TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
53üncü
Birleşim
15
Şubat 2022 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 24üncü Dönem
Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberala Dünya Sağlık Örgütü
İhsan Doğramacı Aile Sağlığı Vakfı
Ödülünün verilmesi dolayısıyla kendisini kutladığına
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, 18inci, 19uncu
ve 20nci Dönem Milletvekilliği, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı ile Devlet Bakanlığı yapmış
olan Onur Kumbaracıbaşının vefatı sebebiyle kendisine
Allahtan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı
dilediğine ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akarın, Meclis
çalışmaları esnasında kalp krizi geçiren Bayburt
Milletvekili Fetani Battala Allahtan şifa dilediklerine ilişkin
konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, sosyal medya ve internetteki
kontrolsüz bilgi ve içeriğin siyaset, medya ve ekonomi üzerindeki olumsuz
etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgülün, Gümüşhanenin
düşman işgalinden kurtuluşunun 104üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Elâzığ Milletvekili Gürsel Erolun, Elâzığın Maden
ilçesine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-Adana
Milletvekili Ayhan Barutun, elektrik ve doğal gaza gelen zamlara
ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Olcay Kılavuzun, temel gıda ürünlerindeki KDV
indirimine ve Mersinli üreticilere yönelik desteklerin
artırılmasının önemine ilişkin açıklaması
3.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, yerel basının
yaşadığı mağduriyete ve Barış Pehlivan ile
Murat Ağırele özgürlük istediklerine ilişkin
açıklaması
4.- Hatay
Milletvekili Suzan Şahinin, vatandaşların
yaşadığı ekonomik sıkıntıları gidermek
için atılması gereken adımlara ilişkin açıklaması
5.- Muğla
Milletvekili Süleyman Girginin, sendikal örgütlenmeye girdiği için
işten atılan Migros işçilerine ilişkin açıklaması
6.-
Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın, Kırşehir
merkez ilçedeki ortaöğretim öğrencilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, ocak ayı ihracat rakamlarına
ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Türkiyenin savunma
sanayisinde elde ettiği ilerlemeye ilişkin açıklaması
9.- Adana
Milletvekili Orhan Sümerin, Türkiyeye ithal edilen ve Adanada işlenen
plastik atıkların zehir saçtıklarına ilişkin
açıklaması
10.- Gaziantep
Milletvekili Bayram Yılmazkayanın, Gaziantepin bozuk köy
yollarına ilişkin açıklaması
11.- Mersin
Milletvekili Alpay Antmenin, muhtar maaşlarına ilişkin
açıklaması
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, AKP iktidarı döneminde
yoksulluğun arttığına ilişkin açıklaması
13.- Hatay
Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, iktidarın yanlış Suriye
politikası yüzünden Hatayın on bir yıldır derin bir
ekonomik kriz yaşadığına ilişkin açıklaması
14.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, muhtar maaşlarına ve elektrik
zamlarının geri alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Ordu
Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu ili Ulubey ilçesi Güvenyurt
Mahallesindeki ruhsatsız taş ocağına ilişkin
açıklaması
16.- Hatay
Milletvekili Lütfi Kaşıkçının, Hatayın Hassa
ilçesindeki su ve yol sorununa ilişkin açıklaması
17.- Sivas
Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivas Belediyesinin otobüsçü esnafına
verdiği desteğe ilişkin açıklaması
18.- Adana
Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Yüreğir Karşıyaka Devlet
Hastanesinin yerine neden yenisinin yapılmadığını
öğrenmek istediğine ve Adananın Karataş ilçesinin yol
sorununa ilişkin açıklaması
19.-
İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Rize İkizderedeki doğa
katliamına ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, kadınların nafaka
hakkına ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep
Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, YÖKün üniversiteye girişte puan
hesaplamaları hakkındaki açıklamasına ilişkin
açıklaması
22.- Gaziantep
Milletvekili İrfan Kaplanın, muhtarların memurlara verilen
haklardan yararlandırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
23.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 14 Şubat 2021 tarihinde
Pençe-Kartal-2 Harekâtı bölgesi Garada şehit olan askerleri rahmet
ve minnetle andıklarına, Limasol direnişinin 58inci yıl
dönümüne, Kıbrıs Türk Federe Devletinin dünya kamuoyuna ilan
edilişinin yıl dönümüne, Seyyid Ahmet Arvâsîyi doğumunun
90ıncı yıl dönümünde rahmet ve duayla andıklarına,
Trampolin Cimnastik Dünya Kupasında altın madalya kazanan millî
sporcularımız Sena Elçin Karakaş ve Sıla Karakuşu
tebrik ettiklerine ve Onur Kumbaracıbaşının
vefatına ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Düzgün Baba Cemevinin
önünde silahlı 4 kişiyle beraber fotoğraf çektiren Nazımiye
Kaymakamı Uğur Tutkanı kınadıklarına, Economist
Intelligence Unit tarafından açıklanan 2021 Demokrasi Endeksine ve
iktidara ülkeyi Avrupanın ve dünyanın atık çöplüğü hâline
getirmekten vazgeçmesi yönünde çağrıda bulunduklarına
ilişkin açıklaması
25.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, AKP Genel Başkanı ile Hazine ve Maliye
Bakanının hafta sonu yaptığı Türkiye Ekonomi Modeli
Yeni Adımlar ve Enflasyon Tedbirleri sunumuna ve Türkiyenin
yoksulluktan, ekonomik sıkıntıdan kurtulması, özgürlük ve
adaletin tekrar sağlanması için erken seçime ihtiyaç olduğuna
ilişkin açıklaması
26.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Kıbrıs Türk Federe Devletinin
kuruluşunun 47nci yıl dönümüne, Türk Mukavemet
Teşkilatına, küresel enflasyona, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi sayesinde vatandaşların demokrasi, hukuk ve refah
beklentilerini hayata geçirebildiklerine ve Genel Kurul gündemine ilişkin
açıklaması
27.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Ozan Arifin vefatının 3üncü
yıl dönümüne, Onur Kumbaracıbaşının vefatına,
Trampolin Cimnastik Dünya Kupasında altın madalya kazanan millî
sporcularımız Sena Elçin Karakaş ve Sıla Karakuşu
tebrik ettiğine, Gümüşhanenin düşman işgalinden
kurutuluşunun yıl dönümüne, Seyyid Ahmet Arvâsînin doğumunun
90ıncı yıl dönümüne, İçkerya Çeçen Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı General Cevher Dudayevin 78inci doğum yıl
dönümüne, üniversiteye giriş sınavlarında baraj
puanının kaldırılmasına, YKS giriş
sınavı ücretine, gıda ürünlerindeki KDV indirimine, Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiyedeki sefaletin
yanlış yönetimden kaynaklandığına ilişkin
açıklaması
28.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Isparta Milletvekili Mehmet Uğur Gökgözün
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Isparta Milletvekili Mehmet Uğur
Gökgözün İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Meclis çalışmaları
esnasında kalp krizi geçiren Bayburt Milletvekili Fetani Battala
Allahtan şifa dilediklerine ilişkin açıklaması
31.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Meclis çalışmaları
esnasında kalp krizi geçiren Bayburt Milletvekili Fetani Battala
Allahtan şifa dilediklerine ilişkin açıklaması
32.-
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, gazetecilerin yerinin
cezaevi olmadığına ilişkin açıklaması
33.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar ili
Şuhut ilçesi Karaadilli kasabasından geçen kara yoluna parke taşı
döşenmesi sebebiyle yolda çökmeler olduğuna ve Afyonkarahisarın
Başmakçı ilçesine bağlı Sarıköyde sulama
kooperatifine ait 2 kuyunun çalışmadığına ilişkin
açıklaması
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 18/1/2022 tarihinde etkili
olan kar yağışı nedeniyle Kahramanmaraşın
Türkoğlu, Onikişubat, Dulkadiroğlu ilçelerindeki seralarda ve
ahırlarda oluşan zarara ilişkin açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın, Gümüşhanenin düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Genel Kurul gündemine ilişkin
açıklaması
37.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul Milletvekili Hakkı
Saruhan Oluçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozanın 293 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
İYİ Parti Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
39.- Düzce
Milletvekili Ümit Yılmazın, 51 ilde teşvik
uygulamasının devam etmesinin bu illerde bulunan
yatırımcıların ve vatandaşların beklentisi
olduğuna ilişkin açıklaması
40.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın 293 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci
maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
41.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Tokat
Milletvekili Kadim Durmazın, Turhal Pancar Ekicileri Kooperatifine
yapılan kayyum atamalarına ilişkin açıklaması
43.- Çorum
Milletvekili Erol Kavuncunun, Ağrı Milletvekili Abdullah Koçun 293
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Trabzon
Milletvekili Salih Coranın, hafta sonu Şenol Güneş Akyazı
Stadyumunda oynanan Trabzonspor-Konyaspor maçında kalp krizi geçirerek
vefat eden Eyüp Yusufa Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
45.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Mersin Milletvekili Ali Mahir
Başarırın 295 sıra sayılı Kanun Teklifinin
1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
46.- Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, Meclis çalışmaları
esnasında kalp krizi geçiren Bayburt Milletvekili Fetani Battalın
sağlık durumuna ilişkin açıklaması
48.- Sakarya
Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Meclis çalışmaları
esnasında kalp krizi geçiren Bayburt Milletvekili Fetani Battala acil
şifalar dilediklerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa
Birliği Konseyi Fransa Dönem Başkanlığı
tarafından 24-25 Şubat 2022 tarihlerinde Fransanın
başkenti Pariste düzenlenecek olan ortak dış ve güvenlik
politikası ve ortak güvenlik ve savunma politikası konulu
parlamentolar arası konferansa katılım sağlanmasına
ilişkin tezkeresi (3/1860)
B) Önergeler
1.- Ordu
Milletvekili Seyit Torunun (2/4013) esas numaralı Muhtarlık Temel
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/158)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.-
İYİ Parti Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve
arkadaşları tarafından, Ispartada yaşanan elektrik
kesintilerinin nedenlerinin araştırılarak
vatandaşların yaşadıkları mağduriyetlerin
giderilmesi ve kesintilerin tekrar yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 7/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 15 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, enerji sektörünün medyayla
ilişkisinin araştırılması amacıyla 15/2/2022
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve
arkadaşları tarafından, antijen testlerinin uygulanması,
önerilen uygulamanın kapsamı, süresi ve maliyeti gibi konuların
araştırılması amacıyla 14/2/2022 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK
PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında bulunan 293, 294, 295, 259, 203,
109, 108, 110, 150, 182, 76, 273, 125, 194 ve 290 sıra sayılı
Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla; 1, 2, 3, 4, 5, 6,
7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15inci sıralarına alınmasına
ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Isparta Milletvekili Aylin Cesurun
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta Milletvekili Mehmet Uğur Gökgözün
İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Isparta Milletvekili Aylin Cesurun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- KANUN
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Teklifleri
1.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin
Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Ulusal Sürücü Belgelerinin
Karşılıklı Tanınması ve Değişimine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3142) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 294)
3.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye Cumhuriyeti ile
Birleşmiş Milletler Arasında İstanbulda OCHA Ofisi Kurulmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Teklifi (2/3497) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 295)
4.-
Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Cıvaya İlişkin
Minamata Sözleşmesinin Beyan ile Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2226) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 259)
5.- İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Sao Tome ve Prinsipe Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1591) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 203)
6.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kamerun
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 109)
7.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali
Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 108)
X.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 203) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sao Tome ve Prinsipe
Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S.
Sayısı: 293) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı
Olarak Tanınması ve Değiştirilmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
3.- (S.
Sayısı: 294) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu
Arasında Ulusal Sürücü Belgelerinin Karşılıklı
Tanınması ve Değişimine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
4.- (S.
Sayısı: 295) Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler
Arasında İstanbulda OCHA Ofisi Kurulmasına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Teklifinin oylaması
5.- (S.
Sayısı: 259) Cıvaya İlişkin Minamata
Sözleşmesinin Beyan ile Birlikte Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifinin oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Murat Bakanın, İzmirin Narlıdere ilçesinde
bulunan huzurevinde Covid-19a karşı alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/56651)
2.-
Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutderenin, GSS prim borçlarını
ödeyemeyenlere ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanıkın cevabı (7/56652)
3.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, İzmirde OSBler içinde açılan mesleki ve teknik
liselerde okuyan öğrencilere eğitim katkısı verilip verilmediğine,
- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, Samsun ilinde Bakanlığa bağlı
kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının
engelli kullanımına uygunluğuna,
Tekirdağ ilinde
Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel
istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına
uygunluğuna,
- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, okullardaki spor alanlarına,
- Muğla Milletvekili
Suat Özcanın, Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/56706), (7/56907), (7/56910), (7/57198), (7/57350)
4.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, 2018-2022 yılları arasında AB
programları kapsamında Bursa iline yapılan
yatırımlara,
2018-2022 yılları
arasında AB programları kapsamında Trabzon iline yapılan
yatırımlara,
- Şanlıurfa
Milletvekili Aziz Aydınlıkın, Şanlıurfada
eğitim kalitesinin iyileştirilmesi için yürütülen
çalışmalara,
- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, yükseköğretime giriş yaş
ortalamasının yüksekliğine,
- İstanbul Milletvekili
Ali Kenanoğlunun, yurtta kalan bir öğrencinin ölümüne ve vakıf
yurtlarının denetimine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/56900), (7/56903), (7/57355), (7/57711), (7/57840)
5.- Muğla
Milletvekili Suat Özcanın, eğitimin her alanında yapılan
atamalara,
- İstanbul Milletvekili
Yunus Emrenin, Bakanlığın 2021 yılındaki temsil,
tanıtım ve ağırlama giderlerine,
- Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdinin, Bakanlık tarafından gönderilen
yılbaşı hediyelerine,
- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Çelebinin, vakıf yurtlarının denetlenmesine,
- Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaranın, Batmanda bulunan bir okulun müdürüne
yönelik şikayetlere,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57190), (7/57194), (7/57196), (7/57583), (7/57584)
6.- Muğla
Milletvekili Suat Özcanın, öğretim programlarının yeniden
düzenlenmesi önerisine,
- Adana Milletvekili
İsmail Koncukun, eğitime yapılan yatırımlara,
- Batman Milletvekili
Feleknas Ucanın, Batmanın merkezinde bulunan bir lisenin müdürüyle
ilgili bazı iddialara,
- Bartın Milletvekili
Aysu Bankoğlunun, özel yurtların denetimine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57191), (7/57192), (7/57453), (7/57715)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, öğretmenlerin mazeret atamalarına,
- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, öğretmen atamalarında yapılan
mülakatlara,
- Kayseri Milletvekili
Mustafa Baki Ersoyun, özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine ödenen
kamu katkısına,
- Tunceli Milletvekili Polat
Şaroğlunun, taşımacılık hizmeti veren
firmaların desteklenmesi talebine,
- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, sosyal bilimler ve fen liselerinin lisans yerleştirme
sınavlarındaki başarı oranlarının düşük
olmasına,
Üniversiteye giriş
sınavında sistem değişikliği yapılıp
yapılmayacağına,
- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, Bakanlık bünyesinde TYP kapsamında görev yapan
güvenlik görevlisi sayısına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57193), (7/57586), (7/57708), (7/57710), (7/57712), (7/57713), (7/57716)
8.- Ankara Milletvekili Gamze
Taşcıerin, son beş yılda öğrencilere şiddet
uygulayan öğretmen sayısına,
- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın, beden eğitimi öğretmeni kontenjanının
artırılması talebine,
Pedagojik formasyon
alamayanların yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi
talebine,
- İzmir Milletvekili
Sevda Erdan Kılıçın, öğretmen ihtiyacına ve ücretli
öğretmenlerin özlük haklarına,
- Siirt Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, öğretmenlerin sorunlarına,
- Afyonkarahisar Milletvekili
Burcu Köksalın, Afyonkarahisarda bulunan bazı okul
binalarının tadilatına,
- Antalya Milletvekili
Feridun Bahşinin, engelli öğretmen atamalarına,
- Hatay Milletvekili Suzan
Şahinin, bir tıp öğrencisinin intiharına ve vakıf
yurtlarına,
- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, devlet ve vakıf yurtlarının
kapasitelerine,
- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun, öğretmen atamalarında sözlü
sınavın kaldırılması talebine,
- İstanbul Milletvekili
Arzu Erdemin, Çayeli Hizmetiçi Eğitim Enstitüsünde çalışan
personelin özlük haklarına,
Öğretmen
atamalarına,
EKPSS ile yapılan
atamalara,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57200), (7/57202), (7/57203), (7/57354), (7/57585), (7/57587), (7/57589),
(7/57703), (7/57704), (7/57705), (7/57706), (7/57707), (7/57709)
9.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, Bakanlık tarafından gönderilen
yılbaşı hediyelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/57244)
10.-
İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecanın, Sabiha Gökçen
Havalimanına ikinci pist yapımı işinin akıbetine
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/57245)
11.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Arhavi ilçesinde bulunan
2 adet çifteköprünün onarılması talebine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/57247)
12.-
İstanbul Milletvekili Oya Ersoyun, YİD modeliyle yapılan otoyol
ve köprülerin geçiş ücretleri ile garanti yolcu sayısına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/57248)
13.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Batmanın Kozluk ilçesine
bağlı Yanıkkaya köyünün yol ve ulaşım sorununa
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/57376)
14.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Ispartanın Aksu ilçesine bağlı
Katip köyüne imam atanmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/57380)
15.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Ispartanın Aksu ilçesine bağlı
Kösre köyüne imam atanmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/57381)
16.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Ispartanın Aksu ilçesine bağlı Yukarıyaylabel
köyüne imam atanmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Fuat Oktayın cevabı (7/57382)
17.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Ispartanın Aksu ilçesine bağlı
Eldere köyüne imam atanmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/57383)
18.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Ispartanın Aksu ilçesine bağlı
Karacahisar köyüne imam atanmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/57384)
19.- Isparta
Milletvekili Aylin Cesurun, Ispartanın Aksu ilçesine bağlı
Karağı köyüne imam atanmasına ilişkin sorusu ve
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktayın
cevabı (7/57385)
20.- Mardin
Milletvekili Pero Dundarın, mevsimlik tarım işçisi
kadınların sorunlarına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın cevabı (7/57407)
21.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Bakanlığın psikolog
istihdamına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
Derya Yanıkın cevabı (7/57408)
22.- Mardin
Milletvekili Pero Dundarın, tekstil sektöründe çalışan
kadınlarla ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanıkın cevabı (7/57409)
23.-
Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygunun, TİGEM ve Hazineden
arazi kiralayan üreticilere yapılan kira artışının
düşürülmesine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin
Nebatinin cevabı (7/57435)
24.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kültür ve sanat etkinliklerinden
alınan KDV oranının düşürülmesine ilişkin sorusu ve
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebatinin cevabı (7/57436)
25.-
İstanbul Milletvekili Ümit Özdağın, Karayolları Genel
Müdürlüğü bünyesinde çalışanlar için uygulanan farklı ücret
skalalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı
Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/57512)
26.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, yap-işlet-devlet yöntemiyle
yapılan ulaştırma projeleriyle ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/57514)
27.- Sivas
Milletvekili Ulaş Karasunun, TÜRASAŞ Sivas Bölge Müdürlüğünün
2021 yılındaki faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/57515)
28.- Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdinin, öğrenci yurtlarına yapılan
barınma ve beslenme yardımlarına ilişkin sorusu ve Hazine
ve Maliye Bakanı Nureddin Nebatinin cevabı (7/57563)
29.- Mardin
Milletvekili Pero Dundarın, evlerinde parça başı iş yapan
kadınların çalışma koşullarının
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Derya Yanıkın cevabı (7/57658)
30.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, evde elektrikli cihaz kullanan hastaların
elektrik faturası desteğinden yararlandırılması
talebine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/57662)
31.- Kahramanmaraş
Milletvekili Sefer Aycanın, Karayolları Genel Müdürlüğü ve
bağlı bölge müdürlüklerinde çalışan işçiler
arasında ücret farkı olduğu iddiasına ilişkin sorusu
ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/57740)
32.- Mersin Milletvekili
Alpay Antmenin, 2012-2022 yılları arasında YİD modeliyle
gerçekleştirilen ihalelere,
Zafer Havalimanını
kullanan yolcu sayısına,
İlişkin
soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/57744),(7/57745)
33.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budakın, kamu-özel iş birliği
modeliyle inşa edilen otoyol ve köprülerde ücret ödemeden geçiş
yapıldığı gerekçesiyle kesilen cezalara ilişkin sorusu
ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun
cevabı (7/57746)
34.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, farklı statüdeki
şehit yakınlarına aynı hakların tanınması
talebine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/57785)
35.- Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlunun, KHKyle görevinden ihraç edilen
bir kişinin taşınmazına tedbir konulduğu
iddiasına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin
Nebatinin cevabı (7/57814)
36.-
İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıçın, PTT
çalışanlarının maaşlarından üyesi
olmadıkları bir dernek adına kesinti
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Hazine ve
Maliye Bakanı Nureddin Nebatinin cevabı (7/57817)
37.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, Aydının Efeler ilçesindeki
okullarda yaşayan diller ve lehçeler seçmeli dersinin
kaldırıldığı iddiasına,
- İzmir Milletvekili
Tacettin Bayırın, 2022 yılı özür grubu atamalarına,
- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, İzmirin Ödemiş ilçesi için mesleki ve teknik
eğitim okullarının atölye ve laboratuvarlarının
yenilenmesi projesi kapsamında harcanan miktara,
İzmirin Menemen ilçesi
için mesleki ve teknik eğitim okullarının atölye ve
laboratuvarlarının yenilenmesi projesi kapsamında harcanan
miktara,
İzmirdeki mesleki ve
teknik liseleri için ayrılan makine ve teçhizat alımı bütçesine,
İzmirin Aliağa ilçesi
için mesleki ve teknik eğitim okullarının atölye ve
laboratuvarlarının yenilenmesi projesi kapsamında harcanan
miktara,
Mesleki ve teknik eğitim
okullarının atölye ve laboratuvarlarının yenilenmesi
projesine,
İzmirin Bergama ilçesi
için mesleki ve teknik eğitim okullarının atölye ve
laboratuvarlarının yenilenmesi projesi kapsamında harcanan
miktara,
İzmirin Çiğli
ilçesinde makine ve teçhizat sağlanan mesleki ve teknik liselere,
İzmirin Çiğli
ilçesi için mesleki ve teknik eğitim okullarının atölye ve
laboratuvarlarının yenilenmesi projesi kapsamında harcanan
miktara,
İzmirin Karabağlar
ilçesindeki mesleki ve teknik liseler için ayrılan makine ve teçhizat
alımı bütçesine,
İzmirin Karabağlar
ilçesi için mesleki ve teknik eğitim okullarının atölye ve
laboratuvarlarının yenilenmesi projesi kapsamında harcanan
miktara,
İzmirin Kemalpaşa
ilçesindeki mesleki ve teknik liseler için ayrılan makine ve teçhizat
alımı bütçesine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57841), (7/57847), (7/57957), (7/57962), (7/57963), (7/57964), (7/57965),
(7/57966), (7/57967), (7/57968), (7/57969), (7/57970), (7/57971)
38.- Kocaeli Milletvekili
Ömer Faruk Gergerlioğlunun, öğretmenlik sözlü sınavında
elenen bir kişiye,
- Adana Milletvekili Tulay
Hatımoğulları Oruçun, öğretmen atamalarına,
- Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örsün, öğrenci servisi esnafının sorunlarına,
- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, 237 sayılı Taşıt Kanunu
kapsamında Bakanlığın kullandığı araçlara,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57842), (7/57848), (7/57849), (7/57976)
39.- Van Milletvekili Murat
Sarısaçın, 2012 yılından önerge tarihine kadar seçmeli
Kürtçe dersini seçen öğrenci sayısına,
- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, PIKTES kapsamında görev yapan öğretmenlerin
özlük haklarına,
- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, İzmirin Kemalpaşa ilçesi için mesleki ve teknik
eğitim okullarının atölye ve laboratuvarlarının
yenilenmesi projesi kapsamında harcanan miktara,
- Şanlıurfa
Milletvekili Ayşe Sürücünün, Şanlıurfadaki küçük sanayi
sitesinde bulunan eğitim alanının işlevsel hâle getirilmesi
talebine,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57843), (7/57844), (7/57972), (7/57979)
40.-
Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücünün, Şanlıurfada
kötü hava koşulları nedeniyle iptal edilen uçuşlara ilişkin
sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil
Karaismailoğlunun cevabı (7/57885)
41.- Ankara
Milletvekili Nihat Yeşilin, 2019-2021 yılları arasında
kronik hastalıklara yönelik destek programları çerçevesinde verilen
desteklere ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya
Yanıkın cevabı (7/57910)
42.- İzmir Milletvekili
Bedri Serterin, İzmirin Foça ilçesinde ağ altyapısı ve
bilişim donanımı güçlendirilen okullara,
İzmirin Beydağ
ilçesinde ağ altyapısı ve bilişim donanımı
güçlendirilen okullara,
İzmirin Bergama
ilçesinde ağ altyapısı ve bilişim donanımı
güçlendirilen okullara,
İzmirin
Bayındır ilçesinde ağ altyapısı ve bilişim
donanımı güçlendirilen okullara,
Eğitim bilişim
ağını güçlendirme çalışmalarının
kaynağına,
İzmirin Ödemiş
ilçesi için okul ağ altyapısının ve bilişim
donanımının güçlendirilmesi projesi kapsamında ayrılan
miktara,
İzmirde ağ
altyapısı ve bilişim donanımı güçlendirilen okullara,
İzmirin Kemalpaşa
ilçesi için okul ağ altyapısının ve bilişim
donanımının güçlendirilmesi projesi kapsamında ayrılan
miktara,
İzmirin Kiraz ilçesi
için okul ağ altyapısının ve bilişim
donanımının güçlendirilmesi projesi kapsamında ayrılan
miktara,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57953), (7/57954), (7/57955), (7/57956), (7/57959), (7/57960), (7/57961),
(7/57973), (7/57974)
43.-
İzmir Milletvekili Bedri Serterin, 2020-2021 eğitim öğretim
yılında meslek liselerinden mezun olan ve istihdam sağlanan
öğrenci sayısına,
- Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarırın, Mersin ilindeki okullara ve öğretmenlere
dair verilere,
- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinde bulunan Gazi Ortaokulunu yenileme
çalışmalarına,
- Kocaeli Milletvekili Ömer
Faruk Gergerlioğlunun, ana dilde eğitim hizmeti talebine ve Kürtçe
öğretmeni atamalarına,
İlişkin
soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özerin cevabı
(7/57958), (7/57975), (7/57977), (7/57978)
44.- Mersin
Milletvekili Ali Mahir Başarırın, 237 sayılı
Taşıt Kanunu kapsamında Bakanlığın
kullandığı araçlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma
ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlunun cevabı (7/58013)
15 Şubat
2022 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 53üncü Birleşimini açıyorum.(x)
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim ancak
daha önce güzel bir haberi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar
Akarın, 24üncü Dönem Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberala Dünya
Sağlık Örgütü İhsan Doğramacı Aile Sağlığı
Vakfı Ödülünün verilmesi dolayısıyla kendisini
kutladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Organ naklinde
dünyada önemli bir isim olan önceki dönem milletvekilimiz Sayın Mehmet
Haberala Dünya Sağlık Örgütü İhsan Doğramacı Aile
Sağlığı Vakfı Ödülünün verilmesi bizleri
gururlandırmıştır. Hocamızı yürekten kutluyoruz,
başarılarının devamını diliyoruz.
(Alkışlar)
Gündem dışı
ilk söz, sosyal medya ve internetteki kontrolsüz bilgi ve içeriğin
siyaset, medya ve ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri hakkında söz isteyen
Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürk'e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürkün, sosyal medya ve
internetteki kontrolsüz bilgi ve içeriğin siyaset, medya ve ekonomi
üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL ÖZTÜRK
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sosyal medya ve internetteki kontrolsüz bilgi içeriğinin siyaset, medya ve
ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri hakkında gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, bizleri ekranları
başında izleyen vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sosyal medya ve internette dolaşıma giren kontrolsüz ve merkeziyetsiz
bilgi ve içeriğin siyaset, medya, ekonomi ve sosyolojik eksenlerde
yarattığı olumsuz etkiler bugün çok sık dile getirilmekte
ve tüm dünyada çareler, tedbirler geliştirilmektedir. Sosyal medyadaki temelsiz,
yönlendirme amaçlı sahte içeriklerin siyaset üzerinde
yarattığı siyasal etkilere baktığımızda ilk
olarak 2010 yılında Tunus'ta yaşananlar akıllara
gelmektedir. Ardından, Mısır'da hükûmet değişimine neden
olan sosyal medya girişimleri, dünyanın dört bir yanında ortaya
çıkan siyasal, toplumsal protestolarda etkisel olarak başrolde
olduğu görülmektedir. Ardından, 2012de Rusya başkanlık
seçimleri, 2013te Ukrayna'da Yevromaydan olayları ve Türkiye'de Gezi
meydanı protestolarıyla sosyal medya mecraları, her türlü siyasi
muhalifin mevcut iktidara karşı protestolarını
örgütlediği, kitlesel eylem çağrılarını
yaptığı ve bunları yönlendirdiği mecralara
dönüşmüştür.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sosyal medya mecralarının geleneksel ana akım
medyaya galebe çaldıkları ve bugün, sosyal medya haberciliğini
beşinci kuvvet olarak tanımlanmasına yol açan gelişmeler
ise toplumsal krizler sırasında toplumun iyi bilgilendirilememesi,
ana akım medyanın bağımsız ve tarafsız
unvanını kaybetmesiyle olmuştur. Habercilikle omuz
hizasında yürüyen siyasi yorumculuk bu dönemde yükselirken aynı
zamanda ana akım tarafından benimsenmeyen ve gerçekliğe
aykırı olan komplo teorilerine geniş kitlelerin rağbet
göstermesi de gerçek bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim, son dönemde sosyal medya mecralarında Türkiyeyi hedef alan
dezenformasyon faaliyetlerinin ciddi boyutlara ulaştığı,
Türk milletinin millî birlik ve beraberliğini tehdit eden niteliklere
büründüğü gözükmektedir. Bu kapsamda yabancı STKler tarafından
finanse edilen yerli ve bağımsız olduklarını iddia
eden medya kuruluşlarının yabancı finansörlerinin güdümünde
haber yaptıkları ortaya çıkarken bazı yerli STKlerin de
faaliyetlerini finansörlerinin isteğine göre yaptıkları
anlaşılmaktadır. Unutmayalım ki sahte haberlerin,
içeriklerin psikolojik harekât unsuru olarak kullanılması, millî
birlik ve beraberlik, kamu barışı ve düzeni gibi temel
değerlerimizi sarsabilecek ve giderek ulusal bir güvenlik sorunu hâline
gelebilecektir.
Hızla artan
dijitalleşme kişiler için sosyal bir alan yarattığı
gibi kişiler ve şirketler için de ekonomik bir alan
yaratmaktadır. Örnek vermek gerektiğinde, 2019da yayımlanan
Birleşmiş Milletler Dijital Ekonomi Raporunda da yer
aldığı üzere dünya ekonomisinin dar kapsamlı dijital
ekonomi tanımına göre yaklaşık yüzde 4,5i, geniş
tanımlı kavrama göre ise yaklaşık 15,5i dijital ekonomi
sonucunda yaratılan değer sayesinde ortaya
çıkmıştır.
Ekonomik ilişiklerin
değişmesi, paranın yeni teknolojilerle daha hızlı bir
biçimde el değiştirmesi faktörüyle beraber suç dünyasının
da suç yoluyla elde edilen gelirleri farklı yöntemlerle
aklamasını sağlamaktadır. Nitekim, geçtiğimiz günlerde
bir sosyal medya platformunun üyelik ve bağış sisteminin
kullanılması suretiyle kredi kartı
dolandırıcılarının yüksek boyuttaki mali suçları
ülkemiz kamuoyunu meşgul etmiştir.
Dolandırıcıların kopyaladıkları kartları
aklamak için anlaştıkları içerik üreticilerine
bağış yaptıkları, bu kişilerin de 1 milyon dolara
yakın bir meblağı bu surette akladıkları
bilinmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, adaletin tesis edileceği mekân hiç şüphesiz yüce
Türk mahkemeleridir. Denetlenmeyen, hiçbir sorumluluğu olmayan ve her
türlü yanıltıcı içerik ve manipülatif bilgiye sahip bir sosyal
medyanın adaleti tesis hamlesi önce adalet mekanizmasını sonra
da toplumsal barışı dinamitleyebilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL ÖZTÜRK (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha eklerseniz
BAŞKAN Buyurun.
HALİL ÖZTÜRK (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bu bakımdan sosyal
medyanın yasal mevzuat kapsamına alınarak tehlike
oluşturmayacak, belli kurallara bağlı ve
şeffaflığın ön planda olacağı bir yapıya
kavuşturulması gerekmektedir. Tüm bu sorunları çözüme
kavuşturacak olan ve ilk imza sahibi olduğumuz kanun teklifimiz
ilgili komisyonlarda görüşülmeyi beklemektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak önceden olduğu gibi yine bu alanda atılacak yapıcı
her adımı atmaya, bu konuda katkı sunmaya hazır
olduğumuzu Sayın Genel Kurulun huzurunda dile getirmek isterim.
Konuşmama son verirken
Genel Kurulu, ekranları başında bizleri izleyenleri ve seçim
bölgem Deliceden ve bağlı köylerden gelen, izleyici locasında
olan muhtarlarımı saygıyla sevgiyle ve hürmetle
selamlıyorum; iyi günler, iyi çalışmalar diliyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar
Akarın, 18inci, 19uncu ve 20nci Dönem Milletvekilliği,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Devlet
Bakanlığı yapmış olan Onur
Kumbaracıbaşının vefatı sebebiyle kendisine Allahtan
rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı
dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 18inci, 19uncu ve 20nci Dönem Milletvekilliği,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Devlet
Bakanlığı yapmış olan Sayın Onur Kumbaracıbaşını
kaybettik. Kendisine Allahtan rahmet, ailesine ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
(Devam)
2.- Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgülün,
Gümüşhanenin düşman işgalinden kurtuluşunun 104üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, Gümüşhanenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Gümüşhane Milletvekili Sayın Hacı Osman Akgüle aittir.
Buyurun Sayın Akgül. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HACI OSMAN AKGÜL
(Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gümüşhanemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 104üncü
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Türk milletini ve Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Birinci Dünya
Savaşının bütün şiddetiyle devam ettiği günlerde, 19
Temmuz 1916da Gümüşhane ve Torul, 22 Temmuzda da Kelkit ilçemiz Ruslar
tarafından işgal edilmiştir. Ecdadımızın topyekûn
verdiği bir mücadele sonunda Torul 14 Şubat, Gümüşhane 15
Şubat, Kelkit ise 17 Şubat 1918 tarihinde düşman işgalinden
kurtarılmıştır. Tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan
Gümüşhanemiz, geçiş noktası üzerinde olması sebebiyle
yüzyıllardan beri farklı kültür ögeleriyle yoğrulmuş ve
birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Gümüşhanemiz eşsiz doğal güzelliklere sahiptir. Bunlardan
başlıcaları; Artabel Gölleri Tabiat Parkımız, Limni
Gölü, Süleymaniye Mahallesi, Tomara Şelalesi, Santa Harabeleri, Örümcek
Ormanları, 300den fazla yaylası, Karaca Mağarası ve Canca
Kalesidir. Gümüşhanemizin coğrafi güzelliklerinin yanında
manevi güzellikleri de unutulmamalıdır. Gümüşhane millî ve
manevi değerlerine bağlı, farklı düşüncelere saygılı,
tevazu sahibi insanların yaşadığı huzur şehridir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ahmet Ziyaüddin
Gümüşhanevi Hazretleri şehrimizin değerlerindendir. Onun ahlaka,
ilme, edebe, inanca, insana, ihlas ve tevekküle dair verdiği
mesajların oluşturduğu iklim nedeniyle Gümüşhanemizde
birlik ve kardeşlik en üst seviyededir. Gümüşhanemiz cumhuriyete ve
demokrasisine bağlılığını 15 Temmuz hain darbe
girişiminde de göstermiş, Türkiye genelinde verilen mücadelelerde 4
şehit vermiştir. Kısacası, Gümüşhaneliler toplumumuzda
güvenilir ve emin insanlar olarak tanımlanmaktadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; altın yürekli hemşehrilerimizin
yaşadığı güzel şehrimizde AK PARTİ hükûmetleri
son yirmi yılda önemli yatırımları hayata geçirmiş; eğitimden
sağlığa, ulaştırmadan tarıma, sosyal politikalardan
enerjiye kadar şehrimize büyük yatırımlar
kazandırmış ve kazandırmaya devam etmektedir.
Geleceğimizin
teminatı gençlerimiz için önemli yatırımlar yapmış,
bugün yaklaşık 20 bin öğrencimizin eğitim gördüğü
Gümüşhane Üniversitemiz 2008 yılında eğitime başlamıştır.
2002 öncesinde yurtlarımızda 700 öğrencimize hizmet verilirken
bugün 6.600 yatak kapasitemiz mevcuttur. Yine, eğitim alanında
yapılan yatırımlar sayesinde Gümüşhanede derslik başına
düşen öğrenci sayısı 14tür.
Kelkit Vadimiz tarım
alanında ülkemizde önemli bir yere sahiptir. Üretimi artırmak ve
arazilerimizi modern tarıma kavuşturmak için barajlar, göletler ve
kapalı sistem sulama projeleri inşa ediyoruz. 23 baraj ve göletimizi
tamamlamış, 250 bin dekar araziyi sulamaya açmış
bulunmaktayız.
Bunun yanı sıra
ulaştırma alanında da asırlık projelere imza
atıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
HACI OSMAN AKGÜL (Devamla)
Ayrıca,
Gümüşhane Bayburt
Havaalanımızın altyapı çalışmalarında
fiziki gerçekleşme tamamlanma aşamasına gelmiş,
üstyapı ve terminal binasının da tamamlanmasıyla en
kısa sürede hizmete geçecektir.
Bu dev ulaşım
projeleriyle Gümüşhanemizde bir ulaşım koridoru
oluşturulacak, tarihî İpek Yolu yeniden
canlandırılacaktır.
Konuşmamı
Gümüşhanevi Hazretlerinin şu sözleriyle tamamlamak istiyorum:
İnsan hizmet ettikçe himmete mazhar olur, izzet bulur ve iki cihan
saadetine erer.
Bu güzel projeleri
şehrimize ve ülkemize kazandıran Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere, emeği geçen herkes inşallah bu himmete mazhar olur ve iki
cihan saadetine erer.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HACI OSMAN AKGÜL (Devamla)
Bu duygu ve düşüncelerimizle şehrimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 104üncü yılında, ülkemizin istiklali ve istikbali
için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi
hürmetle yâd ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Elâzığın Maden ilçesi
hakkında söz isteyen Elâzığ Milletvekili Sayın Gürsel
Erola aittir.
GÜRSEL EROL
(Elâzığ) Merhaba Sayın Başkanım.
BAŞKAN Merhaba
Sayın Erol.
Geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyoruz.
İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) Her hâli güzel Başkanım.
GÜRSEL EROL
(Elâzığ) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Erol. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Elâzığ Milletvekili Gürsel Erolun,
Elâzığın Maden ilçesine ilişkin gündem dışı
konuşması
GÜRSEL EROL
(Elâzığ) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün Genel Kurulu,
Elâzığımızın Maden ilçesindeki -cumhuriyet
tarihimizin en zengin maden yataklarının bulunduğu- maden
yataklarının özelleştirilmesiyle ilgili, ihale süreciyle ilgili
bilgilendirmek isterim.
2019 yılından
bugüne kadar Elâzığın Maden bölgesinde MTA Genel
Müdürlüğünün sondajlarıyla başlayan bir maden arama
çalışması vardı ve bu sonuçlandı. Türkiye cumhuriyet
tarihimizin en zengin maden yatağının olduğu bir bölge
tespit edildi; burada altın, bakır, kurşun, çinko, demir ve
kobalt madenleri var. Yalnızca bir maden de değil, birden fazla,
birkaç niteliği ve özelliği taşıyan çok zengin maden
yatakları var. Burası, Elâzığ Maden ilçemiz zaten daha önce
de bakır işletmeleriyle ünlü, ta Osmanlıdan günümüze kadar
bakır işletmelerinin olduğu bir bölge. Bu konuyla ilgili Elâzığda
yoğun bir siyasi birliktelik oluştu. Özellikle ben buradan
Elâzığ AK PARTİ milletvekilleri de bu ihalenin bu
şartnameye göre yapılmasının son derece sakıncalı
olduğunu basına açıkladılar, kamuoyunu bilgilendirdiler. AK
PARTİnin, MHPnin, CHPnin, İYİ Partinin, DEVA Partisinin,
bütün siyasi partilerin il başkanları da aynı şekilde bu
ihalenin bu ihale şartnamesiyle yapılmasının doğru
olmadığını kamuoyuna açıkladılar.
Elâzığ Ticaret Odası, Elâzığ Sanayi Odası,
Elâzığ Belediye Başkanı, sivil toplum örgütleri, herkes bu
ihalenin bu şartnameyle yapılmasına tepki verdi, Doğru
değil. dediler.
Peki, bu maden alanında
bulunan maden rezervinin parasal değeri ne kadar, bir tahmin edin? Yine,
cumhuriyet tarihimizin en zengin madeni. Şu ana kadar maden bölgesindeki
yüzde 100lük alanın yüzde 30unda sondaj çalışması
yapıldı, yüzde 70inde hâlâ sondaj çalışması
yapılmadığı hâlde yüzde 30luk bölümde çıkan madenin
parasal değeri 15 milyar dolar. Yüzde 100ü değerlendirildiği
zaman, 30 milyar doların üzerinde bir para değerinde rezervin
olduğu tespit edildi. Bu bilgiyi nereden aldık? Bu bilgiyi daha
önceden Maden bakır işletmelerinde çalışan jeoloji
mühendislerinden, maden mühendislerinden, o bölgeyi bilen MTAdan bazı
teknik arkadaşlarımızdan aldık; yaklaşık 30
milyar dolarlık bir alan. Tabii ki bu ülkenin yer altı zenginlikleri
çıkarılmalı, ekonomiye kazandırılmalı. Yani biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne madenlerin çıkarılmasına
karşıyız ne de servet düşmanlığımız var
ama madenlerimiz bir ülkenin millî kaynağıysa, millî değeriyse
bu madenler özel girişimcilere, teşebbüslere, şirketlere
peşkeş çekilmeden millî değerlerimizle millî kasamıza,
hazinemize, devletimizin kasasına bizim bunu sokmamız lazım. Bir
tarafta Ekonomik kriz var. diyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımız
Birleşik Arap Emirlikleri'nde görüşmeler yapıyor, anlaşmalar
yapıyor, 5-10 milyar dolar için uluslararası görüşmeler
yapılırken 30 milyar dolar olan kendi kaynağımızla
ilgili -işte, şimdi gösteriyorum; buradan isim zikretmek istemem,
ifade etmek istemem- bu teknik şartnameye göre alan kişi belli,
şimdiden belli. İhalenin idari şartnamesi var ama ihalenin
teknik şartnamesi yok yani rezerv alanlarındaki çıkabilecek
madenlerin ölçüsü nedir, miktarı nedir, kapasitesi nedir, teknik
vasıfları nedir; hiçbir şey yok, teknik şartname yok. Ve
ayrıca, bu ihaleye girmek için 2 milyarlık teminat mektubu
vereceksiniz, 2 milyar yani 150 milyon dolarlık teminat mektubu
vereceksiniz. Bu 150 milyon dolarlık teminat mektubunu verdikten sonra
ihale sizde kalırsa, ÇED raporunu alamazsanız ihale iptal edilecek ve
sizin 150 milyon dolarlık teminat mektubunuz devlet hazinesine irat
kaydedilecek. Yani bu ne demek? Benim istediğim birisi bu ihaleyi almazsa
ÇED raporunu vermem, teminat mektubuna el koyarım. Şimdi, bizim
isteğimiz ne, bizim beklentimiz ne? Bizim isteğimiz ve beklentimiz
şu: Bu kadar ekonomik bir değeri olan, ülkenin millî serveti olan ve
ülke bu kadar bir ekonomik krizdeyken, kaynaklarımızı devlet
adına, kamu adına doğru kullanmak varken bunu yalnızca özel
bir teşebbüse, bir şirkete ihale etmek doğru değil.
Amacımız şu: Burada kamu-özel ortaklığı
olmalı; yüzde 51 hisse devletin olmalı, yüzde 49 özel teşebbüsün
olmalı; parası olan herkes hisse almalı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
GÜRSEL EROL (Devamla)
Mesela Maliye Bakanımız açıklıyor. Neyi
açıklıyor? Diyor ki: Yastıkaltında 5 ton altın var,
ekonomiye kazandıralım. Getir, faiz vereyim. Hani, faize
karşıyız ya! Peki, öyle yapacağınıza buranın
yüzde 51ini devlet işletsin; yüzde 49unu açın borsada
teşebbüsçülere, adam altınını bozdursun,
Elâzığlı vatandaş, yurttaş, şirket sahibi gelsin,
buradan hisse alsın ve kâr ortağı olsun veya yüzde 51ini özel
şirkete verin, yüzde 49u devletin olsun. Yani devletin işin içinde
olmadığı, devletin kazanç elde etmediği bir
özelleştirme mantığı bir peşkeş
mantığıdır. Bu alanın kesinlikle kamu adına
çalıştırılması lazım.
Bakın, sayın
milletvekilleri, AK PARTİ milletvekillerine de teşekkür ederim,
siyasi parti il başkanlarına da teşekkür ederim. Şimdi,
bakın, bu yalnızca Elâzığ genelinde yapılan bir ihale
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜRSEL EROL (Devamla)
Sayın Başkanım, bir dakika daha rica edebilir miyim?
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
GÜRSEL EROL (Devamla) -
İhaleyi Adıyamanda bir maden bölgesiyle birleştirmişler
yani bu ihaleyle hem Elâzığdaki bir maden bölgesini hem de
Adıyaman bölgesindeki bir maden bölgesini birleştirmişler.
Burası nere? Burası Elâzığ Maden. Burası nere?
Adıyaman maden sahası. Peki, sınır komşumuz mu?
Hayır. Sınır komşumuz neresi? Malatya, Diyarbakır.
Peki, bu ihaleyi niye birleştiriyorsun? 2 farklı il. Yani
sınır ili olsa, oradaki maden yatağının damarı
diğer ilde de olmuş olsa dersin ki: Proje bütünlüğü var, 2
ihaleyi birleştiriyorum. Farklı iller. Talebimiz, 2 ihalenin
birbirinden ayrılması. Elâzığdaki ihaleyi ayrı
yapın, Adıyamandaki ihaleyi ayrı yapın; 2si birbirinden
farklı. Ve bu idari şartnameyle asla ihale yapılmamalı. Bu
idari şartname ihaleyi kimin alacağını, kimin
gireceğini resmen tarif etmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRSEL EROL (Devamla)
Başkanım, bir dakika daha...
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
GÜRSEL EROL (Devamla)
Toparlıyorum, toparlıyorum.
BAŞKAN İki dakika
verdim. Bitirelim lütfen, selamlayalım.
GÜRSEL EROL (Devamla) Bunu
nasıl tespit edeceğiz? Yarın ben bu firmanın hangi firma
olacağını noterden tutanak hâline getireceğim ve kasama
koyacağım, hatta Meclis Genel Sekreterliğine teslim
edeceğim; hangi firmanın alacağını... Tabii, o
firmanın yan firmaları da olabilir.
Bizim talebimiz; ülke adına,
kamu adına, devlet adına, millî servet adına talebimiz, devleti
zarara uğratmayın. Bu işin içinde devlet olsun, bu işin
içinde adalet olsun, bu işin içinde şeffaflık olsun, bu
işin içinde katılım olsun, bu işin içinde Elâzığ
halkının mutlaka bir menfaati olsun, mutlaka bir yararı olsun
diyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Barut
V.- AÇIKLAMALAR
1.-Adana Milletvekili Ayhan Barutun, elektrik ve doğal gaza gelen
zamlara ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana)
Sayın Başkan, AKP iktidarının yanlış ekonomi
politikaları ülkemizi derin bir buhranla karşı karşıya
bırakmıştır. Ülkemizin büyük bölümünü etkisi altına
alan açlık ve yoksulluk düzeni nedeniyle vatandaşlarımız
artık önünü göremez hâle gelmiştir, insanlarımız çaresizlik
içinde yalnız bırakılmıştır, bu asla kabul
edilemez. Özellikle son dönemde elektrik ve doğal gaz ücretlerine gelen
zamlar vatandaşlarımızda yeni ve ağır
mağduriyetlere neden olmuştur. Asgari ücretin altında geliri
olan ailelerimiz, maalesef, yüksek tutarlardaki elektrik ve doğal gaz
faturalarını ödeyemez duruma düşmüştür. Belediyelerimiz,
kara kış fonu kapsamında ihtiyaç sahiplerine destek veriyor ama
iktidarın acilen bu konuda adım atması gerekiyor. Toplumda
derinleşen sorunlara ivedilikle çözüm bulunmasını istiyoruz.
Sosyal devletin gereği yapılsın, dara düşen yurttaşlarımıza
el uzatılsın. Daha fazla vakit kaybetmeden, elektrikten doğal
gaza tüm zamlar geri çekilsin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kılavuz
2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuzun, temel gıda
ürünlerindeki KDV indirimine ve Mersinli üreticilere yönelik desteklerin artırılmasının
önemine ilişkin açıklaması
OLCAY KILAVUZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Devletimiz tarafından,
temel gıda ürünlerinde uygulanmak üzere, KDVnin yüzde 1e indirilmesi
oldukça önemli bir adım olmuştur. Milletimiz adına
memnuniyetimizi ve teşekkürlerimi sunuyorum. Bu süreçte milletimiz
üzerinden kâr elde etmek isteyen stokçular ve fırsatçılara yönelik
takibin artırılması ve böylesi bir işe tevessül edenlere
göz açtırılmayarak ağır cezai yaptırımlar
uygulanması beklentimizdir.
Seçim bölgem olan Mersin,
ülkemizin yaş sebze ve meyve merkezi niteliğindeki marka
şehirlerindendir. Ülkemizin tarımsal değerini yükselten
Mersinimizde üreticilerimize yönelik gübre, yem, elektrik, mazot, sulama gibi
temel girdi maliyetlerinde desteklerin artırılması ve
üreticilerimizin ellerinin rahatlatılması üreticilerimiz adına
oldukça önemlidir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu...
3.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, yerel
basının yaşadığı mağduriyete ve
Barış Pehlivan ile Murat Ağırele özgürlük istediklerine
ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son bir yılda
kâğıda yüzde 168 zam yapıldı. Şehirlerimizin sesi ve
hafızası olan yerel gazeteciler ve gazeteler çok zor durumda,
yayın yapamama ve gazetelerini basamama riskiyle karşı
karşıyalar. AKP ne yazık ki yerel basının sesini
duymamakta ve yerel medya için çember daralmaktadır. Yerel gazeteler için
yaşamsal önemde olan resmî ilan fiyatlarına her yıl ocak
ayında verilen fiyat zammı bu yıl verilmemiştir. Neden?
Basın İlan Kurumu Genel Kurulunda Hükûmet kanadını temsil
edecek 12 üyenin isimlerinin İletişim Başkanlığı
tarafından bildirilmemesi ve bunun sonucu olarak da Genel Kurulun
toplanıp karar alamaması en büyük nedendir. Uçuyoruz, kaçıyoruz.
rejimi ve onun propaganda merkezine çağrımız, bir an önce yerel
basın için yaşamsal olan haklarını vermeleri, gerekli isimleri bildirmeleridir.
Bu arada, gazetecilik suç
değildir; yandaşlık, yalakalık da gazetecilik
değildir. Barış Pehlivan ve Murat Ağırele özgürlük
istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Şahin
4.- Hatay Milletvekili Suzan Şahinin, vatandaşların
yaşadığı ekonomik sıkıntıları gidermek
için atılması gereken adımlara ilişkin açıklaması
SUZAN ŞAHİN (Hatay)
Yaşanan ekonomik kriz toplumu derinden etkilemekte ve
vatandaşlarımız geçinememektedir. Verdiğimiz onlarca kanun
teklifi sonrası sözümüze gelen AKP, ilk seçimde vatandaşın
tokadını yiyeceğini anlamış ve temel gıdalarda
KDVyi yüzde 1e indirmek zorunda kalmıştır. Bu olumludur ancak
yetersizdir. Doğal gaz, elektrik, akaryakıt, gıda ve köprü
geçişleri için uygulanan zamlı tarifeler can yakıyor.
Aldığımız hava hariç her şey dolara endekslendi.
Maaşlar yetmiyor, 65 milyon insan geçim sıkıntısı
çekiyor. 1 kilo salatalık, domates, biber 25-30 lira oldu. Maaşlar 3
kalem faturaya yetmiyor, kaldı ki vatandaş evine ekmek alsın.
Yoksul, dar gelirli vatandaşların yaşadığı
ekonomik sıkıntıları ve mağduriyetleri hafifletmek,
mevcut ekonomik adaletsizlikleri gidermek için para basmaktan vazgeçin,
enflasyonu düşürecek adımlar atın, tüm zamları geri çekin.
Hiç olmazsa doğal gaz, su, elektrik ile akaryakıtta KDVyi yüzde
1e...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Girgin...
5.- Muğla Milletvekili Süleyman Girginin, sendikal örgütlenmeye
girdiği için işten atılan Migros işçilerine ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN GİRGİN
(Muğla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına: Migrosun İstanbul Esenyurttaki
depolarında sendikal örgütlenmeye girerek zam isteyen 257 işçi, patronun
iki dudağından çıkan sözle kışın ortasında,
aynı anda kapının önüne konuldu. Ekmek isteyen işçilerin
ellerindeki ekmekler de alındı. Her geçen gün zamlarla beli bükülen,
güvencesizlik sopasıyla tehdit edilen işçilerimiz için sendikal
mücadele bir haysiyet mücadelesidir, anayasal haktır, baskılarla
engellenemez, bugüne kadar da engellenememiştir. İşçilerimiz,
işlerine acilen iade edilmelidir.
Ant olsun ki bu topraklardan
Sendikal mücadeleye girersem işten atılırım. korkusunu
sileceğiz; işçilerin iş güvenliği sorunlarına,
meşru hak aramalarına, sendikal tercihlerine ve faaliyetlerine
saygı duyulan bir çalışma yaşamını muhakkak
yaratacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
İlhan...
6.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhanın,
Kırşehir merkez ilçedeki ortaöğretim öğrencilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
METİN İLHAN
(Kırşehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
2022 yılına
gelinmişken çocuklarımızın eğitime
erişebilirliğini ve eğitimin sürdürülebilirliğini
sağlamada hâlâ sorunların yaşanıyor olması kabul
edilebilir değildir. Kötü ekonomi yönetiminin bedeli öğrencilerimize
ödetilemez. Taşıma ihalesine teklif veren firmanın
olmaması, idarenin ve dolayısıyla Hükûmetin
sorumluluğundadır. Bu anlamda, Kırşehir merkez ilçede
ikinci kanaat döneminde ortaöğretime ulaşımı
sağlanamayan öğrencilerimizin farklı yurtlara geçici olarak
yerleştirilmeye çalışılması, pedagojik açıdan
eğitim sürecine ve öğrencilerimize zarar verecektir. Öğrencilerimizin,
eğitimlerine devam edebilmek için istekleri dışında
yurtlarda kalmak durumunda olmaları bir çözüm değildir.
Buradan,
Şanlıurfada okul ve Millî Eğitim Müdürünü Para istediniz de
para mı vermedik? diye öğrencilerin önünde azarlayan Millî
Eğitim Bakanına TBMM kürsüsünden seslenmek istiyorum: Ben, iradesini
temsil ettiğim Kırşehirliler adına, bir an önce hiçbir
gerekçe göstermeden bu sorunu çözmenizi ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şeker
7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, ocak ayı
ihracat rakamlarına ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
2022 yılı Ocak ayı ihracatı geçen yılın Ocak
ayına göre yüzde 17 artışla 17,6 milyar dolarla tüm
zamanların rekorunu kırdı. Seçim bölgem Kocaeli'nin ocak
ayı ihracatı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde
34 artarak 1 milyar 455 milyon dolar oldu. Kocaeli, limanlarıyla
Türkiye'nin dünyaya açılan kapısı olup yılın ilk
ayında 150 ülkeye ihracat yaparken otomotivde de 595 milyon dolarla ocak
ayının ihracat şampiyonu oldu. Kimya endüstrisi geçen yıla
göre yüzde 98 artışla 2nci, çelik sektörü ise 3üncü sırada yer
aldı.
Başta, ülkemizin
büyümesini sağlayan, yatırımlara onay veren
Cumhurbaşkanımıza; yaptıkları üretimlerle ülkeyi
büyüterek ihracatı artıran, başta Kocaeli olmak üzere, tüm
ziraat, ticaret ve sanayi odaları üyelerine teşekkür ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Taşkın
8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Türkiyenin savunma sanayisinde elde ettiği ilerlemeye ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Savunma sanayisinde
bağımsız olamayan milletlerin geleceğe güvenle
bakabilmeleri mümkün değildir. Türkiye, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde, AK
PARTİ iktidarında, yirmi yıl içerisinde
gerçekleştirdiği savunma sanayisi yatırımları
sayesinde bölgesinde oyun kuran ve oynanan kirli oyunları bozan bir ülke
konumuna ulaştı. Bugün insansız hava, kara ve deniz araçlarından
helikopterlere, silah ve mühimmatlardan füzelere, hava savunma sistemlerinden
elektronik harbe kadar çok geniş bir yelpazede ihtiyaç olan sistemler
yerli ve millî olarak tasarlanıyor, geliştiriliyor ve üretilip
kullanılıyor. Türkiye, gizli açık bütün ambargolara rağmen,
terörle mücadeleden sınır ötesi harekâtlarına kadar her alanda,
millî çıkarlarının gerektirdiği tüm hamleleri yapabilmesini
savunma sanayisinde elde ettiği ilerlemeye borçludur diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Sümer...
9.- Adana Milletvekili Orhan Sümerin, Türkiyeye ithal edilen ve
Adanada işlenen plastik atıkların zehir saçtıklarına
ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünyaca ünlü çevre örgütünün
açıkladığı raporda, Türkiyeye ithal edilen ve Adanadaki 5
noktada işlenen plastik atıkların zehir saçtıkları
ortaya çıkmıştır. Rapora göre, Avrupa ülkelerinden en fazla
plastik atık ithal eden ülke Türkiyedir. Çukurova Karahan, Seyhan
Kuyumcular ve Yüreğir İncirlik çöp döküm ve açıkta yakım
alanlarından alınan atık plastik parçalarına ait
numunelerin çok çeşitli zehirli organik kimyasal
barındırdığı ve kanser oranını
yükselttiği ortaya çıkmıştır. Çalışmada
tespit edilen kurşun gibi ağır metaller insan ve çevre
sağlığı konusunda ciddi endişeler yaratmaktadır.
Yine rapora göre, plastik atıkların Adana il sınırları
içindeki 5 noktaya yasa dışı bir şekilde döküldüğü
tespit edilmiştir. Önce Çukurovanın verimli topraklarını
tarıma küstürdüler, şimdi de o toprakları zehirlemeye göz
yumuyorlar. Memleketi uçuruma sürükleyen saray iktidarı Yerliyim,
milliyim. diyor ama el âlemin Avrupadaki çöpünü ithal edip
toprağımızı bile yok ediyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Yılmazkaya...
10.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkayanın,
Gaziantepin bozuk köy yollarına ilişkin açıklaması
BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde
Gaziantepe yağan kar yağışı sonrası iyice
kötüleşen köy yollarının köstebek yuvasına dönmüş
olması, o yolları devamlı kullanmak zorunda olan
vatandaşlarımız için bir çileye dönmüştür. Köstebek
yuvasına dönen yollardaki çukurlarla ilgili yaz aylarında
yapılan yamalar bile çare olmazken belediyeler tarafından
asfaltlamanın sağlıksız ve kalitesiz bir şekilde
yapılması sonucu Şehitkamil ilçesine bağlı
yaklaşık 20 köyü birbirine bağlayan yolların çukurlar
hâlinde bozulması sürücülere zor anlar yaşatıyor.
Çukurların oluşturduğu bu mayın tarlalarına düşen
araçların lastiklerinin parçalanmasıyla can ve mal kayıplarının
yaşandığı bu kazalara sebebiyet verenler, her gün bu
yolları kullanmak zorunda olan vatandaşlarımızın
çektiği çileye duyarsız kalmamalıdır.
Gaziantep Büyükşehir ve
ilçe belediyelerini vatandaşa karşı sorumluluklarını
yerine getirmeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Antmen
11.- Mersin Milletvekili Alpay Antmenin, muhtar maaşlarına
ilişkin açıklaması
ALPAY ANTMEN (Mersin)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 19 Ocak 2022 tarihinde AKP Genel
Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı, muhtarları
topladı ve muhtar maaşlarının asgari ücretin altında
kalmasının kendisini üzdüğünü, muhtar maaşlarının
asgari ücret olan 4.250 TLye çıkarılması kararı
aldıklarını söyledi. Aradan bir ay geçmesine rağmen geçen
ay da bu ay da muhtarlar 3.417 lira maaş aldılar. Meclis burada,
eğer kanun gerekiyorsa hemen yapalım, eğer kanun gerekmiyorsa
Sayın Cumhurbaşkanı kararname çıkarsın ve
muhtarlarımızın asgari ücret olan 4.250 liradan ücret
taleplerini karşılayalım, umutlarını yıkmayalım
diyorum.
Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürer
12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, AKP iktidarı
döneminde yoksulluğun arttığına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Çiftçiler, girdi maliyetleri
nedeniyle ekim yapmakta zorlanıyor. Esnaf, iş yerinde
lambasını yakamaz duruma geldi, elektrik faturasını
ödeyemiyor. Emekli, geçim sıkıntısıyla çarşı
pazara çıkamaz durumda. İşsizler, çaresizlik içinde kapı
kapı iş arıyor. Emekçiler, modern köle şartlarında
çalışıyorlar, enflasyona ezdiriliyorlar. AKP iktidarı,
sanayici ve iş insanının sorunlarını da duymazdan
geliyor.
82 yaşındaki çiftçi
Mahmut Kılıç diyor ki: Zam üstüne zam geliyor, huzur gidiyor, gam
geliyor; bittik, bittik. Elektriği nasıl alayım, mazotu, gübreyi
nasıl alayım; gücüm yetmiyor. Ekemem, ekemem; gübre atsam mazota
gücüm yetmez; bittik, bittik. Ülkeyi dışarıdan ithal ürüne
muhtaç ettiler.
AKP iktidarı döneminde
yoksulluk artıyor, insanların geçim sıkıntıları her
geçen gün ağırlaşıyor ve iktidar ne yazık ki bunlara
çözüm üretemiyor, yönetemiyor; acil erken seçime gidilmesi şart.
Teşekkür ediyorum
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Güzelmansur
13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansurun, iktidarın
yanlış Suriye politikası yüzünden Hatayın on bir
yıldır derin bir ekonomik kriz yaşadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay)
Sayın Başkan, seçim bölgem Hatay, on bir yıldır derin bir
ekonomik kriz yaşıyor. Bunun başnedeni, iktidarın
yanlış Suriye politikası. Hatay, bu yanlış politika
nedeniyle turizmde, tarımda, nakliyede, dış ticarette ciddi bir
çöküş yaşıyor. Bu yüzden işsizlik aldı
başını gidiyor. Hatayda işsiz olduğu için kendini yakan
babalar, intihar eden insanlar var. Hatayda esnaf kepenk kapatıyor; 2021
yılında 1.137 esnaf sicilden, 925 esnaf ise meslekten terkini yaparak
kepenk kapattı. Sadece 2021 yılında iflas eden esnaf
sayısı 2.062. Bu iktidar işbaşında olduğu sürece,
yanlış Suriye politikasından dönülmediği sürece
Hatayın çöküşü de devam edecek. O yüzden, Hatay halkı Hemen
seçim. diyor; Hatay halkı Suriyede sulh istiyor, barış
istiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yalım
14.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, muhtar
maaşlarına ve elektrik zamlarının geri alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Sayın Cumhurbaşkanı,
sayın muhtarlarımızı kandırmayınız, ne söz
verdiyseniz arkasında durunuz ve de bir an önce asgari ücretle
muhtarlarımızın ödeneklerini sabit hâle getiriniz diyorum.
Verdiğiniz sözü yani 4.253 TLyi bir an önce yerine getirin.
Aynı şekilde,
Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: Sayın
Cumhurbaşkanı, defalarca kanun teklifi verdik, önerge verdik,
konuşmalar yaptık; elektrik lüks değildir, elektrikteki KDVyi
yüzde 18den yüzde 1e derhâl çekiniz ve de elektriğe gelen zamları
hemen geri alınız diyorum. Elektrikteki zamların geri
alınması acildir. Tekrar söylüyorum: Elektrikteki zamları geri
alın Sayın Cumhurbaşkanı. Elektrikteki zamları geri
alın Sayın Cumhurbaşkanı. Elektrikteki zamları geri
alın Sayın Cumhurbaşkanı. Elektrikteki zamları geri
alın Sayın Cumhurbaşkanı.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel
15.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzelin, Ordu ili Ulubey ilçesi
Güvenyurt Mahallesindeki ruhsatsız taş ocağına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu)
Ordu Ulubey ilçesi Güvenyurt Mahallesinde ruhsatsız bir taş
ocağı ve konkasör ihbarı üzerine, burayı soru önergesiyle
sorduk. Yirmi gün önce gelen cevapta, burada konkasör parçaları olduğu,
kurulu olmadığı ve elektrik bağlantısı
olmadığı söylendi. Hâlbuki gidip
baktığımızda, burada şakır şakır
çalışan kamyonlar, elektriği bağlanmış bir konkasör
ve işletme gördük. Yani burada sadece kaçak bir işletme yok,
aynı zamanda bir de kaçak elektrik kullanımı var. Peki, kimdir
bu işi yapan diye baktığımızda gözlerimize
inanamadık. Bu işi AKPli Ulubey Belediyesi yapıyor. Ulubey
Belediyesinin kamyonları ve Ordu Büyükşehir Belediyesinin
kamyonları buradan taş taşıyor ve
uyardığımız hâlde, Valiliğin uyarısına
rağmen, Çevre, Şehircilik İl Müdürünün uyarısına
rağmen pişkinlikle bu işe devam ediliyor. Burası kabile
devleti değil. Kaçak işletme, bir de üstüne kaçak elektrik
kullanıyor; ne vali tanıyor ne müdür tanıyor ne bakan
tanıyor. Öğrendik ki bu şahıs, bu Ulubey Belediye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kaşıkçı
16.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçının,
Hatayın Hassa ilçesindeki su ve yol sorununa ilişkin
açıklaması
LÜTFİ KAŞIKÇI
(Hatay) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz hafta Hassa,
Antakya ve Kırıkhan İlçe Başkanlarımızla birlikte
Hassa ilçemize bağlı Bademli, Gülpınar ve
Arpalıuşağı Mahallelerinde vatandaşlarımızla
bir araya geldik. Bademli Mahallesinde vatandaşlarımız
yıllardır içme suyu sıkıntısı yaşamakta.
Hatay Belediyesi yetkililerine yapılan onlarca başvurudan ise hiçbir
yanıt alınamamış. Mahallenin etrafında yeterince su
kaynağı yok diye koca bir mahalle susuzluğa mahkûm edilmiş
durumda. Aynı zamanda, bu 3 mahalleyi birbirine ve şehre
bağlayan yollar ise berbat durumda. Bu sıkıntılar
karşısında Hassalı hemşehrilerimiz der ki: Su
bulamadık, mahalleye su yok. Asfalt bulamadık, mahalleye yol yok.
Seçim zamanı gelince de Büyükşehir sana oy yok.
BAŞKAN Sayın
Ekinci
17.- Sivas Milletvekili Semiha Ekincinin, Sivas Belediyesinin otobüsçü
esnafına verdiği desteğe ilişkin açıklaması
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas) Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkan.
Sultan şehir
Sivasımızda Sivas Belediyemiz, pandemiden itibaren yakıt
desteği sağlayarak işgaliye bedelini yarıya indirdi,
otobüsçü esnaflarımızın yanında olmayı sürdürüyor.
Engelli ve 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın toplu
taşımayı daha huzurlu bir ortamda kullanmaları
amacıyla Belediyemiz, halk otobüsü işletmecilerini mağdur
etmemek adına Belediye Meclisimizin 9 Şubat tarihli oturumunda
alınan kararla 65 yaş üstü kişiler, engelli bireyler ve
refakatçileri için indirimli tarife üzerinden destek verme kararı
almıştır. Yıllık ortalama 2 milyon 750 bin
kişinin ücretsiz biniş yaptığı Sivas Belediyemizde
yıllık maliyeti 5 milyon 750 bin TL olacak tutar Belediyemiz
tarafından karşılanacaktır.
Halka hizmet, Hakka
hizmettir. düsturuyla hareket eden Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Sivas Belediyemize ve
Başkanımız Hilmi Bilgine, Belediye Meclisi üyelerimize
teşekkür ediyor, Halk Otobüsleri Kooperatifine ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEMİHA EKİNCİ
(Sivas)
bu hizmetten yararlanacak hemşehrilerime hayırlı
olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Şevkin
18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkinin, Yüreğir
Karşıyaka Devlet Hastanesinin yerine neden yenisinin
yapılmadığını öğrenmek istediğine ve
Adananın Karataş ilçesinin yol sorununa ilişkin
açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1896 yılında Adana
Karşıyaka Devlet Hastanesi açıldı, 2013 yılında
yüz on yedi yılını doldurduğu için yerine yenisi
yapılacak diye yıkıldı; üzerinden dokuz yıl
geçmiş olmasına rağmen, maalesef, hâlâ buraya çivi dahi
çakılmadı. Karataş Yüreğir Ovasında 500 bin insana
hizmet eden Yüreğir Karşıyaka Devlet Hastanesinin yerine neden
yenisi yapılmıyor? Gelmiş geçmiş bütün bakanlar seçim
dönemlerinde buraya hastane yapılacağına söz verdiler.
Kasım ayında ihaleye çıktığı ifade edildi ama
aylar geçmesine rağmen hâlâ bir çivi dahi çakılmadı.
Karataş yolu
tamamlanamamış bir yoldur ve burası maalesef ölüm yolu olarak
bilinmektedir. Buradaki vatandaşlar kazalarda hayatlarını
kaybediyorlar, eğer ölmezlerse şehir hastanesine
ulaşırlarsa yaşamlarını idame ettirebiliyorlar.
Vatandaş isyan hâlinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Çepni
19.- İzmir Milletvekili Murat Çepninin, Rize İkizderedeki
doğa katliamına ilişkin açıklaması
MURAT ÇEPNİ (İzmir)
Teşekkürler Başkanım.
İkizdere
İşkencederede doğa katliamı sürüyor; daha yol
açılmamış, açılma aşamasında, işte sonuç
burada. Ağacıyla, çay bahçeleriyle, arılarıyla,
sularıyla bir vadi şirketin elemanı bakanlar ve sarayın kâr
hırsı nedeniyle yok ediliyor. Bilirkişi Proje uygun
değildir. raporu vermesine rağmen mahkeme dört aydır durdurma
kararı vermedi, mahkeme karar vermek için vadinin yok olmasını
bekliyor. Şirket, siyaset, mahkemeler, şer ittifakı suç
işliyor. İkizdere Çevre Derneği 25-27 Şubatta tüm
doğaseverleri, ekoloji örgütlerini İkizdere'ye
çağırıyor. İkizdere taş ocağı
olmasın. diyerek direnenlere güç verelim.
BAŞKAN - Sayın
Gülüm
20.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülümün, kadınların
nafaka hakkına ilişkin açıklaması
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)
- Kadınları koruyan mekanizmaları ortadan
kaldırdığınız yetmiyor, bir de erkekler lehine yeni
düzenlemeler yapıyorsunuz. Boşanmayla birlikte neden biz
kadınlar yoksulluğa düşüyoruz, sordunuz mu? Nedenlerini ortadan
kaldırmak için bir çalışmanız var mı? Binbir
uğraş sonucu alabildiğimiz nafakaları tahsil edemiyoruz,
çözüm ürettiniz mi? Hayır. Nafakamızı
sınırlandırmak demek bizi aile içinde şiddete mahkûm etmek
demek, boşanmamızı engellemek demek, erkeğe boyun
eğdirmeye çalışmak demek. Emeğimizi yok sayanlara, ücretli
bir işte çalışmamıza engel olanlara; ev işlerini,
hasta, yaşlı, çocuk bakımını üstümüze yıkanlara
karşı nafaka hakkımızdan vazgeçmiyoruz. Toplumsal cinsiyet
eşitliği sağlanana, biz kadınlar yoksulluk nafakasına
ihtiyaç duymayana, eşitlik sağlanana dek nafaka hakkımızdan
vazgeçmeyeceğiz. Nafaka haktır.
BAŞKAN - Sayın
Filiz, buyurun.
21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filizin, YÖKün
üniversiteye girişte puan hesaplamaları hakkındaki
açıklamasına ilişkin açıklaması
İMAM HÜSEYİN
FİLİZ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
YÖK'ten yapılan
açıklamayla üniversiteye girişte TYT ve AYTde baraj
puanlarının kaldırıldığı ancak Türkçe ve
matematik testlerinden 0,5 ham puan alma yani bu testlerde 1 net yapma
şartının devam ettiği, puan hesaplamalarının
önceki senelerdeki gibi yapılacağı, baraj puanının
kaldırılmasıyla tercih havuzunda çok daha fazla sayıda
öğrencinin olacağı ve adayların kontenjan tespitinde
başarı sırasına göre yerleştirileceği ifade
edilmiştir. YÖKün bu kararı, birçok devlet ve vakıf
üniversitesinin boş kalan kontenjanlarının üniversiteye giriş
donanımı olmayanlarca doldurularak liyakatsiz mezunlar ve
diplomalı işsizler gibi birtakım ciddi olumsuzluklara yol
açabileceğini düşündürmektedir diyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplanın, muhtarların
memurlara verilen haklardan yararlandırılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
İRFAN KAPLAN (Gaziantep)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Muhtarlarımız, hem
halkın iradesi hem de demokrasi ve yerel yönetimlerimizin mihenk
taşıdır. Köylerimizde ve mahallelerimizde bir siyasi parti
çatısı olmadan doğrudan halk tarafından seçilen
muhtarlarımız, devlet ve vatandaşların arasında köprü
görevi gören, mahallenin mülki amirleridir. Muhtarlarımız da kamu
hizmeti gören tüm memurların yararlandığı haklardan faydalanmalıdır.
En az bir dönem görev yapan muhtarlarımıza yeşil pasaport
verilmelidir. Muhtarlarımızın çalışma
şartlarının iyileştirilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi
olarak elimizden geleni yapacağız diyor ve bu vesileyle tüm
muhtarlarımıza başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz
taleplerini karşılayacağım.
İlk söz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbüle
aittir.
Buyurun Sayın Bülbül.
23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, 14 Şubat 2021
tarihinde Pençe-Kartal-2 Harekâtı bölgesi Garada şehit olan
askerleri rahmet ve minnetle andıklarına, Limasol direnişinin
58inci yıl dönümüne, Kıbrıs Türk Federe Devletinin dünya
kamuoyuna ilan edilişinin yıl dönümüne, Seyyid Ahmet Arvâsîyi
doğumunun 90ıncı yıl dönümünde rahmet ve duayla
andıklarına, Trampolin Cimnastik Dünya Kupasında altın
madalya kazanan millî sporcularımız Sena Elçin Karakaş ve
Sıla Karakuşu tebrik ettiklerine ve Onur Kumbaracıbaşının
vefatına ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 14 Şubat 2021 tarihinde Pençe-Kartal-2
Harekâtı bölgesi Garada yürütülen operasyonlar sırasında hain
terör örgütü PKKnın alçakça şehit ettiği silahsız ve savunmasız
13 vatan evladını, şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmet ve
minnetle anıyoruz.
Sayın Başkan, 13
Şubat 1964 tarihinde Kıbrısın Limasol bölgesindeki Evdim,
Çanakkale, Binatlı gibi köylere saldırarak Kıbrıs
Türklerini soykırıma uğratmaya çalışan eli kanlı
EOKA terör örgütüne karşı Türk Mukavemet Teşkilatı
öncülüğünde başlatılan şanlı direniş Limasol
Direnişi olarak anılmış; bu direniş, tarihe 2nci
Plevne Savunması olarak geçmiştir. Üç gün süren bu
saldırılar karşısında son mermisine kadar Rum
çetecilere karşı savaşan Münir Halil Şago ve yüzlerce
kahraman mücahit şehit düşmüş fakat düşman, Limasolun Türk
bölgesine girememiştir. Limasol Direnişinin 58inci yıl
dönümünde, şehit edilen soydaşlarımızı rahmet ve
minnetle anıyor, Kıbrıs Türklüğünün yılmaz savunucusu
Türk Mukavemet Teşkilatının ruhunu yaşayan ve yaşatan
kahramanlarımızı saygı ve hürmetle selamlıyoruz.
Sayın Başkan,
geçtiğimiz 13 Şubat tarihi aynı zamanda Kıbrıs Türk
Federe Devletinin dünya kamuoyuna ilan edildiği tarihtir.
Kıbrıs Türklüğünün hürriyet mücadelesinde ve devletleşme
sürecinde önemli bir adım olan Kıbrıs Türk Federe Devleti
kuruluş bildirgesini merhum Rauf Denktaş okumuş, 8 Haziran
1975te halkoyuna sunularak kabul edilmiştir. 1983 yılında
kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin temellerini oluşturan,
fedakârlık ve mücadele dolu bu tarihî süreçte Kıbrıs
Türklüğü davasını şerefle taşıyan, başta
Rauf Denktaş ve Doktor Fazıl Küçük olmak üzere, şehit ve
gazilerimizi rahmetle anıyor; Kıbrısta iki devletli çözümün
kaçınılmaz olduğu hususunu buradan tekraren hatırlatmak
istiyoruz.
Sayın Başkan Benim
milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa,
bölgeciliğe ve dar kavmiyetçilik şuuruna yer yoktur. İster
azınlıktan gelsin ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa
karşıyım. Bunun yanında Şanlı Peygamberimizin
Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz. Kavminin efendisi
kavmine hizmet edendir. Vatan sevgisi imandandır. tarzında ortaya
koydukları yüce prensiplere de bağlıyım. sözleriyle Türk
milliyetçiliğinin özüne vurgu yapan, Türkün asırlık hasletlerini
gönlümüze nakşeden Türk-İslam ülküsünün büyük mütefekkiri Seyyid
Ahmet Arvâsîyi, doğumunun 90ıncı yıl dönümünde rahmet ve
duayla anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun lütfen.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Son olarak, Azerbaycanın başkenti Baküde düzenlenen
Trampolin Cimnastik Dünya Kupası'nda kadınlar senkronize finalinde
1inci olarak altın madalya kazanan millî sporcularımız Sena
Elçin Karakaş ve Sıla Karakuşu tebrik ediyor,
başarılarının devamını diliyoruz.
Sayın Başkan, bugün
18, 19 ve 20nci Dönem SHP ve CHP Milletvekilliği yapan, geçmişte
Bayındırlık ve İskân ile Devlet Bakanlığı
gibi görevlerde bulunmuş olan Sayın Onur Kumbaracıbaşı'nın
vefat haberini almış bulunuyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz, sevenlerine ve Cumhuriyet
Halk Partisi camiasına da başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Hakkı Saruhan Oluçta.
Buyurun Sayın Oluç.
24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Düzgün Baba
Cemevinin önünde silahlı 4 kişiyle beraber fotoğraf çektiren
Nazımiye Kaymakamı Uğur Tutkanı
kınadıklarına, Economist Intelligence Unit tarafından
açıklanan 2021 Demokrasi Endeksine ve iktidara ülkeyi Avrupanın ve
dünyanın atık çöplüğü hâline getirmekten vazgeçmesi yönünde
çağrıda bulunduklarına ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller,
Dersim'in Nazımiye ilçesinde bulunan Düzgün Baba Cemevine Nazımiye
Kaymakamı Uğur Tutkan tarafından son üç yıl içerisinde 60
bin lira tutarında idari ve mali para cezaları kesilmiş
bulunuyor.
Düzgün Baba Cemevi
Başkanı Sinan Kırmızıçiçek bu kesilen cezaların
hukuksuz olduğu yönünde bir açıklama yapıyor, basına da
yansıyor bu. Bunun üzerine, Nazımiye Kaymakamı Uğur Tutkan
silahlı 4 kişiyle beraber cemevi önüne geliyor, bir fotoğraf
çektiriyor o 4 kişiyle beraber ve sonra kendi sosyal medyasında bunu
paylaşıyor, paylaşırken de diyor ki: Kanunsuzluk,
usulsüzlük kıblesi olanlara doğru yolu göstereceğiz. Türkiye
Cumhuriyeti, kanun ve hukuk devletidir. Sana da uzantılarına da
öğreteceğiz kanunu, hukuku ve devletimizin gücünü. Yani kanunu,
usulü, hukuku Nazımiye Kaymakamı Uğur Tutkan eli silahlı
kişilerle öğretmeye çalışıyor.
Birinci soru, iktidara
soruyorum: Kaymakamın görevi midir eli silahlı kişilerle bir
yere gidip de orada bir açıklama yapmak ve Kanunu
öğreteceğiz." demek, görevi midir gerçekten?
İkincisi: Düzgün Baba
Cemevinin faaliyetlerini bu Kaymakam engellemeye çalışıyor uzun
zamandır, yeni bir iş değil, ticarethane gibi davranıyor
Düzgün Baba Cemevine; büyük hakaret yani Alevi toplumunun inancına,
ritüellerine, geleneklerine büyük hakaret! Cemevine ticarethane gibi
davranıyor. Cemevi, cemevleri ibadethanedir; ticarethane değil. Bu
Kaymakam bunu da bilmiyor belli ki. Bunu da söylemiş olalım.
Cemevinde gönüllü olarak hizmet edenleri -aralarında analar var, pirler
var- onları da sanki cemevinin çalışanı gibi göstermeye
çalışıyor yani ibadethanenin ne olduğunu da bilmiyor bu
Kaymakam.
Şimdi, tabii Önce
hüküm, sonra hukuk. diyen bir İçişleri Bakanının
atadığı bir kaymakamdan söz ediyoruz, mahalle
kabadayısı gibi davranan bir kaymakam. Bu Kaymakama hatırlatmak
isteriz Anayasanın 2nci maddesini, 10uncu maddesini, 24 ve 25inci
maddelerini çiğniyorsun sen bu yaptığınla diye ama yani bu
Kaymakamın Anayasa, hukuk filan gibi şeylerle alakası
olmadığı belli. Bu durumu protesto ediyoruz, kınıyoruz
ve iktidarın, bu konuda bu Kaymakama usulü, yolu, erkânı
öğretmesi gerektiğini, cemevinin Alevi toplumunun ibadethanesi
olduğunu anlatması gerektiğini özellikle vurguluyorum.
Şimdi, sayın
vekiller, İngilterede bir araştırma ve analiz şirketi var
Economist Intelligence Unit adı altında, geçenlerde 2021 Demokrasi
Endeksini açıklamış bu şirket.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Ve bu 2021 Demokrasi Endeksine göre Türkiye 167 ülke
arasında 103üncü sırada. Şaşırdık mı?
Şaşırmadık. Hani bu Kaymakamdan bahsettiğim için bir
de buna değineyim istedim. Bu araştırmada ülkelerdeki rejimler 4
kategori içinde değerlendiriliyor; tam demokrasiler, kusurlu demokrasiler,
melez rejimler ve otoriter rejimler diye. Türkiye, bu yıl da melez rejim
kategorisinde yer almış. Yani melezlik güzel bir şeydir ama
rejim melez olunca güzel olmuyor çünkü demokrasi ile otokrasi arasında bir
melezlikten söz ediliyor. 167 ülke arasında Türkiye 103üncü, 10 puan
üzerinden 4,35 puan almış Türkiye. Değerlendirme yapılırken
bu endeks neleri değerlendiriyor? Seçim süreçlerine bakıyorlar,
çoğulculuğa bakıyorlar, Hükûmetin işleyişine
bakıyorlar; siyasi katılıma, demokratik siyasi kültüre ve sivil
özgürlüklere bakıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Bu 5 ölçütü temel alıyorlar Demokrasi Endeksini
yaparken ve tabii ki Türkiye bunların hepsinde son derece düşük puan
alıyor. Şaşırtıcı mı? Değil.
İşte, kaymakam öyle olursa İçişleri Bakanı böyle
olursa insan hakları, demokrasi, özgürlükler açısından da
ülkenin hâli böyle olur. İktidara bir kez daha bunu hatırlatmak
istiyoruz.
Değinmek istediğim
bir konu da çevre meselesiyle ilgili, ekolojik dengeyle ilgili. Bakın,
Greenpeace -uluslararası bir çevre örgütü, biliyorsunuz- bir rapor
yayınladı Atık Oyunları başlığıyla ve
bu Greenpeacein yayınladığı raporda, ithal edilen plastik atıkların
yasa dışı biçimde çevreye dökülmesi ve açık alanda
yakılması sonucunda Adana'daki 5 bölgede tehlikeli kimyasallar ve
ağır metaller tespit edildiği ortaya konuldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Toparlıyorum efendim.
Şimdi, durum gerçekten
vahim çünkü İngiltere dâhil Avrupadan ithal edilen plastik atıklar
uygun olmayan şekilde açıkça yakılarak imha edilmeye
çalışılıyor ve bunların içindeki zehirli kimyasallar
toprağa yayılıyor, yer altı sularına
karışıyor ve son derece ciddi kimyasal sorunlarla
karşı karşıya kalınıyor. Doğrudan
doğruya toplum sağlığını tehdit eden bir durumla
karşı karşıyayız ve bu konuda iki yere çağrı
yapmak istiyoruz:
Birincisi, İngilterede
bu atıkları ihraç ederek büyük paralar kazananlara ve tabii ki
İngiltereye yönelik bunu söylemek gerekiyor; İngiltere
yasalarına göre bu atıkların bu şekilde imha edilmesine
izin verilmiyor, o ihracatın durdurulması gerekiyor ve Türkiye'de,
tabii, bunun ithalatını yapan firmaların da esas itibarıyla
büyük paralar kazanan firmaların da toplum
sağlığını ve ekolojik dengeyi gözetmesi gerekiyor.
İktidara bu konuda çağrı yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
Sayın Oluç.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Son cümlem efendim, bitiriyorum.
Çağrımız
şudur: Bu ülkeyi Avrupa'nın ve dünyanın atık çöplüğü
hâline getirmekten vazgeçin, bundan uzak durun çünkü atılan bu
adımların hepsi esas itibarıyla toplum
sağlığını ve ekolojik dengeyi altüst eden
adımlardır. İktidarın, toplumun geleceğini bu
şekilde tehdit eden adımları atması kabul edilebilir
değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın
Engin Özkoçta.
Buyurun Sayın Özkoç.
25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, AKP Genel Başkanı
ile Hazine ve Maliye Bakanının hafta sonu yaptığı
Türkiye Ekonomi Modeli Yeni Adımlar ve Enflasyon Tedbirleri sunumuna ve
Türkiyenin yoksulluktan, ekonomik sıkıntıdan kurtulması,
özgürlük ve adaletin tekrar sağlanması için erken seçime ihtiyaç
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Grup Başkan Vekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yaptıkları
açıklamalarla gündemi değerlendiriyorlar. Bugünün gündemi ise
Türkiyenin içine düştüğü yoksulluk ve ekonomik krizdir. Türkiyenin
gündemi, hayatları boyunca sanki bir savaş varmış gibi hiç
bu kadar yoksullukla ve ekonomik krizle karşı karşıya
gelmeyen insanlarımızın düştüğü durumdur. Taneyle
satılan patlıcandan, salatalıktan boş tost, boş
baklava ve boş gözleme yeme noktasına kadar yoksullaşan bir
Türkiyenin düştüğü durumdur. Hem vatandaş hem işletmeler
AKPnin kötü yönetimi karşısında şu anda ne
yapacaklarını bilemiyorlar. AKP Hükûmeti ekonomiyle ilgili ne
yapacağını ülkeye anlatamıyor ve yönetemiyor. Hafta sonu
AKP Genel Başkanı ve Hazine ve Maliye Bakanından Türkiye
Ekonomi Modeli Yeni Adımlar ve Enflasyon Tedbirleri sunumunu izledik. KDV
indiriminden başka somut bir adım görmedik. KDV indirimindeki
yayımladıkları kararnameyi dahi düzgün bir şekilde
yayımlayamayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Basit bir şekilde bir kararname yayımlıyorsunuz; o kararnamede,
orada eklememeniz gereken bir maddeyi eklediğiniz için o kararnamenin
geçerliliği kalmıyor yani yüzde 1e bile düşürmüş
olmuyorsunuz, onu değiştirmek için dört gün sonra bir düzeltme yapmak
zorunda kalıyorsunuz. Sadece bir kararnameyi dahi Resmî Gazetede düzgün
bir şekilde yayımlayamayan bir iktidarla karşı
karşıyayız.
Bir saate yakın bir
sunumda hem AKP Genel Başkanı hem de Hazine ve Maliye Bakanı
esnafı ve girişimcileri tehdit etti. Yaptıkları şey,
her sıkıştıklarında vatandaşı, esnafı,
üniversiteleri, iş insanlarını tehdit etmek ve onları
sindirmek; bugün düşürdükleri Türkiyede yine aynısını
yapıyorlar. AKP Hükûmeti, ekonomideki kendi beceriksizliğini
vatandaşı, esnafı, girişimciyi tehdit ederek kapatmaya
çalışıyor; hatta gazeteciye, hatta siyasetçiye ağır
sözler söyleyerek kendi yaptıklarının üstünü örtmeye
çalışıyor.
Ülkede üretim var mı?
Ülkede üretim yok. Ülkeye yatırımcı geliyor mu? Ülkenin
getirildiği adaletsiz ve hukuksuz bu noktada, hiçbir dış
yatırımcı Türkiyede yatırım yapmaya gelmiyor.
İşsizlik almış başını gidiyor. İnsanlar
alın teriyle çalışıp kazanmak istiyorlar, muhtaç olmadan
yaşamak istiyorlar, yardımlarla değil emeklerinin
karşılığıyla yaşamak istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ekonomide yapısal sorunlara bir çözüm bulunamıyor. Neden? Çünkü
iktidar Türkiyeyi yönetemiyor. AKPnin yandaşlarıyla, mafyayla
kurduğu kirli ekonomik modelin bugün Türkiyeyi getirdiği nokta tam
da budur.
AKPnin son birkaç
yıldır anlattığı yalan ekonomisi hikâyesinin artık
sonuna geldik. Türkiye artık yalanları duymak istemiyor; gerçekleri
yaşıyor, yoksulluğu yaşıyor. Bugüne kadar
başına gelenlerin Türkiyede hiç
yaşanmadığını görüyor. Bir avuç
azınlığın sadece ihaleyi alabilmesi için yasaların
değiştirildiği adaletsiz bir Türkiyeden tekrar umutların
yeşerdiği bir Türkiyeye dönüşüm yapılmasını
istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bunun için millet iradesine ihtiyaç var, millet iradesi için demokrasilerde seçime
ihtiyaç var. O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bir an önce Türkiye'nin
yoksulluktan, ekonomik sıkıntıdan kurtulması, özgürlük ve
adaletin tekrar sağlanması için erken seçim diyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Cahit Özkanda.
Buyurun Sayın Özkan.
26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Kıbrıs Türk
Federe Devletinin kuruluşunun 47nci yıl dönümüne, Türk Mukavemet
Teşkilatına, küresel enflasyona, Cumhurbaşkanlığı
hükûmet sistemi sayesinde vatandaşların demokrasi, hukuk ve refah
beklentilerini hayata geçirebildiklerine ve Genel Kurul gündemine ilişkin
açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
13 Şubat, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilanına giden
süreçte Kıbrıs Türk Federe Devletinin kuruluşunun 47nci
yıl dönümü. Bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunu kutluyoruz.
Kıbrıs Türk Federe
Devletinin kurulmasında Türk Mukavemet Teşkilatının sahada
gösterdiği başarının ehemmiyeti büyüktür. Bu sayede
Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin -EOKAcı çetelere
karşı örgütlediği- bağımsızlık mücadelesinde
büyük fedakârlıklarla eşsiz direniş gösteren bir yapı hâline
gelmiş ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunda en
önemli kurucu unsur olmuştur. 1974 Kıbrıs Barış
Harekâtından sonra 1 Ağustos 1976da Güvenlik Kuvvetleri
Komutanlığına dönüştürülerek TMT yani Kıbrıs Türk
Mukavemet Teşkilatı tarihte şanlı
ecdadımızın ortaya koyduğu mücadelelerde olduğu gibi
hak ettiği yeri almıştır ve tabii, geçtiğimiz
günlerde, Türk Mukavemet Teşkilatı hakkında sarf edilen
bazı bilinçsiz sözler başta aziz milletimizi ve bu kutlu mücadeleye
omuz veren bütün Kıbrıs mücahitlerini ciddi şekilde üzmüştür.
Bu vesileyle, Türk Mukavemet Teşkilatı mensuplarımızı
rencide eden bu ifadeleri kınıyorum. Tüm aziz şehitlerimizi de
rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, bir taraftan küresel salgın,
diğer taraftan küresel ısınma ve emtia fiyatlarındaki
artış ve yine tedarik zincirindeki bozulma dünyanın
karşı karşıya kaldığı en büyük küresel
enflasyonu insanlığın karşısına getirdi. Tabii,
böylesi bir ortamda, biz, bir taraftan aziz milletimizin özgürlük, demokrasi ve
hukuk mücadelesini 28 Şubatın 25inci yılına giderken büyük
bir kararlılıkla sürdürürken diğer taraftan da
vatandaşlarımızı küresel salgının neden
olduğu küresel enflasyona yenik düşürmemek için büyük bir mücadele
ortaya koyuyoruz. Bu anlamda, küresel enflasyon yani emtia fiyatlarındaki
artış, demir çelik, petrokimya, gübre ve diğer ürünlerin
tamamı küresel fiyat artışlarına bağlı bir
şekilde, maalesef, insanlığın karşısında en
büyük sorun olarak duruyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hatta CHPnin suçu.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Sizinle ilgisi yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) -
İşte böylesi bir ortamda, devlet ve millet olarak, bizler
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de ortaya koyduğu
büyük kararlılıkla vatandaşlarımızın enflasyona
yenik düşmemesi için her gün yeni müjdelerle milletimizin
karşısındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bu anlamda, aziz milletimiz Allahın izniyle bu cennet vatanda
refahı, özgürlüğü, demokrasiyi en güzel şekilde yaşayacak
ve bu çerçevede gerekli olan tüm adımları atacak, tüm kararları
da alacak; bunun altını çizmek istiyorum.
Çiftçimize,
esnafımıza, işçimize, emeklimize, memurumuza ve 85 milyon tüm
vatandaşımıza bu ülkenin ekonomik kaynaklarını hakça,
adil bir şekilde paylaştırmak için nice müjdeleri inşallah
milletimizle buluşturmaya devam edeceğiz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Yandaşlara, yandaşlara.
AHMET KAYA (Trabzon) Yirmi
yıldır yapmadınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Şöyle bir baktığımız zaman, bu ülkede son yirmi
yıllık süre zarfında özellikle ekonomik olarak milletimize karşı
bütün vesayet, darbe ve cunta girişimlerine rağmen biz milletimizin
emanetini ne faiz lobisine ne silah baronlarına ne petrol
şirketlerine peşkeş çekmeden, sadece ve sadece aziz milletimizin
hizmetine sunmak suretiyle refahı artıracağız.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul)
Daha Londraya yeni gitti ya. Nureddin Nebati yeni Londradaydı,
Londrada. Faiz lobisinin ayağına gittiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Tabii, bu anlamda özellikle milletimizin siyasi tarihine şöyle bir
baktığımız zaman yüz elli, iki yüz yıllık
demokrasi mücadelemizde âdeta ilk kez sivil, demokratik Anayasa
değişimi neticesinde, Türk siyasi tarihinin ortak aklının
eseri olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde
işte biz bu güçlüklerin üstesinden gelebiliyor ve
vatandaşlarımızın demokrasi, hukuk ve refah beklentilerini
hayata geçirebiliyoruz. Bu anlamda eğer geçmişte olduğu gibi
darbe ürünü bir parlamenter sistemle bu ülke yönetiliyor olsaydı,
inanın, 65 yaş üstü vatandaşlarımızın sokağa
çıkıp çıkamayacaklarına bile karar veremeyen bir hükûmet
anlayışıyla karşı karşıya olurduk.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Her söylediğini tersten okumak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Bu anlamda, aziz milletimizle kader birlikteliği içerisinde olan bir
anlayışla, AK PARTİyle, Milliyetçi Hareket Partisiyle -Cumhur
İttifakıyla- Allahın izniyle nice reformları ve yeni
müjdelerimizi milletimizle buluşturmaya devam edeceğiz.
Bugün
yapacağımız görüşmelerde de ülkemizin bütün dünyayla
yaptığı ve milletimizin bütün uluslararası toplumla
karşılıklı ilişkilerini geliştirecek çoklu ve iki
taraflı, uluslararası anlaşmaları görüşeceğiz. Bu
anlamda, şimdiden katkı sunacak bütün siyasi parti gruplarına
teşekkür ediyor, hayırlı, başarılı bir
çalışma haftası diliyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Efendim, sadece kayıtlara geçmesi için müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Az önce Kıbrısla ilgili Sayın Grup Başkan Vekilinin
söylediği sözleri içtenlikle dinledik. Kendilerinden bir tek ricamız
var; Kıbrısta verdiği mücadeleyle tüm dünyada saygınlık
kazanan Rauf Denktaşın anıt mezarını artık
yaptırsınlar, en azından onu yaptırsınlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Son söz,
İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Erhan Ustaya aittir.
Buyurun Sayın Usta.
27.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Ozan Arifin
vefatının 3üncü yıl dönümüne, Onur Kumbaracıbaşının
vefatına, Trampolin Cimnastik Dünya Kupasında altın madalya
kazanan millî sporcularımız Sena Elçin Karakaş ve Sıla
Karakuşu tebrik ettiğine, Gümüşhanenin düşman işgalinden
kurutuluşunun yıl dönümüne, Seyyid Ahmet Arvâsînin doğumunun
90ıncı yıl dönümüne, İçkerya Çeçen Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı General Cevher Dudayevin 78inci doğum yıl
dönümüne, üniversiteye giriş sınavlarında baraj
puanının kaldırılmasına, YKS giriş
sınavı ücretine, gıda ürünlerindeki KDV indirimine, Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiyedeki sefaletin
yanlış yönetimden kaynaklandığına ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle iyi bir hafta olması temennisiyle
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Gür sesli ozanımız
Ozan Arifin vefatının 3üncü yıl dönümünü hafta sonu idrak
ettik. Ömrünü Türk milliyetçiliğine adamış, memleket
meselelerini şiirlerinde ve türkülerinde işlemiş ve burada
mahkemelerde yargılanmış bir vatansever olan Ozan Arifi
rahmetle, özlemle anıyoruz; mekânı cennet olsun, ruhu şad olsun.
Bugün aynı zamanda eski
Bayındırlık ve İskân Bakanlarından, Devlet
Bakanlarından Sayın Onur Kumbaracıbaşının
vefatını üzüntüyle öğrendik, sevenlerine başsağlığı
dilerim.
Türk kadınları
başarılarına yenisini eklemeye devam ediyor. Baküde düzenlenen
Trampolin Cimnastik Dünya Kupasında bir ilke imza atarak ülkemize
altın madalya kazandıran millî sporcularımız Sena Elçin Karakaş
ve Sıla Karakuşu tebrik ediyor, başarılarının
devamını diliyorum.
Bugün, Gümüşhanenin
düşman işgalinden kurutuluşunun yıl dönümünü idrak
ediyoruz. Gümüşhaneli vatandaşlarımızı bu anlamda
tebrik ediyorum, kendilerini en içten duygularımla selamlıyorum. Bu
vesileyle kurtuluş mücadelesinde şehit olanları,
şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum.
Bugün aynı zamanda büyük
mütefekkir Seyyid Ahmet Arvâsînin doğumunun da 90ıncı yıl
dönümü, kendisini de rahmetle anıyorum.
Sovyetler Birliğinin
dağılmasından sonra Çeçenlerin istiklal ve
bağımsızlık mücadelesinde önderlik eden sembol isimlerden
İçkerya Çeçen Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı General Cevher
Dudayevin de 78inci doğum yıl dönümünü bu vesileyle kutluyorum.
Sayın Başkan,
biliyorsunuz, altı ay içerisinde Yükseköğretim Kurulu üniversiteye
giriş sınavlarında baraj puanının
kaldırıldığını duyurdu. Tabii, Türkiye'nin
şu anda geldiği noktada -maalesef Her ile bir üniversite
kampanyası başlatıldı- üniversiteler var, binalar
bomboş, içerisinde ne öğrenci var ne hoca var, kontenjanlar
doldurulamıyor. Türkiye'nin en son geldiği noktada işte, 1 tane
doğru cevabı bile olan gençlerimizin üniversitelere girmesi gibi bir
noktayla, bir plansızlık, programsızlıkla
karşılaştık. Tabii, bu işsizliği ötelemekten
başka işe yarayacak bir şey değil çünkü bir eğitim de
maalesef alamıyorlar. Özellikle kamu üniversitelerinin akademisyen
açısından bomboş olduğunu bu Hükûmetin artık görmesi
lazım. Yani önemli olan, çocuklarımıza meslek
kazandırmaktır. İnsan kaynaklarının bu kadar kolay
heba edildiği dünyada herhâlde başka bir ülke yoktur. Bu anlamda,
Millî Eğitim Bakanlığını, Hükûmeti ve YÖKü burada,
daha başka işler yapmaya davet ediyoruz;
çocuklarımızın kıymetini bilelim. Yani gösterişten
veya işsizliği ötelemekten başka bir işe yaramayacak bu
politikadan vazgeçilsin. Esas olan gençlerimize meslek
kazandırmaktır. Onların, bir kısım gençlerimizin de bu
anlamda meslek liselerine yönlendirilmesi gerekir.
Şimdi, belki bununla
bağlantılı diğer bir husus da ÖSYM Başkanı da YKS
başvurularının başladığını
açıkladı. YKS giriş sınavı, sınav
başına 115 TL; 3 tane sınava giren bir öğrenci 345 TL
verecek. Bu yoksullukta, bu sıkıntıda aileler bunun
altından nasıl kalkacak? Hükûmet, puandan vazgeçiyor Hiç
puanının olmasa bile üniversiteye gireceksin. diyor ama paradan
vazgeçmiyor, geçen yıl 90 lira olan giriş ücretini bu yıl 115
liraya çıkarıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Böyle
anlamsız bir şeyi kabul etmek mümkün değildir. Bu anlamda,
gençlerimizin sınavlara girişinin kolaylaştırılması
lazım.
Şimdi hafta sonu paket
diye bir fiyasko açıklandı, bunun değerlendirmelerini daha sonra
uzun uzadıya yapacağız ancak önemli olan bir hususu burada
mutlak surette dikkate getirmek gerekiyor. Şimdi, gıda ürünlerinde
güya katma değer vergisi oranları indirildi. Bunun
faydasının olabilmesi için yapılması gereken 3 tane husus
var, sadece öneri kısmını söyleyeceğim, değerlendirme
kısmını daha sonra konuşuruz. Birincisi, vergi indiriminin fiyatlara
yansıyıp yansımadığını büyük firmalar üzerinden
takip etmek lazım. Bu, timlerle, küçük esnafla yapılacak bir şey
değil. Esnaf zaten burnundan soluyor, onları, esnafı veya hizmet
sektöründeki kafeyi, şunları bunları filan bu anlamda
boğmanın bir anlamı yok; bu birinci önerimiz.
İkinci önerimiz şu:
Burada ciddi bir katma değer vergisi iadesi olacak. Devlet, Maliye
Bakanlığı katma değer vergisi iadelerini ödemekte çok geç
kalıyor. Dolayısıyla, firmalar, KDV alacaklarını bir
maliyet unsuru olarak fiyatlara yansıtıyor. Şimdi, buradan, siz
vergiyi düşüreceksiniz ancak diğer taraftan maliyetleri
artırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkacak.
Buradan amaçlanan bir faydanın olabilmesi için katma değer vergisi
iadelerinin mutlak surette zamanında yapılması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Bizim
hesabımıza göre, bu indirimlerden yaklaşık 15 milyar TLlik
bir kayıp doğacak, vergi kaybı. Şimdi, Bir taraftan
kayıp doğdu. deyip, Hükûmetin Bu sefer bunu bir başka yerden
de telafi edeyim. deyip zam gibi bir şeyle yapmaması lazım.
Bunlar yapılırsa belki bir miktar bunun bir faydası olur.
Ama burada daha önemli olan
ve skandal diyebileceğimiz husus, kırmızı etle ilgili
husus. Bunu Türkiye kamuoyuna dün ben taşıdım, sosyal medyadan
bununla ilgili bir paylaşım yaptık. Yani bir mevzuatı
çıkarmaktan âciz bir iktidar bugün Türkiyeyi yönetiyor Sayın
Başkan. Yani kırmızı etin yüzde 8 olan KDVsini yüzde 1e
düşüreyim derken yüzde 18e çıkaran bir iktidar var ve
yaptığının farkında değil. Biz sosyal medya
hesaplarımızdan bunu duyurmamış olsaydık, biz bunu
tespit etmemiş olsaydık bu yüzde 18 olarak devam edecekti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Tabii, şimdi, dün
itibarıyla, bu ülkede, kırmızı etin perakende
satışında katma değer vergisi oranında amaçlanan yüzde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
Tamamlayacağım.
Şimdi, son olarak da az
önce AK PARTİli bir milletvekili arkadaşımız ifade etti. Yani
şimdi, olayın bir tarafına bakıp öbür tarafına
bakmamak kadar kötü bir şey olamaz. Siz kimi kandırmaya
çalışıyorsunuz ya! Ocak ayında bütün zamanların rekoru
kırılmış. Ne kadar artmış ihracatımız?
Yüzde 17,1 artmış. Yahu, aynı ayda aynı rakamla birlikte
ithalat da açıklanıyor arkadaşlar, ithalattaki artış
yüzde 55, tüm zamanların en yüksek ocak ayı ithalatı ve
ihracat dediğiniz şey yüzde 17 artıyor, ithalat yüzde 55
artıyor, bundan hiç bahsedilmiyor; sanki bu, ülkenin ithalatı
değil, sanki bunun için biz döviz vermeyeceğiz. Ne oldu rekabetçi kur
politikası, bana birisi söylesin. Burada bütün arkadaşlar söylüyordu,
işte Kur şöyle olacak, ihracat böyle coşacak. diye,
coşmadı. Olmaz dedik, yanlış yapıyorsunuz dedik,
Türkiyeyi getirdiğiniz nokta burası. Sonra Türkiye Ekonomi Modeli
dedikleri model de çöktü çünkü bunun dayandığı yer şuydu:
Güya Türkiye cari fazla verecekti. Ya, geçmişte de bunlar
yaşandı, üç ay cari fazla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Usta, son kez açıyorum.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Çok
teşekkür ederim Başkanım, bitireceğim.
Geçmişte de bu cari
fazlalar verildi, bunlar konjonktürel cari fazlalardır, bunlar kriz cari
fazlalarıdır. Üç ay cari fazla verdik diye bütün bir modeli,
enflasyonla mücadeleyi cari fazla üzerine kurdular, kasım ayından
itibaren cari açık verdi. Şimdi, aralıktaki cari
açığı göreceğiz, çok yüksek bir cari açık
çıkacak; tekrar, ocaktaki cari açığı göreceğiz
Dolayısıyla, ne yaptığını bilmeyen bir iktidar
bugün Türkiyeyi yönetiyor ve bu sefaletin sebepleri de budur. Türkiye
yoksulluğu tarihinde hiç bu kadar çok konuşmadı. Elektrik
faturalarının bu kadar çok konuşulduğu -dininize,
imanınıza, soruyorum ya- bir vakit daha hatırlıyor musunuz?
Elektrik faturasını ödeyemediği için bugün esnaf iş yerini
kapatıyor, Türkiyeyi bu hâle getirdiniz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Yedi yüz yıldır salgın ilk kez geliyor.
ERHAN USTA (Samsun) Bunun
yurt dışı, uluslararası fiyat artışlarıyla
alakası yok. Dörtte 1lik etki oradan geliyor, dörtte 3lük etki sizin
yanlış yönetiminizden kaynaklanıyor, kuru tutamamanızdan
kaynaklanıyor, saçma sapan politikalarınızla kurun buralara
kadar gelmesinden kaynaklanıyor, BOTAŞın doğal gaz
alım sözleşmelerini zamanında yenilememesinden
kaynaklanıyor. 170 dolara alabileceğiniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Cümlemi
bitireyim o zaman, açmasanız da.
doğal gazı
eğer bin dolara almak zorunda kalırsanız bugün fatura elbette
böyle çıkar. Bir de millete şey deniliyor: Sizin
faturalarınızı biz ödüyoruz, devlet üstleniyor. Sizin
yanlışınızın faturasını millet üstleniyor.
Teşekkür ediyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ediyorum Sayın Usta.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Fransa
Dönem Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022
tarihlerinde Fransanın başkenti Pariste düzenlenecek olan ortak
dış ve güvenlik politikası ve ortak güvenlik ve savunma
politikası konulu parlamentolar arası konferansa katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1860)
10/2/2022
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi
Fransa Dönem Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat
2022 tarihlerinde Fransanın başkenti Pariste ortak dış ve
güvenlik politikası ve ortak güvenlik ve savunma politikası konulu
parlamentolar arası konferans düzenlenecektir.
Söz konusu konferansa
katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2nci ve 9uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Şentop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.17
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
İYİ Parti Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İYİ Parti Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve
arkadaşları tarafından, Ispartada yaşanan elektrik
kesintilerinin nedenlerinin araştırılarak
vatandaşların yaşadıkları mağduriyetlerin
giderilmesi ve kesintilerin tekrar yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 7/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili Aylin
Cesur ve 21 milletvekili tarafından, Ispartada yaşanan elektrik
kesintilerinin nedenlerinin araştırılarak
vatandaşların yaşadıkları mağduriyetlerin
giderilmesi ve kesintilerin tekrar yaşanmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 7/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 15/2/2022 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Isparta
Milletvekili Sayın Aylin Cesur.
Buyurun Sayın Cesur.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz yaz
söndürülemeyen orman yangınlarının, Kastamonu Bozkurttaki sel
felaketinin, Isparta Yalvaçtaki su kesintilerinin ve İstanbul
Havalimanındaki kar esareti rezaletinin ardından, geçtiğimiz
hafta Ispartamızda cumhuriyet tarihi boyunca eşi benzeri
görülmemiş olan bir rezalet daha yaşandı ve bunun altındaki
imza size ait.
21inci yüzyılın
Türkiyesinde koca bir şehir, 8 ilçesi ve köyleriyle beraber, 113 bin
abonesi ve 188 köyüyle aşağı yukarı yedi güne varan bir
elektrik kesintisiyle soğuğa ve karanlığa terk edildi. Bu
afet, ihmallerle, beceriksiz, öngörüsüz bir yönetim anlayışıyla,
insan eliyle hazırlanmış bir afettir. 30 santim karda
boğulmuştur Isparta; kesintilerin, yoklukların,
kuyrukların, beceriksiz yönetimlerin Türkiyesindeki Ispartamızda
yaşanan bu afet bir beceriksizlik vesikası olarak sizin
alnınıza yazılmıştır. İşte bu teklif,
bugünkü Araştırma komisyonu kuralım. teklifimiz bu
vesikayı alnınızdan silme teklifidir.
Isparta halkının
problemlerini dile getirdiğimizde Ispartanın AK PARTİli
Belediye Başkanı bizi bilgi kirliliği yapmakla, Ispartanın
AK PARTİli Milletvekili Sayın Bilgiç ise kirli siyaset yapmakla
suçladı. Siyasetin kirli yapıldığı doğrudur; biz
de burada işte o kiri temizlemeye çalışıyoruz değerli
arkadaşlar ve eğer bir bilgi kirliliği varsa bugün her şeyi
burada anlatacağız ve bilgi kirliliği temizlenecek. Neden
Akdeniz Bölgesindeki Ispartamızda vatandaşlarımız
günlerce elektriksizliğe ve soğuğa maruz kaldılar,
anlatacağız burada ve Ispartamız göller bölgesinde, doğu
illerimizdeki gibi kar görmez pırıl pırıl bir
şehirken, gören yerlerde de zaten -Doğu Anadoluda ya da
Uludağda da- elektrik kesilmezken karla beraber, yirmi dakika
uzaklıktaki Burdura da aynı karın yağmasına
rağmen orada da olmazken bu sorun, neden sadece Ispartada afet
yaşandı? Bunun altını çiziyorum. Neden trafolar
patladı, neden elektrik direkleri yıkıldı, neden kablolar
koptu? Hepsinin cevabı belli: İhmal, plansızlık ve umursamazlık
bunun cevabı. Yatırımların zamanında
yapılmaması, iktidarın üzerine düşen denetleme görevlerini
yapmaması ve yanlış özelleştirmelere kadar uzanan bir
beceriksizlik hikâyesi bu.
Ispartamızın
elektriği 2013te özelleştirildi. Verilen şirket, Cengiz ve
Limak ortaklığındaki Akdeniz Elektrik Dağıtım
Şirketi yani malum 5li. 2013ten bu yana şirket gerekli
yatırımları, bakımları yapmamış, AK
PARTİli Belediye Başkanı gerekli iyileştirmeleri talep
etmemiş; iktidar özelleştirmelere uygun kanunu geçen seneye kadar
yapmamış, bu şirketi denetleyen olmamış; elektrik
hatları yer altına alınmamış, kabloların ve
iletim hatlarının bakımları yapılmamış ve
çürümüş, elektrik hatlarına yakın ağaçlar
budanmamış, açıktaki elektrik hatları maksimum kar
taşıma kapasitesine göre yenilenmemiş; Belediye
Başkanı yatmış, Enerji Bakanı uyumuş, şirket
vatandaşa sadece ve sadece her gün artan zamlarla fatura kesmiş.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Belediye Başkanı yoktu bile, biz gittik.
AYLİN CESUR (Devamla) -
Denetleme istenmiş, dağıtım şirketi devleti mahkemeye
vermiş; EPDK elektrik dağıtım şirketlerine 4 milyar
liraya yakın ceza kesmiş, sadece yüzde 4ü ödenmiş. EPDK raporu
var mı? Denetleme raporu var mı? Bunu buradan soruyorum.
Bakın, bunların
hepsi Sayıştayın 2019 raporunun 12nci ve 2020 raporunun 9uncu
bulgusunda var değerli arkadaşlar. Şimdi deniyor ki: Devletin
şebeke yenilemesi için verdiği ödenekle masa, koltuk
alınmış, Antalya ve Burdur'a ise yatırım
yapılmış. Deniyor ki: Kalifiye elemanlar işten çıkarılmış,
olanların sayısı çok azalmış, teknik ekip
ihtiyacı karşılayamayacak kadar küçültülmüş. Ve deniyor ki:
Valilik kriz masasını geç kurmuş, belediyeyle koordineli
çalıştırılamamış ve belediye kara geç müdahale
etmiş ve kar buzlanmaya döndükten sonra müdahale etmiş. Hepsinin
araştırılması, sorumluların tespit edilmesi ve vatandaşın
zararının 1 kuruşu kalmayana kadar devlet tarafından
karşılanması gerekiyor. Vatandaşlarımız günlerce
elektriksiz kaldı, yolları kapalı kaldı, iki gün
suları kesildi, doğal gaz çalıştırılamadı,
elektrikli sobalar yakılamadı; telefonsuz, internetsiz şekilde,
yaşlısıyla, çocuğuyla, hastasıyla, oksijen tüpüne
bağlı olanıyla, evde Covid-19 tedavisi olanıyla Isparta
halkı yapayalnız donmaya terk edildi. Buzdolapları eridi,
erzaklar ziyan oldu; elektrikli aletler gelip giden elektrikle, faz
değişiklikleriyle bozuldu, büyük zararlar oldu; üretim durdu,
atölyeler çalışmadı; elmaların depolandığı
soğuk hava depoları zarar gördü, elmalar çürümeye terk edildi.
Vatandaşların zararlarının devlet tarafından derhâl
tazmin edilmesi lazım. Şimdi, devlet şirketten kendisi tazmin
etmeli, vatandaş bir de şirketle yıllarca sürecek hukuki
mücadele içerisinde bırakılmamalı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla)
Denetleme görevini yapmayan Hükûmet, en azından bunu yapmak zorunda.
Ispartanın acilen afet bölgesi ilan edilmesi lazım. Yoksa, işte
kirli siyaset budur.
Bizi bu olayları gündeme
getirmekle suçlamanız nafile. Vatandaş ne
yaşadığını biliyor. İlk günden, ben sabaha kadar
süren şikâyetleri vatandaştan aldığımda, derhâl sahada
arkadaşlarımla beraber olayın içerisindeydim. Belediye
Başkanı, o sırada Azıcık kar bu, yağar geçer,
bir iki günde elektrik geri gelir. dedi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kapalı pazar yeri çökmüş kardan.
AYLİN CESUR (Devamla)
Bir iki gün gitti sadece. dedi. Ben Bakanı aradım ama Bakan
telefonuma çıkmadı. Hemen ilk gün soru önergesi verdik İYİ
Parti olarak ve verdiğim önergeden sonra bu konu ulusal basına
taşınınca ve sosyal medyada bu işi Türk milleti
sahiplenince bizzat Bakan Bey, ancak onun üzerine, bir zahmet kalktı
Ispartaya geldi. Bakan Bey Ispartaya geldiğinde Belediye
Başkanı dedi ki: Ortada bir afet falan yok ama bakın koskoca
Bakan buraya gelmiş. Şimdi, geldi de ne yaptı? Bizim kriz
masasında Validen bir numaralı kişiler
aracılığıyla aldığımız bilgiye göre,
şirket buna sadece 130 kişiyle müdahale ediyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla)
Sayın Başkan, çok önemli, bir dakika daha rica edeceğim.
BAŞKAN
Selamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla)
Sağ olun.
Ancak işte 600
kişiye ondan sonra çıkarıldı. Biz ortalığı
kaldırmasak acaba ne olacaktı? Enerji Bakanı Bir ay
faturaları erteliyoruz. dedi çıktı ve helallik istedi
sıkılmadan.
Bakın, elektrik
dağıtım faaliyetleriyle ilgili, 6446 sayılı Kanunun
9uncu maddesinde, aynı kanunun 15inci maddesinde Denetim görevi Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığındadır. diyor. Görev
yapmamışsınız. Beceremiyorsanız, sorun çözemiyorsanız
istifa edeceksiniz, o koltukları işgal etmeyeceksiniz. Isparta
halkı size hakkını helal falan etmiyor.
Genel
Başkanımızın talimatıyla Ispartaya gelen Genel
Başkan Yardımcımız ve milletvekilleriyle sahada her yerde
dolaştık ve çözüm önerilerimizi sunduk. Diyoruz ki: Ispartada afet
bölgesi ilan edin, kanun teklifi verdik, indirin Genel Kurula. Diyoruz ki: Bu
araştırma önergemize evet deyin. Deyin ki Sayıştay
araştırma yapabilsin; Meclis Başkanlığının
böyle bir yetkisi var, bunu çalıştıralım, denetleme
yapılsın.
Türkiyeyi hizmete,
elektriğe, suya kavuşturmuş Barajlar Kralı Süleyman
Demirelin memleketi Isparta, hakkını size helal etmeyecektir. Ve
ampuller Ispartada tek tek sönmektedir, Türkiye genelinde de ampuller
sönecektir; Isparta bunu unutmayacaktır. Alnınıza yazılan
bu vesikayı gelin, bu araştırma önergemizi kabul ederek
kaldırın kendi alnınızdan.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Cesur.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Kenanoğlu.
Buyurun Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Ispartada yaşanan
elektrik kesintisinin sebeplerinin araştırılması üzerine
verilmiş araştırma önergesi üzerine söz aldım.
Şimdi, Ispartada 4 ile
7 gün arasında süren elektrik kesintisi oldu ve o kar kış
günlerinde vatandaşlar oldukça sıkıntı yaşadılar
ve bir vatandaş da yaşamını yitirdi. Şimdi, vatandaş
yaşamını yitirdi, bu vatandaşın
yaşamını yitirmesiyle ilgili olarak ilk önce bir açıklama
yapıldı ve denildi ki: Bu vatandaş, kalp krizi geçirerek
yaşamını yitirmiştir. Kaymakam, bizzat aileyi
çağırarak bu açıklamayı yaptırıyor.
Arkasından ölüm belgesi yayınlanıyor ve adli tıp
raporlarına göre bu vatandaşın donarak yaşamını
yitirdiği ortaya çıkıyor ve bütün bu sürecin sorumlusu,
müsebbibi tabii ki sizsiniz.
Şimdi, Türkiyede
elektrik dağıtım işi, 2009 yılından itibaren
özelleştirme programına alındı ve 21 özel şirkete 21
ayrı bölgede devredildi. Bu özelleştirme yapılırken
şöyle övgüyle anlatıldı bu
Bugün hani konuşmalar
yapılıyor ya burada da güllük gülistanlık pembe tablolar
çiziliyor, ekonomi çok iyi, hiçbir sıkıntı yok, ülke refah
içerisinde filan diye anlatılıyor ya; o zaman da bu
özelleştirmeler şöyle savunuldu: Elektriğin daha kaliteli ve
ucuz şekilde vatandaşa ulaştırılması için bu
özelleştirme yapılıyor. Şimdi, gelinen noktada durumun hiç
de böyle olmadığını Isparta örneği bize çok açık
bir şekilde göstermiştir. Bu firmalar, yandaş firmalardır;
yandaş firmalara dağıtılmış ve bunlar sadece
fatura keserek tahsilatçılık yapmıştır ve üzerlerine
düşen yükümlülükleri yerine getirmemektedirler. Şimdi, Ispartada
yaşanan durumun kendisi de böyledir yani hiçbir şekilde ne trafolar
ne hatlar, yapılması gereken bakımlar, yapılması
gereken teknolojik yenilikler; bunların hiçbiri
yapılmadığı için de böyle oluyor.
Şimdi, aynı
şey Türkiyenin tüm bölgeleri için geçerli, sadece tahsilatçılık
yapıyor bu dağıtım şirketleri, bu yandaşlar ve
üzerlerine düşen yükümlülükleri hiçbir şekilde yerine getirmiyorlar.
Pandemi sürecinde bunlar daha çok kazansın diye, hani elektrik
kazanımlarında düşüşler oldu diye bunlara verilen
fiyatlarda indirimler yapıldı ve bu, vatandaşa
yansıtılmadı. Hani diyorlar ya Bunların şu kadarını
biz ödedik. diye, tamamı palavra, tamamı bir algı oyunundan
başka bir şey değildir. Sadece elektrik dağıtım
şirketlerinin kârlarını artırabilmek için, onların
pandemi sürecinde mağdur olmamaları için güya. Yapılan
indirimlerin tamamı, elektrik dağıtım şirketlerinin
işine yarayan indirimlerdir, hiçbiri vatandaşa
yansıtılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Vatandaşa yapılan sadece, işte Ispartada
olduğu gibi ötelemek, ertelemek. Yani faturayı şimdi değil
de bir ay sonra
Bir ay sonra ne olacak? Katlamalı bir şekilde iki
ayın faturasını birlikte ödeyecek yani. Sanki bir
iyileştirme mi söz konusu, bir af mı söz konusu, bir muafiyet mi söz
konusu? Bunların hiçbiri yok. İşte, bütün bunların tabii ki
de araştırılması gerekiyor.
Bir de şöyle bir
şey var: Yani halkın sorunlarını dile getirdiğimiz
zaman, burada muhalefet milletvekillerinden herhangi birisi dile getirdiği
zaman, bu konularda gündem oluşturduğu zaman hemen bir şey ezberlemişsiniz,
işte, efendim, ne yapıyorsunuz: Bunun üzerinden siyaset
yapılmaz. işte Halkın mağduriyeti. Ya, mağdur eden
sizsiniz. Yani halkı mağdur etmişsiniz, vatandaş sözünü
ulaştırabileceği yer bulamıyor, muhalefet milletvekillerine
ulaşıyor, biz de bunları dile getiriyoruz. Ondan sonra onun
üzerinden de siz burada algı yapıyorsunuz. Bunların hiçbirini
kabul etmiyoruz ve araştırma önergesini desteklediğimizi
belirtiyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Balıkesir Milletvekili Sayın
Ahmet Akın.
Buyurun Sayın Akın.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN
(Balıkesir) Sayın Başkanım, teşekkürler.
Değerli arkadaşlar,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, insanlarımız isyan ediyor, Türkiye'nin her
noktasında isyan ediyor, siz de çıkıyorsunuz Zam yaptık.
diye zammı fedakârlık olarak anlatıyorsunuz. Fedakârlık.
diyorsunuz, zam yapıyorsunuz, bir de suçu muhalefete atıyorsunuz,
bunu anlamak imkânsız. Bakın, sanki iktidarda değil,
muhalefettesiniz. Aslına bakarsanız vatandaşın nezdinde,
çarşıda, pazarda, sokakta muhalefete düşmüşsünüz, sadece
biz seçim gününü bekliyoruz. Şunu rahatlıkla söylemem lazım:
Kademeli tarife dediniz, Zamsız olsun. dedik, efendim Zamsız
şekliyle 230 kilovata çıksın. dedik vesaire. Şimdi, daha
iki ay geçmedi ikinci değişiklikler gündemde, yani
yönetemediğinizin bir göstergesi.
Değerli milletvekillerimiz, Ispartada
yaşanan olaylar büyük bir skandaldır açık ve net olarak. AK
PARTİ maalesef, bakın, maalesef yanlış politikaları,
denetlemeyen sistemi, kontrol edilmeyen konular olduğundan dolayı
vatandaşımızı kar altında ve karanlıkta
bırakmıştır; bu, kabul edilemez. Sorumluluğu
dışarıda değil, sorumluluğu kendinizde aramanız
lazım, net. Neden? Çünkü iktidardasınız, işinize
geldiği zaman iktidarda gibi konuşup işinize gelmediği
zaman muhalefette gibi konuşarak kurtulamazsınız.
2022 yılında,
21inci yüzyılda 500 bin nüfuslu koca kenti karanlıkta
bıraktınız. Ya, başka bir ülkede olsa ne yönetim kalır
ne bakan kalır hepsi istifa eder. Sizde neden öyle bir erdem yok? Böyle
bir şey olabilir mi? 21inci yüzyıldasınız,
denetlememenizin sonucunda vatandaşlarımız sıkıntı
çekmiş, siz hâlâ Sorumlu, muhalefet. diye komedi filmi yapıyorsunuz.
Bakın, AK PARTİnin Genel Başkanı Sayın Erdoğan
Sizin zamanınızda mum lambası vardı. dedi, yani
söyleyeceğim Allahın tokadı yok, yirmi dört saat sonra ne oldu?
Mumla ve gaz lambasıyla tanıştırdınız memleketi.
Nerede? 500 bin nüfuslu Ispartada. Kabul edilemez.
Kesintilerin nedeni,
özelleştirilen dağıtım altyapısının
bakımsız kalması ve yetersiz denetlenmesidir. Otuz kırk
yıl öncesinden kalan ağaçtan direkler var. Bakın, bu direklerin
bakım onarım çalışmaları periyodik olarak
yapılmış mıdır mesela? Bunun cevabının
verilmesi lazım. Bunu ne bilen var, ne de doğru dürüst bir denetim
yapan var. Ispartaya gerekli yatırımların
yapılmadığı, yatırımların yetersiz
olduğu açık ve net ortada. Bu sadece Isparta için de geçerli
değil, diğer illerde de yaşayabiliriz. Bakın, geçen
yıl 200 bin hanede kesinti oldu. Yani bu durum Türkiyede kronik bir
duruma dönüşmüş düzeyde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AHMET AKIN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bunu sadece biz söylemiyoruz,
Enerji Bakanı Sayın Fatih Dönmez de söylüyor.
Son bir aydaki enerjideki
skandallarınızı bir anlatalım. Bakın, başta
elektrik olmak üzere enerjide fahiş zamlar yaptınız, doğal
gazda arz güvenliğini sağlayamadınız, sanayide üretimi durdurdunuz,
şalterleri indirdiniz. Son olarak, 500 bin nüfuslu koca kenti elektriksiz
bıraktınız.
Türkiyede bir enerji
buhranının yaşandığı açık ve net
ortadadır. EPDKnin asli görevleri arasında, dağıtım
şirketlerinin faaliyetlerinin kabul edilmeyecek düzeyde aksatılması
durumunda yaptırım uygulamak var. Biz EPDKye bu konuyla ilgili
şikâyet dilekçemizi verdik ve vatandaşlarımızın da
mağduriyetleri var. Bunların da hemen ödenmesi lazım.
Ispartada yaşanan
olayı tüm Türkiyede yaşamamak için hemen seçim istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Hodri meydan, getirin seçimi,
gösterelim size millete nasıl hizmet edilir.
Teşekkür ederim. (CHP ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Isparta Milletvekili
Sayın Mehmet Uğur Gökgöz.
Buyurun Sayın Gökgöz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Isparta) Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Gazi Meclisimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
3 Şubat Perşembe
günü Isparta ilimizde, seçim bölgemde sabah saat yedide başlayıp da
on bir saat süren, aralıksız devam eden bir kar
yağışına maruz kalınmıştır. Yoğun
kar yağışı ve buzlanmayla beraber hatlarımızda,
enerji nakil hatlarımızda kopmalar, dolaşmalar ve muhtelif
arızalar meydana gelmiştir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bursaya da yağıyor ama hiç böyle şeyler olmuyor yani.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Alçak ve orta gerilim hatlarında kopmalar meydana
gelmiştir, doğrudur.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Kar her yere yağıyor, Uludağa da yağıyor.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Evet, kırk beş günde, ortalama kırk beş günde
meydana gelecek olan yağış, on bir saatte Ispartamıza
yağmıştır. Biz tabii, yağan yağışı
rahmet olarak görüyoruz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Ya, Allah niye akıl vermiş insana? Allah niye akıl
vermiş acaba insana?
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Evet, kıymetli arkadaşlar, kar
yağışının yoğunluğuyla beraber,
Valiliğimiz, Belediyemiz ve ilgili kuruluşlarımız bununla
beraber kriz masası oluşturmuşlar.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Tedbiri almıyorsun. Tedbiri orada aldıracaksın.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Biz de Meclis Başkan Vekilimizle beraber cuma günü sürekli
sahadaydık. (CHP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Belediye Başkanı neredeydi? Yollar kapalıydı yollar, ara
sokakların hepsi kar deryası.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Bakın, bizler her zaman Isparta halkının içerisinde
geziyoruz, Isparta halkıyla da beraberdik. Dolayısıyla İl
Özel İdaremiz
204 köyümüzde de hiçbir köy yolu kapanmamıştır;
bunu da özellikle ifade etmek istiyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sayın Vekil, yolu bulamadık Ispartada. Pazar yerini
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Evet, kıymetli arkadaşlar,
Kıymetli dostlar, 61
çalışan, Enerji Bakanımız ve ilgili
arkadaşlarımızla beraber 653 kişiyle sahada, arazide
arızalara müdahale edilmiştir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bizim gittiğimiz mahallelerde daha elektrik yoktu pazar günü.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Direklere çıkan, trafoya giren, arızayı tespit edip
arızanın merkezinde müdahale eden sayısı 653tür.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Nasıl tespit ettiniz? Pazar günü elektrik yoktu gittiğimiz
mahallelerde.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Bizi sevindiren şudur: Bu müdahale eden
arkadaşlarımızın hiçbirinin burnunun
kanamamasıdır. Dolayısıyla evet, bir mağduriyet
yaşanmıştır; doğrudur. (AK PARTİ
sıralarından Geçmiş olsun. sesleri)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Yalvaçta adam donarak öldü; yazık!
ERHAN USTA (Samsun) Yok,
yok, yaşanmadı ya; yaşanır mı hiç! Böyle bir şey
yaşanmadı!
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Ancak gaz akışında, gaz veriminde hiçbir
aksaklığa sebep verilmemiştir.
AYLİN CESUR (Isparta)
Bir şey yok. mu dediniz? Yani Bir şey yok. mu diyorsunuz?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Millet donmuş, ocaklarda su ısıtarak
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Millet ocaklarında su ısıtarak
ısınmış Sayın Vekil.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Dolayısıyla, Isparta halkına gelip yemek
dağıttınız; engel olmadık, ocaklar kaynadı,
milletimizin de yemekleri kaynadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Millet ocaklarda su ısıtarak ısınmış.
AYLİN CESUR (Isparta)
Sorun yok. mu diyorsunuz Sayın Vekilim? Isparta halkı dinliyor
sizi.
BAŞKAN Tamamlayalım
lütfen.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Dolayısıyla kıymetli arkadaşlarım, 13
ilden 653 arkadaşımız gelip Ispartamızda
arızanın giderilmesi noktasında bizatihi görev
almışlardır.
Bu vesileyle, olayın
gelişmesinden bugüne kadar bizlerle kriz masasında sürekli olarak
beraber olan Enerji Bakanımız Sayın Fatih Dönmeze,
İçişleri Bakan Yardımcımıza, Enerji Bakan
Yardımcımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilimiz
Süreyya Sadi Bilgiçe, Isparta Belediye Başkanımıza ve
ekiplerine
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
O mu yaptı, olmayan belediye başkanı mı yaptı?
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla)
İl Özel İdaremize, AFAD Başkanımıza ve
TEDAŞ Genel Müdürümüzle beraber TEİAŞ Genel Müdürümüze,
Tarım ve Orman ile ayrıca, DSİ Bölge Müdürlüklerimize, İl
Genel Meclisi Başkanlığımıza huzurlarınızda
teşekkür ediyorum.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Mehmet Cengize, Mehmet Cengize?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Mehmet Cengize teşekkür etmediniz.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Evet, Isparta halkı bir mağduriyet yaşadı,
doğru.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Yahu, Cengizi unuttun, Mehmet Cengizi!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Unuttun Mehmet Cengizi, Mehmet Cengize teşekkür etmedin!
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Hukuk devletinde yaşıyoruz; hukuk, gerekeni mutlaka
yapacaktır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Milleti karanlığa gömen Cengize teşekkür edin!
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
AYLİN CESUR (Isparta)
Özür dileyin, özür dileyin!
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Sorumlu olan enerji firması ise de enerji firmasından da
gereken mutlaka tahsil edilecektir diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
AYLİN CESUR (Isparta)
İhmal ettik. deyin; komisyonu kuralım, gelin, komisyonu
kuralım. Kuralım komisyonu, gelin, denetleyelim,
araştıralım.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Bu vesileyle
.
Aylin Hanım, kriz
merkezine gelmediniz
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Kürkünü giymiştir o soğukta. Beyaz kürkünü mü
giymişti yine?
BAŞKAN Sayın
Gökgöz, teşekkür ediyorum.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Dolayısıyla, kıymetli milletvekili
arkadaşlarımız Isparta sokaklarında gezdik. diyorlar.
AYLİN CESUR (Isparta)
İyi niyetinizi gösterin, iyi niyetinizi gösterin.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Sadece fotoğraf çektirdiniz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta)
Yazıklar olsun, yazıklar olsun! İsim ver, isim ver; söz
isteyeceğim, isim ver. Kim fotoğraf çektirmiş, isim ver!
Yazıklar olsun!
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) İnsanların sorunlarıyla bizatihi ilgilenmediniz.
Dolayısıyla, Isparta Milletvekili olarak ben, milletimizin ferasetine
bırakıyorum.
BAŞKAN Sayın
Gökgöz, teşekkür ediyorum.
Lütfen
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Devamla) Böyle bir afetin bir daha yaşanmaması adına,
huzurlarınızda sevgiyle saygıyla muhabbetle selamlıyor,
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir)
Şu anda Isparta sizden elektrik almıyor Sayın Vekilim.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Alamıyor, alamıyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Sandıkta alırsınız elektriği, hiç merak etmeyin.
AYLİN CESUR (Isparta)
Isparta halkı hakkını helal etmez Vekilim. Gel, gel; kabul et,
komisyon kuralım, gel, araştıralım ne olmuş.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bilgiç.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, Sayın Aylin Cesur,
konuşmasında ismimi de vererek bir sataşmada bulunmuştur ve
kendilerini kirli siyaset yapmakla suçladığım basın açıklamasına
atıfta bulunmuştu. O yüzden, sataşmadan, iki dakika söz
istiyorum.
AYLİN CESUR (Isparta)
Sizin basın açıklamanıza ithafen söyledim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Fakat bu sataşma sözünü unutmayın bize söz verirken. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Her zaman veririm size.
BAŞKAN İki dakika
kürsüden, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Isparta Milletvekili
Aylin Cesurun İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki Ispartada,
hakikaten vatandaşlarımız ciddi anlamda mağdur oldu.
Bilhassa doğal gazla ısınan yerlerde elektrik kesintilerinden
dolayı kombilerin çalışmamasından kaynaklanan çok ciddi bir
mağduriyet oluştu ve hani, tamamı dört gün değil ama
peyderpey de olsa 4üncü gün şehir merkezindeki bütün mahallelerde
elektrikler yanar hâle getirildi.
Ben burada söz aldım;
aslında sataşma değil. Doğru, ben o ifadeyi kullandım,
onu söylememin sebebi de şuydu: Orada bir kriz masası vardı;
oluşturulmuştu, kurulmuştu. Ben, milletvekillerimizin, arkadaşlarımızın,
Ispartaya geldiklerinde önce -vatandaşın arasına tabii ki
gidecekler ama- oraya gelip Ne oluyor, ne bitiyor? Sorunun gerçek
kaynağı nedir yani vahameti nedir? diye, hani, bunları
öğrenmelerini, orada bize, o konuda yardımcı
olmalarını, destek olmalarını, tabii ki manen bizimle
beraber olmalarını arzu ederdim. Onun için ifade ettiğim bir
sözdür bu ve hakikaten, yanlış olduğunu da düşünmüyorum.
Eğer, burada bir afet hâli var ise bize düşen sorumluluk, bununla hep
beraber mücadele etmenin yollarını aramaktır.
İkinci
AHMET KAYA (Trabzon)
İstanbulda olunca
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Arkadaşlar, İstanbulun
hesabını Isparta üzerinden görmeye kalkmayın, ikisi
bambaşka bir şey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani bu rövanşist yaklaşımla bir yere
gidemezsiniz. Bakın, İstanbulda sizin
tartıştığınız şey, yağan kar
olmadı, Sayın İmamoğlunun yediği balık oldu.
Farklı şeyleri konuşuyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Ya, adam ne yapsın, aç mı kalsın? Yiyecek tabii.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Isparta Belediye Başkanı ne yedi? Üç gün boyunca ortalıkta
yoktu Isparta Belediye Başkanı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Akşam yemeğini yemeyecek mi adam? Hay Allahım ya Rabbim!
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Bakın
Efendim, süreme uzatma rica
edeceğim.
BAŞKAN Başka bir
şey yeseydi sıkıntı olmaz mıydı?
Sataşmadan söz uzatmıyoruz
biliyorsunuz.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Biliyorsunuz, vaktim
Bir dakika uzatma rica
ediyorum.
BAŞKAN Peki, bir
dakika daha veriyorum ama usul hâline gelmesin lütfen.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Çok teşekkür ediyorum
anlayışınıza.
NİHAT YEŞİL
(Ankara) Siz ne yediniz, aç mı kaldınız Başkan?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Haram yemedi, balık yedi ya! Haram yemedi ya!
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Müsaade eder misiniz lütfen, rica ediyorum.
NİHAT YEŞİL
(Ankara) Isparta Belediye Başkanı neredeydi? Ispartada Bakanlar
bir şey yemedi mi Sayın Başkan?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Sayın milletvekilleri, burada, hakikaten
baktığınızda, ortalama hatlarda yılda 1.100
arızanın olduğunu görüyorsunuz. Günde ortalama 3 arıza var
iken sadece on bir saatlik kar yağışı ve oluşan buz
kütlelerinden dolayı
Ki ölçümleyemediler, bu doğrudur yani Akdeniz
Elektrik, kar yağışından sonra hakikaten bu işin
boyutlarını ölçümlemekte biraz zorlandı ama sonrasındaki
tespitlerde 12 binin üzerinde arıza olduğu tespiti geldi. Yani,
burada, bu buzlanmaları sahada görmek lazım, o alanlara çıkmak
lazım; yani greyderler değil, göndermiş olduğumuz paletli
dozerlerin dahi trafo merkezlerine ulaşamadığı, Davraz Dağında
karın 2 metreye ulaştığı bir afet hâlinden bahsediyoruz.
O yüzden bunun üzerinde tepinmenin hiçbirimize faydası yok.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) Çok ayıp ya, çok ayıp ya!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun)
Şimdi, Sayın Başkan, hem Uğur Bey hem de Süreyya Bey,
konuşmacımıza açık sataşmada bulunmuştur.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl)
Süleyman Demirelin naaşını üşüttünüz, utanın,
utanın!
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Sen utan, sen!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade eder misiniz, duyamıyorum.
ERHAN USTA (Samsun)
İsterseniz ne olduğunu söyleyeyim, Fotoğraf çektirdiniz,
gelmediniz. dedi Uğur Bey, Süreyya Bey de Kriz masasına gelmediniz,
sahada dolaştınız. dedi.
BAŞKAN Sahada
olmadıklarını da söyledi.
ERHAN USTA (Samsun) En
sonda da tepinmek diye hiç de kibar olmayan bir ifadede bulundu.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Cesur, buyurun.
Evet, süreniz iki dakika.
2.- Isparta Milletvekili Aylin Cesurun, Isparta Milletvekili Mehmet
Uğur Gökgözün İYİ Parti grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında, Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYLİN CESUR (Isparta)
Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla)
Çok üzülerek karşılıyorum değerli Isparta
milletvekillerinin, Ispartayı cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş
bir rezalete, kendilerinin imzasıyla atılan bu felakete sebep
olduktan sonra hâlâ bizi suçlamalarını.
Şimdi, bakın, kirli
siyaset yapmakla suçladılar ya, işte biz, bu kiri temizlemek için
buradayız. Şimdi, bir vekil Bizim sahada olduğumuzu, kriz
masasına gelmediğimizi. söylüyor, diğer vekilimiz Uğur
Gökgöz de diyor ki: Fotoğraf çektirdiler. Evet, biz sokağa
çıktık, dolaştık. Genel Başkanımızın
talimatıyla, Genel Başkan Yardımcımız ve
milletvekillerimiz geldi, yıkılan pazar yerine gittik -sizin gidip
gitmediğinizi bilmediğim- besi yerlerini dolaştık, Yakaören
köyüne gittik, köylere gittik, sokaklara gittik; evet, vatandaş biz
oradayken bizim dolaşmamızı çekmiş, basın
peşimizden dolaşmış, ulusal basına bir gün önce
verdiğim soru önergesi çıkmıştı zaten. Şimdi,
buna verilecek cevap bu ama daha önce de Kriz masasına davet beklenmez,
gelir. demişti sayın milletvekilimiz. Ona şöyle bir cevap
vermem lazım, Isparta halkına bugüne kadar söylemedim, bunu
bilsinler: Bakın, Çandırda bir orman yangını oldu; biz
yangına gittik, bir kriz masası kurulmuştu, devlet
oradaydı, Vali oradaydı, sayın Isparta milletvekili
oradaydı.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Benden bahsediyorsunuz.
AYLİN CESUR (Devamla)
Biz, orada, 3 tane yanan evin, 3 tane yanan evin
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Yani benden bahsediyorsunuz değil mi orada?
AYLİN CESUR (Devamla)
Yangındaki bir evin sahibi vatandaşın problemini kriz
masasına giderek Sayın Valiye ilettiğimde, ağlıyor
Sayın Valim dedim. Yaşlı teyzenin eviyle alakalı
maruzatını kendisine ileteceğimi söylediğimi ve bunu söylediğimde
Sayın Vali, sayın milletvekilinin yanında dedi ki: Siz de
beraber oturup ağlasaydınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Yuh! Yazıklar olsun, yazıklar olsun! Bu kadar olamaz!
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Yuh, yuh!
AYLİN CESUR
(Devamla) İşte, liyakat sahibi midir, atanmış
mıdır? Şimdi, bunu söyleyen insanlarla oturup kriz masası
yapılmaz.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Evet, parti valisi bunlar, atadıkları parti valisi; utanmaz
bunlar!
AYLİN CESUR (Devamla)
Bir pandemi yaşandı, Isparta da pandemide en önde giden iller
arasına girdi. Ben Covid-19u en çok dile getiren milletvekiliyim
biliyorsunuz burada sizlerle beraber ve Ispartada pandemi krizinde AK
PARTİ İl Başkanının ve ortağının il
başkanlarının katıldığı kriz masasına
biz davet edilmedik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Ayıp, ayıp, gerçekten!
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Cesur.
AYLİN CESUR (Devamla)
Valiler eğer devletin valileri olmazsa ve Meclis Başkan Vekilleri
sorumlu oldukları illerin sorumluluklarına sahip çıkmak yerine
kalkıp da siyaset yapmaya kalkarsa bizim
yaptıklarımızı da kirli siyaset olarak yorumlarlarsa bu
kriz masaları kriz masaları değildir.
BAŞKAN Sayın
Cesur, teşekkür ediyoruz.
AYLİN CESUR (Devamla)
Atanmış olanlar devletin değil, iktidarın atanmış
bürokratlarıdır.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Yazık, yazık!
AYLİN CESUR (Devamla)
Bunların hepsini değiştireceğiz. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Cesur, teşekkür ediyorum.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, ismimi vererek
sataşmada bulunmuştur Sayın Cesur. Meclis Başkan Vekili
olarak
BAŞKAN Sizin isminizi
vermedi Sayın Bilgiç, milletvekili dedi.
YAŞAR KIRKPINAR
(İzmir) Başkan Vekili dedi.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Meclis Başkan Vekili dedi, başka var
mı?
BAŞKAN Sayın
milletvekili dedi, Meclis Başkan Vekili mi dedi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Başka var mı?
BAŞKAN Yani Valiye bir
sataşma var ama size bir sataşma yoktu, sizin onun yanında
olduğunuzu söyledi.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Meclis Başkan Vekili olarak direkt beni göstererek
sataşmada bulundu.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Validen vekâlet mi aldın Başkanım? Valinin vekili siz
misiniz? Ispartanın vekili misiniz, Valinin vekili misiniz?
AYLİN CESUR (Isparta)
Size sataşmadım, Valinin söylediğini söyledim, Valinin söylediğini
söyledim.
BAŞKAN Sayın
Bilgiç
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) İşinizi zorlaştırmak
istemiyorum Sayın Akar, iki dakikada bahsedeceğim.
BAŞKAN - Peki,
zorlaştırmayın, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
Sadece iki dakika. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Burada
mevkidaşımız olduğu için bir pozitif
ayrımcılık yapıyorum.
3.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin, Isparta Milletvekili
Aylin Cesurun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, söz verdiğiniz için size teşekkür
ediyorum.
Aynı zamanda Sayın
Aylin Cesur Hanıma da çok teşekkür ediyorum. Kendisi de buradan, ne
zaman bir felaket olsa bizim orada olduğumuzu, sahaya geldiklerinde bizi
orada gördüklerini ifade ettiler, bunu söyledikleri için kendilerine
teşekkür ediyorum.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Tabii olacaksınız.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Bu arada, tabii ki bahsetmiş olduğu hani
o anekdotu ve diyaloğu hatırlamıyorum, onu söyleyeyim. Ama
şunu söyleyebilirim ki
AYLİN CESUR (Isparta)
Ispartayı hatırlıyor musunuz?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Sayın Valimiz, her seferinde, bütün her türlü
sıkıntının içerisinde olduğu durumlarda, her türlü
felakette gayet dirayetli bir şekilde işinin başında olmuştur
ve bu süreci sürdürmüştür.
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Siz de oturup ağlıyor musunuz Valiyle beraber yangın
olunca?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Onun için, kusura bakmayın, Sayın Vali
de
GARO PAYLAN (Diyarbakır)
Onun için mi görevden aldınız?
AYLİN CESUR (Isparta)
Bir vali, milletvekiline, vatandaşının şikâyet ettiği
milletvekiline Oturup vatandaşla ağlasaydın. der mi Sayın
Meclis Başkan Vekili? Der mi bir Vali bunu? Bugüne kadar söylemedim, bunu
bana söylettiniz, siz söylettiniz.
BAŞKAN Sayın
Cesur
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Sayın Cesur, yani Sayın Valinin size
buradan cevap verme şansı yok.
AYLİN CESUR (Isparta)
Hep beraber oradaydık, gazeteciler de oradaydı, hep beraber
oradaydık, kayıtlara giriyor her şey.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Yani size cevap veremeyecek insanları da bu
şekilde rencide etme hakkınız da yok, hukukunuz da yok.
Sayın Vali görevinin
başındaydı, ta ki Covid olduğu ortaya çıkana kadar.
Cumartesi günü -akşamüzeri hatta- Covid olduğu için kendisi konutunda
dinlenmeye çekilmek zorunda kaldı.
ERHAN USTA (Samsun) Vali
muavini yok muydu, niye?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - O hassasiyeti aynı şekilde bizleri de
etrafındaki insanları da korumak adına. Biz, Isparta
halkının
AYLİN CESUR (Isparta)
Üzülmüyorsunuz Ispartaya. Isparta halkı sizi yirmi yıldır
milletvekili seçiyor. Yirmi yıl sizi milletvekili seçti.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) Bakın, Isparta halkının
yaşamış olduğu mağduriyete emin olabilirsiniz ki
sizden çok daha fazla üzüldük, çok daha fazla üzüldük. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYLİN CESUR (Isparta)
O zaman gereğini yapın, gelin kuralım komisyonu. Kurun
komisyonu, Sayıştay araştırsın,
Sayıştayın denetimine girsin.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Çok daha fazla üzüldük
FAHRETTİN YOKUŞ
(Konya) Hani gözyaşların nerede? Ya, Sayın Başkan,
gözyaşlarını göremiyoruz. Üzülmemişsin demek ki,
gözyaşların yok.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) -
onun için de zaten on bir buçukta burada Meclisi
kapattıktan sonra Mehmet Gökgöz kardeşimle birlikte, sabahtan
itibaren orada vatandaşlarımızla birlikte bu sorunu çözmek için
sahadaydık.
AYLİN CESUR (Isparta)
Kuralım komisyonu, Sayıştay denetlesin; kim hatalı
çıkaralım.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Bunu anlamak için de Ispartaya gidip
vatandaşlara sormak lazım ne olup ne bittiğini.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Bence, kim daha çok etkiliyi yarıştırmaktan çok neden
altyapı yatırımları yapılmıyor, bunu
tartışalım.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Onu özel bir seansta anlatırım ben size.
MÜZEYYEN ŞEVKİN
(Adana) Bence bunu tartışmalıyız.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Bence de.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
60a göre
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özkoç.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Isparta Milletvekili Mehmet
Uğur Gökgözün İYİ Parti grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki ve Isparta Milletvekili Süreyya
Sadi Bilgiçin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Efendim, hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkenin bir ilinde
-başka illerde de yağmıştır bu uzun süreli kar-
yoğun bir kar yağışı olmuş ve orada, yine
yandaş bir müteahhide, yandaş bir şirkete ihale edilmiş,
özelleştirilmiş ve hiçbir yatırım
yapılmadığı için on saat kar yağdı diye teller
kopuyor, dört gün elektrik yok, falan filan.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) İstanbul Belediyesini örnek
almışlardır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yani önce, bir milletvekili, böyle bir felaketten bahsedilirken neden güler,
neden bir hanımefendiye İşte, siz gelmediniz, sadece resim
çektirdiniz. falan diye böyle bir eleştiri mekanizmasını
işletir, neden kendisini bu noktaya getirir anlamakta zorluk çekiyorum.
Yani hiç yakışık alıyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Isparta)
Ortalığı ayağa ben kaldırdım, o yüzden.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Engin Bey muhalefetin sözcüsü mü?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Yani hiç yakışık alıyor mu, hiç yakışık
alıyor mu? Yani orada, söylüyorsunuz, bir felaket yaşanmış
ve bu bir becerisizlikten, yönetememekten. Vali ne olmuş? Covid
olmuş, görevden almışsınız.
Cumhurbaşkanımız da Covid oldu, ne yapacaksınız?
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Görevden mi alalım?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Görevden mi alacaksınız? (CHP sıralarından
alkışlar) Yani böyle bir mazeret, böyle bir şey uydurulur mu?
Yahu, Sayın Sadi Bilgiç, böyle bir şey söylenir mi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Vali görevden alınmadı, yapmayın
Allahınızı severseniz! Bir afet hâli olduğu için geçici
bir vali görevlendirildi, yapmayın yani!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bir de size hiç yakıştıramadım, size hiç
yakıştıramadım. Eleştiri
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Ben de size yakıştıramadım.
Sayın Özkoç, ben de size yakıştıramadım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Arkadaşlar, eleştiri ne zamandan beri tepinme oldu Sayın Bilgiç?
Eleştiri ne zamandan beri
Siz bize örnek olması gereken
kişisiniz.
AYLİN CESUR (Isparta)
Ispartanın sorunlarını söyledim diye Kirli siyaset
yapıyor. dediniz; olacak iş mi ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Siz, bu kürsüye çıktığınız zaman başka, o kürsüde
oturduğunuz zaman başka bir kişi olursanız
yakışır mı size?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Benim tarafsızlığım orada
Genel Kurulu yönetirken, yapmayın Allahınızı seversiniz!
Ben Isparta Milletvekiliyim, on beş senedir o ilin milletvekiliyim.
Bırakın da ben düşüncelerimi söyleyeyim, müsaade edin. Aynı
şeyleri Sayın Özel de söyledi, yapmayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bizim eleştirilerimiz ne zamandan beri tepinme oluyor? Onun için sizden
rica ediyorum: Bize örnek olacak şekilde konuşması gerekenlerin
bizim eleştirimize muhatap olmamaları gerekir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Yapmayın, müsaade edin
AYLİN CESUR (Isparta)
On beş yıldır niye denetletmediniz? On beş yıl
olmuş.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Özkoç.
Buyurun Sayın Usta.
29.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Isparta Milletvekili
Mehmet Uğur Gökgözün İYİ Parti grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki ve Isparta Milletvekili Süreyya
Sadi Bilgiçin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, hakikaten çok
önemli bir konuyu görüşüyoruz. Yani cumhuriyet tarihinde
karşılaşılmamış belki, hele hele 21inci
yüzyılda olmaması gereken bir husus. Kar yağdı; kar
Türkiyenin her tarafına yağıyor. Bunlara karşı tedbir
alınsın diye tarifelerden para kesip para veriyoruz biz bu
şirketlere.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Isparta) Ne alakası var?
ERHAN USTA (Samsun)
Şimdi, orada bir yarım saat kar yağdı veya 30 santim kar
yağdı diye böyle bir felaketi nasıl mazur görebiliriz,
nasıl sayın milletvekilleri çıkıp bunu burada
savunabilirler?
YASİN UĞUR (Burdur)
On bir saat, on bir; yarım saat değil.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Ya, kar her yere yağdı arkadaş!
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Isparta) Doğruyu söylüyoruz kardeşim.
ERHAN USTA (Samsun)
Bakın, şimdi, bunun anlaşılması çok zor değil
Sayın Başkanım. Şimdi, Akdeniz Elektrik
Dağıtım yani Ispartanın da olduğu bu şirketin 3
tane ortağı var; bu isimler çok tanıdık.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Enerji Bakanı kaç gün sonra gitti?
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ
(Isparta) Cumartesi, pazar, pazartesi, salı; dört gün, dört gece
oradaydı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Bakan kaçıncı gün gitti?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Dört gün sonra gitti.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) İnsaf, ayıptır ya! Hâlâ bunu
söylemeyin, ayıptır!
ERHAN USTA (Samsun) Cengiz
Holding, Kolin ve Limak arkadaşlar. Bakın, bunları bilmek zaten
işe yetiyor. Şimdi, biz bu firmalara milletin tarifesine
Bakın,
değerli arkadaşlar, hepimiz elektrik faturası öderken
dağıtım hizmet bedeli adı altında para ödüyoruz
dağıtım şirketlerine. Bunun ne miktarda
olacağını EPDK belirliyor. Ben bu konuları çok gündeme...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
Lütfen... Tamamlayacağım.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Bakan, cumartesi günü
Ispartadaydı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Elektrikler geldikten sonra, dört gün sonra.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Hayır canım, olur mu öyle şey?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Kim söyledi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Açıklamalar var ya, basın
açıklaması var, yapmayın. Cumartesi günü basın
açıklaması var AFAD Koordinasyon Merkezinde.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Dördüncü gün oluyor, perşembe yağmaya başladı kar zaten.
MEHMET UĞUR GÖKGÖZ (Isparta)
Burcu Hanım, Baküden geldi oraya.
ERHAN USTA (Samsun) Ben
bunları çok gündeme getirdim. Şimdi, daha özelde bu kısmı
söylüyorum: Bakın, 2018 yılında vatandaştan
yatırım bedeli olarak 181 trilyon lira -eski parayla söylüyorum-
2019da 277 trilyon lira toplanmış, buralara verilmiş, 2020
yılında 345 trilyon lira. Bakın, geometrik olarak
yatırım tutarları artıyor. Vatandaştan para
alınıyor ama kesinti süreleri ne olmuş?
Şu son rezaleti
söylemiyorum. 2018 yılında 1.002 dakika kesinti var. 2019da yüzde 50
artış var arkadaşlar kesinti süresinde; 1.545 dakika, 2020
yılında 1.592 dakikaya çıkıyor. Ben yatırım
verdikçe kesinti artmış, böyle bir şey olabilir mi? Çok net bir
soru soruyorum. EPDK buraları denetlemekle görevli, buraların denetim
raporları çıkartılsın ortaya. Buradaki denetçiler ne
demiş buraya? 5 kuruş yatırım yapılmadı
arkadaşlar. Milletten toplanan bu tarifeler alındı, cebe
atıldı ve buna EPDK sessiz kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) Bunu
sizin de soruşturmanız lazım ya! Siz Türk milleti adına
buradasınız.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Usta.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İYİ Parti Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve
arkadaşları tarafından, Ispartada yaşanan elektrik
kesintilerinin nedenlerinin araştırılarak
vatandaşların yaşadıkları mağduriyetlerin
giderilmesi ve kesintilerin tekrar yaşanmaması için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 7/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15
Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ
Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından, enerji sektörünün medyayla
ilişkisinin araştırılması amacıyla 15/2/2022
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Saruhan Oluç
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Şubat 2022 tarihinde
Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış
Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Hakkı Saruhan Oluç tarafından (16860 grup numaralı) enerji
sektörünün medyayla ilişkisinin araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 15/2/2022 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde söz talep eden İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.
Buyurun Sayın
Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bu önerge esas
itibarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisinin yirmi yıl süresince
oluşturduğu sistemle ilgili bir önerge.
Değerli arkadaşlar,
hepiniz biliyorsunuz ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken bir
tür kurucu gibi davranma ihtiyacı hissetti. Yani cumhuriyeti parantez
içine almak ve dolayısıyla da Osmanlıdan bu yana gelen sürecin
kendi vizyonu çerçevesinde devamını sağlamak üzere kurucu bir
mantıkla iktidarda olacağını söyledi ve nitekim buna
yönelik olmak üzere adımlar attı.
Değerli arkadaşlar,
kurucu olma iddiasında olan bütün siyasi gruplar veya partiler
kaçınılmaz olarak kendi sermaye gruplarını yaratmak
zorundadırlar. Bu daha önce de olmuştur Türkiye'de ve
görebildiğim kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarı süresince önemli bir sermaye, yeni sermaye grupları
oluşmuş oldu. Henüz bunları yeteri kadar bilmiyoruz, zaman
zaman, hani 5li çete diye bir ifadeyle ifadelendiriyoruz ama bu lafın
arkasında yatan şey, aslında belli bir sermaye grubunun
oluşmuş olması. Peki, bu sermaye grubu nasıl oluştu
diye baktığımızda, bunun, büyük ölçüde devlet
imkânlarının toplumsal hizmet yapmak üzere kullanılmasıyla
birlikte veya ona paralel olarak yaratılmış olan bir kaynak
transferi olarak gerçekleştiğini görüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
biz bu önergede sadece enerji konusuyla ilgili söylemiş olsak da -ki
enerji piyasasının sorunlarıyla bağlantılı hâle
getirmek istedik önergemizi- esas olarak baktığımızda, bu
sermaye grupları metro inşaatından köprü inşaatına,
yol inşaatından -efendim- şehir hastaneleri inşaatına
kadar, özellikle, başta inşaat alanında çalışan
şirketlerin kamu kaynaklarıyla desteklenmesiyle yol verilmiş ve
bugünkü gücüne ulaşmıştır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim size. Yani bu 5li çete falan
diye ifade edilen ve sadece ve sadece inşaat sektörü
bağlantısı olduğu düşünülen -ki isimlerinde de hani
inşaat lafı da geçiyor zaman zaman- ama esas olarak
baktığımızda bu şirketler artık inşaat
şirketi değiller, bu şirketler çok büyük şirketler oldular,
enerjiden madene kadar birçok ara ve yatırım malı
sayılabilecek olan alanlarda yatırım yaptılar ve büyüdüler.
Şimdi, konumuz medya,
medyayla bağlantılı hâle getirmek istiyorum ama Bu nasıl
oldu? diye baktığımızda
Yani medya
bağlantısı kurarak konuşmamı devam ettireyim.
Değerli arkadaşlar,
bugün bütün dünyada siyaset bilimcilerinin çok sıkça söylediği bir
cümle vardır, o da şudur: Modern siyaset medya siyasetidir. Yani
medyayı kontrol etmeden siyaset artık olmuyor
çağımızda ve kabul etmek gerekir ki -yani ben en azından
teslim ediyorum hakkınızı- Adalet ve Kalkınma Partisi,
özellikle Sayın Cumhurbaşkanı bunu Türkiye'de ilk gören
kişilerden biri oldu ve öncelikli olarak medya sektörünü kontrol
altına almaya çalıştı; işte, bildiğiniz havuz
medyası diye tabir edilen bir medya çalışması
yapıldı.
Değerli arkadaşlar,
medya şunun için önemli: Bakın, medya, herhangi başka bir
alandan daha farklıdır çünkü bütün toplumun ne düşüneceğinden
ne yiyeceğine, ne giyineceğine kadar vereceği kararlara etki
etme şansına sahiptir. Kaldı ki modern iktisat teorisi diyor ki:
Beklentiler yani toplumun herhangi bir konudaki beklentileri, tıpkı
-sürem bitiyor- herhangi bir değişken kadar ekonomik kararlarda
etkili olur. Dolayısıyla da medyanın bu bakımdan kontrolü
iktidarlar için çok önemlidir.
Değerli arkadaşlar
-ben tabii süreyi ayarlayamadım her zaman olduğu gibi- şuraya
getirmek istiyorum: Enerji şirketleri olarak çalışan
şirketlerin hemen hemen hepsinin medyaya sahip olduğunu, medyayla
ilişkili olduğunu görüyoruz bugün.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bakın, okuyayım:
Çalık Holding, Kiler Holding, Cengiz Holding, Limak Holding, Kalyon
İnşaat, Ciner Holding, Doğuş Holding, Demirören Holding ve
daha birçok, adları çok fazla bilinmeyen birtakım sermaye grupları.
Bunların hepsi enerji şirketleri olarak medyaya yatırım
yapmış durumdalar. Neden dersiniz? Bir düşünün yani bugün
itibarıyla yandaş medya dediğimiz medyada halkımız
niye doğru dürüst enerji krizini seyredemiyor, izleyemiyor veya genel
olarak ekonomik krizi? Çünkü bu şirketler yani enerji şirketleri
doğrudan doğruya Adalet ve Kalkınma Partisinden dolayı
yönlendiriliyorlar ve bunlar da medyayı yönlendiriyorlar.
Dolayısıyla da böyle bir ilişki kurulmuş durumda; medya
onları destekliyor, onlar da onları destekliyor diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EROL KATIRCIOĞLU
(Devamla) Bu gerçekten çok kötü bir yapılaşma ve bunun gerçekten
Türkiyeye bir yararı yoktur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İYİ
Parti Grubu adına söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın Bedri
Yaşar.
Buyurun Sayın
Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, bir dönem Parlamentoda temsil etmekten onur duyduğum, gurur
duyduğum Gümüşhanemizin kurtuluşunun 104üncü yıl
dönümünü, şanlı tarihimizde önemli bir yer teşkil eden
Gümüşhanemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 104üncü
yıl dönümünü kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere, şehrimizin ve ülkemizin kurtuluş mücadelesi, bölünmez
bütünlüğü uğrunda bugüne kadar kaybettiğimiz tüm şehit ve
gazilerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Tüm hemşehrilerimi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabii, bugün Türkiye'nin gündeminde enerji var, enerji faturaları var.
Bugün Türkiye'nin kurulu gücü yaklaşık 100 bin megavat civarında
ama tükettiğimiz enerji miktarı da 52-53 bin, pik zamanlarda da bu en
fazla 56 bine çıktı. Dolayısıyla, bugün tükettiğimiz
enerjinin yaklaşık yarısı doğal gaz ve termik
santrallerden yani ithalata dayalı; enerji politikamız ithalata
dayalı. Buna paralel olarak, maalesef, bu geçen on dokuz yıllık
dönem içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili ciddi yatırımlar
yapılmadı. Dolayısıyla da enerji fiyatlarını,
bugün yüzde 127lik faizle esnafın çarkı çevirmesi mümkün değil;
esnaf da öyle, konutlarda da öyle. Bugün elektrik faturası, doğal gaz
faturası, su faturası, kira rakamlarının üzerinde. Yani bu
bize gelen hadiseler muhakkak size de geliyordur. Bu rakamlarla bu işi
götürmek mümkün değil.
Şimdi, bir de şöyle
bir konu var: Sanki bu zamlar yapılırken Hükûmetin hiç haberi
yokmuş, bu ülkeyi idare edenlerin hiç haberi yokmuş da iş
Sayın Cumhurbaşkanının vereceği karara kaldı.
Hâlbuki enerji politikası Türkiye'nin en temel politikalarından
biridir. Bu zamlar yapılmadan önce bu işlerin enine boyuna muhakkak
irdelenmesi lazım. Bugün biz, Sayın Cumhurbaşkanının
iki dudağı arasından Enerjiyle ilgili nasıl bir yol izlenir?
bunu bekliyoruz. Aslında siz Sayın Cumhurbaşkanının
yükünü artırıyorsunuz, sorumluluğunu artırıyorsunuz.
Bu işin başında olan insanların bu işi enine boyuna
düşünmesi lazım ki bu ülkede bu sorunlar çözülsün. Bu mümkün
değil yani bu faturaların ödenmesi mümkün değil, bununla üretim
yapmak da mümkün değil. Bu girdiler hayatın her tarafını
etkiliyor. Onun için, biz burada yine size öneride bulunuyoruz, diyoruz ki:
Bakın, şu elektrik faturalarının üzerinden TRT
payını kaldırdınız. Ne oldu? Hiçbir şey, yüzde 2.
Onun yerine yüzde 127 zam yaptınız. Ne oldu? Yüzde 125 ilave rakam
gelmiş oldu. Onun yerine, gelin, KDVyi kaldırın. Bakın,
bunun üzerinde yüzde 18 KDV var. 150den başladınız, 210a
çıktınız, bunu 250ye çıkarabilirsiniz yani en azından
bir evde 4 tane lamba yandığını varsaysanız bu 250
kilovatsaatin altına düşmez. Halkın dertleriyle dertlenmek böyle
bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
Şimdi, bu zamlar da
oturuyor. Bakın, siz gıda fiyatlarındaki zamlara da müdahale
edeceğinizi söylediniz, bir adım geri gelme yok. Enerji
fiyatlarına zam yaptınız; bunlar fiyatlandı, piyasada
fiyatlandı. Enerji fiyatlarından dolayı malzemelere gelen
artışlar, gıdadan tutun her sektöre gelen zamlar oturdu, bunun
da geri gelmesi mümkün değil. Siz farkında olmadan
Ticaretin genel
kuralı var, hiçbirinin sizin meşhur yöntemlerinizle fiyatları
geri çekmesi mümkün değil. Gıdada da geri aldığınızı
söylüyorsunuz; KDVyi yüzde 8den yüzde 1e düşürdünüz ama inanın
önünü arkasını hesap etmeden iş yapıyorsunuz, bunun da bir
sürü hikâyesi var. Yani yüzde 18 maliyetle, KDVyle adam mal almış
Bunu yüzde 1le satın. diyorsunuz, yüzde 17 ne olacak? Onun için bir
önerimiz vardı, süre bittiği için söylüyorum, bu KDV iadelerini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Başkanım, müsaade ederseniz hemen bitiriyorum.
BAŞKAN
Selamlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR
(Devamla) Tamam.
Özellikle, madem bu KDVlerde
indirime gidiyorsunuz, KDV iadesiyle ilgili bir çalışma yapalım,
bu KDV iadeleri vergi borcuna sayılsın, SSK borcuna
sayılsın; iki taraf da devletin. O zaman KDV yükü milletin üzerinde
kalmaz, üzerinde kalmadığı gibi fiyatlara da
yansıtılmaz. Yani bir şeyin önünü arkasını,
sağını solunu hesap ederek,
karşılaşacağınız riskleri de dikkate alarak
adım atarsanız bu milletin lehine olur. Şimdi, önce
ortalığı yakıyorsunuz, ondan sonra da itfaiyeyi arayıp
Bunu nasıl söndürürüz? diyorsunuz. Bu tür tedbirlerle bu iş yürümez,
çözüm millete gitmek.
Bir an önce millete gidip
millette çözümü aramanın daha doğru olacağını
düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz
Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Yavuzyılmaz.
CHP GRUBU ADINA DENİZ
YAVUZYILMAZ (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
elektrik faturalarının geldiği durum malum,
vatandaşımızın cebindeki para âdeta hortumlanıyor.
Şimdi, bunun sistemini, nasıl yapıldığını
size belgelerle göstereceğim.
Bakınız, bu elimde
gördüğünüz, Sayıştayın TEDAŞ 2020 yılı
raporu. Bu rapor ne diyor? Bu rapora göre, Meram Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi, özelleştirme devir aşamasında
TEDAŞın sayacının son okumasını çok düşük
yapıyor ve kendi ilk okumasını yaptığındaysa
arada devasa tutarda bir fark oluşuyor; bunu da kasasına alıyor
ve haksız bir kazanç elde ediyor. Ne kadar? 39 milyon 621 bin 250 lira
artı faiz. Yani siz her şeyi dolarla alıp
sattığınız, anlaşmaları ona göre
yaptığınız için güncel kurla söyleyeyim, 325 milyon
lirayı kasasına indiriyor.
İkinci konu, yine
Sayıştay raporunda diyor ki: Çamlıbel, Uludağ,
Yeşilırmak ve Fırat Elektrik Dağıtım
Şirketleri ne yapmış? Özelleştirme devri
aşamasında TEDAŞın kasasında bulunan paraları
repoya yatırmış, repoya ve buradan Çamlıbel ile Uludağ
17 milyon 425 bin 166 lira artı faiz anaparasını ödemiş ama
borç 2010 yılından itibaren geldiği için bugünkü borcu güncel
kurla 140 milyon lira; Yeşilırmak ve Fıratın borcu da
bugünkü kurla 70 milyon lira. Yani toplam nedir? Bakın, sadece
Sayıştay raporundaki iki tespit -ve bunlar savcılığa
suç duyurusu yapılmış konular- toplam 535 milyon lira; tek
kalemde yapılan usulsüzlükler, hortumlamalar. Peki, soru şu: Elektrik
dağıtım şirketleri bu paraları kasalarına
indirdiler, sonra para bu şirketlere mi kaldı? Hayır, tabii buna
da izin vermediniz. Ne yaptınız? Bakın, 27 Aralık 2017de
BAŞKENTGAZ yani doğal gaz dağıtım şirketlerinden
biri Kızılaya 8 milyon dolar şartlı bağış
yapıyor. Bunun 75 bin dolarını Kızılay alıyor,
kalan 7 milyon 925 bin dolarını Ensar Vakfına aktarıyor.
Peki, Ensar Vakfı ne yapıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Devamla) Tamamlayayım
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Devamla) Kendi açıklamasına göre, Amerikadaki kurucusu
olduğu TURKEN Vakfına bu parayı yurt yapımı için
aktaracakken, ilginç bir şekilde, resmî evrakları
incelediğimizde, aynı tarihlerde beyan edilen Amerikadaki halka
açık finansal raporlara göre, sadece 1 milyon 577 bin dolar para
aktarılıyor yani 6,5 milyon dolar TURKEN Vakfına
aktarılmıyor.
Peki, bir yıl
sonrasına bakalım, TURKEN Vakfına ne aktarılmış?
TURKEN Vakfına 22 milyon 845 bin dolar bağış yapılmış.
Hadi bunun 6,5 milyon dolarının Ensardan kalan kısmı
olduğunu varsayalım, kalan 16,5 milyon doların nereden
geldiği belli değil. Yani 22,5 milyon doların hangi elektrik,
doğal gaz dağıtım şirketlerinden geldiğini
açıklamanız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Devamla) Selamlayayım
BAŞKAN
Selamlayın, peki.
DENİZ YAVUZYILMAZ
(Devamla) Yani buradan görünen o ki vatandaşı fakirleştiren ve
vatandaştan hortumlanan bu paralar sadece elektrik, doğal gaz
dağıtım şirketlerine değil, aynı zamanda,
onların aktarmasıyla birlikte AK PARTİye yakın vakıf
ve derneklere yurt içinde ve yurt dışında aktarılıyor.
O nedenle bu durumu netleştirmek için soruyorum, yanıtı olan
varsa AK PARTİden, yanıt verebilir. TURKEN Vakfına 2018-2019
yıllarında aktarılan 22 milyon dolarlık
bağışın kimler tarafından
yapıldığının açıklanmasını istiyoruz.
Bunların içinde BAŞKENTGAZ gibi şirketler veya başka
elektrik dağıtım şirketleri var mı, bunun resmî olarak
şu anda açıklanmasını bekliyoruz. Aksi takdirde bu
paraların üzerinde büyük bir soru işareti var demektir.
Saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bunlara çok cevap verdik. Çok cevap verildi bunlara.
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Zonguldak Milletvekili
Sayın Ahmet Çolakoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikli olarak şunu
vurgulamak istiyorum: Önergedeki elektrik dağıtım ve üretim
şirketlerinden çete kanunsuz usulsüz gibi cümlelerle bahsedilmesinin
özellikle ulusal sermayeli bu şirketlere bir haksızlık
olduğunu da öncelikli olarak vurgulamak istiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hiç haksızlık değil, hiç.
AHMET KAYA (Trabzon) 21
tane yandaş şirket var, onlara gözünün üstünde kaşın var
demek bile ayıp!
AHMET ÇOLAKOĞLU
(Devamla) Değerli milletvekilleri, ülkemizde faaliyet gösteren elektrik
dağıtım şirketlerine baktığımızda, kamu
kurumu olan TEİAŞla beraber toplam 21 adet dağıtım
şirketi bulunmaktadır. Bahse konu elektrik dağıtım
şirketleri dışında birçok şirket basın ve
yayın alanında faaliyetler gerçekleştirmektedir. Ayrıca
dağıtım şirketlerinin içinde basın ve yayın
organları olan şirketler de mevcuttur ve bu şirketler de
faaliyetlerini kanunlar çerçevesinde devam ettirmektedir. Görüldüğü üzere,
şirketlerin sadece basın ve yayın alanında değil,
enerji alanında değil daha birçok alanda yurt içinde ve yurt
dışında da faaliyetler gösterdiği de bilinmektedir.
Ayrıca, bu şirketler AK PARTİ iktidarından önceki
dönemlerde de aynı şekilde ticari faaliyetlerini sürdürmekteydiler.
HDP grup önerisinde bahsedilen elektrik üretim ve dağıtım
şirketlerinin mevcut elektrik fiyatlarındaki artışlarla da
ilgisi yoktur çünkü elektrik dağıtım şirketlerinin
elektriğin üretimi ve maliyetiyle de ilgisi yoktur. Hangi tedarikçinin,
hangi tüketiciye elektrik sattığıyla ilgili de bir bilgisi
yoktur. Dolayısıyla elektrik dağıtım şirketleri
nihai tüketiciye elektrik satışı da yapmamaktadır.
Dağıtım şirketlerinin görevi, şebekeyi işletmek,
arıza onarım ve bakımını yapmak, bağlantı
taleplerini karşılamak, gerekli yatırımları
gerçekleştirmek, kısacası dağıtım ve
bağlantı hizmetlerini sunmaktır.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Gerekli yatırımları yaptı mı?
AHMET ÇOLAKOĞLU
(Devamla) Ayrıca, dağıtım şirketleri ve enerji
tedarik şirketleri vatandaşa uyguladığı tarifeleri
kendisi belirlememektedir; bunu belirleyen EPDKdır.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ iktidarı boyunca bütün bu yanlış
iddialarınıza karşı, bizler, 2002 yılında 31.800
megavat olan kurulu elektrik gücümüzü 2021 itibarıyla 99.800 megavata
çıkardık. Bu aşamada, yerli ve yenilenebilir
kaynaklarımıza öncelik verdik. Yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarımızın payını da yüzde 51 oranına
ulaştırdık. Elektrik üretiminin ana hammaddesi olan kömür
fiyatlarında TL bazlı yüzde 500, doğal gaz fiyatlarında
yüzde 1000 civarındaki artışa rağmen, konutlardaki elektrik
maliyetinin yüzde 50sini, doğal gaz maliyetinin ise yüzde 75lik
kısmını Hükûmet olarak karşıladık. 2021
yılında halkımıza enerji alanında
yaptığımız destek 100 milyar TL'ye ulaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AHMET ÇOLAKOĞLU
(Devamla) Tamamlıyorum Başkanım.
Bu başarının
altında, özel sektörle birlikte gücümüze, kamu gücüne güç katarak
Azimle
2023, 2053 hedeflerimize doğru ilerliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdi ve arkadaşları tarafından, antijen testlerinin
uygulanması, önerilen uygulamanın kapsamı, süresi ve maliyeti
gibi konuların araştırılması amacıyla 14/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Gamze
Akkuş İlgezdi ve arkadaşları tarafından, antijen
testlerinin uygulanması, önerilen uygulamanın kapsamı, süresi,
maliyeti gibi konuların araştırılması amacıyla,
14/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (3167 sıra no.lu)
Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 15/2/2022 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Gamze Akkuş İlgezdi.
Buyurun Sayın
İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli vekiller; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Pandemide, başta
sağlık çalışanları olmak üzere,
yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızın
hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli vekiller, 3
kıtaya hükmeden, hazinesinin bolluğu ve ordularının gücüyle
cihana Muhteşem Süleyman namını salan Kanuni Sultan Süleyman,
tüm bu sahip olduklarına rağmen Olmaya devlet cihanda bir nefes
sıhhat gibi. diyordu. Evet, bizim de her şeyden önce
ihtiyacımız olan o bir nefes ama siz, vatandaşın
ihtiyacı olan o bir nefesi boğazına dizdiniz, nefesini
tıktınız yani her açıdan ölüme mahkûm ettiniz. Covid-19
pandemisinde iki senedir vatandaş bütün direncini tüketti. Siz Vakalar
azaldı. diyorsunuz ama her gün 250 canın ölümüne seyirci
kalıyorsunuz yani her gün nice anneler, babalar, oğullar, kızlar
toprağa veriliyor, her gün en az 6 otobüs dolusu insanımız
yaşamını yitiriyor; bunların hepsi birer can. Şu bir
gerçek ki yönetemiyorsunuz. Devasa bina yaptık. diye övünüyorsunuz ancak
o şehir hastaneleri yetmiyor halkımıza nefes olmaya. Keşke
sağlık kurumlarını yeni binalar yapıp inşaat
rantı elde etmekten ibaret görmeseydiniz de vatandaşımıza
bir nefes sıhhat verseydiniz.
Önemle vurgulamak isterim ki
sağlığın başlangıcı hastalığı
tanımaktan geçer. Siz bu yola yanlış başladınız,
yanlış devam ettiniz. Siz unutmak istiyorsunuz ama biz tekrar
hatırlatalım, pandeminin başlangıcında 5 maskeyi
dağıtamadınız, Değişik ilaçlar deniyoruz.
dediniz, tesiri olmayan ilaçları vatandaşa avuç avuç içirdiniz.
Ölümlerden ve vaka sayılarından tüm verileri halktan gizlediniz,
aşı tedarikine geç kalıp etkili filyasyon yapmadınız.
Biz Varyant analizine geç kaldınız. dedikçe siz bilimi reddettiniz
yani süreci kaosa sürüklediniz.
Bakın, burada
vatandaşın sağlığını, sağlık
emekçisinin de emeğini önemsemeyen bir belge var. Buradan soruyorum: Bu
pandemi sürecinde ülke yangın yeri iken Meclis Sağlık Komisyonu
neden düzenli toplanmıyor? Komisyon bu sürede yalnızca 2 kere
toplanmış. Partimizin bu belgede toplantı çağrısı
var ancak bu toplantı çağrısına Bakarız. deniliyor
ya da yanıt verilmiyor. Evet, sorumlu davranmadığınız
için bu ülkedeki can kayıpları da artıyor.
Gelelim bugün başka bir
trajik komik olaya: Hızlı antijen kitleri. Geçen ay Sayın Bakan
Varank, Almanya'da kullanılan ve en güvenilir sonuç veren 5 antijen
testinden 2 tanesinin ülkemizde üretildiğini ve yurt dışına
yollandığını belirtti. Gelin görün ki Bakanlık
imzalı bu belge eğer yalan söylemiyorsa, Türkiye'de bu testler yasak
anlamına geliyor. Ne gariptir ki Hükûmet başka ülkelerin
yaralarını sarmakla, yararına çalışmakla övünürken
kendi insanının ölümlerini seyrediyor, kendi insanını yok
sayıyor. Dünyanın kullandığı bu testleri ABD ücretsiz
olarak dağıtmak için 1 milyar tane satın aldı, birçok
Avrupa ülkesi de bunu yaptı ancak bizim Bakanlığımız
ne yazık ki böyle bir alım -biz ürettiğimiz hâlde- yapmadı
ve bu gördüğünüz belge üzerinden eczane satışına da izin
vermedi. Yasal yollardan testlere ulaşım imkânsız. Siz, bu
belgeyle yasak diyorsunuz ama internetten erişiliyor, el altından
satılıyor, parası olan kullanıyor, üstelik bu testlerin
güvenirliliğini denetleyen de yok. Şu soruya cevap arıyorum:
Aşılamanın yetersiz olduğu bu süreçte, üretip yurt
dışına yolladığınız bu testleri
yurttaşlarımız için neden kullanmıyorsunuz? Biz sesimizi
sağır sultana duyurduk ama sizlere duyuramadık. Ürünü
sattığınız ülkeler bu testleri evlere ücretsiz yollarken, o
ülkelerde öğrenciler bu testleri hafta 2 kere yaparken bizim
evlatlarımız bu teste layık görülmedi. Anlaşılan o ki
Sağlık Bakanlığı bu anlamda da tekrar bir
fırsatı kaçırıyor. 2022 Türkiyesinde, bu tabloya
baktığımda, ünlü markaların ayakkabılarını
üretmek zorunda olan ancak o ayakkabıları giyemeyen -çok acı ki-
Bangladeşli, Kamboçyalı çocuk işçiler geliyor aklıma.
Değerli arkadaşlar, gerçekten bu vatanın evlatları,
ticaretinizden daha mı değersiz, daha mı önemsiz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (Devamla) Yeni varyant hızla yayılırken, PCR
testi yapmak bu kadar zorlaşmışken, test yapılan
merkezlerin önünde kuyruklar sıra sıra birikmişken, virüsü
kapmamak mümkün değilken neden hâlâ kendi ürettiğimiz kitleri
kullanmıyoruz? Umarım halkımız adına bu sorulara bir
cevap verirsiniz. Oysa her gün delik deşik ettiğiniz Anayasamız
bizim bir sosyal devlet olduğumuzu ifade ediyor. Sosyal devletin görevi
de bu testleri halka ücretsiz sunmaktır.
Şimdi buradan sesleniyorum:
Sizlere göre ekonomide kriz yok, kaynak bol ya, eğer iddianızın
arkasındaysanız bu test kitlerini Hükûmet olarak acilen temin edip
kullanmalısınız. Okullarda, kamu kurumlarında,
havaalanlarında, tren garlarında, otobüs terminallerinde
çalışanları, AVMde çalışanları, kalabalık
fabrikalarda çalışanları periyodik olarak test etmelisiniz çünkü
vakaları ve ölümleri engellemenin tek yolu bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (Devamla) Bir dakika daha istiyorum.
Bana bir özellik yapın,
kırk yılda bir konuşuyoruz Başkanım.
BAŞKAN Peki,
tamamlayın, selamlayın lütfen.
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (Devamla) Peki, tamamlıyorum.
Halkımızın
sağlığına para harcamak yerine ranta, garantili yollara,
köprülere, havaalanlarına ödeme yapmayı tercih ediyorsunuz ancak
almadığınız önlemlerle, bilimsellikten
uzaklaştığınız sürece zaten bu ölümlerin önüne
geçemeyiz. Bu yanlıştan dönün, bilimin rehberliğinde artık
bu kitleri vatandaşımıza, halkımıza üretin ve iletin.
Ürettiğiniz bu hızlı testleri halkımıza
ulaştırmak adına bir komisyon kurulmasını istiyorum.
Son olarak da sözümü
kısa keserek hatırlatmak istiyorum ki ulusların
sağlığı zenginliklerinden daha kıymetlidir, bunu
unutmayalım.
Saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, madde 60a göre kısa bir söz isteyebilir miyim?
Bir milletvekilimiz kalp krizi geçirmiş.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Usta.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Meclis
çalışmaları esnasında kalp krizi geçiren Bayburt
Milletvekili Fetani Battala Allahtan şifa dilediklerine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Evet,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce
aldığımız habere göre, AK PARTİ Bayburt Milletvekili
Fetani Battal Bey Meclis çalışmaları esnasında kalp krizi
geçirmiş, şu anda ameliyata alınmış; kendisine
Allahtan şifa diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Biz de
şifalar diliyoruz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Meclis
çalışmaları esnasında kalp krizi geçiren Bayburt
Milletvekili Fetani Battala Allahtan şifa dilediklerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Milletvekilimiz, Bayburt
Vekilimiz Fetani Battal Bey, bugün, birkaç saat önce Meclisimizde bir kalp
krizi geçirdi, çok acil şekilde hastaneye kaldırıldı,
anjiyosu yapıldı. Ardından, ihtiyaç olduğundan dolayı
da baypas ameliyatı başladı. Yakından takip ediyoruz. Ben
ameliyat bitiminde bilgi verecektim, siz incelik gösterdiniz. Fetani Beye
şifalar diliyoruz, inşallah ameliyatı başarılı
geçer, dua ediyoruz. Gelişmelerle ilgili tekrar Genel Kurula bilgi
vereceğim Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar
Akarın, Meclis çalışmaları esnasında kalp krizi
geçiren Bayburt Milletvekili Fetani Battala Allahtan şifa dilediklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Divan
olarak Fetani Beyin ameliyatının başarılı geçmesini
diliyoruz, Allah şifalar versin diyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdi ve arkadaşları tarafından, antijen testlerinin
uygulanması, önerilen uygulamanın kapsamı, süresi ve maliyeti
gibi konuların araştırılması amacıyla 14/2/2022
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2022 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN İYİ Parti
Grubu adına söz talep eden, Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet
Çulhaoğlu.
Buyurun Sayın
Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHP Grubunun verdiği Meclis
araştırması önergesi hakkında söz aldım. Bütün
arkadaşlarıma iyi bir hafta ve başarılı
çalışmalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Pandemi nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
da Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Covid-19 ve influenza virüsleri birbirine çok
benzer bulgularla seyredebilen grip benzeri hastalıklara neden olurlar.
Grip yani influenza ve Covid-19u birbirinden ayırt edecek çok önemli bir
klinik belirti yoktur. Bulaş yolları ve mevsimsel görülme
dağılımlarının benzerliği nedeniyle âdeta
birbirini taklit ederler. Önümüzdeki aylarda iki hastalığı
birbirine karıştıracak ve ayırmakta zorlanacağımız
çok sayıda benzer vaka göreceğimiz göz ardı edilmemelidir, hatta
iki hastalığı da birlikte geçirecek vakaların
olmasından da endişe edilmelidir.
Dünya genelinde toplam 414
milyon 337 bin 118 vakaya ulaşan bir virüsle mücadele edilmekte. Dünyada
72 milyon vaka hâlen aktif durumdadır. Ülkemizde ise Sağlık
Bakanlığı verilerine göre 12 milyon 984 bin 953
vatandaşımız Covid nedeniyle tedavi görmüş, 151.324
vatandaşımız da vefat etmiştir. Hâlen tedavisi devam eden
90.808 vatandaşımız aktif durumdadır. Hâl böyle iken
özellikle Avrupada hızlı antijen testleri kullanılırken
Sağlık Bakanlığının hızlı antijen test
kitlerini vatandaşın kullanımına açmaması ne ifade
etmektedir? Özellikle bu noktada hem doktoru hem de hastayı tanı
koymada destekleyecek laboratuvar testine ihtiyaç olduğu neden göz ardı
edilmektedir? 2020 yılı öncesinde kış aylarında ortak
belirtilerle başvuran hastaya test yapmadan grip tanısı
rahatlıkla konabilirken Covid-19 pandemisiyle birlikte tanı koymak
için test yapmak bir gereklilik hâline gelmiştir. Bu nedenle
hastalıklar arasındaki ayrımı yapabilmemize
yardımcı, hastaya tanı koymada destekleyici antijen testi çok
önemlidir. Şunu unutmamakta fayda var değerli arkadaşlarım:
İngilterede yaygın kullanıma sunulan hızlı antijen
testleri pandeminin akışını değiştirdi ancak AK
PARTİ iktidarı daha salgının başlangıcında
aldığı bir kararla
ülkemizde üretilen hızlı antijen testlerinin
kullanılmasını yasakladı. İktidar yasakladı da bu
testler ülkemizde yapılmıyor mu? Fazlasıyla yapılıyor,
bu konuda bir denetim de yok. İktidarın yaptığı her
iş vatandaşlarımızın aleyhine oluyor ama birilerinin
de cebi fazlasıyla doluyor ve dolmaya da devam edecek gibi duruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU
(Devamla) Vatandaşımızın yararına olacak bir
işte iktidar hâlen bu test hakkında verdiği yasak
kararını kaldırmamaya devam ediyor ve
vatandaşlarımızı yararlandırmıyor. Bunun için
Meclis araştırması önergesini desteklediğimizi ifade
ediyorum. Covid-19la mücadelenin ana temeli maske, mesafe, hijyen ama en
önemlisi de aşı. Tüm vatandaşlarımızı
aşı olmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Batman Milletvekili
Sayın Necdet İpekyüz.
Buyurun Sayın
İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA NECDET
İPEKYÜZ (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Covid-19 ve pandemi,
dünya bununla uğraşıyor, hâlâ uğraşmaya devam ediyor;
gelecekte belki başka hastalıklar da çıkacak. Dünyada bir
taraftan silaha para yatıranlar, sağlığı ranta
dönüştürenler çaresiz şekilde bekliyor, baş edemiyorlar ama en
iyi baş etme metodu -herkesçe fark edildi- önlemek ve korumak. Önleme ve
koruma olduğu sürece siz hem insanları savaşlardan korursunuz, savaşları
önlersiniz hem de yaşamı daha iyi bir barış ortamına
dönüştürürsünüz. Ne zamanki bir şeyi parayla ölçerseniz, parayla
satmaya kalkarsanız giderek dezavantajlı bir konuma
dönüşürsünüz. Ve ne oldu? Ülkede şimdi sosyal kriz konuşuluyor,
ekonomik kriz konuşuluyor; pandemi unutuldu gibi, insanlar can derdine
düştü, aşı unutulmuş ama ekonomik krizle ilgili birileri
itiraz ettiğinde, konuştuğunda, miting yaptığında
engelliyorsunuz, aşı karşıtlarına izin veriyorsunuz.
Test konusunda hâlâ kafa karışık; test yapılacak mı,
yapılmayacak mı? İnsanların ateşi var, öksürüğü
var; test yapılmıyor. Testin ilk çıktığı günlerde
insanlar kuyruğa girmişti, orada hastalanıyorlardı,
şimdi ne oldu? Bütün her yerde kendinizi yetkili, etkili görüyorsunuz,
kendi aranızda organizasyon yok ve Bakan ne diyor? Almanyada
hızlı test yapılıyor, bu hızlı testlerin 2 tanesi
Türkiyeden ihraç ediliyor. Peki, Türkiyede kullanılıyor mu?
Hayır. İhraç serbest, Almanyada kullanılıyor. Almanyada
hızlı testin amacı ne? Bir an önce semptom varsa izolasyona gir,
başkalarına bulaştırma ama Türkiyede bulaştırmak
serbest, gezmek serbest; satmak yasak, bunu denetlemek yasak, bunu uygulamak
yasak. Peki, PCR yapılıyor mu? Yapılmıyor.
Arkadaşlar, okullar
açık mı? Açık. Bakın, cezaevleri her açıdan kan
ağlıyor, her açıdan işkencesinden her türlü
uygulamasına. Ve son bir haftadır cezaevlerinde hastalık
artmış. Peki, hızlı test yapılıyor mu?
Hayır. PCR yapılıyor mu? Hayır. Okullarda
yapmıyorsunuz, cezaevlerinde yapmıyorsunuz, huzurevlerinde
yapmıyorsunuz; PCRı bile yapmıyorsunuz. Peki, hızlı
testin avantajı ne? Hızlı testin avantajı; koruyorsunuz,
önlüyorsunuz. Koruduğunuz zaman, önlediğiniz zaman
başkalarına bulaştırmıyoruz. Ama sizde ne? Şu
kadar yoğun bakımda yatırdım, şu kadar hastanede
yatırdım. Önemli olan, korumak, insanları hastaneye gitmeden,
yatırmadan, yoğun bakıma muhtaç etmeden önlemektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla)
Bunun yöntemi ne? Filyasyon. Filyasyon var mı? Milletvekillerinin
yarısı hastalık geçirdi, ben de geçirdim, telefon
açılıyor: İyi misiniz, değil misiniz? Filyasyon
sıfır vakaya ulaşabilmektir, sıfır vakaya.
Sıfır vakaya ulaşan var mı? Yok. İyi misin, kötü
müsün? Milyonlarca ilaç harcandı, şimdi hiç kullanılmıyor.
Etkisi yok.
Yapılması gereken,
aşıyı tekrar yapmak. Yapılması gereken,
hızlı test konusunda, riskli gruplara ücretsiz, erişilebilir
hızlı test yapmak. Yapılması gereken, PCRı
yaygınlaştırmak. İnsanlar fabrikalarda
çalışıyorsa, toplu konutta çalışıyorsa, insanlar
geçinemiyorsa bunları hastalıktan korumak hepimizin görevidir.
Saygılarımı
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Niğde Milletvekili
Sayın Selim Gültekin.
Buyurun Sayın Gültekin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin antijen testleri hakkında
vermiş olduğu grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de şu anda
ameliyatta olan Bayburt Milletvekilimiz Fetani Battal ağabeyimize acil
şifalar diliyorum. İnşallah bir an önce sağlıkla,
sıhhatle aramıza döner, Meclise döner.
Öncelikle, sağlık
ekonominin, sosyal refahın, barışın, huzurun,
mutluluğun, kısacası hayattaki her şeyin
başıdır. AK PARTİ olarak İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. anlayışıyla sağlıkta
gerçekleştirdiğimiz devrim niteliğindeki reformlar sayesinde
bugün ülkemizde her bir vatandaşımızın sağlık
hakkına kolaylıkla ve yüksek hizmet kalitesiyle eriştiği
bir sağlık hizmetini başarıyla sunuyoruz. Özellikle pandemi
döneminde de yaşadığımız gibi sağlık
çalışanlarımızın gayreti, şehir hastanelerimiz,
her bir ilimizdeki modern devlet hastanelerimiz ve son teknoloji
cihazlarımızla ülkemiz sağlıkta diğer ülkelere göre
-kim ne derse desin- büyük bir başarıyı ortaya koymuştur.
Buradan bir kez daha hekimlerimize, eczacılarımıza, diş
hekimlerimize, hemşirelerimize yani kahraman tüm sağlık
çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
Covid-19la mücadele süreci bir kez daha ortaya koymuştur ki yerli üretim
her alanda olduğu gibi sağlık alanında da stratejik öneme
sahiptir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde 2023 hedeflerimiz doğrultusunda millîleşmeyi amaç
edinerek Türkiye'yi ilaçta, aşıda, tıbbi cihazda kendi kendine
yetecek bir ülke hâline getirmek için tüm kurumlarımız, Türk bilim
insanlarımızla yoğun şekilde çalışıyorlar.
Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumumuz tarafından acil kullanım onayı alarak
seri üretime başlayan, dünyanın 9uncusu, ülkemizin ilk coronavirüs
aşısı, gururumuz Turkovac aşımız bugün 81
ilimizde uygulanmaya devam ediyor. Ben de geçen hafta Turkovac
aşımı oldum, buradan bir kez daha tüm
vatandaşlarımızı aşı olmaya davet ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; coronavirüs tanısı için ülkemizdeki
günlük PCR testi sayımız 400 ile 500 bin arasındadır. PCR
testleri ülkemizde, tüm şehirlerimizde kolaylıkla ulaşılabilir
şekilde ücretsiz olarak yetkili sağlık sunucuları
tarafından yapılmaktadır. Tüm dünyada virüsü yakalama oranı
yani doğruluk hassasiyeti yüksek olduğu için kesin tanıda PCR
testi öne çıkıyor ve yaygın şekilde de
kullanılıyor. Yine, PCR testi zorunluluğuyla hastanın
kayıt altına alınması sayesinde de devamında uygulanan
karantina ve filyasyon süreciyle tedavinin daha hızlı ve
başarılı olduğu ortaya konulmuştur. Oysaki antijen
kitlerinin kesin tanı vermede PCR testlerine göre güvenilirliği
oldukça düşüktür. Aslında antijen kitleri de laboratuvar kitleri
arasında yer alır ve yetkili uzman sağlık hizmeti
sunucuları tarafından yapılması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SELİM GÜLTEKİN
(Devamla) Yine, kişilerin kendileri tarafından yapacağı
antijen testi sonuçları kayıtlara girmeme ihtimali de olduğu
için karantina ve filyasyon süreci takibi, dolayısıyla tedavi süreci
daha zor olacaktır. Sonuç olarak ülkemizde bu dönemde yaygın
şekilde kullanılan tanı yöntemleri arasındaki PCR temelli
testler doğruluk hassasiyeti en yüksek olan test türü olup hızlı
tanı kitleri ise her varyantta aynı hassasiyette sonuç
verememektedir. Şüphesiz ki yüksek standarda ve güvenilirliğe sahip PCR
testinin doğru tanı için zorunlu bir test olduğunu ifade ediyor,
CHPnin vermiş olduğu grup önerisine de bu sebeplerle ret oyu
vereceğimizi belirtiyor; aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın Çakırözer
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözerin, gazetecilerin
yerinin cezaevi olmadığına ilişkin açıklaması
UTKU ÇAKIRÖZER
(Eskişehir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün, yine, haber alma hakkımız, basın özgürlüğü, hukuk
devleti ve demokrasi ayaklar altında. Gazeteciler Murat Ağırel,
Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Aydın Keser ve Ferhat
Çelik daha önce hukuksuz yere altı ay cezaevinde yattıkları
yetmezmiş gibi bugün yine cezaevine girdiler.
FETÖnün kumpas
davasında on dokuz ay Silivri zindanında tutulan Barış
Pehlivan sadece habercilik yaptığı için bugün 3üncü kez
cezaevinde. Bir gece yarısı gözaltına alınan Gazeteci Sedef
Kabaş, yine, ifadeleri nedeniyle bir aydır hukuksuz biçimde tutuklu,
on iki yıl hapsi isteniyor.
Sayın milletvekilleri,
hani bu Parlamentoda kanun çıkarmıştık? Haberi,
düşüncesi, yorumu nedeniyle hani artık kimse hapse girmeyecekti?
Hani, şafak baskınları bitmişti, yurttaşlar gece
yarısı baskınıyla ifadeye çağrılmayacaktı? O
zaman gazetecilere yaşatılan bu zulüm neyin nesidir? Gerçek
gazetecilerin bugün adliye önünde söyledikleri gibi Ne yaparsanız yapın
gazeteciler susmayacak, korkmayacak ve alışmayacak. Gazetecilerin
yeri cezaevleri değil
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Köksal
33.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisar
ili Şuhut ilçesi Karaadilli kasabasından geçen kara yoluna parke
taşı döşenmesi sebebiyle yolda çökmeler olduğuna ve
Afyonkarahisarın Başmakçı ilçesine bağlı
Sarıköyde sulama kooperatifine ait 2 kuyunun
çalışmadığına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Seçim bölgem Afyonkarahisar
ili Şuhut ilçesi Karaadilli kasabasından geçen kara yoluna
geçtiğimiz yıl parke taşı döşendi ancak üzerinden bir
yıl dahi geçmeden yolda çökmeler oluştu. Ağır vasıta
araçların, kamyonların, otobüslerin geçtiği aynı zamanda
Konya yolu olan bu yola parke taşı döşenmeyeceğini herkes
bilir. Bu konuda uyarılar yapılmasına rağmen inatla bu
taşlar döşendi, milletin parası böyle böyle çarçur edildi.
Şimdi buradan soruyorum: Parke taşının ana yola
döşenmeyeceğini, yolda çökmeler olacağını bile bile,
uyarılara rağmen niçin döşediniz? Bu işten kime ya da
kimlere rant sağladınız?
Başmakçı ilçemize
bağlı Sarıköyde sulama kooperatifine ait 2 kuyu
çalışmıyor, tek kuyuyla idare etmeye
çalışıyorlar, o da yetmiyor; niçin yeni bir kuyu
açmıyorsunuz?
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
293, 294, 295, 259, 203, 109, 108, 110, 150, 182, 76, 273, 125, 194 ve 290
sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın
sırasıyla; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15inci
sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
15/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
15/2/2022 salı günü (bugün) toplanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Bülent
Turan
Çanakkale
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
293, 294, 295, 259, 203, 109, 108, 110, 150, 182, 76, 273, 125, 194 ve 290
sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın,
sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15inci
sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde söz talebi bulunmuyor.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Ordu Milletvekili Seyit Torunun (2/4013) esas numaralı
Muhtarlık Temel Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/158)
7/2/2022
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/4013) esas numaralı
Muhtarlık Temel Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, TBMM İçtüzüğünün
37nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
Seyit
Torun
Ordu
BAŞKAN Önerge üzerinde
teklifin sahibi olarak Ordu Milletvekili Sayın Seyit Torun
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Torun.
Süreniz beş
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
SEYİT TORUN (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Muhtarlarımız yerel
demokrasinin kurucu unsuru, köy ve mahallelerimizin seçilmiş
temsilcileridir. Siyaset kurumunun görevi muhtarlığın bu
vasıflarını korumak ve yüceltmektir ancak üzülerek ifade ediyorum
ki yirmi yıldır ülkeyi yöneten iktidar muhtarlık kurumunu
itibarsız hâle getirmiştir. 6360 sayılı Kanunla binlerce
köyün tüzel kişiliği kaldırılmış ve mahalleye
dönüştürülmüştür, bir dönem muhtarlığın tamamen
kaldırılması dahi tartışmaya
açılmıştır. Şimdi de muhtarlık seçimlerinin yerel
seçimlerden ayrı bir tarihte yapılması söylentileri
çıkarılmıştır. İktidarın
muhtarlığa bakışı böyleyken şimdi sadece Muhtar
maaşlarını asgari ücrete çıkaracağız. vaadinde
bulunmak muhtarlarımızı seçim malzemesi yapmaktan başka bir
şey değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 82 farklı kanun, tüzük ve yönetmeliğin
toplam 354 maddesinde muhtarlara vurgu yapılıyor. Biz bu
dağınıklığı ortadan kaldırmak ve yasal
düzenlemeleri tek çatıda toplamak amacıyla 84 maddelik Muhtarlık
Temel Kanunu Teklifimizi Meclis Başkanlığına sunduk.
Teklifte yer alan bazı düzenlemeleri kısaca özetlemek isterim:
Öncelikle, muhtarları demokratik kurumlar hâline getiriyoruz. İhtiyar
meclisi ve ihtiyar heyetlerini, köy meclisi ve mahalle meclisi olarak
düzenliyoruz. Muhtarlıklara bütçe hakkı tanıyoruz. Köy
muhtarlıklarına il özel idarelerine ayrılan payın yüzde
1,5unun aktarılmasını sağlıyoruz, mahalle
muhtarlıklarına da belediye sınırlarında
toplanılan emlak vergisinin yüzde 1ini ayırıyoruz. Ayrıca,
muhtarlarımızı posta memuru olmaktan çıkarmak istiyoruz.
Muhtarlara evrak dağıtımları nedeniyle ücret ödenmesini
sağlıyoruz. Muhtarlarımız seçimle geliyor ama alınan
hiçbir karara katılmıyor. Biz, muhtarlarımızı yetkisi
olmayan seçilmişler olmaktan kurtarmak istiyoruz.
Muhtarlarımıza, belediye ve il genel meclislerinde kendi
alanlarını ilgilendiren toplantılara katılma, söz ve oy
hakkına sahip olma yetkisi veriyoruz. Muhtarlık seçimlerine
adaylık usulü getiriyoruz ve fotoğraflı birleşik oy pusulası
kullanımına geçilmesini öneriyoruz. Muhtarlarımıza ödenek
değil, aylık verilmesini sağlıyoruz. İktidarın
yirmi yılın sonunda yaptığı teklif, muhtar
maaşlarını asgari ücrete çıkarmaktan ibarettir. Biz, kanun
teklifimizle 14750 olan ek gösterge rakamını 22000e
çıkarıyoruz. Böylece muhtar maaşlarının 5.179 liraya
yükseltilmesini öneriyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüksek nüfuslu
muhtarlıklarımızın yardımcı personele
ihtiyacı açıktır. Bu nedenle, 2 bin seçmen nüfusunu aşan
muhtarlıklara büro personeli atanmasını öneriyoruz. Ayrıca,
sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla
dağıtılmasını temin ediyoruz. Bir diğer
düzenlemeyle Türkiye muhtarlar birliğinin kurulmasının önünü
açıyoruz. Bilindiği gibi, muhtarlarımız izne
ayrıldıklarında maaşları kesiliyor; biz,
muhtarlarımıza maaşları kesilmeden yıllık otuz
gün izin hakkı tanıyoruz. Ayrıca, kadın muhtarlara toplam
on altı hafta analık izni veriyoruz. Son olarak, muhtarların
şehir içi ulaşım hizmetlerinden ücretsiz
faydalanmasını öneriyoruz. Teklifimizdeki düzenlemeler kısaca,
özetle bu şekildedir. Bu teklifin tamamı, muhtar örgütlerimizin
görüşleri alınarak muhtarlarımızla birlikte
hazırlanmıştır.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı, 19 Ocakta, muhtar maaşlarının
asgari ücrete çıkarılacağını ifade etmişti ancak
aradan yirmi yedi gün geçmesine rağmen hâlâ bir düzenleme
hazırlanamadı ve bugün yatan muhtar maaşları yine aynı
seviyede geldi. Buradan çağrı yapıyoruz: Eğer samimiyseniz
bizim kanun teklifimiz hazır; gelin, tartışalım ve bu
düzenlemeleri oy birliğiyle hayata geçirelim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı, yaptığı konuşmada
Maaşların asgari ücretin altında kalmasına gönlümüz
razı olmadı. demişti. Sormak istiyoruz: Muhtarların
yetkisiz seçilmişler olmasına gönlünüz razı mı? Bizim gönlümüz
razı değil. Muhtarlarımızın posta memurluğu
yapmasına bizim gönlümüz razı değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
SEYİT TORUN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Muhtarlarımızın
izne çıktıklarında maaşlarının kesilmesine bizim
gönlümüz razı değil. Muhtarlarımızın belediyede, il
genel meclisinde yok sayılmasına gönlümüz razı değil. Bizim
gönlümüz muhtarlarımızın seçim vaadi olarak kullanılmasına
razı değil. Şunu herkesin bilmesi gerekir: Muhtarlara sadece
asgari ücret vererek sorunlarını çözemezsiniz. Birazdan kanun
teklifinin oylamasına geçeceğiz; kalkacak eller, kimin samimi olarak
çözümü savunduğunu, kimin samimi olmadığını da bu
Genel Kurulda görmüş olacağız. Eğer bu teklif reddedilirse
herkes şunu görecek: Bu iktidar muhtarların sorunlarına
değil, onların oylarına taliptir. Siz bu teklifi reddederseniz
dahi muhtarlarımıza sözümüzdür: Biz sizin oylarınıza
değil, sorunlarınızı çözmeye talibiz, iktidar
olduğumuzda da bu teklifi yasalaştıracağız ve
muhtarlarımızın hakkını muhtarlarımıza
mutlaka teslim edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Siz şov yaparsınız, biz iş yaparız, yaptık zaten.
BAŞKAN İç
Tüzük'ün 37nci maddesine göre verilmiş olan doğrudan gündeme
alınma önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
SEYİT TORUN (Ordu)
İşte, bu kadar! Muhtarlarımız da gördü şimdi.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) Hayal kuruyorsunuz be!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize)
O zaman özel kalem müdürü atayın muhtarlara.
BAŞKAN Sayın
Aycan
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycanın, 18/1/2022
tarihinde etkili olan kar yağışı nedeniyle
Kahramanmaraşın Türkoğlu, Onikişubat, Dulkadiroğlu
ilçelerindeki seralarda ve ahırlarda oluşan zarara ilişkin
açıklaması
SEFER AYCAN
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, ilimizde 18/1/2022 tarihinde
etkili olan kar yağışı nedeniyle Türkoğlu,
Onikişubat, Dulkadiroğlu ilçelerinde örtü altında yani seralarda
üretim yapan üreticilerimiz ve hayvancılık yapan
yetiştiricilerimiz zarara uğramıştır. Toplam 1.655
dönüm örtülü alan çökmüş, bitkisel ürün zararı oluşmuştur;
toplam zarar miktarı 115 milyon TL'dir. Ahır çökmeleri sonucu hayvanlar
telef olmuştur, zarar miktarı 10 milyon TL'dir. Oluşan hasarın
giderilmesi, yıkılan seraların temizlenmesi ve yeniden
yapılması gerekmektedir.
Diğer taraftan, yeni
ekim dönemi de gelmiştir, fidanlar ekilmeyi beklemektedir. Seralar, tekrar
ekim yapılması için, üretim ve istihdam için çok önemlidir, ekonomik
değeri vardır. Verilecek desteğin hemen verilmesi hayati bir
konudur. Ayrıca, bankalardan ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden
kullanılan kredilerin geri ödemesinin bir yıl ertelenmesi de
beklentiler arasındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Beyaz
35.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyazın, Gümüşhanenin
düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ÜMİT BEYAZ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Büyük kahramanlıklara
sahne olan Anadolu topraklarının bir kahramanlık destanı da
memleketim Gümüşhanede yazıldı. Gümüşhanenin yiğit
evlatları damarlarındaki asil kandan aldığı kudretle
topraklarını savunmuş, yüz dört yıl önce düşmanı
Gümüşhaneden temizlemiştir. Topraklarını imanıyla
koruyan, kadın erkek, genç yaşlı demeden bütün cephelerde
yüreklice çarpışan bu kahraman insanlar, büyük Türk milletinin
kalbinde sonsuza kadar yaşayacaktır. Bu vesileyle, böyle bir
şehrin evladı olmaktan büyük gurur duyduğumu belirtmek
istiyorum.
Yiğitler diyarı
Gümüşhanemizin düşman işgalinden kurtuluşu olan bu önemli
günde, başta cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü, şehrimizin kurtuluşunda büyük emekleri olan Enver
Paşa ve Vehip Paşayı, Türk bayrağı göklerde özgürce
dalgalansın. diye vatan toprağını kanlarıyla sulayan
bütün şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.21
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) İktidardan 1 kişi yok Sayın Başkan.
1 milletvekili var iktidardan, tek 1 milletvekili; tek 1 kişi temsil
ediyor iktidarı.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Orası Komisyon
Hakikaten 1 kişi yok ya!
ALİ ÖZTUNÇ
(Kahramanmaraş) Ülkenin iktidarı kalmamış.
BAŞKAN Sayın
Oluç, buyurun.
36.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun, Genel Kurul
gündemine ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, biraz
sonra uluslararası sözleşmeleri konuşmaya
başlayacağız. Şöyle bir şey hatırlatmak
istiyorum: Bu hafta komisyonlardan gelen bir kanun teklifi
olmadığı için uluslararası sözleşmeleri
konuşuyoruz. Şüphesiz ki uluslararası sözleşmeler önemli ve
bunların konuşulması gerekiyor ama komisyonlardan kanun
teklifinin gelmemesi hâlinde bu duruma düşmemiz bir garipliği
gösteriyor bize. Neden? Acaba muhalefet partilerinden herhangi birinin,
muhalefetin hazırlamış vermiş olduğu
konuşulabilecek herhangi bir kanun teklifi yok mu? Var. Bizim kendi
verdiklerimize de baktığımızda, muhalefetin verdiği
kanun tekliflerine de baktığımızda görüşülebilecek çok
fazla teklif var ama bu iktidar çoğulcu anlayışla
bakmadığı için, demokratik bir politik kültüre sahip
olmadığı için, çoğunlukçu bir anlayışla konuya
yaklaştığı için muhalefetin verdiği kanun
tekliflerinin görüşülmesi ve bunlar üzerinde bir ortak akıl
oluşturularak bir kanun hâline getirilmesi konusunda en ufak bir adım
atmıyor; bunu biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ
(İstanbul) - Uluslararası sözleşmelere başlamadan evvel ben
bir kez daha bunu hatırlatmak istedim. Yani iktidar açısından
baktığımızda, sadece saraydan gelmiş olan kanun
teklifleri görüşülebilir vaziyette, onun dışındaki
tekliflerin hiçbir tanesi görüşülme özelliğine sahip değil.
Dediğim gibi bu, demokratik bir yaklaşım değil; demokratik
politik kültür ve ortak akıl açısından
baktığımızda uygun bir yaklaşım değil.
Sözleşmelerin görüşülmesine başlarken bunu bir kez daha vurgulamak
istedim.
Teşekkür ederim söz
verdiğiniz için.
37.-Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İstanbul
Milletvekili Hakkı Saruhan Oluçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkanım, çok ufak bir şey söylemek isterim.
Sayın Başkanın
uyarısına teşekkür ediyorum. Ancak Meclisin kendi gündemini,
komisyonların kendi takvimini, hepsini yürütmeyle paslaşarak
bunları değerlendirmeye çalışıyoruz,
dolayısıyla Meclisin gündemini hep beraber belirlemeye
çalışıyoruz. Eğer önerileri varsa özel olarak da takip
ederiz Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
Alınan karar
gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya
alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 293 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen, İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil
Erozan.
Buyurun Sayın Erozan.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir defa, üzerinde görüşeceğimiz
Moldovayla sürücü belgelerinin karşılıklı olarak
tanınması yasa teklifinin hem Moldova vatandaşlarına hem
Türk vatandaşlarına ve tabii, Moldova açısından da
özellikle Gagavuz kardeşlerimize hayırlı olmasını
dilerim.
Ama bu fırsatı
bulmuşken izin verirseniz ben dış politika gündeminin başka
konularına da değinmek isterim. Bunu yaparken filmi biraz geri
saracağım izin verirseniz çünkü hatırlıyorsunuz -geçen gün-
Meclis kapanmadan ve o kapanma telaşı içinde bu Şuşa
Beyannamesinin kabulü konusunu biraz böyle aceleye getirdik kanısındayım
ben. O gün söyleme fırsatını bulamadığım birkaç
hususu en azından tutanaklarda kayda geçsin diye bugün ifade
edeceğim. Bir defa bir millet iki devlet anlayışının
bir tezahürü olarak gördüğümüz bu Şuşa Beyannamesini tabii ki
oylarken evet oyu kullandık ve memnuniyetle karşıladık.
Ama bu metin, sadece güvenlik değil güvenliğin ötesine gidecek
şekilde Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin başka
unsurlarını da ele almaktaydı.
Bu konu
Dışişleri Komisyonunda görüşülürken dikkatimi çeken bir
hususu o zaman dile getirmiştim bugün de dile getirme gereğini
duyuyorum. Biliyorsunuz Azeriler bu kırk dört gün savaşını
tarif ederken Tek Vatan Savaşı olarak ifade ederler. Bunu Aliyevin
ağzından da çok kez duyduk, hatta tek vatan kavramını
Hulusi Akarın ağzından da duyduk. Çünkü bu tek vatan
kavramı bir anlamda ortak vatan kavramının
karşıtıdır. Ha, şimdi ortak vatan diyeceksiniz, pek
hatırınızda kalmamış olabilir ortak vatan kavramı
ama ben size hatırlatayım yine. Ortak vatan kavramı, maalesef,
iktidar tarafından benimsenmiş; sonradan, üç gün sonra gelen tepkiler
karşısında reddedilmiş, kusulmuş, tükürülmüş olan
Dolmabahçe bildirisinin 9uncu maddesinde yazar. Dolayısıyla, bizi
biraz şaşırttı bu tek vatanın tek kelimesinden
tasarruf edilmesi.
Yine bu beyannameyle ilgili
ikinci bir husus: Bunun içinde tabii ki bir enerji meselesi de var, doğal
gaz güvenliği meselesi var. Üzücüsü olan şu:
Vatandaşlarımız, sanayimiz bu doğal gaz krizi
dediğimiz, son günlerde yaşadığımız olaylardan
ötürü cefa çekerken bizim üzerimizden Azeri gazı geçip gidiyor. Yani geçip
gidiyor derken bunu, iktidarın zamanında öngörüsüzlük ve
tedbirsizlikten kaynaklanan sebeplerle ekonomimizi bir darboğaza
ittiğinin altını çizmek için söylüyorum. Nitekim,
vatandaşlarımızın yaptıkları veya çare
arayışları kombilerin kapatılması, kazakların
giyilmesi ve bu, vatandaşların Evde kombiyi yakmaktansa gideyim,
günümü AVMde geçireyim. dediği bir tabloyu maalesef gündeme getirdi. Bu
doğal gaz meselesi, sadece doğal gazın gelmesiyle ilgili
değil aynı zamanda kaç para ödediğinizle ilgili bir konu.
Şimdi, ben kalkıp size yani iktidara Ya, biz bu gazı kimden
kaça alıyoruz? diye sorsam, alacağım cevabı da maalesef
bugünden biliyorum; ticari sır deyip geçecekler. Ama şunu
unutmasınlar; iktidara sesleniyorum: En geç on sekiz, hatta
bazılarına göre on dört ay içinde biz, bugün için ticari sır
olarak tanımlanan bütün verilere ulaşacağız.
Bir üçüncü konu, yine
aynı çerçevede, bu Zengezur Koridoru. Zengezur Koridoru tabii ki önemli;
hem kara yolu hem tren yolu itibarıyla gerçekleşmesini
canıgönülden isteriz ama buna ilişkin çalışmaların
hangi aşamada olduğunu maalesef biz hâlâ bilmiyoruz,
çalışıldığından inşallah sonunda haberdar
olacağız. Burada birtakım teknik güçlüklerin de olduğunu
hatırlatmak isterim yani demir yolu dediğiniz sadece ray
döşemekle olabilecek bir iş değildir; hele o coğrafyada
trenlerin aksları aynı değildir, ebatları aynı
değildir; treni getirirsiniz, vagonu getirirsiniz sonra birdenbire
Türkiyedeki bir tünelde o vagonun
sıkıştığını görürsünüz çünkü eni boyu
farklıdır. Dolayısıyla bu ince hesapları da
inşallah birileri yapıyordur diye anmak istiyorum.
Bu, Rusya ile Ukrayna
arasındaki krize geleyim. İktidar cephesinden şu cümleleri
duyduk biz yakında; tabii, Sayın Cumhurbaşkanına atfen
bunlar söyleniyor: Hem Ukraynayla hem de Rusyayla yakın ilişkilere
sahip tek ülkeyiz. Bu büyük bir yanılgı yani bizim
dışımızda bu 2 ülkeyle görüşüp konuşup meselenin
çözümüne yönelik olarak birtakım tedbirler alma yeteneğine sahip ülke
yok mu? Bal gibi var ama maalesef biz, bu kelimeleri veya bu gibi cümleleri
iktidarın büyüklük kompleksinin tezahürü olarak görmekteyiz. Onun da
ötesine gideyim; Putin, sanki bu işleri halletmek üzere Türkiye'nin ara
buluculuğunu kabul etmiş de Türkiyeye gelecekmiş diye daha da
öteye gidildi. Ben size şunu söyleyeyim: Eğer Putin gelirse ne eli ne
cebi boş döner buradan. Dolayısıyla oradaki
arayışlarınızın, Putin ile Ukrayna arasındaki
uzlaşmazlıkta bir çözüm bulma çabalarınızın bence bir
hayalden ve masaldan öteye giden bir boyutu yoktur. Kaldı ki ortada
Normandiya Formatı diye zaten işleyen, Minsk
Anlaşmaları diye sonunda işlemesi arzulanan metinler var.
İktidar, şunu unutuyor: İktidar, Türkiye'nin bir NATO üyesi
olduğunu unutuyor, pusulayı şaşırmış vaziyette,
başka arayışların içine girmiş durumda. Yani içinde
bulunduğumuz duruma bakarsanız, iki arada bir derede kalmış
vaziyetteyiz; Yukarıya tükürsen bıyık, aşağıya
tükürsen sakal. cümlesiyle bu durumu en iyi şekilde özetlemek
muhtemeldir, mümkündür.
Üzücü olan şu: Maalesef,
Türkiye, zaman zaman NATO içinde farklılaşan bir tavır
sergiliyor ve bu farklılaşan tavrını da maalesef,
Batılı âlem yakından takip ediyor. Ve zaman zaman
kapılı kapılar arkasında Türkiyeye atfedilen sıfatlar
var, üzücü sıfatlar var. Ben bugün o sıfatı burada anmaktan
imtina edeceğim.
Büyük resme
bakıldığında, mevcut krizde güç dengelerini de dikkate
alırsanız, özellikle askerî açıdan konuya bakarsanız,
çıkacak bir savaşta maalesef ve maalesef Ukraynanın galip
gelmesi veya kendi topraklarını koruma şansı herhâlde
sıfıra yakın. Nitekim, bunun
sıkıntısını Zelenski dahi yani Ukrayna
Cumhurbaşkanı dahi çekmekte ve hatta krizi tırmandırmaktan
ötürü bazı Batılı ülkelere karşı sitemlerde bulunuyor.
Nedir o sitemler? Yani siz, şimdi savaş çıkacak diye kendi
büyükelçiliklerinizi kapatır, oradaki personeli çekerseniz, sanki ertesi
sabah savaş başlıyormuş gibi
vatandaşlarınıza Kırk sekiz saat içinde çıkın. gibi beyanlarda bulunursanız, bunun Ukrayna halkı üzerinde
dahi olumsuz etkileri var, Ukrayna ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri var ve
âdeta bu yaratılan panik havası faydadan çok zarar getirir hâle
gelmiş vaziyette.
Ha, Batı ne istedi? Bir
defa, NATO açısından açık kapı politikasının
kabul edilmesini istedi. Yani Biz, doğuya doğru yani Rusyaya
yakın coğrafyaya, mücavir coğrafyaya doğru genişleme
talepleri veyahut talepler geldiği müddetçe bunları
değerlendirmeye hazırız. yönündeki NATOnun açık kapı
politikasından vazgeçmesini istedi, hatta 1997 senesindeki duruma
dönülmesini istedi. Bunları istedi ama bunların kabul
edilmeyeceğini bilerek istedi. Nitekim NATO ve Avrupa Birliğiyle
münferit olarak yapılan görüşmelerde bunun kabul edilemeyeceği
ortaya çıktı ama NATOnun bu tavrına karşı Rusya
başka seçenekler üzerinden bir avantaj sağladı. Nedir o?
İleriye yönelik olarak Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden
şekillenmesiyle ilgili konuların müzakere edilebileceği hususunu
Batı kabul etti. Bence bu, zaten Rusyanın peşinde olduğu,
ulaşmak istediği noktaydı ve bugün o noktaya geldik. Bunun tezahürleri
nedir? Dün Lavrov bir açıklama yaptı, yaptığı
açıklamada, bu çözümsüzlük durumundan çözüme gidecek bir
arayışın mümkün olabildiğini söyledi; bir. İki:
Bugünden itibaren tatbikat için araziye yayılmış olan Rus
birliklerinden bazıları çekilmeye başladılar. Yani, bu,
ümit ederiz ki bu krizin daha da tırmanması önündeki riskleri ortadan
kaldırır çünkü o riskler eğer kuvveden fiile çıkarsa bunun
Türkiye için çok acı faturaları olacaktır. Yani bunun acı
faturaları deyince doların kaça çıkabileceğini,
altının kaça çıkabileceğini, petrolün kaça
çıkabileceğini, doğal gazın kaça çıkabileceğini,
emtia fiyatlarının kaça çıkabileceğini, tahıl
fiyatlarının kaça çıkabileceğini ve bunların tedarik
edilip edilemeyeceğini gündeme getirecek karmaşık bir durumla karşılaşırız;
umut ediyoruz ki o günleri görmeyiz.
Ha, şimdi, tabii, burada
altın deyince Sayın Nebatiye de dönmem lazım. Onun piyasaya
yeni bir seçenek olarak sunduğu altın üzerinden vatandaşın
yastıkaltındaki mal varlığını toparlama
hülyası da güme gider.
Ha, bunun ötesinde üzücü olan
bir şey var: Ara bulucu diyorsun. Putinin bir NATO ülkesinin ara
buluculuğunu kabul etmesi mümkün değildir, böyle bir ihtimal dahi
yoktur. Ama iktidar ve Sayın Cumhurbaşkanı, dünya lideri olmanın
gereği olarak bunları ortaya atmıştır. Ama şöyle
başka bir sonucu olmuştur bunun: Bir yandan bunlara ara buluculuk
yaparken Ruslar bizi başka bir listeye almışlardır. O
listelerin üstünde şu yazıyor: Bu çatışmada Ukraynaya
silah yardımı yapan ülkeler listesine girdik biz. Ha, bunun
faturası bir müddet sonra çıkacaktır bugün çıkmıyorsa
dahi.
Buradan başka bir konuya
geçeyim, Suriyeye. Biz tabii, bu önümüzdeki süreçte hâlâ bu Suriye meselesini
yaşamaya devam edeceğiz ama bu arada kapandık,
kapandığımız zaman bazı konular unutulmasın diye
hatırlatmak gereğini duyuyorum. Kureyşi diye bir adam duydunuz
mutlaka; Kureyşi, DAEŞin son lideriydi diyeyim, yenisinin ne zaman
çıkacağını bilmiyoruz ama Kureyşi, Türkiye sınırlarına
Buradan başka bir
noktaya geçeyim: Daha da enteresan hâle gelen, bu hafta enteresan hâle gelen
Libyadaki durum. Şimdi, Libyadaki durum derken -geçmişte bir kere
daha söylemiştim- bizde dağlara kar yağıyor ama iktidar
açısından Libya çöllerine kar yağdı yine. Bu ilk defa
olmuyor iktidar açısından Libya politikasının böyle
sığ sularda denizin dibine çökmesi. Niye? Neden bahsediyorum?
Şimdi ben size sorsam -size sormayayım, bu tarafa sormayayım da
iktidar sıralarına sorayım- şu anda Libyadaki hükûmetin
adı nedir desem bunun doğru cevabını Ahmet Bey mutlaka
bilir ama pek çok kimse bunu bilmez. Niye bilmez diyorum? Çünkü bundan bir
müddet evvel Libya Temsilciler Meclisinden bir heyet geldi,
Dışişleri Komisyonu olarak biz bunlarla
karşılıklı oturduk; beni şaşırtacak
şekilde, AK PARTİli arkadaşlarımız
Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış Ulusal
Mutabakat Hükûmetine methiyeler yazdı, Ulusal Mutabakat Hükûmetine
methiyeler yazdı iki ay evvel. Niye bunu söylüyorum? Çünkü o hükûmet 12 Mart
2021den bu tarafa yok, yok böyle bir hükûmet ama iktidarın kafasında
hâlâ Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış bir
hükûmet arayışı var. Peki, o zaman Ulusal Mutabakat Hükûmeti
olmuyor, bugün var mı Ulusal Mutabakat Hükûmeti? Ondan sonra kurulan
Ulusal Birlik Hükûmeti de yok artık yani biliyorsunuz ad değiştirdi.
İktidar, Dibeybeyi, Ulusal Birlik Hükûmetinin Başbakanını
kendine yandaş olarak belirledi -onunla birtakım kişisel ve
çıkar ilişkileri içinde olduklarını biliyoruz- ve sonunda
onunla birlikte bir Libya politikası oluşturmaya
çalıştı. 24 Aralıkta seçimler yapılacaktı, o da
güme gitti, adam da güme gitti. Niye? Çünkü geçtiğimiz hafta Fethi
Başağa yani bir evvelki Ulusal Birlik Hükûmetinin İçişleri
Bakanı Başbakan seçildi. Başbakan seçilmekle kalmadı adam,
ne yaptı? Başbakan seçildikten -yani atandı diyeyim en
azından çünkü on beş gün içinde hükûmetini kuracak- sonra
yaptığı ilk işlerden biri Halife Hafterle konuşmak
oldu, hatta ziyaretine gitti, el sıkıştı. Şimdi, bunun
sonucu nedir biliyor musunuz? Halife Hafter kimdir? Halife Hafter iktidar tarafından
terörist olarak tanımlanan bir adamdır. Halife Hafter kimdir?
İktidar tarafından darbeci olarak tanımlanan biridir.
Dolayısıyla, biz, yakında Libyada iktidar tarafından
darbeci ve terörist olarak tanımlanan bir adamın hükmettiği
bir iktidarla karşı karşıya geleceğiz ve bu
iktidarın da faturası maalesef başka şekilde Türkiyeye
çıkacak. Niye bunu söylüyorum? Tabii, daha Temsilciler Meclisinin
seçimlerine vakit var ama o geçen süre içinde, biraz evvel sözüne ettiğim
Temsilciler Meclisi üyeleri bize geldiklerinde, biz, bir soru üzerine,
başka bir şeyin farkına vardık. Biz İYİ Parti
olarak kendi tavrımızı açıklarken Deniz Yetki
Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin
Mutabakat Muhtırasına evet dedik, Güvenlik ve Askerî İş
Birliği Anlaşmasına hayır dedik, tezkereye hayır
dedik. Niye dedik? Bunları izah ettik ki niçin, nasıl olduğunu
bilsinler diye. Durum nedir sizde? dedim -karşımda oturuyor 7-8
Libyalı milletvekili- dediler ki: Biz o 2 anlaşmayı da
imzaladık ama o günün koşullarının gereği olarak
imzaladık. Biz bunları hiçbir zaman onaylamadık. Hâlbuki
iktidar bize ne diyor? Biz bu anlaşmaları onayladık, hatta
götürdük Birleşmiş Milletlere kayda geçirdik. Libyalılar diyor
ki: Bunların hiçbiri bizim için bir şey ifade etmiyor. Biz ancak
günü geldiğinde, Temsilciler Meclisi yeniden seçildikten sonra bir
komisyon oluşturacağız ve bu komisyon üzerinden bu
anlaşmaların akıbetinin ne olması gerektiğine o zaman
karar vereceğiz. Dolayısıyla buradan yine, iktidarın
maalesef, hayal sattığını, kamuoyuna bir hayal
sattığını maalesef, biz üçüncü kaynaklardan
öğreniyoruz.
Sayın
Çavuşoğluna döneyim. Sayın Çavuşoğlu geçen hafta
içinde, yine, Yunanistanın, uluslararası anlaşmalara
aykırı olarak silahlandırmış olduğu adalar
konusunda birtakım açıklamalarda bulundu. Açıklama yapması
doğru mu? Doğru ama âdeta, bir anlamda O adaları biz belirli
bir koşulla verdik. veya Uluslararası anlaşmalar çerçevesinde
bu adalar ancak silahsız kaldıkları müddetçe Yunanistanın
egemenliği altındadır. anlamına gelen bir cümle sarf etti
ve buna birtakım tepkiler geldi tabii ki; bunlar hem Avrupa
Birliğinden geldi hem Amerikadan geldi Siz egemenliklerini mi
tartışıyorsunuz adaların? diye. Ama ben şunu
hatırlatma gereğini duyuyorum: Yunanistanla bir laf
dalaşına girmiş vaziyette Sayın Çavuşoğlu. Ama
ben 17 Temmuz 2018 ve 23 Ekim 2018 tarihinde 2 defa şu soruyu
yazılı olarak sordum Sayın Çavuşoğluna: İkili
ve uluslararası anlaşmalarla silahsızlandırılmış
olması gereken -aslında silahsızlandırılmış
da değil, metninde gayriaskerî statüde yazıyor- ada, adacık ve
kaya parçaları hangileridir? Yani, bize bir söyleyiversen de
öğrensek, biz biliyoruz da bir senin ağzından, Sayın
Çavuşoğlundan duyalım dedik. Bunların anlaşmalarla
belirlenmiş statülerine döndürülmesi için ne gibi girişimlerde
bulundunuz, ne cevaplar aldınız? dedik, cevap bile vermedi. Bunu ben
niye anmak gereğini duyuyorum çünkü iktidar -Sayın
Çavuşoğlu da bunun bir parçası olarak- maalesef, bu yasama
organının yetkilerini âdeta hiçe sayacak bir yaklaşım içinde.
Sadece Genel Kuruldan bahsetmiyorum, Sayın Çavuşoğlu burada,
mutlaka, Dışişleri Komisyonunda görevli
arkadaşlarımız da var- buraya ara sıra uğruyor, bütçe
konuşmaları geldiği zaman Sayın Çavuşoğlunu
burada görmek imkânını buluyoruz ama Sayın Çavuşoğlu
Dışişleri Komisyonunda en son 9 Ocak 2019 tarihinde
görülmüştür yani üç senedir yok Dışişleri Bakanı
piyasada. Kimden çekiniyor da gelmiyor, onu bilmiyoruz. Geldi, gelecek. diye
biz laf duyuyoruz, hâlâ yok ortada.
Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine geçeyim; kişiler üzerinden geçmeyeceğim,
ilkeler üzerinden gideceğim, kişiler malum, isimler ortada, onlarla
da ibaret değil mesele ama çok bilinenler anlamında bunu söylüyorum.
Biliyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeye ilişkin
yeni bir süreç başlattı. Şimdi, bu süreç herhangi bir süreç
değil, geçmişte bizim dışımızda bir ülke daha bu
süreçten geçti; döndü, atlatabildi süreci ama Avrupa Konseyi çerçevesinde 2nci
defa bir insan hakları ihlal prosedürüne muhatap olan tek ülke Türkiye.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde biriken dosyalar itibarıyla
-geçen gün Anayasa Mahkemesi Başkanı da söyledi- en ağır
dosyalar, sayısal olarak en ağır dosyalar maalesef Türkiye ve
Rusya tarafından paylaşılıyor. Yani bizim rakibimiz
Rusyadan ibaret, onların da bu açıdan, insan hakları ihlalleri
açısından ne kadar zayıf bir dosyaya sahip olduklarını
söylemeye gerek yok. Ama Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? Bizim
mahkeme kararlarımızı tanımayanları biz de
tanımayız. Biz, kendi mahkemelerimize saygı
duyulmasını bekliyoruz. diyor. O zaman ben soruyorum: Madem
İnsan Hakları Mahkemesi bu kadar değersiz, anlamsız bir
uluslararası birim, o zaman ben soruyorum, Sayın
Cumhurbaşkanı bu birime niye 3 defa müracaat etti, niye 3 defa müracaat
etme tenezzülünü gösterdi? Burada bir sakatlık var.
Dolayısıyla, biz
iktidarın bütün bu uygulamalarını, maalesef, çaresizliklerinin
ve beceriksizliklerinin sonucu olarak görmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
AHMET KAMİL EROZAN
(Devamla) - Ama içinde bulunduğumuz konjonktüre
baktığımızda, zamanın, takvimin de ilerlediğini
dikkate alırsanız, biz yakın bir tarihte iktidarın bu U
dönüşlerinden kurtulacağımıza inanıyoruz ve
işledikleri günahların vebalinin de bu âlemde, bir de sandıkta
hesabını vermek suretiyle çıkacağını umuyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkan, 60a göre söz talebim var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Bursa Milletvekili
Ahmet Kamil Erozanın 293 sıra sayılı Kanun Teklifinin
tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) - Sayın Başkan, konuşmacının
konuşmasında özellikle DAEŞ'in, terör örgütü DAEŞ'in
liderinin, sözde liderinin Türkiye sınırında, Türkiyeye
yakın bölgede öldürülmesi noktasındaki, Amerika tarafından
öldürülmesi noktasındaki ifadelerini çok talihsiz bir ifade olarak
değerlendiriyoruz. Zira, bu, özellikle PKK/YPG ve FETÖnün Türkiye ve
dünya çapında yürütmeye çalıştığı, Türkiyede
Türkiye Cumhuriyeti devletini DAEŞle sanki bir iş birliği
içerisindeymiş gibi göstermeye çalıştığı alçak
bir algı oyununun bir parçası olarak onlar tarafından da dile
getirilmiş bir husustur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Bu konuda eğer ellerinde bir delil varsa -kaldı ki
güvenli bir bölge, Türkiyenin kontrolünde bir bölge değildir,
ısrarla altını çizerek ifade ediyorum- eğer bu konuda aksi
yönde birtakım deliller varsa Yüce Meclisin bu şekilde istifham
oluşturan konuşmadan sonra, bu delillere ilişkin olarak
birtakım açıklamaları duyması, dinlemesi bu Yüce Meclisin
hakkıdır. Aksi takdirde buna dair birtakım deliller olmadan,
herhangi bir bilgiye sahip olmadan bu konuda acaba şöyle mi olmuştur,
böyle olmuştur gibi özellikle oluşturulan soru işaretleri,
Türkiyeye ve bu Yüce Meclisin çatısı altında yürütülecek
politikaya uygun millî bir duruş, davranış ve tutum
değildir, bunun altını çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (Devam)
BAŞKAN MHP Grubu
adına söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.
Buyurun Sayın
Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL
AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
farklı sıra sayılarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurul gündemine alınan uluslararası anlaşmalarla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
dünden bugüne yaşanan doğal afetler, trajediler, savaşlar ve
akabinde varılan anlaşmalar; inşa ya da yok edilen medeniyetler
göz önünde bulundurulduğunda insanlık tarihiyle paralel, zengin
varlıklara ve yaşanmışlıklara ev sahipliği
yapmış kadim bir coğrafyanın kaderimizi tayin ettiği
bir jeopolitik gerçeklikle yüz yüze olduğumuzu görmekteyiz. Bu nedenle,
bin yılı aşkın bir süredir ağır bedeller ödeyerek
nihai yurt edindiğimiz Anadolunun jeopolitiği bizlere her zaman
ağır görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Bu da Su uyur, düşman
uyumaz. ilkesine esin kaynağı olan durum ve şartların yani
bu coğrafyada uyku orucunda olma zorunluluğunun açık ve net
ifadesidir. Aksi takdirde, Allah korusun, arkeolojik kazılara malzeme,
Bir zamanlar onlar da vardı. kervanına katılmak kaçınılmaz
olur. Bu nedenle, birçok acı tecrübe sonucu elde edilen bu kadim Türk
devlet geleneği, bizlere, savaşın kartalı olmak kadar
barışın da güvercini olmayı öğretmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kısaca, insan ve toplum hayatında olduğu gibi
ülkelerin de hayatiyetlerini sağlıklı, güvenli, huzurlu
sürdürebilmelerinin en genelgeçer yansıması sahip olunan düzenli ve
düzeyli komşuluk veya teknik ifadeyle müttefiklik ilişkilerinin
tesisidir. Bu ilişkilerin kalıcı ve kapsayıcı
olmasının en belirgin şartı ise mütekabiliyet ölçüleri
çerçevesinde sevgi, saygı ve anlayış içerisinde hareket
etmektir. Katı ve yumuşak güçler mücadelesinde ahenkli bir dengenin
kurularak birini diğerine hâkim kılmadan sürdürülebilmesinin her
zaman kazanç sağladığını tarihî yaşanmışlıklardan
açıkça görmekteyiz. Diğer bir ifadeyle, katı güçler
savaşında her ne kadar başarılı olunursa olunsun
masada, diplomaside yani kısaca yumuşak güç kazanımıyla
taçlandırılmadıkça elde edilen başarının
kalıcılığı ve sürdürülebilirliği
tartışmaya açıktır.
İşte bugün,
yaklaşık otuz yıllık bir işgalden kırk dört gün
gibi mucizevi bir sürede azatlığına kavuşan Azerbaycan
toprağı Karabağın özelinde, Güney Kafkasya'da Ermenistan,
Azerbaycan ve Türkiye arasında bir diplomatik safhanın önü
açılmış ve böylece ikili ve çoklu birtakım meselelerin
çözümüne yönelik adımlar atılmaya başlanmıştır.
Bu adımların 2 temsilciyle başlayıp gerekirse üçlü veya
3+3lü formatta sürdürülebilir kılınması yönünde çözüm
odaklı teklif ve önerilerin, bölgenin siyasi istikrarına ve
kalkınmasına katkı sağlayacağı gündeme
alınmıştır. Güney Kafkasya'daki istikrarın temini
noktasında, böylesine katkı sağlayıcı, yüksek bir
amaca matuf Şuşa Beyannamesi imzalanmıştır. 15 Haziran
2021de iki dost ve kardeş ülke yani Türkiye ve Azerbaycan arasında
imzalanıp akabinde 1 Şubat 2022de Azerbaycan ve 3 Şubat 2022de
ise Türkiye'de onaylanan Şuşa Beyannamesiyle iki müttefik ülke
sadece askerî ve savunma alanında değil, aynı zamanda siyasi,
ekonomik, kültürel, sosyal, sağlık, eğitim ve spor gibi
farklı alanlarda da iş birliğini öngörmektedir.
Bağımsızlık
ve toprak bütünlüğüne üçüncü taraflarca yapılacak herhangi bir
saldırı veya tecavüz söz konusu olduğunda birlikte hareket
etmeyi taahhüt eden bu anlaşma Güney Kafkasyadaki diğer ülkeleri de
motive ederek birlikte ortak çözüm arayışlarına
yöneltmiştir. Kronikleşmiş sorunların çözümüne yönelik
benzer ortak irade Türkiye-Ermenistan arasında da kendini göstermiş
ve bu amaçla ülke temsilcilerinin Rusyada bir araya gelerek ilk
toplantıyı yapmaları umut verici olmuştur. Bu sürecin
diasporadan ve ön yargılardan bağımsız, kendi meselelerine
odaklı, gerçekçi bir kazan-kazan yaklaşımıyla sürdürülmesi
Ermenistanın da yararına olacaktır.
Karşılıklı uçak seferleriyle başlayan iyi niyet
hamleleri, Zengezur Koridorunun açılıp Nahçıvan-Azerbaycan
demir yolunun inşasıyla bir yandan Türk dünyasının
vuslatına vesile olacak öte yandan bölgedeki ticari ve ekonomik
ilişkilerin geliştirilmesine de büyük katkı
sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri,
kadim Türk devlet geleneğinin bir gereği olarak yurtta da cihanda da
barışı önceleyen Türkiye Cumhuriyeti devleti, aynı olumlu
tavrı, aynı yapıcı duruşu komşusu Yunanistanla
yaptığı istikşafi görüşmelerde de açıkça
yansıtmıştır. Fakat AB üyeliğinin verdiği
şımarıklıkla Yunanistanın yakın adaları
silahlandırma başta olmak üzere azınlık statüsünde bulunan
soydaşlarımıza reva gördüğü muameleler ortadadır. Bu
bağlamda, aslında, Lozan Antlaşmasıyla garanti altına
alınan birtakım haklar
Ki bunlar eğitimden ibadet özgürlüğüne,
millî kimliklerin taşınmasından seçme seçilme hakkına
varana kadar gerçekten birtakım hakların, uluslararası
geçerliliği olan birtakım, efendim, olması gerekenlerin
yapılmadığına tanıklık etmekteyiz ve bunun
karşılığında birilerinin nihai ilke olarak
benimsedikleri ne Avrupa Komisyonu uyum yasaları ne de Konseyin
aldığı kararlarla hiçbir zaman bağdaşacak bir özellik
teşkil etmemektedir.
Şimdi, tabii, bu konuda
somut örneklerden hareket etmek her zaman daha yerinde ve etkili olacaktır
kanaatindeyim. Dolayısıyla, bizatihi yaşadığım
bir örnekten hareketle bazı şeyleri mukayeseli paylaşmaya
çalışacağım. Malumunuz, 1980li yılların
başında Yunanistanda iktidar değişikliği PASOK diye
Panhelenik Sosyalist Hareketin iktidara geldiğini biliyoruz ve inanın,
bir sınıf arkadaşım olmasaydı belki benim de
farkında olmayacağım birtakım şeyleri bizatihi birinci
kaynaklardan işiten bir arkadaşınız olarak sizinle
paylaşmak istiyorum. Bir arkadaşımız ta 1981de yavaş
yavaş
Kos Adasında yaşıyoruz, biz oranın
vatandaşıyız ama PASOKun iktidara gelmesiyle maalesef bizim
üzerimizdeki, mahallelerimizdeki, camilerimizdeki, iş yerlerimizdeki
baskılar ziyadesiyle artmaya başladı. Ve aradan geçen bir iki
yıl içerisinde neye dönüştü bu söylem? Babam dükkânı
satılığa çıkardı, arazileri satılığa
çıkardık, müşteri bulamadık tehditlerden dolayı ve bir
gün evimiz taşlanıp camlarımız kırılıp
molotofkokteylleri atılınca İzmire apar topar kaçmak zorunda
kaldık ve ilk müşteriye, sahip olduğumuz her şeyi, ata
yadigârı varlığımızı mezat fiyatlarla, yok
pahasına da satmak zorunda kaldık.
Şimdi gerçekten burada
hazıruna sormak istiyorum. 6-7 Eylül olayları diye bizim siyasi
tarihimize not düşen -birtakım olaylar ki gerçekten tasvip
etmediğimiz- birtakım olaylara tanıklık ettik.
İnanın, biraz önce bir anket yapmaya
çalıştığında, herhâlde benim anketim daha
sağlıklı bir sonuç verecektir. Şu Meclisteki hemen hemen
herkes 67 Eylül olaylarını çok iyi bilir ve İstanbuldaki bu
olayların sebebi, mahiyeti de malum; Selanikteki Gazi
Paşamızın evine yapılan saldırı
sonrasındaki provokasyonlarla meydana gelen olaylardı. Şimdi,
bunu bellekte sıkı tutup ve uluslararası bağlamda da
sürekli ısıtılıp karşımıza
çıkarılması ki bu olaylardaki taraf olan, müsebbip
olanların da yargılanıp gerekli cezalara
çarptırılmasına rağmen benim biraz önce bire bir, birinci
ağızdan paylaştığım anekdotla ilgili ne Avrupa
Komisyonunda ne Parlamentoda ne de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde hiçbir
zaman gündeme gelmemiştir.
Şimdi buna benzer bir
örnek daha
Yine, hâlihazırda üyesi olduğum Avrupa Birliği Karma
Parlamenter Meclisi Alt Komisyonunda çok ilginç bir rapor görüşülüyor.
İtiraz ediyoruz ama çok da geçerli değil. Şimdi, AB
müktesabatını Ankara merkezli oluşturulan Türkiye
Cumhuriyetinin kurucu değerleri müktesebatına tercih edenlere
özellikle sesleniyorum. Diyor ki:
Kıbrısta kaybolan vatandaşlarla ilgili bir araştırma
raporu düzenlensin. Kültür Komisyonunun bir raporu; raportör Kıbrıs
Rum kesiminden bir milletvekili. Şimdi ısrarla diyoruz ki evet,
gerçekten insani bir trajedi, bir insanın kaybolması
araştırılmalı ama niye 1974 ve sonrası diye şerh
düşüyorsunuz? Kıbrıs'ta 1974ten önce hiç kimse
kaybolmamış mı? Hiç kimseye 1 şey olmamış
mı? Hani ötekileştirdiğimiz Türk Mukavemet Teşkilatı
acaba neden kurulmuştu? Her gece kaybolan masum çocuklarımız,
kadınlarımız ve gerçekten, evlatlarımız için
kurulmuştu. Şimdi buna yönelik Efendim, biz, başlangıç
tarihi olarak 1974ü baz alırız. E, itiraz ediyoruz; ya, 1974ten
önce de burada kaybolan insanlar var, onları da katalım, bir milat
diyelim, en azından elli yıllık bir süreci ele alalım;
hayır. Şimdi tabii, çifte standarda o kadar alıştık
ki
Şimdi âdeta tarihi tekerrüre zorlayıcı, saldırgan bir
üslupla Yunanistan, Kıbrıs sorununun çözümünde Doğu Akdeniz'deki
kıta sahanlığı, deniz yetki alanları, hidrokarbon
arayışı konularında EastMed gibi anlamsız ve
tutarsız projelerde ve dahası tüm dünyanın gözü önünde
sığınmacılara reva gördüğü insanlık
dışı muamelelerinde de benzer tavrı sergilemektedir; buna
hepimiz şahidiz. Son zamanlarda botları batırılan, üstü
başı soyularak soğuğa terk edilip donarak ölümlerine neden
olan sığınmacı sayılarındaki artış
bunun en trajik kanıtıdır. Bu yetmemiş gibi,
sınırlarımızda orantısız silahlanmalar ve buraları
bir tür ABD üslerine çevirme girişimleri iyi niyet
sınırlarımızı ve barış güvercini olma ilke
ve düsturumuzu bir hayli zorlamaktadır.
Sayın milletvekilleri,
teyakkuz hâlinin kaçınılmaz olduğu bu coğrafyada,
tarihimizin her döneminde Türkün varlığı kabul ve tahammül
edilemez bir gerçeğe dönüşmüştür maalesef. İyi niyetle
tarafı olmaya çalıştığımız Batılı
ittifaklar içerisinde de benzer tavrın tezahürünü aleyhimize alınan
tutarsız ve tek taraflı kararlarda açıkça görmekteyiz. Bunu da
bir iki örnekle somutlaştırmak istiyorum yüksek müsaadelerinizle.
Bunun bir tanesi, sürekli ısıtılıp önümüze konulan İslami
terörizm, gerçekten içler acıtıcı bir süreç. Hâlbuki terörün
-defalarca söylüyoruz- ırkı, dili, dini, efendim, mezhebi, şunu
bunu olmaz çünkü terörün, kelime anlamıyla zaten bir şiddet
içerdiğinde, bir cana kıyma, insanın en doğal
hakkının yok edilmesine yönelik bir eylem olduğunda hemfikiriz
ama terörün şöyle bir etimolojik irdelemesini yaptım: Ya, Allah
aşkına; terör ta Habil, Kabille başlayan bir süreç ama
sistematik olarak inanın, Roma İmparatorluğu
sınırları dâhilindeki Filistinde bir Yahudi mezhepten hareketle
ortaya çıkarılmış, efendim, Zealots isimli bir mezhebin
müdavimleri, Sicariiler adı altında bir grubun 700e yakın,
Roma yönetimi altındaki bir kitleyi kadın, çoluk çocuk demeden
terörize edip öldürmeleriyle başlayan bir süreç.
Şimdi, biz, buradan
hareketle karşılığında -Allah korusun- şunu
diyebilir miyiz: Yahudi terörü, Hristiyan terörü
Defalarca söylüyoruz bunu
kürsülerde; ya, arkadaşlar, yapmayın. Yani o zaman örnek olarak
Anders Breiviki getiririz, o zaman buradan hareketle Yeni Zelandadaki
Christchurch olaylarını getiririz. Yapanın çok katı bir
Hristiyan olmasına rağmen
Teröristin bir mensubiyeti olabilir,
kendince bir dinî tercihi olabilir ama bunu yapanın fiilinden dolayı,
mensup olduğu dinî aidiyetini suçlamak, zan altında bırakmak,
gerçekten, o evrensel insan haklarıyla hiçbir zaman
bağdaştırılacak şeyler değil.
Biz, dememeye devam
edeceğiz ama gerçekten, her türlü terör eyleminden sonra maalesef bu kirli
propagandanın etkisinde kalan insanların, Batıda yaşayan
soydaşlarımıza, dindaşlarımıza mütemadiyen,
İslamofobik bir şizofreniyle saldırdıklarına
tanıklık ediyoruz. Ama inanın, bunlar da gündeme gelmiyor.
Şimdi, Türkiye teröre
bir sürü bedel ödedi, hepimiz bunda mutabıkız. Tamam da bu bedelleri
ödetenler malum. Yani Diyarbakır Annelerine şöyle bir selam
çaksanıza ya; onlarla ilgili bir rapor hazırlama, bir düzenleme
girişiminde bulunsanıza. Hadi o Türkiyede, o sanal, o
inandırıcı değil. E, Almanyada, Berlinde Bundestagın
önünde Maide annenin kızı için feryatları var. Bari onu gündeme
getirin, ne olur onu bir raportör aracılığıyla konuşun
ve bir annenin gözyaşlarına merhem olun. Maalesef, bunu da
görmemekteyiz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Amerikada bir NATO toplantısı sürecinde
Etiyopyalı bir taksi şoförüyle kısa bir diyaloğumuz oldu. O
gün de tesadüfen Beyaz Sarayın önünde, Etiyopyanın iç işlerine
müdahale olduğu için, iktidardaki hükûmete bir terör grubunun
müdahalesinden dolayı gösteriler var. Şoför Ben Etiyopyalıyım.
dedi, epey bir konuştuktan sonra -daha bizden çıt yok- Ama bu
işte Amerika'nın parmağı var. Fakat Amerika şunu
unutuyor, şunu anlamıyor: Artık Amerika tek başına bir
güç değil; artık Amerika'nın yanında -inanın sırayla
saydı- bir Rusya var, artık bir Çin var, artık bir Hindistan
var, artık bir Türkiye var. deyince inanın çok duygulandım. Bu
tespitten hareketle neyi söylemeye çalışıyorum?
Saygıdeğer
milletvekilleri, uluslararası ilişkilerde ebedî dostluk ve
hasımlık olmayacağı temel prensibinden hareketle millî
menfaatlerimiz doğrultusunda gerçekleştirilen Afrika ve Asya
açılımlarının, çok önemli diplomatik hamleler olduğu
gibi, ülkemizin çok yakın gelecekte dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi
olma vizyonunun da gerçekleşmesine büyük katkı sağlayacağı
kanaatindeyim. Aynı şekilde, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik
Arap Emirlikleri, Mısır, İsrail başta olmak üzere birçok
Orta Doğu ve Körfez ülkeleriyle gerçekleştirilmeye
çalışılan iş birliği diplomasisi de olumlu sonuçlar
vermeye başlamıştır.
Öte yandan, son zamanlarda
yaşanan Rusya-Ukrayna krizinin Batıyı çaresiz bırakıp
çözüm noktasında farklı seslerin çıkmasına neden
olduğu ve sıklıkla barıştan çok savaşı
önceleyen yorumlara sevk ettiği bir süreçte Cumhurbaşkanımızın
ve Dışişlerimizin samimi, seviyeli ve inandırıcı
barış girişimleri her iki tarafta da hüsnükabul görmüş ve
bölge devletlerine ve insanlarına kısmi bir rahatlama
sağlamıştır; bunu çok açık ve net bir şekilde
ikili görüşmelerde bizatihi yaşadık. Dolayısıyla
pandeminin her anlamda ağır sonuçlarının devam ettiği
bir süreçte ülkemizi yakından ilgilendiren Orta Doğu, Balkanlar, Orta
Asya, Kafkaslar ve Doğu Avrupada bir yandan eski Sovyet nüfuz
alanını yeniden domine etmeye çalışan Rusya Federasyonu,
öte yandan 1990lar sonrası bölgeyi liberalleştirip Batı
Blokuna katmaya çalışan ABDnin başlattığı
girişimler bugün bölgede artan bir gerilim ve sertleşmeye neden
olmaktadır. Bir yandan büyüyen gerilimin kademe kademe
artışını teşvik ederek stratejik hesaplarına
çanak tutan ülkeler varken diğer yandan gerginliğin
yatışmasını, huzur ve istikrarın hâkim
kılınmasını arzulayan ülkeler bulunmaktadır. Türkiye,
bu ikinci seçenekte yer alan ülkelerin başını çekmektedir. Bunun
en somut, en açık ve net göstergeleri, Sayın
Cumhurbaşkanının ve ilgili heyetlerin hem muhtemel Bosna hem de
Ukrayna gerilimlerini düşürücü samimi girişimleri ve
görüşmeleridir. Çünkü söz konusu bu krizlerden veya muhtemel
savaşlardan en fazla mağdur olacak ülkenin Türkiye
olacağının farkında ve bilincindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
KAMİL AYDIN (Devamla)
Bitiriyorum.
Dolayısıyla
gerçekten bugün görüşmekte olduğumuz uluslararası çok boyutlu
anlaşmaların önem ve ehemmiyetinin farkında olan bir Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bunların ivedilikle karara bağlanması
noktasında her türlü desteği sağlayacağımızı
ve oyumuzun da olumlu olduğunu ifade eder, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın
Yunus Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, uluslararası
anlaşmalar, sözleşmeler Türkiyenin dış
politikasını incelemek, tartışmak için bize bir fırsat
sunuyor. Bu kapsamda ben de tabii, şu anda üzerinde konuşmakta
olduğum Moldovayla sürücü belgeleri üzerine yapılan anlaşmayla
ilgili bir muhalefet şerhimizin bulunmadığını, olumlu
oy kullanacağımızı başlangıçta belirtmek
istiyorum.
Ancak, değerli
arkadaşlarım, dış politikamızda çok temel bir sorun
var; o da, Türkiyeyi yönetenlerin dünya gerçeklerinden, Türkiyenin
ihtiyaçlarından son derece kopuk bir dış politika söylemi ve
uygulaması tutturmuş bulunmalarıdır. Bakınız,
geçtiğimiz aylarda Meclisin Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın
Dışişleri Bakanı bütçe üzerine bir sunuş
konuşması yaptı. Konuşmasında gerçekten bizleri
dehşete düşüren şeyler söyledi. En başta da dedi ki:
Uluslararası örgütlerde hiç olmadığımız kadar
itibarlı, prestijli bir dönemi yaşıyoruz. Şimdi, biz
tabii, Mecliste bakanları dinleme fırsatına, onlara sorular sorma
fırsatına çok sık erişemiyoruz. O bakımdan, Plan ve
Bütçe Komisyonu görüşmelerinde bakanların açıklamalarına
önem veriyoruz, dikkatle dinlemeye çalışıyoruz. Ancak, şu
anda içinde bulunduğumuz durumda, ortamda Türk Dışişleri
Bakanının uluslararası örgütlerde Türkiye'nin çok prestijli bir
durumda olduğunu söylemesi -ifademi bağışlayın ama-
gerçekten gülünç değerli arkadaşlar. Bir örnekle
açıklayayım: Bakın, kurucusu olduğumuz, 12 kurucu üyesinden
biri olduğumuz Avrupa Konseyinde ülkemiz 2017 yılından beri
denetim sürecinde. Daha yeni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının
uygulanmadığı bir ülke olarak ne yazık ki ülkemiz Avrupa
Konseyi nezdinde hakkında ihlal prosedürü başlatılan bir ülke
durumunda. Bu şartlarda biz Sayın Dışişleri Bakanından
ne dinliyoruz değerli arkadaşlarım? Türkiye'nin
uluslararası örgütlerde çok prestijli bir durumda olduğu
-affedersiniz ama- masalını dinliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Konseyi, Avrupalılık, bunlar Türkiye
için önemli konular, biz buna çok önem veriyoruz. Bakın, şöyle ifade
etmeye çalışayım: Sosyal bilimciler çok tartışıyorlar
Avrupa nedir? Avrupalılık nedir? Bu uluslararası örgütlerin,
bunların tanımı için, Avrupanın,
Avrupalılığın tanımı için anlamı nedir, bu
çok tartışılan bir konu. Şimdi, Avrupa'yı bir
coğrafi terim olarak düşünebilirsiniz; doğru, Avrupa ilk
düşünüldüğünde akla bir coğrafi terim olarak, Asyanın bir
uzantısı olarak gelir, gelebilir ama bu çok sınırlı
bir bakış açısı olacaktır. Birçok sosyal bilimciye
göre, Avrupa bir kimliktir, Avrupa bir kavramdır, bir fikirdir. Şimdi
buradan ne anlatılmak isteniyor yani Avrupanın bir kimlik
olmasından, Avrupalılığın bir kimlik olmasından,
Avrupanın bir fikir, bir ideal olmasından ne anlatılmak
isteniyor? Bunu açıklamadan önce bir konuyu da yine belirtmem gerekiyor.
Değerli dostlarım,
değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; bu kavramlar, tabii,
dönemden döneme değişebilir. Yani Orta Çağa gidin ya da
Haçlı Seferlerine gidin, bizim bölgemizde insanlara Avrupa
Avrupalılık derseniz o dönemde, herhâlde bundan Hristiyanlığı,
Hristiyan uygarlığını anlarlardı ya da sömürgecilik
döneminde Afrikada bir insana sorsanız Avrupa nedir?
Avrupalılık nedir? diye, bundan muhtemelen sömürgeciliği,
emperyalizmi anlardı; soğuk savaş devrinde Doğu Avrupada,
Batı-Doğu kamplaşması ortamında bir Doğu
Avrupalıya Avrupa nedir? diye sorsanız bundan herhâlde kapitalizmi
anlardı. Ama artık günümüzde, dünyada Avrupa dendiği zaman,
Avrupalılık dendiği zaman gerçekten farklı bir şey
anlaşılıyor ve bu anlaşılan şeyde de Avrupa
Konseyinin -birazdan daha açma imkânım olacak- oluşturduğu fikir
altyapısı, ilkeler altyapısı, öneriler altyapısı
büyük bir yer tutuyor. Yani bugün Avrupa kendini insan haklarıyla,
demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle tanımlıyor,
Avrupalılıktan bunu anlıyor ve böyle bir örgüt var Avrupada,
Avrupa Konseyi var.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede ne yazık ki iktidar partisi
dış politikayla ilgili kamuoyunu yanlış bilgilendiriyor,
tabiri caizse zehirliyor yanlış bilgilerle. Öyle ki Avrupa Konseyi
ile Avrupa Birliğini topluma aynı şey olarak sunuyor. Öyle
değil, Avrupa Konseyi bizim dışımızda bir şey
değil değerli arkadaşlarım; Avrupa Konseyi, bizim 12 kurucu
üyesinden biri olduğumuz bir uluslararası örgüt ve hatırlatmak
istiyorum, Avrupa Konseyinin birtakım organları, örneğin
Parlamenter Meclisi, örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
örneğin Bakanlar Komitesi ya da Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi; biz
Türkiye olarak bunların hepsinde varız. Türkiyenin içinde
olduğu, başından beri içinde olduğu, katkı yaptığı
bir örgütten bahsediyoruz ve biz, 1954te Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesini bu içinde bulunduğumuz yüce Mecliste kabul etmiş
olan bir ülkeyiz, ta 1989dan beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
zorunlu yargı yetkisini tanımış bir ülkeyiz. Türkiyenin
Avrupa Konseyi bakımından tarihinden size bir örnek vereyim:
Bakın, biz Avrupa Konseyinin üyesiyken Almanya, Avusturya, bu ülkeler
Avrupa Konseyinin üyesi değillerdi o tarihlerde ve Türkiye bu ülkelerin,
Almanyanın, Avusturyanın bu örgüte üye olmasını
destekledi, önlerini açtı. Avrupa uygarlığının bu
önemli kurumunda Almanyanın da yeri vardır, Avusturyanın da
yeri vardır, onları dışlayamayız. diyen bir ülke
konumundaydı Türkiye. Değerli arkadaşlarım, bugün
geldiğimiz nokta gerçekten çok üzüntü verici hatta utanç verici bir durum.
Sayın milletvekilleri, özetle,
insan hakları, demokrasi, hukuk; bu alanlarda çalışan bir
uluslararası örgütün kurucusu olmak Türkiye açısından çok
önemlidir, çok değerlidir ve bugün Türkiyenin bu örgütte içinde
bulunduğu durum gerçekten büyük üzüntü verici bir durumdur.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin, geçmişte başbakanları
Avrupa Konseyinin Parlamenter Meclisinde konuşma yaptılar. 1979da
Bülent Ecevit Strazburg'da, Asamblenin genel kurul salonunda bir konuşma
yaptı; on yıl sonra Turgut Özal bir konuşma yaptı ama en
fazla konuşma yapmak sizin döneminizde, AK PARTİli
politikacılara nasip oldu. Sayın Abdullah Gül, 2003 yılında
Başbakan olarak orada milletvekillerine hitap etti. Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyinde 3 defa konuşma yaptı
değerli arkadaşlarım ve bu konuşmalarının
ilkinde, Başbakan sıfatıyla yaptığı
konuşmasında şöyle seslendi milletvekillerine ve Avrupa
Konseyini şöyle tanımladı: Kıtamızın
çeşitlilik içinde, birliğe dayalı ortak mirasını
temsil eden bir kuruluş. Değerli arkadaşlarım, böyle
tanımladı ve arkasından, Türkiye'nin Başbakanı olarak,
Türkiye'nin, bireysel özgürlükler, insan hakları ve hukukun
üstünlüğünün yanında olduğunu belirtti; arkasından da
Türkiye'nin uluslararası güvenlik ve demokrasinin pekiştirilmesine
yönelik ortak arayışa olan güçlü bağlılığının
altını çizdi; sonunda da yine Başbakan sıfatıyla,
Türkiye'nin Avrupa Konseyinin aktif bir üyesi olmaya devam edeceği
taahhüdünde bulundu; bundan on sekiz yıl, on dokuz yıl önce. Peki,
bugün Bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı biz
tanımayız. durumuna neden geldik arkadaşlar? Yani Türkiye'nin
bu on sekiz yıllık, yirmi yıllık süreci niye bu
şekilde sonuçlandı?
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Konseyi bahsinde, tabii, özellikle bu sıra
Osman Kavala davasını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Türkiyede uygulanmayan kararlarını konuşuyoruz ancak bir konuyu
hatırlatmam gerekli: Avrupa Konseyi, Avrupalıların -buna
kendimizi de dâhil ederek söylüyorum- kendi tarihlerinden
çıkarttıkları derslerin bir sonucudur. Nasıl? Biliyorsunuz,
geçtiğimiz yüzyılda dünyaya büyük acılar yaşatan 2 büyük
dünya savaşı patlak verdi. Bu dünya savaşları Avrupa
sorunları nedeniyle ortaya çıktı, Avrupalıların kendi
aralarında yaşadığı çatışmaların sonucu
olarak ortaya çıktı ve çok büyük insani yıkımlarla -tabii,
başta Yahudi soykırımı olmak üzere çok büyük insani
yıkımlarla- sonuçlandı.
Sayın milletvekilleri,
bu kapsamda Demokrasiler birbiriyle savaşmaz; halkın
temsilcilerinin, halkın iradesinin yansıdığı,
meclislerin güçlü olduğu ortamda barış korunabilir. fikri
aslında bu Avrupa Konseyinin temelinde yer alıyordu. Yani
Demokrasiyi, insan haklarını, hukuku savunan, benimsemiş, ona
göre davranan yönetimler Avrupayı savaşa sürüklemez. düşüncesi
temel düşünceydi.
Yine, bunun yanında,
hatırlatmak gerekiyor ki kendisini hukukla sınırlamayan
yönetimler kendi halklarına da büyük acılar yaşatabilirler. Az
önce ifade ettiğim, başta Yahudi soykırımı olmak
üzere, bu türden acı olaylarla sonuçlanabilir demokrasiden uzak yönetimler.
Hukukla sınırlanmış yönetimler anlayışıyla,
az önce ifade ettiğim Avrupa Konseyinin temelleri atıldı ve yine
malumunuz, soğuk savaştan sonra da neredeyse, istisnasız olarak eski Doğu Bloku ülkeleri de bu sistemde yerlerini
aldılar. Bu sistemden neyi kastediyoruz? Kıta çapında
demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü koruyacak,
sözleşmelere dayalı bir garanti sisteminden bahsediyoruz.
Peki, değerli
arkadaşlarım, bu şartlar içerisinde Türkiye'nin durumu
nasıl, neler yapmak gerekli; burada da birkaç şey söylemek istiyorum.
Bir defa, AK PARTİ hükûmetlerinin uygulamaları neticesinde -buna
tabii, Avrupa'daki kimi vizyonsuz politikacıların
politikalarını da eklemek gerekir- Türkiye'nin Avrupa Birliği
üyeliği ne yazık ki artık bir ham hayal hâlinde yani bugün Avrupa
Birliği üyesi Türkiye vizyonu, düşüncesi tamamen askıya
alınmış durumda ne yazık ki. Bir de bunun üzerine insan
hakları, demokrasi, hukuk alanlarında çalışan bu prestijli
uluslararası örgütte de Türkiye dışlanma tehlikesiyle karşı
karşıya.
Değerli
arkadaşlarım, daha düne kadar -hatırlatmak gerekiyor- çok
farklı bir iklim vardı, sizin döneminizde de atılan önemli
adımlar vardı, unutmayalım bunları. Örneğin, 2004
yılında Türkiye, Avrupa Konseyinde denetimden
çıkmıştı ve yine -AK PARTİ içinde de diplomat kökenli
değerli arkadaşlarımız var, Sayın Yıldız da
bizim Delegasyon Başkanımız, karşımda duruyor;
hatırlayacaklardır- Türkiye ile Avrupa Birliğinin tam üyelik
müzakerelerinin 2005te başlayabilmesinin en önemli sebeplerinden bir
tanesi de Türkiye'nin 2004te bu denetim sürecinden çıkmış
olmasıydı. Yine, hatırlatalım, 2010-2012 yılları
arasında şimdiki Dışişleri Bakanı Sayın
Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin
Başkanıydı. Bir Türk milletvekili -ülkemiz için de gurur verici
bir şey- iki yıl o Meclisin Başkanı olarak o Konseyin
Başkanlığını yaptı.
Arkadaşlar,
hatırlatalım, hepimizin bildiği adıyla İstanbul
Sözleşmesi yani Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi. Değerli arkadaşlarım, bu sözleşme,
Bakanlar Komitesinin İstanbul toplantısında imzaya
açıldığı için İstanbul Sözleşmesi idi adı ve
böyle bir sözleşmenin bizim kadim şehrimiz İstanbul'un ismiyle
anılıyor olması, Türkiye açısından son derece
prestijli, son derece olumlu bir şeydi. Yine, hatırlatalım, 2016
yılında güzel dilimiz Türkçe, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin
çalışma dilleri arasına eklendi.
Daha düne kadar böyle bir
manzara vardı ancak Türkiye demokrasiden uzaklaştığı
için, Türkiye'de hukuk, insan hakları ayaklar altına
alındığı için bambaşka bir manzara ortaya
çıktı. En önemli dönüm noktası 2017de Anayasa
değişikliğiyle yapılan Türkiye'de demokrasiden uzak bir tek
adam anlayışının ve başkanlık sisteminin
demokratik olduğu hiçbir ülkeye de benzemeyen, adına
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz sisteme
geçildikten sonra işler tepetaklak gitmeye başladı değerli
arkadaşlar. Hemen o yıl, daha önce denetim sürecinden
çıkmış Türkiye'nin tekrar Avrupa Konseyi nezdinde denetime
alındığını gördük. Avrupa Konseyinin tarihinde ilk
defa denetim sürecinden çıkmış bir ülke, işte, verilen
ismiyle denetim sonrası diyalog sürecine girmiş bir ülke olarak
Türkiye, Konseyin tarihinde ilk defa tekrar denetime girdi; bu, ilk defa oldu.
Düşünebiliyor musunuz? Yetmiş yıllık Avrupa Konseyinin
tarihinde biz başka ilkleri yaşamak istiyoruz arkadaşlar.
İnsan hakları, demokrasi, hukuk konularında Türkiyenin öne
çıkmasını istiyoruz ama Türkiye nasıl öne çıktı?
Türkiye, Konseyin tarihinde ilk defa denetimden çıkmış bir ülke
olarak tekrar denetime girerek öne çıktı. Bu yetmedi değerli
arkadaşlarım, bu yetmedi. En son 2021 yılı sonu
itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarını uygulamayan bir ülke olarak hakkında ihlal prosedürü
başlatılmış bir ülke durumundayız.
Değerli
arkadaşlarım, sürem el verdiği ölçüde, biraz da bu durumu
yaratan, daha doğrusu bardağı taşıran damla olarak
Osman Kavala kararı hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Osman Kavala dosyasına
ben de baktım. Osman Kavalanın tutuklu yargılanmasını
gerektirecek -birçok hukukçu da bunun altını çiziyor- hiçbir şey
dosyasında bulunmuyor. Ayrıca bunu Sayın
Dışişleri Bakanına da teşrif ettiklerinde Plan ve
Bütçe Komisyonunda sormuştuk ama ne yazık ki yanıt vermediler,
aynı zamanda Adalet Bakanına da sorduk. Kavala, daha önce tahliye
edildiği bir dosyadan, o sırada yargılanmakta olduğu
davadan beraat ettiği gün tekrar tutuklandı. Bu durumu kime
anlatabilirsiniz arkadaşlar? Hangi hukuk devletinde böyle bir manzara
olabilir?
Ve tabii en çok bizi üzen
olaya gelmek istiyorum Osman Kavala bahsinde. Bakın, Osman Kavalayla
ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını
okuduğunuzda ne görüyorsunuz, biliyor musunuz? Orada, Kavalanın
bireysel olarak haklarının ihlal edilmiş olmasından çok
daha fazlası yazıyor o metinde arkadaşlar, üzülüyorum bunu
söylerken ama o metinde şöyle yazıyor: Bu kadar uzun tutukluluk
süresinin, Osman Kavalanın bu kadar uzun süre tutuklu olmasının
üstü kapalı bir amaca hizmet ettiği bu mahkeme kararında
belirtiliyor ve ilerleyen satırlarda o üstü kapalı amacın ne
olduğu mahkeme tarafından, yargıçlar tarafından şu
şekilde açıklanıyor: Türkiyede insan hakları
alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarını ve
aktivistlerini caydırmak. Arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz,
şu Türkiye manzarasına bakar mısınız. Yani Türkiyede
insan haklarını, demokrasiyi koruyacak olan, koruması beklenen
iktidarın uygulamalarıyla, insan hakları alanında
çalışacak insanlar caydırılsın diye bir kişi çok
uzun süre, haksız yere içeride tutuluyor; şu Türkiye manzarasına
bakar mısınız, Türkiyenin geldiği yere bakar
mısınız arkadaşlar. Bu yetmiyor, bunu karar altına
alan bu mahkeme kararından sonra Avrupa Konseyi, Türkiyenin işte bu
kararı uygulamadığını kayıt altına alarak
Türkiyeyle ilgili ihlal prosedürü başlatıyor. Bu da yetmiyor,
Sayın Cumhurbaşkanından açıkça yargıya müdahale
anlamına gelecek ifadeleri hepimiz gazetelerde okuyoruz, televizyonlarda
dinliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyenin hukuk, demokrasi, insan hakları
alanında çalışan uluslararası örgütten
dışlanması, yaptırımlara maruz kalması bahsinde
de bir konuyu hatırlatmak lazım. Bakın, bu yaptırımlar
derken çok ağır bir şeyden bahsediyoruz çünkü bir devletin bir
devlete yaptırımı gibi ekonomik ya da başka siyasi
sebeplerle olan bir yaptırım demetinden bahsetmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YUNUS EMRE (Devamla)
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
YUNUS EMRE (Devamla) Siz
ülkenizde hukuk tanımıyorsunuz, insan haklarını
tanımıyorsunuz, insan haklarını savunanları içeriye
atıyorsunuz diye uluslararası planda Sizde hukuk yoktur
kardeşim.in tescil altına alınmasından bahsediyoruz.
Manzara budur, birbirimizi kandırmayalım, Türkiye'de olan şu
anda budur. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Değerli
arkadaşlarım, Türkiye bu manzarayı hak etmiyor.
Bakın, Avrupa
Birliği ile Türkiye arasında siyasi ilişkilerin temeli olan
Ankara Anlaşması 1963te imzalanırken dönemin
Başbakanı İsmet İnönü Avrupa Birliğini
tanımlarken, Avrupa entegrasyonunu, Avrupalılığı
tanımlarken Beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının
vücuda getirdiği en cesur eser. diyor değerli arkadaşlar. Bu
vizyondan Türkiye bugün ne noktaya gelmiştir, bunu Genel Kurulun
takdirlerine sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerinde grupların söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına
bir söz talebi vardır, Adana Milletvekili Sayın Tulay
Hatımoğulları Oruç.
Buyurun Sayın Oruç. (HDP
sıralarından alkışlar)
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta boyu
Genel Kurulun gündeminde uluslararası sözleşmeler var ve tabii, bu
sözleşmelerin her biri ayrı bir ülkeyle, ayrı bir konuya,
ayrı bir temaya sahip; eğitim, ticaret, sürücü belgeleri vesaire,
öyle başlıklarla devam ediyor ama bu anlaşmaların önemli
bir bölümü de askerî anlaşmalar ve işte, Kamboçya, Kamerun,
Fildişi Sahili, Ugandayla yapılacak askerî anlaşma mahiyetinde
anlaşmalar.
Bizim Halkların
Demokratik Partisi olarak dün olduğu gibi bugün de askerî anlaşmalara
karşı tutumumuz belli ve olumsuz olarak bakıyoruz. Bunun nedeni,
bir yandan silah ticareti, öte yandan orada asker bulundurmak. Bütün bunlara
karşı olduğumuzu, bu kürsüde bu konuyla ilgili konuşma
yaptığımız her seferinde aynı şekilde görüşlerimizi
ilettik. Çünkü şuna inanıyoruz: Militarizm, dünyayı bugün bu
hâle getiren, özellikle bu sömürgeci
anlayışı besleyen bir alandır ve bu alanı, bu
uluslararası sözleşmelerle, askerî sözleşmelerle daha çok
destekliyor ve daha çok geliştirmiş, militarizme de hizmet etmiş
oluyoruz; o yüzden de karşıyız.
Ben bugünkü konuşmamda
Çinin Kuşak-Yol Projesinden bahsetmek istiyorum çünkü önümüzdeki süreçte
-sanırım- uluslararası siyasetteki en önemli
tartışmalardan, tartışma başlıklarından biri
olacak -başlık demek bile belki yersiz- konulardan biri olacak. Bu tartışmada
özellikle şunun altını çizmek isterim: İkinci Dünya
Savaşı biterken yerini bir soğuk savaşa
bırakmıştı ve ABDnin öncülüğündeki Batı Blokuna
karşı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin
öncülüğündeki Doğu Bloku arasında bir soğuk savaş
dönemi yaşandı ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin
91de yıkılışıyla birlikte o dönemde bir yeni dünya
düzeninden bahsediliyordu. Hâlâ yeni dünya düzeni kavramı, yine
uluslararası siyasette çokça kullanılan bir kavramdır ama
şu an -bahsi geçen, bahsettiğimiz- ondan da daha yeni, yepyeni bir
dünya düzeninden bahsediyoruz. Burada özellikle tek kutuplu dünyadan çok
kutuplu dünyaya geçişle -ABDnin artık hegemonik anlamda ve ticaret
anlamında güç kaybetmesi, Çin ekonomisinin yükselmesi, bunu Japonya, Rusya
ve başkaca ülkelerin de desteklemiş olması- bu gelişmeyle
dengeleri bütün dünyada yeniden yerinden oynatarak yepyeni bir dünya düzeni
kuruluşunun adımı atılmış durumdadır.
Bakın, bu
gelişmelerde şunun altını özellikle çizmek istiyorum:
Ülkelerde silahlanma, özellikle nükleer silahlara dönük yapılan
yatırımlar da bu yeni dünya düzeni döneminde daha da
artmış, bu yepyeni dünya düzeninde de daha da artacak ve -şunun
altını özellikle çizmek istiyorum ki- bu nükleer silahlar, bunun
yanı sıra kapitalizmin vahşi üretim tarzının
doğayı talan etme biçimi, bütün bunları üst üste
koyduğumuzda aslında bu sömürgeci düzen, bu sistem; dünyayı
yaşanmaz bir hâle getirmeye başlamış durumdadır.
Bizler, hani izliyoruz ya filmlerde, bilim kurgu filmlerinde dünyada
yaşamın bittiğini ve başka gezegenlerde
yaşamların arandığını, işte, bununla bu,
artık bir ütopya olmaktan çıkıyor ve gerçeğe
dönüşüyor.
Şimdi, Çinin
Kuşak-Yol Projesinde ne amaçlanıyor?
Hatırlayacağınız üzere, 2013te Kazakistanda ve
Endonezyada yapılan bir toplantıda, Çin Devlet Başkanı bu
projeyi ilk olarak orada açıkladı. Kuşak-Yol Projesi 21inci
yüzyılın İpek Yolu projesi olarak tasarlanıyor;
Asyanın doğusu, Orta Asya, Batı Asya, Afrika ve Avrupa ülkeleri
hem karadan hem denizden birbirine bağlanacak ve çok kutuplu dünya
sistemine karşı, ABDnin bugün attığı
çığlığa karşı bu proje hızla
geliştiriliyor.
Peki, burada Türkiyenin rolü
ne olacak? Bu konuyu aslında Ukrayna krizinde biz çok detaylı analiz
etmiştik yine bu kürsüde yaptığımız bir
konuşmada. Bunun Türkiyeye getirilerinin ve götürülerinin ne
olacağını detaylı ifade ettik -şimdi sürem ona
yetmeyecek ama- bu gelişmeler olurken yani İpek Yolu Kuşak-Yol
Projesi gerçekleşirken jeostratejik öneme sahip olan Türkiye bu projenin
içinde yer alacak mı? Yer alacaksa bir NATO ülkesi olarak bunları
nasıl yanıtlayacak? İşte, Türkiyeyi bekleyen devasa
sorunlar.
Dediğim gibi, Ukrayna
krizinde ülkenin yaşadığı sorunlara
baktığımızda aslında bu projenin yansımaları
olduğunu göreceğiz çünkü bugün ABD-Rusya-Ukrayna üçgeninde
düşündüğümüzde esasen bu projeye karşı uluslararası
güçlerin yeniden dizayn edilmesini bu Ukrayna krizinde de bir kere daha
görmüş oluyoruz ve bizler diyoruz ki: Mutlaka ve mutlaka bunu tersine
çevirebiliriz ve farklı bir dünya yaratmak mümkün. Geminin
başındaki kaptan değişince yani tek kutuplu dünyadan çok
kutuplu dünyaya geçildiği zaman geminin gittiği rotanın yönü
değişmiyor. Hangi açıdan değişmiyor? Dünyaya
barış gelmiyor, dünyaya huzur gelmiyor, ezilen ve sömürülenlerin
üzerindeki ezme ve sömürme ilişkileri ortadan kalkmıyor.
Dolayısıyla, bu geminin rotasını değiştirmemiz
gerekiyor. Halkların kurtuluşunda dünyadaki bütün
yurttaşların özgürce yaşayabileceği bir ülkeyi tesis etmek,
kaygılanmadan, Acaba ertesi güne aç mı uyanacağım? Ekmek
parası bulabilir miyim? kaygısı yaşamadan adil, eşit
bir şekilde bir bölüşüme doğru bu geminin rotasını
bizler kaydırabiliriz.
Bizlere -daha önce bahsettik-
2 pakt dayatıldı bugüne kadar ve biz bu 2 paktın 2sine de
hayır dedik ve kendi bağımsız çizgimizi izleyebileceğimizi
uluslararası siyasette ifade ettik. Şimdi tam da zamanı, bu yeni
dünya düzeni yeniden şekillenirken bizler burada tercihlerimizi bundan
yana yapabiliriz. Bakın, dünyadaki varlıklar, Türkiye'deki varlıklar
eşit bir şekilde bölüştürülürse ve sosyalizmin temel
prensiplerinden biri olan eşit işe eşit ücret politikası
izlenirse inanın bu geminin rotası halklar, ezilenler ve
sömürülenlerin lehine döner.
Yine bölgemiz başta
olmak üzere Orta Doğu ve Afrika coğrafyasında halkların en
fazla ihtiyaç duyduğu noktalardan biri halklar arasındaki
eşitliğin sağlanması, diyaloğun sağlanması,
barışın tesis edilmesidir. Mesela Komisyona hiçbir zaman
şöyle bir konu gelmez, biz getirirsek zaten Komisyon direkt reddeder:
Acaba neden demokratik konfederalizm
tartışmasını biz yürütmüyoruz? Neden bölgede böyle çözümler
üretmiyoruz da acaba SİHA'ları nasıl satabiliriz, SİHA
satabilecek ortamı nasıl yaratabilirizin
Ve neden uluslararası
bütün ilişkilerde bu çerçevede, bir güruhun kazanması için, bir
kesimin kazanması için politika izlenir? Bunun nedeni belli çünkü AKP
iktidara geldikten sonra askerî, sınai kompleks konusunda
yandaşların, akrabaların, dünürlerin önlerini açtı ve
onlara çok ciddi teşvikler sundu. Burada da insan kanı üzerinde
ticaret yapma konusuna da bu iktidar bir kere daha bunlarla beraber imza
atmış oldu.
Evet, bu projede,
Kuşak-Yol Projesinde söyledik: Halk yok, toplum yok, açlar yok, yoksullar
yok, ezilenler yok, sömürülenler, geçinemeyenler, elektrik faturasını
ödeyemeyenler, savaşlarda ölenler, göçmenler, kadınlar, çocuklar,
engelliler yok. Dolayısıyla, bu proje, bizlere, şimdi sanki
yepyeni bir sistem ve adil, demokratik bir sistem kurulacakmış gibi
kamuoyuna ihraç edilmeye kalkışılsa da asla buna olumlu
bakmayacağız ve bunun karşısında olmaya devam
edeceğiz. Hiçbir iktidarcı anlayışın bu şekilde
bir çözüm üretme olasılığı yoktur. Ve tabii ki şunu
hatırlatmak istiyorum: Bundan iki yüz sene önce Marx Bütün dünyanın
işçileri, birleşin. demişti ve Avrupada büyük bir yankı
buldu bu yaklaşım. Şu an işçilerin kimi
kazanımlarına, Avrupa ülkelerine, Avrupa Kıtasına
baktığımızda tam da bu anlayışın hâkim
olması sonucunda orada işçilerin çok büyük haklar elde ettiğinin
ama elbette yeterli olmadığının altını da
özellikle çizmek istiyorum.
Dünyada büyük dönüşümler
oluyor, olacak ama yine aynı reçeteyle bizlere çözüm sunmaya
kalkışanlara karşı diyoruz ki: Dünyanın bütün
işçileri, emekçileri, yoksulları, halkları birleşin. Bunun
yolu, ülke sınırlarında birleşerek ortak mücadeleyi
örgütlemekten geçer ve bu örgütlülüğü sınırın ötesine
taşırarak enternasyonalist mücadeleyle mümkündür bunlar. Bu, ham
hayal değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Selamlayın
lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ
(Devamla) Bunları bizler bu kürsüden konuştuğumuz zaman eminim
karşımızdaki sıralarda oturanlar Bir hayal kuruluyor, bir
hayal anlatılıyor, oysa bu hayaller çoktan öldü. diye
düşünüyorlar ama emin olun ki bu hayaller yeniden dirilecek ve
çocuklarımıza özgür yarınlar bırakabileceğimiz bir
düzeni bizler tesis edeceğiz, ezilen ve sömürülenlerin ortak
dayanışmasıyla bu düzeni tesis edeceğiz. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerinde şahıslar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Teklifin üzerinde soru-cevap
talebi yoktur.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
293 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Yılmaz
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmazın, 51 ilde teşvik
uygulamasının devam etmesinin bu illerde bulunan
yatırımcıların ve vatandaşların beklentisi
olduğuna ilişkin açıklaması
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2013 yılında
uygulamaya giren, 51 ilde uygulanan, özel sektörde sigorta primlerine yüzde 6
oranında indirim getiren teşvik süresi, 2021 yılı
başında Sayın Cumhurbaşkanının kararıyla
31/12/2021 tarihine kadar uzatılmıştır.
Büyükşehirlerde kalabalıklaşan nüfus yoğunluğunu, göçü
engelleyen, yatırımcının büyükşehirlerden diğer
illere geçmesini sağlayan teşviklerin devam etmesi, 51 şehirde
yaşayan vatandaşlarımız ve
yatırımcılarımız için hayati önemi haizdir. 51 ilde
teşvik uygulamasının bu yıl ve önümüzdeki yıl da devam
etmesi bu illerde bulunan yatırımcılarımızın ve
vatandaşlarımızın beklentisidir.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SÜRÜCÜ BELGELERİNİN KARŞILIKLI OLARAK
TANINMASI VE DEĞİŞTİRİLMESİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 30 Aralık 2019
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin
Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talep eden İzmir
Milletvekili Sayın Aytun Çıray.
Buyurun Sayın
Çıray. (İYİ Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, yüce
Meclisimizin değerli üyeleri; Türkiye, Kurtuluş
Savaşımızdan bu yana en zor ve en çetin günlerden geçiyor.
Sefalet hiç bu kadar derin, fukaralık hiç bu kadar yaygın, güzel
ülkemizin üzerine çöken karanlık hiç bu kadar koyu
olmamıştı. Her kesimden vatandaşımızın
feryatları o kadar iç yakıcı, o kadar iç paralayıcı ki
Cumhur İttifakının üyelerinden Sayın Bahçeli bile
Elektrik ve doğal gazdaki yıkıcı artışların
önüne geçmek zorundayız. dedi. Çünkü yirmi yılın sonunda
tarihimizde eşi benzeri görülmemiş sistematik bir yalan ve propaganda
mekanizmasıyla insanlarımızı ambale eden,
başarısızlığı başarı,
yanlışları doğru gibi göstermeyi marifet ve beceri
belleyen, tam bir otokratik keyfîlik rejimine dönüşmüş olan mevcut
saray iktidarının yıkımı sadece elektrik ve doğal
gaz faturalarının yıkıcı artışıyla
sınırlı değil. Bakın, değerli arkadaşlar, ne
yazık ki bu Hükûmet 2,6 sent zararla aldığı elektriği
2,9 sente dağıtıcılara satmaktadır; onlar da 2022
yılında 11,5 sente fatura etmekteler.
Bir diğer önemli konu,
bizim Grup Başkan Vekilimiz Erhan Beyin de notlarında söylediği
gibi, EPDK kararıyla beş yıl 7 milyar lira olarak
vatandaşımızın faturasına yansıtılan,
devletten bu dağıtıcılara ödenen, verilen para ne
yazık ki 2021 yılında yüzde 217 artışla 22 milyar liraya
çıkmış. Onun için, hiç kimse Bu zammı kim yapıyor?
diye etrafına bakınmasın. Bu yirmi yılın sonunda
tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir siyasi anlayışla
karşı karşıyayız. Bu iktidar, milletimizin
zenginleşmesinin önündeki en büyük engeldir. Bir çağ dönüşümüne
adapte olmamızı sağlayacak donanımlı
gençliğimizin geleceğini dışarıda aramasına neden
olan, ekonomik nedenlerle nüfus artış oranını nüfus
dönüşümü için gerekli olan yüzde 2nin altına düşürerek âdeta
soyumuzu kurutmaya doğru götüren, sevgi, barış ve refah gibi
kavramlara uzak bir kötülük yönetiminin hâkimiyeti altındayız.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi 15 Temmuz 2016da tarihimizin en hain
kalkışmasını yaşadık. Ancak bu hıyanet
bahane ve vesile kılınarak 16 Nisan 2017de şaibeli Anayasa
referandumuyla içinden geçtiğimiz bu ucube rejim sürecine girdik ve bu
ucube rejimle birlikte, iktidar, milletimizin binlerce yıllık devlet
kurma geleneği ve tecrübesiyle yarattığı büyük
kurumları yerle bir etti. Dış politikamız modernleşme
tarihimizin iki yüz elli yıllık rotasından
çıkarıldı. Ekonomimiz sadece saray merkezli çok dar bir zümrenin
çıkarlarına hizmet etmeye ayarlandı. Böylece, Türkiye, ne
yazık ki Lozan öncesi tabloya döndürüldü. Sağlık sistemimizi
iflasa sürükleyen şehir hastaneleri, ödeyemedikleri 10 milyarlarca
dolarlık krediyi milletin sırtına yükleyen elektrik
dağıtım şirketleri, adalete değil saraya hizmet eden
yargı, battallaştırılmış, kadük edilmiş bir
Meclis ve sonunda şirketlere verilen imtiyazlarla yapılan döviz
garantili köprüler, tüneller ve otoyollarla kapitülasyonların geri
gelmesi.
Değerli
arkadaşlarım, ancak kurumsal yıkım gerçekte bu tasvirden
çok daha vahimdir. Bakınız, bu millet 15 Temmuz 2016da binlerce
yıllık tarihinin en korkunç ihanetini yaşadı. Ben, bu
ihanetin araştırılması için yüce Meclisin çatısı
altında kurulan Komisyonun üyelerinden birisiydim. Ancak Komisyonumuz
sistematik bir biçimde engellendi. Tüm engellemelere rağmen muhalefetin
katkılarıyla ortaya çıkarılan rapor ise gizli bir elin
müdahalesiyle kaybettirildi. FETÖ borsaları ortaya çıktı. Bu
arada, safça inançları nedeniyle on binlerce insanımız FETÖye
değil, FETÖyle iltisaklı birtakım kuruluşlarla
ilişkili oldukları gerekçesiyle bir KHKyle işlerini
kaybettiler, yandaş kalemlerin belirttikleri gibi sivil ölüme mahkûm
edildiler. Pazar yerlerinden akşamüzerleri yiyecek toplayanlara şahit
olundu. Bu vatandaşlarımızın azımsanmayacak bir
kısmının masumiyetleri yargıda da tescil edildi ama buna
rağmen görevlerine iade edilmediler yani sivil ölüme mahkûmiyetleri devam
etti. Buna karşılık, FETÖ hıyanetinin en üst makamıyla
görüntü veren birçoklarının, mesela, Hazine ve Maliye Bakanı
Sayın Nureddin Nebati ve aynı karedeki arkadaşlarının
Aldatıldık. demeleri bile yetti. Ancak Millî Savunma
Bakanının 4 yardımcısından 3üyle ilgili gerçek,
milletimize yaşatılan yıkımın büyüklüğünü ortaya
koydu. Bu 3 bakan yardımcısından 1i olan Muhsin Derenin
FETÖcü olmanın temel kanıtı sayılan byLock kullanıcısı
olduğu iddiaları, bir emekli askerî savcı olan Ahmet Zeki Üçok
tarafından savcılığa bildirildi.
Değerli
arkadaşlarım, açık kaynaklarca, 15 Temmuz 2016 darbe
kalkışmasından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinden 24.256
personelin ihraç edildiği belirtilmiştir. Aynı kaynaklara göre,
bu ihraçların 9.360ının altında Sayın Akarın
imzası vardır. Bu ihraçlar haksız demiyorum ama hangi somut
kanıtlara dayandırıldığını biz bilmiyoruz.
Oysa söz konusu bakan yardımcıları hakkındaki iddialar ve
belgeler çok ciddi.
Diğer bir Bakan
Yardımcısı Yunus Emre Karaosmanoğlunun adı ise WikiLeaks
belgelerinde Amerika tarafından korunması gereken biri olarak
geçmektedir. Bu kişi, aynı zamanda uzun süre Başbakanlık
Özel Kalemi gibi devletin sırlarının gelip geçtiği önemli
bir görevde de bulunmuştur. Bu açık kaynaklardaki gerçeklerin
bilinmemesi devlet tarafından, devleti yönetenler tarafından mümkün
müdür? Bu konudaki ciddi iddialar da onların görevlerini sürdürmelerini
engellememiş. Şimdi, buradan, olur olmaz konularda beka sorunu
diyenlere sesleniyorum: Bu iddialar doğruysa -ki çok ciddi iddialar
olduğuna inanmasaydım Meclise taşımazdım- bu iddialara
sessiz kalanlar ve bu kişileri oraya yerleştirenler, kim olurlarsa
olsunlar bizzat kendileri beka sorunu değil midir?
Sayın milletvekilleri,
bütün bunlar, devlet dediğimiz kurumlar bütünüyle topyekûn bir
yıkımın ürünüdürler. Mesela, son olarak Sayın
Cumhurbaşkanının bir başarı olarak takdim edilen
Birleşik Arap Emirlikleri'ne yaptığı ziyaret de bu
yıkımın bir başka görüntüsüdür. Gezi şerefine
Dubai'deki dünyanın en yüksek binası Burc Halife kulesine Türk
Bayrağı giydirilmesi yerlere göklere konamadı. Oysa aynı
medya, Birleşik Arap Emirlikleri için 25 Kasım 2021de Şerefsiz
Bunlar manşeti atmıştı ama devran döndü; ipe sapa gelmez
Faiz sebep, enflasyon sonuç. zırvası sonucunda Türkiye, tarihinin yegâne
ekonomik buhranına girdi, özerkliği bitirildi, Merkez
Bankasının döviz rezervleri eksi bakiyeye döndü, hukuk bitirildi,
Sedef Kabaş'ın haksız suçlamalarla tutuklanıp Murat
Ağırel ve Barış Pehlivan gibi araştırmacı
gazetecilerin yeniden hapse atıldığı bir vasatta ciddi
uluslararası yatırımcıların Türkiye'ye gelmesi
ihtimali iyice yok edildi. Çare, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi
ülkelerin eline Türk milletinin sırtından kolay ve bol kazanç oltasını
vermekti. Bunun için Kanal İstanbul adı altında sonsuz bir
arazi rantı dâhil her türlü peşkeş göze alındı ne
yazık ki ama buradan, bu ülkelere Sayın Meral Akşenerin
sözleriyle sesleniyorum: O ihaleleri ve alım satımları sizlere
yedirmeyeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
yaşadığımız bütün bu zincirleme sefillik ve zillet
tablosunun ardında tek bir amaç bulunmaktadır, bu da her ne
pahasına olursa olsun saray rejimini ayakta tutmaktır. Bu, sadece
saray rejiminin efendisi için değil yancıları için de hayat
memat meselesidir. Onların amaçlarına ulaşmaları ne
yazık ki Türkiye için bir yıkım olacaktır. Biz, medeni
dünyada yer alma ve güçlü büyük Türkiye hayalimizi hiçbir zaman için yok
etmeyeceğiz ve bunun yok edilmesine de izin vermeyeceğiz. Nitekim,
milletimiz 12 Şubatta yıkımın içinde umudu görmüştür,
yıkımın sorumluları içinse korku dağları
beklemektedir.
Hepinize içten sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, yerimden bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın 293 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, konuşmacının daha önce de defaatle ifade
ettiği seçimlerin şaibeli olduğu tarzı iddialarına
artık cevap bile vermiyoruz çünkü bunları çok konuştuk,
tartıştık. Bu millet iradesini ortaya koydu, bir karar verdi, bu
karar da bizim baş göz üstüne deyip saygı duyduğumuz bir karar.
Ancak konuşması arasında sayın konuşmacının
çok üzülerek takip ettiğim, -özür dileyerek söylüyorum- tecrübesine
yakıştıramadığım bir hususu ifade etmek isterim.
Bakınız, Savunma
Bakan Yardımcılarıyla ilgili iddiaları geçen hafta CHPli
bir arkadaş dile getirmişti. Bunun üzerine Bakanlık tüm
konularla ilgili açıklamalarını yaptı, bizler ilgili
belgeleri aldık, arkadaşlarımız buna ilişkin
açıklamalarını yaptı. Tamamen yalan olduğu,
yanlış olduğu, belgeli bilgili olan konuların, bir hafta
sonra bir başka parti tarafından tekrar bu kürsüye, bu aziz kürsüye
taşınmasını ibretlik buluyorum Sayın
Başkanım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Muhsin Derenin, Sayın Bakan Yardımcısı Muhsin Derenin
byLockçu olduğu iddiası
İspatlanmanın ötesinde, listede
olmadığını resmî belgeli aldık, bunları
paylaştık yani mahkemenin kararı var, Genelkurmayın kararı
var, Emniyet Genel Müdürlüğünün yazısı var. Yani ne
yapmamız lazım dediklerinizin yanlış olduğunu söylemek için. Burası herhangi
bir kurum değil. Savunma Bakanlığı, askerimizin
motivasyonunun en yoğun olduğu, en hassas olduğu yerlerden bir
tanesi. İftira kötüdür ama buraya
2 defa kötüdür.
Sayın Başkan, bir
daha anlatayım size arzu ederseniz: Mahkeme ByLock listesinde yok.
diyor. 2 kardeşi KHKyle atılmış memur. diyor. Ömründe
kardeşi memur olmamış; atılmayı bırakın,
memur kardeşi yok.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Ben onu söylemedim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Dolayısıyla, hani nereyi düzelteceğim? Orası
yanlış, burası yanlış. Bunlar, bu aziz kürsüye, Gazi
Meclise -bilerek yapılan- yalanlar yanlışlar
yakışabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Turan.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Aytun Bey
Başkanım, izin
verirseniz bir daha, son
BAŞKAN Tamamlayın
o zaman.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
yüzden, tecrübesine güvendiğim Sayın Vekilin daha hassas
olmasını öneririm kendisine. Eksik bilgi varsa beraber arayalım
muhataplarını, Bakanlığa gidelim, Genelkurmaya gidelim. Ama
biz nasıl olur da Millî Savunma gibi en hassas bakanlıklardan bir
tanesini iddia edildiği gibi bir kişiye teslim edebiliriz? 4 bakan
yardımcımızın 4ünün de geçmişinin tertemiz, sicilinin
belli, ömrünün FETÖyle mücadeleyle geçmiş insanlar olduğunu
biliyoruz; bir kısmı vekillik yaptı, valilik yaptı,
tanıyoruz bu arkadaşlarımızı. Şuay Bey de öyle,
Alparslan Bey de öyle, hepsi öyle. Dolayısıyla bu konularda hassas
bir dil kullanılmasını ifade etmek isterim.
Farid Farjadın çok
sevdiğim bir ifadesi var Başkanım, der ki: Yıllar sonra
öğrendim ki çok bağırarak hakikat ifade edilmez. Anlamak
isteyene ufak bir ifade de yeterlidir. Ufak ifademizi söyledik, sakin
söyledik, mahkeme kararını verdik, basın toplantısı
yaptık. Ne yapmamız lazım daha ki arkadaşlarımız
daha hakkaniyetli bir dil kullansınlar Başkanım?
BAŞKAN Peki,
anlaşıldı, tamam.
Teşekkürler.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başkanım, söz istiyorum cevap vermek için.
BAŞKAN Yani neye cevap
vereceksiniz? Size bir sataşma yok ki.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Düzeltmek istiyorum, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Çıray, neyi düzelteceksiniz? Yani o da kendi
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Şimdi
Ben söz istiyorum Sayın Başkanım. Beni doğru
söylememekle itham etti. O nedenle söz istiyorum, cevap vermek için.
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Ama belgelerle kanıtladı işte, daha ne
söyleyeceksin? Belgeleri gösteriyor.
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Sayın Başkan doğru söylemediğinizi söyledi
işte.
BAŞKAN Peki,
yerinizden 60a göre bir dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Çıray.
41.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, şu elimde gösterdiğim belge dün cumhuriyet
savcılığına bütün belgelerin verildiği, bu iddialar
hakkındaki suç duyurusudur. Bütün sözlerim boyunca bunların bir iddia
olduğunu söyledim ama dediğim gibi, bu iddiaları ortaya atanların
ciddiyetinden şüphe etseydim bunları burada, Mecliste
tartışmazdım. Bunları Mecliste tartışmayıp
nerede tartışacağız?
İkincisi, WikiLeaks
belgeleri burada, işte, WikiLeaks belgeleri burada. Değerli
arkadaşlar, bana sakın FETÖ konusunda hassasiyetten bahsetmeyin.
FETÖyü araştırma komisyonu raporu kayıp arkadaşlar, bizim
hep birlikte yazdığımız komisyon raporu kayıp. Niye
Meclis o komisyon raporunu burada tartışmadı? Niye Türkiye
gerçeklerinden haberdar edilmesi istenmedi? Niye sigarayı
araştırma komisyonuna dahi ek süre verilirken FETÖyü
araştırma komisyonuna ek süre verilmedi?
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çıray.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Neyi düzeltti?
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Evet, neyi düzelttiniz?
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çıray.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (Devam)
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden
Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
demokratik bir Türkiye hayalimiz vardı, hâlâ var ancak özellikle son
altı yılda, Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan da olduk; ne
huzurumuz var ne refahımız var, yalnızca Türkiye olarak
değil bölgesel olarak da ne huzur var ne refah var. Bunda ben Türkiye'nin
maceracı ve yıkıcı dış politikasının
temel bir etken olduğunu düşünüyorum değerli arkadaşlar.
Türkiyemiz güçlü bir ülke, çok daha güçlü olmasını hayal ediyoruz
ama bu gücün nasıl oluşabileceğini tekrar düşünmemiz lazım
arkadaşlar, şapkayı önümüze koyup düşünmemiz lazım.
Agresif, maceracı, saldırgan dış politikamızın
nelere yol açtığının bir kez daha muhasebesini
yapmamız gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bakın, değerli
arkadaşlar, şimdi, Türkiye'nin bir sert gücü var ki her ülkenin bir
sert gücü vardır yani kendisini savunacak bir gücü olmalıdır bir
ülkenin, bir de her ülkenin yumuşak gücü olmalıdır. Son
yıllarda Sayın Erdoğan hep dedi ki agresif politikalarla: Oraya
gireriz, orayı asarız, burayı keseriz. Egede, Akdenizde maceracı
politikalara imza atarız. Sonucu ne oldu? Kim kazandı, kim kaybetti?
Gelin, bunun bir muhasebesini yapalım değerli arkadaşlar.
Bakın, bütçemizden çok büyük kaynaklar silaha, savaşa gidiyor, oysa o
kaynaklarla biz halkımıza, ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz
elektrik sağlayabilirdik, emeklilikte yaşa takılanları
emekli edebilirdik, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu gençlerimizin
borçlarını silebilirdik ama kaynaklarımızı silaha,
savaşa harcıyoruz.
Bakın, Egedeki,
Akdenizdeki bizim agresif politikalarımızla tamam, biz silaha,
savaşa para harcadık ama sonucu ne oldu? Yunanistan da bir tehdit
hissetti ve onlar da daha çok silaha yatırım yapmaya
başladılar. Ne yaptılar biliyor musunuz? Fransız uçak
şirketiyle anlaşma yaptılar, milyarlarca dolara uçak
alıyorlar Fransız şirketlerinden. Niye? Türkiyeyi risk olarak
görüyorlar. Amerikan şirketleriyle anlaşma yaptılar, F-35ler alıyorlar, başka
silahlar alıyorlar. Arkadaşlar, bunun sonucunda kim kazanıyor?
Amerikan silah şirketleri, Fransız silah şirketleri
kazanıyor. Kim kaybediyor? Türkiyeli köylü Hasan amca kaybediyor,
Yunanistanlı köylü Yorgo kaybediyor. Değerli arkadaşlar, gelin,
bu muhasebeyi bir kez daha yapalım, bu silahlanma yarışında
Türkiye'nin ve Yunanistanın köylüsünün birlikte kaybetmesinin
hesabını, muhasebesini hep beraber yapalım. Ne oldu sonucunda? Yunanistan,
Amerikaya daha fazla üsler açtırdı öyle değil mi? Yunanistanda
çok sayıda Amerikan üssü var ve Amerika bölgeye daha fazla yerleşti.
Acaba bu bizim dış politika hedeflerimizle uyumlu mu? Böyle
saldırgan politikaların sonuçlarını bir kez daha değerlendirmemiz
gerekmez mi?
Bakın, değerli
arkadaşlar, Suriye politikamızda gelin bir muhasebe daha
yapalım. Ne dediler on yıl önce? Emevi Camisi'nde namaz
kılacağız. hayalleriyle Suriyeye girildi, Suriyedeki iç
savaş yangınına benzin döküldü, üstelik mezhepçi bir
anlayışla bunu yaptığınız için de o yangın
daha da büyüdü. Kürt politikasında sertlik ve düşmanlık
politikalarıyla Suriyeye girdiğiniz için Suriyedeki yangına
benzin döktünüz. Kim kazandı arkadaşlar Suriye politikamız
sonucunda, ne oldu? Rusya Suriyeye girdi, Amerika Suriyeye girdi ve maalesef
Suriye paramparça oldu. Bakın, bizim saldırgan, agresif ve
yıkıcı dış politikamızın bir sonucudur bu.
İşte, Kürt meselesinde, içeride barış vizyonu
olmayanların bölgesel olarak da Kürt anasını görmesin.
politikası maalesef Suriyede de bir yıkıma yol açtı.
İşte, bu muhasebeyi yapabilmeliyiz değerli arkadaşlar.
Bakın, Suriyedeki
saldırgan politikalarımız sonucu oradaki cihatçılara
milyarlarca dolar maaş ödüyoruz, silah veriyoruz. Oysa bu politikalar
yerine Türkiyedeki yurttaşlarımızın elektriğini
ücretsiz sağlayabilirdik. Şu anda, mutfak masrafını
karşılayamayan işçimize, emeklimize, emekçimize daha fazla
kaynak aktarabilecekken Suriyedeki yangına benzin dökmeye devam ediyoruz
ve bu politika hepimize kaybettiriyor değerli arkadaşlar.
Yunanistanla
başladık, Suriyeyle devam ettim, gelin bir de Ermenistan
politikasına bakalım; Ermenistan, Azerbaycan politikasına. Geçen
yılki savaşa maalesef bu anlamda taraf olduk, binlerce Azeri ve
Ermeni genci hayatını kaybetti hem Azerbaycan hem Ermenistan bir
yıkım yaşadı. Sonucu ne oldu arkadaşlar? Rusya bölgeye
yerleşti; Rusya, Karabağa girdi; Karabağ, Rusyanın bir
garnizonu hâline geldi. Türkiye ise ne masada var ne sahada var. Rusya bölgede
var; Rusyanın hegemonyası altında iki yoksul ülke. Kim
kazandı? Rusya kazandı. Kim kaybetti? Ermenistandaki çiftçi
kardeşim, Azerbaycandaki çiftçi kardeşim kaybetti. Gelin,
arkadaşlar, bunun da muhasebesini yapalım. Bakın, Türkiye-Ermenistan
arasında bir normalleşme süreci başladı, bundan dolayı
çok mutluyum. Bu sürecin başarıya ulaşması için de her
türlü sorumluluğu alacağımı ilan etmiştim bundan aylar
önce.
ŞAMİL AYRIM
(İstanbul) Ama konuşmalarınla ters bunlar,
konuştuklarınla çok ters!
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, beklentimiz bütün Meclisin de bu anlamda
sorumluluk alması. Gerek Yunanistanla olan sorunlarımız gerek
Suriyeyle olan sorunlarımız gerek Ermenistan ve Azerbaycanla olan
sorunlarımız konusunda barışçı bir vizyona dönmemiz
lazım değerli arkadaşlar.
Bakın, Avrupa
Birliği ülkeleri bundan yalnızca yetmiş yıl öncesine kadar
yüzlerce yıl süren savaşlar sürdürdüler. Almanya, Fransa yüzlerce
yıl savaştı; İtalya, Avusturya, İngiltere, diğer
ülkeler hep birbirleriyle savaştılar, bütçelerinin büyük çoğunluğunu
savaşa harcadılar. Avrupanın insanları sürekli
hayatlarını kaybediyordu ve sonu gelmez savaşlarla on
yıllarını, yüzyıllarını geçirdiler. İkinci
Dünya Savaşı sonrası, büyük bir yıkım sonrası
bundan bir ders çıkardılar, Avrupayı bir barış
kıtası hâline getirdiler. Şimdi, o ülkeler
kaynaklarını silaha harcamıyorlar; hâlâ silah şirketleri
var ama biliyor musunuz, ne yapıyorlar silah şirketleri? O
silahları Türkiyeye satıyorlar, Azerbaycana, Ermenistana,
Suriyeye, Yunanistana satıyorlar. Niye? Çünkü bizim bir barış
vizyonumuz yok. Bakın, biz bir imparatorluk bakiyesiyiz ve bu bilinçle
hareket etmemiz lazım. Çok kimlikliyiz, çok kültürlüyüz, çok
inançlıyız değerli arkadaşlar ve az önce saydığım
bütün kimlikleri hâlâ barındırıyoruz. Kürtler var bu ülkede
-büyük bir nüfus- Ermeniler var, Rumlar var; bunlar bizim
yurttaşlarımız, bir arada yaşıyoruz ve içeride bir
barış vizyonu geliştirebilirsek yani yurtta sulh konusunda bir
vizyon ortaya koyabilirsek bölgesel anlamda da bir barış vizyonunu
ortaya koyabiliriz ve Yunan köylüsü de Ermeni köylüsü de Azeri köylüsü de
Türkiye'nin köylüsü de kaybetmez değerli arkadaşlar. Bu anlamda,
gelin, bir barış vizyonunu hep beraber çalışalım.
Bakın, değerli
arkadaşlar, Türkiye-Ermenistan arasında barış konusunda,
normalleşme konusunda bir fırsat penceresi var. Bu daha önce, 1993
yılındaki savaştan sonra da olmuştu; maalesef, akamete
uğradı. 2009 yılında da bir barış süreci
olmuştu; maalesef, akamete uğradı. Şimdi,
yaşadığımız felaketten sonra, bu savaştan sonra
da bence herkes kendi payına düşen dersi çıkardı ve
yeniden, bir barışı düşünme dönemine girdik. Hem
Ermenistan-Azerbaycan arasında barış görüşmeleri sürüyor
hem Türkiye-Ermenistan arasında normalleşme süreci sürüyor ve
şunu görüyorum ki: Türkiyedeki bütün siyasi partiler de buna destek
veriyorlar.
Değerli arkadaşlar,
fırsat pencereleri geçici olabilir, demir tavında dövülür. Mademki bu
savaşta hep beraber kaybettik, hep beraber kazanabileceğimiz bir
vizyonu ortaya koyabiliriz, Ermenistanla normalleşebiliriz. Hâlâ
sorunlarımız devam edebilir ama diplomatlarımız iki tarafta
olabilir, sınırlarımız açılabilir, bölgesel ekonomik
programları devreye sokabiliriz, her iki tarafın kazanacağı
programları, projeleri ortaya koyabiliriz ve bundan hem Ermenistan
halkı hem Türkiye halkı kazanır değerli arkadaşlar.
Bu açıdan, hep beraber
hem yurtta sulh hem bölgemizdeki sulh hem de dünyadaki sulh konusunda tekrar
sorumluluk alalım diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ÜMİT YILMAZ (Düzce)
Soykırım iddialarından da vazgeçecek mi Ermeni Parlamentosu?
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde grupların söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına
söz talebi yoktur.
Soru-cevap talebi yoktur.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz talep eden, İYİ Parti Grubu adına Ankara
Milletvekili İbrahim Halil Oral.
Buyurun Sayın
Oral.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 293 sıra sayılı
uluslararası anlaşmayla ilgili Kanun Teklifi üzerine İYİ
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Moldova Cumhuriyeti
Hükümetiyle yapılan Sürücü Belgelerinin Karşılıklı
Olarak Tanınması ve Değiştirilmesine İlişkin
Anlaşmanın 2 ülke arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesine katkı sağlayacağını
düşünüyor, hayırlı olmasını diliyorum. Bu
bağlamda, Moldova sınırları içindeki özerk Gagavuzya bölgesiyle
ilişkilerimizin daha da artırılması gerekmektedir.
TİKA ve YTB faaliyetlerinin çok daha kapsamlı hâle getirilmesinin
önemli olduğunu da vurgulamak istiyorum. Gagavuz Türkleri bugün Avrupa,
Rusya ve Moldova Hükûmeti arasında sıkışmış
durumdadır. Rusçanın çok yaygın hâlde günlük dile
dönüştüğü, dinî olarak kiliselerinin Rusya etkisi altına
girdiği de maalesef bilinmektedir. Türkiye olarak bu soydaş toplumu
güçlü tutmak, kimliklerini geliştirmek için her türlü desteği
sağlamak millî bir görevimizdir.
Kıymetli
milletvekilleri, gündem uluslararası anlaşmalar olunca, yakın
zamanda yine bu şekilde görüşeceğimiz bir anlaşma dizisi
hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ziyareti kapsamında dün
Birleşik Arap Emirlikleriyle 13 uluslararası anlaşmanın
imzalandığını da öğrenmiş bulunmaktayız.
Mesela, İletişim Başkanımız medya ve iletişim
alanında iş birliği öngören bir anlaşmaya imza atmıştır.
Bu anlaşmayı görünce havuz medyasından Yeni Şafakın
şu manşeti de hemen aklımıza gelmiştir: Bakın,
kıymetli milletvekilleri Emirin Siber Casusları Sormak istiyorum:
Şimdi, biz Emirin siber casuslarıyla iletişim
ortaklığı mı yapacağız? Bir başka
manşet: Birleşik Arap Emirlikleri-PKK Hattı Çocuk Ticareti
Altında da şöyle yazıyor: Libya, Mısır, Sudan ve
Yemende kan döken Birleşik Arap Emirlikleri... Bakıyoruz, kan
döken, PKKyla çocuk ticareti yapan Birleşik Arap Emirlikleriyle savunma
sanayisi alanında anlaşma imzalamışız; oh, ne güzel!
Sormak istiyorum: PKKyla iş birliği yapan Emirliklere SİHA da
satacak mısınız? Bir başka fotoğraf: Şerefsiz
Bunlar Sayın Cumhurbaşkanının birlikte masaya
oturduğu veliaht prensin, sosyal medya trolü olduğu iddia edilen bir
şahsın Peygamber Efendimiz ve ashabıyla alakalı çirkin
sözleri haklı olarak böyle tanımlanmıştı gazetede.
Veliaht prensin bu trolü de görüşmelerinizde var mıydı diye Türk
milleti adına merak ediyoruz. İletişim Başkanının
imzaladığı anlaşmadaki medya ve iletişim iş
birliğine bu kişi de dâhil mi? Onu da milletimiz adına sormak
istiyoruz. Son olarak da, hepimizin bildiği, İçişleri
Bakanının, Sayın Soylunun 15 Temmuz darbe girişiminin ve
FETÖnün arkasında Birleşik Arap Emirliklerinin olduğu
sözlerini hatırlatıyoruz. Hiç zihnimizden çıkmayan bu sözler AK
PARTİ iktidarının FETÖyle mücadelesinin ne kadar sanal ve ne
kadar sözde olduğunun uluslararası bir göstergesi olarak
karşımızda duruyor. Sayın Cumhurbaşkanının
övgüler dizdiği Sorumluluklarının bilincinde. diye
tanımladığı Büyük Türkiye mücadelemizde bizleri
yalnız bırakmamıştır. dediği Yeni Şafak
gazetesinin manşetleri maalesef bunlardır.
Şimdi sormak istiyorum:
Övgüler dizdiğiniz bu medya kuruluşu mu yalan haber
yapmıştır yoksa iktidar bu gerçekleri bile bile, FETÖyle
iş birliğini göre göre Birleşik Arap Emirlikleriyle masaya
mı oturmuştur? Türk milleti adına bunu sormamız gerekiyor.
Ülkeyi soktuğunuz ekonomik krizden sanal olarak çıkarmak için
Emirliklerin şaibeli yönetiminden, kanlı parasından ve
İsraille olan ilişkilerinden dahi medet ummaktasınız. Ben
bu anlaşmaların tamamını seçim yatırımı
olarak görüyorum. AK PARTİ iktidarı seçimlere giderken her türlü
sözünü yutacak, her türlü hakareti de görmezden gelecektir. İsrail
Cumhurbaşkanını Türkiye'de ağırlayacak olan AK PARTİ
iktidarıdır, Birleşik Arap Emirlikleriyle masaya oturan AK
PARTİ iktidarıdır. İktidar bu gidişle, seçimi
kaybetmemek için Millet İttifakı'na katılma başvurusu
yaparsa hiç şaşırmayın.
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Hadi be! Üf, hadi! Komik oluyorsunuz!
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Kısacası, iktidar her zaman kendi suçunu örtmek
için
Millet İttifakıyla
iş birliği yapmak Birleşik Arap Emirliklerinden medet ummaktan
daha şerefli bir görevdir. (İYİ Parti sıralarından
alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Siz hayal görüyorsunuz, hayal. Bunlar boş hayaller,
boş.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Bravo. Başbakanları geldi, başbakanları!
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) 7nci ortağınız kim, 7nci
ortağınız?
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Kısacası, iktidar her zaman kendi suçunu örtmek için
sığındığı dış güçlere bu sefer gerçek manada
sığınmıştır, bize de Dış güçlerle
ittifakınız hayırlı olsun. demek düşmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizi bu ilkesiz dış politika ve ekonomik krize sokan, ortak
akıl ve demokrasiden uzak Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemidir. Bu mutasyon geçirmiş hükûmet sisteminden kurtuluş için
toplumsal bir uzlaşı şart olmuştur. Bu
uzlaşının fotoğrafı da geçtiğimiz günlerde 6
siyasi partinin Genel Başkanlarının katılımıyla
onurla verilmiştir. Bu fotoğraf, öncelikle, toplumsal olarak
demokrasi yönünde hareket edecek bir siyasetin inşasını
sağlayacaktır. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş
olayı başlayacak, siyasi iklimde AK PARTİ ülke menfaatleri için
böylece fotoğraf karelerine rahatça girebilecektir. O yüzden üzülmesinler,
yüzlerce tweet atıp Nereden karalarız? derdine düşmesinler.
Millet İttifakı sizi de bu siyasi gerginlikten kurtaracaktır.
Millet İttifakı, sizi dış güçlerle ittifak yapmak
zorunluluğundan da kurtaracaktır ancak bu zamana kadar asıl
gündeminizin ekonomi olduğunu unutmamalısınız.
Kıymetli
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının tabiriyle, biraz
yaygara yapmak istiyorum. İktidar, ekonomiyle alakalı yüzeysel
bazı önlemler almaya çalışmaktadır ancak görüyoruz ki bunu,
tamamen enflasyon verilerini manipüle etmek için yapmaktadır. Ankara'da
siyasi hayatının en büyük yenilgisini almış olan Sayın
Özhaseki Enflasyon düşerse oylarımız artar.
açıklamasını maalesef yapmıştır. Görünen o ki AK
PARTİ, TÜİK eliyle enflasyon verilerini düşük göstermek için
önlem almayı tercih etmektedir ancak unutulan bir şey vardır:
Vatandaş sizin açıkladığınız rakamlara asla
güvenmemektedir; vatandaş markete, pazara gittiğinde, evine faturalar
geldiğinde gördüğü tabloyu değerlendirmektedir. Pek çok alanda
dışa bağımlı hâle getirdiğiniz Türkiye, bu kadar
değersizleşmiş bir para birimiyle asla güçlü bir ekonomiye
erişemeyecektir. Enerjide dışa bağımlı bir
Türkiyede istediğiniz kadar vergi düşürün, yine o faturaları
vatandaşın ödeyebileceği hâle getirmeyi iktidar yüzünden
başaramayacaklardır. Enerjiyi sübvanse etmeye devam ettikçe
başka yerlerde de vergi artışları yapılacaktır
çünkü kaynakları üç beş müteahhide, çok maaşlı
bürokratlara, lükse ve şatafata harcamaktasınız çünkü
vatandaş evde elektrik yakamazken siz Beştepe'de
sarayınızı, Bakan Nebati Bey'in gözleri gibi ışıl
ışıl yakmaktasınız. Yaptığınız her
hareket bir tarafı düzeltirken başka bir tarafı
bozmaktadır. Artık çıkmaz sokaktasınız, yolun sonu
görünüyor. Kendinizle birlikte Türk milletini de o çıkmaz sokağa
hapsetmeye çalışmaktasınız ancak Türk milleti size muhtaç
değildir, sizi bu ülkeye iktidar yaptığı gibi göndermesini
de bilecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ekonomik kriz en çok bu ülkenin geleceğini
vurmaktadır, ülkemizin gençleri ekonomik krizden ağır bir
şekilde etkilenmektedirler. Yurt dışında az da olsa bir
eğitim alabilmek hayal olmuştur. Ceplerinde ortalama bir telefonla
gezebilmek, şuursuzca saldırıya uğrama sebebi
olmaktadır. Gençlerin iş bulması ise gittikçe daha zor
şartlara bağlanmaktadır. Alınan eğitimlerin
karşılığı asla bu olmamalıdır. İşte,
ülkemizin bu tablosu gençleri ülkemizden ayrılmaya itmektedir. Her gün
sosyal medyada Türkiye bir doktor, bir mühendis, bir yazılımcı
kaybetti; Avrupadaki şu ülke bir motorlu kurye kazandı, bir garson
kazandı. gibi ifadeleri görmekteyiz maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
İBRAHİM HALİL
ORAL (Devamla) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu ülkenin gençlerini
Avrupada, mesleklerine asla uymayan işleri yapmaya mahkûm eden iktidar,
Türkiyenin geleceğini karartmaktadır. Kısaca, bu iktidar
elektrik faturalarıyla evleri kararttığı kadar
geleceğimizi de karartmaktadır. Siz bunlara yaygara diyebilirsiniz
ama bu, milletimizin gerçek düşünceleridir, düşünmeye davet ediyorum.
Eğer bu millete biraz sevginiz varsa sizleri Enflasyon düşerse
oylarımız artar. demek yerine Gitsek de kalsak da bu milleti
nasıl düzlüğe çıkarırız? diye düşünmeye sevk ediyor,
bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ
Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.
Buyurun Sayın Gülüm.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM
(İstanbul) Merhabalar.
Evet, Türkiye derin bir kriz
yaşıyor ve bu krizin yükü de maalesef yoksullara, emekçilere,
kadınlara çıkarılmaya devam ediyor. Halk gerçekten kelimenin tam
anlamıyla yarı aç yarı tok yaşamak zorunda
bırakılıyor. Elektrik ve doğal gaz faturaları
artık ev kirasına denk geldi, ev sahipleri Çokça zam var, öyleyse
ben de kiraya çok daha yüksek zam yapacağım. diyerek kiracıları
zorlamaya, evden atmaya ya da yüksek kiralar ödetmeye çalışıyor.
İnsanların evlerinde artık ısınma gibi bir lüksleri
kalmadı, montlarıyla, kabanlarıyla oturarak, evlerinde
birbirlerine sarılarak ısınmaya çalışıyor. Tüm
ışıkları söndürdüler, siz ise, sermaye
gruplarınız ise, yandaşlarınız ise saraylarda
şatafatlı hayatlarınızı yaşamaya devam
ediyorsunuz. Sayenizde -bir ampulünüz var- bir ampulle tüm ülkeyi
karanlığa çevirmeyi becerdiniz, başardınız, gerçekten
tebrik etmek lazım. Sadece kendiniz değil, tam destekli sermaye
gruplarınız da kâr üstüne kâr katarken ağlamaya devam ediyorlar
Zarar ettik, zarar ettik. demeye devam ediyorlar. Oysaki bu süreç boyunca
milyarlarca lira kazandılar, ekonomik krizi fırsata çevirdiler,
pandemiyi fırsata çevirdiler, işçilere esnek, güvencesiz
çalışma biçimlerini dayattılar, sendikasızlığı
dayattılar, güvencesizliği dayattılar, çalışma
yaşamının gereği olan her türlü işçi hakkını
yok saymayı dayattılar, sizse buna karşı sessiz kaldınız.
Sesli olduğunuz tek yer vardı, o da işverenleri, 5li çeteleri,
patronları desteklemek oldu. Ekonomik paketlerle, teşviklerle, vergi
indirimleriyle, aflarla işverenleri desteklerken, patronları
desteklerken sizin desteğinizle patronlar işçilere kısa
çalışmayı, çağrı üzerine çalışmayı, son
dönemin modası olan esnaf kurye çalışmasını yani
kölelik çalışma düzenini dayattılar; sizin sayenizde oldu bütün
bunlar.
Türkiye, işçi
haklarında dünyanın en kötü 10 ülkesinden 1i hâline geldi.
Geçmişte çok mu iyiydi? Değildi ama bugünkü kadar da hiçbir zaman
kötü koşullarda çalışmamışlardı. Keyfî işten
çıkarma, gasbedilen özlük hakları, enflasyon altında ücret
dayatmalarıyla işçiler şu an kan ağlıyor farkında
mısınız? Elbette farkındasınız, sadece
görmezlikten geliyorsunuz. Sendikalaşan işçiler, işveren
tarafından baskıya uğruyor; kendi sendikasından istifa
etmeye, sarı sendikalara, devlet sendikalarına, sizin
yandaşınız olan sendikalara üye olmaya zorlanıyorlar.
Bunlar da kabul edilmezse işçiler işlerinden
çıkarılıyor ya da çıkarılma tehdidiyle karşı
karşıya bırakılıyorlar.
AKP, halkı zamlarla
uyandırırken öte yandan sırtını iktidara dayayan
patronlar ise sefalet zamlarıyla işçi ve emekçilere yoksulluk ve
açlığı dayatıyor. Ne kadar benzeşiyorsunuz değil
mi? Biriniz zamları dayatıyorsunuz, diğerleri de işçi ve
emekçiye açlık ve yoksulluk, kölelik koşullarını
dayatıyor. İşçiler rafa dizdiği peyniri satın
alıp evine götüremiyor, kendi diktiği elbiseyi giyemiyor, bir saat
çalışmaya 1 ekmek dahi alamayan işçiler var, farkında
mısınız? Götürdüğü yemeği kendisi yiyemeyen
işçiler var, farkında mısınız? Ürettiği
televizyonu, buzdolabını kendisi alamayan işçiler var.
Üretiminde yer aldığı elektriği, doğal gazı kendi
evlerinde kullanamayan insanlar var; işte bu, sizin kapitalist sömürü
düzeninizin sonucu.
Bütün bunlara
karşın, isteseniz de istemeseniz de, görmezlikten gelseniz de ülkenin
dört bir yanından işçiler insanca yaşayabilecekleri ücret için
ağır sömürü düzenine karşı iş durduruyorlar;
işçiler sömürüye ve kölece çalıştırılmaya hayır
diyorlar. Kuryeden metal işçisine, çorap işçisinden lojistik
işçisine, gıda sektöründen tekstilde çalışana, birçok
sektördeki emekçi diyor ki: Yeter artık, bıçak kemiğe
dayandı! Sizin sefalet ücretinizi de kölelik
koşullarınızı da kabul etmiyoruz. İnsanca
yaşayabilecek bir ücret, insanca çalışabilecek çalışma
koşulları istiyoruz. Patronların koruyucusu iktidar ise ne
yapıyor? Tabii ki çok bildik bir şey yapıyor, direnen
işçilere polisiyle, jandarmasıyla saldırıyor, gözaltı
yapıyor. Sendikalaşan, hak talep eden işçilerin işten atılmasına
maalesef Bakanlık hiçbir şey demiyor, göz yumuyor, onay veriyor,
destekliyor.
İşçilerin
emeğinden ve üretiminin sırtından büyüyen sermaye grupları
inovasyon üretkenlik teknoloji katma değer ve benzeri kavramlarla
işçi sınıfına ucuz iş gücünü, sendika düşmanlığını,
işsizlik ve sömürüyü dayatarak diyor ki: Köle olacaksınız, köle
koşullarında çalışacaksınız. İşte
bütün bunlara karşı da direnen işçiler var. Bunlardan bir tanesi
Migros Depo işçileri. Migros Esenyurt Depoda çalışan
işçiler sefalet zamlarına karşı, primlerinin sürekli
kesilerek haklarının gasbedilmesine karşı,
sendikalaşmak istedikleri için işten atılma tehditlerine
karşı eylemdeler. Migros'un bağlı olduğu Anadolu
Grubunun 1 Ocak-30 Eylül 2021 dönemindeki toplam net kârı 6 milyar TL. Bunun
yüzde 55i esas faaliyetlerden, yüzde 45i ise finansal kazançlardan geliyor.
Tam 80 bin çalışanı var bu grubun ve tabii ki yine
işçilerin haklarını gasbedilmek için de çok sayıda alt
işvereni var, onların da daha alt işverenleri var. Ve
işçiler ne istedi biliyor musunuz? Saatlik ücret olarak 4 TL istediler,
primleri kesilmesin istediler. İnsanca çalışabilecek
koşullarda çalışmak istiyoruz, bize kölelik
koşullarını dayatmayın, sendikamızda örgütlenmek
istiyoruz. dediler ama işveren buna karşı ne yaptı?
İşçileri işten atarak cevap verdi ve buna yine Bakanlığınızın
ne sesi çıktı ne soluğu çıktı; e, tabii,
işverenle arkadan görüştüğünüz kısmını hariç
tutuyorum.
Bir işçi şunu
söylüyor: Patronlar servetine servet katarken biz çocuklarımıza ilaç
alamıyoruz. Asgari ücretle evimi nasıl geçindireyim? 2 bin lira ev
kirası veriyorum, geçen yıl 70-80 lira olan elektrik faturam bu
yıl 400 lira geldi. Çocuklarımın okul masrafları da var.
Ben hangi birini ödeyeyim? İşçilere borçlusunuz.
Sefalet zammını
protesto eden işçiler TÜSİAD önünde eylemdeydi, aynı Migros Depo
önünde eylemde oldukları gibi. İşçiler sordular: Devlet,
yasalar, Bakanlık nerede? Bakın, işçiler sokakta; hak istiyor,
ekmek istiyor, Devlet nerede? diye sordular. Migros Esenyurt Depodan
atılan işçiler işe geri alınıncaya, primler yasal
güvenceye kavuşturuluncaya, insanca yaşama ve çalışma
sağlanıncaya kadar, çöpteki çürük sebzeleri aldığı
için hırsızlık suçlamasıyla işten atılan yoksul
işçinin hakkı geri verilinceye kadar emekten yana olan herkesi Migros
Depo işçilerine desteğe çağırıyoruz. Buradan da
diyoruz ki: Selam olsun direnen Migros işçilerine. Direne direne
kazanacaklarına biz de inanıyoruz.
Bir direniş alanı
daha: Farplas; elli dört yıllık bir şirket, otomobillerin iç ve
dış plastik aksamını üretiyor. Ford, Renault ve benzeri
firmaların tedarikçisi, en büyük 250 sanayi kuruluşundan biri.
Dolarla ihracat yapıyor ama aynı şirket
sendikalaşmasınlar diye, sendikalaşmayı önlemek için
işçilerin iş kolunu değiştirip yetkiyi iptal etmeye çalışıyor.
Sonra da insanca çalışmak için zam ve sendikalaşma talebiyle
direnen işçilerden 150 işçiyi işten atıyor. Duydunuz mu
acaba? Yetmedi, direniş devam edince de arkasından 108 işçiyi
gözaltına aldırdı. Aldırdı diyorum, kime
aldırdı? Elbette ki sizin yargınız, sizin kolluk güçleriniz
aldı gözaltına.
Farplas direnişçisi
Betül diyor ki: On altı saat çalışıyoruz, aynı
işi yaptığım erkeklerden daha az maaş alıyorum,
amirler kadınlara hakaret ediyor ama patronumuz kadınlar için
İyilik Meleği ödülü alıyor. İyilik Meleği ödülü
alan patron, kadınlara daha düşük maaş ödüyor. Her gün sabah
saatlerinde fabrika önünde bir araya gelen işçiler, işten atılma
saldırısına karşı, sendikalarının
engellenmesine karşı mücadele ediyorlar. Direnen Farplas işçilerine
selam olsun diyoruz. Ve bunun gibi birçok sektörde işçiler direnmeye devam
ediyor. İzmirde, Antep'te, Türkiye'nin dört bir yanında işçiler
ortak dayanışmanın gücüyle direnişlerini sürdürüyorlar.
Bir diğer direniş
alanı Yemeksepeti işçileri. Hepimiz biliyoruz Yemeksepeti pandemi
döneminde kazanç üstüne kazanç sağlayan şirketlerden biri;
emekçilerin sırtından kazandığı paranın haddi
hesabı yok ama işçiye gelince Yok. diyor. Motorkuryeler yağmur
çamur demeden çalıştılar, kar altında bile, yollar buzluyken
bile çalıştılar; hayatlarını kaybettiler,
işlerini kaybetmemek için işten ayrılamadılar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla)
güvencesiz, sağlıksız koşullarda çalışmaya
zorlandılar ama enflasyonun bile, TÜİKin gerçek olmayan
rakamlarının bile altında ücret dayatmasıyla
karşı karşıya kaldılar; sefalet ücretini kabul
etmedikleri için de direnişe geçtiler. Bunlar da yetmedi, bu Yemeksepeti
bir başka yöntem daha buldu, Esnaf kurye diye bir yöntem buldu; sigortasız,
güvencesiz, maliyeti de işçilere yükleyerek, işçilerin
sırtına yükleyerek yeni bir yöntemle işçileri
çalıştırmaya başladı. Böylece işçinin hiçbir
sorumluluğunu da üstüne almamış oldu. Yani sömürü yetmemiş,
yeni bir sömürü biçimini daha getirmeye çalıştı.
İşte, buna
karşı Yemeksepeti işçileri direnişlerini sürdürüyor; her
gün farklı noktalarda, farklı yerlerde mücadelelerini sürdürüyorlar;
dört bir yandan da desteklerini alıyorlar. Buradan Yemeksepeti
işçilerini de direnişlerini de selamlıyorum.
Bütün işçilerin
direnişini selamlıyorum. Direnerek kazanacağız, birlikte
kazanacağız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde gruplar adına söz talepleri karşılandı.
Şahıslar adına
söz talebi yoktur.
Soru-cevap talebi yoktur.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
Sayın Durmaz
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, Turhal Pancar Ekicileri
Kooperatifine yapılan kayyum atamalarına ilişkin
açıklaması
KADİM DURMAZ (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Cumhuriyetin 4üncü
şeker fabrikası olan Turhal Şeker Fabrikasını AK
PARTİ özelleştirdi. Şimdi ise 68 bin çiftçinin göz bebeği
kooperatife, önce bakanlıktan kayyum ve sonra -ne acı ki-
talimatlı yargı, görevdeki 2 AK PARTİliyi, 1 eski AK
PARTİli belediye başkanını, 1 MHPli belediye
başkanını ve 1 kurum amirini jet hızıyla kayyum olarak
atadı. Ülkemizde hiçbir örneği yok. Pancar ekicisi Tokatlı,
Zileli, Turhallı, Pazarlı, Niksarlı, Almuslu, Artovalı,
Yeşilyurtlu, Sulusaraylı, Amasyalı, Yıldızelili 68 bin
çiftçiye yapılan ayıptır, yazıktır, zulümdür. Kayyum,
derhâl seçime götürmeli, Turhal Pancar Ekicileri Kooperatifini bu ayıptan
da kurtarmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (Devam)
BAŞKAN
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Trabzon Milletvekili
Hüseyin Örs.
Kutluyoruz Trabzonsporu
Hüseyin Bey, yüzünüz gülüyor.
HÜSEYİN ÖRS (Trabzon)
Evet.
BAŞKAN Buyurun.
(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel
Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz pazar günü yani iki gün önce, Trabzonspor-Konyaspor maçı
oynanırken tribünde kalp krizi geçiren Araklılı
hemşehrimiz, Trabzonspor taraftarı Eyüp Yusuf kardeşimiz
hayatını kaybetti. Eyüp Yusuf kardeşimizi dün Araklı
Erenler Mahallesinde son yolculuğuna uğurladık. Kendisine
Allah'tan rahmet diliyorum; acılı ailesine, sevenlerine, Trabzonspor
camiasına başsağlığı diliyorum. Bu vesileyle
bordo mavi sevdamıza gönül veren ve bu uğurda hayatını
kaybeden taraftarlarımızı, aramızdan ayrılan
başkanlarımızı, yöneticilerimizi ve
futbolcularımızı bir kez daha rahmet ve saygıyla
selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
biz İYİ Parti olarak ülkemizde yaşanan sorunlara ilişkin,
alanlarında uzman, liyakatli kadrolarımızla
hazırladığımız çözüm önerilerimizi ortaya koyuyoruz,
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener grup
toplantılarımızda bu önerilerimizi kamuoyuyla
paylaşıyor. Ben de bugün burada yüce Meclisin kürsüsünden eğitim
sistemimizde yaşanan sorunların en başında gelen
fırsat eşitsizliği sorununa dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Milletvekilliğim öncesinde hem öğretmen hem de akademisyen olarak eğitim
camiasının içinde bulunan, görev yapan bir kardeşinizim. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde de Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda İYİ Parti adına görev yapan bir
arkadaşınız olarak eğitimde yaşanan sorunların
ortadan kaldırılmasına ilişkin İYİ Parti
iktidarında uygulayacağımız iyileştirilmiş
eğitim sisteminde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik
önerilerimizin detaylarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; yirmi yıldır Türkiye'yi idare eden bir
AK PARTİ var, bu AK PARTİ iktidarının eğitim
politikalarına baktığımızda yazboz kararlar, sürekli
değişen sistemler ve liyakatsiz kadroların beceriksizlikleriyle
sorunlar yumağı olarak karşımızda duran bir tabloyla
karşı karşıyayız. Bakın, arkadaşlar, yirmi yılda
Millî Eğitim Bakanı 8 kere değişmiştir, eğitim
sistemimiz 15 kere tırnak içinde söylüyorum- köklü
değişikliğe uğramıştır. Bu iktidarın
eğitim politikalarında istikrar yoktur; bu iktidarın eğitim
politikalarında beceriksizlik vardır, iş bilmezlik vardır.
Eğitimin en temel ilkesi fırsat eşitliği tamamen ortadan
kaldırılmıştır. Fırsat eşitsizliği
kronik bir vaka hâline gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
kaliteli eğitim temel bir insan hakkıdır. Bu hak, bireylerin hak
ve özgürlüklerini en üst seviyede kullanabilmelerine yardımcı olur.
Onların bireysel potansiyellerini toplum için kullanmalarına imkân
verir. Eğitimin bireylere ve topluma sağladığı
yararların en üst seviyede olması için öncelikle eğitimde
fırsat eşitsizliği sorunu ortadan
kaldırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
devletin öncelikli görevi eğitimde fırsat eşitliğini
sağlamak ve kaliteli eğitime erişime imkân yaratmaktır.
Devletin görevi çok sayıda bina dikip içine liyakatsiz, niteliksiz kadroları
doldurmak değildir. Bugün, AK PARTİ iktidarının sorumsuz,
liyakatsiz yönetimi ve ülkede yaşanan derin yoksulluk nedeniyle okullar ve
öğrenciler arasındaki başarı farklılıkları
giderek artmaktadır. Eğitimde fırsat eşitsizliğinde
öne çıkan önemli etkenler; okul öncesi eğitim alamayan, iyi
beslenemeyen, ailesinin sosyoekonomik durumu yeterli olmayan çocukların
ilköğretime eşit şartlarda başlayamamış
olmasıdır. Maalesef, bu eşitsizlikler derin başarı
farklarıyla ortaokul ve lisede de giderek artmaktadır. İYİ
Parti olarak bizim hedefimiz; çocuklarımızın cumhuriyet
ilkelerine bağlı, millî ve evrensel değerlere sahip,
yaratıcı, özgür, eleştirisel düşünebilen, problem çözen,
araştıran, sorgulayan, teknolojiyi etkili kullanan, özgüven sahibi,
insan haklarına ve çevreye duyarlı, vicdanlı ve ahlaklı
bireyler olmasına imkân vermek; amacımız ise eğitimde
fırsat eşitliğini sağlamak, eğitim öğretimde
kaliteyi artırmak ve gençlerimize dünya ülkeleriyle rekabet edebilecek
yeterlilikleri kazandırmaktır.
Bu hedeflere ulaşmak ve
amaçları gerçekleştirmek için İYİ Parti iktidarında
çocuklarımızın zihinsel, duygusal ve bedensel gelişimini
sağlamak, onları hayata ve eğitim sürecine hazırlamak
amacıyla okul öncesi eğitimini 5 yaş ve orta vadede 4 yaş
için kademeli bir şekilde zorunlu hâle getireceğiz. Okul öncesi
eğitim, devlet okullarında ücretsiz olacak, velilerden hiçbir ad
altında ücret talep edilmeyecektir. Yerel yönetimlerle iş
birliği çerçevesinde imar planlarında her mahallede bir anaokulu
hedefine uygun planlama yaparak Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı bağımsız anaokullarını açacağız.
Anaokulları ihtiyacı karşılanana kadar, temel eğitim
okullarındaki ana sınıflarını 5 yaş grubu
çocuklarımızın ihtiyaçlarına uygun hâle getireceğiz.
Çalışan ailelerin çocuklarının mağduriyetlerini
önlemek için ilkokullarda ders sonrası etüt sınıflarını
hizmete sokacağız. Ebeveynlerin, özellikle kadınların
çalışma hayatından uzak kalmalarının önüne geçmek için
erken çocukluk eğitimi ve bakımını kreş ve
anaokullarında esnek zamanlı çalışma modellerine uygun hâle
getireceğiz. Yerel yönetimlerin, kamu kurumlarının ve özel
sektörün kreş ve bakımevi açmasını yasal olarak zorunlu
hâle getireceğiz. Aile bireylerinin, özellikle anne-babaların çocuk
yetiştirme ve iletişim becerilerinin aile eğitim programlarıyla
geliştirmesi ve desteklenmesi için okullarda ebeveyn eğitimlerine
ağırlık vereceğiz, her okul aynı zamanda aile okulu
gibi işlev görecek.
Değerli milletvekilleri,
bugün ülkemizde aileler artan gelir eşitsizliği ve yoksulluk
altında çocuklarını okutmaya çalışıyorlar.
Öğrencilerimiz dengeli ve yeterli beslenemiyor. Ne yazık ki bugün
Türkiye'de her 3 çocuktan 1i yoksullukla ve yoksunlukla mücadele ediyor.
Ülkemizdeki derin yoksullukla mücadele planımız kapsamında
hazırladığımız ve Genel Başkanımız
Sayın Meral Akşenerin kamuoyuyla paylaştığı
Rüzgârgülü Projemizle, devlet okullarında okul öncesinden lise son
sınıfa kadar öğrencilerimize kahvaltı ve öğle
yemeğini ücretsiz olarak vereceğiz. İYİ Parti olarak,
Rüzgârgülü Projesini sağlıktan eğitime, istihdamdan yerel
ekonomiye, yoksulluktan gelir eşitsizliğine kadar Türkiyenin çözüm
bekleyen sorunlarına eğilen çok yönlü bir kalkınma projesi
olarak tasarladık. Rüzgârgülü Projesiyle çocuklarımız dengeli
ve doğru beslenerek sağlıklı bireyler olarak yetişecek.
Bizim iktidarımızda, İYİ Parti iktidarında hiçbir çocuğumuz
sağlığını, açlığı, yoksulluğu,
adaletsizliği düşünmek zorunda kalmayacak. (İYİ Parti
sıralarından alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Rüzgârgülüyle ne alakası var ya? Rüzgârgülüyle ne ilgisi
var?
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Rüzgârgülü Projesiyle çocuklarımızın doğru beslenmesini
sağlayarak okul öncesi çağda 235 bin, okul çağında ise tam
2 milyon çocuğumuzu hastalıklara karşı korumamız
mümkün olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım.
SALİH CORA (Trabzon)
Rüzgârgülü klima gibi bir şey olmasın!
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Ne alaka, onu anlayamadık yani.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Gelir, bir gün anlatırım.
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Tamam. Ya, rüzgârgülü ve öğle yemeği ne alaka?
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Özel bir brifing de verebilirim size Hanımefendi. (İYİ Parti ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Örs,
Genel Kurula hitap edin.
HÜSEYİN ÖRS (Devamla)
Ayrıca, sosyoekonomik yönden zor durumda olduğu tespit edilen aileler
için destek programları geliştireceğiz.
Değerli milletvekilleri,
bugün 1 milyon 248 bin öğrenci taşımalı eğitim
sistemindedir. Bu durumun öğrencilerimize verdiği zararın önüne
geçmek için başlatacağımız tarım reformuyla kırsal
bölgeleri cazip hâle getireceğiz ve köy okullarını yeniden
açarak taşımalı eğitime son vereceğiz. (İYİ
Parti sıralarından alkışlar) Ders ve kaynak kitapları
bilimsel ve çağın şartlarına uygun olarak yeniden
yazılacak, ücretsiz olarak dağıtılacak.
Sağlıklı bir genç nüfusun oluşması için
öğrencilere düzenli olarak sağlık taramaları
yapacağız.
Beni dinlediğiniz için
hepinize en derin saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Ağrı Milletvekili
Sayın Abdullah Koç.
Buyurun Sayın Koç. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli halkımız;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası komplonun
23üncü yılını geride bıraktık. AKP iktidarı,
tecrit politikalarıyla uluslararası komployu destekledi ve
derinleştirdi. Sayın Öcalanın demokrasi ve barış
çabaları ortadayken yirmi üç yıldır insanlık
dışı uygulamayla, tecritle karşı
karşıyadır. Bu tecrit ekonomik krizi derinleştirdi, sosyal
kriz yarattı ve toplumsal barışın önünde ciddi bir engel
oluşturdu. Haberleşme hakkının ihlali söz konusudur, aile
ve avukat görüşü engellenmektedir. Önceki dönem Adalet Bakanı Gül,
görüşmenin önünde bir engelin kalmadığını
belirtmişti ama tecrit hâlâ devam etmektedir. Yerine gelen Bakanın bu
konuda hiçbir açıklaması da olmamıştır.
İmralı tecrit sistemi, sadece aile ve avukat ziyaretleriyle
sınırlı bir mekanizma değildir. İnfaz sistemi, hukuk
sistemini de içeren bir bütünlüklü sistemdir. Bu uygulamayla ölçüsüzlük ve
keyfiyetçilik derinleşmiştir. İmralı tecrit sistemine hangi
hukuk uygulanmaktadır diye sormak gerekiyor. Uygulanan herhangi bir hukuk
sistemi de ne yazık ki yoktur. Buradan Adalet Bakanına ve
yetkililerine sesleniyoruz: Hukuka saygı gösterin ve tecride derhâl son
verin.
Sayın Başkan,
İnsan Hakları Derneğinin cezaevlerine ilişkin
raporları söz konusu, cezaevlerindeki arkadaşlarımızın
bize iletmiş oldukları onlarca, binlerce şikâyet söz konusu. 14
Aralık 2021deki verilere göre, Türkiye'deki cezaevlerinde
yaklaşık 1.605 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor, bunların
600ü ağır durumdadır. Aysel Tuğluk hâlâ tahliye
beklemektedir. İHD Van Şubesinin açıklamasına ve
arkadaşlarımızın bize ulaştırmış
olduğu bilgiye göre, 2020 yılı başından bugüne kadar,
70i infaz ertelemesinden kısa bir süre sonra olmak üzere, en az 59 mahpus
yaşamını yitirmiş durumdadır.
Diyarbakır Barosu
İnsan Hakları Merkezi Cezaevleri İzleme Komisyonunun her
yıl düzenli olarak hazırladığı Cezaevleri Hak
İhlalleri Raporuna göre, Adalet Bakanlığı Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 30 Kasım 2021
itibarıyla, cezaevlerinde 295.754 tutuklu ve hükümlü bulunduğu
belirtilmektedir; bunlardan 11.590ının kadın, 1.977sinin ise
çocuk olduğu kaydedilmektedir.
Raporda, cezaevlerindeki
gardiyan ve jandarmaların mahpuslara karşı işkence, kötü
muamele, onur kırıcı hareketlerde bulunduklarına dair
bilgilere yer verilmekte ve bu yönde çok ciddi şikâyetler gelmektedir.
Türkiyenin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve kanunlara
rağmen, hapishanelerde işkence ve kötü muamele
uygulamalarının tespit edildiği raporda, işkence
iddialarıyla ilgili görevlilere cezasızlık
politikasının olduğu bilinen bir gerçektir.
Sağlık hakkı
ihlalleri ayyuka çıkmış durumdadır. Cezaevlerinde
yapılan görüşmelerde sağlık hakkı ihlallerinin tespit
edildiği belirtilen raporlarda, hastane sevk taleplerinin ya hiç
karşılanmadığı ya da geciktirildiği
vurgulanmış. Mahpusların kelepçeli muayene ve tedaviye
zorlandığı ve muayene odasında asker bulundurulduğu
belirtilen raporda, ağır hasta olan mahpuslar hakkında Adli
Tıp Kurumunun verdiği olumsuz raporlar da dikkate değer olan bir
durumdur.
Değerli milletvekilleri,
çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulanmaktadır
cezaevlerinde. Raporda, cezaevlerindeki 1.977 çocuk tutuklu ve hükümlünün
durumlarına dair değerlendirmeler de yer almaktadır.
Diyarbakır Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
yapılan görüşmelerde, bazı infaz koruma memurları
tarafından çocukların fiziksel ve psikolojik şiddet ile kötü
muamele ve onur kırıcı davranışlara maruz
bırakıldıkları verilen raporlarla tespit edilmektedir.
Kadın tutukluların
çoğu, mevcut olan bu sağlıksız koşullardan dolayı
hasta ve bu anlamda da çok ciddi mağduriyetler yaşanmaktadır.
Raporlarda, cezaevlerindeki kadın mahpusların birçoğunun hasta
mahpus olduğu tespiti de yapılmakta ve yine, cezaevlerindeki
yoldaşlarımız tarafından bize iletilen ciddi
şikâyetler var. Kadın mahpusların odalarını ve odadaki
mutfak ve banyo kısmını gören kameraların hâlen mevcut ve
aktif olduğu, bu kameraların özel alanları tamamen ihlal
ettiği belirtilmektedir.
Karantina
koğuşları işkence koğuşlarına
dönüştürülmüştür ve bu şekilde işkence
yapılmaktadır. Covid-19la mücadele kapsamında oluşturulan
karantina koğuşlarına da dikkat çekilmiş, hastane veya
mahkeme için cezaevi dışına çıkarılan kişilerin
on dört gün karantina koşullarında izole edildiği,
ağır hasta mahpusların karantina koğuşlarında
sağlık durumlarının daha da kötüleştiği ve
karantina cezalarının daha da
ağırlaştığı bilinen bir gerçek.
Değerli arkadaşlar,
ocak ayında tutuklanan ve Diyarbakır Kadın Kapalı
Cezaevinde tutulan TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökkan, kadın
mücadelesinden dolayı otuz yıl gibi bir cezayla karşı
karşıya kaldı yani çok hukuksuz bir şekilde otuz
yıllık bir cezaya çarptırıldı.
TJA aktivisti Zelal Bilgin,
Jiyan Arıkboğa ve Feyza Aksoyla birlikte 9 Şubatta coronavirüse
yakalandığını duyuran Ayşe Gökkan, işkenceye
varan durumunu şöyle aktarmaktadır: Belirtiler başladığında
bize test de yapmadılar; zorla, ısrarla test yaptırdık ve 6
kişiden 4ümüz pozitif çıktık. Doktorun gelmesini bekledik ama
doktor gelmedi, gelmeyince de şikâyette bulunduk. Şikâyet üzerine
gelen doktor bizi tedavi etmeye değil, neden şikâyet ettiğimize
dair hesap sormaya geldi. Feyza anne dâhil olmak üzere 4ümüzün hastalığı
çok ağır geçiyor ve burada ölüme terk edilmişiz, ona rağmen
müdahale eden yok. Ayşe Gökkan, avukatına devamla aynen şunu
söylüyor: Bizler karantina odasına giderken 2 kadının konuşmasını
duyduk. 2 kadının cezaevinde yapılan işkence ve
baskılardan dolayı pazartesi günü intihar ettiğini ve birinin
durumunun belirsiz olduğunu duyduk. İntihar eden kadının
Bu cezaevinde yaşananlara karşı yapılacak tek şey,
intihar. dediğini duydum. Cezaevinde ve
hastalığımızda yaşadıklarımızı
Diyarbakır Barosuna, Türkiye İnsan Hakları Vakfına ve
diğer birçok kuruma pazartesi günü bildireceğiz. Yine söylüyorum,
burada işkence var ve ölüme terk edilmişiz. Bu şekilde feryat
figan ediyor değerli arkadaşlar.
Tarihî Diyarbakır
Cezaevinde yaşanan vahşet ve işkence sistemi yeniden uygulanmaya
başlandı ve giderek de ağırlaşmaktadır.
İşkence mekânları hâline geldi cezaevleri. Cezaevlerinde kötü
muameleye, işkence yasağına ve yaşam hakkı ihlallerine
karşı cezasızlık politikası devam ediyor ve buna
ilişkin idarenin ve bu Hükûmetin hiçbir eylem ve işlemi de ne
yazık ki yok. Arkadaşların onlarca şikâyeti söz konusu,
arkadaşların uğramış oldukları bu işkenceye
karşı şikâyetleri mevcut ve bu şikâyetler de ne yazık
ki yargı makamları tarafından karara bağlanmıyor veya
cezasızlık politikasıyla karşı karşıya
kalıyor bu kamu görevlileri.
Ben, bir iki tane de bu
Patnos Cezaevinde yaşanan ihlalleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Birçok hasta tutuklunun bulunduğu Patnos L Tipi Kapalı Cezaevinde
tutuklular hastane sevkleri yapılmadığı için aylarca hastaneye
gidemiyorlar. Patnos Cezaevinde son bir yılda 4 hasta mahpus
yaşamını yitirmiştir. Yine bu cezaevinde yıllardan
beri mahpusların kullandığı suyun kirli olmasından
kaynaklı hastalıklar baş göstermekte ve cezaevi yönetimi su
sorununu çözümsüz bırakmaktadır. Mahpus ailelerinden
aldığımız diğer önemli şikâyetlerden biri olan
mahpuslara yetersiz iaşe verilmesi ve hijyen kurallarına da
uyulmaması kronikleşen sorunların başında gelmektedir.
Cezaevlerindeki bir
diğer sorun ve bize iletilen şikâyet: Cezaevlerinde makineye
bağlı, solunum cihazına bağlı mahpuslar tahliye
edilmedikleri gibi, kullandıkları cihazlar nedeniyle astronomik
fiyatlarla ve faturalarla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Aynı şekilde, elektrik faturaları
cezaevlerinin de önemli gündemi hâlindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla)
Sağ olun.
Yani sokakta halkın
yaşadığı elektrik faturalarına ilişkin bu sorun
cezaevinde de yaşanmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
başka bir sorunu daha sizinle paylaşmak istiyorum. Her 15 Şubat
öncesi ciddi operasyonlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Yine Ağrıda, bu sabah ve dün onlarca kişi gözaltına
alındı, evleri basıldı, şafak operasyonlarıyla
insanlar gözaltına alındı. Altı yedi yıl önceye dayalı
bir iddiadan dolayı arkadaşlarımız gözaltında ve bugün
Diyadinde, Diyadin ilçesinde İbrahim Turan, Nuri Sarı, İsmail
Mert, Ali Yaşar ve ismini daha öğrenemediğimiz bir kişi
tutuklandı ve 10a yakın arkadaşımız da şu anda
gözaltında. Bu hukuksuzluklara ve halkımıza yönelik bu
şiddete son verin diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL KAVUNCU (Çorum)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kavuncu, niye söz istediğinizi söyler misiniz önce.
EROL KAVUNCU (Çorum) Evet,
az önce cezaevlerinde yapılan -tırnak içinde- işkencelerden
bahsetti. Bendeniz de İnsan Hakları Komisyonu cezaevleri alt
komisyonundayım. Bu konuda açıklama yapmak istiyorum yerimden bir
dakika.
BAŞKAN Vallahi, her
konuşmacıya cevaben burada söz verirsek bu bitmez sabaha kadar ama
yerinizden sadece bir dakika veriyorum, bir dakika içerisinde toparlayın
lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncunun, Ağrı Milletvekili
Abdullah Koçun 293 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EROL KAVUNCU (Çorum) Tamam.
Evet, İnsan Hakları
Komisyonu cezaevleri alt komisyonunda yaklaşık 15 milletvekili var,
bütün partilerden üyeler var. 20ye yakın cezaevini ziyaret ettik.
Cezaevlerinde özellikle terörden yatan suçluların tek taraflı
beyanlarının, sübut bulmamış beyanlarının
yanına, değerli
milletvekili az önce birin yanına beş katarak ifadelerde bulundu.
Hiçbiri sübut bulmuş, tespit edilmiş iddialar değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, ben
teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (Devam)
BAŞKAN Evet, 3üncü
madde üzerinde grupların söz talepleri
karşılanmıştır.
Şahıslar adına
söz talebi bulunmuyor.
Soru-cevap talebi de
bulunmuyor.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Sayın Başkan, bu bir sataşmadır Hiçbiri sübut
bulmamış, doğru değildir. şeklinde. Ben bu nedenle,
lütfen
BAŞKAN Siz
görüşlerinizi açıkladınız; diğer milletvekilimiz de
kendi nazarından görüşlerini açıkladı, size bir
sataşmada bulunmadı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Komisyon üyesi olduğu için Başkanım.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Bir sataşmadır çünkü doğru olmadığını
söyledi.
BAŞKAN Tamam, siz de
doğru olmadığını söylüyorsunuz onun söylediklerinin.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı)
Hayır, doğrudur çünkü kanıtlarla biz konuşuyoruz.
Dolayısıyla ben bunu bir sataşma olarak görüyorum ve
BAŞKAN Hayır, ben
sataşma olarak görmüyorum, söz de vermiyorum.
Teşekkür ediyorum.
SALİH CORA (Trabzon)
Başkanım
BAŞKAN Siz niye söz
istiyorsunuz Salih Bey?
SALİH CORA (Trabzon)
Başkanım, memleketimdeki bir olayla ilgili, memleketimizde bu hafta
sonu vefat eden bir taraftarımızla ilgili bir paylaşımda
bulunacaktım.
BAŞKAN
Başsağlığı, evet.
Bir dakika 60a göre söz
verelim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, hafta sonu Şenol Güneş
Akyazı Stadyumunda oynanan Trabzonspor-Konyaspor maçında kalp krizi
geçirerek vefat eden Eyüp Yusufa Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
SALİH CORA (Trabzon)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu hafta sonu Şenol Güneş Akyazı
Stadyumunda oynanan Trabzonspor-Konyaspor maçında kalp krizi geçirerek
hastaneye kaldırılan değerli hemşehrimiz, fedakâr ve
cefakâr taraftarımız Eyüp Yusuf tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak
vefat etmiştir. Bu manada çok üzgünüz; kendisine Allahtan rahmet,
yakınlarına ve camiamıza başsağlığı
diliyorum. Sosyal medya hesabından ifade ettiği üzere O
şampiyonluk gelecek, o bayrak boğaz köprüsüne asılacaktır.
Mekânı cennet olsun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümü
açık oylamaya tabidir.
İç Tüzükün 145inci
maddesinin ikinci fıkrası Başkanın gerekli görmesi halinde
açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe
bırakılabilir. hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca teklifin
açık oylamasını oturumun sonuna bırakıyorum.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
21.23
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Haydar AKAR
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
2nci sıraya
alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Ulusal Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve
Değişimine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Ulusal Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve
Değişimine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3142) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 294) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 294 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili
Sayın İsmail Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ukraynayla imzalanan Ulusal Sürücü Belgelerinin
Karşılıklı Tanınması ve Değişimine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
soğuk savaş olarak tabir edilen ve İkinci Dünya
Savaşının ardından 1990lı yılların
başına kadar uzanan dönem, sıcak çatışma
şartlarından uzak olsa da iki kutbun yarattığı gerginliklerle
geçen koşulları doğurmuştur. Dünyanın ekonomik, siyasi
ve teknolojik dönüşümünün hız kazandığı, silahlanma
yarışının arttığı bu dönem Sovyetler
Birliğinin yıkılmasıyla geride kalmıştır.
İşte böylesi bir dönemde Sovyetler Birliğinden ayrılan
ülkelerin tutum ve politikaları ile Sovyet tehlikesine karşı
kurulmuş olan NATOnun izlediği strateji günümüze kadar
şekillenen gelişmelerin belirleyicisi olmuştur. Sovyetler
Birliği sonrasında kurulan Rusyanın yeni dönemin
şartlarına kendisini enerji merkezli politikaları benimseyerek
hızlı biçimde adapte etme hamlesi, zaman içerisinde Avrupanın
hâlen kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ve Rusyanın
Sovyet bakiyesi üzerindeki ağırlığını yeniden
kazanmak istediğini de bizlere göstermiştir. Gürcistan ile Rusya
arasında yaşanan savaşın ardından 2014
yılında yine Rusyanın Ukraynaya ait olan Kırımı
gayrimeşru şekilde ilhak etmesi sadece Karadenizle
sınırlı kalmayıp Doğu Avrupa ve hatta Balkanlara kadar
uzanan geniş sahadaki gerginlikleri yeniden gün yüzüne
çıkarmıştır. Kırımın ilhakı
sonrasında, Ukraynanın doğusunda, Rusya
sınırında bulunan Donetsk ve Lugansk bölgelerinde Rusya
yanlısı ayrılıkçıların
başlattığı eylemlerse bugünlere kadar gelen
gelişmelerin temelini teşkil etmiştir.
Gelinen aşamada Rusya ve
Ukrayna arasında süregelen gerilime NATOnun dâhil olmak istemesi ise
dikkatlerimizden kaçmamaktadır. NATOnun ittifak içerisindeki birlik
duygusunun azalmaya başladığı ve ittifaka üye ülkelerin
hassasiyet ve beklentilerinden daha ziyade Amerika Birleşik Devletlerinin
bölgesel ve küresel politikalarla uyumlu hâle dönüşmesine yönelik yükselen
itirazlar da yine hepimizin malumudur; hatta bu şartlar altında
bazı Avrupa ülkeleri NATOnun beyin ölümünün dahi
gerçekleştiğini ifade etmişlerdir. Buna mukabil, NATOnun son
liderler zirvesinin ardından Rusya ve Çine karşı yeni bir
stratejinin benimsenmesine yönelik kararların alınmasına paralel
olarak bilhassa ittifakın Karadeniz bölgesindeki faaliyetlerinin
artışı da yine dikkatlere takılmıştır.
Geride bıraktığımız yaz ayları boyunca
Karadenizde deniz ve hava sahasında NATO kuvvetleri ile Rusyaya ait unsurların
sıklıkla karşı karşıya gelmesi hem bölgeyle
alakalı planlanan stratejinin hem de bugünlere uzanan gelişmelerin
bir bakıma işaretiydi. Dolayısıyla, mevcut
şartların bir çırpıda gelişen hadiseler
olmadığı, tam tersine, belirli ölçülerde ilerleyen silsileler
şeklinde vuku bulduğu tespitini yapmak daha doğru
olacaktır.
Yaşanan hadiseler
karşısında ülkemizin diğer çevrelere nazaran çok daha
dikkatli, itidalli ve tedbirli olma zorunluluğu vardır. Zira Türkiye,
olası bir gerginlik ve çatışmadan en çok etkilenme potansiyeline
sahip ülkeler arasındadır. Yaşanan kriz, Karadeniz'den
komşumuz olan iki ülkeyi savaşa götürebilecek kadar
sıkıntılı ve sorunludur. Bunun yanı sıra Ukrayna,
tarihî ve kültürel bağlarımızın olduğu dost ve
kardeş bir ülkedir. Aynı zamanda ilişkilerimizin en yüksek
seviyede seyrettiği stratejik ortaklarımız arasında da ilk
sıralarda yer almaktadır. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün
korunması bu sebeple bizim açımızdan öncelikli meseleler
arasındadır. Kaldı ki bu durum, devletler arası hukukun da
ana prensiplerinden bir tanesidir. Rusya ise son yıllarda
karşılıklı iş birliği imkânlarını
geliştirdiğimiz ve bundan da her iki tarafın menfaatine olacak
sonuçlar doğan, aynı zamanda diğer pek çok alanda yeni ve daha
büyük iş birliği olanaklarına sahip yüksek derecede değerli
bir ülkedir. Her iki tarafın kendisine olan güven duygusu pekiştikçe
hiç kuşkusuz ki Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin
kapsamı ileri seviyede gelişme kaydedebilecektir. Bununla birlikte
Ukrayna'nın NATO'ya dâhil olma isteği, NATO'nun Rusya'ya verdiği
iddia edilen ittifaka yeni üyelerin alınmasını ilgilendiren
taahhütlerin hilafına aykırı hareket etmesi Karadeniz,
Balkanlar, Doğu Avrupa ve Baltıklar gibi çok geniş bir sahadaki
gerginlikleri beslemektedir. Bu şartlarda Rusya'nın kendisini daha
emniyetsiz hissetmesine sebebiyet vermek yahut bu algının
yaratılması da barış anlamında sağlıklı
neticeler vermeyecektir. Son yıllarda uzun menzilli balistik füze
anlaşmasını içeren karşılıklı
mutabakatların tartışmaya açılması, nükleer
potansiyele sahip kitle imha silahlarına zaman zaman atıf
yapılması daha çok Rusya ve NATO sınırları
arasındaki ülkelerdeki istikrarsızlıkları
artırmaktadır. Gelinen aşamada Rusya'nın Ukrayna
sınırına bahse konu olan gelişmeler münasebetiyle
sayısı 140 bine ulaşan ve aralarında binlerce savaş
aracı bulunan askerî yığınak yapması ve NATO'nun da
Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Polonya ve Baltık ülkelerine yönelik
askerî tahkimatları sıcak çatışmaya yönelik endişeleri
beslemektedir. Açıkça söylemek gerekir ki gerginlikten netice almayı
umut etmek hiçbir tarafa kazanç sağlayamayacak dahası iki büyük
savaş tecrübesi yaşamış Avrupa Kıtasında
geçmişin karanlık anılarını yeniden akıllara
getirecek sonuçlar doğabilecektir. İlave olarak, Covid-19
salgını ve beraberinde yaşanan koşullar itibarıyla
ekonomik krizlerin vasat bulduğu, enerji fiyatı ve
istikrarının tehdit yaşadığı bir dönemde Ukrayna
ve Rusya ya da Rusya ile NATO arasında yaşanan restleşmelerin
faturasını tüm Avrupa Kıtası hissetmektedir.
Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan dünyanın geri
kalanındaki ülkelerse aynı şekilde olaylardan olumsuz yönde
etkilenmektedir. Bu sebeple, Karadenizden komşumuz olan Ukrayna ve Rusya
arasındaki gerginliğin bir an evvel düşürülmesi, tarafların
itidalli davranması ve yaşanan sorunlara diplomatik çözüm
arayışına ağırlık verilmesi sadece bu ülkelerin
bulunduğu bölge için değil, küresel düzlemde barış ve
istikrarın tesisi açısından da büyük öneme sahiptir. Bu
şartlarda Sayın Cumhurbaşkanımızın iki ülke
arasında üstlenmiş olduğu ara buluculuk rolü bize göre
değerlidir, saygındır, samimidir, bölge barışına
hizmettir ve elbette hayırlı sonuçlara vesile olması da yegâne
dileğimizdir.
Sayın milletvekilleri,
böylesi bir dönemde her ne kadar dünya Karadeniz ve Doğu Avrupaya odaklanmış
olsa da aslında Pasifik bölgesi çok daha büyük bir gerginliğe
doğru günden güne hızla ilerlemektedir. Çine yönelik Amerika
Birleşik Devletlerinin başlattığı çevreleme
politikası ve aynı amaçla Pasifik bölgesindeki diğer ülkelerle
geliştirilen ilişkiler hız kazanmıştır.
Anlaşıldığı kadarıyla, Doğu Avrupada NATO
merkezli olmak üzere yeni bir stratejiyi takip eden ABD yönetimi daha uzun
vadede Çine odaklanacak politikaların altyapısını
şimdiden hazırlamaya koyulmuştur. ABD ve Çin arasında bir
süredir devam eden ticaret savaşları giderek kutuplaşmakta ve
21inci yüzyılın ana ağırlık sıkletini
teşkil edecek şartları oluşturmaktadır. ABD bir
yandan, neredeyse her gün Çine yönelik ekonomiye dayalı tedbirleri
geliştirirken diğer yandan, Uzak Doğu ve Pasifik bölgelerindeki
ülkelerle güvenlikle ilgili ilişkilerine ivme
kazandırmıştır. Gerginliği besleyen Güney Çin
nezdindeki problemler uzunca yıllardır sürerken son dönemlerde Tayvan
üzerinde hak iddia eden Çinin politikaları ve ABDnin Çine
karşı yürüttüğü stratejide çakışmalar ve
restleşmeler gün yüzüne çıkmıştır. Çin, bölgedeki,
donanma ve havacılık anlamındaki güvenlik politikalarına
ağırlık verirken ABD ise Japonya, Avustralya, Güney Kore gibi
ülkelerle çoklu iş birliğini geliştirmekte, Tayvan yönetimine
her gün daha fazla silah satmaya koyulmaktadır. Her iki taraf da birbirine
yoğun eleştiri getirirken Pasifik bölgesi İkinci Dünya
Savaşından bu yana en yoğun gerginliğin
yaşandığı günlere tanıklık etmektedir.
Ayrıca, Çine yönelik ABDnin başlattığı eylemler
sadece Pasifik bölgesiyle sınırlı kalmamakta, Çinin
batısından başlayıp güneyine kadar uzanan
sınırları içerisine alan hemen tüm sahada ABDnin bir başka
stratejiyi takip ettiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, ABD
yönetiminin kalabalık nüfusa sahip, aynı zamanda nükleer bir güç
olarak kabul edilen Hindistanla da ilişkilerini geliştirdiği,
hatta bu ülkeyi ayrıcalıklı konumda gördüğü malumdur.
Tayvanın Çine karşı silahlanmasına destek olan ABD,
benzer şekilde Hindistanın da silahlanmasına destek vermektedir.
Üstelik bu durum sadece Hindistana doğrudan ABD yapımı silah
satışlarını kapsamamakta, örneğin, Hindistanın
Rusyadan da ihtiyaç duyduğu silah sistemlerini alması neredeyse
teşvik edilmektedir. CAATSA olarak adlandırılan ve Amerika
Birleşik Devletlerinin hasımlarla yaptırımlar yoluyla
mücadelesi anlamına gelen yasa tasarısı çerçevesinde,
ülkemizin, Rusyadan ihtiyaç duyduğu S-400 hava savunma sistemlerini
almasını eleştiren ve yaptırımlara maruz bırakan
Washington yönetimi, aynı silah sistemlerini alan Hindistanı bu
kapsamın dışında tutmuştur. ABDnin ikiyüzlü
politikasının bize göre açık bir tezahürü olan bu durum küresel
koşulların ne derecede ciddi, sorumsuz ve kontrolsüz hareket
ettiği gerçeğini açığa çıkarmaktadır.
Dolayısıyla, 21inci yüzyıldaki küresel koşulların
henüz net bir denge durumunu yakalayamadığı ve küresel bir
dengeyle düzenin tesisi için büyük bir kapışmanın
yaşanabileceği endişesi aradan geçen her gün hakikate biraz daha
yaklaşan çağrışımlar doğurmaktadır. Dikkat
edilirse ABD yönetimi Çine karşı etrafında bulunan ve
gelişmekte olan ülkeler arasında oldukları değerlendirilen
diğer güçleri tek bir çatı altında toplayıp kendi güdümünde
tutarak yine Çine karşı kışkırtma ve böylelikle aktif
savaş şartlarının oluşmasına uğraşmaktadır
yani ABD yönetimi Çinin yakın komşularını Pekine
karşı kışkırtmaktadır. Bunun ana sebebi
kuşku yok ki Çinin ekonomik olarak küresel üstünlüğü ABDnin elinden
alması ve akabinde artan, parabolik olarak ilerleyen askerî ve siyasi
üstünlüğü ele geçirme endişesinin hissedilmesidir. Nükleer
silahların kol gezdiği, bölgesel ve küresel gerginliklerin giderek
arttığı, ekonomik zorlanmaların tüm ülkeleri
etkilediği, salgın hastalıkların tesirini arttırdığı
ve iklim değişikliği münasebetiyle beklenmedik diğer
zorlukların vuku bulduğu koşullarda her ülke ama özellikle de
küresel güçler sahip oldukları konumu kaybetmemek ve bu anlamda
üstünlüklerini koruyabilmek adına birbirlerine pençe sallamaktan geri
durmamaya başlamaktadır. Bu durumda şayet sıcak
çatışma sahaları yaygınlaşırsa dehşet
dengesinin kimi ne kadar frenleyebileceği kesin değildir. Aynı
mesele insanlığın ne derecede büyük risklerle karşı
karşıya olduğunu açıkça göstermektedir.
ABDnin Afganistan ve Orta
Doğu bölgelerinden çekilmesini, ağırlığını
Doğu Avrupaya vermesini fırsat bilen Çinse yoğun ve
hızlı bir gündemle Körfez bölgesindeki ülkelerle iş
birliğini geliştirmeye başlamış ve bu durum da
dikkatlere takılan bir başka husus olmuştur. Son birkaç
aydır Körfez ülkeleriyle ikili anlaşmalara ağırlık
veren Çin, özellikle yoğun enerji açığını bu bölgeden
kapatabilecek yeni girişimlere koyulmuştur. Bunun yanında, sahip
olduğu balistik ve nükleer tecrübeyle alakalı yeteneklerini yine bazı
Körfez ülkeleriyle paylaştığına dair somut iddialar
uluslararası kamuoyunun malumudur. Tarihsel perspektifle
bakıldığında var olduğu günden bu yana kendi
sınırları dışına çıkmamaktan imtina eden
Çinin ilk kez içerisinde bulunduğumuz dönemde, dünyanın pek çok
bölgesinde önce altyapı yatırımlarıyla varlık
göstermesi, ardından yine ağır şartları bulan kredi
imkânlarını çeşitli ülkelere sunması kuşku yok ki
dünya genelindeki etkinliğini artıran bir netice
doğurmuştur. Bunun yanı sıra, Basra Körfezi ve Hint
Okyanusunda Rusya ve İranla beraber son birkaç yıldır tatbikatlar
yapması ise askerî açıdan ulaştığı seviyeyi
göstermekle birlikte stratejik çıkarlarının da
bahsettiğimiz bu sahayı içerisine aldığını
işaret etmektedir.
Bütün bunlar olurken ABDnin
21inci yüzyılın kaderinin Pasifikte yaşanacak gelişmelere
göre şekilleneceğini ilan etmesi bir başka ana konu
olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri
Bakanı Antony Blinkenın, Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABDden
oluşan quad yani dörtlü olarak anılan ittifakın
yaptığı dış işleri toplantısının
Melbournede gerçekleştirdiği son ayağında, ülkesinin
şu anda Ukrayna-Rusya kriziyle uğraştığını
ancak yüzyılın Hint-Pasifik bölgesinde yaşananlarla
şekilleneceğini belirtmesi uzak olmayan vadede dünyayı neleri
beklediğini karşımıza getirmektedir. Öyle görünüyor ki ABDnin
Çinle yaşadığı küresel rekabete dayalı
gelişmeler, taraflarının birbirini
sıkıştırmasına ve çevrelemesine dayalı
hamlelerinde artışa sebebiyet verecektir. Bu durum, geniş
kapsamlı bir savaş riskini de beraberinde getirmektedir.
Muhterem milletvekilleri,
ABDnin Hint-Pasifik bölgesinde giderek daha fazla
yoğunlaşmasına karşın Rusya ve Çin arasındaki
ittifakın koşullarının ileri bir seviyeye gitmesi
gerginliğe taraf ülkeleri de şekillendirmektedir. İki ülkenin
stratejik iş birliğini artırmasının ve karşılıklı
güven mesajlarının yoğunlaşmasının
kapsamının her yönden gelişme potansiyeline sahip olduğunu
ifade edebilmek bugünden mümkündür. Doğu Avrupa, Karadeniz, Asya ve
Pasifik bölgelerinde küresel güçler arasında giderek artış
gösteren gerginliğin ana yansıması ise kuşku yok ki küresel
sistemin bizatihi kendisinde görülebilecektir. Bu, aynı zamanda, zaten her
yönden tartışmaya açık hâlde bulunan Birleşmiş
Milletlerin de artık ülkelerin ve insanlığın istediği
huzuru tesis edemeyeceği hakikatine dikkat çekecektir. Zira, bugün,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimî üyesi olan ülkelere
bakıldığında kendi aralarında
anlaşamadıkları hatta çatışma yaşamak için
hazırlık içerisinde bulundukları malumdur. Bu şartlarda
dünya küresel enflasyon, enerji krizi, salgın hastalıklarla mücadele,
iklim krizi, göçler, çöken rejimler, otorite boşlukları ve terörizm
gibi çoklu tehdit dalgasıyla karşı karşıyayken bu
tehditlere yönelik ortak bir mücadele anlayışı yerine,
tarafların aynı sınamalarını ve meydan
okumalarını birbirine yönelik silah olarak kullanmak isteyecekleri
bellidir. Açıkça söylemek gerekir ki koşullar günden güne
ağırlaşabilecektir. Her ülke bir sonraki hamlesini hasım
gördüğü ülke yahut ülkelerin yapacağı hamleyi boşa
çıkarmak üzere atarken oyun sahası artık olağanüstü
seviyede daralmış ve ülkelerin millî güvenliğini etkileyen
sınırlar aşılmaya başlanmıştır.
İşte, bu gerçek bir kaos hâlidir. Böylesi bir dönemde kendi istikrarını
tesis ederken suni yahut tabii krizlerle mücadele direnci yüksek,
gelişmeleri yönlendirici potansiyele sahip ve dünyanın geri
kalanına da istikrar vadeden bir anlayış iddiasını
samimice ortaya koyabilen ülkeler başarılı olabilecektir.
Anlaşmazlıkların
diyalog ve barışla çözülmesi, meselelerin siyasi yollardan
hallolması elbette esas alınması gereken bir durumken
çatışma ve savaş koşulları artık gündemimize
girmiştir. Bu hakikati görerek bir yandan var olan anlaşmazlık
ve gerginlikleri diplomasinin gücüyle aşmaya dayalı
mekanizmaları geliştirirken diğer yandan her türlü olumsuz senaryoya
karşı hazır olma mecburiyetimiz vardır. Hazır ol
cenge ister isen sulhusalah. ifadesinde anlamını bulan
politikalarımız hem bu yüzyıldaki varlığımız
ve bağımsızlığımızı hem de küresel
nizamı tesis etmeye yönelik irade, potansiyel ve
kararlılığımızı sağlayabilecektir.
Ülkemizin yakın
coğrafyası konumunda olan Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar ve
Karadeniz bölgelerinde gerginliğin arttığı bir dönemde Orta
Asyada da benzer gelişmelerin yaşanma riski bulunmaktadır. Kazakistanda
yaşanan son hadiseler bunun bir başka örneğiyken yine NATOnun
son liderler zirvesinde Orta Asyayı da kendi politikaları
anlamında merkez üslerden bir tanesi olarak belirlemesi bunun açıkça
bir tezahürüdür. Balkanlarda var olan ağırlığımız,
Kafkasyada Azerbaycanla birlikte hayata geçirdiğimiz yeni koşullar,
Orta Doğudaki söz sahibi konumumuzun yanında Türk Devletleri
Teşkilatıyla Orta Asyadaki yeni yüzyıla dair hedef ve
bağlarımız, hiç olmadığı kadar geniş bir
küresel düzlemdeki sorumluluk, hamle ve hedef alanımızı
kuşku yok ki genişletmiştir. Dolayısıyla Türkiye,
yaşananlara seyirci kalamayacak kadar gelişmelerin tam da
içerisindedir, dahası neticeyi tayin edebilecek kadar da büyük stratejik
potansiyele sahip bir ülkedir. Bu durum, artık bizlere sadece bölgesel
liderlik anlamında değil, küresel bir güç olma sorumluluğunu da
yüklemektedir. Şimdilik Ukrayna krizi bizim açımızdan öncelikli
bir gündem ve sınama meselesi olsa da yakın bir tarihte Orta
Doğu, Balkanlar ve Orta Asyanın da ana gündem meselelerimiz
arasında olacağını dikkatlerimizden kaçırmamamız
gerekir.
Bu vesileyle sözlerime son
verirken ilgili anlaşmaya olumlu yönde oy
kullanacağımızı yineliyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin tümü
üzerinde gruplar adına söz talepleri
karşılanmıştır.
Şahıslar adına
söz talebi bulunmuyor.
Soru-cevap talebi bulunmuyor.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA BAKANLAR KURULU ARASINDA
ULUSAL SÜRÜCÜ BELGELERİNİN KARŞILIKLI TANINMASI VE
DEĞİŞİMİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - (1) 3 Şubat 2020
tarihinde Kievde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kurulu Arasında Ulusal Sürücü Belgelerinin Karşılıklı
Tanınması ve Değişimine İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.
Buyurun Sayın
Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİ
KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası
sözleşmeleri görüşürken iktidarın dış
politikalarını ve savaş siyasetini eleştiriyoruz. Bu tür
sözleşmelere ve bu tür tezkerelere karşı da ret
tavrımızı ortaya koyuyoruz ve bunlara karşı
çıkıyoruz. Tabii biz bunları söylerken Meclisin neredeyse tümü
bizim karşımızda, genel olarak bir şekilde bunları
onaylayan bir yerde hareket ediyor ve çoğu zaman da bize karşı
trol ordusu başta olmak üzere her biri de farklı söylemlere ve
saldırılara geçiyorlar.
Ben size bizi de ilgilendiren
yani Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecini de ilgilendiren Yunanistan
tarihinden bir konuyu anlatmak istiyorum, bir olay anlatmak istiyorum.
Şimdi, 1919 yılının başlarında Britanya İmparatorluğu
o süreçte dünyanın birçok bölgesinde sömürgeci devletler oluşturuyor,
her tarafı sömürgeleştirmeye çalışıyor ve tabii
bunlardan biri de Anadolu ve Orta Doğu coğrafyası. Bu plan
doğrultusunda Yunanistan da Venizelos'u kendisine iyi bir piyon olarak
görüyor çünkü Venizelosun da kendisine özgü çıkarları var ve bunun
üzerine Anadolu'ya sefer kararı alıyorlar ve 14 Mayıs 1919da
Yunan donanması Pire Limanından İzmire doğru hareket
ediyor. Ancak Anadolu topraklarına doğru yola çıkan
kruvazörlerden, sonradan tarihe geçecek onurlu bir direnişin öyküsünün
yazıldığından belki de kimsenin haberi yoktur. Zira bir
grup sosyalist Yunan askeri, gemilerdeki gizli bir bildiriye imza atıyor
ve örgütlenme yapıyor. Bildiri, savaşa karşı olan Yunanistan
Komünist Partisinin manifestosudur ve özetle şunlar
yazılmaktadır: Anadolunun işgali Britanya emperyalizminin bir
oyunudur. Britanya, mazlumların kanıyla yeni sınırlar
çiziyor. Biz bu oyuna alet olmayacağız. Anadolu halkı bizim
kardeşimizdir, biz onları öldürmeyeceğiz. Sonuçta,
yaklaşık 200 Yunan astsubay ve askeri, Anadolunun işgaline
karşı çıkarak manifestoyu imzalıyor. Üstelik manifesto
sadece donanma içinde değil Atinada da yankı buluyor ve orada da
yoğun kitleler tarafından destekleniyor, imzaya açılıyor.
Neticede, Yunan askeri 15 Mayıs 1919da İzmire ayak basıyor. Bu
arada Anadolu halkı bizim kardeşimiz, biz savaşmayız.
diye silah bırakan 200 Yunan sosyalist asker de tutuklanıyor.
Tutuklanan askerler ayrıca hapis tutuluyorlar ve işkenceye maruz kalıyorlar
ancak içlerinden biri bile imzasını geri almıyor. Aylar süren
mahkeme süreci sonunda idam edilmelerine karar veriliyor. 1921
yılının ilk günü İzmirin Balçova semtinde
İnciraltı sahilindeki işgal kuvvetleri
komutanlığı karargâhında kurşuna diziliyorlar.
İnfaz mangası nişan aldığında, gözleri bağlı
olan isyancı sosyalist Yunanlılar şunları söylüyorlar:
Yaşasın halkların kardeşliği! Kahrolsun Britanya
emperyalizmi! Bizler fakiriz, buradayız. Zenginlerin ve güçlülerin asker
olmamak gibi bir yolu var ama bizim yok. Ve Haris denilen bir sosyalist
asker şöyle diyor tane tane: Artık bize özgürlükten söz etmeyin
çünkü köleliğimizi dayanılmaz şekilde hissediyoruz. Artık
bize vatanlardan ve eski düzeni yeniden kurmaktan söz etmeyin. Ve Yunanlı
komutan Ateş! emri verdiğinde, 200 isyancı sosyalist hep bir
ağızdan Yaşasın isyan! diye bağırarak
kurşuna diziliyorlar. Aynı günlerde Anadolunun işgaline
karşı çıkan 117 sosyalist de yine Atinada kurşuna
diziliyor fakat mücadeleleri boşa gitmiyor; bu, büyüyor ve Yunan ordusunda
çok sayıda firara da neden oluyorlar ve orada bir akım
başlatıyorlar.
Ne oluyor peki? Yunan
ulusalcılar, Venizelosçular, milliyetçiler bu savaşa karşı
çıkan sosyalistlere ne diyorlar? Vatan haini
Bunlara vatan haini
diyorlar. Oysa sosyalistler savaşa, ölümlere ve emperyalizme karşı
çıkıyorlar çünkü bütün bu savaşlarda olan, halklara ve
emekçilere, fakirlere ve yurttaşlara oluyor yani fakir halka oluyor.
Dolayısıyla savaş baronları silahlarını
satıyor, kimileri milliyetçilik edalarıyla bunları pohpohluyor,
kimileri ulusalcılık edasıyla bunları destekliyor ama olan,
gariban vatandaşa oluyor her iki cephede de.
Bunu şunun için
anlattım: Biz de çeşitli sebeplerle, burada bu tür savaşlara ve
bu savaş tezkerelerine ve sözleşmelerine karşı
çıkıyoruz. Bize de aynı şeyler söyleniyor, o gün Yunan
sosyalistlerine ne denmişse bugün de bize bu ülkede aynı şeyler
söyleniyor. Ancak biz de hiçbir şekilde, bedeli ne olursa olsun
-barış imzacıları, barış savunucuları- bu
tavrımızdan ve bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ifade etmek
istiyoruz. Çünkü savaşlar yıkıma ve fakirliğe yol
açıyor ve bunu da halkımız iliklerine kadar hissediyor.
Şimdi, bu savaş
politikalarının Türkiye'de nelere mal olduğunu
arkadaşlarımız izah ettiler. Tabii ki bunlardan biri de
konuştuğumuz ve bugün de detaylıca konuştuğumuz
elektrik faturaları, enerji piyasası, doğal gaz faturaları,
halkımızın karşı karşıya
kaldığı faturalar. Şimdi, ne oldu da, nasıl bugünlere
gelindi? Esasında bir özelleştirme furyasıyla birlikte biz
bununla karşı karşıya kaldık. Türkiye'deki elektrik dağıtım
işi özelleştirildi, dağıtım şirketlerine verildi
ve böylelikle başka bir siyasete geçildi, başka bir uygulamaya
geçildi elektrik ve enerji piyasasında. Özelleştirirken söylenenler çok
ilginçti; varlıkların verimli çalışması, maliyetleri
düşürme, elektrik arz güvenliğinin sağlanması ve arz
kalitesinin artırılması, kayıp kaçakta azalma
sağlanması, özel sektörün yenileme ve gelişme
yatırımlarının önünün açılması, rekabetin
faydalarının tüketiciye yansıtılması
Yani
Özeleştirdiğimiz zaman tüketici daha düşük faturalar ödeyecek.
Bu gerekçelerle bu özelleştirmeler yapılıyor 21 şirkete, bu
özelleştirmeler yapıldı, verildi ve bunlar şu anda sadece
fatura keserek halkın kanını emiyorlar, sadece tahsilatçılık
yapıyorlar. Bu şirketlerin büyük bir çoğunluğunun da
yandaş firma olduklarını burada defalarca ifade ettik.
Şimdi, elektrik nereden
sağlanıyor, topyekûn olarak baktığımızda
Türkiye'deki elektrik nereden sağlanıyor? İlk sırada
doğal gazdan yani doğal gazdan elektrik temin ediyoruz, yüzde 27si
doğal gazdan. İkinci sırada HESler var; elektriğin yüzde
24ü HESlerden elde ediliyor. Şimdi, HESleri yenilenebilir enerji
kapsamında bize sunuyorlar ve YEKDEM kapsamında da destekleniyor oysa
HESlerin nasıl bir felakete sebep olduğu, yurdun her bir
tarafında, özellikle iklim değişikliği ve kuraklıkla
birlikte, çok net bir şekilde karşımızda durmaktadır.
Dolayısıyla bu HESlerin mutlaka yenilenebilir enerji kaynakları
kapsamından çıkarılması gerekmektedir. Tabii, bununla
birlikte ithal kömürden, linyit kömüründen elde edilen elektrik
kazanımları da var ve rüzgâr ve güneş enerjisinden de elde
ediliyor.
Şimdi, bütün bunlara
baktığımız zaman biz şunu savunuyoruz: Bir kere,
tümüyle -bu konuda kanun teklifi de verdik, hem ekonomi masamız verdi hem
de Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonu üyeleri olarak biz verdik- mutlaka
kamulaştırılması gerekiyor. Yani elektrik gibi stratejik
konular, bu ülkede -yani her bir ülkede- hayati bir mesele olan enerji meselesi
özel şirketlerin insafına ve inisiyatifine bırakılamaz,
mutlaka kamulaştırılması gerekiyor ve bu tür işlerin
mutlaka -doğal gazın da elektriğin de- kamu eliyle yürütülmesi
gerekiyor ve bununla ilgili kanun tekliflerimiz de var zaten.
Şimdi, elektrik
şirketleri -Sayıştay raporlarında var- yeteri kadar
denetlenmiyor, denetlenenler kesilen cezaları ödemiyorlar, faturalardaki
fon paylarını götürüp kuruma, devlete yatırmıyorlar;
tümüyle bir soygun düzeni içerisinde varlıklarını sürdürüyorlar
bu elektrik dağıtım şirketleri. Bunların
karşısında, tabii, vatandaş isyanda çünkü önce 150
kilovatsaate kadar bir sınır belirlendi, yetmedi -biz burada
aralık ayında bu kanun teklifi görüşülürken Yetmez, bu olmaz.
diye defalarca anlattık- şimdi bu sınırı 210a
çıkardılar; bunun da yetmeyeceği belli, şimdi başka
çare arama derdi içerisine girdiler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Elektrik zamlarını protesto eden vatandaşlar bu
faturaları dükkânlarına asıyorlar. Yani Beyoğlunda küçük
bir restorana sahip bir esnaf şöyle diyor: 2019da ortalama elektrik
faturam 1.500 liraydı, 2020de 2 bin liraydı, geçen sene, 2021de
ortalama faturam 4.200 lira gelmişti, şimdi de bu ay 7.230 lira.
Yani katlanarak gidiyor. Şimdi, bütün bunların karşısında,
doğal gaz fiyatları da aynı şekilde gidiyor. Ancak,
iktidara baktığınız zaman, Avrupanın en ucuz
elektriği bizde ve kesinlikle böyle bir sorun, sıkıntı yok;
bu, muhalefetin yaygarası yani baktığınız zaman böyle.
Ancak, yani gerçekler ne istatistiklerle ne verilerle, şunlarla bunlarla
ölçülemez; gerçek, vatandaşın yaşadıklarıdır.
Vatandaş yaşadıklarını kendisi biliyor ve
vatandaş bu konuda ciddi bir şekilde isyanda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU
(Devamla) Yapılması gerekenler bellidir; zamların geri alınması
gerekiyor, elektrik dağıtım şirketlerinin ve enerji
piyasasının kamulaştırılması gerekiyor ve
vatandaşın hayrına, vatandaşın faydasına bir
enerji politikası oluşturulması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul
Milletvekilli Sayın Özgür Karabat.
Buyurun Sayın Karabat.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında
Aman bre deryalar diyerek hepimizin kalbinde taht kuran halk müziği
sanatçısı Arif Şentürke buradan, ölümü sebebiyle kendisine
Allahtan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Arasında Sürücü Belgelerinin
Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Kanun
Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.
AKP döneminde Türkiye ve
Ukrayna ilişkileri gerçekten ilginç bir görünüm aldı.
İlişkilerdeki en önemli gelişme, 2015 yılında Rus
SU-24 uçağını düşürünce gerçekleşti. Rusya olay
üzerine yaptırım kararı alınca Ukrayna yaptırıma
karşı çıktı, 2016da ise Ukraynayla askerî ve lojistik
anlaşmalar imzaladık. Bu ilişkiler 2017de
karşılıklı vizesiz geçiş uygulamalarıyla sonuçlandı.
Bu girizgâhı niye yapıyorum?
Değerli arkadaşlar,
hepimizin bildiği gibi Karadeniz bir barış denizi,
dolayısıyla Montrö Anlaşması ise Karadenizin bir
barış denizi olmasını sağlayan en önemli anlaşma.
Biz, şimdi, bir Kanal İstanbul sevdasıyla, Karadenizin
barış denizi olmasına karşı onu zedeliyoruz,
orayı törpülüyoruz, burada yeni bir kriz yaratıyoruz; onu sizlere
paylaşmak isterim.
Ukrayna ve Rusya
arasındaki gerginlik yeni bir şey değil, Moskova ve Kiev
arasında ilişkiler eskiden beri hep sıkıntılı.
Amerika Birleşik Devletleri, NATO, hep bunu kullandı.
Dolayısıyla Ukraynayı, Gürcistanı NATOya dâhil etmek
isteyen Amerika zaten Karadenizde bir gerginlik, bir istikrarsızlık
yaratmak ister ama bu istikrarsızlık kimin aleyhine derseniz, en
başta Türkiyenin aleyhinedir. Dolayısıyla, buradaki krizi size
işaret etmek isterim ve Kanal İstanbul konusuna buradan girmek
isterim.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Karadeniz bir barış denizi ve dolayısıyla biz
buraya 2 milyon nüfuslu bir kent kurmayı planlıyoruz. Aslında,
Kanal İstanbuldan ziyade, bir inşaat projesiyle karşı
karşıyayız. Peki, ben size bir soru sormak isterim: 2 milyon
nüfuslu bir kente, Türkiyedeki bu ekonomik krizde kaç Türk vatandaşı
yerleşir? Çoğunluğunun Türk vatandaşı
olmayacağı bir kentten bahsediyoruz. Dolayısıyla yeni
şehir planından daha çok paralel bir şehirden
bahsettiğimizi size söylemek isterim. Kanal İstanbulla
yaratacağınız kent, Türklerin yoğunlukla
yaşamadığı, yabancı vatandaşların
ağırlıklı yaşadığı bir kent
olacaktır ve yaptığınız yeni şehir planı
aslında bunun planıdır.
Bakın,
iktidarınız boyunca 63 milyar dolarlık özelleştirme
yaptınız, 156 milyar dolarlık kamu-özel iş birliği
projeleri yaptınız, 300 milyon metrekare kamu arazisi
sattınız. Değerli arkadaşlar, aslında
yaptığınız şey, proje adı altında bir talan
uygulamasıdır. Türkiyede talan uygulamasının adı
Proje yapıyoruz. oldu, böyle bir durumla karşı
karşıyayız. Ve şimdi yeni talanın adı, Kanal
İstanbul. Bakın, size anlatacağım. İmar iznini kim
düzenliyor? Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı. Ya, değerli arkadaşlar, İstanbulda
bir kanal yapıyorsunuz, etrafına 2 milyonluk bir şehir
kuruyorsunuz ve İstanbul Büyükşehir Belediyesini saf
dışı bırakıyorsunuz. Onu bıraktınız,
Arnavutköy Belediyesini saf dışı bırakıyorsunuz,
Başakşehir Belediyesini saf dışı
bırakıyorsunuz, Küçükçekmece Belediyesini saf dışı
bırakıyorsunuz. Devam ediyoruz; planları askıya
çıkarıyorsunuz. Şimdi, planlara bakacağız; kimin mülkü
var burada, kimin mülkü var? Kanunen 1972den beri bu açık ilan
olduğu hâlde şimdi vatandaş kendi payına bakarken bile
kendi parselinde kendi adını göremiyor, malikler gizleniyor. Niye
gizliyorsunuz? Kimden gizliyorsunuz? Niçin gizliyorsunuz? Bir şeyleri mi
saklıyorsunuz? Oranın, Kanal İstanbuldaki yapının, o
boğazın bir Hürmüz Boğazı olacağı gerçeğini
bizden de Türkiyeden de saklayamazsınız değerli
arkadaşlar; bu çok açık, bu çok net, orada bir Hürmüz
Boğazı yaratıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Buna kim seviniyor? Ürdünlü emlakçı seviniyor,
internete reklam veriyor. Kim üzülüyor? Şahintepeli vatandaş,
Arnavutköylü vatandaş buna üzülüyor değerli arkadaşlar. Talih
kuşu kimin başına konuyor? Şimdi, burada üç katlı
yapılar var, on beş katlı yapılar var. TOKİnin üç
katlı ve daha düşük imarlı yerlerini alıyorsunuz,
Şahintepeli vatandaşın yerine on beş katı
koyuyorsunuz, Şahintepeli vatandaşı götürüp kendi ilçesinin
dışına, Başakşehirin dışına,
Değerli arkadaşlar,
daha başka şeyler de var, onu da sizlerle paylaşayım. Bir
kere, mülkiyetler gizli, onu söyledim; peki, kamulaştırma
bedellerinin bu askıdaki planlarda olması gerekmez mi? Evet, gerekir.
Peki, görüyor muyuz? Hayır. Kanal İstanbulda ne kadar
kamulaştırılacak alan vardır, bunlara ödenecek
kamulaştırma bedelleri nedir, ne kadardır, bunu bilmiyoruz,
kamuoyundan gizliyoruz. Niye gizliyoruz? Neden gizliyoruz değerli
arkadaşlar? Bu gizliliğin sebebi ne? Bu gizli sevdanın sebebi
ne? Hangi gizli rant aşkına tutuldunuz, hangi gizli rant
sevdasına tutuldunuz, söyler misiniz. Böyle bir durumla karşı
karşıyayız.
Şimdi, Kanal
İstanbul
Anladık Boğazda kazalar oluyor, o yüzden Kanal
İstanbulu yapıyoruz. dediniz bize, değil mi? Şimdi,
gördük ki Kanal İstanbulun etrafına 2 milyonluk kent kuruyorsunuz.
Ya, orada yaşayanların, yaşayacakların canı can
değil mi? Yani Boğazda yaşayanların canı can, burada
yaşayacak vatandaşların canı patlıcan mı
değerli arkadaşlar? Gördüğünüz gibi, sizin Kanal İstanbul
planınız İstanbulun trafik problemini çözmeyecek, su problemini
artıracak, hava problemini artıracak, adı İklim
Değişikliği olan bir Bakanlık bizatihi yeni iklim
sorunları yaratacak; bunu özelikle söylemek isterim.
Şimdi, başka bir
nokta, donatı ortak payları yüzde 45 olmalı ve öncelikli olarak
da kamu burada fedakârlık yapmalı değil mi? Peki, bu, planlarda
böyle mi? TOKİnin arazilerini bu planlarda donatı alanı olarak
ayırdınız mı, yoksa Şahintepeli vatandaşınkini
mi ayırdınız? Bakalım mı buna? Bakamıyoruz çünkü
malikleri gizlemişsiniz. Bunu bir görelim değil mi? Bu da yok.
Dolayısıyla her yanından sakıncalı bir planla
karşı karşıyayız; bunu sizlere özellikle anlatmak
isterim.
Değerli arkadaşlar,
konuşmamın son bölümünü şu elektrik hikâyesine ayırmak
istiyorum. Bakın, bir TEDAŞımız var. TEDAŞ 2020
yılında -Sayıştay raporundan konuşuyorum- 357 milyon
zarar etmiş, toplam geçmiş yıl zararları 18 milyar. Peki,
dağıtım şirketleri kâr üstüne kâr ederken TEDAŞ niye
zarar ediyor, düşünmemiz gerekmez mi? Bunu bir düşünelim. Sonra
soralım değerli arkadaşlar, TEDAŞın,
dağıtım şirketlerine devredildiğinde bazı
alacakları var. Şimdi size birkaç alacaktan bahsedeceğim. Bir:
TEDAŞ dağıtım şirketlerine devredilirken 3,8 milyar TL
alacağı var, bu alacakların tahsil edilip TEDAŞa verilmesi
gerekiyor. TEDAŞın tam 102 avukatı var hukuk biriminde, tam 102
avukatı. Peki, bunlar tahsil edilmiş mi? Hayır. O günkü dolar değeri
ne? Dövize çevirdiğimizde 1 milyar 740 milyon dolar. Bu doların
bugünkü değeri ne? Zamanında tahsil etseydik 23 milyar 490 milyon TL.
Peki, ben size soruyorum: 23 milyar 490 milyon TLyle kaç vatandaşın
kaç paradan elektrik faturasını öderdik? 500 liradan, yaklaşık
4,5 milyon vatandaşın on aylık faturasını öderdik.
Hani size kaynak ya? Arkadaşlar, iktisat da ekonomi de tercih meselesidir.
Kimi tercih ediyorsunuz? Altınşehirde oturan Fatma teyzeyi mi yoksa
bu dağıtım şirketlerini mi tercih ediyorsunuz?
İşte size tablo, işte size tablo değerli arkadaşlar!
(CHP sıralarından alkışlar) Neyi tercih ediyorsunuz, kimi
tercih ediyorsunuz? İnsanları evinde soğuktan dondurmayı
mı tercih edeceksiniz, esnafın dondurma dolaplarının
fişini çekmesini mi tercih edeceksiniz yoksa bu büyük şirketleri mi
tercih edeceksiniz? İşte o zaman sizin renginiz ortaya çıkar,
işte o zaman renginiz ortaya çıkar.
Değerli arkadaşlar,
sadece 8 büyük dağıtım şirketinin 300 milyarlık cirosu
var, bir yıllık cirosu 300 milyar. Peki, Ispartayı
konuştular bugün
Hani, yatırım yapmışlar ya; ne kadar
yatırım yapmışlar? Değerli Grup Başkan Vekilim, 8
milyar. 300 milyarlık elektrik tüketimine, elektrik
satışına karşı 8 milyarlık yatırım
yapmışlar. Bunun da adı reform oluyor, bunun da adı
reform oluyor.
Değerli arkadaşlar,
ben sonuç olarak şunu söylemek isterim: Evet, siz çoksunuz ama biz
CHPyiz. Siz çoksunuz, biz milletiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR KARABAT (Devamla)
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Siz
çoksunuz ama biz halkız.
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Biz buna demokrasi diyoruz, millî irade diyoruz, millî irade
diyoruz.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla)
Değerli arkadaşlar, uyguladığınız zam rejimi de
uyguladığınız zulüm rejimi de halkın iradesiyle,
milletin iradesiyle yok olup gidecektir.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan)
Darı ambarına düştünüz ya.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) Siz
çoksunuz, burada çoksunuz, her şeyin parmak indirip kaldırmakla
olacağını düşünüyorsunuz ama biz çoğulcuyuz.
Değerli arkadaşlar,
ilk seçimde çoğunluğunuz da gidecek, iktidarınız da
gidecek. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, 12 Eylül darbe
reklam arası hariç, bir asırlık bir çınarız; vardık,
varız ve var olacağız. Biz kuruluşta da vardık,
kurtuluşta da vardık, sanayi devriminde de vardık, bu ülkeyi
demokrasiye geçiren çok partili rejimi sağlarken de vardık; biz
vardık, varız, var olacağız ve inanıyoruz ki bu ülke
bizimle beraber, Millet İttifakıyla beraber daha zengin, daha
müreffeh olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR KARABAT (Devamla)
İnsanlar daha refah içinde yaşayacaklar ve değerli
arkadaşlar, söyleyince titriyorsunuz biliyorum ama geliyor gelmekte olan.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN
(Muğla) Hayaller iktidar, gerçek muhalefet.
BAŞKAN 1inci madde
üstünde grupların söz talepleri karşılanmıştır.
Şahıslar adına
söz talebi bulunmuyor.
Soru-cevap talebi yoktur.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz talebi bulunmuyor.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1)
Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz talebi bulunmuyor.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamayı
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
oturumun sonuna bırakıyorum.
3üncü sıraya
alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Arasında İstanbulda
OCHA Ofisi Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Arasında İstanbulda
OCHA Ofisi Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3497) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 295) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 295 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
ARASINDA İSTANBULDA OCHA OFİSİ KURULMASINA DAİR
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 21 Ocak 2021 tarihinde
New Yorkta imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler
Arasında İstanbulda OCHA Ofisi Kurulmasına Dair
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Mersin Milletvekili Ali
Mahir Başarır.
Buyurun Sayın
Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
MAHİR BAŞARIR (Mersin) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce
Bayburt Milletvekili Fetani Battal Beye Genel Kuruldan geçmiş olsun
dileklerimi iletiyor, acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
uluslararası anlaşmaları konuşuyoruz. Önemli ama toplumun
beklentisi, toplumun bizden beklentisi, Meclis anlamında, daha yüksek.
Mesela, geçen hafta Meclis tatil oldu, gelen tepkileri gördünüz mü bilmiyorum.
İnsanların bizden çok farklı beklentileri var; ekonomide,
hukukta, enerjide, yolsuzluklarda, devlet-mafya-siyaset üçgeninin
araştırılmasında büyük beklentileri var ama geçen hafta
kanun gelmediği için saraydan biz çalışmadık. Oysa
komisyonlar kurulsa, komisyonlar çalışsa, o raporlar bu Mecliste
tartışılsa, topluma bilgi versek yanlış mı olur?
Maalesef bu dönemki Parlamento, toplumun beklentilerini karşılamaktan
çok uzak. Ülkenin temel sorunlarını ilgilendiren kanunları,
olayları, maalesef, burada tartışamıyoruz; yolsuzluğu,
basın özgürlüğünü, hukuku, enerji
sıkıntılarını, geçim sıkıntılarını
maalesef konuşamıyoruz; muhalefetin getirmiş olduğu tüm
önergeler reddediliyor.
Arkadaşlar, temel bir
sıkıntı: Türkiyede hukuk. Evet, dünyadaki birçok yönetimde
hukuk, topluma huzur verir, güven verir, orada insanlar bilir ki yargı
bağımsızdır, yargıya birileri, yürütme, vakıflar,
cemaatler hiçbir şekilde müdahale etmez; olaylara göre, vakalara göre,
aynı kararı, aynı refleksi verir ama maalesef, benim ülkemde
yargı, topluma güven vermediği gibi bir de tehdit unsuru. Bakın,
çağdaş demokrasiyle yönetilen bu ülkelerde, gazeteci ve sanatçı
tutuklanmaz, milletvekili fezleke tehdidi altında görev yapmaz.
Yargı, bağımsız olarak görevini yapar yani iktidarı da
yargılayabilir, muhalefeti de yargılayabilir, herkesi
yargılayabilir ama maalesef, Türkiyede hukuk güvenliği, hukuk
devleti, yasa gücü öne çıkmamakta. Hele hele bağımsız
yargının ölçütlerini son dönemlerde görmüyoruz. Bakın, Dünya
Adalet Projesinin her yıl yayımlamış olduğu Hukukun
Üstünlüğü Endeksinde Türkiye, 139 ülke arasında 117nci sırada.
Bence yirmi yıldır bu ülkeyi yöneten iktidar, bundan utanç
duymalıdır.
Değerli arkadaşlar,
ben Hukukun Üstünlüğü Endeksine baktığım zaman, bizim
üzerimizde olan bazı ülkelere bakacağım; o ülkelere saygı
duyuyorum ama Türkiye Cumhuriyetinden bahsediyorum ben. Bakın, Mali,
Benin, Vietnam, Bahama Adaları, Botsvana, Nepal, Sri Lanka -daha sayayım
mı- Kırgızistan, Tanzanya, Özbekistan, Sudan. Bu ülkelerin hukuk
sistemi, maalesef Türkiyeden daha iyi görünüyor. Bu, bir utanç meselesidir.
Peki, neden biz bu hâldeyiz,
niçin biz bu hâle geldik; düşündünüz mü? Eğer ki bir ülkede bir
yüksek yargı başkanı, yerel mahkemede görev yaparken dönemin
Belediye Başkanının AKBİL davasında beraat kararı
veriyorsa, o kişi daha sonra Başbakan oluyorsa, o hâkimi
Yargıtay Başkanı yapıyorsa, bir de o Başkan, yüksek
hâkim, Cumhurbaşkanıyla çay topluyorsa biz bu hâle geliriz.
Bakın, yine bir yüksek mahkemenin başkanı, Danıştay
Başkanı, Cumhurbaşkanının karşısında
düğme ve ilik arıyorsa biz bu hâle geliriz. Sınavlarda 1inci
olanlar mülakatlarda sonuncu oluyorsa, eğer bir ülkede sınavlar
değil, alın teri değil; referanslar yarışıyorsa
biz bu hâle geliriz. Hâkimlik, savcılık sınavlarından tam
puan alan pırıl pırıl çocuklar elenirken partinizin gençlik
kolları, kadın kolları, il, ilçe yöneticileri avukatlıktan
hâkimliğe geçiriliyorsa, sulh ceza hâkimi yapılıyorsa ve bunlar gazetecileri
tutukluyorsa biz bu hâle geliriz. Bakın, ülkeyi, Anayasa, yönetmelik,
yasalar, sınavları bu maddeler şekillendirmiyorsa TÜGVA gibi ne
olduğu belirsiz bir vakıf şekillendiriyorsa biz bu hâle geliriz.
Ülkenin pırıl pırıl gençlerine güvenmeyip paralel
yapılar oluşturulup buradan gelen listeleri kadro hâline
getiriyorsanız, biz bu hâle geliriz. Eğer FETÖ bu ülkede 3 bin hâkim
atıyorsa daha sonra hâkimler terörist sıfatıyla
yargılanıyorsa biz bu hâle geliriz. Kara paracılar
aklanıyorsa kara paracıları aklayan, yurt dışına
çıkartan, bu kararları veren başsavcı vekili ve
başsavcı, birisi Anayasa Mahkemesi Başkanı, birisi Adalet
Bakan Yardımcısı oluyorsa biz bu hâle geliriz. Yargıtayın
binasında bile -Sayıştay raporunda var- yolsuzluk
yapılmış, 2020 raporunda, bakabilirsiniz. En
acısını söyleyeyim: Bakın, memurlara Yasaya,
yönetmeliğe, Anayasaya uyun. diyen ana muhalefet lideri
suçlanıyorsa onun bu dileği tehdit olarak algılanıyorsa biz
bu hâle geliriz.
Gelelim yolsuzluğa.
Türkiye, bu endekste 180 ülke arasında yolsuzlukla mücadelede 96ncı
sırada. Neden? Çünkü biz, kara para, ihaleye fesat, yolsuzluk
olaylarıyla ilgilenmiyoruz. Eğer bu ülkede bir bakan kendi
şirketinden bakanlığına mal ve hizmet alıyorsa hâlâ
onu yargılamıyorsanız, bu endekste biz bu hâle geliriz.
Eğer bu ülkede bir medya patronu, Ziraat Bankasından milyarca lira,
Vakıfbanktan milyarlarca lira kredi çekip dört yılda 1 kuruşunu
ödemiyorsa, suç duyurusunda bulunduktan sonra otoparka gitmeden takipsizlik
kararı yazılıyorsa biz bu hâle geliriz. Sonra da o medya
patronu, ticari itibarı zedelendiği için bana 100 bin liralık
tazminat davası açar. Niye? O cesareti sizden buluyor çünkü.
Değerli arkadaşlar,
bakın, gelelim basın özgürlüğüne. Ne durumdayız? 2021
Türkiyesinde 180 ülke arasında 153üncü sıradayız. Bugün 5
gazeteci gözaltına alındı, bir kısmı tutuklandı,
bir kısmı serbest bırakıldı. Maalesef benim ülkemde
Cumhurbaşkanının uçağına binen, ona yağlı
kalemlerle yazılar yazan, ona bir şekilde destek veren insanlar
desteklenirken sizleri eleştirenler Silivride bu gece. Olmaz! Çalık
grubu, ATVyi hangi şartlarda aldı? Yıldırım
Demirören, Doğan Grubunu hangi şartlarda aldı? Kamu
bankasıyla aldı. Medyayı bu hâle getirdiniz, şu anda sizin
davulunuzu çalıyor. Dolarla; 2 milyar dolar para. Vakıfbank ve Ziraat
Bankası, şu anda, bir tek işlem yapmıyor.
Değerli arkadaşlar,
eğer içinizden 3 milletvekili -artık, verilen cevaplar öyle gülünç
durumda ki- İstanbul Büyükşehir Belediyesinden milyonlarca lira burs
alıyorsa, o bursun koşullarını yerine getirmiyorsa, bugün
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde sizin başkan vekiliniz
3 arkadaşımızın başı örtülü diye bunlar
yapılıyor. diyorsa çok ayıptır bu. Bunu başı
açık da yapsa, başı örtülü vatandaş da yapsa bu;
yolsuzluktur, hırsızlıktır, haksızlıktır. Biz
bunları konuşmak zorundayız.
Şimdi, öyle ilginç
cevaplar veriyorsunuz ki gerçekten
Sözlerimin başında söyledim,
Türkiyede basın özgürlüğü yok, Türkiyede hukuk güvenliği yok,
Türkiye bir yasa devleti değil; bir saraydan tek kişinin imzasıyla
yönetilen bir ülke hâline gelmiş.
Bakın, verdiğiniz
cevaplar bile çok komik. Nasılsa, ülkede bir enerji sorunu var, bunu
burada konuşamıyoruz? Yerin altında milyonlarca yılda
oluşan doğal gazın mucidi olduğunuzu kabul ediyorsunuz ama
elektrik zamlarında CHPyi suçlayabiliyorsunuz! Ben bu
anlayışı gerçekten anlamıyorum. Bir milletvekiliniz, ya,
doğal gazda Cumhuriyet Halk Partisini suçluyor, elektrikte Cumhuriyet Halk
Partisini suçluyor! Yani yirmi yıldır ülkeyi biz mi yönetiyoruz, siz
mi yönetiyorsunuz? Teflon tava gibisiniz, size hiçbir şey
yapışmıyor, hiçbir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sana her şey yakışıyor, ona göre; her şey
yakışıyor. Yalan yakışıyor, iftira
yakışıyor, hepsi yakışıyor.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Söylediklerimde, Sayın Başkan, bir tek yalan
varsa konuşursun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Söyleyeceğim.
EROL KAVUNCU (Çorum) Tam
bir tiyatro sanatçısı.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Eğer Yıldırım Demirören bu ülkede
Ziraat Bankasından bu krediyi çekmemişse, ben yalan söylüyorsam
Sayıştay raporu söylemiyor. Oku Sayın Başkan, oku;
Sayıştay raporlarını oku.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ödeyecek, herkes gibi ödeyecek.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Vakıfbanktan 6 milyar kredi çekmemişse, ben
yalan söylüyorsam Sayıştay mı yalan söylüyor? Lütfen bunu
söyleyin. (CHP sıralarından Bravo! sesi, alkışlar)
Ya, 3 tane
arkadaşınız ne hakla Büyükşehir Belediyesinden bu bursu
alıyor? 6 milyon para yapıyor.
TAMER DAĞLI (Adana) Bağırma,
ne bağırıyorsun!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Devamla) Eğer bir başörtülü vatandaşın
hakkını savunacaksanız Mersinde Ucuza bir şey
kalmamış. diyen o kız çocuğunun hakkını savunun,
çöplükten sebze toplayan o kadınların hakkını savunun.
Onların neyinin hakkını savunuyorsunuz ki? 6 milyon lira burs
Bu ülkede 500 lira kredi bulamadığı için okula gitmeyen çocuklar
var. Yazık, yazık, yazık! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Başarır.
KADİM DURMAZ (Tokat)
Sataşmadan söz alacaksın, bekle, gelme.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Valla herhâlde Demirörenin
avukatlığını yapacak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Turan
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Mersin Milletvekili
Ali Mahir Başarırın 295 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, konu uzasın istemiyorum ama daha önce de çok
tartıştığımız konular bunlar. Sayın hatibin
üslubu, nezaketi bir tartışma konusu, onu geçiyorum, o kendi takdiri.
Fakat bir konuşmada uluslararası sözleşmeler gündemdeyken
birbirinden bağımsız onlarca konuyu alıp -hepsinden birer
kelime, farklı konular- itham ederek, iftira ederek konuşmak
doğru değil diye düşünüyorum. Bakınız, ısrarla
Demirörenle ilgili iddiaları ifade ediyor sayın hatip. Kimsenin
avukatı değiliz ama şunu biliyorum, Ziraat Bankasından veya
benzer devlet bankalarından kim ne almışsa, babamın
oğlu da olsa gereği neyse yapılır, yapılacak. (CHP
sıralarından gürültüler) Özel bir durum yok, şartnamede ne
varsa, teminatlarda ne varsa, sözleşmesi neyse herkes gibi onlar da ödemek
durumunda. Basından özel olarak kavga etmenizi... (CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Meclis kürsüsüne bu iddiaları bir daha taşımak doğru
değil. Dava konusu olmuş, ceza davası açılmış,
tazminat davası açılmış; bırakın, izleyelim, kim
haklı görelim, mahkemeler işini yapsınlar.
ALİ KENANOĞLU
(İstanbul) Mahkemeler çok adil ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ayrıca
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sakin arkadaşlar, sakin.
Bir durdurur musunuz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Turan, siz Genel Kurula hitap edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bakınız, 3 arkadaşın burs meselesi. Yani dilimizde tüy
bitti; anlatıyoruz, anlatıyoruz, daha kaç defa anlatalım? Bir
defa niye 3 arkadaş? Baktım kayıtlara, 36 arkadaş o gün
burs alarak, kriterleri tutturarak sınava girmişler; geçmişler,
yurt dışına çıkmışlar, eğitim
almışlar. Giderken başvuru şartları var; 3 kişi
değil, 36 kişi. Neden 3 kişi diyorlar; kamunun takdirine
bırakıyorum. Eğer bir yanlış varsa hepsi
konuşulabilir, yoksa hiç biri konuşulmaz. Niye 3 arkadaş
ısrarla?
AHMET KAYA (Trabzon)
Milletvekili, onun için.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bunda bir iyi niyet olmadığını düşünüyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Son söz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, son
sözünüzü alayım.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ayrıca, o bursu almanın şartlarından bir tanesi
başarılı olma kriteri. Bu arkadaşlarımız 4
üzerinden 4le geri gelmişler yurt dışından; işlerini
iyi yapmışlar, çalışmışlar. (CHP
sıralarından gürültüler) Döndüklerinde kendi kurumlarında
mecburi çalışma şartı var; onu yerine getirmişler,
çalışmaya başlamışlar. Yani Millî Eğitim
gönderiyor, TRT gönderiyor, Bakanlıklar gönderiyor, benzer kriterlerle de
belediye başkanlığı göndermiş. Oraya giderken de
ezbere değil, şartlar ortada, Şu şartlarla başvurun.
denmiş. Bir tanesi dil kriteri; onu da yerine getirmişler, böyle
başvurmuşlar. Eleştirebilirsiniz, Niye o okul? diyebilirsiniz,
Niye bu ülke? diyebilirsiniz?
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Rakam diyorum, rakam, rakam.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Ama meseleyi şahsileştirip sadece 3 kişiye bunu söylemenizin bir
intikam hırsı olduğunu hatırlatmak isterim. Soy ismi
Kavakcı olmasaydı bunlar söylenecek miydi? (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Ya, olur mu öyle şey ya?
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bakınız; neden 3 kişi? Bir daha soruyorum, 36 kişi var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) O
yüzden daha hakkaniyetli, adaletli bir dile davet ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Peki, sağ
olun, teşekkür ederiz.
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Başkanım, ben, soy ismi Kavakcı
olduğu için bir imada bulunmadım ama onun nede bulunduğunu
biliyorum. Bu konuda bir sataşma var ve söz almak istiyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Hayda!
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Özellikle benim konuşmamla ilgili söyledi.
BAŞKAN Size de
yerinizden 60a göre bir dakika vereyim.
46.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarırın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ MAHİR
BAŞARIR (Mersin) Sayın Başkanım, Türkiye'de milyonlarca
öğrenci 4 üzerinden 4 alabiliyor; milyonlarca öğrenci 1 değil, 3
dil bilebiliyor; milyonlarca öğrenci okullarını 1incilikle
bitirebiliyor. Neden o çocuklar gitmiyor da bu hanımefendiler gidiyor.
dedim.
Ayrıca, bakın, 3
bayanla ilgili yorumu AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis
Başkan Vekili söyledi. Bunlar başörtülü olduğu için mi bunu
söylüyorsunuz? dedi. Hayır, benim partimden de olsa, başka partiden
de olsa, başı açık da olsa, başı kapalı da olsa;
yolsuzluk yapanın, hırsızlık yapanın Allah
belasını versin! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
TURAN AYDOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkanım, iştirak şirketleri
kamu adına burs veremez; konu, burada çarpıtılıyor.
Belediye değil, iştirak şirketlerinden
kullanılmış. İştirak şirketleri kamu adına
burs veremez.
Sayın Bülent Turana
soruyorum, hukukçudur: İştirak şirketleri kamu adına
nasıl burs verir?
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Arasında İstanbulda
OCHA Ofisi Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3497) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 295) (Devam)
BAŞKAN 1nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1nci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamayı
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
oturumun sonuna bırakıyorum.
4üncü sıraya
alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Cıvaya
İlişkin Minamata Sözleşmesinin Beyan ile Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Cıvaya
İlişkin Minamata Sözleşmesinin Beyan ile Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2226) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 259) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon raporu 259 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
CIVAYA
İLİŞKİN MİNAMATA SÖZLEŞMESİNİN BEYAN
İLE BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 24
Eylül 2014 tarihinde New Yorkta imzalanan Cıvaya İlişkin
Minamata Sözleşmesinin beyan ile birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden, Adıyaman
Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.
Buyurun Sayın Tutdere.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN
TUTDERE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizin en önemli sorunlarının başında ve en can
yakıcı sorunları maalesef, zamlar, işsizlik ve yoksulluk.
Tabii, Türkiye'nin her tarafında, Karstan Edirneye, Sinoptan Hataya,
yurdun dört bir yanından son günlerde özellikle elektrik zamlarına
karşı ciddi bir boykot var, ciddi bir direniş var ve ciddi bir
isyan var. Son zamlarla birlikte, halk artık faturalarını
ödeyemediğini, esnaflar dükkânlarını kapatacağını
bangır bangır bağırıyor.
Tabii, bu zamlar neden oldu,
nasıl oldu, geçmişe bakmakta bir fayda var. Özellikle, 31 Aralık
2021 tarihinde, EPDKnin aldığı karar doğrultusunda, enerji
tüketim tarifesinde yapılan değişiklik ve akabinde
elektriğe yapılan tam yüzde 127lik zam, Türkiyede maalesef, bu infiali
yarattı. Tabi, bu zamlar ve bu zamlara kaynaklık yapan EPDK'nın
kararı, aslında hukuk sistemimize göre hukuka da aykırı.
Anayasa'mızın hukuk devleti ilkesi olan 2nci maddesine, eşitlik
düzenlemesini içeren 10uncu maddesine ve 167nci maddesine açıkça aykırı.
Bu düzenlemeler ve bu zamlar hukuka da aykırı, vicdana da
aykırı, ahlaka da aykırı. Tabii, bu düzenlemenin hukuka
aykırılığı konusunda, barolar başta olmak üzere
Türkiye'nin dört bir yanından yurttaşlarımız dava
açtılar, iş yargıya taşındı ve yargı,
nihayetinde bu konuda adil bir karar inşallah verir. Tabii,
Anayasa'mıza göre, özellikle Anayasa'nın 172nci ve 173üncü
maddelerine göre devletin tüketiciyi koruması, esnafı koruması
gibi bir temel görevi var. Ancak, biz iktidara bakıyoruz, iktidar
Anayasa'nın emrettiği bu emredici hükümleri, maalesef, yerine
getirmiyor. Mesela, iktidar bu zamlar karşısında tüketiciyi
koruyor mu? Korumuyor. 172nci madde ne diyor? Devlet tüketiciyi korur, her
türlü tedbiri alır. diyor. Siz alıyor musunuz? Maalesef
almıyorsunuz. Siz, tüketiciyi koruyacağınıza
yandaşlarınızı koruyorsunuz, müteahhitlerinizi
koruyorsunuz. Bakınız, Anayasa 167 diyor ki: Devlet,
tekelleşmeyi, kartelleşmeyi önler. Siz, peki önlediniz mi? Elektrik
konusunda ne yaptınız? Bütün elektrik şirketlerini 5li çeteye
verdiniz, kartelleşmeye göz yumdunuz. Bugün o karteller
vatandaşın tepesine zam olarak biniyorlar ve
vatandaşlarımızı inim inim inletiyorlar. Her yerden feryat
var, her yerden figan var ama iktidara bakıyoruz, çıt yok.
Çıkıyor Sayın Mahir Ünal, diyor ki: Bu zammı devlet
yapmıyor ki. Milletvekilleriniz çıkıyor, diyor ki: Bu
zamları Cumhuriyet Halk Partisi yapıyor. Ya, biraz vicdan, biraz
insaf! Siz milletin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz? Bu zamları
siz yapıyorsunuz, bu zamları AK PARTİ iktidarı
yapıyor.
Zamlarla ilgili
televizyonlara, basına çok sayıda insanın vicdanını
yaralayan görüntüler geldi. Bakınız, bu görüntülerden bir tanesi
seçim bölgem olan Adıyamandan. Esnaf kendi iş yerinin önüne
zamları protesto eden afişi astı. Vatandaşı
dinleyeceğinize siz ne yaptınız? Polisleri gönderdiniz ve
vatandaşı, esnafı gözaltına aldınız. Başka
Türkiye'nin her tarafından Soygun var, zulme son verin. diyorlar.
Bakınız, yine, esnaflarımız iş yerlerine
asıyorlar, sokaklara asıyorlar, Covide yenilmedik, faturalara
yenildik. diyorlar. Bakınız, Şanlıurfada büyük bir
işletmeci ne diyor? Elektrik faturasının yüksek olmasından
dolayı dükkânımı kapattım. diyor. Bakınız, bir
esnaf odası başkanı, Çiftlikköy Esnaf Odası
Başkanı Esnafımızı elektrik çarptı. diyor.
Ben, buradan, milletin
Meclisinden, milletin kürsüsünden esnaf kardeşimize, oda
başkanımıza ve Türkiyedeki çiftçilere, köylülere, emeklilere,
hepsine açıkça ilan ediyorum: Esnaf kardeşim, seni elektrik
çarpmadı, seni AKPnin soygun düzeni çarptı, soygun düzeni. (CHP
sıralarından alkışlar) AKPnin zam düzeni çarptı, seni
AK PARTİnin yanlış ekonomi politikaları çarptı. Sen
bugün faturanı ödeyemiyorsan, sen bugün zamların altında inim
inim inliyorsan, bunun sebebi AK PARTİ iktidarıdır, bunun sebebi
AK PARTİnin Genel Başkanı, Türkiyenin Cumhurbaşkanı,
Anayasamıza göre yürütmenin başı olan Recep Tayyip
Erdoğandır sayın esnaf kardeşim, bunu böyle bilesin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
olay bu şekilde net ve açık. Türkiyede milyonların sesi Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bu
isyana ses katmak için ve milyonların sesine tercüman olmak için
çıktı, dedi ki: Ben, 31 Aralıkta uygulamış
olduğunuz zamları geri çekinceye kadar faturamı
ödemeyeceğim. Amaç, milletin, yoksulların, fakirlerin ve ezilenlerin
sesini dile getirmekti. Bunu birileri isyan olarak lanse etti, bunun
üzerinden çarpıtmalarla siyaseti devşirmeye
çalıştılar, algı yönetmeye çalıştılar.
Buradan bir kez daha
söylüyoruz, milletin vekilleri olarak söylüyoruz, Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekilleri, Genel Başkanları olarak: Biz, milletin sesi olmaya
devam edeceğiz. Eğer millet zulüm altındaysa, zamlar
altında inim inim inliyorsa bizim görevimizdir; bunu
haykıracağız, haykıracağız, ta ki sorun
çözülünceye kadar. Bir kez daha bu kürsüden ifade ediyoruz:
Zamlarınızı geri çekin, zulmü durdurun, vatandaşa rahat
nefes aldırın. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bir de seçim bölgem olan Adıyamanla ilgili birkaç şeyi belirtmek
istiyorum. Adıyamanı hem zam vurdu hem de AK PARTİnin
yasakları vurdu. Nasıl mı? AK PARTİ'nin getirmiş
olduğu zulüm yasası 1 Ocakta yürürlüğe girdi, 1 Ocaktan beri
Genel Başkanımız grup toplantısında, Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Veli Ağbaba bu kürsüde, ben
defalarca bu kürsüde ifade ettim, dile getirdim; Adıyaman kan
ağlıyor, Adıyamandaki tütün üreticisi kan ağlıyor,
yasaklarınız nedeniyle bu insanlar evlerine ekmek götüremiyorlar,
açlıkla karşı karşıyalar, açlıkla. Siz, bu
insanların sabırlarını nereye kadar test edeceksiniz? Bu zulüm
yasanızı erteleyin, ertelemek için bir kanun
değişikliği, bir kanun teklifi getirin, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz buna destek olacağız. dedik. Bugüne kadar tık yok,
sağırları oynuyorsunuz, duymazlıktan geliyorsunuz,
görmezlikten geliyorsunuz. Bakınız, bizim
çağrılarımıza kulak vermediniz.
Bir de Adıyamanda,
Adıyaman mitinginde Sayın Erdoğan ne demiş, onu dinleyin.
(Hatibin cep telefonundan bir
ses kaydı dinletmesi)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Duyulmuyor.
KADİM DURMAZ (Tokat)
Duyulmuyor, sen söyle, sen tercüme et.
BAŞKAN Sayın
Tutdere
ÇİĞDEM ERDOĞAN
ATABEK (Sakarya) Böyle bir usul yok!
BAŞKAN Onlar
biliyordur ne dediğini.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Sayın Cumhurbaşkanı, 1 Haziran 2018 tarihinde, Adıyaman
Meydanında bütün Türkiye kamuoyuna ve Adıyamanlılara şunu
söyledi: Siz kazanılmış haklarınızdan asla geri
adım atmayacaksınız, AK PARTİ ekmeğinizi büyütmeye
geldi.
Peki, ben buradan soruyorum:
Aradan yıllar geçti, Adıyamanlının, tütün üreticisinin
ekmeği büyüdü mü? Hayır. Sayın Cumhurbaşkanı, siz bu
konuşmayı yaptığınızda tütüne ilişkin sadece
idari para cezası vardı. Bugün ne var? Üç yıldan altı
yıla kadar hapis cezası var, hapis. Hani kazanılmış
haklara bir şey gelmeyecekti? Hani bu işin teminatı sizdiniz?
Hani siz gerekli talimatları vermiştiniz, millet rahat nefes
alacaktı? Hiçbiri olmadı.
Buradan, milletin Meclisinden
Sayın Cumhurbaşkanına çağrı yapıyorum:
Adıyamanda vermiş olduğunuz sözü yerine getirin; vatandaş
sizden çözüm bekliyor, vatandaş sizden bu zulüm yasasının kaldırılmasını
bekliyor, derhâl adım atın. Bakınız, ortalık daha
karışmadan, insanların huzurunu daha bozmadan bu işe çözüm
üretin, çözüm.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla)
Bu işte yetki Cumhur İttifakında, bu işte sorumluluk AK
PARTİ iktidarında. Bu yasayı getiren de AK PARTİdir, bu
yasayı şu andaki Meclis çoğunluğuna göre
değiştirecek olan da AK PARTİdir; bu sorumluluktan
kaçamazsınız. Siz, yabancı kartellerin, sigara
şirketlerinin Türkiyede at koşturmasına göz
yumacaksınız, kendi çiftçinizin, kendi millî ve yerli üreticinizin
ürettiği tütüne üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası
getireceksiniz. Biz, bu hapis cezasını reddediyoruz,
Adıyamanlılar reddediyor, Malatyalılar reddediyor, Türkiyenin
her tarafındaki tütün üreticileri bu hapis cezasını reddediyor.
Bu hapis cezası ne hukukidir ne vicdanidir ne de ahlakidir.
Ama buradan bir şeyi de
belirtmek istiyorum. Biz, tabii çağrımızı
yapacağız, iktidar partisini çözüme davet edeceğiz; onlar
yaptı yaptı, yapmadı Genel Başkanımızın da
bizim de sözümüz var, Millet İttifakının iktidarında bu
hapsi tarihin çöplüğüne atacağız.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Tutdere.
1inci madde üzerinde
başka söz talebi bulunmuyor.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz talep eden İzmir
Milletvekili Sayın Hasan Kalyoncu.
Buyurun Sayın Kalyoncu.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN
KALYONCU (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cıvaya İlişkin Minamata Sözleşmesinin Beyan ile Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve
aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Özellikle İkinci Dünya
Savaşı sonrasında tüm sanayi kollarıyla
karşılaştırıldığında kimya sanayisi çok
hızlı bir büyüme gerçekleştirmiştir. 1940ların sonuna
kadar on binlerce yeni sentetik kimyasal madde üretilmiş ve çevreye
yayılmıştır. Elli yıl önce sadece 1 milyon ton
kimyasal üretilirken bugün bu rakam 400 milyon tona
ulaşmıştır. Genel olarak üreten ve tüketen tarafından
istenmeyen sanayi atıkları ve evsel kökenli tehlikeli ve zararlı
madde olarak tanımlanan tehlikeli atıkların oluşumu ve
uluslararası taşınması da 1960lardan itibaren hızla
artmaya başlamıştır. Her yıl dünya genelinde 400
milyon ton tehlikeli atık oluşmakta, yaklaşık yüzde
90lık bir bölümü ise sanayileşmiş ülkelerden
kaynaklanmaktadır. Özellikle 1970li ve 80li yıllarda
gelişmiş ülkeler yüksek riskli kirletici sanayilerini de
gelişmekte olan ülkelere kaydırmaya başlamıştır.
Tehlikeli atıklara ve kimyasallara ilişkin uluslararası
politikaların gelişimi incelendiğinde, 1980li
yılların dönüm noktası olduğu görülmektedir. Çünkü
1980lerden itibaren büyük çapta yaşanan çevre felaketleri
dolayısıyla, başta kimyasallar, atıklar ve yüksek riskli
teknoloji olmak üzere, özellikle sanayi kirliliğine karşı artan
bir duyarlılık olmuştur. Bilim adamları, tehlikeli maddeler
ve insan sağlığı arasında bağlantıyı bu
dönemde fark etmeye başlamışlardır. Sanayi ve kimyasal
atıkların zehirlenme, sakat doğum, kanser ve mutasyon türü
sağlık sorunlarıyla ilişkisi anlaşılmış
ve bu bilgi, gelişmekte olan ülkelerde tehlikeli maddeleri korkulan bir
konu hâline getirmiştir. Pestisitler gibi bazı tehlikeli maddelerin
ise insan sağlığı ve doğal çevreye zarar verdiği,
ayrıca kalıcı organik kirleticilerde olduğu gibi besin
zincirindeki hareketleri ve ekolojik döngü sebebiyle uzak bölgelerde ve
ilerleyen zamanlarda ortaya çıkan zararları bilimsel
çalışmalarla tespit edilmiştir. Tehlikeli atık ve
kimyasalların ticaretinde egemen yaklaşım Arka bahçemde
istemiyorum. anlayışından, mevcut büyüme modeliyle üretim ve
tüketim kalıplarının, sosyal, politik ve ekonomik
yapıların derin bir şekilde sorgulandığı,
kimsenin arka bahçesinde olmamalı anlayışına geçilmesidir.
Bu düşüncenin
paralelinde bu alandaki küresel anlaşmaların ilki, tehlikeli
atıkların sınır ötesi ticareti ve bertarafının
kontrolüne yönelik 1989 tarihli Basel Sözleşmesidir. Bu sözleşmeyi,
daha sonra tehlikeli kimyasalların ve pestisitlerin ticaretinin kontrolüne
yönelik 1989 tarihli Rotterdam Sözleşmesi ve kalıcı organik kirleticilere
yönelik 2001 yılında imzalanan Stockholm Sözleşmesi takip
etmiştir. Son olarak, bu gruba, 2015 yılında müzakereleri
tamamlanarak imzaya açılan ve cıva kullanımını
azaltmaya yönelik Minamata Sözleşmesi katılmıştır.
Japonyanın Minamata
kentinde 1956 yılında gerçekleşen ve binlerce insan ve
canlının ölümüyle sonuçlanan cıva sızıntısı
felaketi sonrasında, cıva ve cıva bileşikleri ile bunlara
ait atıklar küresel kamuoyunun gündemine oturmuş, cıva
kaynaklı çevre kirliliğinin küresel ölçekte önlenebilmesine
ilişkin çabalara katkı sağlaması amacıyla Cıvaya
İlişkin Minamata Sözleşmesi hazırlanmıştır.
Minamata Sözleşmesi yeni
kurulacak cıva madenlerini yasaklamakta, emisyonlar üzerinde kontrol
tedbirleri getirmekte ve de küçük ölçekli altın madenciliğine
uluslararası ölçekte düzenlemeler getirmektedir. Sözleşme, cıva
kullanılan, salınan ya da yayılan ürünler, prosesler ve
endüstriler ve bunların cıva içeren atıkları için bazı
kontrol ve azaltım tedbirleri içermektedir.
Minamata Sözleşmesi,
getirdiği yükümlülükler konusunda ülkeler arasında ayrım yapmasa
da gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi ve mali yardım
konusunda destek verilmesi gerektiğini tanımaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerin sorumlulukları hafifletilmese de
gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi,
kapasite geliştirme ve mali yardım sorumluluğu olduğunu
belirterek, ortak ancak farklılaştırılmış
sorumluluk ilkesinin bir yorumunun kabul edildiği söylenebilir.
Ayrıca, çevreye zarar veren cıva ve cıva bileşiklerinin
zaman içinde tamamen yasaklanmasını amaçlayan bu sözleşme,
önleme ilkesini belirgin şekilde uygulayan uluslararası çevre
sözleşmelerinden biridir. Minamata Sözleşmesi cıva
kullanımının sınırlandırılmasını
ve kullanımının zorunlu olduğu alanlarda mevcut en iyi
teknolojiler ve iyi çevresel uygulamalarla verdiği zararların önüne
geçmeyi hedefleyen bağlayıcı bir sözleşmedir.
Sözleşmenin 32nci maddesine göre hiçbir maddeye çekince konulamaz ancak
bu anlaşmada da çok taraflı çevre anlaşmalarının
birçoğu gibi, yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde taraflara
uygulanacak bir yaptırım öngörülmemektedir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye, çevre hassasiyetini ortaya koyan, bu anlamda uluslararası
platformlarda sorumluluk üstlenen ve bu anlaşmalara taraf olan bir
ülkedir. Paris İklim Anlaşmasının onaylanmasından
sonra iklim değişikliğine karşı alınacak
önlemlerde taraf olan ülkemiz, cıva ve ağır metal kirliliği
konusunda da aktif rol oynamaktadır. Bugün hâlihazırda emisyonlarda
da Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde de
cıvayla ilgili düzenleme ve sınır değerler mevcut olup
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı bu sınır değerleri takip etmektedir.
Ayrıca, şu anda ülkemizde aktif durumda olan cıva işletmesi
bulunmadığı da ifade edilmektedir. Minamata Sözleşmesiyle
doğal yaşama ve insan sağlığına çok büyük
zararları olan cıva konusunda önlemler alınması ve
geleceğe daha sağlıklı bir çevre bırakılması
amaçlanmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı bu sözleşmenin
onaylanması, sağlıklı bir ekosistem ve
sağlıklı insan yaşamı açısından oldukça
değerlidir.
Sürekli ifade ettiğimiz
gibi, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak kirliliğin her türlüsüne
karşıyız. Çevre kirliliğine karşı Milliyetçilik
çevreciliktir. derken siyasetteki kirliliğe karşı siyasi etik
düzenlemesini gerekli görmekteyiz. Siyasetin dalavere, kumpas ve terör
şebekelerinin paravanı olmaktan temizlenmesi de milliyetçi bir çevre
yaklaşımıdır, siyaset çevresi de temiz olmalıdır.
Ülkemizin terörün ayak izinden arındığı günün hasretiyle
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve
İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde başka söz talebi yoktur.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Turan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, Meclis
çalışmaları esnasında kalp krizi geçiren Bayburt
Milletvekili Fetani Battalın sağlık durumuna ilişkin
açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
öğlen saatlerinde bahsetmiştik, Bayburt Vekilimiz Fetani Battal Bey
uzun süren bir baypas ameliyatından çıktı, 3 damarı
açıldı, şu an yoğun bakımda tedavisi, istirahati devam
ediyor, durumu stabil. Tekrar bilgi vermek isteriz. Vekilimize acil
şifalar diliyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Biz de acil
şifalar diliyoruz Sayın Vekilimize.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bülbül.
48.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbülün, Meclis
çalışmaları esnasında kalp krizi geçiren Bayburt
Milletvekili Fetani Battala acil şifalar dilediklerine ilişkin
açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL
(Sakarya) Biz dileklerimizi bildirememiştik Sayın
Başkanım. Biz de Bayburt Milletvekilimiz Fetani Battal Beye acil
şifalar diliyoruz. Ameliyattan bu şekilde çıkmış
olmasından da memnuniyetimizi dile getirmek istiyoruz. İnşallah
rahatsızlığı geçmiş olur. Ailesine ve AK PARTİ
camiasına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Sağ olun.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Cıvaya
İlişkin Minamata Sözleşmesinin Beyan ile Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2226) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 259) (Devam)
BAŞKAN 3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddede
söz talebi yoktur.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü
madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamayı
İç Tüzükün 145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
oturumun sonuna bırakıyorum.
5inci sıraya
alınan, İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sao Tome ve Prinsipe Demokratik Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırımın
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sao Tome ve Prinsipe Demokratik Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1591) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 203) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Komisyon Raporu 203 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen yoktur.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SAO TOME VE PRİNSİPE
DEMOKRATİK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARET VE
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 3 Kasım 2016
tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sao Tome
ve Prinsipe Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddede
söz talebi yoktur.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz talebi yoktur.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde
üzerinde söz talebi yoktur.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın ve
bugün yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu
açıklama bugün yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerlidir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 203 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 290
Kabul : 290 (X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Şeyhmus
Dinçel
Nevşehir Mardin
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, İç Tüzükün
145inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna
bıraktığımız açık oylamaları
yapacağız.
293 sıra
sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve
Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2820) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 293) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 293 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 289
Kabul : 289 (X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Şeyhmus
Dinçel
Nevşehir Mardin
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
294
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Ulusal Sürücü
Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve
Değişimine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3142) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 294) (Devam)
BAŞKAN
- Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 294 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 290
Kabul : 290 (X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Şeyhmus
Dinçel
Nevşehir Mardin
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
295
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Türkiye
Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Arasında İstanbulda
OCHA Ofisi Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3497) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 295) (Devam)
BAŞKAN Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 295 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık
oylaması sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 285
Kabul : 285 (X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Şeyhmus
Dinçel
Nevşehir Mardin
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
259
sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylamasına
başlıyoruz.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentopun Cıvaya
İlişkin Minamata Sözleşmesinin Beyan ile Birlikte
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2226) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 259) (Devam)
BAŞKAN
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 259 sıra sayılı Kanun Teklifinin açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 292
Kabul : 292 (X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Şeyhmus
Dinçel
Nevşehir Mardin
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Milletvekilleri,
109 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Teklifi (2/1534) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 109)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
108 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Uganda Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1454) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 108)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 16 Şubat 2022
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati:
23.15
(x) 7/4/2020 tarihli 78inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonundaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.
(x) 293 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 294 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 295 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir
(x) 259 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 203 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.