi
sevgiyle saygıyla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.
Bugün üç ayların ilk günü içerisindeyiz,
yarın da Regaip Gecesini idrak edeceğiz. Bu vesileyle, aziz Müslüman
Türk milletinin ve tüm İslam âleminin mübarek üç aylarını ve
Regaip Gecesini tebrik ediyorum. Rabbim rahmetinden, bereketinden, mağfiretinden
istifade edenlerden eylesin ve özellikle Türk ve İslam
coğrafyasındaki kan ve gözyaşının dinmesine de vesile
kılsın diyorum.
Kıymetli milletvekilleri, değerli
vatandaşlarım; ülkemizin terörle mücadelesi devam ediyor.
Geçtiğimiz gece yarısı, Suriye ve Irakın kuzeyinde bulunan
bölgelere, Türk Hava Kuvvetlerimiz başta olmak üzere, tüm Silahlı
Kuvvetler unsurlarımızın gerçekleştirdiği
Kış Kartalı Hava Harekâtının başarıyla
sonuçlandığını öğrendik. Burada mücadele eden tüm
güvenlik güçlerimize şükranlarımızı sunuyorum;
şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum.
Kıymetli milletvekilleri, değerli
vatandaşlarım; tabii, bugün buraya şahsım ve Büyük Birlik
Partisi adına Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla ilgili
düşüncelerimizi ifade etmek için çıkmış bulunuyorum, söz
almış bulunuyorum. Öncelikle, hem ilköğretimde hem
ortaöğretim ve lisede hem de üniversitede öğretmenlik mesleğini
icra etmiş, gerçekleştirmiş bir arkadaşınız
olarak öğretmenlik mesleğinin dezavantajlarını da
avantajlarını da içinde bulunduğu meseleleri de biliyorum, bu
konuların hemen hemen tamamına vâkıfım. Ayrıca, özel
okulda da görev yaptım, dolayısıyla da özel okullardaki
öğretmenlerimizin meselelerini de yakından biliyorum.
Tabii, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki
Hükûmetimizin hem Millî Eğitim Bakanlığımız
aracılığıyla hem Diyanet İşleri
Başkanlığımız aracılığıyla 4-6
yaş grubu çocuklarımız için şu anda hayata geçirdiği
bu kursları, bu eğitim gayretini, çalışmasını
takdir ediyorum. Önce kültürümüze, inancımıza, sahip olduğumuz
değerlere bağlı olacağız, evlatlarımızı
kendi inancımız ve kültürümüz üzerine yetiştireceğiz ki
kapitalizmden, emperyalizmden, velhasılı tüm kötü alışkanlıklardan ve zararlı olan
davranışlardan da muhafaza edelim. Onun için burada emeği
geçenlere, gayret gösterenlere şükranlarımı sunuyorum.
Tabii, Türk millî eğitim sisteminde meslek
liselerimiz çok önemli. Özellikle 28 Şubat sürecinde sırf imam-hatip
liselerini kapatmak için, maalesef, meslek liselerimize ağır bir
darbe vuruldu; o zaman, maalesef, birileri sessiz kaldılar. Bugün,
bakın, çektiğimiz ara eleman sıkıntısının en
büyük sebeplerinden birinin bu olduğunu burada bir kere daha
hatırlatmak istiyorum.
Tabii, şu anda bir kanun teklifi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda. Elbette ki isterdik ki bu kanun teklifi daha
geniş kapsamlı olsun; bütün öğretmenlerimizin, hangi alanda ya
da hangi grupta olursa olsun hepsinin beklentileri karşılansın.
Lakin inanıyorum ki gelecekte bunlar da gerçekleşecektir ama bugünkü
kanun teklifini de önemli bir adım olarak gördüğümüzü ifade etmek
istiyorum. En azından Türkiye Büyük Millet Meclisine Öğretmenlik
Meslek Kanunu Teklifi gelmiştir.
Şimdi, burada konuşan
arkadaşlarımızın tamamına yakınını
dinledim, 700 bine yakın atanamayan öğretmenimizden bahsediliyor.
Şimdi, Allah aşkına, sormak istiyorum: Hangi iktidar ya da
hükûmet olursa olsun, bir çırpıda -biraz önce burada konuşan
arkadaşımız da ifade etti- 700 bin öğretmeni atama
şansınız var mı? Gerçekçi olmak lazım.
Öğretmenlerimiz bizi dinliyorlar ve öğretmenlerimiz her şeyin
farkındalar; neyin yapılabileceğini, neyin
yapılamayacağını biliyorlar. Öğretmenlerimizin aday
öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen diye
derecelendirilmesini; belli bir yıl görev yapan ve başarıyla mesleğini
sürdüren öğretmenlerimizin bu unvanları almalarını önemli
bir adım olarak görüyorum. Bu, sadece öğretmenlik mesleğinde
değil mesela hâkimlerimizde de var; birinci sınıf hâkimler var,
yeni göreve başlayan hâkimlerimiz var, aldıkları ücretler
farklı. Onun için bunları ben kıymetli ve değerli
bulduğumu ifade ediyorum. Tabii ki gönül isterdi ki bütün
öğretmenlerimize -özellikle şu ana kadar bu yıllarını
doldurmuş öğretmenlerimize- bu kadrolar verilebilsin ama bütün
bunların imkân meselesi olduğunu biliyoruz.
Tabii, burada, özellikle bu kanun teklifinde
öğretmenlerimizin, polislerimizin, hemşirelerimizin, din
görevlilerimizin yıllardır beklediği 3600 ek gösterge müjdesi
var. Dolayısıyla bunu çok önemsiyorum; hem görev yaptıkları
süre içerisinde hem de emekli olduktan sonra maaşlarında
yapılacak iyileştirmenin önemli bir adım olduğunu da yine
buradan ifade etmek istiyorum.
Tabii, isteriz ki bütün atanamayan
öğretmenlerimiz atansın ya da hiçbir öğretmen
açığı kalmasın; buna doğru hızlıca bir
gidiş var ve bakın, son yıllarda ciddi sayıda öğretmen
atamaları gerçekleşiyor. İnşallah, bu yıl, önümüzdeki
yıl, bütçe rahatladığında bu sayının daha da
artacağına inanıyoruz.
Tabii, burada, ücretli öğretmenlerimize bir
paragraf açmak istiyorum. Daha önceden, 70li yıllarda bizler okurken
eksik bir derse müftü gelir, din dersi verirdi; kaymakam gelir, başka bir
dersi verirdi lakin bugün ücretli öğretmenler artık 90 bin
kişiye yaklaşan bir meslek grubu hâline gelmişler ve maalesef,
bunlar bugün 2.500 lira ile 3 bin lira gibi bir ücret alıyorlar ve bakıyorsunuz,
bazı köylerimizde bir tek öğretmen var, o da ücretli öğretmen.
Onun için, biz Büyük Birlik Partisi olarak geçtiğimiz yıllarda bu
ücretlerin iyileştirilmesiyle ilgili yaptığımız
görüşmeler neticesinde, hem bir önceki Bakanımız hem mevcut
Bakanımız olumlu yaklaştılar, bir uğraş verildi ve
bu ücretler neredeyse yüzde 100 artırıldı ama yeterli midir?
Yeterli değildir. Bizim teklifimiz şudur: Biliyorsunuz,
öğretmenlere ödenen bir normal ücret var, bir de DYK dediğimiz yani
destekleme ve yetiştirme kursu ücreti var; en azından bu ücret üzerinden
yani saat başı 42 TL üzerinden verilirse ücretli öğretmenlerimiz
de en azından asgari ücretin üzerinde aylık bir ücrete
kavuşabilirler diye ümit ediyorum.
Yine, geçtiğimiz yıllarda, İsmet
Yılmaz Beyin Bakan olduğu dönemde bu öğretmenlerimizin 5 bini
kadroya alınmıştı; yine, KPSSden yeterli puanı
almış olanların ve belli bir yıl ve ders saati hizmet
etmiş olanların da diğer atama bekleyen öğretmenlerin
kontenjanını etkilemeden atamaları yapılabilir diye
düşünüyoruz; daha doğrusu, yapılması gerektiğini
buradan bir kere daha dile getiriyorum.
Tabii, PIKTESli öğretmenlerimiz var, bunlar
mülteci çocuklarımıza Türkçe öğretiyorlar. Bunlar, tabii, bir
proje kapsamında çalışıyorlar lakin beş yıl oldu,
çok iyi deneyim kazandılar. Bu öğretmenlerimiz proje bitince
boşta kalmamalıdırlar. Özellikle ülkemizin belli bölgelerinde
hâlâ güzel Türkçemizi konuşmakta sıkıntı yaşayan
vatandaşlarımız var. Bu bölgelere atamaları yapılarak
Güzel Türkiyemizde güzel Türkçemizi konuşmayan hiç kimse kalmasın
seferberliğinde bunlar değerlendirilmelidir mutlaka diye ümit
ediyorum; daha doğrusu bunu da yine Büyük Birlik Partisi olarak, teklif
olarak söylüyorum.
Tabii, bu bir kanundur. Ücretli öğretmenlerle
ilgili düzenlemeler, PIKTESle ilgili düzenlemeler, diğer atamalar; bunların
çoğu kanuna ihtiyaç duymayan yönetmeliklerle ya da birtakım
düzenlemelerle yerine getirilebilir. Onun için, bu kanunda her şey yok
diye bunlar yapılmayacak anlamı da taşımıyor. Hep
birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak bunların takipçisi
olup geçmişte olduğu gibi bundan sonraki süreçte de pek çoğunda
sonuç alabileceğimize ben inanıyorum ve bir kere daha bu meslek
kanununu desteklediğimizi buradan ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Tabii,
şehitlerimiz var, özellikle şehit öğretmenlerimiz var; Aybüke
Yalçın gibi, Necmettin Yılmaz gibi yüzlerce, binlerce şehit
öğretmenimiz var. Onların şahsında da bütün şehit
öğretmenlerimizi ve şehitlerimizi bir kere daha rahmetle, minnetle ve
şükranla yâd ediyorum.
Kanunun şimdiden tüm öğretmenlerimize,
öğretmen camiamıza hayırlı olmasını Yüce
Rabbimden niyaz ediyorum.
Bir konuyu son olarak söylemek istiyorum. Özel
okulda da çalıştığımı ifade ettim. Gerçekten özel
okulların sıkı denetime ihtiyacı var. Özel okulların
zorlukları var, biliyoruz. Özel okulların içinde çok
başarılı hizmet görenler de var; bunu da biliyoruz, takdir
ediyorum ama her okul maalesef öğretmenlerimize gerektiği gibi önem
vermiyor. Sosyal hakları başta olmak üzere ücretleriyle ilgili
sıkıntılar yaşıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) Özellikle
Millî Eğitim Bakanlığımızdan istirham ediyorum özel
okullarda da çalışmış bir öğretmen olarak bu
okulların bu anlamda yani öğretmen açısından daha
sıkı denetlenmesi gerektiğine -tabii sıkıdan
kastım bir disiplin cezası verir şeklinde değil-
öğretmene verdiğimiz önemi daha da gösterme adına bunun
yapılacağına inanıyorum.
Tekrar Komisyona ve kanun teklifini hazırlayan
arkadaşlarımıza, Bakanlığımıza ve siz
kıymetli milletvekillerimize teşekkür ediyor; hepinize
sağlıklı, hayırlı, başarılı ömürler
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesi,
alkışlar)
BAŞKAN Evet, şahıslar adına
ikinci söz Sayın Burcu Köksalın.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimin asli
bileşenlerinden, sendikalardan, akademisyenlerden görüş almadan; saha
gerçeklerinden uzak, öğretmenlik mesleğinin koşullarından,
gerekliliklerinden habersiz bir şekilde, masabaşında bürokratlar
tarafından yazılmış bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız. O kadar amatörce hazırlanmış ki
öğretmenlerin yaşadığı sorunlara ilişkin bir
çözüm önerisi yok. Sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen
ayrımının ortadan kalkması yok. Öğretmenlerin
nasıl yetiştirileceği konusunda bir düzenleme yok. Özlük
haklarında, sosyal haklarında bir iyileştirme, geliştirme
yok. Öğretmenliği sadece bir kariyer düzenlemesi olarak ele alan bir
teklif, baştan sona Anayasaya aykırılıklarla dolu. 3üncü
maddeden başlayarak Anayasaya aykırılıklar bariz bir
şekilde göze çarpıyor. Öğretmenler aday öğretmen, öğretmen,
uzman öğretmen ve başöğretmen diye ayrılmış.
Öğretmenlerin bu şekilde ücret ve sosyal haklar bakımından
farklılaştırılması Anayasamızın 55inci
maddesinde belirtilen ücrette adaletin sağlanması hükmüyle
çelişmektedir. Görev, unvan ve ücret arasında muhakkak uyum
olmalıdır. Uzman öğretmenlik için on yıl,
başöğretmenlik için de uzman öğretmenlikte on yılı
doldurma koşulu aranıyor. Bunu neye göre belirlediniz? Kriteriniz ne?
Askeriyede, emniyette ast üst ilişkisi, apolet ilişkisi, emir komuta
zinciri vardır ama bunu öğretmenlikte uygulayamazsınız.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Çünkü
başöğretmen ile aday öğretmen aynı işi
yapmaktadır. Görev aynıyken unvanların ast üst ilişkisi
içinde düzenlenmesi çalışma düzenini bozar, ayrıca öğretmenler
arasındaki sosyal ilişkiyi de zedeler. Mesela, 1/A şubesini
okutan bir öğretmen normal öğretmen, yan şubedeki 1/Byi okutan
öğretmen uzman öğretmen; bunlar aynı işi yapıyor,
aynı işi yapanlara farklı unvanlar verip, farklı ücretler
ödemek eşit işe eşit ücret ilkesine aykırıdır.
Ve teklife baktığımda,
sayıları 100 bini bulan ücretli öğretmenler bu teklifte yok.
Daha birkaç gün önce, Hayata veda ediyorum. Üniversitemi, askerliğimi,
özel sektörde çalıştım ve okudum. Abimi ve annemi çok seviyorum,
babamı özledim. notunu bırakarak ataması
yapılmadığı için canına kıyan Murat
Öğretmen, ataması yapılmadığı için
inşaatlarda çalışan ve elektrik trafosunu boyarken
hayatını kaybeden Fedai Öğretmen ve 2018de ataması
yapılmadığı için işsizlik yüzünden bunalıma girip
canına kıyan Merve Öğretmen ve sayıları 700 bini
aşan atama bekleyen öğretmenler bu teklifte yok.
Teklifle ne diyorsunuz? Bakanlık,
öğretmenlerin çalışma şartlarını istediği
gibi düzenleyecektir. Ya, Allah aşkına ya; kanunilik ilkesi nerede?
Kamu yararından çıkıp öznel amaçlara yönelik düzenlemeler ortaya
koyacak Bakanlık. Hâlbuki hukuk devleti ilkesinin temel koşulu
düzenlemelerin belirli olmasıdır ama siz, hukuk devletinden ne
anlarsınız! Bu yönüyle de Anayasaya aykırı.
Ayrıca, 3üncü maddenin (1)inci
fıkrası öğretmenliği bir ihtisas mesleği olarak
tanımlarken (4)üncü fıkraya bakıyorum, kariyer
basamaklarına ayırıyor; bu da ayrı bir çelişki, madde
kendi içinde bile çelişkiyle dolu.
Öğretmenin mesleğini ifa ettiği her
eğitim kurumu devletin denetimi ve gözetimi altında olmak
zorundadır. Siz, bu teklifle devletin ibaresini
kaldırıyorsunuz. Bu ne demek? Eğitim birliğinin yok
sayılması demek. Bu ne demek? Yarın, eğitim öğretim
birliğini bozacak uygulamalara davetiye çıkarmak demek.
4üncü maddede öğretmenlerin nitelikleri ve
seçimi düzenlenmek istenmiş. Ancak burada da Anayasaya
aykırılık var. Nasıl? Bakın, öğretmenler, memur
kategorisindedir. Siz tutuyorsunuz memur kategorisinde olan öğretmenleri
Anayasamızın 128inci maddesi ne diyor? Memurların ve
diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük
işleri kanunla düzenlenir. diyor. Şimdi, memur kategorisindeki
öğretmenlerde aranacak nitelikler kanunla düzenlenmeli. Bu nitelikler
neler? Genel kültür, pedagojik formasyon, meslek bilgisi. Ama siz ne
yapmışsınız? Siz, bunu da idareye
bırakmışsınız, bu niteliklerin tespitini
Bakanlığa vermişsiniz; kanunla düzenlenmesi gereken bir alan
Bakanlığın takdirine bırakılmış. 4üncü
madde bu yönüyle kanunilik ilkesine aykırıdır. Yine,
Anayasamızın 7nci maddesindeki yasama yetkisinin
devredilmezliği ilkesine de aykırıdır ve 2nci maddedeki
hukuk devleti de bu şekilde yok sayılmıştır.
Teklifin 5inci maddesinde, aday öğretmenlerin
atanmasında güvenlik soruşturması ve/veya arşiv
araştırması yapılması şartı
getirilmiştir. Anayasamızın 70inci maddesi der ki
arkadaşlar: Her Türk, kamu hizmetine girme hakkına sahiptir. Hizmete
alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir
ayırım gözetilemez. Ama siz, güvenlik soruşturması ve/veya
arşiv araştırması şartı getirerek
Anayasanın 70inci maddesini de ihlal ediyorsunuz. Adli sicil kaydı
alınırken bir de üstüne güvenlik soruşturması, arşiv
araştırması istemek de neyin nesi? Amaç, öğretmeni siyasi
olarak fişlemek mi ya da iktidardan olanı olmayanı belirleyip
siyasi görüşe göre öğretmen kabulünü sağlamak mıdır?
Buna kılıf uydurmak için mi yapıyorsunuz? İşin içinde
AKP olunca liyakatin yeri her daim saraya sadakat olacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar) Öğretmen alımlarında, mülakatlarda
yaptıklarınız ortadayken size kim güvenir Allah
aşkına!
Atanmaya ilişkin olarak öğretmenlik
sınavının nasıl, hangi kurumca yapılacağı
kanunla belirlenmemiş, idareye bırakılmıştır. Bu,
hem Anayasamızın 128inci maddesine hem yasama yetkisinin
devredilmezliğini öngören 7nci maddesine hem de 2nci maddesindeki hukuk
devleti ilkesine açıkça aykırıdır.
Aday öğretmenlerden adaylık süreci
sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan
değerlendirmede başarılı olanlar öğretmenliğe
atanır. denmektedir lakin bu Komisyon nasıl oluşacak, neye göre
nasıl karar verecek, nasıl değerlendirme yapacak belli
değildir. Bu da Anayasanın 128inci maddesinin açıkça ihlali
demektir. Çünkü kanunla düzenlenmesi gereken bir alan idarenin keyfiyetine
bırakılmıştır.
Ayrıca, aday öğretmenlerin idari cezalar
alması durumu meslekten atılma, görevine son vermek için yeterli
görülmüştür. Bu da ne demek arkadaşlar? Yargı kararı
olmadan bir kişiyi siz cezalandırıyorsunuz, bu anlama geliyor;
hakka, hukuka aykırılık teşkil eder; Anayasanın
70inci maddesiyle çelişiyor, yapmayın Allah aşkına! Bir
kişinin memurken aldığı bir idari ceza görevden
uzaklaştırılmasına neden değilken aday öğretmenin
aldığı bir idari cezanın görevden
uzaklaştırılmasına neden olması açıkçası
Anayasaya, hakka, hukuka, hakkaniyete, hiçbir şeye sığmaz. Aday
öğretmenin siyasi görüşü istediğiniz gibi değilse bir
kılıfa uydurup, ona idari ceza verip ilişiğini
keseceksiniz. Uygulamada bu hüküm aday öğretmenler üzerinde mobbing
uygulamasına yol açar, idarenin keyfiyetine tabi tutar; yapmayın!
Yine 6ncı maddede uzman öğretmen ve
başöğretmen sınavlarının kimin tarafından ve
nasıl yapılacağı belirsiz. Kanunla düzenlenmesi gereken
husus idareye bırakılmış. Bu da Anayasamızın
128inci maddesine açıkça aykırılık teşkil eder.
Ve başöğretmenlik, Cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürke aittir. Bunu belirtmeden geçemeyeceğim;
bunu sıradanlaştırmaya kalkmak, ona mahsus bir unvanı
başkalarına vermek bana göre son derece yanlıştır.
Yapmayın, bu hatadan dönün!
Ve 3600 ek göstergeye gelince 1inci dereceye Ocak
2023de veriyorsunuz. Niye Ocak 2023? Niye, seçim yatırımı
mı? Niye yasa yürürlüğe girdiği zaman değil de Ocak 2023?
Arada geçen süredeki maddi kayıplar ne olacak? Neyin hesabını
yapıyorsunuz?
Ve 9uncu maddede sözleşmeli öğretmenlerin
can güvenliği ve sağlık mazereti dışında tayin
hakkının olmaması da yine hakka, hukuka ve hakkaniyete
aykırıdır. Eş durumu tayin hakkının
tanınmaması devletin aile bütünlüğünü koruma ödevine de
açıkça aykırıdır. Anayasamızın 41inci maddesi
der ki Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve
çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır. Şimdi,
sözleşmeli öğretmene eş durumu tayini hakkı
tanımayarak Anayasayı açıkça ihlal etmektesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Bu öğretmenlerin suçu
aile kurmak mı, suçları evlenmek mi, sizin aileye verdiğiniz
değer bu mu? Her fırsatta ailenin bütünlüğünden,
birliğinden, kutsallığından bahsedip de sözleşmeli
öğretmenlere aile birliği tayini vermemek ikiyüzlülük değildir
de nedir Allah aşkına? (CHP sıralarından
alkışlar)
Öğretmenlik Meslek Kanununu
hazırlıyorsunuz ama öğretmenlerin nasıl
yetişeceğine dair bir hüküm yok. Öğretmenler küçük
yaşlardan itibaren yetiştirilmeli. diyor konunun uzmanları.
Burada köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı
Tonguçu saygı ve rahmetle anıyorum. Köy enstitülerinden
öğretmen okullarına, öğretmen liselerinden en son
kapattığınız Anadolu öğretmen liselerine kadar
emeği geçen herkese saygı ve minnet duyuyorum. Bir Anadolu
öğretmen lisesi mezunu olarak lütfen bu okulları yeniden açın,
açın, açın! Öğretmen yetiştirmeye önem verin diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
geneli üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, Şırnakın Cizre ilçesinde bir hudut karakoluna
teröristlerce yapılan saldırıda şehit olan Piyade Er
Tarık Tarcana Allahtan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Şırnakın Cizre
ilçesinde bir hudut karakoluna teröristlerce yapılan saldırıda
Piyade Er Tarık Tarcan evladımız şehit olmuştur.
Kendisine Rabbimizden rahmet diliyorum; mekânı cennet, makamı ali
olsun inşallah.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, geneli üzerinde yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemini yapacağız.
Önce sorulardan başlıyoruz.
Sayın Gaytancıoğlu, buyurun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Edirne merkezdeki, 1914 yılında
eğitim öğretime başlayan ve uzun yıllar öğretmen
lisesi olarak kullanılmış şimdiki Sosyal Bilimler Lisesi
harap ve bitap durumdadır. Son otuz beş yılda boya, badana
dışında bir defa kapsamlı tadilat gören, tarihî önemi çok
olan bu okulda fiziksel anlamda bir onarım ve yenileme
çalışmanız olacak mıdır?
Eğitim alanında her zaman üst
sıralarda yer alan Edirnemizin hem liselere giriş hem de
üniversiteye giriş sınavlarındaki
başarısının düşmesinin altında 2014ten sonra
Öğretmen Atama ve Yükselme Yönetmeliğinin dışına
çıkılarak liyakatsiz yöneticilerin atanması bir neden olabilir
mi?
Üçüncü sorum, beş yıl önce depreme
dayanıksız diye yıktığınız, üç yıl önce
yatırım programına alındığına dair soru
önergeme cevap verdiğiniz Edirne öğretmenevi ne zaman açılacak?
Kalıcı yaz saatinden en olumsuz etkilenen
yurdumuzun en batısındaki il olan Edirnede çocuklar karanlıkta
okula gidip geliyor. Bu konuyla ilgili bir düzenlemeniz olacak mı?
BAŞKAN Sayın Ataş
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Minibüsçüler, otobüsçüler, servisçiler,
nakliyeciler, taksiciler gibi zor şartlar altında çalışan
taşıma esnafı, akaryakıta, yedek parçaya, sigorta, muayene
ücretlerine ve araç fiyatlarına gelen zamlar yüzünden kontak kapatmak
üzeredir. İçinde bulunduğumuz ekonomik krizden dolayı neredeyse
her ürüne her gün zam gelmektedir. Taşıma esnafının en
büyük girdisini oluşturan akaryakıta bir yılda 46 defa zam
geldi, yüzde 100ün üzerinde arttı. Sigorta ücretleri yüzde 100
arttı, yedek parça fiyatları döviz kurlarından dolayı
yaklaşık 2-3 katına çıktı. Araç fiyatlarına bir
yılda yaklaşık yüzde 100 zam geldi.
Bu nedenle taşıma esnafımıza en
kısa zamanda bir çözüm bulunmalıdır, Hükûmet nakliyeci
esnafını desteklemelidir yoksa esnafın bu işin
altından kalkmasına imkân kalmamıştır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, görüşülmekte olan kanun teklifinde ücretli, sözleşmeli,
kadrolu öğretmen ayrımı niçin
kaldırılmamıştır? Yine, bu kanun teklifinde sözleşmeli
öğretmenlere eş durumu tayin hakkı tanınmamaktadır.
Sağlık ve can güvenliği için tayin hakkı
tanınırken niçin eş durumu tayin hakkı verilmemiştir?
Bu, öğretmenlere karşı büyük bir haksızlık değil
midir? Eşleri ve çocukları ayrı ayrı şehirlerde
yaşamaya zorlamak aile birliğine, bütünlüğüne zarar vermez mi?
Gelin, hep birlikte eş durumu tayin hakkını tanıyalım.
Ayrıca, atama bekleyen 2 bin engelli
öğretmen sesini duyurmaya çalışıyor. Hayattaki her türlü
engeli aşan bu öğretmenlere koyduğunuz atama engelini
kaldırın, onları öğrencilerine kavuşturun.
BAŞKAN Sayın Tutdere
ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Seçim bölgem Adıyamanda geçen hafta çok
yoğun bir kar yağışı yaşandı. Yoğun kar
yağışı nedeniyle birçok insan mağdur oldu, yoğun
kar yağışı hayatı olumsuz yönde etkiledi. Yoğun
kar yağışı nedeniyle küçük sanayi sitemizdeki
esnaflarımız başta olmak üzere il genelinde seracılık
yapan çok sayıda çiftçimiz mağdur oldu. Esnaflarımızın
iş yerlerinin çatıları çöktü, seralar yıkıldı ve
ciddi hasarlar meydana geldi. Zaten zamlar nedeniyle çok
sıkıntılı günler geçiren esnafımız, çiftçimiz bir
de kar fırtınası nedeniyle büyük maddi zarar gördü, zarara
uğradı. Buradan ilgili Bakanlığa, Valiliğe açıkça
çağrıda bulunuyoruz: Kar fırtınası nedeniyle
mağdur olan esnaflarımızın, çiftçilerimizin
zararlarını bir an evvel giderin, bu mağduriyetlere son verin
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı 10 Eylül 2021
tarihinde Fahiş fiyat artışının önüne geçeceğiz,
fiyat artışı yapanlara da bu ülkeyi dar edeceğiz."
dedi. Benzer cümleleri de defalarca kullandı, Fahiş fiyat
Fahiş fiyat... Derken Ticaret Bakanlığı, Haksız
Ticari Uygulamalar Yönetmeliğinin 1 maddesini yürürlükten
kaldırdı. Buna göre döviz fiyatından etkilenmediği hâlde
haksız yere fiyat artışı yapmak aldatıcı bir
ticari uygulama olmaktan çıktı. Daha net bir Türkçeyle, dövizle alım
satım yapmamasına rağmen bir esnaf fiyat artışı
yaptığında Cumhurbaşkanının dediği bu
denetimden artık muaf olacak yani bu iş artık bir
aldatıcı uygulama değil yani daha net bir ifadeyle artık
fahiş fiyat serbest. Tabii, vatandaşlar da soruyor: Bu ne perhiz bu
ne lahana turşusu! diyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaya
AHMET KAYA (Trabzon) Öğlenden yarım
kalan konuşmamı tamamlayacağım.
Öğrencilere Türkiyenin en ucuz
ulaşım imkânı sağlanıyor. 0-4 yaş arası çocuğu
olan annelere ücretsiz ulaşım imkânı sağlanıyor.
Kadın kooperatifleri aracılığıyla kadınlar üretiyor,
ihtiyaç sahibi ailelerin yüzü gülüyor. İBB tarihinde ilk kez çiftçilere
tohum desteği, besicilere yem desteği veriliyor. Askıda fatura
uygulaması dünyaya örnek oluyor. Halk Ekmekle Türkiye'nin en ucuz
ekmeği İstanbul halkına veriliyor ve aynı anda İstanbulun
10 farklı yerinde metro inşaatları yapılıyor.
Bunlardan mı rahatsız oluyorsunuz? İmamoğlundan önce tüm
bu işlere, bu hayırlı işlere ayrılan paralar
haramzadelerin cebine gidiyordu, AKP yandaşlarına akıyordu. Yine
öyle mi olsun istiyorsunuz bilmiyorum ama şunu çok iyi biliyorum ki
İmamoğlunu istifaya davet edenlerin kendileri istifa ederse vallahi
de billahi de Türkiye'nin önü açılır, millet kötü yönetimden de zulüm
düzeninden de kurtulur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Alban
MÜRSEL ALBAN (Muğla) Sayın Başkan,
döviz kuruna bağlı olarak yükselen akaryakıt fiyatları,
taşımalı eğitimle okul servisçiliği yapan
kooperatiflere ve esnaflara ağır bir darbe vurmuştur. Millî
Eğitim Bakanlığı tarafından taşıma
ihalesinin yapıldığı 2021 yılının Ekim
ayında mazot 6 lira 40 kuruştu. Taşımalı eğitim
için ihaleyi kazanan esnaflarımızın kullandığı
mazot bugün 14 TL sınırını aşmış
durumdadır. İhalenin yapıldığından beri sürekli
akaryakıta zam geliyor. Peki, bu arada mağdur olan taşıma
esnafımızın zararını kim karşılayacak?
İhale şartnamesinin acilen güncellenmesi, esnafın
mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu kanun teklifinde, maalesef, öğretmenler
arasındaki ayrım gitgide derinleşiyor. İkincisi, aile
birliği sağlanamıyor, sağlanmıyor. Üçüncüsü,
arkadaşlar, bu kanun teklifinde atamayla ilgili herhangi bir madde yok. Hadi
geçtik, ya arkadaşlar, biz 700 bin atama yapın. demiyoruz, 15 bin
gibi komik bir atama yapılıyor. Yazık, günah değil mi ya?
Telefonlarımız kitleniyor.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
milletvekilleri; sizi aramıyorlar mı, telefonlarınız
kitlenmiyor mu? Soruyorum: Ek atama yapılmayacak mı?
Yapılması konusunda bir çalışma yapacak mı Komisyon?
Neden böyle bir çalışma yapmıyor? Burada bir 3600 ek gösterge var,
o da 2023te. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Neden 2023? Bunun
da cevabını istiyoruz. Ek atama
Ek atama
Ek atama... diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Süleyman Bülbül
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Denetlenmeyen
JESler, vahşi işletilen maden ocaklarıyla Aydının
inciri, kestanesi, zeytini bitti şimdi sıra kirazını yok
etmeye mi geldi? Birçok endemik bitki ve hayvan çeşitliliğine ev
sahipliği yapan Aydının Kuşadası ilçesinde bulunan
Kirazlı köyü rüzgârgülleriyle harap edildi. Şimdi de köyün 300 dönüm
civarındaki kaliteli kirazların yetiştiği ve tarım
yapılan arazilerine güneş enerjisi santralleri kurulmak isteniyor.
AKPnin hukuksuz, doğa, çevre ve tarım düşmanı
politikaları yüzünden bu tarım alanı da yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya. Enerji üretimi kılıfı
altında 300 dönümlük yere kurulması planlanan sistemin ekosistemi
nasıl etkileyeceğinden tutun da üretilen enerjinin ne derece
ihtiyaçlara cevap vereceği her zaman olduğu gibi tam bir muamma.
Aydın artık çevre talanı değil, havasının,
suyunun ve toprağının korunmasını istiyor, devlet
yatırımı istiyor; doğa katliamı değil, temiz
hava, verimli toprak istiyor.
BAŞKAN Sayın Sümer
ORHAN SÜMER (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tüm Türkiye'de tepkilere neden olan, milleti mumla
aydınlatmaya, battaniye altında oturarak ısınmaya mahkûm
eden saray iktidarının vatandaşa yaşattıklarından
bir örnek vermek istiyorum: Memleketim Adanada bir işletme bir ayda
ortalama 600-700 kilovat elektrik harcıyor, buna karşılık
aylık 350 ile 400 lira arasında para ödüyor. Gelen zamlar
sonrası aynı oranda elektrik kullanımı yapmasına
rağmen -faturaları burada- aralık ayında 672 lira, ocak
ayında 4.389 lira, ocak sonu şubat başı arasında,
altı günlük dönemde ise 1.187 lira elektrik faturası gelmiş,
ayrıca burası fabrika değil, küçük bir işletme. Bu ve
benzeri yüzlerce örnek her gün bize iletiliyor. Allah rızası için
AKPli vekiller bir sokağa çıksın, vatandaş mı çok
kullanıyor, fiyat mı çok pahalı, onun hesabını
yapsınlar.
BAŞKAN Sayın Aycan
SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, millî eğitim sistemimiz ülkemizin geleceğidir. Millî
değerlere sahip, evrensel bilgilere ulaşmış, dünyayla
rekabet edebilen nesiller yetiştirmeyi önemsiyoruz. Millî eğitim
sistemimizin en önemli tarafı öğretmenlerimizdir. Öğretmenlik
Meslek Kanununu önemsiyor ve destekliyoruz. Öğretmenlerin hak ettiği
kariyerlere ulaşmasının eğitime fayda getireceğini
düşünüyoruz. Eğitim kalitemizin artması için öğretmenlerin
mesleki memnuniyeti artmalıdır. Bunun için özlük haklarının
iyileşmesi, 3600 ek gösterge almaları, ücretlerinin
iyileştirilmesi önemlidir. Öğretmenlik mesleği hak ettiği
saygıyı ve itibarı kazanmalıdır. Kurumunda itibar
görmeli; öğrencisi, velisi öğretmene hak ettiği
saygıyı göstermelidir. Öğretmenlik mesleğinin kendi
içindeki farklılıkları giderilmelidir. Tüm öğretmenler
kadrolu devlet memuru statüsüne kavuşmalı, sözleşmeli, ücretli
öğretmenlik ayrımları kalkmalıdır. Özel okullardaki ve
dershanelerdeki öğretmenler de kamudaki öğretmelerle aynı
ücretleri almalı, güvenceli çalışmalı ve itibarı
korunmalıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyon buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle kanun teklifinin geneli hakkında
görüşünü ifade eden sayın milletvekillerine, yine soru soran
sayın milletvekillerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Tabii, soruların pek çoğu konumuzla ilgili
olmadığı için onlara daha sonra cevaplar verilecektir ama ben
konumuzla ilgili olan konularda birkaç soruya cevap vermek istiyorum.
Öncelikle, Sayın Köksalın sormuş
olduğu sözleşmeli öğretmenler meselesi var. Biliyorsunuz,
sözleşmeli öğretmenlik meselesi bir zaruretten dolayı
uygulanmaktadır. Öğretmenlik sadece millî eğitim alanında
değil, diğer alanlarda da
Fırsat eşitliği için, bütün
ülke genelinde herkesin yararlanması için bu uygulama
başlatılmıştır. Bu bir zaruretten kaynaklanmaktadır.
Sözleşmeli öğretmenler zaten kadro karşılığı
görev yapmaktadır. Eş durumu tayini
Üç yılı doldurduktan
sonra zaten bu haktan yararlanmaktadırlar. Dolayısıyla, bu bir
zarurettir. Fırsat eşitliği için, ülkemizin her bölgesindeki
öğrencilerimizin öğretmene kavuşması için yapılan bir
uygulamadır. Bu, AK PARTİ iktidarıyla ilgili bir konu da
değildir, yarın iktidar değişirse siz iktidara gelirseniz
siz de bunu uygulamak zorunda kalacaksınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Biz aile
bütünlüğünü bozacak bir uygulama yapmayız.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Ama bunu sürekli gündemde tutarak sanki sözleşmeli
öğretmenler geçici bir statüdeymiş gibi bunu gündeme getirmenizi de
kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
İkinci bir sorumuz, servislerle ilgili fiyat
farkları konusunu arkadaşımız dile getirdi. Bu konuda da
geriye dönük bir çalışma yapılmaktadır. Önümüzdeki dönemde
bu konu netleşecektir.
Diğer taraftan, bu kanunun
hazırlanması konusunda -konuşmalar yapılırken-
birtakım ağır ithamlarda bulundu, benim Yıldırım
Kayaya yakıştıramadığım ithamlar bunlar. Bu
kanunun saray kanunu vesair şeklinde
Burada bizim Grup Başkan
Vekillerimiz var. Bizim kanun hazırlama yöntemimizi az çok siz de
biliyorsunuz. Milletvekilleri olarak Grup
Başkanlığımızla birlikte burada grup yönetim
odamızda toplanırız, ilgili kurumları
çağırırız; ihtiyaca binaen bu kanunları hazırlar,
ondan sonra teklif hâline getirir, milletvekillerimiz de imzalar ve bu
şekilde Meclis Başkanlığına verilir. Bunu başka
yerlere çarpıtmanız doğru bir durum değildir, onu ifade
etmek istedim.
Komisyon aşamasında ve burada da sürekli
dile getirilen bir husus var, o da şu: Bu kanun teklifi Anayasaya
aykırıdır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet,
aykırı; evet, aykırı, birçok hükmüne aykırı.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz biz burada, Mecliste
Meclis İçtüzüğüne göre hareket ediyoruz. Meclis
İçtüzüğünün Komisyonla ilgili bakınız 38inci maddesi der
ki Komisyonlar, kendilerine havale tekliflerin ilk önce Anayasanın metin
ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle
yükümdürler.
Bir komisyon, bir teklifin Anayasaya
aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek
-bakın, buranın altını çiziyorum, lütfen dikkatle dinleyin-
maddelerin müzakeresine geçmeden reddeder.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Komisyonda
sayısal çoğunlukla geçirdiniz zaten.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Şimdi, bir kanun teklifi Meclis
Başkanlığına verildiği zaman Meclis
Başkanlığı bunu zaten Anayasaya uygunluk yönünden,
aykırılık yönünden inceletiyor Kanunlar ve Kararlarda, ondan
sonra ilgili komisyona havale ediyor. Bu Komisyonda zaten üyelerimiz
Anayasaya aykırı. dediler. Biliyorsunuz, Anayasaya aykırılık
meselesi subjektif bir yaklaşımdır. Siz Anayasaya
aykırı. dersiniz, ben de Aykırı değil. derim.
Komisyon aşamasında CHPnin sayın üyeleri tekliflerini sundular
ve Sayın Yıldırım Kaya önergesini açıklamak için tam
yirmi dakika konuştu; Sayın Kaya, bütün, madde madde hepsini
açıkladı, izah etti, ondan biz oylamayı yaptık. Ama burada,
özellikle ben, partim adına konuşurken Bana fırsat vermediler.
sürekli Bizi konuşturmadınız. şeklinde sataşma
yapıldı. Bakın arkadaşlar, burada yapılan bütün
konuşmaların, kimin ne kadar konuşma
yaptığının, hepsinin saatini, dakikasını
çıkarttım. Sadece şunu söyleyeyim: Sayın Kaya, elli dokuz
dakika konuşmuşsunuz; Sayın Köksal, yarım saate yakın
konuşmuşsunuz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Konuşacağız tabii, yani yüz binlerce kişinin kaderi burada
söz konusu, konuşacağız yani.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Yani ben
Daha fazla da konuşabilirsiniz, bunda bir
mahzur yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Konuşacağız yani, bundan daha doğal ne olabilir?
YILDIRIM KAYA (Ankara) Konuşacağız
tabii.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Konuşmak için geliyoruz Meclise.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Şenol Hanımın burada bir saati aşkın
konuşması var.
Dolayısıyla, Komisyonumuzda
teferruatlı bir şekilde on üç saati aşkın bir saat bu konu
konuşuldu, tartışıldı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yani bunun
tartışılması için buradayız.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Bakın, İç Tüzükün 38inci maddesi diyor ki
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Yüz binlerce
öğretmenin kaderini etkiliyor, konuşacağız.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Kanunun geneli hakkında da siz Anayasaya
aykırılık yönünden konuşmalarınızı
yaptınız, biz de Komisyon üyelerini
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ama siz dikkate
almadınız.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Komisyon niçin vardır? Komisyonda tartışılan,
konuşulan her konu nihayetinde oylamaya sunulur. Oylamaya sunduk.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayısal
çoğunluğunuzla geçirdiniz, dikkate almadınız ki hiç.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Maddelerine geçilmesini kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz? dedik.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayısal
çoğunlukla geçirdiniz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Kabul edildi, bu şekilde geçildi. Dolayısıyla
Anayasaya
Bundan sonra eğer Genel Kurul da takdirini bu yönde
kullanırsa
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayısal
çoğunlukla kabul etmeniz doğru olduğu anlamına gelmez ki.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Köksal, bir dinleyin lütfen ya! Bakın, siz
konuştunuz, biz ağzımızı açmadık ya. Biraz da
nezaket olsun. Bakın, saatlerdir konuşuyorsunuz, kimse size laf
atmadı, lütfen
Bakın, Anayasaya aykırılık
konusunda eğer Genel Kurul da bu şekilde takdir eder de bu
yasalaşırsa o zaman sizin Anayasa Mahkemesine gitme
hakkınız var mı? Var, gidersiniz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Gideceğiz.
ERKAN AYDIN (Bursa) Gideceğiz zaten,
gideceğiz.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Peki, Anayasa Mahkemesinde çıkan kararlar hep oy
birliğiyle mi çıkıyor?
LALE KARABIYIK (Bursa) 2004te de iptal oldu ama
gene geldi.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Yani bunu şunun için söylüyorum. Görüş
ayrılığını doğal kabul etmeniz
açısından söylüyorum. Çoğu karar 6ya 5 çıkar ya da 7ye 4
çıkar vesaire, böyle 1 oy farkıyla kabul veya reddedilir. Anayasa
Mahkemesi de bu şekilde çalışıyor. Dolayısıyla
siz tezinizi ortaya koydunuz, biz de Anayasaya aykırı
olmadığını ifade ettik. Bundan sonraki süreç Anayasa
Mahkemesini ilgilendiren bir konudur.
Bakınız, daha önce bu kariyer
basamakları
2004te çıkan yasadan sonra zaten Anayasa Mahkemesine
gitmişsiniz. Anayasa Mahkemesi 21 Mayıs 2008 tarihinde bir karar
veriyor. Anayasa Mahkemesi orada bazı şeylere itiraz ediyor, iptal
ediyor. Biz bu düzenlemeyle aslında Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
gerekçeleri de göz önünde bulundurarak bu kariyer basamaklarını
getirdik.
LALE KARABIYIK (Bursa) Aynısını
getirdiniz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Aynısı ya!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Mesela kariyer basamaklarını uygulamamıza Anayasa
Mahkemesi iptal etmiyor ama siz hâlâ ısrarla Anayasaya aykırı
diyorsunuz, Anayasa Mahkemesinin kararı var.
LALE KARABIYIK (Bursa) Farkında değil
misiniz?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) İptal edilen
yasayla aynısı.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Anayasa Mahkemesi neyi iptal etti?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) FETÖ projesiydi
iptal edilen.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Kotayı iptal etti. Biz de bunu kaldırdık mı?
Kaldırdık. Dolayısıyla, bir de Anayasa Mahkemesi şunu
iptal ediyor: Efendim, bu, uzmanlık ve başöğretmenlik için
müracaat edeceklerin hizmet içi eğitime alınması gerekiyor. Bu
hizmet içi eğitime alınmada belirleyici organ olarak valilik ve Millî
Eğitimi gösterdiği için onu iptal etmiş eşitlik ilkesine
aykırılıktan dolayı. Biz şimdi onu da
kaldırıyoruz. On yılını dolduran herkes
uzmanlığa müracaat edebilecek, yirmi yılını dolduran
da başöğretmenliğe müracaat edebilecek ve Anayasanın iptal
gerekçelerini de bu kanunla yerine getiriyoruz. Dolayısıyla, bu
uygulama, bu yapılan düzenleme gayet yerinde bir düzenleme, bunu bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Kaya da söyledi, devletin ibaresi
çıkarıldığı ifadesi
Efendim, bakın, biz bu
kanunla 1739u kaldırmıyoruz, 222yi kaldırmıyoruz, mevcut
birikimin üzerine yeni birtakım maddeler ilave ediyoruz; sadece 1739un 43
ve 45inci maddesini mülga ediyoruz, gerisi aynen kalıyor.
Dolayısıyla devletin ibaresi -zaten siz de ifade ettiniz-
56ncı maddede kapı gibi duruyor. Bundan dolayı, bunu gündeme
getirmenizi doğrusu ben anlamıyorum.
Sayın Bülbül -burada mı, bilmiyorum,
gitti- konuşmasında Sendika temsilcilerine Siyaset
yapamazsınız vesaire. diye ayar verildi. dedi. Ben sadece orada bir
sendika başkanını, milletvekilleri hakkındaki uygunsuz ifadesinden
dolayı kendisini doğru konuşmaya, temiz dil kullanmaya davet
ettim. Onun dışında -siz de oradaydınız- bizim herkese
nasıl müsamahakâr davrandığımızı gördünüz.
Bir yandan, yine Sayın Bülbül Bu kanun teklifi
hiçbir şey getirmiyor, getirmiyor. dedi; saydı, saydı,
saydı; konuşmasını bitirirken de ne dedi? Bu bir seçim
yatırımı. Ya, hiçbir şey getirmiyorsa o zaman nasıl
seçim yatırımı oluyor, ben bunu sizlerin takdirine bırakıyorum.
Dolayısıyla, konuşurken, eleştirirken biraz
mantıklı olalım.
Sayın Kaya yine kanunu eleştirdi, her
şeyi söyledi, kendi kanun tekliflerine de işarette bulundu. Yine 700
bin atanamayan öğretmen dediniz Sayın Kaya. Peki, şimdi siz 700
bin rakamını verirken
Bugün Millî Eğitimin açığı
olan 87 bin rakamına kadar geriledi öğretmen açığı;
inşallah, bütçe şartları ilerlediği zaman,
geliştiği zaman o atamaların da hepsi yapılır. Bizim
dönemimizde bugüne kadar 729.487 öğretmen ataması yapıldı
ama sizin hazırladığınız kanun teklifinde ben bir
şey gördüm. Siz atanamayan öğretmen sorununu çözüyorsunuz Sayın
Kaya, sizi tebrik ediyorum. Ama nasıl çözüyorsunuz? Şu an
öğretmenlik formasyonu olan bu 700 bin dediğiniz rakamın
içerisindeki en az üçte 2 öğretmenin öğretmenlik hakkını elinden
alarak onları atanamaz öğretmen statüsüne getiriyorsunuz, öyle
çözüyorsunuz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Hiç öyle bir
şey yok.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Nasıl mı çözüyorsunuz? Hazırlamış
olduğunuz kanun teklifinin 8inci maddesinde öğretmenliği sadece
eğitim fakültesi mezunlarına veriyorsunuz. Bugün Türkiye'de böyle bir
uygulama var mı? Yok. O zaman siz şu an mevcutta bekleyen ve burada
sürekli onlara mesaj vererek istismar ettiğiniz insanların hepsinin
bir kalemde elinden hakkını alıyorsunuz.
Hazırladığınız kanun teklifinde bu var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sataşma var
Sayın Başkan.
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Başkan, 7
kez ismimi
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Hiçbir sataşma yok ya, gerçeği söyledim, kanun teklifinde
yazdığını söyledim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Müsaade edin Emrullah Bey, Sayın
Başkan.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Verdiğimiz
kanun teklifiyle ilgili konuştu.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Başkanım,
verdikleri kanun teklifinde yazıyor, biz ekstra bir şey söylemedik.
YILDIRIM KAYA (Ankara) İsmimi 7 kez telaffuz
ederek özellikle benim konuşmama atıfta bulunarak art niyetli sözler
sarf ettiğimi söyledi; dolayısıyla
BAŞKAN İstismar ettiğinizi
söylediler.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Konuşmaya göre
değil.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ayrıca, kanun
teklifimizde yok.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Kanun teklifine bak.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kanun teklifimizle
ilgili yanıltıcı bilgi verdi Komisyon Başkanı.
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kayanın, Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah
İşlerin 302 S. Sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
soru-cevap kısmında yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
YILDIRIM KAYA (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Komisyon Başkanına
teşekkür ediyorum. Şunun için teşekkür ediyorum: Nihayet 23
Kasım 2018 tarihinde tüm eğitim bileşenleriyle
hazırlamış olduğumuz kanun teklifini defalarca okumuş.
Keşke Meclis Başkanı da bu kanun teklifinin Komisyona havale
edilmesini sağlasaydı.
Şimdi, benim kullandığım dil
asla rencide eden bir dil değil. Ben sadece şunu söyledim: 24
Kasım 2021 tarihinde sarayda Sayın Recep Tayyip Erdoğan
konuşmasında Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifini
hazırladık, müjdeler olsun. dedi ama bu kanun teklifinde imzası
olan arkadaşlarımızın, tıpkı benim gibi, o
açıklamadan öğrendiklerini söyledim; burada herhangi bir vekil
arkadaşı incitmek için söylemedim.
Ayrıca şunun altını çizmek
isterim: Biz, eğitim fakültelerinden mezun olanların öğretmenlik
statüsü kazandığını iddia ediyoruz. Geçmişe dönük,
öğretmenlik konusunda formasyon almış, öğretmenlik
hakkını elde etmiş olanların hakları saklı kalmak
kaydıyla
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Öyle bir şey yok.
HALİL ETYEMEZ (Konya) Alakası yok.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Kanun teklifinde yok ama
Yıldırım Bey, kanun teklifinde yok.
YILDIRIM KAYA (Devamla) -
gelecek dönemde kimlerin
öğretmen olacağını; okulu bitirdiğinde KPSS ya da
mülakata tabi tutulmadan, tıpkı benim atandığım
dönemdeki gibi, doğrudan öğretmenlik diplomasıyla göreve
başlayacağını söylüyoruz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Öyle
yazmamışsınız ki ama, öyle yazılmamış kanun
teklifi.
YILDIRIM KAYA (Devamla) - Bunu yapmak mümkün.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ama öyle
yazmamışsınız.
YILDIRIM KAYA (Devamla) - Bakın, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan 72 bin atanmayan öğretmen var, bu ayıp devlete
yeter. demişti. Ben de diyorum ki: 700 bin atanmayan öğretmen hâline
getirdiniz, bu ayıp da -10 kat bu ayıp da- size yeter.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya)
Yazdığınız farklı, söylediğiniz farklı.
O kanun teklifini siz yazmadınız mı
Yıldırım Bey ya?
YILDIRIM KAYA (Ankara) Ben yazdım.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Ama söylediğinizle
yazdığınız farklı. Orada ifade net; ben de okudum ve
Komisyonda size sordum, cevap alamadım.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Başkan bir şey
söylemedi ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sataşma yok Sayın
Başkan, lütfen.
Evet, teklifin
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Sadece eğitim
fakültelerinden öğretmen olunur. diyor, net.
YILDIRIM KAYA (Ankara) Evet, öyle olacak zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, işleme devam edin siz.
BAŞKAN Sayın Bülbül, buyurun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Diğerlerine
olamaz diyor; konuştuk, tartıştık biz orada.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade eder
misiniz.
YILDIRIM KAYA (Ankara) Olamaz zaten, öğretmen
olmayan nasıl öğretmenlik yapsın?
BAŞKAN Arkadaşlar, bir müsaade edin;
bakın, dinleyemiyorum.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Yani
yazdığınız farklı, söylediğiniz farklı.
BAŞKAN - Sayın Çilez, rica ediyorum
HASAN ÇİLEZ (Amasya) Başkanım,
önemli bir husus. Özür diliyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkanım, devam edin oylamaya.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman)
Eğitim fakültesi mezunu olmayanları yapmıyorsunuz ki zaten.
Yüzde 1ini bile yapmıyorsunuz eğitim fakültesi mezunu
olmayanların.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
Komisyon Başkanı
BAŞKAN Ben sizi dinleyeceğim ama bir
işlem başlattım, onu tamamlayayım, ondan sonra sizi
dinleyeceğim.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi sizi dinliyorum Sayın Bülbül,
buyurun.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Konuşmama atıfta
bulunarak ve ismimi zikrederek konuşmamla ilgili polemik
oluşturmuştur.
BAŞKAN Polemik oluşturmak bir
sataşma değil.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sataşma
oluşturmuştur canım işte, siz öyle anlayın.
BAŞKAN İyi ama siz polemik dediniz
efendim, ben ancak sataşmadan söz verebiliyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sataşmadan,
sataşmadan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sataşma var.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sataşma
oluşmuştur, buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ne dedi de sataştı? Ben o
kısmını kaçırmışım.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ne dedi de
BAŞKAN Hayır, Ne demedi ki?
diyeceksiniz şimdi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Ben
söyleyeyim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
İsim verdi Sayın Başkan, direkt isim verip sataştı.
BAŞKAN Ha, ismini verdi efendim de şey
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Bağlamından kopardı Başkanım, bağlamından
kopardı.
BAŞKAN Yani ne kadar süre
konuştuğunu verdi. O zaman Sayın Sunata da söz vermem
lazım Bir saatten fazla konuştu. dedi diye.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Ben de istiyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bağlamından
kopardı.
BAŞKAN Sayın Burcu Köksala söz vermem
lazım Otuz dakikadan fazla konuştu. dedi diye.
ŞENOL SUNAT (Ankara) Bana da Bir saatten
fazla konuştu. dedi, ben de söz istiyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Bağlamından kopardı.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Benim konuşmamda
sadece seçime dair bir yatırım olduğunu söylediğimi ve yine
Komisyonda
BAŞKAN O da dedi ki: Efendim, hem seçime
dair
O da bir şey demedi ki, Hiçbir şey yok diyorsunuz ama öbür
taraftan da seçime dair yatırım diyorsunuz. dedi. Yani bir
sataşma yok orada.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Sayın Başkan, şimdiye kadar bitmişti ya.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Bağlamından koparıyor Sayın Başkan.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)
Bağlamından koparıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)
Şimdiye kadar konuşmuş, bitmişti.
BAŞKAN E, doğru, doğru ama
biliyorsunuz ben İç Tüzük'ü uygulamak zorundayım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Bağlamından koparıyor.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ben de İç Tüzükün
verdiği haklardan yararlanmak zorundayım.
BAŞKAN Zaten şu an kayıtlara
geçiriyorsunuz, sorun yok yani.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Hayır, daha
meramımı söylemedim ki.
BAŞKAN Sayın Bülbül, teşekkür
ediyorum. Hakikaten, buyurun. Yani bir sataşma olsaydı ben söz
verirdim, biliyorsunuz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sataşma
vardı, vardı Başkan.
BAŞKAN Yani Sayın Kaya'ya
sataştılar ama size sataşma olmadı.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Sayın Başkan,
ismimi zikrederek yapılan bir ifade var.
BAŞKAN Yani isminizi zikrettiler canım,
herkes birbirinin ismini zikrediyor; onda bir sorun yok.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Ben seçim
yatırımı kavramını ifade ettim. Ayrıca
Komisyonda sendika temsilcisi arkadaşların konuşmalarına
dair yaptığım vurguya Temiz bir dille konuşmasını
söylediğini. ifade etti Sayın Başkan. Konu o değildi.
BAŞKAN Sizin değil efendim, sizin
değil. Yani milletvekillerine yönelik bir söylemde bulunan sendikacı
arkadaşı temiz dille uyardığını ifade ettiler.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) Yok yok,
öyle değil Başkan.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Hayır, konu o
değildi işte.
BAŞKAN Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelip de hiç kimsenin burada Türkiye Büyük Millet Meclisine ya da
milletvekillerine karşı bir şey söyleme hakkı da yoktur,
hukuku da yoktur yani.
Teşekkür ediyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) Netice itibarıyla,
evet, bu bir seçim yatırımıdır ve sendikalı
arkadaşlar da temiz bir dille konuşmuştur.
BAŞKAN O sizin görüşünüz üstat.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 6ncı maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz İYİ Parti
Grubu adına Sayın Hüseyin Örsün.
Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN
ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifinin
birinci bölümü üzerinde parti grubum adına, İYİ Parti adına
söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, burada,
yaklaşık 1 milyon öğretmenimizi yakından ilgilendiren
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifini konuşuyoruz. Bu kanun teklifinin
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonundaki görüşmelerinde
biraz evvel sizlere hitap eden Ankara Milletvekilimiz ve İYİ Parti
Eğitim Politikaları Başkanı Sayın Şenol Sunatla
birlikte başından sonuna kadar bulunduk, teklif üzerinde
görüşlerimizi beyan ettik, kanun teklifinde gördüğümüz eksikleri,
düzeltilmesi gereken yanlışları önergeler vererek giderme ve
düzeltme taleplerinde bulunduk. Kanun teklifiyle ilgili verdiğimiz
önergelerin ne yazık ki hiçbir tanesi kabul edilmemiştir.
İktidarın muhalefetten gelen her öneriye kulak tıkama
alışkanlığı burada da devam etmiştir, onu
söyleyeyim. AK PARTİ iktidarının Her şeyi ben bilirim.
Benim dediğim dedik, çaldığım düdük. Ben yaptım,
oldu. tavrı bu Öğretmenlik Meslek Kanununa da damgasını
vurmuştur arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, başta atanamayan
öğretmenlerimiz olmak üzere sözleşmeli veya kadrolu olarak
çalışan öğretmenlerimiz gerek yüz yüze görüşmelerimizde
gerek göndermiş oldukları mail ve mesajlarında
sorunlarını, yaşadıkları
sıkıntıları açık açık dile getiriyorlar. Bugün
öğretmenlerimiz birçok sorunla boğuşuyorlar,
öğretmenlerimiz bu sorunlarına çözüm bulunmasını
istiyorlar. Değerli arkadaşlar, bu sorunların çözüm yeri Türkiye
Büyük Millet Meclisidir, bu yüce Meclistir.
Kanun teklifine baktığımızda, bu
hâliyle teklif, öğretmenlerimizin yaşadığı
sorunları çözmekten, mağduriyetleri gidermekten uzak bir tekliftir.
Kanun teklifinde yer alan bazı maddeler ne yazık ki yeni sorunlara
sebebiyet verecek düzenlemeler içermektedir.
Değerli arkadaşlar, öğretmenlerimiz
liyakat, ücret ve özlük hakları gibi ana başlıklarda
sorunlarını özetliyorlar, diyorlar ki: Mesleğimiz
saygınlığını kaybediyor, eskisi gibi değer
görmüyoruz. Öğretmenlerimiz diyorlar ki: Millî Eğitimde liyakatsiz
kadrolaşma var. Öğretmenlerimiz diyorlar ki: Ücret ve özlük
haklarımızla ilgili büyük mağduriyetler yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, adına
Öğretmenlik Meslek Kanunu diyorsak eğer, bu kanun
öğretmenlerimizin yetişme sürecini, adaylık sürecini ve
koşullarını, sorumluluklarını, yer
değiştirme ve nakil işlemlerini, mesleki ve etik
standartlarını, ödül ve disiplin işlemlerini, yönetici atama ve
seçim kriterlerini, mesleki gelişim ve özlük haklarını, denetçi
atama ve seçim kriterlerini içeren bir kanun olmalıdır.
Dolayısıyla kanun teklifinde bu hususlar tek tek başlıklar
hâlinde ele alınmalıdır ama bakıyoruz ki kanun teklifinde
böyle bir şey yok.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin 2nci
maddesinde bu kanun teklifinin kimleri kapsadığı
belirtilmiş ama içeriği yetersiz kalmıştır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifinde özel eğitim kurumlarında
çalışan veya diğer kamu kurumlarında görev yapan
öğretmenlerimize, eğitim yöneticilerimize ve denetçilere ilişkin
bir düzenleme yoktur arkadaşlar. Özel eğitim kurumlarında
çalışan öğretmenlerimizin mesleki standartlarda ücret
almalarına ilişkin, çalışma koşullarına
ilişkin ve özlük haklarına ilişkin maddelerin bu kanun
teklifinde olmaması en büyük eksiklerden bir tanesidir. Millî Eğitim
Bakanlığımızın teşkilat şemasına
baktığımızda Özel Öğretim Kurumları Genel
Müdürlüğümüz var ama kanun teklifine bakıyoruz, bu kurumlarda görev
yapan öğretmenlerimiz yok. Yine bu kanun teklifinde PIKTES
öğretmenlerimiz yok.
Kanun teklifinin 3üncü maddesinde öğretmenlik
mesleğinin tanımı yapılmakta, öğretmenlik
mesleğinin kariyer basamakları sıralanmakta ancak sadece
çalışma şartlarından bahsedilmektedir. Maddede bahsi geçen
çalışma şartları da açık ve net şekilde ifade
edilmemiştir arkadaşlar, bu şartların neler
olacağı açıkça ortaya konmamıştır.
Öğretmenlerin statülerine ve özlük haklarına ise hiç yer
verilmemiştir.
4üncü maddeye baktığımızda,
öğretmen adaylarında aranacak niteliklerin Millî Eğitim
Bakanlığınca tespit edileceği, hangi yükseköğretim
kurumundan mezun olanların arasından öğretmen seçileceği
belirtilmiştir. Burada bir duralım, bir hususu özellikle burada arz
etmek istiyorum, o da Türkiye'de kanayan yara hâline gelen mülakat sistemidir.
Anlaşılan o ki öğretmenliğe kabul sürecinde mülakat yine
devam edecektir.
Değerli arkadaşlar, Kul hakkı
gözetilmeden, başarı derecelendirmeleri yapılmadan, bazı
vakıfların, derneklerin, cemaatlerin listeleri mülakatlarda göz
önünde bulunduruluyor. görüşü toplumda oldukça yaygınken
mülakatı kaldıracak bir düzenlemenin bu kanun teklifinde
olmaması, öğretmenlik gibi çok önemli bir meslekte adayların
mülakat süzgecinden geçirilmesinde ısrar edilmesi adaletsizliktir,
vicdansızlıktır. Bugün mülakat, atama için değil,
yandaş olmayanı elemek için yapılmaktadır. O nedenle,
mülakat yerine, daha adil, daha hakkaniyetli bir uygulama olan KPSS puan
üstünlüğüne göre kadrolu istihdam sağlanmalıdır. Bizim
talebimiz budur. Son zamanlarda ülke gündemine oturan mülakat elemeleri
gençlerimizin umutlarını karartmakta, yarınlarını
çalmaktadır. KPSSde yüksek puanlar alıp mülakatta elenen
öğretmen adaylarımızın uğradığı
mağduriyet hak gasbıdır, kul hakkı yemektir. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
Mülakat mağduru kardeşlerime bu yüce
Meclisin kürsüsünden sesleniyorum: Arkadaşlar, çoğu gitti azı
kaldı; sandık geliyor; biz geliyoruz; İYİ Parti
iktidarında uygulayacağımız iyileştirilmiş
eğitim sisteminde mülakat denilen torpil mekanizmasını tamamen
ortadan kaldıracağız. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar) Bizim iktidarımızda biat değil,
liyakat olacak. Bizim iktidarımızda yandaş değil, hak eden
atanacak. KPSSden yüksek not aldığı hâlde mülakatta elenen
gençlerimizin hakkı teslim edilecek. Devlette göreve, siyasi otoriteye
sadıklar arasından layıklar değil, layıklar
arasından devlete ve millete sadık olanlar alınacak
arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) E, zaten
onlar alınıyor.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bir hususu daha arz edeceğim. Görüşmekte
olduğumuz bu kanun teklifine sendikalardan gelen eleştiriler de
maalesef iktidar tarafından kulak ardı edilmiş, haklı
talepleri dikkate alınmamıştır. Bu kanunla sözleşmeli
öğretmen kadrolu öğretmen ayrımı ortadan kaldırılmamıştır.
Bu kanunla öğretmen atama, nakil, istihdam modeli ve yönetici atama
sistemi düzenlemesi yapılmamıştır. Yine, bu kanunla
yıpranma payı, maaş karşılığı ders
saatleri ile izin ve ödül sistemi düzenlemesi
yapılmamıştır. Bu kanun, Yükseköğretim Personel
Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu gibi muadil düzenlemelerin çok
gerisinde olan bir kanundur. Bu kanunda öğretmen yetiştirmeyle ilgili
hiçbir husus yer almamaktadır. Bu kanun, eğitimin asli
bileşenleri ve sendikaların görüşü alınmadan, muhalefetten
uyarılara kulak verilmeden Ben yaptım, oldu.
mantığıyla, dostlar alışverişte görsün misali
hazırlanan bir kanundur. En acısı, öğretmenlerimizin hiçbir
temel sorununu çözmeyecektir.
Değerli arkadaşlar, konuşmamın
son bölümünde engelli öğretmenlerimizin bir talebini de yüce Meclisin
kürsüsünden ifade etmek istiyorum: Engelli öğretmenlerimiz kendilerine
verilen atama sözünün yerine getirilmesini istiyor, sosyal medya üzerinde
gündem çalışmaları yapıp seslerini duyurmaya
çalışıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Başkanım, çok
önemli, bir müddet daha
BAŞKAN Tamamlayınız.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla) Bu sese kulak verelim,
atamalarını şubat ayı içerisinde, bu ay içerisinde
yapalım diyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Yaşar Karadağ.
Buyurun Sayın Karadağ. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YAŞAR KARADAĞ
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302
sıra sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifinin birinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geleceğimizin
güçlü inşası eğitimin gücüne dayanmaktadır. Eğitim,
insanımızın yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin insan
kaynağını dünyayla rekabet edebilir konuma kavuşturan bir
süreç olmalıdır. Sosyal ve ekonomik kalkınmada sahip olunan en
önemli zenginlik mevcut insan kaynağıdır; bu nedenle, temel
önceliğimiz hep insana yönelik yatırımlar olmalıdır.
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk de gençliğin
yetiştirilmesine büyük önem vermiştir. Bu doğrultuda Atatürk
diyor ki: Gençliği yetiştiriniz. Onlara bilim ve kültürün olumlu
fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.
Özgür fikirler uygulamaya geçtiği zaman Türk milleti yükselecektir.
Gelecek nesillerin yetişmesinde, olgunlaşmasında, fikir ve
kanaat sahibi olmalarında hayati bir rolü olan öğretmenlerimizin aziz
milletimizin varlığı açısından
taşıdığı önem hiçbir şeyle ölçülemez.
Değerli milletvekilleri, bugün dünyada
iletişim teknolojilerinin bu kadar yaygınlaşması
karşısında öğretmenin rolü de tartışmaya
açılmıştır. Öğretmen ve öğrenci ilişkisindeki
roller, öğretmenin bilgi aktarım süreçleri
tartışılmaktadır ancak, bütün bu tartışmalara
rağmen değişmeyen temel kabul öğretmenin öğretim
sürecinin temel taşı oluşudur. Öğretmenler eğitimin
kalbi ve ruhudur. Sizlerin de bildiği gibi, eğitimin geleceğine
yön veren 2023 Eğitim Vizyonu açıklandı. Bu eğitim vizyonu,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de bugüne kadar seçim
beyannamelerimizde ifade ettiğimiz eğitim politikalarımızla
uyumlu birçok içeriği kapsamaktadır. Bu vizyon içerisinde, özellikle
Öğretmenlik Meslek Kanunu yer alıyordu. Gerçekten büyük bir eksiklik
olan bu kanun, nihayet şu anda Gazi Meclisimize gelmiş durumda.
Öğretmenlik, bir ihtisas mesleği olarak
tanımlanmasına rağmen, bugüne kadar, mesleğin
standartları, mesleğe giriş, kariyer basamakları ve özlük
haklarıyla ilgili bir meslek kanunu yapılmamıştı.
Bugün ise öğretmenlerimizle ilgili güçlü bir adım atılıyor,
öğretmenlerimiz için önemli bir konuyu kanunla güvence altına
alıyoruz. Çıkarılacak bu meslek kanunuyla birlikte, bu sorunların
önemli bir kısmının ortadan kaldırılacağı
düşüncesindeyiz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik
mesleğinin itibarının yükseltilmesi için gerekli olan bir
kanundur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllardır bu kanuna millî
eğitimimizin ihtiyacı olduğunu dile getirmiştik.
Görüşmekte olduğumuz meslek kanunu, öğretmenlerimizin
sorunlarını büyük oranda çözecek ve öğretmenlerimizin
sıkıntılarını ortadan kaldıracaktır.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla,
eğitim öğretim hizmetlerini yürütmekle görevli öğretmenlerin
atamalarında, mesleki gelişimlerinde, kariyer basamaklarında
ilerlemelerinin düzenlenmesi amaçlanıyor. Böylece, gelişim temelli
bir sistem içerisinde adaylık, öğretmenlik, uzman öğretmenlik,
başöğretmenliğin hakları, görevleri ve
sorumluluklarının netleştirilmesi hedefleniyor.
Bu kanunla birlikte, öğretmenlik
mesleğinin tanınmasına, öğretmenin niteliklerinin
artırılmasına ve aday öğretmenlerin belirlenmesine yönelik
netlik getiriliyor. 5inci maddeyle başlayan bölüme
baktığımızda, aday öğretmenlikle ilgili
sınavların kaldırıldığını görüyoruz;
bu, olumlu bir yaklaşım. Ayrıca, sözleşmeli
öğretmenlerin sağlık durumlarının, can
güvenliğinin sıkıntıya girdiği yerlerde tayin
hakkının doğduğunu görüyoruz. Ancak eş durumuyla
ilgili tayinler için de öğretmenlerimizin beklentileri olduğunu
biliyoruz.
Devamında, kanun içeriğinde,
öğretmenlik kariyer basamaklarıyla ilgili devrim niteliğinde bir
çalışmanın olduğunu da görüyoruz. Öğretmenlik
mesleği, aday öğretmenlik döneminden sonra öğretmen, uzman
öğretmen ve başöğretmen olmak üzere 3 kariyer
basamağına ayrılıyor. Mesleki geliştirmeye yönelik yüz
seksen saatten az olmamak kaydıyla düzenlenen uzman öğretmenlik
eğitim programına katılan öğretmenlerimiz on
yılını aşmış ise uzman öğretmenlik
sınavına tabi tutulacaklar; 70 puan alan öğretmenlerimiz, uzman
öğretmen sertifikası almaya hak kazanacaklardır. Bununla
birlikte, bir kademe ve uzman öğretmen olmaya hak kazanan öğretmenlerimiz,
maaşlarında bin liranın üzerinde bir ek gelir elde etmiş
olacaklardır. Yüksek lisans eğitimi bulunan öğretmenlerimiz ise
uzman öğretmenlik sınavlarından muaf olacaklardır.
Yine, uzman öğretmenlikte on yıl hizmeti
bulunan, iki yüz kırk saatten az olmamak kaydıyla, mesleki
gelişime yönelik kurs sonucu yapılan yazılı sınavdan
70 puan alan öğretmenlerimiz, başöğretmen sertifikası
almaya hak kazanacaklardır; böylelikle maaşlarında ek olarak 2
bin liranın üzerinde bir kazanç sağlamış olacaklardır.
Doktora yapmış öğretmenlerimiz ise bu sınavdan da muaf
tutulacaktır. Böylece öğretmenlerimizin hem yüksek lisans hem de
doktora yapmış olmalarının ödüllendiriliyor olması,
kariyer açısından da ayrı bir önem arz etmektedir. Buradan da
şunu görebiliyoruz: Önümüzdeki senelerde yüksek lisans ve doktora
oranlarında ciddi bir artış da gözlemlenecektir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle
birlikte ayrıca 1inci derece kadroda görev yapan öğretmenlerin ek
göstergeleri 3600e çıkarılıyor, diğer derecelerde bulunan
öğretmenler için de bu artışa göre düzenleme yapılması
öngörülüyor. Kaldı ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak 26/10/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımıza
3600 ek göstergeyle ilgili bir kanun teklifi sunmuştuk. Bu teklifin meslek
kanunu içerisinde yer alarak çıkıyor olması, bizler
açısından da son derece sevindirici bir durum. 3600 ek göstergenin
öğretmenlerimizin hem emeklilikte alacağı ikramiyeye hem de
alacakları maaşa katkı sağladığını
görüyoruz. Bu anlamda çok ciddi bir iyileştirme söz konusu. Nitekim bu
teklifin bütçeye yaklaşık 16 ile 20 milyar arasında ek bir
maliyeti olduğu açıktır. Bu bütçenin de öğretmenlerimize
aktarılması son derece anlamlı ve sevindirici bir
gelişmedir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi,
öğretmenlerimizin mali, sosyal ve özlük haklarını
iyileştiren bir kanun teklifidir. Bir öğretmen olarak böyle bir
meslek kanununun çıkarılması, benim de yıllardan beri
hayalimde olan bir durumdu. Bu kanun teklifinin öğretmenlerimizin
motivasyonunu da yükselteceği kanısındayım. Mevcut insan
kaynaklarının en verimli şekilde değerlendirilmesi ve
aidiyetin güçlenmesi için bu meslek kanununa büyük ihtiyaç vardı;
Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklerimizi belirtmek istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, meslek kanununun tüm
öğretmen camiamıza hayırlı olmasını diliyorum.
Ayrıca, bu vesileyle buradan Diyarbakırın Çavuşlu köyünde
babasıyla birlikte şehit edilen öğretmen Neşe Alteni;
memleketi Maraşta okulu bırakıp gitmesini isteyen hain PKK
örgütü üyelerine karşı direndiği için şehit edilen Hanife
Öğretmenimizi; Bitlisin Düzköy mezrasında okulları
basılarak 1 yaşındaki kızlarıyla birlikte şehit
edilen Yasemin ve Bayram Tekin çiftini; henüz sekiz aylık öğretmen iken
Batmanın Kozluk ilçesinde PKKlı hainlerin saldırısı
sonucunda şehit düşen Şenay Aybüke Yalçın
Öğretmenimizi ve burada ismini sayamadığım, bölücü
katillere karşı Türkiyenin dört bir yanında vatan, bayrak için
destanlar yazarak şehadet şerbetini içen tüm öğretmenlerimizi
saygı ve minnetle anıyorum, ruhları şad olsun.
Ayrıca, bugün başlayan mübarek üç
ayların, yarın idrak edeceğimiz Regaip Kandilinin aziz
milletimize, Türk-İslam âlemine ve tüm insanlığa huzur,
sağlık, selamet ve nice güzellikler getirmesini temenni ediyor, Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Sayın Dersim Dağ. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AKPnin politikalarının sonucu olarak ülkede yaşanan çoklu
krizler, toplumu bütünen ciddi bir derecede etkiliyor. AKP iktidarında,
öğretmenlerin yıllardır dillendirdiği sorunlar
çözülmediği gibi, var olan sorunlar daha da katmerleşti; güvencesiz
ve esnek çalışma koşulları öğretmenleri ciddi bir
şekilde yıprattı. Bir taraftan, geçinebilme kaygıları
sürekli artan, geleceği sözleşmelerle
sınırlandırılmış öğretmenler; diğer
taraftan ise okulculuk yapan patronların insafına bırakılmış,
özelleştirilmiş eğitim. 90 bin ücretli öğretmenin
aldığı en yüksek maaş 3 bin lira yani asgari ücretin bile
çok çok altında.
Öğretmenlik mesleği gün geçtikçe
itibarsızlaşıyor; üniversiteyi bitirmiş, hayalleri olan
gencecik öğretmenlere açlık sınırının
altında maaşlar veriliyor. Öğretmenlerin çoğu, kendini
değersiz hissediyor. Sayıları 700 bini bulan ataması
yapılmayan öğretmenler ve özlük haklarının
iyileştirilmesini talep eden genç öğretmenler, 15 bin öğretmen
atamasını marifet sayan bir iktidar anlayışıyla karşı
karşıya. Sayıları yaklaşık 1.500 olan Kürtçe
öğretmenlerinde ise her yıl, trajikomik şekilde sadece 1 veya 2
öğretmenin ataması yapılıyor; bu da iktidarın
baskıcı ve tekçi zihniyetinin eğitimde kendini nasıl
gösterdiğine bir örnektir.
İktidar, mülakat ve güvenlik
soruşturmaları nedeniyle yaşanan sorunlar; 700 bine yakın
işsiz, ataması yapılmayan öğretmenin varlığı
gibi temel konuların çözümü noktasında bugüne kadar hiçbir somut
adım atmadı. Eğitime yıllarını vermelerine
rağmen ataması yapılmayan öğretmenler ya istemedikleri
işlerde çalışıyor ya da psikolojileri bu durumu kaldırmayıp
yaşamlarına son veriyor.
Geçtiğimiz günlerde KPSS'de yüksek puan
almalarına rağmen sözlü mülakat sonucu elenen ve ataması
yapılmayan gençlerin belgelerini sosyal medyada paylaşmalarına
şahit olduk. Dereceye giren yüzlerce öğrencinin mülakat sonucu
elendiğini gördük. Urfa'da yaşayan ve dört yıldır
ataması yapılmayan öğretmen adaylarından olan Murat Kaya
ise daha birkaç gün önce, ataması yapılmadığı için
hayatına son verdi. Neredeyse her gün bir genç ataması
yapılmadığı için, geleceğini göremediği için
intihar ediyor. Gençlere hesap verecek ve tüm bu
yaptıklarınızın altında kalacaksınız.
Her ne kadar getirilmek istenen Öğretmenlik
Meslek Kanunu Teklifinde öğretmenlerin durumunun iyileştirilmesi
vadedilse de teklifin içeriğine baktığımızda hiç de
böyle olmadığını görüyoruz. AKP, iktidara geldiğinden
beri reform adı altında sürekli eğitim sistemini
değiştirdi. Hallaç pamuğuna dönen eğitim sisteminde bir
türlü istikrar sağlayamayan AKP, bugün de öğretmenleri yoksulluk ve
sefalet koşullarına mahkûm etme derdinde. Daha önce kadrolu ve
sözleşmeli öğretmenler arasında ayrımın
kaldırılacağına dair vaatlerde bulunan AKP, bu kanun
teklifiyle öğretmenleri daha çok ayrıştıracak duruma
getirmiştir. Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifinin kamu ve özel
sektör ayrımı yapmadan o mesleği yapan herkesi kapsaması
gerekirken özel okul, kurs ve özel eğitim veren kurumlarda görevli olan
öğretmenlerin özlük haklarını bile koruyamadığı
görülüyor. Bu durum, kayıt dışı çalışan
öğretmen sayısını artıracağı gibi,
öğretmenleri aynı zamanda güvencesizliğe mahkûm etmektir.
Nitelikli öğretmen niteliksiz öğretmen algısı,
öğretmenlik mesleğine duyulan saygınlığın
düşmesine sebep olacak.
Özel okul öğretmenlerinin teklifte
değerlendirilmemiş olması, öğretmenlerin ucuz iş gücü
olarak kalmasını istemek anlamına geliyor. Ayrıca,
KHKlerle mesleklerinden ihraç edilen 33 bini öğretmen olmak üzere,
toplamda sayıları 41 bin olan eğitimciye yönelik de bir
düzenleme bulunmuyor. Hâlihazırda milyonlarca genci işsiz
bırakan güvenlik soruşturması burada da kendini gösteriyor.
Suçun şahsiliği ve masumiyet karinesine aykırı olarak bu
hukuksuz uygulamayla yandaş dernek ve vakıfların
oluşturduğu listelere alan açılıyor. Kanun yürürlüğe
girdikten sonra TÜGVA ve TÜRGEV gibi iktidarın besleme dernek ve
vakıflarına üye olanlar için ortalık bayram yeri olacak.
Hakkı yenilen, atanmak için yıllarca emek veren öğretmen
adaylarının payına ise yoksulluk, açlık ve sefalet
koşulları düşecek.
AKPnin kanun teklifinde öğretmenlerin
statüsüne ilişkin Uluslararası Çalışma Örgütünün tavsiye
kararlarının dikkate alınmadığı görülüyor.
Teklifin birçok yerinde geçen kademe ilerleme cezası almamış
olmak ifadesiyle öğretmenlerin sendikal faaliyetlerini engellemeye
çalışmak bir yana, aynı zamanda öğretmenleri zorunlu olarak
yandaş sendikalara bağlama çabası söz konusu. Yetmiyor, üstüne
bir de keyfî cezalandırma yöntemlerine şimdiden hukuki
kılıf uyduruluyor. Sendikal faaliyetlerde bulunmak ve bunu özgürce
yapmak kanuni hak iken bu teklifle bunun engellenmeye
çalışılması kanunsuzluktur. Aday öğretmen
öğretmen uzman öğretmen ve başöğretmen
sıfatlarıyla öğretmenler arasında hiyerarşi yaratacak
bu kanun teklifi, ileride veliler arasında da ayrımcı
yaklaşımların oluşmasına neden olacak. Veliler,
çocuklarının daha kıdemli öğretmenler tarafından
eğitim görmesini isteyecek. Bu durum zamanla öğrenciler arasında
da ayrımcılığı artıracaktır. Ülkedeki
yasalara da aykırı olan bu meslek kanunu toplumun vicdanında da
kabul görmüyor. Öğretmenleri farklı statü ve maaş
uygulaması üzerinden, veliler ve öğrencileri ise bölmeye ve
ayrıştırmaya yol açacak böylesi bir düzenlemeyi kabul etmemiz
mümkün değildir.
Kapalı kapılar ardında
hazırlanan bu teklif, AKPnin seçim yatırımından başka
bir şey değildir. 1inci derecedeki öğretmenlere verilmesi öngörülen
3600 ek gösterge ve ekonomik düzenlemelerle ilgili maddelerin 15 Ocak 2023
tarihinden sonra yürürlüğe girecek olması, çalışmanın
seçime yönelik olduğunun açık beyanıdır. Eğitimi seçim
malzemesi hâline getirmek, ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.
Bir toplumun geleceğini ve refahını
eğitim belirler. Eğitimli toplumlar çağın gereksinimlerini
yerine getirerek kendilerini ileriye taşır, eğitimsiz toplumlar
ise kavga, gürültü, savaş ve yoksullukla boğuşarak zaman
içerisinde kaybolur. Gelecek nesilleri eğiten ve toplumda bir birey hâline
gelmesini sağlayan toplumun manevi mimarları ise öğretmenlerdir.
Dünyanın her yerinde öğretmenlik mesleğine saygı duyulur ve
her bireyin hayatı boyunca kendisinde algı yaratmış bir
öğretmeni mutlaka vardır. Bütün dünyada öğretmenlik mesleği
bu derece önem arz ederken ülkemizde ise öğretmenlerimiz, AKPnin
ideolojik kaygılarına kurban edilmek isteniyor.
Bugün tartışılan Öğretmenlik
Meslek Kanunu Teklifiyle öğretmenlerin saygınlığı
hedef alınarak öğretmenlere güvencesizlik dayatılıyor.
Hazırlanma aşamasında bile oldukça sorunlu bir şekilde
ortaya çıkan bu kanun teklifi; eğitim emekçileri, STK, sendika ve
diğer kuruluşların görüşleri alınmadan AKPnin kendi
anlayışına göre hazırlamış olduğu bir
tekliftir. Öğretmenlerin yararını gözetecek yeni bir meslek
kanunu ihtiyacı söz konusu iken bu getirilen kanun teklifinin
öğretmenlerin durumunu iyileştirmeye yönelik olmadığı
çok açık.
Yıllarca eğitim gördünüz, öğretmen
olmak istediniz, sınavlara girdiniz, bir süre deneneceksiniz, eğer
birileri sizi beğenmezse tek çırpıda emeklerinizin hepsi
boşa gidecek. Öğretmenlere ve öğretmen adaylarına yapmak
istedikleri tam olarak budur, AKP'nin öğretmenlerimize
yaklaşımı budur.
Yirmi yıldır ülkeyi yöneten AKP,
eğitimde her sene sınıfta kalıyor. Bu sene de yandaş
sendikaların telkinleriyle kamusal niteliğe sahip olmayan bu kanun
teklifiyle sınıfta kalacağını daha yılın ilk
aylarında ilan etmiştir. Eğitim sisteminde çözülemeyen sorunlar;
ülkedeki ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlardan, kuşkusuz,
bağımsız değildir. Toplumsal sorunları sürekli
derinleştiren AKP, öğretmenlere kölelik düzenini, rekabetçi
koşulları dayatıyor, güvencesizlik ve geleceksizlik
dayatıyor. Bu kanun teklifi, bütün öğretmen ve öğretmen
adayları açısından tam bir hayal kırıklığıdır,
teklifte öğretmenlerin faydasına ilişkin tek bir şey
yoktur. AKP'nin kanun teklifi, öğretmenlerin taleplerini
karşılamaktan çok uzak olduğu gibi, son derece yetersiz ve eksiktir.
Dolayısıyla teklif, derhâl çekilerek eğitim emekçilerinin
görüş, öneri ve eleştirileri dikkate alınarak öğretmenlerin
statüsüne ilişkin tavsiye kararına uygun yeni bir meslek kanunu
hazırlanmalıdır.
Konuşmama son verirken halkımıza da
bir çağrıda bulunmak istiyorum: Ana dilinde eğitim, en temel hak
iken bugün Kürtler ana dilinde eğitim hakkından mahrum
bırakılıyor. Ana dilinde eğitim hakkı için mücadeleyi
büyütürken yine mücadelemiz sonucu elde ettiğimiz seçmeli Kürtçe dersini
de es geçmeyelim, 7 Şubata kadar okullarda seçmeli Kürtçe dersimizi
seçelim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Lale Karabıyık.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, örgün
öğretimde 18 milyona yakın öğrencimiz var ve bu, şunu da
ifade ediyor: Hemen hemen bütün aileler, vatandaşlar eğitim
sisteminin içerisinde ve eğitim sistemi büyük bir alan. Eğitim
sisteminin temel ögesi ise öğretmenler. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi
olarak öğretmenlerin özlük haklarını düzenleyecek,
yetiştirmeden atamaya bütün sorunlarının çözümünü getirecek, tek
bir kanun içerisinde birleştirecek bir öğretmenlik meslek
yasasının olmasını ilk defa dillendiren bir partiyiz ve
bunun için de iyi bir çalışma yaptık ve sunduk.
Şimdi, aynı şekilde, iktidar partisi
bu dönem Komisyona böyle bir taslak getirdi. Ancak bu gelen taslak yani
yılın son gününde, 31 Aralıkta gelen son taslak, kesinlikle
kamuoyuyla paylaşılmadan Komisyona getirildi. Paydaşların
görüşü alınmadı, öğretmenlerin görüşleri
alınmadı, sendikaların ise görüşü hiç alınmadan
Komisyona getirildi. Komisyona geldiğinden itibaren bizler, Anayasaya
aykırı olan maddelerini dile getirmeye ve hangi madde, nasıl
aykırı, bunları ifade etmeye çalıştık. Ancak
maalesef, alaylı bir yöntemle Siz yine Anayasaya aykırı
mı diyorsunuz? şeklinde bir eleştiriye maruz kaldık, kulak
arkası edildi ve kesinlikle de Anayasaya aykırı
mıdır? diye bir incelemenin yapıldığını
düşünmüyorum. Biz yapıyorsak doğrudur. yöntemiyle giderseniz
gerçekten yanlış yapmaya devam edeceksiniz. Ayrıca, bu teklifin
çoğu maddesinde, içeriğinde yönetmeliklerle Bakanlığın
iki dudağı arasında bırakılan çok ayrıntı
var. Bu da Anayasaya aykırı, bunu da biliyoruz çünkü Kanunla
belirlenir. denilen bir sürü maddede yönetmeliklere yönlendirilmiş bir
durum söz konusu. Bu da şaibedir, belirsizliktir, bunun da
altını çizmek isterim.
Evet, 1739 sayılı Millî Eğitim
Kanununda yapılan 2 değişiklik ile 10 maddeyle ve yürütme,
yürürlük maddesiyle buraya getirdiğiniz bu taslak, bir eğitim
taslağı değildir, bir öğretmenlik meslek yasası
taslağı asla değildir, özensiz
hazırlanmıştır.
Şimdi, az önce ifade edildi, 2004
yılında Meclise sunulmuş ve bütün eleştirilere rağmen
buradan geçirilmiş, 2005 yılında da uygulamaya
başlanmış; evet, uygulanmış. Peki,
başarılı olunmuş mu? Hayır, olunmamış. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasaya aykırılık sebebiyle
Anayasa Mahkemesine taşımışız ancak mahkeme dört
yıl gündeme almamış, dört yılın sonunda gündeme
almış ve 2008de karar verilmiş. Bu arada, zaten sendikalar da
çoğu maddesiyle ilgili Danıştaya itirazlarda bulunmuşlar ve
de haklı olarak bazı maddelerin iptal edildiğini de yine
biliyoruz. 2005 yılında uygulanan bu yöntem, aynı şey, yine
başöğretmen, yine uzman, yine sınav. İşte, toplam
kadro sayısının yüzde 10u başöğretmene, yüzde 20si
uzman öğretmene şeklinde bir dağılım
yapılmış, hatta o dönemde 338 başöğretmen de
atanmış. Bir sınav yapılmış, bu sınav
şaibe içerdiği için itirazlar gelmiş ve sınava
alınmayan bir grup için yeniden, mahkeme kararıyla sınav
yapılmak zorunda kalınmış. Yani bu uygulama
başarısız olmuş, yeniden ısıtılıp
şimdi karşımıza tekrar getirilmiş maalesef.
Değerli milletvekilleri, bu teklif
öğretmenler arasında statü farklılaşması ve
hiyerarşi oluşturmaktadır. Aynı zamanda, Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği ve uzun yıllardır yapılmayan yani
on yedi yıldır yapılmayan hiyerarşik dizilime tabi tutulan
düzenlemeyi içerdiğini az önce de ifade ettim.
Şimdi, şunu anlatmak isterim:
Adaylık, öğretmenlik, uzmanlık, başöğretmenlik
kariyerinde geçerli sayılacak yüksek lisans ve doktora
programlarından da bahsedilmiş.
Değerli milletvekilleri, burada hiçbir
eleştiri yapmasak bile
Evet, lisansüstünü getirmek veya lisansüstünü
özendirmek güzel bir yöntem. Ama burada hiyerarşik bir sınav yaratmak
için, hiyerarşik bir sınıflandırma yaratmak için, bir
rekabet ölçütü koymak için yüksek lisans, doktora getirmek; bu sınavlardan
doktorası olan, yüksek lisans diploması olan kişileri muaf etmek
aslında nasıl sonuçlar getirir, bunu hiç düşündünüz mü? Burada
bir açıklık, netlik zaten, maalesef yok; tezli yüksek lisans, tezsiz
yüksek lisans, bunların hiçbiri yok. Peki, Türkiyenin bir ucundaki
öğretmen, oradaki üniversitede bir lisansüstü program yoksa, diğer
taraftan İstanbulda öğretmenlik yapan bir öğretmen lisansüstü
programlara daha fazla erişebilir durumda; peki, bu rekabeti, bu
eşitsizliği nasıl açıklayacaksınız?
Diğer taraftan, başöğretmenlik
unvanı Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e özel ve özgüdür, böyle de
kalmalıdır.
Değerli milletvekilleri, öğretmenler
-aynı işi, aynı araç ve yöntemlerle, aynı amaca
ulaşmak için yapanlar- arasında üstünlük sıralamasının
yapılmayacağının bilinmesi gerekir. Aynı müfredat ve
yöntemlerle işlenen ve öğrenci başarısı merkezî
sınavla ölçülen herhangi bir dersi, aynı yaş ve sınıf
seviyesine veren öğretmenlerden birinin stajyer diğerinin düz
öğretmen, öbürünün uzman öğretmen olmasının amacın
gerçekleşmesine katkısı nedir? Daha büyük bir kaos
yaratacağını düşünemiyor muyuz?
Ve diğer taraftan, bu teklifte adaylık
sınavının kaldırılması bir müjde olarak
sunuluyor, hâlbuki sınavın işlevi bir değerlendirme
komisyonuna bırakılıyor. Yani, bu teklif, özellikle sözlü
sınavı, mülakatı kaldırıyormuş görüntüsü verirken
bu işi bir komisyona havale ediyor. Aslında bu daha kaygı
verici, daha şaibeli, daha çok belirsizlik
yaratıyor ve daha büyük sorunları ortaya çıkarabilir.
Ve yine, getirilen kanun teklifi ücretli
öğretmenlik ayıbına son vermiyor. Şu anda 85 bin ücretli
öğretmen var ve yine, bu taslak, sözleşmeli öğretmenliği
ortadan kaldırmak şöyle dursun daha da pekiştiriyor.
Ve tabii ki getirilen bu kanun teklifi -diğer
arkadaşlar da ifade ettiler- özel eğitim kurumlarında
çalışan 173 binin üstünde öğretmeni kapsama almıyor, onlar
öğretmen değil mi?
Şimdi, hafta başında 15 bin atama
yapıldı ve bu övünülerek ifade edildi. Bu arada, Sayın
Erdoğan 15 bin atamanın yapıldığını bir
müjde olarak verdi. Değerli milletvekilleri, 102 bin öğretmen açığını
Millî Eğitim Bakanlığının sitesinde gördük.
Şimdi, Sayın Komisyon Başkanı 87 binlere indiğini
ifade ediyor ancak bu açık hesaplanırken bu dönem emekli olan
öğretmenlerin de hesaba katılması lazım. 15 bin atama nedir
ki? Diğer taraftan, bu ihtiyacı, öğretmen açığı
ihtiyacını 85 bin ücretli öğretmenle karşılamaya
çalışıyorlar. Bu, Millî Eğitim
Bakanlığının ayıbıdır, öğretmen ücretli
olmaz; bu, gerçekten emeğin hakkının yenmesidir.
Diğer taraftan, şu rakamlara da bir
bakalım dilerseniz değerli milletvekilleri. 2002 yılında 68
bin olan ataması yapılmayan öğretmen sayısı, bu
yıl itibarıyla 700 binlerin üstünde ve hâlâ 15 bin atamayla
övünülüyorsa burada durup düşünmek lazım. Ve yine, Sayın
Erdoğan şöyle dedi: Öğretmen maaşlarını en çok
iyileştiren ülke olduk. Değerli milletvekilleri, OECD ülkeleri
arasında öğretmenine en az maaş veren ülkeler arasında
2nci sıradayız, bunu unutmayalım. Öğretmenler şu anda
bir zam aldılarsa enflasyon zaten bunu alıp götürdü ve biliyoruz ki
şu anda yoksulluk sınırının altında maaş
alıyorlar; her gün alım güçleri biraz daha düşüyor.
Değerli milletvekilleri, sonuçta bir yasa
teklifi getiriyorsunuz. Bu yasa teklifini kime getiriyorsunuz?
Öğretmenlere. Öğretmenler bunu beğendiler mi? Hayır.
Algı yaratarak iyi bir şey olduğunu anlatmaya
çalışıyorsunuz ama inandıramıyorsunuz. Sendikalar
tasvip ettiler mi? Hayır. Peki, siz bu teklifi kime getiriyorsunuz;
faydası olmayacaksa, öğretmenler eleştiriyorsa kime
getiriyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi Sayın
Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Devamla) Teşekkür ederim.
Doğru dürüst bir çalışma
yapılmış olsa, gerçekten öğretmenlerin yararına
olacak, önceliği öğretmenlerin maksimum yararını
sağlamak olacak bir yasa, bütün özlük haklarını bir yasada
toplayacak kapsamlı bir yasa olsa inanın kimin getirdiği önemli
değil, biz zaten olur veririz ancak bu yasa taslağı
öğretmenlerin sorunlarını çözme niteliğinde değildir,
daha büyük kaosa sebep olacaktır. Biz buna hayır diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahısları adına
ilk söz Sayın Erhan Ustanın.
Sayın Usta, buyurun. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifine
ilişkin İYİ Parti Grubumuzdan 2 arkadaşımız
değerlendirmelerini yaptı, ben, şimdi, bugün öğleden sonraki
bir konuya devam etmek istiyorum aslında.
Şimdi, malum, TÜRK TELEKOMu konuştuk
bugün. TÜRK TELEKOM meselesi önemli bir meseledir yani Aykut Beyin de ifade
ettiği gibi belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en büyük
soygun özelleştirmesidir bu.
Arkadaşlar, burada birkaç tane hususu
vicdanlarınıza havale etmek istiyorum. Bir tanesi, bakın, TÜRK
TELEKOM Ekim, Kasım 2005 gibi özelleştirildi, Haziran ayında
kurumlar vergisi yüzde 30dan yüzde 20ye düşürüldü yani TÜRK TELEKOMun
özelleştirilmesinden hemen sonra. O günlerde, o yılda eski parayla 1
katrilyon kurumlar vergisi ödüyordu TÜRK TELEKOM, üçte 1 oranında vergide
bir indirim yapıldı; 300 trilyon lira
O günün kuruyla
baktığımızda 200 milyon dolar ediyor bu Sayın
Elitaş, 200 milyon dolar! Şimdi, siz bir şeyinizi satacak
olsanız, şahıs olarak herhangi birisi
Yani madem bu kurumlar
vergisi oranı düşürülecek, niye bu kurumlar vergisi
oranının düşürülmesini TÜRK TELEKOMun özelleştirilmesinden
önce yapmıyoruz? Çünkü TÜRK TELEKOM o günlerde Türkiyenin en fazla
kurumlar vergisi ödeyen kurumlarından bir tanesi. Bakın, bu
işlem yapılıyor; satış, hemen arkasından kurumlar
vergisi oranı düşürülüyor. Hadi diğer
iddialarımızın her birine bir şey söylüyorsunuz, buna ne
söyleyeceksiniz? Bunu çıksın birisi bize izah etsin.
Diğer husus şu: Öyle bir şartname
hazırlandı ki bu şartnamede hiçbir şey belli değil ya!
Allah için bir tane husus net olur şartnamede. Özelleştirme bitti, o
zamanki Oger firması çıktı dedi ki: Biz tamamını yani
yüzde 55lik hisseyi altyapıyla birlikte aldık. Sonradan arada
Danıştay meseleye girdi, altyapının
satılmadığı ifade edildi. Bakın, şu doküman,
hâlâ, şu anda TÜRK TELEKOMun internet sitesinde duran bir doküman arkadaşlar,
bugün çıktısını yeniden aldırdım, şurada. Bu
doküman ne diyor biliyor musunuz? TÜRK TELEKOMun imtiyaz sözleşmesi 2026
yılında bitiyor. Evet, biz bunu hazineye devredeceğiz ama yüzde
55lik TÜRK TELEKOM hissesi bizde kalacak. diyor. Yani şu anda TÜRK
TELEKOMun internet sitesinde olan doküman bunu söylüyor. Burada Ahmet Arslan
çıktı ne dedi? Dedi ki: Yüzde 55 bize sıfır bedelle
2026da geçecek. Evet, doğrusu bu ama öyle bir şartname
yapılmış ki herkes farklı bir şey söylüyor. TÜRK
TELEKOMun internet sitesinde olan şey, yüzde 55 hissenin devrine
ilişkin hiçbir şey söylemiyor. TÜRK TELEKOMun daha önceden ifade
ettikleri şey Altyapıyı da aldık. demişlerdi,
sonradan Danıştay kararlarından sonra altyapıdan
vazgeçtiler, daha doğrusu o iddiadan vazgeçtiler. Yani şimdi öyle bir
şartname yapılıyor ki hiçbir şey net değil. Bu bilerek
mi yapılıyor, bilmeyerek mi yapılıyor; bunu anlamak mümkün
değil.
Şimdi, bu, bakır kablo satılması
meselesi
Yani bunun, bu soygunun bir sürü boyutları var. Her tarafı
soygun da
Mesela bugün bir gelişme oldu, buradaki metinde de var o; Ahmet
Arslan Bey de ifade etti, Evet, bakır kablolar satıldı. dedi.
Arkadaşlar, şartnameye göre bu bakır kabloları satma
imkânı yok TÜRK TELEKOMun, satamazlar. Satamayacakları şey,
şartnamede satamayacakları açık olarak belirtilmiş bir
husus bile satıldı. Bugün ifade ediliyor, onunla fiber kablo
yapılmış. Kardeşim, senin zaten fiber kablo yapma
yükümlülüğün var, şartnameden kaynaklanan yükümlülüklerin var. Yani
böyle, enteresan şeyler var.
Bakın, şartnamenin 38inci maddesinin
ikinci bendinde bir şerh vardı o zaman, şerh şunu diyordu:
Altında altyapı bulunan taşınmazlar satılamaz. Buna
istinaden altında altyapı bulunmayan taşınmazları TÜRK
TELEKOM çatır çatır satmaya başladı. Sonra mahkeme Böyle
bir şey olamaz. dedi, mahkeme bunu iptal etti. Gayrimenkullerin
satış hikâyesi de bu. Yani her tarafı çapraşık olan,
her tarafı karmaşık olan bir özelleştirmedir, bir ihaledir
bu yapılan şey ve buradan devlet ciddi ölçüde zarar görmüştür. O
yüzden
Yani beceriksizlik mi dersiniz buna, yoksa bilerek mi yapıldı,
onu ben şu anda anlayamıyorum.
Şu anda 3 tane varlık var ortada,
toparlayacak olursak. Bir, imtiyaz sözleşmesi. Bu imtiyaz
sözleşmesinin 2026da hazineye geçeceği tamam, o belli. Fakat burada
tuhaflık şu, şu anda son soygun teşebbüsü şu:
Varlık Fonu, 2026da sıfır bedelle hazineye geçecek olan bu
imtiyaz sözleşmesi ve TÜRK TELEKOMun yüzde 55 hissesi için -kamuoyunda
gündeme gelen rakam 1,4 milyar dolar- bunu almak için kredi
arayışına giriyor. Böyle bir şey olabilir mi ya? Ya, zaten
bir süre sonra bize bedava gelecek olan bir şeyi niye bugün biz almaya
çalışıyoruz? Bir gerekçesi şu olabilir
Yani o tarafa da
empati yapıyorum. Çok kâr eden bir şirkettir, Dört yıl
beklemeyelim, bugünden alalım. Kardeşim, bu şirket zarar
ediyor. Bir de üstelik 1,4 milyar dolar vereceğiz, bir de bunların
zararlarına katlanacağız. Böyle bir mantık olamaz. Yani
bugüne kadar olanlar oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
ERHAN USTA (Devamla) Bunların hesabı
görülür. Eğer bir suç varsa bağımsız mahkemeler bunun
hesabını görür ama Allah rızası için, hiç olmazsa şu
son vurgun teşebbüsünüzden vazgeçin. Yazıktır, günahtır bu
milletin 1,4 milyar dolarına ve oradan gelecek dört yıllık zararlara.
Yani bunu anlamak mümkün değil. Yani bir tüccar olan hiç kimsenin veya
normal bir bireyin yapmayacağı bir şeyi hazine malı olunca,
devletin malı olunca yapmayın, bu milletin üzerine bu 1,4 milyar
dolarlık yükü yüklemeyin. Dolayısıyla, bu TÜRK TELEKOM meselesi
önemli meseledir, önümüzdeki dönemde de bunları tekrar
konuşacağız ancak buradan tekraren söylüyorum. Daha fazla TÜRK
TELEKOM üzerinden bu milleti soymayın arkadaşlar. TÜRK TELEKOM
üzerinden çok ciddi bir soygun yapılmıştır, son soygun
teşebbüsüne de buradan biz Dur! diyoruz.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, şahsı adına
ikinci söz Sayın Orhan Erdemin.
Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Erdem, bir karışıklık
oldu, kusura bakmayın.
ORHAN ERDEM (Konya) Estağfurullah.
BAŞKAN Siz aslında grup adına
konuşacaktınız.
ORHAN ERDEM (Konya) Doğru.
BAŞKAN Konuşmanızı
atladınız ama ben mümkün olduğunca uzatmaya
çalışacağım.
Buyurun.
ORHAN ERDEM (Konya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 302 sıra sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu
Teklifi birinci bölüm üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Böyle önemli bir kanunda imza sahibi olarak sizlere
birkaç konuda bilgi vermek istiyorum. Tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesinde bir milletvekilinin imzasıyla ve 57 vekilimizin imzasıyla
oluşmuş bir yasa teklifini görüşüyoruz ve kanun teklifi, yine
milletin iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisince kanunlaşacak.
Yıldırım Bey bunu çok dile getiriyor, Meclisimizi bu kadar saf
dışı bırakmamamız lazım.
Kanun teklifini çokça inceledik, birçok ülkeyle
karşılaştırdık; Amerika Birleşik Devletlerinde,
Avusturyada, Japonyada, Almanyada, İngilterede, birçok ülkede kariyer
basamakları var. Örneğin, İngilterede 5 aşamalı bir
kariyer basamağı var; bunlar, stajyer öğretmen, sınıf
öğretmeni, performans eşiği, ileri düzey beceri eğitmeni,
mükemmel öğretmen gibi. Yine, Japonyada da aynı şekilde 4
kademeli bir öğretmenlik kariyer çalışması söz konusu.
Bizim de malum, cumhuriyet tarihimizde Atatürke başöğretmen
unvanı verilmiş, öğretmenin mihmandarlık etmesi
açısından başöğretmenlik unvanı 1940da, CHP
döneminde, Köy Enstitüleri Kanunuyla başlayarak mevzuatımızda
da hep yer almıştır; bunu da belirtmek isterim.
YILDIRIM KAYA (Ankara) Görev ve sorumluluk
tarifiyle.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Evet, görev ve
sorumluluk tarifiyle yer almış.
ORHAN ERDEM (Devamla) Yine,
başöğretmenlik ve uzman öğretmenlik, sizlerin de ifade
ettiği gibi, 2004teki yasadan bu yana yürürlükteki öğretmenlerimizde
de kullanılmaktadır. Mevcutta 76 bin uzman öğretmen var, 88 de
başöğretmen var; hiçbir okulda da bu konuda bir rahatsızlık
olduğunu, kariyer basamaklarından dolayı rahatsızlık
olduğunu duymadık.
YILDIRIM KAYA (Ankara) Yanlış işte.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Kime sordunuz zaten,
kimseye sormadınız ki!
ORHAN ERDEM (Devamla) Önemli bir kanun. Biz, bu
kanun teklifinin 13 madde olarak -1 geçici maddeyle- hızlı bir
şekilde çıkmasını arzu ettik çünkü 1736da, 1739da,
222de, 657de olmadı. dediğiniz her şey mevcut.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sizi destekleyen
sendika bile karşı bu kanun teklifine.
ORHAN ERDEM (Devamla) Biz, bu kanun teklifinde,
öğretmenlerin mesleki doyum ve ücretlerini de artıracak
hızlı bir teklifi getirdik. Bu teklifle birlikte uzman
öğretmenler
Bin lira. dedi Yaşar Bey ama malum yüzde 30
artışla birlikte bugün için 1.340 lira civarında ama yürürlük 15
Ocak olduğunda, o günkü artışla belki çok daha üzerinde bir ek
kaynak alacak. Yine, başöğretmenlerimize bugün için 2.600 lira, yine
yürürlük tarihi 15 Ocak olduğuna göre, o tarihteki artışla çok
önemli bir artışa imkân sağlanmış olacak.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ya,
başöğretmen ile aday öğretmen aynı işi yapacak.
Aynı işi yapan adamlara farklı ücret verilir mi ya!
ORHAN ERDEM (Devamla) Bütün emeklilerimiz bu
kanundan faydalanacak. Yürürlük tarihinde
Emekli öğretmenlerimizin
aylığında 3600 ek göstergeyle birlikte, bugün için 1.200 lira
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Ya, el insaf ya!
Eşit işe eşit ücret. ilkesi ya! Sizde hiç mi hukukçu yok ya?
ORHAN ERDEM (Devamla) Yürürlük tarihindeki
artışla bütün emekli öğretmenlerimiz de bu haktan faydalanacak.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) 1/A şubesi ile
1/B şubesini okutanlar aynı görevi yapıyor ya! Birisi
başöğretmen, birisi uzman öğretmen. Öyle mi?
BAŞKAN Sayın Köksal, rica ediyorum
Bakın, Sayın Erdem hiç kimseye laf atmaz.
ORHAN ERDEM (Devamla) Değerli milletvekillerimiz,
kanun teklifi Anayasaya aykırılıklar dikkate alınarak
hazırlandı; biraz önce Komisyon Başkanımın
söylediği gibi, bütün hassasiyetlerle bunlar dikkate alındı.
Biz, hep birlikte, muhalefet, iktidar bu kanun teklifine sahip
çıkmalıyız. Öğretmenlerimizin mesleki açıdan
niteliklerini geliştirmesi ve ücretlerindeki bu iyileşmeye
karşı olmak, kanuna karşı olmak herhâlde
öğretmenlerimizi üzecektir. Bugün, on yılını bitirmiş
olan 496.288 öğretmenimiz uzman öğretmen olabilme şansına
sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin, tamamlayın
sözlerinizi.
ORHAN ERDEM (Devamla) Yine, daha önceki kanunla
75.669 uzman öğretmen de başöğretmen olabilme şansına
sahiptir. Kanun neden 15 Ocak? Çünkü biz öğretmenlere verilen bu sözü
hemen yerine getiriyoruz ancak daha sağlıkçılar, diyanet, din
görevlileri, polisler, sayılmayan hak kaybı olacak kişiler söz
konusu olabilir. Bunlarla ilgili bakanlıklarımız
çalışmalarını yapıyor. Bakanımız
açıkladı, 5inci, 6ncı ayda kanun teklifi Meclise gelecek,
bunların da yürürlüğü bu tarihte olacak ve 2022 yılında
2023ün bütçelemesi de bu şekilde yapılmış olacak. Bu
nedenle kanunun yürürlük tarihi 15 Ocak 2023 olarak belirlendi.
Söylenecek çok şey vardı, vakit
yetmeyecek. Kanun teklifini hazırlamakta bize en büyük desteği Millî
Eğitim Bakanımız verdi, diğer kurumlarla, Hazine ve Maliye
Bakanlığıyla görüşerek bu noktadaki bütçelemeyi onun
sayesinde birlikte anlatma imkânı bulduk. Tabii ki bu konudaki kararı
Cumhurbaşkanımız onayladı ve bizim teklifimiz bugün gündeme
gelmiş oldu. Grup Başkanlarımız sağ olsunlar,
hızla çıkması için ellerinden geleni yaptılar. Komisyon
Başkanımız, üyelerimiz, hep birlikte çalıştık.
Bakan Yardımcımız, Hukuk Genel Müdürümüz, Öğretmen
Yetiştirme Genel Müdürümüz, hepsi gece gündüz emek verdi. Bu
bakımdan, kanun, hep birlikte bir çalışma ürünüdür,
öğretmenlerimize iyi anlatılması gereken ve güzel haklar getiren
bir yasadır. Hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN ERDEM (Devamla) Bir teşekkür etseydim
BAŞKAN Buyurun.
ORHAN ERDEM (Devamla) Tekrar, Sayın Millî
Eğitim Bakanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza
böyle bir yasayı bize hızla görüşme imkânı verdirdiği
için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemini
yapacağım.
Evet, Sayın Ataş, buyurun.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Derin bir ekonomik kriz
yaşadığımız şu günlerde vatandaşı
etkileyen en önemli giderlerin başında elektrik faturaları
gelmektedir. Ayrıca, EPDKnın, dağıtım
şirketlerini koruyan bir anlayışla, elektrik faturalarında
tüm ödemeleri enerji bedeli adıyla tek bir kalem altında
toplaması yüzünden vatandaş ne için, ne kadar ücret ödediğini
dahi bilmemektedir. Enerji bedeli içerisinde vatandaş
dağıtım bedeli, kayıp kaçak bedeli gibi birçok ücret
ödemektedir. Ayrıca, kademeli elektrik tarifesiyle de vatandaşın
ödeyeceği bedel 2 katına çıkmaktadır. EPDK
özelleştirmenin getirdiği yükün altında
kalmıştır, şeffaflıktan ve denetimden uzak bir
fiyatlandırma sistemi uygulanarak güçlü olan şirketler korunmaya
devam edilmektedir. Bu yüzden elektrik faturalarındaki
dağıtım bedeli, kayıp kaçak bedeli
kaldırılmalı, kademeli elektrik tarifesinden vazgeçilmeli,
vatandaş bir nebze olsun rahatlatılmalıdır diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın
Başkan, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğünde olan ata
yadigârı vakıf dükkânlarımızda en çok kiracısı
olan il Edirnemizdir. Bu dükkânlarda esnaflık yapanlar artık
yaşlanıp dükkânlarını çocuklarına devretmek
istediklerinde kiralar fahiş oranda artırılıyor. AKP ve
ortakları bilmez ama tırnak ucu kadar tarih, azıcık
sosyolojiyi bilenler bilir ki esnaflık babadan oğula, toruna
devredilen bir meslektir. Esnaf işini çocuğuna, torununa devrederek
böylelikle esnaflık geleneğini devam ettirecek ama hemen
Vakıflar Genel Müdürlüğü diyor ki: Dur, devredebilirsin ama ben
kirayı yeniden belirlerim. İnsaf, bu kiracılar dükkânları
çocuklarına, torunlarına devrettiklerine kiralar güncellenmesin,
mevcut kiralar üzerinden devirler yapılabilsin. Öyle dışarıdan
Ahilik hikâyeleri anlatmakla bu işler olmuyor. Yerli ve millîliklerini
ithalat rekorlarıyla ispat eden AKP ve ortakları, ülkeyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bülbül
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Günlerdir motorkurye çalışanları
haklı bir talep için seslerini yükseltiyor. Bu talep de insan onuruna
yakışır bir yaşam sürmek. Hiçbir can güvenliği olmayan
bu işte iki yılda yaklaşık 200 motorkurye
çalışanı yurttaşımız hayatını kaybetti.
Kar, kış, yağmur, çamur demeden ve emeklerinin karşılığı
olmayan ücretlerle çalışan yurttaşlarımız, bugün,
güvencesiz iş koşulları dışında,
açlığa, yoksulluğa ve sendikasızlığa mahkûm
edilmek isteniyor. Bu durumun en büyük sorumlusu, emek sömürüsünün giderek
derinleştiği bu sistemin yaratıcısı olan AKP iktidarıdır.
Evlerine ekmek götürmek için yaşamlarını ortaya koyan
emekçilerin yüksek sesle dile getirdikleri taleplerinin bir an önce kabul
edilmesi gerekmektedir. Ekmek ve emek mücadelesi kutsaldır.
BAŞKAN Sayın Köksal
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisarın en fazla nüfusa sahip ilçesi
Sandıklıda Devlet Hastanesinde had safhada uzman doktor
sıkıntısı çekilmektedir. Kulak burun boğaz,
kardiyoloji, cildiye, psikiyatri, fizik tedavi, üroloji, göz, enfeksiyon
doktorlarında ciddi sıkıntılar mevcuttur. Şimdi,
bakıyorum da bu kadar çok doktor sıkıntısı çekilen bir
hastaneye hastane değil sağlık ocağı demek daha
doğru olur. İndirin o tabelayı, sağlık ocağı
yazısını yazın, adı belirli olsun.
Sandıklılı hemşehrilerim tedavi olmak için resmen yollarda
heder oluyor. Yazıktır, günahtır, ayıptır! Size bu
kadar oy veren bir ilçeye yapılan üvey evlat muamelesidir.
Sandıklı ilçemiz sahipsiz değildir, kimsesiz değildir. O
hastaneye uzman doktorlar atanıncaya kadar buradan söylemeye devam
edeceğim.
BAŞKAN Evet, Sayın Kılavuz
Yani sorular millî eğitimle ilgili olursa iyi
olur yoksa cevaplaması mümkün değil Komisyonun.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Biz sorduk, cevap
vermedi.
BAŞKAN Sayın Kılavuz, buyurun.
OLCAY KILAVUZ (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından
Kış Kartalı Harekâtı kapsamında Derik, Sincar, Karacak
bölgelerinde ve Mahmur kampında bölücü, hain PKK/KCK-YPG terör örgütlerine
karşı yürütülen operasyonlarda hain teröristler bulundukları
yerlerde mühimmatlarıyla birlikte yok edilmişlerdir. Cenab-ı
Allah kahraman ordumuzu mansur ve muzaffer eylesin. Türk milletinin aklı,
gönlü ve duası yiğit Mehmetçiklerimizle beraberdir. Türk devletine
başkaldıranların her daim sonu hüsrandır. Teröristlerin
inleri başlarına yıkılacak, Türk devletinin nefesi daima
enselerinde olacaktır. Hangi kategoride olursa olsun hiçbir terörist
ordumuzun ve devletimizin adaletinden kaçamayacaktır.
BAŞKAN Sayın Durmuşoğlu
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde, ülkemizin ve milletimizin güvenliği
için terörle mücadeleye en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar
kararlılıkla devam edeceğiz. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz
tarafından icra edilen Kış Kartalı Harekâtında
ülkemizi, milletimizi ve hudut güvenliğimizi tehdit eden teröristlere ait
barınak, sığınak, mağara, tünel, mühimmat
depoları ve sözde karargâh ve eğitim kampları dün gece yerle bir
edilmiştir. Terör sorununu ülkemizin gündeminden tamamen çıkarana dek
sınırlarımız içinde, dışında ve siyasi
uzantılarıyla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir daha aziz
milletimizin başına terör belasını musallat edilmesine
kesinlikle izin vermeyeceğiz.
Şırnak Cizrede hain terör örgütünün
saldırısı sonrası şehit olan Mehmetçikimiz Tarık
Tarcana Allahtan rahmet, ailesine sabır diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun.
Sözlerime son verirken aziz milletimizin ve tüm
İslam âleminin mübarek üç aylarını ve yarın idrak
edeceğimiz Regaip Gecesini tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kasap
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Birinci sorum millî eğitimle ilgili. Bu Almanca
öğretmeni ve İngilizce öğretmeni kontenjanını
artırmayı düşünüyor musunuz? Çünkü binlerce öğretmen ve
üniversite mezunu yurt dışına gitmek için TÖMER ve Goethe
Enstitüsünde şu anda kuyruğa girmiş vaziyette.
Millî eğitimle ilgili olan ikinci sorum ise bu
halk eğitim merkezlerinde çalışan ve usta öğreticilerle
ilgili olan kısmı; onları ne zaman kadroya
alacaksınız?
Bir de Kütahyanın Emet ilçesinde,
Dünyanın rezervi. dediğiniz borun olduğu ilçede otuz-kırk
yıldır insanlar arsenikli su içiyorlar. Beş gündür de bu
arsenikli su bile yok, susuz kaldılar. Bu karda, kışta
insanları mağdur ediyorsunuz. Kırk yıldır AK
PARTİli belediye ve daha önceki dönemlerdeki belediye
başkanları tarafından yönetilen Emet ilçesinde
Bakanlıklar
tarafından neden sessiz kalınıyor? İnsanlar zehir içiyor.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hacı Özkan
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Manevi iklimiyle ruhumuzu kuşatan,
gönüllerimizi ferahlatan, kandiller geçidi mübarek üç aylara ve idrak
edeceğimiz Regaip Kandiline kavuşmanın huzurunu birlikte
yaşıyoruz. Üç ayların gelişiyle birlikte gönüllerimizi
huzura kavuşturan rahmet, mağfiret ve bereket ikliminin ülkemizden
başlayarak dalga dalga tüm insanlığı
kuşatmasını; hidayet, barış ve huzurun vesile
olmasını; bu mübarek gün, gece ve aylarda yapacağımız
ibadet, dua ve yakarışların kabul olmasını
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, aziz milletimizin,
gönül coğrafyamızın ve İslam âleminin mübarek üç
aylarını ve Regaip Kandilini tebrik ediyor, ülkemizin birliğine
ve kardeşliğimizin pekişmesine vesile olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Karahocagil...
MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) AK
PARTİmizin, lideri Recep Tayyip Erdoğanla
başardığı 2021 yılı hizmetlerini anlatmaya devam
ediyorum. Ülkemizde atık yönetimini etkin bir biçimde sağlamak
amacıyla Türkiye Çevre Ajansını kurduk. 54 bin kurum ve
kuruluş binasında Sıfır Atık Sistemini hayata
geçirdik, böylece yüzde 13 olan geri kazanım oranımız yüzde
22,4e yükseldi. Ücretli poşet uygulamasıyla 354 bin ton plastik
atığın oluşumunu engelledik. Bu sayede plastik ham madde
ithalatını önleyerek yaklaşık 2,44 milyon liralık
tasarruf sağladık.
BAŞKAN Şimdi, cevaplar için Komisyona
söz veriyorum
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sözlerime başlarken, öncelikle,
Şırnakta terör örgütü PKK tarafından yapılan
saldırıda şehit düşen Piyade Er Tarık Tarcana
Allahtan rahmet diliyorum. Ben de milletimizin üç aylarını tebrik
ediyorum.
Soruların millî eğitimle ilgili olan
kısmına cevap vereceğim.
Sayın Gaytancıoğlu, genelinden sonra
yapılan bir soru iletmişti, onun henüz cevabı gelmedi.
Muhtemelen bugün yetişmezse yarın devamında onu ileteceğim,
bilginiz olsun.
Diğer bir konu; biraz önce yine soruldu,
öğretmen atama kontenjanları ülkemizin öğretmen ihtiyacına
dayalı olarak planlanmakta. Dolayısıyla Almanca ve
İngilizce kontenjanları da buna göre belirlenmekte. Ancak bu sene ilk
defa, bu son atamada bütün branşlarda öğretmen ataması da
yapılmıştır. Bu bilgiyi vermek istiyorum.
Kanunla ilgili konuda soru sorulmadı,
onların cevapları elbette ki verilir fakat şimdi, ben, biraz
önce vakit darlığından dolayı değinemediğim bir
hususun altını çizmek istiyorum Sayın Başkanım. Burada
eleştiri konusu oldu kariyer basamaklarının uygun
olmadığı şeklinde. Biraz önce Sayın Orhan Erdem de
-teklifte ilk imzası olan- bu konuyu açıkladılar. Ancak zaten bu
kariyer basamakları 2004ten beri ülkemizde uygulanıyor uzman
öğretmen, başöğretmen diye ve bunlar uygulamada, okullarda ne
veliler açısından ne öğrenciler açısından hiçbir
sıkıntı oluşturmamıştır. Bir kurumda, bir
meslekte kariyer basamağının olması gayet doğaldır.
Ben bir akademisyen olarak
Üniversitelerde öğretim görevlisi esastır
ama öğretim üyesi olmak isterseniz doktoranızı
yaparsınız, doktora öğretim üyesi olursunuz, doçent olursunuz,
profesör olursunuz. Efendim, tıpta yine aynı şekilde
vardır, askeriyede rütbeler vardır.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Daha bu alanda bir
çalışma yok. Bir tek maaş farkı var, başka bir
şey yok.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Dolayısıyla, öğretmenlik basamağı, bu
kariyer basamakları aslında öğretmenlerimizi motive eden, onlara
ciddi manada özlük hakkı sağlayan bir husus.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Millet kendi
sınavına hazırlanmaktan çocuklara nasıl hazırlanacak
yahu? Yapmayın ya!
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Burada, aynı zamanda, uzmanlıkta, yüksek
lisansını yapanlara sınavsız uzmanlık hakkının
verilmesi onları yüksek lisansa teşvik etmek açısından
önemlidir, bunun altını çiziyorum.
Doktorası olanların yine
başöğretmenlikte sadece ilgili dersleri alarak, görerek onun
dışında sınava girmeden başöğretmenlik
unvanını alacak olması da yine aynı şekilde teşvik
edici bir durumdur. Dolayısıyla, bu kanun, biraz önce Orhan Beyin de
ifade ettiği gibi, bütün paydaşlarla görüşülerek ciddi bir
şekilde hazırlandı. Anayasa Mahkemesinin -az önce de ifade
ettiğim gibi- daha önceki iptal gerekçeleri de göz önünde bulunduruldu.
Dolayısıyla bu kanun aslında öğretmenlerimizin
beklediği bir kanun. İşte, 3600ü getiriyor, bundan
emeklilerimiz de yararlanacak. Ancak yürütmenin 2023 Ocağına
bırakılması da toplumdaki diğer ilgili yani bu haktan
yararlanacak olanların da
O düzenlemeler de yapıldıktan sonra
hepsi o zaman yürürlüğe girecek.
Ben de bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen başta milletvekillerimiz olmak üzere,
bürokratlarımız olmak üzere, Sayın Bakanımızın
gayreti, özverisi var, kendilerine teşekkür ediyorum. Sizlere de muhalefet
milletvekilleri olarak vermiş olduğunuz katkıdan dolayı
teşekkür ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Yıldırım
Kaya Ali
Keven Suat Özcan
Ankara Yozgat Muğla
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Mustafa
Adıgüzel Serkan Topal
Bursa Ordu Hatay
Lale
Karabıyık Burcu
Köksal
Bursa
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 302 sıra
sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Bu madde kanunun amacını düzenliyor ve
aslında şöyle: Baktığımızda, amaç, kapsam,
yürürlük, yürütme maddelerini çıkardığımızda geriye
pek de bir şey kalmıyor meslekle ilgili. Herhâlde başka da bu
kadar, 6-7 maddeden oluşan bir meslek kanunu yok bildiğim
kadarıyla.
Şimdi, önce şunu söyleyeyim: Biraz önce
Sayın Erdem dedi ki: Biz başka ülkelerin uygulamalarını da
inceledik. İşte, stajyer öğretmenlik, öğretmenlik gibi
farklı unvanlar var. Ya, o unvanların yanında görev
tanımları, sorumluklarıyla ilgili de aydınlatsaydı
bizi aslında daha anlamlı olurdu ve biz de burada söylüyoruz hep yani
bir ayrım getiriyorsunuz ama bunlar arasında görev ve sorumluluk
bakımından bir fark yok. Aynı işi mi yapıyorlar?
Aynı işi yapıyorlarsa bir anlamı var mı sadece
maaş farklılığı dışında?
Yine, o söyleminizde şunu söylediniz Sayın
Erdem Beceri eğitimi dediniz yani çok önemli bir kelime. Hani böyle bir
kelimeyle geçiştirildi ama siz sadece sınava dayalı bir unvan
farklılığı getiriyorsunuz; bizim sistemimizde beceriyle
ilgili bir ölçüm var mı? Yok.
Şimdi, kanunun genel gerekçesi, eğitimin
amacını aslında biraz güzel bir şekilde özetlemiş, diyor
ki: Gelecek kuşaklarımızı emanet edeceğimiz
çocukların eğitimi için; üstün yetenekler
kazandırılması için; ekonomide, sosyal alanda, kültürel alanda
kalkınmak için; ilerlemek için öğretmenlerimiz kaldıraç görevi
görüyorlar. Dolayısıyla öğretmenlerimizin sorunlarını
çözmek zorundayız, maddi, manevi olarak güçlendirmek zorundayız ve
onların haklarını teslim etmek zorundayız; eğitimle
ilgili felsefemizi yeniden gözden geçirmek zorundayız. Maddelerin içeriğine
bakıyoruz, hiçbiri yok. Ya, bir zerresini koyun şu maddelere, yok ve
tam tersine, bakıyoruz, işte, söylediğimiz gibi, kariyer
basamaklarıyla ilgili olarak öğretmenler arasında
ayrımcılık getiriliyor, çalışma huzurunu bozacak ve
nesnel ölçütlere dayanmayan birtakım ayrımcılıklar
getiriliyor ve öğretmenler de bunu kabul etmiyorlar, seslerini de
günlerdir duyurmaya çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlar, insanlık,
kafasına elma düşünce yer çekimi kanununu öğrendi, gemiler
yüzünce suyun kaldırma kuvvetini öğrendi ve işte, bir kütük veya
taş yuvarlanınca tekerleği buldu ama AKPli yöneticiler yirmi
yıldır eğitimin nasıl olması gerektiğini bir
türlü öğrenemediler, bir türlü bulamadılar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ya da şöyle:
Aslında biliyorlar ama bugünkü bireysel çıkarları ve
iktidarlarını sürdürme hevesi, önceliği geleceğimizi
maalesef kötü yöneticilerin elinde heba ediyor.
Şimdi, söylediğimiz gibi, öğretmenler
yıllardır diyorlar ki: Sözleşmeli, ücretli, kadrolu, bu
ayrımı kaldırın, eşit işe eşit ücret
getirin. Özel öğretim kurumlarındaki öğretmenlere de aynı
hakları tanıyın. Siz bunları yapmak yerine, tam tersine,
daha da ayrımcı bir şekil getiriyorsunuz uzman öğretmen,
başöğretmen diye ve bunlar da dediğimiz gibi, işte, kim
tarafından, nasıl belirlenecek? Bir komisyondan bahsediyorsunuz.
Anayasaya aykırılıklar içeren maddeler var. Komisyon
Başkanı dedi ki: Bunları Komisyonda görüştük. Ben de
Komisyondaydım, tek bir kişiye söz verildi bu Anayasaya
aykırılık iddiasıyla ilgili. Örneğin, İbrahim
Hocamıza söz verilmedi, diğer komisyon üyelerimize söz verilmedi,
antidemokratik bir şekilde gerçekleşti Komisyon görüşmeleri, onu
da burada belirtmek istiyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayısal
çoğunluğunuzla
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Evet, şimdi gerekçede de söylüyor; diyor ki Bilgi
çağındayız. Teknoloji çağındayız. Ekonomik
olarak kalkınmak için eğitime önem vermeliyiz. Evet, çocuklar
artık interneti, telefonu ellerine aldıklarında bütün bilgilere
ulaşabiliyorlar, bilgi bombardımanı var. Şimdi
çağı inceleyenler diyorlar ki: Artık mesela on, yirmi yıl
sonra bir yapay zekâ bir çocuğun yapacağı işi daha iyi
yapabilir, bir anda herkes işsiz kalabilir. Ne olacak? Yeni bir
adaptasyon, yeni bir öğrenme süreci, yeni bir meslek ve akıl
sağlığını koruma. Bunları öğretmemiz lazım
çocuklara diyorlar ama bu kanunla bırakın çocuklara bunları
öğretmeyi, öğretmenlerin bile akıl
sağlığını koruması imkânsız. Ya, ücretli
öğretmenler saat başına 27 lira, 27 lira
(CHP
sıralarından alkışlar) Bütün ay bütün derslere girse 2 bin
lira falan alıyor herhâlde, onu da alamıyor. Faturasını
mı ödeyecek, nasıl geçineceğini mi, yol parasını
nasıl ödeyeceğini mi düşünecek yoksa o çocuklara, hani
geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklara üstün beceriler mi
kazandıracak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tamamlayınız.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla)
Maalesef bu kanun ve daha önce yapılanlar, işte 4+4+4
sistemiyle çocukların açık liselerle okullardan
uzaklaştırılması, diğer bütün değişiklikler
eğitimde tek bir adım ileriye götürmedi bizleri. İçler
acısı durumdayız. Fiziken bile okullar hijyenden, temizlikten,
güvenlikten yoksun; 2li, 3lü eğitim yapılıyor,
öğretmenler kaygılı, veliler huzursuz ama öğrendik ki bu
kanunla toplumun hiçbir kesiminin sorununu AKPli yöneticiler çözemez, bu
kanunla da tescillenmiştir ve öğretmenler her türlü
ayrımcılığın kaldırılması, eşit
işe eşit ücret ödenmesi, ailelerine kavuşmak, özlük
haklarına, itibarlarına kavuşmak için Millet
İttifakının iktidarını bekliyorlar, itibar için de
iktidar bekliyorlar.
Diyorum ki: Dayan öğretmenim, dayan; geliyor
gelmekte olan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 1- (1)
Bu kanunun amacı; eğitim, öğretim hizmetlerini yürütmekle
görevli öğretmenlerin adaylık ve yetişme süreci, atanma usul ve
esasları, kariyer basamakları, görev ve sorumlulukları, yer
değiştirme ödül ve disiplin işlemleri, özlük hakları ile
yönetici ve denetçi atanmasının usul ve esaslarını
düzenlemektir.
Fahrettin Yokuş Hasan
Subaşı Mehmet
Metanet Çulhaoğlu
Konya Antalya
Adana
Hayrettin Nuhoğlu İbrahim Halil Oral İmam
Hüseyin Filiz
İstanbul Ankara Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
İbrahim Halil Oralın.
Buyurun Sayın Oral. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara)
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Öğretmenlik Meslek
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime maarif davamızın yılmaz
savunucuları iken şehadet şerbeti içen öğretmenlerimizi ve
öğretmen adaylarımızı rahmetle anarak başlamak
istiyorum. Şehitlerimiz Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz,
Fırat Çakıroğlu ve nicelerini asla unutmayacağız.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün yüce
Meclisimizin kürsüsünden bir milletvekili olmaktan öte, öğretmen olarak
konuşmak istiyorum. Çünkü öğretmenlik, her türlü siyasi ve sosyal
sıfattan daha üstün, kutsal bir meslektir. Öğretmenlik, öğrencilerin
yanında bakan tarafından azarlanacak, hakarete uğrayacak bir
meslek asla değildir. Geçmişte Ankaranın en büyük
okullarının müdürlüğünü ve idareciliğini yapmış
bir kardeşiniz olarak Sayın Bakan Özerin bu tavrını asla
kabul edemiyor, kendime yapılmış gibi hissediyorum. Hiç kimse
bir öğretmenin haysiyetini ayaklar altına alma hakkına sahip
değildir; yazıktır, ayıptır ve de günahtır. Ancak
bu tavır AK PARTİ iktidarının öğretmene
bakışının bir özetidir. Ücretli öğretmenlik zulmüyle
pırıl pırıl öğretmenlerimizi asgari ücretin altında
maaşlara mahkûm eden AK PARTİ iktidarıdır. Sözleşmeli
öğretmenliği kaldırıyoruz. diye müjdeler
yağdırıp gelen teklife bunu koyamayan yine AK PARTİ
iktidarıdır. 20 bin öğretmenin emekli olduğu bir yılda
15 bin öğretmen atayıp sonra Öğretmen açığı yok.
diyecek kadar eğitimden uzak olan AK PARTİ iktidarıdır.
Eğitim planlaması yapmayı beceremeyip 700 bin kişilik
atanmamış öğretmen ordusu kuran iktidar da AK PARTİ
iktidarıdır. Öğretmen maaşını enflasyona ezdiren,
öğretmenin alım gücünü yerle bir eden de yine AK PARTİ
iktidarıdır. Kısacası, millî eğitim sistemini yapboza
çeviren iktidar öğretmenleri de siyaset çarklarının
arasında ezmektedir. Şimdi de öğretmenlerin ağzına bir
parmak bal çalar gibi, sırf adı olsun dercesine bir Öğretmenlik
Meslek Kanunu karşımıza getirilmek istenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, kanunun ilk
maddesinden itibaren öğretmenin itibarını güçlendirecek mesleki
standartlarını geliştirecek bir yapısı
olmadığı anlaşılmaktadır. Teklif, derli toplu
meslek kanunu oluşturmaktan ziyade, 657 sayılı Kanun başta
olmak üzere pek çok kanuna atıf yapmak zorunda olan bir gecekondu kanun
hâlindedir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi, içi boş
başöğretmen uzman öğretmen sıfatlarının
içlerinin doldurulduğu bir yapıya süratle eriştirilmelidir.
Kariyer basamağı sadece maaşa zam yapmak değildir, bu
unvanlar devlet okullarımızın kalitesinin
arttırılmasına katkı sağlamalıdır. Bugün
devlet okullarında eğitim kalitesi hızla düşmektedir. Biraz
maddi gücü olan herkes çocuklarını özel okullara göndermektedir. Ben
3 çocuğunu devlet okullarında okutmuş bir baba olarak bugün olsa
aynı tercihi yapar mıydım diye düşünüyorum. Bu
güvensizliğin çözümü ise yılda kaç öğretmenin yetişmesi
gerektiğinin planlandığı, öğretmene kaliteli
eğitim verildiği bir sistemin inşasıdır. O zaman
uzman öğretmen ve başöğretmen sıfatlarının
bir anlamı olacaktır. Öğretmene itibarı geri verilmelidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2014-2015
yıllarında AK PARTİ iktidarı, sırf sendika
üyeliği sebebiyle binlerce idareciyi, okul müdürünü görevinden
almıştır. Onlara söz hakkı dahi
tanınmamıştır, hiçbiri hukuka, mahkemeye gidememiştir.
Ancak, geçmişte bu işler böyle değildi, kendimden bir örnek
vermek istiyorum: Ben 1995 yılında anayasal hakkımı
kullanarak milletvekili adayı olmuş ve kazanamadığım
için görevime geri dönmeyi istemiştim ancak, yerime atama
yapıldığı için dava açmak zorunda kalmıştım.
Davayı kazandıktan sonra Millî Eğitim Bakanlığı
Personel Atama Genel Müdürüyle karşılıklı oturmuş,
haklarımı savunmuş ve Ankara Cumhuriyet Lisesine
atanmıştım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) Çok
teşekkür ederim.
Siyasi zıtlıklarımız
olmasına rağmen, devrin yöneticileri hukuka, kanuna ve
öğretmenin itibarına riayet etmişti. Bugün
devriiktidarınızda öğretmenler böyle bir durumu hayal dahi
edemezler. İnşallah, seçimde öğretmenlere bu kötülükleri reva
gören, itibarlarını ayaklar altına alan
iktidarınızı sonlandırıp gereğini
yapacağız. Öğretmene itibar ve gelecek sağlayan gerçek bir
öğretmenlik meslek kanunu çıkaracağız.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 1inci maddesinde geçen görevli ibaresinin
sorumlu olarak değiştirilmesini teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Mahmut
Celadet Gaydalı Kemal
Bülbül
Gazintep Bitlis Antalya
Muazzez Orhan Işık Gülüstan Kılıç Koçyiğit Ömer Faruk Gergerlioğlu
Van Muş Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın
Mahmut Toğrulun.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aslında bu kanun teklifinin içinin ne kadar
boş olduğunu toplumun gözünde bu saatte görüşmelerinin
yaptırılmasından da anlayabiliyoruz. Ve Sayın vekiller,
bugün Türkiye'nin 18 milyon civarında öğrencisi ve yaklaşık
1 milyon öğretmenini ilgilendiren bir yasa teklifini görüşüyoruz. Bu
yasa teklifini ilgilendiren grup, öğretmenler, aslında diğer tüm
meslek gruplarını da yetiştiren meslek grubudur
dolayısıyla bir meslek yasasına ihtiyaç var mı? Gerçekten
tabii ki var. Bugüne kadar yapılmamış olması çok ciddi bir
eksiklik ama böyle bir yasanın yapılmamış olması
aslında yapılmasından daha iyi sayılır. Çünkü,
bakın, 5 Ekim 1966da ILO ile UNESCOnun Öğretmenlerin Statüsü
Tavsiyesi kararını yok sayıyor, bu hiçbir şekilde göz önüne
alınmamış. Peki, ne yapıyor? Öğretmenlere meslek
yasası adı altında 1 milyon insanı ilgilendiren bir
şeyi 13 maddelik bir alana sıkıştırıyor, sözde
Meslek yasası çıkarıyor. diyoruz ama
baktığınızda sorunları çözmüyor, tam tersine var olan
sorunlara yeni sorunlar ekliyor. Bakın, bugün öğretmenlik bir ihtisas
mesleğidir. Ne demektir ihtisas mesleği? Yani o işi ancak o
eğitimi alanlar yapar, oysa Türkiyede öğretmenlik statüsü nasıl
görünüyor iktidar tarafından? A, B, Cyi bilen, dört işlemi yapan
herkes ülkede öğretmen olabilir. Öğretmen aynı işi
yapmasına rağmen şu andaki mevzuatta biliyorsunuz
sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen
var, şimdi bir de buna -sadece maaş farkı yaratan- uzman
öğretmeni, başöğretmeni ekliyoruz. Kariyer değil bu, sadece
mesleğinde öğretmeni biraz daha ücret almaya
uğraştırmak için onları meşgul eden, aslında
mesleğini de yapmasını gerçekten engelleyen bir durum söz konusu.
Bakın, bir diğer önemi şey: Bu
iktidar tüm meslek gruplarına, özellikle öğretmenler başta olmak
üzere, sağlık çalışanları başta olmak üzere 3600
ek gösterge getireceğini söylemişti, şimdi tarihi 2023e
erteliyor. Niye? Peki, 2023te ne var? Seçim var. İşte, bakın,
bunun sadece göstermelik bir algı yaratmaya dayalı seçime
hazırlık olduğu apaçık ortada. Peki, kimi ilgilendiriyor, 1
milyon öğretmene 3600 ek gösterge verilecek mi? Hayır. Kime
verilecek? Sadece birinci derecede olanlara, o da 2023 15 Ocakta başlayacak.
Bakın, eğer gerçekten siz bir meslek
yasası çıkarmış olsaydınız şu konulara
dikkat etmeliydiniz. Eğer bu meslek yasası şu
başlıkları içerseydi gerçekten o zaman buna bir meslek yasası
diyebilirdik. Birincisi, 3600 ek göstergenin bütün öğretmenlere
uygulanması ve öğretmenlerin yaşam koşullarının
düzeltilmesi. Öğretmenlik mesleğinin tanımı,
öğretmenlerin nasıl ve nerede yetiştirileceği, mesleğe
kabul ve istihdam koşulları, öğretmenlerin güvenceleri,
hakları ve sorumlulukları, mesleki yaşamları ve emeklilik
konularını açıklayıcı düzenlemeler
olmalıydı. Öğretmenlik mesleğinin amacı
tanımlanmalıydı, bu tanımla eğitim hakkı ve çocuk
haklarıyla arasında ilişki kurulmalıydı.
Öğretmenlerin temel hak ve ödevleri kanunda belirtilmeliydi. Eğitim
sistemindeki öğretmenliğin temel bir unsur olduğu ve eğitim
yöneticiliği ve eğitim uzmanlığından farklı
olduğu açıkça belirtilmeliydi. Mesleğe kabul koşulları
ayrıntılı olarak belirtilmeliydi, varsa istisnalar da kanunda
yer almalıydı. Mesleğe kabul engelleri açıkça
belirtilmelidir. Örneğin, çocuklara karşı işlenen suçlardan
hüküm giyme ya da öğrencilik yıllarında zorbalık nedeniyle
disiplin cezası alma gibi engeller belirtilmeliydi. Kanunda meslek
etiği ilkeleri ayrıntılı olarak yer almalıydı.
Öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayan işler ve görevler
açıkça belirtilmeliydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamamlayın sözlerinizi.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Özel okul ve
kurslarda öğretmenlik yapanların ekonomik ve sosyal hakları
güvence altına alınmalı, bu durumdaki öğretmenlerin ücret
ve çalışma koşullarına, konularına kanunda belli bir
standart getirilmeliydi.
Bir diğeri: Siz, şimdi, öğretmenleri
mülakatla uzman öğretmen ve başöğretmen yapacaksınız.
Mülakat deyince AKP'nin ne yaptığını biz Türkiye'den iyi
biliyoruz. Bakın, bugün Van İl Millî Eğitim Müdürlüğüne
milletvekili, imzalı başvuruyla diyor ki: Ekli listedekiler mülakata
girecek, onlara yardımcı olmanızı istiyoruz.
İşte, siz yarın uzman öğretmenlik için de
başöğretmenlik için de il millî eğitim müdürlüklerine böyle
listeler göndereceksiniz. Onun için bu yasa anlamsızdır, geri
çekilmelidir, hiçbir ihtiyacı karşılamıyor, tam tersi eğitimde
daha ciddi sorunlara neden olacak diyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.35
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 51inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 3 Şubat 2022 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.37